Upload
independent
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
SMRYNA VE KORDELYA TARİHİ HAKKINDA BİR
İNCELEME
Erzurum Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü
OZAN BOZTAŞ
ÖZ
Bu kısa inceleme türündeki makalede İzmir şehrinin tarihsel gelişimine değinmekle
beraber şehrin kalıtsal dokularına, özü diye nitelendirilebilecek şehrin ruhuna ait dokuları, ana
hatlarıyla coğrafi yapısı ve iklimi hakkında bilgiler sunmaya gayret edilecektir. İzmir şehrinin
körfez ilçelerinden olan Karşıyaka ilçesi hakkında da bilgiler, değerlendirmeler sunulacak
olup ilçenin tarihteki konumu, gelişim süreci ve şimdiki konumu, bilhassa dokusu hakkında
bilgiler sunulmaya çalışılacaktır. Karşıyaka İlçesinin ismi ile ilgiler bilgiler, ilçenin tarihi bazı
mekanları ve noktaları da nakledilmeye çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: İzmir, Karşıyaka, doku, tarih, coğrafya, mekan, konum.
İZMİR TARİHİ
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık
yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve
Sipylos Dağı (Yamanlar Dağ)' ından gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası
oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.
Şimdi Tepe kule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap
ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi
olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur.
Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün
büyük katkıları olmuştur.
2
Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan
Aiol, İon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar,
Çandarlı (Pitanes), Foça (Phokaia), İzmir (Smyrna) Kilizman (Klazomena), Milet
ve İasos gibi yerleşimlerdir. Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha
çok Hellenli ve den olmalarıdır. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem
de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler.1
Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı
kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp
kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı.
Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde
yer aldı. MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale
(Pagos) eteklerine taşındı.2
Bizans İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti
ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar [72 yılında denizden zaptedip
İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 1081'de
Selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk Türk denizcisi olacak Çaka Bey'in komutasında ele
geçirirler.3
Smryna/İzmir İsminin Anlamı
İzmir’in bir yerleşim alanı olarak ortaya çıktığı dönemlerden başlayarak, farklı
isimlerle anılmış olduğuna dair ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. Ancak kısa sürelerle de
olsa, kullanıldığı sanılan bu isimlerin hiç birisi, Smyrna adı gibi sürekli ve kalıcı olamamıştır.
Zaten bugün İzmir olarak kullandığımız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir.
Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Samorna veya Smurna olduğu da iddia
edilmektedir. Ancak kesin olarak izlenebilen gelişim, Smyrna biçimiyle ilgilidir. Smyrna
ismi, kentin uzun tarihi boyunca varlığını sürdürmüş ve Türkler tarafından fethedildikten
sonra İzmir şeklinde söylenmeye başlanmıştır. Smyrna kelimesinin başına, Türkçe söylenişi
1 Pınar İlhan, Gezginlerin Gözüyle İzmir XIX. Yüzyıl, I. Akademi Kitabevi, İzmir, 1994, s.45-53 2 İşbilen Tahsin, Maşatlıktan Kurtuluşa İzmir 1919-1922, Milli Kütüphane Yayınları, 2009, s.22-25 3 İnalcık Halil, Çaka Bey-İzmir Beyliği 1081-1092, NTV Tarih Dergisi(48.sayı), Ocak 2013, s.52
3
sırasında İ sesi gelmiş ve İsmir olarak telaffuz edilmeye başlanmış, daha sonra da kullanılan
İzmir biçimine dönüşmüştür.4
Kentlerin isimlerinin anlamı, onların geçmişleri hakkında bazı ipuçlarını
barındırabilmektedir. Bu ip uçları, kentlerin kuruluşları veya geçirdikleri dönüşümlere ışık
tutabileceği için önemlidir. İzmir buna iyi bir örnektir. Çünkü Smyrna ismi kentin kuruluş
hikayesine dair izler taşımakta; kelimenin İzmir şekline dönüşmesi ise, kentin bir kültürel
yapıdan başka bir kültürel ortama geçmesini simgelemektedir.
İzmir’in Kuruluş Yeri
İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda tartışmalı bilgiler bulunmakla birlikte, kentin
başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepe kule olarak tanınan ören
yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu bilinmektedir. Bu ören yerinin aslında bir yarım ada
olduğu sanılmaktadır. Eski İzmir’in bulunduğu yarım ada dar bir kıstakla ana karaya bağlıydı.
Fakat körfeze akan derelerin binlerce yılda taşıdığı malzeme denizin dolmasına ve bugünkü
hattına çekilmesine neden olmuştur. Burasının kuruluş yeri olarak seçimi, dönemin
kaygılarına yeterince cevap vermektedir. Çünkü dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma
kolaylığı sağlamaktadır. Karadan gelecek saldırılar sadece yarımadayı ana karaya bağlayan
kıstak üzerinden gerçekleşebileceğinden, dar bir alanda kontrol etme şansını artırıyordu.
Denizden gelecek saldırılar ise, daha kente ulaşmadan izlenebiliyor ve Smyrnalılara önlem
alma olanağı sağlıyordu.
Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar ticari aktivite de
belirleyiciydi. Bir yarım ada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı sağladığından,
deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu. İzmir’in bu ilk kuruluş yerinin tercih edilmesinde
başka hangi nedenlerin etkili olduğunu anlamak için, yakın çevresine bakmak yararlı olabilir.
