Upload
donga
View
222
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1 Uluslararası AfeDliina Sempozyıımu Bildirileri
Birleşmiş Milletler 2007 Eğitim, Bilim ve Kültür Mevlana Celaleddin Rümi
Kurumu 800. D~um Yıl Oönümü
United Nations Educational, Scientific: and 800:ıı Anniversaıy of
Culturaı Organization the Birth of Rumi
Sempozyum tertip heyeti Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç (Bşk.) Celil Güngör Ekrem Işın Nuri Şimşekler Tugrul İnançer
Bu kitap, 8- ı 2 Mayıs 2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlıgı himayesinde ve Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun katkılanyla İstanbul ve Konya'da düzenlenen illuslararası Mevlana Sempozyıımu bildirilerini içermektedir.
Yazılann bilimsel sorunılulugu yazarianna aittir.
Cilt: ı
Motto Project yayını
İstanbul, Haziran 2010
ISBN 978-605-61104-0-5
Editörler Mahmut Erol Kılıç Celil Güngör Mustafa Çiçekler
Katkıda bulunanlar Bülent Katkak Muttalip Görgülü Berrin Öztürk Nazan Özer Ayla İlker Mustafa İsmet Saraç Asude Alkaylı Turgut Nadir Aksu Gillay Öztürk Kipmen YusufKot Furkan Katkak Berat Yıldız Yücel Daglı
Kitap tasanmı Ersu Pekln
Baskıya hazırlayan
Kemal Kara
Yayıniayan
Motto Project Mtt İletişim ve Reklam Hizmetleri Şehit Muhtar Cad. Tan Apt. No: ı3 /13 Taksim 1 İstanbul Tel: (212) 250 ı2 02 Fax: (212) 250 12 64 www.mottoproject.com [email protected]
Baskı
Mas Matbaacılık A.Ş. Hamidiye Mahallesi, Soguksu Caddesi, No. 3 Kagıthane - İstanbul
. Tel. 0212 294 10 oo
Mevlana'nın Mesnevi'sinde psikolojik yaklaşımlar
Süleyman Derin 1 Türkiye
BUGÜNKÜ anladığımız şekli ile modern bir bilim olarak psikoloji il
mi 19. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkmıştır. Ne var ki psikolojinin konusu
olan insanın ruhsal hayatı ve davranışlannı anlamaya yönelik çabaların tarihi in
sanlık kadar eskidir. İnsan ruhu ve psikolojisi konusunda bir diğer önemli kaynak
ise beşeri olmayıp ilah! olanlardır. Hemen bütün dinlerin ilah! kitapları da insan
psikolojisini ele almakta, insanın özünü yine insana anlatmaya çalışmaktadır. Bu
tutumdan Kur'an-ı Kerim de bir istisna değildir. O da işlediği pek çok konular ara
sında insan ruhunu ve psikolojisini ve diğer psikolojik olaylara ilgisiz kalmaz. 1
Peki, psikoloji ile dinler arasındaki bu yakınlık psikoloji tarafından nasıl kar
şılanmaktadır? İlginçtir ki modern psikoloji din e pek de sıcak bakmamaktadır. Bu
gün psikoloji haia 19. yüzyılda ortaya çıkan materyalist modele dayanmaktadır.
Başlangıçta psikoloji sadece sinir hastalıklannı tedaviye yönelmiş ise de daha son
raları psikoloji, dinin sahasına girmeye başlamış, insanın existansiyel problemle
rine ve çektiği acılara kendince cevap aramaya çalışmıştır. Fakat bunu başarması
için psikolojinin insanın sadece bir bedenden ibaret olmadığını, insanın beden ve
beyin ikilisinden daha fazla bir şey olduğunu kabul etmesi gerekmektedir. Mane
viyatın yer almadığı bir psikolojik yaklaşım hiçbir zaman insanlığın problemleri
ne sağlıklı çözümler üretemeyecektir. Ruhu inkar eden bir bilim dalı nasıl olur da
ruhl bunalımlara çareler üretebilir? Bundan dolayı bugün insanlar manevi buh
ranlannı uyuşturucu ve alkol ile çözümlerneye çalışmaktadırlar. İnsanlar yüzyılı-
1 Hayati Hökelekli, "islam geleneğinde Psikoloji Kültürü", islômi Araştirmalar, sy.3, 2006, s. 409
346 mızın mateıyalizminden kurtulmak ve farklı şuur durumlarına ulaşmak için alkol
den medet umar h:lle gelmişlerdir. Maneviyatın tamamen inkar edildiği Rusya ve
eski sosyalist ülkelerdeki eşi benzeri görülmemiş alkolizm bağımlılığı aslında bu
maneviyat açlığının yanlış yerlerde tatmin edilmesinin doğal bir sonucudur.
İlginçtir ki özellikle mateıyalist ve komünist ülkelerde afyon olarak tanıtılan
din neredeyse afyon türü uyuşturucuların yegane çözümüdür. Son zamanlarda ba
tı dünyasında yapılan araştırmalar tefekkür, zikir gibi dini-manevi uygulamaların
uyuşturucu ve alkol bağımlılığını azalttığını ispat etmiştir. Bu tür manevi uygula
malara katılanların uyuşturucuya hatta sigaraya olan bağımlılıklan azalmaktadır.2
İslami ilimler arasında psikoloji ile en çok ilgilenen ilim tasavvuftıır. Zira
tasavvuf nefs, benlik, kişilik gelişimi, arzulann kontrolü, niyetierin tahlili gibi
psikolojinin de ortak konulan ile yakında ilgilenmektedir. Kur'ani kavramlan
psikolojik bir üslup ile ilk defa ele alan kişinin Haris el-Muhasibi olması (ö.
