Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ALMAN DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ALMAN ÇOCUK EDEBİYATINDAN TÜRKÇE’YE ÇEVRİLEN ÖRNEKLERİN ÇEVİRİBİLİMSEL AÇIDAN İNCELENMESİ: ANGELA SOMMER BODENBURG’UN “KÜÇÜK VAMPİR” ESERİ Yüksek Lisans Tezi Neval Zivtci
Ankara - 2005 CİLT I
2
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ALMAN DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ALMAN ÇOCUK EDEBİYATINDAN TÜRKÇE’YE ÇEVRİLEN ÖRNEKLERİN ÇEVİRİBİLİMSEL AÇIDAN İNCELENMESİ: ANGELA SOMMER BODENBURG’UN “KÜÇÜK VAMPİR” ESERİ Yüksek Lisans Tezi Neval Zivtci Tez Danışmanı Doç. Dr. Edeltrude Özdemir
Ankara - 2005
3
Teşekkür
Burada öncelikle görüş ve önerileriyle bu çalışmayı destekleyen Doç. Dr. Edeltrude
Özdemir’e teşekkür ederim.
Ayrıca yüksek lisans öğrenimim boyunca maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen aileme,
tez çalışmam boyunca gerek kaynak sağlamada gerekse fikirlerini belirtmek suretiyle bana
destek olan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.
4
ÖNSÖZ
Çeviri birbirine yabancı iki kültürün edebiyat aracılığıyla kaynaşmasını sağlar.
Arkeologların yaptıkları kazılarda bulunan kil tabletler, çevirinin 4500 yıl öncesine
dayandığını göstermektedir. Batıda yüzyıllardan beri iyi bir çevirinin nasıl olması
gerektiğine dair kuramlar geliştirilmekte, çeviribilim bir bilim dalı olarak gittikçe daha çok
önem kazanmaktadır.
Çocuk edebiyatı ise batıda Aydınlanma Devriyle birlikte ilk defa gündeme gelmiş, ve ayrı
bir çocuk edebiyatının varlığı uzun süre tartışma konusu olmuştur. Türk edebiyatında
çocuklar için ayrı bir edebiyatın varlığı ise ancak Tanzimat’la birlikte ve çeviriler yoluyla
oluşmuştur. Robinson Crouse, Gulliver’in seyahatleri ve Jules Verne’in eserleri ilk
çevrilenlerdir. Çocuk edebiyatı alanında çevirilerin bu kadar eskiye dayanmasına rağmen,
çocuk edebiyatı çevirilerinin yetişkin edebiyatının çevirilerinden niçin ve ne şekilde
farklılık göstermesi gerektiği konusunda ülkemizde yapılan araştırmalar son birkaç yıl
öncesine kadar yok denecek kadar azdı. Son yıllarda teknolojinin de ilerlemesiyle çocuk
bir tüketim nesnesi olarak tekrar keşfedilmiş, ve her alanda çocuklara yönelik ürünlerin
sayısında büyük artış meydana gelmiştir. Kitaplar da bu tüketim ürünleri arasında yer
almaktadırlar. Her yıl klasiklerin birkaç yeni baskısı daha çıkmakta buna paralel olarak
yabancı dillerden çevrilen çocuk kitaplarının sayısı da yıldan yıla artış göstermektedir.
Ancak bu çeviriler hiçbir mekanizma tarafından denetlenmemekte, yayınevleri tarafından
çevirtilen kitaplar, hemen çocuk okuyucuyla buluşabilmektedir.
5
Bu çalışmada yıllardan beri çoksatanlar arasında yer alan ve yayınlandığı her ülkede
çocuklar tarafından çok sevilen Angela Sommer-Bodenburg’un “küçük vampir” serisinin
iki farklı çevirmen tarafından çevrilen iki kitabı, çeviribilimsel ölçütlere göre
değerlendirilecektir. Çalışmada her iki kitabın başından ortasından ve sonundan onar sayfa
alınacaktır. Bu sayfalardaki her cümle kelime ve cümle bazında bir değerlendirme
yöntemine tabi tutulacaktır. Elde edilen bulgular sonucunda çevirilerde en çok yapılan
hataların saptanması ve çözüm yolları önerilmesi hedeflenmektedir.
6
İÇİNDEKİLER
Sayfa
TEŞEKKÜR VI
ÖNSÖZ VII
A. GİRİŞ
1.Çeviri ve Çeviribilim’e Temel Kuramsal Yaklaşımlar 8
1.1 Günümüze Kadar Geliştirilen Edebi Çeviri Kuramlar 8
1.2 Türkiye’de Çeviri Çocuk Edebiyatının Tarihsel Gelişimi 16
1.3. Çocuk Kitaplarında Çeviri; Kuramlar, Problemler
ve Çözüm Önerileri 19
2. Türkiye’de Çeviri Faaliyetleri 32
B. KURAM VE UYGULAMADA ÇEVİRİ ELEŞTİRİSİ
1. Çeviri Eleştirisine Kuramsal Yaklaşımlar 39
2. Çeviri Eleştirisinde İzlenecek Yöntem 48
3.Yazarın ve Eserin Çocuk Edebiyatındaki Yeri ve Önemi 49
3.1 3.1 Bu Eserlerin seçilmesinin nedeni 49
3.2 3.2 Yazarın Biyografisi 50
3.3 3.3 Küçük Vampir. 50
4. Metnin ve Çevirisinin Analizi
Der kleine Vampir liest vor
Metin s. 9 –19 52
Metin s. 52- 63 130
7
Metin s. 114-124 191
Das rätselhafte Programm
Metin s. 7-17 247
Metin s. 60-70 360
Metin s.113-123 449
C. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
1. Amaç Metnin Belirlenen Kategoriler Çerçevesinde Değerlendirilmesi 534
1.1 1.1 Üslup Ve Üslup Araçlarının Değerlendirilmesi 552
1.2 Çevirilerin Çocuk Edebiyatının Çevirisi Açısından Değerlendirilmesi 567
1.3 Sonuç 572
ÖZET 575
İNGİLİZCE ÖZET 576
E. KAYNAKÇA 577
8
A. GİRİŞ
1. Çeviri ve Çeviribilim’e Temel Kuramsal Yaklaşımlar
Bu bölümde çeviri anlayışının tarihsel süreç içerisindeki değişimi çeviri kuramları
çerçevesinde Almanya ve Almanca konuşulan ülkeler ile Türkiye esas alınarak ele alınacak,
çocuk edebiyatında çevirinin önemi ve bu konuda yapılan çalışmalar yine aynı bağlamda
işlenecektir.
1.1. Günümüze Kadar Geliştirilen Edebi Çeviri Kuramları
Çevirinin tarihi yazının başlangıcıyla aynı zamana denk düşer. Elimize ulaşan en eski
çeviriler M.Ö. 3. Yüzyıla kadar dayanır. Bunlar Mezopotamya’da gün ışığına çıkarılan, kil
tabletlere Sümer-Akat dilinde çivi yazısıyla iki üç dilde yazılmış sözcüklerdir.1 Antik çağa
gelindiğinde, bu dönemde çevirinin dini boyutunun daha önemli olduğu görülür. Edebi eser,
Tanrınım sözü olarak görülür. Çevirmen ise Tanrı dilini insan diline aktaran kimsedir. Çeviri
eylemi hala ilkelliğini korur, sözcüğü sözcüğüne çeviri hakimdir. Çağa damgasını vuran kişi
Cicero.’dur. (M.Ö106-43) Cicero çağının çeviri anlayışına karşı çıkarak 20. yy. kadar yol
gösterici niteliğini kaybetmeyen kuramını geliştirir.2 Ona göre çevirinin iki ana hedefi vardır.
Çevirmen kaynak metinden yararlanmak suretiyle hem kendi dilinin anlatım olanaklarını
kullanacak hem de orijinaldeki etkiyi sağlayacak, hatta aşacaktır. Cicero ile birlikte bu
devirde öne çıkan diğer isim de Hieronymus’dur. Hieronymus (348- 420) kutsal kitabın
Latince’ye yaptığı ünlü Vulgata çevirisinde Cicero’nun izinden giderek serbest çeviri
1 Bkz. AKSOY, N. Berrin; Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002, s.14, WOODSWORTH, Judith; “Geschichte des Übersetzens” , Snell –Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, Handbuch Translation, düzeltilmiş ikinci baskı, Stauffenburg Verlag, Tübingen, 1999, s. 39 2 Bkz. KIZILTAN, Rezzan; “Tarihte Çeviri, Antik çağdan 19. Yüzyıl Sonuna Kadar, Edebi Çeviri Kuramları, Antik Çağdan 19. Yüzyıl Sonuna Kadar”, Ank. Üniv. Dil ve Tarih – Coğ. Fak. Dergisi, 2000, C.40, s. 5
9
yöntemini benimser.3 Eski Yüksek Almanca döneminde ise çeviriler genellikle manastır
okullarında öğrencilerin Latince öğrenmesi amacıyla yapıldığı için genellikle sözcüğü
sözcüğüne çeviri yöntemi benimsenmiştir. Hümanizm döneminde antik çağa duyulan
hayranlık bu çağdan yapılan çevirilerin artmasını ve kapsamlı bir edebi çeviri kuramının
gelişmesini sağlamıştır. Rönesans ve Reform döneminde matbaanın da icadıyla çeviriler
büyük önem kazanır. Alman dilinin geleceğine dair büyük bir adım atılır ve İncil’in Luther
(1483-1546) tarafından Almanca’ya tercümesi yapılır. Luther’in tercümesinin en önemli
özellikleri açık, anlaşılır, basit ve halkın anlayacağı dilde yani Almanca yazılmış olmasıdır.
Tercümede asıl hedefi de kelimeleri değil, metinde kastedilen anlamı vermektir.4 Barok
çağında Luther’in kat etmiş olduğu büyük yolda gerilemeye gidilmiş, 17.yy.a kadar
çeviribilim alanında kayda değer bir gelişme yaşanmamıştır. 17. yy.a gelindiğinde Latince’nin
de etkisini kaybetmeye başlamasından dolayı çeviri sorunu yeniden önem kazanmaya başlar.
Örneğin Martin Opitz’in (1597,1639) Sidney’den yaptığı “Arcadia” çevirisi orijinalinden
değil Fransızca tercümesinden Almanca’ya aktarılmıştır. Opitz’e göre çeviri sorunsalı yoktur,
çeviri orijinalinin taklididir.5 Luther’den sonra 18. yy.ın ortalarına kadar çeviri problem
olarak görülmemiştir. Belirli kurallara uyuduğu sürece çevirinin her zaman mümkün olduğu
ve bir problem teşkil etmediği görüşü hakimdir. Aydınlanma ve Erken Romantik döneminde
de bu durum büyük bir değişiklik göstermez. Her ne kadar Gottsched (1700-1766) ve eşi çok
sayıda çeviri yapmış olsalar da çeviri hala bir sorun olarak görülmemektedir.6 Bu dönemde
çeviribilim teorisi iki temel düşüncede toplanmaktadır. Bu düşüncenin ilki çevirmenin eserin
3 a.g.e, s. 6 4 Luther “Sendbrief von Dolmetschen (1573)” adlı eserinde çevirdiği dil konusunda, “nasıl Almanca konuşulması gerektiğini Latin dillinin harflerine değil, evdeki anneye , sokaktaki çocuklara, pazardaki adama sormak, nasıl konuşuyorlar diye onların ağzına bakmak ve öyle tercüme etmek gerekir” diye yazar. Krş. AYTAÇ, Gürsel; Yeni Alman Edebiyatı Tarihi, Gündoğan Yayınları, 1992, Ankara, s.25, HOHN, Stefanie; “Philologisch - historische Tradition” SNELL - Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, a.g.e, 1999, s.92 5 Bkz. APEL, Friedmar; Literarische Übersetzung, Metzler, Stuttgart, 1983, s.41 6 Gottsched’in çevirilerinden bazıları şunlardır: “Deutsche Schaubühne nach den Regeln der alten Griechen und Römer eingerichtet (1740-1745)” adlı 6 ciltlik eserinde yer alan Fransız (Corneille, Racine, Voltaire, Moliere) ve Danimarka (Holdberg) tiyatro eserlerinden on altı çeviri ve Bayles’in “Dictonaire” adlı eseri, Bkz. AYTAÇ, Gürsel; a.g.e, 1992, Ankara, s.60, 61.
10
çevirisine kendi yorumunu eklemeyecek olması, ikincisi ise çevirmenin hedef dilin kurallarına
sadık kalmasıdır. Christian Wolff, (1679-1754) Gottsched tarafından öne atılan “çevirmen
yorum yapmamalıdır” prensibini, kelimelerin düşüncelerin bir işareti olduğu ve bundan dolayı
konuşma ve yazı dilinde kendi yerlerini temsil ettikleri şeklinde geliştirir. Onun bu düşüncesi
Aydınlanma devrinin “düşüncenin evrenselliği” inancına dayanmaktadır.7 Wolff, dünyadaki
bütün düşüncelerin prensip olarak aynı düzene sahip olduğunu ve çeviride ortaya çıkan
güçlüğün kelimelerin farklı olmasından değil, dillerin söz diziminden kaynaklandığını bunun
da teknik olarak çözümünün mümkün olduğu düşüncesini taşır. Aydınlanma dönemi çeviri
kuramları her ne kadar dogmatik düşünceyle bir bağlantı içindeyse de yine de bu çağda söz
konusu tüm dogmalar yoğun bir biçimde tartışılmıştır. Özellikle Breitinger (1701-1776)
Gottsched’in kuramına biçimsel açıdan örtüşme zorunluluğunu da ekleyerek onun kuramını
geliştirir. Breitinger çeviriye o dönem için büyük yenilik sayılacak “çeviride etki” ölçütünü
getirir. Breitinger “çeviride etki” ölçütüyle kaynak dilde eserin okuyucuda yaratığı etkiyi
amaç dilde de yaratmayı hedeflemektedir.8 Bodmer’in (1698-1793) Milton’dan yaptığı çeviri
de dönemde kaynak metne yaklaşmayı savunduğu için önem taşmaktadır. Çeviri eleştirilerinin
başlangıcını ise Lessing’in (1729-1781) Lange’nin Horatius’tan yaptığı çeviriyi eleştirdiği
eseri oluşturur. 18.yy da ise Wieland’ın (1733-1813) yaptığı Shakspeare çevirisi teknik
hataların edebi eserin etkisini azaltmadığının bir ispatı olmuştur. Romantik dönemde çeviri
sorunu daha önce hiçbir dönemde olmadığı kadar önem kazanmış ve çok geniş anlamda ele
alınmıştır.9 Romantiklerde çeviri sanat, tarih ve dil teorisi, edebiyat, eleştiri ve anlam
öğretisiyle beraber değerlendirilmiştir. Novalis (1772-1801) çevirmenin ”şairlerin şairi”
olması gerektiğini savunurken çeviriyi de “Blütenstaub Fragmente” adlı yazısında “mitik”,
“dilbilgisel” ve “değiştiren” olmak üzere üç başlık altında gruplandırır. Novalis’in bu
7 Bkz. KIZILTAN, Rezzan; a.g.e., 2000, Ankara, s. 18. 8 Bkz. APEL, Friedmar; a.g.e, 1983, Stuttgart, s. 45 9 a.g.e.., s. 50
11
gruplandırmasıyla ilk defa türleri kapsayan bir ayrım yapılmış olur.10 Goethe (1749-1832) ise
çeviriyi üç basamakta toplar. “Nesir tarzı (prosaisch) bizi yabancıyla tanıştırır, uyarlama
(parodistisch) biçim olarak daima nesirdir sadece içeriği verir, ideal çeviri ise orijinaliyle
özdeş olmaya çaba gösteren çeviridir. Goethe’nin sınıflandırmaları 19. yy.da da büyük yankı
bulmuş ve tartışmalara yol açmıştır.11 Friedrich Schlegel (1772-1815) çevirinin nasıl olması
gerektiğini değil, nasıl olmaması gerektiğini tanımlama yoluna gitmiştir. Ona göre çeviri
kesinlikle taklit değildir, orijinalinin yerine geçmek zorunda değildir ve bunu
gerçekleştiremez de. Çeviribilim romantikler için türlerin devamlılığını sağlayan bir olgudur.
August Wilhelm Schlegel’in (1767-1845) çeviri teorileri incelendiğinde, bu teorilerin onun
Shakespeare çevirileriyle yakından ilintili olduğu görülür. Schlegel şiirsel çeviride biçime
özgü farkların korunması bekler ve buradan hareketle çeviriye fark ölçütünü getirmiş olur. 12
19.yy a gelindiğinde çeviri problemleri filolojik bir çerçeve içinde değerlendirilir. Friedrich
Schleiermacher’in (1768-1834) “Über die verschiedenen Methoden des Uebersetzens
(çevirinin değişik yöntemleri üstüne)” adlı bildirisi edebiyat ve çeviribilim teorileri üzerine
yazılmış eserlerin arasında en ünlülerinden biridir. Schleiermacher çeviriyi “aktarım” olarak
adlandırdığı üç ana grupta toplar. Diller arasında yapılan metin aktarımını da metin türüne
göre çevirmenlik (edebi çeviriler için) ve dilmaçlık (teknik çeviriler için) olarak ikiye ayırır.
Schleiermacher çevirinin orijinal eser gibi okunması gerektiği görüşüne karşı çıkar. Ona göre
çevirmen çeviride orijinal eserin dilini korumalı ve eseri kendi dilinde ifade etmelidir.13
Schleiermacher’in çağdaşı olan Wilhelm von Humboldt (1767-1835) “Agamemnon”
çevirisinin ön sözünde bir dildeki kelimenin başka bir dildeki karşılığı tamamen aynı
olamayacağı için çeviri aracılığıyla gerçek düşüncenin aktarımının da imkansız olduğunu
10 Bkz. KIZILTAN, Rezzan; a.g.e., 2000, Ankara, s. 29 11 a.g.e. 30-32 12 Bkz. APEL, Friedmar; a.g.e, 1983, Stuttgart, s.52 13 Bkz. KIZILTAN, Rezzan; a.g.e., 2000, Ankara, s. 34-35
12
savunur.14 Ona göre çevirmen sadece orijinal metin hakkındaki kendi öznel düşüncesini
aktarır. Bundan dolayı da her çeviri belli bir süre sonra geçerliliğini yitirir. 19.yy. ikinci
yarısında o güne kadar, özelliklede 19.yy da çeviribilim alanında yaşanan büyük gelişmelerde
gerileme olmuş, teorilerde 18. yy öncesine dönülmüştür. Ulrich von Wilamowitz -
Moellendorf (1848-1931) “Çeviri nedir?” (1891) başlıklı yazısında Aydınlanma döneminin
“Almancalaştırma” kuramlarına geri döner. Ona göre çeviren amaç dil okuyucusunda kaynak
dildeki etkiyi yaratmalı, ancak bunu tamamen Almanca araçlarla sağlamalıdır. Wilamowitz’in
kendi çağını yadsıyan görüşleri, çeviri kuramlarının birbirini izleyen bir düzen içinde
gelişmediğini ortaya koyar.15 20.yy.da çeviri sorunsalı “dilbilimsel çeviri” ve “edebi çeviri”
olmak üzere iki başlık altında ele alınır. Teknoloji alanında kaydedilen gelişmeler dile ve
bununla birlikte çeviribilim teorilerine de yansır. Bilimsel metinler için önerilen “mekanik
çeviri (bilgisayar çevirisi)” hesap makinesi mantığıyla kaynak dildeki kelimelerin yerine
hedef dildeki karşılıklarını yerleştirmeye dayanır. Çeviriyi bir tür transfer olarak gören
mekanik çevirinin yazın alanına uygulanması mümkün olmadığından uygulama alanı bilimsel
metinlerle sınırlı kalmıştır Mekanik çeviri alanında O. Kade’nin ve W. Wills’in çalışmaları
büyük önem taşımaktadır. 16 Dilbilimsel çeviri alanındaki ağırlıkla eşdeğerlilik (Äquivalenz)
konusu üzerine eğilir. Eşdeğerli çeviride amaç, kaynak dildeki etkiyi amaç dilde de
sağlamaktır. Bu özellikle deyimlerin aktarılması konusunda önemlidir. Bu kavram Nida
tarafından özellikle İncil çevirilerinde kullanılmak üzere ortaya atılmış, biçim geri plana
itilmiş ve içerik olarak eşdeğerlilik önem kazanmıştır. İncil çevirisi için ideal bir yöntem
olarak görülen bu kavram, diğer çeviriler baz alındığında yetersiz kalmaktadır. Katharina
Reiss ve Hans J. Vermeer eşdeğerlilik kavramının nereden geldiği sorusuyla işe başlar ve
metni işlevlerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırarak 1970’lerde konuya metin dilbilimi
14 Bkz. , HOHN, Stefanie; “Philologisch - historische Tradition” SNELL - Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, a.g.e, 1999, s.94 15 Bkz. KIZILTAN, Rezzan; a.g.e, s. 37 16 Mekanik çeviri alanında ayrıntılı bilgi için bkz. STOLZE, Radegundis: Übersetzungstheorien Eine Einführung, tamamıyla gözden geçirilmiş ikinci bakı Narr Verlag, Tübingen, 1997, s. 54-68
13
alanında yeni bir yaklaşım getirirler. a) Bilgi verici (Informative), b) Anlatımcı metinler
(expressive), c) İşlemsel metinler (operative), d) İşitsel amaçlı metinler (audio –medial).17
Reiss ve Vermeer bu görüşlerini Skopos (Yunanca amaç anlamına gelir) adını verdikleri bir
kuramla da desteklerler. Bu görüşe göre çevirmen, yapacağı çevirinin hedef kültürde nasıl bir
işlev göreceğini saptayarak, çevirisini amaca göre yönlendirmelidir. Bu teoriye göre amaç
metinde yer alan kültüre özgü kavramlar, hedef metinde okuyucunun kolayca anlayabileceği
şekilde ve kaynak metinde yarattığı etkinin aynısı yaratılarak çevrilmelidir.18 20.yy da ortaya
atılan eşdeğerlilik kavramı birçok kuramcıyı etkilemiş ve kavramın geniş çaplı ele alınmasını
sağlamıştır. Werner Koller de bu kavrama “Einführung in die Übersetzungswisenschaft ” 19
adlı eserinde farklı bir şekilde yaklaşarak eşdeğerliliği kendi aralarında ilişkili olabilecek beş
temel düzeyde ele alır. Burada amaç bir metnin çevirisinin metin içi etkileşimleri ve metin
dışı bağlamları da kapsamasıdır. Koller’in belirttiği beş eşdeğerlilik türü aşağıdaki gibidir: 1.
Düzanlamsal eşdeğerlilik 2. Yananlamsal eşdeğerlilik 3. Metin türü gelenekleriyle ilgili
eşdeğerlilik 4. Dil-kullanımsal eşdeğerlilik 5. Biçimsel Eşdeğerlilik20 20.yy.ın dilbilimsel
çeviri alanında bir diğer önemli kuramcısı da Prag yapısalcılarının genç kuşak
temsilcilerinden olan Levy’dir. Ancak Levy her ne kadar dilbilimsel çeviri alanında çalışan
kuramcılar arasına dahil edilse de yine de kuramında çevirmen, çeviri süreci ve çeviri eserin
biçimini de dikkate aldığı için onlardan ayrılır. Levy “Die Literarische Übersetzung”adlı
eserinde çeviri kavramlarını iki gruba ayırır. Yanılsamacı yöntemler (Illusionismus) ve
yanılsamacı olmayan yöntemler (Antiillusionismus). Yanılsamacı yönteme göre çeviri eser
okuyucuda orijinaldeki etkinin aynısını yaratmalıdır. Levy bu etkiyi “tiyatro” örneğiyle
açıklar. Seyirciler bir oyunu izlerken onun gerçek olmadığının bilincindedir, ama oyunun
17 Türkçe karşılıklar için bkz. AKSOY: N. Berrin, a.g.e,, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002, s.25 18 Skopos Teorisi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. R. STOLZE, 1997,a.g.e., s. 66 19KOLLER, Werner: Einführung in die Übersetzungswissenschaft, Heidelberg, Quelle und Meyer, 3. Auflage, 1987 20Ayrıntılı bilgi için bkz. GÖKTÜRK, Akşit: Çeviri Dillerin Dili, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002; STOLZE, a.g.e. , 1997, s. 101-110
14
gerçek gibi görünmesi beklentisini taşırlar. Aynı bağlamda roman okuyucusu da okuduğunun
bir kurgu olduğunun farkındadır ama gerçeklik beklentisi içindedir. Bu bağlamdan yola
çıkarak Levy şu sonuca varır: nasıl ki, orijinal metin okuyucusunda gerçeklik beklentisi
mevcutsa aynı beklenti çeviri eser okuyucusunda da mevcuttur. Okuyucu okuduğu eserin
orijinal olmadığını bilir, ama orijinalin kalitesine sahip olmasını bekler. Yanılsamacı olmayan
yöntemde ise seyirciye gerçeğin bir taklidi sunulur. Çevirmen de orijinal eseri taklit etmez,
okuyucuyla kinaye veya ima yoluyla kurduğu ilişki aracılığıyla yorumlar. Levy’e göre bu tür
bir yöntem nadir olarak karşımıza çıkar. Parodi (Parodie) veya gülünçleme (Travestie) gibi
biçimler bu yönteme dahil edilir. Levy çevirinin amacını orijinal metnin iletisini korumak,
kavramak ve aktarmak olarak görür. Ona göre çeviride asla, aslına uygun olmayan yeni bir
metin yaratılmamalıdır. Çeviri orijinale sadık kalınarak gerçekleştirilen bir yeniden
yaratımdır. Çeviride temel kural, anlam açısından belli bir işlevi olan biçimsel yapıları
korumaktır. Belli bir işlevi olmayan biçimsel yapıları korumak zorunda değildir çevirmen.
Levy yazın çevirisini özgün bir sanat dalı olarak görmesiyle diğer dilbilimsel çeviri
kuramcılarından ayrılır.21 Edebi çeviri alanında en önemli çalışmalardan biri de Kloepfer
tarafından gerçekleştirilmiştir. Kloepfer dilbilimsel bir çeviri kuramını benimsemez. Kuramını
18. ve 19.yy.larda Schleiermacher, Goethe ve Humboldt gibi düşünürlerin çeviribilim
alanında saptadıkları dört temel soruna dayandırır. Bunlar; Tanrı dilinin insan diline çevirisi,
sözcüğü sözcüğüne çeviri, özgür çeviri ve sadık çeviri. Kloepfer’e göre edebi çeviride
izlenecek yöntem orijinal eserin dil ve kültür dünyasını yansıtmaktır. Ancak bu kesinlikle bir
metinde varolan simgesel belirsizliklerin gelişigüzel bir biçimde yeniden yazılması anlamına
gelmemektedir.22 Çeviribilim açısından aynı şekilde büyük önem taşıyan bir başka kuramcı
Apel’dir. O da aynı Kloepfer gibi dilbilimsel çeviri ile ilgilenmemiş, çalışmalarının konusunu
edebi çeviri oluşturmuştur. Apel diğer edebi çeviri alanında çalışan kuramcıların tersine edebi
21 Levy için Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e. 2002 s. 40-42, STOLZE, a.g.e. 1997, s. 152f, AKSOY, a.g.e. 2002, s.35f, internet adresi; www.lrz-muenchen.de/~komparatistik_donat/ psuebersetzung 22 Krş GÖKTÜRK, a.g.e. 2002, s. 39f
15
çeviri alanındaki problemlerin sadece yorumlayıcı bir analizle (hermeneutische Analyse)
kavranamayacağını savunur. Bu tür bir analiz Apel’e göre ne çevirinin okuyucu tarafından
algılanan anlamını ne de bu güne değin çeviribilim alanında geliştirilen teorileri dikkate alır.
Ona göre edebi metin teknik metinle bir tutulamayacağına göre edebi metinler tarihsel
bağlamlarıyla birlikte ele alınmalı ve çeviride bu bağlamdan doğan problemler göz önüne
alınmalıdır.23 “Çeviriye kuralcı yaklaşım”a duyulan tepki günümüzün çeviri teorileri olan
“betimleyici çeviri çalışmaları” (descriptive Translation Studies), “hedef odaklı yaklaşım”
(Ziel Oriente Teorien) ve “çoğuldizge kuramı” (Polysystem Theorie) gibi kuramlarının
doğmasına yol açmıştır. 1970’lerden sonra James Holmes’un öncülüğünde bir grup genç
bilim adamı çevirinin etkilerini hedef dilin ulusal edebiyatına yönelik olarak araştırır. Çünkü
onlara göre çeviri ulusal edebiyata daima yabancı bir unsur getirir ve bundan dolayı da o
edebiyatta yenilikçi bir rol üstlenir. Holmes’in bu edebi çeviri önerisi Tel Aviv
Üniversitesinde Itamar Even-Zohar ve onun çevresinde toplanan bir grup bilim adamı
tarafından geliştirilmiştir. “Çoğuldizge” terimi de ilk olarak Even Zohar tarafından ortaya
atılmıştır. Bu terim birbirine bağlı unsurların birbirleriyle iletişimleri sırasında değişerek yeni
şekillere bürünen bir katmanlı bütünlülük anlamına gelmektedir.24 Bu kuramda çeviri hedef
dil sisteminin tarihi bir nesnesi olarak değerlendirilmektedir. Edebiyat ve kültür çok katmanlı
ve birbiriyle ilişki içinde ve aynı zamanda hangisinin merkez konumda olacağına dair bir
çekişme içindedir. Zohar’a göre çeviri yazın tarihi içinde çeviri yazının da birincil (yeni
eserler ve örnekler yaratan) ve ikincil (var olan örnekleri destekleyen) bir önemi vardır.
Çoğuldizge terimi bir kültürdeki dizgeleri kapsar. Zohar, bu terim içindeki bütün ilişkileri
inceler. Bu incelemenin merkezini ise önemli alt dizgeler ve önemsiz alt dizgeler oluşturur.
Çoğuldizge kuramı sayesinde çeviri metinlerin kaynak metinlerden başka, diğer çeşitli
23 Krş RIEKEN-Gerwing, Ingeborg: Gibt es eine Spezifik kinderliterarischen Übersetzens, Untersuchungen zu Anspruch und Realität bei der literarischen Übersetzung von Kinder und Jugendbüchern, Peter Lang , Frankfurt am Main, 1995 24 Bkz. B.AKSOY, a.g.e., 2002, s. 30
16
unsurlarla da ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.25 Görüldüğü gibi bilinen ilk yazılı çeviriler
henüz MÖ. 3.yy da başlamış, çevirinin nasıl olması gerektiğine dair ise çevirmenler
yüzyıllardır çeşitli kuramlar geliştirmişlerdir. Her kuram bir öncekine karşı çıkarak veya
önceki kuramları geliştirerek çeviribilimin bir bilim dalı olarak bu günkü seviyesine gelmesini
sağlamıştır.
2.1 Türkiye’de Çeviri Çocuk Edebiyatının Tarihsel Gelişimi
Çocuklar için ayrı bir edebiyatın varlığı bile uzun süre hem ülkemizde hem dünyada
tartışma konusu olmuşken, çocuk edebiyatının çevirisinin nasıl olması gerektiği özellikle
ülkemizde son zamanlara kadar pek de önemsenmemiştir. Kendimize özgü bir çocuk
edebiyatımızın olmamasından dolayı Tanzimat’tan başlayarak neredeyse günümüze kadar
çevirilerle bu boşluk doldurulmaya çalışılmıştır
Çeviri çocuk edebiyatının tarihsel gelişimine dair maalesef çok fazla başvuru kaynağı
bulunmamaktadır. Çocuk Kitabı yazarı ve yayıncısı Fatih Erdoğan da Metis Çeviri’de26
yayımlanan bir yazısında bu gerçeği şöyle dile getiriyor:
Türkiye’de yayımlanan çeviri çocuk kitaplarının tarihini incelemek istediğimizde
karşımıza dikilen ilk sorun başka bazı konularda olduğu gibi bilgi alacağımız kaynakların
yetersiz oluşudur27
Osmanlı döneminde 1839 yılında Tanzimat’ın ilanıyla birlikte hız kazanan çeviri
faaliyetleri Türkiye’de çocuk edebiyatı alanında yapılan çevirilerin de başlangıcını oluşturur.
Daniel Defoe’nin “Robinson Crusoe”su, Jonathan Swift’ten “Gulliver” ve Jules Verne’nin
eserleri batıdan çocuk edebiyatı alanında dilimize kazandırılan ilk çevirilerdir.28 “Robinson
Crousoe” 1884 yılında Ahmet Lütfi tarafından, Jules Verne’nin “Gizli Ada” sı 1869, “Seksen
25 Bu kuram için bkz. Bkz. AKSOY a.g.e. 2002, s 41-44, NEYDİM, Necdet; 80 Sonrası Değişen Paradigma Açısından Çeviri Çocuk Edebiyatı, Bu Yayınevi, İstanbul, 2003, s.79-93, R. STOLZE, a.g.e. 1997, s. 154f 26 ERDOĞAN, Fatih Çocuk Kitaplarında Çeviri”, Metis Çeviri, Sayı 15, 1991 Bahar, s. 116 27 a.g.e. 28 a.g.e., s.117
17
Günde Devrialem” 1889 ve “İki Sene Mektep Tatili” 1891 yılında Ahmet İhsan Tokgöz
tarafından dilimize çevrilmiştir. “Merkezi Arza Seyahat” 1885 yılında ve “Beş Hafta Balonla
Seyahat”1888 yılında Mehmet Emin tarafından dilimize kazandırılmıştır. Jonathan Swift’ten
“Gulliver” de 1872 yılında Mahmut Nedim çevirisiyle yayımlanmıştır. Yine bu dönemde
Şinasi, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yazarlarımız La Fontaine’den veya diğer şair ve
yazarlardan çeviriler ve uyarlamalar yapmışlardır. Tanzimat döneminde çeviri faaliyetleri
sadece çocuk kitaplarıyla sınırlı kalmamış, çocuk dergilerine de yansımıştır.29 1869’lardan
itibaren yayın hayatına başlayan çocuk dergilerinin sayısı Tanzimat döneminde 200’ü bulmuş,
ancak daha sonra yayın hayatları bir şekilde sona ermiştir. 1882 yılında yayımlanan ve
didaktik öyküler ile Fen Bilimleri alanında yazılardan oluşan “Çocuklara Arkadaş” dergisinde
çevirilerin yeri çok fazla değildir. Çevirmenin adı ve kaynak dil belirtilmemiştir. 1882’da
yayımlanan Vasıta-i Terakki” dergisinde “Hırsızlık” başlığını taşıyan öykü bir çeviridir.
1886yılında dış ülkeler ve Osmanlı devleti hakkında haberler içeren “Çocuklara Mahsus
Gazete” yayın hayatına başlar. Derginin 297. sayısının kapağı Fransızca’dır ve içerisinde yer
alan yazıların çoğunluğu Fransızca’dan aktarılmıştır.30 Yine içeriğinde Fransızca çevirilerin
yer aldığı bir başka dergi de 1897 yılında yayımlanmaya başlayan ve fizik ve biyoloji bilgileri
veren “Çocuklara Rehber” dergisidir. Dergide yer alan “küçük Mektuplar” Fransızca’dan,
derginin hem çevirmeni hem de yazarı olan Leman adında bir bayan tarafından çevrilmiştir.31
“Çocuk Bahçesi” dergisi aynı dönemde yayımlanmış olup Fransızca’dan çeviriler içeren bir
diğer dergidir. Dergide Ali Ulvi Yücel tarafından çevrilen Lui Bustar’a ait bir öykü yer
almaktadır.32 Ayrıca Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın, Rıza
Tevfik Bölükbaşı, Ali Ulvi Elöve¸ Raif Necdet gibi isimler de derginin yazarları arasındadır.
1913 yılında yayın hayatına başlayan “Arkadaş” dergisinde de Fenelon’dan yapılan bir çeviri
29 Bkz.NEYDİM, Necdet; 80 Sonrası Değişen Paradigma Açısından Çeviri Çocuk Edebiyatı, Bu Yayınevi, İstanbul, 2003, s.45 30 Bkz a.g.e, s.46 31 Bkz. a.g.e, s.47 32 Bkz. a.g.e.
18
yer alır. Dergide çocuk Edebiyatı alanında telif eserlerin olmaması konusuna değinilmektedir.
Aynı şekilde “Çocuk Dünyası” adlı dergide de aynı soruna değinilmektedir.33 Çevrilmesi
düşünülen kitaplar hakkında dergide “Kinsley’in “Su Bebekleri” ve Peri Masalları”
kitaplarından söz edilmektedir. Bu dergide yayımlanan yazı daha sonra kitap haline
getirilerek çocukların beğenisine sunulmuştur. Baskısı hemen tükenen kitaplar arasında
Jonathan Swift’in “Gulliver”i de yer almaktadır. “Su Bebekleri” adlı kitap da parlak ve iki
renkli kapakla yayımlanmıştır o dönemde. 34 Görüldüğü gibi o dönemde çeviriler, kitapların
anı sıra dergilerde de yer almış ve Tanzimat döneminde çocuk edebiyatının bel kemiğini
oluşturmuştur.
Bu dönemde çocuk edebiyatında çevirilere bu denli ağırlık verilmiş olmasının nedeni
Tanzimat’tan önce çocuk edebiyatının yetişkin edebiyatından ayrılmayıp sadece masallar ve
destanlardan oluşan sözlü edebiyata dayanması, bundan dolayı da bu dalda verilen orijinal
eserlerin bulunmamasıdır. Çevirilerin hedefi de bu alanda mevcut olan boşluğu kapatmaktır.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Tanzimat’ta yarım kalan çağdaşlaşma ve batılılaşma
çabası yeniden gündeme gelir. 1940 yılında kurulan Tercüme Bürosu bünyesinde yapılan
birinci Türk Neşriyat Kongresinde çeviriye büyük önem verilmiş, bu konu Gençlik ve Çocuk
Encümenini hazırladığı raporlarda da ele alınmıştır.35 1945’li yıllara gelindiğinde klasiklerin
çevrilmesi gündeme gelmiş ve 1950’li yıllarda bu durum çocuk edebiyatına da yansımıştır.
Klasikleri basmanın yayınevleri açısından avantajı, çevirilerin kaliteli veya kalitesiz olmasına
bakılmadan sadece kâr amacıyla bugüne değin tekrar tekrar piyasaya sürülmesine neden
olmuştur. 70’li yıllarda dünyada yaşanan politik değişimlerin yansıması olarak bizde de gerek
çeviri gerek telif, sol ideolojiyi yansıtan kitapların çoğunlukta olmasına yol açmıştır. Örneğin
Milliyet yayınları kitap dizileri arasında bir kısmı çevirilerden oluşan çocuk kitaplarına özel
33 Bkz. a.g.e. 34 Bkz. a.g.e. 35 Krş Gürçağlar, Şehnaz Tahir: “Tercüme Bürosu Nasıl Doğdu, Birinci Türk Neşriyat Kongresi ve Çeviri Planlaması”; Rifat, Mehmet: a.g.e, s. 50
19
bir yer ayırmıştır. 1975 yılında dört ayrı yayınevinin değişik dizilerde yayınlara başlaması
çocuk edebiyatında nitelik ve nicelik değişimini sağlamış, daha özenli çeviriler
yayınlanmıştır. 1975 yılında E yayınlarca yayınlanan Güneşli Kitaplar dizisinde Ottfried
Preussler’in Alman Çocuk kitapları armağanını kazanan ve M.Arif Bilen tarafından çevrilen
“Haydut Haytazot”adlı kitabın yer alması o yıllarda çağdaş çocuk edebiyatı adına yaşanan
sevindirici bir gelişmedir.36 Ancak bu yıllarda tüm bu gelişmelere rağmen yine de
klasiklerden vazgeçilmemiştir. Klasiklerin çevirisinin çocuk edebiyatında sürdürdüğü bu ezici
baskınlık son zamanlarda bazı yayınevlerinin atağa geçmesiyle kırılmış, çeviri çocuk
edebiyatı klasiklerin egemenliğinden kurtulmuştur. Christine Nöstlinger, Peter Härtling, Erich
Kästner gibi çağdaş yazarların ülkemiz çocukları tarafından da tanınması yönünde önemli
adımlar atılmaya başlanmıştır. Ancak 2000’li yıllarda bile özellikle çocuk edebiyatı alanında
yapılan çevirilerin hiçbir mekanizma tarafından denetlenmemesi ve günümüz çocuklarına
kitap okuma zevkinin kalitesiz çevirilerle aşılanmaya çalışılması üzüntü vericidir. Çünkü bu
tür çeviriler genellikle “nasıl olsa okuru çocuk” denilerek son derece özensiz bir biçimde
gerçekleştirilmektedir. Bu da dilimize hem de özgün edebiyatımıza katkı sağlamaktan ziyade
çok zarar vermektedir.
1.2. Çocuk Kitaplarında Çeviri; Kuramlar, Problemler
ve Çözüm Önerileri
Başlı başına bir çocuk edebiyatının varlığı bile gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında uzun süre tartışma konusu olmuşken bu edebiyatın çevirisi üzerine yapılan
çalışmaların çok da eskiye dayanmayacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Çocuk edebiyatının
çevirisi ancak 20. yy.da bazı kuramcılar tarafından gündeme getirilmiş, ancak çok azı
tarafından etraflıca ele alınmıştır. Örneğin Koller “Einführung in die
36 Krş. Nesin Vakfı, Edebiyat Yıllığı 1976, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1976, s. 125
20
Übersetzungswissenschaft”37 adlı eserinde çocuk edebiyatının çevirisini çeviribilimin farklı
bir kolu olarak niteler ve çevirinin farklı alıcı grupları için yapılabilmesine örnek olarak
gösterir.
Mary Snell- Hornby “Übersetzungswissenschaft – eine Neuorientierung”38 adlı
kitabında (1. baskı 1986) çocuk Edebiyatı ve sahne çevirisi alanlarının hemen hemen hiç
araştırılmadığından söz eder. 1999 yılında çıkan “Handbuch Translation” 39adlı eserinde ise
Çocuk Edebiyatının çevirisi sadece Riitta Oittinen40 nin kaleme almış olduğu bir makalede
ele alınır. “Çocuk kitaplarında Çeviri” konusu özel olarak okul öncesi için hazırlanan çocuk
kitaplarının çevirisinin işlendiği yazıda Oittinen yine de yazdıklarının çocuklar için yazılan
bütün kitapların çevirisi için geçerli olduğunu belirtir. Çeviride öncelikle hedef kitlenin çok
önemli olduğunu ve çevirmenin çocukların neyi anlayabileceklerini bilmesi gerektiğinden
bahseder. Oittinen’e göre anlama her ne kadar bireysel bir olgu olsa da, yani anlama çocuğun
kişiliğine, sosyal ve kültürel temeline göre değişiklik gösterse de çevirmen, bu bireysel
durumları göz önünde bulundurmayıp çeviriyi “çocuk okur”a göre yapmalıdır.
Oittinen’in görüşlerine ek olarak, çevirmenin çocuk gerçekliğine ve çocuk okurun dilinin
kullanım özelliklerine uzak olmaması gerekir. Okulöncesi çocukları için çeviri yapacak
çevirmenin onların okuma bilmediğini de göz önüne alması ve metnin kolay okunmasını ve
anlaşılmasını sağlayabilmek için noktalama işaretlerine dikkat etmesi gerekmektedir.
Çevirmenin dikkat etmesi gereken bir diğer unsur da resimli kitaplardaki illüstrasyonlardır.
Çevirmen illüstrasyonların altında yer alan yazının akıcı olmasına ve illüstrasyonlarla birbirini
tutmasına dikkat etmelidir.
37 KOLLER, Werner: Einführung in die Übersetzungswissenschaft, Heidelberg: Wiesbaden: Quelle und Meyer, 3. Auflage, 1987 s. 59, 89 38 SNELL – HORNBY, Mary (Hrsg.): Übersetzungswissensachaft – Eine Neuorientierung, Zur Integrierung von Theorie und Praxis, 2. durchges. Aufl. Tübingen; Basel; Francke, 1994 s.18 39 SNELL –Hornby, Mary (Hrsg): a.g.e., 1999 40Oittinen Riitta; “Kinderliteratur” çev. Paul Kussmaul, a.g.e., s. 250-253
21
Ingeborg Rieken - Gerwing 1995 yılında yayımlanan “Gibt es eine Spezifik
kinderliterarischen Übersetzens”41 adlı doktora çalışmasında Bamberger, Klingberg, Reiss ve
O’ Sullivan’ın “çocuk kitaplarının çevirisi” hakkındaki görüşlerine yer verir. Bamberger’e
göre çeviride içerik kadar biçimin de aktarılabilmesi gerekir ve bunu için çocuk kitapları
çevirmeninin aynı zamanda yaratabilme yeteneğine sahip olması gerekir42 Ancak Bamberger
bunun yanı sıra serbest çeviriyi de reddeder. Ona göre serbest çeviriye sadece uyarlamalarda
ve hedef metnin dili gerektirdiğinde başvurulmalıdır.
İsveçli çocuk ve gençlik edebiyatı araştırmacısı olan Göte Klingberg, çocuk
edebiyatının çevirisi üzerine yazdığı kitapta, çocuk kitaplarının nasıl çevrilmesi gerektiği ve
çocuk kitapları çevirmenin karşılaştığı güçlükleri konu eder.43 Çocuk edebiyatının çevirisinin
yetişkin edebiyatının çevirisinden ayrılan yönünün uyarlamalar olduğunu belirtir. Ona göre
kültürel farklılıklardan dolayı uyarlamaların çocuk edebiyatının çevirisinde başvurulan
uyarlamalar, çocuk edebiyatın çevirisinde yetişkin edebiyatının çevirisinin aksine bir dereceye
kadar kabul edilebilirdir. Uyarlama ile kastı ise kaynak dilin kültürel bağlamdaki içeriğinin
hedef dilde kültürel bakımdan uygun olacak biçimde karşılanmasıdır. Klingberg’in on iki
kategoride topladığı uyarlama biçimlerinden bazıları şunlardır: İsimlerin ve başlıkların
uyarlanması, dilsel özelliklerin uyarlanması gibi. Klingberg uyarlamaların dışında orijinal
metinde modernleştirme nedeniyle veya ideolojik nedenlerle bilinçli olarak yapılacak olan
değişiklikleri ise - kısaltmalar, eklemeler, atlamalar gibi reddeder.
Reiss ise, çocuk edebiyatının çevirisinde karşılaşılan güçlüklerin yetişkinlerinkiyle
aynı olduğunu, ancak çözüm biçiminin farklılık gösterdiğini anlatır.44 Reiss, çocuk
edebiyatına özgü çeviri kurallarının yetişkin edebiyatının çevirisinden farklı oluşunun
41RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; Gibt es eine Spezifik kinderliterarischen Übersetzens, Untersuchungen zu Anspruch und Realität bei der literarischen Übersetzung von Kinder und Jugendbüchern, Peter Lang , Frankfurt am Main, 1995 42 a.g.e., s. 85 43 a.g.e., s. 86 44 a.g.e., s. 87
22
nedenini üç temel kurala bağlar. Bunlardan ilki çeviri sürecinin asimetrik olmasıdır. Asimetri
ile kastedilen, çocuk ve gençler için hazırlanan bir çocuk kitabının bir yetişkin tarafından
yazılmış olması, yetişkinler tarafından çevrilmesine karar verilmesi, ve bir yetişkin (bazen
birkaç yetişkin) tarafından çevrilmesidir. İkincisi çocuk ve gençlik kitaplarının sadece dolaylı
olarak çocuklar ve gençler için çevriliyor olmasıdır. Çünkü kütüphaneler, anne-babalar,
öğretmenler vs. doğrudan veya dolaylı olarak çevirmen üzerinde bir baskı oluştururlar. Bu
baskı çevirmenin pedagojik unsurlar ve tabular gibi konulara dikkat etmesini mecbur
kılmakta, bu da çeviride atlamalara ve uyarlamalara neden olmaktadır. Reiss’ın belirttiği
üçüncü unsur ise çocuk ve gençlerin yaşam deneyimlerinin ve dünyaya dair bilgilerinin sınırlı
oluğudur. Reiss’a göre bu yüzden kitapların sosyo- kültürel bağlamdaki içeriği çocuklar
tarafından kolay anlaşılamamakta bu da uyarlamalar ve açıklamaları zorunlu kılmaktadır.
O’ Sullivan’ın eserinde de asimetri konusu bilindik açılardan ele alınırken çocuk
edebiyatının çevirisinde karşılaşılan problemlere yazarın tek bir okuyucu
kitlesini hedef alarak yazmadığı45 ancak çeviride tek bir kitlenin göz önünde bulundurulduğu
sorunsalı “Alice Harikalar Ülkesinde” kitabı örneğinde işlenir.
Zohar Shavit ise çocuk edebiyatının çevirisini çoğuldizge kuramı çerçevesinde ele alır.
“Çocuk yazını Çevirisinin Yazınsal Çoğuldizgedeki Konumu Açısından Belirlenmesi”46 adlı
makalesinde çocuk yazınını yazınsal çoğuldizgenin bir parçası olarak kabul eder. Ayrıca
Shavit’e göre çevirmen metinle ilgili kendisine olabildiğince serbestlik tanıyabilir. Ancak yine
de çocuk edebiyatı çevirisinin dayandığı iki temel ilkeyi de göz önünde bulundurması
gerekmektedir. Bunlar
a) a) Metni toplumun “çocuk için iyi”diye tanımladığı şekilde, çocuğa uygun ve
yararlı olarak düzenlemek
45 Değişik okuyucu kitleleri ile kastedilen yetişkinler ve çocuklardır. 46 SHAVİT, Zohar; Çocuk yazını Çevirisinin Yazınsal Çoğuldizgedeki Konumu Açısından Belirlenmesi, Çev.Pınar Besen, Metis Çeviri, Sayı 15, 1991 Bahar, s. 19
23
b) b) Olay örgüsünü, işlemeleri ve dili, çocuğun kavrama düzeyine indirgemek ve
okuma yetisine göre düzenlemek47
Shavit’e göre söz konusu ilkeler metnin seçimini ve işlenişini belirler aynı zamanda da metnin
dizgesel yatkınlığının temelini oluşturur. Metnin bütününde yapılan kısaltmalar veya
eklemeler ve çıkarmalar beş ana nedene bağlanır. 1) varolan örnekçelere yatkınlık,48 2)
Metnin bütünlüğü49 3) Metnin karmaşıklık düzeyi50 4)İdeolojik ya da değerlendirici
uyarlama51 5) Biçimsel Normlar52
Çocuk edebiyatının çevirisi alanında ülkemizde de çok değerli çalışmalar
yapılmaktadır. Aşağıda bu çalışmalardan bazılarından örnekler sunulacaktır.
Turgay Kurultay “Probleme und Strategien bei der kinderliterarischen Übersetzung”53
adlı makalesinde çevriyi, çevirmen ve çevirinin yayımcısı tarafından sonuçlandırılan
“iletişimsel bir eylem (kommunikative Handlung) olarak görür ve bu esnada ortaya çıkan
güçlükleri spesifik bir problem olarak değerlendirir. Kurultay, çocuk edebiyatının çevirisinde
ortaya çıkan bu problemleri iletişimsel eylemin özel durumları olarak tanımlar.54
Bu problemlerin çözümünü de tamamen çevirmenin öznel tercihine bırakan Kurultay,
makalesinde çocuk edebiyatının çevirisini yetişkin edebiyatının çevirisinden ayıran en önemli
unsurun, çocuk edebiyatında olabildiğince kaynak metne sadık kalma zorunluluğunun
bulunmamasına bağlarr. Ona göre çocuk edebiyatından çevrilen bir metin, aslına gerek
47 a.g.e. 48Shavit burada “Gulliver’in Gezileri” adlı dört ciltlik eserin İbranice’ye sadece ilk iki cildin çevrilmiş olmasını örnek göstererek çevirmene eğer özgün metindeki örnekçeler erek metinde yer almadığı takdirde metinden çıkarmalar yapma ve özgün metni değiştirme hakkı tanıyor. 49 Shavit özellikle uyarlamalarda metni çocukların kavrayış düzeylerine göre düzenlemek için veya toplumun öngördüğü ahlaki kurallardan ötürü çevirmene özgün metinden çıkartmalar yapma hakkını tanıyor. 50 Shavit “Alice Harikalar Diyarında” adlı eseri örnek göstererek onun çocuklar için basitleştirilmesindeki uygulamaları bu kısımda özgün metnin değiştirilmesine örnek olarak veriyor. 51 Robinson Crusoe örneği verilerek farklı çevirmenlerin aynı metni gerek ideolojik gerekse eğitsel amaçlarla çok değişik şekillerde çevirmeleri örnek verilir. 52 Çocuk Edebiyatında (Shavit burada İbranice’ye yapılan çevirileri baz almaktadır.) yazının öğreticilik fonksiyonu çocuğun kelime dağarcığının gelişmesi için üslup ile ilgili normların değiştirebileceğini söyler. 53KURULTAY, Turgay; “Probleme und Strategien bei der kinderliterarischen Übersetzung”; Ewers, Hans Heino, Lehnert, Gertrud ve O’ Sullivan, Emer (Hrsg) içinde; Kinderliteratur im Interkulturellen Prozess, Studien zur allgemeinen und vergleichenden Kinderliteraturwissenschaft, Verlag J.B Metzler, Stuttgart – Weimar, 1994, s. 191-201 54 Bkz. a.g.e., s. 192
24
duyulmaksızın iletişimsel işlevini yerine getirebilmelidir. Bundan dolayı çeviri işlevinin
sonucunda son şeklini çevirmenin verdiği yeni bir metin (Textgebilde) oluşur. Ama
çevirmenin verdiği kararlar kaynak metnin değil “daha çok” hedef metnin bağlamı
doğrultusundadır.55 Çeviribilim teorileri için problem oluşturan nokta içeriğe yönelik
kriterlerin sözü edilen “daha çok” için belirlenmesindedir. Ancak Kurultay’ın görüşüne göre
bu sorunun her durum için geçerli sonuçlar elde etme çabasıyla çözüme kavuşturulması
mümkün değildir. Çocuk edebiyatının çevirisinde ortaya çıkan içerikle ilgili problemler,
ancak tek tek ele alınmak suretiyle giderilebilir.56
Çeviri metin Kurultay’ın belirttiği orijinali olmadan da anlaşılırlığını korumalıdır. Ama
bu durum orijinal metinde varolan biçimin çeviri metinde göz ardı edilebileceği anlamına
gelmez. Bir eser nasıl biçim ve içerik bütünlüğünden oluşuyorsa çevirisi de aynı şekilde
biçimden ayrı düşünülemez. Bu durum hem yetişkin hem de çocuk edebiyatının çevirisi için
geçerlidir.
Selahattin Dilidüzgün ise “Çocuk Kitapları ve Çevirisi Üzerine Düşünceler”57 adlı
makalesinde çocuk kitabı çevirisinin genel anlamda yetişkin edebiyatının çevirisine
benzemesine rağmen yetişkin edebiyatından farklı olarak çeviride belli ölçütlerin göz önünde
bulundurulması gerektiğini savunuyor. Bu koşullardan ilki çevirmenin genel kültür düzeyinin
yüksek olması gerektiği, yabancı dili iyi bilmenin yanı sıra çocuk gerçekliğine de duyarlı
olması gerektiğidir. Çevirmen sadece her iki dili değil, aynı zamanda her iki kültürü de
yakından tanımalı ve çevirilerinde çocuğun yabancı olanı kavrama yetisinin yetişkinlerden
farklı ve daha kısıtlı olduğunu dikkate almalıdır. Çevrilecek kitap konusunda ise Dilidüzgün
kitabın hedef dil okuruna yeni bir bakış açısı kazandırması ölçütünü getirir ve bu makalesinde
55 Bkz. a.g.e., s. 193, 200 56 Bkz. a.g.e., s. 200 57 DİLİDÜZGÜN, Selahattin; “Çocuk Kitapları ve Çevirisi Üzerine Düşünceler” Dokuz Eylül Ünv., Buca Eğitim Fak. 4. Germanistik Sempozyumu, 20 – 22 mayıs 1993,Yay. Haz. Yrd. Doç. Dr. KINSIZ, Mustafa; İzmir-1994, s. 154-160
25
buna örnek olarak otorite sorununu gösterir. Çevrilen eserlerle, yurt dışında çoktan aşılmış
olan ancak ülkemizde hala güncelliğini koruyan otorite sorununun yıkılabileceğini savunur.58
Çocuk edebiyatının çevirisinde en çok karşılaşılan problemler ise genellikle yetişkin
edebiyatında karşılaşılan problemlerle aynı olup sadece çözüm yolları farklılık gösterebilir.
Bu da tamamen hedef kitlenin alımlama kapasitesinin kısıtlı olmasından kaynaklanmaktadır.
Çeviride en sık karşılaşılan güçlük “kültürel öğeler”59in aktarılmasıdır. Çevirmen bunları
okuyucuya gerek metin içine yerleştirmek suretiyle gerekse dipnotlarla açıklayabilir.
Dipnotlar metnin içine entegre edilmediği için metnin orijinalliğinin korunması açısından
daha çok tercih edilebilir.Yetişkinler için yapılan çevirilerde ise okuyucunun söz konusu
kültürel değerler hakkında temel bilgilere sahip olduğundan yola çıkılarak kültürel değerlerle
ilgili yapılacak açıklamalara sınır getirilebilir. Kültürel değerlerin çeviride problem teşkil
ettiği konusunda kuramcılar hemfikir olsalar da getirdikleri çözüm önerileri ile birbirlerinden
ayrılırlar.
Klingberg, kültürel değerleri on bir kategoriye60 ayırır61 ve çeviride kültürel değerlerin
aktarılabilmesi için dokuz seçenek önerir. Bunlar
1. 1. Hedef metnin içerisinde yer alan bir açıklamanın eklenmesi
2. 2. Kaynak metne özgü kültürel değerler aktarılmaksızın sadece kaynak metinde
söylenenlerin aktarılması
3. 3. Kültüre ilişkin ifadelerin aynen aktarılması yerine metin içindeki işlevi veya
kullanımının aktarılması
4. 4. Söz konusu ifadelerin metin dışında dipnot, önsöz vb. aracılığıyla aktarılması
5. 5. İfadenin, hedef kültürdeki eşdeğer bir ifade ile aktarılması
6. 6. İfadenin, hedef metinde benzer bir kavram aracılığıyla aktarılması
58 Bkz. a.g.e. , s. 156-157 59 Krş. RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 95 60 Bunlar; isimler ve başlıklar, doğayla ilgili kavramlar, ölçü birimleri, enstitüler ve binalar, öğünler ve besinler, adetler ve gelenekler, oyunlar, dilsel özellikler, mitoloji ve folklor ile tarihi ve edebi bilgilerdir. 61 Bkz. a.g.e. s. 97
26
7. 7. Spesifik bir ifadenin yerine daha genel bir ifade kullanılması yolu ile kültüre
ilişkin ifadenin basitleştirilmesi Örn. Artikel yerine cinsiyetin belirtilmesi
8. 8. Kelime, cümle, paragraf veya bölümün çıkarılması
9. 9. Kaynak metinde geçen kültürel çevrenin tamamının hedef metnin
okuyucusuna yaklaştırılması62
Klingberg’in kültürel değerleri aktarma konusundaki önerilerin hangisinin tercih
edileceği, metnin alıcısı olan yaş grubuna göre değişiklik göstermektedir.
Nitekim 8-12 yaş aralığındaki grup için yapılan çevirilerde dipnotlara rahatlıkla
başvurulabilirken, 3-6 yaş aralığındaki çocuklar için hazırlanan kitaplarda bu madde
geçerliliğini tamamen yitirmektedir. Küçük yaştaki çocukların görsel algılama yeteneği daha
çok gelişmiş olduğu için, orijinalde olmasa bile çeviri metin bol bol görsel öğelerle
desteklenebilir.
Dilidüzgün makalesinde kültürel değerlerin aktarılmasında sorunun çözümünü
çevirmenin yaratıcı kararına bırakırken63 yazar-çizer
ve çevirmen Serpil Ural64 ise kendi yaptığı bir Hint masalları çevirisinden yola çıkarak çocuk
kitapları çevirmeninin yabancı kültüre ait değerleri hedef kültüre dipnotlar aracılığıyla
yapacağı açıklamalarla aktarmayı uygun buluyor ve çevirmenin çeviriyi yaparken hedef
kitlesinin soracağı soruları göz önünde bulundurması gerektiği görüşünü taşıyor.
Çocuk Kitapları çevirisinde sıkça karışılan bir diğer problem de “özel isimler”65 in
aktarılmasıdır. Kişi ve yer isimlerinin aktarılması konusunda Selahattin Dilidüzgün isimlerin
okunuşunu metnin bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde ve bir defaya mahsus olarak
62 Bkz. a.g.e. s. 97-98 63 Bkz. DİLİDÜZGÜN; a.g.e. s. 158 64 Bkz. URAL, Serpil; “Dilimize Çocuk Kitabı Çevirmek”, Doç. Dr. Sedat Sever (Yay. Haz) içinde; 1. Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu, Sorunlar ve Çözüm Yolları, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ve Tömer Dil Öğretim Merkezi Yayınları No:1, 2001, Ankara, s.67-74 65 Krş. Bkz. DİLİDÜZGÜN; a.g.e. s. 159, RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 99
27
yanlarına yazmayı bir çözüm önerisi olarak sunar.66 Bu çocuklar için hem yabancı dildeki
isimleri doğru olarak öğrenme açısından bir başlangıç, hem de çocukta bu isimleri okumaya
çalışırken metinden uzaklaşmalarını engellemesi için ideal bir çözüm yoludur. Özel şahıs
isimleri için önerilen bir diğer çözüm yolu da çocuklar için anlaşılması çok güç olmadıkça bu
isimlerin hedef dile aynen aktarılması veya kaynak dildeki isime yakın bir isim hedef dilde de
mevcutsa uyarlama yapılmasıdır.67 Ancak uyarlamalarda ana figürlerin isimlerinin mümkün
olduğunca değiştirilmemesi yerinde olur. Tabii isimlerin metinde belirli bir işlevi varsa, bu
isimlerin taşıdıkları anlamın metin içerisindeki işlevlerinin hedef dile aktarımı önem
taşımaktadır. Aynı durum yer isimleri için de geçerlidir. Bazı kuramcılar yer isimleri çocuğa
çok yabancı olduğu takdirde bu isimleri onun yabancısı olmadığı isimlerle değiştirmeyi
önerse de bu durum hem orijinal eserde betimlenen çevrenin tamamen değişmesine neden
olacağından hem de çocuk kitaplarının çevirisindeki genel ilkelerden biri olan yabancıyı
tanıma ve sevme ilkesiyle uyuşmamaktadır. 68
Kitap başlıkları69 da hem içerik hem de biçimsel özellikler taşır. Bu sebepten dolayı
da hem genel olarak çeviribilimde hem de çocuk edebiyatının çevirisinde problem olarak
görülen bir diğer konudur. Okuyucuyla ilk ilişkiyi kurmaları sebebiyle kitabın satışı açısından
da son derece önemli bir role sahiptirl Tüm bu nedenlerden dolayı kitap başlıkları sadece
çeviribilim için değil aynı zamanda yayınevleri için de büyük önem taşır.
Başlıkları çevirirken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kaynak dildeki
okuyucuda yarattığı çağrışımdır. Eğer kitabın başlığı bir özel isimden oluşuyorsa bu hedef
dildeki çocuk okuyucuda kaynak dildeki çağrışımı yaratmayabilir veya farklı bir çağrışım
yaratabilir. Bu sebepten dolayı başlığı daha anlaşılır veya çekici kılmak için eklemeler
yapılabilir. Ancak yapılacak olan eklemelerdeki en önemli koşul onun metnin bağlamıyla ve
66 Bkz. DİLİDÜZGÜN; a.g.e. s. 159 67 Bkz. RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 100 68 Krş; a.g.e. 69 Krş; a.g.e., 103
28
orijinal metindeki başlıkla ilintili olmasıdır.70 Örneğin Peter Härtling’in kitabı “Ben Liebt
Anna” nın başlığında geçen “Ben” isminin kaynak dil okuyucusu tarafından “Benjamin”
isminin kısaltılmışı olduğu bilinirken hedef dil okuyucusu tarafından bilinmemekte ve
bambaşka çağrışımlara yol açabilmektedir. Çevirmen de muhtemelen bu durumu göz önünde
bulundurarak kitabın başlığını “Benjamin Anna’yı Seviyor”71 olarak çevirmiştir.
Özel isimlerden oluşan başlıkların çevirisinde karşılaşılan bir diğer güçlük de isimlerin
hem okuyucuda bir çağrışım yaratması hem de ritme sahip olmasıdır. (Örn. Maxi Möchtegern
gibi)72 Bu gibi başlıklarda genel olarak başlıkların fonksiyonu gereği dipnot veya bir açıklama
ekleme yoluna gidilemeyeceğinden hedef dilde de en azından kaynak dildeki etki sağlanmaya
çalışılmalıdır.
Kitap başlıklarının yer isimlerinden oluşması da çocuk edebiyatında sık rastlanan bir
durumdur. Burada karşılaşılan güçlük ise yine hedef dildeki çocuğa bu ismin herhangi bir şey
ifade etmeyecek olmasıdır. Bu tür başlıklarda sıkça yapılan bir değişiklik de yer isminin hedef
dile adaptasyonudur.73 Ancak bu da kaynak dilde tasvir edilen çevrenin değiştirilmesi
anlamına gelmektedir ve çeviribilim kurallarına aykırı bir durum oluşturmaktadır.
Çocuk kitabı başlıklarının orijinalinden tamamen farklı çevrilmesi de karşılaşılan
başka bir durumdur. (Örn. Ruth Hermann’ın “Wir sind doch nicht vom Mond” -
Hamburg’daki küçük İstanbul- Çev. Zeyyat Selimoğlu)74 Bu örnekte de görüldüğü gibi
çevirmenin orijinale daha yakın bir başlık seçme ihtimali olmasına karşın (“Bizler uzaydan
gelmedik” veya “Bizler uzaylı değiliz”) başlığı tamamen değiştirmeyi seçmiştir. Ancak
Türkçe çeviride seçilen başlık en azından içerikle yakından ilgilidir.
70 Krş; a.g.e. 71 HÄRTLİNG, Peter; Benjamin Anna’yı seviyor, Çev: Necdet Neydim, Afa Yayınları, İstanbul, 1993 72 Bkz. NORD, Christianne; “Buchtitel und Überschriften”, SNELL –Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, a.g.e., 1999, s. 292 73 Krş. RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 103 74 Söz konusu kitap için bkz. ÖZYER, Nuran; Edebiyat Üzerine, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1994, s. 72
29
Yukarıdaki örnekte de olduğu gibi çeviri kitaptaki başlığın orijinal başlık ile aynı
olamasa bile en azından ona yakın olması gerekir. Eğer kaynak dildeki başlık hedef dile aynen
aktarıldığı takdirde aynı etkiyi yaratamıyor ise, en azından metnin içeriği ile bağlantılı ve
orijinal başlığa mümkün olduğunca yakın bir başlık seçilmesi gerekir.
Biçimsel açıdan ele alındığında ise cümle uzunluğu, üslup düzeyi ve ritim75 çocuk
edebiyatının çevirisinde en çok karşımıza çıkan güçlüklerdir. Almanca’da Türkçe’den farklı
olarak cümleler ne kadar uzun olursa olsun, araya virgül koymak suretiyle yine de
anlaşılırlıklarını korurken. Türkçe’de bunun tersi olarak cümle uzadıkça anlaşılması
güçleşmektedir. Bu durumda çevirmen cümleyi kısaltarak çevirmek veya orijinal metindeki
gibi çevirmek arasında bir tercih yapmak durumundadır. Hedef kitlesinin çocuklar olduğu göz
önünde bulundurulduğunda çevirmenin birinci şıkkı tercih etmesi kaçınılmazdır. Ancak
çeviribilim açısından değerlendirildiğinde de çevirmenin orijinal cümleyi kısaltması yazarın
tercih ettiği stile müdahale anlamına gelmektedir. Bu durumda çevirmen hedef kitlenin kaç
yaş aralığında olduğunu ve kaç sözcükten oluşan cümleleri anlayabildiğini göz önünde
bulundurmalıdır.76
Basit bir tanımla “yazma tarzı” anlamına gelen üslup77 ise edebi incelemelerde
olduğu gibi çeviride de büyük önem taşır. Çocuk Edebiyatının çevirisinde yetişkin
edebiyatının çevirisinde olduğu gibi dikkat edilmesi gereken noktalar arasında yer alır.
Örneğin; Angela Sommer- Bodenburg’un “Der kleine Vampir liest vor”78 adlı eserinde yer
alan tarihsel üslup79, Türkçe’ye aktarılırken de çevirmen tarafından dikkate alınmış ve
çeviride korunmuştur.
75 Krş. RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 108 76 Çocuklardaki dil gelişimi için bkz. OSKAAR, Els; “Zur Sprache des Kindes und Kinderbücher”, s. 102 GORSCHENEK ve RUCKTÄSCHEL (Hrsg) içinde, Kinder- und Jugendliteratur, Wilhelm Fink Verlag, München, 1979, s.94-114 77 AYTAÇ, Gürsel; Genel Edebiyat Bilimi, Papirüs Yayınları, İstanbul, 1999, s. 47 78 BODENBURG, Angela- Sommer; Der kleine Vampir liest vor, Rowohlt Taschenbuch Verlag, 115.-122. Tausend, Reinbeck bei Hamburg, September 1993 79 Tarihsel üslup için bkz. AYTAÇ, Gürsel; a.g.e., 1999, s. 51
30
Gut gelaunt war Blasius von Seifenschwein in seinem Sarg erwacht, und wie es seiner Gewohnheit entsprach, trat er nun, ein Liedchen pfeifend, an den Sarg seiner lieben Angetrauten, Thusnelda von Seifenschwein – Thunichtgut(...)80
Eserin Türkçe’ye çevirisi şöyledir:
Blasius Sabundomuzu tabutunda neşeyle uyanmış ve alışkanlığı üzere ıslık çalarak sevgili zevcesi Thusnelda Sabundomuzu – İşeyaramaz’ın tabutuna yaklaşıp onun yerine kapağını açmıştı (...)81
Çocuk kitaplarındaki vazgeçilmezlerden biri de ritim, kafiye vb. dil oyunlarıdır.
Çocukların kitapları daha çok keyif almasını sağlayan dildeki bu oynamalar çocuk edebiyatı
çevirmeninin çeviri esnasında göz önünde bulundurması gereken unsurlardan biridir. Aşağıda,
düzyazı bir metne yerleştirilen kafiyeli dörtlük, üslubun çeviride de aynı şekilde aktarılması
gerektiğine dair güzel bir örnek teşkil ediyor;
Hörst du die Chronik von Schlotterstein musst du ernsthaft und gesammelt sein.82
Türkçe çeviride de çevirmen elinden geldiğince orijinaldeki kafiye düzenini koruyarak,
kaynak dildeki üslubu hedef dilde de yansıtmayı başarmıştır.
Dinlerken Titrektaşzade Tarihi’ni Ciddiyetle toparlamalısın kendini.83 Üslupla ilgili karşılaşılan bir başka zorluk da belli bir sosyal sınıfa ait dilin
(sosyolekt), kullanılan günlük dilin ve şive kullanımının (Diyalekt) çevrilmesinde
karşımıza çıkmaktadır. Bunun en önemli nedeni de kültürle yakından ilişkili olmalarıdır. Aynı
zamanda çeviribilimde de bir problem olarak görülen bu aktarımlar, hedef kültürün dil
80 BODENBURG, Angela- Sommer; a.g.e., 1993, s.63 81 BODENBURG, Angela- Sommer; Küçük Vampir Kitap Okuyor, çev. Sıdıka Orhon, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1991 82 BODENBURG, Angela- Sommer; a.g.e., 1993, s.63 83 BODENBURG, Angela- Sommer; a.g.e., 1991, s.62
31
özellikleri baz alınarak çevrilebilir. Ancak bu çözüm yolu kaynak metnin yabancılığını
ortadan kaldırmak gibi bir problemi de beraberinde getirir.84
Ancak şive kullanımının çevrilmesindeki en büyük sorun, günlük dilin sürekli bir
değişim içinde olmasından dolayı kitabın yazılma ve çevrilme süresi arasında geçen zamanda
dilin eskimiş olmasıdır. Böyle bir durumda çevirmenin çocuk ve gençler arasında kullanılan
dili çok iyi bilmesi gerekmektedir. Çeviride tercih edeceği dil tamamen çevirmenin öznel
seçimine kalmıştır. Ayrıca günlük dilde geçen kimi küfürler veya kaba sözler de aynı şekilde
çevirmen tarafından hedef dile uyarlanarak aktarılmalıdır. 85
Kelime oyunları da çeviribilim araştırmacıları arasında en sık ele alınan konulardan
biridir. Birçok kuramcıya göre ise çevrilmeleri imkânsızdır. Bazı kuramcılar ise, kaynak
dildeki kelime oyununu hedef dile hiç aktarmamak, sadece anlamını aktarmak, başka bir dil
oyunuyla aktarmak, hedef dilde yapılacak eşdeğer bir kilime oyunuyla aktarmak, metnin
başka bir yerinde yapılacak kelime oyunuyla karşılamak gibi çözüm yolları sunmuşlardır.86
Çocuk edebiyatının çevirisinde de aynı şekilde önemli rol oynayan kelime oyunlarında
çevirmenin dikkat etmesi gereken nokta kaynak dilde yapılan kelime oyununun da hedef dile
aynı etkiyi yaratacak şekilde aktarılmasıdır. Tabii çevirmenin bu esnada göz önünde
bulundurması gereken diğer durum da yapılan kelime oyunun çocuğun anlayabileceği
düzeyde olmasıdır. Ancak çevirmen, kelime oyunu hedef dildeki okuyucuya bir şey ifade
etmeyecekse, bunu kesinlikle olduğu gibi aktarmamalı, mümkün olduğunca hedef dilde bir
kelime oyunu yaratmaya çalışmalıdır. Önemli olan çevirmenin kelime oyunun metindeki
fonksiyonunu iyi değerlendirip ona göre karar vermesidir.
Yukarıda çocuk edebiyatının çevirisinde karşılaşılan problemlerin ana hatlarıyla ele
alındığı başlıklarda da görüldüğü gibi, çocuk edebiyatının çevirisinde karşılaşılan güçlükler,
yetişkin edebiyatından pek de farklılık gözetmemektedir. Önemli olan çevirmenin hedef
84 Krş. RIEKEN-Gerwing, Ingeborg; a.g.e., s. 108 85 a.g.e. 86 Krş. DELABASTİTA, Dirk; “Wortspiele”, SNELL –Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, a.g.e., 1999, s. 285
32
kitlesinin yaş grubunu daima göz önünde bulundurması ve gerek seçtiği kelimelerde gerekse
kültüre dayalı aktarımlarda yaptığı çeviriye bunu uygulamasıdır.
2. Türkiye’de Çeviri Faaliyetleri
Her ne kadar genel kanı Türk kültür tarihindeki ilk çeviri faaliyetleri Türkiye’deki
Tanzimat’la birlikte başladığına dairse de, ilk bilinçli çeviri eylemi Uygurlar’da görülür. Orta
Asya’da geçekleştirilen Arkeolojik kazılarda bulunan VIII- XIII. yy.da yazılmış olduğu
düşünülen Budizm, Maniheizm ve Hıristiyanlıkla ilgili metinler, Sanskritçe, eski Farsça,
Süryanice, Tibet dili ve Çince’den Uygurca’ya çevrilmiştir. Daha sonra İslamiyet’in kabulü
ile birlikte Kuran’ın ve dinle ilgili metinlerin Türkçe’ye çevrilmesi ile çeviri faaliyetleri
gelişmelerini sürdürür.
Çevirinin kazandığı önem beylikler döneminde ve Osmanlı devletinin kuruluş
yıllarında etkisini sürdürür. Bu dönemde tefsirler, ahlak ve siyaset, fıkıhla ilgili kitaplarının
yanı sıra Arap ve Fars kaynaklı Ansiklopedik derlemeler, coğrafya kitapları, tıpla ilgili
yapıtlar ve edebiyat ürünleri çevrilir.87
Osmanlı devletinde devlet eliyle ilk çeviri etkinliği Lale devrinde III. Ahmet’in
padişahlığı döneminde 10 yıl boyunca sadrazamlık yapan Damat İbrahim Paşa ile başlamıştır.
Damat İbrahim Paşa her eser için ayrı bir tercüme heyeti kurmuş ve bu sayede tıp, tarih,ve
fizik alanından bir çok bilimsel yapıtın Arapça, Farsça, Eski Yunanca Osmanlıca’ya
çevrilmesini sağlamıştır.Ayrıca bu dönemde ordu ve donanmanın güçlenmesi açısından
önemli görülen eserler de Türkçe’ye tercüme edilir.88
1839 yılında batılılaşma hareketlerinin doruk noktasını oluşturan Tanzimat’ın ilanıyla
birlikte çeviri hareketleri daha da yoğunlaşır. Bu dönemde edebiyatımıza batıdan yapılan
çeviriler yoluyla roman, tiyatro vb. yeni türler kazandırılır. Edebiyatımıza roman alanında
87 Türk dilinde ilk çeviriler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZKIRIMLI, Atilla; “Çeviri”; YAĞCI, Öner (ed), Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri Seçkisi;. TC: Kültür Bakanlığı, 1999, Ankara, s.217-219 88 Krş. ERUZ, Sakine F. Çeviriden Çeviribilime, Multilingual, İstanbul, 2003 s.34.
33
kazandırılan ilk eser Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Terceme-i Telemak”tır.
Bu kitap çevrildiği çağda çok beğenilir ve uzun yıllar okullarda örnek kitap olarak okutulur.
Aynı eserin daha sonra Ahmet Vefik Paşa tarafından da tercümesi yapılır. Batı edebiyatından
Türkçe’ye kazandırılan ikinci eser Victor Hugo’ dan özetlenerek çevrilen ve Ruzname-i
Ceride-i Havadis gazetesinde yayımlanan “Mağdurin Hikayesi” dir. Son derece sade bir dil ve
yalın bir anlatımla çevrilmiş olan bu eser sekiz yıl sonra Şemsettin Sami tarafından “Sefiller”
adı altında tekrar çevrilir ve hep bu ad altında tanınır. 1864 yılında Daniel Defoe’nin
“Robinson” adlı eseri Ahmet Lütfi tarafından “Hikaye-i Robenson” adı altında Arapça’dan
Türkçe’ye aktarılır. Eser yalın bir anlatımla tercüme edilmiştir. Şemsettin Sami daha sonra
1884 yılında aynı eseri “Robenson” adıyla çevirmiştir. Çevirisinin ön sözünde çeviriyi kitap
dilinden kurtarıp o günkü konuşma diline aktardığını belirtir. Chateaubriand’ı Türk
okurlarıyla ilk tanıştıran ise Recaizade Mahmut Ekrem olur. Yazarın 1869 yılında Hadayık-ül
– Vekaayi dergisinde”Atala” adlı romanının çevirisi yayımlanır. Çevirinin kitap haline
getirilme tarihi ise 1872’dir. Yazarın Tanzimat devrinde iki eseri daha çevrilmiştir. Bunlar
1880/81 yıllarında A. Tahir tarafından çevrilen “İbni Sirac-i Ahir” ve 1893 yılında Mehmet
Celal tarafından çevrilen “René”dir. Bu dönemde yapılan diğer önemli çeviriler ise şunlardır,
Bernardin de Saint-Pierre’in “Paul ve Virginie” adlı romanı, Sıddık tarafından çevrilmiş, 1870
yılında Mümeyyiz gazetesinde basılmış, üç yıl sonra da kitap haline getirilmiştir. Alexander
Dumas Père’in “Monte Cristo” adlı romanı Theodor Kasab tarafından Türkçe’ye çevrilip
1872-1873 yıllarında Diyojen adlı ilk mizah dergisinde yayımlanmıştır. Bu eserin Türk
Edebiyatı üzerinde yaratmış olduğu büyük etki bakımından özel bir yeri vardır. Swift’in
“Gulliver’in Seyahatnamesi” adlı eseri de 1872 yılında Mahmut Nedim tarafından
çevrilmiştir.
34
Bu dönemde tüm bu klasik ve önemli isimlerin yanı sıra polisiye türünde eserler de Türkçe’ye
aktarılır.89
Tanzimat’ın ilanıyla birlikte yabancı dil bilen gençlere duyulan ihtiyaç artmış, bu da
devlet eliyle İstanbul’da özellikle çeviri etkinlileri ile ilgili çalışmalar yapan büroların
kurulmasını sağlar. 1832 yılında kurulan Babıla-i Tercüme Odası Müslümanlara Avrupa
dillerini, özellikle de o dönemde en geçerli dil sayılan Fransızca’yı öğretmek ve onları resmi
belgeleri çevirecek birer çevirmen olarak yetiştirmek amacıyla kurulmuş olup, Tanzimat’tan
sonra ise burası adeta bir okul görevini görerek onlara yeni bir dünya görüşü ve yeni bir siyasi
ideal kazandıran bir dernek görevini üstlenir. Tanzimat döneminde tercüme alanında faaliyet
gösteren bir diğer önemli bir kurul da 1851 yılında kurulan ve 40 üyesi olan Encümen-i
Daniş’ tır. Darülfünun’da okutulacak dersler için gereken kitapların yazdırılması amacıyla
kurulmuştur ve devlet adamları, Müslüman ve gayrimüslim öğretmenlerden, bilim
adamlarından, genç tarihçilerden ve zamanın Avrupalı Oryantalistlerinden oluşur. 1851 ile
1862 yılları arasında faaliyet gösteren kurumun bünyesinde eğitim reformları çerçevesinde bir
çok yapıt çevrilmiş ve aynı zamanda yeni yapıtlar da kaleme alınır. Ayrıca Fransızca
yasalardan yola çıkılarak ceza, hukuk ve ticaret alanında yasalar düzenlenmiştir. Cevdet Paşa
başkanlığında kurulan bir heyet 1877 yılında Medeni Kanun alanındaki 1926 yılına değin
Türkiye’de uygulanan ve “Mecelle” olarak adlandırılan bütün kitapları Türkçe’ye
kazandırmıştır. Ayrıca klasik bir tarih eseri olan “Tarih’i Cevdet ” ve “İbn-i Haldun”
tercümesi yine bu kurulun bünyesinde yapılmıştır. Encümen-i Daniş-i diğer kurullardan
ayıran özelliği başkanlığına biri doğu dillerine biri de Batı dillerine vakıf iki kişinin getirilmiş
olması ve bu sayede hem Doğu’dan hem de Batı’dan eserlerin tercüme edilmesinin
sağlanmasıdır. Çeviri faaliyetlerinin yürütüldüğü bir diğer yer de Cemiyet-i İlmiye-i
Osmaniye’dir. 1860 yılında modern Batı bilimini tanıtmak ve Türk bilimsel çalışmalarını
89 Bu dönemde çevrilen eserler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KUDRET, Cevdet, “Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, 1859-1959” RIFAT, Mehmet (ed.) içinde, Çeviri Seçkisi 1, çeviriyi düşünenler, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 21-24
35
desteklemek amacıyla Münif Paşa tarafından kurulur. Cemiyetin bünyesinde çıkarılan ve ilk
Türk bilim dergisi olan aylık Mecmua-i Fünun dergisinde coğrafya, bilim, felsefe ve tarih
konularında çeviri ve özgün yazılara yer verilmiştir. Dergi 1862 ile 1882 yılları arasında
aralıklı olarak çıkmaya devam etmiştir. Tanzimat döneminde çıkan, Ceride-i havadis,
Tercüman-ı Ahval, Tasvir-i Efkar gazeteler, sadece haber vermekle kalmıyor, halkı eğitmek
amacıyla yapılan çevirileri de yayımlıyorlardı.90
Tanzimat’tan sonra Batı’ya açılma hareketlerinin yaşandığı dönem Meşrutiyet olmuştur. Bu
hareketlerin sonucunda da batılılaşma hareketlerinin görüldüğü diğer dönemlerde olduğu gibi
çeviri faaliyetleri hız kazanmıştır. Meşrutiyet döneminde yapılan önemli çeviriler şunlardır:
Tolstoy’dan “Anna Karenina” (çev. Raif Necdet Kastelli), Charles Seignobpos’tan
“Medeniyet Tarihi (çev. Ahmet Refik), Hammer’den 15 ciltlik “Osmanlı Tarihi” (çev. Ata
Bey). Bunların yanı sıra Dr. Abdullah Cevdet’in Shakespeare, Schiller, Hayyam, Guayu,
Gustave Le Bon, Alfieri ve Rahip Mesliner’den yaptığı çeviriler de büyük önem taşır. Ayrıca
Hüseyin Cahit’in tarih ve felsefe çevirileri ile Haydar Rıfat Yorulmaz’ın Sosyalist dünya
edebiyatının önemli yazarlarından yaptığı çeviriler Meşrutiyet döneminin fikir hayatına
damgasını vurmuştur.91
Osmanlılar döneminde çeviri faaliyetleri dönem dönem büyük önem kazanmışsa da
yine de çeviri adına ilk sistemli çalışmalar Cumhuriyet döneminde meydana gelir.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Türk ulusal
kitaplığının ve öğretim kurumlarının ihtiyaç duydukları çevirileri gerçekleştirmek üzere bir
Telif ve Tercüme Heyeti kuruldu. Ancak bu heyet daha sonra Latin harflerine geçişe uyum
sağlayamadığı için kaldırılmış ve çevirilerle ilgilenme görevini de 1926 yılında Talim ve 90 Krş.KARANTAY, Suat; “Tercüme Bürosu, Normlar ve İşlevler”; KAYAOĞLU, Tacettin “Netice”; TANPINAR, Ahmet Hamdi, “Devlet Tesisleri ve Fikir Hayatı: İlk Tercümeler, İlk, Eserler”, TUNCEL, Bedrettin, “Hasan - Ali Yücel ve Tercüme”, YAĞCI, Öner (ed.) içinde, a.g.e. Kültür Bakanlığı, 1999, Ankara , s. 214 - 343; GÜRÇAĞLAR, Şehnaz Tahir; “Tercüme Bürosu Nasıl Doğdu, Birinci Türk Neşriyat Kongresi ve Çeviri Planlaması”; PAKER, Saliha,; “Tanzimat Döneminde Avrupa Edebiyatından Çeviririler”, Çoğuldizge kuramı Açısından Bir Değerlendirme, M. RİFAT (ed.),a.g.e. 2004, s.26-40, ERUZ, Sakine; a.g.e, s. 34-38 91 Meşrutiuet döneminde çevirmenler için bkz. GÜNYOL, Vedat, “Türkiye’de Çevirinin Başlangıcı”, Ö. Yağcı (ed.) içinde, a.g.e. 1999, s. 332.
36
Terbiye Kurulu devralmıştır. Çevirini sistemli bir biçimde ele alınması ise ancak Maarif
Vekili Hasan Ali Yücel döneminde olmuştur. 1939 yılında toplana 1. Türk Neşriyat
Kongresinde dünya klasiklerinin Türkçe’ye çevrilmesi kararlaştırılmış ve alınan karar
doğrulusunda “Tercüme heyeti” kurumuştur, heyet 1940 yılında ilk toplantısını Hasan Ali
Yücel başkanlığında gerçekleştirmiştir. Büro’nun üyeleri arasında akademisyenler,
öğretmenler ve yazarlar bulunmaktaydı. Bunlar hem çeviri yapıyor hem de gelen çevirileri
düzeltiyorlardı. Ayrıca görevleri arasında bu çeviriler hakkında haftalık toplantılarda
okunacak raporları hazırlamak da yer almaktaydı. Çeviriye getirilen normlar sayesinde
çeviriler kaynak metinden yapılıyor, ikinci dilden çeviriler ise sadece Yunanca, Latince,
Portekizce gibi çok az sayıda kişinin bildiği dillerden yapılıyordu. Çevrilecek eserler öznel
tercihe göre değil oluşturulan listelerde yer alan klasik yapıtlardan seçiliyordu. Çevirilerde
benimsenen dil de sade ve kolay anlaşılır bir Türkçe’ydi ve çevrilen eserlerin Türkiye’de
“hümanizma ruhu”nu oluşturması hedeflenmekteydi. Tercüme Bürosunun bünyesinde
yayımlanan “Dünya Edebiyatından Tercümeler” dizisinde 1000’den fazla klasik ve çağdaş
Alman, Amerika, Avusturya, Babil, Çin, Danimarka, Eski Türkçe, Fransız, Hint, İngiliz, İran,
İskandinav, İspanyol, İtalyan, Latin, Latin Amerika, Macar, Polonya, Rus, Şark, İslam,
Tiyatro, Yunan yapıtı dilimize kazandırılmıştır.92 Hasan Ali Yücel’in Tercüme’ye verdiği
önem başka ülkelerin de dikkatini çekmiş ve Milletlerarası Mütercimler Federasyonu’nun
(FIT) Almanya’da, Bad Godesberg’de toplanan kongresinde Federasyon başkanı Türkiye’deki
tercüme çalışmaları anlatıldığında ülkemizi “tercüme cenneti” olarak nitelemiştir.
Tercüme Bürosunun etkinlikleri bununla sınırlı kalmamış, iki ayda bir yayımlanan Tercüme
dergisiyle de çevirinin kuramsal boyutu ele alınmıştır. Derginin ilk sayısı 19 mayıs 1940
yılında çıkmış ve dergi 1966 yılında yayımlanan 87.sayıya kadar varlığını sürdürmüştür.
Dergide çeviri sorunlarına ilişkin yazılar, çeviri yapıtların eleştirileri ve çeviri çalışmaları yer
92 Tercüme Büro’sunda 1940-1966 yılları arasında hangi dillerden kaç kitap çevrildiğini öğrenmek için bkz. KATOĞLU, Murat, “Cumhuriyet Türkiye’sinde Eğitim, Kültür, Sanat” Ö. Yağcı (ed.) içinde, a.g.e. 1999, s.332
37
almaktaydı. Ayrıca dergide yer alan haberler bölümünde ise okurlara Tercüme Bürosu’nun
çalışmaları hakkında bilgi veriliyordu.
Sadece bu çalışmalarla sınırlı kalmayıp aynı zamanda da özel yayınevlerinin çeviri yayınlarını
da etkileyen ve özenli çevirilerin yapılmasına katkıda bulunan Tercüme Bürosu 1947 yılında
siyasal nedenlerle aksamaya ve 1950 yılından sonra da yavaş yavaş işlevini yitirmeye başladı.
1960’larda Tercüme Bürosunun kapanmasından sonra orada çalışan çevirmenlerin de kendi
yayınevlerini kurmalarıyla beraber özel yayınevlerinin sayısının artmaya başlamıştır. Devlet
alanında ise çevirilere verilen önem bu yıllarda ivme kazandıysa da bu sürekli olamamıştır.
Bu yıllarda özel yayınevleri tarafından plansız bir biçimde daha çok üniversite öğrencilerinin
tüketimine yönelik çevirilere ağırlık verilmiştir. Bunun sonucunda niteliksiz çevirilerin sayısı
artmış ve plansız bir çeviri etkinliği gerçekleşmiştir.
1970’lerde teknolojik alanda yaşanan gelişmelerle birlikte Televizyon gündelik hayatımızda
önemli bir yer tutmuş, bu da yazılı çeviriye ek olarak medya alanında çevirilere yönelimi de
sağlamıştır. Ancak bu alanda da yapılan çevirilerin niteliksiz ve özensiz olması günümüzde
hala tartışılan bir sorun olan “dilde kirlenme” ye yol açmıştır.
1980 yıllarda teknolojinin iyice ilerlemesi dışa açılmayı zorunlu kılmış, bu da çeviriye verilen
önemin artmasını sağlamıştır. Yapılan çevirilerin daha nitelikli olabilmesi ve profesyonel
çevirmenler yetiştirmek adına 1983 yılında Hacettepe ve Boğaziçi Üniversitelerine bağlı
olarak Mütercim - Tercümanlık bölümleri kurulmuş, çevirinin akademik boyuta taşınması
sağlanmıştır.
1990’lı yıllarda körfez savaşının da etkisiyle simültane çeviri gündeme gelmiş,
üniversitelerde de bu alana yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 93
Günümüze gelindiğinde ise çeviri daha çok özel sektörün elinde olduğu
görülür.Yayınevlerince çıkarılan çeviri eserler çeşitli gazetelerin kitap eklerinde tanıtılmakta
93 Krş. ALTAY, Ayfer; AKSOY, Berrin; “Cumhuriyetten Günümüze Çevirinin Kültürel Gelişmedeki Yeri” Bahaeddin Yediyıldız (ed) içinde, Dil, Kültür ve Çağdaşlaşma, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2003, Ankara, s. 169
38
ve kitap çevirisi hakkında yorumlar yer almaktadır. Bu da çeviri konusunda okuyucunun daha
bilinçli olmasını sağlamaktadır.
39
B. B. KURAM VE UYGULAMADA ÇEVİRİ ELEŞTİRİSİ
Bu bölümde çeviri eleştirisi alanında geliştirilen kuramlar ele alınacak ve bu kuramlardan
yola çıkılarak geliştirilen yöntem çerçevesinde ele alınan eserlerin değerlendirmesi
yapılacaktır.
1. 1. Çeviri Eleştirisine Kuramsal Yaklaşımlar
İyi ve doğru çevirinin nasıl olması gerektiğine dair yüzyıllardan beri teoriler
geliştirilmişken, çevirinin iyi- kötü veya doğru- yanlış olarak hangi kıstaslara göre
değerlendirilmesi gerektiğine dair kuramsal alanda çalışmalar ancak 1970’lerde
gerçekleştirilmiştir. Bu kuramcılardan en önemlileri A. Popoviç, W. Wills, K. Reiss, ve W.
Koller’dir.
Çeviri kuramını “çeviride deyiş kayması” üzerine geliştiren A. Popoviç94 “Zum Status
der Übersetzungskritik” adlı eserinde çeviri eleştirisinin de metnin kaynak ve hedef metnin
yazın dili bağlamının yanı sıra dil ve yazın geleneğinin yerleşik kurallarından sapma
açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirtir.95 Yani bir eserin, yazının geleneksel
ölçütlerine ne kadar bağlı kaldığını veya yerleşik kalıplardan saparak özgün bir biçimde
çevrildiğini araştırır. Popoviç’e göre çeviri eleştirisi, çeviriyi çeviri olarak ele alırken, dil ve
biçim açısından özgün metinle karşılaştırarak nesnel yanlışları belirleyip bunları
çözümlemeyi amaçlar. 96
Koller’e göre ise Popoviç’in çeviri eleştirisi kuramında önemli noktalar şunlardır:
94 Çeviride deyiş kayması ve A. Popoviç için bkz. AKSOY, Berrin; a.g.e, s. 37,38 95 Bkz. GÖKTÜRK, Akşit; a.g.e, s. 82 96 Bkz. a.g.e, s. 83, KOLLER, W.; a.g.e, s. 197
40
1. 1. Çeviri eleştirisi, çeviri metni kaynak dil ve hedef dilin edebiyatı içerisine
yerleştirir ve hedef dil okuyucusu açısından ele alır.
2. 2. Çeviri eleştirisi, kaynak dil metni ve hedef dil metnini biçimsel ve dil özellikleri
açısından inceler ve kaynak metin ile hedef metni dil ve içerik bakımından
karşılaştırır.
3. 3. Dilsel ve nesnel yanlışları belirlemek, çeviri eleştirisinin ancak tek bir
açısını oluşturur.97
Wills “Probleme und Perspektiven der Übersetzungskritik” adlı makalesinde çeviri
eleştirisinde nesnellik üzerine yoğunlaşır. Onun görüşüne göre çeviri eleştirmeni sadece
içeriksel eşdeğerliliği incelemek gibi somut konularda fikir yürütebilir. Çünkü somut
metinlerde varolan düz anlamlılık, eleştirinin nesnel ölçütlerle yapılmasını sağlar. Yazınsal
metinler ise yan anlamlar ve çağrışımlar ağır bastığından, bu tür metinlerin çevirisinde öznel
ve yorumbilgisel etkenler önemli rol oynar. Bundan dolayı eleştirmenin nesnel ölçütlere göre
değerlendirme yapması güçleşir98 Wills, hedef dil metni ile kaynak dil metnin içerik
bakımından bağlantısını çözümlemek yerine objektif çeviri eleştirisinin temeli olarak hedef
dil metni odaklı bir “normdan sapma modeli” öne sürer ve çeviri metnin dilsel üslup
yapısında nesnel bir çeviri eleştirisinin temeli olabilecek dört alan belirler:
1. Dil düzeyinde yerleşik kurallar (norm) ile bu kurallardan sapma arasındaki ilişki
2. Dilin kullanımı düzeyindeki yerleşik kurallar ve bu kurallardan sapma arasındaki ilişki
3. Toplumsal uzlaşımlarla saptanmış belli durumlara özgü dil kullanım örnekleri ile bu
örneklerden sapma arasındaki ilişki.
97 Bkz. GÖKTÜRK ve KOLLER, a.g.e 98 Bkz. GÖKTÜRK ve KOLLER, a.g.e
41
4. Çevirinin “karmaşık değişkeler arasından seçme süreci” olarak görüldüğü bireysel söz
kullanımı düzeyinde kural ve sapma arasındaki ilişki.99
Wills ilk alandaki çeviri eleştirisini problemsiz ve aynı zamanda verimsiz olarak
niteler. Bunun nedeni, bu alandaki kavramlar hakkında kesin doğru veya yanlış olarak karar
verilebilmesidir. Bunun tersine dördüncü alanda yapılacak çeviri eleştirisi daha bireysel
olacaktır, çünkü bu alanda hedef dildeki metnin yapısını öznelliğe dayanan üslup ile ilgili
tercihler oluşturmaktadır. Wills’e göre dil düzeyindeki yerleşik kurallarla ilgili alan ise hedef
dilde mevcut bulunan kullanım kalıplarından dolayı geliştirilebilecek bir alandır.100 Wills
daha sonraki “The Sciense of Translation. Problems and Methods” adlı çalışmasında çeviri
eleştirisinde kaynak dilin ve çevirmenin önemine değinir. Ona göre çevirmenin aktarabilme
yetisi burada öne çıkar. Aktarabilme yetisi ile kastedilen iki dili karşılıklı ilişkileri,
eşdeğerlilikleri devingen etkileşimleri ile tanımaktır.101
Reiss da Wills gibi çeviri eleştirisine nesnel ölçütler getirmeye çalışır. Reiss
“Möglichkeiten und Grenzen der Übersetzungskritik“ adlı eserinde her türlü metnin
çevirisinin eleştirisinde nesnelliği temel alır. K. Bühler’in saptadığı seslenme, bilgilendirme,
anlatma işlevlerinden yola çıkarak metinleri dildeki işlevlerine göre sınıflandırır. Reiss’a göre
metin türünde ağır basan işlev çeviride seçilecek yöntemi belirler.102 İçerik ağırlıklı
metinlerde eleştirmen çeviri metnin, kaynak dildeki bilgi verici işlevini korunmuş olmasına
dikkat ederken, biçimsel yönü ağır basan metinlerde ise biçim benzerliğinin ve kaynak dil
okuyucusunda estetik bakımından yarattığı etkinin korunmuş olmasını dikkate alır. Seslenme
99 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e s. 83-84 ve KOLLER, a.g.e, s. 198 100 Bkz. KOLLER, a.g.e 101 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 84 102 Bkz. a.g.e, s. 85
42
fonksiyonu öne çıkan metinlerde ise eleştirmen dil dışı etkenlerin özdeşliğini
değerlendirmelidir.103
Reiss’a göre “dil içi yönergeler” de çeviri eleştirisinde dikkate alınacak diğer bir
kriteri oluşturur. Dil içi yönergeler ile kastedilen, kaynak metnin anlam, sözcük, dilbilgisi ve
üslup gibi işaretleri ve onun hedef dildeki eşdeğerlilikleridir.104
Reiss, çeviri eleştirisinde son olarak dil dışı belirleyici ögeler ile onların dilsel yapı
üzerindeki etkisini ele alır. Metnin bu edimbilimsel boyutu ile kastedilen mesela bir
romandaki figürlerin konuşmalarıdır. Reiss’a göre çeviride yeterliliği sağlayabilmek için
çevirmenin (dolayısıyla eleştirmenin) kendisini roman figürünün yerine koyması gerekir.
Bunların dışında dil dışı etmenler arasında metnin tarihsel ve mekansal bağlamı da yer alır.
Reiss bu bağlamları metnin kültürel bağlamı içerisinde değerlendirir ve bu ögelerin çeviri
metindeki etkisini inceler. Dahası yazarın dilinin ve eserin karakterlerinin kaynak metnin
alıcısının üzerinde bıraktığı etki ile metnin içerdiği heyecanın dil ile taşınması kastedilir.105
Koller “Einführung in die Übersetzungswissenschaft” adlı eserinde çeviri eleştirisine
geniş yer ayırır ve eserinde Popoviç, Wills ve Reiss’in bu konudaki teorileriyle birlikte belli
bir çeviri eleştiri yöntemini de beraberinde sunar. Ancak Koller’in çeviri eleştiri metodundaki
amacı, yeni bir yöntem üretmekten ziyade çevirmene hizmet etmektir. Koller’in eleştiri
yöntemi üç basamaktan oluşur.
1. 1. Çeviri odaklı olduğu metin analizi
2. 2. Çeviri karşılaştırması
3. 3. Çeviri değerlendirmesi
Çeviri odaklı olduğu metin analizinde eleştirmen öncelikle kaynak metne beş alanda
sorular yöneltir.
103 Bkz. KAINDL, Klaus; “Übersetzungskritik”, Snell –Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, Handbuch Translation, düzeltilmiş ikinci baskı, Stauffenburg Verlag, Tübingen, 1999, s. 373 104 Bkz. a.g.e,s. 374 105 Bkz. a.g.e
43
a) a) Metnin dilsel işlevi nedir?
b) b) Metnin içerik özellikleri nelerdir?
c) c) Metnin dil ve üslup özellikleri nelerdir?
d) d) Metnin biçimsel- estetik özellikleri nelerdir?
e) e) Metindeki dil kullanımının alıcıya yönelik özelikleri nelerdir?106
Koller, metnin dilsel işlevini Bühler’in görüşlerinden yola çıkarak “bilgilendirici, anlatımcı ve
seslenici olarak belirler. Koller bu üç fonksiyona K. Reiss’ın dördüncü fonksiyon olarak
önerdiği “çoğul araçlı işlev”i de ekler. Somut metinlerde genellikle her üç fonksiyon eşit
derece baskındır, ama bazen bir veya ikisinin diğerlerine üstün bastığı da olur. Mesela
bilgilendirici işlev, bilimsel metinlerin yanı sıra, kullanım kılavuzları veya belgesel
romanlarda da karşımıza çıkabilir. Aynı şekilde reklam metinleri de her zaman seslenici bir
dille değil, bazen anlatıcı veya bilgilendirici bir dille yazılmış olabilir.107 Koller’in görüşüne
göre metin türlerini işlevlerine göre ayırma konusunda dikkat edilmesi gereken önemli nokta
işlevsel metin türü ayırımı ile yazın alanındaki geleneksel metin türleri ayırımını birbirine
karıştırmamaktır.108
Metnin içerik özellikleri olarak Koller dört temel özellik belirler.
1. 1. Kaynak dilin kültürüyle bağlantısı olmayan, belli bir bilgi veya uzmanlık
alanında genelgeçer konulardan oluşan metinler. Bilimsel ve teknik metinler
bu kategoriye girer.
2. 2. Kaynak dilin kültürüyle bağlantılı oldukları için, söz konusu kültür hakkında
belli ön bilgilere sahip olmayı gerektiren metinler. Yöresel halk edebiyatları gibi
106 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 88-90 107 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 88-90, KOLLER, a.g.e, s.212 108 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, KOLLER, a.g.e
44
3. 3. Kaynak dilin kültürel bağlamında yazılmış olmalarına rağmen, bu kültürle
ilgili ek bilgiyi de içeren metinler. Gezi yazıları gibi.
4. 4. Kaynak dil kültürüyle bağlantılı olan ancak bu bağlantıyı genellikle örtük bir
biçimde sürdüren metinler. Bu tür metinlerin kaynak dil ortamıyla içeriksel
ilişkileri, ancak kendi dilsel iç bağlamlarından çıkarılabilir. Sanat nitelikli edebiyat
metinlerinin büyük bölümü bu kategoriye girer.109
Metnin dil ve üslup özelliklerini saptamak için ise Koller metne değişik
açılardan bakar. Bunlar:
1. . Kelime hazinesi ve söz kullanımı açısından
- Değişik dillerden aktarılan terimlerle sözcüklerin kullanılması
- Özellikle kaynak dil kökenli terimlerle sözcüklerin kullanılması
- Tek bir dilin kültür bağlamıyla koşullu terimlerle sözcüklerin kullanılması
- Tek bir dildeki çok anlamlı sözcüklerin kullanılması
- Kaynak dille bağlantılı eğretilemeli deyim veya sözcüklerin kullanılması
- Sözcüklerin ses yapılarından yararlanılması
- Yananlamlı sözcüklerin sıkça kullanılması110
2. . Sözdizimi açısından
- Kaynak dildeki özgün sözdizimsel özelliklerin kullanılması
- Kaynak dile bağlı spesifik söz dizimi ihtimallerinden faydalanılması
3. 3. Dil kullanım kuralları açısından
- Kaynak dil metninin, söz konusu metin türünün yerleşik
dil ile üslup özelliklerine bağlı kalması
109 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 89, KOLLER, a.g.e, s. 213 110 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, KOLLER, a.g.e
45
- Kaynak dil metninin söz konusu metin türünün yerleşik kurallarına bağlı
kalmaması
4. Kaynak dil metninin kendine özgü dilsel biçemsel nitelikleri
Yukarıda belirlenen etmenlerin incelenmesi sonucunda üç ana metin tipi ortay çıkar;
- Kaynak metne bağlı olarak dil ve üslup özelliklerinin yüksek oranda kullanıldığı
metinler, örneğin dilin soyutlama, simgeleme eğilimindeki çağrışımsal kullanımına
öncelik tanıyan edebi metinler
- Dil ve üslup kullanımı açısından “nötr”düzeyde bulunan metinler, örneğin farklı
alanlardaki bilgilendirici metinler
- Karmaşık yapılarıyla her iki özellik arasında herhangi bir noktada yer alan
metinler, örneğin, edebi metinlerin büyük bir bölümü111
Metnin biçimsel- estetik özelliklerinde Koller biçimsel eşdeğerliliği amaçlayan bir
çeviri için iki metin türü belirler. Bunlardan ilki kafiye ve ritim gibi belli biçim ve estetik
özeliklerinin uygulandığı metinler; örneğin, şiir gibi lirik eserler ile dramatik eserlerdir. İkinci
tür metinler ise bu tür özellikler göstermeyen metinlerdir. Örneğin; nesir tarzında yazılmış
eserlerin çoğunluğu bu gruba dahil edilir.112
Metnin dil kullanımında alıcıya yönelik özellikler konusunda ise Koller, A.
