486
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLERİNDEKİ SÖZVARLIĞI Hazırlayan: Mediha (AKSU) MANGIR Danışman: Prof. Dr. Mustafa ÖZBALCI Doktora Tezi SAMSUN 2009

OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLERİNDEKİ SÖZVARLIĞI

Hazırlayan:

Mediha (AKSU) MANGIR

Danışman:

Prof. Dr. Mustafa ÖZBALCI

Doktora Tezi

SAMSUN 2009

Page 2: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLERİNDEKİ SÖZVARLIĞI

Hazırlayan:

Mediha (AKSU) MANGIR

Danışman:

Prof. Dr. Mustafa ÖZBALCI

Doktora Tezi

SAMSUN 2009

Page 3: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL
Page 4: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

BİLDİRİM

Hazırladığım tezin tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya, kullandığım başka yazarlara ait her özgün fikre kaynak gösterdiğimi bildiririm. 20.02.2009 Mediha (AKSU) MANGIR

Page 5: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

i

ÖN SÖZ

Sözvarlığı, bir dilin yalnızca sözcüklerinin değil, atasözleri, deyimler, kalıp sözler,

terimler ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu bir bütündür. Kelime hazinesi,

sözcük dağarcığı, vokabüler gibi terimlerle karşılanan sözvarlığı ile ilgili, çeşitli

metinlerin taranarak tespit edilmesine dayanan uygulamalı araştırmaların ihmal

edildiği görülmektedir.

Bir dilin sözvarlığı, o dilin tarihine geniş ölçüde ışık tuttuğu gibi, dilde zamanla

ortaya çıkan ses, biçim, sözdizimi ve anlam değişikliklerini de yansıtmaktadır.

Ayrıca bir dilin sözvarlığının incelenmesi, o toplumun yaşam biçimi, dinî

inançları, dünya görüşü kısacası maddi ve manevi kültürünün ortaya çıkması

demektir. Sözvarlığı incelemeleri, yazılı ve sözlü ürünlerin taranması,

kaydedilmesi ve değerlendirilmesi esasına dayanır.

Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki Sözvarlığı adlı bu çalışmada, 1910-1945

yılları arasında ürünlerini ortaya koyan Osman Cemal Kaygılı’nın sözvarlığı

ögeleri tespit edilmiştir. Osman Cemal Kaygılı, kendi bireyselliğini diline

yansıtmaktan çekinmeyen bir yazar olarak, çağdaşlarına göre farklı bir sözvarlığı

hazinesine sahiptir.

Bu çalışma Giriş, İnceleme, Sonuç ve Kaynakça olmak üzere dört ana bölümden

oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın konusu, amacı ve kapsamı belirlenmiş,

sözvarlığı ve ögeleri hakkında genel bir bilgi verilmiştir. Ayrıca bu bölümde

Osman Cemal Kaygılı’nın hayatı, edebî kişiliği ve eserleri üzerinde de kısaca

durulmuştur.

İnceleme bölümünde Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerinin taranması neticesinde

elde edilen sözvarlığı ögeleri sınıflandırılarak on beş ayrı başlık tespit edilmiş ve

bu ögelerin işlevlerine değinilmiştir.

Page 6: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

ii

Sonuç bölümünde, çalışma boyunca tespit edilen veriler genel olarak

değerlendirilmiştir.

Kaynakça’da ise çalışmada doğrudan veya dolaylı olarak yararlanılan kaynaklara

yer verilmiştir.

Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerindeki sözvarlığını ortaya koyan bu çalışmayla,

dönemin maddi ve manevi kültürü hakkında ipuçları yakalamayı, ihmal edilmiş

bir yazarın eserlerindeki sözcük gömüsünü ortaya çıkararak Türkçenin

sözvarlığına katkıda bulunmayı ümit ediyoruz.

Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Kırgızistan Manas Üniversitesi’ne görevlendirilmesi

nedeniyle danışmanlığımı üstlenerek, tezin hazırlanması sırasında karşılaştığım

her türlü sorunun çözüme kavuşturulmasında, kaynak temininde yakın ilgi ve

yardımlarını gördüğüm danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Özbalcı’ya çok

teşekkür ederim. Çalışma konusunun belirlenmesinde, izlenecek yol ve

kullanılacak yöntemlerin ortaya konmasında her türlü yardımını benden

esirgemeyen, ayrıca yurt dışına gidene kadar danışmanlığımı üstlenen Prof. Dr.

Mehmet Aydın’a minnettarım. Tez İzleme Komitesi’nde bulunan Yard. Doç. Dr.

Mehmet Atalar ve Yard. Doç. Dr. Salih Demirbilek’e değerli katkıları dolayısıyla

şükranlarımı sunarım. Ayrıca tezi hazırlarken pek çok sıkıntımı paylaşan,

teşvikleriyle bana güç veren eşime ve aileme teşekkürü bir borç bilirim. Varlığıyla

gurur duyduğum, çalışmalarım esnasında yaşından beklenmeyecek bir anlayışla

beni mahcup eden oğluma da sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Mediha (AKSU) MANGIR

Page 7: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

iii

ÖZ [MANGIR (AKSU), Mediha]. [Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki

Sözvarlığı], [Doktora Tezi], Samsun, [2009].

Sözvarlığı, bir dilin sözcüklerinin yanında, atasözleri, deyimler, kalıp sözler,

terimler ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu bir bütündür.

Bir dilin sözvarlığının incelenmesi, o toplumun yaşam biçimi, dinî inançları,

dünya görüşü kısacası maddi ve manevi kültürünün ortaya çıkması demektir.

Sözvarlığı incelemeleri, yazılı ve sözlü ürünlerin taranması, kaydedilmesi ve

değerlendirilmesi esasına dayanır. Bu çalışmada 1910-1945 yılları arasında

ürünlerini veren Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerindeki sözvarlığı ögeleri tespit

edilmiştir. Yazarın romanları, hikâyeleri ve piyesi üzerinde yapılan incelemeler,

yazarın çağdaşlarına göre farklı bir sözvarlığı hazinesine sahip olduğunu

göstermektedir. Osman Cemal Kaygılı, İstanbul’un sur dışında kalan semtlerini,

kenar mahallelerini ve buralarda yaşayan sosyoekonomik ve sosyokültürel

seviyesi sınırlı kişileri eserlerine malzeme olarak seçmiştir. Buna bağlı olarak,

özellikle argo sözler, lâkaplar, terimler, İstanbul’un bazı semtlerinin adları yazarın

sözvarlığını farklı kılan unsurlar arasındadır.

Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerindeki sözvarlığını ortaya koyan bu çalışmayla,

dönemin maddi ve manevi kültürü hakkında ipuçları yakalamak, ihmal edilmiş bir

yazarın eserlerindeki sözcük gömüsünün ortaya çıkarılmasıyla Türkçenin

sözvarlığına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.

Anahtar Sözcükler (5): Osman Cemal Kaygılı, sözvarlığı, atasözleri, terimler,

lâkaplar.

Page 8: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

iv

ABSTRACT

[MANGIR (AKSU), Mediha]. [The Vocabulary In The Text Of Osman Cemal

Kaygılı], [Ph. D. Dissertation], Samsun, [2009].

The vocabulary is a whole that is composed of proverbs, phrases, expressions,

terms and verious structures of statement.

An examination of a language’s vocabulary means to put forword the life style,

the beliefs and philosopy of the society speaking the language. In other words, it

deals with the material and moral culture of society. The study of vocabulary is

based on the principle of surveillance, recording as well as evaluation of oral and

written works. This study determined the vocabulary of works of Osman Cemal

Kaygılı written in the period of 1910-1945. His novels, tales and plays indicates

that his vocabulary was different from his contemporary writers. He has chosen

suburbs and quarters located out of Istanbul’s city wall and socio-economic life of

low level people. One result of his choose is slang language and suburban names

of Istanbul in his works making his vocabulary different from his contemporiers.

With this study, catching the hints of material and moral culture of period and

exposing the vocabulary of neglected writer, it is aimed to contribute the

vocabulary of Turkish.

Key Words (5): Osman Cemal Kaygılı, vocabulary, proverbs, terms, expressions.

Page 9: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

v

İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ……………….………………………………………………………….i

ÖZ………………………………………………………………………………...iii

ABSTRACT………………………………………………………………………iv

İÇİNDEKİLER …………………………………………………………………...v

KISALTMALAR………………………………………………………………….x

1. GİRİŞ

1. 1. Çalışmanın Konusu ve Amacı..……………………………………………...1

1. 2. Çalışmanın Kapsamı ve Sınırları….......……………………………………..1

1. 3. Çalışmada İzlenenYöntemler………………………………………………...3

1. 3. 1. SÖZVARLIĞI VE ÖGELERİ……………………………..……………...5

1. 3. 1. 1. Temel Sözvarlığı……………………………………….……………….6

1. 3. 1. 2. Atasözleri……….………………………………………………………8

1. 3. 1. 3. Deyimler……….………………………………………………………10

1. 3. 1. 4. İkilemeler……………….……………………………………………..14

1. 3. 1. 5. Kalıp Sözler………………..…………………………………………..18

1. 3. 1. 6. Terimler………..………………………………………………………20

1. 3. 1. 7. Yabancı ve Çeviri Ögeler………………………..…………………….24

1. 4. OSMAN CEMAL KAYGILI……………………………………………….27

1. 4. 1.Osman Cemal Kaygılı’nın Hayatı………………………...………………27

1. 4. 2.Osman Cemal Kaygılı’nın Edebî Kişiliği………………………...………30

1. 4. 3.Osman Cemal Kaygılı’nın Eserleri………………………...……………..33

1. 4. 3. 1. Romanları…………..………………………………………………….33

1. 4. 3. 1. 1. Çingeneler…………………………………………………………..33

1. 4. 3. 1. 2. Aygır Fatma………………………………………………………...35

1. 4. 3. 1. 3. Bekri Mustafa…………………….........……………………………36

1. 4. 3. 1. 4. Akşamcılar…………………........………………………………….36

1. 4. 3. 1. 5. Kovuk Palas’ın Esrarı………........…………………………………37

Page 10: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

vi

1. 4. 3. 2. Hikâyeleri……..……………………………………………………….39

1. 4. 3. 3. Oyunları...…………………..………………………………………….40

1. 4. 3. 4. Sözlüğü……..………………………………………………………….41

1. 4. 3. 5. Folklorik Araştırma- İnceleme Kitabı..………………………….…….42

1. 4. 3. 5. 1. İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri…………………..42

1. 4. 3. 5. 2. Köşe Bucak İstanbul………………………………………………..43

2. İNCELEME

2. 1.Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerinde Sözvarlığı…………………………..45

2. 1. 1. Atasözleri…..…………………………………………………………….45

2. 1. 2. Deyimler.………………...……………………………………………….55

2. 1. 3. İkilemeler…..…………………………………………………………...141

2. 1. 3. 1. Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Kurulanlar………………..………144

2. 1. 3. 1. 1. Ad...……………………………………………………………......144

2. 1. 3. 1. 2. Sıfat……………………………………………………………......144

2. 1. 3. 1. 3. Zarf………….…………………………………………………......151

2. 1. 3. 1. 4. Fiil……………………………………………………………........175

2. 1. 3. 2. Anlamca İlişkili Olanlar……………………………………..……….176

2. 1. 3. 2. 1. Eşanlamlılar…………………………………….………………….176

2. 1. 3. 2. 1. 1. Ad.………………………………………………………………176

2. 1. 3. 2. 1. 2. Sıfat………………………………………………...…………...177

2. 1. 3. 2. 1. 3. Zarf……………………………………………………………...177

2. 1. 3. 2. 2. Karşıt anlamlılar…………………………………………………...178

2. 1. 3. 2. 2. 1. Ad..……………………………………………………………...178

2. 1. 3. 2. 2. 2. Sıfat…………………………………………………...………...179

2. 1. 3. 2. 2. 3. Zarf……………………………………………………………...179

2. 1. 3. 2. 3. Yakın anlamlılar……………………………………………….…..180

2. 1. 3. 2. 3. 1. Ad...………………………………………...…………………...180

2. 1. 3. 2. 3. 2. Sıfat………………………...…………………………………...182

2. 1. 3. 2. 3. 3. Zamir………………………………………………...………….183

2. 1. 3. 2. 3. 4. Zarf……………………………………………………...……....184

Page 11: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

vii

2. 1. 3. 3. Kurucularından Biri Anlamını Kaybetmiş İkilemeler………….…….186

2. 1. 3. 3. 1. Ad...………………………………………………………………..186

2. 1. 3. 3. 2. Sıfat………………………………………………………………..187

2. 1. 3. 3. 3. Zarf………..………………………………………………………188

2. 1. 3. 4. Kurucuları Anlamını Kaybetmiş İkilemeler.………………..………..188

2. 1. 3. 4. 1. Sıfat………………………………………………………………..188

2. 1. 3. 4. 2. Zarf………………………………………………………………...188

2. 1. 3. 5. Kurucuları Yansıma Olan İkilemeler………………………….…… 189

2. 1. 3. 5. 1. Aynı Yansımadan Kurulanlar……………………………………..189

2. 1. 3. 5. 1. 1. Ad….………………………………………………………….. .189

2. 1. 3. 5. 1. 2. Sıfat……………………………………………………………..189

2. 1. 3. 5. 1. 3. Zarf……………………………………………………………...189

2. 1. 3. 5. 2. Farklı Yansımalardan Kurulanlar………………………………….194

2. 1. 3. 5. 2. 1. Zarf……………………………………………...………………194

2. 1. 3. 6. Önsesi /m/ İle Değiştirilerek Oluşturulanlar………….……………...194

2. 1. 3. 6. 1. Ad...………………………………………………………………..194

2. 1. 3. 6. 2. Zarf………………………………………………………………...196

2. 1. 3. 7. “mi” Soru Edatıyla Kurulanlar…………………….…………………197

2. 1. 3. 7. 1. Ad..………………………………………………………………...197

2. 1. 3. 7. 2. Sıfat………………………………………………………………..197

2. 1. 3. 8. Aynı Sözcükten Kurulan Çıkmalı İkilemeler……………….………..197

2. 1. 3. 8. 1. Ad………………………………………………………………….197

2. 1. 3. 8. 2. Zarf………………………………………………………………...197

2. 1. 3. 9. Aynı Sözcükten Kurulan Yönelmeli İkilemeler……….…………......198

2. 1. 3. 9. 1. Zarf………………………………………………………………...198

2. 1. 4. Kalıp Sözler (İlişki Sözleri) ……………………..……………………..201

2. 1. 4. 1. Hayır dua ve iyi dilek bildirenler……………….……………………203

2. 1. 4. 2. Beddua-ilenç ve küfür bildirenler…………………….……………...207

2. 1. 4. 3. Duygusal tepkileri dile getirenler…………………….………………208

2. 1. 4. 4. Selâmlaşma bildirenler………………………………………….……209

2. 1. 4. 5. Ayrılık bildirenler……………………………………………….……210

2. 1. 4. 6. Bir istek bildirenler………………………………….……………….211

Page 12: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

viii

2. 1. 4. 7. Konuşanı veya dinleyeni yüceltme bildirenler………….……………212

2. 1. 4. 8. Bir isteği kabul veya reddetme bildirenler………….………………..213

2. 1. 4. 9. Dinî inançları bildirenler……………………………….…………….214

2. 1. 4. 10. Dinleyeni eleştirme, uyarma, tehdit etme bildirenler……….………216

2. 1. 4. 11. Özür dileme bildirenler……………………………….…………….217

2. 1. 4. 12. Minnet, teşekkür bildirenler…………………………….…………..217

2. 1. 4. 13. Sembolik olarak ödüllendirme bildirenler……………….…………218

2. 1. 4. 14. Töre, gelenek ve kültürel değerleri yansıtanlar……….…………….219

2. 1. 4. 15. Genel bir davranış veya düşünce bildirenler………….…………….219

2. 1. 5. Terimler……..…………………………………………………………..220

2. 1. 5. 1. Musikî Terimleri……………..………………………………………222

2. 1. 5. 2. Tiyatro Terimleri……..………………………………………………241

2. 1. 5. 3. Edebî Terimler……….………………………………………………250

2. 1. 5. 4. Tasavvuf Terimleri…………………………………………………...257

2. 1. 5. 5. Denizcilik Terimleri…….……………………………………………261

2. 1. 5. 6. Meyhane Terimleri…….……………………………………………..263

2. 1. 5. 7. Felsefî Terimler…….………………………………………………...268

2. 1. 6. Doldurma Sözler……..………………………………………………....269

2. 1. 7. Lâkaplar……..…………………………………………………………..275

2. 1. 7. 1. Köken Adlarından Kurulmuş Lâkaplar………….…………………...278

2. 1. 7. 2. Alışkanlıkları Bildiren Lâkaplar………………………….………….284

2. 1. 7. 3. Uğraşı ve Meslek Adlarından Kurulmuş Lâkaplar……….………….285

2. 1. 7. 4. Fiziksel Özelliği Bildiren Lâkaplar…………………….…………….288

2. 1. 7. 5. Davranış Bildiren Lâkaplar…….…………………………………….294

2. 1. 8. Argo Sözler. ……..……………………………………………………..300

2. 1. 9. Kaba Sözler – Küfürler……..…………………………………………..343

2. 1. 10. İstanbul Semt ve Mevki Adları……….……………………………….347

2. 1. 11. Farklı Topluluklara Ait Söyleyişler…………………………………...385

2. 1. 11. 1. Yahudiler …………………………………………………………...393

2. 1. 11. 2. Ermeniler …………………………………………………………...394

2. 1. 11. 3. Rumlar..……………………………………………………………..395

2. 1. 11. 4. Arnavutlar.………………………………………………………….398

Page 13: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

ix

2. 1. 11. 5. Çingeneler…………………………………………………………..398

2. 1. 12. Farklı Topluluklara Mensup Şahıs Adları……………………………..402

2. 1. 13. Orta Oyunu, Tulûat Söyleyişleri………………………………………409

2. 1. 14. Türküler, Şarkılar, Maniler…………………………………………...419

2. 1. 15. Roman ve Oyun Adları………………………………………………..439

3. SONUÇ………………………………………………………………………442

EKLER : Dergi ve Gazete Başlıkları…………………………………………..453

KAYNAKÇA…………………………………………………………………..456

Page 14: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

x

KISALTMALAR

Eser Kısaltmaları

A Akşamcılar

AB Altın Babası

AF Aygır Fatma

BKG Bir Kış Gecesi

BM Bekri Mustafa

BSSDD Bir Sarhoşun Seksen Değnekle Darbı

Ç Çingeneler

ÇK Çingene Kavgası

ÇŞH Çuvalcı Şeyhinin Halefi

EBTM Eski Bir Tüfenk Meselesi

EG Eşkıya Güzeli

Gİ Goncanın İntiharı

KPE Kovuk Palas’ın Esrarı

MKGK Mahkemede Kaynana Gelin Kavgası

OCK Osman Cemal Kaygılı

PB Perili Bostan

SGV Sandalım Geliyor, Varda!

TBG Tıpkı Buradaki Gibi

TOK Tekin Olmayan Kedi

Ü Üfürükçüler

Diğer Kısaltmalar

AL Argo Lugatı

BAS Büyük Argo Sözlüğü

bk. bakınız

C. Cilt

Çev. Çeviren

Dan. Danışman

Hz. Hazırlayan

Prof. Dr. Profesör Doktor

Page 15: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

xi

s. sayfa

S. Sayı

TA Türk Argosu

TAS Türkçenin Argo Sözlüğü

TDK Türk Dil Kurumu

vd. ve diğerleri

Yard. Doç. Dr. Yardımcı Doçent Doktor

Yay. Yayınları

yy. yüzyıl

Page 16: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

1

1. GİRİŞ

1. 1. Çalışmanın Konusu ve Amacı

20. yüzyılın başında İsviçreli dilci Ferdinand de Saussure tarafından ortaya atılan

ve daha sonra diğer dil bilimciler tarafından da geliştirilen dil bilimi, dilin yalnız

kendisi için bilimsel yöntemlerle incelenmeye çalışıldığı yeni bir alandır. Dil

bilimi çerçevesinde yapılan uygulamalı çalışmalar ise sınırlı sayıdadır. Bu

sebeplerle dil üzerine yapılacak her türlü çalışmanın dil bilimi ile

ilişkilendirilmesi zorunludur. Dili ancak bir yönüyle ele alan çalışmaların artık

yeterli olmadığı, alanlararası yaklaşımlarla dil ve toplum arasındaki etkileşimin

incelenmesi gerektiği de ortadadır (İmer 1990: 17).

Bu çalışmada dilin bireysel kullanımını karşılayan söz, dil bilimi ile

ilişkilendirilerek incelenecektir. Söz kapsamında ele alınabilecek sözvarlığı, o dili

konuşan toplumun yaşam biçimi, dinsel inançları, diğer uluslarla ilişki derecesi,

nelere önem verdiği, gelenekleri, görenekleri kısacası kültür ve medeniyet

birikimini ortaya koyar (Aksan 1996: 9). Ayrıca sözvarlığının incelenmesi, dil

biliminin sözcükbilimi koluyla da ilgilidir. Dilin sürekli gelişim ve değişim içinde

olması sözvarlığının tam bir dökümünü yapmaya engeldir. Öte yandan bir dilin

sözvarlığını ortaya koymak ancak yazılı ve sözlü ürünlerinin tespit edilip

taranmasıyla gerçekleşebilir.

“Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki Sözvarlığı” adlı bu çalışma, 1910-1945

yılları arasında ürünlerini veren Osman Cemal Kaygılı’nın anadili söz denizinden

(Aksan 2002) hangi unsurları öne çıkarıp bunları ne şekilde ve hangi amaçla

kullandığını ortaya koymayı hedeflemektedir.

1. 2. Çalışmanın Kapsamı ve Sınırları

Türkçe sözvarlığı üzerine yapılan teorik ve uygulamalı çalışmaların az olduğu

görülmektedir. Bu alanda en yetkin teorik çalışma Doğan Aksan’ın Türkçenin

Sözvarlığı (1996) adlı eseridir. Bunun dışında üç tane de uygulamalı sözvarlığı

Page 17: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

2

çalışması tespit edilmiştir. Bunlardan ikisi yayımlanmamış doktora tezi, bir tanesi

de yüksek lisans tezidir. Doktora tezlerinden biri Türkçenin Sözvarlığı

Açısından Fakir Baykurt’un Romanları1, diğeri de 1985-2005 Yılları Arasında

Çocuk Edebiyatı Sahasında Yazılmış Tahkiyeli Metinlerin Söz Varlığı Üzerine Bir

Çalışma2 adını taşır. Temel Söz Varlığımız ve Örneklendirilmesi3 adındaki çalışma

da yayımlanmamış yüksek lisans tezidir. Ali Püsküllüoğlu tarafından hazırlanan

Yaşar Kemal Sözlüğü (1994) ise yayımlanmış uygulamalı sözvarlığı çalışmasına

değerli bir örnektir.

Osman Cemal Kaygılı, tefrika olarak kalmış eserlerinin ilk kez basılması suretiyle

son dönemde yeniden gündeme gelmiş bir yazardır. Diğer taraftan yazarın hayatı

ve eserleriyle ilgili çok az sayıda çalışma tespit edilmiştir. Yazar hakkındaki ilk

biyografik çalışma 1947 yılında Reşat Feyzi Yüzüncü’ye aittir. Bir diğer çalışma

da 1954 yılında Refika Ünsal tarafından hazırlanan Osman Cemal Kaygılı Hayatı

ve Eserleri adlı yayımlanmamış bir bitirme tezidir. 1970 yılında Setenay Batu

yazarın romanlarındaki deyimleri tespit eden bir bitirme tezi hazırlamıştır.4 Ayrıca

Halk Bilimi dalında hazırlanan Osman Cemal Kaygılı’nın Romanları Üzerine Bir

İnceleme5 adlı yüksek lisans tezi tespit edilmiştir. Son dönemde yazarın

hikâyeleriyle ilgili yapılan en yetkin çalışma Mustafa Apaydın’a aittir. M.

Apaydın yazarın hem hikâyelerini yayımlamış (2005) hem de hikâyeciliği üzerine

önemli bir inceleme (2003, 2005) ortaya koymuştur.

1 Okuyan, Hülya Yazıcı (2006) Türkçenin Sözvarlığı Açısından Fakir Baykurt’un Romanları,

A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçe Eğitimi ABD, Danışman: Prof. Dr. Cahit Kavcar, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.

2 Baş, Bayram (2006) 1985-2005 Yılları Arasında Çocuk Edebiyatı Sahasında Yazılmış Tahkiyeli Metinlerin Söz Varlığı Üzerine Bir Çalışma, Gazi Ünv. Eğitim Bilimleri Ens. Türkçe Eğitimi Ana Blim Dalı, Danışman: Prof. Dr. Metin Ergun,Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.

3 Akıncı, Mustafa Haluk (1992)Temel Söz Varlığımız ve Örneklendirilmesi, Gazi Ünv. Sosyal Bilimler Ens. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Ana Bilim Dalı, Danışman: Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

4 Batu, Setenay (1970) Osman Cemal Kaygılı’nın Romanlarında Deyimler, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü, Danışman: F.Kadri Timurtaş, Yayımlanmamış Mezuniyet Tezi, İstanbul.

5 Şen, Vildan (2005) Osman Cemal Kaygılı’nın Romanları Üzerine Bir İnceleme, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstiütsü Halk Bilimi Dalı, Danışaman: Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.

Page 18: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

3

Yapılan ön çalışma sonunda, Osman Cemal Kaygılı’nın eserleri sözvarlığı

açısından dikkate değer bulunmuştur. Çünkü, yazar çevre olarak içi (merkezi)

değil, dışı (çeperi); alışılmışı değil farklı olanı eserlerine malzeme olarak seçmiş,

bu farklılığı sözvarlığına yansıtmış ve çağdaşlarından ayrı bir yol tutmuştur.

Yazarın beş romanı, on hikâye kitabı, bir piyesi, iki tane de araştırma ve

inceleme çalışması vardır. Bunların dışında gazete ve dergi köşelerinde yüzlerce

fıkra, deneme, manzum hikâye, şiir, mizahî yazı, anı türünde ürünleri yer alır.

Yapılan bu çalışma, Osman Cemal Kaygılı’nın romanları, hikâyeleri ve bir

piyesiyle sınırlandırılmıştır. Bir başka ifadeyle yazarın kurmaca (itibarî) metinleri

sözvarlığı açısından bu çalışmaya kaynaklık etmiştir. Sözvarlığı ögeleri açısından

kurmaca metinler daha zengin olduğundan yazarın inceleme, araştırma eserleri ile

gazete yazıları (mizahî yazılar, röportajlar, fıkralar, manzumeler vb.)

çalışmamızın kapsamı dışında tutulmuştur.

1. 3. Çalışmada İzlenen Yöntemler

Bu çalışmaya öncelikle Osman Cemal Kaygılı’nın roman tefrikaları ile bu

romanların kitap basımlarının çeşitli kütüphanelerden ve kitapçılardan temin

edilmesiyle başlanmıştır. Kitaplar ile tefrikalar arasında söz ve söylem farklılığı

görülmediğinden, sözvarlığı malzemesi kitaplardan derlenmiştir. Kaynak

göstermede tasarruf sağladığından bu yöntem tercih edilmiştir. Geçimini yazarak

sağlayan Osman Cemal, aynı anda dönemin süreli yayınlarının pek çoğunda

yazmıştır. Bu yüzden, yazarın süreli yayınlardaki metinlerinin tespiti çok zaman

ve emek gerektirmiştir. Çalışmanın metin tespiti aşaması devam ederken Mustafa

Apaydın (2005), yazarın hikâyelerini yayımlamıştır. Yazarın kitaplaştırılmış

hikâyeleriyle süreli yayınlardaki hikâyelerini derleyen bu kitap da çalışmamıza

katkıda bulunmuştur. Hikâyelerde tespit edilen tanık cümleler için hikâyelerin

gazete ya da dergi baskısı değil -kaynak göstermede tasarruf sağladığından- M.

Apaydın’ın yayını tercih edilmiştir.

Bu aşamadan sonra söz konusu eserler fişlenmiştir. Fişlemede, Türkçenin başlıca

sözvarlığı ögelerinin (deyimler, atasözleri, ikilemeler, kalıp sözler) yanı sıra,

Page 19: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

4

Osman Cemal’in sözvarlığını farklı kılan ögeler (lâkaplar, argo sözler, İstanbul

semt adları, farklı topluluklara ait söyleyişler vb.) de dikkate alınmıştır. Bu işlem

tamamlandıktan sonra bir tasnife tabi tutulan fişlerin sayısı öngörülenden fazla

olduğundan bir seçme işlemi gerçekleştirilmiştir. Sözvarlığı ögelerinin en iyi

yansıtıldığı bağlamlar seçilmeye çalışılmıştır. Fişlerin tasnifinde Doğan Aksan’ın

Türkçenin Sözvarlığı çalışması esas alınsa da, Osman Cemal’in sözvarlığını farklı

kılan ögelerin tespit edilmesiyle on beş ayrı başlık belirlenmiştir.

Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerinde öne çıkan sözvarlığı ögelerinin

sıralanmasında, başlıca ögelere (atasözleri, deyimler, ikilemeler, kalıp sözler,

terimler, doldurma sözler) öncelik verilmiştir. Daha sonra Osman Cemal’in

sözvarlığını farklı kılan unsurlar birbirleriyle olan ilişkileri dikkate alınarak

sıralanmıştır. Bu ögelerden ikilemeler, kalıp sözler, lâkaplar ve terimler belli bir

sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Bu sınıflandırma, söz konusu ögelerin yazarın

sözvarlığındaki işlevinin belirlenmesine yardımcı olmuştur.

Romanlarda tespit edilen tanık cümleler tefrikalardan değil kitaplardan,

hikâyelerde tespit edilenler de hikâyelerin gazete ya da dergi baskılarından değil

M. Apaydın’ın yayınından alınmıştır. Bu seçim, standart bir biçim ve kaynak

göstermede tasarruf açısından uygun görülmüştür.

Tespit edilen sözvarlığı ögeleri kendi içinde abece sırasına göre dizilmiştir. Her

madde başından sonra tanık cümleler verilmiş, bunların geçtiği yerler de

kısaltılarak sayfa numaralarıyla parantez içinde yazılmıştır:

altından Çapanoğlu çıkmak

“Allah vere de alt tarafı çapanoğlu çıkmasa!” (A, s.51)

Sözvarlığı ögelerinin yazımıyla ilgili gerekli görülen açıklamalar da sözlük

kısımlarından hemen önce yapılmıştır.

Page 20: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

5

1. 3. 1. SÖZVARLIĞI VE ÖGELERİ

Sözvarlığı terimi Almanca ‘wortbestand’ teriminden çevrilerek kelime hazinesi,

kelime serveti, kelime dağarcığı, sözcük varlığı, sözcük dağarcığı, sözcük serveti,

sözcük gömüsü, vokabüler gibi karşılıklar yerine kullanılmaktadır (Aksan 1996:

7).

Bir dilin kendi ögelerinden oluşan, kimi zaman yabancı ögelerin de girdiği temel

sözvarlığı; bilim, teknik, sanat ve zanaat alanlarına ait terimler; her dilde, belli bir

durumu, olayı, insanların tutum ve davranışlarını belirlemek üzere, birden çok

sözcükle anlatım bulan deyimler; bir ulusun bilgeliğini, yaşam deneyimlerini

yansıtan ve kuşaktan kuşağa aktarılan atasözleri; insanların toplum yaşamlarında,

belli bir kültürün ürünü olarak kullandıkları ilişki sözleri (kalıp sözler);

kalıplaşarak, çoğu kez dilden dile geçen kalıplaşmış sözler ve dile büyük bir

anlatım gücü kazandıran ikilemeler sözvarlığını meydana getiren unsurlardır

(Aksan 2002: 13-14).

Yusuf Çotuksöken, kelime hazinesi, kelime dağarcığı, söz dağarcığı, sözcük

dağarcığı, sözcük hazinesi, vokabüler gibi terimlerle karşılanan sözvarlığını,

bunları da kapsayan bir üst anlam birim olarak değerlendirir. Sözvarlığının alt

anlam birimleri olarak da sözcük dağarcığı, terim dağarcığı, kalıp kullanım (kalıp

sözler) dağarcığı, deyim dağarcığı, atasözleri dağarcığı, özel deyişler dağarcığını

(telmihler, dualar, beddualar gibi) sayar. Y. Çotuksöken, ayrıca sözvarlığının

tarihsel ve kullanımdaki (güncel) sözvarlığı olarak iki bölümde incelebileceğini

ifade eder (1989: 11).

Bir dilin sözvarlığı, sadece simgeler, göstergeler bütünü değil, o dile mensup

toplumların dünya görüşünün yansıtıcısı, maddi ve manevi kültürünün bir

görüntüsü durumundadır.

Örneğin, toplum yaşamında aile ilişkilerinin sıkı olduğu Türk dünyasında bu ilişkiler kavramlaştırılmakta, ‘elti, görümce, baldız, yenge’ gibi ayrı ayrı kavramlar belirlenmiş bulunmakta, buna karşılık Hint-Avrupa dil ailesinin Roman ve Germen kollarının her birinde bu

Page 21: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

6

kavramların tümü tek bir sözcükle anlatım bulmaktadır. (Fr. belle-sæur, İng. sister-inlaw, Alm.schwägerin) (Aksan 1996:7)

Dillerde ulusların bütün özellikleri ve karakterleri ortaya çıktığı gibi, ulusların

dünya görüşlerini de dillerinden çıkarmak olanaklıdır. Ulusların ayrı ayrı dünya

kavrayışı, sözcüklerin anlamlarında saptanmıştır. (Akarsu 1998: 62) Geniş bir

topluma ait genel bir sözvarlığının yanında, bir toplumun farklı kesimlerine özgü

özel sözvarlıklarından da bahsedileblir. Buna paralel olarak “aynı dilin değişik

lehçe ve ağızlarında da farklı sözcükler, anlatım biçimleri, deyimler, atasözleri ve

kalıp sözlerle karşılaşılır.” (Aksan 1996: 9)

Dil ile toplum arasında çeşitli ilişkiler vardır. Bu ilişkilerden biri, toplumsal

yapının dilsel yapıyı ya da davranışı etkileyip belirlemesine diğeri de dilsel yapı

ve/veya davranışın toplumsal yapıyı etkileyip belirlemesime dayanır. Üçüncü

ilişkide de dil ve toplumun birbirlerini karşılıklı etkilemesi söz konusudur

(Wardhaugh 1990: 10). Bu etkileşimin doğal sonucu olarak dil sürekli gelişim ve

ve değişim içindedir. İnsanla birlikte var olan ve yaşayan dil, onun

gereksinimlerine paralel olarak yeni sözcükler, deyimler, atasözleri, terimler, kalıp

sözlerle zenginleşir. Araştırmacılara göre dilin bu özelliği sözvarlığının tam bir

dökümünü yapmaya engel olmaktadır. Ancak bir dilin tarihsel sözvarlığını ortaya

koymak yazılı ürünlerin tespit edilip taranmasıyla mümkün olabilir.

Araştırmacıların bu alanda gösterdiği ve göstereceği bireysel çabalar, sözvarlığı

tespitine büyük oranda katkı sağlayacaktır.

1. 3. 1. 1. Temel Sözvarlığı

Temel sözvarlığı ya da çekirdek sözcükler bir dilin sözvarlığının yapı taşlarıdır.

Bu sözcükler, insana ve çevresine ilişkin önemli kavramları yansıtan ve her dilde

kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşayan ögelerdir (Aksan 1998c: 17).

İnsan yaşamında önemli olan kavramların başında göz, kulak, el, ayak gibi organ

adlarıyla su, buğday, et, balık gibi besin maddeleri gelir. Temel sözvarlığı içinde

yer alan bu sözcüklere, insanların yaşamında somut eylem gösteren almak,

vermek, yemek, içmek, gitmek, gelmek gibi sözcükler; bir, iki, on, yüz gibi sayı

adlarını da eklemek gerekir (Aksan 1998c: 17). Bilim dilinde flora ve fauna adı

Page 22: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

7

altında toplanan kavramlar da bu çerçevede düşünülür. Flora, insanın yaşamıyla

yakından ilgili bitkileri (buğday, mısır, pirinç…), fauna ise hayvanları (sığır,

öküz, balık, at, deve…) göstermektedir (Aksan 1996: 26). Bunların dışında dinle,

kutsal kavram ve kişilerle, gelenek, göreneklerle ilgili sözcükler de temel

sözvarlığı içinde düşünülmelidir. “Köktürkler döneminde Türklerin bağlı

bulundukları Gökdini’nde (Şamanizm) yer, gök, su, ateş kutsal kavramlardı. O

dönemin metinlerinde teňri ‘gök, Tanrı’, kök ‘gök, mavi’, sub ‘su’, yir ‘yer’ ve ot

‘ateş’ sözcükleri sık geçer.” (1996: 27)

Türklerin İslamlığı benimsemesinden sonra dinin kavramlarından büyük bir bölümü Arapçadan, olduğu gibi alınmış (Allah, Kuran, mümin, hac, ibadet…), bir bölümü ise Farsça kanalıyla dile girmiştir. Örneğin namaz (Far./nema:z), oruç (<Far./ru:ze/), çeviri olarak aktarılan oruç tutmak (Far./ru:ze da:şten/) gibi. (1996: 27)

Temel sözvarlığından sayılan bu sözler, dilde en az değişen ögelerdir. Bunların

dışında çağlar boyunca değişen, yeni anlamlar kazanan ya da unutulan, somut ve

soyut kavramları karşılayan dilin başka sözcükleri de vardır.

Bir sözcüğün insanoğlunun yaşamında birinci derecede önemli kavramları

yansıtması, onun temel sözvarlığına ait olduğunu gösterir. Bazı dilbilimciler bu

ölçütün yanında bir sözcüğün temel sözvarlığından olduğunu gösteren bir başka

belirleyici üzerinde de dururlar. Bu ölçüt, sözcüğün yeni ögeleri, birleşik

sözcükleri türetme gücüdür (Aksan 1998c: 18). “Türkçedeki ‘dış’ ve ‘alt’

sözcüklerini bu açıdan ele alacak olursak bunların ‘dışsatım, dışişleri, dış ülke, dış

merkez; altgeçit, altyapı, altçene, altyazı, altsınıf’ gibi bağdaştırmalarla bu özelliği

gösterdiğini görürüz.” (Aksan 1998c: 18)

Temel sözvarlığını ele alan araştırmacılara göre, bir sözcüğün temel

sözvarlığından sayılması için onun anlatıbilim açısından da yansız olması gerekir.

Burada kastedilen ögenin genel anlaşılırlığı ve genel kullanılırlığıdır. Sözcük;

bölgesel, toplumsal, yaşa ilişkin ya da meslekle ilgili belirtilere karşı yansız

olmalıdır ki temel sözvarlığından sayılsın. Ayrıca bir sözcüğün çeşitli anlam

Page 23: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

8

aktarmalarıyla kullanım alanını güçlendirmesi ve çeşitli deyimlerde kullanılmasını

da temel sözvarlığı ölçütlerindendir (Aksan 1998c: 19).

1. 3. 1. 2. Atasözleri

Bir toplumun deneyimlerini, dünya görüşünü, anlatım gücünü yansıtan ve

sözcükbilimde ayrı bir araştırma alanı (Fr. parémiologie, Alm. parömiologie)

durumuna gelen atasözleri, bir dilin sözvarlığı içinde önemli bir yer tutar. (Aksan

1996: 33, 1998c: 39)

Toplumun yüzyıllar boyunca geçirdiği deneyim, ortak düşünce ve dünya

görüşüyle şekillenen, genel kural niteliğindeki kısa, yol gösterici, kalıplaşmış

ifadeler olan atasözleri (Alm. sprichwort; Fr. proverbe; İng. maxim; Osm. darb-ı

mesel) birçok araştırmacı tarafından tanımlanmıştır (Korkmaz 1992), (Aksoy

1988a), (Hatiboğlu 1982).

Vecihe Hatiboğlu, Türkçenin Sözdizimi adlı çalışmasında biçim ve anlam

yönünden değerlendirdiği atasözlerinin, geleneklerin etkisinde ‘hazır akıllar’ ve

‘hazır öğütler’ oldukları için kolaylıkla benimsendiklerini söyler (1982: 182).

Sözcükbilimde artık ayrı bir araştırma alanı olan atasözleri üzerine bugüne kadar

yapılan çalışmaların çoğu derleme niteliğindedir. Birçok araştırmacı, bilinen en

eski atasözlerinin M. Ö. 100 yıllarında Mezopotamya’da kil tabletler üzerine

yazılmış olan Sümer-Akad ve Hitit-Akad atasözleri olduğunu bildirmektedir. En

eski atasözü derlemelerinin ise Eski Mısır’da (M. Ö. III.-I. yy.) görüldüğü

kaydedilmektedir (Çobanoğlu 2004: 3).

Bilinen ilk Türk dili sözlüğü Divanü Lügati’t-Türk’te Türkçe sav, Arapça mesel

olarak karşımıza çıkan atasözü, Divan Edebiyatında da darb-ı mesel terkibiyle

karşılanır. Türk atasözlerini bilinen ilk yazılı örneklerden (Orhun Abideleri VIII.

yy.) XIX. yüzyıla kadar çeşitli edebî metinlerde takip etmek mümkündür.

Page 24: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

9

Türkçede atasözleri derleme çalışmasının ilki Şinasi tarafından 1863 yılında

yapılmıştır. Durub-ı Emsâl-i Osmaniyye adlı yapıt, atasözleri ismini taşısa da

içinde deyimlere, bilgece mısralara, beyitlere de rastlanmaktadır. Bu çalışma

Ebuzziya Tevfik tarafından genişletilerek 1884 yılında yeniden yayımlanmıştır.

(Tülbentçi 1963: 11) Feridun Fazıl Tülbentçi, Türk Atasözleri ve Deyimleri adlı

çalışmasında ilk Türk atalar sözü kitabının XV. yüzyılın sonlarında yazıldığını

belirtir. Bu eser, Mevlâna Şemsettin adındaki bir tıp aliminin Teshil adlı kitabının

sonuna konmuştur. Bu çalışmayı Veled İzbudak istinsah edip genişletmiş, Türk

Dil Kurumu da 1936’da bastırmıştır (Tülbentçi 1963: 9). Yine burada söz konusu

edilebilecek çalışmalardan biri de Saadettin Nüzhet ve Mehmet Ferit’in birlikte

hazırladıkları Konya Vilayeti Halkiyat ve Sarfiyatı (1926) adlı çalışmadır. Bu eser

on bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Konya vilayeti şairlerine ayrılmış olup

mani, türkü, ağıt, bilmece, darb-ı meseller/atalarsözü, kinayeler, dilekler-ilençler

ve Türk adları bölümlerinden oluşur. Yedinci bölümde darb-ı meseller/atalarsözü

tanımlanmıştır. Bu bölümünde 2058 adet atasözünün yanı sıra emsalî fıkralar,

tabirler ve tekerlemeler alt başlıkları da yer almaktadır. Nüzhet özellikle atasözleri

ile tabirler (deyimler) arasındaki farkı ortaya koyarak deyimlerin tam bir cümle

olmadıklarını, bir noksan tamlama gibi düşünülebileceklerini söyler, deyimlerin

bir cümle içinde anlam ifade edeceklerine dair örnekler vererek 279 adet deyim

sıralar (Nüzhet-Ferit 1926: 304). Mustafa Nihat Özön’ün 1952’de yayımlanan

Türk Ata Sözleri adlı çalışması ile Tülbentçi’nin Türk Atasözleri ve Deyimleri

(1963) adlı çalışması da en hacimli derlemeler arasındadır.∗

Atasözleri üzerine yapılan en önemli çalışmalardan biri de Ömer Asım Aksoy’a

aittir. Aksoy’un deyimler ve atasözleri üzerine 1940’lı yıllarda başladığı

çalışmaları, önceleri deyimlerin ve atasözlerinin sıralanmasından ibaretti. (1965,

1968, 1970) Aksoy, daha sonra mevcut atasözlerine ve deyimlere yenilerini

ekleyip bunları açıklamalarıyla yayınlamıştır (1971-1977, 1989, 1991, 1993).

∗ Aksoy, atasözleri ve deyimler konusunda kendinden önce yapılmış çalışmaları, bunların eksikliklerini ve alana katkılarını ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuştur. Bk. (Aksoy 1988a: 56-102)

Page 25: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

10

Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü (1988) adlı çalışmasında birinci cildi

atasözlerine, ikinci cildi de deyimlere ayırmıştır. Birinci cildin giriş bölümünde

Aksoy, atasözlerini ve deyimleri, “biçim özellikleri, kavram özellikleri,

tamamlayıcı bilgiler ve tanım” başlıkları altında değerlendirmiştir. Aksoy bu

çalışmasında ayrıca birkaç biçimi bulunan atasözleri, atasözlerinde mecaz,

atasözlerinde söz sanatları, çelişik atasözleri, atasözleriyle karıştırılan sözler gibi

başlıklar altında tamamlayıcı bilgiler de sunmuştur (1988a: 15-37).

Atasözlerini tasnif eden bir başka araştırmacı da Doğan Aksan’dır. Aksan,

atasözlerini söz dizimi ve anlam açısından değerlendirmeden önce Divanü

Lugati’t-Türk’te geçen, bugün unutulan atasözleri ile Divan’dan bugüne kadar

gelen atasözlerinden örnekler de vermiştir (1996: 181-182).

Son dönemde atasözleri üzerine yayımlanan ilgi çekici çalışmalardan biri de Musa

Yaşar Sağlam’a ait Atasözleri-Kaybolan Kültür Mirasımız (2004) adlı çalışmadır.

Sağlam bu çalışmada atasözlerini tarihçesi, ortaya çıkışı, tanımı ve imge

açılarından değerlendirmiş, Cumhuriyet Dönemi Türk romancılarına ait elli eserde

atasözlerinin varlığını araştırmıştır. M. Y. Sağlam, romanları atasözü kullanım

sıklığı açısından birbirleriyle karşılaştırabilmek için her eserin atasözü frekansını

hesaplamış dikkati çeken sonuçlara ulaşmıştır. “Her ulusun kendi deneyimleriyle,

bilgeliğiyle oluşturduğu atasözleri bir dilbirliğinin dünya görüşünü, yaşayış

biçimini yansıttığı gibi o toplumun kültür tarihiyle ilgili önemli ipuçları da verir.”

(Aksan 1998c: 8)

“Özlü, sağlam birer bilgi dağarcığı” ( Buluç 1978: 11) durumundaki atasözleri

üzerine yapılan ve yapılacak olan her çalışma bu ipuçlarını yakalamaya yönelik

küçük birer adım olacaktır.

1. 3. 1. 3. Deyimler

Bir kavramın, bir durumun anlatımını çekici kılan, çoğunlukla gerçek anlamları

dışında kullanılan özel bir yapı durumundaki kalıplaşmış sözler ya da cümleler

biçiminde tanımlanan deyimler (Alm. ausdruck, redensart; Fr. locution; İng.

Page 26: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

11

locution, idiom; Osm. tabir) birçok araştırmacı tarafından da tarif edilmiştir

(Korkmaz 1992: 43), (Vardar 2001: 71), (Hatiboğlu 1982: 194), (Aksoy 1988:

52), (Aksan 1998c: 35).

Türk dilinin sözvarlığı içinde yer alan deyimlerin incelenmesi sözcükbilimin

(lexicology) kapsamındadır. Ancak deyimlerle ilgili Türkiyede yapılan

çalışmaların önemli bir bölümü derleme niteliğindedir. Bunlardan Mustafa Nihat

Özön’ün Türkçe Tabirler Sözlüğü (1943) burada söz konusu edilebilir. Bu

çalışmada, deyim ve deyimlerle ilgili yapılanlar konusunda genel bilgiler

verildikten sonra, bazı göstergelerin içerenleri sıralanmıştır. Örneğin baş madde

başlangıcı olarak verilmiş baş açmak, baş ağrısı vermek, baş ağırtmak, çıban başı

koparmak, dört başı mamur, el elde baş başta, yaşını başını almak vb. (Özön

1943: 188-219) gibi baş kelimesinin geçtiği deyimler anlamları ve tanıklarıyla

sıralanmıştır. Bu kaynak, alanda özellikle dil bilimsel nitelikli inceleme

yapacaklar için önemlidir. Çok yakın zamanda buna benzer ve bundan daha

kapsamlı bir çalışma İsmail Parlatır tarafından yayımlanmıştır (2008). İ. Parlatır

da bir kelimenin kavram alanından yola çıkarak deyimler sözlüğü oluşturmuştur.

Örneğin el madde başında el açmak, el değmemiş, elde kalmak, elden ağza

yaşamak, elden almak, elden ayaktan düşmek vb. (2008: 335-351) el sözcüğü

etrafında oluşturulmuş deyimlerdendir.

Ömer Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü çalışması bu alandaki

boşluğu önemli ölçüde doldurmaktadır. Aksoy, atasözleri ve deyimler konusunda

kendinden önce yapılmış çalışmaları, bunların eksikliklerini ve alana katkılarını

ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuştur. Birinci cildin giriş bölümünde Aksoy,

atasözlerini ve deyimleri, “biçim özellikleri, kavram özellikleri, tamamlayıcı

bilgiler ve tanım” başlıkları altında değerlendirmiştir.

Aksoy’a göre deyimler biçim bakımından iki şekilde karşımıza çıkarlar:

1. Sözcük öbeği durumundaki deyimler: ağır başlı, eli bayraklı, içli dişlı, püf

noktası…

Page 27: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

12

Aksoy ünlem niteliğindeki deyimleri de bu grupta değerlendirir: Adam sen de!;

Yok devenin başı. vb.

2. Cümle durumundaki deyimler: Dostlar alışverişte görsün. Halep ordaysa arşın

burada. İncir çekirdeğini doldurmaz. vb.

Aksoy, çekime girip cümle kuracakları için mastarla sona eren deyimleri (göz

yummak, gönül almak, baltayı taşa vurmak vb.…) de ikinci gruba dahil eder.

Vecihe Hatiboğlu da deyimleri biçim yönünden değerlendirirken, yargılı olan

deyimler, yargılı olmayan deyimler ifadelerini kullanır (1982: 197). Bu ayrım,

Aksoy’un tespitiyle örtüşür.

Ö. A. Aksoy, çalışmasının deyimlere yer verdiği ikinci cildinde, deyimleri

niteliklerine göre on başlık altında değerlendirir (1988b: 497-509). V. Hatiboğlu

da deyimlerin anlam yönünü beş başlıkla ortaya koyar (1982: 202-204).

Türk diline farklı yaklaşımlar getiren bir diğer araştırmacı Doğan Aksan,

Türkçenin Sözvarlığı adlı çalışmasında deyimleri söz dizimi ve anlam bilimi

açısından değerlendirmiştir (1996: 171-180). D. Aksan, ayrıca Türkçenin Gücü

(1993: 83, 130-134) adlı çalışmasında deyimleri ‘aktarmalar’ ve ‘nükteli anlatım’

açılarından ele almıştır. Bir başka çalışmasında da (2002: 95-138) deyimlerin

geçmişi ve Anadolu ağızlarındaki biçimlerini ortaya koymuştur.

Deyimleri dil bilimi disipliniyle inceleyen önemli bir çalışma da Leyla Subaşı’na

ait yayımlanmamış bir yüksek lisans tezidir (1988). Dilbilimi Açısından Deyim

Kavramı ve Türkiye Türkçesindeki Örneklerin İncelenmesi adlı bu tez, A. Ü.

Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalında Prof. Dr.

Doğan Aksan yönetiminde hazırlanmıştır.

L. Subaşı, çalışmanın birinci bölümünde deyimi tanımlayarak, deyim yapısı

hakkındaki farklı görüşlere yer vermiştir. Yine bu bölümde anlam aktarımının

Page 28: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

13

gerçekleşme biçimlerini (deyim aktarması, ad aktarması, benzetme, alüzyon)

ortaya koymuştur. İkinci bölümde ise deyimleşme ve deyimleşmenin yapısında

anlam aktarımlarının etkisini ortaya koyarak deyimleri derecelendirme yoluna

gitmiştir. Üçüncü bölümde deyimlerde bildirinin düzenleniş biçimlerini anlam

bilimsel, ses bilimsel, biçim bilimsel ve söz dizimsel yapı açılarından incelemiştir.

Dördüncü bölümde de Türkçedeki deyimleri sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırma üç

başlık altında gerçekleştirilmiştir.∗ Ancak burada ilgi çekici bir yaklaşım olması

dolayısıyla sadece deyimlerin deyimleşme dereceleri açısından yapılan

sınıflandırma üzerinde durulacaktır:

1. Tam deyimler ya da birinci dereceden deyimler: Bu tür deyimlerde parçaların

anlamlarıyla bütünün anlamı arasında doğrudan hiçbir ilişki bulunmaz.

Kelimeler deyimleşme olgusuna girerken göndergesel anlamlarını bırakarak

deyim anlamı kazanırlar. arpa ektim darı çıktı, atla arpayı dövüştürmek, , çevir

kazı yanmasın, dilli düdük vb. tam deyimlere örnektir.

2. Yarı deyimler ya da ikinci dereceden deyimler: Deyimlik anlam

yapılanmasındaki göstergelerden biri ya da birkaçı yan anlamlıdır. Örneğin,

adam kıtlığında deyiminde adam ve kıtlığında olmak üzere iki gösterge

bulunmaktadır. Bunlardan adam göstergesi yan anlamlıdır. Bu göstergenin

gönderimi ‘işe yarar kimse’ kavramına yöneliktir. İkinci gösterge, kıtlığında ise

göndergesel anlamlıdır. Bu tür deyimlerde, yan anlamlı gösterge kendi

anlamıyla birlikte ikinci ögenin göndergesel anlamını da deyim anlamı içine

taşımaktadır. adam olmak, ağız değiştirmek, başa geçmek, boy göstermek vb.

ikinci dereceden deyimler arasındadır.

3. Üçüncü dereceden deyimler: Deyimleşmenin en zayıf olduğu deyimlerdir.

Deyimlik anlam yapılanması içindeki göstergeler, yan anlamlı olma özelliğini

gösterirler. Deyimleşme olgusunda da bu yan anlamlı göstergeler anlamlarını

koruyarak deyimleşmeye dâhil olurlar. Bir başka ifadeyle, deyim anlamı,

göstergelerin deyimlik anlam yapılanmasındaki yan anlamları toplamına eşittir.

∗ Bu sınıflandırma için ayrıca bk. (Subaşı Uzun 1991: 57-64)

Page 29: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

14

Bu durumda, deyim yapısının belki de en önemli özelliği olan parçaları aşan

bütüne ait anlam, üçüncü dereceden deyimlerde oluşmaz. Örneğin, adamına

düşmek deyiminde adam göstergesi ‘işi bilen kimse’, düşmek göstergesi de

‘rastlamak’ yan anlamlarını taşımaktadır. Bu yan anlamların toplamı bizi

kolaylıkla deyim anlamına götürecektir. adamdan saymak, dar kafalı, başına

ekşimek, kafa yormak vb. üçüncü dereceden deyimler arasında yer almaktadır

(Subaşı 1988).

Gerek L. Subaşı’nın yaklaşımı gerekse deyim ve deyimbilimle ilgili yapılacak

olan yeni çalışmalar, Türkçenin sözvarlığında hacimli bir yere sahip deyimlerin

çok daha iyi anlaşılmasına ve sınırlarının belirlenmesine yardımcı olacaktır.

1. 3. 1. 4. İkilemeler

İkilemeler, Türkçe sözvarlığının ayırt edici ögelerinden biridir. Türk dilinin her

döneminde ve lehçesinde gözlemlenen ikilemeler birçok araştırmacı tarafından

gerek genel, gerekse özel olarak incelenmiştir. Osmanlıca’da ‘atf-ı tefsiri, terkîb-i

ihmâlî, mühmelât’ (Yüce 1988: 419, Ağakay 1954: 97) terimleriyle karşımıza

çıkan ikilemeler, batı dillerinde Yunanca ‘hendiadyoin (<hen dia dyoin=iki ile bir

[şeyi ifade etmek]’ olarak geçer.

Berke Vardar, ikilemeyi, (Alm. gemination, reduplikation, İng. gemination,

reduplication) “anlama güç katmak amacıyla bir birimi, seslemi yineleme,

aralarında benzerlik bulunan birimleri art arda kullanma” (2002: 119) olarak

tanımlarken, Korkmaz, ‘aynı, yakın ya da zıt anlamlı iki veya daha çok kelimenin

bir tek kelime gibi anlam göstermek üzere yan yana gelmesi’ (1992: 82) şeklinde

tanımlar.

Türkçe sözvarlığının belirleyicilerinden olan ikilemeler, birçok araştırmacı

tarafından söz konusu edilmiştir. Bunlardan kitap hâlinde yayımlanan ilk çalışma

Vecihe Hatiboğlu’na aittir (1981). V. Hatiboğlu’na göre ikileme, ünlü uyumları,

ünsüz benzeşmeleri gibi Türkçenin kuralları arasında yer almalıdır. Türkçenin

yapı bakımından aydınlatılması ikileme konusunun kapsamlı bir şekilde ele

Page 30: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

15

alınmasına bağlıdır (1981: 20). Bu görüşü, Ö. Demircan ikilemeleri ‘dilin türsel

(tipolojik) bir ayracı’ olarak nitelediği makalesinde destekler (1990: 61).

V. Hatiboğlu, ikilemeleri önce genel özellikleriyle ele aldıktan sonra, sözcük

yapısı bakımından türlerini ortaya koyar. Çalışma ikilemelerin sözcük türü, yapı

ve kuruluş, görev ve anlam bakımından değerlendirilmesi ile son bulur. V.

Hatiboğlu, kitabın sonuna 1956 ikilemeden oluşan hacimli bir sözlük de

yerleştirmiştir (1981: 87-120).

İkilemelerle ilgili yapılan yetkin çalışmalardan biri de Saadet Çağatay’a aittir.

‘Uygurcada Hendiadyoinler’ (1978) adlı bu çalışmada S. Çağatay, ikilemelerin

sadece anlamdaş kelimelerle değil anlamları farklı hatta ters anlamlı kelimelerle

de oluştuğu sonucuna varır. Ayrıca ikilemelerin dizilişlerini belli bir sistemle

açıklamaktadır. Buna göre:

1. İkilemenin eşit heceli kurucularından biri ünlü ile başlarsa başa

alınır: arıg simek, asıg tusu.

2. İkilemenin kuruculardan (ister ünlü ile ister ünsüz ile başlasın),

az heceli olanlar başa geçer: ed tavar, küç erdem.

3. Söylenişi kolay olan (ünsüzleri tonlu, ünlüleri düz) kurucu başta

yer alır: bulmak tapmak, sav öz (Çağatay 1978: 30-43).

Osman Nedim Tuna, Türkçede Tekrarlar adlı makalesinde ikilemelerin bir şekli

olan tekrarlar üzerinde durur. (1948) Tuna isim ve sıfatlarda, zarflarda ve

fiillerde görülen tekrar şekillerini ayrıntılı bir şekilde gruplandırmıştır. (1948:

433-447)

Mehmet Ali Ağakay, Türkçede Kelime Koşmaları (1954) adlı makalesinde dört

yüz ikilemeyi incelemiş, ikilemelerin diziliş ilkeleri ile bunların oluşumunda

anlamın belirleyiciliğini ortaya koymuştur. Osman Nedim Tuna da Türkçenin

Sayıca Eş Heceli İkilemelerinde Sıralama Kuralları ve Tabiî Bir Ünsüz Dizisi

(1986) adlı makalesinde Ağakay’ın çalışmasını (1954) kendisine ‘mukayese

tabanı’ seçtiğini ifade etmiştir (1986: 163). O. N. Tuna bu çalışmasında iki bin

Page 31: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

16

yirmi iki ikilemeyi inceleyerek Ağakay’ın çalışmasını da değerlendirir. O. N.

Tuna’ya göre Ağakay’ın çalışması eksik ve sınıflandırma çalışmasının hata oranı

da yüksektir. M. A. Ağakay’ın ‘mantıkî sıraya göre dizilme’ kuralında ‘anlamın’

esas alınmasını, Tuna yanlış bulur. Ona göre, anlamsız ya da bir kurucusu anlamlı

ikilemelerde mantıkî sıra söz konusu değildir. Mantıkî sıra, her iki üyesi de

anlamlı ikilemelerde söz konusudur. (1986: 164) Bu durumda geriye ‘fonetik yapı

özellikleri esasına göre dizme’ kuralı kalır. O. N. Tuna, iki bin yirmi iki ikileme

üzerinde yaptığı incelemede eş heceli ikilemelerin sıralanmasını fonetik açıdan

kurallara bağlamıştır. Bu sıra 1. V-K, 2. K-K 3. V-V şeklindedir.∗

İkilemeleri araştırma konusu kapsamına alan bir diğer dilci de Ömer

Demircan’dır. Türkçe İkilemenin Özüne Doğru (1990) adlı çalışmasında Ö.

Demircan, ikileme türlerini en üstten en alta doğru şöyle örneklendirir:

Tümcecik: Açar açmaz geliyorum. Açıyorum açıyorum.

Sözcük : Açık açık (açık saçık, açık maçık, açık gizli)

Seslem : AP.açık anlattı. Yalım yalım yalvardı.

Sesbirim : açık. Aç. Çık söyle. Aç. Çılın aradan. (1990: 62)

Ö. Demircan, M. A. Ağakay (1954)’ı eleştiren O. N. Tuna (1986)’nın

incelemesini örneklem açısından çok zengin, ancak sadece fonetik esaslı

sınıflandırmaya dayandığı için yüzeysel bulur. Ö. Demircan, ikilemeler üzerine

yapılan çalışmaların özellikle sözcük düzeyinde oluşan ikilemeleri kapsadığını

söyler. (1990: 66) Kendisi de sesbirim ve seslem ikilemeleri hakkında kısa bir

bilgi verdikten sonra sözcük ikilemesini anlamsal ve yapısal olarak tasnif

etmiştir.∗∗

D. Aksan da Türk dilinin sözvarlığını tespit ve inceleme çalışmalarının

birçoğunda ikilemeleri ele almış, ilk yazılı ürünlerden başlayarak Türk dilinin

∗ Ayrıntılı bilgi ve örnekler için bk. (Tuna 1986: 228) ∗∗ Ayrıntılı bilgi ve örnekler için bk. (Demircan 1990: 66-89)

Page 32: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

17

çeşitli evrelerinde, lehçelerinde ve ağızlarında görülen ikilemelerden örnekler

vermiştir (Aksan 1996: 60-64, 2001: 81-88, 2002: 81-91).

İkilemelerdeki İlginç Problemler (1988) adlı çalışmasında Nuri Yüce, ikilemelerin

eş ya da yakın anlamlı olanları üzerinde durur. Bu ikilemelerin özellikle ikinci

konumdaki sözcüklerini ele alır. Bunların pek çoğu Türkiye Türkçesi yazı dilinde,

hatta ağızlarda bile artık tek başına kullanılmayan sözcüklerdir. Yüce, on üç

ikileme üzerine yaptığı incelemede anlamsız gibi görülen bu ikinci sözcüklerin

etimolojisi üzerinde durmuş, bunların birinci sözcüklerle ilgileri olduğunu tespit

etmiştir.

Standart Türkiye Türkçesinde İkilemelerle Yaşayan Tarihi Sözcükler (2005) adlı

makalesinde Serkan Şen, Nuri Yüce’nin çalışmasına paralel bir çalışma ortaya

koymuştur. S. Şen, ikilemelerin oluşumunda üyeler arasında hem anlamca hem de

sesçe bir ilişki olması gerektiğini hatırlatarak farklı tespitlerde bulunur. Şen,

birçok araştırmacının ikilemeleri, anlamsız veya yarı anlamlı adlandırmasını

hatalı bulmaktadır. S. Şen’e göre böyle sözcükler Standart Türkiye Türkçesinde

kullanımdan düşmüş ya da ses değişimine uğramıştır. Her iki durumda da anlam

ortadan kalkmaz. Şen, çalışmasında elli üç örnek sözcüğü tanıklarıyla beraber

sunmuş, bu sözcüklerin bulundukları ikilemeleri ‘bir sözcüğü anlamlı ikileme’

olarak değil ‘sözcüklerinden birinin anlamı unutulmuş ikileme’, ‘bir sözcüğü ses

değişimine uğramış ikileme’, ‘sözcüklerinden teki veya tümü yansıma olan

ikileme’ olarak adlandırmayı teklif etmektedir (2005: 702).

Kalıplaşmış ifadeler olan ikilemelerin derlenmemiş olması, alandaki önemli

boşluklardan biridir. Son dönemde yapılan bir sözlük alandaki bu boşluğu

doldurmaya hizmet etmektedir. Nemci Akyalçın’ın Türkçe İkilemeler Sözlüğü

(2007) adlı çalışması “400 civarında kitap, çeşitli dergiler ve 14 farklı gazete

taranarak” (2007: 8) ikilemelerin tanıklarıyla beraber tespitine dayanmaktadır.

“Bir sözlük denemesi” niteliğindeki bu çalışma, ‘ilk olma’ özelliğini de taşıdığı

için önemli görülmektedir.

Page 33: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

18

Türk yazınının ilk ürünlerinden günümüze kadar birçok metinde farklı

biçimleriyle karşılaştığımız ikilemeler Türkçe sözvarlığının önemli

ögelerindendir. İkilemeler, anlatıma güç kazandırmakla beraber yapı ve sözcük

türlerinin kullanımı bakımından da dile zenginlik katarlar. Bu yüzden ikilemelerin

ses, biçim, sözvarlığı, anlambilim hatta sözlükbilim açılarından incelenmesi dilin

bu zenginliğinin ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.

1. 3. 1. 5. Kalıp Sözler (İlişki Sözleri)

Kalıp sözler, Türkçenin sözvarlığında atasözü, deyim, ikileme gibi kalıplaşmış dil

birimleri içinde adı geçen yapılardır. Kalıplaşmış dil birimleri üzerine yapılan

çalışmaların daha çok atasözleri, deyimler ve ikilemeler üzerinde yoğunlaştığı

görülmektedir. Bu çalışmaların çoğunda kalıp sözlerin varlığından söz edilmiş,

bunların diğer kalıplaşmış ifadelerden farkı yüzeysel olarak ortaya konulmaya

çalışılmıştır (Aksoy 1988: 53-55; Aksan 1996: 190-191, 2002: 163-169; Özdemir

2000: 173-175; Yüceol-Özezen 2001: 876-877). Ancak kalıp sözler tek başına ele

alınıp derinlemesine incelenmediğinden tanımlanması ve sınıflandırılmasında bazı

karışıklıklar gözlenmektedir.

Muna Yüceol-Özezen, deyimleri değerlendirdiği yazısında (2001), kalıp sözlerle

deyimler arasındaki farkı ortaya koyarken, az çok mecazlı anlatımların deyim,

mecazsız kalıp anlatımların ise kalıp söz olarak kabul edilmesini önerir. Ancak

sadece bu yaklaşım kalıp sözleri ikileme veya atasözlerinden ayırmaya

yetmeyecektir.

Türkçede Kalıp Sözler (2008) adlı çalışmasında Hürriyet Gökdayı, önce bazı

araştırmacılar tarafından kalıp sözlerin nasıl algılandığını tespit etmiş, daha sonra

atasözü, deyim, ikileme ve kalıp sözlerin yapısal, işlevsel, anlamsal ve bağlamsal

özelliklerini belirlemiş, kalıp sözlerle diğer kalıplaşmış ögeleri karşılaştırmıştır.

H. Gökdayı çalışmasının sonunda kalıp sözleri, ‘önceden belirli bir biçime girip

öylece hafızada saklanan, söyleneceği sırada yeniden üretilmeyip olduğu gibi

hatırlanarak ve eğer gerekiyorsa bazı ekleme ve çıkarmalar yapılarak kullanılan,

tek bir sözcükten, ardışık veya aralı sözcüklerden oluşabilen, belirli durumlarda

Page 34: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

19

toplumun benimsediği sözleri sunarak iletişimin kurulmasına veya devamına

yardım eden ve kullanım yerleri çok sınırlı olan kalıplaşmış dil birimleri’ olarak

tanımlar (Gökdayı 2008: 106).

H. Gökdayı, kalıp sözleri diğer kalıplaşmış ifadelerden (atasözü, deyim, ikileme)

ayırmak için her birini yapı, işlev, anlam ve bağlam açılarından değerlendirmiştir.

Kalıp sözler, tümce veya sözcük öbeği yapısında bulunmaları dolayısıyla atasözü,

deyim ve ikilemelerden pek de farklı değildir. Bazı kalıp sözler tek sözcükten

ibarettir, ancak bu özellik, bütün kalıp sözleri diğer kalıplaşmış ifadelerden

ayırmaya yetmez. İşlevleri açısından da kalıp sözlerin özellikle bir şey söylemenin

zorunlu hale geldiği durumlarda toplumsal kurallara uygun sözü söyleme imkânı

verdiğini, insanların uyumlu bir iletişim kurmalarına yardımcı olduğunu söyleyen

H. Gökdayı (2008:106), diğer kalıplaşmış ögelerin de bu amaçlarla

kullanılabileceğini ifade eder. Bu çalışmada, anlam bakımından kalıp sözlerin

ayrıntılı bir tasnifini görmek mümkündür. Kalıp sözlerin ayırt edilmesinde

bağlamı çok önemli bir yerde tutan H. Gökdayı, bu sözlerin büyük bir kısmının

belirli bir durumda kullanılabileceğini ifade ederek, onları kullanıldıkları yer ve

duruma göre iki grupta değerlendirir.∗ Çalışmada “kalıp sözlerin tanımlanabilmesi

ve tanınabilmesi için, yapı, işlev, anlam ve bağlam özellikleri teker teker yeterli

değildir ve kalıplaşmış bir dil birimiyle karşılaşınca, onun kalıp söz olup

olmadığını belirlemek, ancak bu özelliklerin bir arada düşünülmesiyle

mümkündür” (Gökdayı 2008: 106) sonucuna ulaşılmıştır.

Bir dili konuşan toplumun inançlarını, insanlar arasındaki ilişkilerin ayrıntılarını,

gelenek ve göreneklerini yansıtan (Aksan 1996: 190) kalıp sözler, kültürün nasıl

algılandığını ifade ederek, belirginleşmesine ve sabitleşmesine yardımcı olur

(Zeyrek 2003: 28). Öte yandan, kalıp sözler, bir dil kurgusu ürünü olarak

toplumun yaşama düzeni konusunda olduğu kadar dünya görüşü∗∗ konusunda da

∗ Bu gruplandırma için bk. (Gökdayı 1998: 104-105) ∗∗ ‘Türkçede Dil İçi Dünya Görüşü’ (2006:162-185) adlı çalışmasında Başkan, verdiği örneklerin özellikle Türk-Osmanlı toplumunun yaşama düzenine ışık tuttuğunu, bunların içine kapanık, çekingen, eylemciliğe yatkın bulunmayan bir dünya görüşünü dile getirdiğini söylemekte; Allah, kader, ahiret, günah, gavur gibi sözcüklerle oluşmuş çeşitli sözleri bir araya getirmektedir.

Page 35: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

20

bilgiler verir (Başkan 2006: 185). Bu sözlerin her açıdan incelenmesi tanım ve

özelliklerinin belirlenmesine yardımcı olacağı gibi kültürel değerlerin ortaya

çıkmasına da katkı sağlayacaktır. Ayrıca ‘kalıp sözler’le ilgili bir sözlük çalışması

da araştırmacıların alana hizmeti bakımından değerli sayılacaktır.

1. 3. 1. 6. Terimler

‘Bilim, teknik, sanat, spor, zanaat gibi çeşitli uzmanlık alanlarının kavramlarına

verilen sınırlı ve özel anlamdaki ad.’ (Korkmaz 1992: 149) olarak tanımlanan

terim, genel sözvarlığı içinde farklı uzmanlıklara ait alan dili ya da alan sözvarlığı

oluşturur (Aksan 1996: 36).

Resim 1: Alan sözvarlığı ile genel sözvarlığı arasındaki ilişki

(Baldinger’den aktaran: Doğan Aksan)

Kurt Baldinger’in bu şeması alan dili ile genel dil arasındaki ilgiyi açıkça

göstermektedir. Buna göre alan sözvarlığı, kimi ögelerini genel sözvarlığından

alırken, kimilerini de kendi kavramlarıyla yeniden oluşturmaktadır. Alan

sözvarlığı ile genel sözvarlığı arasındaki alışverişi Türklerin ata sporu olan güreş

terimlerinden alınan örneklerle gösterebiliriz. ‘başa güreşmek, kaçak güreşmek,

minderden kaçmak, kündeye gelmek’ gibi deyimler güreş sporunun (alan dili)

genel dile yansıyan ögeleridir (Aksan 1996: 37). Bu durumun tersi yani genel

dilin alan dilini etkilemesi de söz konusudur. Anatomide kireçlenme, bağ, boğum;

Page 36: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

21

coğrafyada burun, boğaz, alçalma, birikinti; müzikte ağız, aralık, dil, düzen vb.

(Zülfikar 1991: 174) kelimeler genel sözvarlığı içinde yer alıp yan anlamları

aracılığıyla alan sözvarlığına geçmişlerdir.

Avrupa’da terimlerin ayrı bir konu olarak değerlendirilmesine XV ve XVI.

yüzyıllarda Rönesans hareketiyle başlanmıştır. Bizde ise terimlerin başlı başına

bir sorun olarak görülmesi Tanzimat’la mümkün olmuştur (Zülfikar 1991: 2).

Özellikle eğitim alanında gerçekleştirilen atılımlar doğrultusunda okullarda etkin

bir biçimde kullanılan Arapça, Farsça ve Fransızcanın yerini yavaş yavaş Türkçe

almaya başlamıştır. Bu durum Türkçe ders kitapları ve terimler sorununu da

gündeme getirmiştir. Terimleri yakından ilgilendiren bir diğer konu da çeşitli

bilim ve sanat dallarında yapılacak olan çevirilerdir. Bu dönemde Osmanlı

aydınları, Arapça ve Farsçaya dayanan bir bilim dili kurmaya çalışmaktan ileri

gidememişlerdir.

Türkçecilik akımının yayılmasıyla terimlerin Türkçe kök ve eklerle yapılması

ancak gündeme gelmiştir. Bu noktada Ziya Gökalp’in ortaya koyduğu düşünceler

Cumhuriyet dönemindeki terim çalışmalarının temelini oluşturur (Zülfikar 1991:

7). Gökalp, yeni terimlerin aranacağı ilk yer olarak halk dilini işaret eder. Burada

yoksa Türkçe kurallar ve eklerle yeni kelimeler üretilmesini önerir. Bu da

mümkün değilse Arapça ve Farsçadan –tamlamalar hariç- kelimeler

alınabileceğini söyler. Bütün bunların yanında bazı devirlere ve mesleklere ait

terimler yabancı karşılıklarıyla aynen alınmalıdır (Gökalp 1970: 138). Z.

Gökalp’in bu düşünceleri doğrultusunda terimlerde Cumhuriyet’in ilk on yılında

köklü değişiklikler olmuştur. Ancak sonraki yıllarda tartışmalar daha çok dildeki

bütün kelimeler üzerine olmuş, terimlere gereken önem verilmemiştir.

Doğrudan terimler üzerine düşünceler ileri süren aydınlardan biri de Peyami

Safa’dır. Terim Davamız (1952) adlı yazısında terimlerle ilgili gruplandırmalar

yapmıştır. Buna göre ilk grupta yer alan atom, vitamin, demokrasi, elektrik gibi

terimler Türkçeye yerleşmiş ve artık bir tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. Safa,

ikinci grupta yer alan birçok milletler arasında ortak analogie, objectif, primitif,

Page 37: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

22

sociologie gibi terimler üzerinde tartışmaların devam ettiğini, bunların Altıncı

Türk Dili Kurultayında alınan kararla Türkçenin ses özelliklerine uydurularak

benimseneceğini söylemiştir (Safa 1952: 81). P. Safa’nın öngörüsü doğrultusunda,

zamanla bu kelimelerin yerini benzeşme, nesnel, ilkel ve toplum bilimi gibi

kelimeler almıştır (Zülfikar 1991: 17).∗

Terimlerde Özleşme Sorunu (1973-1974) adlı çalışmasında Özcan Başkan,

terimler konusuna farklı bir yaklaşım getirir. Terimlerin yer aldığı, kullanıldığı

dili bilgilik dil, genel sözcüklerin kullanıldığı dili de gündelik dil olarak tanımlar

ve bunların birbirlerinden ayrı kullanım alanlarına sahip olduklarını söyler (1973-

74: 175). Başkan, bu çalışmasında özleşmeye karşı çıkanların görüşlerinde belli

oranda gerçeklik payı olduğunu söyleyerek özellikle yeni kelimelerin uydurma

olduğu noktasındaki görüşlerine cevap verir. Ö. Başkan’a göre bilgilik dildeki

terimler ayrı bir yörüngede bulunduğundan diğer benimsenmiş kelimelere oranla

uydurma olmalarında bir sakınca yoktur. Bunu da çeşitli kelimelerden uydurulmuş

terimlerle destekler. ‘kaos’tan çarpıtılarak yapılmış ‘gaz’ teriminin birçok dilde

olduğu gibi Türkçede de bir kavram alanı oluşturduğunu söyler. ‘gaz yağı, gaz

pedalı, zehirli gaz, doğal gaz, gazlı kalem, gazlamak’ gibi kavramlar kelimeye ait

alan örgüsünü gösterir (1973-74: 183). Bütün bunların yanında, terimlerin

üretilmesinde özellikle Türkçe kök ve eklerden yararlanmanın kalıcılık ve

benimsenme oranlarını arttırdığı görüşü hakimdir.

Türk dilini özleştirme ve sadeleştirme çalışmaları içinde, görüşünü sadeleştirme

lehine sarfeden bir diğer araştırmacı da Faruk Kadri Timurtaş olmuştur.

