116
T.C. SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI BÜYÜK SELÇUKLULAR VE NĠZAMÜ’L-MÜLK Osman Fikret YILDIZ 1530204101 YÜKSEK LĠSANS TEZĠ DANIġMAN Dr. Öğr. Üyesi Kansu EKĠCĠ ISPARTA - 2019

T.C.tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03180.pdf · 2020. 8. 20. · YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI ... Türk-Ġslam Tarihi içerisinde Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu 1040-1157 tarihleri

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • T.C.

    SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ

    SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

    TARĠH ANABĠLĠM DALI

    BÜYÜK SELÇUKLULAR VE NĠZAMÜ’L-MÜLK

    Osman Fikret YILDIZ

    1530204101

    YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

    DANIġMAN

    Dr. Öğr. Üyesi Kansu EKĠCĠ

    ISPARTA - 2019

  • i

    YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI

    Öğrencinin Adı Soyadı

    Osman Fikret YILDIZ

    Anabilim Dalı Tarih

    Tez Başlığı Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk Yeni Tez Başlığı1 (Eğer değişmesi önerildi ise)

    Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve

    Sınav Yönetmeliği hükümleri uyarınca yapılan Yüksek Lisans Tez Savunma Sınavında

    Jürimiz …/…/… tarihinde toplanmış ve yukarıda adı geçen öğrencinin Yüksek Lisans tezi

    için;

    OY BİRLİĞİ OY ÇOKLUĞU2

    ile aşağıdaki kararı almıştır.

    Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarılı bulunmuş ve tez KABUL edilmiştir.

    Yapılan savunma sınavı sonucunda tezin DÜZELTİLMESİ3 kararlaştırılmıştır.

    Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarısız bulunmuş ve tezinin

    REDDEDİLMESİ4 kararlaştırılmıştır.

    TEZ SINAV JÜRİSİ

    Adı Soyadı/Üniversitesi Kabul/Ret İmza

    Danışman Kansu EKİCİ / SDÜ Kabul Ret

    Jüri Üyesi İlhan ERDEM/Ankara Üniversitesi

    Kabul Ret

    Jüri Üyesi Mehmet Emin ŞEN / SDÜ Kabul Ret

    Jüri Üyesi Kabul Ret

    Jüri Üyesi Kabul Ret

    1 Tez başlığının DEĞİŞTİRİLMESİ ÖNERİLDİ ise yeni tez başlığı ilgili alana yazılacaktır. Değişme yoksa çizgi (-)

    konacaktır. 2 OY ÇOKLUĞU ile alınan karar için muhalefet gerekçesi raporu eklenmelidir. 3 DÜZELTME kararı için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. YÖK LİSANSÜSTÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE SINAV YÖNETMELİĞİ Madde 9-(8) Tezi hakkında düzeltme kararı

    verilen öğrenci en geç üç ay içinde düzeltmeleri yapılan tezi aynı jüri önünde yeniden savunur. Bu savunma sonunda da başarısız bulunarak tezi kabul edilmeyen öğrencinin yükseköğretim kurumu ile ilişiği kesilir.

    4 Tezi REDDEDİLEN öğrenciler için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. Tezi reddedilen öğrencinin enstitü ile ilişiği kesilir.

    SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ

    SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

  • ii

    T.C.

    SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ

    Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

    YEMĠN METNĠ

    Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk ”

    adlı çalıĢmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadar ki bütün süreçlerde

    bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yardıma baĢvurulmaksızın yazıldığını

    ve yararlandığım eserlerin Bibliyografya‟da gösterilenlerden oluĢtuğunu, bunlara atıf

    yapılarak yararlanılmıĢ olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim.

    Osman Fikret YILDIZ

    26.08.2019

  • iii

    Annem merhume Gülseren Yıldız‟a ithafen…

  • iv

    (YILDIZ, Osman Fikret, Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk, Yüksek Lisans

    Tezi, Isparta, 2019)

    ÖZET

    Büyük Selçuklu Tarihi içerisinde Nizamü'l-Mülk (1018-1092) önemli bir siyasi

    figür olarak karĢımıza çıkmaktadır. Alparslan ve MelikĢah gibi Selçuklunun azametli iki

    sultanına toplamda otuz yıla yakın vezir olarak görev yapmıĢtır. Büyük Selçuklulardan

    önce Gazneliler‟e hizmette bulunan Nizamü'l-Mülk daha sonra Horasan Bölgesinde

    hâkimiyet kuran Selçuklular bünyesine geçmiĢtir. Çağrı Bey ile tanıĢmıĢ ve onun isteği

    doğrultusunda oğlu Alparslan‟ın vezirliğine geçmiĢtir. Tuğrul Bey‟in vefatından sonra

    Alparslan‟ın Sultan olmasında Nizamü'l-Mülk büyük rol oynamıĢtır. Bu yüzden Sultan

    Alparslan(1063-1072), babasının kendisine hoca olarak bıraktığı Nizamü'l-Mülk‟ü

    Vezaret Makamına getirmiĢtir. Kısa süre içerisinde devleti, içinde bulunduğu kargaĢa

    ortamından kurtarıp, imar faaliyetleri ile halkın sevgisini kazanmıĢ, bu tarihten sonra

    Halife tarafından verilen “Devletin Düzeni” anlamındaki Nizamü'l-Mülk lakabıyla

    anılmaya baĢlamıĢtır. Alparslan‟ın vefatından sonra Atabeg‟liğini yaptığı

    MelikĢah‟ın(1072-1092) da tahta geçmesindeki en önemli aktör yine Nizamü'l-Mülk

    olmuĢtur. Kurulmasında öncülük ettiği Nizamiyye medreseleri ile yükseköğretimde yeni

    bir çağ açılmasını sağlayan Nizamü'l-Mülk ayrıca Selçuklu Devleti‟nin idari

    kurumlarını ve bu kurumların nasıl iĢlediğine dair bilgiler içeren Siyerü‟l-

    Mülûk(Siyasetname)‟u kaleme almıĢtır. Nizamü'l-Mülk hayatı boyunca en büyük

    mücadeleyi Bâtınilere karĢı vermiĢtir. Ġslam dinine zarar veren bu düĢüncenin Selçuklu

    topraklarında yayılmasını engellemek için her türlü önlemi almıĢtır. Bâtınilerin

    düĢmanlığını kazanan Nizamü'l-Mülk, 1092 yılında bir fedai tarafından suikasta

    uğramıĢtır. Nizamü'l-Mülk dindar, hayırsever, ilmi bilgisi yüksek bir vezir olarak

    Selçuklu tarihinde kıymetli bir yer iĢgal etmektedir. Selçuklu Sultanları, kendisinden

    sonra evlatlarını, torunlarını vezaret makamına getirerek devletin tekrar yükseliĢini

    Nizamü'l-Mülk‟ün soyunda aramıĢtır. Ne yazık ki Nizamü'l-Mülk kadar azametli bir

    vezire Selçuklu tarihi içerisinde rastlamak mümkün olmamıĢtır.

    Anahtar kelimeler

    Nizamü'l-Mülk, Büyük Selçuklu, Alpaslan, MelikĢah, Nizamiye Medreseleri,

    Siyasetname(Siyerü‟l-Mülûk), Bâtıniler.

  • v

    (YILDIZ, Osman Fikret, Great Seljuks and Nizama'l-Mulk, Master‟s Thesis,

    Isparta, 2019)

    ABSTRACT

    Nizama'l-Mulk appears as an important ruler in the Great Seljuk History. What

    makes him important is that he served as the grand vizier for almost thirty years to two

    of the most magnificent Seljuk sultans, such as Alparslan and MelikĢah. Nizama'l-Mulk,

    who served the Ghaznavids before the Great Seljuks, later passed under the service of

    the Seljuks which established domination in the Horasan region. His life changed when

    he met Çağrı Bey by chance and he became the vizier of his son Alparslan at the request

    of Çağrı Bey. Nizama'l-Mulk played a major role in the Alparslan's(1063-1072),

    accession to the throne after the death of Tuğrul Bey. For this reason, Sultan Alparslan

    appointed Hasan, whose his father left him as a teacher, as the Grand Vizier of the Great

    Seljuk State. Who soon gained the love of the people by rescuing the state from the

    turmoil, began to be called the title of Nizama'l-Mulk, meaning “the order of the state”

    given by the Caliph after this date. After the death of Alparslan, Nizama'l-Mulk was

    also the most important actor in MelikĢah's(1072-1092) accession to the throne.

    Nizama‟l-Mulk, which opened a new era in higher education with the madrasahs of

    Nizamiyya, wrote “Siyerü‟l-Mülûk”, which is also known as Siyasetname, which

    contains information about the administrative institutions of the Seljuk State and how

    these institutions operate. Nizama‟l-Mulk has put up the greatest struggle against the

    Batinis during the course of his life. He took every precaution to prevent the spreading

    of this idea which harms the Islamic religion in the Seljuk lands. Therefore, Nizama'l-

    Mulk, who won the hostility of the Batini, was assassinated in 1092 by a bouncer.

    Nizama‟l-Mulk occupied a valuable place in Seljuk history as a religious, a

    philanthropist vizier with high scientific knowledge. Seljuk Sultans, after him, sons,

    grandchildren brought to the office of vizier sought the rise of the state again in the

    lineage of Nizama‟l-Mulk. Unfortunately, it was not possible to encounter such a grand

    vizier in the Seljuk history as Nizama‟l-Mulk.

    Keywords: Nizamul-Mulk, the Great Seljuks, Alparslan, MelikĢah, the

    Madrasahs of Nizamiyya, Siyasetname (Siyerü‟l-Mülûk), the Batinis.

  • vi

    ĠÇĠNDEKĠLER

    YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI ...................................................... i

    YEMĠN METNĠ .............................................................................................................. ii

    ÖZET............................................................................................................................... iv

    ABSTRACT ..................................................................................................................... v

    ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. vi

    KISALTMALAR ........................................................................................................... ix

    ÖNSÖZ ............................................................................................................................ xi

    GĠRĠġ ............................................................................................................................... 1

    BĠRĠNCĠ BÖLÜM

    NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN VEZĠRLĠK ÖNCESĠ HAYATI

    1. DOĞUMU VE AĠLESĠ ........................................................................................... 9

    2. EĞĠTĠM HAYATI ................................................................................................ 10

    2.1.Hadis Eğitimi .................................................................................................... 11

    2.2.Fıkıh Eğitimi ..................................................................................................... 12

    3. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN MEMURĠYET HAYATINA BAġLAMASI ............. 12

    3.1.Gazneliler‟deki Memuriyeti .............................................................................. 13

    3.2.Büyük Selçuklu‟da Memuriyete BaĢlaması ...................................................... 13

    ĠKĠNCĠ BÖLÜM

    SULTAN ALPARSLAN DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK

    1. TUĞRUL BEY’ĠN ÖLÜMÜ VE ALPARSLAN’IN TAHT MÜCADELESĠ .. 16

    2. NĠZAMÜ’L-MÜLK – KÜNDÜRĠ MÜCADELESĠ VE KÜNDÜRĠ’NĠN

    SONU ...................................................................................................................... 18

    3. SULTAN ALPARSLAN’IN KAFKASYA SEFERĠ VE NĠZAMÜ’L-

    MÜLK’ÜN ASKERĠ TECRÜBESĠ ...................................................................... 20

    3.1. Sürmari, Meryem-NiĢin ve Bazı Kalelerin Alınması ....................................... 21

    3.2. Sultan Alparslan‟ın Ani Kalesi‟ni Ele Geçirmesi ve GeliĢmeler ..................... 22

    3.3. Nizamü'l-Mülk‟ün Fars Topraklarındaki Fetihleri ve Ġcraatları....................... 24

    4. MALAZGĠRT MEYDAN MUHAREBESĠ VE NĠZAMÜ'L-MÜLK............... 24

    5. ALPARSLAN DÖNEMĠ ABBASĠ ĠLĠġKĠLERĠ VE NĠZAMÜ'L-MÜLK ..... 27

    5.1. Nihavendî ve Nizamü'l-Mülk ........................................................................... 27

    5.2. Halifelik ile Kurulan Akrabalık iliĢkilerinde Nizamü'l-Mülk‟ün Rolü ............ 27

    6. MERVANOĞULLARI DEVLETĠ EMĠRĠNĠ NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN

    TAYĠN ETMESĠ .................................................................................................... 28

    7. SULTAN ALPARSLAN’IN TÜRKĠSTAN SEFERĠ VE ÖLÜMÜ .................. 29

  • vii

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    SULTAN MELĠKġAH DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK

    1. KAVURT BEY ĠSYANI ....................................................................................... 31

    2. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN MELĠKġAH TARAFINDAN TALTĠF

    EDĠLMESĠ .............................................................................................................. 32

    3. SULTAN MELĠKġAH’IN ĠLK YILLARINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK

    FAKTÖRÜ .............................................................................................................. 33

    3.1. Gazneli Saldırıları ve Melik Ayaz‟ın Ölümü ................................................... 33

    3.2.Karahanlılar Üzerine Yapılan Sefer .................................................................. 34

