Upload
marmara
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Sosyal Medya ve Gözetim Sorunu
Giriş
Bu çalışmanın amacı gözetim toplumunu spesifik bir şekilde sosyal medya alanında ele
almaktır. Gözetim kapitalist toplumla doğrudan ilişkili bir tutumdur. Kapitalist toplumun
üretim ilişkileriyle ilişkili olan gözetim kavramını farklı bir açıdan, sosyal medya bağlamında
ele alacağım bu çalışma öncesinde panoptikon, gözetim, gözetim toplumu ve sosyal medya
gibi temel kavramları tanımlayacağım. Özellikle panoptikon kavramı ve de modeli mühim;
çünkü günümüz gözetim toplumunun temeli olarak kabul edilmektedir Samuel Bentham’ın ve
Jeremy Bentham’ın ayrı ayrı ve farklı amaçlarla tasarladıkları modeller. Bu kavramsal
açıklamaların ardından sosyal medya ve gözetim kavramları arasında bağ kurarak sosyal
medya üzerindeki gözetim sorunsalını ele alınacaktır. Gözetim hem ‘’güvenlik’’ adı altında
devletin istihbarat ve güvenlik teşkilatlarınca sağlanmakta hem de ticari firmalar tarafından
tüketim alışkanlıklarının saptanması ve buna yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirilmesi
kapsamında ele alınmaktadır akademik çalışmalarda. Bu çalışma da aynı eksende ‘’güvenlik’’
temelli gözetim ve ticari temelli gözetim olarak ayrışacak ve bunun sosyal medyadaki
yansımaları üzerine bir analiz oluşturacaktır. Elbette bu gözetim çalışmaları çerçevesinde
özellikle 11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleştirilen saldırılar da ayrıca ele alınacaktır. Zira
halen anti-terör yasaları olarak bilinen, İç Güvenlik Bakanlığı’nın kurulmasıyla bütün
dünyada yeni bir güvenlik ve gözetim konseptinin belirlenmesinde etkili olan bu süreç mühim
bu çalışma kapsamında.
Panoptikon Nedir?
Panoptikon ilk kez 1786 yılında Beyaz Rusya’nın güneyindeki Mogilev bölgesinde Krichev
malikanesinde tasarlanmıştır. Bu tasarımı ortaya koyan ise Jeremy Bentham’ın kardeşi olan
Samuel Bentham’dır. Bizim panoptikon dendiğinde aklımıza gelen ismin Jeremy Bentham
olmasının sebebi ise, daha sonra onun gözetim evi olarak tasarlanan panoptikonu
Middlesex’te yapılacak hapishane için uyarlamış ve tasarlamaya çalışmış olmasıdır.
Panoptikonun ilk öznesi emek sınıfıdır. İlk metinde de görüldüğü gibi temel amaç çalışma
yaşamının düzenlenmesi ile ilintilidir. Bu bağlamda işçiler üzerindeki denetim ve gözetimin
1
sağlanması iktidar için iş yaşamına eklemlenmiş, yeni teknolojilerin gelişimiyle birlikte
gözetim biçimleri gelişmiş ve gözetim iş yaşamının en etkin öğelerinden birisine dönüşmüştür
(Çoban, 2008: 111). Burada gördüğümüz gibi panoptikonun çıkış noktası esasında üretimin
yeniden üretiminin (reproduction) sağlanmasıdır. Burada elbette ilk olarak Louis Althusser
akla geliyor; çünkü üretimin yeniden üretimi bağlamında ideolojiyi yorumlamış ve devletin
ideolojik aygıtları ile devletin baskıcı aygıtlarını bu şekilde konumlandırmıştır (Althusser,
2003). Ayrıca panoptikonun temel amaçlarından biri de tektipleştirmektir. Panoptikon her
şeyden önce farklılık ve çeşitlilik karşısında bir silahtır (Bauman, 2014: 60).
Jeremy Bentham’ın dönüştürdüğü panoptikon modelinden de biraz bahsetmek gerekecek.
Bentham kardeşinin modelinin hapishaneler başta olmak üzere ıslah evleri, okullar,
hastaneler, tımarhaneler ve fabrikalar için de uyarlanabileceğini söylemektedir. Kafasında
hapishane modeli ise özetle şöyledir:
Dairesel olarak tasarlanmış bina.
Mahkumların odaları binanın çeperlerine konumlandırılır ve yan yanadır.
Bu odalar birbirinden ayrılmış vaziyettedir ve mahkumların birbiriyle iletişim
kurmaları engellenmiştir. Mahkumlar aynı zamanda hiçbir şekilde birbirlerini de
görememektedir.
Gözetmenin odası yapının tam merkezinde yer alır ve odaların tamamına hakimdir.
Hücreler dışarıdan bakıldığında tamamen görülebilecek bir dizayna ve genişliğe
sahiptir.
Her hücrede bir pencere vardır. Bu pencereler hem hücreleri aydınlatır, hem de
gözetmen alanına kadar ulaşacak bir ışık koridoru yaratarak gözetmenin de hücreyi
gözetlemesini sağlar.
Hücreler demir parmaklıklarla örülecek ve bu parmaklıklar gözetmenin içeriyi
görmesine mani olmayacak ve mahkumun kaçmasına olanak vermeyecek şekildedir.
Mahkumların gözetleme kulesinde birisinin olup olmadığını görebilmesi de hem ışık
açısı, hem de mimari plan gereği mümkün değildir (Bentham, 2008: 14).
2
Gözetim Toplumu
Gözetim toplumunun ne olduğunu tanımlamadan önce elbette gözetimi tanımlamak
gerekiyor. Etimolojik olarak Fransızca’daki surveiller sözcüğünden türemiş ve İngilizce’de de
surveillance şeklini alan fiil bakarak olmak anlamını taşımaktadır. Belli insan davranışlarını
incelemek şeklinde de yorumlanabilmektedir. David Lyon bunu cankurtaran örneği üzerinden
açıklamaktadır. Cankurtaranın varlık nedeni gözetlemektir. Cankurtaran gözetleyerek var
olur. Bu bağlamda Lyon gözetimi; etkileme, yönetme, koruma, yönlendirme gibi amaçlarla
kişisel enformasyona dönük odaklı, sistemli ve düzenli ilgi olduğunu ifade etmektedir.