Türkçemiz ve Uydurmacılık (1977) adlı kitabında terimlerin Türkçeleştirilmesi

meselesine de değinen F. K. Timurtaş, üç ayrı görüşten bahseder. Bunlardan biri,

eski terimleri değiştirmeye gerek duymayan dilde tabii gelişimi kabul edenlerin

görüşüdür. Timurtaş’a göre bunlar muhafazakar ve az çok Osmanlıca taraftarı

olan gruptur. Sadeleştirme düşüncesinde olanlar ise halk diline geçen ve karşılığı

bulunmayan kelimelerle, küçük de olsa fark taşıyan kelimelerin dilden atılmasını,

yeni yapılacak terimlerin Türkçe kelimelerle ve Türk dili kurallarına göre

∗ Terimler üzerine başka görüş ve düşünceler için bk. (Zülfikar 1991: 1-19)

Page 38: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

23

yapılmasını savunurlar. Bir diğer grup da dilde aşırı özleştirmeyi savunanlardır.

Bu gruba göre yabancı olan bütün kelime ve terimler dilden çıkarılmalı, bunların

yerine mutlaka Türkçe sözler getirilmelidir. F. K. Timurtaş’a göre mutedil ve ilmî

olan yol sadeleştirmeyi savunanların yoludur. Ayrıca Timurtaş, ilim ve teknik

alanında yaşanan sürekli ve hızlı değişimden dolayı terimler sorunun hemen ve

kolaylıkla çözümlenemeyeceğini söyler. Yeni alet ve makinelerin çıkması dile

yüzlerce farklı kelimenin girmesi demektir. Bunların benimsenmesi ya da dile

uygun hale getirilmesi de zaman alacaktır (1977: 90-91).

Genel dilin kullanımı ve terimler üzerinde Tanzimat’tan başlayan ve Türkçecilik

akımıyla devam eden çalışmalar bazı gelişmeler sağlamıştır. Ancak bunlar yeterli

değildir. Özellikle Türk Dil Kurumu’nun terimlerle ilgili yaptığı çalışmalar büyük

önem taşır. Kurum tarafından 1982 yılına kadar yayımlanan farklı alanlara ait yüz

kadar sözlük yer alır∗ (Aksan 2002: 189). Bu sözlüklerde önerilen bazı terimler

benimsenmiş, bazıları da tutunamamıştır. Terimin kavramı yansıtma, çağrışım

özelliği ve Türkçenin işlek ekleriyle türetilmesi, dile yerleşip benimsenmesinde

büyük bir etkendir (Aksan 1996: 169).

Zülfikar, kapsamlı çalışmasında (1991), çeşitli yollarla terim yapılabileceğini

söyler. Bunlardan biri örneksemedir. Güney kelimesine benzetilerek yapılan

kuzey, binit kelimesinden hareketle yapılan taşıt örnekseme yoluyla oluşturulmuş

terimlerdendir (1981: 159). Bir diğer yöntem de yapım ekleriyle kök ve

gövdelerden yapılan türetmelerdir. Ak- fiilinden türetilen akıcı sıfatı, bundan da –

lık ekiyle yapılan akıcılık ismi türetme yoluyla oluşturulan terimlerdir (1991:

162). Terim türetmede bir başka yöntem de kelime birleştirmedir. Başhekim,

başrol, hanımefendi, birahane, tutuk evi, buz dağı, vb. bu yolla türetilen

terimlerdir (1991: 165). Birtakım kavramların karşılanmasında başvurulacak

yollardan biri de kelime türlerini değiştirmektir. Yumru kök, yumru gövde

(bot.), sıra dağ (coğ.), katma değer (ekon.), kıkırdak doku (biy.), taç beyit (ed.)

örneklerinde yumru, sıra, katma, kıkırdak, taç birer isimken bu terimlerin

oluşumunda sıfat görevi yüklenmişlerdir (1991: 171). Psikolojide baskı, gevşeme,

∗ Bu sözlükler için bk. (Zülfikar 1991: 183-200)

Page 39: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

24

çöküntü; sporda kapı, kılçık, açılma, eleme; biyolojide erkek, dişi, bölünme,

gerileme gibi terimler genel dilden kelime aktarma yoluyla oluşmuş terimlerdir

(1991: 173). Bir başka yöntem de halk ağızlarından kelime aktarmadır.

Ağızlardaki sözvarlığından yararlanma daha çok kişisel çabalarla

gerçekleştirilmiş, bazı sözler Türkçe Sözlük’te hlk. kısaltmasıyla verilmiştir.

köken (orijin), ticarette ve dilcilikte kullanılan bir terimdir. Köken, aslında ‘kavun,

karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları’ anlamındadır. özek de

bu tür bir kelimedir ve özek doku biçiminde biyoloji terimine katkıda bulunmuştur

(1991: 177). Tarihî Türkçe metinlerden kelime aktarımı da terim oluşturmada

bir yöntemdir. Şemsettin Sami’de görülen yüzyıl, asır yerine tercih edilen bir

terim olmuştur (1991: 178). Zülfikar, son olarak Çağdaş Türk Lehçelerinden de

yararlanabileceğini söyler (1991: 181).

1. 3. 1. 7. Yabancı ve Çeviri Sözcükler

Bir toplum çeşitli sebeplerle başka toplumlarla ilişki içine girer. Ticaret, siyaset,

kültür, sanat ve turizm ilişkileri toplumların özellikle dilleri üzerinde etkilidir. Bu

etkiyi, ilişkide bulunan toplumların dilleri arasında sözcük alışverişi şeklinde

gözlemlemek mümkündür. Bir toplumun kendini diğer toplumlardan soyutlaması,

onlarla ilişkilerini kesmesi mümkün olmadığından, bir dilin sözvarlığında yabancı

ögelerin az çok yer alması doğaldır.

Bir dildeki yabancı ögeler iki şekilde karşımıza çıkarlar. Bunlardan biri dilin ses

eğilim ve kurallarına uymuş, yabancılığı artık belli olmayan yerleşmiş yabancı

sözcüklerdir. hasta (< Far. haste), duvar (< Far. dīvar), kalıp (< Ar. kālib), surat

(< Ar. sūret), sandık (< Ar. sandūk), ortanca (< Holl. hortensia) gibi sözcükler

Türkçenin aslî kurallarından ünlü uyumlarına bağlı olarak dile yerleşmiş yabancı

sözcüklerdir. Bir de dilin ses kurallarına uymayan ve farklılığı özellikle ses

yönünden belli olan yerleşmemiş yabancı sözcükler vardır. oksijen, gazino,

televizyon, lokomotif, komünikasyon gibi sözcükler yabancı olduklarını hemen ele

veren bu tür sözcüklerdendir (Aksan 1998c: 31, 1996: 29).

Page 40: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

25

Başka bir dilden alınan sözcükler, ses değişiminin yanı sıra anlam değişimine de

uğrar. Örneğin, Fransızcadan alınan artist (artiste) sözcüğü dilimizde sadece

‘sahne ve perde sanatçıları’ için kullanılırken bu dilde ‘her tür sanatçı’ için

kullanılır. Arapçada daha çok ‘büro, yazıhane’ anlamında kullanılan mektep,

Türkçede yalnız okul anlamıyla yaşamıştır (Aksan 1998c: 33, 1996: 30).

Bir dilden çıktığı halde birçok dile girip yerleşmiş dolaşıcı sözcük denilen ögeler

de yabancı sözcükler içinde ele alınmalıdır. şeker, çay, kahve, hamak gibi

sözcükler dolaşıcı sözcüklerdendir. Eski Hintçe śárkarā (Praktitte sakkara)

sözcüğü Farsçaya şeker biçiminde yerleşmiş, sonra Türkçeye, Yunancaya

(sácharon), Rusçaya (sahar) geçmiştir. Sözcüğün Almanca (zucker), Fransızca

(sucre), İngilizce (sugar), Hollandaca (zuiker) söyleyiş şekillerinin benzemesi de

dikkati çeken bir başka unsurdur (Aksan 1998c, 32).

Diller arasındaki ilişkinin bir diğer sonucu da çeviri yöntemiyle elde edilen

sözcük ya da sözcük gruplarıdır. Bu çeviri ögelerini tam çeviri, yarı çeviri,

bağımsız çeviri ve anlamı etkilenen sözcükler olmak üzere dört şekilde görebiliriz.

Gerçekte çevirmenin, hem kaynak dilin, hem de çeviri dilinin işleyiş düzenini çok iyi bilmesi, ikisinde de dilbilgisel öğeleri çözümleyebilecek yetide olması, yabana atılmayacak bir noktadır. Yalnız metnin görünür nesnel sınırları ötesindeki birçok ilişkisinin de göz önünde tutulması, sağlıklı bir çeviri yönteminin ön koşuludur. Her metni, içinde oluştuğu toplumsal konum gereği belirleyen birtakım iletişimsel özellikler vardır. Bu özellikler, metnin göndericisine, alıcısına, iletisinin niteliğine göre değişiklik gösterir (Göktürk 1994: 17).

Türkçede çeviri ögelerin varlığı özellikle İslamiyet’in kabulünden sonra Arapça

ve Farsçadan aktarılan terimler, deyimler, atasözleri ve kalıp sözler biçiminde

kendini gösterir. Bu durum zaman içinde gerçekleşen bazı siyasi ve toplumsal

değişimlerle devam eder. Tanzimat’tan sonra özellikle Fransızcadan, II. Dünya

Savaşı’ndan sonra da İngilizceden pek çok çeviri ögenin Türkçeye yerleştiği

görülmektedir (Aksan 1996: 30).

Page 41: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

26

Tam çeviri sözcük grupları arasında Farsçadan yüz suyu dökmek (ab-ı ruy rihten);

Fransızcadan ölü mevsim (morte saison); İngilizceden kapak kızı (cover girl),

yuvarlak masa toplantısı (round table meeting) gibi sözcük grupları, her üyenin

aslına uygun olarak çevrilmesiyle oluşan tam çevrilmiş ögeler arasındadır. Yarı

çeviri ögeler de bir üyenin çevrilip diğerinin aynen aktarılmasıyla oluşurlar. gam

yemek (gam horden) ve galip gelmek (galip ameden) Fasçadan, rekor kırmak (to

break the record) İngilizceden, kur yapmak (faire la cour) Fransızcadan Türkçeye

girmiş yarı çeviri yöntemiyle oluşturulan sözcük gruplarıdır. Bağımsız çeviriye

örnek olarak da Fransızcada chef-d’oeuvre (baş yapıt) grubu verilebilir. Bu grup

Arapçadan alınan eser, Farsçadan alınan şah sözcüklerinin birleşmesiyle Türkçede

ilk olarak şaheser sözcüğüyle karşılanmıştır. Yerli ögelerdeki anlamın yabancı bir

örneğe göre başkalaşması ya da çeşitlenmesi olarak tanımlanan anlam etkilenmesi

de bir başka çeviri yöntemidir. Örneğin Türkçede ‘sözcü, söz götürüp getiren,

elçi’ anlamlarında görülen savçı (bugün savcı), İslamiyetin kabulünden sonra

‘peygamber, Allahın elçisi’ anlamlarında kullanılmıştır. Buna benzer bir biçimde,

Türkçenin çok eski bir sözcüğü olan yıldız, İngilizce star, Almanca stern

sözcüklerinin anlamlarından etkilenerek ‘tanınmış, parlak sinema sanatçısı’

anlamında da kullanılmaya başlamıştır (Aksan 1998c, 34-35).

Toplumların her ne sebeple olursa olsun birbirleriyle ilişki kurmaları tüm

zamanlar (geçmiş, bugün ve gelecek) için geçerlidir. Bir zorunluluk ve ihtiyaç

halini alan toplumlararası ilişki, toplumu siyasi, sosyal, ekonomik alanda

etkilediği gibi dilin sözvarlığını da etkilemektedir. Sözcük alışverişi şeklinde

gerçekleşen bu etkileşim kaçınılmazdır. Bunun, dilin ses özellikleri ve kurallarına

uygun yapılması, üzerinde hassasiyetle durulması gereken noktadır.

Page 42: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

27

1. 4. OSMAN CEMAL KAYGILI

1. 4. 1. Osman Cemal Kaygılı’nın Hayatı

Osman Cemal, 22 Eylül 1306 (4 Ekim 1890)6 tarihinde İstanbul’da Eğrikapı

dışında Yeni Mahalle semtinde doğar. Babası mahallenin bakkalı7 Mustafa

Efendi, annesi Ülfet8 Hanım’dır.9 Mütevâzı bir aile reisi olan Mustafa Efendi, aynı

zamanda Tarikat-ı Aliye-i Sâdiye mensubu olup ‘Mustafa Dede’ lâkabıyla anılır.

(Ünsal 1954: 1) Osman Cemal, birçok araştırmacının verdiği bilgilerin aksine

anne ve babasını çocuk denilecek yaşlarda kaybetmemiştir.10 Osman Cemal, Cezri

Kasım Paşa ilkokulundayken ailesi Yeni Mahalle’den Otakçılar’a taşınır.

Çocukluğunun büyük bir kısmı, çayırlıklarda, dutluklarda ve Topçular’da geçer.

Bu yerler O. Cemal’in mizacına uygun yerlerdir. 1900 yılında Eğrikapı Merkez

Rüştiyesi’ne başlayan O. Cemal, ortaokul yıllarında muzip, zeki fakat haşarı ve

tembel bir öğrencidir. (1954: 4) Rüştiyeden sonra O. Cemal, Menşe-i Küttâb-ı

Askeriyye’de (Askerî Kâtip Yetiştirme Okulu) öğrenim görür ve mezuniyetten

hemen sonra on altı yaşındayken Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’de kâtip olur. 80 6 Osman Cemal’le ilgili ilk biyografik çalışma Reşat Feyzi Yüzüncü’ye (1947) aittir. R. F. Osman Cemal’in doğum tarihi olarak 22 Eylül 1306’yı verir ki bu tarih rumî takvime göredir. Yazar hakkında yazılan birçok biyografide doğum tarihi 22 Eylül 1890 olarak gösterilmektedir. Yıl milâdi takvime göre, gün ve ay da rumî takvime göre verilmiştir. (Alangu 1968: 93), (Okay 1982: 281), (Nesin 1973: 251), (Lekesiz 1997: 307). Adnan Akgün (1996) ‘Edebiyatçılarımızın Resmî Hâl tercümeleri’ adlı çalışmasında Başbakanlık Arşivi’ne dayanarak bu konuya açıklık getirmiştir. O.Cemal’in doğum tarihi kayıtlara 4 Ekim 1890 olarak geçmiştir. M. Apaydın (2006) da çalışmasında bu tarihi gösterir. (M.Apaydın, dipnot ve kaynakçada Adnan Akgün’ün soyadını Aygün olarak vermiştir.) 7 Adnan Akgün, adı geçen çalışmasında “Osman Cemal Efendi. İnekçilikle temin-i maîşet eden Mustafa Ağa’nın oğludur.” (1996: 245) sicil kaydını verir. 8 R. F.Yüzüncü, O. Cemal’in annesinin adını Gülfet olarak vermiştir. Apaydın (2006) bunu basım hatası olarak düşünmekte, adın diğer araştırmacıların kaydettiği gibi Gülfem olduğunu ifade etmektedir. Oysaki 1954 yılında Refika Ünsal tarafından hazırlanan ‘Osman Cemal Kaygılı Hayatı ve Eserleri’ adlı yayımlanmamış lisans tezinde O. Cemal’in annesinin adı ‘Ülfet’ olarak geçmektedir. M. Apaydın bu tezden bahsetmez. Osman Cemal’in yakın arkadaşı Refi Cevat ve ikinci eşi Sabiha hanımla görüşen R. Ünsal’ın bu görüşüne katılıyoruz. R. F. Yüzüncü’de geçen ‘Gülfet’ hatalıdır. Ancak, doğru şekli birçok araştırmacının verdiği ‘Gülfem’ değil ‘Ülfet’tir. 9 Bir paşanın konağında kalfalık yapan Osman Cemal’in annesinin asıl adı Aşnidil’dir. Evlendikten sonra Ülfet adını alır. (Ünsal 1954: 1) 10 R. F.Yüzüncü O. Cemal’in babasını küçük yaşta kaybettiğini söylese de R. Ünsal 16 Kanunisani 1336 tarihli Şebab dergisinde “Şebab’ın Kara Haberleri” başlığı altında “Mizahnüvistimiz Osman Cemal Beyin pederleri Tarikat-ı Aliye-i Sadiye mensubiinden Mustafa Dede seksen beş yaşında olduğu halde vefat etmiştir.” (Ünsal 1954: 17) ilânını sunar. Bu durumda babası öldüğünde O. Cemal 30 yaşındadır. R.Ünsal sürgünden İstanbul’a dönen O. Cemal’in hemen askere çağrıldığını, henüz İstanbul ve ana-baba hasretini gideremeyen O. Cemal’i bu durumun deliye çevirdiğini söyler (1954: 12). Ayrıca O.Cemal, Haber Gazetesindeki bir yazısında “Bende yaş yirmi, yirmi bir…Kalemde dört sarı lira aylığım var…Ana, baba, kardeş benden bir şey beklemezler” der. Buradan da bu yaşlarında henüz anne ve babasının sağ olduğu çıkarılabilir.

Page 43: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

28

kuruş maaşla işe başlayan O. Cemal, açılan bir sınavda başarılı olduğundan 1909

yılında Kıtaat-ı Fenniye Müfettişliği Kâtipliğine getirilerek maaşı 400 kuruşa

çıkarılır.

Osman Cemal mesleğini icra ederken kültürel ve sosyal faaliyetlerden de geri

kalmaz. Küçük yaşlarda başlayan musikî merakı gençliğinde de devam eder. O.

Cemal’de alaturka musikîyle başlayan merak, alafranga musikî zevkine

dönüşmüştür. O ayrıca, doğaya ve renklere düşkün, sporla da yakından ilgilenen

bir gençtir. Osman Cemal, “avcılık, pehlivanlık ve binicilikten başka sporun bütün

öteki kısımlarında da” (Ünsal 1954: 9) faaliyet göstermiştir. O. Cemal’in futbol

oynadığını ve kürek çekmede çok başarılı olduğunu yine kendi yazılarından

öğreniyoruz. O. Cemal, spor yaparak bedenini inkişaf ettirirken Meşrutiyet’in

ilânından (1908) sonra dönemin gazete, mecmua, broşür ve kitaplarını da

okuyarak fikrî inkişafını gerçekleştirir (1954: 11). İkinci Meşrutiyet’in ilânını

takip eden, adına hürriyet seneleri denilen devrede O. Cemal de çok coşkuludur ve

İttihat ve Terakki Fatih kulübünde azadır.

1912’de Tepebaşı Tiyatrosu’nda bir gösteride taşkınlık yapmasından ve Mahmut

Şevket Paşa’ya düzenlenen suikasta adının karışmasından dolayı Refik Halit, Refi

Cevat gibi birçok aydınla Sinop’a sürgün edilir. Sinop’ta üç yıl kalan O. Cemal,

döndüğünde Kıtaat-ı Fenniye Müfettişliği’ndeki görevine devam eder. Ancak

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla seferberlik ilân edilince O. Cemal, seyyar

tümenlerde kâtiplik yapar. Askeri kâtiplikteki en son görev yeri Menemen’de

hastalanarak İstanbul’a geri dönen O. Cemal, henüz yirmi yedi yaşındayken

malûlen emekliye ayrılır (1917).

Osman Cemal, emekliye ayrıldıktan sonra Sur dışında, Otakçılar Mahallesi’nde

babadan kalma eve yerleşir. Burada geçimini sağlamak için bir süre inek besleyip

süt satar. Ancak, bu işten anlamadığından kısa sürede iflâs eder. Çıkan bir

yangında babadan kalma evini kaybeden O. Cemal, yine burada bir ev kiralayarak

ömrünün sonuna kadar bu mahalleden ayrılmaz. O. Cemal, geçimini sağlamak

için çok çeşitli işler yapar. Bunlardan biri tiyatroculuktur. O, bu işten hem para

Page 44: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

29

kazanır hem de sevdiği işi yapmanın hazzını duyar. Dağlardan koca yemiş

toplayıp satmak, vapurlarda biletçilik yapmak, semt pazarlarında basma, pazen

satmak O. Cemal’in yaptığı işler arasındadır. Ancak, biraz talihsizliği biraz da bu

alandaki beceriksizliği yüzünden bu işler onun için hep geçici olmuştur. O.

Cemal, 1920 yılından itibaren bir taraftan da devrin gazete ve dergilerinde

yazmaya başlar. Yazarlıkla geçinmenin zorluğu yüzünden 1925 yılında, İstanbul

İmam Hatip Okulunda Türkçe öğretmenliği yapmaya başlayan O. Cemal, bu

göreve 1931 yılında Çemberlitaş Erkek Ortaokulunda devam eder. Öğretmenliği

severek yapan O. Cemal, ölümüne kadar da 1932 yılında girdiği Fener Rum

Lisesi’nde çalışır. Yazarın edebî çevrelere “yarı meçhul” bir görüntü

sergilemesinin nedeni biraz da bu yapmak zorunda kaldığı işlerdir. “Döneminin

ünlü yazarları, gündüzleri Cağaloğlu’nda, akşamları Beyoğlu’unda bir araya

gelirken, o gündüzleri bambaşka işler yapmıştır…Geceleri de kafayı Fener’deki

Rum meyhanelerinde, Vidos köyündeki çingene çadırlarında çekmiştir.” (Çelik

1998: 50)

Osman Cemal, iki kez evlenmiştir. 1926 yılında (36 yaşında iken) Leman adlı dul

bir kadınla ilk evliliğini yapan O. Cemal, yuvasını seven bir aile babası olur.

Leman Hanım’ın Güzin adında bir kızı vardır. Osman Cemal ile Leman Hanım’ın

Hikmet adında bir de oğulları olur. Ancak bozuk sütten dolayı üç yaşında iken

oğullarını kaybederler. Bu olay O. Cemal’i derinden etkiler. Onun yaşamı

boyunca süren kederli, sıkıntılı, kaygılı hali soyadına da yansır. Yazar 1928’de

Soyadı Kanunu ilân edilince ‘Kaygısız’ soyadını almak ister, fakat bu soyadını bir

başkası daha önce onaylattığı için kendisine ‘Kaygılı’ soyadı verilir.11 Çocuğunun

vefatının hemen arkasından O. Cemal, çok sevdiği annesini kaybeder. Eşi Leman

Hanım’ın 1934 yılında veremden ölmesiyle O. Cemal yapayalnız kalır. İkinci eşi

Sabriye Hanım’la 1935’te evlenen12 O. Cemal’in bu evliliğinden çocukları

olmamıştır.

11 Behçet Çelik, yazarın Soyadı Kanunu çıkınca ‘Kaygısız’ soyadını aldığını, ancak bir süre sonra kendisinin ‘kaygılı’ birisi olduğunu fark edince soyadını ‘Kaygılı’ olarak değiştirdiğini söyler. (1998: 50) Ancak birçok araştırmacı R.F.Yüzüncü’nün verdiği bilgiyi kullanır. 12 Sabriye Hanım kocasının ölümünden sonra onun saygısına hürmeten yanan evin yerine iki odalı küçük bir mesken inşa ettirmiş ve burada yaşamıştır (Ünsal 1954: 22).

Page 45: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

30

1943 yılının ikinci yarısında Osman Cemal’de hastalık belirtileri baş gösterir.

Yapılan tetkikler sonuç vermez ve bir teşhis konulamaz. 1944’te artık işine devam

edemeyen O. Cemal, Gureba Hastanesi İkinci Dâhiliye Kliniği’ne yatırılır. Osman

Cemal’in midesinde kanser ve ciğerlerinde verem tespit edilir. Başarısız bir

ameliyat geçiren O. Cemal, iyileşemez ve 9 Ocak 1945 tarihinde hayata gözlerini

yumar.

1. 4. 2. Osman Cemal Kaygılı’nın Edebî Kişiliği

Osman Cemal Kaygılı, edebiyat hevesi daha okul yıllarında başlamış13 hemen

hemen her edebî türde ürün vermiş usta kalemlerdendir. Daha öğrenciyken yazı

yazan O. Cemal, mahcubiyetinden yazılarını yayımlamakta tereddüt eder.

Cesaretini topladığında ilk yazısı Baha Tevfik’in çıkardığı Eşek dergisinde 1910

yılında görülür. Yazarın bu dergide birkaç mizahî yazısı daha yayımlanır. Şebâb

dergisi sahipleri Mehmet Rauf, Selahattin Enis, Baha Tevfik tarafından yazıları

ilgiyle karşılanan Osman Cemal, bu dergide de mizahî manzumeler ve yazılar

yazmaya başlar. Ancak Osman Cemal, asker olduğundan bu yıllarda yazarlığı

meslek edinemez.

Osman Cemal’in Babıâli’de devamlı çalışması ve yazarlığı meslek edinmesi Alay

adlı mizah dergisinde 1920 yılında başlar. Osman Cemal’in sürgündeyken yazdığı

ilk hikâyesi Çuvalcı Şeyhinin Halefi de Aka Gündüz ve Ercüment Ekrem

Talu’nun çıkardığı Alay dergisinde neşredilir. Yazarı 1921’de Sedat Simavi’nin

çıkardığı Güleryüz’de O. C. imzasıyla hikâye ve mizahî şiir yazarken görürüz.

Aynı yıl, kendisi de Ayîne adında bir mizah dergisi çıkarır. Osman Cemal,

Sinop’ta yardımlarını gördüğü Refik Halid’in Aydede dergisinde 1922’de

yazmaya başlar. Burada 8. sayıdan itibaren altmış civarında yazısı yayımlanır.

Yine bu yıl yayımlanmaya başlayan Yusuf Ziya’nın Akbaba dergisinde de

imzasına rastladığımız Osman Cemal, asıl ününü bu dergide yakalamıştır. Yazarın

‘Anber’14 takma adını da yine bu dergide kullandığı görülür. Semih Lütfü’nün

13 “Rüştiye’yi Türkçeden tam numara alarak bitirdikten sonra …..”, “Riyaziye ve fen derslerinden zayıf olan Osman…..kitabet ve Türkçede çok kuvvetliydi.” (Ünsal 1954: 4) Bu veriler O. Cemal’in kalemenin kaynağını gösterir. 14 Yazarın ‘Kanber’, ‘Cımbız’, ‘O.C.Kaygısız’ ve ‘O.C.’ müstear adlarını kullandığı da bilinmektedir.

Page 46: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

31

çıkardığı Zümrüd-i Anka’da 1923’te, 1924 Eylülünde çıkan Yıldız’da, 1924-1926

yılları arasında Papağan adlı mizah dergisinde hikâye ve mizahî yazılar yazan

Osman Cemal, 1928’den itibaren gazetelerde daha çok fıkra yazarı olarak

karşımıza çıkar. 1923’te de ilk hikâye kitabı Altın Babası yayımlanır ve bunu

diğerleri izler.15

Sabah, İkdam, Payitaht, Alemdar, Akşam, Cumhuriyet, Yenigün, Son Saat, Vakit,

Son Posta, Kurun, Haber, Açıksöz, Son Telgraf düzenli olarak yazdığı

gazetelerdir. Yazar, bu gazetelerde fıkralar yazar, romanlarını tefrika eder, Argo

Lugatı adlı önemli çalışmasını yayımlar. Osman Cemal’in İstanbul’un semai

kahveleri ve meydan şairleriyle ilgili folklorik çalışmasının (1937) yanı sıra bir

tane de Üfürükçüler (1938) adlı piyesi vardır.

Ahmet Mithat’la başlayan Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim’le süren geleneğin

son halkası olarak değerlendirilen Osman Cemal, onlar gibi halka dönük konuları

işlemiştir. Yetiştiği ve yaşadığı çevre yönünden çağdaşlarından farklı olan yazar,

kalem oynattığı bütün ürünlerde bu çevreyi okura hissettirmiştir. Kendinden önce

ve sonrakilerin uzaktan baktığı kenar mahallelere girmiş, oradaki insanlarla

kaynaşmış, çoğu zaman gözlemlerini belgesel niteliğinde aktarmıştır.

Osman Cemal’de daha çocuk yaşlarda görülen muzip, şakacı ve esprili yön sosyal

yaşantısına ve yazılarına da sirayet etmiştir. O tiyatroyla da yakından ilgilidir.

Ortaoyununda kavuklu, pişekâr ve zenne rollerinde oynadığı, çeşitli taklitler

yaptığı bilinmektedir. R. F.Yüzüncü’den 17 farklı şivede konuşabildiğini ve taklit

yaptığını öğreniyoruz (1947: 7). Geleneksel halk tiyatroculuğu ve hikâyeciliğine

eğilimi eserlerine de yansır. Osman Cemal, kahramanlarını şivelerine uygun

şekilde konuşturur. Diyaloglarında, ortaoyunu ve karagözde komiği ortaya çıkaran

çeşitli söz oyunları, atışmalar, secili söyleyişlere yer verir.

Osman Cemal, eserlerinde yerli konuları gözleme dayanarak işler. Yazar, kenar

mahallelerde yaşayan özellikle fakir erkek tiplerin eğlence anlayışını da ortaya 15 Çalışmanın ‘1.4.3. Osman Cemal Kaygılı’nın Eserleri’ bölümünde bu kitaplardan bahsedilecektir.

Page 47: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

32

koyar. Çağdaşlarının, politik kalem oynattığı bir dönemde o, “ne geçmişe özlem,

ne anı edebiyatı, ne gezi notları, ne edebiyat araştırmaları, ne uygarlık değişiminin

aydınca sorunları” (Nesin 1973: 256) üzerinde durur. O, içinde yaşadığı çevreyi

yazar. Osman Cemal, “toplumun en aşağı çevrelerine inmesine karşılık bunu bir

dâva edebiyatı konusu haline getirmemiş, kendisine yaşama ve yazma yollarını

açan gazetelerin, dergilerin isteklerine uyarak, daha çok halk hayatının eğlenceli,

renkli görüntülerini” (Alangu 1968: 96) okura sunmuştur. Şükran Kurdakul da O.

Cemal’in bürokrasinin asker kanadından geldiği halde, çağdaşı yazarların aksine

İttihat ve Terakki Fırkası’nın denetimindeki düşün ve sanat çevresine girmediğini

söyler (1992: 140).

Yıllarca maddi sıkıntı içinde olan yazar, geçinebilmek için çok yazmış ancak

yazılarını ucuza satmak zorunda kalmıştır. Osman Cemal, halk içinden yetişmiş,

orta halli bir aydın kişi ve kendi sınırları içinde güçlü bir yazar olarak tanımlanır.

O, kaleme aldığı bütün edebî türlerde hep yakından bildiği çevreleri anlatır.

Bundan dolayı, sanatı başka kültürler ve etkiler altında ortaya çıkaran birçok

çağdaşına göre ayrı bir yere sahiptir. “Onun karma bir estetiğin dışında, biraz

itinasız, düzensiz, ama tam anlamıyla halktan gelen bir tarafı vardır…” (Alangu

1968: 97) Yabancı dil bilmemesi bazı araştırmacılara göre bir eksiklikse de bu

onun “özelliğinin bir garantisi sayılabilirdi. Osman Cemal yalnız Osman

Cemal’di.” (Ozansoy 1970: 106)

Eserlerini gözlemci gerçekçilik çizgisinde mizahi yönü ağır basan bir üslupla

kaleme alan Osman Cemal, anlatımında acelecilikten kaynaklanan hatalar yapsa

da kişileri konuşturmadaki yeteneği, onu Türk roman ve hikâyeciliğinde çok

önemli bir yere koyar. Yazarı farklı kılan unsurlarından biri de eserlerine aldığı

kişilerin Türk edebiyatında kalıplaştırılmış kişiler olmaması, bu kişilerin ilk defa

onun eserleriyle edebiyatımıza giriyor olmasıdır.

Page 48: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

33

1. 4. 3. Osman Cemal Kaygılı’nın Eserleri

1. 4. 3. 1. Romanları

Osman Cemal’in roman vadisine girişi (Yüzüncü 1947:12) diğer türlere göre

yenidir. Yazar, yazın hayatına mizahî yazılarla başlamış, röportajlar yapmış,

yüzlerce hikâye, binlerce fıkraya imzasını atmıştır. Diğer edebî türlere göre, uzun

soluklu sayılabilecek roman macerası Osman Cemal için 1935 yılında ancak

başlar. Yazar, vefatına kadar diğer çalışmalarının yanında beş tane roman

yazmıştır. Özellikle tefrika olarak kalmış romanlarının son dönemde basılması

(Akşamcılar 2003, Kovuk Palas’ın Esrarı 2003, Bekri Mustafa 2007), yazarın

roman serüveni üzerinde araştırmacıları yeniden düşünmeye sevketmiştir.

Aşağıda yazarın romanları hakkında kısa bilgi ve eleştirilere yer verilmiştir.

1. 4. 3. 1. 1. Çingeneler

Çingeneler, Osman Cemal’in 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edilmeye

başlayan en tanınmış eseridir. Yazar, romanın önsözünde yaşanmış bir olaydan

yola çıktığını belirtir ve Ahmet Haşim’in çingenelerle ilgili tespitini eleştirir.

Romanda musıkî meraklısı İrfan adlı gencin çingene çadırlarının etrafında

dolaşırken ninni söyleyen bir kadına âşık olması ve çingenelerin eğlencelerine

kendini kaptırıp acı sonunu hazırlaması anlatılmaktadır. Romanın birinci bölümü

yazarın ağzından kaleme alınmış; bir başka ifadeyle ‘ben anlatıcı’ bakış açısı

kullanılmıştır. Diğer bölümler ise anlatıcının ‘mektep ve gençlik arkadaşım’ diye

tanıttığı İrfan’ın anı defteri biçiminde yazılmıştır.

Osman Cemal, bu romanda Topçular’daki evinin çevresinde oturan harmancı

çingenelerle Sulukule ve Ayvansaray’daki çalgıcı ve oyuncu çingenelerin

hayatlarını bütün tafsilatıyla (fal bakmaları, dilenmeleri, dilleri, kavgaları,

düğünleri, evlerdeki ve gezmelerdeki eğlenceleri, çalgıları, şarkıları vb.) ortaya

koyduğu gibi bu hayatın içine girerek ideali peşinde koştuğunu (İrfan’ın opera

yazma isteği) zanneden bir gencin acıklı hayat hikâyesini de gözler önüne serer.

Page 49: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

34

Roman ilk kez 1939 yılında Etiman Kitabevi16 tarafından basılmıştır. Çingeneler

romanı 1942 yılında düzenlenen CHP roman yarışmasında17 dereceye girince

1943 yılında Semih Lütfü Kitabevi tarafından yeniden yayımlanır. Daha sonra

romanın üçüncü baskısını 1970’te Bilgi Yayınevi yapar. Romanın son basımı da

1997’de Toplumsal Dönüşüm Yayınları tarafından yapılır.

Çingeneler romanı hakkında birçok araştırmacı görüş beyan etmiştir. Sait Faik, 23

Haziran 1939’da Vakit gazetesindeki yazısında Çingeneler’i bir ‘şaheser’ olarak

tanımlar (Abasıyanık 1999:124). Nurullah Ataç ise Sait Faik’in Çingeneler’i bir

şaheser sayışına katılmaz, fakat eserin birçok yönden farklı olduğunu, beğenilecek

tarafları olduğunu vurgular (Taner-Bezirci 1973: 75). Türk edebiyatı

araştırmacıları ve eleştirmenleri genel olarak Çingeneler romanını, roman tekniği

bakımından zayıf bulsalar da içindeki malzemenin zenginliği ve farklılığı

konusunda hemfikirdirler. Cevdet Kudret, Çingeneler’i zaman zaman roman

bütünlüğünden çıkan bir röportaj derlemesi olarak görmekte ise de Refik Halit

(Yılda Bir), Salâhattin Enis (Çingeneler) ve Sabahattin Ali’nin (Değirmen) küçük

hikâyeleri dışında çingeneleri anlatan böyle bir eser bulunmadığını kaydeder

(1967: 232-233). Tahir Alangu da Çingeneler’in başarısını şöyle anlatır:

Osman Cemal, Topçular’daki evinin çevresinde oturan çingenelerden başlayarak İstanbul civarındaki göçebe çergelere kadar uzanıyor; dillerine, yaşayışlarına, törelerine kadar inerek edebiyatımızın bu en dikkate değer eserini hazırlıyor. Batı anlayışında roman ölçülerine pek uygun olmamakla, anlatışında, bölümler arasındaki bağlantılarda, kişiler arasındaki ilgilerde, gerçekçi yola uygun sağlam bir yapıya erişememekle beraber, yine de bu roman içinde anlatılanların doğruluğu ve kişilerinin canlılıkları yüzünden büyük bir değer taşımaktadır (Alangu 1968: 98-99).

16 T. Alangu Etiman olarak verir (1968: 95). Osman Cemal’in eserleri üzerinde çalışan M.

Apaydın (2006) ve T. Yıldırım (2004) ise İnkılap Kitabevi olarak vermişlerdir. Oysaki bizim temin ettiğimiz 1939 yılında basılan romanın yayınevi Etiman’dır.

17 Araştırmacıların birçoğu Çingeneler romanının 1939 CHP roman yarışmasında derece aldığını söylese de roman Halide Edip’in Sinekli Bakkal romanının birinci seçildiği 1942 yılında yapılan yarışmada dereceye girmiştir. R. F. Yüzüncü yılı vermez ancak Halide Edip’in birinci olduğu yarışmada derece aldığını söyler. (1947: 13) Osman Cemal Kaygılı ve hikâyeciliği üzerine yapılan en son çalışmada da (Apaydın 2006: 14) hatalı olarak 1939 yılı geçmektedir. Zaten eser 1939 yılında ilk kez basılmış, çok rağbet görmemiş, ancak 1942 yılında aldığı ödülden sonra 1943’te yeniden basılmıştır.

Page 50: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

35

R. F. Yüzüncü de Çingeneler romanını örf ve âdet romanı olarak tanımlarken,

didaktik özelliğinin de unutulmaması gerektiğini söyler. Yüzüncü, ayrıca romanın

uluslararası değerde bir sanat ve bilgi eseri olduğunu vurgular (1947: 13-14). B.

Çelik, Çingeneler’i “Osman Cemal Kaygılı’nın bugün pek benzeri ve sürdürücüsü

kalmamış olan halk yazarlığı ile Batılı anlamda roman yazarlığını buluşturduğu

bir yapıt” olarak değerlendirir (Çelik 1998: 51).

1. 4. 3. 1. 2. Aygır Fatma

Aygır Fatma, Osman Cemal’in en çok beğenilen ikinci romanıdır. Roman, Son

Posta gazetesinde 28 Mart-30 Mayıs tarihleri arasında tefrika edilmiş, 1938’de

Suhulet Kitabevi tarafından basılmıştır (Ünsal 1954: 32). Roman Semih Lütfü

Kitabevi tarafından 194418 yılında yeniden yayımlanmıştır. Bu durumda Osman

Cemal’in tefrika edilen ilk romanı Çingeneler, basılan ilk romanı ise Aygır

Fatma’dır. Kendisi romanı şu düşüncelerle yazmıştır:

Ben o zaman “Aygır Fatma”yı yazarken icabında kadınların ve kızların içinde de babayiğitler çıkabileceğini, iyilik, insanlık, hak, fazilet uğrunda köşede bucakta ne yaman kadınlar, kızlar bulunabileceğini göz ve gönül önünde tutarak “Aygır Fatma” ile bu hususta kendisinden hiç de aşağı kalmayacak olan kızı Zehra’yı romanın en gerçek kahramanları yapmıştım (Ünsal 1954: 32).

Romanda, bir bayram yerinde birbirlerini tanıyıp seven iki çocuğun yıllar sonra

Aygır Fatma adlı bir kadın etrafında devam eden aşklarının çeşitli engeller

yüzünden mutsuzlukla sona erişi konu edilmiştir. Bu romanda ayrıca “yerli

yaşantının renkli ayrıntıları ile halk duygularına bağlı davranışları” (Alangu 1968:

98) bir çocukluk aşkının gelişiminde izlemek mümkündür. “Bu roman, bir erkeğin

iç dünyasını, aşkını, kadınlardan beklentilerini, farklı kadınlara duyduğu farklı

ilgileri dışlaştırması, bu sırada yaşadığı iç gerilimi, insan (bu romanda erkek)

psikolojisini, hiçbir tahlile girmeden olaylarla anlatabilmiş oluşuyla gerçekten de

ilgi çekicidir.” (Çelik 1998: 52) Romandaki malzemeden hareketle okur, ayrıca

dönemin tiyatroları ve turneleri hakkında da görüş sahibi olabilir.

18Aslında roman kapağında basım yılı yazmaz. 1944 yılını kütüphane kayıtlarına dayanarak

söyleyebiliyoruz. Birçok kaynakta romanın ilk baskısı olarak 1944 yılı geçer.

Page 51: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

36

1. 4. 3. 1. 3. Bekri Mustafa

Bekri Mustafa romanı 1944 yılında Semih Lütfü Kitabevi tarafından basılmadan

önce 1941 yılında Son Telgraf gazetesinde tefrika edilmiştir. Roman, IV. Murat

zamanında yaşadığı varsayılan Bekri Mustafa adlı bir kalender meşrep kişinin

başından geçen olayların anlatımına dayanmaktadır. İstanbul’da IV. Murat’ın içki

yasağına rağmen içki tüketmeyi sürdüren Mustafa, aslında hafızdır. Mustafa’nın

güzel bir genç kıza aşkından dolayı mesleği olan yorgancılığı bırakıp kendini

içkiye verdiği bilinmektedir. Zekice esprilerin ve dilden dile dolaşan hayat dersi

sözlerin sahibi bu tarihî kişilik, Osman Cemal’in kaleminde yeniden yaratılmıştır.

Bekri Mustafa, “biyografik roman” (Apaydın 2006: 16) kategorisinde

değerlendirilebilir. Romanda olaylar, tarihi kaynaklara dayanılarak değil, Bekri

Mustafa fıkralarının ard arda dizilmesi suretiyle anlatılır. (Alangu 1968: 98) Bu

durumda, yazarın romanları arasında en zayıf olanı Bekri Mustafa’dır yorumu

yapılabilir. Ancak eser, tuluat atışmaları, yanlış anlamalara dayalı diyaloglar, söz

oyunları, içerdiği mizahî unsurlar açısından dikkate alınması gereken bir eserdir.

“Eser, bize eski İstanbul hayatını, bilhassa sebilcileri, kullukçu denilen zaptiyeleri,

külhanbeylerini, meyhaneleri, batakhaneleri ve oralarda olup bitenleri anlatması

bakımından bir değerdir.” (Ünsal 1954: 73) Kitap 2007 yılında Arma Yayınları

tarafından Eski İstanbul Simalarından Bekri Mustafa adıyla yeniden

yayımlanmıştır.

1. 4. 3. 1. 4. Akşamcılar

1937 yılında Son Telgraf gazetesinde tefrika edilen Akşamcılar, R. F. Yüzüncü ve

T. Alangu’yu referans gösteren kaynakların dışında adına rastlamadığımız bir

eserdir. R. F. Yüzüncü bu tefrikanın bir hatıra olduğunu söyler19 (Yüzüncü 1947:

6). Eserin anı-roman olduğunu söyleyenler de vardır (Özkırımlı 1984: 735). T.

Alangu (1968: 96) ve son dönemde yazarın hikâyeleri üzerinde çalışan M.

Apaydın eseri roman kategorisinde sayar. Hatta M. Apaydın, Akşamcılar’ın

İstanbul’un içki âlemleri üzerine yazılmış belgesel roman niteliği taşıdığını söyler

(2006:17). Romanın önsözünde Osman Cemal şöyle der: 19 R. F. Yüzüncü bu çalışmanın Açıksöz gazetesinde tefrika edildiğini söyler. (1947: 6) Onu

referans gösteren Alangu da aynı yanlış bilgiyi verir (1968: 96).

Page 52: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

37

Ben Akşamcılar diye tutmuş olduğum koskoca defterimde size yalnız birçok içki âlemlerinde yakından görmüş olduğum sahneleri, maceraları bütün teferruatıyla anlatacağım. Artık içkinin iyilik yahut fenalıklarını, fayda yahut zararlarını sizler benim bu yazılarımın arasından görür, bulur, çıkarır ve ona göre hükümlerinizi verirsiniz (Kaygılı 2003: 9).

Roman birkaç tefrika boyunca, ben anlatıcının içkiyle tanışması, içki ile geçen bir

hayata dair anılar şeklinde devam eder. Okur, anlatımdan ve önsözdeki

açıklamadan bu ben anlatıcının O. Cemal olduğunu düşünür. Daha sonra anlatıcı

üçüncü şahsa dönüşürken, içki âlemleri anlatılan kahraman da Turhan olur.

Romanın kurgusuyla ilgili olarak B. Çelik şunları söyler:

Bugünün kurgu oyunlarını, okuru şaşırtmayı seven yazarların yapıtlarındaki kurguları andıran bir kurgusu var bu romanın. Kitabın ilk bölümlerinde anlatıcı, kendi hayatında tanık olduğu akşamcıların bir geçit resmini sunar. Bu arada anlattığı bir hikâyedeki kadınlardan birisi için, “benim Aygır Fatma romanımdaki meşhur kabadayı Aygır Fatma’nın küçük çapta bir örneği sayılırdı” der…Bundan sonra roman Turhan’ın başından geçenlerin anlatılmasıdır. Romanın sonundaysa Turhan’ın tedavi gördüğü sanatoryumda Akşamcılar adlı bir roman yazmakta olduğunu söyleyen yazar, şu cümleyle bitirir romanı: “Turhan’ın bu eseri yakında bitse de okusak.” (Çelik 2004: 8).

Roman içerdiği malzemeyle de dikkati çeker. Osman Cemal, romanda dönemin

tanınmış akşamcılarını, meyhanelerini, mezelerini, diğer içki ve eğlence

mekânlarını anlatırken bu âlemlerde söylenen şiir ve şarkılardan okuru haberdar

eder. Akşamcılar –Eski bir akşamcının defterinden- romanı Tahsin Yıldırım’ın

yayına hazırlamasıyla 2003 yılında Arma Yayınları tarafından ilk kez basılmıştır.

2007 yılında aynı yayınevi romanın ikinci baskısını yapmıştır.

1. 4. 3. 1. 5. Kovuk Palas’ın Esrarı

Osman Cemal’in araştırmacılar tarafından ihmal edilen bir diğer eseri de Kovuk

Palas’ın Esrarı’dır. Çünkü bu roman da 2003 yılında Arma Yayınları20 tarafından

kitaplaştırılmadan önce gazete tefrikası olarak kalmıştır. Son Telgraf gazetesinde,

16 Şubat-30 Mayıs 1942 tarihleri arasında tefrika edilen roman; içkinin, eroin ve

kokain gibi zehirlerin insanı nasıl kendinden geçirdiğini, süflileştirdiğini ve

gençlerin bu yola nasıl ve hangi kanallarla düştüklerini anlatır. Olay örgüsü, 20 Romanın ikinci baskısı aynı yayınevi tarafından 2007 yılında yapılmıştır.

Page 53: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

38

İstanbul’un Sur diplerindeki bir kovukta yaşayan garip bir adamla bir kadının ve

onların misafirlerinin esrar ve içki âlemleri üzerine kurulur. Roman, “edebî

niteliklerinden ziyade İstanbul’un varoşlarında yaşanan hayata ışık tutuşu ve eski

içki ve esrar âlemlerine dair ayrıntıların bulunuşu ile dikkat çeken bir romandır.”

(Apaydın 2006: 16)

15 Şubat 1942’de Son Telgraf gazetesi romanın tefrika edileceğini şöyle ilân eder:

Yarın başlayacak olan yılın bu en acaip, en garip, en tuhaf romanı için romanın muharriri Osman Cemal Kaygılı şöyle diyor: - İşin daha garibi, daha tuhafı şu ki bu romanı yazan ben olduğum halde bu çeşit ve bu tipte bir romanı okuyucularımla birlikte ben de ilk defa okuyacağım! (Kaygılı 2003: Arka kapak).

Yazarın tefrikayı henüz tamamlamadığı, zaman içerisinde tamamlayacağı

sonucunu çıkardığımız bu ilân, yayıncı tarafından reklâm amacıyla da verilmiş

olabilir. Gazetelerde tefrika edilmiş romanlar daha çok para için yazıldıklarından

estetik değer ve edebîlik açısından zayıf görülür. Osman Cemal’in uzun süre

tefrika olarak kalmış bu iki romanı (Akşamcılar, Kovuk Palas’ın Esrarı)

araştırmacılar tarafından da rağbet görmemiştir. B. Çelik, “Bu iki romanı sadece

anlattığı hayatlarla ilgili olarak değerlendirmek haksızlık olacaktır bence. Osman

Cemal’in yazı dilinin ve diyaloglarının hakkını vermemiş oluruz bunu söylersek.”

(Çelik 2003: 8) diyerek romanlara içerdikleri malzeme açısından bakmanın sınırlı

bir bakış açısı olduğunu söyler.

Osman Cemal, sözlü kültürün kimi ögelerini yazılı kültüre aktarmak gibi bir görev

üstlenmiştir. Bu ciddi görevi roman sanatının özellikleriyle yoğurarak

gerçekleştirmiş nadir yazarlardandır. Osman Cemal’in romanlarında malzemenin

ilginç ve benzersiz olması sosyolojik açıdan değerlendirilebilir. Ancak bu

romanlarda ‘yaşantı ile dil’ çok açık bir şekilde birbirine sarılmış ve birbirini

destekler niteliktedir (Çelik 2003: 8).

Page 54: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

39

1. 4. 3. 2. Hikâyeleri

Osman Cemal’in kendini en iyi ifade ettiği ve gösterdiği tür hikâyedir. Ancak son

dönemi bir kenara bırakırsak yazarın bu yönü araştırmacılar tarafından ihmal

edilmiştir.21 Yazarın basılmış on tane hikâye kitabı22, gazete ve dergi köşelerinde

kalmış yüzlerce hikâyesi vardır. Bu on hikâye kitabında sanıldığı üzere birçok

hikâye bir araya getirilmemiştir. Bunların yedi tanesi sadece bir hikâyeden oluşan

kitapçıklardır. Bunların ayrı ayrı basılması ticari kaygıyla açıklanabilir (Apaydın

2006: 20). Yazarın ilk hikâye kitabı Altın Babası 1923 yılında Cihan Biraderler

Matbaası’nda basılır. Yazarın 1938 yılında basılan son hikâyesi Sandalım Geliyor

Varda!’nın dışında diğer hikâyeler 1923-1925 yılları arasında kitaplaştırılmıştır.

Yazarın hikâye kitapları şunlardır:

1. Çuvalcı Şeyhinin Halefi23, Sabah Matbaası, 1923.

2. Altın Babası, Cihan Biraderler Matbaası, 1923.

3. Bir Kış Gecesi, Orhaniye Matbaası, 1923.

4. Çingene Kavgası, Orhaniye Matbaası, 1925.

5. Tekin Olmayan Kedi, Orhaniye Matbaası, 1925.

6. Goncanın İntiharı24, Orhaniye Matbaası, 1925.

21 O. Cemal hakkında ilk çalışmayı hazırlayan R. F. Yüzüncü yazarın, yayımlanan ilk hikâyesi

Çuvalcı Şeyhinin Halefi’den başka hikâyesini anmaz. R. Ünsal da yazarın hikâyelerinin kitap hâlinde basılmadığını söyler. O.Cemal’in Sandalım Geliyor Varda! adlı uzun hikâyesini romanları içinde sayar. (1954: 25, 85) T. Alangu (1968: 95) ve C. Kudret (1967: 227) sadece Eşkıya Güzeli ve Sandalım Geliyor Varda! hikâyelerini verirler. Bunları kaynak alan araştırmacılar da bu iki hikâyeyi gösterir. Ö. Lekesiz (1997: 307) ve M. Kutlu (1982: 233) da yedi hikâyenin adını verirler. Yazarın hikâyeciliği üzerine yapılan en kapsamlı çalışma M. Apaydın’ın çalışmasıdır. (2003) Osman Cemal Kaygılı’nın Hikâyeciliği adını taşıyan bu çalışma Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından 2006’da yeniden basılmıştır. M. Apaydın, yazarın basılmış dokuz hikâye kitabı ile süreli yayınlarda kalmış birçok hikâyesini de bir kitapta toplamıştır. (2005) T. Yıldırım, 2004 yılında yazarın Sandalım Geliyor Varda! hikâyesinin adıyla on altı hikâyesini derler. Bu derlemenin giriş kısmında da yazarın hayatı ve hikâyeciliği üzerine değerlendirmeler yapar.

22 M. Apaydın, yazarın basılmış dokuz hikâye kitabı olduğunu söyler (2006: 20), T.Yıldırım ise Apaydın’ın tespitinin dışında Mahkemede Kaynana Gelin Kavgası (1925) hikâyesini de gösterir (2004: 47).

23 Yazarın 1920 yılında Alay’da yayımlanan ilk hikâyesidir. T. Alangu hikâyenin Alay’ın 5. sayısında (1968: 95), C. Kudret de 5,6,7. sayılarında yayımlandığını söylerler. M. Apaydın, bu iki tespitin yanlış olduğunu belirterek, hikâyenin derginin 7, 8, 9. sayılarında çıktığını ifade eder. Ancak C. Kudretin tespiti doğrudur. Araştırmamız esnasında hikâyenin 7, 14 ve 21 Şubat 1920’de derginin 5, 6 ve 7. sayılarında yayımlandığı görülmüştür.

24 Bu kitapta toplam yedi kısa hikâye yer alır. (Apaydın 2006: 23)

Page 55: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

40

7. Mahkemede Kaynana Gelin Kavgası25, Orhaniye Matbaası, 1925.

8. Eşkıya Güzeli26, Orhaniye Matbaası, 1925.

9. Perili Bostan27, Orhaniye Matbaası, 1925.

10. Sandalım Geliyor Varda28, Çığır Kitabevi, 1938.

Osman Cemal’in gazete ve dergilerde kalmış hikâyelerinden bir kısmını M.

Apaydın yayımlamıştır.29 Yazarın hayatıyla ilgili bilgi verdiğimiz bölümde bu

süreli yayınların adları geçmişti. T. Yıldırım da süreli yayınlardaki hikâyelerin

sadece künyelerini vermiştir. M. Apaydın süreli yayınlardaki yaklaşık seksen

hikâyeyi yayımlarken30 (2005), T. Yıldırım ise yüz yirmi civarında hikâyenin

adını verir. (2004: 48-52) Bu tez kapsamında da yazarın birçok hikâyesi elde

edilmiştir. Buradan, geçimini yazmakla sağlayan Osman Cemal’in aynı anda

birçok yayında yazdığı ve bunların hepsinin tespit ve teminin çok güç olduğu

sonucuna varılabilir. Ancak, M. Apaydın’ın ve T. Yıldırım’ın çalışmalarını Türk

edebiyatı açısından büyük kazanç saymak gerekir.

Yazarın hikâyelerinin ve hikâyeciliğinin değerlendirilmesi adı geçen yayınlarda

yapılmıştır. Burada tekrar değinilmeyecektir.

1. 4. 3. 3. Oyunları

Osman Cemal Kaygılı’nın emekli olduktan sonra yaptığı işlerden biri de

tiyatroculuktur. Yazarın, ortaoyununda kavuklu, pişekar ve zenne rollerinde

bulunduğu, karagöz oynattığı, çok sayıda taklit yapabildiği bilinmektedir. Yazarın

bu kabiliyeti kalemine de yansımış, bazı oyunlar ve revüler yazmıştır. Yazarın

25 M. Apaydın bu hikâye kitabından söz etmez. T. Yıldırım yazarın hikâye kitapları arasında sayar

ve hikâyeyi kitabında yayımlar (2004: 217). 26 Bu kitapta da yedi hikâye vardır (Apaydın 2006: 23). 27 Bu kitapta altı kısa hikâye yer alır. 28 Bu kitapta iki uzun hikâye vardır. Bunlardan biri 1925 yılında basılan Tekin Olmayan Kedi’dir.

Hikâye Lâtin harfleriyle yeniden basılmıştır. 29 M. Apaydın süreli yayınlardaki hikâyelerinin hepsini derlediği iddiasında değildir. (Yaptığımız

telefon görüşmesinden) Nitekim, araştırmalarımız sırasında O. Cemal’in 1934 yılında ‘Hikâyeci’ müstearıyla Karagöz’de; 1935, 1938 ve 1939 yıllarında Kurun ve Vakit gazetelerinde hikâyeleri tespit edilmiştir. M. Apaydın bunlardan bahsetmez. Ayrıca Güleryüz dergisinde de Apaydın’ın tespit ettiklerinin dışında hikâyelere rastlanmıştır.

30 M. Apaydın, çalışmasının bibliyografya kısmında yazarın süreli yayınlardaki hikâyelerini yıllarına göre tasnif etmiş, süreli yayınlardaki hikâyemsi metinleri ile diğer yazılarını da ayrı başlıklar altında vermiştir (2006: 359-366).

Page 56: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

41

basılmış tiyatro eseri üç perdelik bir komedi olan Üfürükçü’31dür. (Kaygısız:

1935) Yazar, piyesin başında üfürük ve üfürükçülük hakkında bilgi verir. “Bunu

seyrederken hem hiddetten, nefretten tüyleriniz diken diken olacak; hem de

gülmekten katılacaksınız.” (Kaygısız 1935: 5) der. Bu oyun, halkevi sahnelerinde

defalarca oynanmıştır. Bazı temsillerinde Osman Cemal de önemli rollerden birini

bizzat oynamıştır (Yüzüncü 1947: 7). R. F. Yüzüncü, yazarın bir de Bana

Benziyor mu? adlı oyunundan bahseder ve bu oyunda da bizzat görev aldığını

söyler (1947: 7).

Osman Cemal, revü türünde de eser vermiştir. Bunlardan biri İstanbul adını taşır.

R. F. Yüzüncü bunu da söz konusu eder ve eserin Muhsin Ertuğrul tarafından

sahneye konulduğu bilgisini verir32 (1947: 7). Yazarın diğer revüsü Papağan

dergisinde yayımlanan Ramazan Revüsü33 dür.

1. 4. 3. 4. Sözlüğü

Osman Cemal Kaygılı’nın 1932 yılında Haber gazetesinde tefrika edilen Argo

Lügati Türkçenin ilk argo sözlükleri arasında yer alır. Yazarın “kendinden sonra

sözlük yapacaklar için küçük bir hat çizdiğini” (Kaygılı 2003: 39) söylemesi

mütevâzı bir tutumdur. Buna karşılık Ferit Devellioğlu (1980), kısmen bu

sözlükten yararlanmışsa da Hulki Aktunç (1990), Ali Püsküllüoğlu (1996), Filiz

Bingölçe (2001) sözlüğe kaynakçalarında yer vermemişlerdir. Bu sözlüklere

oranla küçük hacimli olan Argo Lügati’nde farklı anlamlar verilmiş birçok madde

başı bulunmaktadır. 2002 yılında çıkan Türk Kültüründe Argo adındaki inceleme

kitabında Gülden Sağol, A. Fikri’nin Lugat-ı Garibesi’nden sonra Argo Lügati’ni

Türkçenin ikinci argo sözlüğü sayar (Sağol 2002: 75).

31 Yazarın ‘Kaygısız’ soyadıyla yayımlanan tek eseridir. O. Cemal’in gazete ve dergilerde de bu

soyadını kullandığı tespit edilmiştir. (Kurun: 28 Mart, 11 Mayıs, 6 Haziran 1935, 28 Mart 1938) Yazar Kaygılı ve Kaygısız soyadını birlikte kullanır. Yazara nüfus müdürlüğünce ‘Kaygılı’ soyadı verilmiştir, ancak kanaatimizce o, ara sıra da olsa ‘Kaygısız’ olmayı tercih ettiğinden bu soyadını da kullanmıştır.

32 Bu revüyle ilgili bilgi için Osman Cemal’in Son Telgraf’taki “Revü Modası, Eskiden Oynayan Bazı Revüler” yazısına bakılabilir (15 İkinciteşrin 1942).

33 Osman Cemal, Ramazan Revüsü, Papağan, 21, 24, 31 Mart, 7 Nisan 1926, S.111, 112, 114, 116. (M.Apaydın dördüncü perdenin yer aldığı 116. sayıyı gözden kaçırmıştır.)

Page 57: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

42

Tahsin Yıldırım, 2003 yılında Osman Cemal’in sözlüğünü ilk kez yayımlamıştır.

Selis Kitaplar’dan Argo Lugatı adıyla çıkan çalışmanın başında T. Yıldırım,

argoyu tanımlamış ve argoyla ilgili geniş bir kaynakça vermiştir. Sözlükte

Haber’deki Argo Lugatı tefrikasından sonra Resimli Şark’ta (1933) çıkan Bizde

Argo34 başlığı altındaki argo sözcükler de yer almaktadır. Ayrıca sözlükte, Halk

Tabirleri ve Tekerlemeleri başlığında Mehmet Halil Bayrı’nın İstanbul Argosu ve

Halk Tabirleri (1934) kitabında yer almayan tabir ve tekerlemelere de yer

verilmiştir. 2004 yılında Mehmet Arslan’ın Kitabevi tarafından yayımlanan Argo

Kitabı’nda da Argo Lügati’nden bahsedilmiş, Haber’deki tefrika aynen

verilmiştir.

1. 4. 3. 5. Folklorik Araştırma- İnceleme Kitabı

1. 4. 3. 5. 1. İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri

Osman Cemal’in kurmaca eserlerinin dışında kaleme aldığı bir diğer çalışma da

özellikle halkbilim alanına katkı sağlayan İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan

Şairleri adlı eseridir. Kitap Burhaneddin Basımevi tarafından 1937 yılında

basılmıştır.

Çalışma kitap haline getirilmeden önce 1935 yılında Haber gazetesinde Tulunbacı

Edebiyatı başlığıyla tefrika edilir. Tefrikanın başında çalgılı kahveler hakkında

bilgi ile türlere (mani, semai, koşma, destan, kalenderi, divan, yıldız..) ait örnekler

bulunur. Ayrıca bazı argo tabirlere de yer veren tefrika, basılan kitaba oranla daha

tafsilâtlıdır. Osman Cemal’in bu tefrikaya Tulunbacı Edebiyatı adını vermesinin

nedeni, çalgılı kahvelerin birer tulumbacı koğuşu olması, saz şairlerinin

Tanzimattan sonraki haleflerinin bu koğuşlarda el üstünde tutulması ve semai,

mani vb. türlerin buralarda çalınıp söylenmesidir (Ünsal 1954: 155). Yazar kitabın

başında şu bilgiyi verir:

Tanzimatla beraber Divan Edebiyatı nasıl hararetini kaybetmiş ve daha sonra nasıl durmuşsa, âşık tarzı denilen saz şiiri de yine Tanzimatla birlikte hayli gevşemiş ve biraz daha zaman geçince Tavukpazarındaki âşık kahvelerinden İstanbul’un çalgılı kahve denilen yerlerine sığınarak oralarda aslını muhafaza etmekle beraber

34 Kaygılı, Osman Cemal, Bizde Argo, Resimli Şark, S.33, Eylül 1933.

Page 58: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

43

şeklini az çok değiştirmek suretile 1919-1920 yıllarına kadar devam edebilmek imkânlarını bulmuştur (Kaygılı 1937: 5).

Osman Cemal, kitabında önce âşık tarzından meydan şairlerine ya da âşık

kahvelerinden semai kahvelerine geçiş süreci hakkında bilgi vermiştir. Yazar, bu

kahvelere devam edenlerin çoğunun tulumbacı olduğunu söyler. Daha sonra semai

kahvelerinin semaici ve manicilerini, tulumbacı olup olmadıklarına göre sıralar.

Kitap, bize bu kahvelerde yapılan fasılların sırası, fasıllarda okunan şiirlerin

özellikleri, birçok manici ve destan şairi ile ilgili önemli bilgiler sunar.

İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri, M. Apaydın’ın sunumuyla 2007

yılında Merkez Kitaplar tarafından yeniden basılmıştır. Kitabın başında M.

Apaydın halk kültürü, semai kahveleri ve meydan şairleri üzerine yapılan

çalışmalar ve Osman Cemal Kaygılı ile ilgili geniş bilgi verir ve değerlendirme

yapar. Mustafa Apaydın bu kitapla ilgili şu sonuca varır:

Osman Cemal Kaygılı’nın kitabı, akademik derleme metotlarını kullanmamakla birlikte, eski İstanbul şehir kültürünün çok önemli bir geleneğini başarıyla kayda geçirmiştir. Bu küçük kitap, âşık tarzının İstanbul’da Tanzimat’tan 1920’li yıllara gelinceye kadar ne gibi bir dönüşüm geçirdiğini; bunun bir devam mı yoksa yozlaşma mı olduğunu araştıranlara bugün de kaynaklık edebilecek niteliklere sahiptir (Kaygılı 2007: 31).

Bütün bu tespitler, döneminde hak ettiği yerde bulunmayan Osman Cemal

Kaygılı’nın birçok edebî türde ürün verdiğini, eserlerinin içerdiği malzeme, dil ve

anlatım bakımından çok zengin ve farklı olduğunu kanıtlamaktadır.

1. 4. 3. 5. 2. Köşe Bucak İstanbul

Osman Cemal’in uzun yıllar gazete sayfalarında kalmış önemli bir çalışması da

İstanbul’un en kuytu köşelerine ışık tutan yazı dizisidir. 1931 yılında Yeni Gün

gazetesinde İstanbul’un Köşe Bucağı başlığıyla yayımlanan bu gezi yazıları 2003

yılında Tahsin Yıldırım tarafından kitaplaştırılarak edebiyat dünyasına

kazandırılmıştır. Yeni Gün gazetesinde O. Cemal’in bu yazı dizisine

başlayacağının ilânı şöyle verilir:

Page 59: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

44

İstanbul’da henüz nasıl bir yer olduğunu, orada nasıl bir hayat geçirildiğini bilmediğimiz öyle semtler var ki, pek çoklarımız buraların ismini bir defa bir ilan dolayısıyla ancak gazete sütunlarında görürüz. Meselâ Beyoğlu’nu hemen herkes bilir. Fakat bu herkesin acaba yüzde kaçı Kalyoncu’daki bir akşam manzarasını, Dolapderesi’ndeki bir gece âlemini görmüş, seyretmiş, oradaki maruf İstanbul’un birçok semtlerine, oralardaki gece ve gündüz hayatına, buraların çarşı ve pazarına, buralarda yaşayan kimselere, buraların maruf tiplerine dair gayet canlı gayet renkli ve resimli yazılar neşredecek; bu suretle İstanbul’da henüz birbirini tanımayan muhtelif semtler ile bu semtlerde oturanları çok yakından birbirlerine tanıştıracaktır. Bu yazıları İstanbul’u karış karış ve çok iyi bilen, sonra yalnız İstanbul’u değil, memleketin bütün şive ve lehçelerini çok iyi tanıyan Osman Cemal bey arkadaşımız yazacak ve kendine fotoğraf muhabirimiz refakat edecektir (Yeni Gün Gazetesi, 26 Kanunisani 1931).

Bu yazı dizisiyle yazar, “İstanbul’u mahalleleri, mesireleri, suları, surları, bağları,

bahçeleri, sahilleri, dereleriyle gayet iyi tanımış ve yazılarıyla tanıtmıştır.”

(Yüzüncü 1947: 9) Osman Cemal okuru ayrıca, henüz betonlaşma ve çarpık

kentleşmenin başlamadığı yıllardaki bambaşka bir İstanbul’a götürür (Yıldırım

2003: Arka Kapak). Bu yazılar Köşe Bucak İstanbul adıyla Selis Kitaplar

tarafından ilk kez basılmıştır.

Son dönemde yazar hakkında ve eserleriyle ilgili yapılan çalışmalar, onu “yarı

meçhul”lükten kurtaracak ve Türk edebiyatında hak ettiği yere koyacaktır.

Yazarın el değmemiş birçok fıkra, manzume ve şiiri de titiz araştırmacılar

tarafından gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.

Page 60: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

45

2. İNCELEME

2. 1. Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerinde Sözvarlığı

Sözvarlığını, ‘sözceleme öznesinin etkin olarak kullandığı dilsel ulamların tümü’

olarak tanımlayan D. Günay, sözcükçe (sözlük) ve sözvarlığı terimlerine farklı bir

değerlendirme getirir. D. Günay’a göre sözcükçe açık bir alandır, her yeni birimin

katılmasıyla zenginleşen bir listedir. Sözvarlığı ise sözcükçenin bir sözcede

kullanılan kısmını belirtir. Saussure’ün dil ve söz ayrımından hareketle sözcükçe

dili, sözvarlığı ise söylemi ilgilendirir. Bu durumda sözcükçe toplumsal,

sözvarlığı bireysel bir kullanımdır (2007: 29).

Osman Cemal’in sözvarlığının ortaya konulduğu bu çalışma bir söylem

incelemesidir. Bu incelemede ‘sözvarlığı’ terimi, D. Günay’ın yaptığı

değerlendirmedeki gibi bireysel olanı ilgilendirmektedir.

2. 1. 1. Atasözleri

Toplumun yüzyıllar boyunca geçirdiği deneyim, ortak düşünce ve dünya

görüşüyle şekillenen, genel kural niteliğindeki kısa, yol gösterici ifadeler olan

atasözleri, Osman Cemal Kaygılı’nın sözvarlığı içerisinde önemli bir yer tutar.

Atasözlerini insanlar gelişi güzel, ulu orta kullanmazlar. Atasözleri bir düşünceyi

savunmada, bir olayı veya bir davranışı yorumlamada, eleştirmede kullanılır. Bu

görevle günlük dilde yer alan atasözleri, sözlüklerde ve edebî eserlerde yazılı ilk

ürünlerden itibaren karşımıza çıkarlar. Derleme özelliği taşıyan atasözü

sözlüklerini bir derin dondurucuya benzeten M. Y. Sağlam, atasözlerinin anlam ve

işlevlerinin ancak bir metin ya da söylem içinde çözümlenebileceğini ifade eder.

Belli bir kanımızı pekiştirmek ya da bazı durumlarda fikrimizi doğrudan söylemeye çekindiğimiz için başvurduğumuz ve bu nedenle de J. Raymond’un “social safety valves” (toplumsal emniyet supabı) diye yerinde bir ifadeyle tanımladığı bu sözlerin etrafındaki büyü ne olabilir? Bu gizemi çözmek pek kolay değil, zira atasözlerinin anlamları ve işlevleri, ancak bir metin içinde örülü olarak kullanıldıklarında ya da bir söylem içinde geçtiklerinde ortaya çıkmaktadır. Kısacası; bir atasözleri sözlüğü, içinde yüzlerce, hatta

Page 61: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

46

binlerce atasözünün bozulmadan muhafaza edildiği bir derin dondurucu olmaktan öteye gidemez (Sağlam 2004: 9).

Atasözleri üretilip tüketildikleri sözlü kültür ortamının ürünü olduklarından, yazılı

kültür ortamında üretilip tüketilen yazılı metinlerin sabitliğine sahip değillerdir

(Çobanoğlu 2004: 21). Sözlüklerde bozulmadan yer alan bu dil birlikleri, edebî

eserlerde ve söylemlerde farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Edebî eserlerde

yazarın seçtiği anlatıcı/kahramanların söylemi niteliğindeki atasözleri bazı

değişikliklere uğrayabilir. Bu değişiklik, atasözündeki sözcüklerin yerine

başkalarının geçmesi, sözcük/ses düzeyinde eksiltme ya da ekleme yapılması

şeklinde olur. Ayrıca atasözlerinin değiştirilmez kalıplaşmış yapısı ağızlarda da

farklılık gösterir. Örneğin ‘Keskin sirke kabına zarardır.’ kimi bölgelerde ‘Keskin

sirke küpüne zarar.’; ‘Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.’ sözü de bazı

bölgelerde ‘Aç tavuk düşünde (rüyasında) darı görür.’ şeklinde karşımıza çıkar.

(Aksoy 1988a: 20) Bir başka örnek de ‘Gizli boğaya gelen aşikâr doğar. (Van,

Bölge I)’, ‘Gizli evlenen eşkere doğurur. (Hekimhan/Malatya)’, ‘Gizli işin eşkere

uşağı olur (Gaziantep)’, ‘Gizli öğür alan aşikâre doğurur (buzalar) (Artvin, Ordu,

Isparta dolayları ) şeklinde bölgelere göre değişen bu atasözü olabilir (Aksan

2002: 165).

Osman Cemal’in sözvarlığında belli bir oranda yer alan atasözleri birtakım

farklılıklarla karşımıza çıkar. Bazı atasözlerinde sözcüklerin değiştiği, bazılarında

sözcük/ses düzeyinde ekleme ve eksiltme yapıldığı, bazılarının da sözdiziminde

sapmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu farklı kullanımlar, M. Y. Sağlam’ın

atasözleri üzerine yaptığı tasnife (2004: 62) uygun olarak aşağıdaki gibi

düzenlenmiştir.

1. Yerine Geçirme

Bu örneklerde, atasözünü oluşturan ögelerden bir veya bir kaçının başka ögelerle

yer değiştirmesi söz konusudur.∗

∗ Örnek cümlelerden ilki bu çalışmada kaynak olarak kullanılan Ömer Asım Aksoy (1988)’dan alınmıştır.

Page 62: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

47

Açma sırrını dostuna (dostunun dostu vardır) o da söyler dostuna.

“Arif isen sakla sırrın deme asla dostuna

Belki dostun dostu vardır, o da söyler dostuna!” (BM, s.51)

Anasına bak kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak bezini al.

“Astarına bak bezini, anasına bak, kızını al!” (KPE, s.13)

Haydan gelen huya gider. (selden gelen suya gider)

“Desene ki bunlar böyle haydan kazanıp huya sarfederler.” (Ç, s.183)

İki gönül bir olursa (olunca) samanlık seyran olur.

“İki gönül bir olunca ayıramaz padişah!” (AF, s. 115)

Merhametten maraz doğar.

“Tevekkeli dememişler: İyilikten kemlik hasıl olur! diiye” (AF, s. 114)

Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır (kaçar), ya zurnacıya.

“Malûm a, kızı kendi keyfine bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya!...”

(AF, s.129)

Yaş yetmiş iş bitmiş.

“…bizde yaş altmış, iş bitmiş, ne diş kalmış, ne miş…” (A, s.85)

2. Ekleme

Bu tür örneklerde, atasözüne ilâve yapılmaktadır. Bu ilâveler ses, sözcük ya da

sözcük grubu boyutunda olabilir.

Düşmez kalkmaz bir Allah.

“Desene ki bu dünyada düşmez kalkmaz bir Allahmış!” (A, s.276)

Page 63: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

48

Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek.

“Hey felek, yandı yürek, kimine kavun yedirir, kimine de benim gibi halis kelek!”

(A, s. 107)

Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe.

“Hani hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe tanışır diye buna derler işte!”

(A, s. 274)

Yaş yetmiş iş bitmiş.

“…bizde yaş altmış, iş bitmiş, ne diş kalmış, ne miş…” (A, s.85)

3. Eksiltme

Burada eklemede yapılan işlemin tersi söz konusudur. Atasözünün asıl biçimini

oluşturan ögelerden bir veya birkaçı eksiltilmekte ve yerlerine yeni ögeler

gelmemektedir.

Hazıra dağlar dayanmaz.

“Hazıra dağ dayanmaz.” (Ç, s.230)

4. Yer Değiştirim

Atasözünü oluşturan ögelerin sadece cümle içindeki sırasının değişmesi söz

konusudur.

Anasına bak kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak bezini al.

“Astarına bak bezini, anasına bak, kızını al!” (KPE, s.13)

Görünen köy kılavuz istemez.

“Bilmem amma, görünen köy istemez kılavuz.” (Ç, s.112)

5. Atasözlerini Soruya Bağlama

Bu örneklerde atasözleri soru bağlamı içinde verilmektedir.

Page 64: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

49

Güneşe kar sele kütük dayanmaz.35

“Fakat güneşe kar, sele kütük dayanır mı?” (A, s.81)

Tilkinin dönüp (gezip, dolaşıp) yine geleceği yer kürkçü dükkanıdır.

“Tilkinin dönüp dolaşıp yine geleceği yer nasıl kürkçü dükkanı ise yedi sekiz

aylık bir bahar, yaz ve sonbahar ayrılığından sonra…” (A, s. 238)

Yiğidin malı meydandadır.

“Yiğidin malı nasıl aşikar ise burada herkes aşikar ve apaçıktır.” (KPE, s.38)

Kaygılı’nın eserlerindeki kahramanlar duygu ve düşüncelerini aktarmada “hazır

akıl” (Hatiboğlu 1982: 182) niteliğindeki atasözlerini kullanırlar. Kahramanlar,

mesajlarını kısa yoldan ulaştırmak, soyut kavram ve ifadeleri somutlaştırıp kolay

anlaşılmak için atasözlerine başvururlar. Ayrıca kahramanlar bir davranışı

yorumlamak ya da eleştirmek için de atasözlerini tercih ederler. Bu atasözlerinden

bazıları kaynak olarak kullandığımız Ömer Asım Aksoy’un sözlüğünde yer almaz.

‘Güneşe kar sele kütük dayanmaz.’, ‘Şeytan girse içeriye, pabuçsuz geri

kaçar.’, ‘Tilki isen işin ayna, değilsen kumda oyna.’ atasözleri bunlardandır.

