Upload
vankhanh
View
235
Download
6
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. Sağlık Bakanlığı
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim
Ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği
Klinik Şefi : Prof.Dr. Erşan Aygün
KONTROLLÜ İNCE BARSAK PERFORASYONLARININ SPONTAN REGENERASYON POTANSİYELİ
(Uzmanlık Tezi) Dr. Özgür Pekel
Tez Danışmanı Op.Dr. Ahmet N. Turhan
İstanbul 2008
i
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimime sağladıkları katkılar nedeniyle başta klinik şefimiz sayın Prof. Dr.
Erşan Aygün’e, tezimi hazırlamamdaki değerli katkılarından dolayı tez danışmanım ve klinik
başasistanımız Op. Dr.Ahmet N. Turhan’a ayrıca kliniğimiz uzmanlarına ve değerli asistan
arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Tezimin oluşmasındaki değerli yardımlarından dolayı sayın Prof. Dr. Süha Göksel ve Prof.
Dr. Tuncay Altuğ’a çok teşekkür ederim.
Tez çalışması boyunca laboratuvar imkanlarından faydalanmamı sağlayan hastanemiz
Biyokimya uzmanlarına, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Araştırma Laboratuvarı
çalışanı sayın Tıbbi Biyolog İbrahim Bayrak çok teşekkür ederim.
Hayatım boyunca her koşul ve şart altında benden desteklerini esirgemeyen tüm aileme
sonsuz minnettarlığımı belirtmek isterim.
Dr. Özgür PEKEL
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ___________________________________________________________________ i İÇİNDEKİLER_____________________________________________________________ii KISALTMALAR LİSTESİ___________________________________________________ iv
TABLOLAR, ŞEKİLLER VE RESİMLER _______________________________________ v 1. GİRİŞ VE AMAÇ ______________________________________________________ 1
2. GENEL BİLGİLER ____________________________________________________ 2 2.1. İNCE BARSAĞIN YAPISI VE İŞLEYİŞİ_____________________________________ 2 2.1.1. EMBRİYOLOJİ ________________________________________________________ 2 2.1.2. HİSTOLOJİ____________________________________________________________ 3 2.1.3. ANATOMİ _____________________________________________________________ 4 2.1.4. FİZYOLOJİ____________________________________________________________ 5 2.2. PENETRAN KARIN YARALANMASI_______________________________________ 8 2.2.1. PENETRAN KARIN TRAVMALARINDA İNCE BARSAK YARALANMASI____ 8 2.2.2. PENETRAN KARIN YARALANMALARINDA TANI YÖNTEMLERİ__________ 8 2.2.2.1. NONİNVAZİV TANI YÖNTEMLERİ ____________________________________ 8 2.2.2.2. İNVAZİV TANI YÖNTEMLERİ _______________________________________ 10 2.2.3. PENETRAN KARIN YARALANMALARINA YAKLAŞIM __________________ 11 2.2.4. PENETRAN KARIN YARALANMALARINDA RUTİN LAPAROTOMİ İLE SEÇİCİ GÖZLEM YÖNTEMİNİN ANALİZİ______________________________________ 16
3. MATERYAL VE METOD ______________________________________________ 20 3.1. İNTESTİNAL PERFORASYONUN OLUŞTURULMASI ______________________ 20 3.2. AĞIRLIK DEĞERLENDİRMESİ __________________________________________ 23 3.3. BİYOKİMYASAL DEĞERLENDİRME _____________________________________ 23 3.4. PATOLOJİK DEĞERLENDİRME _________________________________________ 23 3.5. İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME______________________________________ 24
4. BULGULAR _________________________________________________________ 25 4.1. VİTAL BULGULAR _____________________________________________________ 25 4.2. LABORATUVAR BULGULARI ___________________________________________ 30 4.2.1. HEMOGRAM PARAMETRELERİ _______________________________________ 30 4.2.2. BİYOKİMYA PARAMETRELERİ _______________________________________ 38 4.3. PATOLOJİK BULGULAR ________________________________________________ 44 4.3.1. MAKROSKOPİK PATOLOJİK BULGULAR ______________________________ 45 4.3.1.1. MAKROSKOPİK GÖRÜNÜM _________________________________________ 48 4.3.1.2. MAKROSKOPİK PERİTONİT_________________________________________ 50
iii
4.3.2. MİKROSKOPİK PATOLOJİK BULGULAR_______________________________ 52 4.3.2.1. MİKROSKOPİK GÖRÜNÜM__________________________________________ 52 4.3.2.2. MİKROSKOPİK PERİTONİT _________________________________________ 61 4.3.2.3. YABANCI CİSİM REAKSİYONU DEĞERLENDİRMESİ__________________ 67 4.3.3. MİKROSKOPİK ZARAR SKORU________________________________________ 70 4.4. AĞIRLIK TAKİBİ BULGULARI __________________________________________ 74
5. TARTIŞMA VE SONUÇLAR ___________________________________________ 76
6. ÖZET ______________________________________________________________ 82 7. SUMMARY __________________________________________________________ 84
KAYNAKLAR _____________________________________________________________ 86
iv
KISALTMALAR LİSTESİ
A : Arteria ABD : Anabilim Dalı Alb : Albumin Ark : Arkadaşları ASY : Ateşli Silah Yaralanması BT : Bilgisayarlı Tomografi Ca : Kalsiyum cm : Santimetre Cl : Klor CTF : Cerrahpaşa Tıp Fakültesi FM : Fizik Muayene GIP : Gastrik İnhibitör Peptid Hct : Hematokrit Hgb : Hemoglobin Ig : Immünglobulin İÜ : İstanbul Üniversitesi K : Potasyum KDAY : Kesici Delici Alet Yaralanması kg : Kilogram mg : Miligram ml : Mililitre mm : Milimetre Na : Sodyum Nonop : Nonoperatif Plt : Platelet (Trombosit) S.P.S.S. : Statistical Packing For Social Sciences TL : Tanısal Laparoskopi TPL : Tanısal Periton Lavajı T Prot : Total Protein Trb : Trombosit US : Ultrasonografi V : Vena VIP : Vasoaktif İntestinal Peptid WBC : White Blood Cell (lökosit) YCR : Yabancı Cisim Reaksiyonu
v
TABLOLAR, ŞEKİLLER VE RESİMLER
TABLOLAR Tablo 1. Anterior ve Penetran Karın Yaralanmalarında Fizik Muayenenin Doğruluğu ....................................... 9 Tablo 2. Amerikan Travma Derneğinin Penetran Barsak Travması Sınıflaması ............................................... 15 Tablo 3. Rutin Laparotomi Uygulanan Grupta Saptanan İnce Barsak Yaralanma Oranları ............................... 17 Tablo 4. Seçici Gözlem Yöntemi Uygulanan Kliniklerde Grupta Saptanan İnce Barsak Yaralanma Oranları.... 18 Tablo 5. A Grubu WBC Değerleri .................................................................................................................. 30 Tablo 6. B Grubu WBC Değerleri .................................................................................................................. 30 Tablo 7. C Grubu WBC Değerleri .................................................................................................................. 30 Tablo 8. D Grubu WBC Değerleri .................................................................................................................. 30 Tablo 9. E Grubu WBC Değerleri .................................................................................................................. 30 Tablo 10. WBC Parametrelerinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri................................................................ 31 Tablo 11. A Grubu için Hemoglobin Değerleri ............................................................................................... 32 Tablo 12. B Grubu için Hemoglobin Değerleri ............................................................................................... 32 Tablo 13. C Grubu için Hemoglobin Değerleri ............................................................................................... 32 Tablo 14. D Grubu için Hemoglobin Değerleri ............................................................................................... 32 Tablo 15. E Grubu için Hemoglobin Değerleri................................................................................................ 32 Tablo 16. Hemoglobin Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ........................................................ 33 Tablo 17. A Grubu için Hematokrit Değerleri ................................................................................................. 34 Tablo 18. B Grubu için Hematokrit Değerleri ................................................................................................. 34 Tablo 19. C Grubu için Hematokrit Değerleri ................................................................................................. 34 Tablo 20. D Grubu için Hematokrit Değerleri ................................................................................................. 34 Tablo 21. E Grubu için Hematokrit Değerleri ................................................................................................. 34 Tablo 22. Hemogram Parametrelerinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ....................................................... 35 Tablo 23. A Grubu için Trombosit Değerleri .................................................................................................. 36 Tablo 24. B Grubu için Trombosit Değerleri................................................................................................... 36 Tablo 25. C Grubu için Trombosit Değerleri................................................................................................... 36 Tablo 26. D Grubu için Trombosit Değerleri .................................................................................................. 36 Tablo 27. E Grubu için Trombosit Değerleri................................................................................................... 36 Tablo 28. Trombosit Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ........................................................... 37 Tablo 29. Deneklerin Na Değerleri ................................................................................................................. 38 Tablo 30. Na Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri....................................................................... 38 Tablo 31. Cl Değerleri ................................................................................................................................... 39 Tablo 32. Cl Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ....................................................................... 39 Tablo 33. K Değerleri .................................................................................................................................... 40 Tablo 34. K Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ........................................................................ 40 Tablo 35. Ca Değerleri................................................................................................................................... 41 Tablo 36. Ca Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri....................................................................... 41 Tablo 37. Total Protein Değerleri ................................................................................................................... 42 Tablo 38. Biyokimyasal Parametrelerin Gruplara Göre Değerlendirmeleri ...................................................... 42 Tablo 39. Albumin Değerleri.......................................................................................................................... 43 Tablo 40. Albumin Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri.............................................................. 43 Tablo 41. Denek Gruplarının Makroskopik Bulgularına Göre Dağılımı ........................................................... 46 Tablo 42. Tüm Gruplardaki Her Bir Deneğe Ait Makroskopik Bulgular .......................................................... 47 Tablo 43. Makroskopik Görünüm Ve Makroskopik Peritonit Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi...... 48 Tablo 44. Makroskopik Peritonitin Dağılımı................................................................................................... 50 Tablo 45. Makroskopik Peritonit Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi................................................. 50 Tablo 46. Denek Gruplarına Göre Mikroskopik Bulguların Dağılımı.............................................................. 56 Tablo 47. Mikroskopik Patolojik Görünüm..................................................................................................... 57 Tablo 48. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi................................................................. 58 Tablo 49. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi................................................................. 59 Tablo 50. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi................................................................. 60 Tablo 51. Tüm Deneklerde Peritonit Skor Dağılımı ........................................................................................ 63 Tablo 52. Mikroskopik Peritonit Bulgularının Denek Gruplarına Göre Dağılımı ve Değerlendirilmesi............. 64 Tablo 53. Mikroskopik Peritonit Skoruna Göre Grupların Değerlendirmesi..................................................... 65 Tablo 54. Yabancı Cisim Reaksiyonu Şiddetini Gradeleme Sistemi ................................................................ 67 Tablo 55. Yabancı Cisim Reaksiyonu Yönünden Deneklerin Dağılımı ............................................................ 68 Tablo 56. Yabancı Cisim Reaksiyonuna Göre Grupların Değerlendirmesi ....................................................... 68 Tablo 57. Skorlamada Kullanılan Parametreler ............................................................................................... 71
vi
Tablo 58. Deneklerin Skorlara Göre Dağılımı................................................................................................. 71 Tablo 59. Skorlama Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi .................................................................... 72 Tablo 60. Deneklerin Skorlara Göre Dağılımı................................................................................................. 72 Tablo 61. Ağırlık Ölçülerine Göre Deneklerin Dağılımı.................................................................................. 74 Tablo 62. Başlangıç Ve Bitiş Ağırlıklarının Değerlendirmesi .......................................................................... 75 ŞEKİLLER Şekil 1. Penetran Karın Yaralanmalarının Tedavi Algoritmi (17) .................................................................... 14 Şekil 2. Patolojik Tanının Algoritması............................................................................................................ 44 Şekil 3. Makroskopik Görünüm Değerlerine Göre Grupların Dağılımı ............................................................ 49 Şekil 4. Makroskopik Peritonit Görülme Durumuna Göre Grupların Dağılımı ................................................. 51 Şekil 5. Deneklerde Düzenli Barsak Duvarı Varlığı Dağılımı.......................................................................... 58 Şekil 6. Denek Gruplarında Transmüral Onarım Dokusu Dağılımı .................................................................. 59 Şekil 7. Denek Gruplarında Müral Nekroz Dağılımı ....................................................................................... 60 Şekil 8. Mikroskopik Peritonit Bulgularının Gruplara Göre Değerlendirmesi .................................................. 65 Şekil 9. Mikroskopik Peritonit Skoruna Göre Grupların Dağılımı.................................................................... 66 Şekil 10. Yabancı Cisim Reaksiyonu Skorlarının Gruplara Göre Dağılımı....................................................... 69 Şekil 11. Skorlama Durumuna Göre Grupların Dağılımı ................................................................................. 73 Şekil 12. Ağırlık Dağılımı .............................................................................................................................. 75 RESİMLER Resim 1. Barsak Perforasyonunda Kullanılan Kesiciler................................................................................... 20 Resim 2. A9 Deneğinin Relaparotomi Anındaki Görüntüsü ............................................................................ 25 Resim 3. B1 Deneğinin Perforasyon Anındaki Görüntüsü ............................................................................... 26 Resim 4. B1 Deneğinin Relaparotomi Anındaki Görünüşü.............................................................................. 26 Resim 5. C9 Deneğinin Laparotomi Ve Perforasyon Anındaki Görüntüsü ....................................................... 27 Resim 6. C9 Deneğinin Sakrifikasyon Ve Relaparotomi Anındaki Görüntüsü ................................................. 27 Resim 7. D2 Deneğinin Laparotomi Ve Perforasyon Anındaki Görüntüsü....................................................... 28 Resim 8. D2 Deneğinin Sakrifikasyon Ve Relaparotomi Sonrası Görüntüsü.................................................... 28 Resim 9. E8 Deneğinin Sakrifikasyon ve Relaparotomi Sonrası Görüntüsü ..................................................... 29 Resim 10. Submukosal Onarım Dokusu X 200 ............................................................................................... 52 Resim 11. Transmural Onarım Dokusu X 40 .................................................................................................. 53 Resim 12. Sınırlı Mural Nekroz X 100 ........................................................................................................... 53 Resim 13. Mural Nekroz Ve (+++) Peritonit X 100......................................................................................... 54 Resim 14. Normal Duvar, Fibrö Kep, ++ Yabancı Cisim Reaksiyonu.............................................................. 54 Resim 15. Düzenli Barsak Duvarı................................................................................................................... 55 Resim 16. Normal Duvar Ve Hafif Peritonit X 100......................................................................................... 62 Resim 17. Normal Duvar Ve Orta Şiddette Peritonit X100.............................................................................. 62 Resim 18. Ağır Peritonitte Mikroabse X 400 .................................................................................................. 63
1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Mekanik, kimyasal, termal veya diğer çevresel enerji değişikliklerinin vücudun tolerans
değerlerini aşarak fiziksel bir zarara yol açmasına “travma” denir (1, 2). Her yıl tüm dünyada
ölen yaklaşık 11 milyon insanın %8’inin ölüm sebebi travma olmaktadır (1, 3). Karın
bölgesindeki travmaya bağlı ölümlerin sebebi baş-boyun ve toraks travmalarından sonra
üçüncü sıradadır. Karın travmasına bağlı ölüm nedenleri, travmaya bağlı ölüm nedenlerinin
%10’unu oluşturmaktadır (4). Yapılan bir çalışmada karın travmalı olguların %72 si
penetran, %28’i künt karın travmalı olgulardır sonucuna varılmıştır (5).
Gelişen teknoloji ve bilgi birikimi penetran karın travmalı olguların tanı ve tedavisinde büyük
değişikliklere sebep olmuştur. Bu değişiklikler hala cerrahi tartışmalarının önemli bir
gündem maddesini oluşturmaktadır. Klasik ve eski olan yöntem penetran karın yaralanması
şikayeti ile gelen her olguyu ameliyat ile tedavi etmek idi. Gelişen tanısal yöntemler
sayesinde seçilmiş hastalarda seçici gözlem yöntemi ameliyat olmaksızın tedaviyi mümkün
kılmaktadır. İlk kez 1960 yılında Shaftan, hemodinamik olarak stabil durumda olan
abdominal bıçak yaralanmalı hastaların, seri fizik muayene ile konservatif takibi sonucunda
olumlu sonuçlar alınabildiğini göstermiştir (6).
Penetran karın travması sonucunda hem solid hem de içi boş organların yaralanma olasılığı
vardır. Yapılan çalışmalar penetran karın yaralanmalarında en fazla yaralanan içi boş organın
ince barsak (%30), solid organın da karaciğer (%19) olduğunu göstermiştir (4, 5, 7). Bunları
kolon (%18), mide (%13), pankreas ve duodenum takip etmektedir (4, 5, 7).
Bizim bu çalışmadaki amacımız penetran karın yaralanmalı olgularda, yaralanma olasılığı
yüksek olan ince barsakların deneysel olarak değişik çaplarda perfore edildiği durumlarda,
cerrahi tedavi uygulanmadan nasıl bir davranış özelliği göstereceğini ortaya koymaktır.
Ayrıca ince barsak perforasyonunun geliştiği her durumda ameliyat endikasyonunun oluşup
oluşmayacağını gözlemlemektir.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. İNCE BARSAĞIN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
2.1.1. EMBRİYOLOJİ
İlkel barsak, fetal gelişimin 4. haftası içerisinde oluşmaktadır. Epitelin ve sindirim sistemi
bezlerinin büyük kısmı endodermden oluşmaktadır. Muskuler bağ dokusu ve sindirim
sisteminin diğer duvar yapılarını oluşturan tabakalar, endodermi saran splanknik
mezodermden köken almaktadır (8). Primitif barsağın ilk bölümü olan farengeal barsak;
bukkofaringeal membrandan, trakeobronşial divertiküle kadar uzanır. Kalan barsak segmenti
ön barsak (foregut), orta barsak (midgut) ve son barsak (hindgut) bölümlerine ayrılarak
incelenir. Ön barsak faringeal tüp ve ceplerin hemen altından başlar ve karaciğer
tomurcuğuna kadar uzanır. Ön barsaktan özefagus, trakea, akciğer tomurcukları, mide ve
koledok kanalının açıldığı noktaya kadar olan duodenum bölümü kaynaklanır. Ayrıca
duodenumun üst kısmındaki endodermal epitel çıkıntılarından karaciğer pankreas ve safra
sistemi gelişir (9). İnce barsakların kalan kısmı orta barsaktan gelişir (8). Orta barsaktan
primitif barsak halkası oluşur. Orta barsaktan, koledokun duodenuma açıldığı noktanın
altında kalan ince barsak bölümünden, transvers kolonun 2/3 proksimali ile 1/3 distalinin
birleştiği yere kadar olan barsak segmenti gelişir (9). Orta barsak halkasının sefalik ve kaudal
kolları vardır. Sefalik koldan distal duodenum ve jejunum gelişirken, kaudal koldan distal
ileum ile transvers kolonun 2/3 proksimaline kadar olan kolon segmenti gelişir (8). Bu
halkayı oluşturan yapılar 6. haftada hızla büyüyerek umblikal kord içine herniye olur, bu
duruma “Fizyolojik Herniasyon” denir. 10. haftada orta barsağı oluşturan yapılar saatin aksi
yönünde 270 derecelik bir rotasyon yaparak karına geri dönerler (9).
Son barsaktan, transvers kolonun 1/3 distalinde kalan bölüm ile anal kanalın üst bölümüne
kadar uzanan barsak segmenti gelişir (9).
3
2.1.2. HİSTOLOJİ
İnce barsak histolojik olarak 4 ana katmandan oluşur. İçten dışa doğru sıralandığında Tunica
Mukosa, Tunica Submukosa, Tunica Muskularis ve Tunica Serosa olarak adlandırılır.
Tunica Mukosa lümenden dışa doğru; epitel, lamina propria ve muskularis mukosa
tabakalarından oluşmuştur. Lamina Propria kan ve lenf damarlarından zengin gevşek bir bağ
dokusu olup düz kas hücreleri, bezler ve lenfoid dokular içerir. Muskularis Mukosa,
mukosayı submukosadan ayıran ince bir kas tabakasıdır (10). T. Mukosa da makroskopik
olarak da seçilebilen iki önemli yapı vardır. a) Plika sirkulares/Kerkring valvülleri: Barsak
lümenini sirküler ya da spiral biçimde saran, genellikle parelel konumdaki mukosa
kıvrımlarıdır. b) Villus: Çıplak gözle tüm mukosa yüzünden seçilen küçük parmak ya da
yaprak biçimindeki mukosa kabartılarıdır (11).
Tunica Submokosa kan ve lenf damarlarının yanısıra bir de sinir pleksusu içeren (Meissner
Pleksusu) gevşek bağ dokusudur (10). Barsak duvarının en sağlam tabakasıdır ve bu nedenle
barsak dokusuna konulan dikişler mutlaka bu tabakadan geçmelidir (8).
Tunica Muskularis içte sirküler, dışta ise longitudinal olarak seyreden iki katmanlı bir kas
dokusudur. Bu iki katman arasında Myenterik (Auerbach) pleksus adı verilen sinir pleksusu
ile kan ve lenf damarları içeren bağ dokusu bulunur (10).
Tunica Serosa kan ve lenf damarları ile yağ dokusundan zengin ince ve gevşek bir bağ dokusu
tabakasıdır. Mezotelyum denilen tek katlı yassı epitelle örtülüdür (10).
