22
1 SMRYNA VE KORDELYA TARİHİ HAKKINDA BİR İNCELEME Erzurum Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü OZAN BOZTAŞ ÖZ Bu kısa inceleme türündeki makalede İzmir şehrinin tarihsel gelişimine değinmekle beraber şehrin kalıtsal dokularına, özü diye nitelendirilebilecek şehrin ruhuna ait dokuları, ana hatlarıyla coğrafi yapısı ve iklimi hakkında bilgiler sunmaya gayret edilecektir. İzmir şehrinin körfez ilçelerinden olan Karşıyaka ilçesi hakkında da bilgiler, değerlendirmeler sunulacak olup ilçenin tarihteki konumu, gelişim süreci ve şimdiki konumu, bilhassa dokusu hakkında bilgiler sunulmaya çalışılacaktır. Karşıyaka İlçesinin ismi ile ilgiler bilgiler, ilçenin tarihi bazı mekanları ve noktaları da nakledilmeye çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: İzmir, Karşıyaka, doku, tarih, coğrafya, mekan, konum. İZMİR TARİHİ Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nı n ve Sipylos Dağı (Yamanlar Dağ)' ından gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü. Şimdi Tepe kule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün büyük katkıları olmuştur.

SMRYNA VE KORDELYA TARİHİ HAKKINDA BİR İNCELEME

Embed Size (px)

Citation preview

1

SMRYNA VE KORDELYA TARİHİ HAKKINDA BİR

İNCELEME

Erzurum Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü

OZAN BOZTAŞ

ÖZ

Bu kısa inceleme türündeki makalede İzmir şehrinin tarihsel gelişimine değinmekle

beraber şehrin kalıtsal dokularına, özü diye nitelendirilebilecek şehrin ruhuna ait dokuları, ana

hatlarıyla coğrafi yapısı ve iklimi hakkında bilgiler sunmaya gayret edilecektir. İzmir şehrinin

körfez ilçelerinden olan Karşıyaka ilçesi hakkında da bilgiler, değerlendirmeler sunulacak

olup ilçenin tarihteki konumu, gelişim süreci ve şimdiki konumu, bilhassa dokusu hakkında

bilgiler sunulmaya çalışılacaktır. Karşıyaka İlçesinin ismi ile ilgiler bilgiler, ilçenin tarihi bazı

mekanları ve noktaları da nakledilmeye çalışılacaktır.

Anahtar kelimeler: İzmir, Karşıyaka, doku, tarih, coğrafya, mekan, konum.

İZMİR TARİHİ

Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık

yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve

Sipylos Dağı (Yamanlar Dağ)' ından gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası

oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.

Şimdi Tepe kule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap

ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi

olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur.

Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün

büyük katkıları olmuştur.

2

Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan

Aiol, İon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar,

Çandarlı (Pitanes), Foça (Phokaia), İzmir (Smyrna) Kilizman (Klazomena), Milet

ve İasos gibi yerleşimlerdir. Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha

çok Hellenli ve den olmalarıdır. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem

de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler.1

Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı

kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp

kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı.

Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde

yer aldı. MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale

(Pagos) eteklerine taşındı.2

Bizans İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti

ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar [72 yılında denizden zaptedip

İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 1081'de

Selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk Türk denizcisi olacak Çaka Bey'in komutasında ele

geçirirler.3

Smryna/İzmir İsminin Anlamı

İzmir’in bir yerleşim alanı olarak ortaya çıktığı dönemlerden başlayarak, farklı

isimlerle anılmış olduğuna dair ileri sürülen görüşler bulunmaktadır. Ancak kısa sürelerle de

olsa, kullanıldığı sanılan bu isimlerin hiç birisi, Smyrna adı gibi sürekli ve kalıcı olamamıştır.

Zaten bugün İzmir olarak kullandığımız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir.

Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Samorna veya Smurna olduğu da iddia

edilmektedir. Ancak kesin olarak izlenebilen gelişim, Smyrna biçimiyle ilgilidir. Smyrna

ismi, kentin uzun tarihi boyunca varlığını sürdürmüş ve Türkler tarafından fethedildikten

sonra İzmir şeklinde söylenmeye başlanmıştır. Smyrna kelimesinin başına, Türkçe söylenişi

1 Pınar İlhan, Gezginlerin Gözüyle İzmir XIX. Yüzyıl, I. Akademi Kitabevi, İzmir, 1994, s.45-53 2 İşbilen Tahsin, Maşatlıktan Kurtuluşa İzmir 1919-1922, Milli Kütüphane Yayınları, 2009, s.22-25 3 İnalcık Halil, Çaka Bey-İzmir Beyliği 1081-1092, NTV Tarih Dergisi(48.sayı), Ocak 2013, s.52

3

sırasında İ sesi gelmiş ve İsmir olarak telaffuz edilmeye başlanmış, daha sonra da kullanılan

İzmir biçimine dönüşmüştür.4

Kentlerin isimlerinin anlamı, onların geçmişleri hakkında bazı ipuçlarını

barındırabilmektedir. Bu ip uçları, kentlerin kuruluşları veya geçirdikleri dönüşümlere ışık

tutabileceği için önemlidir. İzmir buna iyi bir örnektir. Çünkü Smyrna ismi kentin kuruluş

hikayesine dair izler taşımakta; kelimenin İzmir şekline dönüşmesi ise, kentin bir kültürel

yapıdan başka bir kültürel ortama geçmesini simgelemektedir.

İzmir’in Kuruluş Yeri

İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda tartışmalı bilgiler bulunmakla birlikte, kentin

başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepe kule olarak tanınan ören

yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu bilinmektedir. Bu ören yerinin aslında bir yarım ada

olduğu sanılmaktadır. Eski İzmir’in bulunduğu yarım ada dar bir kıstakla ana karaya bağlıydı.

