17
Sosyal Medya ve Gözetim Sorunu Giriş Bu çalışmanın amacı gözetim toplumunu spesifik bir şekilde sosyal medya alanında ele almaktır. Gözetim kapitalist toplumla doğrudan ilişkili bir tutumdur. Kapitalist toplumun üretim ilişkileriyle ilişkili olan gözetim kavramını farklı bir açıdan, sosyal medya bağlamında ele alacağım bu çalışma öncesinde panoptikon, gözetim, gözetim toplumu ve sosyal medya gibi temel kavramları tanımlayacağım. Özellikle panoptikon kavramı ve de modeli mühim; çünkü günümüz gözetim toplumunun temeli olarak kabul edilmektedir Samuel Bentham’ın ve Jeremy Bentham’ın ayrı ayrı ve farklı amaçlarla tasarladıkları modeller. Bu kavramsal açıklamaların ardından sosyal medya ve gözetim kavramları arasında bağ kurarak sosyal medya üzerindeki gözetim sorunsalını ele alınacaktır. Gözetim hem ‘’güvenlik’’ adı altında devletin istihbarat ve güvenlik teşkilatlarınca sağlanmakta hem de ticari firmalar tarafından tüketim alışkanlıklarının saptanması ve buna yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirilmesi kapsamında ele alınmaktadır akademik çalışmalarda. Bu çalışma da aynı eksende ‘’güvenlik’’ temelli gözetim ve ticari temelli gözetim olarak ayrışacak ve bunun sosyal medyadaki yansımaları üzerine bir analiz oluşturacaktır. Elbette bu gözetim çalışmaları çerçevesinde özellikle 11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleştirilen saldırılar da ayrıca ele alınacaktır. Zira halen anti-terör yasaları olarak bilinen, İç Güvenlik Bakanlığı’nın kurulmasıyla bütün dünyada yeni bir güvenlik ve gözetim konseptinin belirlenmesinde etkili olan bu süreç mühim bu çalışma kapsamında. Panoptikon Nedir? Panoptikon ilk kez 1786 yılında Beyaz Rusya’nın güneyindeki Mogilev bölgesinde Krichev malikanesinde tasarlanmıştır. Bu tasarımı ortaya koyan ise Jeremy Bentham’ın kardeşi olan Samuel Bentham’dır. Bizim panoptikon dendiğinde aklımıza gelen ismin Jeremy Bentham olmasının sebebi ise, daha sonra onun gözetim evi olarak tasarlanan panoptikonu Middlesex’te yapılacak hapishane için uyarlamış ve tasarlamaya çalışmış olmasıdır. Panoptikonun ilk öznesi emek sınıfıdır. İlk metinde de görüldüğü gibi temel amaç çalışma yaşamının düzenlenmesi ile ilintilidir. Bu bağlamda işçiler üzerindeki denetim ve gözetimin 1

Sosyal Medya ve Gözetim Sorunu

Embed Size (px)

Citation preview

Sosyal Medya ve Gözetim Sorunu

Giriş

Bu çalışmanın amacı gözetim toplumunu spesifik bir şekilde sosyal medya alanında ele

almaktır. Gözetim kapitalist toplumla doğrudan ilişkili bir tutumdur. Kapitalist toplumun

üretim ilişkileriyle ilişkili olan gözetim kavramını farklı bir açıdan, sosyal medya bağlamında

ele alacağım bu çalışma öncesinde panoptikon, gözetim, gözetim toplumu ve sosyal medya

gibi temel kavramları tanımlayacağım. Özellikle panoptikon kavramı ve de modeli mühim;

çünkü günümüz gözetim toplumunun temeli olarak kabul edilmektedir Samuel Bentham’ın ve

Jeremy Bentham’ın ayrı ayrı ve farklı amaçlarla tasarladıkları modeller. Bu kavramsal

açıklamaların ardından sosyal medya ve gözetim kavramları arasında bağ kurarak sosyal

medya üzerindeki gözetim sorunsalını ele alınacaktır. Gözetim hem ‘’güvenlik’’ adı altında

devletin istihbarat ve güvenlik teşkilatlarınca sağlanmakta hem de ticari firmalar tarafından

tüketim alışkanlıklarının saptanması ve buna yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirilmesi

kapsamında ele alınmaktadır akademik çalışmalarda. Bu çalışma da aynı eksende ‘’güvenlik’’

temelli gözetim ve ticari temelli gözetim olarak ayrışacak ve bunun sosyal medyadaki

yansımaları üzerine bir analiz oluşturacaktır. Elbette bu gözetim çalışmaları çerçevesinde

özellikle 11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleştirilen saldırılar da ayrıca ele alınacaktır. Zira

halen anti-terör yasaları olarak bilinen, İç Güvenlik Bakanlığı’nın kurulmasıyla bütün

dünyada yeni bir güvenlik ve gözetim konseptinin belirlenmesinde etkili olan bu süreç mühim

bu çalışma kapsamında.

Panoptikon Nedir?

Panoptikon ilk kez 1786 yılında Beyaz Rusya’nın güneyindeki Mogilev bölgesinde Krichev

malikanesinde tasarlanmıştır. Bu tasarımı ortaya koyan ise Jeremy Bentham’ın kardeşi olan

Samuel Bentham’dır. Bizim panoptikon dendiğinde aklımıza gelen ismin Jeremy Bentham

olmasının sebebi ise, daha sonra onun gözetim evi olarak tasarlanan panoptikonu

Middlesex’te yapılacak hapishane için uyarlamış ve tasarlamaya çalışmış olmasıdır.

Panoptikonun ilk öznesi emek sınıfıdır. İlk metinde de görüldüğü gibi temel amaç çalışma

yaşamının düzenlenmesi ile ilintilidir. Bu bağlamda işçiler üzerindeki denetim ve gözetimin

1

sağlanması iktidar için iş yaşamına eklemlenmiş, yeni teknolojilerin gelişimiyle birlikte

gözetim biçimleri gelişmiş ve gözetim iş yaşamının en etkin öğelerinden birisine dönüşmüştür

(Çoban, 2008: 111). Burada gördüğümüz gibi panoptikonun çıkış noktası esasında üretimin

yeniden üretiminin (reproduction) sağlanmasıdır. Burada elbette ilk olarak Louis Althusser

akla geliyor; çünkü üretimin yeniden üretimi bağlamında ideolojiyi yorumlamış ve devletin

ideolojik aygıtları ile devletin baskıcı aygıtlarını bu şekilde konumlandırmıştır (Althusser,

2003). Ayrıca panoptikonun temel amaçlarından biri de tektipleştirmektir. Panoptikon her

şeyden önce farklılık ve çeşitlilik karşısında bir silahtır (Bauman, 2014: 60).

