Upload
others
View
14
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C
S.B İSTANBUL EĞİTİM ve
ARAŞTIRMA HASTANESİ
FİZİKSEL TIP ve
REHABİLİTASYON KLİNİĞİ,
KLİNİK ŞEFİ:
Doç.Dr.Nil SAYINER ÇAĞLAR
KRONİK MEKANİK BEL AĞRILI
HASTALARDA BEL OKULUNUN
ETKİNLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI
Dr. Özgür SUYABATMAZ
FİZİKSEL TIP ve REHABİLİTASYON
UZMANLIK TEZİ
İSTANBUL
2008
i
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi, deneyim ve hoşgörüsünden faydalandığım
değerli hocam , klinik şefi Doç.Dr Nil Sayıner Çağlar`a,
İlgi ve desteğini her zaman üzerimde hissettiğim klinik şef yardımcısı Uzm.Dr.Şule
Tütün`e,
Eğitimime katkılarından dolayı uzmanlarımız Dr.F.Nilgün Toker, Dr.Ayfer
Kanberoğlu, Dr.Esra Çetin, Dr.Oya Şener, Dr.Levent Özgönenel, Dr.Özer Burnaz`a,
Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Kliniğinde çalıştığım süre içinde eğitimime katkısı bulunan klinik şefi Dr.İsmet Gürel ve
uzmanlarımız Doç.Dr.İlhan Karacan,Doç. Dr.Teoman Aydın, Dr.Aylin Rezvani, Dr.Nihal
Özaras, Dr.Meltem Esenyel, Dr.A.Nilgün Çakallı`ya,
Rotasyonlarım boyunca ilgi ve desteklerinden dolayı Dr Esma Altunoğlu,
Doç.Dr.Orhan Yağız, Doç.Dr.Şükrü Berrin`e,
İstanbul E.A.H başhekimi sayın Op.Dr.Özgür Yiğit`e,
En baştan beri hezaman en büyük destekcim olan sevgili arkadaşım, eş kıdemlim
Dr. Ebru Aytekin’ e
Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarım Dr.Saliha Eroğlu
Demir, Dr. Özlem Solak , Dr. Ali Yakşi, Dr. Muharrem Çiğdem, Dr. Gülis Kavadar, Dr.
Şeyma Tolga, Dr. M. Akif Sarıyıldız, Dr. Şafak Günaydın, Dr. Derya Saylık, Dr. Melda
Çimen, Dr. Gül Tuğba Örnek Dr. Firuzan Altın, Dr. Türkan Akın, Dr. Ahmet Bal`a,
Birlikte çalışma fırsatı bulduğum hemşire ve fizyoterapist arkadaşlarım, servis ve
hastane personeline,
Tüm yaşamım ve eğitim hayatım boyunca yanımda olan ve bana güç veren canım
aileme, destek ve anlayışından dolayı eşime,
Teşekkürlerimi sunarım
Dr.Özgür Suyabatmaz
ii
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ............................................................................................................................ i
İÇİNDEKİLER ...................................................................................................................... ii
SİMGELER VE KISALTMALAR ...................................................................................... iv
TABLOLAR .......................................................................................................................... v
ÖZET .................................................................................................................................... vi
SUMMARY ......................................................................................................................... vii
1. GİRİŞ VE AMAÇ .............................................................................................................. 1
2.GENEL BİLGİLER ............................................................................................................ 3
2.1 FONKSİYONEL ANATOMİ ...................................................................................... 3
2.2.1 İntervertebral disk .................................................................................................. 4
2.2.2 Faset eklemleri ....................................................................................................... 6
2.2.3 Lomber bölgenin ligamanları ................................................................................ 6
2.2.4 İntervertebral foramen ........................................................................................... 8
2.2.5 Kaslar ..................................................................................................................... 8
2.2.6 Lomber bölge innervasyonu ve ağrıya duyarlı yapıları ......................................... 9
2.2.7 Lomber omurganın kanlanması ............................................................................. 9
2.3 OMURGANIN BİYOMEKANİĞİ ............................................................................ 10
2.4 BEL AĞRISI RİSK FAKTÖRLERİ .......................................................................... 12
2.4.1 Kişisel risk faktörleri ........................................................................................... 13
2.4.2 Meslekle ilgili risk faktörleri ............................................................................... 14
2.5 BEL AĞRISI NEDENLERİ ...................................................................................... 15
2.5.1 Mekanik Bel Ağrısı ............................................................................................. 16
2.6 BEL AĞRILARINDA FONKSİYONEL DEĞERLENDİRME ............................... 18
2.7 BEL AĞRISI TEDAVİSİ .......................................................................................... 19
2.7.1 İstirahat ................................................................................................................ 19
2.7.2 Medikal tedavi ..................................................................................................... 20
2.7.3 Fizik tedavi yöntemleri ........................................................................................ 21
2.7.4 Korse .................................................................................................................... 22
2.7.5 Egzersiz ............................................................................................................... 22
2.7.6 Cerrahi ve diğer invaziv uygulamalar ................................................................. 26
iii
2.8 BEL OKULU .......................................................................................................... 27
2.8.1 İsveç Bel Okulu ................................................................................................... 29
2.8.2 Kanada Bel Okulu: .............................................................................................. 30
2.8.3 Kaliforniya Bel Okulu ......................................................................................... 30
2.8.4 Oxford Bel Okulu ................................................................................................ 31
2.8.5 İstanbul Tıp Fakültesi Bel Okulu ........................................................................ 31
2.9 ENDÜSTRİYEL BEL OKULLARI .......................................................................... 32
2.10 POSTÜR .................................................................................................................. 32
2.10.1 Lomber postüral bozukluklar ............................................................................ 33
2.10.2 Postüral disfonksiyon ........................................................................................ 34
2.11 BEL OKULU PROGRAMINDA UYGULANAN EGZERSİZLER ...................... 34
3.GEREÇ VE YÖNTEM ..................................................................................................... 37
4. BULGULAR .................................................................................................................... 41
5. TARTIŞMA ..................................................................................................................... 51
6.SONUÇLAR ..................................................................................................................... 61
7.KAYNAKLAR ................................................................................................................. 62
iv
SİMGELER VE KISALTMALAR
ALL : Anterior longitudinal ligaman
BT : Bilgisayarlı tomografi
DBKT : Düz bacak kaldırma testi
EPZ : El-parmak zemin mesafesi
LS : Lomber Schober
MRG : Manyetik rezonans görüntüleme
OBAÖ : Oswestry bel ağrısı özürlülük
PLL : Posterior longitudinal ligaman
SF-36 : Kısa-Form 36
SOAİİ : Steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlar
TENS : Transkutan elektriksel sinir stimulasyonu
VAS : Vizüel analog skala
VKİ : Vücut kitle İndeksi
v
TABLOLAR
Tablo 2. 1: Bel okullarının temel yapı ve yönetim sistemi 28
Tablo 2.2 :Bel Okullarının Kapsamı 29
Tablo 4. 1. Grupların yaş, vücut kitle indeksi ve ağrı süresi bakımından
karşılaştırılması 42
Tablo 4. 2. Grupların cinsiyet ,eğitim düzeyi ,sigara içimi durumlarının
karşılaştırılması 43
Tablo 4. 3. Hastaların mesleki zorluk durumu ve psikolojik stres durumlarının
karşılaştırılması 44
Tablo 4.4. Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay VAS
değerleri 45
Tablo 4.5. Grupların dönemler arası VAS değerlerinin karşılaştırılması 45
Tablo 4.6. Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay
Schober ölçüm değerleri 46
Tablo 4.7. Grupların dönemler arası Schober ölçüm değerlerinin karşılaştırılması 46
Tablo 4.8.Grupların ;tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay El Parmak Zemin mesafesi ölçüm değerleri
47
Tablo 4.9.Grupların dönemler arası EPZ değerlerinin karşılaştırılması 47
Tablo 4.10.Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay,tedavi sonrası 3.ay
Oswetry skorları 48
Tablo 4.11 Grupların dönemler arası Oswestry skorlarının karşılaştırılması 48
Tablo 4.12 Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay,tedavi sonrası 3.ay doktor
global VAS değerleri 49
Tablo 4.13 Grupların dönemler arası doktor global VAS değerlerinin
karşılaştırılması 50
vi
ÖZET
Kronik bel ağrılı hastaların tedavisinde bel okulu eğitim programı kolay
uygulanabilir bir yöntem olmakla birlikte elde edilen sonuçlar açısından tedavide önemli
bir yere sahip olmuştur. Bu çalışmanın amacı kronik mekanik bel ağrılı hastalarda bel
okulunun ağrı, mobilite ve yaşam kalitesine olan etkinliğini araştırmaktır. Çalışmaya 83
hasta dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri kaydedildi. Ağrı düzeyleri visüel
analog skala(VAS) ile sorgulandı. Spinal mobiliteleri(lomber schober, el-parmak zemin
mesafesi) ölçülerek fonksiyonel yetersizlik ölçeği (Oswestry bel ağrısı özürlülük formu)
dolduruldu. Çalışma grubu hastalarına bel okulu eğitim ve tedavi programı uygulandı.
Kontrol grubu ev egzersiz programı ile takip edildi. Her iki grupta başlangıç verileri
açısından farklılık yoktu.Bir ay ve üçüncü ayın sonunda yapılan değerlendirmede çalışma
grubunda ağrı,mobilite ve Oswestry bel ağrısı skorlarında istatistiksel olarak anlamlı
düzelme saptandı.Çalışmamız bel okulu programının kronik bel ağrılı hastalarda tedavinin
bir parçası olması gerektiğini göstermiştir .
Anahtar Kelimeler:Kronik Mekanik Bel Ağrısı, Bel Okulu
vii
TO ASSES THE EFFECT OF BACK SCHOOL
THERAPY IN PATIENTS WITH CHRONIC MECHANICAL
LOWBACK PAINS
SUMMARY
Back school therapy is a simply applicable method in patients with chronic low
back pain and also has an important role in treatment outcomes. The aim of this study is to
assess the effect of the back school therapy on pain, mobility and quality of life in patients
with chronic mechanical low back pain. 83 patients enrolled in the study. Demographic
properties of the patients were recorded. Pain levels of the patients were questionned by
Visuel Analog Scale (VAS). The spinal mobilities (lomber schober, hand-finger-foot
distance) were measured and functional impairment scale (Oswestry back pain impairment
scale) was filled. While back school therapy programme was given to the study group, only
home egzersize therapy was given to the control group. No difference was present between
groups at the begining. At the control visits of 1st and 3rd months, statistically significant
progress was determined in the study group for mobility, pain and Oswestry scores. This
study showed that the back school therapy should be a part of treatment of patients with
low back pain.
Key words: Chronic Mechanical Back Pain, Back School Therapy
1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Bel ağrısı bütün toplumlarda çok yaygın olarak görülen bir sağlık problemidir.
Dünya nüfusunun % 65-80'i yaşamlarının herhangi bir döneminde bel ağrısı ile
karşılaşmaktadır (1,2). Her ne kadar bel ağrılarında prognoz iyi olarak değerlendirilsede
bel ağrısına bağlı sakatlık tedavisi güç olan bir durumdur. Akut bel ağrılı hastaların % 80'i
6 hafta içinde iyileşmekte, % 7-10 kadarı 3 aydan uzun sürüp kronikleşerek büyük iş gücü
ve ekonomik kayba yol açmaktadır (3,4).
Bel ağrılarında spesifik etyolojiyi belirlemek kolay değildir. Akut bel ağrılarının
ancak % 15 kadarında kesin bir etiyolojik faktör tanımlanabilir Hekimin bel ağrılı hastayı
değerlendirirken 'kırmızı bayraklar' olarak adlandırılan ve altta yatan ciddi patolojiye
işaret eden semptom ve bulguların varlığını araştırması bel ağrısının sınıflandırılmasında
büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Bel ağrılarının büyük çoğunluğu (% 97) mekanik
kaynaklıdır. Mekanik Bel Ağrısı (MBA) omurgayı oluşturan yapıların aşırı kullanılması,
zorlanması ya da travmatize veya deforme olması sonucu gelişen klinik tablo olarak tarif
edilebilir. Bel ağrısını mekanik olarak tanımlayabilmek için inflamatuvar, infeksiyöz,
tümöral, metabolik nedenler, fraktür ve iç organlardan yansıyan ağrılar gibi tüm organik
nedenler ekarte edilmelidir (5,6).
Bel ağrılı hastaların büyük çoğunluğunda özgül etiyolojiyi tam olarak belirlemek,
ağrının kaynağını ortaya çıkarmak mümkün olmadığından tanıda vurgu, kaynağın mekanik
olup olmadığına, tedavide vurgu ise ağrı ve fonksiyonel yetersizliğin iyileştirilmesine
yönelik olmalıdır (7).
2
Toplumda oldukça sık rastlanan ve gerek işgücü kaybı gerekse tedavi maliyeti
bakımından en pahalı hastalıklardan biri olan bel ağrılarının tedavisinde çoğu zaman
multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Bu yaklaşım içinde bel okulu olarak
adlandırılan, bel koruma eğitimi, etkin ve ekonomik bir yöntem olarak kabul edilmektedir
(3).
Bel okullarının yöntemi, endikasyon ve içeriklerinde farklılıklar olmasına rağmen
temel prensipleri eğitimdir. Eğitimle hastaya bel sorunuyla baş edebilme yolları, ağrının
tekrarını önlemek için korunma yöntemleri ve sıklıkla bir dizi egzersizin öğretilmesi
amaçlanır.
Biz bu çalışmada polikliniğimize başvuran mekanik bel ağrılı hastalarda bel
okulunun etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık.
3
2.GENEL BİLGİLER
2.1 FONKSİYONEL ANATOMİ
Spinal kolon; 7 servikal, 12 dorsal, 5 lomber, 5 bileşik sakral ve 4 bileşik koksiks
olmak üzere 33 vertebradan oluşmuştur. Bir vertebra, önde vertebra cismi (korpusu) ve
arkada vertebra kavsinden (arkus) oluşur. Vertebra cisimleri kısa bir silindir şeklindedir.
Vertebra arkusunda iki pedikül, iki lamina, iki transvers çıkıntı, dört artiküler çıkıntı ve bir
spinal çıkıntı vardır. Korpusun üst ve alt bölümlerinde bulunan hafif konkav yüzeylere son
plak(end-plate) denir. Pediküller, arkusun korpusla birleştiği yerlerdir. Komşu iki
vertebranın birleşmesi ile her iki pedikül çentiğinin oluşturduğu boşluğa, intervertebral
foramen denir ve içinden spinal sinirler geçer. Artiküler çıkıntılar, laminalar ile
pediküllerin birleştiği yerde bulunur. Bir vertebranın üst artiküler çıkıntıları ile alt artiküler
çıkıntıları faset eklemlerini yapar (8,9).
Omurganın fonksiyonel birimi tüm omurganın biyomekanik özelliklerini taşıyan en
küçük segmenti ifade eder. İki komşu vertebra ve bunları bir araya getiren yumuşak doku
yapılarından ibarettir (Şekil 2.1). Fonksiyonel birimin ön kısmı temel olarak yük taşıma,
şok absorbe etme yeteneğine sahiptir; vertebra cisimleri, intervertebral disk ve longitudinal
ligamanlardan oluşur. Vertebral arklar, intervertebral eklemler, transvers , spinöz çıkıntılar
ve ligamanlar ise fonksiyonel birimin arka kısmını oluşturur. Arka kısım nöral yapıları
korur ve fleksiyon ve ekstansiyon sırasında birimlerin hareketini yönlendirir (10,11).
4
Şekil 2.1 Omurganın fonksiyonel birimi temel olarak yük taşıyan ön segment (A)
ve hareketi yönlendiren arka segmentten (B) oluşur.
2.2.1 İntervertebral disk
İntervertebral diskler komşu iki vertebra cismi arasında esnek hidrodinamik
yapılardır Disklerin alt ve üst yüzleri vertebra korpusu ile ilişkidedir. Kalınlıkları,
bulundukları yere ve aynı diskin değişik yerlerine göre farklılıklar gösterir. Servikal ve
lomber disklerin anterior bölümü posterioruna göre daha kalındır. Böylece servikal ve
lomber lordozun oluşumununa katkıda bulunurlar. (12,13). Diskin periferik kısımları,
komşu damarlardan beslenir, diskin santral kısmında ise kan damarı bulunmaz. Bu
bölümün beslenmesi, spongiyoz kemik dokusundan difüzyon yolu ile olur. Bu yüzden,
damar yapı içeren periferik kısım ile damarsız santral kısmın yaralanmalara karşı
reaksiyonu farklı olur (14,15)
Disk yüksekliğinin vertebra yüksekliğine oranı; torakal bölgede 1/5, lomber
bölgede 1/3, servikal bölgede 3/5'tir. Böylece servikal ve lomber bölgelerde yüksek hareket
kabiliyeti sağlanır (13,15). Bir intervertebral disk üç bölümden oluşur:
Nukleus Pulpozus
İntervertebral diskin fibrojelatinöz merkezidir. Sıkıştırılamayan, şok emen, yarı sıvı
özelliktedir. Dikey etkileyen kuvvetleri, yatay kuvvetlere dönüştürerek, anulus fibrozusun
her tarafına eşit olarak yayar(16).Böylece her üç düzlemde de harekete izin verir. Nukleus
5
pulpozusun arasında bulunduğu vertebra gövdelerinin yüzeyleri, mikroporoz bir kıkırdak
ile kaplıdır. Bu özelliği sayesinde, suya geçirgen olan bu kıkırdağa, ayakta durma sırasında
uygulanan basınç ile, nukleus jelatinöz matriksinden su geçer. Gün boyunca, nukleus
belirgin şekilde küçülür (sağlıklı erişkinde toplam 2 cm kısalma olur). Gece yatma
durumunda ise nukleusun su emme özelliği sayesinde disk şişer. İnsan boyu ve omurganın
fleksibilitesi, sabahları daha fazladır, yaşlılarda nukleusun su emme kapasitesi azalır, bu da
fleksibilite azalmasını ve boy kısalmasını açıklar (13).
Nukleus pulpozus, servikal ve lomber bölgelerde daha iyi gelişmiştir. Diskin
posterioruna daha yakın yerleşmiştir (15). Servikal disklerde 1-1,4 cm3, lomber disklerde
ise 10 cm3 hacme ulaşır ve disk mesafesinin %30-50'sini kapsar. Önemli bir kısmı su olan
nukleus pulpozusun morfolojik karakteri ve sıvı içeriği yaş ile birlikte değişir. Nukleus
pulpozus, içindeki sellüler elemanlarla kaynaşmış olan konnektif doku,
mukopolisakkaritler ve kollajen liflerden oluşmaktadır. Kollajen, nukleus pulpozus
içindeki ana yapılardan biridir ve nukleusa büyük bir esneklik kazandırır. Nukleus
pulpozusun içindeki mukopolisakkaritlerin en önemlileri; kondroidin 4 sülfat ve
kondroidin 6 sülfattır. Kondroidin sülfatlar, yaşla birlikte azalırken, diğer bir yapı taşı olan
kerato sülfat ise çoğalır (17).
Anulus Fibrozus
Anulus fibrosus; nükleus pulpozusun etrafında oblik olarak yerleşen önde 15-20,
arkada 7-10 kadar fibrokartilaj lamellerden oluşmakta olup, diskin şeklini ve bütünlüğünü
verirken diskin en kuvvetli ve sağlam bölümünü teşkil eder..İki tabaka halinde lameller
dizilim gösteren bu yapının iç lifleri kartilaj end plate ‘e dış lifleri ise Sharpey liflerine
yapışır. Nukleus pulpozus, anulusun ve son plağın kollajen fibrillerinden oluşan bir kapsül
ile çevrilidir. Diskin elastik özellikleri daha çok anulusun elastikiyetine bağlıdır. Periferal
anulusta tip 1 kollajen, iç anulus ve nükleus pulpozusta tip 2 kollajen mevcuttur. Anulusun
gerilme gücü tip 1 kollajen liflere bağlıdır, tip 2 kollajen lifler ise, tip 1'den daha hidrate
olup, kompresif koruma sağlarlar (18)
6
Kartilajenöz End-plateler; hyalin kıkırdağı olup, anulus fibozusun alt ve üst
yüzeylerini kaplayarak, vertebral cisme tutunmasını sağlar. Diskin gelişim periodu
esnasında ve genç erişkinde end-platelerde vaskülarizasyon vardır. Kıkırdak end-
platelerdeki bu damarlanma maturasyonla birlikte atrofiye uğrar. Fakat damarları saran
konnektif doku kılıfları kalabilir. Bunlar da nukleus pulpozus ile kıkırdak end-plateler
arasında kısmen zayıf alanların oluşmasına neden olur ve nukleus pulpozus, end-plateler
arasındaki bu zayıf alanlara uzanabilir. Bu olay Schmorl nodüllerinin oluşumunda
önemlidir. (19,20,21).
2.2.2 Faset eklemleri
Bir vertebranın üst artiküler çıkıntısı ile üstteki vertebranın alt artiküler
çıkıntılarının yaptığı ekleme faset eklemi denir . Faset eklemleri sinovyal eklemlerdir.
Eklem boşluğunu potansiyel kapasitesi 1-2 ml'dir. Eklem kapsülü fibröz yapıdadır
Fibroadipöz meniskoidler kartilajinöz eklem yüzleri arasına girerek hareket sırasında
yüzlerin birbirine sürtünmesini önler (18).
Faset eklemlerinin iki ana hareketi vardır; translaksiyon (kayma) ve
distraksiyon(açılma). Lomber faset eklemlerinin konumu spinal hareket segmentine göre
değişir. Üst iki lomber hareket segmentinde sagittal planda iken aşağıya indikçe koronale
dönerler. (22,23).