Neubert’in metinleri yönelik oldukları okura göre bölümlemesine dayandırır. Mesela bazı
111 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 90, KOLLER, a.g.e 112 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, KOLLER, a.g.e, s. 214
46
metinler eşit ölçüde hem kaynak dildeki hem hedef dildeki okura yönelik yazılmışlardır;
bilimsel ve teknik metinler gibi. Bazı metinler özellikle kaynak dil okuruna yönelik
yazılmışlardır; ulusal tarih, ekonomik, politik, kültürel veya coğrafi metinler gibi, bazı yazın
metinleri gibi özellikle kaynak dile koşullu olmakla beraber, başka dilerin okurlarına da
yönelik olan metinler, kaynak dilde yazılmış olmalarına rağmen, her dildeki okura yönelik
metinler, ülke tanıtımına yönelik turistik metinler gibi
Tüm bunların dışında bir metnin uyarlamalar vs. sonucunda hedef kitlesi değişmesi de
söz konusu olabilir. Mesela, çocuklar için yazılmamış ama onlar için çevrilmesi amaçlanan
metinlerde olduğu gibi.113
Eleştirmen metni yukarıdaki gibi çözümledikten sonra çeviri karşılaştırmasına geçer.
Bu kısmı Koller bir pratik ve teorik olmak üzere ikiye ayırır. Pratik kısımda eleştirmen
orijinal ile çeviriyi sözcük, söz dizimi ve bütün yapı düzeyinde karşılaştırma yoluna gider ve
çeviri metinde dil işlevleri, içerik, dil ve üslup, biçim ve estetik ve ayrıca dil kullanımının
hedef dildeki okura yönelik özelliklerinin ne denli gerçekleştirilebildiğini araştırır. Teorik
kısımda ise eleştirmen çevirmenin eşdeğerlilikleri seçerken hangi metodu uyguladığına dikkat
eder. Bunun için de çevirmenin kitaba yazdığı ön sözden veya sonsözden yararlanabilir.114
Çeviriyi değerlendirme kısmında eleştirmen, çeviriyi karşılaştırma kısmında elde
edilen bulgulardan yola çıkar ve çevirideki seçimlerin uygunluğu hakkındaki bulgularını
ortaya koyar. Koller’e göre eleştirmenin çeviri eleştirisinde belirleyici olarak kullandığı
kriterler daima nesnel ölçütlere dayanmalıdır. Ayrıca çevirmen kullanacağı ölçütleri
belirlerken çeviri alanındaki değişimleri de göz önüne bulundurmalıdır.115
Ele alınan kuramlarda da görüldüğü gibi çeviri eleştirisi eleştirmenin öznel
görüşlerine göre gerçekleştirdiği bir “hata avı” değil, tersine nesnel bir incelemenin
sonucunda varılan noktalardır. Çeviri eleştirisinde amaç, çevirmenin hatalı bir çeviri yaptığını
113 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, KOLLER, a.g.e 114 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, s. 91, KOLLER, a.g.e, s. 215 115 Bkz. GÖKTÜRK, a.g.e, KOLLER, a.g.e, s. 216
47
ortaya çıkarmak değildir. Aksine çeviri sürecinde karşılaşılan güçlükleri, bu güçlüklerin
çözümünde sıkça yapılan yanlışları ve bu yanlışların giderilmesi için neler yapılabileceğini
ortaya koymaktır. Eleştirmenin çözüm önerisi sunmadığı eleştiri eksiktir ve işlevini yerine
getirememiş demektir. Çünkü iyi çeviri yapmak kadar nesnel verilere dayanan bir çeviri
eleştirisi yapmak ve çeviri sürecinde karşılaşılan problemlere çözüm önerisi sunmak
çeviribilimi ileriye götürecek etkenlerdir.
Üniversitelerin bünyesinde yapılan çeviri eleştirileri sadece bir çalışma olarak
kalmamalıdır. Bu çalışmalar yayınevleri tarafından basılan çevirilere de yansımalıdır. Bu
durum “çeviri eleştirisi”nin kazandığı boyut açısından üzerinde önemle durulması gereken bir
konudur. Bu konuyla ilgili olarak İsveçli bilim adamı Gustav Korlen “Konstruktive
Übersetzungskritik als Aufgabe der schwedischen Universitätsgermanistik” 116 adlı
makalesinde İsveç’te Stockholm üniversitesinin Germanistik bölümünde çeviri incelemesi
üzerine yapılan bir çalışmadan bahseder. Günter Grass’ın “Die Blechtrommel” adlı eserinin
Nils Holmberg tarafından İsveççe’ye yapılan çevirisinin incelendiği bu çalışmada, yapılan
çeviri hataları sonucunda orijinal eserin edebi değerinden çok şey yitirdiği ortaya çıkmıştır.
Bu durum aynı çevirmen tarafından Alman Edebiyatından İsveççe’ye çevrilen Thomas Mann
ve Hermann Hesse’nin eserleri için de geçerlidir. Elbette ortaya çıkan çeviri yanlışlarında
sorumluluğun tamamını çevirmende aramamak gerekir. Aynı sorumluluğu, kitap satışını
arttırmak ve para kazanmak adına denetimsiz çeviriye izin veren yayınevleri de taşımaktadır.
Kusursuz bir çevirinin veya çok az sayıda hata içeren çevirinin ortaya çıkması için izlenecek
bilimsel yöntemler mevcuttur. Nitekim İsveç’teki yayınevleri de edebi çevirilerde yapılan
hataların düzeltilmesi amacıyla üniversitelerle işbirliği içine girmiştir. Yapılan çeviriler
bilimsel veriler ışığında tekrar gözden geçirilerek düzeltilmiş ve bu şekilde yeniden
116Bkz. KORLEN, Gustav ; “Konstruktive Übersetzungskritik als Aufgabe der schwedischen Universitätsgermanistik” in Nerthus, Bd. I (Eugen Diederichs verlag 1964)
48
yayınlanmaları sağlanmıştır. 117 Dikkat edilmesi gereken unsur, edebi çevirilerin
yayınlanmadan önce bu işin eğitimini almış bir kişi tarafından kontrol edilmesidir. Ayrıca bu
tür çalışmaların ülkemizdeki yayınevleri ve üniversiteler arsında gerçekleşmesi de ülkemizde
yapılan çevirilerin kalitesini arttıracaktır.
2. 2. Çeviri Eleştirisinde İzlenecek Yöntem118
Çeviri eleştirisinde metodu olarak ilk etapta incelenen her iki eserin başından,
ortasından ve sonundan 10’ar sayfa ele alınarak, cümle cümle çevirileriyle karşılaştırılmıştır.
Karşılaştırmada kaynak metin odaklı bir çeviri eleştirisi benimsenmiştir. Cümleler hem
dilbilgisel açıdan hem de üslup açısından karşılaştırılmıştır. Bunun yanı sıra hedef metnin
alıcı kitlesi de göz önünde bulundurularak, çeviri metnin dilinin çocukların anlayabileceği
düzeyde olup olmadığı da incelenen kriterlere dahil edilmiştir. Metin tüm bu kriterler ışığında
aşağıdaki metot aracılığıyla incelenmiştir;
I. Yeni cümle
II. Tutarlı çeviri cümle
III. Tutarlı çeviriye yakın cümle
1.. Çeviriye sözcük ekleme
2.. Orijinal metinden sözcük çıkarma
3.. Orijinal metinden bir veya birkaç sözcüğün çıkarılması ve orijinal metinde
yer almayan şekilde çevrilmesi
4. Eylem düzeyi ve/ veya zamanı değiştirmek
5. Cümle yapıları ve dilbilgisel farklılıklar
6. Noktalama işaretlerini değiştirmek
117 a.g.e, s.29 118 Yöntem için bkz. Algün, Rezzan: Almanca’da Aziz Nesin, Doktora Tezi, Ankara 1982
49
IV. İki dilin mevcut farklılıklarından dolayı serbest ama doğru olarak çevrilen
cümleler
V. İçerik bakımından tutarsız çeviri cümle
VI. Orijinal metne cümle ekleme
VII. Orijinal metinden cümle çıkarma
VIII. Birden fazla cümlenin birleştirilerek çevrilmesi
Bir cümlenin bölünüp birden fazla cümleyle verilmesi
Ayrıca bazı cümlelerde ortaya çıkan üslup sorunu veya çocukların diline uygunluk gibi
özellikler, bu kategorilere ek olarak belirtilmiştir.
3. Yazarın ve Eserin Çocuk Edebiyatındaki Yeri ve Önemi
3.1 Bu Eserlerin seçilmesinin nedeni
Angela Sommer Bodenburg’un “Küçük Vampir” serisi 1979 yılında Almanya’da
yayınlandığından beri çocukların sevgilisi olmuş, tüm dünyada 30 dile çevrilmiş, adeta rekor
denecek kadar çok baskı yapmıştır.119
Bu kitapların seçilmesinin birden çok nedenleri bulunmaktadır: Kitabın 80’li yıllardan
günümüze değin hiç azalmayan bir ilgiyle okunması, yani hala güncelliğini koruması ve
günümüz çocuklarının da en sevdiği kitap serileri arasında yer alması. Çeviribilimsel açıdan
ise, yazarın “küçük vampir” serisinin iki farklı çevirmen tarafından çevrilmiş olması, aynı
seriden iki farklı kitabın iki farklı çevirmen tarafından nasıl çevrildiğine dair bir karşılaştırma
yapmaya olanak sağlamaktadır. Ayrıca Müslüman –Türk kültüründe bulunmayan “vampir
kültürü” ne ait öğeler içermesi de küçük vampir serisinin “ Der kleine Vampir liest vor
(Küçük Vampir Kitap Okuyor, çev. Sıdıka Orhon) ” ve “Das rätselhafte Programm
119 MATENKLOTT, Gundel; Zauberkreide, Kinderliteratur seit 1945, JB. Metzlersche Verlagsbuchhandlung, Stutgart: Metzler, 1989, s. 152
50
(Esrarengiz Program, çev. Güleren Pamir)” adlı kitaplarının seçilmesinin nedenleri arasında
yer alır.
A.3.2. Yazarın Biyografisi
Angela Sommer Bodenburg 1948 yılında Reinbek’de doğmuştur. Sosyoloji, Psikoloji
ve Pedagoji eğitiminin ardından Hamburg’da 1972 –1984 yılları arasında Hamburg’da 12 yıl
boyunca sınıf öğretmenliği yapmıştır. Bu sayede çocukların iç dünyasını yakından tanıma
olanağı bulmuş ve eserlerinde çocuk gerçekliğini tarafsız bir biçimde yansıtmıştır. 1992
yılından beri eşi ve aynı zamanda menajeri olan Burghardt Bodenburg ile Amerika’da
yaşamaktadır. 1979’dan beri 30 dile çevrilen ve 10 milyondan fazla baskıya ulaşan 40dan
fazla kitabı yayınlanmıştır. Bunlar arasında şiir kitapları, resimli kitaplar, kısa öyküler yer
almaktadır, Eserleri arasında özellikle 17 kitaplık seriden oluşan “Küçük Vampir” ve “Anton
ve Küçük Vampir” serileri özellikle büyük üne sahiptir. Küçük vampir serisinin filmi ve
Televizyon dizisi bulunmaktadır. Yazarın diğer ünlü eserleri beş kitaplık serisi
“Schokolowski”, “Hanna Gottes kleinster Engel (Hanna, Tanrının En Küçük Meleği)”dir.120
3.3 Küçük Vampir
Fantastik çocuk kitapları arasında önemli bir yere sahip olan “Küçük Vampir” ilk
olarak 1979 yılında yayınlanmış ve çocuklar tarafından hemen benimsenmiştir.121 Eserin
konusu, roman kahramanı Anton’un etrafında dönmektedir. Anton ailenin tek çocuğudur ver
korku hikâyelerinden özellikle de vampir hikayelerinden çok hoşlanmaktadır. Bir akşam,
penceresinde küçük bir vampirin varlığını fark eder. Önce birbirlerinden korkarlar ancak
120 Bkz. www.angelasommer-bodenburg.com/MainRightFrame.html 121 Bkz Mattenklott, Gundael, a.g.e
51
sonradan çok iyi arkadaş olurlar. Bu dostluk aynı zamanda onların birlikte yaşayacakları
maceraların da başlangıcını oluşturur.
Gerek Anton’un iç dünyası gerekse aile yapısının tasvir edilmesi açısından son
derece realist bir yaklaşım sergileyen roman, Anton’un vampir arkadaşı Rüdiger ve kız
kardeşi Anna’yla olan ilişkisi bakımındansa fantastik bir yapıya sahiptir. Reel dünya ve
fantazi dünyasının iç içe geçtiği roman bu açıdan tipik fantastik roman özelliğini taşımaktadır.
Eserde 1980’lerin Almanya’sında yaşayan çocukların içinde bulundukları yalnızlık
Anton aracılığıyla çok başarılı bir şekilde dile gelmektedir. Ancak yazar bunu trajediye
dönüştürmez, doğrudan bir eleştiri getirmeden, sadece tasvir yoluyla ortaya koyar.
Kitabın dili açık ve anlaşılırdır. Cümle yapısı temel cümle ve ona bağlanan yan
cümlelerden oluşur. Eserde çok sık yer alan diyaloglar ise son derece kısa ve tekrarlara
dayalıdır. Kitapta anlatılan olay örgüsü okuyucuyu sıkmadan, son derece eğlendirici bir
anlatım tarzıyla Anton’un bakış açısından aktarılmaktadır. Okuyucu kendisini Anton’la çok
rahat özdeşleştirebilmekte, bu da eserden daha çok keyif alınmasını sağlamaktadır. Ayrıca
Anton’un bir yandan Rüdiger’le ailesinden gizli yaşadığı maceralar çocukların o yaşlarda
maceraya olan tutkularına hitap ederken, diğer yandan Rüdiger’in kız kardeşi Anna ile
yaşadığı aşk, çocuk okuyucuyu duygusallık açısından da cezbetmektedir.
Kitapta iki farklı dünya tasvir edilmektedir. Her dünyanın kendine özgü bir yaşam
tarzı vardır. Anton’un içinde bulunduğu dünya olan insanların dünyası Almanya’nın tipik orta
sınıf ailesini temsil etmektedir. Vampirlerin dünyasında ise insanlara ait özellikler vampirlere
göre değiştirilmiştir. Örneğin; “Mensch - ärgere – dich - nicht” (Kızma Birader) yerine
“vampir- ärgere – dich – nicht” kullanılması. Aynı şekilde vampir isimleri de insan
isimlerinin vampir dünyasına uyarlanmış halidir. Mesela “Sabine die Schreckliche” (Korkunç
Sabine). Bu da vampirlerin gerçeküstü dünyasını gerçekliğe yaklaştırma konusunda yazarın
başarısının göstergesidir.
52
B. METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ (Der kleine Vampir liest vor, s. 9-19)
DER KLEİNE VAMPİR LİEST VOR
Sayfa 9
• O Nein! (başlık)
1. „Und Anton schläft immer
noch?“
2. Das war die Stimme von
Antons Mutter.
3. Anton hörte sie merkwürdig
gedämpft, wie aus groβer
Ferne.
4. „Ja! Wir sollten ihn ruhig
noch ein bisschen schlafen
lassen!“ antwortete Antons
Vater.
5. Anton schlug die Augen auf
Anton und blinzelte.
6. In seinem Kopf war eine
eigenartige Leere, und
sekundenlang wusste er nicht,
wo er sich befand und was
geschehen war.
KÜÇÜK VAMPİR KİTAP OKUYOR
Sayfa 9
• Aman Hayır! (başlık)
1. “Yani Anton hala uyuyor mu?”
2. Bu, annesinin sesiydi.
3. Ses bir garipti, çok boğuk
geliyordu, sanki annesi çok
uzaklardaymış gibi.
4. “Evet bırakalım biraz daha
uyusun!”
Bu babasının sesiydi.
5. Anton gözlerini açıp
kırpıştırdı.
6. Kafasının içi bomboştu.
Bir an için nerede olduğunu
çıkaramadı.
Neredeydi? Başına neler
gelmişti?
54
7. Vor sich sah er eine runde
Öffnung, durch die helles
Sonnenlicht fiel.
8. Und seltsamerweise lag er
nicht im Bett, sondern auf den
Boden...
9. Aber dann erinnerte Anton
sich an alles:
10. Vor drei Tagen war er mit
seinem Vater ins Jammertal
gekommen, um hier Urlaub zu
machen – sogenannten
Aktivurlaub
11. Zu Weinachten hatte er
nämlich ein Zelt und einen
Schlafsack bekommen –und
einen Gutschein, auf dem
Stand: Gutschein für einen
Aktivurlaub. Einzulösen in den
Frühjahrsferien
12. Das war eine Idee von dem
Psychologen Schwartenfeger
gewesen, damit Anton nicht
immer nur an seine Freunde,
die Vampire denken sollte.
7. Tam karşısındaki yusyuvarlak
delikten içeri parlak güneş ışığı
vurmuştu.
8. Ve ne tuhaf, yatağında değil de
yerde yatıyordu!..
9. Sonra birden her şeyi
hatırlayıverdi.
10. Üç gün önce babasıyla
İniltiler vadisine gelmişlerdi.
Tatile; son moda deyimiyle
aktif tatil yapmaya!
11. Noel'de bir çadırla ve uyku
tulumu hediye etmişlerdi – ve
de üstünde İlkbahar Tatilinde
Kullanılmak Üzere Aktif Tatil
Kuponu yazılı bir kağıt.
12. Anton hiç durmadan vampirleri
düşünmekten vazgeçsin diye
yapılacaktı bu tatil.
Fikir, psikolog Ruhsil'den
çıkmıştı.
55
13. Und Anton durfte sich sogar
das Urlaubsziel aussuchen!
14. Er hatte sich natürlich für das
Jammertal entschieden; denn
seit die Vampire von
Friedhofswärter Geiermeier
aus ihrer heimatlichen Gruft
vertrieben worden waren,
wohnten sie in der Ruine
Jammertal.
15. So waren Anton und sein Vater
mit der Eisenbahn bis Langer
Jammer gefahren und dann zu
Fuβ weitergegangen.
16. Im Jammertal hatten sie eine
Höhle – die Wolfshöhle-
bezogen.
17. Dreimal hatten sie dort nun
schon übernachtet
13. Yer seçimi de Anton'a
bırakılmıştı.
14. O da tabii ki hemen İniltiler
Vadisi'ni seçmişti; çünkü
vampirler evleri olan
mezarlıktan, mezar bekçisi
Kargaburun tarafından sürüleli
beri İniltiler Vadisindeki
harabelerde yaşıyorlardı.
15. Anton'la babası, Uzun İnle'ye
kadar trenle yolculuk etmiş,
sonra da yürümüşlerdi.
16. İniltiler vadisinde bir
mağaraya, Kurt inine
yerleşmişlerdi.
17. Üç gecedir bu mağarada
kalıyorlardı.
56
Sayfa 10
1. Und vorgestern, beim ersten
Rundgang durch die Ruine,
hatte Antons Vater sich die
Finger in der alten Orgel
geklemmt.
2. Mit Schaudern dachte Anton
daran zurück, wie abscheulich
dunkelviolett die Finger seines
Vaters gestern ausgesehen
hatten...
3. Und die gequetschten Finger
mussten auch der Grund sein,
dass Antons Mutter, die sich
für einen Urlaub ohne fließend
warmes Wasser nicht
begeistern konnte und die
deshalb gar nicht erst
mitgefahren war, jetzt auf
einmal draußen vor der Höhle
stand
4. Vermutlich waren die
Schmerzen so schlimm
geworden, dass Antons Vater
zuhause angerufen und sie
gebeten hatte, ihn abzuholen-
ihn und Anton!
Sayfa 10
1. Ve önceki gün, harabelerdeki
ilk gezintilerinde babası
parmaklarını eski orga
sıkıştırmıştı.
2. Anton babasının mosmor
kesilen parmaklarını
hatırlayınca ürperdi...
3. Devamlı sıcak su bile
bulamayacağı bir tatilden hiç
mi hiç hoşlanmayacağını
söyleyip evde kalan annesi
belli ki bu mosmor parmaklar
yüzünden çıkagelmişti.
4. Anlaşılan babası parmaklarının
acısına daha fazla
dayanamayıp eve telefon
etmiş, karısından gelip onu
buradan almasını istemişti;
Anton'u da tabii.
57
5. "O nein!" stöhnte Anton leise
und biss sich auf die Lippen.
6. Er wollte nicht weg aus dem
Jammertal – weg von Rüdiger
und Anna!
7. Als er sich in die Höhle umsah,
stellte er mit Schrecken fest,
daβ sie schon fast leer geräumt
war – bis auf seinen
Schlafsack, die Turnschuhe mit
den Socken und das Buch „Der
Vampir – Wahrheit und
Dichtung.“
8. Offenbar hatten Antons Eltern
in ihrem Eifer bereits seinen
Pulli und die Jeans eingepackt!
9. Voller Ingrimm dachte Anton,
daβ er dann wohl im
Nachtanzug draußen
herumspazieren sollte – da
spürte er unter seinen Finger
etwas Rauhes, Zerschlissenes,
das ganz gewiss, nicht sein
Nachtanzug war.
5. "Olamaz!" diye sessizce inledi
Anton ve dudaklarını ısırdı.
6. İniltiler vadisini terketmek
istemiyordu.Rüdiger ve
Anna'yı terketmek!
7. Şöyle bir göz gezdirince
mağaranın neredeyse tamamen
toparlanmış olduğunu gördü,
uyku tulumu, spor
ayakkabıları, çorapları ve
Vampir – Gerçek ve Kurmaca
adlı kitabı hariç.
8. Annesiyle babası tüm
işgüzarlıklarıyla kazağı ile
pantolonunu da bavula
yerleştirmişlerdi.
9. Pijamalarıyla ortalıkta
dolaşması gerekeceğini
düşününce bozuldu; sonra eli
birden kaba, yırtık pırtık bir
şeye değdi.
Kesinlikle pijaması olamazdı
bu.
58
10. Dort in der Ruine hatte ihm
Rüdiger aus der Chronik der
Familie von Schlotterstein
vorgelesen – und
anschließend, nachdem Anton
allein zur Wolfshöhle
zurückmarschiert war, hatte er
vor lauter Erschöpfung
vergessen, den Vampirumhang
auszuziehen und in der
Felsnische vor der Höhle zu
verstecken.
Sayfa 11 1. Mit all seinen Sachen war er
einfach in den Schlafsack
gekrochen und eingeschlafen.
2. Hastig zog Anton den
Reißverschluss bis unter seinen
Kinn.
3. Und nun?
4. Sollte er versuchen, sich hier
im Schlafsack den Umhang
abzustreifen?
5. Aber in dem engen,
dickgepolsterten Schlafsack
war das leichter gedacht als
getan!
10. Orada, harabelerde Rüdiger
ona Titrektaşzade Tarihi 'nden
bölümler okumuştu.
Anton sonra tek başına
yürüyerek Kurt İni'ne geri
dönmüş, yorgunluktan vampir
pelerinini üstünden çıkartıp
mağara önündeki o oyuğa
saklamayı unutmuş,
Sayfa 11
1. olduğu gibi üstündekilerle
uyku tulumunun içine girip
uyuya kalmıştı.
2. Anton alelacele uyku
tulumunun fermuarını çenesine
kadar çekti.
3. Peki şimdi ne olacaktı?
4. Uyku tulumunun içinde
pelerini çıkartmayı denese
miydi?
5. Ama o daracık uyku
tulumunun içinde bunu
yapmak hiç de kolay değildi.
59
• Der arme Junge (başlık)
6. Während Anton sich noch
abmühte, schaute plötzlich ein
Kopf durch die runde Öffnung
zu ihm herein, und mit
freudiger Stimme sagte seine
Mutter: „Anton!”
7. Dann kroch sie durch die
Öffnung in die Höhle, kam auf
ihn zu und wollte ihn
umarmen.
8. Doch krampfhaft hielt Anton
von innen den Reißverschluss
zu.
9. Sie stutzte: “Bist du krank?”
10. Schon legte sie ihm ihre Hand
auf die Stirn. “Oh, Anton, du
bist ja ganz heiß!”
11. Kein Wunder! dachte Anton.
12. Aber er schwieg und biss die
Zähne zusammen.
• Zavallı Çocuk (başlık)
6. Anton o işlerle uğraşırken
aniden yuvarlak delikte bir
kafa belirdi ve annesi neşeli bir
sesle “Anton!” diye seslendi.
7. Sonra dizleri üstünde
mağaranın içine girdi, Anton’a
yanaşıp onu kucaklamak istedi.
8. Ama Anton tüm gücüyle
fermuara yapışmış kalmıştı.
9. Annesi şaşırdı: “Hasta mısın?”
10. Ve hemen elini Anton’un
alnına götürdü. “Aman Anton,
ne kadar da sıcaksın!”
11. Hiç şaşmam! diye düşündü
Anton.
12. Ama ses çıkartmayıp dişlerini
sıktı.
60
13. “Der arme Junge! Er hat
bestimmt Fieber!” rief sie zu
Antons Vater hinaus.
14. „Ich… ich hab kein Fieber!“
widersprach Anton – nicht sehr
überzeugend, wie er selbst
merkte.
Sayfa 12
1. „Aber du bist ganz
verschwitzt!“ sagte sie,
offenbar ernsthaft besorgt.
2. „Ich hatte einen aufregenden
Traum“, versuchte er sich
herauszureden.
3. “Bestimmt wieder einen
deiner grässlichen Vampir –
Alpträume!” meinte sie und
fügte entschlossen hinzu:
4. „Das ist noch ein Grund mehr,
aus dieser grässlichen Höhle
auszuziehen.“
5. Hier muss man ja Alpdrücke
kriegen!
13. “Zavallı çocuk! Ateşi var
muhakkak!” diye dışarı
seslendi annesi.
14. “Ben…benim ateşim filan
yok!” diye itiraz etti Anton…
ama fazla inandırıcı
olamadığını kendi bile fark etti.
Sayfa 12
1. “Ama terden sırılsıklamsın!”
dedi annesi. Endişeli olduğu
her halinden belliydi.
2. Çok heyecanlı bir rüya
gördüm" diye işin içinden
çıkmaya çalıştı Anton.
3. “Eminim şu iğrenç Vampir
kabuslarından biriydi dedi
annesi ve kararlı bir sesle
ekledi:
4. “Bu pis mağarayı terk etmek
için bir neden daha!”
5. “Burada insana tabii ki kabus
çöker!
61
6. Wie gut dass, ich zwei helle
und saubere Zimmer in einem
Landgasthof für uns
gefunden habe!“
7. „Landgasthof? Ich will in
keinen Landgasthof!“ murrte
Anton.
Sayfa 13
1. Seine Mutter lachte.
2. „Drei Tage als
Höhlenmenschen, und schon
Vati hat eine schlimme
Quetschung, du eine Grippe...
3. Ich möchte nicht wissen, was
noch alles passieren würde!“
4. „Vati hat sich die Finger nicht
in der Höhle geklemmt!“
entgegnete Anton.
5. „Und gewaschen habt ihr euch
auch kein einziges Mal!“ fuhr
seine Mutter fort, ohne Antons
Einwand zu beachten.
6. Köydeki pansiyonda temiz iki
oda bulmam çok iyi oldu.”
7. Köydeki pansiyonda mı? Ben
köy pansiyonu falan
istemiyorum diye mırıldandı
Anton.
Sayfa 13
1. Annesi güldü.
2. “Üç gün mağarada kaldınız,
baban elini sakatladı, sen grip
oldun...
3. Başınıza daha neler gelecekti,
düşünmek bile istemiyorum
4. “Babam elini mağarada
sıkıştırmadı!” diye karşılık
verdi Anton
5. “Ve tek bir gün bile
yıkanmadınız!” diye devam etti
annesi, Anton'un itirazına aldırış
etmeden.
62
6. „Aus deinem Schlafsack
kommt ein Geruch wie... na,
ich weiβ nicht wie
7. Wahrscheinlich hältst du den
Reißverschluss deshalb so fast
zu!
8. Jedenfalls wird es höchste Zeit,
dass du ein Bad nimmst!"
9. „Ich habe mich gewaschen!"
protestierte Antons Vater von
draußen.
10. „Im Fluss, wie sich das für einen
Aktivurlaub gehört.
11. Nur Anton nicht – dem war das
Wasser zu kalt.“
12. „Nein, zu verschmutzt!“
entgegnete Anton.
13. Dabei hatte er Mühe, nicht zu
lachen.
6. “Uyku tulumundan öyle bir koku
geliyor ki, sanki...Her neyse, ne
söyleyeceğimi bilemedim...
7. Anlaşılan fermuarı onun için
çenene kadar çekmişsin.
8. Yıkanma zamanı gelmiş de
geçiyor besbelli!”
9. “Ben yıkandım!” diye itiraz etti
babası dışarıdan.
10. “Aktif tatilde olması gerektiği
gibi nehirde.
11. Anton yıkanmadı...suyu fazla
soğuk buldu.”
12. “Hayır, fazla kirli buldum,” diye
karşılık verdi Anton.
13. Bu arada gülmemek için kendini
zor tutuyordu.
63
14. Wenn seine Mutter wüsste, dass
der Vampirumhang war, der so
eigenartig roch!
15. „Na schön!“ sagte sie.
16. „Wenn du meinst, dass du kein
Fieber hast, dann wirst du jetzt
Aufstehen, deinen Schlafsack
nehmen und mitkommen!
17. Vati wartet schon ungeduldig
darauf, dass er zum Arzt gehen
kann!“
18. Ihre Stimme klang gereizt, wie
Anton mit Befriedigung
feststellte.
19. In seiner schwierigen Lage
jedenfalls – mit dem
Vampirumhang im Schlafsack
– war ihm eine ungeduldige,
entnervte Mutter viel lieber als
eine überbesorgte, die kein
Auge von ihm ließ!
14. Annesi bu kadar kötü kokan
şeyin vampir pelerini
olduğunu ah bir bilseydi...
15. “Ne ala!” dedi annesi.
16. “Madem ateşin yok, o halde
hemen fırla! Uyku tulumunu
toplayıp arkamızdan gel!
17. Baban doktora gitmek için
sabırsızlanıyor”
18. “Annesinin sesinin bayağı
sinirli çıktığını fark edince
sevindi Anton.
19. İçinde bulunduğu şu kötü
durumda, yani vampir
peleriniyle uyku tulumu
içinde sıkışıp kalmışken,
sabırsız, sinirli bir anneyi,
gözünü ondan ayırmayan aşırı
endişeli bir anneye yeğlerdi.
64
20. Wenn er sie noch ein bisschen
mehr ärgerte, würde sie
bestimmt wütend aus der
Höhle gehen, und genau das
konnte Anton im Augenblick
am besten gebrauchen.
Sayfa 14
1. „Ungeduldig?“ meinte er
gedehnt.
2. „Eben hat Vati gesagt, ihr
solltet mich lieber noch ein
bisschen schlafen lassen.“
3. Er gähnte demonstrativ.
4. „Wie immer hat Vati recht!“
erklärte er dann und schloss die
Augen.
5. „Ich bin wirklich sehr müde!“
20. Onu biraz daha kızdıracak
olursa öfkeyle mağarayı terk
edeceğinden emindi ve şu
anda da işine gelecek tek şey
buydu.
Sayfa 14
1. "Sabırsızlanıyor mu?" diye
sordu uyuşuk uyuşuk.
2. "Biraz önce babam benim daha
fazla uyumamı söylemişti
ama!"
3. Esnedi.
4. “Her zaman olduğu gibi babam
bu kez de haklı!”
Gözlerini yumdu.
5. “Gerçekten de çok yorgunum.”
65
6. „Müde? Dass ich nicht lache!“
sagte seine Mutter, nun richtig
gereizt.
7. „Sieh doch zu, wie du allein
zurechtkommst!
8. Ich gehe jetzt vor die Höhle.
9. Aber wehe dir, wenn du in
zehn Minuten nicht
nachkommst.
10. Dann werden wir ohne dich
abfahren!"
11. Damit rauschte sie nach
draußen - soweit man in der
niedrigen Höhle von
"rauschen" sprechen konnte.
12. Anton grinste.
6. “Yorgun mu? Güleyim bari!”
diyen annesi artık bayağı
öfkeliydi.
7. “Bakalım tek başına nasıl
üstesinden geleceksin!
8. Ben şimdi mağaradan
çıkıyorum.
9. Ama on dakikada hazır
olmazsan halin duman,
haberin olsun!
10. Sensiz çekip gider, yola
koyuluruz bak!”
11. Bu sözleri söyledikten sonra
mağaradan bir hışım dışarı
çıktı; mağaranın dar girişi göz
önüne alındığında “hışım”dan
ne kadar söz edilebilirse, tabii
12. Anton sırıttı.
66
13. Ohne ihn abfahren – das
glaubte sie ja selbst nicht!
14. Obwohl... ihm, Anton, würde
das sogar sehr recht sein!
15. Schließlich war er für heute
abend mit dem kleinen Vampir
in der Burgkapelle verabredet,
um mehr aus der Chronik von
Familie Schlotterstein zu
erfahren.
16. Und Anton pflegte sich an
seine Verabredungen zu
halten– vor allem an die mit
dem kleinen Vampir!
17. Er wartete, bis er seine Eltern
leise miteinender sprechen
hörte.
18. Dann stand er auf, zog sich
rasch den Vampirumhang aus
und verstaute ihn im
Schlafsack.
13. Onsuz yola çıkmakmış..
söylerken annesinin kendisi
bile buna inanmamıştı
herhalde.
14. Ama gene de... Anton'un işine
bayağı da gelirdi hani.
15. Ne de olsa bu akşam küçük
vampirle randevusu vardı.
Kalenin kilisesinde buluşup
Titrektaşzade Tarihi'ni
okumaya devam edeceklerdi.
16. Anton genelde randevularına
sadık biriydi ... özellikle küçük
vampirle olan randevularına!
17. Annesiyle babası kendi
aralarında sessizce konuşmaya
başlayıncaya kadar bekledi.
18. Sonra kalktı, vampir pelerinini
çabucak üstünden çıkartıp
uyku tulumunun içine
tıkıştırdı.
67
19. Aufatmend rollte er den
Schlafsack zusammen.
20. Er schlüpfte in die Turnschuhe,
nahm sein Buch und den
Schlafsack unter den Arm, und
kroch durch die Öffnung.
Sayfa 15
• Kein Grund zum Weinen
(Başlık)
1. Draußen sah er das Fahrrad,
das sein Vater bei der
Tankstelle in Langer Jammer
geliehen hatte, bepackt mit
ihren Rucksäcken am Baum
lehnen.
2. Grinsend wandte er sich an
seine Mutter, „Sagtest du nicht
etwa abfahren?“
3. „Ja wieso?“ antwortete sie.
19. Rahat bir nefes alıp uyku
tulumunu katladı.
20. Spor ayakkabılarını giydi,
kitabı ile uyku tulumunu eline
alıp mağaradan çıktı.
Sayfa 15
• Ağlamak İçin Hiçbir Neden
Yok (Başlık)
1. Dışarıda babasının Uzun
İnle'deki benzinciden kiraladığı
bisikleti gördü; üstüne sırt
çantaları yerleştirilmiş, bir
ağaca dayalı duruyordu.
2. Annesine sırıtarak: “Yola
koyulacağız dememiş
miydin?” diye sordu
3. “Neden soruyorsun ki?” diye
cevap verdi annesi.
68
4. „Na mit dem vollbepackten
Rad!“ sagte er.
5. „Das kann man höchstens noch
schieben.“
6. „Sehr lustig!“ sagte seine
Mutter spitz.
7. „Vielleicht erklärst du mir mal,
wie ich mit dem Auto bis zu
eurer abgelegenen Höhle
fahren sollte!“
8. „Sollte?“ erwiderte Anton
hinterhältig
9. Wer spricht denn von „sollte?“
10. „Anton!“ ließ sich sein Vater
vernehmen.
11. Ich kann ja verstehen, dass du
enttäuscht bist.
4. “Eh yani bisikletin üstünü
doldurmuşsunuz da...
5. Bu artık yola koyulmak değil,
olsa olsa yolda itmece olacak.”
6. “Ay ne komik!” dedi annesi.
Artık iyice kızmıştı.
7. “Bu yolu izi bulunmaz sapa
yere arabamla gelmeyi nasıl
başaracaktım peki,zahmet edip
bunu da açıklar mısın lütfen!”
8. “Başarmak mı?” diye cevap
verdi Anton sinsi sinsi
sırıtarak.
9. “Bunu başarmanı isteyen
kim?”
10. “Anton!”dedi babası.
11. “Düş kırıklığına uğramanı
pekala anlıyorum.
69
12. Aber der Urlaub ist noch gar
nicht vorbei!
13. Wir ziehen nur um in einen
schönen Landgasthof, den
Mutti für uns gefunden hat.
14. Da gibt es morgens warmen
Kakao, ein gekochtes Ei,
Honig, Marmelade, frische
Brötchen- alles, was du willst!“
15. „Alles was ich will?“ sagte
Anton.
16. „Ich will nur eins:
Hier bleiben!“
17. „Sei doch nicht so
dickköpfig!“ antwortete seine
Mutter.
18. „Oder glaubst du etwa, Vati
hätte sich mit Absicht die
Finger gequetscht?"
12. Ama tatil daha bitmedi ki!
13. Annenin bizim için bulduğu
güzel bir pansiyona
taşınıyoruz, hepsi bu.
14. Orada sabahları sıcak kakao
var, rafadan yumurta, bal,
reçel, taze ekmek...ve canının
istediği her şey!”
15. “İstediğim her şey mi?”diye
sordu Anton.
16. “Benim istediğim tek şey var:
Burada kalmak!”
17. “Bu kadar aksilik etmesene!”
diye cevap verdi annesi.
18. “Yoksa babanın isteyerek mi
elini sıkıştırdığını sanıyorsun?”
70
19. „Nein“ knurrte Anton.
20. „Aber vielleicht denkt ihr auch
mal an mich!
Sayfa 16 1. Schließlich habt ihr mir das
Zelt und den Schlafsack extra
zu Weinachten geschenkt –und
jetzt soll ich anscheinend alles
wegschmeißen...“
2. Er merkte, wie sich seine
Augen mit Tränen füllten.
3. Hastig wandte er sich ab.
4. „Anton!“ hörte er die Stimme
seiner Mutter.
5. „Das ist doch kein Grund zum
Weinen!“
6. Und außerdem – wenn wir erst
mal in dem Landgasthof sind,
kannst du dein Zelt viel
gefahrloser aufschlagen als
hier in diesem –„ sie stockte.
19. “Sanmıyorum elbette” diye
homurdandı Anton.
20. “Ama birazcık da beni
düşünseniz!
Sayfa 16
1. Ne de olsa Noel'de uyku
tulumu ile çadırı bana hediye
eden sizdiniz...Anlaşılan şimdi
hepsini sokağa atmam
gerekecek...”
2. Gözlerinin dolduğunu fark etti.
3. Hemen sırtını döndü.
4. “Anton” dediğini duydu
annesinin.
5. “Bu, ağlamak için bir neden
değil ki!
6. Hem ayrıca pansiyona
yerleştiğimizde çadırını çok
daha güvenli bir yere
kurabilirsin. "Orası burası gibi
bir...” Gerisini getirmedi
71
7. „- in diesem von
Schauerlegenden umwobenen
Jammertal!“ sagte sie dann
voller Abscheu.
8. „Schauerlegenden?“
9. Gegen seinen Willen musste
Anton grinsen.
10. „Ja! In Langer Jammer hört
man die schrecklichsten
Geschichten über dieses Tal –
und vor allem über die Ruine!
11. Deshalb werden wir auch nicht
in Langer Jammer, sondern in
Freudental wohnen.“
12. „In Freudental?“
13. „Ja so heißt das Nachbartal, in
dem der Gasthof ist.
7. Burası gibi, bu İniltiler Vadisi
gibi tüyler ürpertici efsanelerle
dolu bir yer değil! “ dedi
neden sonra suratını
buruşturarak.
8. “Tüyler ürpertici efsaneler
mi?”
9. İster istemez sırıttı Anton.
10. “Evet! Uzun İnle'de bu vadi
hakkında anlatılanlar
korkunç... özellikle de
harabeler hakkında!
11. Bu yüzden de Uzun İnle'de
değil, Esen Vadi'de kalacağız.”
12. “Esen Vadi'de mi?”
13. Evet, pansiyonun olduğu
komşu vadinin adı böyle.
72
14. Du wirst dich dort bestimmt
wohl fühlen!“
15. „Wohl fühlen?“ sagte Anton
gedehnt und blickte hinüber
zur Ruine
16. „Und du sagst, ich könnte da
wirklich mein Zelt
aufschlagen?“
17. „Aber ja! Hinter dem Gasthof
ist ein großer Garten mit alten
Obstbäumen – wie geschaffen
zum Zelten.“
18. „Hm... Und wie weit ist es bis
zu diesem freudigen Tal?“
19. „Mit dem Auto eine
Viertelstunde.“
14. Eminim, orada çok rahat
edeceksin.”
15. “Rahat mı edeceğim?” dedi
Anton her kelimenin üstüne
basa basa.
Sonra da harabelere baktı.
16. "Gerçekten de orada çadırımı
kurabileceğimi mi
söylüyorsun?"
17. “Tabii! Pansiyonun arkasında
meyve ağaçlarıyla dolu
kocaman bir bahçe var...çadır
için ideal bir yer!”
18. "Hımmm, peki bu neşeli vadi
ne kadar uzakta?"
19. “Arabayla onbeş dakika”
73
20. „Eine Viertelstunde...“
wiederholte Anton
gedankenvoll.
21. Dann brauchte er mit dem
Vampirumhang höchstens
zwanzig Minuten!
22. „Klingt gar nicht so schlecht!“
23. Er musterte die blaurot
verfärbten Finger seines
Vaters.
24. Eigentlich war es ihm sogar
sehr recht, wenn sich von nun
an seine Mutter um die
Probleme mit der verletzten
Hand kümmern würde!
Sayfa 17
1. „Okay!“ sagte er und tat dabei
sehr gönnerhaft.
20. “Onbeş dakika...” diye
tekrarladı Anton düşünceli
düşünceli.
21. O zaman yol vampir
peleriniyle en fazla yirmi
dakikasını alacaktı.
22. “Kulağa pek de fena
gelmiyor!”
23. Babasının morarmış
parmaklarına baktı.
24. Aslında annesi artık yaralı
parmaklarla ilgilense hiç de
fena olmayacaktı.
Sayfa 17
1. “Pekala!” derken son derece
lütufkar bir eda içindeydi.
74
2. „Ich bin einverstanden.
3. –Aber nur, wenn ich auch
wirklich Zelten darf!“
4. „Versprochen!„ sagte sein
Vater.
5. „Unter einer Bedingung...“
sagte Antons Mutter.
6. „Und die wäre?“
erkundigte sich Anton
argwöhnisch.
7. „Dass in dem Obstgarten
keine Vampire sind!“
erklärtre sie.
8. Antons Vater lachte laut
auf.
9. „Vampire im Obstgarten!
2. “Kabul ettim...
3. Ama gerçekten çadırı
kurabileceksem!”
4. “Söz!” dedi babası.
5. “Bir şartla...” dedi annesi.
6. “Neymiş o?” diye sordu Anton
kuşkuyla.
7. “Meyve bahçesinde vampirler
yoksa!” diye açıkladı annesi.
8. Anton'un babası yüksek sesle
bir kahkaha attı.
9. “Meyve bahçesinde vampirler!
75
10. Falls es überhaupt
Vampire gibt, dann wohl
am ehesten in der
gruseligen Ruine da
drüben.“
11. Anton reckte sein Kinn.
12. „Genau!“ sagte er und
fügte mit einem Grinsen
hinzu:
13. „Wie immer hat Vati
recht“
14. „Ach, ihr!“ sagte seine
Mutter verärgert.
15. „Gehen wir endlich.“
• Ein kleiner Robinson
Crusoe (Başlık)
10. Vampirler olsa olsa şu ürkünç
harabelerde olur.”
11. Anton çenesini uzattı.
12. “Tam üstüne bastın” dedi ve
sırıtarak ekledi:
13. “Her zamanki gibi babam
haklı.”
14. “Ah, siz yok musunuz!” dedi
annesi kızarak.
15. “Hadi gidelim artık!”
• Küçük Robinson Crusoe
(Başlık)
76
16. Das Landgasthof in Freudental
war ein ziemlich großes
Gebäude mit einem
moosbewachsenen
Schindeldach und zwei
Türmen.
17. Antons Mutter hatte zwei
Zimmer im ersten stock
gemietet.
18. In dem größeren der beiden
stand ein Himmelbett mit
Spitzenvorhängen, die man
zuziehen konnte.
Sayfa 18
1. „Es ist das Hochzeitszimmer!“
hatte sie Antons Vater
zugeflüstert – und war rot
geworden, als sie gemerkt
hatte, dass auch Anton es
gehört hatte.
2. Antons Zimmer war kleiner –
mit einem Waschtisch, auf dem
eine bemalte Schüssel und ein
Krug standen.
16. Esen Vadi'deki pansiyon
oldukça büyük bir binaydı; iki
kulesi ve yosunlarla kaplı ince
tahtalardan çatısı vardı.
17. Anton'un annesi birinci kata iki
oda tutmuştu.
18. Büyük odada duran cennet
yatağının etrafındaki dantel
perdeler açılıp
kapanabiliyordu.
Sayfa 18
1. “Bu balayı odası!” diye
fısıldamıştı annesi... ve
Anton'un da bunu duyduğunu
fark edince kızarmıştı.
2. Anton'un odası daha küçüktü...
Bir kenarda emaye leğeni ve
ibriğiyle bir yıkanma masası
duruyordu.
77
3. Gerade wollte er spotten:
4. „Fließend warmes Wasser –
von wegen!“ da sah er das
Waschbecken, das in einer
Ecke des Zimmers angebracht
war.
5. „Gefällt dir dein Zimmer?“
fragte seine Mutter
erwartungsvoll.
6. „Hm ja, ganz gut“, sagte Anton
betont gleichmütig.
7. Er würde ihr natürlich nicht
verraten, dass ihm das Zimmer
sogar ausgezeichnet gefiel;
denn es hatte einen kleinen
Balkon, von dem aus man in
den Garten blickte, während
das Zimmer seiner Eltern nach
vorne ging, auf die holprige,
mit Kopfsteinen gepflasterte
Strasse.
3. Anton tam
4. “Foşur foşur sıcak su. Nerede o
günler!” diyecekken odanın
köşesindeki lavaboyu fark etti.
5. “Odan hoşuna gitti mi?” diye
sordu annesi merakla.
6. “Hımm, hiç fena değil,” diye
cevap verdi Anton kayıtsız
görünmeye çalışarak
7. Küçük balkonu bahçeye
açıldığı için odayı çok, hem de
pek çok beğendiğini tabii ki
itiraf etmeyecekti.
78
8. Vom Balkon aus hatte Anton
schon einen Platz entdeckt, wo
er sein Zelt aufschlagen wollte:
9. In hinteren Teil des Gartens
gab es einen großen knorrigen
Baum mit einer weit
ausladender Krone, dessen
dichtbelaubte Äste bis fast auf
dem Boden herabhingen.
10. Unter diesem Laubdach
würden nicht einmal
Vampiraugen ein Zelt erspähen
können – selbst ein knallrotes
nicht wie das von Anton!
11. Er wartete, bis seine Mutter
gegangen war, dann packte er
schnell seine Sachen in den
Schrank, versteckte den
Vampirumhang zwischen den
zwei Pullovern, nahm sein Zelt
und den Schlafsack und lief in
den Garten.
12. Aus der Nähe wirkte der Baum
noch mächtiger.
8. Balkondan etrafı incelerken
çadırını kurabileceği bir yer
bile keşfetti:
9. Bahçenin arka tarafında boğum
boğum gövdesi, yere kadar
sarkan bol yapraklı dallarıyla
adeta kocaman bir şemsiyeyi
andıran bir ağaç vardı.
10. Bu ağacın altında kurulacak
çadırı bir vampir gözleri dahi
keşfedemezdi.... hatta
Anton’unki gibi kan kırmızısı
bir çadırı bile.
11. Annesinin odadan çıkmasını
bekledi, sonra çabucak
eşyalarını dolaba yerleştirdi,
vampir pelerinini iki kazağının
arasına tıkıştırdı, çadırını ve
uyku tulumunu alıp bahçeye
koştu
12. Ağaç yakından daha da
muhteşem görünüyordu.
79
13. Und das Blattwerk war so
dicht, dass unter dem Baum
Dämmerlicht herrschte.
14. Sehr zufrieden machte Anton
sich daran, direkt neben dem
Stamm sein Zelt
aufzuschlagen.
Sayfa 19
1. Am Nachmittag, als seine
Eltern von einem Besuch bei
dem Freudentaler Arzt
zurückgekehrt waren, zeigte er
ihnen den Zeltplatz.
2. „Das ist ja wildromantisch
hier!“ meinte Antons Mutter
und lachte.
3. „Genau das richtige für einen
kleinen Robinson Crusoe.“
4. Für einen kleinen Robinson
Crusoe?“ wiederholte Anton.
13. O kadar çok yaprağı vardı ki,
altı kapkaranlıktı.
14. Büyük bir keyifle, çadırı
kurmaya koyuldu Anton.
Sayfa 19
1. Öğleden sonra, Esen
Vadi’deki doktoru ziyaretten
döndüklerinde, annesiyle
babasına çadır yerini gösterdi.
2. “Burası ne kadar romantik
böyle!” diyen Anton’un annesi
bir kahkaha attı.
3. “Küçük Robinson Crusoe için
biçilmiş kaftan!”
4. “Küçük Robinson Crusoe için
mi?” diye tekrarladı Anton.
80
5. Ein kleiner Vampir wäre mir
lieber!“ dachte er.
6. Laut sagte er: „Der ist doch
längst überholt.“
7. „Überholt?“ antwortete sie
gekränkt.
8. „Robinson Crusoe ist ein
Klassiker der Weltliteratur.
9. Den solltest du mal lesen –
und nicht immer deine
grässlichen
Vampirgeschichten!“
10. „Tja... „ sagte Anton und
grinste.
11. „Wir haben eben unseren
eigenen Geschmack und
unsere eigenen Vorstellungen
von der Weltliteratur.“
5. Küçük bir vampiri tercih
ederdim!“ diye düşündü.
6. Yüksek sesle de “Onun modası
çoktan geçti!” dedi.
7. “Modası geçti mi” dedi annesi,
gücenmiş gibiydi.
8. “Robinson Crusoe dünya
klasiklerindendir.
9. Bir okusan iyi ederdin... ve şu
iğrenç vampir hikayelerine
biraz ara versen.”
10. “N’apalım,” dedi Anton
sırıtarak.
11. “Ne de olsa renklerle zevkler
tartışılmaz.
Herkesin dünya klasiği
kendine!”
81
12. „Und im übrigen“, fügte er
hinzu, „ist das Buch schon
reichlich verstaubt – von
1719, wenn ich mich nicht
irre.“
13. „Woher weißt du das denn?“
14. „Aus der Schule!
15. Man kann nämlich
Vampirgeschichten lesen und
gebildet sein!“
16. Ein lautes Lachen war die
Antwort.
17. Es kam von Antons Vater.
18. „Na, zumindest hat Anton
seine gute Laune
wiedergefunden“, bemerkte er.
12. “Hem ayrıca ,” diye ekledi, “o
kitap oldukça tozlanmış
sayılmaz mı?”
1719 lardan kalma
yanılmıyorsam, öyle değil
mi?”
13. “Sen bunu nerden biliyorsun?”
14. “Okuldan!
15. İnsan hem vampir hikayeleri
okuyup hem kültürlü de
olabilir, öyle değil mi?”
16. Cevap olarak bir kahkaha sesi
yükseldi.
17. Anton’un babasıydı bu.
18. “Eh, en azından neşesi yerine
gelmiş artık,” diye de ekledi.
82
19. „Meine Laune wäre noch
besser, wenn ihr mir erlauben
würdet, heute nacht im Zelt zu
schlafen“, sagte Anton listig.
20. „Daran ist überhaupt nicht zu
denken!“ erwiderte seine
Mutter.
21. „Heute früh warst du doch
ganz heiß und verschwitzt.
22. Und ein Kranker in der
Familie reicht mir.“
19. “Çadırda yatmama izin
verseniz neşem daha da yerine
gelirdi,” diye atıldı hemen
Anton.
20. “Mümkün değil!” diye cevap
verdi annesi.
21. Daha bu sabah terden
sırılsıklamdın ve ateşler içinde
yanıyordun.
22. Ailede bir hasta yeter de
artar!”
83
DER KLEİNE VAMPİR LİEST / KÜÇÜK VAMPİR KİTAP
VOR OKUYOR
Sayfa 9
• Bölüm başlıkları metnin sonunda yapılacak genel değerlendirmede ele
alınacaktır.
1. Almanca cümlenin başında yer alan “und” bağlacı, cümlenin vurgusunu
arttırmaktadır. Türkçe cümlede kullanılan “yani” kelimesi ise daha çok
Almanca’daki “also” ya tekabül etmektedir. Almanca’daki vurgu, Türkçe’de
“ne yani” ifadesiyle sağlanabilirdi. (III,3)
2. Anton’un yerine iyelik eki (3. tekil şahıs) kullanılmıştır.(III,5)
3. “Anton” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca’daki cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır.
Türkçe cümle ise üç temel cümleden oluşmaktadır. (VIII)
Almanca cümlenin öznesi olan Anton Türkçe'de verilmemiş. Türkçe cümlede
özne Almanca cümlenin Akk. Objekti olan “ses”” kelimesi olmuştur.
Almanca'daki temel cümlenin ardından gelen ve “wie” bağlacıyla bağlanan
yan cümlenin Türkçe'de de aynı etkiyi sağlayabilmesi için betimlediği
ifadenin önünde çevrilmesi gerekmektedir. Ancak çevirmen Almanca
cümlenin dilbilgisi özelliğini bozmayarak ifadeyi Türkçe cümlede sonda
vermiştir. Bu da Kaynak dildeki etkinin aynısını yaratamamıştır. Ayrıca
cümleyi kelime bazında inceleyecek olursak Almanca cümledeki ifadeden
84
garip olanın sesin kendisi değil, Anton'un onu algılayış biçimi olduğu
anlaşılmaktadır. Almanca cümlede uzakta olarak algılanan ses olduğu açıkça
belirtilirken, Türkçe'ye çevrilirken “annesi çok uzaktaymış gibi” ifadesi
kullanılarak Türkçe cümleye uzakta olanın “anne” olduğu anlamı yanlış
olarak kazandırılmıştır. (III,5),(III,2)
Bu cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir :
Anton annesinin sesini, çok uzaktan geliyormuşçasına garip bir şekilde
boğuk duyuyordu.
4. “Antwortete Antons Vater /Bu babasının sesiydi” olarak çevrilmiş,
dolayısıyla kinci temel cümlenin öznesi “Anton's Vater” iken, Türkçe
cümlede “bu” olmuştur. Almanca’da ikinci cümlenin yüklemi “antwortete”
iken Türkçe'de “sesiydi” olmuştur. Cümle orijinal cümleye yakın bir anlam
içermesine rağmen dilbilgisel açıdan orijinalinden farklıdır. Çevirmen yeni
cümle kurmuştur. (I)
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
6. Cümle yapısal açıdan değerlendirildiğinde ilk olarak göze çarpan orijinal
cümlenin bölünüp birden fazla cümle halinde verilmiş olmasıdır.Almanca
cümle iki temel, iki yan cümleden oluşmuştur, Türkçe cümle ise dört temel
iki yan cümleden oluşmuştur. (VIII)
Cümle başında yer alan “In” edatı ve “eigenartig (tuhaf) kelimesi Türkçe
cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
85
“sekundenlang (birkaç saniye boyunca)” kelimesi “bir an için” olarak,
“die Leere (boşluk)” kelimesi “bomboş” olarak verilmiştir. (III,3)
“wo (nerede)” yan cümle bağlacı sonuna “idi” eklenerek “soru kelimesi
olarak çevrilmiştir. Yan cümle temel cümle olarak aktarılmıştır. (III, 6)
Almanca’daki “und (ve)” bağlaçları cümleden çıkarılmış, yerlerine “nokta”
ve “soru işareti” konmuştur. (III,6)
7. “Vor sich (önünde) ifadesi “karşısındaki” ile, “rund (yuvarlak) kelimesi
“yusyuvarlak” ile, “Öffnung (açıklık) kelimesi de “delik” ile karşılanmıştır.
(III, 3)
“tam” kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III, 1)
Almanca’daki temel cümlenin özne (er) ve yüklemi (sah) çıkarılmış,
cümledeki belirtili nesne (güneş ışığı), yan cümleye dahil edilerek yan cümle
temel cümle gibi çevrilmiştir. (III, 6), (VII)
8. Almanca cümle “Und” bağlacıyla başlamaktadır ve bu bağlaç Türkçe'ye
çevirmen tarafından ilk anlamıyla yani “ve” olarak çevrilmiştir. Ancak
Türkçe'de hiçbir cümle vurguyu arttırmak için dahi olsa "ve" bağlacıyla
başlamamaktadır. “Und” Türkçe'ye “Ayrıca” olarak çevrilseydi bu
dilbilgisel yanlışlık da yapılmamış olurdu.(III,3)
Almanca cümlenin sonunda yer alan üç nokta Türkçe cümlede üç nokta ve
ünlem olarak verilmiştir.(III, 7)
Kelime bazında incelenecek olursa “seltsamerweise” kelimesinin karşılığı
86
“ne tuhaf ki” değildir. Çevirmen bunun yerine “tuhaf bir şekilde”
ifadesini orijinalin tam karşılığı olarak kullanabilirdi.(III,3)
9. Almanca cümle “Aber” temel cümle bağlacıyla başlamaktadır. Türkçe
çevirisinde bu bağlaç tamamen atlanmıştır. “Aber” kelimesi “ancak” veya
“ama” ile karşılanabilirdi. (III,2), (III,3)
Türkçe cümlede yer alan "birden" kelimesi Almanca cümlede
bulunmamaktadır .(III,1)
Kelime bazında değerlendirildiğinde ise “erinnert” kelimesinin
“hatırlayıverdi” ile karşılandığını görürüz. Yani yüklemde veya cümlenin
tamamında hatırlama olayının aniden gerçekleştiğine dair bir ifade
bulunmamaktadır. Bundan dolayı yüklemin Türkçe karşılığı “hatırladı” veya
“anımsadı” dır. (III,3)
Almanca cümleni öznesi olan “Anton” Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Türkçe cümlenin öznesi, gizli özne “o” dur.(III,5)
Almanca cümlenin sonunda yer alan “iki nokta” ardından gelecek olan
açıklamaya işaret ederken Türkçe cümle “nokta” ile sona ermektedir ve
bundan dolayı okuyucuda ardından gelecek olan cümlenin o cümleyle
bağıntılı olduğuna işaret etmemektedir. (III,6)
10. Almanca cümle bir temel cümle ve bir um-zu bağlacının yer aldığı bir yan
cümleden oluşmaktadır. Ancak bu cümleye karşılık gelen Türkçe cümle
87
temel cümle olarak çevrilmiştir. Almanca cümlenin öznesi “er (yani
Anton)” yüklemi “war gekommen (gelmişti)” dir. Türkçe cümlede ise özne
“Anton ve babası” yüklem “gelmişlerdi” olarak değiştirilmiştir. Almanca
cümlede “auf den Stand ifadesinden sonra iki nokta gelmektedir. Türkçe’ye
bu ifadenin “üzerinde şunlar yazıyordu”olarak aktarılması gerekirdi. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “son moda deyimiyle” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. “sogenannt” kelimesinin Türkçe karşılığı “anılan”,
“adlandırılan” veya “bilinen” olarak verilebilirdi. (III,3)
Almanca cümle nokta ile bitmesine rağmen, Türkçe cümlenin sonunda ünlem
vardır. Ayrıca Almanca’da iki çizgi arasında yer alan ifade Türkçe’de ayrı bir
cümle olarak verilmiş, iki çizgi Türkçe’de kullanılmamıştır. (III,6)
11. Türkçe çeviride geçen “ bir çadırla ve uyku tulumu” ifadesi Türkçe dilbilgisi
kurallarına aykırıdır. Çevirmenin “ile” ya da “ve” bağlaçlarından birini
seçmesi gerekirdi. (belki basım hatasından kaynaklanıyor olabilir)
Türkçe cümlede geçen “ve de üstünde ...” ifadesinde yer alan “de” yani dahi
ekine karşılık gelecek kelime (auch, noch), Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “Gutschein” kelimesi, cümlede iki defa geçmesine
rağmen, Türkçe cümlede bir defa “kupon”, bir defa da kağıt olarak
kullanılmıştır. Oysa iki defada da “kupon” olarak kullanılabilirdi.
Çevirmenin iki defa aynı kelimeyi kullanmamış olması, tekrardan kaçınmak
istemesinden dolayı olabilir.(III,3)
Almanca cümlede geçen “er” kelimesi, Türkçe'nin farklı yapısından dolayı
88
“ona” olarak çevrilmeliydi. Oysa Türkçe cümlede bu kelime yer
almamaktadır. (III, 2)
Almanca’da geçen “auf dem Stand (üzerinde şunlar yazıyordu)” ifadesinden
sonra çift nokta gelmektedir. Türkçe’de ise bu ifade ardından gelen yazıyla
birlikte bir cümle halinde “üstünde yazılı” olarak verilmiştir. (III,5)
12. Almanca cümle bölünüp Türkçe'de iki cümle olarak, cümlenin ikinci kısmı
başa alınmak suretiyle verilmiştir. Almanca'daki “damit” bağlacının Türkçe
karşılığı “için” dir. Türkçe'ye “diye” olarak çevrilmiştir. Anlam olarak bir
farklılık içermemesine rağmen, bu durum cümlenin yapısını etkilediği için
önem taşımaktadır. Türkçe cümlede özne sondadır, yani cümle devriktir.
Oysa Almanca cümlede böyle bir durum söz konusu değildir. (VIII), (III,5)
Türkçe'de geçen “yapılacaktı bu tatil” ifadesi Almanca'da yer almamaktadır.
(III,1)
Almanca'da geçen “an seine Freunde” kelimeleri, orijinal cümleden
çıkarılmıştır. (III, 2)
Çevirmenin cümleyi bu şekilde bölmesinin nedeni, aksi taktirde cümlenin
çocuklara uzun geleceğini düşünmüş olmasından kaynaklanabilir. Ancak bu
durumda en azından Almanca’daki cümle sıralamasına sadık kalabilirdi
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Fikir, Anton'un hiç durmadan arkadaşlarını,(yani) vampirleri düşünmemesi
için, psikolog Ruhsil'den çıkmıştı.
89
13. Almanca cümlede geçen “sogar” kelimesi, orijinal metinden
çıkarılmıştır. (III,2)
“Und” bağlacı “de” ile karşılanmış, ancak bu Türkçe cümlede etkinin
hafiflemesine yol açmıştır. “üstelik” ile karşılansaydı, orijinaldeki ile aynı
etkiyi yaratabilirdi. (III,3)
“durfte” kelimesi “bırakılmıştı” olarak çevrilmiştir. Bu da Almanca’da “
(aktiv) etken” olan cümlenin Türkçe’ye “Passiv (edilgen) olarak çevrilmesine
yol açmıştır. Almanca’daki cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın
hikayesi) dir. Türkçe’de ise zaman “Plusquqmperfekt (mişli geçmiş
zaman)”dır. (III,3), (III,4)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Hatta Anton yer seçimini bile yapabiliyordu.
14. Türkçe cümlede geçen “hemen” kelimesi, orijinal metinde yer almamaktadır.
(III,1)
“ Friedhofswärter” , “mezar bekçisi” olarak çevrilmiştir. Kelimenin anlamı
“mezarlık bekçisi”dir.(III,3)
Almanca’da “die Ruine” tekilken Türkçe’de “harabeler” yani çoğul olarak
yer almıştır.(III,5)
15. “weitergegangen” kelimesi, Türkçe'de yer almamaktadır. Bu kelime
Türkçe’ye “devam etmek” olarak çevrilebilirdi. Ayrıca “so” kelimesi de
Türkçe cümlede yer almamaktadır. Kelime Türkçe'de de cümle başında ve
“böylece, böylelikle” olarak verilebilirdi (III,2)
90
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. Almanca cümlede geçen "dort" kelimesi "bu mağarada" ile karşılanmıştır.
Ancak "orada" kelimesi ile karşılanmalıydı. (III,3)
Almanca cümlenin zamanı “Plusquqmperfekt (mişli geçmiş zaman)”dır.
Türkçe cümlenin zamanı ise “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)”
dir.(III,4)
Sayfa 10
1. Almanca cümle “und” bağlacıyla başlamıştır. Türkçe'de “Ve” temel
cümlenin başında büyük harfle yer almaz. “Und” bağlacı Türkçe'ye “-de, -
da” ekiyle de çevrilebilirdi. (III,3)
2. Almanca cümlenin başında yer alan “mit” edatı Türkçe cümlede yer
almamıştır.Çevirmen bu bağlacı “wenn (-diğinde, -dığında)” bağlacı gibi
düşünerek çevirmiştir.(III,5)
Almanca cümlede yer alan “gestern” kelimesine Türkçe cümlede yer
verilmemiştir.(III,2)
Almanca cümlede geçen "Schaudern" kelimesi "dehşetli" anlamına
gelmektedir. Bu kelime çevirmen tarafından "ürpermek" ile karşılanmıştır
Türkçe cümlede yer alan "mosmor kesilmek" "dunkelviolett ausgesehen"
ifadesine karşılık kullanılmıştır. Oysa mosmor kesilmek kıstırma eylemiyle
91
birlikte kullanılmaz. Bu ifade daha ziyade aniden ortaya çıkan olayları
betimlemek için kullanılır. Soğuktan parmakların mosmor kesilmesi,
yüzünün mosmor kesilmesi gibi. Parmak kıstırma eylemi için Türkçe'de
kullanılan ifade "mosmor olmak" şeklindedir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anton, babasının mosmor olmuş parmaklarının dün ne kadar korkunç
göründüğünü dehşetle hatırladı.”
3. Almanca cümle, bir temel cümle ve üç yan cümleden oluşmuştur. Ancak
cümlenin uzunluğu göz önüne alındığında, bu cümle Türkçe'ye aynı şekilde
çevrildiği takdirde çocuklar için anlaşılırlığını yitireceğinden, çevirmen
tarafından anlamı verilmek suretiyle kısaltılarak çevrilmiştir. Ancak Türkçe
çeviride Almanca’da varolan bazı kelimeler atlanmıştır. “draussen vor er
Höhle (dışarıda, mağaranın önünde)” ifadesi Türkçe’de yer
almamaktadır.(III,2)
Bazılarının da anlamı verilmiş”gequtschten Finger (sıkıştırılmış
parmaklar)”ifadesi “mosmor parmaklar” ile, “jetzt auf einmel stehen (şimdi
birdenbire durmak) “ ifadesi de “çıkagelmek” ile, “nicht mitfahren (birlikte
gelmemek)” ise “evde kalmak” ile karşılanmıştır. (III,3)
Türkçe çeviride Almanca’daki yan cümleler “ki” bağlacıyla verilebilirdi. Bu
Türkçe çeviride çok tercih edilen bir yöntem olmamasına rağmen, okuyucu
kitlesinin yaş sınırı göz önüne alındığında (8-12 yaş) ve Almanca orijinale
sadık kalmak bakımından tercih edilebilirdi.
92
Söz konusu cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Sıkıştırılmış parmaklar da annesinin şimdi birdenbire dışarıda mağaranın
önünde durmasının nedeni olmalıydı, ki (çünkü) annesi devamlı sıcak su bile
bulamayacağı bir tatilden hoşlanmazdı, bundan dolayı da onlarla birlikte
gelmemişti.
4. Almanca temel cümlenin öznesi “die Schmerzen” iken Türkçe'de özne
“babası” olmuştur.(III,5)
Çevirmen “dass satz” ın öznesini temel cümlenin öznesi olarak çevirdiği için
buna bağlı olarak da “ağrıların artması” olayını, “Anton'un babasının ağrılara
daha fazla dayanamaması” olarak çevirmek durumunda kalmıştır Almanca
cümlede yer alan “ihn und Anton” ifadesi “Anton'u da tabii” olarak
çevrilmiştir. Oysa “onu ve Anton'u” şeklinde çevrilmesi gerekirdi. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anlaşılan ağrılar o kadar artmıştı ki babası eve telefon etmiş ve karısından
gelip onu buradan almasını rica etmişti - onu ve Anton'u”
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
6. Çevirmen “weg” kelimesi için “terketmek” kelimesini kullanmıştır. Ancak
Almanca cümlede geçen kelime “verlassen” değildir. “weg”; “uzaklaşmak”
anlamını taşımaktadır. (III,3)
93
7. Almanca cümlede geçen “mit Schrecken” ifadesine Türkçe cümlede yer
verilmemiştir. Kelimenin karşılığı “korkuyla” veya “dehşetle” dir. (III,2)
Almanca cümlede yer alan “feststellen” kelimesi Türkçe'ye“görmek” olarak
çevrilmiştir. Oysa kelimenin karşılığı “tespit etmek” anlamına gelir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “das Buch” kelimesi iyelik içermediği halde
Türkçe'ye “kitabı” olarak çevrilmiştir. Doğrusu “kitap” olmalıdır. (III,5)
*Almanca yer alan “Dichtung” kelimesi cümlede “kurmaca” olarak
verilmiştir. Anlam yanlış değildir, fakat okuyucu kitlesinin yaş grubu göz
önüne alındığında onlar için yeterince açık değildir Bunun yerine “hayal”
veya “fantezi” kelimelerinden biri tercih edilebilirdi.
8. Almanca cümlenin başında yer alan “offenbar” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime Türkçe'ye “besbelli” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “in ihren Eifer” ifadesinin karşılığı “acele içinde”dir
Oysa Türkçe'ye “tüm işgüzarlıklarıyla” olarak çevrilmiştir. Aynı şekilde
“bereits” kelimesi Türkçe cümlede “de” olarak yer alır. Oysa doğrusu “bile”
olacaktır. (III,3)
9. Almanca cümlenin başından virgüle kadar yer alan temel cümle yani “voller
Ingrimm dachte Anton” kısmı Türkçe'ye “düşününce bozuldu” olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu "hiddetle düşündü" olacaktır. Çevirmen burada
öncelikle “ingrimm (hiddetlenmek)” kelimesini “bozulmak” olarak
çevirmiştir. (III,3)
Almanca cümlede Anton'un düşünmesi ve hiddetlenmesi aynı anda
94
gerçekleşirken. Türkçe cümlede bozulma eylemi düşündükten sonra
meydana gelmiştir. (III,4)
Çevirmen Almanca cümleyi bölerek iki cümle olarak vermiştir. Ancak bu
dillerin farklı yapısından kaynaklanmıştır. Almanca cümlede en sonda yer
alan “Relativ Satz”ın Türkçe'de betimlediği ismin önünde sıfat olarak
çevrilmesi gerekmektedir. Ancak söz konusu cümleye bu uygulandığında
anlam Almanca cümledeki kadar açık olmamaktadır. Çevirmen, anlamı ve
etkiyi aynen yansıtabilmek için, başka seçeneğe sahip olmadığından dolayı
“Relativ Satz”ı bölüp Türkçe cümlenin sonunda, bağımsız bir temel cümle
olarak çevirmek durumunda kalmıştır. (VIII),(IV)
10. Almanca cümlede iki nokta olan yerde, çevirmen sadece nokta kullanıp
bağımsız bir cümleye başlamayı tercih etmiştir. Oysa Türkçe cümlede de
pekala iki nokta kullanılabilirdi. (III,6)
Almanca cümlede geçen “und” bağlacı Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Çevirmen bu bağlacı tamamen yok sayıp yeni bir cümleye başlamıştır. Bunun
nedeni cümlenin “ve” bağlacından sonra iki temel cümle ve bir yan cümleyle
devam ediyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Muhtemelen çevirmen,
cümlenin bir çocuğun rahatlıkla aklında tutabileceğinden daha uzun olduğu
kanaatine varmıştır. Bu sayede, “ve” bağlacını çıkarmak suretiyle cümleyi
daha anlaşılır kılmıştır. Tüm bunların yanı sıra bu cümleyi takip eden cümle
de “mit”le başladığı için anlam bakımından bu cümlenin bir devamı niteliğini
taşımaktadır. Bundan dolayı çevirmen 12. cümleyi de 11. cümleye
bağlamıştır. Tüm bunlar tekrar değerlendirildiğinde, çevirmenin 11. cümleyi
95
bölmesi kaçınılmazdır .(III,2), (IV), (VIII)
Almanca cümlede geçen " anschlieβend" kelimesi Türkçe'ye "sonra "olarak
çevrilmiştir. Ancak çevirmen bu kelimeyi "ardından" olarak çevirmeliydi.
(III,3)
Böylelikle ardından gelen "nachdem" yan cümle bağlacını da atlamaya gerek
kalmadan, "sonra" olarak çevirebilirdi. (III,5), (III,2), (IV)
Sayfa 11
1. Türkçe cümlede geçen "uyku tulumu" sözcükleri Almanca cümlede yer
almamaktadır. Bir önceki cümlede de sözü edildiği için çevirmenin bu
sözcükleri tekrarlamasına gerek yoktu. (III,1)
Almanca cümlede geçen "bis unter seinen Kinn" ifadesi Türkçe'ye "çenesine
kadar" olarak aktarılmıştır. Bunun nedeni Türkçe'de "çenesinin altına kadar
çekti" ifadesinin kullanılmamasından kaynaklanmaktadır.
Türkçe cümlede yer alan "ne olacaktı" ifadesi tam olarak Almanca'da yer
almamaktadır. Ancak bu ifade Türkçe'de kullanılmadığı takdirde anlatımda
bir eksiklik oluşmaktadır. (IV)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. “ne olacaktı?” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Peki ya şimdi?”
96
4. “dickgepolstert” (içi kalın bir biçimde döşenmiş)” ifadesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. “leichter gedacht als getan (söylemesi yapmasından
daha kolay” sözünde geçen “leichter gesagt” ifadesi cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
Almanca cümle “ünlem” ile son bulurken, Türkçe cümlede “nokta” vardır.
(III,6)
5. Türkçe cümlede geçen “o işlerle” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “noch” kelimesi Türkçe cümlede yer
almaktadır.Almanca cümlede yer alan “zu ihm” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu ifade Türkçe’ye “ona doğru” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “hereinschauen” ifadesi Türkçe’ye belirivermek
olarak çevrilmiştir. Oysa bu kelime “içeriye bakmak” anlamına gelmektedir.
Cümleyi konteks bağlamında incelediğimizde Anton’un annesinin mağaranın
girişinden kafasını içeriye doğru uzattığını görürüz. Dolayısıyla çevirmenin
kullanmış olduğu “belirivermek” kelimesinin cümleye oturmadığı görülür.
Almanca cümlede geçen “runde Öffnung”ifadesi Türkçe’ye “yuvarlak delik”
olarak çevrilmiştir. Oysa “oyuk” kelimesi daha uygun olurdu. (III,3)
• Başlık
6. Türkçe cümlede geçen “o işlerle” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
97
Almanca cümlede geçen “noch” kelimesi Türkçe cümlede yer
almaktadır.Almanca cümlede yer alan “zu ihm” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu ifade Türkçe’ye “ona doğru” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “hereinschauen” ifadesi Türkçe’ye belirivermek
olarak çevrilmiştir. Oysa bu kelime “içeriye bakmak” anlamına gelmektedir.
Cümleyi konteks bağlamında incelediğimizde Anton’un annesinin mağaranın
girişinden kafasını içeriye doğru uzattığını görürüz. Dolayısıyla çevirmenin
kullanmış olduğu“belirivermek” kelimesinin cümleye oturmadığı görülür.
Almanca cümlede geçen “runde Öffnung”ifadesi Türkçe’ye “yuvarlak delik”
olarak çevrilmiştir. Oysa “oyuk” kelimesi daha uygun olurdu. (III,3)
7. Almanca cümlede geçen “durch die Öffnung (delikten)” ifadesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
8. Almanca cümlede geçen “zuhalten” kelimesi Türkçe’ye “yapışmış kalmış”
olarak çevrilmiştir. Oysa bu kelime “kapalı tutmak”anlamına gelmektedir.
(III,3)
9. Almanca cümlede geçen “stutzen” kelimesi “şaşırmak” olarak çevrilmiştir.
Oysa kelimenin karşılığı “duraksamaktır” (III, 3)
10. Almanca cümlede geçen “oh!” ünlemi Türkçe’ye “aman “ olarak çevrilmiştir.
Oysa Türkçe’de bu ünlem yerine “ay” ünlemi kullanılmaktadır. (III, 3)
98
11. Almanca cümlede geçen “kein Wunder” ifadesi Türkçe’ye “hiç şaşmam
olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “hiç şaşırmadım” olacaktır. (III, 3)
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
13. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
14. Almanca cümlede geçen “rief sie zu Antons Vater hinaus” ifadesi Türkçe’ye
“dışarı seslenmek” olarak çevrilmiştir. “zu Antons Vater” atlanmıştır. (III,2)
Almanca’daki “sie (o)”, “annesi” ile karşılanmıştır. Türkçe’de “o” kişi zamiri
cinsiyet belirtmediği için çevirmen, cümleye açıklık getirmesi açısından
“annesi” kelimesini kullanmak durumunda kalmıştır.
Bu cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Zavallı çocuk! Ateşi var muhakkak!” diye dışarıda duran babasına seslendi
annesi.
15. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
Sayfa12
1. Almanca cümlenin virgülden sonra devam eden kısmı Türkçe'ye ayrı bir
cümle olarak çevrilmiştir. Ancak bunun nedeni, diğer türlü cümlenin çok
uzayacak ve daha zor anlaşılacak olmasıdır. Almanca cümledeki “sie” yerine
Türkçe’de “annesi” kullanılmıştır. Bunun nedeni ise Türkçe’de tek bir şahıs
99
zamirinin bulunması ve bunun da cinsiyet bildirmemesidir. (IV)
Almanca cümlede geçen “ernsthaft (ciddi bir şekilde) ifadesi Türkçe cümlede
yer almamıştır. (III,2)
2. “er” şahıs zamiri yerine Anton kullanılmıştır. Bunun diğer türlü Türkçe
cümlede kastedilen kişinin kim olduğunun açık olmayacağıdır. (IV)
3. Türkçe cümlede geçen “kararlı bir sesle ekledi” ifadesindeki "sesle kelimesi
cümleye eklenmiştir. Doğrusu “kararlı bir biçimde ekledi” olacaktır. (III,3)
4. Almanca cümlede geçen “grässlich” kelimesi “pis” ile karşılanmıştır.
Doğrusu "korkunç" olacaktır. (III,3)
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
6. Almanca cümlede geçen “hell” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
“Für uns” ifadesi de Türkçe cümlede yer almamıştır, ancak bunun nedeni bu
ifadenin eklenmesinin gereksizliği ve eklendiği taktirde cümlenin yapısının
bozulacak olmasıdır. (IV)
Almanca cümlede geçen “Landgasthof” ifadesinin karşılığı “köy
pansiyonu”dur. (III,3)
100
7. Almanca cümlede geçen “Landgasthof” ifadesinin karşılığı “köy
pansiyonu”dur. Çevirmen daha önce yanlış çevirdiği halde bu cümlenin
devamın da aynı zamanda "köy pansiyonu" olarak da çevirmiştir. Bunun
nedeni aynı ifadeyi sıkça arka arkaya tekrarlamamak için olabilir. “wie gut
(ne iyi)” ifadesi “çok iyi” ile karşılanmıştır. “murrte (homurdandı)” kelimesi
de “mırıldandı” ile karşılanmıştır. (III,3)
“falan” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Sayfa 13
1. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
2. Almanca cümlede geçen "als Höhlenmenschen" ifadesi
Türkçe'ye"mağarada kaldınız" olarak çevrilmiştir. Türkçe'de Almanca'ya
daha yakın bir ifade olan"mağara adamı gibi yaşadınız" kullanılabilirdi.
(III,3)
Almanca cümlede geçen "schon" kelimesi de Türkçe cümlede yer almamıştır.
Bu kelime Türkçe'ye "hemen" olarak" çevrilebilirdi. (III,2)
3. Almanca cümlede geçen "Ich möchte nicht wissen" Türkçe'ye "düşünmek
bile istemiyorum" olarak aktarılmıştır. Ancak bu yanlış bir anlatım değil, iki
dilin farklı yapısından kaynaklanan değişik bir ifade biçimidir. (IV)
Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır.
Türkçe’ye çevirirken önce yan cümlenin, ardından temel cümlenin çevrilmesi
gerekir. Ancak Türkçe çeviride Almanca’daki cümle sıralaması izlenmiştir.
101
Almanca cümledeki “würde” kelimesi gerçek dışılığın ifadesinde
kullanılır. “Würde passieren (gelebilirdi)” ifadesi de “gelecekti” olarak, yani
düz anlatımla aktarılmış, cümledeki gerçek dışılık göz önüne alınmamıştır.
(III,5)
4. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
5. “mal (kez)” kelimesi “gün” olarak çevrilmiştir. (III,3)
6. Almanca cümlede geçen “na, ich weiβ nicht wie” ifadesi Türkçe'ye “Her
neyse, ne söyleyeceğimi bilemedim..” olarak çevrilmiştir. İfadenin tam
karşılığı "neyse, bilmiyorum ne kokusu” dur. (III,3)
Almanca cümlede kokunun neye benzediği çıkarılamazken, Türkçe’de anlam
değişmiş, bulunamayan “kokunun neye benzediği” değil “söylenecek olan
kelime” olmuştur. (V)
7. Almanca cümlede geçen “so fest zuhalten” ifadesi “çenene kadar
çekmişsin.” ile karşılanmıştır. Oysa bu ifadenin Türkçe karşılığı “sıkı sıkı
kapatmışsın” dır. (III,3)
8. Almanca cümlede geçen “jedenfalls” kelimesi “besbelli” ile karşılanmıştır.
Oysa bu kelime “ne olursa olsun” anlamına gelmektedir. (III,3)
9. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
102
10. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
11. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
12. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
13. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
14. Almanca cümlede geçen “eigenartig” kelimesi Türkçe'ye “kötü” olarak
çevrilmiştir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı “garip, tuhaf” tır. Almanca
cümlenin başında yer alan “wenn” bağlacı da Türkçe'ye “ah bir” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu bağlacın cümlenin en sonunda bilseydi kelimesinin
arkasında “eğer” olarak çevrilmesi gerekirdi. (III,3)
15. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
16. Almanca cümlenin başındaki temel cümle ve onu açıklayan “dass Satz”, “
Wenn du meinst, dass du kein Fieber hast” Türkçe'ye “Madem ateşin yok”
olarak çevrilmiştir. Temel cümle “Wenn bağlacı” dışında çevrilmemiş, “dass
Satz” da temel cümle olarak çevrilmiştir. Almanca cümlede geçen “wirst
du....” ile başlayan ifadelerin Türkçe'ye “acak, ecek” yani gelecek zaman
ekleriyle çevrilmesi gerekirken “emir kipi” ile çevrilmiştir. Cümleler
103
birbirlerine Almanca'da virgülle bağlanmıştır, ancak Türkçe'de hepsinin
sonunda ünlem vardır. (III,5), (III,6), (VIII)
17. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
18. Türkçe çeviride Almanca’daki yan cümlenin öznesi ve dolaylı tümleci
temel cümle olarak çevrilmiş,yan cümlenin yüklemi de temel cümleye
eklenerek zaman yan cümlesi olarak çevrilmiştir. (III,5)
Almanca’daki “wie (gibi) yan cümle bağlacı çıkarılmış, cümlenin çevirisi
“dass” ve “wenn” bağlaçları varmış gibi yapılmıştır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “bayağı” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “Ihre” zamiri ile “Anton'un annesi”
kastedilmektedir. Çevirmen de Türkçe cümlede bir karışıklık olmaması için
“Annesi” kelimesini kullanmayı tercih etmiştir. (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Annesinin sesi Anton'un da memnuniyetle fark ettiği gibi, öfkeli
geliyordu.”
19. Almanca cümlede geçen “jedenfalls” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır.Bu kelimenin Türkçe'ye “şurası kesindi ki” olarak ve cümlenin
başında çevrilmesi gerekirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen ve iki çizgi arasında yer alan “– mit dem
Vampirumhang im Schlafsack-” ifadesi Türkçe'de başına “yani” getirilerek
104
açıklanma yoluna gidilmiştir. İki çizgi yani anlamına gelmektedir, ancak
yazarın yazım tarzına müdahale edildiği için tercih edilmemelidir. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “sıkışıp kalmışken” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Almanca cümlede sadece Anton'un Vampir peleriniyle uyku
tulumunun içinde bulunmasının onun açısından zor bir durum olduğu
belirtilmektedir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Şurası kesindi ki, içinde bulunduğu şu kötü durumda – vampir pelerini ile
uyku tulumunun içindeyken – sabırsız, sinirli bir anneyi, gözünü üstünden
ayırmayan aşırı endişeli bir anneye tercih ediyordu.
20. Almanca cümlede geçen “bestimmt (mutlaka) kelimesi Türkçe cümlede
yer almamıştır.(III,2)
“emindi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “am besten (en çok)”ifadesi “tek şey” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Annesini biraz daha kızdıracak olursa, mağarayı mutlaka öfkeyle terk ederdi
ve bu şu anda Anton'un en çok işine gelen şeydi.
Sayfa 14
1. Almanca cümlede geçen “meinte (dedi)” kelimesi “sordu” ile, “gedehnt (lafı
ağzında gevelemek)” kelimesi de “uyuşuk uyuşuk” ile karşılanmıştır. (III,3)
105
2. Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır
Türkçe cümle de bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır Ancak
Almanca'daki yan cümlenin öznesi “ihr..” yani “siz” iken (Bundan kasıt
Anton'un anne ve babasıdır) Türkçe cümlede özne “benim” olmuştur. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
(Ama) az önce babam , en iyisi biraz daha uyumama izin vermenizi
söylemişti ama
3. Almanca cümlede geçen “demonstrativ (karşı gelmek)” kelimesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Karşı çıkarcasına esnedi.”
4. Almanca cümle birbirine “und” bağlacıyla bağlanmış iki temel cümleden
oluşurken, Türkçe cümlede bağlaç kaldırılarak cümle bölünmüştür.
(III,6),(VIII)
“die Augen schliessen (gözünü kapatmak)” Türkçe’ye “gözünü yummak”
olarak çevrilmiştir (III,3) .
Almanca cümlede geçen ve “diye açıkladı ardından” olarak aktarılması
gereken “erklärte er dann” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “bu kez de” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
106
6. Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi Türkçe'ye “diyen” olarak
çevrilmiştir. Ama Almanca cümlede bir ilgi cümlesi olmadığından bu
dilbilgisel bir değişikliğe yol açmıştır. (III,3), (III,5)
7. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
8. .Almanca cümlede geçen “vor die Höhle” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Çevirmen bunun yerine “mağaradan çıkıyorum” ifadesini
kullanmıştır. Bu da anlatımda bir eksikle yol açmaktadır. Çevirmen
“mağaradan çıkıyorum” ifadesi yerine “mağaranın önüne çıkıyorum”
ifadesini kullansaydı, Almanca'daki cümleye en yakın anlatımı sağlamış
olacaktı. (III,3)
9. Türkçe cümlede geçen “haberin olsun!” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “nachkommst (arkadan) gelmezsen” kelimesi
Türkçe'ye “hazır olmazsan” olarak çevrilmiştir. (III,3)
10. Almanca cümlede geçen “Dann” temel cümle bağlacı Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu bağlacın Türkçe'ye “o zaman” olarak çevrilmesi gerekirdi.
(III,2)
Türkçe cümlede yer alan “yola koyuluruz bak!” ifadesi cümleye eklenmiştir.
Çevirmen “abfahren” kelimesini anlamı kuvvetlendirmek amacıyla iki defa
107
farklı şekillerde ifade etmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “abfahren” kelimesi “çekip gitmek” ile
karşılanmıştır. Oysa doğrusu sadece “gitmek” olacaktır. (III,3)
Türkçe cümle birbirine virgülle bağlanmış özneleri aynı iki temel cümleden
oluşmuştur. Oysa Almanca cümle sadece bir temel cümleden oluşmaktadır.
(VI)
11. Almanca cümlenin başında bulunan “damit” bağlacı bir eş zamanlılık ifade
etmektedir. Oysa Türkçe cümlede kullanılan “Bu sözleri söyledikten sonra”
ifadesi art zamanlı bir eylemi anlatmaktadır. Bu bağlaç Türkçe'ye “Bu
sözlerle” olarak çevrilmeliydi. (III,4)
Almanca cümlede geçen “in der niedrigen Höhle” ifadesi Türkçe'ye
“mağaranın dar girişi” olarak çevrilmiştir. “Giriş” kelimesi Almanca
cümlede yer almamaktadır.(III,1)
Yine aynı ifadedeki “niedrig” kelimesi Türkçe’ye “dar” olarak çevrilmiştir.
Ancak Almanca cümledeki "niedrig" sıfatı mağaranın girişini değil, kendisini
nitelediği için “alçak” sıfatı kullanılabilirdi. (III,3)
Rauschen (kıyafetlerinin hışırdaması) kelimesi “hışım” olarak verilmiştir.
Ancak Türkçe cümlede kullanılan “hışım” sözcüğü de aniden ve öfkeyle
yapılan bir hareketi temsil etmektedir. Almanca’daki “hışırdamak”
sözcüğünü Türkçe cümlede hareketle birleştirmek mümkün değildir.
Çevirmenin seçtiği kelime Almanca cümlede de varolan öfke ve hızı
karşılamaktadır. Türkçe cümlede geçen "tabii" kelimesi Almanca cümlede
108
yer almamaktadır, ama Türkçe'nin farklı yapısından dolayı cümleye
eklenmiştir. (IV)
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
13. Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zamanın hikayesi (Präteritum)” dır, ama
Türkçe cümlenin zamanı “mişli geçmiş zaman (Plusquamperfekt)” dır.
(III,4)
Türkçe cümlede geçen ve “sene Mutter selbst” ifadesine karşılık olarak
kullanılan “annesinin kendisi” ifadesi cümlede anlatım bozukluğuna yo ol
açmaktadır. Bu ifade Türkçe’de “annesi kendi” şeklinde kllanılmaktadır.
14. Almanca cümlede geçen “das” ve “sogar” kelimeleri Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “hani” kelimesi Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
15. Almanca cümle bir temel cümle ve bir mastar yan cümlesinden
oluşmaktadır. Türkçe'de ise cümle bölünüp iki cümle halinde verilmiştir.
Ancak kitabın hitap ettiği yaş grubu göz önüne alındığında çevirmenin bunu
cümlenin daha kolay anlaşılabilmesi için yaptığı söylenebilir. Almanca
cümlede geçen “erfahren” kelimesi “öğrenmek” anlamındadır. Ancak bu
cümlede söz konusu olan öğrenmenin okumakla gerçekleştiği
109
düşünüldüğünde çevirmenin cümleyi daha anlaşılır kılmak amacıyla bu
kelimeyi tercih ettiği düşünülebilir. (IV)
16. Almanca cümlede “Verabredung” kelimesi sadece bir defa kullanılmış, yan
cümlede onun yerine zamir kullanılmıştır . Ancak Türkçe cümlede de zamir
kullanılabilecekken, ismin kendisi tekrarlanmıştır. (III,5)
17. Almanca cümlede geçen “hören (duymak)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
19. Almanca cümledeki “aufatmend” kelimesinin Türkçe’ye “-erek, -arak”
ekiyle çevrilmesi gerekirdi. Ancak “-ip, -up” ekiyle çevrilmiştir.(III,5)
20. Almanca cümlede geçen ve eylemin hızlı yapıldığını belirten “schlüpfen”
kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. Bu kelime Türkçe'ye “çabucak”
olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “unter den Arm nehmen” ifadesi “eline almak”
olarak çevrilmiştir. Oysa bu ifade “koltuğunun altına almak” anlamına
gelmektedir. Yine bu cümlede geçen “kroch durch die Öffnung” ifadesi
“mağaradan çıktı” olarak çevrilmiştir. Almanca cümlede mağaranın dar
olduğu belirtilirken Türkçe'de bu anlam kaybolmuştur. Bu ifade Türkçe'ye
110
21. “sürünerek mağaranın deliğinden çıktı” olarak aktarılabilirdi. (III,3)
Sayfa 15
• Başlık
1. Tutarlı çeviri cümle (II)
2. Almanca cümlede geçen “wandte” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime birisine doğru dönmek anlamına gelir ve bu
cümlede “annesine döndü” olarak kullanılmalıydı. Çevirmen bu kelime
yerine Türkçe cümlenin sonuna “diye sordu” ifadesini eklemiştir. (III,3)
3. Almanca cümlede geçen “ja” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “soruyorsun ki” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
4. Almanca cümlenin temel cümlesini oluşturan “sagte er” kısmı Türkçe
cümlede yer almamaktadır. Bu kısmın Türkçe'ye “dedi Anton” olarak
çevrilmesi gerekirdi. (VII)
Türkçe cümlede geçen “yani” kelimesi de cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “mit” edatının Türkçe'ye ile olarak çevrilmesi
gerekirdi, ancak Türkçe cümle orijinal cümlede “haben” yardımcı fiili
varmışçasına çevrilmiştir. (III,5)
5. Türkçe cümlede geçen “yola koyulmak değil” ifadesi cümleye eklenmiştir.
(III,1)
111
Almanca cümlenin zamanı “Präsens (şimdiki zaman)”dir. Oysa Türkçe
cümlenin zamanı “gelecek zaman (Futur 1)” dır. (III,4)
6. Almanca cümle geçen “sehr lustig!” ifadesi “Ay ne komik” ile karşılanmıştır.
Anlam bakımından bir şey değiştirmese de doğrusu “çok komik” olacaktır.
(III,3)
Almanca cümlede “spitz” sıfatı belirteç görevi görmektedir. Türkçe cümlede
ise sıfat tamamen bağımsız bir cümlede kullanılmıştır. (III,5)
7. Almanca cümlede geçen “eurer” ve “bis” sözcükleri Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
“Vielleicht erklärst du mir mal” ifadesi de “belki sen bana açıklarsın”
yerine “zahmet edip bunu da açıklar mısın lütfen” ile karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “Höhle” kelimesi Türkçe'de “yer” sözcüğü ile
“sollen” kelimesi ise “gelebilecektim” yerine “gelmeyi başaracaktım” ile
karşılanmıştır. Bunun nedeni bir sonraki cümlede “sollen” kelimesinin
tekrarlanarak vurgulanacak olmasıdır. Başarmak sözcüğü cümlede bir anlam
kaybına neden olmamaktadır. (IV)
8. Türkçe cümlede geçen “sırıtarak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
9. İçerik bakımından tutarsız çeviri cümle (V)
112
10. Cümlenin orijinali edilgendir, Türkçe cümle etken olarak çevrilmiştir.
(III,4)
11. Türkçe cümlede geçen “pekala” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
13. Almanca cümlede geçen “nur” kelimesi, Türkçe cümlede “hepsi bu” şeklinde
verilmiştir. Cümlede yapı olarak bir değişiklik yapılmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “Landgasthof” kelimesi "pansiyon" olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu "köyde bir pansiyon" olacaktır. (III,3)
“ve” bağlacı Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
14. Almanca cümlede geçen “gekochtes Ei” ifadesi Türkçe'ye "rafadan yumurta
olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “haşlanmış yumurta” olacaktır. (III,3)
15. Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi, bir önceki temel cümle soru
cümlesi olduğu için "diye sordu" olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “dedi”
olacaktır. (III,3)
16. Almanca cümlenin yüklemi “will” öznesi de “ich” dir. Ancak Türkçe
cümlede yüklem “var” özne de “tek şey” olmuştur. (III,5)
113
17. Almanca cümlede geçen “dickköpfig sein” ifadesi “aksilik etmek”
olarak çevrilmiştir. Ancak bu ifade “inatçı olmak” anlamına gelmektedir.
(III,3)
18. Almanca cümlede geçen “die Finger” kelimesi “elini” olarak çevrilmiştir.
Doğrusu “parmaklarını” olacaktır. (III,3)
19. Almanca cümlede geçen “nein” kelimesi “sanmıyorum elbette” olarak
çevrilmiştir. Çevirmen bunu önceki cümleyle bağlantı kurmak amacıyla
yapmıştır. Ancak "hayır" olarak da çevirseydi cümlede bir kopukluk
meydana gelmiş olmayacaktı. Bu yüzden çevirmenin cümlenin aslına sadık
kalması gerekirdi. (III,3)
20. “vielleicht (belki)” kelimesi “birazcık” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Sayfa 16
1. Almanca cümle “und” bağlacıyla birbirine bağlanmış iki temel cümleden
oluşmaktadır. Çevirmen aradaki bağlacı kaldırıp yerine üç nokta koyarak
cümleleri birbirinden bağımsız bir hale getirmiştir. Bunun nedeni cümleleri
çocuklar için daha anlaşılır kılmak olabilir. (III,6),(VIII)
“extra (özellikle)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
114
3. “hastig (acele)” kelimesi Türkçe’ye “hemen” olarak çevrilmiştir. (III,3)
4. Almanca cümlenin nesnesi (Akk. Objekt) “annesinin sesi” dir. Oysa Türkçe
cümlede nesne “dediğini” olmuştur. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; “Anton” diyen sesini duydu
annesinin”
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. Almanca cümlede karşılaştırma sözcüğü “als” den sonra gelen zamir, yeni bir
temel cümleymişçesine çevrilmiştir. Bunun nedeni Türkçe'nin farklı
yapısından dolayı karşılaştırmanın ikinci kısmının yani zamirin Türkçe
cümlenin içerisine yerleştirilememesinden kaynaklanmaktadır. (IV)
Söz konusu cümleden sonra gelen “sie stockte” cümlesi Almanca'da küçük
harfle başlamaktadır. Türkçe'de ise cümlenin ilk harfi büyük harfle
başlamaktadır. Bunun nedeni Almanca'daki cümlenin sonunun kısa çizgiyle
bitmesi, Türkçe cümlenin ise sonunda üç noktanın yer almasıdır. (III,5),
(III,6)
Almanca cümlede geçen “Landgasthof” kelimesinin tam karşılığı "köy
pansiyonu" olacaktır. (III,3)
7. Almanca cümle bir önceki cümleyle bağlantılıdır ve karşılaştırmanın ikinci
parçasıdır. Önceki cümlede geçen “als” sözcüğü bir karşılaştırma ifade
etmektedir. O yüzden bu cümlenin sonunda bu karşılaştırmanın belirtilmesi
115
gerekmektedir. Çevirmen “burası gibi” ifadesi ile önceki cümledeki
etkiyi sağlamaya çalışmıştır. (IV)
Almanca cümlede geçen “dann” kelimesi"neden sonra" ile karşılanmıştır.
Oysa annesinin bekleme süresi o kadar da uzun değildir. Dolayısıyla sadece
"sonra" kelimesini kullanmak yeterli olurdu. Aynı şekilde “voller Abscheu”
kelimesi de “suratını buruşturarak” olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu
“tiksintiyle” olacaktır. (III,3)
Ayrıca cümlede kullanılan “surat” kelimesi,kaba bir anlatım tarzının
oluşmasına yol açmıştır.
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. Tutarlı çeviri cümle (II)
10. Almanca cümlede “die schrecklichsten Geschichten” ifadesinde bir
“Superlativ” dir. Türkçe'de bunun “en” kelimesiyle karşılanması gerekirdi.
Ancak Türkçe cümlede sıfat fiilleşmiş ve cümlenin yüklemi olmuştur.
Almanca cümlede “Ruine” kelimesi tekilken Türkçe'de çoğuldur.(III,5)
Almanca cümlede geçen “Geschichten” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2 )
Almanca cümlede yer alan “hört man” ifadesi Türkçe'ye “anlatılıyor” olarak
çevrilmiştir. Oysa bu ifade “insan... duyuyor” ifadesiyle karşılanabilirdi.
(III,3)
116
Türkçe cümlede geçen “özellikle de” ifadesinin önünde yer alan üç
nokta Almanca'da tire dir. (III,6)
11. Almanca cümlede geçen “Freudental” ismi “Esen Vadi” olarak çevrilmiştir.
"Esen" kelimesi "sağlık içinde olan" anlamını taşımaktadır. Oysa “Freuden”
kelimesi “neşe, sevinç” anlamına gelmektedir. (III,3)
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
13. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
14. Türkçe cümlede geçen “çok” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
15. Almanca cümle “und” bağlacıyla birbirine bağlanmış iki temel cümleden
oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise “und” bağlacı kaldırılmış, cümle sonuna
nokta konmuştur. (III,6)
Almanca cümlede kullanılan “und” bağlacı bir eş zamanlılık ifade
etmektedir. Oysa Türkçe cümlede kullanılan “sonra” kelimesi, cümlede bir
art zamanlılığa yol açmaktadır. Türkçe'de de aynı anlamın verilmesi için “ve”
bağlacı kullanılabilirdi. Almanca cümlede geçen “gedehnt” kelimesi
Türkçe'ye “her kelimenin üstüne basa basa” olarak çevrilmiştir. Bu kelime
Türkçe'de “yayvan yayvan” olarak karşılanabilirdi. (III,3)
Söz konusu kelimenin içeriğinin yanlış verilmesi cümlenin de anlamının
değişmesine neden olmuştur. (V)
117
16. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
17. Almanca cümlede geçen “alten Obstbäumen” ifadesindeki “alten” kelimesi
Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kelime Türkçe'ye “büyük” veya “ulu”
olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede yer alan “wie geschaffen zum Zelten” ifadesi de Türkçe'ye
“çadır için ideal bir yer” olarak çevrilmiştir. Ancak “Zelten” ifadesi bir isim
fiil iken “çadır” kelimesi isimdir. “Zelten” kelimesine karşılık olarak
Türkçe'de “çadır kurmak” ifadesi kullanılabilirdi. (III,5)
Ayrıca Almanca cümlede “Obstbäume” kelimesinde sonra tire gelirken,
Türkçe'de üç nokta kullanılmıştır. (III,6)
18. Almanca cümlede geçen “freudiger Tal” ifadesi ile bir kelime oyunu
yapılmıştır. Ancak çevirmen ikinci cümlede geçen “Freudental” kelimesini
"Esen Vadi" olarak çevirdiği için Almanca'da “Freude (neşe) kelimesi işe
gerçekleştirilen kelime oyununu Türkçe cümlede yapamamıştır. Çevirmen
ikinci cümlede geçen “Freudental” kelimesini “Neşe Vadi(si)” olarak
çevirseydi, bu cümlede “neşeli” kelimesi ile Almanca'daki kelime oyununu
Türkçe'ye aktarabilmiş olacaktı. (III,3)
19. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
20. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
118
21. Almanca cümlenin sonunda ünlem işareti varken Türkçe cümlenin sonunda
virgül kullanılmıştır. (III,6)
Almanca cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” dir.
