PSİKİYATRİK HASTALIKLAR VE UYKU
Dr. Seda Peker26.03.2010
SUNUM PLANI
Normal uyku organizasyonuDuygudurum bozukluklarında uyku
Anksiyete bozukluklarında uyku
Şizofreni ve uykuAlkol ve uyku
NORMAL UYKU ORGANİZASYONU
REM-NREM iki temel evre Evre 1 geçiş evresi, 30 sn-7 dak, teta aktivitesi Evre 2 uyku iğcikleri ve K kompleksi Evre 3-4 ; yavaş delta dalgaları dinlendirici
uyku REM ;Tonik bolümler, 1. donem EEG'sine
benzer, artmiş teta , göz kasları ve diafragma dışındaki iskelet kaslarinda atoni .Fazik öğeleri ise düzensiz hızlı göz hareketleri ve kas seyirmeleri
Genç erişkin insanda uyku dönemlerinin dağılımı1. dönem % 5-102. dönem % 45-603. ve 4. dönem % 20-25REM dönemi % 20-30
• 7-8 saat süren monofazik uyku• REM – NREM döngüsü 90-100 dakikada bir.• 5-6 siklus • ilk 2 evresi NREM-1-2 hafif uyku evreleri • Gerçekte uykuya geçişi NREM-II’de uyku iğcikleri
ve K-kompleksi görünce anlarız.• İkinci uyku siklusunda sonra evre-4 ve 3. uyku
siklusundan sonra E-3 görünmez. Sonuç olarak NREM3-4 sadece uyku süresinin ilk yarısında görülür ve dinlendirici uyku NREM III-IV’tedir uykunun 2. yarısında ise REM uykusu hakimdir, bu nedenle sabaha karşı uyanmalar sıktır.
TANIMLAR Uyku latansı, denekte uyku kaydına
başlamasından uykuya dalıncaya kadar geçen süre REM latansi, uykunun baslamasindan ilk REM
döneminin ortaya cikmasina kadar geçen süredir. Toplam uyku süresi, uykuda gecen tüm zamanları
toplamı Uyku etkinliği; uykuda geçen sürenin yatakta
geçen süreye oranı REM dansitesi; bir dakikalık REM uykusu
sırasındaki göz hareketlerinin tahmini sayısıdır
UYKU BOZUKLUKLARI EPİDEMİJOLOJİ• Genel popülasyonda çok yaygındır. %30
unda her ay en az birkaç gece uyku bozukluğu olduğu bildirilmiştir. (Thorpy 2004)
• Uyku bozuklukları medikal ve psikiyatrik bozukluklara neden olabildiği gibi önceden varolan bu hastalıkları da kötüleştirebilir ve yüksek depresyon-anksiyete ve gündelik fonksiyon azalması oranları ile ilişkilidir. (Breslau 1996)
İnsomnia sıklıkla (yaklaşık olarak %40 ) psikiyatrik durumlarla beraberdir. (Roth T 2003)
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU
Hem klinik hem de epidemiyolojik örneklemlerde depresyon kronik insomnianın en sık görülen nedenidir. (Buysse ve ark 1994, Ohayon ve ark 1998)
Kronik insomni de duygudurum bozukluğu gelişimi için bir risk faktörüdür. (Neckelmann D, 2007)
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARI
Depresif hastalarda Uyku latansı uzama Gece boyunca uyanık kalma süresi artma Toplam uyku süresi kısalma Uyku etkinliğinde azalma Delta uykusunda azalma REM latensinde kısalma İlk REM uyku periyodunda uzama Toplam REM uykusu miktarında artma ve REM dansitesinde artma gösterilmiştir.
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARIdelta uykusu EEG analizlerinde, depresyon hastalarında
delta aktivitesinde azalma, alfa ve beta aktivitesinde artma olduğu gözlenmiştir. (Armitage R 1995, Armitage R 2000)
Delta uykusunda azalma gibi anomaliler ilk NREM döneminde ikinciye gore rölatif daha belirgindir (Kupfer1986).
Delta aktivitesindeki azalma erkek major depresyon hastalarında daha belirgin (Armitage R 2000)
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARIREM uykusu Major depresyonda daha sık ve spesifik
olduğu söylenmektedir. (Benca1992, Kupfer1995) Depresif hastalarda REM latansı
kısalmış, gecenin ilk yarısındaki REM uyku süresi kontrol olgularına göre artmış, REM uyku yüzdesi artmıştır.
REM dansitesi özellikle ilk REM döneminde artmıştır.
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARI
Depresyon için en fazla ayırdedici özellikler; REM uyku latansının azalması, REM uykusu miktarı ve oranının artması ve REM dansitesinin artmasını içeren REM uykusu bulgularıdır
SAĞLIKLI BİREYLERDE;
DEPRESYONDA;
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARI
Hipersomnianın eşlik ettiği depresyon olgularında yapılan çalışmalar da azdır. Bir çalışmada hipersomnianın eşlik ettiği 26 bipolar depresif hastanın normal sınırlarda bir uyku yapısı bildirilmiştir. (Thase ME 1999)
Gündüz uyku latansı çalışmalarında da normallerden farklı olmadığı, ortalama uyku latensinin on dakikanın üzerinde olduğu gösterilmiştir. Bu hastalardaki hipersomnianın narkolepsi gibi organik nedenli hipersomnialardan farklı olduğu, hastalardaki bulguların subjektif nitelikte olduğu bildirilmiştir. (Nofzinger EA 1991)
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLAR
Depresyondaki uyku değişkenleri Yaş (Yaşlıda belirgin)Cinsiyet, (E delta uykusunda azalma)Hastalığın şiddeti gibi birçok faktörden etkilenmektedir.