2.2.3 Lomber bölgenin ligamanları
Lomber bölgede 2 grup bağ vardır; omurganın bir ucundan başlayıp diğer ucuna
kadar giden Anterior longitudinal ligaman , Posterior longitudinal ligaman ve Supraspinöz
ligaman intersegmental bağlardır. Vertebra arkuslarını birleştiren Ligamantum flavum,
kapsuler ligaman, interspinöz ve intertransvers ligamanlar segmental bağlardır.
Anterior longitudinal ligaman; vertebra cismi ve intervertebral diski önden
kaplayan geniş bir bant şeklindedir. Oksiputtan başlar ve tüm omurlar ile sakrumun ön
7
yüzüne yapışır. Omurganın hiperekstansiyonunu engeller. Alt torakal ve lomber bölgede
gerilme gücü en yüksektir (11).
Posterior longitudinal ligaman tüm omurga boyunca vertebra ve disk posteriorunu
örter. Lomber bölgeden itibaren daralarak L5-S1 aralığında orijinal kalınlığının yarısına
inerken özellikle posterolateralde bir açık alan oluşur. Disk hernilerinin daha çok
posterolateralde olmasının sebebi bu zayıflıktır. (11,24).
Ligamentum flavum vertebral kanalın posteriorunu örter, alttaki laminanın üst
kenarına, üstteki laminanın iç tarafına yapışır. Servikalden kaudale doğru kalınlığı artar.
İnterspinöz ligamanla birlikte öne eğilme sırasında ve dik pozisyonda hareket segmentinin
posterior elemanlarını korur, stabiliteyi arttırır. Yüksek elastik lif oranı nedeniyle
ekstansiyon sırasında kısalır, fleksiyon sırasında uzar. İnsan vücudunun en fazla elastik lif
içeren yapısıdır (25).
Supraspinöz ligaman arkada spinöz çıkıntılara yapışarak ilerler ve L4 spinöz
çıkıntısında sonlanır. Bundan sonra erektor spina tendonlarının çaprazlaşan lifleri ile
devam eder. Fleksiyonda gerilir. Özellikle alt lomber vertebraların yerleşimleri gereği
maruz kaldıkları makaslayıcı güçlere karşı da fonksiyon görür.
İnterspinöz ligaman iki spinöz çıkıntı arasında membranöz bir ligamandır. Bilateral
derin kas gruplarını ayırır. Lomber bölgede güçlüdür. Fleksiyon sonunda hafif direnç
oluşturur, öne makaslamayı önler.
İntertransvers ligaman taransvers çıkıntılar arasındadır. Lomber bölgede
membranöz bir yapıda olup multifidus kaslarına origo oluşturur. Lateral fleksiyonda
kontrol edici özelliği vardır.
Kapsüler ligaman ise faset eklem çıkıntılarının kenarlarına, faset eklem
yüzeylerine dik dizilimli liflerden oluşmuştur. Torakal ve lomber bölgede daha kısa ve
sıkıdır. Tüm omurga hareketlerinde fasetlerde kaymaya izin verir (11).
Vertebropelvik bağlar; lomber ve sakral vertebral kolon ile pelvis arasındaki
bağlardır. Bunlar iliolomber, sakroiliak, sakrotuberoz ve sakrospinöz ligamanlardır .
İliolomber bağın iki bandı L4 ve L5'in transvers çıkıntısını krista iliaka'ya
birleştirerek 4. ve 5. vertebraların öne kaymasını engelleyici bir fonksiyonu vardır.
8
Doğumda musküler bir yapıdır ve kuadratus lumborumun bir parçasıdır. İkinci dekaddan
sonra metaplazi ile ligamentöz hal alır (11,22).
2.2.4 İntervertebral foramen
Spinal sinirlerin vertebral kanalı terk ederek dışarıya çıktıkları deliklerdir.
İntervertebral foramenin ön duvarını; intervertebral disk ve komşu iki vertebranın korpus
parçaları; tabanını ve tavanını; pediküller, arka duvarını; artiküler çıkıntıların kapsüler
bağlarla birleştirilmesiyle oluşan faset eklemi ve ligamentum flavum yapar (23).
2.2.5 Kaslar
Lomber omurganın ekstansörleri üç tabakada sıralanır. Yüzeyel olanlar;
sakrospinalis ve kuadratus lumborum, ortada multifidus, derin tabakada; intertransversarius
kasları bulunur. Sakrospinalis kası; sakrum posterior yüzeyi ve iliak krest ile kostaların
laterali arasında uzanarak posterior longitudinal destek sağlar. Multifidus kası; mamiller ve
transvers proçesler ile üstteki bir veya iki vertebra arasında uzanarak intervertebral faset
eklemleri örter. İki taraflı kasıldığında omurgayı arkaya yönlendirir, tek taraflı kasıldığında
gövdenin karşı tarafa rotasyonunu sağlar. Kuadratus lumborum kası ise iliolomber
ligamandan ve iliak krestin yanından başlar, son kaburganın inferior kısmında ve ilk 4
lomber vertebra transvers proçesinde sonlanır. Tek taraflı kasıldığında gövdeyi aynı tarafa
eğer (26,27).
Lomber omurga fleksör kasları; rektus abdominis ile internal ve eksternal oblik
kaslardır. Rektus abdominis; pubis krestinden başlar, 5–7. kosta kıkırdaklarında sonlanır.
Kasıldığında gövdeyi öne eğer, pelvisin ön tarafını yukarı kaldırır. İnternal oblik kas;
ligamentum inguinalenin lateralinden ve krista iliakanın ön 2/3'ünden başlar, 3. ve 4. kosta
kıkırdaklarında sonlanır. Eksternal oblik kas; 5–12. kostaların dış yüzlerinden başlayan
lifleri linea albada sonlanır. İnternal ve eksternal oblik kaslar tek taraflı kasıldığında
gövdeyi yana, iki taraflı kasıldığında öne eğer (27,28).
9
2.2.6 Lomber bölge innervasyonu ve ağrıya duyarlı yapıları
Lomber vertebrada birçok yapı duyusal innervasyona sahiptir ve güçlü ağrı
kaynaklarıdır. Ön kök ve arka kök medulla spinalisten ayrıldıktan sonra nöral foramen
içinde birleşerek spinal siniri oluşturular. Spinal sinir primer anterior ve primer posterior
dallarını ayrıca sinuvertebral siniri oluşturur. Sinuvertebral sinir, mikst spinal sinirden
çıkar ve rami kommunikanstan gelen sempatik dalla birleşerek kanal içinde geri döner.
Sinuvertebral sinir; PLL, posterior anulusun dış lamelleri, faset eklemi ve ligamentum
flavumu inerve eder. Anterior primer dal, daha sonra diğer ön dallarla birleşerek lomber ve
sakral pleksusları oluşturur. Posterior primer dal; kendi seviyesindeki faset eklemine direkt
bir dal verdikten sonra lateral, medial ve intermediate dallara ayrılır. Medial dal kendi
seviyesindeki faseti innerve eder. Lateral ve intermediate dallar ise deri ve dorsal kasların
innervasyonunu sağlar. Lomber bölgenin ağrılı yapıları; vertebralardaki periost, anulus
fibrosusun posterior bölümü, kaslar, PLL, faset eklemler, sinir kökü ve duradır (11,18).
2.2.7 Lomber omurganın kanlanması
Lomber omurga direkt olarak aort'dan beslenir. Aort arkasından çıkan 4 çift lomber
arter ilk dört lomber vertebrayı, orta sakral arterden gelen 5. çift ise 5. lomber vertebrayı
besler. Aort paramedian olarak omurganın sol tarafında yer aldığından sağ arterler daha
uzundur. Bu arterler korpusu dolanıp, intertransvers aralığa geldiklerinde posterior dalı
verirler. Posterior daldan spinal arterler ayrılır. Vertebraları, ligamanları, dura mater,
araknoid ve sinir köklerini beslerler (20).
Venöz sistemin kapakçıkları yoktur. Topladıkları kanı vena kava inferiora
boşaltırlar. Kapak sisteminin olmaması pelvis ile lumbosakral bölge arasındaki venöz
dolaşımının oldukça yakın ilişki içinde olmasına neden olur. (29). Epidural sinüsler
koksiks'ten foramen magnum'a kadar uzanır. Duvarları yok denecek kadar ince, kollajen
fibril ağlarıyla desteklenmiştir. Epidural pleksus omurga hareketleri esnasında hidrolik, şok
absorban bir organ gibi hareket ederek spinal kordu tampon gibi korur (20).
10
2.3 OMURGANIN BİYOMEKANİĞİ
Omurganın klinik olarak saptanan herhangi bir hareketi birçok fonksiyonel birimin
kombine hareketi şeklindedir. Fonksiyonel hareket genişliği kişiler ve cinsler arasında
farklılık gösterirken aynı cinste yaşla paralel olarak belirgin bir azalma gösterir.
Omurganın hareketi, kasların ve sinirlerin koordine çalışması ile gerçekleşmektedir. Bir
yandan agonist kaslar hareketi başlatır ve sürdürürken, diğer yandan antagonist kaslar
hareketin kontrolünü ve modifikasyonunu sağlar.
Hareket açıklığı longitudinal ligamanların uzama yeteneği, faset eklem kapsülerinin
elastisitesi, diskin sıvı içeriği ve kasların elastikiyeti tarafından belirlenir. Aşırı hareketler
fasya ve longitudinal ligamanlarca engellenir. Lomber omurga L5-S1 diski üzerinde 45o
fleksiyon, L4–5 ve L5-S1 düzeyinde 30o ekstansiyon yapar. L3-4'de 20–30o lateral
fleksiyon, tüm lomber bölgede 10o rotasyon yapar (11).
Lomber omurganın en önemli fonksiyonel hareketi fleksiyon ve ekstansiyondur.
Gövdenin öne eğilmesi kalça ve omurga fleksiyonunun kombinasyonu şeklindedir.
Omurga fleksiyonunun ilk 50–60o ‘si lomber omurgada özellikle de alt hareket
segmentlerinde gerçekleşir. Faset eklemlerinin yerleşimi ve göğüs kafesinin engelleyici
fonksiyonu nedeniyle torakal omurga fleksiyona çok az katkıda bulunur. Lomber
bölgedeki fleksiyon lomber lordozun tersine dönmesi şeklindedir. Harekete katılan
segmentler içinde en fazla açısal hareket lumbosakral bölgede gerçekleşir, ikinci sırayı L4-
L5 segmenti alır. Diğer segmentler eşit oranda harekete katılırlar. Dizler ekstansiyonda
iken parmakların yere değdirilebilmesi, lomber omurgadaki fleksiyona ek olarak kalça
eklemi fleksiyonu ile sağlanabilir. Kalça fleksiyonundan kasıt pelvisin sagital düzlemde
öne rotasyonudur ve gövdenin ek 25o lik fleksiyonunu sağlar. Gövde fleksiyonu ve
ekstansiyonu sırasında lomber lordozun tersine dönmesi ve pelvik rotasyon arasında
düzgün ve aşamalı bir ilişki olmalıdır. Buna pelvik-lomber ritm denilir. (11,30,31).
Omurgada fleksiyon, abdominal kasların, özellikle psoas kasının vertebral
kısımların kasılması ile başlar. Daha sonra gövdenin üst kısmının ağırlığı sayesinde
fleksiyon artar. Aynı zamanda fleksiyonun artması ile posteriordaki kalça kasları da
pelvisin aşırı öne eğilmesine engel olmak için kasılırlar. Tam fleksiyonda erektör kaslar ve
posterior omurga ligamentleri öne eğilme momentine pasif olarak karşı koyarlar (23,25).
11
Fleksiyondan dik pozisyona dönüş fleksiyon sürecinin tam tersi sıra ile gerçekleşir. Pelvis
arkaya rotasyon yapar ve daha sonra omurga erektör kaslar aracılığıyla ekstansiyona gelir.
Sırasıyla hamstring kasları, gluteal kaslar ve paraspinal kaslar kasılır. Hareketin erken
fazında arka grup kaslar aktiftir. Ekstansiyon arttıkça bu aktivite azalır ve hareketi kontrol
ve modifiye etmek için abdominal kasların eksentrik aktivitesi ortaya çıkar. İleri derecede
zorlu ekstansiyonda ekstansör kasların tekrar aktif olması gerekir. Lomber pelvik ritm
fleksiyon sırasında lomber ve pelvik komponentlerin eş zamanlı hareketi şeklindedir.
Ekstansiyonda ise daha ardışık bir düzen içindedir (11).
Lateral fleksiyon alt torakal bölgede 9° ile en üst değerine ulaşırken, üst torakal
seviyede 6° civarındadır. Lomber segmentlerde lateral fleksiyon hareket açıklığı 6° iken,
bu değer lumbosakral segmentte 3° kadardır. (18). Her ne kadar torakal bölgede fasetlerin
yerleşimi lateral fleksiyona izin verse de göğüs kafesi kişiden kişiye değişen oranda
hareketi sınırlar. Omurganın lateral fleksiyonunda abdominal kaslarla beraber erektor spina
ve spinotransversal kaslar aktiftir. Bu kasların ipsilateral kasılması hareketi başlatırken,
kontrlateral kasılması hareketi kontrol ve modifiye eder.
Rotasyon hem torasik omurgada, hem de lumbosakral bölgede olur. Lumbosakral
bölge hariç lomber rotasyon faset eklemlerin yerleşimi nedeniyle orta derecede gerçekleşir.
Rotasyon sırasında omurganın her iki tarafında sırt ve abdominal kaslar aktif olur. Oblik
abdominal kaslar temel rotatorlardır. Rotasyon hareketi disk üzerinde hem kompresyon,
hem de makaslama kuvveti oluşturduğundan en zararlı harekettir. Anulus fibrozusun dış
lifleri, vertebraya daha sıkı yapışmış olması ve rotasyon ekseninden uzak olması nedeniyle
aşırı rotasyon sırasında ilk olarak hasar görmektedir. Ayrıca rotasyon hareketinin karşı
yönünde uzanan oblik lifler rotasyon ile gerilmekte ve bu gerilmeye bağlı olarak anulus
lifleri tarafından sıkıştırılan nukleusta, nukleus içi basınç artmaktadır (11,30,31).
Statik omurga sagital düzlemde 4 temel eğriliğe sahiptir ve sakrum üzerinde denge
halindedir. Sakrokoksigeal kifozdan sonra sakrumun üzerindeki ilk eğrilik lomber
lordozdur. Bunu torakal kifoz ve servikal lordoz izler. Düzgün postür vücudun
yerçekimine karşı dengesinin korunmasını, minumum enerji kullanarak dengede
tutulmasını sağlar.
12
Normal statik omurga dik durumda iken, fizyolojik lomber lordoz durumunda;
faset eklemlere yük binmez, intervertebral foramenler açıktır ve intervertebral diskin arka
kısmına bası olmaz. Lordoz artınca arka eklemlere yük biner, foramenler daralır , arkaya
posterior longitudinal bağa doğu veya yanlara doğru sinir köklerine bası olur.
Lomber bölge üzerine gelen kuvvetlerin dağılımında sakral açı oldukça önemlidir.
Vertebra cismi ; vertikal doğrultuda üzerine gelen kompresif kuvvet ve oblik doğrultuda
gelen makaslama kuvvetinin etkisi altındadır. Bu iki kuvvetin derecesi lumbosakral açı
veya lomber lordoz ile yakından ilşkilidir. Sakral açının 30o olduğu ideal bir postürde
kompresif kuvvetin %85'i disk tarafından, geriye kalan çok az kısmı ise faset eklemleri
tarafından taşınmaktadır.
Sakral açı 30o olduğunda %40 olan makaslama kuvveti, 40o de %65, 50o de ise %75
seviyelerine kadar çıkmaktadır. Lomber lordozun arttığı durumlarda kompresif kuvvet
azalmakta buna karşılık makaslama kuvveti artmaktadır. (11,30).
Makaslama kuvvetine karşı koyan anatomik yapıların başında faset eklemleri
gelmektedir. Faset eklemleri lomber lordozun arttığı durumlarda belirgin şekilde
makaslama kuvvetine maruz kalmakta ve gelen kuvvetin yönüne bağlı olarak eklem
yüzeyleri daha fazla yük altında kalmaktadır. Aşırı rotasyon faset eklem yüzleri, aşırı
fleksiyon ise kapsül ligamanları tarafından engellenerek anulus fibrozus korunur.
Postür bozuklukları bel ağrısının sık nedenlerindendir. Postürün idamesinde enerji
tüketimi minimum düzeyde tutulmalıdır. Bunun için ligaman desteği maksimumda,
muskuler destek ise minimumda kalmalıdır. Abdominal kaslar ve kalça ekstansörleri
pelvise posterior tilt, kalça fleksörleri ise anterior tilt yaptırırlar. Postürün ideal şekilde
devamı için bu iki ters kuvvet arasında denge olmalıdır (11).
2.4 BEL AĞRISI RİSK FAKTÖRLERİ
Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda bel ağrısının insidans ve prevelansını
etkileyen çeşitli risk faktörleri olduğu gösterilmiştir. Bu risk faktörleri kişisel ve meslek ile
ilgili olanlar olmak üzere 2'ye ayrılabilir (31).
13
2.4.1 Kişisel risk faktörleri
Kişisel risk faktörleri arasında yaş, cins, ırk, fizik kondüsyon ve egzersiz,
antropometrik faktörler, sigara içimi, psikososyal faktörler, sosyoekonomik durum,
postüral faktörler, omurga mobilitesi, kas gücü, geçirilmiş bel ağrısı öyküsü ve kadınlarda
adet düzeni, hamilelik, çocuk sayısı gibi bir dizi risk faktörü sayılabilir (10).
Yaş: Bel ağrısı ilk atağı genellikle 25-30 yaşlarında ortaya çıkmaktadır. Çalışma
yıllarının başlaması ile prevelans artmaktadır. Bel ağrısı ortalama 55 yaş civarında daha sık
görülmektedir.
Cinsiyet: 60 yaşına kadar her iki cinste de risk benzer orandadır. 60 yaş üzerinde
muhtemelen osteoporoz nedeni ile kadınlarda risk daha büyüktür (31).
Irk: Bel ağrısı beyaz ırkta (%5.8) siyah ırka göre (%3.7) daha fazla görülür. Ancak
bel ağrısında ırk farkının olmadığını gösteren çalışmalar da vardır (32).
Antropometrik faktörler: Boy, kilo ve vücut yapısı ile bel ağrısı arasında çok
güçlü bir ilişki saptanmamıştır. Ancak çok şişman kişilerde ve muhtemelen uzun
boylularda bel ağrısı riski daha yüksektir (10,31).
Sigara: Yapılan birçok çalışma ile sigara içimi ve bel ağrısı sıklığı, süresi arasında
bir ilişki olduğu saptanmıştır. Açıklanan muhtemel mekanizma; intervertebral disklere
besin diffüzyonun azalması ve sık öksürme sonucu intradiskal basıncın artmasıdır. Sigara
içiminin ayrıca osteoporoz insidansını da arttırdığı bilinmektedir (31).
Postüral Faktörler: Skolyoz bel ağrısına neden olabilen bir hastalıktır. Bel
ağrısının oluşmasında diğer postüral değişikliklerin (Örn kifoz, lomber lordozda artma
veya azalma, bacak uzunluğunun eşit olmaması gibi) rolü çelişkilidir (10, 31).
Omurga mobilitesi: Bel ağrılı çoğu kişinin az da olsa omurga hareket açıklığında
kısıtlanma vardır. Yapılan bir çalışmada lomber omurga hareket açıklığında kısıtlanma
olan kişilerde bir yıl içinde bel ağrısı gelişme riskinin yüksek olduğu bulunmuştur (31).
Kas gücü: Yapılan birçok çalışmada bel ağrılı hastalarda abdominal ve spinal
kasların gücünün azaldığı gösterilmiştir.
14
Fizik kondüsyon ve egzersiz: Bu alanda yapılan çalışmaların sonuçları çelişkilidir.
Çalışmaların bir kısmında fizik kondüsyon ve egzersizin bel travmalarında koruyucu etkisi
olduğu gösterilmiştir. Kondüsyon düşüklüğü, kasların zayıflığı, konnektif doku
elastikiyetinin azalması ve yanlış egzersizler bel ağrısında rol oynayabilir. Bir diğer görüş
ise fiziksel kondüsyon ile akut bel ağrısı arasında bir ilişkinin olmadığı yönündedir (31,34).
Psikososyal faktörler: Kronik bel ağrılı hastalarda daha yüksek sıklıkta depresyon,
anksiyete, hipokondriyazis, histeri, alkolizm, boşanma, kronik baş ağrısı ve diğer faktörler
bildirilmiştir (10).
Sosyoekonomik durum: Bel ağrısının alt sosyoekonomik sınıftaki kişilerde daha
fazla görülmesi, bu kişilerin daha çok fiziksel güç gerektiren mesleklerde çalışmalarına
bağlanmıştır (34).
2.4.2 Meslekle ilgili risk faktörleri
Bel ağrısı bazı meslek gruplarında daha sık oluşmaktadır. Tek başına veya değişik
kombinasyonlar şeklinde kaldırma, itme, kıvrılma, uzun süre oturma ve uzun süre
vibrasyona maruz kalma, çalışma süresi gibi faktörlerin bel ağrısının oluşmasına neden
olduğu bildirilmiştir. İşlerine sıkıcı, monoton veya tatmin edici değil diye bakan kişiler,
daha yüksek oranda bel ağrısından yakınırlar (10,34).
Çalışma süresi arttıkça hem lomber bölgeye binen stres progresif olarak artmakta,
hem de dinlenme süresi kısalmaktadır. Dizleri bükmeden kaldırma, kaldırma sırasında
eğilme ile beraber rotasyon, asimetrik kaldırma, hareketin devamlı tekrarı, bel ağrısı riskini
arttırır. Ağır kaldırmada cismin ağırlığı dışında kaldırmanın tekrarı da önemlidir. Tek bir
ağır kaldırma eyleminin bel ağrısına yol açmayacağı, hazırlayıcı bazı faktörlerin de olması
gerektiği belirtilmiştir. Bel ağrısına yol açabilecek ağırlık limiti 12.5 kg olarak bulunmuş,
bu değerden düşük ağırlıkların bel ağrısı için bir risk teşkil etmediği söylenmiştir. Ağırlık
miktarı ve tekrar arttıkça bel ağrısı olasılığı da artmaktadır (34).
