76
mı» o O (D © Q<s> Medya, Meta ve Sermaye Birikimi r GERİ DONDU Derleyen: Vincetıt Mosco - Christian Fuchs Türkçe Yayının Derleyeni: Funda Başaran um % i anı ııımııvıııınaıi" ıınınııı mı ııı;ı ıi- :m\\ r ritim tjnsn Mi-^ıım rk ı ; i (6 » M nsı ÜEf

Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

mı»

o O (D © Q<s>

Medya, Meta ve Sermaye Birikimi

r

GERİ DONDU Derleyen: Vincetıt Mosco - Christian Fuchs Türkçe Yayının Derleyeni: Funda Başaran

um %

; i anı i » ı ı ımııvı ı ı ınaı i" ıınınııı mı ııı;ı ıi-:m\\ r ritim tjnsn Mi-^ıım

rkı ; i ( 6

» M n s ı ÜEf Dil İC

Page 2: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Medya, Meta ve Sermaye Birikimi

Marx Geri Döndü

Türkçe Yayının Derleyeni: Funda Başaran Derleyen: Vincent Mosco - Christian Fuchs

Bu derleme kitap, triple-Cnin, 2012 tarihli Marc Geri Döndü: Günümüz Eleştirel İletişim Çalışmaları Açısından Marksist Kuram ve Araştırmanın ö n e m i başlıklı özel sayısı temel alınarak hazırlandı. Çalışmanın amacı, sosyal bilimlerin tüm alanlarında yeniden kendisini gösteren Marx'ın geri dönüşünün iletişim araştırmaları alanındaki izlerini sürmektir.

Bu kitapta yer alan makaleleri anlamlı ve değerli kılan iki ortaklık vardır. Bunlardan ilki, tümünün geçmiş ile bugiinii ayıran sınırı kaldırmayı hedefleyen cesur bilim insanları tarafından kaleme alınmış olmalarıdır. İkincisi ise, tam da bir sınırı eleştirel bir biçimde kaldırma çabasının karşımıza çıkarabileceği kavramsal ve analitik sınırlılıkları ve sorunları gösteriyor olsalar da, tümünün son derece zihin açıcı olmala-rıdır. Burada zihin açıcı denmesinin nedeni, bütün makalelerin eleştirel bir kavramsal temeli oluştururken, aynı zamanda da bu temelin gerektirdiği pratik/politik önermeleri içeriyor olmalarıdır. Kitap, eleştirel iletişim araştırmaları, kültür ürünlerinin üretiminde frcelancc çalışma, Marksist birikim kuramı, sosyal paylaşım siteleri, bilişsel kapitalizm, iletişim araçları ve üretim araçları ilişkisi, izleyicinin metalaşması, sürtünmesi/, kapitalizm gibi konulara odaklanmaları bağlamında sadece iletişim alanıyla değil sosyal bilimlerin farklı alanlarıyla ilgilenen araştırmacılar için kılavuz olma niteliğindedir.

f n 1 [ ft w M. J Janus'un Çohrosl

Bir y ü z ü sermayenin ve iktidarın güdümünde daha çok kâr, metalaştırma, yeni panoptikonlar demek; öteki y ü z ü ise kendisine mücadelelerde karşılık buluyor: çeperler hacklerle kırılırken, s e r m a y e odakları ö z g ü r yazılımlarla sarsılıyor, sosyal medya toplumsal hareketlerin bir aracı hâline geliyor; iletişimi, ona katmış olduğu m u a z z a m hızla bambaşka bir şeye dönüştürürken zamanı yeniden-üretiyor. Janus'un sadece iki y ü z ü yok artık; çehresi ele geçirilemez v e kolay kolay tanınamaz biçimde kaotik. Notabene-bilişim / janus'un çehresi dizisi çeviri, özgün derleme-ler v e telif kitaplarla bu alanın kavramsal haznesini ve kuramsal art alanını oluşturmaya çalışırken yayın kurulunu zamanla genişleterek sadece aktarmanın değil bilgi-üretim sürecinin de •ııomım nlııcturma amısıında...

Page 3: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

NotaBene Yayınları

M A R X G E R İ D Ö N D Ü Medya, Meta ve Sermaye Birikimi

Derleme Yincent Mosco - Christian Fuchs

Türkçe Yayının Derleyeni Funda Başaran

Kapak Tasannu: Canis Döşemeci Başsüllü Dizgi: Ulaş Akyol

Baskı ve Cilt: Hcrmes Tanıtım Ofset Baskı Hiz. Kağ. Ltd. Şti. Sertifika No: 14847 Büyük Sanayi I. Cad. No: 105 İskitler/ANKARA Tel: 0.312 384 34 32

1. Baskı Mart 2014

Ankara

ISBN : 978-605-5513-90-0

• wAVAv.notabcncyayinlari.com • facebook.com/NotaBeneYayinIari • tvvitter.com/NotaBeneY C Renas Yayıncılık Matbaacılık Filmcilik Reklam Yazılım Donanım Bilişim San. ve Tic. Ltd. Şti.

Bankacı Sok. 18/1 Çankaya /Ankara Tel: 312 417 05 44 Sertifika No: 18074

Page 4: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

MARX GERİ D Ö N D Ü Medya, Meta ve Sermaye Birikimi

Derleme Vincent Mosco - Christian Fuchs

Türkçe Yayının Derleyeni Funda Başaran

Page 5: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Bilişim, internet, sosyal medya, bilgi toplumu, bilişsel kapitalizm, dijital emek...

Son zamanlarda sıkça karşılaştığımız ve hatta içinde (var) olduğumuz şeyler.

Bir yüzü sermayenin ve iktidarın güdümünde daha çok kâr, metalaştırma alanları, özgürlüklerin kısıtlanması, yeni panoptikonlar demek; öteki yüzü ise kendisine mücadelelerde karşılık buluyor: çeperler hacklerle kırılırken, sermaye odakları özgür yazılımlarla sarsılıyor, sosyal medya toplumsal hareketlerin bir aracı hâline geliyor... Sadece bunlar da değil; iletişimi, ona katmış olduğu muazzam hızla bambaşka bir şeye dönüştürürken zamanı yeniden-üretiyor.

Janus'un sadece iki yüzü yok artık; çehresi ele geçirilemez ve kolay kolay tanınamaz biçimde kaotik. Bu çehrenin kaotik yapısını Marksizmin perspektifinden incelemek, alanın ekonomi politiğine öncelik vererek belirlenim kazandırmaya buradan başlamak ve "yeni dünya"nın nasıl döndüğünü açıklamak temel hedefimiz.

Notabene-Bilişim /Janus un Çehresi dizisi bir yandan çeviri, diğer yandan özgün derlemeler ve alanla ilgili broşür kitaplarla bu alanın kavramsal haznesini ve kuramsal art alanını oluşturmaya çalışırken yayın kurulunu her gün daha da genişleterek sadece aktarmanın değil bilgi-üretim sürecinin de uzamını oluşturma arzusunda...

Notabene-Bil iş im / J a n u s ' u n Çehres i Dizisi Kditör ler i

Funda Başaran. Diyar Saraçoğlu

Notabene-Bil iş im / J a n u s ' u n Çehres i Dizisi Yayın K u r u l u

Ümit Akıncı, Aylin Aydoğan, Cansu Başak. Necati Duran. Banu Durdağ. Ersin Vedat Elgür, Seda Gönül. Izlem Gözükeleş. Serhan Gül, İlker Kalaycı, Tahir Emre Kalaycı, Elem Güzel Kalaycı. Zafer Kıyan. Özgür Narin, Murat Naroğlu. Senem Oğuz, Hakan Yüksel

Page 6: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

İçindekiler

Giriş: Marx, Medya, Meta ve Sermaye Birikimi ] ı Funda Başaran

/ ı '

Marx Geri Döndü: Günümü/de Eleştirel İletişim Çalışmalarında Marksist Kuram ve Araştırmanın Önemi 21 Christian Fuchs ve Vincent Mosco

Bir Mücadele Alanı Olarak Kültürel İş: Freelance Çalışanlar ve Sömürü 45 Nicole S. Cohen

1. Giriş: Kayıp Marx 46

2. Marx'a Dönüş: Kültürel İşin Ekonomi Politiği 50

3. Emek Süreç Kuramı ve Kültürel İş 55

4. Vaka Çalışması: Freelance Yazarlar 60

5. Emeği Geçicileştirmek ve Ödenmeyen Emek Zamanının Sömürüsü 62

6. Sömürü Olarak Telif Hakkı 65

7. Sonuç: Bir Mücadele Alanı Olarak Kültürel îş 69

Birikimi Anlamak: Marx'ın İlkel Birikim Kuramı'nın Medya ve İletişim Çalışmaları Açısından Önemi 83 Kfattias Ekman

1. Giriş 84

2. Sermaye Birikim Süreci 85

2.1. İlk(el) Birikim 88 2.1.1. Özelleştirme 91 2.1.2. Finansallaşma 93 2.1.3. Krizlerin Yönetimi ve Manipülasyonu 94 2.1.4. Devlet Eliyle Yeniden Dağıtım 94

2.2. Birikim Sürecinde Şiddetin Rolü 96

Page 7: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

3. Medya ve İletişimin Sermaye Birikimindeki Genel Rolü 98

3.1. Haber Medyası ve Mülksüzleştirerek Birikimin Doğallaştırılması 99

3.1.1. Özelleştirmeyi Desteklemek ve Finansallaşmayı Kolaylaştırmak 99 3.1.2. Küresel Adalet Hareketi: Şiddet ve Siyaset 104

3.2. Gündelik Çevrimiçi Faaliyetin Mülksüzleştirilmesi 108

4. Sonuç 113

Daha Az Yabancılaşma Nasıl Daha Fazla Sömürü Yaratır? Sosyal Paylaşım Sitelerinde İzleyici Emeği 119 Eratı Fisher

1. Kitle Medyasında İzleyici Çalışması 120

2. Kitle Medyasında Yabancılaşma 124

3. SPS'de İzleyicinin Çalışması: Facebook Örneği 127

3.1. Bir İletişim Aracı Olarak Facebook 127

3.2. Bir Üretim Aracı Olarak Faccbook 130

4. SPS'ndeki Sömürü ve Yabancılaşma Diyalektiği 135

5. İletişim ve Üretimin Kapalı Devresi 140

6.Sonuç 144

Metalaştırmaya Karşı: Üniversite, Bilişsel Kapitalizm ve Yeni Gelişen Teknolojiler 151 Richard Hail ve Bernd Stahl

1. Giriş 152

2. Teknolojiye Dair Bir Not 154

3. Teknolojilerin Metalaştırılması, Gayrı Maddilik ve Üniversite Üzerine 157

4. Yeni Gelişen Teknolojiler ve Bilişsel Kapitalizm 162

4.1. Yeni Gelişen Teknolojiler 164

4.2. Duyuşsal Bilişim 166

Page 8: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

4.3. Sanal ve Yükseltilmiş Gerçeklik 169

4.4 Bulut Bilişim 171

4.5. İnsan-Makine Simbiyozu 174 * / »

4.6. Özet: Yüksek Eğitimde Yeni Gelişen Teknolojiler 178

5. Akademik Aktivizmin Exodus ve Cesareti İçin 179

"Üretim Araçları Olarak İletişim Araçları" 193 William Henning James Hebblewhite

1. Giriş 194

2. Kari Marx ve Üretim Araçları 195

2.1. Marx ve Bir Üretim Aracı Olarak İletişim Araçları 197

3. Alt ve Üstyapı Konusunda Williams 200

4. Althusser ve Üretim Araçları Olarak İletişim Araçları 204

5. E.P. Thompson'ın Althusserci Marksizme Eleştirisi 207

6. Bir Üretim Aracı ve İletişim Aracı Olarak İnternet 209

7. Smythe: Kör Noktalar, İzleyici Topluluğu ve Üretimin Araçları 212

8. Sonuç 213

Sermayenin İletişimi Sayısal Medya ve Hızlanmanın Mantığı 217 Vincent R. Manzerolle ve Atle Mikkola Kjosen

1. Sermayenin Çevrimi 225

2. Engeller Üzerine: Uzam ve Zaman 229

3. Evrensel Eşdeğerlerin Yakınsaması Üzerine: Para ve

Sayısal Kod 233

4. Tüketim Kapasitesi ve Sermayenin İletişimi 237

5. Sonuç: Kapitalizmin Sibernetik Tahayyülü 246

Page 9: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Ağın Kör Noktası: Dışlama, Sömürü ve \ larx'ın Süreç-Ilişkisei Ontolojisi 255 Robert Prey

1. Giriş 256

1.1. Ağ Metaforu 257

1.2. Ağ Metaforu ve 'Dışlama": Bir Türdeşlik 259 1.2.1. 'Dışlamaya' İlişkin Sorun 262

2. Ağ Ontolojisi 266

2.1. Süreç 266

2.2. İlişkiler 268

3. Marx'ın Süreç-İlişkisel Ontolojisi 269

3.1. Süreci Maddileştirmek 269

3.2. İçsel İlişkiler 274

3.3. Çelişki 279

4. Küresel Enformasyonel Kapitalizm ve Sömürü 283

4.1. Yoğunlaşma 284

4.2. Yaygınlaşma 288

5. Sonuç: Ağlar ve Sömürü 292

Sürüp Giden Metalaştırma Süreçleri Üzerine Bir Not: İzleyici Metasından Toplumsal Fabrikaya 301 Jernej Prodnik

1. Giriş 302

2. Marx'ın Yazılarında Meta-Biçimin Rolü 304

3. Metalaştırma ve Bireyselleşme: Tarihsel Dönüşümler ve Meta Fetişizmi Üzerine 309

3.1. Tarihsel Değişimler ve Kapitalist Toplumsal İlişkiler 310

3.2. Metaların Mübadelesi ve Toplumsal Bütünlük 315

3.3. Eşdeğeri i k ve Gerçek Soyutlama 319

3.4. Metanın Fetiş Karakteri 322

3.5. Bireyselleşmenin Baş Faili Olarak Mübadele 326

Page 10: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

4. Her Şeyin Küresel Ölçekte Metalaştırılması: Bitmeyen Öykü 328

5. İletişimin Ekonomi Politiği ve İzleyici Metası Tezi 333

5.1. İzleyicinin İletişimin Ekonomi Politiği(nin Eleştirisi) İçindeki Yeri 335

5.2. Smythe'nin İzleyici Metası Tezi ve Teknolojik Değişimler 337

5.3. Caravvay'in Smythe Eleştirisi ve Ekonomi Politiğin Konusu 342

6. İletişimsel Kapitalizm ve Toplumsal Fabrika 351

7. Sonuç 356

İnternet ve "Sürtünmesiz Kapitalizm" 367

Jens Schröier

1. Giriş 368

2. Sürtünmesiz Kapitalizm 370

3. İnternetin Üretici Gücü ve Üretim Koşulları 377

4. Kısa Sonuç 383

Sayısal Marx: Dağıtık Medyanın Ekonomi Politiğine Doğru 389

Andıeas IVitlel

1. Giriş 390

2. Kitle Medyasının Ekonomi Politiği 391

3. Marx ve Kitle İletişim Araçlarının Ekonomi Politiği 394

4. Sayısal Teknolojiler 397

5. Emek 402

6. Değer 415

7. Mülkiyet 420

8. Mücadele 427

Editör, Yazar ve Çevirmenler 434

Page 11: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Sürüp Giden Metalaştırma Süreçleri Üzerine Bir Not:

İzleyici Metasından Toplumsal Fabrikaya

Jernej Prodnik Sosval Bilimler Fakültesi. Toplumsal İletişim Araştırma Merkezi.

Ljubljana Üniversitesi, Slavenvu jernej.pmdnikfâfdv.uni-lj.si

Çeviri: Zafer Kıyan

Özet: Meta-biçimi. çoğu zaman göz ardı edilse de. kapitalizm üze-rine çalışmalarda önemli bir rol oynadı. Hemen her şeyin eksiksiz bir biçimde dolaşım sürecinde mübadele edilen özelleşmiş (haya-li) bir meta biçimine dönüştürme süreçleri, kapitalizmin doğuşu ve devamı açısından temel önemdedir. "Kapitalizmin hücre-biçimi" olarak meta, aynı zamanda Marx'ın tüm çalışmalarında, başından sonuna kadar can alıcı bir rol oynamıştır. Bu çalışmanın asıl ama-cı. meta-biçimin Marx'ın çalışmalarında (gerek genel argümanının bir parçası olarak, gerekse de tarihsel değişimler bağlamında) nasıl geliştirildiğini ve eleştirel kuramın bazı temel çalışmalarında nasıl rol oynadığını göstermektir. Bundan başka, çalışmanın diğer bir amacı, metaya eleştirel iletişim çalışmalarında nasıl yaklaşıldığını ve bunun iletişimin ekonomi politiği içinde nasıl çözümlendiğini ortaya koymaktır. Bu, özellikle. Dallas W. Smythe tarafından başla-tılan "kör nokta tartışması'Yıın ve bu tartışma içinde gündeme gelen izleyici-ınetası tezinin yeniden ele alınması yoluyla yapılmaktadır. Dolaylı da olsa bugüne kadar devam eden bu uzun-soluklu tartışma, gerek Marksizm'i temel alan eleştirel iletişim çalışmaları açısından.

Page 12: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

gerekse de toplumun farklı alanlarında devam etmekte olan meta-laştırma sürecinin ve bunun çağdaş topluma sürekli nüfuz edişinin ciddi bir çözümlemesiyle bağlantılı düşünce ve pratikler açısından son derece değerli bir kaynaktır. Son bölümde, elde edilen bulgular bazı son dönem neo-Marksist yaklaşımlarla, özellikle de otonomisi (post-operaist) hareketten gelen yazarların bulgularıyla ilişkilendi-rilmektedir. Bu düşünsel akım içindeki kavrayışlar. Snıythe'nin yak-laşımıyla olan yakınsamanın olanaklarını sunmakla birlikte, devam etmekte olan metalaştırma süreçlerinin anlaşılmasını da sağlayabilir.

Anahtar kavramlar : meta-biçimi, metalaştırma. soyutlama, ile-tişimin ekonomi politiği, ekonomi politiğin eleştirisi, toplumsal fabrika, izleyici metası, internet, iletişimsel kapitalizm, kapitalizm, eleştirel iletişim çalışmaları

1. Giriş Meta-biçimi ve metalaştırma, çoğu zaman göz ardı edilse de,

kapitalist toplumlarla ilişkili eleştirel çalışmalarda önemli bir rol oynamıştır. Adorno (2001/1991), Debord (1970, Bölüm 2), Lukâcs (1971), Sohn-Rethel (1972; 1978), Cleaver (2000/1979), VVallerstein (1983, Bölüm 1), Huws (2003), ve Postone (2003/1993) gibi yazarlar, dikkatlerini Marx'ın yazılarında meta olarak karakterize edilen "ka-pitalizminin hücre-biçimi" [cell-form of capitalism] denilen bu şeye yöneltmişlerdir. Meta-biçimi1 Marx*ın çalışmalarının kilit kategori-siydi ve ekonomi politik üzerine erken dönem yazılarından, kapitalist toplumların oluşumunda ve yeniden üretiminde metanın taşıdığı tam gelişmiş role yer veren sonraki dönem kavramsallaştırmalarına kadar tüm eserleri boyunca can alıcı bir rol oynadı (Marx ve Engels, 1976; 1987; Marx, 1993/1858; 1990/1867; ayrıca bkz. Murdock, 2006; Barbalet, 1983, 90f.). Metalaştırma süreçlerinin, post-modemite içinde dahi kapitalist toplumsal ilişkilerin genel muhafazası ve ser-maye genişlemesinin devamı açısından oldukça önemli önkoşullar arasında olduğu görülebilir. Tarihsel olarak, hemen her şeyin eksiksiz

1 Sohn-Rethel (1978: 17), yakından ele aldığı "biçim" terimini /amarm-bağımlı olarak tanımlar. "Biçim doğar, ölür ve /amanla değişir." Bu, belirtildiğine göre, Marx'ı vc onun diyalektik düşüncesini diğer tüm düşünce okullarından ayırır. Jameson (2011: 35) açısından "biçim" terimi, her şeyden önce birer toplumsal ilişki olan paranın, mühadele-değerinin ve benzerlerinin "cisimleşlirilmesini" veya şeylcştirilmesini önler.

Page 13: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

bir şekilde piyasada mübadele edilebilir özelleşmiş (hayali) bir meta biçimine dönüştürme süreçleri, gerek kapitalizmin doğuşu, gerekse de devamı açısından kritik önemdedir. Zira kapitalistler, yalnızca mübadele amaçlı meta üretimi yoluyla iş gücünden artı-değeri çekip alabilmektedirler (lluws, 2003: 61).

Bu çalışmanın temel amacı, heterodoks eleştirel kuramın temel ça-lışmalarında (gerek Marx'ın çalışmalarında, gerekse de haleflerinin yazılarında) meta-biçiminin ve metalaştırmanın rolünün nasıl çözüm-lendiğini ve bu yazarlara göre toplum ve toplumsal ilişkiler açısından meta-biçiminin genel evrensclleştirilmesinin temel sonuçlarının ne olduğunu göstermektir. Bu, meta-biçimin Marx tarafından tüm eser-leri boyunca nasıl analiz edildiğine (2. Bölüm) ve bunun daha geniş tarihsel dönüşümlere ve kapitalist toplumun oluşumuna nasıl karşılık geldiğine daha yakından bakacağım ilk üç bölüm içinde yapılacaktır. 3. Bölüm'de Marx'ı takip eden farklı eleştirel yazarların bu süreçleri nasıl çözümlediklerinin yakından incelenmesi, metalaştırmanın meta fetişizminin ortaya çıkışında oynadığı rolü ve buna tekabül eden mü-badelenin insanların bireyselleşmesine (3. Bölüm) nasıl katkıda bu-lunduğunu açıklığa kavuşturmakta yardımcı olacaktır. 4. Bölümde bu argüman, kültürü, enformasyonu ve farklı türlere ayrılan iletişimi de (ki bu kategoriler, kapitalist enformasyonel olarak da tanımlanan top-lumlarda asli şeyler haline gelmektedirler) içeren kalıcı geniş çaplı bir metalaştırmanın olduğu gösterilerek daha da genişletilecektir. Bundan başka, metalaştırmaya eleştirel iletişim çalışmalarında, özellikle de iletişimin ekonomi politiğinin (eleştirisi) içinde nasıl yaklaşıldığıyla ilgilenileceğim (bkz. Mosco, 2009: Bölüm 7). Bu, her şeyden önce, yine iletişimin ekonomi politiğinin gelişmesinde başlı başına belirle-yici bir rol oynayan "kör nokta tartışmasının"2 (ve aynı anda "izleyici metası" tezinin) yeniden ele alınması yoluyla yapılacaktır. 5. Bölüm, sayısallaşmanın da yardımıyla metalaştırmanın iletişim süreçlerine na-sıl nüfuz ettiğini ve nasıl yeni metalar yaratmaya muktedir olduğunu

* Bu tartışmayı Dallas W. Smythe 1977 tarihli Communications Blimls/x>t of Western Mancam (İletişim: Batı Marxi/m'inin Kör Noktası) başlıklı makalcsiylc haşlattı. Makaleyi S0|Wad;uı farklı yanıtlar takip eni. Bunlardan en dikkat çekici olanları, bir yıl sonra Murdock 11978) tarafından \ enlen yanıt ve aynı vıl içinde Smylhe'nin bu yanıta verdiği karşılıktır.

Page 14: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

açıklığa kavuşturacaktır. Çalışmanın son kısmı olan 6. Bölüm "de, elde edilen bulgular son zamanların bazı neo-Marksist yaklaşımlarıyla, özellikle de otonomist/post-operaist hareketten gelen yazarların bulgu-larıyla ilişkilendirilecektir. Bu entelektüel kanat içindeki kavrayışların, iletişimsel [communicative], biyo-linguistik [bio-linguistic] kapitalizm ve toplumsal fabrika [social factory] gibi kavramlar üzerinden sürmek-te olan metalaştırma süreçlerinin anlaşılmasına nasıl katkı sağlayabile-ceğini ve bu nedenle de iletişimin ekonomi politiğiyle farklı çakışma noktaları sunduğunu göstermeye çalışacağım.

Çalışmanın temel varsayımı. post-Fordist kapitalizmde iletişimin giderek artan bir öneminin olduğudur. İletişim, toplumsal fabrikanın her köşesine yayılmakta ve buradan her yere genişlemektedir. Bunun-la birlikte bu eğilim, iletişimin, insan hayatının ve toplumsal yaşamın her düzeyinin bütünüyle içine işlemiş göründüğü (ya da toplumun medyatikleştiği) günümüzdeki tarihsel aşamada özellikle önemli gö-rünmektedir. Aynı zamanda, iletişimin kendisi de neredeyse bütünüyle metalaşmaktadır. Post-operaist düşünce, iletişimin ya da başlı başına dilsel yeteneğin [language-capacityj bir yandan kapitalist birikimin yeni bir kaynağını oluşturduğunu, bir yandan da çağdaş toplumlar-da hegemonik üstünlük yakaladığını iddia etmektedir. Bu yüzden Marx*ın, onun erken dönem haleflerinin ve "kör nokta tartışmasfna katkıda bulunan yazarların ortaya attığı bazı savların, toplumsal bağ-lam ve teknolojideki önemli (ancak temel olmayan) değişimler nede-niyle yeniden gündeme getirilmeleri gerekmektedir.