Türkçe cümlenin zamanı “gelecek zaman”dır. (III,4)
22. Almanca cümlede geçen “gar nicht” ifadesi Türkçe'ye “pek de”olarak
aktarılmıştır. Ancak Almanca'daki ifadenin tam karşılığı olarak “hiç de”
ifadesi tercih edilebilirdi. (III,3)
23. Bu cümle iki dilin mevcut farklılığından dolayı Türkçe'ye bu şekilde
aktarılmıştır. (IV)
24. Almanca cümlede geçen “Eigentlich war es ihm sogar sehr recht” cümlesi
Türkçe'ye “Aslında hiç de fena olmayacaktı” olarak çevrilmiştir. Ancak
doğrusu “Aslında fazlasıyla işine bile gelirdi” olacaktır.(V)
Almanca cümlede yer alan “die Probleme mit der verletzten Hand”
tamlaması Türkçe'ye “yaralı parmaklarla” olarak çevrilmiştir. Tamlamada
“problem” kelimesi hiç yer almazken “Hand (el)” kelimesi de “parmak”
olarak çevrilmiş, zincirleme isim tamlaması böylelikle hem yanlış hem de
eksik olarak aktarılmıştır. (III,5)
Sayfa 17
1. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
119
2. Almanca cümlenin sonunda nokta ve kısa çizgi yer alırken Türkçe cümlede
kullanılan üç nokta ile aynı duraklama süresi sağlanmaya çalışılmıştır. İşaret
değiştirilmiş olsa da amaç ve etki aynıdır. (II)
3. Almanca cümlede geçen “nur (sadece)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Aynı şekilde cümlede geçen ve Türkçe'ye “-de, -da” ekiyle
çevrilmesi gereken “auch” kelimesi de Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
4. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
5. Almanca cümlede geçen “Antons Mutter” ifadesindeki “Antons” yani
“Anton'un” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
6. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
7. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. Tutarlı çeviri cümle (II)
120
10. Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmuştur. Ancak
Türkçe cümle sadece bir temel cümleden oluşmaktadır. Almanca'daki yan
cümle Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,5), (VII)
Almanca cümlede geçen “Ruine” kelimesi tekildir. Ancak Türkçe cümlede
çoğul olarak kullanılmıştır. Ayrıca “da drüben (oradaki)” ifadesi de “şu” ile
karşılanmıştır. (III,3), (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Eğer vampir diye bir şey varsa (bile), olsa olsa oradaki korkunç harabede
olur
11. Türkçe çeviride Almanca’daki kelimelerin anlamları doğru olarak
verilmiştir, ancak ortaya çıkan cümle Türkçe’de içerik olarak anlamsız
olmuştur. Çenesini uzatmak “onaylamak” anlamında kullanıldığı için “başını
salladı” ifadesi kullanılabilirdi. Interferenz Fehler
12. Tutarlı çeviri cümle (II)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. Türkçe cümlede geçen “yok musunuz” ifadesi cümleye eklenmiştir. Almanca
cümle bu ifadeyi içermesine rağmen, Türkçe'de sadece "Ah, siz!" denmesi
yeterli olurdu. (III,1)
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
121
• Başlık
16. Almanca cümle bir temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümle ise noktalı
virgülle birbirine bağlanmış iki temel cümleden oluşmuştur. Çevirmenin
böyle bir çeviriyi tercih etmesinin nedeni, aksi takdirde cümlenin çok
uzayacak olması ve bir çocuğun anlamasını zorlaştıracağı olabilir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “Landgasthof” kelimesine karşılık olarak
“pansiyon” kelimesi kullanılmıştır. Ancak doğrusu “köy pansiyonu”
olacaktır. (III,3)
17. Tutarlı çeviri cümle (II)
18. Almanca cümle bir temel cümleden ve temel cümlenin son kelimesini
açıklayan bir yan cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle sadece bir temel
cümleden oluşmaktadır. Almanca cümledeki yan cümlenin yüklemi Türkçe
cümlenin yüklemi olmuştur. Almanca'daki yan cümlenin açıkladığı
“Spitzenvorhänge” kelimesi ise Türkçe cümlenin öznesi olmuştur.(III,5)
Türkçe cümlede geçen “odada” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır.(III,1)
Almanca cümlede geçen “zuziehen” kelimesi için Türkçe'de “açılıp
kapanabilen” ifadesi kullanılmıştır. Ancak bu kelime sadece “kapanabilen”
anlamını taşımaktadır Ayrıca Almanca cümlede geçen “In dem größeren der
beiden” ifadesi “Büyük odada” olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “İkisi
122
arasında daha büyük olanında” olacaktır. Aynı şekilde Almanca
cümlede geçen “Himmelbett (süslü yatak)” kelimesi de “cennet yatağı”
olarak çevrilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir
İkisi arasında daha büyük olanında, kapanabilir dantelli perdeleri olan süslü
bir yatak duruyordu.
Sayfa 18.
1. Almanca cümlede geçen “Antons Vater” yani “Anton'un babası” ifadesi
Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede yer alan “tire işareti” Türkçe'de “üç nokta” ile
karşılanmıştır. (III,6)
2. Almanca cümle bir temel cümledir. Yazar cümlenin ortasında tire işaretini
kullanmak suretiyle okurken bir duraklama yapılmasını sağlamış ve cümlenin
ikinci bölümündeki vurguyu arttırmıştır. Çevirmen de hem Türkçe'de aynı
etkiyi yaratabilmek amacıyla hem de diğer türlü cümlenin anlaşılırlığını
yitirmesi sebebiyle ikinci bir temel cümle yaratma yoluna gitmiştir. (III,5)
Almanca cümlede “tire” işareti kullanılan yerde Türkçe cümlede “üç nokta”
kullanılmıştır. (III,6)
Türkçe cümlede geçen “bir kenarda” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “Waschtisch (Lavabo)” yerine "yıkanma masası”,
“bemalte Schüssel (boyanmış çanak)” yerine “emaye leğeni”, “Krug (testi)”
yerine de “ibrik” kelimeleri kullanılmıştır. (III,3)
123
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton'un odası daha küçüktü – (odada), üstünde boyalı bir çanak ve testi
duran bir lavabo vardı
3. Çevirmen üçüncü ve dördüncü cümleyi birleştirerek çevirmiştir. Ancak
bunun nedeni iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır. Türkçe’de
“Anton tam alay edecekti” diye bir cümle kurulsaydı, dile aykırı olurdu. (IV)
Almanca cümlede geçen “spotten” kelimesi Türkçe'ye “diyecekken” olarak
aktarılmıştır. Oysa doğrusu "alay edecekken" olmalıdır. (III,3)
4. Bu cümle üçüncü cümleyle birlikte verilmiştir. “fließend (devamlı)” kelimesi
“foşur foşur” ile karşılanmıştır. (III,3) Almanca’daki
“tire” Türkçe’de “nokta” ile verilmiştir.
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. Türkçe cümlede geçen “betont (bir sesle)” Türkçe’ye “görünmeye çalışarak”
olarak aktarılmıştır. (III,3)
7. Almanca cümle iki temel cümle ve üç yan cümleden oluşmakladır. Almanca
cümledeki son yan cümle Türkçe cümlede yer almamaktadır. Bunun nedeni
Almanca cümlenin çok uzun olması ve Türkçe'ye çevrildiğinde anlaşılmayı
zorlaştıracak olması olabilir. Ancak neden bu olsa bile çevirmen yan cümleyi
ayrıca bir temel cümle olarak çevirebilirdi. (III,5)
124
Benim önerim çevirmenin yaptığı çevirinin sonuna Almanca cümlenin
sonunda yer alan yan cümleyi eklemek yönündedir.
“Anne ve babasının odası ise eğri büğrü arnavut kaldırımları olan caddeye
bakıyordu.”
8. Almanca cümledeki “wollen (istemek)” kelimesi “können (yapabilmek/
edebilmek)” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“schon” kelimesine karşılı kullanılan “bile” kelimesi Türkçe’de cümle
sonunda yer almalıydı.
9. “knorrig (dallı budaklı)” kelimesi “boğum boğum gövde” ile, “weit
ausladender Krone (taç kısmı geniş)” iadesi “kocaman bir şemsiyeyi andıran”
ile karşılanmıştır. Çevirmenin şemsiye benzetmesini yapmış olmasının
nedeni, orijinal cümlede anlatılanın okuyucunun (çocukların) gözünde daha
iyi canlanmasını sağlamak olabilir. (III,3)
Türkçe çeviride temel cümlenin bir kısmı(“mit” edatı ile başlayan kısım) ile
yan cümle yer değiştirmiştir. (III,5)
“fast (nerdeyse)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
10. “kurulacak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
11. Türkçe cümlede “kazağının” ve “uyku tulumunu” derken iyelik eki
kullanılmıştır. Almanca cümlede böyle bir ek bulunmamaktadır. (III,5)
125
12. “mächtig (büyük, heybetli)” kelimesi “muhteşem” ile karşılanmıştır.
13. Almanca cümlenin öznesi “Blattwerk (yapraklar)” kelimesi Türkçe cümlenin
nesnesi olmuştur. (III,5)
dicht (sık)” kelimesi “çok” ile, “Dämmerlicht (alacakaranlık (kapkaranlık) ile
karşılanmıştır. (III,3)
“herrschen (hakim olmak)” Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
14. “direkt neben dem Stamm (kökün hemen yanına)” ifadesi Türkçe cümleden
çıkarılmıştır. (III,2)
Sayfa 19
1. “Almanca’daki “als” ile başlayan yancümlenin öznesi “seine Eltern (anne ve
babası), Türkçe cümlede gizli özne “onlar” olarak çevrilmiş, Almanca’daki
temel cümlenin nesnesi (Dativ Objekt) ise “ihnen (onlara)” iken Türkçe
cümlede “anne ve babasına” olmuştur. (III,5)
2. “lachen (gülmek)” kelimesi “kahkaha atmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. Tutarlı çeviri cümle (II)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
126
6. Tutarlı çeviri cümle (II)
7. “gibiydi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. “grässlich (korkunç)” kelimesi “iğrenç” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümledeki “kısa çizgi” Türkçe’de “üç nokta” olarak, Almanca
cümlenin sonundaki “ünlem” de “nokta” olarak çevrilmiştir.(III,6)
Bunun dışında Türkçe cümle, orijinaldeki etkinin yaratılabilmesi amacıyla
serbest olarak çevrilmiştir. (IV)
10. Almanca cümledeki “und (ve)” bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
Almanca cümlede tırnak işaretini takip eden iki temel cümle vardır, Türkçe
cümlede ise bağlacın kaldırılması dolayısıyla bir temel cümle bulunmaktadır.
(VII)
Orijinal cümlede tırnak içerisindeki ifadeden sonra “üç nokta” gelmektedir.
Türkçe cümlede ise “virgül” vardır. (III,6)
Almanca cümledeki eylem art zamanlı olarak gerçekleşmiştir. Türkçe’deki
eylem ise eş zamanlıdır. (III,4)
127
11. Almanca’daki cümle tamamen serbest çevrilmiştir.(I)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ne de olsa ikimizin de kendi zevki ve dünya edebiyatı ile ilgili kendi
düşünceleri var.”
12. * “verstaubt sein” ifadesi ilk anlamı ile yani “tozlanmak” olarak çevrilmiştir.
Ancak bu kelime söz konusu cümlede “eskimiş, yıllanmış” anlamında
kullanılmıştır. Türkçe’de bu ifade “antika olmak” ile karşılanabilirdi.
Interferenz Fehler
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. Tutarlı çeviri cümle (II)
15. “öyle değil mi?” cümlesi, orijinal metne eklenmiştir. (VI)
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. Tutarlı çeviri cümle (II)
18. Almanca’da tırnak içindeki cümlenin öznesi “Anton” dur. Türkçe cümlede
ise gizli özne “o” dur. (III,5)
“bemerken (dedi)” kelimesi yerine “ekledi” kelimesi yerleştirilmiştir. (III,3)
“de” dahi eki cümleye eklenmiştir. (III,1)
128
19. “heute nacht” ifadesi ve “listig (kurnaz) kelimesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
“schlafen (uyumak)” yerine “yatmak”, “sagte (dedi)” yerine “atıldı”
kelimeleri kullanılmıştır. (III,3)
“hemen” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
20. Almanca’da tırnak içindeki cümlenin Türkçe’deki tam karşılığı “söz konusu
bile olamamak” ifadesidir. Türkçe çeviride “mümkün değil” ile
karşılanmıştır. Almanca’daki ifade Türkçe çevirideki karşılığına oranla daha
serttir. (I)
21. “daha” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
22. Türkçe cümle iki dilin farklı yapısından dolayı serbest çevrilmiştir. (IV)
130
B. METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ
(Der kleine Vampir liest vor, s. 52-63)
130
Sayfa 52 • Ein Andenken an Graf
Dracula (Başlık)
1. Anton flog dieselbe Strecke
wie in der vergangenen Nacht.
2. Nur landete er diesmal nicht
am Rand des
Tannenwäldchens, sondern
flog weiter, bis er die
halbzerfallene Ringmauer der
Ruine vor sich sah.
3. Rasch steuerte einen Baum an,
der in der Nähe des Burgstores
stand, und versteckte sich
zwischen den Ästen.
4. Jetzt war Anton kaum einen
Steinwurf von der Ruine und
ihren grässlichen Bewohnern
entfernt – grässlich jedenfalls,
was die Verwandten von Anna
und Rüdiger betraf...
5. Er spürte, wie ihn plötzlich der
Mut verließ.
Sayfa 52
• Kont Drakula'dan Bir Anı
(Başlık)
1. Anton bir gece önceki yoldan
uçtu.
2. Yalnız bu kez çamlığın
yakınlarına inmedi, harabelerin
yarı yıkılmış sur duvarlarını
önünde görene dek uçmaya
devam etti.
3. Hemen kale kapısının
yakınlarındaki bir ağaca
yöneldi ve dalların arasına
saklandı.
4. Şimdi harabeden ve içinde
yaşayan iğrenç sakinlerinden,
yani Anna ile Rüdiger'in
korkunç akrabalarından bir taş
atımlık bir mesafedeydi.
5. Cesaretini yitirmek üzereydi.
131
6. Der Gedanke, zu dem
Landgasthof von Frau
Tugendhaft zurückzufliegen –
noch bevor ihn ein scharfes
Vampiraugenpaar erspäht
haben konnte -, durchzuckte
ihn und war verlockend,
äußerst verlockend!
7. Ein scharfes
Vampiraugenpaar...
8. Während Anton zur Ruine
hinüberblickte, kam es ihm auf
einmal so vor, als hätte sich
neben den Burgtor etwas
bewegt.
9. Jetzt hämmerte sein Herz wie
verrückt.
10. Ja, er hatte sich nicht
getäuscht:
11. Da war jemand!
6. Bayan İffet'in pansiyonuna geri
dönme düşüncesi – keskin bir
çift vampir gözü onu
keşfetmeden önce – giderek
daha cazip geliyordu, çok çok
cazip!
7. Keskin bir çift vampir gözü ..
8. Anton harabelere doğru
bakarken kale kapısının
yanında bir şeylerin hareket
ettiğini gördü sanki.
9. Kalbi güm güm atmaya
başladı.
10. Evet, yanılmamıştı
11. Orada biri vardı!
132
12. Eine große Gestalt in einem
schwarzen Umhang umrundete
mit langsamen Schritten das
Burgtor: ohne Zweifel ein
Vampir!
13. Ob der Vampir auf jemandem
wartete, möglicherweise sogar
– Anton spürte, wie es ihm
eiskalt über den Rücken lief –
auf ihn...?
14. Seltsam war nur, dass der
Vampir sich überhaupt nicht
umsah.
Sayfa 53
1. Unverwandt musterte er den
Erdboden, als würde er dort
nach Spuren suchen –
vielleicht nach... menschlichen
Spuren?
2. Jetzt hörte Anton schlurfende
Schritte, begleitet von einem
klappernden Geräusch, und
dann sah er einen zweiten,
kleineren Vampir, der sich, auf
einem Stock gestürzt, aus dem
verwilderten Garten der Ruine
näherte.
12. Üstünde siyah peleriniyle
heybetli bir yaratık ağır aksak
kale kapısında volta atıyordu:
Kuşkusuz bir vampir!
13. Acaba birini mi bekliyordu?
Sakın, sakın – Anton sırtından
soğuk terler boşandığını
hissetti- onu bekliyor olmasın!
14. Garip olan, vampirin etrafına
hiç bakınmamasıydı.
Sayfa 53
1. Bir iz arıyormuş gibi tüm
dikkatiyle yeri inceliyordu,
belki de ... insan izleri arıyor
olmasın?!
2. Anton ayak sesleri duydu,
sonra ayak seslerine eşlik eden
bir tıkırtı.
Ufak tefek bir vampir belirdi
sonra, bir bastona abanmış,
harabenin vahşi otlar bürümüş
bahçesine yaklaşıyordu.
133
3. Als der Vampir mit dem
Stock das Burgtor fast erreicht
hatte, rief er mit hoher, dünner
Stimme: „Hast du ihn entdeckt,
Willhelm?“
4. „Ihn?“ Anton gefror das Blut
in den Adern.
5. „Nein“, antwortete der große
Vampir dumpf.
6. „Bisher noch nicht.“
7. Bestimmt war das Willhelm
der Wüste, der Großvater von
Anna, Rüdiger und Lumpi, von
dem der kleine Vampir
berichtet hatte, er sei immer
besonders hungrig...
8. „Dann lass doch die Sucherei!“
sagte der Vampir mit dem
Stock.
3. Bastonlu vampir kale kapısına
yaklaşır yaklaşmaz tiz, yüksek
bir sesle "Onu bulabildin mi
Wilhelm"diye bağırdı.
4. “Onu mu?” Anton'un
damarlarındaki kan dondu.
5. “Hayır,” diye cevap verdi uzun
boylu vampir boğuk bir sesle.
6. “Henüz değil!”
7. Şüphesiz bu Anna, Rüdiger ve
Bıçkın'ın büyükbabası İnsafsız
Wilhelm idi; küçük vampir
ondan bahsederken her zaman
aç olduğundan dem vurmuştu...
8. “Öyleyse aramaktan
vazgeçsene!”dedi bastonlu
vampir.
134
9. Ob das Sabine die
Schreckliche war?
10. Fröstelnd dachte Anton daran
zurück, wie er sie im Sarg hatte
liegen sehen – neben sich die
Chronik der Familie von
Schlotterstein, einen
Krückstock, eine Tasche,
Handschuhe und Pantoffeln.
11. Sie hatte im Schlaf gelächelt,
und Anton hatte ihre sehr
weißen, sehr spitzen
Vampirzähne gesehen...
12. “Aber ich muss ihn hier
verloren haben!” erwiderte
Wilhelm.
13. Anton horchte auf “Verloren?”
14. Dann... dann suchte der große
Vampir gar nicht nach ihm?
15. „Aber das ist doch reine
Zeitverschwendung, was du da
machst“ sagte der kleinere
Vampir.
9. Yoksa o korkunç Sabine
miydi?
10. Onu tabutta yatarken gördüğü
anı hatırlayan Anton ürperdi;
yanında Titrektaşızade Tarihi,
bir baston, bir çanta, eldivenler
ve terlikler vardı.,
11. Uykusunda gülümsemişti ve
Anton onun bembeyaz, sipsivri
dişlerini görmüştü
12. “Ama onu burada kaybetmiş
olmalıyım!”diye cevap verdi
Wilhelm.
13. Anton “kaybetmiş” kelimesine
kulak kabarttı.
14. Öyleyse... öyleyse uzun boylu
vampir onu aramıyordu!
15. “Zaman kaybı bu senin
yaptığın!” dedi bastonlu
vampir.
135
Sayfa 54
1. „Zeitverschwendung?“
schnaubte Wilhelm.
2. „Das nennst du
Zeitverschwendung, wenn ich
versuche, meinen silbernen
Manschettenknopf
wiederzufinden, den ich von
Graf Dracula persönlich
bekommen habe?“
3. „Es wäre Graf Dracula völlig
egal, ob du ihn nun verloren
hast oder nicht“, antwortete der
kleinere Vampir.
4. „Mir ist es aber nicht egal“
sagte Willhelm.
5. „Der Manschettenknopf ist
mein einziges Andenken an
ihn.“
6. Und in vorwurfsvollem Ton
setzte er hinzu:
Sayfa 55
1. “Zaman kaybı mı?” diye
homurdandı Wilhelm.
2. “Kont Drakula'nın bizzat
hediye etmiş olduğu gümüş kol
düğmemi bulmaya çalışmama
zaman kaybı mı diyorsun sen!”
3. “Onu kaybedip kaybetmediğin
Kont Drakula'ya vız gelir
artık!” diye cevap verdi ufak
tefek vampir.
4. “Ama bana vız gelmiyor !”
dedi Wilhelm.
5. “Bu kol düğmesi ondan bana
kalan tek hatıra!”
6. Ve sitem dolu bir sesle ekledi:
136
7. Die anderen
Erinnerungsstücke hältst du ja
unter Verschluss in deinem
Sarg:
8. Die schwarzen Samtpantoffeln,
die Graf Dracula so gern
angehabt hat, die
perlenbestickte Tasche und die
Handschuhe seiner- ach!- so
früh und so tragisch verglühten
Carmelia Gräfin Dracula!“
9. Jetzt wusste Anton, dass es
tatsächlich Sabine die
Schreckliche war!
10. „Bei mir sind sie auch am
sichersten!" erwiderte Sabine
die Schreckliche hoheitsvoll.“
11. „Schließlich bin ich in unsere
Sippe einer der ältesten,
erfahrensten und
weitblickendsten Vampire.“
12. Besonders weitblickend finde
ich es nicht, wenn du Rüdiger
erlaubst, unsere Chronik von
Schlotterstein zu studieren",
brummte Wilhelm.
7. Ne de olsa diğer anıları sen
tabutunda kilitli tutuyorsun:
8. Siyah ipek terlikleri mesela,
Kont Drakula onları ne kadar
da severek giyerdi, sonra incili
çantayı ve eldivenleri... ah...
öylesine erken ve dramatik
şekilde aramızdan ayrılan
Kontes Carmelia Drakula'nın
eldivenlerini!”
9. Anton artık emindi, ufak tefek
Vampir Korkunç Sabine'den
başkası olamazdı.
10. Bende daha emniyetteler!”
diye cevap Korkunç Sabine
kibirli bir tavırla.
11. “Ne de olsa bizim klanda en
yaşlı, en deneyimli ve uzak
görüşlü vampirlerden biri
benim!”
12. “Ben, Rüdiger'e bizim
Titrektaşızade Tarihi’ni
vermeni pek de uzak
görüşlülük olarak
değerlendiremiyorum!” diye
homurdandı Wilhelm.
137
13. „Davon verstehst du
nichts!“ entgegnete Sabine die
Schreckliche.
14. „Angesichts der Bedrohungen
unserer Gattung muss jeder
von Schlotterstein Bescheid
wissen über die lange,
ehrenvolle Geschichte unserer
Familie.“
15. Aber ausgerechnet Rüdiger...“
sagte Wilhelm zweifelnd.
16. „Ja, gerade Rüdiger!“
antwortete Sabine die
Schreckliche und schwang zur
Bekräftigung ihren Stock.
Sayfa 56
1. „Er hat sich entschlossen, reif
und weise zu werden wie ein
erwachsener Vampir – das sind
seine eigenen Worte.“ –
13. “Sen ne anlarsın ki!” diye
karşılık verdi Korkunç Sabine.
14. “Türümüzün karşı karşıya
olduğu tehlikeler göz önüne
alınacak olunursa her Titrektaş
ferdinin, ailemizin uzun ve
onurlu geçmişinden haberdar
olması gerekiyor.”
15. “Ama tam da Rüdiger!” dedi
Wilhelm.
16. “Evet, tam da Rüdiger!” diye
cevap verdi Korkunç Sabine ve
söylediklerinin altını çizmek
istercesine bastonunu salladı.
Sayfa 56
1. “Olgun ve bilge olmaya
karar vermiş, tıpkı yetişkin bir
vampir gibi...bunlar kendi
sözleri...”
138
2. „Wenn nur noch Anna
endlich soweit wäre!“
3. Sie seufzte.
4. „Und im übrigen“ fuhr sie mit
erhobener Stimme fort, „nimmt
er seine Aufgabe sehr ernst,
unser Rüdiger!
5. Ich war gerade in der
Burgkapelle und habe mich
überzeugt, dass er fleißig und
gewissenhaft studiert.
6. Stell dir vor: Er ist schon beim
Jahr dreizehn Vampirzeit
angekommen.“
7. „Ach, wirklich?“ sagte
Wilhelm – nicht sehr
beeindruckt, wie es Anton
schien.
2. “Keşke Anna da o duruma
gelseydi!”
3. Derin bir iç geçirdi.
4. “Hem ayrıca," diye devam etti
sesini yükselterek, “işini çok
ciddiye alıyor şu bizim
Rüdiger!
5. Biraz önce onu kontrol etmeye
kalenin kilisesine gittiğimde
ciddi ciddi çalıştığını gördüm.
6. Düşünsene bir: Vampir
zamanının on üçüncü yılına
gelmiş bile.”
7. “Ah, sahi mi?" dedi Wilhelm...
Pek etkilenmiş bir hali yoktu
doğrusu
139
8. „Ja, bei dreizehn!“ sagte
Sabine die Schreckliche noch
einmal.
9. „Und jetzt werde ich
losfliegen.
10. Mein Magen – „ sie kicherte,
„knurrt schon gewaltig.“
11. Damit ließ sie ihren Stock
unter dem Umhang
verschwinden, machte ein paar
Bewegungen mit den Armen
und flog.
12. „Warte doch! Ich komme mit!“
rief Wilhelm.
13. „Ich werde Morgen
weitersuchen.“
14. Anton atmete erleichtert auf,
als er die beiden davonfliegen
sah.
15. Er wartete noch einen Moment.
8. “Evet onüçüncü yılına,” dedi
korkunç Sabine bir kere daha.
9. “Ve şimdi uçacağım.
10. Midem...” kıkır kıkır güldü,
“oldukça guruldamaya
başladı.”
11. Bunları söyledikten sonra
bastonunu pelerininin altında
yok edip kollarıyla birkaç
hareket yaptıktan sonra uçup
gitti.
12. „Beklesene! Ben de
geliyorum!“ diye bağırdı
Wilhelm arkasından.
13. „Onu aramaya yarın devam
ederim.“
14. Vampirlerin uçup gittiklerini
gören Anton rahatlayarak derin
nefes aldı.
15. Bir süre daha bekledi.
140
16. Aber alles blieb ruhig.
17. Da erhob er sich vorsichtig in
die Luft, flog über das Burgtor
und landete im Garten der
Ruine – neben ein paar
halbhohen Büschen.
Seite 57
• Mutterseelenallein (Başlık)
1. Von hier aus konnte Anton das
Licht sehen, das durch die
schmalen, vergitterten Fenster
der Burgkapelle in den Hof
fiel.
2. Hoffentlich ist Rüdiger allein!
dachte er beklommen.
3. Bei der Vorstellung, auch
andere Verwandte des kleinen
Vampirs – Tante Dorothee
zum Beispiel oder Hildegard
die Durstige – könnten in der
Kapelle sein, um sich von
Rüdigers Fleiß zu überzeugen,
verspürte Anton einen eisigen
Schauder.
16. Ortalık sessizdi
17. Sonra dikkatle havalandı, kale
kapısının üstünden uçup
harabelerin bahçesine
kondu...uzun ve sık çalıların
yanına.
Seite 57
• Yapayalnız (Başlık)
1. Anton buradan kilisenin dar,
parmaklıklı penceresinden
avluya düşen ışığı
görebiliyordu.
2. Rüdiger yalnız olsa bari! diye
düşündü endişeyle.
3. Küçük vampirin diğer
akrabaları, örneğin Dorothee
teyze ya da Susuz Hildegard,
Rüdiger'in çalışkanlığını
kontrol etmek için kiliseye
gelmişse? Bunun düşüncesi
bile Anton'un soğuk soğuk
terlemesine yetti.
141
4. Zögernd ging er auf die
erleuchteten Fenster zu und
blickte sich immer wieder
besorgt um.
5. Vor allem den Burgturm
behielt er im Auge; denn Anna
hatte ihm erzählt, dass die
Plattform des Burgturms der
bevorzugte Abflug- und
Landeplatz der Vampire war.
6. Als Anton ein Schwirren in der
Luft hörte, blieb ihm vor
Schreck fast das Herz stehen.
7. Aber dann erkannte er, dass es
nur ein Vogel war.
8. Doch sein Herz schlug jetzt
ganz unregelmäßig – und auf
den letzten Schritten bis zur
Burgkapelle wurden ihm die
Beine immer schwerer.
9. Endlich hatte er die Kapelle erreicht.
4. Aydınlık pencereye doğru
giderken durmadan etrafına
bakınıyordu.
5. Özellikle de kuleyi
gözetliyordu; çünkü Anna bir
keresinde vampirlerin iniş ve
kalkış pisti olarak orayı tercih
ettiklerini anlatmıştı.
6. Havada vınlama sesi
duyduğunda korkudan
neredeyse kalbi duracaktı.
7. Sonra bunun yalnızca bir kuş
olduğunu fark etti.
8. Ama kalbi artık çok düzensiz
atmaya başlamıştı; kiliseye
yaklaştıkça ayakları ağırlaştı.
9. Sonunda kiliseye vardı.
142
10. Anton stellte sich auf die
Zehenspitzen, um in das innere
spähen zu können- und beinahe
hatte er vor Freude und
Erleichterung einen Schrei
ausgestoßen:
11. Mutterseelenallein saß der
kleine Vampir an dem
Holzpult, den Kopf in die
Hände gestützt, und las die
Chronik der Familie von
Schlotterstein
Sayfa 58
1. Auf dem Pult brannten vier
große weiße Kerzen, und wie
vor zwei Tagen auch, als er
den Vampir zum ersten Mal in
der Chronik hatte lesen sehen,
wurde die Burgkapelle von
zwanzig oder noch mehr
Kerzen erhellt, die auf dem
Boden standen, in Nischen an
den Wänden und auf
Mauervorsprüngen.
10. Anton parmak uçlarında
yükselip içeri baktı... ve az
kalsın sevinçten bir çığlık
atacaktı:
11. Küçük vampir yapayalnız,
kürsüde oturmuş, başını
ellerine dayamış, Titrektaşzade
Tarihi'ni okuyordu.
Sayfa 58
1. Kürsünün üstünde dört büyük
beyaz mum yanıyordu ve
içerisi tıpkı küçük vampiri ilk
defa kroniği okurken gördüğü
iki gün öncesi gibi yirmi kadar
mumla aydınlanmıştı. Yerler,
nişlerin içi, duvarlar, çıkıntılar,
her yer mum doluydu.
143
2. Eine richtige
Festbeleuchtung, die für Anton
einen großen Vorteil hatte:
3. Er konnte in alle Ecken und
Winkel der Kapelle blicken
und sich auf diese Weise
davon überzeugen, dass
Rüdiger wirklich allein war.
4. Anton atmete auf.
5. Leise ging er zur Eingangstür
der Kapelle und drückte die
rostige Klinke herunter.
6. Mit einem schauerlichen
Quietschen öffnete sich die
schwere, eisenbeschlagene
Tür.
7. Hastig – bevor einer von
Rüdigers Verwandten, die
vielleicht noch in der Nähe der
Burgruine herumflogen,
aufmerksam werden konnte –
trat Anton in die Kapelle und
machte die Tür hinter sich zu.
2. Törensel bir aydınlatmaydı bu
ve Anton'un çok işine gelmişti;
3. kilisenin köşe bucak her
tarafını görebildiği için
Rüdiger'in gerçekten de yalnız
olduğuna ikna olabilmişti.
4. Anton derin bir nefes aldı.
5. Sessizce kilisenin giriş
kapısına gitti ve paslı kapı
kulpunu aşağı indirdi.
6. Ağır, demir kapı korkunç bir
gıcırtıyla açıldı.
7. Anton, belki de henüz
harabelerin yakınlarında
uçmakta olan vampirlerin
dikkatini çekmeden aceleyle
kiliseye girip kapıyı arkasından
kapattı.
144
8. Ein eigenartiger, strenger
Geruch schlug ihm entgegen –
eine betäubende Mischung aus
Kerzenduft und Moder.
9. Anton musste husten, und so
hörte sein freundlich gemeintes
„Hallo, Rüdiger!“ eher gequält
an.
• Lass mich in Frieden!
(Başlık)
10. Aber wie auch immer es
geklungen haben mochte – der
kleine Vampir hob nicht
einmal den Kopf.
11. Über die Chronik gebeugt saß
er da, und nicht das kleinste
Anzeichen verriet, dass er
Anton überhaupt bemerkt
hatte.
8. Değişik, keskin bir kokuyla
karşılaştı; mum kokusu ile küf
kokusu karışımı baş döndürücü
bir koku.
9. Anton öksürmek zorunda
kaldı, bu yüzden “Merhaba
Rüdiger!” selamı istediği kadar
içten çıkmadı ağzından.
• Beni rahat bırak! (Başlık)
10. Ama sesi nasıl çıkmış olursa
olsun... küçük vampir kafasını
bile kaldırmadı.
11. Kitabın üzerine eğilip kalmıştı,
Anton’u fark ettiğine dair en
ufak bir belirti bile yoktu.
145
Sayfa 60
1. Anton machte ein paar
vorsichtige Schritte in die
Kapelle hinein.
2. War Rüdiger etwa... krank?
3. Oder konnte es sein, dass er
deshalb ihn nicht beachtete,
weil er wütend auf ihn war?
4. Schließlich war Anton gestern
nicht zu ihrer Verabredung
gekommen!
5. „Ich wäre ja gekommen“,
begann Anton zaghaft – da
blickte der kleine Vampir von
der Chronik auf.
6. Seine Augen waren gerötet und
verquollen, und in den
Augenwinkeln glitzerten
Tränen.
Sayfa 60
1. Anton birkaç adım daha attı.
2. Yoksa Rüdiger hasta mıydı?
3. Sakın kızgın olduğu için onu
görmezlikten geliyor olmasın?
4. Ne de olsa dünkü
randevularına gitmemişti.
5. “Ben gelecektim,” diye söze
başladı tane tane konuşmaya
çalışarak... küçük vampir
kitaptan başını kaldırdı.
6. Gözleri kıpkırmızı ve şişti, göz
pınarlarında yaşlar
parıldıyordu.
146
7. „Geh weg!“ sagte der
kleine Vampir mit einer
Stimme, aus der jede
Lebensfunke gewichen zu sein
schien.
8. „Geh weg und lass mich in
Frieden!“
9. „Aber –„ Anton schluckte.
10. „Wir – wir sind doch Freunde!
11. Ich... kann ich dir nicht
helfen?“
12. „Helfen?“ wiederholte der
Vampir dumpf.
13. „Mir kann keiner helfen, keiner
außer..“
14. Er brach ab.
15. „Oh, Olga!“ rief er dann, und
jetzt schluchzte er so laut, dass
Anton erschrocken zur Tür
zurückwich.
7. “Git” dedi vampir.
Yaşama sevinci uçup gitmişti
sanki.
8. “Git ve beni rahat bırak!”
9. “Ama...” Anton yutkundu.
10. “Biz... biz arkadaş değil miyiz!
11. Ben sana nasıl yardımcı
olabilirim?”
12. “Yardım mı?” diye tekrarladı
vampir boğuk bir sesle.
13. “Bana kimse yardım edemez.
Kimse, şeyden başka...”
14. Devamını getiremedi.
15. “Ah Olga!” diye bağırdı sonra;
Öyle hıçkırıyordu ki, Anton
korku içinde kapıya doğru
geriledi.
147
16. „Was ist mit Olga?“ fragte
Anton ahnungsvoll.
17. „Oh, diese grässliche Nacht in
Transsylvanien!“ antwortete
der kleine Vampir
schmerzerfüllt.
18. „Was muss Olga durchgemacht
haben!
19. Wie muss sie gezittert haben.
20. „Die Nacht in
Transsylvanien?“ wiederholte
Anton.
21. War es möglich, dass Rüdigers
Kummer mit einem Ereignis
zusammenhing, von dem er in
der Chronik der Familie von
Schlotterstein gelesen hatte?
22. „Ach, wenn ich doch sagen
könnte, wie leid sie mir tut!“
jammerte der kleine Vampir.
16. “Olga’ya ne oldu?” diye sordu
neler geleceğini sezinleyerek.
17. “Uf, Transilvanya’daki o
korkunç gece!” diye cevap
verdi küçük vampir acı içinde.
18. “Olga neler çekmiş olmalı!
19. Ne biçim titremiş olmalı!”
20. “Transilvanya’daki o gece
mi?” diye tekrarladı Anton.
21. Acaba Rüdüger’in derdi
Titrektaşızade Tarihi’nde
okuduğu bir yerele mi ilgiliydi.
22. “Ah, keşke ona nasıl
üzüldüğümü anlatabilseydim!”
diye sızlandı küçük vampir
148
23. Das alles habe ich gar
nicht gewusst!“
24. „Gewusst?“ sagte Anton.
25. „Was denn?“
Sayfa 61
1. Erneut schluchzte der kleine
Vampir auf und suchte unter
seinem Umhang nach einem
Taschentuch.
2. Schließlich förderte er ein
graues, fleckiges Stück Stoff
zutage, in das er sich lange und
umständlich schneuzte.
3. „Das furchtbare Erlebnis im
Schlosskeller“, erklärte er
heiser.
4. „Der Schock, den Olga in jener
entsetzlichen Nacht erlitten
hat.
5. Er putzte ausgiebig sich die
Nase.
23. “Bütün bunların hiçbirini
bilmiyordum!”
24. Bilmek mi?” dedi Anton.
25. “Neyi?”
Sayfa 61
1. Küçük vampir yeniden
hıçkırmaya başlayıp pelerinini
altında bir mendil arandı.
2. Sonunda lekeli gri bir kumaş
parçası çıkarttı, uzun uzun ve
beceriksizce sümkürdü.
3. “Sarayın mahzeninde olan o
korkunç şeyleri,” diye cevap
verdi kısık bir sesle.
4. “Olga’nın o gece yaşamış
olduğu o korkunç şoku!”
5. Sümkürmeye devam etti.
149
6. Schließlich sagte er um
Fassung bemüht:
7. „Aber vielleicht ist es gar nicht
so schlecht, dass du heute
hergekommen bist, Anton.
8. Jetzt habe ich wenigstens
jemanden, mit dem ich mein
Leid teilen kann!“
9. „Dein Leid teilen?“ fragte
Anton argwöhnisch.
10. „Ja!“ der Vampir schniefte
noch einmal, und dann fragte
er mit auf einmal ganz
veränderter Stimme:
11. „Geteiltes Leid ist doch halbes
Leid – sagt man nicht so?“
12. „Hm... kann sein“, murmelte
Anton.
13. „Na also! Dann komm.“
6. Sonunda kendine hakim
olmaya çalıştı
7. “Ama belki gelmen iyi oldu,
Anton.
8. Şimdi hiç olmazsa dertlerimi
paylaşacağım biri var
yanımda!”
9. “Dertlerini paylaşmak mı?”
diye sordu Anton şüphe içinde.
10. “Evet!” vampir bir kere daha
sümkürdü ve sonra son derece
değişmiş canlı bir sesle
11. “Paylaşılmış acı yarı yarıya
azalır!.. Öyle denmez mi?
12. “Hımmm... olabilir,” diye
mırıldandı Anton
13. Ne ala! Gel öyleyse.,
150
14. Und als Anton zögerte,
rief er ungeduldig:
15. „Was ist, worauf wartest du
noch?“
16. Voller Unbehagen näherte
Anton sich dem Holzpult.
17. Immerhin konnte er nicht
wissen, auf welche Weise der
kleine Vampir sein „Leid mit
ihm teilen“ wollte...
18. Doch Rüdiger schien mit
seinem Gedanken
ausschließlich bei der Chronik
der Familie Schlotterstein zu
sein.
19. Sobald Anton das alte Holzpult
erreicht hatte, sagte er mit
knarrender Stimme: „Setz
dich!
20. Nun sollst du erfahren, was
sich in der schrecklichen
Nacht in Olgas Schlosskeller
abgespielt hat“
14. Anton’un tereddüt ettiğini
görünce sabırsızlıkla
15. “Ne oldu? Daha ne
bekliyorsun?” diye sordu.
16. Anton sıkıntıyla ahşap kürsüye
doğru ilerledi.
17. Ne de olsa küçük vampirin
“acılarını nasıl paylaşmak
istediğini bilemiyordu...
18. Ama Rüdiger’in tek düşüncesi
“Titrektaşzade Tarihi” ydi.
19. Anton eski ahşap kürsüye
yaklaşır yaklaşmaz vampir
çatlak bir sesle “Otur!” dedi.
20. “Şimdi o korkunç gecede
Olga’nın sarayının mahzeninde
olup bitenleri öğreneceksin.”
151
21. Setzen? Anton sah sich
um.
22. Noch immer gab es nur einen
einzigen Stuhl in der
Burgkapelle, und auf dem
thronte Rüdiger.
Sayfa 62 1. Anton hatte die Wahl,
entweder stehenzubleiben oder
sich mit einem der Steine
zufriedenzugeben.
2. Er entschied sich für denselben
großen Stein, auf dem er auch
vor zwei Tagen gehockt hatte
und der etwas weniger kantig
war als die übrigen.
3. Fangen wir an!“ Der kleine
Vampir räusperte sich und
begann mit heiserer Stimme:
4. Hörst du die Chronik von
Schlotterstein musst du
ernsthaft und gesammelt sein.
5. Drum wirf allen Ballast von dir
ab und mach dich offen wie ein
Grab!”
21. Oturmak mı? Anton etrafına
bakındı.
22. Kilisede hala tek bir sandalye
vardı, onda da Rüdiger
oturuyordu.
Sayfa 62
1. Ya ayakta duracak ya da
taşlardan birinin üzerine
oturacaktı.
2. İki gün önce de oturduğu ve
diğerlerinden biraz daha
yuvarlak bir taşın üstüne
oturmaya karar verdi.
3. “Başlayalım!” Küçük vampir
boğazını temizleyip kısık bir
sesle başladı:
4. Dinlerken Titrektaşzade
Tarihi’ni Ciddiyetle
toparlamalısın kendini.
5. Onun için tüm yükleri
üstünden atıp Ol bir mezar
gibi açık.
152
6. Als er geendet hatte,
blickte er Anton scharf an.
7. Bist du ernsthaft und
gesammelt?“ fragte er.
8. J-ja!“ stotterte Anton, dem es
bei dem Ausdruck „offen wie
ein Grab“ eiskalt über den
Rücken gelaufen war.
9. „Gut!“
10. Mit seinen langen Fingern
strich der kleine Vampir über
das dünne, gelbliche Papier der
Familienchronik, räusperte sich
noch einmal und hob an:
• Das Grauen im Schlosskeller
(başlık)
11. „Ach, bliebe mir doch erspart,
zu berichten, was ich aus dem
Munde des bedauernswerten
Fräulein Olga von
Seifenschwein erfahren
musste.
6. Bitirdiğinde büyük bir
ciddiyetle Anton’a baktı.
7. “Ciddiyetle toparladın mı
kendini?” diye sordu.
8. “E... evet!” diye kekeledi
Anton, bir mezar gibi açık
lafını duyunca sırtından soğuk
terler boşanmıştı
9. “Pekala!”
10. Küçük vampir uzun
parmaklarıyla aile tarihinin
ince, sararmış kağıdını okşadı,
bir daha boğazını temizleyip
okumaya başladı:
• Saray mahzenindeki Macera
(başlık)
11. “Ah, keşke zavallı küçük Olga
Sabundomuzu’nun ağzından
duyduklarımı anlatmak
zorunda kalmasaydım.
153
12. Meine Feder zittert und
sträubt sich, die grauenhaften
Geschehnisse dieses 27. März
des Jahres
dreihundestundachtundfünfzig
Vampirzeit hier in der Chronik
niederzulegen.
Sayfa 63 1. Aber es muss sein.
2. Um der kommenden
Generation willen, darf ich
nicht schweigen, auf dass sie
gewarnt sein mögen...
3. So vernehmt also, was unser
Fräulein Olga von
Seifenschwein über diese, ach
so tragische Nacht zu erzählen
wusste.
12. Kaz tüyü kalemim titriyor ve
üçyüzellisekizinci vampir
yılının 27 Mart’ında olan
dehşet verici olayları kroniğe
yazmamak için direniyor.
Sayfa 63 1. Ama olması gerek.
2. Gelecek nesiller uyarılmalı,
onların hatırına susmamam
gerek...
3. Haydi, şimdi bizim küçük Olga
Sabundomuzu’nun, ah o
öylesine trajik gece hakkında
anlatmış olduklarına kulak
kabartın!
154
4. Gut gelaunt war Blasius
von Seifenschwein in seinem
Sarg erwacht, und wie es
seiner Gewohnheit entsprach,
trat er nun, ein Liedchen
pfeifend, an den Sarg seiner
lieben Angetrauten, Thusnelda
von Seifenschwein –
Thunichtgut, und öffnete den
Sargdeckel für sie; denn
Thusnelda ruhte in dem
wertvollste, größten und damit
schwersten Sarg aus seiner –
ach!- so berühmten
Sargsammlung.
5. Thusnelda, soeben erwacht,
verließ ihren Sarg, und leichten
Schrittes ging sie in ihr
angrenzendes
Ankleidezimmer, um dort
unter ihren -oh! - ebenso
berühmten Gewändern ein
Kleid für diese Nacht
auszuwählen.
6. Blasius von Seifenschwein
jedoch begab sich zum Sarg
seiner Tochter – der reizenden,
zu allerschönsten Hoffnungen
Anlass gebenden Olga-„
4. Blasius Sabundomuzu
tabutunda neşeyle uyanmış ve
alışkanlığı üzere ıslık çalarak
sevgili zevcesi Thusnelda
Sabundomuzu – İşeyaramaz’ın
tabutuna yaklaşıp onun yerine
kapağını açmıştı; çünkü
Thusnelda meşhur ah! Tabut
koleksiyonunun en değerli, en
büyük ve tabii en ağır
tabutunun içinde
dinlenmekteydi.
5. Az önce uyanmış olan
Thusnelda tabutundan çıktı,
tüy kadar hafif adımlarla
yandaki soyunma odasına gidip
aynı derecede
namlı...oh!..kıyafetleri
arasından o gece giyeceği
elbiseyi seçmeye koyuldu.
6. Blasius Sabundomuzu ise
kızının tabutuna yöneldi...en
güzel umutlarla yetiştirilen
güzeller güzeli Olga’ya.”
155
7. Als der kleine Vampir in
diesem Punkt der Geschichte
angekommen war, versagte
ihm die Stimme.
8. Er zog das schmutzige
Stückchen Stoff hervor, und
mehrmals musste er sich
schneuzen, bevor er weiterlese
konnte:
7. Küçük Vampir hikayenin
burasına geldiğinde sesi ona
ihanet etti.
8. O kirli bez parçasını yeniden
ortaya çıkardı ve okumaya
devam etmeden önce birkaç
kere sümkürdü:
156
DER KLEİNE VAMPİR LİEST -KÜÇÜK VAMPİR KİTAP
VOR OKUYOR
Sayfa 52
• Başlık
15. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
16. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
17. “stehen” (durmak)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“rasch (hızlı)” kelimesi “hemen” ile , “in der Nähe (yakınında)” kelimesi de
“yakınlarında” ile karşılanmıştır. (III,3)
18. Almanca cümlede geçen “kaum” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu
kelime Türkçe'ye "ancak" olarak çevrilebilirdi. Aynı şekilde “betreffen (ilgili
olmak)” ifadesi de Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “grässlich” kelimesi bir yerde “iğrenç” olarak
çevrilmişken, bir başka yerde “korkunç” olarak geçmektedir. (III,3)
Almanca cümlede yer alan “tire” Türkçe cümlede kullanılmamıştır. (III,6)
Almanca cümlede tire işaretinden sonra gelen “grässlich” kelimesinin
Türkçe’de yüklem olarak kullanılması gerekirken, sıfat olarak kullanılmıştır.
(III,5)
157
19. Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır. Türkçe
cümle ise sadece bir temel cümleden oluşmuştur. Almanca'daki temel cümle
Türkçe'ye çevrilmemiştir. (VII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Cesaretini yitirmek üzere olduğunu hissetti.
20. Almanca cümlede geçen “durchzuckte ihn” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Bu ifade Türkçe cümlede “onu ürpertiyordu” ile karşılanabilirdi.
(III,2)
Türkçe cümlede yer alan “giderek” kelimesi de cümleye eklenmiştir. (III,1)
Türkçe cümlede Almanca’daki cümle sıralaması takip edilmiştir. Oysa Türkçe
cümlede “keskin bir çift vampir gözü onu keşfetmeden önce” ifadesi öne
alınmalıydı. (III,5)
21. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
22. Almanca cümlede geçen “es kam ihm so vor” ifadesi " Türkçe'de “sanki” ile
karşılanmıştır. Ancak Türkçe cümlede “sanki” kelimesi cümlenin öğelerinin
dizilişine uygun düşmemektedir. “sanki” kelimesi Türkçe cümlede “kale
kapısının” ifadesinin önünde yer almalıydı. (III,5)
23. Türkçe cümle içerik açısından tutarlıdır, ancak Almanca cümledeki “wie
verrückt” ifadesinin kelime bakımından tam karşılığı verilmemiştir. Bu
158
ifadenin Türkçe'deki tam karşılığı “deli gibi” dir. Ayrıca “jetzt (şimdi)”
kelimesi “başladı” olarak çevrilmiştir. (III,3)
24. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
25. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
26. Almanca cümlede geçen “umrunden” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime “etrafında” olarak Türkçe'ye aktarılabilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “mit langsamen Schritten” ifadesi “ağır aksak”
deyimiyle karşılanmıştır. Aynı anlamı taşımasına rağmen Türkçe cümlede
tercih edilen ifade bir “deyim”dir. Söz konusu Almanca cümlede ise deyim
kullanılmamıştır. Almanca cümledeki ifadeye karşılık önerilen ifade “yavaş
adımlarla” dır. (III,5)
“Gestalt (suret)” kelimesi “yaratık” olarak çevrilmiştir. (III,3)
27. Almanca cümlede geçen “möglicherweise sogar” ifadesi “Sakın, sakın” ile
karşılanmıştır. Ama “belki de” ile karşılansaydı daha doğru olabilirdi.(III,3)
Cümlede “tire” işaretinden sonra yer alan “auf ihn” ifadesi de bir soru
belirtmektedir ve bu ifade Türkçe'de “kendisini” kelimesiyle karşılanabilirdi.
(III,2)
Almanca cümle “üç nokta ve soru işareti” ile sona ermektedir. Ancak Türkçe
cümlenin sonunda sadece ünlem bulunmaktadır. (III,6)
Almanca cümlede geçen “Vampir” kelimesi Türkçe cümlede kullanılmamıştır.
159
Bunun nedeni bu kelimenin bir önceki cümlenin sonunda geçmiş olmasıdır.
Bu nedenle söz konusu cümlede “vampir” sözcüğü kullanılmadan da kimden
söz edildiği anlaşılmaktadır. (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Acaba vampir birini mi bekliyordu, hatta belki – Anton sırtından soğuk terler
boşandığını hissetti – (belki de) kendisini ...?
28. Almanca cümlede geçen “nur (ancak)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime “Garip olan” ifadesinin arkasında çevrilebilirdi.
(III,2)
Sayfa 53
1. Almanca cümlede geçen “menschlichen Spuren?” ifadesi Türkçe'ye
“insan izleri arıyor olmasın?!” olarak çevrilmiştir. Ancak
Almanca'daki etki sağlanamamıştır. Türkçe'de de Almanca'daki
gibi cümle yarım bırakılarak "insan izleri?" ifadesiyle aynı etki
yaratılabilirdi. (VI) “Türkçe cümlenin
sonunda yer alan ünlem işareti cümleye eklenmiştir. (III,6)
2. Almanca cümlede geçen “schlurfende” kelimesi Türkçe cümlede
yer almamaktadır. Bu kelime “tıp tıp” olarak Türkçe'ye
aktarılabilirdi. Cümlede geçen “jetzt” kelimesi de Türkçe cümlede
yer almamıştır. Bu sözcük “sonra” olarak aktarılabilirdi. Aynı
160
şekilde “einen zweiten (ikinci bir)” ifadesi de Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen“Schritte” kelimesi “ayak sesleri” ile
karşılanmıştır. Oysa doğrusu “adımlar” olacaktır. “Einen
kleineren” ifadesi de “Ufak tefek” olarak çevrilmiştir. Ancak
doğrusu “daha küçük” olacaktır. Ayrıca “aus dem Garten kommen
(bahçeden gelmek) ifadesi Türkçe’de “bahçeye yaklaşmak” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “sonra” kelimesi cümleye eklenmiştir.
(III,1) Almanca cümle ikinci temel cümleden sonra “und (ve)”
bağlacıyla yeni bir temel cümleye bağlanmıştır. Ancak Türkçe
cümle noktayla sonlanmakta ve ardından yeni bir cümle
gelmektedir. Çevirmen bunu cümlenin çok uzamasını önlemek
amacıyla yapmış olabilir. (III,6),(VIII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Şimdi de Anton tıp tıp adımlar duyuyordu takırdayan bir
gürültünün eşlik ettiği ve sonra daha küçük, ikinci bir vampir
gördü, bir bastona abanmış, harabenin vahşi otlar bürümüş
bahçesinden geliyor (ve gittikçe yaklaşıyordu)
3. Almanca cümlede geçen “fast erreicht hatte” ifadesi Türkçe'ye
"yaklaşır yaklaşmaz" olarak çevrilmiştir. Söz konusu ifadedeki
“fast” kelimesinin içerdiği “neredeyse” anlamı verilmemiş,
cümleden bu kelime çıkarılmıştır. (III,2)
161
“hoch (ince)” kelimesi “yüksek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“Almanca'daki “als bağlacı (-diğinde, dığında)” Türkçe’ye “sobald
(yapar yapmaz)” olarak çevrilmiştir. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bastonlu Vampir kale kapısına neredeyse yaklaştığında, ince, tiz
bir sesle “Onu bulabildin mi Wilhelm” diye bağırdı.”
4. Almanca cümlede geçen “das Blut in den Adern frieren” ifadesi
“korkmak” anlamına gelmektedir. Ancak Türkçe'de bu ifadeye
karşılık olarak kullanılan “damarlarındaki kan dondu.” ifadesi
Türkçe'de bulunmamaktadır. Türkçe'de kullanılan “kanı donmak”
ifadesi ise “çok şaşırmak, donakalmak” anlamını taşımaktadır.
Çevirmen korkmak ifadesini karşılamak için “kanı çekildi” veya
“beti benzi attı” ifadeleri kullanılabilirdi. (III,3)
5. Türkçe cümlede geçen "bir sesle" ifadesi Almanca cümlede
bulunmamaktadır. Ancak Almanca ve Türkçe'nin farklı
yapılarından dolayı çevirmen bu ifadeyi eklemek durumunda
kalmıştır. (IV)
6. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
7. Türkçe cümlede kullanılan "dem vurmak" deyimi eserin çocuklar
tarafından anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca Almanca
162
cümlede bir dolaylı anlatım(indirekte Rede) söz konusudur.
Çevirmen cümleleri Almanca'daki sıralamaya göre çevirdiği için
ikinci bir yükleme gerek duymuştur. Bu yüzden de “bahsetmek”
anlamına gelen “dem vurmak” deyimini tercih etmiştir. (III,5)
“besonders (özellikle)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. “Ob (acaba)” kelimesi “yoksa” ile karşılanmıştır. Ancak bunun
nedeni “yoksa” kelimesinin Anton’un hissettiği korkuyu “acaba”
kelimesine oranla daha iyi betimlemesidir. (IV)
10. Almanca'daki temel cümlenin yüklemi “zurückdenken
(hatırlamak)”tır. Ancak Türkçe'deki temel cümlenin yüklemi
“ürperdi (frösteln)”dir. Oysa “Fröstelnd” kelimesi Almanca
cümlede zarf (adverb) görevini görmektedir ve Türkçe'de
“ürpertiyle” kelimesiyle karşılanmalıydı. (III,5)
Ayrıca Almanca’daki temel cümle, bir temel cümle ve bir
yancümle ile karşılanmıştır. (VIII)
“anı” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca'daki temel cümleyi takip eden “wie” bağlacıyla bağlanmış
yan cümlenin sonunda “tire işareti” kullanılmıştır. Oysa Türkçe
cümlede aynı yerde “noktalı virgül” kullanılmıştır. (III,6)
163
Türkçe cümlede yapılan değişiklikler sonucunda gereksiz bir
kısalma meydana gelmiştir.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton ürpertiyle, onu tabutta, yanında Titrektaşzade tarihi, bir
baston, bir çanta, eldiven ve terliklerle yatarken gördüğü anı
hatırladı.
11. “Vampirzähne (Vampir dişleri)” kelimesi Türkçe cümlede sadece
“dişleri”kelimesiyle karşılanmıştır.
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
13. Almanca cümlede bir temel cümle ve onu takip eden tırnak
içerisindeki soru cümlesinden oluşmaktadır. Oysa Türkçe'de iki
cümle içi içe geçmiştir. (III,5)
Türkçe cümlede geçen ve “aufhorchen” kelimesine karşılık olarak
kullanılan "kulak kabartmak" deyimi "Belli etmemeye çalışarak
dinlemek" anlamına gelmektedir. Ancak “aufhorchen” kelimesinin
anlamına karşılık gelen deyim “kulak kesilmek” tir ve “büyük bir
dikkatle dinlemek” anlamına gelir. (III,3)
Söz konusu kelimenin anlamının yanlış verilmesi cümlenin
içeriğinin değişmesine neden olmuştur. (V)
164
14. “ihn (bu cümlede kendisini)” kelimesi “onu” ile karşılanmıştır.
(III,3)
15. Almanca tırnak içerisinde yer alan temel cümlenin başında bulunan
“Aber (Ama)” bağlacı ve yine cümle içerisinde geçen “reine
(tamamen)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Ayrıca Almanca cümlede geçen “der kleinere Vampir (daha ufak
tefek olan Vampir)” kelimesi de “bastonlu Vampir” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Sayfa 54
1. Almanca cümlede geçen “schnauben” kelimesi “homurdanmak” olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kelime “ateş püskürmek” anlamına gelmektedir. (III,3)
Ayrıca “ateş püskürmek” yerine “homurdanmak” kelimesinin tercih edilmiş
olması, cümlenin anlamının da değişmesine yol açmıştır. (V)
2. Almanca cümlenin sonunda “soru işareti” bulunmaktadır. Ancak
Türkçe cümlenin sonunda “ünlem işareti” yer almıştır. (III,6)
3. Ayrıca Almanca cümlede geçen “der kleinere Vampir” Türkçe'de
“ufak tefek Vampir” ile karşılanmıştır. Ancak Almanca cümlede “klein”
kelimesinin arkasına eklenen “-ere” eki Türkçe'deki ifadenin “daha ufak tefek
olan Vampir” anlamını kazanmasına yol açmaktadır. (III,3)
165
4. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
6. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
7. Almanca cümlede geçen “Erinnerungsstücke” kelimesine karşılık
olarak kullanılan “anı” kelimesi söz konusu kelimeyi anlam olarak
karşılamamaktadır. Anı “Yaşanmış olgulardan, olaylardan belleğin sakladığı
her türlü iz” anlamına gelmektedir ve Almanca karşılığı “Erinnerung” dur.
Oysa Almanca cümlede kullanılan “Erinnerungsstücke” kelimesine karşılık
gelen kelime “hatıra”dır. (III,3)
8. Almanca cümle Relativ Satz (ilgi cümlesi) dir. Ancak çevirmen tarafından
mesela kelimesi araya eklenerek Almanca'daki sıraya göre çevrilmiştir. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “mesela”, “sonra” kelimeleri ile Türkçe cümlenin
sonunda yer alan “eldivenlerini” kelimeleri Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Cümlenin önerilen çevrisi aşağıdaki gibidir;
“Kont Drakula'nın çok severek giydiği siyah ipek terlikleri (mesela),
ah...öylesine erken ve dramatik şekilde aramızdan ayrılan Kontes Carmelia
Drakula'nın incili çanta ve eldivenleri!”
166
9. Almanca cümle bir “dass Satz (dass bağlacıyla yapılan yan cümle)”dir.
Ancak Türkçe cümle Almanca'daki cümle sıralamasına göre çevrilmiştir.
(III,5)
Türkçe cümlede geçen “ufak tefek Vampir”, ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “war tatsächlich (gerçekten )” ifadesinin yerine
“başkası olamazdı” ifadesi kullanılmıştı. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anton onun gerçekten de Korkunç Sabine olduğunu biliyordu artık”
10. Almanca cümlede geçen “hoheitsvoll” kelimesi “kibirli” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu kelime “saygılı ” anlamına gelmektedir. (III,3)
11. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
12. Almanca cümlede geçen “studiren(okumak)” kelimesi Türkçe cümlede
yer almamaktadır. (III,2)
Ayrıca Almanca cümlede geçen “erlauben (izin vermek)” kelimesi Türkçe'ye
sadece “vermek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
13. “Davon verstehst du nichts”cümlesi Türkçe’ye serbest bir biçimde “sen ne
anlarsın ki” olarak çevrilmiştir. Anlam olarak bir değişiklik olmamasına
rağmen söz konusu cümle Türkçe’ye “sen anlamazsın” olarak çevrilebilirdi.
(I)
167
14. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
15. Almanca cümlede geçen “zweifelnd (kuşkuyla)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
16. “istercesine” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Sayfa 56
1. Türkçe cümlede geçen “tıpkı” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca'da birinci yan cümleden sonra ve cümlenin tamamının sonunda “tire”
işareti kullanılmıştır. Türkçe cümlede ise “üç nokta” tercih dilmiştir. (III,6)
2. “wäre (olsaydı)” kelimesi “gelseydi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
3. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
4. “şu” kelimesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
5. Türkçe cümlede geçen “onu kontrol etmeye” ifadesi cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Almanca cümlede geçen ve söz konusu cümlede “bir yerde bulunmak”
anlamında kullanılmış olan “war” kelimesi Türkçe'ye “gittiğimde” olarak
168
çevrilmiştir. Ancak bu kelimenin Türkçe'ye "kilise" kelimesinin ardına
eklenecek olan “-idim”ekiyle “kilisesindeydim” olarak çevrilmesi gerekirdi.
Aynı şekilde Almanca cümlede geçen “fleißig und gewissenhaft” ifadesi de
Türkçe'ye bir ikileme olan “ciddi ciddi” ifadesiyle çevrilmiştir. Yapılan
dilbilgisel değişikliğin yanı sıra anlamsal olarak da değişiklik yapılmıştır. Söz
konusu ifade “titiz ve özenli” olarak çevrilebilirdi. Ayrıca cümlede geçen “sich
überzeugen (ikna olmak)” ifadesi “görmek” ile karşılanmıştır. (III,3), (III,5)
Türkçe çeviri, orijinal cümlede “als bağlacı (dığında, diğinde – iken)”
varmışçasına yapılmıştır. Yani cümlede bağlaç değişikliğine gidilmiştir.
(III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Biraz önce kalenin kilisesindeydim ve onun titiz ve özenli bir şekilde
çalıştığını gördüm.
6. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
7. Almanca cümlede geçen “wie es Anton schien (Anton'a göre)” ifadesi yer
almamıştır. Ancak daha önceki cümlelerde olaylar Anton'un gözünden
anlatılmış olduğu için Türkçe cümlede kullanılan "pek etkilenmiş bir hali
yoktu doğrusu" ifadesinin Anton'un düşüncesi olduğu anlaşılmaktadır. Diğer
türlü cümle fazlasıyla uzamış ve okuyucu için anlaşılmaz bir hal almış
olacaktır. Çevirmen iki dilin farklı yapısından dolayı bu yolu tercih etmiş
olabilir. (IV)
169
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
10. Almanca cümlede geçen “kichern” kelimesi “kıkır kıkır gülmek” olarak
çevrilmiştir. Ancak doğrusu “kıkırdamak” olacaktır. Ayrıca “schon (bile)”
kelimesi de “başlamak”sözcüğü ile karşılanmıştır. (III,3)
11. Almanca cümlede geçen “damit (Bu sözlerle birlikte)” kelimesi “Bunları
söyledikten sonra” olarak çevrilmiştir. Çevirmenin tercihinde, sözler
söylendikten sonra aradan geçen zaman daha uzundur. Almanca cümlede ise
neredeyse bir eş zamanlılık söz konusudur. (III,4)
Almanca cümlede geçen “flog” kelimesi “uçtu” anlamına gelmektedir. Ancak
çevirmen tarafından “uçup gitti” olarak çevrilmiştir. “Gitti” kelimesi cümleye
eklenmiştir. Aynı şekilde “yaptıktan sonra” ifadesindeki “sonra” kelimesi
cümleye eklenmiştir.(III,1)
“Sonra” kelimesinin cümleye eklenmesinden dolayı Almanca cümlede varolan
“eş zamanlılık” ifadesi Türkçe’de “art zamanlılık” ifadesi olarak çevrilmiştir.
“verschwinden lassen (gözden kaybetmek)” kelimesi “yok etmek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
12. Türkçe cümlede geçen “arkasından” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
13. “onu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
170
14. Almanca cümle bir temel cümle ve ona “als” yan cümle bağlacıyla bağlanmış
bir yan cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümlede bağlaç tamamen çıkarılmış,
cümle bir “Relativsatz (ilgi cümlesi)” olarak çevrilmiştir. “Als” bağlacının
Türkçe'ye “görmek” kelimesinin ardına eklenecek “diğinde, dığında” ekiyle
çevrilmesi gerekirdi. (III,5)
die beiden (ikisi de)” ifadesi “vampirler” olarak çevrilmiştir. (III,3)
15. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
16. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
17. Almanca cümlede geçen “ein paar halbhohe Büsche” ifadesi Türkçe’ye “uzun
ve sık çalılar” olarak çevrilmiştir. Oysa “ein paar” kelimesi “birkaç”,
“halbhoch” kelimesi de “bodur”olarak çevrilebilirdi. (III,3)
Sayfa 57
• Başlık
1. “Burgkapelle (kale kilisesi)” Türkçe’ye “kilise” olarak çevrilmiştir. (III,3)
171
2. Almanca cümlede geçen “beklommen” kelimesi “endişe” olarak çevrilmiştir.
Ancak bu kelime “sıkıntıyla” anlamına gelmektedir. (III,3)
3. Almanca cümle iç içe geçmiş iki temel cümleden ve bir yan cümleden
oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise çevirmen Almanca'daki ilk temel cümleyi
yeni bir cümle olarak cümlenin sonunda çevirmiştir. Bunun nedeni diğer türlü
cümlenin çok uzun olması ve anlaşılmaz bir hal almasıdır. (IV)
Almanca cümlede geçen “um sich zu überzeugen (emin olmak için)” ifadesi
Türkçe'de “kontrol etmek için” olarak çevrilmiştir. Almanca cümlede geçen
“sein(olmak)” fiili yerine “gelmek” fiilini kullanmıştır Türkçe cümlede geçen
“gelmişse” kelimesi Almanca cümlede “wenn (Eğer)” bağlacı varmışçasına
çevrilmiştir. Ancak Almanca cümlede “können (-a bilmek) modal fiili
kullanılmıştır.(III,3)
Almanca cümlede geçen “auch (de, da)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede sıralamalar “tire” işareti
arsında yer alırken Türkçe'de iki virgül arasında yer almaktadır. (III,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir ;
“Küçük vampirin diğer akrabaları da -Dorothee teyze örneğin ya da Susamış
Hildegard - Rüdiger'in çalışkanlığından emin olmak için kilisede olabilirlerdi
.Anton bu ihtimali düşündüğünde soğuk terler döktü.”
4. Almanca cümlenin başında yer alan “Zögernd” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Bu kelime Türkçe'ye “çekine çekine” olarak çevrilebilirdi.
172
Almanca cümledeki ikinci temel cümlede geçen “besorgt (endişeyle)”
kelimesi de Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “erleuchteten Fenster” ifadesi Türkçe'ye “aydınlık
pencere” olarak çevrilmiştir.
Ancak “erleuchtet” kelimesi “aydınlatılmış” anlamına gelmektedir ve “(die)
Fenster” kelimesi de çoğul olduğundan, “pencereler” ile verilmesi gerekirdi.
(III, 3,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir ;
Kararsız bir şekilde, aydınlatılmış pencereye doğru giderken endişeyle tekrar
tekrar etrafına bakınıyordu.
5. Türkçe cümlede yer alan “bir keresinde” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“der bevorzugte Abflug- und Landeplatz der Vampire (vampirlerin tercih
ettikleri iniş ve kalkış pisti)” ifadesi Türkçe’ye vampirlerin iniş ve kalkış pisti
olarak orayı tercih ettikleri” olarak çevrilmiştir.Almanca cümlenin bu kısmı
yapı olarak “parzitip” iken Türkçe’de “als (olarak)” bağlacı ile çevrilmiştir.
(III,5)
6. Almanca cümlenin öznesi olan “Anton” Türkçe'de yer almamıştır. (III,2)
7. “Aber (ama)” temel cümle bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
8. “auf den letzten Schritten zur (birkaç adım kala)” ifadesi Türkçe’ye
“yaklaştıkça” olarak aktarılmıştır. “die Beine schwerer werden” ifadesi
173
Türkçe’ye aynı şekilde “ayakları ağırlaşmak” olara aktarılmıştır. Türkçe’de
böyle bir ifade kullanılmamaktadır. Çevirmen söz konusu ifadeyi “ayaklarına
kara sular inmek” ile karşılayabilirdi. (III,3)
“başlamak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca’daki ikinci temel cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın
hikayesi)”. Türkçe’deki cümlenin zamanı ise “-dili geçmiş zaman” dır. (III,4)
9. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
10. Almanca cümle iki temel cümle ve bir mastar cümlesinden oluşmuştur.
Türkçe cümlede ise mastar cümlesi de temel cümle olarak çevrilmiş, cümle üç
temel cümleden oluşmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “spähen” kelimesi “bakmak” olarak çevrilmiştir.
Ancak bu kelime “gözetlemek” anlamına gelmektedir. (III,3)
Almanca cümledeki “und (ve)” bağlacından önce “kısa çizgi” gelmektedir. Bu
işaret Türkçe'de “üç nokta” ile verilmiştir. (III,6)
Almanca cümlede geçen “können (yapabilmek)” modal fiili ve “Erleichterung
(rahatlamak)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anton içeriyi gözetleyebilmek için parmak uçlarında yükseldi - ve az
kalsın sevinçten ve rahatlamış olmaktan dolayı bir çığlık atacaktı.”
11. Almanca cümledeki “und (ve)” bağlacı Türkçe’de “virgül” ile karşılanmıştır.
Ancak bunun nedeni iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır.
174
Çevirmen,“dayamış” kelimesine “-tı” eki eklemek veya “ve” bağlacı yerine
“virgül kullanmak arasında bir tercih yapmak durumunda kalmıştır. Çünkü
Türkçe’de “dayamış ve okuyordu” ifadesini kullanması bir anlatım
bozukluğuna yol açacaktır. (IV)
Sayfa 58
1. Almanca cümle iki temel cümleden ve iki yan cümleden oluşmaktadır Türkçe
cümle ise üç temel cümleden oluşmuştur. Çevirmen Almanca cümledeki ili
temel ve bir yan cümleyi birbirine “ve” bağlacıyla bağlanmış iki temel cümle
olarak çevirmiştir. Almanca cümlenin en sonunda yer alan “İlgi cümlesi
(Relativ Satz)” ni bağımsız bir temel cümle olarak çevirmiştir. Çevirmen bu
cümleyi uzun olduğu için bölmüş olabilir ama cümle sıra cümlesi olduğu için
Türkçe çeviri anlamada bir güçlük yaratmayacaktı. Bu yüzden Almanca'daki
cümle yapısı Türkçe'de de aynen korunabilirdi. (VIII)
Çevirmen cümleyi böldüğü için ikinci temel cümlede yeni bir yükleme ihtiyaç
duymuştur. Bu yüzden “doluydu” kelimesini cümleye eklemiştir.(III,1)
Almanca cümlede geçen “Burgkapelle (kale kilisesi)” sözcüğü Türkçe
cümlede “içerisi” sözcüğüyle karşılanmıştır. Ayrıca cümlede geçen “Chronik”
kelimesi Türkçe'ye aynı şekilde “kronik” olarak çevrilmiştir. Bu kelime
Türkçe'de "Aile Tarihi" ifadesiyle karşılanabilirdi. Almanca cümlede geçen
175
“Nisch” kelimesi de Türkçe'ye aynı şekilde yani “niş” olarak aktarılmıştır.
Ancak bu kelimenin, okuyucu kitlesi göz önüne alındığında, anlaşılması
güçtür.Bunun yerine “duvardaki hücreler” ifadesi kullanılabilirdi.
“Mauervorsprünge” kelimesi de “duvarlar, çıkıntılar” olarak verilmiştir.
Ancak bu kelime “duvardaki çıkıntılar” anlamını taşımaktadır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “Chronik” kelimesi “italik” yazılarak vurgulanmıştır.
Oysa Türkçe cümlede herhangi bir vurgu söz konusu değildir. (III, 7 )
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Kürsünün üzerinde dört beyaz büyük mum yanıyordu, küçük vampiri ilk kez
Aile Tarihini okurken gördüğü iki gün öncesinde olduğu gibi, kale kilisesi;
yere, duvardaki hücrelere ve çıkıntılara yerleştirilmiş yirmi ya da daha fazla
mumla aydınlatılmıştı.”
2. Almanca'daki ikinci cümledeki ilgi yan cümlesinin bağlacı olan “die” tanım
edatı Türkçe cümlede “ve” bağlacıyla karşılanmıştır. Bu durum da “ilgi”
cümlesinin" yan cümle olarak değil temel cümle olarak aktarılmasına yol
açmıştır. Bundan dolayı da Türkçe cümlenin başında çevrilmesi gereken ilgi
cümlesi, Almanca'daki sıraya sadık kalınarak cümlenin sonunda çevrilmiştir.
(III,5)
Almanca cümlenin sonunda yer alan “iki nokta” Türkçe'de “noktalı virgül”
olmuş, yeni cümleye de küçük harfle başlanması 2. ve 3. cümlelerin tek bir
cümlede birleştirilmesine neden olmuştur. (VIII), (III,6)
176
3. Almanca'daki 3. cümlede geçen “und (ve)” bağlacı “auf diese Weise"
(bundan dolayı) ifadesi "Türkçe'ye” için" olarak aktarılmıştır. Bu da
Almanca'daki temel cümlenin Türkçe'de bir yan cümle olmasına yol açmıştır.
(III,5) Türkçe
cümlenin zamanı “mişli geçmiş zamanın hikayesidir” Almanca cümlenin
zamanı ise “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” dir. (III,4)
4. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
5. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
6. Almanca cümle devrik bir cümle olmasın rağmen Türkçe cümle kurallıdır.
(III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Korkunç bir gıcırtıyla açıldı ağır demir kapı.”
7. Almanca cümlede geçen “Rüdiger’s Verwandten (Rüdiger’in akrabaları”
ifadesi “vampirler” ile, “Burgruine (kale harabesi)” kelimesi sadece
“harabeler” ile, “noch (hala)” kelimesi de “henüz” ile karşılanmıştır. (III,3)
Orijinal cümlede birinci temel cümlenin zarfı olan “hastig (aceleyle)” kelimesi
cümlenin başına alınarak devrik cümle oluşturulmuştur. Türkçe cümlede ise
cümlenin öznesi olan”Anton” başa alınmış ve kurallı bir cümle
oluşturulmuştur. (III,5)
Orijinal cümlede yazar, temel cümleyi kısa çizgiyle bölüp araya yan cümle
177
koymakla okurken bir kesinti oluşmasını sağlamıştır. Bu şekilde Anton’un
acelesi cümle yapısıyla da desteklenmiştir. Türkçe çeviride orijinaldeki kısa
çizgilere yer verilmemiş, bu yüzden de orijinaldeki etki sağlanamamıştır.
(III,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Aceleyle- Rüdiger’in belki de hala kale harabesinin etrafında uçmakta olan
akrabalarının dikkatini çekmeden- kiliseye girdi Anton ve kapıyı arkasından
kapattı.”
8. Almanca cümlede geçen "eigenartig" kelimesi "değişik" ile karşılanmıştır.
Ancak değişik kelimesi nötr bir kelimedir. Burada ise negatif bir anlam vardır.
Çevirmen "tuhaf" kelimesini tercih edebilirdi. “entgegenschlagen” kelimesi
Türkçe cümlede “karşılaşmak” ile karşılanmıştır. Almanca’daki “schlagen”
kelimesinin içerdiği “çarpma” anlamı Türkçe cümlede “karşılaşmak”
kelimesinin tercih edilmesiyle kaybolmuştur. Ayrıca “koku” soyut bir kelime
olduğu için “karşılaşmak” kelimesiyle birlikte kullanılmamaktadır. Çeviride
“entgegenschlagen” sözcüğü yerine “burnuna çarpmak” ifadesi
kullanılabilirdi. (III,3) Orijinal
cümledeki kısa çizgi de Türkçe cümlede noktalı virgülle karşılanmıştır. (III,6)
9. Cümledeki ikinci temel cümle içerik bakımından değiştirilerek çevrilmiştir.
(V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
178
“Anton istemeyerek öksürdü ve böylece iyi niyetle söylemek istediği
‘Merhaba Rüdiger!’ (sözcükleri) daha çok acı çekiyormuş gibi çıktı ağzından.”
• Başlık
10. Almanca cümledeki “kısa çizgi” Türkçe cümlede “üç nokta”il karşılanmıştır.
(III,6)
“einmal” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
11. “sitzen (oturmak)” kelimesi Almanca cümlede yer almamıştır. (III,2)
“kalmak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“Chronik (aile tarihi)” kelimesi “kitap” ile karşılanmıştır. (III,3)
Ayrıca “Chronik” Almanca’da italik yazılmıştır, Türkçe’de bu kelime
herhangi bir şekilde belirginleştirilmemiştir. (III,6)
Seite 60
1. Türkçe cümlede geçen “daha” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“vorsichtig (dikkatli) kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Aynı şekilde
“in die Kapelle (Kilisenin içine)” ifadesi de orijinal cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
179
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anton kilisenin içine (doğru ) birkaç dikkatli adım attı.”
2. Almanca cümlede Anton’un yaşadığı duraksama “üç nokta (...)” ile verilmiştir.
Türkçe’de ise bu duraksamaya tekabül edecek herhangi bir noktalama işareti
bulunmamaktadır. (III,6)
3. Türkçe çeviride cümle anlamı verilmek suretiyle tamamen serbest olarak
çevrilmiştir.(I)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ya da ona kızgın olduğu için, onu dikkate almıyor olabilir miydi?”
4. Almanca cümlede geçen”gestern (dün)” kelimesi Türkçe’ye “dünkü” olarak
aktarılmıştır. Ayrıca “kommen (gelmek)” kelimesi Türkçe’ye “gehen
(gitmek)” olarak aktarılmıştır.(III,3)
Almanca cümlenin öznesi “Anton” dur. Türkçe cümlenin ise öznesi gizli özne
“o”dur. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ne de olsa Anton dün randevularına gelmemişti.”
5. Orijinal cümledeki “zaghaft (mahcup) kelimesi Türkçe’ye “tane tene
konuşmak” olarak, “Chronik (aile tarihi) kelimesi de kitap olarak
aktarılmıştır.(III,3)
Ayrıca “Chronik” kelimesi orijinal cümlede italik yazılmıştır. Türkçe’de ise
180
“kitap” kelimesinde herhangi bir vurgu yoktur. Orijinal cümledeki “kısa
çizgi”Türkçe’ye “üçnokta” ile aktarılmıştır. (III,6)
“çalışmak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“da (o esnada)” ve kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
6. “röten (kızarmak)” kelimesi Türkçe’ye “kıpkırmızı” olarak çevrilmiş,
kelimenin anlamı güçlendirilmiştir. (III,3), (III,5)
Almanca’da iki temel cümle birbirine “und (ve)” bağlacıyla bağlanmıştır.
Türkçe cümlede ise iki cümle virgülle bağlanmıştır. (III,6)
7. Almanca cümle bir temel cümle ve “Stimme (ses)” kelimesini açıklayan bir
yan cümleden oluşmuştur. Türkçe cümle ise iki temel cümleden oluşur. Ancak
Türkçe cümlede içerik tutarsızdır. Almanca cümlede Rüdiger’in sesinde
herhangi bir “yaşam belirtisi” bulunmadığından söz edilirken, Türkçe cümlede
Rüdiger’in “yaşama sevincini” yitirdiği anlatılmaktadır. (V) Cümlenin
Türkçe’de orijinaldeki etkiyi sağlayabilmesi için, Türkçe’nin dil yapısı
uyarınca “ses” kelimesinin yer alacak bir yan cümleyle çevrilmesi mümkün
değildir. Çünkü bu durumda cümle çok uzayacak ve anlaşılması güçleşecektir.
İki dilde de aynı etkiyi yaratmak amacıyla cümle iki temel cümle olarak
aşağıdaki gibi çevrilebilir; .
“Git” dedi küçük vampir, sesi her türlü yaşam belirtisinden yoksun gibiydi.”
8. Tutarlı cümle. (II)
181
9. Almanca cümledeki kısa çizgi Türkçe cümlede üç nokta ile karşılanmıştır.
(III,6)
10. Almanca’da “nicht” sözcüğü aracılığıyla bir sonraki cümlede gerçekleştirilen
olumsuz cümle Türkçe’de “değil miyiz” kelimesi aracılığıyla bu cümlede
yapılmıştır. (III,1), (III,5)
Almanca cümledeki kısa çizgi Türkçe cümlede üç nokta olarak çevrilmiştir.
(III,6)
11. “nicht” sözcüğü olumsuzluk bildirir ve bu cümlede “olmak fiilini
olumsuzlama görevini görmektedir. Bundan dolayı cümle “Sana yardımcı
olamaz mıyım” şeklinde kurulmalıdır. Ancak Türkçe çeviride “nicht”
sözcüğüne karşılık “nasıl” sözcüğü kullanılmış, dolayısıyla Almanca’daki
olumsuzlama Türkçe’de gerçekleşmemiştir. (III,3)
Almanca cümledeki üç nokta Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,6)
12. “dumpf” kelimesi Türkçe’ye “boğuk” olarak çevrilmiştir. Kelimenin sözlük
anlamına baktığımızda “boğuk” kelimesinin de “dumpf” kelimesinin
karşılıklarından biri olduğu görülür. Ancak orijinaldeki kelime aynı zamanda
“hissiz, duygudan yoksun” anlamına gelmektedir. Metinde söz konusu olan
“söyleme biçimi” olduğuna göre her iki karşılığın da dilin mantığına aykırı
olmadığı görülür. Ancak kelime metnin bağlamında ve bir önceki cümleyle
birlikte ele alındığında – ki önceki cümlelerde Rüdiger’in sesinin herhangi bir
yaşam belirtisinden yoksun olduğundan bahsedilmekteydi- orijinaldeki
182
kelimeye en uygun düşecek karşılığın “hissiz” olduğu görülmektedir.
Orijinaldeki kelimenin anlamlarından biri de “küflü”dür. Ancak Türkçe’deki
seçimlerin hiçbiri orijinal dildeki okuyucudaki çağrışımları yaratamamaktadır.
(III,3)
“ses” kelimesi cümleye eklenmiştir. Almanca cümlede sadece sıfat
kullanılarak cümle sona erdirilebilmektedir, ancak Türkçe cümlede sıfatı
tamamlayıcı bir isme ihtiyaç duyulmaktadır. Çeviride metinin bağlamından
yola çıkılarak “ses” kelimesini tercih edilmiştir. Ancak kaynak metin odaklı
bir çeviride “bir şekilde” ifadesi tercih edilseydi, orijinal metne daha sadık
kalınabilirdi. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Yardım mı?” diye tekrarladı vampir hissiz bir şekilde”
13. “außer” kelimesinin Türkçe karşılığı “dışında”dır. Ancak Türkçe cümlede
Almanca’da olduğu gibi sadece “dışında” kelimesini kullanarak ardından iki
nokta işareti koymak mümkün değildir. Türkçe çeviride “şeyden başka”
ifadesi kullanılmıştır. Anlam olarak yanlış değildir, ancak “şey” kelimesi
Rüdiger’in Olga’ya verdiği değeri aşağı çekmektedir. Bunun yerine “bir tek”
ifadesi kullanılabilirdi. (III,3)
Almanca cümlede birinci temel cümlenin ardından “virgül” gelmektedir.
Türkçe cümlede ise temel cümle “nokta” ile son bulmaktadır. (III,6)
14. “abbrechen” kelimesi “devam etmemek” anlamına gelir. Türkçe cümlede
“yapabilmek – edebilmek” kelimesi de eklenerek “devamını getirememek”
183
olarak yer almıştır. Bunun nedeni cümlenin metnin bağlamında
değerlendirilmesidir. Çünkü Rüdiger sözlerine bilerek değil, ağladığı için
devam etmemiştir. Türkçe’de bu anlamı verebilmek amacıyla “yapabilmek-
edebilmek” kelimesinin eklenmesi gerekmektedir. (IV)
15. “und jetzt (ve artık)” ifadesi ve “laut (sesli)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
Türkçe çeviride “sonra “ kelimesinin ardından “ve artık” ifadesinin
kullanılması anlatım bozukluğuna yol açacaktır. Çevirmen bu anlatım
bozukluğunu gidermek için “ve” bağlacının Türkçe’de kullanmama yoluna
gitmiştir. (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“ ‘Ah Olga!’ diye bağırdı sonra, artık öyle sesli hıçkırıyordu ki, Anton
korkuyla kapıya doğru geriledi.”
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. Almanca’daki “oh” ünlemi Türkçe’de “uf” ile karşılanmıştır. Almanca’da
“acı” bildiren bu ünlem Türkçe’de “of” veya “ah” ile karşılanabilirdi. (III,3)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
19. Tutarlı çeviri cümle (II)
20. Tutarlı çeviri cümle (II)
184
21. “Ereignis (Olay)” Türkçe’de “yer” ile karşılanmıştır.Almanca’daki “war es
möglich” temel cümlesi Türkçe’de “acaba” ile karşılanmıştır. Ancak cümle
“olabilir miydi” olarak çevrilmeliydi. (III,3)
22. Tutarlı çeviri cümle (II)
23. Tutarlı çeviri cümle (II)
24. Tutarlı çeviri cümle (II)
25. Tutarlı çeviri cümle (II)
Sayfa 61
1. Tutarlı çeviri cümle (II)
2. “zu tage fördern (ortaya çıkarmak) ifadesi “çıkarmak” ile, “umständlich
(ayrıntılı)” kelimesi ise Türkçe cümlede “beceriksizce” ile karşılanmıştır.
(III,3) Almanca
cümle bir temel ve bir yan cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle ise iki temel
cümleden oluşmaktadır. (III,5)
3. “das Erlebnis (yaşanan o olay)” Türkçe’ye “olan şeyler” olarak çevrilmiştir.
“erklären (açıklamak)” kelimesi de “cevap vermek” olarak çevrilmiştir.
185
(III,3)
Ayrıca “Erlebnis” kelimesi tekilken Türkçe’de çoğul olmuştur. (III,5)
4. Almanca’daki “entsetzlich (korkunç)” sıfatı “gece (Nacht)” kelimesine aitken,
Türkçe cümlede “şok” kelimesinin önünde yer almıştır. (III,5)
5. “ausgiebig “iyice” Türkçe’de “devam etti” olarak kullanılmıştır. (III,3)
6. “sagte er”(dedi)” temel cümlesi, orijinal cümleden çıkarılmıştır. (VII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Sonunda kendine hakim olmaya çalışarak şöyle dedi:”
7. “gar nicht so schlecht (o kadar da kötü değil)” ifadesi Türkçe’ye “iyi” ile
çevrilmiştir. “herkommen (buraya gelmek” kelimesi ise “gelmek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
8. “Leid (dert)” Almanca cümlede tekil haldedir. Türkçe cümlede ise “dertler”
olarak çoğul halde kullanılmıştır. (III,5)
Almanca cümlede “yapabilmek, edebilmek” anlamına gelen”können”kelimesi
Türkçe cümlede kullanılmamıştır. (III,2)
9. Tutarlı çeviri cümle (II)
10. “auf einmal (birdenbire)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
186
11. Tutarlı çeviri cümle (II)
12. Tutarlı çeviri cümle (II)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. Almanca cümlede geçen “rief er (diye seslendi)” ifadesi “diye sordu” olarak
ve bir sonraki cümlenin sonunda çevrilmiştir. (III,3), (III,5)
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
16. “voller (büyük bir)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,3)
17. “auf welche Weise (ne şekilde)” kelimesi “nasıl” olarak çevrilmiştir. (III,3)
18. “die Gedanken sein, an etwas (aklı bir şeyde olmak)” ifadesi Türkçe’ye “ tek
düşüncesi” olarak çevrilmiştir. Ancak bu ifade Türkçe’ye “aklı”olarak
çevrilmeliydi. (III,3)
“scheinen (görünmek)” kelimesi ve “ausschliesslich (yalnızca)” sözcüğü
Türkçe cümlede yer almamıştır.(III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ama Rüdiger’in aklı yalnızca Titrektaşzade tarihinde gibiydi.”
187
19. “er (o)” zamiri yerine Türkçe cümlede “vampir” sözcüğü kullanılmıştır. (III,3)
20. Tutarlı çeviri cümle (II)
21. Tutarlı çeviri cümle (II)
22. “thronen” kelimesi “tahtta oturmak” anlamına gelir. Türkçe’de bu ifadeyi
Almanca’daki gibi tek kelime ile karşılamak mümkün değildir. Çevirmenin
önerisi olan “oturmak” Almanca’daki anlatıma oranla çok zayıf kalmaktadır.
Bu kelime Türkçe’de “kurulmak”olarak verilebilirdi. (III,3)
Seite 62
1. “zufriedengeben (razı olmak)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
2. “etwas weniger kantig als die übrigen. (diğerlerinden daha az çıkıntılı)” ifadesi
Türkçe’ye “yuvarlak” olarak aktarılmıştır. (III,3)
3. “sich räuspern (hafifçe öksürmek)” ifadesi “boğazını temizlemek” ile
karşılanmıştır.
4. Tutarlı cümle. (II)
5. Tutarlı cümle. (II)
188
6. “büyük bir” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
7. Tutarlı cümle. (II)
8. Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmuştur. Buna
karşılık Türkçe cümle, iki temel cümleden oluşmuştur. Bu Türkçe’ de yan
cümlelerin, cümlenin anlaşılmasını güçleştirmesinden kaynaklanmaktadır.
Çevirmen iki temel cümleyle Almanca’daki anlamı daha anlaşılır kılmıştır.
(IV),
9. Tutarlı cümle. (II)
10. “raäuspern” kelimesi yine “boğazını temizlemek” olarak aktarılmıştır. (III,3)
• Başlık
11. Tutarlı cümle. (II)
12. “Feder” kelimesi için Türkçe’de “kaz tüyü kalem” ifadesi kullanılmıştır.
Bunun nedeni sadece “tüy” veya “kalem” kelimelerinin orijinal dildeki
okuyucuda yarattığı resmi yaratamaya yeterli gelmemesidir. (IV)
“niederlegen (kaleme almak)” kelimesi “yazmak (schreiben” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
*Kronik” kelimesi için çevirmen yukarıda “aile tarihi” ifadesini kullanmışken,
189
bu cümlede okuyucunun anlaması açısından daha güç olan “kronik” kelimesini
tercih etmiştir.
Sayfa 63
1. Tutarlı cümle. (II)
2. Tutarlı cümle. (II)
3. Tutarlı cümle. (II)
4. “so berühmt” ifadesindeki “so (çok)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
5. Almanca cümledeki “um-zu (için)” bağlacı Türkçe’ye “ve” bağlacı olarak yani
“ip” ekiyle çevrilmiştir. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Az önce uyanmış olan Thusnelda tabutundan çıktı, aynı derecede
namlı...oh!..kıyafetleri arasından o gece giyeceği elbiseyi seçmek için, tüy
kadar hafif adımlarla yandaki soyunma odasına gitti.”
6. “Anlass geben (sebebiyet vermek)” ifadesi “yetiştirilmek” ile karşılanmıştır.
(III,3)
7. “die Stimme versagen (sesi çıkmamak)” ifadesi “ihanet etmek” ile
karşılanmıştır. (III,3)
190
8. “müssen (zorunda kalmak)” modal fiili cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“yeniden” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“hervorzsiehen (çekip çıkarmak)” kelimesi “ortaya çıkarmak” ile
karşılanmıştır. (III,3)
1
B. METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ (Der kleine Vampir liest vor, s. 114-125)
192
Sayfa 114
• Ein Liebesdienst (başlık)
1. „Übrigens –„ fuhr er gutgelaunt
fort.
2. „Wo wir gerade bei Thema
sind: Ich habe etwas Schönes
mitgebracht“
3. “Du hast was mitgebracht?”
sagte Anton –eher misstrauisch.
4. „Was konnte das schon sein –
entweder eine abgenagte
Vampirzahnbürste -brrr!
5. Oder zerlöcherte Vampir –
Wollsocken – igitt!
6. Oder - im besten Fall- eins von
Antons Vampirbüchern, die
Rüdiger ausgeliehen hat und bis
heute nicht zurück gebracht
hatte!
Sayfa 114
• Sevgi Borcu
1. “Hem ayrıca...” diye neşeli
neşeli devam etti küçük vampir,
2. “Tam bu konuyu açmışken,
sana güzel bir şey getirdim”.
3. “Bana bir şey mi getirdin?”
dedi Anton, huylanmıştı.
4. Bu ne olabilirdi ki?
Olsa olsa dişlenmiş bir vampir
diş fırçası...off!
5. Ya da delik deşik yünlü bir
vampir çorabı...ayy!
6. Ya da en iyi şartlar altında...
ödünç alıp da şimdiye kadar
geri getirmediği vampir
kitaplarından biri!
193
7. „Warte, ich hole es“, sagte der
kleine Vampir und lief nach
draußen, auf den Balkon.
8. Gleich darauf kehrte er mit
einer uralten, verbeulten
Ledertasche zurück, die er vor
Anton hinstellte.
9. „Die ist für mich?“ Anton
musterte das staubige Ding.
10. „Meine Eltern werden
bestimmt nicht erlauben, das
ich damit auf der Strasse gehe.“
11. „Das sollst du auch gar nicht“,
sagte der kleine Vampir
12. „Und außerdem: Die Tasche ist
überhaupt nicht für dich.“
13. „Nicht?“ Anton seufzte
erleichtert auf..
7. “Bekle, hemen getireyim,” dedi
küçük vampir ve balkona çıktı.
8. Hemen arkasından geri döndü
ve Anton’un önüne bin yıllık
eski püskü deri bir çanta koydu.
9. “Bu bana mı?” diye baktı
Anton o tozlu şeye.
10. “Ailemin bununla sokağa
çıkmama izin vermeyeceğinden
eminim.”
11. “Sen de çıkma!” diye cevap
verdi vampir.
12. “Hem bu çanta senin için değil
ki!”
13. “Değil mi?” Anton
ferahlayarak iç geçirdi.
194
14. „Nein. Und der Inhalt auch
nicht.“, sagte der Vampir und
kicherte.
15. „Du sollst ihn nur verwahren –
als Liebesdienst!“
16. „Als Liebesdienst?“
wiederholte Anton – und eine
Ahnung stieg in ihm auf...
17. „Liebesdienst“ – das war
garantiert kein Begriff aus
Rüdigers Wortschatz!
18. „Willst du nicht reingucken?“
fragte der Vampir kichernd.
Sayfa 115
1. „Doch“, sagte Anton und zog
an dem rostigen
Reißverschluss.
2. Dabei bemerkte er einen
vertrauten Duft, der sein Herz
aufgeregt klopfen ließ; denn
dieser Duft bestätigte seine
Ahnung:
14. “Hayır. İçindekiler de senin
değil!” diyen vampir sırıttı.
15. “Sadece muhafaza etmeni
istiyorum.
Sevginin bir kanıtı olarak!”
16. “Sevginin kanıtı olarak mı?”
diye tekrarladı Anton, başına
gelecekleri tahmin etmeye
başlamıştı bile...
17. “Sevginin kanıtı”... Bu laf
Rüdiger’in kelime dağarcığında
yer alıyor olamazdı.
18. “İçine bakmak istemiyor
musun? diye sordu vampir kıs
kıs gülerek
Sayfa 117
1. “Tabii istiyorum,” diyen Anton
çantanın paslı fermuarını
çekiştirdi.
2. Bu arada burnuna tanıdık bir
koku geldi.
Kalbi küt küt atmaya başladı;
çünkü bu koku tahminlerini
doğruluyordu:
195
3. „Es war Mufti Ewige Liebe –
Annas Parfüm!
4. „Du hast ja überhaupt keine
Kraft in den Fingern“, meinte
der Vampir, der Antons
vergebliche Anstrengungen
beobachtete.
5. „Komm, lass mich mal
machen!“
6. Er nahm Anton die Tasche ab
und zerrte an dem
Reißverschluss, bis er sich
langsam, mit einem
quietschenden Geräusch
öffnete.
7. „ Na bitte!“ sagte er sehr
selbstzufrieden.
Sayfa 116
1. „Man muss nur kräftig genug
dran reißen – ganz wie der
Name sagt.“
2. Mit einem Grinsen reichte er
Anton die geöffnete Tasche.
3. Küfti Ebedi Aşk, Anna’nın
parfümü!
4. “senin de parmaklarında hiç
kuvvet yokmuş,” dedi vampir
Anton’un çabalarını izlerken.
5. “Bırak da ben yapayım!”
6. Anton’un elinden çantayı çekip
fermuar yavaş yavaş açılana
kadar çekiştirdi.
7. “Buyur işte!” dedi kendinden
memnun bir ifadeyle.
Sayfa 117
1. “Yeterince çekiştirirsen oluyor
bu iş:
2. Sırıtarak Anton’a çantayı uzattı.
196
3. „Hier!!“
4. Beklommen musterte Anton
den Inhalt:
5. Wie er schon vermutet hatte,
enthielt die Tasche den
Spitzenkleid und den Schleier.
6. „Und die soll ich jetzt
aufbewahren?“ fragte er mit
rauher Stimme.
7. „Du sollst?“ Rüdiger kicherte.
8. „Du darfst!“
9. „Aber ich habe schon so viele
Sachen, die ich verstecken
muss“, wehrte Anton ab.
10. „Den alten Anzug und den
Zylinder und den Umhang...“
3. “Al!”
4. Anton sersemlemiş bir halde
çantanın içindekileri inceledi:
5. Tahmin ettiği gibi içinde
Anna’nın dantel elbisesi ile tülü
vardı.
6. “Bunları benim mi saklamam
gerekiyor?” diye sordu boğuk
bir sesle.
7. “Evet!” Rüdiger gene güldü.
8. “İzin verildi!”
9. “Ama benim saklamam
gereken o kadar çok şey var
ki!” diye itiraz etti Anton.
10. “Eski takım elbise, silindir
şapka, pelerin...”
197
11. „So viele sind das nun nicht!“
entgegnete der kleine Vampir
belustigt.
12. „Und außerdem - den
Vampirumhang muss ich heute
wieder mitnehmen; sonst
kriegen wir Ärger bei der
Inventur.
13. „Ihr macht schon wieder
Inventur?“ fragte Anton
betroffen.
14. Der kleine Vampir nickte
düster.
15. Nach jedem Umzug!
16. „Wenn diese blöde Inventur
nicht wäre, würde ich mich viel
mehr auf unsere alte Gruft
Schlotterstein freuen!
11. “O kadar da çok değil yani!”
diye karşılık verdi küçük
vampir alay edercesine.
12. “Hem ayrıca... vampir
pelerinini benim şimdi almam
gerekiyor, yoksa sayımda
başımız derde girebilir..”
13. “Gene mi sayım yapıyorsunuz?
dedi Anton hayretle.
14. Küçük vampir dertli dertli
başını salladı.
15. Her taşınmada!
16. Şu aptal sayım işi olmasaydı
eski Titrektaşzade mezarlığına
geri dönmemize çok daha fazla
sevinecektim.
198
17. Da heißt es Streichhölzer
zählen, Kerzen,
Kuscheldecken, Regenhäute..“
18. „Aber dann darfst du das
Spitzenkleid und den Schleier
auf keinen Fall bei mir lassen“,
sagte Anton – sehr erleichtert,
dass er nun einen Grund hatte,
Rüdiger das Kleid und den
Schleier wieder mitzugeben.
19. „Die wird Tante Dorothee doch
als erstes vermissen, wenn ihr
Inventur macht!“
20. „Vermissen? Tante Dorothee?“
21. Der kleine Vampir lachte
krächzend.
22. „Ausgerechnet Tante
Dorothee!“ sagte er und
schnappte nach Luft.
17. Ama şimdi yok kibrit çöplerini
say, yok mumları say,
battaniyeleri, yağmur
derilerini...”
18. “Ama o zaman dantel elbise ile
tülü de bende bırakmamanız
gerekiyor,” dedi Anton,
Rüdiger’e elbise ile tülü geri
verebilmek için geçerli bir
neden bulmanın rahatlığı
içinde.
19. “ Sayım yapıldığında ilk defa
Dorothee Teyze eksik bir şey
bulacak!”
20. “Eksik mi bulacak? Dorothee
teyze mi?
21. Küçük Vampir kıs kıs güldü.
22. “Hem de Dorothee teyze!” dedi
ve derin bir nefes aldı.
199
Sayfa 117
1. „Sie hätte die Sachen um ein
Haar verbrannt.“
2. „Verbrannt? rief Anton
erschrocken.
3. „Ja! Es hat einen Riesenkrach
gegeben, weil Anna die Sachen
nicht hergeben wollte.
4. Aber Tante Dorothee hat
gesagt, in dem Kleid sei Anna
eine Schande für die ganze
Sippe.
5. Daraufhin ist Anna erst recht
wütend geworden!
6. Als alles Reden nicht genützt
hat, hat Tante Dorothee eine
brennende Kerze von der Wand
genommen und die Flamme an
den Schleier gehalten – jawohl“
7. „An den Schleier gehalten?“
sagte Anton und warf einen
Blick auf den Schleier.
Sayfa 119
1. “Neredeyse yakıyordu hepsini.”
2. “Yakıyor muydu?” diye sordu
Anton korku içinde.
3. “Evet! Anna eşyaları vermek
istemeyince kızılca kıyamet
koptu.
4. Dorothee Teyze dedi ki, bu
elbiselerin içinde Anna bütün
sülale için bir utanç
kaynağıymış.
5. Bunun üzerine Anna daha da
öfkelendi.
6. Konuşmaktan bir sonuca
varılamayınca Dorothee teyze
duvardan bir mum aldı ve tülü
aleve tuttu...ya, işte böyle!”
7. “Aleve mi tuttu?
Anton tülü elinde evirip
çevirdi.”
200
8. „Aber es sind doch überhaupt
keine Brandlöcher zu sehen...“
9. Tja –mein Verdienst!“
antwortete der kleine Vampir
prahlerisch.
10. Er räusperte sich und setzte
eine wichtige Miene auf.
11. „Jetzt wirst du hören, wie
selbstlos ich meiner kleinen
Schwester geholfen habe!“ fuhr
er in salbungsvollem Anton fort
– einem Ton, der Anton sehr
bekannt vorkam:
12. „In diesen tragischen
Augenblick, als Tante Dorothee
sich mit der Kerze dem
Schleier näherte –„
13. „Sich näherte?“ wiederholte
Anton.
14. „Eben hast du doch gesagt: sie
hielt die Kerze an die
Schleier!“
8. “Ama hiçbir yanık izi
görünmüyor...”
9. “Göremezsin tabii, sayemde...”
diye cevap verdi küçük vampir
böbürlenerek.
10. Genzini temizleyip ciddileşti.
11. “Şimdi kendimi küçük kız
kardeşim için nasıl feda etmiş
olduğumu öğreneceksin!” diye
ağdalı bir sesle devam etti, bu
ses tonunu Anton iyi bilirdi.
12. “Bu trajik anda, yani Dorothee
teyze elinde mumla tüle
yaklaştığında...”
13. “Yaklaştığında mı...” diye
tekrarladı Anton.
14. “Ama demin alevi tüle
tuttuğunu söylemiştin!”
201
15. „He, unterbrich mich nicht
dauernd!“ zischte der Vampir.
16. „Und außerdem nervst du mich
mit deinen Spitzenfindigkeiten!
17. „Willst du nun wissen, wie ich
Anna geholfen habe, oder
nicht?“
18. „Ja!“ beeilte sich Anton zu
sagen.
19. Also, dann hör jetzt gefälligst
zu:
20. In diesem tragischen
Augenblick, als Tante Dorothee
sich mit der Kerze dem
Schleier näherte, kam ich des
Weges, um die Chronik der
Familie Schlotterstein wieder
ordnungsgemäß in den Sarg
meiner lieben Großmutter zu
legen.
15. „Hey, durmadan lafımı kesip
durmasana!“ diye söylendi
vampir.
16. “Hem ayrıca sivri buluşlarınla
sinirlerimi bozuyorsun!
17. Anna’ya nasıl yardım ettiğimi
öğrenmek istiyor musun,
istemiyor musun?
18. “İstiyorum! diye atıldı Anton.
19. “Peki, öyleyse dinle:
20. Bu trajik anda, yani Dorothee
teyze elinde mumla tüle
yaklaştığında ben,
Titrektaşzade Tarihi’ni yerine,
sevgili büyükannemin
tabutunun içine koymak
üzereydim.
202
Sayfa 118
1. Mir gelang es, den Streit zu
schlichten, indem ich das Kleid
und den Schleier an mich nahm
und Tante Dorothee mein – äh
– Ehrenwort gab, die Sachen in
einen Ort zu bringen, wo Anna
sie nicht finden könnte.
2. Nachdem ich gegangen war,
kam Anna hinter mir
hergelaufen und flüsterte mir
zu, ich sollte sie dir bringen,
und du solltest sie bei dir
aufbewahren.
3. Ja, und hier bin ich also mit den
Sachen...“
4. Er sah Anton an und grinste
breit.
5. Anton schluckte.
6. Anscheinend blieb ihm gar
nichts anderes übrig, als Annas
Kleid und den Schleier bei sich
zu verstecken...
Sayfa 120
1. Kavgayı yumuşatmayı
başardım, çünkü elbise ile tülü
alıp Dorothee teyzeye namus...
öhö sözü verdim. Onları
Anna’nın bulamayacağı bir
yere götürürüm dedim.
2. Ben uzaklaştıktan sonra Anna
arkamdan yetişip onu sana
götürmemi, senden eşyaları
saklamamı rica etmemi istedi.
3. Evet, işte eşyalarla beraber
buradayım...”
4. Anton’a bakıp sırıttı.
5. Anton yutkundu.
6. Anlaşılan Anna’nın elbisesiyle
tülü saklamaktan başka
yapabileceği bir şey yoktu.
203
• Büchersammlung (başlık)
7. „Und die alte Tasche?“ fragte
Anton.
8. „Soll ich die etwa auch für
Anna aufbewahren?“
9. „Die Tasche?“ Nein, wo denkst
du denn hin!“ rief Rüdiger
entrüstet.
10. Mit einer heftigen Bewegung
packte er die Tasche, leerte
ihren Inhalt – das Kleid und
den Schleier – auf dem Teppich
aus und drückte sie an sich.