Gözetimin temelinde birey vardır. Bunun yanında gözetim çeşitli teknolojik enstrümanlara
bağlı olarak rutinleşmiştir ve bu modern toplumla ilintilidir (Lyon, 2013: 30-32). Gözetim
çalışmaları akademik düzeyde yeni bir alan; fakat gözetimin yeni olmadığını panoptikon
başlığında belirtmiştim. Niedzviecki’nin Dikizleme Günlüğü adlı kitabında ise dikizlemenin
modern toplumdaki varyasyonlarına dikkat çekiliyor. Örneğin Niedzviecki sinemasal düzlem
ile dikizleme arasında bir bağlantı kuruyor ve sinemasal gerçekliğin dizikleme kültürünün bir
ürünü olduğunu ve dikizciliğe yönelik dürtülerimize oynayarak popülerleştiğini iddia ediyor
(2010: 104 – 110).
3
Gözetimle ilgili çalışmalar modern toplumsal sürecin örgütlenme süreçlerine kadar giderken,
gözetim çalışmalarındaki esas sıçrama 11 Eylül 2001’dir. ABD’de meydana gelen terör
saldırılarından sonra birçok değişim olduğu gibi, gözetim çalışmalarında da farklı bir ivme
oluşmuştur. ABD’de süratle çıkartılan anti-terör yasasının ardından gözetim toplumu daha da
radikal bir şekilde uygulamaya sokulmuş ve sadece ABD ile sınırlı kalmamış başta bütün Batı
toplumuna, sonrasında ise dünyaya yayılmıştır. Devletler güvenliklerini sağlamak ve
mevcudiyetlerini devam ettirebilmek adına toplumsal gözetimi arttırmış ve neredeyse her bir
birey izlenir hale gelmiştir. 2001’de başlayan bu süreç gözetim toplumunun en radikal, hırçın
sürecini oluşturmuştur ve birçok hakkın askıya alınmasına vesile olmuştur. Genellikle
koruma, yetkilendirme ya da önemseme gibi bileşenler içermesine karşın, gözetim her şeyden
öte, modern toplumlarda bir güç aracı olarak, bürokratik yapıdan doğru ifade bulan askeri,
jeo-politik, ve ekonomi temelli dinamiklere bağlı gelişmiştir (Lyon, 2013: 74-75). Gözetim
toplumu kapsamında şehirler çok önemli. Özellikle de metropoller; çünkü ekonomik
merkezler bu bölgelerde yoğunlaşıyor. Sermayenin ekonomik düzeni sağlayabilmesi adına da
özellikle metropollerdeki gözetim çalışmaları çok yoğun bir şekilde hissediliyor ve de
görülüyor. Londra, New York, Tokyo, İstanbul, Paris, Beijing bu örneklerden sadece bir kaçı.
Gözetim çalışmaları noktasında literatüre en çok katkıda bulunan akademisyenlerden David
Lyon’un üzerinde durduğu gözetim nesnelerinden biri de kimliklerdir. Kimlikler bir ülkeye
olan aidiyetimizi vurgulayan belgelerin başında gelir. Günümüzde ise geleneksel kimlikler
pek çok ülkede terk edilmek isteniyor. Hükümetler kimlikleri elektronik bir şekilde yeniden
kurgulamak ve bütün yurttaşlarının bu kimlikleri kullanmasını zorunlu kılmak istiyor. Buna
yönelik en sert toplumsal tepkilerse ABD ve Kanada’da gösterilmektedir. Türkiye’de de
elektronik kimlik kartı pilot bölgelerde yıllardır denenmekte olup, 2016 yılı içerisinde bütün
Türkiye’de uygulamaya geçeceği duyurulmuştur. TCKK (Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı)
olarak adlandırılan sistemin özellikleri de hazırlanan internet sitesi üzerinden ilan edilmiş
durumda. Elektronik kimlik kartları gözetimi ve bunun üzerinden veri toplamayı daha da
komplike bir süreç haline getirir. Giriş çıkış yaptığınız her devlet kurumu, kan bağışlarınız, en
son hangi doktora ve niçin gittiğiniz, hangi karayolunu kullandığınız gibi verilerin tamamı tek
bir çipli kart aracılığı ile gözetleyenlerin önüne serilmektedir (Lyon, 2012).
4
Bu çalışmayı ilgilendiren kısım ise internet teknolojisinin yayılmasıyla birlikte gözetim
toplumu kavramının dönüşümü. Gözetim toplumu çerçevesinde internet ve özelinde sosyal
medya neyi ifade etmektedir? Edward Snowden bu noktada bizim için önemli biri. NSA
(ABD Ulusal Güvenlik Kurumu) eski çalışanı olan Snowden 2013’te basına sızdırdığı
belgelerde ABD’nin müttefikleri de dahil olmak üzere 122 ülkeyi dinlediğini gösterdi. Bunun
da ötesinde sivil vatandaşlar da ABD tarafından dinleniyor ve internetin derinlemesine
haritasının çıkartılması, bütün internet kullanıcılarının lokasyon, cihaz ve faaliyetlerinin
tespitinin yapılması amaçlanıyordu (Hacızade, 2015). ABD ve NSA örneği bildiğimiz, basına
sızdırılmış kısıtlı sayıdaki sosyal medya ve internet gözetimi örneklerinden biri sadece.
Halbuki sosyal medyada neredeyse bütün devletler, büyük şirketler ve sistemin sadece
çeperinde olan ve de başkaları tarafından gözetlenmekte olan kullanıcılar tarafından da
gözetleniyoruz. Tam da bu noktada süperpanoptikon ve sinoptikon kavramlarına da değinmek
gerekecek. Panoptikon, süperpanoptikon ve sinoptikon birbirini ortadan kaldırmak yerine
birbirini besleyen ve tamamlayan kavramlardır (Öztürk, 2013: 146).
Süperpanoptikon kavramı esasen Mark Poster’a aittir; fakat kavramı geliştiren David
Lyon’dur. Panoptikon modelinin elektronikleşmesidir esasen süperpanoptikon. Sokaklardaki
kapalı devre televizyon sistemleri, cep telefonları, internetin bizzat kendisi, elektronik kimlik
kartları, kredi kartları süperpanoptikonu oluşturan nesnelerdir. Birey artık sadece kapalı bir
mekanda değil, her yerde gözetim altındadır. Dünya kapalı devre bir sisteme çevrilmiş
durumda ve kaçış alanları son derece kısıtlıdır (Lyon, 2006: 233 – 234). Süperpanoptikonun
panoptikondan bir farkı da artık sadece azınlık çoğunluğu değil, çoğunluk da azınlığı gözetler.