Jeremy Bentham’ın dönüştürdüğü panoptikon modelinden de biraz bahsetmek gerekecek.

Bentham kardeşinin modelinin hapishaneler başta olmak üzere ıslah evleri, okullar,

hastaneler, tımarhaneler ve fabrikalar için de uyarlanabileceğini söylemektedir. Kafasında

hapishane modeli ise özetle şöyledir:

Dairesel olarak tasarlanmış bina.

Mahkumların odaları binanın çeperlerine konumlandırılır ve yan yanadır.

Bu odalar birbirinden ayrılmış vaziyettedir ve mahkumların birbiriyle iletişim

kurmaları engellenmiştir. Mahkumlar aynı zamanda hiçbir şekilde birbirlerini de

görememektedir.

Gözetmenin odası yapının tam merkezinde yer alır ve odaların tamamına hakimdir.

Hücreler dışarıdan bakıldığında tamamen görülebilecek bir dizayna ve genişliğe

sahiptir.

Her hücrede bir pencere vardır. Bu pencereler hem hücreleri aydınlatır, hem de

gözetmen alanına kadar ulaşacak bir ışık koridoru yaratarak gözetmenin de hücreyi

gözetlemesini sağlar.

Hücreler demir parmaklıklarla örülecek ve bu parmaklıklar gözetmenin içeriyi

görmesine mani olmayacak ve mahkumun kaçmasına olanak vermeyecek şekildedir.

Mahkumların gözetleme kulesinde birisinin olup olmadığını görebilmesi de hem ışık

açısı, hem de mimari plan gereği mümkün değildir (Bentham, 2008: 14).

2

Gözetim Toplumu

Gözetim toplumunun ne olduğunu tanımlamadan önce elbette gözetimi tanımlamak

gerekiyor. Etimolojik olarak Fransızca’daki surveiller sözcüğünden türemiş ve İngilizce’de de

surveillance şeklini alan fiil bakarak olmak anlamını taşımaktadır. Belli insan davranışlarını

incelemek şeklinde de yorumlanabilmektedir. David Lyon bunu cankurtaran örneği üzerinden

açıklamaktadır. Cankurtaranın varlık nedeni gözetlemektir. Cankurtaran gözetleyerek var

olur. Bu bağlamda Lyon gözetimi; etkileme, yönetme, koruma, yönlendirme gibi amaçlarla

kişisel enformasyona dönük odaklı, sistemli ve düzenli ilgi olduğunu ifade etmektedir.

Gözetimin temelinde birey vardır. Bunun yanında gözetim çeşitli teknolojik enstrümanlara

bağlı olarak rutinleşmiştir ve bu modern toplumla ilintilidir (Lyon, 2013: 30-32). Gözetim

çalışmaları akademik düzeyde yeni bir alan; fakat gözetimin yeni olmadığını panoptikon

başlığında belirtmiştim. Niedzviecki’nin Dikizleme Günlüğü adlı kitabında ise dikizlemenin

modern toplumdaki varyasyonlarına dikkat çekiliyor. Örneğin Niedzviecki sinemasal düzlem

ile dikizleme arasında bir bağlantı kuruyor ve sinemasal gerçekliğin dizikleme kültürünün bir

ürünü olduğunu ve dikizciliğe yönelik dürtülerimize oynayarak popülerleştiğini iddia ediyor

(2010: 104 – 110).

3

Gözetimle ilgili çalışmalar modern toplumsal sürecin örgütlenme süreçlerine kadar giderken,

gözetim çalışmalarındaki esas sıçrama 11 Eylül 2001’dir. ABD’de meydana gelen terör

saldırılarından sonra birçok değişim olduğu gibi, gözetim çalışmalarında da farklı bir ivme

oluşmuştur. ABD’de süratle çıkartılan anti-terör yasasının ardından gözetim toplumu daha da

radikal bir şekilde uygulamaya sokulmuş ve sadece ABD ile sınırlı kalmamış başta bütün Batı

toplumuna, sonrasında ise dünyaya yayılmıştır. Devletler güvenliklerini sağlamak ve

mevcudiyetlerini devam ettirebilmek adına toplumsal gözetimi arttırmış ve neredeyse her bir

birey izlenir hale gelmiştir. 2001’de başlayan bu süreç gözetim toplumunun en radikal, hırçın

sürecini oluşturmuştur ve birçok hakkın askıya alınmasına vesile olmuştur. Genellikle

koruma, yetkilendirme ya da önemseme gibi bileşenler içermesine karşın, gözetim her şeyden

öte, modern toplumlarda bir güç aracı olarak, bürokratik yapıdan doğru ifade bulan askeri,

jeo-politik, ve ekonomi temelli dinamiklere bağlı gelişmiştir (Lyon, 2013: 74-75). Gözetim

toplumu kapsamında şehirler çok önemli. Özellikle de metropoller; çünkü ekonomik

merkezler bu bölgelerde yoğunlaşıyor. Sermayenin ekonomik düzeni sağlayabilmesi adına da

özellikle metropollerdeki gözetim çalışmaları çok yoğun bir şekilde hissediliyor ve de

görülüyor. Londra, New York, Tokyo, İstanbul, Paris, Beijing bu örneklerden sadece bir kaçı.

Gözetim çalışmaları noktasında literatüre en çok katkıda bulunan akademisyenlerden David

Lyon’un üzerinde durduğu gözetim nesnelerinden biri de kimliklerdir. Kimlikler bir ülkeye

olan aidiyetimizi vurgulayan belgelerin başında gelir. Günümüzde ise geleneksel kimlikler

pek çok ülkede terk edilmek isteniyor. Hükümetler kimlikleri elektronik bir şekilde yeniden

kurgulamak ve bütün yurttaşlarının bu kimlikleri kullanmasını zorunlu kılmak istiyor. Buna

yönelik en sert toplumsal tepkilerse ABD ve Kanada’da gösterilmektedir. Türkiye’de de

elektronik kimlik kartı pilot bölgelerde yıllardır denenmekte olup, 2016 yılı içerisinde bütün

Türkiye’de uygulamaya geçeceği duyurulmuştur. TCKK (Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı)

olarak adlandırılan sistemin özellikleri de hazırlanan internet sitesi üzerinden ilan edilmiş

durumda. Elektronik kimlik kartları gözetimi ve bunun üzerinden veri toplamayı daha da

komplike bir süreç haline getirir. Giriş çıkış yaptığınız her devlet kurumu, kan bağışlarınız, en

son hangi doktora ve niçin gittiğiniz, hangi karayolunu kullandığınız gibi verilerin tamamı tek

bir çipli kart aracılığı ile gözetleyenlerin önüne serilmektedir (Lyon, 2012).

