Upload
others
View
13
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ RADYASYON ONKOLOJİSİ ANABİLİM DALI
AĞRILI KEMİK METASTAZLARINDA PALYATİF RADYOTERAPİ
Dr. Zeki AKÇA
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Candaş TUNALI
ADANA-2005
TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim boyunca ve tezimin hazırlanmasında yakın ilgi ve değerli
yardımlarını gördüğüm değerli hocalarım Prof. Dr. Candaş TUNALI’ ya, Yard. Doç.
Dr.Erkut Erkurt’a ve Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’ndaki tüm çalışma
arkadaşlarıma teşekkür ederim.
i
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR i
İÇİNDEKİLER ii
TABLO LİSTESİ iii
ŞEKİL LİSTESİ iv
ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER v
ABSTRACT AND KEYWORDS vi
1.GİRİŞ 1
2.GENEL BİLGİLER 2
2.1.Metastaz Oluşumu ve Dağılımı 2
2.1.1.Batson Pleksusu ve İskelet Metastazındaki 3
Anatomik Yollar
2.1.2.Normal Kemik Oluşum Mekanizması 6
2.1.3. Kemik Rezorbsiyonunu Stimüle Eden Ajanlar 6
2.2.Klinik Bulgular 7
2.3.Tanı 9
2.4.Tedavi 14
3.GEREÇ VE YÖNTEM 21
4.BULGULAR 24
5.TARTIŞMA 29
6.SONUÇ VE ÖNERİLER 32
7.KAYNAKLAR 33
8.ÖZGEÇMİŞ 38
ii
TABLO LİSTESİ
SAYFA NO
Tablo 1. Primer tümöre göre radyolojik görünüm 10
Tablo 2. Olguların seçim kriterleri 21
Tablo 3. Ağrı ölçümleri 22
Tablo 4. Olguların primer tümör yerleşimine göre dağılımı 24
Tablo 5. Primer tümör tanısına göre tedavi lokalizasyonları 25
Tablo 6. Primer tümör tanısına göre kullanılan fraksiyon
modellerinin dağılımı 26
Tablo 7. Tedavi şemalarına göre elde edilen palyasyon yüzdeleri 28
iii
ŞEKİL LİSTESİ
SAYFA NO
Şekil 1. Tanıda radyolojik yöntemlerin kullanım şekli 9
Şekil 2. Çalışma gruplarındaki, tedavi öncesi ve tedavi sonrası
ağrı skorları ortalamaları 26 Şekil 3. Çalışma gruplarındaki, ağrı skorlarının palyasyon eğrileri 27
iv
ÖZET
AĞRILI KEMİK METASTAZLARINDA PALYATİF RADYOTERAPİ
Bu çalışmada Şubat 2002-Eylül 2004 tarihleri arası Çukurova Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi bölümüne başvuran 29 ağrılı kemik metastazlı 25 hastada 1x800 cGy, 5x400 cGy ve 10x300 cGy’ den oluşan 3 değişik doz- fraksiyon radyasyon şeması, palyatif etkilerini saptamak amacıyla değerlendirildi. Çalışmanın sonunda çalışma grupları arasında ağrı palyasyon oranları için istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı(p=0.677). Bu nedenle yaşam beklentisi kısa, genel durumu kötü, immobil ve uygun anatomik lokalizasyonlu hastalarda 1x800 cGy ve 5x400 cGy tedavi programları önerilir. Anahtar Kelimeler: Ağrılı Kemik Metastazı, Palyasyon, Radyoterapi.
v
ABSTRACT
PALLIATIVE RADIOTHERAPY ON PAINFUL BONE METASTASES İn this study, 3 different dose fractionation irradiation schedules wich consist of 1x800 cGy, 5x400 cGy, 10x300 cGy have been evaluated to determine their palliative effectivnes in 25 patients with 29 painful bone metastases, applied to Radiation Oncology Department of Çukurova University between February 2002- September 2004. At the and of the study, between study groups, no statisticaly significant difference was detected for pain palliation proportions(p0.677). For this reason 1x800 cGy and 5x400 cGy therapy programs are preferable in patients with poor life expectancy, poor general condition, immobile and suitable anatomical localization. Key Words: Painful Bone Metastases, Palliation, Radiotherapy.
vi
1. GİRİŞ
Kanserlerde, kemik 3. sıklıkta görülen metastatik yerleşim yeridir. Kemik
metastazlarının %70’inde primer tümör akciğerde, %60’ında memede, %30’unda
prostattadır.1,2 Her yıl Amerika Birleşik Devletlerin’de yeni saptanan 965.000 kanser
olgusunun %30-70’inde kemik metastazı görülmektedir.3
Kemik metastazlarında önemli bir sorun olan ağrı, tolere edilmesi zor bir
semptomdur ve yaşam kalitesini düşürür. Kemik metastazlı bazı olgularda beklenen
yaşam süresi uzun olup nonnarkotik ya da narkotik analjeziklerin böylesi uzun sürelerle
kullanımı yan etkileri ve bağımlılık yapmaları nedeniyle sınırlıdır. Kemoterapi (KT) ya
da hormonoterapinin sağladığı palyasyonun, bazı kanser türleri dışında, kısa sürede elde
edilemediği gibi, etkin ve uzun süreli olmadığı da bildirilmektedir.4 Litik lezyonlardaki
kemik rezorbsiyonundan osteoklastlar sorumludur. Osteoklastlar kemik matriks
proteinlerini çevreleyerek içerdikleri lizozomlar ,veziküller ve vakuollerden salgılanan
asit fosfatazlar yoluyla kemik yıkımı için asidik bir ortam oluştururlar. Cerrahi ise,
ağırlık taşıyan kemiklerin yoğun litik lezyonlarında patolojik kırık gelişimini önlemekte
ya da oluşmuş patolojik fraktürün fiksasyonunda radyoterapiyle birlikte kullanılan bir
yöntemdir. Spinal kord kompresyonuna yol açan kemik metastazlarında acil kullanımı
söz konusudur .3,5,6,7
Radyoterapi (RT), kısa sürede oluşturduğu ağrı palyasyonu ve bunun çoğu
zaman uzun süreli olması, bifosfonat kullanımıyla birlikte iyileşmeye yardımcı olması
ve minimal toksik etki oluşturması nedeniyle metastatik kemik tümörlerinin tedavisinde
ilk tercih edilen palyatif yöntemdir.8,9,10,11,12
Yapılan geniş serili prospektif randomize çalışmalarda uygulanan farklı doz-
fraksiyon şemalarında ağrının palyasyonu, radyolojik cevap ve yan etkiler yönünden
benzer sonuçlar elde edilmiştir.8,9,10,13
Çalışmamızda 1x8 Gy, 5x4 Gy, 10x3 Gy olarak 3 değişik doz -fraksiyon şeması
randomize edilmiştir. Randomize kolların sonuçları kendi aralarında ve kaynaklarla
karşılaştırılarak kemik metastazlarının tedavisinde hangi ışınlama biçiminin avantajlı
olduğunun belirlenmesine çalışılmıştır.
1
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Metastaz oluşum mekanizması:
Metastaz, klinik olarak primer tümörden kopan malign neoplastik hücrelerin,
primer lezyonla komşuluk ilişkisi olmayan bir başka organ veya dokuya giderek
implante olmaları ve çoğalmalarına denir. 14,15
Metastatik prosesteki aşamalar sırasıyla, vasküler invazyon, transport ve
endotelial bağlanmadır. Malign neoplastik hücrelerin tümörden damar içine girişleri
genellikle kapillerlerde olur. Arteriollerdeki engel yalnız mekanik olmayıp aynı
zamanda arteriollerdeki bağ dokusunun, invazyonu bloke edici proteaz inhibitörlerini
içermesindendir. Malign tümörler, kendi damarlarını kendileri yapmazlar, ancak içinde
bulundukları doku tarafından tümör içine damar gelişimini aktive eden tümör
angiogenesis faktör salgılayarak, içerisinde yeni kapillerlerin oluşmasını sağlarlar. Bu
damarlardaki permeabilite bozuklukları ve endotellerindeki defektler, tümör
hücrelerinin damar içine girişini kolaylaştırır. Kapillere kadar ulaşan tümör hücrelerinin,
damar duvarına tutunmalarından sonra etrafında fibrin topladığı görülür. Fibrinin
buradaki rolü tam anlaşılamamakla birlikte muhtemelen yeni yapışan hücreleri, akımın
sürükleyici etkisinden korumak veya organizmanın immün reaksiyonlarına karşı,
mekanik bir engel oluşturmaktır. Artık bu aşamadan sonra tümör hücreleri tarafından
üretilen proteolitik enzimler damar duvarını yıkarlar ve tümörün damar duvarından
çıkışına neden olurlar. Bu süreç sonunda tümör hücreleri yerleştikleri doku ve organda
çoğalarak makroskopik olarak da saptanabilen metastazları oluştururlar.15,16,17,18
2
2.1.1. Batson Pleksusu ve İskelet Metastazlarındaki Anatomik Yollar
Vertebral venler, bir vertebral ven sistemi birleştiricisi ve toplayıcısıdır.
Vertebral venler, kranium kaidesinden aşağıya doğru, kolumna vertabralisin internal
ve external ven pleksuslarını ve vertebra korpuslarının içindeki kanı da drene eden,
servikal vertabraların transvers foramenlerinden çıkan küçük vertebral venlerin de
dahil olduğu bir ven sistemidir. Mevcudiyeti 1664 de İngiliz anatomisti Willis ’ ten
buyana bilinen bu venler, 1828 de Breschet tarafından ele alınmıştır. Kemik
metastazlarının patogenezi yönünden bilinmesi gereken ve önemli olan nokta şudur:
Bu ven pleksusu topladığı kanın tamamını tekrar kalbe gönderemeyecek kadar geniştir,
yukarıda kranial dural sinüslerde başlayıp aşağıda kaudal vertebralar bölgesindeki ven
ağına kadar devam eder, volüm kapasitesi dönüş yolundan daha fazladır.19
Aralarında anastomozların da bulunduğu üç grupta değerlendirilmeleri
uygundur:
1- Kanalis sipinalis içinde bulunan, spinal dura materin etrafını çevreleyen
santral veya internal ven ağı grubu.
2- Vertebra korpusları içindeki venlerden oluşan ve dura mater etrafındaki
birinci ağı adeta çevreleyen ven ağı grubu.
3- Bu ikinci ağın ve vertebra korpuslarının etrafını çeviren ven ağı grubu.