Örneğin bir bilgisayar kullanıcısı sosyal medya hesabı kullanımıyla bilgilerini dışarıya açar ve
gözetlenen bir nesne konumuna düşer; fakat aynı kullanıcı okuldan bir arkadaşının sosyal
medya hesabını kullanarak gözetlendiği sırada aynı sırada gözetleme işlevini de üstlenir.
Panoptikonun tek yönlü yapısı bu noktada kırılır. Bauman ise süperpanoptikonun muazzam
miktardaki veri toplama ‘’zaferi’’ için, süperpanoptikonun panoptikondan tek farkı depoya
veri sağlayan gözetim altındakilerin, gözetimin birincil – ve gönüllü – unsuru olmasıdır,
demektedir (Bauman, 2014: 60). Mark Poster süperpanoptikon kuramını şu şekilde
açıklamaktadır:
‘’ Denetim toplumu,yeni medya sayesinde, disiplin altına alıcı denetimle özdeşleştirilen
mekansal kapatıp-kuşatmalardan ayrılır ve bunu önemli bir açıdan yapar. Denetim
5
toplumunda birey etkin ve istekli bir şekilde veri birikimi sürecine riayet eder, bir satın alma
işlemi sırasında cebinden hemen kredi kartını çıkarıverir, müşteri memnuniyetini ölçmek için
hazırlanan anketleri doldurur, acaba en son hangi teknolojik ürün ( cep telefonları, gps
sistemleri vs. )çıktı diye hevesle bekler ve onu satın alıp kullanmaya başlar, böylece en ufak
hareketleri bile devletin ve kapitalizmin güçleri tarafından izlenir hale gelir. Gerek reality
TV’de gerekse de attığımız her adım ve yaptığımı her harekette, takip edilme dürtüsüyle
tamamen suç ortağıyızdır. Denetim sistemlerindeki bu değişimi ‘’süper-Panopticon’’ diye
adlandırarak, bunun Foucault’nun önceki analiziyle devamlılık içinde olduğunu, ama aynı
zamanda düzende belirli bir değişimi kaydettiğini ifade etmeye çalıştım. ‘’(Poster, 2012: 549)
Sinoptikon modelinde ise çok azı izlemektedir. Kitle iletişim medyası olarak adlandırdığımı
araçlar sinoptikonun temel argümanlarıdır. Kültür endüstrisi tarafından üretilen mesajlara
farklı sosyal, ekonomik ve dini/etnik gruptan bireyler aynı anda ve oranda maruz kalır ve
alımlama sürecinde hiçbir etkileri yoktur (Öztürk, 2013: 140). Tabii alımlama süreçleri
noktasındaki bu iddia biraz Frankfurt Okulu’nun karamsar bakış açısı çerçevesinde
oluşturulmuştur. Adorno’nun kültür endüstrisi kuramındaki en önemli argümanlardan biri
kitlenin bilinç düzeyini dikkate almaması ve kitleleri özne değil, nesne olarak
yorumlamasıdır. Kitleler kültür endüstrisinin ölçütü değil, ideolojisidir (Adorno, 2014: 110).
Fakat yine bu noktada Baudrillard’a da kısaca değinmek gerekiyor. Simülasyon kuramını kitle
iletişim araçları üzerinden değerlendirmek gerekecek. Kitle iletişim araçlarının ürettiği
enformasyonu Baudrillard kısırdöngüleşmiş bir simülasyon süreci, yani hipergerçek bir süreç
olarak yorumlamaktadır (2011: 120). ‘’Panoptikonda belli bazı seçilmiş yereller, öteki yerelleri
seyrediyordu. Sinoptikonda ise, yereller küreselleri izlemektedir’’ (Bauman, 2014: 63).
Deleuze, gözetim çalışmaları henüz başlamadan içinde bulunduğumuz süreci denetim
toplumu olarak tanımlayan düşünürlerden biri idi. Denetim toplumunu bugün gözetim
toplumunun daha ilkel şekli olarak da yorumlayabiliriz. Disiplin toplumlarında birey her
zaman yeniden, hep yeniden başlamaktadır (okuldan kışlaya, kışladan fabrikaya), oysa
denetim toplumlarında kimse herhangi bir şeyi bitirecek durumda değildir. Eğitim sistemi,
askeri hizmet, hepsi, evrensel bir deformasyon sistemine benzer tek ve aynı modülasyon
içinde bir arada varolan metastaz konumları gibidirler (Deleuze, 1992).
6
Sosyal Medya
Gözetim sorununun sosyal medya boyutunu ele almadan önce sosyal medyayı tanımlamak
yerinde olacaktır. Web 2.0’ın geliştirilmesiyle birlikte internette bir kırılma yaşandı. Bu
iletişim teknolojileri açısından bir kırılmaydı esasında. Zira bu gelişmeyle birlikte internetteki
etkileşim oranı arttı ve internet olduğundan daha interaktif bir boyuta evrildi. Böylece internet
kullanıcıları ağ hizmetinden yararlanarak etkileşim kurmaya başladı. Bu etkileşimin
kurulduğu kanallara sosyal medya kanalları diyoruz. Twitter, Facebook, YouTube, internet
sözlükleri (ekşisözlük, instela vd.), Academia, Instagram vs. Bu bağlamda günümüzde en
önemli gözetleme aracı bilgisayarlardır. Bilgisayarlar, verileri toplar, saklar, eşleştirir, geri
getirir, işler, pazarlar ve dolaşıma sokabilir (Çakır, 2015: 250). Sosyal medyayı bir mekan
olarak ele alabiliriz. Mekansa uygulanan bir yerdir. Örneğin sokak üstünde yürüyenler
tarafından bir mekan haline getirilir (De Certeau, 2009: 217). Peki sosyal medyadaki mekanı
yaratanlar kullanıcılar mıdır, yoksa üretici veyahut gözetmen mi? Bize sürekli bu mekanı
yaratan kullanıcılar ve sahipleri de kullanıcılardır hikayesi anlatılıyor. Bu bağlamda
Benjamin’in şu cümleleri açıklayıcı olacaktır:
‘’ Dinleyici hikayeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasında o kadar yer
eder. Kendini anlatanın ritmine kaptırdığında hikayeleri öyle can kulağıyla dinler ki, kendini
hiç zorlamadan onları yeniden anlatırken buluverir. ‘’ (Benjamin, 2012: 84)
Gösteri toplumu böyle bir şey. Biz bunu sosyal medya ve işlevleri üzerinden etüt ediyoruz.