M. Y. Sağlam, Cumhuriyet Dönemi Türk romanlarında atasözü kullanımıyla ilgili

yapmış olduğu çalışmada (2004), kahramanlarının eğitim düzeylerinin düşük

olduğu ve alt sosyal katmanlardan geldiği yapıtlardaki atasözü kullanımının,

kahramanların eğitim düzeylerinin yüksek olduğu ve üst sosyal katmanlardan

geldiği yapıtlardaki atasözü kullanımından açık bir şekilde daha yüksek olduğunu

tespit etmiştir. M.Y. Sağlam, yaptığı bu araştırmanın “fazla eğitim görmemiş

insanlar atasözlerine az çok düşünme zahmetinden kurtulmak için başvururlar;

oysaki eğitim görmüş insanlar düşüncelerini daha ziyade bizzat kendileri ifade

etme yeteneğine sahiptirler.” savını doğruladığını belirtir (2004: 59).

35 Bu atasözü çalışmada kaynak olarak kullanılan Ö. A. Aksoy’un sözlüğünde yer almaz. Bu söze taranan diğer atasözleri sözlüklerinde de rastlanılmamıştır.

Page 65: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

50

Romanlardaki atasözü sayılarını tespit ederek bu sonuca ulaşan Sağlam, ilgi çekici

bulgular elde etmiştir. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa), Dönüş

(Cengiz Dağcı), Yeni Hayat (Orhan Pamuk) romanlarında hiç atasözü

kullanılmamışken, Yılanların Öcü (Fakir Baykurt) romanında 14, Karadeniz’in

Kıyıcığında (Rıfat Ilgaz) romanında 15, Fikrimin İnce Gülü (Adalet Ağaoğlu)

romanında da 10 tane atasözü yer almaktadır. (Sağlam 2004: 48-58) Buradan

hareketle Osman Cemal’in sözvarlığındaki atasözlerinin tespiti eserlerinin

genelini kapsamaktadır. Ancak aşağıdaki örnekler de bir seçimin sonucudur.

Çalışmamız istatistikî bir çalışma olmadığından bütün veriler burada

bulunmamaktadır. Ancak M. Y. Sağlam’ın tespitine paralel olarak Osman

Cemal’in, söylemlerinde atasözlerine yer veren kahramanları için, çoğunlukla

eğitim görmemiş ve alt sosyal katmandan gelen kişiler olduğu değerlendirilmesi

yapılabilir.

Aşağıda Osman Cemal’in sözvarlığındaki atasözlerinin bazıları bağlamlarıyla

verilmiştir. Atasözlerin yazımında, önce kaynak olarak kullanılan Ö. A. Aksoy’un

sözlüğündeki biçim verilmiş, tanık cümleler sonra yazılmıştır. Atasözlerinin

geçtikleri metinler de kısaltılarak sayfa numaralarıyla birlikte verilmiştir. Bu

gösterim şekli, her sözvarlığı ögesi için standart biçim olarak benimsenmiştir.

Açma sırrını dostuna (dostunun dostu vardır) o da söyler dostuna.

“Arif isen sakla sırrın deme asla dostuna

Belki dostun dostu vardır, o da söyler dostuna!” (BM, s.51)

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.

“Ne ise açtırma kutuyu, söyletme kötüyü!” (KPE, s.11)

Arayan Mevlasını da bulur, belasını da.

“Hasan artık bulmuştu mevlâsını! (AF, s.52)

“Menşur kelâmdır: Arıyan mevlâsını da bulur, belâsını da!..” (Ç, s.77)

“Bu aldı artık Mevlâsını!” (BM, s.19)

Page 66: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

51

Anasına bak kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak bezini al.

“Canım, meşhur bir söz vardır hani: Astarına bak bezini, anasına bak, kızını

al!” (KPE, s.13)

Başa gelen çekilir.

“Ne yapalım? Başa gelen çekilir hemşireciğim, kısmetimizde ne varsa

kaşığımızda o çıkar.” (AF, s.113)

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

“Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşurmuş...” (AF, s. 98)

“Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur!” (A, s.275)

Denizdeki balığın(pazarı) pazarlığı olmaz.

“İyi amma hanım kızım bilirsiniz ki, denizde balıkla pazarlık olmaz.”

(AF, s.129)

Düşmez kalkmaz bir Allah.

“Desene ki bu dünyada düşmez kalkmaz bir Allahmış!” (A, s.276)

Elin ağzı torba değil ki büzesin.

“Ee, derler mi derler, birader, derler mi derler! Elin ağzı torba değil ki büzesin!”

(AF, s. 123)

Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek.

“Hey felek, yandı yürek, kimine kavun yedirir, kimine de benim gibi halis

kelek!” (A, s. 107)

“…hey gidi felek hey! Kimine kavun yedirir, kimine kelek hey!” (BM, s.69)

Görünen köy kılavuz istemez.

“Bilmem amma, görünen köy istemez kılavuz.” (Ç, s.112)

Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.

“Elbette tanıyamazsınız, çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş...”

(AF, s.60)

Page 67: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

52

Güneşe kar sele kütük dayanmaz.

“Fakat güneşe kar, sele kütük dayanır mı?” (A, s.81)

Haydan gelen huya gider. (selden gelen suya gider)

“Desene ki bunlar böyle haydan kazanıp huya sarfederler.” (Ç, s.183)

“…dediğiniz gibi haydan kazandıklarını huya harcamasalar, şimdi bunların

her biri…” (Ç, s.184)

Hazıra dağlar dayanmaz.

“Hazıra dağ dayanmaz.” (Ç, s.230)

Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe.

“Hani hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe tanışır diye buna derler

işte!” (A, s. 274)

İki gönül bir olursa (olunca) samanlık seyran olur.

“İki gönül bir olunca ayıramaz padişah!” (AF, s. 115)

Merhametten maraz doğar.

“Tevekkeli dememişler: İyilikten kemlik hasıl olur! Diye” (AF, s. 114)

Kalptan kalbe (gönülden gönüle) yol vardır.

“Ancak kalpten kalbe yol olduğunu unutmayalım.” (Ç, s.6)

Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar.

“Ne yapalım? Başa gelen çekilir hemşireciğim, kısmetimizde ne varsa

kaşığımızda o çıkar.” (AF, s. 113)

Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır (kaçar), ya zurnacıya.

“Malûm a, kızı kendi keyfine bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya!...”

(AF, s.129)

Page 68: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

53

Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

“…koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi dedikleri gibi

ben de şimdi Nazlının bulunmadığı bu yerde Gülizarla dertleşiyorum.” (Ç, s.135)

Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur.

“ ‘Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş’ derler ise biz de kocadık,

köpeklerin maskarası olduk.” (A, s.99)

Meyhaneciden şahit istemişler (sormuşlar) bozacıyı (mezeciyi) göstermiş.

“Meyhaneciden şahit istemişler, bozacıyı göstermiş!” (Ç, s. 72)

Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.

“Haydiyin bakalım, misafir umduğunu yemez, bulduğunu yermiş...” (AF, s. 93)

“Velâkin, dedi, menşur kelâmdır: Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.”

(Ç, s. 48)

Öfkeyle kalkan zararla(ziyanla) oturur.

“Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur.” (AF, s. 114)

Pilavdan dönen kaşığın sapı (dönenin kaşığı) kırılsın.

“De göreyim ne diyeceksin, pilaftan dönenin kaşığı kırılsın!” (A, s. 100)

Şeytan girse içeriye, pabuçsuz geri kaçar!

“- Şeytan girse içeriye, pabuçsuz geri kaçar!” (A, s.28)

Tilki isen işin ayna, değilsen kumda oyna.

“Bu zamanda tilki isen işin ayna, değilsen kumda oyna!” (KPE, s.34)

Tilkinin dönüp (gezip, dolaşıp) yine geleceği yer kürkçü dükkanıdır.

“Tilkinin dönüp dolaşıp yine geleceği yer nasıl kürkçü dükkanı ise yedi sekiz

aylık bir bahar, yaz ve sonbahar ayrılığından sonra…” (A, s. 238)

Page 69: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

54

Ummadığın taş baş yarar.

“Bilinmez, bazen en ummadığın taş baş yarar!” (A, s.50)

Vermeyince Mabut ne yapsın Mahmut.

”Hani vermeyince Mabut neylesin Mahmut dedikleri gibi kaderde kısmette

olmayınca olmuyor işte!” (KPE, s.157)

Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

“Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış dedikleri gibi, şimdi ben burada…”

(KPE, s.143)

Yaş yetmiş iş bitmiş.

“(Dişlerini göstererek) bizde yaş altmış, iş bitmiş, ne diş kalmış, ne miş…”

(A, s.85)

Yiğidin malı meydandadır.

“Yiğidin malı nasıl aşikar ise burada herkes aşikar ve apaçıktır.” (KPE, s.38)

Zararın neresinden dönülse kârdır.

“Zararın neresinden dönülürse kârdır.” (Ç, s.233)

Zurnada peşrev olmaz.

“Çingenenin zurnasında peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına!” (Ç, s.107)

“Zurnada peşrev olmaz, artık neye başlarsam bahtına!” (BM, s.48)

2. 1. 2. Deyimler

Anlatımı güçlendirici etkisi olan deyimler, Osman Cemal’in eserlerindeki

sözvarlığının önemli bir bölümünü oluşturur. Deyimler, Osman Cemal’in

eserlerinde yer alan kahramanların dünya görüşü, olay ve durumlar karşısında

gösterdikleri tepkiler, onların yaşam biçimi, çevre koşulları, gelenek, görenek,

inançları ve düşünme biçimleri hakkında ipuçları verir. Osman Cemal,

eserlerindeki kahramanların içinde bulundukları koşulları, duygu ve düşünce

Page 70: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

55

dünyalarını okura en açık ve kısa yoldan aktarabilmek için, deyimlerin

somutlaştırma özelliğinden en iyi şekilde yararlanmıştır.

Deyimler, ayrıca kullanıldıkları bağlamla ilgili imge oluşturma işlevi de

üstlenirler. Örneğin, Osman Cemal’in kahramanlarının birçoğu içki âlemlerine ve

eğlenceye düşkün kişilerdir. Osman Cemal’in eserlerinde, okurun zihninde

oluşması beklenen ‘sarhoş, kalender meşrep’ bir kahraman imgesi de “kafayı

çekmek, kafayı tütsülemek, kör kandil, küpleri devirmek” gibi deyimlerin

kullanılmasıyla gerçekleşir.

Osman Cemal’in eserlerinde deyimler, kahramanlar kadar anlatıcı tarafından da

kullanılmaktadır. Oysa tespit edilen atasözlerinin kahramanlar tarafından

söylendiği görülmektedir. “...Sıdıka hanımın da gitgide müstakbel gelininin bu

teklifine aklı yatıyor gibi idi.” (AF, s.192) cümlesinde ‘aklı yatmak’ deyimi

anlatıcı tarafından kullanılırken, “Buna benim de pek aklım yatmıyor değil…”

(Ç, s.141) cümlesinde aynı deyim kahramanlardan biri tarafından söylenir.

“Adela’nın şimdi buralarda bir evde dört gözle beni beklediğine bir yemin et!..”

(A, s.160) cümlesinde geçen ‘dört gözle beklemek’ deyimi kahramanlardan biri

tarafından söylenirken, “…kadın tarafından verilecek hücum işaretini dört gözle

bekliyorlardı.” (BM, s.36) cümlesinde ise anlatıcı tarafından kullanılır.

Osman Cemal’in eserlerindeki deyimlerin bir kısmı kaynak olarak belirlediğimiz

Ö. A. Aksoy’un sözlüğünde yer almamaktadır. “abdest vermek, acabası Recep

ağası yok, baştan atmak, canına susamak, falso yapmak, fiyakasını bozmak,

huyunu suyunu bilmek, laf lafı açmak, söz vurmak, yola dökülmek, yüreği

açılmak vb.” deyimler bunlardandır. Kaygılı’nın sözvarlığındaki bazı deyimlerin

ise argodan ortak dilin sözvarlığına geçmiş deyimler olduğu tespit edilmiştir.

“abayı yakmak, alesta durmak vb.” bu tür deyimlerdendir.

Deyimler, anonim ürünlerdir, ancak bunların da ilk söyleyenleri vardır. Halk

tarafından kullanıldıkça bazı değişikliklere maruz kalmış ve zamanla “kökleşmiş,

kemikleşmiş ve basma kalıp bir hâl” almışlardır (Özön 1945: XXIX). Bu

Page 71: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

56

bakımdan deyimlerin “söz dizimi bozulamaz ve bir deyimin sözcükleri değiştirilip

yerlerine –aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamaz.” (Aksoy 1988: 38)

Bu değişmez kalıplaşmışlığa rağmen bir deyim, söz içinde çekime girebilir.

Örneğin ‘göz kulak ol-’ deyimi, “Kardeşine göz kulak oldu.”, “Komşunun

kedisine göz kulak oldum.”, “Biz gelene kadar eve göz kulak olsa.” cümlelerinde

olduğu gibi farklı biçimlere girer. Deyimlerin ağızlardaki kullanımından

kaynaklanan farklılıklar da vardır. Hatta bazı deyimler birkaç şekilde karşımıza

çıkar. Örneğin, standart dildeki ‘yangına körükle gitmek’ deyimi; Çorum’da

‘alafa yonga ile seğirtmek’, Ordu-Akkuş’ta ‘yangına çıra ile koşmak’ şekillerinde

görülür. Benzer durum ‘Sultanahmet’te dilenip Ayasofya’da sadaka vermek’

deyimi için de söz konusudur. Gaziantep ağzında bu deyim ‘Arasa’da dilenip

Uzunçarşı’da sadaka vermek’ şeklinde karşımıza çıkar (Aksan 2002: 124).

Bunlara ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle (işit, anla).’, ‘çenesi düşük

(çenesi çürük)’, göz ucuyla (göz kuyruğuyla)’ deyimlerini de ekleyebiliriz (Aksoy

1988b: 45).

Osman Cemal Kaygılı, eserlerinde sıklıkla yer verdiği deyimleri çok kıvrak bir

şekilde kullanmıştır. Deyimlerin o değişmez kalıplaşmış yapılarına aykırı bir

tutum izlemiştir. Bazı deyimlerde sözcüklerin değiştiği, bazılarında sözcük/ses

düzeyinde ekleme ve eksiltme yapıldığı, bazılarının da sözdiziminde sapmalar

olduğu tespit edilmiştir. M. Y. Sağlam’ın atasözleriyle ilgili çalışmasındaki tasnifi

(2004: 62) esas alınarak Kaygılı’nın sözvarlığındaki deyimler aşağıdaki gibi

değerlendirilmiştir.

1. Yerine Geçirme

Bu örneklerde, deyimi oluşturan ögelerden bir veya bir kaçının başka ögelerle yer

değiştirmesi söz konusudur.∗

∗ Örnek deyimlerden ilki bu çalışmada kaynak olarak kullanılan Ömer Asım Aksoy (1988)’dan

alınmıştır.

Page 72: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

57

ağzına bir parmak bal çalmak36

“O vakit mahallede herkesin ağzına bir parmak bal oluruz!” (AF, s.67)

ağzında bakla ıslanmamak37

“Herifin ağzında bir bakla var…” (Ç, s.17)

ağzından çıkanı kulağı işitmemek

“Senin de ne söylediğini kulağın işitiyor mu bunak? (AF, s.100)

ahrette on parmağı yakasında olmak

“…yoksa yarın ahrette beş parmağım yakandadır!” (BM, s.36)

ar damarı çatlamış

“…onun namus damarı çatladı mıydı, artık ne kadar cesur, kabadayı olursa olsun

ondan korkulmaz.” (BM, s. 101)

ayağını denk almak38

“…sana abayı yakacak, onun için ayağını tetik al! diyor.” (Ç, s.16)

bir kulağından girip bir (öbür) kulağından çıkmak

“…suylediklerinin hepsi, benim bir kulağımdan girdi, uteki39 kulağımdan çıktı.”

(BM, s.52)

Bundan iyisi can sağlığı

“Bundan âlâsı can sağlığı be hemşehrim!” (Ç, s.27)

çayı görmeden paçaları sıvamak

“Dur bakalım yahu, dereyi görmeden paçalarını sıvama…” (BM, s.78)

36Deyim, “Kızın ağzına bir iki parmak bal daha çaldıktan sonra…” (Ç, s.159) şeklinde de

tespit edilmiştir. 37 Deyim, “Böylesinin ağzında bakla da ıslanmaz.” (AF, s.67) şeklinde de tespit edilmiştir. 38 Deyim, “İşte onun için sana bugünlerde ayağını biraz denk al..” (AF, s. 70)biçiminde de

görülür. 39 Kahramanın ağız özelliğine uygun olarak ses değişimi söz konusudur.

Page 73: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

58

dilini eşek arısı soksun

“Hay dilini balarısı soksun senin, glikoz değil canım Kini Kos, Kini Kos!”

(KPE, s.12)

dört başı mamur

“Turhan tam anlamıyla okka dört yüz dirhem ve dört başı bayındır genç bir

akşamcı olmuştu.” (A, s. 106)

gözünde tütmek

“İçli, mahzun, durgun kadın, bu soluk, baygın sonbahar günlerinde gönlümde öyle

tütüyor ki…” (Ç, s.134)

kalbini(gönlünü, hatırını) kırmak

“Kırdıksa yüreciğinizi40, bağışlayın bizim kusurumuzu küylülüğümüze…”

(Ç, s.208)

2. Ekleme

Bu tür örneklerde, deyime ilâve yapılmaktadır. Bu ilâveler ses, sözcük ya da

sözcük grubu boyutunda olabilir.

ağzını bıçak açmamak

“Direktör akşamdan kendisine üç dört tek yuvarlattığı halde, Hasan’ın ağzını bu

akşam bıçaklar açmıyordu.” (AF, s.214)

altından Çapanoğlu çıkmak41

“Allah vere de alt tarafı çapanoğlu çıkmasa!” (A, s.51)

anasından emdiği süt burnundan gelmek

“…zavallıların analarından emmiş oldukları süt o gece fitil fitil burunlarından

geldi.” (A, s.261)

40 Sözcük kahramanın söyleyişine göre farklı bir ek almıştır. 41 Deyimin eksiltili biçimine de rastlanmıştır: “Eğer Çapanoğlu çıkmazsa ne âlâ!” (BM, s.148)

Page 74: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

59

bin dereden su getirmek

“Akman ağa, bir hayli nazlandı, binbir dereden bir hayli su getirdi.” (Ç, s. 50)

boyu devrilesi

“Hay edemez ola idi, hay vaktiyle boyu posu devrile idi, boynu altında kala idi.”

(KPE, s.11)

damdan düşer gibi

“…damdan sapsız balta düşer gibi paldır güldür savurduğu bu sorguya ciddi bir

tavırla şu karşılığı yapıştırdım:” (Ç, s. 70)

iki gözü iki çeşme

“...iki gözü iki çeşme ağlıyarak boynuma sarıldı, bana hemşire dedi..” (AF,s. 218)

3. Eksiltme

Burada eklemede yapılan işlemin tersi söz konusudur. Deyimin asıl biçimini

oluşturan ögelerden bir veya birkaçı eksiltilmekte ve yerlerine yeni ögeler

gelmemektedir.

allak bullak olmak (etmek)

“Zihnim allak bullak bir halde, ne söyliyeceğimi, ne konuşacağımı şaşırmış öylece

duruyordum.” (KPE, s.128)

Anlaşıldı Vehbinin kerrakesi!42

“İşte böyle Vehbi’nin kerrakesi bey bilâder! (AF, s. 119)

Arap saçına dönmek

“Arapsaçı gibi biraz karışık bu iş.” (BM, s. 94)

42 Deyim, “Huuuuuu! Dedi, şimdi anlaşıldı Vehbinin kerrakesi!” (A, s. 127) biçiminde de tespit

edilmiştir.

Page 75: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

60

başı boş bırakmak (kalmak)

“…çingenelerin başı boş, kır, bayır hayatlarını yakından göreyim derken işi

ilerletmiş…” (Ç, s. 73)

sözünü balla kestim

“Fatma, kadının sözünü kesti:” (AF, s. 110)

süt liman olmak

“Olacak gene günleriniz eskisi gibi süt limanlık…” (Ç, s.262)

vurdum duymaz Kör Ayvaz

“On dakika sonra kadın bizim biraz da vurdum duymaz olan genç Turhan’ı tekrar

ikaz etti.” (A, s. 75)

4. Yer Değiştirim

Deyimi oluşturan ögelerin sadece cümle içindeki sırasının değişmesi söz

konusudur.

ağzından kaçırmak

“Evet, kendisi kaçırdı bana ağzından!” (Ç, s.59)

ağzını açıp gözünü yummak

“...kadın, kaçan haşarı ile arkadaşlarına karşı artık açtı ağzını, yumdu gözünü:

(AF, s.26)

ağzını topla

“Efendi aga, topla ağzını, işitsin kulakların ağzından çıkanı!.” (Ç, s.109)

ağzının tadı kaçmak (bozulmak)

“…bu sefer de orada kaçar ağzımızın tadı!..” (Ç, s.124)

Page 76: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

61

alnı açık, yüzü ak

“Fakat benim yüzüm, bu civar karılarının çoğundan daha ak, alnım daha çok açık,

vicdanım daha çok temizdir.” (AF,s. 110)

boynu altında kalsın

“Kalsın boynu altında Etemin…Benim Etemle alışverişim yok…” (Ç, s.158)

çenesini tutmak

“Bırağasın çingeneliği şinci, tutasın çeneni!” (Ç, s. 75)

el pençe divan durmak

“…sırım gibi herif, araba yürürken karşımda divan durur gibi elpençe duruyor..”

(Ç, s.54)

gönül kaptırmak

“…bu kadın ezkaza ilen kaptırdı mı herhangi birine gönülcüğünü, artık tutasın

kelin perçeminden!..” (Ç, s.111)

hangi rüzgar attı?

“…nasıl oldu da bu ahşaminan buraya düştünüz, hangi rüzgardır ki sizi attı buraya

böyle? (A, s.97)

5. Deyimleri Soruya Bağlama

Bu örneklerde deyimler soru bağlamı içinde verilmektedir.

ağzından çıkanı kulağı işitmemek

“…bu kadar kadına karşı ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu?” (AF, s.28)

ayak basmak

“Allah etmeye…O Gâvur Etem ile hınzır karısı oradayken ben oraya ayak basar

mıyım artık!..” (Ç, s.124)

Page 77: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

62

dilini tutmak

“Sen, o dilini tutacak mısın, yoksa tutturayım mı?” (Ç, s.154)

kül yutmamak

“Domuz karı bize de mi kül yutturacaksın?” (A, s.266)

Türkçe sözvarlığının yeni kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol oynayan okuma

alışkanlığı günümüzde azalmış bulunmaktadır. Aksan, bunun önüne ancak, deyim

varlığı açısından zengin eserler kaleme alan Hüseyin Rahmi, Refik Halit Karay,

Osman Cemal Kaygılı, Aka Gündüz gibi yazarların okunmasının teşvik

edilmesiyle geçilebileceğini söyler (Aksan 2002: 113). Osman Cemal’e ait

aşağıda sunulan deyim varlığı bu savı kanıtlar niteliktedir.

Deyimlerin yazımında, önce kaynak olarak kullanılan Ö. A. Aksoy’un

sözlüğündeki biçim verilmiş, tanık cümleler sonra yazılmıştır. Bunun yanında O.

C. Kaygılı’nın deyimi farklı kullandığı biçimler de parantez içinde madde başının

yanına yazılmıştır: ağzına bir parmak bal çalmak ( ağza bir parmak bal olmak)

gibi. Ancak ağzının tadı kaçmak (bozulmak) biçiminde koyu yazılmış parantez

içindeki ifadeler Ö. Asım Aksoy’a aittir. Sadece Osman Cemal’de bulunan

deyimler de sağlık almak şeklinde yazılmıştır.

abayı yakmak

“Senin anlıyacağın, Salâhattin kıza abayı yaktı..” (AF, s. 76)

“Asıl niyeti ise bozuktur, yani yakmıştır abacığını bizim kadın veya kızlardan

herhangi birine…” (Ç, s.60)

abdest vermek

“O kopuklara verdiğim abdest artık kıyamete kadar yeter.” (AF, s.101)

acabası Recep ağası yok

“Acabası, Recep ağası yok işin.” (BM, s. 5)

Page 78: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

63

açtı ağzını yumdu gözünü

“…dertleşelim diye boynuna sarıldıktan sonra artık açtı ağzını, yumdu

gözünü…” (KPE, s.94)

adam kıtlığında (yokluğunda)

“Adam kıtlığında…Nasılsa…Bu işe girmiş bulunduk…” (BM, s.38)

adam olmak

“…bundan sonra adam ol da ele güne karşı beni mahçup çıkarma!”

(BM, s.114)

adam sen de!

“Adam sen de, daha gencim, dincim, elim ayağım tutuyor…” (Ç, s.162)

ağız yapmak

“...Mediha için nasıl yanıp yakılıyordu, bugün ise bize ne ağızlar yapıyor!”

(AF, s.147)

ağzına bir parmak bal çalmak ( ağza bir parmak bal olmak)

“Kızın ağzına bir iki parmak bal daha çaldıktan sonra…” (Ç, s.159)

“O vakit mahallede herkesin ağzına bir parmak bal oluruz!” (AF, s.67)

ağzı açık kalmak

“Ağacın altına yıldırım gibi yetişen köpeğin şimdi ağzı açık kalmıştı.”(AF, s.143)

ağzı burnu dağılmak

“Sen şimdi buradan ağzın burnun dağılmadan cızdam eder misin, yoksa?...”

(AF, s. 84)

ağzı kulaklarına varmak

“Beriki ağzı kulaklarına vararak Kadıköyü iskelesi merdiveninin başına

dikilir.” (A, s.219)

Page 79: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

64

“...öyle beğendi ki artık bunu yazabildiğinden dolayı sevincinden ağzı

kulaklarına varıyordu.” (AF, s.54)

“Şoparın sevinçten ağzı kulaklarına vararak ellerini havaya doğru açtı.”

(Ç, s.33)

ağzına almak

“…herif bir daha senin ismini ağzına almamak için yedi ceddine tövbe eder.”

(Ç, s.160)

“Bu ağza alınmaz söz üzerine karşıdakiler birden alevlendiler ve avazları çıktığı

kadar bağırarak teflerini…” (Ç, s.166)

ağzında bakla ıslanmamak ( ağzında bir bakla var)

“Böylesinin ağzında bakla da ıslanmaz.” (AF, s.67)

“Herifin ağzında bir bakla var, sen kendisi ile biraz konuşunca ne demek

istediğini iyice anlarsın!” (Ç, s.17)

ağzında tüy bitmek

“…demekten artık arabacı Akman babanın ağzında tüy bitmişti.” (Ç, s.58)

ağzından çıkanı kulağı işitmemek

“…halbuki senin ağzından çıkanı kulağın işitmiyor; böyle sözler burada yakışık

alır mı hiç?” (A, s. 105)

“Ulan, itoğlu it, bu kadar çoluğa çocuğa, bu kadar kadına karşı ağzından çıkanı

kulağın işitiyor mu?” (AF, s.28)

“Efendi aga, topla ağzını, işitsin kulakların ağzından çıkanı!.” (Ç, s.109)

ağzından girip burnundan çıkmak

“…yine lâfı çok tatlı tarafından açarak ağzımdan girdi, burnumdan çıktı..”

(Ç, s.135)

“…Turhan’ın ağzından girip burnundan çıktıktan sonra gidip o gazinoda

içmekte olan o delikanlıyı da oraya getirip…” (A, s.193)

Page 80: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

65

ağzından kaçırmak

“Evet, kendisi kaçırdı bana ağzından!” (Ç, s.59)

“…ben o gece bu herifle konuşurken kendisine ağzımdan bir şeyler mi

kaçırdım?” (A, s. 44)

ağzından lâf almak

“…beriki herife ise inadına fazla içirip ağzından daha bir sürü lâf almıya

çalışıyorlardı.” (BM, s.142)

ağzını açıp gözünü yummak

“...kadın, kaçan haşarı ile arkadaşlarına karşı artık açtı ağzını, yumdu gözünü:

(AF, s.26)

ağzını açmak

“...eğer ben buna o zaman ağzımı açıp da bir şey söylersem anamın ölüsünü

öpeyim.” (AF, s.184)

“Buna karşılık olarak salapuryadakiler olanca hızlariyle ağızlarını açtılar…”

(Ç, s.174)

“…hatta kendisine bir şey sorulmadıkça pek ağzını açmak istemiyor ve gözlerini

Çitlenbik Nigar’dan hiç ayırmıyordu.” (KPE, s.50)

ağzını aramak

“Çarşıdaki arkadaşları vasıtasile ağzını aratır, meselenin anhasını minhasını

anlar, ona göre bir icabına bakarız.” (BM,s .5)

“İşte Rüstem ustanın teşviki ile Mustafanın ağzını arıyarak onun, bir hayriye

tüccarının evlatlığını sevdiğini…” (BM, s. 7)

“Köpoğlu, böylelikle benim ağzımı arıyor; korkak olup olmadığımı, üzerimde

silah bulunup bulunmadığını…” (Ç, s.95)

ağzını bıçak açmamak

“Direktör akşamdan kendisine üç dört tek yuvarlattığı halde, Hasan’ın ağzını bu

akşam bıçaklar açmıyordu.” (AF, s.21)

Page 81: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

66

“…şaşkınlıktan, can sıkıntısından, kederden ağzını bıçaklar açmıyordu.”

(BM, s. 7)

ağzını bozmak

“İşin aslını faslını anlamadan böyle ağzınızı bozacaksanız, size biz artık tek

kelime cevap vermeyiz.” (AF, s. 119)

“…yok yere böyle ağzını bozacağına, maksadını söyle sana cevabını vereyim!...”

(Ç, s.238)

ağzını hayra aç

“Sus be, sus, ağzını hayra aç!” (BM, s.78)

“Ağzını hayıra aç be!”… (Ç, s.95)

ağzını topla

“Ağzını topla be herif, söylediklerini kulağın işitiyor mu edepsiz herif!”

(A, s. 154)

“Sus adapsız herif, ağzını topla, sen kım oluyorsun da bana hacı marsık

diyorsun?” (BM, s.151)

“Efendi aga, topla ağzını, işitsin kulakların ağzından çıkanı!.” (Ç, s.109)

ağzının kokusunu çekmek (birinin)

“Herkesin ağzının kokusunu çektiğim bu çengilik hayatından:” (BM, s.86)

ağzının tadı kaçmak (bozulmak)

“…şu cemiyetin ağzının tadını bozmamak için içiyorum; anlarsın ya!”(A, s. 122)

“Gelirdi amma, o cüce herifle elleme kömürü araya girip ağzımın tadını

kaçırmasalardı.” (BM, s.152)

“Sonra mahalleli yaparlar birtakım dedikodu, bu sefer de orada kaçar ağzımızın

tadı!..” (Ç, s.124)

“Çünkü fazla içince sululuğa kaçacak, ağzımızın tadı kaçacak!...” (Ç, s.241)

Ahfeşin keçisi gibi baş sallamak

“Evet, makamında ahfeşin keçisi gibi başımı sallıyordum.” (SGV, s.17)

Page 82: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

67

ahım şahım (bir şey) değil

“…pek de ahım şahım bir şey olmayan yedi, sekiz kişilik orkestra hoş bir vals

çalıyordu.” (A, s.53)

“Öyle pek ahım şahım bir şey değil amma, olsun, ne yapalım…” (A,s. 145)

ahrette on (beş) parmağı yakasında olmak

“…ağzına muşmula koyma evladım, yoksa yarın ahrette beş parmağım

yakandadır! diye vasiyette bulunmuştu da onun için…” (BM,s.36)

akan sular durmak

“Bu söze karşı tabii akan sular bile duracağı için, hocası Andistenis’in de ona

vermiş olduğu…” (KPE, s.21)

akıl etmek

“Bari akıl etse de mektup yazsa!” (AF, s.64)

akla hayale(fikre) gelmemek

“…o ne korkunç, o ne akla hayale gelmez bir gidişti.” (Ç, s.42)

“İki gün sonra, hiç akla, fikre gelmiyen bir iş oldu.” (Ç, s.68)

akla karayı seçmek

“…amma buluncıya kadar da hani yok mu akla karayı seçtim…” (Ç, s.121)

“…kendilerini o coşkun, taşkın, kudurmuş kar, bora, tipi denizinin içine atıncaya

kadar akla karayı seçtiler…” (A, s.261)

aklı başına gelmek

“…yine git o papaza da kendini bir okut, üflet, biraz aklın başına gelsin!”

(A,s. 178)

“Haydi bakalım, at birkaç tane de biraz aklın başına gelsin, biraz neşelenirsin!”

(BM, s.148)

Page 83: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

68

aklı ermemek (erdirememek)

“Vallahi Etem, benim pek aklım ermez bu işlere…” (Ç, s.56)

“Turhan yarı ciddi, yarı şaka, yarı da bu işe akıl erdiremiyerek:” (A, s. 47)

“Hanife hanım ise hiç aklı ermediği bu işi mütemadiyen derin derin

düşünüyordu.” (TOK, s.74)

aklı yatmak

“...Sıdıka hanımın da gitgide müstakbel gelininin bu teklifine aklı yatıyor gibi

idi.” (AF, s.192)

“Söylediklerimi aynen söylerseniz onun da bu işe aklı yatar!.” (BM, s.63)

“Buna benim de pek aklım yatmıyor değil…” (Ç, s.141)

aklını başına toplamak

“Artık biraz kendine gel, biraz aklını başına topla…” (BM, s.112)

aklını çelmek

“Tornavida Hasan gelip Reha Beyin, beni filân gazinoda, filân meyhanede

beklediğini söyleyerek aklımı çeliyordu!..” (Ç, s.224)

alay etmek

“…genç arkadaşlardan bir çoğu armonik çalan arkadaşla hep şöyle alay ettiler:”

(Ç, s.15)

“Bitli Kâğıthaneden dönüyorlar, bir de size çalım satıyorlar!..diye alay

etmişler…” (Ç, s.163)

alaya boğmak

“Kızmaz, kızmaz, yürü, ben işi alaya boğarım!” (AF, s.155)

“Nigar abla seninle gel, daha içli dışlı olalım dedim, fakat kendisi hep işi alaya

boğdu.” (KPE, s.119)

Page 84: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

69

alaya vurmak

“Turhan, bu defa artık bıkmış usanmış şimdi işi büsbütün alaya vurmak ister

gibi:” (A, s.50)

al benden de o kadar

“Al benden de o kadar…Hatta ben senden beterim şimdi!” (KPE, s.89)

“Al benden de o kadar imanım!” (KPE, s.95)

aldırış etmemek

“Lâkin Zaika’nın bu ihmaline Hasan şimdi pek aldırış etmiyor...” (AF, s. 79)

alesta durmak

“…berikiler de hemen ona göre kendilerini tetiğe alırlar, ona göre alesta

dururlardı.” (BM, s.111)

“Şirin Dudu alesta vaziyete geçer.” (Ü, s.22)

allak bullak olmak (etmek)

“Derken zihnim allak bullak olmaya başladı.” (A, s.57)

“Bu iki genç ve gürbüz çobanın, hele köpeklerin hücuma geçmesi ötekileri allak

bullak etti.” (BM,s.187)

allem etmek kallem etmek

“Aygır Fatma ile kızı allem etmiş, kallem etmiş, rakılarla, biralarla, envai türlü

cilvelerle, şaklabanlıklarla kızın amcasını da...” (AF, s. 122)

“Hulasa efendim, karı allem edip kallem ederek bizim koca çomarı kandırınca

arabasına bindirip…” (KPE, s.25)

alnı açık, yüzü ak

“Fakat benim yüzüm, bu civar karılarının çoğundan daha ak, alnım daha çok

açık, vicdanım daha çok temizdir.” (AF, s. 110)

Page 85: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

70

alnını karışlamak

“Zehra elile kocasının alnını karışlayarak:” (AF, s. 98)

altın bilezik

“…sonra bileğimde keman gibi altın bilezik var.” (Ç, s.162)

altından Çapanoğlu çıkmak

“Allah vere de alt tarafı çapanoğlu çıkmasa!” (A, s.51)

“Eğer Çapanoğlu çıkmazsa ne âlâ!” (BM, s.148)

“Zere ki karıştırırsan, alt tarafı korkarım çapan oğlu çıkar!” (Ç, s.62)

altüst etmek (olmak)

“...bir alay kopuk mahalle çocuğundan bir araba dayak yemek üzüntüsü Hasan’ın

körpe sinirlerini alüst etmişti.” (AF, s.72)

“…kendi zihnimin kendine uygun düşünceleri alt üst olacak!” (A, s. 37)

anadan doğma

“…anadan doğma sütbesüt çingene olmayıp sonradan çingeneleştiğinden dem

vuruyordu.” (Ç, s.65)

anası ağlamak

“...iki senedir kapalı dam altında havasızlık, ışıksızlık, hürriyetsizlikten anam

ağladı.” (AF, s.161)

anasından emdiği süt burnundan gelmek

“Bulmasına buldum amma benim de anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.”

(A, s.159)

“…Topkapı’ya gelinceye kadar anamızdan emdiğimiz sütler tıpkı bir gece

evvelki gibi fitil fitil burnumuzdan gelmişti.” (KPE, s.104)

Page 86: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

71

anasının ipini (ipliğini pazarda) satmış

“Vaktiyle anasının ipliğini satmış, dünyayı kafese koymuş girip çıkmadığı delik

kalmamış…” (A, s.277)

anca beraber kanca beraber

“Gitmem Hasan, gitmem...Artık anca beraber, kanca beraber...” (AF, s. 221)

Anlaşıldı Vehbinin kerrakesi!

“Huuuuuu! Dedi, şimdi anlaşıldı Vehbinin kerrakesi!” (A, s. 127)

“İşte böyle Vehbi’nin kerrakesi bey bilâder! (AF, s. 119)

“-Haaa!....Haaa!....Şimdi anlaşılıyor Vehbinin kerrakesi.” (BM, s.5)

ar damarı çatlamış (namus)

“…onun namus damarı çatladı mıydı, artık ne kadar cesur, kabadayı olursa

olsun ondan korkulmaz.” (BM, s. 101)

aralarından kara kedi geçmek

“Etemle pek dosttunuz; anlaşılan, sonradan aranızdan kara kedi geçmiş olmalı!”

(Ç, s.196)

Arap saçına dönmek

“Arapsaçı gibi biraz karışık bu iş.” (BM, s. 94)

arası açılmak

“ Sanırsam onunla bugünlerde aranız biraz açık gibi.” (Ç, s.59)

arpa ektim darı çıktı

“Bizim çingeneler derler bu işe arpa ektim, darı çıktı, şinanay vay!...”

(Ç, s.155)

arpacı kumrusu gibi düşünmek

“Mustafa yüzü kıpkırmızı, gözlerini yere eğmiş, arpacı kumrusu gibi

düşünüyordu.” (BM, s.4)

Page 87: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

72

“…gözleri yarı kapalı, arpacı kumrusu gibi düşünmekte olan Mustafanın

arkadaşları da oldukları yerde artık sızmış gibiydiler.” (BM, s.86)

aslı astarı yok

“Vazgeçin bu asılsız, astarsız şeylerden de keyfinize bakın!” (KPE, s.53)

aşağı kalmamak(bir şeyden/birinden)

“Bazularının kuvveti cihetile yere yuvarlanan heriften hiç te aşağı kalmıyan

Cazım, hemen herifin üzerine atılıp…” (BM, s. 173)

aşık atmak

“…benim karşımda kolay kolay aşık atılamaz.” (BM, s.33)

ateş bacayı sarmak

“Maksadım İrfanın içinde parlamıya başlıyan ateş bacaya sarmadan işi gizlice

Nazım’a açıp…” (Ç, s.107)

ayağına gelmek

“İşte ayağına geldim, yarım saattir buralarda hep seni arıyorum; bundan da anla

ki benim o işte zerre kadar...” (AF, s.74)

ayağına kapanmak

“…kulağına bir şeyler söyledikten sonra geldi ayaklarıma kapandı:” (Ç, s.160)

ayağına sıcak su mu (şerbet mi) dökelim?

“Ayağına sıcak su mu dökelim, soğuk mu, sen buralara uğrar mıydın…”

(BM, s. 97)

ayağını denk almak (ayağını tetik almak)

“İşte onun için sana bugünlerde ayağını biraz denk al, yalnız başına öyle kırlara

filan pek açılma, diyorum.” (AF, s. 70)

“…günün birinde sana abayı yakacak, onun için ayağını tetik al! diyor.”

(Ç, s.16)

Page 88: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

73

“…annenin dediği gibi bu işlerden biraz ayağını tetik almak ve artık usturuplu

hareket etmek…” (Ç, s.243)

ayak basmak

“…kendisinin de kumara teşvik edildiğini görmüş, bir daha öyle yerlere ayak

basmamış.” (A, s.88)

“Mustafa bu meyhaneye bu akşam, o da arkadaşı Marpuçcu Halidin zoriyle ilk

defa ayak basıyordu.” (BM, s.115)

“Allah etmeye…O Gâvur Etem ile hınzır karısı oradayken ben oraya ayak basar

mıyım artık!..” (Ç, s.124)

ayak diremek

“…Mustafanın ayak diremesi üzerine mesele, karakoldan karakola o zamanın

başkullukçusuna, yeniçeri ağasına…” (BM, s.60)

ayak uydurmak

“…uzakta çalan bandonun ahengine ayak uydurur gibi biraz ileriye doğru

açıldı.” (Ç, s.6)

Ayvaz kasap hep bir hesap

“Ayvaz kasap hep bir hesap.” (A, s.42)

“Ha sembol, ha remiz; ayvaz kasap hep bir hesap!” (A, s.139)

ayyuka çıkmak

“Kepazelik artık ayyuka çıkıyordu.” (AF, s.36)

“…tek tük köşelerden herbiri ayrı makam ve usulde olmak üzere münferid

gazeller ayyuka çıkıyordu.” (A, s.17)

“…müşteriler bunları derin bir hayranlıkla dinliyor ve her şarkıdan sonra alkışları

ayyuka çıkarıyorlardı.” (KPE, s.59)

babaları tutmak (üstünde olmak)

“Aman aman başlama, sonra karışmam, babalarım tutar ha!..” (BM, s.48)

Page 89: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

74

“Yine babaların mı tuttu yoksa?” (Gİ, s.108)

babasının hayrına mı?

“…onun bunlarla içli dışlı olması elbette babasının hayrına değildir.” (Ç, s.232)

bağrına basmak

“...Hasan’a sarıldı, onu alnından öpüp bağrına bastı.” (AF, s. 90)

ballandıra ballandıra anlatmak

“…karakola götürülmüş olan yaman sarhoşun hikayesini ballandıra ballandıra

anlattı…” (A, s. 62)

“...kendi adaşı olan Küçük İsmail’in tuhaflıklarını ballandıra ballandıra

anlatmakla bitiremiyor...” (AF, s.51)

“...artık bunları öyle ballandıra ballandıra anlatıyordu ki Fatma hanım ikide

bir:” (AF, s.124)

balmumu kesilmek

“Hasan balmumu kesildi, kızın dili tutuldu.” (AF, s.153)

bana(sana, ona) göre hava hoş

“…bana göre hava hoş, ben şimdi buradan Çırpıcı’ya bile giderim…”

(KPE, s.99)

barut kesilmek

“Kopuk birden sertleşti, barut kesildi.” (A, s.209)

baş ağırtmak

“...yalnız bizim başımızı ağırtmayın da ne haliniz varsa görün!” (AF, s. 183)

baş başa kalmak

“Kız keşke artık gelmese de o oracıkta kitabile, defterile, kendi kendile baş başa

kalsaydı!” (AF, s.138

Page 90: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

75

baş başa vermek

“Bugün, iyi ki seninle baş başa verip buraya gelmişiz.” (AF, s.168)

baş üstünde yeri var

“…senin de arkadaşının da baş üstünde yeriniz var.” (BM, s.45)

başgöz etmek (olmak)

“Emine ile başgöz olmama izin verecek gibi…” (Ç, s.230)

“…istersen seni münasip ve helal süt emmiş biri ile baş göz edelim!”(KPE, s.119)

“…gözüm dışarıda kalmasın diye beni o dediğim kızcağızla baş göz etmeyi

kuruyordu.” (KPE, s.148)

başı boş bırakmak (kalmak)

“…Çin başı boş, kır, bayır hayatlarını yakından göreyim derken işi ilerletmiş…”

(Ç, s. 73)

başına dar getirmek

“...o koca yemyeşil çayırı başıma dar getirmeye kalkmıştın!” (AF, s. 97)

başına geçirmek

“Hafazanallah, amcası bu işi duymuş olsa idi, çoktan evinizi başınıza geçirirdi.”

(AF, s. 113)

başına iş çıkarmak

“...lenduha gibi gövdenle ipi koparırsın da başımıza iş çıkarırsın ...” (AF, s.31)

başına iş aramak (açmak)

“...öyle hiç yoktan başımıza iş arıyan takımından değiliz biz.” (AF, s. 75)

Page 91: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

76

başından savmak

“Etemi, iki gün sonra buluşmak üzere bin dereden su getirerek başımdan

savdım…” (Ç, s.148)

başını belâya sokmak

“...durup dururken de gelip böyle herkesin başını yok yere belâya sokmağa

kalkışmayınız!” (AF, s. 119)

“…herkesin başını belaya sokma.” (A, s.210)

başını yemek (birinin)

“…gül gibi delikanlının hırhır vırvırla başını yedin de, utanmadan bir de buraya

mı geliyorsun?” (BM, s. 104)

başının çaresine bakmak

“...biz de damatla birlikte başımızın çaresine bakarız!” (AF, s. 91)

başının etini yemek

“Cibaliden Topçulara, eski evimize taşınalım diye boyuna başımın etini yiyor!..”

(Ç, s.170)

baş kaldırmak

“…Reha Beyin zoru ile içkiden, çalgıdan, bilmem neden baş kaldıramadım ki..”

(Ç, s.229)

baştan atmak

“Zaten onu, büsbütün baştan atmak onun elinde miydi?” (AF, s.44)

baştan çıkarmak

“Ya! Diyor demek onu da baştan çıkardın!” (KPE, s.25)

beli bükülmek

“İşte benim de belimi büken bu değil mi?” (Ç, s.230)

Page 92: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

77

beti benzi kalmamak (benzi atmak)

“Delibaşın sakat çenesi titredi, beti benzi attı, donakaldı.” (BM, s.175)

bıyık altından gülmek

“...sana hak verirken gizli gizli bıyık altından bize gülümsüyordu.” (AF, s.155)

biçilmiş kaftan

“…sıra bu alemler için en biçilmiş kaftan olan o baygın edalı şarkıya geçildi…”

(A, s. 118)

“...bu güzel manzaralı, yemyeşil açık yer, Hasan için tam biçilmiş bir kaftan

olmuştu.” (AF, s.31)

“Tiyatro ve aktörlük onun için, onun yanık yüreği, ince duyguları, engin

muhayyilesi için tam biçilmiş kaftandı.” (AF, s.188)

biçimine getirmek

“Bir ara, kadın, biçimine getirdi; Hasan’ın lâfını tekrar açtı...” (AF, s.125)

bildiğini okumak

“Yah Yah, ama herifçioğlu yine bildiğini okumasın mı? (SGV, s.12)

bin dereden su getirmek

“Yamukla Bıdık türlü rica ve ısrarlarla ve bin dereden su getirerek onları

Kumkapıdaki Karabıçak adlı…” (BM, s.8)

“Akman ağa, bir hayli nazlandı, binbir dereden bir hayli su getirdi.” (Ç, s. 50)

“Bin dereden su getirerek lafı Numan Beyle Selma’ya getirdim…” (KPE, s.128)

bin pişman olmak

“…bugün bunlarla buraya geldiğime bin kere pişman oluyordum!” (Ç, s.175)

“Fakat kapıdan içeri girer girmez buraya uğradığına da uğrayacağına da bin kere

pişman oldu.” (A, s. 113)

“…bu matbaa benim diye döne dolaşa nihayet başı dönecek, buraya, geldiğine bin

kere pişman olup bu işten vazgeçecek!” (A, s. 242)

Page 93: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

78

bini bir paraya

“…bir saat kadar sonra yalpanın bini bir paraya tekrar oraya döndü.” (A, s. 128)

bir araba (laf)

“...bir alay kopuk mahalle çocuğundan bir araba dayak yemek üzüntüsü Hasan’ın

körpe sinirlerini alüst etmişti.” (AF, s.72)

“…hani Çırpıcı dönüşü Yılanlıayazmada bize çatıp da bir araba dayak

yiyenlerden birisi.” (BM, s. 96)

bir baltaya sap olmak

“Yirmi beş yaşına geldin, hâlâ bir baltaya sap olamadın…” (Ç, s.233)

“…bu fena huylardan vazgeçmemi tekrar bir baltaya sap olmamı, iyi bir aile

kızıyla birleşip iyi bir aile kurmamı söylüyordu.” (KPE, s.154)

bir dediği(ni) iki olmamak(etmemek)

“…pek sevdiği Gülnihalin de bir dediğini iki etmiyor, onun gözünün içine

bakıyordu.” (BM, s.114)

“…zavallı anneciğim bunu pek dışarıya vurur, benim bir dediğimi iki yapmak

istemezdi.” (KPE, s.148)

bir deri bir kemik kalmak

“Zavallı hatuncağız acılardan, zaruretlerden bir deri bir kemik kalmıştı.”

(AF, s. 198)

bir kulağından girip bir (öbür) kulağından çıkmak

“…suylediklerinin hepsi, benim bir kulağımdan girdi, uteki kulağımdan çıktı.”

(BM, s.52)

bir taşla iki kuş vurmak

“…galiba yakında bir taşla iki kuş vurmuş olacağız diyordu.” (A, s. 128)

Page 94: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

79

boş vermek

“Aldırma, boş ver dedik ya!” (AF, s. 71)

boynu altında kalsın

“Hay seni buna alıştıranın boynu altında kalsın!” (BM, s.18)

“Kalsın boynu altında Etemin…Benim Etemle alışverişim yok…” (Ç, s.158)

“Hay edemez ola idi, hay vaktiyle boyu posu devrile idi, boynu altında kala idi.”

(KPE, s.11)

boynu bükük

“O başından geçenleri birer birer paşaya anlattıktan sonra boynunu büküp son

sözünü şöyle söyledi:” (BM, s.112)

“…kader kısmette bu da varmış! Deyip boynunu büktükten sonra ikisi de

arabaya atlayıp sarayın yolunu tuttular.” (BM, s.147)

“Zavallı Etem, boynunu büktü, karanlıklara karışıp gitti.” (Ç, s.251)

boyu devrilesi

“Hay edemez ola idi, hay vaktiyle boyu posu devrile idi, boynu altında kala idi.”

(KPE, s.11)

buluttan nem kapmak

“ …habbeyi nasıl kubbe yaptığını, buluttan nasıl nem kaptığını ve arasıra bu

yüzden nasıl patavatsızlıklara kalkıştığını…” (Ç, s.68)

“Gitmezsem kafa tutuyor; bilirsin tabiatını, buluttan nem kapıyor.” (Ç, s.116)

Bundan iyisi (âlâsı) can sağlığı

“Bundan âlâsı can sağlığı be hemşehrim!” (Ç, s.27)

bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

“…çingene değilim, diyordun, şimdi çingenenin merdiyim diyorsun..Bu ne

perhiz, bu ne lahana turşusu?..” (Ç, s.109)

Page 95: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

80

burnu büyük

“Çünkü kendisi bir balıkçı kızı olduğu halde burnu gayet büyük, gözü

yükseklerde imiş…” (KPE, s.14)

burnunda (gözünde) tütmek

“…benim Nazlılarım, Gülizarlarım, hattâ Etemlerim burnumda tütmeğe

başladı!” (Ç, s.175)

“…kendi evim, annemin babamın yanıbaşı burnumda tütmeye başlamıştı.”

(A, s.15)

burnundan solumak

“Vehhap Efendi yemeği burnundan soluyarak yedi.” (TOK, s. 74)

burnunu sokmak

“Çünkü bunların ikisi de vara yoğa her şeye burunlarını sokan, her şeye saldıran,

hiç yoktan herkesle hır çıkaran takımındandı.” (AF, s. 83)

burnunun dibinde

“…bir göbek havasının bütün inceliklerini Mustafanın âdeta burnunun dibinde

göstermeye başladı.” (BM, s.82)

can atmak

“...bugün dünkünden daha fazla, daha doya doya sevmek için can atıyordu.”

(AF, s.16)

“…kendi ağız armoniği ile ona ortaklık etmek için can atıyordu.” (Ç, s.14)

“…bu tuhaf, acayip, esrarengiz yeri bir daha görmek için de hani, her gün can

atmıyor değildik.” (KPE, s.105)

can ciğer kuzu sarması

“…yine birbirleriyle can ciğer kuzu sarması olup bu sefer bir başkası için bir

mısrayı benden bir mısrayı senden…” (A, s.199)

Page 96: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

81

can evinden vurmak

“Vay Rayehan Hanımefendiciğim vah, doğrusu şimdi can evimden vurulmuşa

döndüm.” (A, s.276)

“…söğüt yaprağı denilen ince ve sivri bıçakla Kenan’ı can evinden vurmuştu.”

(KPE, s.121)

cana can katmak

“Keyif etmeğe, eğlenmeğe, cana can katmıya gidiyoruz…” (Ç, s.164)

“…adamın canına can katan Kağıthanede belki biraz da Nedimvarî bir hayat

yaşayacağız…” (Ç, s.170)

canı ağzına gelmek

“Ben yoruldum, bittim, canım ağzıma geldi..” (BKG, s.63)

canına kıymak

“Nasıl olur da, koskoca, aslan gibi bir delikanlının canına kıyarım?” (Ç, s.283)

canına minnet

“Turhan’ın böyle yapması zaten arkadaşının canına minnetti.” (A, s.71)

“Bu, Hilmi’nin zaten canına minnetti:” (AF, s.163)

canına susamak

“Ulan, dedi, kıtipiyoz züppe! Yoksa sen canına mı susadın?..” (Ç, s.282)

canı yanmak

“Fena halde canı yandı.” (ÇŞH, s.)

can kulağıyla dinlemek

“Abdi Bey şimdi bunları can kulağıyla dinliyor ve ikide bir ahlar, oflar

çekerek…” (A, s. 153)

cehenneme (cehennemin dibine) kadar yolun var

“Buyurunuz siz gidiniz; cehenneme kadar yolunuz var!” (Ç, s.119)

Page 97: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

82

“Cehennemin dibine kadar yolun var!” (Ç, s.155)

cehennemin dibi

“İstanbul’a değil, cehennemin dibine bile gelirler...” (AF, s.213)

“…davul, zurna olduktan sonra, isterseniz cehennemin dibine gönderin giderim.”

(BM, s. 122)

“…Cendere boğazlarına, hatta istersen cehennemin dibine kadar bile gideriz.”

(Ç, s. 74)

çalım satmak

“Bitli Kâğıthaneden dönüyorlar, bir de size çalım satıyorlar!..” (Ç, s.163)

çalyaka etmek

“…iki polis o belediye memurunu çalyaka etmiş olarak kadınla birlikte köprübaşı

karakoluna doğru yollanırlar.” (A, s.220)

çam devirmek

“Erenlerin sofrasından yüz çevirmek, aşık ehlinin başına çam devirmektir…”

(KPE, s.48)

çat kapı

“…akşam geç vakit, karanlıkta çat kapı Etem damladı.” (Ç, s.249)

çeki düzen vermek

“…kendine kabadayıca bir çeki düzen verdikten sonra, koltuklarını kabarta

kabarta berikilerin masasına geldi.” (BM, s. 117)

“Kimbilir dünyaya çeki düzen vermek için ortaya yeni yeni ne cevherler

yumurtluyorlar.” (KPE, s.64)

çekilmez bir hal almak

“Kış geldiği zaman Hasan’ların taşındığı bu yeni mahalle pek çekilmez bir hal

alırdı.” (AF, s.31)

Page 98: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

83

çene çalmak

“…bir komşuya gider, yatma zamanına kadar orada çene çalarsın.” (BM, s.87)

“Haydi canım, çek arabanı, içeride müşteri varken yolda çene çalınır mı?”

(Ç, s.118)

çenesi açılmak

“Davutpaşa’nın altındaki beylik furununun oraya inerken çenesi açıldı:” (Ç, s.54)

çenesini tutmak

“- Çenen tutulsun!

- Haaa..Ne diyordum demin?” (A, s. 64)

“Çenen tutulsun, senin kafan kırılsın!” (AF, s.35)

“Bırağasın çingeneliği şinci, tutasın çeneni!” (Ç, s. 75)

çevir kaz(ı) yanmasın

“-Çevir, kaz yanmasın değil mi köpoğlu!..” (BM, s.16)

çıbanın başını koparmak

“Sözlerinden, onun bu gece orada bir çıbanbaşı koparmak istediği

anlaşılıyordu.” (A,s. 142)

çıkmaz ayın son çarşambası

“Ne zaman olur, yoksa çıkmaz ayın son çarşambasında mı?” (BM, s.64)

çıngar çıkarmak

“Öyle ise çıngar yakındır.” (KPE, s.60)

“Fakat burada çıkan çıngar da sonunda işi pek aynasızlaştırdı.” (KPE, s.70)

çıt çıkarmamak (yok)

“Şimdi ortada çıt yoktu.” (KPE, s.104)

çiğ yemedim ki karnım ağrısın

“Biz çiğ yemedik ki karnımız ağrısın!” (AF, s. 120)

Page 99: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

84

çileden çıkmak

“Nigar’ın bu cevabı beni, büsbütün çileden çıkaracak hale getirdi.” (KPE, s.54)

çilingir sofrası

“Allah etmesin, biz kır kahvelerinde karı koca, damat gelin çilingir sofrası kurup

âlemin genç evlâtlarını sofralarına alarak...” (AF, s. 113)

dalga geçmek

“Bu yaz, yine burada onlarla hayli dalga geçeceksiniz galiba!” (Ç, s.196)

dallanıp budaklanmak

“Derken bahis dallanıp budaklandı, o zamanın, kendilerini ortaya atmış ve adam

akıllı tanınmış şairlerine…” (A, s.200

damdan düşer gibi

“…damdan sapsız balta düşer gibi paldır güldür savurduğu bu sorguya ciddi bir

tavırla şu karşılığı yapıştırdım:” (Ç, s. 70)

dananın kuyruğu kopmak

“Çünkü orada dananın başı kopacak!” (TOK, s. 7)

dar atmak

“Bereket vapur geldi de, kendimi vapura dar attım!” (Ç, s.259)

“…müşterilerin telâş ve heyecanları arasında kendini sokağa dar atmış…”

(BM, s.43)

değirmenin suyu nereden geliyor?

“…hâlâ bu değirmenin nasıl döndüğünü, suyunun nereden geldiğini aramakla

meşgulüz…” (KPE, s.95)

delik deşik etmek

“…bu derin ve geniş hendek olmasaydı şimdi kurtların dişi vücudumuzu delik

deşik etmeye başlamışlardı.” (KPE, s.91)

Page 100: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

85

dem vurmak

“…işin iç yüzünü iyice bilenler için burada ondan dem vurmaya kalkışmak

tereciye tere satmak gibi olmaz mı?” (A, s.206)

“...birbirlerine samimi sevgilerinden bir hayli dem vurmuşlardı.” (AF, s.106)

“Oğlan hâlâ musikiden, bilmem neden dem vuruyordu amma…” (Ç, s.107)

çayı (dereyi) görmeden paçaları sıvamak

“Dur bakalım yahu, dereyi görmeden paçalarını sıvama…” (BM, s.78)

dert ortağı

“böylelikle bilerek yahut bilmeyerek Hasan’la dert ortaklığı ediyorlardı.”

(AF, s.61)

devlet kuşu

“Ağam, dedi, müjde, devlet kuşları başına bu gece senin?” (BM, s.133)

dikkat kesilmek

“Genç kadın birden dikkat kesildi.” (AF, s.88)

dil dökmek

“Ne yaptımsa olmadı, ne kadar dil döktümse kandıramadım gitti.” (Ç, s.133)

“…kendisine türlü diller dökerek nihayet onunla konuşmaya muvaffak oluyor.”

(KPE, s.24)

dili tutulmak

“Hasan balmumu kesildi, kızın dili tutuldu.” (AF, s.153)

dilinde tüy (kıl) bitmek

“Süyleye süyleye dilimizde kıl bitmedi mi ki benim bilmediğim bu dünyada beş

vakit namaz…” (Ç, s.228)

dilini eşek arısı soksun

“Hay dilini eşek arısı soksun, kule demezler ona be adam!” (A, s.252)

Page 101: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

86

“Hay dilini balarısı soksun, senin glikoz değil canım Kini Kos, Kini Kos!”

(KPE, s.12)

dilini tutmak

“Sen, o dilini tutacak mısın, yoksa tutturayım mı?” (Ç, s.154)

dili varmak

“Annene kıkırdadı demeğe nasıl dilin varıyor Mediha? (AF, s.213)

“…diyeceğim amma buna da bir türlü dilim varmıyor.” (BM, s.18)

dilinin altında bir şey olmak

“…neyse dilinizin altındakini söyleyin de öğrenelim!” (Ç, s.237)

“Yok yok, senin dilinin altında bir şeyler var.” (A, s.84)

dilinin altından baklayı çıkarmak

“Hele hele! Hele çıkar dilinin altından şu baklayı!” (BM, s.17)

“Etem, çıkar şu dilinin altındaki baklayı da ne demek istiyorsan söyle..”

(Ç, s.56)

dillere (dillerde) destan olmak

“...bütün o civar halkının, hele kadınlarının dillerinde destan olmuştu.”

(AF, s.105)

dipsiz kile boş ambar

“Sizin düşünceleriniz de dipsiz kile boş ambar…” (KPE, s.53)

“…bu çeşit dalgalerın hepsine dipsiz kile, boş ambar deyip geçerdim.”

(KPE, s.151)

dişlerini sıkmak

“Onun için yine dişlerini sıkıp sabretti” (A, s.198)

“Şimdi orada da yer yoksa diye düşünerek yine dişlerini sıktı.” (AF, s.50)

“Biraz daha dişimizi sıkarsak çoğu gitmiş, azı kalmış olur!” (KPE, s.90)

dizini dövmek

“…kendi evlatlığını senin gibi bir arslana layık görmediği için pişmanlıktan

dizlerini döğecek!” (BM, s.6)

Page 102: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

87

dizlerine kapanmak

“...eli maşalı bir sokak kızı olsaydı kaçtır buraya gelip senin dizlerine kapanarak

bu kadar gözyaşı dökmez...” (AF, s. 181)

dört başı mamur (bayındır)

“Turhan tam anlamıyla okka dört yüz dirhem ve dört başı bayındır genç bir

akşamcı olmuştu.” (A, s. 106)

“Aygır Fatma’dan yedikleri dört başı mamur dayakları duymıyan kalmamıştı.”

(AF, s.105)

“Loncada öyle şatafatlı, öyle dört başı bayındır bir çingene kavgası seyrettirdi

ki…” (Ç, s.163)

dört gözle beklemek

“Adela’nın şimdi buralarda bir evde dört gözle beni beklediğine bir yemin et!..”

(A, s.160)

“…kadın tarafından verilecek hücum işaretini dört gözle bekliyorlardı.”

(BM, s.36)

“Arkadaş oraya benden önce gelmiş, dört gözle beni bekliyordu.” (Ç, s.9)

dudak bükmek

“Hicviye bitince gençlerden bir kısmının gizli gizli dudak bükmelerine karşı

orta yaşlılarla yaşlıların çoğu… (A, s.198)

“Cazımın bu sözlerinden de yine bir şey anlamıyan şeyhlerle dervişler, dudak

bükerek yine birbirlerine…” (BM, s. 165)

“…eski hayata davet etmesine karşı yan çizen, dudak büken bu kadın, sonra

birdenbire tekrar Selma’nın yanına gelmiş.” (KPE, s.116)

dumanı üstünde

“…her hafta mizah gazetelerinde, mecmualarda ve arasıra gündeliklerde tümen

tümen ve taptaze dumanı üstünde çıkıyordu.” (SGV, s.7)

Page 103: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

88

dünya (gözüne, ona) zindan olmak (görünmek, kesilmek)

“Hasan’a artık dünya zindan oluyor.” (AF, s.195)

düşüp kalkmak

“Ee, sen de benim gibi bunca yıl ipsiz sapsız takımile düşüp kalkmış olsa idin...”

(AF, s.213)

“…hattâ dayısının Yakacık taraflarındaki çiftliğinde bu çingenelerle çok düşüp

kalkmıştır.” (Ç, s.116)

ecel beşiği

“…beni bir kasırga hızıyla sürükliyen korkunç bir ecel beşiği idi.” (Ç, s.42)

el ayak çekilmek

“Gece her taraftan el ayak çekilmiş her şey derin uykuya varmıştı…” (A, s. 233)

“Vak’a tam gece yarısına bir saat kala ve ortalıktan tamamıile el ayak çekildikten

sonra yapılacaktı.” (BM, s.142)

ele geçmek

“...ben onları geçen akşam iki kardeşe sataştıkları için elime geçirememiştim.”

(AF, s.86)

el ermez, göz görmez

“Malûm ya, el ermez, göz görmez; beni bir köşeye saklayın!” (Ç, s.221)

el pençe divan durmak

“Ahmet, misafirin karşısında el pençe divan durarak:” (AF, s.126)

“Karşısında haremağaları, çavuşlar el pençe divan duruyorlardı.” (BM, s.153)

“…sırım gibi herif, araba yürürken karşımda divan durur gibi elpençe

duruyor..” (Ç, s.54)

ele güne karşı

“Haydi bakayım, göreyim sizi, ele güne karşı yüzümüzü kara çıkarmayın...”

(AF, s.184)

Page 104: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

89

“…bundan sonra adam ol da ele güne karşı beni mahçup çıkarma!” (BM, s.114)

eli açık

“Etem, gönlü gibi eli de açık olan bizim arkadaşı elinen geldiği kadar sızdırmaya

başlıyacak idi.” (Ç, s.57)

“Elin açıktır, paran saçıktır.” (Ç, s.101)

eli ayağı buz kesilmek

“Kadıncağızın nutku tutuldu, eli ayağı buz kesildi..” (TOK, s. 74)

eli ayağı tutmak

“Adam sen de, daha gencim, dincim, elim ayağım tutuyor…” (Ç, s.162)

eli bayraklı

“Deli Hanife denilen bu eli bayraklı kadın, hemen hemen benim Aygır Fatma

romanımdaki meşhur kabadayı…” (A, s.22)

“...benim adım bu civarda eli bayraklı diye çıkmıştır.” (AF, s.108)

“Soldakine Ksenefon derler, onun altındaki Perikles’in meşhur eli bayraklı

mantenitası Aspasya…” (KPE, s.62)

eli maşalı

“...eli maşalı bir sokak kızı olsaydı kaçtır buraya gelip senin dizlerine kapanarak

bu kadar gözyaşı dökmez...” (AF, s. 181)

elinden bir kaza çıkmak

“…yine ağzımızın tadı kaçar ve belki de elimizden bir kaza çıkar.” (BM, s.45)

eline su dökemez

“Eminenin eline bir damla su bile dökemezler!..” (Ç, s.171)

elini ayağını çekmek

“...her şeyden de elini ayağını çekip bir köşeye büzülmekten başka çaresi

kalmamıştı.” (AF, s. 77)

Page 105: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

90

“…artık her şeyden elini ayağını çekip evlenmek, ev bark kurup çoluk çocuk

sahibi olmak…” (BM, s. 90)

“Zavallıcık, artık her şeyden elini, ayağını çekmiş, tam rahata ermişken bir

kazaya kurban gitti.” (KPE, s.135)

elinin (ölünün) körü

“Elinin körü diyor! Ne diyecek biz diyor, kah mescide gideriz, kah kiliseye!”

(A, s.203)

“Elinin körü işi?..Benim gibi ihtiyar değilsin, yorgun değilsin…” (BM, s.4)

“Elinin körü bülbülü!” (KPE, s.8)

eli yüzü (ayağı) düzgün

“…sana kendi elimizle eşten dosttan bir helâl süt emmiş, eli ayağı düzgünce,

yüzüne gözüne bakılır bir kızcağız bulalım…” (BM, s.63)

eski (bohçaları) defterleri karıştırmak

“Bırağ onu şinci, karıştırma o eski bohçaları.” (Ç, s.62)

evdeki hesap çarşıya uymamak

“Fakat ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı.” (BM, s.6)

faka basmak

“...eğer Bahri’yi faka bastırır, fiyakasını bozarsak o zaman sen yine işine

bakarsın...” (AF, s. 71)

falso yapmak

“Senin çok durgunluğun var üstünde, bu halle belki falso yaparsın...” (AF, s.212)

farkına varmak

“Kız, onun utandığının farkına vardı; o da şimdi gözlerini başka tarafa çevirerek

yanakları biraz daha kızarmış olarak...” (AF, s.135)

Page 106: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

91

fena (kötü) gözle bakmak

“Ona amenna! Lâkin benim gücüme giden hanım validemizin bize hâlâ fena

gözle bakması...” (AF, s. 182)

fitil fitil burnundan gelmek

“…gündüzkü o tatlı eğlentiler şimdi fitil fitil burnumdan gelmeğe başladığı

için…” (Ç, s.175)

“…zavallıların analarından emmiş oldukları süt o gece fitil fitil burunlarından

geldi.” (A, s.261)

fink atmak

“Boğaziçi’nin, Adalar’ın en cafcaflı, en şatafatlı yerlerinde fink atıp gezerken ne

Diyojenlik, ne kelbilik aklıma gelirdi.” (KPE, s.34)

foyası meydana (ipliği pazara) çıkmak (birinin)

“Balyozun bir kurnazlığı işin foyasını meydana çıkardı.” (BM, s.66)

geleceği varsa göreceği de var

“Hazırız, gelin bakalım, geleceğiniz varsa, göreceğiniz de var!” (BM, s.78)

gel keyfim gel

“Artık gel keyfim gel, kebaplar, börekler, patlıcan dolmaları, salatalar,

kavunlar…” (BM, s.79)

“Ayvansarayın en maruf sazcı ve okuyucuları iştirak edecektir. Gel keyfim gel!”

(Ç, s.161)

gırla gitmek

“Şehrin birçok yerlerinde müsamereler, nutuklar, monologlar, temsiller gırla

gidiyordu.” (AF, s.187)

“…yoğurtlar, dolmalar, börekler, şerbetler, şaraplar konyaklar gırla gider.”

(Ç, s.45)

“Sazlar, sözler, köçekler gırla gidiyordu.” (A, s.14)

Page 107: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

92

gönlü akmak (kaymak)

“...sonra bilmem hangi tiyatronun aktrislerinden birine gönlü akar gibi oluyor...”

(AF, s.66)

“Derken efendim, bizim kaçığın gönlü kayıverdi bir gün ona…” (Ç, s.112)

gönlü bulanmak

“…deminden beri başka mesele benim gönlümü bulandırmaya başladı!”

(A, s. 162)

“Hasan bunları uzaktan görünce biraz gönlü bulanır gibi oldu.” (AF, s. 83)

“…konuşması, halleri, tavırları galiba yavaş yavaş annemin gönlünü

bulandırmaya başlıyor.” (Ç, s.125)

gönlü olmak

“...haydi artık ikinizin de gönlünüz olsun; artık biriniz oğlum, biriniz kızımsınız.”

(AF, s.184)

gözünde (gönlünde) tütmek

“İçli, mahzun, durgun kadın, bu soluk, baygın sonbahar günlerinde gönlümde

öyle tütüyor ki…” (Ç, s.134)

gönlünü hoş etmek

“Akman ağanın parasını verip gönlünü hoş ederek geriye savdık. (Ç, s.58)

gönül (hatır) (kalbini) almak

“…Delibaş Ömer gibi Allahın belâsı bir herifin bile kalbini almak, onunla

helâlaşmadan sefere çıkmak istememişti.” (BM, s.177)

gönül eğlendirmek

“Ne yapalım, yoksa sizin gönlünüzü eğlendirmek için bir darbuka, zilli maşa mı

çalıp oynayalım?” (AF, s. 180)

Page 108: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

93

“…bir sandala atlayıp Silâhdarağaya, Alibey köyüne gidiyor, oralarda gönlünü

eğlendiriyordu.” (BM, s.187)

“…çocuk oyuncağı kabilinden bir gönül eğlendirme işinden fazla bir şey değil..”

(Ç, s.112)

gönül ferahlığı(rahatlığı)

“...ne zamandan beri ilk defa olarak gönül rahatlığı içinde bir gece geçirdiler.”

(AF, s.184)

gönül kaptırmak

“…bu kadın ezkaza ilen kaptırdı mı herhangi birine gönülcüğünü, artık tutasın

kelin perçeminden!..” (Ç, s.111)

“…kaptın oradan zavallı mangaptut nazlıcık ilen, zavallı cahil Gülizarcığın

gönülcüklerini…” (Ç, s.154)

gönül kırmak

“İsterim ben, kimseciğin gönlü kırılmasın..” (Ç, s.109)

“Sen zatı insan darıltmakta, gönül kırmakta çok ustasın…” (Ç, s.155)

gönül okşamak

“…gönlümü okşuyor; yüreğimi sevindiriyor ki ben âdeta bu ne idüğü belirsiz

herife gitikçe ısınıyorum.” (Ç, s.135)

gönül vermek

“Hasan bu sefer de onlardan birine gönül vermesin!” (AF, s.188)

“…sen mi verdin ona önce gönül, yoksa o mu yaktı sana daha önce abayı?”

(Ç, s.11)

görmemezlikten gelmek

“fakat o kızları görmemezlikten geliyor; hiç o tarafa bakmıyor; gözleri kitapta,

bostanın öbür ucuna doğru yürüyordu.” (AF, s.64)

“Sonra bu ilkbaharda kırda kendisini görünce neden görmemezlikten gelmişim?

(AF, s. 80)

Page 109: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

94

görmüş geçirmiş

“Pek pişkin, pek görmüş, geçirmiş, pek halden çakan bir adam olduğu anlaşılan

aşı Diyojen…” (KPE, s.93)

göz açtırmamak

“Daha sonra herifin taassubu Mediha’ya orada göz açtırmamış...” (AF, s.212)

göz alıcı

“...bütün gözalıcı çizgilerile karşısında cambazlıklar yaparken uzun uzun

seyretmiş...” (AF, s.52)

göz atmak

“…sokağın sağına, soluna telâşlı birer göz atıp içeriye daldı.” (Ç, s.264)

“…Mustafanın elindeki yorgana bir göz attıktan sonra bağırdı:” (BM, s. 3)

göz gezdirmek

“...yine kitabını açıp ona yalandan göz gezdirerek bostanın ortalarına doğru

süzülmiye başladı.” (AF, s.64)

“…dediğim defterin içinde göze çarpan birkaç şiire belki bu gece göz gezdiririz!”

(KPE, s.117)

göz göze gelmek

“Kızla göz göze gelen Hasan bir müddet gözlerini, kızın kestane dorusu, elâ

gözlerinden ayıramadı.” (AF, s.134)

“…arada sırada yollarında onunla göz göze geldikçe ona pek hafif gülümser ve

göz süzer gibi olan o kadın…” (A, s. 128)

göz gözü görmemek

“Sular kararmağa başlamıştı, fırtınadan, tipiden göz gözü görmüyordu.”

(BKG, s.63)

“İçeriye daldığımız zaman dumandan göz gözü görmüyordu.” (KPE, s.17)

“İçerisi dehşetli sıcak ve sigara dumanından göz gözü görmüyordu.” (KPE, s.59)

Page 110: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

95

göz hapsine almak

“...sokakta onu sıkı bir göz hapsine almışlardı.” (AF, s.103)

“…Selma bir iki yutkundu ve kendisini âdeta göz hapsine aldı.” (KPE, s.68)

göz kamaştırmak

“Kavurucu temmuz güneşinin gözler kamaştırıcı ışıkları altında kendisini böyle

vakitsiz Sultanahmet meydanında...” (AF, s.159)

göz kulak olmak (kesilmek)

“Bahçedeki kalabalık şimdi hep göz kulak kesilmiş, gülerek onu seyrediyorlar;

onun bu saçmalarını dinliyorlardı.” (A, s. 168)

göz süzmek

“…ilk önce sen bana gelip göz süzdün, kaş oynattın…” (Ç, s.265)

“…arada sırada yollarında onunla göz göze geldikçe ona pek hafif gülümser ve

göz süzer gibi olan o kadın…” (A, s. 128)

gözden düşmek

“...artık gözünden düşen eski sevgilisi ihtiyar kedisini genişçe bir pirinç torbasına

götürüp Hasköy’de deniz aşırı tenha bir yere attı.” (TOK, s.74)

gözden geçirmek

“Kadın, kapının çifte kol demirini iyice gözden geçirdikten sonra, soldaki

mutfağa daldı.” (BM, s.142)

gözden kaçmak

“Biz her şeyi biliriz Etem, bizim gözümüzden bir şey kaçmaz!” (Ç, s.58)

göze çarpmak

“…dediğim defterin içinde göze çarpan birkaç şiire belki bu gece göz gezdiririz!”

(KPE, s.117)

Page 111: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

96

gözleri dolu dolu olmak

“Bu sefer bsktım, Nazlının gözleri dolu dolu olmıya başlamasın mı?” (Ç, s.209)

gözleri faltaşı gibi açılmak

“...bir dolmacı bacı gözleri faltaşı gibi açılmış olarak koşup henüz yerden

kalkmıya uğraşan herife alabildiğine tekmeleri...” (AF, s.36)

gözleri velfecri okumak

“Şeytanlıkta gözleri velfecri okuyan çırak hemen gidip meseleyi ustasına

anlattı.” (BM, s. 116)

göz süzmek

“…çocuklu dul kadın ise ağzını açmış, gözlerini süzmüş, dalgın dalgın kemana

bakıyordu.” (Ç, s.31)

gözü dışarıda

“…gözüm dışarıda kalmasın diye beni o dediğim kızcağızla baş göz etmeyi

kuruyordu.” (KPE, s.148)

gözü gönlü açılmak

“…dünden kalan patlıcan dolmalarını görsün de arsız kızın birazacık gönlü gözü

açılsın!” (Ç, s.164)

“…kalk bir parça çık dışarı, hava al, gözün gönlün açılsın!...” (Gİ, s.108)

gözü pek (gözü kara/pek gözlü)

“Gözü gayet pek, haniya gübreye salan cinsinden!” (BM, s. 96)

gözü ısırmak

“Seni biraz gözüm ısırıyor gibi...” (AF, s.88)

“Şimdi biraz gözüm ısırıyor gibi oluyor amma! (AF, s. 97)

Page 112: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

97

gözü yükseklerde (yüksekte) olmak

“Çünkü kendisi bir balıkçı kızı olduğu halde burnu gayet büyük, gözü

yükseklerde imiş…” (KPE, s.14)

gözünde tütmek

“Ertesi gün ikindiye doğru o canım bostan Hasan’ın gözünde tütüyordu.”