Fakat körfeze akan derelerin binlerce yılda taşıdığı malzeme denizin dolmasına ve bugünkü

hattına çekilmesine neden olmuştur. Burasının kuruluş yeri olarak seçimi, dönemin

kaygılarına yeterince cevap vermektedir. Çünkü dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma

kolaylığı sağlamaktadır. Karadan gelecek saldırılar sadece yarımadayı ana karaya bağlayan

kıstak üzerinden gerçekleşebileceğinden, dar bir alanda kontrol etme şansını artırıyordu.

Denizden gelecek saldırılar ise, daha kente ulaşmadan izlenebiliyor ve Smyrnalılara önlem

alma olanağı sağlıyordu.

Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar ticari aktivite de

belirleyiciydi. Bir yarım ada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı sağladığından,

deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu. İzmir’in bu ilk kuruluş yerinin tercih edilmesinde

başka hangi nedenlerin etkili olduğunu anlamak için, yakın çevresine bakmak yararlı olabilir.

Bayraklı ’da eski İzmir’in kuruluş yerine baktığımızda, hemen yakın çevresinden denize

dökülen küçük derelerin varlığı dikkat çekiyor. Bu dereler, verimli tarım arazilerini sulayarak

denize ulaşıyordu. Körfezin bitiş noktasından başlayarak, günümüzde Belkahve geçidine

kadar uzanan ovanın o dönemde kimi yerleri, özellikle denize yakın kısımları yarı bataklık

olsa bile, yine de tarım yapmaya elverişli alanların varlığı biliniyor. Bu geniş ovanın, kentin

beslenme ihtiyacını karşılama açısından avantaj sağladığı kesindir. Anlaşılacağı üzere kuruluş

4 Aksoy Yaşar, Smyrna: İzmir Efsaneden Gerçeğe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, İzmir, 2002,

s43-84

4

yeri, hem deniz ticareti hem de tarımsal olanaklara sahip bir noktada bulunuyordu. Ticaret ve

zanaatla uğraşan kentlilerin beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında bu olanakların ne kadar

önemli olduğu açıktır. Dolayısıyla seçilen yer savunma, güvenlik, iktisadi faaliyetler ve

beslenme imkânları bakımından önemli avantajlar sağlamaktaydı.

İzmir’in İşgali ve Kurtuluş

Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’nı yenik kapamasıyla birlikte 30 Ekim

1918’de imzaladığı Mondros Mütarekenamesi Anadolu’yu emperyalist devletlerin işgaline

açık bir alan haline getirmiştir. I. Dünya Savaşı’nda emperyalistler arasında yapılan gizli

anlaşmalarda aslında İzmir ve çevresi İtalya’ya bırakılmıştı. Ancak savaş sonrasında İngiltere,

Ortadoğu’daki petrol bölgelerini İngiliz çıkarları doğrultusunda koruyacak bir taşeron güç

aramaktaydı. Bunun için Yunanistan biçilmiş kaftandı. Bu gelişmelerle birlikte İtilaf

Devletleri, 19 Ocak 1919’da toplanan Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan’ın, İzmir ve

çevresini işgal etmesini kararlaştırmıştır. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan Ordusu tarafından

işgal edilmesi, tüm Anadolu’da milli bilinci harekete geçirmiştir.

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın nihai hedefini İzmir’in düşman işgalinden

kurtulması olarak belirlemiştir. İşgaliyle birlikte İzmir; modern Türk ulus-devletinin

kuruluşunun temel harcını oluşturmuştur. 15 Mayıs 1919’da Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunan

ordusuna karşı sıktığı ilk kurşun, üç yıl dört ay sürecek olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın da ilk

kıvılcımı olmuştur. Türk ulusu, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 20. yüzyılda emperyalizme

karşı ilk ulusal bağımsızlık hareketini bu gelişmeler ışığında başlatmıştır. 26 Ağustos 1922’de

TBMM’nin, Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde giriştiği Büyük Taarruz sonucunda 9

Eylül 1922’de yani üç yıl dört ay sonra İzmir, emperyalist işgalden kurtulmuştur.

İzmir hem kurtuluşun hem de kuruluşun simge kenti olmuştur. Atatürk, modern

Türkiye’yi kurarken bütün önemli mesajlarını İzmir’den duyurmuştur. Osmanlı

İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde ilklerin kenti olan İzmir, bu özelliğini XX.

yüzyılda da sürdürmüştür.

5

İzmir, çağdaş Türkiye’yi dünyanın evrensel değerlerine eklemleyen öncü bir kenttir. Türk

kadını tiyatro sahnesine ilk kez İzmir’de çıkmıştır. Ülkemizde futbol ilk kez İzmir’de

oynanmıştır. 17 Şubat 1923’te Cumhuriyet’in ilk İktisat Kongresi İzmir’de toplanmıştır.

Cumhuriyet’in ilk Uluslararası Fuarı İzmir’de açılmıştır. Akdeniz Olimpiyatları ve

Universiade gibi dünyanın büyük spor organizasyonlarına İzmir, büyük bir misafirperverlikle

ev sahipliği yapmıştır.

Demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü içtenlikle duyumsayanların ve onu bir yaşama

biçimi haline getirenlerin kenti olan İzmir, 8500 yıllık zengin tarihsel ve kültürel birikimiyle

taşıdığı bu devasa değerleri üçüncü bin yıla da aktarmaya devam etmektedir.

İzmir’in Tarihsel Mekân ve Binalarından Örnekler

Tepe kule Höyüğü(Bayraklı)

Kentin başlangıcı hakkında bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepe kule olarak

bilinen ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğuna pek şüphe bulunmamaktadır.