Debord’un söylediği gibi ‘’görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür’’. Gösteri tartışılmaz ve
erişilmez devasa bir olumluluk sunar bizlere (Debord, 2014: 37). Sosyal medya mekanını biz
belirlemeyiz, biz orada sadece ufak direnç noktaları oluştururuz. Bu direnç noktalarından
birini Türkiye özelinde Gezi Parkı eylemleri esnasında görebildik. Sosyal medya üzerinden
insanlar örgütlendi ve direnişin bir parçası haline geldi. Ancak bu direnişe karşı da gözetim
toplumu çerçevesinde devlet aygıtının çeşitli organları harekete geçti ve birkaç öğrenci,
aktivist gözaltına alındı veyahut hakkında soruşturma açıldı (Milliyet, 2013). Gözetimin
sosyal medyadaki etkilerinin en somut örneklerinden biri bu olaylardır. Buradan şu analizi de
çıkartıyoruz elbette: Sosyal medya üzerinden egemenlerin alehine bir şeyler karalayan, bir
şeyler örgütleyen herkes gözaltına alınamaz, soruşturma geçiremez. Teknik olarak da bunun
7
olması mümkün değildir. Gözetimin temel esaslarından biri zaten bu soruşturma ve gözaltı
hadiseleriyle ortaya çıkar: Yıldırma. Kitle iletişim araçları üzerinden de haberleri yapılan bu
soruşturmalar çeşitli gruplara, kişilere mesajdır esasında. Egemenlere karşı girişilecek her
türlü söylemsel düzeydeki aktivite dahi suçtur ve gözetim mekanizmaları sosyal medyada
aktiftir.
Başta NSA olmak üzere internetteki bütün aktivitelerimiz çeşitli kurumlar tarafından takip
edilmekte ve arşivlenmektedir. Bu süreçte panoptikonun yansımalarını görüyoruz. Zira
panoptikon modelinde olduğu gibi gözetlenen hiçbir şekilde görünmemekte ve gözetlenenle
arasındaki bütün engeller ortadan kaldırılmaktadır. Gözetlenenin eylemlerini saklayabilecek
herhangi bir paravan yoktur ve internet aracılığıyla yapılan her eylem gözetleyenler tarafından
bütün açıklığı ile tespit edilmektedir. İnternetteki gözetim o denli tehlikeli boyutlara erişmiştir
ki, kullanıcı tarafından internete girilen verilerin bir kısmının silinmesi durumunda dahi
erişimi mümkündür. ABD’de 11 Eylül sonrasında çıkartılan anti terör yasaları kapsamında e-
maillerin 1 yıl süreyle saklanması zorunlu tutulmuş durumda ve bu uygulama halen devam
ediyor. Snowden örneğinden de gördüğümüz gibi konu sadece ABD ile kısıtlı da değil.
Dünyanın her yanındaki sosyal medya ve internet iletişim araçları gözetleniyor ve bu
gözetlemenin daha kalıcı ve daha geniş kapsamlı olabilmesi açısından da çalışmalar
sürdürülüyor. Üstelik sadece sosyal medya değil, bilgisayarınızdaki herhangi bir verinin dahi
gözetimin süzgecine takılması mümkün. Bilgisayarınız ile sadece bir kez internete
bağlanmanız durumunda bilgisayarlarda arka kapı olarak adlandırılan sistemler aktive oluyor
ve denetim olanağı sağlanıyor (Düzel, 2006). Peki niçin önemli gözetim nosyonu modern
toplumda bu denli? Sadece güvenlik algısıyla mı ilgili bu durum? Bunu en güzel Foucault
özetliyor. Magazine Litteraire için verdiği söyleşide iktidar düzenine göre gözetlemenin
cezalandırmadan daha etkili ve daha verimli olduğundna bahsediyor. Bu bağlamda on
sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılda yeni bir iktidar formunun üretildiğinden ve bugün halen
bu gözetlemeci iktidar formunun devamından bahsediyor (Foucault, 2012: 22). Modern
iktidarda cezalandırma değil, gözetleme önemli. Çünkü cezalandırmanın caydırıcı bir
argüman olmadığı aleni artık. Gözetleme ise toplumsal anlamda büyük bir baskı yaratıyor ve
bu baskı neticesinde de toplumsal düzenin daha rahat bir şekilde tesis edildiğine inanılıyor.
8
Rusya, Çin, Almanya ve Fransa’da resmi dairelerde Microsoft yazılımlı bilgisayarların
kullanımı yasaklanmış durumda. Bunun sebebiyse ABD, İngiltere ve İsrail’in sahip olduğu
Promis ve Echolon programları aracılığıyla Microsoft işletim sistemi olan bilgisayarların çok
rahat bir şekilde takip edilebilir ve veri analizi yapılabilir durumda oluşudur (Düzel, 2006).
Wikileaks’in bize gösterdiği en önemli şeylerden biri de gözetim teknolojisinin aynı zamanda
bir endüstri halini aldığı idi. Wikileaks belgelerinden öğrendiğimiz kadarıyla dünyanın 9
ülkesinde 17 şirket gözetim teknolojisi üretip, satıyor: Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fransa,
İtalya, Macaristan, Polonya, Birleşik Krallık, Hollanda ve Danimarka (Çakır, 2015: 272).
Gözetim teknolojilerinin üretilip satılması dahi bir ticari alan olmuş durumda. 2006 yılında
İstanbul’da kişisel verileri şirketlere satan 17 şirket var örneğin (Düzel, 2006). Bu şirketlerin
işlevi ellerindeki e-mail adreslerini ve oluşturdukları kullanıcı profillerini ticari şirketlere
satmak.