Yüksek vibrasyona maruz kalan (şoförlerde, tamircilerde, iş makinesi kullananlarda
vb) kişilerde vibrasyonun kas aktivitesini arttırarak kas yorgunluğuna yol açtığı, disk
beslenmesini bozarak disk dejenerasyonuna ve bel ağrısı görülme oranının artmasına yol
açtığı çeşitli araştırmalar ile ispatlanmıştır (35).
15
Uzun süreli oturma gerektiren mesleklerde bel ağrısı risk etkeni olarak
belirlenmiştir. Çünkü ayakta durma ve uzanmaya oranla oturma esnasında disk basıncı
daha yüksektir. Belirli bir pozisyonda uzun süreli kalma ile bel ağrısı riskinin arttığı
gösterilmiştir. Neden olarak hareketin olmaması ile diskin beslenmesinin bozulması
gösterilmiştir. Uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren mesleklerde bel omurgası
boyunca kaslarda artan gerilim veya yorgunluk bel ağrısına yol açmaktadır. Sık eğilme,
eğildiği pozisyonda uzun süre kalma, dönerek eğilme, aynı pozisyonda kalma bel ağrısı
riskini arttıran diğer nedenlerdir (34,36).
2.5 BEL AĞRISI NEDENLERİ
Bel bölgesinde yapısal ve işlevsel çok çeşitli patolojik olaylar gerçekleşebilir.
Bunun neticesinde sadece bele lokalize olan ağrı gelişebileceği gibi, sırta, tek yada her iki
bacağa yayılan ağrı, uyuşma, kuvvet kaybı gibi ilave semptomlar da olabilir. Hareketin
gerçekleştiği fonksiyonel birimin üyeleri, diskler, kaslar, sinirler, kan damarları sıkı bir
etkileşim içindedir. Bunlardan birinde sorun gelişmesi durumunda olası bozukluktan tüm
birimler etkilenebilir (37).
Bel ağrısının toplumdaki yaygınlığına ve önemli bir sağlık sorunu olmasına
rağmen, bir insanın belini gerçekten neyin ve nasıl ağrılı hale getirdiği sorusu halen
cevaplanamamaktadır. Spinal anatomi ve mekanik ile yaşlanma, dejenerasyon ve
yaralanmanın bel üzerindeki etkileri konusunda artan bilgiler bel ağrısı fenomenin
anlaşılmasında katkıda bulunmaktadır (37).
Bel ağrılı bir hastanın değerlendirilmesinde organize ve mantıklı bir yaklaşım
gerekir ve hastanın spesifik yakınması giderilmeye çalışılmalıdır. Çok sayıda ağrı kaynağı
bulunmasına rağmen bunların ayrıntılı bir sorgulama, fizik muayene ve laboratuar
yöntemlerle açığa çıkarılması uygun ve başarılı bir tedavinin esasını oluşturur.(5)
Özetle söylenecek olursa bel ağrısı muhtemelen patolojik ve biyokimyasal etkilerin
bir sonucudur ve semptom ve bulguların biyokimyasal değişikliklerden kaynaklandığı
karmaşık bir patofizyolojik süreç içerdiği açıktır (37).
16
2.5.1 Mekanik Bel Ağrısı
Yetişkinlerin yaklaşık %80'i yaşamlarının bir döneminde bel ağrısı geçirir.Ağrının
anatomopatolojik kaynağını tam olarak ortaya çıkarmak ,spesifik etiyolojiyi belirlemek
hastaların yaklaşık % 85 'inde mümkün değildir.
Ayırıcı tanı ve tedaviye pratik yaklaşımda oldukça yararlı olan mekanik bel ağrısı
terimi sıklıkla kullanılmaktadır. Mekanik bel ağrısı bölgesel fonksiyonel bir bozukluktan
kaynaklanan çok sayıda nedene bağlı olarak gelişebilir.Ağır yaşam ve çalışma
koşulları,yalnış vücut mekaniklerinin kullanımı ,kötü statik vedinamik postür ,karın ve sırt
kaslarının endurans,güç ve fleksibilitesinde ve kardiyovaskuler enduransta azalma gibi risk
faktörleri oluşumunda rol oynar.Ağrı lumbosakral bölge ,kalçalar ve uylukta
hissedilir.Fiziksel aktivite ile artar,istirahat ile azalır.Çoğunlukla kronik olan ağrı sıklıkla
tek bir travmadan ziyade zaman içinde kümülatif travmaların etkisiyle oluşur.Mekanik bel
ağrısı, basit bel ağrısı ve spesifik olmayan bel ağrısı ile eş anlamlı olarak
kullanılmaktadır.Bu grupta genellikle spesifik,anatomik ve norofizyolojik etyolojik
faktörler açığa çıkarılamaz.Diğer grup ,bel ağrılarının nedenini oluşturan spesifik bel
ağrılarıdır.Bunların başlıca nedeni vertebral fraktür,tümör,infeksiyonlar ve inflamatuvar
hastalıklar gibi ciddi spinal ve spinal olmayan patolojik durumlardır.Bel ağrısını mekanik
kaynaklı olarak tanımlayabilmek için ciddispinal ve spinal olmayan patolojik durumların
(pelvik,torasik,abdominal) bulunmaması gereklidir (38).
Bel ağrısına yol açan çok sayıdaki neden aşağıda sıralanmıştır (10,31).
Muskuloskeletal
Akut veya kronik lomber zorlanma
Mekanik bel ağrısı
Miyofasiyal ağrı sendromları
Fibromiyalji, gerilim miyaljisi
Pelvik tabanın gerilim miyaljisi, koksigodini
Postüral anomaliler
17
Dejeneratif
Dejeneratif eklem hastalığı(DEH), osteoartrit, lomber spondilolizis
Faset eklem hastalığı, faset DEH
Dejeneratif spondilolistesis
Dejeneratif disk hastalığı
Diffüz idiopatik iskelet hiperostozu(DISH)
İnflamatuvar (nonenfeksiyöz)
Spondilartropatiler(ankilozan spondilit)
Romatoid artrit
İnfeksiyöz
Piyojenik vertebral spondilit
İntervertebral disk enjeksiyonu enfeksiyonu
Epidural abse
Metabolik
Osteoporoz veya osteopeni
Kemiğin Paget hastalığı
Neoplastik
İyi huylu
Spinal(Omurganın iyi huylu kemik tümörleri)
İntraspinal(Menenjioma, nörofibroma, nörilemmoma, düşük grade'li ependimoma)
Kötü huylu
Spinal(Kötü huylu kemik veya yumuşak doku tümörleri, metastazlar)
İntraspinal(Metastazlar, yüksek grade'li ependimoma, astrositoma)
18
Travmatik
Kırıklar veya dislokasyonlar
Zorlamalar(Lomber, lumbosakral, sakroiliak)
Konjenital veya gelişimsel
Displastik spondilolistezis
Skolyoz
Visserojenik
Üst genitoüriner bozukluklar
Retroperitoneal bozukluklar(Sıklıkla neoplastik)
Vasküler
Abdominal aorta anevrizması veya disseksiyonu
Renal arter trombozu veya disseksiyonu
Venöz kan durgunluğu (Gebelikte gece bel ağrısı)
Psikojenik
Kompensasyon nörozu
Konversiyon bozukluğu
Postoperatif ve multipl bel operasyonu
2.6 BEL AĞRILARINDA FONKSİYONEL DEĞERLENDİRME
Bel ağrıları, olgularda fonksiyonel kayba neden olabilen en yaygın kas-iskelet
bozukluğudur.
Ağrı şiddetinin değerlendirilmesinde; Vizüel Analog Skala (VAS), sıklıkla
kullanılan geçerliliği ve güvenirliliği kanıtlanmış basit bir yöntemdir.
Bel ağrılı hastalarda özürlülüğü değerlendirmede pek çok ölçüt geliştirilmiştir.
Sıklıkla kullanılan ölçütler; Sickness Impact Profile, Roland Özürlülük İndeksi, Oswestry
Bel Ağrısı Sorgulama Formu, Million Vizuel Analog Skala, Waddell Özürlülük İndeksi, ve
Roland-Morris Fonksiyonel Değerlendirme Formu' dur (41).
19
Oswestry Bel Ağrısı Sorgulama Formu, en sık kullanılan bel ağrısı özürlülük
sorgulama formudur. Türk toplumunda geçerlilik ve güvenilirliği gösterilmiş bir formdur
(39,40).
2.7 BEL AĞRISI TEDAVİSİ
Tedavide; ağrının giderilmesi, yeterli omurga hareketliliğinin sağlanması ve mevcut
fonksiyonel bozukluğun minimale indirilmesi, akut ağrı ataklarının engellenmesi ve
hastayı işe geri döndürmek amaçlanmaktadır (42)
Tedavide Kullanılan Yöntemler
2.7.1 İstirahat
Akut bel ağrılı hastaların tedavisinde aktivitenin kısıtlanması ve yatak istirahati çok
eskiden beri sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Yatak istirahati intradiskal basıncı ve
paraspinal yumuşak dokulardaki yüklenmeyi azaltarak semptomların geçici olarak
iyileşmesine yardımcı olabilir (7,42,43). Son yıllarda 2-7 gün yatak istirahati ve kısa
dinlenme periyotları önerilmektedir. Akut bel ağrısında yatak istirahatinin etkinliği
konusunda kanıta dayalı literatür gözden geçirildiğinde, alışılmış aktiviteye devam etmenin
medikal tedavi ve istirahate göre daha iyi semptomatik iyileşme gösterdiğine dair kuvvetli
kanıtlar bulunmuştur (7,43). İki haftadan uzun yatak istirahatinin gövde kasları ve
kardiyovasküler endurans üzerinde olumsuz etkileri olduğu unutulmamalıdır (43). Bel
ağrılı hastada yatakta uygun pozisyon kişinin en rahat ettiği pozisyondur. İdeal pozisyon
dizler ve kalçalar fleksiyonda fetal pozisyondur. Sırtüstü yatarken dizler altına birkaç
yastıkla kalça ve dizler fleksiyona getirilerek iliopsoas ve hamstringlerde gevşeme
sağlanır. Dizler ve kalçalar fleksiyonda yan yatma pozisyonunda dizler arasına konmuş bir
yastık dizleri fleksiyonda tutmaya yardım eder(7).
20
2.7.2 Medikal tedavi
Bel ağrısı tedavisinde steroid olmayan antiinflamatuar (SOAİİ), miyorelaksan,
antidepresan, narkotik ve narkotik olmayan analjezik ilaçlar yaygın olarak
kullanılmaktadır. İlaçlar inflamasyon, kas gevşemesi, nörotransmitter denge ve santral ağrı
algılanması üzerinde önemli fizyolojik etkiler oluşturarak semptomları iyileştirirler.
Genellikle temel patolojiyi değiştirmezler (42).
Analjezik ilaçlar: Asetilsalisilik asit, asetaminofen ve metamizol en sık kullanılan
analjeziklerdir. Akut bel ağrılı hastalarda ilk önerilecek ilaç olan asetaminofen, 4-6 saatte
bir 325-1000 mg oral olarak verilir (42).
Steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlar: Analjezik ve antiinflamatuar etkileri
nedeniyle bel ağrısı tedavisinde SOAİİ'ler yaygın olarak kullanılmaktadır. SOAİİ'lerin
plaseboya üstün oldukları ve farklı kimyasal gruplar arasında belirgin etkinlik farklılığı
olmadığı saptanmıştır. Bel ağrısı tedavisinde SOAİİ'lerin etkinliği konusunda kanıta dayalı
literatür gözden geçirme ile akut bel ağrısında kuvvetli kanıt, kronik bel ağrısında ise orta
derecede kanıt bulunmuştur. (7,44).
Miyorelaksanlar: Miyorelaksanlar bel ağrısı tedavisinde yaygın olarak
kullanılmalarına rağmen etkinlikleri tartışmalıdır. Bel ağrısı tedavisinde miyorelaksanların
etkinliği konusunda kanıta dayalı literatür gözden geçirildiğinde, akut bel ağrısında etkin
olduklarını ve değişik kimyasal grupların etkinlikleri arasında farklılık olmadığını gösteren
kuvvetli kanıt bulunmuştur (7).
Kortikosteroidler: Akut bel ağrısı tedavisinde kortikosteroidler oral, intramusküler
ve epidural olarak kullanılmaktadır. Radikülopati semptom ve bulgusu olan hastalarda
uygulanan epidural enjeksiyon ve faset eklemlere lokal enjeksiyon ile ilgili çalışmaların
bazılarında pozitif sonuçlar alınırken, bazılarında serum fizyolojik ve lokal anesteziğe
üstünlükleri gösterilmemiştir (45,46).
Antidepresanlar: Bel ağrısı kronik ağrı türleri arasında sıklık açısından üst
sıralarda yer almaktadır. Aynı zamanda ruhsal etkenler ve psikiyatrik tablolarla yakın
bağlantı içindedir. Trisiklik antidepresanlar depresyon tedavisinde kullanılandan daha
düşük dozlarda kullanıldığında analjezi oluştururlar. Trisiklik antidepresanların başlangıç
21
dozu düşük olmalı, yeterli analjezi sağlanıncaya veya yan etlkiler ortaya çıkıncaya kadar
doz arttırılmalıdır. Amitriptilin en sık kullanılan trisiklik antidepresandır (42).
Opioidler: Akut disk herniasyonlu ve radiküler basıya bağlı şiddetli ağrılı
durumlarda SOAİİ'ler ile yeterli analjezi sağlanamadığında narkotik analjezik kullanımına
sıklıkla başvurulur (45).
2.7.3 Fizik tedavi yöntemleri
Amaç ağrı, inflamasyon, muskuler semptomlar ve eklem sertliğini azaltarak
semptomatik iyileşme sağlamaktır. Yöntemlerin hem fizyolojik hem de uygulama
esnasında fizyoterapistin psikolojik desteği ile sağlanan psikoteröpatik etkisi vardır. Fizik
tedavi modaliteleri çoğunlukla bir arada ve egzersizlerle birlikte kullanılır (42).
Fizik tedavi yöntemlerinin bel ağrısında etkinlikleri konusunda yapılmış randomize
kontrollü çalışma çok azdır. Bu konuda kanıta dayalı tıp verilerinde büyük eksiklik ve
tartışma vardır (42). Sıklıkla kullanılan fiziksel tıp ve rehabilitasyon yöntemleri şunlardır.
Termoterapi: Isının fizyolojik etkileri vazodilatasyon, ağrı eşiğinde artma, kas
iğciği uyarılmasında azalma, konnektif dokuda kollajen liflerin elastikiyetinde artma ve
metabolik aktivitede azalmadır. Termoterapi güvenli, maliyeti düşük ve hasta memnuniyeti
yüksektir. Yüzeyel ısıtıcılar cilt ve cilt altı dokulara etkilidir. Sıcak paket, infraruj ve
hidroterapi bu amaçla uygulanır. Derin ısı kaslar, kemik ve ligamanlar gibi derin dokuları
etkiler. Derin ısıtıcılar ultrason, kısa dalga diyatermi ve mikrodalga diyatermidir (7,47).
Kriyoterapi: Soğuğun fizyolojik etkileri ağrıda azalma, antienflamatuar etki,
metabolik aktivitede, kas iğciği aktivitesi, motor ve duysal sinir iletiminde yavaşlamadır.
Özellikle ağrı ve kas spazmını azaltmak amacıyla akut durumlarda kullanılır. Soğuk paket,
soğuk banyolar ve spreyler kullanılır (7,47).
Elektroterapi: Akımların etkisiyle analjezi gelişir, kas kontraksiyonu sağlanır,
eklem hareket açıklığı ve kas gücü artar, kas atrofisi gecikir. Akımlarla tedavide daha geniş
çaplı A alfa sinir liflerinin stimüle edildiği, nosiseptif impuls transmisyonunun inhibe
edildiği, nörotransmitterlerin salınımının arttığı ileri sürülmektedir. Elektroterapi
modaliteleri alçak frekanslı ve orta frekanslı akımlardır (23).
22
Biofeedback: Kronik bel ağrılı hastalarda özellikle paravertebral kaslarda oluşan
kas gerginliğini azaltmak amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Kronik bel ağrılı hastalarda
kanıta dayalı literatür gözden geçirildiğinde "biofeedback"in etkin olmadığı konusunda
orta derecede güçlü kanıt saptanmıştır. Akut bel ağrılı hastalarda ise "biofeedback"in
etkinliği konusunda randomize kontrollü çalışma bulunmamıştır (42).
Traksiyon: Bel ağrılı hastalarda etkinliği ve uygulaması konusunda sonuçları
çelişkili olan traksiyon spinal kaslarda spazmı daha çok refleks inhibisyonla yenerek,
omurgada immobilizasyonu sağlayarak ve omurgadaki yüklenmeyi azaltarak semptomları
iyileştirir(48).
Manipulasyon: Manipulasyon ekleme normal fizyolojik işleyişin ötesinde,
anatomik hareket sınırlarını aşmaksızın, pasif hareket sınırlarını aşan, elle uygulanan
kontrollü ve ani bir itme hareketidir. Manipulasyon pozisyon verme, germe ve
mobilizasyondan sonra uygulanan bir işlemdir. Manipulasyon eklem ve spinal
segmentlerde kısıtlanmış hareket açıklıklarını yeniden kazandırır, kemik yapıların
simetrisini sağlar ve yumuşak doku patolojilerini düzeltir. Direkt manipulasyon, indirekt
manipulasyon ve semi indirekt manipulasyon gibi tipleri vardır (49).
2.7.4 Korse
Tam immobilizasyon sağlamasa da lumbosakral hareketi kısıtlamak, abdominal
destek sağlamak ve postürü düzeltmek amacıyla kullanılır. Postürü iyi olmayan, abdominal
kasları zayıf olan ve obez hastalarda korse kullanımı faydalı olabilir. Korselerin uzun süre
kullanımı karın ve sırt kaslarında atrofiye yol açacağından önerilmez. Ağrı azaldığında
egzersizlere başlanarak korse çıkarılır. Gövde kaslarının güçlendirilmesi ve nötral
pozisyonun bulunması ile doğal korseleme geliştirilmeye çalışılır (7).
2.7.5 Egzersiz
Omurga ağrısının tedavisinde egzersiz, standard hale gelmiştir. Egzersiz terimi;
kuvvet, dayanıklılık aerobik zindelik, esneklik ve koordinasyon eğitimi gibi bir çok
parametre ile tanımlanabilir.
23
Birçok prospektif çalışma, bel ağrısının önlenmesinde aerobik zindeliğin rolünü
değerlendirmektedir. Aerobik eğitim, endorfin düzeylerini ve mekanoreseptör uyarılmasını
arttırarak, doku iyileşmesini hızlandırmak için biyomekanik stres sağlayarak ve
dayanıklılık ve nöromuskuler sistemin koordinasyonunu arttırarak akut ağrıyı azaltmakta
yardımcı olabilir. Ancak, literatürde aerobik egzersizin akut bel ağrısı atağı gelişimini
önlediği veya iyileşmesini hızlandırdığına dair kesin kanıt yoktur. Bel ağrısı aktivite de
azalma ve beraberinde aerobik zindelikte azalmaya yol açabilir, bu da kronik ve
tekrarlayan durumlarda daha önemli bir problem haline gelebilir. Aerobik kondisyon kaybı
ile birlikte, kardiyovasküler risk faktörleri ve azalmış iş kapasitesi açısından istenmeyen
sonuçlar olabilir. Bu, omurga rehabilitasyon programının bir bileşeni olarak aerobik eg-
zersiz önermek için bir temel olabilir.
Akut bel ağrısı tedavisinde egzersizin amacı kuvvet artışı değil, ağrı kontrolüdür,
çünkü akut dönemde fizyolojik olarak kuvvet artışı meydana gelmez. Bir çok randomize,
prospektif çalışma akut bel ağrısında egzersizin plasebo tedavi üzerine yararlı etkisini
göstermekte başarısız olmuştur.
Hastanın dinamik değerlendirmesine dayanan bir egzersiz programınında başlangıç
egzersizleri; fleksiyon veya ekstensiyon hareketleri, bel ağrısını santralize eden (daha az
radiküler ağrıya sebep olan) veya bel ağrısını arttırmayan aktivitelere dayanarak verilir.
Akut ağrı geçer geçmez rehabilitasyon programının odağı fonksiyonu
iyileştirmektir. Kuvvetlendirme egzersizleri uzun süredir bu sürecin bir parçası olarak
düşünülmektedir. Gövde kuvveti ve/veya dayanıklılığında artışın belde ağrı veya hasar
gelişimine karşı koruyucu olduğunu destekleyen bazı prospektif bilgiler bulunmaktadır.
Daha yeni bir terim olan çekirdek stabilizasyon, bu konunun omurga ve bütün kinetik
zincirin daha geniş dinamik bir alanda incelenmesine olanak sağlar.
Lomber omurga stabilitesi kemik mimarisi, disk mekanikleri, ligaman destekleri ve
kas gücü, dayanıklılığı ve koordinasyonu ile sağlanır. Stabilitenin kontrolu aktif kas
kasılmasına bağlıdır ve omurganın pasif destek yapılarına herhangi bir hasarın doğal
omurga stabilitesinde azalma ile sonuçlanıp etkin kas kontrolüne olan ihtiyacı
arttırabileceği ileri sürülebilir. Optimal kas kuvveti spinal hareket segmentini kronik
tekrarlayan makaslama kuvvetlerinden ve akut dinamik aşırı yüklenmeden koruyabilir.