Dura materin etrafını çeviren internal ağ en geniş olanıdır, yakınındaki
kemiklere kadar uzanır, yukarıdaki servikal bölge dışında bu ven ağı, düzenli
aralıklarla kesintiler gösterir; şöyle ki önde intervertebral disklerin bulunduğu
kısımlarda ve arka intervertebral mesafelere uyan yerlerde ven bulunmaz. Venlerin bu
şekli, bu pleksusa önde ve arkada birer el-merdiveni görünümü verir. Ön yarıdaki
longitüdinal ve tranvers venler arka yukarıdaki venlerden daha geniş ve daha
düzenlidir.Vertebral aralıklarda , arkada, venler bulunmadığı için , intervertebral
mesafeden yapılan lomber ponksiyonda venlerin zedelenmesi ihtimali azdır.19
Vertebra korpusları içindeki ven ağı, hem kesintisizdir, hem de alttaki internal
ven ağı ile pekçok yerde anastomozları vardır, özellikle vertebra korpuslarının arka-
ortasındaki anastomozlar çok geniştir, belirgindir ve sayıca çoktur, buradan venler ,
vertebra korpusunun içine doğru radier tarzda dağılır. Arkadaki kaslardan da kan alan
bu ağın longitüdinal anastomazları ve bağlantıları neticesinde hem segmental venler,
hem de kemik korpusları içindeki venlerin anastomazları sağlanmış olur.19
3
Bu ağda toplanan kan korpusların önündeki venlere drene olur. Karında lomber
bölgedeki segmental venler, asendan lomber venlere ve vena kava inferiora drene
olurlar. Üst torasik bölgede segmental interkostal venler, vena kava superiora
dökülürler.19
Metastaz yönünden önemli hususlar şunlardır:
1. Vertebral venler, kapakçık ihtiva etmezler, pleksiform bir ağ meydana
getirmişlerdir.
2. Bu pleksus kolumna vertebralis boyunca uzanır.
3. Hacim yönünden vertebral venlerin kapasitesi, drenaj kapasinden daha
büyüktür.19
Maymunlarda ve laboratuvar hayvanlarında yapılan deneylerde, vena kava
içindeki radyoopak maddenin , öksürük veya karın-içi basıncını arttıran deney
koşullarında, vertebral ven sistemi içine girdiği, interkostal venlerden torakal vertebra
ven ağına geçiş olduğu gösterilmiştir. İnsanda kadavra üzerinde dorsum penisten vene
yapılan injeksionlarla venöz kanın vertebral ven pleksusuna ulaştığı gösterilmiş ve
prostat kanserlerinin vertebra korpusu metastazlarının bu yolla meydana geldiği
açıklanmak istenmiştir.19,20,21
Ikınmak, öksürük veya toraks içinde basınç artması, yalnızca kanın torako-
abdominal kaviteler içine girmesini engellemekle kalmaz, bu kavitelerin dışına
çıkmasına da sebep olur. Meme de dahil insan derisinin bir çok yerindeki venler
kapaksızdır, bunlarda venöz akımın yeri tesadüfe bağlıdır. Sternumun, kostaların ve
omuz bölgesindeki kemiklerin periostal venleri ve bu kemiklerin içindeki ven sinüsleri
kapaksızdır. Bu nedenle tümör hücreleri, bu venler aracılığıyla her tarafa
dağılabilirler.19,20
Sol ve sağ paravertebral venlerin simetrik olmadığı, sol paravertebral venin,
vertebral ven sistemiyle çok yakın anastomozları olduğu gösterilmiş, bu nedenle sol
adrenal gland neoplazmlarının, sağa göre daha çok beyin metastazı yapmalarında bir yol
olduğu spekülasyonu yapılmıştır.19
Hayvan deneylerinde de sistemik venöz dolaşımdan ve inferior vena kavadan
malign neoplastik hücrelerin vertebral ven pleksusuna geçebildiği ratlarda ve
tavşanlarda gösterilmiştir. Femoral ven içine verilen canlı tümör hücreleri normalde
4
akciğerde yerleşip tümör meydana getirirken, vakaların %5.5’inde de vertebra
korpuslarında tümör geliştiği gösterilmiştir.22
Abdominal kompresyon yapılan deney hayvanlarında ise vakaların % 15’inde
akciğer tümörleri meydana gelirken, %85’inde vertebra korpuslarında tümör oluştuğu
görülmüştür. Bu bulgular, karın içi basıncı arttığı zaman, sistemik venöz dolaşımından
ve vena kavadan vertebral pleksusa metastatik tümör hücrelerinin geçebileceğinin ve
korpuslarda implantasyon metastazı yapılabileceğinin kanıtıdır.22
İskelet metastazı olan çeşitli malign neoplazm vakalarının otopsi sonuçları
kemik metastazlarının en çok vertebralarda olduğunu göstermektedir. Tüm kemik
metastazlarının %61.7’si vertebral lokalizasyonludur bunu sırasıyla kostalar %57.3,
kranium %35, femur %22, pelvis %19, humerus %10, sternum %10, klavikula %5.8,
scapula %2.9 takip etmektedir.22
Clain tarafından 2000 kemik metastazlı olgu üzerinde yapılan çalışmada
anatomik dağılım; %69 vertebra, %41 pelvis, %25 femur, %14 kranium olarak
bulunmuştur.3 İskelet metastazı olan çeşitli kanser vakalarının geniş otopsi serileri
sonucunda da %61.7 vertebra, %57.3 kosta, %35 kranium, %22 pelvis, %19 femur
olmak üzere benzer sonuçlar bulunmuştur.23
Yine en yüksek oranda vertebral metastazlar olması kaydıyla, örneğin meme ve
çeşitli kanserlerde kemik metastazlarının lokalizasyonlarının oranları değişik
olabilmektedir.22
Vertebralardaki metastazların batson pleksusu aracılığı nedeniyle daha çok
olduğu genel olarak kabul edilmektedir.22
Kemik metastazı oluşan vakalarda histolojik inceleme, ince cidarlı ve geniş
lümenli vertebral venlerde tümör embolilerinin bulunduğunu göstermiştir; arteriollerde
emboli bulunamamıştır.22
Willis, iskelet metastazlarının çoğunun , pulmoner metastazlardan sonra, bu
metastazların metastazı olarak meydana geldiklerine, sekonder metastazlar olduklarına
inanır. Willis’e göre tümör embolleri önce akciğerde yerleşir; vena pulmonalislere
geçen tümör hücreleri veya tümör hücresi embolilerinden de ikinci basamak metastazlar
olarak kemiklerde yerleşim görülür. Bu düşüncesinin ispatı olarak, sadece
vertebralarında metastatik lezyon tespit edildiği zannedilen vakalarda akciğerlerin çok
5
ince histolojik araştırmaları sonucu, akciğerlerde de, kendi düşüncesine göre kemik
metastazlarının kaynağını teşkil eden küçük lezyonların bulunabildiğini göstermiştir.24
2.1.2. Normal kemik oluşum mekanizması
İskeletin mekanik bütünlüğünün ve kalsiyum dengesinin sağlanması kemik
yıkım ve oluşumundan sorumlu hücrelerin düzen içerisinde birlikteliğiyle sağlanır.
Kemik yapım ve şekillenmesinde rol alan fizyolojik birim osteositler, osteoblastlar ve
osteoklastlardan oluşur. Osteositler, mezenşimden gelişen olgun kemik hücreleridir ve
bunların bir kısmı ayrılarak hem matriks proteinlerini hem de bunların proteazlarını
sentez edebilen osteoblastlara aktive olurlar. Osteoklastlar, hemopoetik projenitör
hücrelerden ayrılır ve osteoblastlarca yapılan yeni matriks bölgelerinde kemik
rezorbsiyonu yapabilecek güçlü fagositik hücreler haline gelirler. Osteosit, osteoblast ve
osteoklastlara ilaveten, lenfokinleri üreten ve belki de primer kemik hücrelerinin
koordineli lokal etkilerinin ince bir düzenlemesini yapan monosit-makrofaj hücrelerinin
göç eden topluluğu vardır.3,16,25
2.1.3. Kemik rezorbsiyonunu stimüle eden ajanlar
Sistemik faktörler: Paratiroid hormon (PTH)
1,25 (OH)2 vitamin D3
Tiroid hormon
Kortikosteroidler
Paratiroid hormon related protein (PTH-rP)
Lokal faktörler: İnterleukin-1 (IL-I)
Tümör nekrozis faktör alfa (TNF alfa)
Tümör nekrozis faktör beta (TNF beta)
Transforming growth faktör alfa (TGF alfa)
Transforming growth faktör beta (TGH beta)
Epidermal growth faktör (EGF)
Prostoglandinler (PG)
Koloni stimule edici faktörler (GM-CSF)
Paratiroid hormon (PTH) osteoklastları ve böbrek tübüler kalsiyum
reabzorbsiyonunu stimule ederken, osteoblastlar üzerinde inhibe edici etkiye sahiptir.
6
Osteoblastlar, PTH’na tepki olarak salınan transforme edici büyüme faktörü betanın
başlıca kaynağıdır. TGF-betanın çoğu, osteoblastlarca yapılan yeni matriks bölgelerinde
depolanmakta ve belki de daha sonra osteoklastları stimüle etmek üzere salınmaktadır.
Tümör nekroz faktörü ve transforme edici büyüme faktörü alfa da potansiyel olarak
osteoklastları stimüle edici aktiviteye sahiptir. Osteoblastlar, TGF-alfaya kemik kollajen
üretimi ve osteoblast replikasyonunda artış ile cevap verirler.16,23
Prostoglandinlerin E serisi ve özellikle 13,14 dihidrometabolitlerinin kemik
rezorbsiyonunda kompleks bir etkisi olduğu gösterilmiştir. En önemlisi osteoklastların
proliferasyonunu, prekürsörlerinden yeni osteoklastların oluşumunu arttırmasıdır.23,26
2.2. Klinik Bulgular
Ağrı: Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (IASP) tarafından yapılan en
geçerli tanımlamaya göre “Ağrı, vücudun belli bir bölgesinden kaynaklanan, doku
harabiyetine bağlı olan veya olmayan, sinirsel yolla iletilen, kişinin geçmişteki
deneyimleriyle de ilgili, hoş olmayan emosyonel bir duyumdur.”27
Kemik metastazlarında en sık karşılaşılan bulgu olan ağrı terminal dönemlerini
yaşayan bu olgularda fiziksel, emosyonel, sosyal ve ruhsal problemlere neden
olmaktadır.28,29
Ağrı oluşum mekanizmaları çeşitlilik göstermekle birlikte, kemik
dekstrüksiyonu sonucu açığa çıkan osteoklastlardan salınan sitokinlerin (prostoglandin
v.s.) ağrı reseptörlerini aktive etmesi en sık kabul edilenidir. Sinir köklerinde
infîltrasyon ve kompresyon, refleks adale spazmı da ağrıyı arttırıcı diğer faktörlerdir.28
Hareket kısıtlılığı: Çoğunlukla ağrıya sekonder gelişen bir bulgu olup kendi
kendine yetebilmeyi engeller.
