30
Çukurova Üniversitesi Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Danışman: Yrd. Doç.Dr. Cahit ASLAN Mehmet Şerif AKAYDIN Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Grubu Eğitimi 2007931157 Sosyal Değişme ve Gelişme Dersi 15.01.2008

Sosyal Değişme Örnekleri

Embed Size (px)

Citation preview

ÇukurovaÜniversitesi

Tarihsel Bir Sistem Olarak“Kapitalizm” ve Sosyal

Değişme

Danışman: Yrd. Doç.Dr. CahitASLAN

Mehmet Şerif AKAYDINSosyal Bilimler EnstitüsüFelsefe Grubu Eğitimi

2007931157Sosyal Değişme ve Gelişme Dersi

15.01.2008

Abstract

This text about “Historical Capitalism”, As an historical

system, the word “capitalism” determine an ideologie atide.

Capitalism comes from the world “capital”(main Money) and it is

used as collected richesse. Wallerstein gives different implict

in the historical capitalism. This implict has a chain of goods

and The idea of the historical capitalism is in the dependicia

theries in the social change.

Key Terms

Historical capitalism, chain of goods and dependicia

theries, Wallerstein

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa2

Özet

Bu çalşıma da , tarihsel bir sistem olarak kapitalizm

ideolojisinin bir kritiği yapılmıştır. Kapitalizm, sözcüğü ana

para veya kapital sözcüğünden türetilmiştir. Wallerstein,

tarihsel kapitalizm adlı eserinde, kapitalizm kavramını meta

zinciriyle beraber düşünür. Meta zincirileriyle beraber bu

metin, sosyal gelişme açısından, bağımlılık teorileri

kategorisine girer.

Anahtar TerimlerTarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa3

Tarihsel Kapitalizm, meta zincirleri, bağımlılık teorisi,

Wallerstein

Giriş

Tarihselcilik, tarihin önemini vurgulayan, şeylerin her

zaman tarihsel gelişmenin seyri içinde görülmesi, düşünülmesi

ve tartışılması gerektiğini savunan bir deyimdir. Bu deyimden

hareketle düşündüğümüzde, her türlü olgunun kendisinden önceki

olgularla, özsel ortaklıklara sahip olduğunu vurgulamış oluruz.

Bu bağlamda, tarihsel olana yönelik, bir başlangıç verme

keyfidir ve kendi “tarihsel ufkuyla”-Dilthey- sınırlıdır.

Tarihsel bir sistem olarak kapitalizm kavramsallaştırması her

şeyden önce ideolojik bir duruşu ve yanlılığı ifade eder.

Kapitalizm sözcüğü, herkesin üzerinde anlaşacağı üzere,

kapitalden(anapara) türetilmiştir ve kullanım itibariyle

birikmiş zenginlik anlamına gelir. Kapitalizmin temel

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa4

özellikleri aralarında kaynaşarak bir sistem

oluşturmaktadırlar. Bu özellikler şunlardır:

“1,Temel üretim araçlarının mülkiyeti ve değişimi özeldir.

Böylece sistem, kapitaliste iktisadi yapılar üzerinde hareket

ve karar yetkisi vermektedir.

2,Kapitalizmde iktisadi faaliyete yol, hedef gösteren ve

ekonominin başlıca doğrultularını belirleyen bir güdü tipi

vardır. Bu temel güdü kârdır.

3,Üretilen nesnelerin çoğu maldır. Üretimin hedefi,

dolaysız bir tüketim değil, değişimdir. Mal, pazarda satılmak

için üretilir.

4,Kapitalizm üretim araçlarına sahip girişimcilerin rolü

üzerine kurulan bir ekonomik sistemdir. Kapitalizmde piyasa

mekanizması ve bu mekanizmaya dayalı bir fiyat oluşum sistemi

mevcuttur. Sistemde bireyler satmak, almak ve kendi çıkarlarına

en uygun anlaşmalar yapmakta serbesttir.

5,Kapitalizmde sermayenin rolü önemlidir. Sadece sermaye

olarak değil aynı zamanda bu sermayenin yarattığı etkinin

varlığı ve ekonomiye yön vermesi gerekir. Ayrıca kapitalizmde

sermaye bir gelir kaynağı durumundadır (kâr, rant, faiz).