24
Spinal stabilizasyon kavramı kas füzyonu anlamına gelir ve spinal kasların fonksiyonunu
geliştiren egzersizler olarak bilinir. Torakolomber fasiyaya bağlanan çeşitli karın, pelvik ve
gövde kasları omurgaya fleksiyon, ekstensiyon ve rotasyon yaptırır ve böylece abdominal
korse gibi davranır. Daha yeni bir terim olan çekirdek stabilizasyon, bu konunun omurga
ve bütün kinetik zincirin daha geniş dinamik bir alanda incelenmesine olanak sağlar.
Fonksiyonel bakış açısı ile lomber kaslar ve karın kasları, lokal veya global
stabilize ediciler olarak sınıflandırılabilirler. Lokal stabilize ediciler lomber duruşu
intervertebral sertliği ve lomber vertebralar arası pozisyonel ilişkileri kontrol ederek üç
eklem kompleksi boyunca rotasyonel ve makaslama kuvvetlerini en aza indirme
konusunda yardım ederler. Global stabilize ediciler genellikle gövdenin kaba hareketlerini
kontrol etmekte ve pelvisten torasik bölgeye kuvveti iletmekte baskın rol oynayan daha
yüzeyel yerleşimli kaslardır. Bu gruplar arasındaki fonksiyonel ayrımlar omurga
rehabilitasyonunda önemli ilgi odağı haline gelmiştir.
Omurga hasarı sonrası ilk önce yorulma ve atrofiye uğrama eğiliminde olan kaslar
omurganın tonik veya postüral stabilizatörleri gibi davranan İntersegmental kaslardır. Bu
yüzden ilk stabilizasyon egzersizleri, segmental mobiliteyi kontrol eden bu kaslara
yöneltilir. Stabilite eğitiminin sonraki fazı nötral omurga duruşunda uygulanan çeşitli
egzersizler aracılığıyla kas gruplarının direkt ve indirekt kuvvetlendirilmesini içerir. Nötral
omurga anterior ve posterior pelvik tilt arasındaki açıklığın orta noktası olarak tanımlanır.
Eğitime çeşitli vücut pozisyonlarında yüz üstü yatma, ayakta durma, oturma ve zıplama
gibi omurganın nötral pozisyonunu sağlamaya yardım etmek için tasarlanmış, lomber ve
pelvik hareketin farkındalığını arttıran egzersizler ile başlanır. Bu eğitim, nötral omurga
korunurken ekstremite egzersizleri ile ve daha sonra ya manuel ya da ağırlıklarla
ekstremitelere direnç uygulanması ile devam eder. Bu egzersizler, tam pelvik kontrolü
vurgulayarak ve yavaş olarak yapılır. Nöromuskuler koordinasyonu geliştirir, dayanıklılık
ve kuvvet kazançlarını arttırır.
Stabilite eğitiminin üçüncü fazı rektus abdominis, erektör spina ve latissimus dorsi
gibi başlıca hareket ettiren kasları kuvvetlendirmektir. Karın egzersizleri, özellikle
doğrulma hareketleri , eskiden beri bel egzersiz programının bir parçası olarak
25
belirtilmiştir. Sagittal düzlemde doğrulmalar stabilizasyonda rutin olarak kullanılmaktadır
,ancak kısmi bükülme sadece baş ve üst gövdeyi kaldırma ile sınırlandırılmıştır.Başlangıç
dönemi boyunca oblikler ve rektus abdominis kasları aktive olurken doğrulmanın ikinci
yarısında iliakus ve rektus femoris başlıca kas kuvvetini sağlar.
Normal lomber harekete izin vermek için alt ekstremite kas esnekliğini en üst
düzeye çıkarmakta önemlidir. Yetersiz esneklik aşırı stresin lomber hareket segmentlerine
ve sakroiliak eklemlere iletilmesine neden olur. Alt ekstremitenin esnek olmayışının iki
tipik şekli hamstring, gluteus maksimus ve gastroknemius-soleus gerginliği veya kalça
fleksörleri, tensor fasia lata ve quadriseps gerginliğidir.Kalça fleksörleri ve ekstansörleri
pelvise bağlantıları nedeniyle lomber omurga pozisyonlamasında büyük etkiye sahiptirler.
Bu nedenle kendi kendine germe teknikleri rehabilitasyon programına aktif katılımı
sağlamak için mümkün olduğu kadar erken öğretilmelidir. Pelvik pozisyon mümkün
olduğu kadar nötralde iken germe yapmak önemlidir, çünkü aşırı anterior veya posterior
pelvik tilt bu esneklik egzersizlerinin yararlarını ortadan kaldıracaktır.
Çekirdek Stabilizasyon
Sonuç olarak, mevcut bozuklukların varlığına rağmen rehabilitasyon fonksiyonu en
iyi düzeye getirmeye yönlenmelidir. Bu özellikle omurga rehabilitasyonu için çok
doğrudur. Spinal stabilizasyonda bu, bireylerin yaşamlarındaki özel işler için sağlanması
veya başarılması gereken hareketleri, duruşları, kuvvetleri ve hızları taklit eden
fonksiyonel temelli eğitim aracılığıyla ilerlenmesi gerektiği anlamına gelir. Eğitimin,
dinamik stabilite ile fonksiyonun özgüllüğü kavramlarını birleştirmesi gereklidir.
Çekirdek stabilizasyon teriminin gerçekte resmi olarak onaylanan tanımı yoktıır. Bu
deyim pelvis ve kalça kuşağı, lomber omurga, karın bölgesi, servikotorasik alan ve pe-
riskapuler kasların, özellikle bu kasların kullanımı gövde ve ekstremiteleri içeren özel
dinamik görevlerin yapılması ile ilişkili olduğunda, progressif olarak kondisyon
kazanmaları anlamına gelir. Bel ağrısı olan bireylerde nötral omurga pozisyonlamasının
önemli rolünün olduğu bilinmekle birlikte gerçek şudur ki, çoğu kişi günlük işlerinin bir
çoğunda gerçek "nötral omurga" pozisyonunu etkili olarak başaramaz. Fiziksel iş
uygulaması gereken herhangi bir kişiye performansını en iyi şekilde kullanması
anlatılırken, rehabilitasyon programının o birey için gerekli olan ihtiyaçları karşılayacak
26
özel hareket şekilleri ve fonksiyonel eğitimi içermesi gereklidir. Gövde kasları, sadece
gövdeyi stabilize etme veya hareket ettirmek için değil, ayrıca alt ekstremitelerden üst
ekstremitelere kuvvet iletiminde, hareket için uygun ekstremite pozisyonlamasının
sağlanmasında veya başarılmasında önemli role sahiptir. Çekirdek stabilitenin
yetmezlikleri bel ağrısı olarak kendini gösterebilir, ancak ayrıca fonksiyonel kinetik zincir
modeline bağlı olarak, ekstremiteleri etkileyen problemlere de katkıda bulunabilir. Buna
örnek olarak, skapulotorasik disfonksiyonun omuz ağrısına katkıda bulunan bir faktör
olması ve lumbopelvik disfonksiyonun major torakenterik bursit, patellofemoral sendrom
ve hatta omuz ağrısına katkıda bulıınması verilebilir.
Çekirdek stabilite eğitimi, erken gövde stabilizasyon egzersizlerinden dinamik, çok
düzlemli hareketlere doğru ilerleyen çeşitli temel prensipler ile aktiviteye özel beceri
eğitiminden oluşur. Hedef, hastanın sonuçta uygun gövde pozisyonu ve kontrolünü
koruyarak işlerini en iyi şekilde yapabildiği noktaya gelmesini sağlamak, böylece tekrar
yaralanma riskini azaltmaktır. Çekirdek yetersizlik, bel yaralanmalarını da içeren bir çok
durumda önemli katkıda bulunan bir faktör olabildiği için çekirdek stabilite kavramı, bir
çok farklı sorunun rehabilitasyonunda kullanılabilir ( 33).
2.7.6 Cerrahi ve diğer invaziv uygulamalar
İnvaziv uygulamalar; epidural steroid enjeksiyonu, epidural lizis, lomber sempatik
blok, disk içi enjeksiyonlar, radyofrekans termoregülasyon uygulamaları (sinir, lomber
sempatik ganglion, disk, dorsal kök ganglionu radyofrekans termoregülasyon
uygulamaları), spinal kord stimülasyonu ve spinal opioid tedavisidir (45).
Kesin cerrahi endikasyon, disk herniasyonuna bağlı sakral kök paralizisidir.
Göreceli endikasyonlar ise ilerleyici nörolojik kayıp, motor güçsüzlük, dayanılmaz şiddetli
ağrı, sık nüks ve uygun konservatif tedaviye cevapsızlıktır (23,48).
27
2.8 BEL OKULU
Bel ağrısı toplumların hızla artan, önemli bir sağlık problemidir (50). Bel ağrısına
yol açan faktörler arasında mekanik nedenler ilk sırada yer alır. Mekanik bel ağrısı, farklı
etiyolojik nedenlerle oluşan, fiziksel aktivite ile uyarılıp, istirahatle hafifleyen bir ağrı
tipidir. Burada özgül etiyolojiyi belirlemek kolay olmamakla birlikte ağır yaşam koşulları,
vücut mekaniğinin yanlış kullanımı, tekrarlayan mikrotravmalar, fiziksel kondisyon
yetersizliği gibi bazı faktörlerin rol oynadıkları gösterilmiştir(11).
Doku hasarını yaratan nosiseptörlerle periferik uyarının santral transmisyonu ile
hasta akut bir bel ağrısı hisseder. Uygun medikal tedavi hatta gereken durumlarda cerrahi
tedavi gören hastanın ağrısı geçer ve belirli bir süre içinde doku iyileşmesi gerçekleşir. Bu
durumun gerçekleşmediği hallerde bir dizi olumsuz olay gelişir:
• Uzun süren ağrı sıkıntı, endişe, depresyon yaratır.
• Ağrı nedeniyle aktivitesi kısıtlanan kişinin kondüsyonu ve enduransı azalır
• Aktif ve üretken bir kişi olan hastada,kısıtlı ve başkalarına bağımlı yaşamak
kendine güvensizlik yaratır ve bağımlı davranış modelleri gelişir
• Kronik disabilite, kronik hastalık davranışı ortaya çıkar.(51)
Etken ne olursa olsun omurganın pasif ve aktif stabilizatörlerindeki eksikliğin,
kronik mekanik bel ağrısının oluşmasındaki ana etkenlerden olduğu bilinmektedir. Bu
nedenle mekanik bel ağrısının tedavisinde ve nükslerin önlenmesinde yıllardan beri
hastalara bel ve karın kaslarının güçlendirilmesine yönelik egzersizler önerilmektedir. Bu
egzersizlerin amacı bel çevresinde bir kas korsesi oluşturarak, bel omurgasına binen yükü
hafifletmektir. Genelde standart olan bu egzersizler, tüm hastalar tarafından aynı etkinlikte
uygulanamamakta, hatta ağrının artması nedeniyle bazen hiç yapılamamaktadır. Son
yıllarda ise, bel çevresindeki kasların izole olarak güçlendirilmesinden çok, kas kontrolünü
artırmayı hedef alan egzersiz programları daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Sebep ne olursa olsun, bel ağrısının oluşmaması, oluşmuşsa daha hızla düzelmesi
ve düzeldikten sonra tekrarlamaması için, beldeki kasları, bağları ve eklemleri korumaya
28
yönelik, düzgün duruş ve günlük yaşamımızdaki aktiviteleri uygun pozisyonda
gerçekleştirmek, tedavi için çok önemlidir.Bu amaçla bel koruma eğitim programı ilk
olarak 1957'de Avustralya'da başlatılmşıtır. İlk modern bel okulu programı ise İsveç'te
Zachrisson-Forsell tarafından 1969'da kurulmuştur. Bel okulu daha sonra hızla ABD
(1976), Kanada (1974), İngiltere (1979), Avustralya, Yeni Zelanda ve Batı Avrupa
ülkelerine yayılmıştır.(42)
Bel okulunun başlıca amaçları, kişileri bel ve bel ağrısı konusunda bilgilendirmek,
günlük yaşam ve çalışma esnasında doğru vücut mekaniklerini kullanmayı öğretmek, bel
sorunu ile başa çıkma yeteneğini geliştirmek, kendine güveni arttırarak yaşam kalitesini
iyileştirmek ve tekrarlamaları azaltmaktır (42).
Ülkemizde de ilk bel okulu 1990'da İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon Anabilin Dalı'nda E. Özcan ve ark. Tarafından kurulmuş olup, şu anda
ülkemizin çeşitli hastanelerinde uygulanmaktadır. (42,53)
Bel okullarının temel yapı ve yönetim sistemi ve kapsamları aşağıda gösterilmiştir
(54):
Tablo 2. 1: Bel okullarının temel yapı ve yönetim sistemi
Okul Ders sayısı Ders suresi Katılan kişi sayısı Eğitimci
İsveç 4 45 6-18 Fizyoterapist
Kanada 4(5) 90 15-20 Ortopedist
Fizyoterapist
Psikiatrist,
Kaliforniya 4 90 4 Fizyoterapist
Oxford 4 45 6-8 Fizyoterapist
İstanbul Tıp
Fakültesi (İTF)
4 45 8-10 Fiziatrist
29
Tablo 2.2 :Bel Okullarının Kapsamı
İsveç Kanada Kaliforniya Oxford ITF
1 Epidemiyoloji
Anatomi
Fonksiyon
Tedavi
Anatomi
Fizyoloji
Patofizyoloji
Temel eğitim
Görüşme ve
değerlendirme
Egzersiz
Tolerans testi
Omurganın yapı
ve fonksiyonları
Ağrı nedenleri
Gevşeme
Omurganın
yapı ve
fonksiyonları
Ağrı
2 -Vücut
mekanikleri -
Abdominal kas
egzersizleri
-Vücut
mekanikleri -
Gevşeme
egzersizleri
-GYA
Egzersizler -
Koruma
teknikleri
-Koruma
teknikleri -
Ergonomik bilgi
-Düzgün duruş
-Koruma
teknikleri -
Ergonomik
bilgi
3 -GYA -Pratik -Kronik ağrı
kavramı
-Spor
-Aktiviteler
-Pratik -Pratik
4 -Gözden
geçirme
-Aktiviteler
-Gevşeme -
Egzersizler
-Gözden
geçirme
-Sorular
-Gözden geçirme
-Sorular -Video
gösterisi
-Gözden
geçirme
-Sorular
5 Gözden
geçirme
2.8.1 İsveç Bel Okulu
İsveç Bel Okulu, 2 haftalık sürede verilen 4 dersten oluşan ve 6-8 kişilik gruplardan
oluşur. Her dersin 15 dakikasında slayt gösterisi, kalan 30 dakikada eğitim yapılır. 1. derste
epidemiyoloji, belin anatomisi ve fonksiyonları, tedavi metodları öğretilir. 2. ders, kötü
postürle gelişen bel zorlanmaları ve belde aşın yüklenmeyi azaltma yöntemlerine
yöneliktir. Bu derste fleksiyon egzersizleri de öğretilir. 3. derste, önceki dersin pratiği ile
birlikte yatağa girip çıkma, sandalyede oturup kalkma, yerden ağır cisim kaldırma gibi
günlük aktiviteler sırasında beli nasıl koruyacağı öğretilir. 4. derste, öğretilenler gözden
30
geçirilir ve yazılı bir özet verilir. Program, akut ve kronik ağnlı hastalara yöneliktir. Genel
amaçlan; kişinin çalışma ortamında, bel problemini azaltmada aktif rol oynamasını
sağlamak, uygunsuz tedavi yöntemlerini önlemek, sosyal, medikal ve ekonomik ihtiyaçlan
azaltmaktadır (52,53,54).
2.8.2 Kanada Bel Okulu:
Haftada bir kere 90 dakikalık 4 ders, 15-20 kişilik gruplarla yapılır. İlk ders
ortopedist tarafından verilir ve omurganın anatomi, fizyoloji ve patofizyolojisini kapsar. 2.
derste vücut mekaniği ve gevşeme yöntemleri hakkında bilgi verilir, egzersizlerin önemi
vurgulanır. 3. derste psikiatrist tarafından kronik ağnnın emosyonel yönleri anlatılır,
anksiyete, kas gerilimi ve ağrı arasındaki ilişki açıklanır. 4. derste gevşeme, fleksiyon,
izometrik egzersizler ve pelvik tilt egzersizleri öğretilir. 6 ay sonra gözden geçirme dersi
verilir ve tartışmaya temel olmasını sağlamak amacıyla çoktan seçmeli bir test yapılır.
Öncelikle kronik bel ağnlı hastalan hedef alan bu okulda amaç hastalann ağrılarına karşı
tutumlarını değiştirmek ve bellerinin sorumluluğunu taşımalan için psikolojik
yaklaşımlarda bulunmaktır (52,53,55,56).
2.8.3 Kaliforniya Bel Okulu
4 kişilik gruplarla 90 dakika süren 4 ders verilir. İlk 3 ders bir hafta arayla
yapıldıktan sonra bir ay ara verilir ve son tekrar yapılır. İlk derste fiziksel performans
tolerans testi ile objektif olarak ölçülür ve ağnya yol açan pozisyonlar her hasta için tek tek
değerlendirilir. Bel ağnsının nedenleri anlatılarak lomber yüklenmenin nasıl azaltılacağı,
postürün nasıl korunacağı belirtilir, pelvik tilt ve abdominal izometrik egzersizler öğretilir.
2. ders; günlük yaşamda vücut mekanikleri ve koordinasyon egzersizleri ile ilgilidir. Aynca
ev egzersizleri ve çalışırken beli koruma yöntemleri öğretilir. 3. ders; ağır kaldırma, spor
aktiviteleri ve işe dönmesi planlanan hastanın ergonomik koşullan hakkında bilgi
verilmesini içerir. Bir ay sonraki derste hastalann problemleri ve egzersizlerdeki
eksiklikleri tek tek tartışılır. Akut ağnlı hastalara yönelik olan bu programda amaç, az
sayıda hasta ile ilgilenerek katılımın yüksek olmasını, kişisel sorunların daha kolay
tartışılmasını sağlayarak daha yüksek bir başarı elde etmektir (52,53,57,59).
31
2.8.4 Oxford Bel Okulu
Romatoloji ve ortopedi polikliniklerinden sevk edilen kronik bel veya bel-bacak
ağnlı hastalar kabul edilir. Bir fizyoterapist tarafından uygun ev egzersiz programı verilen
hasta 4 derslik programa katılır. Programda vertebral kolonun anatomi ve biyomekaniği,
ağrı nedenleri, ergonomik bilgi, gevşeme ve egzersizleri ilk iki derste anlatılır. 3. derste bir
uğraşı fizyoterapisti, günlük yaşam aktiviteleri ve ev içi aktivitelerde uygun pozisyonları
göstererek kişisel soruları yanıtlar. 3 hafta sonraki son derste bir test yapılarak
öğrendiklerinin ne kadarını hatırladıkları tespit edilir (53,57,58).
2.8.5 İstanbul Tıp Fakültesi Bel Okulu
Dersler fıziatristler tarafından iki haftada 4 seans olarak uygulanmaktadır. Seans
süresi 45-50 dakika olup gruba 8-10 kişi katılır. Programa mekanik kaynaklı bel ağrısı
tanısı alan hastalar alınır. Hastalıkla ilgili özellikler ve muayene bulguları detaylı bir
formla değerlendirilmektedir. Hastalar spinal mobilité, ağrı şiddeti ve fonksiyonel kapasite
yönünden değerlendirilir. Fonksiyonel değerlendirme formunda Oswestry Sorgulama
Formu, Roland-Morris Sorgulama Formu, depresyon değerlendirmesinde Beck Depresyon
Skalası kullanmaktadır. Bel okuluna katılan hastalar tedavi bitiminde ve her üçer ay
aralıklarla değerlendirilerek izlenmektedir. 1. seansta, bel anatomisi, biyomekaniği, bel
ağrısı epidemiyolojisi, ağrının sebepleri anlatılır. Tedavi yöntemleri ve egzersizin önemi
vurgulanır. 2. seansta, hastaya doğru oturma, kalkma, ağırlık kaldırma, eğilme, araba
kullanma pozisyonları hakkında bilgi verilir, egzersiz programı açıklanır. Günlük yaşam
aktiviteleri (oturma, eğilme, ağırlık kaldırma, taşıma gibi) sırasında düzgün duruş ve uygun
vücut mekanikleri ile kullanılması öğretilir. 3. seansta, pratik uygulama yapılır. Öğretilen
egzersizler ve ergonomik bilgiler hastalara uygulatılır. 4. seansta, öğretilenleri özetleyen
bir video kaset seyredilir ve sorular cevaplanır (54).
32
2.9 ENDÜSTRİYEL BEL OKULLARI
Bazı iş yerlerinde devamlı tekrarlanan ağır yük kaldırma, dönerek asimetrik bir
şekilde yük kaldırma, vibrasyona maruz kalma, uzun süre oturma veya araba kullanma gibi
bel ağrısının risk faktörlerinin sıklığı işçi ve işveren grubuna korunma ilkeleri ile
ergonomik yaklaşım konusunda bilgi veren bel okulu eğitimlerinin başlatılmasına yol
açmıştır. İşçilere; genel, basit anatomi, bel ağrısının ana sebepleri, en sık rastlanılan bel
ağrısı nedenleri ve tedavisi, beli koruma yöntemleri ve egzersizlerin önemi anlatılırken,
işverene ergonomik yaklaşım, vücut mekaniği, iş programını devam ettirme yöntemleri,
işçilerle iletişim kurulması ve iş kazasının önlenmesi konusunda bilgi verilir (54,57,60).