(AF, s.140)

gözünü ayırmamak

“Kızla göz göze gelen Hasan bir müddet gözlerini, kızın kestane dorusu, elâ

gözlerinden ayıramadı.” (AF, s.135)

gözünü dikmek

“Ahmet birden başını yastıktan kaldırmak isteyip gözlerini açtı. Hasan’a dikti.”

(AF, s. 175)

gözünü dört açmak

“Bu sözler karşısında gözleri dört açılan Mustafa, bu üç belâlı herifi o gece…”

(BM, s.141)

gözünün içine bakmak

“…pek sevdiği Gülnihalin de bir dediğini iki etmiyor, onun gözünün içine

bakıyordu.” (BM, s.114)

gül gibi geçinmek

“...günde on beş kuruş para alıyor, gül gibi geçinip gidiyorum!” (AF, s.169)

güme gitmek

“…senin yüzünden benim gençliğim güme gidiyor, güzelliğim vakitsiz cızdam

ediyor.” (Ç, s.247)

gününü gün etmek

“Akşama kadar orada içtiler, yediler, güldüler, eğlendiler, günlerini gün

ettiler…” (A, s.190)

Page 113: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

98

habbeyi kubbe yapmak

“...herkes meseleyi kendi işine geldiği tarzda habbeyi kubbe yaparak başkasına

anlatıyordu.” (AF, s.105)

“ …habbeyi nasıl kubbe yaptığını, buluttan nasıl nem kaptığını ve arasıra bu

yüzden nasıl patavatsızlıklara kalkıştığını…” (Ç, s.68)

haddi hesabı yok

“…onlardaki pırlantanın, yakutun, zümrütün haddi hesabı yoktu.” (KPE, s.70)

haddini bilmek

“Fakat kimsenin zerre kadar fenalığını istemez, herkese iyiliği sever, kendi

haddini bilir.” (KPE, s.67)

hali vakti yerinde

“…o garip ve hali vakti oldukça yerinde sayılan yaşlı başlı adam o yaştaki

bizlere yani dört, beş….” (A, s.13)

halt etmek (yemek)

“Onu da kim halt etmiş bakayım?” (A, s.56)

“Halt etme çapkın, sıcak nerede?” (AF, s.148)

“Beğendin mi yaptığın işi, beğendin mi yediğin haltı şimdi behey nabekâr?”

(BM, s. 4)

ham ervah

“Sonra bereket versin meyhaneciler benim kızdığımı ve ham ervahlardan hiç

hoşlanmadığımı bildikleri için…” (A, s. 39)

“…sakın bizi de o nadanlardan, namertlerden, ham ervahlardan sanma, çünkü biz

de sabık aşıklardanız.!” (BM, s.130)

hangi dağda kurt öldü?

“…hangi dağda kurt öldü de bu gece buralara kadar geldin?” (BM, s. 97)

Page 114: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

99

hangi rüzgar attı?

“…nasıl oldu da bu ahşaminan buraya düştünüz, hangi rüzgardır ki sizi attı

buraya böyle?” (A, s.97)

Hanya’yı, Konya’yı anlamak

“Yarın siz de benim yaşıma gelecek olursanız anlarsınız Hanya’yı, Konya’yı!”

(AF, s.100)

“…iş, güç öğreneyim, biraz Hanya’yı Konya’yı tanıyayım, sonra bir çaresine

bakarız!” (KPE, s.149)

haraca bağlamak (kesmek)

“…soğuk İstanbul’u tam anlamı ile haraca keserken Mazlum, Refet Baba,

Turhan Balıkpazarında… (A, s.249)

har vurup harman savurmak

“…kim bilir o pasaklı göçebe harmancılarla nasıl har vurup harman

savuruyorsunuz!” (Ç, s.247)

haşır neşir olmak

“Oradaki çeşitli içkiler ve renk renk tütsüler içinde aylarca haşr ü neşr olmuş bir

kadının…” (KPE, s.123)

hatırı sayılır

“Yemekten sonra bu küçük obanın hatırı sayılır erkek ve kadınlar bizim çadırın

çevresini kuşattılar…” (Ç, s.52)

“…kalpazan çadırının etrafı iki dakikanın içinde Çin bütün hatırı sayılanları ile

doldu.” (Ç, s.80)

hatır sormak

“…ekşi kara dutla tirşe gözlü, hasta kızın ikinci defa hatırını sordum. (Ç, s.86)

Page 115: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

100

hava almak

“Biraz hava almak için dolaşıyorduk.” (AF, s. 91)

“...yukarıda biraz hava almış olursunuz.” (AF, s. 119)

havadan sudan konuşmak

“Üçüncü kadehe kadar direktör hep havadan sudan konuştu.” (AF, s. 198)

hayır etmek

“Böylece aradan yirmi dört saat geçti ve ne yaptılarsa hayır etmedi.” (ÇŞH, s.11)

helâl (temiz) süt emmiş

“…yüzün, gözün, sözün, sohbetin gösteriyor ki, sen temiz süt emmiş bir insan

evlâdısın!” (BM, s. 26)

“Biz helâl süt emmiş insan evlâdıyız.” (BM, s. 44)

“…istersen seni münasip ve helal süt emmiş biri ile baş göz edelim!”

(KPE, s.119)

“…babam, anam beni evlendirecek oldular ve halleri yerinde bir ailenin helal süt

emmiş ve tertemiz kızı ile…” (KPE, s.148)

hesabı kitabı şaşırmak

“İnsan ondan biraz fazla kaçırınca feryadı verir, hesabı kitabı şaşırır, rotayı,

pusulayı unutur.” (A, s.42)

hesap görmek

“Artık siz hesabınızı kızın amcası ile görürsünüz.” (AF, s. 114)

“Baş üstüne efendim, hesabımızı onunla görürüz...” (AF, s. 114)

hesap sormak

“...onları kahvesinin bahçesindeki böyle bir içki sofrasında oturtan kahveciden de

hesap soracağım!” (AF, s. 111)

Page 116: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

101

hır çık(ar)mak (hır gür etmek)

“Çünkü bunların ikisi de vara yoğa her şeye burunlarını sokan, her şeye saldıran,

hiç yoktan herkesle hır çıkaran takımındandı.” (AF, s. 83)

“…sarhoşlardan biri ile Sabri Reis adında biri arasında bir hır çıktı.” (A, s. 27)

“…be herif, meyhanelerde, şurada burada boyuna hır gür çıkarırsın…”

(BM, s.112)

hor görmek (bakma)

“Baba erenler, sakın bize hor bakma…” (BM, s.130)

“Dur gitme tekkeyi çiğneyip, tekkedekini hor görüp geçme, dur bir selâm ver, bir

kelâm al, öyle yürü! (KPE, s.19)

hoşafın yağı kesilmek (birinde)

“…geminin merdivenlerini tırmanmaya başlayınca berikilerde de hoşafın yağı

kesildi.” (BM, s.74)

“İşte o zaman ikimizde de tam manasıyla hoşafın yağı kesildi.” (KPE, s.90)

hulûs çakmak

“…Gülizarla gönderdiği bu börekle hem bana, hem Reha Beye öyle bir hulûs

çakıyordu ki…” (Ç, s.203)

huyunu suyunu bilmek

“…çocukluk arkadaşımın huyunu, suyunu, kafasının ve yüreğinin içyüzünü çok

iyi bildiğim için onun bu meseleyi bahane edip…” (Ç, s. 70)

içi açılmak

“…işte onları da sana gönderiyorum; oku da için açılsın biraz:” (Ç, s.247)

“Oku, oku da ben burada hüngür hüngür ağlarken senin orada için açılsın!”

(Ç, s.249)

içi dışı bir

“…hiç sır saklamasını bilmiyen, herkese olduğu gibi renk veren, içi dışı bir

çocuktu.” (Ç, s.57)

Page 117: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

102

içi içine sığmamak

“Turhan’ın şimdi içi içine sığmıyor, birden patlamak ve bunu yazan sonra da

edebiyattan…” (A, s.198)

“...akşamları mektepten geldikten sonra evde sıkıntıdan içi içine sığmıyordu.”

(AF, s.45)

“Hele Mustafa gibi içi içine sığmayan, engin ruhlu; temiz yürekli insanlar içino,

ne bambaşka mevsimdir.” (BM, s.182)

“…hayretten, heyecandan, sinirden içim içime sığmaz bir halde, tıpkı rastgele

akıntıya kapılmış…” (Ç, s.196)

içi yanmak

“...birçok tuzlu mezeler yemiş olan Hasan’ın içi yandı.” (AF, s.192)

“…zavallıcığın yanar içerisi bizim demirci ocakları gibi harıl harıl zatınıza

karşı…” (Ç, s.273)

içinden çıkmak

“Fakat şimdi onun çevresini, içinden pek öyle kolay kolay çıkılmaz yeni bir varta

sarıyordu.” (AF, s.105)

içine (gönlüne) doğmak

“Geleceğin, dedi, gönlüme doğdu da onun için evden gelirken semaverimizi,çay

takımlarımızı da birlikte getirdik!” (AF, s.146)

içini çekmek

“- Aaaah! Oooof! Diye içini çekip eliyle çıplak bağrını dövmekte olan saç sakal

birbirine karışmış bir yaşlı…” (A, s. 62)

“Mustafanın genç karısı da merdiven başında içini çeke çeke hıçkırıyordu.”

(BM, s.137)

“…bol şalvarlarını süzerek derin derin içini çekti…” (Ç, s.129)

Page 118: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

103

içli dışlı olmak

“...böylelikle daha içli dışlı tam bir aile olmalarını teklif ediyor...” (AF, s.192)

“Çünkü o yalnız bir tarafın kâhyalığını yaparken ben, şimdi iki tarafla da içli dışlı

oldum.” (Ç, s.224)

“Nigar abla seninle gel, daha içli dışlı olalım dedim, fakat kendisi hep işi alaya

boğdu.” (KPE, s.119)

iğne atsan yere düşmez

“Tam öğle vakti Topçular’daki incirlikte iğne atsanız düşecek yer kalmamıştı.

(AF, s.25)

“Gece tiyatroda iğne atılsa düşecek yer yoktu.” (AF, s.213)

“İçi hayli geniş ve gayet uzun olan bu içkili lokantada kalabalıktan iğne atsanız

düşecek yer yoktu.” (KPE, s.54)

iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek

“Şimdi iki cami arasında kalmış beynamaza dönmüş olan kayıkçı ne

yapacağını şaşırmış…” (BM, s.73)

“…gel gelelim, ben bu âlemin içinde, iki cami arasında kalmış binamaza

dönecektim.” (Ç, s.195)

“Şinci sen kalmışsın zavallı, iki cami arasında beynamaz gibi…” (Ç, s.273)

ikide bir

“Nazlı peçesinin altından kıs kıs gülüyor ve ikide bir dirseği ile beni dürtüyordu.”

(Ç, s.126)

“Yok amma, dikkat ediyorum, ikide bir yan gözle bizim masayı süzüyor.”

(Ç, s.142)

iki dirhem bir çekirdek

“…çeşit çeşit elmasları irenk irenk taşları takar takıştırır, çakar çakıştırır, hep iki

dirhem bir çekirdek gezerdi. (BM, s.131)

“Atina’nın bu en namlı, şanlı kadını takmış takıştırmış, çakmış çakıştırmış, iki

dirhem bir çekirdek olarak fıçının ağzına yanaşır.” (KPE, s.24)

Page 119: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

104

“Sizin anlıyacağınız taktık, takıştırdık, iki dirhem bir çekirdek olduk.”

(KPE, s.136)

iki gözü iki çeşme

“...iki gözü iki çeşme ağlıyarak boynuma sarıldı, bana hemşire dedi..”

(AF, s. 218)

ince eleyip sık dokumak

“…burada adamın bütün psikolojik vasıflarını ince eleyip sık dokuyacak

değilim.” (A, s.12)

incir çekirdeğini doldurmaz

“Turhan’ın bazen en ufak, en incir çekirdeğini doldurmayan bir sebepten

dehşetli kızdığını bilirdi.” (A, s. 121)

in cin yok (top oynuyor)

“Aman çavuşum, aman ağam, biz burada, üzerinde in cin olmıyan bu ıssız yerde

ne yiyip içeceğiz?” (BM, s.76)

“O ise ki şimdi etrafta bizden başka in cin yoktu.” (Ç, s.43)

“Sizin evdeki tencerelerin içinde her gün cinler top oynar!” (Ç, s.164)

ipin ucunu kaçırmak

“…bu yazılardan bir kısmını hiç yorulmadan, hiç şaşırmadan, hiç ipin ucunu

kaçırmadan meyhanelerde karaladı.” (A, s.246)

ipsiz sapsız

“Ee, sen de benim gibi bunca yıl ipsiz sapsız takımile düşüp kalkmış olsa idin...”

(AF, s.213)

ipten, kazıktan kurtulmuş

“Bunlar azılı ve ipten, kazıktan kurtulmuş ve kendilerine zorla çatacak yer

arayan beş altı külhan beyi idi.” (BM, s.15)

Page 120: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

105

istifini bozmamak

“Nazlı diyecek diye ödüm patlarken o, hiç istifini bozmadan: (Ç, s.127)

“Mustafa hiç istifini bozmadan yürüdü.” (BM, s.56)

“Öteki hiç istifini bozmayarak cevap verdi:” (KPE, s.62)

işin içinden çıkmak

“…hepsi de edebiyatın satirik nevi denilen kısmına mal edilerek işin içinden

çıkılıyordu.” (A, s.198)

“Gelin de çıkın bakalım işin içinden…” (Ç, s.131)

“Zihnimi hayli yorduğum halde bir türlü işin içinden çıkamıyor, bunların kim

olduklarını bir türlü kestiremiyordum.” (KPE, s.108)

işine (hesabına) gel(me)mek

“...herkes meseleyi kendi işine geldiği tarzda habbeyi kubbe yaparak başkasına

anlatıyordu.” (AF, s.105)

“Anladın amma, işine gelmediği için şimdi anlamamazlıktan geliyorsun!”

(KPE, s.114)

“...belki sonra senin isteyeceğin bizim işimize gelmez!” (SGV, s.14)

iş işten geçmek

“Fakat kaç para eder, artık iş işten geçmiştir.” (BM, s.69)

“Fakat onlar tam bizim yanımıza geldikleri zaman artık iş işten geçmiş…”

(KPE, s.90)

kabına sığmamak

“Hasan, baharın yaklaştığını görünce artık kabına sığmıyordu.” (AF, s.59)

“...sıkıntıdan, üzüntüden bunalan, kabına sığmıyan delikanlı, şimdi ne kadar

değişir, ferahlar gibi olmuştu.” (AF, s.140)

kaç para eder?

“Fakat, kaç para eder, benim hâlâ pestilimi çıkarmakta olan hınzır herif ona da

metelik vermedi.” (A, s.22)

Page 121: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

106

“Birleştirse de kaç para eder? Bir kere kırılan kalp kolay kolay yerine gelir mi?

(AF, s. 81)

“Fakat kaç para eder ki, Mustafa geceyarısı zaptiyelerin kolunda bir kütük gibi

oraya getirildiği için…” (BM, s.134)

kadın (birinin) parmağı

“Her şeyde kadın parmağı aramalıdır!” (A, s.30)

kafa patlatmak

“…sonra onun üzerinde öyle saatlerce kafa ve çene patlatmadan hemen bir

başka bahse geçerlerdi.” (A, s.216)

“…o gece meyhanede saatlerce edebiyat münakaşalarıyla bir sürü kafa

patlatırdı.” (A, s.220)

kafa tutmak

“…kızım yerindeki bu madamcığı benden kıskanıp da bana kafa tutayım deme!”

(A, s.85)

“…‘buraya kaptanpaşa karışır’ diye kullukçulara kafa tutmıya benzemez.”

(BM, s.56)

“Gitmezsem kafa tutuyor; bilirsin tabiatını, buluttan nem kapıyor.” (Ç, s.116)

kafası(kellesi) kızmak

“Başağa, darılma amma, yine kellem kızmaya başladı.” (BM, s.20)

“Bir kere kafam kızacak olursa, alimallah, yedi mahalleyi ayağa kaldırırım ha!..”

(BM, s.33)

kafasını dinlemek

“…bunlarla birlikte içtiği zamanlar hem biraz kafasını dinliyor…” (A, s.216)

kafayı çekmek

“Maksatları yaya olarak Yedikuleye gitmek ve sanki içtikleri azmış gibi,

bulurlarsa biraz da orada kafaları çekmekti.” (BM, s.14)

Page 122: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

107

“…yalnızca adamakıllı kafayı çektikten sonra, Beyazıt camiine doğru yürürken

baktı ki Beyazıt meydanına…” (BM, s. 158)

“Akşam, Balattaki selâtin meyhanelerden birinde kafaları bir hayli çektikten

sonra…” (Ç, s.183)

kafayı tütsülemek

“Kafayı tütsüledikten sonra, elimden bir kaza çıkar diye korkarım, onun için af

buyurun.” (BM, s.152)

kalbini(gönlünü, hatırını/ yüreğini) kırmak

“…Turhan da bu yaşlıca emektar sanatkarın bir kere bile ufacıktan kalbini

kırmamıştı.” (A, s.249)

“Arkadaş dedi rahat dur, yoksa kalbini kırarım.” (BM, s.124)

“Kırdıksa yüreciğinizi, bağışlayın bizim kusurumuzu küylülüğümüze…”

(Ç, s.208)

kapı dışarı etmek

“…bu hususta şeyh efendinin kulağını bükünce oradan da kapı dışarı ettiler.”

(AB, s.23)

kapağı atmak

“…Mustafanın Ahırkapıdaki evine kapağı atmış, şimdi orada bir yıla yakın

zamandır nikâhsız bir karı koca…” (BM, s.87)

“…tekrar bugünlerde bizim eve kapağı atmak istediği anlaşılıyordu.” (Ç, s.224)

Karadenizde gemilerin mi battı?

“Söyle bana behey çapaçul, yoksa son fırtınada Karadenizde gemilerin mi battı,

yoksa aklın, fikrin vaktinden önce mi top attı?” (BM, s. 4)

kan kusmak

“…ortalığa tam manasıyla kan kusturan yıldız karayel bize doğru Topkapı’dan

esiyordu.” (KPE, s.43)

Page 123: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

108

kara haber

“...Zehra, Hasan’a bu kara haberi gözyaşları içinde vermişti.” (AF, s.160)

karga tulumba etmek

“Ötekiler hep bir olup onu karga tulumba edince yanıma getirdiler…” (Ç, s.210)

“…Turhan ile genç çocuk koştular, onu karga tulumba edip getirip, çadırın

önüne yatırdılar.” (A, s. 179)

kavanoz dipli dünya

“Ah kavanoz dipli dünya, ah!” (BM, s.83)

“Hey gidi kavanoz dipli dünya, hey!” (Ç, s.257)

kavun değil ki g..ünü (kuyruk) koklayasın

“İnsan oğlu kavun diyildir ki koklayasın kuyruğundan da ne mal olduğunu

anlayasın…” (Ç, s.155)

kayık yanaştırmak

“...ben öyle çenelere gelemem, öyle ağızlara kolay kolay kayık yanaştırmam...”

(AF, s. 119)

“Bahir Bey böyle ağızlara kolay kolay kayık yanaştırır mı?” (A, s.99)

“Bizim sayın dalkavuklar, hiç böyle ağızlara kayık yanaştırmıyor, onlar

boyuna:” (KPE, s.164)

kazın ayağı öyle değil

“Hayır, efendim, bu olamazdı, çünkü kazın ayağı hiç de böyle değil!” (BM, s. 94)

“Fakat kazın ayağı hiç de öyle değil, ben burada size hapishanede geçen bütün

gün ve gecelerimi, hatta yıllarımı birer birer ve ayrı ayrı…” (KPE, s.161)

kendinden geçmek

“...kartpostal resmine bakarak içini çekip kendinden geçiyor; bazan da bunların

hepsini bir tarafa bırakıp...” (AF, s.53)

Page 124: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

109

“Hasan, Beyazıt’taki ihtiyar kitapçıdan daha iki saat önce almış olduğu bir küçük

âşıkane romanın en tatlı yerinde kendinden geçmişken...” (AF, s.63)

“…kendinden geçti, aşka geldi, iki ayağı üstünde tatlı tatlı homurtularını

arttırdı..” (Ç, s.214)

kendine gelmek

“Artık biraz kendine gel, biraz aklını başına topla…” (BM, s.112)

“Tornavida, dedim, kendine gel!” (Ç, s.282)

“Al bir yudum kardeşim, al, al da biraz kendine gel!” (KPE, s.47)

kendine yedirememek

“…beygiri o halde bırakıp oraya doğru koşmayı kendime bir türlü

yediremiyordum.” (Ç, s.42)

kendini bilmek

“o ise ki kendini bilen insanın hiç bir zaman arsızlık, yüzsüzlük yapmıyacağını

uzun uzun anlattı.” (Ç, s.52)

kendini tetiğe almak

“…berikiler de hemen ona göre kendilerini tetiğe alırlar, ona göre alesta

dururlardı.” (BM, s.111)

kendini toplamak

“Fakat bir iki saniye içinde kendini toparladı...” (AF, s.143)

“Kalk haydi artık kalk ta kendini topla, işine git!” (BM, s.19)

“Mustafa konakta uyandığı zaman, birdenbire kendini toplayamadı.”

(BM, s.134)

kendini tut(ama)mak

“Hemen beynim attı; fakat yine kendimi tuttum:” (Ç, s.252)

Page 125: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

110

kendini vermek

“...bir atkestanesinin altında kendini olduğu gibi küçük, âşıkane bir romana

vermişti.” (AF, s.63)

“İrfan çingenelerin yarı kaçık dediği o kadına oldum olasıya kendini vermiş…”

(Ç, s.119)

kesenin ağzını açmak

“Salih artık kesenin ağzını açtı…” (AB, s.21)

keyif çatmak

“Herkes buraya eğlenmeğe, keyif çatmıya geldi.” (Ç, s.202)

“Üç adım ötedeki masada keyiflerini çatmakta olan babacan kalem efendileri

kahkahalarını salıverdiler…” (A, s.91)

“Burası meyhane be, buraya alem keyif çatmaya gelir, keyfimin kahyası mısın

sen?” (A, s.209)

keyfinin kahyası olmamak (birisi başkasının)

“Burası meyhane be, buraya alem keyif çatmaya gelir, keyfimin kahyası mısın

sen?” (A, s.209)

keyfine bakmak

“Benim biraz işim var, sen kendi keyfine bak, sonra gelir ben seni alırım!”

(BM, s.148)

“…onlar orada biz burada karşılıklı fakat birbirimizi görmeden ve rahatsız

etmeden keyfimize bakalım!” (KPE, s.51)

kıvamına gelmek

“Arkadaş, artık işin tam kıvamına geldiğini anlamıştı.” (Ç, s.12)

kızıl (kızılca) kıyameti koparmak

“...kızın amcası henüz bunları duymadı, eğer duyacak olursa kıyametin büyüğü

asıl o zaman kopacaktır.” (AF, s. 113)

Page 126: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

111

“Bunun üzerine orada bir kızılca kıyamettir kopmuş.” (Ç, s.230)

“Nigar’a böyle bir şey açacak olsam kıyamet kopar!” (KPE, s.119)

kızağa çekmek

“Mustafa Çengi Nigarı evden çıkıladıktan sonra, kısa bir müddet için kendini

kızağa çekti.” (BM, s. 90)

“O da pek yorgun, bitkin olduğu için kızağa çekilmiş…” (KPE, s.143)

kim bilir

“Malum ya, buraya en uzak olan ev bizim ev olduğu için ben artık kimbilir ne

kadar sonra…” (A, s.57)

kirişi kırmak

“Yoksa ben böyle hırıltıları sevmem, hemen kalkar, kirişi kırarım ha!” (Ç, s.202)

kolan vurmak

“Hatta benim zannıma göre Mustafanın gönlünde bir dilber kolan vuruyor.”

(BM, s. 5)

koydunsa bul

“Fakat Nazlı’yı koydunsa bul!” (Ç, s.101)

“Nâzımı koydunuzsa bulun!” (Ç, s.275)

“Hey gidi gençlik hey, koydunsa yerinde bul şimdi!” (A, s. 230)

koyun kaval dinler gibi dinlemek

“…halk o zaman onların etrafını sarar ve bunların upuzun tıraşlarını tıpkı koyun

kaval dinler gibi dinlerdi!” (KPE, s.94)

“Haşa huzurunuzdan, koyun kaval dinler gibi dinliyor ve arada bir sırf alay

için..” (SGV, s.17)

kozunu paylaşmak (biriyle)

“Kendine güveniyorsan çık buradan dışarıya da sokakta kozumuzu paylaşalım!”

(BM, s.42)

Page 127: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

112

kör kandil

“Tam bir kör kandil ağzı ile yanındakileri Turhan’a takdime başladı..” (A, s.264)

kör kör parmağım gözüne

“Artık buna kör kör parmağım gözüne derlerdi.” (A, s.80)

kör (olası) talih

“Fakat körolası talih, bana seninle yaşamayı çok gördü…” (BM, s. 91)

körün taşı

“Ona da derler körün taşı rastgele!” (Ç, s.62)

kulağı (bir şeyde) olmak

“Kulağım sende, başla!” (Ç, s.145)

“Kulaklarım sende!” (KPE, s.138)

kulağına çalınmak

“Hattâ kulağımıza çalındığına göre, Mediha’nın annesi bugün ya bize, ya sizin

eve gelecekmiş...” (AF, s.156)

“…yani Mustafanın aşkı biraz kulağına çalınmıştı.” (BM, s.7)

“...çok durgun bir yerde kulaklarımıza çalınan bu makamlı mırıltının tatlı bir

yürek duygusunu anlatan hafif bir ezgin olduğu seziliyordu.” (Ç, s.10)

kulağına gitmek

“…yaptığı ilk maskaralık, ertesi günü yine benim oradaki akrabalarımın kulağına

gitmiş..” (Ç, s.119)

kulağını bükmek

“…bu hususta şeyh efendinin kulağını bükünce oradan da kapı dışarı ettiler.”

(AB, s.23)

kulak asmamak

“Kulak asma! Onların bütün çalıp söyledikleri şeyler hep bildiğimiz şeylerdir.”

Page 128: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

113

(Ç, s.39)

kulak kabartmak

“Abdi Bey tezgahtan kulak kabarttı.” (A, s.254)

“Tevfik bir müddet taksime kulak kabarttı…” (KPE, s.79)

kulak kesilmek

“Tevfik bu, çok sert, çok pervasız hicviyesini okurken herkes baştan başa kulak

kesilmiş, onu dinliyordu.” (A, s.133)

“Neyzen hicaz taksime başlayınca o da şimdi kulak kesilmişti.” (A, s.263)

“Herkes kulak kesilmiş, neyi dinliyordu.” (KPE, s.104)

kulak vermek

“Kulak verdik…Bu mırıltı, şimdiye kadar hiç duymadığımız yepyeni bir şeydi.”

(Ç, s.7)

kul kurban(köle) olmak

“Aman paşam, ayaklarını öpeyim, kulun kurbanın olayım…” (BM, s.114)

kurban olmak

“Hani ben sizi yaradana kurban olayım!” (AF, s.91)

kuş uçmaz kervan geçmez

“Böyle kuş uçmaz, kervan geçmez bir havada arabayı kim aşıracak…”

(KPE, s.74)

küçük dilini yutmak

“…nedir acelen, küçük dilini yutacaksın köpoğlu!” (BM, s.149)

küçük (alçacık) dağları ben yarattım demek

“Makedonyalı eski bir derebeyi, küçük dağları ben yarattım! diyen bir

kahraman sanırlardı.” (A, s.28)

kül yutmamak

“Domuz karı bize de mi kül yutturacaksın?” (A, s.266)

Page 129: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

114

“Kocakarı, dedi, bana iyi bak, bana kül yutturamazsın sen.” (BM, s.30)

“Siz kaptanpaşanın adamlarısınız, size burada nasıl kül yutturabilirdim ki?..”

(BM, s.74)

külahları değişmek (değiştirmek)

“…işin doğrusunu söyle ki, sonra seninle de külâhları değişmiyelim!”

(BM, s.34)

küplere binmek

“...kadın bu fena hallere kızmış küplere binmiş ve ertesi sabah erkenden

Mediha’nın koluna yapışınca soluğu Beşiktaşta almıştı.” (AF, s.129)

küpleri devirmek

“Yine bu akşam küpleri devirmiş, maşallahı vardı!” (AF, s. 181)

lâf (söz) açmak

“Bir ara, kadın, biçimine getirdi; Hasan’ın lâfını tekrar açtı...” (AF, s.125)

“…âdeta arabanın içinde lâfı benim açmamı bekliyordu.” (Ç,s.53)

“Köpoğlu Etem, yolda bunlardan hiç söz açmıyor…” (Ç, s.57)

“Sabahleyin, anneme, Nazlının lâfını açacak oldum.” (Ç, s.130)

lâf aramızda

“Lâf aramızdan ırak, köpoğlunun kızı, babası kıyak zengin idiyse kendisi de hep

kulaklarına…” (BM, s.131)

lâf atmak

“…aman Allahlar, kör olma kâfir kız! diye çengilere lâf atmalar, tek tük

köşelerden her biri ayrı makam…” (A, s.17)

“Ey, ne oldu, yoksa Zaika’ya lâf mı attın?” (AF, s. 70)

“Birkaç saniye sonra, Arap Veysel ile Topuz Osman bunların arkasından geldiler,

kendilerine lâf attılar.” (AF, s. 215)

Page 130: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

115

laf lafı açmak

“Uzatmayalım diyorum, fakat neyliyeyim ki laf lafı açıyor…” (KPE, s.161)

lâf yetiştirmek

“Senin gibisine laf mı yetiştirilir?” (A, s.90)

lâfı ağzında kalmak

“Lâfım ağzımda kaldı, suratıma şiddetli bir tokat indi.” (Ç, s.282)

lâfı (sözü, lakırdıyı) ağzına tıkamak

“Hem aleyhinde kim ne söylerse hemen ağızlarına tıkarlardı.” (AF, s.168)

“Zehra ise Hasan’ın lâkırdısını ağzına tıkamıştı:” (AF, s.170)

“…fakat o lakırdılarını Turhan’ın ağzına tıkadı.” (A, s.213)

lâfı çevirmek (değiştirmek)

“Salâhattin birkaç saniye sustu ve birden lâfı değiştirdi:” (AF, s. 69)

lâfı uzatmak

“Şimdi lâfı uzatma da şu meselenin aslını anlat bakalım!” (AF, s. 119)

lâmı cimi yok (kalmamak)

“Artık işin lâmı cimi kalmamıştı…” (BM, s.126)

makbule geçmek

“…tirşe gözlü kıza götürdüğüm kolonya ile şeker çok makbule geçti.” (Ç, s. 75)

makaraları salıvermek

“…delikanlı uyanarak hatır hatır ensesini kaşımaya başlayınca karşıdakiler fıkır

fıkır makaraları salıverirler.” (A, s.32)

maskara(ya) almak (etmek)

“…hem kendini, hem beni oracıkta maskara eder, bırakırdı.” (Ç, s.40)

Page 131: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

116

merak sarmak (salmak)

“Köpoğlu çingene, bir, bir buçuk saatlik yolculuk içinde beni nasıl meraklara

salmıştı.” (Ç, s.68)

merak uyandırmak

“Kızın şimdi en çok merakını uyandıran şey Hasan’ın yeni kıyafetiydi.”

(AF, s.36)

“Köpoğlu belki de böylelikle merakımı uyandırarak bir yandan başka

yollarla…” (Ç, s.65)

metelik etmez

“…binde bir kişide bulmuş oldukları cevherlerin yanında onlar metelik etmez.”

(A, s. 47)

metelik vermemek

“Fakat, kaç para eder, benim hâlâ pestilimi çıkarmakta olan hınzır herif ona da

metelik vermedi.” (A, s.22)

“Kim olursa olsun, ben babama metelik vermem!” (BM, s. 119)

“…dolu iken herkes onlardan istifade eder, fakat boşalınca kendilerine kimse

metelik vermez.” (KPE, s.84)

mırın kırın etmek

“Mustafanın ailesi tarafından yapılan teklife kız tarafı mırın kırın ederek bir

türlü razı olmadı.” (BK, s.6)

“Kadın, önce çok mırın kırın etti, hastalığından, şundan, bundan söz vurarak bir

hayli nazlandı.” (Ç, s.32)

münasebet almamak

“Yooo senin gitmen şimdi münasebet almaz, bekçiyi göndeririz!” (AF, s.124)

nara atmak

“...yüzlerce insanın karşısında nara atarak koşan bir çocuğa elbette artık yüz

veremezdi.” (AF, s.44)

Page 132: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

117

“…fitil gibi kafa çeken ve hâlâ da çekmekte olan delikanlı bir balıkçı büsbütün

feryadı verip narayı bastı:” (A, s.222)

“Hele demin nara atan kopuk balıkçı delikanlısı ona bir avuç dolusu ufaklıkla bir

de sigara tosladı.” (A, s.226)

narına yanmak (nara yakmak/yanmak)

“Benim başımı nâra yakanların en birincisi odur.” (AF, s.168)

“...senin için oğlan, derlerdi, boş yere nâra yandı, yazık oldu.” (AF, s.168)

“O Adela’nın yüzünden az kalsın senin de başın nare yanacaktı; bereket versin o

gece gazinonun bahçesinde…” (A, s.177)

nefes etmek

“O zaman orada o papaza kendini nefes de ettirdin miydi?” (A, s.178)

“İçerdeki zavallı hastamıza bir nefes etseniz!” (BM, s.108)

ne alıp veremiyor? (ne alıp veremediği var?)

“…söyle bakayım, ne alıp veremediğiniz vardı bizimle ki, gelip bizi burada

karpuz, kavun yağmuruna tuttunuz?” (BM, s.16)

ne idiği belirsiz

“…gönlümü okşuyor; yüreğimi sevindiriyor ki ben âdeta bu ne idüğü belirsiz

herife gitikçe ısınıyorum.” (Ç, s.135)

“Peri kızı Selma ise ondan daha ne idüğü belirsiz şüpheyi çeken bir kadındı.”

(KPE, s.112)

“Elin ne idüğü belirsiz bir sürtüğünü ben kendime gelin yapamam.” (KPE, s.153)

ne mal olduğunu biliriz

“İnsan oğlu kavun diyildir ki koklayasın kuyruğundan da ne mal olduğunu

anlayasın…” (Ç, s.155)

“Bırağ dedik ya onları, şinci karıştırma, sonra anlarsın ne mal olduğunu!”

(Ç, s.258)

Page 133: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

118

nevi şahsına münhasır (mahsus)

“Antikalığını filan bilmem amma, pek eşsiz emsalsiz nevişahsına mahsus bir

adam!” (A, s. 129)

neye uğradığını bilememek (şaşırmak)

“Şişko Bedros neye uğradığını şaşırıp kapıya doğru koşarken tezgâhtar Barba

Sotiri Bekrinin masasına sokuldu:” (BM, s.22)

nispet vermek

“...sonra kendisine nispet verir gibi, yahut ‘Biz de sana imrendik’ der gibi biraz

ötedeki harman yerinde...” (AF, s. 80)

niyeti bozuk

“Asıl niyeti ise bozuktur, yani yakmıştır abacığını bizim kadın veya kızlardan

herhangi birine…” (Ç, s.60)

Nuh der peygamber demez

“Turhan’ın bazen Nuh deyip peygamber demediğini bilen arkadaşı, şimdi

kabahati yine kendisinde buldu.” (A, s.74)

“Demek, dedi, siz Nuh deyip peygamber demiyenlerdensiniz.” (AF, s. 113)

“…kızın anası Nuh dedi, Peygamber demedi.” (BM, s. 6)

numara yapmak

“Rica ederim, bana numara yapma!..” (Ç, s. 71)

nutku tutulmak

“Kadıncağızın nutku tutuldu, eli ayağı buz kesildi..” (TOK, s. 74)

oldum olası

“İrfan Çin yarı kaçık dediği o kadına oldum olasıya kendini vermiş…” (Ç, s.119)

Page 134: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

119

olur şey değil

“…Aksaray odabaşısına karşı bir oyun oynamış ki, olur şey değil…” (BM, s.41)

“…bu kadınlara karşı oracıkta öyle fena bir pot kırdı ki, olur şey değil!”

(Ç, s.117)

“…beni yan yan süzerken yanındakilere bakıp tuhaf tuhaf vemânalı mânalı bir

gülüşü vardı ki, olur şey değil…” (Ç, s.170)

oralı olmamak

“...fakat Hasan hiç oralı olmuyordu.” (AF, s.50)

“Ben, hiç oralı olmayınca nihayet dayanamadı.” (Ç,s.54)

“…birkaç kere zorladımsa da hiç oralı olmuyor…” (Ç, s.192)

o tarakta bezi olmamak

“Zira onlar, bu taraklarda hiç bezi olmayanlardı.” (A, s.15)

ödü patlamak

“Nazlı diyecek diye ödüm patlarken o, hiç istifini bozmadan: (Ç, s.127)

“Bunları görünce ödüm patladı.” (Ç, s.262)

“Odadan sofaya yalnız çıkamaz, çıkarsak ödümüz patlar, yine ters yüzüne odaya

kaçardık.” (A, s.10)

öküz öldü ortaklık ayrıldı (bozuldu/bitti)

“…aldırma sen de keyfine bak, hem malum a, öküz öldü ortaklık ayrıldı.”

(BM, s.83)

ölüsünü öp(öpesin)(çok sevdiğinin)

“...eğer ben buna o zaman ağzımı açıp da bir şey söylersem anamın ölüsünü

öpeyim.” (AF, s.184)

Rahmetli ve çok sevgili anacığımın ölüsünü öpeyim ki…” (BM, s.34)

Page 135: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

120

önünü almak

“...Zaika’lar bu dedikodunun önünü almak için on beş gün kadar Çamlıca’ya

gitmişlerdi.” (AF, s.103)

“…o kadar uğraştıkları halde, kadınlarına bir türlü söz geçirip bunun önünü

alamazlar!” (Ç, s.168)

pabuç bırakmamak

“...biz öyle iftiralara miftiralara kolay kolay pabuç bırakır takımından değiliz.”

(AF, s. 120)

pabucu dama atılmak

“Damadının da pabuçları dama atıldı senin de!” (AF, s. 94)

“…rakıdan duyulan neşe ve zevk, biranın da konyağın da pabuçlarını dama

attırmıştı.” (A, s.34)

pahalıya mal olmak (oturmak)

“Lâkin bu size çok pahalıya oturur sonra!..” (AF, s. 113)

palas pandıras

“…bunların hepsini yakalayınca sabaha karşı palas pandıras zaptiye kapısına

götürdüler.” (BM, s. 165)

paparayı yemek

““...deniz kenarında benden paparayı yeyince nasıl süt dökmüş kedye

dönmüştün!” (AF, s. 97)

para etmemek

“Sonuncu teklif ve ricalarının da para etmediğini gören Mustafanın anası, bir

akşam oğlunun kumral saçlarını okşayarak…” (BM, s. 6)

“…bir alay yemin ile işin doğrusunu temine çalıştıysa da para etmedi.”

(BM, s.66)

Page 136: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

121

parmağı ağzında kalmak

“…bunu gören yabancıların parmakları ağızlarında kalırdı.” (Ç, s.45)

“…üst kattaki manzarayı görünce hepsinin de parmakları ağızlarında kaldı.”

(BM, s.146)

parmak ısırmak

“…o hayriye tüccarının inatçı, şirret karısı buna parmak ısıracak ve kendi

evlatlığını senin gibi bir aslana layık görmediği için…” (BM, s. 6)

“…koskoca selâtin meyhaneyi dolduran halk, şaşırdılar, kaldılar ve bize

parmaklarını ısırdılar.” (Ç, s.139)

patırtı çıkarmak

“…hâlâ o eski çamurluk, korkarım yine bir patırtı çıkarsın!” (KPE, s.60)

peşkeş çekmek

“...elin kızını kendi rakı sofranızda o delikanlıya peşkeş çekmek istiyorsunuz!”

(AF, s. 120)

pılıyı pırtıyı toplamak

“Şu halde, dedi, Mediha yarından tezi yok, pılını pırtını topla, İstanbul’a

dönelim...” (AF, s.212)

“…biz yine pılıyı pırtıyı buradan toplayıp eski yerimize, Topçulara geldim!”

(Ç, s.162)

“O da, soyluyorlar ki cenaze kalktıktan sonra buradan pılısını pırtısını toplamış,

bir otomobile atlayıp Beyoğlu’na kaçmış!” (KPE, s.107)

pisi pisine

“Oğlancağız pisipisine gürültüye gitti.” (KPE, s.124)

pişmiş aşa (soğuk) su katmak

"...bu namussuzluğu yaparak pişmiş aşa soğuk su katmak isteyenler kimlerdi.”

(AF, s.192)

Page 137: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

122

pişmiş kelle gibi sırıtmak

“…onları birer birer ceplerinden çıkarıp pişmiş kelleler gibi pişmiş kelleler gibi

sırıta sırıta ve kendilerine mahsus…” (A, s.197)

pot kırmak

“Aman paşam, acaba gece burada bir pot kırdım mı dersiniz?” (BM, s.157)

“Köprünün ortasında herkese karşı bar bar bağırarak koskoca bir pot kırar…”

(Ç, s.40)

“Efdal de ne yapıyorsun, bunların yanında pot kırıyorsun! Der gibi Selma’yı

süzüyordu.” (KPE, s.100)

punduna getirmek

“...şimdi punduna getirip beni adamakıllı marizlemek istiyormuşsun!” (AF, s.74)

put kesilmek

“Berikiler bıçakları atıp put kesildiler.” (BM, s.37)

rengi atmak

“Konuşmayı biraz dinledikten sonra rengi attı.” (AF, s.63)

“Benim bu tepeden inme sözüm üzerine baktım, Etemin rengi attı…” (Ç, s.154)

renk vermemek

“…o da yerinden kalkıp yanlarına geldi ve hiç renk vermeden şaka yoluyla söze

başladı:” (A, s.123)

“Fakat Mustafa hiç renk vermedi ve bu acı nârayı, sırf sarhoşluk yüzünden atmış

olduğu zehabını uyandırdı.” (BM, s.82)

“Mustafa hiç renk vermiyerek:” (BM, s. 96)

sabrı tükenmek

“Bu sefer sabrım tükendi, oradakilerin bana istihfafla bakışları karşısında…”

(Ç, s.253)

Page 138: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

123

sağlam(sağ) ayakkabı değil

“Ben de onların sağlam bir ayakkabı olduklarını sanmıyorum!” (KPE, s.53)

sağlık almak

“...kır kahvesinden sağlık aldığı Aygır Fatma’ların evine gitti.” (AF, s.107)

saman (talaş) alevi gibi

“Bereket versin, Hasan’ın zihninde birden parlıyan bu fikir talaş alevi gibi çabuk

parlayıp söndü.” (AF, s.31)

sayıp dökmek

“İyi ama bütün o sayıp döktüğü şeylerden bana ne?” (A, s.51)

selâmı sabahı kesmek

“Onunla tamamıile selâmı, sabahı kestim.” (Ç, s.119)

“Artık berikilerle büsbütün selâmı sabahı kestim.” (Ç, s.253)

“…bu ikinci plan da böylece suya düşünce artık öteki, Turhan’dan tam manasıyla

selamı sabahı kesmişti.” (A, s.89)

sermayeyi kediye yüklemek

“…asıl sermayeyi onlardan sonra kediye yüklemeye başladım.” (KPE, s.165)

sırtı kaşınmak

“Hemşeri, galiba senin sırtın kaşınıyor bu akşam.” (BM, s. 124)

sırtı yere gelmemek

“Eğer buradan da yüzünün akıle çıkarsan bir daha senin sırtın yere gelmez.”

(BM, s.148)

sille yemek

“...esmerce kızdan sille yedikten sonra Hasan, o yılın bütün yazını ve güzünü bu

güzel manzaralı mahallede geçirdi...” (AF, s.44)

Page 139: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

124

sinirleri yatışmak

“...kızın anasının, yengesinin sinirleri yatışsın; ben de münasip bir gün oğlanı

göreyim; soyunu sopunu araştıralım...” (AF, s.125)

solda sıfır

“…yine ehlikemal onlara dahi birer kıymet biçerler amma bu kıymet artık bir alay

solda sıfırdan ibarettir.” (A, s.48)

“…edebiyattan sınıf dönmeyecek kadar ufak tefek numaralar lütfediyorlar;

ötekileri hep solda sıfır bırakıyorlardı.” (A, s.200)

soluğu(bir yerde) almak

“...kadın bu fena hallere kızmış küplere binmiş ve ertesi sabah erkenden

Mediha’nın koluna yapışınca soluğu Beşiktaş’ta almıştı.” (AF, s.129)

son nefesini vermek

“Zemzem geldiği vakit hasta son nefesini veriyordu.” (BM, s.110)

sökün etmek

“Tam bu sırada aşağı mahallenin kopuklarından iki kişi sökün etti.” (AF, s. 83)

“O iş zaten önce bira ile başlar; alt tarafı sökün eder.” (AF, s.170)

“…vişne çürüğü dallı yazma mendili ile incirlik tarafından sökün etti:” (Ç, s.203)

söz geçirmek

“…o kadar uğraştıkları halde, kadınlarına bir türlü söz geçirip bunun önünü

alamazlar!” (Ç, s.168)

sözünü balla kestim

“Sözünüzü balla kestim, ben bir gece sizin gibi böyle baskın sarhoşken, ama

hava dehşetli kışmış…” (A, s. 61)

“Fatma, kadının sözünü kesti:” (AF, s. 110)

Page 140: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

125

söz vermek

“...işi o zaman ehemmiyetle düşüneceğine söz verdi.” (AF, s.130)

“...katî söz vermemiş olsaydı belki bu akşam bostana gitmekten cayacak...”

(AF, s.150)

söz vurmak

“Kadın, önce çok mırın kırın etti, hastalığından, şundan, bundan söz vurarak bir

hayli nazlandı.” (Ç, s.32)

su götürür yeri (taraf) olmamak

“Artık işin hiç su götürür tarafı kalmadığı iyice anlaşılıyordu.” (Ç, s.119)

su katılmamış

“…hem bu herifin tam mânası ile hiç su katılmamış, öz beöz, süt besüt …”

(Ç, s.65)

“Demek bey kardeşimiz, hiç su katılmamış halis Çi daha çok seviyorlar!”

(Ç, s.200)

surat asmak

“…eve gelince iş değişti, babası surat asmaya başladı.” (AB, s.20)

“...kadınlar hep birden surat asarak, başlarını geriye çevirdiler, ona hiç

bakmıyorlardı.” (AF, s.35)

“…biraz da dokunaklı lâflarım ona dokunmuş olmalı ki hemen surat astı:”

(Ç, s.37)

surat bir karış

“Hemen Mazlum Nesari’de surat bir karış, Affan Kemal ise fıkır fıkır

gülmede…” (A, s. 243)

surat etmek

“....ona ne için fena halde surat edip de oradan kaçmışım?” (AF, s. 80)

“Annen, dedi, beni istemez, bana surat eder..” (Ç, s.133)

Page 141: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

126

“İkinci defa vazifeden çıkılanınca annem biraz surat eder gibi olmuştu.”

(KPE, s.152)

susta durmak

“O zaman çakalı da, kurdu da, ayıyı da, arslanı da, kaplanı da, fili de karşında

susta durdurursun!” (KPE, s.34)

suya düşmek (bir iş)

“Turhan’da hemen bir değişiklik baş göstermiş, biraz önceki taşkın neşesi birden

suya düşüvermişti.” (A, s. 119)

“…o temiz, o saf ve o derin aşkı suya düşmüş, hayriye tüccarının gizli gizli

Mustafayı seven güzel evlâtlığı…” (BM, s.68)

“…çigan hayat ve havalarından çıkaracağım müzik motifleri filân hep suya

düşüyor gibi…” (Ç, s.224)

suya götürüp susuz getirmek (biri, başkasını)

“Lâzım gelirse ben onu çeşmeye suya götürürüm de susuz getiririm!”(Ç, s.225)

suyunu çekmek

“…şımarıklığın yüzünden elde avuçta olanlar da yavaş yavaş suyunu çekiyor.”

(Ç, s.233)

sürüsüne bereket

“Burada ise, işte görüyorsun, sürüsüne bereket…” (Ç, s.162)

süt dökmüş kedi gibi

“...deniz kenarında benden paparayı yeyince nasıl süt dökmüş kediye

dönmüştün!” (AF, s. 97)

“Kızlar, süt dökmüş kedi gibi yerlerine oturdular.” (SGV, s.28)

süt liman olmak

“Olacak gene günleriniz eskisi gibi süt limanlık…” (Ç, s.262)

Page 142: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

127

şafak atmak

“Şimdi Turhan’da şafak atmış gibiydi.” (A, s. 130)

“…bu şekilde içeriye daldıklarını görünce Mustafada şafak atar gibi oldu:”

(BM, s.135)

“…hatta bizim tuhaf, alaycı mukallit, dalkavuk arkadaşta da şafak atıverdi.”

(KPE, s.154)

şeşi beş görmek

“Sen bu gece fazla kaçırmışsın, şeşi beş görüyorsun.” (AF, s. 210)

şeytan görsün yüzünü

“Benim Etemle alışverişim yok; görsün yüzünü şeytanlar onun!..” (Ç, s.158)

şeytanın yattığı yeri bilmek

“Benim yaşım küçük amma, ben şeytanın yattığı yeri bilirim anladın mı?..”

(BM, s.33)

tabana kuvvet

“...sonra oradan tabana kuvvet alabildiğine uzaklaştı.” (AF, s.64)

“Hasan kaçsa, tabana kuvvet oradan yollansa kurtulacaktı.” (AF, s.157)

tabanları kaldırmak

“...sonra tam kızların anneleri yetişirken elindeki ipi birden bire bırakıp tabanları

kaldırdı.” (AF, s.26)

tabanları yağlamak

“...çocuk yüzükoyun yere tekerlendi ve yerden kalkar kalkmaz tabanları

yağladı.” (AF, s.28)

tadını çıkarmak (tadı çıkmak)

“Onsuz bu alemlerin tadı çıkar mı hiç?” (A, s. 179)

“...içine bir de cinayet filân koyarak yapalım ki tadı çıksın!” (AF, s. 200)

“Hayatın asıl tadı böyle çıkar.” (KPE, s.22)

Page 143: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

128

tadını kaçırmak (tadı kaçmak)

“Yok artık, işin tadı kaçmaya başladı, biz yavaş yavaş yollanalım!” (A, s.67)

“Gel gelelim, Etem’in bu akşam böyle benimle birlikte gelmesi, işin tadını

kaçırıyordu.” (Ç, s.58)

“…o zaman karışmam ha, işin tadı kaçar!...” (BM, s.32)

talih kuşu

“...bakarsın ki beklediğin o talih kuşu gelir, seni öyle bulur ki...” (AF, s.106)

tası tarağı toplamak

“Ertesi gün (Bedia Nesrin) de birlikte olarak (Sahnei Emel) kumpanyası tası

tarağı toplayıp oradan başka bir kasabaya...” (AF, s. 217)

taş atmak

“Hasan’a ilk taşı Zehra attı:” (AF, s.145)

“Hatta orta yaşlı adam burada deminden beri somurtkan duran Rahimi Beye de bir

taş attı:” (A, s. 146)

taş çıkarmak

“Hem maşallah, sen bu gidişle anana da taş çıkaracaksın!” (AF, s. 97)

taşı sıksa suyunu çıkarmak

“...alimallah taşı sıksam suyunu çıkarırım ya!” (AF, s. 100)

tatlı dil

“Hasan’ı çok güler yüz ve tatlı bir dille karşıladı...” (AF, s.107)

tebelleş olmak

“Salâhattin de gizli gizli yolda, pencerede, çayırda kıza tebelleş olmıya ona

sırnaşık sırnaşık lâflar atmıya, küçük mahalle...” (AF, s. 76)

Page 144: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

129

tefe koymak (koyup çalmak)

“…a dostlar, bunları ben şimdi tefe koyar da çifte telli diye çalarım!” (Ç, s.206)

“Şimdi onun bu kadınla kendisini Büyükdere’de görmesi pek aynasız kaçacak;

gidip semtte kadını teflere koydurup çaldıracak…” (A, s.190)

telleyip pullamak

“...asıl mevzua kendiliklerinden bir şeyler ekliyorlar, onu daha telleyip

pulluyor...” (AF, s.105)

“...size bunları böyle telleyip pullayıp anlatanlar acaba niçin işin daha öncesini

anlatmamışlar?” (AF, s. 112)

tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş

“Haniya nasıl derler, menşur bir söz vardır:”

Tenceres yuvarlandika

O kapake arkadaş” (Ç, s.111)

tepeden inme

“Benim bu tepeden inme sözüm üzerine baktım, Etemin rengi attı…” (Ç, s.154)

tepeden tırnağa

“…kendi dillerile bir şeyler söyleyerek beni tepeden tırnağa süzüyorlardı.”

(Ç, s.46)

tereciye tere satmak

“…işin iç yüzünü iyice bilenler için burada ondan dem vurmaya kalkışmak

tereciye tere satmak gibi olmaz mı?” (A, s.206)

tersyüzü geri dönmek(kaçmak)

“Odadan sofaya yalnız çıkamaz, çıkarsak ödümüz patlar, yine ters yüzüne odaya

kaçardık.” (A, s.10)

“Sözünü bitiren çavuş, maiyetile birlikte tersyüzüne dönüp geminin

merdivenlerini tırmanmıya başlayınca…” (BM, s.76)

“Patron hiddetle tersyüzüne dönmek isterken beriki bağırdı:” (KPE, s.61)

Page 145: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

130

“Beriki şaşırıp ters yüzüne döndü.” (SGV, s.12)

tezgâh başı yapmak

“Sen gene yolda biraz kaçırmış, şurada burada tezgâh başı yapmışsın galiba?

(AF, s.129)

“…birer ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra Balat dışındaki Tekirdağlı Kel

Rafaelin meyhanesine düşmüşlerdi.” (BM, s.115)

“Niyetinin orada birkaç tane tezgah başı yapmak olduğu çakılıyordu.”

(KPE, s.119)

tohuma kaçmak

“…şu yuvarlak masanın etrafına toplanıp, o tohuma kaçmış kaplumbağa suratlı

herifi can ve gönülden…” (KPE, s.62)

top atmak

“Söyle bana behey çapaçul, yoksa son fırtınada Karadenizde gemilerin mi battı,

yoksa aklın, fikrin vaktinden önce mi top attı?” (BM, s.4)

turp sıkmak

“Hay senin hayaline ben turp sıkayım!” (Ç, s.39)

tut kelin perçeminden

“BM saraya kapıcı başı olduktan sonra, tut kelin perçeminden demez mi?”

(BM, s.152)

“…bu kadın ezkaza ilen kaptırdı mı herhangi birine gönülcüğünü, artık tutasın

kelin perçeminden!..” (Ç, s.111)

tuttuğunu koparmak

“Mustafa, iri yarı, cesur, tuttuğunu koparır, gayet yakışıklı ve gayet temiz,

tirendaz, gayet şakacı, gayet zeki, aynı zamanda biraz okur yazar….” (BM, s.3)

Page 146: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

131

tuzla buz olmak

“…hem kendi, hem araba, hem ben hendeğin içine yuvarlanıp tuzla buz

olacaktık.” (Ç, s.43)

tuzlayım da kokma

“Öyleyse kızlarınızı da sizi de tuzlayım, biberleyim de kokmayın!” (AF, s.26)

“Hümhh! Tuzlayalın da kokmasın!” (Ü, s.21)

tüy dikmek (üstüne tüy dikmek)

“Zehra’nın bu ansızın ölümü bütün felâketlerin üzerine yaman bir tüy dikmişti.”

(AF, s.195)

“İstasyonda kırdığı pot ile maskaralık ise, onun üzerine büsbütün tüy dikmişti.”

(Ç, s.119)

“Hele o sonuncu Hacı Osman vakası hepsinin üzerine tüy dikmişti.”(KPE, s.122)

tüyleri diken diken olmak

“Şimdi bu hal gözümün önüne geldikçe tüylerim hâlâ diken diken oluyor.”

(Ç, s.42)

“…yolda karşılaştığımız manzara aklıma geldikçe hâlâ tüylerim diken diken

oluyor.” (Ç, s.92)

“…burada köpekleşmiş bir halde görsem tüylerim diken diken olur, ondan fena

nefret eder, fersah fersah kaçmak isterdim.” (KPE, s.34)

ununu elemiş, eleğini asmış

“İşte biz geldik, gördük, unumuzu eledik, eleğimizi astık…” (KPE, s.169)

uyku çekmek

“…yanüstü başlarını koymuşlar, koyun koyuna ve koklaşa koklaşa çok rahat bir

akşam uykusu çekiyorlardı.” (Ç, s.18)

Page 147: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

132

üstüme iyilik sağlık

“Üstüme iyilik sağlık! Galiba kocakarının biri oğlanı büyü ile Mediha’sından

soğutmuş!” (AF, s.148)

varta atlatmak

“Bu da bir gece önce hayli varta atlatmışlardı.” (A, s.260)

“Vaktile birçok böyle vartalar atlatmış olan kadın baktı ki, olmıyacak…”

(BM, s.33)

“Mustafanın Azapkapıdaki Maltızlının meyhanesinde atlatmış olduğu bu çok

tehlikeli vartanın sebebi şu idi:” (BM, s.43)

verilmiş sadakanız varmış

“Ne ise, verilmiş sadakan varmış…” (Ç, s.46)

vız gelmek (vız gelip tırıs gitmek) (birine bir şey)

“Böyle şeylere bakkal, kasap metelik vermiyor onun için böyle şeyler bana vız

gelir!” (A,s. 142)

vurdum duymaz Kör Ayvaz

“On dakika sonra kadın bizim biraz da vurdum duymaz olan genç Turhan’ı

tekrar ikaz etti.” (A, s. 75)

vur patlasın çal oynasın

“…erkeklerin cümbüşü şimdi tam bir curcuna halini almış; dehşetli bir vur

patlasın, çal oynasınlar gidiyor…” (A, s.16)

“İki gece sonra yine sabahlara kadar vur patlasın, çal oynasın, yaşayacağız!”

(Ç, s.161)

“Artık, o gece Firini’nin hususi dairesinde bir vur patlasın, çal oynasındır

gidiyor.” (KPE, s.25)

yabana atmak

“Lâkin evvelsi geceki ince saz da hiç yabana atılır şey değildi…” (Ç, s.140)

Page 148: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

133

yağ bal olsun

“Oh…afiyetler olsun…Oh..yağ, bal olsun…Oh…yüreciğin açılsın!” (Ç, s.56)

yağma yok

“Yağma yoook…O satırın manası oncağızdan ibaret değil…” (A, s. 40)

“Öyle yağma yok, kaçarsın, kızaksız kayarız.” (BKG, s.63)

“Yoo!..dedi, yağma mı var; biz bugüne bugün Asmaaltında bir hayriye tüccarı

ailesi olalım da…” (BM, s. 6)

yalın ayak, başı kabak

“...pantolonlarının paçaları sıvalı, yalınayak, başı kabak yapılıyordu.” (AF, s.36)

“Yalın ayak, başı kabak iki oğlan kalenin bir kenarına ilişmiş, hem birer şeytan

uçurtması uçuruyor…” (KPE, s.125)

yan bakmak

“...şurada burada size yan bakacak olurlarsa bana söyleyin kâfidir!” (AF, s.101)

yan çizmek

“…ben bu gece sağ kalmam, ölürüm dedim, biraz yan çizmek istedim..”

(BKG, s.63)

“Şimdi başladı yan çizmeye…” (ÇŞH, s. 5)

“…kendini tekrar eski hayata davet etmesine karşı yan çizen, dudak büken bu

kadın, sonra birdenbire tekrar Selma’nın yanına gelmiş.” (KPE, s.116)

yan gözle bakmak

“…şinci ise bakarsınız bana yan gözle!...” (Ç, s.154)

“Turhan’a yan gözle bakar gibi bakarken ona belli edecek derecede göğsünü

şişirip içini çekiyordu.” (A, s.75)

yan gözle süzmek

“…bir kenarda tezgah başını yapan herifi yan gözle süzüyordu.” (A, s.209)

Page 149: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

134

“Bir aralık kendisini yan gözle süzen Cemalî Ferhat Baba onu böyle cuşuhuruş

içinde; gözler kapalı; kendinden geçmiş bir halde…” (BM, s. 164)

“Yok amma, dikkat ediyorum, ikide bir yan gözle bizim masayı süzüyor.”

(Ç, s.142)

yanıp yakılmak

“...Mediha için nasıl yanıp yakılıyordu, bugün ise bize ne ağızlar yapıyor!”

(AF, s.147)

yapmadığı kalmamak

“…birkaç kadeh konyak yüzünden oradaki yarı gazino, meyhanemsi yerde

yapmadığımız kalmamış…” (Ç, s.136)

yarasını deşmek

“Deşme benim yaralarımı Zehra, bana o günlerden açma, işte görüyorsun ben

gidiyorum!” (AF, s.161)

yarından tezi yok

“Şu halde, dedi, Mediha yarından tezi yok, pılını pırtını topla, İstanbul’a

dönelim...” (AF, s.212)

“Şu halde yarından tezi yok, onu ben tersaneye aldırayım…” (BM, s. 122)

“…yarından tezi yok, Topkapıdan pılımı pırtımı toplayıp Büyükdereye

kaçıyorum.” (Ç, s.160)

yaşlı başlı

“…o garip ve hali vakti oldukça yerinde sayılan yaşlı başlı adam o yaştaki

bizlere yani dört, beş….” (A, s.13)

yedi mahalle

“Bir kere kafam kızacak olursa, alimallah, yedi mahalleyi ayağa kaldırırım ha!..”

(BM, s.33)

yediği naneye bak

“Şu yediği naneye bak! Daha bir hafta önce neler söylüyor...” (AF, s.147)

Page 150: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

135

“Bu senin yaptığın işlerin, yediğin nanelerin?” (BM, s.112)

“Ben mecbur muyum seni daima gölgem gibi peşim sıra gezdirmeğe, yediği

naneye bak hele şunun?” (Ç, s.154)

yelkenleri suya indirmek

“…Mustafanın kendilerine verdiği tuhaf, gülünç cevaplar karşısında yelkenleri

suya indirdiler.” (BM, s.114)

“Etemin rengi attı, hemen ustaca yelkenleri suya indirmeğe başladı:” (Ç, s.154)

“…içimizde en cesur, en çevik arkadaş da yelkenleri suya indirdi:” (KPE, s.43)

yerin dibine batmak

“Fakat, ah o körolası aşk, yerin dibine batası içki ah…” (BM, s.21)

“…bana bu mektubu yazdıran da o yerin dibine batası zavallı, zayıf, ve yaralı

yüreğimdir.” (BM, s. 92)

“Ah yerin dibine batası bu zıkkım oğlu zıkkım...” (KPE, s.11)

yok yere

“...durup dururken de gelip böyle herkesin başını yok yere belâya sokmağa

kalkışmayınız!” (AF, s. 119)

yol göstermek

“Reha Beyi yakından tanıdıkları için salapuryaya yol gösterdiler:” (Ç, s.174)

yola dökülmek

“...bu tarikatı hangi sebepler altında seçmişlerse biz de aynı sebep ve tesirle bu

yola dökülmüşüzdür.” (KPE, s.12)

yola düzülmek

“...Hasan’a bakarak süklüm püklüm yola düzüldü.” (AF, s.153)

“Ben beygire atladım, o yulara yapıştı, tekrar yola düzüldük.” (Ç, s.95)

“Aman, öyleyse biz de bir an önce fırlayıp yolumuza düzülelim!” (KPE, s.41)

Page 151: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

136

yola yatmak

“...yine buralara gelir; yahut kızın anası bir gün olur, amcası tarafından yola

yatırılır.” (AF, s.129)

yollara düşmek

“İyi amma kızım, evdekiler neden geç kaldı acaba? Diye merak edip yollara

düşerler.” (AF, s.124)

yolu düşmek

“- Yolum düştü de!

- Eh, bir gün olur, bizim de sizin mahalleye yolumuz düşer; o zaman çifte kardeş

koşarız inşallah!” (AF, s.73)

yolunu tutmak

“İnşallah kalkar, İstanbul’un yolunu tutar, orada yalnız bıraktığın ihtiyar...”

(AF, s. 218)

“Kocakarı da ona ters bir karşılık verince zavallı somurtarak çadırının yolunu

tuttu…” (Ç, s.12)

“…akşam serinliğinde fıstıkî makamla ağır ağır Sarıyerin yolunu tuttum.”

(Ç, s.101)

yufka yürekli

“Hasan’ın zaten çok yufka olan yüreğini odanın bu manzarası büsbütün eritti.”

(AF, s. 174)

yükünü almak

“…çoluk çocuk, bütün öteki Çle yükünü almıştı.” (Ç, s.33)

yükte hafif, pahada ağır

“…başladı evde yükte hafif, pahada ağır şeyleri birer birer koltukçu çarşısına

taşımaya…” (ÇŞH, s. 5)

Page 152: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

137

yüreği açılmak

“…benim de biraz hasta yüreciğim açılırdı.” (Ç, s. 75)

yüreği cız etmek

“Deminden beri neşe içinde çarpan yüreği cız eder, fakat ..” (A, s.33)

yüreği çarpmak

“İçeride Hasan’ın yüreği fena halde çarpıyordu.” (AF, s. 110)

yüreği sızlamak (ciğeri)

“Okurken yüreğinizin bir parça olsun sızladığını hissetmediniz mi?” (BM, s. 96)

yüreği yanmak

“…o günden sonra Diyojenden yüz çevirmiş ve bu vaka pek genç yaşında

Diyojen’in yüreğini yakmış…” (KPE, s.15)

yüreğine su serp(il)mek

“…pek memnun bir temenna ile yanan yüreğine su serpilir ve böylece bu sahne

de burada kapanır.” (A, s.33)

aklını çelmek (yüreğini çelmek)

“Amma velâkin çelmiştir bugünlerde birisi senin yüreciğini…” (Ç, s.101)

yüreğini okumak

“Ben sizin okumuşum yüreğinizi…” (Ç, s.60)

yüreğinin yağı erimek

“Diye sordukça Hasan’ın yüreğinin bütün yağları eriyor:” (AF, s.46)

“Senin ol mah cemâlini görmeyeliden beridir yüreğimin yağı eriye eriye

tükendi.” (Ç, s.244)

“Yüreğimin yağını erittiğin yetmedi mi artık?” (Ç, s.249)

Page 153: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

138

yüz bulmak

“...yollarda göre göre ondan hiç yüz bulmadığı halde ona abayı yakmıştır.”

(AF, s. 70)

yüz çevirmek

“Çünkü kapıdaki büyük ilânda görüp de şimdi kendisinden yüz çevirmiş olan

sevgilisinin...” (AF, s.52)

“ ...fulya tarlasında sevgilisinin kendisinden nasıl yüz çevirip kaçtığını, geçen

kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini...” (AF, s.66)

“Niçin olacak, kız Diyojen’den çok soğumuş, ondan yüz çevirmişti.”(KPE, s.14)

yüz göz olmak

“Ben daha benimle yüz göz olmasın diye kıza bir şeyler açmadım.” (AF, s. 120)

yüz tutmak

“Akşam iyice yaklaşmış, güneş batmıya yüz tutmuştu.” (AF, s.34)

“…bahçenin kadınlara ayrılan tarafı da hemen hemen çeşit çeşit ve renk renk

kadınlarla çocuklarla dolmaya yüz tutmuştu.” (A, s. 119)

“Bu hastalık hastaneye ilk girdiği günlerden sonra iyiliğe yüz tutar gibi

olmuşken, şimdi tekrar kötülüğe doğru tornistan ediyor.” (KPE, s.144)

yüzü olmamak (yok)

“Tabiî açmazdınız; açacak yüzünüz yoktu ki...” (AF, s. 110)

“Hayır artık sana böyle hitap etmeğe yüzüm yok…” (BM, s. 92)

yüz yüze gelmek

“...dönemeci döner dönmez Hasan’la yüz yüze geldi.” (AF, s.36)

“Diye bar bar bağırmış ve böylelikle benim artık kendisi ile yüzyüze gelmem

için…” (Ç, s.119)

Page 154: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

139

yüz vermek

“...yüzlerce insanın karşısında nara atarak koşan bir çocuğa elbette artık yüz

veremezdi.” (AF, s.44)

“…tabii kız yüz vermeyince, onu oradan zorla bir arabaya atlatıp kaçırmak

istemiş…” (BM, s.138)

“Haydi öyle olsun; lâkin sen istersen o zaman bana yüz vermez, benim şalvarlı,

falcı karılardan sevgilim var, defol oradan! derdin…” (Ç, s.265)

yüzüne gülmek

“…bu son günlerde bana o kadar sokuluyor, yüzüme gülüyor ki, hani ne yalan

söyliyeyim, onu gördükçe ilk hatıralarım canlanıyor…” (Ç, s.135)

“Bu gibi âlemlerin bizim evde sık sık tekrarlanması için annemin yüzüne öyle

gülüyor…” (Ç, s.162)

yüzüne tükürmek

“Bakalım size aşkolsun mu diyecek, yoksa yüzünüze mi tükürecek?” (AF, s. 84)

yüzüne vurmak

“…belki çaktı da işi yüzüme vurmak istemiyor.” (Ç, s.125)

yüzünü (suratını) ekşitmek (buruşturmak)

“Tevfik köşeye oturtulur oturtulmaz çok fena halde, yüzünü ekşiterek hâlâ hafif

hafif çalmakta olan saz heyetini süzdü…” (A, s. 131)

“Çitlenbik Nigar, yahut Karanfil Perihan bizim evi sözünü duyunca fena halde

yüzünü ekşitti.” (KPE, s.39)

“Tevfik yüzünü buruşturup müstehzi bir tavırla:” (KPE, s.82)

yüzünü kara çıkarmak

“Haydi bakayım, göreyim sizi, ele güne karşı yüzümüzü kara çıkarmayın...”

(AF, s.184)

Page 155: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

140

yüzünün akıyla çıkmak

“Eğer buradan da yüzünün akıle çıkarsan bir daha senin sırtın yere gelmez.”

(BM, s.148)

zılgıt yemek

“…ihtimal, geçen sene Hıfzı Reisten yediği zılgıtı hatırlayıp böyle yapıyor.”

(Ç, s.230)

zıvanadan çıkmak

“Karının ikinci defa Abdi’yi böyle terslemesi zaten başı oldukça dumanlı

olanTurhan’ı zıvanadan çıkardı.” (A, s.172)

“Onu azdıran, arasıra zıvanadan çıkaran, berbat eden hep onlardı.” (BM, s.21)

ziftin pekini yesin (içsin)

“Nâdânlara gelince bırak o herifleri aşk şerbeti yerine ziftin pekini içsinler!”

(A, s.44)

“…bu ıssız yerde ne yiyip içeceğiz?

- Ziftin pekini!” (BM, s.76)

zihnini (aklını) çelmek

“…sonra efendicağzıma çeldin onların zihinciklerini istediğin yola…” (Ç, s.154)

zil zurna sarhoş

“…o gün Atinalı Kuçavakislerden biri, kendisini bir meyhanede zil zurna sarhoş

edip bırakmıştı.” (KPE, s.35)

Page 156: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

141

2. 1. 3. İkilemeler

İkilemeler dilimizde güçlü ve ayrıntılı anlatımı sağlayan en önemli ögelerdendir.

Türkçe sözvarlığının genel niteliklerinden biri de ikilemelerin sık kullanılmasıdır

(Aksan 1996: 60). Türkçe, en eski dönemlerde bile ikilemeler yönünden başka

dillerle karşılaştırılamayacak kadar zengindir. “Hint-Avrupa dillerinde Türkçeye

göre çok az kullanılan, ancak Korecede ve bir ölçüde Japoncada sık görülen

ikilemeler, tarih boyunca Türkçenin her evresinde, her lehçesinde yaygın olarak

kullanılmış, bu eğilim bugüne kadar gelmiştir.” (Aksan 2002: 81)

Türkçe ikilemelerin pekiştirme43 ve şiirsel ahenk yaratma işlevlerinin yanı sıra, M.

Ergin’in ifade ettiği gibi çokluk, devamlılık ve kuvvetlendirme fonksiyonları da

bulunmaktadır (1993: 356). V. Hatiboğlu, ikilemelerin anlamı pekiştirme,

güçlendirme, abartma, çoğaltma ve anlatımı kolaylaştırma işlevlerinden bahseder

(1981: 55-57). İkilemelerin anlatıma kattığı bu dinamiklik ve öznellik, akademik

yazmalarda onlara çok başvurulmaması görüşünü doğurmuştur (Suçin 2006).

Bunun yanı sıra ikilemeleri Türkçenin ilk yazılı ürünlerinden günümüze kadar

birçok metinde takip etmek mümkündür.

Osman Cemal Kaygılı’nın eserleri, deyimler açısından olduğu kadar Türkçe

sözvarlığının belirleyicileri arasında yer alan ikilemeler açısından da çok

zengindir. Osman Cemal’in sözvarlığında tespit edilen ikilemeler, Aksan (1996),

Hatiboğlu (1981) ve Ağakay (1954)’ın çalışmalarına dayanarak şu şekilde

sınıflandırlabilir:

1. Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Kurulanlar: acele acele acı acı, bağıra

bağıra, bardak bardak, yeni yeni vb.

2. Anlamca İlişkili Olanlar

2. 1. Eşanlamlılar44: akıl fikir, ev bark, kılık kıyafet, şan şöhret vb.

43 Tarihî Türk Lehçelerinde sıfat ve zarf işlevli ikilemelerin pekiştirme görevleri için bk. Karagöz: 2003. (Yayımlanmamış doktora tezi) 44 M. Duman, yakın anlamlı ve eş anlamlı ikilemelerin birlikte düşünülmesi gerektiğini söyler (Duman 2008: 106). Ancak, bu çalışmada V. Hatiboğlu, D. Aksan ve M. Ağakay’ın sınıflandırmaları dikkate alındığından bu ikilemeler ayrı başlıklarda verilmiştir.

Page 157: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

142

2. 2. Karşıt anlamlılar: aşağı yukarı, belli belirsiz, dost düşman, gece gündüz, iyi

kötü, var yok vb.

2. 3. Yakın anlamlılar: açık saçık, alaca bulaca, ardı arkası, borç harç, derme

çatma, eş dost, mal mülk, soy sop vb.

3. Kurucularından Biri Anlamını Kaybetmiş İkilemeler45: çoluk çocuk, eski

püskü, fakir fukara, tek tük, ufak tefek, yarım yamalak vb.

4. Kurucuları Anlamını Kaybetmiş İkilemeler46: kıvır zıvır, süklüm püklüm

5. Kurucuları Yansıma Olan İkilemeler

5. 1. Aynı Yansımadan Kurulanlar: kıtır kıtır, pırıl pırıl, fırıl fırıl, horul horul ,

lıkır lıkır, zong zong vb.

5. 2. Farklı Yansımalardan Kurulanlar: şangır şungur, şapır şupur vb.

6. Önsesi /m/ İle Değiştirilerek Oluşturulanlar: aşk maşk, aynasız maynasız,

çingene mingene, dua mua, ehlullah mehlullah vb.

7. “mi” Soru Edatıyla Kurulanlar: güzel mi güzel, kalleş mi kalleş, kaknem mi

kaknem, kurnaz mı kurnaz vb.

8. Aynı Sözcükten Kurulan Çıkmalı İkilemeler: baştan başa, doğrudan

doğruya, gizliden gizliye, kulaktan kulağa vb.

9. Aynı Sözcükten Kurulan Yönelmeli İkilemeler: alt alta, baş başa, göz göze,

diş dişe, kulak kulağa, saç saça vb.

45 Birçok araştırmacı bu tür ikilemeleri ‘kurucularından biri anlamsız ya da yarı anlamlı ikileme’ olarak adlandırır. Oysaki anlamsız gibi görünen bu birliklerin mutlaka bir işlevi vardır. Zira bu ikilemeleri oluşturan sözcüklerden anlamsız ya da yarı anlamlı kabul edilenlerinin, standart dilde kullanılmadığını ancak bazı eski metinlerde görüldüğünü söylememiz gerekir. Bu ikilemeler için bk. (Yüce 1988, Şen 2005) 46 Bu ikilemelerin kurucularından ikisi de tek başlarına anlamsız gibi görünse de birlikte bir işlevlerinin olduğunu belirtmek gerekir. Bu ikilemeleri adlandırmada farklı terim önerileri verilebilir.