Burasının kuruluş yeri olarak seçilmesi, dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunma kolaylığı

sağlamasındandır. Kuruluş yerinin tercihinde öne çıkan faktörlerin başında güvenlik kadar

ticari aktivite de belirleyiciydi. Bir yarım ada üzerinde bulunuşu, kente doğal bir liman imkanı

sağladığından, deniz ticaretine uygun ortam hazırlıyordu. Bayraklı ‘da yapılan kazılarda elde

edilen buluntular, İzmir'in kuruluşunun İÖ. 3000 yıllarına kadar indiğini göstermektedir.5

İzmir'in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, şehrin kendisidir. Bugüne kadar

yapılan çalışmalarda, kentin ızgara planlı, yani bir-birini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda

olduğu anlaşılmıştır. Kente ilişkin önemli bulgular arasında iki tapınak, şehrin surları, sivil

mimari örnekleri, cadde, sokak ve çeşmeler sayılabilir.

Kadife kale

İzmir'in yeniden kurulması, Türkçe’ de Büyük İskender diye bilinen Makedonyalı

Alexandros'a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İÖ. 334 yılında Pers

İmparatorluğu'nun Anadolu'daki ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine

ilerlemişti. Bu harekât sırasında İzmir yöresine geldiği ve söylenceye göre, şimdiki

5 Yazıcı Yasemin, Bir Zamanlar Karşıyaka, Irmak Yayınları, 2009, s.22-25

6

Kadifekale civarında ilahi bir işaret almış ve kendisinden orada yeni bir Smyrna kenti kurması

istenmişti. Kentin kuruluşunun İskender'in önde gelen iki komutanı tarafından

gerçekleştirildiği kabul edilmektedir. Bilindiği üzere Kadifekale, bu dönemin bir hatırası

olarak kentin üzerinde bir taç gibi durmaktadır.

Agora

İzmir, Roma İmparatorluğu döneminde önem kazanmış ve ticaret kenti olma özelliğini

geliştirmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde kentin pek çok eser kazandığı bilinmektedir.

Cadde ve sokaklar taş döşeme ile kaplanmış, kentin görüntüsüne Roma mimarisi hakim

olmuştur. Ancak ne yazık ki bu eserlerden büyük çoğunluğu günümüze ulaşamamıştır. Fakat

Roma dönemi eserlerinden bazılarının kalıntıları, İzmir'in geçmişten getirdiği izler olarak

kentte yaşamaktadır. Bu kalıntıların başında hiç şüphesiz Agora gelmektedir.

Her türlü tahribata uğramasına ve bakımsızlığına rağmen büyük bölümü günümüze

ulaşabilmiş olan devlet agorası Roma dönemi yapıları içinde en dikkat çekici olanıdır. İS. 178

deki deprem sonrasında tamir edilmiş şeklini yansıtan agoranın bir bölümü de, kazı çalışması

yapılmadığı için toprak altındadır.

Konak Meydanı

XVIII. yüzyılda başlayan, Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinin kentlere

yansıması, XIX. yüzyıl başlarına denk gelmiş ve bu dönüşüm, İzmir'in fiziksel yapısında yeni

bir kentsel dokunun ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Bu nedenle imparatorluğun diğer

kentlerinde olduğu gibi İzmir'de de, XIX. yüzyıl öncesinde kamusal bir merkez bulmamız

mümkün değildir. Dolayısıyla İzmir'de böyle bir merkezin oluşumu, devletin modern bir

monarşi olma yoluna girmesine bağlı olarak ortaya çıkabilmiştir.

Kâtip-oğlu Konağı

XIX. yüzyıldan itibaren oluştuğunu belirttiğimiz konak çevresindeki kamusal mekanın

başlangıcı İzmir'in ünlü ayan ailesi Katipoğulları'na uzanmaktadır. 18. yüzyılın başından

itibaren varlığını bildiğimiz aile, belirtilen yüzyıl içinde giderek güçlenmiş ve İzmir'in

yönetiminde en etkili odaklardan birisi olmuştur. İşte Konak Meydanı olarak bildiğimiz

meydana adını veren yapı, Katipoğlu ailesinin konağıdır. Bu konağın dış avlusunu çevreleyen

7

duvarların daha doğrusu cümle kapısının önündeki küçük boş alan, İzmir'in ilk Konak

meydanıdır. Konağın arka tarafında küçük bir Türk Mezarlığı olan sulu mezarlık, Meydanın

denize doğru ucunda ise bugün de hala varlığını sürdüren Ayşe hatun camii yani Yalı camii

yer alırdı. II. Mahmut'un devlet yönetimini merkezileştirme amacıyla, ayanları tasfiye

etmesinden Katipoğlu ailesi de nasibini almış ve konak, ailenin diğer mallarıyla birlikte 1816

yılında devletleştirilmiştir. Bundan sonra Konak, İzmir mutasarrıflarının ikametgâhı ve aynı

zamanda İzmir sancağının idari binası olarak hizmet vermeye başlamıştır. 1863 yılına

gelindiğinde, Katip-oğlu ailesinden kalan ve yıkılmaya yüz tutan ve İstanbul'a yazılan

raporlarda harabeye dönüştüğünden söz edilen konağın tamiri talep edilmekteydi. 1864'de

İzmir, Aydın Vilayetinin merkezi haline getirilmiştir. Bu değişiklik hükümet konağı

projesinin de yeniden ele alınmasına ve revize edilmesine neden olmuştur. Yeni hükümet

konağının yapılırken binanın gösterişli olarak yapılması ve bir prestij kurumu olarak

tasarlanması düşünülmüştür. İnşaat 1869-70 de başlayabilmiş ve 1872 de

tamamlanabilmiştir. 6

Sarı Kışla

Yeniçeri Ocağının 1826'da kaldırılması sonrasında yeni kurulan ordunun nefer ve

subaylarını İzmir'de barındıracak, talimlerini yapabilecek ve ticaret açısından istikrarlı ortam

oluşturmak amacıyla bir kışlanın inşa edilmesi acil bir durum olarak ortaya çıktı.