Bayraklı ’da eski İzmir’in kuruluş yerine baktığımızda, hemen yakın çevresinden denize
dökülen küçük derelerin varlığı dikkat çekiyor. Bu dereler, verimli tarım arazilerini sulayarak
denize ulaşıyordu. Körfezin bitiş noktasından başlayarak, günümüzde Belkahve geçidine
kadar uzanan ovanın o dönemde kimi yerleri, özellikle denize yakın kısımları yarı bataklık
olsa bile, yine de tarım yapmaya elverişli alanların varlığı biliniyor. Bu geniş ovanın, kentin
beslenme ihtiyacını karşılama açısından avantaj sağladığı kesindir. Anlaşılacağı üzere kuruluş
4 Aksoy Yaşar, Smyrna: İzmir Efsaneden Gerçeğe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, İzmir, 2002,
s43-84
4
yeri, hem deniz ticareti hem de tarımsal olanaklara sahip bir noktada bulunuyordu. Ticaret ve
zanaatla uğraşan kentlilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında bu olanakların ne kadar
önemli olduğu açıktır. Dolayısıyla seçilen yer savunma, güvenlik, iktisadi faaliyetler ve
beslenme imkânları bakımından önemli avantajlar sağlamaktaydı.
İzmir’in İşgali ve Kurtuluş
Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’nı yenik kapamasıyla birlikte 30 Ekim
1918’de imzaladığı Mondros Mütarekenamesi Anadolu’yu emperyalist devletlerin işgaline
açık bir alan haline getirmiştir. I. Dünya Savaşı’nda emperyalistler arasında yapılan gizli
anlaşmalarda aslında İzmir ve çevresi İtalya’ya bırakılmıştı. Ancak savaş sonrasında İngiltere,
Ortadoğu’daki petrol bölgelerini İngiliz çıkarları doğrultusunda koruyacak bir taşeron güç
aramaktaydı. Bunun için Yunanistan biçilmiş kaftandı. Bu gelişmelerle birlikte İtilaf
Devletleri, 19 Ocak 1919’da toplanan Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan’ın, İzmir ve
çevresini işgal etmesini kararlaştırmıştır. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan Ordusu tarafından
işgal edilmesi, tüm Anadolu’da milli bilinci harekete geçirmiştir.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın nihai hedefini İzmir’in düşman işgalinden
kurtulması olarak belirlemiştir. İşgaliyle birlikte İzmir; modern Türk ulus-devletinin
kuruluşunun temel harcını oluşturmuştur. 15 Mayıs 1919’da Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunan
ordusuna karşı sıktığı ilk kurşun, üç yıl dört ay sürecek olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın da ilk
kıvılcımı olmuştur. Türk ulusu, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 20. yüzyılda emperyalizme
karşı ilk ulusal bağımsızlık hareketini bu gelişmeler ışığında başlatmıştır. 26 Ağustos 1922’de
TBMM’nin, Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde giriştiği Büyük Taarruz sonucunda 9
Eylül 1922’de yani üç yıl dört ay sonra İzmir, emperyalist işgalden kurtulmuştur.
İzmir hem kurtuluşun hem de kuruluşun simge kenti olmuştur. Atatürk, modern
Türkiye’yi kurarken bütün önemli mesajlarını İzmir’den duyurmuştur. Osmanlı
İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde ilklerin kenti olan İzmir, bu özelliğini XX.
yüzyılda da sürdürmüştür.
5
İzmir, çağdaş Türkiye’yi dünyanın evrensel değerlerine eklemleyen öncü bir kenttir. Türk
kadını tiyatro sahnesine ilk kez İzmir’de çıkmıştır. Ülkemizde futbol ilk kez İzmir’de
oynanmıştır. 17 Şubat 1923’te Cumhuriyet’in ilk İktisat Kongresi İzmir’de toplanmıştır.
Cumhuriyet’in ilk Uluslararası Fuarı İzmir’de açılmıştır. Akdeniz Olimpiyatları ve
Universiade gibi dünyanın büyük spor organizasyonlarına İzmir, büyük bir misafirperverlikle
ev sahipliği yapmıştır.
Demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü içtenlikle duyumsayanların ve onu bir yaşama
biçimi haline getirenlerin kenti olan İzmir, 8500 yıllık zengin tarihsel ve kültürel birikimiyle
taşıdığı bu devasa değerleri üçüncü bin yıla da aktarmaya devam etmektedir.
İzmir’in Tarihsel Mekân ve Binalarından Örnekler
Tepe kule Höyüğü(Bayraklı)
Kentin başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepe kule olarak
bilinen ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğuna pek şüphe bulunmamaktadır.
Burasının kuruluş yeri olarak seçilmesi, dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma kolaylığı
sağlamasındandır. Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar
ticari aktivite de belirleyiciydi. Bir yarım ada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı
sağladığından, deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu. Bayraklı ‘da yapılan kazılarda elde
edilen buluntular, İzmir'in kuruluşunun İÖ. 3000 yıllarına kadar indiğini göstermektedir.5
İzmir'in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, şehrin kendisidir. Bugüne kadar
yapılan çalışmalarda, kentin ızgara planlı, yani bir-birini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda
olduğu anlaşılmıştır. Kente ilişkin önemli bulgular arasında iki tapınak, şehrin surları, sivil
mimari örnekleri, cadde, sokak ve çeşmeler sayılabilir.
Kadife kale
İzmir'in yeniden kurulması, Türkçe’ de Büyük İskender diye bilinen Makedonyalı
Alexandros'a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İÖ. 334 yılında Pers
İmparatorluğu'nun Anadolu'daki ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine
ilerlemişti. Bu harekât sırasında İzmir yöresine geldiği ve söylenceye göre, şimdiki
5 Yazıcı Yasemin, Bir Zamanlar Karşıyaka, Irmak Yayınları, 2009, s.22-25
6
Kadifekale civarında ilahi bir işaret almış ve kendisinden orada yeni bir Smyrna kenti kurması
istenmişti. Kentin kuruluşunun İskender'in önde gelen iki komutanı tarafından
gerçekleştirildiği kabul edilmektedir. Bilindiği üzere Kadifekale, bu dönemin bir hatırası
olarak kentin üzerinde bir taç gibi durmaktadır.