243/857), başka bir deyişle tasavvufun önde gelen teorisyenlerinden birisinin
psikolojik değere sahip bilgi ve yöntemleri eserlerinde kullanması bu açıdan
önemlidir. Muhasibi'nin bu özelliği oıyantalistlerin de dikkatinden kaçmamış,
Massignon er-Riiiye li Hukukilialı adlı eseri insanın iç hayatına dair bir müslü
manın yazdığı en güzel kitap olarak sınıflandırmıştır. Dini hak.ikatlerle uyumlu
bir hayat tarzı için kişinin kendisini iç açıdan anlamaya çalışmasını ısrarla vıır
gulaması, iç gözleme dayalı bir bilgisel etkinliğin yolunu açmıştır. Bununla bir
likte pek çok çağdaş araştırınacıya göre İslam psikolojisinin esaslannı gerçek an
lamda ortaya koyan Gaz:lli'dir. İlıya adlı eserinde sistemli iç gözlem, davranış
tahlilleri gibi psikolojik açısından değere sahip metotlar kullanmıştır. Dini ve ah
laki konulan ele alırken psikolojik yaklaşım ve analizlere onun kadar yer veren
müelliflerin sayısı pek fazla değildir.3
Yukanda verilen örneklerden anlaşılacağı üzere psikoloji ilmine Müslüman
ilim adamlannın ve özellikle de sufilerin katkılan azımsanamayacak düzeydedir.
Aynı katkı günümüz içinde devam etmektedir. Bugün spiritual psychology (ma
nevi psikoloji), transpersonal (ben ötesi) psikoloji gibi pozitivist psikolojiye alter
natif yeni akımlar tasavvuf kültüründen geniş ölçüde güç almaktadır.
2 Shafıi, Mohammad, Freedam from the Self. Sufism, Meditation and Psychothrerapy, New York, 1988, s.116 3 Hayati Hökelekli, "islam geleneğinde Psikoloji Kültürü", islümi Araştirmalar, sy. 3, 2006, s. 414
Süleyman Derin Mev1liııli'mıı Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar
Psikoloji ve tasavvufun yapısal farkhhklan
Hem tasavvuf hem de psikoloji ilimlerinin en başta gelen konusu ruh olduğu için
İslami ilimler arasında psikolojiye en yakın ilim tasavvuftur. Bununla birlikte her
iki ilim dalını aynileştirmek gibi bir düşünce yanlış olur. Zira her iki ilim dalı bir
çok yönlerden farklıdır. Başlıca farklılıklan şu şekilde sıralamak mümkündür.
En az 12 yüzyıllık bir tarihe sahip olan tasawufa karşılık modern psikoloji nere
deyse bir asırlık bir ömre sahiptir. Bu sebeple tasawuf psikolojiyi pek çok sahada aşar.
Psikolojirıirı hedefi irısan davranışlarını incelemek ve bunları öngörerek kontrol
etmektir. Halbuki tasawuf irısana önce kendirıi tanımayı ve bu vasıta ile Allah'a
ulaşmayı öğretmektedir. Psikoloji daha çok niceldir ve şahsi değildir. Halbuki tasav
vuf hem şahsi, hem de nitelikseldir. Psikolojirıirı amaa irısanırı akıl sağlığını koru
mak, inanın kendirıi gerçekleştirmesine yardıma olmaktır. Halbuki tasawuf ruhun
sağlığını ve onun Sevgili ile birleşmesini amaçlamaktadır. Psikoterapi'nin metodu
hasta ile psikologun diyalogu etrafında dönerken tasavvuf da ise bir ilahi tecrübe söz
konusudur. Bu sebeple tasavvufun sağladığı değişim çok derin ve daimidir.
Psikolojinin merkezinde insan vardır. Bu sebeple psikoloji ilmi zaman zaman
insanın mutluluğu adına tasavvufi prensipiere ters düşecek pek çok prensibi ka
bul etmiştir. Bilhassa kişisel gelişiiDe ait psikoloji kitaplarında insanın benliği ve
başansı putlaştırılmakta, insanın her şeyi başarahileceği savunulmaktadır. İnsanın
kendini gerçekleştirmesi ve tam kapasitesine ulaştırması psikolojinin en üst hede
fidir. Bu tür eserler tamamen başanya odaklandığı için başansızlık durumunda ta
raftarlanna sunabilecekleri pek fazla bir şey de yoktur. Halbuki tasavvuf her du
rumda insanın yalnız olmad~ğırıı, başan ve başarısızlıktan çok insanın bu iki du
rumdaki halinin önemli olduğunu ön plana çıkarır. Aynca tasavvuf insanın ken
dini gerçekleştirmesinin ötesinde kendisini aşması gerektiğini öne sürer.
