108
OCAK - MART 2013 / 2. SAYI PLASTİK SANAYİCİLERİ FEDERASYONU DERGİSİ PLASTİK: HAYATIMIZA KATKISI DAHA ÖNYARGILARIMIZDAN BÜYÜK

PLASFEDDERGİ 2. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

PLASFED Plastik Sanayicileri Federasyonu Dergisi - Ocak - Mart 2013

Citation preview

Page 1: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

OCAK - MART 2013 / 2. SAYIPLASTİK SANAYİCİLERİ FEDERASYONU DERGİSİ

PLASTİK

: HAYATIM

IZA KATKISI ÖNYARGILARIMIZDAN ÇOK DAH

A BÜYÜK OCAK - M

AR

T 20

13

/ 2

. SAY

I

PLASTİK:HAYATIMIZA KATKISI

DAHA ÖNYARGILARIMIZDAN BÜYÜK

Page 2: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

liderliğekoşanlarn tercihi

İkitelli O.S.B Pik Dökümcüler San. Sit. A6 Blok No:10 3406 İkitelli - İstanbul / Türkiye Tel.:+90 212 485 33 30 Faks: +90 212 485 33 32e-mail: [email protected] www.senmak.com

www.senmak.comwww.senmak.com

Page 3: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

Türkiye’nin

Özel Plastik İhtisasOrganize Sanayi Bölgesi

Kırklareli - Vize’de Kuruluyor.(Mahmutbey Gişelerine 140 km.)

[email protected]: 0212 438 26 19

[email protected]: 0212 438 58 41

mmmm.m.).)mmmmm.).))14414404 )ee 111140 kk ))0şeşşeeşelerineelerine 140 km140 km )0 km00 kmnene 1nene 1ii 0 km400 k00 kmiinee ineine )140 kmerine 140 km )140 km.(Mah )140 km.)140 kmlerine 1şelmutbey Gi lli )).)m.)rine 140 km(Mahmu .)440 km )).(Mahmut km.)

%50Yatırım Teşvik Desteği*PAGDER & ASLAN OSB, Plastik İhtisas OSB olarak yapılandırıldığı için yeni teşvik yasası 2 B ekinde yer alan 1 no.’lu dipnota göre bölgesel destekler kapsamında değerlendirilecektir. Referans değer olarak verilen % 50 yatırım teşvik destek miktarı, yeni istihdam edilecek personel sayısı ve yatırım finansmanı olarak kullanılacak kredi miktarına göre değişiklik gösterir.

*

Page 4: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

Tisan Mühendislik Plastikleri San. Tic. Ltd. Şti. Ekşioğlu Mah. Yavuz Selim Cad. 86. Sk. No: 4, 34794, Alemdağ/Istanbul/TÜRKİYE Tel: 0216 429 36 65 Pbx Fax: 0216 312 14 78 www.tisan.com.tr E-mail:[email protected]

TİSLAMID

TİSARBON TİSAKRİL TİSBLEND TİSBLENDTİSLAMID 66 TİSOPLEN TİSOPLEN TİSLAMID 6 TİSOPLEN TİSLAMID 6TİSRENTİSLAMID 66

TİSESTER TİSOPLEN TİSAKRİL TİSLAMID 6 TİSLAMID 66 TİSESTER TİSLAMID 66TİSOPLEN TİSLAMID 6 TİSESTER TİSLAMID 66

Tisan, polimer mühendislik alt yapısını ve kimyasal tasarım bilgisini; üretim ve satış sonrası destek süreçleri ile organize eder. Teknolojik değişikleri, vida geometrilerine ve ekstruderlerine yansıtır, teknik malzeme bilgisi ile donatır, arzuladığınız farkındalığı, rekabeti kaliteli ürünleri ile size sunar.

“Değerli her anın içinde”

Mühendislik Plastikleri

Mühendis l ik P last ik le r i

TİSETİLEN (PE)

TİSARBON (PC)

TİSBLEND

TİSAKRİL (ABS)

TİSLAMİD (PA6 / PA66)

TİSOPLEN (PPC)

REACH

TİSOPLEN (PPH)

TİSESTER (PBT)

TİSREN (PS)

UL Certificate

Page 5: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

3

BAŞKANIN MESAJI

Selçuk AksoyBaşkan

PLASFEDPlastik Sanayicileri Federasyonu

Plastik sanayicileri olarak yüzümüzün akıyla zor bir yılı, 2012’yi tamamladık. Kısaca özetleye-yim:

Sektörümüz 2012’de 7,2 milyon ton üretim, 30 milyar Dolar üretim değeri ve 12 milyar Dolar katma değere ulaştı. İhracatımızı artırdık, 4 milyar 38 milyon Dolara ulaştık. Sektörümüz, plas-tik mamullerde dış ticaret fazlası vermenin gururunu sürdürdü. Ancak, hammaddede yeterli yerli üretim olmaması nedeniyle büyük boyutlu ithalat ve hammadde dahil sektör verilerinde yüksek dış ticaret açığı 2012’de de sürdü. Plastik sanayicileri değer bazında geçen yıl ile he-men hemen aynı seviyede 9 milyar 928 milyon dolar hammadde ithalatı yaptı. Yeri gelmişken hemen belirteyim, sektörümüz açısından çok önemli olan Petkim’in STAR Rafinerisi yatırımını heyecanla izliyoruz. Camiamızdan birinin, Sayın Saadettin Korkut’un Petkim Genel Müdürlüğü görevine gelmiş olması 2012’nın çok sayıdaki kötü haberinin yanında iyi haberlerden biriydi. Sayın Korkut’a PLASFED ve Üye Derneklerimiz olarak hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk. Sayın Korkut’un başarılı olacağını biliyoruz, inanıyoruz.

Sivil toplum örgütlerinin rolü nedir?Günlük yaşamın hızı içinde bildiğimiz, yaşamımızı çevreleyen kavramları –bazılarını çok sık kul-lanmamıza rağmen- pek düşünmeyiz. Bunlara en güzel örneklerden biri sivil toplum örgütle-ridir. Demokrasi bireysel özgürlüklerin (tercihlerin) hukuken koruma altında olduğu, devletin dahi bu özgürlükleri ihlal etmeme garantisi verdiği, yönetim gücünün hür iradeyle belirlendiği daha iyisi bulununcaya kadar en iyi ortak yaşam modeli. Bu modelin işleyebilmesi için örgüt-lenme-ifade özgürlüğü şart. Sivil toplum örgütlerinin rolü de işte bu. Belki de sivil toplum ör-gütleri şu anda demokrasi açısından medya ile aynı güçte. Başta Avrupa Birliği olmak üzere gelişmiş demokrasiler her türlü karar sürecinin sivil toplum örgütleri ile birlikte işletilmesini şart koşuyor.

PLASFED’e ve Derneklerimize lütfen bir de bu gözle bakın. Bu kuruluşlar SİZLERİN çıkarlarını korumak üzere kurulmuştur ve bu örgütlerde görev almak insanlığın en üst düzey ortak yaşam modeli olan demokrasinin işlemesi için ŞARTTIR, ayrılmaz parçadır.

PLASFEDDERGİ’nin bu sayısında, en önemli sorunlarımızdan biri olan sektörümüze yönelik bizce haksız saldırıları karşılamak üzere geniş bir analize yer verdik. Sektörümüz aleyhindeki bu algı sorununu tersine çevirmekte hepimize görev düşüyor. Bu görevi yaparken ihtiyaç duy-duğumuz bilgileri de analizimiz içinde bulabilirsiniz. Sizlerden demokrasinin işleyebilmesi için sivil toplum örgütlerine katılmanızı, çalışmalarına destek vermenizi ve demokrasinin işlemesi-ne, sektör çıkarlarımızın korunmasına yardım etmenizi bekliyoruz. Sizlere bol kazanç, sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Sağlıcakla Kalın.

PLASFED’den Merhaba

Page 6: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

4

İÇİNDEKİLER

PLASFEDDERGİPlastik Sanayicileri Federasyonu Dergisi

e-dergi; www.plasfed.org.tr

• PLASFED Adına İmtiyaz SahibiSelçuk Aksoy

• Yayın KuruluHüseyin Semerci - Şenmak MakinaReha Gür - EurotecYavuz Eroğlu - Sem PlastikSibel Destereci Yılmaz - Tepsan PlastikMevlüt Çetinkaya - PetkimAhmet Yalçınkaya – Yalçınkaya PlastikKurt Kuruç - FarmamakErdoğan Çiçekçi – Çipitaş SentetikMehmet Turhan Onur – Ravago GroupYakup Ülçer - EnplastMurat Cansever - EurotecTalha Apak – Apak YMMAdnan Akkurt – Gazi ÜniversitesiBehçet Gülenç – Gazi ÜniversitesiHüseyin Yıldırım – Yalova ÜniversitesiKerem Cankoçak – İstanbul ÜniversitesiLevent Kurnaz – Boğaziçi ÜniversitesiMehmet Emin Yurci – Yıldız Teknik ÜniversitesiMehmet Sankır – TOBB Ekonomi ve Teknoloji ÜniversitesiMustafa Öksüz – Yalova ÜniversitesiNevzat Artık – Ankara ÜniversitesiNurseli Uyanık – İstanbul Teknik Üniversitesi Yusuf Menceloğlu – Sabancı Üniversitesi

• Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Barbaros Demirci

• Editör Mehmet Pala

• Yayın Sorumlusu Erol Türker

• Editoryal Hazırlık Mediaetik İletişim Ajansı

• Grafik TasarımBurak Çetiner – Pusula BasımTel: 90 212 671 8303

• Reklam Koordinatörü Selçuk Bostancı

• İletişim Barbaros Cad. İstanbul Ticaret Sarayı, No:294 Giyimkent – İSTANBULTel: 90 212 438 2619 Faks: 90 212 438 1593www.plasfed.org.tr [email protected]

• Baskı Ümit Matbaacılık Tel: 90 212 565 4269

Dergi T.C. yasalarına uygun yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve tüm grafiklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.

46

72 76

36

Deneyim: NAKSAN Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Nakıboğlu:“Tozu da kalsa çalışmaktan vazgeçmiyoruz”

Atlas: Çin: Geleceği belirleyecek en önemli ülkelerden biri

Pano: İzmir PLASTECH sanayicileri ikinci kez buluşturacak

Pano : PAGDER Organize Sanayi Bölgesi hamlesi: PAGDER ASLAN OSB’de 3. etap satışta, Osmaneli OSB’de 3.2 milyon metrekare ön talep toplandı

38

48

Pano : PAGDER: Plastik sanayici-leri iş dünyası örgütlerinde daha fazla görev almalı

Pano : Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran

24

GÜNDEM / KAPAKPlastik: Vazgeçmek mümkün değil, doğaya terk etmemek mümkün!

Plastik bilinenin aksine alternatiflerinden çok daha çevreci bir ürün ve hayatımız için vazgeçilmez.

Pano : PLASFED üyeleri Petkim Genel Müdürlüğüne atanan Sadettin Korkut ile biraraya geldi

20

Page 7: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

5

82

3430

88 92

100

68

PlaStk:Derneklerden Mesajlar

10-18

46

Pano: PLASFED’den otomotiv plastikleri raporu: 2017 yılına kadar otomotivde plastik kullanımı yüzde 20 artacak

64

INNOVA / İnovasyonTürkiye özel sektörün ar-ge ve inovasyon yatırımının artırılmasını önceliğe aldıAr-Ge destekleri özel sektörü bekliyor

Profil: Türkiye Plastik Sektörünün tarihinin tanıklarından Hasan Manav:İşimize kindar olmalıyız, “Biz neden yapmayalım” demeliyiz

Pano: Plastik Sektörü PAGDER ile Dünya fuarlarında boy gösterecek

Pano: PAGDER plastik kullanımı ve plastik algısını araştırdı

Plastiğe yönelik yanlış bilgiler kullanımı etkiliyor

Endüstriden:Türkiye plastik sektörü 2012’yi büyüyerek tamamladı

From the Industry(Eng): Turkish plastics sector has completed 2012 with growth

Breaking News: News In English

Pano : Avrupa Plastik Üreticileri Birliği gıdaları plastik ile korumak için harekete geçti

28

32

Pano : Menemen OSB’de üretime başlama heyecanı: İlk çarklar 2013 sonunda dönecek

Pano : PLASFED: TOBB Plastik Sektör Meclisi açılmasının zamanı geldi

10

16

Pano : PAGDER’den eğitime hızlı ve zamanında katkı: Kırklareli Vize MYO’na Plastik bölümü açılacak

Pano : PLASFEDDERGİ plastik sektörü teşviklerini analiz etti: Plastik yatırımı birinci bölgede yoğunlaştı

12

Başarı Öyküsü: Türkiye’nin ilk mühendislik plastikleri yatırımcısı S. Reşit Ronabar:“Geleceği göremeyen imalat-çılar yok olmaya mahkum”

Page 8: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

6

PANO

Plastik ürünlerin kullanımına ve üretim faaliyetlerine yönelik kısıtla-yıcı düzenlemelere karşı PLASFED girişimleri ilk sonuçlarını verdi. Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ambalajının dış yüzeyinde kullanımı serbest bırakıldı ve dekabromodife-nilethan ithali yasak maddeler liste-sinden çıktı.

Plastik sektörüne yönelik sınırlayıcı yön-de gerçekleştirilen mevzuat düzenlemelerine karşı girişimler yoğunlaştırıldı. Başta ambalaj olmak üzere plastik ürünlerin kullanım kısıtla-maları girişimleri, mevcut kısıtlamalar ve sek-töre yönelik devam eden hammadde gümrük vergi yüklerinin artırılması düzenlemeleri de-vam etti. PLASFED, PAGDER ve sektörün önde gelen aktörleriyle birlikte bu süreci tersine çe-virebilmek yaptığı girişimler ilk sonuçlarını da vermeye başladı. Girişimler, ilgili bakanlıklarına başvuruların yanında, hazırlanan raporlarla ta-leplerin içeriği hakkında bilgilendirici faaliyeti de içeriyor.

Geri dönüştürülmüş plastikler gıda ambalajında dış yüzeyde kullanılabileceği teyit edildi.

Türkiye’nin rekabet avantajı bulunan ve güçlü olduğu alt sektörlerin önde gelenlerin-den biri olan ambalaj sektöründeki kısıtlama, PAGDER’in ev sahipliğinde 40 dolayında sek-tör temsilcisinin katılımıyla tartışıldı. Toplantı sonunda, sektör temsilcilerinin görüşleri doğ-rultusunda hazırlanan rapor ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan geri dönüştürül-müş plastiklerin de gıda ambalajlarında kul-lanılmasının serbest bırakılması talep edildi. Şubat ayındaki toplantıda yapılan değerlen-dirmelerde, başta Avrupa Birliği olmak üzere, dönüştürülmüş plastiklerin gıda ve diğer alan-larda kullanımının yasaklanmak bir yana teşvik edildiğine dikkat çekildi. Toplantıda, PAGDER ve PLASFED’in süreci takip etmesi kararı alındı.

Alınan kararlar doğrultusunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na sunulan raporda, EFSA (AB Gıda Güvenlik Ajansı) onayına sahip ve sertifika almış geri kazanım yöntemleriyle dönüştürülmüş malzemelerin kullanılması-na izin verilmesi; çok katmanlı plastik üretim yapılan malzemelerde, AB düzenlemeleriyle

uyumlu olarak şartlar yerine getirilerek gıda ile temas etmeyen bölümlerde geri dönüştürül-müş plastik malzeme kullanılması talep edildi. Çok katmanlı gıda ambalajlarında ilgili düzen-leme nedeniyle sektörde cezalarla karşı karşı-ya kalınmıştı. Raporda, plastik sanayicilerinin kontrolsüz ve insan sağlığını tehlikeye soka-cak malzeme kullanımına her zaman duyarlığı olduğu ve bu konudaki denetim faaliyetlerine katkı verdiği belirtildi.

Raporda, “Gıda ile temas etmeyen ara katta geri dönüşüm malzemesi kullanan fir-malarımıza, AB üye ülkelerinde tanınan ser-bestinin uygulanmasını, atıkların katma değeri daha yüksek ürünlerle çevre dostu ekonomiye kazandırılması ve bu şekilde dış ticaret açı-ğının azaltılmasına katkıda bulunulması için plastik atıklarının tekrar kullanım yolu ile de-ğerlendirilmesi gerekmektedir.” denildi.

PLASFED’in girişimleri sonucu, Gıda Ta-rım ve Hayvancılık Bakanlığı, talepleri haklı görerek, gerekli şartların sağlanması halinde, geri dönüştürülmüş plastiğin fonksiyonel ba-riyerin ardında kullanılmasının serbest bırakıl-dığı teyit edildi.

Talepler arasında bulunan geri dönüştü-rülmüş plastiğin doğrudan gıda ambalajlarında

kullanılabilmesine yönelik AB ile uyumlu dü-zenleme yapılması konusunda da uyum çalış-masının Bakanlık tarafından başlatıldığı resmi olarak bildirildi.

PLASFED girişimde bulundu “dekabromodifenilethan” yasak listesinden çıktı

PLASFED’in girişimlerinin sonuç verdi-ği bir başka düzenleme ise plastiklerde alev geciktirici özellik sağlayan dekabromodife-nilethan maddesinin ithali yasak kimyasallar listesinden çıkarılması oldu. Maddenin yasak listesine alınmasının ardından, Ekonomi, Güm-rük ve Ticaret, Çevre ve Şehiricilik Bakanlığı ile TOBB ve İKMİB nezdinde girişimde bulunan PLASFED, “DECABROMODIPHENYL ETHANE” maddesinin plastikte yanmayı geciktirdiği, özellikle elektrik-elektronik (priz, fiş, elektrik kablosu, yanmaz elektronik donanım parça-ları, beyaz eşya ve küçük ev aletleri, vb) sek-töründe yoğunlukla kullanıldığını hatırlattı. PLASFED tarafından ilgililere gönderilen yazı-da, “Avrupa’da ithalatı ve ihracatı gerçekleşti-rilen dekabromodifenilethan materyali ile ilgili hiçbir yasak sözkonusu değilken ve ülkemizde üretimi yapılmayan ve sadece ithalat yapıla-rak tedarik edilen bu materyale ilişkin yapılan

PLASFED girişimde bulundu, sektöre yönelik düzenlemeler değişti

Page 9: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

7

PANO

müş PET’in gıda ile temas eden ürünlerde kul-lanılmasını yasakladığı hatırlatıldı. Yazıda, bu konuda çeşitli Avrupa ülkelerinde izin verildiği hatırlatılarak Türkiye’de de serbest bırakılması talep edildi.

PLASFED domates salça ve püresi ambalaj taslağı görüşü: Yenilikçi ürünler desteklenmeli

Plastik sektöründe kısıtlayıcı yönde giri-şimlerden biri de domates salçası ve püresine yönelik ambalajlarına ilişkin taslakta gözlendi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafın-dan sektöre duyurulan “Türk Gıda Kodeksi Domates Salçası ve Domates Püresi Tebliği Taslağı”nda plastik ambalaj yasağı konulmak istenmesiyle ilgili girişimde bulundu. Sektör temsilcilerinin görüşleri alınarak hazırlanan bir rapor ile yasağın bilimsel olarak gerekli ol-madığı ortaya konuldu ve yasaklama yerine yenilikçi ürünlerin desteklendiği bir yaklaşım belirlenmesi gerektiği vurgulandı.

Bakanlık tarafından hazırlanan tebliğ taslağında; domates salçası ve püresinin sa-dece metal ve cam ambalajda sunulmasının zorunlu kılınması önerildi. PLASED tarafından hazırlanan raporda, gıda ambalajlarında plas-tik kullanımının başta gelişmiş ekonomiler ol-mak üzere bütün dünyada arttığı, hatta bazı yönleriyle teşvik edildiği hatırlatıldı. Ayrıca, Avrupa Birliği’nde bazı eğilimlerin cam ve me-tal ambalajların kısıtlanması yönünde olduğu vurgulandı.

Plastik ambalaj ürünlerinin muadillerine göre çok daha düşük karbon ayak izine sahip ve çevreci ürünler olduğu dile getirilen rapor-

bu düzenleme, bu malzemenin ithalatını ger-çekleştiren tüm üretici firmaların uluslararası pazardaki etkin rolünü kısıtlayarak Türk sana-yicisine ve ülke ekonomisine zarar verecektir.” ifadesi kullanıldı.

Ekonomi Bakanlığı’ndan PLASFED’e gön-derilen cevabi yazıda, Çevrenin Korunması Yö-nünden Kontrol Altında Tutulan Kimyasalların İthalat Denetimi Tebliği“nin Ek – 2 sayılı “İthali Yasak Kimyasallar - polibromlanmış difeniller” listesinden dekabromodifenilethan kimyasalı-nın çıkarıldığı belirtildi.

RPET kullanımı Türkiye’de yasak, yurtdışı ambalaj talebi karşılanamıyor

PLASFED, benzer bir sorunun RPET (Geri dönüştürülmüş PET) ürünlerde de yaşan-dığını belirterek, bu üründe de kullanım izni verilmesini istedi. Bir firmanın çok uluslu kola üreticilerden kola şişesi siparişi aldığı, sipariş sahibinin bu RPET kullanımını şart koştuğu ancak Türk Gıda Kodeksi’nin geri dönüştürül-

da, düşük maliyet ve uygun lojistik avantajları sunmasıyla plastiklerin vazgeçilemez bir öne-me sahip olduğu ifade edildi.

Raporda, plastik ambalajların cam ve me-tal ambalajlara göre üstünlükleri ve gıdada kullanımına yönelik bilimsel veriler de sunuldu. Plastik ambalajların, cam ambalajdan çok dü-şük karbon ayak izi özelliklerine sahip olduğu, Avrupa Birliği’nde başta can güvenliği olmak üzere çeşitli nedenlerle incelemeye alındığı kaydedildi.

Olası yasaklama kararının sektörün reka-bet, üretim ve ihracat gücünde azalmaya yol açacağı belirtilen raporda, plastik ambalajların alternatiflerine göre içinde bulunan malzeme-yi raf ömrü, hijyen, karbon ayak izi yönünden daha iyi koruduğu, bu amaçlardan her biri için inovatif ambalajın üretilmesinin imkan dahi-linde bulunduğu belirtildi.

Plastik gıda ambalajlarına yönelik son dö-nemde atılan yenilikçi adımların göz ardı edil-memesi talep edilen raporda, pastörize işleme uygun 850 ° C’ye dayanan PET kapların, “Oksi-jen Bağlayıcı Katkılar” sayesinde, ambalaj için-deki oksijenin emilmesini sağlayarak ürünün raf ömrünü uzatan yeni malzeme ve teknoloji-ler örnek gösterildi. Raporda, PET şişelerin 10 yıldır, ketçapların ise çok uzun yıllardır oksijen geçişini engelleyen yenilikçi yöntemlerle üre-tildiği hatırlatıldı.

PLASFED girişimde bulundu, sektöre yönelik düzenlemeler değişti

Page 10: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

8

PANO

PLASFED’den sektör ürün çeşidini genişletmeye yönelik talep

PLASFED, Gıda Tarım ve Hayvancı-lık Bakanlığı’na başvurarak, alkollü içkilerde plastik ambalaj kullanılmasına yönelik kararın gözden geçirilmesini ve kapsamın genişle-tilmesini talep etti. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun alkollü içkilerin bira ve otel, motel ve tatil köylerinin odalarındaki mini barlarda tüketime sunulacak 5 cl’lik alkollü iç-kiler dışındaki bütün ürünlerin cam ambalajda sunulmasını şart koştuğu hatırlatıldı.

Buna karşılık, dünyanın birçok ülkesinde alkollü içkilerin plastik ambalajlarda sunula-bildiği ve plastik ambalaj kullanımının artma eğiliminde olduğu kaydedildi. Avrupa’da, kulla-nım ömrü 6 ay olan sofra şarabının PET’lerde sunulabildiği, İngiltere, İspanya, Rusya, İsveç, Güney Kore, Japonya, ABD gibi gelişmiş ülke-lerde de şarapların PET ambalajda sunulması-na izin verildiği kaydedildi. ABD’de bunlara ek olarak votka ve viski şişeleri içinde PET şişe izni verildiği kaydedilerek, bu pazarda oranın yüz-de 56’ya kadar çıktığı kaydedildi. PET şişelerin, cam şişelere göre ekonomik ve çevreci özellik-lerinin bilindiği belirtilen yazıda, Türkiye’de de bu izinlerin verilmesi talep edildi.

Ekonomi Bakanlığı’na HIPS ve GPPS raporu: Plastik sanayii yanında inşaat, beyaz ve kahverengi eşya sektörleri de zarar görecek

PLASFED, son dönemde yoğunlaşan hammadde gümrük vergilerini artırma yak-laşımının son örneklerinden biri olan ve inşa-at, beyaz-kahverengi eşya ve tek kullanım-lık poşetlerde yoğun olarak kullanılan HIPS (Yüksek Darbe Dayanımlı Polistiren) ve GPPS (Genel Amaçlı Polistiren) ürünlerine gelişme yolundaki ülkelerden ithalatta yüzde 3 güm-

rük vergisi getirilmesinin Türkiye’nin rekabet gücüne darbe vuracağını açıkladı. Ekonomi Bakanlığı’na bir rapor hazırlayarak kararın geri alınmasını talep eden PLASFED, Türkiye’deki tek üreticinin ihtiyacın ancak yüzde 13 - 15’ini karşılayabildiği, hemen hemen bütün üretimi-nin yerli piyasada tüketildiğini belirterek, karar sonrası AB menşeli üreticilerin tek kaynak ola-rak kalma riski bulunduğunu, fiyatların yüzde 8 - 10 aralığında artıracağını belirtti.

Raporda, bu kararın AB menşeli üreticiler dışında kimseye iyilik sağlamayacağı ve geri alınması gerektiği vurgulandı. Kararın sadece plastik sanayini değil, bu hammaddeye dayalı plastik malzemeler kullanan inşaat sektörü ve beyaz/kahverengi eşya üreticilerinin de re-kabet gücünde aşınma yaratacağı kaydedildi. Raporda, sadece gümrük vergisi artışından kaynaklı bir maliyet doğmayacağı, aynı za-manda AB menşeli üreticilerin Türkiye paza-rında fiyat artışı yapma şansı bulacakları ve buna bağlı bir maliyet artışının da yaşanacağı kaydedildi. Kararın, dış ticaret açığının daha da büyümesi, GPPS ve HIPS ithalat maliyetinin artması ve dolayısıyla mamul malların fiyatla-rın yükselmesi sürecine girileceği kaydedildi. AB menşeli hammadde üreticilerinin fiyatları yüzde 8-10 dolayında yükseltecekleri tahmi-ninin yapıldığı raporda, GPPS ve HIPS ürünle-rinde yıllık 290 bin ton tüketime karşılık yerli üretimin toplam miktarının 40 bin ton dolayın-da olduğu ve mecburen ithalat yapıldığı belir-tildi.

PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy, 2012

Eylül ayında AYPE (Alçak Yoğunluk Polietilen) YYPE (Yüksek Yoğunluk Polietilen) ve PP (Polipropilen) ürünlerinde gelişme yolunda-ki ülkelerden yapılan ithalatta gümrük vergisi oranları yüzde 3’den yüzde 6.5’a çıkarılmasına da hazırladıkları raporla itiraz ettiklerini belir-terek, her iki kararın ardından sektöre ek mali-yetin yıllık 400 milyon Dolara doğru tırmandığı

ve ihracat yolunda büyük hedefler belirlenen sektörün “ellerinin ve ayaklarının bağlandığı” değerlendirmesini yaptı.

ÖTV Kanunu’ndan değişiklik istendi

Plastik sanayiinin tabi olduğu mevzu-atta iyileştirme yapılması yönünde bir başka girişim de ÖTV Kanunu için yapıldı. PLAS-FED tarafından hazırlanan bir raporla Maliye Bakanlığı’na başvurarak, ÖTV (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki malların listeye dâhil olmayan malların imalinde kullanılması ile ortaya çıkan ek vergi yükünün etkisi anlatıldı. Bu kapsama giren en önemli ürünlerden olan “sıvı parafin” örneğiyle, düzenlemenin sanayiciye getirdiği yük ortaya konuldu.

Raporda, sıvı parafin için kg başına 1,0560 TL olarak uygulanan ÖTV 22 Eylül 2012 itibariyle yüzde 23,17 artırılarak 1,3007 TL’ye çıktığı ve ayrıca tecil-terkin işleminin de fiilen ortadan kalktığı vurgulandı. Yapılan he-saplamayla her bir kg kauçuk için ek maliyet artışının 0,143 TL’ye ulaştığı ortaya konuldu. Raporda, kauçuğun ÖTV kapsamında bir ürün olmamasına ve petrol dışı girdilerle üretilme-sinin özendirilmek istenmesine rağmen sıvı parafin kullanılarak üretimin dolaylı olarak ÖTV’ye tabi hale geldiği anlatıldı.

Maliye Bakanlığı’na sunulan raporda, ih-raç edilen mallarda ÖTV’nin iade edileceği bir mekanizma oluşturulması, Kanuna ekli liste-lerde yer almayan malların üretiminde kulla-nılmak üzere ithal edilen (I) sayılı listede yer alan malların dâhilde işleme rejimi kapsamın-da istisna olarak işlem görmesi, imalatçı ve it-halatçıların kısa vadede ek yüklerinin ortadan kaldırılması amacıyla ihracat yapılması şartıyla vergi oranların düşürülmesi ve tecil terkin sis-teminin devamı istendi.

PLASFED ayrıca, ürünlerin altında yer alan standartları gösteren numaraların değiş-tirilmesinin Üretim İzin Belgesi alma maliyeti-nin de çok yüksek olması, kalıp maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üç yıl geçiş dönemi verilerek uygulanması için Gıda Tarım ve Hay-vancılık Bakanlığı’na başvurdu.

Page 11: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 12: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

10

Necmi ATALAYAnkara Plastik Sanayicileri

Derneği Başkanı

Plastik sektörü yenilik ve organize yatırımlarla büyümeli

PlaSTK

Plastik sektörünün dünü, bu günü yarının değerlendirmeye kalktığımızda 1970-1980 yılları Türkiye’de hammadde üretimi çeşitlenerek üretimler yapılmaya başlamış ve PE-PP-PS ve PVC hammadde Yarımca’da üretilmeye başlanmış olup, sonra siyasi ve ekonomik politikalar neticesinde polistiren imalattan çıkarılmış ve bu arada yarımca petrokimya İzmir Aliağa’ya taşınmıştır.

Teknolojide görülen baş döndürücü gelişmeler plastik sektörünü doğrudan etki yap-makta mühendislik plastiklerde çeşitlilik ve birçok yerde metalin yerini almaktadır. Ankara Plastik Sanayicileri Derneği olarak plastik sektöründe showroom site yönetiminden Ar&Ge derneğine dönüşmek yönünde hızlı adımlar atmaktadır. Sektörümüzdeki beş derneğin bir-leşerek federasyonlaşması, PLASFED’i kurması, kümelenme ve ur-ge projesinde adımların başlaması, analiz ve eğitim programları, fuar katılım vb. konularda çalışması bu birliğin fay-dalı olacağını ispatlamıştır. TÜYAP tarafından düzenlenen fuarda, 150 m2 stant ile 8-10 firmanın üretimlerinin tanıtılması sağlanmıştır.

Plastik sanayimizin gelişmelerle birlikte Ankara’da teknik plastik (mühendislik plastik-leri) konusunda savunma sanayinin ve elektronik sanayisinde üretim merkezi olarak seçil-miş ve onlarca firma yeterlilik belgesi alarak tedarikçi firma olarak imalatlarına devam et-mektedir. Bu alanda Ankara’da başlatılan yatırımlarla sektörümüzün daha da gelişeceğini, üretiminin artacağını düşünmek için yeterli nedenimiz vardır. Ancak burada sektörümüze yönelik kamu desteğinin ön plana alınmasında fayda görmekteyiz.

Ülkemiz, yeni bir kalkınma ve yatırım teşvik sistemini uygulamaya koydu. Bölgeler ar-tık rekabet avantajlarını kendileri belirliyor ve genel bir ekonomik kalkınma yatırımı içinde uygulamaya konuluyor. Elbette planlanan ile uygulama arasındaki eşgüdümü sağlamak, hayata geçirmek için en az planlamanın kendisi kadar yoğun ve kararlı bir çaba gerekiyor.

Elbette, burada görev sadece bizlere değil bizi yönetenlere de düşüyor. Yeni yatı-rımların yeni teknolojilerin desteklenmesinde sektörün önünü açmaya yönelik adımların atılması gerekiyor. Bunu sağlamak amacıyla yapılan girişimleri desteklemek, katkı vermek de hepimizin üstüne düşen sorumluluklar arasında. Elbirliğiyle, güç birliğiyle çalışmamız gerektiğini vurgulamaktaki amaçlarımdan biri de budur. Plastik sektörü basitçe göz ardı edilebilecek, görmezden gelinebilecek hele hele engel çıkarılabilecek bir sektör değildir.

Ankara Plastik Sanayiciler Derneği olarak en fazla önem verdiği konuların başında çalışanların eğitimi gelmektedir. Bu yönde, yetişmiş eleman temini için Gazi Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi’ne bağlı olarak 2012 yılında plastik ve kauçuk dallarında bölümler açtırmak sureti ile 2013 sonunda yetişmiş, meslek yüksekokulu mezunu 30 gencimizi tek-nik eleman olarak sanayimize kazandırmış olacağız. Okumuş ile okumamış bir olmayacağı-na göre, yüksek öğrenim dahilinde ÖSYM puanları ile Türkiye’nin her yerinden öğrencilerin bu bölümlere yerleşmesi ve cazip bir bölüm olarak tanınması için çalışmalar yapılmakta, yetişen gençleri istihdam etmede başarılı sonuçlar alacağımıza inanıyorum. Sektörümü-zün her anlamdaki uygulamalarının vatanımıza milletimize hayırlı olmasını dilerim.

PAGDER Aslan OSB ile “Plastik şehri” olmaya aday Kırklareli’nin Vize ilçesine eğitim yatırımı da PAGDER’in katkılarıyla geliyor. Kırklareli Vize Meslek Yüksek Okulu (MYO) Plastik Bölümü için geri sayım başladı. Bölümün, 2013-2014 döneminde ilk öğren-cilerini alması hedeflendi.

PAGDER’in desteğiyle, Kırklareli Üniver-sitesi Vize Meslek Yüksek Okulu bünyesinde plastik bölümü açılma kararı alındı. PAGDER& ASLAN Özel Organize Sanayi Bölgesi ile sa-nayi yatırımlarını çekerek “plastik şehri” olma yolunda ilerleyen Vize’de, sanayi - üniversite işbirliği için de önemli bir adım atıldı.

Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü’nde bir araya gelen taraflar, Vize Meslek Yüksek Oku-lu Plastik Bölümü’nün açılması, 2013-2014 akademik yılında eğitime başlaması için de ça-lışmaların yapılması kararı alındı.

Vize MYO Plastik Bölümü için, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç, Vize Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz, Vize Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nihat Kamil Anıl, PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci, PAGDER & ASLAN Özel OSB Başkanı Fidan Aslan, PAGDER Başkan Yardımcısı Reha Gür ve PAGDER Eğitim Komitesi Başkanı Ya-

PANO

PAGDER’den eğitime hızlı ve zamanında katkı: Kırklareli Vize MYO’na Plastik bölümü açılacak

Page 13: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

11

PANO

kup Ülçer, kurumları adına eğitim projesine tam destek verdiklerini belirttiler.

Varılan mutabakatın, plastik sanayicile-rini mutlu ettiğini belirten PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci, imalat sanayiindeki bütün işletmeler gibi plastik sanayicilerinin de kali-fiye işgücüne ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Sektörün temsilcileri olarak bizlere düşen görev, sanayicilerimizin samimiyetle destek sundukları eğitim projelerini, bu heyecan ve isteğin keyfi kaçmadan, hızla ve ciddiyetle ha-yata geçirmek olmalıdır” görüşünü dile getirdi.

Hüseyin Semerci, Vize’nin, plastik yatı-rımlarının merkezlerinden biri olma yolunda hızla ilerlediğini belirterek, başta bu işletmeler olmak üzere genel olarak plastik sanayiinin yetişmiş işgücüne ihtiyacı bulunduğunu be-lirtti. Eğitime yönelik yatırımlara ve projelere plastik sanayicilerinin her zaman destek ol-duğunu vurgulayan Semerci, “Gençlerimizin hayata, endüstriye hazır olarak yetiştirilme-si önemli bir konu ve bilim insanlarımızın bu yöndeki desteklerini görmekten ayrıca mem-nuniyet duyuyoruz; Rektörümüze, Belediye Başkanımıza, Okul Müdürümüze ve sanayici-

lerimize teşekkür ediyorum. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki; sadece ön lisans seviyesinde değil, lisans ve meslek lisesi seviyesinde de eğitim yatırımları, hep gündemimizde oldu. Sivil toplum örgütü ve sektörün temsilcileri olarak bizlere düşen, samimiyetle eğitime gö-nül ve katkı veren sanayicilerimizin sundukları destekleri, bu heyecan ve isteğin keyfi kaçma-dan, ciddiyetle, hızla çalışarak projeleri hayata geçirmek olmalıdır.” dedi.

PAGDER&ASLAN Özel OSB Başkanı Fidan Aslan da, PAGDER&ASLAN Özel OSB’nin ca-zip imkanlarıyla plastik sanayicilerinin yüksek düzeyde ilgisini çektiğini, açılan bu bölüm ile nitelikli, ara personel açığının kapatılmasına katkı verileceğini belirtti. Aslan, Kırklareli Üni-versitesi Vize Meslek Yüksek Okulu’nda açı-lacak olan Plastik Bölümünden mezun olacak gençlerin bölgede eğitimini aldıkları işle ilgili çalışma ve iş bulma olanağına sahip olacakla-rını aktardı.

Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Aykaç ise “Kırklareli Üniversitesi olarak her türlü destek için varız. Gerçek sa-nayi-üniversite işbirliği budur. Vize’de haya-ta geçecek olan PAGDER & ASLAN Özel OSB bölgesinin nitelikli elaman ihtiyacına karşılık oluşturmaktan memnun olacağız.

Hedefimiz 2013 - 2014 akademik yılında Vize Meslek Yüksek Okulu’nda Plastik Bölü-münü açmış olmak. Bütün Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de nitelikli ara eleman ihtiya-cının yanı sıra gençlerin okul sonrası istihdamı önemli önceliklerden biri” görüşünü vurguladı.

Toplantıya katılan Vize Belediye Başka-nı Selçuk Yılmaz da, Vize’ye yapılacak sanayi yatırımlarıyla birlikte eğitim alanındaki bü-yümeden de son derece memnun olduklarını belirterek, “Girişimcilerimiz, yerel yönetimler, üniversitelerimiz hep birlikte refahımızın art-ması için çalışıyoruz” dedi.

Vize Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nihat Kamil Anıl da, “2013 – 2014 öğ-retim döneminde, 750 öğrencili kapasitemiz 3 bin öğrenci kapasitesine ulaşacak. Meslek Yüksek Okulumuzun yeni bina inşaatında be-lediyemizin, büyük desteğini aldık, büyüyen kapasitemiz içinde Plastik Bölümü’ne yer ver-mekten memnun olacağız.” dedi.

PAGDER, “Kompaund Ekstrüzyonu” kitabını sektörün kullanımına sundu

PAGDER, Türkçe çevirisini yaptırdığı rehber niteliğin-deki “Kompaund Ekstrüzyonu” kitabını sektörün kullanımı-na sundu. PAGDER kitabı, sektörün ve kamu kuruluşlarının kullanımına sunma kararı aldı. Kitap, PLASFED üyelerinin tamamına ücretsiz olarak gönderilecek. Bunun yanında, eğitime katkı olmak amacıyla meslek liselerinin ilgili bölüm-lerine ücretsiz olarak kitap gönderilecek. Kitabın ilk baskısı-nın 3 bin olarak planlandığı kaydedildi.

Kitapta, kompaund üretiminde planlamanın ilk gün-lerinden başlayıp, sonra hatları etkin bir biçimde kurup ça-lıştırmak için göz önünde bulundurulması gereken girdiler sunuluyor.

PAGDER’den eğitime hızlı ve zamanında katkı: Kırklareli Vize MYO’na Plastik bölümü açılacak

Page 14: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

12

PlaSTK

Plastik yaşamımızın ayrılmaz parçası

Bir kişi tüm yaşamı boyunca plastik ürünlere dokunmakta, adeta plastikle yaşamakta-dır. Plastik, sağlık ürünlerinden, taşıma araçlarına, diş fırçasında süt ambalajlarına ve plastik torbaya kadar günlük yaşamda hayatımızın ayrılmaz bir parçası durumundadır.

Plastikler aynı zamanda, ekonomiye yön veren tüm önemli segmentlerde (ambalaj, inşaat ve yapı, tarım, sağlık ürünleri, tekstil ve tüketici ürünleri vb. ) büyüme için kritik rol oynamaktadır. Örnek vermek gerekirse plastiğin ambalajdaki payı yüzde 40, yapı ve inşaat-ta yüzde 20, otomotivde yüzde 7 ve elektrik-elektronikte yüzde 6 seviyesindedir.

Türkiye plastik işlemede geçen yıl Avrupa’da 6. sıradan 3. sıraya yükselmeyi başar-mıştır. Türkiye’de yaklaşık 6 bin plastik sektörü firması yer almaktadır. Firmaların bölgesel dağılımı incelendiğinde, Marmara Bölgesi yüzde 67,8 payla ilk sırada yer alırken, Bursa bu payda büyük öneme sahip durumdadır.

Sektörümüzün 2012’de bir önceki yıla göre miktar bazında yüzde 8, değer bazında ise yüzde 4 büyüdüğünü görmekteyiz. Bu artışın sektörümüzün bütün iş kollarına hitap ettiğini baz alırsak (tekstil, otomotiv, inşaat, gıda, perakende sektörü vb) bu sektörlerde canlanma ve büyüme olduğunu fark edebiliriz.

Global plastik ürün tüketimi sürekli artmaktadır ve 2015 yılında dünya genelinde 297,5 milyon ton seviyesine çıkması beklenmektedir. Ülkemizde de tüketim bu paralelde yükselmektedir.

Sürekli büyüme içerisinde olan sektörümüzün ciddi anlamda yetişkin insan gücü ih-tiyacı bulunmaktadır. Gençlerimizin bu alanda çalışmaya yönelmesi, başta Avrupa olmak üzere bütün ülkelerde ve ülkemizde devam eden genç işsizliği sorununa yönelik çözümler-den biri olacaktır. Sektörümüz mensupları bunun bilincinde olarak çok çeşitli faaliyetlerle eğitime yardım etmekte, meslek liseleri ve meslek yüksek okullarına katkı vermektedir.

Pazar önemli ölçüde yeni nesil plastiklerin, yeni teknolojik uygulamaların ortaya çık-ması, devlet otoritelerinin zorlaması ve çevre koşulları nedeniyle yeşil kimyaya odaklan-maktadır. Sektörün bu şekilde kendisini yenilemesi plastik ürünlere karşı faaliyetleri de boşa çıkartmaktadır.

Tüm plastik firmaların kayıt altına olmaması, firmaları kayıt altına almak için yöntem yanlışlığı ve Bakanlıklar arası koordinasyon eksikliğinin olması sektör adına olumsuz bir du-rumdur. Bu durum, sektörde haksız rekabetin önüne geçilememesine neden olmaktadır. Bizler her alanda olduğu gibi kurallı bir ekonomik faaliyetin plastik sektörü için de elzem olduğuna inanıyoruz.

KDV oranımız birçok ihracatçı ülkeden yüksektir. Gümrük vergi oranlarımız yüksektir. Plastik hammaddesini birçok ülkeye göre plastik mamullerin çoğu arasında fark oluşmadan sağlamamız gerekmektedir. Bu şekilde uluslararası ticari güveni sağlayabilir. Plastik tipleri-nin toplam gümrük vergi oranlarında oluşan fark, uluslararası ticarette güveni zedelemek-tedir.

Ülke genelinde PLASFED ve TOBB Plastik Sektör Meclisi, Bursa’da ise BTSO 21. Komite ve kısa adı BURPAS olan Bursa Plastik ve Ambalaj Sanayicileri Derneğimizin çalışmalarıyla bu meselelerin çözümüne yönelik yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Bu çabaların karşılık bulacağına inanıyoruz.

Dünyada 1 milyarı aşan kişinin açlık sınırında yaşadığı, bu olum-suz tabloya rağmen yetersiz ko-ruma nedeniyle üretilen gıdanın üçte birinin tüketiciye ulaşama-dan bozulduğu belirlendi. Avrupa Plastik Üreticileri Birliği-EUPC, “Gıdanı Koru” projesini geliştire-rek bozulmaları asgariye indirmek için harekete geçti. Türkiye de bu yönde girişimleri başlattı.

Avrupa ülkeleri, giderek kritik bir sonu-ca doğru giden gıda sorununun çözümü için yeni eylemler uygulamaya koydu. Avrupa Parlamentosu’nun 2025 yılına kadar gıda isra-fını yarı yarıya azaltma hedefini belirleyerek, 2014’ü “Avrupa Gıda İsrafına Karşı Aksiyon Yılı” ilan etmesinin ardından, Avrupa Plastik Üreticileri Birliği-EUPC de “Gıdanı Koru” kam-panyasını başlattı. Kampanyanın yöneticiliği-ne ise EUPC adına PAGDER Başkan Yardımcısı ve EUPC İcra Kurulu Üyesi Yavuz Eroğlu geti-rildi.

İlker BİLİKTÜBursa Plastik ve Ambalaj Sanayicileri

Derneği Başkanı

PANO

Avrupa Plastik Üreticileri Birliği gıdalarıplastik ile korumak için harekete geçti

Page 15: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

13

PANO

Proje kapsamında, gıda israfına yol açan süreçlerin belirlenmesi için teknik çalışmalar yapıldığı ve bu sonuçlara dayalı olarak çözüm-ler üretileceği kaydedildi. Sağlıklı ambalajların ilk çözümlerden biri olarak ortaya çıktığı belir-tilerek, EUPC ve plastik sanayiinin bu konuda oynayacağı rolün ve bilinçlendirme çalışmala-rının planlandığı kaydedildi.

Proje hakkında bilgi veren Yavuz Eroğlu, atılacak bazı adımlar sayesinde milyonlarca ton gıdanın korunması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmasının mümkün göründüğünü vurgula-dı. Ambalajların gıdaları korumak ve ömürle-rini uzatmakta başarısının bilindiğini belirten Eroğlu, “Gıda israfı konusunda ne yazık ki, ül-kemizdeki tablo Avrupa’dakinden farklı değil. Son verilere göre 12 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye’de, her yıl 3,6 milyar liralık ekmeğin çöpe gitmesi, üreti-len yaş sebze ve meyvedeki kaybın 16 milyar liraya ulaşması ciddi ve çözülmesi gereken bir sorundur.

Ambalaj sektörü, her yıl 1,5 milyon ton taze sebze ve meyvenin çöpe değil, sofralara gitmesini sağlayabilir. Ülkemizde her gün 10 milyon ekmek israf ediliyor. Ekmeğin ambalaj-lanması, daha uzun süre saklanmasını sağlar” dedi. Eroğlu, okul sütü projesi, aşevleri gibi bü-yük gıda programlarının artmasıyla Türkiye’de

israfın da artma ihtimalinin göz ardı edilme-mesi gerektiğini vurguladı.

EUPC Gıdanı Koru projesinden tavsiyeler

EUPC proje kapsamında teknik düzenle-meler dışında, ilk olarak atılabilecek bazı idari düzenlemelere ilişkin öneriler geliştirdi. Buna göre, tüketiciler ihtiyaçlarından fazla gıda sa-tın almama yönünde özendirilmeli. Bu amaçla, ambalaj kalitesi yükseltilmeli ve çok çeşitli öl-çülerde ambalaj-paketlemelere imkan sağlan-malı.

Gıdaların üzerine ‘son kullanma tarihi’ ile birlikte ‘son tüketim tarihi’ de yazılmalı ve çift etiket uygulaması getirilmeli. Son kullanma tarihi yakın olan gıdalar indirimli fiyatla satıl-malı. Böylece israf önlenmesi yanında ihtiyaç sahiplerine ucuz gıda erişim imkanı da sağla-nabilir.

Kamu yemek ihalelerinde yerel gıda üre-ten, kalan yemekleri ihtiyaç sahiplerine ve gıda bankalarına ulaştıran firmalara öncelik verilmeli.

Kritik ürün “gıda”da vahim tablo

Dünya’da 7.1 milyarlık nüfusun beslen-mesine yönelik sorunlar artarak devam ediyor. Yeterli beslenemeyen geniş kitle yanında 1 milyar insanın açlık sınırında yaşadığı hesapla-nıyor. Bu vahim tabloya rağmen Dünyada üre-tilen gıdanın üçte birinin tüketiciye ulaşmadan bozulduğu hesaplandı. Dünyanın en gelişmiş ekonomik bölgesi olan Avrupa Birliği’nde de 79 milyon insanın fakirlik sınırında yetersiz beslenme ile karşı karşıya olduğu, 16 milyon kişinin gıda yardımına bağımlı olduğu kayde-

dildi. Buna karşılık, Avrupa’da üretilen gıdanın tedarik zinciri, market ve restoran ve evlerde yarıya yakınının kullanılmadan bozulduğu-is-raf edildiği ortaya çıktı.

Gıda israfına ilişkin veriler

Dünya ölçeğinde israf edilen gıda 1.3 mil-yar ton olarak tahmin ediliyor. En fakir bölge olan tüm Sahra-Altı Afrika Kıtası’nın gıda üre-timi 230 milyon ton seviyesindeyken, gelişmiş ekonomilerdeki yıllık israf 222 milyon tonu ge-çiyor. Stutgart Üniversitesi’nin araştırmasına göre Almanya’da yılda 11 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Çöpe giden bu miktarın yıllık değeri olan 235 Avro, 1,5 milyar insanın yıllık gelirin-den daha fazla. Bir yıllık dünya tahıl ürünün-den –yaklaşık 2,3 milyar ton- daha fazla gıda kayıp ve israf ediliyor.