(Kupfer1991, Dew1996, Reynolds1990, Armitage2000, Dahl1998, Ivanenko2005)
Psikotik bulguların eşlik ettiği hastalarda REM latensınde kısalma gibi REM değişikliklerinin belirgin olduğu görülmekle birlikte, (Kupfer DJ 1986, Naylor MW 1990)
desteklemeyen çalışmalar da vardır. (Kerkhofs M 1988)
Mevsimsel duygudurum bozukluğu olan hastalarda diğer depresif hastalardakine benzer uyku EEG bulguları vardır.
BİPOLAR ;
Bulgular benzer Bipolar depresyonda uyku çok farklı
olmamakla beraber uykuda bozulmalar daha az ve gece uykusu daha uzun olma eğilimindedir.
Yaş ve cinsiyet bakımından eşleşmiş bipolar ve unipolar grupta bipolarların uykunun sürdürülmesi, yavaş dalga uykusu ve REM uyku yoğunluğundaki artma hakkında daha fazla problem yaşadığını bulmuşlardır. (Riemann2002)
YAZARLAR UYKU BOZUKLUĞU BİPOLAR DEPRESYON PSG veya KB
Winokur ve ark 1969
Detre ve ark 1972
Casper ve ark 1985
Duncan ve ark 1979
Gillin ve ark.
Giles ve ark. 1986
Thase ve ark. 1989
Lauer ve ark. 1992
Fossion ve ark. 1998
%100 ünde uykusuzluk, uykuya geçişte zorluk %58, sabah erken uyanma %27, aşırı uyuma %23
Aşırı uyuma %78; az uyuma %17, huzursuz uyku %29
Genel uyku boz %85, sabah erken uyanma %767, uykuya dalmada güçlük %60, aşırı uyku %23
Unipolar ve sağlıklılara göre REM peryodlarında daha fazla parçalanma
Sağlıklılara göre daha düşük REM latansı
BP 1 ve 2 arasında fark yok. Unipolar dep oranla BP 2 de daha uzun REM latansı ve daha uzun total uyku süresi
Sağlıklılara oranla evre 1 de daha az dak, ortalama REM latansında azalma, uykunun sürdürülmesinde boz, evre 3-4 de düşme gözlenmedi
Sağlıklılara oranla yavaş dalga uyku latansında uzama, azalmış REM latansı ve REM dans artış
Unipolara oranla BP 1 de daha yüksek yüzdede uyanma eğilimi
KB
KB
KB
PSG
PSG
PSG
PSG
PSG
PSG
BİPOLAR; Bipolar hastalarda uzunlamasına bir çalışma manik
döneme girmeden önce REM uykusunun azaldığını göstermektedir (Bunney1972)
Manide, uyku devamlılığında bozulma, toplam uyku süresinde azalma, REM latansının kısalması ve REM yoğunluğunda artma olduğu gösterilmiştir. (Knowles 1979, Linkowski P 1986, Hudson JI 1988,1989,1992)
Manik hastalarda depresiflere göre toplam uyku süresinde kısalma daha belirginken EEG kayıtlarında depresif ve manik hastalar arasında REM yoğunluğu ve latansında fark saptanmamıştır. (Hudson1988, Kupfer DJ 1980).
YAZARLAR UYKU BOZUKLUĞUMANİ
KENDİ BİLDİRİM VEYA PSG
Clayton ve Pitts 1965Winokur ve Tanna 1969
Loudon ve ark. 1977Carlson ve Strober 1979Cassidy ve ark 1998Serreti ve Olgati 2005
Hudson ve ark 1988
Linkowski ve ark. 1993
Hudson ve ark. 1992
%94 uyku gereksiniminde azalma%90 Uyku gereksiniminde azalma, %34’ünde başlangıç, %24 ünde son dönem uykusuzluğu%69 uyku gereksiniminde azalma%78 uyku gereksiniminde azalmaUyku azalmış %99 azalmış uyku gereksinimi
Uykuda geçen zamanda azalma, kaydın son 2 saatinde artmış uyanıklık süresi, REM latansında kısalma, REM etkinliğinde artma, REM yoğunluğunda artma
Uykunun başlamasında gecikme, uykuya geçişten sabah uyanmaya kadar geçen sürede azalma, REM latansında kısalma
Uykunun sürdürülmesinde bozulma, evre 1 uyku sunun yüzdesinde artış, REM latansında kısalma, REM yoğunluğunda artış
KBKB
KBKBKBKB
PSG
PSG
PSG
BİPOLAR; Farklı analiz yöntemleri kullanılmakla
birlikte, manik ve depresif hastaların sağlıklılardan farklı olsa da uyku değişkenleri açısından benzerlikleri olduğu dikkati çekmektedir.