2. Marx'ın Yazılarında Meta-Biçimin Rolü

Lukâcs'a (1971) göre Marx'ın, kapitalist toplumun bütünlüğünü açığa çıkarmaya karar verdiği zaman, temel çalışmalarına metanın çö-zümlemesiyle başlaması tesadüf değildi. Meta sorunu, Lukâcs'a (1971: 83) göre, gerçekte "tüm yönleriyle kapitalist toplumun merkezi, yapı-sal problemi olarak" kabul edilmelidir. Bu nedenle de, ne yalıtılmış, ne de yalnızca iktisadın temel bir sorunu şeklinde görülmelidir. Ona göre, gerçek anlamda varolan toplumsal ilişkilerin eleştirisini sunan bu sorunu görmezden gelmek kolay değildir. Marx (1990/1976: 90)

Page 15: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

açısından soyut insan emeğinin bir ürünü olan meta-biçimi (ki bunla-rın ikisi de, yani hem soyut emek, hem de meta-biçimi. kapitalist top-lumlara özgü tarihsel kategorilerdir), güncel tarihsel dönemin iktisadi hücre-biçimlerinden birisidir. Bu kategoriler, Marx'a, kapitalizmi en soyut biçimiyle, ama ayrıca en temel düzeyiyle de çözümleme olanağı tanıdılar. Burada, Marx*ın. araştırmacıya şeylerin saf görünümlerinin ötesine geçmesine imkân tanıyan soyutlamayı, diyalektikle birlikte, toplumun bilimsel bir çözümlemesinin başlıca (ve belki de tek müm-kün olan) aracı olarak gördüğünü belirtmekte yarar vardır.3

Metanın oldukça önemli olan bu rolü. Mar.vın ekonomi politik üzerine olan erken dönem yazılarında ve geç dönem kavramsallaş-tırmalannda görülebilir. Birçok yazar (örneğin Lukacs. 1971; Sohn-Rethel, 1978; Postone, 2003/1993). metanın, kapitalizm egemenli-ğindeki toplumların çözümlemesi için son derece isabetli bir kalkış noktası olduğunda hemfikirdir. Marx, erken dönem çalışmalarında, örneğin Fransızca baskısı 1847'de yayınlanan Felsefenin Sefaleti' nde, metaların kullanım ve özellikle de mübadele-değeri üzerinde durur. Bu ikincisi, yani mübadele-değeri, metalarını mübadele eden üreti-ci toplumlarda meta üretiminin ayrılmaz bir parçası durumundadır (Marx ve Engels, 1976: 105-212). Marx'ın, değer yasasını metalara

9 . . . . . . Mars'ın yönteminde doğa bilimlerindeki deneylerin verini sosyal bilimlerdeki soyutlama

gücü alır. Dolayısıyla kuraın. kaçınılma/ olarak aynı görgül gerçeklik ü/erine inşa edilmek zorunda olsa da. hep söz konusu gerçekliğe dair bir soyutlamadır. Bunun yanı sıra Mar\ (1991/1981:956),"şeylerin görünümünün biçimi ile içeriği çakışsaydı her türlü bilim gereksiz olurdu." der. Marx aynı yerde tam da bu noktada "bayağı [vw/gorl iktisatın büyük rahatlık hissettiğini bu ilişkiler kendisine ne kadar aşikâr görünse de iç bağıntılannın o kadar gizli kaldığını" belirtir. Eagleton'a (1996:6) göre, şeylerin gerçekte ne olduğu ve nasıl göründükleri arasında her zaman bir boşluk \ ardır; başka bir ifadey le, öz ve görünüm arasında bir farklılık vardır, zira gerçekliği anlamak için ikincisini delip geçmek ya da aşmak gerekmektedir (bkz. Barbalet. 1983: 23f.: Postone. 2003 1 993). Bu açıdan, gerek diyalektiğin, gerekse de soyutlamanın ana amaçlarından birisinin çözümlemeyi şeylerin salt görünümlerinin ötesine taşımak olduğu öne sürülebilir, kı bu da (bir dizi mekanizmanın aynı anda işlediği) somut gerçekliğin salt bir çözüm İtmesiyle mümkün değildir. Çoğu durumda, şeyler görünür değildir veya yüzeyde göründüğü gibi değildir. Barbalet (1983: 24). bunun tam olarak meta fetişizminin toplumda oynadığı rol olduğunu belirterek, bu noktayı kendi bütünselliği içinde ortaya koyar. Görünüm ve gerçeklik arasındaki çelişkilerin daha detaylı bir çözümlemesi (ve transfenomenalite [transphenoınenality] ve karşı-fenoınenaliteye (counter-phenomenality] dair somlar) için CoIIier'ın (1994:6f.) eleştirel gerçekçiliğin meta-kuramsal | meta-theoreticalj konumuna dair getirdiği yoruma bakılabilir.

Page 16: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

içkin emek zamana göre tanımlaması yaklaşık bu sıralardadır. (Bu ya-zılarda Marx, hâlâ emek-gücü yerine emek diye yazar; emek-gücü, geç dönem yazılarında kendisini gösteren daha keskin bir kavramsal-laştırmadır). Emek zaman, bu nedenle, değerin ölçüsüdür ve emeğin kendisi, Marx'm gösterdiği şekliyle, metadır: daha açık olarak, piya-sada alınıp satılan metalaşmış emektir (Marx ve Engels, 1976: 130). ıMarx"a göre eğer iki ürün (yani iki meta) mübadele ediliyorsa, eşit emek miktarları ya da daha açık olarak, eşit emek zamanı miktarları mübadele ediliyor demektir (Marx ve Engels, 1976: 126). Marx'ın belirttiği gibi: "Zaman her şey, insan hiçbir şeydir; insan, olsa olsa zamanın artığıdır. Nitelik artık önemini kaybetmiştir. Nicelik, tek ba-şına her şeyi belirler; saat saat, gün gün" (Marx ve Engels, 1976: 127). Bu, elbette, Proudhon'un o zamanlar düşündüğü gibi bir çeşit sonsuz adaletin sonucu değildir, kapitalist toplumların tarihsel bir özelliğidir.

Murdock'a (2006: 3) göre Marx, Felsefenin Sefaleti'ni yazdığı sı-ralarda "metalaştırmayı kapitalizmin genişlemesini ileri taşıyacak iti-ci güç olarak" tanımlamıştı bile. Netice itibariyle, insanlık tarihinde daha önce asla satılmamış ya da edinilmemiş, maddi olandan manevi olana kadar ne varsa, her şeyin piyasaya getirilerek mübadele edil-mesi yalnızca bir an meselesiydi (ayrıca bkz. Marx ve Engels, 1976: 113). Bu açıdan ekonomi politiğin Marksist eleştirisi içinde meta-bi-çimin rolünün, Marx'ın en erken dönem yazılarında bile abartıldığı-nı söyleyemeyiz. Meta-biçimi, kapitalizmin vazgeçilmez bir parçası ve onun birikim döngüsünün sürekli işlemesi için gerekli kan olarak düşünülebilir.4 Bu durum ayrıca, meta-biçimin esaslı bir kapitalizm eleştirisinin ayrılmaz parçası olduğunu göstermektedir ki bu düşünce hattı eleştirel iletişim çalışmalarınca, özellikle de Smythe'yi izleyen yazarlarca önemli ölçüde genişletilmiştir, örneğin Mosco (2009: 129, Bölüm 7) açısından, "kullanım-değerlerinin mübadele değerle-rine dönüştürülmesi işlemi" olarak tanımlanan metalaştırma süreci

4 Molaları kapitalist birikim döngüsü içindeki kan hücreleri olarak görmek yalnızca bir analoji ya da metafor değildir. İlk(el) birikim analizinde Marx: "Bugün Amerika Birleşik Devletleri'ndc bir doğum belgesi olmaksızın ortaya çıkan bazı sermayeler, İngiltere'de daha dün sennayeye dönüştürülmüş olan çocuk kanıdır" der (Marx 1990,1976: 920). Bu, örtük de olsa. Marx'ın meta-biçimi çözümlemesinin diğer önemli bir kısmı olan meta fetişizmi konusunu gündeme gcıirir. Bu konuyu çalışmanın özellikle 3. ve 4. bölümlerinde ele alacağım.

Page 17: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

iletişimin ekonomi politiği için başlangıç noktası oluşturan merkezi süreçlerden birisidir.

Marx, her ne kadar erken dönem yazılarında meta-biçimini çözüm-lemişse de, bu biçimin yalnızca kapitalizmin yeniden üretiminde değil, aynı zamanda toplumsal yaşamın da yeniden üretiminde sahip olduğu rolün ayrıntılı bir çözümlemesini sunduğu yer asıl olarak geç dönem çalışmalarıdır. Yaptığı en ayrıntılı analiz, muhtemel ki, 1858 ve 1859 arasında yazılan ve Kapital"in ilk cildindeki (Marx, 1990/1867) meta çözümlemesinin hazırlığı için de temel teşkil eden Ekonomi Politi-ğin Eleştirisine Katkı çalışmasında yer alandır (bkz. Marx ve Engels. 1987: 257-417). Her iki çalışmada, mübadele-değerinin kaynağı olan soyut emek ve gerçek maddi zenginliğin kaynağı ve sonsuz çeşitli-likteki farklı kullanım değerlerini üretebilen somut emek arasındaki farklılık da dâhil olmak üzere, kapitalist ekonominin hücre-biçimle-ri denilen şeylerin tümü ortaya konur. Gerek mübadele-değeri, ya da basitçe değer, gerekse de soyut emek tarihsel hücre-biçimler olarak ele alınır ve her ikisi de meta-biçimin ayrılmaz parçalarıdır.5 Bu ka-tegorilerin tamamı en soyut anlamda kapitalist ekonominin temelini oluştururlar. Marx'a göre, soyut ve somut emek arasındaki temel fark-lılık, "mübadele-değeri yaratan emeğin gene! soyut ve eşit" olmasına karşın, "kullanım-dcğeri yaratan emeğin, biçimin ve maddenin gerek-tirdiği birçok emek türlerine bölünen somut ve özel emek" olmasıdır (Marx ve Engels, 1987: 277). Soyut emek, deyim yerindeyse, kişi için belli bir kullanım-değeri olmayan ama toplumsal bakımdan yararlı emektir. Marx'a göre, "genel emek, neticede önceden hazır olan bir koşul değildir, tersine ortaya çıkan bir sonuçtur"; bu emek. en son aşamada metalarda ortaya çıkar ve yalnızca mübadele sürecinin so-nucu olarak genele dönüşür (Marx ve Engels, 1987: 286). Ekonomi politiğin konusu yalnızca soyut emek ve mübadele-değeridir, buna karşın mübadele-değerleri olarak tüm metalar da "sadece donmuş emek zamanın miktarlarıdır" (Marx ve Engels, 1987: 272). Bu ikinci-si, Marx*t, "zaman zerreleri kârın unsurlarıdırlar ** şeklindeki oldukça 8 Soyul emek kapitalizme özgüdür ve aynı zamanda kapitalizmin işleyişi açısından temel teş-kil eder ki, Marcuse (1955:287-295) ve Postone'ı (2003/1993) emeğin (kapitalist toplumlarda bilindiği haliyle) ortadan kaldırılması çağrısına yönelten budur. * IÇN) "MomenLs are the elements of profıt"

Page 18: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

ünlü ifadeyi alıntılamaya itmiştir (Marx, 1990/1867: 352) ki, Taylorist yönetim doktrini üretim süreci içinde bunu sonuna kadar geliştirir.

Doğru. "mübadele-değeri kişiler arasında bir ilişkidir, bununla birlikte bu ilişkinin maddi örtü altında gizlenmiş bir ilişki olduğunu eklemek gerekmektedir" (Marx ve Engels, 1987: 276). Bu kalıcı gi-zemlileştirme MaıVın ortaya attığı ve daha sonra fetişizm kavramı yoluyla tam olarak geliştirdiği en önemli önermelerden birisi olarak görülebilir. Bununla birlikte, bu önemli varsayıma ilişkin temel fikir-ler çok daha önceden geliştirilmişti:

Kişiler arasındaki toplumsal ilişkinin nesneler arasında bir toplumsal ilişki olarak çarpık biçimde görünmesine neden olan şey. mübadc-le-değerini yaratan emeğin karakteristik bir ö/elliğidir. [.. .] Çalışan kişiler arasındaki ilişkiye, nesneler arasında ve bu nesnelerle kişiler arasında kurulan bir ilişki görüntüsü vererek, bir üretim ilişkisinin bir nesne biçimine bürünmesini, bize olağan ve kendiliğinden olma bir şey saymamızı sağlayan sadece gündelik yaşamın alışkanlıkları-dır. Bu gizemlileştirme, metalarda daha da basit bir durum alır. Her-kes, mübadele-değerleri olarak metalar arasındaki ilişkilerin, daha çok kişiler arasında ve onların karşılıklı üretici faaliyetleri arasında bir ilişki olduğunu az çok sezer. Bu basit görünüş, daha ileri üretim ilişkilerinde ortadan kalkar. Parasal sisteme dair tüm yanılsamalar, belli özellikleri olan fiziksel bir nesne olmasına rağmen, paranın üretime dair toplumsal bir ilişkiyi temsil ettiğini gözden kaçırmak-tan kaynaklanır. (Marx ve Engels, 1987: 275f.).

Bu bulguların ortaya çıkardığı önemli bazı sonuçlar vardır, ancak iki tanesi belki de en dikkat çekici olanlarıdır: İlk olarak, (daha önce belirtildiği gibi) Marx'ın yaklaşımı kapitalizmin nasıl işlediğini anla-mak üzere soyutlamayı önkoşul olarak gerektirmesine karşılık, meta mübadelesinin egemen olduğu mevcut tarihsel dönemde sürekli de-vam eden gerçek bir soyutlama da vardır. MaıVın vurguladığı gibi, "toplumsal üretim süreci içerisinde her gün gerçekleşen bir soyutla-ma" söz konusudur (Marx ve Engels, 1987: 272). Gerçek anlamda eşit olmayan şeyler arasında eşitlik kurmak için bu bir önkoşuldur. Örneğin, farklı türlerdeki yararlı emeği homojen soyut emeğe indir-gemek kaçınılmazdır, zira bu, metalara içkin farklı kullanım-değer-leri arasındaki parasal mübadeleyi olanaklı hale getirir. İkinci olarak.

Page 19: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

bu bulgular, mevcut toplumlarda toplumsal yaşamın nasıl kuruldu-ğu açısından muazzam sonuçlara sahiptir. Bunların başta gelenleri, meta fetişizmi kavramı bağlamında meta-biçimin daha geniş hangi toplumsal rolü oynadığı, meta mübadelesinin insanların bireyselleş-mesinde nasıl bir rol gerçekleştirdiği ve ne çeşit araçsal akılcılaştır-maların geliştirildiği üzerinedir. Bu konular daha ayrıntılı olarak bir sonraki bölümde çözümlenecektir.

3. Metalaştırma ve Bireyselleşme: Tarihsel Dönüşümler ve Meta Fetişizmi Üzerine

Soyut emeğin ve dünya çapındaki yaygın işbölümünün ürünleri ola-rak metalar, piyasa yoluyla belirli mutlak bir toplumsal nitelik yakalar ve bireylerle onların kişisel emekleri arasında aracılık ederler. Daha önce de belirtildiği üzere, mübadeleye konu olduğu zaman önemli olan metanın ftziksel doğası değil, toplumsal karakteridir, yani asıl önemli olan şey, metanın mübadele için mevcut (farklı türlerdeki yararlı eme-ğin ürünleri olarak) diğer nıetalarla olan ilişkisidir. Metalar arasındaki bu ilişki ve farklı emek türleri arastndaki uygun eşdeğcrlilik ilişkisi pi-yasa yoluyla kurulur. Bu şekilde, her metada sadece kullanım-değeri ve mübadele-değerinin birliği söz konusu olmakla kalmaz, aynı zamanda bir meta ancak bir dizi eşitlikler [a series ofequations\ vasıtasıyla diğer metalarla ilişkisi bağlamında var olabilir. "Metaların mübadele süreci bunlar arasında ortaya çıkan gerçek bir ilişkidir. Bu, bireylerin birbir-lerinden bağımsız olarak sürdürdüğü toplumsal süreçtir" (Marx ve I n-gels, 1987:282). Marx'ın Kapital'dc çok iyi bir şekilde açıkladığı gibi, bu, şeyler aracılığıyla kurulan son derece özgün bir toplumsal ilişki yaratır ve meta fetişizmi için zemin oluşturur:

Burada, insanlar için şeyler arasındaki hayal ürünü bir ilişki biçimini alan. insanların kendilerinin belirli toplumsal ilişkisinden başka bir şey değildir. [ . . . ] Başka bir ifadeyle, kişisel emekler gerçekte kendi-lerini yalnızca toplam toplumsal emeğin üyeleri olarak, emek ürün-leri ve bunlar aracılığıyla da üreticiler arasında kurulan mübadele ilişkileriyle ortaya koyar. Bundan dolayı, kendi emek ürünlerinin toplumsal ilişkileri, üreticilere, oldukları gibi, yani emek harcayan kişilerin kendi aralarındaki dolaysız toplumsal ilişkiler olarak değil.

Page 20: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

aksine, kişiler arasındaki maddi [dinglich] ilişkiler ve şeyler arasın-daki toplumsal ilişkiler olarak görünOr.(Marx, 1990/1867: I65f.).

Demek ki, insanlar arasında aracılık eden, dolayısıyla da çağdaş toplumsal yaşamın temel gizemlileştirmesini [mystification] yaratan, şeyler arasındaki toplumsal ilişkilerdir. Daha açık olarak söylersek, insanlar arasındaki toplumsal ilişkiler başka bir şey tarafından ye-rinden edilir ve bu örnekte olduğu gibi, aynı anda maddi bir örtü yaratacak biçimde, metalar arasındaki ilişkiler biçimine dönüşür (bu daha sonra bizi doğrudan bireyselleşme sorununa götürecektir). Bu yer değiştirme ve meta fetişizminin gerisindeki genel fikir, bir bütün olarak görece basittir, ancak aynı zamanda zor olmakla da nam sal-mıştır (Balibar, 2007: 56). Bu, özellikle, kavramın kendisinin (post) modern toplumda nasıl yaşadığımız üzerine son derece kapsamlı so-nuçlar üretmesinden kaynaklanmaktadır.

3.1. Tarihsel Değişimler ve Kapitalist Toplumsal İlişkiler

Topluma dair bu sonuçların çözümlenmesinde can alıcı önemde olan Manc'ın yaptığı kilit soyut tarihsel tartışmalar, Hobsbavvm (2011: 130-132) tarafından derli toplu bir biçimde ortaya konmaktadır. Hobs-bawm, Marx'ın toplumsal ve iktisadi gelişim kuramının toplumsal bir hayvan olarak insan analizi üzerine kurulu olduğunu ileri sürer6. Bu, Manc'ın insan doğasına ilişkin temel ontolojik konumu olarak görü-lebilir. Nitekim Grundrisse"de olduğu gibi Marx'ın toplumsal-iktisadi oluşumların belirli aşamalarına ilişkin oldukça soyut çözümlemeleri, doğada emek harcayan, onu değiştiren ve ona egemen olan insanla başlar. Bu, insanın kendi varlığını yaratmasının ve onu yeniden üret-mesinin temeli ve doğal koşuludur. Bunun yanı sıra. doğayı denetim altına alma ve onu değiştirme, temellük etmenin belki de ilk biçimidir. Bu temellük etme biçimi yalnızca insan emeğinin bir özelliğidir, ha-yatta kalmak için insanın doğayla kurduğu zorunlu maddi bir ilişkidir. Temellük etme, ayrıca mülkiyet kavramında da ifadesini bulur ama bu, kapitalist toplumlara özgü olan, tarihsel açıdan Özgün özel mül-kiyetten oldukça farklıdır (bkz. Hobsbawm, 2011: 130; May, 2010).

G Ayrıca bkz. Barbalel (1983).

Page 21: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Toplumsal hayvanlar olarak insanlar, elbirliğini ve gerçekte işlevle-rin uzmanlaşmasından başka bir şey olmayan toplumsal işbölümünü geliştirir ki, bunlar, topluluğun ve bireyin idamesi ve yeniden üre-timi için gerekli olandan fazlasını [surplusJ üretmeye olanak tanır-lar. Dahası, "toplumsal işbölümünün ve fazlanın varlığı mübadeleyi mümkün hale getirir. Ancak, başlangıçta hem üretim, hem de müba-dele, amaç olarak yalnızca kullanım ihtiyacını gidermeye dönüktür" (Hobsbavvm, 2011: 131). Ne var ki, insanlar doğanın esaretinden kur-tulup, onu "kontrol" etmeye başladıkça, üretim ilişkilerinde ve içinde bulundukları toplumsal ilişkilerde önemli değişiklikler ortaya çıkar. Bu değişiklerin neler olduğu şimdiye kadar kısmen ortaya konuldu, daha detaylı çözümlemeyse ileride yapılacak. Ancak yine de burada belirtmek gerekir ki, tarihsel anlamda bu değişiklikler, daha önce sözü edilen toplumsal işbölümünün ve dahası paıa-biçiminin keşlinin ve onunla birlikte meta üretiminin ve piyasa için mübadelenin bir so-nucudur. Bu, sermaye birikimi de dâhil olmak üzere "daha önce akla hayale gelmeyen yöntemler için zemin oluşturur" (Hobsbawm, 2011: 131). Sonuçta, kapitalizm koşullarında gelinen en son aşamada işçi, emek-gücünden başka bir şey olmayan düzeye indirgenmiştir. Bunun yanı sıra, üretim sürecinde, kullanım-değeri, mübadele-değeri ve ka-pitalist dönemin çok belirgin bir özelliği olarak görülebilecek olan birikim arasında toplam bir ayrım yaratılmıştır. [Bireylere ilişkin] ye-niden üretim, gerçekte (metaların) üretiminden ayrıştırılmıştır -hatta onun tam karşısına yerleştirilmiştir; hâlbuki pre-kapitalist toplumsal formasyonlarda bu ikisi arasında birliktelik söz konusuydu (Fortunati, 1989: 8). Bu açıdan ele alındığında, görülebileceği üzere, kapitalizmin iktisadi hedefleri, insanların yaşamının yeniden üretimiyle ilişkili kul-lanım-değcrlerinin üretimine odaklanmış önceki üretim biçimlerinden temelden farklıdır. Fortunati açısından bunun anlamı, meta üretiminin "kapitalist üretime dair temel ilke ve bunu yöneten yasaların kapi-talizmin kendisini niteleyen yasalar" olarak yerleşmesidir (Fortuna-ti, 1989: 8). Temel amaç, böylece, birikim için birikime, yani sonsuz sermaye birikimine dönüşür ki, birikimin ençoklaştırıİması şeklinde-ki bu rasyonel niyet, kapitalizmde tüm iktisadi faaliyeti yöneten bir "yasa"dır (Wallerstein, 1983).

Page 22: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Kapitalist toplumun mevcut halini alabilmesi için (niteliksel bir toplumsal dönüşüm yaratacak şekilde) gelişmesi gereken farklı kate-gorilerden müteşekkil karmaşık bir bütünün olduğu ileri sürülebilir ki, bunlar sadecc mübadele niyetiyle üretimi (ve dolayısıyla mübadele-değerinin hâkimiyetini) öngören soyut emek. meta-biçimi ve metalaş-lırmadan (bkz. Marx, 1990/1867: 733), üretim sürecinde artı-değere el koymaya, toplumsal (ve nihayetinde küresel ölçekte) işbölümüne, birikim için birikime ve en sonu bir birikimin tarihsel açıdan yeni bir olasılığına kadar uzanır. Sınırsız bir kapitalist birikim ise, değerin ger-çekleşmesini. satılan metalann üretim süreci yoluyla eklenmiş değer-lerinin sürekli artmasını gerektirir (Marx, 1990/1867: 711). Bu kar-maşık yapı, aynı zamanda bir tarafta kapitalistin, diğer tarafta ücretli işçinin olduğu özgün bir sermaye ilişkisine ve onun yeniden üretimine gereksinim duyar (Marx. 1990/1867: 724).

Bu değişikliklere sonraki (alt) bölümlerde daha ayrıntılı şekilde odaklanacağım. Tarihsel açıdan özgül kapitalist aşamanın daha ay-rıntılı bir çözümlemesi için, MaıVın taslağını oluşturduğu şekliyle, öncelikle Kapital'in ilk cildine (1990/1867) bağlı kalacağız. Kapi-talizme yüzeysel bir bakışla, kapitalist sınıf ve proleter sınıf arasın-da açık bir çatışmanın olduğu hemen görülebilir ki, bu ikincisi, yani proleter sınıf üretim araçlarına sahip olmayan veya bunlara doğrudan erişimi engellenmiş (dolayısıyla da bunlarla ilişkisi kesilmiş) sınıf olarak tanımlanır. İki sınıf arasındaki bu son derece önemli bölünme asıl olarak, ilkel (ya da ilk) birikim denilen bir süreçle gerçekleşir-ken, bu süreç, kendiliğinden ekonomi dışı bir süreç olarak görülür ve bu yüzden de bu sürecin kendini "olağan yollar"dan yeniden ürettiği düşünülen ekonomiyle pek az bir ilişkisi olduğu varsayılır7. Hâlbuki

' Dahası, ilk(cl) birikim (çoğu durumda) fazlasıyla şiddet içeren bir süreç olmuştur. Son zamanlarda ilkel (ya da ilk) birikim sorunu üzerine anmakta olan bir ilgi vardır Bu, konunun ekonomi politiğin eleştirisi içinde İvilen oldukça tanışmalı bir haşlık olduğunu, ayrıca, mevcut tarihsel dönemde önem kazandığını da gösterir. İlk birikim süreci üzerine yapılan yeniden yorumlamalarda ortaya atılan savlardan birisi, bu sürecin sadece kapitalist birikim için bir başlangıç noktası olarak önem taşımasının ötesinde, tarihsel olarak başlay ıp bitmiş bir süreç olmadığıdır, hsasmda süreç, kapitalist toplumsal ilişkilerin hem kurulmasına, hem de genişlemesine yardımcı olarak şekilde, sürekli yeniden üretilmekte ve böyleoe kapitalizmin daimi kısımlarından birini oluşturmaktadır. Bu konu üzerine şu yazarların çalışmalanna bakılabilir: Pcrelman (2000). Bonefeld (2001). De Angelis(2007: Bölüm 10), Prodnik (2011).

Page 23: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

ortak toprakların çitlenmesinc, ortak mallara cl koymaya, köylüleri topraklarından uzaklaştırmaya, farklı faaliyetleri ve alanları mübadele ilişkileri içine sokmaya \ e nihayet bunların tümünü kapitalist toplum-sal ilişkilere (Sohn-Rethel'in ifadesiyle geçmiş üretici toplumlarının aksine özel temellük toplumuna) dâhil etmeye tarihsel olarak ve şu anda olanak tanıyan tam olarak ilkel birikimdir. Başka şeylerinin yanında ve kapitalist üretimin mevcudiyeti için vazgeçilmez önem-de olan bu süreç, meta olarak emck-gücünün üretimine can alıcı bir katkıda bulunur. Etkin biçimde insanların üretim araçlarına, dolayı-sıyla da kendi geçim araçlarına erişmesini engeller, sonuçta da onları ücrctli-emek içine iter (aynı zamanda soıı derece farklı bir toplum da yaratır). Murdock (2011: 18-20), iletişimin ekonomi politiği alanında, metalaştırmanın uygun adım ilerlemesi için çitlemelerin ve mülksüz-lcştirerek birikim süreçlerinin -aynı zamanda insanları ücret için emek güçlerini satmaya başlamaya zorlayan- tarihsel rolünü sürekli vurgu-layan yazarlardan biridir.

Üretim araçlarına erişimdeki bu fiili imkânsızlık proletaryanın te-mel özelliğidir ve zaman içerisinde bu yöndeki gelişme, tarihsel bir sistem olarak kapitalizmde iş gücünün daha de geniş şekilde prole-terleşmesine neden olur (bkz. Wallerstein, 1983: Bölüm 1). İnsanlar (çoğu zaman zora dayalı şekilde) üretim araçlarına erişimden alıko-nulduğu için yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla emek piyasasında emek-güçlerini satmak zorunda kalırlar. Bu. kapitalist toplumlara özgü bir durumdur (ve başlangıçta çok sayıda insanı aşırı yoksulluk içine it-meyi içeren fiili gelişimi oldukça uzun zaman almıştır) (bkz. Polanyi, 2001/1944). İnsanlar piyasada özgür olarak emek-güçlerini satarlar ve görünüşte alıcılar (kapitalistler) ve satıcılar (emekçiler) arasında bu metanın adil bir mübadelesi gerçekleşir. Çoğu durumda bu, gerçek-le proleterlerin sahip olduğu yegâne metadır: yani piyasada o anda mübadele edilen (ya da edilmesi gereken) kendi bedenleri ve buna içkin kapasiteleridir. Emek-gücü metasının alıcısı olarak kapitalist,

Mczzadra (2011). Harvey (2003: 144-152) kapitalist toplumlarda hıı sürecin kalıcı olduğunu açıkça göstermek üzere miHksüzleştirerek birikim [accumulalion by dispossession] terimini ortaya atar. Kamu mallarının özelleştirilmesini bu süreçle ilişkilendiren çalışmalar için bkz. Bollier (2002) vc Böyle (2008).