    4. MELĠKġAH DÖNEMĠ BÂTINĠLĠK ĠLE MÜCADELEDE NĠZAMÜ'L-

    MÜLK ..................................................................................................................... 35

    5. ALAMUT KALESĠ’NĠN HASAN SABBAH’IN ELĠNE GEÇMESĠ VE

    BÂTINĠLER ĠLE ASKERĠ MÜCADELE SAFHASI ........................................ 37

    6. BAĞDAT’DA HANBELĠ-ġAFĠĠ ÇATIġMASINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN

    ROLÜ ...................................................................................................................... 39

    7. MELĠK TEKĠġ’ĠN ĠSYANLARI SIRASINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK .............. 40

    8. HALĠFELĠK ĠLE KURULAN AKRABALIK BAĞI: MEHMELEK

    HATUN-HALĠFE EVLĠLĠĞĠNDE NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ROLÜ ............... 42

    9. MELĠKġAH ĠLE NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ARASINI AÇAN HADĠSELER . 42

    9.1.Ġbn Allan el-Yahudi‟nin Öldürülmesi ............................................................... 43

    9.2.Behmenyar‟ın Nizamü'l-Mülk‟ü Zehirleme TeĢebbüsü ................................... 44

    9.3.Nizamü'l-Mülk‟ün oğlu Cemâlü‟l-Mülk‟ün Öldürülmesi ................................. 44

    9.4.Ebu‟l-Mehasin‟in Nizamü'l-Mülk‟e Oyunu ...................................................... 46

    9.5.Tacü‟l-Mülk Kummî‟nin Nizamü'l-Mülk ġikâyeti ........................................... 47

    9.6.Terken Hatun ile Nizamü'l-Mülk‟ün Fikir Ayrılığı .......................................... 48

    10. NĠZAMÜ'L-MÜLK ĠLE MELĠKġAH ARASINDAKĠ SON GERGĠNLĠK . 49

    11. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN BÂTINĠLER TARAFINDAN SUĠKASTA

    UĞRAMASI ........................................................................................................... 50

    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

    NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN KĠġĠLĠĞĠ VE AĠLESĠ

    1. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN KĠġĠLĠĞĠ VE HAKKINDA SÖYLENENLER ........ 53

    2. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN UNVAN VE LAKAPLARI ........................................ 56

    3. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN AĠLESĠ ......................................................................... 57

    3.1. Oğul Ġzzü‟l-mülk .............................................................................................. 58

    3.2. Oğul Müeyyedü‟l-mülk .................................................................................... 59

    3.3.Oğul Fahrü‟l-mülk ............................................................................................ 60

  • viii

    3.4.Oğul Ziyaü‟l-mülk ............................................................................................ 61

    3.5.Yeğen ġihâbü‟l-Ġslâm Abdü‟l-rezzak Tusî ....................................................... 62

    3.6.Torun Nâsırü‟d-din Tahir b. Fahrü‟l-mülk ve oğlu Kıvameddin Hasan ........... 62

    4. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN VASĠYETNAMESĠ ..................................................... 63

    BEġĠNCĠ BÖLÜM

    NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN ESERLERĠ

    1. NĠZAMĠYYE MEDRESELERĠ .......................................................................... 67

    1.1.Ġlk Nizamiyye Medresesi Olan NiĢabur Nizamiyye Medresesi‟nin KuruluĢu . 68

    1.2.Bağdat Nizamiyye Medresesi ........................................................................... 69

    1.3.Nizamü'l-Mülk‟ün Kurdurduğu Diğer Nizamiyye Medreseleri ........................ 71

    1.4.Nizamiyye Medreselerinin Önemi .................................................................... 72

    2. SĠYERÜ’L-MÜLÛK (SĠYASETNAME) ............................................................ 73

    2.1.Siyasetnameler .................................................................................................. 73

    2.2.Siyerü‟l-Mülûk‟ün YazılıĢ Amacı ve Metodu .................................................. 73

    2.3.Eserin Yapılan Çevirileri ve Muhtevası ............................................................ 75

    3. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN DEVLET TEġKĠLAT SĠSTEMĠNĠ

    GELĠġTĠRMESĠ .................................................................................................... 76

    3.1.Nizamü'l-Mülk‟e Göre Memurlarda Aranması Gereken Özellikler ................. 77

    3.2.Ġktâ Sisteminin GeliĢtirilmesinde Nizamü'l-Mülk‟ün Rolü .............................. 78

    4. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ĠMAR FAALĠYETLERĠ ............................................ 80

    SONUÇ ........................................................................................................................... 81

    KAYNAKÇA ................................................................................................................. 83

    EKLER ........................................................................................................................... 90

    ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................. 103

  • ix

    KISALTMALAR

    a.g.e. : Adı geçen eser.

    a.g.m. : Adı geçen makale.

    a.g.t. : Adı geçen tez.

    AÜ. : Ankara Üniversitesi.

    AÜ DTCFD. : Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi.

    AÜ ĠFD. : Ankara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi.

    AMS. : Asia Minor Studies.

    b. : Bin, ibn.

    Bkz. : Bakınız.

    BÜ. : Bingöl Üniversitesi

    C. : Cilt.

    CHI. : The Cambridge History Of Iran.

    Çev. : Çeviren.

    d. : Doğumu.

    DĠA. : Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi.

    DĠD. : Diyanet Ġlmi Dergi.

    Ed. : Editör.

    FSM ĠA ĠTBD. : FSM Ġlmî AraĢtırmalar Ġnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi.

    GAUN JSS. : Gaziantep University Journal of Social Sciences.

    h. : Hicri.

    Haz. : Hazırlayan.

    Is. : Issue

    ĠA. : Milli Eğitim Bakanlığı Ġslam Ansiklopedisi.

    Ġbnü‟l-Cevzî. : Abdurrahman Ġbnü‟l-Cevzî.

    M. : Miladi.

    MEB. : Milli Eğitim Bakanlığı.

    MTAD. : Marmara Türkiyat AraĢtırmaları Dergisi.

    MÜĠFY. : Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Yayınları.

    NÜ. : Niğde Üniversitesi.

    öl. : Ölümü.

    s. : Sayfa.

    S. : Sayı.

  • x

    SBE. : Sosyal Bilimler Enstitüsü.

    TAD. : Tarih AraĢtırmaları Dergisi.

    TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı.

    TKD. : Türk Kültür Dergisi.

    Tsh. : Tashih eden.

    TTK. : Türk Tarih Kurumu.

    USAD. : Selçuk Üniversitesi Selçuklu AraĢtırmaları Dergisi.

    Vol. : Volume.

    v.d. : Ve diğerleri.

    Yay. : Yayınlayan.

    YYÜ. : Yüzüncü Yıl Üniversitesi.

  • xi

    ÖNSÖZ

    Türk-Ġslam Tarihi içerisinde Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu 1040-1157 tarihleri

    arasında Horasan merkezli önemli bir devlettir. Konumuz olan Nizamü'l-Mülk, Selçuklu

    içerisinde 1040-1063 yılları arasında memuriyetteyken, Sultan Alparslan ve MelikĢah

    dönemlerinde devletin idare mekanizmasında bulunmuĢ, 1063-1092 arasında da vezirlik

    görevini icra etmiĢtir. Horasan bölgesinin Selçuklulara geçmesinden sonra baĢlayan

    memuriyeti yirmi üç yıl sürmüĢtür. Vezirliği ise yirmi dokuz yıldır. Ömrünün elli iki

    yılını Selçuklularda hizmete adayan Nizamü'l-Mülk, bu özellikleri ile vezirler arasında

    tek ve en önemlisidir.

    Bu çalıĢmayı ortaya koymamızdaki amaç Nizamü'l-Mülk‟ün günümüze kadar

    kapsamlı bir biyografi çalıĢmasının yapılmamasıdır. Büyük Selçuklu Tarihi ile ilgili

    kaynaklarda ve araĢtırma eserlerde siyasi tarih ortaya konmuĢ, Nizamü'l-Mülk‟ün

    vezirlik döneminde ise sultanlar üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Biz de bu nokta da farklı bir

    araĢtırma olarak Büyük Selçuklu Tarihi‟ni Nizamü'l-Mülk merkezli yazmak istedik. Bu

    çalıĢmayı yaparken karĢılaĢtığımız en büyük problem Nizamü'l-Mülk hakkında

    kaynaklardaki bilgi eksikliğidir. Hâce‟nin vezirlik öncesi hayatıyla ilgili kaynaklarda

    geniĢ bilgiler bulunmamaktadır, özellikle doğumu ve gençliği ile ilgili bilgilerimiz

    kısıtlıdır.

    Günümüze kadar Nizamü'l-Mülk ile yapılan çalıĢmaları incelediğimizde

    özellikle Siyasetname üzerinde durulmuĢtur. Siyasetname ilk olarak Charles Schefer

    tarafından 1891 yılında çevrilmiĢtir. Daha sonra Tahran‟da Seyyid Abdürrahim Halhali

    tarafından yeni yazma nüshalar ortaya çıkarılmıĢtır. Ġlk iki çeviriden sonra Hubert Darke

    Tebriz ve Süleymaniye‟de bulunan yazmaları birbirinin eksiklerini giderecek Ģekilde

    çevirerek yayınlamıĢtır.5 Mehmet Altay Köymen, Süleymaniye Kütüphanesi Molla

    Çelebi Bölümü numara 14‟te bulunan nüshayı 1976 yılında Ankara‟da yayınlamıĢtır.

    ÇalıĢmamızın muhteviyatında giriĢ bölümünde Selçuklu‟nun KuruluĢ Devri ile

    ilgili bilgiler verdik. Birinci bölümde Nizamü'l-Mülk‟ün doğumu, gençliği ve aldığı

    eğitim hakkında bilgi vermeye çalıĢtık. Daha sonra Sultan Alparslan ve MelikĢah

    dönemindeki faaliyetlerine yer verdik. Dördüncü bölümde ise Nizamü'l-Mülk‟ün kiĢiliği

    ve ailesi hakkında bilgilere yer verdik. Son bölümde ise vezirlik dönemindeki

    faaliyetlerini incelemeye çalıĢtık. Nizamiye Medreseleri hakkında bilgi verdikten sonra

    Siyerü‟l-Mülûk adlı eseri ve Selçuklu içerisindeki müesseselere olan etkisini araĢtırdık.

    Bu çalıĢmamızın hazırlanıĢ sürecinde birçok kiĢinin ve kurumun katkısı vardır.

    Yardımda bulunan herkese minnettarım. BaĢta dayım Güven Karabulut olmak üzere

    aileme ve desteklerini esirgemeyen arkadaĢlarıma teĢekkürü bir borç bilirim. Tez

    aĢamasında destekleriyle hep yanımda olan Rumeysa Kayıkçı‟ya, Ġsmail Sipahi‟ye,

    Osman ġen‟e, Gökhan Kılıç ve SavaĢ Kılıç‟a Ģükranlarımı sunarım. Farsça eserlerin

    tercüme edilmesi hususunda ve Ġngilizce araĢtırmaların temininde yardımlarda bulunan

    arkadaĢım Alican KiriĢoğlu‟na teĢekkür ederim.

    Son olarak dört yıllık yüksek lisans eğitimim süresinde danıĢmanlığımı üstlenen,

    tez konumun belirlenmesinden sonlandırdığım tarihe kadar her daim yardımını

    5 Ali Ertuğrul, “Nizamü'l-Mülk‟ün Siyasetnamesi‟nin Mevcut Bazı NeĢirlerine Dair”, İsem, 2006, S. 7, s.

    103.

  • xii

    esirgemeyen değerli hocam Dr. Öğr. Üyesi Kansu Ekici‟ye minnettarım. ġahsi

    kütüphanesini kullanmama müsaade etmiĢ, ana kaynakların temininde birincil rol

    oynamıĢtır. Akademik bilgisinden faydalanmıĢ olmakla kendimi Ģanslı görüyorum.

    Bana karĢı her daim anlayıĢlı olmuĢ, beni sabırla dinlemiĢ tecrübelerini aktarmıĢtır.

    Osman Fikret YILDIZ

    Isparta - 2019

  • 1

    GĠRĠġ

    BÜYÜK SELÇUKLULAR KURULUġ DEVRĠ

    Selçuklular, yirmi dört Oğuz kabilesinden Üç-ok kolunun Kınık boyuna

    mensuptur; Kınık boyu Oğuzlar arasında Sır-derya suyunun ağzına yakın bir yerde

    oturmakta olan bir boydur6.

    Selçuk Bey‟in Horasan7 bölgesine gelerek yurt ediniĢiyle baĢlayan serüven,

    Ġslamiyet‟i kabul etmesiyle bölgede sözü geçen bir aile olmasının önünü açmıĢtır.