11. Meine Büchertasche!“ sagte er
zärtlich.
12. „Die gebe ich doch nicht aus
der Hand!“
13. „Büchertasche“ fragte Anton
argwöhnisch.
• Kitap Koleksiyonu. (başlık)
7. “Peki ya bu eski çanta? diye
sordu Anton.
8. “Yoksa onu da mı Anna için
saklayacağım?”
9. “Çantayı mı, hayır! İyi misin
sen?” diye bağırdı Rüdiger
dehşet içinde.
10. Sert bir hareketle çantayı kaptı
ve içindekileri –elbiseyle tülü-
halının üstüne boşaltıp çantayı
göğsüne bastırdı.
11. “Bu benin kitap çantam!” dedi
şefkatle.
12. “Elden çıkartır mıyım onu
sanıyorsun!”
13. Kitap çantan mı “ diye sordu
Anton kuşkuyla.
204
14. „Die brauche ich für meine
Büchersammlung“ antwortete
der kleine Vampir.
Sayfa 119
1. „Da kommen alle meine
Bücher rein, wenn wir unsere
Tour de Sarg fliegen.“
2. Und mit glänzenden Augen
begann er die Buchtitel zu
nennen: „Dracula“, „Draculas
Rache“, „Gelächter aus der
Gruft“, „Der Vampir von
Amsterdam“...“
3. „Was?“ schrie Anton auf, und
alarmiert sah er auf den Läufer
vor seinem Bett- dorthin hatte
er das Buch gelegt.
4. Es war verschwunden!
5. „Du hast das Buch
weggenommen“, rief er.
6. „Gib es mir sofort zurück!“
14. “Evet, onu kitap koleksiyonum
için kullanıyorum,” diye cevap
verdi küçük vampir.
Sayfa 121
1. Tabut Rallimiz sırasında bütün
kitaplarım içine giriyor.”
2. Ve gözleri parlayarak kitapların
adlarını saymaya başladı:
“Drakula, Drakula’nın
İntikamı, Mezarlıkataki
Gülüşmekler, Amsterdamlı
Vampir...”
3. “Ne!” diye bağıran Anton
yatağının başucundaki
komodine baktı, kitabı en son
oraya bırakmıştı.
4. Kitap ortada yoktu.!
5. “Onu almışsın” diye bağırdı.
6. “Derhal geri ver!”
205
7. „Sag mal, wie sprichst du
eigentlich mit deinem besten
Freund!“ erwiderte der kleine
Vampir – unnatürlich milde.
8. „Du brauchst mich gar nicht
anzuschreien, ich habe nämlich
sehr gute Ohren.
9. Du musst nur ganz höflich nach
deinem Buch fragen, dann
bekommst du es auch wieder!“
10. Anton biss sich wütend auf die
Lippen.
11. Aber er wusste, dass es
zwecklos war, mit Rüdiger zu
streiten, und so sagte er
zähneknirschend:
12. „Würdest du mir bitte das Buch
„Der Vampir von Amsterdam“
zurückgeben?“
7. “Söylesene en iyi arkadaşınla
nasıl konuşuyorsun öyle!” diye
cevap verdi küçük vampir, sesi
alışılmadık kadar yumuşaktı.
8. “Bana bağırmana hiç gerek
yok, kulaklarım iyi işitir çünkü.
9. Sadece kitabı geri istemen
yeterli, ben de veririm!”
10. Anton öfkeyle dudaklarını
ısırdı.
11. Ama Rüdiger’le kavga etmenin
anlamsızlığını çok iyi biliyordu,
onun için de dişlerini
gıcırdatarak
12. “Lütfen bana kitabı, yani
Amsterdamlı Vampir’i geri
verir misin?” dedi.
206
13. „Aber gerne!“ antwortete der
kleine Vampir, und mit einem
Grinsen zog er unter seinem
Umhang das schwarze Buch
aus der Freudentaler
Gemeindebücherei hervor.
14. „Siehst du?“ sagte er.
15. „Mit Höflichkeit kannst du bei
mir alles erreichen.“
16. „Alles?“
17. Jetzt war die Reihe an Anton zu
grinsen.
18. „Dann kriege ich auch meine
anderen Bücher wieder:
„Dracula“, „Draculas Rache“
und „Gelächter aus der Gruft“ –
wenn ich höflich darum bitte?“
13. “Seve seve veririm!” diye
cevap verdi küçük vampir ve
sırıtarak, Esen Vadi
kütüphanesinin kara kaplı
kitabını pelerinin içinden
çıkarttı.
14. “Bak, gördün mü,” dedi.
15. “Kibarlıkla benden
alamayacağın şey yok.
16. “Hiçbir şey mi?”
17. Şimdi sıra Anton’a geçmişti.
18. “Öyleyse diğer kitaplarımı da
geri alabileceğim, “Drakula,
Drakula’nın İntikamı, ve
Mezarlıktaki Gülüşmeler
kitaplarını kibarca rica edersem
yani!”
207
19. „Die anderen Bücher?“
wiederholte Rüdiger mit dumpf
grollender Stimme.
Sayfa 120
1. „Und was soll dann aus meiner
Büchersammlung werden?“ rief
er.
2. Doch nach kurzem Überlegen
war ihm offenbar etwas
eingefallen:
3. „Ja, gut!“ sagte er.
4. „Du kriegst sie wieder –
aber erst, wenn ich sie
durchgelesen habe..“
5. „Und ich lese sehr sehr
langsam!“ fügte er breit
grinsend hinzu.
6. „Manchmal brauche ich
zwanzig Jahre für ein Buch!“
7. “Wer’s glaubt...“ sagte Anton
nur.
19. “Öteki kitapları mı?” diye
tekrar etti Rüdiger boğuk bir
sesle.
Sayfa 122
1. “Peki o zaman benim kitap
koleksiyonuma ne olacak?”
diye bağırdı.
2. Bir an düşündü, sonra anlaşılan
aklına parlak bir fikir gelmiş
olacak ki
3. “Peki öyleyse,” dedi.
4. “Hepsini geri vereceğim, ama
okuduktan sonra!”
5. “ Ve ben çok çok yavaş kitap
okurum!” diye pişkin pişkin
sırıtarak ekledi.
6. “Bazen bir kitabı okumam
yirmi yılımı alır!”
7. “Kim inanır ki...” dedi Anton
yalnızca.
208
8. Aber er hatte ohnehin keine
großen Hoffnungen gehegt, die
Bücher wiederzukriegen.
9. „Übrigens...“ meinte der kleine
Vampir und musterte mit
begehrlichen Blicken den
„Vampir von Amsterdam“, der
nun auf Antons Nachttisch lag.
10. „Wenn du mich fragst, hätte ich
mir eine Belohnung verdient.
11. Immerhin musste ich ganz
schön weit fliegen – und dann
noch mit leeren Magen...“
12. „Ich frag dich aber nicht!“
erwiderte Anton.
13. „Und außerdem gehört mir
das Buch überhaupt nicht!“
14. „Es gehört dir nicht?“
wiederholte der Vampir
verblüfft
.
8. Ama zaten kitaplarını geri
almayı pek fazla ummamıştı.
9. “Hem ayrıca...” diyen vampir,
komodinin üstünde duran
Amstardamlı Vampir kitabını
aç gözlü bakışlarla seyretti.
10. “Bana sorarsan, iyi bir mükafatı
hak etmiştim.
11. Ne de olsa uzun yolu uçtum,
üstüne üstlük aç açına...”
12. “Ama sana bir şey
sormuyorum!” diye cevap verdi
Anton.
13. “Hem ayrıca kitap benim bile
değil!”
14. “Senin değil mi?” diye
tekrarladı vampir şaşkınlıkla.
209
15. Dann erschien ein
verschwörerisches Grinsen auf
seinem Gesicht.
16. „Ach so“, sagte er.
17. „Du bist auch dabei eine
Büchersammlung anzulegen!“
18. Er lachte dröhnend
19. „Genau! Und wenn nicht so...
so egoistische, Freunde hätte,
wäre meine Sammlung schon
viel umfangreicher“, antwortete
Anton mit grimmiger Miene“
20. „Egoistische Freunde?“
kicherte der kleine Vampir.
21. Komisch, was du für Leute
kennst...“
22. „Allerdings!“ sagte Anton.
15. Sonra muzip bir ifade belirdi
yüzünde.
16. “Ha, anlıyorum,” dedi.
17. “Sen de kendine bir kitap
koleksiyonu yapmakla
meşgulsün!”
18. Sonra yüksek sesle güldü.
19. “Tam üstüne bastın! Ve benim
bu kadar... bu kadar egoist
arkadaşlarım olmasaydı
koleksiyonum daha zengin
olurdu” diye cevap verdi Anton
asık bir suratla.
20. “Egoist arkadaşların mı? diye
kıkırdadı küçük vampir.
21. “Komik, ne de tuhaf insanlar
tanıyormuşsun sen..”
22. “Gerçekten de!” dedi Anton.
210
23. „So, und jetzt muss ich gehen“,
erklärte der kleine
Vampir.
Sayfa 121
1. Blitzschnell griff er nach dem
Vampir vom Amsterdam und
ließ ihn unter seinem Umhang
verschwinden.
2. „He, das Buch! Gib es sofort
zurück rief Anton.“
3. „Wieso? Tat der Vampir
überrascht.
4. Wir haben uns doch geeinigt,
dass ich es als Belohnung
bekomme - für meinen
Liebesdienst.“
5. „Geeinigt?“ Einen Moment
lang war der Anton sprachlos.
6. Aber dann sagte er: „Na schön,
meinetwegen – wenn ich den
Vampirumhang behalten kann.“
7. „Was, den Umhang?
23. “Evet, benim artık gitmem gerek,” diye açıkladı küçük vampir.
Sayfa 121
1. Ok gibi atılıp aldığı
Amsterdamlı Vampir kitabını
pelerininin altında gözden
kaybetti.
2. “Hey, kitabım! Onu bana
hemen geri ver!” diye bağırdı
Anton.
3. “Neden ki?” dedi vampir
yapmacık bir şaşkınlıkla.
4. “Onu ödül olarak alacağım
konusunda anlaşmamış
mıydık...benim sadakatimin
ödülü olarak.
5. “Anlaşma mı yapmıştık?”
Anton bir an dili tutulmuş
kalakaldı.
6. Ama sonra “Pekala,” dedi,
“kabul... karşılığında da vampir
pelerini bende kalacak!”
7. “Ne, pelerin sende mi kalacak?
211
8. Bist du denn nicht von allen
guten Vampiren verlassen? rief
der kleine Vampir.
9. „Willst du, dass Anna und ich
Gruftverbot kriegen, weil der
Umhang fehlt?
10. „Nein!“ Anton grinste.
11. „Ich will nur das Buch
zurückhaben.“
12. „Du gönnst mir aber auch gar
nichts!“ zischte der Vampir und
legte das Buch auf den
Nachttisch.
13. „Und jetzt gib mir endlich den
Umhang“ herrschte er Anton
an.
• Kein Abschied ist für
immer (başlık)
14. Anton ging zum Schrank und
holte den Vampirumhang.
8. Yoksa bütün iyi vampirler seni
terk mi etti?” diye bağırdı
küçük vampir.
9. “Pelerini kaybettik diye Anna
ve benim mezarlık yasağı
almamızı istiyorsun?”
10. “Hayır!” Anton sırıtıyordu.
11. “Ben yalnızca kitabımı geri
istiyorum.
12. “Sen de bana karşı hiç
hoşgörülü değilsin!” diye
homurdanan vampir kitabı
komodinin üstüne koydu.
13. “Şimdi artık pelerini bana ver”
diye Anton’a çıkıştı.
• Hiçbir Ayrılık Sonsuza
Dek Sürmez. (başlık)
14. Anton gidip dolaptan pelerini
getirdi.
212
15. Ohne ein Wort des Dankes,
stopfte der kleine Vampir den
Umhang in die alte
Ledertasche.
16. Dann zog er mit einem
kräftigen Ruck den
Reisverschluss zu.
17. „Musst du wirklich schon
gehen?“ fragte Anton.
18. „Ja!“ knurrte der Vampir.
19. „Ich dachte, wir könnten
zusammen noch etwas
unternehmen...“
Sayfa 122
1. „Was denn?“
2. „Ich weiß auch nicht genau...
3. Aber sonst ist es gar kein
richtiger Abschied vom
Jammertal!“
15. Tek bir kelimeyle bile teşekkür etmeyen küçük vampir pelerini eski deri çantanın içine tıkıştırdı.
16. Sonra çevik bir hareketle fermuarı çekti.
17. “Gerçekten de gitmen
gerekiyor mu? diye sordu
Anton.
18. “Evet” diye homurdandı
vampir.
19. “Ben de beraber bir şeyler
yaparız diye düşünmüştüm.
Sayfa 124
1. “Ne mesela?”
2. “Ben de tam bilemiyorum...
3. Ama bir şeyler yapmazsak
İniltiler vadisiyle vedalaşmış
olmam ki!”
213
4. „Du wolltest ins Jammertal?“
fragte der Vampir und lachte
heiser.
5. „Hast du Sehnsucht nach
Anna?“
6. „Nein?“ Anton räusperte sich
verlegen.
7. „Ich wollte nur noch einmal ein
Blick auf die Ruine werfen.
8. „Wer weiß, ob wir je wieder
herkommen...“
9. „Kein Abschied ist für immer!“
entgegnete der kleine Vampir
mit Grabesstimme.
10. „Alter kleiner –
Vampirspruch!“
11. „Aber jetzt muss ich dringend
etwas gegen meine
Magenbeschwerden tun“, fügte
er hinzu und verzog den
Mundwinkel.
4. “İniltiler Vadisine mi gitmek
istiyordun yoksa?” diye soran
vampir kıs kıs güldü.
5. “Anna’yı mı özledin?”
6. “Hayır.” Anton sıkıntıyla
öksürdü.
7. “Ben sadece harabelere son bir
kere daha göz atmak
istemiştim.
8. Kim bilir, bir daha ne zaman
buralara gelebilirim...”
9. “Hiçbir ayrılık sonsuza dek
sürmez!” diye karşılık verdi
vampir buz gibi bir sesle.
10. “ Bu eski bir vampir sözüdür!”
11. “Ama artık acil olarak mide
rahatsızlığıma karşı bir şeyler
yapmalıyım,” diye ekleyip
ağzını büzdü.
214
12. „Magenbeschwerden?“ fragte
Anton teilnahmsvoll.
13. „Ja! Mein Magen knurrt nicht
mehr, der bellt schon!“ sagte
der Vampir und lachte
krächzend.
14. „In diesen Zustand kann ich
unmöglich an der Nagelkür
teilnehmen.“
15. „Ist sie heute Abend?“
16. Ja, um Mitternacht“ antwortete
der kleine Vampir, und mit
sichtlichem Stolz betrachtete er
seine Fingernägel, die
allerdings nur halb so lang und
spitz waren wie die von Lumpi.
17. „Ich muss jetzt fliegen“ sagte
er.
18. „Aber wir werden uns ja bald
wiedersehen – bei dir zu Hause
oder in unserer guten alten
Gruft Schlotterstein!“
12. “Mide rahatsızlığı mı?” diye
sordu Anton endişeyle.
13. Evet! Midem guruldamaktan
vazgeçti, artık açık açık
havlıyor!” diyen vampir kesik
kesik güldü.
14. “Bu şartlar altında asla tırnak
yarışmasına katılamam,”
15. “Yarışma bu akşam mı?”
16. “Evet, gece yarısı,” diye cevap
verdi küçük vampir ve açıkça
görülen bir gururla tırnaklarını
seyre koyuldu; uzunluk ve
sivrilik açısından Bıçkın’ın
tırnaklarıyla yarışacak halleri
olmasa da...
17. “Şimdi uçmam gerekiyor, dedi
küçük vampir.
18. “Ama birbirimizi yeniden
göreceğiz... ya senin evinde ya
da bizim eski güzel
Titrektaşzade mezarlığında!”
215
19. Er hängte sich die Ledertasche
über den Arm und ging zur
Balkontür.
20. An der Tür blieb er noch
einmal stehen und meinte:
„Auf bald, Anton.
21. Und denk dran: Wiedersehen
macht Freunde!
22. Uralter Kleiner- Vampir
Spruch!“
Sayfa 124
1. Mit diesen Worten breitete er
die Arme auf und erhob sich in
die Luft.
2. „Viel Glück für die Tour de
Sarg! rief Anton ihm hinterher.
3. „Ebenfalls!“ wünschte der
Vampir mit knarrender Stimme.
4. Dann hatte ihn die Dunkelheit
verschluckt.
19. Deri çantayı koluna takıp
balkon kapısına yöneldi.
20. Kapıda bir kere daha durup
“Yakında görüşmek üzere
Anton,” dedi.
21. “Ve unutma: Yeniden
kavuşmak mutluluk getirir!
22. Çok eski bir vampir sözüdür!”
Sayfa 126
1. Bu sözleri söyledikten sonra
kollarını iki yana açıp kendini
boşluğa bıraktı.
2. “Tabut Rallisinde iyi şanslar!”
diye bağırdı Anton onun
arkasından.
3. “Sana da” dedi vampir çatlak
bir sesle.
4. Karanlıkta kayboldu gitti.
216
5. „Ich hoffe, Sie behalten
Freudental in guter
Erinnerung!“ meinte Frau
Tugendhaft am nächsten
Morgen.
6. „Von den Schwierigkeiten mit
der verletzten Hand einmal
abgesehen – sogar in sehr
guter”, antwortete Antons
Mutter.
7. Und indem sie an sich
herunterschaute, meinte sie:
8. „Nur das Essen bei Ihnen, das
war vielleicht zu gut!“
9. „Und wenn sich die Schmerzen
nicht verschlimmert hätten,
wären wir gerne geblieben”,
versicherte Antons Vater.
10. „Und du, Anton?“ fragte Frau
Tugendhaft.
11. „Bist du denn nicht zufrieden –
wenigstens ein kleines
bisschen?“
5. “Esen Vadi’den hoş anılarla
ayrılacağınızı umarım!” dedi
bayan İffet ertesi sabah.
6. “Yaralı parmakları bir kenara
bırakacak olursak, hem de çok
hoş anılarla,” diye cevap verdi
Anton’un annesi.
7. Bakışlarını kendi üzerinde
gezdirip
8. “Yalnızca sizin yemekleriniz
belki de biraz fazla güzeldi.!”
dedi.
9. “Evet! Sancılar artmasaydı
kesinlikle daha fazla kalırdık,”
diye teminat verdi babası.
10. “Peki ya sen Anton?” diye
sordu Bayan İffet.
11. “Sen de memnun kaldın mı?
Hiç olmazsa birazcık?
217
12. „Ich?“ sagte Anton gedehnt,
obwohl er die Frage
erwartet hatte.
13. „Hm, ja... das Essen war
gut, der Balkon war gut, das
Buch war gut...“
14. „Ach ja, das Buch“, meinte
Frau Tugendhaft.
15. „Du darfst es behalten,
wenn du willst.“
16. „Als kleines Trostpflaster
sozusagen“, sagte Antons
Vater und lachte verlegen.
17. „Als Trostpflaster?“
wiederholte Anton –und
angesichts des dicken, mit
Heftpflaster umwickelten
Verbandes, den sein Vater
trug, fiel es ihm schwer,
nicht zu grinsen.
18. „Hat Mutti denn nichts
dagegen?“ fragte er.
12. “Ben mi?” dedi Anton lafları
ağzında geveleyerek.
Oysa bu soruyu bekliyordu.
13. “Hımm, evet.. yemek iyiydi,
balkon iyiydi, kitap iyiydi...”
14. “Ah, evet kitap,”dedi Bayan
İffet.
15. “İstiyorsan sende kalabilir.”
16. “Dertlerini biraz olsun sarıp
sarmalasın diye...”
Babası çekingen bir edayla
gülümsedi.
17. “Sarıp sarmalamak mı?” diye
tekrarladı Anton... ve babasının
sargılı eli gözüne ilişince
kendini tutamayıp sırıttı.
18. “Annemin bir itirazı yok mu
ki?” diye sordu.
218
Sayfa 114
• Başlık
1. “hem” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“er (o)”zamirinin yerine “küçük vampir” kullanılmıştır. (III,3)
Almanca cümledeki “kısa çizgi” yerine Türkçe cümlede “üç nokta
kullanılmıştır. Almanca cümle “nokta” ile son bulurken Türkçe cümle virgül
ile diğer cümleye bağlanmıştır. (III,6)
2. Almanca cümledeki “iki nokta” Türkçe’de “virgül” ile karşılanmıştır. (III,6)
3. “bana” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“misstrauisch (şüpheli)” kelimesi “huylanmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“eher (daha çok)” kelimesi cümlede yer almamaktadır. (III,2)
4. Almanca’da birinci temel cümlenin bitiminde “kısa çizgi” yer almaktadır.
Türkçe’de ise cümle “soru işaretiyle son bulmaktadır. (III,6)
“abnagen (kemirmek)” Türkçe cümlede “dişlemek” ile karşılanmıştır.
Almanca cümledeki “brrr”ünlemi bir iğrenme ifade etmektedir. Türkçe
cümlede bu ünlem için kullanılan”off” ünlemi ise sıkıntı ifade eder. Türkçe’de
Almanca’daki ünleme uygun olarak “ıyyy” ünlemi kullanılabilirdi. (III,3)
Almanca cümlede “enteweder” kelimesinden önce kısa çizgi yer alır. Türkçe
cümlede böyle bir işaret bulunmamaktadır. (III,6)
219
5. Almanca cümledeki “entweder – oder (ya – ya da)” bağlacı Türkçe’ye “olsa
olsa – ya da” olarak çevrilmiştir. (III,5)
6. “im besten Fall (en iyi ihtimalle)” ifadesi “en iyi şartlar altında”ile
karşılanmıştır. (III,3) Almanca
cümledeki “Rüdiger” Türkçe’de gizli özne “o” ile karşılanmıştır. Ayrıca “bis
heute (bugüne kadar)” ifadesi de “şimdiye kadar” olarak çevrilmiştir.(III,3),
(III,5) “Antons (Anton’un)”
kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
7. “Ich hole (getiriyorum)” kelimesi “getireyim” olarak çevrilmiştir. “Hemen”
kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) “nach
draussen (dışarıya)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
8. “verbeult (yamuk yumuk) kelimesi Türkçe cümlede “eski püskü” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümledeki ilgi yan cümlesi (Relativsatz) Türkçe’de temel cümle gibi
çevrilmiştir. (III,5) Cümlenin
önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Hemen ardından, Anton’un önüne koyduğu bin yıllık yamuk yumuk bir deri
çantayla geri döndü.”
220
9. “diye” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“mustern (incelemek)” kelimesi “bakmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
10. “bestimmt nicht erlauben”( kesin izin vermezler)” ifadesi “izin
vermeyeceğinden eminim” olarak çevrilmiştir. (III,3)
11. “Das sollst du auch gar nicht (çıkma zaten)” ifadesi “Sen de çıkma” olarak
çevrilmiştir. (V)
“kleine (küçük)” kelimesi cümlede yer almamıştır. (III,2)
12. “und außerdem (hem ayrıca)” ifadesi cümlede yer almamıştır.(III,2)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. “kichern (kıkırdadı) kelimesi “sırıttı” olarak çevrilmiştir.
“sagte er und (dedi ve)” ifadesi yerine “diyen” kelimesi kullanılmıştır. (III,3)
Bu da iki cümleden oluşan orijinal cümlenin çeviride tek cümle olmasına yol
açmıştır. (VIII)
15. Almanca’da cümlenin yüklemi olan “sollen (gerekli olmak) Türkçe cümlede
“istemek” olarak çevrilmiştir. Almanca cümlenin öznesi “du (sen)” iken
Türkçe cümlede “ben” olmuştur. Almanca’daki temel cümlenin sonunda “kısa
çizgi varken Türkçe’de “nokta” vardır. “Liebesdienst” kelimesi başlık olarak
221
da kullanılmıştır ve çevirmen “sevgi borcu” olarak çevirmiştir. Burada ise
“sevginin bir kanıtı olarak” karşılığını kullanmıştır. (III,3), (III,5)
16. Almanca’daki”kısa çizgi” Türkçe cümlede “virgül”olarak yer almıştır. (III,6)
17. “Begriff (kavram) kelimesi ve “garantiert (kesinlikle)” kelimesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
“laf” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Ayrıca “olamazdı” kelimesi içinde “yapabilmek, edebilmek” anlamını
barındırmaktadır. Çevirmen Almanca’daki yüklem “war (idi)” değiştirilerek
“konnte sein (olabilmek)” olarak çevrilmiştir. (III,5)
“aus (-den,-dan)” edatı “-de, -da” ile “yer alıyor olamazdı” ile karşılanmıştır.
“Liebesdienst (sevgi borcu)” ifadesi “sevginin kanıtı” olarak
çevrilmiştir.(III,3)
18. “kichern (kıkırdamak)” kelimesi “kıs kıs gülmek olarak çevrilmiştir. (III,3)
Sayfa 115
1. “sagte und( dedi ve)” ifadesi yerine “diyen” kelimesi kullanılmıştır.
(III,3)
2. Almanca cümlede “Duft (koku)” kelimesiyle ilgili bir “ilgi yan cümlesi
(Relativsatz)” vardır Türkçe’de ise cümleler virgülle ayrılıp, art arda iki
temel cümle gibi çevrilmişlerdir. (III,5)
222
3. “Es war (bu idi)” ifadesi yani cümlenin öznesi ve yüklemi cümleden
çıkarılmışlardır. (III,5)
4. Almanca cümle bir temel cümle, bir de cümledeki “vampir” kelimesini
açıklayan “ilgi yan cümlesinden (Relativsatz)” oluşmuştur. Türkçe yan
cümlede ise bağlaç değiştirilmiş “der” yerine “während” kullanılmıştır.
(III,5)
“vergeblich (sonuç vermeyen)” kelimesi Türkçe’de yer almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede kullanılan “izlerken” kelimesindeki “ken” eki orijinal
cümle art zamanlı olmasına rağmen, Türkçe cümlenin eş zamanlı olmasına
yol açmıştır. (III,5)
5. Bu cümle iki dilin farklı yapısı nedeniyle serbest çevrilmiştir. (IV)
6. “mit einem quietschenden Geräusch (gıcırdayan bir sesle)” ifadesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
“langsam (yavaşça)” kelimesi “yavaş yavaş” olarak aktarılmıştır. (III,3)
7. “sehr” kelimesi Türkçe cümlede ye almamıştır. (III,2)
Sayfa 116
1. Türkçe cümlede “ganz wie der name sagt (adından da anlaşılacağı gibi)”
ifadesi yer almamıştır. Bunun nedeni “fermuar” kelimesinin Fransızca’dan
223
dilimize geçmiş olması dolayısıyla, gösteren ve gösterilen arasında bir
bağlantı bulunmamasıdır. (IV)
2. “geöffnet (açık)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. “beklommen (sıkıntı)” kelimesi “sersemlemek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
5. “Anna” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
6. “jetzt (şimdi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
7. Almanca cümledeki “du sollst?” cümlesi “evet” ile karşılanmıştır.
Çevirmen Almanca’daki etkiyi yaratabilmek için bu kelimeyi tercih etmiş
olabilir. Ancak Türkçe cümlede de Almanca’daki cümlenin karşılığı olan
“gerekmek mi?” cümlesi kullanılsaydı, cümle içerik olarak
değiştirilmeksizin de aynı etki sağlanabilirdi. (I)
kichern (kıs kıs gülmek)” ifadesi “yine güldü” olarak aktarılmıştır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Gerekmek mi?” Rüdiger kıs kıs güldü.
8. Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zaman (Präsens)”dır. Türkçe cümlenin
ise zamanı “-dili geçmiş zaman (Perfekt)” dır. (III,5)
224
9. Tutarlı çeviri cümle (II)
10. Tutarlı çeviri cümle (II)
11. Tutarlı çeviri cümle (II)
12. “heute (bugün)” Türkçe’ye “şimdi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Ayrıca “girebilir” kelimesindeki “yapabilmek- edebilmek” modal fiili
cümleye eklenmiştir. (III,1)
13. “fragte ( sordu)” kelimesi Türkçe’ye “dedi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
14. Tutarlı çeviri cümle (II)
15. “Nach (sonra)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
16. “işi” kelimesi cümleye eklenmiştir (III,1)
“unsere (biszim)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“geri dönmek” ifadesi de cümleye eklenmiştir,ancak bunun nedeni aksi
taktirde cümlede bir eksiklik meydana gelecek olmasıdır. (IV)
“Gruft (aile mezarlığı) kelimesi “Titrektaşzade mezarlığı” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
225
Almanca cümle “ünlem işareti” ile sona ermektedir. Türkçe cümlenin
sonunda ise “nokta” bulunmaktadır. (III,6)
17. *Regenhaut (ince yağmurluk) kelimesi kelime kelime “yağmur derisi”
olarak çevrilmiştir. Interferenz Fehler
18. “auf keinen Fall (kesinlikle)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
19. “vermissen (yokluğunu hissetmek)” kelimesi “eksik bir şey bulmak”
olarak, “als erstes (ilk olarak)” ifadesi “ilk defa” olarak çevrilmiştir.(III,3)
Almanca cümledeki “ihr (siz)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
Bu da “siz sayım yaptığınızda”olarak çevrilmesi gereken ifadenin edilgen
yani “sayım yapıldığında” olarak çevrilmesine yol açmıştır. (III,5)
Yapılan bu değişikler cümlenin içerik olarak tutarsız olmasına neden
olmuştur. (V)
20. “Vermissen (Yokluğunu hissetmek)” ifadesinin yerine çevirmen
yukarıdaki cümlenin devamlılığını sağlaması açısından yine “eksik
bulmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
21. “krächzend (boğuk bir sesle)” kelimesi “kıs kıs” olarak çevrilmiştir. (III,3)
226
22. Tutarlı çeviri cümle (II)
Sayfa 117
1. “die Sachen (kıyafetler)” kelimesi yerine “hepsi” kullanılmıştır. (III,3)
2. “erschreken (korkmak)” kelimesi “korku içinde” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
3. Almanca’daki “weil (için)” bağlacı “wenn (–ince)” olarak çevrilmiştir.
(III,5)
Almanca cümlede geçen “Riesenkrach” kelimesi için Türkçe cümlede
kullanılan “kızılca kıyamet” ifadesi, orijinal dildeki ifadeyi tam olarak
karşılamaktadır.
4. “Aber (ama)” temel cümle bağlacı Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
Almanca cümlede tekil halde olan “Kleid (elbise)” kelimesi Türkçe’ye
“elbiseler” olarak, çoğul halde çevrilmiştir. (III,5)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. “brennend (yanan)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
227
7. “und (ve)” bağlacı cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“einen Blick werfen (göz atmak)” ifadesi “elinde evirip çevirdi” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. “göremezsin” cümleye eklenmiştir. (III,1)
“Tja (Yaa)” ünlemi de Türkçe’de yer almamıştır. (III,2)
10. “sich räuspern (hafifçe öksürmek)” ifadesi Türkçe’ye “genzini
temizlemek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“eine Miene aufsetzen (tavır takınmak)” ifadesi Türkçe’ye “ciddileşmek”
olarak çevrilmiştir. (III,3)
11. “helfen (yardım etmek)” Türkçe’ye “feda etmek” olarak çevrilmiştir
(III,3)
salbungsvoll (sahte bir ciddiyet)” kelimesi “ağdalı” olarak, “bekannt
vorkommen (tanıdık gelmek)” ifadesi de “iyi bilmek” olarak çevrilmiştir.
(III, 3)
Almanca’da “einen Ton” ile başlayan yan cümle, Türkçe’ye temel cümle
olarak çevrilmiştir. (III,5)
12. “yani” cümleye eklenmiştir. (III,1)
228
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. Almanca cümlenin zamanı “dili geçmiş zaman (Perfekt)”tir. Türkçe
cümleninkiyse “”mişli geçmiş zaman (Präteritum)” dur.
15. “zischen (tıslamak)” “söylenmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
16. * “spitzfindigkeiten (safsatacılık)” kelimesi, “sivri buluş” olarak kelime
kelime çevrilmiştir. Interferenzfehler
17. Tutarlı çeviri cümle (II)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
19. “gefälligst (bu cümlede; ‘lütfen’)
20. “elinde” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“ordnungsgemäss (kurallara uygun) kelimesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
“des Weges kommen (gelmek)” kelimesi “üzereydim olarak çevrilmiştir.
(III,3)
229
Sayfa 118
1. Almanca cümledeki “indem (-erek/ -arak)” bağlacı Türkçe’ye “çünkü”
olarak çevrilmiştir. Bundan dolayı Almanca’daki yan cümleler Türkçe’ye
temel cümle olarak çevrilmiştir. (III,5)
“dedim” kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. Bunun nedeni çeviride temel
cümlenin yan cümle olarak çevrilmiş olmasından dolayı, bir yükleme
gereksinim duyulmuş olmasıdır. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Kavgayı, elbise ile tülü alıp Anna’nın bulamayacağı bir yere götüreceğime
dair Dorothee teyzeye şeref... öhö sözü vererek,. yumuşatmayı başardım”
2. “rica etmek” kelimesi eklenmiştir. Ancak çevirmenin iki dilin farklı
yapısından dolayı, rica kalıbını eklemesi gerekmekteydi. (IV)
“bei dir (bu cümlede; ‘odanda’)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. “breit (bu cümlede; ‘pişmiş kelle gibi’) ifadesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. “bei sich (burada “odasında)” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
230
• Başlık
7. Tutarlı çeviri cümle (II)
8. “sollen (gerekmek)” Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
9. “entrüstet (öfkeli)” ifadesi “dehşet içinde” olarak çevrilmiştir. (III,3)
10. Tutarlı çeviri cümle (II)
11. “Bu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
12. “nicht (bu cümlede yüklemi olumsuzlamaktadır)” kelimesi cümleden
çıkarılmış, yerine “sanıyorsun” eklenmiştir. (III,3)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. “brauchen (ihtiyaç duymak)” kelimesi Türkçe’ye “kullanmak” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
Sayfa 119
1. “fliegen (uçmak)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Ancak
“uçmak kelimesinin Türkçe’de kullanılması cümlede bir anlatım
231
bozukluğuna yol açacaktır. Bu kelimenin yerine “çıkmak” kelimesi
kullanılabilirdi. (III,2)
2. “Gelächter aus der Gruft (mezarlıktan gelen kahkahalar)” “mezarlıktaki
gülüşmeler” olarak çevrilmiştir. (III,3)
3. “Alarmierend (telaşla)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“en son” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede “ve” bağlacıyla birbirine bağlanmış iki temel cümle
vardır. Türkçe çeviride ise ilgi yan cümlesi (Relativsatz)olarak (-en/-an
ekiyle) çevrilmiştir. (III,5)
4. Tutarlı çeviri cümle (II)
5. “das Buch (kitabı) yerine zamiri kullanılmıştır. (III,5)
6. “es (onu) ve mir (bana)” kelimeleri cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
7. “sesi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“unnatürliche Milde (doğal olmayan yumuşak bir şekilde) yan cümlesi
temel cümle olarak çevrilmiştir. (VI)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
232
9. “höflich (kibarca) kelimesi ve “dann (o zaman)” sözcüğü Türkçe’de yer
almamaktadır. (III,2)
“bekommen (almak)” kelimesi “vermek” olarak, “du (sen)” kelimesi de
“ben” olarak çevrilmiştir. (III,3)
10. Tutarlı çeviri cümle (II)
11. “dedi” kelimesi Almanca cümlede tırnak işareti içerisindeki cümleden
önce gelmekteyken, Türkçe çeviride tırnak içersindeki cümlenin yani bir
sonraki cümlenin en sonunda yer almaktadır. (III,5)
12. “bitte (lütfen)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca cümlede “bitte (lütfen)” italik yazılarak vurgulanmıştır.
Türkçe’de herhangi bir vurgu yoktur. (III,6)
13. “unter (altından” kelimesi Türkçe cümlede “içinden” olarak yer almıştır.
(III,3)
“veririm” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
14. “bak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca’da tırnak içindeki cümlenin zamanı “şimdiki zaman(Präsens”
dir. Türkçe’de ise “dili geçmiş zaman (Perfekt)” dir.
233
15. “du kannst alles erreichen (her şeyi alabilirsin)” ifadesi elde
edemeyeceğin bir şey yok” olarak çevrilmiştir. (III,3)
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. “grinsen (sırıtmak)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
18. “kitaplarını” ve “yani” kelimeleri cümleye eklenmiştir. Ayrıca
“alabilmek” kelimesindeki “-bilmek” eki Almanca’da “können” modal
fiili varmış gibi çevrilmiştir. Eğer “alabilirim” kelimesi tercih edilmiş
olsaydı, Almanca’da varolan “soru” anlamı da sağlanmış olurdu. (III,1)
Almanca cümledeki “çift nokta” yerine Türkçe cümlede “virgül”
kullanılmıştır.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Öyleyse diğer kitaplarımı da geri alabilirim: “Drakula, Drakula’nın
İntikamı, ve Mezarlıktaki Gülüşmeler kitaplarını kibarca rica edersem
yani!”
19. “grollend (küskün)” Türkçe çeviride yer almamıştır.(III,2)
Seite120
1. “o zaman” cümleye eklenmiştir. (III,1)
234
2. “etwas (bir şey)” kelimesinin yerine “fikir”kelimesi kullanılmıştır.
“parlak” ve “olacak ki” kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede “nach kurzam Überlegen (kısa bir süre düşündükten
sonra)” ifadesi Türkçe cümlede “... düşündü, sonra” olarak verilmiştir.
Yani orijinal cümledeki temel cümle Türkçe’ye bir temel ve bir yancümle
olarak çevrilmiştir. (VI)
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. “kriegen (almak)” kelimesi “vermek” olarak, du (sen) kelimesi de “ben”
olarak çevrilmiştir. “sie (onları)” kelimesi (hepsi)” ile karşılanmıştır.
(III,3)
“erst (ilk önce, evvela)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bunun
nedeni öncelik bildiren “erst” kelimesi ile “durchgelesen habe (okuduktan
sonra)” ifadesinin Türkçe’de bir arada kullanılamamasıdır. (IV)
5. “kitap” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
6. “für (için)” edatı cümleden çıkarılmıştır.(III,2)
“okumak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
7. Tutarlı çeviri cümle (II)
235
8. “Hoffnungen hegen (umut beslemek) ifadesi “ummak” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
9. “meinte er (dedi)” ifadesi “diyen” olarak, mustern (süzmek)” kelimesi
“seyretmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“dedi” kelimesinin “diyen” olarak çevrilmesi, temel cümlenin yan cümle
gibi çevrilmesine neden olmuştur. (III,5)
“Antons (Anton’un)” kelimesi ve “nun (artık)” kelimesi cümleden
çıkarılmıştır. (III,2)
10. “iyi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin zamanı “Perfekt (dili geçmiş zaman)” dır. Türkçe
cümlenin ise zamanı “mişli geçmiş zaman (Plusquamperfekt)”dir.
11. “müssen (zorunda olmak)” modal fiili Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
“mit leerem Bauch (aç karınla)” ifadesi de “aç açına” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
12. Tutarlı çeviri cümle (II)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. Tutarlı çeviri cümle (II)
236
15. “verschwörerisch (sinsi)” kelimesi “muzip” olarak çevrilmiştir. (III,3)
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. Tutarlı çeviri cümle (II)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
19. Tutarlı çeviri cümle (II)
20. Tutarlı çeviri cümle (II)
21. Almanca’da “du (sen) italik yazılmıştır. Türkçe’de bu sözcükte herhangi bir
vurgu yoktur. (III,6)
22. Tutarlı çeviri cümle (II)
23. Tutarlı çeviri cümle (II)
Sayfa 121
1. Almanca’da “und(ve)” bağlacıyla bağlanmış iki temel cümle vardır.
Almanca cümledeki bu iki temel cümle Türkçe’de “ilgi yan cümlesi
237
(Relativsatz)” gibi çevrilmiştir. (III,5)
“verschwinden lassen (saklamak)” kelimesi “gözden kaybetmek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
2. “das Buch (kitap) Türkçe’ye “kitabım” olarak yani “iyelik zamiriyle
çevrilmiştir. (III,5)
3. “dedi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
4. “Wir haben uns verständigt (anlaştık)” ifadesi Türkçe ye soru biçiminde ve
“anlaşmamış mıydık” olarak çevrilmiştir. “Liebesdienst (iyilik)” kelimesi
“sadakat” olarak çevrilmiştir. Almanca’da “und (ve)” bağlacıyla bağlanmış
iki temel cümle vardır. Almanca cümledeki temel cümle Türkçe’de “ilgi
yan cümlesi (Relativsatz)” gibi çevrilmiştir. (III,5), (III,3)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. “können (yapabilmek edebilmek)” kelimesi cümlede gelecek zaman fiili
olan “werden (-ecek/-acak) olarak çevrilmiştir. Bu kelime Türkçe’de
yüklemin içerisinde “kalabilirse” olarak aktarılmalıydı. (III,3)
7. “sende mi kalacak” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
238
8. *Almanca cümlede “von allen guten Geistern verlassen sein” ifadesi
“aklını kaçırmak” anlamına gelen bir deyimdir. Yazar “Geist (hayalet)”
sözcüğünün yerine “vampir” sözcüğünü yerleştirerek bir kelime oyunu
yapmaktadır. Ancak Türkçe’de bu kelime oyununu vermek mümkün
değildir. Çevirmen deyimi kelimesi kelimesine çevirmek suretiyle
Türkçe’deki cümlenin anlaşılırlığını yok etmiştir.Türkçe’de bu deyime
karşılık “sen çıldırdın mı?” ifadesi kullanılabilir.İnterferenz Fehler
9. “fehlen (eksik olmak)” kelimesi “kaybetmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
10. Tutarlı çeviri cümle (II)
11.Tutarlı çeviri cümle (II)
12. “gönnen (bahşetmek)” kelimesi hoşgörülü olmak” ile, “zischen (tıslamak)”
kelimesi “homurdanmak” ile karşılanmıştır. (III,3)
“Almanca cümledeki sagte und (dedi ve)” ifadesi Türkçe’ye “diyen” olarak
çevrilmiştir. Bu da Almanca’daki iki temel cümlenin Türkçe’de bir temel
cümle haline gelmesine yol açmıştır. (III,5)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
• Başlık
239
14. “holen (almak)” kelimesi yerine “getirmek” kelimesi, “Vampirumhang
(vampir pelerini)” yerine de “pelerin” kelimesi kullanılmıştır. (III,3)
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
16. “kräftig (kuvvetli)” kelimesi “çevik” olarak çevrilmiştir. (III,3)
17. “schon (hemen)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
19. “noch (daha)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Aynı şekilde “können
(yapabilmek/edebilmek)” modal fiili de Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
Almanca cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” dir.
Türkçe cümlenin ise zamanı “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dır.
Sayfa122
1. Tutarlı çeviri cümle (II)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. sonst (öbür türlü)” ifadesi Türkçe cümlede “bir şeyler yapmazsak” ile
karşılanmıştır. Çeviride “sonst” kelimesi ile kastedilen yer almıştır.
240
(III,3)
“richtig (gerçek)” kelimesi ve “richtiger (doğru dürüst)” ifadesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümledeki ikinci temel cümlenin öznesi “es(bu)” dur. Türkçe
cümlede ise özne “ben” dir. (III,5)
4. Almanca cümle üç temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede “fragte
und (sordu ve)” ifadesi yani ikinci temel cümlenin yüklemi “soran”
olarak çevrilmiş, “und (ve)” temel cümle bağlacı cümleden
çıkarılmıştır. Bu da Almanca’daki temel cümlenin Türkçe’de yan cümle
olarak çevrilmesine neden olmuştur. (III,5)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
6. “verlegen (sıkılgan)” kelimesi Türkçe’ye “sıkıntı” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
7. Tutarlı çeviri cümle (II)
8. Almanca’daki yan cümle bağlacı olan “ob (olup olmadığı, yapıp
yapmadığı)” Türkçe cümlede ne zaman (wann) olarak çevrilmiştir.
Almanca cümlenin öznesi “wir (biz)” dir. Türkçe cümlede ise özne
“ben” dir. (III,5)
241
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Kim bilir, buraya bir daha gele(bile)cek miyiz?
9. “Grabesstimme (derin ve boğuk ses)” ifadesi Türkçe’ye “buz gibi bir
ses” olarak aktarılmıştır.Türkçe’de Almanca’daki kelimenin
çağrışımlarını sağlamak için bu kelime “adeta mezardan gelir gibi derin
ve boğuk bir sesle” şeklinde Türkçe’ye aktarılabilirdi. (III,3)
10. “Bu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“klein (küçük)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bunun nedeni
Türkçe’de “küçük söz” ifadesinin kullanılmamasıdır. Bu kelimenin
yerine “özlü” kelimesi kullanılabilirdi. (III,2)
Almanca cümlede “ist” yüklemi bulunmamaktadır. Türkçe cümlede
“sözüdür” ifadesindeki “dir” ekini çıkararak orijinal cümlede varolan
tamamlanmamışlık sağlanabilirdi. (III,5)
11. “den Mundwinkel verziehen (dudaklarını büzmek) Türkçe’ye “ağzını
büzmek” olarak çevrilmiştir. Türkçe’de böyle bir ifade
bulunmamaktadır. (III,3)
12. “teilnahmsvoll (acıyarak)” kelimesi “endişeli” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
242
13. Almanca’da “knurren” kelimesi hem “karnının guruldaması” hem de
“köpeğin çıkardığı homurdanma sesi” anlamına gelmektedir. Bundan
dolayı Almanca’da “karnım sadece gurlamıyor , artık havlıyor”
şeklinde yapılan espri komik bir anlam içermekteyken Türkçe’de son
derece anlamsız olmaktadır. Türkçe’de yazarın Almanca’da yarattığı
“köpek” çağrışımını yaratmak mümkün olmadığından bu durum başka
bir benzetmeyle, “karnının zil çalması” ve “karnının davul çalması”
şeklinde veya “kurt gibi acıkmak” ve “fil gibi acıkmak” olarak
verilebilir. (III,3)
14. “in diesen Zustand (Bu durumda)” ifadesi “bu şartlar altında (unter
diesen Umständen)” olarak, “kür (seçim)” “yarışma” olarak
aktarılmıştır. (III,3)
15. “sie (o)” zamiri “yarışma” olarak çevrilmiştir. (III,3)
16. Almanca’da “ilgi yan cümlesi (Relativsatz)” Türkçe’de yarım cümle
olarak ve açıkladığı ismin sonunda çevrilmiştir. (III,5)
“açısından”, “yarışacak halleri” ifadeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
“nur halb so (sadece yarısı kadar)” ifadesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Evet gece yarısı” diye cevap verdi küçük vampir ve açık bir gururla
243
Bıçkın’ınkilerin sadece yarısı kadar uzun ve sivri olan tırnaklarını
inceledi.”
17. Tutarlı çeviri cümle (II)
18. “bald (yakında)” kelimesi Türkçe cümlede “yeniden” olarak
çevrilmiştir.. (III,3)
19. “gehen (gitmek)” kelimesi “yönelmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
20. Tutarlı çeviri cümle (II)
21. “daran denken (hatırlamak)” kelimesi “unutmamak” olarak çevrilmiştir.
“Freunde (arkadaşlar)” kelimesi “mutluluk ( Freude)” olarak
çevrilmiştir. Almanca cümlede “Freude (mutluluk)” ve “Freunde
(arkadaşlar)” arasında bir kelime oyunu söz konusudur. Söz orijinalde
“Freude (neşe)” iken yazar tarafından “Freunde (arkadaşlar)” olarak
dönüştürülmüştür. Türkçe’de aynı kelime oyununu vermek mümkün
değildir. Çevirmen hedef dil okuyucusunun sözü çok yabancılamaması
açısından “mutluluk” sözcüğünü tercih etmiş olabilir. (IV)
22. “kleiner (özlü)” kelimesi Türkçe’de yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede yüklemi verilmeyerek cümle tamamlanmamıştır.
244
Türkçe cümlede “sözüdür” ifadesindeki “dir” eki çıkarılarak orijinal
cümlede varolan tamamlanmamışlık sağlanabilirdi. (III,5)
Sayfa 124
1. Türkçe cümledeki “iki” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“sich in die Luft erheben (havalanmak)” kelimesi “kendini boşluğa bırakmak”
ile karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede “eş zamanlılık” söz konusudur. Rüdiger sözlerle birlikte
havalanmaktadır. Türkçe cümlede ise aynı durum art zamanlı olarak
gerçekleşmektedir. (III,4)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. “Ebenfalls (aynen)” kelimesi “sana da” ile, “wünschen (dileklerini sunmak)”
kelimesi “dedi” ile karşılanmıştır. (III,3)
4. Yeni cümle (I)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Sonra karanlık onu yuttu.
5. “in guter Erinnerung behalten” ifadesi “hoş anılarla ayrılmak olarak
çevrilmiştir. Bu iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır. (IV)
6. “Hand (el)” kelimesi ”parmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“die Schwierigkeiten (güçlükler)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Cümlenin
245
önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; “Yaralı
elden kaynaklanan güçlükleri bir kenara bırakacak olursak, hem de çok hoş”
diye cevap verdi Anton’un annesi.
7. “in dem(- iken)” ifadesi Türkçe’ye “-ip, -up” ekiyle yani “ve” bağlacı
varmışçasına çevrilmiştir. Bu da orijinal cümlede varolmayan bir art
zamanlılık yaratmıştır Türkçe’de. Almanca cümledeki “meinte sie (şöyle
dedi)” ifadesi tırnak içindeki cümleden önce yer alırken, Türkçe’de “dedi”
olarak sonraki cümlenin en sonunda yer almaktadır. (III,5)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. “gerne (seve seve)” kelimesi Türkçe’ye “kesinlikle” olarak, “und (ve)” bağlacı
“evet” olarak çevrilmiştir. (III,5)
10. Tutarlı çeviri cümle (II)
11. Tutarlı çeviri cümle (II)
12. “Obwohl (–mesine rağmen)” bağlacı Türkçe’ye “Oysa” olarak çevrilmiştir.
(III,5)
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
246
14. Tutarlı çeviri cümle (II)
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
16. “sagte (dedi)” kelimesi ve “ve” bağlacı Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Bu da orijinal cümlenin iki cümle olmasına rağmen,çevirinin tek cümle
olmasına yol açmıştır. (VII)
17. “mit Heftpflaster umwickelt (yara bandıyla sabitleştirilmiş)” ifadesi Türkçe
cümlede bulunmamaktadır. (III,2)
“fiel ihm schwer, nicht zu lachen (sırıtmamak için kendini zor tuttu)” ifadesi
“kendini tutamayıp sırıttı” olarak çevrilmiştir. Bu da cümlenin içerik açısından
tutarsız olmasına yol açmıştır. (V)
18. Tutarlı çeviri cümle (II)
247
B. METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ
(Das rätselhafte Programm, s. 7-17)
249
DAS RÄTSELHAFTE
PROGRAMM
Sayfa 7
• In Bettform (Başlık)
1. Am Sonntagmorgen wurde
Anton von eigenartigen
hüpfenden Bewegungen neben
seinem Bett geweckt.
2. Er schlug die Augen auf und
erblickte seinen Vater, der-so
unglaublich das war- am
Fußende des Bettes
Frühgymnastik betrieb!
3. Und dazu trug er nicht seinen
Pyjama oder den Bademantel,
sondern - für einen
Sonntagmorgen völlig
ungewöhnlich - den
ESRARENGİZ PROGRAM
Sayfa 9
• Yatak Havası
1. Pazar sabahı Anton tatlı
uykusundan yatağının yanından
gelen tuhaf seslerle uyandı.
2. Ağır ağır gözlerini açtı ve tam
ayak ucunda sabah jimnastiği
yapmakta olan babası-inanılır
gibi değil ama evet, babası- ile
karşılaştı
3. Üstelik sırtında her Pazar
sabahı olduğu gibi pijaması ya
da bornozu değil, eşofmanı ve
spor ayakkabıları vardı.
100
250
4. Anton hatte das Gefühl, mitten
in einem Traum zu sein; in
einem Alptraum allerdings
5. Er schloss die Augen und
öffnete sie wieder, vorsichtig
blinzelnd.
6. Aber sein Vater war immer
noch da.
7. „Warum weckst du mich so
früh?“ knurrte er.
8. „Früh?“ Antons Vater lachte.
9. „Es ist fast elf!
10. Gerade haben Mutti und ich
beschlossen, dass wir den
heutigen Sonntag mit einem
zünftigen Trimm- dich
Programm im Stadtpark
beginnen werden!“
4. Anton rüya görüyorum sandı;
rüyadan da öte bir karabasan
sanki...
5. Gözlerini kapattı ve bu kez çok
dikkatli bir şekilde ağır ağır
açtı.
6. Ama babası hala orada sıçrayıp
duruyordu.
7. “Beni neden böyle sabahın
köründe uyandırdın?” diye
homurdandı Anton.
8. “Sabahın körü mü?”Anton'un
babası bir kahkaha attı.
9. "Saat neredeyse onbir"
10. Annenle karar verdik, bu
Pazarımızı hep birlikte şehir
parkındaki Kanlan- Canlan
Programıyla
değerlendireceğiz!"
251
11. „Wir?“ fragte Anton
misstrauisch
12. Langsam dämmerte es ihm,
weshalb sein Vater
ausgerechnet vor seinem Bett
herumhüpfte.
13. „Ich etwa auch?“
14. „Aber natürlich!“ antwortete
sein Vater.
15. „Du hast es am allernötigsten,
das Trimmen.“
16. „Oh nein!“ stöhnte Anton und
zog sich eine Decke bis zur
Nasenspitze.
17. „Oh doch“, sagte sein Vater.
18. „Du siehst nicht besonders
frisch aus heute morgen!“
11. "Hep birlikte mi?" Anton'un
canı sıkılmıştı.
12. Babasının neden özellikle kendi
ayak ucunda hoplayıp
zıpladığını yavaş yavaş
anlamaya başlıyordu.
13. Ben de mi geleceğim yoksa?
14. Babası, “Tabii sen de
geleceksin “diye onu yanıtladı.
15. “Biraz kanlanıp canlanmaya en
fazla senin ihtiyacın var”
16. “Hayır olamaz” Anton yorganı
tepesine kadar çekip altında
büzüldü.
17. “Hayır değil, evet,” dedi
babası.
18. “Bu sabah pek kötü bir halin
var zaten.”
Sayfa 8
252
1. Und mit einem vertraulichen
Grinsen meinte er:
„Ferngesehen, wie? Was gab’s
denn? Dracula verlässt die
Bettengruft? Oder
Frankensteins Witwe?“
2. „Ferngesehen?“ Anton verzog
die Mundwinkel.
3. „Die mopsfidelen Musikanten?
Nein danke!“
4. „Und der Spätfilm?“ witzelte
sein Vater.
5. „War der nichts für dich?“
6. „Erstens weißt du ganz genau,
dass ich gar keine Spätfilme
sehen darf“ entgegnete Anton.
7. „Und zweitens – um die Zeit
habe ich bereits geschlafen!“
Sayfa 10
1. Ve sinsi bir sırıtışla ekledi:
“Televizyon izledin değil mi?
Ne seyrettin? “Drakula
mezardan çıkıyor” ya da
“Frankenstein’ın dul Karısı’nı
mı?”
2. “Yok canım, ne televizyonu!”
Anton’un dudakları büküldü.
3. “İşim yok da o aptal
müzikalleri mi izleyeceğim!
Hayır teşekkürler!”
4. Babası, “Ya gece yarısı
filmleri!” diye yakasını
bırakmadı.
5. “O programda da sana göre bir
şey yok muydu yani?”
6. Anton “Biliyorsun ki, gece geç
saatlerde yayınlanan filmleri
izlememe izin yok bu evde,”
diye karşı çıktı.
7. “Ve ikincisi – o saatte ben
çoktan uyumuştum!”
253
8. Das stimmte: nach dem Besuch
in der Praxis von Herrn
Schwartenfeger gestern Abend,
bei dem der kleine Vampir das
Programm gegen starke Ängste
kennen gelernt hatte, war der
Vampir einfach davongeflogen,
- und Anton hatte sich ganz
allein auf den Heimflug
machen müssen.
9. Ziemlich erledigt war er in
seinem Zimmer angekommen
und gleich ins Bett gegangen.
10. „Ach wirklich?“ sagte sein
Vater und zwinkerte ihm
verschwörerisch zu.
11. Anton sah ihn würdevoll an −
und schwieg.
12. „Seid ihr so weit?“
8. Bu doğruydu işte: Küçük
Vampir’e güçlü korkularını
yenmesi için uygulanan
programdan sonra, Bay
Ruhsil’in muayenehanesinden
dönerlerken, Rüdiger uçup
gitmiş ve Anton tek başına
uçarak geri dönmek zorunda
kalmıştı.
9. Odasına geldiğinde öylesine
bitkindi ki derhal yatağına
yatmıştı.
10. “Ah gerçekten mi?” Babası hiç
de inanmışa benzemiyordu
doğrusu.
11. Anton kibirli bir ifade takınıp
sustu.
12. “Hazır mısınız?”
254
13. Um Anton endgültig die Laune
zu verderben, erschien nun
auch seine Mutter im Zimmer,
ebenfalls in einem
dunkelblauen Traininganzug.
14. „Was, Anton noch im Bett?“
rief sie
15. „Unser Sohn ist heute nicht in
Bestform“, witzelte der Vater.
16. „Eher im Bettform!“
17. „Haha“, machte Anton, ohne
eine Miene zu verziehen.
18. Im Zeitlupentempo streifte er
die Decke wieder zurück.
19. „Dabei hätten wir mehr Grund,
müde zu sein!“ sagte Antons
Vater und zwinkerte der Mutter
zu.
13. Anton'un sabah keyfinin son
kırıntılarını kaçırmak üzere
annesi de odaya girmiş
bulunuyordu; o da tıpkı babası
gibi eşofmanlıydı ayrıca
14. “Anton, sen kalkmadın mı
daha?”
15. Oğlumuz bu sabah pek
havasında sayılmaz diye babası
şaka yaptı.
16. “Daha doğrusu yatak
havasından pek
uzaklaşamıyor.”
17. Anton yüzündeki ifadeyi hiç
değiştirmeden, “Ha ha,” dedi,
18. sonra bir kaplumbağa gibi ağır
hareketlerle üstündeki yorganı
açtı.
19. Babası, “halbuki yorgun olmak
için bizim daha fazla
nedenlerimiz var,” diyerek
annesine göz kırptı.
255
20. Aber wer weiβ, wie lange bei
Anton das Licht gebrannt hat!"
bemerkte sie.
Sayfa 9
1. Anton grinste noch mehr. „Ja,
wer weiß das...“
2. Doch seine Mutter erwiderte
nur trocken: „Beeil dich mit
dem anziehen“, und verließ
das Zimmer.
3. „Dann bis gleich,
Sportsfreund!“ meinte Antons
Vater und folgte ihr.
• Einfach vergessen (başlık)
4. Als seine Eltern gegangen
waren, durchzuckte es Anton
siedendheiß.
20. Kadın ise hiç altta kalmayıp,
“Kim bilir Anton'un ışığı bu
gece kaçlara kadar açık
kalmıştır,” diye görüş bildirdi.
Sayfa 11
1. Anton'un yüzündeki sırıtış
arttıkça arttı. “Evet, kim
bilir...”
2. Ama annesi kuru bir yanıtla
yetindi: “Derhal giyin!” Ve
sonra odadan çıkıp gitti
3. “Yine görüşürüz, sporcu!”
diyen babası da annesini izledi.
• Unuttuk işte
4.Annesi babası odadan
çıktıktan sonra Anton'u aniden ter
bastı.
256
5. Ihm war plötzlich eingefallen,
daβ er seine Tüte gestern abend
bei Herrn Schwartenfeger
vergessen hatte die Tüte, in
der auch sein neuer gelber
Trainingsanzug steckte...
6. War es unter diesen nicht
Umständen klüger, im Bett zu
bleiben? überlegte er.
7. Zum Beispiel könnte er
behaupten, er habe
Kopfschmerzen.
8. Aber dann würde seine Mutter
mit Wadenwickeln und
Eisbeuteln traktieren.
9. Nein, ihm blieb gar anderes
übrig: er musste aufstehen!
10. Mit einem Gefühl des
Unbehagens zog er seine Jeans
und den grünen
Kapuzenpullover an.
5. Torbasını, yeni sarı eşofmanın
içinde bulunduğu torbayı dün
gece bay Ruhsil'in
muayenehanesinde unuttuğu
aklına gelmişti çünkü...
6. Bu şartlar altında yataktan
çıkmaması daha uygun olurdu
doğrusu.
7. Örneğin başının ağrıdığını öne
sürebilirdi.
8. Ama o zaman da annesi
bademcikleri şişti diye boğazını
sarar, sağına soluna sirkeli
bezler koymaya kalkışırdı.
9. Hayır, başka çaresi yoktu:
Ayağa kalkmak zorundaydı!
10. Zor bela kotunu ve kapüşonlu
kazağını giydi.
257
11. Dabei zerbrach er sich den
Kopf nach einer guten, auch
seine Mutter überzeugenden
Ausrede, weshalb er den neuen
Trainingsanzug heute nicht
trug.
12. „Anton?“ Das war schon die
Stimme seiner Mutter, und
gleich darauf stand sie in der
Zimmertür.
13. Genau wie Anton sich das
vorgestellt hatte, rief sie bei
seinem Anblick entrüstet: „Du
hast deine alten Sachen
angezogen?“
14. „Hm, ja“, sagte Anton.
15. „Und das ausgerechnet am
Sonntag?“
16. Anton versuchte, ein
gleichmütiges Gesicht zu
machen.
11. Bir yandan da yeni eşofmanını
neden giymediğine dair
annesine mantıklı bir açıklama
getirebilmek için kafa patlatıp
duruyordu.
12. “Anton!” Annesinin önce sesi
duyuldu, sonra da kendisi
göründü
13. Ve tıpkı Anton'un tahmin
ettiği gibi ona bakar bakmaz
haykırdı: “Eskilerini mi giydin
yine?”
14. “Hımm, evet!” Anton başka
yanıt bulamamıştı.
15. “Ve özellikle Pazar günü!”
16. Anton kayıtsız bir yüz ifadesi
takınmaya çalıştı.
258
Sayfa 10
1. „Ich wusste gar nicht, dass man
sich bei dir am Sonntag
feinmachen muss“
2. „Muss man auch nicht!“
erwiderte sie verärgert.
3. „Aber wenn ich dir deinen
neuen Trainingsanzug kaufe –
und der gelbe war besonders
teuer, das weiβt du genau! –
dann erwarte ich, dass du den
anziehst!“
4. „Ich äh...“ Zuerst wollte Anton
erwidern, er hätte die alten
Sachen angezogen, damit sich
sein neuer Trainingsanzug nicht
so schnell abnutzte.
5. Aber er ahnte, dass ihm seine
Mutter diese Ausrede nicht
abnehmen würde und so
bekannte er: „ich hab ihn
vergessen.“
Sayfa 12
1. “Pazar günleri özellikle şık
olunması gerektiğinden hiç
haberim yoktu.”
2. “Tabii ki öyle bir şeye gerek
yok!”
Annesi iyice öfkelenmişti.
3. “Ama eğer sana yeni bir
eşofman aldıysam – hem sarı
eşofman da özellikle pahalı bir
şeydi ve sen de bunu çok iyi
biliyorsun – o zaman onu
giymeni senden beklemeye de
hakkım olur!”
4. “Ben, şey...” Anton önce
eskilerini giydiğini çünkü
yenisinin eskimesini
istemediğini gevelemeyi
düşündü.
5. Ama annesinin bu bahaneyi
kabul etmeyeceğini derhal
anlayıp şöyle yanıt vermeyi
tercih etti: “Unuttum.”
259
6. „Vergessen? Einfach
vergessen?“ Sie schnappte nach
Luft.
7. „Und wo?“
8. Anton zögerte.
9. „Bei Ole“ könnte er schlecht
sagen – dann würde sie darauf
bestehen, dass er den
Trainingsanzug sofort abholte!
10. Und wenn er nun behauptete:
„Bei Rüdiger von
Schlotterstein?“
11. Seine Eltern glaubten zwar,
dass der kleine Vampir und
seine Schwester Anna in einer
andere Stadt gezogen und
damit entgültig aus Antons
Leben verschwunden wären.
6. “Unuttun mu: Yalnızca unuttun
o kadar mı?” Kadın hava
alamıyormuş gibi ağzını açıp
açıp kapattı.
7. “Nerede?”
8. Anton durdu.
9. Ole'de unuttuğunu söylese
annesi derhal gidip almasını
emredecekti.
10. Acaba şöyle mi söyleseydi:
“Rüdiger Titrektaşzade'de”
11. Annesi ile babası Küçük
Vampir'in ve kız kardeşi
Anna'nın başka bir kente
göçerek Anton'un yaşamından
ebediyen çıkıp gittiklerine
inanıyorlardı.
260
Sayfa 11
1. Aber dies würde dann eben
der Moment sein, um sie über
Rüdigers und Annas Rückkehr
aufzuklären
2. Doch Anton verwarf diesen
Plan rasch wieder.
3. Allerdings hatte ihn der
Gedanke an den kleinen
Vampir auf eine Idee
gebracht.
4. „Ich hab den Trainingsanzug
bei Jürgen vergessen“, sagte er;
und das entsprach sogar der
Wahrheit!
5. „Bei Jürgen?“ Antons Mutter
blickte ihn ungläubig an.
6. „Den Namen höre ich zum
erstenmal“
Sayfa 13
1. Kayıp eşofmana böyle bir
açıklama getirmesi Rüdiger ile
Anna'nın döndüklerini itiraf
etmek demekti.
2. Anton bu plandan derhal
vazgeçti.
3. Ama Küçük Vampir'i
düşünmek aklına başka bir
fikrin gelmesine neden
olmuştu.
4. “Eşofmanı Jürgen'de unuttum,”
dedi ve bu, gerçekten de
doğruydu!
5. “Jürgen mi?” Annesi
inanmayan bakışlarla onu
süzdü.
6. “Bu ismi ilk kez şimdi
duyuyorum.”
261
7. „Schon möglich!“ Anton lachte
in sich hinein.
8. „Jürgen“ - damit meinte er
Herr Schwartenfeger.
9. Und den Vornamen des
Psychologen hatte Antons
Mutter bisher vermutlich nur
gelesen – auf dem Schild vor
der Praxis von Herrn
Schwartenfeger!
10. “Ist das ein neuer Mitschüler?“
11. „Ein neuer Mit-Schüler?“
wiederholte Anton gedehnt.
12. Ein Traum fiel ihm ein, den er
einmal gehabt hatte: Dass er als
neues Mitglied in die Familie
von Schlotterstein
aufgenommen werden sollte...
13. „Eher ein neuer Mit- Bruder!“
7. “Olabilir.” Anton için için
güldü.
8. “Jürgen” derken Bay
Ruhsil'i kastediyordu
aslında.
9. Psikoloğun adını annesi
olsa olsa muayenehane
kapısının üstündeki
tabeladan okumuş
olabilirdi!
10. Kadın, “Jürgen sınıfa yeni
mi geldi?” diye sordu.
11. Anton, “Yeni öğrenci mi...”
diyerek lafı uzattı.
12. Gördüğü bir düş gelmişti
aklına: Yeni bir üye olarak
Titrektaşzade ailesi
tarafından kabul edilmesi...
13. “Daha çok yeni bir kardeş
diyelim!”
262
14. „Ja ja, wenn du nur deine
Witze machen kannst“,
erwiderte seine Mutter
ziemlich gereizt.
15. „Aber eins lass dir gesagt
sein: was für ein Bruder
auch immer dieser Jürgen
sein mag – morgen abend
hängt der Trainingsanzug
wieder hier, in deinem
Schrank!“
16. Mit diesen Worten rauschte
sie aus dem Zimmer.
17. „Muss ich jetzt zuhause
bleiben?“ rief Anton ihr
hoffnungsfroh hinterher.
18. „Ich meine wegen den alten
Sachen und weil heute
Sonntag ist?“
19. „Selbstverständlich nicht!“
rief seine Mutter zurück.
14. Anladık anladık, sen işi
şakaya vur bakalım.” Annesi oldukça kızgındı.
15. Şunu iyi bil: Şu Jürgen ister kardeş,ister arkadaş olsun, yarın eşofmanını dolabında göreceğim, sakın unutma!”
16. Sonra da hızla odayı terk etti.
17. Anton umutla arkasından, “Evde kalabilir miyim şimdi?” diye seslendi.
18. “Yani üstümdekiler eski ve bugün de Pazar diye söylüyorum”
19. “Tabii ki kalamazsın!”
263
20. „Und die anderen Leute?“
versuchte Anton es noch
einmal.
Sayfa 12
1. „Was die von uns denken,
wenn ich am Sonntag in
uralten Sachen herumlaufe
– das ist dir auch egal?“
2. „Na klar!“ sagte sie,
ungewohnt salopp.
3. Du kannst ja immer einen
Meter Abstand halten."
4. „Mit Vergnügen!“ knurrte
Anton.
5. Um sie zu ärgern, fügte er
hinzu: „Am liebsten einen
Kilometer!“
20. “Ya insanlar!” Anton
üstelemekten hala
vazgeçmiyordu.
Sayfa 14
1. “Yani diyorum ki Pazar
günü üstümde eski püskü
şeylerle spor yapmaya
gittiğimde, benim için fark
etmez ama, senin için kim
bilir neler düşünecekler”
2. Annesi her zamankinin
aksine büyük bir rahatlıkla
“olsun düşünsünler,” dedi.
3. “Onlara fazla yaklaşmazsın
olur biter.”
4. Anton, “Seve seve” diye
homurdandı.
5. Ve kadını kızdırmak için
ilave etti: “En azından bir
kilometre uzakta dururum”
264
6. Diesmal gab es keine
Antwort, und so trottete
Anton missmutig in den
Flur.
7. Es wurde dann aber wider
Erwarten doch ein ganz
netter Sonntag: mit Kakao
und Apfelkuchen im
Stadtpark – Café –
„ausnahmsweise zu Feier
des Sonntags“, wie Antons
Mutter betonte.
8. Und da Anton zwei
Runden ums
Planschbecken gelaufen
war, durfte er sogar noch
eine Portion Eis mit Sahne
bestellen.
9. „Ich hoffe nur, dein Magen
verträgt so viel Süßes!“
konnte seine Mutter sich
nicht verkneifen, zu sagen.
10. Anton, “Hiç kaygılanma”
diye sırıttı.
6. Ama bu kez yanıt gelmedi
ve Anton kös kös hole
çıktı.
7. Hiç beklemediği halde son
derece hoş ve güzel bir gün
geçirdi aslında: Şehir
parkındaki kafeteryada
kakao içip elmalı pasta
yedi, annesinin üstüne basa
basa söylediği gibi “Pazar
gününün şerefine.”
8. Ve Parkuru iki kez koşarak
dolandığı için üstüne üstlük
kremalı dondurma da
yemesine izin verildi.
9. Annesi yalnızca “Umarım
miden bu kadar tatlıya
dayanır,” diye söylenmekle
yetindi.
10. „Keine Sorge!“ Anton
grinste.
265
11. „Der ist gut trainiert.“
12. Weniger gut trainiert,
waren allerdings Antons
Muskeln; das merkte er am
nächsten Morgen beim
Aufstehen.
13. Und richtig schlimm
wurde es, als er am
Nachmittag sein Fahrrad
bestieg, um zu „Jürgen“ zu
fahren und den
Trainingsanzug zu holen.
14. „Wo wohnt dieser Jürgen
eigentlich?“ hatte sie ihn
beim Abschied gefragt.
15. „Ach, so in der
Nachbarschaft“, hatte
Anton unbestimmt
geantwortet.
11. “Benim midem
antrenmanlıdır.”
12. Ama Anton'un kasları o
kadar da antrenmanlı
değildi; bunu ertesi sabah
yataktan kalkar kalkmaz en
acı şekliyle anladı.
13. Öğleden sonra eşofmanını
almak üzere Jürgen’e
gitmek için bisikletine
bindiğinde durumun
fecaatini daha da iyi anladı.
14. Kadın, “Bu Jürgen nerede
oturuyor?” diye sordu.
15. Anton, “Yakınlarda,” diye
pek de kesin
sayılamayacak bir yanıt
verdi.
266
16. In der Nachbarschaft...
schön wär’s!
17. Als Anton endlich vor dem
Haus von Herrn
Schwartenfeger hielt,
fühlte er sich in wahrsten
Sinne des Wortes wie
gerädert.
18. Mühevoll schleppte er sich
die Stufen hoch und
klingelte.
19. Frau Schwartenfeger
öffnete ihm und sagte
überrascht: „Du Anton?“
Sayfa 13
1. „Ich hab meine Tüte hier vergessen!“
16. Keşke gerçekten de
yakınlarda olsaydı...
17. Anton, bay Ruhsil'in
kapısının önünde
bisikletten indiğinde
kelimenin tam anlamıyla
bitkindi.
18. Binbir güçlükle
merdivenleri tırmanıp
kapıyı çaldı.
19. Bayan Ruhsil onu
karşısında görünce
hayretle, “Anton sen
misin?” diye sordu.
Sayfa 15
1. “Torbamı unutmuşum
burada!”
267
2. “Gut, dann setz dich einen
Augenblick ins
Wartezimmer.“
3. „Setzen? Oh ja gerne!“
4. Im Wartezimmer lieβ
Anton sich in den Sessel
am Fenster fallen, der zum
Glück gut gepolstert war,
und streckte die Beine weit
von sich.
5. So saβ er auch noch, als
plötzlich die Tür aufging
und - für Anton ganz
unerwartet – Herr
Schwartenfeger
höchstpersönlich eintrat.
6. „Ich hab leider nicht viel
Zeit“, sagte der
Psychologe entschuldigend.
7. „Drüben bei mir ist eine
Patientin.“
2. “Peki, git bekleme odasında
otur biraz.”
3. “Oturayım mı? Ah tabii,
seve seve”
4. Anton bekleme odasındaki
pencerenin önünde duran
koltuğa kendini atıp
bacaklarını öne doğru
uzattı.
5. Aniden bay Ruhsil odaya
girdiğinde hala aynı
durumda oturuyordu.
6. Psikolog, “Maalesef bugün
sana ayıracak zamanım
yok” diye konuşmaya
başladı.”
7. “İçeride hastam var.”
268
8. Er gab Anton die Tüte.
9. „Aber bevor ich wieder
zurückgehe, möchte ich
doch schnell erfahren, was
Rudolf gesagt hat!“
• Mach ihm Mut!(Başlık)
10. „Ru-Rudolf?“ stotterte
Anton.
11. Er würde sich
wahrscheinlich nie an den
neuen Namen gewöhnen,
den sich der kleine Vampir
für den Psychologen
zugelegt hatte- als
Pseudonym!
12. „Was soll er denn gesagt
haben?“
13. „Na über die Probestunde!“
8. Anton'a torbasını verdi.
9. Ama Rudolf'un ne dediğini
çok merak ettim, gitmeden
önce kısaca anlat.
• Ona cesaret ver!(Başlık)
10. Anton “Ru...Ru...Rudolf
mu?" diye kekeledi önce.
11. Küçük Vampir'in psikoloğa
söylediği bu isme, takma
ismine yani, bir türlü kulağı
alışamıyordu.
12. “Ne hakkında ne söyledi?”
13. “Deneme seansı hakkında
canım!
269
14. „Rudolf hat dir doch
bestimmt erzählt, wie mein
Programm auf ihn gewirkt
hat!“
15. „Mir? Nein!“
16. „Er hat dir gar nichts
darüber gesagt?“
17. „Nein, weil – er musste
dann los“, antwortete
Anton zögernd.
18. In der Rolle des
Informanten fühlte er sich
nicht besonders wohl.
19. Der Psychologe machte ein
enttäuschendes Gesicht.
20. „Du kannst mir also nicht
sagen, wie sich Rudolf
entscheiden wird – ob für
oder gegen mein
Programm?“
14. Programımın onu nasıl
etkilediğini sana mutlaka
söylemiştir!”
15. “Bana mı? Hayır,
söylemedi!”
16. “Bu konuda sana hiçbir şey
söylemedi mi yani?”
17. “Hayır, çünkü hemen
gitmesi gerekiyordu...”
18. Anton müzevirlik
konusunda kendini bugün
pek formunda
hissetmiyordu.
19. Psikoloğun uğradığı düş
kırıklığı yüzünden
anlaşılıyordu.
20. “Yani bana Rudolf'un
programımı beğenip
beğenmediğini
söyleyemeyeceksin, öyle
mi?”
270
Sayfa 14
1. „Nein.“
2. „Hm. Und gerade jetzt
wäre es so wichtig, dass
Rudolf sich für das
Programm entscheidet!“
3. Herr Schwartenfeger zupfte
an seinem Schnurbart.
4. „Jetzt, wo ich fast fürchten
muss, daß mich Igno von
Rant im Stich gelassen
hat!“
5. „Wie – im Stich gelassen?“
fragte Anton alarmiert.
6. „Nun drei mal ist er schon
nicht zur Therapie
gekommen“, antwortete
Herr Schwartenfeger.
Sayfa 16
1. “Evet, öyle.”
2. “Hımm. Rudolf'un bu
programı sürdürmesi
özellikle şu günlerde çok
önemli!”
3. Bay Ruhsil bıyığını
çekiştirdi.
4. “ Bay Saf Dilzade'nin beni
yarı yolda bırakmasından
korkuyorum çünkü."
5. “Yarı yolda bırakmak mı?”
Anton birden
heyecanlanmıştı.
6. Bay Ruhsil, “Tam üç kez
terapi seansına gelmedi,”
diye açıkladı
271
7. “Dreimal ist er nicht
gekommen?“ sagte Anton
erschrocken.
8. Herr Schwartenfeger
nickte.
9. „Ja. Und er hat auch nicht
abgesagt.“
10. Anton schluckte.
11. Igno von Rant war nämlich
der geheimnisvolle Patient,
an dem Herr
Schwartenfeger sein
Programm gegen starke
Ängste bereits ausprobiert
hatte.
7. “Üç kez gelmedi mi?”
Anton korkmuştu.
8. Bay Ruhsil başını salladı.
9. “Evet ve önceden
bildirmedi de.”
10. Anton yutkundu.
11. Bay Safdilzade, psikolog
Ruhsil'in güçlü korkuları,
yani fobileri gidermek için
özel bir program
uyguladığı esrarengiz
hastasının adıydı.
272
12. Mit großem Erfolg, wie es
schien; denn Igno von
Rant, der nach Antons
Überzeugung ein richtiger
Vampir war, hatte seine
Angst vor den
Sonnenstrahlen – seine
„Sonnen – Phobie“, wie
Herr Schwartenfeger sie
nannte – offenbar
weitgehend verloren.
13. „Glauben Sie, dass ihm
etwas zugestoßen sein
könnte?“ fragte Anton
betroffen.
14. „Ich meine, wenn seine
Sonnen - Phobie doch nicht
richtig geheilt war, und
wenn er nun an die Sonne
gegangen und ... verglüht
ist?“
15. „Nein, das glaube ich
nicht“, erwiderte Herr
Schwartenfeger mit fester
Stimme.
16. „So weit, wie Igno von
Rant in dem Trainings-
Programm gekommen
war!“
12. Üstelik psikoloğun bu
programı hastanın üstünde
başarılı da olmuştu, çünkü
Saf Dilzade Anton'un
kişisel fikrine göre gerçek
bir vampirdi ve güneş
ışınlarına karşı duyduğu
korkuyu – Bay Ruhsil'in
deyimiyle “güneş fobisini”
– bu program sayesinde
yenmiş bulunuyordu
13. Anton, “Başına bir şey
gelmiş olmasın?” diye
sordu.
14. “Belki de güneş fobisi tam
olarak geçmemiştir ... ve
güneşe çıkıp
kavrulmuştur.”
15. “Hayır, hiç sanmam.
16. En azından Saf Dilzade
alıştırma programını
izlediği sürece.” Bay
Ruhsil'in sesi kendisinden
emin olduğunu
gösteriyordu.
273
17. „Aber vielleicht ist genau
das der Grund!“ sagte er
nach einer Pause.
18. „Vielleicht war Igno von
Rant mit dem Erreichten
schon zufrieden.“
19. Immerhin ist das
Desensibilisierungs-
Programm sehr
anstrengend, und es
erfordert großes
Durchhaltevermögen
Sayfa 15
1. Herr Schwartenfeger brach
ab.
2. "Aber ich muss jetzt zu
meiner Patientin zurück!
3. Nur noch eine Bitte zum
Schluss, Anton:
17. Biraz durduktan sonra,
“Ama belki de esas neden
budur,” diye konuştu.
18. “Belki bay Saf Dilzade
bugüne kadar elde
ettiklerini yeterli
görmüştür.
19. Ne de olsa programın
uygulanışı pek o kadar
kolay sayılmaz ve çok fazla
dayanıklılık ister...”
Sayfa 17
1. Bay Ruhsil sustu.
2. “Neyse artık içerdeki
hastama dönmeliyim!
3. Senden son olarak bir
ricam daha var Anton:
274
4. Wenn du Rudolf
wiedersiehst, dann
mach ihm Mut - mach ihm
ganz viel Mut!"
5. Bevor Anton etwas
entgegnen konnte, hatte
Herr Schwartenfeger das
Wartezimmer verlassen.
6. Verwirrt stand Anton
auf.
7. „Mach ihm Mut...“
8. „Wäre es nicht viel
angebrachter, den kleinen
Vampir zu warnen?“
9. Ziemlich durcheinander,
mit lahmen Gliedern kam
Anton zuhause an.
4. Rudolf'u görürsen ona
cesaret ver, yüreklendir
onu!
5. Anton'un yanıt vermesine
fırsat kalmadan Psikolog
Ruhsil odayı terk etti.
6. Anton tepe sersemi bir
vaziyette oturup kaldı.
7. “Ona cesaret ver...”
8. Acaba küçük Vampiri
uyarması daha doğru olmaz
mıydı?
9. Anton kafası alt üst olmuş
durumda ve kol bacak
ağrıları içinde evine döndü.
275
10. „Jürgen hat dich wohl
gleich zum Abendessen
dabehalten!“ bemerkte sein
Vater.
11. „Allerdings!“ sagte
seine Muter mit finsterer
Miene.
12. „Wir haben fast
geglaubt, du würdest bei
diesem Jürgen auch noch
übernachten!“
13. Anton grinste matt.
14. „Sollte ich denn?“
15. Aber er war eigentlich
viel zu müde, um sich noch
auf Wortgefechte mit
seinen Eltern einzulassen.
10. Babası “Jürgen seni
yemeğe alıkoydu diye
düşündük,” dedi.
11. Annesi ters bir suratla, “İyi
bildin,” diye atıldı.
12. “Şu Jürgen'de gece yatısına
bile kalacağını düşündük.”
13. Anton şapşal şapşal sırıttı.
14. “Kalsa mıydım yoksa?”
15. Ama ailesi ile söz düellosu
yapamayacak denli
yorgundu bu gece.
276
16. Demonstrativ legte er
den Trainingsanzug mitten
auf den Küchentisch und
verzog sich in sein
Zimmer; angeblich, weil er
noch eine Mathematik -
Aufgabe nachrechnen
mußte.
17. Doch er ging sofort ins
Bett, um wieder
einigermaßen frisch zu
sein, wenn der kleine
Vampir - was Anton
inständig hoffte! - heute
Nacht an sein Fenster
klopfen würde.
18. Und dann wollte Anton
unbedingt mit ihm über
Herr Schwartenfeger und
über die neue,
besorgniserregende
Entwicklung mit Igno von
Rant sprechen!
16. Eşofmanı hışımla mutfak
masasının üstüne bıraktı ve
odasına çekildi; kendisini
bekleyen matematik
ödevine karşın gidip yattı.
17. Çünkü küçük vampir
penceresini tıklattığında –
Anton öyle olmasını
umuyordu – gücünü
kuvvetini yeni baştan
toplamış olmalıydı.
18. Anton'un onunla Bay
Ruhsil ve Safdilzade
hakkında mutlaka
konuşması gerekiyordu.
277
Sayfa 16
• Der Vampire Lohn (başlık)
1. Aber der kleine Vampir kam
nicht -, weder in dieser Nacht
doch in den darauffolgenden.
2. Und auch Anna zeigte sich
nicht.
3. Anton wurde immer unruhiger.
4. Und Schließlich war Samstag –
der Abend, an dem Rüdiger
seinen zweiten Termin bei
Herr Schwartenfeger hatte.
5. Um halb acht verließen Antons
Eltern die Wohnung.
6. Sie waren bei Freunden
eingeladen.
Sayfa 18
• Vampir Ödülü (Başlık)
1. Ama küçük Vampir gelmedi,
ne o gece ne de onu izleyen
diğer gecelerde.
2. Anna'da ortalarda yoktu
3. Anton'un huzursuzluğu gitgide
artıyordu.
4. Sonunda Cumartesi gelip çattı –
Rüdiger'in Bay Ruhsil'le ikinci
kez buluşacağı gün.
5. Akşam saat yedi buçuğa doğru
Anton'un annesiyle babası
evden çıktılar.
6. Bir arkadaşlarına davetliydiler
çünkü.
278
7. Anton öffnete sein Fenster,
setzte sich aufs Bett und schlug
– „Werwölfe – die dreizehn
besten Geschichten“ auf.
8. Zum Glück fand er eine schön
gruselige Geschichte, so dass er
kaum merkte, wie die Zeit
verging.
9. Als plötzlich eine Gestalt auf
seinem Fensterbrett landete und
mit knarrender Stimme: „Hallo,
Anton“ sagte, war er sogar
richtig erschrocken.
10. „Ha- hallo Rüdiger!“ stotterte
er und schob das Buch hastig
unter sein Kopfkissen.
11. Der kleine Vampir kam ins
Zimmer geklettert und näherte
sich dem Bett.
7. Anton pencereyi açtı, yatağının
üstüne oturdu ve Kurt Adamlar,
On Üç Korku Öyküsü isimli
kitabını kucağına koydu.
8. Neyse ki daha önceden hiç
okumadığı bir öykü buldu da
zamanın nasıl geçip gittiğini
anlayamadı.
9. Pencerenin önüne tünemiş bir
şekil kendisine cırtlak bir sesle
ve aniden “Selam Anton” diye
seslenince adeta yerinden
hopladı.
10. “Se...selam Rüdiger1” diye
kekeledi ve elindeki kitabı apar
topar yastığının altına soktu.
11. ______
279
12. „He, und ich dachte, du wärst
längst fertig!“ zischte er und
musterte Anton aus funkelnden
Augen.
13. „Aber du hast ja nicht mal den
Umhang an!“
14. „Ich- ich wusste nicht, dass du
so früh kommst“, verteidigte
sich Anton.
15. „Früh?“ sagtest du früh?“
16. Der kleine Vampir lachte
krächzend und klickte mit
seinen kräftigen nadelspitzen
Zähnen.
17. „Aber du hast recht: Ich bin
heute sehr flink gewesen,
haha!“
18. Anton betrachtete mit einem
leisen Schauder die vollen
Lippen des Vampirs, die im
Licht der Nachttischlampe
tiefrot aussahen.
12. Rüdiger çakmak çakmak
gözleriyle Anton’u incelerken,
“Beni hazır vaziyette
bekleyeceğini sanmıştım” diye
söylendi.
13. “Ama görüyorum ki daha
pelerinini bile giymemişsin!”
14. “Ben.. ben bu denli erken
geleceğini düşünmüyordum!”
Anton kendini savunmaya
çalışıyordu.
15. “Erken mi? Erken mi dedin?”
16. Vampir garip bir kahkaha atıp
güçlü ve iğne gibi sivri dişlerini
birbirine çarparak takırdattı.
17. “Ama haklısın: Bugün her
zamankinden daha hareketli ve
çeviğim aslında, ha ha!”
18. Anton gece lambasının ışığında
vampirin vişne çürüğü
rengindeki dudaklarına içi
ürpererek baktı
280
Sayfa 17
1. „Und nun bin ich ganz gierig
darauf, endlich zu diesem
Schwartenfeger zu kommen!“
fuhr der Vampir fort.
2. „Gierig?" wiederholte Anton
voller Unbehagen.
3. „Hab ich ›gierig‹ gesagt?“
4. Wieder lachte der Vampir
krächzend.
5. „Ich meine natürlich: ›be-
gierig‹.
6. Ich bin ganz begierig darauf,
mit dem Programm
anzufangen!“
7. „Wir... wir müssen vorher noch
was besprechen!“ wandte
Anton ein.
Sayfa 19
1. “Şu Bay Ruhsil'e gitmeyi
çok canım çekiyor, bilmiş
ol” diye konuşmasını
sürdürdü.
2. Anton büyük bir
huzursuzlukla, “Çok mu
canın çekiyor?” diye sordu.
3. “Öyle mi dedim?”
4. Vampir tatsız bir kahkaha
attı.
5. Programı sürdürmeyi çok
istiyorum demek
istemişimdir!”
6. —
7. Konuşmamız...
konuşmamız gereken bir
şey var.”
281
8. „Besprechen?“ sagte der
Vampir unlustig.
9. „Und was?“
10. Offenbar hatte er ziemlich
schlechte Laune; keine günstige
Voraussetzung, um mit ihm
über ernste Probleme zu
sprechen.
11. Aber Anton musste es
trotzdem versuchen!
8. "Konuşmak mı?"
Vampirin canı sıkılmıştı.
9. "Ne konuşacağız?"
10. Onunla ciddi konular
hakkında konuşmak için
şartlar şu anda hiç de uygun
değildi doğrusu.
11. Ama Anton yine de
denemek zorundaydı!
282
Sayfa 7
• Başlık
1. Almanca cümlede geçen “hüpfen (hoplayıp zıplamak)” kelimesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
“Bewegungen (hareketler)” kelimesi ise “hareket” anlamına geldiği halde
“ses” kelimesiyle karşılanmıştır.(III,3)
“tatlı” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Bu cümle için önerilen Türkçe çeviri aşağıdaki gibidir;
Pazar sabahı Anton yatağının yanındaki tuhaf zıplamalarla uyandı
2. “erblicken (farkına varmak)” kelimesi “karşılaşmak” sözcüğü ile çevrilmiştir.
(III,3)
“ağır ağır” ifadesi ve “ama evet babası” kelimelerini cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Almanca cümlede yer alan Attributt, yani “so unglaublich das war”
ifadesinin zamanı “Perfekt (-dili geçmiş zaman)”tir, ancak “Präsens (şimdiki
zaman)” ile çevrilmiştir. (III,4)
Cümlede geçen “am Fußende des Bettes (yatağın ayak ucunda)” ifadesi
“ayakucunda” olarak çevrilmiştir. “Bett (yatak)” kelimesi atlanmıştır. Ancak
Türkçe’nin dil yapısı uyarınca “ayakucunda” ifadesi zaten “yatak” kelimesini
içinde barındırdığından ve cümlede bu kelimeyi kullanmak bir anlatım
bozukluğuna yol açacağından dolayı “yatak” sözcüğü çevirmen tarafından
cümleden çıkarılmış olabilir. Kelimenin Türkçe’de de kullanılması söz
283
konusu olduğunda ise iyelik ekiyle birlikte yani “yatağının” olarak
kullanılması gerekir. (IV)
Almanca cümlede iki çizgi arasında yer alan ifade “jimnastik” kelimesi
açıklanırken, Türkçe’de “baba” kelimesi açıklanmaktadır. (III,5)
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
Gözlerini açtı (inanılır gibi değildi ama) yatağının ayakucunda sabah
jimnastiği yapan babasını gördü.
3. Almanca cümlenin başında yer alan “und” bağlacı Türkçe’de yer almamıştır.
Oysa bu bağlaç Türkçe'ye “-de, -da” ekiyle çevrilebilirdi. (III,2)
“ungewöhnlich (alışılmışın dışında)” kelimesi “her Pazar sabahı olduğu gibi
değil” ifadesiyle karşılanmıştır.
“Bademantel” kelimesi yaygın olarak “bornoz” anlamını taşısa da burada
“sabahlık” anlamında kullanılmıştır. Zaten cümlenin içeriği göz önüne
alındığında “bornoz” kelimesinin içerikle uyum sağlamadığı görülür. (III,3)
Çeviri cümlede, pijama ve bornozu “giymek” ile kullanmak yerine halk
ağzında yaygın olan “sırtında vardı” ifadesini tercih edilmiştir. Ayrıca
sırtında kelimesini de aynı zamanda spor ayakkabılar için kullanmış olması,
Türkçe'de bir anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
Üstelik de pijaması ya da sabahlığını değil, bir Pazar sabahı için tamamen
alışılmışın dışında olan eşofman ve spor ayakkabı giymişti.
284
4. Almanca temel cümlede kullanılan “das Gefühl haben (hissine kapılmak)”
kelimesine karşılık Türkçe çeviride “zannetmek” kelimesi ile karşılanmıştır.
Cümle sonundaki “allerdings” kelimesi “sanki” kelimesiyle karşılanmaya
çalışılmış, oysa “daha doğrusu” ifadesi daha yerinde bir ifade olacaktır.
(III,3)
“mitten(ortasında)” kelimesi de çeviride yer almamaktadır. (III,2)
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
Anton bir rüyanın, daha doğrusu bir kabusun, ortasında olduğu hissine
kapıldı.
5. “wieder(tekrar)” kelimesi “bu kez” ile karşılanmıştır.
“blinzeln” kelimesinin anlamı Türkçe cümlede “ağır ağır”olarak verilmiştir,
ancak bu kelime “kırpıştırmak” anlamına gelir.(III,3)
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
Gözlerini kapatıp tekrar açtı; dikkatlice kırpıştırarak.
6. “sıçrayıp duruyordu” kelimeleri Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
Ama babası hala oradaydı.
7. Cümlenin zamanına baktığımızda, orijinal cümlenin zamanının Präsens
(şimdiki zaman), çeviri cümlesinin zamanının ise Perfekt (dili geçmiş
zaman)olduğu görülür. (III,4)
“sabahın köründe” kelimeleri cümleye eklenmiştir. Ayrıca Almanca'da
285
“Anton” ismi yerine zamir kullanılmışken, Türkçe çevirisinde isim
kullanılmıştır. (III,5)
Bu cümle için önerilen çeviri aşağıdaki gibidir;
“Neden beni bu kadar erken uyandırıyorsun?” diye homurdandı.
8. “Früh” sözcüğü “sabahın körü” olarak çevrilmiştir. Ayrıca “lachen” sözcüğü
burada “kahkaha” değil “gülmek” anlamındadır.
9. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
10. Almanca cümle bir temel cümle ve onun yüklemini açıklayan bir yan
cümleden oluşmaktadır. Bundan dolayı “dass” ile başlayan yan cümle
Türkçe'nin dilbilgisi kuralları uyarınca temel cümlenin yükleminin önünde
çevrilmelidir. Türkçe cümlede yancümle, temel cümle olarak
çevrilmiştir.(III,5)
“Gerade (az önce)” kelimesi ve “zünftig (muhteşem)” sözcüğü Türkçe'de yer
almamıştır. (III,2)
Yine Almanca cümlede geçen “Mutti und ich” ifadesi “annen ve ben” olarak
çevrilmesi gerekirken “Annenle” demekle yetinilmiştir. Almanca yan
cümlenin yüklemi olan “beginnen werden”, “başlamaya” anlamına
gelmektedir. Ancak Türkçe cümlede bu kelimenin “değerlendirmek” olarak
yer aldığı görülmektedir. Almanca cümlede geçen “wir” çoğul zamiri
Türkçe'ye “hep birlikte” olarak çevrilmiştir. “Wir” zamirinin tam Türkçe
karşılığı “biz” dir, ancak Türkçe'de biz zamirini kullanmadan, yüklemi çoğul
286
kullanarak bu anlamı vermek mümkündür. Sonuç itibarıyla “hep birlikte”
ifadesi bu cümlede yanlış olarak kullanılmıştır. (III,3)
11. Almanca cümlede geçen “fragte Anton” ifadesi Türkçe'ye . “Anton'un canı
sıkılmıştı” olarak çevrilmiş dolayısıyla “fragte” kelimesine yer verilmemiştir.
Türkçe'ye “diye sordu” olarak çevrilmesi gereken kelime “mi” soru eki ile
karşılanmaya çalışılmıştır.
Bu cümledeki “Wir” zamirinin karşılığı “biz” dir Ancak çevirmen bir önceki
cümlede de aynı ifadeyi kullandığı için “alle zusammen” ifadesine karşılık
gelen “hep birlikte mi” ifadesini kullanmayı tercih etmiştir. Cümlede geçen
“mißtraurisch” kelimesi Türkçe' ye “canı sıkılmıştı” olarak çevrilmiştir.
Ancak “mißtraurisch” Türkçe' de “şüpheyle” anlamına gelmektedir. Ancak
çevirmen tarafından orijinal metinde yer almayan şekilde çevrilmiştir. (III,3)
Ayrıca bu kelime Almanca cümlede bir “Adverb” iken Türkçe cümlede
yüklemdir. (III,5)
12. Almanca cümlede kullanılan “vor seinem Bett” ifadesi “yatağının önünde”
anlamını taşımaktadır ancak çevirmen tarafından “ayak ucunda” olarak
çevrilmiştir. “Ayakucu” kelimesinin Almanca karşılığı “Fußende (des
Bettes)” dir. (III,3)
13. Türkçe cümlede yer alan “geleceğim” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Ancak Türkçe'de bu kelime eklenmediği takdirde cümlede bir
287
düşüklük söz konusu olacağından çevirmen orijinal cümleye kelime eklemek
durumunda kalmıştır. (IV)
14. Türkçe cümlede yer alan “sen de geleceksin” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Almanca cümlede geçen “Aber natürlich!” ifadesini “Tabii
ki” kelimesi karşılamaktadır. Çeviri cümleye sözcük eklenmiştir. Yine
Türkçe cümlede geçen “onu yanıtladı” ifadesindeki “onu” sözcüğü, Almanca
cümlede yer almamaktadır. (III,1)
Türkçe'de başa alınan “babası” kelimesi Almanca cümlede, cümlenin
sonundadır.Türkçe çeviride cümlenin yapısı değiştirilerek “babası” kelimesi
başa alınmıştır. (III,5)
15. Tutarlı çeviri cümle. (II)
16. Almanca cümlede geçen “stöhnen” kelimesi “oflayıp puflamak, inlemek”
anlamına gelmektedir ve Türkçe cümlede bu kelimelere yer
verilmemiştir.(III,2)
Almanca cümlede geçen “und” bağlacı Türkçe cümleden çıkarılmıştır.(III,2)
Buna karşılık Türkçe cümlede geçen “altında büzüldü” ifadesi Almanca
cümlede yer almamaktadır. Cümleye kelime eklenmiştir. (III,1)
17. Bir önceki cümlede geçen “Oh nein!” ifadesi için “hayır olamaz” ifadesini
tercih eden çevirmen, bir sonraki cümlede yapılan kelime oyununu
görmezden gelerek “oh doch” ifadesi için “Hayır, değil evet” ifadesini tercih
288
etmiştir. Bundan dolayı ise orijinal cümlede varolan etki çeviri cümlede
yitmiştir. Oysa Orijinal cümledeki bu ifadesi “evet olabilir!” ifadesiyle
karşılanabilirdi. (III,3)
18. Orijinal cümledeki “nicht frisch aussehen (zinde görünmemek)” ifadesi “kötü
bir hali olmak” ifadesiyle karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümle biçim olarak olumsuzken Türkçe cümle olumludur. (III,5)
Sayfa 8
1. Almanca cümlenin içerisinde yer alan “was gab's denn” soru cümlesi
Türkçe'ye “Ne seyrettin” ifadesiyle çevrilmiştir. Anlam bakımından iki
cümle arasında her hangi bir fark bulunmamaktadır. Ancak dilbilgisel açıdan
ele alındığında orijinal cümlenin edilgen, çeviri cümlenin ise etken olduğu
görülür. (III, 6)
Kelime bazında incelendiğinde ise “vertraulich” kelimesinin Türkçe'sinin
Almanca'sıyla örtüşmediği görülmektedir. Sözlük anlamları “mahrem ,
teklifsiz ve laubali” olan kelimenin, burada cümle bütünlüğü içinde ele
alındığında “alaylı” anlamı taşıdığı görülür. Ancak Türkçe çeviride bu
kelimeye karşılık “sinsi” kelimesi kullanılmıştır. (III,3)
2. Almanca cümlede geçen? “Ferngesehen” kelimesi bir soru ifade ermektedir.
Bu ifade de kelimenin sonunda yer alan soru işareti ile sağlanmıştır. Aynı
ifade Türkçe'de “mi” soru eki ile kolaylıkla verilebilecekken, Türkçe
289
çeviride kelimenin içerdiği anlam, kelimenin birden fazla sözcük kulanı
larak açıklanması yoluyla verilmeye çalışılmıştır. (III,1)
“Ferngesehen” Kelimenin sonundaki soru işareti de Türkçe'de verilmemiş,
onun yerine ünlem işareti kullanılmıştır. (III,6)
Yine Almanca cümlede yer alan “meinen” kelimesi “sagen” yani
“söylemek” anlamını taşırken çevirmen tarafından “eklemek” yani
“hinzufügen” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede soru işaretini takip eden kısım orijinalde “aktiv (etken)”
iken Türkçe'ye “passiv (edilgen)” olarak çevrilmiştir. Ayrıca anlam olarak da
ifadede bir bozukluk söz konusudur.. (III,5)
“Dudakları büküldü” ifadesinin doğru kullanımı Türkçe'de "dudaklarını
büktü" dür
3. Almanca cümle ile Türkçe cümle karşılaştırıldığında ilk etapta göze çarpan
Türkçe cümlenin orijinaline oranla daha uzun olduğudur. Kelime bazında
incelendiğinde ise orijinal cümlede yer almayan kelimelerin varlığının yanı
sıra “mopsfidel” kelimesinin gerçek anlamının dışında bir kelimeyle
karşılandığı görülür. Gerçekte “çok neşeli, çok keyifli” anlamına gelen bu
kelime Türkçe çeviride “aptal” kelimesiyle karşılanmıştır. Her ne kadar
bunun nedeni orijinal metindeki kinaye de olsa Türkçe cümlede de soru eki
ve soru işareti ile bu kinaye verilebilirdi.(III,5)
“işim yok da” yan cümlesi cümleye eklenmiştir. (VI)
4. Almanca cümle bağlaçla başlarken, Türkçe cümle özneyle başlamaktadır.
290
Oysa ki çevirmen "babası" kelimesini cümlenin sonuna alsaydı Almanca
cümlenin yapısına müdahale etmeden çeviri yapma olanağı bulacaktı. Kelime
bazında ele alındığında “witzeln” kelimesinin “yakasını bırakmak” ile
karşılandığı görülür. Kelime türü açısından ele alırsak "yakasını bırakmak"
ifadesinin deyim olduğunu görürüz. Oysa “witzeln” deyim değildir. Bu
kelime pekala "takılmak" kelimesiyle karşılanabilirdi. Ayrıca “Spätfilm”
tekil olduğu halde "gece yarısı filmleri" ile çoğul olarak çevrilmiştir. (III,5),
(III,3) Türkçe’de kullanılan “yakasını bırakmamak”
deyimi cümlenin anlamını değiştirmiştir.(V)
5. " Programda" ve kelimesi "da" dahi eki cümleye eklenmiş. Üstelik "der" ile
kastedilen program değil filimdir. (III,1), (III,3)
“War der nichts für dich?” de "sana göre değil miydi yani?" anlamına
gelir.(V)
6. Çevirmen, cümlenin öznesi olan “Anton” kelimesini, orijinalinde olduğu gibi
cümlenin en sonunda vermek yerine, en başında vermiştir.(III,5)
“Erstens (birincisi)”, “ganz genau (gayet iyi)” ve “gar keine (hiç)” kelimeleri
cümleden çıkarılmıştır.(III,2)
“Bu evde” kelimeleri orijinal cümleye eklenmiştir. (III,1)
Çevirmen bir önceki cümlede “Spätfilme” kelimesini “geceyarısı filmleri” ile
karşılarken, bir cümle sonrasında aynı kelime için, “geç saatlerde yayınlanan
filmler” kelimelerini kullanmıştır. (III,3)
291
7. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
8. “İşte” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“gestern abend (dün akşam)”, “einfach (öylece)” kelimeleri cümleden
çıkarılmıştır. (III,2)
“der Vampir (vampir)” yerine “Rüdiger” kullanılmıştır. (III,3)
Cümlenin “bei” yan cümle bağlacıyla başlayan yan cümlesi iki dilin farklı
yapıları dolayısıyla farklı çevrilmiştir. “Uygulanmak” kelimesi edilgen
olduğu için Türkçe cümlenin o kısmı edilgen olarak çevrilmiştir.(IV)
“güçlü” kelimesi pozitif bir anlam içerdiğinden korkuyla birlikte kullanılması
yanlış olmuştur. Bu kelimenin yerine önerilen kelime “şiddetli” kelimesidir.
(III,3)
9. “Und” bağlacı “ki” ile karşılanmış.
“Ziemlich” zarfı “oldukça” yerine “öylesine” ile karşılanmıştır. Ayrıca
“geldiğinde” ifadesi Almanca cümledeki temel cümlenin yapısını değiştirmiş,
yan cümle haline getirmiştir. (III,5)
10. Almanca cümle bir soru cümleciği ve temel cümle bağlacıyla birbirine
bağlanmış, özneleri aynı iki temel cümle olmak üzere toplam üç temel
cümleden oluşmaktadır. Oysa Türkçe cümle bir soru cümlesi ve bir temel
cümle halinde verilmiştir.Yani eserin orijinalinden cümle çıkarılmıştır. Bu
durum noktalama işaretlerinin de değiştirilmesine yol açmıştır.(VII), (III,6)
Almanca cümlenin soru işaretinden sonra “sagte sein Vater” ile devam eden
292
kısmı ayrı bir cümle olarak ele alınmıştır. (III,5)
Türkçe cümlede soru işaretinden sonra devam eden kısım, tamamen soru
işaretine kadar olan kısmın yorum katılarak açıklanmasına dayanmaktadır.