Page 24: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

emekçiyi, ya da daha açık olarak, onun çalışma yetisini belirli bir zaman için "kiralama" olanağına sahiptir yalnızca8. Bu, gerek libe-ral ekonomi politiğin, gerekse de liberal özgürlükçü insan anlayışının temel şiarlarından birisi olarak görülebilir. Bu, mutabık taraflar arasın-da piyasada gerçekleşen ve emek piyasasının kendisini oluşturan gö-rünüşte özgür bir mübadeleye olanak tanır. Ancak Marcuse'un işaret ettiği üzere, gerçekte emek-gücünün dahi metalaşması bireyin kendi emek-gücünü satmakta özgür olmasını gerektirir. İş akdi, bu nedenle liberal kapitalizm bağlamında "bu özgürlüğü, eşitliği ve hakkaniyet-liği" (ve elbette sömürülme gerekliliğini) simgeler (Marcuse, 1955: 308). Marx'ın (1990/1867: 271) kendisinin vurguladığı gibi, "emek-gücü ancak, kendi sahibi tarafından, yani kendisinin emek-gücü oldu-ğu kişi tarafından, meta olarak satışa sunulduğu ya da satıldığı takdir-de ve sürece, meta olarak piyasaya çıkabilir. Emek-gücünü sahibinin meta olarak satabilmesi için, bu kimsenin kendi emek-gücü üzerinde tasarrufta bulunabilmesi, yani kendi emek kapasitesinin, kendi kişili-ğinin, kayıtsız şartsız sahibi olması zorunludur" (Marx, 1990/1867: 271). Kapitalist, işçinin emek-gücünü geçici bir süreliğine satın aldı-ğında, onu üretim sürecinde çalıştırabilme imkânına kavuşur ve bura-da işçinin, alındığı işi yaptığından emin olabilecek şekilde onu doğru-dan denetim altında tutabilir. Son olaraksa. üretim sürecinde, işçiler değeri (veya mübadele-değerini) ve artı-değeri üretirler ki, bu ikincisi, kapitalist sömürünün kaynağıdır.9

o • • • Genellikle ü/erinde yeterince durulmaz, ama belirtmek gerekir ki, kapitalist toplumlarda

bireylerin kendisi değere (mübadele-değerine) sahip değildir ve olamaz da. Potansiyel olarak değer içeren, bireyin içinde tutulan bir metadır, onun üretim yetisi, yani emck-gücüdür. Kapitalist, bu nedenle, işçinin kendisini alıkoymaz, fakat onun emeğini temellük eder ve somut dunımda, bu mübadele üretim için gerekli kapasite olarak birey ve sermaye arasında gerçekleşenden başka bir yolla gerçekleşemez (bkz. Fortunati, 1989). 9 Bu. Marx'ın Kapital'ın ilk cildinde soyut bir düzlemde ustalıkla kanıtladığı temel bulgulardan biri olarak görülebilir (Marx 1990 1867: 293-306): Emek-gücü melasının alıcıları ve satıcıları arasındaki mübadele, gerçekte, eşit değildir. Ancak bu eşitsizlik, kapitalist toplumsal düzenin görünümü olan piyasada değil, kural olarak işçinin, emek-gücü yoluyla, aldığı ücretten daha fazla değer üreniği üretim sürecinde yaratılır: "Emek-gücünün değeri ile emek-gücünün emek süreci sırasında yarattığı (vemertet) değer birbirlerinden tamamen farklı büyüklüklerdir. Kapitalist emek-gücünü satın alırken, işte bu farkı göz önünde tutmuştu" (Marx 1990/1867: 300). Bu. artı-dcğer olarak adlandınlır ve en başta (sıkça yorumlandığı ve kullanıldığı gibi) ahlaki değil, teknik bir terim olarak görülmelidir. Emek-gücü, aynca, piyasada kendisi için ödenenden daha fazla değer elde edilebilecek tek metadır. Negri'ye (1991/1984. 79) göre.

Page 25: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

3.2. Metaların Mübadelesi ve Toplumsal Bütünlük

Bu kısa anlatım Marx'ı bilenler açısından gereksiz görünebilir, fakat bu, mübadelenin, eşdeğerliliğin ve metanın Marx'ın bütün ar-gümanı içinde oynadıkları rolleri anlamak açısından gereklidir. Kapi-talist üretim süreci içinde üretilen ürünler zorunlu olarak nidadırlar. Ve bunlar, zorunlu olarak diğer metalarla mübadele ilişkisi içine so-kulurlar ki, bu da sadece piyasa aracılığıyla olur. Onları meta yapan, her şeyden önce budur: yani, toplumsal nitelikleri, toplumsal olarak arzu edilirlikleri nedeniyle mübadele edilebilme yetileri ve piyasanın bu metaları kıyaslamanın tek yolu olması. Şayet durum bu olmasaydı, üretimin amacı basitçe kullanım-değerlerini üretmek olurdu; üretilen-ler de bunların asıl üreticileri için yalnızca yararlı ürünler olurlardı.10

mübadele görünümünün arkasında bu yolla bir lıırsı/.lık yaşanır. Dahası, işçi. henüz üretim sürerine girmeden kapitaliste emek-gücünü geçici süreliğine sattığı için. üretmiş olduğu ürünler iş günü sonunda kapitalist tarafından kendisine yabancılaştınlır (yabancılaşma, Marksizm içinde geniş yankı uyandırmış bir diğer kavramdır ama kavramsallaştınlması zihinsel gelişim süreci boyunca Mant'ın kendi yazılannda bile radikal değişikliklere uğramıştır). Emek sürecinin nihai ürünleri, bu nedenle, onların dolaysız üreticisi olan işçinin değil, kapitalistin mülkiyetindedir. İşçi. emek-gücünü kapitaliste geçici süreliğe sattığı anda. ürün üzerindeki hakkından da v azgeçmiş olur. İşçi, bu ürünleri alıkoymak yerine, emeğine karşılık bir ücret alır ki, bu, gerçekte ürettiği değerden daha düşüktür (işte size sömürü). İşçi ve kapitalist arasındaki mübadele bu yüzden yalnızca şekilsel olarak eşitler arasındaki eşdeğerlerin mübadelesidir. Fortunati'nin (1989: 9) belirttiği gibi. bu, gerçekte, eşit olmayanlar arasındaki eşdeğer olmayan şeylerin mübadelesidir. Marx'ın getirdiği sav da işçinin aldığı ücretin geçinmeye yetecek ücretten [living \vage] fazla olmayacağını varsayar. "Kendisi bir meta olan emek, bu biçimi ile emek-metasını üretmek için gerekli emek zamanı ile ölçülür. Peki, bu emek-metasını üretmek için gerekli olan nedir? Emeğin sürekli bakım ve geçimi için, yani işçinin yaşaması ve neslini çoğaltması için v azgeçilmez olan nesnelerin üretimine yetecek emek zamanı" diyerek Mani bu sonuca 1847 gibi erken bir zamanda ulaşmıştı (Marx ve Engels, 1976: 125). Bununla birlikte, farklı birçok yazar bunun Marx*ın tarihsel açıdan tamamen yanıldığına iyi bir örnek olduğunu iddia eder. Ancak bu yazarlar, bunun kapitalistin nasıl iş göreceğine dair rasyonel bir eğilim üzerine kumlu soyut bir sav olduğunu (belki de kasten) unutmaktadırlar. Elbette, somut ve karmaşık bir toplumsal gerçeklik içinde işleyen farklı başka eğilimler ve mekanizmalar da bulunmaktadır ki, diğer pek çok şey yanında, genelde özgün bir toplum içindeki iktidar ilişkilerinin ve sınıf karşıtlıklannın bir sonucu olarak devletin yapnğı politik müdahaleler (çalışma saatlerinin düzenlenmesi, asgari ücret gibi) bunlar arasındadır. 1 0 Aynı şekilde, metayı niteleyen başlıca şey tam olarak bu toplumsal niteliktir. Meta, piy asada mübadele edilmelidir. Metanın, sahibi için yalnızca kullanım-değeri olması durumunda meta olamayışı paradokstur. Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı da, "meta, tam tersine, sahibi için kullanım-değerininyokluğudur" diye yazar (Marx ve Engels, 1987: 283). Meta, "mübadele-değerinin emanetçisi ya da basitçe mübadele aracıd\r. [...] Meta, sahibinin elinde ancak mübadele-değeri olduğu sürece kullanım-değeridir. Meta. bu nedenle, sabit bir kullanım-değeri olarak kalmak, her şeyden önce başkaları için kullanım-değeri olmak zorundadır" (Marx ve Engels, 1987:283).

Page 26: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Oy saki bu ürünleri satan kapitalist için her şeyden daha önemli olan. genellikle piyasadaki fiyat biçiminde (başka bir deyişle, evrensel eş-değer ve mübadele-değerinin ölçüsü olan para-biçimi aracılığıyla) ifade edilen mübadele-değerinin üretimidir. Kapitalistin meta üreticisi işçileri istihdam etmesinin tek nedeni, üretilmiş metaları bu evrensel eşdeğer için mübadele etmektir ki, bu ayrıca artı-değerin elde edilme-sini de son derece kolaylaştırır. Dolayısıyla, bir şey toplum için çok yararlı, fakat aynı zamanda (doğrudan ya da dolaylı olarak) mübade-le-değcrinden yoksunsa, kural olarak, kapitalistler için herhangi bir öneme sahip değildir11. En iyi ihtimalle, kapitalist toplum içinde bunu dikkate alacak farklı destek sistemleri (refah devleti gibi) olacaktır ya da olmayacaktır.

Diğer taraftan, ürünleri (yani metaları) piyasada satan kapitalist sı-nıf olduğu için, geçim araçları olarak bu ürünleri satın almaya ihtiyaç duyanlar yine mecburen işçilerdir. İşçiler metaları satın alarak, bilme-den kapitalist sermaye döngüsünün ve bütün olarak kapitalist siste-min yeniden üretimine yardım ederler; sonuçta da, istemeden de olsa kendi sömürülerini kalıcı hale getirirler (bkz. Marcusc, 1955: 309; Hobsbavvm, 2011). İşçiler, böylece, bilinçsizce mevcut sınıf ilişkile-rinin korunmasına yardım ederler, zira her seferinde emeğin üretim araçlarından kopuk olduğunu yeniden doğrularlar. Çalışan sınıf (yani proletarya), tam da bu nedenle üretim araçlarının özel mülkiyeti üze-rine kurulu kapitalizmin tamamlayıcısı, ayrılmaz parçasıdır (Postone. 2003/1993. krş. Marx, 1990/1867: 716, 724). Burada can alıcı önemde olan şey, modern toplumun ve sermayenin tarihinin toplumsal olarak inşa edilmiş olmasına rağmen yine de "yan-özerk bir gelişim mantı-ğına sahip" olmasıdır (Postone. 2003/1993: 31). Kapitalist sistemin esasen nasıl işlediği, bu nedenle, az ya da çok bağımsız ve otomatik hale gelmiştir, zira onu oluşturan herhangi bir bireysel aktörün de-netimi dışında bir devingenlik yaratmaktadır (ancak bu. kapitalizmin 11 Bu. kapitalistin ahlaktan yoksun olmasından (öyle olsa bile) kaynaklanma/, fakat asıl olarak kapitalistin rekabetçi piyasa sisteminde zorlayıcı rekabet yasalarıtım baskısı altından olmasından kaynaklanır. Şayet her bir kapitalist kendi çıkan peşinde koşma/sa, çabucak itlas bayrağını çekmek durumunda kalır. Bu yil/den kapitalistler, rekabetçi bir sistemde kendi faaliyetlerini sınırlandıramazlar. İşın bu yönü. örneğin çevrey le ilgili meseleler tartışıldığında oldukça önem ka/anır.

Page 27: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

hâkimiyetine ortak biçimde direnebilecek öznellikler, çokluklar ya da tüm bir toplumsal sınıfın koalisyonu için zorunlu olarak böyle olma-makla birlikte buna ilişkin sorunlara bu metinde değinilmeyecektir). Marx, metaya eklenmiş "maddi olmayan" değerden (veya mübadele-değerinden) bahsettiğinde bu durum özellikle açık hale gelir. Buna göre. değer gayri maddi olsa bile, bu. onu öznel yapmaz; tersine, de-ğer (toplumsal olarak) hem nesneldir, hem de aynı zamanda uzam ve zaman içinde sürekli değiştirilebilirdir, zira bir meta. toplumun belirli türleri arasında (örneğin teknolojik gelişmeler, doğal koşullar ve ben-zeri faktörlere bağlı olan üretkenliğin artmasından ve düşmesinden dolayı) farklılık gösteren toplumsal olarak yararlı (ve ayrıca toplumsal olarak gerekli) emeğin bir sonucudur.12 Marx'ın belirttiği üzere, "mü-badele-değeri tesadüfi ve tümüyle göreli bir şey gibi. metanın özünde yer alan. onda içkin bir mübadele-değeri gibi, yani, terimlerdcki bir çelişki gibi görünür" (Marx, 1990/1867: 126). Fakat Marx tartışmayı daha ileri bir noktaya taşıdıkça, bunun bayağı iktisadın ayırt edici bir savı olduğu ortaya çıkar. Meta fiyatları, gerçekten de dalgalanır, fakat ne değer, ne de onun piyasada (fiyat ya da para yoluyla) temsili keyfi olarak görülebilir. Bunlardaki ortak payda, kapitalist ekonominin ta-mamı içinde bunlara aktarılan nesnelleşmiş (soyut) emek miktarıdır. "Metaların kullanım değerlerinde nesnelleşmiş" emek zamanı, "hem onları ıuübadele-değerine, dolayısıyla da metaya dönüştüren özdür, hem de onların değerlerini tam olarak ölçmeye yarayan ölçüdür" (Marx ve Engels, 1987: 272). Buna rağmen, işçilerin kendileri be-lirli bir metanın üretilmesi için toplumsal olarak gerekli emeğin ne kadar olacağı konusunda oldukça az bir etkiye sahiptirler -metalar

1 2 Burada Man.'tan uzun bir alıntı yapmak yerinde olur. zira bu önemli ve çoğu zaman yanlış anlaşılan bir varsayımdın "Mühadele-değerinde temsil edilen emek zamanı, bireyin emek zamanıdır, ancak birey, eşit bir emeği yerine getirdiği sürece öteki bireylerden farklılaşmaz

belirli bir ınetayı üretmek için birinden islenen emek zamanı, bu nedenle, aynı metayı üretmek için bütün öteki bireylerin kullanacak lan gerekli emek zamanı olduğu ölçüde, bütün bireylerin emek zamanıdır. Bu. bireyin emek zamanı, onun emek zamanıdır, takal yalnızca herkes için ortak olan emek zamanı olarak; sonuç olarak, bunun kimin emeği olduğu, son derece önemsizdir. Bu genel emek zamanı, ifadesini genel bir üründe, genel eşdeğer içinde bulur [...]. Bu. genel bir büyüklük olduğu ölçüde, toplumsal bir büyüklüktür. (...] Bireyin emek zamanı, bu yüzden, gerçekle toplumun belirli bir kullanım-değerini üretmek için. yani belirli bir ihtiyacını gidermek için gereksindiği emek zamanıdır"(Mar\ vt: Engels ll'X7:272).

Page 28: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

dünyasında bu ilişkileri yöneten piyasa güçleridir- ve elbette işçiler, piyasadaki diğer işçilerle de doğrudan kişisel ilişkiler kurmazlar. Bü-tün bu ilişkiler, (genellikle para-biçimi yoluyla temsil edilen) metalar arasındaki nesnel nicel ilişkiler olarak görünür ve yalnızca bu maddi örtünün gerisine bakıldığında bütün bu tarafların her an bir çatışmanın yaşanabileceği antagonistik bir ilişki içinde oldukları görülür.

Marx*ın buradaki savı bir hayli karmaşıktır ve denebilir ki, konu-yu kendi bütünlüğü içinde yeterince kavramak için tutarlı bir diya-lektik yaklaşımı devreye sokmaya ihtiyaç vardır. Bu, bütün olarak kapitalist düzeninin her yönünü detaylı olarak ele almayı olanaklı hale getirir. Ancak burada benim hatırda tuttuğum şey, meta, değer ya da soyut emek gibi en soyut kategorileri dahi tam olarak kavra-mak için toplumsal bütünlüğe bakmak gerekliliğidir. Bunların tümü kendilerine etki eden ve aynı zamanda kendilerini koşullayan siste-min asli hücre parçalarıdır ki, bunun anlamı birinin diğerinden ya da daha geniş iktisadi ve toplumsal bağlamdan ayrı olarak çözümleme-sinin yapılamayacağıdır. Bütünlük açısından bu gereklilik, diyalek-tiğin de taleplerinden birisidir. Bu bağlamda Marx'ınki kapsayıcı ve her şeyi içeren bir yaklaşım olarak görülebilir (bkz. Lefebvre, 1968; Harvey, 1996:48-57, Jameson, 2009: Bölüm I; Harvey, 2010: 195f.). Bu noktada belirtilmesi önem arz eden husus, meta-biçiminin kendi-sine bakmanın gerçekten onun ne anlama geldiğini kaçırmak olaca-ğıdır, zira meta-biçimi gerçekte nesnel bir toplumsal ilişkidir. Mcta-biçimin diğer metalarla mübadele ilişkisi içine girmesi ve metalar dünyasının bir parçası olması, böylece emeğin tam olarak gelişmiş bir toplumsal işbölümünü gerektirmesi tek başına anlamlı değildir13; aynı zamanda birikim sürecinin diğer kısımlarının da, yani ücretli emeğin metaları ürettiği üretim alanını ve metaların hem mübadele-değerinin gerçekleştiği, hem de "ölçüldüğü" (ancak bu değer "doğ-rudan'' ölçülemez, zira meta-biçimin yine diğer metalarla mübadele ilişkisine sokulması gerekmektedir; metalar bu ilişkiye girmeden, belli bir metanın üretimi için toplumsal olarak gerekli emek zamanın

' "Bununla birlikte, kişisel mübadele işbölümünü gerektirir demek ne kadar doğruysa, işbölümü kişisel mübadeleyi gerektirir demek de o kadar yanlıştır" (Marx ve F.ngcls 1987:299).

Page 29: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

ne olduğunu bilmenin başka bir yolu yoktur) dolaşım alanını dikkate almak gerekir. Anlaşılacağı üzere, metaların mübadelesinin olağan hale geldiği tam olarak metalaşmış bir toplum için yerli yerinde ve işlemesi gerekli belli bir yapı vardır. Balibar'ın dediği gibi: "Emek ürünlerine [yani mctalaraj mübadele-değerini veren üretim ve dola-şımın yapısı bir bütün oluşturur ve metaların genel eşdeğerliliğinin 'gelişmiş' biçimi olan paranın varlığı bu yapının gerekli işlevlerin-den birisidir" (Balibar, 2007: 61). Sonuç olarak, bütün bu kategoriler ve ilişkiler gelişmiş ve işlevsel olarak bulunmalıdırlar.

3.3. Eşdeğer/ik ve Gerçek Soyutlama

Pre-kapitalist toplumlarda meta-biçimin görünümü esasen kesinti-lidir. Lukâcs'ın (1971: 84) belirttiği gibi, mübadele-değeri henüz ken-di başına bir biçim almamıştır ve doğrudan kullanım-değerine bağlı-dır. Bu durumdaki üretimin amacı kullantm-değerleri yaratmaktır ve bunlar ancak ihtiyaç duyulandan fazla olduklarında mübadele araç-larına dönüşürler. Meta. ancak hâkim konuma gelecek şekilde toplu-ma başarıyla nüfuz ettikten sonra nitel bir değişim yaşanır ve sınırsız (kapitalist) birikim olanaklı hale gelir. Lukâcs (1971: 86) açısında, tam da bu nedenle "meta ancak bütün olarak toplumun ev rensel kate-gorisine dönüştüğü zaman gerçek özü içinde anlaşılabilir." Bu yönlü bir gelişme kapitalizmin ortaya çıkışından önce, yani insanın kendi faaliyeti ve emeği onun karşısına nesnel bir şeymiş gibi çıkmadıkça, ondan, onun gereksinimlerinden tümüyle bağımsız duruma gelmedik-çe ve "insan, kendisine yabancı bir şey tarafından kontrol" (Lukâcs, 1971: 87) edilmedikçe gerçekleşmez. Bunlar olduğunda, gerekli soyut insan emeği metalara dâhil edilir ve ekonomideki soyutlama süreci ta-mamlanır. Geçmiş üretim biçimlerinde amaç belirli komünal ilişkiler içindeki bireyin yeniden üretimine hizmet eden kullanım-değerleriniıı üretimiyken, kapitalizmde tek amaç, artık "mübadele-değerlerinin, yani değer için değerin yaratılmasına" (Fortunati, 1989: 7) dönüşür. Fortunati'ye (1989: 7) göre, bu, doğrudan doğruya, "değer yaratımı-nın tek kaynağı hâlâ birey olmasına rağmen, bireysel kullanım-değe-rinin yerini alan metay\, mübadele-değerini doğurur."

Page 30: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Bu yönlü bir gelişme, Lukâcs'ın (1971: 88) dediği üzere, neyin hesaplandığına ve hesaplanabileceğim dayanan, başka bir deyişle esasen eşitsiz şeyler (kullanım-değerleri) arasında eşdeğerliliği (ınü-badele-değeri) mümkün kılmanın tek yolu olan araçsal akılcı ölçüme dayanan, özgün bir rasyonalleştirmeyi gerektirir.

Sohn-Rethel (1972: 54) bunu. kökeni ayrıca mübadele soyutla-masına varan bir tür matematiksel akıl yürütme olarak görmekteydi (Sohn-Rethel, bunu ayrıca nesnel bilgi ve "müspet" bilimlerle de iliş-ki lendiriyordu). Bu tespitin bir sonucudur ki, şayet mübadele süreci toplumda etkili bir biçimde işler ve kendini tekrarlarsa, açıktır ki tam gelişmiş evrensel bir eşdeğerin ortaya çıkması gerekir. Esasen tam gelişmiş bir eşdeğerlik, piyasada mübadele edileceklerse eğer, eşit olmayan şeyler arasında kurulmak zorundadır, ki bu yolla bunları, bazı temel nitelikler (Marx'ın emek-değer kuramında bunlar "soyut emek" ve "emek zamanı"dır) yoluyla ölçülebilir ve böylece de karşı-laştırılabilir kılsın. Bu bizi kapitalizmin hücre-biçimlerine, Mar\"ın çözümlemesindeki temel ve en soyut kategorilere, yani hepsi de ser-mayenin içkin kısımları olan metaya, soyut emeğe ve değere götürür. Bu üç kategorinin hepsi, en soyut manada kapitalist toplumların de-ğişmez parçalarıdır.

Şurası oldukça açıktır ki, soyutlama, toplumu çözümlemek açı-sından bir akıl yürütme süreci değildir yalnızca, fakat aynı zamanda gerçek, fiili bir soyutlamadır, yani "düşünceden değil ama eylemden kaynaklanan ve zaman ve uzamda işleyen bir soyutlamadır" (Sohn-Rethel. 1972: 51). Bu, mübadele soyutlaması, meta soyutlaması, emek soyutlaması, zaman soyutlaması ve benzeri bazı temel katego-riler yoluyla geliştirilen bir soyutlamadır (bkz. Sohn-Rethel, 1972; 1978). Marx'ın ileri sürdüğü gibi, "farklı emekler arasında tam an-lamıyla bir eşitlik, ancak, bunların gerçekteki eşitsizliklerinden so-yutlanmasıyla. insan emek-gücü harcaması, soyut insan emeği olarak sahip bulundukları ortak niteliklere indirgenmeleriyle mümkün ola-bilir" (Marx, 1990/1867: 166). Marx'ın bu argümanı, çok rahat bir biçimde salt soyut emeğin ötesindeki diğer kategorilere doğru geniş-letilebilir. Marcuse'a göre:

Page 31: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

"[Soyutlama] diyalektik yönteme inceleme konusu tarafından, yani kapitalist toplum tarafından dayatılır. Hatta diyebiliriz ki. soyutla-ma kapitalizmin kendi eseridir ve Marksist yöntem sadece bu süreci izlemektedir. Marx*ın çözümlemesi, kapitalist ekonominin sürekli somut emeğin soyuta indirgenmesi üzerine kurulu olduğunu ve bu yolla varlığını sürdürdüğünü göstermiştir. Bu ekonomi, adım adını insan etkinlik ve gereksinimlerinin somutundan geri çekilir ve bi-reysel etkinlik ve gereksinimlerin bütünleşmesini ancak soyut ilişki-lerin karmaşıklığı yoluyla başarır, ki burada bireysel çalışma ancak toplumsal olarak zorunlu emek zamanını temsil ettiği ölçüde ge-çerlik taşır ve insanlar arasındaki ilişkiler şeylerin (yani metaların) ilişkileri olarak görünür. Meta dünyası 'çarpıtılmış' ve 'gizemlileş-tirilmiş' bir dünyadır, dolayısıyla buna ilişkin eleştirel çözümleme ilkin bu dünyayı oluşturan soyutlamaları izlemeli ve sonra gerçek içeriklerine varabilmek için bu soyut ilişkilerden yola çıkmalıdır. İkinci adım, bu nedenle, soyutlamanın soyutlanması veya gerçek somutluğun yeniden kurulabilmesi için yanlış somutluğun terk edil-mesidir" (Marcuse, 1955: 313).

Bu kavrayış, başkalarının yanı sıra, soyutlamanın farklı toplumsal kurumlar içinde, öncelikle de para formu içinde cisimleştiğini öne süren Sohn-Rethel gibi daha önce sözü edilen bazı yazarlarca daha da geliştirildi. Sohn-Rethel (1972: 51-52) ayrıca, "soyutlamanın ger-çekleştiği zaman ve yerde farkına varılmadığını" vurgular ki, bu du-rum en başta meta-mübadelesi başka hiçbir şeyden daha az gerçek olmasa da çoğu durumda işlemlerin/alım-satımların fiziksel nesneleri içermesinden kaynaklandığı gibi, düşünceden değil de gerçek pratik faaliyetlerden kaynaklansa bile soyutlamanın hâlâ bir düşünce biçi-mine sahip olmasındandır (mesela mübadele sürecinde gelişen soyut-lamayı ele alalım: metada gerçek bir maddi değişim gerçekleşmez, fiziksel etkinlikler mutlak minimumdadır, mübadele edilen metada nicel farklılaşmaya izin verilmez, vs... Değişen metanın mülkiyetine ilişkin toplumsal statüdür). Soyutlamanın fark edilmeden gerçekleş-mesi, muhtemel ki, gündelik yaşam faaliyetleri içinde geliştirilen en Önemli pratik sonuçtur.