    Horasan Bölgesindeki siyaseti iyi okuyan Selçuklular, önce devlet kurmuĢ, ardından

    devleti bir imparatorluğa dönüĢtürmüĢlerdir. Tuğrul Bey‟in(1040-1063) basiretli

    yönetimi ve kardeĢi Çağrı Bey‟in baĢarılı komutanlığı ile temelleri atılıp kurulan

    Selçuklu Devleti, Sultan Alparslan ve MelikĢah Dönemlerinde Ġmparatorluk olarak

    anılmaya baĢlanmıĢtır. Selçuklu Ġmparatorluğu, kuĢkusuz Türklerin kurmuĢ olduğu en

    önemli imparatorluklardan biridir.

    Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu‟nun KuruluĢ Devri; Selçuk Bey‟in Oğuz

    Yabgusu ile münakaĢa ederek göç etmesinden baĢlayarak 1040 Dandanakan

    muharebesine kadar olan süreci ifade etmektedir8. Bu bölümde siyasi tarihi ile bu devri

    ele alacağız.

    1.Selçuk Bey’in Oğuz Yabgusu Ġle Ġhtilafa DüĢmesi ve Cend’e Göç Etmesi

    Selçuk Bey, 10. yüzyılın baĢlarında doğmuĢtur, Oğuz Devleti‟nin önemli bir

    mevkii olan SubaĢı (ordu komutanı) Demir Yaylı (Temür Yalıg) Dukak‟ın oğludur9.

    Selçuk Bey, babası Dukak‟ın vefatı sonrasında ondan boĢalan SubaĢı mevkiine gelmiĢ

    6 Üç-ok: Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-yuntlu, Yüreğir, Ġğdir, Büğdüz, Yıva ve

    Kınık. Boz-ok: Kayı, Bayat, Alka-evli, Kara-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, AvĢar, Kızık,

    Begdili, Karkın olarak Uç-oklar ve Boz-oklar, iki kol halinde teĢkilatlanan yirmi dört Oğuz Boyudur.

    Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti –Siyasi Tarih-, Nobel Yayınları, Ankara, 2008, s. 1. 7 Horasan, birçok yerden meydana gelir. Horasan‟a batıdan Cibal-Horasan arasındaki çöl, Cürcan kuĢatır.

    Güneyden ise Fars-Kumis-Horasan arasındaki çöl, doğudan Sicistan, Hindistan, Kuzeyden

    Maveraünnehir ile Türkistan‟ın bir kısmı kuĢatır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, Takvimü‟l-

    büldan,(Ebü‟l Fidâ Coğrafyası Çev. Ramazan ġeĢen)Yeditepe, Ġstanbul, 2017, s. 345.; Ġbn Havkal, 10.

    Asırda İslâm Coğrafyası, (Çev. Ramazan ġeĢen) Yeditepe, Ġstanbul, 2017, s. 139. 8 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi I. Cilt Kuruluş Devri, TTK, Ankara,

    2011, s. 24. 9 Osman Gazi Özgüdenli, Selçuklular (Büyük Selçuklu Devleti Tarihi [1040-1157]), C. I, Ġsam Yayınları,

    Ġstanbul, 2013, s. 32.; Osman Aziz BaĢan, The Great Seljuks, The University Of Edinburgh,

    (BasılmamıĢ Doktora Tezi), Edinburg, 2002, s. 44.

  • 2

    ve kısa sürede devlet içerisinde sözü geçen sevilen bir komutan olarak nam salmıĢtır.

    Bu durum Yabgu‟nun dikkatinden kaçmamıĢ hatununun tahrikleri ile Selçuk Bey‟e

    karĢı bir tutum içerisine girmiĢtir10

    . Selçuk Bey öldürülmekten çekinmiĢ; kabilesi, yakın

    adamları ve sürüleriyle birlikte Yengi-Kent Bölgesinden ayrılmıĢ; Ġslam ülkeleriyle

    Türklerin birleĢtiği bir uc Ģehri olan Cend11

    havalisine gelmiĢtir12

    . Bu göç ile ilgili

    Selçuk Bey‟in yanında 100 atlı, 5000 koyun ve 15.000 deve olduğu rivayet edilir13

    .

    Burada kısa zamanda küçük bir beylik kuran Selçuk Bey, bölgenin Ģartlarını iyi

    değerlendirerek Kınık boyunun ileri gelenleriyle yaptığı toplantıda “Biz göç edip

    yerleĢtiğimiz bu bölgede hâkim din haline gelen Ġslamiyet‟i kabul etmek zorundayız,

    aksi takdirde devlet olamayız; önemsiz küçük bir kitle olarak yaĢamaya mahkûm

    oluruz,” diyerek Ġslamiyet‟in kabulünü öngörmüĢtür14

    . Gök Tanrı dininden Ġslamiyet‟e

    geçiĢte zorluk yaĢamayan Kınık boyu bu bölgenin savunuculuğunu üstlenerek Yabgu‟ya

    karĢı cihat ülküsü gütmüĢtür. Yabgu‟nun vergi memurlarına “Müslümanlar kâfirlere

    vergi vermez,” diyerek Ģehirden uzaklaĢtırmıĢ baĢarılı gazalarda bulunmuĢlardır. Bu

    gazalardan birinde Selçuk Bey‟in büyük oğlu olan Mikail Ģehit düĢmüĢtür15

    . Sonraki

    süreçte Selçuk Bey, oğlundan geriye kalan ve Selçuklu Devleti‟ni kuracak olan iki

    kardeĢi, Tuğrul ve Çağrı Beyleri yanına alarak eğitimleri ile bizzat kendisi ilgilenmiĢ,

    onları özenle büyütüp yetiĢtirmiĢtir16

    .

    2.Samanoğulları ve Karahanlılar ile ĠliĢkiler

    Selçuklular gaza faaliyetleriyle birlikte Cend bölgesinde güç kazanmıĢ ve

    buradaki siyasi olayların içine girmiĢlerdir. Bu bağlamda bölgedeki güçlü üç Müslüman

    devletin (Samanoğulları, Karahanlılar, Gazneliler) arasında kalmıĢlardır. Selçukluların

    bu devletlerle olan iliĢkilerine bakıldığında: Karahanlı saldırıları ile sıkıntılı zamanlar

    yaĢayan Samanoğulları, emrindeki askerler ile baĢarılar elde eden Selçuk Bey ile

    10

    Bir gün Selçuk Yabgu‟nun sarayına gitmiĢ ve Hatun ve çocuklarının önüne geçerek Hükümdarın

    yanına oturmuĢtur. Selçuk‟un bu hareketi Hatuna çok ağır gelmiĢtir. Daha sonra Hatun Yabgu ile baĢ

    baĢa kaldığı vakit bu Selçuk‟un küstahlık yaptığını, eğer bir müddet daha böyle gider de kuvveti artarsa

    iĢin nereye varacağının aĢikâr olduğunu, zaten halkın da kendisine itaat ettiğini söylemiĢtir. Yabgu bu

    sözlerin ardından Selçuk‟u ortadan kaldırmak için harekete geçtiğini görüyoruz. Köymen, a.g.e., C. I, s.

    12. 11

    Ġbn Havkal, a.g.e., 443. 12

    Merçil, a.g.e., s. 2. 13

    Claude Cahen, “Le Malik-nameh et I‟histoire Des Origines Seljukides” Brıll, 1949, Vol.2.,s. 43. 14

    Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK, Ankara, 1995,

    s. 16.; Özgüdenli, a.g.e., s. 50. 15

    Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-târih, (Çev. Abdülkerim Özaydın), C. IX, Ġstanbul, Bahar Yayınları,1987, s.

    362. 16

    Mehmet Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1976, s. 1.

  • 3

    anlaĢarak askeri yardım karĢılığında Nur Kasabası‟nı Selçuklu hâkimiyetine vermiĢtir17

    .

    Böylece ilk kez Selçuklular yurt sahibi olmuĢlardır. Selçuklular için Cend‟de baĢlayan

    yurt edinme istekleri, buradan Harizm‟e18

    , oradan Horasan‟a kadar ilerleyen bir göç

    üzerinden Ģekillenecektir.

    Samanoğulları Devleti, Selçuklulardan aldığı destekle önemli baĢarılar kazansa

    da Karahanlılar tarafından 1004 yılında yıkılmıĢtır. Maveraünnehir‟in tamamen

    Karahanlılar‟ın idaresine girmesiyle birlikte Selçuklular, Karahanlı hâkimiyetini

    tanımıĢlardır19

    . Bu tarihten itibaren bölgedeki devletlerle siyasi müttefiklik iliĢkileri

    kuran Selçuklular önemli bir figür olacaktır. 3.Tuğrul ve Çağrı Beyler

    Selçuk Bey yaĢlandığı vakit, ailenin idaresini büyük oğul olan Arslan Yabgu

    almıĢtır. Selçuk Bey yaklaĢık h.397 (1007) yılında 107 yaĢında Cend Ģehrinde vefat

    ettiğinde Oğuz töresi gereği bu durum devam etmiĢ ve Arslan Yabgu ailenin reisi olarak

    tanınmıĢ, kardeĢleri Yusuf ve Musa ona yardımcı olmuĢlardır. Ayrıca Tuğrul ve Çağrı

    Beyler de idaredeki yerlerini almıĢlardır20

    .

    Selçuklular, Maveraünnehir‟de iki ayrı topluluk olarak siyasetin içerisinde

    bulunmuĢlardır. Tuğrul ve Çağrı Beyler birbirlerinden ayrılmadan Karahanlı Hükümdarı

    Ġlig Han Nasr‟ın düĢmanca tutumu sebebiyle Buğra Han‟ın hâkimiyet sahası olan Talas

    havalisine göç etseler de orada da aynı muamele ile karĢılaĢtıktan sonra geriye dönmüĢ

    ve çareler aramaya baĢlamıĢlardır. Buğra Han‟ın bir baskınla Tuğrul Bey‟i esir etmesi

    ile iĢler daha da karıĢmıĢ olsa da Çağrı Bey, Karahanlılar‟ı mağlup ederek kardeĢini

    kurtarmıĢtır. Daha sonra Tuğrul Bey çöllere çekilirken Çağrı Bey de 1016 yılında

    Anadolu‟ya akın yapmıĢtır. Seferden dönüĢte bol miktarda ganimetle gelen Çağrı Bey,

    kardeĢi ile buluĢmuĢ, ricat halinden vazgeçerek tekrar bölgede aktif siyasetin içine

    girmiĢlerdir21

    . Arslan Yabgunun hapsedilmesiyle oluĢan otorite boĢluğunda Tuğrul ve

    Çağrı Beyler Selçuklu ailesinin baĢına geçip, devlet olma yolunda önemli baĢarılar elde

    etmiĢtir.

    4.Arslan Yabgu’nun Hapsedilmesi

    Tuğrul ve Çağrı Beylerden bağımsız halde Maveraünnehir Bölgesinde gücünü

    arttıran Arslan Yabgu, Ali Tekin‟e verdiği destek yüzünden Karahanlı hükümdarı olan

    17

    Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 11. 18

    Mukaddesî, Ahsenü‟t-Takâsîm, (Ġslam Coğrafyası, Çev. Ahsen Batur), Selenge, Ġstanbul, 2015, s. 291. 19

    Sevim-Merçil, a.g.e., s. 18.; Özgüdenli, a.g.e., s. 53. 20

    Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 362.; Özgüdenli, a.g.e., s. 53. 21

    Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 13.; Özgüdenli, a.g.e., s. 54.; Merçil, a.g.e., s. 6.; Köymen, a.g.e., 1976. s. 3.

  • 4

    Yusuf Kadir Han‟ın(1020-1032) nefretini kazanmıĢtı. Kadir Han ile Gazneli

    Mahmut‟un(998-1030) bir görüĢmesinde Maveraünnehir‟in siyasi durumu konuĢulmuĢ

    ve Arslan Yabgu‟ya karĢı ortak bir tavır alınmıĢtır22

    .

    Gazneli Mahmut, Maveraünnehir‟de söz sahibi olan Arslan Yabgu‟yu oyuna

    getirmek için bir davette bulunmuĢtur. Dostane hisler içerisinde olup art niyetli

    düĢünmeyen Arslan Yabgu ve arkadaĢları ziyafet meclisindeyken esir alınmıĢ ve

    Hindistan topraklarında bulunan Kalincar Kalesi‟nde hapsedilmiĢtir, Arslan Yabgu,

    Türkmenlerin baĢarısız teĢebbüsleriyle kurtulamamıĢ; ölene dek bu kalede esir hayatı

    yaĢamıĢtır23

    .