Patalojik kırık: Metastatik kemik lezyonlarının neden olduğu patolojik kırık
sıklığı 1931-1965 yılları arasında Memorial Sloan Kettering Cancer Center’ da takip ve
tedavi edilen 1800 kemik metastazlı olguda %8 oranında saptanmış, en sık karşılaşılan
anatomik lokalizasyon femur ve humerus olarak bulunmuştur.3
Patolojik kırık sonucu hareketsiz kalan olgularda ağrıdan başka pnömoni,
dekübitis ülserleri, kırık uçlarındaki hareketle hiperkalsüri ve buna bağlı renal, kardiak
kökenli ölümler meydana gelebileceğinden Harrington, fraktür riski yüksek olan
7
olgularda proflaktik fiksasyon önermiştir. Risk gurubu olan olgular: radyoterapi ile
cevap alınamayan, intermedüller yerleşimli litik lezyonun kemik çapının %50’sinden
fazlasını tuttuğu ya da korteksteki litik lezyonun 2.5cm’den fazla aksiel uzunluğunun
olduğu olgulardır.7
Patalojik kırığa en sık neden olan primer tümörlerin %53’ü meme , %11’i
böbrek, %8’i akciğer, %5’i tiroid ca olduğu bildirilmiştir.3,18,30 Yine bir başka çalışmada
sıklık sırası, meme, prostat, akciğer ca ve myelom bulunmuş ve patalojik fraktür sonrası
3 ay yaşam süresi %54, l yıl yaşam süresi %23 olarak bildirilmiştir.31
Kauda equina ve spinal kord kompresyonu, vertebra metastazlı olgularda acil
tıbbi müdahale gerektiren morbiditedir. En sık neden olan tümörler meme, akciğer,
prostat, renal karsinom ve lenfomalar olup, vertebra dağılımları sırasıyla; torasik,
lumbosakral ve servikal olarak bildirilmektedir.3,30 Klinik bulgular ağrı, kas güçsüzlüğü,
parapleji, barsak ve idrar disfonksiyonundan oluşur.2
Kord kompresyonuna neden olan faktörler: Ekstradural yumuşak doku, patolojik
kırık, intradural metastaz, vertebra kollapsını takiben spinal açılanmanın artması sonucu
medulla spinalise bası yapmasıdır.30
Hiperkalsemi: Tümörün yol açtığı yoğun osteolizisi olan olgularda sık görülen
bir komplikasyondur. Bu tip hiperkalsemi iki nedenden kaynaklanır. Birincisi, büyük
miktardaki kemik harabiyeti sonucu artmış kalsiyum yükü vardır. Gerçi bunun serum
kalsiyum seviyelerinde sürekli artışa yol açabilmesi için böbreklerin bu artmış yükü
atabilmesinde bir bozukluk olmalıdır. Artmış kemik rezorbsiyonu, tümör hücrelerinin
salgıladığı hümoral faktörlerin doğrudan veya dolaylı olarak stimüle ettiği osteoklastlar
aracılığı ile oluşur. Bu faktörler aynı zamanda kısmen bile olsa, kalsiyumun distal
tübüllerden geri emilimini arttırarak böbreğin kalsiyumu atma yeteneğini bozar.
Böbreğin kalsiyumu atma yeteneği ayrıca, kanserde sık görülen dehidratasyon ile de
bozulabilir.3
Hiperkalsemi; poliüri, polidipsi, konstipasyon, anoreksi, depresyon, yorgunluk,
letarji, karın ağrısı ile birlikte olabilir. Bu kötü prognozlu klinik durumdan korunmak
için genel durumda bozulma ve dehidratasyon görülen olgularda sık kalsiyum kontrolü
yapılmalıdır.3
Kemik iliği (Kİ) supresyonu: Kİ’nin yoğun infiltrasyonu nedeniyle
lökoeritroblastik anemi ve pansitopeni gelişip enfeksiyon ve hemorajiye neden olur.3
8
2.3. Tanı
Kemik Sintigrafisi Normal veya Lezyon
Direkt Grafi
Normal veya Benign Metastaz
BT veya MRG
Metastaz Normal veya Benign Biopsi
Şekil 1. Tanıda radyolojik yöntemlerin kullanım şekli
Konvansiyonel Radyografi
Radyografi iskelet metastazlarının tanısında oldukça doğru sonuçlar veren
duyarlı bir yöntem olup, kemiğin mineral içeriğinde %35-50 den fazla kayıp ve tümör
boyutunun l cm den büyük olduğu olgularda yanılma payı düşüktür. 6,13,31,32
Kemik yapısı ve görünümüne göre radyolojik tanımlama 3 şekilde olur.
l- Osteolitik
2- Osteoblastik
3- Mikst
9
Tablo 1. Primer tümöre göre radyolojik görünüm. Primer tümör Radyolojik görünüm
Meme Litik, mikst,blastik
Akciğer Litik,mikst,nadiren blastik
Böbrek Litik
Tiroid Litik
Prostat Genellikle blastik, nadiren litik
Baş boyun Litik
Özofagus Litik, mikst
Mide Litik,mikst,nadiren blastik
Kolon Litik,mikst,nadiren blastik
Rektum Litik,mikst,nadiren blastik
Pankreas Litik,mikst,nadiren blastik
Safra kesesi Litik,mikst
Mesane Litik,blastik
Adrenal Litik
Cervix Ca Litik, mikst, nadiren blastik
Corpus Ca Litik
Cilt tümörü Litik
Malign melanom Litik
Karsinoid tümör Blastik, mikst
Litik metastaz kemiğin medullasında yerleşmiş ise, endosteal, subperiosteal
taraklaşma, eğer lezyon subperiosteumda ise fokal kortikal defekt vardır. Bu lezyonlar
hastalığın seyri boyunca lokal ve sistemik faktörlerin etkisi altında görünüm değiştirir.
Sklerotik metastazlarda sklerozis tümör hücreleri tarafından osteoblastların
stimulasyonu sonucu gelişir ve genellikle bu metastazlar nodüler, yuvarlak, ayrı ve
oldukça iyi sınırlıdır. Periosteal reaksiyon yok ya da minimaldir.32
Uzun kemik metastazlarında yerleşim diafiz ve metafiz medüller bölgesinde
olup nadir olarak kortikal ve subperiostealdir. Eğer periosteumda metastaz varsa
genellikle litik lezyondur, kortekste konkav taraklaşma ve dekstrüksiyona yol açar.32
10
Çoğunlukla metastazlar multipldir, yaklaşık %10 oranında soliter metastaz
saptanır ve bu olgularda kesin tanıya gidilmesi açısından diğer radyolojik görüntüleme
yöntemleri ve biopsiden yararlanılması gerekmektedir. Soliter metastazların daha sık
görüldüğü primer tümörler; akciğer, meme, tiroid ve böbrektir.3,32
Kullanılan tedavi yöntemlerine radyolojik yanıtın değerlendirilmesi güç olmakla
birlikte rekalsifikasyon, osteolitik lezyonlarda lezyon boyutunda ve sayısında azalma
tedaviye yanıt kriterleri olarak değerlendirilebilir. Progresyonda lezyonların sayı
ve/veya boyutunda artış olur. Mikst lezyonlarda tedaviye yanıt uniform sklerotik yapı
gelişmesiyle gözlenirken, progresyonda osteolizise doğru kayış vardır. Pür osteoblastik
lezyonlarda yanıt değerlendirmesi oldukça güçtür. Lezyonun boyutunda küçülme ya da
tam kayıp, regresyon; kitlede büyüme ya da dekstrüksiyon, progresyon olarak
değerlendirilir.9,13,33
Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Potansiyel olarak direkt radyografiden daha duyarlı olmasına karşın, genellikle
görüntüleme şekil ve genişliği olarak pratik değildir ve sadece klinik veya diğer
araştırmaların sonucunda anormallikler bulunduğunda iskeletin rölatif olarak küçük
alanlarının incelenmesine yönelik olarak yararlıdır.32,33
BT ile kemik metastazlarının varsa yumuşak doku kitlesi ile olan ilişkisini ortaya
koymak, sinir kökü basısı ve ekstradural depositlerin görüntülenmesi mümkündür.32,33
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Kemikteki lezyonun medüller yayılımının belirlenmesinde oldukça hassas olup,
kemik iliği ile ilgili ayrıntıları ortaya koyabilir. Özellikle lenfoma, lösemi ve myelomalı
olguların kemik iliği tutulumunun gösterilmesi için MRG ile birlikte ince iğne
aspirasyon biopsisi (İİAB) uygulanmış ve 30 olgunun tamamında doğru sonuç elde
edilmiştir.14,34
Endikasyonları: Kemik ağrısı kliniği veren buna karşın kemik sintigrafisi ve
direkt grafilerde metastazı saptanmayan olgularda metastazın, primer malignitesi bilinen
olgulardaki kemik metastazı, vertebral kollapsın araştırılması ve kemik iliğinin ayrıntılı
görüntülenmesidir.35
Kemik sintigrafisi
Teknesyum-99m-perteknetat ile işaretli fosfanatlar kullanılarak yapılır. Hidroksi
apatit kristalleri ile kompleks oluşturarak kemiklerin görüntülenmesini sağlayan bu
11
maddeler ile osteoblastik aktivitenin arttığı bölgelerde daha fazla miktarda madde
akümülasyonu izlenir. Radyofarmasötiğin kemikte tutulumu kan akımı ve osteoblastik
aktiviteye bağlıdır. Sadece osteoklastik aktivitenin bulunduğu veya kemik adacıklarında
olduğu gibi sklerotik ancak metabolik olarak inert olan bölgelerde, normal radyoaktif
madde dağılımı izlenir. Primer ve sekonder kemik tümörleri, kırıklar, travma, artritler,
eklemlerin dejeneratif değişiklikleri, nöropatik eklem patolojileri, osteoporoza bağlı
olarak gelişmiş patolojik kırıklar artmış osteoblastik aktivitenin izlendiği durumlardır.
Ayrıca enfeksiyon ve akut enflamasyon gibi patolojilerde üç fazlı çalışmalarda
sözkonusu bölgelerde artmış perfüzyon ve kan volümü de sintigrafik olarak saptanır ve
ayrıcı tanıda faydalı olabilir.23,33
Görüntüleme Tekniği: 20 mCi (740 MBq) Teknesyum-99-m Metilen Difosfonat
(Tc-99m-MDP) i.v. olarak enjekte edilir. Çocuklarda radyoaktivite dozu kiloya göre
ayarlanır. Kemikte tutulmayan yumuşak dokuya ilişkin aktivitenin eliminasyonu ve geri
plan aktivitesinin düşmesi için 2-3 saat sonra görüntüleme yapılır. Anterior ve posterior
tüm vücut görüntülemeye ek olarak lezyondan şüphelenilen alanların spot görüntüleri
alınır. Lezyon bölgesinden daha ayrıntılı bilgi elde edilmek isteniyorsa “Single photon
emission computerized tomography” (SPECT) adı verilen tomografik görüntüleme
yöntemi uygulanır.23,33
Klinikte kemik sintigrafisi en sık olarak metastatik kemik lezyonlarının
lokalizasyonlarının saptanması, tedaviye cevabın araştırılmasında ve hastaların
takibinde kullanılır. Primer kemik tümörlerinde kullanımı daha azdır. Kemik sintigrafisi
en fazla kemik metastazı yapan meme, akciğer ve prostat kanserli hastaların rutin
tetkikleri arasında yer alır.23,33
Kemik metastazlarının % 80’i meme, prostat, akciğer, tiroid ve böbrek
tümörlerinden kaynaklanmaktadır. Genellikle primer tümörler ve metastatik bölgeler
artmış radyoaktif madde tutulumu gösterir. Arteryel yolla yayılım yapan tümörlerin
kemik metastazları daha çok aksiyel iskelette ortaya çıkar. Prostat kanseri gibi lenfatik
yolla yayılanların metastazları ise pelvis ve lomber vertebralarda izlenir. Meme
tümöründe de lenfatik yayılıma bağlı olarak izole sternal metastazlar izlenebilir.23,33
Meme tümörü olan hastaların eğer primer tümörü 5 cm’nin altında ise ve lenf
nodu tutulumu ve diğer organ metastazları yoksa (evre 1-2) kemik sintigrafisi rutin
değildir. Eğer primer tümör 5 cm’den büyük, göğüs duvarına yapışık, supraklavikular
12
lenf nodu varsa veya diğer organ metastazları mevcutsa kemik sintigrafisi rutin olarak
yapılmalıdır. Bu tip hastalarda en azından ilk iki yıl için yıllık izlemler yapılmalıdır.