Psikoloji ile tasavvuf arasındaki diğer önemli bir fark ise bu ikisinin dine
olan yaklaşımı dır. Tasavvuf İslam dini içinden çıktığı için doğal olarak din e ilgi
sini her zaman sürdürmüştür. Halbuki Modem psikoloji neredeyse din ve mane
viyatı tamamen denklem dışına çıkarmıştır. İnsan hayatının manevi konulannı
bile madde ve rasyonellik seviyesine indirgeyen psikoloji karşısırıda tasavvuf in
sanın problemlerini çözmeye daha elverişli görünmektedir. Bu tür gözlemleri biz
zat psikologlarırı ağzından duymak da mümkündür. Mesela kendisi Bakırköy akıl
ve sinir hastalıklan mütehassısı olan Dr. Mehmet Tevfik din ile insan sağlığı ko
nusunda şu fikre sahiptir: "Şunu da söylemek isteriz ki sinir ve ruh hastalıklan
348 ve hatta daha başlangıç devreleri ruhi davranış bozukluklan hllilerinde, ruhi te
davi için, zaruri ilaçlar yanında yapılacak tek şey manevi psikoterapidir."4 Hatta
Tevfik daha da ileri giderek din ile insanın ruh sağlığı arasında direkt bir ilişki
olduğunu söylemiş, "insanın dirıden uzaklaştıkça psiko-somatik hastalıklannın
da artacağını" öne sürmüştür.5
Aynı şekilde nefsirı dürtülerin ve arzulann kontrolü hususunda da tasavvuf
ve psikoloji çok derirı görüş aynlıklanna sahiptir. Psikoloji sadece bu dünya ile sı
nırlı kalırken tasavvuf psikolojisi irısanı abiret hayatı ile buluşturur. Başka bir de
yişle psikoloji madde ve fani dünya ile sınırlı iken tasavvuf sonsuz bir aıemle in
sanı ilişkilendirir. Yani psikolojik olarak kendini gerçekleştiren insan ile tasavvu
fi olarak kemale eren insan aynı kimseler değildir. Hatta tasavvufun kemal olarak
ileri sürdüğü hasletler psikolojide hastalık olarak bile ele alınabilmektedir. Mese
la tasavvufun önem verdiği ilham psikoloji de bir tür hastalık olarak ele alınır.6
Tasavvuf her zaman fedakarlığı ve neftsen kurtulmayı tavsiye ederken mo
dem psikoloji insanın bencilliğirıi artıran bir yapıya sahiptir. Değim yerindeyse
modem psikoloji bencilliği bir dirı haline getirmektedir. Psychology as Religion
adlı kitapta Paul Vitz "selfism" (bencilliğin) ve popüler psikolojirıin Amerikalar
arasında hakim din haline geldiğirıi söyler.7 Özellikle eğitim seviyesi yüksek ve
zengin sınıflar arasında bu tür mistik hareketlere karşı ilgi fazladır.
Ruh sağhğı beden sağlığı ilişkisi
İnsanın ruh sağlığının fiziki sağlığını da etkilediği görülmektedir. Levin ve Van
derpool adlı araştırmacılara göre dini huzurun fiziki sağlığı yakından etkilediği
görülmüştür.8 Tasavvuf insanın kendini aşması içirı bir dengenirı olmasını savu-
4 Mehmet Tevfik, Ruhi Bunaltmlarve islam Rühiyatt, istanbul, 1975, s.33 5 Age, s. 22 6 Gity Baxter-Tabriztchi, Faridud-Din Attar's The canference af the Birds /(Mantiq ai-Tayr}: A Study in sufi Psychology and spirituolity, Argosy University, Ph D thesis, 2003, s.197 7 Bilal Sambur, "Din ve Psikoloji ilişkisini Yeniden Düşünmek", isliimi Aroşttrmalor, 2006, no:3, s. 438 8 (Levin, J 8: Vanderpool, H. (1991). Religious factors in physical health and the prevention of illness. Prevention in Human services, 9, 41-64)
Süleyman Derin Mevliiııii'ııııı Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar
nur. Başka bir deyişle ferdin fiziki ve akli melekelen uyum içinde bulunmalıdır.
Bu denge ise genelde konsantrasyon ve meditasyon ile sağlanır.9 Yakın zaman
da yapılan çalışmalar meditasyonun hem kronik hem de kısa süre gelen şiddetli
kaygılan azalttığını göstermiştir. Tasavvufi tefekkür veya meditasyon uzun süre
yapılırsa insanda bir denge hılli yarattığı teorisini ileri sürer. Bu teori günümüz
de yapılan araştırmalarda da ispat edilmiş belli bir noktaya yönlendirilmiş olan
farkındalığın vücutta rahatlamaya sebep olduğu görülmüştür. 10 Yine aynı şekil
de meditasyon yapan insanlarda uyuşturucu bağınılılığımn azaldığı ispat edil
miştir. Bütün bunlar beden sağlığımn ruh sağlığından geçtiğini gösteren önenıli
verilerdir. Bu sebeple insan vücudu biyolojik bir makine gibi algılanmamalı, ru
hun ihtiyaçlan da giderilmelidir.
Modem ilimler insam maalesef küçük parçacıklara ayırarak incelemiş ve
insanın madde ve mana bütünlüğünü ihmal etmiştir. Halbuki huzur insamn bö
lünüp parçalanmasında değil, bütünleşip topaflanmasında yatmaktadır. Aslında
İslam'ın biriemek manasma gelen tevhid inancım tasavvuf insana da uygula
makta ve onun dağınık halini birleştirmeye çalışmaktadır. Tasavvuf metoduna
göre kendisini birlemeyen, kemale erdirmeyen bir insanın bu dağınık hılli ile tev
hidi anlaması/yaşaması pek mümkün görünmemektedir.