Almanca cümlede böyle bir ifade yer almamaktadır. Eklenen cümle içerik
açısından tutarsız bir cümledir.(V)
Almanca cümlenin soru işaretinden sonra devam eden kısmı “und” bağlacıyla
bir diğer temel cümleye bağlanmıştır. Türkçe cümlede bağlaç yoktur.
Almanca cümlede geçen “zwinkerte” ve “verschwörerisch” kelimelerine
Türkçe cümlede yer verilmemiştir. Cümlenin orijinalinden kelime
çıkarılmıştır.(III,2)
Almanca cümlede geçen “Ach” ünlemi bir alay belirtmektedir. Türkçe
cümlede bu ünleme karşılık kullanılan “ah” ünlemi ise ağrı belirtmektedir.
Bu ünlem Türkçe’de “Yaa” ile karşılanabilirdi. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ya gerçekten mi? dedi babası ve ona manalı bir şekilde göz kırptı.”
11. Biçim açısından ele alındığında, Almanca orijinalinde birkaç satır önce açılan
ve parantezle ile aynı görevi gören − işretinin Türkçe'de yer almadığı
görülür. Anlam açısından bir değişiklik oluşmamıştır. (IV)
“würdevoll (temkinli)” kelimesi “kibirli” olarak çevrilmiştir. (III,3)
12. Tutarı çeviri cümlesi (II)
13. Almanca cümle bir um- zu mastar cümlesiyle başlamaktadır ve ardından
293
gelen temel cümledeki eylemi açıklamaktadır ve temel cümle de virgül
aracılığıyla, yine özne ve yükleminin ortak olduğu bir temel cümleye
bağlanmaktadır. Türkçe cümle biçim olarak Almanca cümleye sadık
kalmıştır. Ancak cümle içerik açısından incelendiğinde Almanca cümlede
yer alan “endgültig die Laune zu verderben” ifadesinin “sabah keyfinin son
kırıntılarını kaçırmamak üzere” ile karşılandığı görülür. Bu tamamen serbest
bir çeviridir. Çünkü Almanca cümlede zaten bir “sabah keyfi” söz konusu
değildir. Cümlenin “Anton'un moralini tamamen bozmak amacıyla” ifadesi
ile karşılanması daha doğru olurdu. Mastar cümlesine yüklemle bağlanan
temel cümlenin yüklemi olan “erschien” kelimesi de “girmiş bulunuyordu”
ile karşılanmıştır. Ancak bu kelimenin içerdiği o anda gerçekleşen birdenbire
anlamı verilememiştir. Kelime “ beliriverdi” ile karşılanabilirdi. (V)
Almanca cümlelerde geçen “nun” ve “dunkelblau” kelimeleri Türkçe
cümlede yer almamaktadır. Cümleden kelime çıkarılmıştır.(III,2)
Türkçe cümlede geçen "ayrıca" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
14. Almanca cümlede direkt Anton'a yönelik bir seslenme söz konusu değildir.
Ancak çevirmen tarafından annesi sanki Anton'la konuşuyormuş gibi
çevrilmiştir. Cümle içerik açısından tutarsızdır. Cümle; “Ne, Anton hala
yatakta mı?” ifadesiyle karşılanmalıdır. (V)
Yine Almanca cümlede geçen “rief sie” ifadesi bir temel cümledir. Ancak
Türkçe cümlede buna yer verilmemiştir. Cümle “diye bağırdı” olarak
çevrilebilirdi. (VII)
294
15. Almanca cümlede geçen “heute” kelimesi “bu sabah” olarak çevrilmiştir.
Oysa doğrusu “bugün” olmalıydı. Yine “nicht” kelimesi “sayılmaz” olarak
çevrilmiştir.Doğru karşılığı “değil” olacaktır. (III,3)
16. İki cümle arasında varolan kelime oyunu Türkçe çeviride “pek havasında
sayılmaz” ve “yatak havasından çıkamıyor” ile verilmeye çalışılmıştır. Ancak
Almanca’da aynı etki yaratılamamıştır. Bunun nedeni Almanca’daki
cümlenin tamamlanmamış, Türkçe cümlenin ise tam bir cümle olmasından
kaynaklanmaktadır. (III,5)
“Eher” kelimesinin karşılığı “daha çok” olmalıdır. “Daha doğrusu” ifadesi
anlamı karşılamaya yeterli değildir. (III,3)
“Pek uzaklaşamıyor” kelimeleri ise orijinal cümlede yer almamaktadır.(III,1)
Kelime oyunun yapıldığı iki cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir:
“Oğlumuz bugün pek havasında değil”
“Daha çok yatak havasında” (diye şaka yaptı babası.)
Görüldüğü gibi orijinal metinde kelime oyunun yapıldığı ilk cümleden sonra
gelen “diye şaka yaptı babası.” ifadesi Türkçe cümlede kelime oyunun
yapıldığı ikinci cümlenin sonuna alındığında Almanca’daki etki sağlanmış
olmaktadır.
17. Çevirmen iki cümleyi birleştirmek suretiyle tek bir cümle olarak
çevirmiştir.(VIII)
Almanca cümlede geçen “Haha” ünlemleri Türkçe'ye aynı şekilde
çevrilmiştir. Oysa Türkçe'de gülmeyi tanımlayan ünlemler “hah hah hah”
295
şeklindedir.
Çevirmen Almanca cümlenin ikinci kısmını öne alarak çevirmiştir. Oysa;
“Ha ha dedi.” kısmı öne alınmalıydı (III,5)
(III,3)
Dokuzuncu cümlenin başlaması gereken yerde iki cümleyi birbirine
bağlamak amacıyla “sonra” kelimesi de cümleye eklenmiştir.(III,1)
Almanca cümlede “Haha” ünleminden sonra “machte” yani “yaptı” kelimesi
gelmektedir. Oysa çevirmen tarafından “sagte” yani “dedi” olarak
çevrilmiştir. Ayrıca cümlede geçen “wieder zurück” kelimelerine Türkçe
cümlede yer verilmemiştir. Oysa bu kelimelerin “yorgan” kelimesinin
önünde ve “yeniden” olarak çevrilmesi gerekirdi. Almanca cümlede yer alan
“im Zeitlupentempo” kelimesi Türkçe'ye “bir kaplumbağa gibi ağır
hareketlerle” olarak çevrilmiştir. Türkçe’deki ifadenin Almanca’daki karşılığı
“im Schneckentempo” olurdu. Çeviri içerik olarak yanlış değildir, ancak tek
bir kelimeye karşılık bu kadar çok kelime kullanmak yerine “yavaş (ağır)
çekim şeklinde” olarak çevrilebilirdi. Türkçe’de bu ifadeyi serbest çevirme
yoluna gidilmiştir. (III,3)
18. Bu cümle bir önceki cümleyle birleştirilerek verilmiştir.
19. Almanca cümlenin ikinci kısmı, yani tırnak işaretinden sonra gelen kısmı
bölünerek “baba” kelimesi öne alınmıştır.
Almanca cümlede geçen “Grunde” kelimesi tekildir, ancak Türkçe'ye çoğul
olarak çevrilmişti. Bu da Türkçe'de bir ifade bozukluğuna yol açmıştır.
296
(III,5)
Almanca cümlede bir ard zamanlılık vardır,ama Türkçe cümlede “diyerek”
kelimesindeki “-erek, -arak” ekinden kaynaklanan bir eşzamanlılık söz
konusudur. Ayrıca orijinal cümlede geçen “hätten” kelimesindeki
Konjunktiv (dilek kipi) Türkçe çeviride verilmemiş, şimdiki zaman
(var)olarak verilmiştir. Cümleye orijinaldeki anlamı kazandırabilmek için
“var” yerine “vardı” kelimesinin kullanılması gerekmektedir.(III,4)
20. Türkçe cümlede tırnak işareti içindeki cümlenin önüne eklenen kısım
cümlenin dilbilgisel yapısında değişmeye yol açmıştır. Oysa çevirmenin
yapması gereken, aynı Almanca cümlede olduğu gibi tırnağın önünde hiçbir
kelimeye yer vermeden, tırnağın arkasında “dedi annesi” şeklinde çevirmekti.
(III,5)
Kadın kelimesinin Almanca cümledeki “sie” zamirinin yerine kullanıldığı
düşünülebilir. Ancak bu kelime seçimi anlatımda kabalığa yol açmıştır.
“Kadın” yerine “anne” kelimesinin kullanılması daha doğru bir seçim
olacaktır.
Almanca cümlede geçen “das Licht gebrannt hat” ifadesinin Türkçe' deki tam
karşılığı "ışığın yandığı" dır. Ancak çevirmen tarafından “ışığın açık
kalmasıyla” karşılanmıştır. Bu ifade de yanlış değildir. Fakat Almanca'da
kullanılan “gebrannt” kelimenin tam karşılığının Türkçe'de “yandı” olduğu
düşünülürse bu kelimenin kullanılması daha doğru olacaktır. Almanca
cümlede tırnaktan sonra gelen “bemerken (dedi, söyledi)” kelimesi “görüş
bildirmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
297
“hiç altta kalmayıp” ifadesine karşılık gelecek bir anlam, Almanca cümlede
yer almamaktadır.Aynı şekilde “bu gece” kelimeleri de Almanca cümle
geçmemektedir. Konuşmada bahsi geçen zaman gecedir. Ancak bu zaten
daha önce yapılan konuşmalarda belirlidir. Bu cümlede zamanın tekrar
belirtilmesine ihtiyaç yoktur. Almanca cümlenin başındaki “Aber (ama)”
bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümledeki “bei Anton das Licht” ifadesi Türkçe'ye “Anton'un ışığı”
olarak çevrilmiştir. İki dilin yapı olarak farklı olmalarından dolayı çevirmen
bu ifadeyi tercih etmiştir. Türkçe'de “Anton'da ışık” ifadesi
kullanılamayacağı için çevirmen ya bu ifadeyi ya da “Anton'un odasındaki
ışık” ifadesini tercih etmek durumunda kalacaktı. (IV)
Sayfa 9
1. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümle de dilbilgisel
açıdan Almanca cümleye eşdeğerdir. Ancak cümleleri kelime bazında
incelediğimiz zaman Türkçe cümlede karşımıza çıkan ifade bozukluğunun
yanı sıra "yüzündeki" kelimesinin cümleye eklendiği görülür. Zaten söz
konusu olan bir “sırıtma” da yüzden başka bir yerde gerçekleşemeyeceği için
bu kelimenin Türkçe cümleye eklenmesinin de herhangi bir mantıksal
açıklaması yoktur. (III,1)
Almanca cümlede geçen “noch mehr” ifadesi Türkçe'de “daha da çok”
anlamına gelir. Çevirmen bu kelimeleri “arttıkça arttı” ile karşılamıştır. Oysa
Almanca'da böyle bir kelime yer almamaktadır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “das” sözcüğü Türkçe cümlede yer almamaktadır.
298
Ancak bu tamamen iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır.Türkçe'de
“das” yerine “bu” kelimesinin kullanılması halinde bu durum ifade
bozukluğuna yol açacaktır.(IV)
2. Almanca cümle üç temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle de aynı
şekilde üç temel cümleden oluşur. Ancak Almanca cümlede tırnak içinde
verilen ifadenin sonunda herhangi bir noktalama işareti bulunmamakta,
tırnaktan sonra virgül ve bağlaçla yeni cümle bağlanmaktadır. Türkçe
cümlede tırnak içindeki ifade “emir” şeklinde aktarıldığı için sonun ünlem
işareti konmuştur. Türkçe'de cümle sona erdiği için ardından gelecek olan
cümlenin de büyük harfle başlaması gerekmektedir. Çevirmen bu yüzden
diğer cümleye “Ve” bağlacıyla ve büyük harfle başlamıştır. Sonuç itibarıyla
çevirmen cümlenin noktalama işaretinde değişiklik yapmıştır. (III,5)
Cümleleri kelime bazında ele aldığımızda ise “nur” kelimesinin cümleden
çıkarılıp yerine “yetinmek” kelimesinin konduğunu görürüz. “trocken”
kelimesi ise kuru anlamına gelmektedir, ancak söz konusu olan kelimeler
olduğunda “trocken” kelimesi “kısa” anlamına gelir. “Beeil dich mit dem
anziehen” cümlesi de Türkçe'ye “Derhal giyin” olarak çevrilmiştir. Ancak
“Beeilen (Acele etmek, çabuk olmak)” anlamına geldiğinden bu ifadenin
“çabuk giyin” olarak çevrilmesi gerekirdi. Almanca cümlede yer alan
“verlassen” kelimesi "terk etmek" anlamına gelmektedir. Ancak söz konusu
olan yer mekan olunca kelime o mekandan “çıkmak” anlamını taşımaktadır.
Bu kelime çevirmen tarafından “çıkıp gitmek” olarak çevrilmiş, böylelikle
299
eserde daha sert bir anlamın oluşmasına yol açmıştır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama annesi sadece “çabuk giyin” diye kestirip attı ve odadan çıktı.
3. Almanca cümlede yer alan “Dann” kelimesi “o zaman” anlamını
taşımaktadır. Ancak Türkçe cümlede o zaman kelimesine yer verilmemiştir.
Cümleden kelime çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “bis gleich” ifadesi ise birazdan görüşürüz anlamına
gelmektedir. Ancak çevirmen tarafından “yine görüşürüz” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
“Sportsfreund” kelimesi de “Spor arkadaşı” anlamına gelmektedir. Ancak
çevirmen tarafından “sporcu” olarak çevrilmiştir. “Spor arkadaşı” Türkçe'de
pek sık kullanılan bir ifade olmadığı için çevirmen bu ifadeyi kullanmış
olabilir. Okuyucu kitlesinin çocuklar olduğu göz önüne alındığında “spor
arkadaşı” ifadesinin yabancılık yaratmaması açısından “sporcu” kelimesi
kullanılabilir. (IV)
Almanca cümlede geçen “meinte Antons Vater” ifadesi Türkçe'ye "diyen
babası " olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu; “dedi Anton'un babası” olacaktır.
Burada Anton kelimesi cümleden çıkarılmış da olsa “babası” ile zaten kimin
kastedildiği belli olduğundan cümlede herhangi bir anlam kayması veya
kaybı yaşanmamıştır. Okuyucuların yaşı göz önüne alındığında cümlelerin
uzunluğu akılda tutulmasını zorlaştıracaktır. Bu yüzden Anton kelimesinin
cümlede yer almamış olması mazur görülebilir. Ancak “diyen” kelimesi
300
cümle yapısında tamamen bir değişliğe yol açmıştır. Bu kelimenin Türkçe'ye
bu şekilde aktarılabilmesi için Almanca cümlede bir “Relaivsatz” olması
gerekir. Oysa Almanca cümlede böyle bir yapı yoktur.Almanca’daki cümle
üç cümleden oluşmaktayken, Türkçe cümle 2 cümle ve bir “Partizip” ten
oluşmaktadır. (III,5)
Türkçe çeviriye “de” yani “dahi” eki eklenmiştir. (III,1)
• Başlık
4. Almanca cümle “Als” bağlacıyla başlamaktadır. Bu bağlacın Türkçe'ye -
diğinde, -dığında ya da –iyle, olarak çevrilmelidir. Ancak bu bağlaç “sonra”
kelimesiyle karşılanmış, yani “nachdem” bağlacının karşılığı gibi
çevrilmiştir. Bunun nedeni Almanca cümlenin zamanının Plusquamperfekt
olmasıdır. Almanca cümlede geçen “gegangen waren” Türkçe'ye “odadan
çıktıktan sonra” olarak çevrilmiştir. İçerdiği anlamı ifade etmesi açısından
Türkçe anlatım doğru olmakla birlikte, Almanca cümlenin Türkçe karşılığı
“gittikten sonra” olmalıdır. (III,3)
“aniden” kelimesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
“Siedenheiβ” kelimesi Türkçe'ye ter basmak olarak çevrilmiştir. Anlam
olarak yanlış değildir, ancak orijinal metindeki resmi vermesi açısından
“başından aşağıya kaynar sular döküldü” ifadesi cümleye daha iyi
oturabilirdi.
301
5. Türkçe cümlede yer alan “çünkü” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Ancak Türkçe'de bir önceki cümleyle anlam bütünlüğünü
sağlaması açısından kullanılması gerekmektedir.(IV)
Almanca cümlede yer alan “auch” kelimesinin “de” ekiyle Türkçe'ye
çevrilmesi gerekirken Türkçe cümlede bu kelimeye yer verilmemiştir. (III,2)
6. Almanca cümle bir soru cümlesi ve bir temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe
cümle ise sadece bir temel cümleden oluşmaktadır. Çevirmen cümlenin
yapısını değiştirmiştir. Ayrıca Almanca cümlede Anton’un düşüncelerine yer
verilmekteyken Türkçe cümlede düşünen anlatıcıdır. (III,5)
“überlegte er (diye düşündü)” cümlesi Türkçe’de yer almamıştır. (VII)
Almanca cümlede geçen “nicht” kelimesi soruya olumsuzluk katmaktadır.
Ancak çevirmen bu kelimeyi “yataktan çıkmak” ifadesini olumsuzlamak için
kullanmıştır. Yani Almanca cümlede geçen “im Bett bleiben” Türkçe'ye
"yataktan çıkmamak" olarak çevrilmiştir. İçerik olarak aynı anlamı
taşımasına rağmen cümle yapı olarak değişime uğramıştır Almanca cümlede
yer alan “klüger” kelimesi “daha akıllıca” anlamına gelmektedir. Bu sözcük
çevirmen tarafından “daha uygun” sözcüğüyle karşılanmıştır. Almanca
cümlede soru cümlesinin ardından gelen “überlegte er” ifadesi Türkçe' ye
“olur” kelimesinin ardına “du” eki eklenerek çevrilmiştir. Okuyucu bu ek
sayesinde bunların Anton tarafından düşünüldüğünü anlamaktadır Ancak
cümlenin orijinalliğine müdahale etmemek açısından “du” ekinin “diye
düşündü” olarak verilmesi daha doğru olurdu. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
302
Bu şartlar altında yataktan çıkmaması daha akıllıca olmaz mıydı? diye
düşündü (Anton)
7. Tutarlı çeviri cümle (II)
8. Türkçe cümlede geçen “bademcikleri şişti diye” ifadesi Almanca cümlede
yer almamaktadır. İlk cümlede sözü edilen baş ağrısının bademciklerin
şişmesi ile hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. “Boğazını sarmak” ifadesi de
aynı şekilde cümleye eklenmiştir. “Boğaz” kelimesi de Almanca cümlede yer
almamaktadır. Çevirmen tarafından Türkçe cümleye eklenmiştir. Ayrıca
Türkçe'de geçen “sağına soluna” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır.(III,1)
Almanca cümlede geçen “Wadenwickel (kompres)” kelimesi çevirmen
tarafından “sirkeli bez” ile karşılanmıştır. Ancak bu kelime çocuklara yabancı
olduğu için çevirmenin tercihi olan “sirkeli bez” bu bağlamda daha uygundur.
Orijinal cümlede geçen “Eisbeutel (buz torbası)” kelimesi Türkçe cümlede
yer almamıştır.(III,2)
Orijinal cümleye birçok kelimenin eklenmesi, keza cümleden pek çok
kelimenin çıkarılması ve yerlerine başka kelimelerin konması sebebiyle
cümle içerik itibariyle değişime uğramış, orijinal anlamından farklı bir anlam
kazanmıştır. (V)
“traktieren” kelimesi Türkçe'de “işkence” anlamına gelmektedir. Ancak bu
kelimenin Türkçe'de belirtilen sözcükle karşılanması halinde büyük bir anlam
kayması yaşanacağından “kalkışmak” sözcüğü ile Almanca'daki anlam
303
verilmiştir. (IV)
Bu cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama o zaman da annesi onu sargı bezleri ve buz torbası ile işkence etmeye
kalkışırdı .
Almanca cümle tek bir cümleden oluşmaktadır, ama Türkçe cümlede iki
cümle mevcuttur. Çevirmen çeviriye cümle eklemiştir. (VI)
9. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
Almanca cümlede iki noktadan sonra küçük harfle devam edilmiş olmasına
rağmen Türkçe'de büyük harfle başlanması Türkçe'nin dilbilgisi kurallarından
kaynaklanmaktadır.
10. “Mit einem Gefühl des Unbehagens” ifadesi “zor bela” ile karşılanmıştır. Bu
ifade bir deyimdir ancak Almanca'da deyim kullanılmamıştır. (III,5)
“Zor bela” deyimi güçlükle anlamına gelmektedir. Ancak bu kelime Anton'un
o an içerisinde bulunduğu sıkıntılı ruh durumunu anlatmamaktadır.
Almanca'da kullanılan ifadeyi “içi sıkılarak” kelimeleri karşılamaktadır.
(III,3)
Almanca cümlede geçen “grünen” kelimesi Türkçe cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
11. Almanca cümlede geçen “guten” sıfatı Türkçe cümlede yer almamıştır.Aynı
şekilde cümlede geçen “heute” kelimesi de Türkçe çeviride atlanmıştır.
(III,2)
304
“Auch” kelimesinin Türkçe'ye de, da bağlacı olarak çevrilmesi gerekir.
Almanca cümlede “seine Mutter” ifadesinin önünde yer alan bu kelimenin
Türkçe'ye “annesini de” olarak çevrilmesi gerekiyordu. Ancak Türkçe
çeviride bu bağlacın yeri değişmiş, bir yandan ifadesinin ardına getirilmiştir.
(III,5) “Überzeugende
Ausrede” “ikna edici, inandırıcı bahane” anlamına gelmektedir. Oysa
Türkçe'ye “mantıklı açıklama” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bu arada bugün yeni eşofmanını neden giymediğine dair annesini de ikna
edecek iyi bir bahane bulmak için kafa patlatıyordu.
12. Almanca cümlede geçen “Zimmertür” kelimesi Türkçe cümlede atlanmıştır.
(III,2)
Almanca cümlede mevcut olan “schon” ve “gleich darauf” arasındaki ilişki,
Türkçe cümlede “önce” ve “sonra” ile sağlanmaya çalışılmış, ancak sesin
duyulmasının hemen akabinde, neredeyse eş zamanlı meydana gelen kapıda
görünme hızını anlatmak için yeterli olmamıştır. (III,4)
Almanca cümle, Aktiv (etken) bir cümle olmasına karşın Türkçe'ye Passiv
(edilgen) bir cümle olarak çevrilmiştir. Ancak Türkçe'nin dil yapısı uyarınca
cümlede geçen “schon” kelimesi, cümle Aktiv bir biçimde çevrildiğinde,
cümleye yerleştirilememektedir. (III,5), (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton? Annesinin sesi henüz duyulmuştu ki hemen ardından kendisi de oda
kapısının eşiğinde beliriverdi
305
13. Türkçe cümle “Ve” bağlacı ile başlamaktadır. Bu hem Türkçe dilbilgisi
kurallarına aykırı bir durumdur hem de Almanca cümlede böyle başlamayı
gerektirecek bir bağlaç bulunmamaktadır. Kısacası “Ve” kelimesi Türkçe
cümleye eklenmiştir. Aynı şekilde Türkçe cümlede geçen "yine" kelimesi de
Almanca cümlede yer almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “entrüstet” kelimesi “öfkeli” anlamına gelmektedir.
Ancak bu kelimeye Türkçe cümlede yer verilmemiştir. (III,2)
"Almanca cümlede yer alan “bei seinem Anblick” ifadesi Türkçe'de “bakar
bakmaz” ifadesiyle karşılanmıştır. Oysa “bei” edatı „de,da” anlamını
vermektedir. Doğrusu “baktığında” olmalıdır. (III,5)
Almanca cümleye baktığımızda soru cümlesinde herhangi bir soru adılının
yer almadığı görülmektedir. Oysa Türkçe cümleye soru eki “mi” eklenerek,
cümle soru cümlesi yapılmıştır. Ancak bunu nedeni yine Türkçe'nin farklı
dil yapısıdır. Amaç dilde de aynı etkinin yaratılması için bu soru ekinin
cümleye eklenmesi hata olarak değerlendirilemez.(IV)
14. Almanca cümlede yer alan “sagte” kelimesi cümleden çıkarılmış, yerine
“başka yanıt bulamamıştı” ifadesi yerleştirilmiştir. (III,3)
15. Almanca cümle “und das (hem de)” ifadesiyle başlamaktadır. Çevirmen
Türkçe cümleye “ve” bağlacı ile başlamıştır. Ancak bu bağlaç Türkçe'de
cümle başına gelmez. Ayrıca “und” ve dışında “dahi” anlamına da
gelmektedir. Dolayısıyla “de” bağlacıyla çevrilmeliydi. (III,5)
306
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Hem de Pazar olmasına rağmen?
16. Almanca cümlede geçen “gleichmütig” kelimesi Türkçe'ye “kayıtsız” olarak
çevrilmiştir. Kayıtsız kelimesi “umursamamak” anlamına gelmektedir. Oysa
Anton'un içinde bulunduğu duruma karşılık verdiği tepki umursamamak
değildir. Eşofmanını giymediği için annesinin verdiği tepkiyi umursamaktadır
Anton, ancak bunu annesine belli etmemeye çalışmaktadır. Bundan dolayı
burada kullanılması gereken kelime “kayıtsız” değil “soğukkanlı”dır. Çünkü
soğukkanlı kelimesi “olaylar karşısında duygularını belli etmeyen kimseler”
için kullanılır. Çevirmen orijinal metinden kelime çıkarmış ve yerine başka
bir kelime koymuştur. (III,3)
Ayrıca Türkçe'de yüz ifadesi kelimesi kullanılmaz. İfade zaten “yüz” ü de
içermektedir. Çevirmen, Almanca cümlede “Gesicht” kelimesi kullanıldığı
için “yüz ifadesi” demeyi tercih etmiştir. Ancak Türkçe'nin dil yapısı
uyarınca “yüz” kelimesini kullanarak Almanca'daki resmi Türkçe'de
sağlamak mümkün değildir. Ancak “ifade” kelimesi mimiği de içerdiğinden
“yüz” kelimesi kullanılmadan da aynı anlam verilebilmektedir. (Interferenz
Fehler) Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton soğukkanlı bir ifade takınmaya çalıştı
Sayfa 10
1. Türkçe cümlede geçen “özellikle” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
307
Almanca cümlede geçen “Ich wuβte gar nicht” ifadesi “hiç haberim yoktu”
olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu “hiç bilmiyordum” olacaktır. Anlam
olarak aralarında belirgin bir fark olmamasına rağmen yazar da Almanca'da
“İch wusste gar nicht bescheid” ifadesini de kullanabilirdi. (III,3)
Almanca’da geçen “sich bei dir feinmachen” ifadesi Türkçe'ye sadece “şık
olunmak” olarak çevrilmiştir. Türkçe'nin farklı dil yapısından dolayı “sende
şık olmak” gibi bir çeviri mümkün değildir. Ancak çevirmen “bei dir”
ifadesini “senin yanında” olarak çevirebilirdi. (III,2)
2. Almanca cümle bölünüp iki cümle olarak çevrilmiştir. (VIII)
"Almanca cümlede yer alan “Muβ man auch nicht!(olmak gerekmiyor)”
ifadesi Türkçe'ye “Tabii ki öyle bir şeye gerek yok!” olarak çevrilmiştir.
“Tabii ki” kelimesi Almanca cümlede yer almamaktadır. Çevirmen Almanca
cümlede geçen “auch” kelimesinin yerine bu kelimeyi koymuştur. (III,3)
Almanca cümlenin ikinci kısmı yani tırnaktan sonra gelen kısım “Annesi
iyice öfkelenmişti” cümlesinde zamir yerine özne kullanılmıştır. Oysa
Türkçe'de gizli özne kullanılabilirdi. Cümleler diyalog şeklinde olduğu için
Türkçe'de bu şekilde bir kullanım cümlede herhangi bir anlam bozukluğuna
yol açmayacaktır. (III,5)
3. Almanca cümlenin zamanı Präsens, yani şimdiki zamandır, Türkçe cümlenin
ise ilk kısmının zamanı ise di-li geçmiş zaman (Perfekt)dir. Cümlenin bu
bölümünün zamanı değiştirilmiştir. Doğrusu “aldıysam” yerine
“alıyorsam”olacaktır.(III,4)
308
Almanca cümlede geçen ve iki çizgi arasında yer alan kısım “und” bağlacıyla
başlamaktadır. Oysa çevirmen bunu "hem"olarak yani “übrigens” gibi
çevirmiştir. “ve” bağlacını da virgülün yerine koymuştur.Ayrıca Türkçe
cümlede geçen “senden beklemeye de hakkım olur” ifadesindeki “de” eki
Almanca cümlede yer almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede, iki çizgi arasında yer alan kısımda, eşofman kelimesi
kullanılmamıştır, sadece “sarısı” olarak bahsedilmiştir. Almanca'nın dil
yapısı uyarınca cümle içerisinde ve artarda gelen cümlelerde kelime
tekrarından kaçınmak gerektiği için bu anlatım yolu tercih edilmiştir.
Türkçe'de böyle bir zorunluluk yoktur, ancak çevirmen yazarın üslubuna
bağlı kalmak açısından aynı yolu tercih edebilirdi. Cümlede yine aynı
kısımda yer alan “bir şeydi” kelimeleri Türkçe cümleye eklenmiştir. Türkçe
cümlede geçen “senden beklemeye de hakkım olur” ifadesindeki “senden” ve
“hakkım olur” kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
4. Almanca cümlede geçen “erwidern” kelimesi “gevelemek” olarak
çevrilmiştir. Oysa erwidern “yanıtlamak” anlamına gelmektedir. Almanca
cümlede geçen “Sachen” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. Ancak
bunun nedeni çevirmenin kelimeyi atlamış olması değil, Türkçe'de bu
kelimenin yer almasının anlamsızlık yaratacak olmasıdır. (IV)
5. Almanca cümlede geçen “ahnen” kelimesi Türkçe'ye anlamak olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kelime “sezmek” anlamına gelmektedir. Anlamak açık
bir kanıtı gerektirirken, sezmek böyle bir kanıt olmaksızın olacak şeyi
309
kestirmek anlamındadır. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “derhal” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Aynı şekilde “tercih emek” kelimesi de Almanca cümlede yer
almamaktadır.
Almanca cümlede geçen “Ich hab ihn vergessen” ifadesi Türkçe'ye
“Unuttum” olarak çevrilmiştir. “ihn (onu)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
6. Almanca cümlede geçen “vergessen?” ifadesi “unuttun mu:” ile
karşılanmıştır. Çevirmenin Türkçe'de aynı etkiyi sağlayabilmesi için “mi”
soru ekini eklemesi gerekmiştir. (IV)
Ancak kelimenin sonuna soru işareti yerine iki nokta konmuş olması ifadenin
gücünü azaltmıştır. (III,5)
“Einfach vergessen” ifadesine karşılık Türkçe “Yalnızca unuttun o kadar
mı?” ifadesi kullanılmıştır. Oysa “yalnızca unuttun mu” Almanca'daki anlamı
karşılamaya yetmektedir. “o kadar” kelimeleri cümleye eklenmiştir.(III,1)
7. Almanca cümledeki “und” bağlacıyla sağlanan vurgu Türkçe cümlede bu
bağlacın çıkarılmasıyla yitmiştir. (III,2)
Cümlede vurgunun aynı şekilde aktarılabilmesi için önerilen çeviri aşağıdaki
gibidir;
“Peki nerede?”
310
8. Almanca cümledeki “zögern” kelimesi “durmak” ile karşılanmıştır. Oysa
doğrusu “duraklamak” olacaktır. Çünkü “durmak” kelimesi kararsızlık ve
anlamını içermemektedir. (III,3)
9. Almanca cümledeki “könnte er schlecht sagen” ifadesi Türkçe'ye “söylese”
olarak çevrilmiştir. Oysa Almanca cümlede sözü geçen ifadenin Türkçe
karşılığı “söylemesi zordu” olarak verilebilirdi. Aynı şekilde “darauf
bestehen” ifadesi Türkçe'ye emretmek olarak çevrilmiştir. Ancak “auf etw.
Bestehen” ifadesi “ bir şeyde ısrar etmek” anlamına gelmektedir. (III,3)
10. ”Tutarlı çeviri cümlesi (II)
11. Almanca cümlede geçen “zwar” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Türkçe cümlenin başına getirilerek “gerçi” olarak çevrilmesi gereken kelime
cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Ayrıca cümle,Türkçe dilbilgisi kuralları açısından hata içermektedir.
Cümledeki ilk hata vampir ve kız kardeşi Anna’dan söz edilirken ortaya
çıkmaktadır. Cümlede her ikisinin de isimlerinin sonuna “in” eki getirilmiştir.
Oysa sadece “Anna” dan sonra “in” getirilmesi yeterli olacaktır. Türkçe’nin
gramer yapısına uygun olmayan bir başka kullanım tarzı da özne ve yüklem
ilişkisinde görülmektedir. Türkçe’de Almanca’dan farklı olarak özne
çoğulken de yüklem tekil olarak kullanılmaktadır. Oysa bu cümlede yüklem
de çoğul olarak kullanılmıştır.
311
Sayfa 11
1. Almanca cümle temel cümle bağlacı “Aber” ile başlamaktadır. Oysa Türkçe
cümleden bu bağlaç çıkarılmıştır. (III, 2); (III, 4)
Almanca cümlede geçen “dies” zamiri, Türkçe cümlede yer almamış, onun
yerine bu zamirle kast edilenin yani, kayıp eşofmanla ilgili Anton’un
düşüncelerinin açıklaması yapılmıştır. Çevirmen muhtemelen böyle bir
yöntem izlemekle okuyucuya kolaylık sağlamak amacını gütmüştür.Ancak
eserde anlatılmak istenen konudan herhangi bir uzaklaşma olmamış olması
açısından bu gereksiz bir çaba olmuştur., ayrıca cümlede geçen “aufklären”
kelimesi de “itiraf etmek” olarak çevrilmiştir. Oysa bu kelimenin almamı
“açıklamak” tır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama o zaman bu, Rüdiger ve Anna’nın dönüşünü açıklama anı olacaktı.
2. Almanca cümlenin başında yer alan “Doch” bağlacı Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
3. Türkçe cümlede geçen “başka bir fikrin” ifadesinde yer alan “başka” kelimesi
Almanca cümlede yer almamaktadır. (III,1)
Türkçe cümlede geçen “neden olmak” ifadesi olumsuz bir anlam
içermektedir. Bu kelime yerine “sağlamak” kelimesi kullanılsaydı daha
uygun olurdu.(III,3)
312
4. Almanca cümlede geçen “das entsprach sogar der Wahrheit” ifadesi
Türkçe’ye “ bu gerçekten de doğruydu” olarak çevrilmiştir. “Der Wahrheit
entsprechen” ifadesinin Türkçe tam karşılığı “gerçeğe uygun olmak” tır.
Ancak Türkçe cümlede bu karşılık kullanıldığında bir ifade bozukluğuna yol
açmaktadır. Bu yüzden çevirmenin tercih etmiş olduğu ifade yerinde
kullanılmıştır. (IV)
Ancak çevirmen, Almanca orijinaline sadık kalmak amacıyla Almanca
cümledeki noktalama işaretlerini Türkçe cümlede aynen kullanmıştır. Bu da
noktalama işaretlerinin Türkçe’de yanlış kullanımına yol açmıştır.
5. Almanca cümlede geçen “bei” edatı Türkçe cümlede ye almamaktadır. “Bei”
edatının Türkçe’ye “-de -da” ekiyle yani “Jürgen’de” olarak çevrilmesi
gerekirdi. (III,5)
Almanca cümlede geçen “blickte ihn ungläubig an” ifadesi Türkçe’ye
“inanmayan bakışlarla onu süzdü” olarak çevrilmiştir. Ancak “inanmayan
bakış” ifadesi Türkçe’de kullanılmamaktadır. Çevirmen bunun yerine
“kuşkuyla baktı ” ifadesini kullansaydı daha düzgün bir Türkçe kullanılmış
olacaktı. Ayrıca “inanmamak” kelimesinde bir kesinlik varken, kuşku
kelimesi doğruluk payı da içermektedir. (III,3)
6. Türkçe cümlede geçen “şimdi” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
7. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
313
8. Almanca cümlede geçen “damit”, Türkçe’ye “derken” olarak çevrilmiştir.
İçerdiği anlam bakımından yanlış olmamasına rağmen kelimenin tam
karşılığı “bununla” dır. (III,3)
“Aslında” kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. ( III,1)
9. Almanca cümlenin sonunda vurguyu arttırmak için cümlenin sonuna bağlantı
çizgisiyle bölünmüş dolaylı tümleç eklenmiştir. Ancak Türkçe cümlede
dolaylı tümleç doğrudan cümlenin içerisinde yer almış ve vurgu
kaybolmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “bisher” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır.Ayrıca “vor der Praxis von Herrn Schwartenfeger” ifadesinde “
Herrn Schwartenfeger” kelimeleri cümleden çıkarılmıştır. Ancak bunun
nedeni cümledeki dolaylı tümleci cümlenin içerisinde çevirmiş olması
olabilir. (III,2)
Yine Almanca cümlede geçen “auf dem Schild vor der Praxis” ifadesi
Türkçe’ye “muayenehane kapısının üstündeki tabeladan” olarak çevrilmiştir.
“kapısının” kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Psikologun adını da annesi olsa olsa okumuş olabilirdi, o da bay Ruhsil’in
muayenehanesinin önündeki tabeladan!
10. Almanca cümle bir soru cümlesinden oluşmaktadır. Oysa Türkçe cümle bir
temel cümle ve bir soru cümlesinden oluşmaktadır. Çevirmen "Kadın sordu"
314
ifadesiyle cümleye ekleme yapmıştır. (VI)
Türkçe cümlede geçen “Jürgen” ismi Almanca cümlede “das” yani zamir
olarak yer almaktadır. Ancak çevirmenin ismi tekrar belirtmesinin nedeni,
ismin Türk çocuklarına yabancı olmasındandır. Ayrıca cümlede ismin yerini
zamirin alması halinde bir eksiklik meydana gelmektedir. (IV)
Almanca cümlede geçen “Mitschüler” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Kelime Türkçe'ye “arkadaş” olarak çevrilebilirdi. Sonraki
cümlelerde yazar bu kelimeyle bağlantılı olarak bir kelime oyunu yapacaktır.
Orijinaldeki kelime oyununu Türkçe’de de gerçekleştirebilmek için bu
cümlenin anlamını bozmayan veya değişikliğe uğratmayan eklemeler
yapılabilir. “Schüler” yerine “öğrenci” kelimesi kullanılmadığı için, okul
arkadaşlığını betimleme açısından “sınıf” kelimesi cümleye eklenebilir.
(III,2) Cümlede bir eksiklik veya düşüklük oluşmaması için de “gelmek” fiili
sınıfla bağlantılı olarak cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Jürgen sınıfa yeni gelen bir arkadaş mi? diye sordu. (serbest)
11. Almanca cümle bir soru cümlesi ve onu takip eden bir temel cümleden
oluşmaktadır. Ancak Türkçe cümlede soru cümlesini takip eden temel
cümlenin bölündüğü ve temel cümlenin öznesinin soru cümlesinin başına
alındığı görülür. (III,5)
Almanca cümlede geçen “wiederholen” kelimesi Türkçe'ye “diyerek” olarak
çevrilmiştir. Oysa kelimenin anlamı “tekrarlamak”tır. Ancak çevirmen bir
315
önceki cümleyi farklı çevirdiği için burada tekrarlamak ifadesini kullansaydı,
ortaya bir mantık hatası çıkacaktı. (III,3)
Ayrıca çevirmen “gedehnt” için “uzatmak” ifadesini kullandığından cümleye
mecburen “laf” ifadesini de eklemek durumunda kalmıştır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “wiederholte” kelimesi “diyerek” olarak
çevrilmiştir. Bir kelimenin Türkçe'ye “-erek,- arak” ekiyle çevrilmesi için
Almanca kelimenin yalın halinin sonuna –d harfinin eklenmiş olması
gerekmektedir. Ancak Almanca kelime “wiederholen” kelimesinin
“imperfekt” halidir. Burada dilbilgisel bir değişiklik söz konusudur. (III,5)
12. Almanca cümlede iki noktaya kadar olan kısım bir temel cümleden ve bir
yan cümleden oluşmaktadır. Cümlenin zamanı “imperfekt” dir. Bu zamanın
da Türkçe'ye ya “yordu” yani “şimdiki zamanın hikayesi” şeklinde ya da
“dili geçmiş zaman” şeklinde çevrilmesi gerekir. Söz konusu cümlenin
çevirisinde kullanılan zaman “Plusquam Perfekt” yani “mişli geçmiş zaman”
dır (III,4)
Almanca cümlenin yine aynı kısmı değerlendirildiğinde “einmal” kelimesinin
cümleden çıkarılmış olduğu görülür. Bu kelime Türkçe'ye "bir zamanlar"
olarak çevrilmeliydi. (III,2)
“in die Familie aufgenommen werden (aileye kabul edilmek)” ifadesi “aile
tarafından kabul edilmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “sollte” kelimesi söz konusu bir rüya olduğu için
“Konjunktiv” yani “gerçekdışı lığın bir ifadesi” dir. Cümlenin Türkçe
316
çevirirsi yapılırken de, bir rüyadan bahsedilirken kullanılan ifade(ler)
kullanılmalıdır. Türkçe'de rüyada bahsedilirken de “dair” kelimesi kullanılır.
Çevirmen bunu kullanmamış, cümlede bir eksiklik oluşmuştur.
13. Bu cümlede “mitschüler – mitbruder” şeklinde bir kelime oyunu yapılmıştır.
Türkçe’de bunu “arkadaş – yoldaş” ilişkisiyle sağlayabiliriz. Her ne kadar
“yoldaş” kelimesi yan anlamsal olarak komünizmi çağrıştırsa da sözlük
anlamı olarak “arkadaş”, “aynı yolu paylaşan kimse (ler)” ve “aynı görüşü
paylaşan kimseler” anlamını taşımaktadır. Türkçe çeviride önerilen “kardeş”
kelimesi ise Almanca’daki kelime oyununu karşılamamaktadır. (III,3)
14. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise “diye
karşılık verdi ” ifadesi çıkarılarak cümleler cümle birbirinden bağımsız iki
cümle haline getirilmiştir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “erwidern (karşılık vermek)” kelimesi Türkçe
cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca cümlenin başında geçen “Ja ja” ifadesi Türkçe'ye “anladık anladık”
olarak çevrilmiştir. Oysa ifadede bir inanmazlık ve ince bir alay anlamı
vardır. Bu anlamları da “anladık anladık” ifadesi içermemektedir. Bu
ifadenin yerine “tabii tabii” ifadesi kullanılsaydı hem ince alayı hem de
inanmazlık anlamlarını içermiş olacaktı. (III,3)
15. Almanca cümlede geçen “was für ein Bruder auch immer dieser
Jürgen sein mag” ifadesi Türkçe'ye “Şu Jürgen ister kardeş, ister arkadaş
317
olsun” ifadesiyle çevrilmiştir. Oysa doğrusu “ne tür bir arkadaş olursa olsun”
olarak çevrilmesi gerekir. “hängen (asılı olmak)”kelimesi Türkçe’ye
“görmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Bu ifade Almanca cümlede “adverb (zarf)”görevini görürken Türkçe
cümlede “yüklem” olmuştur.
Almanca’da iki noktadan sonra gelen cümlenin öznesi “eşofman” iken
Türkçe cümlede “ben” olmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “abend”, “wieder”, ve “hier” kelimeleri cümleden
çıkarılmıştır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “sakın unutma” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
16. Almanca cümlede geçen “Worten” kelimesi cümleden çıkarılmıştır.
(III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bu sözlerle birlikte odayı hızla terk etti.
17. Almanca cümle bir soru cümlesi ve onun ardından gelen bir temel
cümleden oluşmuştur. Türkçe cümleye bakıldığında ise temel cümlenin
bölünüp soru cümlesinin araya sıkıştırıldığı görülür. (III,5)
Almanca cümlede geçen ve zorunluluk anlamı içeren “müssen” kelimesi
cümleden çıkarılmış, “dürfen” gibi yani “izin” anlamı içeriyormuş gibi
çevrilmiştir. (III,3)
18. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
318
19. Almanca cümle bir soru cümlesi ve onun ardından gelen bir temel
cümleden oluşmuştur. Ancak Türkçe cümleye baktığımızda cümlenin
sadece bir soru cümlesinden oluştuğunu ve Almanca cümlede soru cümlesini
takip eden cümlenin çeviride yer almadığını görürüz. (VII)
20. Almanca cümle bir soru cümlesi ve onu takip eden bir temel
cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümleye baktığımızda aynı yapının
korunduğu görülür. Ancak cümleler kelime bazında incelendiğinde soru
cümlesinde yer alan “anderen” kelimesinin cümleden çıkarıldığı görülür.
(III,2)
Cümlenin devamı, yani soru cümlesini takip eden kısmı incelendiğinde ise
“versuchte” yani "denedi “kelimesinin” üstelemekten vazgeçmiyordu” olarak
çevrildiği görülür. Her iki kelime anlam açısından birbirine yakın olsa da
“üstelemek” kelimesinin negatif bir anlam taşıdığı göz önüne alındığında
“denemek” kelimesinin uygunluğu daha açık olacaktır. Yine Almanca
cümlede geçen “noch einmal” ifadesi Türkçe'de “hala” ile karşılanmıştır.
Oysa “tekrar” ile karşılanması gerekirdi. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Peki ya diğer insanlar? diyerek Anton tekrar denedi.(denemeye girişti)
Sayfa 12
319
1. Türkçe cümlede yer alan “Yani diyorum ki” ifadesi Almanca cümlede
yer almamaktadır. Çevirmenin bu ifadeyi cümleye eklemesinin nedeni
bir önceki cümledeki ifadenin bu cümlede pekiştirilerek tekrar
edilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak bu ekleme yapılmaksızın da
Türkçe cümle Almanca'daki ifadeyi içerebilirdi. (III,1)
Almanca cümlede geçen “das ist dir auch egal” ifadesindeki “auch”
kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. Bu kelimenin Türkçe'de
“de” ekiyle karşılanması gerekmektedir. (III,2)
Almanca cümlede geçen “Was die von uns denken” ifadesi Türkçe'ye
“senin için kimbilir neler düşünecekler” olarak çevrilmiştir. Öncelikle
“von uns” “bizim hakkımızda” anlamına gelmektedir. Çevirmen
tarafından “senin için” olarak çevrilmiştir. Aynı şekilde “Sachen”
kelimesi “şeyler” olarak, “herumlaufen” kelimesi de “spor yapmak”
olarak çevrilmiştir. “Sachen” burada “eşofman” için kullanılmıştır.
Çevirmen tekrar “eşofman” kelimesini kullanmak istemediyse onun
yerine “giysiler” veya “eşyalar” sözcüklerinden birini kullanabilirdi.
“herumlaufen” kelimesinin de doğrusu “ortada dolaşmak” olacaktır.
Çevirmen muhtemelen “laufen” kelimesinden yola çıkarak böyle bir
kanaate varmıştır. Aynı şekilde Türkçe cümlede geçen " benim için fark
etmez ama" ifadesi de cümleye eklenmiştir. Almanca cümlede bunu
eklemeyi gerekli kılacak hiçbir ibare yer almamaktadır. Almanca
cümlede geçen “das ist dir auch egal?” ifadesi Türkçe'ye “benim için fark
etmez” ifadesi ile karşılanmıştır. Oysa doğrusu “senin için önem
taşımıyor mu?” olacaktır. (III,3)
320
Almanca cümlede geçen “Was die von uns denken” ifadesi Akkusativ
haldedir. Oysa Türkçe'ye yalın halde çevrilmiştir. Türkçe cümlede geçen
“ama” bağlacı Almanca cümlede yer almamaktadır. (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Pazar günü eski püskü giysilerle dolaştığım zaman,bizim için ne
düşünecekleri de mi senin için önem taşımıyor.
2. Almanca cümlede geçen “Na Klar!” ifadesi Türkçe'ye " olsun
düşünsünler" olarak çevrilmiştir. Ancak Almanca cümledeki ifade “tabii ki”,
“elbette” anlamlarına gelmektedir. Ama dil düzeyi açısından ele alınacak
olurda “herhalde” kelimesi daha uygun düşebilirdi. Ancak çevirmen bir
önceki cümleyi “senin için kim bilir neler düşünecekler” ifadesiyle bitirdiği
için, bu cümlede anlam kopukluğu meydana gelmemesi için “olsun
düşünsünler” ifadesini kullanmak durumunda kalmıştır. (III,3)
Ayrıca bu ifade Almanca cümlenin başında yer alırken, Türkçe cümlede en
sona gelmiştir. Çevirmen cümlede kelimeleri, yerlerini değiştirerek
Türkçe'ye aktarmıştır. (III,5)
“ungewohnt (alışılmışın dışında)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
3. Türkçe cümlede geçen “onlara” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Ayrıca burada Anton'un uzağında durması gereken
kişiler başkaları değil, bizzat kendi anne ve babasıdır. Çevirmen
cümlede bir eksiklik hissedip mutlaka bir kelime ekleme gereğini
321
duymuş olsa bile, bu kelime “onlara” değil “bize” olmalıydı. (V)
Almanca cümlede yer alan “einen Meter Abstand halten” Türkçe'ye
“fazla yaklaşmazsın” olarak çevrilmiştir. Oysa bu ifadenin Türkçe
karşılığı “bir metre uzağında durmak” tır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “können” kelimesi “yapabilmek, edebilmek”
anlamındadır. Oysa Türkçe cümlede böyle bir ifade yer almamaktadır.
Almanca cümlede geçen “ja immer” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime Türkçe'ye “hep” olarak çevrilmeliydi. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “olur biter” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
4. Almanca cümlede tırnak içindeki ifade cümlenin başında yer alırken,
Türkçe cümlede özne cümlenin başına gelmiştir. (III,5)
5. Almanca cümlede geçen “sie” zamiri Türkçe'ye “kadını” olarak çevrilmiştir.
Cümlede “sie” ile kastedilenin daha açık olması açısından zamir yerine isim
kullanılması tercih edilmişse de, kullanılan kelime cümleye kaba bir ifade
katmıştır.Ayrıca zamirin yerini aldığı ismin karşılığı “kadın” değil
“Anne”dir. (III,5)
Almanca cümlede yer alan “am liebsten” ifadesi Türkçe'ye “en azından”
olarak çevrilmiştir. Oysa bu ifade “en iyisi” olarak çevrilmeliydi. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “uzakta dururum” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. Çevirmen daha önceki cümlede “bir metre” ifadesini
322
kullanmadığı için bu cümlede kopukluk olmaması açısından ekleme yapmak
durumunda kalmıştır.(III,1)
6. Almanca cümlede geçen “trottete”ifadesi “çıkmak” olarak kullanılmıştır.
Bu da okuyucuda sanki evin dışına çıkıyormuş gibi bir izlenim
yaratmaktadır. Oysa bu kelimenin karşılığı “ağır ağır yürümek”tir. Cümlenin
bağlamında “yönelmek” olarak kullanılmalıydı. Cümlede geçen “missmutig”
kelimesi de “bezgin” anlamına gelmektedir. Oysa çevirmen tarafından “kös
kös” ile karşılanmıştır. “Kös kös” ise “başı önde, sağa sola bakmadan,
düşünceli bir durumda” anlamına gelir ve negatif bir anlam içermektedir.
(III,3)
Almanca cümlede geçen “so” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. Bu
ifade Türkçe'ye “böylece” olarak çevrilmeliydi. (III,2)
Türkçe cümlenin başında yer alan “ama” bağlacı Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
7. Almanca cümlenin öznesi “es”dir. Yani işi yapan belli değildir. Ancak
Türkçe cümlenin öznesi gizli özne “o” dur. Bununla da kast edilen
Anton'dur. Almanca cümlenin yüklemi ise “wurde” dir. Bu da “olmak”
anlamına gelir. Oysa Türkçe cümlenin yüklemi “geçirdi”dir. Çevirmen
cümlenin öznesini değiştirdiği için buna bağlı olarak cümlenin yüklemini de
değiştirmek durumunda kalmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “wie Antons Mutter betonte” ifadesi Türkçe'ye
“annesinin üstüne basa basa söylediği gibi” olarak çevrilmiştir. “üstüne basa
323
basa” sözcükleri cümleye eklemiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “ausnahmsweise” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Kelimenin cümle içerisindeki karşılığı “bu seferlik” ya da "bir
defalık" olmalıydı. (III,2)
Almanca cümlede geçen “dann aber” ifadesi çevirmen tarafından “hiç”
kelimsiyle karşılanmıştır. Doğru karşılığı “ancak yine de” olmalıdır. “ein
ganz netter Sonntag” ifadesi de Türkçe'ye “hoş ve güzel bir gün” olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu “çok hoş bir Pazar günü” olacaktır. Almanca
cümlede geçen “doch” kelimesi Türkçe'ye “aslında” olarak çevrilmiştir.
“doch” kelimesi cümlenin akışına göre vurguyu arttırmak için “yine de”
olarak çevrilebilirdi. (III,3)
“güzel” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Annesinin söylediği gibi “bir defalık Pazar gününün şerefine” şehir parkının
kafeteryasındaki Elmalı kek ve kakao ile, beklenenin aksine ancak o zaman
çok hoş bir Pazar günü oldu
8. Almanca cümle “Und” ile başlamaktadır. Çevirmen bu yüzden Türkçe
cümlenin başında da “ve” bağlacını kullanmıştır. Ancak Türkçe cümlenin
başında bu bağlacın bulunması, Türkçe dilbilgisi kurallarına aykırıdır. Bu
bağlaç Türkçe’ye “-de, -da” ekiyle aktarılabilirdi. Almanca cümlede geçen
“bestellen (ısmarlamak)” kelimesi “yemek” ile “Planschbecken” ifadesi
Türkçe'ye “Parkur” ile karşılanmıştır. Oysa bu kelime “sığ havuz” anlamına
gelir. Cümle bağlamında “küçük havuz” olarak da kullanılabilirdi. Cümlede
324
geçen “sogar” kelimesi de “da” dahi ekiyle çevrilmiştir Oysa sözcüğün
karşılığı “bile”dir. (III,3)
Çevirmen bunun yerine sadece “üstüne üstlük” ifadesini kullanmakla
yetinseymiş daha doğru olurmuş. Ancak bu ifade “kremalı dondurma”
kelimelerinin önünde değil, cümlenin başında kullanılmalıydı. Cümlenin
vurgusu değişmiştir. (III,5)
Almanca cümlede yer alan “noch eine Portion” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. İfadenin Türkçe karşılığı “bir porsiyon daha” olmalıdır. (III,2)
9. Almanca cümlede geçen “konnte seine Mutter sich nicht verkneifen, zu
sagen” ifadesi, “Annesi yalnızca (...)diye söylemekle yetindi” olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu “ (...) demekten alamadı kendini annesi” olacaktır.
(III,3)
Almanca cümle art arda sıralanmış iki temel cümleden oluşmuştur. Türkçe
cümlede ise iki cümlenin iç içe geçtiği görülür. Ancak bunun nedeni
cümlenin bu şekliyle Türkçe'nin dil yapısına daha uygun olması olabilir.
Almanca cümlede yer alan “nur” kelimesi Türkçe'de yanlış yerde kullanılmış,
bu da cümlenin anlamında bir değişime yol açmıştır. (III,5)
10. Türkçe çeviride ikinci temel cümle bölünerek öznesi cümlenin başına
alınmıştır. (III,5)
325
11. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
Çevirmen cümlede kopukluk oluşmaması amacıyla zamirin yerine ismi
kullanmıştır.
12. Almanca cümlede yer alan “Weniger gut trainiert” ifadesi, Türkçe'ye “o
kadar da antrenmanlı değildi” olarak çevrilmiştir. Bu bağlamdan yola
çıkılırsa önceki cümlede kast edilenin de “Anton'un kasları” sonucuna varılır.
Dolayısıyla bu durum cümlenin içeriğinin değişmesine yol açar. (V)
İfadenin Türkçe karşılığı “Kasları ise daha az antrenmanlıydı” olmalıdır.
Ayrıca Almanca cümle olumlu bir cümleyken Türkçe cümle olumsuz bir
cümle olmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “beim Aufstehen” ifadesi Türkçe'ye “yataktan
kalkar kalkmaz” olarak çevrilmiştir. Doğrusu “kalkarken” olacaktır. (III,3)
Türkçe cümlede yer alan “en acı şekliyle” ifadesi cümleye eklenmiştir.
(III,1)
13. Almanca cümlede geçen “Und richtig schlimm wurde es” cümlesi
“durumun fecaatini daha da iyi anladı” olarak aktarılmıştır.Doğrusu “daha da
kötü oldu” olacaktır. Almanca cümlenin öznesi “es” iken Türkçe'de gizli özne
“o” olmuştur.Çevirmen “anladı” kelimesini ekleyerek hem yüklemi
değiştirmiş, hem de cümlenin yapısını değiştirmiştir. (III,1) ; (III,5)
14. Almanca cümle soru cümlesiyle başlar ve onu bir temel cümle takip eder.
Oysa Türkçe cümlede soru cümlesinin ardından gelmesi gereken temel cümle
326
bölünüp, özne soru cümlesinin başına getirilmiştir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “beim Abschied” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu ifade Türkçe'ye “Anton'u uğurlarken” olarak çevrilebilirdi.
Almanca cümlede geçen “eigentlich (-ki)” kelimesi anlamı Türkçe'ye
aktarılmamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “kadın” ifadesi, Almanca cümledeki “sie”nin karşılığı
olarak kullanılmıştır. Ancak bu ifade Türkçe'de son derece kaba bir etki
yaratmaktadır. Oysa Almanca'da böyle kaba bir ifade söz konusu değildir.
“Sie” kelimesinin karşılığı olarak Türkçe'de “annesi” kelimesi kullanılabilirdi.
(III,3)
Almanca’da soru cümlesini takip eden temel cümlenin zamanı
“Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dır. Türkçe cümlenin ise zamanı “dili
geçmiş zaman”dır. (III,4)
15. Almanca cümlede geçen “Ach, so in der Nachbarschaft” ifadesi, Türkçe'ye
“Yakınlarda” olarak çevrilmiştir. “Yakınlarda” kelimesi, Türkçe'de zaman
bağlantılı olarak kullanılır. Mekan bağlantılı olarak ise “bu civarlarda” ifadesi
kullanılmaktadır. Ayrıca Almanca cümlenin başında yer alan “Ach” ünlemi de
Türkçe'ye “Ee” olarak çevrilebilirdi. Ayrıca Almanca cümlede geçen
“unbestimmt” kelimesi Türkçe'ye “pek de kesin sayılamayacak” olarak
çevrilmiştir. Türkçe'deki ifade yanlış değildir, ancak “belirsiz” kelimesi
kullanılabilecekken cümle gereksiz yere uzatılmıştır. (III,3)
327
16. Almanca cümlede cümlenin başında, bir üst cümlede geçen ifade
tekrarlanırken, Türkçe cümlede bu ifade cümlenin ortasında yer aldığı için aynı
etki sağlanamamıştır. (III,5)
17. Almanca cümlede geçen “endlich” ve “fühlte” kelimeleri, Türkçe cümlede
yer almamıştır. (III,2)
18. Almanca cümlede geçen “klingeln” kelimesi Türkçe'ye “kapıyı çalmak”
olarak çevrilmiştir. Oysa bu kelime “zili çalmak” anlamına gelmektedir. (III,3)
19. Almanca cümlede geçen “öffnete ihm” ifadesi “onu karşısında görünce”
olarak çevrilmiştir. Oysa bu ifade “kapıyı (ona) açtı” anlamına gelmektedir.
“Sagte” kelimesi için de “sordu” karşılığı kullanılmıştır. Oysa Almanca
cümlede “dedi” kullanılmıştır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “Du Anton?” ifadesi Türkçe'ye “Anton sen misin?”
olarak aktarılmıştır. Almanca cümledeki ifade hayret içerirken, Türkçe
cümlede bir “tanıyamama durumu” söz konusudur. Söz konusu ifade için
önerilen karşılık “Anton?”dur. Böylelikle çevirmenin “sen misin?” ifadesini
gereksiz ve yanlış olarak kullandığı görülmektedir. (III,1)
Almanca cümle iki temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle ise bir temel
ve bir zaman yan cümlesinden oluşmaktadır. (III,5)
Sayfa 13
328
1. Almanca cümlede düz bir anlatım söz konusudur. Yani herhangi bir
kelimenin vurgulanması söz konusu değildir. Ancak Türkçe cümleye
baktığımızda "burada" kelimesinin vurgulandığını görürüz. (III,5)
2. Almanca cümlede geçen “dann” kelimesi Türkçe cümlede “git” ile
karşılanmıştır. Bu kelime Türkçe cümlede “o zaman” ile karşılanmalıydı.
(III,3)
Almanca cümle bir temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle ise iki temel
cümleden oluşur. (VIII)
3. Almanca cümlede geçen “Setzen?” kelimesi yalın haldedir. Yani “oturmak”
anlamına gelir. Sonundaki soru işaretini de “mi, mu” soru ekiyle karşılamak
mümkündür. Sonuç itibarıyla söz konusu ifade Türkçe'ye “oturmak mı?”
olarak aktarılmalıydı Almanca cümlede geçen “Oh ja” ifadesi Türkçe “aaa,
evet” anlamına gelmektedir. Türkçe cümlede kullanılan “ah” ünlemi ağrı
belirtisidir. Almanca’daki “oh” ünleminin verdiği sevinç anlamı Türkçe’de
“aaa” ile karşılayabilirdi. (III,3)
4. Almanca cümlede geçen ve koltuğu açıklayan “der zum Glück gut gepolstert
war” yan cümlesi Türkçe cümleden çıkarılmıştır. Cümle koltuk kelimesini
açıklar. Genellikle açıkladığı kelimenin önünde çevrilir. Ancak bu cümlede
koltuk kelimesinin arkasında ve iki kısa çizginin arasında çevrilmelidir. “ -
neyse ki yumuşaktı -” gibi. (VII)
Almanca cümlede geçen “streckte die Beine weit von sich” ifadesi Türkçe'ye
329
“bacaklarını öne doğru uzattı” olarak çevrilmiştir. Oysa bu ifade sadece
“bacaklarını uzattı” anlamını taşımaktadır. (III,1)
5. Almanca cümlede geçen - für Anton ganz unerwartet – ifadesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Ancak bunun nedeni çevirmenin bu kısmı cümleye eklemiş olması halinde
cümlenin çok uzayacak olması ve anlaşılmayı zorlaştıracak olması olabilir.
Çevirmen Türkçe cümlede bu kısmı atlamış olmasına rağmen aynı etkiyi
yaratabilmiştir.
6. Almanca cümle art arda gelen iki temel cümleden oluşmuştur. Ancak
Türkçe cümlede ikinci temel cümlenin öznesinin, cümlenin en başına
getirildiği görülür. (III,5)
Almanca cümlenin birinci temel cümlesi yani “Ich hab leider nicht viel Zeit”
ifadesi Türkçe'ye “Maalesef bugün sana ayıracak zamanım yok” olarak
çevrilmiştir “bugün sana ayıracak.” Kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
“viel” kelimesi de cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca ikinci temel cümlede geçen “sagte entschuldigend” ifadesi
Türkçe'ye “konuşmaya başladı” olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “dedi özür
dileyerek” olacaktır. (III,3)
7. Almanca cümlede geçen “drüben” kelimesi “içeride” olarak kullanılmıştır
Ancak bu kelime kullanıldığı taktirde Anton'un dışarıda olduğu anlamı
doğabilmektedir. “Diğer tarafta” ifadesi kullanılabilirdi. (III,3)
330
8. Almanca cümlede geçen “die Tüte” yalın haldedir. Türkçe cümlede iyelik
eki almıştır. Ancak bu iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır. (IV)
9. Almanca cümlede geçen “möchte ich doch schnell erfahren” yan cümlesi
Türkçe cümlede “çok merak ettim, kısaca anlat” ile karşılanmıştır. Çevirmen
“erfahren (öğrenmek)” kelimesini “çok merak ettim” ile karşılamıştır. (III,3)
“anlat” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Türkçe cümlede geçen “gitmeden önce” ifadesi cümledeki yeri itibarıyla
yanlış yerdedir. Bu ifadenin cümlenin başında, ama bağlacından sonra
kullanılması gerekmektedir. Aksi taktirde cümleden, gidecek olanın “Anton”
olduğu sonucu çıkmaktadır. (III,5), (V)
Geri dönecek kişinin “Psikolog Ruhsil” olduğunun cümlede açıkça belli
olması için “hastamın yanına” ifadesi cümleye eklenebilir. Almanca cümlede
geçen ve “tekrar” sözcüğü ile karşılanması gereken “wieder” kelimesi
cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
• Başlık
10. Almanca cümlede "Anton" kelimesi sonda yer alırken, Türkçe cümlede cümle
başında bulunmaktadır.Almanca cümlede “Rudolf” ismi “Ru- Rudolf”
şeklinde yer alırken, Türkçe cümlede kısa çizginin yerini üç nokta almış ve
“Ru...Ru...Rudolf” şeklinde cümlede yer almıştır. (III,5)
331
Türkçe cümlede geçen “önce” kelimesi, Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
11. Almanca cümlede geçen “würde” yardımcı fiili, “gewöhnen” kelimesinin 1.
tekil şahısa göre Konjunktiv II nin çekimidir. Buna göre “alışmak” fiili
Türkçe'ye çevrilirken “alışamayacaktı” olarak çevrilmelidir. Ancak çevirmen
tarafından “alışamıyordu” olarak çevrilmiştir. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “kulağı” kelimesi, cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen ve “büyük ihtimalle”, “hiç”, ve “yeni” olarak
çevrilmesi gereken, “wahrscheinlich”, “nie” ve “neu” kelimeleri Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “zulegen” kelimesi “edinmek” anlamına
gelmektedir. Ancak Türkçe cümlede “söylemek” olarak yer almaktadır.
(III,3)
12. İçerik bakımından tutarsız cümle. (V)
Türkçe çeviride bir sonraki cümlede geçen “über (hakkında)” kelimesi
kullanılmıştır.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ne söylemiş olmalıydı ki?
13. Tutarlı çeviri cümle (II)
14. “Rudolf” yerine “o” zamiri kullanılmıştır. (III,5)
332
15. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
16. Türkçe cümlede geçen “söylemedi” kelimesi cümleye eklenmiştir. Ancak
bunun nedeni, cümlede bir kopukluk oluşmasını önlemek ve önceki
cümleyle bağlantı kurmaktır. (IV)
Türkçe cümlede geçen "yani" kelimesi, Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
17. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmaktadır. Ancak ikinci temel cümle
Türkçe cümlede yer almamaktadır. (VII)
Söz konusu cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“...diye cevap verdi Anton, duraksayarak.”
18. Türkçe cümlede geçen ve Almanca cümledeki “Informant” kelimesine
karşılık olarak kullanılan “müzevirlik” kelimesinin çocuklar tarafından
anlaşılması güçtür. Bunun yerine çocuklar tarafından anlaşılması daha kolay
olan “gammaz” veya “ispiyoncu” kelimelerinden biri tercih edilebilirdi.
Türkçe cümlede geçen “bugün pek formunda” kelimeleri Almanca cümlede
yer almamaktadır. (III,1)
Almanca cümlede geçen “In der Rolle” ifadesi, Türkçe cümlede “konusunda”
olarak geçmektedir. Türkçe’de de bu kelime “rol” ile karşılanabilecekken,
çevirmen onun yerine “konusunda” sözcüğünü kullanılmıştır. (III,3)
333
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibi
Anton ispiyoncu rolünde (olmaktan dolayı) kendini pek iyi hissetmiyordu.
19. Cümle, iki dilin farklı yapısından dolayı serbest fakat doğru olarak
çevrilmiştir. (III,3)
20. Almanca cümlede temel cümleyi takip eden yan cümle, yani , “wie sich
Rudolf entscheiden wird” ifadesi cümleden çıkarılmıştır. Buna bağlı olarak
da “ob für oder gegen mein Programm?” ifadesini “programımın lehinde mi
aleyhinde mi” yerine “beğenip beğenmediğini” olarak çevrilmiştir. Ancak
çevirmen cümleyi bire bir çevirseydi ortaya karışık ve anlamsız bir cümle
çıkacağından, anlamını vererek çevirmek durumunda kalmıştır. Ancak bunun
nedeni iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır. (IV)
Türkçe cümlede geçen “öyle mi” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Sayfa 14
1. Almanca'daki ifade kelime olarak olumsuzken, Türkçe'de olumlu olarak yer
almıştır. Ancak bunun nedeni önceki cümlenin "öyle mi" ifadesiyle son
bulmasıdır. Ancak anlam olarak bir farklılık söz konusu değildir.
334
2. Almanca cümlede geçen “sich für das Programm entscheidet!” ifadesi
“programı sürdürmesi” olarak çevrilmiştir. Bu ifade kelime anlamı olarak bir
şeyin lehinde karar vermek” anlamını taşır. Ancak daha önceki cümlelerde
çevirmen tarafından “beğenip beğenmediğini” olarak çevrilmiştir. Bu
cümlede de aynı şekilde kullanılması gerekirdi. (III,3)
Almanca cümlede geçen “wäre” kelimesi gerçek dışılığın ifadesinde
kullanılır. Ancak çevirmen bu kelimeyi atlayarak cümledeki gerçek dışı
anlamın kaybolmasına yol açmıştır. Çevirmenin Türkçe'de bu anlamı
kazandırabilmesi için yüklemi "önemliydi" olarak çevirmesi gerekirdi.
(III,2), (III,5)
3. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
4. Almanca cümlede geçen “wo” yan cümle bağlacı Türkçe'ye "esnada, sırada"
olarak çevrilmesi gerekirken “çünkü” olarak çevrilmiştir. (III,5)
Almanca cümlede yer alan “dass Satz” ın zamanı “Perfekt (dili geçmiş
zaman) dır. Oysa Türkçe cümlede aynı kısmın zamanı “Präsens (şimdiki
zaman)” dir. (III, 5)
Cümlede geçen “jetzt” ve “fast” kelimeleri Türkçe cümlede yer
almamaktadır. “fast” sözcüğünün Türkçe'ye “korkmak” sözcüğünün önünde
“neredeyse” olarak çevrilmesi gerekmektedir. ”jetzt” kelimesinin ise
Türkçe'ye “şimdi” olarak ve cümle başında çevrilmesi gerekirdi. (III,2)
Cümle aynıyla Türkçe'ye aktarıldığında anlam olarak bir eksiklik ortaya
çıktığından Cümlenin sonuna bir öneki cümleyle daha iyi bağlantı kurulması
335
açısından “daha da önemli” ifadesi eklenebilir.
“korkmam gerektiği sırada, daha da önemli.”
5. Almanca cümlede yer alan “im Stich gelassen?” ifadesi dili geçmiş zamanın
3. tekil şahısa göre çekilmiş halidir. Önceki cümlede geçen ifadenin aynen
tekrarlanmaması amacıyla kısaltılarak tekrarlanmıştır. Ancak çevirmen
tarafından yalın halde ve sonuna soru eki eklenerek çevrilmiştir. (III, 5)
Almanca cümlede geçen “fragte” kelimesi orijinal cümleden çıkarılmıştır.
(III, 2)
“Birden” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III, 1)
Almanca cümlede geçen “alarmiert” kelimesi Türkçe'ye “heyecanlanmıştı”
olarak çevrilmiştir, ancak doğrusu “heyecanla” olacaktır. (III, 3)
6. Orijinal metindeki cümle art arda gelen iki temel cümleden oluşmaktadır.
Oysa Türkçe cümlede ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı cümlenin
başına alınmıştır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “seansı” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III, 1)
Almanca cümlede geçen “antworten” kelimesi Türkçe'ye “açıklamak” olarak
çevrilmiştir.
Oysa doğrusu “cevaplamak” olacaktır. (III, 3)
7. Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi ve “Nun (yani)” kelimesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III, 2)
Almanca cümlenin zamanı “perfekt(dili geçmiş zaman)” iken Türkçe
336
cümlenin zamanı “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dir. (III, 5)
Almanca cümlede vurgu “dreimal (üç kez)” kelimesindedir.Türkçe’de ise
vurgu “gelmemek” kelimesindedir. Türkçe cümlede de soru ekini “üç kez”
kelimesinin ardına eklemek gerekmektedir. (III,5)
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. “absagen (iptal etmek)” kelimesi “bildirmek” ile karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede “Ja (Evet)” kelimesinden sonra “nokta” gelmektedir.
Türkçe cümle ise “ve “ bağlacıyla devam etmektedir. Türkçe çeviride de
“evet” kelimesinden sonra “nokta” konulabilir, sonra cümleye “üstelik”
kelimesiyle devam edilebilirdi. (III,6)
10. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
11. Türkçe cümlede geçen ve güçlü korkunun tıp dilindeki karşılığını belirten
“fobi” kelimesi Almanca cümlede yer almamaktadır. Çevirmenin, çocukların
anlayabilmesi amacıyla “yani fobileri” açıklamasını cümleye eklemiş
olabilir.
Türkçe cümlede geçen “adı” kelimesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
Almanca cümlede geçen “sein Programm” ifadesi “özel bir program” olarak
çevrilmiştir Almanca cümledeki iyelik eki Türkçe cümlede
bulunmamaktadır. Bu ifade “özel Programı” olarak Türkçe'ye aktarılabilirdi.
337
(III,5)
Almanca cümlede yer alan ve “önceden” anlamına gelen “bereits” kelimesi
Türkçe cümlede kullanılmamış olduğundan, okuyucu programın uygulanma
zamanı hakkında yanlış bilgilendirilmektedir. Çevirmen bu hatayı
“uyguladığı” kelimesi yerine “uygulamış olduğu” ifadesini kullanarak
düzeltebilirdi. (III,4)
12. Almanca cümlenin başında yer alan “Mit großem Erfolg (üstelik büyük bir
başarıyla” ifadesi Türkçe'ye “Üstelik psikoloğun bu programı hastanın
üstünde başarılı da olmuştu” olarak yani açıklama yapılarak çevrilmiştir.
Bunun nedeni Türkçe'nin farklı dil yapısı dolayısıyla okuyucunun bir önceki
cümleyle bağlantı kurmakta güçlük çekecek olmasıdır. (IV)
Almanca cümlede geçen “wie es schien” ifadesi Türkçe cümlede “üstelik” ile
verilmiştir. Bu ifade "görünüşe göre" olarak Türkçe'ye çevrilebilirdi.
Almanca cümlede geçen “offenbar weitgehend” ifadesi Türkçe cümlede “bu
program sayesinde” olarak verilmiştir. Bu ifade Türkçe'ye “göründüğü kadar
büyük ölçüde” olarak çevrilebilirdi. (III,3)
Almanca cümlede “denn” temel cümle kendisine bağlanan bir ilgi yan
cümlesiyle bölünürken, Türkçe cümlenin bu kısmı sadece bir temel cümle
halindedir. Almanca cümlede ilgi cümlesinin hemen ardından temel cümle
devam ederken Türkçe cümle “ve” bağlacıyla bağlanan yeni bir cümleyle
sürmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi Türkçe cümlede Almanca
cümlenin yapısına sadık kalınmamıştır. Ancak bunun nedeni Almanca'nın dil
yapısı uyarınca cümleye eklenen yan cümle ve temel cümleler büyük
338
karışıklıklara yol açmazken Türkçe cümleyi anlaşılmaz kılabilmesidir.
Okuyucu yaşının 8-12 yaş grubu olduğu düşünülürse çevirmenin cümleyi
anlaşılır kılmak amacıyla cümle yapısında değişiklik yoluna gittiği sonucuna
varılabilir.
13. Almanca cümle bir soru cümlesi ve onu takip eden bir temel cümleden
oluşmuştur. Türkçe cümle ise temel cümlenin öznesiyle başlayıp soru
cümlesiyle devam etmektedir ve temel cümlenin ikinci parçasıyla son
bulmaktadır. (III,5)
Almanca cümlede soru cümlesinin ilk kısmı,yani “dass” bağlacının açıkladığı
temel cümle Türkçe cümlede yer almamaktadır. Bu cümle Türkçe’ye “- mi
şüpheleniyorsunuz?” olarak aktarılabilirdi. (VII)
Almanca cümlede geçen “können” modal yardımcı fiili ve “betroffen”
kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. Können modal yardımcı fiili
Türkçe'ye “yapabilmek, edebilmek” olarak çevrilir. Bu cümlede de “olmak”
fiilinin sonuna gelerek “olabileceğine” olarak çevrilmesi gerekirdi.
“Betroffen” kelimesi ise bu cümlede “sarsılmış” olarak aktarılabilirdi. (III,2)
14. Almanca cümlenin başında yer alan “Ich meine” temel cümlesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. Bu cümle Türkçe'ye “demek istediğim” olarak
çevrilebilirdi.(VII)
Almanca cümlede geçen “wenn” ve “eğer” olarak çevrilmesi gereken yan
cümle bağlaçları Türkçe'de “Belki” olarak verilmiştir. (III, 4)
Bu durumun sonucunda yüklemlerin sonuna “ise” gelmesi gerekirken “-
339
miştir, -muştur” gelmiştir.
Çeviriden bir cümlenin çıkarılması, Türkçe cümlede öznenin de değişmesine
yol açmıştır.
(III,5)
15. Almanca cümlede yer alan “erwiderte Herr Schwartenfeger mit fester
Stimme.” Türkçe cümleden çıkarılmıştır. Çevirmen bu cümleyi bir sonraki
cümleye ekleyerek çevirmiştir. (VII)
Türkçe cümle içerik bakımından tutarsızdır. (V)
Almanca cümlenin içeriği aşağıdaki gibidir;
“Igno von Rant'ın hazırlık- programında ne kadar ilerlediği düşünülürse”
16. Çevirmen bir önceki cümlenin devamını yani “erwiderte Herr
Schwartenfeger mit fester Stimme” temel cümlesini bu cümlenin sonuna
ekleyerek cümlelerin yerini değiştirmiştir. Bu cümle Türkçe'ye “Bay
Ruhsil'in sesi kendisinden emin olduğunu gösteriyordu” olarak aktarılmıştır.
Yani cümlenin değiştirilmiştir. (III,5)
“mit fester Stimme” ifadesi Türkçe'ye “sesi kendisinden emin olduğunu
gösteriyordu” olarak,. Oysa doğrusu “kararlı bir sesle” olacaktır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “erwiderte” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelimenin Türkçe'ye "karşılık verdi" olarak aktartılması
gerekirdi. (III,2)
340
17. Almanca cümle art arda gelen iki temel cümleden oluşmaktadır. Oysa Türkçe
cümlede birinci temel cümle bölünerek araya ikinci temel cümle girmiştir.
(III,5)
Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi Türkçe'ye “söyledi” yerine
“konuştu” olarak çevrilmiştir. (III,3)
18. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
19. Almanca cümle “ve bağlacı” ile bağlanmış iki temel cümleden oluşmaktadır.
Birinci temel cümlenin öznesi Almanca'da “Desensibilisierungs –
Programm(Hassasiyetin giderilmesi- Programı)” iken Türkçe'de “programın
uygulanışı” olmuştur. Bunun nedeni yüklemin de değiştirilmiş olmasından
kaynaklanmaktadır. Almanca cümlenin yüklemi “ist sehr anstrengend” iken
Türkçe'ye “kolay değil (çok yorucudur)” olarak yani ifadenin anlamı
verilerek çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “uygulanışı” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1 )
* “Durchhaltevermögen” kelimesi Türkçe'ye “dayanıklılık” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu kelime Türkçe'de “istemek” fiiliyle birlikte
kullanılmamaktadır. “Dayanma gücü” ifadesi hem Almanca aslına daha
uygun düşmekte, hem de “istemek” fiiliyle kullanılmaktadır.
341
Sayfa 15
1. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
2. Almanca cümle “Aber” temel cümle bağlacıyla başlamaktadır. Bu bağlacın
Türkçe cümlede “ama” ile verilmesi gerekirken “neyse” ile verilmiştir.
Çevirmen Türkçe cümlede bağlacı değiştirmiştir. (III,5)
“içerdeki” kelimesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
3. Türkçe cümlede geçen “senden” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
Almanca cümledeki “nur (ancak)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
Almanca cümle bir “ellipse (kesik cümle)” dir. Türkçe’de ise cümle
tamamlanmış olarak verilmiştir. (III,5)
4. Almanca cümle “Wenn” yan cümle bağlacıyla başlamaktadır. Türkçe
cümlede ise bu bağlacın karşılığı olan “Eğer” kelimesi verilmemiş, bu bağlaç
“görmek” kelimesinin arkasına eklenen “-se” ekiyle verilmiştir. Bu durum
anlam açısında bir değişikliğe yol açmamıştır. Ancak Almanca cümlede
varolan vurgu, bu yüzden Türkçe cümlede kaybolmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “wiedersehen” kelimesi “tekrar görmek” anlamına
gelmektedir. Ancak çevirmen tarafından “görürsen” olarak çevrilmiştir. Yani
bileşik kelimenin ilk kelimesi çevrilmemiştir. Almanca cümlede yer alan
342
“mach ihm ganz viel Mut!” ifadesi Türkçe'ye “onu yüreklendir” olarak
çevrilmiştir. Bunun nedeni Türkçe'nin farklı dil yapısı uyarınca “cesaret”
kelimesinin önüne sıfat gelmemesidir. Çevirmen muhtemelen aynı kelimeyi
tekrarlamak istemediğinden dolayı, eş anlamlısını kullanmıştır. Ancak
Türkçe'deki tekrarlar anlamı kuvvetlendirdiklerinden ve Almanca'da da aynı
kelimenin önüne sıfat getirilerek etkisi arttırıldığından, orijinaldeki vurguyu
sağlamak için “yüreklendirmek” yerine “cesaretlendirmek” kelimesi tercih
edilmeliydi. (III,3)
Almanca cümlede geçen “dann” temel cümle bağlacının Türkçe karşılığı “o
zaman”dır. Ancak bu iki bağlacın aynı cümlede bir arada bulunması, anlam
açısından bozukluğa yol açacağından, çevirmen bu bağlacı cümlede
kullanmamıştır. (IV)
Almanca cümledeki son temel cümle yani “mach ihm ganz viel Mut!”
cümlesi kurallı bir cümledir. Ancak Türkçe'ye devrik cümle olarak
çevrilmiştir. (III,5)
Almanca’daki “kısaçizgi” Türkçe’de “virgül” ile karşılanmıştır. (III,6)
5. Almanca cümle bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşmaktadır Yan
cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” temel cümlenin
zamanı “Plusquamperfekt” yani “mişli geçmiş zaman” dır. Ancak Türkçe
cümlede temel cümlenin zamanı “Pefekt (dili geçmiş zaman)” dır. (III, 5)
Almanca cümlede geçen “entgegnen konnte” ifadesi Türkçe'ye “yanıt
vermesine fırsat kalmadan” olarak aktarılmıştır. “fırsat kalmadan” ifadesi
cümleye eklenmiştir. (III,1)
343
Almanca cümledeki “können (yapabilmek, edebilmek)” modal fiili Türkçe'ye
Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “Wartezimmer”kelimesi Türkçe'ye sadece “oda”
olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu “bekleme odası” olacaktır. (III,3)
6. Almanca cümlede geçen “verwirrt” kelimesi Türkçe'ye “tepe sersemi” olarak
çevrilmiştir. Türkçe'de böyle bir deyim bulunmamaktadır. Bu kelimenin
Türkçe karşılığı “aklı karışmış bir biçimde” olacaktır.
Almanca cümlenin yüklemi olan “stand auf” Türkçe'ye “oturup kaldı” olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu “ayağa kalktı” olacaktır. (III,3)
Türkçe çeviride yapılan bu değişiklikler cümlede anlam değişikliğinin
meydana gelmesine neden olmuştur. (V)
7. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
8. “viel” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
9. Almanca cümlede geçen “Ziemlich” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelimenin Türkçe'de “oldukça” sözcüğü ile karşılanması
gerekirdi. (III,2)
Almanca cümle devrik cümledir. Oysa Türkçe cümle kurallı bir cümledir.
(III,5)
Almanca cümlede geçen “mit lahmen Gliedern (her tarafı tutulmuş)” ifadesi
Türkçe'ye açıklama yapılarak “kol bacak ağrıları içinde” olarak çevrilmiştir.
344
Almanca cümlede yer alan “zuhause ankommen” ifadesi “eve dönmek” değil,
“eve varmak” anlamına gelir. (III,3)
Almanca cümledeki “zuhause“ kelimesi iyelik eki almamıştır. Oysa
Türkçe'de “evine” kelimesiyle karşılanmış olup iyelik eki almıştır. (III,5)
10. Almanca cümle art arda gelen bir ünlem cümlesi ve bir temel cümleden
oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise temel cümle bölünerek, araya ünlem
cümlesi girmiş, bu cümlenin ardından temel cümle devam etmiştir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “wohl (herhalde” kelimesi ince bir alayı ifade
etmektedir. Oysa Türkçe'de “diye düşündük” ifadesi ile karşılanmış ve
cümledeki ironi kaybolmuştur. (III,3)
Yazar, cümlenin ironik olduğunu belirtmek için tırnak içindeki cümlenin
sonuna ayrıca ünlem işareti koymuştur. Ancak Türkçe cümlede “ünlem”
yerine “virgül” kullanılmış olması, cümlenin ironik bir etki yaratmasını
önlemiştir. (III,6)
11. Almanca cümle, birbirini takip eden bir ünlem cümlesi ve bir temel cümleden
oluşmuştur. Ancak Türkçe cümlede temel cümle başa alınarak bölünmüş,
araya Almanca'daki ünlem cümlesi yerleştirilmiştir. (III,5)
Türkçe cümlede “Ünlem işareti” yerine virgül konmuştur. (III,6)
Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi Türkçe'ye “diye atıldı” olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kelimenin karşılığı “dedi” olacaktır. Çevirmen Anton'un
annesinin kızgınlığını daha çok vurgulamak için böyle bir çeviriyi tercih
etmiş olabilir. Ancak “iyi bildin” ifadesinin sonuna orijinal cümlede olduğu
345
gibi ünlem işareti koymuş olsaydı kızgınlık ifadesini sağlamış olurdu.
*Almanca cümlede geçen “mit finsterer Miene” ifadesi Türkçe'ye “ters bir
suratla” olarak aktarılmıştır. Ancak Türkçe'de böyle bir ifade
bulunmamaktadır. Çevirmen bunun yerine “asık bir yüzle ” ifadesini
kullanabilirdi.
12. Amanca cümlede geçen “fast” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Bu kelime “neredeyse” olarak Türkçe'ye aktarılabilirdi. (III,2)
Almanca cümlenin sonundaki “ünlem işareti” cümlenin ironik bir anlamı
olduğunu belirtmektedir. Ancak Türkçe cümlede ünlem yerine "nokta"
kullanılmış olması, cümlenin ironik anlamını yitirmesine neden olmuştur.
(III,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Şu Jürgen'de gece yatısına bile kalacağını düşündük neredeyse!
13. Almanca cümlede geçen “matt” kelimesi Türkçe'ye “şapşal şapşal” olarak
aktarılmıştır. Ancak bu kelime “yorgun” anlamına gelmektedir. (III,3), (V)
14. Tutarlı çeviri cümlesi. (II)
15. Almanca cümlede geçen “eigentlich” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır.Bu kelime Türkçe cümlede “aslında” sözcüğü ile
karşılanabilirdi. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “bu gece” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
346
Almanca cümlede “sich auf Wortgefechte einlassen” ifadesi "söz düellosu
yapmak" ile karşılanmıştır. “einlassen” kelimesi de “münakaşa etmek”
anlamına geldiğinden, anlamı güçlendirmesi açısından “yapmak” yerine
“girişmek” sözcüğü daha uygun düşebilirdi. (III,3)
16. Almanca cümle iki temel bir yan cümleden oluşmaktadır. Ancak Türkçe
cümle üç temel cümleden oluşmaktadır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “gidip yattı” ifadesi bir sonraki temel cümlenin bu
cümleye eklenmiş biçimidir. (VIII)
Almanca cümlede geçen “mitten auf den Küchentisch” ifadesi Türkçe'ye
“mutfak masasının üstü” olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu “mutfak
masasının ortası”olacaktır. Ayrıca orijinal cümlede yer alan “eine
Mathematik -Aufgabe nachrechnen” ifadesi Türkçe'ye “kendisini bekleyen
matematik ödevi” olarak aktarılmıştır. Ancak doğrusu “gözden geçirmesi
gereken bir matematik problemi” olacaktır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “angeblich” kelimesi Türkçe cümleden çıkarılmıştır.
Bu kelime Türkçe'ye “bahane ederek” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Türkçe çeviride yapılan bu değişiklik, cümlenin anlam bakımından orijinal
cümleyle eşdeğer olmamasına neden olmuş, cümle içerik açısından
değişikliğe uğramıştır. (V)
Orijinal cümlede yer alan “weil” yan cümle bağlacı, Türkçe cümleye
“obwohl” yani “karşın” olarak çevirmiştir. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
347
“Eşofmanı hışımla mutfak masasının ortasına bıraktı ve; gözden geçirmesi
gereken bir matematik problemini bahane ederek odasına çekildi.”
17. Almanca cümle bir temel cümle, bir mastar yan cümlesi, koşul yan cümlesi
ve bir de iki çizgi arasında yer alan arasözden oluşmaktadır. Türkçe cümle bir
zaman yan cümlesi, bir arasöz ve bir temel cümleden oluşmaktadır. Orijinal
cümlede geçen “würden” fiili cümleye “bir olayın gerçekleşmesi halinde”
anlamını kazandırmaktadır. Ancak Türkçe cümle bir kesinlik anlamı
içermektedir. (III,5), (V)
Almanca cümledeki mastar yan cümlesi bağlacı olan “um –zu” bağlacının
Türkçe'ye “-mek için, -mak için” olarak çevrilmesi gerekirken “sollen” modal
yardımcı fiili ile yani “meli,-malı” ile çevirmiştir. Ayrıca “wenn bağlacı” da
zaman ifade ediyormuş gibi yani “-inde” ekiyle çevrilmiştir. Ancak bu bağlaç
söz konusu cümlede koşul ifade etmektedir ve “-se, -sa” ekiyle çevrilmelidir.
(III,5)
Almanca cümlenin başında yer alan temel cümle, bu cümleden çıkarılarak bir
önceki cümlenin sonuna eklenmiştir. (VII)
Almanca cümlede geçen “einigermaßen” ve “inständig” kelimeleri cümleden
çıkarılmıştır. “einigermaßen” kelimesi “biraz olsun” ile “inständig” kelimesi
de “tüm kalbiyle” ile karşılanabilirdi.
Almanca cümledeki arasözün başında yer alan “was” kelimesi Türkçe
cümlede geçmemektedir. Bu kelime Türkçe'de “-ki” bağlacıyla
karşılanabilirdi. (III,2)
348
Almanca cümlede geçen ve iki çizgi arasında yer alan arasözün sonunda
ünlem işareti bulunmaktadır. Ancak Türkçe cümlenin bu kısmında herhangi
bir noktalama işareti yoktur. (III,6)
*Çevirmen Türkçe cümlede “dilek kipine” yer vermediği için, cümle küçük
vampirin akşam Anton'un camını tıklatacağının kesin olduğu anlamını
içermektedir. Ancak cümlede aynı zamanda Anton'un böyle olmasını
umduğu ifadesi yer almaktadır. Zaten kesin olan bir şeyin aynı zamanda
umulması, anlatım bozukluğuna neden olmaktadır.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ancak, küçük vampir bu gece penceresini tıklattığı taktirde – ki Anton tüm
kalbiyle böyle olmasını umuyordu- biraz olsun zinde olabilmek için hemen
yattı.”
18. Almanca cümle “Und” temel bağlacıyla başlayıp bağlaç olarak da
kullanabilen “dann” belirteciyle devam eder. Türkçe cümlede ise her iki
bağlaç yer almamaktadır. Bu iki bağlaç Türkçe'ye “O zaman” olarak
çevrilebilirdi. (III,5)
Almanca cümlede yer alan ve “istemek” anlamına gelen “wollen” modal
yardımcı fiili Türkçe cümlede “müssen” yani zorunluluk olarak “gerekmek”
kelimesiyle karşılanmıştır. (III,3)
Aynı şekilde Almanca cümlede geçen “neue, besorgniserregende
Entwicklung” ifadesi de Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
349
Sonra da Anton onunla, bay Ruhsil hakkında ve bay Safdilzade ile ilgili yeni
kritik gelişme üzerine mutlaka konuşmak istiyordu.
Sayfa 16
• Başlık
1. Almanca cümledeki “kısa çizgi”Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,6)
.
2. Almanca cümlede geçen “zeigte sich nicht” ifadesi Tükçe'de “ortalarda
yoktu” ile karşılanmıştır. Bu ifade içerik olarak yanlış değildir, ancak
Almanca cümledeki ifadenin tam karşılığı Türkçe'de “ortalarda
görünmüyordu” olarak verilebilirdi. (III,3)
3. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
4. Almanca cümlede geçen “Und schließlich war Samstag” ifadesi “Sonunda
Cumartesi gelip çattı” ile karşılanmıştır. Ancak Almanca'daki ifadeyi tam
olarak karşılaması açısından “gelip çattı” yerine “oldu” kelimesi daha uygun
olabilirdi. Almanca cümlede geçen “termin” kelimesi “buluşmak” ile
karşılanmıştır. Oysa doğrusu “Bay Ruhsil'de randevusu olduğu...” olacaktır.
Almanca cümlede geçen “Abend” kelimesi “gün” olarak çevrilmiştir. Oysa
bu kelimenin anlamı “akşam” dır.. (III,3)
350
5. Türkçe cümledeki geçen “akşam” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“Um halb acht (yedi buçukta)” ifadesi “yedi buçuğa doğru” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
6. Türkçe cümledeki “çünkü” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
7. Almanca cümlede geçen “sein Fenster” ifadesinde “pencere” kelimesi iyelik
bildiriyorken, Türkçe'de “yatak” kelimesi iyelik eki almıştır.
Ayrıca “kitabı açmak” anlamına gelen “aufschlagen” kelimesi “kucağına
koydu” olarak, “die dreizehn besten Geschichten” yani “En İyi On Üç
Hikaye” ifadesi “On Üç Korku Öyküsü” olarak çevrilmiştir (III,3)
8. Almanca cümlede geçen “eine schön gruselige Geschichte” ifadesi “daha
önceden hiç okumadığı bir öykü” olarak çevrilmiştir. Ancak bu ifade “epey
korkunç bir hikaye” anlamına gelir. (III,3)
9. Almanca cümle ve Türkçe cümle yapı olarak bazı farklılıklar göstermektedir.
Öncelikle Almanca cümle iki yan cümle ve bir temel cümleden oluşmaktadır
Türkçe cümle ise tek bir temel cümleden oluşmaktadır.
Almanca cümledeki “und” bağlacı iki yan cümlenin yüklemini birbirine
bağlarken, Türkçe'de iki zarf grubunu birbirine bağlar. Bu bağlacın
cümledeki yeri de yanlıştır. Söz konusu bağlacın “kendisine” kelimesinin
önünde yer alması gerekirdi.
351
Almanca cümlenin başında bulunan “als” bağlacı ise “landen” ve “sagen”
fiilleri için kullanılmışken., Türkçe cümlede sadece “seslenmek” kelimesi
için kullanılmıştır. Bunun nedeni “landen” fiilinin Türkçe cümlede fiil olarak
kullanılmamış olmasıdır. Türkçe cümlede geçen “aniden” kelimesi de
cümlede yanlış yerde yer almaktadır. Bu sözcük Almanca cümlede
“landete” ve “sagte” fiillerini tanımlayan bir zarfken, Türkçe cümlede sadece
“seslendi” kelimesini tanımlamaktadır.
Almanca cümlede “landete” kelimesi fiil olarak kullanılmışken, Türkçe
cümlede fiil kullanılmamış, Almanca cümlenin fiili “sıfat fiil” olarak ismin
önünde çevrilmiştir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “auf seinem Fensterbrett landete” ifadesi Türkçe'ye
“Pencerenin önüne tünemiş” olarak çevrilmiştir. Ancak “tünemek” kelimesi
“uçup gelmek” anlamını içermemektedir. Söz konusu kelime ise “konmak”
sözcüğüyle karşılanabilirdi. Aynı şekilde bu ifadede geçen “auf” edatı da
Türkçe'ye “önünde” olarak çevrilmiştir. “Fensterbrett (pencerenin önündeki
çıkıntı)” ifadesi de “pencere” ile karşılanmıştır. Doğrusu “üzerinde” olacaktır
Cümlede geçen “mit knarrender Stimme (kakırdayan bir sesle)” ifadesi
“cırtlak bir sesle” ile karşılanmıştır. Ayrıca almanca cümlede yer alan “sogar
richtig erschrocken” ifadesi de “adeta yerinden hopladı” ile karşılanmıştır.
Ancak Türkçe cümlede söz konusu ifade için kullanılan bu karşılık
okuyucunun gözünde bir resmin canlanmasına yol açarken, Almanca ifadede
bu durum görülmemektedir. Söz konusu ifade için çevirmen “gerçekten çok
korkmuştu” ifadesini kullanabilirdi Orijinal cümlede geçen “sagte” kelimesi
de “seslenince” olarak çevrilmiştir Oysa doğrusu “dediğinde” olacaktır.
352
Ayrıca Almanca cümlede geçen “Gestalt” kelimesi de “şekil” anlamına
gelmesine rağmen bu cümlede kullanıldığında Türkçe'deki anlam
bütünlüğünü bozmaktadır. Bu sözcük yerine “karaltı” veya “gölge” kelimeleri
tercih edilebilirdi. (III,3)
Yine “auf seinem Fensterbrett landete” ifadesinde geçen “seinem” zamiri
cümleden çıkarılmıştır. Bunun nedeni çeviri cümlede bu ifadenin sadece
“pencere” sözcüğüyle karşılanmış olmasıdır. Bu zamirin “pencere”
sözcüğünün sonuna eklenen iyelik ekiyle çevrilmesi gerekirdi. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Penceresinin pervazına aniden bir karaltı konduğunda ve kakırdayan bir sesle
"merhaba Anton" dediğinde ise gerçekten korktu.
10. Almanca cümlede geçen “schieben (ittirmek) ” kelimesi “sokmak” ile
karşılanmıştır. (III,3)
“elindeki” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“hastig (aceleyle)” kelimesi birikileme olan”apar topar” ifadesiyle
karşılanmıştır. (III,5)
11. Bu cümle Türkçe’de yer almamıştır. (VII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Küçük vampir odanın içerisine tırmandı ve yatağa yaklaştı
12. Almanca cümlede tırnak içinde yer alan cümle, cümlenin başında ye alırken,
Türkçe’de cümle sıralamaları değiştirilmiş, söz konusu cümlenin ortasında
353
yer almıştır. “und” bağlacı “iken (während)” olarak çevrilmiştir. Bu da
Almanca cümlede var olan art zamanlılık anlamının eş zamanlı olarak
aktarılmasına yol açmıştır. (III,5)
“zischen (tıslamak)” kelimesi “söylenmek” olarak, “denken (düşünmek)”
kelimesi de”sanmak” olarak, “sein (olmak)” kelimesi “beklemek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
13. Türkçe cümlede geçen “görüyorum ki” ifadesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,1)
“noch nicht mal (henüz)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
14. Almanca cümlede birbirine virgülle bağlanmış cümleler, Türkçe’de bağımsız
cümle olarak verilmiştir. Söz konusu Türkçe cümleye tırnak işaretinden sonra
“diye” kelimesiyle devam edilmeliydi. (VIII)
Türkçe cümlede geçen “çalışıyordu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“nicht wissen (bilmemek)” ifadesi “düşünmemek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ben.. ben bu denli erken geleceğini bilmiyordum!” diye savundu Anton
kendisini”
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
16. “krähzend (boğuk)” Türkçe’ye “garip” olarak aktarılmıştır. (III,3)
Almanca cümlede “kräftig” ve “nadelspitz” sıfatları arasında “virgül” varken
354
Türkçe’de “ve” bağlacı bulunmaktadır. (III,6)
“birbirine çarparak” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
17. Almanca cümlenin zamanı “Perfekt (dili geçmiş zaman)” iken Türkçe
cümlenin zamanı “Präsens (şimdiki zaman) dır.” (III,4)
“her zamankinden çok daha hareketli” ve “aslında” ifadeleri cümleye
eklenmiştir. (III,1)
18. “voll (dolgun)” ve “aussehen (görünmek)” kelimeleri Türkçe’de yer
almamıştır. (III,2)
“tifrot (koyu kırmızı, vişne rengi)” kelimesi” vişne çürüğü” olarak
aktarılmıştır. (III,3)
Almanca cümledeki “yan cümle” temel cümleyle birleştirilerek çevrilmiştir.
(III,5)
Sayfa 17
1. Almanca cümlenin tırnak içinde kısmı bir temel ve bir yan cümleden
oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise söz konusu kısımda üç temel cümle vardır.
(III,5)
“gierig” kelimesi Almanca’da hem “arzu etmek” hem de yemekle bağlantılı
olarak “tıkınmak”, “begierig” kelimesi de “sabırsızlanmak” anlamına
gelir. Almanca’da yazar sözcüğün eş anlamlarıyla bir kelime oyunu
yapmıştır. Türkçe’de bunu verebilmek için çevirmen “çok canı çekmek” ve
“çok istemek” ” ifadelerini kullanmıştır. (IV)
355
Temel cümle “und nun” bağlacıyla başlamaktadır. Ancak Türkçe cümleye
baktığımızda bu bağlacın yerine “bilmiş ol” ifadesinin kullanıldığını görürüz.
Bu bağlaç Türkçe'de “şimdi de” ifadesi ile karşılanabilirdi. (III,3)
Almanca cümlede geçen “endlich” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Bu
kelime Türkçe'ye “artık” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “Bay Ruhsil” ifadesindeki “bay” kelimesi cümleye
eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin tırnak içinde yer alan kısmı “ünlem” işaretiyle biterken,
Türkçe cümlede bu kısmın sonunda “virgül” bulunmaktadır. (III,6)
2. Almanca cümle tırnak içinde yer alan ve tek bir kelimeden oluşan bir soru
cümlesi ve onun ardından gelen bir temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe
cümleye baktığımızda ise, temel cümlenin bölünüp araya soru cümlesinin
yerleştirildiğini ve bu soru cümlesinden sonra temel cümlenin devam ettiğini
görürüz. (III,5)
Almanca cümlede yer alan “wiederholte” kelimesi Türkçe’de "sordu" olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kekime “tekrarlamak” anlamına gelmektedir. (III,3)
“çok” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
3. Almanca cümlede geçen “gierig” kelimesi Türkçe'de “öyle mi” ile
karşılanmıştır. Çevirmen aynı ifadeyi üç cümle boyunca tekrarlamak
istememiş olmasından dolayı, bu ifadeyi tercih etmiş olabilir. Ancak yazar,
356
Almanca'da tekrarlara çok yer verilmemesine rağmen “tekrarlama” yolunu
seçtiyse, çevirmenin de aynı tekrarı yapması gerekirdi. (III,3)
4. Almanca cümlede geçen “wieder” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu kelime Türkçe'ye “tekrar” veya “yine” olarak
çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede geçen “krächzend” kelimesi Türkçe'ye “tatsız” olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kelime “boğuk” anlamına gelmektedir. (III,3)
5. Almanca cümlede geçen “natürlich” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Bu kelime Türkçe'ye “tabii ki” olarak" çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlenin zamanı “Präsens” yani “şimdiki zaman”dır. Oysa
Türkçe'de kullanılan zaman “dolaylı geçmişin bildirme kipi” yani kişinin
başkasından duyduğu veya farkında olmadan işlediği bir kılışın ifadesinde
kullanılan zaman kipidir. (III,4)
Almanca cümlede “gierig” ve “begierig” kelimeleri arasında ses açısından da
bir benzetme olduğu halde Türkçe cümlede bu verilememiştir. Bu da
Türkçe'nin farklı yapısından kaynaklanmaktadır. (IV)
6. Bu cümle Türkçe çeviride yer almamaktadır. (VII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir ;
Programa başlamayı çok istiyorum.
357
7. Almanca cümle biri tırnak içinde olmak üzere iki temel cümleden
oluşmaktadır. Ancak Türkçe cümlede tırnaktan sonraki bölüm çıkarılmıştır.
(VII)
Almanca cümlede yer alan “vorher” kelimesi cümlede yer almamıştır. Bu
kelime Türkçe'ye “önce” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümle “Wir” ile başlamıştır. Çevirmen bunu Türkçe'nin sondan
eklemeli bir dil olması sebebiyle kelimenin arkasına eklediği “mız” takısıyla
vermiştir. Ancak Türkçe'de de Almanca'dakine benzer bir yapıyı kullanmak
maksadıyla “wir” kelimesini “bizim” kelimesiyle ile karşılayabilirdi. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bizim... bizim önce bir şey konuşmamız gerekiyor!”diye itiraz etti Anton
8. Almanca cümle tırnak içinde ter alan ve tek kelimeden oluşan bir soru
cümlesi ve onu takip eden bir temel cümleden oluşmaktadır. Ancak Türkçe
çeviride cümleler ayrı olarak verilmiştir . (VIII)
Çevirmenin böyle bir çeviriyi tercih etmesinden dolayı iki cümleyi birbirine
bağlayan “sagte” yani “dedi” kelimesi ve “der Vampir” yani “Vampir”
kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
9. Almanca cümlede “besprechen” kelimesinin tekrar edilmemesi amacıyla
“und was?(peki ne)” cümlesi kurulmuştur. Ancak Türkçe’de “konuşmak”
kelimesi kullanılmadığı takdirde cümlede bir eksiklik meydana gelecektir.