Sosyal medyadaki gözetimi ele alırken elbette sadece güvenlik ve ticari kaygılarla yapılan
gözetime değinmek yetersiz olacaktır. Gözetlenenlerin gözetlediği bir düzlem aynı zamanda
sosyal medya. Bu bağlamda yakın zamanda çok da somut bir örnek yaşandı. Periscope
aracılığı ile evli iki çift swinger (eş değiştirme) partilerini canlı olarak yayınladılar. Seksüel
bağlamda kimseyi ilgilendirmeyecek bu eylemi çiftlerden biri periscope üzerinden
yayınlayarak bütün izleyicilerine duyurdu. Bu sırada da takipçi sayılarının iki katına çıkmış
olması bir diğer ilgi çekmesi gereken nokta (Radikal, 2015). Daha önceden de yine
Türkiye’de periscope üzerinden tecavüz yayınlanmış, dünyada ise intihar vakaları yaşanmıştı.
İnsanlar özne olduklarını zannederek sosyal medya üzerinden, çeşitli uygulamalar ya da
siteler aracılığı ile kendilerini sunuyor, sunmaya devam ediyor. Burada farkında olunması
gereken esas nokta, insanların sosyal medyada birer özne değil, çoğu zaman nesne
olmalarıdır. Özellikle kendi bedenini teşhir eden insanlar nesne olduklarının farkında değil.
John Berger bu noktada resim sanatı kapsamında da olsa teşhir edilen kadın karşısında
suçlunun onu seyreden değil, kadın olduğunu ifade ediyor. Çünkü resim sanatında izleyici
olarak erkek konumlanmıştır ve kadının bedenini teşhir ettiği çeşitli argümanlarla ortaya atılır
ve de suçlu kadın halini alır. Kadın bir nesnedir, seyirlik bir objedir (Berger, 2014: 51).
Süperpanoptikon kavramı çerçevesinde ele almak gerekiyor sosyal medyayı bir de. Popüler
kültür tarafından ‘’stalker’’ yani izleyici olarak adlandırılan bir sosyal medya kullanıcı kitlesi
mevcut. Bu bireyler saatlerini bir kişinin sosyal medya hesabını kontrol etmek, gözetlemekle
geçirmektedirler. Bu da esasında bize şunu göstermektedir. Bireyler, özellikle de ‘’stalker’’
9
olarak adlandırılan bireyler açısından çoğu zaman sosyal medya yeni bir kimliğin inşasına
sebebiyet vermektedir. Sosyal medya genel bağlamda bireylerin çoğu için bir kaçış alanıdır.
Bireyler yeni kimlikler yaratarak burada varlıklarını sürdürmek ve özgür bir alanda
kendilerini ifade etmek ister. Gerçek hayatta karşılaştıkları engellemelere karşı sosyal
medyanın bir alternatif olduğunu zannederler; fakat sosyal medyada her ileti, her yazışma, her
tıklama kontrol altındadır (Baban, 2012: 76 – 77).
Sinoptikon açısından da konuya değinmek gerekirse rıza üretim aşamasının geldiği
noktalardan biridir sinoptikon. Panoptikon insanları seyredilebilecekleri bir konuma zorla
getirdi. Sinoptikonun ise baskıya ihtiyacı yoktur, insanları seyredilsinler diye ayartır
(Bauman, 2014: 62). Ne demek bu? Foursquare, Periscope vs. demek. İnsanların sosyal
medya üzerinden kendilerini seyirlik birer nesne konumuna getirmesi ve burada özne
olduklarını zannetmeleri demek. İnsanların kendi bedenlerini, kendi yaşantılarını teşhir
etmeleri demek. Bu yüzden gözetim sosyal medya aracılığıyla meşrulaşıyor da bir bakıma;
çünkü insanlar kişisel bilgilerini hiçbir zorlamaya maruz kalmadan şirketlere ve bunun
üzerinden de istihbarat araçlarına satıyorlar. Sevgilinizle gittiğiniz sinemadan yaptığınız
check-in, en sevdiğiniz kitapları Facebook’ta beğenmeniz, Periscope üzerinden şu an
bulunduğunuz yerden canlı yayın yapmanız; hepsi sizi daha rahat ulaşılabilir nesneler haline
getiriyor. İnternet ve Web herkes için değildir ve muhtemelen hiçbir zaman evrensel
kullanıma açık olmayacaktır. Arz cephesi, erişimi olanların bile bir tek kendi çizdiği çerçeve
içinde seçim yapmasına izin verir; onları, kendi sunduğu sayısız paket arasında ve içinden
seçim yaparak zamanlarını ve paralarını harcamaya davet eder (Bauman, 2014: 63). Rıza
üretim işte bu şekilde işlemektedir. Önünüze Bauman’ın ifade ettiği gibi çoklu bir yol açılır ve
siz bunlar içinden bir seçim yaptığınız sürece özgür iradenizle karar vermiş olduğunuz için
kendinizi mutlu, özgür ve de demokratik bir ülkenin, sistemin parçası olarak görürsünüz.
Gözetimi sadece güvenlik politikaları ve ticari kaygılar ekseninde de düşünmemek
gerekiyor. Bunun dışında çalıştığınız kurumlar tarafından da sosyal medya hesaplarınız ve
kişisel verileriniz gözetleniyor olabilir. Nitekim 1986 yılında ABD’de uygulanmaya başlanan
kanun ile birlikte, işverenlerin çalışanlarını elektronik olarak gözetlemesi yasallaşmıştır.
Şirketler ticari sırlarını ya da piyasadaki iyi ünlerini korumak için bu çalışanlarının
iletişimlerini denetleme hakkına sahiptir (Özarslan, 2008: 142). Bugün yeni işe alımlarda dahi
10
artık insanların sosyal medya hesapları incelenmekte ve bazı durumlarda bu CV’lerinden daha
etkili olmaktadır.