Agora
İzmir, Roma İmparatorluğu döneminde önem kazanmış ve ticaret kenti olma özelliğini
geliştirmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde kentin pek çok eser kazandığı bilinmektedir.
Cadde ve sokaklar taş döşeme ile kaplanmış, kentin görüntüsüne Roma mimarisi hakim
olmuştur. Ancak ne yazık ki bu eserlerden büyük çoğunluğu günümüze ulaşamamıştır. Fakat
Roma dönemi eserlerinden bazılarının kalıntıları, İzmir'in geçmişten getirdiği izler olarak
kentte yaşamaktadır. Bu kalıntıların başında hiç şüphesiz Agora gelmektedir.
Her türlü tahribata uğramasına ve bakımsızlığına rağmen büyük bölümü günümüze
ulaşabilmiş olan devlet agorası Roma dönemi yapıları içinde en dikkat çekici olanıdır. İS. 178
deki deprem sonrasında tamir edilmiş şeklini yansıtan agoranın bir bölümü de, kazı çalışması
yapılmadığı için toprak altındadır.
Konak Meydanı
XVIII. yüzyılda başlayan, Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinin kentlere
yansıması, XIX. yüzyıl başlarına denk gelmiş ve bu dönüşüm, İzmir'in fiziksel yapısında yeni
bir kentsel dokunun ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Bu nedenle imparatorluğun diğer
kentlerinde olduğu gibi İzmir'de de, XIX. yüzyıl öncesinde kamusal bir merkez bulmamız
mümkün değildir. Dolayısıyla İzmir'de böyle bir merkezin oluşumu, devletin modern bir
monarşi olma yoluna girmesine bağlı olarak ortaya çıkabilmiştir.
Kâtip-oğlu Konağı
XIX. yüzyıldan itibaren oluştuğunu belirttiğimiz konak çevresindeki kamusal mekanın
başlangıcı İzmir'in ünlü ayan ailesi Katipoğulları'na uzanmaktadır. 18. yüzyılın başından
itibaren varlığını bildiğimiz aile, belirtilen yüzyıl içinde giderek güçlenmiş ve İzmir'in
yönetiminde en etkili odaklardan birisi olmuştur. İşte Konak Meydanı olarak bildiğimiz
meydana adını veren yapı, Katipoğlu ailesinin konağıdır. Bu konağın dış avlusunu çevreleyen
7
duvarların daha doğrusu cümle kapısının önündeki küçük boş alan, İzmir'in ilk Konak
meydanıdır. Konağın arka tarafında küçük bir Türk Mezarlığı olan sulu mezarlık, Meydanın
denize doğru ucunda ise bugün de hala varlığını sürdüren Ayşe hatun camii yani Yalı camii
yer alırdı. II. Mahmut'un devlet yönetimini merkezileştirme amacıyla, ayanları tasfiye
etmesinden Katipoğlu ailesi de nasibini almış ve konak, ailenin diğer mallarıyla birlikte 1816
yılında devletleştirilmiştir. Bundan sonra Konak, İzmir mutasarrıflarının ikametgâhı ve aynı
zamanda İzmir sancağının idari binası olarak hizmet vermeye başlamıştır. 1863 yılına
gelindiğinde, Katip-oğlu ailesinden kalan ve yıkılmaya yüz tutan ve İstanbul'a yazılan
raporlarda harabeye dönüştüğünden söz edilen konağın tamiri talep edilmekteydi. 1864'de
İzmir, Aydın Vilayetinin merkezi haline getirilmiştir. Bu değişiklik hükümet konağı
projesinin de yeniden ele alınmasına ve revize edilmesine neden olmuştur. Yeni hükümet
konağının yapılırken binanın gösterişli olarak yapılması ve bir prestij kurumu olarak
tasarlanması düşünülmüştür. İnşaat 1869-70 de başlayabilmiş ve 1872 de
tamamlanabilmiştir. 6
Sarı Kışla
Yeniçeri Ocağının 1826'da kaldırılması sonrasında yeni kurulan ordunun nefer ve
subaylarını İzmir'de barındıracak, talimlerini yapabilecek ve ticaret açısından istikrarlı ortam
oluşturmak amacıyla bir kışlanın inşa edilmesi acil bir durum olarak ortaya çıktı.
Bugün Konak Meydanı olarak bildiğimiz alanın 1826 yılından önceki durumunu görme
şansımız olsaydı, yukarıda belirttiğimiz gibi sarı kışlanın yerleştirildiği sahada 10 sabun
atölyesi, büyük bir tuz-hane, 4 kahvehane, 3 manav dükkânı, 3 meyhane, çeşitli vakıf
dükkânları, 44 odalı bir Yahudi-hane ve bazı evlerden oluşan bir doku ile karşılaşacaktık.7
1826 yılında İzmir muhafızı Hasan Paşa ve İzmir kadısına yazılan emirde, kışlanın yapılması
için gerekli hazırlıkların tamamlanması, özellikle deniz kenarında bir yer seçilmesi
isteniyordu. Deniz kıyısında kışla yapılabilecek büyüklükte bir arsa bulunmadığından, saymış
olduğumuz ticarethane ve evlerin satın alınarak yıkılması, denizin doldurulması ve açılacak
bölgede kışla binasının yapılması kararlaştırılmış ve bu çalışmalar sonrasında 1829 yılında
ünlü Sarı Kışla tamamlanarak, faaliyete girmiştir. Kâtip-oğlu konağının idari bir bina olarak
6 Baykara Tuncer, İzmir ve Batı Anadolu Uluslararası Sempozyum Tebliğleri, Akademi Kitapevi Yayınları, Ankara, 2006, s.25-33 7 Yardım Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eser Kataloğu, İzmir Milli Kütüphane Vakfı, 1997 s.225-227
8
kullanılmaya başlanması ve Sarı Kışlanın 1829 da bitirilmesiyle kamusal bir mekânın
oluşumunun ilk evresi tamamlanmıştı.