Hızlı döngülü hastalarda depresif dönemlerde REM latensinin kısa olduğu (25 dakikadan az), hipomanik dönemlerde de kısa olmakla beraber kısmen uzadığı (50 dakikanın altında) gözlenmiştir. (Riemann D 2001)
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU
Akut dönemde uyku bozuklukları yaygın
Duygudurum bozukluğu gelişimiVar olan bozukluğun tekrarlamasıHastalığın şiddeti ile ilişkiliDepresif bireylerin %67-90 a yakını
insomniadan yakınır. (Reynolds ve Kupfer 1987 , Perlis 1997)
İnsidans özellikle yaşlılarda yüksek
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU
Uykuya başlamada güçlük Sık uyanma Sabah erken uyanma endojen depresyon Derin, dinlendirici olmayan uyku Rahatsız edici rüyalarsıkıntı verici rüya gördüklerini
bildiren depresif kadınlar kötü rüyaları olmayanlara göre daha fazla özkıyım ile ilişkili (Nowell ve Buysse 2001)
Hipersomnia genç erişkin hastalar, bipolar depresyon, mevsimsel depresyon ve atipik depresyon
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU
Psikotik depresyondaha ağır insomni
Mevsimsel depresyon hipersomni ve yorgunluk daha yaygın ama insomni de olabilir.
Bipolar depresyon epizoda bağlı olarak yorgunluk ve hipersomnia kadar insomni da bildirebilirler
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA UYKU Mani
Uyku süresinde ve ihtiyacında azalma en tutarlı erken belirti
Gündelik ritimleri özelikle de uyku-uyanıklık ritimlerini bozan yaşam olayları, bipolar bozuklukta manik dönemlerin başlangıcıyla ilişkilidir.
Benzer şekilde uyku süresinin kısa olması, maninin daha şiddetli olması ve maninin daha uzun sürmesiyle ilişkilidir.
UYKU BOZUKLARINDA DUYGUDURUM BELİRTİLERİ
UYKU BOZUKLUKLARINDA DUYGUDURUM BELİRTİLERİ
İNSOMNİA Genel nüfus ve klinik örneklemle yapılan
çalışmalar insomni bildiren bireylerin %35-70 inde aynı zamanda duygudurum, anksiyete veya madde kullanım bozuklukları bulunduğunu göstermektedir. (Nowell ve ark 1997, Ohayon v ark 1998)
Hali hazırda bir duygudurum bozukluğu olmayan insomni hastalarında bile depresif belirtiler insomniası olmayanlara göre daha fazla görülmektedir.
UYKU BOZUKLUKLARINDA DUYGUDURUM BELİRTİLERİ Obstruktif uyku apne sendromu Uyku apneyne
ilişkili uyku bölünmesi gündüz aşırı uyku hali, anerji, konsantrasyonun bozulması, bilişsel güçlükler, depresif belirtilerle karıştırılabilir. Uyku apnesinin hava yoluna sürekli basınçla sağaltımı depresif belirtileri iyileştirebilir.
Narkolepsi Yaklaşık %25-50 sinde bir depresif dönem ya da belirgin depresif belirtiler yaşamıştırlar. Narkolpesideki gündüz uyku hali kronik yorgunluk ve atipik depresyonla karışabilir.
UYKU BOZUKLUKLARINDA DUYGUDURUM BELİRTİLERİ Sirkadiyen ritim uyku bozuklukları Neredeyse
%75 inin geçmişte ya da halen depresyon öyküsü vardır.
Peryodik bacak hareketi ya da huzursuz bacak sendromu en az %53 ünde depresif belirtiler saptanmıştır.
Kabus, gece terörü ya da somnambulizm gibi parasomnia duygudurum bozukluğu prevelansına yönelik veriler nadirdir. Travmaya maruz kalmayla ilişkili olsun ya da olmasın sık kabus görmek sıklıkla orta ya da ağır depresif belirtilerle ilişkilidir.