Tasavvuf psikolojine göre kendini birleyen insan sadece Allah'a odaklan
mıştır. Onun için fani insanlarm övgü ve yergileri birdir. Zira insanlar aslında
var gibi olan yoklardır. Hıllbuki Allah ise yok gibi görünen vardır. İnsan dikka
tini fanilere ayırıp böldüğü sürece bir türlü gerçek kulluğa erişemez. Bu hakikate
ermek için suffier psikolojik eğitim metotlaruıı da kullanmaktan geri kalmanıış
lardır. Bayezid-i Bistami ile gerçek irfana ermek isteyen bir sofu arasındaki şu hi
kaye bu durumu en güzel şekilde ifade eder:
Bayezid-i Bistami'nin aşk, şevk ve manevi tecrübe dolu konuşmalanın din
leyen bir ham sofu "Otuz yıldır oruç tutarını ama senin bahsettiğin manevi zevk
lerin hiç birini tadamadım!" der.
Bayezid ise adamın derununa nazar ederek, "Otuz değil, üç yüz sene de oruç
tutsan sen bu manevi hılllere ulaşamazsın." cevabım verir. Adam, "Bu nasıl
9 Cheryl Ann Crumpler, Sufi Practices, Emotional Stote and DNA Repair: lmplicotians for Breast Cancer, Yüksek Lisans Tezi, University of California, Davis, 1989, s. 29) 10 Age, s. 35, 40
350 olur?" diye sorunca, Bayezid: "Senin egon ve bencilliğin Allah ile senin aranda
bir perde olmaktadır." cevabını verir. Adam bu manevi hastalığın çaresini sorun
ca, Bayezid: "Bunun çaresi var ama sen bunu yapmaya güç yetiremezsin.", der.
Adam biraz daha ısrar edince, Bayezid: "En yakın herbere git, başını tamamen
kazıt, bir don hariç elbiselerini çıkanp at, boynuna da bir heybe dolusu ceviz as
ve pazara giderek, kim enseme bir tokat atarsa ona bir ceviz vereceğim de! Böy
lece bütün pazan dolaş!", dedi.
"Sofu ben bunu yapamam, başka bir çare söyle.", deyince, Bayezid; "Se
nin hastalığının tek çaresi budur, ben sana bunu yapamayacağını baştan söy
lemiştim.", diyerek adamın egosunun ne kadar şiştiğini bizlere göstermekte
dir. 11 Bayezid ve diğer pek çok sufi insaniann bu tür narsist tutumlannı kırmak
için buna benzer eğitim metotlan uygulamışlardır. Aziz Mahmud Hüdayi'nin,
· şeyhi Üftade tarafından tuvalet temizliği ile görevlendirilmesi, Yunus Emre'nin
mürşidi Taptuk Emre tarafından dağdan odun getirmekle görevlendirilmesi ve
daha buna benzer pek çok hadise aslında psiko terapinin manevi cephesi değil
midir? Tasavvufta narsizm başta olmak üzere bugün modem psikolojinin teda
vi etmeye çalıştığı pek çok problem üzerinde ciddi pratik ve teorik malzeme
vardır. Bütün bunlar hem psikologlar hem de sufi araştırmacılar tarafından or
taya çıkanlmalıdır.
İnsan çok boyutlu bir varlıktır ve pek çok katmanlardan oluşur. Pek çok in
san kendilerine yüce yaratıcı tarafından verilen büyük bir konağın bodrumunda
ışıktan uzak olarak yaşamakta, yukan katlan ise neredeyse inkar etmektedir. İş
te suffier insana bu gerçeği fark ettirmeye çalışmaktadırlar.
Hz. Mevlana ve psikoloji
Tasavvuf ile psikoji ilmi arasında genel olarak bakıldığında yakın bir ilişki oldu
ğu görülmektedir. Özel olarak suffiere bakılınca bu ilişki en güçlü şekilde kendi
ni Mevlana'nın eserlerinde göstermektedir. Bu tebliğimizde Mevlana'nın eserle
rinde ve özellikle de Mesnevf'sinde kullandığı psikolojik tahliller ve yorumlar in
celenecek ve onun bu sahadaki başansı ortaya konmaya çalışılacaktır.
11 Fadiman 8: Frager, Essential Sufism, San Francisco, 1999, s.175
Süleyman Derin Mevltiıui 'ımı Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar
Biz bu tebliğimizde tranpersonal psikoloji açısından Hz. Mevlana'nın eser
lerine dikkat çekmek istiyoruz. Dünyanın hemen her yerinde Mevlana'nın eser
lerini anlaşılır ve popüler kılan en önemli özelliği onun insan psikolojisini iyi ta
nıması ve eserlerinde bunu kullanmasıdır. Mevlana insanın kaygılarını elemleri
ni, sevgi ve nefretlerini, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma gayretlerini dai
ma gündemde tutar. Narsizm, egoizm, çeşitli rollere girerek insanlan aldatma gi
bi pek çok psikolojik rahatsızlıklara dikkat çeker. Bu sebeple hangi milletten
olursa olsun okuyucular onun eserlerinde kendi kaygı, sevgi ve heyecanlarını
bulmaktadırlar. Çoğu zaman ilginç hikayeler ile bezediği bu tahliller onu sufiler
arasında farklı kılan önemli bir özelliktir. Mevlana bu manada iyi bir gözlemci
hatta çağına göre çok başarılı bir psikologdur.
Özellikle padişah ve cariye hikayesinde ortaya koyduğu psikolojik tahliller
onun bu sahadaki yetkinliğinin en güzel delilidir. Psikanalizin kurucusu Fre
ud'dan (1939) uzunca bir süre önce yaşamasına rağmen bu sahadaki başansı
muhtemelen Batılı araştırmacılara ilham kaynağı olmuştur. Ne var ki Mevla
na'nın hem beşeri hem de dini ilimlerdeki üstün başansı araştırmacıların dikka
tini onun psikoloji sahasındaki dehasını ihmal etmesine sebep olmuştur.