İzmir Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması
Türkiye'nin Milli adını taşıyan ilk Kütüphanesi olan İzmir Milli Kütüphanesi, İttihat ve
Terakki Fırkası'nın çabalarıyla, 1912 yılında okumuş, kültürlü Türk gençlerinin yetiştirilmesi
amacıyla, Beyler Sokağındaki Salepçi-zade Konağının selamlık bölümünde hizmete girmişti.
Bu günkü binasının yapımına 1922'den sonra başlanarak, 1926 yılında Elhamra Sineması
tamamlanarak hizmete açılmış, kütüphane binası ise 1933 yılında tamamlanabilmiştir. Bu anıt
eserin projesi Mimar Tahsin Sermet Bey tarafından Neo-Klasik tarzda hazırlanmıştır.8
Fuar
Ticari ilişkilerin yoğun yaşandığı bir liman kent olan İzmir, Yunan işgali ve
sonrasında kentin yanmasıyla, bu özelliğini yitirmişti. Kurtuluş sonrası kentin uluslararası
ticari kimliğinin yeniden canlandırılması, ürünlerinin dış pazarlara tanıtılması ihtiyacı vardı.
Bunun için daha 17 Şubat 1923'te gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi sırasında İzmir
Fuarı'nın temeli sayılabilecek, Yerli Malları sergisi düzenlenmiştir. Bu geçici sergiden sonra,
1927 yılında Vali Kazım Paşa'nın girişimleriyle, 9 Eylül Meşheri adıyla sergiler, önce Mithat
paşa Sanat Enstitüsünde, daha sonraları günümüzde Efes Oteli olan sahada açılmıştır. 1931
yılında uluslararası statüye kavuşan İzmir Fuarı, 1936 yılından itibaren, yangın yerlerini imar
etmek amacıyla yapılan Kültür Park’ta düzenlenmeye başlamıştır.
Karşıyaka Tarihi
Karşıyaka; İzmir Körfezi’nin kuzeyinde yer alan ve Gediz ırmağının alüvyonlarının
Oluşturduğu küçük bir delta (Öner ve Kayan 2006)üzerinde kurulu bir kıyı yerleşmesidir.
Bugün İzmir’in metropol alanına dahildir ve 300 binin üzerinde nüfusu barındırır. Geç
Osmanlı Dönemi’nde sayfiye yerleşmesi olan Karşıyaka, Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanan
gelişmelerle birlikte bu niteliğini yitirerek, körfezin güneyindeki Alsancak, Güzelyalı semtleri
gibi sürekli ikamet edilen, ticaret, sağlık gibi ihtiyaçların da kendi sınırlarının içinde
8Yardım Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eserler Kataloğu I-IV, İzmir Milli Kütüphane Vakfı, İzmir, 1992-1997, s.46-57
9
karşılanabildiği bir yerleşim yeri haline gelmiş ve giderek büyüyerek ilçe statüsü edinmiştir.
Kıyıyerleşimlerinin, “konumları nedeniyle etkileşimlere açık olma” özelliğini tartışan bu
çalışmada, geçtiğimiz yüzyılda köklü bir değişim geçiren Karşıyaka’daki değişime ışık
tutulmaya çalışılacaktır.9
Kordelya İzmir Karşıyaka’nın eski isimlerinden bir tanesidir. Karşıyaka’nın ismi
Coeur de Lion'dan gelir. Fransızca Arslan-Yürek anlamında. III. Haçlı Seferinde Aslan
Yürekli Richard’ın orduları Karşıyaka’da konaklamışlar ve o zamanlar ormanlık olan bu
bölgeye Aslan Yürekli Richard’ın adı olan Cordelion adını vermişledir10. Coeur de Lion
zaman içinde Cordelieu, Cordelion ve Kordelya ve en sonunda Karşıyaka’ya dönüşmüştür.
Bugün bile Kordelya adında birçok kafe semtte bulunmaktadır.
Karşıyaka Coğrafyası
İlçenin Konumu
Karşıyaka İlçesi, İzmir Körfezi'nin kuzeyinde 84 kilometrelik bir alanda kurulmuştur.