Sindirim kanalı lümenini örten epitelin başlıca fonksiyonları; kanal içerikleri ile organizma
arasında seçici geçirgen bir bariyer olmak, yiyeceklerin sindirim ve transportunu
kolaylaştırmak, sindirim ürünlerinin absorbsiyonuna aracılık etmek, sindirim sistemin
aktivitesinde rol oynayan bazı hormonları oluşturmaktır (10).
4
2.1.3. ANATOMİ
Sindirim kanalının en uzun bölümü olan ince barsaklar midenin son kısmı olan pilor ile
ileoçekal valv arasında uzanır. İnce barsaklar duodenum, jejunum ve ileum olmak üzere 3
bölümde incelenir.
Duodenum: İnce barsakların mideyle jejunum arasında kalan, yaklaşık 25cm’lik ilk
bölümüdür. Bu bölüm dört parçaya ayrılarak incelenir. Duodenumun birinci bölümü (pars
superior) pilordan hemen sonra gelen yaklaşık 5cm’lik bölümdür. İkinci bölüm (pars
descendens) koledok ile pankreatik kanalların orifislerinin bulunduğu vertikal seyreden
bölümdür. Koledok ve ana pankreatik kanal, ikinci bölümün yaklaşık orta hizasında papilla
duodeni major’un tepesine açılan ampulla hepatopankreatika (Vater ampullası)’yı oluşturmak
üzere birleşirler ve duodenuma açılırlar. Duodenumun üçüncü bölümü (pars horizontalis)
yaklaşık 8cm uzunluğundadır ve sağdan sola doğru bir seyir izler. Yaklaşık 5cm uzunluğunda
olan dördüncü bölümü (pars ascendens) yukarı ve sola doğru (fleksura duodenojejunalise)
doğru seyreder. Treitz bağı bu fleksurayı sabitler. Duodenumun üst yarısının kanlanması
A.Gastroduodenalis’in dalı olan A.Pankreatikoduodenalis Superior tarafından, alt yarısınınki
ise A.Mezenterica Superior’un dalı olan A.Pankreatikoduodenalis İnferior tarafından sağlanır.
Venöz drenaj ise V.Pankreatikoduodenalis Superior yolu ile V.Porta’ya ve
V.Pankreatikoduodenalis İnferior yoluyla V.Mezenterica Superior’a olur. Sinirsel
innervasyon Pleksus Coeliacus ve Pleksus Mezenterikus Superiordan gelen otonomik
liflerden kaynaklanır. Lenfatik drenajın yukarı doğru giden kısmı Pankreatikoduodenalis
Superior lenf nodu aracılığıyla gastroduodenal lenf noduna, oradan da Çölyak lenf noduna
olur. Aşağıya doğru giden lenf akımı ise İnferior Pankreatikoduodenal lenf nodu üzerinden
Superior Mezenterik lenf noduna doğrudur (12).
Jejunum ve İleum: Bu iki barsak segmenti toplam 6 m. uzunluktadır ve bunun %40 lık ilk
bölümü jejunum olarak %60 lık son bölümünü ise ileum olarak adlandırılır. Jejunum Treitz
ligamanından (fleksura duodenojejunalis) başlar ve devamı olan ileum, ileoçekal valvde
sonlanır. İleum ve jejunum karın arka duvarına mezenterium aracılığıyla tutunurlar ve bu
sayede serbestçe hareket ederler. Mezenterin radiks kısmı, Arteria ve Vena Mezenterica
Superior’un dallarının, lenfatiklerin ve sinirlerin giriş ve çıkışını sağlar. İleum ile jejunumun
temel farklılıkları şunlardır(12);
5
a) Jejunumun rengi koyu kırmızıdır, ileum rengi açık pembedir,
b) Jejunum çapı 2-4 cm, ileum çapı 2-3 cm dir,
c) Jejunum duvarı kalın ve ağır, ileum duvarı ince ve hafiftir,
d) Jejunum damarlanması ileum damarlanmasından fazladır,
e) Vasa recta jejunumda uzun ileumda kısadır,
f) Jejunum da bir kaç kısa arkus vardır, ileum da ise çok sayıda kısa arcus vardır,
g) Mezenterdeki yağ miktarı jejunumda az ileumda daha fazladır,
h) Plica circulares jejunumda büyük, uzun ve birbirine yakın iken, ileumda kısa seyrek ve
distalde hiç yoktur,
i) Payer plakları jejunumda az ileumda çoktur (13).
İnce barsakların bu bölümünün arteryel beslenmesi A. Mezenterika Superiordan çıkan ve
mezenter içinden seyreden dallar (A. İleales ve A. Jejunales) ile olur, ayrıca son bölümü ise
ileokolik arter ile beslenir. Venöz drenaj, arterlere eşlik eden venlerle olur. Sonuç olarak
bütün venleri Superior Mezenterik vene dökülür. Lenfatik drenaj ise jejunum ve ileumun çok
sayıdaki ara lenfatikleri Superior Mezenterik arter çıkış yerinin çevresinde bulunan Superior
Mezenterik noda dökülerek olur. Sinirsel innervasyon Superior Mezenterik Pleksus’ tan
gelen otonom sinirler ile olur (12).
2.1.4. FİZYOLOJİ
Mide ile kalın barsak kısmı arasında bulunan ince barsakların fonksiyonları kısaca kimusu
distale doğru ilerletmek, sindirim ürünlerinin karışmasını ve emilmesini sağlamak, immün
görevler üstlenmek ve endokrin fonksiyonlar göstermek olarak sayılabilir. Bu fonksiyonların
hepsi kısaca aşağıdaki gibi anlatılabilir (14, 15).
6
A) Peristaltizm ve Segmentasyon: Proksimal segmentin sirküler kaslarının kasılıp distal
segmentin gevşek halde durması ve bu hareketin senkronize bir şekilde yapılmasıdır. Bu
senkronize hareket sayesinde intestinal içerik proksimalden distale doğru ilerler (15).
B) Sindirim ve Emilim Fonksiyonu: Alt sınıflara ayrılarak şöyle anlatılabilir;
i) Yağlar: Pankreatik lipaz yardımıyla hidrolize edilen trigliseritler, miçeller oluşturmak
üzere safra tuzları ile birleşir (15). Sonra oluşan miçeller enterositlerin fırçamsı
kenarına kadar ulaşır. Bu seviyede miçeller çözünür, safra tuzları tekrar lümene
dönerken yağ asitleri ve monogliseridler pasif difüzyonla hücre içine girerler. Hücre
içinde trigliseritler tekrar oluşup şilomikron yapısına katılırlar. Oluşan şilomikronların
önemli bir kısmı lenfatiklere karışırken bir kısmı ise portal dolaşıma katılır. Yağ
asitlerinin kısa zincirli olanları ise doğrudan portal dolaşıma geçebilir. Lümene tekrar
gönderilen safra tuzlerı terminal ileum seviyesinde emilerek portal dolaşım ile
karaciğere gider ve tekrardan duodenuma salınır bu dolaşıma “enterohepatik
dolaşım” denir (14). Vücuttaki toplam safra tuzu miktarı 5 gramdır ve her gün bunun
yaklaşık %10’u dışkı ile kaybedilir. Kaybedilen bu 0,5 gramlık safra tuzu karaciğer
tarafından yeniden üretilerek sindirim işlemi için kullanılır.
ii) Karbonhidratlar: Karbonhidrat sindiriminde ana görevi gören pankreatik lipaz,
duodenum düzeyinde önemli bir sindirim aşamasını gerçekleştirir. Jejunum düzeyine
gelindiğinde karbonhidratların önemli bir kısmı disakkaritlere veya trisakkaritlere
kadar indirgenmiş olur. Karbohidratların kalan sindirimi ise ince barsak epitelinin
fırçamsı kenarındaki özgün enzimler sayesinde gerçekleşir. Glikoz ve galaktoz
enterosit içine aktif transport ile fruktoz ise kolaylaştırılmış diffüzyon ile geçer.
iii) Proteinler: Protein sindirimi midede başlar ve en önemli kısmı ise duodenumda
yapılır. Mide asidi sayesinde denatüre olan proteinler, pepsin aktivitesiyle
parçalanırlar. Tripsin pankreastan salgılanan tripsinojenin duodenumda enterokinaz
ile aktifleşmesiyle oluşur ve diğer pankreatik proteazları aktifleştirir. Bu enzimler
sayesinde proteinler daha küçük polipeptidlere yada tek tek aminoasitlere kadar
parçalanır. Oluşan yapılar peptid transport mekanizmaları ile enterosit içine taşınırlar.
7
iv) Su ve Elektrolitler: Oral yol ile alınan suya ek olarak mide, safra salgıları, pankreas
ile ince barsak salgıları sayesinde günlük 8-10 lt. su ince barsak lümenine girer. İnce
barsak lümenine giren bu suyun 500 ml. si dışında kalan miktarı geri emilir. Na, K,
Cl, Ca ve bikarbonat da ince barsaklardan emilir.
C) Endokrin Fonksiyonlar: İnce barsak mukozasında bulunan nöroendokrin hücrelerden
salgılanan çeşitli peptid yapıdaki maddelerin fizyolojide önemli rolleri vardır.
i) Sekretin: Asidik yapıdaki mide içeriğinin duodenum mukozasına teması ile salgılanır.
Pankreastan su ve bikarbonattan zengin salgı yapılmasını uyarırken, gastrin salgısını
inhibe eder.
ii) Kolesistokinin: Bazı aminoasitlerin ve yağ asitlerinin barsak mukozasına temas
etmesi ile salınır. Oddi sfinkter tonusunun azalması, safra kesesinin kasılması ve
pankreastan enzim salgılanmasını uyarır. Ayrıca pankreastan insülin salgılanmasını
ve barsak motilitesini uyarır. Barsak lümeni içinde safra salgılarının artması ve tripsin
aktivitesinin artması ile salgısı inhibe olur.
iii) Diğer peptidler: Gastrik İnhibitör Polipeptid (GIP) lümen içi yağ ve glikoz artışı ile
salgılanır ve insülin salgısını uyarır. Vazoaktif İntestinal Polipeptid (VIP)
vazodilatasyona yol açar, pankreas ve barsak salgısını arttırır. Somatostatin, motiliteyi
ve tüm bu barsak peptidlerinin salgısını inhibe eder.
D) İmmun İşlevler: İnce barsak savunma sisteminin en önemli parçası lamina propriadaki
plazma hücrelerinden salgılanan salgısal immunglobulin A (IgA) dır. Bu IgA mukozal
yüzeyde bulunurak barsak lümeni içerisine giren bir çok toksik etkeni ve bakteriyel ajanı
nötralize eder. Bu mukozal IgA yı aşabilen ajanlar submukozal lenfatik ganglionların M
hücreleri aracılığıyla lenfoblastlara iletilir ve bu hücrelerin salgıladığı IgA ile etkisiz hale
getirilirler (14).
8
2.2. PENETRAN KARIN YARALANMASI
2.2.1. PENETRAN KARIN TRAVMALARINDA İNCE BARSAK YARALANMASI
Yapılan çalışmalar penetran karın yaralanmalarında en fazla yaralanan içi boş organın ince
barsak (%30), solid organın da karaciğer (%19) olduğunu göstermiştir (4, 5, 7). Bunları kolon
(%18), mide (%13), pankreas ve duodenum takip etmektedir (4, 5, 7). Karına penetran
yaralanma sonucu oluşan barsak rüptürü, gaz ve diğer barsak içeriklerinin periton boşluğuna
girmesine ve peritonit gelişmesine neden olmaktadır (16).
2.2.2. PENETRAN KARIN YARALANMALARINDA TANI YÖNTEMLERİ
Penetran karın yaralanması nedeniyle acil cerrahi kliniğine başvuran hastaların tanı
yöntemleri, cerrahi kliniklerindeki teknik imkanlar büyük bir fark göstermedikçe birbirlerine
benzer. Karına penetre kesici-delici alet yaralanması nedeniyle başvuran hastaya
yaklaşımdaki temel basamaklar şunlardır; vital parametrelerin ölçümü, damar yolunun
açılması, fizik muayene, yara yeri eksplorasyonu, konvansiyonel radyodiagnostik tetkiklerin
uygulanması ve biyokimyasal parametrelerinin ölçümüdür. Daha ileri tanı yöntemleri
endikasyonu oluştukça kullanılmaya başlanır.
Tanı yöntemleri temelde Noninvaziv ve İnvaziv yöntemler olarak ikiye ayrılır. En temel tanı
yöntemi fizik muayenedir. İleri yöntemlerden ise en fazla fayda sağlayanları ultrasonografi
(US) ve bilgisayarlı tomografi (BT) dir. İnvaziv yöntemler içinde tanısal peritoneal lavaj
(TPL) ve tanısal laparoskopi en önemli olanlarıdır.
2.2.2.1.NONİNVAZİV TANI YÖNTEMLERİ
A) Fizik Muayene (FM): FM tanısal yöntemler arasında en konvansiyoneli olsa da, cerrah
için hala en güvenilir ve en çok ihtiyaç duyulanıdır ancak göreceli olması nedeniyle cerrah
9
için yanıltıcı da olabilir. Bu nedenle diğer tanısal yöntemlere de başvurma ihtiyacı ortaya
çıkar. Yapılan birçok çalışma FM’deki periton irritasyon bulguları ve hemodinamik
instabilitenin laparotomi kararı verdiren en önemli kriterler olduğunu göstermiştir (17).
Bu nedenle cerrah, penetran karın travması nedeniyle acil ünitesine başvuran hastaya tüm
tanı yöntemleri elinin altında bulunsa bile ayrıntılı bir FM’ye herşeyden çok ihtiyaç duyar.
Tanısal testler ayırıcı olmaktan çok tamamlayıcıdır (18). BT’nin etkinliğini araştırmak
için yapılan bir çalışmada, gözden kaçan hasarın en aza indirgenmesi ve hastanede yatış
süresinin kısaltılması amacıyla FM’ye ek olarak lokal yara eksplorasyonu, TPL,
Laparoskopi ve US kullanılmıştır. Tüm bu ek tanı yöntemlerinin avantaj ve dezavantajları
bulunduğundan anterior karın travmaları için evrensel kabul edilen bir yaklaşım yoktur
(19).
Anterior ve Posterior Karın Duvarı Yaralanmalarında Fizik Muayenenin Doğruluğu (20) (21) Hasta
Sayısı Yanlış Pozitif İlk Fizik Muayene
Yanlış Negatif İlk Fizik Muayene
Fizik Muayenenin Doğruluk Oranı
Anterior Abdominal Yaralanma 651 3,2 2,9 93,9 Posterior Abdominal Yaralanma 230 2,6 2,2 95,2
Tablo 1. Anterior ve Penetran Karın Yaralanmalarında Fizik Muayenenin Doğruluğu
B) Ultrasonografi (US): US gelişen teknik imkanlar nedeniyle penetran karın travmalı
hastaların tanısında önemli kullanım alanı bulmuş bir tanı yöntemidir. Avantajları
arasında mobilize edilebilmesi sayesinde ressüsitasyon masasındaki hastaya bile
uygulanabilir olması, 3-5 dakika gibi kısa bir sürede uygulanabilir olması, karın içi sıvı
saptanmasında yüksek bir hassasiyete sahip olması sayılabilir (22). Udobi ve arkadaşları
yaptıkları çalışma sonucunda (23); US nin abdominal penetran tramaların tanısında, çok
yararlı bir diagnostik çalışma olduğunu belirtmişlerdir. Pozitif US bulguları yaralanmanın
çok güçlü bir habercisidir, bu hastalara laparotomi yapılması gereklidir. Eğer US
bulguları negatifse, gizli yaralanmayı tespit etmek için ek tanısal çalışmaların yapılması
gerekir (23). Bu kadar iddialı olan bu yöntemin dezavantajları da vardır. Bu
dezavantajlardan en önemlileri; yapan kişinin bilgi ve tecrübesi ile doğru orantılı olarak
doğru sonuç vermesi ve karındaki sıvının karakteri hakkında net bilgi verememesidir.
Bunlardan başka dezavantajları ise solid organ parankimleri ve retroperitoneum hakkında
çok ayrıntılı fikir verememesidir (22). Penetran karın ve alt toraks yaralanmalarının
tedavi yönteminde sıkça kullanılan US, klinisyene fikir vermesi açısından faydalı olabilir.
Ancak laparotomi kararı alırken US bulgularının önemi tartışmalıdır (24).
10
C) Bigisayarlı Tomografi (BT): BT, fizik muayene ile beraber kullanıldığında anterior
abdominal yaralanmalı hastaların tanısında sıklıkla kullanılan, faydalı bir yöntemdir. Ağır
ve hafif yaralanmaların ayırdedilmesinde ve kısa bir gözlem süresinin ardından taburcu
edilecek hastaların seçilmesinde güvenle kullanılabilir (19). BT, penetran karın travmalı
hastanın tanısında henüz rutin kullanıma girmemiştir. Yapılan bir çalışmanın sonuçlarına
göre BT; abdominal ateşli silah yaralanması olup nonoperatif tedaviye alınan hastaların
rutin tanısal araçlarından biri olmak üzeredir (25). Bu çalışmada BT’nin laparotomi
gereksinimi gösteren hastaları saptamada yeterli duyarlılık ve özgüllüğe sahip olması
nedeniyle güvenilir bir tanı aracı olduğu sonucuna varılmıştır (25). Shanmuganathan ve
arkadaşları, yaptıkları prospektif bir çalışmada, 200 hastalık bir abdominal kesici-delici
alet yaralanması serisinde BT’nin duyarlılığını %97, özgüllüğünü %98 ve tutarlılığını
%98 olarak bulmuşlardır (26). Yine yapılan başka bir çalışmada; penetran gövde
travmalarında üç kontrastlı abdominopelvik BT, laparotominin gerekliliğini doğru bir
şekilde saptamakta, peritoneal girişimi dışlamakta ve hepatik hasarın nonoperatif
tedavisinde kullanılmaktadır. Ek olarak yapılan anjiografi ve diyafragma hasarı
araştırmasının da mantıklı bir yaklaşım olduğu yargısına varılmıştır (27).
2.2.2.2.İNVAZİV TANI YÖNTEMLERİ
A) Tanısal Periton Lavajı (TPL): Geçmiş dönemde yoğun olarak kullanılan TPL, acil
travma şikayeti ile gelen hastalarda artık sıklıkla kullanılan bir yöntem değildir. Klasik
periton lavajı endikasyonlarından en önemli iki tanesi periton irritasyon bulguları ve
hemodinamik instabilite olup bunlar penetran karın travmalı hastaların laparotomi
endikasyonları ile benzerlik gösteririr. Diğer klasik TPL endikasyonları ise şöyle
sıralanabilir; a) Alkol veya kafa travması nedeniyle tam olarak koordine olunamayan
hastalar b) Omurilik yaralanması nedeniyle karnı net değerlendirilemeyen hastalar c)
Karın muayenesinin güvenilir olarak yapılamadığı (küçük çocuk/çok yaşlı hasta) hastalar
d) Eşlik eden başka bir yaralanma nedeniyle acil anestezi gerekenler e) Çok sayıda
hastanın sevk ve dağıtımı gereken durumlar (22). Bu durumların oluştuğu bir hasta acil
ünitesine başvurduğunda elde ultrason ya da daha ileri bir tanı yönteminin kullanılma
şansı yoksa TPL kullanılabilir (28). Genellikle göbek altı vertikal insizyonla periton
geçilerek gönderilen drenden gelen sıvının analizinde hemorajik mayii gelmesi birçok
durum için tanı koydurucudur.
11
TPL’de karın içine gönderilen kateterden ilk aspirasyon anında 10-20cc kan gelmesi
makroskopik olarak pozitiflik kriteridir. 1000cc sıvı ile yıkamanın ardından aspire edilen
sıvının analizinde şu bulguların saptanması mikroskopik pozitiflik anlamı taşır; a) ml.’de
100.000 üzerinde eritrosit olması b) ml.’de 500’ün üzerinde lökosit olması c) ml.’de
20U/L amilaz olması d) ml.’de 3U/L alkali fosfataz olması e) Yıkama sıvısında bilirubin,
gıda artıkları, tenya, barsak içeriği veya idrar bulunduğu durumlar (22).
B) Tanısal Laparoskopi (TL): TL, karına penetre kesici-delici alet yaralanmalarında karnı
gözle görüp değerlendirme fırsatı veren çok yararlı bir tanı yöntemidir. Bu yöntemin
temelde iki faydası vardır: İlk olarak, seçici gözlem yöntemi uygulanan penetran karın
yaralanmalarında, gecikme nedeniyle oluşabilecek komplikasyonları ortadan kaldırır.
Diğer faydası ise laparotomi yapıldığı takdirde negatif çıkabilecek hastalar için hastanede
kalış süresini kısaltmasıdır. Yapılan çalışmalarda, TL’ye ihtiyaç duyulan hastaların %35-
50’sinde negatif bulgularla karşılaşılmıştır. Bunun yanında bazı pozitif bulguları olan
hastalarda da laparotomiye gerek duyulmadan tedavi, TL ile tamamlanabilir.
Dezavantajları ise US’de olduğu gibi tanı ve tedavi başarısının yapan kişiye bağlı olması
ve her zaman tanı koydurucu olmamasıdır (22). Başka bir çalışma ise TL’nin en önemli
dezavantajının, invaziv olması ve genel anestezi gerektirmesi olduğunu bildirmektedir.