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ
Depresif hastalarda ileride kronik insomnia gelişimi 4 kat daha fazla ; insomniası olan bazı hasta gruplarında yapılan çalışmalarda insomniası olmayanlara göre yaşamları boyunca MDE olma ihtimali 9 kat fazla bulunmuştur. (Breslau1998, Kaneita2006, Ohayon2006)
Genç yetişkinlerde yapılan bir çalışmada, uyku bozulma öyküsü olan kişilerde uyku ile sorunu olmayan kişilerle karşılaştırıldığında major depresyon yaşam boyu yaygınlığında 10 - 20 kat artış olduğu saptanmıştır. (Breslau1996)
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ Psikiyatrik hastaların yaklaşık %35-46 sı
insomnia nedeniyle uyku merkezlerine sevkedilmektedir ve bunların çoğunda DDB mevcuttur. (Coleman1982, Buysse1994)
Uyku bozuklukları DD epizodları sırasında daha belirginken DDB remisyona girdikten sonra hala devam ediyor olabilir. İnsomnia bir depresyon döneminden sonra devam ederse kronik bir depresif belirti olarak kalabilir (Reynolds1991, Nierenberg2001, Tranter2002)
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ
İlk epizod major depresyon başlangıcında insomnia sık ancak rekurren epizodlar öncesinde daha da yaygındır (Ohayon2003)
Yaşlı bireylerde depresyon için risk faktörleri bakımından yapılan bir metaanalizde insomnia yaştan sonra ikinci sıradaki risk faktörü olarak belirlenmiştir. (Cole2003)
Yaşlı depresif bireylerde insomniası olanlarda depresyonun gerilememe olasılığı 1.8 ile 3.5 kat daha fazla saptanmış. (Piegon WR 2008)
Çalışma Örneklem Süre Anlamlı bulgular Ford ve Kamerow 1989
N=7954Yaş>18
1 yıl 1 yıl boyunca dep. gelişim riski, başlangıçta ve/veya izlemde insomi bulunan bireylerde insomni bulunmayanlara göre daha yüksek . 1 yıl içerisinde insomnisi düzelen kişiler için dep riski anlamlı olarak yükselmemişti
Dryman ve Eaton 1991
N= 9295Boz yokYaş>18
1 yıl Başlangıçta uyku bozukluğu olması kadınlarda izlem döneminde dep gelişimini öngördü
Livingston ve ark 1993
N=524Yaş>65
2-3 Başlangıçta uyku boz olması izlem dönemindeki dep öngördü. Sürekli uyku boz olan kişiler insomnisi düzelen yada izlem döneminde insomni gelişen kişilere göre daha fazla depresif olma olasılığı taşıyordu
Eaton ve ark 1995
N=10009 DDB yokYaş>18
1 İzleyen yılda dep gelişen kişilerin %47 sinde uyku boz tanımlanmıştı
Chang ve ark 1997
N=1053 erkek tıp öğr
Ort 34 İnsomni bildiren ve stres altındayken uyuma güçlüğü çeken erkekler izlem döneminde daha fazla dep riski taşıyordu
Çalışma Örneklem Süre Anlamlı bulguWeissman ve ark. 1997
N=7113n=533 geçen yıl içerisinde insomnisi olan psikiyatrik boz olmayann= 408 geçen yıl içinde insomni ve psikiyatrik boz olann= 6172 hiçbir zaman insomni ve psikiyatrik boz olmayan
1 Çalışma başlangıcından bir yıl öncesi dönemde insomnisi olan ve hiçbir psikiyatrik bozukluğu olmayan kişilerin izleminde depr gelişme riski 4.5 kat daha fazla
Breslau ve ark 1998
N=979Yaş=21-30
3.5 Başlangıçta insomnisi olan kişilerin %15.9 u izlem sırasında major depr ölçütlerini karşılıyordu. Depr bakımından 4 kat artmış risk
Mallon ve ark2000
N=1870 başlangıç değrelendirmesi sırasındaN=1244 izlem sırasında Yaş=45-75
12 Başlangıçta insomni varlığı kadınlarda izlem döneminde depresyonu öngörürken erkeklerde öngörmemiştir.
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ
İnsomnianın sonrasında gelişebilecek depresif bozukluğun belirleyicisi, risk faktörü ya da prodromal bir semptomu olabileceğini gösterilmiştir. (Perlis ML 1997)
Tüm bu veriler insomnianın DDB gelişmesine katkıda bulunabileceğini ve gelişmekte olan bir epizodun habercisi olabileceğini göstermektedir
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ
Bipolar hastalarda uykunun 3 saatten fazla artması ya da azalması rekurren bir duygudurum epizodunun habercisi olabilir. ( Bauer2006)
Hafta boyunca uyku yoksunluğu artıp biriktikçe duygudurumun giderek düştüğü gösterilmiş
(Dinges ve ark. 1997)
Ötimik görünen bipolar hastalarda bile insomnia devam edebilir.
(Harvey2005)
UYKU VE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARASINDAKİ RİSK İLİŞKİSİ İnsomnia manik epizodların %75
inde duygudurum değişikliklerinin öncüsü olarak görülür ve manide depresyondan daha yaygın olabilir. (Jackson2003, Ohayon2003)
Maninin en yaygın erken belirtisi ve depresyonun en yaygın altıncı önbelirtisi. Uyku yoksunluğu hastaların bir kısmında hipomani veya maninin başlaması ile ilişkili.
AD VE DDD İLAÇLARIN UYKU ÜZERİNE ETKİLERİ
Desipramin gibi noradrenerjik ilaçlar öznel insomni bildirimleriyle ve uyku EEG si sırasında uyanıklığın artması ile ilişkili olabilir. (Shipley 1985).
Tersine amitriptilin doksepin ve trimipramin gibi tersiyer TCA lar öznel sedasyonla ilişkilidir. Aynı zamanda uyku EEG sinde uykunun daha fazla sürdürülebilmesi ve evre 3-4 ve delta etkinliğinde artışla ilgili bazı kanıtlarlar da vardır.
Ortak olan özellik REM uykusu baskılanmasıdır. TCA lar özellikle REM uykusu toplam süresi ve
oranını azaltırlar ama göz hareketlerinde çok az değişikliğe neden olurlar.
AD VE DDD İLAÇLARIN UYKU ÜZERİNE ETKİLERİ
SSRI lar hem insomni hem de sedasyon yapabilirler.
HBS ve canlı rüyalar görme şeklindeki öznel yakınmalarla da ilişkilidir.
SSRI lar TCA lardan daha güçsüz de olsa, REM uykusunu azaltır ve REM uykusu latansını artırırlar.