Bununla birlikte bütün dünyada ve ülkemizde de tasavvufun ve Mevla
na'nın psikolojik zenginlikleri araştınımaya başlanmıştır. Dr. Faik Özdengül'ün
Rumi ve Aşkın Terapi Mevlana'nın psikolojik yaklaşımlannı akıcı bir dille or
taya koyan önemli bir eserdir. Yine psikolog Mustafa Merter'in Dokuz Yüz Kat
lı İnsan adlı eseri Mesnevi'den pek çok alıntılar yapmaktadır. Her ne kadar Öz
dengül gibi direkt olarak Mesnevi'yi ele almamış ise de Merter çalışmasının
başlığını Mesnevf'den almış ve yeri geldikçe psikolojik tahlillerini Mesnevi be
yitleri ile açıklamıştır. Aynca şunu da belirtmek gerekir ki başta Amerika Bir
leşik Devletleri olmak üzere pek çok Batı ülkesinde Mevlana'nın eserleri psiko
terapilerde kullanılmaktadır. Bu psikologlarla telefon ile yaptığım millakatlar
da onlann insan ruhuna direkt olarak hitap ettiği için Mevlana'dan istifade et
tiklerini söylemişlerdir.
Hz. Mevlana bilhassa cariye ve padişah hikayesinde özellikle psiko-analiz
yaparak cariyellin hastalığını teşhis etmektedir. Gönül hastalığına tutulan cari
yenin maddi ilaçlarla iyi olamayacağını söyler. Böylece insanın sadece maddi ya
pısı ile sınırlı olmadığını, ruhi problemlerlu tedavisinin maddi olanlardan tama
men farklı olduğunu ifade eder. Mesnevf'nin birinci cildinde yer alan hikayenin
önemli bölümlerini yakından inceleyelim:
352 Padişah ve hasta cariye
Çok eski zamanlarda bir padişah vardı. Bu padişah, maddi yönden de, ma
nevi yönden de çok üstün bir durumda idi.
Bu padişah, bir gün atına bindi. Kendine yakın olan bazı saraylılarla bera
ber ava çıktı.
Yolda giderken, bir cfuiye gördü. O cfuiyenin kulu, kölesi oldu.
Bir kuş kafeste nasıl çırpınırsa, padişahın da rı1hu, beden kafesinde öylece
çırpınınaya başladı. Bu sebeple para verdi, o cfuiyeyi satın aldı.
Onu alıp arzusuna kavuştuğu için mutlu oldu. Fakat ilahi takdir neticesi cariye hastalandı.
Padişah sağdan, soldan, her taraftan hekinıler topladı. Onlara dedi ki: "Her
ikimizin hayatı da sizin elinizdedir.
Benim hayatıının önemi yoktur. Benim hayatıının canı odur. Ben, dertliyim,
hastayım, benim ilacım, benim dermanım odur.
Kim, benim canıma derman ederse, her şeyimi, inci ve mercan hazinemi
ona vereceğim."
Hekimlerin hepsi de dediler ki: "Bu uğurda canımızı feda edercesine çalışa
lım. Zekamızı, tecrübemizi, hünerimizi bir araya getirelim, beraberce düşü
nüp, beraberce tedavi· edelim.
Her birimiz hasta tedavisinde, zamanın İsa'sıyız, elimizde her derdin deva
sı, her hastalığın ila cı vardır."
Hekimler, gurura, benliğe kapıldılar da, her şeyi kendi ellerinde sandılar. İnşaallah
(=Allah İstersel iyi ederiz, demediler. Bu yüzden Cenab-ı Hakk onlara, insanların
acizliğini, Allah'ın izni olmadan insanların bir şey yapamadıklarını gösterdi.
Hekinıler ilaçtan ne verdilerse, tedaviden ne yaptılarsa, beklenen şifa elde
edilemedi. Hastalık arttı. (Mesnevi, I, 36-49)
Mevlana her zaman ki gibi anlatınılarında pek çok manaları iç içe giydir
miştir. Bir yandan hekinılerin kendilerini beğenmelerini eleştirirken öte yandan
padişahın içine düştüğü çaresizliği en güzel şekilde ifade etmektedir. Padişah
uzun araştırmalar sonucunda gönül hastalıklanndan anlayan ilahi bir hekime
kavuşur. Bu ilahi hekim sanki modem manada bugünün psikologu gibidir. Uy
guladığı teknikler gerçekten ilginçtir.
Hastanın ve hastalığın durumunu anlattıktan sonra onu, hasta cfuiyenin
karşısına oturttu.
Süleyman Derin Mevlana 'ııııı Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar
Hekim, hastanın yüzünü, benzini görüp, nabzını saydı. İdranm muayene et
ti. Hastalığın alametlerini, sebeplerini dinledi.
Dedi ki: "Öbür hekimlerin çeşitli tedavileri yararlı ve şifalı bir tedavi olma
mış, iyi edecek yerde, hastayı harap etmişler ve zayıf düşürmüşler."
Hekim hastalığı anladı. Gizli hastalık ona belli oldu. Fakat anladığını, bil
diğini gizledi, padişaha söylemedi.
Hüznünün, melalinin çokluğundan canyellin gönül hastası olduğunu anladı.