    Arslan Yabgu‟nun esir edilmesiyle birlikte Selçuklu ailesinin baĢına kimin

    geçeceği hususu üzerinde bazı anlaĢmazlıklar ortaya çıkmıĢtır. Arslan Yabgu‟ya bağlı

    Türkmen birlikleri, Tuğrul ve Çağrı Beylerden yana olmamıĢ Horasan Bölgesine

    göçmüĢlerdir. Ayrıca, Yabgu‟nun müttefiki konumundaki Ali Tekin de bu iki kardeĢin

    kendisine karĢı olan tutumlarını bildiği için aile içerisindeki dengeleri sarsarak içeride

    kargaĢa ortamı yaratmak istemiĢtir. Nitekim Tuğrul ve Çağrı Beyler buna da bir çözüm

    bulmuĢlardır. Amcaları olan Musa‟yı Yabgu unvanı ile ailenin baĢına geçirmiĢ ve üçlü

    bir yönetim oluĢturmuĢlardır. Ġlerleyen yıllarda Yabgu unvanı yalnızca onur-Ģeref

    unvanı olarak kalmıĢ, ailenin yönetiminde Tuğrul ve Çağrı Beyler söz sahibi

    olmuĢlardır24

    .

    5.Gazneliler ile Yapılan Mücadeleler

    Gazneli tarihine bakıldığında 1030 yılında Selçuklu ailesi açısından talih

    sayılabilecek bir geliĢme yaĢanmıĢtır. Sultan Mahmut ölmüĢ, yerine onunla mukayese

    22

    Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 14. 23

    Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Turan NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1969, s.

    54. Arslan Yabgu ile Gazneli Mahmut‟un buluĢmasına dair aralarında geçen Ģöyle bir konuĢmaya yer

    verilmiĢtir: Gazneli Mahmut “Biz her zaman Hind tarafına gaza yapmak mecburiyetindeyiz, askere

    ihtiyacım olursa bana ne kadar yardım yapabilirsin?” Arslan Yabgu bu soruya içkinin ve gençliğinin

    verdiği gururla “Bu yayı kavmime gönderirsem 30.000 kişi derhal atlanır gelir” sözü üzerine Gazneli

    Mahmut‟un daha fazla asker ihtiyacı olduğunda bir okunu daha gönderirse 10.000 kiĢi gelir, daha fazla

    isterse diye uzatılan sohbette Arslan Yabgu bir yay ve 3 ok ile 100.000 atlıyı taahhüt etmiĢtir. Bu

    konuĢma üzerine Mahmut Arslan Yabgu‟nun çok sayıda asker toplayacak gücü olduğunu fark etmiĢ ve

    onu tutsak etmek iĢine gelmiĢtir. Köymen, a.g.e., C. 1. s. 86.; Yine aynı eserde Arslan Yabgu‟nun

    vasiyeti sayılabilecek Ģu sözlere yer verildiğini görmekteyiz: “Benden ümidi kesiniz. Kardeşlerime

    selam söyleyiniz ve Horasan‟ı ele geçirmek için gayret sarf etmelerini söyleyiniz. Çalışınız, zira bu

    padişah köle oğludur. Ve büyük bir nesebi yoktur. Bu memleket ona kalmaz. Bir şeyi kalmayıncaya ve

    memleket elinize düşünceye kadar çalışınız. Zira tabiatında merkuz olan zulüm ve cevrden dolayı beni

    günahsız yere yakaladı ve hapsetti”. Köymen, a.g.e., C. 1. s. 86.; Mustafa AkkuĢ – Ġzzetullah Zeki,

    “Târîh-i Beyhakî‟ye Göre Selçuklu-Gazneli ĠliĢkileri Ve Selçuklu Algısı” USAD, 2016, S. 5., s. 185. 24

    Köymen, a.g.e., 1976, s. 4.

  • 5

    edilemeyecek kadar devlet yönetiminden bihaber olan oğlu Mesud geçmiĢtir. Sultan

    Mesud‟un(1031-1041) Horasan Bölgesini yönetirken yaptığı hatalar Selçuklular‟ın

    önünü açmıĢtır. Selçuklular bu tarihlere kadar Gazneli toprakları dıĢında bir dıĢ sorun

    teĢkil ederken, Horasan Bölgesini yurt edinmiĢ ve Gazneliler için iç sorun haline

    gelmiĢtir.

    Selçuklu ailesine bakıldığında Tuğrul ve Çağrı Beylerin artık ailede gerçek söz

    sahibi oldukları dönem baĢlamıĢtır. Harezm Valisi AltuntaĢ‟ın baskıları karĢısında Ali

    Tegin ile bir ittifak içerisine giren kardeĢler, AltuntaĢ‟ın ölümünden sonra Gazneliler‟e

    karĢı isyan eden AltuntaĢ‟ın oğlu Harun ile de müttefik olmuĢ ve bölgede önemli bir

    siyasi figür olmuĢlardır. Bu müttefiklik her ne kadar Selçuklular için önemli olsa da

    kalıcı olmamıĢtır. Harun‟un bir suikast ile ortadan kaldırılması ve Ali Tegin‟in hayatını

    kaybetmesiyle Harezm‟de yalnız kalan Selçuklular, Yengikent Yabgusu‟nun oğlu ġah

    Melik‟in Cend‟den hareket edip hızla üzerlerine gelmesi ve saldırmasıyla büyük

    kayıplar vermiĢ, bu bölgede artık kalamayacaklarını anlamıĢlardır. Tuğrul ve Çağrı

    Beyler müĢkül durumdayken emirlerindeki 900 atlı kadar birlikle yola koyulmuĢ ve

    Horasan Bölgesine göç etmiĢlerdir25

    . Horasan Bölgesinde Selçuklular‟ın talihi tekrar

    dönmüĢ ve burada güttükleri siyasetle devlet kuracak potansiyele gelmiĢlerdir.

    Selçuklu ailesi, Horasan Bölgesine geldiği vakit burada yurt edinmek için Nesâ

    ve çevresini tercih etmiĢlerdir. Daha önce bu bölgeye göç eden Türkmenler ile de

    birleĢen Selçuklular önemli bir askeri güç elde etmiĢtir. Gazneli Mesud‟a bir mektup

    yazarak askeri hizmet karĢılığında bu bölgenin kendilerine yurt olarak verilmesini

    istemiĢlerdir. Tarihi olarak ciddi bir vesika olan bu mektupta Tuğrul ve Çağrı Beyler;

    Horasan‟a gelmek zorunda kaldıklarını, yerleĢecek bir yer bulamadıklarını vakur bir

    dille durumlarını anlatmıĢlardır. Gazneli Mesud bunu reddetmiĢ ve devlet erkânıyla

    yaptığı toplantı neticesinde Beydoğdu‟nun komutanlığında bir ordu teçhiz ederek

    Selçuklular‟ın üzerine göndermiĢtir.

    Gazneli Devleti‟nin gücünden çekinen Selçuklular, askeri bir karĢılaĢmaya tam

    olarak hazırdı denilemez. Nitekim ilk çarpıĢmada Selçuklu öncü birliklerinin mağlup

    edilmesi haberi Gazneliler‟de sevinç uyandırmıĢtır. 19 ġaban 426 (29 Haziran 1035)

    günü yapılan esas muharebede Nesâ26

    yakınlarında Selçuklu ordusu, Gazneli ordusunu

    25

    Köymen, a.g.e., C. I, s. 147.; Özgüdenli, a.g.e., s. 60.; Merçil, a.g.e., s. 10. 26

    Nesa, Serahs‟ın kuzeyinde 67 fersah mesafededir. Nesa verimli, suları çok, nezih dağlar arasında geniĢ

    kantonu olan bir Ģehirdir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 351.; Mukaddesî, a.g.e., s. 331.

  • 6

    mağlup etmiĢtir. Bu galibiyetle birlikte Selçukluların kendilerine olan güveni yerine

    gelmiĢ ve pek çok para ve silah, savaĢ ganimeti olarak ele geçirilmiĢtir. Gazneliler ile

    yapılan görüĢmeler neticesinde Nesâ, Ferâve ve Dihistan yurt olarak Selçuklular‟a

    verilmiĢ, kendilerine hil‟at, menĢur ve sancak gönderilerek muhtariyet tarzı yönetim

    sahibi olmuĢlardır27

    .

    Selçuklular kısa süre içerisinde elde ettikleri baĢarı sayesinde yurt sahibi

    olmuĢtur. Elde ettikleri bu baĢarı sonrasında Horasan Bölgesine göç eden Türkmenler

    ile birlikte kalabalık hale geldikleri vakit Gazneliler için oluĢan ortam hiç de iyi

    değildir. Sakin geçen birkaç ay sonrasında yeni gelen Türkmenler ile daha da güçlenen

    Selçuklular tekrar yağma yapmaya baĢlamıĢ ve Gazneliler‟in düĢmanı olan HarezmĢah

    Ġsmail ile anlaĢmıĢlardır. Tüm bu hareketlilik karĢısında Gazneli Mesud, Horasan‟a pek

    kulak asmayarak Hind fütuhatı ile ilgilenmeye devam etse de devlet büyüklerinin

    sözünü tutarak kararını değiĢtirmiĢ ve Selçukluları Horasan‟dan çıkarmak için büyük bir

    ordu meydana getirilmesini emretmiĢtir28

    .

    Hâcib SubaĢı komutasında hazırlanan büyük Gazne ordusu 1038 yılı içerisinde

    Selçuklu üzerine doğru yola koyulmuĢtur. Selçuklu birlikleri, ağır teçhizatla donatılmıĢ

    olan Gazne ordusunun karĢısına direkt çıkmamıĢ, hafif süvariler ile vur-kaç taktiği

    üzerinden Gazne ordusunu hırpalamaya baĢlamıĢlardır. Bu karmaĢa ortamında gerilen

    Gazne ordusunda bozukluklar meydana gelmiĢtir. 25 ġaban 429 (1 Haziran 1038)29

    tarihinde Serahs30

    yakınlarında yapılan ve tüm gün boyunca devam eden muharebede

    Gazneliler tekrar ağır bir mağlubiyet yaĢamıĢtır31

    . Bu galibiyetle Horasan Bölgesi kesin

    olarak Selçuklular‟ın hizmeti altına girmiĢtir. Cend‟de baĢlayan yurt edinme davası

    nihayet Serahs‟da son bulmuĢ ve Horasan yurt edinilerek devlet nizamı oturtulmaya

    çalıĢılmıĢtır.

    Serahs Muharebesi sonrasında eski Türk devlet telakkisine göre davranılmıĢ ve

    kazanılan topraklar aile reisleri arasında pay edilmiĢtir. Çağrı Bey Merv‟de “Melik‟ül-

    Mülûk” unvanı ile hutbelerde yer almıĢ, Tuğrul Bey ise öteden beri kurulmak istenen

    27

    Turan, a.g.e., s. 58.; Özgüdenli, a.g.e., s. 69.; Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 364.; Köymen, a.g.e., C. I, s.

    214.; Köymen, a.g.e., C. I, s. 225.; Merçil, a.g.e., s. 10. 28

    Merçil, a.g.e., s. 11. 29

    SavaĢın Mayıs-Haziran ayları içerisinde yapıldığı kesindir. Hangi gün olduğu ile ilgili kaynaklarda 24

    Mayıs 1038 günü (Bkz. Merçil, a.g.e., s. 12.) ve 10 Haziran 1038 (Bkz. Köymen, a.g.e., C. I, s. 249)

    geçmektedir. 30

    Günümüzde Türkmenistan sınırları içerisinde bulunan tarihi bir Ģehirdir. Bkz. Yüksel Sayan, “Serahs”

    DİA, 2009, C. XXXVI, s. 539.; Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 354. 31

    Özgüdenli, a.g.e., s. 73.; Turan, a.g.e., s. 61.

  • 7

    devletin temellerini atmak için NiĢabur‟a32

    3000 kiĢilik mahiyetiyle girmiĢ ve “es-

    Sultân‟ul-muazzam” unvanıyla hutbeyi kendi adına okutmuĢtur33

    .

    6.Dandanakan Muharebesi ve Selçuklu Devleti’nin Resmen KuruluĢu

    Selçuklular‟ın kesin olarak Horasan bölgesine tutunması, Gazneliler için sonun

    baĢlangıcı olmuĢtur. Bu Türkmen beyliğinin zarar veremeyeceğini düĢünen Sultan

    Mesud ve idare memurları Nesa ve Serahs yenilgileri sonrasında kendilerine olan

    güveni kaybetmiĢtir. Sultan Mesud tüm bu yaĢananlardan sonra 1039 yılında 300 fil ile

    birlikte 50.000 kiĢilik bir ordu oluĢturarak Selçukluların üzerine gitmiĢtir. Beyhaki‟ye

    göre “Bütün Türkistan‟ın mukavemet edemeyeceği kadar büyük ve teçhizatlı” olan bu

    ordu yeni katılımlar ile artmaktaydı34

    . 1039 yılı içerisindeki çarpıĢmalara baktığımızda

    Selçuklular Gazneli ordusunun karĢısına direkt çıkmamıĢ, yıpratma taktiğini kullanarak

    çöle çekilmiĢ takip edilememiĢtir. Tuğrul Bey, Çağrı Bey ve Musa Yabgu bu taktik ile

    Gazneli ordusunda yılgınlıkların baĢlamasını öngörmüĢ ve baĢarılı olmuĢlardır. Nihayet

    Selçuklular tüm güçleriyle Merv yakınlarındaki Dandanakan35

    hisarı önünde asıl

    çarpıĢmayı kabul etmiĢlerdir. 22-24 Mayıs 1040 (7-9 Ramazan 431) de 3 gün süren

    savaĢta Gazneli ordusu püskürtülmüĢ ve büyük çoğunluğu imha edilmiĢtir. Sultan

    Mesud canını kurtararak savaĢ alanından kaçıp Hindistan‟ın yolunu tutsa da kendi

    adamları tarafından öldürülmüĢtür.