Gıda kayıp ve israfı yalnızca gelişmiş ülke-lerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de yaşa-nıyor. Bu ülkelerde, değer zinciri içindeki başta altyapı yetersizlikleri nedeniyle üretimden tüketime kadar kayıp ve israf yaşanıyor. Orta ve yüksek gelir seviyesine sahip ülkelerde ise gıda genellikle tedarik zincirinin son halkala-rında israf ediliyor.

Gıda israfının yüzde 42’si evlerde gerçek-leşiyor. Bunun yüzde 60’ı kolay yöntemlerle önlenebilir durumda. Gıda üreticilerinin ürün yönetimi eksiklikleri nedeniyle yüzde 39 kayıp gerçekleşiyor. Perakende sektöründe yüzde 5, catering sektöründe yüzde 14 kayıp-israf gerçekleşiyor.

Avrupa Plastik Üreticileri Birliği gıdalarıplastik ile korumak için harekete geçti

Page 16: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

14

PlaSTK

Plastik Sektöründe Ege Bölgesi’nin Yeri Güçleniyor

Türkiye’nin hızlı gelişen sektörlerinden olan plastik sektöründe bölgemizin önemi oldukça fazladır, en büyük yerli üretici Petkim’in varlığı bunu daha da pekiştirmektedir. Sektördeki yaklaşık 6.000 firmanın 1.300’ü Ege Bölgesi’nde faaliyet göstermekte, bu fir-maların 954’ü İzmir’de bulunmaktadır. Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmaların 2011 yılı toplam ihracatı yaklaşık 500 bin ton olarak gerçekleştirmiştir. Bölgemizden plastik hammadde ihracatında Yunanistan, İtalya ve Bulgaristan ilk üç sırada yer alırken İngiltere, Almanya ve Fransa plastik mamul ihracatında ilk üçte yer almaktadır. Toplam 4.5 milyar Dolarlık plastik hammadde ve mamul ürün ihracatımızın yaklaşık %25’i İzmir’den yapılmak-tadır.

Yüzyılımızın materyali olan plastik, kolay kullanımın yanında, insan ihtiyaçlarına pratik çözümler suması nedeniyle ön plana çıkmakta, her sektördeki kullanım oranı hızla artmak-tadır. Sorumluluk taşıyan endüstrimiz için tüm insanlara kaliteli bir yaşam sunarak, doğa-nın dengesini koruyarak, küresel rekabet ortamında sürdürülebilir başarı çok önemlidir. Dünya plastik pazarında ülke olarak daha fazla pay almak için bölgemizin de katkısını ar-tırmak istiyoruz.

Sektörümüz hem iç pazarda, hem de dış pazarda zor bir dönemden geçiyor. Kar marj-larının düşüklüğü nedeniyle, finansmana erişim imkanlarından başlayarak, hammadde ve diğer girdi tedariği, üretim girdileri, iç ve dış pazarlara ulaştırma masraflarında çok ciddi arayışlar içinde olmak şart. Bu unsurların gerek sektörümüzle ilgili karar alıcılar tarafından, gerekse iş dünyası tarafından yeterince bilinmediğini düşünüyorum. Çünkü, bu unsurlar bilinse halen gündemimizde olan birçok sorunu bu denli büyük boyutta yaşayacağımızı zannetmiyorum.

Sektörümüzle ilgili son gelen bilgiler özellikle ihracat pazarlarında gelecek dönemde işimizin daha da zor olacağı yönünde. Çünkü hammadde ihracatçısı durumundaki ülkelerin mamul mallara yönelik yatırımları desteklemeye başladığı, kendi sektörlerini geliştirmek istedikleri yönünde bilgiler geliyor. Plastik sanayicileri olarak bu ülkelerle dış pazarda reka-bet etmek yanında, iç pazarda da rekabetle karşı karşıya kalabiliriz.

Ege Bölgesi, plastik sektörümüz açısından ülkemizin hedef pazarlarına erişiminde ana noktalardan biridir. Gelecek dönemde de bu özelliğinin devam edeceğini düşünüyoruz. Sektörümüzün yatırımlarına devam etmek istediği aşikar ancak yeterince destek görme-mek bir yana, teşvik kapsamı dışında bırakılmamız, yaklaşan sert rekabet ortamına hazır-lanmamızda güçlükler yaratacak gibi görünüyor. Plastik sektöründe bazı ürün gruplarında yakaladığımız rekabet avantajını kaybetmemek için yatırım ve hammadde başta olmak üzere bütün süreçlerdeki iyileştirmeleri karar alıcılarla birlikte hızla hayata geçirmemiz ge-reken dönemdeyiz.

Bölgemizdeki bu olumlu gidişatı gören EGEPLASDER, İZFAŞ işbirliği ile İzmir’de “PLASTECH“ Plastik ve Ambalaj Teknolojileri Fuarı” nı başlatmıştır. Nisan 2013 de 2. si ger-çekleştirilecek olan “Plastech” fuarımız ve sektörümüzün ilk ihtisas Menemen organize sanayi bölgesinin kurulması gibi sektöre yönelik projelerle, bölgemizin ekonomimize olan katkısının artırılması hedeflenmektedir.

ENPLAST yeni seri tam vulkanize edilmiş termoplastik malzeme üretmeye başladı

ENPLAST, tam vulkanize edilmiş termop-lastik elastomer malzemelerden yeni serisini kullanıcılara sundu. Nem hassasiyeti olmayan ve kolaylıkla renklendirilebilen malzemelerin kolay işlenebilirliği ve estetik avantajlar sun-duğu vurgulandı. Enplast’ın Türkiye’de üret-meye başladığı yeni seri EZPrene markası ile piyasaya sunuldu. Yeni seride farklı sertlik-lerde üretim yapılabildiği ve ürünün kendisini otomotiv, yapı ve beyaz eşya sektöründe is-patlamış olan bir önceki ürünün tamamlayıcısı niteliğinde bulunduğu kaydedildi.

ENPLAST’tan yapılan açıklamada, yeni seri “sürekli termoplastik polyolefin matris -içerisinde dağılmış elastomer fazını dinamik olarak çapraz bağlayan özel bir kürlenme tek-

nolojisi ile üretilmektedir. Bu teknoloji yüksek performanslı ürünleri üreten ve tasarlayanlara işlenebilirlik kolaylığının yanısıra parlak ve düz-gün yüzeylere sahip görsel ürünler elde etme imkanı sağlar” şeklinde tanımlandı. Yeni EZP-rene serisinin, yapı sektörü için dış cephe con-taları ve nihai tüketim malzemeleri gibi parlak ve düzgün yüzeylerin beklendiği uygulamalar için kullanılabileceği, otomotiv sektörü için de önerilebileceği belirtildi.

PANO

Erol PAKSUEge Plastik Sanayicileri Dayanışma

Derneği Başkanı

Page 17: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 18: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

16

PlaSTK

Sosyal paydaşlarla birlikte çalışmalıyız

Saygıdeğer Meslektaşlarım, yeni bir yıla daha merhaba derken, bütün herkese sağlık-lı, huzurlu, mutlu ve bereketli bir yıl olmasını dilerim.

Yeni yılda da sektörümüz açısından olumsuz gelişen olayların devam edeceğini tah-

min ediyorum. Diğer taraftan, daha önceki yıllara göre sorunlarımızın kamuoyu tarafından geçmişe kıyasla daha fazla bilindiği, farkına varıldığı bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde bu yönde çalışmalarımızı artırmamız gerekebilir.

Sektörümüze ilişkin olumsuz algıları kırmak için elbette yoğun çaba harcamamız ge-

rekecek. Burada KAYPİDER olarak deneyimlerimizi paylaşmakta fayda görüyorum. Bildi-ğiniz gibi plastik kapak toplama kampanyası yanında, Kayseri’deki sosyal paydaşlarımızla çok yakın ilişkiler kurmaya gayret ettik. Eğitim faaliyetlerine katkı verdik, sosyal sorumlu-luk projeleri uyguladık. Bu türden çabaların ülke genelinde yaygınlaşması, sadece plastik sanayiinin doğrudan sosyal paydaşları değil, genel olarak imalat sanayi ve paydaşlarıyla çalışmalar yapılması gerektiği ortadır. Bu yönde fikirler üretmeli ve planlarımızı şimdiden yapmaya başlamamız gerekiyor.

Dünya nüfusunun ve sanayileşmenin her geçen gün arttığı bir gerçek. Bu gerçek üre-

tim ve tüketimin de artması anlamına geliyor. Bunun sonucunda da atıkların yönetilmesi en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunlarla mücadele hepimizin so-rumluluğunda. Tüketimi tamamen durdurarak atık sorununu çözemeyiz. Önemli olan he-pimiz önce birey olarak, sonra da sivil toplum örgütleri, şirketlerimiz, kamu kurumlarımızla tüzel kişilikler olarak bu sorunla mücadele için çalışmamız gerekiyor. Önemli husus, artık hepimizin gerek bireysel gerekse tüzel kişilik olarak yeni bir kültüre geçiş yapmak, yeni davranış şekillerini benimsemek zorundayız. Elbette bu kültür ve davranış şekli Dünyamızı korumak için atıkları evde başlayarak ayrıştırmayla başlayan çevreci yaklaşımdır.

Bunun yanında, yapacağımız çalışmalarla sektörümüze yönelik olumsuz yaklaşımla-

rın azalacağı, plastik sanayiinin daha sağduyulu, bilinçli ve önyargısız bir bakışla değerlen-dirileceği bir sürecin başlamasını sağlamaya çalışacağız. Çünkü her platformda bu yönde açıklamalarımız devam etmektedir, artarak sürecektir.

Mutlulukla belirtmeliyim ki, Federasyonumuz bir yaşını doldurdu. Her yolculuk ilk

adımla başlar denilir, sektörümüzün çatı örgütü olarak kurduğumuz PLASFED bir yaşını bitirdi. Bu ilk yılda sektörümüzün güçlenmesi için yoğun çabaların yapıldığı bir çalışma dö-nemi tamamlandı. Çalışma arkadaşlarımızla birlikte plastik sektörü olarak ayaklarımızı yere daha sağlam ve daha güvenli basmaktayız. İşbirliğinin, güç birliği getirdiğini bir kez daha açık olarak görmekteyiz. Herkesin de gördüğünü umut ediyorum.

Bu gayret ve çalışmalarımızın devamında da sektörümüzü hakkettiği yere ve konuma

getireceğimize inancım tamdır. Tabii ki bunu yerine getirirken de üye firmalarımızın şimdi-ye kadar devam eden desteklerini bundan sonra da daha fazla görmek istiyoruz. Bugüne kadar destek veren mensuplarımıza da teşekkür ediyoruz. Gönüllülük esasına dayanan bu hizmetleri yerine getirebilmemiz için üyelerimizin ilgisine, bilgisine ve katkılarına her za-man ihtiyacımız vardır.

Haziran 2012’de yürürlüğe giren yeni teşvik kararnamesin-de, plastik sektörü yatırımları bölgesel teşvik yatırımları kapsa-mından çıkarılarak, sadece altıncı bölgede teşvik kapsamına alındı. PLASFED-PAGDER Genel Sekre-teri Barbaros Demirci, PLASFED-DERGİ için yaptığı analizde, ilk uy-gulama döneminde yatırımların hammadde ve pazara yakın olan 1. Bölgede yoğunlaştığını tespit etti.

Haziran 2012’de yürürlüğe giren yeni sektörel, bölgesel, stratejik yatırım teşvik sisteminin ilk uygulama dönemi sonrasında ortaya çıkan verilerde, yatırımların yine ham-madde ve iç/dış pazarlara erişim imkanlarının iyi olduğu bölgelerde yatırımların yoğunlaştığı belirlendi.

PLASFEDDERGİ için Ekonomi Bakanlığı tarafından kabul edilen yatırım teşvik belgele-ri verilerini derleyen PLASFED-PAGDER Genel

Sekreteri Barba-ros Demirci, yeni teşvik sistemi kap-samında yapılan yatırımların adet bazında yüzde 51,9 oranında 1. Bölge için alındığını, tutar bazında da yüzde 36,4 ağırlıkla ilk sı-rada yine 1. Bölge-nin bulunduğunu belirledi.

Yeni teşvik sisteminde 6. Bölge dışında plastik sektörünün kapsam dışı bırakılması sektör tarafından eleştirilmişti. Yapılan değer-lendirmelerde kar marjı çok düşük olan plastik sektöründe, maliyetler içinde navlun gider-lerinin önemli bir ağırlık tuttuğu, bu nedenle hammadde ve mamul navlun giderlerini sınırlı tutmak için 1. Bölge içinde bulunan İstanbul ve İzmir ağırlıklı olmak üzere Marmara ve Ege bölgesinde yatırımların yoğunlaşacağı tahmini yapılmıştı. Bunlara ek olarak plastik tüketimi-nin yine bu bölgelerde yoğunlaştığı, ihracat

PANO

Yusuf ÖZKANKayseri Plastik İşletmeciler

Derneği Başkanı

PLASFEDDERGİ plastik sektörü teşviklerini analiz etti: Plastik yatırımı birinci bölgede yoğunlaştı

Page 19: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

17

21 Haziran 2012 Tarihinden Bu yana Verilen Teşvik Belgelerinin Dağılımı (Adet ve Tutar Bazında)

Şehir Sabit Yatırım1.000 TL

İthal Makine1000 $

İstihdam Kişi

Belge Sayısı Adet

İstanbul 99.818 37.130 455 33İzmir 23.928 9.983 136 8Ankara 8.070 1.337 49 4Bursa 2.971 1.196 3 1Antalya 6.610 1.232 29 3Kocaeli 9.791 1.138 85 4Eskişehir 6.500 3.065 30 11 BÖLGE TOPLAM 157.689 55.081 787 54Tekirdağ 60.824 19.282 259 6Adana 5.305 2.532 23 3Konya 14.600 4.714 72 5Sakarya 2.640 481 45 2Kayseri 1.475 601 6 1Aydın 1.326 570 8 12 BÖLGE TOPLAM 86.170 28.180 413 18Gaziantep 8.787 3.209 50 3Mersin 14.240 5.622 45 4Samsun 3.840 387 37 2Manisa 4.230 1.232 18 3Karaman 18.500 6.624 50 13 BÖLGE TOPLAM 49.597 17.074 200 13Malatya 12.500 3.096 50 1Amasya 550 259 10 1Sivas 9.306 2.916 40 1Hatay 2.500 1.204 26 1Elazığ 6.200 1.855 8 1Düzce 2.530 1.983 70 24 BÖLGE TOPLAM 33.586 11.313 204 7Çankırı 3.936 0 20 1Aksaray 2.000 413 10 1Kahramanmaraş 1.300 63 26 2Kilis 1.235 0 7 15 BÖLGE TOPLAM 8.471 476 63 5Şanlıurfa 94.541 34.151 191 4Batman 2.064 132 18 2Van 730 0 9 16 BÖLGE TOPLAM 97.335 34.283 218 7GENEL TOPLAM 432.847 146.407 1.885 104

21 Haziran 2012 Tarihinden Bu yana Verilen Teşvik Belgelerinin % Dağılımı

Şehir Sabit Yatırım1.000 TL

İthal Makine1000 $

İstihdam Kişi

Belge Sayısı Adet

İstanbul 23,1 25,4 24,1 31,7İzmir 5,5 6,8 7,2 7,7Ankara 1,9 0,9 2,6 3,8Bursa 0,7 0,8 0,2 1,0Antalya 1,5 0,8 1,5 2,9Kocaeli 2,3 0,8 4,5 3,8Eskişehir 1,5 2,1 1,6 1,01 BÖLGE TOPLAM 36,4 37,6 41,8 51,9Tekirdağ 14,1 13,2 13,7 5,8Adana 1,2 1,7 1,2 2,9Konya 3,4 3,2 3,8 4,8Sakarya 0,6 0,3 2,4 1,9Kayseri 0,3 0,4 0,3 1,0Aydın 0,3 0,4 0,4 1,02 BÖLGE TOPLAM 19,9 19,2 21,9 17,3Gaziantep 2,0 2,2 2,7 2,9Mersin 3,3 3,8 2,4 3,8Samsun 0,9 0,3 2,0 1,9Manisa 1,0 0,8 1,0 2,9Karaman 4,3 4,5 2,7 1,03 BÖLGE TOPLAM 11,5 11,7 10,6 12,5Malatya 2,9 2,1 2,7 1,0Amasya 0,1 0,2 0,5 1,0Sivas 2,1 2,0 2,1 1,0Hatay 0,6 0,8 1,4 1,0Elazığ 1,4 1,3 0,4 1,0Düzce 0,6 1,4 3,7 1,94 BÖLGE TOPLAM 7,8 7,7 10,8 6,7Çankırı 0,9 0,0 1,1 1,0Aksaray 0,5 0,3 0,5 1,0Kahramanmaraş 0,3 0,0 1,4 1,9Kilis 0,3 0,0 0,4 1,05 BÖLGE TOPLAM 2,0 0,3 3,3 4,8Şanlıurfa 21,8 23,3 10,1 3,8Batman 0,5 0,1 1,0 1,9Van 0,2 0,0 0,5 1,06 BÖLGE TOPLAM 22,5 23,4 11,6 6,7GENEL TOPLAM 100,0 100,0 100,0 100,0

PANO

imkanlarının da yine bu bölgelerde güçlü oldu-ğu değerlendirilmişti.

Yapılan analizde, ilk uygulama dönemi olarak nitelenebilecek Haziran-Kasım 2012 döneminde yatırımların yine çok büyük oranda 1. Bölgede yoğunlaştığı tespit edildi. Tutar ba-zında 6. Bölgenin yüzde 22 ile ağırlık kazanma-sının, ihracat imkânları nedeniyle Şanlıurfa’da yapılan tek büyük yatırımdan kaynaklandığı, gelecek dönemde benzeri yatırımlar olmaması halinde altıncı bölgenin tutar bazında da aşa-ğıya düşebileceği kaydedildi.

Teşvik sistemi yeniden gözden geçirilmeli

Bu arada, sektörün son dönemde yaşadı-ğı en önemli sorunlardan biri haline gelen yeni teşvik kararnamesinde bölgesel teşvik dışında bırakılması kararında değişik yapılmasına yö-nelik girişimler de devam ediyor. Bu kapsamda,

Ekonomi Bakanlığı’na yapılan başvuruda, sek-törün 14 firma ile faaliyet gösterdiği ve daha yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesine imkan verecek biçimde yatırıma ihtiyaç duyul-duğu vurgulandı. Başvuruda, küresel ölçekte teknolojik yatırım yapan firma sayısının arttığı ve rekabetin zorlaştığı hatırlatılarak, Türki-ye plastik sanayiinin de son 2 yılı 800 milyon Dolar dolayında olmak üzere geçen 5 yıl içinde yılda ortalama 650 milyon Dolarlık makine ve ekipman yatırımı yaptığı hatırlatıldı.

Plastik sektörünün yatırım teşvik dışın-da bırakılmasının haksız rekabet doğurduğu belirtilen PLASFED yazısında, teknolojik ve AR - GE yatırımlarına teşvikin güçlendirilmesi, sektörün dış ticaret verilerine bakılmaksızın stratejik yatırımlar içine dâhil edilmesi ve as-gari yatırım tutarının 5 milyon Dolar olarak uygulanması talep edildi. Bölgesel teşvik kap-samında sektörün, her bölgede en az bir ilde desteklenmesi, mevcut yatırımların bir alt böl-geye nakline de teşvik uygulanması istendi.

PLASFEDDERGİ plastik sektörü teşviklerini analiz etti: Plastik yatırımı birinci bölgede yoğunlaştı

Page 20: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

18

PlaSTK

Plastik sanayicileri her alanda daha fazla boy göstermeli, gücümüzü birleştirmeliyiz ki sesimiz daha gür çıksın

Türkiye plastik sektörü birçok bakımdan kıskanılacak seviyeye geldi. Avrupa’nı üçüncü büyük kapasitesini oluşturduk. 2012’yi 30 milyar Dolar sektör büyüklüğü ve 12 milyar Dolar katma değer ile tamamladık. Türkiye’de çok az sektör dış ticaret fazlası veriyor. Plastik sek-törü mamul bazında 2012’yi yüzde 157 ihracatın ithalatı karşılama oranıyla 1.4 milyar Dolar dış ticaret fazlasıyla kapattı. Hammadde sorunu -ki Türkiye açısından stratejik olarak ele alınarak çözümü gerekmektedir, sadece sektörümüzün omuzlayabileceği bir yük değildir- çözülürse hem toplam sektör dış ticaret açığı engellenecek hem de küresel rekabette çok avantajlı noktaya geleceğiz.

Şunu söylemekte sakınca görmüyorum: Gerek iş dünyası örgütlerinde, gerekse ka-muoyu önünde plastik sektörüne kıyasla dış ticarette ve katma değerde daha alt seviye-lerdeki birçok sektörün sesi ve gücü bize kıyasla daha fazla hissediliyor.

Bu durumun olumsuz sonuçlarını her geçen gün daha fazla hissettiğimiz ortadadır. Tek tek sıralamaya gerek yok ancak gerek ekonomik karar süreçlerinde, gerekse sektö-rümüze yönelik negatif algı oluşturabilecek ve ne yazık ki çoğu zaman temelsiz, yanlış yönlendirici hatta anlamsız kampanyalarda kendimizi yalnız bırakılmış hissediyoruz. Tek başına sorumlu aramak yerine, hepimiz kendimizi bu durumun sorumlusu olarak hissedip çözüme odaklanmak en iyi yol olarak görünüyor. Bu amaçla, sektör savunuculuğu için ile-tişim faaliyetlerine, eş zamanlı olarak da iş dünyası örgütlerde görev üstlenmeye başla-malıyız.

Hepimize görev düşüyorPAGDER olarak bunun ilk adımını iletişim faaliyetleriyle başlattık, ardından da İstanbul

Ticaret Odası (İTO) ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) meslek komitelerimizde elimizi taşın al-tına koymaya karar verdik. Hepimizin yakından tanıdığı Sayın Yavuz Eroğlu, Sayın Mehmet Aslan ve Sayın Selçuk Gülsün görev almaya talip oldu.

İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi Odası’nda temsilcilerimiz ile sektörümüzün iletişim içinde olduğu her alanda daha etkin, daha verimli, daha güçlü bir temsil hakkına sahip olmayı, sesimizi daha gür duyurmayı amaçlıyoruz. Hepimize düşen görevler var. Et-kinliğimizi artırmak, sektörümüzü dolayısıyla her birimizi daha güçlü savunmak için çabala-yanlara destek olmak da bu görevlerden biri.

Elbette bütün bunları söylerken, şimdiye kadar sivil toplum örgütlerinde, iş dünyası örgütlerinde çaba harcayan meslektaşlarımızın, arkadaşlarımızın emeklerini görmezden gelmiyoruz. Biz, bayrağı daha ileri taşımamız gerektiğini, bunun için çaba harcamaya hazır olduğumuzu düşünüyoruz ve bu amaçla çalışıyoruz.

Karar süreçlerine etki etmek için çalışıyoruzPAGDER olarak, son dönemde neredeyse dur-durak bilmeden koşturuyoruz. Sektö-

rümüzün çatı örgütü PLASFED ile birlikte, plastik sanayiine ilişkin sürekli olarak raporlar ürettik, karar alıcılar nezdinde girişimlerde bulunduk. Bunları sizlerle paylaştık. Sadece son dönemde uygulamaya giren bizce yanlış kararların geri alınması için değil, sektörümüzü geliştirmek için de proaktif yaklaşımla öneriler geliştiriyoruz. Ekonomi, Gümrük ve Ticaret ile Maliye Bakanlığı’na sürekli raporlar gönderiyor, ikili temaslarda bulunuyoruz.

Bütün çabamız ülkemize ve işimize olan saygımızla büyümek, büyütmek içindir.

Kaya gazı ve petrolü ABD polietilen şirketlerine rekabet avantajı sağlayacak

ABD’nin hızla üretimini artırdığı kaya (şeyl) gazı ve petrolünün polietilen sektörü-ne 2017’ye kadar sürecek bir rekabet avantajı sağlayabileceği belirtildi. IHS Chemical tara-fından hazırlanan bir raporda, kaya gazı ve bu bölgelerde sıkışan petrolün elde edilmesine yönelik girişimlerin hızlandığı ve ucuz kaynak olarak PE üretimini de destekleyebileceği kay-dedildi.

ABD’nin son dönemde önem verdiği ve ucuz yerli kaynak olarak kullanıma sunduğu kaya gazı ve petrolüne yönelik umutlar artı-yor. ABD’nin birçok sahasında üretilebilir gaz ve petrol bulunduğu belirtildi. ABD’de, IHS Chemical isimli kuruluşun hazırladığı raporda, verimli kaya gazı yataklarından elde edilen gaz ve petrolün polietilen (PE) sektörünü yeniden canlandıracak.

Rapora göre, ABD’li PE reçine üreticileri ilk hesaplamalara göre küresel pazarda 2012- 2017 arası dönemde rekabet avantajı sağlaya-bilecek. Küresel PE reçine talebinin 2012 sonu itibariyle 79 milyon ton dolayında olduğu belir-tildi. PE reçine talebinin küresel krizle iki yıl üst üste düşüş göstermesinin ardından 2012’den başlayarak yükselme eğiliminde olduğu, 2017’ye kadar 99 milyon tona yükselebileceği bilgisi raporda yer aldı. Rapor, ABD’li PE reçine üreticilerinin gelecek dönemde özellikle Çin’e yönelik satışlarını artırma imkanı bulacakları tahminin yaptı.

PANO

Hüseyin SEMERCİPlastik Sanayicileri Derneği Başkanı

Page 21: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

BASF

Page 22: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

20

PANO

Petrokimya sektörünün en büyük şirketi olması yanında, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan ve 5 milyar dolarlık bir yatırım paketiyle dünya ölçeğinde adından söz ettiren Petkim genel müdürlüğüne plastik sektörünün deneyimli ismi Sadettin Korkut atandı. Korkut göreve gelmesinden kısa bir süre sonra PLASFED üyeleriyle biraraya ge-lerek, gelecek dönemde Petkim’in izleyeceği yeni stratejilerin ilk işaretlerini verdi.

Sadettin Korkut’un göreve gelmesinin ar-dından değerlendirmelerde bulunan Petkim’in sahibi SOCAR Grubu Uluslararası Yatırımlar Sorumlusu ve Petkim Yönetim Kurulu Başkanı Vagif Aliyev, SOCAR’ın Türkiye’deki büyüme-sinin temeli ve başlangıç noktasının Petkim olduğunu belirtti. Bu sürecin Sadettin Korkut

ile daha ileri bir aşamaya gidecğine inandığını belirten Aliyev, Petkim Yarımadası’nda çalış-maları devam eden STAR Rafinerisi ile birlikte rafineri-petrokimya entegrasyonu’nun sağ-lanacağını ve Petkim’in hammaddede güve-nilir bir yapıya kavuşacağını sözlerine ekledi. Aliyev, SOCAR olarak STAR Rafinerisi, STEP Enerji Santrali, Petkim Konteyner Limanı ve Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) projesi ile birlikte 2017 yılına kadar Türkiye’ye 17 Milyar Dolar yatırım yapacaklarını söyledi.

SOCAR Türkiye Başkanı-CEO ve Pet-kim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz da, Petkim’in Türkiye ve Azerbaycan stratejik ortaklığının atar damarı olduğunu belirterek, “Sayın Sadettin Korkut’u sektör çok iyi tanıyor. Bugüne kadar aldığı görevlerde çok önemli

başarılara imza atmış bir profesyonel yönetici olan Sayın Sadettin Korkut’un aramıza katıl-ması, Petkim ve Grubumuz için çok önemlidir ve gücümüze güç katmıştır. Heyecanımızı, şirketimize ve kendimize duyduğumuz güveni artırarak, daha büyük başarılara imza atmak var gücümüzle çalışacağız” dedi.

Sadettin Korkut: Sert rekabet olan bir sektör

Petkim’in yeni Genel Müdürü Sadettin Korkut ise Petkim’in Türkiye açısından öne-minin bilindiğini belirterek, petrokimya sek-törünün acımasız ve sert rekabet koşulları ta-şıdığını hatırlattı. Korkut, “Dünya artık hevesli satıcılar ile acımasız alıcıların dünyası. Bu ne-denle müşterilerimizi her zaman başımızın tacı olarak göreceğiz. Petkim çok şanslı bir şirket. Köklü kurumsal birikimi ve çok deneyimli bir insan kaynağına sahip.

Bugünün dünyasının zor rekabet koşulla-rında; fiziki sermayeniz ve insan kaynağınız ile var olan talep arasında etkin bir koordinasyon sağlamak zorundasınız. Genel Müdürlük göre-

PLASFED Yönetim Kurulu Petkim Genel Müdürlüğü’ne atanan Sadettin Korkut ile biraraya geldi

Türkiye’nin ve dünyanın sayılı sanayi kuruluşlarından Petkim ge-nel müdürlüğüne, plastik sektörünün deneyimli ismi Sadettin Korkut atandı. PLASFED üyeleriyle biraraya gelen Sadettin Korkut, sektörü iyi tanıdığını ve gelecek dönemde müşteri odaklı bir yaklaşım izleye-ceklerini belirti. Petkim, plastik sektörünün en önemli hammadde üre-ticisi konumunda bulunuyor.

Page 23: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

21

vimde, şirketimizin insan kaynağı birikimi ve kurumsal deneyimi en önemli güvencem ola-caktır” dedi.

Selçuk Aksoy: Aşırı koruma yerine teşvik uygulanmalı

Sadettin Korkut, göreve başlamasından kısa bir süre sonra PLASFED üyeleriyle birara-ya geldi. Petkim Genel Merkezi’ne yapılan ziya-rette, PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy, Petkim ile birlikte devlet nezdinde sektörün sorun-larının ele alınması için girişimde bulunmayı önerdi. Aksoy, “Petkim, üretim maliyetlerini düşürmek için teşvik edilmeli, yüksek katma değerli ürünler üretmeli” dedi.

PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy ve PLAS-FED Yönetim Kurulu, plastik sektörünün dene-yimli isimlerinden biri olan Sadettin Korkut’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Sektörün si-vil toplum örgütlerinde de görev almış, sektör-de üst düzey yöneticilik deneyimlerine sahip Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Sadettin

Korkut’un Petkim Genel Müdürlüğü görevine atanmasından memnuniyet duyduklarını be-lirten Aksoy, Petkim’in sektörün 1/6’sını tek başına oluşturduğunu hatırlattı.

Petkim’in de yararlandığı koruma ön-leminin sektörün 84’lük kısmına ciddi zarar

verdiğini vurgulayarak, “Plastik hammadde-petrokimya tesislerine yönelik aşırı korumacı önlemler sektöre zarar veriyor. Bunun yerine başta Petkim olmak üzere üreticilerin girdi maliyetlerinin düşürülmesine yönelik teşvik-lere ağırlık verilmesi gerekiyor” dedi.

PANO

Page 24: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

22

PANO

Sadettin Korkut Kimdir?Petkim Petrokimya Holding A.Ş.’nin yeni Genel Müdürü Sadettin Korkut, 1960 yılında

İzmir’de doğdu. İzmir Atatürk Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme-Pazarlama Bölümü mezunu olan Korkut, iş hayatına 1983 yılında başladı. 1988 yılına kadar Sultan Pazarlama A.Ş ve Eti Pazarlama A.Ş gibi gıda şirketle-rinde Satış Müfettişi olarak görev aldı. 1988-1993 yılları arasında Ülker Gıda A.Ş.’de Bölge Satış Müdürlüğü sonrasında, 1993-2007 yılları arasında Polinas Plastik San. A.Ş.’de Satış ve Pazarlama Müdürlüğü’nden başlayarak, sırasıyla Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı.

Ülker Grubu’nda toplam 19 yıl çalışan Korkut, 2007-2010 yıl-ları arasında İmaj Ambalaj A.Ş.’nin Genel Müdürlük görevini yürüttü. 2010 yılından bu yana da Naksan Holding A.Ş iştiraki olan Naksan Plastik ve Enerji A.Ş. Genel Müdürlük görevini sürdüren Sadettin

Korkut, iş yaşamı boyunca sektörel sivil toplum kuruluşlarında pek çok görevler üstlendi. Korkut, halen Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Yönetim Kurulu Başkanlığı, TOBB Am-

balaj Meclisi Başkan Yardımcılığı ve Ambalaj Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (ASDF) Yö-netim Kurulu Başkanlığı görevlerine devam ediyor.

Evli ve bir kız çocuk babası olan Sadettin Korkut İngilizce biliyor.

İşbirliği önerisi: “Sektörün bütün aktörleri olarak devlete sorunlarımızı birlikte anlatmalıyız”

PLASFED’in, Türkiye’nin önde gelen 5 derneği ve 1000’e yakın üyesiyle Türkiye’nin en önemli petrokimya yatırımı olan Petkim ile ülke ekonomisi için çok büyük bir güç olan Tür-kiye plastik sektörünün gelişimine fayda sağ-layacak, sorunlarını çözecek işbirliklerine açık olduklarını aktaran Aksoy, “Sektörün bütün aktörleri olarak devlete sorunlarımızı birlikte anlatmalıyız. Türkiye plastik sektörünün şem-siye kurumu olarak, Petkim ile devlete beraber gidip sektörü korumacı önlemler ile cezalan-dırmak yerine, Petkim’in nafta ithalatından ve yüksek enerji kullanımından kaynaklanan maliyet artışlarını sübvanse etmesini talep et-meye hazırız” dedi.

PLASFED Yönetim Kurulu Üyeleri, Sadet-tin Korkut’un; sivil toplum örgütlerinde çalış-mış ve plastik sanayii firmalarında deneyim sahibi bir kişi olarak Petkim’de sektörün tama-mının gelişimini dikkate alan, müşteri odaklı bir çalışma dönemi başlatacağına; müşterileri-nin rekabet gücünü azaltmak yerine artıracak girişimlerde bulunacağına dair beklentilerini paylaştılar.

PLASFED Yönetim Kurulu Üyeleri, Petkim’in imalatçı kimliğinin satıcı kimliğinden daha önemli olduğunu vurgulayarak, sektörün en önemli ihtiyacı olan yüksek katma değerli hammadde üretimini talep ettiklerini, ayrıca gümrüklerde haksız rekabete yol açan kalite-siz mamul ithalatının ve piyasa denetimlerinin sağlanması gereğini vurguladığı ziyarette, hammadde arzının da artırması talebinde bulunuldu. Piyasadaki mamullerde kalitesiz ve standart dışı hammadde kullanılarak yapı-lan haksız rekabetin önlenmesi gerektiği ve Petkim’in portföyünde olmayan PE türevleri-

nin de bir an önce üretilmesi gerektiği talebi de paylaşıldı.

Korkut’tan Petkim için yeni vizyon

Petkim Genel Müdürü Sadettin Korkut ise, Petkim’in yeni teşvik sistemi kapsamında stratejik yatırımlar sınıfında ilk olma özelliği bulunan -5 milyar Doları rafineri olmak üzere- 17 milyar Dolarlık yatırım planladığını söyledi.

Rafineri yatırımı ile Petkim’in çehresinin de-ğişeceğini, maliyetlerin düşeceğini ve Petkim bünyesindeki 22 fabrikada üretilen ürünlerin karışımından müşteriye ulaştırılmasına kadar bir dizi iyileşmenin görüleceğini kaydetti.

Sadettin Korkut, masanın her iki tarafını bilen bir kişi olarak Genel Müdürlüğe getiril-mesinin, Petkim’in yeni vizyonunun ne olacağı konusunda sektöre bir mesaj niteliği taşıdığını belirterek, müşterilere ve Petkim’e fayda sağ-layacak bir çaba içinde olacağını vurguladı.

ESEN Plastik EBSO’dan 6 ödül aldıEsen Plastik Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın 6 başarı ödülünü kazandı. EBSO tarafından verilen En Başarılı

“Sanayi Kuruluşları” ödül töreninde Esen Plastik, “Başarılı Marka Yurtdışı Satış Ödülü” yanında, Diğer Plastik Ürünleri Sanayi Meslek Grubu’nda “En Yüksek İhracat Gerçekleştiren”, “En Yüksek Vergi Veren”, “Üretimde En Fazla İstihdam Sağlayan”, “Sektöründe En Yüksek Üretim Gerçekleştiren”, “Alanında En Yüksek Yatırım Gerçek-leştiren” firma kategorilerinde ödüle değer bulundu.

Esen Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, Esen Plastik olarak güçlü bir ivme ile büyümeyi sürdür-düklerini kaydederek, “Adana’daki fabrikamız kanalı ile zayıf olduğumuz Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölge-lerinde etkinliğimizi oldukça artırdık. İhracatımız gün geçtikçe yükseliyor. Geçtiğimiz yıl Vietnam ve Çin dahil 50’nin üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştirdik. Her geçen gün yurtdışındaki güvenilir marka imajımız güçleni-yor. Bu ihracat potansiyelimizi de olumlu yönde geliştiriyor” dedi.

Page 25: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

ekonomiyi seven ekolojiBASF plastiklerinden yapılan otomobil parçaları araçlarındaha hafif olması ve böylelikle yakıt tasarrufu imkanı sunması için metal parçalar yerine kullanılabiliyor. Bu daha düşük emisyon, daha az yakıt ve daha fazla tasarruf demek. Artık hem çevreyi hem de cebinizi koruyabilirsiniz. Çünkü BASF’de biz kimya yaratıyoruz.www.basf.com.tr

29082012_PAGDER_210x297mm.indd 1 8/29/12 11:43 AM

Page 26: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

24

PAGDER’den Organize Sanayi Bölgesi hamlesi: PAGDER ASLAN OSB’de 3. etap satışta, Osmaneli OSB’de 3.2 milyon metrekare ön talep toplandı

PAGDER, organize sanayi bölgesi yatırımlarına hız verdi. Üçüncü etap parsellerin satışı de-vam eden PAGDER-ASLAN Özel OSB’de 2014’te ilk temellerin atıl-ması hedefleniyor. Bilecik Osma-neli Organize Sanayi Bölgesi’nin genişleme alanının Plastik İhtisas OSB olarak ayrılması için de mu-tabakat sağlandı.

PANO

Plastik yatırımlarının yoğunlaştığı Mar-mara bölgesindeki en önemli yatırım alanların-dan biri olmaya aday Kırklareli’nin Vize ilçesin-deki PAGDER & ASLAN Özel Organize Sanayi Bölgesi’nde üçüncü etap satışları devam edi-yor. Türkiye’nin ilk “Özel Plastik İhtisas Organi-ze Sanayi Bölgesi” olarak faaliyete geçecek ve sanayi yapılaşmasına büyük katkı sağlayacak olan PAGDER & ASLAN Özel Organize Sanayi Bölgesi’nde parsellerin yarısı satıldı. Sanayici-lere uygun ve nitelikli yatırım alanları sunmayı hedefleyen PAGDER-ASLAN OSB’de benzerle-rinden çok daha hızlı bir yatırım sürecine girildi. Bölgenin yaklaşık 6 ayda organizasyonunu ta-mamlayarak inşaat takvimi ilan edilen OSB’de 2014 yılında parsel sahiplerinin temel atması-na imkân verecek aşamaya gelinmesi hedef-lendi. Projede; altyapı çalışmalarına yönelik ön hazırlıklar, harita, zemin etüdü, jeolojik ve

jeoteknik çalışmaların ihalesi tamamlanarak, imar ve parselasyon çalışmalarına da başlandı.

Projede, 2014 içinde altyapı çalışmaları tamamlanarak üstyapı inşaatlarının başlaya-bileceği, 2016 yılında da ilk tesislerin faaliyete geçebileceği belirtildi.

PAGDER Osmaneli ihtisas OSB için mutabakat sağladı

PAGDER ikinci büyük OSB girişimini ise Bilecik Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi Mü-teşebbis Heyeti ve Yönetim Kurulu ile birlikte hayata geçiriyor. Bilecik Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi’nin 1 milyon 620 bin metreka-relik genişleme alanının “Plastik İhtisas OSB” olarak örgütlenmesi konusunda mutabakat sağlandığı açıklandı. PAGDER’in OSB yönetim organları tarafından yetkilendirilmesiyle baş-layan ön talep toplama çalışmasında da bü-

yük başarı sağlandı. PAGDER, 3 milyon 252 bin metrekare ön talep alındığını açıkladı.

Teşvik siste-minde 3. Bölgede yer alan Bilecik’te, yatırım OSB’de ger-çekleştiği için 4’ncü bölge yatırım indi-rim oranları uygu-lanacak ve “İhtisas

OSB” olması nedeniyle “Bölgesel Teşvik Uygu-lamalarından” yararlanabilecek.

Bilecik Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi’nde yapılacak yatırımlara Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yatırım yeri desteği verdiği ve yüzde 50 yatırım yeri teşviğinin sü-resi Nisan 2013’te sona erecek. OSB yönetim organları ve PAGDER’in bu süreyi uzatmak için girişimde bulunmaya hazırlandığı kaydedildi.

Bilecek Osmaneli Plastik İhtisas OSB’nin mevcut (yük ve yolcu) demiryoluna, duble yola ve yapımı devam eden “Yüksek Hızlı Tren” hattına sınır konumunda bulunduğu, Yenişe-hir Hava Limanına 70, Gemlik Limanına 90, Bilecik’e 25, Sakarya’ya 70, Yalova’ya 90, Ka-rasu Limanı’na 120, Eskişehir’e 120, İstanbul’a ise 180 kilometre uzaklıkta bulunduğu kayde-dildi.

Türkiye’nin önde gelen plastik poşet üre-ticilerinden biri olan Vetaş Plastik, yüzde 100 biyobozunur poşetlerini piyasaya sürdü.

Vetaş tarafından yapılan açıklamada po-şetlerin, bakteriler tarafından metabolize edi-lip endüstriyel kompostlama koşulları altında su, karbondioksit ve biyokütleye dönüşerek yüzde 100 olarak doğada bozunduğu kay-dedildi. Biyobozunur poşetlerin üretiminde BASF’nin geliştirdiği Ecovio hammaddesinin kullanıldığı belirtildi. Ürün, Alman DIN CERTCO tarafından da sertifikalandırıldı. Vetaş’ın, biyo-

bozunur poşetler ile EN 13432 ve ASTM 6400 standartlarına göre sertifika almaya hak kaza-nan ilk Türk firması olduğu belirtildi.

BASF’in ürün yelpazesinde yer alan ser-tifikalı kompostlanabilir plastik hammaddesi Ecovio; suya, yırtılmaya, darbelere ve çekmeye karşı yüksek dayanım göstererek farklı sertlik ve esneklik profilleriyle alışveriş poşeti, orga-nik atıkların toplanabilmesi için kullanılan çöp poşetleri ve malç film gibi zirai uygulamalarda kullanılıyor. Ecovio, aynı zamanda kullanıma hazır bir ürün olarak sektöre sunuluyor.

Vetaş Türkiye’de ilk yüzde 100 biyobozunur poşet sertifikasını aldı

Page 27: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 28: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

UluslararasıPlastik veKauçuk Fuarı20 - 23 Mayıs 2013,Guangzhou

2013Plastik Sanayicileri Derneği

50%

DESTEKLİ

PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği Tel: +90 212 438 26 19 - Faks: +90 212 438 15 93 Detaylı Bilgi İçin: Selçuk Bostancı - [email protected]

GİDİŞ UÇUŞU DÖNÜŞ UÇUŞU19 Mayıs 2013, Pazar İstanbul Atatürk Havalimanı - Guangzhou

Kalkış : 00:40Varış : 16:00

23 Mayıs 2013, Perşembe Guangzhou - İstanbul Atatürk Havalimanı

Kalkış : 23:00Varış : 05:25 (+1)

Konaklama, (19-23/05/2013, 4 gece / 5 gün Şehir merkezinde 2 yıllık yeni tesis, 545 oda (min. 43 m2 odalar), Ücretsiz wifi internet, fitness center, yüzme havuzu kullanımı, Fuar alanına kolay ulaşım,

HILTON HOTEL TIANHE

İki Kişilik Oda Kişi Başı : € 1.690 Tek Kişilik Oda: € 1.990

Konaklama, (19-23/05/2013, 4 gece / 5 gün Türk Restaurantlara yürüme mesafesinde, 442 oda, Ücretsiz wifi internet, fitness center, Fuar alanına 11 km mesafede.

ASIA INTERNATIONAL HOTEL

İki Kişilik Oda Kişi Başı : € 1.545 Tek Kişilik Oda: € 1.690

THY ile economy class İstanbul – Guangzhou İstanbul gidiş/dönüş uçak bileti, Belirtilen otelde 4 gece / 5 gün oda+kahvaltı konaklama, Otel – Havalimanı – Otel transfer servisleri, Her gün Otel – Fuar – Otel transferleri, Fuar giriş bileti, Son gün Gala Yemeği, Çin Halk Cumhuriyeti vizesi, Vergiler.

FİYATA DAHİL OLAN HİZMETLER

Yurtdışı çıkış harç pulu (TL 15,-) Seyahat sigortası (€ 10,-) Öğle ve akşam yemekleri, Oteldeki kişisel harcamalar, Şahsi tercümanlık hizmetleri, 20 kg ‘ı aşan bagaj ücretleri.

FİYATA DAHİL OLMAYAN HİZMETLER

İsta

KaVa

Konak

HILTO

İki Kiş

Konak

ASIA

Page 29: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 30: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

28

Menemen Plastik İhtisas Or-ganize Sanayi Bölgesi’nde ça-lışmalar bütün hızıyla sürüyor. Hafriyat ve altyapı çalışmaları hızlandırılan OSB projesinde 2013 sonu itibariyle üretimin başlama-sı planlandığı bildirildi. OSB Yö-netim Kurulu Başkanı Salih Esen, bazı kuruluşların temel atmaya hazırlandığını, bu kuruluşların yıl sonuna kadar imalata geçmeyi planladıklarını açıkladı.

Bölgenin yaklaşık 850 bin metrekarelik bir arazi üzerinde kurulduğunu hatırlatan Sa-lih Esen, ayrılan 45 parselden 37’sinin tahsi-sinin bittiğini, 40 dolayında firmanın faaliyet göstereceği bir bölge ortaya çıkacağını tahmin ettiklerini kaydetti. Esen, “Altyapı çalışmaları hızlı bir şekilde sürüyor. Elektrik ve su dahil alt-yapısını yıl sonunda tamamen bitirmeyi plan-lıyoruz. Bildiğimiz kadarıyla 3-4 firma temel atmaya hazırlanıyor. Yaz aylarına doğru yük-selen inşaatları göreceğiz. Hatta bu yıl içinde üretime başlayan firmalar olacağını düşünü-yoruz” dedi.

Salih Esen, kısa süre içinde bütün parsel sahiplerinin yatırıma başlamasını bekledikle-rini, bütün firmalar faaliyete geçtiğinde 6 bin kişinin çalıştığı bir ihtisas OSB’sinin hayata geçmiş olacağını kaydetti. Salih Esen, plasti-ğin altıncı bölge hariç teşvik dışı bırakıldığını ancak organize sanayi bölgesinde yapılan ya-tırım olması halinde teşvikten yararlandığını hatırlatarak, bu aşamada Menemen OSB’nin ihtisas bölgesi olması nedeniyle plastik sa-nayiine avantaj sağlamış olacağını kaydetti. Esen, İzmir’e en yakın bölgelerden biri olması yanında PETKİM başta olmak üzere hammad-de tedarik imkanlarına olan erişim imkanıyla da yatırımcıya avantaj sunduklarını belirtti.

Tisse Makine Genel Müdürü Denizhan Obuz, plastik sektörünün yıllık 9.6 milyar kW elektrik enerjisi tükettiğini ve sektörde hala yüksek enerji kullanan makinelerin yoğun olarak kullanıldığını söyledi. Yaptıkları hesap-lamalara göre hidrolik makineler yerine enerji tasarruflu makinelerin kullanılması halinde yüzde 50-70 aralığında tasarruf imkanı doğ-duğunu belirten Oğuz, sektörün tamamının bu makineleri kullanması halinde de 1.5 milyar TL’lik bir toplam tasarrufun ortaya çıkabilece-ğini vurguladı.

Menemen Plastik İhtisas OSBYatırımları hızla devam eden OSB’de,

toplamda 70 bin metrekarelik 8 parsel kaldı. Plastik sanayicilerinin ilgisiyle karşılanan Me-nemen Plastik İhtisas OSB, 2004 yılında tüzel kişilik kazandı. OSB yatırımına, EGEPLASDER, EBSO, Menemen Ticaret Odası, Menemen Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ku-rumsal olarak yakın ilgi gösteriyor.

Çevreye saygılı üretim faaliyeti yürütmek için OSB’de, yol, atıksu, yağmursuyu, temiz su, arıtma ve geri dönüşüm tesisleri, enerji kaynakları ve iletişim sistemi dahil tüm altyapı imkanları dikkatle planlandı.

TİSSE olarak, enerji tasarruflu plastik makineleri üretiminde güçlü bir konumda ol-duklarını ve kendi ar-ge birimleri tarafından geliştirilen makineler ürettiklerini belirten De-nizhan Obuz, düşük elektrik tüketen makine teknolojilerinin Enerji Bakanlığı tarafından da desteklendiğini, eski teknoloji kullanan çoğu işletmenin yatırım maliyetlerini kısa süreler-de geri kazanmasının mümkün görüldüğünü vurguladı.

Menemen OSB’de üretime başlama heyecanı: İlk çarklar 2013 sonunda dönecek

Tisse Genel Müdürü Denizhan Obuz: Enerji tasarruflu makinelere yatırım yapılmalı

PANO

Page 31: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 32: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

30

PAGDER, plastik kullanımı ve plastik algısına yönelik ikinci araş-tırmasını tamamladı. GfK tarafın-dan yapılan ve analiz çalışmaları devam eden araştırma sonucun-da, plastiğe ilişkin yanlış bilgilerin kullanımı da doğrudan etkilediği gözlendi. Örneğin, kağıt bardak tercih eden tüketicilerin büyük kısmı, bu ürünlerin iç yüzeylerinin plastikle kaplı olduğunu ve geri dönüştürülemez olduğunu bilmi-yor.

