9
MİNOS VE FENİKE UYGARLIKLARININ ASKERİ SİSTEMLERİ Minos Uygarlığı Girit adası, Ege havzasının en eski ve en önemli uygarlık merkezlerinden biri olarak kabul görmüştür. Doğu Akdeniz’in ortasında bir ada olarak Asya, Afrika ve Avrupa kıyılarına yakın bir yerde oluşu, ona coğrafi açıdan ayrıcalıklı bir konum kazandırmıştır ve bu özellikli konumu sonucu bölgenin ilk yerleşim ve ticaretkültür merkezlerinden biri haline gelmiştir. 1 Bunda, adanın yakınında yer alan Anadolu yarımadasının da büyük payı vardır. 2 Deniz gücüne, dolayısıyla da deniz ticaret ağına hakim bir konuma gelmesi nedeniyle M.Ö. 2. binin ilk yarısında Ege Bölgesinde Girit merkezli Minos Uygarlığının etkileri görülmektedir. Girit o dönemde, uygarlığının doruk noktasındadır ve toplumlar arasında bir köprü durumundadır. 3 Sonraları Akaları büyük ölçüde etkileyen yüksek bir kültürün yaratıcıları olan Minos Giritlileri, adlarını Hellen mitolojisindeki Kral Minos’tan almaktadır. Bugüne kadar yazıları okunamadığı için, Minoslular hakkındaki bilgiler büyük ölçüde arkeolojik verilere dayanmaktadır. Seramik stillerine göre, Erken, Orta ve Geç Minos devri olmak üzere üç dönemde incelenmektedir. 4 Peloponnesos Savaşlarını anlatan Thukydides, Kral Minos’un büyük bir deniz gücü olduğunu, Ege adalarında egemenlik kurduğunu anlatmaktadır. Arkeolojik kazılarda incelenen kentlerin surlarının olmaması bu bilgiyi doğrular niteliktedir. Güçlü bir deniz gücü, sur yapımına gerek bırakmamıştır. Akdeniz kültür çevresinde M.Ö. 2 binlerde görülen siyasal gelişmeye paralel olarak, Girit Adasında da şehir devletleri ortaya çıkmış; bunlar kuzey ve güneyde birleşmişlerdir. Knossos kentindeki araştırma ve buluntular deniz gücüne dayalı zengin bir devlete sahip olduklarını göstermektedir. Büyük saraylar yapılmakta, korsanlık yoluyla zenginlikler adaya taşınmaktadır. Deniz gücünün ileri olduğunu, M.Ö. 1900’lerde kentler yıkılıp yeniden yapılmak durumunda kaldığı bir sırada bile, bunların yine de sursuz yapılmalarından anlamaktayız. 5 Minos ve Miken mühürlerindeki çizimler, Ege’de büyük yelkenli ve tek direkli gemilerin kullanıldığını göstermektedir. Yelkenli gemilerin yanında, daha ince hatlara sahip kürekli kadırgalar da vardır. Bunlardan bazıları beş bazıları yirmi 1 Nazmi Özçelik, İlkçağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayın, Ankara, 2004, s.142. 2 Recep Yıldırım, Uygarlık Tarihine Giriş, Asil Yayın, Ankara, 2004, s.167. 3 Server Tanilli, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Adam Yayınları, İstanbul, 2005, s.212. 4 Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları II, Marmara Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1990, s10. Zeus ile Europe’nin oğlu sayılan efsanevi kral Minos için bkz. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006, s.206. Girit monarşisine, efsane kral Minos’un adından ötürü Minoyen denmiştir. Mutluluk anlamına gelmektedir. (Bkz. Colette Estin, Helene Laporte, Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev: Musa Eran), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2010, s.22.) Minos adı, özel ad olmaktan çıkarak bir hanedana mensup olanların unvanı niteliğini kazanmıştır. (Bkz. Özçelik, a.g.e.,s.143.) 5 İsmet Parmaksızoğlu, Yaşar Çağlayan, Genel Tarih I : Eskiçağlar ve Türk Tarihinin İlk Dönemleri, Funda Yayınları, Ankara, 197s.144. Ayrıca bkz. Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TTK, Ankara, 2004, s.30.