Page 32: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

3.4. Metanın Fetiş Karakteri

Marx'ın fetişizm kavrayışı,14 önceki alt başlıklarda [meta ve paraya ilişkin] ele alınan süreçlerin vardığı nihai noktadır. Marx'ın kavram-sallaştırması Kapital'in birinci cildindeki "Metanın Fetiş Karakteri" bölümünde olabildiğince genişletilir. Harvey (2010: 38), fetişizm kav-ramının "kapitalist ekonomi politiğin sırlarının açığa çıkarılmasında asli bir araç" olduğunu düşünür. Bu kavramsallaştırma için son derece önemli olan bazı temel savlar üstü kapalı olarak metnin ilk bölümle-rinde zaten dile getirildi; ki, konunun ne kadar karmaşık olduğu bu anlatılanlardan bile görülebilir. Bundan dolayıdır ki, Marx'ın, metanın ortaya çıktığı anda duyularla kavranamayan "metafizik safsatalarla ve teolojik süslerle" dolu; hem duyusal, hem de duyu ötesi ya da toplum-sal bir şey olmasına karşın fetişizmin meta üretiminden ayrılamayaca-ğını söylemesi şaşırtıcı değildir (Marx, 1990/1867: 163, 165).

Jhally'nin (1983: 29) vurguladığı gibi, fetişizmin neden ve nasıl doğduğuna ilişkin iki temel neden vardır: birincisi metaların mübade-lesidir, ikincisi ise emek ve sermaye (ya da daha açık olarak, toplum-sal bir sınıf olarak kapitalistler ve proletarya) arasındaki, ücretli emeği merkez alan ve daha geniş kapitalist toplumsal ilişkiler açısından ku-rucu olan ilişkidir. Bu iki neden zaten ayrıntılarıyla analiz edildi.

Farklı eleştirel iletişim araştırmacıları (örneğin Jhally, 1987; Max-vvell, 1991; Murdock, 2006; 2011; Fuchs, 2011: 152-154) çalışmala-rında meta fetişizmi konusunu ele almışlardır. Jhally, meta fetişizmi hakkında şunları yazmaktadır:

11 Balibar (2007:63), Manc'ın (diğer herhangi bir metayla mühadele edilebilen genel eşdeğer ya da evrensel meta olarak) para fetişinin gerçekte meta fetişinden başka bir şey olmadığı sonucuna nasıl vardığını gösterir. Bu, yalnızca meta biçimin ve bundaki mübadele-değerinin rolünün ayrıntılı bir çözümlemesiylc mümkün olabilirdi ki, hu tür bir çözümleme, Mars'ın erken dönem çalışmalarında yoktu. Bu çalışmalarda, dalıa sonrasında metaya atfedilecek sö/ konusu özgün toplumsal rol genelde doğrudan paraya atledilir: "Yabancılaşmış şeyin insan üstündeki tam hâkimiyeti parada aşikar hâle gelir ki. para hem maddenin doğasına, yani özel mülkiyetin özgün doğasına, hem de mülkiyet sahibinin kişiliğine tamamen kay ilsizdir. Eskiden kişinin kişi üzerinde kurduğu hâkimiyet, nesnenin kişi üzerindeki, ürünün üretici üzerindeki

genel hâkimiyetiyle bir değildir. Tıpkı eşdeğer kavramı gibi. değer kavramı da zaten özel mülkiy etin yabancılaşmasını kastetmiştir, bu yüzden para bu yabancılaşmanın duyulara hitap eden, hatta nesnel v aroluşudur." (Manı v e Engels, 1975:221).

Page 33: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Kısaca fetişizm, şeylerin sahip olduğu anlamı, onların fiziksel va-roluşlarının doğal bir parçasıymış gibi görmekten meydana gelir, hâlbuki anlam, dâhil olduğu bir anlam sistemi içinde üretilir. [.. .] Marx açısından da meta fetişizmi, değeri yaratan gerçekte emek olsa da, şeylerin kendilerine içkin bir değere sahip olarak görülmeleridir: bu, toplumsal bir sürecin doğallaştırılmasıdır. Tam da bu nedenle şeyler, değere başından beri sahipmiş gibi görünürler. Bununla bir-likte değer, insanlar tarafından yaratılır. [. . .] Marx açısından meta fetişizmi ve ınetadaki sır, değeri emeğin sonucu olarak değil de, ken-dinden menkulmüş gibi düşünmeye neden olan metanın aldatıcı gö-rünümüyle ilişkili olduğu son derece açıktır. Bu yüzden fetişi/m ku-ramı, gerçekte bir gizemlileştirme kuramıdır. (Jhally, 1987: 29, 39)

Meta-biçimin toplumda genelleşmesiyle birlikte, metaların üreti-mi, toplumsal bir işbölümü nedeniyle birbirlerinden bağımsız olarak emek harcayan bireyler ya da gruplar tarafından gerçekleştirilir. Bu-nun anlamı, doğası gereği toplumsal olan üretim ilişkilerinin, kendi-sini yalnızca mübadelede göstereceğidir (Jhally, 1987: 29, 39); ancak önceden de vurgulandığı gibi, gerçekte bu ilişkiler maddi bir örtü al-tında, yani metanın ardında gizlenir. Üstelik bu maddi örtü yalnızca toplumsal ilişkileri gizlemez, ayrıca (mülkiyet sahipleriyle sömürülen işçiler arasındaki çatışan ilişkilerin alanını oluşturan) üretim sürecin-de, metaları üreten soyut emeği de gizler. Murdock (2011: 19), fetişiz-min önemli bir özelliğinin, (metaların tüketicileri oldukları düşünü-len) insanların metaların nereden geldiğini unutması, bunu düşünmek yerine, metaların sağladığı varsayılan rahatlık ve kolaylığın sefasını sürmesi olduğu görüşündedir. Fetişizmin neden olduğu nihai etki ise, sömürücü çalışma koşulları, emek süreçleri ve çevresel yıkım hak-kında konuşmanın ortadan kalkmasıdır. Metalar satın alındığında ve tüketildiğinde düşünülen tek şey bunların haz nesneleri olduklarıdır.

Meta fetişizmi, bu nedenle, sıklıkla ideoloji olarak tanımlanan şe-yin başlıca örneğidir; ancak bu, bir yanılsama değildir, tersine, basitçe göz ardı edilemeyecek ya da geri plana itilemeyecek gerçekten var olan bir ideolojidir (bkz. Medya ve İdeoloji başlıklı altbölüm, Fuchs, 2011: 152-154). Meta fetişizmi, kapitalist toplumlarda kaçınılmaz nesnel bir gerçekliğe sahiptir, çünkü üretildiği anda metaya yapışır (Marx, 1990/1867: 165). Bu, işbölümünün ve piyasanın küreselleştiği

Page 34: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

günümüz bağlamında özellikle geçerli bir durumdur. Bu maddi fctişis-tik yapı piyasanın gerisinde olup biteni, daha açık olarak, emeğin sö-mürülmesine neden olan özgün toplumsal ilişkileri gizler. Daha önce sözü edilen görünüm (yani metalar dünyası) ve öz (yani toplumsal üre-tim ilişkiler) arasındaki farklılık bütün yönleriyle burada gelişir. İşte tam da özellikle metanın fetiş karakteri yoluyla Marx'ın soyutlama ve diyalektiğin gücüne dair savı, etkinliğini ortaya koyabilmektedir. Marx'ın iddiası, bunların en belirleyici özelliğinin şeylerin görünüm-lerinin ötesine geçmeye imkân tanıdığı şeklindeydi.

Demek ki meta fetişizminin önemli bir sonucu, metaların insan-lardan, yani gerçekte onları üretenlerden bağımsız bir varlığa sahip oldukları ve kendi başlarına bir hayatları olduğunu düşündürtmesi-dir. Bu yolla metalar, yalnızca insandan bağımsızlığını kazanmakla kalmaz, aynı zamanda insanlara uygulanan baskının aktif ve nesnel faillerine dönüşürler (Marx, 1990/1867: 175; Barbalet, 1983; Posto-ne, 2003/1993). Harvey'in vurguladığı gibi, kapitalist toplumda "bizi yöneten, bireysel olarak hiçbirimizin kontrol edemediği piyasa güçle-ridir" (Harvey, 2010: 42).

Meta fetişizmi konusu, gerçekte, kalıcılaşmış ideoloji sorunu-na "alternatir bir yaklaşımdır. Yirminci yüzyıl Marksizm'i içinde ideolojinin en az iki kola ayrılan (genişleyen, hatta çatışan) eleştirel analizi geliştirilmiştir. İlki, başlangıç noktası olarak meta fetişizmin-den hareket eder ve meta-biçimini (altyapı-üstyapı şeklindeki toplum şeması modeli içinde) maddi düzeyde geliştirilen gerçekten mevcut maddi bir peçe olarak ele alır. Bu kol, diğerlerinin yanı sıra Lukâcs, Adorno, Sohn-Rethel ya da Postone gibi kuramcıları içerir (bu yazar-lardan bazıları söz konusu başlangıç noktasından hareketle şeyleşme ya da yabancılaşma gibi kavramları geliştirirler). Eleştirel iletişim çalışmaları içinde altyapı-üstyapı şeklindeki formülasyona yönelik bir yaklaşım özellikle Smythe (1977; ayrıca bkz. Meehan, 1993) ve izleyici metası tartışmasına katılan yazarlar tarafından benimsenmiş-tir. Mesela Althusser ve Ziiek'in de içinde olduğu ikinci yaklaşımda, odak noktası, hemen hemen yalnızca ideolojik düzey ve ideoloji üre-ten aygıtlardadır. İdeoloji, üstyapı aracılığıyla yönlendirir ve gelişi1"'

Page 35: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

her ne kadar altyapı taralından belirlendiği öne sürülse ve kast edilen üretim araçlarının mülkiyetinden daha farklı manaya gelse de (yani, iktidardaki sınıf ideolojiyi üstyapı düzeyinde tanımlar). Marx'ın üst-yapı içine yaşamın "yasal, siyasal, dinsel, sanatsal ya da felsefi -kı-

t j 1

saca ideolojik biçimleri" yerleştirdiğini hatırlayalım (bkz. Marx ve Engels, 1987: 263). İkinci yaklaşım içinde her ne kadar altyapı ve üstyapı arasında ilişkisel bir yaklaşım olsa da, bu, ilk yaklaşımda ele alınandan oldukça farklıdır ve meta fetişizmiyle ilişkili sorulan dik-kate almaz. İkinci yaklaşım açısından ideoloji, yalnızca bir üstyapı sorunuyken; ilk yaklaşım ideolojiyi metaların mübadelesi sonucunda üretilen maddi bir örtü olarak görür; tam da bu nedenle, ortaya çıktığı maddi temelin kurucu bir parçasıdır (ilk yaklaşım, bu nedenle içkin bir yaklaşım olarak görülebilir).

Bu iki yaklaşımın ayrıntılı bir değerlendirmesi bu çalışmanın ama-cı değildir ama ilk yaklaşım, örneğin Williams,ın (1973) altyapı-üst-yapı modellerine dair yorumuna ya da ideoloji kavramına daha makul bir alternatif sunan Gramşiyan (1971) hegemonya kavramına daha yakın görünmektedir (ki, bunlar Fuchs'un (2011: 48-53) altyapı ve üstyapıya dair yaptığı yeniden yoruma yakındır). Gramşiyan anlamda meta fetişizminin, istensin ya da istenmesin, insanın gündelik pratik-leri aracılığıyla yeniden üretildiği öne sürülebilir. Bu yaklaşım, ayrıca, altyapının durağanlıktan uzak olduğunu vc çatışmacı bir karaktere sa-hip olduğunu gösterir15. Bu yaklaşım büyük ölçüde, maddi altyapıyı, daha açık söylersek, toplumun bu düzeyinde kendisini gösteren üreti-ci güçleri, üretim ilişkilerini, mücadeleleri ve çatışmaları kapsar. Zira bu yaklaşım açısından altyapı-üstyapınııı önkoşuludur, aynı zamanda üstyapıdan daha temel bir konumdadır (altyapı aynı zamanda üstya-pıya büyük oranda sınırlar koyar, ancak onu belirleyemez). Dolayı-sıyla bu maddi düzey güçlü bir biçimde üstyapı düzeyindeki bilinci biçimlendirir ve etkiler; üstyapı bu "gerçek temel" üzerinde, maddi altyapı üzerinde yükselir ki, bu, toplumda gerçekten cereyan edene dair Marx'ın kendisinin öne sürdüğüne çok yakın görünmektedir, en azından Althusser'in dikkatini verdiği yere kıyasla, Ekonomi Politiğin 1 8 Bu, William.s'ın (1973)altyapı vc üstyapı arasındaki (çoğu /aman çelişkili) ilişkinin mekanik yorumlarına dair eleştirisinde en güçlü hiçimde ortaya konulmuştur.

Page 36: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Eleştirisine A'<///r/'daki o ünlü tanımda, Marx, "maddi yaşamın üretim tarzı, toplumsal, siyasal ve düşünsel yaşamın genel süreçlerini koşul-landırır," der ve ekler: "İnsanların varlığını belirleyen onların bilinci değil, aksine insanların bilincini belirleyen onların toplumsal varlığı-dır" (Marx ve Engels, 1987: 263).

Dikkate değer bir şekilde, Sohn-Rethel'in amacı da tam olarak alt-yapı ve üstyapı arasındaki bu ilişkiyi araştırmak ve "birlikte üstyapı olarak bilincin maddi temelini oluşturan üretici güçler ve üretim iliş-kileri" arasında merdiven kurmaktır. "[...] Merdivene temelde sağlam bir dayanak verilmeli ve bu da ancak meta-üretici toplumlar için meta-nın bizatihi kendisinin uygun bir analizi ile yapılabilir" (Sohn-Rethel, 1978: xi). İlk yaklaşım açısından maddi örtü toplumdaki gizemlileştir-meyi anlamak için belirleyici önemdedir ve bu maddi örtü bilfiil var-lığını sürdürmektedir (öyle ki, kapitalist toplumlarda bunun olmaması imkânsızdır çünkü toplumsal ilişkiler asla doğrudan, aracısız olamazlar (bkz. Postone, 2003/1993. 167). Şurası açıktır ki, ideolojik düzeyde in-sanlar sınıf karşıtlıklarının bilincine varabilirler ve üstyapıdaki araçları ele geçirerek çatışmada galip gelebilirler ama maddi düzeydeki bazı temel kategoriler (örneğin meta-biçimin hâkimiyeti ve üretim araçları-nın özel mülkiyeti) aynı kaldıkça bu fazla bir değişiklik yaratmayabilir. Bu, mevcut sosyalizm deneyimleri için de önem arz eder.

3.5. Bireyselleşmenin Baş Faili Olarak Mübadele

Marx'ın temel ontolojik konumu her ne kadar insanların toplumsal hayvanlar olduğu yönündeyse de,16 onun naif olduğu söylenemez. Yaşadığı dönemde kapsamlı bir bireyleşme zaten vardı ve Marx, bi-reylerin doğal bağlarından ayrılmış göründüğü ve doğadan özgürleş-tiği (kendi ifadesiyle "emekçiyi toprağa ve toprağın efendisine bağ-layan bağımlılık ilişkilerinin çözüldüğü" (Marx, 1993/1858: 502))

16 V1arx (1973/1993: 84), gerçekte bir politik hayıamhn ( akhi politikon, îio/jtiköv jâov) söz eder. Hannah Arendt (199&M958), Manûn, Aristotles'in zoon politikon nosyonunu basitçe toplumsal hayvana indirgeyerek toplumsalı politik alanla birleştirdiğini öne sürericen haklıydı (Arendt açısından toplumun, modem çağda politik alan ve kamusal eylem üzerinde tam bir zaferi söz konusuydu.) Bu iki kavramsallaştırma arasındaki farklılıklar önemli olsa da. bu çalışmanın konusu değillerdir.

Page 37: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

serbest rekabet toplumunun söz konusu olduğunu kabul etmekteydi. Bu dönemde toplumsal ilişkiler zaten önemli ölçüde değişmişti ve -en azından belirli ve sınırlı bir insan topluluğunun parçası oldukları geçmiş tarihsel dönemlerle karşılaştırıldığında- bireyler birbirlerin-den büyük ölçüde bağımsızdılar (Marx, 1993/1858: 83-85; ayrıca bkz. Barbalet, 1983: Bölüm 3).

Bununla birlikte Marx'a göre bireyselleşme, 17. Yüzyıldan itiba-ren baskın felsefi konum olarak görülenin aksine insanın doğasından kaynaklanan insana dair doğal bir durum değildi. Belirli bir tarihsel sürecin sonucuydu. Ona göre, insan, paradoksal şekilde, "kendini yalnızca toplum içinde bireyselleştirebilen bir hayvandır. Toplumun dışında, yalıtılmış bireyin üretim yapması [...] birlikte yaşayıp birbir-leriyle konuşan bireyler olmaksızın dilin gelişmesini düşünmek ka-dar saçmadır" (Marx, 1993/1858: 84). Hobsbavvm'a (2010: 132) göre "insanın, üretimin başlangıçtaki bu doğal koşullarından özgürleşmesi süreci" bu nedenle "insanın bireyselleşmesf olarak görülebilir, ki mü-badele buradaki önemli faillerden birisidir. Demek ki, insanlar kendi-lerini ancak tarih süreci içerisinde bireyselleştirebibilektedirler ve bu da insanın kendisini geliştirme sürecidir.

Barbalet tarafından da gösterildiği gibi (1983: 69f.; 89f.), Marx'ın erken dönem yazılarındaki iddiası kapitalist toplumlardaki insan iliş-kilerinin gerçekte sosyal olmadığı yönündedir; kapitalist aşamada bunların bağımsız ve toplumsal olmayan varlıkların dışsal ilişkilerine dönüştüğünü öne sürmektedir (bu, liberal bireyciliğinkinden pek de uzak olmayan bir varsayımdır)17. Bununla birlikte Marx, düşüncesini geliştirdikçe bu ilişkilerin "feodal toplum ilişkilerinden içeriği bütü-nüyle farklı belirli bir toplumsal ilişki biçimi" olduğunu vurgulayarak bundan vazgeçti (Barbalet, 1983: 89). Kapitalist tarihsel dönem, ger-çekten de özellikle mübadelenin doğası ve metanın toplumda oynadığı

Mesela, Marx (1975: 220), James Mili Üzerine Yorumlar da şunu öne sürer: "Özel mülkiyet ilişkisi içinde toplumsal güç daha büyük ve daha gelişmiş göründükçe, insan da o kadar egoist, asosyal vc kendi doğasından u/aklaşmış hâle dönüşür, insan faaliyetinin ürünlerinin karşılıklı mübadelesi nasıl takas, ticaret olarak görünüyorsa, faaliyetin kendisinin karşılıklı tamamlanması ve mübadelesi de işbölümü olarak görünür ki, bu da, insanı olabildiğine soyut bir varlığa, bir makineye vc benzerine dönüştürür vc onu ruhani vc fiziki bir canavar hâline sokar."

Page 38: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

rol nedeniyle (daha önce de vurgulandığı gibi) toplumsal ilişkilerin en fazla gelişmiş olduğu aşama olarak görülebilir. Ancak yine de, aktör-lerin iradelerinin ya da denetimlerinin tamamen dışında işlerken, doğ-rudan ilişkiler yerine uzamsal ilişkiler üretir (Barbalet, 1983: 90f.).

Meta işlemleri, elbette ki, ekonomi politiğin yükselişinden önce egemen olan ahlâki ekonomilerin [moral economies] farklı türlerin-de olduğu gibi belirli toplumsal ya da karşılıklılığa dayalı zorlama-lar içermez (bkz. Thompson, 1991: Bölüm 4 ve 5; Murdock, 2011). O halde önem arz eden nokta, meta-biçimi "yalnızca bireyselleşmiş toplumun temeli değildir, ayrıca bireyi toplumsal ilişkilerin dışında görmenin kaynağıdır" (Barbalet, 1983: 92) ki, bu da özellikle libe-ral, özgürlükçü ve diğer bireyci bakış açıları içindeki baskın ontolojik varsayımdır.

4. Her Şeyin Küresel Ölçekte Metalaştırılması: ««

Bitmeyen Oykü

Kapitalist sistem ayakta kaldığı sürece yalnızca tek bir hedefi ola-bilin sermaye (ve daha fazla sermaye) biriktirmek. Bu da sermaye sahiplerince gerçekleştirilir. Bunun olabilmesi için insanlar arasında belirli türden ilişkileri kapsayan özgün bir toplum türünün kurulması gerekiyordu. Her ne kadar kapitalizm, doğallaşmış durumda olsa ve alternatiflerini düşünmek -özellikle sistem çok uzunca bir süredir top-luma tamamen gömülüyken- zor olsa da, sistemin gelişimi bir hayli zor ve sancılı oldu18. Wallerstein (1983: 40), kapitalizmin neden toplumsal bir sistem olarak ortaya çıktığını açıklama çabasında bu soruya yanıt vermenin göründüğü gibi kolay olmadığını yazar. Kapitalizm, savunu-cularının iddia ettiğinin aksine doğal olmaktan uzak ve açıkça saçma bir sistemdir: "Daha fazla sermaye biriktirmek için sermaye biriktirilir. Kapitalistler koşu bandında daha hızlı koşmak için koşan beyaz fareler gibidirler" (Wallerstein, 1983:40). NVallerstein'nin (1983: 15) vurgula-dığı gibi, modern zamanlardan önce, bazı halkaların eksikliği nedeniyle

1 8 \Vallcrstcin (1983:18), sonsuz bir sermaye birikiminin nasıl ekonomik faaliyetlerde baskın çıkan tek amaç hâline geldiğini aktarırken, bu süreçlerin toplumsal fabrikaya nüfiız etmesiyle birlikte bunlara yönelik muhalefetin de daha büyük ve yüksek sesli hâle geldiğini belirtir.

Page 39: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

sermaye devresi ender olarak tamamlanırdı; bu, henüz bazı süreçlerin piyasa yoluyla işlem görmediği, yani henüz metalaştırılmadıkları anla-mına geliyordu. Wallerstein (1983: Bölüm I) açısından tarihsel kapita-lizm, bu nedenle, kendisini, her şeyden önce farklı toplumsal süreçlerin yaygın şekilde metalaştırıiması süreci olarak gösterirken, (zamanla kü-resel hâle gelen) karmaşık meta zincirlcri oluşturur. Üstelik bu yalnızca mübadele süreçlerini değil, aynı zamanda üretim, dağıtım ve yatırım süreçlerinin metalaştırılmasını da kapsayan bir süreçtir19.

Jameson'ın (2011) sonradan ileri sürdüğü gibi, meta sadece kapita-list birikim süreçleri için bir önkoşul değildir, meta gerçekte sermaye-nin "tarih-öncesi" dönemini oluşturur ve açıkçası bu nedenle "serma-yeden söz edilemez henüz." Jameson'nın bu katkısı önemli olmasına rağmen, kısmen de olsa problemlidir. Meta-biçimi kapitalist birikimin daimi bir önkoşulu değildir yalnızca, ayrıca en temel düzeyde artı-de-ğeri çekip almaya olanak tanıyan hâla mevcut ve kurucu bir parçasıdır (tıpkı ilk(el) birikim gibi). Jameson'ın kendisinin de güçlü bir biçimde savunduğu şekilde, diyalektik bir bakış açısıyla kapitalist üretim sü-recine bakıldığında, metanın mübadeleden ve artı-değerden (ki tarih-sel açıdan ele alındığında, bunlar eşzamanlı gelişmek zorundadırlar) ayrılmasının imkânsız olduğu görülür. Meta-biçimi, sermaye birikim döngüsünün her alanı için çok önemli bir hücre-biçimdir (sermaye-nin genişletilmiş yeniden üretimi ve kapitalist birikim döngüsüne dair kapsamlı değerlendirme için bkz Fuchs, 2011: 137-141) ve mesela, üretim süreci her ne kadar birincil olarak görülebilirse de, kapitalizm,

Mosco'nu» (2009: 132 f.) işaret ettiği üzere, genellikle birbiriyle ilişkili üç süreç olan ticarileştinne, metalaştırma ve nesnelleştirme arasında ayrım yapmak uygıın olabilir. Ticari (eştirme, ki aynı zamanda piyasalaştırma olarak da bilinir, diğer ikisine göre kapsamı en dar olandır. Kapitalist ekonominin yüzeyinde, haşka bir ifadey le, görünen şeffaf piyasada gerçekleşenlere -mühadek* sürecinde vc dolaşım alanında olanlara- işaret eder. örneğin, iletişim çalışmaları içinde ticarileştirmc'piyasalaştırma, reklam-v erenler v e izleyiciler arasında kurulan ilişkiye işaret eder. Kapitalist piyasa, zorunlu olarak bu türden mübadele ilişkılennden çok daha fazlasını içerin örneğin, daha önce dc vurgulandığı üzere, metalan üreten emeğin ınetalaştınlmasını öııgerektirir ki, bu yüzden üretim sürecini de içemelidir. İletişimin ekonomi politiğinin temel odağı olan metalaştırma, bu anlamda, çok daha geniş bir kavramdır. Son olarak, nesnelleştinne. özellikle belirli bir insansızlaştırma sürecine işaret eder. Örneğin Lukâcs (1971). insanlann vc kişisel ilişkilerin nasıl fey-benzeri [thing-likej hâle geldiklerini göstermek için şey (eştirme kelimesini kullanır. Ancak nesnel leştıri İm iş her şey. zorunlu olarak meta değildir elbette.

Page 40: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

kendisinin daha fazla genişlemesine olanak tanıyan metalaştırma ara-cılığıyla kendini yeniden üretmeden ve kendisinin içsel bir parçası olan meta-biçimi olmadan var olamaz.

Jameson'ın öne sürdüğü şey kabul edilebilir ya da edilmeyebilir, ancak Jameson da metalaştırmanın hâkim olduğu bir toplumsal dö-nemde, bu sürecin mevcut toplumun kalıcı bir eleştirisi açısından çok önemli bir siyasi rol oynadığını kabul etmektedir. Nitekim Murdock (2006), hemen her şeyin metalaştırılması derken, hem Wallerstein hem de Jameson aslında her şey metalaştırılabilir diyerek daha da ileri gitmektedirler. Jameson'a (2011: 16, 26) göre, kapitalist bir toplum-da metalaştırma evrensel eğilime dönüşür ve meta biçiminin egemen eğiliminden söz edilir. Benzer şekilde Wallerstein (2001/1991. 24f.) da "küresel birikim süreci her şeyin metalaştırılması yoluyla gerçek-leşmektedir" diye belirtir.