6,Kapitalist sistemde nüfusun önemli bir kısmı emeğini bir

ücret karşılığında satar. Kapitalizmde, bizzat kendi mantığı

içinde işlemesine elverişli koşulları yaratacak hukuki-iktisadi

bir örgütlenme mevcuttur (liberalizm, bireycilik, özel

mülkiyet, miras, sözleşme özgürlüğü, vb...).”1

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa5

Kapitalizm öncesi insan, ekonomik faaliyeti sadece doğal

ihtiyaçlarının karşılanması olarak algılayan doğal insandır ve

bu doğal insan kapitalizm öncesi dönemlerde her şeyin

ölçüsüdür. Kapitalist sistemle birlikte ilkel ve özgün anlayışı

olan doğal insan yok olur ve sermaye birikimi ekonomik

faaliyetin hâkim güdüsü haline gelir. Kapitalizm gerçekçi

akılcı bir tutumla ve nicel hesaplama yöntemleriyle yaşamdaki

her şeyi bu amaca bağlar.2 Bu çerçevede sermaye birikimi

kapitalist sistemin gelişebilmesi için gereken önemli

etkenlerden biri haline gelir. Nitekim maddi ve simgesel olarak

iktisadın topluma egemen olduğu bir düzen olan kapitalizmin

değişmeyen omurgasını, sermaye birikimi sürecinin özerk ve

başat bir amaç konumuna gelmesi oluşturur.3

Kapitalizm tarihsel bir sistemdir. Bu tarihsel sistemin

doğuşunun 15. yüzyıl sonrası Avrupa da gerçekleştiği; sistemin

zaman içinde, 19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde tüm yerküreyi

kaplayacak biçimde mekân içinde de genişlediğini; bugün hala

tüm yerküreyi kaplamakta olduğu düşüncesinden hareketle

kapitalizm şu şekilde de tanımlanabilir. “Tarihsel kapitalizm,

temel iktisadi etkinlik içinde geçerli olan ya da ağır basan

iktisadi amacın ya da yasanın sınırsız sermaye birikimi olduğu

o somut, zamanla sınırlı, mekânla sınırlı, tümleşik üretim

etkinlikleri yeridir. Bu toplumsal sistem, içinde böylesi

kurallara göre iş görenlerin, bunun üzerinde, başkalarının da

aynı kalıplara uymak yada uymamanın sonuçlarına katlanmak

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa6

zorunda bırakılmasının koşullarını yaratacak ölçüde etkide

bulunabildikleri sistemdir.”4

Wallerstein, tarihsel kapitalizm kavramlaştırmasında, bu

kavrama daha özgül bir içerik kazandırmıştır. Çünkü söz konusu

kavramsallaştırmadan önceki-ki Neanderthal insan değin bir

kapitalizmden söz edileceğini vurgular-kapitalizmin bugünkü

anlamda “meta zincirlerine” sahip olmadığını vurgular. Meta

zincirleri; ev mobilyaları örneğiyle açıklamak gerekirse, bir

mobilya eşyası için asgari ölçüde, tahta, bunu kesecek gereçler

ve işgücü gereklidir. Aynı şekilde bütün bu gereçlerin

üretilmesi için de, bir üretim sürecine ihtiyaç vardır, bu

anlamda örneğin bir sandalyenin, üretimi için karışık bir

üretim süreci işlemektedir. Wallerstein; bu olgunun, “tarihsel

kapitalizm” dışında, hiçbir tarihsel-toplumsal sistemin, bu

meta zincirlerine tam anlamıyla sahip olmadığını vurgular.

“Tarihsel Kapitalizm” bağlamında, kapitalizm; sadece

“para biçiminde tüketim malları stoku, makineler yada maddi

şeyler üzerine izin verilen hak talepleri değil”5 aynı zamanda,

tarihsel toplumsal sistemin ayırt edici özelliği olarak; bu

tarihsel sistemde sermayenin çok özel bir yolla kullanıma

girmesidir. Bu kullanımda da başlıca amaç yada niyet sermayenin

kendini büyütmesidir.

Bu çalışma da, Tarihsel Kapitalizm kitabında, kapitalizme

yapılan göndermeler; her şeyin metalaştırılması, tarihsel

kapitalizm bağlamında devletler kapitalizm de işçilerin

sınıflandırması, tarihsel kapitalizm ve ırkçılık tartışmaları,

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa7

başlıkları etrafında toparlanmış ve Wallerstein çözümlemeleri

çerçevesinde sosyal değişme olguları tartışılmıştır. Aynı

bağlamda; bu tartışmalar etrafında, ilerleme fikrinin bir

kritiği yapılmıştır.

1.Her Şeyin Metalaştırılması

Metalaştırma düşüncesi, kapitalizmin tarihsel olarak

edindiği en büyük birikimdir. İş bölümünün, üretim sürecinde

dağılımını rasyonel olarak düzenlenmesi olarak

tanımlayabileceğimiz, bu durum üretilecek yeni sanayi alanları

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa8

da oluşturtmuştur. Dolayısıyla, tarihsel kapitalizm bütün

birikimleriyle her şeyi metalaştırmıştır. Wallerstein; Tarihsel

kapitalizmin başlangıcı olan 15,yüzyılın sonlarından bugüne

değin, bu metalaştırma tüm şiddetiyle sürdüğünü ve bugün de

bütün dünyayı sardığını vurgular.