Minos ve Fenike Uygarlıkların Askeri Sistemleri

Embed Size (px)

Citation preview

MİNOS VE FENİKE UYGARLIKLARININ ASKERİ SİSTEMLERİ

Minos Uygarlığı

Girit adası, Ege havzasının en eski ve en önemli uygarlık merkezlerinden biriolarak kabul görmüştür. Doğu Akdeniz’in ortasında bir ada olarak Asya, Afrika veAvrupa kıyılarına yakın bir yerde oluşu, ona coğrafi açıdan ayrıcalıklı bir konumkazandırmıştır ve bu özellikli konumu sonucu bölgenin ilk yerleşim ve ticaret­kültürmerkezlerinden biri haline gelmiştir.1 Bunda, adanın yakınında yer alan Anadoluyarımadasının da büyük payı vardır.2 Deniz gücüne, dolayısıyla da deniz ticaret ağınahakim bir konuma gelmesi nedeniyle M.Ö. 2. binin ilk yarısında Ege BölgesindeGirit merkezli Minos Uygarlığının etkileri görülmektedir. Girit o dönemde,uygarlığının doruk noktasındadır ve toplumlar arasında bir köprü durumundadır.3

Sonraları Akaları büyük ölçüde etkileyen yüksek bir kültürün yaratıcıları olan MinosGiritlileri, adlarını Hellen mitolojisindeki Kral Minos’tan almaktadır. Bugüne kadaryazıları okunamadığı için, Minoslular hakkındaki bilgiler büyük ölçüde arkeolojikverilere dayanmaktadır. Seramik stillerine göre, Erken, Orta ve Geç Minos devriolmak üzere üç dönemde incelenmektedir.4

Peloponnesos Savaşlarını anlatan Thukydides, Kral Minos’un büyük bir denizgücü olduğunu, Ege adalarında egemenlik kurduğunu anlatmaktadır. Arkeolojikkazılarda incelenen kentlerin surlarının olmaması bu bilgiyi doğrular niteliktedir.Güçlü bir deniz gücü, sur yapımına gerek bırakmamıştır. Akdeniz kültür çevresindeM.Ö. 2 binlerde görülen siyasal gelişmeye paralel olarak, Girit Adasında da şehirdevletleri ortaya çıkmış; bunlar kuzey ve güneyde birleşmişlerdir. Knossoskentindeki araştırma ve buluntular deniz gücüne dayalı zengin bir devlete sahipolduklarını göstermektedir. Büyük saraylar yapılmakta, korsanlık yoluylazenginlikler adaya taşınmaktadır. Deniz gücünün ileri olduğunu, M.Ö. 1900’lerdekentler yıkılıp yeniden yapılmak durumunda kaldığı bir sırada bile, bunların yine desursuz yapılmalarından anlamaktayız.5

Minos ve Miken mühürlerindeki çizimler, Ege’de büyük yelkenli ve tekdirekli gemilerin kullanıldığını göstermektedir. Yelkenli gemilerin yanında, daha incehatlara sahip kürekli kadırgalar da vardır. Bunlardan bazıları beş bazıları yirmi

1 Nazmi Özçelik, İlkçağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayın, Ankara, 2004, s.142.2 Recep Yıldırım, Uygarlık Tarihine Giriş, Asil Yayın, Ankara, 2004, s.167.3 Server Tanilli, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Adam Yayınları, İstanbul, 2005, s.212.4 Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları II, Marmara Üniversitesi Fen­Edebiyat FakültesiYayınları, İstanbul, 1990, s10. Zeus ile Europe’nin oğlu sayılan efsanevi kral Minos için bkz. AzraErhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006, s.206. Girit monarşisine, efsane kralMinos’un adından ötürü Minoyen denmiştir. Mutluluk anlamına gelmektedir. (Bkz. Colette Estin,Helene Laporte, Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev: Musa Eran), Tübitak Popüler Bilim Kitapları,Ankara, 2010, s.22.) Minos adı, özel ad olmaktan çıkarak bir hanedana mensup olanların unvanıniteliğini kazanmıştır. (Bkz. Özçelik, a.g.e.,s.143.)5 İsmet Parmaksızoğlu, Yaşar Çağlayan, Genel Tarih I : Eskiçağlar ve Türk Tarihinin İlk Dönemleri,Funda Yayınları, Ankara, 197s.144. Ayrıca bkz. Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TTK,Ankara, 2004, s.30.