PAGDER için GfK Türkiye tarafından ya-pılan plastiğe yönelik algı ve kullanım araştır-masının ikincisi tamamlandı. İlk olarak 2009’da yapılan araştırmanın ikincisinde, algı ve tutu-ma yönelik iyileşmeler gözlendi ancak yanlış hatta “şehir efsanesi” niteliğindeki çoğu bil-ginin tüketici davranışlarını etkilediği ortaya çıktı. Analiz çalışmaları süren araştırmada, tüketici ve kullanıcılardaki plastik algısına yönelik bilgilerin yeterince iletilmediği, tüke-tici tercihlerinin eksik ve çoğu zaman yanlış bilgilerle oluştuğu belirlendi. Bu konudaki en çarpıcı sonuçlardan biri de kağıt bardak kulla-nımına ilişkin sorularda ortaya konuldu.

Kağıt bardakların iç yüzeyinin plastik kaplı olduğu bilinmiyor!

Araştırma, Türkiye genelinde bin 252 kişi ile gerçekleştirildi. Plastik bardak, “plastik de-nilince ilk akla gelen ürünler (yüzde 16) arasın-da ön sıralarda ortaya çıktı. Tüketiciler sağlık ve çevre gerekçesiyle bardak seçiminde tercih yaptıklarını, yine aynı gerekçelerle alternatifi olması halinde ilk vazgeçilen ürünlerden bi-rinin plastik bardak olduğunu ve yüzde 42’si kağıt bardağın plastiğe göre daha sağlıklı bul-duklarını belirttiler.

Tüketiciler, “kağıt bardakların iç kısmının plastik olduğunu biliyor musunuz?” sorusuna ise yüzde 56 oranında bilmedikleri yanıtını verdiler. Yüzde 22 oranında da “fikri yok” yanıtı alındı. Bu konuda tüketicilerin yüzde 78’inin bilgi sahibi olmadığı ya da eksik bilgi sahibi olduğu, doğru bilgiyi de fazla önemsemediği

ortaya çıktı. Tüketicilerin büyük bir kısmının, kağıt bardakların içlerinin plastik kaplı olması özelliğinden dolayı geri dönüştürülemez oldu-ğunu bilmedikleri de belirlendi.

PAGDER Başkanı Semerci: Görevimiz bıkmadan usanmadan anlatmak

Sonuçları değerlendiren PAGDER Yö-netim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci, “Bu sonuçlar, aslında bazı bilgilerin doğruluğu, yanlışlığı araştırılmadan, insanları etkilediğini ortaya koyuyor. Kağıt bardakların sıvıyla te-mas eden kısmı plastikle kaplıdır. Bu bakım-dan, kağıt bardak ile plastik bardak arasında fark yoktur. Oysa tüketici, plastiğin çevreye ve sağlığa zarar verdiği yanlış algısıyla, önyar-gıyla hareket ediyor, kağıt bardak kullandığını zannediyor. Oysa ikisi de gerçeklerle uyuşmu-yor. Açıkçası, üretici olarak ilgili bütün taraf-ların bu konuda bilgileri net ve doğru olarak verme yükümlülüğü var” dedi.

Plastik bardak daha “çevreci”“Karbon Ayakizi” konusunda Türkiye’nin

ilk firmalarından Karbon Danışma firması yö-netici ortaklarından Selda Cabbar “Kağıt veya plastik bardak kullanma tercihini yaparken, sadece kelimenin çağrıştırdığı anlama göre kağıdı seçmenin yanlış bir karar olduğu ör-nekteki araştırmada da görülmektedir. Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi(LCA) gibi kapsam-lı bilimsel çalışmalarla plastiğin kağıda göre daha avantajlı olduğu alanlar belirlenebilir” dedi.Kanadalı bilim insanı Martin Hocking’in araştırmasına göre ise kağıt bardak üretimi ile plastik bardak üretimi sırasında petrol ve do-

ğalgaz gibi fosil yakıt kullanımı aynı seviyede. Kağıt bardak üretimi sırasında, plastik bardak üretiminden 12 kat daha fazla hidrojen sülfür (zehirleyici gaz), 36 kat daha fazla elektrik, iki kat daha fazla soğutma suyu kullanılmaktadır.

Plastik bardakların ürün olarak güçlü yönleri:

Sıvıyla temas edecek kağıt bardakların iç yüzeyleri plastikle kaplanır. Bu bakımdan, plastik ile kağıt bardak arasında fark yoktur. Ancak, iç yüzeyi plastik kaplı bardak bu özelli-ğinden dolayı geri dönüştürülemez.

Plastik bardak yapımı için ağaç kesilmez. 1 Ton kağıt üretmek için 10-17 ağaç kesilir.

Karbon emisyonları konusunda uzman araştırma kuruluşu Global Carbon Clear firma-sının yaptığı araştırmaya göre; plastik bardak-ların üretiminde kullanılan enerji, muadiline kıyasla yüzde 50 daha azdır. 75 adet bardak üretim ve kullanımı için gereken enerji 20 MUe (Milyon birim enerji) iken aynı miktarda kağıt bardak 30 MUe enerji tüketmektedir. Bu ba-kımdan plastik bardak “daha çevreci bir ürün-dür”.

Kağıt bardaklar, plastik bardakların üç katı daha fazla karbon salımına neden olmak-tadır. Global Corbon Clear firması analizine göre, iki bin adet plastik ve iki bin adet kağıt bardak kullanımının kıyaslanması sonucunda, bu miktar kağıt bardağın üretim ve tüketimi sonucu, 1100 Kg karbon gazı salımı olduğu, plastik bardak için ise salınan karbonun 430 kg olduğu belirlendi.

Plastikler, kağıt ve cam ürünlere kıyasla daha kolay ve daha az enerji kullanılarak geri dönüştürülebilmektedir

PAGDER plastik kullanımı ve plastik algısını araştırdı

Plastiğe yönelik yanlış bilgiler kullanımı etkiliyor

PANO

Page 33: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

ilan 8/1/11 11:35 AM Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K

Page 34: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

32

Türkiye’nin en büyük sanayi sektörle-rinden biri olan plastik sanayiinin gelişimi için TOBB bünyesinde ayrı bir sektör meclisi olarak çalışması gerektiği belirtildi. PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy, PLASFED ve kurucu dernekler olarak TOBB’a başvurduklarını ve süreci yakın-dan takip ettiklerini açıkladı.

“Sektörümüzün sorunlarının ve strateji-lerinin daha geniş tabanlı ve sadece sektöre odaklanılarak tartışılabileceği, sektörün tüm oyuncularının içinde yer bulabileceği ayrı bir Sektör Meclisi oluşturulması ihtiyacı doğmuş-tur” diyen Selçuk Aksoy, plastik sanayiinin Türkiye için öneminin giderek daha arttığının altını çizdi.

Başvuru yapıldı

PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy başvuru-nun ardından yaptığı değerlendirmede, “Tür-kiye plastik sektörü, AB ülkeleri içinde miktar bazında 3’ncü büyük üretim kapasitesiyle, her yıl yüzde 10 – 15 oranında büyüyerek Avrupa liginde ikinciliğe oynuyor. 14 bin firma ve 250 bin çalışanı ile aslında ülkemiz ve ekonomi-

Çevre kirliliğinin sonuçlarının en çarpıcı görüntülerini oluşturan deniz ve kıyılardaki hampetrol dökülmelerine yönelik Türkiye’de polimer teknolojisine dayalı bir çözüm gelişti-rildi. TÜBİTAK’ın desteklediği araştırma geliş-tirme projesi olarak ilerleyen çalışmalarda, bir çeşit özel sünger olarak nitelenebilecek ürün-le denizlerdeki hampetrol kalıntıları çok hızlı bir şekilde temizlenebilecek.

Türkiye, başta İstanbul Boğazı ve bölge-nin en önemli petrol ihraç noktalarından biri olan Ceyhan olmak üzere, bütün kıyılarında petrol kirliliği riski bulunan ülkelerden biri. stanbul, yerleşim yerlerinin tam içinden dev petrol tankerleri geçen tek şehir. Türkiye’de sadece İstanbul ve Çanakkale boğazlarından yılda yaklaşık 150 milyon ton petrol geçiyor. Dünyada ise her yıl 2 milyar ton petrol tanker-lerle taşınıyor. Hampetrol, hem denizde hem de karada temizlemesi en zor ve pahalı ürün-ler arasında. Dünyada bu kirliliğin temizlen-mesi için çalışan çok sayıda bilim insanından biri olan İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bö-lümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Okay, poli-mer tabanlı ‘süngerimsi madde’ olarak bilinen petrol sorbentini geliştirdi ve TÜBİTAK des-tekli “Petrol Döküntülerinin Deniz Ekosistemi ve Atık Sulardan Uzaklaştırılması için Yeni Bir Sorbent Üretimi ve Uygulaması” projesiyle il-

gili çalışmalarını sürdürüyor.

Prof. Dr. Okay, TÜBİTAK tarafından duyu-rulan çalışmasıyla ilgili, “Bizim geliştirdiğimiz sorbentten önce de deniz üzerindeki petrol çekilebiliyordu. Mesela talaşı koysanız talaş da petrolü tutabilir. Ama petrolü emme mik-tarı çok azdır ve tekrar kullanılamaz, kendisi de bir atık olur. Diğer yandan şu an piyasada olan ticari sorbentler de petrolü emebiliyor. Ancak sadece bir defa kullanılabiliyor ve kulla-nım sonrası bir atık oluyor. Biz TÜBİTAK, İTÜ ve Sabancı Üniversitesi ortak çalışmasıyla kauçuk esaslı emici bir sorbent de üretip uluslararası patentini aldık. Daha sonra 1 gramı 25 gram petrolü 1 dakika içinde emen yeni sorbenti ge-liştirdik. Hızlı emişi ve tekrar kullanım özelliği bulunan sorbent ile denizlere dökülen petrolü tamamen geri kazanabiliyoruz” sözleriyle an-lattı.

si için çok büyük bir güç olan; başta ambalaj, inşaat, tarım, beyaz eşya, otomotiv, elektro-nik, tekstil ve medikal sektörleri olmak üzere birçok sektöre ara malı üreten Türkiye plastik sektörü hızla büyürken, sorunları da artıyor. Sektörümüzün sorunlarının ve stratejilerinin

daha geniş tabanlı ve sadece sektöre odakla-nılarak tartışılabileceği, sektörün tüm oyun-cularının içinde yer bulabileceği ayrı bir Sektör Meclisi oluşturulması ihtiyacı doğmuştur. Sek-törümüzün şemsiye örgütü olarak, Türkiye plastik sektörünün 2023 vizyonu hedefine ulaşabilmesini sağlayacak stratejilerin belir-lenmesi ve bu stratejiler paralelinde sektö-rün sorunlarının çözümüne yönelik önerilerin gerçekleştirilmesi amacıyla, TOBB bünyesinde Plastik Sektör Meclisi kurulmasını talep ediyo-ruz.” dedi.

2023 stratejik planlarına göre, kimya sektörü için planlanan 50 milyar Dolarlık ihra-catın yüzde 51’inin plastik, kauçuk ve polime-rik kompozit ürünlerden oluşması hedefi ko-nuldu. Bu hedefe göre, halen 4,5 milyar dolar düzeyindeki plastik ürünleri ihracatının 17 – 18 milyar Dolara çıkması gerekiyor.

PLASFED: TOBB Plastik Sektör Meclisi açılmasının zamanı geldi

Polimerler denizleri petrol kirliliğinden kurtaracak

PLASFED ve Kurucu Dernekleri, TOBB Kimya Sektör Meclisi bünye-sinde bulunan plastik sektörünün ayrı bir meclis olarak kurulması ama-cıyla TOBB’a resmi bir yazı ile girişimleri yoğunlaştırdı.

PANO

Page 35: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 36: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

34

PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği, hedef pazarlara yönelik tanıtım faaliyetlerini yoğun olarak sürdürüyor. Bu alanda en önemli unsurlardan olan fuarlara milli katılım düze-yinde organizasyonlar düzenleyen PAGDER sektöre katkı vermeye devam ediyor.

Sektörün ikinci büyük fuarı Mayıs ayında CHINAPLAS 2013

K Fuarından sonra Dünyanın en büyük ikinci fuarı olan CHINAPLAS 2013 20-23 Mayıs tarihleri arasında Guangzhou’da gerçekleştiri-lecek. Dünyanın en büyük plastik ihracatçıla-rından olması yanında en büyük ithalatçıların-dan biri de olan Çin’de Türkiye plastik sektörü güçlü bir varlık göstermek istiyor. Fuarda PAG-DER ve İKMİB tarafından B2B görüşmeler or-ganize edilecek.

“FEIPLASTIC 2013” (BrasilPlast) BrasilPlast olan marka ismi FEIPLASTIC

2013 ULUS-L A R A R A S I PLASTİK FU-ARI olarak değiştirilme-sinin ardından

20-24 Mayıs’ta Sao Paolo’da gerçekleştirile-cek fuarda Türkiye pavyonu tamamen doldu. PAGDER, ek yer tahsisi için fuar idaresiyle gö-rüşmelerini sürdürüyor.

Dünyanın en büyüğü K 2013

Almanya’da yapılan ve dünyanın en büyük plastik fuarı olan K 2013 ULUSLA-RARASI PLASTİK VE KAUÇUK FUARI 16-23

Ekim tarihlerinde Düsseldorf’ta ger-ç e k l e ş t i r i l e c e k . Türk katılımcıları için ayrılan alanın tamamen dolduğu fuar hazırlıkları son

aşamaya geldi. Avrupa’nın üçüncü büyük üre-tim kapasitesine sahip Türkiye plastik sektörü, PAGDER ve İKMİB’in organizasyonuyla Dünya platformunda bir kez daha boy gösterecek. Bir önceki “K Show”en çok yabancı ziyaretçiyi Hin-distan ve Türkiye’den almıştı. PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci, Türkiye’nin bu fuarda hem

katılımcı hem de ziyaretçi olarak öne çıkacağı-nı vurgulayarak, “İnanıyorum ki Türkiye plastik sektörü, dünyanın en büyük ‘Plastik Şölenine’

damga vuracak. Milli katılım sayesinde sektö-rümüz açısından güçlü iş fırsatları doğacağını söyleyebilirim. Bütün meslektaşlarımı fuarda sektörümüzle onurlanmaya davet ediyorum” değerlendirmesini yaptı.

ARABPLAST 2013 sektörü hareketlendirdi

Öteyandan, 7-10 Ocak’ta BAE Dubai’de gerçekleştirilen ArabPlast 2013 fuarı Türkiye plastik sektörü tarafından başarıyla tamam-landı. PAGDER ve İKMİB tarafından organize edilen katılımla Türkiye’den 16 milli, 11’i birey-

sel katılımcı olarak top-lamda 27 firma fuarda ilgi gördü. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri-nin yoğun ilgi göster-diği fuara, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Fransa, İngilte-re, Danimarka, Norveç, Hollanda, İsveç, İsviç-re, İspanya, Belçika, Danimarka, Sırbistan, Polonya, Lüksemburg gibi Avrupa ülkelerin-den de önemli sayıda katılımlar oldu.

Fuar, 2022 FIFA World-Cup –Dünya

Futbol Kupasını organize edecek Katar’ın ya-tırımları nedeniyle plastik talebinin yükseldiği bir ortamda gerçekleşti.

Plastik Sektörü PAGDER ile Dünya fuarlarında boy gösterecek

Türkiye plastik sektörü, 2013 yılında da Dünya sektör fuarların-da faaliyetlerini sürdürüyor. Mayıs ayında Çin ve Brezilya, Ekim ayında ise dünyanın en büyük plastik fuarı K Almanya fuarları gerçekleşecek. Birleşik Arap Emirlikleri’nde Ocak 2013’te düzenlenen ArabPlast ise sektöre hareket getirdi.

PANO

Page 37: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 38: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

36

PLASFED’in kurucu derneklerinden olan EGEPLASDER Ege Plastik Sanayicileri Daya-nışma Derneği, İZFAŞ İzmir Fuarcılık A.Ş., İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Ege İhracatçı Birlikleri işbirliğinde düzenlenen fuar sektördeki son gelişmelerin paylaşıldığı bir iş ortamı sağlamayı hedefliyor.

İzmir Uluslararası Fuar Alanı’nda düzen-lenecek fuara, PLASFED’in de desteği artarak sürüyor. EGEPLASDER Başkanı Erol Paksu, yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin fuar ve turizm merkezlerinden biri olan İzmir’de ikinci kez sektöre yönelik fuar düzenlemekten mut-lu olduklarını belirterek, “Yerli ve yabancı sek-tör mensuplarını buluşturacak çok önemli bir tanıtım platformu sağlamak istiyoruz.

Firmalarımızın satış ve ihracatlarının art-masını sağlayacak bir iş ortamı, potansiyeli harekete geçirecek güçlü bir tanıtım platfor-mu sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Geri dönüşümde en etkin ürünlerden biri olan PET malzemelerin sentetik ipliğe dönüş-türülmesine ilişkin yatırımlar artarak sürüyor. PET geri dönüşümünde ilk kullanılan verimli yollardan biri olan iplik üretimi, son dönemde pamuk fiyatlarındaki artışla birlikte cazibesi arttı. PET malzemelerin yöntemine göre değiş-mekle birlikte 1.13-1.24 kg PET’in 1 kg hammad-deye dönüşebilir olmasıyla neredeyse tamamı-

nın kullanıma uygun hale geldiği belirtiliyor. Bu durumun PET geri dönüşümünü verimli hale getirdiği, özellikle tekstilcilerin bu ürüne ilgisi-nin her geçen gün arttığı kaydedildi.

Tekstil sözkonusu olduğunda geri dö-nüşüm oranı biraz daha düşüyor. Her 100 kilo PET şişe 75 kg ipliğe dönüştürülebiliyor. Elde edilen elyaf iplik olması yanında, elyaf dolguya da dönüşebiliyor. Aslında, PET geri dönüşümü için potansiyel büyük. Türkiye’de her gün yak-laşık 1506 ton PET şişe pet üretimi gerçekle-şiyor. Sağlıklı bir istatistiki veri bulunmayan bu alanda, pet şişelerin ancak yüzde 10’unun geri dönüşüm için toplanabildiği, geriye kalanının ya depolamaya ya da bertaraf tesislerinde yakıl-maya gittiği vurgulanıyor.

Tekstil, geri dönüştürülmüş PET ürünlerin en ekonomik kullanım alanlarından biri olduğu için hızla yaygınlaşıyor. Aslında, geri dönüştü-rülmüş PET sadece tekstilde kullanılmıyor. Kasa gibi çeşitli taşıma kapları, hortumlar bunlar ara-sında bulunuyor.

Ancak, geri dönüştürülmüş PET’lerle ilgili yeni üretim alanları da geliştiriliyor. Mesela geri dönüştürme teknolojilerindeki ilerleme ve top-lanan PET’in artmasına paralel birim maliyet-lerdeki düşüşle, başka plastiklerle karıştırılarak bazı yüksek katma değerli ürünlere dönüştü-rülebiliyor. Bunlar arasında araç tamponları, eğlence parklarındaki kaydırak vb. aletler, bilgi-sayar klavyeleri hatta suni çim üretimine girmiş durumda.

İlk fuarımızda sağlanan başarı, bize bu yönde büyük umut verdi. İkinci fuarımızın çok daha ileri bir noktaya gideceğini düşünüyorum” dedi. Paksu, başta PLASFED’e üye dernekler olmak üzere sektörün bütün firmalarını, plas-tik malzeme kullanan bütün diğer sektörlerde-ki iş insanlarını katılımcı ya da ziyaretçi olarak ağırlamaktan mutlu olacaklarını vurguladı.

2012 fuarının başarısı geçilmeye çalışılacak

İlk kez, 2012 yılında düzenlenen İZMİR - PLASTECH PLASTİK, AMBALAJ VE TEKNOLO-JİLERİ Fuarına, 22’si yabancı olmak üzere 156 firma katıldı. Fuara, 8 ilden (Ankara, Gazian-tep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Manisa, Uşak) ve 10 ülkeden (ABD, Almanya, Azerbay-

can, Brezilya, Çin, Fransa, Hollanda, İspanya, Japonya, Tayvan) firmalar yer aldı. 15 bin met-rekare alan üzerinde İzmir Uluslararası Fuar Alanı 2 ve 3 nolu hollerde düzenlenen PLAS-TECH Fuarı dört gün sürdü. İlk fuarda, ihraca-ta yönelik olarak, Almanya, Azerbaycan, Bul-garistan, Gürcistan, Irak, Kosova, Makedonya, Mısır, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan’dan pro-fesyonellere yönelik alıcı çalışması yapıldı.

İZMİR - PLASTECH PLASTİK, AMBALAJ VE TEKNOLOJİLERİ Fuarına, KOSGEB ve İzmir Ticaret Odası tarafından finansal destek veri-liyor. Fuar ana ürün grupları, plastik, ambalaj, kauçuk, polyester, PVC kapı pencere profilleri; boru üretim teknolojileri ve aksesuarları, geri dönüşüm sistemleri ve ekipmanları olarak be-lirlendi.

İzmir PLASTECH sanayicileri ikinci kez buluşturuyor

PET şişelerin ipliğe dönüşümü artarak sürüyor

PANO

EGEPLASDER’in de düzenleyi-cileri arasında bulunduğu plastik ve plastik işleme makineleri sek-törünün buluşma noktalarından biri olma yolunda hızla ilerleyen İZMİR - PLASTECH PLASTİK, AM-BALAJ VE TEKNOLOJİLERİ FUARI, 11-14 Nisan günleri arasında ka-pılarını ikinci kez açacak.

Page 39: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

37

PANO

PAGDER, Makine Tanıtım Grubu Almanya Roadshow Programına katıldı

Makine ve Aksamları İhracat-çıları Birliği bünyesinde faaliyet gösteren ve Türkiye menşeli sanayi makinelerinin ihracatını artırmak amacıyla tanıtım faali-yetleri yürüten Makine Tanıtım Grubu (MTG) Almanya Roadshow çalışmasını tamamladı.

PAGDER’in de plastik makineleri ile des-tek verdiği tanıtım çalışmasında, ikili görüşme-lerle Almanya sanayicilerine Türkiye’de üreti-len plastik makineleri hakkında bilgi verildi. Burç Angan ve Ahmet Meriç’in yürüttüğü ta-nıtım çalışmasında, Türkiye’de üretilen plastik makinelerinin maliyet etkin özelliğine yönelik vurguya ağırlık verildi.

Baden-Württemberg Eyaletinde Stutt-gart, Mannheim ve Ulm kentlerinde tanı-tım etkinlikleri ve doğrudan firmalar ile gö-rüşme çalışmaları yürütüldü. Görüşmeleri değerlendiren Burç Angan ve Ahmet Meriç, Almanya’nın makine üretimi konusunda Dün-yanın önde gelen ülkelerinden biri olduğunu

hatırlatarak, Türkiye’de üretilen plastik maki-nelerinin Alman sanayicileri tarafından ilgiyle karşılandığını, gelecek dönemde bu türden faaliyetlerin artması gerektiğini, makine ima-latçıları için Almanya’ya ürün ihraç etmeye yönelik bir potansiyelin bulunduğu gözlemini yaptıklarını belirttiler.

Page 40: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

38

PAGDER, İstanbul Ticaret Odası ve İstan-bul Sanayi Odası ilgili meclislerinde kurumsal olarak adaylarını destekleme kararı aldı. Bu çerçevede PAGDER Başkan Yardımcılığı yanın-da EuPC Avrupa Plastik Üreticileri Birliği İcra Kurulu üyeliği ve çok sayıda görevleri bulunan Yavuz Eroğlu, yine çok sayıda sivil toplum ör-gütü üyeliğiyle çalışmalarını yürüten Mehmet Aslan ile PAGDER Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi ve İstanbul Mali Müşavirler Odası üyesi Selçuk Gülsün’ün adaylığı desteklenecek.

EFQM, Avrupa Kalite ödüllerine temel teşkil eden yönetim sistemi olarak da bilini-yor. EFQM, 9 kriterden oluşan ve zorunluluk içermeyen bir model olarak uygulanıyor. Bu kriterlerin beşi “girdi” kriterlerini, dördü “so-nuç” kriterlerini oluşturuyor. Girdi kriterleri bir kuruluşun yaptığı faaliyetleri ve bunları nasıl yaptığını içerirken, sonuç kriterleri ise kurulu-şun neler gerçekleştirdiğini gösteriyor. Süreç tanımında, “sonuçların” “girdiler”den kaynak-landığı ve “girdiler” “sonuçlar”dan elde edilen

PAGDER, sektöre yönelik yaptığı duyuru-da, “Sektörümüzün gelişimi, iş dünyasının sivil toplum örgütlerinde ve meslek kuruluşlarında temsilimizin daha da güçlendirilmesi, onlarla daha koordineli çalışmak amacıyla ITO ve ISO Plastik Meslek Komitelerinde de göreve talip olduk. Hepsi birbirinden değerli sektör men-suplarımızı, PAGDER temsilcilerini bu seçim-lerde destekleyerek İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi Odası’nın ilgili meslek komite-lerinde görev almalarını sağlamalıyız. Bunun için ise gücümüzü birleştirmeye ihtiyacımız var. İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Sanayi Odası’nın gücünü ve olanaklarını da güçlerimiz arasına katmak istiyoruz” görüşünü vurguladı.

PLASFED ve üye derneklerin TOBB bün-yesinde Plastik Sektör Meclisi oluşturulması

geribildirim ile iyileşti-rilir süreci işletilen ya-pıyı tanımlıyor.

EFQM Mükem-mellik Modeli KALDER tarafından; “Yönetici-lerin/liderlerin, kuru-luşlarının ne yaptığına ve hangi sonuçları elde ettiğine ilişkin neden-sonuç ilişkilerini anla-masını sağlar. RADAR kullanılarak, herhangi bir kuruluşun sahip olduğu kurumsal mükem-mellik derecesini sağlıklı bir biçimde değerlen-dirmek mümkündür” şeklinde tanımlanıyor. RADAR değerlendirme sistemi ise; “Bir ku-ruluşun performansını yapısal bir yaklaşımla sorgulama olanağı sağlar. RADAR aynı zaman-

da EFQM Mükemmellik Ödülü ve diğer tanıma veya değerlendirme süreçlerinde puanlama yöntemi olarak da kullanılır. Ayrıca kuruluşta gerçekleştirilecek değişimin yönlendirilmesi-ne ve iyileştirme projelerinin yönetilmesine yardımcı olur” diye tanımlanıyor.

için girişimlerini yoğunlaştırdığını hatırlatan PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci, iş dünyası-nın üst örgütlerinde temsil gücünün artırılma-sı gerektiğini belirterek, sektör mensuplarına seçimlerde derneklerin kararları doğrultusun-da, kendi il ve bölgelerinde girişimlerini yoğun-laştırma ve hareket etme çağrısında bulundu. Semerci, “Sektörümüzün gelişimi için harca-nan tüm emeklere sahip çıkıp sektörümüzü, çalışmalarımızı daha da ileri taşımak için iş dünyasının üst organlarıyla da koordineli ola-rak çalışmaya bir an önce başlamalıyız. Sorun-larımızın ivedilikle çözümü için güç birliği ya-parak iş dünyasının sivil toplum örgütlerinde, meslek kuruluşlarında daha etkin, daha verim-li, daha güçlü bir temsili oluşturmak zorunda-yız” diye konuştu.

PAGDER: Plastik sanayicileri iş dünyası örgütlerinde daha fazla görev almalı

KAYPLAS, EFQM 3 yıldız belgesi aldı

PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci, plastik sanayicilerinin iş dünya-sı örgütlerinde daha fazla görev alması gerektiğini belirterek, oda ve borsa seçimlerinde plastik sanayicilerini sektör dernekleri ile birlikte hareket etmeye çağırdı.

Kayseri’de faaliyetlerini sür-düren KAYPLAS, EFQM mükem-mellik modelinde 3 yıldız belgesi aldı. KALDER Türkiye Kalite Der-neği tarafından verilen belge, 21. Kalite Kongresi’nde takdim edildi.

PANO

Page 41: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

HOŞGÖR PLASTİK ZIRAİ SULAMAZiraai Sulama Boruları ve Ek ParçalarıKaytanlı Tip - Kelepçeli Tip - PVC BorularMandallı ve Kelepçeli Politen BorularYağmurlama EkipmanlarıKarık Sulama BorularıSilaj Örtüsü ve Silaj TorbasıFide Torbası

HOŞGÖR PLASTİK AMBALAJShrink Film

Naylon TorbaHışır PoşetHışır Torba

El Geçme ( Takviyeli) PoşetYumuşak Kulplu PoşetlerPerdelik (PE - Siyah ) Film

[email protected]

Büro: Balıkesir Cd. No:13 Mustafakemalpaşa – BURSATel. : 0224 613 19 76 Faks : 0224 613 24 50

Fabrika: Yalıntaş Cad. No:13 Tatkavaklı Mustafakemalpaşa – BURSATel. : 0224 618 04 24 – 0224 618 10 20Faks : 0224 618 04 84 – 0224 613 24 50

Page 42: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

40

İKMİB değerlendirmesinde, kimya sektö-rünün Afrika’ya en fazla ihracat yapan sektör olarak öne çıktığı, bir önceki yıla göre ihracatın yüzde 27 arttığı belirtilerek, “Afrika ile kimya-sını tutturan ihracatçılar, 2012 yılında 2 milyar 889 milyon dolarlık ihracata imza attı” ifadesi kullanıldı.

İKMİB, sektördeki ihracatın Afrika’nın hemen hemen bütün ülkelerine yayıldığını, Afrika’ya olan kimya ihracatında ilk 10 ülkenin Mısır, Libya, Togo, Cezayir, Tunus, Güney Afri-ka Cumhuriyeti, Fas, Nijerya, Gana ve Etiyopya olarak sıralandığını açıkladı. Kimya sektörünün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gezisiyle gündeme gelen Nijer, Gabon ve Senegal’e de ihracatını artırdığı, Nijer’e ihracatın 2012’de bir önceki yıla göre yüzde 613 artışla 9 milyon 148 bin dolara çıktığını kaydetti.

Plastik işleme makinelerinde dünyanın en büyük firmaların-dan biri olan ENGEL, verimlilik ve hassas üretim tekniklerine odaklı yeni teknolojik gelişmeleri içeren makineleri tanıtıyor. ENGEL, sek-törün büyük fuarlarında yeni tek-nolojilerini gösterecek.

Plastik işleme makinelerinin tanınmış markalarından ENGEL, tamamı elektrikli yeni ENGEL e-mac plastik enjeksiyon makinesi ile e-motion packaging serisi ile gündeme çıkıyor. ENGEL tarafından yapılan açıklamada, yeni

Kimya sektöründen Afrika ülkelerine en fazla mineral yakıtlar, inşaat plastikleri, boya, sabun ve kozmetik gibi kişisel temizlik ürün-leri ihraç ediliyor. İKMİB Yönetim Kurulu Baş-kanı Murat Akyüz, Afrika’nın sektör açısından öneminin her geçen gün arttığını belirterek, UR-GE faaliyetleri kapsamında Afrika’ya bir gezi hazırlığının sürdüğünü kaydetti. Akyüz, “Avrupa ülkeleri kimya sektörünün uzun yıllar bir numaralı pazarı oldu. Ancak küresel krizden çıkış amacıyla belirlediğimiz alternatif pazar rotası sayesinde Avrupa’daki durgunluktan en az etkilenen sektörlerden biri olduk. Kim-ya ihracatının bugün ulaştığı rakamlarda bu stratejiyi başarıyla uygulamamızın etkisi bü-yük. Hedefimiz Afrika ve Güney Amerika’daki ihracatımızı daha da artırmak. Kimya ihracatçı-larımız bu ülkelerde öncü bir rol üstlendi. İna-nıyorum ki, açtığımız yol Türkiye ihracatını da ileriye taşıyacaktır.” diye konuştu.

e-mac plastik enjeksiyon makinesinin hassas teknik parçaların ve elektronik birleşenlerin üretiminde güçlü bir yer edineceği kaydedildi. Bu yıl içinde Chinaplas’ta ilk lansmanı yapıla-cak ENGEL e-mac 50/50, plastik enjeksiyon makinesiyle hassasiyet açısından zorlayıcı bir uygulama olan polieterimid ile üretilen yarı iletken çipler için tutucu üretimi gösterimi de yapılacak. ENGEL e-mac yeni seri enjeksiyon makinesinin, 20m/s2’nin üzerindeki hızlanma-sıyla enjeksiyon ekseninin dünyada kendi tipi içinde en hızlı olduğu belirtildi.

ENGEL açıklamasında e-mac serisiyle il-gili, “Yeni makine serisi, ENGEL’in tamamen elektrikli plastik enjeksiyon teknolojisi alanın-da her noktada pozisyonunu güçlendirdiğini göstermektedir. Denenmiş ve güvenilen EN-GEL emotion makineleri kendilerine medikal teknolojilerinde ve ambalaj sektöründeki hızlı

çalışan uygulamalarda yer bulurken, ENGEL e-mac teknik kalıplama ve elektronik ürün sektöründeki uygulamalar için son derece ekonomik bir alternatiftir” denildi.

ENGEL’in, packaging alanındaki iddialı ürünü ENGEL e-motion 440/160T hakkında da bilgi verilen açıklamada, makineye ilişkin, “Entegre kalıp içi etiketleme sayesinde birim maliyetler çok düşüktür. Yüksek kaliteli de-korasyonlara sahip doldurulmaya hazır gıda paketleri tek bir adımda imal edilmektedir” bil-gisi verildi. Açıklamada, ENGEL’in Chinaplas’ta enjeksiyon alanındaki yeni teknolojik gelişme-lerini içeren diğer bazı makinelerini de tanıta-cağı vurgulandı. Sektörün en önemli makine imalatçılarından biri olan ENGEL, Avrupa, Ku-zey Amerika ve Asya’da toplam sekiz merkez-de üretim tesisi sahibi ve 85 ülkede temsilciliği bulunuyor.

Kimya sektörü Afrika’ya 2.8 milyar Dolar ihracatla rekor kırdı

ENGEL verimlilik odaklı yeni teknoloji ürünlerini tanıtıyor

Türkiye kimya sektörü, 2012’yi 17,6 milyar Dolar ihracat seviye-siyle, sektör bazında ikinci sırada bitirdi. Kimyacılar, Türkiye’nin hedef bölgesi olan Afrika’ya ise en fazla ihracat yapan sektör oldu. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçı Birliği, ihracatta AB ülkele-rinin payının azalmaya 2012 yılında da devam ettiği kaydedildi. Buna karşılık, Türkiye’nin hedefinde bulunan Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin payı artmaya devam etti.

PANO

ÜLKEOCAK – ARALIK

2012 (ABD Doları)

MISIR 1,817,076,577.63

LİBYA 209,407,213.48

TOGO 199,362,570.13

CEZAYİR 143,082,244.88

TUNUS 96,249,159.64

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ 83,836,768.24

FAS 67,882,669.84

NİJERYA 40,782,219.14

GANA 38,790,447.65

ETİYOPYA 26,881,414.81

SUDAN 22,501,410.21

ANGOLA 15,786,262.34

SENEGAL 14,773,617.98

KONGO 10,935,886.73

KENYA 10,692,874.98

Page 43: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

2006 yılından beri Özka ve Karmusan markalarıyla mobilyadan tekstile, plastikten kırtasiye sektörüne kadar farklı sektörlerde kullanılan karton roliklerin ve gri mukavvaların üretiminin

yanı sıra 2011 yılı itibariyle ambalaj naylonu üretimine de başlamıştır. Rulo ve torba olarak baskılı-baskısız shrink, düz, balonlu ve sandeviç naylon üretimi yapan firmamız aylık 900 ton

üretim kapasitesine sahiptir.

Plastik atık ürünlerin doğaya karışmaları çok uzun zaman almaktadır. Bu sebeple plastik ürün-lerin geri dönüşümünün hem ekonomi açısından hem de çevre duyarlılığı açısından ne kadar

önemli olduğunu bilen Özka Ambalaj kendi geri dönüşüm tesisini de bünyesine katmıştır.

ÖZKA AMBALAJ KAĞIT PLASTİK SANAYİ LTD. ŞTİAdres : 1. Organize Sanayi Bölgesi 14. Cadde No:44 38070 Kayseri/ TürkiyeTelefon : +90 352 322 01 00Fax : +90 352 322 08 51

[email protected]

jalaj.comwww.ozkaambalaj.com

Page 44: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

42

EGE Meslek Yüksek Okulu (EMYO) Lastik ve Plastik Teknolojisi Program Koordinatörü Doç. Dr. Sami SAYER PLASFEDDERGİ için yap-tığı değerlendirmede, mesleki eğitimde sek-tör kuruluşları ile işbirliğinin önemli olduğunu, EGEPLASDER gibi sektörde faaliyet gösteren sivil toplam örgütü ve şirketlerle işbirliği içinde faaliyetlerini geliştirdiklerini vurguladı. Plastik sektöründe mevcut durumda mesleki eğitim kurumlarının ihtiyaçlar doğrultusunda geliş-mesinin tam olarak sağlanamadığını belirten Sayer, sektörde hala usta-çırak ilişkisi ile işgü-cünün yetiştirildiğini belirtti.

EMYO’nun üniversite bünyesindeki yedi meslek yüksek okulundan biri olduğunu ve 1984 yılında eğitime başladığını belirten Sayer, 1989 yılında Dünya Bankasının II. En-düstriyel Eğitim Projesi kapsamına dâhil ol-masıyla hızlı bir gelişim dönemine girdiğini ve Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarının da des-teğiyle altyapısını güçlendirdiğini ve 35 prog-ramda 7170 öğrenciye ulaştığını kaydetti.

Lastik ve Plastik Teknolojisi Programı

Dünya ölçeğinde 700 milyar Avro katma değere ulaşan ve 60 milyon çalışanın bulun-duğu plastik sektörünün, en önemli sanayi kollarından biri olduğunu hatırlatan EMYO Lastik ve Plastik Teknolojisi Program Koordi-

natörü Doç. Dr. Sami SAYER, Türkiye’de de önemli sanayi kollarından biri olduğunu vur-guladı.

Sektörün yetişmiş ele-man ihtiyacının sürdüğünü belirten Sayer, sektördeki gelişmeye paralel eğitim ge-lişmesinin sağlanamadığını, usta - çırak ilişkisi ile eğitimin hala ağırlıkta olduğunu vur-guladı. Türkiye’de, 5 lise, 6 yüksek okul ve 3 üniversitede plastik-polimer sanayiine yö-nelik eğitim yürütüldüğünü kaydeden Sayer, bunlar ara-sında EMYO’nun 2004 yılında İzmir ve Manisa bölgesindeki 32 kuruluş ile birlikte kurdukları Danışma Kurulu’yla dikkat çektiğini vurgulaya-rak şunları kaydetti;

“Bu kurul plastik programındaki ders içeriklerinin sektörün beklentilerine uygun olacak şekilde değiştirilmesine, bölümün alt yapısının güçlendirilmesine, teknik gezi ve seminer organizasyonları gerçekleşmesine destek vererek üniversite – sanayi işbirliğinin güçlenmesine katkı sağlamıştır. Bölgemizde EGEPLASDER gibi güçlü bir meslek örgütü-nün bulunması, Lastik ve Plastik Teknolojisi Programı’nda yaşadığımız birçok sorunu birlik-te çözmemize katkı sağlamaktadır.”

EMYO Plastik Teknolojisi Programında örgün ve ikinci öğretimde toplam 212 öğrenci-nin eğitimine devam edildiğini belirten Sayer, öğrencilerin çoğunluğunun meslek liseleri-nin plastik ve kimya bölümlerinden gelenler-den oluştuğunu belirtti. Sektörün desteğiyle oluşturulan makine ve ekipmanlarla temel uygulamaların eğitiminin verildiğini, bir adet laboratuvar tipi film ekstrüder ve bir adet en-jeksiyon makinesi ile çalıştıklarını kaydeden Sayer, İzmir OSB tarafından hibe edilen numu-

ne kabı kalıbı ile üretim yaptıklarını ve Ege Üni-versitesi Hastanesi’nde kullanıldığını anlattı. Sayer, ürün ve üretim çeşitliliğini artırmak için sektörün katkılarına açık olduklarını vurguladı. Bologna süreci kapsamında öğrencilere 120 AKTS (Avrupa Kredi Transfer Sistemi) kredilik eğitim verildiğini belirten Sayer, “Öğrencileri-miz almış oldukları iki yıllık eğitim sonrasında, standart plastik malzemeleri tanıma, malze-melerin yoğunluk tayini ve MFI testini yapabil-me, enjeksiyon ve film üretimini devreye alma ve bunlarda oluşan üretim hatalarını yorumla-ma becerisini kazanmaktadır.

Akademik olarak farklı termoplastiklerin sıcak plaka kaynağı ile ilgili araştırmalarımız ise devam etmektedir” bilgisini aktardı.

Ege Üniversitesi Ege MYO Plastik Bölümü’nde plastik teknikerleri sektörde yetişiyor

İmalat sanayiinin en önemli sorunlarından olan yetişmiş insan gücüne yönelik ilgi her geçen gün artar-ken, plastik sektörü açısından Türkiye’nin en deneyimli eğitim kurumlarından biri olan Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksek Okulu (EMYO) Lastik ve Plastik Teknolojisi programı çalışmalarını sektör ile birlikte güçlen-dirdi.

PANO

Page 45: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 46: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

44

Temeli, 2011 yılında atılan SOCAR Tür-kiye Ege Rafinerisi (STAR) , yeni teşvik siste-mindeki “Stratejik Yatırım” kapsamına alındı ve bu alandaki ilk teşvik belgesi STAR projesi için düzenlendi.

STAR Rafinerisi yatırımının teşvik kap-samına alınması nedeniyle İstanbul’da yapı-lan törene Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve SOCAR Başkanı Rövnag Abdullayev katıldı. Törende konuşan Zafer Çağlayan, Petkim’in kendi hayatında da çok önemli bir rol oyna-dığını belirterek, 1965-1975 yılları arasında Petkim’de çalıştığını belirtti. Çağlayan, “Şimdi Petkim sahasında SOCAR tarafından inşa edi-len STAR Rafinerisi için Türkiye’nin ilk Strate-jik Yatırım Teşvik Belgesi’ni vermek bana nasip oldu. Siftah SOCAR’dan, bereketi Allah’tan diyoruz. Yeni teşvik sistemi sanayi envan-terine ve kısa adı GİTES olan Girdi Tedarik Sistemi çalışmalarının altyapısına dayanıyor. Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu sektörlerde yatırımı destekliyoruz. İşte STAR Rafinerisi bu-

Bilim insanları plastiğin kullanım alanla-rına ilişkin sürekli yenilikleri Dünya kamuoyu gündemine getirmeye devam ediyor. Güvenlik sektöründe uzun zamandır tanınan Kevlar ve kurşun geçirmez “cam”ın plastik olduğunun bilinmemesi bir yana, son dönemde mevcut askeri-sivil zırhların yüzde 10 daha hafif ve daha dayanıklıları plastik esaslı malzemelerle

nun en özgün örneği. Bugün 8.5 Milyar Dolar ödediğimiz motorin ithalatına STAR Rafinerisi üretime geçtiğinde 1.5 Milyar Dolar ödeyece-ğiz. 1.6 milyon ton Nafta üretimi ile, bu ürün-de 1.4 Milyar Dolar daha az ithalat yapacağız. Hayallere değil, somut verilere dayanıyoruz. Yani geçmişte olduğu gibi ‘Kim olursan ol gel’ demiyoruz.” dedi.

SOCAR Türkiye Başkanı (CEO) ve Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz da, ko-nuşmasında projenin Türkiye’nin en kapsamlı yerlileştirme projesi olduğunu belirterek, ya-tırımın, teşvik sistemi içinde tasarlanan stra-tejik yatırım kavramında amaçlanan üretim ve ihracat odaklı, yerli üretimi öncelleyen, yüksek katma değer yaratma kabiliyetine sahip, ara malı üretimini teşvik eden bakış açısı ile örtüş-tüğünü belirtti.

Kenan Yavuz, Petkim yarımadasının Türkiye’nin Rafineri-Petrokimya-Enerji-Lo-jistik entegrasyonuna sahip örnek bir üretim

geliştirildi. Bu alanda çalışan Auxetix firma-sı, tescilli bir polyester çekirdeği, yüksek bir dayanımlı iple (tabii ki plastik) sardı. Auxetic ismi verilen yeni malzeme ile bu çekme işlemi sırasında malzemenin kalınlaşması sağlandı. Malzemenin bu davranışı daha hafif zırhların üretimine imkan sağladı. Çünkü darbe aldı-ğında malzeme şiddeti bütün yüzeye yayma, tek noktadaki baskıyı azaltma eğilimi gösterdi. Bu malzeme ile üretilecek vücut zırhlarının mevcutlarından yüzde 10 daha hafif olacağı hesaplanıyor.

Bakterilerle savaşan plastikler!IBM’de görevli bilim insanları, antibiyo-

tiklere bağışıklık kazanmış bakterilere karşı kullanılabilecek yeni bir polimer üretti. Aslında

üssü haline geleceğini belirterek, STAR Rafi-nerisi ve bunun dışındaki, TANAP vb. projeler ile SOCAR’ın Türkiye yatırımının 2018’e kadar 17 milyar Dolarlık yatırım gerçekleştireceğini açıkladı. Yavuz, “Hedefimiz Petkim yarımada-sında minimum 15 milyar dolar ciro, 5 bin ça-lışan, 5 milyar dolar ihracata ulaşmaktır. Böy-lece ‘’İki Devlet, Bir Millet’’ olan Azerbaycan ve Türkiye ekonomilerine, yani büyük Türk milletine hizmet etmenin gururunu yaşamış olacağız” diye konuştu.

STAR Rafinerisi, yılda 10 milyon ton ham petrol işleyerek, Petkim ve sektörün diğer imalatçılarının akaryakıt dışındaki hammadde ihtiyacını karşılayacak. Rafineride üretilecek 10 milyon ton rafinaj ürünün 3 milyon tonu Petkim tarafından kullanılacak.

Star Rafinerisine verilen teşvik belgesi 6.6 milyar TL yatırım tutarı ile son 30 yılda bir noktaya yapılan en büyük yatırım olma ünva-nını elde etti.

nano teknolojiye dayalı bir polimer nano-ilaç geliştirildi. Yüksek antibiyotik kullanımı bak-

terilerin bir süre sonra direnç geliştirmesini sağlıyor ve in-sanların müca-dele edemediği bir süper bak-teriler gelişebi-liyor. MRSA’ya karşı yeni tek-noloji kullanıldı.

Singapur Biyomühendislik ve Nanoteknoloji Enstitüsü (IBN) ile çalışan IBM’de görevli bilim adamları, MRSA bakterilerine saldıran ve yok eden bir nano-ilaç oluşturmayı başardı.

SOCAR PETKİM STAR Rafinerisi projesi stratejik yatırımlarda ilk teşvik belgesini alan yatırım oldu

Türkiye’nin en büyük petro-kimya yatırımlarından biri olan Petkim Star Rafinerisi yeni teşvik sistemi kapsamında Türkiye’nin ilk “Stratejik Yatırım” teşvik bel-gesini alan proje oldu.

Vücut zırhları ve bakterilerle savaş: Plastik Sınır Tanımıyor

PANO

Page 47: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

45

Değişen tüketim anlayışını ölçmeyi he-defleyen araştırmada, Türk tüketicisinin yeşil ürün satın alma oranının arttığı tespit edildi. Türkiye genelinde, 15 ilde, 15 yaş üstü 1.334 tüketiciyle yapılan araştırmada, tüketicilerin yarısının yeşil ve çevre dostu ürünü’ ‘geri dö-nüşüm’ ile tanımladıkları belirlendi. Bu neden-le, geri dönüşümlü poşet, beyaz eşya ve geri dönüşümlü ambalaj yeşil ürünler olarak tanımlandı. Enerji verimli-liğinin tüketime etkisi yüzde 16 seviyesinde kalırken, tüketicile-rin yüzde 13’ü, yeşil ürünleri her zaman kullandıklarını belirttiler.

Araştırmayı değerlendiren Schneider Electric Orta Doğu Bölgesi Başkanı Turhan Turhan-gil, 2050 yıllarına ilişkin olarak,

dünyada enerji tüketiminin iki katına çıkaca-ğı, buna karşılık karbon emisyonunun yarıya düşürülmesi gerektiği gibi iki önemli öngörü olduğuna vurgu yaparak, “Bu iki gerçek, bize sürdürülebilir yaşam için enerjiyi daha verimli kullanmak zorunda olduğumuzu gösteriyor” dedi.

Yeşil Tüketim Araştırması 2012’den bazı sonuçlar şöyle:

• Tüketicilerin yarısı, yeşil ve çevre dostu ürü-nü ‘geri dönüşüm’le tanımlıyorlar…• Tüketiciler için en yeşil ürünler ‘geri dönü-şümlü poşetler’ ve organik gıdalar…• Tüketici, yeşil ve çevre dostu üründe aradığı özelliklerin içinde enerji verimliliğine verdiği önem yüzde 16.• Tüketicilerin yüzde 13’ü her zaman yeşil ürün kullanıyor.

• Yeşil ürün tüketimi, üniversite mezunlarında, kadınlarda ve üst ge-lir gruplarında artış gösteriyor.• Tüketicilerin en sık satın aldığı ye-şil ürün, ‘organik gıda’• Yeşil ve çevre dostu ürünlerin en büyük engeli, ‘fiyat yüksekliği’• Tüketiciler, Cam sektörünü ‘En ye-şil sektör’ olarak görüyor.• Tüketici gözüyle yeşil üründe sı-

nıfta kalan sektörler; Kimya, Lastik ve İnşaat sektörü…• Tüketicilerin yüzde 18’i evlerindeki enerjiyi verimli kullanmayı bilmediğini belirtiyor.• Enerjiyi verimli kullanmak için evde yapılan-ların başında aydınlatmayla ilgili tasarruf var.• Tüketicilerin yüzde 71’i yeşil ürün sayısını yetersiz buluyor.• Tüketicilerin yüzde 73’ü bütçelerini sarsma-ması koşuluyla yeşil ürüne biraz fazla ödeye-bileceğini söylüyor.• Tüketicilerin yüzde 90’ı çevre dostu marka-ları kendilerine daha yakın hissettiklerini söy-lüyor.• Enerji verimliliği ve tasarrufunun birbiriyle ilişkili olması konusunda net bir algı söz konu-su değil!• Tüketicilerin yarısı çalışmaların geçen yıla göre daha iyiye gittiğini, beşte biri ise aynı kal-dığını düşünüyor.