Page 158: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

143

Osman Cemal’in eserlerindeki ikileme varlığına bakıldığında her türlü ikilemenin

kullanıldığı görülür. Bu başlıklar altında ayrıca ikilemelerin sözcük türü (isim,

sıfat, zarf, zamir, fiil) olarak gruplandırılması da yapılmıştır. Dikkati çeken

tespitlerden biri, Osman Cemal’in aynı kelimenin tekrar edilmesiyle oluşan

ikilemeleri daha sık kullanması ve bunları daha çok zarf işleviyle karşımıza

çıkarmasıdır. Zarfların aslî görevlerinden birinin fiilleri oluş biçimleri, zamanları

vb. yönlerden belirlemek olduğu bilinmektedir. M. Apaydın (2006), Kaygılı’nın

dokuz hikâyesi üzerinde yaptığı çalışmada, yüklemi fiil olan cümlelerin yüklemi

isim olan cümlelerden daha fazla bulunduğunu tespit etmiştir. “Türkçede genel

olarak zaten fiil cümlelerinin çokluğu bilinmektedir; ancak Osman Cemal’in

hikâyelerinde ortaya çıkan durum daha çok aksiyonu bol bir hikâye dünyasının

varlığıyla açıklanabilir sanıyoruz. Osman Cemal, sürekli hareket hâlindeki

kahramanlarının aksiyonlarını anlatırken fiil cümlelerine daha çok yer vermiştir.”

(2006: 311) Fiil cümlelerinde yer alan zarf işlevli ikilemeler de hareketlerin,

eylemlerin gerçekleşme şekillerini okura âdeta resmeder. Okur, metinde geçen

olayı tüm gerçeklik ve çıplaklığıyla yaşamış olur.

Osman Cemal, eserlerinde iç mekândan çok dış mekânı tercih etmiştir. Çünkü

onun kahramanları sürekli hareket hâlindedir. Bu kahramanlar için en uygun

ortam da dışarısıdır. Dışarıyı ve doğayı iyi şekilde yansıtabilmek biraz da doğa

taklidi seslerin kullanılmasıyla mümkündür. İşte Kaygılı bunu, ses yansımalı (ses

taklidi) sözcükleri ikileme şeklinde kullanarak başarmıştır.

Tabiatta canlı ve cansız bütün varlıklar, dolaylı veya doğrudan bir takım hareketlerin, gürültülerin kaynağı durumundadırlar. Tabiatın bu hareketliliği ve canlılığı karşısında onu sürekli gözleyen, onun bir üyesi olan ve konuşma yeteneğine sahip olan insan, tatma, koklama, duyma, görme ve dokunma duyularının yardımıyla bu canlılığı ve hareketliliği tarih boyunca adlandırmaya, söz biçimine getirmeye çalışmıştır (Zülfikar 1995: 1).

Tabiat seslerini az çok andıran, herhangi tabii bir sesle ilgisi sezilebilen bu sözler,

bulundurdukları sesler bakımından tabii sesleri hatırlatmakta, gösterdikleri

karakteristik yapıları, sınırlı anlamları ve taşıdıkları belirli görevleri bakımından

diğer sözcüklerden ayrılmaktadırlar (Zülfikar 1995:6). Bu ses yansımalı

sözcüklerle kurulan ikilemeler, Osman Cemal’in anlatımına canlılık ve renklilik

Page 159: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

144

katmıştır. Ayrıca bu ikilemeler, yazarın dilinin tabiata dayalı bir dil olduğunun

kanıtıdır.

Aşağıda Osman Cemal’in sözvarlığında önemli bir yer tutan ikilemelerden

bazıları bağlamlarıyla verilmiştir:

2. 1. 3. 1. Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Kurulanlar

2. 1. 3. 1. 1. Ad

taze taze

“Baluk taze taze…” (A, s.246)

2.1.3.1.2. Sıfat

acayip acayip

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

“İstanbul’da çıkan bazı edebî o fantazyaci mecmualara acayip acayip yazılar

yazıyor…” (A,s. 147)

“Het gidi Kovuk Palas hey, ne idi o acayip acayip şeyler, manzaralar, alemler?”

(KPE, s.124)

acı acı

“…sürahiler, bardaklar, hep havada uçuşuyor, acı acı küfürler, acı acı feryadlar

orayı küçük mikyasta bir savaş yerine döndürüverdi:” (A, s.278)

“Derinlerden gelen bu acı acı, boğuk boğuk feryat Çapraz Salâhattin’indi.”

(AF, s.192)

“Derken acı acı köpek havlamaları başladı.” (Ç, s.221)

ağır ağır

“…muharrir Ahmet Rasim beyi tanıttı, köşede bir arkadaşı ile ağır ağır, vakur,

fakat pek babacan bir tavırla demlenmekte olan…” (Ç, s.142)

Page 160: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

145

avuç avuç

“...içinden avuç avuç fındık, vişne, kayısı, türbe erikleri çıkararak bunları

Hasan’la kızların önüne döktü.” (AF, s. 98)

ayrı ayrı

“...her genç kız ayrı ayrı makamlarla bir şeyler mırıldanıyor...” (AF, s. 116)

“…kara gözlü, saman renginde, uzun tüylü bir çoban köpeği ile aynı heybenin

ayrı ayrı gözlerine yanüstü başlarını koymuşlar…” (Ç, s.18)

“Hepimizin önlerinde ayrı ayrı ve renk renk içkiler: Viski, vermut, kokteyl, bira,

şarap, rakı, votka…” (KPE, s.54)

başka başka

“…çuvaldan perdenin arkasına her dalıp çıktıkça başka başka kılıklara

bürünüyor…” (KPE, s.50)

“…başka zamanlar, başka mekanlar, başka başka manzaralar içinde fazla

dolaştırarak zihinlerinizi büsbütün şaşırtmadım.” (KPE, s.70)

boğuk boğuk

“Derinlerden gelen bu acı acı, boğuk boğuk feryat Çapraz Salâhattin’indi.”

(AF, s.192)

bol bol

“Burası Apostol’un meyhanesi, burada insan bol bol rakıya çeker, keyfine bakar!”

(A, s.202)

boy boy

“...Mediha’nın, Zaika’nın, bahçıvan kızının, ve darbukacı ablanın renk renk, çeşit

çeşit, boy boy hayallerini seyrederek teselli buluyordu.” (AF, s. 197)

çeşit çeşit

“Turhan yine çeşit çeşit ve renk renk içkilerin kendisini sürüklediği çeşit çeşit ve

renk renk dalgalara kaptı koyuverdi…” (A, s. 77)

Page 161: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

146

“...Hasan, bu çeşit çeşit kadehlerin kim bilir kaç tanesini yuvarladıktan sonra artık

onu unutur gibi olmuş...” (AF, s. 197)

“…bahçelerin renk renk çiçekler içinde pırıl pırıl yandığı ve çeşit çeşit güzel

kokulara bulandığı bir bahar akşamı…” (BM, s. 3)

çifte çifte

“Günlerden beri çifte çifte hallaçlar evlerde boyuna pamuk atıyor…” (Ç, s.181)

çirkin çirkin

“…manzumelere, gazellere, şarkılara, kasidelere ve en sonunda da kötü kötü, pis

pis, çirkin çirkin, içleri hep en terbiyesizce…” (A, s.197)

çok çok

“…hattâ bugün gelirken sana çok çok selâm bile gönderdi!” (Ç, s.224)

“Kardeşim ne zaman ki gördüm çok çok sanci içerde…” (A, s.160)

hayırlı hayırlı

“Benden de kendisine yığın yığın selâm, üperim mümarek ellerinden, beklerim

duvalarını hayırlı hayırlı!...” (Ç, s.224)

iri iri

“Tornavida Hasan, boyuna doldurup doldurup iri iri kadehlerle susuz yuvarladığı

rakıdan artık cıvımıya yüz tutar gibi olmuştu.” (Ç, s.216)

kaba kaba

“…düşmana saldırma emirleri ile sarhoşun gırtlağından zorla çıkan kaba kaba

küfürleri duyuluyordu.” (Ç, s.219)

kat kat

“…çalıp söyledikleri şeyleri berikiler onlardan kat kat üstün, kat kat şatafatlı

çalarlar.” (Ç, s.39)

“…fenalık bakımından onlara kat kat rahmet okutan zehirler…” (KPE, s.165)

Page 162: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

147

kesik kesik

“Kamıştan çıkan kısa kısa ve kesik kesik sesler, Karamanlı bakkal çıraklarını

andıran o iki delikanlıyı şaşırttı.” (A, s.133)

kısa kısa

“Kamıştan çıkan kısa kısa ve kesik kesik sesler, Karamanlı bakkal çıraklarını

andıran o iki delikanlıyı şaşırttı.” (A, s.133)

“Perde açılmadan önce sahnenin önünde ara sıra küçük küçük ve kısa kısa

parçalar çalan altı kişilik orkestra...” (AF, s.45)

“…bazen bu hayatım içinde onlara kısa kısa ibret dersleri verdim, bilmedikleri

hayat felsefeleri öğrettim.” (KPE, s.34)

koca koca

“Erkekler bahçeye asılan koca koca fenerlerin altında kadınlar da evin ikinci

katında eğleniyor…” (A, s.14)

“…yanında beraber çıkarmış olduğu koca koca taşlarla onları tehdit ederek

oradan kaçırdı.” (BM, s. 159)

“Sepetin üstü koca koca incir yaprakları ile tepeleme, sipsivri sarılmış…” Ç, s.53)

kuru kuru

“…bugün kıza sade kuru kuru bir cevap verdik!..” (BM, s.53)

kötü kötü

“…manzumelere, gazellere, şarkılara, kasidelere ve en sonunda da kötü kötü, pis

pis, çirkin çirkin, içleri hep en terbiyesizce…” (A, s.197)

küçük küçük

“…sıcak dumanı üstünde küçük küçük patates börekleriyle Turhan’a sokularak

ve yine onun sırtını okşayarak söylendi:” (A, s. 120)

“Perde açılmadan önce sahnenin önünde ara sıra küçük küçük ve kısa kısa

parçalar çalan altı kişilik orkestra...” (AF, s.45)

Page 163: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

148

“Küçük küçük kulübeleri vardı ki onlar bizim gibi Urumeliden gelme

diyildiler.” (Ç, s.112)

mini mini

“Sıdıka hanım ise yavaş yavaş Zehra’yı kendisinin altı yaşında iken ölmüş olan

mini mini kızı Selma’nın yerine koymıya başlıyordu.” (AF, s.192)

“…Nazlının bir yere evlatlık olarak verilmiş olan mini mini yavrusunu da

bulmuş…” (BM, s.110)

“Hazır kucağındaki etrafa fıldır fıldır bakan minimini şoparcığı dizinin üstüne

yatırarak…” (Ç, s.32)

nazik nazik

“Bırağın siz bize de, biz size süyleyelim nazik nazik İstanbul türküleri…”

(Ç, s.82)

nice nice

“…daha böyle siparisi(ücreti) bol nice nice kerizleri tekmeledim!” (Ç, s.247)

parça parça

“Birinin sırtında incecik kısa bir ceket, birinin pis ve parça parça bir çuval

vardır.” (A, s.256)

perde perde

“Sınırları uzun yıllarla perde perde örtülü olan eski bir geçmişten kulaklarına

garip bir fısıltı gelmişti.” (AF, s.89)

pis pis

“…manzumelere, gazellere, şarkılara, kasidelere ve en sonunda da kötü kötü, pis

pis, çirkin çirkin, içleri hep en terbiyesizce…” (A, s.197)

porsiyon porsiyon

“…onun paralı olduğunu anlayarak garsonlara boyuna porsiyon porsiyon

mezeler ısmarlıyor…” (A, s. 150)

Page 164: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

149

renk renk

“…bahçenin kadınlara ayrılan tarafı da hemen hemen çeşit çeşit ve renk renk

kadınlarla çocuklarla dolmaya yüz tumuştu.” (A, s. 119)

“O, bu genç, orta yaşlı, ihtiyara yakın türlü türlü, renk renk sahne kadınlarının

her birini birine benzetiyor...” (AF, s.189)

“Oradaki çeşitli içkiler ve renk renk tütsüler içinde aylarca haşr ü neşr olmuş bir

kadının…” (KPE, s.123)

sepet sepet

“Bari görürsen Gâvur Etemi, Nazlıyı, Ceylan tiyzeyi ve daha bizi toptan

soranların hepsine birden sepet sepet selâmlar!.” (Ç, s.106)

“İşte kömür sepet sepet!” (ÇK, s. 74)

serin serin

“…rıhtımdaki gazinoların birinde serin serin birkaç bira çekiştir…” (Ç, s.278)

sert sert

“Turhan’ın bu sert sert sorguları Aziz beybabayı bir hayli düşündürüyordu.”

(A, s.86)

sıcak sıcak

“…bak sana sıcak sıcak meze yapasın diye kendi elceğizimle kızarttım….”

(A, s. 124)

sıra sıra

“Burası yan taraflarına yine sıra sıra küpler, fıçılar ve raflarına binlikler, küçük

hasırlar dizilmiş…” (KPE, s.61)

sürü sürü

“…hürriyetten sonra çıkmış olan çeşit çeşit, renk renk ve sürü sürü mecmualarda

okumuş olduğum bir çok şiirlerden…” (A, s. 137)

Page 165: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

150

takım takım

“…tahtalar siliniyor, takım takım çamaşırlar dikiliyor, duvarlar

badanalanıyor…” (Ç, s.181)

tas tas

“…yine tellaklar başımdan aşağı tas tas soğuk sular serperek uyandırmı…”

(A, s. 62)

tatlı tatlı

“…kendinden geçti, aşka geldi, iki ayağı üstünde tatlı tatlı homurtularını

arttırdı..” (Ç, s.214)

“Çünkü her gün gazetelerde tatlı tatlı yazılarını okuduğu Ahmet Rasim Beyi bu

gece orada ilk defa görecek…” (A, s. 179)

taze taze

“ …sen de bu köpoğlunu, taze taze sabah kahvaltısı yap.” (BM, s.180)

türlü türlü

“Şimdi ise bu neşeli günde ve bu çalgılar, çağanlar, türlü türlü eğlenceler

arasında, birdenbire ona niçin bu durgunluk gelmişti.” (BM, s. 10)

“Hani Macuncu Hafızı tanırsın sen; Allahın günü tablaylan bizim oraya türlü

türlü macunlar getiriyor.” (Ç, s.245)

“Arkadaş buna türlü türlü manalar vermek isterken araba Kovuk Palas’ın tam

karşısında durdu.” (KPE, s.29)

yanık yanık

“Acı acı, yanık yanık feryatlar…” (KPE, s.156)

yeni yeni

“O şimdi kantonun bu mısraını uzatmaki ona cevap olarak altına yeni yeni satırlar

eklemek istiyordu.” (AF, s.53)

Page 166: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

151

“İrfan Bey, şimdi yeni yeni yâreler açma bana, yeni yeni zehirler akıtma

kalbime!” (Ç, s.267)

“Kimbilir dünyaya çeki düzen vermek için ortaya yeni yeni ne cevherler

yumurtluyorlar.” (KPE, s.64)

yer yer

“…başörtüsünün ön uçlarını kulaklarının arkasından geriye atmış, üzeri yer yer

nakışlı beyaz cepkenine bir blûz süsü vermiş…” (Ç, s.206)

yığın yığın

“Benden de kendisine yığın yığın selâm, üperim mümarek ellerinden, beklerim

duvalarını hayırlı hayırlı!...” (Ç, s.224)

yumuk yumuk

“İstranca ormanlarından gayet şirin ve yumuk yumuk bir de ayı yavrusu

getirtmiş, bunu da adamakıllı kendisine alıştırmış…” (BM, s.181)

“…çalgının ağzından dışarıya minimini gözleri kapalı ve renk renk, çeşit çeşit,

yumuk yumuk birer kedi yavrusu fırlıyor…” (KPE, s.57)

2. 1. 3. 1. 3. Zarf

acele acele

“Mühendis İzzet Bey, yeleğini, ceketini giymiş, acele acele fotinlerini giymeye

uğraşıyordu.” (Ç, s.22

“Garson acele acele tezgaha yanaşıp şunu söyledi:” (A, s.68)

“…burnunu kapıya doğru dikerek bizi ayrı ayrı ve acele acele süzdü sonra

yerinden fırlayıp…” (KPE, s.88)

acemi acemi

“…yalnız sarhoş şoför suyun içinde acemi acemi çabalanıp duruyor ve boyuna

haykırıyordu.” (A, s.194)

Page 167: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

152

acı acı

“…Vidos tarafından acı acı havlıyarak dört nala üzerimize saldırdı.” (Ç, s.43)

“…pek yakınımızdan ve Mevlanakapı tarafında acı acı köpek havlamaları

başladı.” (KPE, s.44)

“Kovuk Palasın sadık bekçisi arka taraftan acı acı ve gayet şiddetli, onlara karşı

havlıyordu.” (KPE, s.90)

adam adam

“Uyleysa sus, otur orada adam adam!” (A, s. 65)

afal afal

“Hasan şaşırır biraz afal afal adamın yüzüne baktıktan sonra onun kendisini böyle

kılıksız görünce…” (A, s.218)

“Hasan’la yanındakiler sapsarı kesilmişler, afal afal kadına bakıyorlardı.”

(AF, s.86)

“Hepimiz şaşkın ve afal afal herifin yüzüne bakarken onun bir işaretiyle Nigar

küçük bir toprak çömlekten aldığı…” (KPE, s.53)

ağır ağır

“Hasan da Zehra ile arkadan ağır ağır caddeyi tuttular...” (AF, s.153)

“Ahenk yürürken, ağır ağır ben de bizim keman kutusunu açtım…” (Ç, s.83)

ağlaya ağlaya

“…sonra da anacığının ağlıya ağlıya gözleri kör olduğunu, nereden ve nasıl haber

aldın?..” (BM, s.46)

aheste aheste

“…şişenin dibindeki son yudumlar da bitince…buradan kalkar…aheste

aheste…bize…zekatı mey verilecek olan…” (A, s. 110)

“Turhan’ın gözleri de karşısından aheste aheste geçen samanî maşlahlı lacivert

başörtülü genç kadının gözbebeklerinden…” (A, s. 119)

Page 168: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

153

akşam akşam

“Oki sikar aksam aksam minarede, bagirir, sindi azaba bu havada yine sıkazak

oraya bagirazak!” (A, s.252)

alık alık

“Abdi Bey alık alık etrafına bakınarak:” (A, s. 185)

alıp alıp

“…onar para ile ancak boyalı ispirto alıp alıp içebilen meşhur Baba Saffetlerin şu

halde dünyanın en mesut en bahtiyar…” (A, s.214)

anlata anlata

“…evin içindeki karmakarışıklığın, pisliğin, çöplüğün, kokunun manzarasını

anlata anlata bitiremez.” (A, s. 28)

“…büyük maytap alemlerinin güzelliğini, şiirini anlata anlata bitiremiyor…”

(A, s.94)

avanak avanak

“Sen durursun bu lâkırdı karşısında avanak avanak, bakarsın etrafına…”

(Ç, s.219)

avaz avaz

“Artık avaz avaz haykırmalar, imdat istemeler…” (A, s.194)

“Sahnedeki oyuncular avaz avaz bağırarak sığınacak delik ararlarken, dışarıdaki

seyirciler oluk gibi sokağa boşanıyorlardı.” (AF, s. 215)

“Galat Yüksekkaldırımı ile Şişhane arasında böyle avaz avaz bağırırken karşısına

kullukçular dikildiler:” (BK, s.71)

avuç avuç

“…bu kadar parayı nereden buluyorlar ki böyle avuç avuç serpiyorlar?”(Ç, s.184)

ayrı ayrı

“Turhan’daki bu değişikliğe arkadaşı bir mana veremeden arabadan indiler ve

ayrı ayrı evlerinin yollarını tuttular.” (A, s. 75)

Page 169: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

154

“…yattı yerden biraz doğrulur gibi oldu, etrafı ve hepimizi ayrı ayrı süzdü ve

tekrar uzanmak isterken sporcu Efdal…” (KPE, s.47)

“Hepsi birer birer ve ayrı ayrı fikirlerini söylüyor…” (KPE, s.68)

bağıra bağıra

“…bunlar bağıra bağıra Maltepeye doğru koşarlarken oradaki bahçe

köpeklerinden biri üzerlerine saldırmış.” (Ç, s.37)

ballandıra ballandıra

“…orta yaşlılıklarında başlarından geçmiş olan aşk, sevgi, zendostluk gibi

şeylerden yana yakıla ve ballandıra ballandıra bahsetmesinler!” (A,s. 231)

bar bar

“Köprünün ortasında herkese karşı bar bar bağırarak koskoca bir pot kırar…”

(Ç, s.40)

“…siz bir yandan inek gibi sağın; çergeciler bir yandan kaz gibi yolsunlar! diye

bar bar bağırmış.” (Ç, s.230)

“-Beni bırakın beeee, beni nereye götürüyorsunuz ulan…!

Diye bar bar bağırıyor…” (A, s. 18)

bardak bardak

“Artık rakıyı, portakal şerbeti gibi bardak bardak yuvarlıyordu.” (BM, s.153)

bazı bazı

“Bazı bazı kaldırımlarda tellallık yapar.” (A, s.53)

“Geceleri gider bazı bazı balık kayıklarının, bazı bazı da çöp mavnalarının içinde

sızar kalırdı.” (A, s.228)

“Kocasını kurar bazı bazı, düşünür ağlar.” (Ç, s.13)

bir bir

“Çocuk gece yarısından sonra, sabaha karşı orada olanı biteni bir bir anlattı.”

(A, s. 180)

Page 170: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

155

“İki saat sonra, yine Kumkapıdaki mahut Karabıçak meyhanesinde Mustafa o gün

başından geçenleri bir bir İnce Araba anlattı…” (BM, s.53)

birer birer

“Orası uzun mesele bilâder gidince evde hepsini birer birer öğrenirsin!..”

(BM, s.66)

“Mademki verirsiniz misaade, te birer birer onları deyivereyim size!” (Ç, s.59)

“Ayol, sen sus ta ben birer birer, tane tane anlatayım!” (Ü, s.11)

bol bol

“…kopuk herif de alsın ayısını yedeğine, bol bol eğlendirsin seni!” (Ç, s.247)

“…hangisinden isterseniz bol bol gazel, şarkı dinlersiniz.” (A, s.96)

“…güneşte kuruttuktan sonra bir havanda döv de tozunu, tıpkı enfiye çeker gibi

bol bol burnuna çek!” (KPE, s.41)

bön bön

“Şimdi bön bön herifin yüzüne bakınca o sordu:” (A, s.52)

“Şeyh efendi bön bön Ferhat Cemaliye bakarken, o şeyhin kulağına eğildi,

usulca:” (BM, s. 166)

bula bula (aslı ulaç)

“Hasan’ın bir iki gün sonra bula bula bulduğu iş ne idi biliyor musunuz?”

(AF, s.187)

buram buram

“…yer ocaklarında çalıçırpıları buram buram tüttürerek akşam yemeklerini

hazırlıyorlardı.” (Ç, s.8)

“…yaşlı görünen bir kadın çadırlardan birinin önünde buram buram tüten

ocaklardan birinde yemek pişiriyordu.” (Ç, s.18)

büzüle büzüle

“Kadınlar büzüle büzüle rakı sofrasının olduğu odaya geçtiler.” (BM, s.37)

Page 171: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

156

çabuk çabuk

“Haydi, dedi, isin sabuk sabuk, erken erken kasin evlerinize…” (A, s.253)

çağıra çağıra

“…yine haykıra haykıra, imdat çağıra çağıra Kovuk Palasa doğru ilerlemeye

çalışıyorduk.” (KPE, s.91)

çeke çeke

“...bu sefer kulaklarını çeke çeke getiririm!” (AF, s.138)

çiğ çiğ

“Sonra denizden karidesle, istakozları çiy çiy ziftlenirsin de bu zavallı balıkları…”

(KPE, s.17)

çok çok

“Eh ne bileyzeyim ben ki siz çok çok eski ahbapmışsınız.” (A, s.83)

“Bizim aşık Diyojen, aradığımız kadın birazdan, çok çok yarım saat, bir saat

sonra mutlaka buraya…” (KPE, s.32)

dalgın dalgın

“Dalgın dalgın bostanın sınırına gelmişti.” (AF, s.147)

“Biraz dalgın dalgın düşündükten sonra Balyoz, Mustafa’ya sordu:” (BM, s.47)

“…çocuklu dul kadın ise ağzını açmış, gözlerini süzmüş, dalgın dalgın kemana

bakıyordu.” (Ç, s.31)

derin derin

“…başını iki ellerinin arasına almış, derin derin düşünüyordu.” (Ç, s.219)

“…ikide bir derin derin ahlar, oflar çekmeğe ve ikide bir elini dizine vurarak:”

(Ç, s.257)

“Beni epeyce süzüp derin derin düşünerek sordu:” (KPE, s.109)

dırlanıp dırlanıp

“...uyma şu pislere, onlar şimdi dırlanıp dırlanıp defolur giderler!” (AF, s.26)

Page 172: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

157

dik dik

“…sonra yanlarından uzaklaşırken arkam sıra niçin dik dik bakmışlardı?”

(Ç, s.170)

“Sonra benim yüzüme dik dik ve manalı manalı bakarak ötüm kafiyeli, gayet

müstekreh (iğrenç) bir cümle savurdu.” (KPE, s. 8)

dikkatli dikkatli

“İkinci kadehten sonra, ikide bir o kadın beni dikkatli dikkatli süzmeğe

koyuldu.” (Ç, s.234)

“Turhan şaşırır ve herifi dikkatli dikkatli süzdükten sonra:” (A, s. 66)

“…fakat dikkatli dikkatli beni süzmeleri, onların da beni tanıdıklarına veya

tanımaya çalıştıklarına bir işaretti.” (KPE, s.109)

dinliye dinliye

“Ben bunu ne yapayım, biz bunu vaktile İstanbulda dinliye dinliye bıkmıştık!”

(Ç, s.82)

diri diri

“…az kalsın zavallıyı çöplerle birlikte diri diri denize yuvarlayacaklarmış.”

(A, s.228)

“Şimdi, Delibaş Ömeri, bir yandan sevgilisinin diri diri yanmak endişesi, bir

yandan da…” (BM, s. 170)

“…birini de diri diri kese kağıdına koydu, eve götürüp evde yemek üzere

Mustafaya hediye etti.” (BM, s.179)

dizi dizi

“…bütün yukarıdaki aftosları buraya indirip huzurunuza terbiyeli maymun gibi

dizi dizi edeyim.” (A, s.86)

dobra dobra

“…git, kendisini bul, karşı karşıya, dobra dobra konuş!” (Ç, s.252)

Page 173: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

158

doldurup doldurup

“Tornavida Hasan, boyuna doldurup doldurup iri iri kadehlerle susuz

yuvarladığı rakıdan artık cıvımıya yüz tutar gibi olmuştu.” (Ç, s.216)

dolup dolup

“...tiyatrolar bütün günler ve bütün geceler amatörlerle dolup dolup

boşanıyordu.” (AF, s.184)

doya doya

“Sonra sen orada doya doya yıkanabilmiş misin bari?” (A, s. 62)

“…hiç olmazsa evin avlusunda doya doya vedalaşın!” (BM, s.107)

“Biz onları her zaman doya doya dinleriz.” (Ç, s.152)

döne döne

“Dön bakalım koca dünya, dön sarhoş başı döne döne sızdığı gibi, sen de döne

döne bir söneceksin.” (KPE, s.169)

düşüne düşüne

“Ve düşüne düşüne nihayet kararımı verdim.” (Ç, s.179)

“İki yıldır düşüne düşüne bir türlü çözemediği aşık Diyojen, öteki namıyla

Aksaraylı Hacı Derviş Balaban muammasını…” (KPE, s.108)

ekstra ekstra

“…meyhaneli köylerin her birinde üçer beşer duble çekmiş, ekstra ekstra bulut

olmuştur.” (A, s. 29)

ekşi ekşi

“…o günkü genç edebiyatçıların adları geçtikçe ekşi ekşi sırıtıyor ve yalnız

bunların arasından…” (A, s.200)

Page 174: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

159

eriye eriye

“Senin ol mah cemâlini görmeyeliden beridir yüreğimin yağı eriye eriye

tükendi.” (Ç, s.244)

erken erken

“Haydi, dedi, isin sabuk sabuk, erken erken kasin evlerinize…” (A, s.253)

ferah ferah

“…içtiğim rakıları bir araya koysalardı içinde üç direkli gemiler ferah

ferah yüzerlerdi.” (A, s. 236)

fersah fersah

“…burada köpekleşmiş bir halde görsem tüylerim diken diken olur, ondan fena

nefret eder, fersah fersah kaçmak isterdim.” (KPE, s.34)

firaklı firaklı

“…bunları sorarken manalı manalı, firaklı firaklı boynunu bükerek gözlerini

gözlerimden ayıramıyordu.” (KPE, s.146)

gani gani

“Eğer öyle ise Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.” (A, s. 63)

gazino gazino

“…çeyreğin yüz parasını ona toslayıp karının peşisıra onu gazino gazino,

meyhane meyhane koşturacağım!” (A, s.159)

gele gele

“…tekrar ileriye döndüm ve yine gele gele o derin suyun içine battım…” (A, s.57)

“Nihayet gele gele nazeninimiz geldi.” (A, s. 148)

“…herif gittikten yarım sonra gele gele oraya kartoloz hatta cadaloz bir karı

gelmiş…” (A, s. 151)

Page 175: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

160

geri geri

“…sokağın ağzına doğru biraz geri geri gittim…” (A, s.57)

gevrek gevrek

“Mahmut Nesari gevrek gevrek gülerek Turhan’a:” (A, s.256)

“Gevrek gevrek gülerek kapıyı çektim:” (Ç, s.275)

“Numan Bey gevrek gevrek gülerek:” (KPE, s.117)

gizli gizli

“…biri ihtiyar üç kişi gizli gizli burada ne kumpaslar kuruyorsunuz bakayım?”

(A, s.123)

“Çömeldiği yerden gizli gizli cevizlerin altını gözetlemeğe başladı.” (AF, s.30)

“…kızın Vefa civarındaki evi etrafında gizli gizli tavaflar bile ediyordu.”

(BM, s. 14)

“Arkadaşla biz kovuğun kapısına kulak vermiş, gizli gizli bu fısıltıları dinlemeye

uğraşıyordum.” (KPE, s.31)

güle güle

“…şirin kızın güle güle gözlerinden yaşlar gelir.” (A, s. 33)

hafif hafif

“Tevfik köşeye oturtulur oturtulmaz çok fena halde, yüzünü ekşiterek hâlâ hafif

hafif çalmakta olan saz heyetini süzdü…” (A, s. 131)

“Demindenberi hafif hafif okuduğu şeylere bakılırsa sesi de kendi gibi güzel

olmalı.” (BM, s. 12)

“Nigar, bir kenarda külüstür bir yer yatağında hafif hafif inleyerek yatıyordu.”

(KPE, s.143)

“…pek uzaktan ince şimşekler çakmaya, ve hafif hafif gök gürlemeye başlamıştı.”

(PB, s.141)

hararetli hararetli

“…genç, dul kadın vaziyeti görünce yanındaki tazeye hararetli hararetli bir

şeyler fısıldadı.” (A, s.122)

Page 176: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

161

“Dar sokağa geçtiler, köşe başında hararetli hararetli birbirleriyle

vedalaşıyorlardı.” (A, s.209)

haykıra haykıra

“…yine haykıra haykıra, imdat çağıra çağıra Kovuk Palasa doğru ilerlemeye

çalışıyorduk.” (KPE, s.91)

hazin hazin

“...sevgili Hasan’ını, sarı papanı bıraktın da nereye gidiyorsun? diye hazin hazin

ağlıyordu.” (AF, s.195)

“Nigâr gazeli okurken Mustafa hazin hazin ağlıyordu ve zaten istenilen de bu

idi.” (BM, s.84)

“…bir yaz gecesinde çadırından fırlayıp bir saatlik yerde çalınan Karmeni hazin

hazin dinlemesi …” (Ç, s.80)

hemen hemen

“Selim Bey hemen hemen akşamcıya yakın bir adamdı.” (A, s. 24)

“Hasan Zehra’ların evinden hemen hemen hiç çıkmadığı gibi Zehra da birçok

gün ve geceler Sıdıka hanımın yanından ayrılmıyor...” (AF, s.191)

“Etrafta insan namına hemen hemen benden başka görünür kimsecikler yoktu.”

(KPE, s. 7)

hıçkıra hıçkıra

“…bütün kadın ve genç kızlar hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.” (BM, s. 13)

“Benli Lâtif bey, bir kenarda hıçkıra hıçkıra ağlamakta olan Emineyi bana

işmarlıyarak…” (Ç, s.208)

hızlı hızlı

“...gene elile kendisine gel işareti vererek hızlı hızlı öteki bostana geçtiğini

gördü.” (AF, s.152)

“İşte tam bu aralık hızlı hızlı sokak kapısı vuruldu.” (BM, s.65)

Page 177: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

162

“Hızlı hızlı Boğaziçi iskelesinin merdivenlerine doğru gidiyordu.” (Ç, s.40)

hoplata hoplata

“Sait Hikmet omuzlarını hoplata hoplata gülerek:” (A, s.204)

ıslak ıslak

“Islak ıslak üşüyüp soğuk almıyayım diye Etem, bana ceketimi çıkarttırdı…”

(Ç, s. 45)

ışıl ışıl

“Yalnız Beyoğlu yakası henüz ışıl ışıl ışıldıyor; Tepebaşı bahçesi ise pırıl pırıl

yanıyordu.” (Ç, s.5)

için için

“…hâlâ kendi masalarında için için homurdanmakta olan delikanlıları teskine

çalışıyordu.” (A, s. 104)

“Benim için yıllardır gizli gizli için için yanan genç genç bir kalbin ateşli selâm

ve sevgisini bana getirdiyse…” (BK, s.69)

“…bu hatıra ve tesirler, arkadaşımın saf yüreğinden, yine safça, yani

şuurlaşmamışbir halde için için geçiyordu.” (Ç, s.57)

“Sonra ortada için için sızmaya, hafif ölmeye başlayan bir sabit fikir meselesi

var.” (KPE, s.123)

içinden içinden

“...Hasan’ı orada görmüş, tanımış, hatta kendisini çok sevmiş, kızın anasına

içinden içinden lânetler savurmuştu.” (AF, s.131)

ikişer ikişer

“Kadın ikişer ikişer merdivenleri tırmanırken kıranta muhabbet tellali de

basamakları üçer üçer atlayarak…” (A, s.86)

“…Mustafanın işareti üzerine ikişer ikişer sıralanıp Mustafanın önünde ufak bir

tabur halini aldılar.” (BM, s.126)

Page 178: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

163

ince ince

“…sonra içlerinin posa ve zarlarını çıkarır asıl kabuk kısmını ince ince doğrar…”

(KPE, s.85)

ine ine

“…en tiz perdeden yavaş yavaş ve biraz da suzinaktan dolaşarak ine ine tekrar en

pes perdede inip gazelin kararını…” (BM, s. 13)

kana kana

“Öyle ise burada da kana kana içebilirsin!” (A, s. 163)

kapaklana kapaklana

“…karayel arkadan vurduğu için üç dört adımda bir kapaklana kapaklana

gidiyorlar…” (A, s.262)

kapı kapı

“Yoksa sabahacak Beyoğlunun her yanında sizi kapı kapı dolaştırayım

isteorsunuz?” (A, s.158)

“Ve böylece kapı kapı dolaşarak hep Allahı ararız!” (A, s.203)

kardeş kardeş

“Allah etmeye, Allah göstermeye…Onlarla kardeş kardeş siz oturun muhabbet

edin!” (Ç, s.201)

karşı karşı

“Buradaki çukurda belki karşı karşı ve takım takım kurulmuş, kırk beş, elli

çadır…” (Ç, s.79)

kasaba kasaba

“Kumpanya bir kışa yakın Anadolu turnesini yapıyor, şehir şehir, kasaba kasaba

geziyordu.” (AF, s. 198)

Page 179: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

164

kat kat

“…bu anasız kalış ona, babasının ölümünden, babasız kalıştan kat kat fazla

dokunmuş…” (BM, s.24)

keyifli keyifli

“...bağrı açık babacan, bir yandan keyifli keyifli nargilesini çekiştiriyor...”

(AF, s. 91)

“…şinci tüttürelim keyifli keyifli karşınızda…” (Ç, s.127)

“İhtiyar şimdi bir taraftan keyifli keyifli çene çalıyor…” (KPE, s.33)

kesik kesik

“Mustafa kesik kesik cevap verdi:” (BM, s.21)

“Gonca bitkin bir halde kesik kesik cevap verdi:” (Gİ, s.114)

kırıta kırıta

“…karşısındaki sandalyeyi kucakladı, onunla kırıta kırıta vals oynamaya

başladı.” (A, s.53)

kıvrıla kıvrıla

“…argonun ağızlardan kıvrıla kıvrıla çıkışına göre göbekler çalkanıyor; eller

çırpılıyor; gerdenlar kırılıyor…” (Ç, s.166)

koklaşa koklaşa

“…yanüstü başlarını koymuşlar, koyun koyuna ve koklaşa koklaşa çok rahat bir

akşam uykusu çekiyorlardı.” (Ç, s.18)

kolay kolay

“Bahir Bey böyle ağızlara kolay kolay kayık yanaştırır mı?” (A, s. 99)

“Canım, dedim ya, bu iş öyle anlatmakla kolay kolay bitmez.” (AF, s. 166)

“…beni bacağımdan sürükleseler, pek kolay kolay uyandıramazlar.” (BM, s. 26)

Page 180: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

165

konuşa konuşa

“Haydi konuşa konuşa beraber gidip gelelim.” (A, s. 26)

“Konuşa konuşa Mamaya kadar gittik.” (Ç, s.132)

korka korka

“Türk kadınları böyle umumi ve açık yerlerde yeni yeni ve korka korka tek tük

böyle şeyler yapmaya başlamışlardı.” (A, s.190)

koşa koşa

“Bu aralık harman yerinden doğru koşa koşa gelen hampurcu bir oğlan bana

yaklaştı…” (Ç, s.200)

kötü kötü

“Neyse, bırak artık, uzatma, uzatıp da beni kötü kötü söyletme!..” (BM, s.85)

“Sonra içindekileri kötü kötü süzerek Nigar’a seslendi:” (KPE, s.77)

kuvvetli kuvvetli

“…tıpkı beygir alım satımında yaptıkları gibi, kuvvetli kuvvetli sallıyarak sıktı

ve berikilere döndü.” (Ç, s.203)

kuzu kuzu

“Serkis’le birlikte geldi geleli orada sessiz sedasız sade kuzu kuzu rakısını

içmekte olan…” (A, s. 104)

küme küme

“Sözüyle küme küme kalkışıp rakı masalarının etrafına çöktüler.” (A, s. 119)

lime lime

“Kolunun lime lime olmuş, mundar yerine gözlerini silerek:” (A, s.258)

Page 181: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

166

mahzun mahzun

“...arkadaşile uzaktan dakikalarca bu harman yerini mahzun mahzun

seyretmişti.” (AF, s. 79)

mânalı mânalı

“…beni yan yan süzerken yanındakilere bakıp tuhaf tuhaf ve mânalı mânalı bir

gülüşü vardı ki, olur şey değil…” (Ç, s.170)

“Derunî Bey, bir müddet manalı manalı Turhan’ı süzdü; ona sordu:” (A, s. 40)

“Şimdi ben gülümserken ihtiyar manalı manalı bizim genç arkadaşa bakarak:”

(KPE, s.18)

melûl melûl

“O, melul melul karşılık verdi.” (A, s. 153)

“İkisi de melûl melûl birbirine bakındıktan sonra kadın Mustafanın ellerine

atılıp…” (BM, s.106)

“İşte benim hazin hazin, melul melul ağladığım o bayram sabahı, bu Karıncaya

basmaz Kamil usta, yanıma gelip…” (KPE, s.159)

meyhane meyhane

“…çeyreğin yüz parasını ona toslayıp karının peşisıra onu gazino gazino,

meyhane meyhane koşturacağım!” (A, s.159)

neşeli neşeli

“Önümüzde yaltaklanarak kendi boyundan aşkın karların içinde yuvarlanıp neşeli

neşeli homurdanarak bize yol gösteriyordu.” (KPE, s.46)

“Köpek sırtının okşanmasından memnun olarak neşeli neşeli bir, iki

homurdandı…” (KPE, s.86)

parça parça

“…kaldırıp kendimi arabadan, molozları dışarı fırlamış bozuk kaldırım üzerine

atmam, bir tarafımı parça parça edecekti.” (Ç, s.42)

Page 182: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

167

parmak parmak

“…herkes o macunlardan parmak parmak lüpletiyor da Allah bir hakkı için ben

o macunların yüzüne bile bakmıyorum.” (Ç, s.245)

pis pis

“Haydi vire, öksürme burada böyle pis pis, herkesi rahatsız yapıyorsin böyle…”

(A, s. 63)

“Ya, neye böyle pis pis düşünüyor, ikide bir ah, of çekiyorsun?” (Ç, s.257)

“…çamurlu bir kış akşamı moruk fıçının içinde pis pis burnunu çekip dururken,

Atina’nın bu en namlı, şanlı kadını takmış takıştırmış…” (KPE, s.24)

rahat rahat

“…rahat döşeğine kavuşmuş bir bahtiyar gibi karlı suların içinde ve sessiz

sedasız, rahat rahat yatıyordu.” (A, s. 19)

“…insan istediği gibi rahat rahat ahbaplarıyla, dostlarıyla görüşemediğinden

dem vurmuş…” (A, s. 37)

sallana sallana

“İkisi de sallana sallana tiyatroya gelip de direktörün yarı karanlık odasına

girince...” (AF, s. 208)

“Şimdi meyhane tarafından doğru sallana sallana ve kol kola iki karaltı

üzerlerine yanaştı.” (A, s.209)

sallaya sallaya

“…en tehlikeli meyhanelere bile kollarını sallaya sallaya giriyor…” (A, s.89)

“…Turhan kollarını sallaya sallaya bomboş gelir…” (A, s.229)

sapır sapır

“Mustafa, korkudan sapır sapır titreşen dalgacılara:” (BM, s.128)

Page 183: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

168

sarhoş sarhoş

“Rum kadını sarhoş sarhoş öne düşmüş, onu götürüyordu!” (A, s. 78)

“…gündüzleri hep savroş savroş, serseri serseri şurada burada sürterdi.”

(A, s.228)

sarıp sarıp

“…Remzi Beyin sigara kağıtlarına sarıp sarıp sana içirmekte olduğu kuru

mısırpüsküllerini içmezdin!” (A, s. 178)

satır satır

“Size onu satır satır manasını da izah edeyim!” (A, s. 40)

serseri serseri

“…gündüzleri hep savroş savroş, serseri serseri şurada burada sürterdi.”

(A, s.228)

sessiz sessiz

“…kendi derunu aleminde sessiz sessiz içen ve düşünen Hüseyin Derunî’nin

himmeti ile başka bir cepheye döndürüldü.” (A, s.200)

“Kopuğun sonradan peşine takılan mavnacı kıyafetli herif derhal sessiz sessiz

oradan cızdam etti.” (A, s.210)

“…o gün dükkanın loş bir köşesine çekilip dakikalarca sessiz sessiz gözyaşı

dökmüş ve aynı günün akşamı…” (BM, s.69)

sert sert

“O çatalı yakalayınca sert sert masaya vurarak garsonu çağırdı.” (A, s. 142)

“…pos bıyıklı yazmacı Maksud’a doğru kaşlarını sert sert çatıp gözlerini açarak

birden bağırdı:” (A, s.221)

“Sanki beni biredenbire görmüş gibi sert sert yüzüme bakarak:” (Ç, s.69)

seve seve

“…tecrübesiz, bön, toy Turhan bunları seve seve okuyor…” (A,s. 147)

“…ben de o zaman o iyiliği seve seve yapardım.” (BM, s. 94)

Page 184: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

169

sıcak sıcak

“Ye Allah aşkına Hasan, sıcak sıcak şundan!” (AF, s. 200)

sık sık

“Gece yarısına doğru dışarıdan sık sık çalan polis ve bekçi düdükleri…” (A, s.68)

“Amma Hasan, eskiden de olduğu gibi Zehra’lara sık sık gelip gidiyor, yalnız sık

sık değil; oraya istediği zaman...” (AF, s.191)

“Bu gibi âlemlerin bizim evde sık sık tekrarlanması için annemin yüzüne öyle

gülüyor…” (Ç, s.162)

sıka sıka

“…hayvanın boğazını sıka sıka, başın aorağın sapı ile vura vura onu kıskıvrak…”

(Ç, s.97)

sıkı sıkı

“Maksat, Turhan’ı bu gibi alemlere sıkı sıkı alıştırmak, onu her gece kaz gibi

yolmak ve iyice postunu çıkardıktan sonra dehlemekti.” (A, s.88)

sinsi sinsi

“Bahir Bey sinsi sinsi gülüyordu.” (A, s.95)

“Ak sakallı mümeyyizden başka herkes sinsi sinsi gülüyor…” (A, s. 187)

“...esasen kendisini sinsi sinsi bu işe teşvik eden Çapraz Salâhattin’i, Arap

Zeynel’i, Topuz Süleyman’ı hak şahidi olarak göstermiş...” (AF, s.158)

sokak sokak

“…arada sırada da yanına bir macuncu alıp sokak sokak sürükleniyor.” (Ç, s.152)

söylene söylene

“Abdi Bey söylene söylene tepedeki Rum ticaret mektebine doğrutırmanırken

Turhan ile genç çocuk…” (A, s. 179)

Page 185: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

170

sürükleye sürükleye

“…iki üç garson kollarından yapışınca avali sürükleye sürükleye gazinoda

dışarıya sepetlediler.” (A,s. 53)

“…ağız dolusu küfür savurduğu için tokatlıya tokatlıya ve sürükleye sürükleye

karakola götürdü.” (A, s.210)

süyleye süyleye

“Süyleye süyleye dilimizde kıl bitmedi mi ki benim bilmediğim bu dünyada beş

vakit namaz…” (Ç, s.228)

süze süze

“Gerinerek ayağa kalktı etrafı süze süze tekrar bağırdı:” (A, s. 181)

şapırdata şapırdata

“Herif, ağzını şapırdata şapırdata bu türküyü öyle…” (Ç, s.96)

şaşkın şaşkın

“…ne yapacaklarını düşünür gibi şaşkın şaşkın karlı suların içine kapaklanmış

sarhoşa bakıyorlardı.” (A, s. 19)

“Şaşkın şaşkın etrafı bir hayli süzdükten sonra onlara sordu:” (BM, s.153)

“Şaşkın şaşkın birkaç adım attıktan sonra peri kızı Selma fikrinden caydı:”

(KPE, s.82)

şehir şehir

“Kumpanya bir kışa yakın Anadolu turnesini yapıyor, şehir şehir, kasaba kasaba

geziyordu.” (AF, s. 198)

tabak tabak

“...lop yumurtaları, peynirleri, zeytinleri tabak tabak misafirlerin önüne

diziyordu.” (AF, s. 93)

Page 186: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

171

takım takım

“Buradaki çukurda belki karşı karşı ve takım takım kurulmuş, kırk beş, elli

çadır…” (Ç, s.79)

tane tane

“…bunu yazan zat onu bir daha beyit ve beyit, tane tane tekrar okudu…”

(A, s.198)

“Ayol, sen sus ta ben birer birer, tane tane anlatayım!” (Ü, s.11)

tatlı tatlı

“…bizim evdeki köfte hırsızı tekir gelmiş de tatlı tatlı yüzümü yalamıyor mu?”

(A, s. 125)

“...galiba beyefendi bizim Ali Beybaba ile tatlı tatlı demleniyorlar, dedim!”

(AF, s.127)

“…Mustafa bir hayli açıldı, neşelendi ve tekrar bülbülleşmeğe, arkadaşlarile tatlı

tatlı şakalaşmaya başladı.” (BM, s. 11)

tek tek

“Hele siz, oturup baslayin tek tek atistimaya çabuk ısinazaksınız o zaman!”

(A, s.251)

tekrar tekrar

“Herifin tekrar tekrar anlattığına göre bu gece batakhanede boğazlanacak olan

genç, gayet zengin olan babası…” (BM, s.142)

telâşlı telâşlı

“Bu aralık yine telâşlı telâşlı kapı çalındı ve Cazım tekrar aşağıya indi.”

(BM, s.138)

tokatlaya tokatlaya

“..onu yularından çekilen bir öküz gibi tokatlıya tokatlıya evine getirmiş...

(AF, s. 98)

Page 187: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

172

“…ağız dolusu küfür savurduğu için tokatlıya tokatlıya ve sürükleye sürükleye

karakola götürdü.” (A, s.210)

topu topu

“Havuzun etrafında demlenmekte olanlar topu topu beş altı kişi idi.” (BM, s. 8)

“Bizim evde topu topu bir hanım var ki o da ihtiyar, zavallı annem…” (Ç, s.124)

“Şimdi ise görüyorsun, topu topu, on beş oskinin içindeyiz!” (Ç, s.184)

tuhaf tuhaf

“…karmakarışık, keskin, insanın içini tuhaf tuhaf gıcıklayan bir koku ile

dolmuştu.” (A, s.15)

“…beni yan yan süzerken yanındakilere bakıp tuhaf tuhaf ve mânalı mânalı bir

gülüşü vardı ki, olur şey değil…” (Ç, s.170)

“…hepimizin de başları döner, gözleri bulanır, kulakları hafif hafif ve tuhaf

tuhaf uğuldar gibi olmaya başlamıştı.” (KPE, s.50)

ufak ufak

“Etemin karısı, kocasına arasıra çaktırmadan ufak ufak rakı da cümbüşleniyor…”

(Ç, s.219)

ufala ufala

“…ufala ufala bunların her biri küçücük birer kukla haline geliyor…”(KPE, s.54)

usul usul

“Arkadaşı gençlerle usul usul bir şeyler fısıldaştıktan sonra o da Turhan’ın yanına

kuruldu.” (A, s. 74)

“…öteki uyuyanları rahatsız etmeden usul usul gidip ekin yığınlarına yaslandı.”

(Ç, s.6)

“Bana bu lâkırdıları kapıda usul usul söyliyen Râna sordu:” (Ç, s.240)

Page 188: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

173

uzun uzun

“…birinci mısranın manalarını tekrar uzun uzun anlattıktan sonra ikinci mısraya

geçmişti.” (A, s. 47)

“...bütün gözalıcı çizgilerile karşısında cambazlıklar yaparken uzun uzun

seyretmiş...” (AF, s.52)

“Düşünürken arasıra Nazlı mı Emine mi? diye hangisinde karar vereceğimi de

uzun uzun hesaplıyordum.” (Ç, s.234)

üçer üçer

“Kadın ikişer ikişer merdivenleri tırmanırken kıranta muhabbet tellali de

basamakları üçer üçer atlayarak…” (A, s.86)

vakur vakur

“...kırk elli adım gerisinden ağır ağır, vakur vakur, yürüyor; uzunca boylu,

esmerce kız da iki de bir geriye dönüp kendisini süzüyordu.” (AF, s.36)

vura vura

“…hayvanın boğazını sıka sıka, başın aorağın sapı ile vura vura onu

kıskıvrak…” (Ç, s.97)

yan yan

“...Hasan, onun içindeki bu düşünceleri oradaki duruşundan, ara sıra yan yan

kendine bakışlarından...” (AF, s. 80)

“…beni yan yan süzerken yanındakilere bakıp tuhaf tuhaf ve mânalı mânalı bir

gülüşü vardı ki, olur şey değil…” (Ç, s.170)

yanık yanık

“Haydi bakalım dedi, Arapoğlu, al şunu da yanık yanık biraz tıngırdat!”(BM, s.9)

“Diye yanık yanık haykırırken, genç karısı elinde bir süpürge ile çıkageldi..”

(Ç, s.112)

“Sonradan görüncesi o gece yanık yanık ağladığını Eminenin, işte o vakit onu da

sevmiştim tıpkı sizin gibi…” (Ç, s.273)

Page 189: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

174

yapıp yapıp

“…onun için ne yapıp yapıp bizdeki şu Bohem hayatını, Çigan hayatını beş on

güne kadar yakından inceleyeceğim.” (Ç, s.107)

“…kendisini ne yapıp yapıp Feriduna göndereceğim, olmazsa araya başka

vasıtalar da koydurup Feridunu yumuşatmaya çalışacağım…” (Ç, s.270)

yavaş yavaş

“…oldukça sade giyinmiş bir kadın gelmiş, yavaş yavaş bira içmeye başlamıştı.”

(A, s. 75)

“Hasan’ın gönlünü dolduran sevgi, artık yavaş yavaş bir istihale devresine

girmeye yüz tutuyor gibiydi.” (AF, s.62)

“…yerde yatan bir kadının eli yavaş yavaş o salıncağı sallıyarak

mırıldanıyordu.” (Ç, s.7)

yeni yeni

“…yanıbaşında yeni yeni uyuklamaya başlamış olan esmer arkadaşının ensesine

cebinden çıkardığı ısırgan tozundan biraz sürer.” (A, s. 32)

“O zamanlar, İstanbul’da otomobiller yeni yeni çoğalmaya ve bunlarla sulardan,

Büyükdere’den dönme modası…” (A, s.192)

yer yer

“Bahçede yer yer kümelenmiş olan kıdemli Adan fazla sabredemeyenler arada bir

oldukları yerden…” (A, s. 117)

“Yer yer yemyeşil, yer yer sararıp solmağa yüz tutmuş bir bostaan...”(AF, s.136)

“Yer yer ocaklar yanıyor, kazanlar, tencereler kaynıyordu.” (BM, s. 9)

yudum yudum

“...bir fındıkçı ve madikçi yosmaya benzemeyen bu kadın kendi masasında ağır

ağır ve yudum yudum birasını içerken…” (A, s. 75)

Page 190: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

175

zıplaya zıplaya

“Tekkede zıplaya zıplaya çoktan ayılmış olan Mustafa ile arkadaşları, gece yarısı

ikinci defa rakı sofrasına yanaştıkları zaman…” (BM, s. 167)

2. 1. 3. 1. 4. Fiil

bilse bilse

“Onu bilse bilse Zehra abla bilir.” (AF, s.162)

“…onu bilse bilse Edirnekapı meyzini Hafız Hamdi bilir.” (Ç, s.188)

“Onu bilse bilse yine onun yanındaki Çitlenbik Nigar denilen karı bilir.”

(KPE, s.112)

gelse gelse

“Onlardan, nihayet gelse gelse sana ara sıra o Gâvur Etem midir nedir o gelir…”

(Ç, s.162)

gitse gitse

“…Perihan buraya öyle bağlanmıştır ki buradan o gitse gitse ancak Alos

Kozmos’a gider.” (KPE, s.32)

içmiş içmiş

“İçmiş içmiş, sonra param yok diye kaçmıştır.” (A, s.53)

olsa olsa

“Bu, olsa olsa o civarda oturan derdlilerden biri idi.” (A, s. 107)

sevse sevse

“Şirin hatun validemiz de sevse sevse mübarek Âşık Ferhat Efendimizi bu kadar

severdi anneciğim…” (Ç, s.268)

sürse sürse

“Bu fırtına, bu tipi sürse sürse bir gece daha sürer, yarın gidersiniz!” (KPE, s.93)

Page 191: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

176

yap yap

“Haydi sen fırla, git ne yap yap onu bul, biz seni Kalyoncu’daki şişmanın

meyhanesinde bekliyoruz…” (A, s.156)

yapsa yapsa

“Yapsa yapsa nihayet, İrfandan beş on para rakı, cigara parası sızdıracak…”

(Ç, s.113)

“Onu yapsa yapsa burada ancak bir kişi yapar ki o da şu kalpağı fiyakalı

delikanlı!” (A, s.204)

yaptı yaptı

“İlle velâkin ne yaptı yaptı bizim Nazlı, gözleri ilen onları tılsımladı…”(Ç, s.227)

2. 1. 3. 2. Anlamca İlişkili Olanlar

2. 1. 3. 2. 1. Eşanlamlılar

2. 1. 3. 2. 1. 1. Ad

akıl fikir

“Aklımı fikrimi bugün marsık aldı, gitti!..” (BM, s.53)

“İlle velâkin onun aklı fikri bakarız gene hep Nazlıda…” (Ç, s.113)

“Selma’nın aklı fikri şimdi nerede idi bilemezsek de bizim arkadaşın bütün

düşüncesi annesinde ve ablasında idi.” (KPE, s.93)

hal tavır

“Hali tavrı, kılığı kıyafeti ile hiç de bir orta malını, sokak şırfıntısına…”(A, s. 75)

“Turhan’ın kılığını kıyafetini, halini tavrını iyice tarif edip hangi birahanede

oturduğunu…” (A, s.88)

kılık kıyafet

“Etem de yavaş yavaş kılığını kıyafetini değiştirmeye başladı.” (Ç, s.138)

Page 192: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

177

“Turhan’ın kılığını kıyafetini, halini tavrını iyice tarif edip hangi birahanede

oturduğunu…” (A, s.88)

“…kiminin elleri asalı, kiminin koltuklarında koca koca kitaplar olan ve kılıkları

kıyafetleri bugünkü adamların…” (KPE, s.60)

“Kılığından kıyafetinden de hiç umulmaz ha!” (Ü, s. 144)

şan şöhret

“…şanının şöhretinin bir kat daha yüceldiğini söyleyen bu adama çatmak

istiyordu.” (A, s.198)

üst baş

“Eğer üstün başın, kılığın kıyafetin böyle olmasaydı, seni bu akşam

Şehzadebaşına bir tiyatroya…” (Ç, s.158)

“Bir aralık seyircilerden üstü başı düzgün, efendiden bir adam ihtiyar polisi ikaz

etti.” (A, s. 19)

2. 1. 3. 2. 1. 2. Sıfat

bitmez tükenmez

“İşte bütün o upuzun yıllar, bütün o kolay kolay bitmez tükenmez zamanların

birçoğu, hep bu paketin içinde gömülüdür.” (Ç, s.294)

2. 1. 3. 2. 1. 3. Zarf

sessiz sedasız

“…rahat döşeğine kavuşmuş bir bahtiyar gibi karlı suların içinde ve sessiz

sedasız, rahat rahat yatıyordu.” (A, s. 19)

“Serkis’le birlikte geldi geleli orada sessiz sedasız sade kuzu kuzu rakısını

içmekte olan…” (A, s. 104)

“Yarım saat kadar, sulak bir çimenlik üzerinden sessiz sedasız geçtik.” (EG, s.85)

Page 193: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

178

hor hakir

“Darılmayınız amma zatınız karşınızdaki adamı hor hakir gördünüz amma

sandığınız gibi öyle pek pek hor hakir görülecek…” (A, s.156)

rezil rüsva

“...yepyeni elbiseleriyle dört başı mamur bir dayak yiyip aleme rezil rüsva

olacaktı.” (AF, s.31)

“Vallahi efendim, dün gece bütün konuya komşuya rezil rüsvay olduk.”

(BM, s. 122)

2. 1. 3. 2. 2. Karşıt anlamlılar

2. 1. 3. 2. 2. 1. Ad

dost düşman

“…pek az içtiği halde kendini çok içmiş gibi gösterir ve etrafında dost düşman

dinlerdi.” (A, s. 126)

kadın erkek

“Kadın erkek, çoluk çocuk Çin bir kısmı sıcaktan çadırların biraz ilerisindeki

incir ağaçlarının altlarına devrilmiş…” (Ç, s.5)

“…etrafı saran yüzlerce kadın erkek, çoluk çocuk seyircinin, kimi gülmeden

bayılacak hale geliyor.” (Ç, s.167)

“Hemen bütün mahalleli kadın erkek, çoluk çocuk o geceki kına gecesine davetli

idi.” (A, s.14)

kadınlı erkekli

“Herifi kaçıran kadınlı, erkekli, çoluklu, çocuklu cemaat geriye dönünce bu sefer

hep birden Zarif’e sarıldılar.” (A, s. 25)

sağ sol

“…boyuna sağa sola çok ağır sitemler, hicivler, küfürler savurdu.” (A, s. 131)

Page 194: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

179

var yok

“…bizim mahallede kart bir köpek vardır, geceleri ara sıra vara yoğa ulur…”

(A, s.59)

“Küçükken, çocukken pek korkak olan vara yoğa her şeyden ürken Turhan, o

gece İzmaro kadını götürdüğü…” (A, s.89)

“Çünkü bunların ikisi de vara yoğa her şeye burunlarını sokan, her şeye saldıran,

hiç yoktan herkesle hır çıkaran takımındandı.” (AF, s. 83)

2. 1. 3. 2. 2. 2. Sıfat

belli belirsiz

“O zamanki çocukça statüko, pek az, belli belirsiz istisnalarla aynen muhafaza

edildi.” (AF, s.39)

“…tayları, eşekleri, sıpaları şimdi akşamın çeşit çeşit kokulu ve belli belirsiz

serinliğinde pırıl pırıl yanıyorlardı.” (Ç, s.47)

“…öyle incecik, belli belirsiz ve kapkaranlık keçi yollarından geçiyordu ki…”

(Ç, s.94)

iyi kötü

“Ne ise, iyi kötü, şimdilik Hasan kendisine bir iş bulmuştu.” (AF, s.189)

kalınlı inceli

“Bereket versin, birdenbire kulaklarımızı tırmalıyan kalınlı inceli köpek sesleri

bizi dalgınlıktan kurtardı.” (Ç, s.65)

2. 1. 3. 2. 2. 3. Zarf

aşağı yukarı

“Son bir kışı aşağı yukarı hep bu gibi meyhanelerde, bu gibi meclislerde

geçirmiş olan Turhan o kıştan sonra…” (A, s.228)

“Te geldik, me geldik derken aşağı yukarı biz bir, bir buçuk saat daha gittikten

sonra…” (Ç, s.101)

“Bunların bütün düşünceleri hemen hemen ve aşağı yukarı böyledir.”

(KPE, s.64)

Page 195: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

180

bata çıka

“…ne olursa olsun deyip orsa boca, bata çıka, düşe kalka yürüyorduk.”

(KPE, s.45)

“…soldaki mezarlıklardan karlara bata çıka iki büyük ve boz renkli köpek bize

doğru koşuyordu.” (KPE, s.90)

belli belirsiz

“…yine belli belirsiz onlara gülümser gibi göründüler.” (A, s.230)

düşe kalka

“…sallana titriye, düşe kalka güç halle Topçulara kadar uzandım…” (Ç, s.278)

“…ne olursa olsun deyip orsa boca, bata çıka, düşe kalka yürüyorduk.”

(KPE, s.45)

gece gündüz

“Kış yaz, gece gündüz, sabah akşam bu ana oğul boyuna içerlerdi..” (A, s. 28)

“Zere yanarım senin için gece gündüz…” (Ç, s.154)

“Sen bıkınca benden, bulaşacaksın gece gündüz benimle marazaya…” (Ç, s.272)

sabah akşam

“Kış yaz, gece gündüz, sabah akşam bu ana oğul boyuna içerlerdi..” (A, s. 28)

“Hoş onun akşamı sabahı, gecesi gündüzü, öğlesi ikindisi filan yoktu.”(A, s. 106)

yaz kış

“Yaz kış değilse haftanın dört beş akşamı mutlaka içerdi.” (A, s. 25)

“Kış yaz, gece gündüz, sabah akşam bu ana oğul boyuna içerlerdi..” (A, s. 28)

2. 1. 3. 2. 3. Yakın anlamlılar

2. 1. 3. 2. 3. 1. Ad

adı sanı

“Belki o sırada Adada bulunanların içinde beni yakından bir tanıyan olur, beni

adımla sanımla çağırır..” (SVD, s. 30)

Page 196: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

181

ardı arası

“Reha Beyle filan barışmak, onlarla yeniden içli dışlı olmak; tekrar hiç ardı arası

kesilmeyen akşamcılık âlemlerine dalmak… (Ç, s.176)

aslı faslı

“Ortada aslını faslını, soyunu sopunu, neyin kimin nesi olduğunu öğrenemediğim

Aşık Diyojen denilen…” (KPE, s.110)

aşk meşk

“Mesele bir aşk meşk safahat filan falan gibi dalgaların neticesi imiş…”

(KPE, s.111)

borç harç

“Yoksa şuna buna borcun, harcın mı var?” (BM, s. 26)

dükkan tezgah

“Dükkandan tezgahtan, evden barktan, en sonunda karıdan kızandan, çoluktan

çocuktan oldu.” (A, s. 108)

eş dost

“...yalnız hısıma, akrabaya ve yakın eşe dosta hafif bir kına gecesi ile sade bir

yemek verilecekti.” (AF, s.191)

fakir fukara (fıkara)

“…esnaf, fakir, fıkara, zorla çevrilip tıka basa doyurulduktan sonra kahve kahve

üstüne…” (Ç, s.185)

huyu suyu

“…sen onun huyunu suyunu elbet bilirsin, ne yapmak lazımsa yap da elaleme

maskaralığından kurtulalım.!” (A, s. 169)

Page 197: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

182

karı kızan

“Dükkandan tezgahtan, evden barktan, en sonunda karıdan kızandan, çoluktan

çocuktan oldu.” (A, s. 108)

mal mülk

“So demek ki, yaniya büyük efendi, büyük mal mülk sahibi, senin anlayacağın,

Allah!” (Ç, s.227)

“Babadan kalan o kadar malı mülkü bu uğurda yedi bitirdi…” (A, s. 108)

saçlı sakallı

“…benim gibi çoluk çocuk sahibi saçlı sakallı bir insan gece yarısı sokak

ortasında bu kepazeliği yapar mı?” (A, s. 60)

“Bu saçlı sakallı ve eli asalı erkeklerden biri gayet şehir züğürdü, hatta yüzü kart

bir kaplumbağaya benzeyen…” (KPE, s.61)

soy sop

“...kızın anasının, yengesinin sinirleri yatışsın; ben de münasip bir gün oğlanı

göreyim; soyunu sopunu araştıralım...” (AF, s.125)

“Ortada aslını faslını, soyunu sopunu, neyin kimin nesi olduğunu öğrenemediğim

Aşık Diyojen denilen…” (KPE, s.110)

“Soyunu sopunu, kimin nesi idüğü bilmediğim elin kadınına karşı ben ne

yapabilirdim?” (KPE, s.122)

2. 1. 3. 2. 3. 2. Sıfat

açık saçık

“…erkeklere lazım olacak ufak tefek eşya ile gizliden gizliye açık saçık resimler

satıyordu.” (A, s. 150)

“Bir aralık sözüne dönüp dolaşarak eskilerin yazmış oldukları açık saçık

manzumelere geldi.” (A, s.200)

“…çok kıvrak, çok oynak, çok curcunalı ve çok açık saçık ahenk tekrar

başlıyordu.” (Ç, s.166)

Page 198: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

183

derme çatma

“Fakat, şimdi, derme çatma köy düğünlerine, pehlivan güreşlerine gidiyor…”

(Ç, s.152)

halis muhlis

“Onun neresi Müsyü Abus halis muhlis esrarkeş be!” (A, s.257)

“Ferhat Cemali Baba ile Güzelim Yusuf halis muhlis birer Bektaşi idiler.”

(BM, s. 163)

“(Gülerek) istayafurlah! (estağfurullah) ben halis muhlis insan oğlu insanım…”

(Ç, s.146)

yalan yanlış

“…bana da yalan yanlış bir iki taksim ettiriyor ve beni boyuna alaturkacılığa

teşvik ediyor.” (Ç, s.140)

yaşlı başlı

“…o garip ve hali vakti oldukça yerinde sayılan yaşlı başlı adam o yaştaki bizlere

yani dört, beş….” (A, s.13)

“Çünkü onlar ev bark sahibi, yaşlı başlı adamlar oldukları için evlerine

gideceklerdi.” (A, s.73)

“…bir tımarhane mi yahut da bir tekkenin yaşlı başlı ukala dümbeleklerinin

toplanmış olduğu bir ulemalar…” (KPE, s.70)

2. 1. 3. 2. 3. 3. Zamir

sen ben

“Yalnız şu var ki, ondaki sevgi yalnız şuna buna, sana bana mahsus değildir.”

(KPE, s.67)

şu bu

“…şunun bunun lütfen ve merhameten kendisine ısmarlamakta olduğu rakıyı

içmekte ve arada bir:” (A, s. 62)

“Yahudicenin farisisini konuşarak şunu bunu kandıran Galatalı Yahudi kızı ise

ben şimdi gider…” (A, s. 154)

Page 199: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

184

“…fakat bir daha dalga ile şuna buna sataşacak yolcularla alay edecek olursanız

o zaman artık elimden kurtulamazsınız.” (BM, s.128)

“Yalnız arada sırada, şununla bununla bir selâm gönderiyor.” (Ç, s.243)

şurada burada

“…hele şurada burada yemiş olduğum çekilerle dayakları siz yemiş olsaydınız

şimdi çoktan nalları titretmiştiniz.” (A, s. 66)

“…gündüzleri hep savroş savroş, serseri serseri şurada burada sürterdi.”

(A, s.228)

2. 1. 3. 2. 3. 4. Zarf

ara sıra

“…bizim mahallede kart bir köpek vardır, geceleri ara sıra vara yoğa ulur…”

(A, s.59)

“Perde açılmadan önce sahnenin önünde ara sıra küçük küçük ve kısa kısa

parçalar çalan altı kişilik orkestra...” (AF, s.45)

“Onlardan, nihayet gelse gelse sana arasıra o Gâvur Etem midir nedir o gelir…”

(Ç, s.162)

“…vazifeyi de bol bol seriyor, ara sıra gündüzleri de içiyor ve borç gırtlakta

yaşıyordum.” (KPE, s.151)

arada sırada

“…masada ağır ağır bira içen ve arada sırada yan gözle yine arada sırada

göğsünü şişirip içini çeken kadın…” (A, s. 75)

“…arada sırada yollarında onunla göz göze geldikçe ona pek hafif gülümser ve

göz süzer gibi olan o kadın…” (A, s. 128)

“Yalnız arada sırada, şununla bununla bir selâm gönderiyor.” (Ç, s.243)

bağıra çağıra

“Ne ise aval, bağıra çağıra, haykıra uluya gazelini bitirdi ve gazel biter

bitmez…” (A, s. 114)

Page 200: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

185

döne dolaşa

“…bu matbaa benim diye döne dolaşa nihayet başı dönecek, buraya, geldiğine

bin kere pişman olup bu işten vazgeçecek!” (A, s. 242)

haykıra uluya

“Ne ise aval, bağıra çağıra, haykıra uluya gazelini bitirdi ve gazel biter

bitmez…” (A, s. 114)

senli benli

“...Hasan onlarla bir türlü samimî ve senli benli olamıyor...” (AF, s.189)

şöyle böyle

“Ey İrfan! Çingenelerle, mingenelerle şöyle böyle bu yaz da bitti demektir.”

(Ç, s.133)

tıka basa

“…esnaf, fakir, fıkara, zorla çevrilip tıka basa doyurulduktan sonra kahve kahve

üstüne…” (Ç, s.185)

“Akı (a kız) tıka basa habeye kayalı daha kaç dakka oldu ki…” (Ç, s.188)

telli pullu

“Perde açılıp da ilk kantocu kızın telli pullu sahneye fırladığını gören Hasan...”

(AF, s.45)

yalan yanlış

“…bunu sana yalan yanlış öğreten zat kimse, onun ne demek olduğunu da

öğretmiştir elbet!” (A, s.202)

yana yakıla

“Peki amma sizin yana yakıla bayıldığınız eskilerin içinde de sembolle bir hayli

şiir yazmış insanlar var!” (A, s.139)

“…orta yaşlılıklarında başlarından geçmiş olan aşk, sevgi, zendostluk gibi

şeylerden yana yakıla ve ballandıra ballandıra bahsetmesinler!” (A, s. 230)

Page 201: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

186

2. 1. 3. 3. Kurucularından Biri Anlamını Kaybetmiş İkilemeler

2. 1. 3. 3. 1. Ad

çoluk çocuk

“Hemen bütün mahalleli kadın erkek, çoluk çocuk o geceki kına gecesine davetli

idi.” (A, s.14)

“Birçok akşamcı, ayyaş, bekri, kopuk, külhanbeyi, çoluk çocuk Mustafanın

başına üşmüştü.” (BM, s.58)

“Kadın erkek, çoluk çocuk Çin bir kısmı sıcaktan çadırların biraz ilerisindeki

incir ağaçlarının altlarına devrilmiş…” (Ç, s.5)

çoluklu çocuklu

“Herifi kaçıran kadınlı, erkekli, çoluklu, çocuklu cemaat geriye dönünce bu sefer

hep birden Zarif’e sarıldılar.” (A, s. 25)

“…benim gibi çoluk çocuk sahibi saçlı sakallı bir insan gece yarısı sokak

ortasında bu kepazeliği yapar mı?” (A, s. 60)

ev bark

“Çünkü onlar ev bark sahibi, yaşlı başlı adamlar oldukları için evlerine

gideceklerdi.” (A, s.73)

“Dükkandan tezgahtan, evden barktan, en sonunda karıdan kızandan, çoluktan

çocuktan oldu.” (A, s. 108)

“İyi amma valideceğim, bir kere ben sizin evinizi, barkınızı bilmiyorum…”

(BM, s. 26)

konu komşu

“Vallahi efendim, dün gece bütün konuya komşuya rezil rüsvay olduk.”

(BM, s. 122)

ufak tefek

“Oyunlarda aldığın roller hep ufak tefek, amma hani senin monologların,

numaraların yok mu alimallah olur şey değil!” (AF, s. 199)

Page 202: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

187

2. 1. 3. 3. 2. Sıfat

aygın baygın

“…o aygın baygın meleme Nazlı ile yılan gözlü Gülizar, gönül eğlendirsinler

öyle mi?” (Ç, s.247)

“…aygın baygın bir şarkı ile gazel ve gazel ile kesik kerem ve kesik kerem ile

maval ve maval ile martaval arası bir şey okudu.” (KPE, s.59)

eski püskü

“Akşamdan eski püskü, yamalı, yırtık siyah bir çarşafla aramıza karışmış olan bu

kadın…” (KPE, s.50)

sıkı fıkı

“Meğer yanlarındaki masada içenler, bunların sıkı fıkı ahbaplarından ve benim

bileğimi tutan da…” (Ç, s.253)

tek tük

“Yalnız etrafta tek tük çocuklu kadınlar görünüyordu.” (AF, s. 91)

“…tek tük köşelerden herbiri ayrı makam ve usulde olmak üzere münferid

gazeller ayyuka çıkıyordu.” (A, s.17)

ufak tefek

“O, bu tulûat kumpanyasında da tıpkı amatörlük zamanında olduğu gibi ara sıra

ufak tefek roller alıyor...” (AF, s. 198)

“Cibali Yenikapısındaki kahvelerden birinde, şunun bunun ufak tefek işine koşan

Tornavida Hasan adındaki delikanlının…” (Ç, s.179)

“Araba bizi yanlayınca rap diye durdu ve ufak tefek fakat temiz, pak giyinmiş

olan şoför bize sordu:” (KPE, s.29)

yarım yamalak

“…kafalardaki yarım yamalak neşeler asıl şimdi coşmaya yüz tutuyordu.”

(A, s.122)

Page 203: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

188

2. 1. 3. 3. 3. Zarf

sıkı fıkı

“Eminenin benle sıkı fıkı görüştüğünü çekemiyen kadınlardan biri ona çatmış:”

(Ç, s.230)

“…çocuğu inceden inceye, sıkı fıkı ve uzun uzun söylet..” (Ü, s.26)

tek tük

“Mamafih hiç de etmiyorlar değil; fakat pek ara sıra pek tek tük.” (A, s.138)

“…taslarını şakırdatmıya ve istiyenlere tek tük su vermeğe başladı.” (BM, s. 12)

“…bunların içinde tek tük benim de tanıdıklarım var.” (Ç, s.169)

yarım yamalak

“…bir gece önce yarım yamalak bellemiş olduğu çingene ninnisini böylelikle

adamakıllı pişirmiş oldu.”” (Ç, s.14)

2. 1. 3. 4. Kurucuları Anlamını Kaybetmiş İkilemeler

2. 1. 3. 4. 1. Sıfat

kıvır zıvır

“…gel gelelim boşanacak yağmur da öyle pek kıvır zıvır yaz yağmurlarına

benzemiyordu.” (Ç, s.41)

“…yine akşamki kıvır zıvır, külüstür kahve fincanları, çatlak kadehleri, bardaklar

yerine…” (KPE, s.101)

“…biz önden şu kıvır zıvır alayını savalım, sonra uzunuzadıya görüşürüz!”