kürekli resmedilmiştir. Korsanlığın varlığı, Minos kökenli gümüş bir Mikenvazosunda ve Thera’daki bir duvar resminde görülmektedir.6 Ayrıca, Giritsaraylarında, özellikle de Knossos sarayında bol miktarda ele geçen fresklerde askerve savaş sahneleri betimlenmiştir.7

M.Ö. 2100­1600/1400 yılları arasına tarihlenen Orta Minos Döneminde Girit,uygarlık döneminin en yüksek dönemini yaşamıştır. Maden devirlerine geçişisağlayan tuncun elde edilmesi Girit’in uygarlık kaderini, özellikle M.Ö. 2100’denitibaren derinden etkilemiştir. Tuncun elde edilmesi üzerine Giritliler, bunun içingerekli olan bakırı Kıbrıs’tan, kalayı ise İtalya, İspanya ve hatta İngiltere’den Girit’egetirmişlerdir. Burada oluşturdukları tunç eritme evlerinde elde ettikleri ürünleri iseticari ilişki içinde bulundukları Mısır, Suriye ve Ege Havzasına pazarlayarak kısazamanda büyük bir zenginlik ve refah düzeyine ulaşmışlardır. Bu dönemde,başlarında güçlü kralların bulunduğu şehir devletleri kurulur.8

Farklı coğrafi bölgelerden elde edilen kalay ve bakır gibi metaller içinkoordine bir sistemin gerekli olduğu açıktır. Metal türünde değerli malları getiren birticaret gemisi, şüphesiz bu malları korumak için askeri donanma gücüne ihtiyaçduyuyordu. Bu dönemde herhangi bir savaş olayına dair bir bilgi bulunmadığı için butür donanmalara ait bilgiler de mevcut değildir. Olasılıkla ticaret gemileri, hemsavunma hem de ticaret rolünü bir arada üstleniyorlardı. Ticaretin yapıldığı mesafeve ticareti yapılan malların miktarı arttıkça daha büyük bir organizasyon gereksinimidoğmaktadır, bu durumda devlet yani Girit Saraylıları tarafından yönetilen ticaret,tekil kişiler tarafından yürütülen ticarete kıyasla denizlerdeki korsanlık gibigüçlüklerle daha kolay başa çıkabilir bir pozisyondadır. Bu sebeplerden dolayı Minosyönetici sınıfının madenleri getirerek Yakın Doğu tüccarlarını pasif olarak beklemekyerine bizzat deniz ticaretini kontrol ettiği düşünülmektedir.9 Girit’in sadece aracıdeğil aynı zamanda üretici rolünde de olması, tekniği ve ekonomisini olağanüstü birdüzeye ulaştırır. Başta maden sanayisi gelişmiş, tunçtan çifte ağızlı baltalar, hançerlerve kılıçlar üretilmiş, üzerlerine altından hünerli işlemeler yapılmıştır. Madeni telyapmanın yolu da bulunmuş ve bunun sonucunda sarmal eğri, Giritli süslemecileringözde motifi olmuştur.10

M.Ö. 1900 yıllarında Knossos sarayında oturan kral, diğer şehirleriegemenliği altına alarak buralardaki sarayları yakarak, adada birleşik bir krallıkkurar. Bu dönemde Giritliler kuvvetli bir donanma oluşturarak, bu donanma ile adakıyılarını korudukları gibi Mısır, Anadolu ve diğer Ege adaları ile değerli, madenkülçelerini ödeme aracı olarak kullanıp ticaret de yapmışlardır. Saraylarda oturanseçkin grubun zenginlik kaynağını korsanlık, deniz taşımacılığı ve ticaret

6 Chester G. Starr, Antikçağda Deniz Gücü, (Çev : Gürkan Ergin), Homer Kitabevi, İstanbul, 2000,ss.7­8.7 Yıldırım, a.g.e., s.168.8 Özçelik, a.g.e., s.143.9 Votruba, a.g.m., ss.11­22.10 Tanilli, a.g.e., s. 213.