Prostat kanserinde başlangıçta evrelendirme ve daha sonra izlem ve tedaviye cevabın
araştırılmasında prostat spesifik antijen (PSA) ve kemik ağrısı değerlendirilmesinde
kemik sintigrafisi önemli bir yer tutmaktadır. Metastazların yaygın olduğu bazı
durumlarda “super scan” ismi verilen, aksiyel iskeletin diffüz olarak artmış
radyoaktivite tutulumu gösterdiği, distal ekstremite bölgelerinin ve böbreklerin hiç
izlenmediği bir patern izlenebilir.23,33
Bazı tümörler normal aktivite dağılımı gösterebilirler. Multipl myelomda ise
tipik olarak lezyonların hipoaktif olarak izlenebileceği bilinmektedir. Röntgene oranla
sintigrafi daha az duyarlıdır, buna rağmen sintigrafinin pozitif, radyolojinin negatif
olduğu hastalar da bilinmektedir. Lenfoma ve lösemilerde de artmış aktivite
görülmeyebilir. Tiroid kanserinde görülen vasküler ve litik lezyonlar kemik
sintigrafisinde negatif olabileceği için bu hastalarda iyot tarama daha duyarlıdır. Ayrıca
kinetik ve kan havuzu dönemlerinde de simetrik bölgeye ve normale oranla artmış
tutulum görülebilir. Ancak artmış radyoaktivite tutulumu osteoblastik aktivitenin
artışına bağlı olduğu için, osteoblastik aktivitenin arttığı kemik kırıkları, travma,
osteomyelit gibi patolojilerde de benzer sintigrafik görünüm elde edilebilir. Ayrıcı
tanının yapılmasında lezyonların lokalizasyonu, patolojik aktivitenin karakteri yardımcı
olabilir. Kemoterapi veya radyoterapi alan hastalarda takip sırasında lezyonların tuttuğu
aktivite miktarı artış gösterebilir. Bu duruma " flare fenomeni" adı verilir ve lezyonlarda
progresyon olduğu şeklinde değerlendirilmemelidir. Daha sonraki dönemlerde eğer
tedavi başarılı olmuş ise radyoaktivite tutulum miktarı normale dönecektir.23,33
Metastatik kemik ağrısının tedavisinde Stronsiyum-89 gibi beta ışıması olan
radyofarmasötikler intravenöz yolla hastaya verilir. Amaç kemik metastazına sekonder
kemik dokusundan yayılımı artan ağrı mediatörlerini azaltmaktır. Stronsiyum-89 kemik
sintigrafisinde kullanılan Tc-99m-MDP gibi osteoblastik aktivitenin arttığı kemik
dokusunda akümüle olur ve osteoblastlara yüksek radyasyon dozu vererek ağrı
mediatörlerinin yayılımını azaltır. Bu tedavi tümör boyutlarını azaltmaz ancak ağrıyı
azaltarak hastanın yaşam kalitesini yükseltir.23,33
13
Biokimyasal Göstergeler
Hidroksiprolin: Kemik matriks reabsorbsiyonunun en sık ölçülen işaretleyicisi
idrar hidroksiprolinidir. Kollajen yapısındaki bu madde, serum ve idrar
konsantrasyonlarında artışa neden olacak şekilde, osteoklastik kemik rezorbsiyonu
sırasında salınır. Yapılan ölçümler osteolitik kemik dekstrüksiyonunun oldukça duyarlı
göstergeleri olup, aynı zamanda tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde de kullanılır.35,36
Alkalen fosfataz: Tüm vücuda yaygın olarak dağılmış olup kemiğe spesifik
izoenzimi de osteoblastlarda lokalizedir. Serum alkalen fosfataz seviyesinde artış, hem
osteoblastik komponenti olan kemik metastazlarında, hem de daha önce litik olan
lezyonların tedaviye yanıt olarak yeni kemik oluşumu ile düzelmesi durumunda
saptanır.35,36
Biopsi
Metastatik olguların %3-15 inde tümörün primer yerleşim bölgesi saptanamaz.
Bu olgularda yapılacak İİAB sonucunda hem tümör histolojisi belirlenmiş, hem de
tedavi yaklaşımı daha bilinçli yapılmış olur.37
2.4. Tedavi
Günümüzde kemik metastazlarının tedavisi, multidisipliner bir anlayışı gerekli
kılmaktadır. Kemik metastazlarının tek ya da multipl olması, kemikten başka uzak doku
veya organ metastazlarının bulunup bulunmaması, metastazın lokalizasyonu ve hastaya
ait özellikler, yapılması düşünülen tedavi programını belirleyecektir. Kemik
metastazlarının tedavisinde sitotoksik kemoterapi, hormonoterapi, radyoterapi ve
gerektiğinde bazı cerrahi girişimler ana tedavi seçeneklerini oluşturmaktadır.
Sitotoksik Kemoterapi
Metastazların sitotoksik ajanlarla tedavisi planlanırken bilinmesi gereken en
önemli konu, primer tümörün lokalizasyonu ve tipidir. Bunun nedeni; metastazların
lokalizasyonu ne olursa olsun, sonuç olarak her metastazın primer tümörün bir kopyası
olmasındandır.38
Meme kanserinin kemik metastazlarında, önceleri tek sitotoksik ajanla tedavi
denenmiş ancak yeterli sonuç alınamayınca çok ajanlı tedavilere geçilmiştir. Bununla
ilgili olarak birçok kombinasyon kemoterapisi rejimi tarif edilmiş ve uygulanmıştır.
14
Bugün en sık olarak kullanılan kombinasyon rejimlerinden olan CMF protokolü,
siklofosfamid, metotreksat ve florourasilden oluşmaktadır.38
Kemik metastazlarının kemoterapiye verdiği cevap, plevral, pulmoner ve
karaciğer metastazlarının kemoterapiye verdiği cevaptan daha iyidir. Buna karşılık deri
metastazlarıyla, lenfatik metastazlar kemoterapiye, kemik metastazlarından daha iyi
cevap verirler.38
Prostat kanseri, en sık olarak kemiğe metastaz yapmaktadır. Tek veya
kombinasyon kemoterapi rejimleri ile iyi cevaplar alındığı bildirilmişse de, solid
tümörler içinde, kemik metastazları hormonal tedaviye en iyi cevap veren prostat
kanserleridir. Bu yüzden prostat kanserlerinin kemik metastazlarında, ancak hormonal
tedaviye cevap alınamayanlarda sitotoksik kemoterapi uygulanmaktadır. Bu vakalarda
siklofosfamid ve 5-fulorourasil ile iyi sonuçlar alındığını bildiren yayınlar vardır. Meme
kanserinde olduğu gibi, burada da tek ajana göre, kombinasyon kemoterapisi ile hem
cevap alınma oranı yüksek, hem de sağkalım süreleri uzundur.39
İskelet metastazı görülme yüzdesi %23-44 olarak verilmekte olan akciğer
kanserlerinin küçük hücreli histolojisine sahip olan tiplerinde kullanılan kemoterapi
protokolüne yanıt % 60-80 oranında bulunmakla beraber yaşam süresinde tedavi
edilmeyenlere göre 1.5 ay uzama görülmüştür. Ortalama yaşam 8-12 ay olarak
bildirilmektedir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde metotreksat, adriamisin,
siklofosfamid ve “ cyclohexylchloroethyl nitrosourea ” (CCNU) kombinasyonları ile
%36-58 arasında değişen yanıt oranlarının alınmasının yanı sıra tedavi edilmeyenlere
göre yaşam sürelerinde azda olsa artış elde edilmiştir. Vindesin ve sisplatin
kombinasyonu ile %39-50 oranında bildirilen benzer sonuçlar bulunmuştur.37
Bunların dışında kemik metastazlarının daha nadir görüldüğü testiküler germ
hücreli tümör, hodgkin lenfoma, non hodgkin lenfoma kemosensitif tümörler olup, iyi
seçilecek kemoterapötik ajanlarla oldukça başarılı sonuçlar alınabilir.37
Hormonal Tedavi
Primerinde ve metastazlarının tedavisinde hormonların en çok kullanıldığı iki
kanser türü, meme ve prostat kanserleridir. Meme kanserinin kemik metastazlarında
hormonal tedavi, ablatif cerrahi yöntemlerle veya additif uygulamalarla yapılır. Bilateral
ooferektomi veya radyoablasyon temel ablatif yöntemdir. Premenapozal kadınlarda
cevap oranı % 30-35 civarındadır. Ooferektomiden sonra gelen ikinci cerrahi ablatif
15
yöntem adrenalektomidir. Bu yöntemde de hemen hemen aynı oranlarda cevap
alınmaktadır. Ooferektomiden yararlanmış vakaların nüksetmesi halinde,
adrenalektomiden de yaralanma şansları yüksek olduğu halde, ooferektomiden yarar
görmemiş olanların bu şansı azdır. Bazı vakalarda aminoglutetimid ile yapılan medikal
adrenalektomi, cerrahiye tercih edilebilir.25
Meme kanserinin metastazlarının tedavisinde, üçüncü cerrahi ablatif yöntem
hipofizektomidir. Hipofizektomi ile adrenalektominin eşit sonuçlar verdiğini bildiren
yayınlar olduğu gibi, hipofizektominin daha çok vakada etkili olduğunu ve sağkalım
sürelerinin de daha uzun olduğunu bildiren yayınlar da vardır.25
Additif hormon tedavisinde androjenler, östrojenler, projestinler ve bir
antiöstrojen olan tamoksifen kullanılmaktadır. Tamoksifen, antiöstrojenik etkiye sahip
olan bir preparattır. Çok zayıf östrojen etkisi nedeniyle hücredeki östrojen reseptörlerine
bağlanarak, onları bloke etmektedir. Özellikle östrojen reseptörü pozitif olan hastalarda
%55’lere varan cevap alınır. Eğer hastada progesteron reseptörleri de pozitif ise o
zaman bu cevap oranı %75’leri bulmaktadır.25
Normal ve malign prostat dokusunun gelişebilmesi için androjene gerek vardır.
Östrojenler, muhtemelen plazma proteinlerinde testesteron yerine bağlanarak ya da
prostat dokusunda testesteronun tutulmasını bloke ederek etkisini göstermektedir.
Ablatif veya additif hormon tedavileri yalnızca semptomatik hastalarda kullanılır.
Orşiektomi veya östrojen tedavisi, vakaların %70-80’ inde anlamlı bir düzelme sağlar.