Bugün Konak Meydanı olarak bildiğimiz alanın 1826 yılından önceki durumunu görme

şansımız olsaydı, yukarıda belirttiğimiz gibi sarı kışlanın yerleştirildiği sahada 10 sabun

atölyesi, büyük bir tuz-hane, 4 kahvehane, 3 manav dükkânı, 3 meyhane, çeşitli vakıf

dükkânları, 44 odalı bir Yahudi-hane ve bazı evlerden oluşan bir doku ile karşılaşacaktık.7

1826 yılında İzmir muhafızı Hasan Paşa ve İzmir kadısına yazılan emirde, kışlanın yapılması

için gerekli hazırlıkların tamamlanması, özellikle deniz kenarında bir yer seçilmesi

isteniyordu. Deniz kıyısında kışla yapılabilecek büyüklükte bir arsa bulunmadığından, saymış

olduğumuz ticarethane ve evlerin satın alınarak yıkılması, denizin doldurulması ve açılacak

bölgede kışla binasının yapılması kararlaştırılmış ve bu çalışmalar sonrasında 1829 yılında

ünlü Sarı Kışla tamamlanarak, faaliyete girmiştir. Kâtip-oğlu konağının idari bir bina olarak

6 Baykara Tuncer, İzmir ve Batı Anadolu Uluslararası Sempozyum Tebliğleri, Akademi Kitapevi Yayınları, Ankara, 2006, s.25-33 7 Yardım Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eser Kataloğu, İzmir Milli Kütüphane Vakfı, 1997 s.225-227

8

kullanılmaya başlanması ve Sarı Kışlanın 1829 da bitirilmesiyle kamusal bir mekânın

oluşumunun ilk evresi tamamlanmıştı.

İzmir Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması

Türkiye'nin Milli adını taşıyan ilk Kütüphanesi olan İzmir Milli Kütüphanesi, İttihat ve

Terakki Fırkası'nın çabalarıyla, 1912 yılında okumuş, kültürlü Türk gençlerinin yetiştirilmesi

amacıyla, Beyler Sokağındaki Salepçi-zade Konağının selamlık bölümünde hizmete girmişti.

Bu günkü binasının yapımına 1922'den sonra başlanarak, 1926 yılında Elhamra Sineması

tamamlanarak hizmete açılmış, kütüphane binası ise 1933 yılında tamamlanabilmiştir. Bu anıt

eserin projesi Mimar Tahsin Sermet Bey tarafından Neo-Klasik tarzda hazırlanmıştır.8

Fuar

Ticari ilişkilerin yoğun yaşandığı bir liman kent olan İzmir, Yunan işgali ve

sonrasında kentin yanmasıyla, bu özelliğini yitirmişti. Kurtuluş sonrası kentin uluslararası

ticari kimliğinin yeniden canlandırılması, ürünlerinin dış pazarlara tanıtılması ihtiyacı vardı.

Bunun için daha 17 Şubat 1923'te gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi sırasında İzmir

Fuarı'nın temeli sayılabilecek, Yerli Malları sergisi düzenlenmiştir. Bu geçici sergiden sonra,

1927 yılında Vali Kazım Paşa'nın girişimleriyle, 9 Eylül Meşheri adıyla sergiler, önce Mithat

paşa Sanat Enstitüsünde, daha sonraları günümüzde Efes Oteli olan sahada açılmıştır. 1931

yılında uluslararası statüye kavuşan İzmir Fuarı, 1936 yılından itibaren, yangın yerlerini imar

etmek amacıyla yapılan Kültür Park’ta düzenlenmeye başlamıştır.

Karşıyaka Tarihi

Karşıyaka; İzmir Körfezi’nin kuzeyinde yer alan ve Gediz ırmağının alüvyonlarının

Oluşturduğu küçük bir delta (Öner ve Kayan 2006)üzerinde kurulu bir kıyı yerleşmesidir.

Bugün İzmir’in metropol alanına dahildir ve 300 binin üzerinde nüfusu barındırır. Geç

Osmanlı Dönemi’nde sayfiye yerleşmesi olan Karşıyaka, Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanan

gelişmelerle birlikte bu niteliğini yitirerek, körfezin güneyindeki Alsancak, Güzelyalı semtleri

gibi sürekli ikamet edilen, ticaret, sağlık gibi ihtiyaçların da kendi sınırlarının içinde

8Yardım Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eserler Kataloğu I-IV, İzmir Milli Kütüphane Vakfı, İzmir, 1992-1997, s.46-57

9

karşılanabildiği bir yerleşim yeri haline gelmiş ve giderek büyüyerek ilçe statüsü edinmiştir.

Kıyıyerleşimlerinin, “konumları nedeniyle etkileşimlere açık olma” özelliğini tartışan bu

çalışmada, geçtiğimiz yüzyılda köklü bir değişim geçiren Karşıyaka’daki değişime ışık

tutulmaya çalışılacaktır.9

Kordelya İzmir Karşıyaka’nın eski isimlerinden bir tanesidir. Karşıyaka’nın ismi

Coeur de Lion'dan gelir. Fransızca Arslan-Yürek anlamında. III. Haçlı Seferinde Aslan

Yürekli Richard’ın orduları Karşıyaka’da konaklamışlar ve o zamanlar ormanlık olan bu

bölgeye Aslan Yürekli Richard’ın adı olan Cordelion adını vermişledir10. Coeur de Lion

zaman içinde Cordelieu, Cordelion ve Kordelya ve en sonunda Karşıyaka’ya dönüşmüştür.

Bugün bile Kordelya adında birçok kafe semtte bulunmaktadır.

Karşıyaka Coğrafyası

İlçenin Konumu

Karşıyaka İlçesi, İzmir Körfezi'nin kuzeyinde 84 kilometrelik bir alanda kurulmuştur.