Tüketicilerin çevre duyarlılığı artıyor Schneider Electric ve Sürdü-

rülebilirlik Akademisi tarafından yapılan 2. Türkiye Yeşil Tüketim Araştırmasında, tüketici davra-nışlarında çevre duyarlılığının tüketim davranışlarına etkisinin arttığı tespit edildi.

PANO

Page 48: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

46

PLASFED raporunda, Türkiye otomotiv sektörünün mevcut durumu ve gelecek pro-jeksiyonuna ilişkin bilgiler ve buna bağlı olarak otomotivde kullanılan plastik malzemelere yö-nelik analizlere yer verildi.

Otomotiv plastiklerinin taşıt araçları ve yan sanayi tüketim ve ihracatıyla çok yakın ilişki içinde olduğu belirtilen raporda, 2012 so-nunda iç talep artış hızını düşürmeye yönelik girişimlerden taşıt araçları sektörünün de et-kilendiği ve bir önceki yıla göre yüzde 10 geri-lediği vurgulandı.

Taşıt araçları gelişimi ve otomotiv plastikleri

Raporda, sektörün geleceğini ilgilendiren detaylara da yer verildi. Buna göre, son 7 yıl içinde, taşıt araçlarının ağırlığında yüzde 1 ora-nında arttı ancak kullanılan plastik malzeme miktarı yüzde 28, kauçuk miktarının ise yüzde 33 oranında fazlalaştı. Taşıt araçlarında ve-rimlilik, çevreye duyarlılık, yakıt tüketimi gibi

unsurlar yeni tasarımların öncelikleri arasın-da olduğu için plastik malzeme kullanımı hızla artıyor. Bu eğilim gelecek dönemde de devam edecek.

Küresel krize rağmen Türkiye otomo-tiv sektörünün büyümesinin devam edeceği belirtilen raporda, sektörün plastik malzeme kullanımındaki artışın da hem otomobil başına kullanılan plastik malzeme oranı olarak, hem de miktar olarak artmaya devam edeceği bilgi-si verildi. Buna karşılık, toplam plastik üretimi içinde, otomotivde kullanılan plastiklerin üre-timinin azalacağı olgusuna dikkat çekildi.

PLASFED raporunda, taşıt araçları sek-töründe 2005 yılında 212 bin ton plastik tü-ketilirken, miktarın 2012 yılında 272 bin tona yükseldiği belirtildi ve otomotiv plastiklerinin toplam plastik üretimi içindeki payının yüzde 4 - 5 aralığında gerçekleştiği kaydedildi.

Türkiye plastik sektörü otomotive daha fazla katkı verebilir

PLASFED raporunda, 2013-2017 döne-mine yönelik analizlere de yer verildi. Buna göre, 2017 yılında 2012 yılına kıyasla toplam malzeme tüketimi içinde çeliğin payı yüzde 3, çelik dışı metallerin payı yüzde 1, tüm metal-lerin payı ise yüzde 4 oranında azalacak. 2017 yılında 2012’ye kıyasla otomotivde kullanılan plastik malzemenin payı yüzde 2, kauçuğun payı yüzde 1 oranında, toplam malzeme tü-ketimi içinde plastik ve kauçuğun payı yüzde 3,4 oranında artacak. 2012 yılında 272 bin ton olan otomotiv plastikleri miktarının 2017 yı-lında yüzde 20 artarak 324 bin tona çıkacak. Kauçukta ise artış, yüzde 27 olacak.

Selçuk Aksoy: Yatırıma ihtiyaç olduğu ortada

Raporun bulgularını değerlendiren PLAS-FED Başkanı Selçuk Aksoy, yüksek katma değerli plastik ürünlerden biri olan otomotiv plastiklerinin hem plastik, hem de otomotiv sektörleri açısından önemli olduğunun altını çizdi. Bulguların, bu alanda yatırıma ihtiyaç duyulduğnu ortaya koyduğunu belirten Ak-soy, “Sektörümüzde hammadde sorunumuz giderek büyüyor. Üstelik, yeni ve yüksek kat-ma değerli ürünlere geçiş yapmamız şart. Bun-ların başında da otomotiv sektörünün talep ettiği plastik malzemeler geliyor. Bu alanlarda üretimimizi artırmak, otomotiv sektörümüze yerli katma değeri daha yüksek üretim imkanı sağlamak için potansiyelimiz var.” dedi.

Plastik ve otomotiv: Daha çevreci ve daha yüksek teknolojili taşıt araçları

PLASFED Raporu’nda, taşıt araçlarında plastiklerin en fazla döşeme ve yolcu bölüm-lerinin diğer malzemelerinde, ışıklandırma ve tampon sistemlerinde, yakıt depo ve temin sistemlerinde, kanal ve çamurluklarda, dış karoser panellerinde, yeni teknoloji ürünlerle motor bölmesinde kaput altı diğer parçalarda kullanıldığı belirtildi. Yeni geliştirilen teknolo-jilerle cam elyaflı plastiklerin hava manifoltları için kullanılmaya başladığı, gürültü, ağırlık ve verimde büyük değişim görüldüğü saptaması yapılan raporda, ön taraf modüllerinde plas-tik-metal kombinasyonlarının yaygınlaştığı, bunun da gelecekte plastiğin ağırlığının daha da fazla artacağının görüldüğü kaydedildi.

PLASFED’den otomotiv plastikleri raporu: 2017 yılına kadar otomotivde plastik kullanımı yüzde 20 artacak

PLASFED, otomotiv plastiklerine ilişkin gelişmeleri ayrıntılı bir ra-porla değerlendirdi. “Türkiye Otomotiv Plastikleri Sektör Raporu”nda, gelecek 5 yıl içinde otomotiv sektöründe kullanılan plastik malzeme-lerin yüzde 20 oranında artacağı ancak yüksek katma değerli otomotiv plastik malzemelerin toplam plastik üretimi içindeki payının düşeceği belirlendi.

PANO

Page 49: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

47

PLASFED raporunda, üretilen yeni otomobil-lerinin yüzde 90 oranında plastik yakıt depo-suna geçtiği hatırlatıldı.

Otomotiv ürünlerinde plastik kullanı-mının yeni ve sofistike malzemelerle birlikte teknolojik olarak tercih edilmeye başlandığı belirtilerek:

• Daha hafif, daha güçlü • Güvenilir olması ve güvenlik sağlaması, Plas-

tik parçalar, güvenlik ile hafiflik arasındaki dengenin muhafaza edilmesini sağlamakta-dır. Plastikler olmaksızın, bugünün otomobil-lerin en azından 200 kilo daha ağır olacağı ve bunun sonucunda yakıt tüketiminin artacağı bilinmektedir. • Araçta yüksek performans sağlaması ve araç üretim ve kullanım maliyetini azaltması, • Çok yönlü ve esnek kullanımı sayesinde tek-nolojik yenilik ile tasarım özgürlüğüne imkan tanıması,

• Daha yüksek konfor taleplerine uyumlu ol-ması, • Otomotiv sektörünün sofistike, estetik, gü-venlik, konfor, yakıt verimi gibi mühendislik taleplerini kolayca karşılaması, • Elektronik performansa maliyeti azaltacak şekilde uyum sağlayabilmesi, • Geri dönüşümü kolay bir malzeme olması ve çevreye olumlu etkileri nedeniyle bu alandaki plastik kullanımının hızla artacağı tahminine yer verildi.

Türk Otomotiv Sektöründe Kullanılan Plastik Parça Üretimi ( Montaj + Yenileme Talebi )(1000 Ton) 2005 2012

İç Giydirme 40,4 51,7Koltuk 26,3 33,6Tampon 20,2 25,9Kaput Altı 18,2 23,3Diğerleri 18,2 23,3Döşeme 16,2 20,7Ön Konsol 14,1 18,1Elektrik 14,1 18,1Yakıt Sistemler 12,1 15,5Şasi 12,1 15,5Aydınlatma 10,1 12,9Dış Aksam 8,1 10,3Sıvı Tanklar 2,0 2,6Toplam Plastik Malzeme 212 272

Türk Otomotiv Sektöründe Kullanılan Plastik Parça Üretimi ( Montaj + Yenileme Talebi )

( 1000 Ton) 2013 2014 2015 2016 2017

İç Giydirme 53,6 55,5 57,5 59,6 61,7Koltuk 34,8 36,1 37,4 38,7 40,1Tampon 26,8 27,8 28,8 29,8 30,9Kaput Altı 24,1 25,0 25,9 26,8 27,8Diğerleri 24,1 25,0 25,9 26,8 27,8Döşeme 21,4 22,2 23,0 23,8 24,7Ön Konsol 18,8 19,4 20,1 20,9 21,6Elektrik 18,8 19,4 20,1 20,9 21,6Yakıt Sistemler 16,1 16,7 17,3 17,9 18,5Şasi 16,1 16,7 17,3 17,9 18,5Aydınlatma 13,4 13,9 14,4 14,9 15,4Dış Aksam 10,7 11,1 11,5 11,9 12,3Sıvı Tanklar 2,7 2,8 2,9 3,0 3,1Toplam Plastik Malzeme 281 292 302 313 324

PANO

1995 yılında Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde kurulan ve plastik sektörünün önde gelen

kuruluşlarından biri olan Sümer Plastik, polikarbon üretiminde tecrübeleriyle büyük başarılara imza atarak

üretim bandını genişletmeye devam etmektedir.

Bu süre içerisinde hem yerli kullanıcılara hem de ihracat ağıyla yabancı müşterilere hizmet vermekte olup, yurt içi

ve yurt dışı sürekli büyüyen bayilik ağıyla sektördeki açığı kapatarak plastik sektörüne yeni yatırımlarla

yoluna devam etmektedir. 2007 tarihinde bünyesinde kurduğu Penta Plastik Kayseri’de ve Türkiye’de ilklerden

olan solid ve akrilik üretim bandını açmıştır.

Son teknoloji ürünü olan makinelerle sürekli güçlenen ve daha kaliteli hale gelen makine parkımızla, daima üstün

ve kaliteli hizmet anlayışı ilkemizden yola çıkarak, sizlerle beraber olmanın ve hitap ettiği sektörlere uygun çözümler üreterek müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamanın

mutluluğunu ve haklı gururunu yaşamaktayız.

Organize Sanayi Bölgesi 16. Cadde No:3Kayseri/ TÜRKİYE

Tel : (0 352) 321 17 77 pbxFaks : (0 352) 321 22 42

[email protected]

Page 50: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

48

PANO

Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran:

Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, Türkiye plastik ve kauçuk makine-leri sektörünün gelişimini sürdürdüğünü an-cak mevcut sorunların da henüz çözümünün gelişmediğini belirtti. PLASFED DERGİ’ye de-ğerlendirmelerde bulunan Adnan Dalgakıran, Türkiye’de üretim yapan firmaların nitelikleri-nin yükselmesi gerektiğini kaydetti.

Adnan Dalgakıran, 2012 yılında da sektö-rün büyümesini sürdürdüğünü ancak, kauçuk, plastik ve lastik işleme makineleri sektöründe çok sayıda firma faaliyet göstermekle birlikte bu firmaların çoğunun üretim kapasitelerinin düşük olduğunu belirterek, “Girdi maliyetleri-nin yüksekliği nedeniyle sektörde yurt dışın-daki firmalarla rekabet sorunu yaşanmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

İhracatçı birliğine kayıtlı kauçuk-plastik işleme makineleri ihracatçı sayısının 532 oldu-ğunu belirten Dalgakıran, “Firmalarımızın sayı-sı fazla ama belirli bir ihracat rakamının üstüne

çıkabilen çok az. Bizce, önemli olan nitelikli ve kendini geliştirebilen firmalarımızın sayısını artırmamızdır. Sektörde mevcut olan sorunla-rın çözümüne yönelik tedbir alınması halinde, kauçuk ve plastik işleme makineleri sektörü çok daha fazla büyüme potansiyeline sahip bir sektördür” dedi.

Türkiye’nin yabancı imalatçıları çekmek açısından da uygun bir ortamı yakaladığını belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, Avrupa’da orta ve orta üstü makine imalatı yapan şirketlerin, maliyetler nedeniyle üretimlerini başka ülkelere taşımak zorunda kalacağını, bu imalatçıları çekmek üzere bir program uygulanmasıyla Türkiye’nin cazip hale geleceğini kaydetti.

Adnan Dalgakıran, ihracata yönelik tanı-tım ve iş faaliyetlerinin sürdüğünü belirterek şu bilgileri verdi:

“Makine Tanıtım Grubu olarak, 2012 yı-lında Almanya’yı hedef pazar olarak belirledik ve Almanya’da birçok faaliyet gerçekleştirerek Türk makinesinin adının bu önemli pazarda yer almasını sağlamaya çalıştık, hala da devam ediyoruz. Dolayısı ile bu artışları görmek bizleri mutlu ediyor. Ancak sektörün yönelmiş oldu-ğu bu pazarların daha da genişlemesi gereki-yor. Türk firmalarının mühendislik konusunda gelişmiş olması, üretim esnekliği, ürün geliş-tirme, satış sonrası gibi faktörlere önem ver-mesi ile hem ihracat artış gösterecek hem de yeni pazarlara giriş sağlanacaktır. Bu gelişme-ler için hükümete ve sektörle ilgili kuruluşlara önemli görevler düşüyor. Biz, Makine ve Ak-samları İhracatçıları Birliği ve Makine Tanıtım Grubu olarak, genel yerli makine kullanımını artırarak dış ticaret açığının azaltılmasına katkı sağlamaya ve sektörün imajının geliştirilmesi-ne yönelik faaliyetlerde bulunduk ve çalışma-larımıza devam ediyoruz”

Ar-Ge yatırımları artmalıSektörün bütün taraflarıyla yüksek kat-

ma değerli ürünler olmadan ihracatı artırma imkanı bulunamayacağının anlaşıldığını belir-ten Adnan Dalgakıran bunun sağlanması için-de Ar-Ge yatırımlarına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. “Kimse gelişen teknolojiye kayıtsız kalamıyor. Dünya ile rekabet edebilmek için Ar-Ge yatırımlarına ağırlık verilmesi mecburi-yet halini almıştır” diyen Dalgakıran, bu unsura ek olarak gerek pratik, gerekse teorik açıdan iyi eğitilmiş elemanların katkısına ihtiyaç bu-lunduğunu belirtti. Dalgakıran, Ar-Ge ve eği-tim konusunda kamunun da ciddi yatırımlara hazırlandığını belirtti.

İmalatçıların her iki konuda da kendileri de adım atması gerektiğini belirten Dalgakı-ran, “Son dönemde yatırımlar artıyor. Böylece küresel rekabet ortamında Türk makinecileri daha etkin yer almaya başladı. Ancak verilen teknolojik desteklerin daha fazla artması, teş-

Makine ve Aksamları İhra-catçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, plastik ve kauçuk işleme makineleri sektörünün büyüdüğünü ancak rekabet sorunları yaşadığını belirtti. Çok sayıda firmanın ihracatçı kaydı bulunmasına rağmen, kayda değer ihracat gerçekleş-tiren firma sayısının az olduğu-nu belirten Dalgakıran nitelikli ve kendini geliştiren firma sa-yısının artırılması gerektiğini belirtti.

Plastik ve kauçuk işleme makineleri sektörü rekabet sorunları yaşıyor

Page 51: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

49

PANO

Allworld tarafından hazırlanan, Arap ülkeleri, Pakistan ve Türkiye’nin, satış gelir-lerinde en hızlı artış sağlayan şirketlerin sıra-landığı Arabia 500+Turkey raporu açıklandı. Türkiye’den Türkiye Ekonomi Politikaları Araş-tırma Vakfı TEPAV tarafından da desteklenen yarışma bölümünde Türkiye plastik şirketleri-nin başarısı dikkat çekti. Yarışma bölümünün ödülleri Dubai’de 11-12 Aralık günleri yapılan Açılışını Dubai Şeyhi Muhammed Bin Raşid

El Maktum’un yaptığı, ABD Başkanı Barack Obama’nın da canlı bağlantı ile katıldığı 3. Yıllık Küresel Girişimcilik Zirvesi’nde verildi.

Gelirlerini en hızlı artıran şirketlerin sıra-landığı listede, PAGDER üyelerinden Pan Pen Güloğlu Plastik, genel değerlendirmede 6’ncı sırayı elde ederek büyük bir başarıya imza attı. Pan Pen Güloğlu, böylece son dönemin en hızlı büyüyen şirketleri arasına girdi. Eurotec Mü-hendislik Plastikleri 27’nci, Sem Plastik 38’inci sırada yer aldı. Sektörün önde gelen diğer fir-malarından Zirve Polimer 23’üncü, Credoy Po-limer 28’inci sırada yer buldu.

Yavuz Eroğlu AllWorld Network Zirvesi Özel Ödülünü Türkiye’ye getirdi

AllWorld Network Zirvesi Özel Ödülü ise bu yıl PAGDER Başkan Yardımcısı Yavuz Eroğlu’na verildi. Yavuz Eroğlu, Sem Plastik ve Credoy Polimer olarak iki şirketle, iki yıl üst üste en fazla büyüyen şirketler listesine girme

başarısına ilave olarak, girişimcilik konusunda yaptığı çalışmalar ve bir ilk olan Filistin’deki sa-nayi yatırımı nedeniyle ödüle değer bulundu.

Allworld Arabia Zirvesinde plastik sektörü gururu

vik prosedürlerinin kolaylaştırılması gerekiyor. Bu kolaylıklar olduğu takdirde, teknoloji oldu-ğu seviyeden daha da ileri seviyelere gelmek-le beraber, rekabet gücümüzün de artması sağlanacaktır. Sektör oyuncularının bir arada ve işbirliği içinde olmaları her birinin koyduğu ihracat hedeflerini gerçekleştirmelerini dola-yısıyla 2023 makine sektörü ihracat hedefe ulaşılmasını sağlayacaktır” diye konuştu.

Sektör verileriMakine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan

Dalgakıran, 2010 yılında 71,3 milyon Dolar olarak gerçekleşen kauçuk ve plastik işleme makineleri (GTİP 8477) ihracatının 2011 yılı sonunda yüzde 46 artarak 103 milyon Dola-ra, 2012 yılında ise yüzde 19’luk bir artışla 123 milyon Dolar’a yükseldiğini belirtti.

Genel makine ihracatının 2012 sonu iti-bariyle 14 milyar Dolar olduğunu ve plastik makinelerinin bunun içinde yüzde 1 pay aldı-ğını belirten Dalgakıran, “En fazla ihracatı ger-

çekleşen kauçuk ve plastik işleme makineleri ürünleri ise sırası ile; kauçuk veya plastik eşya imali için diğer makineler, kauçuk veya plastik için ekstrüzyon makinaları, kauçuk/plastik iş-leyen mak.diğer maddelerden aksam ve par-çaları, kauçuk veya plastiği ısıtarak şekil veren diğer makinalar ve yarı iletkenlerin montajına mahsus kapsülleme teçhizatı olmuştur” dedi.

2023 hedeflerine giderken

Türkiye’nin 2023’te 500 milyar Dolarlık ihracat hedefi içinde makinelerin önemli bir pay aldığını belirten Dalgakıran, bu hedefe gi-dişe yönelik şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bilindiği gibi Türk Makine Sektörünün 2023 yılı 500 milyar Dolar ihracat hedefi içeri-sinde oldukça önemli bir payı var, 2023 yılında 100 milyar Dolar ihracat gerçekleştirilebilmesi için yıllık olarak yüzde 20 civarında artış gös-termesi gerekiyor. Bu konuda her alt sektörün kendine hedefler koymasının ve bu hedefle-

re ulaşmak için çalışmalar yapmasının büyük hedeflere ulaşmak için etkili bir yol olduğunu düşünüyorum. Kauçuk ve plastik işleme ma-kineleri sektörünün de makine ihracatı içeri-sindeki yüzde1 payını düşünerek, 2023 senesi için 1 milyar Dolar hedef oluşturarak her yıl ihracatını yüzde 20 seviyelerde artırmak için çalışmalarda bulunması, söz konusu hedefe ulaşılacağı anlamına gelmektedir.

2012 yılı kauçuk veya plastik işleme ma-kineleri ihracatında ise Türkiye’nin ihracat gerçekleştirdiği ülke sıralamasında Rusya 17 milyon Dolar ile birinci, İran 12 milyon Dolar ile ikinci, Almanya 8 milyon Dolar ile 3. Sırada yer almaktadır. 2012 yılında İran’a gerçekleş-tirdiğimiz sektör ihracatımız yüzde 32 civa-rında azalmış gözüküyor, bu azalmayı Orta Doğu’da yaşanan siyasi krizlere bağlamak mümkün, bununla beraber, 2012 yılında kau-çuk veya plastik işleme makineleri ihracatında Almanya’ya gerçekleşen ihracatta yüzde 120 kadar bir artış görülmüştür.”

Page 52: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

50

PLASFEDDERGİGÜNDEM

Vazgeçmek mümkün değil, doğaya terk etmemek mümkün!

Çevre konusunda televizyon, internet say-faları, dergi ya da gazetelerdeki fotoğraf-

larda, filmlerde en fazla kullanılan malzemeler ne yazık ki plastik. Kim tarafından, ne zaman yapıldığı bilinmeyen bir araştırmaya dayalı ola-rak plastiğin doğada “yüz yıldan, bin yıla kadar” sürelerle bozunmadan kaldığı yönündeki bilgi, sosyal medyada en fazla tekrarlanan unsurlar arasında. Oysa, plastik malzemeler güneş altın-da 40 gün içinde bozulmaya başlıyor ve bir çok plastik malzeme en fazla 10 yılda çözünüyor.

Plastik:

Page 53: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

51

PLASFEDDERGİGÜNDEM

Vazgeçmek mümkün değil, doğaya terk etmemek mümkün!

Plastikler hayatımıza sandığımızdan çok daha büyük katkı veriyor. Gıdaların ömrünü iki kattan fazla artırıyor. Avrupa

Birliği gıda israfına karşı plastik esaslı ambalajları desteklemek için kampanya başlattı. Plastik yerine alternatif malzemeleri kullanmamız gerektiğinde Dünyanın kaynaklarının 7.4 milyar kişinin ihtiyacını karşılaması imkansız. Plastikler olmazsa, bu-gün ulaşılan ve refah olarak adlandırılan ulaşım, çeşitli cihaz ve aletler, beslenme imkanlarını yarıdan fazla oranda azalt-mak gerekecek. Plastik olmadan dünya üzerinde bugün 7.4 milyar olan ve sayısı artmaya devam eden insanların yaşaması mümkün değil.

Page 54: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

52

GÜNDEM

PAGDER Başkanı Hüseyin Semerci: Hep birlikte kirletmeyelim!Yirminci yüzyılın son çeyreğinde boyutlanan çevreci anlayış

içinde sanayiciler ve sanayi tamamen duyarsız, anlayışsız ve saldır-gan olarak nitelendi, hatta karikatürize edildi. Belki de haklı tarafları vardı ama bugün için geçerliliğini yitirmiş bir yaklaşımdır. Çünkü her bir birey gibi sanayiciler, iş insanları Dünyamızın kaynaklarının sınır-sız olmadığını, yarattığımız ortamla yaşam alanımızı öldürebilece-ğimizi, sonunu getirebileceğimizi biliyoruz. Bunun aksini söyleyen kesinlikle yok.

Evet, sanayi yüksek oranlı kirlilik yaratmaktadır ama her bir birey de bu sürecin bir par-çasıdır, kirleticidir. Demek ki önce hep birlikte kirletmemek, sonra da bugüne kadar yaptı-ğımız kirliliği temizlemek zorundayız. Plastik malzemeler yüzbinlerce kirleticinin sadece bir parçasıdır. Ancak bizce bu süreçte en fazla haksızlığa uğrayan ürünlerin başında gelmekte-dir. Çünkü plastik malzemeler üretim süreçlerinin tamamı dikkate alındığında en az kirletici ürünlerden biridir.

Hatta bir adım öteye giderek şunu da söyleyebiliriz ki, çevre duyarlılığı olan insanlar bizim en iyi ortaklarımızdır. Çünkü, gerek birey, gerek sanayici olarak kuralları ve yaşamı-mızı sürdürdüğümüz dünyayı kirletenlerle mücadele edebileceğimiz bu işe gönül vermiş kişilerle birlikte olmak elbette bizim görevimizdir. Bu nedenle, plastik sanayicileri olarak 3R yaşam biçimini yerleştirmekte, kuralları işler kılmakta ve bu kurallara aykırı davrananları ayıklamakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Sorumlu bir sektörüz, çevreye, ülkeye,dünyamızın yarınlarına, insanlığa karşı sorumluyuz. Masumiyet karinesi ön yargılara kurban edilmiş bir sektörün mensupları olarak diğer tüm sektörlere kıyasla çok daha dikkatli çok daha duyarlı olmalıyız. Hep birlikte kirletmeyelim ve hep birlikte temizleyelim.

Çevreyi nasıl ve hangi aşamada kirletmek istersiniz?

Çevreyi nasıl kirletmek istersiniz? Soru ilk bakışta anlamsız gelse de bugünün dünyasın-da yaşayan herkesin hergün yapmak zorun-da kaldığı bir tercihi işaret ediyor. Zira, doğal malzemeler dahil bir sanayi üretim sürecinden geçmiş her ürün, belirli bir oranda çevre kirlili-ğine neden oluyor. Hergün kullandığımız ürün çeşitleri tercihleriyle çevreyi kirletme modeli-mizi seçiyoruz!

Buna bağlı bir rahatsız edici soru daha: Peki, çevreyi sürecin hangi aşamasında kirlet-mek istersiniz? Kağıt kullanıldıktan sonra hızla doğada çözünüyor. Ancak, kullanım alanlarına göre plastiğin en az 4.8 katı ağırlıkta atık oluş-turuyor. Kağıt poşet üretmek için harcanan su miktarı, plastik üretmek için harcanan su-yun 17 katı. Ve nihayet, kağıt poşet üretirken doğaya bırakılan karbondioksit miktarı plastik poşet üretilirken bırakılandan iki kat fazla. Çevreyi, hangi aşamada kirletmek istersiniz? Üretim sırasında mı, kullanım sonrasında mı? Çünkü kullandığınız malzemeler türü ne olur-sa olsun bir aşamada çevreyi kirletici özelliğe sahip.

Günümüz yaşam biçiminde sanayi ma-mullerinden vazgeçmek mümkün değil. Ancak herkesin mutabakat sağladığı haliyle dünya nüfusunu oluşturan 7.4 milyar kişinin yaşam biçimine yeni unsurlar eklemesi de şart. İn-sanların bu yönde tavır geliştirebilmesi için iki yaklaşım öne çıkmış durumda: Davranış bi-çimlerini yönlendirmek için 3R Azalt-Tekrar Kullan-Geri Dönüştür. (3R Reduce - Reuse – Recycle) Bireylerin ürün tercihlerinde ve sa-nayinin yönlendirilmesinde ise karbon ayak izi olarak adlandırılan döngü ve buna bağlı olarak üretiminden tamamen doğada bileşenlerine ayrıldığı ana kadarki süreçte doğaya bırakılan karbondioksit miktarına göre yapılan sınıflan-dırma ve karşılaştırmalar.

Bu yönde atılan adımlar Birleşmiş Millet-ler Kyoto Protokolü ile insanlığın tamamının –dolayısıyla plastik sanayicilerinin de- kararı haline gelmiş durumda.

Bütün bu olgulara rağmen plastik çevre konulu bütün görsellerde ve bütün tartışma-larda ilk akla gelen sanayi ürünü konumunda. Çevre kirliliğine yönelik her duyarlılık gelişti-rilmesi çalışmasında ilk sırada. Elbette hiçbir

Çeşitli Poşet Tiplerinin Etki Analizi (1000 Kağıt Poşete Eşdeğer Taşıma Kapasitesi )

Kağıt (%30 Geridönüşmüş Fiber)

KompostıbılPlastik Polietilen

Toplam Enerji Kullanımı (MJ) 2622 2070 763

Fosil Yakıt Kullanımı(kg) 23.20 41.50 14.90

Belediye Katı Atığı (kg) 32.90 19.20 4,7

Sera Gazı Emülsiyonu (Tona eşdeğer CO2) 0.08 0.18 0.04

Su Tüketimi (Galon) 1004 1017 58

APSD Başkanı Necmi Atalay: Plastiği görmezden gelmek mümkün değil

Plastik, sanayi ürünü olarak üretilebilir hale gelmesinin ardından dünyayı değiştiren ürünlerden biri olmuştur. Yaşa-mımızda kullandığımız hemen hemen bütün malzemelerde şu veya bu şekilde plastik sanayii tarafından işlenmiş bir ürünü görürüz. Elbette bu alanda araştırmalar ve teknolojik katkılar sürdükçe yeni olgular ortaya çıkacak, yeni çözümler bulunacak-tır. Ancak şu bir gerçektir ki plastik dediğimiz temelinde polimer teknolojileri olan malzemelere dayalı ürünler hiçbir zaman ha-yatımız dışına çıkmayacaktır.

Öyleyse, her açıdan bu ürüne sırt çevirmek, yok saymak hele hele zayıflatılmasıyla sonuçlanabilecek süreçleri gündeme getirmek mümkün değildir. Bir gerçek de vurgulan-malıdır ki gelişmiş ülkeler dahil herkes şu anda plastik sanayiine yönelik gelişmeleri teşvik gediyor. Gerek araştırma-geliştirme faaliyetlerini gerekse yatırımları. Kompozit teknoloji metallerin yerine geçebilir potansiyel malzeme olarak görülüyor, gıda korumada yeni am-balaj teknolojileri geliştirilerek israfın önüne geçilmeye çalışılıyor. Elbette demokratik bir ortamda bütün unsurlarıyla tartışma sürecektir ancak hem kendimizi, hem kamuoyunu bu ürüne ilişkin geniş kapsamlı olarak bilgilendirmek, ikna etmek için çalışmalıyız.

Page 55: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

53

GÜNDEM

BURPAS Başkanı İlker Biliktü: Plastiğe karşı negatif algı ülkemizde daha fazla

Günümüzde rekabet sadece kaliteli üretim, doğru pazar-lama ile yapılmıyor. Çoğu zaman başarı, her bir üreticinin ya da sektörün kamu hatta kamuoyu desteğini arkasına alarak yapılıyor. Plastik sanayii bu alanda en şanssız sektörlerden biri. Sadece ülkemizde değil, Dünyanın genelinde bir negatif hava var. Ancak ülkemiz için bu negatif algının daha şiddetli

olduğunu söyleyebilirim. Oysa yakın çevremiz, dünyanın gözünü çevirdiği bir bölge ve kü-resel krizden çıkış yolu arayan başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, ekonomik atılım için çaba harcayan ülkelerin tamamının gözü bu bölgeye dönmüş durumda.

Plastik hayatımızın bir parçası. Daha da ileri giderek, bugünkü refah düzeyimizin oluş-masında, kullandığımız araçların erişilebilir olmasında en büyük pay sahiplerinden biri. 30-40 yıl öncesinin yanlışları bir yana, başta plastik sanayicileri olmak üzere bütün imalat sanayicileri çevre konusunda duyarlılığını geliştirmiştir. Herkes gibi biz de dünyamızın yaşa-nabilir bir yer olması için üstümüze düşen sorumlulukların bilincindeyiz. Özellikle atıklar söz konusu olduğunda, bu atıkların yönetilmesi, bertaraf edilmesi konusunda sorumlular belli. Bizlere düşen gerek bireysel, gerek kurumsal olarak bu sorumluluk paylaşımında üzerimi-ze düşen görevi layıkıyla yerine getirmek. Sektörü daraltmak, rekabet gücümüzü kırmakla sonuçlanabilecek tavır ve kararlar çözüm olmayacaktır. Geçmişte çok kez başka sektörlerde gördüğümüz gibi bir de bakacağız ki dış pazarlarımızı ve elbette iç pazarımızı başkalarına kaptırmışız. Bu nedenle, enerjimizi doğru yollara ve doğru yöntemlerle harcayarak ürüne düşmanlık yerine, kötü sonuçlarını azaltmaya yönelik çaba harcamalıyız. Önyargılarımızdan sıyrılıp baktığımızda göreceğiz ki plastik çevreye çok az zarar veriyor.

KAYPİDER Başkanı Yusuf Özkan: Rekabet amaçlı söylemler bulunuyor

Plastik malzemelere yönelik çoğu sav, bilimsel dayanaklar-dan uzak, çoğu zaman da basit sayılabilecek gelir sağlama ama-cına yöneliktir. Bu yaklaşımda bulunanların birçoğu da gerçek anlamda ne sağlık ne de çevre ne de geri dönüşümle ekonomiye katkı sağlama duyarlılığına sahip değildir.

Bu davranışlar plastiğin kullanımını sınırlandırarak maliyetle-ri tüketicinin üzerine yıkmak ve kendi alanlarında haksız rekabet amaçlıdır ve elbette sami-mi olarak bu konuda faaliyet gösteren, duyarlılık geliştirmeye çalışan dernekleri etkilemeye çalışmaktadırlar.

Plastiklerin kullanımı diğer malzemelere göre çok daha geniş olduğu için dikkat çek-mektedir. Bugün sağlık konusunda plastikleri suçlayanlar, gıdanın kendi içeriğine ve sağ-lıklı olup olmadığına bakmazsızın dış ambalajıyla uğraşmaktadır. Plastikler doğada erimiyor söylemi yaygındır ancak bu ürünlerin yüzde 99 oranında geri dönüştürülebilir olduğunu vurgulamamak ne kadar doğru bir yaklaşımdır? Üretimdeki enerji tüketimi analizini yapma-dan plastik malzemeleri suçlamak ne kadar akılcıdır?

Her konuda plastiklerin daha avantajlı bir malzeme olduğuna dair bilimsel veriler uzun süredir bulunmaktadır. Ancak esas önemli olan insanların önyargılarını aşmasıdır. Kamuo-yunun bu konuda sağduyulu ve bilinçli bir davranış biçimine geçeceğine inanıyorum ve bu konuda çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerektiğine inanıyorum.

plastik sanayicisinin çevre duyarlılığına yö-nelik girişimlere itirazı yok. İtiraz, çevreye çok daha zararlı “alternatif ürünlere” yönlendiril-me yapılması ve negatif kampanyayla sanayi-nin zarar görmesi.

Sanayi devrimi sonrası en büyük buluşlardan biri

Teknoloji ve ekonomi tarihlerinde 19. Yüzyıldan itibaren üretimi, dolayısıyla refahı artırmada makineleşmenin önemi çok yoğun biçimde işlendi. Gözlerden kaçan ise refahın yayılmasında çok düşük maliyetli ve çok çe-şitli ürünlerde kullanılabilen “polimerlerin” keşfi oldu. Sanayi açısından malzeme niteliği taşıyan polimerlerin keşfi 1910 ile 1956 ara-sında yapıldı. Bu kimyasal keşifler sonrasın-da da Dünyanın maden ya da bitkisel kökenli yenilenemez ya da çok zor yenilenecek kay-naklarının kullanımına çok güçlü bir alternatif bulundu.

Üstelik bu alternatif oldukça ucuz bir maddeydi ve insanların hemen hemen kul-landığı bütün ürünlere girmesiyle ürünlerin ucuzlamasını, erişilmesinin kolaylaşmasını ve dolayısıyla refah artışını getirdi.

Tek bir kıyafeti yıllarca giymek ya da aç kalmak!

Dünyanın nüfusunun 2012 itibariyle 7.4 milyar kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. Polimer-lerden üretilen iplikler olmasa, gıda için ektiği-miz arazilerin üçte ikisini tekstil amaçlı pamuk, keten vb. ürünleri yetiştirmeye ayırmamız gerekecekti! Beslenme amaçlı hayvan yetiş-tiriciliği gibi, yün üretmek amaçlı yetiştiricilik de önem kazanacaktı. Üstelik bu hayvanların beslenmesi için de ayrıca bitki yetiştirmek ge-rekecekti. Bu denkleme, ekilebilir arazi, orman varlığı, tatlı su, gıda kıtlığı sorunlarını eklediği-nizde, plastikler olmasa Dünya üzerindeki 7.4 milyar insanın beslenmesi ve giyinmesinin im-kansız olduğu görülebilir.

Bugün otomobillerin ağırlık bazında yüz-de 16,5’i plastik ve kauçuk malzemelerden oluşuyor. Yeni gelişen teknolojilerle elektrik-li araçların yakıt pillerinin plastikten olması, dolayısıyla klasik anlamda motorların bulun-mayacak olduğu otomobillerde bu oranın çok daha büyük seviyelere ulaşacağı tahmin edi-liyor. Dünyanın ilk “plastik” uçağı olan Boeing

Page 56: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

54

GÜNDEM

Dreamliner göklerle buluştu bile. Kompozit plastik malzeme teknoloji ile üretilen uçak gövdesinin, ileride diğer taşıtlara da uyarlana-bileceği belirtiliyor.

Otomotiv fiyatlarının ucuzlamasını sağ-layan unsurların başında (teknolojik gelişme-ler dışında) plastik malzemeler geliyor. Çünkü plastikler taşıt araçlarının bir çok parçasının ucuz olarak üretilmesi bir yana ağırlığını dü-şürdüğü için maliyetlerin düşürülmesi, üre-timin artırılması ve ölçek ekonomisinin daha etkin rol oynamasını sağlıyor.

Taşıt araçlarının tamamen metal, ahşap ve deriden üretilmesi halinde bugünkü fiyat ve miktarlarda üretilmesi imkansız. Üstelik, metaller madenlerden yalnızca bir kez alına-biliyor ve yeniden kullanımları madene dayalı üretime yakın çaba gerektiriyor. Ahşap üret-mek için kesilen bir ağacın yeniden üretilmesi özel türlerde 7 yılı, genel olarak ise 20 yılı bu-luyor.

Refah söz konusu olduğunda plastikler, yaşama katkısından çok daha fazla önyargıyla saldırıya uğruyor. Plastiklerin olmadığı bugü-nün dünyası -her ne kadar hayal dahi edilemez olsa da- düşünüldüğünde ya dünya nüfusu-nun yarıya yakın azalması ya da şu anda in-sanların kullandığı bütün malzemelerin yüzde 90’ından vazgeçmesi söz konusu olacak.

Plastik ve yaşam

Plastik malzemelere yönelik buluşların hemen hemen tamamı 60 yıl içindeki bilimsel çalışmalara dayalı. Üstelik bu buluşlar devam ediyor. Polimer temelli araştırmalarla vücuda verildiğinde özel olarak belirlenmiş bakteri-leri bulup yok eden nano polimer ilaçlardan, bina camlarına yapıştırıldığında enerji üreten polimerlere kadar binlerce ürün insanlığın ya-rarına sunuluyor. Plastik gövdeli uçakların ilki gökyüzü ile buluştu, plastik gövdeli otomobil-ler gün sayıyor. Henüz deney aşamasında ama ama plastik yakıt hücreleri ile üretilen elektriği kullanacak otomobil de çok uzak değil.

Farklı bir açıdan bakılınca, hiçbir sektör bu kadar çok önyargı ile boğuşmak zorunda kalmadı. Günlük dile dahi giren ve çoğu zaman “yapay” anlamında kullanılan “plastik” dahi, gerçeklerle tam olarak örtüşmüyor. Çünkü sa-nıldığının aksine plastik malzemelerin çok bü-yük bir kısmı “organik” maddelere dayanıyor.

EGEPLASDER Yönetim Kurulu Üyesi Anıl Türksoy: Plastikler doğru kullanıldığında alternatiflerine kıyasla en çevreci ürün

Plastikler doğru ve verimli kullanıldıkları takdirde, alternatif-lerine göre en çevreci üründür ve standartlara uygun üretilmiş plastikler insan sağlığı için bir tehdit oluşturmaz. Çevre kirliliğini, plastik atıkları bilinçsizce doğaya bırakan insanlar ve etkin atık geri toplama sistemi oluşturmayan sorumlu kurumlar yaratıyor. Plastik poşetleri, şişeleri ve diğer plastik ambalaj malzemelerini denize ya da doğaya atanlara dur demek yerine plastikleri günah keçisi ilan etmek doğru değildir. Unutmayalım ki sorun plastik ya da başka bir malzeme sorunu değildir. Sorunu çözmek için elimizdeki malzeme-yi maksimum fayda prensibiyle kullanmalı ve geri dönüşüm bilin-

cini tüm topluma yaygınlaştırmalıyız. Yasaklar ve vergiler gibi yetersiz ekonomik araçların uygulanması çöp sorununu çözemez. Yetkililer çıkarılan uygun çevre mevzuatlarına göre anti-çöp politikaları geliştirmeli ve bu politikaların uygulanmasını takip etmelidir.

Bu konuda bireylerin sorumluluk almaları, çevre bilincinin artırılması ve geri dönüşü-mün öneminin anlatılması son derece önemlidir. Ülkemizde bu alandaki en önemli sıkıntı sorumlu kurumlarca etkin bir kaynağında ayrı toplama yapılmamasıdır. Çevre koruma ve geri dönüşüm hakkında kılavuzlar hazırlanmalı, projeler yürütülmelidir. İlgili bakanlıklar, en-düstri, ilgili sivil toplum örgütleri ve dağıtım zinciri bu konuda birlikte çalışmalıdır.

Plastikleri, verimli bir şekilde kullanıp, geri dönüştürmeliyiz. Plastik ürünleri üretmekte kullanılan petrol ödünç olarak değerlendirilebilir. Çünkü kullanılan petrol; enerji ya da yeni plastik ürünler olarak geri kazanılabilir. Plastiklerin üretim ve geri dönüşüm aşamalarında en az enerji tüketen, bu yönleri ile en çevreci ürün oldukları konusunun altını önemle çiz-mek gerekiyor. Pek çok açıdan büyük avantaj sağlayan plastikler, hafif malzemeler oldukları için nakliyede harcanan enerjiden de önemli oranda tasarruf edilmesini sağlıyor. Bir ürü-nün yaşam döngüsü düşünülürken

İKMİB Başkanı Murat Akyüz: “Plastikler üretim ve geri dönü-şümde en çevreci malzemedir”

Çağımızın vazgeçilmez parçası olan plastikler, yeniliğe en açık ve teknolojiyle bütünleşik olarak gelişen sektörlerin başında geliyor. Yeniliğe bu kadar açık bir sektörün günlük yaşantımızın her anına ulaşması ve bize kolaylıklar sunması oldukça önemli bir konu. Fakat ne yazık ki, sağladığı tüm avantajlara rağmen plastik-lerin kamuoyunda negatif bir algısı var.

Gerek ekonomik, gerekse çevreye duyarlılığıyla hayatımızın her alanında yer alan plastikler, kamuoyuna sağlıksız ve çevreye zarar veren ürünler olarak lanse ediliyor. Plastikler, sanılanın ak-

sine üretim ve geri dönüşüm aşamalarında en çevreci malzeme. Alternatif malzemelere kıyasla, üretim ve geri dönüşümde çok daha az su ve enerji harcıyor, kullanımları sırasında da pek çok sektörde önemli oranda enerjinin kazanılmasını sağlıyor. Uçaklardaki plastik kul-lanımının artmasının hafiflemeyi beraberinde getirdiği için büyük miktarda yakıt tasarrufu getirdiğini vurgulamak lazım. Benzer pek çok örnek sıralamak mümkün. Plastiklerin üretim ve geri dönüşüm teknolojisindeki gelişmeler de nüfus artışıyla birlikte çoğalan katı atıkların azalmasında ve doğal kaynakların korunmasında öncü bir rol oynuyor.

Bilimsel sonuçlar ışığında da plastiklerin hayatımıza kattığı değerleri değerlendirecek olursak; yıllar önce yoğurt kabının ağırlığı 6.5 gramken bugün 3.5 grama indirildi. Bu veri bize, plastiklerin günlük yaşantımızda kolaylıklar sunduğunu ve plastiklerin teknolojik ge-lişmeler ile birlikte kendini sürekli yenilediğini gösteriyor. Günümüzde pek çok sektörde tüketicinin ihtiyaçlarına en iyi çözümleri sunan ve teknolojisi sürekli gelişen plastiklerin, bilinçli tüketildiklerinde çevreyi koruduğu ve enerji tüketimini azalttığı göz ardı edilmemeli.

Page 57: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

55

GÜNDEM

Plastik: Hayatımıza katkısı önyargılarımızdan daha büyük

Başta Avrupa Birliği olmak üzere gelişmiş bütün ekonomiler küresel kriz sonrası enerji politikalarında yeni bir eksen açtı. Bu eksenin bir ayağında üretim-kullanım süreçlerinde yeni bir verimlilik hamlesi, diğer ayağında ise tasarruf sağlayacak yeni ürünler bulunuyor. Her iki ayakta da plastik teknolojileri önemli rol oynuyor.

İnsanlık, “doğayı fethetmek” yanılgısından vazgeçeli 50 yıl oldu. Dünya tarihinde “bilim” sürekli olarak felsefe temelli ve “doğa ile uyu-mu, yaratıcı ile bütünleşmeyi” temel alan bir eksende gelişirken, sanayi devrimi bu yaklaşı-mı kökünden sarstı. Hatta din, ticaret, iktidar paylaşımı konusunda en büyük pay bilimsel gelişmelere ait oldu. Sanayi devrimi ile birlikte insanlar “doğayı yenmek, dönüştürmek, fet-hetmek” gibi savları ilk kez kullanmaya başladı.

19. yüzyılın ikinci yarısından büyük şehir-lerde kitlesel ölümlere neden olan hastalıklar, bu hastalıklara neden olan mikropların keşfi çevre yönetimini ve kirlilikle mücadeleyi başlat-

tı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında ise dünyanın kaynaklarının sınırsız olmadığı, üstelik gelişme-nin Dünyanın sonunu getirebileceği bilimsel olarak ortaya konuldu. Nihayet, küresel ölçekte bu soruna çözüm üretmek için ülkeler bir araya geldi.

Sürdürülebilir çevre ve insanların ihtiyaç-larını karşılayabilecek üretim için ölçütler geliş-tirilmeye çalışılıyor. Küresel ısınmanın bilimsel olarak ortaya çıkmasıyla bu konuda ilk ölçüt karbon salınımı ölçütü ile geliştirildi ve Birleş-miş Milletler bünyesinde yapılan çalışmalarla bu unsur kullanılarak sürdürülebilir çevre şart-larına ulaşılmaya çalışılıyor. Bu ölçüt aynı za-

manda hangi ürünün ne kadar çevreci olduğu konusunda fikir vermek amacıyla kullanılıyor. Bu ölçüt kullanıldığında plastikler alternatifleri içinde en güçlü malzemelerden biri olarak dik-katçi çekiyor.

Örneğin, Avrupa Birliği’ne sunulan bir ba-ğımsız inceleme raporunda, plastik kullanımı-nın yaygınlaştırılması yönünde uygulanacak bir program ile yılda 693.4 milyar kWh yani 46 mil-yon arabanın harcadığı enerjiden tasarruf et-menin mümkün olduğu belirtildi. Ayrıca, plastik kullanımı ile Belçika’nın toplam karbon emisyo-nu kadar karbon salınımı azaltmanın mümkün olabileceği belirtildi.

Page 58: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

56

GÜNDEM

Çöplük olmadan bir yaşam

Çevre korumada en önemli unsurlardan biri, kirletici un-surların üretimini azaltmak kadar atıkların yönetimi haline gel-di. Almanya, bu konuda en iyi uygulamalara sahip ülkelerden biri olarak dikkati çekiyor. Geri dönüşüm konusunda neredeyse takıntılı bir politika izleyen Almanya, enerji konusunda geri dö-nüşüm unsurlarını da kullanarak ithalatını en aza indirmeyi, yeni ve yenilenebilir kaynak olarak tanımlanan güneş ve rüzgârı da kullanarak kendine yeter hale gelmeyi amaçlıyor.

Almanya’nın en önemli yaklaşımlarından biri de “katı atık-ların vahşi olarak atılmadığı bir ülke” olma yolunda ilerlemesi. Vahşi depolama, bu konudaki bilinci artırmak için üretilmiş bir

kavram. Burada işaret edilen ne yazık ki ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan ve hatta zaman zaman patlamalarla dahi dünya günde-mine giren çöplük sistemi. Almanya’da birçok bölgede vahşi depolama yani çöplüklere atık dökmek yasak.

Bugün günlük iletişimde kullanılan ve atık yönetiminin temeli olarak bilinen 3R, Reduce (Azalt)- Reuse (Tekrar kullan) – Recycle (Geri dönüştür) yaklaşımı Almanya’da uygulanıyor. Almanya’nın en önemli ve ayrılan örneği ise kullanıcıların evde ayrıştırma konusunda istekli katılımları. Çok geniş bir kitle atıkları evde ayrıştırıyor ve bu da toplama merkezlerinde çok kolay ve verimli biçimde atıkları organize etme imkanını sağlıyor.

Atık toplama merkezleri belediyeler ya da özel sektör tarafından yönetiliyor ve ekonomik değer oluşturuluyor.

Teorik olarak bugün çöp olarak değerlendirilen her türlü atığın yüzde 98’inin geri dönüştürülebilir olduğu kabul ediliyor. Geri dönüşüm konusunda yapılan “maliyet” analizleri hala ürünün kendisini üretmekten daha pahalı olarak ölçülüyor ama vahşi depolama ve bunun için gerekli kamu kaynağı kullanımı ile birlikte yapılmış bir analiz yok. Almanya örneği ekonomik yapı ile birlikte bu konudaki en kapsamlı analizlere fırsat verecek gibi görünüyor.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: Geri dönüşüm konusunda ÇEVKO deneyimi

ÇEVKO Vakfı olarak, 1991 yılında kurulduk ve yetkilendirildi-ğimiz 2005’ten bu yana bu yana yaklaşık 2,5 milyon ton ambalaj atığının geri kazanıldığını belgelendirerek sanayi yükümlülüğünü yerine getirdik. Ambalaj, çağdaş toplumların yaşamında önemli bir araçtır ve üretim, tüketim miktarında hızlı bir artış olduğunu görüyoruz. Bu durum, ambalaj atıklarının geri kazanımının önemi-ni de günden güne daha önemli bir konu olarak karşımıza çıkarı-yor.