2.10 POSTÜR
Postür; vücudun duruş pozisyonunu, spesifik aktiviteler için vücut kısımlan ile ilgili
düzenleme olarak tanımlanır.Kas, ligaman, tendinöz yapılar, kemik ve eklemler posture
destek sağlayan yapılardır. Bu yapıların üzerine binen yerçekimi kuvvetlerine yanıt olarak
vücut postürü dik olacak şekilde muhafaza edilir. Normal olarak yerçekimi kuvveti
vertebral kolonun fizyolojik eğrilikleri tarafından dengelenecek şekilde yönlendirilir.
Çekim kuvveti hattı, vertebral kolonun bir bölgesine daha fazla etki yapacak şekilde yer
değiştirirse, vertebral kolonun diğer bölümleri kompensatuar olarak tekrar eşit yük
dağılımını sağlayacak şekilde değişim gösterirler (62,63).
Ağrıya duyarlı yapılardaki mekanik zorlayıcı kuvvetler nedeniyle, ağrıyı takiben
ligaman veya eklem kapsülü gibi destek yapılarda gerilme yada kan damarlarına bası
oluşur ve ağrının hissedilmesine yol açılır. Ağrıya duyarlı yapılardaki zorlayıcı kuvvetlerin
azalması durumunda ise, ağrılı stimuluslar da azalır. Eğer mekanik zorlayıcı kuvvetler
destek dokularının tahammül edebileceği sının aşarsa bu dokularda yıkım süreci başlar.
Yeterli iyileşme olmaksızın bu durum devam ederse "aşırı kullanım sendromu" adı verilen
klinik tablolar ortaya çıkar ve ağn nedeniyle fonksiyonlar etkilenir (63).
33
2.10.1 Lomber postüral bozukluklar
Bel bölgesinde postür bozukluğuna bağlı olarak en çok karşılaşılan ağnlı klinik
tablolar şunlardır:
Lordotik postür: Çoğunlukla neden, hatalı duruş alışkanlığı, gebelik, şişmanlık ve
karın kaslarının zayıflığıdır. Lumbosakral açının artmasıyla karakterizedir. Lomber lordoz
artmıştır. Pelviste, anterior pelvik tilt ve kalça fleksiyonunda artış vardır.
Bu postür bozukluğunun uzun süre devamı halinde Anterior longitudinal
ligaman'da zorlayıcı gerilim ,kalça fleksör kasları (iliopsoas, rectus femoris, tensor fascia
lata) ve lomber ekstansör kaslarda (erector spinae) gerginlik ve abdominal kaslarda (rectus
abdominis, internal ve eksternal oblik kaslar) güçsüzlük gelişir (63,64)
Kifotik postür: Kifoz nedeniyle kalça ekstansiyonda olduğu için pelvik segment
öne, torasik segment de üst lomber vertebra üzerinde arkaya kaymıştır. Buna bağlı olarak
alt lomber bölgede lordoz artışı, alt torakal bölgede ise kifoz artışı ortaya çıkar.
Kifotik postürde ağrıya neden olan fonksiyonel değişiklikler;
İliofemoral bağlarda, belin alt bölümünde anterior longitudinal bağda, belin üst
bölümü ve sırtın alt bölümünde posterior longitudinal bağda gerginlik
Alt lomber vertebralarda intervertebral foramen daralması sonucu sinir kökü veya
duranın basıya maruz kalması
Alt lomber vertebralarda faset eklem aralıklarının daralması
Abdominal kaslar, kalça ekstansörleri ve alt lomber ekstansör kaslarda gerginlik
Alt torakal bölge ekstansör kasları ve kalça fleksör kaslarında güçsüzlük (63,64)
Düz bel postürü: Lumbosakral açının ve lomber lordozun azalması, kalça
ekstansiyonu ve pelvisin arkaya dönmesi ile karakterizedir
34
Fizyolojik lordoz kaybı belin şok absorban etkisinin azalmasına yol açar. Buna
bağlı olarak bel travmalara karşı daha duyarlı hale gelir. Anterior longitudinal bağ
gerilir.İntervertebral aralık diskin arka kısmında artar. Nükleus pulposus posteriora
protruze olabilir. Gövde fleksör kasları ve kalça ekstansör kaslarında gerginlik, Lomber
ekstansör kaslarda ve kalça fleksör kaslarında güçsüzlük oluşur (63,64).
2.10.2 Postüral disfonksiyon
Bu klinik tablo da hareket açıklığı azalması ile karakterize olup kas gücü ve
esnekliğinde azalma mevcuttur. En sık görülen nedeni genç yaşlarda hatalı postür
gelişenlerde, düzeltici egzersizlerin yapılmaması sonucu ligaman, kas ve fasiyalarda
kısalma gelişmesidir. Diğer bir nedeni ise bel bölgesinde oluşan bir travmadan sonra fibröz
doku gelişimidir. Kassal aktivite esnasında bu fibröz dokularda yeterli esneme olmayışı
sonucu hareket kısıtlılığı gelişir (63,64).
Günlük yaşam aktiviteleri, uygun postür sağlanarak yapıldığı takdirde bel ağrısı,
mümkün olduğunca önlenebilmektedir (50).
2.11 BEL OKULU PROGRAMINDA UYGULANAN
EGZERSİZLER
Güçlendirme egzersizleri: Lomber bölge kaslarında oluşan güçsüzlük, bel ağrısı
gelişiminde temel risk faktörlerindendir. Kronik bel ağrısında kas gücünde azalma
olmaktadır. Mekanik bel ağrısının konservatif tedavisinde egzersizler önemli bir yer tutar,
postürü düzeltir, kasları güçlendirerek endurans artışına ve ağrının azalmasına neden olur.
Normal olarak sırt ekstansörleri fleksör kaslara oranla daha güçlü olmasına rağmen kronik
mekanik kökenli bel ağrılarında ekstansör kaslarda daha fazla zayıflama olmaktadır
(65,66,67,68,69). Bel ağrılı hastalarda paraspinal kaslardaki endurans azalması, statik
pozisyonun uzun süre korunduğu veya ağır cisim kaldırma esnasında bel bölgesinde
travma riskini artırır. Buna bağlı olarak bu hastalara uygulanan egzersizlerle fonksiyonel
durumu düzeltmek amaçlanır. (65,68)
35
Fleksiyon egzersizleri: Williams 1937'de intervertebral foramende sinir kökü
kompresyonuna bağlı olarak bel ve bacak ağrısının ortaya çıktığını, fleksiyon egzersizleri
ile foramende açılmaya neden olarak ağrıyı azalttığını, Mc Kenzie ise diskin posteriora
bulgingleşmesinin sinir kompresyonuna neden olarak ağrıyı başlattığını ve egzersizin
nükleusun öne kaymasını sağlayarak ağrıyı azalttığını öne sürmüştür (68,69). Fleksiyon
egzersizleri, artmış lordozu azaltır. Bu şekilde ağırlık merkezi öne kayarak posterior
yüklenme azalır. Abdominal kaslar ise omurgayı torsiyonel streslere karşı koruyucu etki
yaparlar. Abdominal kaslarda zayıflık ve dorsolomber fasyanın kontraktürü sonucu oluşan
hiperlordoz anterior pelvik tilte yol açarak özellikle faset eklemlerinde yüklenme oluşturur.
Abdominal kasları güçlendirici etkisi olan fleksiyon egzersizlerinin önemi buna bağlı
olarak ortaya çıkar. Diğer bir etkisi de kalça fleksörlerini ve lomber ekstansörleri gererek
lumbosakral bileşkenin posterior fıksasyonunu mobilize etmesidir. (69,70)
Ekstansiyon egzersizleri: Gövde ekstansör kaslarının temel görevi postürü
düzenlemek ve fleksiyon boyunca gövdeyi kontrol etmektir. Paraspinal ekstansör kas
zayıflığı sonucunda oluşan torasik veya lomber kifoza bağlı olarak posterior pelvik tilt
ortaya çıkar. Ekstansiyon egzersizleri ile pelvik kontrol artar, bunun sonucunda
nöromuskuler koordinasyon kolaylaşır ve dayanıklılık artar. Normal olarak gövde
ekstansörleri fleksörlerden daha güçlü olup fleksör/ekstansör oranı 1/1.3-2'dir. Kronik bel
ağrılı hastalarda ekstansör kaslarda zayıflama ve güçsüzlük çabuk gelişir ve bu oran tersine
döner (70). Ekstansiyon egzersizleri nöral gerginliği azaltarak, ağrı algılanmasını
proprioseptif olarak değiştirir. Paraspinal kasları güçlendirir, endurans ve spinal mobilitede
düzelmeyi sağlar. Bu egzersiz türü özellikle akut faz sonrası herniye nükleus pulpozus
mevcudiyetinde, nükleus pulpozusun santralize olmasını sağlamak suretiyle semptomların
gerilemesini temin eder (68,69,70).
Mobilizasyon egzersizleri: Normal bir omurga fonksiyonu için yumuşak doku ve
eklemlerin mobilitesinin yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Uzunluk, kuvvet ve
dayanıklılık, uygun hareket ve fonksiyonun devamında önemlidir. Bunların
dengesizliğinde (hipomobilite, hipermobilite veya doku kısalığı), hareket uygunluğu ve
düzeni bozularak travma için risk faktörü teşkil eder (70).
36
Kollajen, konnektif dokunun temel yapısal elemanlarındandır. Hareket
kısıtlanmasına bağlı olarak kollajen elastikiyetini kaybederek sertleşmeye ve büzüşmeye
başlar. Fibröz doku gelişimi ile birlikte eklem hareket açıklığı azalır. Bu azalma kas
tonusunun artmasına, fasyal kalınlaşmaya veya eklem kapsülü büzüşmesine de bağlı olarak
ortaya çıkabilir. Ayrıca yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak omurga hareketliliğinde
azalma görülür (69).
Mobilizasyon, öne eğilme ve ağırlık kaldırma için gereklidir. Mobilizasyon
egzersizleri, eklem hareket açıklığını sağlar. Yapışıklıkların gerilmesi, kısalmış kasların
uzaması ve mekanoreseptör stimülasyonu aracılığı ile ağrıyı azaltır. Kas spazmım çözer.
İntervertebral disk ve sinoviyal yapıda olan faset eklemlerinin beslenmesi hareket ile
olduğu için kıkırdak dejenerasyonunu önler (69,70).
Germe egzersizleri: Konnektif dokuda yer alan elastik liflerin germe ile boylarında
uzama olur. Ayrıca germe ile golgi tendon organı uyarılır, merkezi sinir sistemi aracılığı ile
agonist kaslar gevşer.
Germe egzersizleri ;Kas, ligaman ve konnektif dokuda oluşan kısalma nedeni ile
oluşan eklem hareket açıklığının azaldığı durumlarda,yapısal deformiteleri önlemek
amacıyla ve kasları güçlendirmeden önce optimal kas boyu sağlamak amacıyla uygulanır
(63,70). Germe egzersizleri uzun süre düşük kuvvetlerde başlanır ve kuvvet giderek
artırılır
Yapılan çalışmalarda bel okulu programlarına egzersiz tedavisinin kombine
edilmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Çünkü kısa dönem sonuçlan iyi olan bel
okulu programlarının uzun dönemdeki etkinliği tartışılmaktadır (71,72). Bundan başka;
genel olarak bel okullarına, geçirilmiş, hatta kronikleşmiş bel ağnsı olan hastalar, tekrarlan
önlemek amacıyla temel eğitim verilmek üzere kabul edilirler. Oysa insanların %60-80'
inin hayatlannın bir döneminde bel ağnsı geçirdiği düşünülürse herkesin beli hakkında
temel bilgiye ihtiyacı olduğu gerçeği ortaya çıkar. Bu nedenle konservatif tedaviler
arasında sekonder koruma yöntemi olarak kabul edilen bel okulu programlan, primer
koruma aracı olarak sağlıklı kişilere de verilmelidir (73).
37
3.GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmaya 2007 Şubat-2008 Nisan tarihleri arasında S.B İstanbul Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine kronik bel ağrısı
şikayeti ile başvuran 83 hasta alındı. Akut bel ağrısı , nörolojik bulgu veren akut disk
hernisi , mekanik instabilite, her türlü enflamatuar, enfeksiyöz, tümoral ve metabolik
hastalıklar, fraktüre bağlı ağrı, abdominal ve pelvik organlardan yayılan ağrı, spinal cerrahi
anamnezi ,efor kapasitesini kısıtlayan kardiyo-pulmoner hastalık varlığı , kontrol
edilemeyen hipertansiyonu olan olgular okur yazar olmayanlar ve gebeler çalışma dışı
bırakıldı.
Çalışmaya alınan hastalardan ayrıntılı anamnez alındı.Hastaların rutin fizik
muayenesi, kas-iskelet sistemi muayenesi yapılarak ayırıcı tanı için gerekli laboratuvar
tetkikleri(tam kan sayımı ,eritrosit sedimentasyon hızı, biyokimya, idrar tetkiki) istendi .
Radyolojik değerlendirme için konvansiyonel grafi çekildi. Gerekli durumlarda
bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile kronik mekanik
bel ağrısı tanısı kesinleştirildi.
Hastaların demografik özellikleri (yaş, boy, kilo, eğitim düzeyi, meslek) yanısıra ,
ağrı süresi ve özellikleri,geçirilen atak sayısı, bel ağrısı nedeniyle doktora gitme sayıları,
gittikleri doktorlar, daha önce uygulanan tedavi yöntemleri, kaç gün yatak istirahatı
yaptıkları ,mesleki zorluk dereceleri,psikolojik stres dereceleri, sigara kullanımı, egzersiz
alışkanlığı ve travma öyküleri kaydedildi.
38
Değerlendirme öncesi hastalar çalışmaya alınma sıralarına göre randomize edilerek
2 gruba ayrıldı.Birinci grupta hastalar 10-12 kişilik gruplar halinde Bel Okulu programına
alındılar.İkinci gruba ise ev egzersiz programı verildi.
Bel okuluna alınan hastalara slaytlar eşliğinde eğitim verilerek maketler üzerinde
anatomik yapılar gösterildi.Ayrıca programın içeriğinin bulunduğu resimlerle anlatımlı
bel okulu eğitim kitapçığı verildi
Bel Okulu 2 hafta süre ile 4 seans olmak üzere İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp
ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı tarafından geliştirilen İTF Bel Okulu programına benzer
şekilde uygulandı.
Ders programı
Seans 1; bel anatomisi, biyomekaniği, bel ağrısı epidemiolojisi, ağrı sebepleri
anlatıldı. Tedavi yöntemleri ve egzersizin önemi vurgulandı
Seans 2; hastaya doğru oturma, kalkma, ağırlık kaldırma, eğilme, araba kullanma
pozisyonları hakkında bilgi verildi ve egzersiz programı açıklandı. Günlük yaşam aktivite-
leri (oturma, eğilme, ağırlık kaldırma, taşıma gibi) sırasında düzgün duruş ve vücudun
uygun vücut mekanikleri ile kullanılması öğretildi.
Seans 3; pratik uygulama yapıldı. Öğretilen egzersizler ve ergonomik bilgiler
hastalara ayrı ayrı öğretici hekim tarafından uygulatıldı.
Seans 4; Bel okulu sonrası 1.hafta ;öğretilenler soru cevap şeklinde değerlendirildi,
egzersizlerin uygun yapılıp yapılmadığı her hastayla ayrı ayrı tekrar edildi
Üç aylık bir takip dönemini içeren çalışma kronik dönemdeki hastalarla yapıldı.
Çalışmaya alınan hastalara yaş sınırı getirilmedi, egzersiz kapasiteleri göz önünde
bulunduruldu.
Çalışma süreci içinde gerekli olduğu zaman sadece parasetamol almalarına izin
verildi. İzlem dönemi bitene kadar bunun dışında bir tedavi verilmedi. Hastalar bel okulu
öncesi, takip eden 1. ay (1. kontrol) ve 3. ayda (2.kontrol) olmak üzere 3 kez
değerlendirildi.
39
Hastalarda kullanılan izlem parametreleri;
1- Ağrı : Visüel Analog Skala (VAS) ile değerlendirildi.
Hastalara 10 cm'lik horizontal VAS üzerinde rakamların ne anlama geldiği
anlatıldı. 0 ağrı yok, 10 hayatta karşılaşılan en şiddetli ağrı, 5 ise orta şiddetli bir ağrı
olarak belirtildi. Ölçek üzerinde ağrılarının şiddetini tanımlamaları istendi.
VAS, duyarlı bir test olmakla beraber, bazen hastanın anlamasının zor olması,
bazen de nümerik grafik derecelendirme skalalarına göre daha zor değerlendirilmesi
kullanımını kısıtlamaktadır (38,74).
2- Fonksiyonel Yetersizlik Ölçümü: Bu amaçla Modifiye Oswestry Yetersizlik
Formu kullanıldı(Ek. 1) Fairbanks tarafından tanımlanan, daha sonra Hudson-Cook
tarafından modifiye edilen bu skala değerliliği ve tekrar edilebilirliği nedeniyle bel ağrılı
hastaların fonksiyonel yetersizlilk ölçümünde duyarlı bir skala olarak önerilmektedir.
Formda 10 soru, her soruda 0 ile 5 puan değerinde 6 seçenek vardır. Hastadan durumunu
en iyi tanımlayan ifadeyi seçmesi istenir. En yüksek puan 50 olup, 1-10 puan arası hafif
fonksiyonel yetersizlik, 11-30 puan arası orta fonksiyonel yetersizlik, 31-50 puan arası ağır
fonksiyonel yetersizlik olarak değerlendirilir (38,75).
3-Mobilite Değerlendirilmesi: Schober testi ve EPZ ölçümleri ile değerlendirildi.
Lomber Schober (LS) krista iliakaları birleştiren hat anatomik olarak L4-5 vertebraya
tekabül etmektedir. Bu hattın 10 cm yukarısı işaretlenerek hastadan dizlerini kırmadan öne
eğilmesi istenir.Mesafedeki açılma schober değerini verir.Normalde açılma 5 cm ve
üzerinde olmalıdır.
EPZ:Yatay düz çizgi üzerinde her iki medial malleol arası 30 cm olacak şekilde
ayakta dik postürde duran hastadan dizlerini kırmadan ellerini yere değdirmesi istendi, orta
parmak zemin arası mesafe ölçüldü.
4-Doktor Global VAS: Çalışma öncesi ve süresince hastaların genel durumları,
katılımları ve tedaviye cevapları dikkate alınarak doktor tarafından değerlendirilme yapıldı.
40
1. ve 3.ay değerlendirmelerde ayrıca hastaların varsa yeni atak sayıları kaydedildi.
İstatistiksel analiz: Verilerin değerlendirilmesinde SPSS for windows 10.0
istatistik paket programı kullanıldı. Karşılaştırmalarda student’s t, Mann whitney u, Paired
t test, wilcoxon rank test ve ki-kare testleri kullanıldı.p<0.05 anlamlı kabul edildi.
41
4. BULGULAR
Çalışmaya kronik mekanik bel ağrısı şikayeti olan 83 hasta dahil edildi.Hastalar
randomizasyonla tedavi (n:44,%53) ve kontrol grubu(n:39,%47) olarak ikiye ayrıldı. İki
grup arasında demografik özellikler (yaş, boy, kilo,VKİ eğitim düzeyi ağrı süresi
,geçirilen atak sayısı,mesleki zorluk derecesi,psikolojik stres derecesi, sigara kullanımı)
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.(p<0.05)(Tablo 4.1,4.2,4.3,4.4).
Birinci gruptaki olguların yaş ortalamaları 37,66±11,33 yıl idi. İkinci gruptaki
olguların yaş ortalamaları 38,84±11,37 yıl olup gruplar arasında yaş ortalamaları açısından
istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (Tablo 4.1).
Birinci gruptaki hastaların vücut kitle indeksi (VKİ) ortalaması 27,10±4,61 olarak
hesaplandı. İkinci gruptaki hastaların VKİ ortalamaları 27,09±4,24 olup, iki grup arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (Tablo 4.1).
Ağrı süresi ortalaması birinci grupta 42,89±43,50 ay ve ikinci grupta 43,13±38,31
ay idi. İki grup arasında ağrı süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (Tablo
4.1).
42
Tablo 4. 1. Grupların yaş, vücut kitle indeksi ve ağrı süresi bakımından
karşılaştırılması
Tedavi Grubu Bel okulu Kontrol
Ortalama SS Ortalama SS P değeri
Yaş (yıl) 37,66 11,33 38,84 11,37 ,637
VKİ (kg/m2) 27,10 4,61 27,09 4,24 ,991
Ağrı süresi (ay) 42,89 43,50 43,13 38,31 ,979
Her iki grup arasındaki cinsiyet dağılımı karşılaştırıldığında birinci gruptaki 44
hastanın 28'i (%63,6) kadın ve 16'sı (%36,4) erkekti. İkinci gruptaki 39 hastanın ise 28'i
(%71,8) kadın ve 11'i (%28,2) erkekti. Cinsiyet dağılımı açısından iki grup arasında fark
saptanmadı (Tablo 4.2).
Hastaların eğitim düzeylerine göre dağılımları incelendiğinde, birinci grupta 32 si
(%72,7) ilkokul, 6'sı (%13.6) ortaokul, 6'sı (%13.6) lise mezunu idi. İkinci grupta ise
hastaların 24'ü (%61,5) ilkokul, 6’sı (%15,4) ortaokul, 9'u (%23,1) lise mezunuydu. Eğitim
düzeyleri bakımından iki grup arasında fark bulunmadı (Tablo 4.2).