Tarihsel kapitalizm tüm bu metalaştırma sürecine rağmen,

iş gücünü metalaştırma da isteksiz olmuştur. Wallerstein;

proterleşme olgusunun, üreticilere bol bol kazançlar

sağlamasına rağmen, tarihsel kapitalizmin 400 yıllık varlığı

sonundan tam olarak proterleşmiş işçi miktarının, yüzde elli

olduğunu bile söyleyemeyeceğimizi6 vurgular.

Proterleşme olgusunda ki bu sonucu açıklarken Wallerstein;

“Peki bunu nasıl açıklayabiliriz?” sorusunu sorarak bizi şu

sonuca ulaştırır. “Ücretli emek kullanan üreticinin her zaman

ve her yerde daha yüksek değil daha düşük ücret ödemeyi

yeğleyeceği varsayımıyla, ücretli işçilerin işi kabul etmede

katlanabilecekleri düzeyin düşüklüğü, ömürleri boyunca içinde

bulundukları hanenin türüne bağlı olmuştur. Çok basit bir

anlatımla, aynı işi aynı etkililik düzeyiyle yapan ücretli

işçilerden, ücret gelir yüzdesi yüksek bir hane halkına(buna

proleter hane halkı diyelim) mensup olanın ücretli işi daha

azına yapmayı açık bir biçimde akla aykırı bulacağı parasal

eşik, ücret geliri yüzdesi düşük olan bir hane halkına(buna da

yarı-proleter hane halkı diyelim) mensup olanınkinden

yüksektir.”7

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa9

Gerçekten de küreselleşme tartışmalarının odağında ki

dünyaya baktığımızda Wallerstein hiçte haksız olmadığını

görürüz. Bu da yine kapitalizmin tarihsel seyrinde kazandığı

bir deneyimdir. Sürekli olarak aynı işte çalışan kişilerin,

belli bir süreden sonra verimlerinin düşmesi pek çok üretim

sektöründe gözle görülebilir bir olgudur. Aynı zamanda ileride

kişinin veya ailesinin bir üyesinin bu işi yaparken daha

fazlasını istemesi, kapitalistin kar marjına yönelik bir

tehdittir. Kapitalizmin daima en düşük ücret eşiğini isteme

arzusu ve karı maxisimize etme çabası aynı bağlamda

proterleştirme sonucunda ortaya çıkacak politik-siyasal olaylar

işveren için olumsuzdurumların ortaya çıkmasına neden

olacaktır. Bu yüzden de işverenler proterleştirmeden ziyade

çalıştırdığı kişilerin cinse, yaşa veya etnik sınıflamaya göre

ayrı ayrı ücretlendirerek yarı proleter bir iş gücü oluşturma

eğiliminde olmuştur.

Sermayenin metalaşması serüvenindeki bir diğer olgu olan,

sermayenin merkez bölgelerde yoğunlaşması, söz konusu merkez

bölgelerde yoğunlaşması, söz konusu merkez

devletlerin(gelişmiş), çevre devletlerle(gelişmekte olan ve

gelişmemiş) meta zincirinde alt düzeylerindeki işlerde

uzmanlaştırmaya yönlendirmekte ve böylece düşük ücretle

çalıştırabilecek, kişiler yaratma yoluna girmiştir. Çin bunun

en güzel örneklerinden biridir. Çin de aylık otuz dolara

çalışan bir işçi, aynı işi daha az çalışarak ve daha iyi

koşullarda gelişmiş bir ülkede Avrupa da yapıyor olsaydı,

alacağı rakam üç bin doların üstünde bir rakam olurdu. Diğer

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa10

yandan, Hindistan, batının yedek sanayisinin bir merkezi olma

durumu da buna örnek verilebilir

2. Tarihsel Kapitalizm Bağlamında Devletler

Kapitalizm için devlet olmasa olmaz denilecek, alternatifi

olmayan araçların en başında gelir. Dolayısıyla “kapitalizm,

tarihi boyunca siyasal alanda ki başlıca aktörlerin ona

stratejik hedefinin, devlet iktidarını denetim altında tutmak,

gerekiyorsa ele geçirmek olması rastlantı değildir.”8

Devlet iktidarının Tarihsel kapitalizm açısından 4 temel

işlevinden söz edilebilir:

1. Mal, para sermaye ve işgücü hareketleriyle ilgili

politikaları düzenler.

2. Kendi yargı alanlarında ki toplumsal üretim

ilişkilerinin tabi olacağı kuralları belirler.

3. Vergilendirme; bu şekilde sermaye gruplarının

sigortacılığı vazifesini görür.

4. Silah gücünü tekelleştirmek; devletler bu sayede iç

düzeni ayakta tutarlar. Polis güçleri içte olabilecek

her türlü ayaklamayı bastırır.9

Bu bağlam da, tarihsel kapitalizm, devlet organlarını

kendi çıkarına uygun şekilde şekillendirir ve yönlendirir.