Kısaca, geri kazanıma uygun plastik malzemelerden bahse-decek olursak; su ve meşrubat şişelerinden bildiğimiz PET (po-lietilentetraflatat) geri dönüştürülerek sentetik elyaf ve dolgu

malzemesi olabilmektedir. Sıvı deterjan ve kimyasal madde ambalajlarında gördüğümüz PVC (polivinilklorür) geri kazanımla pis su boruları ve marley üretiminde kullanılabilir. Su kapak-ları, plastik bardaklarda rastladığımız PP (polipropilen) plastik oyuncak vb. olabiliyor. Yoğurt, beyaz eşyalarda destek malzemesi olarak bildiğimiz PS (polistren) yalıtım malzemesi haline getirilebilir. Naylon poşet ve torbalar gibi PE (polietilen) ambalaj atıkları ise granül haline ge-tirilip hammadde olarak tekrar kullanılabilmektedir.

ÇEVKO Vakfı 2011 yılı çalışmaları sonucunda 108.500 ton plastik ambalaj atığı geri ka-zanıldı ve 1.74 milyon varil petrol ve 629 milyon kwh elektrik tasarrufu sağlandı. Tüm amba-laj türlerinde olduğu gibi plastik ambalaj atıklarının da geri kazanımının çevreye ve ekonomi-ye katkısı son derece büyüktür.

Avrupa Birliği’nde karbon salınımının azaltılması, alternatif kaynak kullanımı, çevre tahribatının azaltılmasına yönelik çalışmalar destekleniyor.

Bu konudaki alternatif malzemelerden biri olarak da plastik öne çıkıyor. Rapora göre -bilinenlerin aksine- toplam yaşam döngüsü açısından plastiklerin yerine kağıt, metal vb. diğer malzemeler kullanılması halinde enerji tüketimi yüzde 57, sera gazı emisyonu yüzde 61 ve toplam malzeme kullanımının ise 3,7 kat artacak.

Araştırma, 27 AB ülkesi ile Norveç ve İsviçre’de ambalaj, inşaat plastikleri, boru, elektrik ve elektronik, mobilya, medikal uy-gulamalar, ayakkabı ve diğer sektörlerde 173 tür plastik yerine alternatiflerinin kullanılması halinde ne olabileceğine dair analizler yapıldı. Bağımsız bilim insanlarınca laboratuvar test-leri yapılarak ölçümler yapılarak bu sonuçlara ulaşıldı.

Page 59: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

57

GÜNDEM

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı Timur Erk: Plastikler her aşamada tasarruf sağlar

Genel bir yakla-şımla, dünyada sa-dece faydası olup da yan etkileri olmayan bir ürüne rastlaya-mazsınız. En basit yaklaşımla ekmek besleyici özelliği ya-nında, obezite, aler-ji, içerdiği tuz nede-niyle yüksek tansiyon v.b. yan etkilere neden olabilmektedir. İlaçların prospektüsüne baktı-ğımızda birçok da yan etkileri görülmektedir. Ekmek veya ilaçtan vazgeçemeyeceğimize göre her şeyde olduğu gibi bazı dengelerin korunması ve fayda-zarar analizinin yapılma-sı gerekmektedir.

Plastikler bizim hayat standardımıza sayısız yönlerden katkıda bulunmaktadır. Plastik olmasaydı birçok ürün daha pahalı hatta üretilemez olurdu. Öncelikle, plastik endüstrisi üretim sırasındaki çevre etkisinin azaltılmasına yönelik daha az enerji, su kul-lanımı ve daha az atık çıkarmak için sürekli arayış içindedir. İkincil olarak plastik ürünler yaşamları süresince enerji tasarrufu ve kar-bon emisyonunun azaltılmasına birçok alan-da katkıda bulunmaktadır. Ayrıca işlevi bitmiş olan plastiklerin geri kazanılması, kalorifik de-ğerleri yüksek olduğundan, yakma ile enerji sağlanması da mümkündür.

Burada yapılması gereken fayda-zarar analizinde aşağıdaki mantık yürütülmelidir:

1- Plastiklerin üretim aşamasında ham-madde, enerji, su kullanımı ve oluşan atıkların çevreye olan yükleri nelerdir?

2- Plastik ürün topluma yaşam ve eko-nomi açısından önemli katkılar sağlamakta mıdır?

3- Ömrü bitmiş üründen sağlanacak fay-daların ya da zararların önemi nedir?

Bu analiz yapılmadan plastikleri toplum ve çevre düşmanı olarak duyurmak bilimsel temellere dayanmamaktadır. Oysa çağımız bilim çağı olduğundan salt yeşil düşünce ile yaklaşım topluma yarar yerine zarar verecek-tir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Atık Yönetimi Dairesi Başkanı Zeki Terzioğlu : Plastik atıkların geri kazanımında paydaşların rolü belli

Bakanlığımızca plastik ambalaj ve ambalaj atık yö-netim sistemini kontrol etmek, veri oluşturmak amacıyla ambalaj elektronik yazılım programı geliştirilmiştir. Plas-tik ambalaj üreticileri, ürünlerini plastik ambalajlı olarak piyasaya süren işletmeler programa veri girişi yapmak-tadırlar. Sisteme kayıtlı olan ambalaj üreticilerinin 2012 yılı verilerine bakıldığında 4 milyon 577 bin ton plastik ambalaj üretildiği görülmektedir.

Plastik tüketimi artarken plastik ambalaj atığı mik-tarı da artmaktadır. Belediyelerin depolama alanı bul-

mak için yer sıkıntısı çekmesi, doğal kaynakların hızla azalması, canlılara zarar vermesi, geri dönüştürülebilir malzemelerin atıl hale gelmesi sebebiyle Bakanlığımızca çözüm önerileri araştırılmış ve plastik ambalaj atıklarının toplanması için bir sistem kurulmuştur. Ambala-jın tasarımından toplanmasına ve geri dönüşümüne kadar her bir paydaşın sorumlulukları tanımlanmıştır. Plastik sektöründe atık oluşumunun önlenmesiyle ilgili tedbirler alınmaya başlamıştır. Ayrıca, plastiklerin yoğun olarak kullanıldığı alışveriş sektöründe plastik poşet kullanımının azaltılmasına yönelik mevzuatta düzenlemeler yapılmıştır. Satış noktaları poşet kullanımını en aza indirecek tedbirleri almalıdır.

Bununla birlikte; kaynağında ayrı toplanan ambalaj atıkları toplama ayırma tesislerin-de cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine gönderilmektedir. 2.5 lt.lik bir plastik şişe geri kazanılıp üretimde kullanılırsa 6 saatlik 60 watt’lık elektrik enerjisini tasarruf et-mek mümkündür. 25 adet geri kazanılmış PET içecek şişesinden bir plastik mont elde et-mek mümkündür. Biobozunur poşet kullanımı konusunda Bakanlığımızca çalışma başlatılmış olup, plastik kullanımına etkisi araştırılmaktadır.

Plastik ve sağlık: İlaç ve tıbbi cihazda güvenli, gıdalarda güvensiz!

Plastiğin en fazla tartışıldığı alanların başında gıdalarla temas eden malzemelerin kullanımında yaşanıyor. Peki, hemen hemen bütün ilaçlar plastik ambalajlarda sunulurken ve başta enjektörler olmak üzere, ameliyat iplikleri ve vücuda yerleştirilenler dahil tıbbi malzemelerin çok büyük kısmı plastikten üre-tilirken neden gıda ambalajlarında kullanılan plastikler tartışma konusu oluyor?

Burada karşımıza çıkan en önemli olgu ise rekabet, sağlık ve çevre konusunda yanlış odak seçmiş yargılar ve insan yanlış yönlendi-rilmiş algılar olarak sıralanıyor.

Plastik ambalajlar bugün kullanılan gı-daların ömrünü iki kattan fazla artırabiliyor. Üstelik Avrupa Birliği 2013’ten itibaren gıda israfını azaltmak için plastik sektörüyle birlik-te çalışma kararı aldı. İlk eylem ise gıdaların raf ömrünü artırmak için yeni plastik teknolojileri geliştirmek.

Page 60: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

58

GÜNDEM

TAYÇED Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Saraç: Atık Yönetiminde İşbirliğine Mecburuz

Biliyoruz ki, Türkiye’de atık yönetimi, 20 yıllık bir emekleme sürecinin ardından nihayet sektörleşmeye başladı. Dün, kimsenin görmek istemediği atıklar, bugün, çağın gereklerine göre yönetilmeye başlanarak ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır. Atık sektörü bugün is-tihdam, enerji tasarrufu ve hammadde olmakta, çevrenin korunmasına büyük katkı vermek-tedir. Bu gelişmelerin yaşanmasında, mevzuatın oluşturulması ve sektör temsilcilerinin payı inkar edilemez.

Atık bertaraf süreçlerinde en faz-la karşımıza çıkan maddelerden olan plastiğin son 50 yıldaki yükselişi ve bir çok maddenin yerini almaya başlama-sıyla hayatımızda tuttuğu yer çok arttı. Bu nedenle geri kazanımının önemi de arttı. Plastiklerin atık yönetimi şem-siyesindeki yeri sadece endüstriyel atıklarla sınırlı değildir. Evsel atıkların önemli bir bölümünü oluşturur. Bir çöp kamyonu, depo sahamıza atığını boşalttığında da ilk gördüğümüz po-şetlerdir.

Artık her yerde okuduğumuz plas-tikler doğada şu kadar yıl bozulmadan kalabilmekte, canlılara ve çevreye etkisi gibi bilgiler yerine, kontrolsüz olarak atılmasını en başta engellemeye odaklanmalıyız. Geri kazanımı ve başka çare kalmadıysa da bertarafını yaparak plastik kirliliği kavramını rafa kaldırmalıyız.

Atık yönetimi sektöründe olmamız nedeniyle bir şekilde yolumuzun kesiştiği plastik maddeler üzerinden, PLASFED ile çeşitli işbirliği süreçlerinin içinde olacağımızıve bunun ül-kemiz için hayırlı sonuçlar doğuracağına olan inancım her geçen gün artmaktadır.

Elbette gıda ile temas etmemesi gereken plastik malzemeler var. Burada ise toplum bi-linci, sanayicilerin kurallara uyması ve bunu temin etmek üzere denetim mekanizması ön plana çıkıyor.

Türkiye, bu konuda oldukça kapsamlı bir mevzuatı uygulamaya koymuş durumda. Türk Gıda Kodeksi ve buna bağlı çıkarılan yönetme-liklerle ayrıntılı olarak hangi ambalajın hangi gıdada kullanılabileceğine ve hangi nitelikleri taşıması gerektiğine yönelik olarak Avrupa Birliği ile uyumlu kurallar yürürlüğe girmiş du-rumda.

“Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddeleri ile Temasta Bulunan Plastik Madde ve Malze-meler Tebliği” bu alanda kullanılabilecek bü-tün madde ve malzemelere ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi kapsıyor. Üstelik düzenleme yönetmelik şeklinde olduğu için her yeni geliş-meye anında reaksiyon verilerek bilimsel ola-rak ortaya konulmuş gerçekler doğrultusunda güncelleniyor.

Gıda ile temas eden malzemeler sözkonusu olduğunda ilk akla gelen plastik ambalajlar oluyor. Tamamı gıda ile temas etmese de Türkiye’nin en önemli sanayi kollarından biri olan plastik ambalajlar az sayıda dış ticaret fazlası verdiğimiz alt sektörlerden biri konu-munda.

PLASFED raporlarına göre katma değer-li üretimlerden biri olan ambalaj sanayiinde 2012 sonu itibariyle üretim 3 milyon tona yak-laşmış durumda. Bu üretimin parasal karşılığı da 11 milyar Doları geçti ve bu alanda Türkiye dış ticaret fazlası veriyor.

Peki bu düzenlemeler ortadayken plas-tik ambalajlar nasıl tartışma konusu oluyor? Burada da karşımıza başta ekonomik gerekçe-lerle yürütülen rekabete yönelik girişimler ve algı sorunu çıkıyor. Plastiğe yönelik “en fazla göze çarpan atık” algısı bu konudaki yaklaşımı özetliyor.

Ancak bu konudaki endişeler elbette bü-tünüyle göz ardı edilebilecek konumda değil. Herşeyden önce sadece ambalaj ve gıda ile te-mas eden malzemeler değil, oyuncaklar, giysi-ler gibi çok çeşitli alanlarda kullanılan plastik

Page 61: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

59

GÜNDEM

İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Dizdar: Plastik endüstrisinin çıkış noktası sağlık ve sürdürülebilir çevre olmalıdır

İlk plastik örneğinin Alexander Parkes tarafından 1862 Londra Büyük Uluslararası Fuarı’nda tanıtılmasından bu yana kimya alanındaki gelişmelere paralel olarak sayısız plastik ürünlerin geliştirilmesi yaklaşık 150 yıllık bir süreci kapsamaktadır. Bugün plastiklerin hemen hemen tamamı hammadde olarak ya petrol kaynaklıdır, ya da bütünüyle sentetiktir. Petrol kaynaklı olanlar bizim “fosil yakıtlar” kategorisine soktuğumuz organik kökenli kimyasallar-dan elde edilmektedir.

Özellikle gıda ambalajında kullanılan malzemenin güvenliliği “inert olma” (etkileşime girmeme) özelliğine bağlıdır. Yine basit bir gözlem olarak, plastik saklama kaplarının kırılgan-lıkları bir süre sonra artar, kırılır ve atılırlar. Plastiklerin kırılgan olmasının nedeni içerdikleri çözücülerin zaman içerisinde uçmalarıdır. O halde, plastik kaplar inert olarak kabul edilemez-ler. Plastiklerin kullanımına ilişkin dünya çapında duyarlılık artmaktadır. Sıcak içecekler için plastik kaplardan tamamen vazgeçilmektedir. Plastik oyuncaklar artık yasaklanmaktadır.

Plastiklerin bilinen sağlık riskleriPlastiklerin insan sağlığı için riskine yönelik binlerce yayının

büyük bölümü özellikle üretim tesislerinde yapılan çalışan sağlığı verilerine dayanmaktadır ve plastik üretimi süreci kanser de dâhil olmak üzere pek hastalıkla ilişkili bulunmuştur. Ancak bu veriler gerçek dünya koşullarının uzağındadır, burada önemli olan tüke-tici aşamasında ne kadar maruz kalındığıdır. Örneğin gıda amba-lajında yaygın olarak kullanılan stiren bazlı materyallerin gıdalara bulaştığı bilinmektedir. The International Agency for Research on Cancer (IARC) bu bileşiği “olası kanserojen” olarak sınıflamıştır.

Çok yaygın olarak kullanılan bir diğer plastik bileşeni bisfenol A için ise durum daha be-lirgindir. Bisfenol A polikarbon plastikler ve epoksi reçinelerin üretiminde çok miktarda kulla-nılmaktadır. Bisfenol A’nın östrojenik etkileri bulunduğu 1930’lardan bu yana bilinmektedir, buna karşılık giderek artan veri birikimi sonucunda ABD Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration, FDA) bisfenol A’nın biberonlarda ve gıda ambalajlamasında kullanılmasını ancak 2010’da tamamen yasaklamıştır.

Plastik endüstrisine önerilerBugün kullanımda olan ve sayıları giderek artan plastik tü-

revlerinin çok azının sağlık açısından risk analizi yapılmıştır. Bir tek ilaç molekülünün etki analizi bile ortalama on yıllık araştır-mayı gerektirmekte, yüz milyonlarca dolara mal olmakta ve yine de sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla kabul etmek zorunda-yız ki, kimya bu kadar hızla gelişirken, insanlara kaçınılmaz olarak sunduğu kimyasal kirlenmeyi analiz edecek birikime sahip değildir, asla olamayacaktır. O halde bize düşen “temkinli olmak” ve doğanın bize sunduğu temel yaşam olanaklarının dışına çıkmamaktır. Bu durum plastik en-düstrisinin alması gereken önlemlere de ışık tutmaktadır: (a) Gıda ambalajında kullanılan plastiklerin gıda ile etkileşmediğinden emin olunmalı, tüketicinin ambalajı açtıktan sonra gıdayı cam gibi etkileşmeyen bir saklama kabına alması özellikle vurgulanmalıdır. (b) Gıda endüstrisi hangi ürünün nasıl bir ambalaja konulabileceği konusunda bilgilendirilmelidir. (c) Geri dönüşüm konusundaki duyarlılık güçlendirilmelidir. (d) Doğada tamamen çözülebilen plastik türlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması konu-sunda aktif çaba sarf edilmelidir.

malzemelerde çeşitli kimyasallar kullanılarak sağlığa aykırı ürünler ortaya çıkarılabiliyor. Bu konuda örneklerden biri her yıl Gümrük ve Ti-caret Bakanlığı tarafından yapılan denetimler-le ortaya çıkan sağlıksız ürünler. Bu ürünlerin hemen hemen tamamının plastik malzeme-lerden değil boya ve diğer katkılardan dolayı sağlıksızlaştığı, üstelik yine hemen hemen tamamının ithal ürünlerden oluştuğu dikkate alındığında bu konudaki duyarlılık ve denetim-lerin önemini gözler önüne seriyor.

Bu düzenlemelere aykırı plastik ambalaj ya da plastik malzeme üretiminde bulunul-ması ise hukuki, idari ve elbette adli bir sorun doğuruyor. Bu türden malzemelerin kullanımı plastiğin değil, insanların sorun olduğunu gös-teriyor. Gıda malzemelerinde Türkiye’nin Av-rupa Birliği ile uyumlu düzenlemelerine aykırı malzeme kullanımı konusunda, sektör üstüne düşen görevi yerine getiriyor. Denetimler ko-nusunda ilgili kurumlarla yürütülen işbirlikleri yanında, eğitim faaliyetleri de uygulanıyor.

Plastikler ve önyargılar

Plastikler ağır kirleticilerdir: Plastikler, başta pil olmak üzere diğer ağır metal ve tok-sik kimyasal maddelerle kıyas kabul edeme-yecek kadar daha hafif atıklardır. En yaygın olarak kullanılan başta polietilen malzemeler olmak üzere birçok plastik malzeme çok az toksik kalıntıyla çözünebilir. Plastik malzeme-lerin doğada yüzlerce yıl kalabildiğine yönelik savlar bilimsel sonuçlara dayanmamaktadır. Çoğu plastik malzeme güneş altında en fazla 10 yıl içinde çözünmekte ve doğaya sınırlı etki bırakmaktadır.

Page 62: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

60

GÜNDEM

Prof. Dr. Hamdi Temel: Naylon poşet çözüm değil

“Naylon Aşkı Öldürür” kitabının yazarı Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hamdi Temel, plastik materyallere dayalı poşet kullanımına yönelik itirazlara yer veriyor. Hamdi Temel kitabında plastik poşet kullanımına karşı şu görüşe yer veriyor:

“Bu araştırmalar ve açıklamalar da gösteriyor ki naylon poşetlere karşı çözüm, adı doğa dostu da olsa naylon poşetlerde değil! Bu soruna kalıcı çözüm: File, bez veya kağıt torbalarda… Türkiye’de 5 kişiden biri naylon poşet yerine alışverişlerinde bez torba kullansa, bir nesil boyunca ülkemiz 31 milyar 46 milyon naylon 400 bin poşetten kurtulacak.

Çünkü bez torba kullanmak, bir kişi için: haftada 6, ayda 24, yılda 288, yaşam boyunca ise 22 bin 176 naylon poşeti kullanmamızı engelliyor!”

Üstelik geri dönüşümleri çok daha kolay olmakta, çevreden temizlenmesi mümkün olmaktadır. Dolayısıyla plastikler “çöp” değil, atıktır ve son aşama olan yakılarak enerji edil-meye kadar birçok kez dönüştürülüp tekrar kullanılabilmektedir.

Plastik atıklar kontrolsüz biçimde doğa-ya terk edilmektedir: Ülkemiz yasalarına göre plastik dahil katı atıkların toplanmasından ve geri dönüşümünden Belediyeler sorumludur. Bu yasal zorunluluk kadar elbette bireysel duyarlılık da önemlidir. Almanya örneğinde ol-duğu gibi katı atıkların çöpe atılmasının yasak olduğu bir düzenleme dahi mümkündür. Plas-tik poşetler daha az enerji kullanılarak üretilir ve atık olarak çok daha kolay yönetilir. Plastik malzemeler için ağaç kesilmez.

Plastik malzemeler daha hafiftir ve ta-şıma, lojistik vb. her türlü enerji tüketimine, karbon salınımına neden olan taşımacılık fa-aliyetlerinde alternatifleri ile neredeyse kar-şılaştırılamayacak miktarda avantaj sağlar. Plastikler alternatiflerine göre onlarca kez geri dönüştürülebilir ve sonuçta da enerji üretimi amaçlı yakıta, hatta yeni geliştirilen bazı tek-nolojilerle dizel yakıta dahi dönüştürülebilir.

Çevre konusunda plastiklerin dikkat çe-kici özelliği, hemen hemen yaşamımızın her alanında bu ürünlerin bulunması ve insanlar tarafından doğaya terk edilmesi nedeniyle dikkat çekmesidir. Piknik alanlarından otobüs duraklarına kadar etrafımızda görünmektedir.

Çevre Kanunu’nda atıklar iki sınıfta ta-nımlanmıştır. Bunlardan ilki sanayi atığı olarak ifade edilebilecek, “Katı atık” tanımıdır. Katı atık, “Üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korun-ması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı atık maddeler” olarak tanımlandı. En fazla dikkatimizi çeken ve plas-tiğin de dahil olduğu tanım ise “evsel katı atık” altında, “Tehlikeli ve zararlı atık kapsamına gir-meyen konut, sanayi, işyeri, piknik alanları gibi yerlerden gelen katı atıklar” olarak tanımlandı.

Evset katı atıklar konusunda da Kanunda görev “Büyükşehir belediyeleri ve belediye-ler evsel katı atık bertaraf tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmekle yü-kümlüdürler. Bu hizmetten yararlanan ve/veya yararlanacaklar, sorumlu yönetimlerin

yapacağı yatırım, işletme, bakım, onarım ve ıslah harcamalarına katılmakla yükümlüdür. Bu hizmetten yararlananlardan, belediye meclisince belirlenecek tarifeye göre katı atık toplama, taşıma ve bertaraf ücreti alınır. Bu fıkra uyarınca tahsil edilen ücretler, katı atıkla ilgili hizmetler dışında kullanılamaz” hükmü ile belediyelere verildi. Bu konuda, Çevre hukuku açısından, Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönet-meliği ve Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ile düzenlemeler yapıldı.

Bütün kanun düzenlemelerine rağmen, başta insanlar olarak dikkatsizliğimiz, ülkemiz-de henüz dönüştürülebilir atıkları vahşi depo-lama dâhil doğaya terk etmekle nakit paramızı terk ettiğimiz bilincine ulaşamamamız ve idari işleyiş sorunlarımız plastiği “çevre duyarlılığı-nın günah keçisi” haline getirdi.

Page 63: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 64: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

62

GÖRÜŞ

Mahmut ÖVÜRKonuk Yazar

Türkiye geç kalmış bir değişimin sancılarını yaşıyor. Ekonomide küresel ve bölgesel krizle-re rağmen pozisyonunu koruyan ve dünyanın 17. Büyük ekonomisi olan Türkiye’nin, ne yazık ki demokrasi, hukuk, insan hakları ve yaşanabilir şehirler sıralamasında durumu ve yeri pek parlak değil.

Dökülmüyoruz ama iyi de değiliz. En son Economist Intelligence Unit 2013’te “Doğulacak Ülkeler” başlığı altında en iyi yaşam

kalitesini sunan ülkelerin sıraladığı bir liste yayımladı. Bundan 25 yıl öncesiyle yapılan kıyaslamaya göre Türkiye 1988’de 41’nci sıradayken 2013’te

51’inci sırada yer aldı. Tabi sadece Türkiye gerilemedi, 1988’de 1. Olan ABD de bugün 11’inci sı-rada.

Ama Türkiye’nin son 10 yıldaki inanılmaz değişimiyle sıralamadaki yeri arasında bir paradoks var.

İşte sorun da burada… Türkiye derin bir değişim ve dönüşüm içinde ama yaşadığı bu değişimi henüz bir sisteme

oturtmuş, kurallara bağlamış değil. Bu uzun yıllar boyunca resmi ideoloji dediğimiz “tek tipçi” devleti kuran “Vesayetçi sistem”

tarafından engellendi.Engelleme yöntemi de hiç değişmedi. Türkiye toplumu, Komünizm, bölücülük ve şeriat tehli-

kesiyle sürekli korkutuldu. O korku aşıldığında ise devreye askeri darbeler girdi ve ortaya bugünkü Türkiye fotoğrafı çıktı. Zenginleşemeyen ve özgürleşemeyen bir Türkiye…

Böyle olduğu için de bu ülke, son 10 yıldaki gelişmelere rağmen hala sivil bir anayasa yapa-mıyor.

Hala darbe döneminde kalma Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu geçerli. Hala yargı sistemi “devleti koruma refleksi” üzerinden yürüyor. Onca değişikliğe rağmen düşünce, ifade ve örgüt-lenme özgürlüğü önünde ceza ve terör yasasında sayısız engel var. Bir anlamda hukuk sistemi düşman yaratma üzerine kurulu… Bu sistemin ayakta kalmasını sağlayan en önemli sorun ise Kürt meselesi…

Nihayet Türkiye, 12 Eylül 2010 referandumuyla bu sıkışmışlığını aşarak yeni bir sürece girdi ve bu temel sorunlarıyla yüzleşmeye başladı.

Şimdi darbelerin devreden çıktığı, vesayetçi kurumların gerilediği halk iradesinin öne çıktı-ğı yeni bir dönem içindeyiz. Özellikle muhalefet partileri bunun farkında değil ama bu siyasetin kodlarını da değiştiriyor. Siyasetin kodları değiştiği için Kürt meselesi gibi neredeyse 100 yıllık bir mesele çözümün eşiğinde. Bunu aşan bir Türkiye, hukuktan, basın özgürlüğüne, örgütlenmeden yaşanabilir şehirlere, üretimden ihracata standartları hayata geçirmeye başlayacak. Enerjisini harcadığı gereksiz tartışma ve gerilimlerden kurtulacak, üretime, bilime ve çalışmaya yoğunla-şacak.

Böylece ayağındaki yüzyıllık prangalardan kurtulacak, kısa sürede küresel çağla uyumlu, standartları olan bir ülkeye dönüşecek. İşte o zaman zenginleşen ve özgürleşen Türkiye’nin dün-ya yaşam standartları sırlamalarında gerçek yeri ortaya çıkacak.

Bu kolay olmayacak ama başka şansı da yok.

Siyasetin kodları değişiyor

Page 65: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 66: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

64

BAŞARI ÖYKÜSÜ

Türkiye’nin ilk mühendislik plastikleri yatırımcısı S. Reşit Ronabar:“Geleceği göremeyen imalatçılar yok olmaya mahkum”

Türkiye, yabancı sermaye yatırımlarını çekmeye yönelik yoğun bir çaba harcarken, başta otomotiv ol-mak üzere bu türden yatırımlarda üretim süreçlerindeki yerli katma değeri artırmanın da yollarını arıyor. Özellikle otomotivde mühendislik plastikleri bunun araçlarından biri. Otomotiv ürünlerinde plastiğin payı her geçen gün artıyor. İnşaat, elektronik, beyaz eşya gibi yüksek katma değerli ürünlerin önemli bir kısmın-da mühendislik plastikleri doğrudan veya dolaylı olarak kullanılıyor. S. Reşit Ronabar mühendislik plastikleri konusunda Türkiye’nin ilk yatırımcılarından ve bugün iç pazardaki en büyük paya sahip iki şirketin, Eurotec ve İnterplast’ın yönetim kurulu başkanı. Ronabar’a göre, mühendislik plastiklerinde unutulmaması gereken husus, başta otomotiv olmak üzere, plastik kullanan sektörleri ve geleceklerini iyi okuyabilmek. Ronabar ayrımı net olarak söylüyor: Geleceği gören şirketler kalacak, bugünkü seviyesi ile yetinmeye çalışanlar gi-decek.

PLASFEDDERGİ olarak, sektörün en deneyimli isimlerinden biri olan S. Reşit Ronabar ile mühendislik plastikleri ve plastik imalatçılığını da içeren bir sohbet yaptık.

-Sayın Ronabar, sektördeki herkes tarafından imalatçı olarak biliniyorsunuz ama aslında ilk adımı ticaretle attınız. Bu-gün gibi, o dönemde de uluslararası firma-ların sert rekabeti vardı, biraz bahsedebi-lir misiniz?

Evet, mühendislik plastiklerini ilk pa-zarlayan kuruluşuz. Mühendislik plastikleri Türkiye’de henüz bilinmezken, bizim plastik konusunda seçtiğimiz ana konulardan birisiy-

di. Dolayısıyla o tarihlerde Türkiye’de büyük pay sahibi olan kuruluşların hemen hemen hepsinin temsilcisi bizdik. Aynı çatı altında bir-birine rakip firmanın temsilciliğini yapmak ko-lay değildi. Hiçbirini kırmadan, hepsinin pazar payını büyüttük. Bir süre sonra ithal ettiğimiz bu ürünlerin Türkiye’de üretilip üretilemeye-ceğini düşündük. Üretime girişimiz böyle oldu. O tarihte mühendislik plastikleri diye tanımla-nan yüzde 33 cam elyaf takviyeli polyamid 66

Page 67: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

65

BAŞARI ÖYKÜSÜ

malzemeleri vardı. Bunun da kullanıcısı olan 2 müşterimiz vardı. Onların tüketimini karşıla-mak açısından üretimi düşünmeye başladık. Önemli husus, üretimde kullanacağımız ham-maddede yüzde 100 dışa bağımlı olmamaktı. Araştırmaya başladık ve Paşabahçe’ye ait te-sisin istediğimiz evsafta cam elyaf ürettiğini tespit ettik. Bu tespitten sonra, ürünün ana katkısını Paşabahçe’den, polyamidi de yurt-dışından alarak üretime başladık. Paşabahçe kırpılmış cam elyafı büyük oranda ihraç edi-yordu. Türkiye’de kullanıcısı yoktu. Ülke içinde sadece fiberglas tekne, kulübe gibi ürünlerde kullanılıyordu. Kırpılmış elyaf da yurtdışına gi-diyordu. Bunun Türkiye içinde ilk müşterisi biz olduk. 1985 tarihinde bu süreç başladı.

-Her yatırımda olduğu gibi, işin bir sıç-radığı nokta vardır. Sizin için bu ne oldu?

Mühendislik plastiklerinin gelişimi, oto-motiv sektörünün Türkiye gelişmesiyle para-lellik arz eder. Otomotivde üzerinde çalışılan en önemli husus arabalardaki ağırlığı düşür-mektir. Bunu sağlamaya yönelik en ideal ürün plastiktir. Düşük ağırlıktaki araba daha az karbondioksit emisyonu üretir ki çevre için çok önemlidir. O tarihten bu yana gelişme safhasında biz varız. Türkiye’de mühendislik plastiğine yönelik ilk işi biz kurduk. Daha sonra birkaç firma daha üretime girdi. Yine de rahat-lıkla söyleyebilirim ki “biz bu işin duayeniyiz”. Yetişmiş eleman sayısı bu alanda çok azdır ve onların da en iyisi ekip olarak bizim kuruluşu-muzdadır.

-Mühendislik plastikleri üretimi için-de Ar-Ge’nin ağırlığının yüksek olduğunu biliyoruz. Siz ilk üretici olarak bunun öne-mini nasıl fark ettiniz?

Ar-Ge olmadan, ne ürettiğinizi ve ne satın aldığınızı bilmeden üretim yapmak bu döneme uymayan bir tarz. Dolayısıyla kalitenin ana un-surlarından biri aldığınız malzemede girişten, üretime ve paketleme safhasına kadar bütün standartların yerine getirilip getirilmediğinin kontrolüdür. Yani sürekli kontrol. İşin bu kıs-mını istediğiniz seviyede yapabilmek üretim kısmı kadar daha yatırım gerektirir. Biz bu ya-tırımları yüzde 100 oranda yaptık.

Aslında, Ar-Ge ve kalite kontrol ile ilgili sürecle ilk ihracata başladığımız 90 lı yıllar-da karşılaştık diyebilirim. İlk işe girdiğimizde kurduğumuz kapasitenin Türkiye’nin ihtiya-cının ötesinde olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla ürettiğimiz ürünlerin yurtdışında pazarlaması için epey gayret sarfettik. O tarihlerde Alman-ya’daki bir firma ile görüşmek istediğimizi be-lirttik, onlar da “Türkiye’den bir firma cesaretle Almanya’ya mühendislik plastiği satmak isti-yor” diye, daha çok merak saikiyle bizimle gö-rüştü. Almanya’daki bu görüşmenin ardından Türkiye’deki tesislerimizi, üretimimizi görmek istediler. Geldiler ve görüşmemizde kontrol süreçlerini ve laboratuvarımızı da sordular. Bu görüşmede, iyi niyetle o yıllardaki firmamızın laboratuvar imkanlarının yetersiz olduğunu, Avrupa’ya açılım için yeterli olmayacağını söy-lediler ve biz de derhal yatırıma başladık. He-def ve stratejimizde ağırlımızı bu yöne verdik. O Alman’ın sözü sayesinde sanayideki kültür anlayışımızı yüzde 100 değiştirdik. Ar-Ge ve kalite kontrolü olmadan hiçbir yere varama-yacağımızı anladık ve o tarihten bu güne, bu görüşümüzü değiştirmedik. Eurotec , o gün-lerdeki tecrübelerimizin ışığında, mükemmeli

hedefleyerek ortaya çıkardığımız ve tecrübe-mizle şekillendirdiğimiz bir yapı olarak ortaya çıkmış oldu.

-Yeni ürüne yönelik araştırma-geliş-tirme süreçlerine bakışınız nasıl?

Sadece kendi ürününüzle ilgili değil, ge-niş kapsamlı düşünmeniz ve buna göre ha-reket etmeniz gereken bir olgu var. Örneğin, özellikle bizim ürettiğimiz ürünlerin kullanım sahası olan otomotivde kaputun altında ne tür değişiklik olduğunu ve olacağını göremeyen, otomotiv sanayii ile görüşmeyen kuruluşlar bugün başarılı olsalar bile gelecekte kaybol-maya mahkumlar.

Orta halli kişinin alacağı otomobilin ağırlı-ğının yüzde 11’i plastiklerdendir. Plastik ürün-lerin otomotivdeki kullanımı artmaya devam edecektir. Bu oranın yüzde 25-30 dolaylarına çıkması kuvvetle muhtemel görüyorum.

-Sayın Ronabar, otomotivden bahset-mişken, Türkiye’deki üretim içinde yerli katma değeri artırmaya yönelik çabalar-dan, isteklerden söz ediliyor. Bu nasıl sağ-lanabilir, eksik olan unsur nedir?

Teşvik yasasındaki düzenlemelerle yerli katkının artırılmasına çalışılıyor. Bizim sektörü-müz açısından ise en zor taraf şu: Türkiye’deki otomotiv sanayinin çoğunun esas sahibi İtal-yan, Fransız gibi ülkelerin büyük üreticileri. Bu üreticilerde de açıkçası milliyetçi bir yaklaşım var. Yani, İtalyan otomotiv üreticisi, İtalyan tedarikçilerin ürünlerini tercih ediyor, Fransız Fransa’da üretilen ürünleri kullanmak istiyor.

Page 68: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

66

Maliyet açısından üretimi burada yapıp, kar açısından transferi kendi ülkelerine yapmak istiyorlar.

İşte bizim burada devreye girmemiz lazım. Bu üreticilerin tedarik ettikleri kabul görmüş ürünlerinin yerine geçmek çok zor. Bugüne kadar, bizim ürettiğimiz ürünün em-sal ürünler kategorisinde onaylanması için, onların bütün Ar-Ge süreçlerinde, test safha-larında -ki bir iki ayda olan işler değildir, yıllar sürmektedir- onaylanması gerekiyor. TOFAŞ, RENAULT gibi kuruluşların tedarikçi listesinde onaylı görünmek zordur ve çok önemlidir. Bu onayları almış olmak demek, bir şekilde bey-nelmilel standartlara ulaştığınızın kanıtıdır.

-Bu süreçler nasıl başarılabilir, mese-la kümelenme mi yoksa sert ve gerçekçi bir rekabet mi daha iyi bir yol olur?

Kümelenme kolay değil. Herkesi aynı paralele getirmek zor. Bence rekabetçi bir or-tam daha iyi görünüyor. Ne olabileceğini, ne olduğunu gören, vizyon sahibi firmalar ayakta kalır, diğerleri gider. Bugünkü üretimiyle “ben başarılıyım devam edeceğim” diyen kuruluşlar faaliyetlerini terk ederler. İleriye dönük “daha düşük karbondioksit üreten araçlarda neler olabilir, ne yapılabilir” diye düşünen Ar-Ge yapan firmalar ileriye giderler ve pazarda bü-yürler.

Mühendislik plastikleri ürünleri de tekno-loji geliştikçe gelişecektir, durması mümkün değil. Sadece otomotiv sektörüyle ilgili değil bu belirttiğim hususlar. Elektrik-elektronikte de varız, yapı endüstrisinde de. Beyaz eşya dediğimiz mutfakta, banyoda gördüğümüz eşyalarda varız. Mühendislik plastikleri bu alanlarda da gelişecektir.

-Şu anda Türkiye’de mühendislik plastikleri sektörü hangi seviyede, kapa-sitenin tamamı kullanılabiliyor mu? İh-racat ve iç pazar durumunu değerlendirir misiniz?

Türkiye’deki bütün firmaların mühendis-lik plastikleri açısından yüzde 90 kapasitesini kullandığını düşünüyorum. Kapasite kullanı-mında bir düşüklük olduğunu sanmıyorum. Eurotec bakacak olursak, iç Pazar gibi dış pa-zarda da durumumuz gayet iyi. Ağırlıklı olarak otomotive yönelik üretim yapıyoruz. Bugün itibariyle üretimimizin yaklaşık yüzde 53’ünü ihraç ediyoruz. Bu yüzde 53 ihracat da yarı ya-

rıya Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri arasında pay-laşılıyor. İç pazarın ise yaklaşık yüzde 30’unu tek başımıza karşılıyoruz diyebiliriz.

Yerel ihtiyacın yarısını Türkiye’deki üre-ticiler karşılıyor, diğer yarısı da ithal ürünlerle karşılanıyor. İthal ürünlerin yarı yarıya olma-sının nedenine gelince; büyük üreticilerin be-lirttiğim nedenlerden kaynaklanan tavırlarıdır. Bitmiş ürünün, yani parçanın hammadde açı-sından tanımlanması süreci var. Hali hazırda bu üreticilerde bir kapı kulpunun hammadde-si bile firma ismi olarak kategorize edilmiştir. Oraya yerli üreticinin girmesi iki-üç yıllık ça-lışmadan geçiyor. Otomotiv üreticileri ve OEM üreticilerdeki onay prosesleri devam ediyor.

-Burada bir kamu desteği gerekli mi, mali ya da teşvik anlamında söylemiyo-rum, üreticilere baskı yapmak vb. gibi?

Bence o dönemler bitti. Ben sanayiciliği Gümrük Birliği öncesi ve Gümrük Birliği sonrası diye iki döneme ayırıyorum. Gümrük Birliği ön-cesinde her sanayici bir kapasite raporu alırdı, koruma vardı. Yazardınız, bu ürünü üretecek kapasitem var dediğiniz anda ithalat yasakla-nır veya gümrük vergisi yükseltilir ve korunur-dunuz. Böyle bir ortamda yapılacak fazla bir şey yoktu, her şey kolaydı. Gümrük Birliği son-rası işler değişti, rekabet oluştu. Kalite anlayı-şı, ürün standardı gibi hususlarda artık devlet yardımı almak mümkün değil. “Beni koruyun, şunu yapın, bunu yapın” demek mümkün değil. Gümrük Birliği’ne üye ülkelerdeki (Bence aslında bir şekilde AB üyesi-yiz) şartlar ne ise bizde de mevcut. Bir üründe lojisti-ğinden alımına ka-dar çok büyük fark yaratmak müm-kün değil.

Hep şuraya geliyorum, Güm-rük Birliği öncesi fiyatlandırma ile Gümrük Birliği sonrası fiyat-landırma farklı. Gümrük Birliği öncesi “erişilen maliyet + istenilen kar = fiyat seviyesi” for-mülüyle çalışılıyordu. Şimdi bu mantıkla satış mümkün değil. Tam tersi, “fiyat – istenilen kar = hedef maliyet” formülü işliyor. Kontrol et-meniz gereken hedef maliyettir. 1.25’e ürün

satmak istiyorsanız maliyetinizin 1 TL’yi asla geçmemesi lazım. Üretim öncesinden, üreti-me ve sonrası lojistiğe kadar sürekli bir mali-yet kontrol mekanizmasını kurmanız lazım. Ana stratejilerden biri bu. Rekabetçi olmanız için sürekli bir maliyet iyileştirme çalışması yapmanız lazım. Çünkü marjlar o kadar düşük, o kadar minimal rakamlarda rekabet oluyor ki, bir an bırakır ve “şartlar böyle, firma böyle ka-rar verdi” derseniz batışınız fazla sürmez.

Bazen söyleniyor “6 Sigma çalışıyoruz, iş yönetim sistemi kurduk, efendim yeni mühen-dislik projesi geliştiriyoruz”... Ben de diyorum ki hiçbiri işe yaramaz. Bir şirketin performansı kısa ve uzun dönem karlılığıyla belli olur. Kat-ma değer yaratmıyor, kar yapmıyorsa gerisi palavra. “Şirket cirosu 100 milyar Dolar” hiç önemli veri değildir. Katma değer ve karlılığı önemlidir. Bu iki unsur olmadan işe yarar bir şey yoktur.

-Peki, siz firmanızı gelecek dönemde nerede görmek istiyorsunuz?

Türkiye’nin bir numarası olarak kalma-sını arzu ederim. Bu bayrağı bırakmamak bir hedef. Markamızın sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da tanınmış olmasını isterim. Bu biraz zaman alacak, ama epey yol kaydettik. Yolu uzun farlarla görebilmeyi sağlamak ge-rek. Yaratan bundan bizi yoksun kılmasın, en çok korktuğum şeylerden biri bu. Global bir şir-ket olmak için bütün gayretimizi kullanıyoruz.

Bundan evvelki firmam, ilk mühendislik plasti-ği üreticisi Tekno Polimer’i Amerikalılar’a sat-mıştım. Onda sonra Eurotec’i kurdum. Teknik vasfımız ve insan kaynaklarımız yüksek. İstedi-ğimiz hedeflere ulaşmak için gerekli unsurlara sahip olduğumuzu düşünüyorum.

BAŞARI ÖYKÜSÜ

Page 69: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 70: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

68

İNNOVASYON

İnovasyon ve ar-ge iş dünyasında gele-ceğin başarılıları ile kaybedenlerini belirleyici kavramları. Ayrım bu kadar basit ve gerçek. İnovasyon, geleceği oluşturacak şartları ön-görerek buna uygun organizasyon, ürün ve dolayısıyla sürdürülebilir karlılık için yenilik yapmayı içeriyor. Buluş ise henüz anlaşılama-mış ya da fark edilememiş bir materyallerin ve sistemlerin anlaşılabilir ve göz önüne alınabilir

hale getirilmesi olarak tanımlanıyor. Bu çer-çevedeki üçüncü kavram yaratıcılık ise hayal edebilme, herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliştirebilmeyi içeriyor. Bu üç süreci yönlendiren ise bilim insanlarının ve teknisyenlerin araştırma ve geliştirmeye yö-nelik her türlü emeğini, çalışmasını, girişimini içeriyor.

Dünya Bankası’nın Türkiye ile benzer ülkeler arasında KOBİ’lerin büyüme hızlarına ilişkin yaptığı bir analizde, Türkiye’deki kayıt-dışılık nedeniyle finansmana erişimde sorun yaşadıkları, başta üretim ve kapasite artırmak olmak üzere ar-ge ve inovasyon yatırımlarını yapamamaları nedeniyle çok daha yavaş hız-larda büyüdükleri ortaya konuldu.

Ar-Ge yatırımlarının inovasyon süreçleri-ni hızlandırdığı, bir ar-ge projesi yürütülürken birden fazla alanda ya da sayıda inovsyonla sonuçlanabilecek katkılar sağlandığı biliniyor. Ar-ge ya da inovasyona ilişkin olarak çok sayı-da örnek vermek mümkün. Hatta son yıllarda Apple şirketinin dünyanın en büyük şirketi ol-masını sağlayan ürünlerin tamamının inovas-yonla elde edilmesi, şirketin tek başına “buluş yapmamış” olması bir ölçüde şaşkınlıkla karşı-lansa da sonuç değişmiyor. Apple değer kay-

Türkiye özel sektörün ar-ge ve inovasyon yatırımının artırılmasını önceliğe aldı:Ar-Ge destekleri özel sektörü bekliyor

Son yıllarda çok yoğun gündeme gelen ar-ge ve inovasyon yatırım-larında Türkiye büyük bir sıçrama yaşadı. Hem kamu, hem de özel sektör bu alanda yatırımlarını artırdı. Pek çok iyileştirmeyi potansiyel olarak yapma fırsatı olmasına rağmen şirketlerin bu alana dikkatlerini yoğunlaştırmaması rekabet güçlerinde sıkıntılara yol açıyor. Oysa, şirketlerin vergi indirimleri dahil çok sayıda yararlanabileceği program uygulamaya girmiş durumda.

Page 71: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

69

İNNOVASYON

betmesine rağmen hala dünyanın en büyük elektronik şirketi.

Türkiye ise kendine benzer ülkelerle kıyaslandığında dahi “yolun başında” bu-lunan ülkelerden biri. Vaşington Devlet Üniversitesi’nden Dr. Atakan Peker tarafından yazılan makalede, Türkiye’nin ar-ge, inovas-yon süreçleri çeşitli kriterlerle ele alındı. Bu araştırmaya göre, Türkiye’de ürün korumak için (inovasyon ve ar-ge ile elde edilmiş ürün-ler) alınan her 100 yabancı kökenli patente karşılık, Türk şirket ya da bilim insanları-ku-ruluşları tarafından ABD’de alınan patentler sadece 3 adet.

Türkiye’deki toplam patent başvuru-larının 1/6’sı yerli patentlerden oluşurken, geri kalanı yabancı ürünleri korumak üzere Türkiye’de yapılan başvurular. Bilimsel çalış-maların kalitesine ya da sonuca dönüşmesine ilişkin çarpıcı bir veri de bu yayında yer alıyor. Ülkelerin bilimsel yayın sayısına kaç patent başvurusu gerçekleştiği ölçülüyor. 2008 ve-rilerine göre bu oran İsrail’de 506, Çin’de 37, Japonya’da 1263 (patent sayısı bilimsel ya-yın sayısından fazla) Kore’de 799 düzeyinde. Türkiye’de ise her 1000 bilimsel yayına karşılık 5 patent düşüyor.

Dr. Peker, bu durumu, “Bilimsel üretim-de ve ar-ge harcamasında hızlı artışa rağmen Türkiye’nin teknoloji üretimi çok zayıf. Türkiye bilim üretimini teknoloji üretimine çeviremi-

yor” sözleriyle yorumluyor. Çözüm yolu önerisi ise “Başkasının yaptığını değil, yapmadığını yap. türkiye bilimden teknolojiye geçişte dün-yadaki açıkları bulup istifade etmeli. Atakan’a

göre değişik bilgi ve beceride kalifiye insan gücü, esnek ve statüko dışı yeni kurumlar ve dengeli dağıtılmış finans kaynaklar” başlıkla-rında toplanıyor.

Ar-ge ve inovasyon teşvik kanunları

Türkiye farklı program ve kanunlarla ar-ge ve inovasyon yatırımlarına destek veriyor. Bu kapsamda temel teşvik mekanizmaları şöyle:

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun: Ayrı bir birim olarak teknoloji merkezi kuran şirket-ler harcamalarının tamamını Kurumlar Vergisi Kanunu ve Gelir Vergisi kanununun ilgili maddelerinden indirebilecek. Bu harcamalar, Vergi Usul Kanununa göre aktifleştirilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilecek ve bir iktisadi kıymet oluşmaması halinde ise doğrudan gider yazılabiliyor.

Teknoloji merkezlerinde Ar-Ge ve destek personelinin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretlerinin doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde sekseni gelir vergisinden müstesna tutuluyor.

Ar-Ge ve destek personelinin sigorta prim işveren hisselerinin yarısı, her bir çalışan

için beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı tarafından ödeniyor. Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine ilişkin her türlü kağıt damga vergisinden muaf tutuluyor.

Üniversitelerin son sınıf öğrencileri ile beş yıl içinde mezun olmuş ya da lisansüstü-doktora eğitimini tamamlamış kişilerin projelerinin teşebbüse dönüşmesi için 100 bin TL’ye kadar teknogirişim sermayesi hibe olarak verilebiliyor.

Bakanlık verilerine göre kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana 163 işletme Ar-Ge Merkezi kurmak için başvurdu ve 134 işletmeye Ar-Ge Merkezi Belgesi verildi. Bu işlet-melerde toplam Ar-Ge personel sayısı 14 bin 837’ye ulaştı ve toplam 4,8 milyar TL ar-ge yatırımı gerçekleştirildi.