358
Çevirmen bunun oluşmaması için “cümleyi “ne konuşacağız?” şeklinde
tercüme etmiştir. (IV)
10. Almanca cümle iki temel cümle ve bir de mastar yan cümlesinden
oluşmaktadır. Türkçe cümle ise bir temel cümle ve bir yan cümleden
oluşmaktadır. Almanca cümlenin başında yer alan temel cümle Türkçe
cümlede bulunmamaktadır. (VII)
Almanca cümlede geçen “probleme” kelimesi “konular” olarak çevrilmiştir.
Oysa bu kelime Türkçe'ye aynı şekilde “problemler” olarak çevrilebilirdi.
(III,3)
Türkçe cümlede geçen “hiç de” ifadesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Çevirmenin cümlede yaptığı değişiklikler sonucu cümlenin içeriği de
değişmiştir. (V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Besbelli morali oldukça bozuktu, onunla ciddi problemler hakkında
konuşmak için şartlar uygun değildi.
11. Almanca cümlede geçen “es” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu
kelime Türkçe'ye “bunu” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
1
METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ (Das rätselhafte Programm, s. 6070)
360
Sayfa 60
• Der eigentliche Grund
(başlık)
1. Aber wir haben noch gar nicht
über den eigentlichen Grund
gesprochen, weshalb ich hier
bin“, sagte Anna jetzt und
schaute Anton zärtlich an.
2. „Über den eigentlichen
Grund?“ wiederholte Anton.
3. Gerade war er soweit gewesen,
dass er sich nach den Namen
des Verehrers erkundigen
wollte.
4. Doch nun würde ihn Anna
bestimmt vorwerfen, dass er
kein Interesse hätte, den Grund
ihres Herkommens zu erfahren,
und so verschob er die frage
auf später.
Sayfa 65
• Esas Neden
1. Anna, “Burada oluşumun esas
nedeni hakkında konuşmadık
daha,” diyerek şefkatle Anton'a
baktı.
2. Anton,”Esas neden mi” diye
onun sözlerini tekrarladı.
3. Halbuki Dorothee Teyzenin
hayranının adını öğrenebilmek
için konuşmayı tam da
kıvamına getirmiş
bulunuyordu.
4. Ama şimdi Anna'nın geliş
nedeni ile ilgilenmezse onu
tekrar kırıp üzebilirdi.
Bu nedenle soracağı soruyu
erteledi.
361
5. Anna schaute ihn aus großen,
glänzenden Augen an.
6. „Es geht um das Programm!“
7. „Um das Programm?
8. Ja! Rüdiger hat mir so viel
davon erzählt“, erklärte sie,
verbesserte sich aber gleich
darauf:
9. „Nein so viel auch nicht – du
kennst ihn ja!
10. Jedenfalls, seine... seine
Andeutungen haben sehr
vielsprechend geklungen.
11. Und jetzt überlege ich, ob ich
das Programm nicht vielleicht
doch machen möchte!"
5. Anna kocaman ve parlak
gözleriyle ona baktı.
6. “Konu programla ilgili.”
7. “Program mı?”
8. “Evet Rüdiger bana çok şey
anlattı,” diye açıkladıysa da
hemen arkasından düzeltmek
gereğini hissetti:
9. “Hayır, çok şey sayılmaz
aslında...onu bilirsin!
10. Yine de anlattıkları bana yeter
11. Acaba o programa ben de
katılabilir miyim diye
düşünüyorum!”
362
12. „Tatsächlich?“
13. „Na ja, meine Eckzähne... sie
wachsen immer noch –„
14. Anna lachte verlegen.
15. „Dabei habe ich mich so
angestrengt, damit sie nicht
länger werden!“
16. „Aber Willenskraft allein reicht
eben nicht aus“, erklärte sie
nach einer Pause und seufzte
traurig.
17. „Niemand kommt gegen
seine Natur an, sagt meine
Großmutter, Sabine die
Schreckliche.
18. Sie ist übrigens ganz glücklich
über meine Zähne.“
19. Anna kicherte verschämt
12. “Gerçekten mi?”
13. “Şey, evet, köpek dişlerim...
hala uzuyorlar aslında...”
14. Anna utangaç utangaç
gülümsedi.
15. “Halbuki uzamasınlar diye öyle
çaba gösterdim ki!”
16. Biraz ara verdikten sonra büyük
bir hüzünle,”Salt istemek
yeterli olmuyor,” diye söylendi.
17. “Büyükannem Korkunç Sabine
hiç kimse doğasına karşı
gelemez der.
18. Üstelik dişlerim uzuyor diye
pek de mutlu.”
19. Anna yine utançla kıkırdadı.
363
20. „Aber so einfach, wie meine
Großmuter glaubt, ist es mit der
Natur leider nicht!“ sagte sie
dann.
Sayfa 61
1. „Immerhin ist es auch meine
Natur, die mich zu dir hinzieht
und gegen die ich genauso
wenig ankomme!
2. Und da du nun mal kein
Vampir werden willst...”
3. „N- nein!“ erwiderte Anton
hastig.
4. „Also, deshalb hab ich mir
gedacht:
5. „Wenn du nicht so werden
willst wie ich, sollte ich
vielleicht versuchen so werden
wie du!“
6. „Du – wie ich?“ fragte Anton
überrascht.
20. “Ama büyükannemin inandığı doğa konusu o kadar basit değil.
Sayfa 66
1. Beni sana doğru iten şey de
aynı şekilde benim doğam!”
2. Ve sen vampir olmayı
istemiyorsun bile.
3. Anton pür telaş bir halde
“Hayır istemiyorum” dedi.
4. İşte bu durumda ben de
şöyle düşündüm:
5. Eğer sen benim gibi olmak
istemiyorsan, ben senin gibi
olmayı denemeliyim!”
6. “Sen...benim gibi mi?
Anton çok şaşırmıştı.
7. Ja, durch das Programm!
364
8. Falls es wirkt, könnten wir
viel öfter zusammen sein, wir
würden zusammen in die
Schule gehen, ach tausend
Dinge konnten wir tun!
9. Und Rüdiger sagt, das
Programm würde wahre
Wunder vollbringen”
10. „Herr Schwartenfeger, der
Psychologe, sagt das“
erwiderte Anton, den Annas
gefühlvolle Worte eigenartig
berührt hatten.
11. „Umso besser“, meinte
Anna.
12. „Dann ist es doch unbedingt
einen Versuch wert, findest du
nicht?“
13. Sie sah ihn ratsuchend an.
7. Evet, bu programı
uygulayarak!”
8. Etkili olursa daha fazla bir
araya gelebiliriz, hatta belki
okula bile gidebiliriz, binlerce
şey yaparız!
9. Rüdiger bu programın gerçek
bir mucize olduğunu söylüyor”
10. Anna’nın duygu yüklü
sözcüklerinden fazlasıyla
etkilenen Anton. “Bay Ruhsil,
şu psikolog da öyle düşünüyor
zaten.” diye atıldı.
11. Anna "Çok daha iyi," dedi.
12. “O zaman en azından bir kez
denemeye değer, sen de öyle
düşünmüyor musun?”
13. Soru işaretleriyle dolu gözlerini
Anton'a dikmişti.
365
14. Anton nickte. „Ja!“
15. „Und diesen Versuch möchte
ich wagen – wenn du mir dabei
hilfst“, erklärte Anna.
16. „Ich?“
17. „Ja! Indem du mir alles über
das Programm erzählst!“
18. Ich kann dir aber nur das sagen,
was ich weiß" entgegnete
Anton.
19. Anna lächelte
20. „Ja, alles, was du weißt!“
21. Anton hustete ein paar Mal.
22. Verlegen setzte er sich zu Anna
aufs Bett, und mit rauher
Stimme begann er zu erzählen:
14. Çocuk başını salladı. “Evet!”
15. Anna, “Bana yardımcı olursan
bu denemeyi yapma cesaretini
göstereceğim” diye açıkladı.
16. “Ben mi?”
17. “Evet! Bana program hakkında
her şeyi anlatmalısın”
18. “Sana ancak bildiğim kadarını
söyleyebilirim”
19. Anna gülümsedi.
20. “Evet! "Ne biliyorsan anlat!”
21. Anton birkaç kere öksürerek
genzini temizledi.
22. Çekingen bir tavırla Anna'nın
yanına, yatağın üstüne oturdu,
çatlak bir sesle konuşmaya
başladı:
366
23. Von dem Sonnenöl, der
Sonnencreme, den gelben
Kleidungsstücken, der
Sonnenbrille, dem
Lichtapparat, dem
Entspannungsstuhl.
Sayfa 62
1. Und er wiederholte für Anna –
so gut er konnte- ein paar der
Entspannungsübungen von
Herrn Schwartenfeger.
2. Je weiter er kam, desto
aufgeregter wurde Anna
3. „Aber das hört sich ja
wunderbar an“ rief sie, als
Anton geendet hatte.
4. „Glaubst du, ich könnte auch
mal so eine Probestunde
machen?“
23. Güneş yağını, güneş kremini,
sarı giysileri, güneş gözlüğünü,
ışık aygıtını, gevşeme
koltuğunu tek tek anlattı.
Sayfa 67
1. Bay Ruhsil'in uyguladığı
gevşeme hareketlerini dili
döndüğünce tarif etmeye
çalıştı.
2. Anna'nın heyecanı gitgide
artıyordu.
3. Anton sustuğunda, “Olağanüstü
şeyler söyledin” diye bağırdı.
4. “Ne dersin, ben de denesem mi
acaba?”
5. „Bestimmt!“ sagte Anton.
367
6. „Aber lieber würde ich am
Anfang nur zuschauen“, meinte
Anna nach kurzem Überlegen.
7. „Glaubst du das wäre
möglich?“
8. „Hm – „ Anton zögerte.
9. „Ich müsste Herrn
Schwartenfeger fragen.“
10. Auf einmal fiel ihm etwas ein:
11. „Am nächsten Samstag, wenn
Rüdiger seine Therapiestunde
hat, dann könnten wir – du und
ich – zu Herrn Schwartenfeger
fliegen und erstmal von außen
zugucken.“
12. „Wie – von außen?“
5. “Neden olmasın?”
6. Anna biraz düşündükten sonra,
“Başlangıçta yalnızca izlesem
diyorum,” diye konuştu.
7. “Bu mümkün mü acaba?”
8. “Hımm,” Anton duraksadı.
9. “Bunu bay Ruhsil'e sormam
gerekir.”
10. Sonra aklına aniden parlak bir
fikir geldi:
11. “Önümüzdeki cumartesi günü
Rüdiger terapi saatindeyken
Bay Ruhsil’in oraya uçar ve
dışardan olan biteni izleriz, ne
dersin?”
12. “Dışardan mı?”
13. „Wir könnten durchs Fenster
gucken!“
368
14. „Ach, durchs Fenster“, sagte
Anna, und jetzt kicherte sie.
15. „Oh ja, das machen wir!“
16. In ihrer Freude umarmte sie
Anton und gab ihm einen Kuss;
einen Hauch von einem Kuss.
Sayfa 63
1. Noch immer kichernd stand sie
auf.
2. „Ich muss fliegen!“
3. „Schon?“
4. „Ja, ich muss nachsehen ob
Lumpi auch wirklich seinen
Dienst tut.“
13. Pencereden bakarız demek
istedim!”
14. “Ah, pencereden!” Anna kıkır
kıkır gülmeye başlamıştı.
15. “Evet, öyle yapabiliriz.”
16. Yaşadığı sevincin
büyüklüğüyle bir anda
Anton’un boynuna sarıldı ve
ona bir öpücük verdi; kuş
kanadı gibi dokunup geçen bir
öpücük.
Sayfa 68
1. –
2. “Artık uçmam gerekiyor.”
3. “Hemen mi?”
4. “Evet, Bıçkın görevini yapıyor
mu onu kontrol etmeliyim.”
5. Sie warf Anton noch einen
innigen Blick zu.
369
6. „Bis Samstag!“ sagte sie.
7. Vorsichtig berührte Anton
seine Wange, aber Annas
Lippen hatten keine Spur
hinterlassen; nicht die
„allerkleinste Schramme”
• Ohne Vampire wäre das
Leben langweilig
8. Am nächsten Samstag landete
Anna kurz nach neun auf
Antons Fenstersims.
9. „Guten Abend, Anton!“ sagte
sie mit einem zärtlichen
Lächeln.
10. Sie trug wieder ihr dunkelrotes
Stirnband und wirkte – für
Vampir- Verhältnisse –
erstaunlich gepflegt
5. Anton’a anlamlı anlamlı
bakarak,
6. “Cumartesiye dek hoşça
kal!” diye fısıldadı
7. Anton dikkatli bir şekilde
yanağına dokundu ama
Anna'nın dudakları hiç iz
bırakmamıştı; en ufacık "bir
zarar" bile vermemişti kısacası!
• Vampirsiz Yaşam Çok Sıkıcı
Olurdu
8. Bir sonraki Cumartesi günü
dokuzu biraz geçe Anna
Anton'un penceresinin
pervazına kondu.
9. Yüzünde mutlu bir
gülümsemeyle, "İyi akşamlar,
Anton!" dedi.
10. Koyu kırmızı alın bandını yine
takmıştı ve – vampirlerin
şartlarına göre – olağanüstü
bakımlı görünüyordu.
11. "Hallo, Anna", antwortete er
mit rauher Stimme.
370
12. "Bist du fertig?" fragte sie.
13. Anton nickte.
14. Er streifte sich den
Vampirumhang über, den er
schon bereitgelegt hatte, und
kletterte aufs Fensterbrett.
15. Draußen in der Luft fragte
Anna flüsternd:
16. "Kennst du die Strecke, die wir
fliegen müssen?"
17. "Ja”, antwortete er.
18. Das helle Mondlicht fiel auf ihr
Gesicht und ließ ihre großen
Augen schimmern.
11. Çocuk çatlak bir sesle, "Selam
Anna" dedi.
12. "Hazır mısın?"
13. Anton başını saladı.
14. Vampir pelerinini sırtına aldı ve
pencerenin içine tırmandı.
15. Temiz havaya çıktıklarında
Anna fısıldadı:
16. "Uçacağımız yolu biliyor
musun?"
17. "Evet"
18. Ay ışığı suratına vurmuş,
kocaman gözlerini birer boncuk
gibi parlatmıştı.
19. Richtig süß sah sie aus...
20. Anton wandte rasch den Blick
ab.
371
21. Er fürchtete, dass er vergessen
würde, die Arme auf und ab zu
bewegen, falls er Anna noch
länger anschaute.
Sayfa 64
1. „Ist es nicht eine wunderschöne
Nacht?“ hörte er sie fragen.
2. "Wie geschaffen zum
Mondscheinbaden!"
3. "B-baden?" sagte Anton.
4. "Aber wir wollten doch zu
Herrn Schwartenfeger!"
5. "Ja", sagte Anna sanft.
19. Gerçekten de şeker bir hali
vardı...
20. Anton bakışlarını hemen çekti.
21. Anna'ya biraz daha bakarsa
kollarını bir aşağı bir yukarı
sallamayı unutacağından
korkuyordu.
Sayfa 69
1. Anna “Ne muhteşem bir gece,
öyle değil mi?” diye sordu.
2. "Ay ışığı banyosu için
yaratılmış sanki."
3. "Ban...banyo mu?" Anton çok
şaşırmıştı.
4. "Ama biz hani bay Ruhsil'e
gidecektik?"
5. Anna yumuşak bir sesle "Evet,"
dedi.
6. "Es war auch nur eine Idee, das
mit dem Mondscheinbaden.
372
7. Und ohne Ideen wäre das
Leben langweilig, findest du
nicht?"
8. „Doch“, bestätigte Anton.
9. “Aber noch langweiliger wäre
es ohne Vampire!“ fügte er
hinzu.
10. Obwohl ...“Leben“ war,
bezogen auf Anna und Rüdiger,
nicht unbedingt der passende
Ausdruck; selbst wenn Anna
alles daransetzte, um sich ihm,
Anton anzugleichen.
11. Nach einer Weile verlangsamte
Anton seinen Flug.
12. „Wir sind da!“ sagte er, und
unwillkürlich flüsterte er.
6. "Ay ışığı banyosu bir fikirdi yalnızca..
7. Ve fikirler olmasa yaşam çok
can sıkıcı bir hal alırdı. Sence
de öyle değil mi?"
8. Anton, "Tabii ki öyle," diye
kızı onayladı.
9. "Vampirler olmasaydı daha da
sıkıcı olurdu," diye aklından
geçirmeden de edemedi.
10. Anna ve Rüdiger söz konusu
olduğunda "yaşam" sözcüğü
pek de yerinde bir seçim
sayılmazdı; Anna, Anton'a
benzemekte ve onunla eşitmiş
gibi davranmakta dirense bile.
11. Bir süre sonra Anton uçuş
hızını azalttı.
12. “Geldik sayılır!”
Bilinçsizce sesini alçaltıp
fısıldadı:
13. „Siehst du das große Haus mit
den Büschen davor?
373
14. Im Erdgeschoss hat Herr
Schwartenfeger seine Praxis.“
15. „Im Erdgeschoss?“ wiederholte
Anna.
16. „Schade!“
17. "Wieso schade?" fragte Anton?
18. „Dann brauchen wir unsere
Umhänge nicht!“ meinte sie
und machte ein enttäuschtes
Gesicht.
19. „Aber wir brauchen sie für den
Rückflug“, erwiderte Anton
20. „Sonst müssten wir
stundenlang im Bus sitzen.“
13. “önünde çit olan şu evi görüyor
musun?
14. Bay Ruhsil'in muayenehanesi
zemin katta.”
15. “Zemin katta mı?
16. Çok yazık!”
17. "Neden yazık oluyormuş?
Anton pek meraklanmıştı.
18. “Pelerinlerimize gereksinme
duymayacağız da ondan!” Kız
düş kırıklığına uğramış gibiydi.
19. Anton “Ama geri dönerken
lazım olacaklar,” dedi.
20. “Aksi halde saatlerce otobüste
oturmamız gerekir.”
21. „Ich würde gern stundenlang
neben dir im Bus sitzen – nein,
eine Ewigkeit lang!“ sagte
Anna.
374
22. Anton gab keine Antwort.
23. Er steuerte den Vorgarten an
und landete hinter den
Rosenbüschen.
24. Anna folgte ihm.
25. „Und wo ist nun Rüdiger?“
fragte sie leise.
26. Anton musterte die
Fensterfront.
27. Rechts vom Eingang waren
sechs Fenster zu erkennen, die
so vermutete er, alle zu der
Praxis von Herrn
Schwartenfeger gehörten.
21. “Senin yanında saatler boyu
otobüste oturmaya hazırım –
hayır saatler boyu değil,
sonsuza dek oturabilirim!”
22. Anton hiç yanıt vermedi.
23. Büyük bir dikkatle ön bahçeye
doğru inişe geçti ve gül
fidanlarının arkasına kondu.
24. Anna da onu izledi.
25. Alçak sesle “Rüdiger nerede
acaba?” diye sordu.
26. Anton pencereleri incelemeye
başladı.
27. Girişin sağ tarafında altı tane
cam bulunuyordu ve Anton'un
tahminine göre bunların hepsi
de Bay Ruhsil'in
muayenehanesinin camlarıydı.
Sayfa 65
1. Die ersten vier waren dunkel,
nur hinter den beiden letzten
erkannte Anton Licht.
375
2. Er versuchte sich zu erinnern,
wie viele Fenster das
Sprechzimmer des
Psychologen hatte.
3. Er glaubte, dass es zwei
waren..
4. „Die letzten beiden“, sagte er
flüsternd.
5. „Das muss das Sprechzimmer
sein.“
6. Zum Glück hat er keine
Rollos, der Psychologe",
bemerkte Anna.
7. „Nur solche dicke
Tüllgardienen – brr!“
Sayfa 70
1. İlk dördü karanlıktı, Anton
sadece son iki tanesinde ışık
olduğunu fark etti.
2. Psikoloğun çalışma odasının
kaç penceresi olduğunu
anımsamaya çalıştı.
3. Galiba iki taneydi.
4. “Sondan iki cam” diye
fısıldadı.
5. "Orası çalışma odası olmalı."
6. Anna, “Şanslıyız,
camlarda stor yokmuş”, dedi.
7. “Yalnızca tül perdeler var –
bırrr!”
8. „Magst du keinen Tüll?“ fragte
Anton verwundert.
9. Er dachte daran, wie begeistert
Anna von dem alten, schon
ziemlich zerlumpten
376
Spitzenkleid gewesen war, das
sie in der Ruine im Jammertal
gefunden hatten.
10. „Doch“ sagte Anna.
11. „Aber bei Gardienen ist es die
reinste Verschwendung.“ –
12. „Nein, Gardinen selbst sind
Verschwendung!“ verbesserte
sie sich gleich darauf.
13. „Für uns wäre es jedenfalls
eine große Erleichterung, wenn
die Menschen weder Vorhänge
noch Rollos noch Tüllgardinen
hätten!“
14. Jetzt kicherte sie.
8. Anton hayretle “Tül sevmez
misin?” diye sordu.
9. Anna'nın İniltiler Vadisi'ndeki
yıkıntıların arasından bulup
çıkarttığı delik deşik dantel
elbise için nasıl delirdiğini çok
iyi anımsıyordu.
10. Anna, “Severim sevmesine de,”
diye açıkladı.
11. “Ama perde olarak
kullanıldığında israftan başka
bir şey değil...
12. Hayır, aslını ararsan, perdenin
kendisi tam anlamıyla israf
demek!” diye kendi sözlerini
düzeltti.
13. “İnsanların perdesiz, tülsüz ya
da storsuz oturmaları bizim için
ne büyük kolaylık olurdu!”
14. Kıkır kıkır gülmeye başlamıştı
15. „Aber Tüllgardinen sind
durchsichtig“, sagte Anton und
fügte hinzu:
377
16. „Übrigens, wenn es wirklich
das Sprechzimmer sein sollte,
haben wir riesiges Glück!“
17. „Wieso?“
18. „Na, weil unter den Fenstern
gemauerte Vorsprünge sind.
19. Auf denen können wir sitzen
und ganz bequem ins Zimmer
spähen.“
20. „Ja, stimmt.“
21. Anna breitete den Umhang aus,
machte ein paar Bewegungen
mit den Armen und landete vor
dem linken der beiden
erleuchteten Fenster.
15. Anton “Ama tül perdelerin
içerisini rahatlıkla görürsün,”
diyerek şunları ekledi:
16. “Ayrıca eğer ışıklı pencereler
gerçekten çalışma odasına aitse
çok şanslıyız demektir!”
17. “Niçin?”
18. “Pencerelerin alt kısımlarında
taştan çıkıntılar var da onun
için.
19. Bunların üstüne oturabilir ve
rahat rahat içerisini
gözleyebiliriz.”
20. “Evet, doğru.”
21. Anna, pelerinini gerdi,
kollarını birkaç kez hareket
ettirdi ve iki pencereden
soldakinin kenarına kondu.
22. Anton flog hinterher und ließ
sich auf dem rechten Fenster
nieder.
Sayfa 66
378
1. „Wie maßgeschneidert, nein –
maßgemauert für uns!“ sagte
Anna.
2. Anton warf einen raschen
Blick zur Strasse hinüber.
3. Aber die Fenster lagen im
Schatten einer hohen Tanne, so
dass nur jemand, der gezielt
nach ihnen Ausschau hielt, sie
eher entdecken würde.
• Geräusche und Gerüche
(başlık)
4. „Ich sehe Rüdiger“ flüsterte
Anna aufgeregt.
22. Anton da peşi sıra uçarak aynı
yere geldi ve sağ pencerenin
içine de o yerleşti
Sayfa 73
1. Anna, “Bu çıkıntıları bizi
düşünüp yapmışlar sanki,” diye
fısıldadı.
2. Anton sokağa acele göz attı.
3. Ama pencereler yüksek bir
çamın gölgesinde kaldıkları
için görünme olasılıkları çok
azdı.
Yalnızca doğrudan onları orada
görmek için bakan birisi
varlıklarını keşfedebilirdi
ancak.
• Gürültüler ve Kokular
(başlık)
4. Anna heyecan içinde
“Rüdiger’i gördüm” diye
fısıldadı.
5. „Aber er liegt, und hat die
Augen geschlossen.“
379
6. Glaubst du; er ist im Ohnmacht
gefallen?
7. „In Ohnmacht gefallen?“
wiederholte Anton.
8. „Ich vermute , das ist eine
dieser Entspannungsübungen.
9. Wieso vermutest du das?
10. Ich dachte, du wüsstest was
Rüdiger macht!“
11. „Nein“ Anton grinste.
12. Herr Schwartenfeger versperrt
mir die Sicht mit seinem
breiten Kreuz.“
13. Dann komm doch rüber!“
5. “Ama uzanmış ve gözlerini
kapatmış.
6. Bayılmış olmasın sakın?”
7. Anton “Bayılmak mı?” diye
yineledi.
8. “Sanırım bu gevşeme
alıştırmalarının bir parçası
olmalı.
9. “Sanıyor musun?”
10. Ben Rüdiger’in yaptıklarını
biliyorsun diye düşünmüştüm.
11. “Hayır!” Anton sırıttı.
12. “ Bay Ruhsil’in kocaman sırtı
görmemi engelliyor.
13. “Öyleyse yanıma gel.”
14. „Ist es nicht zu eng für uns
zwei?“
380
15. „Zu eng?“ Anna lächelte.
16. „Mit dir wird es mir nie eng
genug sein!“
17. „Wenn du meinst...“ sagte
Anton verlegen und sprang zu
ihr hinüber.
18. Nun konnte Anton unter Annas
Rosenparfüm „Mufti Ewige
Liebe“ den schwachen
Modergeruch wahrnehmen,
den sie ausströmte
19. „Nie eng genug... auch wenn
Anna das netteste Mädchen
war, das ihm je begegnet war,
so blieb sie doch ein Vampir,
und ihr Wunsch nach größerer
Nähe und Innigkeit würde
wohl nie in Erfüllung gehen.
14. “Orası iki kişi için fazla dar
değil mi?”
15. “Dar mı?” Anna gülümsedi.
16. “Sen yanımda oldukça hiçbir
yer bana dar gelmez!”
17. “Öyle diyorsan...” Anton biraz
utanarak sustu ve Anna'nın
bulunduğu yere geçti.
18. Anna'nın “Küfti Ebedi Aşk”
isimli gül kokan parfümünün
altından gelen hafif küf
kokusunu rahatlıkla
algılayabiliyordu.
19. Hiçbir yerin dar gelmemesi...
Anna bugüne değin karşılaştığı
kızların içinde en sevimlisi olsa
dahi yine de bir vampirdi ve
Anton'la arzuladığı yakınlığa
kavuşması asla mümkün
değildi.
Sayfa 67
381
1. Als hätte Anna seine
Gedanken erraten, schaute sie
ihn an und lächelte zärtlich.
2. Hastig wandte Anton den
Blick ab.
3. Er sah den
Entspannungsstuhl, in dem der
kleine Vampir, offenbar
vollkommen ruhig und gelöst,
lang ausgestreckt lag.
4. „Ist es nicht unheimlich?“
sagte Anna leise.
5. „Was dieser Psychologe
alles mit ihm anstellen könnte!
6. Und Rüdiger ist ihm hilflos
ausgeliefert...“
Sayfa 73
1. Anna düşüncelerini okumuş
gibi şefkatle ona bakıp
gülümsedi.
2. Anton alelacele bakışlarının
yönünü değiştirdi.
3. Küçük Vampirin görünüşe göre
pek rahat bir şekilde uzandığı
gevşeme koltuğuna baktı.
4. Anna alçak sesle, “Ne
inanılmaz şey!” diye söylendi.
5. “Psikolog Rüdiger'e neler
yaptırıyor, baksana.
6. Ve Rüdiger de hiç karşı
çıkmadan onu dinliyor.”
382
7. „Aber Herr Schwartenfeger
will doch sein Programm bei
Rüdiger ausprobieren“
versuchte Anton sie zu
beruhigen.
Sayfa 68
1. Im Prinzip interessiert er sich
überhaupt nicht für Vampire.
2. Er wollte euch nur kennen
lernen, weil ihr diese starken
Ängste vor den Sonnenstrahlen
habt, diese Sonnenphobie.
3. Herr Schwartenfeger würde
Rüdiger nie etwas tun – und dir
natürlich auch nicht.“
4. „Meinst du?“ sagte Anna
unsicher.
7. Anton, “Bay Ruhsil yalnızca
programını uyguluyor,” diye
kıza durumu açıklamaya
çalıştı:
Sayfa 74
1. Prensipte vampirlerle hiç
ilgilenmez.
2. Sizlerle ilgilenmesinin tek
nedeni ise güneş fobiniz yani.
3. Bay Ruhsil Rüdiger’e zarar
verebilecek bir şey yapmaz –
sana da tabii.
4. “Öyle mi dersin?” Anna pek
inanmışa benzemiyordu.
383
5. „Ja!“ versicherte Anton –
obwohl ihm auch unbehaglich
zumute war, als er den kleinen
Vampir so durch die Scheibe
beobachtete; ohne die
Möglichkeit, im Ernstfall
einzugreifen.
6. Andererseits war es Rüdigers
eigene Entscheidung gewesen,
ihn, Anton, von den Sitzungen
auszuschließen!
7. „Wozu soll das Liegen denn
gut sein?“ fragte Anna.
8. „Rüdiger war doch den ganzen
Tag im Sarg!“
9. "Wahrscheinlich spricht Herr
Schwartenfeger mit ihm",
sagte Anton.
10. "Oder er liest ihm etwas vor.
5. Anton, “Evet öyle” diye kıza
güvence verdi
Aslında küçük Vampir’i böyle
pencerenin ardından,
gerektiğinde müdahale etme
olanağından yoksun
olarak.gözlemekten rahatsızlık
duyuyordu.
6. Öte yandan onu, Anton’u
seanslardan uzaklaştırmak
Rüdiger’in kararıydı!
7. Anna, “Yatmak neden iyi olsun
ki?” diye sordu.
8. Rüdiger gün boyunca Tabutun
içindeydi zaten!”
9. Anton, "Bay Ruhsil onunla bir
şeyler konuşuyordur belki de,"
dedi.
10. "Ya da ona bir şey okuyordur."
384
11. „Er liest ihm etwas vor?
12. Und das soll helfen?“
13. „Vielleicht ist es eine
Geschichte über Sonne.!“
14. „Über die Sonne?“
15. Anna lachte spöttisch.
16. „Dann würde ja Rüdiger
garantiert nicht so ruhig
daliegen“
17. „Vielleicht doch!“ erwiderte
Anton.
18. „Das ist ja gerade das
besondere an dem Training.
11. “Ona bir şey mi okuyor?
12. Bunun mu yardımı
dokunacak?”
13. “Belki de güneşle ilgili bir
öykü okuyordur.”
14. “Güneşle ilgili mi?”
15. Anna alaycı bir şekilde
gülümsedi.
16. “Öyle olsa Rüdiger böyle sakin
sakin yatar mıydı hiç?”
17. Anton kızı,”Belki de yatardı,”
diye yanıtladı.
18. “Alıştırmaların en ilginç yanı
da bu zaten.
385
19. Dabei wirst du nach und nach
mit Dingen
zusammengebracht, die dir
Angst bereiten.
20. Aber weil du dann ganz
entspannt bist, machen sie dir
plötzlich keine Angst mehr.“
21. Ach so –“ Anna atmete ein
paarmal hörbar ein und aus.
22. „Und was passiert nun?“
fragte sie.
23. Herr Schwartenfeger hatte sich
aus seinem Drehstuhl erhoben.
24. Mit einer auffordernden Geste
hielt er dem kleinen Vampir,
der seine Augen wieder
geöffnet hatte, das gelbe
Stirnband und die gelben
Socken hin.
19. Seni korkutan şeylerle aşama
aşama yüz yüze getiriliyorsun.
20. Ama o sırada son derece
gevşek bir halde bulunduğun
için, aniden hiç korkmadığını
fark ediyorsun.”
21. “ Ah demek öyle...” Anna
birkaç kez derin derin soluk
alıp verdi.
22. “Şimdi ne olacak acaba?”
23. Bay Ruhsil bu arada
koltuğundan kalkmış,
24. artık gözleri açık yatan Küçük
Vampir’e cesaret verici bir
tavırla saç bandını ve sarı
çorapları uzatmıştı.
386
Sayfa 69
1. „Ich schätze, Rüdiger soll sich
hübsch machen“, antwortete
Anton.
2. „Sich hübsch machen?“
3. „Ja!“
4. Gerade streifte der kleine
Vampir das Stirnband über
seine wilde Haarmähne.
5. Dabei schnitt er eine
fürchterliche Grimasse.
6. Aber wild entschlossen rückte
er sich das Stirnband noch
tiefer in die Stirn und zupfte
ein paar Strähnen darunter
hervor.
7. „Igitt!“ sagte Anna verächtlich.
Sayfa 75
1. Anton “Bence Rüdiger’in
süslenmesini istiyor.” Diye
fikrini açıkladı.
2. “Süslenmek mi?”
3. “Evet!”
4. Tam o sırada Küçük Vampir
saç bandını taraz taraz
saçlarının üzerine geçiriverdi.
5. Bu sırada yüzünde korkak bir
ifade belirdi belirmesine
6. ama kararlı bir hareketle bandı
saçlarına iyice oturtup altından
birkaç tutamı da dışa çekti.
7. “Olamaz!” Anna küçümseyen
gözlerle ağabeyine bakıyordu.
387
8. „Kein Vampir sollte gelb
tragen.“
9. „Aber es ist doch wegen der
Sonnen- Phobie“ entgegnete
Anton und gab ihr insgeheim
recht:
10. Zu der kalkweißen Haut des
kleinen Vampirs und zu seinen
dunklen Augenrändern sah das
gelbe Stirnband in der Tat
abscheulich aus – ganz im
Gegensatz zu Annas
dunkelrotem Band!
11. „Glaubst du, dass ich auch so
ein gelbes Stirnband tragen
muss, wenn ich die Therapie
mache?“ erkundigte sich Ana.
12. Anton nickte – angestrengt
bemüht, nicht zu lachen: denn
der kleine Vampir hatte
begonnen, sich auszuziehen:
8. „Hiçbir vampir sarı kullanamaz!”
9. Anton, “Ama bunun nedeni
güneş fobisi de ondan” diye
yanıt verip içinden de Anna’ya
hak vermekten geri kalmadı:
10. Küçük Vampir’in tebeşir
beyazı suratı ile koyu renk göz
kenarları, sarı saç bandı ile
birleşince iğrenç bir görünüm
ortaya çıkmıştı- Anna’nın vişne
çürüğü saç bandının yarattığı
etkinin tam tersi,
anlayacağınız!
11. Anna, “Ben de terapiye
katılırsam, aynı onun gibi sarı
saç bandı mı takmak zorunda
kalacağım?” diye sordu.
12. Anton başını sallarken bir
yandan da gülmemek için
kendini zor tutuyordu: Çünkü
küçük vampir soyunmaya
başlamıştı.
388
13. zuerst seine eigenartigen
schwarzen Stoffschuhe, - und
danach Wollstrumpfhose, nein;
die Strumpfhosen; es schienen
zwei zu sein.
14. „Guck nicht hin!“ sagte da
Anna.
15. Wieso nicht?“ fragte Anton
verblüfft.
16. „Weil ich nicht will, dass du
die schäbigen Sachen siehst, in
denen wie rumlaufen müssen.“
erklärte sie.
17. Aber daran denke ich doch gar
nicht“, erwiderte Anton.
18. „Es ist nur wegen der Therapie
– und weil ich wissen muss,
wie es mit dem Programm
weitergeht.“
13. Önce kendine özgü siyah
pabuçlarını, ardından yün
külotlu çorabını çıkarttı.
14. Anna tam o sırada, “Sakın
bakma!” diye atıldı.
15. “Neden bakmayacak mışım?”
Anton şaşırmıştı.
16. “Ne kadar berbat ve iğrenç
şeyler giydiğimizi görmeni
istemiyorum da ondan!”
17. Anton, “Böyle düşünmek
aklımın ucundan bile geçmez,”
diye ona güvence vermeye
çalıştı.
18. “Soyunmak da bu terapinin bir
parçası – ve ben bu programın
akışının nasıl olduğunu çok
merak ediyorum.”
389
Sayfa 70
1. „Trotzdem!“ antwortete Anna.
2. „Ich werde dir sagen, wenn du
gucken kannst.“
3. Anton drehte den Kopf weg.
4. Während sein Blick zur Strasse
wanderte, stellte er sich vor,
wie der Geruch wohl sein
würde, der von Rüdigers
Füssen und uralten, löchrigen
Strumpfhosen ausging.
5. Wie gut, dass die dicken
Glasscheiben dazwischen
waren! dachte er; sie dämpften
Geräusche und... Gerüche!
6. „So, du darfst wieder gucken!“
hörte er Annas Stimme.
Sayfa 70
1. Anna “Yine de bakma sen,”
diye ısrar etti.
2. “Ne zaman bakacağını ben sana
söylerim!”
3. Anton başını öbür yana çevirdi.
4. Bakışları sokağı tararken bir
yandan da Rüdider’in
ayaklarının ve bin yıllık
çoraplarının nasıl koktuğunu
tahmin etmeye çalışıyordu.
5. İyi ki arada kalın camlar vardı!
Hem gürültüyü hem de...
kokuyu kesiyorlardı!
6. Anton, “Artık bakabilirsin”
diyen Anna’nın sesini duydu.
390
7. Anton drehte sich um – und um
ein Haar hätte er laut
aufgeschrien:
8. Mit bloßen, erschreckend
weißen Beinen lag der kleine
Vampir auf den
Entspannungsstuhl.
9. Seine Füße steckten in den
gelben Wollsocken, die
allerdings mindestens eine
Nummer zu groß waren.
10. Und dazu noch das gelbe
Stirnband...
11. Es war ein Anblick, der Anton
schaudern ließ und ihn
gleichzeitig zum Lachen reizte.
12. „Und das nennst du hübsch
machen!“ sagte Anna.
7. Bakışlarını yine odanın içine
çevirdi ve az daha çığlığı
basıyordu.
8. Küçük Vampir çıplak ve
ürkütücü derecede beyaz
bacakları ile gevşeme
koltuğuna uzanmış yatıyordu.
9. Ayaklarında kendisine en az iki
numara büyük gelen sarı yün
çoraplar vardı.
10. Ve bir de sarı saç bandı.
11. Anton’u hem ürperten hem de
nedense güldüren bir
görünümdü bu.
12. Anna, “Ve sen buna süslenmek
diyorsun” diye konuştu.
391
13. “Aber es wirkt“, entgegnete
Anton.
14. „Rüdiger macht ein ganz
zufriedenes Gesicht!“
• Liebesblindheit (Başlık)
15. „Ja, zufrieden sieht er aus“, gab
Anna ihm recht.
16. Der kleine Vampir hatte die
Augen wider geschlossen und
schien zu träumen.
17. „Wahrscheinlich denkt er an
Olga“, meinte Anton grinsend.
18. „Sprich nicht von Olga“,
zischte Anna.
19. „Schlimm genug, dass sie bald
hier sein wird!“
13. Anton, “Her ne olursa olsun,
etkisi büyük,” diye konuştu.
14. Baksana, Rüdiger ne kadar
hoşnut görünüyor.”
• Aşkın gözü kördür (Başlık)
15. Anna da “Evet, gerçekten
memnun,” diye ona hak verdi.
16. Küçük Vampir yeniden
gözlerini yummuş, belli ki
hülyalara dalmıştı.
17. Anton sırıtarak, “bence Olga’yı
düşünüyor”, diye fısıldadı.
18. Anna, “Olga’dan söz etme”
diye dişlerinin arasından
söylendi.
19. “Kısa bir süre sonra burada
olacak olması yeterince kötü
zaten!
392
Sayfa 60
• Başlık
1. Almanca cümle tırnak işaretinin içine dahil olan bir temel cümle ve bir yan cümleden
ve onu takip eden iki temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede de, tırnak işaret ile
sona eren kısım bir temel cümle ve bir yan cümleden, onu takip eden kısım da iki
temel cümleden oluşmuştur.
Almanca cümle “Aber” temel cümle bağlacıyla başlamaktadır ancak Türkçe cümlede
tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan “Anna” başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümlenin başında yet alan “Aber (Fakat)” temel cümle bağlacı Türkçe
cümlede ter almamaktadır. Aynı şekilde Almanca cümlede geçen “gar nicht (hiç)”
kelimesi de Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede tırnak işaretinden sonra gelen “demek” kelimesine “erek” eki
eklenerek bir eş zamanlılık oluşturulmuştur. Oysa Almanca cümlede bir art zamanlılık
vardır. (III,4)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir,
“Fakat burada oluşumun esas nedeni hakkında hiç konuşmadık daha", dedi Anna ve
Anton'a şefkatle baktı.”
2. Türkçe cümlede geçen “onun sözlerini” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
3. Türkçe cümlede geçen “Dorothee Teyze” ifadesi cümleye eklenmiştir. Ancak bunun
nedeni hedef kitle için,hangi hayrandan bahsedildiğinin daha kolay anlaşılabilmesi
içindir. (IV)
393
4. Almanca cümle bir temel cümle ve ona bağlanan iki yan cümleden oluşmaktadır,
Ayrıca söz konusu cümleye “ve” bağlacıyla bağlanan bir temel cümle de mevcuttur.
Türkçe cümle ise bir temel cümle ve iki yan cümleden oluşmaktadır. Almanca
cümlenin sonuna “ve” bağlacıyla bağlanan temel cümle Türkçe cümlede bağlaç
kullanılmadan, bağımsız bir cümle olarak verilmiştir. Bunun nedeni diğer türlü Türkçe
cümlenin çocuklar için fazla uzun olacak olması olabilir. Türkçe cümlede geçen
"ilgilenmezse" kelimesindeki “se” eki Almanca cümlede “wenn” yani “eğer”
bağlacının karşılığıdır. Ancak Almanca cümlede böyle bir bağlaç bulunmamaktadır
(III,5)
Almanca cümlede geçen “nun” kelimesi "şimdi" ile karşılanmıştır. Ancak doğrusu "bu
durumda" olacaktır. Aynı şekilde cümlede geçen “vorwerfen (suçlamak)” kelimesi de
Türkçe'ye “kırıp üzebilirdi” olarak çevrilmiştir. "Kırıp üzebilirdi" ifadesindeki
"bilirdi" eki Almanca cümlede, bir modal yardımcı fiil olan "könnte"nin Konjunktiv
II ye göre çekilmiş halinin karşılığıdır. Ancak Almanca cümlede böyle bir ifade
bulunmamaktadır. Almanca cümlede geçen "so" kelimesi de "bu nedenle" ile
karşılanmıştır. Ancak doğrusu "böylece" olacaktır. (III,3)
Söz konusu bu ifadelerin yanlış kullanılmış olması da cümlenin içeriğinin
değişmesine yol açmıştır. (V)
Türkçe cümlede geçen "tekrar" ve "soracağı" kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
Ama Anna onu bu durumda oraya gelme nedenini merak etmemekle suçlardı
muhakkak. Böylece soruyu sonraya erteledi
394
5. Türkçe cümlede "groß" kelimesine karşılık olarak kullanılan "kocaman" kelimesi
hatalı kullanılmıştır. Burada söz konusu olan Anna'nın gözlerinin iriliğidir.
"Kocaman" sıfatı ise gözlerini ekstra büyük büyük açmak için kullanılır.(III,3)
6. Tutarlı çeviri cümlesi .(II)
7. Almanca cümlede geçen "Um" edatı Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu edat Türkçe
cümlede "ile" kelimesi ile "Programla mı?"olarak verilebilirdi.(III,2)
8. Almanca cümlede geçen "davon" yani "bu konuda" kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır.(III,2)
Türkçe cümlede geçen "gereğini hissetti" ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
9. Almanca cümlede geçen "so" kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kelime "o
kadar da" ifadesi ile karşılanabilirdi.(III,2)
Almanca cümlede kullanılan "tire" Türkçe cümlede "üç nokta" ile karşılanmıştır.
(III,6)
10. Almanca cümlenin öznesi olan "seine Andeutungen (onun imaları)" ifadesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. Türkçe cümlenin öznesi "anlattıkları"dır. Çevirmen
"Andeutungen" kelimesine karşılık olarak "anlattıkları" kelimesini kullanmıştır.
Ayrıca Almanca cümlenin yüklemi olan " haben geklungen " ifadesinin yerine "bana
yeter" ifadesi kullanılmıştır. . Almanca cümlede iki defa tekrarlanmak suretiyle
vurgulanan "seine (onun)" kelimesi Türkçe cümlede sadece "anlattıkları" kelimsinin
sonundaki "ı" harfiyle verilmiştir. (III,3)
395
Almanca cümlenin nesnesi olan "sehr vielsprechend" ifadesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Bu ifade "çok şey anlatmak" ile karşılanabilirdi. Almanca cümlede iki
defa geçen "seine" kelimesinin bir tanesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Çeviri cümlede noktalama işaretleri de dikkate alınmamış, orijinal cümlede yer alan
"üç nokta" Türkçe çeviride verilmemiştir. (III,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama onun ...onun imaları çok şey anlatır gibiydi.
11. Almanca cümlenin başında yer alan "Und" bağlacı ve "jetzt" kelimesi Türkçe cümlede
yer almamıştır. Bu ifadeler Türkçe cümlenin başında "Şimdi de" olarak çevrilebilirdi.
Ayrıca Almanca cümlede geçen "doch (yine de)" kelimesine de Türkçe cümlede yer
verilmemiştir. (III,2)
Almanca cümlede yer alan "machen nöchte" ifadesi "katılabilir miyim" olarak
çevrilmiştir. Yani Almanca'daki "mögen" modal yardımcı fiilinin Konjunktiv II ye
göre çekikmiş hali olan "möchten (istemek)" yardımcı fiili Türkçe cümlede "dürfen
(yapabilmek)" olarak çevrilmiştir. (III,3)
Söz konusu bu ifadelerin yanlış kullanılmış olması da cümlenin içeriğinin
değişmesine yol açmıştır. (V)
*Almanca geçen "doch"kelimesi italik harflerle yazılmışken Türkçe cümlede hiçbir
kelime italik olarak yazılmamıştır.
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
396
13. Türkçe cümlenin sonunda yer alan "aslında" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin sonunda "tire" varken Türkçe cümlenin sonunda "üç nokta" yer
almaktadır.(III,6)
14. Tutarlı çeviri cümlesi.(II)
15. Tutarlı çeviri cümlesi.(II)
16. Almanca cümlede tırnak içinde geçen kısım cümlenin başında yer almaktadır. Türkçe
cümlede ise cümlelerin yeri değiştirilmiş, başta yer alması gereken kısım sonda yer
almıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen "eben" kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kelime
Türkçe'ye "pek de" olarak çevrilebilirdi. Aynı şekilde cümlede geçen "und (ve)"
bağlacı da Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede yer alan "seufzte traurig" ifadesi "büyük bir hüzünle" ile
karşılanmıştır. Ancak doğrusu" üzüntüyle inleyerek" olacaktır.Türkçe cümlede yer
alan bu ifade Türkçe'de bu şekilde kullanılmamaktadır. Çevirmenin tercih ettiği ifade
doğru olsaydı bile "hüzünle" veya "çok hüzünlü bir şekilde" olarak kullanılmalıydı.
(III,3)
Türkçe cümlenin sonunda yer alan "söylendi" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlede yapılan değişiklikler cümlenin orijinaldeki anlamını yitirmesine neden
olmuştur. (V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
"Salt istemek pek de yeterli olmuyor dedi biraz ara verdikten sonra ve üzüntüyle
inleyerek.
397
17. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ikinci temel
cümlenin öznesi başa alınmıştır. (III,5)
18. Türkçe cümlede yer yer alan "de"(dahi) eki Almanca cümlede bulunmamaktadır.
(III,1)
19. Türkçe cümlede geçen "yine" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen "verschämt" kelimesi daha önce "verlegen" olarak
kullanılmıştı. Çevirmen önceki cümleyi "utangaç" olarak .çevirdiği için bu cümlede
"mahçup" kelimesini kullanabilirdi. (III,3)
20. Almanca cümlede tırnak işaretinden sonra devam eden “sagte sie dann (dedi
sonra)” cümlesi Türkçe’de yer almamıştır. (VII)
Almanca cümlede “wie” bağlacı ile başlayan yan cümle Türkçe’ye öznenin bir parçası
gibi çevrilmiştir. (III,5)
“leider (maalesef)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca cümlede tırnak içerisinde yer alan kısım “ünlem” işaretiyle biterken, Türkçe
cümlede aynı kısım “nokta ile son bulmaktadır.(III,6)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama doğa konusu büyükannemin inandığı kadar basit değil maalesef.
Sayfa 61
398
1. Almanca cümlenin sonunda yer alan yancümle Türkçü cümleden çıkarılmıştır. (VII)
“Immerhin (ne de olsa)” bağlacı Türkçe cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“dir(sana)” kelimesi Almanca’da italik yazılmıştır, Türkçe’de italik yazım söz konusu
değildir.(III,6)
“hinziehen (çekmek)” kelimesi “itmek” ile karşılanmıştır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Beni sana çeken ve başa çıkamadığım da benim doğam nede olsa!
2. “da (göre)” bağlacı Türkçe cümleye “bile” olarak çevrilmiştir. “Und (ve)” bağlacı
Türkçe’de cümle başında bulunmadığından “-de, -da” ekiyle çevrilmelidir. (III,5)
3. Türkçe cümlede orijinal cümledeki cümle sıralamasına müdahale edilerek, ikinci
temel cümle bölünmüş ve bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“istemiyorum” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) “erwidern
(karşılık vermek” kelimesi “dedi” olarak çevrilmiştir. (III,3) Ayrıca
Almanca cümlede tırnak içerisinde yer alan “nein” kelimesi korkuyu ifade edecek
şekilde “n-nein” olarak verilmiştir. Türkçe cümlede ise böyle bir ifade söz konusu
değildir. Çevirmen aynı şekilde Türkçe cümlede de “Ha –hayır” ifadesini
kullanabilirdi. (III,6)
4. Almanca cümlede geçen “deshalb (bu yüzden)” kelimesi “bu durumda” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
“de” eki ilave edilmiştir. (III,1)
399
5. Almanca’daki ikinci temel cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)”
dir. Ancak Türkçe cümlede “Präsens (şimdiki zaman)” olarak çevrilmiştir. Çevirmen
aynı zamanı verebilmek için “denemeliyim” kelimesini “denemem gerekirdi” olarak
çevirmeliydi. (III,4)
6. Almanca cümlede geçen “fragen (sormak)” kelimesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
Ayrıca Almanca cümlede yer alan “überrascht (şaşkın bir şekilde)” kelimesi de “çok
şaşırmıştı” olarak çevrilmiştir. (III,3)
7. Almanca cümlede geçen “durch” kelimesi “uygulayarak” olarak çevrilmiştir. Ancak
bu kelime “aracılığıyla” anlamına gelmektedir. (III,3)
8. Almanca cümlede geçen “könnten” modal yardımcı fiili “Konjunktiv II (dilek kipi)”
nin zayıf olasılık bildiren ifadelerinde kullanılır. “würden” de aynı şekilde
“Konjunktiv II (dilek kipi)” nde kullanılan bir modal yardımcı fiildir. Çevirmen
Türkçe cümlede de “gelebiliriz”, “gideriz”, “yaparız” kelimelerini dilek kipinin
ifadesinde kullanılan “gelebilirdik”, “giderdik”, “yapardık” olarak çevirebilirdi. (III,3)
“ach (ah)” ünlemi Türkçe’den çıkarılmıştır. (III,2)
“hatta belki” ifadesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
9. Almanca cümlede geçen “vollbringen” ifadesi Türkçe’ye “olduğunu” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu kelime “yaratmak” anlamına gelmektedir. (III,3)
Almanca cümle “und” bağlacıyla başlamaktadır. Türkçe cümlede ise bu bağlaç yer
almamıştır. Bu bağlaç Türkçe’ye “de” ekiyle çevrilmeliydi. (III,2)
400
Almanca cümlede aktarma vardır. Türkçe cümlede bu aktarma indirekte Rede
(dolaylı anlatım)” olarak aktarılmıştır. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Rüdiger “bu program gerçek bir mucize yaratır” diyor.
10. “sagen (söylemek)” kelimesi “düşünmek” olarak aktarılmıştır.“eigenartig (garip bir
şekilde)” ifadesi “fazlasıyla” kelimesi ile karşılanmıştır. “erwidern (karşılık vermek)”
kelimesi “diye atıldı” ile karşılanmıştır. (III,3)
Çeviri cümlede yapılan bu değişiklikler cümlenin anlam bakımından da değişmesine
neden olmuştur. (V)
“zaten” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
11. Almanca cümle biri tırnak içerisinde yer almak üzere art arda gelen iki temel
cümleden oluşmuştur. Ancak Türkçe cümlede, Almanca'daki ikinci temel cümle
bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen ve “umso besser” ifadesine karşılık olarak kullanılan “çok
daha iyi” ifadesindeki “çok” kelimesi ve “de” eki cümleye eklenmiştir. (III,1)
12. Almanca cümlede geçen "unbedingt" kelimesi Türkçe'ye "en azından" olarak
çevrilmiştir. Ancak bu kelime "mutlaka" anlamına gelmektedir. (III,3)
13. Almanca cümlenin öznesi “sie (o)”, yüklemi de “ansehen (bakmak”tır. Türkçe
cümlenin öznesi “o(gizli özne” yüklemi de “gözlerini dikmişti” dir. Almanca
cümledeki “ratsuchend” kelimesi “adverb (zarf)” tır. Ancak Türkçe cümlede zarf
bulunmamaktadır. Türkçe cümlenin yüklemi olan “gözlerini dikmek” ifadesi bir
401
deyim olmasının yanı sıra dil düzeyi açısından da “argo” dur. Almanca cümlede ise ne
bir deyim ne de bir “argo” ifade söz konusudur. (III,5)
Almanca cümlenin zamanı "Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)" dir . Ancak
Türkçe cümlenin zamanı "mişli geçmiş zaman (Plusquamperfekt)" dir. (III,4)
Türkçe cümle içerik açısından tamamen tutarsız bir cümledir. Almanca cümlede geçen
“ratsuchend (Yardım beklercesine)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
Çevirmenin tercih ettiği “soru işaretleriyle dolu gözler” ifadesi ne dilbilgisel ne de
anlamsal olarak Almanca cümledeki ifadenin karşılığı değildir. (V)
*Türkçe cümlede kullanılan “soru işaretleriyle dolu gözler” şeklinde bir ifade
Türkçe’de kullanılmamaktadır. Ayrıca çevirmenin tercih ettiği “gözlerini dikmek”
deyimi de cümledeki anlam bütünlüğünün bozulmasına yol açmıştır.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Yardım beklercesine Anton'a baktı.
14. Almanca cümlenin öznesi “Anton” iken Türkçe cümlede özne “çocuk” tur. Türkçe
cümlede tercih edilen “çocuk” kelimesi cümledeki nesnelliğin yok olmasına ve
cümlede, tepeden bakan bir yetişkin - çocuk ayrımının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
(III,3)
15. Almanca cümle tırnak içinde yer alan bir temel ve bir yan cümleden, ayrıca tırnak
işaretinden sonra gelen temel cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise tırnak
işaretinden sonra gelmesi gereken cümle bölünerek özne, cümlenin başında
çevrilmiştir. Türkçe çeviride cümle sıralaması değişmiştir.(III,5)
Almanca cümlede geçen “erklärte” kelimesi Türkçe' ye “diye açıkladı” olarak
çevrilmiştir. Bu kelime “açıklamak” anlamına geliyorsa da Almanca cümlede “dedi”
402
kelimesinin tekrarlanmaması için kullanılmıştır. Ancak Türkçe cümlede “dedi”
kullanılabilirdi. (III,3)
“dabei (bu konuda)” kelimesi ve cümle başında yer alan “und (de)” bağlacı Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümledeki “tire” işareti Türkçe cümlede çıkarılmıştır. (III,6)
16. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
17. Almanca cümlede kullanılan “indem” kelimesi Türkçe'ye “-erek, -arak ekiyle, veya; -
mek, -mak suretiyle” olarak çevrilir. Yani bundan yola çıkılacak olursa cümlenin
yükleminin “anlatarak” veya “anlatmak suretiyle” olması gerekir. Ancak çeviri bu
şekilde yapıldığı takdirde Türkçe cümlede bir eksiklik oluşacağından, çevirmen
inisiyatifini kullanarak “anlatabilirsin” ifadesini tercih etmiştir. (IV)
18. Almanca cümlede tırnak işaretinden sonra yer alan kısım yani “entgegnete Anton”
cümlesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kısım Türkçe'ye “diye karşılık verdi
Anton” olarak çevrilebilirdi. (VII)
Almanca cümlede “was ich weiß” ifadesindeki “ich” kelimesi italik yazılmıştır. Ancak
Türkçe çeviride “bildiğim kadarını” ifadesiyle karşılanabilirdi. (III,6)
19. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
20. Almanca cümlede geçen “alles (her şeyi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
403
21. Türkçe cümlede geçen “genzini temizledi” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
22. Almanca cümlede geçen “rauher Stimme” kelimesi Türkçe'ye "çatlak bir sesle"
olarak çevrilmiştir. Ancak “rauh” kelimesi "kısık veya boğuk" anlamına gelmektedir.
(III,3)
23. Almanca cümle “von” Präposition’u (edat) ile başladığından cümle içerisinde yapılan
sıralamanın sonuna bir kelime eklenmesine gere yoktur. Ancak Türkçe'nin farklı
yapısından dolayı cümlenin sonunda "anlattı veya bahsetti" gibi kelimeler
kullanılması gerekmektedir. (IV) Çevirmen de
muhtemelen bu düşünceden yola çıkarak cümlenin sonuna “tek tek anlattı” ifadesini
kullanmıştır. Ancak bu ifadede geçen “tek tek” ikilemesinin cümlede kullanılması,
Türkçe cümle açısından bir zorunluluk arz etmemektedir. (III,1)
Sayfa 62
1. Almanca cümlede geçen – so gut er konnte- ifadesi “dili döndüğünce” ile
karşılanmıştır. Aynı şekilde “wiederholen” kelimesi de “tarif etmek” ile
karşılanmıştır. Ancak bu cümlede Anton'un yaptığı eylem hareketleri anlatmak değil
göstermektir. Bundan dolayı da “dili döndüğünce” ifadesi yerine “yapabildiği kadar”,
“tarif etmek” ifadesi yerine de “tekrar yapmak” ifadesi kullanılabilirdi. (III,3)
Almanca cümlede geçen “für Anna (Anna için)” ifadesi ve “ein paar (birkaç)”
kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bay Ruhsil'in gevşeme egzersizlerini Anna için –yapabildiği kadar- tekrar etmeye
çalıştı.
404
2. Almanca cümlenin birinci parçası, yani yan cümle Türkçe cümleden çıkarılmıştır.
(VII) Cümlenin önerilen
çevirisi aşağıdaki gibidir; “Anton anlattıkça,
Anna'nın heyecanı (gitgide) artıyordu.”
3. Almanca cümlede tırnak içinde yer alan ifade “Aber das hört sich ja wunderbar an”
ifadesinin öznesi “das(Bu)” yüklemi de “sich anhören (kulağa (çok hoş)”dir. Ancak
Türkçe cümlenin öznesi gizli özne “sen” yüklemi de “söyledin” dir. Almanca cümle
“passiv(edilgen)” iken Türkçe cümle ise “aktiv (etken)”dir. Almanca cümlenin
sonunda yer alan “als Anton geendet hatte Anton sustuğunda” ifadesi Türkçe'de
cümlenin başında yer almıştır. (III,5)
Türkçe cümlenin içeriği tutarsızdır. (V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; “Ama
bu kulağa harikulade geliyor” diye bağırdı Anna, Anton bitirdiğinde.
4. Almanca cümlede geçen “Probestunde machen (deneme seansına katılmak)” ve “so
eine (böyle bir)” ifadeleri Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca'daki “glaubst du” ifadesi “ne dersin” olarak çevrilmiştir. İçerik olarak yanlış
değildir. Ancak 7. cümlede de aynı ifadenin kullanılması gerektiği için ve tekrardan
kaçınmak amacıyla “sence” ifadesi daha doğru olurdu. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Sence, ben de böyle bir deneme seansına katılabilir miyim acaba?”
405
5. Almanca cümlede geçen “bestimmt” ifadesi Türkçe'ye “neden olmasın” olarak
çevrilmiştir. Oysa bu kelime “kesin” anlamına gelmektedir. (III,3)
Almanca cümlede tırnak içerisindeki ifadeyi takip eden “sagte Anton (dedi Anton)”
temel cümlesi, Türkçe cümleden çıkarılmıştır. (VIII )
6. Almanca cümle tırnak içerisindeki cümleyi takip eden cümle, Türkçe cümlede
bölünerek başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “würde ich lieber nur zuschauen” ifadesi Türkçe'ye
“yalnızca izlesem diyorum” olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu "yalnızca izlemeyi
tercih ederim" olarak çevrilmiştir. (III,3)
7. Almanca cümlede geçen "wäre" kelimesi cümleye bir olasılık anlamı
kazandırmaktadır. Oysa Türkçe cümlede böyle bir olasılık anlamı yoktur. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Sence, bu mümkün olabilir mi acaba?”
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. “Bunu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
10. Almanca cümlede geçen “parlak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “etwas (bir şey)” kelimesi de “bir fikir” olarak, “auf einmal
(birden)” kelimesi de “sonra” olarak çevrilmiştir. (III,3)
406
11. Almanca cümle iki temel cümle ve bir yan cümleden oluşmuştur. Türkçe cümle ise
üç temel cümleden oluşmaktadır.
Almanca cümlede geçen ve iki çizgi arasında yer alan “du und ich (sen ve ben)”
ifadesi ile “erstmal (ilk önce)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “olan biteni” ve ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Türkçe cümlenin sonunda yer alan “ne dersin” cümlesi de Türkçe cümleye
eklenmiştir. (VI)
Almanca cümle “nokta” ile biterken Türkçe cümle “soru işareti” ile son bulmaktadır.
(III,6) Cümlenin
önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; “Gelecek
cumartesi, Rüdiger terapi saatindeyken biz – sen ve ben - Bay Ruhsil’in oraya uçar
ilkönce dışarıdan izleyebiliriz.”
12. Almanca cümlede geçen ve “nasıl” anlamına gelen “wie” soru belirteci Türkçe
cümlede yer almamaktadır. Onun yerine “mi” soru eki kullanılmıştır. (III,3)
13. Almanca cümlede geçen ve “yapabilmek” anlamına gelen “können” modal fiili
Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “demek istedim” ifadesi Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
14. Almanca cümlede geçen “kichern” kelimesi Türkçe’ye “kıkır kıkır gülmek” olarak
çevrilmiştir. Oysa doğrusu “kıkırdamak” olacaktır. Almanca cümlede yer alan “ach”
ünlemi de Türkçe’ye aynı şekilde “ah” olarak çevrilmiştir. Ancak Türkçe’de “Hıı”
olarak kullanılmaktadır Almanca cümlede geçen“jetzt kicherte sie”. İfadesi Türkçe’ye
407
“kıkır kıkır gülmeye başladı” olarak çevrilmiştir. Ancak oradaki “jetzt” “şimdi de”
olarak çevrilmeliydi. (III,3)
Bu ifadedeki “sie” zamiri “Anna” olarak çevrilmiştir. (III,5)
Almanca cümlede geçen “sagte Anna(dedi Anna)”cümlesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,6)
“und (de)” bağlacı Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Hıı. Pencereden!” dedi Anna, şimdi de kıkırdıyordu.
15. Türkçe cümlede kullanılan “yapabiliriz” kelimesi Almanca cümlede “können”
kelimesi varmışçasına yapılmıştır. Doğrusu “yapalım” olmalıdır. Türkçe cümledeki
“öyle” kelimesi, Almanca cümledeki “das (bunu)” kelimesinin yerine kullanılmıştır.
(III,3) Almanca cümlenin
sonunda “ünlem işareti” bulunmaktadır. Türkçe cümle ise “nokta” ile sona
ermektedir. (III,6)
16. Türkçe cümlede yer alan “boynuna” ve “bir anda” kelimeleri cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Almanca cümlede geçen “einen Hauch von einem Kuss (esinti misali geçip giden bir
öpücük) ” ifadesi Türkçe’ye “kuş kanadı gibi dokunup geçen bir öpücük” ile
karşılanmıştır. Çevirmenin önerisi Almanca cümlede varolan belli bilirsiz anlamı
yansıtmamaktadır. “In ihrer freude (sevincinden) ifadesi “yaşadığı sevincin
büyüklüğüyle” olarak aktarılmıştır. (III,3)
408
Sayfa 63
1. Bu cümle Türkçe çeviride yer almamaktadır. (VII)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Kıkırdayarak ayağa kalktı” veya “Ayağa kalkarken hala kıkırdıyordu.”
2. Türkçe cümlede geçen “artık” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
3. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
4. Almanca cümlede geçen “ob” yan cümle bağlacının Türkçe'ye “yapıp yapmadığı”
şeklinde çevrilmesi gerekir. Ancak Türkçe çeviride bu bağlaç soru eki “mu” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “auch wirklich” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Bu ifade Türkçe'ye “gerçekten de” olarak çevrilmeliydi. (III,2)
** Türkçe cümlede geçen “onu” kelimesi cümleye eklenmiştir ve cümlede anlam
açısından bir bozukluğun oluşmasına yol açmaktadır. (III,1)
5. – 6. Çevirmen 5 ve 6. cümleleri birleştirerek çevirmiştir. (VIII)
Almanca cümlede geçen “innig” kelimesi Türkçe'ye “anlamlı anlamlı” olarak
409
çevrilmiştir. Ancak doğrusu “içten” olacaktır. Yine Almanca cümlede geçen “ein
Blick zuwerfen” ifadesi de Türkçe'ye “bakmak” olarak çevrilmiştir. Oysa doğrusu
“bakış atmak” olacaktır.
6. 6. cümlede geçen “sagte” kelimesi de "fısıldadı" olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu
"dedi" olmalıydı. (III,3)
7. Almanca cümlede geçen “nicht die allerkleinste Schramme” ifadesi Türkçe'ye “en
ufacık ‘bir zarar’ bile vermemişti” olarak aktarılmıştır. Çevirmen “Schramme”
kelimesini “zarar vermek” olarak çevirmiştir. Ancak bu kelime “sıyrık” olarak
çevrilseydi Almanca'daki anlamı daha iyi karşılayabilirdi. (III,3)
Türkçe cümlede yer alan “kısacası” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton dikkatli bir şekilde yanağına dokundu ama Anna'nın dudakları hiç iz
bırakmamıştı; “en küçük bir sıyrık” bile!
• Başlık
8. Almanca cümlede geçen “nächsten Samstag” ifadesi Türkçe'ye “bir sonraki
Cumartesi” olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu “ertesi Cumartesi” olacaktır. (III,3)
9. Almanca cümlede tırnak içerisindeki kısım cümlenin başına yer alırken Türkçe'de
cümlenin sonunda yer almaktadır. Çevirmen cümledeki sıralamayı değiştirmiştir.
(III,5) Almanca
cümlede geçen “zärtlich” kelimesi Türkçe'de “mutlu” sözcüğüyle karşılanmıştır.
410
Ancak doğrusu “sevgi dolu” olacaktır. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “yüzünde mutlu bir gülümsemeyle” ifadesindeki “yüzünde”
kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
10. Almanca cümlede geçen “erstaunlich” kelimesi Türkçe'ye “olağanüstü” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu sözcük “şaşırtıcı derecede” ile karşılanabilirdi. (III,3)
11. Almanca cümlede geçen “rauh” kelimesi Türkçe'ye “çatlak” olarak çevrilmiştir.
Ancak bu kelime “kısık” anlamına gelmektedir. Ayrıca Almanca cümlede yer alan
“antworten” kelimesi Türkçe'ye “dedi” olarak çevrilmiştir. Ancak doğrusu “cevap
vermek” olacaktır. Yine cümlede geçen “er” kelimesi de “çocuk” olarak çevrilmiştir.
Ancak çevirmenin bu kelime yerine ya “Anton” kelimesini kullanması ya da hiçbir
kelime kullanmaması gerekirdi. (III,3)
12. Almanca cümlede tırnak içerisindeki cümleyi takip eden “fragte sie” cümlesi
Türkçe'de yer almamaktadır. (VII)
13. Tutarlı Çeviri cümlesi (II)
14. Almanca cümlede geçen ve “Vampirumhang” kelimesini açıklayan “den er schon
bereitgelegt hatte (önceden hazır ettiği)” yan cümlesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(VII) Almanca
cümlede yer alan “Fensterbrett” kelimesi Türkçe cümlede “pencerenin içi” ile
karşılanmıştır. Ancak Almanca'daki kelimeyi karşılaması açısından yetersiz kalmıştır.
Türkçe'de bu kelime “denizlik” ile karşılanabilirdi. (III,3)
411
15. Almanca cümlede yer alan “fragen (sormak)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca cümlede Adverb (zarf) olarak kullanılan “flüsternd” kelimesi Türkçe
cümlede fiil olarak kullanılmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “draußen” kelimesi “çıkmak” ile karşılanmıştır. Ancak
doğrusu “dışarıda” olacaktır. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Dışarıda Anna fısıldayarak sordu:
16. Tutarlı Çeviri cümlesi (II)
17. Almanca cümlede yer alan “antwortete er” cümlesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
Söz konusu cümle "diye cevap verdi (Anton)" olarak çevrilebilirdi.
18. Almanca cümlede geçen “hell” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kelime
Türkçe'ye “parlak” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
Almanca cümlede yer alan “ihre großen Augen” ifadesi Türkçe'ye “kocaman
gözlerini” olarak çevrilmiştir. Almanca cümlede geçen “Gesicht” sözcüğü Türkçe'ye
“surat” olarak çevrilmiştir. Böylece daha düşük dil düzeyi kullanılmıştır. Aynı
şekilde Almanca'da bir iltifat olarak kullanılan “groß” sözcüğü Türkçe cümlede aynı
etkiyi yaratamamıştır. Türkçe'de aynı etkiyi verebilmek için “iri” sözcüğü tercih
edilebilirdi. Almanca cümlede geçen “schimmern lassen” ifadesi “parlatmıştı” ifadesi
kullanılmıştır. Ancak kişinin gözlerine ışık vurması halinde gözler parlamaz, ışıldar.
Bu yüzden “parlatmak” kelimesi yerine “ışıldatmak” kelimesi kullanılmalıydı. (III,3)
Almanca cümle iki temel cümleden oluşmaktadır ve her iki temel cümlenin de
412
zamanı “Präteritum (şimdiki – geniş zamanın hikayesi)”. Ancak Türkçe cümlenin
zamanı “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)”dır. (III,4)
Türkçe cümlede kullanılan “ birer boncuk gibi” benzetmesi Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,2) *Türkçe çeviride
cümleden yapılan çıkartmalar ve kelimelere verilen karşılıklar, orijinal cümledeki
“romantik hava”yı bozmakta ve stil seviyesini düşürmektedir.
Almanca cümlede iki temel cümle birbirine "und(ve)" bağlacıyla bağlanmışken
Türkçe cümlede "virgül" kullanılmıştır. (III,6)
19. Almanca cümlede geçen “süss (tatlı)” kelimesi “şeker” olarak, aussehen (görünmek)”
kelimesi “bir hali vardı” olarak, ”richtig (burada ‘çok’)” kelimesi de “gerçekten”
olarak çevrilmiştir. (III,3) Çevirmenin kullandığı karşılıklar,
Türkçe cümlenin içerik açısından tutarsız olmasına neden olmuştur.(V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Çok tatlı görünüyordu.
20. “den Blick abwandten (bakışlarını çevirmek)” ifadesi “bakışlarını çekmek” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede vurgu “rasch (hemen)” kelimesindedir. Türkçe cümlede ise
“bakışlarını” kelimesi vurgulanmıştır. Türkçe cümlede “hemen” kelimesinin
“bakışlarını” kelimesinin önünde çevrilmesi gerekiyordu. (III,5)
21. Cümlede geçen "bewegen" kelimesi "aşağı yukarı sallamak" ile karşılanmıştır. Ancak
doğrusu "hareket ettirmek" olacaktır. (III,3)
413
Sayfa 64
1. Almanca cümle tırnak içerisinde yer alan bir soru cümlesinden ve onu takip eden bir
temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ise soru cümlesini takip etmesi gereken
cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. Almanca’daki ikinci temel cümlenin
öznesi “er (o, yani Anton)” dur. Türkçe cümlenin öznesi ise Anna’dır. (III,5)
Almanca cümlede geçen "hörte er sie fragen" temel cümlesi Türkçe'ye "diye sordu
Anna" olarak çevrilmiştir. “duymak” ve “er” kelimeleri cümleden çıkarılmıştır.
Doğrusu "diye sorduğunu duydu Anna'nın" olacaktır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen "ne" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
2. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
Türkçe cümlede kullanılan “Ay ışığı banyosu” ifadesi en az Almanca’daki
“Mondscheinbaden” kelimesi kadar Türkçe’ye yabancı olduğundan, Almanca’daki
ifadeye uygun bir karşılıktır.
3. Almanca cümlede geçen “sagte” kelimesi cümleden çıkarılmış ve “çok şaşırmıştı”
olarak çevrilmiştir. Almanca orijinaldeki cümle, yorumlanarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)”dir. Söz konusu
cümlede Türkçe'ye çevrilirken “dili geçmiş zaman” olarak çevrilmesi gerekir. Ancak
Türkçe cümlenin zamanı “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dır. (III,4)
414
4. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
5. Almanca cümlede “Ja (Evet)” kelimesi cümlenin başında yer alırken, çeviride cümle
tersyüz edilerek, söz konusu kelime cümlenin ortasında yer almıştır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “bir sesle” ifadesi cümleye eklenmiştir ancak bu iki dilin farklı
yapısından kaynaklanmaktadır. Çevirmenin bu ifadeyi eklememesi halinde cümlede
bir eksiklik meydana gelmiş olacaktı. (IV)
6. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
7. Almanca cümlede iki temel cümle birbirine “virgül” ile bağlanmıştır, ancak Türkçe
cümlede iki temel cümle arasında “nokta” bulunmaktadır. (III,6)
“de” eki cümleye eklenmiştir. (III,1)
8. Türkçe cümlede geçen “tabii ki” ve “kızı” kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede “Anton” kelimesi cümlenin sonunda yer alırken, Türkçe 'de
cümlenin başında çevrilmiştir. Çevirmen cümledeki söz dizinini değiştirmiştir. (III,5)
9. Almanca cümle biri tırnak içerisinde olmak üzere iki temel cümleden oluşmaktadır.
Tırnak içerisinde yer alan cümle “Aber (Ama)” temel cümle bağlacıyla başlamaktadır.
Ancak Türkçe cümlede bu bağlaca yer verilmemiştir. (III,2)
Tırnak içerisindeki cümleyi takip eden “fügte er hinzu (diye ekledi)” cümlesi
Türkçe'ye “aklından geçirmeden de edemedi.” olarak çevrilmiştir. Cümle içerik
açısından tutarsızdır. (V)
415
10. Almanca cümle bir temel cümle, ona noktalı virgülle bağlanan bir yan cümle ve yan
cümledeki eylemin nedenini açıklayan bir mastar cümlesinden oluşmuştur. Türkçe
cümle ise üç temel cümleden oluşmuştur. Çevirmen “ve” bağlacını kullanarak iki ayrı
cümleyi bir yüklemde birleştirmiştir. (III,5)
Almanca cümle “obwohl” bağlacıyla başlamaktadır. Bu bağlaç Türkçe'ye “gerçi”
kelimesiyle aktarılabilirdi. Ancak çevirmen bu bağlacı cümleden çıkarmıştır. Almanca
cümlede geçen “um...zu” bağlacı Türkçe'ye “mek, mak ... için” olarak çevrilmelidir.
Ancak çevirmen bu bağlacı da Türkçe'ye çevirirken cümleden çıkarmıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “war nicht unbedingt der passende Ausdruck” ifadesi “ pek
de yerinde bir seçim sayılmazdı” olarak çevrilmiştir. Çevirmen bu cümlede “seçim
sayılmazdı” kelimelerini kullanarak serbest bir çeviri tarzını tercih etmiş ve anlamı
vermekle yetinmiştir. Bu ifadeye önerilen karşılık “pek de uygun bir ifade değildi”
dir. Almanca cümlede geçen ve “her şeyi yapmak” anlamına gelen “alles daransetzen”
ifadesinin yerine “direnmek” kelimesini kullanmıştır. (III,3)
Çevirmenin Türkçe cümlede kullandığı “eşitmiş gibi” ifadesini cümleye eklemiştir.
İfadenin sonundaki “miş gibi” ekinin Türkçe cümlede kullanılabilmesi Almanca
cümlede “als wenn”bağlacının olması gerekirdi. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; Gerçi...
Anna ve Rüdiger söz konusu olduğunda “yaşam” (sözcüğü) pek de uygun bir ifade
değildi; Anna (ona, yani) Anton'a benzemek için her şeyi yapsa bile.
* Önerilen cümlede kullanılan “sözcük” ve “yani” kelimeleri iki dilin farklı
yapısından dolayı cümleye eklenmiştir.
11. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
416
12. Almanca cümlede tırnak içerişsinde yer alan “Wir sind da!” cümlesi “geldik” anlamını
taşımaktadır. Çevirmen cümleye “sayılır” kelimesini eklemiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “unwillkürlich” kelimesi “bilinçsizce” olarak çevrilmiştir.
Ancak bu kelime “elinde olmadan” anlamına gelmektedir. Ayrıca “sagte (dedi)”
kelimesi de “sesini alçaltmak” ifadesiyle karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “unwillkürlich” kelimesinin Türkçe cümledeki yeri de
yanlıştır. Söz konusu kelime Türkçe cümlede “fısıldadı” kelimesinin önünde
çevrilmeliydi. (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Geldik!” dedi ve elinde olmadan fısıldadı Anton.
13. Almanca cümlede geçen “groß (büyük)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Cümlede geçen “Büschen” kelimesi “çit” olarak çevrilmiştir. Ancak bu kelime
“çalılıklar” anlamını taşımaktadır. (III,3)
14. Almanca cümlede vurgu amacıyla “Im Erdgeschoss (zemin katta)” ifadesi cümlenin
başında yer almaktadır. Türkçe’de de aynı etkinin yaratılabilmesi için, “Zemin katta”
ifadesinin başa gelmesi gerekirdi. Ayrıca Almanca cümlenin yüklemi “haben”
kelimesinin “var” olarak çevrilmesi gerekirdi. Ancak Türkçe cümleye “sein (olmak)”
olarak çevrilmiştir. Çevirmenin tercihi iki dilin farklı yapısından kaynaklanmaktadır.
(IV)
417
15. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmuştur. Tırnak işaretini takip eden
“wiederholte Anna (diye tekrarladı Anna)” cümlesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (VII)
16. Almanca cümle tek bir kelimeden “schade” kelimesinden oluşmaktadır. Çevirmen bu
kelimeyi “çok yazık” ifadesiyle karşılamıştır. Cümledeki “çok” kelimesi Almanca
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
17. Türkçe cümlede yer alan “oluyormuş” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede soru cümlesini takip eden “fragte Anton” cümlesi Türkçe'ye
“Anton pek meraklanmıştı” olarak çevrilmiştir. Ancak “fragte” kelimesi “sordu”
anlamına gelmektedir. Çevirmen bu kelimenin yerine başka bir kelime koyarak
cümleyi içerik olarak tutarsız hale getirmiştir. (III,3), (V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Neden yazık? diye sordu Anton.
18. Almanca cümle biri tırnak içerisinde yer almak üzere üç temel cümlede oluşmuştur.
Çevirmen ikinci temel cümle olan “meinte sie” cümlesini çıkarmıştır. (VII)
Çevirmen ikinci cümleyi çevirmediği için bu cümleyi bir sonraki cümleye bağlayan
“und” bağlacını da cümleden çıkarmıştır. (III,2)
Almanca cümledeki son cümlede geçen “ein enttäuschtes Gesicht machen” ifadesi
“yüzünü asmak” anlamına gelmektedir. Çevirmenin cümlesi olan “Kız düş kırıklığına
uğramış gibiydi” ifadesi serbest bir çeviridir. (III,3)
*Türkçe cümlede “brauchen” kelimesi için kullanılan “gereksinim duymak” kelimesi
Türkçe’de “ihtiyaç duymak” kadar sık kullanılmamaktadır. Okuyucu kitlesinin yaş
418
grubu göz önüne alındığında “ihtiyaç duymak” ifadesi orijinaldekini daha iyi
karşılayabilmektedir. Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki
gibidir; “Pelerinlerimize ihtiyaç
duymayacağımız için!” dedi ve yüzünü astı.
19. Almanca cümlenin tırnak içerisindeki kısmının öznesi “wir (bizim)” yüklemi de
“brauchen (ihtiyacı olmak)”tır. Türkçe cümlede ise aynı kısmın öznesi gizli özne
“onlar” yüklemi de “lazım olacaklar” dır. Çevirmen cümlenin öznesini ve yüklemini
değiştirmiştir. (III,5)
Almanca cümlede tırnak işaretini takip eden cümlenin öznesi “Anton” Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
Cümlenin yüklemi olan “erwidern” kelimesi “dedi” olarak çevrilmiştir. Ancak bu
kelime “cevap verdi” anlamına gelmektedir. Rückflug (dönüş)” kelimesi de Türkçe’ye
“dönerken” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Onlara dönüş yolculuğu için ihtiyacımız var!” diye cevap verdi Anton.
20. “müssten” modal fiili bir gerçek dışılığı(irrealite)ifade eder. Ancak Türkçe cümlede
böyle bir ifade söz konusu değildir. Çevirmen Türkçe'de de aynı ifadeyi verebilmek
için "gerekir" kelimesinin arkasına “cekti” ekini eklemeliydi. (III,5)
21. Almanca cümlede geçen ve tırnak işaretinden sonra gelen “sagte Anna (dedi Anna)”
cümlesi, Türkçe cümlede yer almamıştır. (VII)
Almanca cümlede geçen “würde gern” ifadesi Türkçe'ye “hazırım” olarak
çevrilmiştir. Ancak “würde” kelimesi bir gerçek dışılığı ifade etmektedir. Bu da “gern
419
(istemek)” kelimesinin arkasına gelecek olan “di” ekiyle yapılmalıydı. (III,3), (III,5)
Türkçe cümlede geçen “saatler boyu değil” ifadesi ile “oturabilirim” kelimesi cümleye
eklenmiştir. Bu durum çevirmenin bir cümleyi bölerek iki cümle olarak
çevirmesinden kaynaklanmıştır. Çevirmen bu yüzden ikinci cümlede yeni bir yükleme
ihtiyaç duymuştur.(III,1)
Ayrıca Almanca cümlede “stundenlang” ve “eine Ewigkeit lang” ifadelerindeki
benzeşme Türkçe cümlede verilmemiştir. Bunun için önerilen “saatlerce” ve
“sonsuzca” kelimeleri arasındaki ilişkidir.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Saatlerce – hayır, sonsuzca otobüste senin yanında oturmak isterdim! dedi Anna”
22. Türkçe cümlede geçen “hiç” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
23. Almanca cümlede geçen “ansteuern” kelimesi “inişe geçmek” ifadesiyle
karşılanmıştır. Ancak bu kelime "bir yere yönelmek" anlamına gelmektedir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “büyük bir dikkatle” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
24. Türkçe cümlede geçen “Anna da” ifadesindeki “de” eki Almanca cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
25. Almanca cümlede tırnak içerisinde ye alan soru cümlesi cümlenin başında yer
almakta, soru cümlesini temel cümle takip etmektedir. Türkçe cümlede ise, cümlenin
sonunda yer alması gereken temel cümle
bölünerek cümlenin bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
420
Almanca cümlede geçen “nun” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu kelime
Türkçe'ye “şimdi” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
26. Almanca cümlede geçen ve Türkçe cümlede sadece “pencereler” kelimesiyle
karşılanan “Fensterfront” sözcüğü “binanın camlı ön cephesi” anlamına gelmektedir.
(III,3)
Türkçe cümlede geçen “başladı” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
27. Almanca cümlede geçen “Fenster (pencere)” kelimesi “cam” ile, “erkennen
(görünmek)” kelimesi “bulunuyordu” ile ve cümle sonunda geçen “gehören (ait
olmak)” kelimesi de tekrar “camlarıydı” kelimesiyle karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümle iki temel ve bir yan cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise “ve”
bağlacıyla birbirine bağlanmış iki temel cümle bulunmaktadır. Çevirmen Almanca
cümleyi iki temel cümle olarak çevirdiği için Almanca'daki cümle sıralamasına bire
bir sadık kalmamıştır. Ancak yan cümle olarak çevrilmesi gereken ikinci cümle,
Türkçe cümlede temel cümlenin arasında çevrilmeliydi.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Girişin sağ tarafında, Anton'un tümünün de bay Ruhsil'in muayenehanesine ait
olduğunu zannettiği, altı pencere görünüyordu.
Sayfa 65
1. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
2. Almanca cümlede geçen “Sprechzimmer” kelimesi “çalışma odası” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu kelime “muayene odası” anlamına gelmektedir. (III,3)
421
3. Almanca cümle bir “anlatıcının” ağzından aktarılırken, Türkçe cümle direkt
kahramanın gözünden aktarılmaktadır. (III,5)
4. Almanca cümlede geçen “sagte(dedi)" kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
Almanca cümlede geçen “flüsternd” kelimesi “fısıldadı” olarak yani eylem olarak
aktarılmıştır. Ancak bu kelime bir ulaçtır ve bundan dolayı “erek” ekini alması ve
“fısıdayarak” olarak aktarılması gerekirdi. (III,5) “cam” kelimesi
cümleye eklenmiştir. (III,1)
*Türkçe cümlede kullanılan “sondan iki cam” ifadesinde bir anlatım bozukluğu söz
konusudur. “sondan” kelimesi kullanıldığı taktirde ardından gelen rakama “- ci”
ekinin eklenmesi gerekmektedir. Almanca cümlenin karşılığı ise “son ikisi” olmalıdır.
5. Almanca cümlede geçen “das” sözcüğü ile kastedilen “bu” dur. Ancak çevirmen
tarafından “orası” ile karşılanmıştır. (III,3)
6. Almanca cümle tırnak içinde yer alan bir temel cümleden ve onun takip eden ikinci bir
temel cümleden, yani iki temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ise tırnak
işaretinden sonra gelmesi gereken cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır ve bu
kısım iki cümleden oluşmuştur. Çevirmen “zum Glück (Allahtan)” ifadesini
“Şanslıyız” olarak çevirdiği için ortaya yeni bir cümle çıkmıştır. Almanca cümlenin
öznesi "er (o)" iken Türkçe cümlelerin özneleri “biz” ve “stor”dur. Çevirmen
cümlelerin öznelerini değiştirmiştir. (III,5), (VIII)
Almanca cümlede geçen ve tırnak içerisinde yer alan “er(o)” kelimesini açıklayan
422
“der Psychologe (Psikolog)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “camlarda” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
**Almanca cümlede geçen “Rollos” kelimesi “stor” ile karşılanmıştır. Bu kelime
yanlış değildir. Ancak çocukların anlaması açısından daha yaygın olan “güneşlik”
kelimesinin kullanılması daha uygun olabilirdi.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Allahtan onun, yani psikoloğun güneşlikleri yok” dedi Anna
7. Almanca cümlede geçen “solche (böyle)” ve “dicke (kalın)” kelimeleri Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca cümlenin özne ve yüklemi bir önceki cümleyle aynıdır ve cümlede geçen
“Tüllgardienen (Tül perdeler)” kelimesi ismin “i” halindedir. Türkçe cümlede ise
yalın halde ve cümlenin “öznesi” konumundadır. (III,5) Almanca cümledeki “dicke
Tüllgardienen” ifadesinin amacı, içerisinin görünmediğini anlatmaktır. Türkçe
cümlede “kalın” kelimesinin cümleden çıkarılmış olması, okuyucuda camda sadece
ince bir tül perdenin varolduğunu düşündürmektedir. Bu da cümlenin içeriğinin yanlış
aktarılmasına neden olmaktadır. (V) “var”
kelimesi cümleye eklenmiştir, ancak bunun nedeni diğer türlü cümlede bir eksiklik
oluşmasıdır. (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Yalnızca böyle kalın tül perdeleri var – bırrr!”
8. Almanca cümle tırnak içinde yer alan soru cümlesi ve onu takip eden temel cümleden
oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise cümlenin sıralaması değiştirilerek temel cümlenin
bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
423
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir ;
“Tül sevmez misin?” diye sordu Anton hayretle.
9. Türkçe cümlede geçen "çıkarttığı" kelimesinin cümleye eklenmesinden dolayı,
kendinden önceki cümleyle özneleri aynı, yüklemleri farklı iki cümle ortaya çıkmıştır.
(VI) Almanca cümlede
geçen “schon (artık)” ve “ziemlich (oldukça)” kelimeleri ile “alt (eski)” kelimesi
Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Almanca'daki “Relativ Satz (ilgi cümlesi)” nin öznesi “sie” yani(onlar; yani Anton ve
Anna) dır. Ancak Türkçe cümlede aynı cümlenin öznesi sadece “Anna”dır. Almanca
cümlede geçen “in der Ruine” ifadesi Türkçe'ye “yıkıntılar” olarak çevrilmiştir.
Çevirmen bütün kitap boyunca bu kelimeye karşılık “harabe” kelimesini kullanmıştır.
Birden aynı kelime için farklı bir karşılık kullanması parçadaki bütünlüğün
bozulmasına neden olmaktadır. “in” edatı “içinde” anlamına gelir ve Türkçe’ye “ -de,
-da” ekiyle çevrilir. Türkçe cümlede ise “von” edatı gibi “-den, -dan” ekiyle
çevrilmiştir. (III,5)
Türkçe cümlede geçen “yıkıntıların arasından” ifadesindeki “arasından” kelimesi
Almanca cümlede yer almamaktadır. Aynı şekilde “bulup çıkarttığı” ifadesindeki
“çıkarttığı” kelimesi ve “çok iyi anımsıyordu” ifadesindeki "çok iyi" kelimeleri
cümleye eklenmiştir. (III,1) “von etwas
begeistert sein” ifadesi “bir şeye hayran kalmak” anlamına gelir.” Türkçe cümlede
kullanılan “bir şey için delirmek” ifadesi “sahip olmak istemek” anlamına gelir.
Çevirmen muhtemelen “deli olmak” ve “delirmek” ifadelerini karıştırmıştır. (III,3)
. *Ayrıca “delirmek” ifadesi daha alçak bir üslup kullanımına aittir. Orijinal
cümlede ise yüksek üslup kullanılmıştır.
424
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
İniltiler vadisindeki harabede buldukları artık oldukça eskimiş delik deşik dantel
elbiseye Anna'nın nasıl hayran kaldığı aklına geldi.
10. Almanca cümle biri tırnak içerisinde yer almak üzere art arda gelen iki temel
cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümlede ise ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı
başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “sagte (dedi)” kelimesi “diye açıkladı” ifadesiyle
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede geçen “doch” kelimesinin bu cümle için karşılığı “severim”
olacaktır. Çevirmen “sevmesine de” ifadesini cümleye eklemiştir. (III,1)
11. Almanca cümlenin başında yer alan “bei Gardienen” ifadesi “perde olarak
kullanıldığında” ile karşılanmıştır. Bu ifade yanlış değildir ancak cümle, gerek
olmadığı halde uzatılmıştır. Bunun yerine “perdede” ifadesi kullanılabilirdi. (III,3)
12. Türkçe cümlede kullanılan “aslını ararsan”, “tam anlamıyla” ve “demek” ifadeleri
cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “gleich darauf ( Hemen ardından)” ifadesi Türkçe cümlede
yer almamaktadır. Bu ifadenin cümlenin en sonunda yer alması gerekirdi. (III,2)
**Almanca cümlede yer alan “sich verbessern” ifadesi Türkçe'ye “kendi sözlerini
düzeltti” olarak çevrilmiştir. Ancak bu ifadedeki “kendi” sözcüğü fazladır. Çünkü
“sözlerini” kelimesi zaten “kendi” sözcüğünü içermektedir. Çevirmenin bu ifadesi
Türkçe cümlede bir anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.
425
13. Türkçe cümlede çevirmenin yaptığı sıralamada önce tül, ardından stor (jaluzi)
gelmektedir. Ancak Almanca cümlede tül en son sırada yer almaktadır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “haben ( bu cümlede ‘kullanmak’) kelimesi Türkçe cümleye
“oturmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “jedenfalls (her halükarda)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen “ne” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
14. Almanca cümlede geçen “kichern” kelimesi “kıkır kıkır gülmek” ile karşılanmıştır.
Ancak bu kelime “kıkırdamak” anlamına gelmektedir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “jetzt (şimdi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2)
Türkçe cümlede geçen “başlamak” kelimesi Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
Almanca cümlenin zamanı Präsens (şimdiki zaman) dır. Ancak Türkçe cümlenin
zamanı “Mişli geçmiş zaman (Plusquamperfekt)” dir. (III,4)
15. Almanca cümle biri tırnak içerisinde olmak üzere birbirini takip eden iki temel
cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa
alınmıştır. Almanca cümlede tırnak içerisinde yer alan cümlenin öznesi “Tül
perdeler” dir. Ancak Türkçe cümlede özne değişmiş “sen” olmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “durchsichtig (şeffaf)” kelimesinin anlamca açıklaması
yapılarak çevrilmiştir. Oysa “şeffaf” demek yeterli olurdu. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “şunları” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
426
16. Almanca cümlede geçen "es" kelimesi "ışık yanan odanın pencereleri"
kastedilmektedir. Çevirmen araya uzun diyaloglar girdiği için "orası" ifadesini
kullanmak istememiş olabilir. Ancak çevirmenin tercih ettiği "ışıklı pencereler" ifadesi
Türkçe'de bu şekilde ifade edilmemektedir. Çevirmen bunun yerine "ışığı yanan
pencereler" ifadesini ya da "es" kelimesinin karşılığı olan "orası" kelimesini
kullanabilirdi. Ayrıca “Sprechzimmer (muayene odası)” Türkçe’ye çalışma odası”
olarak aktarılmıştır. (III,3)
Türkçe cümlede geçen "demektir" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
17. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
18. “Na (canım)” ünlemi Türkçe’de yer almamıştır. Ancak “-da” ekiyle bir parça
karşılanabilmiştir. (III,2)
19. “Zimmer (oda)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
20. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
21. Almanca cümlede geçen “ausbreiten” kelimesi “germek” olarak çevrilmiştir. Ancak
bu kelime “açmak” anlamına gelmektedir. Anna kollarını açınca doğal olarak pelerini
de açılmaktadır. Bu yüzden “germek” kelimesi burada uygun düşmemektedir.
Almanca cümlede geçen “vor dem Fenster” ifadesi “pencerenin kenarına” olarak
çevrilmiştir. Ancak bu ifade “pencerenin önüne” anlamına gelmektedir. (III,3)
Almanca cümleden geçen “erleuchteten (ışıklandırılmış)” kelimesi Türkçe cümlede
yer almamıştır. (III,2)
427
22. Almanca cümle birbirine “und (ve)” temel cümle bağlacıyla bağlanmış iki temel
cümleden oluşmaktadır. Türkçe cümle ise iki temel cümle ve bir yan cümleden
oluşmaktadır. (VI)
Türkçe cümlede yer alan “aynı yere geldi” ve “içine de o” ifadeleri cümleye
eklenmiştir. “aynı yere geldi” ifadesi de “peşi sıra uçmak” ifadesiyle aynı anlamı
taşımaktadır. Çevirmen aynı anlama gelen iki ifadeyi art arda sıralamıştır. (III,1)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton da peşinden uçtu ve sağ pencereye kondu.
Sayfa 66
1. Almanca cümle tırnak içinde ter alan bir temel cümleden ve onu takip eden ikinci bir
temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ise ikinci temel cümle bölünerek bir
kısmı başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “sagte (dedi)” kelimesi Türkçe'ye “fısıldadı” olarak
aktarılmıştır. (III,3)
Almanca cümlede “maßgeschneidert” ve “maßgemauert” kelimeleriyle yapılan
kelime oyunu Türkçe cümlede sadece içeriğin aktartılmasıyla verilmiştir. Ancak
çevirmen "ölçmek ve biçmek" kelimeleri ile yapabilirdi. (IV), (III,5)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Burası (adeta) bizim için biçilmiş kaftan hayır – ölçülmüş kaftan!” dedi Anna
428
2. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
3. Almanca cümle iki yan cümle ve bir temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ise
Almanca cümle bölünmüş ve iki ayrı cümle halinde verilmiştir. (VIII)
Çevirmen Almanca cümlede geçen “so dass (öyle ki)” bağlacını “için” kelimesiyle
karşılamış ve cümleyi cümlenin başında verilen ifadeyi açıklayarak tamamlamıştır.
(III,5)
Türkçe cümlede geçen “görünme olasılıkları çok azdı” cümlesi, Almanca cümlede yer
almamaktadır. (VII)
* Almanca cümlede yer alan “hoch” sözcüğü “yüksek” ile karşılanmıştır. Bu
kelimenin ilk anlamı yüksektir. Ancak “ağaç” söz konusu olduğunda Türkçe'de
“büyük” sıfatı kullanılmaktadır. Interferenz Fehler
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Ama pencereler büyük bir çam ağcının gölgesinde kalmışlardı; öyle ki, onları ancak
onları arayan birisi görebilirdi
• Başlık
4. Almanca cümlede biri tırnak içerisinde yer alan ve birbirini takip eden iki temel cümle
vardır. Türkçe cümlede ise ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır.
(III,5) Almanca cümlenin zamanı “Präsens
(şimdiki zaman)” ve “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)dir. Türkçe cümlenin
zamanı ise “dili geçmiş zaman (Perfekt)” dir. (III,4)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
429
6. Almanca cümlede geçen “glaubst du” ifadesi Türkçe’de yer almamış, onun yerine
cümlenin sonuna “sakın” kelimesi eklenmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Sence bayılmış mıdır?”
7. Almanca cümle art arda gelen iki temel cümleden oluşmuştur. Almanca’da ikinci
temel cümlenin öznesi olan “Anton” Türkçe’de cümlenin başına alınmıştır. (III,5)
8. Almanca cümle bir temel cümle ve onu açıklayan bir yan cümleden oluşmuştur.
Ancak Türkçe cümle iki temel cümleden oluşur. (III,5) Almanca
cümlede geçen “eine dieser Entspannungsübungen (Gevşeme
alıştırmalarından biri) ifadesi Türkçe cümleye “Alıştırma hareketlerinin bir parçası”
olarak aktarılmıştır. “parçası” sözcüğü cümleye eklenmiştir. Aynı şekilde Türkçe
cümlede yer alan “bu da” ifadesindeki “da” eki de cümleye eklenmiştir. Türkçe
cümlenin sonunda yer alan “olmalı” sözcüğü de cümleye eklenmiştir. (III,1)
** Çevirmen Türkçe cümlede “sanırım” ve “olmalı” gibi kesinlik ifade etmeyen iki
sözcüğü bir arada kullanmış, bu da cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bunun gevşeme alıştırmalarından biri olduğunu sanıyorum.
9. Almanca cümlede yer alan “wieso (neden)” soru kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. Çevirmenin bunun yerine iki dilin farklı yapısından dolayı “soru eki”
kullanmıştır. (IV)
430
10. Almanca cümlede geçen “was (ne)” soru kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır.(III,2) “ne
yaptığını” ifadesi yerine çoğul bir ifade, “yaptıklarını” kelimesi kullanılmıştır.
“wüsstest” kelimesi Almanca’da italik yazılmıştır, Türkçe’de herhangi bir vurgu
mevcut değildir. (III,5) Almanca’da
temel cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)dir. Türkçe cümlede
ise zaman “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dır. (III,4)
11. Tutarlı çeviri cümle. (II)
12. “Sicht (görüş)” kelimesi “görmemi” olarak, “breit (geniş)” kelimesi de “kocaman”
olarak çevrilmiştir. (III,3) Almanca
cümlenin öznesi “Herr Schwartenfeger” dir. Türkçe cümlede “Bay Ruhsil’in sırtı”
dır.(III,5)
13. Tutarlı çeviri cümle. (II)
14. “für uns zwei (ikimiz için)” ifadesi” iki kişi için” olarak çevrilmiştir. (III,3)
15. “zu (fazla)” kelimesi Türkçe’de yer almamıştır. (III,2)
16. Almanca cümlede geçen “Mit dir (seninleyken)” ifadesi Türkçe'ye “sen yanımda
oldukça” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “eng genug (yeterince dar)” ifadesi
Türkçe'ye çevrilirken “genug (yeterince)”kelimesi cümlede yer almamıştır. (III,2)
431
Almanca cümlede geçen “nie (asla)” kelimesi “hiçbir yer” olarak çevrilmiştir. Ancak
bunu nedeni Türkçe'deki ifade biçiminin Almanca'dakinden farklı olmasıdır. (IV)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Seninleyken hiçbir yer yeterince dar olmayacaktır benim için!”
17. Almanca cümlede geçen ve tırnak içindeki ifadeyi bir sonraki cümleye bağlayan
“sagte (dedi)” kelimesi Türkçe'ye "sustu" olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “biraz” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “hinüberspringen” kelimesi “...yere geçti” olarak
çevrilmiştir. Ayrıca “springen” kelimesine karşılık olarak “geçti” kelimesi
kullanılmıştır. Ancak bu kelime “atlamak” anlamına gelmektedir. Çevirmen “atladı”
kelimesini kullanmalıydı. (III,3)
18. Almanca cümlede geçen “Nun (şimdi)” ve “Anton” kelimeleri Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen “ausströmen” kelimesi de “gelen” olarak çevrilmiştir. Ancak
bu kelime “yaymak” anlamına gelmektedir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “rahatla” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin sonunda yer alan “den sie ausströmte” yan cümlesi aktiv (etken)
bir cümledir. Ancak Türkçe'nin farklı yapısı nedeniyle Türkçe cümlede passiv
(edilgen) olarak çevrilmiştir. (IV)
19. Almanca cümlede geçen "nie(asla)" kelimesi Türkçe ifadede yer almamaktadır.
Bunun nedeni aksi takdirde Türkçe'de bir anlatım bozukluğunun meydana gelecek
olmasıdır. (IV)
432
"Innigkeit (samimiyet)" kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlede geçen "ihr Wunsch nach größerer Nähe und Innigkeit" ifadesi
Türkçe cümlede "Anton'la arzuladığı yakınlık" olarak aktarılmıştır. Ancak doğrusu
"Anton'la daha yakın ve samimi olma arzusu" olacaktır. Çevirmen sıralamada
kelimelerin yerini değiştirmiş ve "arzu" kelimesi isimken, sıfat olarak kullanılmıştır.
Almanca cümlede Anton'un iç monoloğu sözkonusudur. Bu ifadenin çevirisinde
kullanılan "Anton" kelimesi Türkçe cümlede ifadenin bir başkasının ağzından
aktarılmasına yol açmıştır. (III,5)
** Türkçe cümlede "asla" ve "değildi" kelimelerinin bir arada kullanılmış olması
cümlede bir anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çevirmen "değildi" kelimesi yerine
"olmayacaktı" kelimesini kullanabilirdi.
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Yeterince dar ... Her ne kadar Anna şimdiye kadar karşılaştığı kızlar arasında en
sevimlisi idiyse de yine de bir vampir olarak kalacaktı ve onun kendisiyle daha yakın
ve samimi olma arzusu herhalde asla gerçekleşemeyecekti.
Sayfa 67
1. Almanca cümlede yer alan "zärtlich (sevgiyle)" kelimesi Türkçe'ye "şefkatle" olarak
çevrilmiştir. (III,3)
Bu kelime Almanca cümlede "gülümsemek" fiilinin önünde yer alırken, Türkçe
cümlede "bakmak"fiilinin önünde yer almaktadır. (III,5)
433
2. Almanca cümlede geçen "den Blick abwenden " ifadesi Türkçe'ye "bakışlarının
yönünü değiştirmek" olarak aktarılmıştır. Ancak Türkçe'de Almanca'dakine karşılık
kullanılan ifade "gözlerini kaçırdı " dir. (III,3)
3. Almanca cümlede geçen "sah(gördü)" kelimesi Türkçe'ye "baktı" olarak çevrilmiştir.
Cümlede geçen "vollkommen (tamamen)" kelimesi de "pek" olarak çevrilmiştir.
Almanca cümlede geçen "ruhig und gelöst (sakin ve rahatlamış)" ifadesi Türkçe
cümlede sadece “rahat” ile karşılanmıştır. (III,3)
4. Almanca cümle, cümlenin başında tırnak içerisinde yer alan bir soru cümlesinden ve
onu takip eden bir temel cümleden oluşmuştur. Türkçe cümlede ise temel cümle
bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümlede tırnak içerisinde yer alan cümle bir soru cümlesiyken Türkçe
cümlede bir ünlem cümlesidir. (III,6)
Almanca cümlede geçen "Ist es nicht (değil mi?)" soru ifadesi Türkçe'de "şey"
kelimesiyle karşılanmıştır. Almanca cümledeki "sagte (dedi)" kelimesi de Türkçe'de
"söylendi" kelimesiyle karşılanmıştır. Unheimlich (ürkütücü) kelimesi de Türkçe
cümlede "inanılmaz" kelimesiyle karşılanmıştır. Bu durum da cümlenin içeriğinin
değişmesine yol açmıştır. (III,3), (V)
5. Almanca cümlede geçen "dieser (bu)" kelimesi ve "könnte (yapabilmek)
Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümlede geçen "baksana" kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin sonunda "ünlem" işareti vardır, ancak Türkçe cümle nokta ile
bitmektedir. Bu da ifadede bir eksikliğin oluşmasına yol açmaktadır. (III,6)
434
Almanca cümledeki “können” kelimesi cümleye olasılık anlamı kazandırmaktadır.