Devlet organı kendi iç işleyişinde sınırlarını yargı gücüyle

kontrol eder ve gerek bağımsızlık ilanıyla gerekse de diğer

ülkelerin bu sınırları tanıması yolu ile meşruriyet kazanır.

Sınırların çiziminde ki sorunlar, güçlü olan devletlerinTarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa11

hakemliliğini gerektirir ve sonuçta onların ve onların

denetimindeki kapitalizmin sözü geçer. Devletler meta

zincirinin oluşumunda önemli işlev ve sorumluluklar vardır.

Meta zincirinin bir kademesinde işçilerin uzmanlaşmasının

ortamını ve bu iş kademesinin işgücü ihtiyacını eğitmekle

yükümlüdür.

Diğer yandan; Tarihsel kapitalizm de sınıflar arasında ki

ayrım devletlerarasında da kendini belirtir. Şekil 1 deki

sınıflar arasındaki tabakalaşma, olgusu şekil 2 de olduğu gibi

devletlerarasında da bir tabakalaşma olgusu doğurur.

Şekil1 En üstten aşağı doğru, 1. Bölüm, gelişmiş devletler, 2. Bölüm, gelişmekte olan

devletler, 3. Bölüm, az gelişmiş devletler

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa12

Şekil 2 En üstten aşağı doğru, 1. Bölüm, üst sınıf, 2. Bölüm, orta sınıf, 3. Bölüm, alt

sınıf

Piramidin en üst halkasında gelişmiş devletler, orta ve

alt grupta ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler

bulunmaktadır. Devletlerarasındaki bu tabakalaşma,

devletlerarasında, bir hiyerarşi ve kontrol mekanizmalarının

kurulmasına neden olmaktadır. Bu mekanizmalar, NATO, BM, Lahey

v.b gibi uluslarüstü örgütlenmelerdir. Bu örgütlerin aldığı

kararlar bağlayıcıdır. Ve gelişmekteki ülkelerin, gelişme

olanak ve boyutlarını sınırlama ve hatta ket vurma görevi

sürdürürler. Örneğin, Çin devletinin muazzam ekonomik

yükselişinin, günümüzde küresel ısınma tartışmalarıyla

paralellik sürmesi, hiçte anlatıldığı gibi masumane değildir.

Yıllarca dünyaya karbon gazı salınımı yapan batı kapitalizmi,

bugün aynı süreçlerden geçerek gelişmeye çalışan gelişmekte

olan ülkeler sınıfındaki devletlerin gelişimin bu şekilde

baltalamaya çalışmaktadırlar. Bu da yetmeyince Irak örneğinde

yaşadığımız gibi direk işgalle sonuçlanacak durumlar ortaya

çıkmaktadır.

Öte yandan, gelişmiş ülkelerdeki orta sınıfın sahip olduğu

refah düzeyi, bu ülkeler için potansiyel bir askeri güç

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa13

oluşturma ve her türlü insani değerden yoksun silah gücünü

beslemektedir. Amerikan’ın savaşlarında, halkından aldığı bu

büyük güç bunun en büyük göstergelerinden biridir. Oysa orta

sınıf tahlili gelişmekte olan ülkelerin aydınları tarafında,

komediye varan bir düşünmeyle, insancıl bir kapitalizm mümkün

mü tartışmaları yapılmaktadır. Dolayısıyla, insanlar arasındaki

eşitsizlikler, devletler arasında da bir eğitsizliği de

sabitleştirmiştir.

3.Tarihsel Kapitalizm de İşçilerin

Sınıflandırması

Modernlik, zamansal olarak yeni sayılırken, gelenek

zamansal olarak eski ve modernlikten önceyi anlatır; hatta bu

imgelerin bazı güçlü çeşitlemelerinde, gelenek tarih dışı ve

dolayısıyla ölümsüzdür. Tarihsel kapitalizm zaman mekân

sınırları içinde serpilip gelişen çeşitli kültürler ve çeşitli

gelenekler kuramsal çerçevelerden daha yaşamsal olmamış, büyük

ölçüde modern dünyanın yaratması, ideolojik çatısının birer

parçası olmuştur.10

Karı maxisimize etme çabası için her türlü yolu mubah

gören bu ideoloji, ihtiyaç yer ve alanlarda en düşük ücretiyle

işçi üretimi için çevre ülkelerde bulduğu temel yöntemlerden

biri, topluluk yaşamını etnikleştirmesi olgusu olmuştur. Bu

bağlamda, insanları, dil, kültür, değer ve cinsiyet bakımından

toplumları küçük gruplar haline getirmiştir. Bu grupların,

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa14

birbirileriyle iletişim olanakları kısıtlanmış ve farklılıklar

ön plana çıkartılmıştır.11

Bu tarz bir sınıflandırmanın, elbette ki temel nedeni, bu

grupların, proleter bankası olmaları bakımından önemlidir.