oluştururken halk denizcilik ve balıkçılık yanında tarım, çömlek seramikçiliği,dokumacılık ve mücevher işlemeciliği alanlarında ekonomik faaliyetgöstermektedir.11 Girit’te, Mısır’dakine benzer gelişmiş bir bürokrasi sistemi vardır.Görevliler, mevkilerine göre birbirlerinden ayrılır ve mühürlerindeki sembolik birişaret kendilerini belli eder. Askerler, silahlarına göre ayrılmış milislerdir. Ağır silahlıve arabalı savaşçıların özel bir rolü vardır. Bir yerden bir yere gidip gelmelerinikolaylaştırmak için, taş döşeli bir yol şebekesi kurulmuştur.12

Fenike Uygarlığı

M.Ö. 12. yüzyıldan itibaren daha belirgin bir biçimde tarih sahnesine çıkanFenikelilerin kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte, önce Filistin bölgesindekiyerli halk (Kenaniler) ile buraya göçen ilk Sami grupların ve M.Ö. 1200’den sonra daEge Göçleriyle gelenlerden bazılarının kaynaşması ile oluşan bir ırk oldukları tahminedilmektedir.13 Bazen Tir ya da Arados gibi küçük adalarda, bazen Biblos ve Sidongibi burunlarda, bazen de küçük körfezlerin kıyılarına yerleşmiş küçük kentler vebunları çevreleyen verimli tarımsal alanlarda varlıklarını ve yaşamlarınısürdürmüşlerdir.14 Fenikeliler tarafından iskan edilen bölgenin denize açık birkonumu olması ve bölgenin Girit’e kadar komşu bölgelerle eskiye dayanan ilişkileri,bu kavmin kısa zamanda ticaret ve ulaşım konularında ön plana çıkmasınısağlamıştır.15 Siyasal yapıları site anlayışı olarak sürmüştür. Bu siteler kendiaralarında birlik kurmalarına karşın tek bir devlet düzeyine ulaşamamışlardır. Budurum, her sitenin ticaret burjuvazisi topluluğunun özel gelişimiyle ilgilidir.16

Fenikelilerin ustalıkları denizci olmalarından ileri geliyordu. Denizcilik vegemi yapımı alanında komşularından üstün durumdaydılar. Sadece Suriye bölgesindekalmamışlar, aynı zamanda tüm Akdeniz’i dolaşmış ve uygun yerlerde ticaretkolonileri kurmuşlar; Akdeniz’deki egemenliklerini İtalya, İspanya ve Fransa ile

11 Özçelik, a.g.e., s.143. Geç Tunç Çağının başlarında (M.Ö. 1600­1450) Kıta Yunanistan’ın denizticaretinde küçük çaplı bu gelişimine karşı Girit kökenli Minos deniz gücünün ve yayılımının doruktaolduğu görülmektedir.12 Tanilli, a.g.e., s. 215.13 Özçelik, a.g.e., s.105. İlk önce Filistin’de yaşayan ve Kenaniler denilen bu halkın büyük bir kısmıdaha sonra M.Ö. 2000 başla liman şehri kurdular. Böylece Kenaniler iki kola ayrıldılar.Bkz. a.g.e.,s.105.14 Yıldırım, a.g.e., s.95. Fenike adı (veya Fenik) bu halkın kendisinin kullandığı bir ad değildir. Onlarabu adı veren Yunanlılar olmuştur. Bu adı ilk olarak Homeros kullanmıştır. (Bkz. Güneş Girgin,Fenikelilerde Akdeniz Ticareti, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst Arkeoloji Anabilim Dalı Su AltıArkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi, Konya, 2006, ss.7­8.) Ayrıca bkz. Laike Hamza,Antikçağda Doğu Akdeniz’de Deniz Ticareti, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst Arkeoloji Anabilim Dalı SuAltı Arkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi, Konya, 2006, ss.99­100.15 İplikçioğlu, a.g.e., s.99.16 Parmaksızoğlu, a.g.e., s.112. Ticaret, değiş­tokuşla yapılıyordu. Fakat ticaret her zaman kolaydeğildi; zaman zaman tehlikelerle karşılaşılıyordu. Denizciler bilmedikleri kıyılara yanaştıklarındaburaya keşifler gönderirlerdi. Denizaşırı ülkelerden gelen denizciler yerli halk tarafından sık sıkmızrak ve okla karşılanıyorlardı. Bu nedenle önce kıyıya yanaşılır, mallar bırakılılır ve ateş yakılırdı.Sonra gemilerine döner ve denize açılırlardı. Dumanı gören yerli halk, bırakılan armağanları alır, busefer kendi armağanlarını bırakırlardı. Böylece taraflar birbirini görmeden, ticari faaliyette bulunulmuşolunurdu. Bkz. Votruba, a.g.m., s.20.