    Selçuklular 1038 yılında elde ettikleri zafer sonrasında, ellerindeki siyasi

    teĢekkülün noksanlarını gidererek devlet olma yolunda emin adımlar ile ilerleme kat

    ederken 1040 Dandanakan Zaferi ile Horasan Bölgesindeki mevcudiyetlerini

    kesinleĢtirmiĢlerdir. Elde ettikleri toprağı vatan haline getirerek NiĢabur‟u yine baĢkent

    yapmıĢlardır. Gazneliler‟in bölgedeki kötü yönetimi Selçuklu hâkimiyetinin halk

    tarafından desteklenmesiyle sonuçlanmıĢ ve yadırganmamıĢlardır36

    . Devletin daha

    önceden tanzim edildiği Ģekilde yönetilmesi hususunda anlaĢan Tuğrul Bey, Çağrı Bey

    ve Musa Yabgu Selçuklu yönetim mekanizmasının merkezindeki isimlerdi. Tuğrul Bey

    Sultan olarak NiĢabur da durmuĢ, Çağrı Bey de ordunun büyük kısmıyla fetih

    32

    Horasan bölgesindeki büyük merkezlerden biridir. Ayrıntılı bilgi içn bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 351. 33

    Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 367.; Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 25. 34

    Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 26. 35

    Merv yakınında küçük bir belde olup Serahs Ģehrine de yakındır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,

    a.g.e., s. 358. 36

    Köymen, a.g.e., C. I, s. 353.

  • 8

    hareketlerini yönetmiĢtir. Musa Yabgu, Merv ve çevresinin yönetimini üstlenerek

    yeğenlerinin yanında yer almaya devam etmiĢtir.

    Dandanakan Zaferi sonrasında toplanılan kurultay da alınan bu kararları göz

    önünde bulundurursak Selçukluların uzun süren hâkimiyet mücadelesi nihayet sona

    ermiĢ, Horasan bölgesini yurt edinmiĢlerdir. Sultan Tuğrul, kardeĢi ve amcazadesi ile

    birlikte güçlü bir yönetim mekanizması oluĢturarak bölgedeki fetih hareketlerini

    hızlandırmıĢtır. Selçuklular Abbasi Halifesine gönderdikleri mektup da Gazneliler‟le

    aralarında yaĢanan hadiseleri anlatmıĢ, gaza-cihat yolunda halifeye bağlı olduklarını dile

    getirmiĢlerdir37

    .

    Selçuklular, devleti kurduktan sonra hızla fütuhata giriĢmiĢ, Orta ve Batı Ġran

    Ģehirlerini ele geçirerek devletin sınırlarını geniĢletmiĢtir. Göçebe Türkmenlerin

    Horasan üzerinden Selçuklu topraklarına gelmeleri, yerleĢik halk da huzursuzluk

    yaratmıĢtır. Bu duruma önlem olarak, Türkmen kitlelerinin Azerbaycan üzerinden

    Anadolu‟ya göç etmesine karar verilmiĢ, Ġklim-i Rum‟un TürkleĢmesine katkı da

    bulunmuĢlardır.

    Türk-Ġslam Tarihi açısından mühim bir nokta da olan Selçukluların, kuruluĢ

    döneminde teĢkilatlanma noktasında tecrübeli devlet adamlarının noksan olduğunu

    görmekteyiz. Bu yüzden fethedilen bölgelerdeki, eskiden Gazneliler‟e hizmet eden

    devlet adamlarından yararlanılmıĢ, bu açık kapatılmaya çalıĢılmıĢtır. Ġslam devletlerine

    de baktığımızda; Ġranlı devlet adamlarının kullanılmasının adet olması, onların devlet

    iĢlerinde gerçekten profesyonel olmalarına bağlayabiliriz. Nizamü'l-Mülk de

    Gazneliler‟den Selçuklular‟a geçen Ġranlı memurlardan biriyken zaman içerisinde

    devrin en önemli siyaset adamı olacaktır.

    37

    Köymen, a.g.e., C. I, s. 361.

  • 9

    BĠRĠNCĠ BÖLÜM

    NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN VEZĠRLĠK ÖNCESĠ HAYATI

    1. DOĞUMU VE AĠLESĠ

    Büyük Selçuklu Devleti‟nin en ihtiĢamlı dönemleri olarak söyleyebileceğimiz;

    Sultan Alparslan ve mahdumu Sultan MelikĢah zamanında vezaret makamında bulunan,

    Abbasi halifesinin kendisine verdiği unvan olan Nizamü‟l-Mülk adıyla tanınan Ebû Ali

    Kıvamuddin Hasan b. Ali b. Ġshak et-Tûsi; 21 Zilkade 408‟de (10 Nisan 1018)

    Horasan‟da Tûs‟a38

    bağlı Radkan köyünde doğmuĢtur39

    . Onun daha bebekken

    annesinden uzaklaĢtırıldığı ve babasının, onu sütannelere götürüp büyüyünceye değin

    parayla emzirttiği söylenir40

    . Ayrıca bu konu da bir diğer baĢvurduğumuz kaynakta ise

    annesinin doğumdan hemen sonra vefat ettiği, bu yüzden babasının ona sütanne

    bulduğunu görmekteyiz41

    .

    Babası Ali bin Ġshak; Nukân42

    kasabasının dihkânı43

    idi. Bulunduğu konum

    itibariyle zengin zümre içerisinde olan babası sayesinde iki kardeĢiyle birlikte devrin en

    iyi Ģartları içinde yetiĢme imkânlarına sahip bulunmuĢtur. Nitekim kardeĢi Ebu‟l Kasım

    Abdullah b. Ali b. Ġshak da zamanın ünlü fakihlerinden biri olmuĢtur44

    .

    38

    Tus bir nahiye(bucak) olup Horasan kûrelerindendir. Tus Horasan da iki Ģehri vardır, Bunlardan biri

    Taberan diğeri Nukân‟dır. Bunların binden fazla köyü vardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e.,

    s. 352. 39

    Ġbnü‟l-Âdîm, Bugyetü‟t-taleb fî Tarihi Haleb (Seçmeler) (Biyografilerle Selçuklular Tarihi), (Çev. Ali

    Sevim), TTK Ankara, 1982, s. 36.; Abdurrahman Ġbnü‟l-Cevzî, el-Muntazam Fî Târîhi'l-Ümem, (Çev.

    Ali Sevim), TTK, Ankara, 2014, s. 157.; Gıyaseddîn Hândmîr, Düstur el-Vüzera, Tash. Said Nefisi,

    Tahran, 1371, s. 150.; Abdülkerim Özaydın, “Nizamü‟l-Mülk” DİA, C. XXXIII, 2007, s. 194.; Mîrhând,

    Ravzatu‟s-Safâ-Tabaka-i Selçûkiyye, (Çev. Erkan Göksu), TTK, Ankara, 2015, s. 130.; Neguin Yavari,

    Nizam al-Mulk Remembered: A Study İn Historical Representatıon, (BasılmamıĢ Doktora Tezi),

    Columbıa University, 1992, s. 103.; Neguin Yavarin, “Nezam al-Molk”, Ansiklopedia İranica,

    http://www.iranicaonline.org/articles/nezam-al-molk, (05.06.2019). 40

    Ġbnü‟l-Âdîm, a.g.e., s. 40. 41

    Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-târih, (Çev. Abdülkerim Özaydın), C. X., Ġstanbul, Bahar Yayınları,1987, s.

    179. 42

    Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 353. 43

    Çiftçi, köylü ya da köy ağası olarak tanımlanmaktadır. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe

    Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, 2010, s. 209. 44

    Nizamü‟l-Mülk, Siyerü‟l-Mülük (Siyasetname), (Çev. Mehmet Altay Köymen), TTK, Ankara, 2018, s.

    XVI.

    http://www.iranicaonline.org/articles/nezam-al-molk

  • 10

    2. EĞĠTĠM HAYATI

    Hasan et-Tusi; babasının varlıklı oluĢu bakımından Ģanslı bir çocuktur. Önce

    Arapça öğrenerek Kuran-ı Kerim‟i okumuĢ,45

    daha sonra Tus ve Rey Ģehirlerinde fıkıh

    eğitimi alarak faziletli bir insan olup pek çok hadis öğrenmiĢtir. ġafii fıkhı ile

    alakalanarak genç yaĢında bu fıkhın nazariyatını iyi bilenler arasına geçmiĢ, aynı

    zamanda tanınmıĢ edip ve muharrirler ile de dostluk kurmak ve edebiyat sahasında ciddi

    mesai sarf etmek suretiyle iyi yazma ve güzel konuĢmada zamanının seçkin

    simalarından biri olmuĢtur46

    . Nizamü‟l-Mülk‟ün devlet kademelerinde görev almaya

    baĢlamasındaki en temel olgu Ģüphesiz bilgi ve beceriye sahip olmasıdır. Babasının

    eğitim noktasındaki hassasiyeti hem kiĢiliğinin oluĢmasında hem de memuriyet

    hayatının Ģekillenmesinde Nizamü‟l-Mülk‟ün yardımcısı olmuĢtur. Büyük Selçuklu

    Devleti‟ndeki vezaret makamına ancak yüksek kültürü sayesinde gelebilmiĢtir. Eğitime

    öğretime son derece ehemmiyet vermiĢ,47

    hayat gayesinin aslında; hadis ilminin

    taĢıyıcılarından birisi olmak olduğunu kendisi dile getirmiĢtir48

    .

    Nizamü‟l-Mülk bütün Horasan‟da, Kûhistan‟da ve ülkenin baĢka yerlerinde

    hadis yazdırıp okutmuĢtur. Hadis ilminde tespitine güvenilir, sözünde sağlam, araĢtırıcı

    ve bilgin bir zat olarak devrinde anılmıĢtır49

    .

    Nizamü‟l-Mülk‟ün aldığı eğitimle ilgili bilgi verecek olursak; Halep'te Ebü'l-

    Feth Abdullah b. Ġsmail el-Halebi'den, Ġsfahan'da Muhammed b. Ali b. Muhammed'den,

    NiĢabur'da Abdülkerim b. Hevazin el-KuĢeyri'den, Bağdat'ta Ebü'l-Hattab b. Batr'dan

    hadis okumuĢ, Ebu Abdullah b. Muhammed et-Tusi, Ebu Bekir Muhammed b. Yahya

    el-Müzekki, Abdülkerim el-KuĢeyri gibi muhaddislerden hadis rivayet etmiĢ, ayrıca

    devrin meĢhur âlim, edip ve Ģairlerinin sohbet meclislerine ve derslerine katılıp inĢa ve

    hitabet sanatında ileri bir seviyeye ulaĢmıĢtır50

    .

    45

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 39.; Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 179.; Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 46

    Nizamü‟l-Mülk, a.g.e., s. XVI. 47

    M.Asad Talas, Nizamiye Medresesi ve İslâm‟da Eğitim-Öğretim, (çev: Sadık Cihan), Etüt Yayınları,

    Samsun, 2000, s. 37. 48

    “Ben, bu hadis öğretimini üzerine almaya lâyık bir kimse olmadığımı çok iyi biliyorum, fakat kendimi,

    tanrının elçisinin-Tanrının salât ve selâmeti üzerine olsun- hadis rivayetlerini taşıyan katır kervanına

    bağlamak istiyorum.” Ġbnü„l-Adîm, a.g.e.,s. 44. 49

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 39.; Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 363. 50

    Özaydın, a.g.m., s. 194.; Sevim –Merçil, a.g.e., s. 131.

  • 11

    2.1.Hadis Eğitimi

    Hadis; Hz. Peygamber‟in sözleri, fiilleri ve tasvipleri; Hadis ilmi ise hadisleri

    tespit, nakil ve anlamaya yönelik olan ilimdir51

    . Hz. Peygamber‟in insanlara sözleriyle

    açıkladığı, fiilleriyle uygulanıĢını gösterdiği ibadetlerin baĢında namaz, oruç, zekât ve

    hac gelir. Namazların hangi vakitlerde, kaçar rekât ve nasıl kılınacağı, orucun nasıl

    tutulacağı, zekâtın hangi mallardan, ne kadar verileceği, haccın nasıl yapılacağı gibi

    hususlar Kur‟an‟da yer almayıp hadislerle açıklık kazanmıĢ, Ġslâm hukukunun birçok

    meselesi hadislerde verilen bilgilerle çözüme kavuĢturulmuĢtur52

    . Hadisler Ġslam

    dünyası için ehemmiyetli olup bu yüzden ilmine de değer verilmiĢtir.