(Ü, s.11)

2. 1. 3. 4. 2. Zarf

süklüm püklüm

“...Hasan’a bakarak süklüm püklüm yola düzüldü.” (AF, s.153)

“Çocuklar süklüm püklüm geriye döndüler.” (Ç, s.18)

“Emine süklüm püklüm yerine giderken Etem kalktı:” (Ç, s.204)

Page 204: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

189

2. 1. 3. 5. Kurucuları Yansıma Olan İkilemeler

2. 1. 3. 5. 1. Aynı Yansımadan Kurulanlar

2. 1. 3. 5. 1. 1. Ad

pırıl pırıl

“Üyle amma, onlar yepyeni, pırıl pırıl!” (Ç, s.158)

2. 1. 3. 5. 1. 2. Sıfat

kıtır kıtır

“Haniya susam helvası kıtır kıtır.” (BM, s.187)

şarıl şarıl

“Ortalarındaki ince dereciklerden buz ve billûr gibi şarıl şarıl sular akan bu yarı

soluk bostanların içinde bir hayli dolaşan...” (AF, s.133)

şıngır şıngır

“Mustafa, koca keseyi alıp da içinin şıngır şıngır altın dolu olduğunu çakınca:”

(BM, s. 158)

vıcık vıcık

“Pek güçlükle geçmeye çalıştıkları yerdeki vıcık vıcık ezgin karlar, askerlerin

dizkapaklarına yaklaşıyordu.” (A, s.15)

2. 1. 3. 5. 1. 3. Zarf

cayır cayır

“…kendilerine tutulanları etraflarında tıpkı Marmara çırası gibi cayır cayır

yakıyorlar.” (Ç, s.176)

“Hal bu ise anacığım, işte görüyorsun, ben İrfanımın sevdasından cayır cayır

yanıyorum.” (Ç, s.268)

Page 205: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

190

çatır çatır

“…servilerin kimi rükûya varıp kalkıyor kimi de bir daha kalkmamak üzere çatır

çatır ebedi secdeye yatıyor.” (KPE, s.41)

çın çın

“Eminenin zilleri, İncirlik, Şifa, Kanlıdere, Köpeklibostan taraflarını çın çın

öttürüyordu.” (Ç, s.219)

“...böyle âlemlere mahsus kadın tekerlemeleri cevizlerin altını çın çın

öttürüyordu.” (AF, s.30)

fıkır fıkır

“…delikanlı uyanarak hatır hatır ensesini kaşımaya başlayınca karşıdakiler fıkır

fıkır makaraları salıverir.” (A, s. 32)

“Ocağın üstünde yeni kalaylı bir güğüm fıkır fıkır kaynıyor…” (Ç, s.27)

“Çay suyu da şimdi fıkır fıkır kaynıyor.” (KPE, s.70)

fıldır fıldır

“Hazır kucağındaki etrafa fıldır fıldır bakan minimini şoparcığı dizinin üstüne

yatırarak…” (Ç, s.32)

fırıl fırıl

“Hasan yuvarlandığı yerden zorla kalktığı zaman yer gök fırıl fırıl dönüyor gibi

idi.” (AF, s.157)

“…bir de sabaha karşı uyandım ki hâlâ bizim ev fırıl fırıl dönüyor.” (A, s. 60)

“…fettan, kalleş karı işte, şu balkabağı gibi herifle fırıl fırıl dönüyor.”(KPE, s.55)

gümbür gümbür

“Lonca sokakları gümbür gümbür ötüyor.” (Ç, s.181)

harıl harıl

“…ben, içinde harıl harıl işkembe kaynayan kazanı göstererek:” (A, s. 60)

Page 206: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

191

“Fakat icabında zaten mangal kadar olan yüreği koskoca bir fırın harıl harıl

yanan bir külhan kesilirdi.” (BM, s.143)

“Karşıda, Tepebaşında harıl harıl çalan Bahriye mızıkası birdenbire susmuş…”

(Ç, s.146)

“…bir tahtanın üzerinde hem harıl harıl yazısını yazıyor, hem de rakısını ve

ağzından hiç düşürmediği nargilesini…” (KPE, s.105)

hatır hatır

“…delikanlı uyanarak hatır hatır ensesini kaşımaya başlayınca karşıdakiler fıkır

fıkır makaraları salıverir.” (A, s. 32)

horul horul

“…horul horul uyumakta olan zurnacı Şahin ile tavuk kümesinde sızmış olan

çifte naracı oğlanı da uyandırdılar.” (A, s. 126)

“Sen zaten sabah karşı gelmiştin, ne vakittir de horul horul uyuyorsun.”

(BM, s.89)

“Mecliste horul horul uyuklayan da maruf tarihçi Tusidit…” (KPE, s.63)

hüngür hüngür

“…o da eliyle sinesini dövüp hüngür hüngür ağlıyordu.” (A, s. 167)

“Eminenin gelip bizde bir hafta kadar misafir kaldığını duyan Nazlı hüngür

hüngür ağlıyormuş…” (Ç, s.230)

“Oku, oku da ben burada hüngür hüngür ağlarken senin orada için açılsın!”

(Ç, s.249)

inim inim

“…şimdi döşeğinde inim inim inlemekte olan hasta da benim öz kardeşimdir.”

(BK, s. 92)

“…Sütlüce, Bahariye, Gümüşsuyu, Eyüp sırtları inim inim inlerdi.” (Ç, s.151)

kıs kıs

“Etraftakiler kıs kıs gülüşürken Turhan’ın arkadaşı:” (A, s.56)

Page 207: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

192

“Turhan, şimdi hem kıs kıs gülüyor; hem de kendinin sebep olduğu bu sunturlu

fiyaskonun içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu.” (A, s.156)

“Nazlı peçesinin altından kıs kıs gülüyor ve ikide bir dirseği ile beni dürtüyordu.”

(Ç, s.124)

kıtır kıtır

“Seni dedi, şimdi kıtır kıtır doğrarım burada!” (BM, s.140)

lıkır lıkır

“…oradaki rakı fıçılarından birinin musluğunu açarak onu lıkır lıkır doldurmaya

başladı.” (BM, s.56)

mışıl mışıl

“…süngerler olduğu gibi duruyor ve zavallı delikanlı hâlâ en derin uykusunda

mışıl mışıl uyuyordu.” (BM, s.146)

“Şehrin Haliç ve Fatih tarafları da şimdi mışıl mışıl uyuyorlardı.” (Ç, s.5)

“Çoktan dedi, siz mışıl mışıl uyurken ben kalkıp ateşi yakalı yarım saat oldu.”

(KPE, s.70)

pırıl pırıl

“…bahçelerin renk renk çiçekler içinde pırıl pırıl yandığı ve çeşit çeşit güzel

kokulara bulandığı bir bahar akşamı…” (BM, s. 3)

“Yalnız Beyoğlu yakası henüz ışıl ışıl ışıldıyor; Tepebaşı bahçesi ise pırıl pırıl

yanıyordu.” (Ç, s.5)

“İskarpinleri sivri burunlu, pırıl pırıl yanar!” (Ç, s.256)

sürüm sürüm

“…sürüm sürüm süründü, en nihayetinde de sokaklarda çoluk çocuk maskarası

kesildi.” (Ç, s.229)

şarıl şarıl

“Yağmur sicim gibi yağıyor, yollardan şarıl şarıl seller akıyor, oluklardan taşan

sular…” (BGY, s.87)

Page 208: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

193

“Arabamız Hacı Osman’ın üst başındaki şarıl şarıl akan su başına gelince Numan

Bey arabayı durdurdu.” (KPE, s.117)

şırıl şırıl

“...gözlerini önündeki ince derecikten şırıl şırıl akan buz ve billûr gibi suya dikti.”

(AF, s.133)

“Önünden şırıl şırıl akan buz ve billûr gibi su...” (AF, s.134)

“…lâkırdı yüzünden kırbanın dolduğunu fark edemedi ve kırba şırıl şırıl taşmıya

başladı.” (BM, s.56)

takır takır

“O da ayağında tahta kunduralar takır takır gezinerek üşümemek için balıkçılar

gibi…” (A, s.249)

ter ter

“Kafası yukarıda havlıyarak olduğu yerde ter ter tepiniyordu.” (AF, s.143)

tıp tıp

“Onun yüreciği eder tıp tıp başka şeyler için…” (Ç, s.60)

tıpış tıpış

“Melûl melûl geriye döndü ve tıpış tıpış caddeyi tuttu.” (AF, s.29)

“Peki amma, bu zavallı oraya kendi ayaklarile tıpış tıpış mı gitmiş acaba?”

(BK, s.46)

zangır zangır

“…Papa Eftim yine zangır zangır titreyerek bir elinde tabakla içeriye girdi:”

(A, s.251)

zonk zonk

“…olanca şiddeti ile hanesine indikçe kulaklarım zonk zonk ötüyordu.”(Ç, s.289)

Page 209: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

194

2. 1. 3. 5. 2. Farklı Yansımalardan Kurulanlar

2. 1. 3. 5. 2. 1.Zarf

abur cubur

“Çünkü Hasan’ın gönlü böyle kalabalıktan, abur cuburdan pek hazzetmez.”

(AF, s.188)

paldır küldür

“…sofaya fırladı ve paldır küldür merdivenleri çıkanları karşıladı:” (BM, s.139)

“Bunu karşımdakilere paldır küldür sormaktansa lafı, yine Etemden filân

tutturdum.” (Ç, s.85)

“Fabrikamız, yani bizi yetiştirip paldır küldür şu meydana salıveren fabrika aynı

fabrika ve bu fabrikada seni…” (KPE, s.86)

şangır şungur

“…döşeme tahtalarında tepinirlerken birkaç masayı olduğu gibi şangır şungur

yere yuvarladılar.” (KPE, s.59)

şapır şupur

“…sonra kalkıp birbirlerinin boyunlarına sarılıp birbirlerini şapır şupur

yanaklarını öpüyor…” (A, s.15)

“...tutmuş o delikanlıyı kaç kereler şapır şupur öpmüş; kocanız olacak adam

yaşına başına bakmadan kızlarımın yanında...” (AF, s. 111)

“…kadın Mustafanın ellerine atılıp şapır şupur öpmeğe başladı.” (BM, s.106)

2. 1. 3. 6. Önsesi /m/ İle Değiştirilerek Oluşturulanlar

2. 1. 3. 6. 1. Ad

aşk maşk

“Çünkü kızın bana karşı aşkı maşkı olmadığı tamamile meydana çıktı…”

(Ç, s.159)

“Aşk maşk, sevda mevda gibi şeyler senin nene gerekti a Mustafa?” (BM, s.69)

“…bu belâlı aşktan kurtuldum ise hıp diye keşfettim ki aşk maşk hep masal, işin

alt yanı…” (BM, s.131)

Page 210: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

195

aynasız maynasız

“Aynasız maynasız bu iş olacak artık!” (KPE, s.98)

çingene mingene

“Ey İrfan! Çingenelerle, mingenelerle şöyle böyle bu yaz da gitti demektir.”

(Ç, s.133)

dua mua

“Hem sen şimdi bırağasın duayı muayı falan da sorarsam şinci sana ben…”

(Ç, s.226)

ehlullah mehlullah

“Aman beybabacığım, böyle Apostol’un meyhanesindeki rakı sofrasında

ehlullahdan, mehlullahdan bahsolunur mu?” (A, s.48)

iftira miftira

“...biz öyle iftiralara miftiralara kolay kolay pabuç bırakır takımından değiliz.”

(AF, s. 120)

konyak monyak

“Kız şuradan bana konyak monyak, şarap marap ne varsa bir bardak bir şey

tosla!” (KPE, s.77)

oyun moyun

“Oyun moyun size ne?” (BM, s. 11)

sandalcılık mandalcılık

“…o dakikada bizim sandalcılık, mandalcılık hepsi hapı yutardı.” (SGV, s. 30)

sevda mevda

“O çocuk diyil üle kadın, kızan peşinde, sevda mevda dalgasında…” (Ç, s.60)

“Aşk maşk, sevda mevda gibi şeyler senin nene gerekti a Mustafa?” (BM, s.69)

Page 211: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

196

şarap marap

“Kız şuradan bana konyak monyak, şarap marap ne varsa bir bardak bir şey

tosla!” (KPE, s.77)

şiir miir

“Hem benim öyle eskilikle yenilikle, hele böyle şiirle miirle pek alışverişim

yoktur.” (A, s.140)

tulum mulum

“Sen şimdi bırak tulumu, mulumu da…” (Ç, s.147)

2. 1. 3. 6. 2. Zarf

hayal meyal47

“Şimdi hayal meyal hatırlar gibi oluyorum.” (AF, s. 91)

“Çünkü onu yangın gecesi bir defa damda o da hayal meyal görmüş, sonra

Piripaşada onlara, zifiri karanlıkta hücum etmişti.” (BM, s. 174)

“…kimi benim aradığım kadını hiç tanımıyor; kimi hayal meyal tanır gibi oluyor

ve onlar da…” (Ç, s.92)

susuz musuz

“Önlerinde yeni dolmuş olan dubleleri yine birer yudumda ve susuz musuz

diktiler.” (A, s.69)

“…önündeki silme dolu büyük kadehi susuz musuz birden diktikten sonra:”

(A,s. 142)

“...koca bir su bardağına doldurduğu rakıyı olduğu gibi susuz musuz çekerek:”

(AF, s.129)

47 Bu ikilemedeki meyal sözcüğünün ‘m-’ önsesiyle türediği söylenebileceği gibi ‘hayale meyyal’ ifadesinin kısaltılmış biçimi olarak da düşünülebilir.

Page 212: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

197

2. 1. 3. 7. “mi” Soru Edatıyla Kurulanlar

2. 1. 3. 7. 1. Ad

güzel mi güzel

“Bu sonbahar da inadına güzel mi güzel!..” (Ç, s.131)

2. 1. 3. 7. 2. Sıfat

kalleş mi kalleş

“Meğerse bu üçüncü sevgilim kurnaz mı kurnaz, madrabaz mı madrabaz, kalleş

mi kalleş biri değil mi imiş…” (KPE, s.151)

kaknem mi kaknem

“…bu ikinci sevgilim de kaknem mi kaknem biriydi.” (KPE, s.151)

kurnaz mı kurnaz

“Meğerse bu üçüncü sevgilim kurnaz mı kurnaz, madrabaz mı madrabaz, kalleş

mi kalleş biri değil mi imiş…” (KPE, s.151)

madrabaz mı madrabaz

“Meğerse bu üçüncü sevgilim kurnaz mı kurnaz, madrabaz mı madrabaz, kalleş

mi kalleş biri değil mi imiş…” (KPE, s.151)

2. 1. 3. 8. Aynı Sözcükten Kurulan Çıkmalı İkilemeler

2. 1. 3. 8. 1. Ad

renkten renge

“Kadın renkten renge girerek:” (A, s.86)

2. 1. 3. 8. 2. Zarf

baştan başa

“…gedikli ayyaşlar baştan başa Turhan’ı süzdüler…” (A, s.55)

“Tevfik bu, çok sert, çok pervasız hicviyesini okurken herkes baştan başa kulak

Page 213: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

198

kesilmiş, onu dinliyordu.” (A, s.133)

“Bu şimdi okunan baştan başa sövüp saymalı hicviye yine orada bazı

akşamlar…” (A, s.198)

doğrudan doğruya

“Turhan anladı ki bu şarkı, sazende ve hanendeler tarafından doğrudan doğruya

intihap edilmiş değil:” (A, s.263)

“Onun bu sözlerine karşılık vermeden doğrudan doğruya şunu sordum:”

(KPE, s.133)

gizliden gizliye

“…erkeklere lazım olacak ufak tefek eşya ile gizliden gizliye açık saçık resimler

satıyordu.” (A, s. 150)

inceden inceye

“…çocuğu inceden inceye, sıkı fıkı ve uzun uzun söylet..” (Ü, s.26)

kulaktan kulağa

“BMnın çarşıda rakı sebil ettiği kulaktan kulağa bütün çarşıya yayıldı.”

(BM, s.58)

uzaktan uzağa

“…çeşit be çeşit hikâyelerinizi uzaktan uzağa işitmiş isek de mübarek

vücudunuzu ve cemali şerifinizi…” (BM, s.129)

2. 1. 3. 9. Aynı Sözcükten Kurulan Yönelmeli İkilemeler

2. 1. 3. 9.1. Zarf

alt alta

“İki kurtla, iki köpek şimdi alt alta, üst üste ve diş dişe birbirlerini yiyorlardı.”

(KPE, s.91)

Page 214: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

199

baş başa

“Çünkü o, akşam burada kendi kendine oturup hülyalarıyla başbaşa mest

olacaktı.” (A, s.92)

“Şüphesiz iki taraf saç saça, baş başa geleceklerdi.” (Ç, s.202)

“Apasya ile Çitlenbik Nigar meyhanenin ortasında saç saça, baş başa

gelmişler…” (KPE, s.69)

diş dişe

“İki kurtla, iki köpek şimdi alt alta, üst üste ve diş dişe birbirlerini yiyorlardı.”

(KPE, s.91)

göğüs göğse

“Şimdi rüzgâra, tipiye, soğuğa karşı göğüs göğse çarpışarak yürümek lazımdı.”

(BKG, s.62)

göz göze

“…uzunca boylu delikanlı ile gözgöze gelince önümdeki kadehi kaldırıp

kendisine doğru uzatarak…” (Ç, s.236)

karşı karşıya

“Turhan, ömründe ilk defadır ki bir Türk kadını ile karşı karşıya rakı içiyordu.”

(A, s.190)

“…o perişan ve hiç ayılmaz herif ile Etem karşı karşıya geçmiş, birbirleri ile

hırlaşmıyorlar mı?” (Ç, s.222)

“…git, kendisini bul, karşı karşıya, dobra dobra konuş!” (Ç, s.252)

kendi kendine

“Siz teşrif etmeden önce şuracıkta kendi kendime bir takım tahayyülata

dalmışken yanımdaki masada oturan…” (A, s. 38)

“Çünkü o, akşam burada kendi kendine oturup hülyalarıyla başbaşa mest

olacaktı.” (A, s.92)

“Demin burada kendi kendinize dertleşirken Zeyrekli Aziz Bey babanın hâlinden

de bahsetmiştiniz.” (A, s. 112)

Page 215: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

200

kol kola

“Şimdi meyhane tarafından doğru sallana sallana ve kol kola iki karaltı üzerlerine

yanaştı.” (A, s.209)

koyun koyuna

“…sonunda da rakı binliğini koynuna alıp onunla koyun koyuna yatmaya

başlamış bu hale gelmişti ki…” (A, s.214)

“…yanüstü başlarını koymuşlar, koyun koyuna ve koklaşa koklaşa çok rahat bir

akşam uykusu çekiyorlardı.” (Ç, s.18)

kulak kulağa

“Şimdi onlar ikide bir kulak kulağa bir şeyler fısıldaşıyor ve ikide bir bizim

masayı süzüyorlardı.” (KPE, s.69)

omuz omuza

“Şimdi Selma ile Nigar susmuşlar, omuz omuza ve baş başa verip uyuklar gibi

bir durum almışlardı.” (KPE, s.117)

saç saça

“…belki de ötekiler bunlarla saç saça, baş başa geleceklerdi.” (Ç, s.197)

“Şüphesiz iki taraf saç saça, baş başa geleceklerdi.” (Ç, s.202)

“Apasya ile Çitlenbik Nigar meyhanenin ortasında saç saça, baş başa

gelmişler…” (KPE, s.69)

üst üste

“…yanındaki masada hiç durmadan, üst üste çeşit çeşit ve renk renk alafranga

içkiler yuvarlayan Turhan’a yan gözle bakar gibi…” (A, s. 75)

“İki kurtla, iki köpek şimdi alt alta, üst üste ve diş dişe birbirlerini yiyorlardı.”

(KPE, s.91)

Page 216: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

201

yan yana

“İçinde arka tarafa yan yana kurulmuş ve kollarını birbirlerinin boyunlarına

atmış, iki genç kız vardı…” (A, s.173)

“Onları da getiririz, ne var, oturur yan yana, kardeş kardeş muhabbet edersiniz!”

(Ç, s.201)

2. 1. 4. Kalıp Sözler

Her toplumda belli durumlarda söylenmesi gelenek olmuş sözler, duyguları açığa

vuran kalıplar, çeşitli klişeler vardır (Aksan 1993:159). Bunlar “kalıp sözler, ilişki

sözleri ve kültür birim” (Gökdayı 2008: 90) terimleriyle karşımıza çıkarlar. Kalıp

sözler; atasözleri, deyimler ve ikilemelerle beraber anılan, bunlarla benzerlik ve

farklılıkları bulunan, Türkçe sözvarlığı içinde önemli bir yere sahip kalıplaşmış

dil birliklerindendir.

Her topluma, her dile özgü ayrı kalıp sözlerden bahsetmek mümkündür. Bu

farklılık ayrı diller için söz konusu olduğu kadar, bir dilin farklı ağızları için ve

hatta bireyler için bile söz konusu olabilir. Bireyin dili; toplumsal, siyasal ya da

etnik grubu, eğitim durumu, içinde bulunduğu iletişim ortamı, yaşı ve cinsi ile

paralel doğrultuda değişkenlik içindedir (König 1992: 25). Ancak kalıp sözlerin

içerik bakımından birbirine yakın olanları, çoğunlukla dinî inançlardan, görgü

kurallarından kaynaklanan ve çeşitli etkenlere dayanarak oluşmuş biçimlerdir.

Hitap biçimleri ve hitap davranışlarıyla iç içe olan bu konu toplumsal dilbilimin ilgi çekici sorunlarından biri olup son zamanlarda yabancı dil öğrenimi alanıyla da ilgisi dolayısıyla daha çok önem kazanmıştır: Bir yabancı dil öğrenilirken yalnızca, onun dilbilgisi ve okuma kitaplarında, sözlüklerinde geçen kullanım biçimlerini öğrenmek yetmemekte, o dili konuşan toplumun kültürünü, insanlar arasındaki davranış biçimini, değişik durumlarda söylenmesi gereken sözleri, tepki tarzlarını, hitap yollarını ve davranışlarını da tanımak gerekmektedir (Aksan 1993: 159).

Toplumsal hayatın içinde yer alan doğum, evlenme, ölüm olayları üzerine

söylenen sözler; vedalaşma, selâmlaşma, tebrik etme, dua, beddua içerikli ifadeler

toplumdilbilim uzmanlarını olduğu kadar halkbilim uzmanlarını da yakından

ilgilendirir. Sedat Veyis Örnek’in Türk Halkbilimi (2000) adlı çalışması özellikle

Page 217: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

202

doğum, evlenme ve ölüm karşısında halkın gelenek ve göreneklerini yansıtırken

bu olaylarla ilgili söylenegelen kalıp sözleri de içermektedir.

Kalıp sözler günlük yaşantıyı düzenleyen ve kolaylaştıran, konuşma dilinin hazır

ifadeleridir. Edebî eserlerde de karşımıza çıkan kalıp sözler, Osman Cemal

tarafından sıklıkla kullanılmış dil birlikleridir. Osman Cemal’in sözvarlığındaki

kalıp sözler, H. Gökdayı’nın (2008) yapmış olduğu tasnife dayanarak şu şekilde

sınıflandırılabilir:

1. Hayır dua ve iyi dilek bildirenler: Afiyet olsun, Allah bağışlasın, Allah

ömürler versin, bir yastıkta kocayın, geçmiş olsun, inşallah vb.

2. Beddua-ilenç ve küfür bildirenler: Allah müstahakınızı versin, Allah’tan

bulsun, boynu altında kalsın vb.

3. Duygusal tepkileri dile getirenler: Allah Allah, Allah aşkına, aşk olsun,

fesüphanallah, ilâhi vb.

4. Selâmlaşma bildirenler: Hoş bulduk, hoş geldiniz, merhaba, safa geldiniz,

selâmün aleyküm vb.

5. Ayrılık bildirenler: Allahaısmarladık, güle güle, hoşça kalın vb.

6. Bir istek bildirenler: Bana müsaade, buyurun(uz), hakkını helâl et, haydi

hayırlısı vb.

7. Konuşanı veya dinleyeni yüceltme bildirenler: Estağfurullah, haşa, rica

ederim vb.

8. Bir isteği kabul veya reddetme bildirenler: Amenna, baş üstüne, eyvallah vb.

9. Dini inançları bildirenler: Alimallah, Allah bilir, Allah etmesin, Allah

esirgesin vb.

10. Dinleyeni eleştirme, uyarma, tehdit etme bildirenler: Atma camlar

beyliktir, dua et, kaç fırın ekmek yemen lazım vb.

11. Özür dileme bildirenler: Affedersiniz, kusura bakmayın vb.

12. Minnet, teşekkür bildirenler: Allaha şükür, çok şükür, teşekkür ederim(iz)

vb.

13. Sembolik olarak ödüllendirme bildirenler: Aferin, berhudar ol, bravo vb.

Page 218: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

203

14. Töre, gelenek ve kültürel değerleri yansıtanlar: Kargalar haber verir, kendi

gitti, ismi kaldı yadigâr, dünya ahiret kardeşim olsun vb.

15. Genel bir davranış veya düşünce bildirenler: Düşman kavi talih zebundur,

tevekkeli, vesselam vb.

Osman Cemal’in kahramanları tarafından kullanılan kalıp sözlerin birçoğunda

kahramanların inancı gereği ‘Allah’ ile ilgili sözlerin fazla kullanılması dikkati

çekmektedir. Hemen hemen her olayda Allah’a olan inanç, beklenti ve güven bu

sözler aracılığıyla verilmek istenmiştir. Ayrıca bu sözlerin kahramanların

söyleyişlerine göre şekil aldıkları da gözlenmiştir. Örneğin ‘Allah etmesin’ sözü

“Allah etmeye…O Gâvur Etem ile hınzır karısı oradayken ben oraya ayak basar

mıyım artık!..” (Ç, s.124) şeklinde; ‘estağfurullah’ sözü “Estayafurullah

(estağfurullah) misâade sizin…” (Ç, s.65), “(Gülerek) istayafurlah!

(estağfurullah) ben halis muhlis insan oğlu insanım…” (Ç, s.146) şeklinde, ‘ hoş

geldiniz’ kalıp sözü de “Oş geldiniz, oş geldiniz!..” diye bana iltifatlar

yağdırıyorlardı.” (Ç, s.80) şeklinde tespit edilmiştir.

Aşağıda Osman Cemal’in eserlerindeki ‘kalıp söz’ varlığının belli bir bölümü

bağlamlarıyla verilmiştir:

2. 1. 4. 1. Hayır dua ve iyi dilek bildirenler

Afiyet olsun

“Afiyet şeker olsun!” (AF, s. 203)

“Oh…afiyetler olsun…Oh…yağ, bal olsun…Oh…yüreciğin açılsın!” (Ç, s.43)

“Afiyet olsun, dedik, siz bir yandan kendi keyfinize bakın, bir yandan karşılıklı

muhabbetimize devam edelim!” (KPE, s.20)

Allah âfiyet versin.

“Oh, oh maşşallah…Allah âfiyet versin.” (BM, s.21)

Allah bağışlasın

“Allah bağışlasın, Allah bağışlasın; zaten bizde çoluk çocuk nanay! (AF, s. 95)

Page 219: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

204

Allah bereket versin

“Allah bereket versin, yirmi, yirmi beş, otuz..” (SGV, s.7)

Allah muhabbetinizi artırsın!

“Bereketli olsun efendiler, Allah muhabbetinizi arttırsın!” (A, s. 112)

“Bize yol göründü. Allah muhabbetinizi artırsın.” (AF, s. 94)

Allah mübarek etsin

“Hiç, ne yapacağım? Allah mübarek etsin! derdim.” (AF, s.147)

Allah ömürler versin

“Allah ömürler versin efendim!” (AF, s.128)

Allah rahatlık versin

“Haydi Allah rahatlık versin!” (BM, s.30)

Allah rahmet eylesin

“Vah vah vah! Allah gani gani rahmet eylesin!” (A, s. 124)

“Allah gani gani rahmet eylesin, bu oğlancağızın acısı ölünceye kadar

yüreğimden çıkmayacaktır.” (BM, s.112)

“Ne diyelim, Allah rahmet eylesin!” (Ü, s.104)

Allah versin

“İyi ya...Allah versin de barışsınlar; benim yüzümden bir ailenin birbirlerile

darılmasını ben zaten istemezdim!” (AF, s.147)

“Oh, Allah versin!” (AF, s.166)

Allah yardımcınız olsun

“Haydi Allah yardımcınız olsun!” (Ç, s.276)

Page 220: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

205

Allah ziyâde etsin.

“İçtim, Allah ziyâde eylesin!” (BM, s.13)

Babanın canına rahmet

“...hay babanın canına rahmet benim AFcığım!” (AF, s. 93)

“Hay babanın canına rahmet. Ben de diyecektim onu…” (Ç, s.60)

Bereket versin

“Sonra bereket versin meyhaneciler benim kızdığımı ve ham ervahlardan hiç

hoşlanmadığımı bildikleri için…” (A, s. 39)

“Bereket versin, Hasan’ın zihninde birden parlıyan bu fikir talaş alevi gibi çabuk

parlayıp söndü.” (AF, s.31)

“Bereket versin, bu akşam Abdülvehhap efendi fazla sarhoş değildi…”

(TOK, s.75)

Bereketli olsun

“Bereketli olsun efendiler, Allah muhabbetinizi arttırsın!” (A, s. 112)

Bir yastıkta kocayın

“...şöyle güler yüzle ikiniz bir yastıkta kocayın, desene!” (AF, s. 183)

Canına rahmet

“Hay kaynananın canına rahmet!” (Ç, s.61)

“Var idi eskiden bizim bir kocakarı ki, onun canına rahmet…” (Ç, s.63)

Eksik olmayın

“Eksik olmayın , biz sizden çok memnun olduk.!” (AF, s.128)

“Öyle mi efendim, eksik olmayın efendim!” (Ü, s.20)

Ellerin dert görmesin

“...hay o kopuklara vuran ellerin dert görmesin anneciğim.” (AF, s. 90)

Page 221: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

206

Geçmiş olsun

“Geçmiş olsun kabadayı!” (BM, s.112)

Hayır ola

“- Sana yeni havadislerim var!..

- Hayır ola?” (Ç, s.36)

İnşallah

“Ne diyelim, öyle olsun inşallah!” (A, s. 47)

“İnşallah amma, doğrusu ben bugün buraya sizinle görüşmiye gelmiştim.”

(AF, s.73)

“…haydi Allah’a emanet, inşallah bir şeycik yoktur.” (EG, s.85)

“Misafir kadın manalı manalı gülümseyerek:

- İnşallah, inşallah!” (KPE, s.41)

Kolay gelsin

“Kolay gelsin yahu dedi, ne o kurban mı kesiyorsunuz? (BM, s.145)

Maşallah

“Ooo maşallah Hoşkadem kalfa! Sen ne arıyorsun buralarda?” (BM, s.49)

“Hem maşallah, sen bu gidişle anana da taş çıkracaksın!” (AF, s. 97)

“Maşallah geçmiş işte…” (Ç, s.126)

“Maşallah deyin! diye ortaya bağırdı.” (Gİ, s.108)

Mekanı cennet olsun

“Eğer öyle ise Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.” (A, s. 63)

Nur içinde yatsın (Yattığı yer nur olsun)

“Nur içinde yatsın, rahmetli çok iyi, çok babacan, halden ...” (BM, s.20)

“Babayı bu sefer gerçekten yürüttük, yattığı yer nur olsun!” (KPE, s.144)

Page 222: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

207

Pazarola

“Pazarola sandalcı başı!” (SGV, s.14)

Rahmet olsun canına

“Rahmet olsun canına, Yemenli …… (Ç, s.144)

Tanrı feyzini artırsın.

“Oh, âlâ, Tanrı feyzini artırsın!” (Ç, s.15)

2. 1. 4. 2. Beddua-ilenç ve küfür bildirenler

Allahından bul

“…bu yavrucukları bu yaşta anasız bıraktığın için sen de Allahından bul kadın!”

(SGV, s.33)

Allah müstahakınızı versin.

“Tuu, Allah müstahakını versin ulan, herif amma tabansız şeymiş ha!” (A, s. 24)

“Tuuuu Allah müstahakını versin Ahmet!” (AF, s.126)

“Tuu Allah müstahakını versin, ben bu akşam nereye gidecektim yahu?”

(BM, s.133)

Allah’tan bulsun

“Hay seni buna alıştıran Allah’tan bulsun!” (AF, s. 183)

Boynu altında kalsın

“Boynu altında kalsın, dokuz, on sene var onunla evliyiz!” (AF, s. 94)

Ne haliniz varsa görün

“...yalnız bizim başımızı ağırtmayın da ne haliniz varsa görün!” (AF, s. 183)

Yerin dibine batası

“Fakat, ah o körolası aşk, yerin dibine batası içki ah…” (BM, s.21)

“Aldırma dedi, yerin dibine girsin hınzır karı, aldırma sen de…” (BM, s.83)

Page 223: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

208

2. 1. 4. 3. Duygusal tepkileri dile getirenler

Allah Allah

“…yatağın içinde nim doğruldu ve Allah Allah, dedi..” (AB, s.33)

“-Hayır, onu Samsun’da yaptılar.

- Allah Allah!” (AF, s.212)

Allah aşkına

“Alayı bırakın Allahaşkınıza!” (A, s. 186)

“Aman bırak Allah aşkına Şahinde hanım teyze, onlar pek arsız...” (AF, s.27)

“Hem şimdi bırak canım bunları, benim dertlerimi tazeleme Allah aşkına!”

(AF, s.166)

“Bırağasın Allah aşkına, ne ayısı canım sen de…” (Ç, s.257)

Aman Allahım

“Aman Allahım ne idi o gün, orada benim yediğim o sunturlu dayak! (A, s.21)

“Aman Allahım bu mektupta neler yoktu,neler?..” (AF, s.66)

“AF mı? Aman Allahım, ne güzel isim!” (AF, s. 200)

Aşkolsun

“Ne diyecek, aşkolsun der!” (AF, s. 84)

“Aşkolsun, aşkolsun sana! Doğrusu bu vefakârlığına diyecek yok!” (AF, s.145)

“Yahu aşkolsun, siz de bizdenmişsiniz amma; bize hiç renk vermediniz o gece!”

(BM, s. 165)

Eyvah (olsun)

“Eyvahlar olsun, desenize gene yollarda kim bilir kaç kopuğun, kaç serserini

kolu, budu kırılacak! (AF, s. 99)

“Eyvah, şimdi öyle ise, ben oraya gitmiyeyim, çok utanacağım!” (AF, s.155)

Fesüphanallah

“Fesüphanallah, sen bilirsin yarabbim!” (BM, s.24)

Page 224: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

209

“Yahu, BMnın tahtı olur mu hiç? Fesübhanallah!” (BM, s.155)

Ha şunu bile idin!

“-Ha şunu bile idin!

- Şimdi ne yapacağım?” (AF, s.67)

“Ha şunu bileydin! Hele şöyle eski bayramları falan hatırına getir bakayım!”

(AF, s. 95)

İlâhi

“İlâhi beyefendi, biz o delikanlıyı da o gün sizin kızınızla birlikte tanıdık!”

(AF, s. 120)

“İlâhi beyefendi, Allah cümlemizi kuru iftiralardan saklasın!” (AF, s. 121)

İmdat

“İmdat, imdat, cankurtaran yok mu, boğuluyoruz Allahım imdat!” (BM, s.74)

2. 1. 4. 4. Selâmlaşma bildirenler

Hoş bulduk

“Hoş bulduk, sizin de sabahınız şerif olsun!” (Ç, s.27)

“-Oş geldin, oş geldin…

- Hoş bulduk, hoş bulduk…” (Ç, s.122)

“Safa bulduk, hoş bulduk.” (KPE, s.8)

Hoş geldiniz

“Ey, hoş geldin, ne var ne yok bakalım...” (AF, s.105)

“Sefa geldiniz, hoş geldiniz amma, bize birer maşrapa su verin…” (BM, s.79)

“Oş geldiniz, oş geldiniz!..” Diye bana iltifatlar yağdırıyorlardı.” (Ç, s.80)

“Ey merhaba, ya merhaba! Safa geldin, hoş geldin! (KPE, s.9)

Merhaba

“-Merhaba İrfan!

Sanki beni şimdi birdenbire görmüş gibi sert sert yüzüme bakarak:

Page 225: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

210

- Merhaba, amma, dedi..” (Ç, s. 69)

“Merhaba Akman baba!” (Ç, s.117)

“- Amması mamması yok…Merhaba!

- Merhaba!” (BM, s.43)

“Ey merhaba, ya merhaba! Safa geldin, hoş geldin! (KPE, s.9)

Safa bulduk!

“- Safa geldiniz!

- Safa bulduk! (AF, s. 110)

Safa geldiniz!

“- Safa geldiniz!

- Safa bulduk! (AF, s. 110)

“Sefa geldiniz efendim!” (BM, s.30)

“Sefa geldiniz, hoş geldiniz amma, bize birer maşrapa su verin…” (BM, s.79)

“Geldiniz, safa geldiniz.” (Ç, s.127)

Selâmün aleyküm

“Selâmün aleyküm arkadaşlar!” (BM, s.142)

2. 1. 4. 5. Ayrılık bildirenler

Allahaısmarladık!

“Şimdilik Allaha ısmarladık!” (SGV, s.46)

“Neyse allahaısmarladık!

Güle güle kardeşim cumaları ara sıra bizim mahalleye de uğrayıver yahu!”

(AF, s. 76)

“Vakit geçtir, Allahaısmarladık, geceniz hayırlı olsun.” (Ç, s.65)

Güle güle

“Güle güle kardeşim, cumaları ara sıra bizim mahalleye de uğrayıver yahu!”

(AF, s.76)

Page 226: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

211

“Paçala (git) güle güle amma, bizi sen şinci saldın meraklara…” (Ç, s.106)

“Güle güle gidin, yine bir gün veya bir gece buraya güle güle gelin!” (KPE, s.41)

Hoşça kalın

“Hoşça kalın, Allahaısmarladık!.” (Ç, s.53)

Sana uğurlar olsun

“Ey, ısmarladık, sana uğurlar olsun!” (SGV, s.7)

“Haydi, dedik, size uğurlar olsun, güle güle gidin…” (SGV, s.33)

2. 1. 4. 6. Bir istek bildirenler

Bana müsaade (müsaadenizle)(edin)

“Öyle ise gene görüşmek üzere bana müsaade Etem!” (Ç, s. 65)

“Ağzını yapmak için havuç ister, müsaade edin bir havuç bulup geleyim.”

(BKG, s. 62)

“Çok teşekkür ederim küçük hanım, müsaadenizle!” (SGV, s.52)

“Ayşe teyze hanımı sen içeri al da bize biraz müsaade etsin..” (Ü, s.11)

Buyurun(uz)

“Buyursunlar beyim, efendim buyursunlar iki gözüm, buyursunlar

nuruaynim…” (A, s. 38)

“Buyurun efendim. İçeriye buyurun da içeride görüşelim. (AF, s. 117)

“Buyurunuz, siz gidiniz; cehenneme kadar yolunuz var!” (Ç, s.117)

Hakkını helâl et

“Kendisini bir daha görmeden ölürsem bana hakkını helâl etsin! (AF, s.161)

“Hasan bana hakkını helâl etti mi?” (AF, s. 176)

“Öyle ise bana hakkını helâl et!” (BM, s.109)

“…sepettekini, çoluk çocuk âfiyetle biz atıştırdık; hakkınızı helâl edin.”

(Ç, s.117)

Page 227: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

212

Haydi bakalım

“Haydi bakalım, çekin arabanızı besmelesiz herifin evlâtları...” (AF, s.86)

“Haydiyin de, haydiyin de çıkın arabaya, çıkın arabaya, kalkacak şimdi araba,

kalacaksınız hep buracıkta!” (AF, s.10)

Haydi hayırlısı

“- Hayri mi? Haydi hayırlısı...” (Ç, s.23)

2. 1. 4. 7. Konuşanı veya dinleyeni yüceltme bildirenler

Estağfurullah

“Beriki ağzını han kapısı gibi açıp kallavi bir:

- Estağfurullah! Savurduktan sonra:” (A, s. 62)

“Estağfurullah! Yani geç kalırsan annen merak eder diyorum!” (AF, s. 180)

“(Gülerek) istayafurlah! (estağfurullah) ben halis muhlis insan oğlu insanım…”

(Ç, s.146)

“- Siz bilir misiniz karşınızdaki bu sefil, serseri, kaçık herif kimdir?

- Estağfurullah!” (KPE,, s.16)

Haşa

“Haşa, haşa, ben insan evlâdıyı, benim rahmetli asıl babam bize ana, baba, karı,

koca...” (AF, s. 180

“…beni yaparsın hâşâ huzurdan! Elin Çi ile hısım akraba.” (Ç, s.64)

“-Yok..hâşâ!

- Nasıl hâşâ?” (Ç, s.147)

“… hâşâ minelhuzurdan fermede gezer bir zağar, siz ise benim yanımda sağılacak

bir davar…” (Ç, s.155)

“Haşa huzurunuzdan, koyun kaval dinler gibi dinliyor ve arada bir sırf alay için..”

(SGV, s.17)

İki gözümün nuru püryanı

“İki gözümün nuru püryanı lafın doğrucasını kestirme tarafından beyan et ki..”

(BM, s.21)

Page 228: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

213

Rica ederim

“Aman rica ederim, Hasancığım, hani öyle bir döşenmelisin ki yok mu, seyirciler

meraktan, heyecandan çatlamalı!” (AF, s. 203)

“Yok rica ederim mesele hallolunmadan bana öyle pek teklifsizce İrfan diye

hitap edemezsiniz!..” (Ç, s. 69)

sizden iyi olmasın

“Sizden iyi olmasın, çok hoşsohbet, çok tatlı dilli, cana yakın bir adam…”

(Ç, s.140)

Şerefinize

“...bardağı etrafa göstererek:

- Şerefinize!” (AF, s.35)

“...çekelim birer tane de kalkalım! Şerefine Hasan!” (AF, s. 201)

2. 1. 4. 8. Bir isteği kabul veya reddetme bildirenler

Amenna

“Amenna! O benim kardeşim, ben onu demiyorum, ben onu söylemiyorum.”

(AF, s.155)

“Ona amenna! Lâkin benim gücüme giden hanım validemizin bize hâlâ fena

gözle bakması...” (AF, s. 182)

Baş üstüne.

“Başüstüne efendim!” (A, s.42)

“Baş üstüne efendim, hesabımızı onunla görürüz...” (AF, s. 114)

“Başüstüne efendim!” (BM, s.137)

“Baş üstüne elinimetlim, kişizadem, mademki üyle arzularsınız; madem ki üyle

fermen ettiniz…” (Ç, s.195)

Eyvallah

“- Kolay gelsin usta!

Page 229: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

214

- Eyvallah beyim!...” (A, s. 183)

“Selman boynunu büktü:

- Eyvallah!” (A, s.201)

“Olur, eyvallah!” (AF, s. 76)

“Ali Beybaba:

- Eyvallah!” (AF, s.129)

“Haydi eyvallah!..” (Ç, s.106)

“Eyvallah canım, güle güle!..” (Ç, s.116)

“Gazel bitince Mustafa sağ elini göğsüne bastırarak :-Hû, eyvallah!” (BM, s.13)

2. 1. 4. 9. Dini inançları bildirenler

Alimallah

“...altmışa yaklaştığım halde alimallah taşı sıksam suyunu çıkarırım ya!

(AF, s. 100)

“Oyunlarda aldığın roller hep ufak tefek, amma hani senin monologların,

numaraların yok mu alimallah olur şey değil!” (AF, s. 199)

“Alimallah bir gün haberin olmadan rakı kadehinin içine bir miktar kafuri atar,

senin o gece erliğini, yiğitliğini keserim.” (A, s.247)

Allah bilir

“Artık o mu onları çok seviyor, yoksa onlar mı onu? Allah bilir!” (Ç, s.200)

Allah etmesin(etmiye)

“Allah etmesin, biz kır kahvelerinde karı koca, damat gelin çilingir sofrası kurup

âlemin genç evlâtlarını sofralarına alarak...” (AF, s. 113)

“Allah etmiye! Bilirsin ki ben sanatkâr yaradılışlı ve tabiatın güzelliklerine,

başıboşluklarına vurgun hassas bir gencimdir.” (Ç, s.16)

“Allah etmeye, Allah göstermeye…Onlarla kardeş kardeş siz oturun muhabbet

edin!” (Ç, s.201)

Page 230: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

215

Allah esirgesin

“Allah esirgesin efendimiz, o nasıl söz?” (BM, s.154)

Allah göstermesin

“Allah göstermesin ya, eğer o zaman gelir de Hasan benden bıkar, soğursa

derhal beni bıraksın...” (AF, s.184)

“Allah göstermesin, yarın öbüt gün ona bir şeyler olursa halimiz neriye varır?”

(BM, s.19)

“Allah göstermesin, ne rakı içtim, ne şarap…” (BSSDD, s. 354)

“Allah etmeye, Allah göstermeye…Onlarla kardeş kardeş siz oturun muhabbet

edin!” (Ç, s.201)

Allah kerim

“Hasan her gün sabahlardan akşamlara kadar sürt Allah kerim boyuna geziyor,

tozuyor.” (AF, s.62)

“...kâh yalnız başına sürt Allah kerim kır, bayır, deniz, orman dolaşmak, geceleri

de evde vakitsiz sızmak...” (AF, s.171)

Allahın lütfu keremiyle

“O anda Allahın lütfu keremiyle imdadıma yetişmiş olan…” (A, s.22)

Allah vere

“Allah vere de alt tarafı çağpanoğlu çıkmasa!” (A, s.51)

Cenabı mevlam bilir.

“Orasını bilir artık cenabı mevlam!” (Ç, s.24)

Evvel Allah, sonra sana emanet

“- Amma kızım, bak çocuklar evvel Allah, sonra sana emanet...” (AF, s.19)

Page 231: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

216

Hafazanallah

“Hafazanallah, amcası bu işi duymuş olsa idi, çoktan evinizi başınıza geçirirdi.”

(AF, s. 113)

Sizi yaradana kurban olayım

“Hani ben sizi yaradana kurban olayım!” (AF, s. 91)

Tövbeler tövbesi

“Tövbeler tövbesi hanım teyzeciğim, tövbeler tövbesi! (AF, s.86)

Vallahi

“Vallahi beyefendi, isterseniz sarhoş gelmiş olun, mademki tenezzül buyurup

buraya teşrif ettiniz.” (AF, s. 118)

2. 1. 4. 10. Dinleyeni eleştirme, uyarma, tehdit etme bildirenler

Atma camlar beyliktir.

“Çocuklar hep birden:

-Atma camlar beyliktir.” (AF, s.36)

“Karısı tekrar alay etti:

- Atma, atma dedik ya! Camlar beyliktir.” (AF, s. 100)

Dua et

“Ahmet, dua et de inşallah benim karabiberimle sarı papamın gelinlik güveylik

odalarını da sen döşersin!” (AF, s.128)

“Dua et ki çıkmasın başka şey…” (Ç, s.95)

Kaç fırın ekmek yemen lazım!

“…bizim gibi köpek olmaları için daha bir kaç fırın ekmek yemeleri, şey pardon

kemik yalamaları lazım!” (KPE, s.63)

Page 232: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

217

Zırva tevil götürmez.

“Zırva tevil götürmez, eğer elimden kurtulmak istiyorsan, işin doğrusunu söyle!”

(BM, s.38)

2. 1. 4. 11. Özür dileme bildirenler

Affedersiniz

“Affedersin beyoğlum sen bu vakayı o zaman böylece, o mübarek gözlerinle

gördünmü idi.” (A, s. 63)

“Affedersiniz, dedi, ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?

(AF, s.38)

“Affedersiniz beyim, bana dedi ki: delikanlı be dedi, koltuğumun altı kaşınıyor,

belki pire girmiştir…” (BSSDD, s. 354)

“Affedersiniz efendim, ben bir halt ettim, bir eşekliktir yaptım, benim kusuruma

bakmayın..” (SGV, s.36)

Kusura bakmayın

“Kusura bakmayın efendim, bizim damat biraz saftır.” (AF, s.126)

“Buyurun te şöyle kilimlerin üzerine…Bakmayın kusura…” (Ç, s.27)

“Sonra gençlik beyefendi kusuruna bakmayın…” (A, s.93)

2. 1. 4. 12. Minnet, teşekkür bildirenler

Allaha şükür

“...böyle bir bahane uydurup buraya geldi isen Allah’a şükür biz elimize

üşenmeyiz.” (AF, s. 75)

“Çok şükür Allaha, kimseye on para bile borcum yok!” (BM, s. 25)

Çok şükür

“Dünya gözüyle seni gördüğüme çok şükür oğlum, gel bakayım…” (AB, s.24)

“Çok şükür iyiyiz, hoşuz amma...” (AF, s. 107)

Page 233: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

218

Elhamdülillah

“Elhamdüllah kömürüm pek çok…İstersen sana ödünç vereyim.” (ÇK, s. 74)

Hele şükür

“-Oh, hele şükür mevlâya, zıbartabildik terezi!.” (Ç, s.97)

Şükür mevlâya

“Bana derler, bizim Ç Gâvur Etem amma, ben, şükür mevlâya ki Allah’ın sevgili

kuluyum!” (Ç, s.109)

“…beyzademin mumbarek (mübarek) cemali şerifini gördüğüm sebepten, şükür

olsun mevlâma!” (Ç, s.193)

Teşekkür ederim(iz)

“Teşekkür ederiz beybaba, varol!” (A, s.69)

“Yok, teşekkür ederim,! Bu akşam kalsın! (AF, s. 123)

“Çok teşekkür ederim! Deyip kalktı.” (BM, s. 13)

2. 1. 4. 13. Sembolik olarak ödüllendirme bildirenler

Aferin

“Öyle ise memnun oldum evlâdım; aferin, işte böyle olmalı!” (AF, s.146)

“Aferin evlâdım, işte böyle olmalı!” (AF, s.149)

“Aferin babana, iyi halt etmiş!...” (Ç, s.144)

Berhudar ol

“Berhudar ol, kızım! Ne var, ne yok bakalım?” (AF, s. 180)

Bravo

“Bravo sana yahu, sen anadan doğma çingene imişsin de haberimiz yok!”

(Ç, s.15)

Page 234: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

219

2. 1. 4. 14. Töre, gelenek ve kültürel değerleri yansıtanlar

Kargalar haber verir

“Bize böyle şeyleri kargalar haber verir!” (A, s.43)

“Bana kargalar haber verdi.” (AF, s. 70)

Kendi gitti, ismi kaldı yadigâr

“Hani kendi gitti, ismi kaldı yadigâr diye buna derler.” (BM, s.19)

Dünya ahiret kardeşim olsun.

“Siz de işte şimden sonra (Sofradan bir lokma ekmek alarak onu öpüp başına

koyduktan sonra) benim dünya ve ahret kardeşimsiniz.” (Ç, s.211)

2. 1. 4. 15. Genel bir davranış veya düşünce bildirenler

Düşman kavi talih zebundur.

“Bir kere düşman kavi, talih zebundur.” (BM, s.69)

Tevekkeli

“İlâhi Yarabbi! Tevekkeli değil, ben dün gece sabaha karşı rüyamda birtakım

kalabalıklar, bayram yerleri...” (AF, s. 91)

“Tevekkeli48 mi ben şimdi senin peşini takip ettim?” (AF, s.156)

“Tevekkeli değil seni görecekmişim...” (AF, s. 218)

vesselâm

“...insanlar da güzel, hayvanlar da güzel, hulâsa hayat güzel vesselâm!”

(AF, s.161)

“Yürüyelim gidelim vesselâm, zaten vaktimiz dar…” (EG, s.83)

48 Türkçe Sözlük’te olumsuz fiilerle kullanıldığı (1998: s. 2210) ifade edilen ‘tevekkeli’ burada soru bağlamıyla karşımıza çıkar.

Page 235: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

220

2. 1. 5. Terimler

Bilim dallarının, sanat ve meslek kollarının özel sözcükleri olarak tanımlanan

terimler bu alanlarda çalışanların kısa yoldan anlaşmalarını sağlar. Bir başka

ifadeyle terimler iletişimi kolaylaştırır.

Terimler, farklı uzmanlıklara ait alan dili veya alan sözvarlığı oluştururlar.

Oluşturulan bu alan sözvarlığı genel sözvarlığıyla etkileşim içindedir. İki alan

arasındaki etkileşim sözcük alışverişi şeklinde gerçekleşir. Örneğin, ‘başa

güreşmek, kaçak güreşmek’ deyimleri alan sözvarlığındaki ‘güreş’ sözcüğünden

genel sözvarlığına geçmişken, psikolojide baskı, gevşeme; sporda kapı, kılçık,

açılma; coğrafyada burun, boğaz gibi terimler genel sözvarlığından geçerek alan

dili oluşturmuş sözcüklerdir (Zülfikar 1991: 173).

Terimler üzerine kapsamlı bir çalışma yapan Hamza Zülfikar, teknolojik,

sosyolojik ve kültürel gelişimin devam eden bir süreç olduğunu ve bu durumun

terim türetme ihtiyacı doğurduğunu ifade eder. Buna göre terim yaparken

örnekseme, türetme, birleştirme, kelime türlerini değiştirme, genel dilden kelime

aktarma, halk ağızlarından kelime aktarma, Tarihî Türkçe metinlerden kelime

aktarma, Çağdaş Türk Lehçelerinden yararlanma yöntemlerine başvurulmalıdır.

Her sanat ya da bilim dalının, kendi amacına uygun özel bir dili vardır. Tıp dili,

hukuk dili, iktisat dili, müzik dili, edebiyat dili gibi. Bilim dallarında bilginin

doğru aktarılması esası, dilinin buna uygun olarak düzenlenmesini doğurmuştur.

Bilimsel metinlerde sözcükler çoğunlukla gerçek ve terim anlamlarıyla

kullanılırken, edebî metinlerde mecazlı anlatımlar ve deyimler sıklıkla kullanılır.

Edebî metinlerdeki dil, alıcıya estetik bir yaşantı, coşku ve heyecan kazandırmaya

çalışan bir üst dil niteliği taşır. Bilimsel metinlerde ise dil; açıklama yapma,

öğretme, bilgi verme amacını taşır ve buna göre düzenlenir. Bu durumda bilimsel

metinlerde ‘nesnel gerçeklik’ten söz ederken, edebî metinlerde ‘edebî

gerçeklik’ten söz etmek gerekir. Diğer taraftan, edebî metinlerde bilim dallarının

çeşitli verilerinin ya da terimlerinin kullanıldığı gözlemlenmektedir. Ancak bu

durum, edebî metinlerden bir bilimsel metin gibi faydalanılacağı anlamına

Page 236: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

221

gelmez. Bir başka ifadeyle, Osmancık romanı Osmanlı Devleti’nin kuruluşu,

Çanakkale Şehitleri şiiri Çanakkale Savaşı hakkında bilgi edinmek için okunmaz.

Bilginin adresi edebî metinler değil, ansiklopedi, bilimsel kitap ya da metinlerdir.

Edebî metinlerde terimlerin yer alması alıcının/okurun belli noktalara ilgisini

çekmek, bakış açısında farklılık oluşturmak, alıcıyı/okuru kullanılan terim alanına

yönlendirmek, araştırmaya sevk etmek gibi işlevler üstlenebilir. Ayrıca alıcı/okur,

göndericinin/yazarın art alan bilgisi hakkında da fikir edinmiş olur. Yazar bir

yerde, tercih ettiği terim alanına hâkim olduğunu, bu alanla ilgili bilgiye sahip

olduğunu gösterir. Okur da bunun sağlamasını yapma hakkını kendinde bulur.

Osman Cemal, çağdaşlarının aksine yüzünü kendi yetiştiği çevreye döndürmüş ve

buradan ilham almış bir yazardır. Kenar mahallelerin, sur dışı semtlerin ve

buralardaki insanların yaşayışlarını, eğlence hayatlarını kendi hayatından

motiflerle bezeyerek anlatan Osman Cemal, bazı araştırmacılar tarafından

çağdaşlarına göre bilgisiz ve görgüsüz bulunur (Ortaç 1966: 99). Ancak, Osman

Cemal’in sözvarlığına bakıldığında çeşitli alanlara ait bilgi birikimi gerektiren

birçok terimle karşılaşmak mümkündür. Yazarın sözvarlığındaki terimler şöyle

sıralanabilir:

1. Musikî Terimleri: acemişiran, ara nağme, beste, çığırtma, dağı uşşak, eviç,

fanfar, fanyol, hicaz, hüzzam, kadril, karcığar, kontrbas, lâvtacı, mazurka, nısfiye,

pes perde, polka, suzinak, tiriyo, usul, viyolonsel, yegah vb.

2. Tiyatro Terimleri: aktör, antrakt, cambaz, direktör, dram, düetto, kanto,

Kavuklu, komedi, monolog, sirar, şano, tiran, varyete, vodvil vb.

3. Edebî Terimler: beyit, edebî roman, hezel, hicviye, kafiye, kaside, kıta,

kitabet, lirik, manzum, mesnevi, mısraı berceste, muhammes, murabba, remiz,

rık’a, sülüs, tahmis, üçüzlü izafet terkibi vb.

Page 237: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

222

4. Tasavvuf Terimleri: Bektaşi, cuşuhuruş, derviş, ehli firak, ehli muhabbet,

ehlikemal, erbabı kemal, erenler, ehlullah, ilâhi, kudüm, murakaba, nefes,

semahane, sofu, vahdeti vücud, zakir vb.

5. Denizcilik Terimleri: amiral, dümen, futa, heyemola, heyesa, lostromo,

pupayelken, salapurya, sancak alabanda, siya, voli çevirmek vb.

6. Meyhâne Terimleri: akşamcı, apsent, duble, karafa/karafa, koltuk meyhanesi,

mastika, meyhane miçosu, rom, selâtin meyhaneler, tarator, topik, usturpa, vermut

vb.

7. Felsefî Terimler: Andistenis(Antisthenes), Aristo, Kriton, Ksenefon, Menepos,

Perikles, Sinizm, Sokrat vb.

Osman Cemal’in müzik ve tiyatroya ilgisi sözvarlığında da kendini hissettirmiştir.

Müzik ve tiyatro alanlarındaki sözcüklerle meyhane ve meyhanede bulunan

unsurları karşılayan sözcükler Osman Cemal’in eserlerindeki terim varlığının

önemli bir bölümünü oluşturur.

2. 1. 5. 1. Musiki Terimleri

acemişiran

“Kanto yok amma birazdan ferahnak mı istersiniz, suzinak mı, acemişiran mı,

ahbap kaçıran mı …” (A, s.96)

“…taksim rasttan başlayıp mahur, acemişiran, nihavent, suzinak makamlarını

dolaştıktan sonra gelip tekrar rasta karar verdi.” (KPE, s.52)

akort

“Arap sazını çıkarıp tam akortlarken, sazın göbeğine olanca hızile koca bir

karpuz düştü…” (BM, s. 15)

Page 238: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

223

“Kanunun çok uzun ve usandırıcı akordu ve kemanın ne çok uzun ne çok kısa

taksiminden sonra bir peşrevdir tutturdular.” (Ç, s.153)

akortlamak

“Arap sazını çıkarıp tam akortlarken, sazın göbeğine… (BM, s.15)

alafranga

“Üstelik, alafranga da bazı şeyler çalıyor ki doğrusu ben bayıldım.” (Ç, s.139)

alaturka

“Sonra kemaneci Meftun Bey, menşur klârnetçilerin piri İbrahim Bey ki alaturka

incesaza klârneti ilk iptida bu adam sokmuştur.” (Ç, s.25)

“Fakat ne yapayım ki alaturkanın bu külüstür piyasa havaları bana pek o kadar

sarmadığı için …” (Ç, s.140)

ara nağme

“Adan biri, sazdan Kesik keremi istedi ve hemen çalgıcılar onun ara nağmesini

yaptıktan sonra yanık sesli hanende…” (A, s.35)

armonik

“…ertesi gün bunu notaya alarak akşam üstü aynı yerde bana büyükçe bir ağız

armoniği ile çalarak…” (Ç, s.8)

“Sonra ben de onlara armonikle, kemanla bazı şeyler öğrettim!” (Ç, s.15)

“Kemanı, armoniği ve onlarla çaldığım Çigan havalarını pek seviyor…(Ç, s.129)

bağlama

“Ramazan geceleri bu kahveye ara sıra meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz

çalanlar geliyor...” (AF, s.56)

“Yamuk Osman, meyhane miçolarının birine duvarda asılı olan bağlamayı

getirtti…” (BM, s. 9)

Page 239: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

224

bando

“Kapının önünde askerî bandoların kontrbasları gibi öten bu kalın sesi ev altından

duyan Zehra hemen...” (AF, s. 114)

“Burada çalınan bandonun sesi, hattâ flütlerin arada bir bülbülleşen nağmeleri…”

(Ç, s.5)

“Ben hayatta öylelerini bilirim ki kaplumbağalara bando, mızıka, toriklere davul

zurna…” (KPE, s.103)

beste

“…birkaç kere dinlediği bu ninninin zor anlaşılan güftesini değil de kulağa pek

tatlı gelen bestesini zihnine oldukça perçinlemişti.” (Ç, s.8)

“…başka besteciler tarafından yapılmış olan diğer kantolara geçildi.” (Ç, s.23)

“O ana kadar hiçbir yerden duymamış olduğu bu güftesi bestesinden ve bestesi

güftesinden yanık şarkının şerefine…” (A, s. 128)

bestekâr

“İstanbulun en gözde Hristiyan kemençecilerinden, utçularından, lâvtacılarından

ve bestekârlarından…” (Ç, s.78)

cura

“Ramazan geceleri bu kahveye ara sıra meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz

çalanlar geliyor...” (AF, s.56)

“…İnce Arap curasını da yanına alır, gittikleri yerlerde hem cura çalar, hem de

Mustafa ile birlikte türkü söylerdi.” (BM, s. 7)

“Öyle olacak, işte curacı taksimi tutturdu.” (KPE, s.51)

çaresaz

“Çalınan ve okunan hüzzam şarkı hemen kesilip sabahiye geçildi ve çaresazıma

başladı.” (A, s.176)

Page 240: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

225

çığırtma

“…delikanlılardan birinin elinde sibemol bir klârnet, ötekinde de yarım kavala

benziyen kalın bir çığırtma vardı.” (Ç, s.80)

“…bu sefer cura, çığırtma ve tefle birlikte Tatyos’un enfes rast peşrevi başladı.”

(KPE, s.52)

“Çuval perdenin arkasında yine cura, çığırtma ve darbuka nefis bir saba peşrevi

çalıyorlardı.” (KPE, s.75)

çifte nara

“Büyükdere çayırını arka taraflarında oturan kıptilerden bir klarnetle bir çifte

nara bulup geldi.” (A, s.193)

çifte telli

“...burnu ile zurna taklidi yaparak çifte telli çalıyordu.” (AF, s. 116)

“Ve arkasından çiftetelli ile Kireçburnu’na doğru hareket!” (A, s.194)

dağı uşşak

“Yap be Arapoğlu, yap bize dağı uşşaktan bir taksim de dinleyelim” (BM, s.15)

darbuka

“...bu arabanın bayramlık darbukası ile zilli maşasını dah önceden kapan on

dört...” (AF, s.7)

“Ah, o darbuka ile zilli maşanın adları bata idi.” (AF, s. 180)

“Çuval perdenin arkasında yine cura, çığırtma ve darbuka nefis bir saba peşrevi

çalıyorlardı.” (KPE, s.75)

darbukacı

“Aaa...Şey...Çocukların darbukacı abla dedikleri büyük bir kızla, bir de zilli

maşa çalan bir oğlan vardı.” (AF, s.89)

“...senin Mediha’yı da tanırım, darbukacı ablayı, maşacı oğlanı, hepsini, hepsini

tanırım!” (AF, s. 209)

Page 241: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

226

davul

“Davul ve zurna ile dört kişi tarafından sokaklarda dolaştırılan bu koskoca afişten

başka, bütün duvarlara tahta perdelere…” (AF, s. 204)

“Onun muzikası İdrellezden İdrelleze ya bir davul zurna, ya bir klârnet ile çifte

nârâdır!” (Ç, s.31)

“…toriklere davul zurna, ıstakozlara piyano çaldırmaya uğraşıyor da yine

kimsecikler, kalkıp bunlara:” (KPE, s.103)

eviç

“Ferahnaktan, eviçten nadide bir kaç şarkı daha çalınıp söylendikten sonra sazlar

ve sesler durdu.” (KPE, s.80)

ezgi

“…tatlı bir yürek duygusunu anlatan hafif bir ezgi olduğu seziliyordu.” (Ç, s.7)

fanfar

“İstanbulda yepyeni bir Çigan orkestrası, bir Çigan filârmonisi, bir Çigan fanfarı

elde edilebilir.” (Ç, s.137)

fasıl

“Hicaz faslını bitiren saz durunca oranın fahri tezgahtarı ve mezecisi ketebeden

Fahrettin Bey…” (A, s. 119)

“…çengilere gizli bir göz kırptıktan sonra saz takımı karcığar faslına başladı.”

(BM, s.81)

“…bütün fasıllar biter, karcığar başlar ve o da sona gelince…” (Ç, s.153)

fanyol

“Opera yarıya gelmişti, klârnetlerle fanyollar ağır, yalvarıcı, gevrek nağmelere

dökülmüşlerdi.” (Ç, s.6)

Page 242: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

227

ferahnak

“Kanto yok amma birazdan ferahnak mı istersiniz, suzinak mı, acemişiran mı,

ahbap kaçıran mı …” (A, s.96)

“Ferahnaktan, eviçten nadide bir kaç şarkı daha çalınıp söylendikten sonra sazlar

ve sesler durdu.” (KPE, s.80)

“Galiba Neyzen Tevfik yakında bunu suzinak, şey pardon ferahnak makamından

besteleyecek…” (KPE, s.172)

filârmoni

“İstanbulda yepyeni bir Çigan orkestrası, bir Çigan filârmonisi, bir Çigan fanfarı

elde edilebilir.” (Ç, s.137)

flüt

“Burada çalınan bandonun sesi, hattâ flütlerin arada bir bülbülleşen nağmeleri…”

(Ç, s.5)

“Karşıyaka’da Karmen albildiğine gidiyor, flütlerin bülbülleşen nağmeleri…”

(Ç, s.6)

gazel

“…tek tük köşelerden herbiri ayrı makam ve usulde olmak üzere münferid

gazeller ayyuka çıkıyordu.” (A, s.17)

“…en tatlı bir hüzün ve keder tavrı vererek, rast makamından şu gazeli tutturdu:”

(BM, s.10)

“Neden sonra tam bir barış görüş olmuş, şarkılar, kantolar, gazeller, çalgılar

alabildiğine gidiyor…” (Ç, s.211)

gitara

“Geceyarısından bir hayli sonra denizden gelen mandolin gitara sesleriyle karışık

gürültülü bir Rumca şarkı ile…” (A,s. 179)

Page 243: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

228

güfte

“O ana kadar hiçbir yerden duymamış olduğu bu güftesi bestesinden ve bestesi

güftesinden yanık şarkının şerefine…” (A, s. 128)

“…çalgının güftesiz olarak tutturduğu bir göbek havasının bütün inceliklerini

Mustafanın âdeta burnunun dibinde göstermeye başladı. (BM, s.82)

“…birkaç kere dinlediği bu ninninin zor anlaşılan güftesini değil de kulağa pek

tatlı gelen bestesini zihnine oldukça perçinlemişti.” (Ç, s.8)

hanende

“Hanende kadınların üçü Ayvansaraydan ve köçeklik eden iki kadın da

Sulukuledendi.” (Ç, s.149)

“…Boğaziçindeki sünnet düğününde çalan hususi sazende ve hanendeler olması

idi.” (A, s. 129)

“…hanende her mısra arasında biraz durakladıktan sonra Abdi Bey de elleriyle

etrafı gökyüzünü göstererek coşuyordu.” (A, s. 167)

hicaz

“…buradaki hususi hanendeler, hicaz makamının salt bu alemler için yapılmış

olan canım:” (A, s. 118)

“Hicaz faslını bitiren saz durunca oranın fahri tezgahtarı ve mezecisi ketebeden

Fahrettin Bey…” (A, s. 119)

hüzzam

“Çalınan ve okunan hüzzam şarkı hemen kesilip sabahiye geçildi ve çaresazıma

başladı.” (A, s.176)

“…bir iki öksürüp sesini akort etti ve hüzzamdan şu gazeli tutturdu:” (BM, s.57)

ilâhi

“İlâhisini getirdi, o zaman içi ürperdi, hafifçe gözleri yaşardı.” (AF, s.134)

Page 244: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

229

kadril

“İnce Mehmetle ve onun çifte nâracısı meşhur Kahramanla birlikte birkaç marş,

polka, vals, kadril, mazurka çaldık…” (Ç, s.139)

kanun

“Fakat ne yazık ki, bütün neyler, kemençeler, utlar, kanunlar, beni istediğim gibi

doyurmuyor.” (Ç, s.143)

“Kanunun çok uzun ve usandırıcı akordu ve kemanın ne çok uzun ne çok kısa

taksiminden sonra bir peşrevdir tutturdular.” (Ç, s.153)

“…daha kanun, uşşak taksimine başlar başlamaz Turhan işi çaktı..” (A, s. 167)

kanunça

“Onlarda zurna mı dersin, klârnet mi, kemançe mi, ut mu, kanunça mı, hanende

mi, çengi mi gırladır.” (Ç, s.19)

kanuncu

“Kanuncu Yahudi idi..” (Ç, s.141)

kanunî

“İçlerinde udî mi istersin, kemanî mi, kanunî mi, hanende mi, klârnet mi?..”

(Ç, s.39)

karcığar

“…çengilere gizli bir göz kırptıktan sonra saz takımı karcığar faslına başladı.”

(BM, s.81)

“…bütün fasıllar biter, karcığar başlar ve o da sona gelince…” (Ç, s.153)

keman

“Sonra ben de onlara armonikle, kemanla bazı şeyler öğrettim!” (Ç, s.15)

“Orada çingene çocuklarına keman ve armonikle şarkı, kanto talimleri, çingene

çadırlarında sabah kahvaltıları…” (Ç, s.135)

“Keman kabadan taksimini bitirince Rıza Baba ihtiyar olduğu halde hâlâ

gürlüğünü kaybetmemiş…” (A, s.224)

Page 245: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

230

kemancı

“Kemancı Ermeni idi…” (Ç, s.141)

kemanî

“İçlerinde udî mi istersin, kemanî mi, kanunî mi, hanende mi, klârnet mi?..”

(Ç, s.39)

kemane

“Sonra kemaneci Meftun Bey, menşur klârnetçilerin piri İbrahim Bey ki alaturka

incesaza klârneti ilk iptida bu adam sokmuştur.” (Ç, s.25)

kemançe

“Onlarda zurna mı dersin, klârnet mi, kemançe mi, ut mu, kanunça mı, hanende

mi, çengi mi gırladır.” (Ç, s.19)

“Ne sabah tanır, ne üğle, ne de avşam; kapınca muzikasını(ağız armoniğini)

kemançesini, damlar her saat çadırın önüne!..” (Ç, s.54)

“Fakat ne yazık ki, bütün neyler, kemençeler, utlar, kanunlar, beni istediğim gibi

doyurmuyor.” (Ç, s.143)

kemençeci

“İstanbulun en gözde Hristiyan kemençecilerinden, utçularından,

lâvtacılarından…” (Ç, s.78)

“Sazın şefliğini yapan çok meşhur kemençeci Rumdu.” (Ç, s.141)

Kesik kerem

“Adan biri, sazdan Kesik keremi istedi ve hemen çalgıcılar onun ara nağmesini

yaptıktan sonra yanık sesli hanende…” (A, s.35)

“…aygın baygın bir şarkı ile gazel ve gazel ile kesik kerem ve kesik kerem ile

maval ve maval ile martaval arası bir şey okudu.” (KPE, s.59)

klârnet

“Opera yarıya gelmişti, klârnetlerle fanyollar ağır, yalvarıcı, gevrek nağmelere

dökülmüşlerdi.” (Ç, s.6)

Page 246: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

231

“Onun muzikası İdrellezden İdrelleze ya bir davul zurna, ya bir klârnet ile çifte

nârâdır!” (Ç, s.31)

“Büyükdere çayırını arka taraflarında oturan kıptilerden bir klarnetle bir çifte

nara bulup geldi.” (A, s.193)

klârnetçi

“Sonra kemaneci Meftun Bey, menşur klârnetçilerin piri İbrahim Bey ki alaturka

incesaza klârneti ilk iptida bu adam sokmuştur.” (Ç, s.25)

“Klârnetçi, mağrur bir tavırla tekrar sordu:” (Ç, s.152)

“Güzel bir bahar günü, klârnetçi Pepe Ethem’in kaynanası, eski ve namdar

çengilerden Elmas…” (ÇK, s. 71)

kontrbas

“Kapının önünde askerî bandoların kontrbasları gibi öten bu kalın sesi ev

altından duyan Zehra hemen...” (AF, s. 114)

korna

“…kendilerine nota, usul filân öğretilecek ve sazlarının arasına flüt, viyolonsel,

korna filân ilâve edilecek olursa…” (Ç, s.136)

lâvtacı

“İstanbulun en gözde Hristiyan kemençecilerinden, utçularından,

lâvtacılarından…” (Ç, s.78)

“Halbuki, yaşlı bir lâvtacının oğlu olan kemancılardan biri ile eski bir zurnacının

kızı evlenecekler…” (Ç, s.180)

“Hele biraz sonra bu ahenge, Kör Andon kemanı ile, lâvtacı lâvtası ile…”

(Ç, s.214)

laterna

“Şafak bahçesinde laternalar, polka, mazruka, vals oynayan adanın dilber Rum

kızlarını aşağıdan sandalın içine yan uzanarak…” (A, s.173)

Page 247: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

232

maestro

“…bir eline armoniğini, bir eline de orkestra mayistroları gibi bir incir dalı aldı.”

(Ç, s.21)

“Havuzun içinde şarkı söyleyerek danseden kurbağalara maestroluk, yani

orkestra şefliği yapıyorum!” (KPE, s.62)

mahur

“Rıza babanın rasttan başlayıp arada mahûr ve biraz da suzinak yaparak tekrar

rastta kararladığı bu gazel okunurken…” (A, s.224)

“…biraz mahurdan dolaşarak yine aynı makamın en tiz perdesine çıkmak…”

(BM, s.13)

“…cura ile yapılan taksim rasttan başlayıp mahur, acemişiran, nihavent, suzinak

makamlarını dolaştıktan sonra...” (KPE, s.52)

makam

“Gazel biter bitmez Aziz Bey ile yanındaki orta yaşlı adam aynı makamdan gayet

eski ve hoş bir şarkı tutturdular.” (A, s.69)

“Oldu olacak, bunu makamla söyle de bari biraz eğlenelim!” (Ç, s.12)

“…cura ile yapılan taksim rasttan başlayıp mahur, acemişiran, nihavent, suzinak

makamlarını dolaştıktan sonra...” (KPE, s.52)

mandolin

“Geceyarısından bir hayli sonra denizden gelen mandolin gitara sesleriyle karışık

gürültülü bir Rumca şarkı ile…” (A,s. 179)

marş

“İnce Mehmetle ve onun çifte nâracısı meşhur Kahramanla birlikte birkaç marş,

polka, vals, kadril, mazurka çaldık…” (Ç, s.139)

maşacı

“Maşacı oğlan söylendi: (AF, s.7)

Page 248: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

233

mazurka49

“Şafak bahçesinde laternalar, polka, mazruka, vals oynayan adanın dilber Rum

kızlarını aşağıdan sandalın içine yan uzanarak…” (A, s.173)

“İnce Mehmetle ve onun çifte nâracısı meşhur Kahramanla birlikte birkaç marş,

polka, vals, kadril, mazurka çaldık…” (Ç, s.139)

mızıka

“Ben hayatta öylelerini bilirim ki kaplumbağalara bando, mızıka, toriklere davul

zurna…” (KPE, s.103)

nağme

“Hattâ gece eve gelirken yolda bu nağmeyi durmadan boyuna tekrarlıyor…”

(Ç, s.8)

ney

“Eğer bu adam ney yerine flüt üflemiş veya hayatını muntazam geçirmiş

olsaydı…” (Ç, s.140)

“Ben ömrümde bu kadar nefis ney çalan dinlememiştim.” (Ç, s.143)

nısfiye

“Taksim biter bitmez de kendi koynundan nısfiyesini çıkarıp dudaklarına dayadı.”

(KPE, s.79)

nihavend

“Bir gece yine Tepebaşı birahanelerinden birinde çalan ince saz nihavendden:”

(A, s.34)

“…en tatlı bir tarzda okudukları nihavend ilâhiye uygun olarak yapılan …”

(BM, s. 164)

“…cura ile yapılan taksim rasttan başlayıp mahur, acemişiran, nihavent, suzinak

makamlarını dolaştıktan sonra...” (KPE, s.52)

49 Hoş bir Leh dansı; bu dansın müziği.

Page 249: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

234

ninni

“…ben onlardan birkaç ninni ile birkaç türkü daha öğrendim!” (Ç, s.15)

“Ninnisini söyliyen o esmer, narin, tirşe gözlü kız yok mu?” (Ç, s.16)

“Bize ilk defa çingene ninnisini dinleten o çocuklu dul kadın dün sabah

çadırlardan kaçmış!” (Ç, s.37)

nota

“…ertesi gün bunu notaya alarak akşam üstü aynı yerde bana büyükçe bir ağız

armoniği ile çalarak…” (Ç, s.8)

“Ben Emineye biraz nota ve biraz alafranga öğretecek olursam, o sonra gitgide

neler olmazdı…” (Ç, s.281)

opera

“Opera yarıya gelmişti, klârnetlerle fanyollar ağır, yalvarıcı, gevrek nağmelere

dökülmüşlerdi.” (Ç, s.6)

“…bir saatlik deniz aşırı yerde çalınan çok meşhur bir Avrupa Çigan operasını

dinledi.” (Ç, s.88)

“…çingeneler arasından topladığım intiba ve duygularla yapacağım ilk operanın

taslağını kurmıya hazırlanıyorum…” (Ç, s.255)

orkestra

“...ara sıra küçük küçük ve kısa kısa parçalar çalan altı kişilik orkestra Hasan’ın

çok hoşuna gidiyordu” (AF, s.45)

“...kalın bir sopa ile, orkestracıların yanındaki setten sahneye fırlamış...”

(AF, s. 215)

“…bir eline armoniğini, bir eline de orkestra mayistroları gibi bir incir dalı aldı.”

(Ç, s.21)

orkestra şefliği

“Havuzun içinde şarkı söyleyerek danseden kurbağalara maestroluk, yani

orkestra şefliği yapıyorum!” (KPE, s.62)

Page 250: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

235

perde not

“Kamış, pesten bir iki ses çıkardı; Tevfik perde not denemeleri yapıyordu.”

(A, s.133)

pes

“Kamış, pesten bir iki ses çıkardı; Tevfik perde not denemeleri yapıyordu.”

(A, s.133)

“Musikide makamlar şahı sayılan rast makamının en pes perdesinden başlayıp…”

(BM, s.13)

“Kızların üçü birden ve melodisi pek ruh okşıyan petsen bir şarkı tutturdular.”