Türkiye’de de ticari amaçlarla gözetim ürkütücü boyutlara gelmiştir. Türkiye’deki
telekomünikasyon altyapısının internet ayağını tek başına elinde bulunduran Türk
Telekom’un alt şirketi olan TTNet Phorm adlı şirketle çalışmaya başlamıştır. 2013 yılında bu
birlikteliğin sağlandığı düşünülüyor. Phorm adlı şirket gözetim ve güvenlik endüstrisi
alanlarında faaliyet göstermektedir. Phorm’un temel prensibi internet kullanıcılarının sosyal
medya başta olmak üzere internet kullanımlarını izleyip fişleyerek onların tüketim profillerini
çıkartan ve bu yolla veri bankası oluşturmaktır. Şirket ABD, İngiltere, Güney Kore ve
Romanya gibi ülkelerde de faaliyette bulunmuş; fakat hepsinde faaliyetleri sakıncalı
bulunarak yasaklanmıştır. Şu an internet gözetimini bilindiği kadarıyla sadece Türkiye’de
TTNet üzerinden yapmaktadır. Türkiye’de ise Phorm şirketinin doğrudan adı geçmemektedir
ve ‘’gezinti’’ adı verilen bir sunucu üzerinden bütün gözetleme çalışmaları sürdürülmektedir
(Alternatif Bilişim Derneği Raporu, 2013: 7).
Peki dijital gözetimin şirketler tarafından da yapılıyor olmasının nedeni nedir? Bu gözetimin
ilk basamağında sizin sosyal medyadaki alışkanlıklarınız, arama motorlarındaki faaliyetleriniz
kategorize edilir ve sizin bir tüketici profiliniz çıkartılır. Bu tüketici profili çerçevesinde de
internet sitelerinde banner olarak adlandırılan reklam kutucukları ‘’kişiselleştirilir’’. Örneğin
idefix’te baktığınız en son kitabın reklamını Facebook’ta görüyor olmanız bir tesadüf değildir.
Kullanıcı profilinizin çıkartılmış olduğunun ve tüketim alışkanlıklarınıza göre size ‘’öneriler’’
sunulduğunun göstergesidir. Bu reklamlar aracılığıyla da sizin bedava kullandığınızı
zannettiğiniz Facebook, Twitter, katılımcı internet sözlükleri, Google, Gmail gibi şirket ya da
uygulamalar giderlerini karşılar ve artı değere geçerek şirketin büyüklüğüne göre on binlerce
dolardan, milyon hatta milyarlarca dolara kadar kar elde ederler. Bu gözetiminin ikinci ve
esas tehlikeli boyutu ise size ait tüketim profilinin Phorm gibi şirketler aracılığıyla detaylı bir
şekilde oluşturulması ve küresel firmalara satılması. Burada sizin mahremiyetinize karşı açık
bir saldırı vardır ve siz doğrudan nesne haline getirilmişsinizdir. Tüketimin objesi halini almış
bir bireysinizdir artık kapitalist enformasyon sürecinde.
11
İnternette ve dolayısıyla sosyal medyada tüketim endeksli gözetimin olanaklı kılınmasını
sağlayan şeyse cookies (çerezler) adı verilen araçlardır. Bu araçlar sizin internetteki her
hamlenizi kayıt altına alır ve bilgisayarınızın sabit diskinde bunları saklar. Bu veriler düzenli
olarak tüketici sunucusuna iletilir ve bu sunucu üzerinden de yukarıda da anlatmış olduğum
gibi tüketim profilinize göre size reklam opsiyonları gönderilir. Bu cookies adı verilen araçlar
aynı zamanda bilgisayarınızdaki kişisel verilerin de sunucuya aktarılmasını ve Phorm gibi
büyük ve esasında illegal şirketlere veri akışını sağlar. Bu sistem açıkları nedeniyle Intel ve
Microsoft firmaları halen yoğun tepki almaktadır (Lyon, 2006: 88).
Kişisel verilerin kullanımına ve istismarına yönelik yakın zamanda Apple Ceo’su Cook’un
açıklamaları da konu bağlamında önemli. Facebook ve Google’ın müşterilerinin kişisel
bilgilerini istismar ettiğini ve bu bilgiler üzerinden kâr elde ettiğini ifade ediyor Cook. (T24,
2015). Buradan anladığımız kadarıyla bir sosyal medya devi olan Facebook ve arama motoru
bağlamında halen liderliğini sürdüren Google kullanıcı profillerini bazı şirketlere satıyor. Bu
şu demek oluyor. Facebook kullanıcılarının beğendikleri sayfalar ve ilgilendikleri alanlar ile
Google’de yapılan aramalar, hangi sitede kaç dakika geçirdiğiniz gibi verilen pazarlama
şirketlerine satılıyor. Peki kullanıcılar bunun farkında mı? Mart 2000 tarihli Business Week /
Harris Poll anketi katılımcıların % 89’unun verilerin bir bireyin kimliği ile eşleştirildiği web
izleme ölçütlerinden rahatsız olduğunu ifade etmiştir (Lyon, 2013: 270). Yani insanlar
internet üzerindeki faaliyetleri üzerinden bir kimlik oluşturulmasının gerçeği yansıtmadığını
ifade ediyorlar ve bundan rahatsızlık duyuyorlar. Yine 2000 yılında Ağustos ayında yapılan
Pew Internet ve American Life Project tarafından yapılan araştırmada ise internet
kullanıcılarının % 54’ünün izlemeye karşı olduğu ortaya çıkıyor. Nisan 2001’de American
Society of Newspaper’ın yaptığı araştırmada ise, bir şirket tarafından kişisel mahremiyetin
ihlali konusunda katılımcıların % 51’inin ‘’son derece endişeli’’, % 30’unun ise ‘’kısmen
endişeli’’ olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Son olarak US Annenberg Public Center’ın Haziran
2005’te yayımladığı rapora göre, Amerikalı tüketicilerin büyük çoğunluğunun kişisel
verilerinin şirketler tarafından hangi amaçla kullanıldığından habersiz olduğunu ve davranış
profilleme, fiyat ayrımcılığı ve kişisel verilerinin veritabanı şirketlerinden satın alınmasına
karşı olduğunu göstermiştir (Lyon, 2013: 270).
12
Tam da bu noktada Snowden’e dönmek istiyorum. Snowden eski bir CIA ve NSA çalışanı.