Kuzey Afrika kıyılarına kadar uzatmışlardır.17 Herodotos “Fenikeliler olmadı mı,geriye deniz kuvveti diye bir şey kalmıyordu. Kartacalılar Pers boyunduruğundanböylece yakayı kurtarmış oluyorlar: Kambyses, Fenikelileri zorlamayı doğrubulmamıştı, çünkü bunlar Perslere kendiliklerinden bağlanmışlardı, ayrıca bütündeniz gücü ellerindeydi." diyerek, Fenikelilerin denizcilikteki üstünlüklerinianlatmıştır.18 Bununla birlikte, Fenikelilerin kolonizasyon hareketi, rakipleri olanYunanistan'a benzemiyordu. Aşırı insan fazlalığı, sosyal bunalımlar, topraksızköylülerin toprak peşine düşmeleri söz konusu değildi. Fenikelilerin denizlere açılmanedenleri, hammadde kaynaklarına ulaşmaktı. Bir tür kıyı denizciliği yapmışlardı.19

Fenike kolonileri, ticari ve ekonomik ihtiyaçlar gerektirdiği sürece elde bulundurulanbir çeşit pazar yerleriydi. Fakat, Yunanlılar uzak ülkelerde kurmuş oldukları şehirleriikinci bir yurt saymışlar, bu nedenle bu şehirleri kolay elden çıkarmamışlardır. Budurum, Fenike kolonilerinin Yunan kolonileri karşısında zayıflamasına nedenolmuştur.20

Fenikelilerin diğer Ön Asya toplumlarından farklı olarak tek uğraşlarıticaretti. Bu nedenle yaşadıkları coğrafyanın da etkisiyle sahillerin uygun noktalarınaşehirler kurmuşlardı. Ticaretle uğraşan ve para kazanan zengin sınıf her türlü nüfuzuelinde bulundurmaktaydı ve her işi ücretle yaptırıyorlardı. Mesela Fenike ordusu,ücretli askerlerden oluşuyordu.21 Fenike sitelerinin Sayda’nın üstünlüğü sıralarındaPers hizmetine girerek, Pers savaşlarında donanmayla yardım ettikleribilinmektedir.22 Fenike kentlerinin ekonomik alandaki yayılma politikası, onlarınsiyasi­askeri alandaki savunma güçleriyle garip bir tezat teşkil ediyordu. Fenikeliler,M.Ö. 868 yılında ve ondan sonra M.Ö. 750’lerden itibaren Assurlulara haraçödemişlerdir.23 I. Tiglatplaser yıllıklarında, M.Ö. 875’de yapıldığı anlaşılan birFenike seferinden bahsedilir. Bu seferde Fenike kentleri silahlı direnişgöstermemişlerdir ve bir çatışmadan söz edilmemektedir. Güçlü komşularını haraçvererek memnun etmeyi tercih eden küçük devletlerin geleneksel siyasetiniizlemişlerdir. Assur yıllıklarında anlatıldığı kadarıyla, Fenike dünyasında bir birlikbilinci görülmemektedir. Gelişigüzel olarak bir dizi fethedilmiş kentten sözedilmektedir. Fakat bu kentlerin hiçbiri bir grup içinde toplanmaz. Fenike birliğine