Yamanlar Dağ Grubu'nun güney yamaçlarını da içine alan Karşıyaka'nın doğusunda Bornova,

batısında Çiğli ve kuzeyinde Menemen bulunmaktadır. Denizden yüksekliği 1- 700 metre

arasında değişmektedir. Bostanlı, Alaybey, Nergis gibi semtler ovada, Bayraklı, Gümüşpala

ve Yamanlar gibi semtler ise yamaç arazilerde kurulmuştur. Gediz Nehri 1870'li yıllara kadar

Karşıyaka'dan denize döküldüğü için, nehrin yatağı değiştirilince hem körfezin dolmasının

önüne geçilmiş hem de ilçe yerleşime açılmıştır. 1876 yılında demiryolu hattının gelmesiyle

yamaçlarda yaşayanlar demiryolunun sağ ve soluna yerleşmişlerdir. 1890 yılında ise vapur

seferlerinin başlaması ikinci nüfus hareketini başlamıştır İlçe 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan

işgaline uğramıştır.9 Eylül 1922'de ise Albay Suphi Kula komutasındaki 14. Süvari Tümeni

tarafından işgal kaldırılmıştır.11

Karşıyaka’nın Kaza(İlçe) Olması

1935 yılında İzmir Vilayeti'nin, merkez kaza dışında 14 kazası vardı. Bu kazalardan

bazıları hem nüfus, hem de bina sayısı bakımından Karşıyaka'dan daha gerideydi. Nüfus

9 Erdoğmuş Begüm, Bir Kıyı Yerleşmesinde Kimlik Dönüşümü: Tarihsel Süreç İçinde Karşıyaka’nın Kıyı Kullanımında Gözlenen Değişimler, Ege Coğrafya Dergisi, İzmir, 2012, s.37-47 10 Aksoy Yaşar, Karşıyaka Tarihi, Tükelmat Matbaası, İzmir, 1988, s.103 11 Berber Engin, Serçe Erkan, Karşıyaka Tarihi, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları, 2011, İzmir, s.54-62

10

yoğunluğu bakımından Karşıyaka, nahiye olmasına rağmen merkez kazadan sonra

gelmekteydi. Bu durumu dikkate alan İzmir Valiliği, 1935 yılında Dâhiliye Vekâlet’inden,

büyüklüğü ve nüfusunun çokluğu dikkate alınarak Karşıyaka'nın, bir kaza merkezi haline

getirilmesini temenni etmiş, bütçe zarureti dolayısıyla valiliğe, bu işin gelecek yıla

bırakılmasının uygun görüldüğü yazıyla bildirilmişti. 1944 yılında Vali Refik Şefik Soyer,

Karşıyaka'nın bir kaymakamlık halinde yönetilmesi için bir çalışma içinde olduklarını ve bu

konuda Karşıyaka halkının da görüşlerine başvuracaklarını açıklamıştı. İzmir Vilayeti Umumi

Meclisinin, 26 Mart 1945 günü yaptığı toplantıda, vilayet makamının Karşıyaka Bucağının

ilçe yapılması hakkında hazırladığı mazbata uzun tartışmalara neden olmuş, Vali Refik

Soyer'in desteğiyle Karşıyaka'nın ilçe olması 9'a karşı 8 oyla kabul edilmişti.12 Ankara'nın

kararı benimsememesi nedeniyle Karşıyaka'nın idari konumu, Demokrat Parti iktidarına kadar

tartışma konusu olmaya devam etti.4 Mart 1954 tarih ve 6324 sayılı, "Yeniden (21) Kaza

Kurulması Hakkında" başlıklı kanunla Karşıyaka ilçe merkezi oldu. Kanun'un kabulünün

ardından, bir ay içinde tamamlanacağı düşünülen ilçe teşkilatı kurma çalışmalarına başlandı.

Bu bağlamda adliye, maliye ve jandarma komutanlığı birimleri oluşturulduktan sonra, Nihat

Tahiroğlu Karşıyaka'ya kaymakam olarak atandı. İlk aşamada kaymakamlık birimlerine,

Karşıyaka içinde yer bulmanın yönetimi oldukça zorladığı anlaşılıyor, örneğin adliye binası

olarak kullanılmak üzere önce, Karşıyaka Merkez Karakolu'nun bitişiğindeki bina

düşünülmüş, ancak daha sonra Latife Hanım Köşkü'nde karar kılınmıştı. Sonuçta

kaymakamlık birimleri bir şekilde şehir içine yerleştirildi, ancak dağınıklık hemen dikkati

çekiyordu. 1967 yılında kaymakamlık Celal Paşa asfaltında, adliye Latife Hanım Köşkü'nde,

ilköğretim müdürlüğü Türk Birliği okulu binasında, mal müdürlüğü 1690 numaralı sokakta,

vergi dairesi Kemalpaşa Caddesi'nde ve özel idare memurluğu Celal Paşa asfaltındaki

Kaymakamlık Evi'nin altında hizmet veriyordu.

Hal böyle olmakla beraber, sonraki yıllar boyunca bu dağınıklık giderilememişti. 1979

yılında, yaklaşık yetmiş yıldır çeşitli müdürlüklere hizmet eden Karşıyaka Kaymakamlığının

ahşap binası yıkılmak üzereydi. Köyleriyle birlikte nüfusu 350.000'i bulan beldenin sorunlarla

karşı karşıya olduğunu belirten yetkililer, bu sorunların başında "dağınık resmi dairelerin bir

çatı altında toplanmasının geldiğini işaret ediyorlardı. Durumun ne denli vahim olduğunu

göstermesi açısından, Karşıyaka Kaymakam Vekili Lütfi Berkman'ın şu sözleri çok

12 Karabey Haydar, “Kıyı Mekânının Tanıtımı, Ülkesel Kıyı Mekânının Düzenlenmesi için bir

Yöntem önerisi” ODTÜ Mimarlık Dergisi 4, 1978, (1) s. 91-114

11

anlamlıdır:"Bina çok eski ve ahşap olduğu için bir kıvılcım bile tüm kayıtların yok olmasına

neden olabilir.13 Yeni bina için Bakanlığa müracaat ettik. Teklifimiz, 1979'un yatırım

projesine alındı. Önümüzdeki yıllarda, Karşıyaka'daki tüm resmi daireleri bir çatı altında

toplayacak modern bir bina yapılacak.14

Karşıyaka Kaymakamlığı, yeni binasına ancak 1984'de kavuşabildi. Karşıyaka ilçe

olduğunda, merkezi dışında yedi köyden sorumluydu, Kapladığı alan bakımından İzmir'in en

küçük ilçesi olmasına karşın, hem nüfus miktarı, hem de nüfus yoğunluğu bakımından