KOSGEB kapsamında küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik olarak sağlanan destekler ve miktarları ise şöyle:

AR-GE, İNOVASYON VE ENDÜSTRİYEL UYGULAMA DESTEK PROGRAMIPROGRAM Destek Üst Limiti (TL) DESTEK ORANI (%)

Ar-Ge ve İnovasyon Programı

İşlik Desteği İşliklerden bedel alınmaz

Kira Desteği 12.000 75

Makine-Teçhizat, Donanım, Hammadde, Yazılım ve Hizmet Alımı Giderleri Desteği 100.000 75

Makine-Teçhizat, Donanım, Hammadde, Yazılım ve Hizmet Alımı Giderleri Desteği (Geri Ödemeli) 200.000 75

Personel Gideri Desteği 100.000 75

Başlangıç Sermayesi Desteği 20.000 100

Proje Geliştirme Desteği

Proje Danışmanlık Desteği 25.000

75

Eğitim Desteği 5.000

Sınai ve Fikri Mülkiyet Hakları Desteği 25.000

Proje Tanıtım Desteği 5.000

Yurtdışı Kongre/Konferans/Fuar Ziyareti/Teknolojik İşbirliği Ziyareti Desteği 15.000

Test, Analiz, Belgelendirme Desteği 25.000

Endüstriyel Uygulama Programı

Kira Desteği 18.000 75

Personel Gideri Desteği 100.000 75

Makine-Teçhizat, Donanım, Sarf Malzemesi, Yazılım ve Tasarım Gid. Desteği 150.000 75

Makine-Teçhizat, Donanım, Sarf Malzemesi, Yazılım ve Tasarım Giderleri Desteği (Geri Ödemeli) 200.000 75

Page 72: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

70

Ar-ge ve inovasyonun “kutsal bilgi” olması gerekmiyor

Bilimsel araştırmalar ile ürüne dönüşme süreçlerine ilişkin bilim insanlarının rolü çok uzun süredir tartışma konusu. Para ve bilim eksenli bu tartışma girişimcilerin bilim insan-larıyla, bilim insanlarının da girişimcilerle ara-sında görünmez bariyer kuruyor. Oysa son yıl-ların en büyük teknolojik atılımlarının temelleri 1970’lerde bilim insanlarınca laboratuarlarda üretilmiş bilginin yaratıcı ve bazıları üniversite eğitimi almamış girişimciler sayesinde olağa-nüstü boyutlarda üstünlük sağladı. Çok yük-sek frekanslı radyo dalgalarının sayısal olarak iletilmesi cep telefonları ve dijital yayınları, sıvı kristallerin ışık ve elektronlarla davranış-ları düz ekran televizyonları ve dokunmatik taşınabilir telefon ve tabletlerin üretilmesiyle sonuçlandı.

Aslında ürüne dönüşebilecek bir çok bilgi, gerek üniversite-iş dünyası arasında yeter-li iletişimin olmaması gerekse bu yönde bir zihniyetin bulunmaması, gerekse iletişim kur-maktaki isteksizlik nedeniyle laboratuvarlarda sıkışıp kalıyor.

Her zaman “çok üst düzey bilgi” olmasa da iş dünyasının yararlanabileceği bir çok sü-reç bulunuyor. Mesela, bir Türk kardiyolojik tıbbi cihaz üreticisi, piyasadaki rakiplerinin çoğunun ambalajlarının çok zor açıldığını fark ediyor. Doktorlardan da aldığı yardımla yaptığı iyileştirmeyle ürüne zarar vermeden tek ham-leyle açılabilen ambalaj geliştiriyor. Ambalaj önemli çünkü steril olarak cihazı muhafaza et-mek ve mümkün olan en uzun süre raf ömrünü korumak zorunda. Ürün doktorlar tarafından çok beğeniliyor çünkü kalp krizi sırasında (çün-kü ürün çoğu zaman bu koşullar altında kul-lanılıyor) bir doktorun en son isteyeceği şey ambalajla boğuşmak!.. Şirket, mevcut ürünüy-le rekabet gücüne bir artı puan ekleme şansı buldu.

Ar-ge’ye yönelik yatırım artıyor

Türkiye son yıllarda ar-ge çalışmalarını hızlandırdı. Bu alandaki kamu yatırım ve öde-neklerinin artırılmasına, son dönemde ar-ge ve inovasyona yönelik özel sektör vergi indi-rimi yanında nakit destekler de sağlanmaya başlandı. Örneğin 2012 bütçesinde doğrudan 1,5 milyar TL’lik ödenek bu türden harcamala-ra ayrıldı. Özel sektör dahil Türkiye’nin toplam

ar-ge harcamaları GSYH’nin yüzde 0,86’sına kadar yükseldi. TÜİK verilerine göre 2011 sonu itibariyle harcama miktarı 11.1 milyar TL’ye yükseldi.

Ancak tek başına kamu yatırımlarının bir çözüm olmayacağı ortada. Çünkü bu harcama-ların büyük kısmı doğrudan bütçede bu yönde ayrılan kaynaklarla ve çoğu zaman bilinen üni-versite-sanayi kopukluğu nedeniyle ürüne ve teknolojiye dönüşemeyen üniversite harca-malarıyla oluşuyor. Yine TÜİK verilerine göre 2011’deki 11.1 milyar TL’lik yatırımın yüzde

45,5’i üniversitelerde, yüzde 11,3’ü ise kamu kurumlarında kullanıldı. Kamunun toplam 55.8 ağırlığı karşısında özel sektörün yüzde 44.2’lik ağırlığının büyük kısmı ise savunma sanayii sektörü tarafından gerçekleştirildi.

Kalkınma Bakanlığı’nın hazırlıkları süren 10. Kalkınma planında ise hedefleri farklı bo-yutlarda ifade edildi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, basında yer alan söyleşilerinde bu alanda kamu yaklaşımını şu şekilde özetledi:

“AR-GE harcamalarında kritik başarı fak-

TÜBİTAK Destekleri

TÜBİTAK, çok çeşitli programlarla ar-ge ve inovasyon süreçlerini destekliyor. Bu prog-ramlardan, üniversiteler, şirketler, araştırma merkezleri ve bireysel girişimciler yararlanabi-liyor. Bunlardan bazıları şöyle:

1501 - TÜBİTAK Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme ProgramıProgram, firma düzeyinde katma değer yaratan kuruluşların Araştırma-Geliştirme (Ar-

Ge) çalışmalarını teşvik etmek için “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Tekno-loji ve Yenilik Destek Programlarına İlişkin Yönetmelik” ve “Sanayi Araştırma Teknoloji Geliş-tirme Ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı Uygulama Esasları” uygun olarak yürütülen programda yüzde 60’a varan oranlarda hibe veriliyor.

1507 - TÜBİTAK KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek ProgramıKOBİ’lerin, teknoloji ve yenilik kapasitelerinin geliştirilerek daha rekabetçi olmaları,

sistematik proje yapabilmeleri, katma değeri yüksek ürün geliştirebilmeleri, kurumsal araş-tırma teknoloji geliştirme kültürüne sahip olmaları, ulusal ve uluslararası destek programla-rında daha etkin yer almaları için hibe ve teknik destek uygulanıyor.

1511 - TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Destek Prog-ramı

Özel sektöre yönelik programlardan en önemlilerinden biridir. Proje teklif çağrısı yön-temiyle yürütülmektedir. Öncelikli alanlar olarak enerji, gıda, otomotiv, bilgi iletişim tek-nolojileri ve makine imalat teknolojileri belirlenmiştir. Teklif çağrıları TÜBİTAK tarafından yayınlanmaktadır.

1505 - Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek ProgramıProgramın uygulama esaslarında; Müşteri Kuruluş olarak anılan özel sektör kuruluşu ve

Yürütücü Kuruluş olarak anılan üniversite ya da kamu araştırma merkez ve enstitüsü bir İşbirliği Sözleşmesi imzalamasıyla başlıyor. Yeni bir ürün üretilmesi, mevcut bir ürünün geliştirilmesi, iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi projesi TÜ-BİTAK ve Müşteri Kuruluş tarafından finanse ediliyor.

1513 - Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme ProgramıÜniversitelerdeki bilgi ve teknolojinin, uygulamaya dönüştürülerek ticarileştirilmesi,

üniversite ve özel sektör kuruluşları arasında işbirliği oluşturulması ve sanayinin ihtiyaç duyduğu bilgi ve teknolojinin üniversitede üretilmesine yardımcı olunması amacıyla faali-yet gösteren Teknoloji Transfer Ofislerine mali destek uygulanıyor.

1509 - TÜBİTAK Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme ProgramıAvrupa Birliği Çerçeve Programları altında ortak proje çağrılarına çıkan programlar ve

benzeri uluslararası programlara sunulan uluslararası ortaklı araştırma geliştirme projeleri-nin TÜBİTAK tarafından da desteklenmesi amaçlanıyor.

İNNOVASYON

Page 73: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

71

törü özel sektörün payıdır. Dünyada, toplam AR-GE’de kritik eşik yüzde 1 (GSYH’ye oran) olarak kabul edilir. Bunu aştığınız zaman, farklı bir platoya geçmiş oluyorsunuz. Türkiye bu-raya yaklaştı. 10 yıl önce yüzde 0,53’ü sevi-yesindeydi, şu anda 0,86’ya kadar yükseldik, 1’e yaklaştık. Ancak bu toplam AR-GE harca-ması yetmiyor. Özel sektör payı da çok önemli. Kamu çok fazla yatırım yapsa da o yeterince katma değere dönüşmüyor. Gerçek anlamda bilginin katma değere dönüşümü özel sektö-rün müdahil olmasıyla mümkün. Orada da esas kriter Avrupa’nın öngördüğü 2/3’tür. Toplam harcamaların içinde özel sektörün payı 2/3 ol-duğu zaman çok daha verimli bir AR-GE yapısı olur. Türkiye’de 10 yıl önce yüzde 20 dolayın-daymış, 1/5 düzeyindeymiş. Araştırmacı sayı-sı da benzer oranda. Son geldiğimiz noktada aslında iyi bir gelişme oldu. Harcamalarda özel sektör payı yüzde 40’ı aştı, araştırma sayıları ise yüzde 50’ye yaklaştı. Ama hala 2/3’e bir mesafemiz var.

Üniversiteye yeni yaklaşım

Genel Kamu destekleri yanında son dö-nemde yapısal olarak ar-ge ve inovasyon süreçlerine yönelik olarak bir dizi hamle de gündeme geldi. Bunlar arasında en önemli olanlardan biri üniversitelerin kurumsal olarak patent sahibi olabilmesine imkan sağlayan yeni kanun taslağı. Bu yaklaşımla, üniversite-lerin gelirlerini de büyük oranda artıracak olan ürüne dönüşebilir patentler sağlamak üzere araştırmalarını yönlendirmek. Ancak halen

taslak aşamasında bulunan düzenlemeyle il-gili bilim çevrelerinde tartışma yoğunlaşıyor.

Bu alanda atılan önemli bir adım ise mev-cut bilgilerin yeniden ele alınarak ürün ya da patente dönüşebilecek olanların dikkate su-nulmasını sağlamayı amaçlayan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın projesi olan SANTEZ oldu. “SANAYİ TEZLERİ PROGRAMI SAN-TEZ” ile kurumsal olarak üniversitelerde yürütülen bilimsel faaliyetler sonrası oluşan tezlerin özel sektör tarafından ticarileştirilmesine imkan sağlanması hedefleniyor. Bu araştırmalara da-yalı olarak ticari bir faaliyetin yürütülmesi için mali destek veriliyor. Bu yönde sonuca ulaşa-bilecek tez çalışmalarını yürütecek bilim in-sanlarına mali destek sağlanması da program kapsamında yapılıyor.

Ar-ge ve inovasyona yönelik kamu yardımları

Türkiye, kamu kaynaklarının özel sektöre kullandırılarak ar-ge ve inovasyon çalışmala-rını desteklemekte son 15 yılda adım atmaya başladı. Bunlardan ilki 2001 yılında çıkarılan ve üniversiteler ile sanayinin birlikte çalışmasını amaçlayan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Ka-nun olarak gündeme geldi. Bugün bazılarında gerçek anlamda ar-ge ve inovasyon süreçleri işletilen ve hemen hemen tamamı üniversite-lerin bünyesinde kurulan “Teknokent”ler bu kanun kapsamında bulunuyor.

İkinci ve daha önemli adım ise 2004 yılın-

da şirketlerin ar-ge harcamalarına yönelik ola-rak vergi indirimi kararı oldu. Bu teşvikler daha sonra 2008 yılında çıkarılan Araştırma ve Ge-liştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkın-da Kanun oldu. Bu kanunla belirli şartları taşı-yan ar-ge harcamalarının yüzde 100 oranında gider yazılabilmesine olanak sağlandı.

İnavasyon yaklaşımları

Teknolojik inovasyon: Teknolojik olarak ortaya yeni bir ürün çıkarmaya ya-rayacak sonuca ulaşmak. Fiziksel olarak yeni bir ürün ya da hizmetin elle dokunu-labilir hale getirilmesi. Hizmet sunumuna yönelik inovas-yon: Yeni bir tasarım, ergonomi, pazar-lama yöntemi vb. unsur geliştirilmesiyle oluşan farklılıkları ortaya koymak. Yapı ve işleyişe yönelik inovasyon: İşletmenin çalışma ya da işleyişini değiş-tirerek rekabet gücünü artırmaya yönelik yenilikler. Ekonomik inovasyon: Yatırım fırsatla-rını yakalamak, finansal ya da diğer orga-nizasyonel yöntemlerle karlılığı artırmak ve dolayısıyla rekabet gücünü yükselt-meye yönelik yenilikler bulmayı kapsıyor. Yönetim inovasyonu: Karar süreçle-rini iyileştirecek yöntemleri geliştirerek şirketleri güçlendirmek.

1008 - Patent Başvurusu Teşvik ve Destekle-me Programı 1512 - Bireysel Girişimcilik Aşamalı Destek Programı 1301 - Bilimsel ve Tekn. İşblğ. Ağları ve Platf. Kurma Girişimi Proj. (İŞBAP) 1501 - TÜBİTAK Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek-leme Programı 1503 - Proje Pazarı Destekleme Programı 1507 - TÜBİTAK KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı 1511 - TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Destek Progra-mı 1505 - Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Prog-ramı 1007 - Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştir-me Projelerini Destek Programı1513 - Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı

AB 7. Çerçeve Programı 1509 - TÜBİTAK Uluslararası Sanayi Ar-Ge Pro-jeleri Destekleme Programı AKADEMİK DESTEKLER1001 - Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Proje-lerini Destekleme Pr. 1002 - Hızlı Destek Programı 1003 - Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destek-leme Programı 1007 - Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştir-me Projelerini D.P. 1008 - Patent Başvurusu Teşvik ve Destekle-me Programı 1010 - Evrensel Araştırmacı (EVRENA) Prog-ramı 1011 - Uluslararası Bilimsel Araştırma Projeleri-ne Katılma Programı (UBAP) 1301 - Bilimsel ve Tekn. İşblğ. Ağları ve Platf. Kurma Girişimi Proj. (İŞBAP)

1505 - Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Prog-ramı 1513 - Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı 3501 - Ulusal Genç Araştırmacı Kariyer Geliştir-me Programı (Kariyer Prg) GİRİŞİMCİLİK DESTEKLERİ1512 - Bireysel Girişimcilik Aşamalı Destek Programı 2238 - Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışmaları Programı 2239 - Girişimcilik ve Yenilikçilik Eğit. ve Araş. Faaliyetlerini Dest. P. BİLİM VE TOPLUM DESTEKLERİ4003 - Bilim Merkezi Kurulması Destek Prog-ramı 4004 - Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları 4005 - Bilim ve Toplum Yenilikçi Eğitim Uygu-lamaları

TÜBİTAK’ın özel sektörün kullanabileceği çıktıları da içeren destek programlarının başlıkları şöyle:

İNNOVASYON

Page 74: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

72

DENEYİM

NAKSAN Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Nakıboğlu:

“Tozu da kalsa çalışmaktan vazgeçmiyoruz”

-Sayın Nakıboğlu, bir yanda küresel kriz, bir yanda ağır rekabet koşulları der-ken, başta plastik sanayii olmak üzere, bütün sektörlerde şirketler dikkatli bir yö-netim sergiliyor. Siz bu dönemde nasıl bir yönetim anlayışı içindesiniz, neler tavsiye edebilirsiniz?

Bizim, aslında hem bizim hem de Organi-ze Sanayi Bölgesinde faaliyette bulunan fir-maların öne çıkan özelliği hepimizin tüccar kö-kenli olmasıdır. Biz üç kuşak tüccarız. 1979’da NAKSAN’ı kurduktan sonra da ticaretteki mantığımızı sürdürdük. Nedir ticaret mantığı: üçe beşe bakmadan, “tozu kalsa kar” diyerek

satış yapmak. Yüzde bir kazanmışsın, yüzde iki kazanmışsın önemli değil, yeter ki satış olsun, faaliyet devam etsin. Bu anlayışla rekabetimizi sürdürüyoruz.

Bir diğer özelliğimiz, biz hepimiz işimi-zin başındayız. Çoğu büyük şirket “uzaktan” yönetiliyor. Dolayısıyla tam işlere hakim ola-mıyorlar. Bizde öyle değil, kardeşlerim ve ço-cuklarımız hepimiz işin başındayız. Çok küçük rakamların dahi peşinde koşuyoruz, dikkat ediyoruz, gereksiz masrafların hassasiyetle üzerinde duruyoruz. Bu anlayış bizi bugünlere getirdi.

Bunların yanında bütün makine parkımız çok kaliteli ürünlerden oluşuyor. Ucuz maki-nelerle iş yapmadık, hep iyiye ve kaliteye ya-tırım yaptık. Bizde bir söz vardır; “endaze işler el övünür” diye. Aletleriniz iyi olmadığında ne kadar mahir olursanız olun iyi ürün elde ede-mezsiniz. Aletleriniz ve kaptanınız iyi ise orada kalite olur ve neticesinde de başarı gelir.

Biz, Dünyanın hemen hemen her yerine ihracat yapıyoruz ama ağırlıklı ihracatımız ka-lite konusunda çok hassas olan AB ülkelerine gerçekleşiyor. Kaliteli ürün yaptığımız için sa-tabiliyoruz. Ufak-tefek fiyat farkları olmasına rağmen bizim ürünlerimiz tercih ediliyor.

NAKSAN’ın bir özelliğini daha vurgula-yayım, çok büyük kapasitelerle üretim yapa-biliyoruz. Bugün 100 tonluk bir siparişi ertesi gün hazır hale getirebilecek kapasitemiz var ve istenen zamanlarda teslimatı yerine geti-riyoruz. Günlük 850 ton fiili kapasitemiz var. Bunun verdiği güçle pazarda büyük müşterile-re hitap edebiliyoruz, istedikleri ürünü istediği zaman bizden alabiliyor.

Bu unsurları bir araya getirdiğimizde or-taya başarı çıkıyor. Az kar ama yüksek miktar-lar, sürekli faaliyet. NAKSAN’ın başarısında bu unsurlar önemli.

-Plastik sektöründe kar marjlarının düşüklüğü “tozu kalsa kar” sözünü daha anlamlı kılıyor gibi görünüyor, siz düşük kar marjı ortamını nasıl yönetiyorsunuz?

Türkiye’nin en zor dönemlerinde yapılan yatırımla, bölgenin en parlak başarılarından birini oluşturan Nakıboğlu ailesinin sahibi olduğu NAKSAN, yeni sektörlerle büyümesini sürdürüyor. Teknolojiden inşa-ata, lojistikten eğitime çok sayıda başarılı şirketin bünyesinde olduğu NAKSAN Holding’in temelini oluşturan NAKSAN Plastik, sektörün önde gelen firmalarından biri olarak ilgi görmeye devam ediyor. NAKSAN Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Nakıboğlu, üç kuşaktır iş dün-yası içinde olduklarının altını çizerek, çok küçük kar marjlarında dahi çalışmalarını sürdürdüklerini, tüccar deyimi olan “tozu kalsa kar” sö-züyle açıklıyor. Gaziantep’in gelişmesinde önemli rol oynayan bir şirket olması yanında, kurulan Organize Sanayi Bölgesinin Başkanlığını üst-lenerek sanayicilere katkı veren Cahit Nakıboğlu, başta eğitim olmak üzere, yoğun bir sosyal katkı programına da desteğini sürdürüyor.

Cahit Nakıboğlu, Gaziantep’i Türkiye gündemine taşıyan başarıların önde gelenlerinden biri olan NAKSAN deneyimini, PLASFED DERGİ’ye anlattı.

Page 75: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

73

DENEYİM

Evet, kar marjları düşük ve düşmeye de devam ediyor. Ne kadar mücadele ediyoruz desek de ortada gerçekler var ve hareket alanı sınırlı. Hammadde, elektrik ve işçilik giderlerini kontrol etme imkanı az. Hammadde fiyatları Dünya fiyatlarına bağlı, işçilik maliyetleri her geçen gün artıyor ve kalifiye elaman bulama-ma sorununu da buna eklemek lazım, elektrik maliyetleri de herkesin malumu. Bunlara son yıllarda vadelerin uzaması da eklendi.

Açıkçası, sektöre genel olarak baktığım-da, bugün olsa yeni bir NAKSAN kurar mıyım?.. Düşünürdüm diyebilirim.. Ancak geldiğimiz bu aşamada işin içindeyiz, elimiz mahkum. Çok şükür; az da olsa, tozu da kalsa çalışıyoruz, ça-lışmaktan vazgeçmiyoruz.

Ancak bu durum sadece bize özgü değil, Avrupa’nın durumu ortada. Bizim sektörümüz-de Avrupa ve ABD’de çok firma kapandı ya da el değiştirdi.

-Sizce bu bir fırsat değil mi? Evet, bir fırsat yarattı ve biz şu anda o

ortamda çalışıyoruz. Onların piyasadan çekil-mesi bir fırsat doğurdu ve gelecekte Çin’de de fiyatların yükselmesi sözkonusu olacak. Çünkü Çin her zaman bu seviyede gidemez, 30 dolar, 50 dolar asgari ücretle devam etmeleri müm-kün değil. Refahları arttıkça orada da denge kurulacaktır.

-Bu unsuru biraz açabilir misiniz, zira Çin halen bütün imalat sanayiinde dış pa-zarda en büyük rakip olarak görülüyor?

Çin hala çok rekabetçi ve bu anlamda bütün dünyanın başının belası. Çin’e çeşitli zamanlarda gittim. Son gittiğimde hızlı değişi-min sonuçlarını gördüm. Bütün ünlü markalar gözünüze çarpıyor. Çin’in yeni gençliği, batıda, bizde ne varsa onu giyiyor, kullanıyor. İlk gitti-ğimde neredeyse herkes aynı tek tip kıyafeti giyiyordu.

Yakın gelecekte onlar da bizim gibi tü-ketim toplumu olduklarında mevcut durum değişecektir. Hatırlayın, bizim de evlerimizde buzdolabı, çamaşır makinesi yoktu. Şimdi her yerde herkesin evinde var. Kısa süre içinde onlarda da bu durum oluşacak, hızla bu yapı-ya geçiyorlar. Çin’de devlet desteği çok kritik bir konu ve sonsuza kadar devam etmeyece-ği ortada. Dolayısıyla refah arttıkça dengeler oturacak, maliyetler yükselecek her sektörde herkesin karşısına çıkamaz olacaklardır. Bir di-

ğer unsur, kalitesiz ürüne para verme dönemi sona eriyor. Çin’in bu alandaki sorunu hala de-vam ediyor.

-Klasik pazarlarda sorun devam edi-yor, küresel kriz ortamında nasıl bir stra-teji izlediniz?

Biz hızla yeni pazarlara girme yolunu seç-tik. Daha önce ürün satmadığımız başta Afrika olmak üzere yeni pazarlara yöneldik. Afrika’da hemen her ülkeye mal satıyoruz mesela. Böl-gesel avantajları kullandık, başta Suriye bütün Arap ülkelerine satış yapıyoruz. Burada belirt-meliyim, Suriye bizi etkiledi ama küçük şirket-leri ve esnafı çok daha fazla olumsuz etkiledi. Ayda 60 bin kişi girip-çıkıyordu. Oradan bize çay, şeker gibi ürünler geliyordu ama buradan sanayi malları alıyordu. Vizeler kalktığı ortam-da doğal olarak hangi ülkenin sanayisi daha güçlü olursa onun yararına olur. Nazar değdi diyelim. Ancak, sonsuza kadar böyle gitmeye-cek. Suriye’de çok yıkım oldu. Bittikten sonra başta inşaat olmak üzere yeni fırsatlar ortaya çıkacaktır.

-Siz de bahsettiniz, kalifiye eleman sorunu devam ediyor. NAKSAN ilgi gören bir şirket olmasına rağmen bu sorunu ya-şıyor mu?

Evet, bu sadece bizim değil Türkiye’nin bir sorunu. Ancak aşmak için yoğun bir çaba içindeyiz. Ben aynı zamanda Gaziantep’teki 5 OSB’nin de başkanıyım. Meslek yüksek okulu yaptık ve faaliyete geçti. Atölyelerin kurulma-sına yardım ettik, plastik çekme makineleri, çuval örme makineleri, halı makineleri verdik. Sanayicinin ihtiyacı doğrultusunda bölümler açılmasına katkı verdik. Kendi elemanımızı

Page 76: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

74

DENEYİM

kendimiz yetiştiriyoruz diyebiliriz. Yüksek okul için de bir altyapı sağlamak gerekiyordu, biz de 1200 kapasiteli meslek lisesi kurma kararı aldık ve inşaatı tamamlanma aşamasında. Öğ-renciler için özendirici olmasını teminen 440 yataklı bir de yurt yaptık. 2013-2014 eğitim öğretim yılında eğitime başlayacak.

-İmalat sanayiinin bütün gelişme-ye rağmen sıkıntıları öteden beri benzer noktalarda dönüyor. Siz, ilk işe başladığı-nız dönem ile şimdiki olguları karşılaştıra-bilir misiniz?

Biz ticaret ile başladığımızda plastik kul-lanımı çok yaygın değildi. İthal ürünleri alıp-satıyorduk. Sonra yavaş yavaş İstanbul’da üretim başladı ve biz de İstanbul’dan aldığımız ürünlerle ticaret yapıyorduk. Ancak, 1977-78 yıllarında bildiğiniz gibi yokluk dönemi yaşan-dı. İstanbul’dan da ürün alamaz olduk. Bunun üzerine yatırım yapma kararı aldık ve fabrika-mız 1979’da faaliyete başladı. Para kazanmak eskiden de zordu ancak şimdi çok daha zor. Ekmek aslanın ağzında değil, midesinde, ba-ğırsaklarında…

-Aile olarak işin yürütülmesinde doğ-rudan çalışmanız sürüyor sanırım?

Evet, işin başından beri öyle. Biz 4 karde-şiz. Bir kardeşimiz İstanbul’da hammadde işi ile uğraşıyor. Diğer üç kardeş Gaziantep’te ve işin başında. Hepimizin çocukları da çalışıyor. Bili-yorsunuz, plastik dışında da birçok yeni sek-törde büyük faaliyetlerimiz var. Yatırımlarımız da plastik dışındaki sektörlerde yoğunlaştı. Çünkü plastikte çok büyüme imkanı kalmadı. Plastikte piyasaya ayak uydurmak, kaliteyi sürdürmek, yeni teknolojiye uyum için yatı-

rımlarımız sürüyor. Bunu yapmazsanız eskir, hantallaşırsınız.

-Halka açılma gibi yeni yönetim, fi-nansman imkanlarını inceliyor musunuz?

Evet, bu konuda da yavaş yavaş çalışma-ya başladık. Bazı hazırlıklarımız var diyebiliriz. Plastik dışındaki sektörlerde halka açılma im-kanlarını değerlendiriyoruz. Ancak Aile ağırlığı devam edecek.

-Plastik sektöründe sürekli olarak bir çevre sorunu gündemde tutuluyor, siz na-sıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdiye kadar ülkemiz maalesef yanlışla-ra yöneltildi. Bu da onlardan biri. Gelişmiş ülke-ler, kendileri kömürden ısınırken, bize fuel-oil önermişler. Ne zaman termik santral yatırı-mına girdik bir baktık ki Avrupa’nın yüzde 70’i, ABD’nin yüzde 80’i termik santral ile enerji üretiyor. Rekabet istenmemiş sanırım!. Bize siz kara yoluyla ulaşım sağlayın demişler, ken-dileri demiryolu yatırımlarına devam etmişler. Yeni yeni bu unsurları kullanmaya başladık. Nükleer santrallerde de aynı durum.

Plastik konusunda da bizi yanlışa yönlen-diriyorlar. Biz orman zengini değiliz. Her ka-ğıt, bir ağaç demektir. Batı ülkelerinde plastik kullanımı artmaya devam ediyor. Plastikte de bilinçli biçimde bir negatif yönlendirme sözko-nusu.

Bu kötü propaganda ile lobiler ile uğraş-mak gerekiyor. Maalesef sahipsiziz, kendimiz de sahip çıkamıyoruz. Lobiler oluşturarak karşı çıkamıyoruz. Uzun soluklu bir çaba içine gir-meliyiz.

NAKSAN HoldingNAKSAN Plastik ve Enerji Sanayi ve

Ticaret A.Ş

1979 yılında kurulan NAKSAN Plastik, halen 300 bin metrekaresi kapalı olmak üzere 400 bin metrekare tesislerinde üre-timini sürdürüyor. Sanayi, tarım, hizmet sektörlerinin tamamına yönelik ürünleri ve yüksek kapasitesi ile çalışmalarını sür-düyor.

NAKSAN, 1995 yılından bu yana, Türkiye’nin en büyük ilk 500 şirketi ara-sında yer alıyor ve bu listedeki 300 şirkete tedarikçi olarak çalışıyor.

NAKSAN’ın, Üretim kapasitesi olarak Ortadoğu ve Doğu Avrupa’nın en büyük üreticisi özelliğini taşıyor. Avrupa genelin-de ise üçüncü sırada bulunuyor.

Kurulduğu yıldan bu yana, kendi geri dönüşümünü yapan çevre dostu şirket, 2006 yılında, doğada kısa sürede çözülen “Biodegradable” ürünleri ile “Altın Ambalaj” ödülüne layık görülmüştür. 2011 yılında Türk Standardları Enstitüsü’nün düzen-lemiş olduğu Altın Ambalaj Yarışması’nda “Soil Fresh” isimli ürünü ile Altın Ambalaj ödülünü alan Naksan Plastik yine aynı yıl Ambalaj Sanayicileri Derneği tarından yet-kinlik ödülüne layık görüldü.

NAKSAN Holding bünyesindeki diğer şirketler şöyle:

Nakpilsa Dokuma Sanayi ve Tic. A.ŞVerimli PlastikROYAL HalıATLAS HalıROYAL BCFPIERRE CARDIN HalıNAKSANTEKNOLOJİElmacı PazarıElmasepeti.comRİNAK LojistikAdularya Enerji Elektrik Üretimi ve

Madencilik A.Ş

Page 77: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 78: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

76

ATLAS

Tarihin en önemli kültürlerinden biri bu kez ekonomik gücüyle Dünya sahnesinde

Çin: Geleceği belirleyecek en önemli ülkelerden biri

Tarih boyunca Dünya ölçeğinde etkili devletlerden biri olan Çin, 20. Yüzyılda iki kez olağanüstü şartlarda dünya gündemine geldi. İlk olarak 1949’da gerçekleşen sosyalist dev-rim ile binlerce yıllık imparatorluk dönemi son buldu ve Ülke, 1971 yılında Çin Cumhuriyeti (Bugün Tayvan olarak bilinen özel statülü dev-let) yerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği de onaylanarak küresel güçlerden biri oldu. Takip eden yıllarda ise 1989’da soğuk sa-vaşın son bulduğu ve sosyalist ülkelerin rejim değişikliğine gittiği bir dönemde ünlü Tianan-men meydanı olaylarıyla sarsılan ülke şaşırtıcı biçimde yönetim yapısını revize etti ve sosya-list iktidar çökmeden –bir çeşit- serbest piyasa ekonomisi geliştirmeyi başardı. Yirminci yüzyı-lın sonu, yirmibirinci yüzyılın başında ise yeni ekonomik yapısıyla göz kamaştırıcı bir büyüme sürecine girdi.

Çin yakın gelecekte Dünyanın her an-

lamda en büyük ekonomisi olacak. Nüfusu 1.3

milyar düzeyine ulaşan Çin, en büyük nüfusa sahip ülke özelliğini belki Hindistan’a kaptıra-cak ancak Küresel ekonominin yönlendiricisi olacağına şimdiden kesin gözüyle bakılıyor. Şu anda tek başına hammadde fiyatlarını belirle-yen en büyük ülke konumunda. Sunduğu ola-ğanüstü düşük üretim maliyetleri nedeniyle şirketler ya kendileri yerel ortak ya da doğru-dan fabrika kurarak ülkede üretim yapıyor ya da yerel fabrikalara kendi modellerini fason olarak ürettiriyor.

Küresel ekonomik büyüme son 5 yıldır Çin ile şekilleniyor. Mamul mal üretimindeki olağanüstü maliyet düşüşleri nedeniyle kü-resel fiyatları çok önemli ölçüde etkiliyor. Ya-kın geçmişte sadece fason üretim tesislerine sahip olan ülke, küresel markaları bir bir dün-ya gündemine sokuyor. Elektronikte Lenovo ve HTC ilk markalar olarak dünya pazarlarına girdi. Volvo artık bir Çin markası. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamı başta Cherry olmak üzere ismini henüz yaygın olarak bilmediğimiz ama yakında öğreneceğimiz taşıt araçlarıyla dolu.

Çin’in yakın geleceğe yönelik iki baz se-naryo kabul edilmiş durumda. Bunlardan ilki ekonomi geliştikçe yükselen orta sınıfın tüke-

tim alışkanlıklarının değişmesiyle küresel eko-nomiye tüketim yönünden de katkı vereceği, işçilik maliyetlerinin küresel ekonomi ortaklığı nedeniyle artacağı ve kamu destekli çok dü-şük maliyetli üretim yapmaya imkan sağlayan sistemin bir noktada kırılarak Çin’de üretim maliyetlerinin de diğer ülkelere yakınsayacağı yönünde.

İkinci senaryo ise Çin’in sadece fason üretici değil, ekonominin hemen her dalında çok büyük küresel markalara sahip olduğu ve gerek marka oluşturma, gerekse marka satın almalarla Avrupa ve ABD’nin yanına üçüncü güçlü ekonomik yapı olarak yerleşmesi.

Çin’de son dönem yaşanan üretim pat-lamasında Çin menşeli ürünlerin her ne kadar “kalitesinde sorunlu” olduğu belirtilse de ül-kenin bilgi birikiminin Dünyada var olan bütün teknolojileri içermesi bu unsurun çok uzun sürmeyeceği yorumlarına neden oluyor. Zira Çin, en üst düzey teknoloji kabul edilen uçak dahil bütün askeri teknolojiler yanında, Dün-yada uzaya insanlı uçuş gerçekleştirebilen üç ülkeden biri konumunda. Bilgi teknolojilerinin de tamamında altyapı sistemleri dahil Çinli şir-ketler dünyaya açılmaya başladı.

Dünyanın en önemli ve eski kültürlerinden birine sahip olan ve tarihin akışında önemli birçok bilimsel gelişmenin kökenlerinin dayandığı Çin, ekonomik olarak yüzyılları aşan bir suskunluğun ardından yirminci yüzyılın sonun-da tekrar sahneye çıktı. 1949’da başlayan sosyalist yönetim, 1989’da bugünlerde Arap Ba-harı nedeniyle aşina olduğumuz Tiananmen Meydanı olaylarıyla ekonomi yönetimini değiştirdi ve geleceğin ekonomik olarak belir-leyicisi ülke konumuna geldi. Şim-di herkes Çin’in yüksek büyüme sürecinin sürüp süremeyeceğini merak ediyor

Page 79: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

77

ATLAS

Türkiye-Çin

Türkiye ile Çin arasında dış ticaret ağırlıklı olarak Çin lehine gelişiyor. 2011 verilerine göre Türkiye Çin’in en fazla ihracat yaptığı 25. ülke konumundayken, ithalat yaptığı ülkeler sırala-masında 57. sırada bulunuyor. İki ülke arasın-daki Türkiye aleyhine açık TÜİK verilerine göre 18.4 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşti.

Çin, çok yüksek düzeyde ihracatına kar-şılık başta hammadde olmak üzere Dünyanın en büyük ithalatçılarından biri. Ekonomi Ba-kanlığı analizlerine göre zenginleşen nüfusu ile hızlı bir tüketim toplumu olma yolunda iler-leyen Çin, ithal ürünler kullanımında da hızla büyüyen bir pazar. Plastik sektörü açısından ise endüstriyel ürünlerde en büyük tüketim yapılan alanların başında elektronik eşya sektörü geliyor. Canlı bir otomotiv ve inşaat sektörü bulunuyor. Tüketimde ise ambalaj ve diğer plastik ürünler kapsamında potansiyel görünüyor. Ancak bütün bu sektörlerde Çin’de üretim yapan şirketlerin büyük bir güce sahip olduğu ortada.

Çin ve Kültür: 2013 Türkiye fırsatı

Çin, dünyanın en eski kültürlerinden biri olarak tanımlanıyor. Halen ülkede 50’nin üze-rinde etnik topluluk bulunuyor ancak yine de Han etnik kökenli nüfus toplam nüfusun yüz-de 90’ını geçiyor. Bugün dünyada endüstriyel sıçramaya yol açan birçok bilginin kökeni de Çin. Başta matbaa ve barut olmak üzere, pusu-la, kağıt, modern seramik ve işleme tekniğinin Çin’den çıkarak dünyaya yayıldığı biliniyor.

2012 Türkiye’de Çin Kültür Yılı olarak kutlandı. 2013 ise Çin’de Türk kültür yılı ola-rak etkinliklerle kutlanacak. Türkiye açısından başta turist sayısını artırmak olmak üzere bir fırsat olarak görülüyor. Çin’de Ejderha yılının

Türkiye-Çin dış ticareti (TÜİK 2012 yılı geçici)Seçilmiş ürün grupları ve toplam ihracat-ithalat.

İhracat Dolar İthalat Dolar

Bitkisel ve Hayvansal Üretim ile Avcılık ve ilgili Hizmet Faaliyetleri 10.660.173 52.096.228Metal Cevheri Madenciliği 887.377.459 10.237.452Diğer Madencilik ve Taş Ocakçılığı 867.430.690 40.782.286Gıda Ürünlerinin İmalatı 66.428.788 85.886.933İçeceklerin İmalatı 805.687 798.697Tütün Ürünleri İmalatı 713.995 16.916.990Tekstil Ürünlerinin İmalatı 120.225.377 1.133.572.608Giyim Eşyalarının İmalatı 38.141.861 861.706.824Deri ve İlgili Ürünlerin İmalatı 40.804.569 729.693.960Ağaç, Ağaç Ürünleri ve Mantar Ürünleri İmalatı (Mobilya Hariç); Saz, Saman Ve Benzeri Malzemelerden Örülerek Eşya İml. 572.880 60.176.710

Kâğıt ve Kağıt Ürünlerinin İmalatı 409.034 192.265.961Kok Kömürü ve Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı 29.375.372 1.893.888Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı 428.351.248 2.091.619.339Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı 238.740 135.825.562Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı 35.326.042 627.578.929Diğer Metalik Olmayan Mineral Ürünlerin İmalatı 20.139.946 509.997.225Ana Metal Sanayii 31.912.520 705.323.783Makine ve Teçhizat Hariç, Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı 42.608.738 1.094.298.489Bilgisayarların, Elektronik ve Optik Ürünlerin İmalatı 7.493.095 5.176.513.559Elektrikli Teçhizat İmalatı 60.601.664 2.852.606.300Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine ve Teçhizat İmalatı 45.872.122 2.752.485.914Motorlu Kara Taşıtı, Treyler (Römork) ve Yarı Treyler (Yarı Römork) İmalatı 9.960.369 397.678.013Diğer Ulaşım Araçlarının İmalatı 937.929 350.013.688Mobilya İmalatı 348.537 244.788.752Diğer İmalatlar 15.394.681 1.098.920.109Atığın Toplanması, Islahı ve Bertarafı Faaliyetleri; Maddelerin Geri Kazanımı 70.438.028 2.442.152Yayıncılık Faaliyetleri 56.527 46.737.335Sinema Filmi, Video ve Televizyon Programları Yapımcılığı, Ses Kaydı ve Müzik Yayımlama Faaliyetleri 200 14.729.566

Yaratıcı Sanatlar, Gösteri Sanatları ve Eğlence Faaliyetleri 28.000 2.042.2102.833.439.202 21.295.430.767

DIŞ TİCARET AÇIĞI 18.461.991.565

ÇİN DIŞ TİCARET VERİLERİ Ocak-Aralık 2012 (Kaynak: Çin Dış Ticaret Ofisi) Değer 2011’e göre artış %

Dış ticaret hacmi 3 trilyon 866 milyar USD 6.2İhracat 2 trilyon 048 milyar USD 7.9İthalat 1 trilyon 817 milyar USD 4.3Dış ticaret açığı (fazlası) 231 milyar USD 85.886.933

Türkiye’nin Çin’e yaptığı plastik ihracatının yıllık bileşik büyüme hızı (%) 2006-2011Türkiye'nin ülkeye toplam ihracatı 28,9Türkiye'nin ülkeye plastik mamul ihracatı 23,0Türkiye'nin ülkeye plastik hammadde ihracatı 4,3Türkiye'nin ülkeye plastik makineleri ihracatı 48,2Dış ticaret açığı (fazlası) 231 milyar USD

ÇİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ (Kaynak: IMF Economic Outlook)2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014

GSYH Milyar USD 3.494 4.519 4.990 5.930 7.298 8.250 9.038 9.925GSYH Büyümesi % 14.1 9.6 9.2 10.4 9.2 7.8 8.2 8.5KİŞİ Başına GSYH (satınalma gücü paritesi) USD 5.547 6.185 6.781 7.553 8.386 9.146 9.983 10.935Yılsonu tüketici fiyatları enflasyonu 6.5 1.2 1.9 4.6 4.1 2.8 3.1 3.0Mal ithalatı artış hızı % 12.9 3.3 2.5 22.2 9.7 8.8 8.8 11.3Mal ihracatı artış hızı % 19.2 8.2 -10.7 28.3 9.4 5.0 7.2 10.8İşsizlik oranı % 4.0 4.2 4.3 4.1 4.10 4.1 4.1 4.1Nüfus 1.321 1.328 1.334 1.340 1.347 1.353 1.360 1.366Cari işlemler açığı-fazlası / GSYH % 10.1 9.1 5.2 4.0 2.7 2.3 2.4 2.8

Page 80: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

78

bitip Yılan yılının başladığı 10 Şubat gece-si Türkiye’den Anadolu Ateşi grubu yaklaşık 700 milyon kişiye ulaşan resmi devlet kana-lı CCTV’nin ana eğlence yayınında sahneye çıkan konuklardan biri oldu. Yıl içinde Çin’de 200 milyondan fazla kişiye ulaşması beklenen etkinlikler planlanıyor. Etkinliklerin başarılı ol-masıyla Çin’de Türkiye’ye yönelik olumlu imaj oluşturulmasına katkı sağlanacağı bunun da ekonomik ilişkilerde avantaj doğurabileceği kaydediliyor.

Çin Türk vatandaşlarına vize uygulayan ülkelerden biri. İki ülke arasında şu anda vi-zelerin kaldırılmasını amaçlayan bir görüşme bulunmuyor. Ancak karşılıklı olarak işlemlerin kolaylaştırılması yönünde girişimler var.

Çin’de turizm

Çin, çok büyük bir coğrafyaya yayıldığı için hemen her türlü doğa şartlarına uygun tu-rizm imkanları bulunuyor. Bunun dışında tarih boyunca devam eden bir devlet olmaları ne-deniyle başta halen Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti olan Beijing-Pekin’de, 500 yıllık im-paratorluk merkezi olan Yasak Şehir en fazla ilgiyi çeken müzelerden biri. Çin’in tarihi olarak en fazla ilgi gören mekanlarından biri de Çin Seddi’dir. Ülkenin Kuzey batısında M.Ö. 221 yılında inşasına başlanan ve çok çeşitli dö-nemlerde devam ederek birleştirilen seddin toplam uzunluğu 7 bin 300 kilometreyi geçi-yor. Pekin’in 60 km kuzeyinde bulunan kısmı turistlerin en fazla gittiği bölümlerden biri ve dolayısıyla en fazla günlük tur düzenlenen bö-lümü.

Çin’in başlıca şehirleri Pekin dışında en kalabalık şehri olan Şanghay, ekonomik açı-

dan gelişmiş üretim sanayi merkezlerinden biri olan Guangzhou, Shenzen, Dongguan ve Tianjin olarak dikkat çekiyor.

Guangzhou, turistik açıdan ismi çok bilin-mese de ilginç konumuyla dikkat çekiyor. Çin’in güney doğusunda bulunan 11 milyonluk bu şehri birçok sanayi tesisine sahip bölgelerin-den biri. Aynı zamanda İngiliz sömürge döne-minin bitmesinin ardından özerk yönetim ola-rak Çin’e geçen Hong-Kong ve yine Portekiz

sömürgesi döneminden sonra özerk yönetim olarak Çin’e katılan Machau’ya yakın. Hong-Kong, Çin kültürü ile batı kültürünün tamamen birbirine karıştığı ve özgün bir görüntü veren şehirlerinin başında geliyor. Yaşam biçimi ola-rak da batılı kültürün hemen hemen bütün un-surları bulunuyor. Machau ise yine aynı şekilde ekonomik olarak çok gelişmiş olması yanında, Dünyanın kumar merkezlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Machau’daki kumarhane otel-leri Dünyanın en lüks yapıları sıralamasında üst sıralarda bulunuyor.

Çin’in özerk yönetimlerinden biri olan ve Uygur Türklerinin çoğunlukta olduğu zaman zaman siyasi gerginliklerle gündeme gelen Şincan Özerk Bölgesi ise Ülkenin kuzey batı-sında Moğolistan ve Kazakistan sınırında bu-lunuyor.

Çin’de en fazla yapılan turistik etkinlik-ler arasında Yangtze ve Li nehri seyahatleri, Weifang kenti Uluslararası Uçurtma Festivali, Heilongjiang’ın Harbin kentindeki Buz ve Kar Festivali ve Sichuan Fener Festivali geliyor. Çin geleneksel tiyatrosu ve akrobasi gösteri-leri de hangi şehirde olursa olsun seyredilmesi gereken etkinlikler arasında bulunuyor.

Çin plastikte de güçlü

PLASFED tarafından yapılan Çin analizinde, son beş yıl içinde, küresel kriz döneminde daralan dünya ticaretine rağmen Çin’in dış ticareti hız kesmediğinin altı çizildi. Plastik mamul sektö dış ticaretinin de buna paralel yükselişini sürdürdüğü belirtilen raporda, 2006-2011 yılları arasında ihracatını yıllık bazda yaklaşık yüzde 14 arttırarak 17.9 milyar dolardan 34.8 milyar dolara hacme ulaştığı kaydedildi. Çin’in aynı dönemde plastik mamul ithalatının yüzde 15 arttığı buna rağmen net ihracatçı konumunu devam ettirdiği belirtilen PLASFED raporun-da, Türkiye’nin bu pazardaki yerine ilişkin şunlar kaydedildi:

“Türkiye ile Çin arasındaki plastik mamul ticareti incelendiğinde, ilk dikkat çeken nokta, son dönemlerdeki artışa rağmen, Türkiye’nin bu ülkeye plastik ihracatının toplam ihracat içindeki payının 1%’in de altında olmasıdır. Bununla paralel olarak, Türkiye’nin Çin’den plastik mamul ithalatı da yüksek olmayıp bu ülkeden yapılan toplam ithal içinde yüzde 2.5 seviye-sinden daha az bir yüzdeye sahiptir. 2006-2011 arasında bu sektörde kaydedilen dış ticaret rakamlarında yüksek bir büyüme sağlanmasına rağmen, iki ülke ticaretinde plastik sektörü mevcut şartlarda önemli bir yer tutmamaktadır. Bu durum, Çin’e ihracatımızda plastik sektö-rünün kilit rol oynamadığı şeklinde yorumlanabileceği gibi, bu sektörde potansiyelin altında kalındığı ve sektörün dış ticaret kazanımlarına açık olduğu şeklinde de yorumlanabilir.

Birim fiyat analizi sonuçları, Çin’e yapılan plastik mamul ihracatının birim fiyatının, Türkiye’nin bu sektörde diğer ülkelere yaptığı ihracatın birim fiyatından yüksek olduğunu göstermektedir. Özellikle 2006 yılıyla karşılaştırıldığında Çin’e yapılan ihracatın biri fiyatın-daki artış dikkat çekicidir. Bununla beraber, Türkiye bu ülkeden diğer ithal ettiği ülkelere oranla yüksek kaliteli plastik mamul ithal etmemektedir. Son olarak, ihracat ve ithalat birim fiyatlarının birbirine yakın olması, bu iki ülke ticaretinin bu sektörde benzer kalitede mallar içerdiğini işaret etmektedir”

ATLAS

Page 81: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

Yaşamınızın kalitesini artırmak için

60

48

üretiyoruz...

Page 82: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

80

GÖRÜŞ

Yazgülü ALDOĞANKonuk Yazar

Galata, sadece bir kule değil!

Size tam 22 yıl önce başlayan ve her ge-çen gün artarak devam eden bir sevdamdan bahsedeceğim, üstelik de bir zamanlar sadece benimken, şimdi giderek artan kalabalıklarla paylaştığım! Söz konusu sevda, en uzun süreli aşkım: Galata!

Galata, sadece İstanbul’da bir semt adı değil. Burası, kulesiyle, dar sokaklarıyla, tarihi geçmişiyle, okulları, dini mabetleri, kendine has mimarisiyle ve bu dokunun içine enjekte edilmiş yeni gelenlerin hoyratlığıyla karmaka-rışık bir dünya!

Galata’yı ilk keşfetmem, Üsküdar’da ya-tılı okulda okuduğum yıllar. Galata Kulesi yeni restore edilmiş, pek de güzel ışıklandırılıyor, içinde bir lokanta ve Ceneviz Meyhanesi açıl-mış. Bir yandan üniversite sınavlarına hazırla-nıyorum sabahlara kadar, bir yandan da sınavı kazanırsam kendime bu kulede bir ziyafet çekmeyi vadediyorum! Uzaktan, Boğaz’ın karşı kıyısından, sisler içinde ve tepesindeki adeta elmas bilezik gibi parıldayan ışıklarıyla o kadar güzel duruyor ki.