Murdock (2011: 18), nasıl "yalnızca tam gelişmiş bir kapitalist sis-temde metaların üretimi ve mübadelesinin büyümenin ve kârın ana itici gücü" olduğunu açıklar. Dünya piyasası bu nedenle kapitalizm açısından son derece önemli bir gelişmedir (Hobsba\vm, 2011: 145) ve her şeyin sermayenin yönetimi altında toplanabileceği evrensel bir bü-tünlük inşa ederek bunun da nihayet son birkaç on yıl içinde tüm yön-leriyle geliştiğini ileri sürebiliriz (Hardt ve Negri, 2001). Metalaştırma süreçleri, ilkel birikimle (ya da miilksüzleştirerek birikimle) birlikte ka-pitalizmin bu genişlemesinde can alıcı önemdedir. Bu daimi genişleme kapitalizm için kaçınılmaz gereklerden birisidir, zira daimi genişleme olmadan kapitalizm krize girer. Metalaştırma dünyayı kendisine göre şekillendiriyor demek, bu açıdan son derece yerindedir. Bu durum, Huws'u, SÖZ konusu süreci toplumsal değişimi anlamanın anahtarı ola-rak görmeye iter. Huws (2003: 17), metalaştırmayla birlikte, "kapitalist ekonomilerin, piyasada satmak üzere, satışları üretim ölçeğiyle orantılı biçimde artan kâr getirecek yeni ve giderek artan şekilde standartlaş-tırılmış ürünler üretme yönündeki eğilimini" göz önünde tutmaktadır.

Bununla birlikte, Polanyi'nin (2001/1994: Bölüm 6) vurguladı-ğı gibi, piyasada farklı türden metaların mübadelesini mazur göster-mek üzere piyasa ekonomisinin aşırı yapaylığını hatırlatmaya yarayan

Page 41: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

kalıcı bir meta havaline [commoılity fiction] gereksinim vardır. Bu, özellikle bazı alanlarda piyasa ilişkileri hâlâ kurulma sürecinde olduğu ve öncesinde meta mübadelesine tabi kılınmadığı zaman daha da açık-tır. Polanyi'nin tanımladığı şekliyle feodaliteden kapitalist topluma doğru büyük dönüşüm, yeni iktisadi ilişkilerin başarılı şekilde işleyişi için yeni hayali metaları gerektirdi; ki, bunu en açık biçimde işgücü, para ve toprakta görürüz. Diğer taraftan, post-modemiteye doğru de-vam eden bir dönüşümde, metalaşmadan nasibini almamış ürünlerin, süreçlerin ya da faaliyetlerin kalmadığı, hepsinin zorla iktisadi rasyo-nelleşme karşısından diz çöktüğü ve bunun baskısı altına girdiği tarih-sel bir aşamayla karşı karşıya olduğumuz da ileri sürülebilir.20 Adorno ve Horkheimer (2002/1947: Bölüm 4), Kültür Endüstrisi başlıklı ya-zılarında, ortaya çıkan metalaştırma süreçlerini işaret ederek kapitalist toplumların bu tür bir gelişim içinde olduğunu öngörmüşlerdir. Fakat onların bu çözümlemesine bile, sermayenin toplumun neredeyse tüm alanlarını sömürgeleştirebileceğini, insan yaşamının neredeyse tüm yönlerinin olası bir yatırım veya piyasa fırsatı olarak kavranacağını öngördüğü yakıştırması yapılamaz. Nitekim, kapitalizm yalnızca kül-türel üretimi, kamusal alanları ve yaratıcılığı ya da daha geniş anlamda söylersek toplumsal sembolleri kendi birikim sürecine dâhil etmekle yetinmedi, öncelikle, gerçekten de kültür ve insanın sanatsal yaratı-cılığı bir endüstri haline getirildi (Adorno, 2001/1991; Horkheimer ve Adorno, 2002/1947: Bölüm 4). Ancak zamanla, sadece semboller, kamuya açık ifadeler ve fikirler (günümüzde olduğu gibi) daimi şekil-de metalaştınlmadı, aynı zamanda -post-modern toplumlarda kapita-lizmin ayrılmaz bir parçasına dönüşmekte olan- bilgi ve enformasyon da bundan nasibini aldı (bkz. Schiller, 1989; Parker, 1994; Fleissner, 2009; May, 2010). Marazzi'nin (2008) belirttiği gibi, enformasyon ve iletişim yalnızca hammadde değil, aynı zamanda emek araçlarıdır (krş. Williams, 2005/1980: Bölüm 2). Kültür ve enformasyon alanında

2 0 Polanyi'nin laik edemediği nokta, sadece toprak, emek ve paranın hayali metalar olmadığıdır. Tiim metalar, hayalidir. "Doğal" meta diye bir şey yoktur. Metalar arasındaki leınel l'ark şudur ki, bazılarının mcta-durumlan, özellikle de belirli bir toplumda meta olarak ziitcıı başarılı bir şekilde meşrulaştırdıklarında, çok nadir sorgulanırken, bazıları da oldukça açık bir biçimde, kendilerini alınıp satılan metalar şeklinde toplumsal olarak meşrulaştırmak için bir çeşit ideolojik desteğe (veya altta yatan hayale) gereksinim duyarlar.

Page 42: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

kaynakların bir araya yığılmasını yaratacak şekilde, enformasyon ve bilgi, tıpkı diğerleri gibi alınıp satılan metaya dönüştüler. Herbert Sebil-ler (1989:91) bunu bilinç endüstrisi olarak adlandırırken, "tarihsel ola-rak kâr amacının bu alanlara girişi, şimdilerdeki bu nüftız edici güçten çeşitli nedenlerle kaçabilmişti" der. Büsbütün yeni özel endüstriler ge-liştirilmiştir ve bunlar çoğu zaman gündelik yaşamda nasıl düşünece-ğimiz ve davranacağımız konusunda geniş bir etkiye sahiptirler (bkz. Jhally, 1987; Hardt. 2004). Bu özelleştirme ve metalaştınlma süreçleri, diğer yandan, tarihsel olarak tüm insan toplumları için geçerli olmuş bilgi tekellerinin yenilerini yaratmaktadır (bkz. lnnis, 2008/1951).

Debord'un (1978: Bölüm 2) tümüyle gösteriye gömülmüş post-modem toplumlarda meta-biçimin oynadığı role ilişkin açıklaması, içinde yaşadığımız dünyaya dair yazılmış en etkili açıklamalardan birisi olmaya devam etmektedir. Debord, metanın insan yaşamının bütünü üzerinde kurduğu hâkimiyete değinir ve gösteriyi, metalar dünyasıyla kendini besleyen ve var eden sürekli bir "afyon savaşı" olarak sunar. Her şey dünya piyasasına sokulmuş ve kapitalist tipteki ekonomi ve onun araçsal rasyonalizasyonu tarafından konulmuş ku-rallara göre işleyecek biçimde değişikliğe uğramıştır. Meta her şeyden bağımsız olduğu için tüm ekonomiyi ve toplumu özerk bir biçimde yönetebilir; toplumsal yaşam, böylece büsbütün sömürgeleştirilir. As-lında Debord'a (1978: Bölüm 2, 42. paragraf) göre gösteri, "metanın toplumsal yaşamı tümüyle istila ettiği andır. Meta ilişkisi yalnızca gö-rünür olmakla kalmaz, aynı zamanda görülebilen tek şey olur: dün-ya, metalar dünyasıdır artık." iler şey gösteriye gömülür ve metalar dünyasının tam hâkimiyeti kendisini gösteri yoluyla gerçekleştirir. Debord, dolaylı yoldan da olsa, ağzına kadar imgelerle dolmuş bir topluma ve kitle medyasına işaret ederken ancak onyıllar sonra çok sayıda kuramcı tam anlamıyla medyatikleşmiş bir toplumda yaşadığı-mızı kabul etti. Bir kez daha Debord'un (1978: Bölüm 2, 35. paragraf) kelimeleriyle ifade edecek olursak, bu belirtiler içindeki "eski düşma-nımızı: metayı" fark etmek zorundayız.

Debord'un çağdaş yaşam eleştirisinin aşağı yukarı yarım yüzyıl önce yazıldığı sırada abartı olarak görülmüş olması epey muhtemeldir

Page 43: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

(belki de böyle olmuş olması daha doğrudur). Ancak insanın top-lumsallığının, duygulanımının ve iletişiminin metaya dönüştüğü ve mübadele edildiği lam gelişmiş postmoderıı toplumlarda Debord'un gözlemlerinin çoğu giderek daha fazla aşikâr hâle gelmektedir. Meta-laştırmanın iletişime doğru olan bu genişlemesi, bu nedenle, söz ko-nusu meselelerin iletişimin ekonomi politiğinin başlıca konuları hali-ne getirilmesi zorunluluğuna ve eşzamanlı olarak iletişimin ekonomi politiğinin araştırma alanını olabildiğince genişletmesi ve bu istilacı süreçlerin eleştirisini yapması gerekliliğine işaret etmektedir.

5. İletişimin Ekonomi Politiği ve İzleyici Metası Tezi

Sermayenin metalaşmadan henüz nasibini almamış alanlara doğ-ru genel genişlemesi, iletişimin ekonomi politiğinin eleştirel toplum kuramı içinde yer alan diğer dallarca yapılmış araştırmalarla birçok yönden çakışmaya başladığına işaret eder. Ekonomi politiğe eleştirel (örneğin neo-Marxist) yaklaşım (ve daha genel olarak eleştirel toplum kuramı) elbette başından itibaren medya ve iletişim araştırması için zorunluluk olarak değerlendirildi. Her ne kadar Smythe (1960) sıklık-la iletişimin ekonomi politiğinin kurucusu olarak görülse de, medya ve iletişime yönelik eleştirel yaklaşımın kökleri çok daha öncesinde; en azından bir yanda Adorno ve Horkheimer'da (2002/1947; Adorno 2001/1991), diğer yanda Innis'de (2008/1951) bulunabilir. Gerek kül-türel çalışmalar, gerekse de ekonomi politik, aslında, bu yazarlardan türeyen benzer kökleri paylaştıkları gibi, kapitalizmin ve içinde yer alan kültürel süreçlerin eleştirel çözümlemesine ilişkin olarak ortak bir temeli de paylaşırlar (bkz. Babe 2009: Bölüm 1; Wasko, 2005: 42f.). Denebilir ki. postmodern toplumlarda iletişimin artmakta olan rolünün önemi, eleştirel kuram ve iletişimin ekonomi politiği arasında bazı yeni çakışma noktaları yaratmıştır (Fuchs, 2010).

Metalaştırma sürecinin iletişimin ekonomi politiği içinde nasıl ele alındığına odaklandığımızda, bu ilişki açısından önem arz eden en az iki genel yön olduğunu görebiliriz (Mosco, 2009: |2f., 130). Bir yanda, iletişim ve teknoloji, ekonomideki ve toplumun genelindeki metalaş-tırma süreçlerine dayanak oluştururlar. Metalaştırma açısından zorunlu

Page 44: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

olan araçsal akılcılaştırmada teknolojinin rolü özellikle sayısallaşmayla birlikte aşikâr hale gelir. Diğer yarıda ise, metalaştırma, iletişimle iliş-kili kurumlara nüfuz eder ve iletişim temelli gündelik toplumsal pra-tiklere sızmaya başlar. Her iki yön, Marx'ın iletişim ve medya üzerine düşüncelerine dair yakın bir okuma sunan Fuchs (2011: Bölüm 4) tara-fından da vurgulanır. Fuchs'a göre Marx, iletişim araçlarının, en temel düzeyde, mesajların aktarımını hızlandırdığı ve farklı yapılar arasın-da metaların taşınmasını koordine ettiği için üretimin uzak mesafeler boyunca düzenlenmesinde önemli olduğunu saptar. Bundan başka, bu araçlar, daha temel bir anlamda, birikimin ve tüketimin (henüz olma-dığı) ama geliştirilebileceği metalaşmamış alanlarda sermayenin daha geniş ölçekte yayılmasında can alıcı öneme sahiptirler. Dolayısıyla bu süreç, sermayenin tüm dolaşım sürecine destek olur. Mosco (2009: Bö-lüm 8), bu süreci uzama ilişkin sınırlılığın üstesinden gelme anlamında "uzamsal laşma" [spatialization] olarak tanımlamaktadır. Gördüğümüz gibi, uzamsallaşına süreci metalaştırmayla doğrudan ilişkilidir. Medya altyapısı ve içeriklerine dair daha dar bir anlamda bakıldığında, Fuchs ayrıca belirtmektedir ki, Marx'a göre aktarım teknolojileri şirketlerce idare edilmektedir. Bunun anlamı, sadece medyanın kendisinin (ve alt-yapısının) meta olmakla kalmadığı, aynı zamanda metaların aktarımını da sağladıklarıdır. Bu açıdan medya, "metaların satışını artırmayı sağ-layan reklam mesajlarının taşıyıcısı" (Mosco, 2009: 149). dolayısıyla da metaların dolaşımının hızlandırıcısı olarak görülebilir.

İletişimin ekonomi politiği ve eleştirel iletişim çalışmaları açısın-dan önemli diğer iki kategori, emek ve izleyici olagelmiştir. Daha önce de belirtildiği üzere, emek-gücünün emek piyasasında satışı ka-pitalist ekonominin çok önemli önkoşullarından birisidir. Enformas-yon toplumunda önemli bir yenilik, bilgi ve enformasyonun tümden metalaşarak bu "toplumsal" ihtiyaca cevap verebilecek yeni emek tür-leri için gereksinim yaratmasıdır. Emek, bu nedenle iletişimin ekono-mi politiği içinde özellikle değişen iletişimsel-biçimleri bağlamında (bilgi emeği, enformasyon emeği, gazetecilerin emeği, vesaire şeklin-de) çözümlenmektedir ki. bu yöndeki çalışmaların birçoğu Mosco ve McKercher (2008) tarafından yapılmıştır. Bununla birlikte, bu metin-de benim odaklanacağım konu, ikinci kategori, yani izleyici olacaktır.

Page 45: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Kapitalist ekonomi içinde izleyicilerin metalaştırılması göreli olarak yeni bir durum olmakla beraber, metalaştırmanın toplumdaki nüfiız ediciliğine ilişkin olarak izleyicilerin meta olarak kavramsallaştırması bazı önemli soruları beraberinde getirmektedir.

5. / . İzleyicinin İletişimin Ekonomi Politiğinin Eleştirisi) İçindeki Yeri

İzleyicilere yönelik eleştirel ekonomi politik yaklaşım, heterodoks ve alternatif bir yaklaşımdır; bu, konuya odaklanan ana akım iletişim çalışmaları içinde çoğu zaman göz ardı edilir.21 "Kör nokta tartışma-sı", iletişimin ekonomi politiğinin tarihsel gelişimi içinde en hararetli tartışmalardan birisi olmasına ve izleyicilerin sermaye tarafından nasıl

21 Belki de en dikkat çekici olan nokta, "temsil çalışmaları" yazınının izleyici s öz konusu olduğunda ekonomi politiğin eleştirisini gönnezden gelmesidir, örneğin, i/leyici üzerine Sage yayınevi tarafından 2009 yılından çıkartılan Media Audiences başlıklı dört ciltlik çalışma, 1320 sayfayı bulan içeriğinde izleyiciye dair çok sayıda metin barındırmasına rağmen, ekonomi politiğin bakış açısından değer taşıyan herhangi bir kavrayış sunmaz (bkz. www, uk.sagepub.com/books/Book233064). Aynısı eski adı Parlicipations: International Journal of Audience Research, yeni adı Partkipations Journal of Audience & Reception Stutiies olan ve "sosyoloji, psikoloji, antropoloji, dilbilim, halk bilim, kültürel çalışmalar ve medya çalışmaları" gibi "farili alanlardan katkıları kabul eden" dergi için de geçerlidir (bkz. \vww.participations. org). Görülebileceği üzere, dergi, ekonomi politik hariç, diğer her lürlü olası yaklaşımı, perspektifi ve disiplini sıralamaktadır. Ayııı şey, neredeyse bütünüyle ekonomi politikten uzak duran (Napoli'nin çalışması belki de tek istisnadır) ve yalnızca rastlantıyla (ki buna da şükür) iktidar ilişkileri, özel mülkiyet, sömürü ya da sınıf ilişkileri sorularına değinen, editörlüğünü Vırginia Nightingale'in yaptığı 2011 tarihli Handbook of Media Audiences başlıklı yayınla ilgili olarak da ileri sürülebilir. Özetle, konu izleyiciye geldiğinde ekonomi politik ve özellikle onun eleştirisi, gencide göz ardı edilir ve lıasır altına itilir; izleyiciler ise genellikle aktif ve güçlü "tüketici-yurttaşlar" olarak görülür. Bununla birlikte "tüketiciler" ve üretim araçları sahipleri arasındaki derin çelişkiler hiç yansıtılmaz ya da çok az. orandı yansıtılır. Bu, daha geniş yapısal konular ve toplumsal bütünlüğe ilişkin soruların neredeyse tamamen göz ardı edildiği ve serili kabul edildiği anlamına gelir. Daha farklı bir şekilde ifade edilecek olursa, bu yaklaşımlarda kapitalizm, konuyla ilişkisiz veya önceden varsayılan bir faktör olarak ikinci planda kalan bir şeydir, dolayısıyla etkilerinin ne olduğuna dair derin bir çözümlemeye gerek yoktur. Marx ya da ekonomi politiğin eleştirisi ele alındığında ise, bunlar genelde modası geçmiş ve indirgemeci olarak görülürler, dahası bilinçli olarak çarpıtılırlar (Bu noktada makalenin hakemine yorumlan için teşekkür ediyorum. Ayrıca Biltereyst ve Meers (2011) tarafından yapılan eleştiriye bakılabilir). Bu, örneğin Fiske'nin Marx'm kuramını "ekonomi ağırlıklı" olarak tanımlayan lntroduction lo Communication Studies (İletişim Çalışmalarına Giriş) (1990) başlıklı çalışmasında oldukça aşikârdır. Söz konusu çalışma, ayrıca, Mani'm kuramını ideolojiyle ilişkili sorunlara indirger ve karmaşık Marksist argümanların son derece basite indirgenmiş açıklamasını sunar.

Page 46: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

araçsallaştırıldıklarını anlamak açısından oldukça önemli görünen bazı yararlı kavrayışlar sağlamış olmasına rağmen, konu yine de görmez-den gelinir. Dolaylı yoldan da olsa günümüzdeki toplumların oldukça farklı teknolojik ve toplumsal bağlamları içinde devanı etmekte olan bu uzun soluklu tartışına (bkz. Bermejo, 2009; Napoli, 2010; Fuchs, 2010; Caravvay, 2011; Biltereyst ve Meers, 2011; Kang ve McAllister, 2011), Marksizm'den esinlenen eleştirel iletişim çalışmalarıyla ilişkili düşünce ve pratikler açısından oldukça değerli bir kaynaktır. Belki de daha önemlisi, bu tartışma, metalaştırmanın toplumsal fabrika boyun-ca nasıl yayıldığını anlamak ve iletişimin büsbütün nüfuz ettiği post-modern toplumda bu süreçleri nasıl çözümleyebileceğimiz konusunda bazı kavrayışlar sağlamasıdır. İletişim çalışmaları içindeki ekonomi politiğin (eleştirisinin) sağladığı kavrayış, bu açıdan, dar olumlayıcı yaklaşımların ötesine geçerek mevcut tarihsel dönemin daha geniş bir yansımasını sunabilir.

"Kör nokta tartışması'yla birlikte, medya ve iletişim alanındaki meta konusu, medya içeriği ve medya emeğinden izleyicilere doğru genişlemiştir. İzleyiciler, böylece, akademide dikkatlerin yönelmesi gereken asli medya "mallan"na dönüşmüşlerdir. Medya içeriği, bu tartışma öncesine kadar, genel olarak medya tarafından izleyicilere/ okuyuculara satılan en önemli meta olarak görülmekteydi. Öte yan-dan, "kitle medyası, her şeyden önce, metaları üreten ve dağıtan en-düstriyel ve ticari örgütlerdir" (Murdoch ve Golding, 1973: 205f.) şeklindeki tanım öteden beri eleştirel kuramcılar arasında geniş ölçüde kabul görmekteydi. Eleştirel iletişim çalışmalarının rolüne dair önem arz eden bu yeniden değerlendirmeyi başlatan Smythe (1977) oldu. Gerek Mosco (2009: 12), gerekse de Meehan (1993), Smythe'nin iz-leyici metası tezini ilk işlediği makalesinin eleştirel iletişim araştır-malarında temel bir değişimi ortaya çıkardığına işaret ederler. İletişim araştırmaları artık kapsamına yalnızca medyanın kendisini değil, rek-lam-veren tüm iletişim şirketlerini alabilirdi. Gerçekten de bu durum, iletişimin ekonomi politiğince çözümleme yapılabilecek olası alan-ların erken ve radikal bir genişlemesi olarak yorumlabileceği gibi, Smythe'nin en geniş anlamıyla ekonomi politiğin "toplumsal hayatta denetimin ve yaşamı sürdürmenin incelenmesi" (Mosco, 2009: 3)

Page 47: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

olarak tanımlanabileceğine inanması, kapsamı daha da genişletir. Bu yoruma göre, ekonomi politik en bütüncül ve en kapsayıcı yaklaşım olarak görülebilir ki, kendi toplumsal çözümlemesinde pek çok açı-dan bu şekilde eleştirellik payesini hak eder.

Smythe'nin bulguları, neredeyse kehanet sayılabilecek şekilde, sonraki yıllarda maddi olmayan çalışma ve Post-Fordist üretimle iliş-kili değişimler çerçevesinde önem kazanan -Gorz (2010) tarafından gayet iyi aktarılan (ve burada Bölüm 5'te ele alınan)- bazı konuları pek çok yönden öngörmüştür. Smythe'nin bazı temel kışkırtıcı açık-lamalarını ve bunların güncel koşullarındaki geçer(siz)likleriııi yeni medya teknolojileri, özellikle de internet bağlamında incelemek bu nedenle son derece önemlidir.

5.2. Smythe'nin İzleyici Metası Tezi ve Teknolojik Değişimler

Smythe'nin (1977) izleyici metası tartışmasını başlatan ilk maka-lesinden bazı temel savlar çıkarmak mümkündür. Onun getirdiği bu savlar halen geçerli olmakla kalmamakta, dahası, ortaya konuldukları günden bu yana yaşanan teknolojik ve toplumsal değişikliklerle daha da güçlenmektedir. —

İlk olarak, izleyiciler, üretilen ve piyasada satılan oldukça önem-li metalardır. Ve yalnızca izleyiciler değil, harcadıkları emekleri de! Bunlar, "meta olarak izleyici" üzerine olan tartışmanın temel baş-langıç noktalarıydı. Smythe, medya endüstrisi tarafından üretilen en önemli metanın, imal edilen ve sonra da reklam-verenlere satılan iz-leyicinin kendisi olduğunu öne sürdü. Bu tez, yalnızca zamana karşı direnmekle kalmadı, aynı zamanda, benzer konularla (ki bunlardan

"" Smythe'nin (1977) (ine sürdüğü ilk iddialardan birisi eleştirel kuramın, örneğin Batı Marksizmi'nin iletişimi a/ ya da çok görmezden geldiği (dolayısıyla da onun "kör noktasf'nı oluşturduğu) üzerineydi. Bu. o /aman için doğnı olabilirdi, ama şimdi durum hiç de böyle değil. Hatta bu, (hem Avusturya Marksizminin durumuna ve hem de Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'ndc çalışmalarını sürdüren ba/ı yazarlara bakıldığında) o zaman dahi sorunlu bir iddiaydı; ki, Murdoek, Smythe'ye verdiği yanıtta bunu tatmin edici bir şekilde ortaya koydu. Günümü/de. iletişimin ekonomi politiğine ilişkin gelişkin bir çalışma alanına sahibiz, yanı sıra. otonomi/m örneğinde olduğu gibi bazı radikal neo-Maıksist yaklaşımlar. post-Fordist kapitalizm içinde esasen iletişimin temel bir kategori olduğunu varsayarlar.

Page 48: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

birisi 5. Bölüm'de ele alınmaktadır) ilgilenen bazı diğer eleştirel yak-laşımların da gösterdiği gibi, ortaya atıldığı günden bu yana önemini artırdı. Bu, oldukça manidardır, zira Smytlıe makalesini yazdığı sırada izleyicileri meta olarak kavraması vulgar Marksizm'e dönüş gerekçe-siyle genellikle reddedildi ve Smytlıe, kendisini eleştirenlerce indirge-meci olmakla suçlandı (Meehan 1993). Kültürel çalışmaların saltanatı ele geçirdiği dönemde, medyanın kâr mantığına dayalı ticari bir faali-yet olduğu fikrinin dirilişi modası geçmiş gibi görünüyordu. Meehan (1993) 1990'ların başında, Smythe'nin, yaptığı çözümleme ve son-radan ortaya attığı iddialarda gerçekte daha radikal bile olabileceği-ni öne sürdü. Ona göre, Smythe'nin öne sürdüğü tezlerin geçerliliği, tarih ve mevcut pratiklerce tam olarak doğrulandı.23 Gerçekten de, son zamanlarda tartışmaya yeni bir bakış açısı kazandıran Biltereyst ve Meers'e göre (2011), medya içeriği ikincil bir konuma düşmekte, en iyi ihtimalle bedava öğlen yemeği'ne' [free lunehj dönüşmekledir. Gerçek şu ki, medya, her şeyden önce izleyicileri üretmektedir, prog-ramları ya da içeriği değil! Bu, boş zamanın, genişlemeye ve daha önce ayak basılmamış alanları metalaştırmaya muktedir kapitalizmin önemi giderek artan bir bileşenine dönüştüğü, medyanın da yalnızca izleyici avcılarına-toplaytalarım\ [hunter-gatherers ofthe audience] dönüşme eğilimi kazandığı anlamına gelir. Boş zaman, yani işin ol-madığı zaman olarak anlaşılan şey, sermayenin boyunduruğu altına alınır, paraya tabi kılınır ve değerlendirilir.

Adorno (2001/1991: Bölüm 8). dikkat çekici bir şekilde, 1969 gibi erken bir tarihte yayınlanan Boş Zaman [Freizeit] başlıklı deneme-sinde bu süreçlerin yaşanmakta olduğuna işaret etmekteydi. Adorno, bu çalışmasında boş zamanın kâr odaklı yaşamın eklentisinden başka bir şey olmadığı için kendi zıttına, kendisinin bir parodisine dönüştü-ğüne; üretim sürecine özgü normlara ve boyunduruğa tabi olduğuna vurgu yapar. Adorno bunu hobi ideolojisi [hobby ideology] yoluyla açıklar. Buna göre herkes, artık bir hobiye sahip olmalı, mümkünse

" 3 Burada can alıcı önemde olan (yine ınetalara indirgenmiş yaşayan canlılar olarak) izleyi-ciler. medya içeriği ve (sermayeyi temsil eden) reklam-verenler arasındaki çelişkili (ve halta çalışmalı) üç katmanlı ilişkidir hâlâ. * [ÇNJ İktisat alanında, var olmayan bir yaran belirtmek için kullanılan deyim.