LİTYUM: Evre 1-3 ve 4 ü artırır; REM dansitesininde azalma REM latansında artma (Mendels1973). Hem sağlıklı hemde bipolar hastalarda yürütülen
bir çalışmada li uyku-uyanıklık döngüsünü 15 dak geciktirmektedir. Vücut ısısında bir faz gecikmesi ve önemli derecede REM uyku latansı artması ve REM uyku dansitesinde azalma bildirilmiştir. (Campbell 1989). Bu bulgular sirkadiyen sistemde faz öne kayması olan bipolar hastalarda terapötik etkisinin bir parçası olabilir. (Lamont 2007).
UYKU DEPRİVASYONU Spesifik olarak istemli uyku deprivasyonu
hastaların % 40-60 ında depresif belirtilerde kısa sürede iyileşme (Wirz-Justice ve Van Den Hoofdakker 1999).
Bipolar hastalarda hipomanik ya da manik dönemi tetikleyebilir Tam uyku yoksunluğu Kısmi uyku yoksunluğu REM uyku yoksunluğu
AD ilaçlarla birlikte kullanıldığında daha kalıcı AD ilaçlara verilen yanıtı hızlandırabileceği ya
da güçlendirebileceği öne sürülmüştür
DDB LARINDA UYKU BOZUKLUĞU TEDAVİSİ
Tek başına AD ilaç: Uyku bozukluğu şiddetli değilse
Tek başına psikoterapi Terapiye uygun hasta ve uyku bozukluğu şiddetli
değilse SSRI + Sedasyon yapıcı AD
İnsomnia şiddetli bir yakınma ise SSRI yanına sedasyon yapıcı bir AD ilaç ekelnebilir. En sık kullanılan trazodon .
SSRI + Hipnotik ilaç Benzodiyazepinlerin tedaviye eklenmesinin daha
hızlı ve daha iyi yanıt, sağaltıma uyum artışı .
DDB LARINDA UYKU BOZUKLUĞU TEDAVİSİ
Akut manik dönem sırasında insomninin sağaltımı bir önceliktir.
Dışsal uyaranların düşük olduğu sakin bir ortam
Benzodiyazepinler, Olanzapin, ketiyapin gibi sedasyon
yapıcı etkisi daha fazla olan AP ilaçlar
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA UYKU
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA UYKU % 96.8’inde uyku bozukluğu
Uykuya başlama ve devam ettirmede güçlük Anksiyete, uyku bozukluklarına yol açarken,
uykusuzluk da anksiyeteye neden olabilmektedir.
Erişkin bireylerin üçte birinin yaşamlarının herhangi bir döneminde uykusuzluk yaşadıkları ve bunların da dörtte birinin kronikleştiği bildirilmektedir. Bu olgularda da uykusuzluğun etiyolojisinde, ansiyetenin en sık nedenlerden biri olduğu gözükmektedir (Bourdet C 1990)
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU Anksiyete bozuklukları arasında hem
erişkinlerde hem de çocuk ve adolesanlarda insomni ile en çok ilişkili olan ank bozukluğu (Ohayon1997, Monti2002, Alfano2007)
% 56-70’inde uyku bozukluğu (Anderson DJ 1984) Uykuya dalma güçlüğü , sık uyanma,
dinlenemeden uyanma (Uhde2000, Papadimitriou2005)
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU PSG’de
Uyku latensinde uzama, Uykunun devamlılığında bozulma, Uykunun etkinliğinde azalma, Uykunun yüzeyel uykuya kayması, Delta uykusunda ve REM yoğunluğunda
azalma (Papadimitriou GN 1988, 2005, Fuller KH 1997 , Kristi HF 1997)
Anksiyete düzeyi ile paralellik (Fuller KH 1997)
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU REM latensi ve yüzdesi ile ilgili sonuçlar
tutarlı değil ; Kontrolle karşılaştırıldığında REM
parametrelerinde fark olmadığı (Saletu-Zyhlarz1997), düşük REM yüzdesi, uzun REM latansı ve düşük REM dansitesi bildirilmiştir (Reynolds1983, Papadimitriou1988)
REM latansının major depresyonda daha kısa olduğu ve bunun YAB ile major depresyon hastalarının ayrımında yardımcı olabileceği öne sürülmüştür (Papadimitriou1988)
PANİK BOZUKLUĞU % 70’i uykuya başlama ve
devam ettirme güçlükDinlendirici olmayan uyku En az yarısı nokturnal panik
atakları olduğundan yakınmaktadırlar. (Scupi BS 1992)
PANİK BOZUKLUĞU PSG’de uyku latensinde uzama, uyku
etkinliğinde azalma, uyanıklık sayısında artış Nokturnal panik atak olan olmayanlar arasında
uyku EEG sinde fark yok. Uykuda hareket artışı yaygın. Bu nedenle uyku
derinleşememekte ve dinlendirici olamamaktadır.