    Ġslam tarihine baktığımızda VI. ve VII. yüzyıllarda eğitim genellikle camiler

    içinde yapılmaktadır. Zaman içerisinde camiler yetmeyince yeni eğitim kurumlarına

    ihtiyaç duyulmuĢtur. Özellikle hadis eğitimi için kurulan kurumlara “dârü‟l-hadîs”

    denir. “Yer, mekân, ev” gibi anlamlara gelen dâr ile hadîs kelimesinden oluĢan dârü‟l-

    hadîs “hadis okutulan yer” demektir53

    . Nizamü'l-Mülk de zamanının önemli

    ilimlerinden olan Hadis ilmine yoğunlaĢmıĢ ve hadis rivayetlerinde bulunmuĢtur.

    Nizamü'l-Mülk‟ün rivayet ettiği hadislere örnek verecek olursak: Ģeyh Ebû Bekr Ahmed

    b. Mansur b. Halef el-Mukri‟den naklen Hz. Peygamber‟in “Sizlerden birisi mescide

    geldiği zaman oturmadan önce iki rekat namaz kılsın” dediğini yazdırmıĢtır54

    .

    Râviliğini Nizamü'l-Mülk‟ün yaptığı hadislerden bir diğeri ise: “Bu ümmetin son

    gelenleri, ilk gelenleri lanet ederse artık kimde ilim varsa ortaya çıkarmalıdır. Çünkü

    böyle bir günde ilmi gizleyen, Hazret-i Muhammed‟e indirileni(Kur‟an) gizlemiş

    gibidir”55

    . Hadis ilminde üstün bir yeri bulunan Selçuklu Veziri Nizamü'l-Mülk‟ün56

    çabaları ile kurulmuĢ olan Nizamiyye medreseleri ile Hadis Dersleri önce Bağdat,

    DımaĢk, Mısır gibi Ģehirlere yayılmıĢ ve tahsilin belli mekânlarda yapılması

    sağlanmıĢtır57

    .

    51

    M. YaĢar Kandemir, “Hadis”, DİA, 1997, C. XV., s. 27. 52

    Kandemir, a.g.m., s. 28. 53

    Nebi Bozkurt, “Dârulhadis”, DİA, 1993, C. VIII., s. 527. 54

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 37. 55

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 38. 56

    Kandemir, a.g.m., s. 53. 57

    Kandemir, a.g.m., s. 36.

  • 12

    2.2.Fıkıh Eğitimi

    Fıkıh‟ın lügat manası anlamak, kavramak ve idrak etmektir. Istılahı manası için

    çeĢitli tanımlar yapılmıĢtır. Ebu Hanife, “Kişinin leh ve aleyhindeki şeyleri bilmesidir,”

    diye tarif ederken; Ġmam ġafiî, “Dinin ameli hükümlerini, muayyen delil ve

    kaynaklarından alarak elde edilen bilgidir,” diye tarif etmiĢtir58

    . Fıkıh ilmi ise Kur‟an

    ve Sünnet çerçevesinde belirli delillere dayanarak, Ġslâm dininin pratik hayata iliĢkin

    hükümlerini ortaya koyan ve böylece ferdin dinî hak ve yükümlülüklerini bilmesini

    sağlayan bir ilimdir59

    .

    Nizamü'l-Mülk eğitim alanında fıkha çok değer vermiĢtir. Ali b. Ġshak‟ın

    söylediğine göre Nizamü'l-Mülk oğluna fıkıh eğitimiyle ilgili Ģöyle vasiyette

    bulunmuĢtur: “Sen fıkıh öğrenmeye başladın, bu eğitimde yalnız fıkıh adını öğrenmekle

    yetinme. Eğer bu dalda çok ilerleme kazanırsan gururlanma. Bilmediğinin, bildiğinden

    daha fazla olduğunu iyice bil,”60

    . Bu rivayetten de gördüğümüz gibi Nizamü'l-Mülk

    fıkıh ilmi üzerinden örnek vererek eğitimin ne kadar mühim olduğunu, bilmenin

    faydasını, alçak gönüllülüğü ve öğrenme ihtiyacını açıklamıĢtır.

    3. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN MEMURĠYET HAYATINA BAġLAMASI

    Nizamü‟l-Mülk; genç yaĢta Ġslam hukuku hakkında seçkin bir kiĢi olmuĢ, ayrıca

    iyi yazan ve konuĢan biri durumuna gelmiĢtir. Devlet yöneticiliğine baĢladığı zaman

    tecrübelidir61

    . Yöneticilik konusundaki memurluğu; Selçuklu devletinde vezir olarak

    görev almasından önce Gazneliler de baĢlamıĢtır. Daha sonra Çağrı Bey vasıtasıyla

    Alparslan ile tanıĢmıĢ ve vezirliğe kadar gidecek olan yüksek memuriyeti baĢlamıĢtır.

    Onun genç yaĢlardan itibaren Arapça öğrenmiĢ olması devlet memurluğuna geçiĢini

    kolaylaĢtırmıĢtır62

    . Ayrıca memurluğa baĢlamasındaki en temel olgu babasının da

    dihkan olmasıdır. Ġlk baĢta babasına yardımcı olarak baĢladığı yönetim iĢlerinde elde

    ettiği tecrübe onu vezirliğe kadar götürecek olan merdivenin ilk basamağı olmuĢtur.

    58

    Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, Ġz Yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 24. 59

    Emran Çelik, “Medreseler Ġle Ġlahiyat Fakültelerinde Fıkıh Ġlminin Eğitim ve Öğretimi”, Medrese ve

    İlahiyat Kavşağında İslami İlimler(Uluslararası Sempozyum), BÜ Yayınları, 2013, C. I., s. 733. 60

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 48. 61

    Ġbrahim Kafesoğlu, “Nizamülmülk”, MEB İA, Ġstanbul, 1964, s. 330. 62

    Mehmet Cevat Karaoğlu, Büyük Selçuklu Devleti Vezirleri, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Van,

    2011, s. 79.

  • 13

    3.1.Gazneliler’deki Memuriyeti

    Ġlk Müslüman-Türk Devletleri‟nden biri olan Gazneliler, 963-1186 tarihleri

    arasında hüküm sürmüĢlerdir. Adlarını kuruldukları bölge olan günümüz Afganistan

    toprakları üzerindeki Gazne Ģehrinden almıĢlardır. Devlet olarak ilk baĢlarda

    yöneticilerini seçim yaparak belirlemiĢlerse de, Sebüktegin(977-997) yönetici olduktan

    sonra Gazneliler hanedanlık ile yönetilmiĢ ve parlak yıllar yaĢamıĢtır. Özellikle

    Sebüktegin‟in oğlu Sultan Mahmut zamanında Hindistan topraklarına yapılan seferlerle

    devlet zenginleĢmiĢ ve sınırları doğuda Kuzey Hindistan‟dan batıda Azerbaycan‟a kadar

    uzanmıĢtır. Sultan Mahmut‟un oğlu Mesud döneminde Selçuklular ile karĢılaĢılmıĢ ve

    süreç Sultan tarafından sağlıklı yönetilemediğinden devlet güç kaybetmiĢ ve

    küçülmüĢtür63

    . Nizamü‟l-Mülk Selçuklu hizmetine girmeden önce babasıyla birlikte

    Sultan Mahmut zamanında Gazneliler Devletinin Horasan valisi Ebu‟l Fazl es-Suri‟nin

    maiyetinde çalıĢmıĢ ve babasıyla birlikte Horasan bölgesinde âmil64

    olarak Gazneli

    bürokrasisi içerisinde kendisine yer bulmuĢtur65

    .

    3.2.Büyük Selçuklu’da Memuriyete BaĢlaması

    Gazneli Mesud, Selçuklular ile yaptığı 1035 yılında Nesâ ve 1038 yılında Serahs

    muharebelerinden mağlup ayrılmıĢ olup Gazneli Devleti‟ni eski gücüne getirme

    çabasındayken asıl büyük darbeyi 1040 yılında Dandanakan SavaĢında almıĢtır.

    Horasan‟ın büyük bir bölümünde hâkimiyet kuran Selçuklular ellerindeki devlet

    adamlarının yetemeyeceğini bildiği için Gazneli memurları cezalandırmak yerine, tam

    sadakat ile çalıĢmalarına izin vermiĢtir. Nizamü‟l-Mülk de Horasan bölgesinde

    Selçuklular tarafından görevlendirilen Ebû Ali b. ġadan‟ın himayesinde çalıĢmaya

    baĢlamıĢtır66

    .

    Nizamü‟l-Mülk‟ün, Belh67

    mutemedi Ebû Ali b. ġadan‟ın hizmetine girdikten

    sonra Büyük Selçuklu Devleti vezirliğine kadar yükseleceği olaylar silsilesi baĢlamıĢtır.

    63

    Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. 1. 64

    Müslüman Türk devletlerinde âmil kelimesi genel olarak malî iĢlerle ilgili memur anlamında

    kullanılmıĢtır. Sâmânîler‟de âmil, vergi tahsildarı demektir. Karahanlılar‟da, özellikle Batı

    Karahanlılar‟da XI. yüzyıldan itibaren bir maliye memuru olarak âmilin varlığına rastlanmaktadır.

    Gazneliler ve Selçuklular‟da âmil hem vergi memuru hem de genel anlamda devlet memurudur.

    Mehmet Erkal, “Âmil”, DİA, 1991, C. III., s. 58. 65

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 40. 66

    Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 363.; Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 67

    Belh amillikleri Toharistan‟a, Huttal‟a, BedahĢan‟a, Bamyan Amilliğine bitiĢir. Belh düz bir arazide

    olup, burasıyla en yakınındaki dağ arasında 4 fersah mesafe bulunur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,

    a.g.e., s. 359.

  • 14

    Memuriyetinin Çağrı Bey vasıtası ile Alparslan‟ın68

    yanında devam etmesi konusunda

    iki farklı anlatım vardır: Ġbnü„l-Esîr‟e göre; Hasan et-Tusi; bazı idareciler eĢliğinde

    Gazne‟ye vardığında Davud (Çağrı Bey)‟un Belh‟deki iĢlerini idare eden Ebû Ali b.

    ġadan‟a intisap ederek onun yanında itibar kazandı. Kabiliyeti ve güvenirliğinden

    dolayı Ebû Ali b. ġadan ölüm döĢeğindeyken Melik Alparslan‟a tavsiye ederek onu

    yanında bulundurmasının faydasına olduğunu söylemiĢtir69

    . Ġbnü‟l-Cevzî ise; bu konuda

    Ģöyle rivayet etmiĢtir; Hasan et-Tusi, Ebû Ali ġadan adına yazı ve mektuplar yazıp

    geçimini sağladığı vakitlerde her yıl zorla parasının alınmasına en sonunda

    dayanamayıp kaçmıĢ, Davut(Çağrı) b. Mikail‟e giderek hizmetine girmek istediğini

    söylemiĢtir70

    . Çağrı Bey de kendisini oğlu Alparslan‟a götürerek ona: „„ Bu Tuslu

    Hasan‟dır, onu teslim al ve onu hiç muhalefet etmeden baba olarak kabul et,‟‟

    demiĢtir.71

    Hândmir de Düstûr ül-Vüzera adlı eserinde Ġbnü‟l Cevzi‟yi doğrular Ģekilde

    bu hususu Ģöyle dile getirmiĢtir; “Belh Amîdi Ġbn ġadan‟ın hizmetinde bulunurken,

    amîd Hâce‟nin dünya malından bir Ģey biriktirmesinden Ģüphelenip „„ġiĢmanladın ey

    Hasan!‟‟ deyip Hâce‟nin elinde ne varsa alıyordu. Ġbn ġadan‟ın cimriliğinden

    kaynaklanan ve bir kaç kez tekrarlanan bu hareket Nizamü‟l-Mülk‟ün kaçmasına sebep

    oldu, Merv‟e kaçtı ve Çağrı Bey‟in yüce eĢiğini öpme Ģerefine nail oldu.”72

    Bu eserde

    de nakledildiği üzere Nizamü‟l-Mülk; Selçuklu Devleti hizmetine kendi isteği ile

    girmek istemiĢ, hak ettiği değeri de Çağrı bey tarafından görmüĢtür. Alparslan; Sultan

    olmadan önce Nizamü‟l-Mülk‟ü ilk olarak vefat eden Ebu ġadan‟ın yerine

    görevlendirerek yöneticiliğini denemiĢtir73

    . Daha sonra Horasan‟daki vasal

    hükümdarlığı sırasında Nizamü‟l-Mülk‟ü vezir olarak atamıĢ, yanında tutmuĢtur74

    .

    Alparslan‟ın meliklik dönemindeki en önemli olay 1043 yılı Ağustos ayında

    gerçekleĢmiĢtir. Çağrı Bey‟in hastalanmasını fırsat bilen Gazneli Sultanı Mevdûd

    (1041-1049), Belh ve Toharistan‟ı75

    geri almak için harekete geçmiĢtir. Çağrı Bey

    rahatsızlığı dolayısıyla Alparslan‟ı kendisine veliaht tayin etmiĢ, Gaznelilere karĢı

    68

    “Muhammed b. Davud b. Mikail b. Selçuk” Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟atü‟z-Zaman Fi Tarihi‟l-Ayan,(Çev.