17 Yıldırım, a.g.e., s.96.18 Herodotos, III, 19.19 Yıldırım, a.g.e., s.97.20 Mansel, a.g.e., ss.160­161.21 Özçelik, a.g.e., s.108.22 Parmaksızoğlu, a.g.e., s.112. M.Ö. 480 yılında Pers kralı Kserkses emrinde Salamis yakınlarındaHellenlere karşı savaşmışlardı Yunan kaynaklarında Fenike filosunun I. Dareos’a ve Kserkses’everdiği önemli desteklerden söz edilmektedir. I. Artakserkses ve II. Dareos dönemlerinde de Fenikekentlerinin Perslere sadakatlerinden bahsedilir. Bunun karşılığında Persler de kentlerin yerel çaptaticari yayılmalarını sıcak karşılamışlardır. (Bkz. Votruba, a.g.m., s.32.) Bu sitelerin bundan sonrakitarihleri, Persler ve Büyük İskender İmparatorluğu ile bağımlı olarak sürecektir. Roma İmparatorluğuzamanına kadar Fenikeli olarak süren bu sitelerin yaşantısı bundan sonra Suriyelilikle birleşipkaynaşacaktır. (Bkz. Parmaksızoğlu, a.g.e., s.112.)23 İplikçioğlu, a.g.e., s.100.

işaret eden bir ada ya da herhangi bir kavrama rastlanmamaktadır.24

Fenikelilerin askeri bakımdan öne çıktıkları olaylar çoğunlukla, Fenikelilerinkurdukları ticaret kolonilerinden biri olan Kartaca tarafından yapılan savaşlarolmuştur. Kartaca’da askerlik işleri sivil idareden ayrı tutulmuştur. Roma’nın aksineher askeri iş için, bir general seçilirdi. Bu durum, komutanların ordu başında uzunzaman kalabilmelerine ve böylece iyi harp yapabilen askerlerin yetişmesinisağlamakla beraber, kendi başına buyruk generallerin ortaya çıkmasına nedenoluyordu. Askerlerin de paralı olması bunu kolaylaştırıyordu. Ordunun esasını,müttefiklerin verdikleri askerlerle çeşitli memleketlerden para ile tutulmuş ücretlilerteşkil ediyordu.25 Orduda çok sayıda savaş fili de vardı.26 Kartacalılar, savaş fillerinikullanmaya M.Ö. 270­260 civarında başlamışlar ve M.Ö. 202’deki ZamaMuharabesi’ndeki kesin yenilgilerine kadar devam etmişlerdi.27 Beş sıra küreklibüyük gemileri ilk kez Kartacalılar yapmışlardır.28

Cannae Muharebesi, Roma tarihinde yaşanan önemli bozgunlardan biridir.Hannibal komutasındaki Kartaca ordusu, M.Ö. 216’da İtalya’nın Adriyatik kıyısınayakın bir bölgede karşılarına çıkan Roma ordusunu bozguna uğratmışlardır. Savaşsırasında Kartacalıların 40 bini piyade ve 10 bini süvari olmak üzere toplam 50 binaskeri vardır. Hannibal, Galli ve İspanyol piyadelerini merkezde ileriye kavisyapacak şekilde dizmiş, bunların her iki yanında Afrikalı piyadeleri ve kanatlarda dasüvarilerini konuşlandırmıştır. Kartaca ordusu, sırtını nehrin kavis yaptığı yeredayamıştır. Roma lejyonerleri merkezden düzenli olarak ilerledikçe, Hannibal demerkezdeki piyadelerini düzenli olarak ırmağa doğru geri çekmeye başlamış; biryandan da kanatlardaki süvarilerini Roma ordusunun kanatlarındaki süvarileresaldırmıştır. Kartaca ordusu, Romalıları tamamen çevirmiş ve sıkıştırmışlardır.Arkasını nehre veren Kartaca ordusu, Romalılara kendisini nehire doğru sıkıştırmaolanağı tanıyarak cephedeki birliklerini çekmiş ve hilal düzenine büründüğünde,ilerleyerek ortada kalmış olan Romalıların kanatlarına ve gerisine yaptığı akınlarlaRoma ordusunu kuşatmıştır. Sonunda, Roma ordusundan çok azı kurtulabilmiştir.29