2013 yılının ortalarında sosyal medya ve telekomünikasyon ağları üzerindeki denetimi
sızdırmaya başladı. Snowden ABD tarihinin en büyük sızıntıya sebebiyet vermiştir. Peki ne
anlatıyor Snowden bizlere? Beş Göz’ün (ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni
Zelanda arasındaki elektronik istihbarat ağının adı) ve uluslar arası şirketlerin kişisel verileri
nasıl saklandığına ve insanların nasıl takip edildiğini gösteriyor. NSA’in stratejik ortakları
devletler ve küresel şirketlerdir: Bunlar, 80 büyük küresel şirkettir ki çalışma alanları,
Telekomünikasyon & ağ hizmeti göstericileri, ağ altyapı şirketleri, donanım platformları ve
masaüstü sunucuları kuran şirketler, operasyon sistemleri kuranlar, uygulama yazılımları
üreticileri, güvenlik donanımı ve yazılım üreticileri ve sistem entegrasyonu yapanlardır.
Bunların arasında dünyaca ünlü marka haline gelmiş AT&T, IBM, HP, Motorola, Qwest,
Microsoft, Intel, Verizon, CISCO, EDS, Qualcomm, Oracle gibi firmalar vardır. Yüksek
kapasiteli uluslar arası fiber optik kablolara girişi başarmak için ortak şirketlerin biricik
anahtar baskısı, dünya genelinde yönlendiriciler ya da anahtar düğmelerdir. Kitlesel devasa
düzeydeki datalar, ortaklar tarafından yapılan girişlerin çoğu çeşitli yasal otoriteler tarafından
kontrol edilmiştir. Kullanılan program PRISM’dir. Amerikan servis sağlayıcılarının
hizmetlerinin doğrudan toplayıcıları: Micrososft, Yahoo, Google, Facebook, Pal Talk, AOL,
Skype, YouTube, Apple (Çakır, 2015: 278-279). Bu firma ya da uygulamaların en az birini
çoğumuz kullanıyoruz. Bu da sosyal medyada değil sadece, işletim sistemi aracılığıyla
yaptığımız her işlemin takip edildiği anlamına geliyor. Office dosyalarında yaptığımız
sunumlar, yazdığımız makaleler dahi devletler ve ağ sağlayıcı şirketler tarafından talep
edildiğinde takip edilebilir durumdadır.
Esas ürkütücü olan ise bu gözetim çalışmalarının meşrulaştırılması ve halk nezdinde de
büyük oranlarda meşruluk kazanmış olması. Güvenlik politikaları burada çok önemli bir figür.
Neşe Düzel’in Uğur Dolgun’la yaptığı söyleşide çok trajik bir cümle kuruyor Dolgun. Bin
Ladin’in yakalanamaması gibi bir durum söz konusu değil( Röportaj 2006 yılına ait ve o yıl
Bin Ladin henüz öldürülmemiş ve büyük bir ‘’güvenlik tehlikesi’’ durumunda), yakalamak
istemiyor ilgililer; çünkü düşman algısı diri tutulmak durumunda diyor (Düzel, 2006). Bu
yüzden gözetimin meşrulaştırılması için güvenlik algısı daha doğrusu, güvenlik eksikliği
algısı önemlidir. Barış Çoban’ın ifade ettiği gibi sistemin temel korkusu politik suç olduğu
için ‘’adi suç’’ önemli bir güvenlik sorunu değildir. Sonuçta gözetim sistemleri adi suç için
değil, politik suç için yapılandırılmıştır (Çoban, 2008: 114). Burada tabii şunu da kavramak
13
gerekiyor: Devletin güvenlik algısı tarihsel bir süreç içinde değişmiştir. Foucault’nun
anlatmaya çalıştığı da budur. Disiplin toplumu yoktur artık, denetim toplumu vardır. Artık
bakılan iktidar değil, iktidara tabi olması beklenen öznelerdir (Gambetti, 2012: 25).
Gözetlemenin günümüzde bu denli yaygın olmasının ve düşman algısı yaratılarak
meşrulaştırılmasının nedeni de budur.
Sonuç
Gözetim çalışmaları ekseninde değerlendirilecek olursa interneti bir burjuva kamusal alanı
olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Egemen sistemin gerek üretimin sürekliliği sağlamak
noktasında, gerekse ‘’güvenlik’’ endişeleri çerçevesinde internet ve sosyal ağlar üzerindeki
gözetim çalışmaları sürekli yoğunluğunu arttırmaktadır. Gözetim günümüzde şirketler
açısından sürdürülebilirlik için kullanılırken, bir pazarlama üretimi tekniği ve devletler
açısındansa ‘’güvenlik’’ gerekçeleriyle meşrulaştırılmaktadır. Günümüzde çalışanların işte
geçirdikleri zamanda internet ortamında denetlenmesi ve hatta sosyal medya hesaplarından
yapılan paylaşımların takibi neredeyse olağanlaşmıştır (Yumuşak, 2015: 103). Şirketlerin
tüketici profilleri çıkartıyor oluşlarının bir sonucu da bu profillerin talep edildiği takdirde
devletlere iletilmesidir. Tüketici profilleri son zamanlarda devletler tarafından da çeşitli
kişilerin ‘’suç unsuru’’ oluşturup oluşturmadığını formülize edebilmek açısından
kullanılmaktadır (2015:104). Devletin güvenlik endişesiyle gözetimi noktasında ise Türkiye
özelinde temel refleks bilgiye erişimi kısıtlamak ve sansür doğrultusunda şekillenmektedir
(2015: 108).
Tim Berners Lee 1989 yılında World Wide Web (WWW)’i herkesin her şeye ve herkesin
birbirine bağlanabileceği ‘’açık bir ortam’’ olarak tasarladı. Maksat enformasyonun ve ifade
özgürlüğünün hükümetler tarafından kısıtlanamayacağı bir ortamın inşası idi (Fuchs, 2015:
143). Gözetim toplumu ekseninde görüyoruz ki Lee’nin tasarladığı ortam temel amacından
sapmış durumda. Bunu Lee de görmüş olacak ki internetin artık tehlike altında olduğunu ve
buradaki ifade özgürlüğü ve serbest kamusal alan algılarının tasarlandığı dönemden daha da
önemli olduğunu söylemiştir (Fuchs, 2015: 149-150). İnternet çeşitli direniş noktalarının
oluşmasında özellikle de sosyal medya aracılığı ile vesile olmuştur; ancak günümüzde
14
görüldüğü üzere bu ağlardaki gözetim sadece Türkiye, Mısır, Çin gibi baskıcı ülkelerde değil
ABD, İngiltere, Kanada gibi batılı ve ‘’demokrat’’ rejimlerde de son derece yaygındır.