    Ali Sevim), TTK Basımevi, Ankara, 2011, s. 182. 69

    Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 179. 70

    Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 71

    Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 158. 72

    Gıyaseddîn Hândmîr, a.g.e., s. 150. Mîrhând, a.g.e., s. 132. 73

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 40. 74

    Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 41. Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi III. Cilt Alp

    Arslan ve Zamanı, TTK Basımevi, Ankara, 2011, s. 11. 75

    Belh‟e bağlı çok Ģehri olan bir bölge olarak Ceyhun‟un ötesindedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,

    a.g.e., s. 365.; Ġbn Havkal, a.g.e., s. 385.

  • 15

    ordunun baĢına komutan olarak atamıĢtır. Alparslan, henüz 14 yaĢında olmasına rağmen

    ilk ciddî kumandanlık görevi için Selçuklu ordusunun baĢında süratle Belh‟e gelerek

    hücuma geçmiĢ, Sultan Mevdûd‟u bozguna uğratmıĢtır. Gazneli ordusundan 1000 kiĢiyi

    esir almıĢ, çok sayıda at ve silahı savaĢ ganimeti olarak ele geçirmiĢtir. Böylece Melik

    Alparslan, ilk kumandanlık tecrübesini baĢarıyla sonuçlandırarak Selçuklu‟nun baĢında

    yapacağı fetihler için ümit vadetmiĢtir76

    .

    76

    Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 395.

  • 16

    ĠKĠNCĠ BÖLÜM

    SULTAN ALPARSLAN DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK

    1. TUĞRUL BEY’ĠN ÖLÜMÜ VE ALPARSLAN’IN TAHT MÜCADELESĠ

    Tuğrul Bey, Seyhun boylarındaki Cend Ģehrinde dünyaya gelmiĢtir; babası

    Mikail Ģehit olduğu için Tuğrul Bey ve kardeĢi Çağrı bey dedeleri Selçuk bey ile

    büyümüĢtür. Horasan ve çevresine sahip olduktan sonra Gazneliler‟i yenerek bu

    bölgede Büyük Selçuklular Devletini kurmuĢlardır. YaklaĢık yirmi beĢ yıl hüküm

    sürmüĢ ve vefat ettiğinde yetmiĢ yaĢını geçmiĢ bulunmaktadır77

    .

    Tuğrul Bey halifenin kızı Seyyide Hatun ile evlenmek istemiĢ ve 1062 yılında

    elçiler vasıtasıyla nikâh Tebriz‟in dıĢında kıyılmıĢtır78

    . 1063 yılı baĢında Sultan

    Bağdat‟a doğru yola çıkarak Seyyide‟yi almak istemiĢtir. 17 ġubat 1063‟de Tuğrul Bey

    Seyyide ile evlenmesiyle bir hafta sürecek Ģölen baĢlamıĢtır79

    . Yılsonuna doğru

    evlenmek için gittiği Bağdat‟tan dönen Tuğrul Bey rahatsızlanmıĢ uzun süren tedavi

    çalıĢmaları neticesinde sağlığına kavuĢamayarak Eylül 1063 (h. 8 Ramazan 455) de

    hayata gözlerini kapamıĢtır80

    .

    Tuğrul Bey‟in ölümüyle birlikte Selçuklu Devleti‟nde saltanat mücadelesi

    baĢlamıĢtır. Kendi evladı olmadığı için Tuğrul Bey; yeğeni, Çağrı Bey‟in oğlu Ebu‟l-

    Kasım Süleyman‟ı veliaht tayin etmiĢti81

    . Ölüm haberini alan vezir Amidü‟l-Mülk,

    Ġsfahan da bulanan Süleyman‟ı Rey‟e82

    getirterek, Tuğrul Bey‟in vasiyeti üzerine

    sultanlığını ilan etmiĢtir83

    . KutalmıĢ ve Alparslan da tahtta hak iddia ederek harekete

    geçmiĢ ve BaĢkent Rey‟e doğru ilerlemiĢtir. BaĢ vezir Amidü‟l-Mülk; KutalmıĢ‟ı

    77

    Faruk Sümer, “Tuğrul Bey”, DİA, C. XLI, 2012,s. 34. 78

    Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 78. 79

    Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 81. 80

    Tuğrul Bey(Tam ismi: Ebû Tâlib Muhammed bin Mikâil bin Selçuk bin Dukak. Unvanı: Rükneddin).

    Osman G. Özgüdenli Tuğrul Bey ile ilgili; “Askeri kabiliyetleri, siyasi zekâsı ve teşkilatçılığı ile tarihte

    kabile reisliğinden büyük ve teşkilatlı bir devletin hükümdarlığına yükselebilmeyi başaran nadir

    şahsiyetlerden biri olduğunu vurgulamıştır.” Tuğrul Bey; yumuĢak huylu dindar biri olmakla beraber

    affetme erdemine sahip bir lider olarak tarihte kendisine yer bulmuĢtur. Osman Turan, a.g.e., s. 101.;

    Osman G. Özgüdenli, a.g.e., s. 133.; Köymen, a.g.e., C. III., s. 7.; ReĢîdü‟d-dîn Fazlullah, Cami‟ü‟t-

    Tevârih Selçuklu Devleti, (Çev. Erkan Göksu-H.Hüseyin GüneĢ), Selenge Yayınları, Ġstanbul, 2010, s.

    107. 81

    Tuğrul Bey, Çağrı bey vefat ettiğinde onun dul kalan hanımı olan Süleyman‟ın annesi ile evlenmiĢtir.

    Yani yeğeni olarak kaydedilse de üvey oğludur. Özgüdenli, a.g.e., s. 135. Turan, a.g.e., s. 103. 82

    Azerbeycan sınırına yakın Dünbavend dağının batısındadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e.,

    s. 334. 83

    Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 142.

  • 17

    Girdkuh Kalesi‟nde kuĢatma altında tutarken, sultanın ölüm haberini aldığı için

    kuĢatmayı kaldırmıĢtır, KutalmıĢ bu tarihten itibaren Türkmenler ile anlaĢarak taht

    mücadelesine girmiĢtir84

    . Alparslan gençliğinde Merv Bölgesini, babası Çağrı Bey

    öldükten sonra da Horasan Bölgesini yönetmiĢ olduğu için Selçuklu topraklarında sözü

    dinlenen kahraman bir liderdir, bu yüzden tahtın en büyük adaylarından biriydi. Tuğrul

    Bey‟in meĢhur kumandanlarından Yağısıyan ile Hâcib Erdem, Kazvin‟e giderek

    Alparslan adına hutbe okutarak Süleyman‟ı değil Alparslan‟ı Selçuklu Sultanı olarak

    kabul ettiklerini ilan etmiĢlerdi85

    . BaĢkent Rey de ise tehlikenin farkında olan vezir

    Amidü‟l-Mülk, Alparslan‟a aĢağıdaki mektubu yazarak bazı öneriler ile birlikte

    tehditkâr söylemler ile de korkutmaya çalıĢmıĢtır:

    “Sultan Tuğrul Bey‟in, biraz senin kanından olan (bahsettiği baba bir anne ayrı

    kardeş) Süleyman hakkındaki vasiyetini biliyorsun. Eğer daha başka yerlere sahip

    olmak istersen Harezm, Nişabur ve daha bazı yerler, sultanın ölümünden sonra yönetim

    bakımından boş durumdadır ve bunlar senin olur. Ayrıca bizden para isteyecek olursan

    Rey Kalesinde bulunan paralardan seni razı edecek miktarı göndeririz. Ayrıca

    hutbelerde, Süleyman‟ın adından sonra senin adını da okuttururuz, böylece iki ayrı

    hutbe yerine bir hutbe okutulur, dolayısıyla da anlaşma sağlanır, ülke bölünmekten

    korunmuş ve kan akıtılmamış olur. Yok, eğer Sultan Tuğrul Beyin kurmak istemiş

    olduğu bu yönetim düzenine karşı bir tutum ve davranış içine girmeye çalışırsan o

    takdirde sen, bize saldırmadan önce zorunlu olarak biz sana saldırırız. İşte o zaman

    seninle bizim aramızdaki hükmü Tanrı verecektir,”86

    . Bu olaydan anlaĢılacağı gibi

    Kündüri taht için tek tehlikenin Alparslan olduğunun farkındadır ve bu durumu Tuğrul

    Bey‟in vasiyetine dayanarak çözmeye çalıĢmaktadır87

    . Mektubun Alparslan üzerinde

    korku veya endiĢeden çok hiddetlenmesine sebep olduğunu Kündüri‟yi azlederken

    göreceğiz, nitekim gelen elçileri ve mektubu umursamamıĢ BaĢkent Rey üzerine

    ilerleyiĢini sürdürmüĢtür88

    .

    Alparslan‟dan önce baĢĢehir Rey‟e doğru gelen KutalmıĢ, Süleyman‟ın ġiraz‟a

    gitmesini de fırsat bilerek Ģehri kuĢatmıĢ ve ele geçirmiĢtir. Kündüri iç kaleye çekilerek,

    84

    Özgüdenli, a.g.e., s. 137. 85

    Tuğrul Bey‟in sağlığında da Hacib Erdem‟in aynı duruĢu sergilediğini ve Süleyman‟ın veliaht olmasına

    karĢı olduğunu biliyoruz. Köymen, a.g.e., C. III., s. 9. 86

    Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 126. 87

    Salim Koca, “Tuğrul Beyden Sonra Selçuklu Devletinde YaĢanan Otorite Bunalımı Alp Arslan

    Tarafından Nasıl Giderildi?” Bilig, 1996, S. 3. s. 82. 88

    Köymen, a.g.e., C. III., s. 10.

  • 18

    KutalmıĢ‟a karĢı Alparslan‟dan yardım isteyerek hutbeyi önce onun adını sonra

    Süleyman‟ın adını zikredilecek Ģekilde okutmuĢtur89

    . KutalmıĢ, Ģehri ele geçirdikten

    sonra, iç kaleyi muhasara altına almıĢtı. Alparslan‟ın arkasında büyük bir ordu ile Rey‟e

    doğru geldiğini haber aldıktan sonra derhal Rey‟den ayrılarak Alparslan‟ın üzerine

    doğru ilerlemiĢtir. Damgan90

    da bulunan Alparslan, KutalmıĢ‟ı bu mücadeleden

    vazgeçirmek için ona bir mektup yazmıĢ lakin olumlu bir yanıt alamamıĢtır91

    . Alparslan

    ve KutalmıĢ‟ın orduları Damgan yakınlarındaki Milh vadisinde karĢı karĢıya geldi,

    KutalmıĢ bölgeye daha erken gelerek karĢı orduyu yavaĢlatmak için vadiye gelen

    suyollarını açarak bataklık oluĢturdu92

    . KutalmıĢ‟ın planları tutmamıĢ, yapılan meydan

    muharebesinde Alparslan galip gelmiĢtir. Bu zaferden sonra Alparslan esirleri öldürmek

    istese de veziri Nizamü‟l-Mülk bunun yanlıĢ olduğunu söyleyerek Sultanı af ve

    merhamete davet etmiĢtir93

    . KutalmıĢ‟ın büyük oğlu ve Resul Tekin esir edilmiĢ olup,

    KutalmıĢ ise savaĢ meydanından uzaklaĢırken atından düĢerek baĢını yere vurmuĢ ve

    orada hayatını kaybetmiĢtir94

    . Alparslan, KutalmıĢ‟ın ölümüne çok üzülmüĢ, matem

    tutarak, na‟Ģını Rey de Tuğrul Bey‟in yanına defnettirmiĢtir95

    .

    2. NĠZAMÜ’L-MÜLK – KÜNDÜRĠ MÜCADELESĠ VE KÜNDÜRĠ’NĠN

    SONU

    Sultan Alparslan Rey‟e Darül Memleke‟ye yerleĢtikten sonra devlet ileri

    gelenlerine büyük bir yemek vermiĢ ve burada Kündüri bütün gün sultana hizmetlerde

    bulunmuĢtur. Saraydan uzaklaĢması gerektiğini Sultan‟a söylediğinde ise, Alparslan:

    “Nasıl olur da bizleri terk etmek istersin? Bizimle kalman mutluluk ve sevinç verir,”

    diyerek taĢınmasına izin vermemiĢtir. Kündüri‟nin KutalmıĢ konusunda Alparslan‟a

    haber verip onu uyarması affedilmesini sağlatmıĢtı, fakat Nizamü‟l-Mülk bu durumu

    89

    Özgüdenli, a.g.e., s. 137.; Ġbnü‟l-Cevzî a.g.e., 2011, s. 126. 90

    Mukaddesî, a.g.e., s. 357. 91

    Alparslan Damegan‟a varınca KutalmıĢ‟a haber göndermiĢ ve saltanat davasından vazgeçmesini

    istemiĢtir. Babası Arslan‟ın Selçukluların en büyüğü olması ve yabgusu olduğunu söyleyen KutalmıĢ,

    askerlerine de güvenerek saltanatın kendi hakkı olduğunu savunarak Alparslan‟ın bu haberini

    önemsememiĢtir. Turan, a.g.e., s. 104. 92

    Özgüdenli, a.g.e., s. 138.; Turan, a.g.e., s. 104.; Muharrem Kesik, “Sultan Alparslan‟ın Liderlik

    vasıfları” FSM İA İTBD, 2014, S. 4., s. 47. 93

    El-Hüseyni, Ahbarü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, (Çev. Necati Lügal), TTK Basımevi, Ankara, 1999, s. 22. 94

    Köymen, a.g.e., C. III., s. 46. 95

    El-Hüseyni, a.g.e., s. 22.