İzmir'in merkez ilçesinden sonra ikinci sıradaydı. 1954 - 2008 yılları arasında hızla büyüyen

Karşıyaka, köylerinin çoğunu birer mahalle olarak merkezine bağlamıştı. Bu nedenle 1990

başlarından itibaren Karşıyaka'ya bağlı Çiğli ve Bayraklinın ayrılarak birer ilçe haline

getirilmesi tartışılmaya başlandı. Nitekim 27 Mayıs 1992'de çıkarılan 3806 sayılı kanunla on

mahalle, belde ve köy Karşıyaka ilçesinden alınarak Çiğli Kazası kuruldu.15 Buna rağmen

Karşıyaka, Çiğli'nin ayrılmasıyla oluşan nüfus azalmasını kısa sürede telafi etti. Bu arada

Bayraklının da ilçe yapılması tartışmaları devam ediyordu.

1993'de dönemin CHP İzmir Milletvekili Veli Aksoy, Bayraklının ilçe yapılması için

TBMM Başkanlığına kanun teklifi verdi. Aksoy, Alparslan, Refik Şevket İnce, Çiçek,

Cengizhan, Muhittin Erenler, Fuat Edip Baskı, Çay, Salhane ve Turan mahallelerinden oluşan

Bayraklının, 100.000'e yaklaşan nüfusu, tarihi İzmir'in ilk yerleşim alanı olması ve İzmir-

Çanakkale asfaltı üzerindeki konumu nedeniyle ilçe olmak için gerekli koşullara sahip

olduğunu belirtiyordu. Teklifin kabul edilmesi için çaba gösteren dönemin Karşıyaka

Belediye Başkanı Kemal Baysak'ın da içinde bulunduğu Bayraklıyı ilçe yapma çalışmaları

sonuç vermedi ve teklif o dönemde yasalaşamadı. Ancak konuyla ilgili girişim ve istekler

sonraki yıllarda da devam etti. Hatta zaman zaman Karşıyaka’nın il yapılması tartışmaları bile

gündeme geldi.

2008 yılı itibariyle Karşıyaka Kaymakamlığının yönetimi kapsamında 2 köy ve 43

mahalle bulunmaktaydı. 7 Mart 2008 tarih ve 5747 sayılı, "Büyükşehir Belediyesi Sınırları

içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile

13 Öner Ertuğ, Kayan İlhan, “İzmir Körfezi Kıyılarında Alüvyon Birikimi ile Karşıyaka ve

Bayraklı Kıyılarının Şekillenmesi” Karşıyaka Kültür ve Çevre Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları. İzmir. 2006, s.8-22 14 Özkan, Zübeyda, Karşıyaka Tarihsel Dokusunun İncelenmesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.220 15 Beyru Rauf, 19.yy’da İzmir’de Yaşam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2005, s.49-51

12

Karşıyaka İlçesinin Bayraklı, Turan, Postacılar, Soğukkuyu, Onur, Yamanlar, Nafiz Gürman,

Gümüşpala, Emek, Çay, 75. Yıl, Fuat Edip Baksı, Çiçek Alpaslan, M. Erener, R. Şevket İnce,

Adalet ve Doğançay mahalleleri; Bornova İlçesinden de alınan mahallelerle birleştirilerek

kurulan Bayraklı İlçesinin birer parçası haline gelmişlerdir. Bu değişiklikle küçülen

Karşıyaka, İzmir'in kazaları içinde nüfus bakımından Konak, Karabağlar, Buca ve

Bornova'dan sonra beşinci sıraya gerilemiştir. Günümüzde Karşıyaka İlçesi Kaymakamlığı

sorumluluk alanı içinde 2 köy ve 23 mahalle bulunmakta olup, yerleşim genel olarak toplu

haldedir. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, 2009 yılı itibariyle Karşıyaka'nın

toplam nüfusu 304.507'dir.

Karşıyaka Yöresindeki Tarihi Yerler

Köşkler

Uşşakizade Latife Hanım Köşkü

Köşk, Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife Hanım'a ait olup, annesi Zübeyde

Hanım'ın son günlerini yaşadığı ve 14 Ocak 1923'te vefat ettiği köşk olması açısından ayrı bir

değer taşımaktadır. 1922 yılının Aralık ayı ortalarında Gazi'nin annesi Zübeyde Hanım,

Karşıyaka'ya tren yolu ile getirilmiş ve bir hasır koltuğa yerleştirilerek Uşakizade ailesinin

istasyon arkasındaki bu köşküne taşınmıştır. Büyük ihtimamla bakılan Zübeyde Hanım'a bu

dönemde en yakın kişi Latife Hanım olmuştur. Köşk, eski zamanlarda bahçe içindeki çam ve

palmiye ağaçları, havuzu ve yel değirmeni ile tanınmaktaydı. Daha sonra Adliye Binası ve en

son Ege-Fen Dershanesi olarak hizmet verdi. Toplam alanı 2958 m2'dir.

Karşıyaka Belediyesi'nin 2005 yılında kamulaştırdığı Latife Hanım Köşkü, 2007 yılında

restorasyonunun gerçekleştirilmesi için Anıt Yapı İnşaata ihale edildi. Köşk günümüzde

Latife Hanım Anıevi olarak Karşıyakalıların hizmetine açılmıştır.

Durmuş Yaşar Köşkü

İzmirli Alyottiler tarafından 1914 yılında yaptırıldı. Alyottiler kurtuluştan sonra köşkü

Durmuş Yaşar'a karşılıklı olarak verdi. Köşk, Çamlık Caddesi'nin girişinde Karşıyaka

yalısında yer almaktadır.