Kartaca ordusu, başta Afrika olmak üzere dünyanın her yanından gelen paralıaskerlerden oluşuyordu. Özellikle Libya’dan gelen hafif atlılar ve Afrikalı mızraktaşıyan askerler, bu ordunun elit askerlerini oluşturuyordu. Şehir içerisinde orduya aittek bölüm, savaş fillerinin yetiştirildiği özel bir bölümdü. Bulunduğu topraklarda buamaca çok uygun bir fil türü keşfetmişlerdi. Diğer fillere oranla daha küçük fakat

24Votruba, a.g.m., s.30.25Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, TTK, Ankara, 1987, ss.213­214. Kartaca, Fenikelilerin denizticaretinde üstünlüklerini yitirdikkleri dönemde güçlenerek Kuzey Afrika Fenike kolonilerinin önderidurumuna yükselerek Sardinya ve Sicilya Adalarında da etkinlik kazanmış bölgenin büyük bir ticaretdevleti olmuştur.(Bkz. Parmaksızoğlu, a.g.e., s. 244­245.)26Tanilli, a.g.e., s.398.27Burak Çınar, “ Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü “, DOĞU BATI, Sayı : 50, Ankara,Ağustos­Eylül­Ekim 2009, ss. 32­33.28Tanilli, a.g.e., s.398.29Çınar, a.g.m., s.38.

daha asabi olan bu tür, genç yaşta alınıp özel bir eğitimden geçirildikten sonra savaşmeydanlarında kullanılıyordu. Fakat, fil bir süre sonra idare edenden bağımsız halegeliyordu. Bu nedenle, fil sürücüsünün elinde bir tokmak bir de altı sivri çivi saplısilah vardı. Bu silah uzun bir sopa veya demirin sonuna bağlı sivri bir çividenoluşuyordu. Filin kafasına konuluyor ve fil ölene dek elindeki tokmak ile çivi filinbeynine çakılıyordu. Fakat bu yöntem her zaman işe yaramıyordu. Filin en düzgünkullanımı, ilk saldırı anında, düşman piyadesinin önüne koyup saldırtmak böylecehem düşmana zarar vermek hem de düşman saflarında karmaşa yaratmak en idealiolarak göründü. Fil, daha çok psikolojik bir silahtır.30

Akdeniz ticaretini ellerinde bulunduran Kartaca, ticari gemilerini koruyacakbir donanmaya ihtiyaç duymuşlardır. Bunlar, Akdeniz’in çeşitli yerlerine dağıtılanlimanlardan sağlanıyordu. İç içe iki farklı liman, bu amaçla yapılmış önemli bir yapıolarak karşımıza çıkmaktadır. Merkezinde, yuvarlak bir iç yönetim ve liman sırasıvardır. Buradaki yuvarlak alanın içi gemi hangarları ile çevrilidir. Buraya tek bir girişvardır ve istenildiğinde 400­500 parça donanma buradan rahat bir şekilde çıkışyapabilmektedir. Bu yuvarlak yapının tam ortasında, deniz kuvvetlerinin başıbulunmaktadır. Donanmaya ayrılan bu liman, dış limana bağlıdır.

Kartacalılar, gemi yapımında her bir gemi parçasını tek tek üretmek yerineparçalara bölüp marangozlara ayrı ayrı ısmarlıyorlardı. Daha sonra bu parçalar alınıpbirleştiriliyordu. Gemilerin en uç kısmında, düşman gemi güvertesini delecek veiskeletini kıracak bir uzantı (koç başı) vardı. Gemiler, çeşitli manevralar yaparakbirbirlerini batırmaya çalışıyorlardı.31 Romalı yazar Appianus, sadece Kartacaşehrinin tersanesinde ikiyüz kadırganın bir arada tutulabildiğini söylemektedir.Donanma mürettebatları tamamen profesyonel gemicilerden kuruluydu.Kürekçilerinin disiplini ve mahmuzlama taktiğindeki uzmanlığı Kartaca donanmasınıtüm Batı Akdeniz’in tartışmasız hakimi yapmıştı.32