Çünkü onun vücudu sağlamdı, fakat gönlü yaralı ve vurgundu. (Mesnevf, I,
102-108)
Hekim dedi ki: "Akrabayı da, yalıaneıyı da uzaklaştırmak sı1retiyle, sarayı
boşalt, içerde kimsecikler kalmasın.
Ben bu hasta earlyeden bir şeyler soracağım, koridorlarda, köşe bucakta
kimse bulunup da bizi dinlemesin ... "
Ev boşaltıldı. İçinde hekim ile hastadan başka kimse kalmadı. (Mesnevf, I, 144-45)
Mevlana bu sözlerle psikolojik tedavilerde hekim ile hasta arasındaki güven
duygusunun tesisini vurgulamaktadır. Zira hasta ancak güvendiği bir doktora yi
ne güvenli bir ortamda sırrını açacaktır. Psikolog hasta hakianna riayet etmeli
hastasının sırlannı başkalanna kesinlikle anlatmamalıdır.
Hekim, tatlılıkla, yumuşak bir sesle, hastaya; "Nerelisin?" diye sordu. Her
memleket halkının ilacı başka başkadır.
"O şehirde akrabandan kimler var? Kime yakınsın? Bağlı olduğun, özlem
duyduğun arkadaşıann var ını?"
Elini cariyenin nabzına koydu. Feleğin cevr ü cefasını, başına gelen dertle
ri, belalan birer birer sordu. (Mesnevf, I, 147-49)
Yukandaki beytlerden anlaşıldığına göre nılı hekinıi hastasına şefkat ve
muhabbetle davranmalıdır. Hz. Mevlana psikolojik hastalıklann tedavisinin son
derece zor olduğunu ve bu hastalıklan herkesin teşhis edemeyeceğini şu edebi
sözlerle ne kadar güzel anlatmaktadır.
Bir kimsenin ayağına diken batınca, ayağını dizinin üstüne kor.
Önce, iğne ucu ile dikenin başını arar, bulamazsa, diken batan yeri tükürü
ğüyle ıslatır.
Ayağa batan diken böyle güç bulunursa, gönüle batan diken nasıl bulunur?
Cevabını sen ver.
Eğer gönüllere batan dikenleri herkes görebilseydi, insanlara gamlar, keder
ler gelebilir mi idi? (Mesnevf, I, 150-53)
354 Gönüllere batanmanevi dikenleri çıkaracak o hekim, çok mahirdi, çok üs
taddı. Cmyenin üstünde elini gezdiriyor, onu dikkatle muayene ediyordu.
(Mesnevf, I, 157)
Mevlana cariyenin şuuraltını ortaya çıkarmak için hekimin takib ettiği yo-
lu şöyle anlatır:
Laf olsun diye, hikaye yolu ile cariyeden, dostlarının, arkadaşlannın halini,
ne iş yaptıklarını sordu.
Cmye, evine, meınleketine, efendilerine, hemşehrilerine ait bazı vak'alan
açıkça hikaye etti.
Hekim bir taraftan cmyenin anlattıklarını dinliyor, bir taraftan da, nabzı
na ve nabzının atışma dikkat ediyordu.
Hastanın nabzı, hangi isim söylendiği zaman hızlanırsa, dünyada canının o
kişiyi istediği anlaşılacaktı.
Cmye, meınleketini, dostlarını saydıktan sonra, başka bir şehir isıni söyledi.
Hekim; "Kendi meınleketinden nasıl çıktın? Daha evvel hangi şehirde idin?"
diye sordu.
Cariye, bir şehir adı söyledi ve geçti. Yüzünün rengi ile nabzının atışında
bir değişiklik olmadı.
Efendilerini ve şehirde bulunanlan birer birer anlattı. Oturup tuz ekmek ye
diği yerleri söyledi.
Şehir şehir, ev ev anlatıp durduğu, hikaye ettiği halde cmyenin ne nabzı
hızlandı, ne de yüzü sarardı.
Hekim çok hoş bir şehir olan Semerkand'dan soruncaya kadar, cmyenin
nabzı, sağlıklı bir insanın nabzı gibi, normal bir halde atıyordu.
Fakat Semerkand adı geçince, nabzın atışı arttı. Yüzü kızardı, sarardı. Çün
kü o, Semarkand'lı bir kuyumcudan ayrı düşmüştü.
O hekim hastadan bu sırrı öğrenince, onu yatağa düşüren derdin, belanın
aslını, sebebini bulmuş oldu.
Ondan kuyumcunun şehrin hangi semtinde, hangi mahallesinde oturduğu
nu sordu. Cariye; "Köprü başında, Gatfer mahallesinde oturur." cevabını
verdi.
Hekim, cmyeye; "Senin hastalığının ne olduğunu şimdi anladım, seni bu
hastalıktan kurtarmak için elimden geleni yapacağım ve Allah'ın inayeti ile
seni kurtaracağım." dedi. (Mesnevf, I, 158-171)
Hekim cariyenin önceki efendisi olan bir kuyumcuya aşık olduğunu ustaca
Süleyman Derin M evliina 'nın Mesnevi 'sinde psikolojik yaklaşımlar
bir şekilde anlamış ve bundan sonra yine kendine has metotlarla cariyenin has
talığını tedavi etmiştir. Her ne kadar Mevlana bu hikayeleri ile derin tasavvufi
manalan ifade etmeye çalışmış ise psikoloji ilmi açısından bakıldığında uygula
nan teknikler son derece ileri bir seviyeyi göstermektedir.