Page 49: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

bu da "gösteri sektörü" veya "eğlence endüstrisi" (tüm ironilerini kay-betmiş iki terim) tarafından sunulmalıdır. Boş zaman bu nedenle çok daha fazla toplumsal denetime manız kalır. Dolayısıyla, baştan sona tüm yaşam zamanının metalaşmasına ramak kalmıştır. Bir on yıl sonra Williams (2005/1980), tıpkı Adorno gibi, iletişim araçlarının üretim

) * '

araçları olarak görülmesi gerektiğine değindi ve bunun özellikle ile-tişimin dikkat çekici bir şekilde geliştiği ve (doğrudan ya da dolaylı) önemli bir üretim gücüne dönüştüğü modern toplumlarda geçerli ol-duğunu ileri sürdü.

İkinci olarak, çok daha önemli ve radikal bir tez, Smythe tarafından bu başlangıç bulgularına dayanılarak türetildi. Smythe, basitçe Adorno ve VVilliams'ın düşünce çizgisini izliyormuşçasına, günümüzde "insan-ların çoğu açısından çalışma zamanı günün yirmi dört saatidir" iddia-sında bulundu (Smythe 1981 a: 121). Bu bulguların sonuçlan radikal ve geniş kapsamlıdır, hatta çok daha önemlisi, Smythe'nin gözlemleri gün be gün doğruluk kazanmaktadır. Smythe'nin emeğin nasıl tanımlana-cağına ilişkin gözlemleri reddedilse bile, ki bu gerçekten de karmaşık bir konudur, tezi temelde metalaştırmanın toplumun yeni alanlarına doğru radikal biçimde genişlemesini açık bir biçimde gösterir.

Smythe'nin her iki tezi de emek zaman olarak düşünülen şeyin, radikal bir biçimde emek-gücünün genellikle üretildiği iş dışı zamana doğru genişlediğini göstermektedir. Jlıally ve Li\ant. Mar.\'ın ekono-mi politik eleştirisine sıkıca bağlı kalarak bu kavrayışı daha da ileri taşıdılar (bkz. Jhally 1987: 83-90). Yazarlar, (bir tür emek biçimi ola-rak) izleme ediminin gerçekte endüstriyel emeğin uzantısı olduğunu ve bunun metafor olarak görülmemesi gerektiğini öne sürdüler. Bu, onlara göre tüm medya ekonomisi süreci içerisinde vazgeçilmez olan emeğin özel bir biçimidir; nasıl ki işçiler emek güçlerini kapitalistlere satmaktadırlar, benzer şekilde izleyiciler de izleme güçlerim medya sahiplerine satmaktadırlar. Boş zaman, bu nedenle, çağdaş kapitaliz-min işleyişinde önemi giderek artan bir bileşene dönüşmektedir; daha açık olarak, izleyiciler araçsal bir biçimde tek amaç olan (artı) değe-rin çekilip alınacağı biricik hedef olarak görülürken, izleme edimi de sermaye içine dâhil edilerek değerlenmeye bırakılmakta ve kazanca

Page 50: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

dönüştürülmektedir. İzleyici aktiviteleri (dinleme, izleme, [internette] gezinme, "tıklama") kapitalist tarafından el konulan değeri üretir, ka-pitalist ise buna karşılık olarak izleyicilere (içeriği değişen türlerde) görünüşte bedava öğlen yemeği sunar.

Smythe'nin savlan, ortaya konduğu üzere, istensin ya da istenme-sin, bilinsin ya da bilinmesin, tercih edilsin ya da edilmesin toplumun ve bireysel yaşamın tüm yönlerinin tamamen metalaştırılabileceğine ve kapitalist birikim döngüsü içine sokulabileceğine işaret etmektedir. Nitekim temelde, hiçbir insan aktivitesi kalmadı ki, belli bir büyüklük-te mübadele-değeri elde edilmemiş ve buna el konulmamış olsun. Bu, hesaplama, ölçme ve denetlemenin şimdiye kadar emsali görülmemiş incelik ve gelişmişlikte rasyonalizasyonunu sağlayarak metalaştırma süreçlerinde oldukça belirleyici bir rol oynamaya başlayan sayısal tek-nolojilerin ortaya çıkışı nedeniyle de bu kadar olanaklı hâle gelmiştir (bkz. Napoli 2010; 2011). Napoli (2011: 10), günümüzde medya şir-ketlerinin veri toplamak için kullanmakta olduğu geniş bir seçenekler dizisinin interneti dâhi neredeyse ölçülebilir kıldığını iddia edecek ka-dar ileri gider. Bu teknikler, internet kullanıcılarına (ya da piyasacıla-rın jargonuyla: bireysel tüketicilerine) ait detayları geçmişle benzeri görülmemiş şekilde ayrıntılı bir düzeyde kaydetmeyi olanaklı hale ge-tirmektedir. Bu açıdan ele alındığında, internet, insanların mahremi-yetini ihlal ettiğinde, Castells'in "internet hayatlarımızın dokusudur" [thefabric ofour lives] şeklindeki nosyonu ciddiye alınabilir hale gelir.

İzleyicileri denetlemenin ve ölçmenin yeni yollarını sunan sayısal leknolojilerin ortaya çıkardığı temel değişiklikler şunlardır: a) parça-lama [fragmentation]; b) izleyicilerin biçimsel olarak artan özerkli-ği, katılımı ve yükümlülüğü, c) tüketim üzerinde benzeri daha önce görülmemiş denetim ve d) izleyicilerin ve kullanıcıların daha önce mümkün olmayan ayrıntıda ölçümü (Napoli 2011). Medya ortamı-nın, dolayısıyla da izleyicilerin parçalanması, beraberinde izleyicile-ri küçük parçalara ayıran "uzun kuyruk" [long tail]* senaryolarının

• (ÇN| Chris Anderson'ın ortaya attığı "long mir, tican-ttc daha fazla üründen dalıa a/ salma-nın daha akıllıca olacağına işaret eder. İddia o ki, satışı az olan ürünlerin satış rakamı, birtakım yöntemlerle, çok salan ürünlerin salış rakamlarını geride bırakabilir. Daha ayrıntılı bilgi iv''n

bkz. httpy/cticaretdergisi.convlongtail-nedir.html.

Page 51: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

artan önemini getirir. Erken dönem kitle medyasının ayırıcı özelliği olan "genele yayıncılıktan [broadcasting], uydu televizyonu, altya-pının özelleştirilmesi ve serbestleştirmenin olanak tanıdığı "dar alana yayıncılık"a [narrowcasting] ve son olarak sayısallaşma ve internetin mümkün kıldığı "hedefeyayıncılık'a [pointcasting] doğru tarihsel bir gelişme vardır. Bu sonuncusu, köklü bir "ölçme rasyonalizasyonu"na ve farklı teknik ve yöntemlerle (örneğin, veri madenciliği yoluyla, bkz. Gandy, 2012; Andrejevic, 2012; Fuchs, vd., 2012; Prodııik, 2012) potansiyel olarak kazanca dönüşen her faaliyetin tam olarak nicelleş-tirilmesine olanak tanır. Internet kullanıcıları ("sibernotlar" olarak da isimlendirilirler) önceye göre, yeni medyayı nasıl kullandıkları ko-nusunda daha fazla aktifleşmiş ve daha fazla etkiye sahip olabilirler, ancak internetin ekonomi politiği perspektifinden ele alındığında, bu, kullandıkları platformun sahibine onların faaliyetlerini, tercihlerini ve hatta sosyal durumlarını ve diğer kişisel bilgilerini çok daha detay-lı ölçme olanağı tanır. İnternetin sözüm ona devrimci olanaklara yol açtığı şeklindeki körü körüne yorum, idealist bir düşüncenin üründür. Daha materyalist bir yaklaşım, geniş toplumsal bağlamı hesaba kat-malı ve son birkaç on yılda gelişmekte olan eşitsizlikleri ve internetin bunları azaltmak için ne yazık ki çok az şey yaptığını kabul etmelidir. Denebilir ki, sayısallaşma bir ölçüde bu gediklerin genişlemesine ve iktidarı elinde bulunduranlarla bundan yoksun çoğunluk arasındaki eşitsizliklerin yoğunlaşmasına katkıda bulundu (bkz. Hindman, 2009; Bellamy Foster ve McChesney, 2011).

Sözü edilen özelliklere uyan bir örnek varsa, bu, hiç kuşkusuz Google'dır (bkz. Kang ve McAllister, 2011). Kullanıcılarını geniş öl-çüde metalaştıran, onları niş' izleyiciler biçiminde parçaladıktan sonra kendileriyle ilişkili belli türde metalar sunan olası reklam-verenlere satan bu şirket, kârının çoğunu reklamlardan (özellikle de ana reklam ürünü olan Google Ad\vords'ten) sağlamaktadır. Marazzi (2008) ta-rafından ileri sürülen post-fordist ekonomiyle ilişkili tezlerden birisi, tam da şirketlerin böylesi kilit sorumluluklarına işaret eder: ürünlerin farklılaşması tüketicilerin dikkatini çekmenin yollarından biri hâline gelmektedir. Böylece, önceden daha az ilgi gösterilen dikkat ekonomisi

* [Ç.N.] Niş: kendi içerisinde belli bir bütünlüğe sahip en küçük parça

Page 52: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

[attention economy] önemini artırırken, üretim de, bu bağlamda, en azından belli bir ölçüde geri plana kayar. Gerçekten de Google'ın yıllık kârı, (resmi olarak!) 30 bin insan istihdam etmesine karşın, bazı kü-çük ulus-devletleıin (örneğin iki milyon nüfuslu Slovenya'nın) yıllık bütçeleriyle aynı seviyededir. Bu yalnızca, çoğu durumda ekonomik denetim anlamına gelen bir süreçle, yani kullanıcıların mahremiyeti-nin çok ciddi bir şekilde ihlal edilmesi durumunda mümkündür (bkz. Fuchs, vd., 2012; Prodnik, 2012). Aralarında Pasquinelli (2009) ve Fuchs'un da (2012) bulunduğu bazı yazarlar, Google'ın sermaye biri-kim sürecinde en önemli kaynaklarından birisinin, bu platformu kulla-nan insanların karşılığı ödenmeyen emeği olduğunu, diğeriııiııse World Wide Web'teki içerik-iireticileri olduğunu öne sürmektedirler. Sonuçta her iki kesim de sömürülebilir, zira Google, artı-değeri kullanıcıların faaliyetlerinden çekip alabilmektedir. Bu bizi doğrudan toplumsal fab-rikanın ve genel zekânın [general intellect], otonomisi hareket (post-operaistler) tarafından sunulan ve burada Bölüm 6'da tartışılan tanım-lamalarına götürmektedir.

5.3. Caraway'in Smythe Eleştirisi ve Ekonomi Politiğin Konusu

Smythe'nin bulgularına dönük son dönemdeki en güçlü eleştiriler-den birisi, onun çığır açıcı çalışmasında ortaya attığı bazı temel var-sayımlara karşı oldukça güçlü bir biçimde itiraz eden Cara\vay'den (2011) gelmiştir. Her ne kadar Cara\vay*in eleştirisi farklı çürütme çabalarının oldukça uzun bir listesini temsil etmese de -ki bu tür ör-nekler özellikle Kültürel Çalışmalar alanından gelir ve genelde de ekonomi politiğe karşı yöneltilmiş olurlar (genel bir değerlendirme için bkz. Biltereyst ve Meers 2011: özellikle de s. 417-424)- bu metin bağlamında faydalı bir zemin sunar. Zira Cara\vay, konuyu Marksist bir açıdan yeniden ele aldığını öne sürer. Bu nedenle çalışması şimdi-ye kadar ortaya atılan sorunlar ve konularla paralellik gösterdiği için. kısaca da olsa ele alınmayı hak etmektedir.

Bir kere, izleyici metasını ele alan araştırmacılara karşı günde-me getirdiği bazı noktalar açısından Caraway'le hemfikir o l m a m a k

Page 53: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

mümkün değildir. Caraway, ilk olarak bu yaklaşımın, izleyicileri değe-rin kaynağı ve boş zamandaki emek olarak görmeyi, mevcut durumda gerçekleşene göre abarttığını öne sürer, zira izleyicilerin faaliyetleri (izleyici metası mübadelesine dair husus) doğrudan kapitalistin dene-timi altında değildir. Caravvay'in ikinci iddiası, ilkiyle bağlantılıdır; şöyle ki, izleyici metası yaklaşımı ve özellikle de Smythe'nin kendisi, öznelliklere ve faillere dair bir odaktan (örneğin izleyici gücü ve beda-va öğle yemeği olarak medya içeriği tezlerinden) tamamen yoksundur. Üçüncü olarak, kullamm-değerine odaklanılmaz. Bu noktada, ekono-mi politiğin epistemolojik yaklaşımının ne olduğunu ve bu yaklaşım-daki yazarların hangi konuyu ele aldıklarını sormak önem arz etmekte-dir, zira yanıtlar bazı ikilemleri aydınlığa kavuşturabilir. Şimdi, sondan başlayarak Caravvay'in savlarına daha yakından bakalım.

Caraway (2011: 700), "izleyicilerin medya ürünlerinden elde et-tiği kullanım-değerlerinin incelenmesi, üretim alanındaki kapitalist hâkimiyetin sınırlarını göstermeliydi" demektedir. Çalışmada daha önce vurgulandığı gibi. Kapital"in ilk cildinde kullamm-değerine iliş-kin yorumlar bulmak zordur. Marx. bunun yerine, neredeyse tamamen yalnızca mübadele-değeri üzerine odaklanır. Değer olarak yalnızca mübadele-değerinden söz eder, kullanım-değerini ise neredeyse tama-men ilgisiz bir eklenti olarak görür. Bunun nedeni kapitalist ekono-minin işleyiş biçimidir, yoksa Marx'ın kişisel olarak kullanım-değe-rini önemsiz görmesi değildir. Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da daha da ileri giderek, "metanın zorunlu bir ön koşulu" olması hasebiyle, "kendi başına kullanım-değeri, ekonomi politiğin inceleme alanı dışında kalır" der açıkça (Marx ve Engels, 1987: 270). Ardından da, "metanın kullanım-değeri varsayıldığından, ona harcanan eme-ğin özgün yararı ve belirlenen faydası da varsayılmaktadır, ancak bu. emeğin faydalı emek olarak yegâne yönüdür ki, bu da metanın ince-lenmesine ilişkindir" ifadelerini kullanır (Marx ve Engels, 1987: 277). Meta. daima şu ya da bu toplumsal kullamm-değerine sahip olmalıdır, ancak içeriği mutlak anlamda önemsizdir (Jameson, 2011: 35-37).24

2 4 Ya da Sohn-Rethel'in (1972: 51) ifadesiyle söylersek: "Mela mübadelesi, mevcudiyetinin bir koşulu olarak, bir mübadele işlemine konu olduklarında metaların kullanımının askıya alınmasını gerektirir."

Page 54: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Belirli bir metayı, mübadele edilebilir bir meta yapan tam olarak kullanım-değerinin bu toplumsal (ya da toplumsal olarak gerekli) ni-teliğidir. Aynı zamanda bu nitelik, müşterisi olduğu sürece metanın gerçek içeriğini son derece önemsizleştirir; temel olarak, herhangi bir şey, kullanım-değerine sahip olduğu sürece ve diğer insanlar tarafın-dan istenilen bir şey olduğu müddetçe metalaştırılabilir. "Mübadele-değerinin maddi taşıyıcılarını" [material bearers] oluşturan kullanım-değerlcri tecimsel içerikleriyle birlikte metalara hayat verirler. Ancak, "metaların mübadele ilişkisini açık şekilde karakterize eden şey, tam da onların kullanım-değcrlerinden soyutlanmışlıklarıdır. Bir mübade-le ilişkisi içinde, bir kullanım-değeri, yeterli miktarda bulunmak koşu-luyla, tüm diğer metalarla aynı değerdedir" (Marx, 1990/1867: 126f.). Mübadele-değeri. oranlara ve ölçüye dayalı nicel bir ilişkidir ve bu, bizi hiç ilgilendirmeyen Lady Gaga'nın en son müsrifliği üzerine bir dedikodu bile olabilir... Yeter ki, toplum, bu kullanım-değerlerinin on-ları tüketecek kadar önemli olduklarını düşünsün.

Başka bazı yazarlar ki en dikkat çekeni Jhally'dir (1987), sıkı bir materyalist epistemolojik paradigmayı muhafaza etmelerine rağmen, meta fetişizmi ve sembolik kodların toplumsal inşasıyla ilişkisi (do-layısıyla da metalar için anlamın nasıl üretildiği) açısından kullanım-değerinin rolüne odaklanırlar. Smythe konunun bu yönünü ele almadı diye (ki Marx da almamıştı) bu onun yaklaşımının doğru olmadığı anlamına gelmez (sadece bir bakış açısını aktarmaktadır) ve tıpkı Jhally'ninki gibi diğer bakış açılarına değer vermediği halde de bu durum değişmez. Marx, kullanım-değerini doğallaştırdığı ve bir mü-badele fetişizmine yol açtığı iddiasıyla çok sayıda saldırıya maruz kal-mıştır. Bu tür eleştiriler yeni değildir (konuya dair bir değerlendirme ve Marx'ın savunusu için bkz. Jhally, 1987: 35) ancak olduklarından daha fazla haksız olamazlar. Ekonomi politik, sırf kullanım-değeriyle ilgilenmedi diye, bu, kullanım-değerinin toplumsal açıdan önemsiz olduğu anlamına gelmez (hatta tam tersi geçerlidir).

Şimdi Cara\vay'in diğer iki eleştirisine, yani izleyicinin serma-yece boyunduruk altına alınmasının hangi oranda olanaklı olduğu-na ve failin rolünün ne olduğuna bakalım. Caravvay (2011: 697), ne

Page 55: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Smythe'nin, ne de Jhally ve Livant'ın çözümlemelerinde "[izleyici-enıeği] şeklinde tanımlanan emek süreçlerinin kapitalistin denetimi altında olduğuna ilişkin ne bir kanıtlama, ne de kullanım-değerinin izleyiciye yabancılaştığını göstermek için herhangi bir girişim" bu-lunduğunu öne sürer. Ardından, yeni gözetim teknolojilerinden bah-seder, ancak "sermayenin bu [kullanıcı] faaliyetlerinin ne kadarını birikim mantığı içine sokabilmeye muktedir olduğunu yeniden \ e ye-niden değerlendirmek" ve "[. . .] bu türden çabaların etkililiğini ciddi bir şüpheyle karşılamak" (Caravvay, 2011: 698) gerektiğini vurgular. Ayrıca, "izleyicilerin tam ve nesnel ölçümü bir kurgudur" (Caravvay, 2011: 699) diye de devam eder.

Kanımca, Caravvay söylediklerinin çoğunda yanılmaktadır. Ca-ravvay, medya ilişkileri açısından kapitalistin işçiyi [yani izleyiciyi] doğrudan kontrol etmediğini söylerken bir ölçüde haklıdır. Hu elbette doğrudur, ancak geleneksel üretim sürecindeki kapitalist de işçileri tam olarak kontrol edemez ve medya sahibi içerikle birlikte izleyici-lerin ilgisini "satın alır"; yani, her iki durumda da işçi, şayet tüketmek istiyorsa, çok fazla bir seçme şansına sahip değildir (elbette televiz-yonu kapatmak her zaman için bir seçenektir, ancak bu, izleyicilerin gücünü şu ya da bu şekilde sihirli bir biçimde artıran idealist bir var-sayımdır). Emek süreçleriyle karşılaştırıldığında, buradaki durum ke-sinlikle çok farklı değildir. İşçiler de, tıpkı izleyiciler gibi, görünüşte kimin için çalışacaklarını seçebilirler; ancak gerçekte her iki durumda da, son derece sınırlı bir seçenek söz konusudur. Medya sahipleri de. tıpkı geleneksel kapitalistler gibi, neyi satabileceklerini ve kazançlı kalmak için ne kadar harcayabileceklerini çok iyi bilirler. Şayet du-rum böyle olmasaydı, kepengi şimdiye kadar indirmiş olurlardı. He-sap son derece basittir ve eğer tutmazsa şirketler hayatta kalamaz. As-lında burada gizemli hiçbir yön yoktur: kapitalist, içinde bulunduğu koşullara ayak uydurmak zorundadır. Smythe'nin formülasyonunda "izleyici, bir metanın satıcısı olarak görünmüyor" (Caravvay, 2011: 697) demek de okuyucuyu yanlış yola sevk etmektedir. İzleyicilerin metası, elde ettikleri içerik karşılığında medya sahiplerine "sattıkla-rı" soyut zamandır, yani "boş zaman'Marı, eğlence zamanlarıdır. Bu mübadelede kullanım-değeri gerçekte önemsizdir, ancak ayrıntıya

Page 56: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

girecek olursak, sayısal çağda kullanım-değerleri, medya sahihinin reklam-verene sattığı (toplumsal statüler, ilgi alanları vb. şeklindeki) izleyicilere ilişkin kişisel özellikler (ya da daha basitçe, medya sahibi şayet izleyiciler daha az oranda farklılaşmışlarsa onların dikkatini sa-tar) ve daha çarpıcı biçimde izleyicilerin sayısal ortamlarda ürettikleri içeriktir. Burada Marksist çözümlemeyle örtüşmeyen herhangi bir şey olmadığı gibi, Caravvay'in emeğin meta olarak görünmesinin önemli bir boyutu olarak gördüğü, "izleyici ve reklam-veren arasında resmi sözleşme, müzakere veya koşullara ilişkin görüşmenin olmadığı" da (Cara\vay, 2011: 697) kesinlikle doğru değildir (kaldı ki, mesele de bu değildir; mevcut tek önkoşul, emek-gücünü emek piyasasına sürdüğü zaman emekçinin kendisini sömürecek olanı özgürce seçebilme yeti-şidir). Aslında CarawayMn dile getirdiği herşey çoğunlukla gayrı res-mi yoldan gerçekleşmektedir ama internet üzerinde bu resmi biçim-de de olmaktadır; örneğin kullanım koşullan ve gizlilik bildirimleri yoluyla (bkz. Sandoval, 2012) ve müzakerelerin fare tıklamaları ya da uzaktan kumandayla gerçekleştirilmesiyle. Medya içeriğinin tüke-ticisi "işverenini" değiştirebilir ve internet üzerinde herhangi bir kişi kendi sitesini kurarak kolaylıkla kendi kendisini istihdam edebilir. Elbette bu tür bir girişimin gerçek yaşam koşullarında Google ya da Facebook gibi baskın aktörlere karşı ayakta kalmasının zorlukları bir hayli fazla olacaktır (tıpkı gerçek dünyadaki ekonomide olduğu gibi).

Çalışmasının başından sonuna kadar Caraway'deki temel sorun, son derece farklı iki tartışına düzeyi arasında -soyut ve somut dü-zey arasında- ayrım yapmayı başaramamasıdır. Kuşku yok ki, her iki düzey de son derece önemlidir ve eğilimleri odağına alan soyut tartışma, sadece somut gerçekliğin hareketini açıklama gayesiyle ya-pılır. Bununla birlikte, özel durumları ve gerçekten varolan gündelik hayatta işleyen bazı mekanizmaları dışarıda bırakan soyut tartışma, somut gerçekliği ve özel durumları asla tam olarak açıklayamaz, zira kavrayışı sınırlıdır (üstelik bu bilinçli olarak böyledir). Marx'ın so-yutlamayı kullanmasındaki nedenler daha önce ortaya konuldu ama belki de bunun en bariz nedeni, somut gerçeklik düzeyinde ortaya çıkan herşeyi çözümlemenin herhangi bir yolunun olmamasıdır, zira bu, çözümlemeyi yapanı, yalnızca belirli durumlara odaklanmaya iter

Page 57: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

(böylesi bir çözümleme yeni birçok bilgiyi gün yüzüne çıkarabilir, fakat çok azıyla da kalabilir). Collier'in (1994: 255-259) belirttiği gibi, somutun tümüyle kavranması mümkün değildir vc bunun fark edilmemesi sıklıkla can alıcı önemdeki mekanizmaları ve belirleyen-leri gözden kaçırmamıza neden olur (ya da en iyi ihtimalle son derece sınırlı açıklama gücüne sahip genellemeler inşa ederiz)26.

"Reklam-verenler izleyici gücünü değil fakat türetilmiş [uydurul-muş/icat edilmiş] bir izleyici imgesini satın alırlar -eleştirel bilimin karşı çıkması gereken tam da bu türetmenin kendisidir" şeklindeki ifa-desine bakıldığında, Caraway'in ekonomi politiğin soyutlamayı (ve beraberinde eğilimlere odaklanmayı) gerektirdiğini anlamadığı görü-lür. Caravvay, gerçekten de reklam-verenlerin bunu bilmediğini mi dü-şünmektedir? Reklam-verenler elbette "gerçek" izleyicileri değil, bir tahmini, bir soyutlamayı, izleyicinin istatistiksel bir inşasını satın alır. Burada (reklam-verenlerin sahip oldukları tüm veriler nedeniyle) ama-ca uygun bir eğilim vardır, şöyle ki, satın aldıkları türetilmiş izleyici yapısı, büyük ölçüde reklam-verenlerin planları doğrultusunda hareket edecektir. Buradaki soyut sava göre, izleyiciler bu şekilde davranmak zorundadır, aksi takdirde reklam-verenler iflasa sürüklenirler; soyut akıl yürütmeye göreyse, bunu makul bir satın alma kılacak şekilde söz konusu kestirim uzun vadede gerçeğe olabildiğince yakın olmalıdır (bu türetmeleri satın alarak parasını fiilen kaybetme riski taşıyanlar eleştirel düşünürler değildir; şayet bu kapitalist kârlılığı destekleyen iktisadi bir faaliyet olmasaydı, en basitinden bunu terk ederlerdi). Bu, kapitalistin satın almış olduğu emek-gücünden yeterli oranda artı-değeri elde edip edemeyeceğini, dolayısıyla da üretmeyi planladığı metalarla piyasada tutunup tutunamayacağını önceden bilememesiyle son derece benzer bir durumdur (kapitalist, işçileri denetim altında tutmak ve yeterli oranda artı-değeri çekip almak için yeterince kurnaz olacağına dair spekülasyonda bulunmak zorundadır). Aynı şekilde, somut örneklere bakıldığında, kapitalist, üretim sürecinde istihdam

2 6 Kuramın ne kadar somuttan soyuta doğru uzaklaşıra! o kadar hataya meyilli olacağı doğru olsa da, "somut durumu açıklamak için onu olduğu şey yapan çeşitli mekanizmaları ve eğilimleri çözümleyerek (düşüncede) ortaya çıkarmak zorunda olduğumuz" (Collicr, 1994: 255) hesaha katılmalıdır.