Orşiektomi ve östrojen tedavisi birlikte uygulandığında, sonuçların daha iyi olduğunu
gösteren veri yoktur. Anaplastik hücreli prostat karsinomları ve yüksek asit fosfataz
düzeyi olanlar, hormonal tedaviye cevap vermeyebilirler. Bunun nedeni, indiferansiye
bu hücrelerin, hormon reseptörlerinin bulunmamasıdır. Prostat kanserlerinin kemik
metastazlarının tedavisinde karşılaşılan en büyük güçlük, ilk tedavi ile elde edilen iyi
sonuçlardan bir süre sonra gelişen nükslerdir. Unutulmaması gereken bir nokta da, asit
fosfataz düzeyinin düşmesiyle kemik metastazlarından alınan cevabın parelel
gitmediğidir. Antiandrojenler ve “Luteinizing hormone releasing hormone” (LHRH)
analoglarını birlikte kullanarak total androjen blokajı oluşturmanın daha ümit verici
olduğu ileri sürülmektedir.25
16
Kemik Metastazlarında Cerrahi Girişimler
Onkolojide, kemik metastazlarına bağlı olarak gelişen patolojik fraktürler bir
problemdir. Metastatik patolojik fraktürler en çok meme ve prostat kanserleriyle malign
melanomlarda gelişmektedir.40
Kemik metastazı olan meme kanserlerinin %41’inde, prostat kanserlerinin
%43’ünde ve malign melanomların ise %16’sında patalojik fraktürler gelişmektedir.40
Lokalizasyon göz önüne alındığında, organizmada meydana gelen patolojik fraktürlerin
%65’ini, femurda meydana gelen kırıklar oluşturmaktadır. İntertorakanterik bölgede
olanlar, vücut ağırlığını taşıyan bir bölgede olmaları ve patolojik fraktürlerin büyük bir
bölümünü oluşturmalarından dolayı önemlidirler. Üstelik bu bölgede meydana gelen
kırıkların fiksasyonu zordur.40
Patolojik fraktür gelişen hastaların ortalama %40’ı altı ay, %22’si ise bir yıl
yaşarlar. Bu yüzden, patalojik fraktürlerin tesbiti gerekir. Ayrıca, yapılacak tespit
sayesinde, radyoterapi için hastanın taşınması mümkün ve ağrının azalması da
sağlanmış olur.40
Patolojik fraktürlerde, konvasiyonel fiksasyon veya protez konulmasından sonra
ortalama sağkalım 7.2 aydır. Yine bu vakaların %20’ den fazlası, bir yıldan fazla yaşar.
Meme kanserinin kemik metastazlarına bağlı patolojik fraktürlerde, ortalama sağkalım
12.7 ay ile daha iyidir.40
Konvansiyonel fiksasyonla birlikte metilmetakrilat (kemik çimentosu)
uygulanan hastalarda, tespit daha sağlam olur ve ağrıda daha büyük ölçüde azalır. Alt
ekstremitelerde gelişen patolojik fraktürden önce yürüyebilen hastaların, bu yöntemle
tespitten sonra %95’i yine yürüyebilmektedir.40
Patolojik fraktür oluşmadan tespit yapılırsa, reossifikasyon daha kolay olmakta
ve daha iyi neticeler alınabilmektedir. Patolojik fraktür riski taşıyan kemik metastazı
vakalarına, profîlaktik internal fiksasyon uygulanabilir. Eğer lezyonlar litik karakterde
ise bu bölge kürete edilip, içi kemik çimentosuyla doldurulup konvansiyonel metal
fîksasyon uygulanabilir. Böylece hastayı birkaç gün içinde mobilize etmek mümkün
olmaktadır.40
17
Radyonüklid Tedavi
Metastatik kemik ağrıları için, ilk defa 1942 yılında Phosphorus 32 (P32)
ortofosfat kullanılmıştır. P32’ in etki mekanizması, hızlı bir şekilde büyüyen tümör
hücrelerinin DNA ve RNA’ sı tarafından tutulması ile açıklanmaktadır. Böylece tümör
hücrelerinde birikerek, kemik metastazlarına etkili olduğu bildirilmiştir.41
Son yıllarda, P32’ ye göre bazı avantajları olduğu iddia edilen Stronsiyum 89
(Sr89), metastatik kemik ağrılarının tedavisi için önerilmektedir. Sr89 uygulanacak olan
hastalarda, kanserin histopatolojik olarak gösterilmesi, kemik sintigrafisinde artmış
metastatik aktivite, en az üç aylık yaşam ümidi ve diğer tedavilere yanıtsızlık gibi
şartlar aranmaktadır.41
Kalsitonin
Osteoklastik kemik rezorbsiyonunu inhibe eden peptid hormondur.Hızlı etkili
ajandır, minimal düzeyde toksisitesi ve belirgin kalsiüretik etkisi vardır.34,36
Bifosfonatlar
İskeletle ilgili olaylar prostat kanseri dahil pek çok kanserin sık görülen ve
hastayı güçsüzleştiren komplikasyonlarıdır.Bu olayların tedavisi prostat kanseri
hastaların toplam tedavi maliyetinin en az %50’sini oluşturmaktadır.42 Bu yüzden,
iskelete bağlı olay insidansını azaltmak hastaya klinik ve ekonomik açıdan fayda
sağlayacaktır. Meme kanseri ve mutipl myelom hastalarında nitrojen içeren
bifosfonatlar olan klodronat ve pamidronat iskelete bağlı olayların azalmasında
etkilidirler. Ancak prostat kanserine ikincil iskelet komplikasyonlarında benzer etkinliği
göstermemektedirler.43,44,45
Zolendronik asit pamidronattan 100 ile 1000 kat arası daha güçlü yeni bir
bifosfonattır.46 Preklinik çalışmalar zolendronik asidin prostat kanseri modellerinde
osteolitik ve osteoblastik lezyonlarda kemik rezorpsiyonunu azalttığını, tümör
alevlenmesini kısıtladığını ortaya koymuştur.47 Daha da ötesi hormon refrakter
metastatik protat kanseri hastalarında 4 miligram zolendronik asit plasebo ile
karşılaştırıldığında iskeletle ilgili olay riskini anlamlı biçimde düşürmüş (p=0.021),
iskeletle ilgili olayın ilk ortaya çıkış süresini de uzatmıştır (p=0.011), plasebo ile
karşılaştırıldığında).48 Çok yakın bir geçmişte, zolendronik asidin nonmetastatik prostat
kanseri olan ve anti-androjen tedavisi alan hastalarda kemik kaybını azalttığı
gösterilmiştir (p=0.001).49
18
Analjezikler
Kanser ağrısında kullanılan tedavi stratejisi Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından
ayrıntılı şekilde belirlenmiştir. Merdiven sistemi adı verilen bu stratejiye göre basit
analjeziklerle başlayarak daha karmaşık yöntemlere geçilmektedir.27
Amaç : Ağrısız uyku süresini uzatmak, istirahat halinde ağrı hissettirmemek,
ayakta ve hareket halinde iken hastanın ağrı duymamasını sağlamaktır.27
Bu amaçla uygulanan üç basmaklı merdiven sisteminde kullanılan standart üç
ajan aspirin ve benzeri nonsteroid antienflamatuarlar, kodein ve morfindir. Adjuvanlar
ise, sekonder analjezikler adını alır ki bunların başında trisiklik antidepresanlar,
kortikosteroidler ve kalsitonin gelir.27
Radyoterapi
İskelet sistemini tutan en yaygın neoplazmlar metastatik kanserlerdir. Metastatik
kanserler de, primer kemik tümörleri gibi, en iyi cerrahi, dahili ve radyasyon
onkologlarının birarada yaklaşımı ile tedavi edilir. Radyoterapi kemiğe yayılan kanser
için etkili bir tedavi yöntemidir. Tedavinin amaçları, ağrının yok edilmesi ya da
azaltılması, analjezik ihtiyacının ortadan kaldırılması, ambulasyonun gerçekleşebilmesi,
lokal tümör kontrolünün sağlanabilmesi ile kord basısı ve patolojik kırıkların tedavi
edilmesidir.50,51
En uygun radyoterapi strateji ve tekniğinin tesbit edilmesiyle, hastaların %80-
90’ı dışarıdan radyasyonla etkili bir şekilde tedavi edilebilir.52 Radyasyon alanı basit
direkt filmler, kemik sintigrafîleri, myelogramlar, BT ve MRG gibi yöntemlerle elde
edilen bilgilerle planlanabilir. Radyasyon alanlarında bulunan kemik iliği baskılanması,
özellikle myelosupresif kemoterapi alan hastalar için önemlidir. Bütün hastaların kan
değerleri tedavi boyunca dikkatle takip edilmelidir.50
Geçici olmayan anemi, hiperkalsemi ve dört ya da daha fazla metastaz
radyoterapi için olumsuz prognostik faktörlerdir. Lokalize ağrısı olan, dörtten az, çok
ilerlememiş metastazı bulunan, hiperkalsemisi bulunmayan, yürüyebilir durumdaki
hastalar uzun dönem başarılı bir palyatif tedavi adayıdırlar.53
Metastazlar ilk ortaya çıktığında eğer görüntüleme çalışmaları çok net değilse
veya hastalıksız geçen iki yılın sonunda soliter bir rekürrensten şüpheleniliyorsa,
perkütan iğne biopsisi önerilmektedir. İğne biopsisi kanserin tekrar gelişip
19
gelişmediğini veya ışın alan bölgenin nekroze olup olmadığını anlamada yardımcı
olabilir.54
Metastaz olan bütün kemik tedavi edilmelidir. Hatta lezyon lokalize olarak
görünse bile bu şekilde tedavi öngörülmektedir. Semptomatik vertebral lezyonlar için
radyoterapi uygulanmaktadır. Vertebranın bir kısmının tedavi edilmemesi durumunda,
hastalık spinal kordda tekrar oluşabilmektedir. Bu tedavi protokolüne paravertebral
yumuşak doku kitlesi de dahil edilmelidir. Tedavi esnasında dikkat edilmesi gereken
önemli bir noktada, spinal kord tolerans dozunun aşılmaması gerektiğidir.50
Metastatik kanserli hastaların %7’sinde lezyonlar ekstremitelerin distalinde yer
almaktadır. Distal metastazlarla birlikte en sık görülen primer kanserler akciğer, meme,
böbrek ve gastrointestinal sistemin malign tümörleridir. El ve ayak kemiklerine
metastazı olan hastalar radyoterapiye alınmalı, amputasyon radyoterapiden yarar
görmeyen hastalara uygulanmalıdır. Humerustaki küçük lezyonlar immobilizasyon ve
radyoterapi ile nonoperatif olarak tedavi edilebilir.18,55
Birçok hastada radyoterapinin başlamasından 10-14 gün sonra ağrıda azalma
görülmektedir. Hastaların %70’inde tedavinin bitiminden sonra iki haftaya kadar ağrı
rahatlaması olur. Yine hastaların %90’ı, bir ile üç ay arasında rahatlar. Radyoterapi
gören hastaların %55 - %65’inde tedaviden sonraki bir yıl boyunca ağrılarının
rahatladığı gösterilmiştir.50
Tiroid, akciğer ve böbrek kanserlerinden orijin alan kemik metastazlarının
radyoterapi ile ağrı palyasyonunun daha zor olmasına rağmen, yapılan birçok
çalışmada, farklı histolojilerdeki kemik metastazlarının radyoterapiye cevap
oranlarında, açık anlaşılır bir fark gösterilememiştir. Ancak prostat kanseri gibi yavaş
proliferasyon gösteren kanserlerde, radyoterapiden sonra uzun süre ağrının
hafifletilmesini başarmak daha zor olmaktadır.35,56
Radyasyon onkologları arasında, kemik metastazlı hastalara uygulanacak doz-
fraksiyon şeması hakkında bir tartışma vardır. Biz de bu konudaki deneyimimizi
artırmak için, böyle bir çalışma yapmayı uygun bulduk.