Yamanlar Dağ Grubu'nun güney yamaçlarını da içine alan Karşıyaka'nın doğusunda Bornova,
batısında Çiğli ve kuzeyinde Menemen bulunmaktadır. Denizden yüksekliği 1- 700 metre
arasında değişmektedir. Bostanlı, Alaybey, Nergis gibi semtler ovada, Bayraklı, Gümüşpala
ve Yamanlar gibi semtler ise yamaç arazilerde kurulmuştur. Gediz Nehri 1870'li yıllara kadar
Karşıyaka'dan denize döküldüğü için, nehrin yatağı değiştirilince hem körfezin dolmasının
önüne geçilmiş hem de ilçe yerleşime açılmıştır. 1876 yılında demiryolu hattının gelmesiyle
yamaçlarda yaşayanlar demiryolunun sağ ve soluna yerleşmişlerdir. 1890 yılında ise vapur
seferlerinin başlaması ikinci nüfus hareketini başlamıştır İlçe 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan
işgaline uğramıştır.9 Eylül 1922'de ise Albay Suphi Kula komutasındaki 14. Süvari Tümeni
tarafından işgal kaldırılmıştır.11
Karşıyaka’nın Kaza(İlçe) Olması
1935 yılında İzmir Vilayeti'nin, merkez kaza dışında 14 kazası vardı. Bu kazalardan
bazıları hem nüfus, hem de bina sayısı bakımından Karşıyaka'dan daha gerideydi. Nüfus
9 Erdoğmuş Begüm, Bir Kıyı Yerleşmesinde Kimlik Dönüşümü: Tarihsel Süreç İçinde Karşıyaka’nın Kıyı Kullanımında Gözlenen Değişimler, Ege Coğrafya Dergisi, İzmir, 2012, s.37-47 10 Aksoy Yaşar, Karşıyaka Tarihi, Tükelmat Matbaası, İzmir, 1988, s.103 11 Berber Engin, Serçe Erkan, Karşıyaka Tarihi, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları, 2011, İzmir, s.54-62
10
yoğunluğu bakımından Karşıyaka, nahiye olmasına rağmen merkez kazadan sonra
gelmekteydi. Bu durumu dikkate alan İzmir Valiliği, 1935 yılında Dâhiliye Vekâlet’inden,
büyüklüğü ve nüfusunun çokluğu dikkate alınarak Karşıyaka'nın, bir kaza merkezi haline
getirilmesini temenni etmiş, bütçe zarureti dolayısıyla valiliğe, bu işin gelecek yıla
bırakılmasının uygun görüldüğü yazıyla bildirilmişti. 1944 yılında Vali Refik Şefik Soyer,
Karşıyaka'nın bir kaymakamlık halinde yönetilmesi için bir çalışma içinde olduklarını ve bu
konuda Karşıyaka halkının da görüşlerine başvuracaklarını açıklamıştı. İzmir Vilayeti Umumi
Meclisinin, 26 Mart 1945 günü yaptığı toplantıda, vilayet makamının Karşıyaka Bucağının
ilçe yapılması hakkında hazırladığı mazbata uzun tartışmalara neden olmuş, Vali Refik
Soyer'in desteğiyle Karşıyaka'nın ilçe olması 9'a karşı 8 oyla kabul edilmişti.12 Ankara'nın
kararı benimsememesi nedeniyle Karşıyaka'nın idari konumu, Demokrat Parti iktidarına kadar
tartışma konusu olmaya devam etti.4 Mart 1954 tarih ve 6324 sayılı, "Yeniden (21) Kaza
Kurulması Hakkında" başlıklı kanunla Karşıyaka ilçe merkezi oldu. Kanun'un kabulünün
ardından, bir ay içinde tamamlanacağı düşünülen ilçe teşkilatı kurma çalışmalarına başlandı.
Bu bağlamda adliye, maliye ve jandarma komutanlığı birimleri oluşturulduktan sonra, Nihat
Tahiroğlu Karşıyaka'ya kaymakam olarak atandı. İlk aşamada kaymakamlık birimlerine,
Karşıyaka içinde yer bulmanın yönetimi oldukça zorladığı anlaşılıyor, örneğin adliye binası
olarak kullanılmak üzere önce, Karşıyaka Merkez Karakolu'nun bitişiğindeki bina
düşünülmüş, ancak daha sonra Latife Hanım Köşkü'nde karar kılınmıştı. Sonuçta
kaymakamlık birimleri bir şekilde şehir içine yerleştirildi, ancak dağınıklık hemen dikkati
çekiyordu. 1967 yılında kaymakamlık Celal Paşa asfaltında, adliye Latife Hanım Köşkü'nde,
ilköğretim müdürlüğü Türk Birliği okulu binasında, mal müdürlüğü 1690 numaralı sokakta,
vergi dairesi Kemalpaşa Caddesi'nde ve özel idare memurluğu Celal Paşa asfaltındaki
Kaymakamlık Evi'nin altında hizmet veriyordu.
Hal böyle olmakla beraber, sonraki yıllar boyunca bu dağınıklık giderilememişti. 1979
yılında, yaklaşık yetmiş yıldır çeşitli müdürlüklere hizmet eden Karşıyaka Kaymakamlığının
ahşap binası yıkılmak üzereydi. Köyleriyle birlikte nüfusu 350.000'i bulan beldenin sorunlarla
karşı karşıya olduğunu belirten yetkililer, bu sorunların başında "dağınık resmi dairelerin bir
çatı altında toplanmasının geldiğini işaret ediyorlardı. Durumun ne denli vahim olduğunu
göstermesi açısından, Karşıyaka Kaymakam Vekili Lütfi Berkman'ın şu sözleri çok
12 Karabey Haydar, “Kıyı Mekânının Tanıtımı, Ülkesel Kıyı Mekânının Düzenlenmesi için bir
Yöntem önerisi” ODTÜ Mimarlık Dergisi 4, 1978, (1) s. 91-114
11
anlamlıdır:"Bina çok eski ve ahşap olduğu için bir kıvılcım bile tüm kayıtların yok olmasına
neden olabilir.13 Yeni bina için Bakanlığa müracaat ettik. Teklifimiz, 1979'un yatırım
projesine alındı. Önümüzdeki yıllarda, Karşıyaka'daki tüm resmi daireleri bir çatı altında
toplayacak modern bir bina yapılacak.14
Karşıyaka Kaymakamlığı, yeni binasına ancak 1984'de kavuşabildi. Karşıyaka ilçe
olduğunda, merkezi dışında yedi köyden sorumluydu, Kapladığı alan bakımından İzmir'in en
küçük ilçesi olmasına karşın, hem nüfus miktarı, hem de nüfus yoğunluğu bakımından
İzmir'in merkez ilçesinden sonra ikinci sıradaydı. 1954 - 2008 yılları arasında hızla büyüyen
Karşıyaka, köylerinin çoğunu birer mahalle olarak merkezine bağlamıştı. Bu nedenle 1990
başlarından itibaren Karşıyaka'ya bağlı Çiğli ve Bayraklinın ayrılarak birer ilçe haline
getirilmesi tartışılmaya başlandı. Nitekim 27 Mayıs 1992'de çıkarılan 3806 sayılı kanunla on
mahalle, belde ve köy Karşıyaka ilçesinden alınarak Çiğli Kazası kuruldu.15 Buna rağmen
Karşıyaka, Çiğli'nin ayrılmasıyla oluşan nüfus azalmasını kısa sürede telafi etti. Bu arada
Bayraklının da ilçe yapılması tartışmaları devam ediyordu.