Page 58: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

ettiği işçiler üzerinde asla tam denetime sahip değildir; kapitalist için en kötü senaryo, işçilerin greve gitmesi olacaktır. Medya sahibi için en kötü senaryo ise, ürettiği içeriği izleyicilerin izlemeye son vermesi olacaktır (ki, bu durumda, medya sahibi ya başka bir şeyi yayma so-kacak, maliyetleri azaltarak harcamaları reklam-verenden elde ettiği paraya denk getirecek ya da iflas bayrağını çekecektir). Soyut yakla-şım, elbette öznelliklerden arındırır, ne var ki, kapitalizmin gerçekte yaptığı şey de tam olarak budur: akılcılaştırma, nesnelleştirme, soyut-laştırma (bkz. Bölüm 3.3).

Şimdilerde çoğu ölmüş Stalinist diyalektik maddeciler dışında, Marx'ın son dönem eserlerinin bazılarındaki öznelliklere ve işçi sınıfı-nın gücüne dair bariz ilgi eksikliğinin, dünyada bu öznelerce gerçekleş-tirilen aşamalı değişimlere dair kayıtsızlığa işaret etliğine başkalarının da samimiyetle inanıp inanmadığını kendimize sormalıyız. Bu, Marx*ın tüm hayatı boyunca takındığı esas tavra büyiik ölçüde ters düşerdi. Ak-sine, Marx. tam da öznelliklere karşı olan ilgi yokluğu nedeniyle kapi-talist sistemin gerçekte nasıl işlediğini soyut olarak çözümleyebilmiştir (tekrarlarsak, bunu ancak soyut düzeyde yapmıştır, en Önemlisi boyun eğmeye direnebilecek fail insan olmak üzere bazı diğer eğilimlerin devreye girdiği somut düzeyde değil). Marx, somut gerçekliğin diğer yönlerinden kapitalizme karşı savaşmakta ve klasik ekonomi politikçi-lerce inşa edilen kapitalist piyasaya dair ideal tipoloji kabul edildiğinde kapitalistin üretim sürecinde işçiye nasıl sömürdüğünü göstermekte bü-yük önem taşıyan yönlerini soyutlamak zorundaydı.26 Soyutlama hem Marx, hem de Smythe'ye kapitalizmin soyut biçimde nasıl işlediğine dair belli bir perspektif sunar ve açıktır ki, bu perspektif bütünü kapsa-yıcı değildir; toplumsal yaşamın pek çok parçasını dışarıda bırakır. Bu bir soyutlamadır ve çok da önemlidir ama kapsamı itibariyle sınırlı-dır ki, bu da her türlü soyutlamaya dair bir özelliktir. Mesela Fuchs'un

" Bari/ bir örneği. Adam Smith'i vc onun Ulusların Zenginliği kitabındaki toplumsal gerçekliğin inşası konusunu ele alalım. Smith'in savlarının büyiik ölçüde soyutlamalar olduğuna dair yalın gerçek, bize bunların pratikteki örneklerle (mesela somut gerçekliğe uygulandıklarında kuramının adı çıkan başarısızlıklarıyla) çürütülemeyeceklerini söylemektedir, her ne kadar kuramının temelinde yatan bu kadar mükemmel bir rekabetçi piyasayı henüz göremesek de (ki, muhtemelen böylesi bir örneğin hiç olmadığı, özellikle de son yüzyılda ve öncesinde rastlanmadığı iddia edilir), (bkz. I larvey, 2010).

Page 59: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

işaret ettiği üzere, herhangi bir otomatik direniş göremese bile Smythe aslında faili ihmal etmez.21 Smythe'nin Dependency Road(Bağımlılık Yolu) başlıklı çalışmasında belirttiği üzere:

Doğru, insanlar Bilinç Endüstrisi kaynaklı şiddetli baskılara maruz kalmaktadırlar: tüketiei mal ve hizmetlerine dair bir sarmalın içinde-dirler; kendileri de (izleyici) metalar olarak üretilmektedirler; kendi yaşamlarını ve enerjilerini hasar görmüş ve metalaşmış biçimde ye-niden üretmektedirler. Ancak insanlar hiçbir şekilde edilgen ve aciz değildirler. Sermayenin güçlü ve çeşitli baskılarına ellerinden gelen en iyi biçimde direnç gösterirler. İnsanların doğuştan gelen yetile-rinden ve sevgi, saygı, cemaat ilişkileri ve yaratıcılık ihtiyaçlarından kaynaklanıp, her gün yeniden üretilen bağımlı miktarda Idependable quantum] bir birey ve grup direnişi söz konusudur. Yani. merkezdeki (tıpkı tüm dünyadaki gibi) başlıca çatışma, insanlar ve sermaye ara-sındadır. Ve hali hazırda insanlar bu çatışmanın asıl yönünü oluştu-rurlar*8 (Smythe. 1981b: 2700 .

Bu açıdan Caravvay'in Smythe'nin faile ilişkin sözde ihmalkârlığına dair düşüncesi geçerli görünmemektedir. Ama böyle bile olsa, araş-tırmasında ekonomik politik bir perspektiften yola çıkan (dolayısıyla da belli bir epistemolojik konum benimseyen) bir yazarı öznellikle-re odaklanmıyor diye eleştirmek, bir fizikçiyi kimyacı olmadığı (ya da bir marangozu tesisatçı olmadığı) için eleştirmeye benzer. Birisi çıkıp ilave bakış açıları getirebilir ama bunu yapmıyorsa onu suçla-mak neden? Her ne kadar, sosyal bilimler, hele ki eleştirellerse, zo-runlu olarak birçok farklı bakış açısını içerse ve farklı disiplinlerden

2 ' Bu tez, 3 Mayıs 2ü 12'de Uppsala'da (İsveç) düzenlenen "Critique, Deıııoeracy and Philosophy in 21 ıh Cenlury Information Society" (21'inci Yüzyıl Enformasyon Toplumunda Eleştiri. Demokrasi ve Felsefe) konferansında yaptığı "Critique of the Polıtical Economy of Social Media" (Sosyal Medyanın Ekonomi Politiğinin Eleştinsi) başlıklı konuşmada Fuchs tarafından ortaya atılmıştır. Fuchs, ö/el bir tanışma ortamında da Smythe'nin odağında başka şeylerin yanında emeğin bulunduğunu ve emeğin bir faaliyet olduğunu, etkin insan öznenin miidalıil olduğu bir yere tekabül ettiğini belirtmiştir. 9u " Fail üzerine Smythe'dcn yapılan bu alıntı Fuchs'un Uppsala'daki bahsi geçen konferansta yaptığı konuşmada dile getirilmiştir. Konuşma metnine şu adresten ulaşılabilir http://www. seribd.com/doc/92818866/C'hristian-Fuchs-C'ritique-of-the-Political-Economy-of-Social-Mcdia-and-lnfomuıtional-(.'apitalısm. Aynca Fuchs'un triple-Cde yayılanacak daha ayrıntılı bir katkısına da bakılabilir (Çalışmanın başlığı: Reloading Dallas Smythe: The Audience C'ommodity, the Digital Labour I)ehate. Marxist Political Fconomy. and Critical Theory Today (Yeniden Dallas Smythe: İzleyici Metası. Sayısal Emek Tanışması. Marksist Ekonomi Politik ve Günümüzde Eleştirel Kuram)).

Page 60: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

çözümlemeleri ayrıştırmanın bilincinde olsa da, farklı yaklaşımlar ve onların konuları arasındaki ayrım hâlâ önemlidir. Kanımca, toplumun çözümlemesine katkıları büyük ölçüde farklılaşsa bile bir yaklaşımı başkasıyla birlikte basitçe aynı torbaya koymak yanlış olacaktır.

Pek çok yazar -özellikle de Jameson'ın (2011: 37f) Kapital*in as-lında siyasi eylem çalışması olmadığına dair başat gözlemini kabul edersek ki, Marx muhtemelen bunlardan biri olurdu- faile odaklanma-nın (mesela farklılaşan öznclliklerce sergilenen direnişe ve toplumsal hareketlerce üretilen (karşı) iktidar olasılıklarına) ekonomi politiğin (ya da onun eleştirisinin) konusu olmadığı noktasında muhtemelen hemfikir olacaklardır. Her halükarda, zenginliğin yeniden bölüşümü gerekliliğine değinen ve zenginliğin aslında nereden (insan emeğin-den) kaynaklandığının açıkça görüleceği zemini sunan ekonomi po-litik yine de başarılı bir siyasi eylem için başlıca önkoşullardan biri olarak görülebilir, hatta görülmek zorundadır.-9 Böylesi bir ekonomi politik bakış açısını, arzu edildiği takdirde (içi boş argümanlara ya da soyutlamanın bir sonucu olan basit kusurlara takılmadan) radikal siyaset kuramıyla tamamlamamak için hiçbir neden yoktur. Bu, Negri ve Hardt'ın (2001; 2005; 2009) ve de tüm otonom düşünce çizgisinin yaklaşımıdır (bkz. 6. Bölüm). Fakat fail ve öznellikler, ekonomi po-litiğin en başla gelen konusu değildir, esasında hiç de olmamışlardır. Bunlar, (radikal) siyaset kuramının konularıdır. Şahsen, sanki ya o ya da bu türü bir tercih yaparcasına, insanların mesela çokluğa odaklana-narak Negri ve Hardt'ın proletaryayı görmezden gelen kolay bir yola saptıklarını iddia etmelerini şaşırtıcı buluyorum. Durum hiç de böyle değildir. Marx'ın ekonomi politik çalışmalarına benzer bir şekilde, Negri ve Hardt'ın çalışmalarında da, proletarya teknik bir kavram ola-rak görülebilir (tıpkı, Marx'ın eserlerindeki bazı diğer kavramlar gibi; mesela meta fetişizmi ya da sömürü örneklerindeki gibi. Bkz. Harvey, 2010). Bu, onları siyasi kavramlara dönüştüren bir okuma türüdür. Mesela otonomculuk teknik olan ve ekonomi politik düzeyde inşa edilen kavramların politik bir okumasını sunmuştur (Harvey, 2010;

Harhalct (1983: 29-30), Marx için (meta fetişizmi gibi) toplumsal formların ortadan kalkmasının, bilimsel araştırma değil, toplumsal ve siyasi eylem gerektirdiğini vurgular. Ancak eleştirel bilim daha geniş devrimci bir çerçevenin ayrılmaz bir parçasını oluşturur.

Page 61: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Negri, 1991/1984; Cleaver, 2000/1979). Çokluk (bkz.Virno, 2004; Hardt ve Negri, 2005), diğer yandan hiçbir koşulda proletaryayla ça-tışmayan ya da ona karşı çıkmayan, fakat (belli bir çalışma sahasından türeyen) bir kavrama bir başkasıyla kompliman yapan radikal siyaset kuramından kaynaklanmış bir kavram olarak da ele alınabilir. Ve bun-ların hiçbiri ötekini dışlamaz. Elbette buradaki amacım ekonomi poli-tik yaklaşımı tek doğru olarak körü körüne savunmak değil. Tam ter-sine, eğilimler ve mekanizmalara odaklanarak yalnızca "nesnelci" bir açıklama sunmanın aslında bir hayli zararlı olduğunu düşünüyorum. Ancak ekonomi politiğin temel öncülleri değerli kabul edilmeli ve hak ettiği itibar verilmelidir ki bu itibarın kaynağında, eğer Marx bizlere ilk olarak katı biçimde teknik, soyut, öznel ve siyasi olmayan okumayı sunmasa ekonomi politikteki başlıca kavramların politik okumasının imkânsız olması yatar.

6. İletişinısel Kapitalizm ve Toplumsal Fabrika

İletişimin ekonomi politiğinin bahsi geçen dallarıyla post-operaist/ otonomist neo-Marksizm arasındaki temel farklılık, ikincisinin (bazı durumlarda, vaka incelemeleri olarak internetten örnekler seçse de) kapsamını medya ve iletişimin ötesine genişletmesidir. Otonomist yaklaşım, ayrıca öznel faillere çok daha geniş biçimde odaklanır: de-ğeri üreten öznelerin bizatihi kendileridir ve değer üretimi toplumun geneline (yani "toplumsal fabrika"ya) yayıldığı için, bu, siyasi olası-lıkların ve metalaştırma süreçlerine karşı insanların gösterdiği direni-şin radikal biçimde genişlemesini sağlar.

İzleyici metası üzerine bazı bulgular ve düşünceler bu düşünce çizgisiyle doğrudan bağlantılandırılabilir, dolayısıyla da, bu eleş-tirel kuramsal yaklaşımla iletişimin ekonomi politiği arasında bazı kesişme noktaları olduğunu görebiliriz. Söz konusu neo-Marksist "ekof'le bağlantılı yazarlar, çağdaş toplumda iletişimin ve hatta baş-lı başına dil-kapasitesinin [language-capacity] hegomonik üstünlük yakaladığını iddia ederler; böylece, iletişimin ekonomi politiğiyle olası birkaç bağlantıdan birisini yakalamış olurlar. Bunun yanında, işin nasıl genellikle üretim süreçlerine ev sahipliği yaptığı düşünülen

Page 62: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

(örneğin fabrika, imalathane, vesaire gibi) mekanların ötesinde top-lumun geneline yaytldtğım ortaya koyan "toplumsal fabrika" kavra-mı da (bkz. Negri, 1984/1991; Negri, 1992; Terranova, 2004, vs...) dolaylı yoldan toplumun tam anlamıyla metalaştırılmasına işaret eder; ki bu, Smythe ve izleyici metası tartışmasına dâhil olan diğer yazarlarınkine çok benzeyen bir savdır.

Agamben (2000: 109-120), Virno (2004), Terranova (2004), Ma-razzi (2008), Negri (1991/1984; 1992; 1999), Negri ve llardt (2001; 2004; 2009), Dean (2008), Pasquinelli (2009), Gor/ (2010), Fuma-galli ve Mezzadra (2010), Moulier Boutang (2011) ve diğer pek çok yazar, iletişimin ve dil kapasitesinin önem kazandığı, iletişimsel, bi-lişsel [cognitive] ve hatta semiyotik [semiotic] ve biyolinguistik ka-pitalizm üzerine son dönemde yazılar yazmaktadırlar. Bunlar, insanın türsel varlığı üzerine daha derin, ontolojik bir önerme olarak da gö-rülebilir (bkz. Dyer-Witheford, 2004). Benzer konular, bundan önce, gayri maddi emek üzerine yazan Lazzarato (1996) tarafından işlendi. Bu türden bir emek, sonrasında Gorz (2010) tarafından olabildiğince dikkatli bir biçimde çözümlendi. Gorz, gayri maddi emeğin, çağdaş toplumlarda nasıl emeğin hegemonik biçimine dönüştüğünü ve değe-rin kaynağı olduğunu göstermiştir. Bu dönüşüm nedeniyle, insanlar, tümden sermaye kapsamına dâhil edilirler; ki, burada da kendi kendi-lerinin girişimcisi oldukları işletmelere dönüşmek ve mümkün oldu-ğunca çok insan sermayesi edinmek zorundadırlar. "Kendi kendinin girişimcisi [self-entrepreneurship] olmakla birlikte, tüm insanlar ve bütün yaşamlar, en sonunda, çalışmaya koşulabilir ve sömürülebilir. Yaşam, 'en değerli sermaye* olur. Çalışma ve çalışma dışı arasındaki sınır, çalışma faaliyetleri ile çalışma dışı faaliyetlerin aynı vasıfları harekete geçirmesi nedeniyle değil, fakat yaşam zamanı tümüyle de-ğerin kıskacına girdiği için ortadan kalkar'" (Gorz, 2010: 22; genel bir değerlendirme için bkz. Brophy ve de Peuter 2007).

Bu oldukça sıra dışı bir durumdur. Emek ve emek dışı arasında-ki zamanın bu şekilde iç içe geçmişliğinin kapitalist toplumlarda yaygın olmaktan epey uzak olduğunu belirtmek önemlidir. Tam ter-sine, kapitalizmin doğuşuyla birlikte (sermaye tarafından) üretken

Page 63: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

addedilen [zamanla], insan yaşamının yeniden üretimi için ancak yeterli olan üretken olmayan [zaman] arasında radikal bir ayrım ortaya çıkar. Thompson'ın (1967: 59f.; 1991: Bölüm 6) gösterdiği gibi, görev-yönelimli çalışma ile "iş" ve "yaşam" arasındaki zar zor fark edilebilir bir sınır, pre-kapitalist toplumların ayırıcı bir özelli-ğidir; ki, bu toplumlar için şu ifadeleri kullanır: "sosyal ilişkiler ve çalışma birbirine karışır -çalışma-günü işe göre uzar ya da kısalır-ve çalışmayla 'günlük zamanın geçiştirilmesi' arasında büyük bir karşıtlık görülmez" (Thompson, 1967: 60). Çalışma, diğer taraftan, kapitalist toplumlarda tarihsel olarak hep zorlayıcı bir biçimde (kap-samlı sonuçlarıyla birlikte) zamana göre ayarlanmış ve ölçülmüştür. Thompson, bir yandan zaman tahayyülünün toplumsal olarak inşa edildiğini, diğer yandan da zamanın çizgisel ölçümünün kapitalizm içiıı elzem olduğunu göstermiştir. Marksist emek-değer kuramının ön koşullarından birisi -ki, bu, kapitalist ve emek sömürüsü için de temeldir- tam da bu yüzden işçilerin çalışma zamanını ölçebilmektir. Soyut zaman tam da buna ilişkindir, her ne kadar kapitalistler bazı yazarları neo-Taylorizm ya da sayısal Taylorizm (örneğin, Bro\vn, vd., 2011: Bölüm 5) hakkında yazmaya yönelten bazı yeni ölçüm teknikleri geliştirmiş olsa da. Yine de, bunun önemli sonuçları var-dır, özellikle de emeğin kolayca ölçülemeyeceği sayıları giderek artan işler olduğunu kabul edersek (bkz. Gorz, 1989). Bu durum, neo-Taylorist pratiklerin sırf görünüşten ibaret olduğu çünkü belli bir önem atfeden herhangi bir şeyi ölçmekte başarısız oldukları ma-nasına gelmektedir. Öte yandan bu pratikler, geçmişte olduğu gibi, işgücü üzerinde etkili denetim ve gözetim araçlarıdırlar. Bu zorluk, çalışma zamanı ve serbest-zaman arasındaki muğlaklığın artmasıy-la birlikte elbette daha da vurgulanır oldu. Postone'nın (2003/1993: 26f.) belirttiği gibi, "kapitalist endüstriyel üretimin gelişim sürecin-de, değer, üretilmiş 'gerçek zenginliğin' bir ölçüsü olarak gittikçe daha az yeterli olur. [...] Değer, müsebbibi olduğu üretim sisteminin potansiyeli açısından anakronizme dönüşür; bu potansiyelin gerçek-leşmesi, değerin ortadan kalkmasını getirecektir." Değerin ortadan kalkması, "emek zamanın artık zenginliğin ölçüsü olarak iş göre-meyeceğine ve zenginliğin üretiminin artık öncelikle üretim süreci

Page 64: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

içindeki doğrudan insan emeğinden kaynaklanmayacağına işaret et-tiği" anlamına gelir. Postone için açıktır ki, "kapitalizmin aşılması, Marx'ın bakış açısından, üretimin maddi biçiminin, insanların çalış-ma yönteminin kökten bir dönüşümünü gerektirir."

Emeğin büyük bir kısmının üretim süreci ya da üretim yerleri ola-rak bilinen geleneksel mekânların (örneğin fabrika, imalathane) dışın-da harcanıyor olması tarihsel açıdan yeni bir şey değildir. Bununla bir-likte böylesi bir emek sermaye tarafından üretken olmayan şeklinde değerlendirildi ve beyaz erkeklerden oluşan "gerçek proleterya" dışın-da herkesi dışarıda bırakan "ilerici" sosyalist harekellerce de sıklıkla bu şekilde adlandırıldı (bkz. I luws, 2003). Yine de, üretken olmayan bu emeğin harcandığı yerler, işçilerin yaşamlarını yeniden üretmeleri açısından son derece önemliydi. Bu özellikle, cinsiyete dayalı işbölü-münün olduğu ev içinde kadınlar tarafından yerine getirilen üretken olmayan emek için söz konusu olan bir durumdu (bu emeğin daha ge-niş birikim süreçleri içerisindeki rolü için bkz. Wallerstein 1983: 22-28; Fortunati, 1989; Huws, 2003). Fortinati'ye göre (1989: 9), kapi-talist üretim biçimi, üretim ve yeniden üretim şeklinde bölünmüş ikili bir karaktere sahiptir. İkincisi, değer üretmeyen (aynı zamanda ücret-lendirilmemiş ve ev içinde gerçekleştirilen) üretim olarak görülür; ilki ise, üretim sürecinde değer üretimi olarak görülür. Bununla birlikte Fortunati bu mantığı tersine çevirir ve yeniden üretimin üretim süre-cinin ayrılmaz parçası olduğunu gösterir; aslında "kapitalist çevrimin can alıcı, ayrılmaz bir parçası olarak değerin yaratılmasına katkı sağ-lamaktadır" (Fortunati, 1989: 8). Bu, emek-gücünün yeniden üretimi içinde işe koşulan, dolaylı yoldan ücretlendirilmiş bir emektir; bu ha-liyle üretim için yaşamsal önemdedir ve aynı zamanda iki işçinin tek bir ücretle sömürülmesine olanak tanımaktadır. Bu, günümüzde daha ileri bir noktaya taşınır. Örneğin Huws (2003: 27, 45f., 68f.), tüketi-cinin sırtına yüklenen pek çok kârsız işi adlandırmak için "karşılığı ödenmemiş tüketim emeği" [unpaid consumption labourj ve "tüketim işçileri" [consumption vvorkers] terimlerini kullanır ve bunları kendi emek güçlerini (ve sonuç olarak kendi yaşamlarını) yeniden üretmek için sıradan insanların yapması gereken karşılığı ödenmemiş emeğe ekler. Bu tür bir iş, toplumsal cinsiyet ilişkilerini yeniden üretecek

Page 65: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

şekilde, genellikle bu taleplerden orantısız şekilde etkilenen kadınlar tarafından yerine getirilmiştir. Temel yenilik, sermayenin, bu türden "ekonomik dışsallıkları" kendi birikim çevriminin içine katabilmeyi başarmış olmasıdır.

Burada beni özellikle ilgilendiren şey, emek kavTamsallaştırması-nın hangi değişikliklerden geçtiği ve hatta günümüzde emek katego-risinin ne anlama geldiği değildir. Esasında, bunlar, günümüzde eko-nomi politiğin yüzleşmesi gereken oldukça önemli zorluklar olarak görülebilir. Öte yandan, kapitalizmin yapısal dönüşümleri üzerine, ya da belki de kapitalizmin tümüyle yeni olan bir aşaması üzerine odak-lanma niyetinde de değilim. Burada, ele almak istediğim şey, önem-li bir soruyla, yani metalaştırmanın insan yaşamında "nereye kadar" yayıldığı, nereyi ve neyi sömürgeleştirdiği ve bunların tümünü hangi koşullar altında gerçekleştirdiği sorusuyla eş değer görünmektedir. Yalnızca günümüz tarihsel momentinde metalaştırmanın rolünü değil, aynı zamanda sermayenin artı-değeri nereden elde ettiğini çözümle-diğimizde, Smythe'nin erken dönem bulgularıyla ekonomi politiğin neo-Marksist eleştirisinin farklı kolları tarafından ortaya konan göz-lemler arasında dikkat çekici kesişme noktaları olduğunu görebil-mekteyiz. Bu iki düşünce akımına göre metalaştırma sürecinde sınır yoktur ve çok sayıda eleştirel iletişim çalışmacısının kuramsal araç setlerine Otonomcu perspektifi dâhil etmesi de rastlantı değildir. Her iki kanat da, George Gerbner'ın I983'te söylediği "şayet Marx bu-gün hayatta olsaydı, temel çalışmasının başlığı Kapital değil, İletişim olurdu" (alıntı için bkz. Nordenstreng, 2004: 13) şeklindeki ifadesinin gerçek değerini tam olarak göstermektedir.

Günümüz toplumlarında hâlihazırda yeni olan, Otonomcu yazarla-rın iddiasına göre, sermayinin kapitalist birikim devresi içine insanların bilgi üretme, iletişime geçme, değişen koşullara hızla uyum sağlama (esneklik), katılım ya da işbirliği sergileme yönündeki biricik yetenek-leri de sokmaya çalışmasıdır. Bunlar, [gelişmeye] açık hayvanlar [open animals] olarak siyasal ve toplumsal kurumları yaratma yetisine sahip insana özgü yeteneklerdir. Bu nitelikler, canlı emekten artı-değeri çe-kip çıkarmaya hizmet eden farklı teknik ve araçlar yoluyla sermaye

Page 66: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

tarafından doğrudan "işe koşulmaktadır." Bu iddia, değerin elde edi-lebileceği farklı alanları sömürgeleştirmede kendisine sınır koymayan kapitalizmin doğal eğilimsel bir gelişmesi olarak da görülebilir.

Bu, doğrudan Virno'nun (1996; 2004) Marx'ın Grnndrisse"indeki "makineler üzerine" olan bölümden türeyen genel zekâ [general in-tellect] kavramını yeniden yorumlayışına uygun düşmektedir. Virno, toplumsal ontolojisinden kaynaklanan bir sav olarak, post-Fordist ka-pitalizmin, türümüzü karakterize eden tüm yetileri (örneğin, dili, soyut düşünceyi, esnekliği) harekete geçirdiğini öne sürer. Virno'ya göre, bu yetenekler insan türüne özgü şeylerdir: "post-Fordizm, türümüzü karakterize eden tüm yetileri harekete geçirmektedir: dili, soyut düşü-nüşü, öğrenmeye yönelik eğilimi, esnekliği, katı alışkanlıkları olmama alışkanlığını" (Virno, 2005: 29f.). Tüm meslek ve işlerde kullanılan özellikler muhtemel ki bunlardır (verili tanım açısından iletişim, in-sana dair dil yetisinin zorunlu bir toplumsal tezahürüdür). Pasquinelli (2009), bunun yerine, sermayenin gerçekte tüm insanlar için ortak olan yetileri nasıl sömürdüğünü ve aynı zamanda ortak toplumsal üretimi-mize karşılığını ödemeden nasıl el koyduğunu gösteren "ortak akıl" [common intellect] terimini kullanır (ayrıca bkz. Hardt ve Negri, 2009).

Chicchi (2010), Marazzi (2010) ya da Vercelone (2010) tarafından da ileri sürüldüğü gibi, finansal kapitalizm iktisadi birikim döngüsünün tamamı üzerine yayılmayı başarmıştır. Bıınun en temeldeki anlamı, finansın artık üretimden başlayarak nihai aşamadaki tüketime kadar iktisadi döngünün tüm evrelerine yerleştiğidir. Bu, fınans kapitalizmin değeri nasıl olup da geleneksel değer üretim alanlarının (yani fabrika sınırlarının gerisindeki mübadele-değeri üretiminin) ötesine taşımayı başardığının ana nedenidir. Bu aynı zamanda metalaştırmanın hayatın her alanına yayılmayı başarmış olduğu anlamına gelmektedir.