Proleterlerin etnikleştirilmesi tarihsel kapitalizm açısından

üç temel işleve sahip olmuştur.

1. İşçilerin yaşadığı bölge ve kültürel değerler ölçeğinde

bir gelir beklentisi içersinde olması

2. İşçilerin aile içinde eğitim mekanizmasıyla yetişmesi

ve devlet giderlerinin azalması(eğitim faaliyetleri)

3. Tarihsel kapitalizm gelenekler ile meşrulaştırılması

olgusudur ki bu da kapitalizmin dayandığı temel

noktalardan kuramsal ırkçılığı doğurmuştur. Irkçılıktan

kast edilen “iktisadi ve siyasal olarak ezilenlerin

kültürel bakımdan aşağı olduğu fikrini benimsemektir.12

4.Tarihsel Kapitalizm ve Irkçılık

Irkçılılık fizyolojik bir durum olduğundan gizlenmesi

mümkün değildir. Ve kullanılması da kolaydır. İşçilerin

birbirilerini, Güney Asyalı, zenci, beyaz, Ortadoğulu, Kürt,

Türk; Çerkez, kadın, erkek, Müslüman, hristiyan veyahut Budist

diye adlandırması onlar arasında kurulacak birliktelikleri

zorlaştırır. Birlikte örgütlenmelerine set çeker. Ülkemizdeki

sendikaların oluşturduğu birlikteliklerdeki çatışmalar buna

örnek gösterilebilir. Bu bağlamda ırkçılık, tarihsel

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa15

kapitalizmin bir kültürel dayanağı olarak karşımıza çıkmaktadır

veyahut kültürünün kendisi.13

Öte yandan, tarihsel kapitalizm devamın sağlayacak

kadroları yetiştirirken de ırkçılık ideolojisini kullanır. Bu

kadroların, ideolojisi de evrenselciliktir. Evrenselcilik;”

neyin bilinebilir ve nasıl bilinebilir olduğuna ilişkin

inançlar dizisidir. Bu görüşün özü, dünyaya-fiziksel dünyayı,

toplumsal-dünyaya ilişkin, evrensel ve kalıcı biçimde doğru ve

anlamlı genel önermeler bulunduğu ve bilimin amacının öznel

denen, yani tarihsel bakımdan kısıtlanmış olan tüm öğeleri

formülasyonundan ayıklayacak biçim içersinde bu genel

önermeleri aramak olduğudur.” Üniversiteler bunların mabedi

durumundadır. İşçiler bu kadrolar sayesinde verimlerini

artırmakta ve kapitalizmin tarihsel açlığını doyurma görevini

en iyi şekilde yapmasını sağlamaktadır.

5.İlerleme Fikri

Modern dünyayla ilişkili, gerçektende bu dünyanın en

önemli parçasını oluşturan bir fikir varsa o da ilerleme

fikridir. İlerleme fikri, Tarihsel kapitalizmin damarlarındaki

kandır. Bu kan öylesine akışkandır ki, hiçbir ideolojik ayrım

gözetmez. İster liberal olsun, ister sosyalist, ister

muhafazakâr bir birey olsun, hepsinde ortak sanı; kapitalizmin

bir ilerleme ve geçmiş toplumsal sistemlerin ondan geri olduğu

fikridir. 14

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa16

Bunun en büyük göstergeleri olarak görülen teknolojik

ilerlemeler-özellikle silah sanayisi- bu fikrin çıkış yeri olma

durumundadır.

Sonuç

İnsanın topluluk oluşturduğu andan, bugüne topluluklar

arasında olsun, bireyler arasında olsun bir hiyerarşi var ola

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa17

gelmiştir. Ama hiçbir tarihsel toplumsal sistemde bu hiyerarşi

bu kadar sistematik ve yayılmacılık göstermemiştir. Bugün için

kapitalizmin, zafer bayrağı sallamayan bir bölgeden söz etmek

mümkün değildir. Çin, Küba örneklerin devlet kapitalizmi

sosyalizm veya daha rahat hazmedilecek kapitalizm olarak

sunulsa da, bu onun sonsuz zaferini göz ardı edemez.

Kapitalist dünyanın, dünyanın sonu olup olmadığı

tartışmalarının sürdüğü günümüzde buna alternatif sistem

düşünceleri az değildir. Tarihsel kapitalizm,

kavramsallaştırması bu çabalardan biridir. Bu kavramsallaştırma

kapitalizmin dil iktidarına yönelik bir savaşımının eseridir.

Sonuç olarak; sosyal değişme açısından tarihsel kapitalizm

metnini ele aldığımızda, bağımlılık teorileri bağlamından

hareket eden bir metin karşımıza çıkmaktadır. Gelişmişliğin

bittiğini ve gelişmiş ülkeler karşısında bir gelişme çabasının,

her zaman bir hayal kırıklığıyla sonuçlanacağını savunan metin,

gelişen batı kapitalizmi karşısında, gelişmekte olan doğunun

hiçbir an gelişemeyeceğini vurgular. Ve son olarak;

Wallerstein’ın sözüyle bitirmek gerekirse:

“Tarihsel bir sistem olarak kapitalizmin, kendinden önceki

tarihsel sistemleri yıkarak ve değiştirerek onların üstünde bir

ilerlemeyi temsil ettiği düşüncesi açıkçası doğru değildir.