4

Bu çalışmayı ilgilendiren kısım ise internet teknolojisinin yayılmasıyla birlikte gözetim

toplumu kavramının dönüşümü. Gözetim toplumu çerçevesinde internet ve özelinde sosyal

medya neyi ifade etmektedir? Edward Snowden bu noktada bizim için önemli biri. NSA

(ABD Ulusal Güvenlik Kurumu) eski çalışanı olan Snowden 2013’te basına sızdırdığı

belgelerde ABD’nin müttefikleri de dahil olmak üzere 122 ülkeyi dinlediğini gösterdi. Bunun

da ötesinde sivil vatandaşlar da ABD tarafından dinleniyor ve internetin derinlemesine

haritasının çıkartılması, bütün internet kullanıcılarının lokasyon, cihaz ve faaliyetlerinin

tespitinin yapılması amaçlanıyordu (Hacızade, 2015). ABD ve NSA örneği bildiğimiz, basına

sızdırılmış kısıtlı sayıdaki sosyal medya ve internet gözetimi örneklerinden biri sadece.

Halbuki sosyal medyada neredeyse bütün devletler, büyük şirketler ve sistemin sadece

çeperinde olan ve de başkaları tarafından gözetlenmekte olan kullanıcılar tarafından da

gözetleniyoruz. Tam da bu noktada süperpanoptikon ve sinoptikon kavramlarına da değinmek

gerekecek. Panoptikon, süperpanoptikon ve sinoptikon birbirini ortadan kaldırmak yerine

birbirini besleyen ve tamamlayan kavramlardır (Öztürk, 2013: 146).

Süperpanoptikon kavramı esasen Mark Poster’a aittir; fakat kavramı geliştiren David

Lyon’dur. Panoptikon modelinin elektronikleşmesidir esasen süperpanoptikon. Sokaklardaki

kapalı devre televizyon sistemleri, cep telefonları, internetin bizzat kendisi, elektronik kimlik

kartları, kredi kartları süperpanoptikonu oluşturan nesnelerdir. Birey artık sadece kapalı bir

mekanda değil, her yerde gözetim altındadır. Dünya kapalı devre bir sisteme çevrilmiş

durumda ve kaçış alanları son derece kısıtlıdır (Lyon, 2006: 233 – 234). Süperpanoptikonun

panoptikondan bir farkı da artık sadece azınlık çoğunluğu değil, çoğunluk da azınlığı gözetler.

Örneğin bir bilgisayar kullanıcısı sosyal medya hesabı kullanımıyla bilgilerini dışarıya açar ve

gözetlenen bir nesne konumuna düşer; fakat aynı kullanıcı okuldan bir arkadaşının sosyal

medya hesabını kullanarak gözetlendiği sırada aynı sırada gözetleme işlevini de üstlenir.

Panoptikonun tek yönlü yapısı bu noktada kırılır. Bauman ise süperpanoptikonun muazzam

miktardaki veri toplama ‘’zaferi’’ için, süperpanoptikonun panoptikondan tek farkı depoya

veri sağlayan gözetim altındakilerin, gözetimin birincil – ve gönüllü – unsuru olmasıdır,

demektedir (Bauman, 2014: 60). Mark Poster süperpanoptikon kuramını şu şekilde

açıklamaktadır:

‘’ Denetim toplumu,yeni medya sayesinde, disiplin altına alıcı denetimle özdeşleştirilen

mekansal kapatıp-kuşatmalardan ayrılır ve bunu önemli bir açıdan yapar. Denetim

5

toplumunda birey etkin ve istekli bir şekilde veri birikimi sürecine riayet eder, bir satın alma

işlemi sırasında cebinden hemen kredi kartını çıkarıverir, müşteri memnuniyetini ölçmek için

hazırlanan anketleri doldurur, acaba en son hangi teknolojik ürün ( cep telefonları, gps

sistemleri vs. )çıktı diye hevesle bekler ve onu satın alıp kullanmaya başlar, böylece en ufak

hareketleri bile devletin ve kapitalizmin güçleri tarafından izlenir hale gelir. Gerek reality

TV’de gerekse de attığımız her adım ve yaptığımı her harekette, takip edilme dürtüsüyle

tamamen suç ortağıyızdır. Denetim sistemlerindeki bu değişimi ‘’süper-Panopticon’’ diye

adlandırarak, bunun Foucault’nun önceki analiziyle devamlılık içinde olduğunu, ama aynı

zamanda düzende belirli bir değişimi kaydettiğini ifade etmeye çalıştım. ‘’(Poster, 2012: 549)

Sinoptikon modelinde ise çok azı izlemektedir. Kitle iletişim medyası olarak adlandırdığımı

araçlar sinoptikonun temel argümanlarıdır. Kültür endüstrisi tarafından üretilen mesajlara

farklı sosyal, ekonomik ve dini/etnik gruptan bireyler aynı anda ve oranda maruz kalır ve

alımlama sürecinde hiçbir etkileri yoktur (Öztürk, 2013: 140). Tabii alımlama süreçleri

noktasındaki bu iddia biraz Frankfurt Okulu’nun karamsar bakış açısı çerçevesinde

oluşturulmuştur. Adorno’nun kültür endüstrisi kuramındaki en önemli argümanlardan biri

kitlenin bilinç düzeyini dikkate almaması ve kitleleri özne değil, nesne olarak

yorumlamasıdır. Kitleler kültür endüstrisinin ölçütü değil, ideolojisidir (Adorno, 2014: 110).

Fakat yine bu noktada Baudrillard’a da kısaca değinmek gerekiyor. Simülasyon kuramını kitle

iletişim araçları üzerinden değerlendirmek gerekecek. Kitle iletişim araçlarının ürettiği

enformasyonu Baudrillard kısırdöngüleşmiş bir simülasyon süreci, yani hipergerçek bir süreç

olarak yorumlamaktadır (2011: 120). ‘’Panoptikonda belli bazı seçilmiş yereller, öteki yerelleri

seyrediyordu. Sinoptikonda ise, yereller küreselleri izlemektedir’’ (Bauman, 2014: 63).

Deleuze, gözetim çalışmaları henüz başlamadan içinde bulunduğumuz süreci denetim

toplumu olarak tanımlayan düşünürlerden biri idi. Denetim toplumunu bugün gözetim

toplumunun daha ilkel şekli olarak da yorumlayabiliriz. Disiplin toplumlarında birey her

zaman yeniden, hep yeniden başlamaktadır (okuldan kışlaya, kışladan fabrikaya), oysa

denetim toplumlarında kimse herhangi bir şeyi bitirecek durumda değildir. Eğitim sistemi,

askeri hizmet, hepsi, evrensel bir deformasyon sistemine benzer tek ve aynı modülasyon

içinde bir arada varolan metastaz konumları gibidirler (Deleuze, 1992).