Genel anestezi gereksiniminin düşük de olsa aspirasyon ve diğer havayolu problemleri
nedeniyle potansiyel morbidite riski taşıdığı, ek maliyet getirdiği ve travma hastalarında
tansiyon pnömotoraks ve gaz embolisi gibi potansiyel komplikasyonlar doğurabildiğine
dikkat çekmiştir (29).
2.2.3. PENETRAN KARIN YARALANMALARINA YAKLAŞIM
Karına penetran yaralanma nedeniyle başvuran hastaya nasıl bir tedavi yöntemi uygulanacağı,
son yıllarda gelişen teknoloji ve bakım yöntemleri sayesinde büyük bir gelişim ve değişim
göstermiştir. 1960’lı yıllara kadar penetran karın yaralanmalarında rutin laparotomi tek tedavi
seçeneği idi. Bu nedenle penetran karın travmalarında negatif laparotomi, post operatif
mortalite ve morbidite oranları yüksek olmaktaydı. Özellikle Shaftan’ın 1960 ve 1969
yıllarındaki yayınları üzerine rutin laparotomi tek tedavi seçeneği olmaktan uzaklaştı. Bu
yılardan itibaren dünya çapında bir çok cerrah asemptomatik ve vital bulguları stabil olan
hastalarda konservatif tedaviye yönelmiştir (30, 31, 32). 1987 yılında Demetriades ve
12
Rabinovitz’in 651 hastalık bir grupta yaptıkları bir çalışmada; ameliyat etmek veya gözlemek
arasındaki kararı sağlıklı verebilmek için dikkatli bir ilk muayene ve tekrarlayan klinik
muayene yapılması gerektiğini belirlemişlerdir. Peritoneal penetrasyonun varlığı, omentum
veya barsak evisserasyonu, diyafragma altında serbest hava bulunması ve abdominal
parasentezde kan varlığı operasyon için kesin endikasyon değildir. Zorunlu eksplorasyon
yaklaşımı takip edilmiş olsaydı gereksiz laparotomi oranı %48’e kadar çıkardı (21).
Demetriades’in bu çalışmasında eğer tespit edilmiş peritoneal penetrasyonu olan tüm hastalar
ameliyat edilmiş olsaydı olguların %27,5’i gereksiz yere opere edilmiş olacaktı (21). Bu
çalışmada seçici gözlem yaklaşımı uygulanırken; aynı zamanda evisserasyon, pozitif
abdominal parasentez ve diyafragma altı serbest hava ameliyat için kesin endikasyonlar olarak
kabul edilseydi laparotomilerin % 20,6’sı gerekmediği halde yapılmış olacaktı. Aynı
çalışmada belirtilen operasyon endikasyonları kullanıldığında gereksiz operasyonların oluşma
olasılığı sadece % 5’te kalmıştır ki bunlar içinde mortalite yoktur ve morbidite minimaldedir
(21).
Direkt cerrahi eksplorasyon, birçok hastada nonterapötik ve hatta negatif
sonuçlanabilmektedir. Dolayısıyla bu laparotomilere bağlı morbidite ve mortalite oranları
diğer yöntemleri daha uygulanabilir kılmaktadır (30, 31, 32). Yapılan bir çalışmada tedavi
edici cerrahi girişime ihtiyaç gösteren KDAY oranı % 14,9 olarak bulunmuştur. Bu sonuç
KDAY’larda direkt laparotomi seçeneğinden uzaklaşılması gerektiğini göstermektedir (33).
Velmahos - Demetriades ve ark.’nın 2001 yılında yayınlanan 1856 ateşli silah yaralanmalı
olguyu içeren bir çalışmasına göre; seçici gözlem yöntemi, güvenli, maliyet avantajı sağlayan,
gereksiz negatif laparotomileri önleyici ve hastanede kalış süresini kısaltıcıdır (34). Bu
özellikleri ile seçici gözlem yöntemi abdominal ateşli silah yaralanmasında standart yaklaşım
olarak kabul edilmektedir. Ressüsitasyon, cerrahi teknikler, antibiyotik tedavisi ve izleme
ekipmanlarındaki büyük ilerlemeler sayesinde seçici gözlem yönteminde çok büyük
gelişmeler kaydedilmiştir. Hastaları ameliyat etmeden güvenli bir şekilde tedavi etmek
sadece bilimsel açıdan doğru değil aynı zamanda etik olarak da haklı bulunmaktadır. Bu
çalışmada gereksiz laparotomilerin insidansı önceki çalışmalarda verilen oranlara göre önemli
ölçüde düşük olacak şekilde %14 olarak bulunmuştur (34). Inaba ve Demetriades, 2007
yılında yayınlanan çalışmalarında penetran karın travmasında Şekil 1’deki gibi bir tanı ve
tedavi algoritmasının izlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir (35). Bu durumda penetran karın
travması ile başvuran hastanın fizik muayenede peritonit bulguları göstermesi veya
hemodinamik instabilitesinin olması direkt laparotomi endikasyonu sayılmıştır. Bu
13
endikasyonlardan herhangi birinin olmadığı durumlarda hastalar, KDAY veya ASY gibi iki
ana gruba ayrılmıştır.
KDAY hastalarında solid organ yaralanması şüphesi varsa ilk olarak BT çekilmelidir. BT’de
solid organ yaralanması var ise duruma göre karar verilmeli, yok ise hasta gözleme
alınmalıdır. Ancak solid organ yaralanması şüphesi yok ise hasta BT çekilmeden gözleme
alınmalıdır. Bu gruptaki hastalarda gözlem süresi boyunca hemodinamik instabilite veya
peritonit bulguları gözlenmesi durumunda laparotomiye karar verilmelidir. Böyle bir durum
gözlem süresince gelişmezse, yaralanma yeri sol torakoabdominal veya sağ anterior
torakoabdominalde değilse hasta taburcu edilmelidir. Ancak yaralanma bu bölgelerdeyse
laparoskopi uygulanmalı ve buradaki gözleme göre gerekirse laparotomiye dönülmeli
gerekmezse terapötik laparoskopi veya negatif laparoskopi ile tedavi sonuçlandırılmalıdır
(35). Periton nafiz KDAY ile başvuran hastalarda klinik ve laboratuvar bulgularını kombine
ederek seçici gözlem yöntemini uygulamak ve organ evisserasyonunu laparotomi
endikasyonu olarak değerlendirmemek mobiditede azalmayla sonuçlanacaktır (36).
ASY hastaları için daha farklı bir algoritma öngörülmüştür. Bu durumdaki hastalara önce BT
çekilip peritoneal düzensizliği değerlendirilmelidir. Peritoneal düzensizlik yok ise taburcu
olmalarına karar verilmelidir. Peritoneal düzensizlik var ise şu üç yöntem uygulanabilir;
1) BT’de peritoneal düzensizlik var ama net tanı konulamıyorsa hasta gözleme
alınmalıdır,
2) BT‘de peritoneal düzensizlik var ve içi boş organ yaralanması tanısı konulduysa
laparotomi yapılmalıdır,
3) BT’de peritoneal düzensizlik var ve solid organ yaralanması var ise hastanın
durumuna göre karar verilmelidir (35).
14
Şekil 1. Penetran Karın Yaralanmalarının Tedavi Algoritmi (17)
1. Karar seçenekleri gözlem, operasyon veya anjioembolizasyonu içerir.
2. Bu algoritmanın alındığı diğer bölgelerin yaralandığı geri kalan hastalar, riskli olarak tanımlanmıştır.
Penetran abdominal travmalarda yaklaşım şeması.
15
Amerikan Travma Derneğine göre penetran karın yaralanmalarında yaralanma olasılığı en
yüksek olan ince barsakların yaralanma sınıflaması Tablo 2 deki gibidir (37).
Penetran İnce Barsak Yaralanmalarının Sınıflandırılması
Grade 1 İntramural hematom veya seroza yaralanması
Grade 2 Yaralanmanın ince barsak çevresinin %50’sinden az olması
Grade 3 Yaralanmanın ince barsak çevresinin %50’sinden fazla olması
Grade 4 Tam kopma
Grade 5 Kopma ile beraber devaskülarize segment
Tablo 2. Amerikan Travma Derneğinin Penetran Barsak Travması Sınıflaması
İnce barsak yaralanmalarının tamiri için iki yöntem mevcuttur. Bunlardan birisi rezeksiyon -
anastomoz tekniği diğeri ise primer onarım tekniğidir (38). Rezeksiyon–anastomoz tekniğine,
genellikle yara yeri debridmanı veya multipl perforasyonlar sonrasında ihtiyaç duyulur (38).
16
2.2.4. PENETRAN KARIN YARALANMALARINDA RUTİN LAPAROTOMİ İLE
SEÇİCİ GÖZLEM YÖNTEMİNİN ANALİZİ
1960’lı yıllara kadar penetran karın yaralanmalarında tek tedavi seçeneği olan rutin
laparotomi yöntemi Shaftan’ın seçici gözlem yöntemini ortaya koyması ile yerini ağırlıklı
olarak bu yönteme bırakmıştır. Halen rutin laparotomi yaklaşımını savunanların gerekçeleri
ağır bir patolojinin atlanma ihtimali sonrasında ortaya çıkabilecek adli, insani, tıbbi ve sosyal
baskıdan uzak kalmaktır (39). Rutin laparotomi yönteminin ağırlıklı olarak kullanıldığı
dönemde yapılan çalışmalar analiz edildiğinde aşağıdaki tablo (Tablo 3) ortaya çıkmaktadır.
Bu tabloda birinci sırada incelenmiş olan; Wilson ve ark. çalışmasında kliniklerine başvuran
494 hastanın 430’u çalışmaya alınmış ve 403 hastalık gruba rutin laparotomi yöntemi
uygulanmıştır. Bu 403 olgunun 124’ünde herhangi bir patolojiye rastlanmamıştır. Kalan 279
hastanın 92’sinde (%22,82) ince barsak yaralanması saptanmıştır (40). Pridgen ve
arkadaşlarının 1966 yılında yaptıkları çalışmada 776 penetran karın yaralanmalı hasta
değerlendirilmiştir. Bu hastaların 165’inde (%21,26) ince barsak yaralanması
gözlenmiştir(41). Colapinto ve ark. 1977 yılında yaptıkları bir çalışmada kliniklerine
başvuran 41 hastanın 39’u opere etmişlerdir. Bu çalışmada 23 (%58,97) hastada ince barsak
yaralanması saptanmıştır (42). Nance ve ark. 1969 yılında yaptıkları çalışmada 1964 ve 1967
yılları arasında başvuran 480 hastalık bir gruba rutin laparotomi yöntemi uygulamışlardır. Bu
gruptaki 38 hasta çeşitli nedenlerle opere edilmemiş, opere edilen 442 hastanın 38’inde
(%8,60) ince barsak yaralanması gözlenmiştir (43). Arıkan ve ark. 2005 yılında yaptıkları
çalışmada rutin laparotomi yöntemi ile seçici gözlem yöntemini karşılaştırmışlardır (30).
Kliniklerine başvuran 61 penetran karın travmalı hastanın 9’unu geliş anında acil laparotomi
endikasyonu bulunduğu için hemen ameliyata almışlardır. Kalan 52 hastanın 21’ine rutin
lapartomi yöntemi uygulanırken diğer 31’i için seçici gözlem yöntemi yöntemi uygun
görülmüştür. Bu ayırımın nasıl yapılacağı görevli cerrahın insiyatifine bırakılmıştır. İlk
başvuruda acil operasyona alınan 9 hastanın 5’inde ve rutin laparotomi yöntemi
uygulanmasına karar verilen 21 hastanın 9’unda ince barsak yaralanması gözlenmiştir. Sonuç
olarak toplam 14 (%46,6) hastada ince barsak yaralanması tespit edilmiştir (30).
17
Wilson. Pridgen Colapinto Nance Arıkan1
Çalışmaya Alınan Hasta 494 776 41 480 61
Ameliyata Alınan Hasta Sayısı 403 776 39 442 30
İnce Barsak Perforasyonu Sayısı 92 165 23 38 14
İnce Barsak Yaralanma Oranı %22,83 %21,26 %58,97 %8,60 %46,67
Tablo 3. Rutin Laparotomi Uygulanan Grupta Saptanan İnce Barsak Yaralanma Oranları
Fabian ve ark.’nın 1993 yılında yayınlanan bir çalışmalarında 182 hasta değerlendirilmiştir.
Bu hastalardan 17 tanesi künt karın travması iken, 99’u KDAY ve 66’sı ASY hastası olup
penetran karın travmalı hasta sayısı toplamda 165’dir. 99 KDAY hastasının operasyonlarının
49 tanesi diagnostik laparoskopi ile sonuçlandırılırken 50 tanesinde de laparotomiye
dönülmüştür. Bu hastalardan 10 tanesinde ince barsak yaralanmasına rastlanmıştır. 66
ASY’li hastanın 41 tanesi diagnostik laparoskopi ile sonlandırılırken, 25’inin ameliyatında
açığa dönülmüştür. Bu 66 hastanın 6 tanesinde ince barsak yaralanamasına rastlanmıştır.
Sonuç olarak 165 penetran karın travmalı hastanın 16 (%9,69) tanesinde barsak
yaralanmasına rastlanmıştır (29). Arıkan ve ark. 2005 yılında yapılan çalışmasının seçici
gözlem grubu düşünüldüğünde 9 hasta ilk geliş anında acil laparotomiye alındığı ve 31
hastanın gözleme alındığı düşünüldüğünde toplamda 40 hastaya seçici gözlem yöntemi
uygulanmıştır. Seçici gözlem yöntemi uygulanan hastalardan ilk geliş anında opere edilen 9
hastalık gruptaki 5 hastada ince barsak yaralanması saptanmış, gözleme alınan 31 hastalık
grubun 6’sı sonradan opere edilmiş ve bu 6 hastanın 1’inde barsak perforasyonu saptanmıştır.
Kısaca bu gruptaki 40 hastanın 6’sında (%15) ince barsak perforasyonu saptanmıştır (30).
Seçici gözlem yönteminin uygulandığı dönemdeki çalışmalar analiz edildiğinde; Tsikitis ve
ark.’nın 2004 yılında yayınlanan çalışmasında 77 hasta değerlendirilmiştir. Bu hastalardan 33
tanesi operasyona alınmış ve 8 (%10,39) tanesinde ince barsak yaralanması saptanmıştır (44).
Taviloğlu ve ark. 1988 yılında 200 hasta ile yaptığı çalışmada 25 hasta erken 33 hasta ise bir
süre gözlem yapıldıktan sonra olmak üzere toplamda 58 hasta ameliyata alınmıştır. Kalan
1 9 erken ve 21 rutin laparotomi yöntemi toplamda 30 hasta için rutin laparotomi olarak değerlendirildi.
18
142 hasta konservatif takibe alınmıştır. Toplamda başvuran 200 hastanın 58 i operasyona
alınmış ve 13 (%6,50) hastada ince barsak perforasyonu saptanmıştır (45).
Van Haarst ve ark.’nın 1999 yılında yayınlanan çalışmasında; 322 KDAY’lı hasta
incelenmiştir. Hastalardan 111 tanesi erken, 9 tanesi takip sonrası olmak üzere toplam 120
tanesi operasyona alınmıştır. Operasyona alınan hastaların 32’sinde (% 9,94) ince barsak
yaralanması gözlenmiştir (46).
Ertekin ve ark.’nın 2005 yılında yayınlanan çalışmasında, 294 hasta değerlendirilmiştir. 129
hastada karına penetrasyon saptanıp çalışmaya alınmıştır. Bu 129 hastanın 37 si operasyona
alınmış ve bunların 21’inde (%16,28) ince barsak yaralanması gözlenmiştir (47).
Van Brussel ve ark.’nın 2001 yılında yayınlanan çalışmasında; toplam 101 adet KDAY’lı
hasta incelemiştir. 41 hastaya laparotomi uygulanmış ve bunların 4’ünde (%3,96) ince barsak
perforasyonu saptanmıştır (48).
Tsikitis Taviloğlu Van Haarst Ertekin Van Brussel Arıkan2
Çalışmaya Alınan Hasta 77 200 322 129 101 40
Ameliyata Alınan Hasta Sayısı 33 58 120 37 41 15
İnce Barsak Perforasyonu Sayısı
8 13 32 21 4 6
İnce Barsak Yaralanma Oranı %10,39 %6,50 %9,94 %16,28 %3,96 %15
Tablo 4. Seçici Gözlem Yöntemi Uygulanan Kliniklerde Grupta Saptanan İnce Barsak Yaralanma Oranları
Bizim bu çalışmaya başlamamızdaki önemli nedenlerden biri de yukarıdaki analizde
görüldüğü üzere genellikle seçici gözlem yöntemini benimseyen kliniklerde ince barsak
yaralanması oranı rutin laparotomiyi benimseyen kliniklerden daha düşük çıkmaktadır. Bu
görüntü bize seçici gözlem yöntemi uygulanan ve ameliyat endikasyonu doğmadan taburcu
edilen hastaların ince barsak yaralanması olsa bile bu yaraların kendiliğinden iyileşebileceği
2 İlk geliş anında operasyona alınan 9 hasta ve gözleme alınan 31 hasta toplamda 40 hasta seçici gözlem yöntemi içinde değerlendirildi.
19
ihtimalini düşündürdü. Bu durumu analiz edebilmek için laboratuvar ortamında deneklerle
çalışmaya karar verdik.
20
3. MATERYAL VE METOD
Çalışmamız İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Etik Kurulunun 27.03.2007
tarih ve 7677 sayılı izni ile İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Üretim ve
Araştırma Laboratuvarı’nda gerçekleştirilmiştir. Histopatolojik inceleme İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Patoloji A.D’de, Biyokimyasal inceleme Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı’nda gerçekleştirilmiştir.
3.1. İNTESTİNAL PERFORASYONUN OLUŞTURULMASI
Çalışmaya 4 Nisan 2007 Çarşamba günü İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları
Laboratuvarında başlandı. Çalışmamızda 50 adet Wistar Albino cinsi 3,5 - 4 aylık genç
erişkin sıçan kullanılması planlandı. Toplam 50 adet denek 5 gruba rastlantısal olmak üzere
10’ar adet olarak dağıtıldı. Gruplar A, B, C, D, E olmak üzere isimlendirildi. A grubu
deneklerde 1mm, B grubu deneklerde 2mm, C grubu deneklerde 3mm, D grubu deneklerde
4mm perforasyon oluşturulması ve E grubu deneklerde perforasyon oluşturulmayarak kontrol
grubu oluşturulması planlandı. Perforasyon çaplarının planla uyumlu olarak yapılabilmesi
amacıyla çapları 1mm, 2mm, 3mm ve 4mm olan uygun kesiciler hazırlandı.
Resim 1. Barsak Perforasyonunda Kullanılan Kesiciler
Deneklerde laparotomide; anestezik madde olarak 100mg/kg ketamin ve 10mg/kg xylazin
intraperitoneal yolla uygulandı. Karın kapama için 2/0 ipek sütür materyali kullanıldı.
21
Sakrifikasyon esnasında eter anestezisi sonrası kardiak ponksiyon ile 3-3,5cc kan alındıktan
sonra derin eter anestezisi altında ötenazi yapıldı.
Deneklerin en az 2 gün, en fazla 7 gün gözlenmesi planlandı. Hiçbir denek ilk 2 gün içinde
ölmediğinden çalışmadan çıkarılmadı. C ve D gruplarında 2 günü tamamlayan fakat 7 günü
tamamlayamadan ölen denekler oldu. Bu deneklerden relaparotomi altında patolojik inceleme
için materyal alındı.
Gözlem süresinin ilk 48 saati boyunca deneklerin oral beslenmesi kısıtlandı. Bu ilk 48 saatlik
süre boyunca, tüm denekler 12 saat arayla cilt altından 5cc isolyte m solüsyonu ile
desteklendi. İlk 48 saatlik süre sonunda oral beslenmeye geçilen deneklerin cilt altından
beslenme işlemi durduruldu.
7 günlük gözlem süresince, deneklerden birinci ve üçüncü 48 saat sonunda hemogram için,
ikinci 48 saat sonunda ise biyokimyasal inceleme için kan alınması planlandı. Kan kuyruk
kısmından alındı ve her kan alma işleminde kuyruk kısmı bir miktar kesildi. Kan alma işlemi
tamamlandığında kuyruk 2/0 ipek sütür materyali ile bağlanarak işlem sonlandırıldı.
A grubu: A grubu sıçanlar anestezi altında opere edildi. Deneklere orta hat kesisi ile
laparotomi yapıldı. Deneklerin barsakları çekumun 10cm proksimalinden, antimezenterik
yüzden, hazırlanan kesici yardımıyla 1’er mm olmak üzere perfore edildi. Operasyon
sonunda deneklerin karınları 2/0 ipek sütür materyali kullanılarak unblok kapatıldı.
7. gün hayatta kalan denekler anestezi altında sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen deneklere
relaparotomi uygulanarak çekumun 10cm proksimalindeki ileum bölgesinin 1cm distali ve
1cm proksimalini içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile bu bölgeye yakın periton
bölgesinden periton rezeksiyonu yapıldı. Çıkarılan barsak segmenti mezenterik taraftan boylu
boyunca açılıp musluk suyunda yıkandı. Çıkarılan örnekler eppendorf tüplerindeki %10 luk
formol içinde patoloji laboratuarına gönderildi.