Ben sınavları kazandım ama Galata’yı tanımak, buraya yerleşmek çok sonraları kıs-met oldu, gazetelerin Cağaloğlu’nda olduğu ve trafik sıkıntısından o zamanlar oturduğum Ortaköy’e gidip gelmek bir cehennem azabı-na dönüştüğü için. Yeniköy’den taşınmıştım Ortaköy’e, ama bu da kesmemişti, başka bir köy’e taşınmak gerekiyordu, Karaköy’e! Demir Özlü’nün “Bir Beyoğlu Düşü” adlı öyküsünü ve Doğan Apartmanı’nda çekilen filmini de izle-yince hiç gitmeden ve görmeden Kuledibi’nde oturmaya karar verdim! Gazete ilanlarından bulduğum ilk baktığım eve de ilk görüşte aşık

olunca Galatalı oluverdim! Nasıl aşık olmam ki, evim, yüz küsur yıllık büyükçe bir binada, önü asla kapanmayacak bir konumdaydı ve bir pencereden baktığımda Kız Kulesi’ni, di-ğer pencereden baktığımda Galata Kulesi’ni görebiliyordum, hele cumbada oturduğumda ikisini birden! Duvarlar kalın, tavanlar olağa-nüstü yüksekti. Tabii ki ne banyo vardı, ne de mutfak kullanılacak gibiydi, her yer dökülüyor-du. Apartman dairesine arsa muamelesi çekip herşeyi baştan yaptık, taşıyıcı duvarları ölçüp biçerek odaların arasını açtık. Şu bu derken altı ay sonra Boğaz manzaralı muhteşem bir dairem olmuştu, üstelik yaya, beş dakikada Karaköy, 7 dakikada İstiklal Caddesi, 6 dakika-da Şişhane’deydim! Ne var ki apartman ve ma-halle komşularım dümbelek çalan çocuklarıyla Roman vatandaşlar, kapısını aralamayan aksi bir ihtiyar, Mardin ve Siirtli, Arap kökenli göç-menler, semti terketmeye paraları yetmemiş yoksul yahudilerdi. Bir zamanlar zengin yahudi bankerlere ev sahipliği yapan, meyhaneleriyle ünlü Galata’da ola ola bir esnaf lokantası var-dı, bir de tavanda çoraplarla sucukların birlikte asıldığı bir sinekli bakkal. Ekmek almaya bile İstiklal Caddesi’ne çıkmak gerekiyordu çünkü civardaki bütün dükkanlarda kereste satılıyor-du! En acıklısı ise Galata Kule’sinin çevresiydi, kulenin hemen altı, civardaki mahallerden ara-bayla getirilen çöplerin toplandığı bir alandı! Akşam saat yediden sonra Galata’nın çılgın ka-labalığını oluşturan elektrik kablosu üreticileri, avize yapımcıları, satıcıları mahalleyi terke-diyor, etrafta benimkinin dışında bir tek park etmiş araba kalmıyor, mahalle sessiz ve sakin bir köye dönüşüyordu!

Dönüşüm yavaş oldu

Galata’nın dönüşümü için bel bağladığım en önemli proje Perşembe Pazarı’nın kültür ve turizm merkezine dönüştürülmesiydi. Bunun planları da hazırdı. Ama yaşadığım sürece ger-çekleşmedi, gerçekleştiğini göreceğim de şüp-heli! Ama Galata’ya ilgi başladı. Bunda payım olduğunu hiç tevazu göstermeden söyleyece-ğim. Galata hakkında yazıp çizmeye başladım. Dalan’dan Sözen’e, Topbaş’dan Demircan’a belediye başkanlarıyla gazetecilik ilişkilerimi

de kullanarak semte ilgilerini sağladım. Kule-nin altındaki çöplüğün kaldırılması ve buranın düzenlenmesi benim ricalarım sayesinde ol-muştur!

Bir taraftan da buraya taşınmamı çılgınlık olarak değerlendiren eşimi dostumu mahalle-den konut almaya ikna etmek için savaş veri-yordum. O zaman ikna edemediklerim şimdi kendilerine satılık ev bulmam için bana yal-varıyorlar! Fahri belediye başkanlığı ve fahri komisyonculuk çalışmalarımın yanısıra otur-duğum evi de toparlamaya çalışıyordum. Para girdikçe semt güzelleşiyordu, bir zamanlar li-mana yanaşan gemilere satmak için kurulmuş keresteciler gidiyor, yerlerine turistik eşya

Page 83: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

81

GÖRÜŞ

satan dükkanlar açılıyordu. Yine de yıllar sonra Galip Dede Caddesi’ndeki şapkacı kapanınca üzüldüm, ama iki filatelist hala direniyor!

Boş zamanlarımda gezip durduğum Gala-ta sokaklarında gördüklerim beni hayrete dü-şürüyordu. Galata’da Alman Lisesi, Avusturya Lisesi, St Benoit Fransız Lisesi başta olmak üzere üç büyük yabancı okul ve irili ufaklı Türk okulları vardı. Üç dinin mabetlerinden cami, sinagog, kiliseler sayılamayacak kadar çoktu! Galip Dede Caddesi’nin Tünel’le buluştuğu yerde Mevlevihane bir kültür ve tarih mer-keziydi. Daracık sokakları çevreleyen binalar 1800’lerin mimarisini yansıtıyor, taş cepheleri, her katı ayrı süslemeleriyle bir plan ve proje dahilinde ele alınıp baştan restore edilse Av-rupa başkentleri gibi bir dokuya sahip olduğu-nu müjdeliyordu. Ne var ki Galata, yıllar içinde değerini yitirmiş, çamura düşmüş bir mücev-her gibi kirlenmiş, bozulmuş, bakım ve ilgi bekliyordu. Doğan Apartmanı semtin en ünlü ve iyi durumdaki binasıydı, ancak onun hemen yanındaki Kamondo Han, yıkık dökük haliyle geleni geçeni korkutuyordu. Bugün yeniden yapılmış haliyle rezidans otel olarak kullanılan bina gerçek bir mücevher, içinde bulunduğu Serdar-ı Ekrem sokağı ise tasarımcı, modacı, sanatçıların mekanı oldu.

Galata’ya en çok emeği geçenlerden biri, hakkını yemiyelim, şimdiki belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan oldu. Kamuoyu onu ne yazık ki Galata Meydanı’ndan kaldırttığı masalarla tanıyor ama ben onun o meydanı o masaları oturulabilir hale getirmek için nasıl uğraştığını çok iyi biliyorum. Eskiden Galata’da meydan da yoktu ve kulenin önü hiç durma-

dan gidip gelen kargo kamyonlarıyla otopark gibiydi. Başkan meydanı yayalaştırarak çok ko-lay bir çözümle orasını turistik bir hale getirdi. Meydana açılan esnaf lokantaları toparlanıp gelişti, turistik oldu.

Kule’nin arka tarafına irili ufaklı onlarca otel ve lokanta açıldı. Galata’nın en hızlı gelişi-mi buraya tabii plansız projesiz paranın girme-siyle oldu. Özellikle kaçak ve denetimsiz turist pansiyonculuğu, önce boş binaların toparla-nıp internet üzerinden pazarlanmasıyla daha sonra evlerin içinde apartman dairelerinin bile turistlere günlük kiralanmasıyla yaygınlaştı. Bir taraftan Cihangir’den inen sanat galerileri Tophane tarafında konuşlanırken Galata’dan inen turist pansiyonlarıyla buluştu. Sokak-lar yenilendi ama daraltılınca yeni gelenle-rin araçlarını koyacakları yer kalmadı. Bugün Galata’da en büyük sorun otopark. Kaldırımlar işgal altında ve otopark olarak kullanılıyor çün-kü araç koyacak başka yer yok!

Düzeltilemeyen çirkinlikler

Mahallemizin tam da göbeğinde Kulenin önünde var olan kaçak ve çirkin yapı, yıkım kararının kesinleşmesine rağmen, belediye tarafından yıktırılamadı ve büyük bir market olarak ortada kaldı. Galata’nın ünlü genelevi Zürafa Sokak ise hala işliyor ve pazar günleri semtin genç erkekler tarafından işgal edilme-sine neden oluyor. Matild Manukyan’ın avukat olan oğlu, kendisine ait evleri çalıştırmıyor gerçi ama hala faal olan evler de var tabii ve ne ilginçtir ki Fransız lisesi ve bir sinagoga bitişik olan bu genelevi İstanbul’un göbeğinden kal-dırmak kimsenin ne aklına geliyor, ne de gücü yetiyor!

Tıpkı Perşembe Pazarı’na, Galata Kulesi’nin en güzel göründüğü Büyük Hendek Caddesi’ndeki elektrik toptancılarına dokunu-lamadığı gibi. Ki bunlar semtte hem trafik sıkı-şıklığı, hem görüntü kirliliği yaratıyor. Tıpkı bir zamanlar Eminönü’deki kumaş toptancılarının kaldırıldığı gibi bunların kaldırılması için ne bekleniyor anlamak mümkün değil.

Hayalimdeki Galata’ya Salı Pazarı ve Tophane’ye yapılması planlanan GalataPort’dan sonra kavuşabilecek miyim? Galata, Kuledibi; turistik, tarihi bir semt, mesken yeri olacak mı, tıpkı Paris’teki Le Marais gibi, La Cite gibi? Ara sokaklarında küçük kafeleri, semt lokan-taları, sanat galerileri, antikacıları olacak mı? O güzelim tarihi yapılarındaki atölyeler gidip yerlerine konutlar gelecek mi? Sokaklarında giderek daha çok turist dolaşacak ve mal bo-şaltan kamyonetlerin arasında sıkışıp kalma-dan gezebilecek mi? Kuledibinin hendekleri, surları yeniden değerlendirilebilecek, Galata, yeniden ışıldayacak mı? “Bu bir soylulaştırma-dır” diye değişime itiraz edenlere söyleyecek bir tek sözüm var, iyi para kötü parayı kovar, her yerde. Benim karşı dairemde oturan kom-şularım dairelerini hayal bile edemeyecekleri bir paraya satıp giderken çok mutluydu, çünkü asla restore ettiremeyecekleri eski evlerinin yerine ellerine geçen parayla iki yeni daire al-mışlardı, ama Kasımpaşa’da! Zaten Galata’da otururken de bunun keyfini çıkarmadıklarını düşünürsek kayıp değil kazançlıydılar! Gala-taPort projesinin hayata geçmesine yakın, civarda el değiştirmeyen ve satılmayan bina kalmayacağını düşünüyorum. Bunların hepsi yenilenecek ve Galata parlayacak. Keşke bu değişim planlı programlı çok daha önce yapıla-bilseydi. Çünkü Galata, konumuyla, varlıklarıy-la bunu hak ediyor!

Page 84: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

82

Türkiye Plastik Sektörü tarihinin tanıklarından Hasan Manav:

İşimize kindar olmalıyız, “Biz neden yapmayalım” demeliyiz

-Sayın Manav, yılların deneyimine sa-hip olarak bugünden geleceğe baktığınız-da kafanızda nasıl bir manzara oluşuyor?

Biz sıfırdan sanayici olduk. Hile hurdayı karıştırmadık, çalıştığımız firmalar bizi bilir. Bugünden baktığımda ise geleceği olumlu gö-rüyorum, iyiye gidiyoruz. Ben çok umutluyum. Türkiye eninde sonunda Avrupa gibi olacak-tır, olmaması mümkündür. Bugün yaşanan toplumsal sorunlar çözülürse çok daha büyük atılımlar yapabiliriz. Bu sohbetle ilgili, “Hasan Manav ile konuştuk bize; Çalışmak, çalışmak, çalışmaktan başka çıkar yol yok” demeniz ge-rekir. Gençlere şunu söylüyorum. Türkiye’nin kalkınması şunla-bunla olmaz, çalışmakla olur. Başka yolu yok, çalışacaksın. Tabii ki bir de eği-tim konusu var.

-Evet, bu konu önemli hatta sektörde bugünlerde en fazla duyulan ifadelerden birisi bu.. Aslında plastik sanayicileri bu konuya ilk eğilen sektör mensupları ola-rak dikkat çekiyor.

Evet, ben de bu çalışmaların içinde bulun-dum. Bir okul da yaptık. Maalesef hızlı davra-namadık. Açıkça söylüyorum ben kendi çapıma göre bir şeyler yaptım, bütün sanayicilerimiz benim gibi kendi çaplarına uygun, cansipera-ne çalışmış olsaydı her sene bir okul yapardık. Yirmi yılda bir okul, ikincisi de sorunlu. Benim yönetimde olduğum dönemler oldu. Bu konu-da başarılı olamadık. Kongrelerimizde de arka-daşlarımızı bu konuda eleştirmişliğim var.

Şunu söyleyeyim, elimde yekti olsun iki kilometrede bir okul açar, kadınlarımızı eğitir-dim. Kadınlarımız evde oturuyorlar. Bir vakit Almanya’ya gitmiştim, 18 yaşında çocuklar takım yapıyorlardı, hayran olmuştum. Çalışan insan, doğru insan neredeyse yanından ayrıl-mamak lazım.

Türkiye’nin plastik sektörü, aynı zamanda plastik makine sanayii-nin de gelişimini sağladı. Sektörün ilk tohumlarının atıldığı dönemlerde yetenekli ustalar ve girişimcilerle bu alanda da başarı öyküleri yazıl-dı. Sektörün kuruluş ve gelişme aşamalarının tamamında rol oynamış isimlerden biri olan Hasan Manav bu başarı öykülerinden birini oluş-turan imalatçıların önde gelenlerinden. “Hepimiz insanız, Allah yarat-mış, akıl-fikir vermiş. Sıfırdan gelen bir sanayici oldum” diyen Hasan Manav, bugün işlerini oğluna devretmiş olsa da sıklıkla hatırlanan bir isim. Türkiye’nin geleceğinden umutlu.

Gençlere işlerini gerçek anlamda sevmeyi, “ibadetlerini iş başında yapacak kadar” çalışmayı ve her zaman başında durmalarını öğütlüyor. Türkiye’nin geleceğinden de umutlu olan Hasan Manav, “Türkiye Av-rupa ülkeleri gibi olacak, olmalı. Başka yol yok” sözleriyle geleceğe ba-karken, bütün iş insanlarının sadece işlerine “kin” duymaları gerektiğini belirterek, “İşimize kindar olmalıyız, biz neden yapmayalım demeliyiz” diyerek çalışmayı öneriyor.

Sektörün duayen isimlerinden olan ve 1962’de makine ve ekipman-ları üretimiyle sektöre adım atan Hasan Manav PLASFED DERGİ’nin so-rularını yanıtladı.

PROFİL

Page 85: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

83

Okullar için, başta Devlet olmak üzere herkes elbirliği ile çalışmak zorunda. Bir konu daha var, okulların donatımı konusunda İtal-yanlar vs. destek veriyordu. Bizim buna gerek bırakmamamız lazım. Okul, eğitim vazgeçile-mez bir konu haline geldi.

-Biraz sizden söz edelim, sektörde ilk çalışmalarınız nasıl başladı?

Çalışmanın ne olduğunu biliyorum. Ço-cukken, dericiler için pislik de topladım, simit de sattım. Sektörde ise ilk 1958 yılında çalış-maya başlamakla oldu. İlk firmamı da 1962 yılında kurdum. Plastik makine parçaları üre-tiyorduk. Vidalar, kovanlar, silindirler, hidrolik silindirler.. Aşama aşama geliştik. Daha sonra 1970 senesinde makine üretimine başladık. Piyasada kendimizi böyle kabul ettirdik. Bili-yorsunuz ithalat o dönemlerde zordu. Ama bu bize büyük kolaylık sağlandığı anlamına gelmiyordu. Biz de zahmetler içinde işimizi büyüttük.

İlk ustalarımı, öğretmenlerimin beni teşvik edişini hatırlıyorum. Umberto usta ile tanışmıştım. Ortak makine yapmaya karar ver-dik. Yarı yarıya ortaklık kararı aldık. Avrupa’ya gittik, inceledik makine üretmeye başladık. Bütün plastik sektörü Umberto ustayı bilir. Daha sonra mühendisler işe aldık, parça da üretiyorduk. Türkiye’de ilk hidrolik silindiri ben yaptım. Vehbi Koç ile tanıştım. O zamanlar it-halat izni alabilmek için Sanayi Odası’na kayıtlı üreticilerden belge alınırdı, “Türkiye’de üretil-miyor” diye. Sadece makine değil, çok sayıda aksesuar da yaptım. Makine imalatçılarının birçoğunda benim ürettiğim parçalar kullanı-lıyordu.

Daha sonra makine işine de girdik. Başa-

rılı da olduk. İstanbul, Gaziantep, birçok yere makine sattık. Sanatımı sevdim ve Allah bana ziyadesiyle yardım etti. Çok iş kazası atlattım, 10-15 gün komada kaldım. Neredeyse, her yerden ameliyat oldum. Doktor ve teknolojiyi seviyorum, güzel bir hemşire de varsa hemen ameliyata ikna oluyorum.

İşimizi büyüttüğümüz dönemde hep işimin başındaydım. İşçilerim için aileleriyle birlikte yıl başından önce her zaman yemek düzenlerdim, Uludağ’a geziler, ailecek rahat etsinler diye Tekirdağ’a denize gezi düzenler-dim. İşçilerimizin, eşlerinin bütün doğumların-da Eşim katkı verdi, hastaneye götürdü.

Bu nedenle çalışmayı biliyorum ve ça-lışmayı seviyorum. Bugün de emekliyim ama Silivri’nin vergi rekortmeniyim. Geçenlerde bir villa yapıp sattım. Tapu değerini de tam gös-terdim. Bana “deli misin” dediler ama doğrusu-nu yaptım.

-Hasmak bugün imalat sanayiinde de-ğil, bu süreç nasıl gelişti

İşimizi büyüttük ama hep zahmetler içinde yürüttük. Serbest piyasaya geçiş, Özal dönemi öncesi Avrupa’da işçilerden, işçi ha-nımlarından döviz bularak yatırım yapmaya çalışıyorduk. Birçok şirket gibi 1994 krizi bizi çok fazla etkiledi. Türkiye olarak, çalkantılı dö-nemlerde, koalisyon dönemlerinde çok enerji kaybettik. Ben 70’lerde sanayiciyim, pasaport alabilmek için kuyruk bekliyordum. Ben işinde hassas, seven, çalışan biriyim. Ekonomik kriz gelip, inişli çıkışlı süreç başladı ve tahammül edemeyeceğimiz şeyler de oldu. Ben de bırak-tım. Zamanla oğlum (Muharrem Manav) yetişti ve o da iş kurdu. Bizim sanayii olarak polimer teknoloji bilgimiz zayıf. Oğlum İngiltere’de po-limer üzerine eğitim gördü. Makine yapıyoruz, plastik mamul üretiyoruz ama polimer konu-sunda sıkıntılıyız. Yıllar önce Petkim vardı şim-di yine Petkim var. Başkası yok. Oğlum polimer üzerine eğitim gördü. Bu alanda dediğim gibi eğitim önemli.

HASMAK’tan bayrağı alan Hastek Plastik Teknolojileri ve Otomasyon Sistemleri 1998 yılında faaliyete başladı. Türk plastik sektöründe hizmet veren her türlü firmanın teknolo-jik anlamda ihtiyacı olan otomasyon sistemlerini sağlamak, bu alandaki gelişmeleri sektöre sunmayı amaçlayan Hastek, 36 yıllık Hasmak tecrübesini de bünyesinde barındırıyor.

Hastek’in faaliyet anlayışı, “Plastik, elektronik, makine mühendisleri ve teknisyenleri ile dünya plastik teknolojisindeki gelişimleri sürekli takip ederek, müşterilerine hizmet ve de-ğerli fikirler veren Hastek, kurulduğu günden bu yana istikrarlı gelişimini sürdürerek, kendi dizayn ettiği ürünlerinin yanısıra birçok büyük avrupa menşeli firmanın da Türkiye mümes-siliği ve servis hizmetlerini vermek” olarak tanımlanıyor. Firma, satış ve servis konusunda da doğru çözümleri üretmek için çalışıyor.

PROFİL

Page 86: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

84

-Sektörün gelişim aşamalarından bi-raz bahsedebilir misiniz, nasıl bir ortamda faaliyet gösteriyordunuz?

İlk başta ve uzunca bir süre 5-6 firmayla çalıştık. Hepsi de bugünlerde duayen oldular ve arkadaşça çalıştık. Ben diğer arkadaşlar-dan farklı olarak diğer bütün üreticilere par-ça da yapıyordum. İlk başlarda sadece parça üretiyorduk, arkadaşlarımız makine üretimini geliştirmeye başladılar. İlk başta ben “ben yaparsam daha iyi yaparım” diye şaka yapı-yordum ama sonra biz de başladık. İşimizi 12 metrekare bir atölyede başlatmıştık, 12 bin metrekareye kadar çıktım. Makine ihraç ettim, standart geliştirerek parça ürettim. İthal ürün-ler için bile standart geliştirip parça tedarik ettim. Sanayicimiz servis nedir, bakım nedir ilgi göstermez. Arabasını servise götürür ama makinesinin bakımını yapmaz, üreticiden bek-ler. Yapmazsanız kötü olursunuz.

Ben akrep burcuyum, inat ettim, hırslan-dım ve ürettim, başarılı oldum. Bahsettiğim nedenle de ağlayarak işimi bıraktım. Ekonomik krize de bağlanarak zorlandık, istemediğim şeyler yaşadık. Ama o döneme ilişkin her ihti-lafta haklı çıktım.

-Bugün HASTEK bayrağı devralmış.. Evet şu anda işletmemiz makine ithal edi-

yor. Ben, 1995-96’da Çin ziyareti sonrası bakı-şımı değiştirdim ve Hastek’i kurduk ve oğulla-rım devam ediyor. İşleri de büyüttüler.

Ama şunu söyleyim, ben çalışmayı, işi se-viyorum. Herkese de bunu söylüyorum. Sev-miyorsan yapmayacaksın, işinin hamallığını da yaparsan, zevkli bir patron olursun. Ben ibade-timi işin başında yaptım diyorum. Çalışırken de “bu makineleri nasip et” diye dua ediyordum.

-İmalatçılıktan uzak kalma kararınız-dan üzgün müsünüz?

Evet, elbette çok üzgünüm. İşi erken bırakmasaydım keşke dediğim oluyor. Bir yö-nüyle, papaza kızıp orucu bozduk. Ama çocuk-larıma da imalat yapın demeye dilim varmıyor. Çünkü ülke olarak, insan olarak bu konuda eğitimimizin yetersiz olduğuna inanıyorum. Geçmişte 14 mühendis çalıştırmaya kadar tek-nik olarak büyüdük. Bu sayı başka firmalarda yoktu. Ama şunu söyleyeyim, bu mühendislik işlerinde lisan, kendini geliştirmek çok önemli. İstediğin kadar mühendis ol, lisan bilmiyorsan literatürü takip edemiyorsan mühendisliğin işe yaramaz.

-Makine imalat sanayiine yönelik bir ilgi var. Sizce bu işin ana unsurları nedir, imalat sanayiine girmek isteyen bir gence ne söylersiniz?

Söyleyeceğim şu, hangi imalatı seçer-

lerse seçsinler öncelikle o işi iyi bilecekler, araştıracaklar. Geçmişe nazaran bunu yapmak çok daha kolay. Biz fuarlara gidip bilgi almaya çalışıyordum ama şimdi başta internet bilgi kaynağı çok fazla. Mutlaka ama mutlaka araş-tırma-geliştirme fonu ayıracak. Yüzde 10-15 diyelim. Avrupa bunu böyle yapıyor. Ortaklık da iyidir. Biz ortaklığı kahvehanelerde kuru-yorduk ama ciddi bir yaklaşımla bu yolu kulla-nabilirler.

İnsanoğlu azmederse onu engelleyebile-cek bir şey yok. Bizim noksanımız ise birbirimizi çekemiyoruz. Makinecilerle ben kardeş gibiy-dim. Çin’de imalat yapmayı diğer makinecilere öneride bulundum. Çin’de müthiş altyapı vardı ve yarı yarıya ucuza imal ediyorduk. Almanlar, İngilizler Çin’den mal alıyorsa bir bildikleri var diye düşündüm ama olmadı. Çin çok hızlı bir gelişme içinde.

Gençler şu hususu da unutmamalı, işleri-nin başında olmalılar. İşçim benim kadar refah-la yaşmalı. Benim 10’dan fazla ustam-kalfam kendine fabrika kurdu. İşi takip etmeyi benden öğrendiler. Eşimle akşam yemeğine çıkardık, dönüşte ben fabrikaya giderdim, bekçilerimle muhabbet ederdim. İşimin hep başında oldum.

Türkiye’de sanayici doymasını bilecek, doyurmasını da bilecek. İşçisini doyuracak. Herşeyi üreten insan. Dünyada teknoloji de-diğiniz daha 150 yıldır var. Vergi kaçırmak nedir benim kitabımda yazmaz. Sigortasız işçi çalıştırmam. Kaçak işçi çalıştıranlara “Boşuna namaza gitme” diyordum. İnsanları aldatmaya gelmez.

PROFİL

Page 87: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 88: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

86

GÖRÜŞ

Ali İbrahim AYDINYeminli Mali Müşavir

[email protected]

Elektronik fatura ve elektronik defter sizin için zorunlu olabilir!

Bu yazımız çok sayıda vergi mükellefini doğrudan ilgilendirmesine rağmen, kamuo-yunun yeterince farkında olmadığı elektronik fatura ve elektronik defter uygulamaları hak-kında sizleri bilgilendirmeyi amaçlıyor.

Her iki düzenlemenin de benim için özel bir önemi var. Zira bu uygulamalar Maliye Bakanlığı’nda görev yaptığım son yıllarda üze-rinde çalışma başlattığımız projelerdi. Bu pro-jelerin ekonomik hayatta yerini alıyor olması bir gurur vesilesi. Ancak uygulamanın bir kısım sıkıntıları beraberinde getireceği hususunu belirtmekte fayda var.

Uygulamanın gelişim sürecini kısaca özetleyelim.

• Elektronik fatura kullanımına ilişkin usul ve esaslar 05.03.2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 397 no’lu Vergi Usul Kanunu Ge-nel Tebliği ile belirlendi. Bu düzenleme ile anonim ve limited şirketlere elektronik fatura düzenleme izni verildi.

• 28.06.2012 tarihli Resmî Gazete’de ya-yımlanan 416 no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile elektronik fatura düzenleme izni verilen mükelleflerin kapsamı genişletildi ve fatura düzenleme zorunluluğu olan mükellef-lere elektronik fatura uygulamasından yarar-lanma hakkı tanındı.

• 13.12.2011 tarihli Resmî Gazete’de ya-yımlanan 1 no’lu Elektronik Defter Genel Tebli-ği ile Vergi Usul Kanunu kapsamında tutulması zorunlu olan bazı defterlerin elektronik or-tamda oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenerek elektronik defter kullanımına izin verildi.

Ne var ki, yukarıda belirtilen düzenle-melerde mükelleflere bir hak olarak sunulan bu uygulamalar, 14.12.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 421 no’lu Vergi Usul Ka-nunu Genel Tebliği ile bir kısım mükellefler için zorunlu haline getirildi. Buna göre, zorunluluk kapsamına alınan mükelleflerin elektronik fa-tura ve elektronik defter uygulamalarına kısa bir süre zarfında adapte olmaları bekleniyor.

Elektronik Defter ve Elektronik Fatura Zorunluluğu Getirilen Mükellefler

Elektronik defter tutma ve elektronik fatura uygulamasına dâhil olma zorunluluğu getirilen mükellefler şunlar.

1. Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar,

2. Madeni yağ lisansına sahip olan mükel-leflerden 2011 yılında mal alan mükelleflerden 2011 yılında asgari 25 Milyon TL brüt satış ha-sılatına sahip olanlar.

3. Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malları (tütün, alkol ve kolalı ga-zozlar) imal, inşa veya ithal edenler.

4. Üçüncü maddede yazılı olanlardan 2011 yılında mal alan mükelleflerden 2011 yı-lında asgari 10 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar.

Yukarıda yazılı mükellef grupları irde-

lendiğinde, birinci ve üçüncü maddelerde belirtilen mükelleflerin kapsama alınmasının gerekçeleri makul görülebilir. Ancak, ikinci ve dördüncü maddede sayılı mükelleflerin belir-lenmesinde kullanılan ölçütlerin, satış hasılatı ölçüsü haricinde, rasyonel olduğunu söylemek oldukça güç.

Zira 2011 yılında birinci ve üçüncü mad-delerde sayılan mükelleflerden hasbelkader alım yapmış olanlar, faaliyet konuları ne olur-sa olsun bu kapsamda değerlendirilecekler. Örneğin, madeni yağ kullanılmasını gerek-tirmeyen bir sektörde faaliyet gösteren bir

Page 89: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

87

GÖRÜŞ

Elektronik fatura ve elektronik defter sizin için zorunlu olabilir!

mükellefin madeni yağ lisansına sahip olan bir mükelleften 2011 yılında 100 TL değerinde mal aldığını varsayalım. Bu alımı yapan mü-kellefin 2011 yılı satış hasılatı 25 milyon TL’yi aşıyorsa bu mükellef artık zorunluluk kapsa-mında değerlendirilecek.

Konu bu çerçevede değerlendirildiğinde bir kısım yanılsamalara yol açabilecek mahi-yete. Zira kamuoyunda “bizim bu kapsamda değerlendirilecek bir faaliyetimiz yok” şek-linde bir algı oluşmuş durumda. Oysa faaliyet konusunun bu alanla ilgili olup olmamasının uygulamanın kapsamına girmek bakımından hiçbir önemi yok. Örneğin madeni yağ lisansı-na sahip olan bir firmanın işlettiği bir akaryakıt istasyonundan tesadüf eseri bir kez akaryakıt aldınız ve cironuz belirlenen rakamın üzerin-de. Hayırlı olsun! Siz artık elektronik defter ve elektronik fatura kapsamındasınız.

Zorunluluğun KapsamıElektronik fatura uygulamasından yarar-

lanan mükelleflerin birbirlerine yapmış olduk-

ları mal teslimi veya hizmet ifaları için elektro-nik fatura düzenlemeleri zorunlu.

Elektronik fatura uygulaması kapsamın-daki kullanıcıların güncel listesi www.efatura.gov.tr internet adresinde yayımlanıyor. Elekt-ronik fatura kapsamındaki mükellefler, fatura düzenlemeden önce alıcının elektronik fatura düzenleme zorunda olup olmadıklarını kontrol edecek ve alıcının kullanıcı listesinde kayıtlı olması halinde elektronik fatura, kayıtlı olma-ması halinde ise kâğıt fatura düzenleyecekler.

Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerin birbirlerinden aldıkları mal-lar ve sağladıkları hizmetler için 01.09.2013 tarihinden itibaren elektronik fatura gönder-meleri ve almaları zorunlu. Elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan mükellefler elektro-nik fatura uygulamasına kayıtlı olmayan mü-kelleflere yaptıkları mal teslimi ve hizmet ifası için genel hükümler çerçevesinde kâğıt fatura düzenlemeye devam edecekler.

Uygulamalara Geçiş Süreci ve Uyumsuzluğun Sonuçları

Zorunluluk kapsamındaki mükelleflerin, elektronik fatura uygulamasına 2013 yılı için-de geçmeleri gerekiyor. Bu konudaki başvu-runun en geç 01.09.2013 tarihine kadar Gelir İdaresi Başkanlığı’na yapılması zorunlu.

Elektronik defter uygulamasına ise 2014 yılı içinde geçilmesi gerekiyor. Elektronik def-ter yazılımlarını kendi geliştiren mükelleflerin 01.09.2014 tarihine kadar elektronik defter test süreçlerini tamamlamaları bekleniyor.

Elektronik fatura ve elektronik defter uygulamalarına ilişkin zorunluluklara uyulma-masının çok ağır cezai müeyyideleri söz konu-su. Örneğin, elektronik fatura uygulamasına dâhil olma zorunluluğu getirilen mükelleflerin elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere kâğıt ortamında fatura dü-zenlemeleri halinde kâğıt ortamında düzenle-nen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılacak.

Aynı şekilde, elektronik defter tutma zorunluluğu getirilen mükelleflerin kâğıt or-tamında defter tutmaları halinde de kâğıt or-tamında tutulan bu defterler hiç tutulmamış olarak değerlendirilecek.

Yukarıda yazılı olumsuz sonuçlarla mu-hatap olmamaları bakımından mükelleflerin 2011 yılındaki alımlarını gözden geçirerek www.gib.gov.tr veya www.efatura.gov.tr in-ternet adreslerinde listelenen mükelleflerden mal alımında bulunup bulunmadıklarını tespit etmelerini tavsiye ederiz. Zira gözden kaçırıla-bilecek küçük bir fatura bile işletmelerin iler-leyen zamanlarda zor bir süreçle karşı karşıya kalmalarına sebep olabilir.

Page 90: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

88

Türk plastik sektörü, AB ülkeleri içinde, Almanya ve İtalya’dan sonra 3.ncü sırada, dünyada ise % 2,5 payla 12.nci sırada yer almaktadır. Diğer

taraftan, Türk plastik sektörünün 17,2 milyar dolarlık dış ticaret hacmi dünya plastik dış ticaret hacmi içindeki payı % 1,2 düzeyindedir. Sektörün

dünya toplam ithalatından % 2,2 ihracatından da % 0,8 pay aldığı görülmektedir. Türk plastik sektörü ihracatta kendisinden çok daha düşük üretim

yapan ülkelerin altında performans göstermektedir. Nitekim Almanya ürettiği her kg plastik mamule karşılık 4,05 $, Fransa 3,45 dolar İtalya ise 2,55

dolar ihracat yaparken Türkiye sadece 0,64 dolarlık ihracat yapabilmektedir.

Türk plastik sektöründe, çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 14.000 civarında firma faaliyet göstermekte olup, % 99’ u KOBİ düze-yindedir. Son yıllarda ISO sıralamasında ilk 1000 firma içine giren büyük firmaların toplam üretim ve ihracattaki payları gerilerken, KOBİ firmalarının payları artış göstermektedir. Türk plastik sektörü 2012 yılında 7,2 milyon ton ve 30 milyar dolarlık üretim değeri ile ekonomiye 12 milyar dolar katma değer sağlamış ve AB’de Almanya ve İtalya’dan sonra üçüncü büyük proses kapasitesine erişmiştir. Sektör 250.000 kişilik istihdam sağlamakta-dır. Sektörde 207 firmanın yabancı sermaye ortaklığı mevcuttur. Plastik sektöründe teknoloji kullanımındaki artışa paralel olarak ihracat yapan ve dünya pazarlarında rekabet eden firma sayısı da giderek artmaktadır. Kimya Sektörü toplam ihracatı içinde % 25 - % 30 arasında değişen plastik sektörü 150’ye yaklaşan ihracat pazarı ile 5 milyar dolara yakın direk ihracat gerçekleştirirken, ihracatçı sektörler kanalı ile 5 milyar doların üzerinde dolaylı ihracat yapmakta ve ülke ekonomisine 10 milyar doların üzerinde döviz geliri sağlamaktadır.

2012 yılında plastik sektöründe üretim ton bazında % 6,2 değer bazında % 2,5 artmış, ithalat ton bazında % 1,7 artarken, değer bazında % 2,6 gerilemiş, ihracat ton bazında % 18,1 değer bazında da % 15,9 artmış, dolaylı İhracata giden dahil olmak üzere yurtiçi tüketim ton bazında % 3,5, değer bazında % 0,4 artmış, dış ticaret fazlası ton bazında % 30, değer bazında % 74 artmış, yerli üretimin ton bazında % 19’u, değer bazında % 14’ü ihraç edilmiş, dolaylı ihracata giden dahil olmak üzere toplam yurtiçi tüketimin ton bazında % 8’i, değer bazında % 9’u ithalatla karşılanmış ve ihracatın ithalatı karşılama oranı ise ton bazında % 278, değer bazında da % 157 olarak gerçekleşmiştir.

Plastik sektörü, hızlı büyümesine paralel son 5 yıl içinde yılda ortalama 750 milyon dolarlık makine teçhizat yatırımı yapmıştır. Son iki yıldır makine teçhizat yatırımı 800 milyon doların üzerinde seyretmektedir. Türk plastik sektörünün plastik hammadde de ithalat bağımlılığı 2012 yılında % 87 olarak gerçekleşmiştir.

Sektörün ekonomiye ve ihracatçı sektörlere bu düzeyde katkı vermesine karşılık, plastik sektör, yatırımları teşviklerden yeterince yararlana-mamaktadır. Teşvikten yeterince yararlanamayan plastik sektörü yeni teşvik sisteminin katkılarıyla dış ticaret açığına pozitif katkı üretebilme şan-sını yitirmekte ve kronikleşmiş dış ticaret açığı oluşturan sektörler içine doğru itilmektedir.

Sektörün, 2023 ihracat vizyonu, kimya sektörü için hedef alınan 50 Milyar dolarlık ihracat hedefinin en az 17 milyar dolarını gerçekleştirmektir. Bu düzeyde bir ihracatın gerçekleştirilmesi için sektörün büyümesine paralel olarak artan sorunlarının çözümünün dışında, yatırım teşviklerinden de azami ölçüde yararlanması gerekmektedir.

Türkiye plastik sektörü, küresel kriz nedeniyle yaşanan dış talepteki belirsizlikler ve Türkiye ekonomi-sinin büyüme hızının kontrol altına alınmasına yönelik politikalar yaşandığı 2012 yılını başarıyla tamamladı. 2012 sektör açısından önce yeni teşvik sistemi içinde plastik sektörüne 6. bölge hariç yer verilmemesi, ar-dından da yıl sonunda gelişme yolundaki ülkelerden ithal edilen hammaddeye ek gümrük vergisi uygulan-ması kararlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu olumsuz şartlar altında sektör, 2012’yi 7,2 milyon ton üretim, 30 mil-yar Dolar üretim değeri ve 12 milyar Dolar katma değer ile tamamlayarak, mevcut ivedi sorunların çözülmesi halinde çok daha hızlı bir büyümeye erişebileceğini ispatlamış oldu.

Türkiye plastiksektörü 2012’yibüyüyerek tamamladı.

ENDÜSTRİDEN

Yönetici Özeti

Barbaros DEMİRCİPLASFED/PAGDERGenel Sekreter

Page 91: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

89

ENDÜSTRİDEN

1. DÜNYA PLASTİK SEKTÖRÜ :

Dünya toplam plastik üretiminin % 28’i Çin, % 16’sı ABD, % 6’sı da Almanya tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu 3 ülke toplam dünya plastik

üretiminin % 50’sini gerçekleştirmektedir. Türk plastik sektörünün plastik mamul üretimi, AB ülkeleri içinde, Almanya ve İtalya’dan sonra 3.ncü

sırada, dünyada ise % 2,5 payla 12.nci sırada yer almaktadır. 2011 yılında dünya plastik dış ticaret hacmi 1,4 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş olup,

Türkiye 17,2 milyar dolarlık dış ticaret hacmi ile % 1,2 paya sahiptir. 2011 yılında dünya toplam plastik ithalatı 185 milyon ton ve 567 milyar dolar

olarak gerçekleşmiş olup, ithalatın miktar bazında % 84 ve değer bazında % 54’ü plastik hammadde, miktar bazında % 16’sını ve değer bazında da

% 46’sını plastik mamulleri oluşturmuştur. Dünya toplam plastik ithalatının % % 27’si Çin, ABD ve Almanya tarafından gerçekleştirilirken başlıca

10 ülke toplam ithalattan % 51 pay almaktadır. Türkiye toplam dünya plastik ithalatında % 2,2 payla 13 üncü sırada yer almaktadır. 2011 yılında

562 milyar dolar olarak gerçekleşen dünya toplam plastik ihracatından 10 ülke % 62 pay almıştır. Almanya 62 milyar dolarlık ihracatı ile toplam

ihracattan % 11 payı alarak en büyük ihracatçı ülke ünvanını korurken ABD ve Çin %10 ve % 8 payla onu takip etmektedir. Türkiye dünya toplam

plastik ihracatından % 0,8 pay almaktadır. Türkiye, 7,2 milyon ton plastik üretimiyle AB ülkeleri içinde Almanya ve İtalya’dan sonra 3. ncü sırada yer

almasına karşılık, ihracatta, kendisinden çok daha düşük üretim yapan ülkelerin çok altındadır. Nitekim Almanya 15,3 milyon ton üretimi ile 62 milyar

dolarlık, İtalya 8,3 milyon ton üretimi ile 21 milyar dolarlık plastik ihraç ederken Türkiye 7,2 milyon ton üretimi ile ancak 5 milyar dolarlık doğrudan

ihracat yapabilmektedir. Diğer taraftan Belçika, Fransa ve Hollanda Türkiye’nin çok altında üretim yaptıkları halde 22 ile 34 milyar dolarlık ihracat

yapabilmektedirler. Almanya ürettiği her kg plastik mamule karşılık 4,05 $, Fransa 3,45 dolar İtalya ise 2,55 dolar ihracat yaparken Türkiye sadece

64 cent ihracat yapabilmektedir. Bu durum, Türk plastik sektörünün yeterince katma değer sağlamayan mamullerin üretim ve ihracatına yoğun-

laştığını göstermektedir.

2. TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ :

2.1. PLASTİK MAMUL :

2012 yılında, plastik sektörünün toplam mamul üretimi 7,2 milyon tona çıkarak 2011 yılına kıyasla % 6,4 artmıştır. 2011 yılında plastik mamul

üretiminde kapasite kullanma oranı, genel imalat sanayii kapasite kullanımının 1 puan üstünde iken, 2012 yılında genel imalat sanayii kapasite

kullanımının 2 puan altında ve % 72,1 olarak gerçekleşmiştir. % 72,1 düzeyindeki kapasite kullanım oranı ve 7,16 milyon tonluk üretim dikkate alın-

dığında sektörde yaklaşık 9, 3 milyon ton civarında kurulu kapasitenin mevcut olduğu tahmin edilmektedir. 2012 yılında 2,85 milyon tonluk üretimle

plastik ambalaj malzemelerinin üretimde başı çektiği, plastik inşaat malzemeleri üretiminin ise 1,57 milyon tonla ambalajı takip ettiği görülmektedir.

Plastik sektörünün yoğun olarak üretildiği ilk 10 ilin toplam plastik mamul üretimi içindeki payı % 87 olup 2012 yılında bu 10 ilde toplam 6,2 milyon

ton plastik mamul üretimi gerçekleşmiştir. 2012 yılında PLASFED’in kurucu derneklerinin bulunduğu illerin ( İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve Kayseri

) toplam plastik üretimleri 5,13 milyon ton olarak gerçekleşmiş olup, toplam üretimden % 72 pay almıştır. 2012 yılı itibariyle plastik sektöründe 207

firmanın yabancı sermaye ortalığı mevcut olup, bunların % 19’u Almanya, % 12’si İtalya, % 10’u Hollanda ve % 9’u da Fransa menşelidir.

Plastik sektörü, işleme kapasitesindeki artışa paralel olarak her yıl artan ölçüde makine ve teçhizat yatırımı yapmaktadır. Sektörün 2003 yılında

288 milyon dolar olan makine teçhizat yatırımı 2011 yılında 885 milyon dolarla en üst düzeyine çıkmıştır. Toplam makine teçhizat yatırımı 2012 yı-

lında % 11 azalarak 785 milyon dolara gerilemiştir. Plastik sektörü, 2003 – 2012 yılları arasında toplam 5,7 milyar dolarlık makine ve teçhizat yatırımı

yapmış olup son 3 yıldır ortalama yatırım tutarı 750 milyon doların üzerindedir. Bunun % 24’ü enjeksiyon, % 18’i ekstrüzyon, % 28’i kesme yarma

ve biçim verme makinelerinden oluşmuştur.

2011 yılında 483 bin ton olan plastik mamul ithalatı, 2012 yılında 492 bin ton olarak gerçekleşmiş ve ithalat miktar bazında % 2 artmıştır.

2011 yılında 2,65 milyar dolar olan plastik mamul ithalatı, 2012 yılında 2,58 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve % 3 gerilemiştir. Son 2 yıldır 100’ün

üzerinde ülkeden plastik mamul ithalatı yapılmıştır. 2012 yılında 10 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın miktar bazında % 72’ini değer bazında

da % 76’sını oluşturmuştur. Almanya, Çin ve İtalya son 2 yıldır plastik mamul ithal ettiğimiz ilk 3 ülke konumunu korumuştur. Çin, miktar bazında

değerlendirildiğinde en çok mamul ithal ettiğimiz ülke konumundadır.

Page 92: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

90

Türkiye’nin toplam plastik malzeme ihracatının hem miktar hem de değer bazında büyük kısmını mamul ihracatı oluşturmaktadır. 2011 yılında

1,16 milyon ton olan plastik mamul ihracatı 2012 yılında 1,37 milyon tona çıkarak % 18 artış göstermiştir. 2011 yılında 3,49 milyar dolar olan plastik

mamul ihracatı 2012 yılında 4,04 milyar dolar olarak gerçekleşerek % 6 artış göstermiştir. Plastik sektörünün toplam kimya sektörü içindeki payı

2009 yılında % 35’lere kadar çıkmış ancak daha sonraki yıllarda gerilemiştir. İMMİB, Plastik ihracat kayıtlarına göre, plastik sektörü 2012 yılında

toplam kimya sektör ihracat kayıtları içinde % 27 payla ikinci sırada yer almıştır.

Türkiye, yaklaşık 200 ülkeye plastik mamulleri ihraç etmektedir. 2012 yılında 10 ülke, toplam ihracattan miktar bazında % 54, değer bazında

da % 53 pay almıştır. Bu durum, plastik ihracatçılarının daha değişik pazarlara yönelmekte olduğunu göstermektedir. Son iki yıldır, Irak, Rusya Fed.

ve Almanya plastik mamul ihraç edilen ilk 3 ihraç pazarını oluşturmuştur.

2012 yılında plastik mamul ortalama ithal birim fiyatı 2011 yılına kıyasla % 4 azalarak 5.242 ABD $ / ton olarak gerçekleşmiştir. Ortalama ihraç

birim fiyatı ise 2011’e kıyasla % 2 düşmüş ve 2.951 ABD $ / ton olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında ortalama ihraç birim fiyatı, ortalama ithal birim

fiyatının % 56’sı düzeyindedir. Plastik mamullerde birim ithal fiyatları 2000 yılından bu yana birim ihraç fiyatlarının daima üzerinde seyretmiştir.

2007 yılında 5,0 milyon ton olan plastik mamuller iç pazar tüketimi 2012 yılında 6,3 milyon tona çıkmıştır. Ancak, 6,3 milyon tonluk plastik

mamulün yaklaşık 1.300 tonu, otomotiv, ambalaj, inşaat ve elektronik gibi ihracatçı sektörler kanalı ile dolaylı olarak ihraç edilmektedir. Kalan 5,0

milyon tonluk kısım ise doğrudan tüketici tarafından kullanılmaktadır. Türkiye’de doğrudan tüketici tarafından kullanılan kişi başına plastik mamul

tüketimi 2007 yılında 58 Kg iken 2008 ve 2009 yıllarında 51 ve 50 Kg’a gerilemiştir. 2009 yılından itibaren artan kişi başına tüketimi 2012 yılı

sonunda 67 Kg’a çıkmıştır. Bu düzeydeki kişi başına tüketim seviyesi, gelişmiş batı toplumlarının % 60’I düzeyindedir. Bu durum, iç pazarın doyum

noktasının çok altında olduğunu ve Türkiye’de plastik tüketimine yönelik potansiyel talebin çok büyük olduğunu göstermektedir.

2012 yılında plastik mamullerde ;

Üretim ton bazında % 6,2 değer bazında % 2,5 artmış, İthalat ton bazında % 1,7 artarken, değer bazında % 2,6 gerilemiş, İhracat ton bazında % 18,1 değer bazında da % 15,9 artmış, Dolaylı İhracata giden dahil olmak üzere yurtiçi tüketim ton bazında % 3,5, değer bazında % 0,4 artmış Dış ticaret fazlası ton bazında % 30, değer bazında % 74 artmış, Yerli üretimin ton bazında % 19’u, değer bazında % 14’ü ihraç edilmiş, Dolaylı ihracata giden dahil olmak üzere toplam yurtiçi tüketimin ton bazında % 8’i, değer bazında % 9’u ithalatla karşılanmış, İhracatın ithalatı karşılama oranı ise ton bazında % 278, değer bazında da % 157 olarak gerçekleşmiştir.

Plastik Mamullerde Genel Arz ve Talep Dengesi

1000 TON Milyon ABD $2011 2012 % Artış 2011 2012 % Artış

Üretim 6.746 7.161 6,2 28.615 29.335 2,5

İthalat 483 492 1,7 2.646 2.576 -2,6

İhracat 1.158 1.368 18,1 3.485 4.038 15,9

Yurtiçi Tüketim 6.070 6.284 3,5 27.776 27.874 0,4

Dış Ticaret Fazlası 675 877 838 1.461

İhracat / Üretim ( % ) 17 19 12 14

İthalat / Yurtiçi Tüketim ( % ) 8 8 10 9

İhracat / İthalat ( % ) 240 278 132 157

ENDÜSTRİDEN

Page 93: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

91

ENDÜSTRİDEN

2.2. PLASTİK HAMMADDE :

Türk plastik sektörünün plastik hammadde tedariğinde ithalata bağımlılığı sürmekte olup, 2012 yılında % 87’ye yükselmiştir.

3. SONUÇ :

Türk plastik sektöründe, çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 14.000 civarında firma faaliyet göstermekte olup, % 99’ u KOBİ düze-

yindedir. Son yıllarda ISO sıralamasında ilk 1000 firma içine giren büyük firmaların toplam üretim ve ihracattaki payları gerilerken, KOBİ firmalarının

payları artış göstermektedir. Türk plastik sektörü 2012 yılında 7,2 milyon ton ve 30 milyar dolarlık üretim değeri ile ekonomiye 12 milyar dolar katma

değer sağlamış ve AB’de Almanya ve İtalya’dan sonra üçüncü büyük proses kapasitesine erişmiştir. Sektör 250.000 kişilik istihdam sağlamaktadır.

Plastik sektöründe teknoloji kullanımındaki artışa paralel olarak ihracat yapan ve dünya pazarlarında rekabet eden firma sayısı da giderek artmak-

tadır. Kimya Sektörü toplam ihracatı içinde % 25 - % 30 arasında değişen plastik sektörü 150’ye yaklaşan ihracat pazarı ile 5 milyar dolara yakın

direk ihracat gerçekleştirirken, ihracatçı sektörler kanalı ile 5 milyar doların üzerinde dolaylı ihracat yapmakta ve ülke ekonomisine 10 milyar doların

üzerinde döviz geliri sağlamaktadır.