6

Sosyal Medya

Gözetim sorununun sosyal medya boyutunu ele almadan önce sosyal medyayı tanımlamak

yerinde olacaktır. Web 2.0’ın geliştirilmesiyle birlikte internette bir kırılma yaşandı. Bu

iletişim teknolojileri açısından bir kırılmaydı esasında. Zira bu gelişmeyle birlikte internetteki

etkileşim oranı arttı ve internet olduğundan daha interaktif bir boyuta evrildi. Böylece internet

kullanıcıları ağ hizmetinden yararlanarak etkileşim kurmaya başladı. Bu etkileşimin

kurulduğu kanallara sosyal medya kanalları diyoruz. Twitter, Facebook, YouTube, internet

sözlükleri (ekşisözlük, instela vd.), Academia, Instagram vs. Bu bağlamda günümüzde en

önemli gözetleme aracı bilgisayarlardır. Bilgisayarlar, verileri toplar, saklar, eşleştirir, geri

getirir, işler, pazarlar ve dolaşıma sokabilir (Çakır, 2015: 250). Sosyal medyayı bir mekan

olarak ele alabiliriz. Mekansa uygulanan bir yerdir. Örneğin sokak üstünde yürüyenler

tarafından bir mekan haline getirilir (De Certeau, 2009: 217). Peki sosyal medyadaki mekanı

yaratanlar kullanıcılar mıdır, yoksa üretici veyahut gözetmen mi? Bize sürekli bu mekanı

yaratan kullanıcılar ve sahipleri de kullanıcılardır hikayesi anlatılıyor. Bu bağlamda

Benjamin’in şu cümleleri açıklayıcı olacaktır:

‘’ Dinleyici hikayeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasında o kadar yer

eder. Kendini anlatanın ritmine kaptırdığında hikayeleri öyle can kulağıyla dinler ki, kendini

hiç zorlamadan onları yeniden anlatırken buluverir. ‘’ (Benjamin, 2012: 84)

Gösteri toplumu böyle bir şey. Biz bunu sosyal medya ve işlevleri üzerinden etüt ediyoruz.

Debord’un söylediği gibi ‘’görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür’’. Gösteri tartışılmaz ve

erişilmez devasa bir olumluluk sunar bizlere (Debord, 2014: 37). Sosyal medya mekanını biz

belirlemeyiz, biz orada sadece ufak direnç noktaları oluştururuz. Bu direnç noktalarından

birini Türkiye özelinde Gezi Parkı eylemleri esnasında görebildik. Sosyal medya üzerinden

insanlar örgütlendi ve direnişin bir parçası haline geldi. Ancak bu direnişe karşı da gözetim

toplumu çerçevesinde devlet aygıtının çeşitli organları harekete geçti ve birkaç öğrenci,

aktivist gözaltına alındı veyahut hakkında soruşturma açıldı (Milliyet, 2013). Gözetimin

sosyal medyadaki etkilerinin en somut örneklerinden biri bu olaylardır. Buradan şu analizi de

çıkartıyoruz elbette: Sosyal medya üzerinden egemenlerin alehine bir şeyler karalayan, bir

şeyler örgütleyen herkes gözaltına alınamaz, soruşturma geçiremez. Teknik olarak da bunun

7

olması mümkün değildir. Gözetimin temel esaslarından biri zaten bu soruşturma ve gözaltı

hadiseleriyle ortaya çıkar: Yıldırma. Kitle iletişim araçları üzerinden de haberleri yapılan bu

soruşturmalar çeşitli gruplara, kişilere mesajdır esasında. Egemenlere karşı girişilecek her

türlü söylemsel düzeydeki aktivite dahi suçtur ve gözetim mekanizmaları sosyal medyada

aktiftir.

Başta NSA olmak üzere internetteki bütün aktivitelerimiz çeşitli kurumlar tarafından takip

edilmekte ve arşivlenmektedir. Bu süreçte panoptikonun yansımalarını görüyoruz. Zira

panoptikon modelinde olduğu gibi gözetlenen hiçbir şekilde görünmemekte ve gözetlenenle

arasındaki bütün engeller ortadan kaldırılmaktadır. Gözetlenenin eylemlerini saklayabilecek

herhangi bir paravan yoktur ve internet aracılığıyla yapılan her eylem gözetleyenler tarafından

bütün açıklığı ile tespit edilmektedir. İnternetteki gözetim o denli tehlikeli boyutlara erişmiştir

ki, kullanıcı tarafından internete girilen verilerin bir kısmının silinmesi durumunda dahi

erişimi mümkündür. ABD’de 11 Eylül sonrasında çıkartılan anti terör yasaları kapsamında e-

maillerin 1 yıl süreyle saklanması zorunlu tutulmuş durumda ve bu uygulama halen devam

ediyor. Snowden örneğinden de gördüğümüz gibi konu sadece ABD ile kısıtlı da değil.

Dünyanın her yanındaki sosyal medya ve internet iletişim araçları gözetleniyor ve bu

gözetlemenin daha kalıcı ve daha geniş kapsamlı olabilmesi açısından da çalışmalar

sürdürülüyor. Üstelik sadece sosyal medya değil, bilgisayarınızdaki herhangi bir verinin dahi

gözetimin süzgecine takılması mümkün. Bilgisayarınız ile sadece bir kez internete

bağlanmanız durumunda bilgisayarlarda arka kapı olarak adlandırılan sistemler aktive oluyor

ve denetim olanağı sağlanıyor (Düzel, 2006). Peki niçin önemli gözetim nosyonu modern

toplumda bu denli? Sadece güvenlik algısıyla mı ilgili bu durum? Bunu en güzel Foucault

özetliyor. Magazine Litteraire için verdiği söyleşide iktidar düzenine göre gözetlemenin

cezalandırmadan daha etkili ve daha verimli olduğundna bahsediyor. Bu bağlamda on

sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılda yeni bir iktidar formunun üretildiğinden ve bugün halen

bu gözetlemeci iktidar formunun devamından bahsediyor (Foucault, 2012: 22). Modern

iktidarda cezalandırma değil, gözetleme önemli. Çünkü cezalandırmanın caydırıcı bir

argüman olmadığı aleni artık. Gözetleme ise toplumsal anlamda büyük bir baskı yaratıyor ve

bu baskı neticesinde de toplumsal düzenin daha rahat bir şekilde tesis edildiğine inanılıyor.