Korku ve stres
Korku, kaygı ve stres modern insanın en önde gelen sorunlannı oluşturmaktadır.
Psikologlar insanın bitmez tükenmez kaygılarını ve fobilerini yok etmek için el
den gelen gayreti gösterse de bu problemler artmaya devam etmektedir. lanne
dildiği gibi bunun sebebi fakirlik ve yoksulluk değildir. Aksine insaniann refah
durumu arttıkça kaygılan da artmaktadır. Hz. Mevlfma insanın kaygılanm yok
etmek için öncelikle pozitif düşünmeye öncelik verir. Olayların ve hatta başa ge
len musibetlerin iyi yaruna bakmak, onlann insana verdiği acıyı azaltmaktadır.
Psikologlara göre insanlara zarar veren şey olaylardan çok insanın o olayı algı
lamasıdır. Kötümser bakış açısı olaylan olduğundan da kötü gösterir. Bu sebep
le Nonnan Vincent Peale "hiçbir zaman korkulanmza damşmayın" diyerek in
sanlan bu durumdan sakındınr. 12
Ansızın hiç beklenmeyen kötü bir iş, bir bela gelip çatınca aklım başına al
da, yeise düşme, paniğe kapılma, cesur ol, iyi zanda bulun, iyiye yonnaya çalış.
Başkalannın o belalı işin korkusundan benizleri sararsa bile, sen kar zama
mnda da, zarar zamanında da gül gibi gül, tebessüm et.
Dikkatle bak, gör ki: Gi,ilün yapraklannı bir bir koparsan da, o yine gülme
yi bırakmaz, yapraklannın da rengi solmaz.
Gül sana der ki; "Dikenle beraber bulunduğum için, neden gama düşeyim?
Kendimi kedere salayım? Zaten gülmeyi, o kötü huylu dikenin arkadaşlığına kat
landığım için kazandım, onun yüzünden elde ettim." (Mesnevi, m, 3256-59)
Mevlana'ya göre kaygılar, korkular ve zor durumlar üstesinden gelinebilir
se bizim için bir avantaja çevrilebilir. İnsan korkunun kodlannı kırabilir ve onu
aşmayı başarabilirse hayatta başarılı olacaktır. Bunun da en önemli yollarında
12 Norman Vincent Peale, Olumlu Düşünmenin Büyüsü;çev. Şahin Cüceloğlu. istanbul: Sistem Yayıncılık, 1997, s.18
356 biri insanın manevi gelişimini tamamlamış olmasıdır. Bununla birlikte insan ha
yal gücünü hep müspet şekilde işletıneli ve olaylan hayra ve iyiliğe yormalıdır.
Mevlana müspet ve menfi telkinlerin insan üzerinde psiko-somatik etkileri ol
duğuna inanır. Mevlana'nın çok önceleri söylediği bu hakikati bugün modern hekim
lik de kabul etmekte, insan ruhunun olumsuz etkilerinin vücudu hasta yaptığı genel
kabul görmektedir. Yapılan araştırmalara göre halsizlik, tansiyon ve buna benzer pek
çok hastalığın sebebi iç huzursuzluktur. 13 Halbuki bu tür telkinlerin gücünü Mevla
na 'nın aşağıdaki hikayesi son derece ilginç bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bir okulun çocuklan, öğretmenden eziyet çekmişler, çalışmaktan bıkmışlar,
usanmışlardı.
Öğretmeni zor durumda bırakmak ve okula gitmemek için birbirleri ile da
nışıp görüştüler.
"Öğretmene bir hastalık gelmiyor ki bir kaç gün okuldan uzaklaşsın da,
Biz de okulda hapsolup kalmaktan, daralmaktan ve derse çalışmaktan kur
tulalım. Hoca m ermer kaya gibi yerinde durmaktadır."
İçlerinden en zekileri şuna karar verdi: "Hoca, neden böyle sarannışsın?"
diyecekti.
"Hayrola, betin benzin yerinde değil. Bu hal ya soğuk algınlığından, Yahut
sıtmadan.
Benim bu sözlerimden hoca birazcık vehme kapılır." dedi."Sen de bu sılret
le bana yardım edersin kardeşim ..
Okulun kapısından girince; 'Hayrola üstad!' de 'Bu haliniz ne?'
Benim sözlerimden kapıldığı vehim azıcık daha artar. Vehme kapılan akıllı
kişi bile deli gibi olur.
Bizden sonra üçüncü, dördüncü, beşinci çocuk da bu çeşit sözlerle hocanın
hastalığından üzüntü duyduğunu, gamlandığını söyler.
Otuz çocuk bu haberi verirse, otuzu da aynı sözleri söylerse hastalık ger
çekleşir." (Mesnevf, ID, 1522-1530)
Çocuklar ağız birliği yaparak hocalannın hasta olduğunu iddia etmişler ön
celeri buna inanmak istemeyen hoca ise talebelerlu telkini karşısında yenilmiş ve
yatağa düşmüştür. Mevlana bu hikaye ile hastalıklann psikosomatik yönüne dik
kat çekmektedir.
13 Age, s. 48
Süleyman Derin Mevltiııti 'ımı Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar
Kardeş sen ancak o düşünceden, o ruhtan ibaretsin, mütebaki varlığın ba
kımındansa kemik ve deriden başka bir şey değilsin.