REM latansında kısalma, REM dansitesinde azalma ve artmış hareket bildirilmişken (Lauer1992, Mellman1989a, Uhde1984), benzer değişikliklerin olmadığı da söylenmektedir (Dube1986, Pecknold1990, Stein1995, Arriaga1996)
NOKTURNAL PANİK ATAK Bir tetikleyici olmaksızın uykudan aniden büyük bir
korku ile uyanma ve fizyolojik uyarılma haliyle karekterizedir. Uykuya başladıktan 1-3 saat sonra panik atak ve bazen gecede birden fazla panik atak (Craske MG 1989)
%40-70 inde en az bir kez, %18-45 inde düzenli (Den Boer 1997, Craske ve Tsao 2005)
Genellikle 2. dönem sonu ya da 3. dönem başlarında 2 ila 8 dakika sürdüğünü söyleyen çalışmalar olduğu
gibi 25 dakikaya kadar uzadığını söyleyen çalımalarda vardır (Barlow 2002)
Genellikle tekrar uykuya geçişin güç olduğu görülür.
NOKTURNAL PANİK ATAK
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUKTA UYKU Uyku bozukluğu, anksiyetenin yoğun olduğu
dönemde anksiyete ile ilişkili olarak ortaya çıkar. Uykuya başlamada güçlük ve sık uyanma önemli
yakınmalardır. PSG’de tutarlı bulgu yok. Depresyonun dışlandığı
çalışma az. (Robinson1998, Kluge2007) uyku latensinde uzama, uyku etkinliğinde azalma,
uyanıklık sayısında artma (Insel TR 1982, Hohagen F, 1998) REM latensinde kısalma, dönem 4 uykusunda
azalma bildiren çalışmalar olmakla beraber, (Insel TR 1982) delta uykusunda artma,(Rapoport J 1981) uyku yapısında kontrollere göre fark olmadığını bildiren çalışmalar da vardır. (Hohagen F 1988, Robinson D, 1998)
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU % 63-97 oranında travmayla ilişkili gece
kabusları,uykuya başlama ve sürdürmede güçlük ve anksiyetenin eşlik ettiği sık uyanıklıklar (Kato H, 1996, Goldstein G, 1987, Kuch K, 1992)
TSSB olan gazilerde uykuya dalma güçlüğü yaklaşık %44-90 arasında bildirilmiştir. (Mellman1995, Neylan1998), ve % 52-87 sinde tekrarlayan kabuslar bildirilmiştir. (Inman1990, Neylan1998)
TSSB hastaları subjektif uyku yakınmalarını sık ; objektif uyku çalışmalarında hastaların ifade ettikleri kadar şiddette bozuk değil (Harvey AG 2003)
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
Uyku latensinde uzamaUyku etkinliğinde azalmaToplam uyku süresinde azalma Uykuda artmış motor hareketlerle uykunun
sürekliliğine ilişkin bozukluk (Mellman T 1997) Bu bulguların TSSB nin temel belirtilerinden birisi
olan uyarılmışlık artışının uykudaki göstergesi olabileceği söylenmektedir.
Bulgular travma sonrası erken dönemde daha yoğun sonra azalmış olmakla beraber devam ediyor.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
REM uykusu ile ilgili değişiklikler Savaş gazisi TSSB olgularında REM uykusunda fazik motor
aktivite ve göz hareketleri dansitesi artmış olduğu bildirilmiştir.(Ross R 1994, Mellman T 1996)
Gece kabusları ve kısa uyanıklıklar REM uykusunda daha fazla görülür. Aktif TSSB bulguları ve remisyonda olan olguların, travmaya
maruz kalmış ve kalmamış kontrol grubuna göre daha sık REM uykusunun fragmante olduğu gösterilmiştir.(Breslau N 2004)
Kronik TSSB olgularında yapılan çalışmalarda ağırlık kazanan bulgular REM uykusunun devamlılığının bozulduğu (semptomatik uyanıklıklar, artmış uyanıklık, arousallar ve artmış motor aktivite) ve artmış REM dansitesi olmuştur. (Mellman T 2008)
BENZODİYAZEPİN/ AGONİSTLERİ KULLANIMI Uyku latansını kısaltırlar Gece boyunca izlenen uyanmaalrı azaltırlar Total uyku süresini artırırlar Evre 2 uykuda hafif artma Evre 4 uykuda azalma REM uykusunda azalma uzun süre kullanılıp aniden
kesilirse REM reboundu olabilir. Uzun süreli kullanımdan sonra kesilmesinde
rebound uykusuzluk olabileceği unutulmamalı Zopiklon uykunun birinci evresinde kısalma,
evre 2 de uzama, diğer evrelerde etki göstermez
ŞİZOFRENİ VE UYKU
Dr. Seda Peker26.03.2010
ŞİZOFRENİ VE UYKU
İnsomnia ana kriter değil ama sık Komorbid depresyon Antipsikotik yan etki Antipsikotik tedavi kesilmesi Psikotik dekompansasyon prodromu
(Van Kammen1986, Dencker1986, Chemerinski2002)
ŞİZOFRENİ VE UYKU
Subjektif uyku yakınmaları Uykuya dalma güçlüğü !!! Toplam uyku süresinin kısalması Sık uyanma Uyku kalitesinde azalma
POLİSOMNOGRAFİ ÇALIŞMASI SONUÇLARI:
Tutarlı bulgular Uyku latansının artması (Jus1973, Benson1991,
1996, Van Cauter1991) Toplam uyku zamanının kısalması (Feinberg1978,
Lauer1997, Poulin2003) Uyku etkinliğinin azalması (Benson1993,
Hudson1993, Nishino1998) Toplam uyanıklık zamanının artması
(Benson1991,1996, Keshavan1998) Kısa REM latensi (Dement1955, Gulevich1967,
Stern1969, Kupfer1970, Jus1973, Reich1975, Ganguli1987, Benson1991, Hiatt1985).