8

Rusya, Çin, Almanya ve Fransa’da resmi dairelerde Microsoft yazılımlı bilgisayarların

kullanımı yasaklanmış durumda. Bunun sebebiyse ABD, İngiltere ve İsrail’in sahip olduğu

Promis ve Echolon programları aracılığıyla Microsoft işletim sistemi olan bilgisayarların çok

rahat bir şekilde takip edilebilir ve veri analizi yapılabilir durumda oluşudur (Düzel, 2006).

Wikileaks’in bize gösterdiği en önemli şeylerden biri de gözetim teknolojisinin aynı zamanda

bir endüstri halini aldığı idi. Wikileaks belgelerinden öğrendiğimiz kadarıyla dünyanın 9

ülkesinde 17 şirket gözetim teknolojisi üretip, satıyor: Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fransa,

İtalya, Macaristan, Polonya, Birleşik Krallık, Hollanda ve Danimarka (Çakır, 2015: 272).

Gözetim teknolojilerinin üretilip satılması dahi bir ticari alan olmuş durumda. 2006 yılında

İstanbul’da kişisel verileri şirketlere satan 17 şirket var örneğin (Düzel, 2006). Bu şirketlerin

işlevi ellerindeki e-mail adreslerini ve oluşturdukları kullanıcı profillerini ticari şirketlere

satmak.

Sosyal medyadaki gözetimi ele alırken elbette sadece güvenlik ve ticari kaygılarla yapılan

gözetime değinmek yetersiz olacaktır. Gözetlenenlerin gözetlediği bir düzlem aynı zamanda

sosyal medya. Bu bağlamda yakın zamanda çok da somut bir örnek yaşandı. Periscope

aracılığı ile evli iki çift swinger (eş değiştirme) partilerini canlı olarak yayınladılar. Seksüel

bağlamda kimseyi ilgilendirmeyecek bu eylemi çiftlerden biri periscope üzerinden

yayınlayarak bütün izleyicilerine duyurdu. Bu sırada da takipçi sayılarının iki katına çıkmış

olması bir diğer ilgi çekmesi gereken nokta (Radikal, 2015). Daha önceden de yine

Türkiye’de periscope üzerinden tecavüz yayınlanmış, dünyada ise intihar vakaları yaşanmıştı.

İnsanlar özne olduklarını zannederek sosyal medya üzerinden, çeşitli uygulamalar ya da

siteler aracılığı ile kendilerini sunuyor, sunmaya devam ediyor. Burada farkında olunması

gereken esas nokta, insanların sosyal medyada birer özne değil, çoğu zaman nesne

olmalarıdır. Özellikle kendi bedenini teşhir eden insanlar nesne olduklarının farkında değil.

John Berger bu noktada resim sanatı kapsamında da olsa teşhir edilen kadın karşısında

suçlunun onu seyreden değil, kadın olduğunu ifade ediyor. Çünkü resim sanatında izleyici

olarak erkek konumlanmıştır ve kadının bedenini teşhir ettiği çeşitli argümanlarla ortaya atılır

ve de suçlu kadın halini alır. Kadın bir nesnedir, seyirlik bir objedir (Berger, 2014: 51).

Süperpanoptikon kavramı çerçevesinde ele almak gerekiyor sosyal medyayı bir de. Popüler

kültür tarafından ‘’stalker’’ yani izleyici olarak adlandırılan bir sosyal medya kullanıcı kitlesi

mevcut. Bu bireyler saatlerini bir kişinin sosyal medya hesabını kontrol etmek, gözetlemekle

geçirmektedirler. Bu da esasında bize şunu göstermektedir. Bireyler, özellikle de ‘’stalker’’

9

olarak adlandırılan bireyler açısından çoğu zaman sosyal medya yeni bir kimliğin inşasına

sebebiyet vermektedir. Sosyal medya genel bağlamda bireylerin çoğu için bir kaçış alanıdır.

Bireyler yeni kimlikler yaratarak burada varlıklarını sürdürmek ve özgür bir alanda

kendilerini ifade etmek ister. Gerçek hayatta karşılaştıkları engellemelere karşı sosyal

medyanın bir alternatif olduğunu zannederler; fakat sosyal medyada her ileti, her yazışma, her

tıklama kontrol altındadır (Baban, 2012: 76 – 77).

Sinoptikon açısından da konuya değinmek gerekirse rıza üretim aşamasının geldiği

noktalardan biridir sinoptikon. Panoptikon insanları seyredilebilecekleri bir konuma zorla

getirdi. Sinoptikonun ise baskıya ihtiyacı yoktur, insanları seyredilsinler diye ayartır

(Bauman, 2014: 62). Ne demek bu? Foursquare, Periscope vs. demek. İnsanların sosyal

medya üzerinden kendilerini seyirlik birer nesne konumuna getirmesi ve burada özne

olduklarını zannetmeleri demek. İnsanların kendi bedenlerini, kendi yaşantılarını teşhir

etmeleri demek. Bu yüzden gözetim sosyal medya aracılığıyla meşrulaşıyor da bir bakıma;

çünkü insanlar kişisel bilgilerini hiçbir zorlamaya maruz kalmadan şirketlere ve bunun

üzerinden de istihbarat araçlarına satıyorlar. Sevgilinizle gittiğiniz sinemadan yaptığınız

check-in, en sevdiğiniz kitapları Facebook’ta beğenmeniz, Periscope üzerinden şu an

bulunduğunuz yerden canlı yayın yapmanız; hepsi sizi daha rahat ulaşılabilir nesneler haline

getiriyor. İnternet ve Web herkes için değildir ve muhtemelen hiçbir zaman evrensel

kullanıma açık olmayacaktır. Arz cephesi, erişimi olanların bile bir tek kendi çizdiği çerçeve

içinde seçim yapmasına izin verir; onları, kendi sunduğu sayısız paket arasında ve içinden

seçim yaparak zamanlarını ve paralarını harcamaya davet eder (Bauman, 2014: 63). Rıza

üretim işte bu şekilde işlemektedir. Önünüze Bauman’ın ifade ettiği gibi çoklu bir yol açılır ve

siz bunlar içinden bir seçim yaptığınız sürece özgür iradenizle karar vermiş olduğunuz için

kendinizi mutlu, özgür ve de demokratik bir ülkenin, sistemin parçası olarak görürsünüz.