B grubu: B grubu sıçanlar anestezi altında opere edildi. Deneklere orta hat kesisi ile
laparotomi yapıldı. Deneklerin barsakları çekumun 10cm proksimalinden, antimezenterik
yüzden, hazırlanan kesici yardımıyla 2’şer mm olmak üzere perfore edildi. Operasyon
sonunda deneklerin karınları 2/0 ipek sütür materyali kullanılarak unblok kapatıldı.
22
7. gün hayatta kalan denekler anestezi altında sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen deneklere
relaparotomi uygulanarak çekumun 10cm proksimalindeki ileum bölgesinin 1cm distali ve
1cm proksimalini içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile bu bölgeye yakın periton
bölgesinden periton rezeksiyonu yapıldı. Çıkarılan barsak segmenti mezenterik taraftan boylu
boyunca açılıp musluk suyunda yıkandı. Çıkarılan örnekler eppendorf tüplerindeki %10 luk
formol içinde patoloji laboratuarına gönderildi.
C grubu: C grubu sıçanlar anestezi altında opere edildi. Deneklere orta hat kesisi ile
laparotomi yapıldı. Deneklerin barsakları çekumun 10cm proksimalinden, antimezenterik
yüzden, hazırlanan kesici yardımıyla 3’er mm olmak üzere perfore edildi. Operasyon
sonunda deneklerin karınları 2/0 ipek sütür materyali kullanılarak unblok kapatıldı.
7. gün hayatta kalan denekler anestezi altında sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen deneklere
relaparotomi uygulanarak çekumun 10cm proksimalindeki ileum bölgesinin 1cm distali ve
1cm proksimalini içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile bu bölgeye yakın periton
bölgesinden periton rezeksiyonu yapıldı. Çıkarılan barsak segmenti mezenterik taraftan boylu
boyunca açılıp musluk suyunda yıkandı. Çıkarılan örnekler eppendorf tüplerindeki %10 luk
formol içinde patoloji laboratuarına gönderildi.
D grubu: D grubu sıçanlar anestezi altında opere edildi. Deneklere orta hat kesisi ile
laparotomi yapıldı. Deneklerin barsakları çekumun 10cm proksimalinden, antimezenterik
yüzden, hazırlanan kesici yardımıyla 4’er mm olmak üzere perfore edildi. Operasyon
sonunda deneklerin karınları 2/0 ipek sütür materyali kullanılarak unblok kapatıldı.
7. gün hayatta kalan denekler anestezi altında sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen deneklere
relaparotomi uygulanarak çekumun 10cm proksimalindeki ileum bölgesinin 1cm distali ve
1cm proksimalini içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile bu bölgeye yakın periton
bölgesinden periton rezeksiyonu yapıldı. Çıkarılan barsak segmenti mezenterik taraftan boylu
boyunca açılıp musluk suyunda yıkandı. Çıkarılan örnekler eppendorf tüplerindeki %10 luk
formol içinde patoloji laboratuarına gönderildi.
E grubu: E grubu sıçanlar anestezi altında opere edildi. Bu gruptaki deneklere orta hat kesisi
ile laparotomi yapıldı, ek herhangi bir işlem yapılmadan, operasyon sonunda deneklerin
karınları 2/0 ipek sütür materyali kullanılarak unblok kapatıldı.
23
7. gün hayatta kalan denekler anestezi altında sakrifiye edildi. Sakrifiye edilen deneklere
relaparotomi uygulanarak çekumun 10cm proksimalindeki ileum bölgesinin 1cm distali ve
1cm proksimalini içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile bu bölgeye yakın periton
bölgesinden periton rezeksiyonu yapıldı. Çıkarılan barsak segmenti mezenterik taraftan boylu
boyunca açılıp musluk suyunda yıkandı. Çıkarılan örnekler eppendorf tüplerindeki %10 luk
formol içinde patoloji laboratuarına gönderildi.
3.2. AĞIRLIK DEĞERLENDİRMESİ
Tüm deneklerin ağırlıkları çalışmaya alındıkları anda ve sakrifiye edildiği anda kaydedildi.
Tüm denekler işlem sırasındaki durumuna göre minimum 48 saat, maksimum 7 gün gözlendi.
Bu süre boyunca sıçanlar 12 saat arayla cilt altı 5’er cc Isolyte-m solüsyonu ile desteklendi.
Bu 48 saatlik sıvı replasmanı ile takip süresinin ardından oral gıdaya geçilerek sıvı replasmanı
sonlandırıldı.
3.3. BİYOKİMYASAL DEĞERLENDİRME
İlk laparotomiden sonraki ilk 48 saat sonunda hemogram kontrolü için kan alındı. İkinci 48
saaat sonunda biyokimyasal parametrelerin (Na, K, Cl, T.prot, Alb) kontrolü için kan alındı.
Üçüncü 48 saat sonunda hemogram kontrolü için tekrar kan alındı. Kan alma işlemi kuyruk
kısmından yapıldı. Kuyruktan her kan alma işleminde denekler eter anestezisi altındaydı. Bu
işlemde kuyruk kesilerek kan alındı ve işlem sonunda kuyruğun proksimal kısmı 2/0 ipek
sütür materyali ile bağlanarak işlem sonlandırıldı.
3.4. PATOLOJİK DEĞERLENDİRME
Patolojik İnceleme: Barsak segmentinin tamamı makroskopik olarak incelenip bulgular
kaydedildi. Lezyon saptanan deneklerin barsaklarında lezyonlu yerlerin tamamı örneklendi,
lezyonsuz barsak bölgesinden de örnekleme yapıldı. Hiç lezyon saptanmayan, normal
görünümdeki deneklerin barsak segmentinin tamamı örneklendi.
24
Doku örnekleri rutin takip işleminden sonra parafin bloklara gömülerek, 3-4 mikron
kalınlığında kesitler alınıp, Hematoksilen & Eosin ile boyandı ve mikroskopik olarak
incelendi.
Mikroskopik incelemede barsak duvarı ve mezenter yağ dokusundaki bulgular her denek için
tek tek kaydedildi.
3.5. İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical
Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (ortalama, standart sapma) yanısıra
niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası
karşılaştırılmasında Oneway Anova testi ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Tukey
HDS testi kullanılması; normal dağılım göstermeyen parametrelerin gruplar arası
karşılaştırılmasında Kruskal Wallis tetsi ve farklılığa neden çıkan grubun tespitinde Mann
Whitney U test kullanılması planlandı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare
testi kullanıldı. Sonuçlar % 95‘lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde
değerlendirildi.
25
4. BULGULAR
4.1. VİTAL BULGULAR
Çalışmaya 4 Nisan 2007 Çarşamba günü İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları
Laboratuvarında başlandı. Toplam 50 adet sıçan 5 gruba rastlantısal 10’ar adet olmak üzere
dağıtıldı. Gruplar A, B, C, D, E olmak üzere isimlendirildi.
A grubu deneklere 04/04/2007 günü anestezi altında laparotomi ile 1mm çapında ince barsak
perforasyonu uygulandı. Deneklerden oral alımın kısıtlandığı ilk 48 saatlik süre boyunca ve
eter anestezisi altında kan alınması süresi boyunca ölen olmadı. A grubu deneklerin tümü, en
fazla gözlem süresi olan 7 günü vital bulgularında herhangi bir anormallik gözlenmeden
tamamladı.
Resim 2. A9 Deneğinin Relaparotomi Anındaki Görüntüsü
26
B grubu deneklere 09/04/2007 günü anestezi altında laparotomi ile 2mm çapında ince barsak
perforasyonu uygulandı. Deneklerden oral alımın kısıtlandığı ilk 48 saatlik süre boyunca ve
eter anestezisi altında kan alınması süresi boyunca ölen olmadı. B grubu deneklerin tümü, en
fazla gözlem süresi olan 7 günü vital bulgularında herhangi bir anormallik gözlenmeden
tamamladı.
Resim 3. B1 Deneğinin Perforasyon Anındaki Görüntüsü
Resim 4. B1 Deneğinin Relaparotomi Anındaki Görünüşü
27
C grubu deneklere 17/04/2007 günü anestezi altında laparotomi ile 3mm çapında ince barsak
perforasyonu uygulandı. Laparotomi sonrası takibe alınan deneklerden oral alımın
kısıtlandığı ilk 48 saat boyunca ve eter anestezisi altındaki ilk kan alma işlemde ölen olmadı.
C grubunda 1no’lu denek 4. gün biyokimya için kan alınmadan evvel, 2 ve 8 no’lu denekler
ise aynı gün kan alındıktan sonra öldü. Bu deneklerden relaparotomi altında patolojk
inceleme için materyal alındı. Diğer deneklerden en fazla gözlem süresi olan 7 gün
tamamlanmadan, vital bulgularında anormallik gözlenen olmadı.
Resim 5. C9 Deneğinin Laparotomi Ve Perforasyon Anındaki Görüntüsü
Resim 6. C9 Deneğinin Sakrifikasyon Ve Relaparotomi Anındaki Görüntüsü
28
D grubu deneklere 18/04/2007 günü anestezi altında laparotomi ile 4mm çapında ince barsak
perforasyonu uygulandı. Laparotomi sonrası takibe alınan deneklerden oral alımın
kısıtlandığı ilk 48 saat boyunca ve eter anestezisi altındaki ilk kan alma işlemde ölen olmadı.
Takip sırasında 1 no’lu denek 4. gün biyokimya için kan alınmadan önce, 3 nolu denek 4.
gün biyokimya için kan alındıkta sonra, 8 no’lu denek 6. gün hemogram için kan alındıktan
sonra öldü. Bu deneklerden relaparotomi altında patolojk inceleme için materyal alındı.
Diğer deneklerden en fazla gözlem süresi olan 7 gün tamamlanmadan, vital bulgularında
anormallik gözlenen olmadı.
Resim 7. D2 Deneğinin Laparotomi Ve Perforasyon Anındaki Görüntüsü
Resim 8. D2 Deneğinin Sakrifikasyon Ve Relaparotomi Sonrası Görüntüsü
29
E grubu deneklere 02/05/2007 günü anestezi altında laparotomi uygulandı. Orta hat insizyonu
ile karın açıldı. Ardından karın 2/0 ipek sütür materyali ile unblok kapatıldı. Deneklerden
oral alımın kısıtlandığı ilk 48 saatlik süre boyunca ve eter anestezisi altında kan alınması
süresi boyunca ölen olmadı. E grubu deneklerin tümü, en fazla gözlem süresi olan 7 günü
vital bulgularında herhangi bir anormallik gözlenmeden tamamladı.
Resim 9. E8 Deneğinin Sakrifikasyon ve Relaparotomi Sonrası Görüntüsü
30
4.2. LABORATUVAR BULGULARI
4.2.1. HEMOGRAM PARAMETRELERİ
Hemogram değerlendirmeleri 2. ve 6. gün yapıldı.
A) WBC Değerlendirmesi : Her grubun 2. ve 6. günlerde ölçülen WBC değeri aşağıdaki
tablolardaki gibidir.
A GRUBU WBC DEĞERLERİ A1 A2 A3 A4 A5 A6 A7 A8 A9 A10 WBC 1 13.900 16.100 10.500 9.700 11.400 12.800 12.400 13.900 6.600 15.400 WBC 2 13.700 18.600 22.200 15.300 17.400 20.000 19.000 20.900 12.100 17.700
Tablo 5. A Grubu WBC Değerleri
B GRUBU WBC DEĞERLERİ B1 B2 B3 B4 B5 B6 B7 B8 B9 B10 WBC 1 9.000 6.600 10.700 13.600 11.300 10.400 4.200 7.100 4.200 10.300 WBC 2 8.100 13.400 20.500 14.900 21.900 16.300 15.100 17.700 13.400 21.600
Tablo 6. B Grubu WBC Değerleri
C GRUBU WBC DEĞERLERİ C1 C2 C3 C4 C5 C6 C7 C8 C9 C10 WBC 1 15.300 7.400 7.200 12.400 11.500 4.600 7.700 8.300 10.900 11.600 WBC 2 16.800 13.400 23.900 29.600 15.400 23.500 21.200
Tablo 7. C Grubu WBC Değerleri
D GRUBU WBC DEĞERLERİ D1 D2 D3 D4 D5 D6 D7 D8 D9 D10 WBC 1 10.400 7.700 16.000 9.400 10.900 9.800 10.300 9.400 11.600 6.300 WBC 2 17.400 12.600 15.300 17.800 26.500 6800** 18.800 14.500
Tablo 8. D Grubu WBC Değerleri
E GRUBU WBC DEĞERLERİ E1 E2 E3 E4 E5 E6 E7 E8 E9 E10 WBC 1 16.000 14.600 13.400 12.800 8.500 8.100 11.800 3.900 16.800 9.500 WBC 2 14.300 8.200 18.200 13.700 16.100 7.900 16.200 8.400 16.000 15.000
Tablo 9. E Grubu WBC Değerleri
31
Grupların 48 saat WBC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). 6.gün WBC ölçümleri arasında ise gruplara göre anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,05). C grubunun 6.gün WBC düzeyleri kontrol grubundan anlamlı
yüksek olarak saptanmıştır (p:0,020; p<0,05). Diğer ölçümler arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). A, B, C ve D gruplarında 48.saat WBC ölçümlerine göre 6.gün
WBC ölçümlerinde görülen yükselişler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p:0,001;
p:0,001; p:0,007; p:0,010). Kontrol grubunda 48.saat ölçümlerine göre 6.gün ölçümleri
arasında anlamlı değişim gözlenmemiştir (p>0,05).
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD
Test Değ; p
WBC 48.saat 12.270,0 ± 2.842,5
8.740,0± 3.122,7
9.690,0± 3.170,1
10.180,0± 2.561,1
11.540,0± 4.022,7
F:1,992; p:0,112
WBC 6,gün 17.690± 3.188,3
16.290± 4.301,27
20.542,8± 5.685,6
16.212,5± 5.629,8
13.400± 3.810,5
F:2,800; p:0,039*
p 0,001** 0,001** 0,007** 0,010* 0,198
F : Oneway anova test p· : Paired samples test * : P<0.05 ** : P<0.01
Tablo 10. WBC Parametrelerinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
32
B) Hemoglobin Değerlendirmesi : Her grubun 2. ve 6. günlerde ölçülen hemoglobin
değeri aşağıdaki tablolardaki gibidir.
A GRUBU İÇİN HEMOGLOBİN DEĞERLERİ A1 A2 A3 A4 A5 A6 A7 A8 A9 A10 HGB 1 14,7 14,3 13,1 13,6 14,8 12,5 14,3 13,3 13,8 13,1 HGB 2 10,9 12,6 12,2 12,3 14,1 11,1 12,6 11,8 13,6 11,9
Tablo 11. A Grubu için Hemoglobin Değerleri
B GRUBU İÇİN HEMOGLOBİN DEĞERLERİ B1 B2 B3 B4 B5 B6 B7 B8 B9 B10 HGB 1 13,9 8 13,9 13,5 14 14,5 9,3 13,8 12,8 15,4 HGB 2 12,2 12,3 12,9 11,1 13,9 13,4 11,2 12 11,2 13,7
Tablo 12. B Grubu için Hemoglobin Değerleri
C GRUBU İÇİN HEMOGLOBİN DEĞERLERİ C1 C2 C3 C4 C5 C6 C7 C8 C9 C10 HGB 1 15 12,8 13,4 14,5 13,2 13,5 12,3 11,3 11,2 10 HGB 2 7,8 12 11 9,6 9,2 10,5 10,2
Tablo 13. C Grubu için Hemoglobin Değerleri
D GRUBU İÇİN HEMOGLOBİN DEĞERLERİ D1 D2 D3 D4 D5 D6 D7 D8 D9 D10 HGB 1 13,3 13,3 14 13,7 14,1 12,9 12,9 14,6 13,9 12,9 HGB 2 10,4 11,8 13 10,8 11 4,1** 10,8 9,6
Tablo 14. D Grubu için Hemoglobin Değerleri
E GRUBU İÇİN HEMOGLOBİN DEĞERLERİ E1 E2 E3 E4 E5 E6 E7 E8 E9 E10 HGB 1 13,6 14,4 14,2 13,5 7,5 14,1 15,2 12 15,4 16 HGB 2 7,8 11,7 10 10,8 4 10,4 11,3 10,1 10,8 12,3
Tablo 15. E Grubu için Hemoglobin Değerleri
33
Grupların 48. saat Hgb ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). 6.gün Hgb ölçümleri arasında ise gruplara göre anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01). Kontrol grubunun 6.gün Hbg düzeyleri A grubundan ve B
grubundan anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p: 0,040; p:0,031; p<0,05). Diğer
ölçümler arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). A, C, D ve kontrol gruplarında
48. saat Hgb ölçümlerine göre 6.gün Hgb ölçümlerinde görülen düşüşler istatistiksel olarak
anlamlı bulunmuştur (p:0,001; p:0,013; p:0,016; p:0,001). B grubunda 48.saat ölçümlerine
göre 6.gün ölçümleri arasında anlamlı değişim gözlenmemiştir (p>0,05).
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD
Test Değ; p
HGB 48.saat 13,7 ± 0,76 12,9 ± 2,36 12,7 ± 1,54 13,5 ± 0,59 13,5 ± 2,41 F:0,714; p:0,587
HGB 6,gün 12,3 ± 0,99 12,3 ± 1,05 10,0 ± 1,34 10,1 ± 2,65 9,9 ± 2,40 F:4,543; p:0,004**
p 0,001** 0,45 0,013* 0,016* 0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test * : P<0.05 ** : P<0.01
Tablo 16. Hemoglobin Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
34
C) Hematokrit Değerlendirmesi : Her grubun 2. ve 6. günlerde ölçülen hematokrit
değerleri aşağıdaki tablolardaki gibidir.
A GRUBU İÇİN HEMATOKRİT DEĞERLERİ A1 A2 A3 A4 A5 A6 A7 A8 A9 A10 HCT 1 42,9 42 38,1 39,5 43,6 36 41,4 38,7 39,7 38,3 HCT 2 32,6 37,5 36,8 37,1 41,6 33,2 37,7 35,3 40,6 35,1
Tablo 17. A Grubu için Hematokrit Değerleri
B GRUBU İÇİN HEMATOKRİT DEĞERLERİ B1 B2 B3 B4 B5 B6 B7 B8 B9 B10 HCT 1 39,6 30,2 40,3 39,6 41,1 42,4 26,7 39,8 36,9 44,7 HCT 2 37,1 37,3 38,8 34,3 43 40,4 34,2 37,5 34,4 42,5
Tablo 18. B Grubu için Hematokrit Değerleri
C GRUBU İÇİN HEMATOKRİT DEĞERLERİ C1 C2 C3 C4 C5 C6 C7 C8 C9 C10 HCT 1 44,5 38,6 39,9 42 39 41,3 37,7 34,8 34,2 30,7 HCT 2 23,9 35,2 32,1 28,6 27,3 31,6 30,6
Tablo 19. C Grubu için Hematokrit Değerleri
D GRUBU İÇİN HEMATOKRİT DEĞERLERİ D1 D2 D3 D4 D5 D6 D7 D8 D9 D10 HCT 1 38,5 38,6 37,2 39,8 40,7 37,7 35,5 41,7 39,7 36,6 HCT 2 29,8 34,8 37,4 33 32,5 31,8 28,7
Tablo 20. D Grubu için Hematokrit Değerleri
E GRUBU İÇİN HEMATOKRİT DEĞERLERİ E1 E2 E3 E4 E5 E6 E7 E8 E9 E10 HCT 1 39,9 41,1 41,6 39,8 26,3 40,7 43,5 35,6 45,2 46,4 HCT 2 24,4 35,4 30,1 32,3 12,6 31,6 34 31,1 32,8 36,8
Tablo 21. E Grubu için Hematokrit Değerleri
35
Grupların 48. saat Hct ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). 6.gün Hct ölçümleri arasında ise gruplara göre anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,01). A grubu 6.gün Hct düzeyleri C grubundan ve kontrol grubundan
anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,023; p:0,013; p<0,05). B grubu Hct
ölçümleri C grubundan ve kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır
(p:0,005; p:0,002). Diğer ölçümler arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). A,
C, D ve kontrol gruplarında 48. saat Hct ölçümlerine göre 6.gün Hct ölçümlerinde görülen
düşüşler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p:0,006; p:0,009; p:0,001; p:0,001). B
grubunda 48.saat ölçümlerine göre 6.gün ölçümleri arasında anlamlı değişim gözlenmemiştir
(p>0,05).
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD
Test Değ; p
HCT 48.saat 40,0 ± 2,40 38,1 ± 5,54 38,2 ± 4,10 38,0 ± 1,91 40,0 ± 5,69 F:0,491; p:0,743
HTC 6,gün 36,7 ± 2,87 37,9 ± 3,2 29,9 ± 3,66 32,5 ± 2,93 30,1 ± 7,01 F:6,718; p:0,001**
p 0,006** 0,898 0,009** 0,001** 0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test * : P<0.05 ** : P<0.01
Tablo 22. Hemogram Parametrelerinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
36
D) Trombosit Değerlendirmesi : Her grubun 2. ve 6. günlerde ölçülen trombosit değeri
aşağıdaki tablolardaki gibidir.