20
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Şubat 2002 ile Eylül 2004 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Radyasyon
Onkolojisi Anabilim Dalı’na başvuran 25 kemik metastazlı hasta 3 farklı doz-fraksiyon
şemasına randomize edilerek palyatif RT programına alınmıştır. Randomizasyon
hastaların tedavi için başvuru sırasına göre yapılmış, sırasıyla; 1x8 Gy, 5x4 Gy, 10x3
Gy olacak şekilde 3 değişik doz fraksiyon şeması uygulanmıştır.
Çalışmaya dahil edilen olguların seçim kriterleri Tablo 2’de gösterilmektedir.
Tablo 2: Olguların Seçim Kriterleri
.
1-Primer malignitesi biopsi ile kanıtlanmış tek yada multipl kemik metastazı
olması
2-Daha önce aynı lokalizasyona yönelik RT görmemiş, cerrahi uygulanmamış
olması
3-Hastanın beklenen yaşam süresinin en az 3 ay olması
4-Hastanın ağrı veya analjezik skorunun en az 4 olması
5-Radyoterapiye başlanmadan 4 hafta öncesinden, tedavi bitimini takiben 4 hafta
sonuna kadar sitotoksik kemoterapi, hormonoterapi ve immünoterapi almaması
6-Kemik Sintigrafisinde saptanan metastaz ile uyumlu alanda ağrı olması
Radyoterapi: Eksternal radyoterapi Co 60 teleterapi cihazı (Alcyon-II) ile
uygulanmıştır.Tedavi sahaları simulatörde radyolojik olarak görülebilen tümör sınırları
en az 3 cm emniyet sınırı ile ön-arka karşılıklı paralel sahalardan olacak şekilde
belirlenmiştir.Vertebra metastazlarında tek posterior saha tekniği kullanılmış, tedavi
sahasına proksimal ve distaldeki birer sağlam vertebra dahil edilmiştir.Tümör dozu
karşılıklı paralel sahalarda orta hatta, vertebrada 6-7 cm derinlikte hesaplanmıştır.
Çalışmada kullanılan 3 farklı doz-fraksiyon şeması ağrı yanıtı yönünden
değerlendirilmiştir.
21
Ağrı: Tüm olgular, tedaviden önce ve tedavi bitiminden sonraki 30. günde ağrı
seviyesi ve analjezik kullanımı yönünden değerlendirilmiştir. (Tablo 3)
Tablo 3: Ağrı ölçümleri Ağrı Şiddeti:
0: Ağrı yok
1: Hafif
2:Orta
3:Şiddetli
Ağrının Sıklığı:
0:Ağrı yok
1:Bir günden daha uzun aralıklarla
2:Günde en az bir kez
3:Sürekli
Analjezik Çeşidi:
0:Analjezik kullanılmıyor
1:Aspirin ve diğer nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar
2:Zayıf narkotikler (0.0325-0.065 gram kodein,perkodan ve diğerleri.)
3:Güçlü narkotikler (0.065 gram veya daha fazla kodein, morfin, demerol
ve diğerleri)
Analjezik Kullanım Sıklığı:
0:Analjezik kullanılmıyor
1:Bir günden daha uzun aralıklarla
2:Günde bir kez
3:Günde birden fazla
Ağrı Skoru: Ağrı Şiddeti x Ağrının Sıklığı
Analjezik Skor: Analjezik Çeşidi x Analjezik Kullanım Sıklığı
22
Ağrı palyasyonu:
1. Tam Palyasyon: Başlangıç ağrı skorunun 0’a düşmesi.
2. Parsiyel Palyasyon: Başlangıç ağrı skorunun 4’ün altına düşmesi.
3. Minimal palyasyon: Ağrı skorunun, 4’ün altına düşmemesi.
İstatistiksel analiz: Tedavi planı gözardı edildiğinde, tedavi öncesi ve tedavi
sonrası ağrı ve analjezik skorlarının karşılaştırılması Wilcoxon Signed Ranks testi ile
değerlendirilirken; tedavi planlarının tedavi gurupları arasındaki ağrı ve analjezik
skorlarının zaman içerisindeki değişimine olan etkisi General Linear Model Reapeted
Measures testi ile değerlendirilmiş,istatistiksel anlamlılık düzeyi olarak (Tip 1 hata için)
p=0.05 kabul edilmiştir.
23
4. BULGULAR
Radyoterapi programına dahil edilen 25 hasta 29 farklı lokalizasyondan tedavi
görmüştür.Takip süreleri 30 gündür. Yaşları 28-74 arasında değişim gösteren olgularda
median yaş 50 ve ortalama yaş 52’dir.Tedavi edilen 25 hastanın 11’i (%44) kadın, 14’ü
(%56) erkektir.Hastaların 18’i (%72) multipl kemik metastazlı, 7’si (%18) soliter kemik
metastazlıdır. Multipl kemik metastazlı hastalardan ikisinin 2 ve birinin de 3 farklı
anatomik bölgesi çalışmamıza dahil edilerek toplam 29 tedavi bölgesi
değerlendirilmiştir.
Tüm olguların primer tümör yerleşimine göre dağılımı Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4: Olguların primer tümör yerleşimine göre dağılımı.
Primer Tümör Hasta Sayısı %
Akciğer Ca 11 44
Meme Ca 7 28
Prostat Ca 2 8
Mesane Ca 2 8
Kolon Ca 1 4
Mide Ca 1 4
Serviks Ca 1 4
Toplam 25 100
24
Primer tümör tanısına göre tedavi lokalizasyonlarının dağılımı Tablo 5’ te gösterilmiştir.
Tablo 5: Primer tümör tanısına göre tedavi lokalizasyonları.
Akciğer Meme Prostat Mide Mesane Kolon Serviks Topl. %
Humerus 4 4 2 10 34.5
Vertebra 3 1 1 1 1 7 24.1
Femur 5 1 6 20.8
Kosta 1 1 2 7.0
Pelvis 1 1 3.4
Sternum 1 1 3.4
Tibia 1 1 3.4
Ulna 1 1 3.4
Toplam 14 7 3 1 2 1 1 29 100.0
Randomize radyoterapi programına alınan 25 hastaya uygulanan doz-fraksiyon
şemalarının 29 tedavi lokalizasyonuna göre dağılımı ise 1x8 Gy 11, 5x4 Gy 9, 10x3 Gy
9 saha şeklinde olmuştur. Primer tümör tanısına göre doz fraksiyon şemasının dağılımı
Tablo 6’da gösterilmiştir.
25
Tablo 6: Primer tümör tanısına göre kullanılan fraksiyon modellerinin dağılımı.
Akciğer
Ca
Meme
Ca
Prostat
Ca
Mide
Ca
Mesane
Ca
Kolon
Ca
Serviks
Ca
Toplam
1x800
cGy
3 4 3 1 11
5x400
cGy
6 2 1 9
10x300
cGy
5 1 1 1 1 9
Toplam 14 7 3 1 2 1 1 29
991 1 991 1 N = 3 .G ru p 1 0 x 3 G y
2 .G ru p 5 x 4 G y
1 .G ru p 1 x 8 G y
1 0
8
6
4
2
0
-2
T e d a v i Ö n c e s i a ğ r ı sk o ru T e d a v i S o n ra s ı a ğ r ı sk o ru
Şekil 2. Çalışma gruplarındaki tedavi öncesi ve tedavi sonrası ağrı skorları ortalamaları
26
21
9
8
7
6
5
4
3
2
1
Tedavi şemaları
1 .Grup 1x8 Gy
2.Grup 5x4 Gy
3.Grup 10x3 Gy
Şekil 3. Çalışma gruplarındaki ağrı skorlarının palyasyon eğrileri
Tedavi öncesi olgulara ait ağrı skorları değerlendirildiğinde, ağrı skoru 4 olan
olgu sayısı 1(%3.4), 6 olan olgu sayısı 12(%41.4), 9 olan olgu sayısı 16(%55.2) olup,
her 3 grupta da olgulara ait ağrı skoru medyan değeri 9 olarak bulunmuştur.
Tedavi öncesi olgulara ait analjezik skorları değerlendirildiğinde, analjezik
skoru 0 olan olgu sayısı 2(%6.9), 1 olan olgu sayısı 1(%3.4), 3 olan olgu sayısı
21(%72.4), 6 olan olgu sayısı 2(%6.9), 9 olan olgu sayısı 3(%10.3) olup, her 3 grupta da
olgulara ait analjezik skoru medyan değeri 3 olarak bulunmuştur.
Tedavi öncesi tedavi guruplarına ait ağrı skorları ortalamaları sırasıyla 1x800
cGy uygulanan gurupta 7.6, 5x400 cGy uygulanan gurupta 7.7, 10x300 cGy uygulanan
gurupta 7.4 olup tedavi sonrası ağrı skorları ortalamaları sırasıyla 1x800 cGy uygulanan
gurupta 2.1, 5x400 cGy uygulanan gurupta 1.4, 10x300 cGy uygulanan gurupta 1.4
27
bulunmuş olup her üç gurup için palyasyon oranları arasında istatistiksel açıdan fark
saptanamamıştır (p=0.677).
Tedavi öncesi tedavi guruplarına ait analjezik skorları ortalamaları sırasıyla
1x800 cGy uygulanan gurupta 3.8, 5x400 cGy uygulanan gurupta 2.6, 10x300 cGy
uygulanan gurupta 4.1 olup tedavi sonrası analjezik skorları ortalamaları sırasıyla 1x800
cGy uygulanan gurupta 1.5, 5x400 cGy uygulanan gurupta 0.5, 10x300 cGy uygulanan
gurupta 1.5 bulunmuş olup her üç grup için palyasyon oranları arasında istatistiksel
açıdan fark saptanamamıştır (p=0.195).
Tablo 7: Tedavi şemalarına göre elde edilen palyasyon yüzdeleri. Minimal
Palyasyon Parsiyel Palyasyon
Tam Palyasyon
Toplam
1x800 cGy 1(%9.1) 8(%72.7) 2(%18.2) 11(%100)
5x400 cGy 0(%0.0) 5(%55.6) 4(%44.4) 9(%100)
10x300 cGy 1(%11.1) 3(%33.3) 5(%55.6) 9(%100)
Toplam 2(%6.7) 16(%53.9) 11(%39.4) 29(%100)
Tablo 7’de tüm gurup için 3 farklı tedavi şemasına göre elde edilen palyasyon
oranları gösterilmektedir; bu tabloya göre, minimal palyasyon sağlanabilmesinde her 3
gurup arasında fark olmadığı, parsiyel palyasyon sağlanabilmesinde 1x800 cGy tedavi
şemasının diğer 2 tedavi şemasından daha etkili, tam palyasyon sağlanabilmesinde ise
4x500 cGy ve 10x300 cGy tedavi şemasının diğer tedavi şemasına göre daha etkili
olduğu izlenimi elde edilmekle birlikte her 3 gurup için tedavi öncesi ve tedavi
sonralarına ait ağrı ve analjezik skorları ortalamaları arasında istatistiksel açıdan fark
saptanamamıştır (sırasıyla p=0.677, p=0.195).