1993'de dönemin CHP İzmir Milletvekili Veli Aksoy, Bayraklının ilçe yapılması için
TBMM Başkanlığına kanun teklifi verdi. Aksoy, Alparslan, Refik Şevket İnce, Çiçek,
Cengizhan, Muhittin Erenler, Fuat Edip Baskı, Çay, Salhane ve Turan mahallelerinden oluşan
Bayraklının, 100.000'e yaklaşan nüfusu, tarihi İzmir'in ilk yerleşim alanı olması ve İzmir-
Çanakkale asfaltı üzerindeki konumu nedeniyle ilçe olmak için gerekli koşullara sahip
olduğunu belirtiyordu. Teklifin kabul edilmesi için çaba gösteren dönemin Karşıyaka
Belediye Başkanı Kemal Baysak'ın da içinde bulunduğu Bayraklıyı ilçe yapma çalışmaları
sonuç vermedi ve teklif o dönemde yasalaşamadı. Ancak konuyla ilgili girişim ve istekler
sonraki yıllarda da devam etti. Hatta zaman zaman Karşıyaka’nın il yapılması tartışmaları bile
gündeme geldi.
2008 yılı itibariyle Karşıyaka Kaymakamlığının yönetimi kapsamında 2 köy ve 43
mahalle bulunmaktaydı. 7 Mart 2008 tarih ve 5747 sayılı, "Büyükşehir Belediyesi Sınırları
içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile
13 Öner Ertuğ, Kayan İlhan, “İzmir Körfezi Kıyılarında Alüvyon Birikimi ile Karşıyaka ve
Bayraklı Kıyılarının Şekillenmesi” Karşıyaka Kültür ve Çevre Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları. İzmir. 2006, s.8-22 14 Özkan, Zübeyda, Karşıyaka Tarihsel Dokusunun İncelenmesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.220 15 Beyru Rauf, 19.yy’da İzmir’de Yaşam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2005, s.49-51
12
Karşıyaka İlçesinin Bayraklı, Turan, Postacılar, Soğukkuyu, Onur, Yamanlar, Nafiz Gürman,
Gümüşpala, Emek, Çay, 75. Yıl, Fuat Edip Baksı, Çiçek Alpaslan, M. Erener, R. Şevket İnce,
Adalet ve Doğançay mahalleleri; Bornova İlçesinden de alınan mahallelerle birleştirilerek
kurulan Bayraklı İlçesinin birer parçası haline gelmişlerdir. Bu değişiklikle küçülen
Karşıyaka, İzmir'in kazaları içinde nüfus bakımından Konak, Karabağlar, Buca ve
Bornova'dan sonra beşinci sıraya gerilemiştir. Günümüzde Karşıyaka İlçesi Kaymakamlığı
sorumluluk alanı içinde 2 köy ve 23 mahalle bulunmakta olup, yerleşim genel olarak toplu
haldedir. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, 2009 yılı itibariyle Karşıyaka'nın
toplam nüfusu 304.507'dir.
Karşıyaka Yöresindeki Tarihi Yerler
Köşkler
Uşşakizade Latife Hanım Köşkü
Köşk, Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife Hanım'a ait olup, annesi Zübeyde
Hanım'ın son günlerini yaşadığı ve 14 Ocak 1923'te vefat ettiği köşk olması açısından ayrı bir
değer taşımaktadır. 1922 yılının Aralık ayı ortalarında Gazi'nin annesi Zübeyde Hanım,
Karşıyaka'ya tren yolu ile getirilmiş ve bir hasır koltuğa yerleştirilerek Uşakizade ailesinin
istasyon arkasındaki bu köşküne taşınmıştır. Büyük ihtimamla bakılan Zübeyde Hanım'a bu
dönemde en yakın kişi Latife Hanım olmuştur. Köşk, eski zamanlarda bahçe içindeki çam ve
palmiye ağaçları, havuzu ve yel değirmeni ile tanınmaktaydı. Daha sonra Adliye Binası ve en
son Ege-Fen Dershanesi olarak hizmet verdi. Toplam alanı 2958 m2'dir.
Karşıyaka Belediyesi'nin 2005 yılında kamulaştırdığı Latife Hanım Köşkü, 2007 yılında
restorasyonunun gerçekleştirilmesi için Anıt Yapı İnşaata ihale edildi. Köşk günümüzde
Latife Hanım Anıevi olarak Karşıyakalıların hizmetine açılmıştır.
Durmuş Yaşar Köşkü
İzmirli Alyottiler tarafından 1914 yılında yaptırıldı. Alyottiler kurtuluştan sonra köşkü
Durmuş Yaşar'a karşılıklı olarak verdi. Köşk, Çamlık Caddesi'nin girişinde Karşıyaka
yalısında yer almaktadır.