A GRUBU İÇİN TROMBOSIT DEĞERLERİ A1 A2 A3 A4 A5 A6 A7 A8 A9 A10
TRB 1 633.000 508.000 546.000 499.000 390.000 802.000 640.000 543.000 714.000 935.000
TRB 2 787.000 628.000 607.000 821.000 872.000 826.000 857.000 751.000 911.000 869.000
Tablo 23. A Grubu için Trombosit Değerleri
B GRUBU İÇİN TROMBOSIT DEĞERLERİ B1 B2 B3 B4 B5 B6 B7 B8 B9 B10
TRB 1 521.000 93.000 575.000 492.000 631.000 547.000 217.000 462.000 501.000 345.000
TRB 2 997.000 932.000 775.000 367.000 934.000 1.158.000 881.000 840.000 960.000 937.000
Tablo 24. B Grubu için Trombosit Değerleri
C GRUBU İÇİN TROMBOSIT DEĞERLERİ C1 C2 C3 C4 C5 C6 C7 C8 C9 C10
TRB 1 42.300 710.000 593.000 534.000 443.000 531.000 714.000 360.000 817.000 821.000
TRB 2 474.000 986.000 935.000 992.000 826.000 829.000 1.270.000
Tablo 25. C Grubu için Trombosit Değerleri
D GRUBU İÇİN TROMBOSIT DEĞERLERİ D1 D2 D3 D4 D5 D6 D7 D8 D9 D10
TRB 1 322.000 519.000 86.000 342.000 491.000 411.000 580.000 506.000 597.000 550.000
TRB 2 776.000 884.000 694.000 962.000 984.000 129.000 1.007.000 987.000
Tablo 26. D Grubu için Trombosit Değerleri
E GRUBU İÇİN TROMBOSIT DEĞERLERİ E1 E2 E3 E4 E5 E6 E7 E8 E9 E10
TRB 1 344.000 410.000 599.000 672.000 468.000 514.000 462.000 605.000 787.000 424.000
TRB 2 1.008.000 1.000.000 910.000 923.000 849.000 854.000 849.000 995.000 869.000 698.000
Tablo 27. E Grubu için Trombosit Değerleri
37
Grupların 48. saat ve 6.gün Trombosit ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık görülmemektedir (p>0,05). A, B, C ve kontrol gruplarında 48. saat trombosit
ölçümlerine göre 6.gün trombosit ölçümlerinde görülen yükselişler istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p:0,007; p:0,001; p:0,034; p:0,001). D grubunda 48.saat ölçümlerine göre 6.gün
ölçümleri arasında anlamlı değişim gözlenmemiştir (p>0,05).
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD
Test Değ; p
Trombosit 48.saat
621.000,0 ± 160.981
438.400,0 ±169.562,3
556.530,0 ±236.777,8
440.400,0 ±156.073,4
528.500,0 ±135.618,9
F:2,000; p:0,111
Trombosit 6,gün
792.900 ±103.026,9
878.100 ±206.020,7
901.714,2 ±240.124,0
691.837,5 ±372.306,8
895.500 ± 94.397,7
F:1,430; p:0,242
p 0,007** 0,001** 0,034* 0,21 0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test * : P<0.05 ** : P<0.01
Tablo 28. Trombosit Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
38
4.2.2. BİYOKİMYA PARAMETRELERİ
A) Na Değerlendirmesi : Grupların Na ölçümleri arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde
anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığı
tespit etmek için yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun Na ölçümleri B grubu, ve
kontrol grubuna göre anlamlı farklılık göstermemektedir (p:0,084; p:0,232; p>0,05). C
grubundan ve D grubundan ise anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p:0,001;
p:0,001; p<0,01). B grubu Na ölçümleri D grubundan anlamlı düzeyde düşük olarak
saptanmıştır (p:0,002; p<0.01); diğer gruplar ile anlamlı farklılık göstermemektedir
(p>0,05). C grubunun Na ölçümleri D grubundan ve kontrol grubundan anlamlı farklılık
göstermemektedir (p>0,05). D grubu Na ölçümleri de kontrol grubundan anlamlı düzeyde
yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p<0.01).
A1 139 B1 143 C1 D1 E1 139 A2 140 B2 141 C2 144 D2 144 E2 141 A3 136 B3 142 C3 141 D3 159 E3 142 A4 140 B4 139 C4 141 D4 142 E4 143 A5 137 B5 143 C5 142 D5 142 E5 142 A6 139 B6 143 C6 146 D6 146 E6 141 A7 138 B7 141 C7 145 D7 147 E7 141 A8 141 B8 143 C8 144 D8 147 E8 140 A9 138 B9 141 C9 145 D9 146 E9 141
A10 136 B10 139 C10 144 D10 144 E10 139
Tablo 29. Deneklerin Na Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD
Test Değ; p
NA 138,40 ±1,71
141,50 ±1,58
143,55 ±1,81
146,33 ±5,12
140,90 ±1,28
F:12,002; p:0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 30. Na Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
39
B) Cl değerlendirmesi : Grupların Cl ölçümleri arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde
anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,001). A grubunun Cl ölçümleri B grubu, C grubu ve
kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,002; p:0,003;
p:0,006). Diğer grupların Cl ölçümleri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir
(p>0,05).
A1 110 B1 107 C1 D1 E1 109 A2 114 B2 105 C2 105 D2 105 E2 108 A3 110 B3 108 C3 103 D3 115 E3 107 A4 110 B4 105 C4 111 D4 113 E4 110 A5 110 B5 104 C5 104 D5 108 E5 108 A6 111 B6 109 C6 106 D6 105 E6 103 A7 109 B7 105 C7 102 D7 110 E7 106 A8 107 B8 105 C8 107 D8 106 E8 101 A9 113 B9 102 C9 105 D9 110 E9 103
A10 109 B10 106 C10 107 D10 109 E10 105
Tablo 31. Cl Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD p
Cl 110,30 ±2,00
105,60 ±2,01
105,55 ±2,65
109,00 ±3,46
106,00 ±2,94
F:6,719; p:0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 32. Cl Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
40
C) K Değerlendirmesi : Grupların K ölçümleri arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde
anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,001). A grubunun K ölçümleri C grubu ve kontrol
grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p:0,033). Diğer
grupların K ölçümleri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).
A1 6,0 B1 5,4 C1 D1 E1 6,2 A2 5,7 B2 5,1 C2 4,7 D2 5,3 E2 8,5 A3 6,0 B3 4,7 C3 4,7 D3 5,4 E3 4,9 A4 4,9 B4 5,8 C4 4,6 D4 6,9 E4 4,5 A5 7,7 B5 5,0 C5 4,3 D5 6,0 E5 4,5 A6 6,0 B6 5,2 C6 4,7 D6 4,4 E6 4,6 A7 6,0 B7 6,0 C7 5,4 D7 4,8 E7 4,9 A8 5,4 B8 5,1 C8 5,0 D8 4,5 E8 6,0 A9 6,0 B9 5,8 C9 4,8 D9 4,9 E9 5,0
A10 5,5 B10 5,0 C10 4,6 D10 4,4 E10 5,4
Tablo 33. K Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD p
K 5,9 ±0,72
5,31 ±0,42
4,75 ±0,30
5,17 ±0,83
5,10 ±0, 59
F:4,721; p:0,003**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 34. K Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
41
D) Ca değerlendirmesi : Grupların Ca ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık görülmemektedir (p>0,05).
A1 9,7 B1 10,4 C1 D1 E1 10,4 A2 10 B2 10,9 C2 10,1 D2 9,9 E2 9,8 A3 9,2 B3 10,3 C3 10,6 D3 8,7 E3 9,9 A4 9,8 B4 10,7 C4 10,9 D4 9,6 E4 9,7 A5 9,3 B5 10,4 C5 10,2 D5 10,7 E5 9,9 A6 9,3 B6 10,4 C6 10,2 D6 9,9 E6 10,1 A7 9,8 B7 10 C7 10,6 D7 10,1 E7 10 A8 10 B8 10,3 C8 9,9 D8 10 E8 10 A9 9,6 B9 10,3 C9 10,5 D9 10,1 E9 10
A10 9,8 B10 10,3 C10 10,6 D10 7,5 E10 10,3
Tablo 35. Ca Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD p
Ca 9,65 ±0,29
10,40 ±0,24
10,40 ±0,31
9,61 ±0,95
10,01 ±0,21
F:1,050; p:0,393
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 36. Ca Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
42
E) Total Protein Değerlendirmesi : Grupların total protein ölçümleri arasında istatistiksel
olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi
gruptan kaynaklandığı tespit etmek için yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun total
protein ölçümleri B grubu ile anlamlı farklılık göstermezken (p:0,312); C grubu, D grubu
ve kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p:0,001;
p:0,006; p<0,01). B grubu total protein ölçümleri C grubu ve D grubundan anlamlı
düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,028; p:0,001); diğer gruplar ile anlamlı farklılık
göstermemektedir (p>0,05). D grubu total protein ölçümleri de kontrol grubundan
anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p:0,014; p<0.05).
A1 7,0 B1 6,4 C1 D1 E1 6,8 A2 6,7 B2 6,6 C2 6,1 D2 5,6 E2 6,2 A3 6,8 B3 6,4 C3 5,9 D3 6,4 E3 5,7 A4 6,4 B4 6,1 C4 6,1 D4 6,1 E4 6,2 A5 6,4 B5 6,7 C5 6,3 D5 6,0 E5 6,8 A6 6,6 B6 6,4 C6 6,1 D6 5,7 E6 6,2 A7 6,8 B7 6,2 C7 6,3 D7 5,8 E7 6,3 A8 6,8 B8 6,5 C8 5,9 D8 5,7 E8 5,9 A9 7,0 B9 6,6 C9 5,9 D9 5,3 E9 5,9
A10 6,7 B10 6,9 C10 6,2 D10 6,0 E10 6,7
Tablo 37. Total Protein Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD p
Total Protein 6,72 ±0,20
6,48 ±0,23
6,08 ±0,16
5,84 ±0,32
6,27 ±0,38
F:14,285; p:0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 38. Biyokimyasal Parametrelerin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
43
F) Albumin Değerlendirmesi : Grupların albumin ölçümleri arasında istatistiksel olarak
ileri düzeyde anlamlı farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan
kaynaklandığı tespit etmek için yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun albümin
ölçümleri B grubu ile anlamlı farklılık göstermezken (p:0,348); C grubu, D grubu ve
kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p:0,001;
p:0,002; p<0,01).
A1 0,9 B1 0,9 C1 D1 E1 0,7 A2 1,0 B2 0,9 C2 0,7 D2 0,7 E2 0,7 A3 0,9 B3 0,9 C3 0,8 D3 0,5 E3 0,8 A4 0,9 B4 1,0 C4 0,8 D4 0,8 E4 0,9 A5 0,9 B5 0,8 C5 0,7 D5 0,7 E5 0,9 A6 0,9 B6 0,8 C6 0,6 D6 0,8 E6 0,7 A7 0,9 B7 0,8 C7 0,8 D7 0,8 E7 0,8 A8 1,0 B8 0,9 C8 0,6 D8 0,7 E8 0,7 A9 1,0 B9 0,8 C9 0,7 D9 0,8 E9 0,7
A10 0,9 B10 0,8 C10 0,9 D10 0,8 E10 0,9
Tablo 39. Albumin Değerleri
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD Ort±SD p
Albumin 0,93 ±0,04
0,86 ±0,06
0,73 ±0,10
0,73 ±0,10
0,78 ±0,09
F:10,135; p:0,001**
F : Oneway anova test p· : Paired samples test ** : P<0.01
Tablo 40. Albumin Parametresinin Gruplara Göre Değerlendirmeleri
B grubu albumin ölçümleri C grubu ve D grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak
saptanmıştır (p:0,016; p:0,016); diğer gruplar ile anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0,05).
44
4.3. PATOLOJİK BULGULAR
Patolojik değerlendirme makroskopik ve mikroskopik olmak üzere iki başlık altında yapıldı.
Makroskopik değerlendirme, makroskopik görünüm ve makroskopik peritonit olmak üzere iki
parametre ile yapıldı. Mikroskopik değerlendirme ise mikroskopik peritonit, yabancı cisim
reaksiyonu, mikroskopik skorlama sistemi ve mikroskopik görünüm olmak üzere 4 ana başlık
altında yapıldı. Mikroskopik görünüm değerlendirme parametrelerinden düzenli barsak
görünümü, transmural onarım dokusu ve mural nekroz mikroskopik skorlama sisteminde
ağırlıklı önem arzettiğinden bu parametreler ayrıca değerlendirildi.
Şekil 2. Patolojik Tanının Algoritması
PATOLOJİK DEĞERLENDİRME
MAKROSKOPİK DEĞERLENDİRME
MAKROSKOPİK GÖRÜNÜM
MAKROSKOPİK PERİTONİT
MİKROSKOPİK DEĞERLENDİRME
MİKROSKOPİK GÖRÜNÜM
BARSAK DUVAR BÜTÜNLÜĞÜ
TRANSMURAL ONARIM DOKUSU
MURAL NEKROZ
MİKROSKOPİK PERİTONİT
YABANCI CİSİM REAKSİYONU
MİKROSKOPİK SKOR
45
4.3.1. MAKROSKOPİK PATOLOJİK BULGULAR
Makroskopik olarak barsaklarda görülen bulgular; Mukosal plak, granüler mukosa, fokal
hemoraji, erozyon, segmental mukosal nodülarite, barsak duvarında kalınlaşma, perforasyon
ve peritonit idi.
Mukosal Plak : Mukosa pili yapısının düz görünüm aldığı, oval, uzun ekseni 0,5-1cm
arasında değişen, mukosadan lümene doğru 0,1cm’den daha az kabarıklık gösteren plak
biçiminde lezyonlar idi. Mukosal plak olarak tanımlanan makroskopik lezyonların
mikroskopik incelemede barsağın Peyer plağı şeklinde normal lenfoid dokusu olduğu
görüldüğü için bu bulgu makroskopik patolojik bulgu parametresi içinde değerlendirilmedi.
Granüler Mukosa : Mukosada granüler görünümün olduğu alanlar idi. Mukosada pili
yapısının kaybolduğu, parlak görünümün yerini donuk, mat görünümün aldığı, pürüzsüz
yüzeyin ince pürtüklü görünüm aldığı alanlar bu terim ile kaydedildi. Granüler mukosa
deneklerde en uzun 1cm’lik bir segmentte görüldü.
Fokal Hemoraji : Sadece mukosal yüzeyden seçilen, 0,1cm ile 0,2cm çaplarında kanama
odakları idi.
Erozyon : 0,1cm ile 0,3cm çapları arasında değişen, yüzeyel mukosa kayıpları şeklinde idi.
Segmental Mukosal Nodülarite : Barsak uzun ekseni boyunca uzunluğu en fazla 1cm olan,
mukosa pili yapısının kaybolduğu, ülsersiz, mukosadan 0,1-0,2cm kadar kabaran, birbirleriyle
birleşme eğiliminde nodüler lezyonlar şeklinde mukosa düzensizliği idi.
Barsak Duvarında Kalınlaşma : Çevre barsak duvarına göre duvar kalınlığının artışı idi.
Perforasyon : Barsak duvarında görünür (açık) delinme idi.
Makroskopik Peritonit: Omental yağ dokusunun barsak duvarına yapışmış olduğu denekler
için tanımlandı.
A grubunda 2 (%20) denekte mukosal hemoraji saptandı. Bu grupta deneklerin 8
(%80)’inde makroskopik olarak patolojik bulgu saptanmadı.
46
B grubunda 3 (%30) denekte mukosada erozyon görüldü. Mukosada erozyon görülen
deneklerin 1’inde (%10) aynı zamanda barsak duvarında lokal kalınlaşma vardı. Bu
grupta 2 (%20) denekte segmental mukosal nodülarite ile birlikte bu bölgede barsak
duvarında lokal kalınlaşma görüldü. B grubunda barsak duvarında lokal kalınlaşma
görülen toplam denek sayısı 4 (%40) idi. Bu grupta makroskopik olarak perforasyon
saptanmadı. 4 (%40) denekte ise makroskopik olarak hiç patolojik bulgu görülmedi.
C grubunda 5 (%50) denekte erozyon görüldü. Erozyon görülen deneklerin 2’sinde (%20)
barsak duvarında lokal kalınlaşma, 1’inde (%10) ise segmental mukosal nodülerite mevcut
idi. Bu grupta toplam 5 (%50) denekte segmental mukosal nodülarite ile birlikte barsak
duvarında lokal kalınlaşma görüldü. C grubunda erozyonla birlikte sadece 1 (%10)
denekte perforasyon vardı. Bu grupta makroskopik olarak lezyon görülmeyen denek
yoktu.
D grubunda 2 (%20) denekte mukosada granüler görünüm, 4 (%40) denekte fokal
hemoraji, 1 (%10) denekte erozyon saptandı. Hemoraji saptanan deneklerin 2’sinde
(%20) perforasyon da mevcut idi. Diğer hemoraji saptanan 2 (%20) denekte ise
segmental mukosal nodülerite vardı. Bu grupta toplam 2 (%20) denekte duvarda lokal
kalınlaşma saptandı.
Denek gruplarına göre makroskopik bulguların dağılımı Tablo 41. Tüm gruplardaki her bir
deneğin makroskopik bulgusu ise Tablo 42 da görülmektedir.
Denek Grupları
Normal Görünüm
Granüler Mukosa
Fokal Hemoraji Erozyon Seg.
Muk.Nod Duvar
Kalınlaşması Perforasyon
A N:10 8 0 2 0 0 0 0
B N:10 4 0 0 3 2 4 0
C n:10 0 0 0 5 5 7 1
D n:10 1 2 4 1 4 2 2
E n:10 10 0 0 0 0 0 0
Tablo 41. Denek Gruplarının Makroskopik Bulgularına Göre Dağılımı
47
Denek No Normal
Görünüm Mukosal
Plak Granüler Mukosa
Fokal Hemoraji
Erozyon Segmental Mukosal
Nodülarite
Duvarda Kalınlaşma
Perforasyon
A1 + - - - - - - - A2 + - - - - - - - A3 - - - + - - - - A4 - - - + - - - - A5 + - - - - - - - A6 + - - - - - - - A7 + - - - - - - - A8 + - - - - - - - A9 + - - - - - - - A10 + - - - - - - - B1 - - - - + - - - B2 - + - - - - + - B3 - - - - - + + - B4 + - - - - - - - B5 - - - - + - - - B6 - + - - - + + - B7 - + - - - - - - B8 - + - - - - - - B9 - - - - + - + - B10 + - - - - - - - C1 - - - - - + + - C2 - - - - + - - - C3 - - - - + - + - C4 - - - - + + + - C5 - - - - - + + - C6 - - - - + - - + C7 - - - - - - + - C8 - - - - + - - - C9 - - - - - + + - C10 - - - - - + + - D1 - - - + - - - + D2 - - - + - - - + D3 - - - + - + - - D4 - - - + - + - - D5 - - - - + - - - D6 - - + - - - - - D7 - - - - - + + - D8 - - - - - + + - D9 - - + - - - - - D10 + - - - - - - - E1 + - - - - - - - E2 - + - - - - - - E3 + - - - - - - - E4 + - - - - - - - E5 + - - - - - - - E6 + - - - - - - - E7 + - - - - - - - E8 + - - - - - - - E9 + - - - - - - - E10 + - - - - - - -
Tablo 42. Tüm Gruplardaki Her Bir Deneğe Ait Makroskopik Bulgular
48
4.3.1.1.MAKROSKOPİK GÖRÜNÜM
Makroskopik bulgular; hafiften ağıra doğru; Normal, Granüler mukosa, Fokal hemoraji,
Erozyon, Mukosal nodülarite, Duvar kalınlaşması, Perforasyon olarak numaralandırılıp her
denek için bir Makroskopik Görünüm Değeri oluşturuldu. Çalışma gruplarının makroskopik
görünüm değerinin istatistiksel analizi Tablo 43 de görülmektedir.
Medyan (% 25 - % 75) Test Değ; p
n %
A Grubu 1 (% 1,0 - % 1,5)
B Grubu 4 (% 1,0 - % 6,0)
C Grubu 6 (% 5,5 - % 6,0)
D Grubu 5 (% 2,0 - % 6,2)
Makroskopik
Görünüm
E Grubu 1 (% 1,0 - % 1,0)
KW:30,087
p:0,001**
KW : Kruskal Wallis Testi
χ² : Ki Kare Testi
** : P<0.01
Tablo 43. Makroskopik Görünüm Ve Makroskopik Peritonit Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi
Grupların makroskopik görünüm değerleri arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı
farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığı tespit etmek için
yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun makroskopik görünüm ölçümleri, B grubu, C
grubu ve D grubundan anlamlı düzeyde düşük olarak saptanırken (p:0,026; p:0,001; p:0,001);
kontrol grubu ile anlamlı farklılık göstermemektedir (p:0,146; p>0,05).
B grubu makroskopik görünüm ölçümleri, C grubundan anlamlı düzeyde düşük bulunurken
(p:0,030; p<0.05); D grubu ile anlamlı farklılık göstermemektedir (p:0,314; p>0.05); kontrol
grubundan ise ileri düzeyde anlamlı yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p<0.01).
C grubunun makroskopik görünüm ölçümleri, D grubu ile anlamlı farklılık göstermezken
(p:0,233; p>0.05) kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001;
p<0.01). D grubu makroskopik görünüm ölçümleri de kontrol grubundan anlamlı düzeyde
yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p<0.01).