Gözetimi sadece güvenlik politikaları ve ticari kaygılar ekseninde de düşünmemek

gerekiyor. Bunun dışında çalıştığınız kurumlar tarafından da sosyal medya hesaplarınız ve

kişisel verileriniz gözetleniyor olabilir. Nitekim 1986 yılında ABD’de uygulanmaya başlanan

kanun ile birlikte, işverenlerin çalışanlarını elektronik olarak gözetlemesi yasallaşmıştır.

Şirketler ticari sırlarını ya da piyasadaki iyi ünlerini korumak için bu çalışanlarının

iletişimlerini denetleme hakkına sahiptir (Özarslan, 2008: 142). Bugün yeni işe alımlarda dahi

10

artık insanların sosyal medya hesapları incelenmekte ve bazı durumlarda bu CV’lerinden daha

etkili olmaktadır.

Türkiye’de de ticari amaçlarla gözetim ürkütücü boyutlara gelmiştir. Türkiye’deki

telekomünikasyon altyapısının internet ayağını tek başına elinde bulunduran Türk

Telekom’un alt şirketi olan TTNet Phorm adlı şirketle çalışmaya başlamıştır. 2013 yılında bu

birlikteliğin sağlandığı düşünülüyor. Phorm adlı şirket gözetim ve güvenlik endüstrisi

alanlarında faaliyet göstermektedir. Phorm’un temel prensibi internet kullanıcılarının sosyal

medya başta olmak üzere internet kullanımlarını izleyip fişleyerek onların tüketim profillerini

çıkartan ve bu yolla veri bankası oluşturmaktır. Şirket ABD, İngiltere, Güney Kore ve

Romanya gibi ülkelerde de faaliyette bulunmuş; fakat hepsinde faaliyetleri sakıncalı

bulunarak yasaklanmıştır. Şu an internet gözetimini bilindiği kadarıyla sadece Türkiye’de

TTNet üzerinden yapmaktadır. Türkiye’de ise Phorm şirketinin doğrudan adı geçmemektedir

ve ‘’gezinti’’ adı verilen bir sunucu üzerinden bütün gözetleme çalışmaları sürdürülmektedir

(Alternatif Bilişim Derneği Raporu, 2013: 7).

Peki dijital gözetimin şirketler tarafından da yapılıyor olmasının nedeni nedir? Bu gözetimin

ilk basamağında sizin sosyal medyadaki alışkanlıklarınız, arama motorlarındaki faaliyetleriniz

kategorize edilir ve sizin bir tüketici profiliniz çıkartılır. Bu tüketici profili çerçevesinde de

internet sitelerinde banner olarak adlandırılan reklam kutucukları ‘’kişiselleştirilir’’. Örneğin

idefix’te baktığınız en son kitabın reklamını Facebook’ta görüyor olmanız bir tesadüf değildir.

Kullanıcı profilinizin çıkartılmış olduğunun ve tüketim alışkanlıklarınıza göre size ‘’öneriler’’

sunulduğunun göstergesidir. Bu reklamlar aracılığıyla da sizin bedava kullandığınızı

zannettiğiniz Facebook, Twitter, katılımcı internet sözlükleri, Google, Gmail gibi şirket ya da

uygulamalar giderlerini karşılar ve artı değere geçerek şirketin büyüklüğüne göre on binlerce

dolardan, milyon hatta milyarlarca dolara kadar kar elde ederler. Bu gözetiminin ikinci ve

esas tehlikeli boyutu ise size ait tüketim profilinin Phorm gibi şirketler aracılığıyla detaylı bir

şekilde oluşturulması ve küresel firmalara satılması. Burada sizin mahremiyetinize karşı açık

bir saldırı vardır ve siz doğrudan nesne haline getirilmişsinizdir. Tüketimin objesi halini almış

bir bireysinizdir artık kapitalist enformasyon sürecinde.

11

İnternette ve dolayısıyla sosyal medyada tüketim endeksli gözetimin olanaklı kılınmasını

sağlayan şeyse cookies (çerezler) adı verilen araçlardır. Bu araçlar sizin internetteki her

hamlenizi kayıt altına alır ve bilgisayarınızın sabit diskinde bunları saklar. Bu veriler düzenli

olarak tüketici sunucusuna iletilir ve bu sunucu üzerinden de yukarıda da anlatmış olduğum

gibi tüketim profilinize göre size reklam opsiyonları gönderilir. Bu cookies adı verilen araçlar

aynı zamanda bilgisayarınızdaki kişisel verilerin de sunucuya aktarılmasını ve Phorm gibi

büyük ve esasında illegal şirketlere veri akışını sağlar. Bu sistem açıkları nedeniyle Intel ve

Microsoft firmaları halen yoğun tepki almaktadır (Lyon, 2006: 88).

Kişisel verilerin kullanımına ve istismarına yönelik yakın zamanda Apple Ceo’su Cook’un

açıklamaları da konu bağlamında önemli. Facebook ve Google’ın müşterilerinin kişisel

bilgilerini istismar ettiğini ve bu bilgiler üzerinden kâr elde ettiğini ifade ediyor Cook. (T24,

2015). Buradan anladığımız kadarıyla bir sosyal medya devi olan Facebook ve arama motoru

bağlamında halen liderliğini sürdüren Google kullanıcı profillerini bazı şirketlere satıyor. Bu

şu demek oluyor. Facebook kullanıcılarının beğendikleri sayfalar ve ilgilendikleri alanlar ile

Google’de yapılan aramalar, hangi sitede kaç dakika geçirdiğiniz gibi verilen pazarlama

şirketlerine satılıyor. Peki kullanıcılar bunun farkında mı? Mart 2000 tarihli Business Week /

Harris Poll anketi katılımcıların % 89’unun verilerin bir bireyin kimliği ile eşleştirildiği web

izleme ölçütlerinden rahatsız olduğunu ifade etmiştir (Lyon, 2013: 270). Yani insanlar

internet üzerindeki faaliyetleri üzerinden bir kimlik oluşturulmasının gerçeği yansıtmadığını

ifade ediyorlar ve bundan rahatsızlık duyuyorlar. Yine 2000 yılında Ağustos ayında yapılan

Pew Internet ve American Life Project tarafından yapılan araştırmada ise internet

kullanıcılarının % 54’ünün izlemeye karşı olduğu ortaya çıkıyor. Nisan 2001’de American

Society of Newspaper’ın yaptığı araştırmada ise, bir şirket tarafından kişisel mahremiyetin

ihlali konusunda katılımcıların % 51’inin ‘’son derece endişeli’’, % 30’unun ise ‘’kısmen

endişeli’’ olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Son olarak US Annenberg Public Center’ın Haziran

2005’te yayımladığı rapora göre, Amerikalı tüketicilerin büyük çoğunluğunun kişisel

verilerinin şirketler tarafından hangi amaçla kullanıldığından habersiz olduğunu ve davranış

profilleme, fiyat ayrımcılığı ve kişisel verilerinin veritabanı şirketlerinden satın alınmasına

karşı olduğunu göstermiştir (Lyon, 2013: 270).