13
Van Der Zee Köşkü
Alt katı "Eski Ev" Restoranı olarak tanınan binadır. Ünlü Türk dostu Heinrich Van
Der Zee tarafından yaptırılmıştır. Mülk sahipleri tarafından köşkün röleve restorasyon
projeleri hazırlattırılmış, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
tarafından projeler onaylanmış olup şu anda onaylı proje doğrultusunda yapıda restorasyon
çalışmaları bitirilmiştir. Köşk, kafe olarak Karşıyakalıların hizmetine sunulmuştur.
Penetti Köşkü
Türk dostu Dede Penetti'nin bir armağanı olarak halen sahilimizi süslemektedir.
1930'da Karşıyalı İtalyan ailelerinden Armando Penetti tarafından yaptırılmıştır. Venedik'teki
bir sarayın minyatürüdür. Varisleri, bahçenin arka kısmındaki evde oturmaktadır.
Löhner Köşkü (Epikmen Köşkü)
Bostanlı Dolmuş Durağı karşısında parkın yanındaki köşktür.
İsmi verilen Alman tarafından yaptırılmıştır. Sonra Epikmenlere satılmış, onlar
tarafından yıkılıp apartman yapılmak üzere bir Eskişehirliye satılmıştır. Ancak maliklerince
röleve restorasyon projeleri hazırlanmış olup, onay yetkili makamlarca gerçekleştirilmiştir.
Köşkün resterasyonu da tamamlanmıştır.
Anıtlar
Bombacı Ali Çavuş Heykeli
1875'de doğdu. Milis kumandanı. Menemen ve Karşıyaka'nın işgalcilerden
kurtulmasında büyük kahramanlıkları vardır. 9 Eylül 1922'de Karşıyaka'ya ilk sancağı diken
kişidir.
14
Zübeyde Hanım Kabri ve Parkı
Ulu önder M. Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın kabri Karşıyaka'dadır.
İstasyondan Soğukkuyu tarafına giden Zübeyde Hanım Caddesi üzerindeki bir parkta her
daim ziyarete açıktır. Kabir, Ferik Osman Paşa Camii avlusu içindedir. Mezarın mevcut şekli
bizzat Atatürk tarafından belirlenmiştir. Mezar anıt şeklinde olup, 1940 yılında İzmir
Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.
Zübeyde Hanım, son günlerini Uşakizade ailesine ait olan ve günümüzde Latife
Hanım Köşkü olarak bilinen köşkte geçirmiştir ve 14 Ocak 1923 günü de bu köşkte vefat
etmiştir. 1922 yılının Aralık ayı ortalarında Gazi'nin annesi Zübeyde Hanım doktorların
tavsiyesi üzerine, Karşıyaka'ya tren yolu ile getirilmiş ve bir hasır koltuğa yerleştirilerek
kucaklarda Uşakizade ailesinin istasyon arkasındaki bu köşküne taşınmıştır. Büyük ihtimamla
bakılan Zübeyde Hanım'a bu dönemde en yakın kişi Latife Hanım olmuştur.16
TURİZM
Karagöl Mesire Yeri
İzmir - Karşıyaka kent merkezine 27 Km. uzaklıktaki Karagöl Mesire Alanı, Tantalos
efsanesiyle ünlenen Yamanlar Dağı'nda 810 metre yükseklikte ve 35 hektarlık bir krater
gölünün çevresinde oluşmuş bir doğa harikasıdır. İçinde yüzen ördekleri, yapraklarını suya
eğen söğüt ağaçlarıyla bir fotoğraf karesini andırmaktadır. Piknik alanı, kızılçam, karaçam ve
söğüt ağaçlarıyla kaplıdır.
Karagöl'ün yemyeşil ormanlar arasında küçük ve şirin bir göl olmasının yanında
mitolojide de yeri vardır. İzmirliler Bayraklı'ya yerleşmeden önce Karagöl'ün bulunduğu
16 Demir Hande, İzmir’in Mimari Yapılarında Maşallah İstifleri, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Kütüphanesi, İzmir, 1997, s.5
15
çevrede yaşarlarmış. Efsaneye göre; İzmirli olan Frigya Kralı Tantalos Smyrna'dan (İzmir)
Magnesia'ya (Manisa) doğru uzanan Spilios Dağı'nda, Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı
Anadolu'ya yayılmış devletini yönetirmiş. Spilios Dağı çok verimli topraklara ve zengin
maden yataklarına sahip bir yermiş. Tanrıların sofrasına oturabilen tek insan olan Tantalos
gün gelmiş Olimpos Dağı tanrılarının hışmına uğramış. Anadolu tanrıçası Kibele'ye inandığı
için Hellen tanrılarını küçük gören ve onların güçlerini sınamaya kalkan Tantalos büyük bir
cezaya çarptırılmış. Spilios Dağı'nın bir yarığından atılarak ölüm tanrısı Hades’e gönderilen
Tantalos, burada Zeus tarafından ebedi açlık ve susuzluğa mahkûm edilmiş ve bu ceza
dünyanın her köşesinde Tantalos İşkencesi olarak anılmış. Hatta İzmirli tarihçi Homeros da
Odysseia'da hemşehrisi Tantalos'un çektiği acıları etkileyici biçimde anlatmış. Tantalos'un
atıldığı yarık daha sonra göl haline gelmiş ve bu göle Tantalos Gölü adı verilmiş. Yamanlar
Dağı'ndaki bu gölün şimdiki adı Karagöl’dür.