49
0
1
2
3
4
5
6
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Makroskopik GörünümMedyan
Şekil 3. Makroskopik Görünüm Değerlerine Göre Grupların Dağılımı
50
4.3.1.2.MAKROSKOPİK PERİTONİT
Makroskopik Peritonit, omental yağ dokusunun barsak duvarına yapışmış olduğu denekler
için tanımlandı.
A, B ve E grubunda makroskopik peritonit bulgusuna rastlanmazken, C ve D gruplarında
6’şar denekte makroskopik peritonit görüldü.
A1 (-) B1 (-) C1 (+) D1 (-) E1 (-) A2 (-) B2 (-) C2 (-) D2 (+) E2 (-) A3 (-) B3 (-) C3 (-) D3 (+) E3 (-) A4 (-) B4 (-) C4 (+) D4 (+) E4 (-) A5 (-) B5 (-) C5 (-) D5 (+) E5 (-) A6 (-) B6 (-) C6 (-) D6 (-) E6 (-) A7 (-) B7 (-) C7 (+) D7 (-) E7 (-) A8 (-) B8 (-) C8 (+) D8 (+) E8 (-) A9 (-) B9 (-) C9 (+) D9 (+) E9 (-)
A10 (-) B10 (-) C10 (+) D10 (-) E10 (-)
Tablo 44. Makroskopik Peritonitin Dağılımı
Makroskopik peritonit değerlendirme skalası; 1-Yok 2-Var olarak oluşturuldu.
Medyan (% 25 - % 75) Test Değ; p
n %
A Grubu 0 0
B Grubu 0 0
C Grubu 6 60,0
D Grubu 6 60,0
Makroskopik
Peritonit
E Grubu 0 0
2 :23,68
p:0,001
KW : Kruskal Wallis Testi
χ² : Ki Kare Testi
** : P<0.01
Tablo 45. Makroskopik Peritonit Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi
Makroskopik perintonit varlığı gruplara göre anlamlı farklılık göstermektedir (p<0,01). C ve
D grubunun makroskopik peritonit görülme oranları diğer gruplardan anlamlı düzeyde yüksek
51
oranda bulunmuştur (p<0,01). C grubunun D grubu ile ve A, B, E gruplarının birbirleri ile
makroskopik peritonit ölçümleri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).
0%
20%
40%
60%
80%
100%
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Makroskopik Peritonit
YokVar
Şekil 4. Makroskopik Peritonit Görülme Durumuna Göre Grupların Dağılımı
52
4.3.2. MİKROSKOPİK PATOLOJİK BULGULAR
4.3.2.1.MİKROSKOPİK GÖRÜNÜM
Barsak duvarında kesici giriş trasesi boyunca oluşan kollajenize granülasyon dokusu “onarım
dokusu” olarak adlandırılıp, deneklerde görüldüğü biçimiyle “submukosal” ve “transmüral”
olarak sınıflandırıldı. Bazı deneklerde onarım dokusu submukosada sınırlı ve lokal olup
mukosa ve muskularis propria korunmuş idi. Bu deneklerde onarım dokusu “submukosal
onarım dokusu” (Resim 10) olarak tanımlandı. Bazı deneklerde ise kesici aletin barsak
duvarına girdiği trase boyunca mukosa, submukosa ve muskularis proprianın yerini alan bir
onarım dokusu gelişimi mevcut idi ve bu görünüm “transmüral onarım dokusu” (Resim 11)
olarak tanımlandı.
Resim 10. Submukosal Onarım Dokusu X 200
53
Resim 11. Transmural Onarım Dokusu X 40
Barsak duvarında kesici trasesi boyunca nekroz varsa ve sadece submukosada lokal ise ya da
mukosa ve submukosayı tutuyor ancak muskularis propria korunmuş ise sınırlı-müral (Resim
12) olarak sınıflandırıldı. Mukosa, submukosa ve muskularis propriayı içeriyor ise müral
(Resim 13) olarak sınıflandırıldı.
Resim 12. Sınırlı Mural Nekroz X 100
54
Resim 13. Mural Nekroz Ve (+++) Peritonit X 100
Antimezenterik serozal yüzeyde fibrozis varsa kaydedildi. Bu bulgu kesici aletin barsağa
girdiği antimezenterik serozal yüzeyde kollajenize, kep biçiminde lokal bir bağ dokusu
niteliğinde olup “antimezenterik serozal fibrozis” olarak tanımlandı. Bazı denekler bu lokal
fibrozis alanında değişik derecelerde yabancı cisim granülomu içerebiliyordu (Resim 14).
Resim 14. Normal Duvar, Fibrö Kep, ++ Yabancı Cisim Reaksiyonu
55
Resim 15. Düzenli Barsak Duvarı
A grubunda bütün deneklerde (%100) barsak duvarının bütünlüğü korunmuş olup (Resim 15),
sadece 1 denekte kesicinin barsak duvarına girdiği yolda ve serozal yüzeyde, kep biçiminde
fibröz doku oluşumu görüldü. Bir başka deyişle 9 (%90) denekte kesici trasesine ait hiç iz
saptanmadı.
B grubunda 5 denekte (%50) barsak duvarı bütünlülüğü korunmuştu (Resim 15). Bu
deneklerin ise 2’sinde (%20) serozal yüzeyde fibröz kep mevcuttu. Bu grupta 3 (%30)
denekte barsak duvarında ve serozada kesici trasesine uyan hiçbir iz saptanmadı. 3 (%30)
denekte kesici trasesinde submukosaya sınırlı onarım dokusu görüldü. 1 (%10) denekte bu
onarım dokusu transmüral idi. 1 (%10) denekte ise duvar içinde sınırlı nekroz saptandı.
C grubunda 6 denekte (%60) barsak duvarı bütünlülüğü korunmuş olup, bunlardan 2’sinde
(%20) serozal fibröz kep vardı. Diğer 4 (%40) denekte kesici trasesi boyunca transmüral
onarım dokusu gelişmişti. Transmüral onarım dokusu gelişen deneklerden 1’inde (%10) bu
doku oldukça genişti.
D grubunda barsak duvar bütünlülüğü korunmuş sadece 1 (%10) denek görüldü. 7 (%70)
denekte transmüral onarım dokusu, 3 (%30) denekte ise müral nekroz vardı.
Kontrol grubunda 1 (%10) denekte hafif derecede (+) peritonit dışında patolojik bulgu
saptanmadı.
56
Tüm gruplardaki her bir deneğin mikroskopik bulguları Tablo 47’de, denek gruplarına göre
mikroskopik bulguların dağılımı ise Tablo 46’de görülmektedir.
Denek Grupları
Normal Histoloji
Düzenli Barsak Duvarı
Antimezenterik Serozal Fokal
Fibrozis
Submukosal Organizasyon
Transmüral Onarım
Sınırlı Mural Nekroz
Müral Nekroz
A n: 10 2 10 1 0 0 0 0
B n:10 2 5 2 3 1 1 0
C n: 10 0 6 2 0 4 0 0
D n: 10 0 1 0 0 7 0 3
E n: 10 9 10 0 0 0 0 0
Tablo 46. Denek Gruplarına Göre Mikroskopik Bulguların Dağılımı
57
ONARIM DOKUSU DUVARDA NEKROZ Denek No Düzenli Barsak
Duvarı Antimezenterik serozal fibrozis
Sumukosal organizasyon dokusu
Transmüral organizasyon dokusu
Sınırlı Müral nekroz
Müral nekroz
A1 + + - - - - A2 + - - - - - A3 + - - - - - A4 + - - - - - A5 + - - - - - A6 + - - - - - A7 + - - - - - A8 + - - - - - A9 + - - - - -
A10 + - - - - - B1 - - - + - - B2 - - + - - - B3 - - + - - - B4 - - - - + - B5 + - - - - - B6 + - - - - - B7 + + - - - - B8 + + - - - - B9 - - + - - - B10 + - - - - - C1 + - - - - - C2 - - - + - - C3 + - - - - - C4 - - - + - - C5 + + - - - - C6 + - - - - - C7 - - - + - - C8 - - - ++ - - C9 + - - - - - C10 + + - - - - D1 - - - + - - D2 - - - +++ - + D3 - - - - - + D4 - - - + - - D5 + - - - - - D6 - - - - - + D7 - - - ++ - - D8 - - - ++ - - D9 - - - ++ - - D10 - - - + - - E1 + - - - - - E2 + - - - - - E3 + - - - - - E4 + - - - - - E5 + - - - - - E6 + - - - - - E7 + - - - - - E8 + - - - - - E9 + - - - - - E10 + - - - - -
Tablo 47. Mikroskopik Patolojik Görünüm
58
Gruplar arasında mikroskopik bulgular karşılaştırıldığında:
Barsak Duvarı Bütünlüğü : E grubu olan kontrol grubunda tüm deneklerde barsak duvar
bütünlüğü korunmuş idi (%100). A grubunda da tüm deneklerde barsak duvarı bütünlülüğü
korunmuş idi (%100). B grubunda bu oran %50, C grubunda %60, D grubunda ise %10 idi.
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
n (%) n (%) n (%) n (%) n (%) p
10 5 6 1 10 Düzenli Barsak Duvarı
100% 50% 60% 10% 100%
χ2:24,826; p:0,001**
χ² : Ki Kare Testi * : P<0,05 ** : P<0,01
Tablo 48. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi
Düzenli barsak duvarı görülme oranları gruplara göre anlamlı farklılık göstermektedir
(p<0.01). D grubu olgularda düzenli barsak görülme oranı diğer gruplardan anlamlı düzeyde
düşük olarak saptanmıştır.
0%
20%
40%
60%
80%
100%
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Düzenli Barsak Duvarı
oran %
Şekil 5. Deneklerde Düzenli Barsak Duvarı Varlığı Dağılımı
59
Transmüral Onarım Dokusu : Kontrol grubu olan E grubunda ve A grubunda hiç
görülmedi. B grubunda sadece 1 (%10) denekte görülürken, C grubunda 4 (%40) denekte, D
grubunda ise 7 ( %70) denekte görüldü.
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
n (%) n (%) n (%) n (%) n (%) p
0 1 4 7 0 Transmüral Onarım
0% 10% 40% 70% 0%
χ2:20,395; p:0,001**
χ² : Ki Kare Testi * : P<0,05 ** : P<0,01
Tablo 49. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi
Transmüral onarım dokusu görülme oranları gruplara göre anlamlı farklılık göstermektedir
(p<0.05). D ve C grubunun transmüral onarım dokusu görülme oranı diğer gruplardan
anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
0%
10%
20%
30%
40%
50%
60%
70%
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Transmüral Onarım
oran %
Şekil 6. Denek Gruplarında Transmüral Onarım Dokusu Dağılımı
60
Müral Nekroz : Kontrol grubu olan E grubu, A grubu, B grubu ve C grubunda hiç görülmedi.
D grubunda ise 3 (%30) denekte görüldü.
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ;
n (%) n (%) n (%) n (%) n (%) p
0 0 0 3 0 Müral Nekroz
0% 0% 0% 30% 0%
χ2:12,76; p:0,012*
χ² : Ki Kare Testi * : P<0,05 ** : P<0,01
Tablo 50. Mikroskopik Bulguların Gruplara Göre Değerlendirmesi
Müral nekroz görülme oranları gruplara göre anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.05). D
grubunda müral nekroz görülme oranları anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
0%
5%
10%
15%
20%
25%
30%
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Müral Nekroz
oran %
Şekil 7. Denek Gruplarında Müral Nekroz Dağılımı
61
4.3.2.2.MİKROSKOPİK PERİTONİT
Mezenter yağ dokusunda görülen iltihabi reaksiyon peritonit olarak tanımlandı. Peritonit
iltihabın yoğunluğuna göre;
(+) Hafif
(++) Orta
(+++) Ağır
olarak skorlandı.
(+) peritonit : Lokal ve birkaç iltihap hücresinin görülmesi,
(++) peritonit : Mikroapse görünmeyen, lokal ve 20’nin üzerinde iltihap hücresinin
varlığına,
(+++) peritonit : Mikroabselerin görüldüğü ve/veya örnek dokunun uzunluğu boyunca
tüm mezenterik yağ dokusunda yoğun (20’nin üzerinde iltihap hücresi) iltihabi
infiltrasyonun olduğu durumlara
denildi.
62
Resim 16. Normal Duvar Ve Hafif Peritonit X 100
Resim 17. Normal Duvar Ve Orta Şiddette Peritonit X100
63
Resim 18. Ağır Peritonitte Mikroabse X 400
A grubunda 6 denekte hafif derecede peritonit mevcut idi diğer 4 denekte mikroskopik
peritonit saptanmadı. B grubunda 3 denekte hafif derecede peritonit saptandı diğer 7 denekte
peritonit saptanmadı. C grubunda 10 denekte de mikroskopik peritonit saptandı bunlardan
6’sında hafif derecede, 3’ünde orta derecede, 1’inde ise ağır derecede peritonit mevcuttu. D
grubundaki 10 denekte de peritonit saptandı, bu grupta 4 denekte hafif şiddette, 4 denekte orta
şiddetde, 2 denekte de ağır şiddetde peritonite rastlandı. Peritonit kontrol grubunda, 1 denekte
ve hafif derecede saptandı.
A1 - B1 - C1 ++ D1 + E1 - A2 - B2 - C2 + D2 +++ E2 - A3 - B3 - C3 + D3 + E3 - A4 + B4 + C4 ++ D4 ++ E4 - A5 + B5 - C5 +++ D5 ++ E5 - A6 + B6 + C6 ++ D6 ++ E6 - A7 + B7 - C7 + D7 ++ E7 - A8 + B8 + C8 + D8 + E8 - A9 - B9 - C9 + D9 +++ E9 +
A10 + B10 - C10 + D10 + E10 -
Tablo 51. Tüm Deneklerde Peritonit Skor Dağılımı
64
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu Test Değ; PERİTONİT
n (%) n (%) n (%) n (%) n (%) p
4 7 0 0 9 YOK
40% 70% 0% 0% 90%
6 3 6 4 1 +
60% 30% 60% 40% 10%
0 0 3 4 0 ++
0% 0% 30% 40% 0%
0 0 1 2 0 +++
0% 0% 10% 20% 0%
χ2:37,19; p:0,001**
χ² : Ki Kare Testi * : P<0,05 ** : P<0,01
Tablo 52. Mikroskopik Peritonit Bulgularının Denek Gruplarına Göre Dağılımı ve Değerlendirilmesi
Peritonit görülme oranları gruplara göre anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.01). B grubu
ve kontrol grubunun peritonit görülme oranı A grubu, C grubu ve D grubuna göre anlamlı
düzeyde düşük olarak bulunmuştur.
Mikroskopik peritonit bulgularının gruplara göre dağılımları arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık görülmektedir (p<0.01). C grubu ve D grubunun (++) ve (+++) peritonit
görülmesi oranları diğer gruplardan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır. B ve E
grupları arasında anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0.05). A grubu ise B ve E grubuna
göre anlamlı farklılık göstermektedir.
65
0%
10%20%30%40%50%60%70%80%90%
100%
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Peritonit
YOK + ++ +++
oran %
Peritonit
Şekil 8. Mikroskopik Peritonit Bulgularının Gruplara Göre Değerlendirmesi
Medyan (% 25 - % 75) Test Değ; p
n %
A Grubu 2 (% 1,0 - % 2,0)
B Grubu 1 (% 1,0 - % 2,0)
C Grubu 2 (% 2,0 - % 3,0)
D Grubu 3 (% 2,0 - % 3,2)
Mikroskopik
Peritonit
E Grubu 1 (% 1,0 - % 1,0)
KW:31,212
p:0,001**
KW : Kruskal Wallis Testi
** : P<0.01
Tablo 53. Mikroskopik Peritonit Skoruna Göre Grupların Değerlendirmesi
Grupların mikroskopik peritonitleri arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı
farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığı tespit etmek için
yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun mikroskopik peritonit ölçümleri B grubu ile
anlamlı farklılık göstermezken (p:0,189; p>0,05), C grubu ve D grubundan anlamlı düzeyde
düşük olarak saptanmıştır (p:0,006; p:0,002; p<0,01). Kontrol grubundan ise anlamlı düzeyde
yüksek olarak saptanmıştır (p:0,022; p<0,05).
66
B grubu mikroskopik peritonit ölçümleri C grubu ve D grubuna göre anlamlı düzeyde düşük
olarak saptanmıştır (p:0,001; p:0,001; p<0.01). Kontrol grubu ile anlamlı farklılık
göstermemektedir (p:0,276; p>0.05).
C grubunun mikroskopik peritonit ölçümleri ile D grubu arasında anlamlı farklılık
görülmezken (p:0,362; p>0.05), kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak
saptanmıştır (p:0,001; p<0.01). D grubu mikroskopik peritonit ölçümleri de kontrol
grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p<0.01).
0,0
0,5
1,0
1,5
2,0
2,5
3,0
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Mikroskopik PeritonitMedyan
Şekil 9. Mikroskopik Peritonit Skoruna Göre Grupların Dağılımı
67
4.3.2.3.YABANCI CİSİM REAKSİYONU DEĞERLENDİRMESİ
Yabancı cisim reaksiyonu ise yabancı cisim dev hücreleri içeren tek bir granülom şeklinde ise
hafif (+), 2 - 4 adet yabancı cisim granülomu mevcut ise orta (++), 5 ve üzeri yabancı cisim
granülomu görülüyor ise ağır (+++) olarak değerlendirildi.
Yabancı cisim reaksiyonu şiddetini Gradeleme Sistemi;
Grade 1 1 puan Yabancı Cisim Reaksiyonu Yok
Grade 2 2 puan Hafif şiddette Yabancı Cisim Reaksiyonu
Grade 3 3 puan Orta şiddette Yabancı Cisim Reaksiyonu
Grade 4 4 puan Ağır şiddette Yabancı Cisim Reaksiyonu
Tablo 54. Yabancı Cisim Reaksiyonu Şiddetini Gradeleme Sistemi
Denekler yabancı cisim reaksiyonunun şiddeti yönünden 1 ile 4 arasında değerlendirildi. Bu
değerlendirmede A grubundaki deneklerden 6 tanesinde Grade 1, 1 tanesinde Grade 2, 1
tanesinde Grade 3, 2 tanesinde ise Grade 4 yabancı cisim reaksiyonu gözlendi. B grubundaki
deneklerde 4 tanesinde Grade 1, 2 tanesinde Grade 2, 2 tanesinde Grade 3 ve 2 tanesinde de
Grade 4 yabancı cisim reaksiyonu saptandı. C grubundaki deneklerin 3 tanesinde Grade 2, 4
tanesinde Grade 3, 3 tanesinde de Grade 4 yabancı cisim reaksiyonu saptandı. D grubundaki
deneklerde 4 tanesinde Grade 1 , 4 tanesinde Grade 2, 2 tanesinde Grade 4 yabancı cisim
reaksiyonu saptandı. Kontrol grubu olan E grubunda ise herhangi bir yabancı cisim
reaksiyonu saptanmadığı için tüm denekler Grade 1 idi.
68
Grade 1 Grade 2 Grade 3 Grade 4
A Grubu 6 1 1 2
B Grubu 4 2 2 2
C Grubu 0 3 4 3
D Grubu 4 4 0 2
E Grubu 10 0 0 0
Tablo 55. Yabancı Cisim Reaksiyonu Yönünden Deneklerin Dağılımı
Medyan (% 25 - % 75) p
n %
A Grubu 1 (+) (% 1,0 - % 3,2)
B Grubu 2 (++) (% 1,0 - % 3,2)
C Grubu 3 (+++) (% 2,0 - % 4,0)
D Grubu 2 (++) (% 1,0 - % 2,5)
Yabancı Cisim
Reaksiyon
E Grubu 1 (+) (% 1,0 - % 1,0)
KW:17,829
p:0,001**
KW : Kruskal Wallis Testi
** : P<0.01
Tablo 56. Yabancı Cisim Reaksiyonuna Göre Grupların Değerlendirmesi
Grupların yabancı cisim reaksiyon skorları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı
farklılık görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığı tespit etmek için
yapılan ikili karşılaştırmalarda; A grubunun yabancı cisim reaksiyon skorları B grubu, D
grubu ve kontrol grubuna göre anlamlı farklılık göstermemektedir (p:0,515; p:0,623; p:0,060;
p>0,05). C grubundan ise anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p:0,038 p<0,05).
B grubu yabancı cisim reaksiyonu ölçümleri C grubu ve D grubu ile anlamlı farklılık
göstermezken (p:0,118; p: 0,750; p>0.05); kontrol grubundan ise ileri düzeyde anlamlı yüksek
olarak saptanmıştır (p:0,005; p<0.01).
C grubunun yabancı cisim reaksiyonu ölçümleri D grubundan ve kontrol grubundan anlamlı
düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,034; p:0,001). D grubu yabancı cisim reaksiyonları
ölçümleri de kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,005; p<0.01).
69
0,0
0,5
1,0
1,5
2,0
2,5
3,0
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Yabancı Cisim ReaksiyonuMedyan
Şekil 10. Yabancı Cisim Reaksiyonu Skorlarının Gruplara Göre Dağılımı
70
4.3.3. MİKROSKOPİK ZARAR SKORU
Barsak duvarındaki doku zararı ve peritonitin derecesine göre deneklerde mikroskopik zarar
skoru oluşturuldu.