12

Tam da bu noktada Snowden’e dönmek istiyorum. Snowden eski bir CIA ve NSA çalışanı.

2013 yılının ortalarında sosyal medya ve telekomünikasyon ağları üzerindeki denetimi

sızdırmaya başladı. Snowden ABD tarihinin en büyük sızıntıya sebebiyet vermiştir. Peki ne

anlatıyor Snowden bizlere? Beş Göz’ün (ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni

Zelanda arasındaki elektronik istihbarat ağının adı) ve uluslar arası şirketlerin kişisel verileri

nasıl saklandığına ve insanların nasıl takip edildiğini gösteriyor. NSA’in stratejik ortakları

devletler ve küresel şirketlerdir: Bunlar, 80 büyük küresel şirkettir ki çalışma alanları,

Telekomünikasyon & ağ hizmeti göstericileri, ağ altyapı şirketleri, donanım platformları ve

masaüstü sunucuları kuran şirketler, operasyon sistemleri kuranlar, uygulama yazılımları

üreticileri, güvenlik donanımı ve yazılım üreticileri ve sistem entegrasyonu yapanlardır.

Bunların arasında dünyaca ünlü marka haline gelmiş AT&T, IBM, HP, Motorola, Qwest,

Microsoft, Intel, Verizon, CISCO, EDS, Qualcomm, Oracle gibi firmalar vardır. Yüksek

kapasiteli uluslar arası fiber optik kablolara girişi başarmak için ortak şirketlerin biricik

anahtar baskısı, dünya genelinde yönlendiriciler ya da anahtar düğmelerdir. Kitlesel devasa

düzeydeki datalar, ortaklar tarafından yapılan girişlerin çoğu çeşitli yasal otoriteler tarafından

kontrol edilmiştir. Kullanılan program PRISM’dir. Amerikan servis sağlayıcılarının

hizmetlerinin doğrudan toplayıcıları: Micrososft, Yahoo, Google, Facebook, Pal Talk, AOL,

Skype, YouTube, Apple (Çakır, 2015: 278-279). Bu firma ya da uygulamaların en az birini

çoğumuz kullanıyoruz. Bu da sosyal medyada değil sadece, işletim sistemi aracılığıyla

yaptığımız her işlemin takip edildiği anlamına geliyor. Office dosyalarında yaptığımız

sunumlar, yazdığımız makaleler dahi devletler ve ağ sağlayıcı şirketler tarafından talep

edildiğinde takip edilebilir durumdadır.

Esas ürkütücü olan ise bu gözetim çalışmalarının meşrulaştırılması ve halk nezdinde de

büyük oranlarda meşruluk kazanmış olması. Güvenlik politikaları burada çok önemli bir figür.

Neşe Düzel’in Uğur Dolgun’la yaptığı söyleşide çok trajik bir cümle kuruyor Dolgun. Bin

Ladin’in yakalanamaması gibi bir durum söz konusu değil( Röportaj 2006 yılına ait ve o yıl

Bin Ladin henüz öldürülmemiş ve büyük bir ‘’güvenlik tehlikesi’’ durumunda), yakalamak

istemiyor ilgililer; çünkü düşman algısı diri tutulmak durumunda diyor (Düzel, 2006). Bu

yüzden gözetimin meşrulaştırılması için güvenlik algısı daha doğrusu, güvenlik eksikliği

algısı önemlidir. Barış Çoban’ın ifade ettiği gibi sistemin temel korkusu politik suç olduğu

için ‘’adi suç’’ önemli bir güvenlik sorunu değildir. Sonuçta gözetim sistemleri adi suç için

değil, politik suç için yapılandırılmıştır (Çoban, 2008: 114). Burada tabii şunu da kavramak

13

gerekiyor: Devletin güvenlik algısı tarihsel bir süreç içinde değişmiştir. Foucault’nun

anlatmaya çalıştığı da budur. Disiplin toplumu yoktur artık, denetim toplumu vardır. Artık

bakılan iktidar değil, iktidara tabi olması beklenen öznelerdir (Gambetti, 2012: 25).

Gözetlemenin günümüzde bu denli yaygın olmasının ve düşman algısı yaratılarak

meşrulaştırılmasının nedeni de budur.

Sonuç

Gözetim çalışmaları ekseninde değerlendirilecek olursa interneti bir burjuva kamusal alanı

olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Egemen sistemin gerek üretimin sürekliliği sağlamak

noktasında, gerekse ‘’güvenlik’’ endişeleri çerçevesinde internet ve sosyal ağlar üzerindeki

gözetim çalışmaları sürekli yoğunluğunu arttırmaktadır. Gözetim günümüzde şirketler

açısından sürdürülebilirlik için kullanılırken, bir pazarlama üretimi tekniği ve devletler

açısındansa ‘’güvenlik’’ gerekçeleriyle meşrulaştırılmaktadır. Günümüzde çalışanların işte

geçirdikleri zamanda internet ortamında denetlenmesi ve hatta sosyal medya hesaplarından

yapılan paylaşımların takibi neredeyse olağanlaşmıştır (Yumuşak, 2015: 103). Şirketlerin

tüketici profilleri çıkartıyor oluşlarının bir sonucu da bu profillerin talep edildiği takdirde

devletlere iletilmesidir. Tüketici profilleri son zamanlarda devletler tarafından da çeşitli

kişilerin ‘’suç unsuru’’ oluşturup oluşturmadığını formülize edebilmek açısından

kullanılmaktadır (2015:104). Devletin güvenlik endişesiyle gözetimi noktasında ise Türkiye

özelinde temel refleks bilgiye erişimi kısıtlamak ve sansür doğrultusunda şekillenmektedir

(2015: 108).

Tim Berners Lee 1989 yılında World Wide Web (WWW)’i herkesin her şeye ve herkesin

birbirine bağlanabileceği ‘’açık bir ortam’’ olarak tasarladı. Maksat enformasyonun ve ifade

özgürlüğünün hükümetler tarafından kısıtlanamayacağı bir ortamın inşası idi (Fuchs, 2015:

143). Gözetim toplumu ekseninde görüyoruz ki Lee’nin tasarladığı ortam temel amacından

sapmış durumda. Bunu Lee de görmüş olacak ki internetin artık tehlike altında olduğunu ve

buradaki ifade özgürlüğü ve serbest kamusal alan algılarının tasarlandığı dönemden daha da

önemli olduğunu söylemiştir (Fuchs, 2015: 149-150). İnternet çeşitli direniş noktalarının

oluşmasında özellikle de sosyal medya aracılığı ile vesile olmuştur; ancak günümüzde

14

görüldüğü üzere bu ağlardaki gözetim sadece Türkiye, Mısır, Çin gibi baskıcı ülkelerde değil

ABD, İngiltere, Kanada gibi batılı ve ‘’demokrat’’ rejimlerde de son derece yaygındır.