28
5. TARTIŞMA
Kemik metastazlı olgularda hangi tedavi modeli kullanılmış olursa olsun
tedaviye cevap esas olarak subjektif bir gösterge olan ağrı palyasyonu ve yaşam kalitesi
yönünden ele alınmış, hastadan alınan bilgilere göre değerlendirilmiştir. Genel olarak
tam palyasyon; başlangıç ağrı skorunun 0’a düşmesi, parsiyel palyasyon; başlangıç ağrı
skorunun 4’ün altına düşmesi, minimal palyasyon; tedavi sonrası ağrı skorunun 4’ün
altına düşmemesi şeklinde kategorize edilmiştir.
Martin ve arkadaşları, 10x3 Gy ve 4x5 Gy uyguladıkları 2 gruptan oluşan
toplam 270 olguluk serilerinde ağrının palyasyonu ve süresinin fark göstermediğini
bildirirken, Baxter ve arkadaşları 15x2 Gy, 10x3 Gy, 4x5 Gy uyguladıkları 500 olguluk
serilerinde benzer sonuçlar bildirmiş; ancak 15x2 Gy lik palyatif tedavinin uygulandığı
olgularda elde edilen ağrının palyasyonun diğer gruplara göre daha uzun süreli
olduğunu göstermişlerdir.3,57 Bazı araştırmacılar da Baxter’inkine paralel olarak
yüksek fraksiyon dozlu, kısa süreli tedavilerin sağladığı ağrı palyasyonunun oranının
düşük ve süresinin kısa olduğunu bildirmektedir. Ancak bazı kanser türlerinde ya da
beklenen sağkalım süresi kısa, ileri evre terminal döneme yaklaşmış olgularda, kısa
sürede palyasyonun sağlanmasıyla, hastanın hospitalizasyonunun kısaltılması, maliyet
yönünden de önemlidir. Bu nedenle tedavi şemasının seçimi konusundaki tartışmalar
yoğun araştırmalar yapılmış olmasına karşın popüleritesini halen kaybetmemiştir.8,58
Gilbert ve arkadaşlarının 158 meme ca. kemik metastazı tanılı olgu üzerinde
uyguladıkları 20-25 Gy/10 fraksiyon radyoterapi şemasında olgular ağrı palyasyonu ve
yaşam kaliteleri açısından değerlendirildiklerinde 3 ay içerisinde 158 olgunun 151’inde
(%96) kısmi ve tam yanıt elde edilirken, olguların %55’inde 1 yıl veya ölüme kadar
palyasyon devam etmiştir. Yaşam süresi 3 aydan fazla olan olguların %63’ünde yaşam
kalitesi iyi olup kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmişlerdir.35
Douglas tarafıdan bildirilen KT ve hormonoterapiye dirençli meme ve prostat ca.
kemik metastazı tanılı 53 olguya yönelik tek doz 6-10 Gy radyoterapi uygulamasında
ağrıda %70 tam, %24 kısmi yanıt elde edilmiştir.11
Hoskin ve arkadaşlarının 1991 yılında yayınladıkları 8 Gy/1 fraksiyon ve 4 Gy/1
fraksiyon randomize palyatif radyoterapi çalışmasında ağrılı kemik metastazı olan 270
olgu ağrı palyasyonu açısından değerlendirildiğinde 8 Gy RT uygulanan olgularda
29
yanıt %69 iken 4 Gy RT uygulananlarda %44’e düşmüş ve fark istatistiksel olarak
anlamlı (p<0.001) kabul edilmiştir.59
Rasmusson ve arkadaşlarının meme ca. kemik metastazı tanılı olgulara yönelik
10x3 Gy ve 3x5 Gy randomize radyoterapi çalışmasında palyasyon oranları sırasıyla
%67-%74 olarak bulunmuş, sosyal ve ekonomik açıdan 3x5 Gy RT’nin üstün olduğu
kabul edilmiştir.60 Benzer olarak yapılan çok sayıda retrospektif ve prospektif çalışmada
ağrı yanıtında doza bağlı anlamlı farkların bulunmamasına karşın, Blitzer’in 1985
yılında yayınladığı “Radiation Therapy Oncology Group” (RTOG) reanalizinde,
Arcangeli ve arkadaşlarının 1989 yılında yayınladığı non-randomize çalışmada 40 Gy
üzerinde uygulanan fraksiyone radyoterapi dozlarının daha efektif olduğu
bildirilmiştir.48,58
T. Delosier’nin 245 kemik metastazı alanında yaptığı retrospektif çalışmasında
2x6.5-7 Gy, 10x3 Gy ve 20x2 Gy verilen hasta gruplarında kısa dönemli tedavi
görenlerde % 80, uzun süreli tedavi gören grupta %95 cevap oranı elde edilmiştir. Bu
sonuçlar istatistiki açıdan farksız bulunmuştur.61
Hendrikson ve arkadaşlarının 86 hastalık prospektif çalışmalarında 1x9 Gy, 2x6
Gy, 5x3 Gy, 10x2 Gy, 10x4 Gy ve 10x3 Gy’lik farklı fraksiyonlar kullanılmış ve cevap
oranları arsında fark bulunamamıştır.62
J.M.A. De Long 63 hastadaki 88 lokalizasyonu iki gruba randomize etmiş; ilk
gruba 15x2 Gy, ikinci gruba tedavi alanı ve özellikleri göz önünde tutularak ; vertebra,
pelvis ve femura 10x3 Gy, sakrum, humerus ve diğer uzun kemiklere 5x4 Gy vermişitr.
Gerek tedavi sonu , gerekse de uzun süreli izlemede alınan cevap oranları % 68 ve % 71
olup arada anlamlı fark yoktur.63
E. Lindegaard Madsen’in randomize çalışmasında 6x4 Gy ve 2x10 Gy gibi iki
fraklı şemada toplam 57 hastada kullanılmıştır. Cevap oranları her iki grupta % 48’dir.64
P.Price ve J.R.Yarnold’ un prospektif randomize çalışmasında Royal Mardsen’
da 1982 ve 1984 yılları arasında kemik metastazı nedeni ile tedavi gören 288 kanser
hastası 1x8 Gy ve 10x3 Gy’lik iki fraksiyonla tedavi edilmiştir. 140 hastaya 1x8 Gy,
148 hastaya 10x3 Gy uygulanmıştır. Her iki grup arasında elde edilen ağrı palyasyon
oranlarında fark yoktur. Tedavi edilen olgular arasında en iyi sonuçlar meme kanserinin
kemik metastazlarında elde edilmiştir.65
30
Ağrılı kemik metastazları nedeniyle randomize radyoterapi protokolüne dahil
ettiğimiz olguların tedavi sonrası 30.gün palyasyon değerlendirmeleri yapılmış ve
bulunan değerler 1x800 cGy, 5x400 cGy, 10x300 cGy doz-fraksiyon şemalarına göre
kendi aralarında karşılaştırılmıştır. Elde edilen palyasyon oranları değerlendirildiğinde
minimal, parsiyel ve tam palyasyon oranları 1x800 cGy RT uygulanan olgularda
sırasıyla %9.0, %72.7, %18.2 bulunmuş, 5x400 cGy RT uygulanan olgularda %0.0,
%55.6, %44.4 bulunmuş, 10x300 cGy RT uygulanan olgularda %11.1, %33.3, %55.6
bulunmuş olup minimal palyasyon oranları gözardı edildiğinde esas hedef olan güçlü
ağrı palyasyonu (%80 ve üzeri) oranları sırasıyla 1x800 cGy RT uygulanan olgularda
%90.9, 5x400 cGy RT uygulanan olgularda %100, 10x300 cGy RT uygulanan
olgularda %88.9 olarak gerçekleşmiştir.
31
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Eksternal radyoterapi, yüksek palyasyon oranları, kısa süreli uygulama, yan
etkilerinin az ve yeniden uygulama imkanının olması nedeniyle kemik metastazlarının
palyatif tedavisinde kullanılan en önemli tedavi modalitesidir.
Amaç hastanın yaşamını büyük ölçüde etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren
ağrının giderilmesinin yanısıra, ağrısız yaşam süresini arttırmak, patolojik kırık ve kord
kompresyon riskini azaltmaktır. Bu amaçla 3 ayrı doz-fraksiyon şemasına göre hastalar
randomize edilmiş ve çalışmamızda aşağıda belirtilen sonuçlara varılmıştır.
1-Kemik metastazlarında palyatif amaçla kullanılan eksternal radyoterapinin
bugüne kadar yapılan çalışmalarda bildirilen %70-80 palyasyon oranı çalışmamızda da
benzer şekilde parsiyel ve tam palyasyon oranları açısından değerlendirildiğinde %89.9
olarak bulunmuştur.
2-Randomizasyon kollarından 10x300 cGy uygulanan gurupta elde edilen tam
palyasyon oranı %55.6 ile en yüksek değer olmakla birlikte her üç gurupta da tedavi
öncesi ve tedavi sonrası ağrı ve analjezik skorları ortalamaları arasında istatistiksel bir
fark saptanamamıştır. Bu nedenle beklenen yaşam süresi kısa, genel durumu bozuk,
immobil ve tedavi edilecek metastatik bölgesi anatomik olarak uygun olan olgularda
hastayı gereğinden fazla yormayacak, görevli personelin iş yükünü ve ekonomik
maliyeti arttırmayacak kısa tedavi şemalarının (1x800 cGy - 5x400 cGy) kullanılması
uygun bulunmuştur.
32
7.KAYNAKLAR
1. Coleman R. Incidence and distribution of bone metastases.In: Diel I J,Kaufmann M, Bastert G, Eds.
Metastatic Bone Disease, Berlin: Springer-Verlag Limited, 1994: 20-31. 2. Schocker J D , Brady L W. Radiation therapy for bone metastases. Clinical Orthopedics and
Related Research, 1982; 169: 38-43. 3. Martin M M , Thomas D F. Treatmant of metastatic cancer of bone.In:DeVita V T, Helman S,
Rosenberg S A, Eds. Cancer, Principles and Practice of Oncology, Philadelphia: J.B. Lippincott Company, 1993: 2225-2246.
4. Scheid V, Buzdor A V , Smith T L , Hortobagyı G N. Clinical course of breast cancer patient with
osseous metastases treated with combination chemotherapy. Cancer, 1986; 58:2589-2593. 5. Bonarigo B C, Rubin P. Nonunion of pathologic fracture after radiation therapy. Radiology ,1967;
88: 889-898. 6. Namer M . Clinical consequences of osteolytic bone metastases. Bone 1991; 12 (1):7-8. 7. Özbarlas S, Ege A, Demirtaş M, Sağlık Y. Metastatik kemik tümörleri. Türk Hematoloji Onkoloji
Dergisi, 1993; 3 (1):22-26. 8. Blitzer P H. Reanalysis of the RTOG study of the palliation of symtomatic osseous metastases.