Mikroskopik patolojik kriterler gözönüne alınarak ortaya konulan patolojik skorlama
sisteminde;
Grade I Normal histolojik bulgu varlığında
Grade II Barsak duvarında normal histolojik bulgu ve (+) peritonit var ise ya da
Barsak duvarında normal histolojik bulgu ve subserozal fibröz kep veya (+)
peritonit varlığında ya da
Barsak duvarında sadece submukosal onarım dokusu var ve peritonit görülmüyorsa,
Barsak duvarında sadece transmüral onarım dokusu var ve peritonit görülmüyorsa
Grade III Barsak duvarı korunmuş olsa da (++) peritonit var ise ya da
Barsak duvarında submukosal onarım dokusu ile birlikte (+) peritonit var ise ya da
Barsak duvarında transmüral onarım dokusu ile birlikte (+) veya (++) peritonit var
ise ya da
Barsak duvarında sınırlı müral nekroz ile birlikte (+) peritonit varlığında
Grade IV (+++) peritonit olan tüm denekler ile
Barsak duvarında müral nekrozu olan tüm denekler
şeklinde yapıldı.
71
Skor
Düzenli Barsak Duvarı
Antimezenterik Serozal Fibrozis
Sumukosal Organizasyon Dokusu
Transmüral Organizasyon Dokusu
Sınırlı Müral Nekroz
Müral Nekroz
Peritonit (+)
Peritonit (++)
Peritonit (+++)
I + - - - - - - - - II + - - - - - + - - II + + - - - - - - - II + + - - - - + - - II - - - + - - - - - II - - + - - - - - - III + - - - - - - + - III - - + - - - + - - III - - - + - - + - - III - - - + - - - + - III - - - - + - + - - IV - - - - - + + - - IV - - - - - + - + - IV - - - - - + - - +
Tablo 57. Skorlamada Kullanılan Parametreler
A grubunda 3 denek Grade 1, 7 denek Grade 2 idi. B grubunda 2 denek Grade 1, 7 denek
Grade 2, 1 denek ise Grade 3 sınıfında idi. C grubunda 3 denek Grade 2, 7 denek ise Grade 3
sınıfında idi. D grubunda 6 denek Grade 3, 4 denek ise Grade 4 sınıfında idi. Kontrol grubu
olan E grubunda ise 9 denek Grade1, 1 denek ise Grade 2 idi.
Grade 1 Grade 2 Grade 3 Grade 4
A Grubu 3 7 0 0
B Grubu 2 7 1 0
C Grubu 0 3 6 1
D Grubu 0 0 6 4
E Grubu 9 1 0 0
Tablo 58. Deneklerin Skorlara Göre Dağılımı
72
Skorlama Sisteminde Puanlama:
1- Grade 1 : 1 puan olarak
2- Grade 2 : 2 puan olarak
3- Grade 3 : 3 puan olarak
4- Grade 4 : 4 puan olarak
değerlendirildi.
Skor
Ort±SD Medyan
Test Değ
p
A Grubu 1,70±0,48 2
B Grubu 1,90±0,56 2
C Grubu 2,80±0,63 3
D Grubu 3,40±0,51 3
Gruplar
E Grubu 1,10±0,31 1
KW:36,89
p:0,001**
KW : Kruskal Wallis Testi
** : P<0.01
Tablo 59. Skorlama Durumuna Göre Grupların Değerlendirmesi
A1 2 B1 2 C1 3 D1 3 E1 1 A2 1 B2 2 C2 3 D2 4 E2 1 A3 1 B3 2 C3 2 D3 4 E3 1 A4 2 B4 3 C4 3 D4 3 E4 1 A5 2 B5 1 C5 4 D5 3 E5 1 A6 2 B6 2 C6 3 D6 4 E6 1 A7 2 B7 2 C7 3 D7 3 E7 1 A8 2 B8 2 C8 3 D8 3 E8 1 A9 1 B9 2 C9 2 D9 4 E9 2 A10 2 B10 1 C10 2 D10 3 E10 1
Tablo 60. Deneklerin Skorlara Göre Dağılımı
Grupların skorlamaları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,001). Anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığı tespit etmek için yapılan
ikili karşılaştırmalarda; A grubunun skor ölçümleri B grubu ile anlamlı farklılık göstermezken
73
(p:0,423), C grubu ve D grubundan anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p:0,001;
p:0,001; p:0,023). Kontrol grubundan ise anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır.
B grubu skorları C ve D grubundan anlamlı düzeyde düşük bulunurken (p:0,001; p:0,001);
kontrol grubundan ise ileri düzeyde anlamlı yüksek olarak saptanmıştır (p:0,005; p<0.01).
C grubunun skorları D grubundan anlamlı düzeyde düşük kontrol grubundan ise anlamlı
düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,038; p:0,001). D grubu skorları da kontrol
grubundan anlamlı düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p:0,001; p<0.01).
0,0
0,5
1,0
1,5
2,0
2,5
3,0
3,5
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
SkorOrtalama
Şekil 11. Skorlama Durumuna Göre Grupların Dağılımı
74
4.4. AĞIRLIK TAKİBİ BULGULARI
Grupların başlangıç ağırlık ölçümleri arasında gruplara göre anlamlı farklılık görülmektedir
(p<0,01). C grubu ağırlık düzeyleri A grubundan ve kontrol grubundan anlamlı yüksek olarak
saptanmıştır (p: 0,011; p:0.002). Diğer ağırlık ölçümleri arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). Grupların 7.gün ağırlık ölçümleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).
A, B, C ve D gruplarında 48. saat ağırlık ölçümlerine göre 6.gün ağırlık ölçümlerinde görülen
düşüşler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p:0,001; p:0,001; p:0,008, p:0,024).
Kontrol grubunda başlangıç ölçümlerine göre 7.gün ağırlık ölçümleri arasında anlamlı
değişim gözlenmemiştir (p>0,05).
Gru
p
Baş
lang
ıç
Biti
ş
Gru
p
Baş
lang
ıç
Biti
ş
Gru
p
Baş
lang
ıç
Biti
ş
Gru
p
Baş
lang
ıç
Biti
ş
Gru
p
Baş
lang
ıç
Biti
ş
A1 193,0 171,0 B1 201,0 167,0 C1 174,5 162,0 D1 198,0 190,0 E1 185,0 196,0 A2 245,0 214,5 B2 182,0 163,0 C2 245,0 D2 230,0 214,5 E2 185,0 162,0 A3 207,0 180,0 B3 232,0 202,0 C3 225,0 178,5 D3 185,0 E3 175,0 177,0 A4 175,0 152,0 B4 226,0 204,0 C4 196,0 177,0 D4 195,0 193,0 E4 197,0 176,0 A5 186,0 167,0 B5 233,0 203,0 C5 218,0 154,0 D5 270,0 249,0 E5 167,0 155,0 A6 181,0 162,0 B6 252,0 227,0 C6 258,0 205,0 D6 177,0 165,0 E6 179,0 156,0 A7 185,0 180,0 B7 233,0 206,0 C7 246,0 215,5 D7 222,0 215,0 E7 200,0 180,0 A8 182,0 170,0 B8 190,0 166,0 C8 223,0 D8 219,0 E8 197,0 197,0 A9 182,0 165,0 B9 187,0 162,0 C9 240,0 181,0 D9 201,0 142,5 E9 179,0 187,0
A10 188,0 170,0 B10 197,0 172,0 C10 244,0 196,5 D10 200,0 181,5 E10 198,0 200,0
Tablo 61. Ağırlık Ölçülerine Göre Deneklerin Dağılımı3
3Tablodaki değerler gram cinsindendir.
75
Ağırlık (gr)
Başlangıç
Ort ± SD
Bitiş
Ort ± SD
Test Değ;
p
A Grubu 192.4 ± 20,3 173.1 ± 16.6 t: 8.418;
p:0,001**
B Grubu 213.3 ± 24,5 187.2 ± 23.5 t: 19,052;
p:0,001**
C Grubu 226.9 ± 25.6 183.6 ± 20.9 t: 3,897;
p:0,008**
D Grubu 209.7 ± 26.8 193.8 ± 32.8 t: 2,862;
p:0,024*
E Grubu 186.2 ± 11.3 178.6 ± 16.7 t: 1.770;
p:0,110
p F: 5,357; p:0,001** F: 1,131; p:0,355
t Student t Test
p Paired Samples Test
* P<0.05
** P<0.01
Tablo 62. Başlangıç Ve Bitiş Ağırlıklarının Değerlendirmesi
0
50
100
150
200
250
A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu E Grubu
Ağırlık Dağılımı
Başlangıç Bitiş
Şekil 12. Ağırlık Dağılımı
76
5. TARTIŞMA VE SONUÇLAR
Penetran karın yaralanmalarında tedavide iki yaklaşım modeli bulunmaktadır. Biri rutin
laparotomi yöntemi diğeri ise seçici gözlem metodudur. 1960’lı yıllardan önce penetran karın
yaralanmaları için tek tedavi seçeneği başvuran tüm olgulara laparotomi uygulanması idi (31).
Ancak sonraki yıllarda geniş hasta serileri üzerinde yapılan değerlendirmeler bu hastaların
neredeyse yarısında gereksiz laparotomi yapılmış olduğunu ortaya çıkardı (31, 32). Özellikle
Shaftan’ın seçici gözlem yöntemini önermesiyle bu olgu grubunda tedavi yöntemi değişmeye
başlamıştır. Ancak şimdiye kadar bu konuda yapılan çalışmalar hep klinik çalışmalar ile
sınırlı kalmıştır.
Penetran karın yaralanmalarında rutin laparotomi ile seçici gözlem yönteminin analizi başlığı
altındaki kısımda görüldüğü gibi; rutin laparotomi yapılan kliniklerin çalışmaları ve seçici
gözlem yöntemini benimseyen kliniklerin çalışmaları karşılaştırıldığında ince barsak
yaralanması oranı genellikle rutin lapartomiyi benimseyen kliniklerde daha yüksek
bulunmuştur. Bu sonuç seçici gözlem yöntemi uygulanan kliniklerde ameliyat edilmeyen
hastalarda ince barsak perforasyonunun kendiliğinden iyileşebileceği ihtimalini
düşündürmektedir. Bu durumu analiz edebilmek için yapılan çalışmamız da, bu düşünceyi
desteklemektedir.
Bu çalışmada deneysel bir perforasyon modeli oluşturuldu, ince barsak perforasyonu
oluşturulmuş deneklerde biyokimyasal ve patolojik değişiklikler irdelendi.
Şimdiye kadar sıçanlar üzerinde oluşturulan perforasyon modelleri genellikle peritonit
oluşturmak amacıyla yapıldığı için peritonit oluşumunu zorlamak için çekumun bağlanması
yoluna gidilmiştir.(49) Oysa bizim çalışmamızda insanlarda delici kesici aletle oluşturulan
barsak yaralanmasına en yakın model oluşturulmak amaçlanmıştır. Bu nedenle ileumda
değişik çaplarda perforasyon oluşturulup, intraperitoneal alana ek herhangi bir müdahalede
bulunulmamıştır.
Çalışmamızda farklı çaplarda perforasyon oluşturularak rastlantısal ya da deneğin cinsine
bağlı ortaya çıkabilecek tüm riskler bertaraf edilmek istenmiştir. Perforasyon sonrası
analjezik ajan kullanılmamasının nedeni perforasyon sonrası ortaya çıkacak peritoneal
inflamasyonun engellenmemesidir. Ortaya çıkacak peritonun lokal morfolojik
77
değişikliklerinin yanında sistemik enflamatuar yanıtın da değerlendirilebilmesi için deneyin
ikinci ve altıncı günlerinde kan sayımı, dördüncü günde ise biyokimyasal inceleme için kan
örnekleri alınmıştır. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda;
Grupların 48. saat WBC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p>0,05). 6.gün WBC ölçümleri arasında ise gruplara göre anlamlı farklılık
görülmektedir (p<0,05). C grubunun 6.gün WBC düzeyleri kontrol grubundan anlamlı
derecede yüksek olarak saptanmıştır (p: 0,020; p<0,05). Diğer ölçümler arasında anlamlı
farklılık görülmemektedir (p>0,05). A, B, C ve D gruplarında 48. saat WBC ölçümlerine
göre 6.gün WBC ölçümlerinde görülen yükselişler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p:0,001; p:0,001; p:0,007; p:0,010). Kontrol grubunda 48. saat ölçümlerine göre 6.gün
ölçümleri arasında anlamlı değişim gözlenmemiştir (p>0,05). Bu bulgular ışığında; ilk 48
saat içindeki WBC değerleri açısından kontrol grubu da dahil olmak üzere tüm gruplar
arasında anlamlı fark olmaması oluşan inflamatuar yanıtın ilk saatlerde perforasyona değil,
cerrahi travmaya bağlı olduğunu düşündürmektedir. Ancak 6. gündeki WBC değerleri
değerlendirildiğinde perforasyona karşı oluşan sistemik enflamatuar yanıtın daha geç
dönemde ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Gruplar diğer hemogram bileşenleri açısından değerlendirildiğinde, gerek grupların kendi
arasında gerekse grup içi ikinci ve altıncı gün değerleri açısından elde edilen sonuçlardan
anlamlı bir ifade elde edilememiştir.
Klinikte bu tip olgularda rutin olarak yapılan biyokimyasal incelemelerde amaç, takip
sürecinde oluşabilecek elektrolit değişiklikleri, doku iyileşmesinde etkili proteinler gibi ana
elemanların düzeylerinde organizmayı sistemik olarak etkileyebilecek değişiklikler olursa
müdahale edebilmektir. Biz de çalışmamızda bazı biyokimyasal parametrelerin dördüncü
günde düzeylerini kontrol ettik. Ancak çalışmamıza dahil ettiğimiz elemanların düzeyleri
açısından bir yorum yapmayı sağlayacak anlamlı veriler sağlanamamıştır.
Çalışmamızda morfolojik bulgular 4 ana kritere göre belirlendi; makroskopik peritonit dışı
değişiklikler, makroskopik peritonit varlığı/yokluğu, mikroskopik peritonit dışı değişiklikler,
mikroskopik peritonit varlığı/yokluğu. Makroskopik olarak barsaklarda görülen bulgular;
Normal, mukosal plak, granüler mukosa, fokal hemoraji, erozyon, segmental mukosal
nodülarite, barsak duvarında kalınlaşma ve perforasyon idi. Makroskopik peritonit, omental
78
yağ dokusunun barsak duvarına yapışmış olduğu denekler için tanımlandı. Barsak duvarında
kesici giriş trasesi boyunca oluşan kollajenize granülasyon dokusu “onarım dokusu” olarak
adlandırılıp, deneklerde görüldüğü biçimiyle “submukosal” ve “transmüral” olarak
sınıflandırıldı. Bazı deneklerde onarım dokusu submukosada sınırlı ve lokal olup mukosa ve
muskularis propria korunmuş idi. Bu deneklerde onarım dokusu “submukosal onarım
dokusu” (Resim 10) olarak tanımlandı. Bazı deneklerde ise kesici aletin barsak duvarına
girdiği trase boyunca mukosa, submukosa ve muskularis proprianın yerini alan bir onarım
dokusu gelişimi mevcut idi ve bu görünüm “transmüral onarım dokusu” (Resim 11) olarak
tanımlandı. Mezenter yağ dokusunda görülen iltihabi reaksiyon ise peritonit olarak
tanımlandı. Son olarak da Barsak duvarındaki doku zararı ve peritonitin derecesine göre
deneklerde mikroskopik zarar skorlama sistemi oluşturuldu.
Çalışmamızda makroskopik ve mikroskopik bulgular, kesici alet çapının büyüklüğü ile oluşan
barsak duvarı zararı ve peritonit yaygınlığı arasında çarpıcı bir ilişki olduğunu gösterdi.
Mukosal plak normal lenfoid plak olduğu için bu bulgu çıkarılarak makroskopik bulgular
“normal görünüm” den en ağır bulgu olan “perforasyon” a doğru matematiksel ağırlık
verilerek grup skorları oluşturuldu. Bu skorlamadan sonra A grubu ile kontrol grubu olan E
grubu arasında anlamlı bir fark görülmedi (Tablo 43, Şekil 3). Kesici alet yaralanması
oluşturulanlar arasında ise; A grubunun makroskopik görünümünün diğer gruplara göre
anlamlı biçimde düzenli görünümde olduğu saptandı (Tablo 43, Şekil 3). B grubu da C
grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunacak şekilde daha hafif skora sahipti.
Makroskopik patolojik parametreler içinde duvar kalınlığı matematiksel olarak yüksek
skorlandığı ve C grubunda daha sık görülen bir bulgu olduğu için ve makroskopik peritonit
parametresi ayrı değerlendirildiğinden “makroskopik görünüm skoru” en yüksek skor ağırlığı
C grubunda görüldü. Oysa makroskopik peritonit açısından bakıldığında en yüksek sıklık C
ve D gruplarında olup ve bu gruplarda makroskopik peritonit bulgusu diğer gruplardan
anlamlı olarak daha sık idi. Bu bulgular toplu halde değerlendirildiğinde geniş perforasyon
oluşturulan gruplar ile küçük çapta perforasyon oluşturulan gruplar arasında makroskopik
görünüm skoru açısından çarpıcı farklılık olduğu gözlenmiştir.
Makroskopik ve mikroskopik bulguların ilişkisine bakıldığı zaman şunlar görülmüştür.
Kesici alet giriş noktasında oluşan ve mikroskopik olarak serozal fibröz kep olarak
tanımlanan lezyon makroskopik olarak fark edilmemektedir. Segmental mukosal nodülarite,
79
kesici alet trasesinde oluşan submukosal veya transmüral onarım dokusu nedeniyle
oluşmaktadır. Barsak duvarında kalınlaşma da yine trase boyunca oluşan onarım dokusu ile
gelişmektedir.
Makroskopik olarak omental dokunun barsak duvarına yapışması ile tesbit edilebilen peritonit
bulgusu ise, mikroskopik olarak (++) veya (+++) peritonit şeklinde görülmüştür.
Mikroskobik bulgulara bakıldığında 1mm çapında kesici aletin kullanıldığı A grubu ile
herhangi bir barsak perforasyonu yapılmayan kontrol grubu arasında barsak duvarı
bütünlülüğü açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Her iki grupta da düzenli barsak duvarı
görülen denek sıklığı aynı idi (Tablo 48), (Şekil 5).
A grubu ve kontrol grubu olan E grubu arasındaki patolojik bulgu farklılıkları şunlardı.
Barsak perforasyonu yapılan deneklerde kesici aletin barsak duvarına girdiği noktada oluşan
serozal yüzeyi kapatan bir onarım dokusu (fibröz kep) bulunmaktadır. Kesici aletin girip
çıkması ile oluşan hafif dereceli barsak içeriği kaçışına bağlı lokal yabancı cisim reaksiyonu
bulunmaktadır. Ayrıca (+) çok hafif derecede lokal peritonit gelişmektedir (Tablo 45).
Barsak duvarında herhangi bir perforasyon olmasa da sadece karın duvarının açılıp kapanması
ile bile bu düzeyde bir peritonitin olabileceği, kontrol grubunda 1 denekte görülen (+)
peritonit varlığı ile izlendi. Ancak kesici alet girişimi varlığında bu düzeyde bir peritonitin
denek grubu içinde görülme sıklığı artıyordu. Bu bulgularla sıçanlarda 1mm çapında bir
kesici alet yaralanmasının barsakta kendiliğinden iyileşme ile sonuçlanabildiği saptandı. 7
gün takip sonrasında barsak duvarında kesici alet izinin hiç görülmeden iyileşebildiği görüldü.
Kesici alet çapının 2mm olduğu B grubu ve 3mm olduğu C grubunda da barsak duvarında hiç
iz kalmadan iyileşme olabiliyordu. Ancak bu durumdaki denek sıklığı sırasıyla %50 ve %60
olup, kontrol grubu ve A grubuna göre yarıyarıya azdı (Tablo 48, Şekil 5). Bu açıdan kontrol
grubu ve A grubu ile B ve C grupları arasındaki fark istatistiksel olarak da anlamlı idi.
B ve C gruplarında barsak duvarında düzenli yapının bozulduğu denekler irdelenecek olursa,
B grubunda kesici aletin girdiği noktada onarım dokusu bir denek dışında hep submukosada
sınırlı kalmıştı ve muskularis propria korunmuş idi. Sadece bir denekte transmüral onarım
dokusu mevcut idi. C grubunda ise barsak duvarında düzenli yapının bozulduğu tüm
80
deneklerde transmüral onarım dokusu gelişimi ile kesici alet trasesinin kapatıldığı izlendi. Bu
2 grup arasında peritonit varlığının gruplarda görülme sıklığı açısından da istatististiksel
olarak da ileri derecede anlamlı bir fark mevcut idi (p:0.001). Bir başka deyişle 2mm çapında
bir kesici alet yaralanması ile barsak duvarı zararı daha az sıklıkta ve daha hafif derecede
olurken, peritonit gelişme sıklığı da ileri derecede anlamlı bir şekilde düşük bulundu. C
grubunda kesici alet trasesinin genellikle transmüral onarım dokusu ile kapatıldığı görüldü.
Bununla birlikte kontrol, A grubu ve B grubu ile karşılaştırıldığında C grubunda peritonit
gelişme sıklığı ve peritonit şiddeti anlamlı olarak fazla idi (Tablo 52, Tablo 53, Şekil 8, Şekil
9).