Sigara içimi açısından iki grup karşılaştırıldığında birinci grupta18’i (%40.9) ikinci
grupta 10’u(25.6) kronik sigara içicisiydi.Gruplar arasında sigara içimi açısından fark
saptanmadı (Tablo 4.2)
43
Tablo 4. 2. Grupların cinsiyet ,eğitim düzeyi ,sigara içimi durumlarının
karşılaştırılması
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
n % n % Ki-kare p değeri
Cinsiyet
Kadin 28 63,6 28 71,8
Erkek 16 36,4 11 28,2 0,62 0,428
Eğitim düzeyi
İlkokul 32 72,7 24 61,5
Ortaokul 6 13,6 6 15,4
Lise 6 13,6 9 23,1 1,44 0,485
Sigara içimi
Var 18 40,9 10 25,6
Yok 26 59,1 29 74,4 2,15 0,142
Hastalara mesleklerinin zorluk derecesi sorulduğunda birinci gruptaki hastaların
%40.9’u ağır,%47.7 ‘si orta %11.4 ü hafif olarak değerlendirdi.İkinci grupta ise %30.8
ağır,%66.7orta,52.6 sı hafif olarak değerlendirdi.Gruplar arasında mesleki zorluk derecesi
açısından farklılık yoktu (Tablo 4.3).
Hastaların psikolojik stresleri açısından kendilerini değerlendirmeleri
istendi.Birinci grubun %36.4’ü ağır,%47.7’si orta %9.1’i hafif %6.8 ‘i yok olarak
belirtti..İkinci grubun %46.2 ağır,%46.2 orta %7.7 hafif olarak belitti.Gruplar arasında
psikolojik stres düzeyi açısından anlamlı farklılık yoktu(Tablo 4.3).
44
Tablo 4. 3. Hastaların mesleki zorluk durumu ve psikolojik stres durumlarının
karşılaştırılması
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
n % n % Ki-kare p değeri
Meslek zorluk
derecesi
Ağır 18 40,9 12 30,8
Orta 21 47,7 26 66,7
Hafif 5 11,4 1 2,6 4,11 0,128
Psikolojik stres
derecesi
Ağır 16 36,4 18 46,2
Orta 21 47,7 18 46,2
Hafif 4 9,1 3 7,7
Yok 3 6,8 3,20 0,362
Gruplar arasında tedavi öncesi ve tedavi sonrası1.ay VAS değerleri bakımından
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu(p>0.05).
Kontrol grubunun tedavi sonrası 3.ay VAS değerleri bel okulu grubuna göre
anlamlı derecede artış gösterdi p<0.01(Tablo 4.4).
45
Tablo 4.4. Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay VAS
değerleri
Tedavi grubu Bel Okulu Kontrol
VAS Ortalama SS Ortalama SS p
Tedavi öncesi 6,02 2,62 5,87 2,34 ,974
Tedavi sonrasi
1.ay
5,02 2,51 5,87 2,23 ,053
Tedavi sonrasi
3.ay
4,23 2,60 5,64 2,32 ,005**
Bel okulu grubunda ;tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay VAS değerleri,
tedavi öncesi değerlerine gore , tedavi sonrası 3.ay VAS değerleri, tedavi sonrası 1.ay
değerlerine gore anlamlı derecede düşüş göstermişti(p<0.001).
Kontrol grubu olgularında dönemler arasında anlamlı bir değişme olmamıştır
(p>0.05 ).(Tablo 4.5)
Tablo 4. 5 Grupların dönemler arası VAS değerlerinin karşılaştırılması
VAS Bel okulu Kontrol
Tedavi öncesi Tedavi sonrasi 1.ay ,000*** ,943
Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,324
Tedavi sonrasi 1.ay Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,093
Lomber Schober ölçümünde gruplar arasında tedavi öncesi, tedavi sonrası 1.ay ve
tedavi sonrası 3.ay Schober değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
yoktu(p>0.05)(Tablo 4.6).
46
Tablo 4. 6 Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay
Schober ölçüm değerleri
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
Schober Ortalama SS Ortalama SS p
Tedavi öncesi 4,60 1,36 4,78 1,12 ,516
Tedavi sonrasi 1.ay 5,03 1,07 5,08 1,12 ,859
Tedavi sonrasi 3.ay 5,28 1,13 5,14 1,19 ,575
Bel okulu grubunda ;tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay Schober ölçüm
değerleri, tedavi öncesi değerlerine gore, tedavi sonrası 3.ay Schober değerleri, tedavi
sonrası 1.ay değerlerine gore anlamlı derecede artmış olarak saptandı (p<0.001).
Kontrol grubunda da tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay Schober ölçüm
değerleri, tedavi öncesi değerlerine gore anlamlı derecede artmış olarak saptandı (p<0.01)
(Tablo 4.7).
Tablo 4. 7.Grupların dönemler arası Schober ölçüm değerlerinin
karşılaştırılması
Schober Bel okulu Kontrol
Tedavi öncesi tedavi sonrasi 1.ay ,001*** ,005**
tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,002**
Tedavi sonrasi 1.ay tedavi sonrasi 3.ay ,002** ,364
Her iki grubun El Parmak Zemin mesafesi ölçümleri değerlendirildiğinde ;gruplar
arasında tedavi öncesi, tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay EPZ değerleri
bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu (p>0.05 )(Tablo 4.8).
47
Tablo 4. 8.Grupların ;tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay ,tedavi sonrası 3.ay El
Parmak Zemin mesafesi ölçüm değerleri
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
El parmak zemin
mesafesi
Ortalama SS Ortalama SS p
Tedavi öncesi 10,91 13,53 8,36 10,44 ,694
Tedavi sonrasi 1.ay 9,20 11,80 8,79 10,43 ,843
Tedavi sonrasi 3.ay 7,00 10,11 15,49 24,11 ,073
Bel okulu grubunda ;tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay EPZ değerleri,
tedavi öncesi değerlerine gore anlamlı derecede düşmüştü.(p<0.05) (p<0.001).
Tedavi sonrası 3.ay EPZ değerleri, tedavi sonrası 1.ay değerlerine gore anlamlı
derecede düşmüş olarak saptandı(p<0.001).
Kontrol grubunda ise dönemler arasında anlamlı bir değişme olmamıştı.(p>0.05 )
(Tablo 4.9).
Tablo 4. 9.Grupların dönemler arası EPZ değerlerinin karşılaştırılması
El parmak zemin mesafesi Bel okulu Kontrol
Tedavi öncesi Tedavi sonrasi 1.ay ,012* ,383
Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,241
Tedavi sonrasi 1.ay Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,548
Oswetry fonksiyonel yetersizlik skorları değerlendirilen hastalarda gruplar arasında
tedavi öncesi ve tedavi sonrası1.ay Oswestry skorları bakımından istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık yoktu(p>0.05 ).
48
Kontrol grubunun tedavi sonrası 3.ay Oswestry skorları bel okulu grubuna göre
anlamlı derecede fazla olarak saptandı.(p<0.05)(Tablo 4.10).
Tablo 4. 10.Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay,tedavi sonrası 3.ay
Oswetry skorları
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
Oswestry Ortalama SS Ortalama SS p
Tedavi öncesi 24,80 9,41 24,92 9,52 ,628
Tedavi sonrasi 1.ay 22,00 9,42 24,41 9,11 ,173
Tedavi sonrasi 3.ay 19,91 9,56 24,95 9,59 ,016*
Bel okulu grubunda ;tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay oswestry değerleri,
tedavi öncesi değerlerine gore, tedavi sonrası 3.ay Oswestry değerleri, tedavi sonrası 1.ay
değerlerine gore anlamlı derecede düşmüştür(p<0.001).
Kontrol grubunda ise dönemler arasında anlamlı bir değişme olmamıştır.(p>0.05 )
(Tablo 4.11).
Tablo 4.11 Grupların dönemler arası Oswestry skorlarının karşılaştırılması
Oswestry Bel okulu Kontrol
Tedavi öncesi Tedavi sonrasi 1.ay ,000*** ,159
Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,541
Tedavi sonrasi 1.ay Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,286
49
Çalışma süresince hastaların genel durumları,katılımları ve tedaviye cevapları
dikkate alınarak doktor tarafından değerlendirilme yapıldı.
Gruplar arasında tedavi öncesi ve tedavi sonrası1.ay doktor global VAS değerleri
bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu(p>0.05).
Kontrol grubunun tedavi sonrası 3.ay doktor global VAS değerleri çalışma
grubuna göre anlamlı derecede fazla olarak saptandı(p<0.05) (Tablo 4.12).
Tablo 4.12 Grupların tedavi öncesi,tedavi sonrası 1.ay,tedavi sonrası 3.ay
doktor global VAS değerleri
Tedavi grubu Bel okulu Kontrol
Doktor global VAS Ortalama SS Ortalama SS p
Tedavi öncesi 5,27 1,80 5,03 1,72 ,526
Tedavi sonrasi 1.ay 4,50 1,92 5,08 1,71 ,154
Tedavi sonrasi 3.ay 3,95 2,25 5,10 1,73 ,012*
Bel okulu grubunda tedavi sonrası 1.ay ve tedavi sonrası 3.ay doktor global VAS
değerleri, tedavi öncesi değerlerine gore, tedavi sonrası 3.ay doktor global vas değerleri,
tedavi sonrası 1.ay değerlerine gore anlamlı derecede düşmüştür(p<0.001).
Kontrol grubunda ise dönemler arasında anlamlı bir değişme olmamıştır(p>0.05)
(Tablo 4.13).
50
Tablo 4.13 Grupların dönemler arası doktor global VAS değerlerinin
karşılaştırılması
Doktor global VAS Bel okulu Kontrol
Tedavi öncesi Tedavi sonrasi 1.ay ,000*** ,655
Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,519
Tedavi sonrasi 1.ay Tedavi sonrasi 3.ay ,000*** ,796
51
5. TARTIŞMA
Bel bölgesindeki anatomik yapıları etkileyen çeşitli patolojilere bağlı olarak değişik
semptomlar ortaya çıkar. Akut bel ağrısında semptomların bir çoğu yapılan çeşitli tedaviler
ile düzelmesine rağmen kronik bel ağrısı, geleneksel tedavi yöntemlerine direnç gösterir ve
günlük aktivitelerde ileri derecelerde kısıtlanmalar oluşturarak, fonksiyonel bel sakatlığına
yol açar Yapılan çalışmalarda, bel ağrısının kronikleşmesinde iki önemli faktör üzerinde
durulmaktadır.Bunlardan birincisi uzun süren ağrılı ve kısıtlı yaşamanın hastada
kondüsyon bozukluğu yaratması, ikincisi de çeşitli psikososyal faktörlerin de ilavesiyle
benimsenen hasta rolünün sürdürülmesidir Bu iki ana grup aynı zamanda tedavi
yaklaşımlarındaki bazı farklılıkları da ortaya koyar. Kronik bel ağrısında hastanın
tedavideki rolü, akut bel ağrısına oranla çok daha aktiftir Hastanın kendine özel durumu,
fiziksel kondüsyonu, kas gücü, enduransı, fonksiyonel kapasitesi, davranış bozukluğunun
derecesi, endişe, depresyon, histeri, kişilik bozukluğunun derecesi ortaya konmalıdır.(76)
Günümüzde, özellikle kronik bel ağrısının tedavisinde pasif yöntemler yerine
hastanın tedaviye aktif olarak katıldığı, bel hareketliliğinin yeniden sağlandığı ve beli
koruma teknikleri ile ergonomik olarak belini kullanabilme metodlarının hastaya
öğretildiği eğitim programlan daha çok tercih edilir hale gelmiştir (60,67,77,78).
Bel ağrısında prevalans yaşla değişebilir.Yapılan bir kohort çalışmada 40-60 yaş
arası prevalansın en yüksek olduğu ancak insidansla ilişkisinin kesin olmadığı konusunda
görüş bildirilmiştir (79). Her iki grupta yer alan hastalann yaş ortalamalan incelendiğinde,
hastalann 3. dekatın sonlarında daha çok yer aldığı görülmektedir.
52
Kramer, bel ağnsı insidansının erkeklerde daha fazla olduğunu (80). Frymoyer ise
kadınlarda daha fazla olduğunu bildirmiştir .Kadınlarda bel ağrısının daha sık olduğunu
gösteren çalışmalar kadınların semptomlarını daha çok tanımlamaları ve vücut
semptomlarına daha duyarlı olmalarına bağlanabilir (81)
Bel ağrısının boy ve kilo ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
Bazı çalışmalarda bel ağrısı ile obezite ya da aşırı zayıflık arasında ilişki olduğu
gösterilmiştir. Bunun nedeninin obezite ile artan mekanik faktörün taşıma ve yıpranma
mekanizması, obezitenin metabolik etkisi olduğu düşünülmektedir. Lebouf ve ark.'nın
yaptığı bir araştırmada bel ağrısı ve vücut ağırlığı arasındaki ilişkiyi inceleyen 65
epidemiolojik çalışmanın derlenmesi sonucunda kilo artışı ile bel ağrısı arasında ilişki
olduğu belirtilmiştir (82).
Eryavuz ve ark.'nın fabrika çalışanları üzerinde yaptıkları çalışmada kilo ve boy ile
bel ağrısı arasında bir ilişki bulunmamıştır (83). Bizim çalışmamızda VKİ açısından
gruplar arasında bir farklılık yoktu
Hastalarımızın 28'i (%33) kronik sigara içicisiydi. Yapılan birçok çalışma ile sigara
içimi ve bel ağrısı sıklığı, süresi arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır Sigaranın diskin
beslenmesini bozarak, progresif disk dejenerasyonu yaptığı ve artmış oksijen seviyesinin
nukleus pulpozusun hiyalinizasyonu ve nekrozuna neden olduğu belirtilmektedir. (84,85)
Keysel'in yaptığı araştırmada ise sigaranın olumsuz etkilerinin içilen dozla ilişkili olduğu
ortaya konulmuş olup, günde 10 adet sigara içenlerde disk rahatsızlığı ortaya çıkma
olasılığının %20 oranında arttığı saptanmıştır (86). Boshuizon ve ark.'ları 13 ayrı meslek
grubunda sigara içme ve bel ağrısı arasındaki ilişkiyi araştırmışlar ve bu ilişkinin yalnız
ağır bedensel aktivite yapanlarda görüldüğünü bildirmişlerdir (87). İki ayrı çalışmada ise
sigara içiminin bel ağrısıyla direk ilişkili olmadığı ancak düşük sosyoekonomik düzey ve
psikososyal durumla ilgili olduğu, yani indirek bir etkiden bahsedilmiştir. (88,89)
Çalışmamızda gruplar arasında sigara içimi açısından bir fark yoktu.
Hastalarımızın düşme, trafik kazası gibi travma öyküleri sorulduğunda 7 hastamız
(%8.4) evet cevabı vermişti. Çakmak ve arkadaşlarının genç popülasyon üzerinde
planladıkları bir çalışmada buzda kayma ve merdivenden düşme gibi travmaların bel
ağrısıyla ilişkili olabileceği belirtilmiştir (90).
53
İşinden memnun olmama bel ağrısında risk faktörü olduğu kadar, işe geri dönmede
de prognostik indikatör olarak kabul edilmektedir (91). İşinden memnun olmama ve iş
stresinin düzeyi ile bel ağrısı arasında anlamlı bir ilişki vardır (92). İş stresi ağrı eşiğini
düşürerek, ağrı ile sonuçlanan kas gerginliği yaparak, kişinin psikolojik ve emosyonel
durumunu olumsuz yönde etkileyerek bel ağrısı sıklığını arttırabilir. Çalışmamızda iş
stresini ağır olarak değerlendirenler %36, orta olarak değerlendirenler %56 ve hafif olarak
değerlendirenler ise % 7 idi.Gruplar arasında farklılık yoktu. İş memnuniyetinin düşük
olması bel ağrısının kronikleşmesine ve bu nedenle iş gücü (gizli ve aşikar) kaybına yol
açabilir.
Çalışmamızda bel ağrısı olan hastaların 28 ‘inin (%33) ağrı nedeniyle en az bir kez
istirahat (ortalama 1-6 gün) aldığı görülmüştür. Bu durum hastaların ağır çalışma koşulları
nedeniyle sıklıkla bel rahatsızlığı geçirmelerine ve bel ağrısının istirahat alma açısından
suistimal edilmesine bağlı olabilir. Fişek ve ark.'nın 250 ofis çalışanı üzerinde yaptıkları
çalışmada çalışanlardan %42'sinin bel ağrısı nedeniyle en az bir kez istirahat (ortalama 1-3
gün) aldıkları saptanmıştır (92). Rowe ve ark.'na göre bel ağrısı; iş gücü kaybına yol açan
hastalıklar arasında üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra 2. sıklıkta yer almaktadır
(93).
Avrupa'daki iş günü kayıplarının % 10-15'i bel ağrısı nedeniyledir. Hollanda'da
sakatlık maaşı alanların % 34'ü bu maaşı lokomotor sistem hastalıkları nedeniyle
almaktadır . İsveç'te erken emeklilik nedenlerinden %25'i bel ağrısıdır. (54)
ABD'de bel ağrısı olan işçiler erken dönemde fizik tedavi, bel okulu ve diğer kısa
eğitim programlarıyla tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Yapılan bir çalışmada bu uygulama
ile işe dönme süresi belirgin olarak kısalmış ve bel ağrısı nedeniyle oluşan maliyet yaklaşık
%35 oranında azaltılmıştır (94).
Toplumumuzda bel sağlığını koruma teknikleri konusunda bilinçli eğitim ve
egzersiz alışkanlığı yoktur. Çoğu kronik bel ağnlı hasta başlangıçta bel ağnsını
önemsememekte, ancak bel patolojisine bağlı semptomlar şiddetlendiğinde sağlık
merkezlerine başvurmaktadır (90).
54
Yapılan birçok çalışmada bel ve karın kaslarının güçlü olmasının ve fiziksel
kondüsyonun iyi olmasının, bel travmalarında kas iskelet sistemi hasarlarını azalttığı
gösterilmiştir. Çoğu araştırma asemptomatik kişilerle karşılaştırıldığında bel ağrılı
hastalarda sırt ekstansör ve fleksörlerinin düşük güçte olduğunu göstermektedir (83,95).
Lee ve ark.'nın 3000 erkek işçi üzerinde yaptıkları çalışmada egzersiz alışkanlığı olanlarda
bel ağrısının daha düşük oranda olduğu bulunmuştur (96).
Çalışmamızda hastalarımızda egzersiz alışkanlığı olanların oranı %10.8 olarak
bulundu. Howel ve ark.'nın çalışmasında da düzenli egzersiz yapma ile bel ağrısı arasında
negatif korelasyon olduğu bildirilmiştir (97).
Aerobik zindeliği onaylayan ve en çok atıfta bulunulan çalışma, prospektif ve
gözlemsel tasarımı olan Cady ve arkadaşlarının çalışmasıdır. Bu başlangıç çalışmasında
(112), itfaiyecilerin, kuvvet ve esneklik ile birlikte kardiyovasküler zindeliğini de içeren
sağlık profilleri değerlendirilmiştir. En yüksek zindelik profiline sahip olan itfaiyeciler,
işlerinde en az sayıda bel yaralanması yaşamışlardır.
3 aylık gözlemin sonunda, spinal mobiliteye paralel olarak lomber schober
ölçümünde her iki grupta da başlangıca göre anlamlı iyileşme saptandı . EPZ mesafesi
ölçümlerinde, her iki grubu karşılaştırdığımızda, bel okulu olgularında başlangıç
ölçümlerine göre 1. ay , 3. ay sonunda daha fazla artış saptanırken kontrol grubu
ölçümlerinde dönemler arası anlamlı değişiklik saptanmadı.
Kısa dönemde mobilitede değişiklik olması pek beklenen bir sonuç değildi. Elde
edilen ölçümler ise bizce mobilitedeki değişimden çok egzersizin kasları güçlendirici
etkisine paralel olarak hastaların kendilerine güvenlerininin ve bel ağrısıyla baş
edebileceklerini öğrenmelerinin ortaya çıkardığı bir durumdu. Bel okulu grubu olguları
egzersiz programı hakkında daha bilinçliydiler ve uygulama esnasında hataları düzeltip
hareketlerin en doğru şekilde yapılmasını sağladık. Olguların bu programı uygularken
karşılaştıkları problemleri not etmelerini ve bunları soru cevap şeklinde değerlendirerek
programla ilgili motivasyonlarını arttırmaya çalıştık. Buna bağlı olarak bel hareketliliği
yönünden, bel okulu grubu olgularında kontrol grubu olgularına oranla daha iyi mobilite
gözlemlendi.
55
Kronik bel ağrısında egzersiz tedavisi ağırlıklı rehabilitasyon programlarının
etkinlikleri sınırlı da olsa kanıtlanmış olmasına rağmen, hangi tip egzersizin kullanılması
gerektiği konusu hala bir soru işaretidir (113). Bu konuda yapılan 39 randomize kontrollü
çalışmanın dahil edildiği bir derlemede, akut ve kronik bel ağrısında egzersizin etkinliği ve
hangi tip egzersizlerin en yararlı olduğu konusu tartışılmış. Akut bel ağrısında egzersizin
etkin olmadığına dair güçlü kanıt bulunurken (1. derece), kronik bel ağrısındaki etkinliği
için çelişkili kanıt (3. derece) bulunmuştur. Fleksiyon ve ekstansiyon egzersizleri ele
alındığında her ikisinin de etkinliği konusunda herhangi bir kanıt bulunamamış (4. derece).
Her iki tip birbiriyle karşılaştırıldığında ise çelişkili kanıt (3.derece) bulunmuştur.
Güçlendirme egzersizleriyle ilgili olarak da yine inaktif fizik tedavi yöntemlerinden üstün
olduğuna dair çelişkili kanıt (3.derece) bulunmuştur (99). Yine yapılan başka randomize
kontrollü bir çalışmada sırt-karın kası güçlendirme, McKenzie, Williams, fleksiyon,
ekstansiyon veya germe egzersizlerinden hangisinin en etkili olduğuna dair kanıt olmasa
da bel ağrılı hastaya aktif kalması gerektiğinin söylenmesi, günlük yaşama daha erken
dönüşü ve buna bağlı disabiliteyi azaltmaktadır denmiştir (100).