Düşüncen, manevi varlığın gülse, gül bahçesisin; dikense külhana layıksın:
(Mesnevf, II, 277-278)
Ruh beslenirse sıkıntılar bile birer zevk haline dönüşür halbuki ceset mad
di zevklerden bile yorulur;
İnsan neyi düşünürse sanki güçlü bir mıknatıs gibi düşündüğü şeyi iyi olsun
kötü olsun kendine çeker. Hasta olduğunu düşünen kendine hastalığı, başansız ol
duğunu düşünen başansızlığı, parasız olduğunu düşünen fakirliği kendine çeker.
Ayru konu üzerinde ne kadar fazla düşünürseniz o kadar fazlasım kendinize çe
kersiniz. Bu durumun farkına varan insan istemediklerini değil de arzu ettiklerini
düşünmeye başlar yani başka bir değişle pozitif düşünmeye başlar. Düşünceler
kontrol altına alınmaz ise insana zarar verirler. 14 Bu sebeple Mevlfma insamn ön
celikle düşüncelerine ve duygulanna hakim olmasını tavsiye ederek şöyle der:
Düşüneeni doğrult, iyi bak. Çünkü düşüncen de o incinin pırıltılanndandır.
(Mesnevf, II, 856)
Hz. Mevlana insana daima özgüvene sahip olmasını tavsiye eder. Birçok su
fi mütefekkirin zıddına o insandaki ilahi nüveyi görerek onu öne çıkarmayı ve
insana özgüven vermeyi arzular. Ona göre insanın öz vatanı padişahın yani yü
ce Rabbin yanıdır.
Bir doğan yolunu şaşırdı, bir yıkık yere vardı. Orada baykuşlar arasına düştü.
O doğan ilahi nza nfuu ile tamamıyla nılr olmuştu. Etrafinı pek iyi görürdü. Fa
kat kaza ve kader çavuşu onun gözünü kör etmiş, görmez bir hale getirmişti.
Kader çavuşu onun gözüne toprak serpti de yolunu şaşırttı. Onu bir hara
beye, baykuşlar arasına düşürdü.
Harabede bulunan baykuşlar, onun başına vuruyorlar, nazlı kanatlannı yo
luyorlardı.
Baykuşlann içine bir gürültüdür düştü; "Doğan geldi, bizim yerimizi ala
cak." diye bağnşmaya başladılar.
Öfkeli korkunç köy köpekleri gibi, o garibin hırkasım çekiştirmeye başladılar.
Doğan diyordu ki: "Benim baykuşlada ne ilgim var? Bu yıkık yerde benim
14 Özdengül, Faik, Rumi ve Aşkın Terapi, Konya, 2005, s.203
358 baykuşlada ne işim var? Ben burada nasıl yaşayabilirim? Ben böyle yüzler
ce viraneyi baykuşlara feda ederim.
Ben burada kalmak istemem, ben padişahlar padişahına dönüp gideceğim.
Ey baykuşları Fazla telaşa kapılmayın, kendinizi meraktan öldürmeyin; ben
burada, bu viranede kalacaklardan değilim. Ben vatanıma gideceğim.
Bu yıkık yer size hoş görünüyor. Benim nazlandığım yerse padişahın kolu
dur, bileğidir " (Mesnevi, II, ı 132-114 1}
Bununla birlikte doğanlığı kabul etmeyip baykuşluğa razı olan bazı kullar
da yok değildir. Bunlar Allah'ın kendisinden istediği gibi yaşamayarak zulmeden
kimselerdir. Mevlfma'ya göre insanın başkasına yaptığı zulümler onun iç dünya
sını ve psikolojisini rahatsız eder. Başkalanna yapılan kötülükler bir şekilde sa
hibinin psikolojisini etkiler ve o insanı huzursuz eder.
Hırsız, insanların mallarını çalıp götürünce, bir sıkıntı, bir darlık gönlünü
tırmalamaya başlar.
Hırsız da; "Bu iç sıkıntısı, bu darlık nedir?" der. Ne olacak, senin şerrin
deıı ağlayan mazlihnun iç sıkıntısı, onun gözyaşlarının tesiri.
Bu iç sıkıntısına, bu darlığa pek o kadar aldırmazsa, onun hırsızlıktaki ıs
ran rüzgarı, onun ateşini üfler, alevlendirir. Onu daha fazla yakar.
Gönül sıkıntısı, gönül darlığı, polislerin sıkıştınnası hdline gelir. Onun 1ıır
sızlığı mdnd halinde, gizli iken, duygu aleminde belirir, bayrak açmış gibi
meydana çıkar.
Dert ve iç sıkıntısı, suçlu için zindan olur, çarmıh olur. Aslında, dert bir
köktür. Kök dal budak verir. Çoğaldıkça çoğalır, arttıkça artar. (Mesnevi, III, 355-59)
Bu sebeple mutlu olmak isteyen insan başkalannın ahım almamalıdır. Ken
di bütünlüğünü korumak isteyen başkalanna maddi ve manevi olarak zarar ver
memelidir. İlişkileri savaş haline getirmek doğru değildir.
Hz. Mevlana'nın insan psikolojisine dair sahip olduğu bilgiler günümüz
ilim adanılannı hayrete düşürecek seviyede yüksektir. Bilhassa psikoloji ilmi ile
ilgilenen bilim adanılannın Mevlana'yı bu açıdan da incelemelerinde büyük fay
dalar olacaktır. Şu anda gerek Batı'da ve gerekse Amerika'da bu tür çalışmalar
yapılmaktadır. Türk araştırmacılannın da bu konuda gayret göstermesi son dere
ce yerinde olacaktır.
Süleyman Derin Mevliiııii 'mn Mesııevi'siııde psikolojik yaklaşımlar