Kesici alet çapının 4mm olduğu D grubunda ise barsak duvarında düzenli yapı görülme sıklığı
%10’a düşüyordu. D grubundaki bu azalma tüm diğer gruplarla karşılaştırıldığında
istatistiksel olarak da anlamlı bir fark oluşturuyordu (p<0.01)(Tablo 48, Şekil 5). Bu grupta
kesici alet trasesi boyunca transmüral onarım dokusu gelişebiliyordu ancak 7 gün takipte
onarım dokusu gelişimi ile kesici alet trasesinin kapatılamadığı ve müral nekroz gelişen 1
denek vardı. Diğer grupların hiçbirinde görülmeyen bu müral nekroz, D grubunda 2 denekte
makroskopik olarak da perforasyon oluşturacak biçimde belirgindi (Tablo 50). İstatistiksel
olarak da D grubunda müral nekroz görülme sıklığı diğer gruplar ile karşılaştırıldığında ileri
derecede anlamlılık gösterdi (Şekil 7).
Hafif derecede peritonit kontrol grubunda bile çok düşük sıklıkta da olsa görülebiliyordu.
Ancak peritonit görülme sıklığı açısından kesici alet girişimi peritonit gelişim sıklığını ileri
derecede anlamlı bir şekilde arttırıyordu (Tablo 52, Şekil 8, Tablo 53, Şekil 9). A grubunda
peritonit görülme sıklığının B grubundan daha fazlaydı. Bu durum peritonit şiddeti ile perfore
eden alet çapı arasında doğru orantı olmadığını düşündürdü. Buna rağmen C ve D
gruplarında peritonit görülme sıklığı diğer gruplardan istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
fazla idi (Tablo 52, Şekil 8, Tablo 53, Şekil 9).
Peritonitin şiddeti açısından değerlendirildiğinde ise kesici alet çapı ile peritonit şiddeti
arasında çarpıcı bir ilişki olduğu görüldü. (++) ve (+++) peritonit E, A ve B gruplarında hiç
saptanmadı. Bu 3 grup ile C ve D grupları arasındaki fark istatistiksel olarak da anlamlılık
gösteriyordu(p<0,01).
81
Mikroskobik parametreler açısından 7 günlük takipte delici alet çapı ile barsak duvarı zararı
ve peritonit gelişimi açısından şu ilişkiler gözlendi. A grubunun genellikle barsak duvarında
iz kalmadan iyileşme gösterdi. B grubunda hiç iz kalmadan iyileşen deneklerle birlikte
submukosal onarım dokusu gelişimi ve muskularis proprianın korunduğu bir iyileşme oldu. C
grubunda genellikle kesici alet trasesinde onarım dokusu gelişimi ile iyileşme sağlandı. D
grubunda ise transmüral onarım dokusu ile iyileşmeyle birlikte müral nekroz ve perforasyon
gelişebildi.
Transmüral onarım dokusu ile kesici alet trasesi kapatılmış olan deneklerde de (+++) peritonit
görülmekte ve jeneralize peritonit klinik seyri kötü yönde etkilemekteydi. Mikroskopik
parametreler arasından duvar bütünlülüğü ve peritonit derecesi ağırlıklı skorlanarak denek
grupları bu skorlara göre karşılaştırılırsa şu ortaya çıkmaktadır. Kontrol grubundan kesici alet
çapının en fazla olduğu gruba doğru lineer bir artış vardır (Tablo 59, Şekil 11). Bu skorlama
sistemi ile tüm gruplar sırasıyla hafiften ağıra doğru birbirlerinden istatistiksel olarak anlamlı
biçimde farklı idi.
Sonuç olarak makroskopik ve mikroskopik değişiklikler bir arada değerlendirildiğinde 2mm
ve altında oluşturulan perforasyon kendiliğinden iyileşebildi. 3mm ve üzerinde oluşturulan
perforasyonlarda ise barsak duvarında iyileşme tam olsa bile şiddetli peritonit gelişme
olasığının yüksek olduğu saptandı.
82
6. ÖZET
Karın travmaların temel cerrahi yaklaşımın ne olacağı 1960’lı yıllarda Shaftanın ortaya attığı
seçici gözlem yöntemiyle temelden değişmiş ve tüm dünyada karın travmalı hastalarda rutin
laparotomi uygulama yöntemi yerine seçici gözlem yöntemi kullanılması ağırlık kazanmıştır.
Bu yöntem sayesinde hem rutin laparotomi uygulamasına bağlı oluşan negatif laparotomi
oranı azalmış hem de negatif laparotomilere bağlı morbidite azalmıştır. Seçici gözlem
yöntemi bir yandan bu avantajları sağlarken bir yandan da bazı konularda henüz netlik
kazanmamış konuların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorulardan biri de perfore olmuş
ince barsakların cerrahi manüpülasyon olmaksızın iyileşme şansının olup olmadığıdır.
Retrospektif olarak yapılan analizlerde; penetran karın travmalı hastalarda, rutin laparotomiyi
benimseyen kliniklerin yaptığı çalışmalar ile seçici gözlem yöntemini benimseyen kliniklerin
yaptığı çalışmalarda kaydedilen ince barsak yaralanması oranları kıyaslandığında rutin
laparotomi yapılan kliniklerdeki oranların genellikle daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu
durumda opere edilmeden iyileşebilmiş barsak perforasyonlu hastalar olabileceği ihtimali
doğmaktadır.
Bu konuyu araştırmak amacıyla deneysel model oluşturuldu. 50 adet wistar albino cinsi
sıçanı 10’ar lı olarak 5 gruba ayrıldı. Bu 5 grubun ince barsaklarının distal kısmı hazırlanan
uygun ebattaki kesiciler ile 1mm, 2mm, 3mm ve 4mm olarak perfore edildi, bir grup da
kontrol grubu olarak ayrıldı ve bu gruptaki sıçanların barsakları perfore edilmedi.
Çalışma süresi sonunda bütün denekler sakrifiye edilerek relaparotomi yapıldı.
Relaparotomide perfore edilen barsak lokalizasyonunun 1cm proksimali ile 1cm distalini
içerecek şekilde barsak rezeksiyonu ile birlikte bu bölgeye yakın bir miktar periton dokusu
eksize edilerek çıkarılan materyal analiz edilmek üzere patoloji laboratuvarına gönderildi.
Patolojik inceleme sonunda perforasyon çapları ile orantılı olarak peritonitin şiddetlendiğini
ve barsak duvarı onarımının azaldığı saptandı.
Çalışmamızda, sıçanlarda 2mm ve altındaki kesici-delici aletlerle oluşturulan barsak
perforasyonu spontan olarak iyileşebilir olduğu saptandı. 3mmlik kesici-delici aletlerle
oluşturulan barsak perforasyonunda barsak duvarında onarım dokusuyla olsa da tam iyileşme
83
mümkün olduğu görüldü. Ancak şiddetli peritonit olasılığı daha yüksek olduğu saptandı.
4mmlik kesici-delici aletlerle oluşturulan barsak perforasyonunda 7 günlük takibe karşın
halen devam eden perforasyonlar görüldü.
Sonuç olarak sıçanlarda küçük çaplı ince barsak perforasyonlarının herhangi bir cerrahi
müdahale gerekmeden organizma tarafından sınırlanabileceği gözlemlendi.
84
7. SUMMARY
The basic approach to abdominal traumas has been changed with Shaftan’s selective
observation method during 1960s. Afterwards selective observation method started to replace
routin laparotomy application on abdominal trauma patients all over the world. This method
diminished both negative laparotomy rates and morbidity, caused by negative laparotomy.
While selective observation makes these advantages possible, it arised some other questions.
One of them is the presence of a chance of healing for a perforated small bowel without
operation. Retrospective analysis shows that, for patients with penetrated abdominal trauma,
when studies of clinics using routine laparotomy are compared to the studies of clinics using
selective observation method, small bowel wound ratio is found to be higher in clinics using
routine laparotomy. In this case there is a healing possibility for a patient with nonoperated
small bowel perforation.
In order to clarify this possibility, we have established an experimental model. 50 of wistar
albino rats have been divided into 5 groups each with 10 rats. Distal part of small bowel of
rats has been perforated by four different types of stabbers with 1mm, 2mm, 3mm, 4mm
diameters, while one group was put aside as the control group. Test rats were monitored for 1
week. During this period, blood samples were taken two times for hemoglobin test and once
for biochemical testing.
At the end of experiments, test rats were sacrificed and relaparotomy applied. The test
material; covering 1cm of proximal and 1cm of distal, some periton tissue, has been sent to
laboratory for analysis.
Patologic tests show that peritonit intensity increases in direct ratio with perforation radius.
As the perforation radius increases the bowel’s wall repair diminishes.
It is observed on rats that, small bowel perforations of radius 2mm and below are repaired by
organism itself spontaneously without any operation needed. Perforations of radius 3mm are
reparied totally, although small bowel wall repair tissue is observed. However probability of
serious peritonitis is found to be higher in this case. In perforations of radius 4mm even after
7 days of observation, perforations were still existing.
85
In conclusion it has been observed that little perforations in small bowel of rats can be limited
by the organism itself without a necessity of any surgical operation.
86
KAYNAKLAR
1. Güloğlu R, Yanar H. Karın Yaralanmaları içinde, Ertekin C, Taviloğlu K, Güloğlu R, Kurtoğlu M. (editör), Travma, 2005, İstanbul Medikal Yayıncılık, Soybir G.R. Bölüm 1-3 Sayfa 26-32
2. Diekstra RFW, Gulbinat W: The epidemiology of of suicidal behavior A review of three
continents. World Health Stat Q 1993, 46:52-68 3. World Health Organization: World Health Statistics Annual, 1993. Geneva, WHO, 1993. 4. Güloğlu R, Yanar H. Karın Yaralanmaları içinde, Ertekin C, Taviloğlu K, Güloğlu R,
Kurtoğlu M. (editör), Travma, 2005, İstanbul Medikal Yayıncılık, Güloğlu R. Yanar H. Bölüm 16-1 Sayfa 875-885.
5. Taviloğlu K, Günay K, Şahin A, Ertekin C, Türel Ö. Gastrointestinal sistem travmalarına
yaklaşım Ulusal Travma Derg.1(2) 126-134.1995. 6. Heythem A. Alzamel, MD, and Stephen M. Cohn, MD, FACS When Is It Safe to
Discharge Asymptomatic Patients With Abdominal Stab Wounds? J Trauma. 2005;58:523–525.
7. Aysan E, Ertekin C, Güloğlu R, Aren A. Künt Karın Travmalarına Yaklaşım (Ulusal
Travma ve Acil Cerrahi Derneği Aylık hastaneler arası toplantıları genel sonuçları 2) Ulus Travma Derg. 8:129-131,2002
8. Schwartz S., Shires T, Spencer F, Daly J., Fisher J., Galloway A., Principles of Surgery,
Seventh Edition, Geçim E.İ (çeviri editörü), 2004, Antıp, 25: 1235-1282. 9. Sadler T.W., Langmans’s Medikal Embriyoloji, Başaklar C. (çeviri editörü), 1993,
14:224-244 10. Junqueira L.C., Carneiro J., Kelley O.R., Basic Histology, Aytekin Y.(çeviri editörü),1993,
Barış Kitapevi, 15: 336-370. 11. Özkuş K, Demirci S, Barlas B, İnce Barsak Anatomisi, Türkiye Klinikleri, J Surg Med Sci
2005, 1(8):1-2 12. Snell R.S., Clinical Anatomy, Yıldırım M. (çeviri editörü), Klinik Anatomi 2004, Nobel
Tıp kitapevi, 6.Baskı, Bölüm 5: 191-283. 13. Moore K L., Dalley A.F., Clinical Anatomy, Şahinoğlu K. (çeviri editörü), Nobel Tıp
Kitabevleri, 2007, Bölüm 2: 174-330 (244) 14. Kalaycı G, Genel Cerrahi, Nobel Tıp Kitabevi 2002, Bölüm 123:1299-1377 15. Schwartz S., Shires T, Spencer F, Daly J., Fisher J., Galloway A., Manual of Principles of
Surgery, Özçelik M.F. (çeviri editörü), 2002, Nobel Tıp Kitapevi, Prof.Dr.Ersan Y. 25: 619-631.
87
16. Moore K L., Dalley A.F., Clinical Anatomy, Şahinoğlu K. (çeviri editörü), Nobel Tıp Kitabevleri, 2007, Bölüm 2: 174-330 (211).
17. Kenji Inaba, MD, MSc, FRCSC, Demetrios Demetriades, MD, PhD, FACS The
Nonoperative Management of Penetrating Abdominal Trauma, Advances in Surgery 41 (2007) 51-62
18. William S. Hoff, MD, Michelle Holevar, MD, Kimberly K. Nagy, MD, Lisa Patterson,
MD, Jeffrey S. Young, MD, Abenamar Arrillaga, MD, Michael P. Najarian, DO, and Carl P. Valenziano, MD. Practice Management Guidelines for the Evaluation of Blunt Abdominal Trauma: The EAST Practice Management Guidelines Work Group. J Trauma. 2002;53:602–615.
19. Ali Salim, MD; Burapat Sangthong, MD; Matthew Martin, MD; Carlos Brown, MD;
David Plurad, MD; Kenji Inaba, MD; Peter Rhee, MD; Demetrios Demetriades, MD Use of Computed Tomography in Anterior Abdominal Stab Wounds
20. D. Demetriades, Ph.D., B. Rabinowitz, F.R.C.S., C. Sofıanos, M.D., D. Charalambides,
M.D., J. Melissas, M.D., C. Hatzitheofilou, M.D., And J. Da Silva, M.D. The Management Of Penetrating Injuries Of The Back Ann. Surg. - Januay 1988 Vol. 207 * No. I 72-75.
21. D. Demetriades, M.D., Ph.D. B. Rabinowitz, F.R.C.S. Indications For Operation in
Abdominal Stab Wounds Ann. Surg. February 1987 Vol. 205 * No. 2 129-132. 22. Kalaycı G., Genel Cerrahi, Nobel Tıp Kitabevi, 2002 Bölüm 23: Günay K 327-344. 23. Kahdi F. Udobi, MD, Aurelio Rodriguez, MD, William C. Chiu, MD, and Thomas M.
Scalea, MD Role of Ultrasonography in Penetrating Abdominal Trauma: A Prospective Clinical Study J Trauma. 2001;50:475– 479.
24. Yardımcı S, Dulundu E, Özkan E, Can M, Kayahan M, Topaloğlu Ü, Penetran Karın ve
Alt Toraks Yaralanmalarının Takip ve Tedavisinde USG’nin Önemi 2006 Ulusal Cerrahi Kongresi S-287
25. George C. Velmahos, MD, PhD, Constantinos Constantinou, MD, Areti Tillou,
MD,Carlos V. Brown, MD, Ali Salim, MD, and Demetrios Demetriades, MD, PhD Abdominal Computed Tomographic Scan for Patients with Gunshot Wounds to the Abdomen Selected for Nonoperative Management J Trauma. 2005;59:1155–1161.
26. K. Shanmuganathan, MD, Stuart E. Mirvis, MD, William C. Chiu, MD, Karen L.
Killeen, MD, Gerald J. F. Hogan, MD, Thomas M. Scalea, MD Penetrating Torso Trauma: Triple-Contrast Helical CT in Peritoneal Violation and Organ Injury—A Prospective Study in 200 Patients Radiology 2004; 231:775–784
27. William C. Chiu, MD, K. Shanmuganathan, MD, Stuart E. Mirvis, MD, and Thomas M.
Scalea, MD Determining the Need for Laparotomy in Penetrating Torso Trauma: A Prospective Study Using Triple-Contrast Enhanced Abdominopelvic Computed Tomography J Trauma. 2001;51:860 –869.
88
28. Brunicardi F.Charles, Andersen Dana K., Billiar Timothy R., Dunn David L., Hunter John G., Pollock Raphale E., Schwartz’s, Principles of Surgery, Chapter 11. Shapiro M.L. Angout P.B. S.333-361
29. Timothy C. Fabian, M.D., Martin A. Croce, M.D., Ronald M. Stewart, M.D., F.
Elizabeth Pritchard, M.D., Gayle Minard, M.D., and Kenneth A. Kudsk, M.D. A Prospective Analysis of Diagnostic Laparoscopy in Trauma Annals Of Surgery Vol. 217, No. 5, 557-565
30. Soykan Arikan, MD, Ahmet Kocakusak, MD, Ahmet F. Yucel, MD, Gokhan Adas, MD
A Prospective Comparison of the Selective Observation and Routine Exploration Methods for Penetrating Abdominal Stab Wounds With Organ or Omentum EviscerationJ Trauma. 2005;58:526 –532.
31. Shaftan GW. Indications for operation in abdominal trauma. Am J Surg. 1960;99:657–
664. 32. Shaftan GW. Selective conservatism in penetrating abdominal trauma. J Trauma.
1969;9:1026 33. Alış H, Turhan A.N., Kalaycı M. U., Dolay K, Kapan S, Öner O.Z., Kütükçü S.E., Ede B.,
Aygün E., Delici Kesici Alet Yaralanmalarında Cerrahi Tedaviye İhtiyaç Gösterme Oranları, Ulusal Cerrahi Kongresi 2006 P-565
34. George C. Velmahos, Md, Phd, Demetrios Demetriades, Md, Phd, Konstantinos G.
Toutouzas, Md, Grant Sarkisyan, Md, Linda S. Chan, Phd, Rafik Ishak, Md, Kathleen Alo, Rn, Pantelis Vassiliu, Md, James A. Murray, Md, Ali Salim, Md, Juan Asensio, Md, Howard Belzberg, Md, Namir Katkhouda, Md, And Thomas V. Berne, Md Selective Nonoperative Management İn 1,856 Patients With Abdominal Gunshot Wounds: Should Routine Laparotomy Still Be The Standard Of Care? Annals Of Surgery Vol. 234, No. 3, 395–403
35. Kenji Inaba, MD, MSc, FRCSC*, Demetrios Demetriades, MD, PhD, FACS The
Nonoperative Management of Penetrating Abdominal Trauma, Advances in Surgery 41 (2007) 51-62
36. Alış H., Turhan A.N., Dolay K, Kalaycı M.U., Kütükçü S.E., Öner O.Z. Kapan S., Pekel
Ö., Aygün E., Deneyim Delici Kesici Alet Yaralanmalarında Seçici Gözlem Yöntemi Uygulanmasında Negatif Laparotomiyi Önler mi? 2006 Ulusal Cerrahi Kongresi S-286
37. Moore EE, Cogbill TH, Malangoni MA et al Organ Injury Scaling II: Pancreas, duodenum,
small bowel, colon and rectum. J. Trauma 1990; 30 (11): 1427-1429 38. Ertekin C, Taviloğlu K, Güloğlu R., Kurtoğlu M, Travma 2005 İstanbul Medikal
Yayıncılık, Gülmen M :Bölüm 16.8: 933-939 39. Ahmet Kocakuşak, Ahmet Fikret Yücel, Soykan Arıkan Karına Nafiz Delici - Kesici Alet
Yaralanmalarında Rutin Abdominal Eksplorasyon Yönteminin Retrospektif Analizi, Van Tıp Dergisi 13 (3) : 90-96, 2006
89
40. Harwell Wilson, M.D., Roger Sherman, M.D. Civilian Penetrating Wounds Of The Abdomen Annals Of Surgery May 1961 (639-646
41. James E. Prıdgen, M.D., August F. Herff, Jr., M.D., Harry 0. Watkıns, M.D., Davıd S.
Halbert, M.D.,Rafael D'avıla, M.D., Davd M. Crouch, M.D., Joseph L. Prud'homme, M.D. Penetrating Wounds Of The Abdomen Annals Of Surgery June 1967: 901-907
42. Nicholas D. Colapinto, Md, Facs, Frcs[C] Early Explorative Laparotomy For Stab
Wounds Of The Abdomen Cma Journal/July 23, 1977/Vol. 117: 157-158 43. Francis C. Nance, M.D., Isidore Cohn, Jr., M.D. Surgical Judgment in The Management
Of Stab Wounds Of The Abdomen Aninials Of Surgery October 1969: 569-577 44. Vassiliki Tsikitis, M.D., Walter L. Biffl, M.D., Sarah Majercik, M.D., David T.
Harrington, M.D., William G. Cioffi, M.D. Selective clinical management of anterior abdominal stab wounds The American Journal of Surgery 188 (2004) 807–812
45. Taviloglu K, Günay K, Ertekin C, Calis A and Türel Ö, Abdominal Stab Wounds: The
Role of Selective Management Eur J Surg 1998; 164: 17–21 46. Ernst P. van Haarsta, Bart P.J. van Bezooijena, Peter-Paul L.O. Coeneb, Jan S.K. Luitsea
The Efficacy Of Serial Physical Examination in Penetrating Abdominal Trauma, Injury Int. J. Care Injured 30 (1999) 599-604
47. Ertekin C, Yanar H , Taviloglu K, Güloglu R, Alimoğlu O, Unnecessary laparotomy by
using physical examination and different diagnostic modalities for penetrating abdominal stab wounds. Emergy Med J 2005 Nov;22(11):790-4.
48. M. Van Brussel And R. Van Hee Abdominal Stab Wounds: A Five-Year Patient Review
European Journal Of Emergency Medicine, 2001, 8, 83-88 49. Bostanoğlu S, Bostanoğlu A, Erverdi N., Hamamcı O., Gülan Ö., Dursun A., Korkmaz
A., , The Role Of Oxygen Free Radicals in An Experimental Sepsis Model, The Turkish Journal Of Gastroenterology, 1999, vol 10. No:4: 427-431