Kartaca ordusu, önceleri ağır savaş arabalarınca desteklenen hafif piyadebirliklerinden kuruluydu. Ancak, Sicilya’da Yunanlılarla yapılan savaşlar sonucu ağırsilahlı ve zırhlı hoplit askerleri ile phalanx taktiği benimsendi. I. Kartaca Savaşı’ndanhemen önce ise, Spartalı bir paralı asker, orduyu Makedon usulünde düzenledi. Mısırüzerinden gelen bir Pers ordusuyla yapılan savaşta Kartacalılar ilk defa savaştafillerin gücüne şahit olmuşlardı. Savaş arabaları da yerlerini fillere bıraktılar.Ordunun çekirdeğini böylece Makedon düzeninde savaşan libyo­fenikeli piyadeler ilefiller oluşturuyordu. Geri kalan askerler ise tamamen paralı askerlerden meydanageliyordu. Özellikle hafif süvariler, sapancılar, Suriyeli okçular ve kılıççılar en çok

30 Kaynak : http://kartacali­hannibal­roma­dusmani.blogspot.com, Son erişim tarihi : 10.11. 201131 Kaynak : http://kartacali­hannibal­roma­dusmani.blogspot.com, Son erişim tarihi : 10.11. 201132 Coşkun Bilgi, Antik Kartaca Limanı, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst Arkeoloji Anabilim Dalı Su AltıArkeolojisi Bilim Dalı Yüksekls.17. Mahmuzlama taktiği, iyi manevra kabiliyeti ve kürek gücününgeminin uzunluğuna oranını arttırmak için kürek gücünü önemli kılmıştır. (Bkz.Belkan Ağar,Antikçağda Deniz Gücü ve Önemli Deniz Savaşları, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst Arkeoloji AnabilimDalı Su Altı Arkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi, Konya, 2007, s.27.)

tutulan paralı askerlerdendi.33

33Bilgi, a.g.m., s.16.

Bibliyografya

AĞAR, Belkan, Antikçağda Deniz Gücü ve Önemli Deniz Savaşları, Selçuk Ünv.Sos. Bil. Enst. Arkeoloji Anabilim Dalı Su Altı Arkeolojisi Bilim Dalı YükseklisansTezi, Konya, 2007.

BİLGİ, Coşkun, Antik Kartaca Limanı, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst. ArkeolojiAnabilim Dalı Su Altı Arkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi, Konya, 2006.

ÇINAR, Burak, “Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü", DOĞU BATI, Sayı: 50,Ankara, 2009.

DEMİRCİOĞLU, Halil, Roma Tarihi, TTK, Ankara, 1987.

ERHAT, Azra,Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006.

ESTIN, Colette; LAPORTE, Helene, Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev: Musa Eran),Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2010.

GİRGİN, Güneş, Fenikelilerde Akdeniz Ticareti, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst.Arkeoloji Anabilim Dalı Su Altı Arkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi, Konya,2006.

HAMZA, Laike, Antikçağ’da Doğu Akdeniz’de Deniz Ticareti, Selçuk Ünv. Sos. Bil.Enst. Arkeoloji Anabilim Dalı Su Altı Arkeolojisi Bilim Dalı Yükseklisans Tezi,Konya, 2006.

HERODOTOS, Tarih, (Çev: Müntekim Ökmen), Türkiye İş Bankası KültürYayınları, İstanbul, 2006.

İPLİKÇİOPLU, Bülent, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları II, Marmara ÜniversitesiFen­Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1990.

MANSEL, Arif Müfid, Ege ve Yunan Tarihi, TTK, Ankara, 2004.

ÖZÇELİK, Nazmi, İlkçağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayın, Ankara, 2004.

PARMAKSIZOĞLU, İsmet; ÇAĞLAYAN, Yaşar, Genel Tarih I: Eskiçağlar ve TürkTarihinin İlk Dönemleri, Funda Yayınları, Ankara, 1976.

STARR, Chester G., Antikçağda Deniz Gücü, (Çev: Gürkan Ergin), Homer Kitabevi,İstanbul, 2000.

TANİLLİ, Server, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Adam Yayınları, İstanbul, 2005.

VOTRUBA, Dilşad Sıla, M.Ö. 2. Binde Batı Anadolu’nun Deniz Ticareti, AnkaraÜnv. Sos. Bil. Enst. Arkeoloji (Prehistorya ve Önasya Arkeolojisi) Anabilim DalıYükseklisans Tezi, Ankara, 2006.

YILDIRIM, Recep, Uygarlık Tarihine Giriş, Asil Yayın, Ankara, 2004.