Bunu yazdığım için dahi, tanrılara hakaret gibi bir duyguya

eşlik eden bir rahatsızlık hissediyorum. Akranlarım gibi aynı

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa18

ideolojik atölyede biçimlendirilmiş ve aynı tapınakta ibaded

etmiş olmaktan dolayı tanrıların gazabından korkuyorum.”15

Dipnotlar

1,Janine Bremond, Alain Geledan, İktisadi ve Toplumsal

Kavramlar Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1984

2,Maurice Dobb, Kapitalizmin Gelişimi Üzerine İncelemeler,

İstanbul: Bilim Dizisi, ss.6-7.

3,Ahmet İnsel, Neo-Liberalizm Hegomanyanın Yeni Dili,

İstanbul: Birikim Yayınları, 2004, s.61

4, Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.16.

5.Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.11, (syf23)

6. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.23

7. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.23

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa19

8. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.40

9. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.44,46,47

10. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.63

11. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.28

12, Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.29

13. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.63, 64,67

14. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.68

15. Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002, s.75

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa20

Kaynaklar

1,Janine Bremond, Alain Geledan, İktisadi ve Toplumsal

Kavramlar Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1984

2, Maurice Dobb, Kapitalizmin Gelişimi Üzerine

İncelemeler, İstanbul: Bilim Dizisi

3,Ahmet İnsel, Neo-Liberalizm Hegomanyanın Yeni Dili,

İstanbul: Birikim Yayınları, 2004

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa21

4, Immanuel Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, 3.b.,

İstanbul: Metis Yayınları, 2002

Ek Biyografi

Immanuel Maurice Wallerstein (d. 28 Eylül 1930, New York)

ABD’li sosyolog, tarihsel sosyoloji alanında bilim adamı

ve dünya sistemler analistir.

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa22

Eğitimi ve akademik kariyeri

New York'ta doğan Wallerstein’ın dünya sorunlarına ilgisi

henüz küçük yaşlarda başladı, özellikle Hindistan'da sömürge

karşıtı harekete merak duydu. Columbia Üniversitesi’nde

eğitimini sürdüren Wallerstein, bu üniversiteden, 1951’de B.A.,

1954’te M.A. ve 1959’da Ph.D. derecelerini aldı. 1971 yılında

McGill Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü oluncaya dek burada

ders verdi. 1976’da Binghamton Üniversitesi’nde (SUNY)

sosyoloji alanında önde gelen öğretim üyelerin biri olarak,

1999’daki emekliliğine kadar görev aldı, ayrıca 2005 yılında

emekliliğine dek Fernand Braudel Merkezi’nin başkanlığını

sürdürdü. Konuk profesör olarak dünya çapında çeşitli

üniversitelerde görev alan Wallerstein çeşitli ödüllerle

onurlandırıldı. Aralıklarla Directeur d’études associé titri ile Paris’te

École des Hautes Études en Sciences Sociales'de görev aldı. 1994 ve 1998

yılları arasında Uluslararası Sosyoloji Birliği’ne başkanlık

yaptı. 2000 yılında Yale Sosyoloji bölümüne kıdemli araştırmacı

olarak katıldı. Ayrıca Social Evolution & History adlı derginin

danışma kurulunda bulundu.

Teorileri

Wallerstein akademik kariyerine post-kolonyal Afrika

uzmanı olarak başladı. Bu alanı, 1951'de gerçekleştirilen bir

uluslararası gençlik konferansı sonrasında seçti ve 1970’lere

kadar çalışmalarını sadece bu alanda gerçekleştirdi. Bu

tarihden itibaren kendini bir tarihçi ve makro düzeyde küresel

kapitalist ekonomi teorisyeni olarak tanımlamaya başladı.

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa23

Küresel kapitalizme erken dönem eleştirileri ve "sistem

karşıtı” hareketlere desteği son dönemde onun, küreselleşme

karşıtı hareket içinde bulunan akademik ve diğer muhalif

çevrelerde- Naom Chomsky ve Pierre Bourdieu ile birlikte-

önemli bir yer edinmesini sağladı.

Dünya Sistemler Teorisi

Wallerstein, “Üçüncü Dünya” teorilerini reddeder, ve

ekonomik değişim ilişkilerinin oluşturduğu komplex bir ağ ile

birbirine bağlı tek bir dünya olduğunu savunur: içinde,

kırılmaları açıklayan “sermaye ve emek dikotomisi” ve birbiri

ile rekabet içinde olan (tarihsel olarak ulus devletleri

kapsayan ama onunla sınırlı olmayan) ajanlarca gerçekleştirilen

sonsuz “sermaye birikimi”nin bulunduğu bir “dünya ekonomi” veya

“dünya-sistem”. Bu yaklaşım Dünya Sistemler Teorisi adı ile

bilinmektedir.