Vizüel analog skala ölçümleri bel okulu grubunda anlamlı olarak azalmış tespit
edildi. Her iki grubun karşılaştırmasında 3.ay sonunda yapılan VAS ölçümleri ortalaması,
bel okulu olgularında kontrol grubuna oranla daha düşük olarak tespit edildi. Oswestry
fonksiyonel yetersizlik skoru, bel okulu olgularında bütün takip dönemlerinde anlamlı
olarak azalmıştı ve özellikle 3.ay bel okulu lehine anlamlı fark tespit edildi Kontrol grubu
olgularında ise dönemler arası değişiklik olmadığı tespit edildi.
Bel okulu olgularına gerek postür eğitimi esnasında gerekse günlük yaşamda beli
koruma tekniklerini teorik ve pratik olarak gösterebilme imkanımız mevcuttu. Dolayısı ile
bu gruptaki olgular, kontrol grubu olgularına göre bel sağlığını korumak yönünden daha
bilinçliydiler ve günlük yaşamsal aktivitelerini (ayakta durma, oturma, ev işleri, ağırlık
kaldırma, yatağa girme, yataktan çıkma v.s) daha ergonomik olarak düzenleyebilme
imkanına sahiptiler. Buna bağlı olarak belin fonksiyonel yapısı ile günlük aktiviteleri
ilişkilendirerek değerlendiren Oswestry skorunun bel okulu grubunda daha anlamlı olarak
iyileştiğini düşünmekteyiz. Açıklanan bu faktörlerin etkisi ile kontrol grubu olgularında
ölçüm öncesi dönemlerdeki günlük aktiviteler esnasında ağrıya neden olabilen veya ağrıyı
56
artırabilecek bel hareketlerinin yapılmış olabileceği ve beli koruma tekniklerinin bu
gruptaki olgular tarafından etkili olarak uygulanamamış olması sonucunda V.A.S ortalama
değerlerinin bel okulu grubuna oranla daha yüksek olduğunu düşünmekteyiz.
Bel okullarının kronik bel ağrısının tedavisine yönelik olarak kullanıldığı birçok
çalışma literatürde mevcuttur. Ancak bel okullarının etkinliği konusunda kanıta dayalı
literatür gözden geçirme ile karar vermenin mümkün olmadığı bildirilmiştir . Van Tulder
ve ark. literatürü sistematik olarak gözden geçirme yöntemi ile randomize kontrollü
çalışmaların sonuçlarını değerlendirmişler; ilkinde kronik bel ağrılı hastaların tedavisinde
en çok kullanılan yöntemleri incelemişler ve bel okulları ve egzersizlerin kısa dönem
etkinliği konusunda güçlü kanıtlar bulurken, diğerinde bel okullarının etkinliğinin orta
derecede olduğunu belirtmişlerdir. Van Tulder ve arkadaşlarının her iki çalışmasında da
kronik bel ağrısının tedavisinde tek bir tedavi yönteminin etkin olmadığı sonucuna
varılmıştır (114,115,116).
Moffet ve arkadaşları, 92 hastayı randomize olarak bel okulu ve sadece egzersiz
grubu şeklinde iki gruba ayırarak yaptıkları çalışmada 16 haftalık gözlem süresince ilk 6
hafta sonunda ağrı seviyesi, fonksiyonel sakatlık ve spinal hareket açıklığı yönünden iki
grup arasında anlamlı fark olmadığını, 16 hafta sonunda ise ağrı ve fonksiyonel sakatlık
bakımından bel okulu lehine anlamlı iyileşme olduğunu bildirmişlerdir. (71,77,101)
Berquist-UUmann ve Larson, İsveç'te Volvo fabrikasında çalışan 217 işçiyi
randomize olarak 3 gruba ayırarak yaptıkları çalışmada 1.gruba bel okulu, 2.gruba manuel
tedavi, 3.gruba ise plasebo vermişler ve bel okulu ile manuel tedavi grubunda kontrol
grubuna oranla daha fazla iyileşme saptadıklarını bildirmişlerdir.
Hall ve Iceton Kanada Bel Eğitim Ünitesi programına dahil edilen 6418 bel ağrılı
hastayı gözden geçirdikleri çalışmalarında; tüm hastaların %64’ünde iyileşme olduğunu ve
bel ağrısı süresi 6 aydan kısa olanlarda başarı oranının %80’lere ulaştığını belirtmişlerdir.
Ayrıca bu çalışmada, bel okulu ve eğitim programları ile en başarılı sonuçların, bel
ağrısının emosyonel komponentinde sağlandığı vurgulanmaktadır. (117)
Toplam 3584 hastayı içeren, 6 sı yüksek metodolojik kalitede olan 19 randomize
kontrollü çalışmanın değerlendirildiği bir meta-analizde; rekürren veya kronik bel
57
ağrısında bel okulunun etkinliği egzersiz, manüplasyon, miyofasyal tedavi, öneri, plasebo
ve ile karşılaştırılmış. Ağrı azalması, işe dönüş, fonksiyonel kapasite değerlendirilerek kısa
ve orta vadede bel okulunun daha etkin olduğuna dair orta dereceli kanıt bulunmuştur
(102).
Maul ve ark.nın . randomize-kontrollü çalışmasında; kronik bel ağrılı 183 hastanın,
sadece bel okulu ve bel okulu ile kombine egzersiz tedavisi ile uzun dönem sonuçları
izlenmiştir. Egzersiz ile kombine bel okulu tedavisi ile hastaların fonksiyonel kapasiteleri
ve gövde kas güçlerinde anlamlı artış ile bel ağrısında belirgin azalma sağlandığı
bildirilmiştir. (118)
Yapılan diğer çalışmalarda Matmiller, 300 endüstri işçisine 4 seans halinde
Kaliforniya bel okulu programı uygulamış ve 2 yıl takip etmiştir. Zachrisson-Forsell ise
140 hastaya iki hafta süre ile 45 dakikalık seanslar halinde İsveç bel okulu programı
uygulamıştır. Matmiller %75 oranında iyileşme saptadığını, Zachrisson-Forsell ise %89
oranında olumlu sonuç aldıklarını bildirmişlerdir (53,59,71,77). Ancak her iki çalışmada da
kontrol grubunun olmayışı tedavinin etkinliğinde spontan iyileşmenin değerlendirilmesini
güçleştirmektedir.
Penttinen ve ark. nonspesifik bel ağrılı 108 hasta ile yaptıkları çalışmada tüm
hastalara İsveç Bel Okulu protokolü uygulanmış, ancak çalışma grubundaki hastalara,
kontrol grubundan farklı olarak, egzersiz tedavisi ve bireyler arası gözetimsiz sosyal
görüşme de uygulanmıştır. 6 aylık izlem sonunda, yaşam kalitesi ve ağrı yönünden çalışma
grubunda anlamlı iyileşme saptandığı ancak lomber mobilite ve Oswestry Özürlülük
Sorgulama Skalasında fark olmadığı bildirilmiştir. Buna bağlı olarak, bel ağrılı hastalarda
ağrının psiko-sosyal yönünün önemi vurgulanmış, sosyal iletişim ve paylaşım ile subjektif
yakınmalarda ve yetersizlik bulgularında azalma sağlanabileceği belirtilmiştir. (119)
Hollanda'da Lankhorst ve arkadaşları, İsveç'te ise Lindequist ve arkadaşları
randomize kontrollü çalışmalarında bir gruba İsveç bel okulu programı diğer gruba ise
pulsatil kısa dalga akım uygulamışlar ve her iki araştırmacı da gruplar arasında anlamlı
fark bulamadıklarını, sonucun olumsuz olmasını ise hasta grubunun heterojenliğine
bağlamışlardır (53,71,77). Her iki araştırmacının uyguladıkları bel okulu yöntemini
incelediğimizde hastalara sadece 45 dakikalık teorik ders seansları uygulandığını,
58
egzersizlerin ise öğretilmediğini, buna bağlı olarak uygulanan yöntemin bel okulu eğitim
ve tedavi programının dışında kaldığını görmekteyiz.
Skovron ve arkadaşlarının yaptıkları 4000 kişilik araştırma sonucunda,
sosyokültürel faktörlerin bel ağrısını etkilediği ama kronikleşme riskini yansıtmadığı
bildirilmektedir (103). Moeri ve arkadaşları bel ağrısının kronisitesi ve prognozu ile ilgili
yaptıkları çalışmada ağrının uzun sürmesi, düşük eğitim düzey ive kadın cinsiyeti gibi
faktörleri zayıf prognoz göstergeleri olarak belirtimişlerdir (105). Hodselmans ve ark.’da
başarılı bir kronik bel ağrısı tedavisindeki en önemli değişkenlerin hastanın ağrısını ve
özürlülük hissini azaltmak olduğunu belirtmişlerdir (120).
Kool ve ark 174 hastayı değerlendirdikleri randomize kontrollü çalışmalarında
hastaları iki gruba ayırdılar. Hastalara ağrıya rağmen aktivite üzerinde duran günde 4 saat
3 haftalık (yatarak) rehabilitasyon programı boyunca iş simulasyonu, güçlendirme,
dayanıklılık ve kardiyovasküler eğitimi içeren fonksiyon merkezli tedavi (FMT)
uygulandı.Diğer gruba ağrıda azalma üzerine odaklanan günde 2.5 saat 3 hafta pasif ve
aktif mobilizasyon ,germe güçlendirme eğitimi ve 4 saatlik eğitim ve egzersizi içeren mini
bel okulundan oluşan ağrı merkezli tedavi (AMT) uygulandı.Sıcak kompres,elektroterapi
ve masaj gibi pasif ağrı düzenleyiciler günlük olarak verildi. FMT grubunun tersine AMT
grubunda ağrılar arttığında aktiviteleri bırakmaları söylendi. Çalışma sonunda hastaların
işe devamsızlıkları analiz edildi ve izlem yılı içindeki işgünü sayısı primer sonuç ölçütü
olarak kabul edildi. Tedavi sonrası ilk 3 ayda FMT grubu lehine anlamlı işgünü sayısında
artış gösteren çalışmada etkinin 1 yıl boyunca korunduğu gösterilmiştir. (121)
Bel ağrılı hastaların iyileşme hızı ile tedavi etkinliğini değerlendirecek objektif
metodlarının kısıtlılığı çalışmaların sonuçlarını etkilemektedir. Hastanın yaşam kalitesini
yükseltmek tedavinin temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle, önceleri klinik çalışmalarda
sadece hareket derecesi, kas gücü, nörolojik kayıp gibi parametreler kullanılırken;
günümüzde fonksiyonel durum, tedavi memnuniyeti, iş yapma durumu, psikolojik
faktörler, başa çıkma stratejileri gibi sonuçları değerlendiren ölçümler de kullanılmaya
başlanmıştır (106,107,108).
59
Bel okulu ile ilgili literatürleri genel olarak gözden geçirdiğimiz zaman,
uygulamanın tedavideki etkinliğinin değerlendirilmesinde iki ana güçlük olduğunu
söyleyebiliriz; Bel okulu tedavi programı düzenlenerek olumlu yada olumsuz sonuç alınan
çalışmalarda kontrol grubunun olmaması ve tedaviyi etkileyen faktörlerin yeterli olarak
değerlendirilmesinin yapılmaması, olumsuz görüş bildirilen çalışmalarda ise, bel okulu adı
altında çok çeşitli yöntemlerin uygulanması ve hastalara sadece teorik bilgi verilerek, bel
okulu terminolojisinin araştırmacılar tarafından farklı şekillerde yorumlanıp içeriğinin
sadece hastayı bilgilendirme şeklinde değerlendirilmesidir (53,67).
Bel okulu, sadece hastanın beli ile ilgili olarak bilgilendirildiği bir eğitim programı
olmayıp bele yönelik egzersiz ve postür eğitiminin hastanın katılımı ile aktif olarak
uygulandığı, günlük yaşamda beli koruma tekniklerinin uygulamalı olarak gösterildiği
eğitim ve tedavi programıdır. (53,55,67,77,109,110,111).
Kronik bel ağrısı, tedavinin güçlüğü ve tedavi giderlerinin yüksekliği açısından
incelendiği zaman bel okulu programının oldukça uygun olduğunu söyleyebiliriz.
Yöntemin,hastanın katılımının sağlanarak grup tedavisi şeklinde düzenlenmiş olması ve
maliyet açısından pahalı enstrumantasyon gerektirmemesi önemli bir avantaj teşkil eder.
Diğer taraftan kronik bel ağrısı, ağrıya sekonder olarak bel hareketliliğinde ve günlük
yaşamsal aktivitelerde kısıtlanmalara yol açar. Bel okulu programı ile hedeflenen temel
amaçlardan biri ise hastanın ergonomik olarak belini kullanabilmesi ve günlük
aktivitelerini daha konforlu bir şekilde yapabilmesidir.
Nitekim tez çalışmamızın sonunda bel okulu grubundaki hastaların program
süresince bel hareketliliğini kazandıklarını ve yaşamsal aktivitelerini rahatlıkla
yapabildiklerini saptadık. Tedavinin başlangıcında orta ve ağır derecede Oswestry sakatlık
skoruna sahip olan olgular 3 aylık gözlem sonunda daha düşük Oswestry skoruna ulaştılar.
Bel ağrılı hasta sayısının çokluğu, buna karşı hekimin zamanını ekonomik olarak
kullanabilme kısıtlılığı, tedavinin etkinliğinde genel sorunlardan bir diğeridir. Bel okulu
programı bu yönüyle incelendiğinde, hastaların gruplar halinde tedaviye alınabilmesi
hekim ve fizyoterapistin zamanını verimli bir şekilde kullanabilmesini sağlar.
60
Sonuç olarak, kronik bel ağrılı hastaların tedavisinde bel okulu eğitim ve tedavi
programının gerek elde edilen sonuçlar açısından, gerekse sağladığı önemli avantajlar
yönünden oldukça değerli bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz.
61
6.SONUÇLAR
• Bu çalışmada kronik mekanik bel ağrılı hastalarda bel okulunun ağrı,lomber
mobilite ,yaşam aktiviteleri üzerine olan etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
• Çalışma grubunda hastaların 28´i (%63.6) kadın, 16 sı (%36,4) erkekti.Kontrol
grubunda ise hastaların 28´i (%71.8) kadın ,11´i (%28.2) erkekti.
• Gruplar arasında cinsiyet, yaş, VKİ, semptom süresi, eğitim düzeyi, sigara
içimi, açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı (p>0,05).
• Bel okulu programı sonrasında çalışma grubunda ağrı,lomber mobilite ve
Oswestry skorlarında anlamlı düzelme saptandı (p<0,005).Kontrol grubunda ise
ağrı, Oswestry skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı
(p>0,05).
• Kronik bel ağrılı hastaların tedavisinde bel okulu eğitim ve tedavi programı
gerek elde edilen sonuçlar açısından,gerekse sağladığı önemli avantajlar
yönünden oldukça değerli bir yöntemdir.
62
7.KAYNAKLAR
1. Felson DT.: epidemiology of the rheumatic diseases. In: Koopman WJ, McCarty DJ,
editors. Arthritis and Allied Conditions. Baltimore: Williams&Wilkins,; 3-34, 1997.
2. Borenstein DG.: Low-back pain. In: Klippel JH, Dieppe PA, editors. Rheumatology.
London: Mosby-Year Book Limited,; Section 5: 5. 1-26, 1994.
3. Müslümanoğlu L, Soy D, Ketenci A.: et al. Kronik bel ağrılı hastalarda bel okulunun
uzun dönem sonuçları. Romatoloji ve Tıbbi Rehabilitasyon Dergisi. ; 5: 95-9, 1994.
4. Fast A. Low back disorders: Conservative management. Archives of Physical
Medicine and Rehabilitation. ; 69: 880-91 ,1988.
5. Kinkade S. Evaluation and treatment of acute law back pain. Am Fam Physician ; 75:
1181-8 ,2007.
6. Borenstein DG. Law back pain. In: Rheumatology, Klippel JH, Dieppe P (Eds),
Mosby Ltd., London . p. 41,1994.
7. Özcan Yıldız E., Bel ağrısı. ''Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon'' (Ed. Beyazova M.,
Gökçe-Kutsal Y.)da, Ankara, Güneş Kitabevi, Cilt 2 , s: 1465-1483, 2000.
8. Tunçbay E: Nöroşirürji. Ege Üniv. Tıp. Fak. Yayınları; Bornova-Izmir,1977.
9. Lindrlom K: Diagnostic puncture of intervertebral discs in sciatica Acta Orthop
Scand ; 17: 231 -239,1948
63
10. Randall L. Braddom. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon El Kitabı (Çeviri ed. Arasıl T).
Güneş Kitabevi, , s. 557-580,2005.
11. Karataş M., Lomber Omurganın Fiziksel Özellikleri ve Fonksiyonel
Biyomekaniği. ''Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon'' (Ed. Beyazova M., Gökçe-Kutsal
Y.)'da, Ankara, , Cilt 1, s. 459-480,2000.
12. Davies DV, Coupland RE, Gray's anatomy, Descriptive and appiied, 34111 edition,
Longmans, Green and Co Ltd, ; 497498,1967.
13. Zileli M, Özer F; Omurilik ve omurga cerrahisi, Saray medikal yayıncılık, İzmir;
1:33-35, 54-61, 431-433, 2:713-722 , 1997.
14. Odar Veli, Anatomi ders kitabı, Sistem ofset, Ankara, l;: 67-70, 1986.
15. Williams PL, The anatomical basis of medicine and surgery,in Gray's anatomy,
38111 edition, Churchill Livingstone. London. ; 512-514 , 1995.
16. Groot de J, Chusid G: Correlative Neuroanatomy -Prentice Hail international Inc,
1988. 5. Ed.
17. Gökalp HZ, Erongun U. Nöroşirurji ders kitabı, Ankara ; 185-186, 1988.
18. Şar C. Lomber omurganın anatomik özellikleri. Özcan E (Editör). Bel ağrısı tanı ve
tedavisi'nde. İstanbul: Nobel Kitabevi; . s.10-7, 2002.
19. Cailliet R., Soft Tissue Pain and Disability (çeviri editörü Ö.Kayhan ). Yumuşak
Doku Ağrıları ve Fonksiyon Kaybı. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul , s. 94-95,1992.
20. Ergin S., Torasik ve Lomber Omurga Anatomisi ve Biyomekaniği
''Omurganın Ağrılı Sendromları", Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği
V.Geleneksel Sempozyumu. , s. 10-13, 2002.
21. Taylor J R. The development and adult structure of lumbar intervertebral disc,
Journal of Man Med, 5, 43-47, 1990.
22. Oğuz H., Bel Ağrıları, ''Romatizmal Ağrılar'', Atlas Tıp Kitabevi, Konya, s. 147-
228, 1992.
64
23. Oğuz H., Bel Ağrıları , ''Tıbbi Rehabilitasyon'' (Ed. Oğuz H., Dursun E., Dursun N.)'
dan, 2. Baskı, Nobel Tıp Kitabevi, , s. 1131-1171, 2004.
24. Tüzün F., Eryavuz M., Akarırmak Ü. Hareket Sistemi Hastalıkları, Nobel Tıp
Kitabevleri, , s. 245-260, 1997.
25. Hukins DWL., Kirby MC., Sirkoyn TA., Aspden RM., Cox AJ., Comparison of
structure, mechanical properties and functions of lumbar spinal ligaments. Spine,
15(8) ,787-795, 1990.
26. Akı S. Lumbar vertebra kolonun fonksiyonel anatomisi. Erdine S (Editör). Ağrı'da.
İstanbul: Nobel Kitabevleri;. s.328-38, 2000.
27. Arıncı K, Elhan A. Anatomi 1. cilt. Ankara: Güneş Kitapevi, :89-160, 1997.
28. Kuran O. Sistemik anatomi. İzmir: Filiz Kitapevi,:131-208 :1983.
29. Borenstein GD., Wiesel SW., Boden SD. , LowBack Pain; Medical diagnosis and
comprehensive management. 2 nd ed. Philadelphia; W.B. Sauders Company, Jan. p.
246-69 : 1995.
30. Cailliet R., Bel Ağrıları Sendromları. (Rev.Ed. Necdet Tuna), Nobel Tıp Kitabevi,
Ankara, s.1-22 :1994.
31. Sinaki M., Mokri B. Low back pain and disorders of the lumbar spine.
''Physical Medicine and Rehabilitation.''(Eds. Braddom RL., Buschbacher RM.,
Dumitru D., Johnson WE., Sinaki M.)' da, W.B saunders Company; Philedelphia, p.
813-850 :1996.
32. Kelsey JL., An Epidemiological study of acute herniated lumbar intervertebral
disces. Rheumatol Rhebil. 14(3), 144-59, 1975.
33. DeLisa .J ( çeviri editörü Arasıl.T) Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon İlkeler ve
Uygulamalar s 653-675; 2007
34. Sarıdoğan M.E. Bel Ağrısı Bel ağrısının nedenleri ve Epidemiyolojisi. '' Bel ağrısının
nedenleri ve Epidemiyolojisi''.(Ed. Kutsal Y.G)'de, No 11, Güneş Kitabevi, Ankara,
s. 19-29:2000.
65
35. Berker E., Bel Ağrılarında Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri, Türkiye Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon Dergisi, 44 (3), Mayıs 1998
36. Berker E., ''Bel ağrılarında risk faktörleri ve değerlendirme'', Bel Ağrılarında Yeni
Görüşler XX. Geleneksel Çubukçu sempozyumu (Ed. Ender B.) Tayf Ofset
37. Leboeuf-Yde C., Lauritsen JM., Why has the search for causes of low back pain
largely been nonconclusive? Spine, 15;22, 877-81, 1997.
38. Ketenci A. Bel ağrılarında fonksiyonel değerlendirme. Özcan E (Editör). Bel ağrısı
tanı ve tedavisi'nde. İstanbul: Nobel Kitabevi; s.73-83:2002.