  • 19

    kabullenmemiĢ, Kündüri‟nin kısa sürede saraydan uzaklaĢması için temenni de

    bulunmuĢtur96

    .

    Nitekim Kündüri‟nin hem Süleyman‟ı tahta geçirirken göz önünde olan uğraĢı,

    hem de Alparslan‟a yazdığı tehdit dolu mektubu da göz önüne alırsak bu durumun fazla

    sürmediğini söyleyebiliriz. Alparslan‟ın gözünde değeri kalmadığını düĢündüğü

    günlerde; Nizamü‟l-Mülk‟e gelerek durumunu izah etmiĢ ve karĢılığında gönlünü hoĢ

    edecek vaatler dinledikten sonra huzurdan ayrılırken askerlerin çoğunluğunun peĢinden

    gitmesi ve bunun Sultanın kulağına gitmesi sabrı taĢıran son damla olmuĢtur97

    . 10 Ocak

    1064 Cumartesi (h. 17 Muharrem 456) günü Alparslan‟ın emri ile Kündüri tutuklanarak

    Merverruz‟da bir kale de tutsak edilmiĢtir98

    . Buradayken kendisini her an öldürülme

    korkusu sarmıĢ ve çevresine bol miktarda paralar vaat ederek, Sultan tarafından

    bağıĢlanması için ricacı olacak kiĢilere mektuplar göndermeye de devam etmiĢtir. En

    sonunda Sultan, bu duruma son vermek istemiĢ ve ferman hazırlatarak Kündüri‟nin

    öldürülmesini emretmiĢtir99

    . Bu fermanla Sultan Alparslan‟ın; Kündüri‟yi gözden

    çıkardığını görüyoruz100

    . Nitekim bu fermandan sonra Kündüri önce boğulmak istense

    de kendi dileği ile kılıçla öldürülmüĢtür101

    . Öldürülmeden önce söylediği sözlere

    bakacak olursak bu durumdan tamamen Nizam‟ül-Mülk‟ü sorumlu tutmuĢtur102

    . Hemen

    hemen bütün kaynaklar da bahsedilen sözünden bu sonuca ulaĢabiliriz; “Nizamü‟l-

    Mülk‟e söyle, Türklere vezirleri öldürmeyi adet haline getirmekle kötü etti. Zira kim bir

    96

    Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 129. 97

    Sultan Alparslan‟a olay Ģu Ģekilde anlatılmıĢtır: “Kendisine kızmana ve hakaret etmene rağmen, ordu

    işte ona karşı böyle bir itaat gösterdi; ya ondan hoşnut bulunduğun takdir de neler olmaz. Zira o,

    halkının kalbini para ve diğer vasıtalarla fethetti. Üstelik sarayında 300 gulam‟ı var. Kendisi,

    sarayındadır; daima seninle yiyip içiyor. Belki de sana karşı eline bir fırsat geçer.” Köymen, a.g.e., C.

    III., s. 167. 98

    Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 130. 99

    Yavarin, a.g.t., s. 126. 100

    Sultan Alparslan gönderdiği ferman da “Biz, Şeyh Ebu Nasr (Kündüri) ı zat-ı alilerine gönderdik

    (Naib; Abdü‟r-Rezzak‟ı kastediyor); fesadının kırılacağını, bize verdiği eziyetin kesileceğini, kendisinin

    de kötü işlerden ve tuttuğu kötü yoldan dolayı canı korkusuna düştüğünü düşünerek, onu sağ bıraktık.

    Ancak onun taşkınlığının ve fesadının daha da arttığını ve onun mazarratının yavaş yavaş bize

    dokunduğunu görüyoruz. “Darü‟l-Hilafe” ileri gelenlerinin fikirleri ile devletimizin fikirleri, işlerin

    yoluna girmesinin ondan kurtulmakta olduğunda birleşti. Hal böyle olunca (Kündüri) zincirle boğulup,

    yedi gün (müddetle) kalenin kapısına asılsın.” Diyerek Kündüri‟nin ölüm emrini vermiĢtir. Köymen,

    a.g.e., s. 170. 101

    Kündüri bu konu da “Ben ne ayyar, ne de hırsızım ki boğulayım. Kılıç benim için daha rahattır. O

    günahlarımı siler, zira kılıç ile öldürülen kimse şehid olur” dedi. Ġbnü‟l-Cevzi, a.g.e., 2014, s. 91. 102

    A.K.S. Lambton, “Internal Structure Of The Saljuq Empire” Cambridge History Of Iran,1968, Vol.V,

    s. 262.

  • 20

    kuyu kazarsa oraya önce kendisi düşer,”103

    . Kündüri‟nin bu sözü 1092 yılında vuku

    bulmuĢ ve Nizamü‟l-Mülk suikasta uğrayarak bir baĢkasının ellerinden ölümü tatmıĢtır,

    bu konuyu ileride daha detaylı olarak ele alacağız.

    Bu tarihten sonra devlet içerisindeki düzeni tekrar tesis eden Sultan Alparslan,

    vezaret makamını Nizamü'l-Mülk‟e tevdi etmiĢtir. Nizamü'l-Mülk‟ün Alparslan

    döneminde maaĢının yıllık 50 bin altın dinar olduğu ile ilgili bir ferman

    bulunmaktadır104

    . Kündüri‟nin öldürülmesiyle birlikte Nizamü'l-Mülk vezareti ele

    geçirmiĢ ve tek güç olmuĢtur105

    . Türk-Ġslam Tarihi ve bilhassa Selçuklu Tarihi

    konusunda Nizamü'l-Mülk, ender rastlanır bir vezir olarak yerini almıĢtır106

    . Görev

    süresi içerisinde güçlü ve hızlı iĢleyen bir hükümet sistemi kurmakla kalmamıĢ dönemin

    en güçlü ordusunu da oluĢturmuĢtur107

    . Büyük Selçuklu vezirlerinin üçte birini

    Nizamü'l-Mülk‟ün oğulları, torunları ve yeğenleri teĢkil etmiĢtir, sultanların Nizamü'l-

    Mülk‟ün hatırasına hürmeten oğullarını vezarete tayin ettiklerine dair örnekler vardır 108

    .

    3. SULTAN ALPARSLAN’IN KAFKASYA SEFERĠ VE NĠZAMÜ’L-

    MÜLK’ÜN ASKERĠ TECRÜBESĠ

    Sultan‟ın uzun mücadeleler sonrasında tahtı ele geçirip yönetimde tek söz

    hâkimi olduktan sonra batı sınırlarının güvenliğini arttırmak ve Kafkasya bölgesindeki

    vasal devletleri tekrar kontrol altına almak için 1064 ġubat‟ında (h. Rebîülevvel 456)

    ordusuyla birlikte Rey‟den harekete geçmiĢtir109

    . Sultana bu seferinde oğlu MelikĢah ile

    veziri Nizamü‟l-Mülk de eĢlik etmiĢtir.

    Sultan Alparslan Merend110

    Ģehrine geldiği vakit Rum bölgesine sürekli akınlar

    yaparak onları bozguna uğratan Emir Tuğtekin ve beraberindeki askerleri ile tanıĢmıĢtır.

    103

    Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. X., s. 2.; Ravendi, Rahat-Üs-Sudur, (Çev. Ahmed AteĢ), TTK Basımevi, Ankara,

    1999, s. 114.; Köymen, a.g.e., C. III., s. 171.; Mîrhând, a.g.e., s. 89. 104

    Fermanda Ģöyle yazmaktadır: “... kullanımda olan altından 50 bin dinarı (pencâh-ı hezâr dinar ez-

    zer-i rayicî) biz onun iktâsına ekledik ki, o bu parayı itaatinde olanların iaşesi ve onları tatmin etmek

    için harcasın.” G.M. Kurpalidis, Büyük Selçuklu Devletinin İdari Sosyal ve Ekonomik Tarihi, (Çev.

    Ġlyas KAMALOV) Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2007, s. 86. 105

    Nizami-I-Arudi, Revised Translatıon Of The Chahar Maqala, (Çev. Edward G. Browne) London,

    1921, Cambridge University Press, s. 104. 106

    Ġsfahânî, Zubdat al-Nusra, (Çev. Kıvameddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Ankara,

    TTK, 2016, s. 29. 107

    V.M.Zaporozhets, The Seljuks, Hannover, 2012, s. 130. 108

    Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu‟nda Vezirlik”, TAD, 1967, C. V, S. 8, s. 94. Yine aynı

    kaynakta “Sultan Berkyaruk “Nizamü'l-Mülk‟ün oğullarından birini vezarete getirmekle devlet işlerinin

    yoluna gireceğini zanneder ve oğlu İzzü‟l Mülk vezir olarak atar.” Örneğini de görmekteyiz. 109

    Turan, a.g.e. s. 110.; El-Hüseyni, a.g.e., s. 24. 110

    Mukaddesî, a.g.e., s. 297.

  • 21

    Emir, Sultan‟a bölgeyi iyi tanıdığı için rehberlik etme sözü vererek hizmetine girmiĢ,

    böylelikle sarp yollar ve geçitlerde ordu problem yaĢamadan ilerlemiĢtir111

    .

    Sultan Nahcivan112

    Bölgesine ulaĢtığı vakit karargâhını kurmuĢ ve ordusunu iki

    kola ayırarak; birinci kola bizzat kendisi kumandanlık etmiĢ, diğer kola ise oğlu

    MelikĢah ile veziri Nizam‟ül-Mülk‟ü kumandan olarak atamıĢtır. Sultan‟ın Gürcü

    memleketine doğru ilerlediği ve Ermeni prensliğini itaat altına aldığını bilmekteyiz.

    Henüz 12 yaĢında yağız bir delikanlı olan MelikĢah, yanında ordu komutanı olarak hazır

    bulunan Nizamü‟l-Mülk sayesinde birçok kale fethederek adından söz ettirmiĢtir.

    3.1. Sürmari, Meryem-NiĢin ve Bazı Kalelerin Alınması

    Nizamü-l‟Mülk ve MelikĢah “Sürmeli Çukuru” denilen Sürmari Kalesi‟ni

    kuĢatarak, içindeki askerleri teslim olmaya zorlamıĢlardır. Akarsular ve bostanlarla

    çevrili olan bu kalenin fethi çok uzun sürmemiĢtir. Fetihten sonra; MelikĢah kalenin

    yıkılmasını emretmiĢtir, onu bu kararından vezir Nizamü-l‟Mülk; kalenin, muhkem ve

    mevki olarak önemli olduğunu anlatarak vazgeçirmiĢtir113

    . Kaleye Selçuklu askerleri

    yerleĢtirilerek yeteri kadar erzak ve cephane stoku tamamlandıktan sonra Nahcivan

    emirine verilmiĢtir114

    . Bu kaleyle ilgili olarak; Türk göçleri tarihinde hatırası bulunan ve

    Osmanlı tarihçileri tarafından Kayı Boyu‟nun bir müddet yaĢadığı rivayet edilir115

    .

    Sürmari Kalesinden sonraki hedef olarak Hristiyan âlemi için o dönemde önemli

    bir merkez ve rahip ve keĢiĢlerin yaĢadığı kale olan; Meryem-NiĢin üzerine

    yürümüĢlerdir. Bu kale ile ilgili olarak kaynaklarda, etrafının suyla (göl) kaplı olduğu

    bunun için Nizamü‟l-Mülk‟ün taarruz kayıkları yaptırarak kuĢattığı rivayet edilir116

    .

    Kale surları kazmaları köreltecek kadar sert ve demir levhalar ile yekdiğerine

    kenetlenmiĢ oldukça aĢılması zor bir engel niteliğindeydi117

    . Gece gündüz sürekli

    devam eden kuĢatma dolayısıyla MelikĢah bir ara ümitsizliğe düĢtüyse de vezir

    kendisini teselli ederek cesaretlendirmiĢtir118

    . BaĢarılı geçen kuĢatmanın ardından

    111

    El-Hüseyni, a.g.e. s. 25.; Özgüdenli, a.g.e., s. 140. 112

    Kür nehrinin kuzeyinde, Erran‟ın doğusundaki önemli Ģehirlerdendir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l

    Fidâ, a.g.e., s. 318. 113

    El-Hüseyni, a.g.e., s.