Çelişkili sonuçlara rağmen yapılan 2 meta-analiz ve son gözden geçirmeler (Benca1992, Chouinard2004, Benson2005, Monti2004, Monti2005, Benson2006) erken insomni veya uyku sürekliliğinin devam ettirilmesinde zorluğun şizofrenideki uyku bozuklukları için karakteristik olduğunu; ayrıca şizofreni hastalarında sağlıklı kontrollere göre anlamlı oranda daha kısa REM latansı görüldüğünü bildirmişlerdir.
Polisomnografi çalışmaları REM Varsanı-rüya arası benzerlik
Eğer rüya gören kişi rüyaların içeriğine göre davranmış olsaydı şizofreninin klinik belirtilerini göstermiş olurdu (Carl Gustaw Jung 1960)
Erken dönem çalışmalarda şizofrenide REM latansında kısalma olduğu gösterilmekle (Benson 1991, Jus K 1973, Tandon 1992, Benson 1993, Hudson 2003, Poulin 2003) çalışmaların bazıları bu sonucu desteklememektedir. (Ganguli 1987, Lauer 1997, Keshavan 1998, Hoffman 2000,Sekimato 2006, Yang 2006)
Hastalarda akut psikotik semptomların arttığı dönemde toplam uyku süresinde azalma ile REM latensinin kısaldığı, semptomların azaldığı remisyon döneminde ise normale döndüğü, ilerleyen tedavi süresince REM latensi, REM süresinin artabileceği bildirilmiştir.(Keshavan 1996)
REM uykusu psikozlarda ve normallerde alfa dalgası yokluğu, düşük amplitüdlü hızlı EEG’siyle uyanıklık EEGsinden çoğu zaman zor ayrılır.
Şizofrenideki fark uyanıkken daha az alfa dalgalarının gözlenmesidir. (Stassen ve ark 1999)
Sonuç olarak uyanık şizofreni ve REM uykusundaki normallerin EEG’leri çok benzerdir.Bu iki durumda da frontal inhibisyonu işaret eder.
REM dansitesi kontrollerle fark yok. (Poulin J 2003, Keshavan MS 1998, Yang C 2006)
REM dansitesi ile pozitif semptomlar arasında pozitif bir korelasyon vardır. (Benson KL 1993, Poulin J 2003)
REM uykusu yoksunluğu çalışmaları az. Aktif semptomatik dönemdeki şizofreni hastaların da uyku yoksunluğunu izleyen uyku çalışmasında toplam REM uyku süresi ve yüzdesinin düşük olduğu gözlenmiştir. (Gillin JC 1974, Zarcone 1975)
REM uyku yoksunluğundan sonra REM uyku reboundu yok !!
Delta uykusu ile ilgili sonuçlar çelişkili
ŞİZOFRENİ VE UYKU Nörokimyasal çalışmalar az sayıda;
Kısa REM latensinin kolinerjik aşırı duyarlılıkla ilişkili olabileceği
Delta uykusundaki azalmanın serotonerjik sistemdeki bozulmadan kaynaklanıyor olabileceği sonucuna varılmıştır.
BOSda artmış NA ve MHPG düzeylerinin psikotik dekompanzasyon ve insomnia ile ilişkili olabileceği değerlendirilmiştir.
BOS da hipokretin düzeyi ile uyku latensi arasında pozitif bir korelasyon olduğu, uyanıklığı sağlayan bu nörotransmitter ile şizofrenideki aşırı uyarılmışlık durumu arasındaki ilişkiyi gösterebileceği düşünülmüştür.
ŞİZOFRENİ VE UYKU Beyin görüntüleme çalışmaları
İki çalışmada evre 4 uykusunda azalma ile ventrikül genişlemesi arasında ilişki
Bir çalışmada ilaç kullanmamış şizofrenlerde bu bulgu desteklenmemiştir.
Hastalarda uyku latensinde uzama, toplam uyku süresinde azalma ve sık uyanıklık gibi uyku devamlığında bozulma ventrikül hacmi ile tüm beyin hacmi arasındaki orandaki artışla ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Benzer bir pozitif ilişki uyanıklık sayısı ile prefrontal kortikal atrofi arasında gösterilmiştir.
ÖZETLE; İnsomnia ve artmış REM dansitesi pozitif belirtiler
ve emosyonlar ile, SWS defisitlerinin ise negatif belirtiler ve bilişsel
disfonksiyon ile ilişkili olduğu söylenebilir (Benson2006).
SWS defisitleri ile artmış ventriküler hacim (Van Kammen1988, Benson1996) ve azalmış beyin anabolik süreci (Keshavan1995) arasında ilişki belirlenmiştir.
Üçüncü ventrikül hacminin toplam uyku süresinin (Van Kammen1988) ve uykunun sürdürmesi (Keshavan1991) ile negatif korelasyon gösterdiği bildirilmiştir.
ŞİZOFRENİ VE UYKU
Tipik antipsikotikler; Toplam uyku süresi ve uyku etkinliğini
artırarak, uyku latensini kısaltmaktadırlar. REM uykusu ile ilgili değişkenler (REM
latensi, REM süresi, REM dansitesi) üzerinde sonuçlar bu kadar tutarlı olmamıştır.