Wallerstein, "Dünya sistem teorisi"ni 1974 yılında

yayınladığı Modern Dünya Sistem kitabında dile getirdi. Kitabında

dünyanın, 16. yüzyıldan beri uluslararası işbölümü ile

karakterize edilen bir dünya sistemini yaşadığını savundu.

“Modern dünya sistem”in kökeni olarak Wallerstein, 16. yüzyıl

Batı Avrupası ve Amerikalar'ını gösterir. Sermaye birikiminde

başlangıçta Fransa ve İngiltere’de görülen belirli politik

olaylar, aşama aşama bir genişleme sürecini başlattı ve

sonucunda bugün, sadece bir küresel değişim ağı kaldı. 19.

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa24

yüzyılla birlikte yeryüzünün her köşesi kapitalist dünya

ekonomiye entegre oldu.

Dünyanın her köşesine uzanan kapitalist dünya-sistem

kültürel, siyasal ve ekonomik açıdan homojen olmaktan çok uzak

bulunmaktadır- Aksine dünya-sistem medeniyetler arasında

gelişme farklılıları ve politik gücün ve sermayenin artışındaki

temel farklılıklarla karakterize edilir. Modernleşme ve

kapitalizm teorilerinin iddiasının aksine , Wallerstein bu

farklılıkları sistemin bir bütün olarak gelişmesi ile bertaraf

edilebilecek sırf tortular veya düzensizlikler olarak görmez.

Bunlar dünyanın merkez, yarı çevre ve çevre olarak bölünmesinde

olduğu gibi dünya-sistem’in kalıtsal bir özelliğidir.

Merkez Çevre

Dünya sistem teorisi, dünyanın merkez ve çevre olarak

bölündüğünü savunur ayrıca bunlar arasında yarı çevre olarak

adlandırılan ve tanımını diğerleri ile ilişkisine göre kazanan

bölgelerde bulunmaktadır. Bu ayrışmada, merkez ve çevre

arasında yapısal ve kurumsallaşmış bir “işbölümü”

bulunmaktadır: Merkez, yüksek düzeyde teknolojik ilerlemeye

sahip ve ileri düzeyde ürünler üretirken; çevrenin rolü,

merkezin temsilcilerine ham madde, tarımsal ürün, ve ucuz

işgücü sağlamaktır. Merkez ve çevre arasındaki değişim eşit

olmayan şartlarda gerçekleşir: Çevre ürünlerini ucuz

fiyatlardan satmak zorundadır fakat buna karşılık merkezin

ürünlerini daha pahalı almak zorundadır. Ayrıca, yarı çevre adı

ile adlandırılan merkeze göre çevre, çevreye göre merkez

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa25

eğilimi gösteren bir bölge vardır. 20. yüzyılın sonlarında bu

bölge Doğu Avrupa, Çin, Brezilya gibi alanları kapsayacaktır.

Bazı durumlarda, çevre ve merkez bölgeler aynı coğrafi alanda

çok yakın işbirliği içinde olabilir.

Dünya-sistemin başlangıcından itibaren sürekli

genişlemesinin bir etkisi şeylerin sürekli metalaşmasıdır, buna

insan emeği de dahildir. Doğal kaynaklar, toprak, emek ve insan

ilişkileri aşama aşama kendi özgün değerinden soyutlanır ve ona

bir değişim değeri belirleyen pazarda metaya dönüşür.

Wallerstein'a göre tarif ettiği dünya sistemin 1945'ten

beri egemen gücü Amerika Birleşik Devletleri bu özelliğini

kaybetmektedir. 11 Eylül ve ardından ortaya çıkan gelişmeler

bunun en son ve en belirgin kanıtıdır.

Praksis

İçinde yaşadığımız dünya sisteminin hızla temel bir

değişime doğru gittiğini ve tercih ve seçimlerimizle insan

iradesine hiç olmadığı kadar açık hale geldiğini savunan

Wallerstein ne yapabileceğimiz konusunda şunları söyler:

"Hepimizin üçlü bir görevi olduğu yolundaki görüşüme bağlı

kalıyorum: Gerçekliği eleştirel ve ayık bir kafayla analiz

etmekle ilgili entelektüel görev; bugün öncelik vermemiz

gereken değerlerin neler olduğuna karar vermekle ilgili ahlaki

görev ve dünyanın, kapitalist dünya sistemimizin şu anki kaotik

yapısal krizinden çıkıp, mevcut sistemden gözle görülür ölçüde

daha kötü değil de, gözle görülür ölçüde daha iyi olacak farklı

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa26

bir dünya sistemine geçmesi olasılığına hemen nasıl katkıda

bulunabileceğimize karar vermekle ilgili siyasi görev."