13

Van Der Zee Köşkü

Alt katı "Eski Ev" Restoranı olarak tanınan binadır. Ünlü Türk dostu Heinrich Van

Der Zee tarafından yaptırılmıştır. Mülk sahipleri tarafından köşkün röleve restorasyon

projeleri hazırlattırılmış, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu

tarafından projeler onaylanmış olup şu anda onaylı proje doğrultusunda yapıda restorasyon

çalışmaları bitirilmiştir. Köşk, kafe olarak Karşıyakalıların hizmetine sunulmuştur.

Penetti Köşkü

Türk dostu Dede Penetti'nin bir armağanı olarak halen sahilimizi süslemektedir.

1930'da Karşıyalı İtalyan ailelerinden Armando Penetti tarafından yaptırılmıştır. Venedik'teki

bir sarayın minyatürüdür. Varisleri, bahçenin arka kısmındaki evde oturmaktadır.

Löhner Köşkü (Epikmen Köşkü)

Bostanlı Dolmuş Durağı karşısında parkın yanındaki köşktür.

İsmi verilen Alman tarafından yaptırılmıştır. Sonra Epikmenlere satılmış, onlar

tarafından yıkılıp apartman yapılmak üzere bir Eskişehirliye satılmıştır. Ancak maliklerince

röleve restorasyon projeleri hazırlanmış olup, onay yetkili makamlarca gerçekleştirilmiştir.

Köşkün resterasyonu da tamamlanmıştır.

Anıtlar

Bombacı Ali Çavuş Heykeli

1875'de doğdu. Milis kumandanı. Menemen ve Karşıyaka'nın işgalcilerden

kurtulmasında büyük kahramanlıkları vardır. 9 Eylül 1922'de Karşıyaka'ya ilk sancağı diken

kişidir.

14

Zübeyde Hanım Kabri ve Parkı

Ulu önder M. Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın kabri Karşıyaka'dadır.

İstasyondan Soğukkuyu tarafına giden Zübeyde Hanım Caddesi üzerindeki bir parkta her

daim ziyarete açıktır. Kabir, Ferik Osman Paşa Camii avlusu içindedir. Mezarın mevcut şekli

bizzat Atatürk tarafından belirlenmiştir. Mezar anıt şeklinde olup, 1940 yılında İzmir

Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.

Zübeyde Hanım, son günlerini Uşakizade ailesine ait olan ve günümüzde Latife

Hanım Köşkü olarak bilinen köşkte geçirmiştir ve 14 Ocak 1923 günü de bu köşkte vefat

etmiştir. 1922 yılının Aralık ayı ortalarında Gazi'nin annesi Zübeyde Hanım doktorların

tavsiyesi üzerine, Karşıyaka'ya tren yolu ile getirilmiş ve bir hasır koltuğa yerleştirilerek

kucaklarda Uşakizade ailesinin istasyon arkasındaki bu köşküne taşınmıştır. Büyük ihtimamla

bakılan Zübeyde Hanım'a bu dönemde en yakın kişi Latife Hanım olmuştur.16

TURİZM

Karagöl Mesire Yeri

İzmir - Karşıyaka kent merkezine 27 Km. uzaklıktaki Karagöl Mesire Alanı, Tantalos

efsanesiyle ünlenen Yamanlar Dağı'nda 810 metre yükseklikte ve 35 hektarlık bir krater

gölünün çevresinde oluşmuş bir doğa harikasıdır. İçinde yüzen ördekleri, yapraklarını suya

eğen söğüt ağaçlarıyla bir fotoğraf karesini andırmaktadır. Piknik alanı, kızılçam, karaçam ve

söğüt ağaçlarıyla kaplıdır.

Karagöl'ün yemyeşil ormanlar arasında küçük ve şirin bir göl olmasının yanında

mitolojide de yeri vardır. İzmirliler Bayraklı'ya yerleşmeden önce Karagöl'ün bulunduğu

16 Demir Hande, İzmir’in Mimari Yapılarında Maşallah İstifleri, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Kütüphanesi, İzmir, 1997, s.5

15

çevrede yaşarlarmış. Efsaneye göre; İzmirli olan Frigya Kralı Tantalos Smyrna'dan (İzmir)

Magnesia'ya (Manisa) doğru uzanan Spilios Dağı'nda, Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı

Anadolu'ya yayılmış devletini yönetirmiş. Spilios Dağı çok verimli topraklara ve zengin

maden yataklarına sahip bir yermiş. Tanrıların sofrasına oturabilen tek insan olan Tantalos

gün gelmiş Olimpos Dağı tanrılarının hışmına uğramış. Anadolu tanrıçası Kibele'ye inandığı

için Hellen tanrılarını küçük gören ve onların güçlerini sınamaya kalkan Tantalos büyük bir

cezaya çarptırılmış. Spilios Dağı'nın bir yarığından atılarak ölüm tanrısı Hades’e gönderilen

Tantalos, burada Zeus tarafından ebedi açlık ve susuzluğa mahkûm edilmiş ve bu ceza

dünyanın her köşesinde Tantalos İşkencesi olarak anılmış. Hatta İzmirli tarihçi Homeros da

Odysseia'da hemşehrisi Tantalos'un çektiği acıları etkileyici biçimde anlatmış. Tantalos'un

atıldığı yarık daha sonra göl haline gelmiş ve bu göle Tantalos Gölü adı verilmiş. Yamanlar

Dağı'ndaki bu gölün şimdiki adı Karagöl’dür.

Yamanlar Dağı Mesire Yeri

Karşıyaka Yamanlar Dağı mevkiinde bulanan mesire yeri 39.71 Hektar alana sahip

olup, 1000 kişi kapasitesi bulunmaktadır. A tipi mesire yeri (Geceleme ve konaklama

yapılabilir )özelliğine sahip olan mesire yeri İzmir iline 25 km uzaklıktadır. Hali hazırda

kullanıma açık olmayan alan, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Karşıyaka Belediyesine

protokol ile verilme aşamasındadır.