Çalışma boyunca da görüldüğü üzere gözetim mekanizmaları kapitalist sistem açısından son

derece önem teşkil etmektedir. Bu nedenle de gözetim uygulamaları çeşitli meşrulaştırma

argümanları ile birlikte her gün daha da artmakta ve derinleşmektedir. Sosyal medya

kullanıcıları çok farklı şirketler, devletler, kurumlar tarafından sürekli bir gözetim altındadır

ve bu onları hep potansiyel şüpheli hem de potansiyel tüketici olarak iki farklı kimliğe

ulaştırmaktadır.

Kaynakça

Kitap ve Makaleler

Adorno, Theodor W. (2014), Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi, Çev. Nihat Ülner – Mustafa

Tüzel – Elçin Gen, İletişim: İstanbul.

Althusser, Louis (2003), İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Ayrıntı: İstanbul.

Baban, Ece (2012), McLuhan ve Baudrillard’ın Penceresinden Sosyal Medyanın Etkisi:

İfadenin Esareti, Gözetlenen Toplum ve Kayıp Kimlik Sendromu. (Ed.) Kara, Tolga –

Özgen, Ebru. Sosyal Medya / Akademi içinde, Beta: İstanbul.

Baudrillard, Jean (2011), Simulakrlar ve Simülasyon, Çev. Oğuz Adanır, Doğu Batı: Ankara.

Bauman, Zygmunt (2014), Küreselleşme, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı: İstanbul.

Benjamin, Walter (2012), Son Bakışta Aşk. Çev. Nurdan Gürbilek, Metis: İstanbul.

Berger, John (2014) Görme Biçimleri. Çev. Yurdanur Salman, Metis: İstanbul.

Bentham, Jeremy (2008), Panoptikon Gözün İktidarı, Su Yayınları: İstanbul.

Çakır, Mukadder (2015), İnternette Gösteri ve Gözetim, Ütopya: Ankara.

Çoban, Barış (2008), Gözün İktidarı Üzerine. Çoban, Barış & Özarslan, Zeynep (Haz.),

Panoptikon Gözün İktidarı içinde, Su Yayınları: İstanbul.

15

Debord, Guy (2014), Gösteri Toplumu. Çev. Ayşen Ekmekçi – Okşan Taşkent, Metis:

İstanbul.

De Certeau, Michel (2009), Gündelik Hayatın Keşfi-1. Çev. Lale Arslan Özcan, Dost:

Ankara.

Foucault, Michel (2012), İktidarın Gözü. Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı: İstanbul.

Fuchs, Christian (2015) WWW’nin 25. Yıl Dönümü: Sosyalizme Geçiş ya da Barbarlığa

Dönüş. Çev. Aylin Aydoğan. Ayrıntı Dergi, 11. Ayrıntı: İstanbul.

Gambetti, Zeynep (2012), Foucault’dan Agamben’e Olağanüstü Halin Sıradanlığına Dair Bir

Yanıt Denemesi. Cogito, 70-71. Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.

Lyon, David (2006), Günlük Hayatı Kontrol Etmek Gözetlenen Toplum, Çev. Gözde Soykan,

Kalkedon: İstanbul.

Lyon, David (2012), Vesikalı Yurttaş Gözetim Aracı Olarak Kimlik Kartları. Çev. Barış

Baysal, Kalkedon: İstanbul.

Lyon, David (2013), Gözetim Çalışmaları, Kalkedon: İstanbul.

Niedzviecki, Hal (2010) Dikizleme Günlüğü, Çev. Gökçe Gündüç, Ayrıntı: İstanbul.

Özarslan, Zeynep (2008), Gözün İktidarı: Elektronik Gözetim Sistemleri, Panoptikon Gözün

İktidarı içinde, Su Yayınları: İstanbul.

Öztürk, Serdar (2013), Filmlerde Görünürlüğün Dönüşümü: Panoptikon, Süperpanoptikon,

Sinoptikon: İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı 36: 133 – 151.

Poster, Mark (2012) Foucault, Deleuze ve Yeni Medya. Cogito. 70 – 71, Yapı Kredi

Yayınları: İstanbul.

Yumuşak, Fırat (2015), Dijital Gözetim Sunar: Ölçülebilir, Kârlı ve Hızlı Hayatlar. Ayrıntı

Dergi, 11. Ayrıntı: İstanbul.

İnternet Kaynakları

16

Alternatif Bilişim Derneği Raporu (2013), Türkiye’de İnternetin Durumu. Erişim Tarihi 22

Aralık 2015. https://www.alternatifbilisim.org/w/images/Turkiyede-internetin-

durumu-2013.pdf

Deleuze, Gilles (1992), Denetim Toplumları, Çev. Ulus Baker. Erişim Tarihi: 22 Aralık

2015. http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=6,24,0,0,1,0

Düzel, Neşe (2006), Artık Hepimiz Her An İzleniyoruz, Uğur Dolgun ile söyleşi. Radikal. 1

Mayıs 2006. Erişim Tarihi: 20 Aralık 2015. http://www.radikal.com.tr/haber.php?

haberno=186027

Hacızade, Nigar (2015), Artık Her Şey Ortada. Al Jazeera Türk Dergi.

http://dergi.aljazeera.com.tr/2015/05/01/artik-her-sey-ortada/

Milliyet (2013), Twitter mesajlarına örgüt soruşturması. Erişim Tarihi: 22 Aralık 2015.

http://www.milliyet.com.tr/twitter-mesajlarina-orgut/gundem/detay/1719250/

default.htm

Radikal (2015), Eş değiştirme partisi Periscope’ta canlı yayınlandı. Erişim Tarihi: 21 Aralık

2015 http://www.radikal.com.tr/turkiye/es-degistirme-partisini-periscopeda-canli-

yayinladi-1494765/

T24 (2015), Apple’un Ceo’su Cook: Facebook ve Google, müşterilerinin kişisel verilerini

istismar ediyor. Erişim Tarihi: 21 Aralık 2015 http://t24.com.tr/haber/applein-ceosu-

cook-facebook-ve-google-musterilerinin-kisisel-verilerini-istismar-ediyor,298666

17