Eserleri

Türkçe'ye çevirilen kitapları:

Amerikan Gücünün Gerileyişi (2004)

Bildiğimiz Dünyanın Sonu / Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyal Bilim (2000)

Geçiş Çağı / Dünya Sisteminin Yörüngesi (1945-2025) (2001)

Güncel Yorumlar (2001)

Irk Ulus Sınıf / Belirsiz Kimlikler (Etienne Balibar ile, 1995)

Jeopolitik ve Jeokültür (1993)

Küreselleşme ve Terör / 2 Cilt Takım / Terör Kavramı ve Gerçeği / Terörizm,

Saldırganlık, Savaş (2001)

Küreselleşme ve Terör / Terör Kavramı ve Gerçeği / 1. Kitap ISBN:

9758382683

Liberalizmden Sonra (1998)

Sistem Karşıtı Hareketler 1995 Sosyal Bilimleri Düşünmemek / 19. Yüzyıl

Paradigmasının Sınırları(1999)

Tarihsel Kapitalizm (1992)

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa27

Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri (2001)

Yeni Bir Sosyal Bilim İçin (2003)

Sosyal Bilimleri Açın / Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine

Gulbenkian Komisyonu Raporu; Gulbenkian Komisyonu; Editör:

Immanuel Wallerstein (1998)

İKİ KÜLTÜRÜ AŞMAK /MODERN DÜNYA SİSTEMİNDE FEN BİLİMLERİ İLE BEŞERİ

BİLİMLER AYRILIĞI KOORDİNASYON RICHARD E. LEE I. WALLERSTEIN

Güncel makaleleri sendika.org tarafından düzenli olarak

Türkçe'ye çevrilmekte ve yayınlanmaktadır.

İngilizce Eserleri:

1961: Africa, The Politics of Independence. New York: Vintage.

1964: The Road to Independence: Ghana and the Ivory Coast. Paris &

The Hague: Mouton.

1967: Africa: The Politics of Unity. New York: Random House.

1969: University in Turmoil: The Politics of Change. New

York:Atheneum.

1972 (with Evelyn Jones Rich): Africa: Tradition & Change. New

York:Random House.

1974: The Modern World-System, vol. I: Capitalist Agriculture and the

Origins of the European World-Economy in the Sixteenth Century. New

York/London: Academic Press.

1979: The Capitalist World-Economy. Cambridge: Cambridge

University Press.

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa28

1980: The Modern World-System, vol. II: Mercantilism and the Consolidation

of the European World-Economy, 1600-1750. New York: Academic

Press.

1982 (with Terence K. Hopkins et al.): World-Systems Analysis:

Theory and Methodology. Beverly Hills: Sage.

1982 (with Samir Amin, Giovanni Arrighi and Andre Gunder

Frank): Dynamics of Global Crisis. London: Macmillan.

1983: Historical Capitalism. London: Verso.

1984: The Politics of the World-Economy. The States, the Movements and the

Civilizations. Cambridge: Cambridge University Press.

1986: Africa and the Modern World. Trenton, NJ: Africa World

Press.

1989: The Modern World-System, vol. III: The Second Great Expansion of the

Capitalist World-Economy, 1730-1840's. San Diego: Academic Press.

1989 (with Giovanni Arrighi and Terence K. Hopkins):

Antisystemic Movements. London: Verso.

1990 (with Samir Amin, Giovanni Arrighi and Andre Gunder

Frank): Transforming the Revolution: Social Movements and the World-

System. New York: Monthly Review Press.

1991 (with Étienne Balibar): Race, Nation, Class: Ambiguous

Identities. London: Verso.

1991: Geopolitics and Geoculture: Essays on the Changing World-System.

Cambridge: Cambridge University Press

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa29

1991: Unthinking Social Science: The Limits of Nineteenth Century

Paradigms. Cambridge: Polity.

1995: After Liberalism. New York: New Press.

1995: Historical Capitalism, with Capitalist Civilization. London: Verso.

1998: Utopistics: Or, Historical Choices of the Twenty-first Century. New

York: New Press.

1999: The End of the World As We Know It: Social Science for the Twenty-first

Century. Minneapolis: University of Minnesota Press.

2003: Decline of American Power: The U.S. in a Chaotic World. New York:

New Press.

2004: The Uncertainties of Knowledge. Philadelphia: Temple

University Press.

2004: World-Systems Analysis: An Introduction. Durham, North

Carolina: Duke University Press.

2004: Alternatives: The U.S. Confronts the World. Boulder, Colorado:

Paradigm Press.

2006: European Universalism: The Rhetoric of Power. New York: New

Press.

Kaynak: Wikipedia

Tarihsel Bir Sistem Olarak “Kapitalizm” ve Sosyal Değişme Sayfa30