Sonuç ve Değerlendirme

Bu çalışmada İzmir şehrinin adı hakkında bilgiler verilmiş şehrin eski ve yeni konumu

hakkındaki bilgilere değinilmiştir. Şehrin coğrafi açıdan konumu ilk çağ uygarlıklarına kadar

dayanan geçmişe dair izleri nakledilmeye çalışmıştır. Bir Türk şehri konumuna gelmesi ile

öneminin deniz ve kara konumu bakımından öneminin artığı görülür. Batı Ege’de denizcilik

faaliyetlerinin gelişmesinde ön ayak olan şehirlerin başında gelir.

İzmir’in kuruluş yeri denize göre bulunduğu yerin diğer topluluklar tarafından fark edilmesi

ve bu durum ekseninde yaşadığı dönüşüm ve gelişim tarih boyunca göz önüne serilmiştir.

Osmanlı imparatorluğu döneminde İzmir’in işgal sürecine girmesi Mondros

Mütarekesinin imzalanması ile işgalci güçlere önemli ve kolay bir kapı açılmıştır.15 Mayıs

1919’da İzmir işgal edilmiştir. Kurtuluş Savaşının nihai hedefi İzmir’in Yunan işgalinden

16

kurtulmasıydı. Bu amaç neticesinde 9 Eylül 1922 yılında Büyük Taarruz ile İzmir düşman

işgalinden kurtulmuştur.

İzmir’in tarihsel gelişimine tanık olan bazı mekan ve eserler hakkında bilgilerde

çalışmada bulunmaktadır. Mekân ve eserler hakkında bilgiler verilmiş olup İzmir’i süsleyen

bu güzide eserlerin ve mekanların tarihe tanıklıkları hakkında kısaca bilgiler verilmiştir.

Karşıyaka ilçesinin adının eski literatürdeki tanımı değişimi hakkında bilgiler vardır.

Karşıyaka bir kıyı ilçesi olması münasebetiyle coğrafi yapısı adeta duruşu bütün İzmir’i adeta

bir çiçek gibi süslemektedir. Tarihi açıdan Zübeyde Hanımın kabrinin bulunması çok sayıda

tarihi yalı, konak vb. eserlerin bulunması da tarihi açıdan Karşıyaka’nın önemini ön plana

çıkarmaktadır. Eserde bu tarihi mekanlar hakkında bilgiler verilmeye gayret edilmiştir.

Aşağıda gösterilecek fotoğraflar da bizlere İzmir ve Karşıyaka hakkında bilgi edinmek

açısından önemli olacaktır.

İzmir Kordonda işgal güçleri

17

İzmir-Karşıyaka Kıyısının dolgularla genişletilmesi: 1950 Yılı Ortofoto Haritası ve Kıyı

Düzlemi Dolgusu.

18

Geç Osmanlı Dönemi’nde Karşıyaka kıyısı ve aynı kesimin günümüzdeki durumu

Zübeyde Hanım Köşkü

19

Durmuş Yaşar Köşkü

İzmir Uluslararası Fuarı

20

İzmir Konak Meydanı

21

İzmir-Efes Antik Kenti

KAYNAKÇA

1. AKSOY Yaşar, Smyrna: İzmir Efsaneden Gerçeğe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent

Kitaplığı, İzmir, 2002, s43-84

2. AKSOY Yaşar, Karşıyaka Tarihi, Tükelmat Matbaası, İzmir, 1988, s.220

3. BAYKARA Tuncer, İzmir ve Batı Anadolu Uluslararası Sempozyum Tebliğleri,

Akademi Kitapevi Yayınları, Ankara, 2006, s.289

4. BERBER Engin, Serçe Erkan, Karşıyaka Tarihi, Karşıyaka Belediyesi Kültür

Yayınları, 2011, İzmir, s.256

5. DEMİR Hande, İzmir’in Mimari Yapılarında Maşallah İstifleri, DEÜ Güzel Sanatlar

Fakültesi Kütüphanesi, İzmir, 1997.

6. ERDOĞMUŞ Begüm, , Bir Kıyı Yerleşmesinde Kimlik Dönüşümü: Tarihsel Süreç

İçinde Karşıyaka’nın Kıyı Kullanımında Gözlenen Değişimler, Ege Coğrafya Dergisi,

İzmir, 2012, s.58

7. İNALCIK Halil, Çaka Bey-İzmir Beyliği 1081-1092, NTV Tarih Dergisi(48.sayı),

İstanbul, Ocak 2013, s.48

8. KARABEY Haydar, “Kıyı Mekânının Tanıtımı, Ülkesel Kıyı Mekânının

Düzenlenmesi için bir Yöntem önerisi” ODTÜ Mimarlık Dergisi 4, 1978, (1) s. 156

22

9. ÖNER Ertuğ, Kayan İlhan, “İzmir Körfezi Kıyılarında Alüvyon Birikimi ile Karşıyaka

ve Bayraklı Kıyılarının Şekillenmesi, Karşıyaka Kültür ve Çevre Sempozyumu

Bildiriler Kitabı, Karşıyaka Belediyesi Kültür Yayınları. İzmir, 2006, s.28

10. ÖZKAN Zübeyda, Karşıyaka Tarihsel Dokusunun İncelenmesi Fen Bilimleri

Enstitüsü Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.220

11. PINAR İlhan, Gezginlerin Gözüyle İzmir XIX. Yüzyıl, I. Akademi Kitabevi, İzmir,

1994.

12. YARDIM Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eserler Kataloğu I-IV, İzmir Milli

Kütüphane Vakfı, İzmir, 1992-1997, s.57

13. YAZICI Yasemin, Bir Zamanlar Karşıyaka, Irmak Yayınları, 2009, s.22-25

14. YARDIM Ali, İzmir Milli Kütüphanesi Yazma Eser Kataloğu, İzmir Milli

Kütüphane Vakfı, 1997.

15. İŞBİLEN Tahsin, Maşatlıktan Kurtuluşa İzmir 1919-1922, Milli Kütüphane Yayınları,

2009, 225 s

16. BEYRU Rauf, 19.yy’da İzmir’de Yaşam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları,

2005.