7. Sonuç

Çalışma boyunca çözüme kavuşturulmamış birçok ikilem ortaya atıldı ve yanıtlanandan daha fazla soru gündeme getirildi. Bunlardan birisi, şüphesiz, emek kategorisine ilişkin onlandır: bugünkü tarihsel bağlam içinde bu neyi kapsamaktadır? Genelde "boş zaman" olarak

Page 67: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

düşünülen şeyin günümüzde özel türden bir emek olarak tanımlanabi-liyor olmasını tahayyül etmek pek çokları için zor olabilir. Benim bu-radaki amacım, zorunlu olarak tarihsel bir görüngünün -yani, kapitalist bir toplum bağlamı içindeki emeğin- tarih-ötesi [transhistorical], ant-ropolojik ya da özcü tanımlamalarını bulmaya çalışmak değildi. Belli bir emek türü ya da onun ürünleri, kişisel olarak bize ne kadar gerçek dışı görünürse görünsün (ya da dahası bu üretilmiş kullanım-değer-leri ne kadar gereksiz görülürse görülsün, hem bunu ispatlamak için gerçek bir ihtiyaç bile yoktur, en popular televizyon şovlarına bakmak yeterlidir) bizi burada ilgilendirmesi gereken asıl şey, sermayenin emek olarak neyi gördüğü dür. Gerek ekonomi politik, gerek onun eleştirisi, her şeyden önce ahlaki tanımlardan çok, kapitalist boyunduruğa karşı radikal politik bir direnişi mümkün kılabilen teknik tanımlara gereksi-nim duyar. Meta sahibi için fazladan mübadele-değeri üreten (bu ekle-nen değer ne kadar büyük olursa olsun) herhangi bir etkinliği emeğin herhangi bir türü olarak iddia edecek kadar ileriye gidilebilir mi? Bu, Marcuse'un Marx'ın yazılarından çıkardığı tanıma uzak değildir. Mar-cuse, emeği "son tahlilde kapitalizmin gerçekte ondan anladığı şey, meta üretiminde artı-değer yaratan ya da 'sermaye üreten' faaliyet" olarak tanımlamaktadır (Marcuse, 1955: 293). Bu anlamda üretkenlik, her zaman, sadece sermaye tarafından tanımlanan bir şeydir.

Daha ayrıntılı yanıtlar şimdilik beklemek zorunda kalacak, ancak burada önemli olan, son onyıllar içinde toplumsal ve ekonomik dü-zeyde büyük kaymalar yaşandığını ve bunların çoğu için derinleme-sine çözümlemelere ve kabul edilebilir yanıtlara sahip olmadığımızı kabul etmektir. Bu dönüşümlerin bazı göstergeleri bu çalışmada orta-ya konan sorunlar ve ikilemler yoluyla ele alındı. Bu açıdan, her yeri kuşatıcı bir metalaştırmayla ilişkili olarak geçerli bir tez sunabiliriz. Bu tez, çok daha ileri düzeyde doğrulanmaya muhtaçtır, fakat yine de bu konuyla ilişkili ortaya atılmış çeşitli düşüncelerin bir devamı için sağlam bir zemin sunabilir:

Dünya çapında bütünleşmiş bir ekonomik sistem hâline gelen ka-pitalizmin yapısal eğilimi, yaşamın tüm maddi vc toplumsal yön-lerini metalaştırmak vc değere çevirmek değildir sadece, fakat aynı zamanda, (türsel varlık olarak) insanın yaşamını böylece birikim

Page 68: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

358 | Jernej Prodnik

döngüsü içine dâhil etmektir: yalnızca sözlerimizi değil, konuşma yeteneğimizi [logos] de; yalnızca hislerimizi ve duygularımızı değil, bunlar için gerekli tüm yetilerimizi de. . . Bu eğilim, insan yaşamının bir anının bile rasyonalizasyona ve ayrıntılı hesaplamaya dayalı bu iktisadi devrenin dışına çıkarak israf edilmemesi gerektiğini dikte eder; insanın her eylemi içerilmeli ve toplumsal yaşamın her yönü dikkatlice ölçülmelidir.

Marx, meta-biçimin ve mübadelenin toplumsal yaşamımız ve bi-reyselleşmemiz açısından olan önemini ortaya koymuştur. Ancak günümüzde metalaştırma Marx'm gösterdiğinden çok daha ileri bir noktadadır; neredeyse bütün insan ilişkilerini aşındırmaya ve değiş-tirmeye başlamıştır. Metalaştırma, yalnızca medyaya özgü iletişimi araçsallaştırmakla yetinmemekte, aynı zamanda insanları otomatlara dönüştürerek, kişilerarası iletişimi de bozmaktadır. Metanın toplum üzerinde hâkimiyet kurmaya başladığı bir yerde, kullanım-değerinin bağımsız olma ihtimali ortadan kalkar; mübadele-değeriııden yoksun ama toplumsal bakımdan yararlı olan şeyler değersizleşir, gerekli ol-maktan çıkar ve anlamsızlaşır (Avrupa Birliği genelindeki acımasız kemer sıkmaların gerçek anlamı başka ne olabilir ki?). Bizi asıl endi-şelendirmesi gereken şey, yalnızca bir tür soyut kavram olan toplum-sal iletişim değil, fakat ayrıca demokratik yaşamın temel kategorileri de olmalıdır. Enformasyon ve iletişim, kabaca, birçok meta çeşidinden biri olarak görülemez. Bunlar, baskıdan muafiyete ve ifade özgürlü-ğüne dayalı özgür ve demokratik olarak görülen toplumların oldukça yaşamsal bileşenleridir.

Hanno Hardt'ın (2004: 74) vurguladığı gibi, iletişim, demokrasinin birçok tanımında bariz bir nedenle merkezi konumdadır. Ancak tüm iletişim süreci, "zorlayıcı rekabet yasaları" (Marx 1990/1867: 433) altında işlemek zorunda olan büyük, birbiriyle bağlantılı ve dünya ça-pındaki -üretimden (bilgi emeğinden), içeriğe, altyapıya ve en sonun-da da izleyiciye, yani insana uzanan- bir meta zincirine dönüştüğünde, yine bir ifade özgürlüğünün olduğundan gerçekten bahsedebilir mi-yiz? Kilit iletişim kanalları ve ifade özgürlüğünün aslında tekelleştiği (ya da en iyi ihtimalle oligopolleştiği) ve olabilecek en az sayıdaki seçkinlerce sahiplenildiği (McChesney, 2008) bir zamanda "yaratıcı

Page 69: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

ve entelektüel çalışma kitlesel üretime dönüşürken, öngörülebilirlik ve tekrarlamanın ticari başarının anahtarı olduğu piyasadaki taleplere yanıt vermek için bireysel fikirler ideolojik incelemeden geçerken" (I lardt, 2004: 34) herhangi bir özgürlük söz konusu olabilir mi?30

Eleştirel kuramın başlangıcından beri araçsal akılcılığa ve insan-ların ve aralarındaki ilişkilerin bu şekilde araçsallaştırılmasını incele-meyen ve eleştirmeyen dünyaya dair pozitivist bakışa karşı mücadele ettiğini öne sürmek mümkündür (bkz. Fuchs 2011: 11-26). Eleştirel kuramcılar olarak görevimiz, bıkmadan bu süreçlerin güçlü bir eleşti-risini sunmaktır. Bu, kapitalizm tarihindeki topyekûn ve emsali görül-memiş bir metalaştırmanın sonucu olan hâlihazırdaki araçsallaştırma ve ekonomik rasyonalizasyon nedeniyle özellikle gereklidir. Ancak, Wallerstein'a (2001/1991: 25) inanacak olursak, bu süreçlerin en azın-dan olumlu bir sonucu vardır: "Topyekûn metalaştırma, er ya da geç. piyasanın örtüsünü kaldırır."

Kaynakça Adorno, Theodor W. 2001/1991. The Cuhure İndustry: Selected Essays on Mass Cultııre. London, Ne\v York: Koutledge.

Agamben, Giorgio. 2000. Means IViihoui Ends: Notes on Politics. Minneapolis, London: University of Minnesota Press.

Andrejevic, Mark. 2012. Exploitation in the Data Mine. Internet and Suneillance: The Challenges ofWeb 2.0 and Social Media içinde, derleyen Christian Fuchs, Kees Boersma, Anders Albrcchtslund, ve Marisol Sandoval, 71-88. Ne\v York: Routledge.

Arendt,Hannah. 1998/1958. The Human Condition 2nd cd. Chicago, London: The University of Chicago Press.

Babe, Robert E. 2009. Cultural Studies and Political Economy: Toward a Ne*. Integration. Lanham. Bouldcr. Nevv York: Lexington Books.

3 0 McChesney (2008,426) "medya ABD'de önde gelen antidemokratik bir güce dönüşmüştür. Ticari medya devleri daha varlıklı ve güçlü hâle geldikçe, katılımcı demokrasi ihtimali o kadar /ayıfiamaktadır" şeklinde bir vurgu yaparak daha ileri gitmektedir. Benzer şekilde Hardt'a (2004, 48) göre. "medya, iktisadi hâkimiyeti politik güce dönüştüren Amerikan toplumunun şırketleştınlmiş alanın parçasına dönüşmüştür. Bu yüzden de medya, bilinci şekillendirmekte ve hâkim politik ideoloji haline gelen egemen şirket ideolojisinin pekişmesine yardım etmektedir."

Page 70: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Balibar, Etienne. 2007. The Philosphy of Marx. London, Nevv York: Verso.

Barbalet, Jack M. 1983. Marx's Construction of Social Theory. London, Boston [...]: Routledge and Keegan Paul.

Bellamy Foster, John ve Robert McChesney. 2011. The Internet's Unholy Marriage to Capitalism. MRZine 62 (10). (Erişim 17 Mart 2012) http:// monthlyreview.org/2011/03/01/tho-intemcts-unholy-marriagc-to-capitalism.

Bermejo, Fernando. 2009. Audience Manufacture in Historical Perspective: from Broadcasting to Google. Nen- Media and Sociery II (1-2): 133-154.

Biltcreyst, Daniel ve Philippe Mcers. 2011. The Political Economy of Audiences. The Handbook of Political Economy of Communications içinde, derleyen Janet Wasko, Grahanı Murdock ve Helena Sousa, 415-435. Malden, Oxford. Wiley-Blackwell.

Bollier, David. 2002. Sileni Theft: The Private Plunder of Ouv Common Wealth. Nevv York, London: Pluto Press.

Bonefeld. VVcrner. 2001. The Permanence of Primitive Accumulation: Commodity Fetishism and Social Constitution. The Commoner 2: 1-15.

Böyle, James. 2008. The Public Domain: Enclosing the Commons of the Mind. Nevv Havcn, London: Yalc University Press.

Brophy, Enda ve Greig de Peuter. 2007. Immaterial Labour, Precarity, and Recomposition. Knowledge \Vorkers in the Information Society içinde, derleyen Catherine McKercher ve Vincent Masco, 177-192. Lanham: Lexington Books.

Brovvn, Phillip, Hugh Lauder, ve David Ashton. 2011. The Global Auction: The Broken Promises of Education, Johs and Incomes. Oxford. New York: Oxford University Press,

Caravvay, Brctt. 2011. Audience Labor in the Nevv Media Environment: A M a m a n Revisiting of the Audience Commodity. Media. Culture & Societv 33 (5): 693-708.

Chicchi, Fedcrico. 2010. On the Threshold of Capital, At the Thresholds of the Common. Crisis in the Global Economy içinde, derleyen Andrea Fumagalli ve Sandro Mezzadra, 139-152. Nevv York: Autonomedia.

Cleaver, Harry. 2000/1979. Reading Capital Politically. Leeds: Anti/Theses.

C'ollier, Andrevv. 1994. Critical Realism. London, Nevv York: Verso.

De Angelis, Massimo. 2007. The Beginning of History: Value Struggles and Global Capital. London: Pluto Press.

Dean, Jodi. 2008. Communicative Capitalism: Circulation and the Forcclosure of Politics. Digital Media and Democracy: Tactics in Hani Times içinde, derleyen Megan Böler, 101-121. Cambridge, London: MİT Press.

Page 71: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Debord, Guy. 1970. SocietyofSpectacle. Dctroit: Black and Red Press.

Dycr-Wilheford, Nick. 2004. 1844/2004/2044: The Return of Species-Being. Historical Materialism 12 (4): 3-26.

Eagleton, Terry. 1996. The Illusions of Post modernisin. Maldcn, Oxford: Blaekvvell.

i l * Fiske, John. 1990. Introduction to Communication Studies. 2nd edition. London, New York: Routledge. Fleissner, Peter. 2009. The "Commodification" of K.nowledge in the Global Information Society. rriple-C - Cognition, Communication. Co-operation: Öpen Access Journal for a Global Sustainable Information Society 7 (2): 228-238.

Fortunati, Leopoldina. 1989. The Arcane of Reproduction: Housework. Pıvstitution, Labour and Capital. Nevv York: Autonomedia.

Fuchs, Chı istian. 2010. Labor in Informational Capitalisrn and on the İnternet. The Information Society 26 (3): 179-196.

Fııehs, Christian. 2011. Foundations of Critical Media and Information Studies. London, New York: Routledge.

Fuchs, Christian. 2012. Google Capitalisrn. triple-C - Cognition. Communication. Co-operation: Open Access Journal for a Global Sustainable Information Society 10(1): 42-48.

Fuchs, Christian, Kees Boersma. Anders Albrechtslund, ve Marisol Sandoval, (der) 2012. İnternet and Surveillance: The Clıallenges of IVeb 2.0 and Social Media. Nevv York: Routledge.

Fumagalli. Andrea ve Sandro Mezzadra, (der) 2010. Crisis in the Global Economy. New York: Autonomedia.

Gandy, Oscar H. Jr. 2012. Matri.\ Multiplication and the Digital Divide. Race After the İnternet içinde, derleyen Lisa Nakamura ve Peter A. Cho\v-White. 128-145. Nevv York, London: Routledge.

Gorz. Andre. 1989. CritiqueofEconomicReason. London, Nevv York: Verso.

Gorz. Andre. 2010. The Immaterial. London: Seagull Books.

Gramsci. Antonio. 1971. Selections from the Prison Notebooks. London: Lavvrence and Wishart.

Hardt. Hanno. 2004. Mythsfor the Masses: An Essayon Mass Communication. Malden, Oxford, Victoria: Blaekvvell Publishing.

Hardt, Mıchael ve Antonio Negri. 2001. Empiıe. Cambridge: Harvard Univ. Press.

Page 72: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Hardt, Michael ve Antonio Negri. 2004. Multitude: Har and Democracy in the Age of Em pire. Nevv York: The Penguin Press.

Hardt, Michael ve Antonio Negri. 2009. Commonwealth. Cambridge, Massachusctts: The Belknap Press of Harvard University Press.

Harvey, David. 1996. Justice, Nature and the Geography of Dijference. Cambridge: Blackvvell.

Harvey, David. 2003. The Nen Imperialism. Oxford, Nevv York: Oxford University Press.

Harvey, David. 2010. A Companion to Marx's Capital. London, Nevv York: Verso.

Hindman, Matthevv. 2009. The Myth of Digital Democracy. Princeton in Oxford: Princeton Press.

Hobsbavvm, Eric. 2011. How to Change the tVorld: Reflections of Marx and Marxism. Nevv Haven, London: Yale University Press.

Horkhcimer, Max ve Theodor Wiesengrund Adorno. 2002/1947. Dialectic of Enlightenment: Philosophical Fragments. Stanford, California: Stanford University Press.

Huvvs, Ursula. 2003. The Making of a Cybertariat: Virtual Work in a Real Hor/d. Nevv York: MR Press.

Innis, Harold Adums. 2008/1951. The Mas of Comnuınication. 2nd ed. Toronto: Univ. of Toronto Press.

Jameson. Fredric. 2009. Valences of the Dialectic. London, Nevv York: Verso.

Jameson, Fredric. 2011. Representing Capital: A Reading of Vohımc One. London, Nevv York: Verso.

Jhally, Sut. 1987. The Codes of Advertising: Fetishism and the Political Economy of Meaning in the Consumer Society. Nevv York: Routledgc.

Kang, Hyunjin ve Matthevv P. McAllister. 2011. Selling You and Your Clicks: Examining the Audience Commodifıcation of Google. triple-C - Cognition. Cornmımication. Co-operation: Open Access Journalfor a Global Sustainable Information Society 9(2) : 141 -153.

Lazzarato. Maurizio. 1996. İmmaterial Labour. Radical Thought in İtalv: A Potential Politics içinde, derleyen Paolo Virno ve Michael Hardt, 133-147. Minneapolis ve London: Minnesota University Press.

Lefebvre, Henri. 1968. The Sociology of Marx. Nevv York: Pantheon Books.

Lukâcs, Gcorg. 1971. History and Class Consciousness: Studies in Marxist Dialectics. Cambridge. Massachusets: The MİT Press.

Page 73: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Maraz/i, Christian. 2008. Capital and Language: From the New Economy to the War Economy. Los Angeles: Semiotext(e).

Marazzi, Christian. 2010. The Violence of Financial Capitalisrn. Los Angeles: Semiotext(e).

Marcusc, Herbert. 1955. Reason and Revolution: Hegel and the Rise ofSocial Theory. 2nd ed. London: Routledge & Keegan Paul Ltd.

Marx, Kari. 1993/1858. Grundrisse: Foundations of the Critique ofPolitical Economy London: Penguin Books.

Marx, Kari. 1990/1867. Capital: A Critique of Political Economy, Volıtme One. London: Penguin Books.

Marx, Kari. 1991/1894. Capital: A Critique of Political Economy, Volıtme Three. London: Penguin Books.

Marx, Kari ve Frederiek Engels. 1975. Collected IVorks. Volume 3 (1843-1844). London: Lawrence & Wishart.

Marx, Kari ve Frederiek Engels. 1976. Collected IVorks. Volıtme 6 (1845-1848). Nevv York: International Publishers.

Marx, Kari ve Frederiek Engels. 1987. Collected H'orks. Volume 29 (1857-1861). Nevv York: International Publishers.

Maxwell, Rick. 1991. The Image is Gold: Value, The Audience Commodity, and Fetishism. Journal of Film and Video 43 (1-2): 29-45.

May, Christopher. 2010. The Global Political Economy of Intellectual Property Rights: The New Enclosutvs. 2nd ed. Nevv York: Routledge.

McChesney, Robert W. 2008. The Political Economy of Media. Nevv York: Monthly Revicvv Press.

Meehan. Eileen. 1993. Commodity Audience, Actual Audience: The Blindspot Debate. Illuminating the Blindspot s: Essays Honoring Dallas W. Smythe içinde, derleyen Janet Wasko, Vincent Mosco, ve Manjunath Pendakur, 378-400. Ne\v Jersey: Ablex.

Mezzadra, Sandro. 2011. The Topicality of Prehistory: A Nevv Reading of Marx's Analysis of "So-Called Prim iti ve Accumulation". Rethinking Marxism 22 (3): 302-321.

Mosco, Vincent. 2009. The Political Economy of Communication. 2nd edition. Los Angeles, London: Sage.

Mosco, Vincent ve Catherine McKercher. 2008. The Laboring of Communication: WHl Knowledge Workers of the World Ünite? Lanham, Boulder, Nevv York: Lexington Books.

Page 74: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Moulier Boutang, Yann. 2011. Cognitive Capitalism. Cambridge, Malden: Polity Press.

Murdock. Grahanı. 1978. Blindspots about VVestem Mancism: A Reply lo Dallas Smythe. Canadian Journal of Political and Social Theory 2 (2): 109-119.

Murdock, Gralıam. 2006. Marx on Commodities, Contradictions and Globalisations Resources for a Critique of Marketised Culture. E-Compös 7: 1-23.

Murdock, Graham. 2011. Political Economies as Moral Economies: Commodities, Gifts, and Public Goods. The Handbook of Political Economy of Communications içinde, derleyen Janet Wasko, Graham Murdock, ve Helena Sousa, 13-40. Malden, Oxford: Wiley-Blackwell.

Murdock, Graham ve Peter Golding. 1973. For a Political Economy of Mass Communications. The Socialist Register 10: 205-234.

Napoli. Philip M. 2010. Revisiting 'Mass Communication' and the 'Work' of Audience in the Ne\v Media EnvironmenL Media. Culture and Society, 32 (3): 505-516.

Napoli, Philip M. 2011. Audience Evolution: New Technologies and the Transformation of Media Audiences. Nevv York: Columbia University Press.

Negri, Antonio. 1991/1984. Marx Beyond Marx: Lessons on the Grımdrisse. London: Pluto Press.

Negri, Antonio. 1992. Interpretation of the Class Situation Today: Methodological Aspects. Open Mancism, Volume 2: Theory and Practice içinde, derleyen VVerııer Bonefeld. Richard Gunn, ve Kosmas Psychopcdis, 69-105. London: Pluto Press.

Negri, Antonio. 1999. Value and AlTect. Boundary 2 26 (2): 77-88.

Nightingale, Virginia, (der) 2011. The Handbook of Media Audiences. Malden, Oxford: Wiley-BIackwell.

Nordenstreng, Kaarle. 2004. Ferment in the Field: Notes on the Evolution of Communication Studics and its Disciplinary Nature. The Public - Javnost 11 (3): 5-18.

Parker, lan. 1994. Commodities as Sign-Systems. Information and Communication in Economics içinde, derleyen Robert E. Babe, 69-91. Boston Dordrecth, London: Klu\vcr Acadcmic Publishers.

Pasquinelli, Matteo. 2009. Google's PageRank Algorithm: A Diagram of Cognitiv e Capitalism and the Rentier of the Common Intellect. Deep Search: The Politics of Search Beyond Google içinde, derleyen Konrad Becker ve Felix Stalder. London: Transaction Publishers. (Erişim 1 Nisan 2012) http:// matteopasquinelli.com/docs/Pasquinelli_PageRank.pdf.

Page 75: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Perclman, Michael. 2000. The Invention of Capitalism: Classical Political Economy and the Secret History ofPrimitiveAccumulation. IDurham, London: Duke University Press.

Polanyi, Kari. 2001/1944. The Great Transformation: The Political and Economic Origins ofOur Times. Boston: Beacon Press.

Postone, Moishe. 2003/1993, Time. Lahor, and Social Domination: A Reinterpretation of Marx's Social Theory. Cambridge: Cambridge Univesity Press.

Prodnik, Jernej. 2011. Permanentnost primitivne akumulacije, ali: o privatııi lastnini, komodifikaciji in povratku rente [ing.: The Permanence of Primitivc Accumulation, or: On the Private Property, Commodification and Rctum of the Kent]. Casopis za kritiko znanosti 244: 89-109.

Prodnik, Jernej. 2012. Toward a Critique of Survcillance in the Age of the İnternet: A Reflection on the "İnternet and Survcillance" Derleyen Fuchs, Bocrsma, Albrechtslund, ve Sandoval. triple-C - Cognilion. Communication. Cooperation: Öpen Access Journal for a Global Sustainable Information Society 10(1): 92-99.

Sandoval, Marisol. 2012. A Critical Empirical Case Stııdy of Consumcr Survcillance on Web 2.0. Internet and Suneillance: The Challenges oflYeh 2.0 and Social Media içinde, derleyen Christian Fuchs, Kees Bocrsma, Anders Albrechtslund, ve Marisol Sandoval. 147-169. New York: Routledge.

Schiller, Herbert I. 1989. Culture. Inc.: The Corporate Takeover of Public Evpression. Ncw York, Oxford: Oxford University Press.

Smythe, Dallas W. 1960. On the Political Economy of Communications. Journalism Quarterlv(Fail): 563-572.

Smythe, Dallas W. 1977. Communications: Blindspot of Western Mancism. Counterclockwise: Perspectives on Communication içinde, derleyen Thomas Guback, 266-291. Boulder, San Francisco, Oxford: Wcstview Press.

Smythe. Dallas W. 1978. Rejoindcr to Graham Murdock. Counterclockwise: Perspectives on Communication içinde, derleyen Thomas Guback, 292-301. Boulder, San Francisco, Oxford: Wcstview Press.

Smythe. Dallas W. 1981a. Communications: Blindspot of Economics. Culture. Communication. and Dependency: The Tradition of H.A. Innis içinde, derleyen VVilliam II. Melody, Liora Şalter ve Paul lleyer, 111-126. Ne\v Jersey: Ablex.

Smythe. Dallas W. 1981b. Dependency Road: Communications. Capitalism. Consciousness. and Canada. Ncw Jersey: Ablex Publishing.

Page 76: Prodnik, Jernej - Sürüp giden metalaştirma süreçleri üzerine bir not: izleyici metasindan toplumsal fabrikaya

Sohn-Rethel. Alf'red. 1972. Mcntal and Manual Labour in Mancism. Situating Marx içinde, derleyen Paul Walton ve Stuart Hail, 44-71. London: Human Context Books.

Sohn-Rethel. Alfred. 1978. Intellectual and Manual Labour: A Critique of Epistenıology. London, Basingstoke: The MaeMillan Press Ltd.

Terranova, Tiziana. 2004. Network cullure: Politicsfor the information age. London: Pluto Press.

Thompson. Edvvard Palmer. 1967. Time, Work-Discipline. and Industrial Capitalisrn. Pası and Presem 38: 56-97.

Thompson, Edward Palmer. 1991. Customs in Common. London: Merlin Press.

Huws, L rsula. 2003. The Making of a Cybertariat: Virtual H'ork in Real World. Ne\v York: Monthly Revic\v Press.

Vereellone. Carlo. 2010. The Crisis of the Lavv of Value and the Becoıııing-Rent of Profıt. Crisis in the Global Economy içinde, derleyen Andrea Fumagalli ve Sandro Mezzadra, 85-118. Nevv York: Autonomedia.

Virno, Paolo. 1996. Notes on the "General Intellect". Mancism beyond Mancism içinde, derleyen Saree Makdisi, C'esare Casarino ve Rebecca E. Kari, 265- 272. Nevv York, London: Routledge.

Virno, Paolo. 2004. A Grammar of the Multitude: For an Analvsis of Contemporary Forms of Life. Los Angeles ve Nevv York: Semiotext(e).

Virno, Paolo. 2005. Intervievv vvith Paolo Virno (Branden W. Joseph). Grev Room 21: 26-37.

Wallerstcin, Immanuel. 1983. Historical Capitalisrn. London: Verso.

VVallerstcin, Immanuel. 2001/1991. Unt/ıinking Social Science: The Limits of Nineteenth-Century Paradigms. 2nd ed. Philadelphia: Temple University Press.

Wasko, Janet. 2005. Study ing the Political Economy of Media and İnformation. Communicaçao e Sociedade 7: 25-48.

Wasko, Janet, Graham Murdock, vc Helena Sousa, (der) 2011. The Handbook of Political Economy of Communications. Malden, Oxford: Wilcy-Blackvvell.

Williams, Raymond. 1973. Basc and Superstructure in Marxist Cultural Theory. New Lefı Review 82: 3-16.

Williams, Raymond. 2005/1980. Culture andMaterialism. London: Verso.