Yamanlar Dağı Mesire Yeri
Karşıyaka Yamanlar Dağı mevkiinde bulanan mesire yeri 39.71 Hektar alana sahip
olup, 1000 kişi kapasitesi bulunmaktadır. A tipi mesire yeri (Geceleme ve konaklama
yapılabilir )özelliğine sahip olan mesire yeri İzmir iline 25 km uzaklıktadır. Hali hazırda
kullanıma açık olmayan alan, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Karşıyaka Belediyesine
protokol ile verilme aşamasındadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Bu çalışmada İzmir şehrinin adı hakkında bilgiler verilmiş şehrin eski ve yeni konumu
hakkındaki bilgilere değinilmiştir. Şehrin coğrafi açıdan konumu ilk çağ uygarlıklarına kadar
dayanan geçmişe dair izleri nakledilmeye çalışmıştır. Bir Türk şehri konumuna gelmesi ile
öneminin deniz ve kara konumu bakımından öneminin artığı görülür. Batı Ege’de denizcilik
faaliyetlerinin gelişmesinde ön ayak olan şehirlerin başında gelir.
İzmir’in kuruluş yeri denize göre bulunduğu yerin diğer topluluklar tarafından fark edilmesi
ve bu durum ekseninde yaşadığı dönüşüm ve gelişim tarih boyunca göz önüne serilmiştir.
Osmanlı imparatorluğu döneminde İzmir’in işgal sürecine girmesi Mondros
Mütarekesinin imzalanması ile işgalci güçlere önemli ve kolay bir kapı açılmıştır.15 Mayıs
1919’da İzmir işgal edilmiştir. Kurtuluş Savaşının nihai hedefi İzmir’in Yunan işgalinden
16
kurtulmasıydı. Bu amaç neticesinde 9 Eylül 1922 yılında Büyük Taarruz ile İzmir düşman
işgalinden kurtulmuştur.
İzmir’in tarihsel gelişimine tanık olan bazı mekan ve eserler hakkında bilgilerde
çalışmada bulunmaktadır. Mekân ve eserler hakkında bilgiler verilmiş olup İzmir’i süsleyen
bu güzide eserlerin ve mekanların tarihe tanıklıkları hakkında kısaca bilgiler verilmiştir.
Karşıyaka ilçesinin adının eski literatürdeki tanımı değişimi hakkında bilgiler vardır.
Karşıyaka bir kıyı ilçesi olması münasebetiyle coğrafi yapısı adeta duruşu bütün İzmir’i adeta
bir çiçek gibi süslemektedir. Tarihi açıdan Zübeyde Hanımın kabrinin bulunması çok sayıda
tarihi yalı, konak vb. eserlerin bulunması da tarihi açıdan Karşıyaka’nın önemini ön plana
çıkarmaktadır. Eserde bu tarihi mekanlar hakkında bilgiler verilmeye gayret edilmiştir.
Aşağıda gösterilecek fotoğraflar da bizlere İzmir ve Karşıyaka hakkında bilgi edinmek
açısından önemli olacaktır.
İzmir Kordonda işgal güçleri
17
İzmir-Karşıyaka Kıyısının dolgularla genişletilmesi: 1950 Yılı Ortofoto Haritası ve Kıyı
Düzlemi Dolgusu.
21
İzmir-Efes Antik Kenti
KAYNAKÇA
1. AKSOY Yaşar, Smyrna: İzmir Efsaneden Gerçeğe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent
Kitaplığı, İzmir, 2002, s43-84
2. AKSOY Yaşar, Karşıyaka Tarihi, Tükelmat Matbaası, İzmir, 1988, s.220
3. BAYKARA Tuncer, İzmir ve Batı Anadolu Uluslararası Sempozyum Tebliğleri,
Akademi Kitapevi Yayınları, Ankara, 2006, s.289
4. BERBER Engin, Serçe Erkan, Karşıyaka Tarihi, Karşıyaka Belediyesi Kültür
Yayınları, 2011, İzmir, s.256
5. DEMİR Hande, İzmir’in Mimari Yapılarında Maşallah İstifleri, DEÜ Güzel Sanatlar
Fakültesi Kütüphanesi, İzmir, 1997.
6. ERDOĞMUŞ Begüm, , Bir Kıyı Yerleşmesinde Kimlik Dönüşümü: Tarihsel Süreç
İçinde Karşıyaka’nın Kıyı Kullanımında Gözlenen Değişimler, Ege Coğrafya Dergisi,
İzmir, 2012, s.58
7. İNALCIK Halil, Çaka Bey-İzmir Beyliği 1081-1092, NTV Tarih Dergisi(48.sayı),
İstanbul, Ocak 2013, s.48
8. KARABEY Haydar, “Kıyı Mekânının Tanıtımı, Ülkesel Kıyı Mekânının
Düzenlenmesi için bir Yöntem önerisi” ODTÜ Mimarlık Dergisi 4, 1978, (1) s. 156
22
9. ÖNER Ertuğ, Kayan İlhan, “İzmir Körfezi Kıyılarında Alüvyon Birikimi ile Karşıyaka
ve Bayraklı Kıyılarının Şekillenmesi, Karşıyaka Kültür ve Çevre Sempozyumu
Bildiriler Kitabı, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları. İzmir, 2006, s.28
10. ÖZKAN Zübeyda, Karşıyaka Tarihsel Dokusunun İncelenmesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.220
11. PINAR İlhan, Gezginlerin Gözüyle İzmir XIX. Yüzyıl, I. Akademi Kitabevi, İzmir,
1994.
12. YARDIM Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eserler Kataloğu I-IV, İzmir Milli
Kütüphane Vakfı, İzmir, 1992-1997, s.57
13. YAZICI Yasemin, Bir Zamanlar Karşıyaka, Irmak Yayınları, 2009, s.22-25
14. YARDIM Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eser Kataloğu, İzmir Milli
Kütüphane Vakfı, 1997.
15. İŞBİLEN Tahsin, Maşatlıktan Kurtuluşa İzmir 1919-1922, Milli Kütüphane Yayınları,
2009, 225 s
16. BEYRU Rauf, 19.yy’da İzmir’de Yaşam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları,
2005.