Türkçe’de bu kelimenin yer almaması,cümlenin içeriğinin değişmesine neden
olmuştur. (V)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Şu psikolog onunla neler yapabilir!”
6. Almanca cümlede yer alan "hilflos (çaresiz) kelimesi Türkçe'ye "karşı çıkmadan"
olarak, ausliefern (teslim olmak) kelimesi de "dinlemek" ile karşılanmıştır. (III,3), (V)
Türkçe cümle "ve" temel cümle bağlacıyla başlamaktadır. Çevirmen Almanca cümle
bu şekilde başladığı için Türkçe cümlede de "ve" bağlacını cümlenin başına almıştır.
Ancak Türkçe'deki dilbilgisi kurallarına göre bu bağlaç istisnai durumlar dışında
cümlenin başında yer almaz. Çevirmen "de" ekini kullanarak zaten bu bağlacı
Türkçe'ye aktarmıştır. Bu yüzden cümlenin başındaki "ve" bağlacı cümleye
eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümle "üç nokta" ile sona ererken Türkçe cümle "nokta" ile son bulmaktadır.
(III,5)
7. Türkçe cümlede, Almanca’daki ikinci temel cümlenin öznesi cümlenin başına
alınmıştır. (III,5) “Aber”
bağlacı, “wollen (istemek)” modal fiili ve “an Rüdiger (Rüdiger’de)” ifadesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2) “beruhigen (sakinleştirmek)”
kelimesi “durumu açıklamak” olarak, “sie (onu)” zamiri “kızı” olarak, “ausprobieren
(denemek)” kelimesi de “uygulamak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir; “Ama
435
Bay Ruhsil Rüdiger’de sadece programını denemek istiyor” diye onu yatıştırmaya
çalıştı Anton.
Sayfa 68
1. “Im Prinzip (aslında)” kelimesi Türkçe’ye “prensipte” olarak aktarılmıştır.
Çevirmen Almanca aslından yola çıkarak bu ifadeyi kullanmışsa da, Türkçe’de
“prensip” kelimesi Almanca’dakinden farklı olarak “ilke anlamını
taşımaktadır.(Interferenz Fehler) “interessieren
(ilgi duymak)” kelimesi de Türkçe’ye “ilgilenmez” olarak aktarılmıştır. (III,3)
2. Almanca cümlede “weil (için)” yan cümle bağlacıyla başlayan cümle Türkçe
cümlede yer almamıştır. (VII) “kennenlernen
(tanışmak)” kelimesi “ilgilenmek” olarak çevrilmiştir. “nur (sadece)” kelimesi
“tek neden” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe cümlede yer alan “ise” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
**Türkçe cümlede “ise” ve “yani” kelimelerinin aynı cümlede kullanılmış olması,
cümlede anlatım bozukluğunun oluşmasına yol açmıştır.
O sizinle sadece güneş ışınlarından çok korktuğunuz için, yani şu güneş
fobinizden dolayı tanışmak istedi.
3. “nie (asla)” sözcüğü Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
436
4. “sagte (dedi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“unsicher (şüpheli)” kelimesi ise “pek inanmışa benzemiyordu” olarak, yani
anlamı açıklanarak verilmiştir. (III,3)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Öyle mi dersin?” dedi Anna şüpheyle.
5. Almanca cümle, birinci temel cümleden sonra kısa çizgi ile sona ermektedir,
Türkçe cümle ise nokta ile son bulmaktadır. (III,6)
“obwohl (rağmen)” bağlacı Türkçe’ye “aslında” olarak çevrilmiştir. Bu
nedenden dolayı, orijinal cümledeki yan cümle, Türkçe’de temel cümle ile
çevrilmiştir. Almanca cümlede „Anton“ kelimesi ikinci cümlenin sonunda yer
alırken, Türkçe cümlede cümlenin başında yer almaktadır. (III,5)
“so (bu şekilde)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
“öyle” ve “kıza” kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
“versichern (doğrulamak)” kelimesi “güvence vermek” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
“ama şu an elinden başka bir şey gelmiyordu” cümlesi çeviriye eklenmiştir.(VI)
Cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Evet!” diye doğruladı Anton – küçük vampiri bu şekilde camdan gözetlerken
tehlike anında müdahale edemeyecek olmanın rahatsızlığını duymasına rağmen.
6. “weitere (geri kalan)” kelimesi ve “eigene (kendi)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
*Almanca cümlede “ihn-Anton” ifadesi ile sağlanan vurgu, Türkçe’de “onu-
437
Anton’u” ifadesiyle sağlanamamıştır. Türkçe çeviride aynı etkiyi yaratmak için
araya “yani” kelimesi eklenebilir.
7. Almanca’daki ikinci temel cümlenin öznesi Türkçe cümlenin başına alınmıştır.
(III,5) . “gut sein
(yaramak)” ifadesi Türkçe’ye “iyi olmak” olarak, “wozu (neye)” kelimesi de
“neden” olarak çevrilmiştir. (III,3)
8. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
9. Almanca cümlede “Anton” ikinci temel cümlenin sonunda yer alırken Türkçe
cümlede cümlenin en başında yer almaktadır. (III,5)
Almanca cümlede geçen “Wahrscheinlich (Galiba)” kelimesi Türkçe'ye “belki”
olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “bir şeyler” ifadesi Almanca cümlede yer almamaktadır.
(III,1)
10. Türkçe cümlede geçen “okuyor" kelimesinin ardına eklenmiş olan "dur" eki
Almanca cümlede “vielleicht (belki)” kelimesi varmış gibi çevrilmiştir. Yani söz
konusu kelimenin ardına eklenmiş olan bu ek cümleye eklenmiştir. (III,1)
11. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
12. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
438
13. Almanca cümlenin yüklemi “ist (olmak)” iken Türkçe cümlede Türkçe
“okuyordur” olmuştur. Bu durum aynı zamanda öznenin de değişmesine yol
açmıştır. (Almanca cümlede özne “es (bu)” iken Türkçe cümlede “o” olmuştur.
(III,5), (III,3)
14. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
15. “lachte (güldü)” kelimesi “gülümsedi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
16. Almanca cümlede geçen "garantiert nicht (kesinlikle (yat)-mazdı)" ifadesi
Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Türkçe cümlenin sonunda yer alan "hiç" kelimesi cümleye eklenmiştir.(III,1)
Almanca cümle olumsuz bir cümledir. Türkçe cümle ise bir soru cümlesidir.
(III,5)
17. İkinci temel cümlenin öznesi olan"Anton" Almanca'da cümlenin sonunda yer
alırken, Türkçe'de cümlenin başında yer almıştır. (III,5)
Türkçe cümlede geçen "kızı" kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümledeki bir karşı çıkma anlamı taşıyan “doch” kelimesi, önceki
cümleyle bağıntılı olarak Türkçe’ye “yatardı” olarak çevrilmiştir. (V)
18. “besonders (özel)” kelimesi “ilginç” olarak çevrilmiştir. (III,3)
19. Almanca cümlede geçen "dabei (böylece)" kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
439
20. Türkçe cümlede geçen "fark ediyorsun" ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“angstmachen (korkutmak)” kelimesi korkmak” ile karşılanmıştır. (III,3)
21. “hörbar (burada ‘sesli’)” kelimesi “derin derin” olarak aktarılmıştır. “ach
(Yaa)” ünlemi de “ah” olarak aktarılmıştır. (III,3)
22. Almanca’daki temel cümle Türkçe cümleden çıkarılmıştır. (VII)
23. Türkçe çeviride 23. ve 24. cümleler birleştirilmiştir. (VIII )
“bu arada” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“Drehstuhl (döner sandalye)” kelimesi “sandalye” olarak çevrilmiştir. (III,3)
24. “wieder (tekrar)” kelimesi “artık” olarak, “geöffnet hatte (açmış olan)” ifadesi
“yatan” olarak, “auffordern (talep etmek) kelimesi “cesaret verici” olarak
çevrilmiştir. (III,3) “er (o)”
zamirinin yerine “ Bay Ruhsil” ismi kullanılmıştır. (III,5) Almanca’da
ikinci temel cümlenin zamanı “Perfekt (dili geçmiş zaman)dır. Türkçe cümlede
ise zaman “Plusquamperfekt (mişli geçmiş zaman)” dır. (III,4)
23. cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bay Ruhsil döner koltuğundan kalkmıştı.”
24. cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Gözlerini tekrar açmış olan küçük vampire talep eden bir tavırla sarı saç
bandını ve sarı çorapları uzattı.”
Uzun cümlelerin çocuklar için kısa cümlelere oranla anlaşılmasının daha zor
440
olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle Türkçe gibi dil yapısı, yüklemi sonda olan
cümlelere dayanan diller için, yan cümleler, bir cümlenin anlaşılırlığını iyice
zorlaştırmaktadır. Çevirmelerin, özellikle de çocuk edebiyatı çevirmenlerinin
yaptıkları çevirilerde göz önünde bulundurmaları gereken en önemli
noktalardan biri de budur. Hedef kitlesi göz önünde bulundurulmayan çeviri, ne
kadar iyin olursa olsun boşa gitmiş bir çeviridir.
Sayfa 69
1. Almanca’da tırnak içerisinde yer alan yan cümlenin öznesi “Rüdiger” dir.
Türkçe cümlede ise özne “o (kastedilen Bay Ruhsil)”dur. (III,5) .
“sollen(gerekmek)” modal fiili “istemek” ile, “antworten (cevap
vermek)”kelimesi de “fikrini açıklamak” ile karşılanmıştır. (III,3)
2. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
3. Tutarlı çeviri cümlesi (II)
4. “wilde Haarmähne (dağınık saç)” ifadesi için “taraz taraz” karşılığını
kullanmıştır. Çevirmenin tercihi hem Türkçe’de sık kullanılmamakta ve bundan
dolayı çocukların ne demek istendiğini anlayabilmesini zorlaştırmakta hem de
ikileme olduğu için dilbilgisel olarak orijinaline denklik teşkil etmemektedir.
(III,3), (III,5)
5. Türkçe çeviride 5. ve 6. cümleler birleştirilmiştir. (VIII)
441
6. “Dabei (bunu yaparken)” kelimesi “bu sırada” ile, “rücken (ittirmek)” kelimesi
“oturttu” ile, “wild entschlosen (gözü kara)” ifadesi de “kararlı” ile “Stirn (alın)
kelimesi “saç” kelimesi ile, “fürchterlich (korkunç)” kelimesi “korkunç”, “eine
Grimasse schneiden (yüzünü buruşturmak” ifadesi de “yüzünde bir ifade
belirmek” ile karşılanmıştır. (III,3)
“hareketle” sözcüğü ve “belirmesine” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Türkçe cümlede kullanılan “belirdi belirmesine” ifadesi cümlenin “gerçi”
anlamını kazanmasına yol açmıştır. Almanca cümlede böyle bir anlam yoktur.
(V)
7. “Igitt (Iyyy)” ünlemi Türkçe’ye “olamaz” olarak, “sagte (dedi)” kelimesi de
“bakıyordu” olarak aktarılmıştır. (III,3)
“gözlerle ağabeyine” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
8. Almanca cümlede geçen “sollen (-meli/ -malı)” modal yardımcı fiili Türkçe’ye
izin bildiren “dürfen” modal yardımcı fiili gibi çevrilmiştir. (III,3)
9. “geri kalmadı” ve “de ondan” ifadeleri Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede birbirini takip eden üç temel cümle vardır. Türkçe cümlede
Almanca’daki ikinci ve üçüncü temel cümlelerin öznesi olan “Anton” başa
alınmıştır. (III,5) “wegen
(dolayı)” edatı Türkçe cümleye “bunun nedeni” olarak aktarılmıştır. (III,3)
10. “kalkweiß (kireç beyazı)” Türkçe’ye “tebeşir beyazı” olarak aktarılmıştır.
Halbuki Türkçe’de “kireç beyazı” ifadesi “tebeşir beyazı” ifadesinden daha
442
yaygındır. “dunkelrot (koyu kırmızı, bordo)” kelimesi “vişne çürüğü olarak”
çevrilmiştir. (III,3) “ortaya
çıkmak” ve “anlayacağınız” kelimeleri Türkçe’ye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlede geçen “zu” kelimesinin Türkçe’de tam karşılığı verilemediği
için çevirmen “birleşmek” ve “etki yaratmak” ifadelerini kullanmıştır. ( IV)
Almanca cümle bir temel cümleden oluşmuştur, Türkçe cümle ise bir temel ve
bir yancümleden oluşmuştur. (III,5)
* “Augenränder (göz çevresi)” ifadesinin Türkçe’de “göz kenarı” olarak
çevrilmesi, çevirmenin Almanca’daki ifadeyi kelimesi kelimesine aktarmasından
kaynaklanmaktadır. Interferenz Fehler
11. Almanca’da tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan Anna, Türkçe
cümlede başa alınmıştır. (III,5) “so ein (böyle
bir)” ifadesi Türkçe’de “aynen onun gibi” ifadesiyle karşılanmıştır. (III,3)
“Glaubst du (sence)” cümlesi Türkçe’de
yer almamıştır. (VII)
12. Türkçe cümlede kullanılan “sallarken” ifadesindeki “iken” eki “başını
sallamaya” değil “gülmemek için kendimi zor tutmak” ifadesine aittir. (III,5)
“bir yandan da” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
13. Stoffschuhe (kumaş ayakkabı)” kelimesi “pabuç” ile, “eigenartig (garip” kelimesi
de “kendine özgü” ifadesiyle karşılanmıştır. (III,3)
“nein(hayır)”ve “die Strumpfhosen (külotlu çoraplar)” kelimeleri ile “und (de)”
bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
443
“es schienen zwei zu sein (galiba iki taneydiler)” cümlesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (VII) Almanca
cümlede söz konusu cümlenin önünde “noktalı virgül”, Türkçe cümlede“nokta”
ile karşılanmıştır. “und” bağlacından önceki “kısa çizgi” ise Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,6)
14. “sagte (dedi)” kelimesi yerine “diye atıldı” ifadesi kullanılmıştır. (III,3)
Almanca’da tırnak işaretini takip eden temel cümlenin bir kısmı Türkçe
cümlede başa alınmıştır. (III,5)
15. “fragte (sordu)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“bakmak” kelimesi cümleye eklenmiştir. Türkçe çeviride “wieso nicht?” ifadesi
“niye ki” ile karşılansaydı, bu kelimeye gerek duyulmayacaktı. (III,1)
16. “schäbig (yırtık pırtık, hırpani)” kelimesi Türkçe’ye “iğrenç ve berbat” olarak,
“rumlaufen (dolaşmak)” kelimesi de “giymek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“müssen (zorunda olmak)” modal yardımcı fiili Türkçe cümlede yer almamıştır.
(III,2) “erklärte sie
(diye açıkladı)” cümlesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (VII )
17. “erwidern (karşılık vermek)” kelimesi “güvence vermek” ile karşılanmıştır.
(III,3) “çalışmak”
kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) Almanca’da
tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan Anton, Türkçe cümlede
başa alınmıştır. (III,5)
444
18. “çok” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) “müssen
(zorunda olmak)” modal yardımcı fiili Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
. Almanca cümlenin başındaki “Es ist nur wegen der
Therapie (bu sadece terapiden dolayı)“ cümlesi Türkçe’ye içerik açısından
tamamen tutarsız olarak “Soyunmak da bu terapinin bir parçası” şeklinde
aktarılmıştır. (V )
“Es (bu)” kelimesi cümlede “bakmak” anlamında kullanılmıştır, ancak Türkçe
cümlede “Rüdiger’in soyunması” olarak aktarılmıştır. “wegen (dolayı)” edatı da
“parçası” olarak aktarılmıştır. “wissen (bilmek)” kelimesi ise “merak etmek” ile
karşılanmıştır. (III,3)
Sayfa 70
1. “bakma sen” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“antworten (cevap vermek)” kelimesi “ısrar etmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
2. Almanca cümlenin zamanı “Futur (gelecek zaman)” dır. Türkçe cümlenin
zamanı ise “geniş zaman”dır. (III,4) “können
(yapabilmek- edebilmek)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
3. “öbür yana” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
445
4. “Geruch (koku)” kelimesi bir isimdir. Türkçe’ye “kokmak” fiili ile aktarılmıştır.
Strumpfhose (külotlu çorap)” kelimesi sadece “çorap” olarak aktarılmıştır.
Ayrıca Almanca cümlede geçen “würde” kelimesi cümleye olasılık anlamı verir.
Türkçe çeviride bu anlam bulunmamaktadır. Bu kelimenin Türkçe’de
“olabileceğini” şeklinde kullanılması gerekirdi. “der Blick wandern (bakışları
yönelmek” ifadesi Türkçe cümlede “bakışları taramak” olarak kullanılmıştır.
(III,3,6)
“löchrig (delik deşik)” kelimesi ile “ausgehen (çıkmak)” kelimesi Türkçe
cümlede yer almamıştır. (III,2)
5. Almanca’daki ünlem cümlesi bir temel cümle ve bir yan cümleden oluşur.
Türkçe cümle ise sadece bir temel cümleden oluşmaktadır. Almanca’daki “und
(ve)”bağlacı Türkçe cümlede “hem, hem de” bağlacı olarak değiştirilmiştir.
(III,5) “Wie gut (ne
kadar iyi) cümlesi Türkçe’ye “İyi ki” olarak aktarılmıştır (III,3)
Almanca cümle bir anlatıcının ağzından aktarılmıştır Türkçe cümlede ise
anlatıcı Anton’dur. Almanca cümlede bu durum “dachte er (diye düşündü)”
cümlesiyle sağlanırken, Türkçe’de bu cümle çevrilmemiştir. (VII)
6. Almanca’da tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan er(o) zamiri,
Türkçe cümleye isim olarak yani “Anton” olarak çevrilmiş ve başa alınmıştır.
(III,5) “so
(tamam)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
7. Tutarlı çeviri cümle (II)
446
8. “uzanmış” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
9. Almanca cümledeki “mindestens eine Nummer zu groß” ifadesi “en az iki
numara büyük” olarak aktarılmıştır. Bunun nedeni “bir numara” ifadesinin
Türk okuru için abartılı olmamasıdır. (IV)
“allerdings (hem de)” ifadesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Almanca cümlenin öznesi “Seine Füße (ayakları)” iken Türkçe cümlede “sarı
yün çoraplar” olmuştur. (III,5)
10. Almanca cümle “üç nokta” ile sona ermektedir. Türkçe cümle ise “nokta” ile
bitmektedir. (III,6)
“ve” bağlacı Türkçe’ye eklenmiştir. (III,1)
11. “Anblick (manzara)” kelimesi “görünüm” ile, “gleichzeitig (aynı zamanda)”
kelimesi de “hem de” ile karşılanmıştır.
“nedense” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) Almanca’daki
“und (ve)”bağlacı Türkçe cümlede “hem, hem de” bağlacı olarak değiştirilmiştir.
(III,5)
12. sagte (dedi)” kelimesi “diye konuştu” olarak çevrilmiştir. (III,3) Almanca’da
tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan Anna, Türkçe cümlede
başa alınmıştır. (III,5)
447
13. Aber (ama)” bağlacı Türkçe’ye “her ne olursa olsun” olarak aktarılmıştır. (III,3)
“entgegnen (karşılık vermek)” kelimesi “diye konuştu” olarak çevrilmiştir.
“wirken (etkileyici)” fiili de “etki” olarak, yani isim olarak çevrilmiştir.(III,3,6)
“büyük” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
14. “baksana” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1) “ein
Gesicht machen” ifadesi “görünmek” olarak aktarılmıştır. Bu iki dilin farklı
yapısından kaynaklanmaktadır. (IV)
• Başlık
15. „aussehen (görünmek)“ kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bunun nedeni,
bu kelimeyi bir önceki cümlede kullanmış olması olabilir. (III,2)
“Anna da” ifadesindeki “da“ eki cümleye eklenmiştir. (III,1)
16. “scheinen (görünmek)” kelimesi “belli ki” olarak, träumen (rüyalara dalmak)”
kelimesi de “hülyalara dalmak”olarak aktarılmıştır. (III,3)
*Çevirmenin önerisi olan “hülyalara dalmak” ifadesinin çocuklar tarafından
anlaşılması güçtür.
17. “Wahrscheinlich (herhalde)” ifadesi “bence” olarak, “meinte (dedi)” kelimesi de
“diye fısıldadı” olarak aktarılmıştır. (III,3)
Almanca’da tırnak işaretini takip eden temel cümlenin bir kısmı Türkçe
cümlede başa alınmıştır. (III,5)
448
18. “zischen (tıslamak)” kelimesi “dişlerinin arasından söylenmek” olarak
aktarılmıştır. (III,3)
Almanca’da tırnak işaretini takip eden temel cümlenin öznesi olan Anna,
Türkçe cümlede başa alınmıştır. (III,5)
19. Tutarlı çeviri cümle (II)
449
B. METNİN VE ÇEVİRİSİNİN ANALİZİ
(Das rätselhafte Programm, s. 113-123)
450
Sayfa 113
• Zu tief in die Augen gesehen
(başlık)
1. „Igno von Rants Augen –“ begann
er.
2. “Hat Tante Dorothee nicht gesagt,
er sei nachtblind?”
3. “Ein wenig nachtblind, hat sie
gesagt”, korrigierte Anna.
4. Also gut, ein wenig nachtblind”,
sagte Anton.
5. “Aber viel kann er im Dunkeln
nicht sehen, oder?”
6. “Das Schlüsselloch vom Schrank
hat er jedenfalls auf Anhieb
gefunden.”
Sayfa 122
• Derin bakışlar (başlık)
1. “Saf Dilzade’nin gözleri,” diye söze
başladı.
2. “Dorothee Teyze onun gece körü
olduğunu söylemedi mi?”
3. Anna, “Birazcık gece körüymüş,”
diye düzeltti.
4. Anton, “iyi, öyle olsun,” dedi.
5. “Ama karanlıkta fazla gördüğü
söylenemez, öyle değil mi?”
6. “Dolabın kilidini hemen buldu
ama.”
451
7. „Ja, weil er eine Taschenlampe
dabeigehabt hat!“
8. „Aber die Taschenlampe hat er
hauptsächlich meinetwegen
mitgenommen,“, erwiderte Anna.
9. “Deinetwegen?” sagte Anton
zweifelnd.
10. “Ach, Anton!” Sie lachte leise.
11. “Du bist wirklich zu süß mit deiner
Eifersucht.
12. Die Taschenlampe hat er
eingeschaltet, damit ich mir unter
den Kleidern – und es waren
bestimmt zwanzig oder mehr – das
schönste aussuchen konnte.
7. “Elinde cep lambası vardı da
ondan!
8. Anna, “Ama cep lambasını
özellikle benim için aldı,” diye
yanıt verdi.
9. Anton kuşkuyla, “senin için mi?”
diye sordu.
10. Anna yeniden güldü. “Ah Anton!
11. Kıskanınca öyle tatlı oluyorsun ki!
12. Orada en az yirmi elbise vardı,
içlerinden en güzelini seçebileyim
diye lambayı yaktı.
452
13. Und das ging natürlich besser mit
Licht als ohne.”
14. Anton hatte immer stärker das
Gefühl, gegen die Wand zu reden.
15. Trotzdem unternahm er noch einen
letzten Versuch: “Weißt du, seit
wann Igno von Rant diese
Probleme mit den Augen hat?”
16. “Nein, keine Ahnung”, antwortete
Anna.
17. Mit einem Kichern ergänzte sie:
Selbst wenn du es nicht glaubst:
“Ich mach mir wirklich nichts aus
Onkel Igno.”
18. Anton seufzte. “Darum geht es gar
nicht!
13. Senin de bildiğin gibi, aydınlık
karanlıktan her zaman daha iyidir.”
14. Anton kendisini hala duvarla
konuşuyormuş gibi hissediyordu.
15. Ama son bir deneme yapmaktan
geri kalmadı: “Saf Dilzade’nin ne
zamandan beri görme sorunları
varmış, biliyor musun?
16. “Hayır, nereden bileyim!”
17. Yine kıkır kıkır gülerek ekledi:
“Sen inanmak istemiyorsun belki
ama Saf Amca benim için
kesinlikle özel bir anlam
taşımıyor.”
18. Anton içini çekti. “Konu o değil!”
453
19. “So?”
20. Anna sah ihm mit einem koketten
Lächeln an.
21. “Und worum geht es dann?”
22. “ – “ um dich!”
23. “Aber das weiß ich doch”, meinte
sie sanft.
24. “Deshalb bin ich ja überhaupt nicht
böse, dass du so eifersüchtig bist,
ganz im Gegenteil.”
Sayfa 114
1. “Um deine Augen geht es! startete
Anton einen allerletzten Versuch.
19. Öyle mi?”
20. Anna koketçe güldü.
21. “Konu nedir öyleyse?”
22. “Sensin!”
23. “Bilmez miyim.” Anna pek
mutluydu.
24. “O yüzden de kıskandığın için
sana kızmıyorum ya, hatta tam
tersi bile diyebilirim.”
Sayfa 123
1. Anton bir girişimde daha
bulunarak, “konu senin
gözlerin!” diye haykırdı.,
454
2. “Um meine Augen?”
3. Anna zwinkerte ein paar Mal.
4. “Wahrscheinlich wirst du gleich
behaupten, ich hätte Igno von
Rant zu tief in die Augen
gesehen!”
5. “Nein!” Anton presste die
Lippen aufeinender.
6. So unzugänglich wie heute hatte
er Anna noch nie erlebt.
7. Erinnerst du dich an den
Lichtapparat bei Herrn
Schwartenfeger?” fragte er.
8. “Und ob!” sagte Anna.
2. “Gözlerim mi?”
3. Anna birkaç kere gözlerini kapatıp
açtı.
4. “Sanırım şimdi de Saf Amca’nın
gözlerinin içine derin derin
baktığımı iddia edeceksin!”
5. “Hayır!” Anton dudaklarını sıktı.
6. Anna’ya laf anlatmanın bu denli
zor olduğunu hiç bilmezdi!
7. “Bay Ruhsil’deki ışık aygıtını
anımsıyor musun?” diye sordu.
8. “Hem de nasıl.
455
9. Denkst du, solche
Ungerechtigkeiten würde ich
vergessen: dass Rüdiger eine
Sonnenbrille hatte – und ich nicht?“
10. „Vielleicht hatte Igno von Rant
auch keine Sonnenbrille“, bemerkte
Anton.
11. „Wie meinst du das?“ fragte Anna.
12. Anton holte tief Luft.
13. Endlich schien Anna bereit zu
sein, sich seine Einwände
anzuhören.
14. Ich hab dir doch von dem
geheimnisvollen Patienten erzählt,
an dem Herr Schwartenfeger sein
Programm auch schon ausprobiert
hat“, sagte er und sah sie forschend
an.
9. “Bu tip haksızlıkları unutacağımı
mı sanıyorsun: Rüdiger’in güneş
gözlüğü vardı oysa benim yok.”
10. Anton, “belki Bay Safdilzade’nin
de gözlüğü yoktur,” dedi.
11. “Ne demek istiyorsun?”
12. “Anton derin bir soluk aldı.
13. Galiba Anna anlatacaklarını
dinlemeye hazırdı artık.
14. “Sana psikoloğun programını
uygulayan esrarengiz hastanın
sözünü etmiştim sanırım?
456
15. „Ja, und?“
16. “Dieser Patient, der Herr
Schwartenfeger erzählt hat, er sei
kein Vampir, ist – Igno von Rant!”
17. “Igno von Rant?” wiederholte
Anna verdutzt.
18. Dann begann es um ihre
Mundwinkel zu zucken, und
kichernd sagte sie:
19. “Anton! Du siehst ja lauter
Eifersucht Gespenster!”
20. “So glaubst du?” entgegnete
Anton zähneknirschend.
21. “Onkel Igno bei Herr
Schwartenfeger – das ist wirklich
zu ulkig!”
15. “Evet, ne olmuş ona?”
16. “Bay Ruhsil’e vampir
olmadığını söyleyen hasta Bay
Saf Dilzade’nin ta kendisi.”
17. Anna büyük bir hayretle, “Bay
Safdilzade mi?” diye tekrarladı.
18. Sonra dudak uçları kıpırdadı ve
gülerek şöyle konuştu:
19. “Anton! Kıskançlıktan ne
yaptığını bilmiyor ve hayaletler
görüyorsun!”
20. Anton dişlerini gıcırdatarak,
“Sence öyle mi?” diye söylendi.
21. “Saf Amca Bay Ruhsil’in
hastası ha? Gerçekten hiç böyle
garip bir şey duymamıştım!”
457
22. “Und wenn ich dir sage, dass ich
ihn zweimal in der Praxis von
Herrn Schwartenfeger getroffen
habe?”
Sayfa 115
1. „In der Praxis?“
2. Anna wirkte kein bisschen
beunruhigt, eher amüsiert.
3. “Wahrscheinlich war es sein
Doppelgänger.
4. Oder du siehst wirklich
Gespenster’”
5. “Und heute Abend am
Wasserturm?” erwiderte Anton.
6. “Ist das vielleicht ein Gespenst
gewesen, das da mit Lumpi und
Tante Dorothee am Tisch gesessen
hat?”
22. “Ya ona doktorun
muayenehanesinde tam iki kez
rastladığımı söylersem?”
Sayfa 124
1. “Muayenehanede mi?”
2. Anna dalga geçmeyi bırakmış, en
azından biraz ciddileşmişti.
3. “Belki de ona çok benzeyen
birisidir.
4. Ya da sen hayalet görüyorsun!
5. Anton “Bu gece su kulesinin orda
hayalet gördüm, öyle mi?” diye
söylendi.
6. Bıçkın ve Dorothee Teyze ile aynı
masada oturan kişi hayalet miydi
yani?
458
7. „Nein“, Anna kicherte.
7. „Aber es war ziemlich dunkel am
Wasserturm“, meinte sie nach einer
Pause.
8. „Jedenfalls für Menschenaugen.“
9. „Trotzdem!“ sagte Anton.
10. „An seiner Stimme, an der Figur
und an dem öligen Haar hab ich ihn
wiedererkannt.
11. Nur sein Maiglöckchen Parfüm, das
hebt er sich offenbar für die
Besuche bei Herrn Schwartenfeger
auf!“
7. “Hayır!”
8. Anna biraz durduktan sonra “Ama
su kulesinin orası çok karanlıktı,”
diye atıldı.
9. “En azından insan gözleri için!”
10. “Anton, “Ben gördüm ama!” diye
ısrar etti.
11. “Onu sesinden, vücut yapısından
ve yağlı saçlarından tanıdım.
12. Yalnızca müge parfümü
kokmuyordu, o kadar. Bay
Ruhsil’e geldiğinde bol bol sürünür
halbuki.
459
13. „Maiglöckchen – Parfum?“ fragte
Ana nun nicht mehr so
unbekümmert.
14. „Wie riechen Maiglöckchen
denn?“
15. “Süsslich, furchtbar süsslich, wie –
“Anton suchte nach einem
passenden Vergleich
16. “Das kann man nicht beschreiben”,
sagte er.
17. “Nur selbst riechen!” gab Anna
ihm recht, und zu Antons
Verblüffung holte sie aus einer
Tasche ihres Kleides ein kleines
rundes Fläschchen.
18. Sie öffnete den Schraubverschluss
und hielt es Anton hin.
13. Artık pek de tasasız görünmeyen
Anna,” Müge parfümü mü” diye
yineledi.
14. “Müge nasıl kokar?”
15. “Tatlı, çok ... tıpkı...” Anton uygun
bir benzetme bulamayarak sustu.
16. “Bunu anlatmak çok güç” diye
sözlerini sürdürdü.
17. “Koklamak gerek!”
Böyle diyen Anna elbisesinin
cebinden küçük ve yuvarlak bir
şişe çıkardı,
18. kapağını açıp şişeyi Anton’a uzattı
460
19. Hier, die Flasche hat mir Onkel
Igno gegeben – für festliche
Anlässe.
20. Ist das Maiglöckchen – Parfum?”
21. Anton musste husten.
22. “Ja, genau” sagte er heiser, “das ist
sein Duft:
23. Maiglöckchen von der
fürchterlichsten Sorte, brrr!”
24. Dann stimmt es also doch, dass er
der Patient ist.“, stellte Anna
sachlich fest.
19. “İşte Saf Amca’nın bana verdiği
şişe.
20. Müge parfümü bu mu?”
21. Anton öksürmekten kendini
alamadı.
22. “Evet bu o,” dedi heyecanla. “İşte
onun kokusu:
23. En korkuncundan müge parfümü,
brrr!”
24. Anna, “Öyleyse Bay Ruhsil’in
hastası olduğu doğru,” diye oğlana
hak verdi.
461
25. Hm ist eigentlich gar nicht so
schlecht, dass Onkel Igno auch
Stunden bei Herrn Schwartenfeger
nimmt!“ fügte sie nach kurzem
Überlegen hinzu und lachte schon
wieder.
Sayfa 116
1. „Er hat welche genommen“
berichtigte Anton.
2. „Aber nun ist er seit ein paar
Wochen nicht mehr da gewesen.
3. Das weiß ich von Herrn
Schwartenfeger, der sich deswegen
große Sorgen macht.”
4. “Er macht sich Sorgen?”
5. “Ja, genau wie ich”
6. “Wie du?”
25. Sonra da, “Hımm, aslını ararsan
Saf Amca’nın Bay Ruhsil’in
yanında zaman geçirmesi pek de
kötü bir şey sayılmaz,“ diye
ekleyerek güldü.
Sayfa 125
1. Anton, “Birkaç kez gelmiş,” diye
anlattı.
2. “Ama haftalardır ortalarda yokmuş.
3. Bay Ruhsil onun için çok
kaygılanıyordu.
4. “Kaygılanıyor muydu?”
5. “Evet, tıpkı benim gibi.
6. “Senin gibi mi?”
462
7. Anna lachte hell auf.
8. “Du machst dir Sorgen um Onkel
Igno?
9. “Nein, um den bestimmt nicht’”
antwortete Anton.
10. “Um dich – und um Rüdiger!”
11. “Um Rüdiger auch? Sagte Anna
und verzog schmollend den Mund.
12. Anton holte noch einmal tief Luft.
13. Er wollte Anna auf keinen Fall
kränken oder sie in dem Gefühl
bestärken, er, Anton, sei
eifersüchtig auf Igno von Rant!
7. Anna çıngıraklı bir kahkaha attı.
8. “Sen de Bay Saf Amca için mi
kaygılanıyor musun?”
9. “Hayır, tabii ki onun için değil!
10. Ben senin için ve Rüdiger için
kaygılanıyorum.”
11. Anna, “Rüdiger için de mi?” derken
hüzünle dudaklarını büktü.
12. Anton bir kez daha derin bir soluk
aldı..
13. Anna’yı üzmek gibi bir niyeti yoktu
ama bir yandan da Saf Amca’yı
kıskandığına inanmasını da
istemiyordu.
463
14. “Es ist wegen Igno von Rants
Nachtblindheit” begann er
vorsichtig.
15. Mir ist nämlich was eingefallen.”
16. “Eingefallen, Was denn?”
17. “Der Lichtapparat! Vielleicht hat er
sich die Augen an dem grellen
Licht aus dem Apparat verdorben.
18. “Du glaubst, weil er in das Licht
geguckt hat, ist er nachtblind
geworden?” fragte Anna; nicht sehr
überzeugt.
19. “Na ja – “sagte Anton.
14. Sözlerini özenle seçerek, “Saf
Dilzade’nin gece körlüğü ile ilgili
bir durum bu,” diye açıklamaya
çalıştı.
15. “Aklıma bir şey geldi de!”
16. “Ne geldi?”
17. “Işık aygıtı! Belki gözleri kuvvetli
ışıktan bozulmuştur!
18. Anna, “O aygıta baktığı için
gözlerinin bozulduğunu mu
düşünüyorsun? Derken çocuğa pek
de inanmadığı ses tonundan
anlaşılıyordu
19. “Evet, bir bakıma öyle.
464
20. Es ist zwar im Moment nur eine
Vermutung.
21. Aber wenn das stimmt, dann seid
ihr, Rüdiger und du, genauso
gefährdet!”
22. “Ja, wenn ...” sagte Anna.
23. Noch immer schien sie Antons
Warnungen nicht sonderlich
ernstzunehmen.
Sayfa 117
• Dreimal bis dreizehn (başlık)
1. Aber das lässt sich leicht
herauskriegen”, meinte sie und
rutschte von der Bettkante herunter.
2. Bei den guten
zwischenvampirlichen
Beziehungen, die ich neuerdings zu
Onkel Igno habe!”
20. “Şimdilik bir tahmin sayılır
21. ama eğer doğruysa sen ve Rüdiger
de aynı tehlikeyle karşı karşıyasınız
demektir.
22. Anna, “Evet, eğer...” diye
konuşmaya başladı.
23. Anton’un uyarılarına kulak
asmadığı öyle belliydi ki!
Sayfa 127
• Üç kez on üçe kadar (başlık)
1. Yatağın yanından kayıp yere
atlarken, “Bunu kısa zamanda
anlarız,” dedi.
2. Saf Amca ile aramda yeni gelişen
vampirlerarası iyi ilişkiler
sayesinde bunu anlamaktan kolay
bir şey yok!”
466
3. Kichernd hob sie den Rocksaum an
und ging zum Fenster.
4. Dort blieb sie stehen und sagte:
„Du musst dich jetzt umdrehen,
Anton.”
5. Umdrehen? Wieso?”
6. „Weil du mich mit dem tollen
Kleid in Erinnerung behalten sollst
– und nicht mit meinem alten,
schäbigen Vampirumhang.”
7. „In Erinnerung?” sagte Anton
betroffen.
8. „Sehen wir denn uns nicht wieder?
9. „Doch, natürlich!”
3. Sonra kahkahalar arasında
eteklerini toplayıp pervaza çıktı.
4. Orada biraz durdu. “Şimdi arkanı
dön, Anton!”
5. Nedenmiş o?
6. Çünkü beni bu güzel elbisemle
anımsamanı istiyorum, eski püskü
pelerinimle değil!”
7. “Anımsamak mı?” Anton
sarsılmıştı.
8. “Bir daha görüşmeyecek miyiz?
9. Tabii ki görüşeceğiz.
467
10. Anna lachte leise.
11. „Aber wenn du dich daran
erinnerst, wie ich in dem alten
Kleid ausgesehen habe, träumst du
heute nacht vielleicht von mir.
12. Und vielleicht träumst du dann,
dass wir auf ewig
zusammenbleiben können, du und
ich.”
13. Anton errötete.
14. Rasch drehte er den Kopf zur
Wand.
15. “Das glaube ich nicht”, sagte er.
16. Ich träum immer von der Schule.
10. ____
11. Ama elbisemle nasıl göründüğümü
anımsarsan belki de bu gece benim
hayalimi kurarsın.
12. Ve belki de sonsuza dek birlikte
olacağımızı görürsün, sen ve ben!”
13. Anton kıpkırmızı kesildi.
14. Kafasını hemen duvara döndürdü
15. “Hayır hiç sanmam,” dedi çabucak.
16. Ben rüyamda hep okulu görürüm!”
468
24. “Es ist wegen Igno von Rants
Nachtblindheit” begann er
vorsichtig.
25. Mir ist nämlich was eingefallen.”
26. “Eingefallen, Was denn?”
27. “Der Lichtapparat! Vielleicht hat er
sich die Augen an dem grellen
Licht aus dem Apparat verdorben.
28. “Du glaubst, weil er in das Licht
geguckt hat, ist er nachtblind
geworden?” fragte Anna; nicht sehr
überzeugt.
29. “Na ja – “sagte Anton.
24. Sözlerini özenle seçerek, “Saf
Dilzade’nin gece körlüğü ile ilgili
bir durum bu,” diye açıklamaya
çalıştı.
25. “Aklıma bir şey geldi de!”
26. “Ne geldi?”
27. “Işık aygıtı! Belki gözleri kuvvetli
ışıktan bozulmuştur!
28. Anna, “O aygıta baktığı için
gözlerinin bozulduğunu mu
düşünüyorsun? Derken çocuğa pek
de inanmadığı ses tonundan
anlaşılıyordu
29. “Evet, bir bakıma öyle.
469
30. Es ist zwar im Moment nur eine
Vermutung.
31. Aber wenn das stimmt, dann seid
ihr, Rüdiger und du, genauso
gefährdet!”
32. “Ja, wenn ...” sagte Anna.
33. Noch immer schien sie Antons
Warnungen nicht sonderlich
ernstzunehmen.
Sayfa 117
• Dreimal bis dreizehn (başlık)
17. Aber das lässt sich leicht
herauskriegen”, meinte sie und
rutschte von der Bettkante herunter.
18. Bei den guten
zwischenvampirlichen
Beziehungen, die ich neuerdings zu
Onkel Igno habe!”
30. “Şimdilik bir tahmin sayılır
31. ama eğer doğruysa sen ve Rüdiger
de aynı tehlikeyle karşı karşıyasınız
demektir.
32. Anna, “Evet, eğer...” diye
konuşmaya başladı.
33. Anton’un uyarılarına kulak
asmadığı öyle belliydi ki!
Sayfa 127
• Üç kez on üçe kadar (başlık)
17. Yatağın yanından kayıp yere
atlarken, “Bunu kısa zamanda
anlarız,” dedi.
18. Saf Amca ile aramda yeni gelişen
vampirlerarası iyi ilişkiler
sayesinde bunu anlamaktan kolay
bir şey yok!”
470
19. Kichernd hob sie den Rocksaum an
und ging zum Fenster.
20. Dort blieb sie stehen und sagte:
„Du musst dich jetzt umdrehen,
Anton.”
21. Umdrehen? Wieso?”
22. „Weil du mich mit dem tollen
Kleid in Erinnerung behalten sollst
– und nicht mit meinem alten,
schäbigen Vampirumhang.”
23. „In Erinnerung?” sagte Anton
betroffen.
24. „Sehen wir denn uns nicht wieder?
25. „Doch, natürlich!”
19. Sonra kahkahalar arasında
eteklerini toplayıp pervaza çıktı.
20. Orada biraz durdu. “Şimdi arkanı
dön, Anton!”
21. Nedenmiş o?
22. Çünkü beni bu güzel elbisemle
anımsamanı istiyorum, eski püskü
pelerinimle değil!”
23. “Anımsamak mı?” Anton
sarsılmıştı.
24. “Bir daha görüşmeyecek miyiz?
25. Tabii ki görüşeceğiz.
471
26. Anna lachte leise.
27. „Aber wenn du dich daran
erinnerst, wie ich in dem alten
Kleid ausgesehen habe, träumst du
heute nacht vielleicht von mir.
28. Und vielleicht träumst du dann,
dass wir auf ewig
zusammenbleiben können, du und
ich.”
29. Anton errötete.
30. Rasch drehte er den Kopf zur
Wand.
31. “Das glaube ich nicht”, sagte er.
32. Ich träum immer von der Schule.
26. ____
27. Ama elbisemle nasıl göründüğümü
anımsarsan belki de bu gece benim
hayalimi kurarsın.
28. Ve belki de sonsuza dek birlikte
olacağımızı görürsün, sen ve ben!”
29. Anton kıpkırmızı kesildi.
30. Kafasını hemen duvara döndürdü
31. “Hayır hiç sanmam,” dedi çabucak.
32. Ben rüyamda hep okulu görürüm!”
472
33. Das glaube ich nicht!” erwiderte
Anna und kicherte.
34. Anton hörte, wie der seidene Stoff
geheimnisvoll raschelte
35. Vermutlich streifte Anna gerade
ihren Vampirumhang über.
36. “Das weiße Spitzenkleid aus der
Ruine” begann er, den Blick auf der
Raufasertapete gerichtet.
37. „Willst du das nicht gleich
mitnehmen?
38. Ich meine, wo doch Tante Dorothee
ihre Einstellung geändert hat!”
33. İşte buna inanmam
34. Anton, ipek kumaşın gizli hışırtısını
duydu.
35. Anna pelerinine bürünmekteydi
herhalde.
36. Gözlerini yerdeki halıdan
ayırmadan, “harabelerde bulduğun
beyaz dantel elbiseyi
37. almak istemez misin? diye sordu.
38. “Dorothee Teyze hazır fikrini
değiştirmişken!”
473
Sayfa 119
1. Soll ich dir helfen?” fragte sie
neckend.
2. „Mit drei mal dreizehn Küssen.
3. “Nein danke, nicht nötig”, wehrte
er ab.
4. Ich glaube, wenn ich mich
konzentriere, schaffe ich es.
5. „Dann bis bald, Anton!“ sagte sie.
6. “Ja, bis bald” antwortete er.
7. Und mit gleichförmiger Stimme
begann er zu zählen:
8. Eins, zwei, drei...“
Sayfa 128
1. Anna “Sana yardım edeyim mi?”
diye sordu hemen.
2. “Üç kez on üç öpücükle?”
3. Anton, “Hayır, teşekkürler, gerekli
değil,” diye karşı çıktı.
4. “Sanırım dikkatimi toplarsam
başarırım.”
5. Görüşmek üzere!”
6. _____
7. Ve sonra tek düze bir sesle
saymaya başladı:
8. “Bir, iki, üç...”
474
9. Anton war bei „zwölf“
angekommen, als plötzlich im Flur
Schlüssel klapperten und der
altbekannte Spruch seines Vaters
ertönte:
10. Na siehst du, Helga. Alles ruhig.“
11. Anton fuhr herum
12. Hastig zog er sich den
Vampirumhang über den Kopf und
versteckte ihn unter dem Bett.
13. Dann lief er zu seinem Schreibtisch
und schaltete die Lampe aus.
14. Dabei stiess er gegen den
Schreibtischstuhl, der mit einem
lauten Poltern umfiel.
9. Anton “on ikiye geldiğinde
koridordan anahtar sesi geldi ve
hemen ardından babasının her
zamanki sözleri koridorda
yankılandı:
10. “Görüyorsun Helga, asayiş
berkemal!”
11. ____
12. Anton pür telaş üstündeki vampir
pelerinini çıkarıp yatağın altına
sakladı.
13. Sonra bir koşu gidip masa
lambasını kapattı.
14. Ve hızla çarptığı iskemle büyük bir
gürültüyle yere düştü.
475
15. Anton erstarrte.
16. In dem stillen Haus war das fast
wie eine Explosion gewesen...
17. Während er zum Bett zurücktappte,
hörte er die aufgeschreckte Stimme
seiner Mutter.
18. „Das war in Antons Zimmer!“
19. Und schon klopfte es an der
Zimmertür.
20. Anton?“ fragte sie.
21. Er gab keine Antwort.
22. Jetzt rüttelte sie an der
verschlossenen Zimmertür.
23. „Anton, mach auf!“
15. Anton donup kaldı.
16. İskemle düşünce evin sessizliği
patlayan bir bombayla alt üst
olmuştu sanki....
17. Yatağına girerken annesinin
korkuyla bağırdığını duydu
18. “Ses Anton’un odasından geldi!”
19. Ve hemen ardından kapısı vuruldu.
20. Annesi, “Anton?” diye seslendi
21. Çocuk hiç yanıt vermedi.
22. Bunun üstüne kadın kilitli kapıyı
sarsmaya başladı.
23. Anton, aç kapıyı!
476
24. Wir wissen, dass du wach bist.“
25. „Was ist denn...?“ fragte er so
verschlafen, wie es ihm nur
möglich war.
26. „Da war doch eben Lärm in deinen
Zimmer!“
27. „Ach so...“
28. Anton gähnte einmal laut.
29. „Ich bin aus dem Bett gepoltert.“
Sayfa 120
1. „Aus dem Bett gepoltert?“
wiederholte sie.
2. „Ja, heute ist doch Polterabend –
oder nicht?“ erwiderte er.
3. Spaßvogel!“ zischte sie.
24. Uyanık olduğunu biliyoruz!”
25. Elinden geldiğince uykulu taklidi
yapan Anton, “Ne oluyor?” diye
söylendi.
26. “Odandan gürültü geldi!”
27. “Ah öyle mi?”
28. Anton yüksek sesle esnedi.
29. “Yataktan düştüm de”
Sayfa 129
1. “Yataktan mı düştün?”
2. “Evet, bu gece düşme gecesi –
yoksa değil mi?”
3. Annesi dişlerinin arasından “Şakacı
kuş!” diye söylendi.
477
4. Anton hörte, wie sich ihre Schritte
entfernten.
5. Er grinste zufrieden.
6. Seine Mutter hatte mal wieder –
ohne es zu ahnen – ins Schwarze
getroffen:
7. Er konnte wirklich gute Späße
machen, wenn er wollte – und
fliegen konnte er auch!
8. Allerdings... nach weiteren Späßen
stand ihm nicht der Sinn, und für
einen zweiten Ausflug war er viel
zu müde.
9. Er zog sich die Bettdecke bis zum
Kinn, und dann schlief er.
• Anton mit Pünktchen (başlık)
4. Anton kapısının önünden uzaklaşan
ayak seslerini duydu.
5. Memnun memnun sırıttı.
6. Annesi – hiç farkına varmadan –
yine doğruyu bulmuştu:
7. O çok iyi şakalar yapardı, eğer
isterse tabii ve aynı zamanda
uçabilirdi de!
8. Yine de... başka şakalar yapmaya
hiç hevesi kalmamıştı ve ikinci bir
uçuş için fazla yorgundu o gece..
9. Yorganını çenesinin altına kadar
çekip gözlerini yumdu.
• Anton’un Benekleri
478
10. Als Anton am Montagmorgen in
den Badezimmerspiegel blickte,
starrte ihm ein wenig anziehendes
Gesicht entgegen:
11. Unter den Augen lagen dunkle
Ringe, und die Haut sah richtig
gelb aus
12. Nein, nicht nur gelb – unglaublich
trat Anton noch näher an den
Spiegel heran – da waren so
merkwürdige rote Flecken um den
Mund herum, Dutzende roter
Pünktchen, jedes nicht größer als
ein Stecknadelkopf.
13. Konnten das Mückenstiche sein?
14. Nein, dafür waren es zu viele und
sie lagen auch zu dicht beinander.
10. Anton ertesi sabah banyo aynasına
göz attığında pek de hoş olmayan
bir yüzle karşılaştı:
11. Gözlerinin altında mor halkalar
vardı ve rengi de sapsarıydı.
12. Hayır, yalnızca sarı değil... Anton
inanmayan bakışlarla aynaya biraz
daha yakından baktı ve ağzının
çevresindeki minik kırmızı
benekleri keşfetti.
13. Sivrisinek mi ısırmıştı yoksa:
14. Hayır, hayır, bunlar ısırık
olamayacak denli çoktu ve yan
yana sıralanmışlardı.
479
15. Ein Ausschlag! dachte Anton.
16. Er musste etwas gegessen haben,
das schwer verdaulich war
17. Ole zum Beispiel bekam
Ausschlag, wenn er Erdbeeren ass.
18. Aber Anton hatte gestern gar keine
Erdbeeren gegessen..
19. Nervös biss er sich auf den Lippen.
20. Ob die Flecken möglicherweise mit
Anna zusammenhingen?
Sayfa 121
1. Sie waren sich am Samstagabend
sehr nahe gekommen, auf dem
Sims von Herrn Schwartenfegers
Fenster – dort hatte Anna gesagt,
mit Anton könne es ihr nie eng
genug werden...
15. Anton alerji diye düşündü!
16. Yediği bir şey dokunmuş olmalıydı.
17. Örneğin Ole çilek yediğinde kaşıntı
dökerdi
18. Ama Anton dün çilek yememişti
ki...
19. Sinirli sinirli dudaklarını ısırdı.
20. Acaba bu beneklerin Anna’yla bir
ilgisi var mıydı?
Sayfa 130
1. Cumartesi gecesi Bay Ruhsil’in
penceresinin içinde çok yakın
durmuşlardı birbirlerine – ve Anna
ne kadar yakın olsalar da yine de
kendisi için yeterli olamayacağını
söylemişti..
480
2. Und später war Anna in seinem
Zimmer gewesen und hatte ihm das
neue rosa Kleid vorgeführt.
3. Aber Annas Haut war so bleich und
so fleckenlos gewesen wie immer.
4. Plötzlich fiel ihm ein, dass Hennig
seit einer Woche in der Schule
fehlte wegen ... Windpocken!
5. Anton spürte, wie ihn ein eisiger
Schreck durchfuhr.
6. Das wäre ja die reinste
Katastrophe!
7. Für heute nachmittag hatte er sich
vorgenommen, mit dem Fahrrad
die Umgebung des Wasserturms
abzufahren, bis er die Villa
Rheinblick gefunden hatte.
2. Ve daha sonra Anna odasına
gelip yeni pembe elbisesini
göstermişti.
3. Ama Anna’nın cildi her
zamanki gibi solgun ve
lekesizdi.
4. Birden aklına Hennig’in bir
haftadır okulda olmadığı
geldi... Kızamık yüzünden!
5. Anton feci bir korkunun içini
doldurduğunu hissetti.
6. Ne büyük felaketti bu böyle!
7. Bugün öğleden sonra
bisikletine atlayıp su kulesinin
oraya gitmeyi ve oradan da
Safbakış Villasının bulunduğu
semte şöyle bir uzanmayı
planlamıştı halbuki.
481
8. Und er war sicher, dass er das
große düstere Haus auf Anhieb
wiedererkennen würde!
9. Wenn er nun aber Winkpocken
hätte, dann wäre sein ganzer
schöner Plan für die Katz.
10. Nein, das durfte unter keinen
Umständen geschehen
11. Er musste heute Nachmittag
dorthin fahren!
12. „Anton?“ hörte er die Stimme
seiner Mutter.
13. Sie kam aus der Küche.
14. „Wo bleibst du denn so lange?“
15. „Ich komm ja schon.“
8. O kocaman, yıkık dökük evi ilk
görüşte tanıyacağından emindi!
9. Ama eğer kızamık döküyorsa bütün
planları suya düşmüş demekti.
10. Hayır, buna izin vermemeliydi.
11. Bugün öğleden sonra da ne
pahasına olursa olsun, oraya
gidecekti!
12. Annesi “Anton?” diye seslendi.
13. _____
14. İki saattir nerdesin?
15. “Hemen geliyorum”
482
16. Er drehte den Wasserhahn auf und
hielt sein Gesicht unter den kalten
Strahl.
17. Anschließend bearbeitete er seine
Mundpartie mit Frottierhandtuch.
18. Ein Blick in den Spiegel überzeugte
ihn davon, dass auf der Krebsrot
angelaufenen Haut die Pünktchen
gar nicht mehr auffielen.
19. Trotzdem putzte er auch noch die
Zähne und kämmte sorgfältig das
Haar um einen möglichst guten
Eindruck am Frühstückstisch zu
machen
Sayfa 122
• Der rätselhafte Unbekannte
1. Doch leider war alle Mühe
vergebens: kaum hatte Anton Platz
genommen, da begann sein Vater
zu lachen.
16. Musluğu açıp yüzünü soğuk
suyun altına tuttu.
17. Ardından havlu ile yüzünü
uzun uzun ovuşturdu.
18. Cildi öylesine kızarmıştı ki
kırmızı benekler belli
olmuyordu.
19. Ardından dişlerini fırçalayıp
saçlarını tarayarak kahvaltı
masası için her zamankinin
aksine özenle hazırlandı
Sayfa 130
• Gizemli ve Tanımadık Kişi
(Başlık)
1. Ama yaptığı bütün hazırlıklar boşa
çıktı Masaya oturur
oturmaz„babası kahkahalar
arasında,.
483
2. Sag mal, Anton, hast du etwa
meinen Rasierapparat
ausprobiert?“
3. „Wie kommst du den darauf?“ wies
Anton diese Unterstellung zurück.
4. „Na, weil dein Kinn so rot ist!“
5. Antons Vater lachte wieder.
6. „Das kommt vom kalten Wasser“,
erklärte Anton
7. In gespieltem Gleichmut fuhr er
fort, sein Brot zu streichen.
8. „Du wäschst dich mit kaltem
Wasser?“
9. Seine Mutter verzog spöttisch den
Mundwinkel.
10. „Das wäre ja ganz neu!“
2. “Anton,” dedi. “Yoksa traş
makinesini mi denemeye kalktın?”
3. “Bu da nereden çıktı?”
4. Çenen kızarmış da!”
5. Babası hala gülüyordu.
6. Anton, soğuk sudan olmuştur,”
diye açıkladı
7. Anton hiç aldırmazmış gibi görünüp
ekmeğine yağ sürmeye devam etti.
8. “Yüzünü soğuk suyla mı
yıkıyorsun?”
9. Annesinin ses tonu alaycıydı.
10. “Bir yaşıma daha girdim!”
484
11. „Tja – “ meinte Anton.
12. „Hab ich aus dem Fernsehen.
13. Kaltes Wasser hält die Haut länger
jung.
14. Solltest du vielleicht auch mal
versuchen.“
15. Ach wirklich?” sagte sie spitz
16. „Wissen die beim Fernsehen auch
ein Mittel gegen Windpocken?“
17. Anton wurde blass.
18. „Gegen Windpocken?“
19. Sie nickte.
11. Şey...
12. Televizyonda gördüm.
13. Soğuk su cilde iyi gelirmiş.
14. Sen de bir dene istersen.
15. “Ah gerçekten mi?” Annesi
iğnelemeyi sürdürdü.
16. “Televizyondakiler kızamığa karşı
da bir şey anlattılar mı acaba?
17. Anton sararıp soldu.
18. “Kızamık mı?
19. Kadın başını salladı.
485
20. Wenn mich nicht alles täuscht, sind
diese rote Flecken an deinem Mund
Windpocken.“
21. Beinahe wäre Anton das Honigbrot
aus der Hand gefallen.
22. „Woher sollte ich sie denn haben?“
tat er überrascht.
23. Wahrscheinlich aus der Schule!“
24. Sie stand auf.
25. „Ich werde mal bei dir im
Schulbüro anrufen.
26. Vielleicht weiß man dort über
weitere Fälle.“
27. „Das brauchst du nicht“, antwortete
Anton hastig.
20. “Yanılmıyorsam ağzının
çevresindeki kırmızı benekler
kızamık olduğunu gösteriyor.
21. Anton elindeki ballı ekmeği
düşürüyordu neredeyse.
22. “Nereden bulaşmış acaba?” diye
şaşırmış gibi yaptı.
23. “Belki de okuldandır.”
24. Annesi ayağa kalktı.
25. “Okula bir telefon edeyim bari.
26. Belki başka hastalar da vardır.
27. Anton aceleyle, “Buna gerek yok”
diye atıldı.
486
28. „Ich äh... „ Er hustete verlegen.
29. “Hennig – der hat Windpocken.”
Sayfa 123
1. Sie setzte sich wieder.
2. “Und warum hast du das nicht
gleich gesagt?“ fragte sie und sah
Anton durchdringend an.
3. „Weil – „ er zögerte.
4. Eine glaubwürdige Ausrede zu
erfinden, war in diesem Fall gar
nicht so einfach.
5. „Vermutlich hat Anton etwas
Wichtiges vor, das er auf keinem
Fall versäumen möchte“, bemerkte
Antons Vater.
28. “Ben... şey...” Utançla öksürdü.
29. “Hennig de kızamık çıkartıyor.”
Sayfa 133
1. Annesi tekrar oturdu.
2. “Neden bana hemen söylemedin?”
diye sorarken ciddi bakışlarla
Anton’u süzüyordu.
3. “Çünkü...” Anton duraksadı.
4. Bu durumda inanılır bir yanıt
bulmak pek de kolay değildi.
5. Babası, “Belki de Anton’un
planladığı ve asla kaçırmak
istemediği önemli bir şey vardır,”
diye araya girdi.
1
Sayfa 113
• Başlık
1. “söze” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. Almanca cümlede geçen “hat sie gesagt (dedi) cümlesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (VII)
Almanca cümlenin zamanı “dili geçmiş zaman” dır. Ancak Türkçe cümlenin
zamanı “mişli geçmiş zaman”dır. Bunun nedeni çevirmenin cümleyi kimin
aktardığını belirtmeyip sadece “mişli geçmiş zaman” kullanmak suretiyle bu
aktarımı belirtmiştir. Almanca cümlede tırnak işaretinden sonra gelen
cümlenin öznesi “Anna”, Türkçe cümlede başa alınmıştır. (III,5)
4. Almanca cümle iki temel cümleden oluşmaktadır. Çevirmen ikinci temel
cümleyi bölerek öznesini başa almıştır. (III,5)
5. Türkçe cümlede kullanılan “söylenemez” kelimesi cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Türkçe cümlede “oder (veya, yoksa)” kullanılan bağlacına karşılık olarak
Türkçe’de “öyle değil mi” ifadesi kullanılmıştır. Türkçe cümlede kullanılan
karşılık virgülden sonra aynı anlamı verebilecek ve cümlede eksiklik
489
yaratmayacak bir ifade olduğu için çevirmen tarafından tercih edilmiş olabilir.
(III,3)
6. Almanca cümlede geçen “auf Anhieb” kelimesi “bir defada” anlamına
gelmektedir. Türkçe cümlede “hemen” olarak çevrilmiştir. Aynı şekilde “Das
Schlüsselloch” kelimesi “anahtar deliği” anlamını taşımaktayken “kilit”
olarak çevrilmiştir. (III,3)
7. . Yine cümlede geçen “dabei haben (yanında bulunmak)” ifadesi de “elinde”
olarak çevrilmiştir. “Weil (için)” bağlacı ise “ondan (deswegen) kelimesiyle
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümledeki “Ja (evet)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Orijinal
cümlede geçen “eine Taschenlampe” ifadesindeki “eine (bir)” kelimesi
Türkçe cümlede bulunmamaktadır. (III,2)
**Almanca cümlede geçen “Taschenlampe” kelimesi “el feneri” anlamına
gelmektedir. Çevirmenin kullandığı “cep lambası” sözcüğü ise “el feneri”
olarak kullanılmamaktadır. Interferenz Fehler
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“ Evet, yanında el feneri olduğu için!
8. Türkçe cümlede Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa
alınmıştır. (III,5)
“Taschenlampe” sözcüğü yine “cep lambası” olarak çevrilmiştir. Ayrıca
Almanca’daki “erwidern (tekrarlamak)” sözcüğü ise Türkçe’ye “yanıt
490
vermek” olarak, “mitnehmen (yanına almak)” kelimesi de “almak” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
9. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
Almanca cümledeki “sagte (dedi)” kelimesi ise “fragte (sordu)” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Senin için mi?” dedi Anton kuşkuyla .
10. Almanca cümlede geçen “leise (sessizce)” kelimesi Türkçe cümleye
“yeniden” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe çeviride art arda gelen cümlelerin yeri değiştirilmiştir. (III,5)
11. Bu cümle iki dilin farklı yapısından dolayı çevirmen tarafından serbest ama
doğru olarak çevrilmiştir. (IV)
12. Almanca cümledeki “Taschenlampe” kelimesi Türkçe’ye bu defa da “lamba”
olarak çevrilmiştir. “oder mehr (veya daha fazla) ifadesi de “en az” ifadesiyle
karşılanmıştır. (III,3)
Almanca cümlede iki çizgi arasında yer alan ve “Kleider” kelimesini
açıklayan ifade Türkçe’ye tam bir cümle olarak ve cümlenin başında
çevrilmiştir. (III,5)
Almanca’da geçen “bestimmt (kesinlikle)” kelimesi de Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
491
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
El fenerini, oradaki elbiselerin arasından – ki orada muhakkak 20 veya daha
fazla vardı- en güzelini seçebilmem için açtı
13. “senin de bildiğin gibi” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin zamanı “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” dir.
Türkçe cümlenin ise zamanı “geniş zaman”dır. (III,4)
Türkçe cümle içerik açısından tutarsızdır. (V)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Tabii ki bu, ışıkta karanlıkta olduğundan daha kolaydı.
14. Almanca cümlede geçen “immer stärker (gittikçe daha güçlü)” ifadesi
Türkçe’ye “hala (immer noch)” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe cümlede geçen “kendisini” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
*Türkçe cümlede de Almanca’daki orijinali yansıtabilmek için cümleye
“adeta” eklenmesi gerekmektedir. Ancak çevirmenin önerisinde Anton uzun
bir süredir duvarla konuşuyormuş gibi bir anlam bulunmaktadır. (V)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Anton adeta bir duvarla konuştuğu duygusunu gittikçe daha güçlü
hissediyordu.”
15. Almanca cümle “Trotzdem (buna rağmen)” bağlacıyla başlamaktadır. Bu
bağlaç Türkçe’ye “ama” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“Unternehmen” kelimesi “girişmek” anlamına gelmektedir. Türkçe cümlede
492
“geri kalmadı” ile karşılanmıştır. Almanca cümlede geçen “Probleme mit
den Augen” ifadesi Türkçe’ye “görme sorunları” olarak aktarılmıştır. Ancak
doğrusu “gözlerinden şikayeti” olacaktır. (III,3)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Buna rağmen son bir denemeye daha girişti: Saf Dilzade’nin ne zamandan
beri gözlerinden şikayeti olduğunu biliyor musun?
16. Bu cümle hem serbest olarak çevrilmiştir, hem de içerik açısından tutarsızdır.
(V),(I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Hayır, hiçbir fikrim yok diye cevap verdi Anna.
17. Türkçe cümlenin başında yer alan “yine” kelimesi cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Almanca cümledeki “kichernd” kelimesi “kıkırdayarak anlamına gelmektedir.
Türkçe’ye “kıkır kıkır gülmek” olarak aktarılmıştır. Kıkırdamak eylemi daha
kısa sürmektedir ve utangaçlıkla karışık cilveyi barındırır içinde. Oysa “kıkır
kıkır gülmek” ifadesinde bir neşe vardır ve eylem daha uzun sürelidir. Ayrıca
“selbst wenn (bile)” “belki” olarak çevrilmiştir. Almanca’da geçen “sich
etwas aus jemandem machen” ifadesi “özel anlam taşımak ” olarak
aktarılmıştır. Ancak bu ifade “birine fazla değer yüklemek” anlamına gelir.
(III,3)
18. Tutarlı çeviri cümle. (II)
493
19. Tutarlı çeviri cümle. (II)
20. Almanca’da geçen “lächeln (gülmek)” kelimesi “gülümsemek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede geçen “ihn anschauen (ona bakmak)” ifadesi Türkçe
cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
** “Kokett” kelimesi de aynı şekilde yani “koket” olarak çevrilmiştir. Bu
kelime Türkçe’ye aynı şekilde geçmiş olmasına rağmen sık
kullanılmamaktadır. Özellikle de çevirinin çocuklar için yapıldığı göz önüne
alındığında “cilveli” kelimesi daha uygun olurdu.
21. Tutarlı çeviri cümle. (II)
22. Tutarlı çeviri cümle. (II)
23. Bu cümle serbest olarak çevrilmiştir. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ama bunu biliyorum zaten” dedi yumuşak bir şekilde.
24. Türkçe cümledeki “hatta” ve “bile diyebilirim” sözcükleri cümleye
eklenmiştir. (III,1)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
O yüzden sana kıskandığın için hiç kızmıyorum, tam tersine.
494
Sayfa 114
1. Almanca cümledeki “Versuch (deneme)” kelimesi Türkçe’ye “girişim” olarak
aktarılmıştır. (III,3)
Ayrıca Türkçe’de geçen “diye haykırdı” ifadesi de cümleye eklenmiştir.
(III,1)
Türkçe çeviride ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“allerletzt (son)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“ Konu senin gözlerin” diye son bir denemeye girişti Anton.
2. Tutarlı çeviri cümle. (II)
3. “Zwinkern” sözcüğü “kırpıştırmak” anlamına gelmektedir. Türkçe’ye “kapatıp
açmak” olarak aktarılmıştır. (III,3)
4. Tutarlı çeviri cümle. (II)
5. Tutarlı çeviri cümle. (II)
6. Bu cümle serbest olarak çevrilmiştir. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anna’yı hiç bugünkü kadar laf anlamaz görmemişti.
495
7. Tutarlı çeviri cümle. (II)
8. Almanca’daki ikinci temel cümle olan “sagte Anna (dedi Anna)” cümlesi
orijinal metinden çıkarılmıştır. (III,2)
9. Almanca cümledeki “dass” bağlacı Türkçe’ye çevrilmemiştir. “- dığını, -
diğini” olarak Türkçe’ye çevrilmesi gereken bu bağlaç, Türkçe çeviride
atlanmıştır. (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Böyle haksızlıkları unutacağımı mı sanıyorsun: Rüdiger’in bir güneş
gözlüğünün olduğunu – (ve) benim ise olmadığını?
10. Almanca’daki cümledeki ikinci temel cümle bölünerek öznesi başa alınmıştır.
(III,5)
Ayrıca Almanca cümlenin zamanı “mişli geçmiş zaman”dır. Türkçe cümlenin
ise zamanı “şimdiki zaman”dır. (III,4)
11. Almanca cümledeki “fragte Anna (sordu Anna)” cümlesi Türkçe’de yer
almamıştır. (VII)
12. Tutarlı çeviri cümle. (II)
13. Almanca cümlede geçen “scheinen (görünmek)” kelimesinin cümleye
kazandırdığı “tahmin” anlamı Türkçe’de “galiba” kelimesiyle karşılanmaya
496
çalışılmıştır. Ancak Almanca cümlede bu kelime cümlenin yüklemiyken
Türkçe’de cümlenin yüklemi değiştirilmiş, “hazırdı” olmuştur. Almanca
cümledeki “Einwände (itirazları)” ifadesi Türkçe cümleye “anlatacakları”
olarak çevrilmiştir. Aynı şekilde “endlich (nihayet)” kelimesi de “artık”
kelimesiyle karşılanmıştır. (III,3), (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Nihayet Anna onun bu itirazlarını dinemeye hazır görünüyordu.
14. Türkçe cümlede geçen”sanırım”kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca’daki yan cümlenin öznesi “Herr Schwartenfeger” dir. Ancak
Türkçe’de özne değiştirilmiş ve “hasta” olmuştur. (III,5)
Almanca cümlede geçen “auch schon (daha önce)” ifadesi Türkçe cümlede
yer almamaktadır. (III,2)
Almanca cümlede tırnak içerisindeki cümleyi takip eden iki temel cümle
Türkçe cümleden çıkarılmıştır. (VII)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Sana, Bay Ruhsil’in programını daha önce üzerinde denemiş olduğu
esrarengiz hastadan bahsettim ya, dedi Anton ve Anna’yı süzdü.
15. Türkçe cümledeki “ona” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
16. “Dieser Patient (bu hasta)” ifadesindeki “bu” kelimesi Türkçe cümleden
çıkarılmıştır. (III,2)
497
“erzählt (anlatmak)” kelimesi “söylemek” ile karşılanmıştır. (III,3)
“ta kendisi” ifadesi Türkçe’ye eklenmiştir. (III,1)
17. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“büyük bir” ifadesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
18. “begann (başladı)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“kichern (kıkırdamak)”, “gülmek” olarak, “sagen (söylemek) kelimesi de
“konuşmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
* Türkçe cümlede “Mundwinkel” sözcüğü “dudak ucu” olarak çevrilmiştir.
Ancak Türkçe’de böyle bir kullanım söz konusu değildir. Çevirmen bunun
yerine “dudak kenarı” ifadesini tercih edebilirdi.
19. Türkçe cümlede geçen “ne yaptığını bilmiyorsun” ifadesi ve “ve” bağlacı
cümleye eklenmiştir. (III,1)
20. “So glaubst du” cümlesi “böyle mi düşünüyorsun?” anlamına gelir.
Çevirmenin önerisi “sence öyle mi?” ifadesi de aynı anlamı taşımaktadır.
Ancak orijinaldeki cümlenin farklı bir söylenişidir. (I)
“entgegnen (karşılık vermek )” ifadesi “söylenmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca’da tırnak işaretinden sonra gelen cümle bölünmüş, bir kısmı başa
alınmıştır. (III,5)
498
21. Bu cümle çevirmen tarafından serbest olarak çevrilmiştir ve içerik olarak da
tutarsızdır. (I), (V)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Saf Amca, Bay Ruhsil’in muayenehanesinde - bu gerçekten de çok komik!
22. “dir (sana)” Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
Sayfa 115
1. Tutarlı çeviri cümle. (II)
2. Bu cümle içerik açısından tamamen tutarsızdır. Almanca cümlede Anna’nın
bu konuyu kesinlikle ciddiye almadığından bahsedilirken, Türkçe cümlede
bunun tam tersi bir anlatım söz konusudur. (V)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anna biraz bile rahatsız olmuş görünmüyordu, daha çok eğleniyor gibiydi.
3. “Wahrscheinlich (muhtemelen, herhalde)” kelimesi “belki de “ ile
karşılanmıştır. (III,3)
4. “wirklich (gerçekten)” Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
499
5. Almanca cümle “und” bağlacıyla başlamaktadır. Ancak Türkçe cümlede yer
almamaktadır. Bu bağlaç söz konusu cümlede “peki ya” ifadesiyle Türkçe’ye
aktarılabilirdi. (III,2)
“hayalet gördüm, öyle mi” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
*Almanca cümle yazarın stili doğrultusunda yarım bırakılmış, okuyucu
cümlenin devamında neyin söylenmek istendiğini anlamaktadır. Türkçe
cümlede ise orijinalde söylenmek istenen açıklanmıştır.
“erwidern ( karşılık vermek) ifadesi “söylenmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Türkçe çeviride Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek öznesi başa
alınmıştır. (III,5)
6. “aynı” kelimsi cümleye eklenmiştir. (III,1)
7. “Anna kicherte (Anna kıkırdadı)” cümlesi, Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(VII)
8. “meinen (söylemek)” kelimesi “atıldı” ile karşılanmıştır. (III,3)
Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
9. Tutarlı çeviri cümle (II)
10. Çevirmen yeni bir cümle kurmuştur. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Olsun!” dedi Anton.
500
11. Tutarlı çeviri cümle. (II)
12. Çevirmen yeni bir cümle kurmuştur. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Müge Parfümü hariç, onu belli ki Bay Ruhsil’e yaptığı ziyaretlerine saklıyor
13. “ Unbekümmert (ilgisiz) ” kelimesi “tasasız” olarak, “fragte (sordu)” kelimesi
de “yineledi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca’daki cümle bölünerek ikinci temel cümle cümlenin başına alınmıştır.
(III,5)
14. Almanca cümledeki “denn” Türkçe’ye çevrilmemiştir.”ki” olarak
çevrilebilirdi. (III,2)
15. “furchtbar” kelimesi Türkçe’de “çok” sözcüğü ile karşılanmıştır. Türkçe’deki
öneri Almanca’daki negatif anlamı yeterince yansıtamamaktadır. Bu kelime
“korkunç” olarak çevrilebilirdi. (III,3)
Almanca iki defa kullanılan “süsslich (tatlı)” sözcüğü Türkçe’de bire defa
kullanılmıştır. (III,2)
Benzetme edatı olan “wie” gibi anlamına gelmektedir. Ancak çevirmen “tıpkı”
ile karşılamıştır. “suchen (aramak)” kelimesi de “bulamamak” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
501
“sustu” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Cümle içerik açısından da orijinaline uymamaktadır. (V)
16. Çevirmen yeni bir cümle kurmuştur. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bu anlatılamaz” dedi Anton.
17. Çevirmen cümlenin sonunda yer alan nokta yerine virgül koyarak cümleye,
sonraki cümleyle devam etmiştir. “Fläschchen (şişecik) kelimesi “şişe” olarak
çevrilmiştir. Küçültme eki “cik” kullanılmamıştır. (III,5)
“gab Anna ihm recht” temel cümlesi cümleden çıkarılmıştır. (VII)
Almanca’daki “zu Antons Verblüffung (Anton’un şaşkın bakışları arsında)”
ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Türkçe cümledeki “küçük ve yuvarlak şişe” ifadesindeki “ve” bağlacı cümleye
eklenmiştir. (III,1)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Koklamak gerek!” dedi Anna ona hak vererek ve Anton’un şaşkın bakışları
arasında cebinden küçük yuvarlak bir şişecik çıkardı.
18. “Schraubverschluss (vidalı kapak)” kelimesi sadece “kapak” olarak
çevrilmiştir.
19. Almanca cümlede özne “Onkel Igno” iken Türkçe cümlede özne “şişe”
olmuştur. (III,5)
502
“für festliche Anlässe (bayramlar için)” ifadesi Türkçe’de yer almamıştır.
(III,2)
20. Tutarlı çeviri cümle. (II)
21. Tutarlı çeviri cümle. (II)
22. “heiser (kısık sesle) kelimesi “heyecanla” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca’da birinci temel cümlenin sonunda “virgül” varken Türkçe’de
“nokta” vardır. (III,6)
23. Almanca cümlede geçen “Sorte (çeşit) ” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (III,2)
24. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek öznesi başa alınmıştır. (III,5)
“feststellen (tespit etmek)” kelimesi Türkçe’ye “hak vermek” olarak
çevrilmiştir.(III,3)
“Sachlich (tarafsız) ” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“der Patient (o hasta)” yerine “bay Ruhsil’in hastası” kullanılmıştır. (III,3)
Almanca cümlede “er (o)” kelimesi italik yazılarak vurgulanmıştır. Türkçe’de
aynı vurgu “onun” kelimesi eklenerek verilebilirdi.
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
503
“Öyleyse onun Bay Ruhsil’in hastası olduğu doğru.”diye tarafsız bir biçimde
tespit etti Anna.
25. “schon wieder” ifadesi, “auch (-de, da)” kelimesi, “nach kurzem Überlegen
(bir an düşündükten sonra)” Türkçe’de yer almamaktadır. (III,2)
“sayılmaz” kelimesi Türkçe’ye eklenmiştir. (III,1)
“stunden nehmen” ifadesi Türkçe’ye “zaman geçirmek” olarak çevrilmiştir.
Almanca cümlede tekrar yapmamak amacıyla kullanılan söz konusu ifade
Türkçe çevirideki öneriyle örtüşmemektedir, çünkü “zaman geçirmek” ifadesi
“boş zamanını harcamak” anlamını taşımaktadır. Türkçe’de bunun yerine
“terapisine katılmak” ifadesi kullanılabilir. (III,3)
Sayfa 116
1. Almanca cümledeki ikinci temel cümle bölünerek öznesi başa alınmıştır.
(III,5)
“berichtigen (düzeltmek” kelimesi “anlatmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Tırnak içerisindeki cümle iki dilin farklı yapısından dolayı serbest
çevrilmiştir. Ancak Almanca cümlede bir önceki cümle ile bir bağlantı söz
konusudur. Cümle serbest çevrilse bile iki cümle arasındaki bağlantı
verilmelidir. (IV)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Birkaç kez katılmış” diye düzeltti Anton.
504
2. “nun (şimdi)” ve “nicht mehr (artık)” ifadeleri Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
“ein paar Wochen (birkaç haftadır)” ifadesi “haftalardır” olarak aktarılmıştır.
“nicht da sein (gelmemek)” ifadesi “ortalarda olmamak” ifadesi ile
karşılanmıştır. (III,3)
3. Almanca cümledeki “Das weiß ich von Herrn Schwartenfeger (bunu bay
Ruhsil’den biliyorum)” temel cümlesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (VII)
“deswegen (bu yüzden)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
4. Almanca cümlenin zamanı “Präsens (şimdiki zaman)” dır. Türkçe cümlede
zaman “ Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi)” dir. (III,4)
5. Tutarlı çeviri cümle. (II)
6. Tutarlı çeviri cümle. (II)
7. **“hell auflachen” ifadesi Türkçe cümlede “çıngıraklı kahkaha” ifadesi ile
karşılanmıştır. Bu ifade yanlış değildir. Ancak çok yaygın bir kullanıma sahip
olmadığından,çocuklar açısından anlaşılması daha güçtür. Çevirmen daha
yaygın olarak kullanılan ve anlaşılması daha kolay olan “tiz bir kahkaha
atmak” ifadesini kullanabilirdi.
8. Türkçe cümledeki “-de” eki cümleye eklenmiştir. (III,1)
505
9. “antwortete Anton (diye cevap verdi Anton)” cümlesi Türkçe’ye
çevrilmemiştir. (VII)
10. “Ben” ve “kaygılanıyorum” kelimeleri Türkçe’ye eklenmiştir ve cümle
Almanca’da tamamlanmamış olmasına rağmen Türkçe’de tamamlanmıştır.
(III,1), (III,5)
11. “schmollen (somurtmak)” kelimesi “hüzün” olarak çevrilmiştir. “sagte und
(dedi ve)” ifadesi Türkçe’ye “derken” olarak aktarılmıştır. Bu da Almanca
cümlede varolan art zamanlılık anlamının Türkçe’de eş zamanlı olmasına yol
açmıştır.Ayrıca “derken” kelimesinin kullanılması Almanca’daki temel
cümlenin yan cümle gibi çevrilmesine neden olmuştur. Almanca’daki ikinci
temel cümle bölünmüş ve bir kısmı başa alınmıştır.(III,3), (III,5)
12. Tutarlı çeviri cümle.(II)
13. Yeni cümle (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton Anna’yı hiçbir şekilde incitmek veya kendisinin (yani) Anton’un Bay
Safdilzade’yi kıskandığı düşüncesini güçlendirmek istemiyordu.
14. “vorsichtig (dikkatle)” kelimesi “sözlerini özenle seçerek” ile karşılanmıştır.
(III,3)
506
“bir durum”ve “açıklamaya çalıştı” ifadeleri cümleye eklemiştir. (III,1)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bu Bay Safdilzade’nin gece körlüğüyle ilgili” diye başladı dikkatlice.
15. Tutarlı çeviri cümle.(II)
16. “einfallen (aklına gelmek)” cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
17. “grell (göz kamaştırıcı” kelimesi “kuvvetli” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“aus dem Apparat (aygıttan çıkan)” ifadesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
18. “das Licht (ışık)” kelimesi “aygıt” olarak, “fragen (sormak)” kelimesi
“derken” olarak, “nachtblind (gece körü)” kelimesi “gözleri bozulmak”
olarak, “überzeugen (ikna olmak)” kelimesi de “inanmak” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
“ses tonundan anlaşılıyordu” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca’daki ikinci temel cümle bölünmüş ve öznesi başa alınmıştır. (III,5)
19. “sagte Anton (dedi Anton) cümlesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (VII)
20. “zwar (gerçi)” kelimesi “sayılır” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümlede bu cümlenin sonunda “nokta” bulunmaktadır. Ancak
Türkçe cümlede çevirmen cümle sonuna herhangi bir noktalama işareti
507
koymayıp bir sonraki cümlenin bağlacı olan “aber (ama)” temel cümle
bağlacıyla cümleye devem etmiştir. (III,6)
21. “das (bu)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
“demektir” kelimesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
“genauso “(aynı şekilde)” kelimesi Türkçe’ye “aynı” olarak çevrilmiştir.
22. “sagte Anna (dedi Anna)” cümlesi “diye konuşmaya başladı” olarak
çevrilmiştir.(V)
Almanca’daki ikinci temelcimle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
23. “ernstnehmen (ciddiye almak)” kelimesi “kulak asmak” olarak, “scheinen
(görünmek)” kelimesi de “belli olmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“Noch immer (hala)” ifadesi ve “sonderlich (pek)” kelimesi Türkçe cümlede
yer almamaktadır. (III,2)
Sayfa 117
• Başlık
1. Almanca cümledeki “und (ve) bağlacı “während (esnasında, iken) gibi
çevrilmiştir. Bu da Almanca cümlede varolan art zamanlılık anlamının
Türkçe’de eş zamanlı olmasına yol açmıştır . Almanca’da tırnak içerisinde yer
508
alan cümle “edilgen” dir. Oysa Türkçe’ye “etken” olarak çevrilmiştir. Ayrıca
“leicht (kolay) kelimesi de “kısa zamanda” olarak çevrilmiştir. (III,3), (III,5),
2. “bei (hesaba katılırsa)”Türkçe’ye “sayesinde” olarak çevrilmiştir. “neuerdings
(son zamanlarda) ifadesi “yeni gelişen” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“bunu anlamaktan kolay bir şey yok!” cümlesi Türkçe çeviriye
eklenmiştir.(VI)
3. “den Rocksaum anheben (eteğinin kenarını kaldırmak)” Türkçe’ye “eteklerini
toplamak” olarak, “kichernd (kıkırdayarak)” kelimesi “kahkahalar arasında”
olarak, “Fenster (pencere)” kelimesi “pervaz” olarak , “gehen (gitmek)”
kelimesi ise “çıkmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
4. “biraz” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“und” temel cümle bağlacı Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
Bu bağlaçtan sonra gelen “sie sagte(dedi)” cümlesi Türkçe’de yer
almamaktadır. (VII)
“müssen (burada “gerekmek”) kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
5. “umdrehen (arkasını dönmek)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
“niyeymiş o” ifadesindeki “o” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
509
6. “toll (muhteşem)” sözcüğü “güzel” olarak çevrilmiştir. Ancak bu sözcük”toll”
ifadesine karşılık çok yetersizdir. “schäbig (yırtık pırtık)” kelimesi “eski
püskü” ile karşılanmıştır. Almanca cümlede okuyucuda yaratılan resim,
Türkçe öneride verilememiştir. Almanca cümle “weil (burada “için”)” yan
cümle bağlacıyla başlamaktadır. Çevirmen Türkçe çeviride “için”i kullanması
gerekirken “çünkü” yü kullanmıştır. (III,3)
Bundan dolayı da “istemek” sözcüğünü cümleye eklemiştir. (III,1)
7. “sagte (dedi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
8. Almanca cümledeki “denn (ki)” sözcüğü Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
9. Çevirmenin önerisi Almanca aslından biraz farklıdır ama bunun nedeni iki
dilin farklı yapısında yatmaktadır. (IV)
10. Bu cümle Türkçe çeviride yer almamıştır.
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anna sessizce güldü. (VII)
11. “mit dem Kleid (bu elbiseyle)” ifadesi Türkçe’ye “(elbisemle) olarak
çevrilmiş, Türkçe cümleye “iyelik zamiri” eklenmiş, “bu” anlamını taşıyan
“dem” Artikeli (tanım edatı) de cümleden çıkarılmıştır. (III,5)
“alt (eski)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
510
“träumen von jdm” ifadesi “birisini rüyasında görmek” anlamına gelir. Türkçe
cümlede “hayalini kurmak” olarak yer almıştır. (III,3)
12. “zusammenbleiben (birlikte kalmak)” kelimesi “bitlikte olmak” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
“können (yapabilmek, edebilmek)” kelimesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
13. “erröten (kızarmak)” kelimesi “kıpkırmızı kesilmek” olarak çevrilmiştir.
Türkçe çeviride Almanca olmayan bir vurgu eklenmiştir. (III,3)
14. Almanca cümledeki “rasch (hızla) kelimesi Türkçe’ye “hemen” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
15. “Hayır”, ve “çabucak” kelimeleri cümleye eklenmiştir. (III,1)
*Yazar ileriki cümlelerde “glauben (inanmak, zannetmek)” kelimesiyle ilgili
kelime oyunu yapmaktadır. Orijinal cümlede vurgulanan “ich (ben)” kelimesi
Türkçe’de gizli özne ile verilmek durumundadır, bu yüzden
vurgulanamamaktadır. Bu kelimenin yarattığı vurguyu Türkçe’de
yaratabilmek için “hiç” kelimesi Türkçe’ye eklenebilir. Ama Almanca
cümlede vurgulanan diğer kelime olan “das” kelimesi “bunu” ile verilebilirdi.
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bunu (hiç) sanmam.”
511
16. Tutarlı çeviri cümle (II)
17. Yazar Almanca’daki “glauben” kelimesini bu defa “inanmak” anlamında
kullanmıştır. Türkçe’de ise çevirmen kelime oyununu yok farz edip sadece
anlamını vermiştir.
Ayrıca Türkçe çeviride Almanca’daki ikinci temel cümle yer almamıştır.
(VII)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Bunu hiç sanmam” diye tekrarladı Anna ve kıkırdadı.
18. .Almanca cümledeki “wie” yan cümle bağlacı Türkçe’ye çevrilmemiş, onun
yerine isim tamlaması yapılmıştır. (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton, ipek kumaşın nasıl gizlice hışırdadığını duydu.
19. “Vampirumhang (vampir pelerini)” kelimesi sadece “pelerin” olarak
çevrilmiştir. “überstreifen (üzerine geçirmek)” ise “bürünmek” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
20. “aus der Ruine” ifadesi “harabeden” anlamına gelir. Ancak Türkçe cümlede
“bulmak” kelimesi eklenmiştir. Bunun nedeni Almanca’da “aus (-den, -dan)”
Präpositionu (edat) ile sağlanan “bulmak” anlamının Türkçe’de aynı eklerle
sağlanamamasıdır. (IV)
“begann er (diye başladı)” cümlesi Türkçe’de yer almamaktadır. (VII)
512
“die Raufasertapete ( kabartma şekilli duvar kağıdı)” kelimesi Türkçe’ye
“halı” olarak, “die Blicke richten (bakışlarını yöneltmek) ifadesi “gözlerini
ayırmadan” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“yerdeki” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“diye sordu” cümlesi çeviriye eklenmiştir. (VI)
Çevirmen Almanca’daki cümle yapısını değiştirerek sondaki cümleyi başa
almıştır. (III,5)
Çevirmen bu cümlenin sonuna bir sonraki cümleyi eklemek suretiyle iki
cümleyi birleştirmiştir. (VIII)
21. Çevirmenin bir önceki cümlenin sonuna eklediği bu cümlede “diye sordu”
cümlesi çeviriye eklenmiştir. (VI)
“gleich (şimdi)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
22. “Ich meine (demek istiyorum)” cümlesi Türkçe çeviride yer almamaktadır.
(VII)
23. “antwortete sie (diye cevap verdi Anna)” cümlesi Türkçe çeviride yer
almamıştır. (VII)
24. abwarten (beklemek)” kelimesi Türkçe’ye “anlamak” olarak aktarılmıştır.
(III,3)
513
Sayfa 118
1. “gern haben (hoşlanmak)” kelimesi “istemek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“wenn (-se,sa) yan cümle bağlacı Türkçe’ye “dass” bağlacı gibi çevrilmiştir.
(III,5)
Türkçe cümlede geçen “(-de, da)” eki yani “auch” kelimesi Almanca cümlede
yer almamaktadır. (III,1)
“und sei es nur ein Kleid (Bu sadece bir elbise olsa bile)” cümlesi Türkçe
cümlede yer almamaktadır. (VII)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. Almanca cümledeki “bevor (-meden)” kelimesi “ondan sonra” olarak,
“umdrehen (arkasını dönmek) kelimesi de “dönmek” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
“ve” bağlacı cümleye eklenmiştir. (III,1)
4. Tutarlı çeviri cümle (II)
5. “bis (kadar)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
6. Tutarlı çeviri cümle (II)
514
Sayfa 119
1. “neckend (cilveyle)” kelimesi “hemen” olarak çevrilmiştir. (III,3)
2. Tutarlı çeviri cümle (II)
3. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
4. Tutarlı çeviri cümle (II)
5. “dann (o zaman)” kelimesi ve “Anton” sözcüğü Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
“sagte sie” cümlesi de Türkçe cümleden çıkarılmıştır. (VII)
6. Bu cümle Türkçe cümleden çıkarılmıştır.
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Görüşürüz” diye cevap verdi Anton
7. “sonra”kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. Almanca cümledeki “als (-diğinde, -dığında) bağlacıyla başlayan yan cümlenin
Türkçe’de en başta çevrilmesi gerekirdi. Ancak çevirmen Almanca’daki
515
cümle sıralamasını takip etmiş, bunda dolayı da çeviri cümlede birinci
cümleyi yan cümle gibi çevirmiştir. “spruch (söz)” kelimesi “sözler” olarak
yani çoğul biçimde çevrilmiştir. (III,5)
“ plötzlich (aniden)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“hemen ardından” ifadesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
“ertönen (çınlamak)” kelimesi “yankılanmak” olarak, “altbekannt (alışılmış)
kelimesi de “her zamanki” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Aniden koridordan anahtar şakırtısı geldiğinde ve babasının alışılmış sözü
koridorda çınladığında, Anton on ikiye gelmişti.
10. “Na (işte)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“Alles ruhig ( her yer sakin)” ifadesi “asayiş berkemal” sözüyle karşılanmıştır.
(III,3)
*Çevirmenin tercih ettiği bu söz çocukların anlaması açısından güçtür.
11. Bu cümle Türkçe çeviride yer almamaktadır. (VII)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Anton korku ile başını arkaya çevirdi.
12. “über den Kopf (başının üzerinden) ifadesi Türkçe cümlede yer almamaktadır.
(III,2)
516
13. “zu seinem Schreibtisch (çalışma masasına)” ifadesi Türkçe cümlede yer
almamaktadır. (III,2)
“bir koşu” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“laufen (koşmak)” kelimesi “gitmek” ile, “Lampe (lamba) kelimesi de “masa
lambası” ile karşılanmıştır. (III,3)
14. “Dabei (bu sırada)” kelimesi “ve hızla” olarak, “Schreibtischstuhl (çalışma
masasının sandalyesi) kelimesi de “sandalye” olarak, “umfallen (devrilmek)
olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca cümledeki “Relativsatz (ilgi cümlesi)” “Schreibtischstuhl”
kelimesini “büyük bir gürültüyle yere düşen” olarak açıklamaktadır. Türkçe
cümlede ise çevirmen “hızla çarptığı” ifadesiyle bu kelimeyi açıklamıştır.
(III,5)
15. Tutarlı çeviri cümle (II)
16. “ iskemle düşünce” yan cümlesi çeviriye eklenmiştir. (VI)
“bomba” kelimesi” ve “alt üst olmak” ifadesi” cümleye eklenmiştir. (III,1)
“Das stille Haus (sessiz ev)” ifadesi “evin sessizliği” şekinde yani “tamlama”
olarak çevrilmiştir. (III,5)
17. “zurücktappen (el yordamıyla geri gitmek) kelimesi “girmek” kelimesiyle,
“Stimme (ses)” kelimesi de “bağırmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
517
18. “ses” ve “gelmek” kelimeleri cümleye eklenmiştir ama bunun nedeni iki dilin
farklı yapısında yatmaktadır. (IV)
19. “Zimmertür (oda kapısı)” kelimesi Türkçe cümleye “kapısı” olarak
çevrilmiştir. (III,1)
20. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünerek öznesi başa alınmıştır. (III, 6)
21. “er (burada “Anton” )” yerine “çocuk” kelimesi kullanılmıştır.(III,3)
“hiç” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
22. “başlamak” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
23. Tutarlı çeviri cümle (II)
24. Tutarlı çeviri cümle (II)
25. Türkçe çeviride tırnak işaretini takip eden cümle bölünmüş, bir kısmı başa
alınmıştır. (III,5)
“verschlafen (mahmur)” kelimesi Türkçe’ye “uykulu” olarak, “fragen”
kelimesi de “söylenmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“taklidi yapmak” ifadesi Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
518
26. “eben (az önce)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,1)
Bu cümlenin geri kalanı ise iki dilin farklı yapısından dolayı serbest olarak
çevrilmiştir. (IV)
27. Almanca’daki “Ach” efekti, Türkçe ‘de “Yaa” olarak kullanılır. Çevirmenin
önerisindeki “Ah” ise bir ağrı ifadesidir. (III,3)
28. “einmal (bir defa)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Bunun nedeni aksi
taktirde cümlede bir anlam bozukluğu oluşacak olmasıdır. Eğer esneme işlemi
birkaç defa yapılmış olsaydı cümlede belirtmek gerekecekti. (IV)
29. Bu cümle ve bunu takip eden üç cümle çeviride kültür farkından doğan
güçlüğün ortaya çıktığı bir durumdur. Bu cümlede geçen “poltern (gürültü
yapmak)” ve “Polterabend (bir nevi kına gecesi) kelimeleriyle yapılan bir
kelime oyunu söz konusudur. Bunu Türkçe’de birebir çevirerek vermek
mümkün değildir. Bu durumda çeviride mecburen serbest çevirme yoluna
gidilmesi gerekmektedir.
Benim bu cümle için önerdiğim çeviri aşağıdaki gibidir;
Yataktan düştüm de, bu onun gürültüsüydü.
Sayfa 120
1. Çevirmen tırnak içerisindeki cümleyi aslına sadık kalarak çevirmiş, ancak onu
takip eden cümleyi çevirmemiştir.Sonraki cümlelerde yapılan kelime
oyunundan dolayı bu cümlede ekleme yapılması gerekmektedir. (VII)
519
Benim bu cümle için önerdiğim çeviri aşağıdaki gibidir;
Yataktan düşmenin gürültüsü mü? diye tekrarladı.
2. Çevirmen söz konusu kelime oyununu “düşme” kelimesiyle vermeye
çalışmış, ancak hiçbir açıklamada bulunmadığı için amacına ulaşamamıştır.
“Evet, bugün “gürültü gecesi ”– yoksa değil mi?” diye cevap verdi. “Gürültü
gecesi” okuyucuya hiçbir şey ifade etmediği için burada bir dipnotla
Almanya’da düğünden önceki gecede yapılan eğlencede tabak kırıldığı, ve bu
gürültülü bir eylem olduğu için geceye “gürültü gecesi” adı verildiği açıklanır.
3. **Çevirmenin önerdiği bire bir çeviri olan “şakacı kuş” ifadesi Türk
okuyucuya hiçbir şey ifade etmemektedir. Interferenz Fehler
Buna en yakın ifade olarak Türkçe’de “şakacı böcek” ifadesi kullanılabilirdi.
“zischen (tıslamak)” kelimesi Türkçe cümlede “dişlerinin arasından
söylenmek” ile karşılanmıştır.(III,3)
4. “kapısının önünden” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“ihre (burada “annesinin”)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
“Schritte (adımlar)” kelimesi “ayak sesleri” olarak çevrilmiştir. (III,3)
5. Tutarlı çeviri cümle (II)
520
6. “ins Schwarze treffen” bir deyimdir. Çevirmen bu deyimin sadece anlamını
vermiştir. Oysa Türkçe’deki “on ikiden vurmak” deyimi ile karşılayabilirdi.
(III,5)
7. Bir önceki cümlenin öznesi “anne” olduğu için bu cümlede “o” ile kimin kast
edildiği ilk etapta çok açık değildir. Karışıklığı önlemek amacıyla “er (o)”
yerine “Anton” kullanılmalıydı.
8. “o gece” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
9. “schlafen (uyumak)” kelimesi “gözlerini yummak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
• Başlık
10. “blicken (bakmak)” kelimesi “göz atmak” olarak, “Montagmorgen (pazartesi
sabahı)”kelimesi de “ertesi sabah” olarak“ anziehend (çekici)” kelimesi de
“hoş” olarak çevrilmiştir. (III,3)
11. “die Haut (ten)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. (III,2)
12. “bakışlarla” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
“sich nähern (yaklaşmak)” Türkçe’ye “yakından bakmak” olarak“merkwürdig
(tuhaf)” kelimesi Türkçe cümleye “minik” olarak çevrilmiştir. (III,3)
Almanca’daki ikinci temel cümlenin yüklemi “waren” iken Türkçe’de “fark
521
etti” olmuştur. (III,5)
Almanca cümlede virgülden sonra gelen “Dutzender roter Pünktchen, jeder
nicht größer als ein Stecknadelkopf ( her biri bir toplu iğne başından büyük
olmayan düzinelerce tuhaf kırmızı benek)” cümlesi Türkçe cümlede yer
almamıştır. (VII)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Hayır, yalnızca sarı değil... Anton inanmayan bakışlarla aynaya biraz daha
yaklaştı, ağzının çevresinde her biri bir toplu iğne başından büyük olmayan
düzinelerce tuhaf kırmızı benek vardı.
13. Çevirmen Almanca’da soru cümlesi olan cümleyi normal cümle olarak
çevirmiştir. (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Bunlar sivrisinek ısırığı olabilir miydi?
14. Almanca cümledeki “nein (hayır)” kelimesine karşılık Türkçe’de “hayır,
hayır” ikilemesi kullanılmıştır. Türkçe’deki anlam bundan dolayı
güçlenmiştir. (III,5)
“dafür (bunun için)” kelimesi yerine Türkçe’de kastedilen anlam yani
“ısırık olamayacak denli” ifadesi kullanılmıştır. “liegen (durmak)” kelimesi
“sıralanmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
15. Çevirmen ikinci temel cümleyi bölerek özneyi başa almıştır. (III,5)
“Ausschlag (deri döküntüsü)” kelimesi “alerji” ile karşılanmıştır. (III,3)
522
16. Yeni cümle. (II)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Hazmı zor olan bir şey yemiş olmalıydı.
17. “Ausschlag bekommen (döküntü oluşmak )” ifadesi “kaşıntı dökmek” olarak
çevrilmiştir. Türkçe’de böyle bir ifade kullanılmamaktadır. (III,3)
18. “gar (hiç)” kelimesi Türkçe cümlede yer almamaktadır. (III,2)
19. Almanca cümledeki “nervös(sinirli)” kelimesine karşılık Türkçe’de “sinirli
sinirli” ikilemesi kullanılmıştır. Türkçe’deki anlam bundan dolayı
güçlenmiştir. (III,5)
20. “möglicherweise (olabilir miydi?) ifadesi “var mıydı?” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
Sayfa 121
1. “Samstagabend (cumartesi akşamı)” kelimesi “cumartesi gecesi” olarak, “nahe
kommen (yaklaşmak )” kelimesi “yakın durmak” olarak, “auf dem Sims”
(pervazın üzerinde) ifadesi “pencerenin içinde” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“mit Anton könne es ihr nie eng genug werden ... ” cümlesi “ne kadar yakın
523
olsalar da yine de kendisi için yeterli olamayacağını” ifadesini kullanmıştır.
Eserde daha önce “eng (dar)” kelimesiyle ilgili bir kelime oyunu yapılmış,
ancak bunu Türkçe’ye aynı şekilde aktarmak mümkün olmamıştı. Çevirmen
şu anda “yakın” kelimesiyle benzer bir kelime oyununu Türkçe’de
gerçekleştirmeye çalışmıştır. (V)
2. “Vorführen (sunmak)” kelimesi Türkçe’ye “göstermek” olarak çevrilmiştir.
Almanca cümlenin yüklemi olan “sein (olmak)”kelimesi “gelmek” olarak
çevrilmiştir. (III,3), (III,5)
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. Tutarlı çeviri cümle (II)
5. Almanca cümlede “eisiger Schreck” ifadesiyle bir benzetme yapılmıştır.
Türkçe’de orijinaldekine çok yakın bir benzetme “kanının donması” ifadesiyle
yapılabilirken çevirmen “korudan yerinden kıpırdayamamak” anlamına gelen
“donup kalmak” ifadesiyle karşılamıştır. (III,3)
6. Almanca cümledeki “wäre (olurdu)” kelimesi, içerdiği “gerçek dışılık” anlamı
göz önüne alınmadan “war (oluyordu)” gibi çevrilmiş, bu da cümlenin
içerdiği anlamın çeviride kaybolmasına neden olmuştur. “reinste (en büyük”
kelimesi “ne büyük” olarak çevrilmiştir.(III,3), (III,5)
“böyle” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
524
Cümlede yapılan söz konusu değişiklikler içeriğin de tutarsız olmasına neden
olmuştur. (V)
7. “halbuki” kelimesi ile “ve” bağlacı Türkçe cümleye eklenmiştir. (III,1)
Villa Rheinblick (Ren manzarası) Türkçe’ye “Safbakış” olarak çevrilmiştir.
Bunun nedeni çevirmenin “Rhein (Ren)” kelimesini “Rein (saf)” giğbi
düşünmüş olması ve Almanca’da “bakış” ve “manzara” anlamına gelen
“Blick” kelimesinin “bakış” anlamını tercih etmiş olmasıdır. mit dem Fahrad
(bisikletle)” ifadesi “bisikletine atlamak” olarak, “abfahren (oraya gitmek)”
kelimesi de “dolaşmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
*Çevirmenin “Igno von Rant ismine karşılık “Bay Safdilzade” ismini tercih
etmesinin nedeni bundan kaynaklanıyor olabilir.
Türkçe’de kullanılan “bisikletine” kelimesinde bir “iyelik zamiri vardır.
Almanca’da yoktur. (III,5)
Almanca cümledeki “bis er die Villa Rheinblick gefunden hatte (Villa Ren
Manzarası”nı bulana kadar” yan cümlesi “Safbakış Villasının bulunduğu
semte şöyle bir uzanmayı planlamıştı halbuki” cümlesiyle karşılanmıştır. Yani
çeviri cümle içerik açısından tutarsızdır. (V)
8. “düster (kasvetli)” kelimesi “yıkık dökük” ifadesiyle karşılanmıştır. (III,3)
“und (-de,-da) bağlacı cümleden çıkarılmıştır. (III,1)
9. “Almanca’daki “Plan” kelimesi tekilken Türkçe’de çoğul olmuştur. (III,5)
Almanca’daki “sein ganzer schöner Plan” ifadesi “bütün planı” olarak
çevrilmiş, “schöner (güzelim)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. Bunun nedeni
525
“güzel” ve “bütün” kelimelerinin bu cümlede bir arada kullanmasının anlatım
bozukluğuna yol açması olabilir. Ancak çevirmen “güzelim” yerine “bütün”
ifadesini cümleden çıkarsaydı daha uygun olurdu. Çünkü “plan” kelimesi
zaten, aksi belirtilmediği takdirde bir bütünü kapsamaktadır. Ancak diğer
kelimenin çıkarılması durumunda geri kalan ifade oluşan eksikliği
doldurmamaktadır. (III,2)
10. İki dilin faklı yapısından dolayı cümle orijinaldekinden farklı çevrilmiştir.