(SGV, s.33)

peşrev

“Vatka ki taksim bitti, peşrev bitti, sıra bu alemler için en biçilmiş kaftan olan o

baygın edalı şarkıya geçildi.” (A, s. 118)

“Kanunun çok uzun ve usandırıcı akordu ve kemanın ne çok uzun ne çok kısa

taksiminden sonra bir peşrevdir tutturdular.” (Ç, s.153)

“Çuval perdenin arkasında yine cura, çığırtma ve darbuka nefis bir saba peşrevi

çalıyorlardı.” (KPE, s.75)

piyano

“…toriklere davul zurna, ıstakozlara piyano çaldırmaya uğraşıyor da yine

kimsecikler, kalkıp bunlara:” (KPE, s.103)

polka50

“Şafak bahçesinde laternalar, polka, mazruka, vals oynayan adanın dilber Rum

kızlarını aşağıdan sandalın içine yan uzanarak…” (A, s.173)

“İnce Mehmetle ve onun çifte nâracısı meşhur Kahramanla birlikte birkaç marş,

polka, vals, kadril, mazurka çaldık…” (Ç, s.139)

50 Bir çeşit Polonya dansı; bu dansın müziği.

Page 251: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

236

rast

“Rast yap Onnik, rast yap ki işimiz hep rast gitsin!” (A, s.224)

“…en tatlı bir hüzün ve keder tavrı vererek, rast makamından şu gazeli tutturdu:”

(BM,s.10)

“…taksim rasttan başlayıp mahur, acemişiran, nihavent, suzinak makamlarını

dolaştıktan sonra gelip tekrar rasta karar verdi.” (KPE, s.52)

saba

“…güzel sesli delikanlı dilkeş haveranla, saba arasından bir gazel tutturdu.”

(A, s. 127)

“Çuval perdenin arkasında yine cura, çığırtma ve darbuka nefis bir saba peşrevi

çalıyorlardı.” (KPE, s.75)

sabahiye

“Çalınan ve okunan hüzzam şarkı hemen kesilip sabahiye geçildi ve çaresazıma

başladı.” (A, s.176)

saksafon

“…üç renklisi önden, iki renklisi arkadan birer sıçrayışla takımın şefi olan

saksafoncunun çalgıcının ağzından içeriye daldılar.” (KPE, s.57)

saz

“...Hasan’a bu kahvede meddahlardan ziyade saz çalanların çaldıkları şeyler tesir

ediyordu.” (AF, s.56)

“…kendilerine nota, usul filân öğretilecek ve sazlarının arasına flüt, viyolonsel,

korna filân ilâve edilecek olursa…” (Ç, s.136)

“Sazın şefliğini yapan çok meşhur kemençeci Rumdu.” (Ç, s.141)

segâh

“İnce Arap güzel bir segâh taksiminden sonra o zamanın en yanık ve en sevilen

türkülerinden olan şu türküye geçti.” (BM, s.9)

Page 252: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

237

senfoni

“…bu motiflerle ilerideki hazırlayacağı bir operanın! bir senfoninin hülyalarını,

daha doğrusu malihülyalarını kurarak…” (Ç, s.116)

sibemol

“…delikanlılardan birinin elinde sibemol bir klârnet, ötekinde de yarım kavala

benziyen kalın bir çığırtma vardı.” (Ç, s.81)

suzinak

“Rıza babanın rasttan başlayıp arada mahûr ve biraz da suzinak yaparak tekrar

rastta kararladığı bu gazel okunurken…” (A, s.224)

“Zurna, suzinaktan bir taksim yaparken çengi Nigar o şehlâ gözlerini olanca

fettanlığı ile süzerek…” (BM, s.83)

“Galiba Neyzen Tevfik yakında bunu suzinak, şey pardon ferahnak makamından

besteleyecek…” (KPE, s.172)

şarkı

“Bu şarkının arabadaki küçüklerce manası anlaşılmayan ve içinde...” (AF, s.15)

“Şarkı desek pek şarkıya, türkü desek pek türküye banzemiyor, ancak gecenin

bu vaktinde…” (Ç, s.7)

“…melodisi pek ruh okşayan pesten bir şarkı tutturdular.” (SGV, s.33)

taksim

“Vatka ki taksim bitti, peşrev bitti, sıra bu alemler için en biçilmiş kaftan olan o

baygın edalı şarkıya geçildi.” (A, s. 118)

“İnce Arap güzel bir segâh taksiminden sonra o zamanın en yanık ve en sevilen

türkülerinden olan şu türküye geçti.” (BM, s.9)

“Kanunun çok uzun ve usandırıcı akordu ve kemanın ne çok uzun ne çok kısa

taksiminden sonra bir peşrevdir tutturdular.” (Ç, s.153)

“Öyle olacak, işte curacı taksimi tutturdu.” (KPE, s.51)

Page 253: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

238

tef

“...daha kuytu sokaklardan ise hafif hafif ut, tef, darbuka sesleri geliyordu.”

(AF, s. 116)

“…kenarları zil yerine küçük küçük zincirli bir ayıcı tefi getiren şoparın elinden

tefi kaparak:” (Ç, s.32)

“…bu sefer cura, çığırtma ve tefle birlikte Tatyos’un enfes rast peşrevi başladı.”

(KPE, s.52)

tiriyo

“Bizim tiriyo bitince Nazlının aklına, şimdi çadırda mışıl mışıl uyuyan küçük

şoparcığı geldi…” (Ç, s.217)

tiz perde

“…biraz mahurdan dolaşarak yine aynı makamın en tiz perdesine çıkmak…”

(BM, s.13)

todi tiriyosu

“Biz orada, alaturka bir todi tiriyosu hâlinde ninniyi çalarken baktık ki…”

(Ç, s.217)

trampet

“…davulla birlikte trampetler bu nağmelere tek değnek ve ağır aksakla tempo

tutuyorlardı.” (Ç, s.6)

“…o çifte nâra ile âdeta davul, trampet çalıyor ve…” (Ç, s.139)

tulum

“…kendi de nefesinin olanca gücü ve hızı ile şişirdiği tulumu dudaklarına

yanaştırdı.” (Ç, s.32)

“Üyle ise ben zatınıza tulum şişirmesini üğreteyim, siz de bana kemançeyi

üğretin! (Ç, s.146)

Page 254: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

239

türkü

“ O zaman kenar semtlerin meşhur türkülerinden biri şu idi:..” (AF, s.8)

“Mustafa anası için şöyle yanık türkü bile yapmış, onu …” (BM, s.24)

“Onların bütün musikisi işte dinlediğimiz o ninni ile nihayet çingenece bir iki

türkü karikatüründen ibarettir.” (Ç, s.37)

ud

“Biraz sonra ud, uşşaktan bir taksim etti.” (A, s.34)

“Hem artist, hem de aynı zamanda güzel ut çalıyor, üstelik sesi de güzel!”

(AF, s. 202)

“Onlarda zurna mı dersin, klârnet mi, kemançe mi, ut mu, kanunça mı, hanende

mi, çengi mi gırladır.” (Ç, s.19)

utçu

“…yalnız utçu ile klârnetçi, Reha Beyin bizimkiler dediği Ayvansaraylılardandı.”

(Ç, s.140)

“İstanbulun en gözde Hristiyan kemençecilerinden, utçularından,

lâvtacılarından…” (Ç, s.78)

udî

“İçlerinde udî mi istersin, kemanî mi, kanunî mi, hanende mi...” (Ç, s.39)

usul

“…kendilerine nota, usul filân öğretilecek ve sazlarının arasına flüt, viyolonsel,

korna filân ilâve edilecek olursa…” (Ç, s.136)

“…tek tük köşelerden herbiri ayrı makam ve usulde olmak üzere münferid

gazeller ayyuka çıkıyordu.” (A, s.17)

“…hem de ellerini dizlerine vurarak şarkıya usul tutuyorlardı.” (A, s.69)

uşşak

“Biraz sonra da ud, uşşaktan bir taksim etti.” (A, s. 34)

“…baharın yeşillik kokulu loşluğunu uşşak makamıyla karşıladılar…” (A, s. 167)

Page 255: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

240

“Yap be Arapoğlu, yap bize dağı uşşaktan bir taksim de dinleyelim!” (BM, s.15)

vals

“İnce Mehmetle ve onun çifte nâracısı meşhur Kahramanla birlikte birkaç marş,

polka, vals, kadril, mazurka çaldık…” (Ç, s.139)

viyolonsel

“…kendilerine nota, usul filân öğretilecek ve sazlarının arasına flüt, viyolonsel,

korna filân ilâve edilecek olursa…” (Ç, s.136)

yegah

“Evlad ne kadar zahmetse bize bir de yegah taksim lütfeder misin?” (A, s.70)

zil

“Aaaa...Siz şimdi o vakit arabada zil çalan çocukla mı evlisiniz?” (AF, s. 91)

zilli maşa

“...bu arabanın bayramlık darbukası ile zilli maşasını dah önceden kapan on

dört...” (AF, s.7)

“Ah, o darbuka ile zilli maşanın adları bata idi.” (AF,s.180)

“Yanındakiler tef ve zilli maşa ile:” (Ç, s.166)

zurna

“...burnu ile zurna taklidi yaparak çifte telli çalıyordu.” (AF, s. 116)

“Zurna, suzinaktan bir taksim yaparken çengi Nigar o şehlâ gözlerini olanca

fettanlığı ile süzerek…” (BM, s.83)

“Onlarda zurna mı dersin, klârnet mi, kemançe mi, ut mu, kanunça mı, hanende

mi, çengi mi gırladır.” (Ç, s.19)

zurnacı

“…zurnacı Vidoslu Yakomi, zurnacı Üsküdarlı Arap Mehmet, ondan

sonracığıma efendim, klârnetçi Camba Mestan var.” (Ç, s.19)

Page 256: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

241

2. 1. 5. 2. Tiyatro Terimleri

aktör

“...kendisine Manakyan aktörlerinin; Güvercin kantosunu söyliyen kadının, sonra

resmini daima yanında gezdirdiği cambaz kızın... (AF, s.61)

“Tiyatro ve aktörlük onun için, onun yanık yüreği, ince duyguları, engin

muhayyilesi için tam biçilmiş kaftandı.” (AF, s.188)

“…meşhur romancı Mahmut Yesari ile onun en eski, en sadık can yoldaşlarından

rahmetli aktör Baba Saffet…” (KPE, s.28)

aktris

“...güzel, alımlı, çalımlı bir aktrisle karşılıklı rol yaparken gören Zehra birden

şaşırmış, biraz kızarmış...” (AF, s.188)

“Hasan’ı bu yeni tiyatro hayatında kendisine çeken bir başka şey de aktrislerdi.”

(AF,s.189)

antrakt51

“Fakat öndeki orkestra çaldığı antraktı bitirip de perde açılınca Hasan afalldı.”

(AF, s.49)

“Sözüm yabana, müzik dışarıda antrakt çalarken, Mediha Hasan’a sokuldu:”

(AF, s.214)

artist

“...ensesinden saçlarını biraz uzatmış pek genç bir edip, bir şair, bir romancı, bir

tiyatro artisti, bir tabiat aşığı şeklinde onunla karşılaşacak...” (AF, s.59)

“..Koltukçu Niyazi’nin kumpanyasında genç bir kadın var ki, gayet mükemmel

bir artisttir.” (AF, s. 202)

“Koltukçu Niyazi’nin Konya’da bulunan kumpanyasının en dehşetli kadın artisti

olan Bedia Nesrin hanımdan:” (AF, s. 204)

cambaz

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

51 Ara.

Page 257: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

242

“Tıpkı geçen kıştaki kantocu kız, dramcı kadın, cambaz kızı, Zaika filân gibi bir

şey...” (AF, s.150)

“Hasan’ın bilhassa temsillerden önce sahnede tek başına Ulah taklidi yaptığı

cambaz kızı numarası pek beğeniliyordu.” (AF, s.188)

cambazhane

“Zira bu gece cambazhane de adam almıyordu.” (AF, s.50)

“Ramazan’ın son gecesi Vezneciler’deki at cambazhanesi’ne daldı.” (AF, s.52)

“ ...fulya tarlasında sevgilisinin kendisinden nasıl yüz çevirip kaçtığını, geçen

kışın tiyatro, cambazhane alemlerini...” (AF, s.66)

direktör

“Bir akşam kumpanyanın yine tulûatçılıktan, ortaoyunculuktan, Karagözcülükten

yetişme orta yaşlı direktörü, Hasan’ı aldı...” (AF, s. 198)

“Aygır Fatma’nın kaç gündür şehirde dolaştırılan şatafatlı reklamları direktörün

umduğundan fazla sükse yapmış...” (AF, s. 207)

“Direktör akşamdan kendisine üç dört tek yuvarlattığı halde, Hasan’ın ağzını bu

akşam bıçaklar açmıyordu.” (AF, s.214)

dram

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

“Kel Hasan’ın Kumpanya’sı o gece bir (komedi-dram) oynuyordu.” (AF, s.45)

“Hatta vodvil, komedi, dram, trajedi hepsi içeride…” (KPE, s.9)

dramcı

“Tıpkı geçen kıştaki kantocu kız, dramcı kadın, cambaz kızı, Zaika filân gibi bir

şey...” (AF, s.150)

“...arkasından kantocu kızlar, dramcı kadın, cambaz kızı, Zaika, bahçıvan kızı

filân derken....” (AF, s.166)

Page 258: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

243

düetto

“Ve kantolar, düettolar,şarkılar...” (AF, s. 206)

“Kantolar, düettolar, Bedia Nesrin’in Çerkes, Gürcü, Çeçen, Lâz raksları da

seyirciler arasında kıyametler kopardı...” (AF, s.214)

hissî piyes

“El ilânında; hissî piyes diye ilân edilen Dalilâ, Hasan’ın da arayıp bulamadığı bir

şeydi.” (AF, s.51)

“Hasan, Güvercin kantosunu tekrardan usanıp da Manakyan’ın hissî piyeslerinin

rüyasına daldığı zamanlar...” (AF, s.54)

hokkabaz

“Bu yaşına kadar Karagöz, hokkabaz, ortaoyunundan başka bir şey görmemiş

olan Hasan’ın...” (AF, s.45)

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

“…sünnet çocuklarını eğlendiren saz, karagöz, hokkabaz, orta oyunu fasılları

arasında tuhaf monologlar söyleyerek cemaati eğlendirir.” (A, s. 116)

kanto

“ ‘A benim cici güvercinim, senin de var mı gamın?’ kantosunu mırıldanıyor...”

(AF, s.53)

“ ‘Todilerde çingene çıkar

Nazik, dilber, hem şivekâr.’

Kantosunu çamlıya, Etem de kırmızı kuşağının arasından…” (Ç, s.68)

“Kanto başlayınca herkes hayretle o tarafa döner.” (Ü, s.22)

kantocu

“Perde açılıp da ilk kantocu kızın telli pullu sahneye fırladığını gören Hasan...”

(AF, s.45)

“Tıpkı geçen kıştaki kantocu kız, dramcı kadın, cambaz kızı, Zaika gibi bir şey...”

(AF, s.150)

Page 259: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

244

Karagöz

“Bu yaşına kadar Karagöz, hokkabaz, ortaoyunundan başka bir şey görmemiş

olan Hasan’ın...” (AF, s.45)

“Karagözde seyredip dinlediğimiz Hayalî Kâtip Salih’in meşhur todi kantolarını

hep öğrettim.” (Ç, s.21)

“Davut Baba tıpkı Karagöz gibi perdenin üzerinden başını uzatarak cevap verdi:”

(KPE, s.100)

Kavuklu

“…böylesi numara bende değil pirimiz, üstadımız Kavuklu Hamdide bile

yoktu!” (A, s. 126)

“Ali Beybaba bu sefer tıpkı ortaoyunundaki Kavuklu gibi yalandan ayağa kalkıp

fesini başına geçirerek:” (AF, s. 95)

“Beş, on yıl öncesine gelinceye kadar rahmetli Kavuklu Hamdinın orta oyunu

takımı ile dolaşıyor…” (Ç, s.146)

komedi

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

“Kel Hasan’ın Kumpanya’sı o gece bir (komedi-dram) oynuyordu.” (AF, s.45)

“Hatta vodvil, komedi, dram, trajedi hepsi içeride…” (KPE, s.9)

kumpanya

“…tıpkı Manukyan kumpanyasının trajedi oynayan aktörleri gibi jest ve

mimiklerle ve onların seslerinin tonlarıyla…” (A, s.170)

“Kel Hasan’ın Kumpanya’sı o gece bir (komedi-dram) oynuyordu.” (AF, s.45)

“..Koltukçu Niyazi’nin kumpanyasında genç bir kadın var ki, gayet mükemmel

bir artisttir.” (AF, s. 202)

meddah

“Ramazan geceleri bu kahveye ara sıra meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz

çalanlar geliyor...” (AF, s.56)

Page 260: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

245

“...Hasan’a bu kahvede meddahlardan ziyade saz çalanların çaldıkları şeyler tesir

ediyordu.” (AF, s.56)

monolog

“…sünnet çocuklarını eğlendiren saz, karagöz, hokkabaz, orta oyunu fasılları

arasında tuhaf monologlar söyleyerek cemaati eğlendirir.” (A, s. 116)

“Şehrin birçok yerlerinde müsamereler, nutuklar, monologlar, temsiller gırla

gidiyordu.” (AF, s.187)

müsamereler

“Şehrin birçok yerlerinde müsamereler, nutuklar, monologlar, temsiller gırla

gidiyordu.” (AF, s.187)

“Fevkalâde bir gece-Gala müsameresi” (AF, s. 204)

nutuk

“Şehrin birçok yerlerinde müsamereler, nutuklar, monologlar, temsiller gırla

gidiyordu.” (AF, s.187)

ortaoyunu

“…sünnet çocuklarını eğlendiren saz, karagöz, hokkabaz, orta oyunu fasılları

arasında tuhaf monologlar söyleyerek cemaati eğlendirir.” (A, s. 116)

“Bu yaşına kadar Karagöz, hokkabaz, ortaoyunundan başka bir şey görmemiş

olan Hasan’ın...” (AF, s.45)

“Beş, on yıl öncesine gelinceye kadar rahmetli Kavuklu Hamdanın orta oyunu

takımı ile dolaşıyor…” (Ç, s.146)

oyun

“Ben hususî monologlarımla, numaralarımla halkı güldürürüm amma, oyun

arasında öyle çalı süpürgesi ile komiklik yapamam!” (AF, s. 199)

“Haydi, dedi, bu akşam zaten oyun yok...” (AF, s. 207)

Page 261: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

246

oyuncu

“Hatta piyesteki bütün rollerin öteki oyunculara tevziatını da sen yap!”

(AF, s. 199)

“Bu kadar oyuncu var, hepsi de yaparlar” (AF, s. 202)

“Sahnedeki oyuncular avaz avaz bağırarak sığınacak delik ararlarken, dışarıdaki

seyirciler oluk gibi sokağa boşanıyorlardı.” (AF, s. 215)

pandomima

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

parsa

“...sonra kız parsa toplamak için kalabalığın arasında kendi önüne geldiği

zaman...” (AF, s.52)

perde

“…orada gerçekten görülmeye değer bir kızılca kıyamet koptu ki bu artık oynanan

vodvilin son ve en şatafatlı perdesi oldu.” (A, s. 170)

“Perde açılmadan önce sahnenin önünde ara sıra küçük küçük ve kısa kısa

parçalar çalan altı kişilik orkestra...” (AF, s.45)

perendebaz

“Cambazlar, hokkabazlar, perendebazlar, arkasından türlü çeşit pandomimalar,

komedyalar, belki de acayip acayip dramlar!” (A, s.96)

piyes

“...kâh Manakyan’ın piyeslerindeki acılı sahnelerin yanık rüyarile sayıklıyor..”

(AF, s.53)

“Hatta piyesteki bütün rollerin öteki oyunculara tevziatını da sen yap!”

(AF, s. 199)

“Şu halde ben bu geceden itibaren piyesi hazırlamaya başlayım!” (AF, s. 203)

Page 262: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

247

raks

“...temsilden evvel sahnede teganni ve rakslar da icra eyliyecektir.” (AF, s. 204)

“Kantolar, düettolar, Bedia Nesrin’in Çerkes, Gürcü, Çeçen, Lâz raksları da

seyirciler arasında kıyametler kopardı...” (AF, s.214)

rol

“Hele bazı taklitli rollerde, monologlarda, solo numaralarda Hasan pek muvaffak

oluyordu.” (AF, s.188)

“Hatta piyesteki bütün rollerin öteki oyunculara tevziatını da sen yap!”

(AF, s. 199)

“...Leyla rolünü gizlice bizim Elizabet’e ezberletip birkaç kere provasını

yaptırdık.” (AF, s. 207)

sahne

“Perde açılıp da ilk kantocu kızın telli pullu sahneye fırladığını gören Hasan...”

(AF, s.45)

“Elindeki kalın sopa ile sahneye fırlayıp orayı allak bullak eden bu ihtiyar, iriyarı

kadın hakikî Aygır Fatma’nın ta kendisi idi.” (AF, s. 215)

sirar

“Meselâ, sirar(âşık), yahut tiran(zâlim) oynıyabilir misin?” (AF, s. 199)

“...bu piyesteki sirar, yahut tiran rolünü de kendin oyna!” (AF, s. 199)

solo

“Hele bazı taklitli rollerde, monologlarda, solo numaralarda Hasan pek muvaffak

oluyordu.” (AF, s.188)

şano

“...fakat nedense bu yirmi sekiz, otuzluk, biraz uzun boylu, biraz zayıf ve şanoda

sanki her tarafı lastikleşmiş gibi...” (AF, s.46)

“Hele bu kadın ikinci defa şanoya geldiği zaman söylediği bir kantonun

arasında...” (AF, s.46)

Page 263: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

248

“Lokantanın şanosunda piyasanın en gözde saz takımlarından biri çalıyor…”

(KPE, s.58)

temsil

“Şehrin birçok yerlerinde müsamereler, nutuklar, monologlar, temsiller gırla

gidiyordu.” (AF, s.187)

tiran

“...kimi tiran oynıyan Todori’nin maharetinden, kimi abdal rolünü yapan Refet’in

fevkalâdeliğinden bahsediyor...” (AF, s.47)

“Meselâ, sirar (âşık), yahut tiran (zâlim) oynıyabilir misin?” (AF, s. 199)

tiyatro

“Ramazan dolayısile Şehzadebaşı’ndaki tiyatrolara alıştırmışlardı.” (AF, s.45)

“...sonra paydosta tiyatronun kapısında bizi bekle, biz gelir seni alırız.” (AF, s.48)

“Gece tiyatroda iğne atılsa düşecek yer yoktu.” (AF, s.213)

tiyatro amatörlüğü

“...bulduğu iş ne idi biliyor musunuz? Tiyatro amatörlüğü...” (AF, s.187)

tiyatrocu

“...İstanbul’daki gençlerin bir kısmı tiyatroya, tiyatroculuğa atılmış; her tarafta

çeşit çeşit amtör heyetleri çıkmıştı.” (AF, s.187)

tiyatroculuk

“O zaman, tuttu, yeniden tiyatroculuğa, tam manasiyle oyunculuğa atıldı.”

(AF, s. 198)

todi kantosu

“Ey Etem ağa, nasıl, çocuklar bellediler mi dün akşamki todi kantosunu?”

(Ç, s.19)

“Karagözde seyredip dinlediğimiz Hayalî Kâtip Salih’in meşhur todi kantolarını

hep öğrettim.” (Ç, s.21)

Page 264: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

249

trajedi

“…tıpkı Manukyan kumpanyasının trajedi oynayan aktörleri gibi jest ve

mimiklerle ve onların seslerinin tonlarıyla…” (A, s.170)

“Hatta vodvil, komedi, dram, trajedi hepsi içeride…” (KPE, s.9)

tulûat

“O, bu tulûat kumpanyasında da tıpkı amatörlük zamanında olduğu gibi ara sıra

ufak tefek roller alıyor...” (AF, s. 198)

“Oysaki, Aygır Fatma tulûat piyesinin temsiline ancak bir gün kalmıştı.”

(AF, s. 207)

turne

“Kumpanya bir kışa yakın Anadolu turnesini yapıyor, şehir şehir, kasaba kasaba

geziyordu.” (AF, s. 198)

vals

“Şafak bahçesinde laternalar, polka, mazruka, vals oynayan adanın dilber Rum

kızlarını aşağıdan sandalın içine yan uzanarak…” (A, s.173)

varyete

“Güzide artist Hüseyin Bey tarafından

Monologlar, Varyeteler... “ (AF, s. 204)

vodvil

“Feci bir vodvil” (A, s.161)

“…orada gerçekten görülmeye değer bir kızılca kıyamet koptu ki bu artık oynanan

vodvilin son ve en şatafatlı perdesi oldu.” (A, s. 170)

“Hatta vodvil, komedi, dram, trajedi hepsi içeride…” (KPE, s.9)

zuhuri kolu

“Biz şimdi seninle burada karşılıklı zuhuri kolu konuşması yapacak değiliz.”

(A, s. 42)

Page 265: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

250

2. 1. 5. 3. Edebî Terimler

beyit

“Kafalar kızıştıkça bu mısra ve beyit şiirler kıta kıta olmaya, daha sonra, daha

büyümeye ve âdeta şarkı şarkı, gazel gazel, kaside kaside...” (A, s.263)

“Ulan Kuşkonmaz Hasan, oturduğun yerde yeniden bir beyitli nara düz de

giderken yollarda onu atalım.” (AF, s.41)

“Hani demin kendi aranızda ne güzel beyitler, maniler, koşmalar söylüyordunuz.”

(SGV, s.23)

Divan edebiyatı

“…bizim eski Divan ve tasavvuf edebiyatından bazı şeyler daha okuyup dinletti.”

(A, s.215)

edebî roman

“...okuduğu hissî, edebî küçük romanlardan alışıp kullanış tarzlarını bir hayli

öğrenmiş olduğu kelimeleri, terkipleri, tabirleri, ıstılahları...” (AF, s.55)

edip

“...ensesinden saçlarını biraz uzatmış pek genç bir edip, bir şair, bir romancı, bir

tiyatro artisti, bir tabiat aşığı şeklinde onunla karşılaşacak...” (AF, s.59)

hezel

“Şuna buna dair yüksek sesiyle bir iki şiir, bir kaç hezel, bir kaç da hicviye

okudu.” (A, s. 131)

hicviye

“Şuna buna dair yüksek sesiyle bir iki şiir, birkaç hezel, birkaç da hicviye okudu.”

(A, s. 131)

“Tevfik bu, çok sert, çok pervasız hicviyesini okurken herkes baştan başa kulak

kesilmiş, onu dinliyordu.” (A, s.133)

Page 266: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

251

hikâye

“…gene batı dillerinden çevrilmiş bir çok şiirler, hikayeler, romanlarla

Safder’den öğrendiği şeyler de bir araya gelince…” (A, s.215)

“...kendi yazdığı çocukça şiirleri, hikâyeleri okutturuyorlar, böylelikle bilerek ya

da bilmiyerek Hasan’a dert ortaklığı ediyorlardı.” (AF, s.61)

hissî roman

“...kendi seven gönlünü görür gibi olduğu küçük, hissî romanlara benziyen

romanlar da yazmıya çabalıyordu. (AF, s.55)

“...okuduğu hissî, edebî küçük romanlardan alışıp kullanış tarzlarını bir hayli

öğrenmiş olduğu kelimeleri, terkipleri, tabirleri, ıstılahları...” (AF, s.55)

kafiye

“Tamamlamasına tamamladım, lâkin kafiye pek dar olduğu için..” (A, s.39)

kaside

“…kodamanlara takdim edilip onlardan mangır koparmak için gayet tumturaklı ve

şatafatlı sözlerle mensur methiyeler, kasidelerden…” (A, s. 136)

“…rubailere, murabbalara, muhammeslere, tahmislere, mesnevi tarzı

manzumelere, gazellere, şarkılara, kasidelere ve en sonunda da kötü kötü…..”

(A, s.197)

kavait

“...öğrenmiş olduğu kelimeleri, terkipleri, tabirleri, ıstılahları, rüştiye

mektebindeki kavait ve kitabet hocasının...” (AF, s.55)

kıta

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

“Kafalar kızıştıkça bu mısra ve beyit şiirler kıta kıta olmaya, daha sonra, daha

büyümeye ve âdeta şarkı şarkı, gazel gazel, kaside kaside...” (A, s.263)

Page 267: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

252

kitabet

“...öğrenmiş olduğu kelimeleri, terkipleri, tabirleri, ıstılahları, rüştiye

mektebindeki kavait ve kitabet hocasının verdiği…” (AF, s.55)

koşma

“Haniya sizin literatörde tıpatıp böyle değilse de buna yakın bir semai vardır,

koşma vardır ne?” (A, s. 155)

“Bu koşmayı etrafını saran o güzelim yeşilliklere ve renk renk çiçeklere karşı

birkaç defa okuduktan sonra…” (BM, s.70)

“Hani demin kendi aranızda ne güzel beyitler, maniler, koşmalar söylüyordunuz.”

(SGV, s.23)

lehçe

“...çenesinde baston durdurma hareketlerini tıpkı bir Ulah kızı şive ve lehçesile

sahnede yaptıkça dehşetli alkışlanıyordu.” (AF, s.188)

lirik

“ …Erzincanlı kayıkçı Ali Turhan’a kendi elinin (memleketinin) lirik

türkülerinden şunu okumuştu.” (A, s.220)

mani

“-Bir mâni havası yap!” (BM, s.10)

“Hani demin kendi aranızda ne güzel beyitler, maniler, koşmalar söylüyordunuz.”

(SGV, s.23)

manzum

“Onun için Hayyam’ın bütün rubailerini kendisine mahsus edasıyla baştan başa

Türkçeye manzum olarak çevirmişti.” (A, s.212)

manzume

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

Page 268: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

253

“…hatta eski usul manzumeler bile yazdığı söylenilen bir meyhaneye gittiler

ki…” (A, s. 238)

“…içeriye daha ziyade alaycı ve şakacı manzumeler yazan genç şair Nejat Rüştü

gülerek girerdi.” (A, s.246)

mesnevi

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

methiye

“…kodamanlara takdim edilip onlardan mangır koparmak için gayet tumturaklı ve

şatafatlı sözlerle mensur methiyeler, kasidelerden…” (A, s. 136)

“Tabii öyle olacak, efendi hazretleri kaside veya methiye okumadılar ki…”

(A, s.199)

mısra

“ Sonra mısra söylenirken maşacı kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını

pembe mintanının kollarına siliyor...” (AF, s.11)

“O şimdi kantonun bu mısraını uzatmaki ona cevap olarak altına yeni yeni...”

(AF, s.53)

mısraı berceste

“Eğer maksud ederse, mısraı berceste kafidir!” (A, s. 47)

muhammes

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

muharrir

“İşbu Aygır Fatma piyesi muharriri tarafından sırf heyeti temsiliyemize mahsus

olarak kaleme alınmış...” (AF, s. 204)

Page 269: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

254

“Güzide artistlerimizden ve yeni oynıyacağımız AF piyesi muharriri Hasan

Bey!” (AF, s. 208)

murabba

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

müşaare

“Arkasından Nidai yerine oturunca karşılıklı bir müşaaredir başlar.” (A, s.263)

nazım

“…eski tarzda olmakla birlikte mükemmel bir nazım kudreti de vardı.” (A, s.212)

remiz

“Kıtıpiyoz Frenk şairinin sembol diye yazdıkları bizim kudemanın remizlerine

benzemez.” (A, s.139)

“…kudemanın kendi şiirlerinde yaptıkları remizlere asla benzetilemez.”(A, s.139)

rık’a

“...bir defterin muhtelif sayfalarına sülüsle, rık’a ile, talikle, kurşunkalemle,

mürekkeple, resim boyalarile..” (AF, s.53)

roman

“…gene batı dillerinden çevrilmiş bir çok şiirler, hikayeler, romanlarla

Safder’den öğrendiği şeyler de bir araya gelince…” (A, s.215)

“...plâtonik aşk düşüncelerini anlatan bu küçük roman taslaklarının ona yalnız şu

faydası oluyordu ki...” (AF, s.55)

“Bunları baştan başa yazsam bir roman olur.” (AF, s.166)

romancı

“...ensesinden saçlarını biraz uzatmış pek genç bir edip, bir şair, bir romancı, bir

tiyatro artisti, bir tabiat aşığı şeklinde onunla karşılaşacak...” (AF, s.59)

Page 270: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

255

rubai

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

“Onun için Hayyam’ın bütün rubailerini kendisine mahsus edasıyla baştan başa

Türkçeye manzum olarak çevirmişti.” (A, s.212)

satirik

“Sonra bunların hepsi de edebiyatın satirik nevi denilen kısmına mal edilerek işin

içinden çıkılıyordu.” (A, s.199)

semai

“Madama ki sen vakti zamanilen kıyak maniler sunturlu semailer ne düzerdim

deorsun…” (A, s. 100)

“Haniya sizin literatörde tıpatıp böyle değilse de buna yakın bir semai vardır,

koşma vardır ne?” (A, s. 155)

“Afili nagamatına terdifen semai mani de söylemeye başladı…” (ÇŞH, s.4)

sülüs

“...bir defterin muhtelif sayfalarına sülüsle, rık’a ile, talikle, kurşunkalemle,

mürekkeple, resim boyalarile..” (AF, s.53)

şair

“...ensesinden saçlarını biraz uzatmış pek genç bir edip, bir şair, bir romancı, bir

tiyatro artisti, bir tabiat aşığı şeklinde onunla karşılaşacak...” (AF, s.59)

“…asıl şiir ne imiş, şair kime derlermiş, edebiyata şiirler nasıl yazılır, çizilir,

okunurmuş…” (A, s.140)

şarkı

“…muhammeslere, tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere, şarkılara,

kasidelere ve en sonunda da kötü kötü…..” (A, s.197)

Page 271: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

256

şiir

“…asıl şiir ne imiş, şair kime derlermiş, edebiyatta şiirler nasıl yazılır, çizilir,

okunurmuş…” (A, s.140)

“…gene batı dillerinden çevrilmiş bir çok şiirler, hikayeler, romanlarla Safder’den

öğrendiği şeyler de bir araya gelince…” (A, s.215)

“...kendi yazdığı çocukça şiirleri, hikâyeleri okutturuyorlar, böylelikle bilerek ya

da bilmiyerek Hasan’a dert ortaklığı ediyorlardı.” (AF, s.61)

şive

“...çenesinde baston durdurma hareketlerini tıpkı bir Ulah kızı şive ve lehçesile

sahnede yaptıkça dehşetli alkışlanıyordu.” (AF, s.188)

tahmis

“…kendi yazmış oldukları kıtalara, rubailere, murabbalara, muhammeslere,

tahmislere, mesnevi tarzı manzumelere, gazellere…” (A, s.197)

tahrir

“...tabirleri, ıstılahları, rüştiye mektebindeki kavait ve kitabet hocasının verdiği

kitabet, tahrir vazifelerinde..” (AF, s.55)

talik

“...bir defterin muhtelif sayfalarına sülüsle, rık’a ile, talikle, kurşunkalemle,

mürekkeple, resim boyalarile..” (AF, s.53)

tanzir etmek

“…eski divan şiirlerini aynen ve hemen hemen tıpatıpasına tanzir eden

Abdüllatif Haki adında…” (A, s. 238)

tasavvuf edebiyatı

“…bizim eski Divan ve tasavvuf edebiyatından bazı şeyler daha okuyup

dinletti.” (A, s.215)

Page 272: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

257

terkip

“...okuduğu hissî, edebî küçük romanlardan alışıp kullanış tarzlarını bir hayli

öğrenmiş olduğu kelimeleri, terkipleri, tabirleri, ıstılahları...” (AF, s.55)

üçüzlü izafet terkibi

“..bezm-i tarabhane-i cem şeklindeki şu üçüzlü izafet terkibinden ne

kastedildiğini tamamıyla kavrayamıyor gibiydi.” (AF, s.36)

2. 1. 5. 4. Tasavvuf Terimleri

Abdal

“…orada kendine bir bîçare abdal derviş süsü vererek yaşamaya başlamıştı.”

(AB, s.23)

Bektaşi

“Ferhat Cemali Baba ile Güzelim Yusuf halis muhlis birer Bektaşi idiler.”

(BM, s. 163)

cuşuhuruş

“Bir aralık kendisini yan gözle süzen Cemalî Ferhat Baba onu böyle cuşuhuruş

içinde; gözler kapalı; kendinden geçmiş bir halde…” (BM, s. 164)

def

“ Defler, kudümler yerlerine asıldı, postlar kaldırıldı...” (ÇŞH, s. 16)

derviş

“…orada kendine bir bîçare abdal derviş süsü vererek yaşamaya başlamıştı.”

(AB, s.23)

“Cazımın bu sözlerinden de yine bir şey anlamıyan şeyhlerle dervişler, dudak

bükerek yine birbirlerine…” (BM, s. 165)

“…gözlerini kapayıp eski dervişlerin kalbî dedikleri biçimde, içinden gelen

fakat…” (Ç, s.143)

Page 273: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

258

ehli firak

“Ehli muhabbet, ehli firak …Bunlar kimler biliyor musun?” (A, s.48)

“…söyleyeceklerimin bir kısmı sonraya kalsın, gelelim ehli firaka…” (A, s.48)

ehli muhabbet

“Ehli muhabbet, ehli firak …Bunlar kimler biliyor musun?” (A, s.48)

“Onun için ehli muhabbet denilen bu adamlara biraz da...” (A, s.48)

ehlikemal

“Bu cevher dediğim şeyi, ehlikemal ancak binde bir kişide zor bulurlar.” (A, s.47)

“Bilseydik ki burayı zatıalileri gibi ehlidiller, ehli kemaller şereflendiriyorlar…”

(A, s. 274)

erbabı kemal

“…erbabı kemal nezdinde Apostol’un meyhanesi ile tekkenin caminin hiçbir

farkı yoktur.” (A, s.202)

erenler

“Helva yemeli…başımın keli…ve müsadenizle erenler.” (A, s.50)

“Erenler, sormak ayıp olmasın amma, hangi tarikattensiniz?” (BM, s. 165)

ehlullah

“…ehli muhabbet denilen bu adamlara biraz da ehlullah derler.” (A, s.48)

evliya

“Demek Hoca Ali denilen evliyanın filân aslı yok!” (Ç, s.188)

“Ha birader!..Evliya gibi idi!” (Ü, s. 104)

ilâhi

“…en güzel sesli ve en usta zakirler hep bir ağızdan ve nihavend makamından,

zikrin bu tarzına uygun bir ilâhi okuyorlar…” (BM, s. 163)

Page 274: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

259

kalbî

“…gözlerini kapayıp eski dervişlerin kalbî dedikleri biçimde, içinden gelen

fakat…” (Ç, s.143)

“…biri şu meclisteki bizim içişimiz, biri de ehli dilin ehli kemalin kalbi

içişleri…” (A, s. 48)

kamil

“…Haydar Derunî Beyin kendisini bir üstad değil kül ve kamil saydığı tasavvuf

işlerinde de biraz parmağı olanlardı.” (A, s.201)

kudüm

“Defler, kudümler yerlerine asıldı, postlar kaldırıldı...” (ÇŞH, s.16)

kül

“…Haydar Derunî Beyin kendisini bir üstad değil kül ve kamil saydığı tasavvuf

işlerinde de biraz parmağı olanlardı.” (A, s.201)

minelaşk

“Ah minelaşk ve hâlâtihi.” (BM, s.132)

murakaba

“…herkes başını önüne eğmiş, murakabaya varmıştı.” (A, s.226)

nefes

“Güzelim Yusuf ve üç Arnavut hep bir ağızdan şu nefesi tutturdular:”(BM, s. 167)

pir

“Hocamıza satvet, pirimize rahmet..” (Ü, s.10)

post

“Defler, kudümler yerlerine asıldı, postlar kaldırıldı...” (ÇŞH, s.16)

Page 275: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

260

Rufaî

“…Topkapı meyhanelerinin birinden evlerine dönerlerken yollarının üzerindeki

bir Rufaî tekkesinin önüne gelince…” (BM, s. 163)

semahane

“Şimdi semahanenin ortasında oturan en güzel sesli ve en usta zakirler hep bir

ağızdan…” (BM, s. 163)

“Semahanede biraz evvelki şevk yoktu.” (ÇŞH, s. 13)

sofu

“Bizim analık da bizim gibi sofulardanmış…” (BM, s.31)

“…adlarına ‘Şekeryemezler’denilen son derece sofu ve mutaassıp…”(BM, s. 167)

şeyh

“…bu hususta şeyh efendinin kulağını bükünce oradan da kapı dışarı ettiler.”

(AB, s.23)

“Cazımın bu sözlerinden de yine bir şey anlamıyan şeyhlerle dervişler, dudak

bükerek yine birbirlerine…” (BM, s. 165)

tarikat

“Erenler, sormak ayıp olmasın amma, hangi tarikattensiniz?” (BM, s. 165)

“Siz bu mesleğe, bu tarikate, ne vakit girdiniz, ne vakit bağlandınız?”(KPE, s.12)

tekke

“Tekke zikirlerindeki Beyyumî şekli, bir çeşit zeybek oyununu pek andıran bir

şekil olduğu…” (BM, s. 163)

“Malum a, burası tekkedir, sofra tekkenin, tekke erenlerindir.” (KPE, s.48)

“Esasen tekkelerde zikirlerde ara sıra ilahiler de okurdu.” (ÇŞH, s.4)

“Bardaklı, ecinli, afsunlu tekkeye!” (Ü, s. 111)

vahdeti vücud

“…yani Türkçesi ya (vahdeti vücud yahut vahdeti mevcut) olacak…” (A, s.202)

Page 276: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

261

zakir

“Şimdi semahanenin ortasında oturan en güzel sesli ve en usta zakirler hep bir

ağızdan…” (BM, s. 163)

zikir

“Tekke zikirlerindeki Beyyumî şekli, bir çeşit zeybek oyununu pek andıran bir

şekil olduğu…” (BM, s. 163)

“Esasen tekkelerde zikirlerde ara sıra ilahiler de okurdu.” (ÇŞH, s.4)

“Çünkü tekkede zikir etmeyenlere, sarık sarmayanlara pek itibar etmiyorlardı.”

(AB, s.22)

2. 1. 5. 5. Denizcilik Terimleri

amiral

“…siz münasip gördükten sonra onlara amiral değil, lostromo bile olurum.”

(SGV, s.18)

dümen

“İki çifte, ince futanın dümeninde oturan başı mendille sarılı genç irisi:”

(Ç, s.173)

dümenci

“Dümenci donuk bir sesle:-Fena olmaz!” (SGV, s.28)

“Kâğıthaneden beri bize rampa ile gelmekte olan iki çifte ince bir futanın

dümencisine seslendi:” (Ç, s.173)

futa

“Kâğıthaneden beri bize rampa ile gelmekte olan iki çifte ince bir futanın

dümencisine seslendi:” (Ç, s.173)

“Futa, o kalablığın arasından zorla kendine bir yol açıp tekrar Kâğıthaneye

doğru…” (Ç, s.174)

“Hem bize doğru gayet hızlı gelen bu futa azmanı, iki çifte idi.” (SGV, s.62)

Page 277: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

262

heyemola, heyesa

“Heyemola, heyesa! Diyerek adamcığazı…” (SGV, s.12)

iki çifte

“…benim sandal esasen iki çiftelik bir sandal olduğu için arkamda bir çifte

iskarmoz daha vardı.” (SGV, s.64)

“Hem bize doğru gayet hızlı gelen bu futa azmanı, iki çifte idi.” (SGV, s.62)

“Kâğıthaneden beri bize rampa ile gelmekte olan iki çifte ince bir futanın

dümencisine seslendi:” (Ç, s.173)

kotra

“Biraz sonra Turhan’ın o koskoca, başı kıçı bir, kotra yavrusu moda sandalı

kızların küçük sandalına hemen hemen…” (A, s.175)

lostromo

“…siz münasip gördükten sonra onlara amiral değil, lostromo bile olurum.”

(SGV, s.18)

pupayelken

“…Kınalıada açıklarından yine pupayelken küçük bir yelkenlinin Hayırsızadaya

doğru hızla gelmekte olduğu görüldü.” (BM, s.77)

salapurya

“…büyük salapuryanın içinde Sulukuleli klârnetçi Kör Tevfik çalıyor ve yine…”

(Ç, s.173)

“Salapurya ağır ağır ve sessiz yanımızdan açılırken bizim saz takımı da oradaki

sazlı adanın…” (Ç, s.174)

sancak alabanda52

“Yoksa…Sancak alabanda…” (A, s.262)

52 Dümeni sancağa, yani sağa çevirmesi için dümenciye verilen komut.

Page 278: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

263

sandal

“Sandalım Geliyor Varda” (SGV, s.3)

siya

“Sonra yolda arabayı sıya edip de kıçtan karaya oturtmayalım!” (KPE, s.57)

“Hemen siya edip kenara yanaştım, askerleri aldım.” (SGV, s.8)

“Ben hemen şıpın işi iki siya ile kenara yanaştım.” (SGV, s.14)

varda

“Sandalım geliyor varda” (SGV, s.3)

voli çevirmek53

“Havuzbaşı denilen sık ağaçlık ve sulak yere kadar bir voli çevirdim.”

(SGV, s.13)

2. 1. 5. 6. Meyhane Terimleri

akşamcı

“Turhan tam anlamıyla okka dört yüz dirhem ve dört başı bayındır genç bir

akşamcı olmuştu.” (A, s. 106)

“…genç yaşımda artık adamakıllı bir akşamcı olmuştum.” (KPE, s.151)

“Anlaşıldı! dedi. Demek sen akşamcısın.” (BM, s. 26)

akşamcılık

“Fakat hiç meteliksiz akşamcılık olur mu? (AF, s. 198)

“Reha Beyle filan barışmak, onlarla yeniden içli dışlı olmak; tekrar hiç ardı arası

kesilmeyen akşamcılık âlemlerine dalmak… (Ç, s.176)

“Hem de bu akşamcılığı nerede yapıyordum biliyor musunuz?” (KPE, s.151)

apsent

“Bira var, rakı var, şarap var, vermut var, apsent var!” (AF, s.164)

53 Balıkçıların, balıkları çevirmek için, kayıklarla denize fırdolayı ağ salmaları.

Page 279: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

264

“Beyoğlu’nun büyük bir birahanesinde bira, konyak, rom, vermut, apsent gibi

rakıdan başka bir sürü içki ile…” (A, s. 75)

“Fransızlar buna Aspent derler.” (KPE, s.50)

bira

“Şundan bundan işitmişlerdi ki bira, rakı, konyak, şarap gibi şeyler insan her şeyi

olduğundan iki üç kat daha güzel ve pembe gösterirmiş.” (A, s.31)

“İster rakı masasına buyurun, ister bira kasasına!” (AF, s. 117)

“…beni kandırdı, biranın içine bir iki kadeh konyak karıştırttı.” (Ç, s.136)

duble

“İki duble de bize koy bakalım!” (A, s.68)

“Önlerinde yeni dolmuş olan dubleleri yine birer yudumda ve susuz musuz

diktiler.” (A, s.69)

“O sanki masadaki dubleler, karafakiler yetişmiyormuş, yahut onları birisi

önünden kapıyormuş gibi…” (A, s.246)

kadeh

“Elini nevale sepetine sokup koca bir şişe rakı ile bir kadeh çıkararak...”

(AF, s. 100)

“Ali Beybaba Mediha’nın amcasına dördüncü kadehi uzatarak: (AF, s.126)

“…beni kandırdı, biranın içine bir iki kadeh konyak karıştırttı.” (Ç, s.136)

karafa/karafaki

“…sigara masasının üzerinde küçük bir rakı karafası ile bir kadeh ve biraz

şamfıstığı, badem, fındık duruyordu.” (A, s.17)

“Tepsinin içinde boş ve şık bir rakı karafakisiyle yine boş ve şık kadehler vardı.”

(A, s.80)

“…asma çardağının altına çöktükten biraz sonra, önlerine üç karafaki rakı geldi.”

(BM, s.8)

Page 280: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

265

koltuk meyhanesi

“…beriki dört kafadar da Yemiş iskelesindeki başka bir koltuk meyhanesinin

yolunu…” (A, s.210)

“İşte Turhan kırkını atlattıktan sonra Nidai ile Hacı Rüştü’nün koltuk

meyhanesinde bir gece çok uzun…” (A, s.271)

konyak

“Şundan bundan işitmişlerdi ki bira, rakı, konyak, şarap gibi şeyler insan her şeyi

olduğundan iki üç kat daha güzel ve pembe gösterirmiş.” (A, s.31)

“...sonra da rakı, konyak, şarap ve daha bilmem nelerle ciğerlerini çürütüp bu

hale getirdi.” (AF, s.170)

“…beni kandırdı, biranın içine bir iki kadeh konyak karıştırttı.” (Ç, s.136)

mastika

“…böyle vakitsiz düşen bu müşterilere garson iki şişe mastika ile bir limon

getirdi.” (A, s. 185)

“…eskiden Akdeniz ve Marmara adalarından buraya kayıkla düz rakı ve mastika

gibi şeyler getiren adalı Rum kayıkçılar…” (BM, s.189)

“...Firini de dayıyor avalin gözüne, şarapların, mastikaların en daniskasını…”

(KPE, s.25)

meze

“Turhan’ın arkadaşının teşvikiyle tezgahı mezeleri bırakıp elinde hususi yapılmış

bir tabak taratorlu patlıcan salatasıyla…” (A, s. 119)

“Sofra; içkinin, mezenin bin bir türlüsü ile dolu idi.” (Ç, s.149)

“…elaleme boyuna çeşit çeşit mezeler, bize ise hiç aldırış eden yok!” (A, s.274)

meyhane miçosu

“Yamuk Osman, meyhane miçolarının birine duvarda asılı olan bağlamayı

getirtti…” (BM, s. 9)

“Hangi akşam, meyhane miçosu herif, hangi dün akşam?” (A, s. 60)

Page 281: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

266

rakı

“Şundan bundan işitmişlerdi ki bira, rakı, konyak, şarap gibi şeyler insan her şeyi

olduğundan iki üç kat daha güzel ve pembe gösterirmiş.” (A, s.31)

“...sonra da rakı, konyak, şarap ve daha bilmem nelerle ciğerlerini çürütüp bu

hale getirdi.” (AF, s.170)

“…eskiden Akdeniz ve Marmara adalarından buraya kayıkla düz rakı ve mastika

gibi şeyler getiren adalı Rum kayıkçılar…” (BM, s.189)

“Hepimizin önlerinde ayrı ayrı ve renk renk içkiler: Viski, vermut, kokteyl, bira,

şarap, rakı, votka…” (KPE, s.54)

rom

“Beyoğlu’nun büyük bir birahanesinde bira, konyak, rom, vermut, apsent gibi

rakıdan başka bir sürü içki ile…” (A, s. 75)

saki

“Denilen alevi ezel sofrasında bu tip bir sakinin elinden mi içmişti? (AF, s.34)

selâtin meyhaneler

“Karabıçak Kumkapıdaki selâtin meyhanelerden birinin adı idi.” (BM, s.8)

“…en gözde klârnetçisi İnce Mehmetle, onun çifte nâracısı kahramanı alıp

Balattaki selâtin meyhanelerden birine gittik.” (Ç, s.139)

“…küçük hasırlar dizilmiş tezgahı geniş ve süslü, eski tertip bir selatin meyhane

idi.” (KPE, s.61)

şarap

“Şundan bundan işitmişlerdi ki bira, rakı, konyak, şarap gibi şeyler insan her şeyi

olduğundan iki üç kat daha güzel ve pembe gösterirmiş.” (A, s.31)

“Bira var, rakı var, şarap var, vermut var, apsent var!” (AF, s.164)

“...Firini de dayıyor avalin gözüne, şarapların, mastikaların en daniskasını…”

(KPE, s.25)

tarator

“Peki, şu garsonun tarator dövmesi de ilahi mi? (A, s. 47)

Page 282: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

267

“Turhan’ın arkadaşının teşvikiyle tezgahı mezeleri bırakıp elinde hususi yapılmış

bir tabak taratorlu patlıcan salatasıyla…” (A, s. 119)

“...kızı ev altınta tarator dövüyordu.” (AF, s. 116)

tek

“..bazen Aın kendisine ikram ettikleri teki:” (AF, s. 116)

topik

“Topik iyi yapılır ve üzerine halis zeytinyağı ile bol limon sıkılır ve biraz da

tarçın ekilirse…” (A, s.94)

“…ablak çehreli, beli kuşaklı, genç irisi bir topikçi geldi.” (A, s.94)

usturpa

“Yamuk Osman usturpasını çekmiş, kendini müdafaaya...” (BM, s.15)

viski

“Bir yanda sodalı viskisini çekiştiriyor; bir yandan da ağzı ve ..” (A, s.51)

“Hepimizin önlerinde ayrı ayrı ve renk renk içkiler: Viski, vermut, kokteyl, bira,

şarap, rakı, votka…” (KPE, s.54)

vermut

“Bira var, rakı var, şarap var, vermut var, apsent var!” (AF, s.164)

“Beyoğlu’nun büyük bir birahanesinde bira, konyak, rom, vermut, apsent gibi

rakıdan başka bir sürü içki ile…” (A, s. 75)

“Hepimizin önlerinde ayrı ayrı ve renk renk içkiler: Viski, vermut, kokteyl, bira,

şarap, rakı, votka…” (KPE, s.54)

votka

“Hepimizin önlerinde ayrı ayrı ve renk renk içkiler: Viski, vermut, kokteyl, bira,

şarap, rakı, votka…” (KPE, s.54)

Page 283: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

268

2. 1. 5. 7. Felsefi Terimler

Andistenis (Antisthenes)

“Bizim üstad günün birinde, Atina’daki hocası Andistenis’in genç hizmetçisine

abayı yakar, yakar amma…” (KPE, s.21)

Aristo

“…dünkü, bugünkü ve yarınki alimlerinden bir çoklarının hocası olan meşhur

Aristo, Diyojen’in kulağına eğiliyor…” (KPE, s.23)

Kriton

“Sokratların, Platonların, Ksenefonların, Kritonların, Meneposların, bütün Atina

sokaklarını…” (KPE, s.23)

Ksenefon

“Sokratların, Platonların, Ksenefonların, Kritonların, Meneposların, bütün Atina

sokaklarını…” (KPE, s.23)

“Soldakine Ksenefon derler, onun altındaki Perikles’in meşhur eli bayraklı

mantenitası Aspasya…” (KPE, s.62)

Menepos

“Sokratların, Platonların, Ksenefonların, Kritonların, Meneposların, bütün Atina

sokaklarını…” (KPE, s.23)

Perikles

“Soldakine Ksenefon derler, onun altındaki Perikles’in meşhur eli bayraklı

mantenitası Aspasya…” (KPE, s.62)

Platon

“Zır delinin sağındaki onun en istidatlı çömezlerinden Platon’dur.” (KPE, s.62)

“Mesela şu Platon ruh der, ezeli ve ebedidir.” (KPE, s.64)

Page 284: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

269

Sinizm

“Fransızcası da Sinizm’dir.” (KPE, s.12)

“…bütün dünyadaki sinizm, yani kelbiyyun felsefesinin ustası meşhur

Kalpazanoğlu Sinoplu Diyojen’in hikayelerinden başlayayım.” (KPE, s.21)

Sokrat

“Sokratların, Platonların, Ksenefonların, Kritonların, Meneposların, bütün Atina

sokaklarını…” (KPE, s.23)

“Tanıyamadın mı yahu, meşhur Sokrat!” (KPE, s.63)

“Bunu Sokrat baba gönderdi, cevabını istiyor!” (KPE, s.65)

2. 1. 6. Doldurma Sözler

Bir şeyi anımsamak için zaman kazanma, söyleneni pekiştirme gibi amaçlarla

genellikle konuşulan dilde kullanılan sözcüklere ya da anlatım kalıplarına

doldurma sözler denir. Bu sözler özellikle kültür seviyesi sınırlı kimseler

tarafından kullanılır (Aksan 1996: 199). Konuşana hatırlamada zaman kazandıran

bu ögelerin bazılarına, dili yeni öğrenen kişilerin de başvurduğu görülür.

Konuşma sırasında sık başvurulan bu ögelerden biri Arapça ‘şey’dir. Konuşurken

hatırlanmak istenen sözcük bulunamadığında kullanılan ‘şey’, bir ismin yerine

geçebileceği gibi anımsanmayan bir fiil için de kullanılır (Aksan 1996: 199):

“…şey getirdim….mandalina” ve “…şey ettim….gördüm” örneklerinde olduğu

gibi.

Herhangi bir olayın aktarılması esnasında, konuşana hatırlaması için zaman

kazandıran ‘efendime söyleyeyim, efendim’, ‘sonra, sonracığıma’ gibi ifadeler;

konuşanın karşı taraftan onay beklediği ve yerli yersiz söylenen ‘tamam mı?,

anladın mı?’ soruları bu ögelerdendir (1996: 199). ‘tamam mı?’, son dönemde

gençlerin ilgi çekici kullanımlarıyla da karşımıza çıkmaktadır: “Okuldan çıkmış,

geliyordum, tamam mı? Bir de baktım ki…”, “Dinle, ikimiz de aynı

arabadaymışız tamam mı?” gibi.

Page 285: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

270

Konuşanın herhangi bir şeyi anımsatmak için kullandığı ‘…var ya!’ ve ‘yok

mu?’ kalıpları da kurtarıcı niteliğindedir (1996: 199). Bunlardan ‘var ya!’ kalıbını

gençler, söyleneni pekiştirme işleviyle karşımıza çıkarırlar: “Ben var ya, bunu

hemen yaparım.”, “Ben var ya o filme gitmem.”. “İlkokul arkadaşım Ali yok mu,

o gelecek işte!” cümlesinde ‘yok mu?’ doğrudan hatırlatmaya yönelikken “O

Caner yok mu…” cümlesinde bir suçlama öncesinde kullanılır.

Konuşma dilinin sözvarlığında karşımıza çıkan bu ögeler yazı dilinde daha çok

‘konuşturma tekniği’nin kullanıldığı edebî eserlerde görülür. Osman Cemal de

eserlerindeki kahramanları ‘konuşturma tekniği’yle ortaya koyan bir yazardır.

“Osman Cemal’in anlatım kısımlarında tutuk görünen dili, diyaloglarda birdenbire

canlanır; konuşma dilinin bütün renkliliğini taşır.” (Apaydın 2006: 356)

Diyalogları kahramanların tipik özelliklerine göre düzenleyen Kaygılı, konuşma

dili sözvarlığında yer alan doldurma sözleri de kullanmıştır: Ayol, canım, demek,

ee, efendicağzıma, efendim, efendime söyleyeyim, falan, falan filân, filân, hani ya,

lâfı uzatmıyalım, Ne yalan söyliyeyim, ondan sonracığıma efendim, sormak ayıp

olmasın, şey, yok mu vb. kalıplar konuşma sırasında konuşana anımsamak için

zaman kazandıran sözlerdir. Doldurma sözlerin Osman Cemal’in sözvarlığında

yer alması kaçınılmazdır. Çünkü onun kahramanları kenar mahallelerde yaşayan

sosyoekonomik ve sosyokültürel seviyeleri düşük kişilerdir. Eğitim ve kültür

seviyesi sınırlı olan kişiler diyaloglarında sözvarlığının bu ‘can simitleri’ne

başvururlar.

Aşağıda Osman Cemal’in kahramanları tarafından tercih edilen bazı doldurma

sözler bağlamlarıyla yer almaktadır:

Aaa.. Şey..

“Aaa...Şey...Çocukların darbukacı abla dedikleri büyük bir kızla, bir de zilli maşa

çalan bir oğlan vardı.” (AF, s.89)

“Aaaa...Siz şimdi o vakit arabada zil çalan çocukla mı evlisiniz?” (AF, s. 91)

“Aaa…Deme üyle, anlaşılır.” (Ç, s.124)

Page 286: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

271

ayol

“Ayol, dedi, bu ne tuhaf çocuk, seni gördüğü halde bize hiç aldırmadı bile...”

(AF, s.65)

“Ayol, dedi, ben bu piyesteki eşhasın hepsini gayet iyi tanıyorum...” (AF, s. 209)

“Ayol, ben ne bileyim, evvel zaman içinde gelip geçmiş adamların babalarını…”

(Ç, s.190)

“Ayol, sen sus ta ben birer birer, tane tane anlatayım!” (Ü, s.11)

canım

“Canım, dedim ya, bu iş öyle anlatmakla kolay kolay bitmez.” (AF, s. 166)

“Hem şimdi bırak canım bunları, benim dertlerimi tazeleme Allah aşkına!”

(AF, s.166)

demek

“Demek bizim Mediha bunu tâ çocukken tanımış! (AF, s. 125)

derken

Derken efendim, bizim kaçığın gönlü kayıverdi bir gün ona…” (Ç, s.112)

ee

“Ee söylemiyor mu?” (AF, s.64)

“Ee, ne var, ne yok bakalım, biz görmeyeli küçük bey? (AF, s.146)

“Ee, sen de benim gibi bunca yıl ipsiz sapsız takımile düşüp kalkmış olsa idin...”

(AF, s.213)

efendicağzıma

“…sonra efendicağzıma çeldin onların zihinciklerini istediğin yola…” (Ç, s.154)

efendim

“Uzatmıyalım efendim, tam o sıralarda kucağımda çocuğum, kolumda bohçam,

bir kapı ararken…” (BM, s. 104)

“Derken efendim, bizim kaçığın gönlü kayıverdi bir gün ona…” (Ç, s.112)

“Sonra efendim, uzatmayalım, ben dedim, ehl-i hiffetim, öyle şeyden anlamam.”

(BSSDD, s. 354)

Page 287: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

272

efendime söyleyeyim

“Sonra gene efendime süyleyeyim, kocasının ölümünden birazacık sonra

yakmıştı abayı bir gazeteciye…” (Ç, s.112)

“…efendime süyliyeyim vardır koynunda bir iki mangırcığı..” (Ç, s.114)

falan

“…her şey doğru amma Abdi Bey, oradan ötesi, deniz kızı falan martaval!”

(A, s. 187)

“Falan derken bana bir takım acayip şeyler söylüyor…” (Ç, s.16)

“Öyle değnek falan sırası değil!” (Ü, s.11)

falan filân

“Çalar mı beyaga da sizin gibi kemançe falan filân?” (Ç, s.19)

“Gene mahalle aralarında fal bakmıya falan filân derken bir iki ay geçer

büylece..” (Ç, s.114)

“Mesele bir aşk meşk safahat filan falan gibi dalgaların neticesi imiş…”

(KPE, s.111)

filân

“Yine bir müddet, acaba yanlış mı geldim? filan diye düşünürken zihnim

büsbütün karıştı.” (A, s.57)

“Ben kendisini bundan altı ay önce birkaç defalar Giresun’da, Trabzon’da,

Samsun’da filân seyretmiş pek beğenmiştim...” (AF, s. 201)

“Ben yarın sabah biraz kolonya, şeker filân alıp kendisine geçmiş olsuna hatır

sormıya gideceğim…” (Ç, s.37)

gelgelelim

“Gelgelelim, arkadaşlarından ayrı kaldığı zamanlarda o büsbütün başka bir Hasan

oluyor.” (AF, s.31)

“Gel gelelim son tren geldiği halde yine gitmek istemiyen ve bizi istasyonda…”

(Ç, s.119)

“Gel gelelim, benim adı güzel, kendi güzel Rabiye hanımcığım!...” (Ç, s.127)

Page 288: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

273

ha

“Ha.. ne diyordum.” (Ç, s.102)

“Ha kemaneli bey, gel bakalım, avşamlayın şuracıkta senin bir kokorozlu

falına!..” (Ç, s.102)

haaah

“Haaah...Tamam, hatırımda kaldı mı benim?” (AF, s. 90)

hani ya

“Sen bilir misin haniya eskiden var imiş İğrikapı dışarısında çok menşur bir falcı

karısı, Madam Katinka? (Ç, s.63)

“Sonra bulaşırsın onu çamlıya, hani yok mu ya, o çalınırken…” (Ç, s.145)

“Hazreti İbrahim Etem peygamberimiz! yok mu hani?” (Ç, s.190)

işin garibi

“İşin garibi, bu sapanorya herifin gece yolda gelirken ikide bir benim

zihnimden…” (Ç, s.67)

“İşin garibi, bu biricik melek sevgiliyi o iki saf ve toy aşık birbirlerinden

kıskanmıyorlar.” (A, s.31)

“İşin garibi bunları ayırmak için kimse de araya girmiyordu.”

(KPE, s.69)

lâfı uzatmıyalım

“Uzatmıyalım efendim, tam o sıralarda kucağımda çocuğum, kolumda bohçam,

bir kapı ararken…” (BM, s. 104)

“Derken uzatmıyalım lâfı efendim, sen misin bunu söyleyen?” (Ç, s.251)

“Uzatmıyayım, yağmurlu, çamurlu bir kış akşamı moruk fıçısının içinde pis pis

burnunu çekip dururken…” (KPE, s.24)

malûm

“Malum ya, buraya en uzak olan ev bizim ev olduğu için ben artık kimbilir ne

kadar sonra…” (A, s.57)

Page 289: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

274

“…aldırma sen de keyfine bak, hem malum a, öküz öldü ortaklık ayrıldı.”

(BM, s.83)

“Buyurun da içeri, malûm a, dışarısı çamur, buyurun içeri!..” (Ç, s. 50)

ne ise

“Ne ise, iyi kötü, şimdilik Hasan kendisine bir iş bulmuştu.” (AF, s.189)

ne yalan söyliyeyim

“Ne yalan söyliyeyim, ben gözlerimle etrafta, Topçulardan kaçan o çocuklu, içli

dul kadını arıyordum.” (Ç, s.80)

“Ne yalan söyleyeyim, annem Nazlıdan daha çok Çakır Emineden hoşlandı.”

(Ç, s.229)

“Fakat ne yalan söyleyeyim, işte yüzüne karşı, o gerçekten pek iyi kalpli, pek

temiz vicdanlı, pek hakikatli bir hatuncağızdır.” (KPE, s.166)

ondan sonracığıma efendim

“…zurnacı Vidoslu Yakomi, zurnacı Üsküdarlı Arap Mehmet, ondan

sonracığıma efendim, klârnetçi Camba Mestan var.” (Ç, s.19)

“…hem de sonracığıma efendim, bizim sofralarımızı kaldırır, bulaşıklarımızı

yıkar…” (Ç, s.164)

peki

“Peki, şimdi yollarda ben Netameli Bahri’ye rastgelirsem ne yapayım?”

(AF, s. 71)

sormak ayıp olmasın

“Sormak ayıp olmasın amma bu yece buraya kim yonderdi?” (BM, s. 118)

“Sormak ayıp olmasın amma, burası neresi, sizler kimlersiniz?” (BM, s.153)

şey

“Hani şey, hani şu Konya’dan gelecek gaco artist...” (AF, s. 208)

Page 290: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

275

yahu

“Nasıl olur yahu, bizim kız yirmi sekiz yaşında, bunlar daha dünkü çocuk?”

(AF, s. 93)

yok mu

“Aman rica ederim, Hasancığım, hani öyle bir döşenmelisin ki yok mu, seyirciler

meraktan, heyecandan çatlamalı!” (AF, s. 203)

“…Rabbenâ hakkı için, hani yok mu, herif bir daha senin ismini ağzına almamak

için yedi ceddine tövbe eder.” (Ç, s.160)

“Hazreti İbrahim Etem peygamberimiz! yok mu hani?” (Ç, s.190)

2. 1. 7. Lâkaplar

‘İnsanın toplumsal ve bireysel kişiliğinin yanı sıra büyüsel ve gizemsel gücünü de

belirten simge’ (Örnek 1973: 11) olarak tanımlanan adla kimlik ve kişilik arasında

bağ olduğunu savunanlar vardır. Bazı toplumlarda bu bağın çok sıkı olduğu

düşüncesinden hareketle, insanlar yabancılara adlarını söylemeye çekinirler

(Örnek 2000: 148). Adın yabancılarca bilinmesinin istenmediği ve yüksek sesle

söylenmesinin hakaret sayıldığı toplumlarda lâkaplar yaygındır (Emiroğlu, Aydın

2003: 10).

Türkçe Sözlükte (www.tdk.gov), ‘bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı

olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan

ad’ olarak tanımlanan lâkap, S. V. Örnek (1973: 60) tarafından ‘takmaad’ madde

başıyla ‘kimi insanlara gövdesel ya da tinsel bir özürlerinden, belirgin bir

özelliklerinden, uğraştıkları işlerden dolayı takılan, günlük konuşmalarda ve

işlerde kullanılan, çoğunca komik, küçültücü ya da yüceltici ad’ şeklinde tarif

edilmiştir. Lâkap da bir tür ad olduğuna göre onun da insanın kimliği ve

kişiliğiyle ilişkisi olduğu söylenebilir (Aydın 2004: 1). Kişilerin öz adları dinin,

kanunların ve törelerin yetkili kıldığı kişiler tarafından ve üzerinde uzun uzun

düşünülerek verilirler. Lâkaplar ise çoğunlukla kişiden kaynaklanan nedenlerle

verilir. Bu durumda lâkabın veriliş sebebi adlandırma biçimini belirlerken, lâkabın

kendisi de dil-düşünce ilişkisini ortaya koyar (Coşar 2003: 27).

Page 291: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

276

Lâkaplara daha çok geleneksel kesimde, özellikle köylerde rastlanır. Buralarda

hemen hemen herkesin ardından ya da rahatlıkla yüzüne karşı söylenen takma

adları vardır (Örnek 2000: 159). Soyadı yasasının 1934 yılında kabul

edilmesinden önce soyadı yerine lâkaplar ve unvanlar kullanılmaktaydı.

Lâkapların günümüzde de kullanılıyor olmasını bu uygulamayla ve kırsal

yörelerde soyadı yerine lâkabın tercih edilmesiyle ilişkilendirmek mümkündür

(Aydın 2004: 2).

Lâkaplar, dilin sözvarlığında bir yer tutan ve kendine inceleme alanı bulan kişi

adlarının bir türü olarak yakından değerlendirilmesi gereken yapılardır. Standart

dilde çok sık rastlanmayan lâkaplar, Osman Cemal Kaygılı’nın sözvarlığında

dikkati çekecek kadar fazladır. Hemen hemen bütün metinlerde birçok

kahramanın herhangi bir sebeple bir takma adı/lâkabı vardır.

Kahramanların fizikî yapıları, davranışları, meslekleri, etnik kökenleri,

alışkanlıkları hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayan Osman Cemal’in

sözvarlığındaki lâkaplar, şu şekilde sınıflandırılabilir:

1. Köken Adlarından Kurulmuş Lâkaplar: Acem, Arap, Çemişgezekli,

Dramalı, Erzincanlı, Tatavlalı, Yenikapılı vb.

2. Alışkanlıkları Bildiren Lâkaplar: Akşamcı, Bekri, Sarhoş vb.

3. Uğraşı ve Meslek Adlarından Kurulmuş Lâkaplar: Avcı, Çuvalcı, Hafız,

kayıkçı, Mezeci, Şeyh, Yorgancı vb.

4. Fiziksel Özelliği Bildiren Lâkaplar: Altıparmak, Benli, Bıdık, Çakır,

Çitlenbik, İnce, Karakaş, Kuşkonmaz vb.

5. Davranış Bildiren Lâkaplar: Alık, Bağrıyanık, Barut, Cimdallı, Delibaş,

Gâvur, Kılkuyruk, Netameli, Sürpik vb.

Osman Cemal’in sözvarlığındaki lâkapların öne çıkan özelliklerinden biri de

‘argo’yla olan ilgileridir. Kahramanlara verilen birçok lâkap –özellikle fiziksel

özellik ve davranış bildirenler- argo sözler arasındadır. Aynalı küp, Cimdallı,

Page 292: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

277

Çapraz, Dönme, Kılkuyruk, Koltukçu, Şalgam, Yamuk vb. lâkaplar argo

sözlerdendir. Bu lâkapların tercih edilmesini, Osman Cemal’in kendine malzeme

olarak seçtiği semtler ve kişilerle ilişkilendirmek gerekir. Osman Cemal,

İstanbul’un merkezi semtlerinden çok, kıyıda kalmış Haliç, Aksaray, Kumkapı,

Kasımpaşa, Balat, Eyüp, Galata, Samatya, Hasköy gibi semtleri, bu semtlerdeki

sosyal hayatı, çingeneler, tulumbacılar, hovardalar, akşamcılar, külhanbeyleri gibi

tipleri, meyhaneler, kahvehaneler, gazinolar gibi eğlence yerlerini, eserlerine

malzeme olarak seçmiştir. Bu mekânlarda yaşayan insanlar standart dil yanında

argoyu gizli bir anlaşma dili olarak tercih ederler. Osman Cemal, kahramanlarını

oluştururken onların fiziksel görünüş, sosyal yaşayış ve davranışlarını gerçeğe

uygun şekilde resmetmiş, konuştukları dili incelikleriyle aktarmıştır.

Dikkati çeken bir başka nokta da metinlerde tespit edilen lâkaplar içinde fiziksel

özellik yansıtanların çokluğudur. Yazar bu lâkapları kullanarak okurun zihninde

kahramanları görünüşleriyle canlandırmayı başarmıştır. Aygır, Büyük, Çakır,

Çopur, Çulsuz, İnce, Kel, Koca, Kör, Küçük, Minyon, Pasaklı, Şişman, şişko,

Topal, Topuz vb.lâkaplar kahramanların görünüşleri hakkında fikir sahibi

olmamızı sağlar.

Kaygılı’nın sözvarlığındaki lâkapların bazıları da doğadan insana aktarma

yöntemiyle oluşturulmuştur. Doğadaki varlıklara herhangi bir yönleriyle

benzetilen kahramanlar bu takma adlarla anılır olmuşlardır. Ayrıca bitki ve

hayvan adlarından aktarmalarla oluşturulan lâkapların bazıları da argo niteliği

taşımaktadır (Ersoylu 2004: 21-78). Altıparmak, Aygır, Balyoz, Karakuş, Topuz,

Zil, Barut, Şalgam, Tornavida adları aktarmalarla oluşturulmuş lâkaplardandır. Bu

lâkaplardan bazıları özellikle seslenme esnasında gülmece unsuru olarak da

karşımıza çıkarlar: “...bu sopa ile şuracığa leşinizi sermezsem bana da Aygır

Fatma demesinler!” (A F, s.86), “…sana Bekri Mustafa derlerse bana da adla

sanla Balyoz Muharrem derler.”(BM, s.41), “Bir külhanbeyi, adı da Balyemez

Kenanmış!” (BM, s.139), “Barut Zeynel diyorlar, yaman bir Arnavut!” (BM, s.

99), “Ulan Cimdallı Saim, haydi bakalım, burnunla bir zurna çal da Topuz Ömer

bir çiftetelli oynasın.” (AF, s.40), “Ona, eskiden Tatavlalı Domuz çatlatan Miço

Page 293: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

278

derlerdi.” (BM, s.17), “Vay kılkuyruk Burhan, sen misin? Gel öyle ise…” (A, s.

110), “Lâkaplar kişisel ilişkilerin yakınlık ve eşitliğini tanımlayıcı özellik

taşıdıklarından şaka ilişkileri bağlamında da anlamlıdırlar.” (Emiroğlu, Aydın

2003: 11)

Mehmet Aydın, Ordu ve Samsun yöresinde lâkaplarla ilgili yaptığı çalışmada

(2004) lâkapları kişinin yüzüne söylenenler ve ancak ardından söylenebilenler

diye ikiye ayırmıştır. Osman Cemal’in sözvarlığındaki lâkaplara bu açıdan

bakıldığında hemen hemen hepsinin kişinin yüzüne söylenebildiği ve kişilerce bu

lâkapların bilindiği tespit edilmiştir: “...bu sopa ile şuracığa leşinizi sermezsem

bana da Aygır Fatma demesinler!” (A F, s.86), “…sana Bekri Mustafa derlerse

bana da adla sanla Balyoz Muharrem derler.” (BM, s.41), “Ulan Cimdallı Saim,

haydi bakalım, burnunla bir zurna çal da Topuz Ömer bir çiftetelli oynasın.” (AF,

s.40), “Vay kılkuyruk Burhan, sen misin? Gel öyle ise…” (A, s. 110)

Osman Cemal Kaygılı’nın sözvarlığında öne çıkan unsurlardan biri de lâkaplardır.

Lâkaplar aynı adlı kişileri birbirinden ayırt etme işlevinin yanı sıra Osman

Cemal’in eserlerinde seçilen kişi ve mekânların yansıması olarak da

değerlendirilmelidir. Ayrıca argo ve mizahla ilişkilendirebileceğimiz lâkapların

incelenmesi dil biliminin bir alanı olan adbilim açısından olduğu kadar kültür

tarihi ve halkbilimi açısından da büyük önem taşımaktadır.

Osman Cemal’in sözvarlığındaki lâkaplar aşağıda tasnif edilmiştir. Bazı

lâkapların anlamları üzerinde de durulmuştur:

2. 1. 7. 1. Köken Adlarından Kurulmuş Lâkaplar

Acem

“…mevlam irahmet eylesin, Acem İsmail de orada idi…” (A, s. 100)

Adalı

“Bizim içki kurbanlarımızdan merhum ve mağfur Adalı Celâl’i anlatırken

garsonlar, lambayı kısmaya:” (A, s.36)

Page 294: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

279

Aksaraylı

“…tecrübe, cesaret işlerinde bizden çok fazla bulunan Aksaraylı Nazım’a

koştum.” (Ç, s.106)

“Aksaraylı Nazımı arasıra eğlenti yerlerinde görüyorsam da henüzo da bana

dargın olduğu için kendisi ile görüşemiyorum.” (Ç, s.225)

“Anlaşılan moruk, yani Aksaraylı Derviş Hacı Balaban ve namı diğer Aşık

Diyojen bu akşam boyalı ispirtosuna meze yapmak için.....” (KPE, s.16)

Arap

“Arada on beş, yirmi adım mesafe kalınca Arap Zeynel ilk lâfı attı:” (AF, s. 83)

“Kızlar hayretle geriye dönerken Arap Zeynel, Mediha’ya; Topuz Süleyman

Râna’ya birer omuz çarparak öne geçtiler.” (AF, s. 84)

“Bizde bir Yakomi, bir Arap Mehmet, bir Camba Mestan çıkmış…” (Ç, s.19)

“Bunun üzerine Arap Hüseyin reise ben sordum:” (Ç, s.188)

Arapkirli54

“Daha sonra bizim kalemdeki Arapkirli odacı Süleyman ağa çıkarmış…”

(A, s. 187)

Arnavut

“Bunlardan biri Nazlıyı batakhanede kapatmakta olan Arnavut Zeyneldi.”