Cancer, 1985; 55: 1468-1472. 9. Chisholm G D, Rana A, Howard G C W. Management options for painful carcinoma of the
prostat. Seminars in Oncology, 1993; 20:34-37. 10. Clavel M. Management of breast cancer with bone metastases. Bone, 1991; 12: 11-12. 11. Douglas P, Rossier P, Mirimanoff R-O, Coucke P A. Third-body irradiation as an effective
palliative treatment for painful multipl bone metastases resistant to chemo or hormonal treatment. Radiotherapy and Oncology, 1993;28: 76-78.
12. Epstein L M, Stewart B H, Antunez A R. Half and total body radiation for carcinoma of the
prostat. The Journal of Urology,1979; 122: 330-332. 13. Garmatis C J , Chu F C H .The effectiveness of radiation therapy in thereatment of bone metastases
from breast cancer. Radiology, 1978; 126: 235-237. 14. Richards M A. Magnetic Resonance Imaging. In: Rubens R D, Fogelman I, Eds. Bone Metastases
Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 83-97.
33
15. Springfield D S. Mechanisms of metastases.Clinical Orthopedics and Related Research ,1982; 169:
14-19. 16. Boyce B F. Normal bone remodelling and its distruption in metastatic bone disease. In: Rubens R D,
Fogelman I, Eds. Bone Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 11-30.
17. Rubens R D: The nature of metastatic bone disease. In: Rubens R D, Fogelman I, Eds. Bone
Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 1-9. 18. Sim F H , Pritchard D J. Metastatic disease in the upper extremity.Clinical Orthophedics and
Related Research, 1982; 169: 82-93. 19. Batson O V. The vertebral vein system.In: Weiss L, Gilbert H A, Eds. Bone Metastasis,
Massachusetts: Boston Hall, 1981: 21-48. 20. Gullıno P M, Lıotta L A. Cell shedding by tumors. In: Weiss L, Gilbert H A, Eds. Bone Metastasis,
Massachusetts: Boston Hall, 1981: 11-20. 21. Onuıgbo W I B. Historical concepts of cancer metastases with special reference to bone. In: Weiss
L, Gilbert H A, Eds. Bone Metastases, Massachusetts: Boston Hall, 1981: 1-10. 22. Coman D R, De Long R P. Role of vertebral venous system in metastasis of cancer to spinal
columna, Cancer, 1951; 4: 610-61 23. Fogelman l, McKillog J H . The bone scan in metastatic disease. In: Rubens R D, Fogelman I, Eds.
Bone Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 31-61. 24. Willis R A. The spread of tumors in the human body. 3th. edition, London: Butterworth, 1973: 3-7. 25. Garrett I R. Bone destruction in cancer. Seminars in Oncology, 1993; 20: 4 -9. 26. Mundy G R. Mechanism of osteolytic bone destruction. Bone ,1991; 12: 1-6. Namer M . Clinical
consequences of osteolytic bone metastases. Bone 1991; 12 (1):7-8. 27. Erdine S. Kanser ağrısı kontrolünde genel yaklaşımlar.In Edirne S, Eds. Kanserde Palyatif Bakım.
İstanbul: Erkim İlaç Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, 1993: 31-39. 28. Daut R L, Cleeland C S. The prevalence and severity of pain in cancer. Cancer 1982; 50: 1913-
1918.
34
29. Ventafridda V. Guest editorial; continuing care: a major issue in cancer pain management. Pain, 1989; 36: 137-143.
30. Galasko C S B . The role of the orthopedic surgeon in the treatment of skletal metastases. In: Rubens
R D, Fogelman I, Eds. Bone Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 207-222.
31. Galasko C S B . Skeletal metastases. Clinical Orthopedics and Related Research, 1986; 210: 18-30. 32. Rankin S. Radiology.In: Rubens R D, Fogelman I, Eds. Bone Metastases Diagnoses and Treatment,
London: Springer-Verlag Limited, 1991: 63-82. 33. Citrin D L, Hougen C, Zweibe W. The use of serial bone scans in asseing response of bone
metastases to systemic treatment. Cancer,1981; 47: 680-685. 34. Powles T . Kanserin neden olduğu osteolizis tedavisinde yeni yaklaşım. Erkim ilaç sanayi ve ticaret
ltd. şirketinin klodranat tercümesi. London:Mediq Limited 1990; 3-35. 35. Gilbert H A , Kagan A R , Nussbaum H , Rao A R. Evaluation of radiation therapy for bone
metastases: Pain relief and quality of life. Am J Roentgenol 1977; 129: 1095-1096. 36. Ralston S H. Pathogenesis and management of cancer-associated hypercalcaemia.In:Rubens R D,
Fogelman I, Eds. Bone Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 149-169.
37. Bhardwaj S, Holland J F. Chemotherapy of metastatic cancer in bone. Clinical orthopedics and
related research, 1982; 169: 28-37. 38. Dinçtürk C, Cengiz Ö, Özer M, Tarcan E. Metastazlı veya lokorejional nüks tespit edilen meme
kanserli hastalarda üçlü kombinasyon kemoterapisi ile alınan sonuçlar. Ulusal Cerahi Kongresi. (Bildiri Özet Kitabı, No: 185), 1986.
39. Kane R D et al. Multiple-drug chemoteraphy regimen for patients with hormonally unresponsive
carcinoma of the prostate. J Urol. 1997; 117: 467-471. 40. Harrington K D. The management of malignant pathologic fractures. In: Weiss L, Gilbert H A, Eds.
Bone metastases, Massachusetts: Boston Hall, 1981: 370-387. 41. Volkert W A, Goeckeler W F, Ehrhart G J. Therapeutic radionuclides production and decay
property considerations. J. Nucl. Med,1991; 32; 174-185. 42. Groot M T, Boeken K C G, Pelger R C, Uyl-de Groot C A. Cost of prostate cancer,metastatic to
the bone,in the Netherlands. Eur Urol , 2003; 43:226-232.
35
43. Dearnaley D P, Sydes M R. Preliminary evidence that oral clodronate delays symtomatic progression of bone metastases from prostate cancer:first results of the MRC Pr05 trial. Proc Am Soc Clin Oncol. 2001; 20:174.
44. Ernst D S ,Tannock I F ,Venner P M. Randomized placebo controlled trial of
mitoxantrone/prednisone and clodronate versus mitoxantrone/prednisone alone in patients with hormone refractory prostate cancer (HRPC) and pain:National Cancer Institute of Canada Clinical Trials Group Study. Proc Am Soc Clin Oncol, 2002; 21:177.
45. Lipton A, Small E, Saad F. The new bisphosphonate, Zometa (zolendronik acid),decreases skeletal
complications in both osteolitic and osteoblastic lesions:a comparison to pamidronate. Cancer Invest, 2002; 20:45-54.
46. Green J R, Müller K, Jaeggi K A. Preclinical pharmacology of CGB 42 446,a
new,potent,heterocyclic bisphosphonate compound. J Bone Miner Res, 1994; 9:745-751. 47. Corey E, Brown L G, Quinn J E. Zolendronic acid exhibits inhibitory effects on osteoblastic and
osteolytic metastases of prostate cancer. Clin Cancer Res, 2003; 9:295-306. 48. Saad F, Gleason D M, Murray R. A randomized,placebo-controlled trial of zolendronic acid in
patients with hormone-refractory metastatic prostate carcinoma. J Natl Cancer Inst, 2002; 94:1458-1468.
49. Smith M R , Eastham J, Gleason D M, Shasha D, Tchekmedyian S, Zinner N. Randomized
controlled trial of zolendronic acid to prevent bone loss in men receiving androgen deprivation therapy for nonmetastatic prostate cancer. J Urol, 2003; 169:2008-2012.
50. Malawer M M, Delaney T F. Treatmant of metastatic cancer to bone.In: DeVita V T, Helman
S,Rosenberg S A, Eds. Cancer, Principles and Practice of Oncology, Philadelphia: J.B. Lippincott Company, 1989: 2298-2317.
51. Wang C C. Management of patients with incurable cancer by palliative radiation therapy. In: Wang
C C, Eds. Clinical Radiation Oncology, Massachusetts Liitleton: PSG Publishing Company, 1988: 453-456.
52. Tong D, Gillick L, Hendrickson F R. The palliation of symptomatic osseous metastases. Final
Results of the Radiation Therapy Oncology Group. Cancer, 1982; 50: 893-899.61. 53. Kagan A R. Radiation therapy in palliative cancer management. In: Perez C A, Brady L W, Eds.
Principles and Practice of Radiation Oncology. Philadelphia: J.B. Lippincot Company, 1992: 1495-1508.
54. Mink J. Percutaneus bone biopsy in the patient with known or suspected osseous metastases.
Radilogy,1986; 161-191.
36
55. Leeson M C, Makley J T, Carter J R. Metastatic disease distal to the elbow and knee. Clin Ortoph,1986; 206: 94-99.
56. Allen K L, Johnson T W, Hibbs G G. Effective bone radiation as related to various traetment
regimens. Cancer ,1976; 37: 984-987 57. Lütolf U M, Huguenin P, Glanzmann C. Palliative radiotherapy of bone metastases.In: Diel I J,
Kaufmann M, Bastert G, Eds. Metastatic Bone Disease, Berlin: Springer-Verlag Limited, 1994: 127-133.
58. Hoskin P J. Radiotherapy in the management of bone metastases. In: Rubens R D, Fogelman I, Eds.
Bone Metastases Diagnoses and Treatment, London: Springer-Verlag Limited, 1991: 171-185. 59. Price P ,Hoskin P J , Easton D. A prospective randomised trial of 4 Gy or 8 Gy single doses in the
treatment of metastatic bone pain. Radiotherapy and Oncology, 1992; 23: 74-78. 60. Rasmusson B , Vejborg I, Jensen A B . Irradiation of bone metastases in breast cancer patients: a
randomized study with l year follow up. Radiotherapy and Oncology, 1995; 34: 179-184. 61. Delozier T. Radiotherapie palliative des metastases osseuses; J Eur Radiother, 1984; 2: 99-104. 62. Hendrickson F R, Shehata W M, Kirchner A B. Radiotion therapy for osseous metastases. Int J
Radiat Oncol Biol Phys, 1976; 1:275-278. 63. DeJong J M A. Radiotherapy for bone metastases. J Eur Radiother , 1981; 2: 123-126. 64. Vicky S J F, Buzdor A V, Smith T L, Hortobagy G N. Clinical Course of Breast Cancer Patients
with Osseus Metastases Treated with Commination Chemotherapy. Cancer , 1986; 58: 2589-2593. 65. Easton D ,Price P, Hoskin P J , Austin D, Palmer S G,Yarnold J R. Prospective randomised trial
of single and multifraction radiotherapy schedules in the treatment of painfulbony metastases. Radiotherapy and Oncology, 1986; 6: 247-255.
37
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Zeki Akça
Doğum Tarihi ve Yeri : 01.02.1973 / Tarsus
Medeni Durumu : Evli
Adres : Selahattin Eyyübi Mh. 49 Sk. N.56
K.1/1 Yüreğir –Adana
Telefon : 0535- 947 36 56
E-mail : [email protected]
Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Görev Yeri : Saray Sağlık Ocağı /Yunak-Konya
Çavuş Sağlık Ocağı/ Hüyük-Konya
Dernek Üyelikleri : Türk Tabipleri Birliği
Yabancı Dil : İngilizce
38