Çalışma boyunca da görüldüğü üzere gözetim mekanizmaları kapitalist sistem açısından son
derece önem teşkil etmektedir. Bu nedenle de gözetim uygulamaları çeşitli meşrulaştırma
argümanları ile birlikte her gün daha da artmakta ve derinleşmektedir. Sosyal medya
kullanıcıları çok farklı şirketler, devletler, kurumlar tarafından sürekli bir gözetim altındadır
ve bu onları hep potansiyel şüpheli hem de potansiyel tüketici olarak iki farklı kimliğe
ulaştırmaktadır.
Kaynakça
Kitap ve Makaleler
Adorno, Theodor W. (2014), Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi, Çev. Nihat Ülner – Mustafa
Tüzel – Elçin Gen, İletişim: İstanbul.
Althusser, Louis (2003), İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Ayrıntı: İstanbul.
Baban, Ece (2012), McLuhan ve Baudrillard’ın Penceresinden Sosyal Medyanın Etkisi:
İfadenin Esareti, Gözetlenen Toplum ve Kayıp Kimlik Sendromu. (Ed.) Kara, Tolga –
Özgen, Ebru. Sosyal Medya / Akademi içinde, Beta: İstanbul.
Baudrillard, Jean (2011), Simulakrlar ve Simülasyon, Çev. Oğuz Adanır, Doğu Batı: Ankara.
Bauman, Zygmunt (2014), Küreselleşme, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı: İstanbul.
Benjamin, Walter (2012), Son Bakışta Aşk. Çev. Nurdan Gürbilek, Metis: İstanbul.
Berger, John (2014) Görme Biçimleri. Çev. Yurdanur Salman, Metis: İstanbul.
Bentham, Jeremy (2008), Panoptikon Gözün İktidarı, Su Yayınları: İstanbul.
Çakır, Mukadder (2015), İnternette Gösteri ve Gözetim, Ütopya: Ankara.
Çoban, Barış (2008), Gözün İktidarı Üzerine. Çoban, Barış & Özarslan, Zeynep (Haz.),
Panoptikon Gözün İktidarı içinde, Su Yayınları: İstanbul.
15
Debord, Guy (2014), Gösteri Toplumu. Çev. Ayşen Ekmekçi – Okşan Taşkent, Metis:
İstanbul.
De Certeau, Michel (2009), Gündelik Hayatın Keşfi-1. Çev. Lale Arslan Özcan, Dost:
Ankara.
Foucault, Michel (2012), İktidarın Gözü. Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı: İstanbul.
Fuchs, Christian (2015) WWW’nin 25. Yıl Dönümü: Sosyalizme Geçiş ya da Barbarlığa
Dönüş. Çev. Aylin Aydoğan. Ayrıntı Dergi, 11. Ayrıntı: İstanbul.
Gambetti, Zeynep (2012), Foucault’dan Agamben’e Olağanüstü Halin Sıradanlığına Dair Bir
Yanıt Denemesi. Cogito, 70-71. Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.
Lyon, David (2006), Günlük Hayatı Kontrol Etmek Gözetlenen Toplum, Çev. Gözde Soykan,
Kalkedon: İstanbul.
Lyon, David (2012), Vesikalı Yurttaş Gözetim Aracı Olarak Kimlik Kartları. Çev. Barış
Baysal, Kalkedon: İstanbul.
Lyon, David (2013), Gözetim Çalışmaları, Kalkedon: İstanbul.
Niedzviecki, Hal (2010) Dikizleme Günlüğü, Çev. Gökçe Gündüç, Ayrıntı: İstanbul.
Özarslan, Zeynep (2008), Gözün İktidarı: Elektronik Gözetim Sistemleri, Panoptikon Gözün
İktidarı içinde, Su Yayınları: İstanbul.
Öztürk, Serdar (2013), Filmlerde Görünürlüğün Dönüşümü: Panoptikon, Süperpanoptikon,
Sinoptikon: İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı 36: 133 – 151.
Poster, Mark (2012) Foucault, Deleuze ve Yeni Medya. Cogito. 70 – 71, Yapı Kredi
Yayınları: İstanbul.
Yumuşak, Fırat (2015), Dijital Gözetim Sunar: Ölçülebilir, Kârlı ve Hızlı Hayatlar. Ayrıntı
Dergi, 11. Ayrıntı: İstanbul.
İnternet Kaynakları
16
Alternatif Bilişim Derneği Raporu (2013), Türkiye’de İnternetin Durumu. Erişim Tarihi 22
Aralık 2015. https://www.alternatifbilisim.org/w/images/Turkiyede-internetin-
durumu-2013.pdf
Deleuze, Gilles (1992), Denetim Toplumları, Çev. Ulus Baker. Erişim Tarihi: 22 Aralık
2015. http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=6,24,0,0,1,0
Düzel, Neşe (2006), Artık Hepimiz Her An İzleniyoruz, Uğur Dolgun ile söyleşi. Radikal. 1
Mayıs 2006. Erişim Tarihi: 20 Aralık 2015. http://www.radikal.com.tr/haber.php?
haberno=186027
Hacızade, Nigar (2015), Artık Her Şey Ortada. Al Jazeera Türk Dergi.
http://dergi.aljazeera.com.tr/2015/05/01/artik-her-sey-ortada/
Milliyet (2013), Twitter mesajlarına örgüt soruşturması. Erişim Tarihi: 22 Aralık 2015.
http://www.milliyet.com.tr/twitter-mesajlarina-orgut/gundem/detay/1719250/
default.htm
Radikal (2015), Eş değiştirme partisi Periscope’ta canlı yayınlandı. Erişim Tarihi: 21 Aralık
2015 http://www.radikal.com.tr/turkiye/es-degistirme-partisini-periscopeda-canli-
yayinladi-1494765/
T24 (2015), Apple’un Ceo’su Cook: Facebook ve Google, müşterilerinin kişisel verilerini
istismar ediyor. Erişim Tarihi: 21 Aralık 2015 http://t24.com.tr/haber/applein-ceosu-
cook-facebook-ve-google-musterilerinin-kisisel-verilerini-istismar-ediyor,298666
17