Klorpromazinin de delta uykusu süresini artırarak, REM latensi uzattığı gösterilmiştir.
Atipik antipsikotikler; Klozapinin toplam uyku süresini, uyku
etkinliğini ve dönem 2 uykusunu artırdığı, uyku latensini ve uyanıklık sayısı ile delta uykusunu azalttığı gösterilmiştir.
Olanzapinin ise toplam uyku süresi, uyku etkinliği, dönem 2 ve delta uykusunu artırdığı, REM dansisitesi ve süresini artırdığını gösteren çalışmalar da mevcuttur.
Risperidonunda delta uykusunu artırdığı gözlenmiştir
ALKOL VE UYKU
Dr. Seda Peker26.03.2010
ALKOL VE UYKU Etil alkol uyku uyanıklık sistemini de etkiler. Yatma saatinden bir saat önce alkol verilen
olgularda vücut ısısı ve hareketliliği değerlendirmiş, uykunun ilk yarısında vücut hareketliliğinin azaldığı, ancak ikinci yarısında arttığını gözlemlenmiştir. (Hyde M 2006)
Etil alkol uyku latansını kısaltır, düşük dozlarda toplam uyku süresini arttırır, yüksek dozda uyku etkisinin artışı gözlenmemiştir.
ALKOL VE UYKU
Gecenin ilk yarısında ▪ REM süpresyonu ve Evre 3-4 uykusu miktarında artma,
2. yarısında özellikle yüksek dozda;▪ uyanıklık sayısında artış, dönem 1 ve REM uykusu miktarında artışa sebep olarak fragmante bir uykuya neden olur.
ALKOL VE UYKU
REM yüzdesinin de plasebo kontrollerle karşılaştırıldığında tüm gece miktarında fark olmadığı bildirilmiştir. (Williams D 1983, Roehrs TA 2008)
Etil alkolle beraber yapılan ardışık uyku çalışmalarında, üç gece içinde alkolün sedatif etkisi ve uyku dönemlerine etkisine karşı tolerans geliştiği görülmüştür. (Roehrs TA 2008)
ALKOL VE UYKU
Alkol alımının kesilmesinden sonraki kayıtlarda ise REM reboundunun tekrar ortaya çıktığı gözlenmiş, ancak bazı çalışmalarda bildirilmemiştir.
Bu farklı sonuçların alkolün miktarı, alım süresi, REM süpresyonunun derecesi ve REM süpresyonuna toleransın oluşması gibi faktörlerin etkili olabileceği düşünülmüştür. (Roehrs TA 2008, Feige B 2006)
ALKOL VE UYKU Yapılan uyku araştırmaları genelde akut alkol
alımı ve çekilmesi sonrası yapılmış çalışmalardır.
Gerek alkol alımı sonrasında gerek kesilme sonrası uyku latensinin geciktiği, toplam uyku süresinin azaldığı gözlenmiştir. Normallerde alkol alımı sonrası uyku latensi kısalırken, alkol bağımlılarında aksine uyku latensinin gecikmesinin alkolün uykuya geçişi kolaylaştırıcı etkisine karşı tolerans geliştiğini göstermektedir. (Hyde M 2006)
ALKOL VE UYKU
Delta uykusu yüzdesinde ise akut alım sonrasında artış olurken, kesilme sonrasında normal düzeye geldiği görülmüştür. REM uykusunda ise alkol alımı süresince REM süpresyonunun olduğu, kesilme sonrasında REM yüzdesinde artış ile REM latansının bazal seviyeye ulaştığı gözlenmiştir. (Hyde M 2006, Roehrs TA 2008)
ALKOL VE UYKU
Akut alkol kesilme süreçi yaklaşık 1-2 hafta sürer. Alkol yoksunluğunda uyku yapısı delta uykusu yüzdesinde azalma ile karakterizedir. Ayrıca REM uykusu sık ortaya çıktığı, NREM-REM arasındaki ultradiyen siklusun kısaldığı, ancak REM dönemleri süresinde artış olmadığı gözlenmiştir. (Stone BM 1980, Rundell JB 1972)
Kesilme döneminde gözlenen varsanıların REM reboundunun etkisi ile uyanıklıktaki REM intrusyonu nedeni ile oluşabileceği düşünülmektedir.
Alkolün kesilmesinden sonraki 1 ila 3 yıl sonraki uyku çalışmalarında da kısa uyanıklıklar, REM uykusunda bozulma gibi uyku yapısındaki değişikliklerin devam ettiği görülmüştür. (Hyde M 2006)
ALKOL VE UYKU Delta uykusundaki normalleşmenin daha kısa
sürdüğü, ancak REM uykusundaki düzelmenin uzun sürdüğü görülmektedir.
Uyku sorunlarının dirençli bir şekilde devam etmesinin alkolizmin altında uyku bozukluğunun etkisi olabileceği ve bu yüzden yoksunluğun uzun süreli olduğu veya alkolün uykuyu düzenleyen sistemler üzerine geri dönüşümsüz ya da yavaş düzelmesine neden olan bir hasar ortaya çıkardığı düşünülmektedir.(Hyde M 2006)
TEŞEKKÜRLER..