39. Koçyiğit H, Aydemir Ö, Fişek G, Ölmez N, Memiş A. Kısa form-36'nın Türkçe
versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği. İlaç ve Tedavi ;12(2):102-6:1999.
40. Yakut E, Düger T, Öksüz C, Yörükan S, Ureten K, Turan D et al. Validation of the
Turkish version of the Oswestry disability index for patients with low back.
29(5):581-5, Spine 2004.
41. Beurskens AJ, de Vet HC, Köke AJ, van der Heijden GJ, Knipschild PG. Measuring
the functional status of patients with low back pain assessment of the quality of four
disease-spesific questionnaires. Spine; 20(9):1017-28 :1995.
42. Özcan E. Bel ağrılı hastaların konservatif tedavisi. Özcan E (Editör). Bel ağrısı tanı
ve tedavisi'nde. İstanbul: Nobel Kitabevi; . s.187-219 :2002.
43. Hagen KB, Hilde G, Jamtvedt G, Winnem MF. The Cochrane review of bed rest for
acute low back pain and sciatica.;25(22):2932-9 :Spine 2000.
44. Peul WC, van Houwelingen HC, van der Hout WB, Brand R, Eekhof JA, Tans JT et
al. Prolonged conservative treatment or early surgery in sciatica caused by a lumbar
disc herniation: rationale and design of a randomized trial. BMC Musculoskelet
Disord;11:6-8 :2005.
45. Carette S, Marcoux S, Truchon R, Grondin C, Gagnon J, Allard Y et al. A controlled
trial of corticosteroid injections into facet joints for chronic low back pain. N Engl J
Med;325(14):1002-7:1991.
66
46. Bush K, Hillier S. A controlled study of caudal epidural injections of triamcinolone
plus procaine for the management of intractable sciatica. ;16(5):572-5:1991.
47. Öztürk C, Akşit R. Tedavide sıcak ve soğuk. Oğuz H (Editör). Tıbbi
rehabilitasyon'da.İstanbul: Nobel Kitapevleri; s.333-53 :2004.
48. Dündar Ü, Kavuncu V. Lomber disk hernisinde tanı ve tedavi. Klinik Aktüel Tıp
Derg; 11(2):45-53:2006.
49. Dıraçlıoğlu D, Aksoy C. Manuel tedavi. Oğuz H (Editör). Tıbbi rehabilitasyon'da.
İstanbul: Nobel Kitapevleri; s.383-410 :2004.
50. Özdinçler AR, Kubat E. Nörolojik defisiti olmayan mekanik kökenli bel ağrılarında
farklı egzersiz yöntemlerinin etkinliği. Fizyoterapi Rehabilitasyon ; 9(10):22-32
:1998
51. Waddell G. and Frymoyer JW: Acute and Chronic Pain. In: OccupationalLowBack
Pain. Assesment, Treatment and Prevention. Eds. Pope MH, Andersson GBJ. St.
Louis. Mosby Year Book, 71-93 :1991.
52. Andersson, G.B.J.: Back schools. The lumbar spine and back pain. Third edition, Ed.
Jayson, M.I.V.: Churchill Livingstone, UK. 3.15-320, 1987.
53. Hazneci, B.: Bel ağrılarının rehabilitasyonu ve bel okulu. Bel ağrıları. Ed.
Harmankaya, Ç., GATA Ayın kitabı, 79-89, Mart 2002.
54. Ketenci, A.: Bel okulları. Türkiye fiziksel tıp ve rehabilitasyon dergisi, Mayıs Özel
Sayı. 60-63, 1998.
55. Hall, H., Iceton, J.A.: Back school. An overview with spesific reference to the
Canadian Back Education Units. Clin. Orthop. 179; 12: 10-17, 1993.
56. Hopper, E., Kirkaldy-Willis E.S.H., Saunders, R., Saunder, H.D.: Back school.
Managing low back pain. Third edition. Ed. Kirkaldy-Willis, W.H., Burton, C.V.,
Churchill Livingstone, New York. 262-281, 1992.
57. Berker, E., Özaras, N.: Bel okulu. Omurilik ve omurga cerrahisi. Ed. Zileli, M. 2.
Cilt.
67
58. Hall, H.: The back school. İnterdisiplinary rehabilitation of low back pain. Ed.
Tollison, CD., Kriegel, M.L.. Williams and Wilkins, London. 291-304, 1989.
59. Mattmiller, A.W.: The California Back School. Physiotherapy. 66(4): 118-22, 1980
60. Melnik, M.S.: Industrial back school. Rehabilitation of the spine science and
practice. Ed. Hochschuler, S.H., Cotler, H.B., Guyer, R.D. . London, Boston. Mosby.
703-709, 1993.
61. Weber, M., Cedraschi, C, Roux, E., Kissling, R.O., Von Kanel, S., Dalvit, G.: A
prospective controlled study of low back school in general population. British J.
Rheum. 35: 178-183, 1996.
62. Dincer, G.(Çev.): Postür. Bel ağrısı sendromları. Ed.: Cailliet, M.D., Çev. Ed. Tuna,
N. Nobel Tıp Kitapevleri. 4'üncü baskı. 3: 31-9, 1994
63. Kısner, C, Colby, L.A.: The Spine: Posture. İn therapeutic exercise. Foundations and
techniques. 2'nd ed. 14: 429-71, 1987.
64. Özcan, E., Ketenci, A.: Mekanik bel ağrıları. Romatizmal Hastalıklar, Ed.: Tuna, N.
3'ncü baskı, Hacettepe-Taş kitapçılık Ltd. Şti, Feryal matbaacılık, Ankara. 580-625,
1994.
65. Bogdanffy, GM.: Exercise physiology and fitness "Rehabilitation of the spine.
Science and practice". Eds. Hochschuler, S.H., Cotler, H.B., Guyer, R.D. Mosby-
Year Book Inc. St. Louis. 667-76, 1993.
66. Cardeuas, D.D., Egan, K.J.: Management of chronic pain. Eds. Kottke FJ, Lehmann
JF.: Krusen's handbook of physical medicine and rehabilitation. WB Saunders Co.
Philedelphia, 1162-68, 1992
67. Kramer, J.: General rehabilitation and prophylaxis, Back school, intervertebral disk
diseases. Ed. Kramer, J. Thieme Medical Publishers, Inc., New York. 2'nd ed. 14:
269-282, 1990
68. Müslümanoğlu, L.: Bel ağrılı hastalarda egzersiz. Hipokrat, 55: 16-24, 1996
68
69. Wisneski, R.J., Garfın, S.R., Rothman, R.H.: Lumbar disc diseaese. The Spine. Eds.
Rothman, R.H., Simeone, F.A., 3 rd. Edition. WB Saunders Company. Philadelphia.
671-746, 1992.
70. Manniche C, Asmussen K., Lauritsen, B., et al.: intensive dynamic back exercises
with or without hyperextension in chronic low back pain after surgery in lumbar disc
protrusion. A clinical trial. Spine 18: 560-567, 1993.
71. Cohen, J.E., Goel, V., Frank, J., et al.: Grup education interventions for people with
low back pain. An overview of the literature. Spine. 19; 11: 1214-1222, 1994.
72. Hall, H.: Low back school: Education or exercise? Spine, 20;9: 1097-1098, 1995
73. Weber, M., Cedraschi, C, Roux, E., Kissling, R.O., Von Kanel, S., Dalvit, G.: A
prospective controlled study of low back school in general population. British J.
Rheum. 35: 178-183, 1996.
74. Waddel G, Nachemson AL, Philips RB: Pain and disability. In: Waddel G (ed), The
Back Pain Revolution, Churchill Livingstone, Edinburgh, 27-44 :1998
75. Roland M, Fairbank J: The Roland-Morris disability questionnaire and the Oswestry
disability questionnaire. 24(25): 3115-3124: Spine, 2000
76. Atkinson JH, Slater MA: Behavioral Medicine Approaches to Chronic Low Back
pain. In: The Spine. Eds. Rotman RH, Simeone FA. vol. II. Philadelphia,: 1961-
1981: 1992.
77. Linton, S.J., Kamwendo, K.: Low back schools. A critical review. Phys.Therapy 67;
9: 1375-83, 1987.
78. Tan, M.J.(Çev.): Bel ağrısının yinelenmesini önleme yöntemleri. Bel ağrısı
sendromlan. Cailliet, M.D.(Ed.) Tuna, N. (Çev.Ed.) Nobel Tıp Kitapevleri. 4'üncü
baskı. 9: 131-164, 1994.
79. Mayer T, Gatchel RJ, Evans T: Effect of age on outcomes of tertiary rehabilitation
for chronic disabling spinal disorders. Spine, June, 26(12):1378-84 :2001
80. Kramer, J.: Significance and frequency, intervertebral disk diseases. Thieme Medical
Publishers, Inc., New York. 2'nd ed. 12: 3, 1990.
69
81. Frymoyer, J.W., Pope, M.H., Clements, J.H., et al.: Risk factors in low back pain. J.
Bone Joint. Surg. Am. 65;2: 213-8, 1983.
82. Leboeuf-Yde C. Body weight and low back pain. Spine, 15, 25(2), 226-37, 2000
83. Eryavuz M., Akkan A. Fabrika Çalışanlarında Bel Ağrısı Risk Faktörlerinin
Değerlendirilmesi, Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi, 49(5), Ekim 2003
84. Brodke DS, Ritter SM: Nonoperative Management of Low Back Pain and Lumbar
Disc Degeneration. The Journal of Bone & Joint Surgery, , 86(8) :August 2004
85. Eriksen W, Natvig B, Bruusgaard D: Smoking, heavy physical work and low back
pain: a four-year prospective study. Occup Med (Lond) , 49(3): 155-60 :Apr 1999
86. Keysel JL. Prolopsed Lumbar intervertebral Disc. An Epidemiological study with
special Reference to Driving automobiles and Cigarette Smoking. Spine, 9, 608613,
1984.
87. Boshuizen HC., Verbeek JH., Broerden JF., Well AN. Do smokers get more
backpain? Spine, 18 (1), 35-40, 1993
88. Kopec JA, Sayre EC, Esdaile JM: Predictors of Back Pain in a General Population
Cohort. Spine, 29(1): 70-78 :2003
89. Goubert L, Crombez G, Bourdeaudhuij ID: Low back pain, disability and back pain
myths in a community sample: prevalence and interrelationships. European Journal
of Pain, 8:385-394 : 2004
90. Cakmak A, Yücel B, Ozyalcin SN, Bayraktar B, Ural HI, Duruoz MT, Genc A: The
frequency and associated factors of low back pain among a younger population in
Turkey. Spine, Jul 15, 29(14): 1567-72 :2004
91. Kremer EF. The Psychology of Prevention, Rehabilitation of the Spine Science and
Practice.(Ed. Hochschuler SH., Cotler HB., Guger RD.), Mosby, 1993.
92. Fişek G., Sanalp A., Çalışanlarda bel ağrısı, Yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü İşçi sağlığı ve İş güvenliği Anabilim Dalı Ankara 2002.
70
93. Rowe ML. Low back pain in industry. A position paper. J. Occup Med, 11, 1619,
1979.
94. McElligott J., Miscovich SJ., Fielding LP. Low back injury in industry. The
value of a recovery program. Connecticut medicine, 53(12), 711-5, December 1989
95. Eryavuz Sarıdoğan M., Bel ağrısı nedenleri ve epidemiyolojisi. Kutsal Y.G (ed)
Modern Tıp Seminerleri 11, Bel ağrısı , s. 19-29 :2000.
96. Lee P. MD., Goldsmith CH., Ontario H.A. Low Back Pain Industry Prevalence Risk
factors. J.of Rheumatol, 28 (2), 346-51, 2001
97. Howel T. Musculoskeletal profile and incidence of musculoskletal injuries in light
weight women rowers. Am J Sports Medicine, 12(4), 278-82, 1984.
98. Moffet JAK: Back Schools. In: Back Schools and Ergonomics, Back Pain. (Ed)
Roland MO, Jenner JR, Manchester University Press, New York : 33-49 :1989.
99. Tulder M, Malmivaara A, Esmail R, Koes B: Exercise Therapy for Low Back Pain.
Spine, 25(21):2784-2796 :2000 .
100. Long A, Donelson R, Fung T: Does it Matter Which Exercise? A Randomized
Control Trial of Exercise for Low Back Pain. Spine, 29(23): 2593-2602 :2004
101. Klaber Moffet, J.A, Chase, M., Portek, I., Ennıs, J.R.: A controlled, prospective
study to evaluate the effectiveness of a back school in the relief of chronic low back
pain. Spine 11;2: 120-122, 1986.
102. Heymans MW, van Tulder M: Esmail R, Bombardier C, Koes BW: Back Schools for
Non-specific Low Back Pain. Cochrane Database Syst Rev, Oct, 18(4) , 2004.
103. Skovron ML, Szpalski M, Nordin M. et al.: Sociocultural factors and back pain.
Spine. 19: 129-37 :1993.
104. Ingrıd W.C.J. Haazen, Johan WS.: Vlayaen, Ank M.j. Kole-Snijders et al. Behavioral
rehabilitation of chronic low back pain: searching for predictors of treatment
outcome. J rehabilitation sciences. 2: 34-43 :1994.
71
105. Moeri R, Balagne F,Carron R, VanMell g: Chronic back ache and occupational
rehabilitation: prognostic factors. Schweiz Med Wochenschr ;121 (50): 1892-1897
:1991.
106. Deyo RA, Andersson G, Bombardier C et al.: Outcome measures for studying
patients with low-back pain. Spine ; 19 Suppl 18: 2032-36 :1994
107. PolatinPB, Kinney RK, Gatchel RJ. et al.: Psychiatric illness and chronic low-back
pain. Spine. 18: 66-71 :1993
108. Feuerstein M, Beattie P.: Biobehavioral factors affecting pain and disability in low
back pain: mechnisms and assessment. Physical Therapy. 75; 267-80 : 1995.
109. Fardon, D.F.: Back School.: Rehabilitation of the spine. Ed. Hochschuler SH, Cotler
HB, Guyer RD. London, Boston. Mosby. 725-40, 1992.
110. Hazard, R.G., Haugh, L.D., Green, P.A., Jones, P.L.: Chronic low back pain. Spine
19: 881-887, 1994.
111. Klaber Moffet, J.A, Chase, M., Portek, I., Ennıs, J.R.: A controlled, prospective
study to evaluate the effectiveness of a back school in the relief of chronic low back
pain. Spine 11;2: 120-122, 1986.
112. Cady LD,Thomas PC,O Connell ER, et al.Strenghtand fitness and subsequentback
injury in firefighters.J.Occup Med ;21:269-272;1979
113. Quittan M. Management of back pain. Disabil Rehabil 2002;24:423-34.
114. Van Tulder MW, Goossens M, Waddell G, Nachemson AL. Conservative treatment
of choronic low back pain. In: Nachemson AL, Jonsson E, eds. Neck and Back Pain:
The Scientific Evidence of Causes, Diagnosis and Treatment. Philadelphia:
Lippincott Williams & Wilkins; .p.271-304: 2000.
115. Van Tulder MW, Koes BW, Bouter LM. Conservative treatment of acute and chronic
nonspesific low back pain. A systematic review of randomized controlled trials of the
most common interventions. Spine;22:2128-56 :1997.
72
116. Van Tulder MW, Koes BW, Assendorf JW, Bouter LM. Chronic low back pain:
exercise therapy, multidisciplinary programs, NSAID's, back schools and behavioral
therapy effective; traction not effective; results of systematic reviews. Ned Tijdschr
Geneeskd ;144:1489-94 :2000 .
117. Hall H, Iceton JA. Back school. An overview with specific reference to the
Canadian Back Education Units. Clin Orthop Relat Res ;179:10-7 :1983.
118. Irina Maul, Thomas Laubli, Michael Oliveri, Helmut Krueger. Long-term effects of
supervised physical training in secondary prevention of low back pain Eur Spine J;
14:599–611 :2005.
119. Penttinen J, Nevala-Puranen N, Airaksinen O, Jaaskelainen M, Sintonen H, Takala J.
Randomized Controlled Trial of Back School With and Without Peer Support. J
Occupational Rehabil 2002;12:21-9 :2002.
120. Hodselmans AP, Jaegers SM, Goeken LN. Short-term outcomes of a back school
program for chronic low back pain. Arch Phys Med Rehabil ;82:1099-105: 2001.
121. Kool J,Bachmann S,Oesch P,Knuesel O,Ambersen T,de Bie R,van den Brandt
P.Fonksiyon merkezli rehabilitasyon akut olmayan nonspesifik bel ağrılı hastalarda
iş günü sayısını arttırır:Randomize kontrollü bir çalışmanın 1 yıllık sonuçları.Arch
Phys Med Rehabil ;88:1089-94 :2007
73
Ek 1. OSWESTRY SORGULAMA FORMU:
Bu form bel ağrınızın günlük aktivitelerinizi yapma yeteneğinizi ne kadar etkilediğini
anlamamız için planlanmıştır. Lütfen size en uygun cevabı ve her bölüm için bir tek şıkkı
işaretleyiniz.
1-Ağrı şiddeti
0- Ağrım çok hafiftir, gelir gider.
1- Ağrım hafiftir, genellikle değişmez.
2- Ağrım orta şiddetlidir, gelir gider.
3- Ağrım orta şiddetlidir, genellikle değişmez.
4- Ağrım şiddetlidir, gelir gider.
5- Ağrım şiddetlidir, değişmez.
2-Kişisel önlemler
0- Yıkanma ve giyinme şeklinde değişiklik yapmadım, çünkü ağrım yok.
1- Yıkanma ve giyinme şeklinde değişiklik yapmaım, ancak biraz ağrıya neden
oluyor.
2- Yıkanma ve giyinme şeklinde değişiklik yapmadım, ancak ciddi ağrıya neden
oluyor.
3- Yıkanma ve giyinme şeklinde değişiklik yaptım, çünkü çok ağrıya neden
oluyor.
4- Ağrı nedeniyle yıkanma ve giyinmemin bir kısmını yardımla yapıyorum.
5- Yıkanma ve giyinmemi kesinlikle tek başıma yapamıyorum.
3- Kaldırma
0- Ağır yükleri kaldırabilirim.
1- Ağır yükleri kaldırabilirim, fakat ağrıya neden oluyor.
2- Ağrım yerden ağır cisimleri kaldırmamı engelliyor.
74
3- Ağrım yerden ağır cisimleri kaldırmamı engelliyor, fajkat cisim masa
üzerindeyse kaldırabilirim.
4- Masa üzerinden hafif veya orta ağırlıktaki cisimleri kaldırabilirim.
5- Sadece çok hafif yükleri kaldırabilirim.
4-Yürüme
0- Yürürken ağrım yok.
1- Yürüme ile biraz ağrım var, fakat mesafe ile artmıyor.
2- Ağrım artmadan ancak 2 km. yürüyebiliyorum.
3- Ağrım artmadan ancak 1 km. yürüyebiliyorum.
4- Ağrım artmadan ancak 500 m. yürüyebiliyorum
5- Ağrım çok arttığı için yürüyemiyorum.
5-Oturma
0- Herhangi bir sandalyede i,stediğim kadar uzun oturabilirim.
1- Sadece uygun bir sandalyede istediğim kadar uzun oturabilirim.
2- Ağrım 1 saatten fazla oturmamı engelliyor.
3- Ağrım 30 dakikadan fazla oturmamı engelliyor.
4- Ağrım 10 dakikadan fazla oturmamı engelliyor.
5- Ağrımı arttırdığı için oturmaktan kaçınıyorum.
6-Ayakta Durma
0- İstediğim kadar ayakta durabilirim.
1- Ayakta durmakla biraz ağrım var, ama zamanla artmıyor.
2- Ağrım 1 saatten fazla ayakta dıurmamı engelliyor.
3- Ağrım 30 dakikadan fazla ayakta dıurmamı engelliyor.
4- Ağrım 10 dakikadan fazla ayakta dıurmamı engelliyor.
5- Ağrımı arttırdığı için ayakta durmaktan kaçınıyorum.
75
7-Uyuma
0- Yatakta ağrım yok.
1- Yatakta ağrım var fakat iyi uyuorum.
2- Ağrım yüzünden normal gece uykumun % 75' ini uyuyabiliyorum.
3- Ağrım yüzünden normal gece uykumun % 50' ini uyuyabiliyorum.
4- Ağrım yüzünden normal gece uykumun % 25' ini uyuyabiliyorum.
5- Ağrım yüzünden uyuyamıyorum.
8-Sosyal Hayat
0- Sosyal yaşamım normaldir.
1- Sosyal yaşamım normaldir, fakat ağrımı arttırıyor.
2- Dans etmek gibi hobilerimi kısıtlamak zorunda kalıyorum.
3- Ağrım ev dışı sosyal hayatımı kısıtlıyor.
4- Ağrım ev içi sosyal hayatımı kısıtlıyor.
5- Ağrım yüzünden tüm sosyal yaşantım kısıtlanıyor.
9-Seyahat
0- Seyahatte ağrım yok.
1- Seyahatte biraz ağrım var, fakat seyahat ekillerimi etkilemiyor.
2- Seyahatte artan ağrım var, fakat beni seyahat için başka bir şekil aramaya
mecbur etmiyor.
3-Seyahatte artan ağrım var, ve beni seyahat için başka şekil aramaya mecbur
ediyor.
4- Ağrım yüzünden ancak yatarak seyahat edebiliyorum.
5- Ağrım seyahat etmemi engelliyor.
10- Ağrının Değişiklik Derecesi
0- Ağrım hızla iyileşiyor.
1- Ağrım artma azalma göstermekle beraber iyiye gidiyor.
76
2- Ağrım yavaş iyileşiyor.
3- Ağrım kötü.
4- Ağrım değişmiyor. (Kötüleşmiyor, iyileşmiyor)
5- Ağrım yavaş yavaş kötüleşiyor.
6- Ağrım hızla kötüleşiyor.