Sektörün ekonomiye ve ihracatçı sektörlere bu düzeyde katkı vermesine karşılık, 19.06.2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Resmi Gazetede yayımla-

nan “ Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” da plastik sektörü ekonomi içindeki önemi, yapısal özelliği ve ihracat vizyonu gibi faktörlerin

yeterince göz önüne alınmaması nedeniyle, sektör yatırımları teşviklerden yeterince yararlanamamaktadır. Bu durum diğer birçok sektör gibi plastik

sektörü için haksız rekabet doğurmaktadır. Teşvikten yeterince yararlanamayan plastik sektörü yeni teşvik sisteminin katkılarıyla dış ticaret açığına

pozitif katkı üretebilme şansını yitirmekte ve kronikleşmiş dış ticaret açığı oluşturan sektörler içine doğru itilmektedir.

2012 yılında plastik hammaddede ;

Üretimin % 1,3 gerileyerek 842 bin tona , İthalatın % 7,4 artarak 5.6 milyon tona, İhracatın % % 18 artarak 579 bin tona , Yurtiçi tüketimin % 5 artarak 5,9 milyon tona, Dış ticaret açığının yükselerek 5,02 milyon tona çıktığı İhracatın üretim içindeki payının % 69, İthalatın yurtiçi tüketim içindeki payının % 96 İhracatın ithalatı karşılama oranının % 10’a çıktığı görülmektedir.

2011 2012 %Artış2011/2012

Üretim 853 842 -1,3İthalat 5.218 5.603 7,4İhracat 492 579 17,6Yurtiçi Tüketim 5.579 5.866 5,1Dış Ticaret Açığı / Fazlası -4.726 -5.024İhracat / Üretim ( % ) 58 69İthalat / Yurtiçi Tüketim ( % ) 94 96İhracat / İthalat ( % ) 9 10

Plastik Hammaddelerde Arz ve Talep Dengesi (1000 Ton)

Page 94: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

92

The Turkish plastics industry is the third biggest industry amongst the EU countries following Germany and Italy and the 12th biggest industry in the world with a 2.5 % share. On the other hand, the 17.2 billion dollars foreign trade volume of the Turkish plastics industry has a share of 1.2 % within the world plastics foreign trade volume. It is observed that the industry has a share of 2.2 % in the world total imports and 0.8% in the exports. The Turkish plastics industry is displaying a performance that is below the countries which has a lower production rate than the Turkish industry. Hence, while Germany, France, Italy conducts exports of 4.05 $, 3.45 $ and 2.55 $ respectively against produced every kg of plastics products, Turkey conducts exports of only 0.64 $. Approximately 14,000 companies, most of which are small and medium sized enterprises, are active in the Turkish plastics industry and 99 % of these companies are at the SME level. The shares of SME companies seem to have risen in the past few years while the shares of major companies, which fall within the first 1000 companies in the Istanbul Chamber Of Industry ranking, in the terms of total production and exports. The Turkish plastics industry, with a production of 7.2 million tons and value of 30 billion dollars, provided 12 billion dollars value added to the economy and became the third biggest process capacity following Germany and Italy in the EU. The industry provides an employment of 250.000 individuals. The 207 of the companies within industry have foreign capital partnership. The number of com-panies which export and compete in the world market increases in parallel with the increase in the use of technology in the plastics industry. The plastics industry, which has a changing share of 25 % - 30 % in the total exports of Chemical Industry, executes direct exports of approximately 5 billion dollars with its 150 exporting markets while conducting indirect exports of approximately 5 billion dollars and provides an inflow of receipts over 10 billion dollars to the national economy.

Production in the plastics industry, for the year 2012, increased by 6.2 % on the basis of tons and 2.5 % on the basis of value, imports increa-sed by 1.7 % on the basis of tons and decreased by 2.6 % on the basis of value, exports increased by 18.1 % on the basis of tons and by 15.9 % on the basis value, domestic consumption increased by 3.5 % on the basis of tons and 0.4 % on the basis of value including products sent to indirect exports, foreign trade surplus increased by 30 % on the basis of tons and 74 % on the basis of value, 19 % of the domestic production exported on the basis of tons and 14 % on the basis of value, 8 % of the total domestic consumption including the products sent to indirect exports was compensated with imports on the basis of tons and 9 % on the basis of value and the coverage ratio of exports-imports is 278 % on the basis of tons and 157 % on the basis of value.

The plastics industry, in parallel with its rapid growth, made an average of 750 million dollars of machinery & equipment investment in the last 5 years. The machine and equipment investment has been cruising over 800 million dollars for the last two years. The imports dependency of the Turkish plastics industry for the plastics raw material was 87 % in the year 2012.

In exchange for the industry providing this level of contribution to the economy and exporting industries, plastics industry investments cannot sufficiently take advantage of the incentives. As not making sufficient benefit of the incentives, the plastics industry is losing its chance to

Turkish plastics sector successfully completed the year 2012, a year of uncertainty in foreign demand due to global crisis, and policies intended for taking the growth rate of Turkish economy under control. 2012 faced the decisions of not allowing any place to plastics other than the zone 6 within the new incenti-ve system, and implementation of new customs duty to raw materials imported from developing countries. In the face of such adverse conditions, the sector completed 2012 with a production of 7,2 million tonnes, production value of 30 million dollars and an added-value of 12 billion dollars, proving that a more rapid growth would be reached when the urgent problems are solved.

Turkish plasticssector has completed 2012 with growth.

PREAMBLE:

Barbaros DEMİRCİPLASFED/PAGDERSecretary General

FROM THE INDUSTRY

Page 95: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

93

produce positive contribution to its foreign trade deficit with the contributions of the new incentive system and is being pushed into indust-ries which create chronic foreign trade deficit.

2023 exports vision of the industry is to realize at least 17 billion dollars of the 50 billion dollars exports goal set for the chemical industry. In order to carry out exports at such a level, the investment incentives must be taken advantage of apart from solving the problems of the industry which are on the rise in parallel with its growth.

1. WORLD PLASTICS INDUSTRY:

China, USA and Germany manufacture the 28 %, 16 % and 6 % of the total world plastics, respectively. These 3 countries manufacture the

50 % of the total world plastics. The plastics product manufacture of the Turkish plastics industry is ranked 3rd amongst EU countries following

Germany and Italy and 12th in the world with a share of 2.5 %. The world plastics foreign trade volume in 2011 was 1.4 trillion dollars and Turkey

had a share of 1.2 % within that volume with a foreign trade volume of 17.2 billion dollars.

The total world plastics imports for 2011 was 185 million tons and 567 billion dollars and was comprised of raw material with 84 % on the

basis of amount and 54 % on the basis of value and of plastics products with 16 % on the basis of amount and 46 % on the basis of value.

While the 27 % of the total world plastics imports is conducted by China, USA and Germany, the 10 major countries have a share of 51 % in

the total imports. Turkey, with its share of 2.2 % in the total world plastics imports, takes the 13th rank. In 2011, 10 countries received a share of

62 % of the 562 billion dollars of total world plastics exports. While Germany preserved its biggest exporting country title by receiving a share of

11% from the total exports with its 62 billion dollars of exports, USA and China followed Germany with 10% and 8%, respectively. Turkey holds

a share of 0.8% in the total plastics exports. Despite the fact that Turkey is ranked 3rd amongst EU countries following Germany and Italy with a

plastics production of 7.2 million tons, it is far below countries which have lower production rate than Turkey in exporting. As a matter of fact, while

Germany exports 62 billion dollars of plastics with a production of 15.3 million tons and Italy, 21 billion dollars of plastics with a production of 8.3

million tons, Turkey can only conduct direct export of 5 billion dollars with a production of 7.2 million tons. On the other hand, Belgium, France and

Netherlands can export between the amount of 22 and 34 billion dollars even though their production is far lower than Turkey. While Germany,

France, Italy conducts exports of 4.05$, 3.45$ and 2.55$ respectively for every kg plastics product produced, Turkey can conduct exports of only

64 cent. This circumstance shows that the Turkish plastics industry is concentrated on the production and exports of products which do not pro-

vide sufficient added value.

2. TURKISH PLASTICS INDUSTRY:

2.1.1. PLASTICS PRODUCT MANUFACTURE :

The total product manufacture in 2012 rose up to 7.2 million tons and increased by 6.4 % when compared to 2011. While the capacity usage rate within the plastics product manufacture was 1 point higher than the general manufacturing industry capacity usage in 2011, this rate was 2 points lower than the general manufacturing industry capacity usage and was at the rate of 72.1 % in 2012. When the capacity usage rate of 72.1 % and 7.16 million tons of production are taken into consideration, it is estimated that there is an installed capacity of approximately 9.3 million tons.

It can be observed that the plastics packaging materials leaded the way with a production of 2.85 million tons and that the plastics construc-tion products followed packaging with a production of 1.57 million tons. The share of the first 10 provinces where manufacturing by the plastics industry is at a high level within the total plastics product manufacture is 87 % and a total of 6.2 million tons of plastics product was manufactured at the aforementioned 10 provinces in 2012. The total plastics manufacture of the provinces ( İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa and Kayseri ) where the founding associations of PLASFED are located was 5.13 million tons which received a share of 72 % in the total production. As of 2012, there are 207 companies which have foreign partnerships within PLASTİCS industry, 19 % of which are Germany-origin, 12 % Italy-origin, 10 % Net-herlands-origin and 9 % are France-origin.

The plastics industry makes investments in machine and equipment with an increasing trend every year in parallel with the increase in the processing capacity. The machine equipment investment of the industry which was 288 million dollars in 2003, reached its peak with 885 million

FROM THE INDUSTRY

Page 96: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

94

dollars in 2011. Total machine equipment investment regressed to 785 million dollars, decreasing by 11 % in 2011.

Internal sales of all machines apart from the extrusion machines, presses and shearing, splitting and forming machines considerably regres-sed in 2012. The machinery investment of the plastics industry in 2012 was comprised by injection machines with 23 %, extrusion machines with 19 %, other machines with 47 % and accessories and parts with 11 %. The plastics industry made an investment of 5.7 billion dollars in machine and equipment between the years 2003 – 2012 and the average annual amount of the investment made in the past 3 years is 750 million dollars. 24 % of the said amount was comprised of injection machines, 18 % of extrusion machines and 28 % of shearing, splitting and forming machines.

The plastics product imports, which was 483 thousand tons in 2011, was 492 thousand tons in 2012 and imports increased by 2 % on the basis of amount. The plastics product imports, which was 2.65 billion dollars in 2011, was 2.58 billion dollars in 2012 and regressed by 3 %. In the last 2 years, plastics product imports was provided from over 100 countries. The imports made from 10 countries in 2012 formed the 72 % of the total imports on the basis of amount and 76 %, on the basis of value. Germany, China and Italy have been the leading 3 countries from which we have imported plastics product in the last 2 years. China, when evaluated on the basis of amount, is the country from which we import the most number of products.

Product exports constitutes the large part of Turkey’s total plastics product exports bot on the basis of amount and value. The plastics pro-duct exports, which was 1.16 million tons in 2011, rose up to 1.37 million tons in 2012, increasing by 18 %. The plastics product exports, which was 3.49 billion dollars in 2011, rose up to 4.04 billion dollars in 2012, increasing by 6 %. According to the data of Istanbul Minerals and Metals Expor-ters’ Associations (İMMİB), Plastics and product ( including raw material ) exports records increased by 9 % in 2012, when compared to 2011 and reached to 4.7 billion dollars. The share of the plastics industry within the total chemical industry increased to 35 % in 2009 but regressed in the following years. According to the plastics exports records of İMMİB, plastics industry took the second ranking with a share of 27 % within the total chemical industry exports records in 2012.

Turkey exports plastics products to approximately 200 countries. In 2012, 10 countries received a share of 54 % on the basis of amount and 53 % on the basis of value. This circumstance shows that plastics exporters are moving towards more different markets. In the last two years, Iraq, Russian Fed. and Germany have been the leading 3 export markets to which plastics products have been exported.

Plastics product average import unit price of 2012 was 5.242 US $ / ton, decreasing by 4 % when compared to the unit price in 2011. Average export unit price, on the other hand, decreased by 2 %, when compared to 2011, and regressed to 2.951 US $ / ton. The average export unit price was at the level of 56 % of the average import unit price in 2012.

Plastics product internal market consumption, which was 5 million tons in 2007, went up to 6.3 million tons in 2012. However, 1.300 tons of the 6.3 million tons of plastics product was indirectly exported through the exporter industries channel such as automotive, packaging, cons-truction and electronics. The remaining 5 million tons of product was used directly by the consumer. Plastics product consumption per person, used directly by the consumer in Turkey, was 58 Kg in 2007; however this figure regressed to 51 and 50 Kg in 2008 and 2009, respectively. The consumption per person, which has been on the rise since 2009, went up to 67 Kg at the end of 2012. This level of consumption per person is around 60 % of the consumption recorded in the developed western societies. This circumstance shows that the internal market is far below the saturation point and that there is a huge potential demand towards the plastics consumption in Turkey.

In 2012 for the plastics products;

Production increased by 6.2 % on the basis of ton and 2.5 % on the basis of value, Imports increased by 1.7 % on the basis, however decreased by 2.6 % on the basis of value, Exports increased by 18.1 % on the basis of ton and 15.9 % on the basis of value, Domestic consumption increased by 3.5 % on the basis of ton and 0.4 % on the basis of value including the products indirectly ex-ported, Foreign trade surplus increased by 30 % on the basis of ton and 74 % on the basis value, 19 % of the domestic production was exported on the basis of ton and 14 % on the basis of value, 8 % of the total domestic consumption was covered with imports on the basis of ton and 9 % on the basis of value including the products indirectly exported, The export coverage of imports was 278 % on the basis of ton and 157 % on the basis of value.

FROM THE INDUSTRY

Page 97: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

95

2.1. PLASTICS RAW MATERIAL:

A total of 842.3 thousand tons of plastics raw material was produced in 2012 which is lower by 1.2 % when compared with the production in 2011. Plastics raw material total imports which was 5.22 million tons in 2011, increased by 7 % and went up to 5.6 million tons in 2012. Plastics raw material imports was around 9.93 billion dollars in 2011 and 2012. The dependency of Turkish plastics industry to imports for the supply of plastics raw material is still continuing and the said dependency was around 87 % in 2012.

Turkey imported plastics raw material from over 100 countries in 2012 and the 63 % of the total imports on the basis of amount and 65 % on the basis of value was made from 10 countries. The leading 3 countries in total plastics raw material imports are Saudi Arabia, Germany and Belgi-um. These 3 countries comprise the 32 % of our total plastics raw material imports. 579 thousand tons of plastics raw materials were exported in 2012 and when compared to the export in 2011, the figure has increased by 18 % on the basis of amount. 978 million dollars of exports was made in 2012 and when compared to 2011, this figure has increased by 9 % on the basis of value.

In the last 2 years, plastics raw material has been exported to over 100 countries however the leading 10 countries received a share of 52 % on the basis of amount and 57% on the basis of value from the total exports. ermany, Italy and Russian Federation were the leading 3 countries in Turkey’s plastics raw material exports in 2012. The average import unit price for 2012 was 1772$ / ton and it can be observed that the said figure regressed by 7 % when compared to the average unit price of 2011.

In that same year, plastics raw material average export unit price was 1689 $ / ton and it can also be seen that the said figure regressed by 7 % when compared to the average unit price of 2011. Plastics raw material import prices of Turkey are about 5 % higher than export prices. In other words, Turkey is exporting raw materials with lower added values while importing plastics raw materials with higher added values.

While the 69 % of the domestically produced plastics raw material was exported in 2012, the 96 % of the inland plastics raw material con-sumption was met with imports. With the increase in exports in 2012, the export coverageof imports rose up to 10%.

It has been observed that in 2012 concerning the plastics raw material;

Production decreased by 1.3 % to 842 thousand tons, Imports increased by 7.4 % to 5.6 million tons, Exports increased by % % 18 to 579 thousand tons, Domestic consumption increased by 5 % to 5.9 million tons, Foreign trade deficit increased to 5.02 million tons, The share of exports within production is 69 %, The share of imports within domestic consumption is 96 %, Export coverage of imports increased to 10 %.

Supply and Demand Equilibrium in Plastics Products

1000 TONS Million US $2011 2012 % Increase 2011 2012 % Increase

Production 6.746 7.161 6,2 28.615 29.335 2,5

Imports 483 492 1,7 2.646 2.576 -2,6

Exports 1.158 1.368 18,1 3.485 4.038 15,9

Domestic Consumption 6.070 6.284 3,5 27.776 27.874 0,4

Foreign Trade Surplus 675 877 838 1.461

Exports / Production ( % ) 17 19 12 14

Imports / Domestic Consumption ( % ) 8 8 10 9

Exports / Imports ( % ) 240 278 132 157

FROM THE INDUSTRY

Page 98: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

96

3. RESULT:

Approximately 14,000 companies, most of which are small and medium sized companies are active in the Turkish plastics industry and 99

% of these companies are at the SME level. In recent years, while the share of companies which are within the first 1000 companies in Istanbul

Chamber of Industry ranking in total production and exports decreased, the share of SME companies have risen. The Turkish plastics industry pro-

vided 12 billion dollars of added value to the economy with its production of 7.2 million tons and 30 billion dollars of production value in 2012 and

became the third biggest process capacity in EU, following Germany and Italy. The industry provides employment for 250,000 people. The number

of companies which carry out exports and compete in world markets in parallel with the increase usage of technology within the plastics industry

is also rising. While the plastics industry, which has a share of 25-30 % within the total exports of Chemical Industry, direct exports of about 5

billion dollars with its approximately 150 exporting markets, it also carries out indirect exports of about 5 billion dollars with its exporter industries

channel and provides an inflow of receipts of over 10 billion dollars to the national economy.

The plastics industry, in parallel with its rapid growth in the last 5 years, made an average of machine equipment investment of 750 million dollars.

This figure has been over 800 million dollars for the last two years. Despite this level of support provided by the industry to the economy and

exporting industries the plastics industry cannot sufficiently take advantage of the industry investments due to the fact that factors such as its

importance, structural feature and exports vision are not adequately taken into consideration as stated in the “Decision on Government Grants for

Investments” published in the 19.06.2012 dated and 2012/3305 numbered Official Gazette.

This situation creates an unfair competition, as it does for the other many industries. The plastics industry, which cannot sufficiently benefit from

the incentive, is losing its chance to provide positive contribution to the foreign trade deficit with the support of the new incentive system and

is pushed towards the industries which create chronic foreign trade deficits. As of 19 June 2013 , since the issue of Government Grants Law, 11

% of the investment incentives and only 20 % of the fixed investment amount provided to the plastics industry has been transferred to the 6th

region which receives the most incentives. This circumstance is due to the structural characteristic of the plastics industry. Thus, it is found to be

more rational by the companies to be active on a local basis in plastics product manufacturing. The 2023 exports vision of the industry is to at least

carry out the 17 billion dollars of exports from the aimed 50 Billion dollars for the chemical industry. In order for this kind of exports to be executed,

the investment incentives must be taken advantage of in maximum apart from solving the problems of the industry increasing in parallel with its

growth. For that purpose;

I. Incentive opportunities must be increased as the plastics industry is in need of technological and R&D investments.

II. Strategic investments must be incorporated into the industry regardless of its foreign trade data and the minimum investment amo-

unt must be set as 5 million US dollars.

III. Plastics industry must be supported at least by one province in every region as it is more rational to operate locally in plastics product

manufacturing.

IV. As one of the basic aims of incentive application is to reduce the developmental differentials between regions, the transfer of current

investments to sub-regions must also be supported.

2011 2012 % Increase2011/2012

Production 853 842 -1,3Imports 5.218 5.603 7,4Exports 492 579 17,6Domestic Consumption 5.579 5.866 5,1Foreign Trade Surplus -4.726 -5.024Exports / Production ( % ) 58 69Imports / Domestic Consumption ( % ) 94 96Exports / Imports ( % ) 9 10

Supply and Demand Equilibrium in Plastics Raw Material (1.000 Tons)

FROM THE INDUSTRY

Page 99: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

97

Page 100: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

98

GÖRÜŞ

Mario MaggianiASSOCOMAPLAST

Genel Müdürü

İhracat, İtalyan plastik ve kauçuk işleme makineleri sektörü için önemini sürdürüyor

İtalyan plastik işleme makineleri sektör derneği ASSOCOMAPLAST istatistiklerine göre Ocak-Eylül 2012 dönemi verileri 2012 yılının tamamına ilişkin tahminlerini mümkün kıldı ve yeni tahminler 4.2 milyar Avro üretim ve 2.6 milyar Avro’dan fazla ihracat ile tüm za-manların en iyi yılı olan 2007 yılının rakamla-rına yakın sonuçlara ulaşılabileceğini gösteri-yor. AS-SOCOMAPLAST analizi, sektörün ana dayanak noktası rolünü güçlendiren yurtdışı satışlarında gözle görülür istikrarı gözler önü-ne serdi. Aslında, ithalat da, iç pazardaki uzun süren kriz göz önünde bulundurulduğunda, etkileyici sayılabilecek miktarda, yüzde 2 ora-nında ortalama bir artışı yakaladı.

Ocak-Eylül döneminde ihracat, önce-ki çeyreklerin sonuçları kadar parlak olma-masına karşın, sektördeki firmalar için ce-saretlendirici bir işaret olan yaklaşık yüzde 9’luk bir artış gösterdi. Buna ek olarak, en son ASSOCOMAPLAST anketi, üye şirketlerin üçte

birinden fazlasının 2012 içinde yurt dışı satış-larını artırmak için yatırım yaptıklarını gösterdi. Anket katılımcıları, kârların yılın ikinci yarısında artacağını da belirtti.

Türkiye, İtalyan plastik makine ekipman ihraç pazarları içinde yüzde 3.8’lik ağırlığıyla 7. sırada bulunuyor. 2012 Ocak-Eylül döne-minde İtalyan üreticilerin Türkiye’ye ihracat-ları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artarak 70 milyon Avro’ya ulaştı. Son üç yıl içinde Türkiye’ye satışlar istikrarlı biçimde or-talama yüzde 10 artmış oldu. Her zamanki gibi, İtalya’nın Türkiye’deki plastik işleme sanayiine yaptığı satışların önemli bir kısmı (13 milyon Avro’dan fazlası) ekstrüder ve ekstrüzyon hat-larından oluşuyor. Buna ek olarak kalıplar da 9 aylık dönemde bir önceki yıl aynı dönemindeki 11 milyon seviyesinden 17 milyon Avro’ya yük-seldi.

İtalya’da makine ve ekipman üreticilerinin son dönemde dikkat çekici iyi uygulamaları söz konusu. Bunlar şöyle özetlene-bilir:

Kırpılan kenarların geri ka-zanımı

Tecnova, film ekstrüzyon tesislerinde ortaya çıkan kenar kalıntılarının geri kazanımı için Refil TTC sistemini ortaya çıkararak, mal-zemelerin hattan veya makaralardan hemen kazanımına olanak sağlayan, kompakt boyutlu eksiksiz bir sistemi kullanıma sundu.

Kalıntılar, dakikada 100 metre kadar yük-sek hızda çalışabilen ekstrüzyon hattı ile aynı hıza sahip geri kazanım tesisinin besleme haznesine gönderilir veya bir makaraya sarıl-mak üzere yandan verilebilir. Tanecikler daha sonra bir besleme pervanesiyle ekstrüzyon hattına gönderilir.

Tesis saatte 40-45 kg üretim yapabilir ve PP, PE, LDPE, LLDPE, HDPE, MDPE ve EVA ile birlikte temel biyolojik parçalanabilir malze-

Page 101: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

99

GÖRÜŞ

İhracat, İtalyan plastik ve kauçuk işleme makineleri sektörü için önemini sürdürüyor

meleri işleyebilir. Bu sistem ile, film üretimi so-nucunda ortaya çıkan kenar kalıntılarının anın-da geri kazanımı, sağladığı ekonomik avantajın yanı sıra, kalıntıların yönetimi ve yeniden kul-lanılmasına ilişkin ortaya çıkan sorunların çö-zülmesini mümkün kılmaktadır.

www.tecnova-srl.it

İyi uygulamalarLombardiya Ticaret Odaları, Gefran’ın

çevre, iş dünyası, toplum ve piyasa adına sos-yal sorumluluk taşıyan 30’u aşkın uygulamayı yerine getirdiğini doğrulamıştır. İnsanları, top-rağı ve halkı gözeterek faaliyet göstermek, Brescia merkezli şir-ketin etik kurallarının te-melini oluşturur ve aynı zamanda şirket, gü-nümüzde endüstriyel proses kontrol bileşen-lerinin üre-timinde gerçekleştirdiği büyümeyi bu temeller üzerine kurmuştur. Gefran, tam olarak bu ilke doğrultusunda yaptığı çalışma-lar sayesinde tanınırlığı olan 78 şirket arasında yer almaktadır. Lombardiya Ticaret Odalarının organize ettiği bu girişimin amacı, toplum ve çevre için olumlu getirileri olan faaliyetlerde gönüllü olarak bulunan şirketleri onurlandır-

mak ve bu şirketlerin profilini yükseltmektir.

Çevre konusunda ise, şirket Provalgio d’Iseo’da (Brescia) bulunan yeni çalışmasında kurulu fotovoltaik bir sistemi devre-ye aldı. Bu sistem, toplamda üretim biriminin enerji ihti-yacının %100’ünü karşılamaya yeten 170 kW enerji üreterek, kar-bon dioksit salımını orta-dan kaldırmıştır.

Şirket aynı zamanda, endüstriyel maki-nelerin yaydığı enerjiyi geri kazanabilen ve böylece tüketim seviyelerini azaltarak, aynı zamanda CO2 salımını da düşüren rejeneratif invertör motoru geliştirilmesinde meyvelerini topladığı, çevreye uygun teknoloji araştırma-larına yatırım yapmıştır. Şirket yıllardır dolum sıvısı dolgu sıvısı olarak (birçok endüstriyel faaliyette ya-saklanan) cıva yerine sodyum-potasyum kullanan endüstriyel makinelerin enerji yükünü denetleyebilmek amacıyla, yük-sek sıcaklıklar için dizi basınç sensörü geliştir-di.

www.gefran.com

Geliştirilmiş karışımPlas Mec’in ürünlerini mükemmelleş-

tirmeye ve esnekliğini artırmaya yönelik çalışmalarının simgesi niteliğinde olan yeni Plasmec TRR Hattı, iç bileşenlerin ve karıştır-ma araçlarının performansını artırmak, İnsan-Makine Arayüzünün (HMI) basitleştirilmesi sayesinde işletim sistemini daha kullanıcı dostu ve sezgisel bir hale getirmek ve temiz-leme işlemlerini daha basit bir hale getirmek adına teknolojik olarak geliştirilmiştir. Yüksek frekanslı motorlar ve en yeni nesil frekans dö-nüştürücüler gibi yeni karıştırıcı parçalarının eklenmesiyle, PVC karıştırıcılar da bu yönden önemli değişiklikler geçirmiş ve enerji tasarru-funun artmasını sağlamıştır. Şirketin gözünde, bir sistemin her bileşeni, üretimin optimize edilmesine eşit derecede katkı sağlar. Bu ifa-de, son performans verilerinde anlamlı hale gelmiştir: üretimde %20 artık, enerji tüketi-minde %15 azalma, uygulama esnekliğinde %50 yükselme.

www.plasmec.it

Page 102: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

100

BREAKING NEWS

AGENDA (COVER)

Plastics: Leaving them is not possible whereas not leaving them in nature is!

Unfortunately, the materials that are most commonly used on television, Internet sites, magazines, newspapers, and movies to draw at-tention to environmental issues is plastics. The information that plastics remains in nature from one hundred to a thousand years based on an anonymous study is one of the most recurring themes in social media. Nevertheless, plastics start deteriorating under the sun within 40 days and it takes not more than 10 years for most plastics to dissolve.

Plastics contribute to our lives much more than we think. It prolongs the life of foods more than two times, and European Union has started a campaign in support of plastic-based packages in an effort to reduce waste of food. When we use alternatives of plastics, it would not be pos-sible for Earth’s resources to satisfy the needs of 7.4 billion people. If it were not for plastics, we would have to reduce by more than half the facilities of transportation, devices, gadgets, and nourishment, which are referred to as welfare today.

Plastics: Their contribution to our life is greater than our prejudice.

Plastics are heavy polluters: Plastics are incomparably lighter wastes than other waste metal and toxic chemicals, particularly batteries. Many plastics in common use, such as polyethyl-ene in particular, can dissolve with very little tox-ic residue. The assumptions that plastics remain in nature for hundreds of years are not based on scientific results. Most plastics dissolve in 10 years under the sun and leave limited impact on nature.

Furthermore, plastics are recycled more easily and can be removed from the environment. Therefore, plastics are not “litter” but waste, and they can be re-used after being recycled several times until the last step of incineration for gen-eration of energy.

Plastics are left in nature in an uncontrolled way: According to our laws, collection and recy-cling of solid wastes including plastics are under the responsibility of Municipalities. However, in-dividual responsibility is just as important as this legal requirement. Even a ban on disposal of solid wastes in trash cans is possible, as is the case in Germany. Plastic bags are manufactured by spending less energy and managed much more

easily as waste. Plastics do not require cutting down trees.

Plastics are lighter and provide advantages that almost rule out any comparison with its al-ternatives in transportation activities that cause carbon emission. Plastics can be recycled tens of more times than their alternatives, and be converted to fuel for the purpose of generating energy and even to diesel through recently-de-veloped technologies.

The reason for the significance of plastics in terms of environmental issues is that plastic products are present in every aspect of life and that such materials are left in the environment often. They are seen everywhere from recre-ational areas to bus stops.

As plastics industrialists, we have completed 2012, a difficult year successfully. Let us briefly summarize:

Our sector reached a production of 7,2 mil-lion tonnes, production value of 30 billion Dol-lars, and an added value of 12 billion Dollars. We increased our export to 4 billion and 38 million Dol-lars. Our sector kept its pride of having foreign trade surplus in plastic products. However, a large scale of import due to lack of sufficient do-mestic production of raw materials and foreign trade deficit in sector

data including raw material continued in 2012. Plastics industrialists imported raw material of 9 billion and 928 million dollars last year, almost equaling the previous year in value.

Non-governmental organizations have the same power as the media in terms of democracy. Developed democracies such as European Union require all decision processes to be run with non-governmental organizations.

Please take a look at PLASFED and our As-sociations from this perspective. These organi-zations are established to protect YOUR interests and participating in such organizations is a MUST, an integral part of functioning of democracy, which is the highest level of co-habitation model of mankind.

Plastics in-dustrialists must be present in every field. We must unite our force to have a higher voice

Turkish plastics sector has reached an enviable level in many respects. We have es-

tablished the third ma-jor capacity of Europe.

We have completed 2012 with a sector size of 30 billion Dollars and an added value of 12 bil-lion Dollars. Few sectors in Turkey have foreign trade surplus. Plastics sector ended 2012 with a 157 per cent import coverage ratio of export and 1.4 billion Dollar foreign trade surplus. If the raw material problem - which requires a strategically handled solution for Turkey; not a burden to be shouldered by our sector alone - is resolved, we will both be able to prevent total sector foreign trade deficit and reach a very advantageous posi-tion in global competition.

We, as PAGDER, we have lately been work-ing ceaselessly. With PLASFED, the umbrella organization of our sector, we have always pro-duced reports related to the plastics industry and made attempts before decision makers. We have shared them with you. We do not only give ad-vices for revocation of decisions that we consider wrong, but we also develop proactive recom-mendations to improve our sector. We constantly submit new reports to and get in touch with the Ministries of Economy, Customs and Trade, and Finance.

All our efforts are aimed to grow and provide growth with our respect for our country and pro-fession.

Plastics sector must grow with innovations and organized invest-ments

Stunning new technological develop-ments have a direct ef-fect on plastics sector with diverse of engi-neering plastics replace metal in many fields. As the Association of Anka-ra Plastics Industrialists, we take rapid steps to-wards assuming a status

of R&D association from a showroom site man-agement association.

One of the issues that the Association of Ankara Plastics Industrialists places great im-portance on is employee training. To this end, we will have brought qualified vocational school graduates in our industry as technical employees by 2013 through launching new departments on the branches of plastics and rubber in affiliation with the Faculty of Technical Education of Gazi University in 2012.

Considering that those who are and are not educated would not be equal, considerable effort has been put into placement of students nation-wide in these departments through their ÖSYM examination grades and recognition of such de-partments as attractive departments, which I be-lieve would yield successful results in employing the properly trained young individuals. I hope the practices of our sector brings happiness to our country and our nation.

Selçuk AksoyChairman / Turkish Plastics Industrialists’ FederationGreetings from PLASFED

Hüseyin SEMERCİChairman /Turkish Plastics Industrialists’ Assocation (PAGDER)

Necmi ATALAY Chairman / Association of Ankara Plastics Industrial-ists (APSD)

Page 103: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

101

BREAKING NEWS

Plastics are an indispensable part of our life

People are con-stantly in contact with plastic products and somewhat live with plastics throughout their life. From medical products to transporta-tion vehicles, milk pack-ages and plastic bags, plastics are an indis-pensable part of our life.

Plastics also play a critical role for growth in all important segments

(packaging, construction, agriculture, medical products, textile and consumer’s products, etc.). Share of plastics, for instance, is 40 per cent in packaging, 20 per cent in construction materials, 7 per cent in automotive, and 6 per cent in elec-tronics.

Our VAT ratio is higher than many plastic-exporting countries. Customs duty is also high. We have to provide raw material for plastics without much difference between most of plas-tic products in comparison with many countries. Intensive solution are worked out towards these issues through the efforts of PLASFED and TOBB Plastics Sector Council in national scale, as well as the efforts of BTSO Committee 21 and Asso-ciation of Bursa Plastics and Packaging Industri-alists (BURPAS) in Bursa. We believe that these efforts will yield expected results.

Aegean Region Secures its Pla-ce in Plastics Sector

Our region has an important place in plas-tics sector, one of the most rapidly developing sectors of Turkey. Pres-ence of Petkim, the top domestic manufacturer, enhances this status of the region. Of sector’s 6.000 companies, 1.300 operate in Aegean Re-gion, and 954 are locat-ed in İzmir. Total export of companies operating

in Aegean Region in 2011 was 500.000 tonnes. Approximately 25% of our 4.5-billion-Dollar plastic raw material and finished product export is made from İzmir.

Aegean Region is one of the hubs for our plastics sector for reaching domestic target markets. We are in a period that we must rapidly implement with decision makers the improve-ments for all processes including investment and raw material primarily in order to retain the com-petition advantage we have achieved for some product groups.

Having observed this positive state of af-fairs, EGEPLASDER has started the “PLASTECH” Plastics and Packaging Technologies Fair” in İzmir

in cooperation with İZFAŞ. Contribution of the region to our economy is aimed through the proj-ects intended for the sector such as “Plastech” fair to be organized for the second time in April 2013 and the first specialized organized indus-trial zone of our sector in Menemen.

We have to cooperate with social stakeholders

I anticipate that the negative developments will continue for our sec-tor in the new year. On the other hand, it was a year which saw a bet-ter public awareness of our problems compared to previous years. We might need to show more effort for this pur-

pose in coming years.

Of course, we will have to make great ef-

fort to break negative conceptions regarding our sector. I think it would be useful to share our ex-periences as KAYPİDER: As you know, we made a great effort to establish close relationship with our social stakeholders in Kayseri along with plastic bottle cap collecting campaign, contrib-uted to educational activities, and implemented social responsibility projects. Spread of such ef-forts nationwide requires not only cooperation with direct social stakeholders of plastics indus-try but also with manufacturing industry and stakeholders. We have to generate new ideas in this respect and start executing our plans al-ready.

It is said that every journey starts with the first step. PLASFED, which we established as the umbrella organization of our sector, has com-pleted its first year. This first year was completed with a working period with intensive efforts to enhance our sector. As the plastics sector, we stand more firm and get our feet on the ground more safely with our colleagues. We see clearly once more that collaboration brings union of our forces. I hope everyone has seen this as clearly.

PLASFED responded restriction tendencies towards the sector with reports and demands

PLASFED has focused its attempts on re-sponding legislative regulations against use and manufacturing activities of plastics. Attempts

have been started before the Ministries of Agriculture, Finance, and Customs and Commerce. Ef-forts against restrictive leg-

islative regulations towards plastics sector have been intensified. Regulations for continuing re-strictions on the sector including packaging and restrictions on the use of plastic products as well

as existing restrictions and increase of raw mate-rial customs duty loads continued.

PLASFED has started a series of initiatives to reverse this process with leading actors of the sector. Beside applications to the ministries related to the regulations, the justifications for regulation requests have been presented in the reports prepared.

Fast and timely contribution to education from PAGDER: A depart-ment of plastics will open in Kırkla-reli Vize Vocational School

It is resolved that a department of plas-tics be opened within Vize Vocational School of K ı r k l a r e l i University. An impor-tant step has been taken in favour of the coop-e r a t i o n b e t w e e n industry and university in Vize, which is in the course of becoming a “city of plastics” by at-tracting industrial investments with PAGDER & ASLAN Organized Industrial Zone.

Having been gathered in the President’s of-fice of Kırklareli University, the parties have de-cided on opening a Department of Plastics in Vize Vocational School which is planned to be open for education in the academic year 2013-2014.

European Association of Plastic Manufacturers has taken action to protect food with plastics

European countries have put into practice new actions to resolve the nutrition problem that keeps drifting to a critical result. Following the target of European Parliament to reduce wasted food by half until 2025 and declaration of 2014 as “Year of Action against Waste of Food in Eu-rope”, European Plastics Coverters - EuPC started the campaign “Protect Your Food”. Yavuz Eroğlu, the Vice-President of PAGDER and the Member of EUPC Board of Execution, was appointed the director of the campaign on behalf of EUPC.

Informing us about the project, Yavuz Eroğlu said “Unfortunately, the picture in our country is not any different from Europe in terms of waste of food. In a country like Turkey, where 12 million people live belong the poverty line according to the latest estimates, the packaging sector may help 1,5 million tons of fresh fruit and vegetable get to dining tables instead of garbage.

İlker BİLİKTÜChairman/Association of Bursa Plastics and Packaging Industrialists (BURPAS)

Yusuf ÖZKANC h a i r m a n / A s s o c i a -tion of Kayseri Plas-tics Business Owners (KAYPİDER)

Erol PAKSUChairman/EGEPLASDER Aegean Plastic Industrial-ists Solidarity Association

Page 104: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

102

PLASFEDMAGAZINE analyzes the incentives of plastics sector: In-vestment on plastics focuses on the first region

The data that has come out of the first application term of new sectorial, re-gional, strategic in-vestment incentive system, it is seen that investments concen-trate on the regions with sufficient ac-cess to raw materials and domestic/foreign markets. Collecting for

PLASFEDMAGAZINE the data of investment in-centive documents accepted by the Ministry of Economy, Barbaros Demirci, the Secretary Gen-eral of PLASFED-PAGDER, states that, of the in-vestments made within the scope of the new in-centive system, 51,9 per cent in terms of amount and 36,4 per cent in terms of value was taken for the Region 1.

PLASFED members met Sadettin Korkut, the new General Manager of PLASFED

S a d e t -tin Korkut is appointed to General Man-ager position of Petkim, one of the few industrial en-terprises of its kind globally.

Having met PLASFED members, Sadettin Korkut has stated that they know the sector well and that they would pursue a customer-oriented ap-proach in the next term. Petkim is one of the top raw material manufacturers of plastics sector. Sadettin Korkut is appointed to General Manager position of Petkim, which is the largest company of petro-chemistry sector and renowned in glob-al scale with an investment package of 5 billion dollars. Soon after his appointment, Korkut met PLASFED members and signalled the new strat-egies to be followed by Petkim in the upcoming term.

Move of PAGDER Organized In-dustrial Zone: Stage 3 is on sale in PAGDER ASLAN OSB, 3.2 million squ-are meters are booked in Osmaneli OSB.

PAGDER accelerates its organized industrial zone (OIZ) investments. First foundations are planned to be laid in 2012 for PAGDER-ASLAN Private OIZ, where stage 3 plots are on sale. An agreement is reached for assignment of Bilecik Osmaneli Organized Industrial Zone expansion area as Specialized Plastics Organized Indus-trial Zone. In the OIZ which will operate as the

first “Private S p e c i a l i z e d Plastics Orga-nized Indus-trial Zone”, it is aimed that plot owners will be able to lay founda-tions by 2013. The first plants are stated to start operation in 2016.

PAGDER materializes its second largest OIZ enterprise with the Entrepreneurs Commit-tee and Board of Directors of Bilecik Osmaneli Organized Industrial Zone. The book-building work started with authorization of PAGDER by OIZ managing bodies has been a great success. PAGDER has stated that 3 million 252 thousand square meters have been booked.

Excitement of Commencing pro-duction in Menemen OIZ: Wheels will start turning in the end of 2013

W o r k s keep going at full speed in Menemen S p e c i a l i z e d Plastics Orga-nized Indus-trial Zone. With excavation and infrastructure

works speeded up, the production is planned to take commence by the end of 2013. Salih Esen, the Chairman of the OIZ Board of Directors, has stated that some enterprises prepare for foun-dation works and that these enterprises are planning to start manufacturing until the end of this year.

Reminding that the zone is established on a 850 thousand-square-meter area, Salih Esen stated that 37 of 45 plots have been assigned and it would turn into an industrial zone where about 40 companies would operate. Esen said “3 or 4 companies are preparing for laying founda-tion as far as we know. We will see the buildings rise near summer. We also think that there would be companies starting production within this year”.

PLASFED: It is time to open TOBB Plastics Sector Council

PLASFED and its Found-ing Asso-ciations have concentrated their attempts to establish a separate council for plastics sector

which is affiliated with TOBB Council of Chemis-try Sector, with an official letter to TOBB.

It is stated that a new sector council should be formed as a separate council in affiliation with TOBB for the purpose of improving plastics industry, which is one of the largest industrial sectors in Turkey. Selçuk Aksoy, the Chairman of PLASFED stated that they have applied to TOBB as PLASFED and its founding associations and they follow the process closely.

Plastics Sector to appear in Global fairs with PAGDER

Turkish plastics sector still operates in Global sectori-al fairs in 2013. Fairs in China and Brazil will be organized in May, and world’s largest plastics fair K Germany in Oc-tober. PAGDER Association of Plastics Industrialists carries on its promotional activities towards target markets. Making organizations to fairs at a level of national participation, PAGDER keeps contributing to the sector.

CHINAPLAS 2013, which is the second larg-est fair in Global scale, will be held in Guangzhou between May 20 and 23, 2013. The Turkish pa-vilion in FEIPLASTIC 2013 INTERNATIONAL PLAS-TICS FAIR, which will be held on May 20 to 24 in Sao Paolo after its previous name, BrasilPlast is changed. K 2013 INTERNATIONAL PLASTICS AND RUBBER FAIR that is held in Germany and is the largest plastics fair in the world.

İzmir PLASTECH industrialists to meet for the second time

İZMİR - PLASTECH PLASTICS, PACKAGING AND TECH-N O L O G Y FAIR, press-ing forward to become one of the meet-ing points of the sectors of plastics and plastic

processing machinery, which is co-organized by EGEPLASDER will open its gates for the second time from April 11 to 14. Organized as a coopera-tive effort of Aegean Plastic Industrialists Soli-darity Association (EGEPLASDER), which is one of the co-founders of PLASFED, and İZFAŞ, İzmir Chamber of Commerce, Aegean Chamber of In-dustry, Aegean Exporter Unions targets to make a business medium where the last developments in fair sector are shared.

Erol Paksu, the President of EGEPLASDER, has stated that they are happy to organize a sectorial fair for the second time in İzmir, one of Turkey’s centers for fairs and tourism.

BREAKING NEWS

Page 105: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

PLASFEDDERGİ

103

PAGDER: Plastics Industrialists must participate in business organi-zations more

Stating that plastics industrialists must participate in business orga-nizations more actively, Hüse-yin Semerci, the Chairman of PAGDER, called the plastics in-

dustrialists to cooperate more with sectorial as-sociations. PAGDER has resolved to support its candidates in a corporate manner in the relevant councils of İstanbul Chamber of Commerce and İstanbul Chamber of Industry. Within this frame-work, Candidacy of Yavuz Eroğlu, who is charged with several duties including Executive Board Membership of EuPC, European Plastics Covert-ers apart from Deputy Chairman of Pagder, as well as Mehmet Aslan, who works with many non-governmental organization memberships and Selçuk Gülsün, Accounting Member of Pag-der Board of Directors and İstanbul Chamber of Public Accountants will be supported.

Chemistry sector set a record with 2.8 billion Dollar export to Af-rica

Turkish chemistry sector has finished 2012 in the second place in secto-rial terms with 17,6 billion-Dollar export. The sector has been the top exporter to Africa, which is the target region of Turkey. İstanbul Association of Chemical Material and Product Exporters has recorded that the export share of EU countries kept shrinking in 2012. On the contrary, the share of Middle Eastern and African countries that are in the range of Turkey continued to grow.

According to the assessment of İKMİB, the chemistry sector stands out as the biggest exporter to Africa with a 27 per cent increase in export, and it is stated that “Exporters who matched their chemistry with Africa achieved 2 billion and 889 million-dollar export in 2012”.

Automotive plastics report from PLASFED: Use of plastics in automo-tive will increase by 20 per cent un-til 2017

PLASFED assessed the developments regarding automotive plastics with a detailed report. In “Turkish Automotive Plastics Sector Report”, it is established that use of plastic ma-terials in automotive sector will increase by 20 per cent in the next 5 years but the share of au-tomotive plastics with high added value in total production of plastics will reduce. In the report which states that the growth of Turkish automo-tive sector will continue despite global crisis, it is noted that the increase in sector’s use of plastics

will continue both in terms of the ratio of plastic materials used per automobile and in terms of amount. However, it is also stated that the share of the production of plastics to be used in auto-motive within total production of plastics will decrease.

According to the PLASFED report, while 212 thousand tons of plastic was consumed in trans-portation vehicle sector in 2005, this amount in-creased to 272 thousand tons in 2012, and the share of automotive plastics in total production of plastics was 4 to 5 per cent.

OAİB President of the Associati-on of Machine Exporters and Machi-nery Promotion Group, Adnan Dal-gakıran:

Plastic and rubber processing machinery sector has competition problems

Adnan Dalgakıran, the President of Machin-ery Exporters’ Association of Central Anatolian Exporter Unions, stated that plastics and rubber processing machinery sector has grown but still

has competition problems. Stating that even though lots of companies are reg-istered exporters, there are few companies with significant amount of ex-port, Dalgakıran noted the necessity of increasing the number of companies that improve themselves.

Adnan Dalgakıran said that the sector kept growing in 2012 but even though there are many companies in plas-tics and rubber processing machinery sector, most of such companies have low production ca-pacities and noted that “The sector has difficulty competing with the companies abroad due to high input costs”.

INTERVIEWS. Reşit Ronabar, the first engi-

neering plastics investor of Turkey:“Manufacturers without a vision

are destined to be wiped out”While Turkey shows considerable effort to

attract foreign capital investments, it also looks for ways to increase domestic added value in manufacturing processes for such investments. Engineering plastics in automotive is one of its tools. The share of plastics in automotive prod-ucts is increasing every day. Engineering plastics are used directly or indirectly in majority of prod-ucts high add-ed value such as construc-tion, electron-ics, and white appliances. S. Reşit Ronabar is one of the first investors of engineering plastics in Turkey and the chairman of the board of directors of Eurotec and Interplast, which are two companies with the highest share in do-mestic market today. According to Ronabar, what should be kept in mind in engineering plastics

is the ability to read the present and future of sectors that use plastics such as automotive in particular. Ronabar states the distinction clearly: The companies that can foresee the future will prevail, and those which are content with their current status will vanish.

INTERVIEWCahit Nakıboğlu, Chairman of

the Board of Directors of Naksan Holding:

“We do not give up even what we get is but dust”

Making up one of the brightest achievements of the region with invesments made in the most difficult times of Turkey, NAKSAN, owned by Nakıboğlu family, keeps its growth with new sectors. Forming the foundation of NAKSAN Holding, which includes many successful companies from technology to construction, logistics to

education, NAKSAN Plastik continues to draw attention as one of the leading companies of the sector. Cahit Nakıboğlu, the Chairman of the Board of Directors of NAKSAN Holding notes that they are in business for three generations, and describes their insistence on keeping up with their work even for very small profit margins with the tradesman motto “even its dust is ok”. Cahit Nakıboğlu, who, apart from being a company that has played a crucial role in development of Ga-ziantep, contributes to industrialists by assuming the Presidency of the Organized Industrial Zone keeps his support to an intensive social contribu-tion program primarily with education.

INTERVIEWHasan Manav, one of the witnes-

ses of the history of Turkish Plastics Sector:

We must be spiteful to our job and say, “why should not we?”

Turkish plastics sector has also enabled the development of the industry of plastics ma-chinery. At the time when the first seeds of the sector were spread, success stories were writ-ten by skilled experts and entrepreneurs in this field. Hasan Manav, who is one of the people that played a role at es-tablishment and devel-opment stages of the sector is one of the lead-ers of manufacturers, who write one of such success stories. Even though Hasan Manav assigned his work to his son today, he is still a well-remembered name. He is hopeful of the prospects of Turkey. He advises the youth to en-joy their job to the extent of “praying with their boots on”. Hopeful of Turkey’s futures, Hasan Manav looks to the future with following words: “Turkey will be like European countries. It must be; there is no option”.

BREAKING NEWS

Page 106: PLASFEDDERGİ 2. Sayı
Page 107: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

liderliğekoşanlarn tercihi

İkitelli O.S.B Pik Dökümcüler San. Sit. A6 Blok No:10 3406 İkitelli - İstanbul / Türkiye Tel.:+90 212 485 33 30 Faks: +90 212 485 33 32e-mail: [email protected] www.senmak.com

www.senmak.comwww.senmak.com

Page 108: PLASFEDDERGİ 2. Sayı

OCAK - MART 2013 / 2. SAYIPLASTİK SANAYİCİLERİ FEDERASYONU DERGİSİ

PLASTİK

: HAYATIM

IZA KATKISI ÖNYARGILARIMIZDAN ÇOK DAH

A BÜYÜK OCAK - M

AR

T 20

13

/ 2

. SAY

I

PLASTİK:HAYATIMIZA KATKISI

DAHA ÖNYARGILARIMIZDAN BÜYÜK