(IV)
Ancak çevirmen önerisine “unter keinen Umstand (ne pahasına olursa olsun)”
ifadesini ekleyebilirdi. (III,2)
11. Çeviride yukarıdaki cümlede çıkarılan ifade bu cümlenin yüklemi olan
“müssen (zorunda olmak)” kelimesinin yerine kullanılmıştır. (III,5), (III,3)
12. “hören (duymak)” kelimesi “seslenmek” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“die Stimme (ses) kelimesi ve “er (o) kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
Almanca cümlenin öznesi Anton’dur. Türkçe cümlenin öznesi “annesi” dir.
(III,5)
13. Bu cümle Türkçe çeviride yer almamaktadır. (VII)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ses mutfaktan geliyordu”
526
14. İki dilin farklı yapısından dolayı serbest çevrilmiştir. (IV)
15. Tutarsız çeviri cümle. Almanca cümlede Anton’un öfkesi söz konusudur.
Türkçe cümlede ise itaat vardır. (V)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Geldik işte!”
16. “Strahl (akan su)” kelimesi sadece “su” ile çevrilmiştir.(III,3)
17. “Mundpartie (ağız çevresi)” kelimesi “yüz” ile karşılanmıştır. (III,3)
“Frottierhandtuch” kelimesi aslında “havlu” anlamına gelmektedir. Türkçe
çeviride söz konusu kelime cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“uzun uzun” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
18. Çevirmen Almanca’daki temel cümleyi çevirmemiş, sadece “dass” yan
cümlesini çevirmiştir. (VII)
Yan cümlede geçen “Krebsrot angelaufen” benzetmesi Türkçe’de “öylesine”
kelimesiyle karşılanmıştır. Oysa çevirmen aynı benzetmeyi “pancar gibi”
ifadesiyle gerçekleştirebilirdi. (III,3), (III,5)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Aynaya atığı bir bakış, onu pancar gibi kızarmış cildinde noktaların artık hiç
de göze çarpmadığına ikna etti.
527
19. “Trotzdem (buna rağmen)” ifadesi Türkçe’ye “ardından” olarak (III,3)
“sorgfältig das Haar kämmen (saçlarını özenle taramak)” ifadesindeki
“sorgfältig (özenle)” kelimesi bu ifadeden çıkarılıp “özenle hazırlanmak”
ifadesine yerleştirilmiştir. Almanca’daki temel cümle Türkçe’ye yan cümle
gibi çevrilmiş, yan cümle de biraz değiştirilerek teme cümle gibi çevrilmiştir.
“um zu (-mek, -mak için)” bağlacı “indem( –erek, -arak)” olarak çevrilmiştir.
(III, 6)
“auch noch (-de, da)” ve “möglichst guten Eindruck (mümkün olduğunca iyi
bir izlenim) ifadeleri cümleden çıkarılmış (III,2)
“um zu” mastar cümlesi içerik olarak farklı bir biçimde çevrilmiş, yani bu
cümlenin yerine yeni bir cümle kurulmuştur. (I)
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
Yine de kahvaltıda mümkün olduğunca iyi bir izlenim yaratmak için, dişlerini
de fırçalayıp saçlarını özenle taradı.
Sayfa 122
• Başlık
1. Türkçe çeviride bu cümle ile ardından gelen cümle birleştirilmiştir. (VIII)
“zum Lachen beginnen (gülmeye başlamak)” “kahkahalar arasında” olarak
çevrilmiştir. (III,3)
“leider (maalesef)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
528
2. “Sag mal (söylesene)” ifadesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
“ausprobieren (denemek)” kelimesi “denemeye kalkmak” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
3. “wies Anton diese Unterstellung zurück (diyerek bu varsayımı reddetti
Anton)” temel cümlesi cümleden çıkarmıştır. (VII)
4. Almanca cümledeki “weil” kelimesi Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu
sözcük Türkçe’ye “ondan” olarak çevrilebilirdi. (III,2)
5. “wieder (tekrar)” kelimesi “hala” olarak çevrilmiştir. (III,3)
6. Almanca’da ikinci temel cümlenin öznesi olan “Anton” Türkçe cümlede başa
alınmıştır. Türkçe cümlede yüklemin sonuna eklenen “- tur” eki Almanca
cümledeki kesinliğin yok olmasına neden olmuştur. (III,5), (III,3)
7. “Gleichmut (soğukkanlılık)” kelimesi “umursamazlık” olarak çevrilmiştir.
8. “sich waschen (yıkanmak)” kelimesi “yüzünü yıkamak” olarak çevrilmiştir.
(III,3)
Almanca cümlede “kaltem (soğuk)” kelimesi “italik” yazılmıştır. Türkçe’de
böyle bir vurgu bulunmamaktadır. (III,6)
529
9. “Mundwinkel verziehen (dudaklarının kenarını yukarı kaldırmak suretiyle
yapılan hareket/ yani “gülümseme”)” ifadesi “ses tonu” olara aktarılmıştır.
(III,3)
10. İki dilin farklı yapısından dolayı serbest çevrilmiştir. (IV)
11. Türkçe cümlede Anton duruma hakim değilmiş gibi bir anlam vardır. Oysa
Almanca’da Anton son derece kendinden emin ve alaycı bir cevap
vermektedir. Türkçe’de aynı ifadeyi sağlayabilmek için “yaaa!” ünlemi
kullanılabilirdi. (III,3)
Türkçe’deki farklı aktarım cümleyi içerik açısından tutarsız olmasına neden
olmaktadır. (V)
12. Tutarlı çeviri cümle (II)
13. “hält die Haut länger jung (cildin daha uzun süre genç kalmasını sağlar)”
ifadesi Türkçe’de “cilde iyi gelir” olara çevrilmiştir. (III,3)
14. “sollen (-meli, -malı)”modal yardımcı fiili Türkçe’ye “istemek”olarak
çevrilmiştir. (III,3)
“vielleicht (belki)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
530
15. “Ach” ünlemi Türkçe’ye “Ah (ağrı efekti) olarak çevrilmiştir. Almanca’daki
alaycı ifade için “Aaa” ünlemi kullanılabilirdi. “sürdürdü” kelimesi
“Almanca’daki “sagte (dedi)” kelimesi için kullanılmıştır. (III,3)
16. “wissen (bilmek)” kelimesi “anlatmak” olarak çevrilmiştir. (III,3)
17. “soldu” kelimsi cümleye eklenmiş ve cümlenin anlamını kuvvetlendirmiştir.
(III,1)
18. “gegen (karşı)” kelimesi cümlede yer almamıştır. (III,2)
19. Almanca cümledeki “sie (o,annesi)” kelimesine karşılık Türkçe cümlede
“kadın” kelimesi kullanılmıştır. (III,3)
20. “olduğunu gösteriyor” ifadesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
21. Almanca cümlenin öznesi “Honigbrot (ballı ekmek)” tir. Türkçe cümlenin
öznesi “Anton” dur. (III,5)
22. “sollte” kelimesi cümleye bir gerçek dışı anlam kazandırmaktadır. Türkçe’de
bu “olabilir” kelimesiyle karşılanabilirdi. Türkçe cümlede “gerçek dışı” bir
anlam bulunmamaktadır. (III,5)
“Nereden kapmış olabilirim ki?”
531
23. Wahrscheinlich (herhalde) kelimesi “beki de” olarak çevrilmiştir. (III,3)
24. Tutarlı çeviri cümle (II)
25. “Schulbüro (okul sekreterliği)” Türkçe’ye “okul” olarak çevrilmiştir. (III,3)
“bari” kelimesi cümleye eklenmiştir. (III,1)
Almanca cümlenin zamanı “Futur (gelecek zaman)” dır. Türkçe cümlenin ise
zamanı “şimdiki zaman”dır.
26. “wissen (bilgisi olmak)” kelimesi Türkçe’de yer almamaktadır. (III,2)
27. Almanca’daki ikinci temel cümle bölünmüş, bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
28. Tutarlı çeviri cümle (II)
29. Türkçe cümledeki kısa çizgi yerine “-de” eki kullanılmıştır. (III,6)
Sayfa 123
1. “Sie (o)” zamiri yerine “annesi” ismi kullanılmıştır. Bunun nedeni cümlede bir
kopukluk oluşmaması içindir. (IV)
532
2. “Und” bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu bağlaç Türkçe’ye “peki”
olarak aktarılabilirdi. “das (bunu)” kelimesi yerine “bana” kelimesi
kullanılmıştır.”durchdringend (sert bir şekilde” ifadesi Türkçe’ye “ciddi
bakışlarla” olarak aktarılmıştır. (III,3)
Almanca’da üçüncü temel cümledeki “und” bağlacı bir art zamanlılık ifade
etmektedir. Türkçe’ye eş zamanlı olarak “-iken” ekiyle çevrilmiştir. (III,5)
3. Tutarlı çeviri cümle (II)
4. Türkçe çeviride, ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“glaubwürdig (inandırıcı)” kelimesi”inanılır” olarak çevrilmiştir.
5. “bemerkte (dedi)” kelimesi “araya girdi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
İkinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“Antons (Anton’un)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
533
Sayfa 123
6. “Sie (o)” zamiri yerine “annesi” ismi kullanılmıştır. Bunun nedeni cümlede bir
kopukluk oluşmaması içindir. (IV)
7. “Und” bağlacı Türkçe cümlede yer almamıştır. Bu bağlaç Türkçe’ye “peki” olarak
aktarılabilirdi. “das (bunu)” kelimesi yerine “bana” kelimesi
kullanılmıştır.”durchdringend (sert bir şekilde” ifadesi Türkçe’ye “ciddi bakışlarla”
olarak aktarılmıştır. (III,3)
Almanca’da üçüncü temel cümledeki “und” bağlacı bir art zamanlılık ifade
etmektedir. Türkçe’ye eş zamanlı olarak “-iken” ekiyle çevrilmiştir. (III,5)
8. Tutarlı çeviri cümle (II)
9. Türkçe çeviride, ikinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“glaubwürdig (inandırıcı)” kelimesi”inanılır” olarak çevrilmiştir.
10. “bemerkte (dedi)” kelimesi “araya girdi” olarak çevrilmiştir. (III,3)
İkinci temel cümle bölünerek bir kısmı başa alınmıştır. (III,5)
“Antons (Anton’un)” kelimesi cümleden çıkarılmıştır. (III,2)
534
C DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
1. Amaç Metnin Belirlenen Kategoriler Çerçevesinde Değerlendirilmesi
İnceleme “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserden toplam 30 sayfa ve 519 cümleyi
“Das rätselhafte Programm” adlı eserden de toplam 30 sayfa ve 633 cümleyi içermektedir.
Her iki eserin çevirisinde en çok karşımıza çıkan hata, bir kelimenin metindeki anlamının
dışındaki bir başka kelime ile karşılanmasıdır. “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 192
cümlede “Das rätselhafte Programm” adlı eserde ise 301 cümlede bu hata karşımıza çıkar.
I Yeni cümle:
“Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 7 adet yeni cümle tespit edilmiştir. Bu, toplam
cümle sayısının %1,3 ünü oluşturur. Çevirmenin kurduğu yeni cümlenler genellikle orijinal
cümlenin anlamının verilmesi şeklindedir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri
gösterebiliriz:
a) “ (...) antwortete Antons Vater” (s.9, cümle 4)
Bu babasının sesiydi” (s. 9)
Cümlenin önerilen çevirisi “diye cevap verdi babası” şeklindedir.
b) “Davon verstehst du nichts!” (s.54, cümle 13)
“sen ne anlarsın ki!” (s. 54)
Cümlenin önerilen çevirisi “sen anlamazsın!” şeklindedir.
c) “du sollst?” (s.116, cümle 7)
“evet!” (s.117) Cümlenin önerilen çevirisi “gerekmek mi?” şeklindedir.
535
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam11 adet yeni cümle tespit edilmiştir. Bu,
toplam cümle sayısının %1,7 sini oluşturur. Bu eserdeki yeni cümleler de genellikle orijinalde
söylenenle tutarlılık içindedir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Trotzdem!” sagte Anton.
“Anton, “Ben gördüm ama!” diye ısrar etti.
Cümlenin önerilen çevirisi “Olsun!” dedi Anton.” şeklindedir.
b) “Er wollte Anna auf keinen Fall kränken oder sie in dem Gefühl bestärken, er,
Anton, sei eifersüchtig auf Igno von Rant!” (s.116, cümle 13)
“Anna’yı üzmek gibi bir niyeti yoktu ama bir yandan da Saf Amca’yı kıskandığına inanmasını da istemiyordu.” (s.125) Cümlenin önerilen çevirisi “Anton Anna’yı hiçbir şekilde incitmek veya
kendisinin (yani) Anton’un Bay Safdilzade’yi kıskandığı düşüncesini güçlendirmek istemiyordu.” şeklindedir.
c) “Aber das weiß ich doch”, meinte sie sanft.
“Bilmez miyim.” Anna pek mutluydu.
Orijinal cümlenin önerilen çevirisi aşağıdaki gibidir;
“Ama bunu biliyorum zaten” dedi yumuşak bir şekilde.
II Tutarlı çeviri cümle: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 152 adet tutarlı çeviri
cümlesi mevcuttur. Bu, toplam cümle sayısının %29,2 sini oluşturur. Buna örnek olarak
aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) Anton schlug die Augen auf und blinzelte. (s.9, cümle 5)
Anton gözlerini açıp kırpıştırdı.(s. 9)
b) Anton flog dieselbe Strecke wie in der vergangenen Nacht.(s. 52, cümle 1)
Anton bir gece önceki yoldan uçtu.(s.52)
c) „Nicht?“ Anton seufzte erleichtert auf. (s. 114, cümle 13)
“Değil mi?” Anton ferahlayarak iç geçirdi. (s. 114)
536
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam 83 adet tutarlı çeviri cümlesi
mevcuttur. Bu, toplam cümle sayısının %13,1 ini oluşturur. Buna örnek olarak aşağıdaki
cümleleri gösterebiliriz:
a) “Es ist fast elf!” (s. 7, cümle 9)
“Saat neredeyse onbir” (s. 9)
b) “Es geht um das Programm!” (s. 60, cümle 6)
“Konu programla ilgili.” (s. 60)
c) “Hat Tante Dorothee nicht gesagt, er sei nachtblind?” (113, 2)
“Dorothee Teyze onun gece körü olduğunu söylemedi mi?” (s. 122)
III Tutarlı çeviriye yakın cümle
1.Çeviriye sözcük ekleme: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde toplam 179 cümlede
orijinal metne sözcük veya sözcükler gerekli olmadığı halde eklenmiştir. Bu, toplam cümle
sayısının %34,2 ini oluşturur. Bu eklemelerde genellikle Türkçe’deki anlamı güçlendirme
amacı güdülmüştür. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Er hatte sich natürlich für das Jammertal entschieden; ...” (s.9, cümle 14)
“O da tabii ki hemen İniltiler Vadisi'ni seçmişti; ...” (s.9)
b) “Er hat sich entschlossen, reif und weise zu werden wie ein erwachsener
Vampir – das sind seine eigenen Worte.” (s.56, cümle 1)
“Olgun ve bilge olmaya karar vermiş, tıpkı yetişkin bir vampir gibi...bunlar
kendi sözleri...” (s. 56)
c) “Du hast was mitgebracht?” sagte Anton –eher misstrauisch.” (s.114, cümle 3)
“Bana bir şey mi getirdin?” dedi Anton, huylanmıştı.” (s.114)
537
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam167 cümlede orijinal metne sözcük
veya sözcükler gerekli olmadığı halde eklenmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %26,3 ünü
oluşturur. Sözcükler genellikle cümle yapısı değiştirildiği için veya Türkçe cümledeki anlamı
güçlendirmek için eklenmiştir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a)Aber sein Vater war immer noch da. (s.7, cümle 6)
Ama babası hala orada sıçrayıp duruyordu. (s.7, cümle 6)
b) Anton gab keine Antwort. (s.64, cümle 22)
Anton hiç yanıt vermedi. (s. 69)
c) Und mit gleichförmiger Stimme begann er zu zählen: (s. 119, cümle 7)
Ve sonra tek düze bir sesle saymaya başladı: (sa. 128)
2.Orijinal metinden sözcük çıkarma: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 135 adet
cümlede sözcük veya sözcükler metinden çıkarılmıştır. Bu, toplam cümle sayısının %26 sını
oluşturur. Cümleden çıkarılan sözcükler, cümlenin anlamında herhangi bir değişiklik
meydana getirmemiştir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Wie gut, dass ich zwei helle und saubere Zimmer in einem Landgasthof für uns
gefunden habe.” (s.12, cümle 6)
“Köydeki pansiyonda temiz iki oda bulmam çok iyi oldu.” (s.12)
b) “Und außerdem: Die Tasche ist überhaupt nicht für dich.” (s.114, cümle 12)
“Hem bu çanta senin için değil ki!” (s.114)
c) Aber ausgerechnet Rüdiger...“ sagte Wilhelm zweifelnd. (s.54, cümle 12)
“Ama tam da Rüdiger!” dedi Wilhelm.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam185 cümlede orijinal metinden
sözcük veya sözcükler gerekli olmadığı halde çıkarılmıştır. Bu, toplam cümle sayısının %29,4
ünü oluşturur. Bu eserde yer alan cümlelerden çıkarılan kelimeler ise genellikle cümlenin
538
yapısını değiştirmişler veya cümlenin hedef dil okuyucusunda orijinaldekinden farklı bir
biçimde algılanmasına yol açmışlardır. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Erstens weißt du ganz genau, dass ich gar keine Spätfilme sehen darf”
entgegnete Anton. (s.8, cümle 6)
Anton “Biliyorsun ki, gece geç saatlerde yayınlanan filmleri izlememe izin yok bu evde,” diye
karşı çıktı. (s. 10)
b) “Siehst du das große Haus mit den Büschen davor?” (s. 64,cümle 13)
“Önünde çit olan şu evi görüyor musun? (s. 69)
c) Anna sah ihm mit einem koketten Lächeln an. (s. 113, cümle 21 )
Anna koketçe güldü. (s. 122)
3.Orijinal metinden bir veya birkaç sözcüğün çıkarılması ve orijinal metinde
yer almayan şekilde çevrilmesi: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde
orijinal eserdeki kelimelerin yerine kullanılan 192 adet kelime tespit edilmiştir. Bu,
toplam cümle sayısının %36,9 unu oluşturur. Çevirmenin seçtiği kelimeler genellikle
orijinaldeki anlamına yakın kelimelerdir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri
gösterebiliriz:
a) “Vor drei Tagen war er mit seinem Vater ins Jammertal gekommen, um hier
Urlaub zu machen – sogenannten Aktivurlaub” (s. 9, cümle 10)
“Üç gün önce babasıyla İniltiler vadisine gelmişlerdi. Tatile; son moda deyimiyle
539
aktif tatil yapmaya!” (s. 9)
* “sogenannt” kelimesi Türkçe cümlede “son moda deyimiyle” ifadesiyle karşılanmıştır.
Bu sözcük Türkçe cümlede “adlandırılan” veya “bilinen” olarak verilebilirdi.
b) Gleich darauf kehrte er mit einer uralten, verbeulten Ledertasche zurück, die er
vor Anton hinstellte. (s. 114, cümle 8 )
Hemen arkasından geri döndü ve Anton’un önüne bin yıllık eski püskü deri bir
çanta koydu. (s. 114)
*“verbeult (yamuk yumuk) kelimesi Türkçe cümlede “eski püskü” ile karşılanmıştır.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam 301 cümlede orijinal metne sözcük
veya sözcükler gerekli olmadığı halde çıkarılmış, yerlerine başkası yerleştirilmiştir. Bu,
toplam cümle sayısının %47,5 ini oluşturur. Değiştirilen sözcükler genellikle orijinal cümlede
geçen kelimelere anlam açısından yakın kelimelerdir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri
gösterebiliriz:
a) Weniger gut trainiert, waren allerdings Antons Muskeln; das merkte er am nächsten
Morgen beim Aufstehen. (s.12, cümle12)
Ama Anton'un kasları o kadar da antrenmanlı değildi; bunu ertesi sabah yataktan
kalkar kalkmaz en acı şekliyle anladı.(s.14)
*Almanca cümlede geçen “beim Aufstehen” ifadesi Türkçe'ye “yataktan kalkar kalkmaz”
olarak çevrilmiştir. Doğrusu “yataktan kalkarken” olacaktır.
b) “Mit dir wird es mir nie eng genug sein!“ (s. 66, cümle 16)
“Sen yanımda oldukça hiçbir yer bana dar gelmez!” (s.73)
c) “Das Schlüsselloch vom Schrank hat er jedenfalls auf Anhieb gefunden.”
(s. 113,cümle 6)
“Dolabın kilidini hemen buldu ama.” (s.122)
540
*Almanca cümledeki “auf Anhieb” kelimesi “bir defada” anlamına gelmektedir. Türkçe
cümlede “hemen” olarak çevrilmiştir. Aynı şekilde “Das Schlüsselloch” kelimesi “anahtar
deliği” anlamını taşımaktayken “kilit” olarak çevrilmiştir.
4. Eylem düzeyi ve/ veya zamanı değiştirmek: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde
toplam 11 adet cümlenin zamanı ve/ veya eylem düzeyi değiştirilmiştir. Bu, toplam cümle
sayısının %2,1 ini oluşturur. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Ohne ihn abfahren – das glaubte sie ja selbst nicht!” (s. 14,cümle 13)
“Onsuz yola çıkmakmış.. söylerken annesinin kendisi bile buna inanmamıştı
herhalde.”
Cümlenin önerilen çevirisi “onsuz yola çıkmakmış, buna annesi kendi dahi inanmıyordu
herhalde.” şeklindedir
*Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zamanın hikayesi (Präteritum)” dır, ama Türkçe
cümlenin zamanı “mişli geçmiş zaman (Plusquamperfekt)” dır.
b) “Doch sein Herz schlug jetzt ganz unregelmäßig – und auf den letzten Schritten bis zur
Burgkapelle wurden ihm die Beine immer schwerer.” ( s. 57, cümle 8)
“Ama kalbi artık çok düzensiz atmaya başlamıştı; kiliseye yaklaştıkça ayakları ağırlaştı.
(s.57)”
Cümlenin önerilen çevirisi “Ama kalbi artık çok düzensiz atmaya başlamıştı; kiliseye birkaç
adım kala,ayaklarına iyiden iyiye kara sular inmişti. .” şeklindedir
*Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zamanın hikayesi (Präteritum)” dır, ama Türkçe
cümlenin zamanı “dili geçmiş zaman (Perfekt)” dır.
“Mit diesen Worten breitete er die Arme auf und erhob sich in die Luft.”(s.124, cümle 1)
“Bu sözleri söyledikten sonra kollarını iki yana açıp kendini boşluğa bıraktı.” (s.126)
541
Cümlenin önerilen çevirisi “Bu sözlerle birlikte kollarını iki yana açıp kendini boşluğa
bıraktı.” şeklindedir
*Almanca cümlede bir eşzamanlılık vardır, ama Türkçe cümlede sonra” kelimesinden
kaynaklanan bir ard zamanlılık söz konusudur.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam 24 cümlenin zamanı ve/ veya
eylem düzeyi değiştirilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının % 3,7 sini oluşturur. Hata yapılan
zaman genellikle “Präteritum (şimdiki zamanın hikayesi”nin çevrilmesidir. Hataların
karşımıza çıktığı çeşitli cümleler aşağıdaki gibidir:
a) “Aber du hast recht: Ich bin heute sehr flink gewesen, haha!”(s. 16, cümle 7)
“Ama haklısın: Bugün her zamankinden daha hareketli ve çeviğim aslında, ha ha!” (s.16)
*Almanca cümlenin zamanı “dili geçmiş zaman (Perfekt)” dır, ama Türkçe cümlenin zamanı
“şimdiki zaman (Präsens)” dır.
b) “Sie sah ihn ratsuchend an.” (s.61, cümle 13)
“Soru işaretleriyle dolu gözlerini Anton'a dikmişti”. (s.66)
*Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zamanın hikayesi (Präteritum)” dır, ama Türkçe
cümlenin zamanı “mişli geçmiş zaman (Plusqumperfekt)” dır.
c) “Er macht sich Sorgen?”(s.116, cümle 4)
“Kaygılanıyor muydu?” (s.125)
*Almanca cümlenin zamanı “şimdiki zaman (Präsens)” dır, ama Türkçe cümlenin zamanı
“şimdiki zamanın hikayesi (Präteritum)” dır.
5. Cümle yapıları ve dilbilgisel farklılıklar: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde
toplam 61 cümlede cümle yapısı veya dilbilgisel değişiklilik yapma yoluna gidilmiştir. Bu,
542
toplam cümle sayısının %11,7 sini oluşturur. Yapılan değişikliklerin çoğu cümlelerin
anlamını değiştirmeden kısaltmak yolundadır. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri
gösterebiliriz:
a) „Der Schock, den Olga in jener entsetzlichen Nacht erlitten hat. (s.61, cümle 4)
“Olga’nın o gece yaşamış olduğu o korkunç şoku!” (s.61)
*Almanca’daki “entsetzlich (korkunç)” sıfatı “gece (Nacht)” kelimesine aitken, Türkçe
cümlede “şok” kelimesinin önünde yer almıştır.
b) Und das Blattwerk war so dicht, dass unter dem Baum Dämmerlicht herrschte. (s.18,
cümle 13)
O kadar çok yaprağı vardı ki, altı kapkaranlıktı. (s.18)
*Almanca cümlenin öznesi “Blattwerk (yapraklar)” kelimesi Türkçe cümlenin nesnesi
olmuştur.
c) “Blitzschnell griff er nach dem Vampir vom Amsterdam und ließ ihn unter
seinem Umhang verschwinden” (s.121,cümle 1)
“Ok gibi atılıp aldığı Amsterdamlı Vampir kitabını pelerininin altında gözden kaybetti.”
(s.121,cümle 1) *
Almanca’da “und (ve)” bağlacıyla bağlanmış iki temel cümle vardır. Almanca cümledeki bu
iki temel cümle Türkçe’de “ilgi yan cümlesi (Relativsatz)” gibi çevrilmiştir.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam 197 cümle yapısı veya dilbilgisel
değişiklilik yapma yoluna gidilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %31,1 ini oluşturur.
Yapılan değişiklikler genellikle cümle sonundaki temel cümlenin öznesini cümlenin en başına
almak şeklinde görülür. Çeşitli dilbilgisel değişikliklerin yapıldığı örnek cümleler, aşağıdaki
gibidir.
a) “Dabei hätten wir mehr Grund, müde zu sein!“ sagte Antons Vater und zwinkerte der
543
Mutter zu.” (s. 8, cümle 19)
“Babası, “halbuki yorgun olmak için bizim daha fazla nedenlerimiz var,” diyerek annesine
göz kırptı.(s. 10)
a) „Aber so einfach, wie meine Großmuter glaubt, ist es mit der Natur leider
nicht!“ sagte sie dann. (s. 60, cümle 20)
“Ama büyükannemin inandığı doğa konusu o kadar basit değil.
* Almanca cümlede “wie” bağlacı ile başlayan yan cümle Türkçe’ye öznenin bir parçası gibi
çevrilmiştir.
b) “Ach, Anton!” Sie lachte leise.(s.113, cümle 10)
Anna yeniden güldü. “Ah Anton! (s. 122, cümle 10)
* Türkçe çeviride art arda gelen cümlelerin yeri değiştirilmiştir.
6. Noktalama işaretlerini değiştirmek “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde toplam 41
cümlede noktalama işaretlerini değiştirme yoluna gidilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının
%7,8 ini oluşturur. Bunlar genellikle Almanca cümlede geçen kısa çizginin virgülle veya üç
nokta ile karşılanması, cümle sonundaki ünlem işaretlerinin ise nokta ile karşılanmasıdır.
Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Wenn diese blöde Inventur nicht wäre, würde ich mich viel mehr auf unsere alte Gruft
Schlotterstein freuen!” (s. 116, cümle 16)
“Şu aptal sayım işi olmasaydı eski Titrektaşzade mezarlığına geri dönmemize çok daha fazla
sevinecektim.” (s. 118)
* Almanca cümle “ünlem işareti” ile sona ermektedir. Türkçe cümlenin sonunda ise “nokta”
bulunmaktadır. (III,7)
b) “Fröstelnd dachte Anton daran zurück, wie er sie im Sarg hatte liegen sehen – neben sich
die Chronik der Familie von Schlotterstein, einen Krückstock, eine Tasche, Handschuhe und
544
Pantoffeln.” (s.53, cümle 10)
“Onu tabutta yatarken gördüğü anı hatırlayan Anton ürperdi; yanında Titrektaşızade Tarihi,
bir baston, bir çanta, eldivenler ve terlikler vardı.” (s.55, cümle10)
* Almanca'daki temel cümleyi takip eden “wie” bağlacıyla bağlanmış yan cümlenin sonunda
“kısa çizgi” kullanılmıştır. Ancak Türkçe cümlede aynı yerde “noktalı virgül” kullanılmıştır.
Bunun nedeni de Türkçe’de “noktalı virgülün” Almanca’daki “kısa çizgi” görevini
görmesidir.
c) “Nur Anton nicht – dem war das Wasser zu kalt. ” (s.13, cümle 11)
“Anton yıkanmadı... suyu fazla soğuk buldu.” (s. 13)
* Almanca'daki temel cümleyi takip eden cümlenin başında “kısa çizgi” kullanılmıştır. Ancak
Türkçe cümlede aynı yerde “üç nokta” kullanılmıştır. Çeviride, yukarıdaki örnekte olduğu
gibi “noktalı virgül” kullanılabilirdi. Çünkü Türkçe’de “üç nokta” sıralamalarda, bitmemiş
cümlelerde, alıntılarda ve diyaloglarda karşıdakinin sustuğunu belirtmek için kullanılır.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde toplam 33 cümlede noktalama işaretlerini
değiştirme yoluna gidilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %5,2 sini oluşturur ve genellikle
orijinal cümledeki kısa çizginin Türkçe’de virgülle karşılanması şeklinde karşımıza
çıkar.Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Wenn du Rudolf wiedersiehst, dann mach ihm Mut - mach ihm ganz viel Mut!” (s. 15,
cümle 4)
“Rudolf'u görürsen ona cesaret ver, yüreklendir onu!” (s. 17)
* Almanca'daki temel cümleyi takip eden “wie” bağlacıyla bağlanmış yan cümlenin sonunda
“kısa çizgi” kullanılmıştır. Ancak Türkçe cümlede aynı yerde “virgül” kullanılmıştır. Ancak
çeviride, Türkçe’nin dilbilgisi kuralları uyarınca “noktalı virgül kullanılabilirdi.
545
b) “Ja, genau” sagte er heiser, “das ist sein Duft:
“Evet bu o,” dedi heyecanla. “İşte onun kokusu:
* Almanca'daki ikinci temel cümlenin sonunda “virgül” vardır, Türkçe cümlede ise “nokta”
yer almaktadır.
c) “Hennig – der hat Windpocken.”(s. 122, cümle 29)
“Hennig de kızamık çıkartıyor.”(s. 132)
* Almanca cümle yer alan “kısa çizgi” Türkçe cümlede “de” ekiyle karşılanmıştır.
IX. İki dilin mevcut farklılıklarından dolayı serbest ama doğru olarak çevrilen
cümleler. “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 34 adet cümle iki dilin farklı yapısından
dolayı serbest ama doğru olarak çevrilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %6,5 ini oluşturur.
Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz
a) “Aber du bist ganz verschwitzt! sagte sie, offenbar ernsthaft besorgt.”
(s. 12, cümle 1)
“Ama terden sırılsıklamsın!” dedi annesi. Endişeli olduğu her halinden belliydi. (s. 12)
b) Er brach ab. (s. 60, cümle 14)
Devamını getiremedi. (s. 60)
c) “Komm, lass mich mal machen!” (s. 15, cümle 5)
“Bırak da ben yapayım!” (s. 117)
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde 48 adet cümle iki dilin farklı yapısından dolayı
serbest ama doğru olarak çevrilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %7,5 ini oluşturur. Buna
örnek olarak aşağıdaki cümleleri örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Ich hab den Trainingsanzug bei Jürgen vergessen”, sagte er; und das entsprach sogar der
546
Wahrheit! (s. 11, cümle 4)
“Eşofmanı Jürgen'de unuttum,” dedi ve bu, gerçekten de doğruydu! (s. 13)
b) “Im Erdgeschoss hat Herr Schwartenfeger seine Praxis.”(s. 64, cümle 14)
Bay Ruhsil'in muayenehanesi zemin katta.” (s. 69)
c) Anton gähnte einmal laut. (s. 119, cümle 28)
Anton yüksek sesle esnedi. (s. 128)
V. İçerik bakımından tutarsız çeviri cümle. “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde
12 adet cümle içerik açısından tutarsız olarak çevrilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %2,3
ünü oluşturur. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Aus deinem Schlafsack kommt ein Geruch wie... na, ich weiβ nicht wie”
(s. 13, cümle 6)
“Uyku tulumundan öyle bir koku geliyor ki, sanki...Her neyse, ne söyleyeceğimi bilemedim...
(s. 13)
b) “Anton musste husten, und so hörte sein freundlich gemeintes “Hallo, Rüdiger!” eher
gequält an. ” (s. 58, cümle 9)
“Anton öksürmek zorunda kaldı, bu yüzden “Merhaba Rüdiger!” selamı istediği kadar içten
çıkmadı ağzından.”
c)“Nein, keine Ahnung”, antwortete Anna.(s. 113, cümle 16)
“Hayır, nereden bileyim!” (s. 122)
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde 43 adet cümle içerik açısından tutarsız
olarak çevrilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %6,7 sini oluşturur.
a) “Was soll er denn gesagt haben?” (s. 13, cümle 12)
“Ne hakkında ne söyledi?” (s. 15)
547
b) (...) “fügte er hinzu (diye ekledi)” (s 64, cümle 9)
(...)“aklından geçirmeden de edemedi.” (s. 69)
c) “Ich komm ja schon.”(s. 121, cümle 15)
“Hemen geliyorum” (s. 130)
VI. Orijinal metne cümle ekleme: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 5 adet
cümle orijinal metne eklenmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %0,7 sini oluşturur. Yapılan
eklemeler genellikle orijinaldeki tamamlanmamış bir cümlenin tam bir cümle haline
getirilmesi veya söylenen ifadeyi pekiştirmek amacıyla yapılan eklemelerdir.Buna örnek
olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Sag mal, wie sprichst du eigentlich mit deinem besten Freund!” erwiderte der kleine
Vampir – unnatürlich milde.” (s. 119, cümle 7)
“Söylesene en iyi arkadaşınla nasıl konuşuyorsun öyle!” diye cevap verdi küçük vampir, sesi
alışılmadık kadar yumuşaktı.” (s 121)
Cümlenin önerilen çevirisi “Söylesene en iyi arkadaşınla nasıl konuşuyorsun öyle!” diye
cevap verdi küçük vampir, doğal olmayan yumuşak bir şekilde.” şeklindedir
b) “Aber wehe dir, wenn du in zehn Minuten nicht nachkommst.” (s 14, cümle 9)
“Ama on dakikada hazır olmazsan halin duman, haberin olsun!” (s 14)
c) “Man kann nämlich Vampirgeschichten lesen und gebildet sein!” (s 19, cümle 15)
İnsan hem vampir hikayeleri okuyup hem kültürlü de olabilir, öyle değil mi?” (s. 19)
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde 12 adet cümle gerekli olmadığı halde
orijinal metne eklenmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %1,8 ini oluşturur. Bunlar genellikle
çeviri cümleye eklenen temel ve yan cümleler şeklindedir. Buna örnek olarak aşağıdaki
cümleleri gösterebiliriz:
548
a) “Ist das ein neuer Mitschüler?” (s 11, cümle 10)
Kadın, “Jürgen sınıfa yeni mi geldi?” diye sordu. (s 13)
b) “Wir könnten durchs Fenster gucken!” (s 62, cümle 13)
Pencereden bakarız demek istedim!” (s 67)
c) “Willst du das nicht gleich mitnehmen?” (s 117, cümle 21)
“almak istemez misin? diye sordu.” (s 127)
VII. Orijinal metinden cümle çıkarma: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 6 adet
cümle orijinal metinden çıkarılmıştır. Bu, toplam cümle sayısının %1,1ini oluşturur. Bunlar
genellikle cümlenin içerisindeki temel veya yan cümlelerden birinin cümleden çıkarılması
şeklindedir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Falls es überhaupt Vampire gibt, dann wohl am ehesten in der gruseligen Ruine da
drüben.” (s 17, cümle 10)
“Vampirler olsa olsa şu ürkünç harabelerde olur.” (s 17)
Cümlenin önerilen çevirisi “Eğer vampir diye bir şey varsa (bile), olsa olsa oradaki korkunç
harabede olur.”şeklindedir.
b) “Er spürte, wie ihn plötzlich der Mut verließ.” (s 52, cümle 5)
“Cesaretini yitirmek üzereydi.” (s 52)
Cümlenin önerilen çevirisi “Cesaretini yitirmek üzere oluğunu hissetti.” şeklindedir.
c) “Als kleines Trostpflaster sozusagen“, sagte Antons Vater und lachte verlegen.”
(s 124, cümle 16)
“Dertlerini biraz olsun sarıp sarmalasın diye...” Babası çekingen bir edayla gülümsedi. (s
126)
549
Cümlenin önerilen çevirisi ““Dertlerini biraz olsun sarıp sarmalasın diye...” dedi Anton’un
babası ve çekingen bir edayla gülümsedi.” şeklindedir.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde 53 adet cümle orijinal metninden
çıkarılmıştır. Bu, toplam cümle sayısının %8,3 ünü oluşturur. Çıkarmalar bir-iki istisna
dışında cümlenin içerisinde yer alan temel veya yan cümlelerin çıkarılması şeklindedir. Buna
örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Was, Anton noch im Bett?” rief sie. (s 8, cümle 14)
“Anton, sen kalkmadın mı daha?” (s 10)
Cümlenin önerilen çevirisi “Ne, Anton hala yatakta mı? diye seslendi” şeklindedir.
b) “Dann brauchen wir unsere Umhänge nicht!” meinte sie und machte ein enttäuschtes
Gesicht.” (s 64, cümle 18)
“Pelerinlerimize gereksinme duymayacağız da ondan!” Kız düş kırıklığına uğramış gibiydi. (s
70)
Cümlenin önerilen çevirisi “Pelerinlerimize ihtiyaç duymayacağımız için!” dedi ve yüzünü
astı.” şeklindedir.
c) “Der kleine Vampir kam ins Zimmer geklettert und näherte sich dem Bett.” (s 16,
cümle 11)
(Bu cümle Türkçe çeviride yer almamıştır.)
Cümlenin önerilen çevirisi “Küçük vampir odanın içerisine tırmandı ve yatağa yaklaştı”
şeklindedir.
VIII. Birden fazla cümlenin birleştirilerek çevrilmesi veya bir cümlenin bölünüp birden
fazla cümleyle verilmesi: “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde 13 adet cümle
birleştirilmiş veya bir cümlenin bölünüp birden fazla cümleyle verilmiştir. Bu, toplam cümle
550
sayısının %2,5 ini oluşturur.Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz:
a) “Anton hörte sie merkwürdig gedämpft, wie aus groβer Ferne. (s 9, cümle 3)
“Ses bir garipti, çok boğuk geliyordu, sanki annesi çok uzaklardaymış gibi.” (s 9)
Cümlenin önerilen çevirisi “Anton annesinin sesini, çok uzaktan geliyormuşçasına garip bir
şekilde boğuk duyuyordu.” şeklindedir.
b) “Eine richtige Festbeleuchtung, die für Anton einen großen Vorteil hatte:” (s 58, cümle 2)
“Er konnte in alle Ecken und Winkel der Kapelle blicken und sich auf diese Weise davon
überzeugen, dass Rüdiger wirklich allein war.” (s 58, cümle 3)
“Törensel bir aydınlatmaydı bu ve Anton'un çok işine gelmişti;
kilisenin köşe bucak her tarafını görebildiği için Rüdiger'in gerçekten de yalnız olduğuna ikna
olabilmişti.” (s 58)
Cümlelerin önerilen çevirisi “Anton’un çok işine yarayan gerçek bir törensel aydınlatmaydı
bu. Kilisenin her köşesini görebiliyordu ve bu sayede Rüdiger’in gerçekten de yalnız
olduğundan emin olabiliyordu.” şeklindedir.
c) “In seinem Kopf war eine eigenartige Leere, und sekundenlang wusste er nicht, wo er sich
befand und was geschehen war.“
“Kafasının içi bomboştu. Bir an için nerede olduğunu çıkaramadı.
Neredeydi? Başına neler gelmişti?”
Cümlenin önerilen çevirisi “Kafasının içinde garip bir boşluk vardı ve saniyeler boyunca
nerede olduğunu ve neler olduğunu çıkaramadı.”şeklindedir.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde 12 adet cümle birleştirilmiş veya bir
cümlenin bölünüp birden fazla cümleyle verilmiştir. Bu, toplam cümle sayısının %1,8 ini
oluşturur. Çok uzun olan cümleler genellikle bölünürken orijinal cümlenin sonunda yer alan
ve “sagte (dedi)” gibi kelimelerle başlayan temel cümlelerdeki bu sözcüklerin “diyen” olarak
551
çevrilmesi gibi örneklerle de cümleler birleştirilmiştir. Çeviride buna örnek olarak aşağıdaki
cümleleri gösterebiliriz:
a) “Aber die Fenster lagen im Schatten einer hohen Tanne, so dass nur jemand, der gezielt
nach ihnen Ausschau hielt, sie eher entdecken würde.” (s 66, cümle 3)
“Ama pencereler yüksek bir çamın gölgesinde kaldıkları için görünme olasılıkları çok azdı.
Yalnızca doğrudan onları orada görmek için bakan birisi varlıklarını keşfedebilirdi.” (s 73)
Cümlenin önerilen çevirisi “Ama pencereler büyük bir çam ağcının gölgesinde kalmışlardı;
öyle ki, onları ancak onları arayan birisi görebilirdi” şeklindedir.
b) “Sie warf Anton noch einen innigen Blick zu.” (s 63, cümle 5)
“Bis Samstag!“ sagte sie. (s 63, cümle 6)
Anton’a anlamlı anlamlı bakarak, “Cumartesiye dek hoşça kal!” diye fısıldadı (s 68)
Cümlenin önerilen çevirisi “Anton’a anlamlı bir bakış attı. Cumartesiye dek hoşça kal! dedi.”
şeklindedir.
c) “Das weiße Spitzenkleid aus der Ruine” begann er, den Blick auf der Raufasertapete
gerichtet. (s 117, cümle 20)
“Willst du das nicht gleich mitnehmen?” (s 117, cümle 21)
“Gözleriniz yerdeki halıdan ayırmadan, “harabelerde bulduğun beyaz dantel elbiseyi almak
istemez misin? diye sordu.” (s 127)
Cümlenin önerilen çevirisi “Harabelerde bulduğun beyaz dantel elbise” diye başladı,
bakışlarını duvar kağıdına çevirerek” şeklindedir.
Her iki eserdeki cümleler genel olarak ele alınacak olursa tutarlı çevirinin yapıldığı
cümle oranın oranının diğer cümlelerin oranına göre çok düşük olduğu sonucuna varılır.
552
1.1 Üslup Ve Üslup Araçlarının Değerlendirilmesi İdeal bir çeviride içerik kadar biçim de verilmelidir yani çeviri içerik ve biçimin bir
kombinasyonu olmalıdır. Ancak bir dildeki biçimi başka bir dile aynen aktarmak çeviri
sürecinde çeviriyi zorlaştıran bir rol oynar. Bir çevirmen, çeviriyi yaparken metni hem biçim
hem de içerik açısından ele almalıdır. Yani cümleyi çevirirken, eserdeki başlıkları,
cümledeki kelime oyunlarını, ses benzeşmelerini vs. dikkate almalıdır.
a) Kitap ve konu başlıkları: Başlıklar, çeviri sürecinde çevirmene sorun çıkaran ve nasıl çevrilmesi gerektiğine dair tartışılan konulardan biridir. 122Başlıkların kısa ve çarpıcı olma özelliği dolayısıyla orijinal dildeki okuyucu üzerinde yarattıkları etkiyi çeviride de gerçekleştirmeleri gerekir. Başlıkların çevirisindeki tek kıstas etki değildir şüphesiz. Orijinalde söyleneni veya söylenmek isteneni de okuyucuya aktarmaları gerekir. İncelenen eserlerdeki başlıklar sözü edilen bu kriterlere göre ve tutarlı bir çeviri cümlede bulunması gereken özellilere göre değerlendirilecektir. Her iki kitabın da başlıkları “Das Rätselhafte Programm (Esrarengiz Program)” ve “Der
kleine Vampir Liest Vor (Küçük Vampir Kitap Okuyor)” tutarlı olarak Türkçe’ye
aktarılmıştır. Ancak kitaptaki bölüm başlıkları ele alındığında, Türkçe çevirilerde aynı
tutarlılığın sağlanamadığı görülür. Söz konusu bölüm başlıklarından öncelikle “Das
Rätselhafte Programm (Esrarengiz Program)” adlı eserde yer alan konu başlıkları, ardından da
“Der kleine Vampir liest vor (Küçük Vampir Kitap Okuyor)” adlı eserde geçen konu
başlıkları değerlendirilecektir.
Das rätselhafte Programm /Esrarengiz Program
1. In Bettform / Yatak Havası
Almanca cümlede “yatak biçiminde” veya “yatak formunda” anlamını taşıyan ifadedeki
“form” kelimesinin Türkçe’ye serbest yani “hava” olarak aktarıldığı görülür. Başlığın kısa,
122 Kitap ve bölüm başlıkların çevrilmesi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. NORD, Christiane; “Buchtitel und Überschriften” , Snell –Hornby, Mary, (Hrsg) içinde, Handbuch Translation, düzeltilmiş ikinci baskı, Stauffenburg Verlag, Tübingen, 1999, s..292-294
553
öz ve çarpıcı olması gerekliliğinden yola çıkılır ve iki dilin farklı yapısı da göz önünde
bulundurulursa, uygulanacak en iyi çeviri yönteminin serbest çeviri yöntemi olduğu sonucuna
varılır. Zira Türkçe’de “yatak formu” ifadesi okuyucuda herhangi bir çağrışım
yapmamaktadır. Özellikle okuyucu kitlesinin yaşı göz önüne alındığında çevirmenin
tercihinin yerinde olduğu görülür.
2. Einfach vergessen / Unuttuk işte
Orijinal metindeki bölüm başlıklarıı aynı zamanda o bölümün içinde de aynen yer almaktadır.
Çevirmenin tercihinde ise başlık, metnin içerisinde yer almamıştır.
Orijinal başlıktaki ifade Anton’un annesi tarafından kızgın bir biçimde sarf edilmektedir.
Çeviride ise “unuttuk işte” ifadesi Anton tarafından söylenmektedir. Türkçe cümlede
Anton’un üslubu kabadır. 1. çoğul şahıs kullanılmış, ancak 1. tekil şahıs kastedilmiştir. Bu da
orijinal eserde son derece kibar ve eğitimli bir konuşma biçimine sahip olan Anton’un
çeviride “sokak ağzı” ile konuşmasına neden olmuştur. Başlığın önerilen çevirisi “unuttun
mu?” dur.
3. Mach ihm Mut / Ona cesaret ver
Tutarlı çeviri cümle. Türkçe çeviride Almanca başlık aynı şekilde başarıyla aktarılmıştır.
4. Der Vampire Lohn / Vampir Ödülü
Almanca cümlede “Vampire” kelimesi çoğuldur. Türkçe cümlede ise tekildir ancak “vampir”
ile kastedilen tek bir vampir değil bütün vampirlerdir. Buna rağmen başlık Türkçe cümlede
çoğul olarak verilebilirdi. Yani “Vampirlerin Ödülü” şeklinde çevrilebilirdi.
5. Der eigentliche Grund / Esas Neden
Tutarlı çeviri cümle.
554
6. Ohne Vampire wäre das Leben langweilig/ Vampirsiz Yaşam çok sıkıcı olurdu.
Tutarlı çeviri cümle.
7. Geräusche und Gerüche/ Gürültüler ve Kokular
Almanca başlıktaki aliterasyonu Türkçe’ye aktarmak mümkün değildir. Çevirmen bu yüzden
başlığı anlam olarak aktarmak durumunda kalmıştır. Ancak Türkçe’de “gürültü” kelimesi
çoğul olarak kullanılmamaktadır. Başlık Türkçe’ye “Gürültü ve koku” olarak aktarılabilirdi.
8. Liebesblindheit/ Aşkın gözü kördür.
Türkçe çeviride de Almanca’daki başlığın orijinal metin okuyucusu üzerinde yarattığı etki
“aşkın gözü kördür” atasözüyle başarıyla yaratılmıştır.
9. Zu tief in den Augen gesehen/ Derin bakışlar
Almanca cümle başlık olması dolayısıyla özne ve yardımcı fiil belirtilmeden kısa bir formda
yazılmıştır. Türkçe cümlede de çevirmen aynı kısa formu vermek amacıyla “derin bakışlar”
olarak çevirmiştir. Ancak çevirmenin önerisi Almanca’daki orijinalini karşılamamaktadır.
Almanca cümlede bir suçlama varken Türkçe cümlede daha ziyade romantik bir anlam vardır.
Çevirmen Almanca’daki orijinale uygun olarak “Gözlerine çok derin baktın” diyebilirdi.
10. Dreimal Bis Dreizehn/ Üç kez on üçe kadar
Tutarlı çeviri cümle
11. Anton mit Pünktchen/Anton’un Benekleri
Pünktchen (noktacık) Türkçe’ye “benek” olarak çevrilmiştir. Bu başlıkta Erich Kästner’in
555
çocuk romanı olan “Pünktchen und Anton” a gönderme yapılmaktadır. Romanın dilimize de
“Noktacık ile Anton” adıyla çevrilmesine rağmen çocuklarda bu çağrışımı yapması güçtür.
Ancak yine de Türkçe çeviride “Anton ile noktacıkları” başlığı tercih edilebilirdi.
12. Der Rätselhafte Unbekannte/ Gizemli ve Tanımadık Kişi
Kitabın adında geçen “rätselhaft” için “esrarengiz” kelimesi kullanılmıştır. Şimdiki başlıkta
da bütünlüğü bozmamak açısından “esrarengiz” kelimesi kullanılmalıydı. “der unbekannte
(yabancı)” “tanımadık kişi” olarak aktarılmıştır. “ve” bağlacı eklenmiştir. Ancak bunun
nedeni iki dilin farklı yapısıdır. Türkçe çeviride arka arkaya kullanılan iki sıfat, okuyucuda bir
yabancılaşma yaratmaktadır. “Esrarengiz” kelimesi zaten “tanınmamayı” içerisinde
barındırdığı için “unbekannt (tanımadık)” sıfatını tekrarlamaya gerek yoktur. Ancak Türkçe
çeviride bu sıfat mutlaka kullanılmak isteniyorsa “esrarengiz yabancı” başlığı tercih
edilebilirdi..
Der kleine Vampir liest vor / Küçük vampir kitap okuyor
1. O Nein!/ Aman Hayır! Almanca’daki cümle Anton’un İniltiler vadisinden ayrılmaya olan itirazını dile getirmektedir. Türkçe başlıkta ise bir boş verme söz konusudur. Başlık hedef dil okuyucusunda , kaynak dil okuyucusunda yarattığı çağrışımı yaratamamaktadır. Türkçe’de aynı duyguları dile getirebilmek için “hayır, olamaz” ifadesi kullanılabilirdi.
2. Der arme Junge/ Zavallı Çocuk Tutarlı çeviri cümle.
3. Kein Grund zum Weinen / Ağlamak İçin Hiçbir Neden Yok Almanca başlığın sonunda herhangi bir noktalama işareti yoktur, ancak Türkçe başlığın sonunda “ünlem işareti” yer almaktadır. 4. Ein kleiner Robinson Crusoe/ Küçük Robinson Crusoe Almanca başlıkta yer alan “Ein” kelimesi Türkçe çeviride yer almamıştır. Başlık “Küçük bir Robinson Crusoe” olarak aktarılmalıydı.
556
5. Ein Andenken an Graf Dracula/ Kont Drakula'dan Bir Anı Tutarlı çeviri cümlesi. 6. Mutterseelen allein/ Yapayalnız Tutarlı çeviri cümlesi. 7. Lass mich in Frieden!/ Beni rahat bırak! Tutarlı çeviri cümle. 8. Das Grauen im Schlosskeller/ Saray mahzenindeki Macera Almanca cümlede geçen “Grauen (dehşet)”kelimesi Türkçe’ye “macera” olarak çevrilmiştir. Macera kelimesinde “dehşet” kelimesinin içerdiği negatif anlam bulunmadığı için başlık içerik açısından tutarsız olduğu gibi bölümün içeriğine de uygun düşmemektedir. Başlık “Saray mahzenindeki dehşet” olarak aktarılmalıydı. Çevirmen belki de eserin bir çocuk kitabı olduğunu göz önünde bulundurarak “dehşet” kelimesini çok sert bulmuş ve “macera ile karşılamayı uygun görmüş olabilir. 9. Büchersammlung/Kitap kolleksiyonu Tutarlı çeviri cümle
10. Kein Abschied ist für immer/ Hiçbir Ayrılık Sonsuza Dek Sürmez Tutarlı çeviri cümle Her iki eserdeki başlıklar genel olarak değerlendirilecek olursa Das rätselhafte Programm (Esrarengiz program)” adlı eserdeki iki başlıkta (“Gürültüler ve kokular” ve “Gizemli ve tanımadık kişi”) anlatım bozuklukları ve Der Kleine Vampir liest vor (Küçük vampir kitap okuyor) adlı eserde yer alan “Saray mahzenindeki Macera” başlığındaki “macera kelimesinin “dehşet” kelimesinin yerine kullanılmış olması dışında başlıklar başarılı bir şekilde Türkçe’ye aktarılmışlardır. b) Özel İsimler: Özel isimler (kişi isimleri, yer isimleri vs.) gerek yetişkin edebiyatının gerekse çocuk edebiyatının çevirisinde önemli rol oynarlar. Ancak isimler genellikle kültürle ilişkili olduğu için çocuk edebiyatının çevirisinde hassasiyetle üzerinde durulması gereken konulardan biridir. Kaynak metin okuyucusu için çok sıradan olan bir isim, hedef meyin okuyucusuna hiçbir şey çağrıştırmadığı için onun metinden uzaklaşmasına neden olabilir. Veya özel bir anlam taşıyan isimlerin anlamı verilmediği veya doğru verilmediği taktirde kaynak metin hedef dilde amacına ulaşamaz ve metinde bir kopukluk meydana gelir. Bunun için özellikle çocuk edebiyatı çevirmeninin özel isimleri nerede değiştirmemesine nerede anlamını vermesi gerektiğine iyi karar ermesi gerekir. Aşağıda “Das Rätselhafte Programm (Esrarengiz Program)” ve “Der kleine Vampir Liest Vor (Küçük Vampir Kitap Okuyor)” adlı eserlerde özel isimlerin nasıl çevrildiği incelenecektir.
Das rätselhafte Programm /Esrarengiz Program
Çeviride, orijinal dil okuyucusu için özel bir anlam taşımayan isimler olan “Anton”, “Anna”,
“Rüdiger”, “Hennig”, “Jürgen”, “Ole” isimleri çevrilmeden, orijinal şekliyle yer almıştır.
557
Ancak özel isim olmalarının yanı sıra aynı zamanda bir yan anlamı da içinde barındıran
isimler Türkçe’ye çevrilmiştir.
“Sabine die Schreckliche” “Korkunç Sabine” olarak başarılı bir şekilde Türkçe’ye
aktarılırken, eserde psikoloğun adı olan “Herr Schwartenfeger” negatif veya pozitif
herhangi bir anlam içermemesine karşın Türkçe’ye “bay Ruhsil” olarak çevrilmiştir.
Çevirmen söz konusu kahraman bir psikolog olduğu için “ruh” kelimesini kullanmış olabilir
ancak bunun yanı sıra bir de “sil” kelimesi eklemesi, psikoloğun uyguladığı programının
ruhları yok ettiği veya psikoloğun kendisinin bir “ruh silicisi” olduğu düşüncesini
yaratmaktadır. Orijinal metinde ise böyle bir çağrışım yaratılmamıştır. “Schwartenfeger”
kelimesi özel bir anlam taşımamaktadır. “Schwarte” “kabuk” anlamına gelmektedir. “Feger”
ise süpüren kişi anlamını taşır. Görüldüğü gibi çevirmenin önerisi olan “Ruhsil” anlamını
taşıyan bir isim değildir “Schwartenfeger”. Çeviride “Kabuksüpüren” ifadesi kullanılabilirdi.
Eserde geçen diğer bir özel isim de “Igno von Rant” dır. Bu isim de “von” asalet ünvanının
dışında herhangi bir anlam taşımamaktadır. Çeviride “Saf Dilzade” olarak geçen isim
okuyucuda “aptallık derecesinde saf kimse” düşüncesini yaratmaktadır ki böyle bir durum söz
konusu değildir. “von” eki çeviride “zade” olarak başarıyla verilmiş olmasına rağmen “Saf
Dilzade” ismi orijinal metinde olmayan yan anlamı içinde barındırmaktadır. Türkçe’de bu
isme karşılık olarak - “rant” kelimesi çıkar anlamına geldiği için küçük bir değişiklikle- “İgno
Rentzade” ismi kullanılabilirdi.
Der kleine Vampir liest vor / Küçük vampir kitap okuyor
Bu eserin çevirisinde de bir yan anlam içermeyen “Anton”, “Anna”, “Rüdiger”,
“Dorothee” gibi özel isimler değiştirilmeden verilirken, yan anlam içeren isimler Türkçe’ye
çevrilmiştir. Mesela “Lumpi” orijinal dilde sevimli ve küçük köpeklerin genel adıdır. Ayrıca
“lumpig (yırtık pırtık, paçavra)” kelimesini çağrıştırmaktadır. Çevirmenin tercih ettiği
558
“bıçkın” ise “kabadayı ve cesur” anlamlarına gelmektedir. Türkçe’de tek bir kelime ile
orijinal dildeki çağrışımları yaratmak mümkün değildir, ancak “Lumpi” nin yaptığı küçük ve
sevimli köpek çağrışımı “Fino” ile yapılabilir. “Fino” her ne kadar bir köpek isminden ziyade
bire köpek cinsi olsa da Türkçe’de “Lumpi”çağrışımını yapacak en uygun kelime “Fino”dur.
“Hildegard die Durstige” ismi “Susuz Hildegard” olarak çevrilmiştir. Ancak “Durstig”
kelimesi “susamış” anlamına gelmektedir. Ancak burada “susamış” ifadesiyle kast edilen
“kana susamak”tır. Hedef dilde aynı çağrışımı yaratmak için “kana susamış” ifadesi
kullanılabilirdi. Ya da Almanca’daki çağrışım “daima aç” ifadesi ile yakalanabilirdi.
“Geiermeier” ismi de “Geier” kelimesinden dolayı “akbaba” kelimesini anımsatmaktadır.
Ancak çevirmenin tercihi olan “Kargaburun” Almanca’daki ismi başarıyla karşılamıştır.
“Sabine die Schreckliche” ismi bu eserde de orijinaline uygun olarak “Korkunç Sabine”
olarak, “Wilhelm der Wüste” yine orijinaldekine uygun olarak “İnsafsız Wilhelm” şeklinde
çevrilmiştir. “Tugendhaft” ismi, Türkçe cümlede "İffet" ile karşılanmıştır. Oysa bu
kelimenin tam karşılığı “iffetli”dir. Çevirmen "İffetli"yi kullanabilirdi. Çevirmen yan anlam
içeren soyadları da isimler gibi Türkçe’ye çevirmiştir. “Seifenschwein“ “Sabundomuzu”
olarak “von Schlotterstein” da “Titrektaşzade” olarak aktarılmıştır.
Yer isimleri de aynı şekilde çevrilerek aktarılmıştır. “Jammertal – İniltiler Vadisi” olarak
başarıyla aktarılırken “Langer Jammer” adının “Uzun İnilti” yerine “Uzun İnle” olarak,
“Freudental ise “Neşe Vadisi” yerine “Esen Vadi” olarak çevrilmiştir.
Görüldüğü gibi kişi ve yer isimleri isimleri her iki eserde de genellikle başarıyla Türkçe’ye
aktarılmıştır.
c) Deyimler
Deyimler genellikle bir kültüre özgü oldukları için çevrilmeleri güçtür. Bazı deyimler her iki
kültürde de aynı şekilde yer alır, ki onların aktarılması çevirmene bir zorluk çıkarmaz. Ancak
559
bazı deyimler sadece bir kültüre özgüdür ve bire – bir çevrildikleri taktirde hedef dil
okuyucusu için bir anlam taşımazlar.
“Das rätselhafte Programm” adlı eserde geçen “ins Schwarze treffen” bir deyimdir. Bu
deyim Türkçe’ye “doğruyu bulmak” şeklinde aktarılmış yani sadece anlamı verilmiştir. Bu
deyimlerin çevirisinde eğer söz konusu deyim hedef dilde aynı anlama gelen bir başka
deyimle karşılanamıyorsa tercih edilen bir yöntemdir. Oysa Türkçe’deki “on ikiden vurmak”
deyimi Almanca’daki deyimi tam olarak karşılamaktadır. (s. 120, cümle 6)
Almanca “witzelte sein Vater” cümlesinde geçen “witzeln” kelimesi bir deyim olmadığı
halde “yakasını bırakmak” ile karşılanmıştır. Kelime türü açısından ele alırsak "yakasını
bırakmak" ifadesinin deyim olduğunu görürüz. Oysa “witzeln” deyim değildir. Bu kelime
Türkçe cümlede “takılmak” ile karşılanabilirdi. Çevirmen, Türkçe deyimler bakımından çok
zengin olduğu için söz konusu kelimeyi deyimle karşılamayı tercih etmiş olabilir. (s.8, cümle
4) Bu iki örnekte de görüldüğü gibi Türkçe çeviride deyimler aynı şekilde verilebilecekken
anlamı verilmiş, Almanca’da deyim olmayan ifadeler ise Türkçe’de deyimle karşılanmıştır.
“Der kleine Vampir liest vor” adlı eserde geçen “... und auf den letzten Schritten bis zur
Burgkapelle wurden ihm die Beine immer schwerer. “cümlesindeki “die Beine schwerer
werden” ifadesi “ayakları ağırlaşmak” olarak çevrilmiştir. Türkçe'de böyle bir ifade
kullanılmamaktadır. Çevirmen “ayaklarına kara sular inmek” deyimini tercih edebilirdi. (s.
57, cümle 8)
Bu iki örnekte de görüldüğü gibi bu eserde de deyimler Türkçe’deki anlaşılırlığı göz önünde
bulundurulmadan kelime kelime aktarılmış, bu da eserin anlaşılırlığını azaltmıştır.
d) Diğer üslup öğelerinin çevirisi:
“Das Rätselhafte Programm” adlı eserde:
560
1. Anlatım konumu:
Yazar her iki eserde de anlatıcı konumundadır ve olaylar 3. tekil şahıs formunda Anton’un
gözünden aktarılır. “Das Rätselhafte Programm” (Esrarengiz Program) adlı eserin çevirisinde
yazarın çocukla kurduğu ilişkiye müdahale edilerek anlatım tarzını değiştiriliyor. Orijinal
metinde anlatıcı (yazar) cümleye “Anton” ile başlayıp bir durumu tarafsız bir gözle
anlatırken, Türkçe çeviride aşağıdaki cümlelerde de görüldüğü gibi “Anton” yerine “çocuk”
kelimesi kullanılarak, anlatıcı değiştiriliyor ve çocuk okuyucuyla yazar arasına tepeden bakan
bir yetişkin edası ile mesafe konuyor.
• Anton nickte. „Ja!“ (s. 61, cümle 14)
Çocuk başını salladı. “Evet!”
• "Hallo, Anna", antwortete er mit rauher Stimme. (s. 63, cümle 11) .
Çocuk çatlak bir sesle, "Selam Anna" dedi.
• Er gab keine Antwort. (s.119, cümle 21)
Çocuk hiç yanıt vermedi
2. Metafor:
Bu eserin Türkçe çevirisinde “Zu der kalkweißen Haut des kleinen Vampirs und zu seinen
dunklen Augenrändern sah das gelbe Stirnband in der Tat abscheulich aus” cümlesinde ( s.69,
cümle 10) geçen “kalkweiß (kireç beyazı)” kelimesinin Türkçe’ye “tebeşir beyazı” olarak
aktarılmasındaki örnekte görüldüğü gibi yazarın kelime seçimine de sadık kalmamak suretiyle
stile müdahale edilmiştir. Çevirmenin “tebeşir beyazı” ifadesini tercih etmesinin nedeni
Almanca’da “Kreideweiß (tebeşir beyazı)” ifadesinin yaygın olarak kullanılmasından
kaynaklanmaktadır. Buradan “das Rätselhafte Programm” adlı eserin çevirmeninin
Almanca’ya Türkçe’den daha çok hakim olduğu sonucuna da varabiliriz.
561
3. Kelime Oyunları:
• „Unser Sohn ist heute nicht in Bestform“, witzelte der Vater.s. ( s.8, cümle 16-17)
„Eher im Bettform!“
“Oğlumuz bugün pek havasında değil” ( s.10, cümle 16-17)
“Daha doğrusu yatak havasından pek uzaklaşamıyor.”
(“Oğlumuz bugün pek havasında değil”
“Daha çok yatak havasında” diye şaka yaptı babası.)
• "Wie maßgeschneidert, nein – maßgemauert für uns!" sagte Anna. ( s.66, cümle 1)
Anna, "Bu çıkıntıları bizi düşünüp yapmışlar sanki," diye fısıldadı. ( s.73, cümle 1)
(“Burası (adeta) bizim için biçilmiş kaftan hayır – örülmüş kaftan!” dedi Anna )
• „Aus dem Bett gepoltert?“ wiederholte sie. ( s.120, cümle 1)
„Ja, heute ist doch Polterabend – oder nicht?“ erwiderte er. ( s.120, cümle 2)
“Yataktan mı düştün?” ( s.129, cümle 1)
“Evet, bu gece düşme gecesi – yoksa değil mi?” ( s.129, cümle 2)
(Bu cümledeki kelime oyununu Türkçe’de bire bir vermek mümkün olmadığından dipnotla
açıklama yapma yoluna gidilir.)
Almanca’daki kelime oyunları Türkçe’de genellikle verilmeye çalışılmışsa da,
kelime oyunlarında dikkat edilmesi gereken bir ölçüt olan “hedef dil okuyucusunun anlama
faktörü” göz önüne alınmamış, orijinal dildeki kelimeler Türkçe’ye aynı şekilde aktarılmıştır.
(Polterabend-gepoltert kelimeleriyle yapılan kelime oyununda olduğu gibi) Bazı kelime
oyunlarında uygun bir karşılık bulunmuşsa da orijinal dildeki etki yaratılamamıştır. (Bettform
–Bestform kelime oyununda olduğu gibi) bazı kelime oyunları ise hedef dilde de
562
karşılanabildiği halde sadece anlamı verilmiştir. (maßgemauert – maßgeschneidert kelime
oyununda olduğu gibi)
4. Ünlemler:
Çeviride en çok yapılan yanlışlardan biri de ünlemlerin çevrilmesinde ortaya çıkar. Sevinç,
üzüntü, düş kırıklığı gibi ifadeleri bildiren ünlemler, hedef dile genellikle kaynak dildeki
anlamı dan farklı olarak karılmıştır. Ünlemlerin çevirisinde ortaya çıkan problemler
çevirmenin kaynak dildeki ünlemin anlamını tam kavrayamamasından veya hedef dildeki
karşılığını yanlış aktarmasından kaynaklanmaktadır. Ünlemlerin hedef dile yanlış aktarıldığı
cümlelere örnek olarak aşağıdaki cümleleri verebiliriz:
• „Ach wirklich?“ sagte sein Vater und zwinkerte ihm verschwörerisch zu.
(s. 8, cümle 10)
“Ah gerçekten mi?” Babası hiç de inanmışa benzemiyordu doğrusu. (s. 10)
(Ah ünlemi Türkçe’de ağrı bildirir. Türkçe çeviride söz konusu ünleme karşılık “yaa”
ünleminin kullanılması gerekirdi.)
• „Setzen? Oh ja gerne!“ (s. 13, cümle 3)
“Oturayım mı? Ah tabii, seve seve” (s. 15)
(Orijinaldeki ifade Türkçe’de “aaa tabii” ifadesiyle karşılanmalıydı.)
• „Igitt!“ sagte Anna verächtlich. (s. 69, cümle 7)
“Olamaz!” Anna küçümseyen gözlerle ağabeyine bakıyordu (s. 75)
(Almanca’daki ünlem tiksinti veya iğrenme bildirir. Türkçe’de bu ünlem “Iyyy” ünlemiyle
karşılanabilirdi.)
563
Bu örneklerde de görüldüğü gibi bir dile hakimiyetin en güzel göstergelerinden biri
olan ünlemler “Das Rätselhafte Programm” (Esrarengiz Program) adlı eserde Türkçe’ye
doğru bir şekilde aktarılamamıştır
5. Üslup düzeyi:
Orijinal eser normal üslup düzeyi ile ele alınmışken, çeviride tercih edilen kelimler üslup
düzeyinin düşmesine neden olmuştur.
• Das helle Mondlicht fiel auf ihr Gesicht und ließ ihre großen Augen schimmern. (
s. 63, cümle 18)
Ay ışığı suratına vurmuş, kocaman gözlerini birer boncuk gibi parlatmıştı.
( s.68, cümle 18)
• „Vergessen? Einfach vergessen?“ Sie schnappte nach Luft. ( s.10, cümle 6)
“Unuttun mu: Yalnızca unuttun o kadar mı?” Kadın hava alamıyormuş gibi
ağzını açıp açıp kapattı. ( s.12, cümle 6)
Görüldüğü gibi Türkçe çeviride kullanılan “kadın, surat” gibi kelimeler Türkçe’de orijinalde
varolmayan kaba bir anlatım yaratmış ve zaman zaman düşük bir dil düzeyinin oluşmasına
neden olmuştur.
“Der Kleine Vampir liest vor” adlı eserde:
1. Anlatım konumu:
564
“Der Kleine Vampir liest vor” adlı eserde de olaylar 3. tekil şahıs konumunda ve Anton’un
gözünden anlatılır. Eserin çevirisinde de bu durum aynen korunmuş ve orijinal eserdeki
anlatıcıya müdahale edilmemiştir.
2. Metafor: Aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi, çeviride orijinal metinde varolmayan bir benzetme mevcuttur. Orijinal metinde varolmayan bir benzetme, hedef kitlenin göz göz önüne bulundurularak yapıldığı düşünülse bile stile müdahale edildiği anlamına gelir. • In hinteren Teil des Gartens gab es einen großen knorrigen Baum mit einer weit
ausladender Krone, dessen dichtbelaubte Äste bis fast auf dem Boden herabhingen. (
s.18, cümle 9) Bahçenin arka
tarafında boğum boğum gövdesi, yere kadar sarkan bol yapraklı dallarıyla adeta
kocaman bir şemsiyeyi andıran bir ağaç vardı. ( s.18)
3. Kelime Oyunları:
Kelime oyunları bu eserin çevirisinde de olması gerektiği gibi verilmemiş, ya okuyucuya
hiçbir anlam ifade etmeyecek şekilde kelime kelime aktarılmış, ya da dikkate alınmamıştır.
• Deshalb werden wir auch nicht im langer Jammer, sondern in Freudental
wohnen.“ ( s.16, cümle 11)
Bu yüzden de Uzun İnle'de değil, Esen Vadi'de kalacağız.” ( s.16)
“Hm... Und wie weit ist es bis zu diesem freudigen Tal?” ( s.16, cümle 18)
“Hımmm, peki bu neşeli vadi ne kadar uzakta?”( s.16)
Çeviri cümlede de “Freudental” kelimesi “Neşe vadisi” veya “esenlikli vadi” olarak
çevrilseydi, Almanca’daki kelime oyunu başarıyla aktarılabilirdi.
• „Ja! Mein Magen knurrt nicht mehr, der bellt schon!“ sagte der Vampir und
lachte krächzend. ( s. 122, cümle 13)
Evet! Midem guruldamaktan vazgeçti, artık açık açık havlıyor!” diyen vampir
kesik kesik güldü. ( s. 124, cümle 13)
565
Almanca cümlede geçen “knurren” kelimesi tek başına kullanıldığında “köpek hırlaması”
anlamına gelirken “Magen (mide)” kelimesiyle birlikte kullanıldığında ise “mide
guruldaması” anlamını taşır. Orijinal cümlede “ knurren (hırlamak)” ve “bellen (havlamak)”
sözcüleriyle bir kelime oyunu yapılırken Türkçe’de de bu kelime oyunu aynı şekilde
verilmeye çalışılmıştır. Bu da çevirinin anlaşılmaz olmasına neden olmuştur. Türkçe’de
benzer bir kelime oyunu “karnım zil çalıyor” ve “karnım davul çalıyor” ifadeleri ile
yapılabilirdi. Elbette ki Türkçe’de yapılacak bu kelime oyununda Almanca’daki “köpek”
çağrışımının yitmesi kaçınılmazdır.
• Bist du denn nicht von allen guten Vampiren verlassen? rief der kleine Vampir. ( s.
121, cümle 8) Yoksa
bütün iyi vampirler seni terk mi etti?” diye bağırdı küçük vampir.
Almanca cümlede “von allen guten Geistern verlassen sein” ifadesi “aklını kaçırmak” anlamına gelen bir deyimdir. Yazar “Geist (hayalet)” sözcüğünün yerine “vampir” sözcüğünü yerleştirerek bir kelime oyunu yapmaktadır. Ancak Türkçe’de bu kelime oyununu vermek mümkün değildir. Bu cümle Türkçe’ye kelimesi kelimesine tercüme edilmiştir. Bu da cümlenin anlamsız olmasına neden olmuştur. Türkçe’de bu deyime karşılık “sen çıldırdın mı?” ifadesi kullanılabilirdi. 4. Ünlemler: Bu kitabın çevirisinde aynı “Das rätselhafte Programm” adlı eserin çevirisinde de olduğu gibi
ünlemler, bazı cümlelerde, başka anlamlara gelen ünlemlerle karşılanmışlardır. Aşağıdaki
cümleler söz konusu duruma örnek teşkil etmektedir.
• „Ach, wirklich?“ sagte Wilhelm – nicht sehr beeindruckt, wie es Anton schien.
( s. 56, cümle 7)
“Ah, sahi mi?" dedi Wilhelm... Pek etkilenmiş bir hali yoktu doğrusu ( s. 56) (“Ach”
ünlemi Almanca’da bir alay içermektedir. Türkçe’de “Yaa” ile karşılanması gerekir.)
• (...), um dort unter ihren -oh! - ebenso berühmten Gewändern ein Kleid für diese Nacht
auszuwählen. (s. 63, cümle 5) (...)
566
oh!.. kıyafetleri arasından o gece giyeceği elbiseyi seçmeye koyuldu. (s.63)
(Almanca’daki “oh” ünlemi bir keder belirtisidir. Türkçe’de “ah” ile karşılanmalıdır.)
• Schon legte sie ihm ihre Hand auf die Stirn. “Oh, Anton, du bist ja ganz heiß!”
Ve hemen elini Anton’un alnına götürdü. “Aman Anton, ne kadar da sıcaksın!” (Almanca
cümlede geçen “oh!” ünlemi Türkçe’ye “aman “ olarak çevrilmiştir. Oysa Türkçe’de bu
ünlem yerine “ay” ünlemi kullanılmaktadır.)
5. Üslup düzeyi:
Eserde iki farklı üslup düzeyi mevcuttur. Aile tarihinin anlatıldığı kısımda varolan yüksek
tarihsel üslup çeviride başarıyla yansıtılmıştır.
• “Meine Feder zittert und sträubt sich, die grauenhaften Geschehnisse dieses
27 März des Jahres dreihundestundachtundfünfzig Vampirzeit hier in der
Chronik niederzulegen.” (s. 62, 12)
“Kaz tüyü kalemim titriyor ve üçyüzellisekizinci vampir yılının 27 Mart’ında olan dehşet
verici olayları kroniğe yazmamak için direniyor.”
Her iki eserde üslup araçlarının karşılanması genel olarak değerlendirilecek
olursa,”ünlemler” ve “kelime oyunları” nın çevirisi en çok hata yapılan kısım olduğu görülür.
Ünlemlerin çevirisinde en çok karşılaşılan durum. Almanca’daki ünlemin neredeyse aynı
şekilde Türkçe’ye aktarılması, yani iki dilin karşılıklı etkileşiminden kaynaklanan hatalardır
(interferenz Fehler)” Çevri sürecinde karşılaşılan en büyük güçlüklerden biri de kelime
oyunlarıdır. Ancak kelime oyunlarında da iki çevirmen kelimesi kelimesine bir çeviriyi tercih
ederek çevirinin hedef dil okuyucusu açısından anlaşılmaz olmasına yol açmışlardır. “Das
Rätselhafte Programm” adlı eserde orijinaldeki anlatım konumu da değiştirilmiş ve bazı
567
cümlelerde kullanılan kelimeler, üslup düzeyinin düşmesine neden olmuştur. Bu da
çevirmenin Türkçe’ye çok iyi hakim olmadığı düşüncesini uyandırmaktadır. Buna karşılık
“Der Kleine Vampir liest vor” adlı eserde ise yazarın anlatın konumu ve üslubu aynen
korunmuş, metaforlar ise basitleştirilerek verilmiştir. Çevirmen bunu muhtemelen hedef
kitlenin yaşını göz önünde bulundurarak, bilinçli olarak yapmıştır.
2. Çevirilerin Çocuk Edebiyatının özelliği Açısından Değerlendirilmesi
Çocuk edebiyatının çevirisinde daha önce de yer verildiği gibi yetişkin edebiyatıyla aynı
kriterler geçerlidir. Ancak okuyucu kitlesinin alımlama özelliği çevirilerde mutlaka göz
önünde bulundurulmalıdır. Hedef kitlenin hiçbir şey anlamadığını düşünmek de her şeyi
anladığını düşünmek kadar yanlış bir görüştür. Bu sebepten çevirilerde orijinal metne sadık
kalmak ve çocuk diline aktarabilmek arasındaki ince çizgi korunmalıdır. Kitapların çocuğun
hayal dünyasının yanı sıra dilini de geliştirmeye hizmet ettiği gerçeği daima göz önünde
bulundurularak, çeviride anlatım bozukluklarına, anlaşılmaz kelimelere yer verilmemelidir.
Aşağıda her iki eser de hem çevirinin dili hem de çocuk dili açısından değerlendirilecektir.
Das rätselhafte Programm /Esrarengiz Program adlı eserde:
a) Çocuk diline uygunluk: Çocuk edebiyatının çevirisinde, yapılan çevirinin orijinaline uygun olmasının yanı sıra,
kullanılan kelimelerin çocuğun dil dünyasına yabancı olmaması gerekir. Söz konusu eserin
çevirisinde kullanılan bazı kelimelerin çocuğa çok yabancı olduğu görülür. Bunlara örnek
olarak aşağıdaki kelimeleri verebiliriz:
• Zum Glück hat er keine Rollos, der Psychologe", bemerkte Anna. (s. 65, cümle 6) Anna,
"Şanslıyız, camlarda stor yokmuş", dedi.
568
• Anna sah ihm mit einem koketten Lächeln an. (s. 113, cümle 20)
Anna koketçe güldü.
• Dann brauchen wir unsere Umhänge nicht!" (s. 64, cümle 18)
Pelerinlerimize gereksinme duymayacağız da ondan!" “stor”, “koket” ve “gereksinme” kelimeleri çocuğun diline yabancı kelimelerdir. Çeviride bu kelimelerin yerine “güneşlik”, “alaycı” ve “ihtiyaç duymak” kelimeleri kullanılabilirdi. Çocuklar için çeviren çevirmen, bu konuda hassasiyet göstermekle yükümlüdür. b) Anlatım bozukluğu: Çocuk kitaplarının amaçlarından biri de çocukların anadillilerini en güzel şekilde kullanmalarını sağlamaktır. Ancak kitaplardaki anlatım bozuklukları çocuk kitaplarının bu hedefiyle bağdaşmamaktadır. Söz konusu çeviride de
• “mit finsterer Miene” (asık bir yüzle) ifadesi Türkçe'ye “ters bir suratla”
(s.15, cümle 11)
• “ratsuchend” (yardım beklercesine) kelimesi “soru işaretleriyle dolu gözler” (s. 62,
cümle 13)
• "Die letzten beiden" (son iki), ifadesi "Sondan iki cam" (s. 65, cümle 4)
şeklinde Türkçe’ye aktarılmıştır.
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, söz konusu ifadeleri orijinalini göz önüne almadan değerlendirecek olursak bile, bu ifadelerdeki anlatım bozukluğunu görmüş oluruz. c) İki dilin karşılıklı etkileşiminden doğan hatalar (Interferenz Fehler): İki dilin karşılıklı etkileşiminden doğan hatalar, çeviri süreci içerisinde çevirmenlerin kolayca içine düştükleri bir durumdur. Bunun önüne geçebilmek için çeviri sürecinin bitiminden sonra, çeviriyi kaynak dille karşılaştırmadan, başlı başına bir ürün olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim hedef dildeki okuyucu da kaynak metinden habersizdir, ve metni sadece hedef dildeki bağlamında değerlendirecektir. Çevirilerde ortaya çıkan anlamsız ifadelerin önüne geçebilmek, titiz bir çalışma yapma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir.
• „Ja, weil er eine Taschenlampe dabeigehabt hat!“ ( s. 113, cümle 7)
“Elinde cep lambası vardı da ondan! ( s.122, cümle 7)
“Taschenlampe” (el feneri) kelimesinin “cep lambası”
• Aber die Fenster lagen im Schatten einer hohen Tanne, (...) (s. 66, cümle 3)
Ama pencereler yüksek bir çamın gölgesinde kaldıkları için (...)
“einer hohen Tanne” (büyük bir çam ağacının) ifadesinin “yüksek bir çamın”
569
• Zu der kalkweißen Haut des kleinen Vampirs und zu seinen dunklen Augenrändern sah
das gelbe Stirnband in der Tat abscheulich aus –(...) (s. 69, cümle 10)
Küçük Vampir’in tebeşir beyazı suratı ile koyu renk göz kenarları, sarı saç bandı ile
birleşince iğrenç bir görünüm ortaya çıkmıştı- (...) (s. 75, cümle 10)
Augenränder (göz çevresi)” ifadesinin “göz kenarı”
(s. 69, cümle 10)
olarak aktarılması çocuklarda ya hiçbir çağrışım yapmamakta, ya da dilin yanlış
yerleşmesine yol açmaktadır.
Der Kleine Vampir liest vor/ Küçük vampir kitap okuyor adlı eserde:
a) Çocuk diline uygunluk: • “Auf dem Pult brannten vier große weiße Kerzen, und wie vor zwei Tagen auch, als er den
Vampir zum ersten Mal in der Chronik hatte lesen sehen, wurde die Burgkapelle von
zwanzig oder noch mehr Kerzen erhellt, die auf dem Boden standen, in Nischen an den
Wänden und auf Mauervorsprüngen” (s. 58, cümle 1)
“Kürsünün üstünde dört büyük beyaz mum yanıyordu ve içerisi tıpkı küçük vampiri ilk
defa kroniği okurken gördüğü iki gün öncesi gibi yirmi kadar mumla aydınlanmıştı. Yerler,
nişlerin içi, duvarlar, çıkıntılar, her yer mum doluydu.”
“Chronik” kelimesi Türkçe'ye aynı şekilde “kronik” olarak çevrilmiştir.
Bu kelime Türkçe'de "Aile Tarihi" ifadesiyle karşılanabilirdi.
Almanca cümlede geçen “Nisch” kelimesi de Türkçe'ye aynı şekilde yani “niş” olarak
aktarılmıştır. Ancak bu kelimenin, okuyucu kitlesi göz önüne alındığında, anlaşılması
güçtür.Bunun yerine “duvardaki hücreler” ifadesi kullanılabilirdi.
570
Görüldüğü gibi çocuk edebiyatının çevrisinde bazı kelimelerin doğru çevrilmiş
olması kadar, çocuklar için anlaşılır olması da önemlidir. Yukarıdaki örneklerde çevirmen
Almanca’daki kelimenin doğru karşılığını vermiş,ancak hedef kitleyi göz önünde
bulundurmamıştır. Elbette çeviri sürecinde iki dilin karşılıklı etkileşiminden doğan bu tür
hataların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Ancak çeviri bitiminden sonra çevirinin tekrar
tekrar gözden geçirilmesi bu tür hataların önüne geçilebilmesini sağlar.
Ancak bu eserin çevirisinde çevirmen aynı zamanda cümleleri çocuk diline daha
uygun hale getirmek amacıyla orijinal cümleyi bölmüş veya cümleye eklemeler yapmıştır.
Yalnız burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, çevirinin mümkün olduğunca orijinale
sadık olması gerektiğidir. Aşağıdaki örneklerdeki müdahaleler her ne kadar “iyi niyetli” de
olsa gereksizdir. Çünkü cümleler orijinaline uygun çevrildiği taktirde de çocuklar için
anlaşılırlığını koruyabilmektedir. Buna örnek olarak aşağıdaki cümleleri gösterebiliriz;
• “Jetzt hörte Anton schlurfende Schritte, begleitet von einem klappernden Geräusch, und
dann sah er einen zweiten, kleineren Vampir, der sich, auf einem Stock gestürzt, aus dem
verwilderten Garten der Ruine näherte.” „ Anton ayak sesleri
duydu, sonra ayak seslerine eşlik eden bir tıkırtı. Ufak tefek bir
vampir belirdi sonra, bir bastona abanmış, harabenin vahşi otlar bürümüş bahçesine
yaklaşıyordu.”
• “In seinem Kopf war eine eigenartige Leere, und sekundenlang wusste er nicht, wo er sich
befand und was geschehen war.” (s. 9, cümle 6)
“Kafasının içi bomboştu. Bir an için nerede olduğunu çıkaramadı.
Neredeydi? Başına neler gelmişti?”
c) İki dilin karşılıklı etkileşiminden doğan hatalar (Interferenz Fehler)
571
Söz konusu hatalar çocuğu metinden ve kitaplardan uzaklaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda
anadilinin gelişimi üzerinde de negatif bir etki yaratmaktadır.
• Da heißt es Streichhölzer zählen, Kerzen, Kuscheldecken, Regenhäute..“ (s. 116, cümle
17)
Ama şimdi yok kibrit çöplerini say, yok mumları say, battaniyeleri, yağmur derilerini...”
Regenhaut (ince yağmurluk) kelimesi kelime kelime “yağmur derisi” olarak çevrilmiştir.
• „Und außerdem nervst du mich mit deinen Spitzenfindigkeiten! “ (s. 117, cümle 16)
“Hem ayrıca sivri buluşlarınla sinirlerimi bozuyorsun! (s. 119, cümle 16)
spitzfindigkeiten (saçmalık)” kelimesi, “sivri buluş” olarak kelime kelime çevrilmiştir.
• „Und im übrigen“, fügte er hinzu, „ist das Buch schon reichlich verstaubt – von 1719,
wenn ich mich nicht irre.“ (s19, cümle 12)
“Hem ayrıca ,” diye ekledi, “o kitap oldukça tozlanmış sayılmaz mı?” 1719 lardan kalma
yanılmıyorsam, öyle değil mi?” (s19, cümle 12)
“verstaubt sein” (antika olmak) ifadesi “tozlanmak” ile karşılanmıştır.
572
Sonuç:
Bu çalışmanın amacı, Angela Sommer – Bodenburg’un iki farklı eserinin yine iki
farklı çevirmen tarafından yapılan çevirisinin Türkçe’ye aktarılırken, başarılı bir şekilde
gerçekleştirilmiş bir çeviride bulunması gereken biçim ve içerik birlikteliğinin ne ölçüde
sağlanabildiğinin araştırılması idi.
Bu araştırmada her iki eserin çevirisinin başından ortasından ve sonundan 10’ar
sayfanın ele alınıp, cümleler teker teker kelime ve cümle bazında yapılan değişikliklere göre
incelenmiştir. “Der kleine Vampir liest vor” adlı eserin Sıdıka Orhon tarafından yapılan
çevirisinde en çok hata kelime bazında yapılmıştır.İncelenen metinde 192 adet cümleden
kelime çıkarıldığı ve bu kelimelerin başka bir anlam ifade eden bir sözcükle veya sözcüklerle
karşılandığı saptanmıştır. Bu hatadan sonra en sık karşılaşılan hata cümleye bir veya birkaç
kelimenin eklenmesiyle oluşmuştur. Buna göre çeviride 177 cümleye kelime eklenmiştir.
Tutarlı çevirilerin sayısı ise 157 dir.
Eserin çevirisinde cümle bazında sayıca çok hata yapılmamış olmasına rağmen yazarın
stilini oluşturan birbirine virgülle bağlanmış olan yan cümlelerin genellikle kısa temel
cümleler halinde verildiği görülmektedir. Çeviri kolay okunan düzgün kurulmuş Türkçe
cümlelerden oluşmuştur. Bazı ifadeler, çocuk okur için basitleştirilerek, benzetmeler yoluyla
veya anlamının açıklanması suretiyle aktarılmıştır. Orijinal metinden çıkarılan kelimeler,
cümleyi kısaltmış, ancak genellikle anlam açısından bir değişiklik yaratmamıştır. Yapılan
sözcük eklemeleri sonucunda ise cümlelerdeki ifadeler güçlendirilmiştir.
Çeviride yapılan dilbilgisel değişiklikler ise temel ve yan cümlelerden oluşan uzun
cümlelerin daha kısa cümleler halinde verilmesi şeklinde olmuştur. Orijinal metinden yapılan
cümle çıkarmaları, genellikle bir cümlenin tamamının değil, cümle içerisindeki bir yan veya
temel cümlenin çıkarılması doğrultusundadır. Bütün bu bulgulara dayanarak çevirmenin bu
573
değişiklikleri metni basitleştirmek adına bilinçli olarak yaptığı söylenebilir. Çünkü orijinal
eserde varolan iki farklı üslup, hiç değiştirilmeden başarılı bir biçimde aktarılabilmiştir.
Sonuç olarak “Küçük Vampir Kitap Okuyor” adlı eserin Sıdıka Orhon tarafından
gerçekleştirilen çevirisinde yapılan değişiklikler bir bütün olarak değerlendirildiğinde,
çevirmenin bu değişikliklerin çoğunu çeviriyi çocuklar için daha akıcı hale getirmeyi
hedeflediği için yapmış olduğu sonucuna varılabilir. Ancak çocuk edebiyatının çevirisinde de
aynı yetişkin edebiyatının çevirisinde olduğu gibi eserin içeriği, biçimiyle beraber
aktarılmalıdır. Eseri daha akıcı bir hale getirmek adına yapılan basitleştirme veya
değiştirmeler yetişkin edebiyatında olduğu gibi çocuk edebiyatının çevirisinde de kabul
edilemez.
Das Rätselhafte Program adlı eserin Gülderen Pamir tarafından yapılan çevirisinde en
çok karşımıza çıkan hata 301 adet cümleden kelime çıkarılması ve bu kelimelerin başka bir
anlam ifade eden bir sözcükle veya sözcüklerle karşılanmasıdır. Yapılan değişikliklerde belirli
bir amaç güdülmemiş, hatta bu durum çevirilerin zaman zaman tutarsız olmasına yol açmıştır.
Tercih edilen sözcükler anlatım bozuklularının oluşmasına ve dil düzeyinin düşmesine neden
olmuştur. Kelime değişikliğini takiben en sık yapılan hata 194 cümledeki cümle yapıları ve
dilbilgisel değişiklikler olmuştur. Bu değişiklikler genellikle bileşik cümlelerde, tırnak
içerisinde yer alan cümleyi izleyen temel cümlenin bölünerek, cümle sonunda yer alan
öznenin cümle başına alınması şeklinde olmuştur. Bu da yazarın stiline müdahale edilmesine
neden olmuştur.
Her iki eserde de yer alan deyimler ve kelime oyunları çevirilerde yansıtılamamıştır.
Çeviri sürecinde önüne geçilmesi çok zor olan ve kaynak dille etkileşimden kaynaklanan
yanlışların (Interferenz Fehler) varlığı veya kelime seçimleri bazı yerlerde çevirinin
anlaşılırlığını zedelemiştir.
574
Çevirmenin metne nesnel yaklaşabilmesi için metinden biraz uzaklaşması veya
çevirinin orijinal metinden bağımsız olarak tekrar okunması gerekir. Yapılan değişiklikler,
çocuk okurun çeviriyi daha kolay anlaması gibi amaçlarla da olsa mazur görülemez. Çocuk
kitaplarının çevirisinde aynı yetişkinlerin çevirisinde olduğu gibi orijinal metne sadakatin,
anlaşılırlıkla aynı derecede ön planda tutulması gerekmektedir. Değişikliklere ise, sadece
anlaşılırlık adına başka çıkar yol kalınmadığından emin olunduğu taktirde başvurulmalıdır.
Yapılan çevirileri kontrol eden herhangi bir mekanizmanın var olmaması da, hatalı
çevirilerin kitap pazarında rahatlıkla yer bulmasına ve en çok satanlar arasında yer almasına
neden olmaktadır. Üniversitelerde yapılan çeviri incelemeleri ise maalesef sadece bilimsel bir
araştırma olarak kalmaktadır. Bunun önüne geçmek için üniversiteler ve yayınevleri bir
işbirliği içine girmelidirler Nitekim İsveç’te Stockholm Üniversitesinde yapılan bir uygulama
ile çeviri eğitimi almış kimselerin yaptığı çeviri eleştirileri dikkate alınarak, çeviriler gerekli
düzeltmeler yapıldıktan sonra tekrar yayınlanmıştır.123 Ülkemizde de yayınevleri ile
üniversitelerin içine girecekleri ortak bir çalışma ile yapılan çeviriler henüz yayınlanmadan
kontrol edilebilir veya hatalı yapılan çeviriler düzeltilerek yeniden yayınlanabilir. Böylelikle
üniversitelerde büyük emek harcanarak yapılan çalışmaların bilimin yanı sıra piyasaya da
hizmet etmesi sağlanabilir.
123 Söz konusu uygulama için bkz. KORLEN, Gustav; “Konstruktive Übersetzungskritik als Aufgabe der schwedischen Universitätsgermanistik” in Nerthus, Bd. I (Eugen Diederichs verlag 1964)
575
Özet
Bu çalışmada çocuk edebiyatının çevirisinde en sık karşılaşılan güçlükler ve bu güçlükler sonucunda doğan hatalar tarafsız bir metod aracılığıyla saptanmaya ve çözüm yolları üretilmeye çalışılmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünü, bu güne kadar geliştirilen çeviribilim kuramları ve çocuk edebiyatının çevirisi ile ilgili kuramsal yaklaşımlar, Türkiye’deki çeviri faaliyetleri, çeviri çocuk edebiyatının ülkemizdeki gelişim tarihi, incelenecek eserlerin çocuk edebiyatındaki yeri ve önemi, çeviri eleştirisine kuramsal yaklaşımların ele alındığı kuramsal çerçeve oluşturmaktadır. İkinci bölümünü ise, ele alına iki kitabın başından, ortasından ve sonundan örneklem olarak alınan onar sayfanın belirlenen metot aracılığıyla analiz edilmesi ve elde edilen bulguların değerlendirilmesi oluşturulmaktadır. Bulguların değerlendirilmesi sonucunda her iki eserde de en sık yapılan hatanın cümledeki bir kelimenin kendi anlamı dışında başka bir kelime ile karşılanması olduğu görülmüştür. Her iki çeviride de deyimler ve kelime oyunları kaynak dildeki düz anlamlarıyla karşılanmış, ayrıca iki dilin karşılıklı etkileşiminden kaynaklanan hatalara da (Interferenz Fehler) rastlanmıştır. Bu araştırmada elde edilen bulgular çevirmenlerin en fazla deyimleri, kelime oyunlarını ve ünlemleri hedef dilde karşılarken problem yaşadıklarını ortaya koymuştur.
576
Abstract
In this study, the most common difficulties in the translation of child literature and errors rose because of these difficulties were tried to be detected by the mean of an impartial method and solution ways were tried to be produced.
The first part of the study is composed of; traslationscience theories that have been progressed so far and theoretical approaches related to the translation of child literature, translation activities in Turkey, the history of development of translated child literature in our country, the place and the importance of works that will be examined, the theoretical framework in which the theoretical approaches to translation critics have been treated.
In the second part is composed of; the analysis of ten pages of samples taken from the begining, middle and the last parts of the two treated books by the determined method and the evoluation of the obtained findings.
In the evaluation of the findings, it has been seen that the most common error in both works was the use of the words that did not have its exact meaning.
In both translations, idioms and word games were matched with the plain meanings in the source language, additionally the errors were seen because of the counter interaction of both languages.
In this study, the obtained findings indicated that the translators mostly face with problems when
they match the idioms, word games and exclamations in the target language.
577
KAYNAKÇA
AKSOY, N. Berrin: Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi İmge Kitabevi
Yayınları, Ankara, 2002
ALTAY, Ayfer; AKSOY, Berrin: “Cumhuriyetten Günümüze Çevirinin Kültürel
Gelişmedeki Yeri” Dil, Kültür ve Çağdaşlaşma,
Bahaeddin Yediyıldız (ed), Hacettepe Üniversitesi,
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara,
2003
APEL, Friedmar: Literarische Übersetzung, Stuttgart: Metzler, 1983
AYTAÇ, Gürsel: Yeni Alman Edebiyatı Tarihi, Gündoğan Yayınları,
Ankara, 1992
AYTAÇ, Gürsel: Genel Edebiyat Bilimi, Papirüs Yayınları, İstanbul,
1999
BIOGRAHPHIE (2004, Mayıs 14) www.angelasommer-
bodenburg.com/MainRightFrame.html
BODENBURG- Sommer, Angela: Der kleine Vampir liest vor, Rowohlt
Taschenbuch Verlag, Reinbeck bei
Hamburg, 1993
BODENBURG- Sommer, Angela: Das rätselhafte Programm, C. Bertelsmann
Verlag, München, 1989
BODENBURG- Sommer, Angela: Küçük Vampir Kitap Okuyor, çev. Sıdıka
Orhon, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1991
BODENBURG- Sommer, Angela: Esrarengiz Program, çev. Gülderen
578
Pamir, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1995
DELABASTİTA, Dirk: “Wortspiele”, Handbuch Translation, Snell –Hornby,
Mary, (Hrsg) Zweite verbesserte Auflage, Stauffenburg
Verlag, Tübingen, 1999
DİLİDÜZGÜN, Selahattin: “Çocuk Kitapları ve Çevirisi Üzerine Düşünceler”
Dokuz Eylül Ünv., Buca Eğitim Fak. 4. Germanistik
Sempozyumu, 20 – 22 mayıs 1993,.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kınsız (Yay. Haz), İzmir-1994
ERDOĞAN, Fatih: “Çocuk Kitaplarında Çeviri”, Metis Çeviri, Sayı 15,
Bahar 1991
ERUZ, Sakine F.: Çeviriden Çeviribilime, Multilingual, İstanbul, 2003
GÖKTÜRK, Akşit: Çeviri Dillerin Dili, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,
2002
GÜNYOL,Vedat: “Türkiye’de Çevirinin Başlangıcı, Cumhuriyet
Dönemi Edebiyat Çevirileri Seçkisi; Öner Yağcı
(yay. Haz.), TC: Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999
GÜRÇAĞLAR, Şehnaz Tahir: “Tercüme Bürosu Nasıl Doğdu, Birinci Türk Neşriyat
Kongresi ve Çeviri Planlaması”; Çeviri Seçkisi 1,
Çeviriyi Düşünenler, Rifat, Mehmet(yay.Haz),
Dünya Yayıncılık, İstanbul, 2004
GORSCHENEK, Margareta; Annamaria Rucktäschel (Hrsg): Kinder- und
Jugendliteratur, Wilhelm Fink Verlag, München,
1979
579
HOHN, Stefanie: “Philologisch - historische Tradition” Handbuch
Translation, Snell - Hornby, Mary, (Hrsg)
Zweite verbesserte Auflage, Stauffenburg
Verlag, Tübingen, 1999
KARANTAY, Suat: “Tercüme Bürosu, Normlar ve İşlevler”, Cumhuriyet
Dönemi Edebiyat Çevirileri Seçkisi; Öner Yağcı
(yay. Haz.), TC: Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999
KAINDL, Klaus: “Übersetzungskritik”, Handbuch Translation, Snell
-Hornby, Mary, (Hrsg), Zweite verbesserte Auflage,
Stauffenburg Verlag, Tübingen, 1999
KATOĞLU, Murat: “Cumhuriyet Türkiye’sinde Eğitim, Kültür,
Sanat” Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri
Seçkisi; Ö. Yağcı (yay.Haz.) TC: Kültür
Bakanlığı, Ankara, 1999
KAYAOĞLU, Tacettin: “Netice”; Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri
Seçkisi; (yay. Haz.) Öner Yağcı, TC: Kültür
Bakanlığı, Ankara, 1999
KIZILTAN, Rezzan: “Tarihte Çeviri Antik Çağdan 19.Yüzyıl Sonuna Kadar”
A.Ü. D.T.C.F Dergisi, Cilt 40, S.1-2, Ankara, 2000
KOLLER, Werner: Einführung in die Übersetzungswissenschaft,
Heidelberg: Wiesbaden: Quelle und Meyer, 3. Auflage,
1987
KORLEN, Gustav: “Konstruktive Übersetzungskritik als Aufgabe der
schwedischen Universitätsgermanistik ” in Nerthus,
Bd I, Eugen Diederichs Verlag, 1964
KUDRET, Cevdet: “Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, 1859-1959”
580
Çeviri Seçkisi 1, Çeviriyi Düşünenler, Rifat, Mehmet
(yay. Haz), Dünya Yayıncılık, İstanbul, 2004
KURULTAY, Turgay: “Probleme und Strategien bei der kinderliterarischen
Übersetzung”; Ewers, Hans Heino, Lehnert, Gertrud ve
O’ Sullivan, Emer (Hrsg); Kinderliteratur im
Interkulturellen Prozess, Studien zur allgemeinen
und vergleichenden Kinderliteraturwissenschaft,
Verlag J.B Metzler, Stuttgart – Weimar, 1994
MATENKLOTT, Gundel: “Sonderbare Freunde, phantastische Erzieher”
Zauberkreide, Kinderliteratur seit 1945, JB.
Metzlersche Verlagsbuchhandlung, Stutgart: Metzler,
1989
NEYDİM, Necdet: 80 Sonrası Değişen Paradigma Açısından Çeviri
Çocuk Edebiyatı, Bu Yayınevi, İstanbul, 2003
NORD, Christianne: “Buchtitel und Überschriften”, ” Handbuch
Translation, Snell - Hornby, Mary, (Hrsg)
Zweite verbesserte Auflage, Stauffenburg
Verlag, Tübingen, 1999
ÖZDEMİR, Edeltrude: Yaşar Kemal’s “Ağrıdağı Efsanesi” in der deutschen
Übersetzung: Eine ausgangstextbezogene Analyse als
Beitrag zur Übersetzungskritik, Doçentlik Çalışması,
Ankara, 1992
ÖZKIRIMLI, Atilla: “Çeviri”; Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri
Seçkisi; Öner Yağcı (yay. Haz.) içinde, TC: Kültür
Bakanlığı, Ankara, 1999
ÖZYER, Nuran: Edebiyat Üzerine, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1994
PAKER, Saliha: “Tanzimat Döneminde Avrupa Edebiyatından
581
Çeviririler”, Çoğuldizge kuramı Açısından Bir
Değerlendirme, Cumhuriyet Dönemi
Edebiyat Çevirileri Seçkisi;. Öner Yağcı (yay. Haz),
TC Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999
RIEKEN-Gerwing, Ingeborg: Gibt es eine Spezifik kinderliterarischen
Übersetzens, Untersuchungen zu Anspruch und
Realität bei der literarischen Übersetzung von Kinder
und Jugendbüchern, Peter Lang , Frankfurt am Main,
1995
SAVORY, Theodor: Tercüme Sanatı, çev. Prof. Hamit Dereli
M.E.Basımevi, Ankara, 1961
SHAVİT, Zohar: “Çocuk yazını Çevirisinin Yazınsal Çoğuldizgedeki
Konumu Açısından Belirlenmesi”, Çev.Pınar Besen,
Metis Çeviri, Sayı 15, İstanbul, Bahar 1991
SNELL-HORNBY, Mary (Hrsg.): Übersetzungswissenschaft – Eine
Neuorientierung, Zur Integrierung von Theorie und
Praxis, göz. geç. 2.baskı Tübingen; Basel; Francke,
1994
STOLZE, Radegundis: Übersetzungstheorien:Eine Einführung , 2.vollst.
Überarb. Und erw. Aufl., Günter Narr Verlag, Tübingen
1997
TANPINAR, Ahmet Hamdi: “Devlet Tesisleri ve Fikir Hayatı: İlk Tercümeler, İlk,
Eserler” Öner Yağcı (yay.haz), Cumhuriyet Dönemi
Edebiyat Çevirileri Seçkisi;. TC: Kültür Bakanlığı,
Ankara, 1999
582
TUNCEL, Bedrettin: “Hasan - Ali Yücel ve Tercüme”
Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri Seçkisi;.
Öner Yağcı (yay.Haz), TC: Kültür Bakanlığı, Ankara
1999
URAL, Serpil: “Dilimize Çocuk Kitabı Çevirmek”
1. Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu,
Sorunlar ve Çözüm Yolları, Doç. Dr. Sedat
Sever (yay. Haz), Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi ve TÖMER Yayınları No:1,
Ankara, 2001
WOODSWORTH, Judith: “Geschichte des Übersetzens” Handbuch Translation,
Snell-Hornby, Mary, (Hrsg) Zweite verbesserte
Auflage, Stauffenburg Verlag, Tübingen, 1999