(BM, s.111)

Ayvansaraylı

“Evelisi gün, Ayvansaraylı Küheylân ablaya yolda rastlamıştım..” (Ç, s.245)

Azapkapılı

“Ben, Azapkapılı kulaksız Muslunun avanelerindenim!” (BM, s.16)

Beşiktaşlı

“…asıl adıyla Mevlanakapılı Çitlenbik Nigar, öteki namıyla da Beşiktaşlı

Karanfil Perihan’ı arıyorlarmış.” (KPE, s.31)

54 Arapgir: Malatya iline bağlı ilçelerden biri.

Page 295: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

280

Büyükdereli

“Diyesin Büyükdereli Çopur Alinin karısı ile baldızından!..” (Ç, s.106)

Debreli55

“Sakın olmayasın sen Debreli Hasan!” (AF, s.140)

Dramalı56

“Bunu demin, karşı sokağın içinde Kafkas’ta içerken bizim Serficeli Hakkı ile

Dramalı Şevki’ye de okudum…” (A,s. 146)

Elbasanlı

“Bu aralık Zenob’un ortağı Elbasanlı Bay Halit tarihi roman muharririne sordu:”

(KPE, s.105)

Erzincanlı

“…Erzincanlı kayıkçı Ali Turhan’a kendi elinin (memleketinin) lirik

türkülerinden şunu okumuştu.” (A, s.220)

Feridiyeli

“Yanındakiler de hocanın oğlu Cemal’le Feridiye’li Nigar…” (A, s.192)

Fındık Bahçeli

“...mükemmel bir dayak da Fındık Bahçeli Turhan’dan yedi!” (AF, s.167)

Halepli

“…en kurnaz, en fettan ve en netameli sermayelerinden Halepli Ziba tarafından

düşürülmüştü.” (BM, s.142)

İmrozlu

“…soğuk İstanbul’u tam anlamı ile haraca keserken Mazlum, Refet Baba, Turhan

Balıkpazarında İmrozlu Papa Eftimin meyhanesine düşmüşlerdi.” (A, s.249)

55 Debre: Makedonya’da bir kasaba. 56 Drama: Doğu Makedonya bölgesinin en büyük şehri.

Page 296: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

281

İstanbullu

“Ne münasebet?...Ben İstanbullu Hasan!” (AF, s.140)

Kasımpaşalı

“ benim bileğimi tutan da, ahbapların içindeki kabadayılardan Kasımpaşalı

Hüsamettin kaptanmış…” (Ç, s.253)

“Ama bu vuslat bizim Kasımpaşalı sandalyeci Cemilin kaynanası Vuslat değil

ha!” (Ç, s.269)

“İlk önce Kasımpaşalı Esma Mollaya gitmiştik.” (Ü, s.11)

Kayserili

“Ben Beyazıd’da…sarraf Kayserili Mihal’dan parayı aldıktan sonra…”

(A, s. 109)

Kumkapılı

“Sonra efendim, Kumkapılı Ebe Maryama gittik!” (Ü, s. 21)

Maltızlı57

“Balyoz Muharrem tam koltuğunun altındaki saldırmasına asılırken meyhaneci

Maltızlı Rum araya girdi:” (BM, s.42)

Mevlanakapılı

“Ne ise, siz şimdi gidin de bir daha gelişinizde sizi benim Firini, namı diğer

Mevlanakapılı Çitlenbik Nigar’la da tanıştırırım.” (KPE, s.27)

Niğdeli

“…hırkasını alıp arka kapıdan gizlice mahalle bakkalı Niğdeli Simon Ustaya

götürür…” (ÇK, s. 76)

57 Maltız: Malta adasına mensup.

Page 297: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

282

Sinoplu

“…pirimiz üstadımız Sinoplu Diyojen efendimiz hazretlerinin mübarek

kaşaneleri olan köhne turşu fıçısından daha fakirhane…” (KPE, s. 7)

Sultanhamamlı

“…içimizde Sultanhamamlı meşhur köçek Şevki ile ağabeysi Paskal Muharrem

de vardı.” (Ç, s.172)

“Sultanhamamlı köçek Bodur Şevki ile Sulukuleli çengi Rânâ karşılıklı göbek

atmıya başlıyorlardı.” (Ç, s.172)

Sulukuleli

“…yeni tanıştığım Sulukuleli Çakır Emine adlı genç, sarışın bir kız var ki…”

(Ç, s.171)

“Sultanhamamlı köçek Bodur Şevki ile Sulukuleli çengi Rânâ karşılıklı göbek

atmıya başlıyorlardı.” (Ç, s.172)

Tatavlalı58

“Ona, eskiden Tatavlalı Domuz çatlatan Miço derlerdi.” (BM, s.17)

Tekirdağlı

“…birer ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra Balat dışındaki Tekirdağlı Kel Rafaelin

meyhanesine düşmüşlerdi.” (BM, s.115)

Teselyalı59

“Hicviye ikinci defa okunup bittikten ve alkışlandıktan sonra Teselyalı Şevki

adama takıldı:” (A, s.199)

“Onlar gittikten sonra Teselyalı Şevki:” (A, s.205)

58 Tatavla: Şişli’de Kurtuluş semtinin eski adı. Bu semtte tavlalar (at ahırları) bulunduğundan Rumların vermiş olduğu bir isim. 59 Teselya: Yunanistan’da bir bölge.

Page 298: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

283

Tırnovalı60

“Merhum Osman paşazade Veli Bey, Tırnovalı mutaf Ömer, makinist Hafız

Basri…” (A, s.228)

Uzunçarşılı

“...İstanbul’un eski kabadayılarından Uzunçarşılı Ali Beybaba ile evli olduğunu

söyledi.” (AF, s.102)

“Uzunçarşılı Ali Beybaba’nın damadıyım, dedim.” (AF, s.127)

“…yanlarına yine yorgancı kalfalarından Yamuk Osmanla Uzunçarşılı Bıdık

Hasan takıldı.” (BM, s.7)

“Yanında yorgancı Yamuk Osman, Uzunçarşılı Bıdık Hasan, İnce Arap da

vardı.” (BM, s.71)

Üsküdarlı

“Söz misali bizde de menşur zurnacı Vidoslu Yakomi, zurnacı Üsküdarlı Arap

Mehmet, ondan sonracığıma efendim......” (Ç, s.29)

Vidoslu

“Söz misali bizde de menşur zurnacı Vidoslu Yakomi, zurnacı Üsküdarlı Arap

Mehmet, ondan sonracığıma efendim......” (Ç, s.19)

“İstanbulun en namlı zurnacısı Vidoslu Yakomi ile gene İstanbulun en gözde…”

(Ç, s.78)

Yenikapılı

“Yenikapılı Reha Beyi belki tanırsınız?” (Ç, s.196)

“Hani menşur Yenikapılı sakallı Reha Bey…” (Ç, s.257)

Zeyrekli61

“Demin burada kendi kendinize dertleşirken Zeyrekli Aziz Bey babanın halinden

de bahsetmiştiniz.” (A, s. 112)

60 Tırnava: Bursa ili, Devecikonağı bucağına bağlı bir yerleşim birimi. 61 Zeyrek: İstanbul’da Unkapanı ve Aksaray civarında tarihi bir semt.

Page 299: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

284

2. 1. 7. 2. Alışkanlıkları Bildiren Lâkaplar

Akşamcı

“Sonra bir de onun lakabı vardı: “Akşamcı” (A, s.13)

Aynalı küp62

“…eskiden kendisine Aynalı küp denilen ayyaşa yaptığımız onu limon kabuğuna,

lahana, pırasa saplarına tutar…” (A, s. 24)

“Uzatmıyalım, Aynalı küp orada bir ağacın arkasına sinmiş olan Tornavida

Hasanın koluna verince biz…” (Ç, s.219)

Bekri

“Bekri Mustafa, bekrilik merdiveninin birinci basamağına, ilk adımını ilk o

akşam, işte bu suretle atmıştı.” (BM, s.8)

“Bizim rahmetli Bekri Mustafa bunun yanında Zenbilli Ali efendi gibi kalır.”

(A, s.213)

“Bekri Mustafa evinin bahçesine bir gün bir asma çubuğu dikmiş ve diker

dikmez…” (A, s.217)

Marpuççu

“Mustafa bu meyhaneye bu akşam, o da arkadaşı Marpuççu Halidin zoriyle ilk

defa ayak basıyordu.” (BM, s.115)

Sarhoş

“Sarhoş Hüseyin namıyla anılan şaşı gözlü, pis bıyıklı, sözünü esirgemez evrak

kayıtçısı Abdi Beye çıkıştı: (A, s.177)

62 Ar. Çok içip iyice sarhoş olmuş, kendinden geçmiş kişilerin ardından ‘ala alahey’ ‘yuha’ makamında bir kelime.

Page 300: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

285

2. 1. 7. 3. Uğraşı ve Meslek Adlarından Kurulmuş Lâkaplar

Avcı

“Semtimize Avcı Todori denilen uzun boylu siyah, palabıyıklı..” (A, s.27)

Cambaz

“Belgrad ormanlarında cambaz Sülü denilen o madrabaz herif de yapmıştı bu

marifeti sizin yanınızda…” (Ç, s.228)

Çırak

“Çırak Hasan hızlı hızlı merdiven başına gelir.” (A, s.220)

Çuvalcı

“İşte Çuvalcı Şeyhi’nin mahdumu ve halefi Şeyh Cemil Efendi…” (ÇŞH, s.17)

Darbukacı

“Vakıa anamın adı AF, benim adım Darbukacı Zehra amma bizim yüreklerimiz

ne bir aygır yüreği, ne bir darbukacı kalbi...” (AF, s. 182)

Derviş Hacı

“Anlaşılan moruk, yani Aksaraylı Derviş Hacı Balaban ve namı diğer Aşık

Diyojen bu akşam boyalı ispirtosuna meze yapmak için.....” (KPE, s.16)

“…yahut Aksaraylı Hacı Derviş Balaban’dan daha düşkün bir kadın belirdi.”

(KPE, s.25)

Hacı

“Merteben nedir şimdi senin Hacı Lûtfi?” (A, s.66)

“…birkaç müşteri Hacı Lûtfi’yi kollarından yakalayınca kapı dışarı ederler.”

(A, s.53)

“Asmaaltındaki meşhur Hayriye tüccarı Hacı Akif Beyin kızı Mustafanın eski

sevgilisi idi.” (BM, s.49)

Page 301: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

286

Hafız

“…onu bilse bilse Edirnekapı meyzini Hafız Hamdi bilir.” (Ç, s.188)

Hayalî Kâtip

“Karagözde seyredip dinlediğimiz Hayalî Kâtip Salih’in meşhur todi kantolarını

hep öğrettim!” (Ç, s.21)

“Ve sıra ile Karagözlerde todi kantosu olarak söylenmek için birçoğu Kâtip Salih,

ötekileri de başka besteciler…” (Ç, s.23)

Hoca

“Demek Hoca Ali denilen evliyanın filân aslı yok!” (Ç, s.188)

kayıkçı

“…Erzincanlı kayıkçı Ali Turhan’a kendi elinin (memleketinin) lirik

türkülerinden şunu okumuştu.” (A, s.220)

Koltukçu63

“..Koltukçu Niyazi’nin kumpanyasında genç bir kadın var ki, gayet mükemmel

bir artisttir.” (AF, s. 202)

“Koltukçu Niyazi’nin Konya’da bulunan kumpanyasının en dehşetli kadın artisti

olan Bedia Nesrin hanımdan:” (AF, s. 204)

Macuncu

“Hani Macuncu Hafızı tanırsın sen; Allahın günü tablaylan bizim oraya türlü

türlü macunlar getiriyor.” (Ç, s.245)

Mezeci

“Mezeci şişko Bedros, Mustafayı tek başına bir kenara çekilmiş, şişesi önünde

melûl ağlarken görünce hayretle sordu.” (BM, s.21)

63 Ar. Gizli birleşmeye aracılık eden kimse, muhabbet tellalı.

Page 302: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

287

mutaf

“Merhum Osman paşazade Veli Bey, Tırnovalı mutaf Ömer, makinist Hafız

Basri…” (A, s.228)

Natır64

“…maskara dalkavuk arkadaş yani Natırın Zeki denilen herif de dahil olduğu

halde…” (KPE, s.158)

sandalyeci

“Ama bu vuslat bizim Kasımpaşalı sandalyeci Cemilin kaynanası Vuslat değil

ha!” (Ç, s.269)

Susamcı

“...pudrayı bizim mahalledeki Susamcı Kademhayır bacıya da sürseler o da öyle

bembeyaz olurdu. (AF, s.47)

Şeyh

“İşte Çuvalcı Şeyhi’nin mahdumu ve halefi Şeyh Cemil Efendi…” (ÇŞH, s.17)

Tapucu

“Fakat tam hizamızdan geçerken Tapucu Nazım sırf alay için…” (SGV, s.25)

Terlikçi

“Adına, sanına Terlikçi Zarif denilen bu elli beşlik, perişan ayyaşı semtte

tanımayan yoktu.” (A, s.24)

“Zarife yuna, arife yuha! Terlikçi Zarife küp!” (A, s.227)

Udî

“Udî Hüseyin lâfa karıştı:” (Ç, s.151)

64 Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın.

Page 303: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

288

“…yine böyle bir yaz gecesi o, ben, Neyzen Tevfik, Udi ama Hırant, sonra yine

bu Nigar kız ve bir kadın daha burada sabahlamıştık.” (KPE, s.212)

Yoğurtçu

“Bu bizim Yoğurtçu Sarkis değil mi?” (AF, s.50)

Yorgancı

“Bana adla sanla Yorgancı Mustafa derler…” (BM, s.33)

2. 1. 7. 4. Fiziksel Özelliği Bildiren Lâkaplar

Altıparmak65

“Altıparmak Tayyar ile Dönme Hırvat denilen iki sabıkalı!” (BM, s. 98)

“…kaplumbağalar kâhyası meşhur hacı mollanın damadı Altıparmak hamsi reis

diye bana derler!” (BM, s. 159)

Aygır

“...bu sopa ile şuracığa leşinizi sermezsem bana da Aygır Fatma demesinler!”

(AF, s.86)

“Artık, Aygır Fatma’nın, Arap Zeynel’in, Topuz Süleyman’ın adlarile birlikte

Hasan’ın Mediha’nın adları da...” (AF, s.105)

“On beş gün sonra Hasan’a Aygır Fatma İstanbul’a geldikleri zaman, Hasan’ın

annesi toprağa gireli iki gün olmuş...” (AF, s. 221)

Balyoz

“…sana BM derlerse bana da adla sanla Balyoz Muharrem derler.” (BM, s.41)

“…neredesin be Cazım; neredesiniz Yamuk Osman, Bıdık Hasan, Balyoz

Muharrem?” (BM, s.156)

65 İri bir tür palamut balığı.

Page 304: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

289

Benli

“Şimdi zamanın en meşhur çengilerinden Şehlâ Nigârla Benli Firdevs bütün

kıvraklıklarile zillerini şıkırdatmaya…” (BM, s.81)

“Reha beyin arkadaşlarından Benli Lâtif başta olmak üzere yedi sekiz kişi

birden…” (Ç, s.174)

“…bir zamanlar anası da kendi gibi hamamcı Benli Şaziment diye anılan ve

yalnız bu âlemlerde değil…” (Ç, s.283)

Beti66

“…bizim ayıcılardan Beti Sülü adında bir hırpani tutkundur o karıya!..” (Ç, s.113)

Bıdık67

“…yanlarına yine yorgancı kalfalarından Yamuk Osmanla Uzunçarşılı Bıdık

Hasan takıldı.” (BM, s.7)

“Yanında yorgancı Yamuk Osman, Uzunçarşılı Bıdık Hasan, İnce Arap da vardı.”

(BM, s.71)

Bodur

“Sultanhamamlı köçek Bodur Şevki ile Sulukuleli çengi Rânâ karşılıklı göbek

atmıya başlıyorlardı.” (Ç, s.172)

Büyük

“Sulukulede de çok meşhur bir Büyük İbo varmış…” (Ç, s.39)

“Hey gidi büyük Mestinaz, hey gidi Çakır Melek…” (Ç, s.150)

Çakır

“…Ayvansaray’ın en iyi zurnacısı Çakır Emin’dir.” (Ç, s.39)

“Siz, çabuk gerilere fırlayıp Çakır Emineyi bulabilir misiniz?” (Ç, s.173)

“…Çakır Emine artık oralara hiç gelmiyor.” (Ç, s.192)

66 Biçim, şekil. 67 Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz.

Page 305: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

290

Çitlenbik68

“Ne ise, siz şimdi gidin de bir daha gelişinizde sizi benim Firini, namı diğer

Mevlanakapılı Çitlenbik Nigar’la da tanıştırırım.” (KPE, s.27)

“…fakat zavallı Çitlenbik Nigar, yahut Karanfil Perihan, geçirdiği bir takım aşk

maceraları, gece alemleri, poker partileri…” (KPE, s.31)

Çopur69

“Diyesin Büyükdereli Çopur Alinin karısı ile baldızından!..” (Ç, s.106)

Çulsuz70

“Çulsuz Ferhat lafını duyunca Mustafanın arkadaşlarında birdenbire şafak atar

gibi oldu.” (BM, s.17)

Güzelim

“Ferhat Cemâli Baba, Güzelim Yusuf, Kurban İsmail, Bağrıyanık Nasip, Öksüz

Tonbulca gibi zamanın en hoşsohbet, en nüktedan…” (BM, s.129)

İnce

“Yorgancı çarşısının gözde kalfalarından İnce Arap, Mustafayı çok severdi.”

(BM, s.6)

“Yanında yorgancı Yamuk Osman, Uzunçarşılı Bıdık Hasan, İnce Arap da

vardı.” (BM, s.71)

“Reha Bey, Gülistanı orada görüp te içerleyince İnce Mehmede emretti:”

(Ç, s.173)

Karakaş

“...genç yoğurtçu Karakaş Sıtkı içlerinden içki kokusu sızan bu pencerelerin,

bahçelerin önünde duruyor...” (AF, s. 114)

“Genç yoğurtçu Karakaş Sıtkı tam Ali Beybaba’nın evine yoğurt bırakırken,

gövdesi tıpkı AF’ya benziyen kırk beş ellilik...” (AF, s. 117)

68 Küçük, ufak tefek, esmer, tombul tombul, şirin. 69 Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan kimse, sakat 70 Varlıksız, parasız.

Page 306: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

291

Karakuş71

“Sesi pek hoşuna gitti ise, mutlak Karakuş Ayşe’dir.” (Ç, s.103)

Karanfil

“…asıl adıyla Mevlanakapılı Çitlenbik Nigar, öteki namıyla da Beşiktaşlı

Karanfil Perihan’ı arıyorlarmış.” (KPE, s.31)

“…kendi yüzüne manalı manalı bakarak gülümsemesi, zavallı Çitlenbik Nigar’a,

yahut da Karanfil Perihan’ı pek tuhaflaştırmıştı.” (KPE, s.37)

Karasakal

“…Balıkpazarının gedikli ve saylı kaçık ve serserilerinden karasakal Cemal

damladı.” (A, s.256)

Kavuklu

“Dönüşte takımın elebaşısı olan İsmail, Kavuklu Hamdi ile, kendi adaşı olan...”

(AF, s.50)

Kel

“Turhan, tek başına Tekirsarayı’ndaki meşhur Kel Pano’nun, içi yenidünyalar ve

kağıttan askılar…” (A, s. 113)

“Kel Hasan’daki kantocu kızı bir gecenin içinde nasıl sevdin de, iki gün sonra

ondan vazgeçip cambaz kıza tutuldun...” (AF, s. 71)

“…birer ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra Balat dışındaki Tekirdağlı Kel Rafaelin

meyhanesine düşmüşlerdi.” (BM, s.115)

Koca

“…hey gidi Çakır Melek, hey gidi İnce Pakize, hey gidi Koca Güllü…” (Ç, s.150)

Kör

“…büyük salapuryanın içinde Sulukuleli klârnetçi Kör Tevfik çalıyor ve yine…”

(Ç, s.173) 71 Sığırcık, serçegillerden, siyah renkli, uzun gagalı, serçeden iri, ötücü bir kuş. (Şarkıcı olduğu için verilmiş olabilir)

Page 307: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

292

“Hele biraz sonra bu ahenge, Kör Andon kemanı ile, lâvtacı lâvtası ile…”

(Ç, s.214)

“…zavallı kılârnetçi İnce Mehmet, zavallı kemancı Kör Andon, arasıra yolda beni

gördükçe ne candan …” (Ç, s.259)

kulaksız

“Ben, Azapkapılı kulaksız Muslunun avanelerindenim!” (BM, s.16)

Kuşkonmaz72

“Ulan Kuşkonmaz Hasan, oturduğun yerde yeniden bir beyitli nara düz de

giderken yollarda onu atalım.” (AF, s.40)

Küçük

“...kendi adaşı olan Küçük İsmail’in tuhaflıklarını ballandıra ballandıra

anlatmakla bitiremiyor...” (AF, s.50)

“Küçük Ziynet diye sorsunlar…” (Ç, s.137)

“…yine oranın en namlı, şanlı, en güzel hanendesi Küçük Şöhret gazel okuyor ve

aynı salapuryanın içinde bana…” (Ç, s.173)

Minyon

“...hele bir Minyon Virjini var ki bayılırsın, bayılır.” (AF, s.48)

Pasaklı

“…şimdi tövbekâr olmuş olan Pasaklı Zümbül ismindeki bir kocakarı telkin

etmişti.” (BM, s.31)

Pepe

“Güzel bir bahar günü, klârnetçi Pepe Ethem’in kaynanası, eski ve namdar

çengilerden Elmas…” (ÇK, s. 71)

72 Zambakgillerden, uç dalları yapraksı görünüşte, toprak altı kök saplarından çıkan taze sürgünleri yenen bir bitki.

Page 308: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

293

Saçaklı

“Meşhur Saçaklı Hürmüzün Salmatomruktaki batakhanesinde iki yıldır

sermayelik eden bir karıya…” (BM, s.46)

Şehlâ

“Şimdi zamanın en meşhur çengilerinden Şehlâ Nigârla Benli Firdevs bütün

kıvraklıklarile zillerini şıkırdatmaya…” (BM, s.81)

şişko

“Mezeci şişko Bedros, Mustafayı tek başına bir kenara çekilmiş, şişesi önünde

melûl ağlarken görünce hayretle sordu.” (BM, s.21)

“…o gece Hacerin yanında Şişko Ahmet taksim etmişti!” (Ç, s.151)

“…çalgılı gazino mu, Şişko İstefonun meyhanesi mi, Pandelinin lokantası mı,

buna bir türlü aklım ermedi gitti?” (KPE, s.100)

şişman

“Onunla da tramvay denilen şişman Yorgi’ye girdik…” (A, s. 109)

“Şişman İstefo’nun rakılarla mezeleri tazelediği bir sırada…”(A, s.246)

Tonton

“…bakalım bizim Tonton Ömer orada ise onu da alıp geleyim…” (KPE, s.99)

“Üzüntülü Ahmet’le Tonton Ömer, o gün bizi bin zorlukla Topkapı’ya kadar

getirebilmişler…” (KPE, s.104)

Topal

“…tirşe gözlü kızlar, Topal Güllüler, falcılar gönlümü yelpazeliyordu.” (Ç, s.161)

Topuz73

“Ulan Cimdallı Saim, haydi bakalım, burnunla bir zurna çal da Topuz Ömer bir

çiftetelli oynasın.” (AF,s.40)

73 1.Eli, ayağı büzülmüş, şişmiş 2.Kısa boylu (kimse).3. Ucu yumru biçiminde yuvarlak değnek vb. şeyler. (Görünüşü itibariyle bu anlamlardan biri uygun olabilir.)

Page 309: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

294

“Kızlar hayretle geriye dönerken Arap Zeynel, Mediha’ya; Topuz Süleyman

Râna’ya birer omuz çarparak öne geçtiler.” (AF, s. 84)

“Birkaç saniye sonra, Arap Veysel ile Topuz Osman bunların arkasından geldiler,

kendilerine lâf attılar.” (AF, s. 215)

Zımba74

“Yenikapı’daki meyhanede hır çıkarmak isteyen Zımba İbrahimle arkadaşıydı.”

(A, s. 113)

Zil

“Hatta bir tefasında menşur manicilerden irahmetlik Zil İzzet ilen karşılıklı

atışıren bu fakir onu bilmem matetmiştim…” (A, s. 100)

2. 1. 7. 5. Davranış Bildiren Lâkaplar

Alık

“Dün akşam bizim oradan geçen muhallebici Alık Hasandan, annem üzeri

fındıklı…” (Ç, s.245)

Aşık

“...namı diğer Aşık Diyojen bu akşam boyalı ispirtosuna meze yapmak için

Kovukpalasın mutfak dairesinde izmarit kızartıyordu.” (KPE, s.16)

Baba

“Bunlar Balıkpazarının meşhur çifte Baba Haşmet’leridir.” (A, s.257)

“Baba Haşmet’lerden sonra tam kalkacakları sırada yüzü gözü pis sargılar

içinde…” (A, s.259)

“…meşhur romancı Mahmut Yesari ile onun en eski, en sadık can yoldaşlarından

rahmetli aktör Baba Saffet…” (KPE, s.28)

74 Zımbalamak (Ar.) Bıçaklamak, özellikle tabancayla yaralamak, öldürmek; vurmak. (Zımba: Eylemden hareketle bu işi yapan kimse anlamında olabilir.)

Page 310: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

295

Bağrıyanık

“Ferhat Cemâli Baba, Güzelim Yusuf, Kurban İsmail, Bağrıyanık Nasip, Öksüz

Tonbulca gibi zamanın en hoşsohbet, en nüktedan…” (BM, s.129)

Balyemez75

“Bir külhanbeyi, adı da Balyemez Kenanmış!” (BM, s.139)

Barut

“Barut Zeynel diyorlar, yaman bir Arnavut!” (BM, s. 99)

Camba76

“...zurnacı Üsküdarlı Arap Mehmet, ondan sonracığıma efendim klârnetçi Camba

Mestan var.” (Ç, s.19)

“Bizde bir Yakomi, bir Arap Mehmet, bir Camba Mestan çıkmış…” (Ç, s.19)

Cimdallı77

“Ulan Cimdallı Saim, haydi bakalım, burnunla bir zurna çal da Topuz Ömer bir

çiftetelli oynasın.” (AF, s.40)

Çapraz78

“Bizim mahalledeki Çapraz Salâhattin söyledi.” (AF, s. 75)

“...senin oraya düşmene en çok memnun olan Çapraz Salâhattin!” (AF, s.167)

“Derinlerden gelen bu acı acı, boğuk boğuk feryat Çapraz Salâhattin’indi.”

(AF, s.192)

Deli

“Anladım şimdi…Hazinedardaki Deli Sümbül!” (Ç, s.257)

“Deli Hanife geliyor, herifin hakkından ancak o gelir.” (A, s.22)

“Tam oradan çıkmıştım ki hanende Deli Ferid’e rastladım.” (A, s.106)

75 Cimri, malını yemeyen. 76 = comba: Yaşça büyük, vücutça küçük biçimsiz manda. 77 Ar. Hoppa, kıvrak, şen, şakrak. 78 Ar. Tuzak, hile.

Page 311: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

296

Delibaş79

“Şimdi, Delibaş Ömeri, bir yandan sevgilisinin diri diri yanmak endişesi, bir

yandan da…” (BM, s. 170)

Domuz çatlatan

“Ona, eskiden Tatavlalı Domuz çatlatan Miço derlerdi.” (BM, s.17)

Dönme80

“Şimdi ise Dönme Hırvat diyorlar.” (BM, s.17)

“Altıparmak Tayyar ile Dönme Hırvat denilen iki sabıkalı!” (BM, s. 98)

Duman

“Hem bilirsin, bana derler bizimkiler Gâvur Etem; sizinkiler Duman Etem…”

(Ç, s.139)

Gâvur81

“Bari görürsen Gâvur Etemi, Nazlıyı, Ceylan tiyzeyi ve daha bizi toptan

soranların hepsine birden sepet sepet selâmlar!.” (Ç, s.106)

“Allah etmeye…O Gâvur Etem ile hınzır karısı oradayken ben oraya ayak basar

mıyım artık!..” (Ç, s.124)

“Hem bilirsin, bana derler bizimkiler Gâvur Etem; sizinkiler Duman Etem…”

(Ç, s.139)

Harmandüdüğü

“Cibali tulumbacılarından Harmandüdüğü Şaban isminde biri, bundan on beş

gün evvel…” (BSSDD, s.353)

Hartun82

“Altın Babası’nın asıl ismi, eskiden Hartun Salih idi.” (AB, s.18)

79 1. Yiğit, cesur. 2. Huysuzluk yapan hayvan. 80 Sonradan Müslüman olmuş. 81 Ar. Kasap. 82 ?Hardun : Bir tür sürüngen. (Ses değişimine uğradığı düşünülebilir.)

Page 312: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

297

Hoşkadem83

“Gel beraber sallanalım Hoşkadem bacı!” (AF, s.36)

Karıncaya basmaz84

“İşte benim hazin hazin, melul melul ağladığım o bayram sabahı, bu Karıncaya

basmaz Kamil usta, yanıma gelip…” (KPE, s.159)

Kasap

“Kasap Bilâl sözünü duyunca İnce Arap birden şaşırdı:” (BM, s. 100)

Kılkuyruk85

“Ulan Kılkuyruk Şaban, kalk şuradan boğulacaksın.” (AF, s.40)

“Vay kılkuyruk Burhan, sen misin? Gel öyle ise…” (A, s. 110)

Kontrol

“Onun adı mahallede Kontrol Mehmet Bey idi.” (A, s.13)

“Bu dediğim Kontrol Mehmet Beyin evinin birkaç kapı yukarısında emlak, arazi,

eşya tellallığı..” (A, s.14)

Kurban

“Ferhat Cemâli Baba, Güzelim Yusuf, Kurban İsmail, Bağrıyanık Nasip, Öksüz

Tonbulca gibi zamanın en hoşsohbet, en nüktedan…” (BM, s.129)

Netameli86

“Malûm a, Netameli Bahri çirkef oğlanın biridir.” (AF, s. 69)

“Sizin bu yaptığınızı elebaşınız Netameli Bahri duysa size ne der?” (AF, s. 84)

“Cenazeyi, arkadaşı Hilmi ile Netameli Bahri’nin kollarında kâh tıkanıklıklar,

kâh hıçkırıklar içinde...” (AF, s.192)

83 Ayağı uğurlu. 84 Çok sofu, fakat riyâkar sofular için söylenir. (AL) 85 Ar. Kaçık, sözünde durmaz, serseri, yalancı. 86 Gizli bir tehlikesi olduğu sanılan, tekin olmayan.

Page 313: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

298

Öksüz

“Ferhat Cemâli Baba, Güzelim Yusuf, Kurban İsmail, Bağrıyanık Nasip, Öksüz

Tonbulca gibi zamanın en hoşsohbet, en nüktedan…” (BM, s.129)

Paskal87

“…içimizde Sultanhamamlı meşhur köçek Şevki ile ağabeysi Paskal Muharrem

de vardı.” (Ç, s.172)

Sitti88

“Buna derler Sitti Makbule!”… (Ç, s.259)

Sürpik89

“Benim gibi Sürpik Dudu ile maraza edip evden çıkılanır, ona sebep ağlayıp ahü

zar eder.” (BM, s.22)

Şalgam90

“Ulan Şalgam Ahmet, simidi yavaş lüplet boğulacaksın.” (AF, s.40)

Tornavida

“Cibali Yenikapısındaki kahvelerden birinde, şunun bunun ufak tefek işine koşan

Tornavida Hasan adındaki delikanlının…” (Ç, s.179)

“…hiç lâkırdıya karışmayan Tornavida Hasan şimdi lâfa karıştı:” (Ç, s.215)

“Etemin bu halinden cesaret alan Tornavida Hasan da yerden boş bir şarap

binliği yakalayınca…” (Ç, s.220)

Üzüntülü

“Sen dedi, fırla şuradan kalenin duvarından bizim Üzüntülü Ahmet’e bir seslen

bakalım!” (KPE, s.93)

“Kalenin üzerinden Üzüntülü Ahmet, Üzüntülü Ahmet!...” (KPE, s.95)

87 Pandomim oyununda palyaço gibi boyanmış komik. 88 Hanım, kadın, abla, teyze anlamında çağırma ünlemi. 89 ? Sörpük: Uyuşuk,dalgın kimse. (Ses değişimine uğradığı düşünülebilir.) 90 Ar. Aptal, enayi, budala.

Page 314: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

299

Varyemez91

“Varyemez Abdi Beyin evlerinde yapılan hususî âlemler şimdi bizim eve de

sirayet etmeğe başladı.” (Ç, s.161)

Yamuk92

“…yanlarına yine yorgancı kalfalarından Yamuk Osmanla Uzunçarşılı Bıdık

Hasan takıldı.” (BM, s.7)

“Yanında yorgancı Yamuk Osman, Uzunçarşılı Bıdık Hasan, İnce Arap da

vardı.” (BM, s.71)

Yedibelâ93

“Sonradan öğrenmiştim ki bunun adına Yedibelâ bilmem kim derlermiş.” (A,s.20)

Zenbilli94

“Bizim rahmetli BM bunun yanında Zenbilli Ali efendi gibi kalır.” (A, s.213)

Zümbülbebek95

“Ulan Zümbülbebek Mehmet, ayağına yolda diken batmıştı, al şu çakıyı da

dikeni çıkar.” (AF, s.40)

91 Varlıklı olduğu halde, harcamayı sevmeyen eli sıkı. 92 Ar. Beğenilmeyen, olumsuz, kural ve ahlâk dışı (iş, kimse). 93 Çok şirret, geçimsiz, küstah kimse. 94 Zembil: Hasırdan örülmüş saplı torba; ağzı geniş, basık sepet; küfe. 95 ?Zümbül zümbül: Eski püskü. (Bu lâkap BSSDD hikâyesinde ‘Sümbül Bebek’ olarak geçmektedir.)

Page 315: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

300

2. 1. 8. Argo Sözler

- Argonun Tanımı ve Dildeki Yeri

Toplumdilbilimin çalışma alanı içinde dil ve dil türleri önemli bir yer tutar. Körig

(1991) dil türlerini bölgesel, toplumsal ve işlevsel olmak üzere üç başlıkta

inceler. Yazılı geleneğe bağlı dil biçimlerinden lehçe ile yazılı geleneği olmayan

ağız, bölgesel dil türleri içindedir (Körig 1991: 63). Toplumsal dil türleri ise

toplumsal katman, din, etnik grup gibi etkenler göz önünde tutularak incelenir.

Ancak toplumsal grupların birbirleriyle ilişkileri, toplumsal dil türlerinin kesin

sınırının çizilmesinde güçlük doğurur. Araştırmacıların üzerinde görüş ayrılığına

düştüğü dil türü ise işlevsel türdür. Bazı araştırmacılar deyiş biçimleri

(üslup/style) ve özel dilleri işlevsel dil türleri olarak değerlendirir. Bu görüşe göre,

bir birey iş yerinde meslektaşlarıyla, kendisinden üst düzeyde bulunan bireylerle,

evde yakınları ile farklı deyiş biçimleri kullanarak iletişim kurar. Bu görüş ayrıca

özel dilleri, teknik dilleri, argoyu ve ticarî dilleri işlevsel dil türlerinden sayar. Bir

başka görüş de özel diller ile deyiş biçimlerinin birbirinden ayrıldığını savunur.

Buna göre törensel, resmî, rahat, samimi gibi deyiş biçimleri ile doktorlar, pilotlar,

bankacılar, satıcılar, müzikseverler, dilbilimciler gibi meslek ve toplumsal

grupların kullandığı özel diller farklıdır (Körig 1991: 64-65). Bu görüşlerden

hareketle argonun ‘işlevsel özel bir dil’ olduğu sonucuna varılabilir.

Argo, her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da öbeklerin

farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu özel bir dildir (Aksan

1998: 89). Argo, 13.yüzyıldan itibaren dar bir çevreye özgü, bozuk dil olarak

varlık göstermiş, 15. yüzyılda -özellikle hırsızların kullandığı gizli dil olarak- belli

dokümanlarda tespit edilmiştir (Guiraud 1956: 5).∗ Fransızcada ‘hırsız ve dilenci

dili’ olarak ortaya çıkan argo, Türk toplumunda da önceleri bu tanımdan hareketle

‘lisân-ı erâzil’, ‘lisan-ı hezele’, ‘külhanbeyi dili’ ve ‘kayış dili’ şeklinde

tanımlanmıştır (Devellioğlu 1980: 22-39). Ancak, şimdi argo dil biliminde

standart dil/ortak dilin altında özel bir dil olarak incelenmektedir.

∗ Bu kitabın çevirisinde yardımlarını esirgemeyen Fransızca Bölümü öğretim üyesi sayın Yard. Doç. Mehmet Atalar’a teşekkürü bir borç bilirim.

Page 316: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

301

‘Genel dilin koynunda asalak bir kelime hazinesi’ (Devellioğlu 1980: 14) olan

argonun iyi bir şekilde ortaya konması için Aktunç ‘alan argosu’ ve ‘genel argo’

kavramlarını önerir (2002: 11). Ayrıca, alan argosunu ‘suç dünyası (hırsız,

uyuşturucu, kumar, kabadayı, dilenci argoları), kapalı dünyalar (hapishane, yatılı

okul, kışla, denizcilik argoları), azınlık dünyası (etnik azınlıklar, göçmen argosu),

cinsel dünya (cinsel, eşcinsel, fuhuş), alışveriş dünyası (esnaf, şoför, eğlence

yerleri argosu), spor dünyası (spor argosu) olarak altı sosyal grup içinde inceler ve

genel argonun, alan argolarındaki sözcük dağarcığının, zaman içerisinde

oluşturduğu toplam sözcük ve deyim dağarcığından meydana geldiğini söyler

(Aktunç 2002: 12).

Günümüzde artık birbirine yaklaşan farklı milletlerin yanı sıra aynı kültür ve

coğrafyada şekillenen çok sayıda farklı sosyal gruptan söz etmek mümkündür. Bu

grupların hızla arttığı ve değiştiği de gözlemlenmektedir. Bu gerçeklikten

hareketle Nevzat Özkan, Aktunç’un alan argosu gruplandırmasına iki ayrı başlıkla

katkıda bulunmuştur. İnanç dünyası (dinî grup ve fikrî grupların argoları) ve

iletişim dünyası (Özkan 2002: 26-27). Bu sosyal gruplara her geçen gün yenileri

eklenmektedir. Bunun doğal sonucu olarak ‘dilin gizli örgütü’ (Aktunç 2002: 377)

niteliğindeki argo, sürekli bir değişim içindedir. Argo, toplum içindeki

modalardan, önem kazanan çeşitli kavramlardan, ilişki kurulan ülke ve dillerden

yararlanmakta ve sürekli değişmektedir (Aksan 1998: 90). Bu nedenle, hiçbir

sözlük argoya yetişemez (Aktunç 2002: 377). Argoya ait bir sözcüğün şifresinin

çözülmesi, herkes tarafından anlaşılır hâle gelmesi demektir ki bu durumda

sözcük ortak dilin sözvarlığı içine girer ve böylelikle kaba dil veya teklifsiz

konuşma tanımıyla sözlükteki yerini alır (Karagöz 2005: 75).

Argo esas itibariyle yazı dilinden çok bir konuşma dilidir (Asiltürk 2002: 183).

Ancak argonun da Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divân-ı Lügati’t-Türk’ten itibaren

kayıtlara geçmiş olduğu tespit edilmiştir (Aktunç 2002: 16-19). Bundan sonra

Türkçede basılan ilk müstakil argo sözlüğü A. Fikri’nin Lugat-ı Garibe

(1307/1889-90) adlı eseridir. “Lugat-ı Garibe, küçük bir sözlük olduğu hâlde daha

sonra hazırlanan argo sözlükler için bir çekirdek, bir temel oluşturmuştur.” (Aydın

Page 317: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

302

2008a: 85) G. Sağol (2002: 75) argoda ikinci sözlük olarak O. Cemal Kaygılı’nın

1932’de Haber gazetesinde tefrika ettiği Argo Lugati’ni sayar. Ancak Mehmet

Arslan, Argo Kitabı (2004) adlı çalışmasında ikinci sırada Ali Bey’in Lehçetü’l-

Hakayık adlı eserini gösterir.96 Günümüzde en kapsamlı argo sözlüğü Hulki

Aktunç’un ilk baskısı 1990 yılında yapılan Büyük Argo Sözlüğü’dür.

Malzemesi dil olan edebiyatın özel ve gizli bir dil olan argoyla da ilişkisinden söz

etmek kaçınılmazdır. Emel Kefeli, ‘Edebiyat Argo İlişkisi’ (2003: 169-183) adlı

makalesinde edebî eserde argonun yüklendiği işlevleri şöyle sıralar:

1. Komik durum yaratma, yergi ve gülmece için başvurulan bir

kaynak (karagöz, ortaoyunu, halk tiyatrosu)

2. Günlük hayatı yakından tanıtmak, tespit ve tahlillerde realiteye

uygunluk sağlamak amacıyla gerçekçiliğin bir unsuru, otantik

olmanın bir göstergesi

3. Dilde yeni arayışların bir simgesi, bir başkaldırı, yaşayan şiir

diline ve klişelerine karşı çıkma şekli, bir karşı-anlam yaratma

aracı

4. Yabancılaşmanın, toplumdan dışlanmışlığın göstergesi (Kefeli

2003: 170).97

- Osman Cemal Kaygılı’da Argo

Toplumda bazı çevrelerce tercih edilen ve dilde belli bir yerde bulunan argo

sözler, Osman Cemal’in sözvarlığını belirleyen unsurlardandır. Hatta onun

sözvarlığını farklı kılan ögelerden birinin argo olduğu söylenebilir. Osman

Cemal’in sözvarlığındaki argoları, Aktunç’un argonun oluşum alanları üzerine

yaptığı tasnifte suç dünyası, azınlık dünyası ve alış veriş dünyası içinde

96 Mehmet Arslan, Argo Kitabı’ında argo üzerine yapılmış çalışmaları kronolojik sırayla verdiğini söyler. Argo üzerine 24 ayrı eserin tanıtıldığı çalışmada sözlüklere, makale ve değerlendirme içerikli kitaplara yer verilmiştir. Gülden Sağol da makale düzeyindeki hacimli çalışmasında argo sözlüklerini tanıtmıştır. Ayrıntılar için bakınız: Mehmet Arslan, Argo Kitabı, Kitabevi, 2004 ve Gülden Sağol, ‘Argo Sözlükleri’, Türk Kültüründe Argo, Editörler: Prof.Dr.Emine Gürsoy-Naskali, Doç. Dr.Gülden Sağol, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yay., 2003, s.73-93. 97 Türk Kültüründe Argo (2003) adlı kitapta ‘Edebiyatta Argo’ genel başlığı altında çeşitli yazar ve şairlerin eserleri edebiyat-argo ilişkisi çerçevesinde irdelenmiştir. (s. 169-295)

Page 318: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

303

yorumlamak gerekir. Kaygılı’nın argosunu, suç dünyası içinde kabadayı,

dolandırıcı argosu ile; azınlık dünyası içinde etnik azınlıklar ve göçmen argosu

ile; alışveriş dünyası içinde eğlence yerleri (gazino, meyhane, müzisyen) argosu

ile sınırlandırmak doğru olacaktır. Bu sınırlandırmada Osman Cemal’in eserlerini

oluştururken seçtiği malzeme yine ön plandadır. Kaygılı’nın kahramanları alt

toplumsal katmandan külhanbeyi, tulumbacı, hovarda, akşamcı, çingene gibi tipler

olup bunların eğlendiği, vakit geçirdiği yerler de meyhaneler, gazinolar ve

kahvehanelerdir. Osman Cemal’in eserlerindeki argo varlığı şöyle

örneklendirilebilir:

- Kabadayı argosu: afili, aynalı, aval, babalık, çamur, çek arabanı!, çıkılanmak,

ellialtı, fiyaka, fiyakalı, herifçioğlu, hır çıkarmak…

- Dolandırıcı argosu: kafesçi, kafeslemek, kaşkariko, katakulli, kılefteci, altmış

altıya bağlamak, madik, madikçi, mandepsiye basmak, mantar, mantar atmak,

mantara basmak, martaval, orostopolluk…

- Eğlence yerleri (meyhane, gazino, müzisyen): anzarot, barba, boğuntu yeri,

bulut, bulut olmak, cümbüş, cümbüşlenmek, çakıştırmak, çekmek, çekiştirmek,

çöplenmek, dem, demlenmek, devirmek, dumanlanmak, duziko, feryadı vermek,

filispit, fitil, istim, kafası dumanlı olmak, kiras etmek, maden, mastor, papaz

uçmak, pırna, piyiz, yapındırmak, yuvarlamak, zom olmak…

- Azınlık dünyası (çingene): habe kaymak, katalaviz, keriz, kerizci, keriz etmek,

kıpti, mangiz, şopar, todi, bengala, beti, çak, grasni, harni, imşa, laçı, mangaptut,

odel, so, teferiz, terlayni vb.

Aydın Köksal, “Kabadayılık bir davranış biçimi. Fakat kabadayılık etmek

istiyorsanız, ilkin o ağızla konuşun. Ağzınızı herkes tanır, gerçek anlaşılıp racon

bozulana dek sizi kabadayı bilirler.” (1980: 142) der. Bu yaklaşıma göre kişi

sosyal konumunu davranışından önce dille göstermelidir. Kullanılan dil,

konuşanın kendine, toplumsal grubuna ve karşısındakine ait düşünce ve isteklerini

Page 319: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

304

belirtebilir. Ayrıca dil, kişinin etnik kökeni, mesleği, yaşam düzeyi ve dinsel

durumu hakkında ipuçları verir. (Günay 1991: 74) Buradan hareketle Osman

Cemal’in yarattığı tipleri konuşmalarından, kullandıkları dil türlerinden tanımak

mümkündür. Çünkü Osman Cemal, tiplerini gerçekliğe uygun şekilde

konuşturmuş ve tiplerin davranışlarını buna göre düzenlemiştir. Kahramanların

konuşmaları; onların kökenleri, alışkanlıkları, anlayışları, meslekleri, ilgileri vb.

konularda fikir yürütmemizi sağlar. Bu durumda kahramanların kullandığı argo,

Osman Cemal tarafından ‘günlük hayatı yakından tanıtmak, tespit ve tahlillerde

realiteye uygunluk sağlamak amacıyla gerçekçiliğin bir unsuru’ işleviyle

karşımıza çıkarılır.

Osman Cemal, yazın hayatına mizahî gazete ve dergilerde başlar. Mizah, onun

bütün eserlerinde üslup özelliği olarak tespit edilebilir. Osman Cemal’in üslubunu

besleyen unsurların başında halk konuşma dili ve geleneksel halk hikâyeciliği ile

halk tiyatrosu gelir. Osman Cemal, karagöz, ortaoyunu, tuluat atışmalarına sıkça

yer verdiği eserlerinde, argoyu mizaha katkı unsuru olarak kullanır.

Osman Cemal’in aydın kimliği ile beraber, yetiştiği çevre, yaşadığı parasal

sıkıntılar, yapmak zorunda kaldığı çeşitli işler (sütçülük, pazarcılık, biletçilik...),

girdiği ortamlar onu çok farklı insan tipleriyle karşılaştırmıştır. Osman Cemal’in

İstanbul folkloruna ilgisi ve İstanbul’un birçok semtini (özellikle sur dışındakileri)

çok iyi bilmesi, bu farklı tipleri tanımasında etkili olmuştur. Bu tiplerin

konuşmaları, yaşam tarzları, ilgileri vb. her türlü gözlem verisi Osman Cemal’in

eserlerinde bir izdüşümü olarak tespit edilebilir. Buradan hareketle Osman

Cemal’de argo, kendi yaşanmışlıklarını yansıtan bir unsur olarak da karşımıza

çıkar.

Günümüzde televizyon programlarında, basında her an karşımıza çıkan, âdeta günlük hayatımızı işgal eden, yaşam biçimimizi, tercihlerimizi etkileyen argo üzerinde sosyolojik, psikolojik, lengüistik açılardan yapılacak araştırmalar ilginç sonuçlar verecektir. Zira argo belli bir topluluğun iletişim aracı, şifreli dili ama aynı zamanda o topluluğun zekâ ve yaratıcılığının, kültür zenginliğinin de bir göstergesidir (Kefeli 2003: 182).

Page 320: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

305

Anlambilim açısından da dilde gösteren, gösterilen ve gösterge arasındaki anlam

ilişkisini zorlayan ve bu ilişkiyi çok yaratıcı bir şekilde kullanan argo, üzerinde

durulmaya ve çeşitli yönlerden araştırılmaya değer bir alandır (Yağmur-

Boeschoten 2002: 65). Osman Cemal’in argo sözvarlığı, anlamlarıyla birlikte

aşağıda verilmiştir:

afili98

“Netameli Bahri ile arkadaşları karşı tahta perdenin kenarından afili bakışlarla

Hasan’ı biraz süzdüler.” (AF, s.73)

“...zayıftan, kara yağız, gençten, biraz afili biri yanlarına geldi.” (AF, s. 96)

“Önden giren şoför yarı afili bir selamdan sonra:” (KPE, s.35)

aftos99

“…bütün yukarıdaki aftosları buraya indirip huzurunuza terbiyeli maymun gibi

dizi dizi edeyim.” (A, s.86)

“Annem bu sözleri, bizim aftosun yahut da aftospiyosun ultimatomundan daha

ciddi, daha katiydi.” (KPE, s.153)

altmış altıya bağlamak100

“…hangi kanallarla nasıl düşündüğünü anlatarak işi altmış altıya

bağlayacağım…” (KPE, s.161)

anafor101

“Abla, biz buradan anafordan cümbüşlenemiyoruz…” (A, s.274)

anhasını minhasını anlamak (anlatmak) (AL)

“Çarşıdaki arkadaşları vasıtası ile ağzını aratır, meselenin anhasını minhasını

anlar, ona göre icabına bakarız.” (BM, s.5)

“Anlat bakalım meselenin anhasını, minhasını da beyefendi dinlesin!”

98 Gösterişli, hoş; kabadayılara yakışır biçimde (BAS). 99 Sevgili, nikahsız karı (BAS). 100 Hile yapıp kandırmak, hileyle başarmak (BAS). 101 Bedava, para-emek harcamadan elde edilen şey, beleş (BAS).

Page 321: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

306

(AF, s. 119)

angurya102

“Trelos olmasaydı, senin gibi anguryayı garson diye buraya almazdı.” (A, s. 67)

anzarot103

“…o kadar anzarotun kendine verdiği hız ve coşkunlukla şimdi dönüşte

sabahkinden daha heybetli, haşyetli, dehşetlidir.” (A, s.29)

“ ...kendisini oradan kabaca kovan herif bir hayli anzarot yutmuş, kafası

adamakıllı dumanlanmış...” (AF, s.34)

“Aynı maşrapa ile okkalı bir anzarot daha yuvarlayarak:” (KPE, s.34)

atmasyon104

“Senin anlıyacağın, bizimkilerin işi ep atmasyon, ep martaval!..” (Ç, s.62)

“Senin bana yapmış olduğun gibi eline atmasyondan bir mektup tutuşturarak

Zekeriya’nın Resimli Ay mecmuasına dehledim.” (A, s. 243)

aval105

“Ne ise aval, bağıra çağıra, haykıra uluya gazelini bitirdi ve gazel biter bitmez…”

(A, s. 114)

“Aval, önce bunu, kendisini seyre, yahut kendisiyle alay etmeye gelmiş birisi

sanarak…” (KPE, s.24)

“Avalin belinde çuvaldan bir peştamal, elinde bir küçük çomak, omuzunda bir

külüstür köpek yavrusu…” (KPE, s.93)

aynalı106

“ Hizmetçi kız aynalı mı imiş bari?” (KPE, s.19)

“Peki, orada bulunan o üç tane aynalı gaco kimdi öyle?” (KPE, s.70)

102 Kabak, hıyar gibi adam. Eşek, öküz, bal kabağı (AL). 103 Rakı (BAS). 104 Uydurma, yalan (BAS). 105 Aptal, salak; dikkatsiz, dalgın (BAS). 106 İyi, hoş (durum, şey); alımlı, çekici, güzel kimse (BAS).

Page 322: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

307

aynasız107

“Şimdi onun bu kadınla kendisini Büyükdere’de görmesi pek aynasız kaçacak;

gidip semtte kadını teflere koydurup çaldıracak…” (A, s.190)

“Gel gelelim, benim halim çok aynasızdır bugünlerde…” (Ç, s.243)

“İyi amma Hacı Derviş Balaban babacığım bugün hava pek aynasız!”(KPE, s.98)

aynasızlaş(n)mak108

“Turhan vaziyetin pek aynasızlaşmaya başladığını görünce önce biraz ürker gibi

oldu…” (A, s. 114)

“Fakat burada çıkan çıngar da sonunda işi pek aynasızlaştırdı. (KPE, s.70)

“Karı beni meteliksiz görünce büsbütün aynasızlaşacaktı.” (KPE, s.151)

baba109

“…bu gelen hem dertli, hem baba dalgınlardan biri idi.” (A, s. 107)

babalık110

“Kadehleri tokuşturarak yuvarlarlar ve yine babalık söze bulaşır:” (A, s.44)

“Babalık içeriye girer girmez bir köşede iki arkadaşı ile birlikte çakıştırmakta

olan pos bıyıklı…” (A, s.221)

“Affedersiniz babalık, o kadının yanındaki şairin adı ne idi.” (KPE, s.67)

barba111

“Sonra bir karafakiye ile bir duble üst yanındaki geveze Barba’da çekiştirdim.”

(A, s. 108)

“Şişko Bedros neye uğradığını şaşırıp kapıya doğru koşarken tezgâhtar Barba

Sotiri Bekrinin masasına sokuldu:” (BM, s.22)

“Yarı aşçı, yarı bakkal, yarı meyhaneci barbaya soruyorum:” (Ç, s.76)

107 Kötü, olumsuz; hoş olmayan, aykırı (BAS). 108 (Durum) kötüleşmeye başlamak (BAS). 109 Çok iyi, üstün nitelikli (BAS). 110 Saygı gösteren bir söz (TA). 111 İhtiyar adam; meyhaneci (BAS).

Page 323: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

308

boğmak112

“…aynı zamanda bir emeli daha vardı; o da bu gibi sazlı sözlü alemlerde Turhan’a

tanıtacağı genç güzel kadınları da boğmak…” (A, s.88)

boğuntu yerleri113

“Buralara halk düpedüz ‘boğuntu yerleri’ derler.” (A, s.279)

“Aman dedi, sakın burası bir boğuntu yeri, bir batakhane olmasın?” (KPE, s.52)

boru/ boru değil/boru mu?114

“Boru değil bu, herifçioğlu Epikür’den, Çiçeron’dan dem vuruyordu.” (Ç, s.60)

“Barışma şerefi! Boru mu bu? Derken bu barışma şerefine gelsin yeni rakılar,

biralar, mezeler….” (A, s.192)

bulut115

“…bunlar da öndekiler gibi buluttan farksızdılar.” (BM, s. 14)

“Belli idi ki Tevfik şimdi hayli buluttu.” (KPE, s.77)

bulut olmak (d.)

“…meyhaneli köylerin her birinde üçer beşer duble çekmiş, ekstra ekstra bulut

olmuştur.” (A, s. 29)

caka satmak116

“Siz binersiniz de biz binemez miyiz?

Der gibi onlara caka satmıştı.” (AF, s. 80)

“…bu ne kurum ayol, bu ne caka, bu ne fiyaka?” (Ç, s.260)

“Yoksa bu cakalar ona mı?” (KPE, s.60)

112(Birisinden) çıkar sağlamak, parasından yararlanmak, para harcatıp bedavacılık etmek (BAS). 113 Kumar oynanan mekân, kahve, kumarhane; olağandan fazla hesap ödemek zorunda kalınan yer (BAS). 114 Kolay, zahmetsiz, değersiz (BAS). 115 İçki ya da uyuşturucu kullanıp aşırı sarhoş olmuş kimse (BAS). 116Gösteriş yapmak, böbürlenmek, kurumlanmak (BAS).

Page 324: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

309

cavlağı çekmek117

“…yarın sabah ben çekersem cavlağı bu deli dünyadan, artık eksik hakkınızı

helâl edersiniz gayri!” (Ç, s.179)

“…kış cavlağı çekmiş, yerine enfes bir bahar gelmişti.” (A, s.88)

cızdam etmek (çekmek)118

“Sen şimdi buradan ağzın burnun dağılmadan cızdam eder misin, yoksa?...”

(AF, s. 84)

“…senin yüzünden benim gençliğim güme gidiyor, güzelliğim vakitsiz cızdam

ediyor.” (Ç, s.247)

“Kopuğun sonradan peşine takılan mavnacı kıyafetli herif derhal sessiz sessiz

oradan cızdam etti.” (A, s.210)

“…fakat Diyojen işi bir sotasına getirip oradan Yunanistan’a cizdam etmiş…”

(KPE, s.13)

cızlam (=cızdam)

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerinden yalnız

(yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes dedikleri…” (Ç, s.35)

cümbüş119

“Demek cümbüş başlıyor!” (KPE, s.51)

cümbüşlenmek120

“Etemin karısı, kocasına arasıra çaktırmadan ufak ufak rakı da cümbüşleniyor…”

(Ç, s.219)

“Yağma yok, şimdi bir şişe de benden cümbüşleteceğiz.” (A, s.50)

“Bulgara uğrayıp orada da birkaç tane cümbüşlendim…” (A, s. 108)

117 Ölmek, ölüp gitmek (BAS). 118 Kaçmak, savuşmak, ortadan kaybolmak (BAS). 119 Kargaşa, patırtı, kavga (BAS). 120 İçmek, içip eğlenmek (BAS).

Page 325: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

310

çakıştırmak121

“Evvelce şöyle dedi, Yenimahalle’ye kadar yollanırsam orada birkaç tane

çakıştırsam…” (A, s.191)

“Babalık içeriye girer girmez bir köşede iki arkadaşı ile birlikte çakıştırmakta

olan pos bıyıklı…” (A, s.221)

“Mustafa, bir yandan çakıştırıp bir yandan böyle düşünürken oda kapısının

aralığından, içeriye uzun, sivri…” (BM, s.148)

çakmak122 (işi)

“İşin böyle olduğuna hiç şüphe olmadığını derhal çaktı.” (AF, s.108)

“…biraz musikiden çakar ve sesi hayli güzel bir delikanlı idi.” (BM, s.3)

“…benise onun ne adam olduğunu dört gün içinde çaktım. (Ç, s.67)

“Bendeniz musikiden, oldukça edebiyattan, felsefeden filan da çakarım.”

(KPE, s.136)

çaktırmak123

“Arkadaşları önce kendisine bunu çaktırmadılar.” (AF, s.49)

“…fakat kendini ona çaktırmadan, onları gizlice takip etti ve kızlar annelerinin

olduğu yere gelip oturunca…” (BM, s. 10)

“…pek çaktırmak istemeyen bir dikkatle beni dikizlediklerini sezdim.”

(KPE, s.108)

çamur124

“Zaten onun sarhoşluğu çok çamurdur.” (Ç, s.243)

“…hâlâ o eski sululuk, o eski çamurluk, korkarım yine bir patırtı çıkarsın!”

(KPE, s.60)

çamurlaşmak125

“İki kadeh yuvarladı mıydı, başlar dayak yeyinceye kadar çamurlanmıya…”

(Ç, s.219)

121İçki içmek; içki içerken kadehleri birbirne vurmak (BAS). 122 Sezmek, anlamak, kavramak (BAS). 123 Farkına vardırmak, belli etmek (BAS). 124 Terbiyesiz, sulu, yapışkan, sırnaşık (kimse) (BAS). 125 İçince sulu, sırnaşık olmak, cıvıtmak (BAS).

Page 326: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

311

“Tezgahtaki hesap işi biterken herif bir daha çamurlaştı…” (A, s.209)

çapaçul126

“Söyle bana behey çapaçul, yoksa son fırtınada Karadenizde gemilerin mi battı,

yoksa aklın, fikrin vaktinden önce mi top attı?” (BM, s. 4)

“Biri öyle idi, fakat ötekiler çapaçul takımındandı.” (BM, s.17)

çek arabanı(ünl.)127

“-Haydi ulan dedim, çek arabanı, başımı belaya sokma, dün akşamki marizler

yetişmedi mi? (A,s.20)

“Haydi bakayım, siz de çekiniz buradan arabanızı!” (AF, s.26)

“Sen yanlış kapıya gelmişsin, haydi çek bakalım oradan arabanı!” (BM, s. 27)

çekmek128 (çekiştirmek)

“Sonra bir karafakiye ile bir duble üst yanındaki geveze Barba’da çekiştirdim.”

(A, s. 108)

“Çengi Nigârla Mustafa karşılıklı birer tane daha çekiştirirlerken, demindenberi

başlarını önlerine…” (BM, s.85)

“Oturun şimdi karşımıza da çekiştirmeğe başlayın bunları!” (BM, s. 119)

çıkıla(n)mak129

“Benim gibi Sürpik Dudu ile maraza edip evden çıkılanır, ona sebep ağlayıp ahü

zar eder.” (BM, s.22)

“Etem hiddetle çocuklara bağırıp, onları hep birden geldikleri yere çıkıladı.”

(Ç, s.32)

“İkinci defa vazifeden çıkılanınca annem biraz surat eder gibi olmuştu.”

(KPE, s.152)

126 Kıyafetsiz ve dağınık (adam) (TA). 127 Defol! (TAS). 128 İçki içmek (BAS). 129 Kovmak, uzaklaştırmak, yol vermek (A.L.).

Page 327: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

312

çomar130

“Hulasa efendim, karı allem edip kallem ederek bizim koca çomarı kandırınca

arabasına bindirip doğruca konağına götürüyor.” (KPE, s.25)

“…artık kırk dokuzunu bitirip elliye basmış yani tam çomarlığa yüz tutmaya

başlamıştım.” (KPE, s.165)

çomarlan(ş)mak131

“Hay yaşayasın bizim Gülizar gibi temiz kızla birlikte, çomarlaşıncaya kadar!..”

(Ç, s.147)

“Yani çomarlaştık desene!” (A, s.99)

çöplenmek132

“…burada bir çeşit gece konserleri yaparak ziyaretçilerden, bu surette de

çöpleniyoruz.” (KPE, s.167)

çurçur133

“Daha ötekilere gelince onlar da bunların çurçurları, yani meclisin döküntü

alayı…” (KPE, s.63)

dalga134

“İyi ya işte…Zaten bu dalga da en çok senin gibilere musallat olur ve böyle

başlar!” (Ç, s.16)

damlamak135

“Balıkpazarının gedikli ve saylı kaçık ve serserilerinden karasakal Cemal

damladı.” (A, s.256)

“Mustafa, bu gece oraya, ikinci defa olarak İnce Arapla birlikte damladı.”

(BM, s. 96)

130 Yaşlı, düşkün kimse (BAS). 131 Yaşlanmak, yaşlanıp düşkünleşmek (BAS). 132 Konuklanmak, birisinin masasında atıştırmak (A.L.). 133 Önemsiz, değersiz (kimse, nesne) (BAS). 134 İki insan arasındaki sevgi bağı, ilişki. (BAS). 135 Gelmek, gelivermek (BAS).

Page 328: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

313

“…tekkenin şeyhi ile Ferhat Cemalî Baba damladılar…” (BM, s. 165)

daniska136

“…görürsünüz siz diyordu, burada kopacak kıyametin daniskasını” (BM, s.34)

“…bunlar romanın ta kendisi, romanın en daniskası!” (KPE, s.135)

dem137

“Turhan’ın yanı başındaki masada demlenmekte olan beybaba kılıklı adam, şarkı

bitince genç garsonu çağırdı…” (A, s.34)

“...galiba beyefendi bizim Ali Beybaba ile tatlı tatlı demleniyorlar, dedim!”

(AF, s.127)

“Kusura bakmayın ben şuracıkta hem biraz demleneceğim, hem de biraz

ziftleneceğim…” (KPE, s.19)

deve yapmak138

“…rahmetli babasından kalan evleri, dükkânları birtakım macaralar yüzünden

deve yapacaktı.” (Ç, s. 73)

“…elimizde avucumuzda ne varsa onların hepsini o yerin dibine batası Beyoğlu

alemlerinde hep deve yapmışlardı.” (KPE, s.137)

devirmek139

“…o gece de orada binlikler devrilir, kafalar epeyce dumanlanır.” (A, s. 189)

dırla(n)mak140

“Aman bırak Allah aşkına Şahinde hanım teyze, onlar pek arsız, yüzsüz şeyler;

uyma şu pislere, onlar şimdi dırlanıp dırlanıp defolur giderler! (AF, s.27)

136 Örnek, en iyi örnek (BAS). 137 Uyuşturucu olarak kullanılan esrar; rakı, şarap (BAS). 138 (Bir nesneyi, parayı vb.) Almak, ortadan kaybetmek, çalmak (BAS). . 139 İçki içmek (BAS). 140 Gevezelik etmek, boşuna konuşmak (BAS).

Page 329: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

314

dikiş okuması141

“…en uzun ve ağza alınmaz tekerlemelerinden (dikiş okuması) denilen

tekerleme karşılıklı okunurken…” (Ç, s.167)

dikizlemek142

“Ha, bulaşalım biz habe kaymaya (yemek yemeye) o dikizlesin bizi ayaküstü!..”

(Ç, s.29)

“…pek çaktırmak istemeyen bir dikkatle beni dikizlediklerini sezdim.”

(KPE, s.108)

dört kollu143

“Sonbaharda beni dört kollu ile Edirnekapı’sına tebdilihavaya götürecekler!”

(AF, s.161)

dört kolluya bindirdik144

“Daha ne olacak babamı bugün dört kolluya bindirdik!” (BM, s.21)

döşe(n)mek (OCK)

“Aman rica ederim, Hasancığım, hani öyle bir döşenmelisin ki yok mu, seyirciler

meraktan, heyecandan çatlamalı!” (AF, s. 203)

dumanlanmak145

“…o gece de orada binlikler devrilir, kafalar epeyce dumanlanır.” (A, s. 189)

duziko146

“…pardon madam, bu akşam nedense duziko bana vurdu.” (A, s. 149)

141 (Özellikle İstanbullu Çingeneler arasında) Belirli bir yolu yöntemi olan ağız dalaşlarında karşılıklı söylenen açık saçık tekerleme (BAS). 142 Bakmak, gözlemek, gözetlemek (BAS). 143 Tabut (BAS). 144 Ölmek (AL). 145 Esrar vb. uyuşturucu kullanmak (BAS). 146 Bir tür rakı; anasonsuz rakı (BAS).

Page 330: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

315

ellialtı147

“…çeneme bir kafa vurmak istedi, istedi ama ben ondan daha atik davranıp olanca

hırsımla suratına ellialtıyı kondum. (A, s.20)

ezmek148

“…iki sarı altın kıvırmıştım; şimdi sabahtanberi onu eziyorum!..” (A, s. 163)

farta furtası olmak149

“Bana bakın hey, benim hiç farta furtam yoktur ha! (BM, s.33)

“Bana bak, benim hiç fartam furtam yoktur, çek diyorum sana!” (BM, s. 116)

“Malum a, hazreti moruk bu, hiç farlası, furlası yoktur.” (KPE, s.94)

fasafiso150

“Etem denilen bu herif de oldukça kurnaz ve oldukça şunu bunu bilir bir herif

olmasına rağmen, fasafisonun biri…” (Ç, s.115)

“Bırak şu fasa fisoyu sen de…” (Ç, s.219)

fertiği çekmek151

“Bu hali gören arkadaşı çoktan karanlık sokaklara fertiği çekmişti.” (A, s. 100)

feryadı vermek152

“Çoktan bir hayli feryadı vermiş olan Abdi Bey yine Adela’sını anarak

söylenmeye başladı:” (A, s.177)

“…bir defa gençliğinde bunlardan birine nasılsa feryadı vermiş; bugün elli beş

yaşına geldiği halde kendisini kurtaramamış…” (Ç, s.176)

“Sinop’taki balıkçılardan birinin Erato isimli kızını sevmiş, sonraları da

başkalarına feryadı vermiş…” (KPE, s.13)

147 Tokat, şamar (BAS). 148 (Parayı) Harcamak; genellikle keyif için sarfetmek (BAS). 149 Sakınmak, çekinmek (AL). 150 Önemsiz, değersiz, yararsız (BAS). 151 Gitmek, kaçmak, sıvışmak (BAS). 152 Tutulmak, vurulmak, aşık olma;, çok sarhoş olmak, kendinden geçinceye kadar içmek (AL).

Page 331: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

316

fındıkçı153

“...bir fındıkçı ve madikçi yosmaya benzemeyen bu kadın kendi masasında ağır

ağır ve yudum yudum birasını içerken…” (A, s. 75)

“…bakarsan pek fındıkçı bir şeye benziyor.” (A, s.272)

filispit154

“Ben zaten bu gece tam manasıyla tam filispit bir vapur olmamış mıyım?”

(A, s.57)

“…sabah karşı, son filispit olarak soluğu kendi evinde aldı.” (A, s.160)

“Malum a, yolumuz uzak, hava aynasız, kafalar son filispit….” (KPE, s.57)

fitil155

“Meğer içinde kadınların bulunduğu arabanın şoförü de içeridekiler gibi fitil değil

mi imiş…” (A, s.194)

“…gayet sulu bir sarhoş gündüzden içe içe fitil gibi olmuş…” (BM, s. 124)

“Fakat ne de olsa daha hâlâ hayli yüklü, hatta fitil olduğu tavrından

anlaşılıyordu.” (KPE, s.77)

fiyaka156

“Yok hani maksat bize fiyaka ise anlayalım!” (A, s.208)

“…bu ne kurum ayol, bu ne caka, bu ne fiyaka?” (Ç, s.260)

fiyakalı157

“Onu yapsa yapsa burada ancak bir kişi yapar ki o da şu kalpağı fiyakalı

delikanlı!” (A, s.204)

“…berikilerin masasına geldi ve iki elini fiyakalı bir halde masanın kenarına

dayadı:” (BM, s. 117)

153 Hilebaz, oyunbaz; cilveli, oynak (kız, kadın) (BAS). 154 Aşırı sarhoş (kimse) (BAS). 155 Çok sarhoş (BAS). 156 Kabadayılık, gösteriş, caka (TA). 157 Gösterişli, süslü, zarif, kabadayı (TA).

Page 332: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

317

fori158

“Perde açıldığı zaman tiyatro foriden sarsılıyordu.” (AF, s.214)

gaco159

“Galiba gacoya Karmen dokundu.” (Ç, s.6)

“Hani şey, hani şu Konya’dan gelecek gaco artist...” (AF, s. 208)

“Peki, orada bulunan o üç tane aynalı gaco kimdi öyle?” (KPE, s.70)

göçmek160

“Bu on yıl içinde Aygır Fatma çoktan kendi memleketindeki akrabalarının yanına

gitmiş, babası Ömer efendi göçmüş...” (AF, s. 197)

“Ben göçüyorum, oğlum; ben göçüyorum…” (Ç, s.233)

“…bizim şimdiki Kovuk Palas tabirince bizim hazreti moruk göçtükten sonra,

onun sonsuz ayrılığına karşı…” (KPE, s.152)

göçmek161 (göçürmek: Bitirmek, çok içmek)

“Birer şişe daha göçürmeyelim mi?” (A, s. 67)

“Turhan’ın ısrarıyla onun yanında oraya getirmiş olduğu koca şişeden de birkaç

tek göçürmüştü.” (A, s.190)

“Mustafa bir koca kadehi bir yudumda göçürdü.” (BM, s.32)

habazan/abazan/Abaza162

“Babası ne kadar kalpazansa kendisi de hakikaten hikmete karşı o kadar

habazandır.” (KPE, s.84)

habe kaymak163

“Ha, bulaşalım biz habe kaymaya (yemek yemeye) o dikizlesin bizi ayaküstü!..”

(Ç, s.29)

158 Kantocu ya da oyuncu kadın sahneyi terk ettikten sonra, seyircinin yaptığı davet tezahüratı (BAS). 159 Kadın (BAS). 160 İhtiyarlamak, ölmek, mahvolmak (AL). 161 (Rakı vb.) İlk yudumu içmek, içmeye başlamak (BAS). 162 Aç, açlık çeken; yoksul (BAS). 163 Ekmek yemek, karnını doyuracak şeyler yemek (BAS).

Page 333: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

318

“Akı (a kız) tıka basa habeye kayalı daha kaç dakka oldu ki…” (Ç, s.188)

ham hum şorolop164

“- Gazetenin adı ne imiş?

- Ham Hum Şorolop!” (KPE, s.32)

“Anlaşılan orada da işler son zamanda burası gibi ham hum şorolop olmaya

başlamış!” (KPE, s.33)

hapı yutmak165

“Eyvah, Mustafa işte şimdi hapı yutmuştu.” (BM, s.29)

“…yoksa mesele çakılırsa hapı yuttuğunun resmidir.” (BM, s.54)

havyar kesmek166

“Salih! Yine havyar kesmeye başladın. Artık eve bir şey almıyorsun.” (AB, s.22)

herifçioğlu167

“Tam o gece herifçioğlu narayı savurur savurmaz ben yeni bir korku daha

öğrendim.” (A, s.9)

“Boru değil bu, herifçioğlu Epikür’den, Çiçeron’dan dem vuruyordu.” (Ç, s.60)

“Herifçioğlunun bu dünyada bütün malı mülkü gündüzleri sırtında taşıdığı ve

geceleri içinde yattığı o külüstür fıçıdır…” (KPE, s.22)

hındım168

“Kolay gelsin yahu, kolay gelsin; hındime çok erken başlamışsınız!” (A, s. 179)

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerinden yalnız

(yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

“Demek sabah hındımı(eğlencesi) yapıyordunuz ha!” (KPE, s.78)

164 Çalma, elde etme ediminden söz edilirken ‘oldu bitti’ anlamında kullanılır; anlamsız boş söz (BAS). 165 Çok kötü bir duruma düşmek (TAS). 166 Çalışmadan vakit geçirmek (BAS). 167 Kızılan, öfke duyulan bir adamdan söz edilirken kullanılır (BAS). 168 Çalgılı toplantı, eğlenti (TA).

Page 334: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

319

hır çıkarmak169

“Yenikapı’daki meyhanede hır çıkarmak isteyen Zımba İbrahimle arkadaşıydı.”

(A, s. 113)

hurda170

“Macera en hurda noktalarına kadar anlatıldıktan sonra Ali Beybaba başını

sallıyarak:” (AF, s. 122)

ipsiz171

“Ne olurdu, keşki o ipsiz oğlu ipsizlere beş on sopa daha vuraydın!” (AF, s. 90)

iskandil etmek172

“Ev sahibi, karşıdan Mustafanın harekâtını dikkatle iskandil ediyor ve için için

gülüyordu.” (BM, s.81)

“Tabiî ben de ikide bir onu iskandile başladım.” (Ç, s.235)

“…ikide bir kapıya giderek dışarıdaki havayı iskandil ediyor ve şoför Kenan

boyuna:” (KPE, s.79)

istim173

“Fakat kim dinler, önceki şoförün hem kendi fazla istimli hem arabadakiler ona

boyuna:” (A, s.194)

kafası dumanlı olmak (dumanlanmak)174

“ ...herif bir hayli anzarot yutmuş, kafası adamakıllı dumanlanmış ortaya

savurduğu saçmalar kendi ailesini bile çoktan kızdırmaya başlamıştı.” (AF, s.34)

“Mustafada kafa dumanlı olduğu için, işin içyüzünü sorup araştırmadan oradaki

mum satan adamdan…” (BM, s. 162)

169 Kavgaya yol açmak (BAS). 170 Hile, tuzak (BAS). 171 Avare, evsiz, barksız, serseri (BAS). 172 Kollamak, dikkatle gözlemek (BAS). 173 İspirtolu içkiler, rakı (BAS). 174 Bir uyuşturucunun esrikliği, etkisi içinde bulunmak; içkili olmak, içki sarhoşu olmak (BAS).

Page 335: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

320

kafesçi175

“Sakın aldanıp parayı vereyim deme, kafesçidir haaa!” (A, s.54)

kafeslemek176

“Filan kalemin odacısını, tam üç mecidiye kafesledim…” (A, s. 148)

kalantor177

“Silahtara kendilerini almaya gittiğim müşteriler, kalantor müşterilerdir.”

(SGV, s.9)

kantarlıyı (kantara) basmak178

“Zaten bu dünyada aşık olup da mantara, sarhoş olup kantara basmayan kim var

ki?” (KPE, s.170)

karmanyolacılık179

“O esnada hırsızlık, karmanyolacılık, parasına tama’en katil gibi vukuat

sıklaşmıştı.” (AB, s.27)

kartaloz180

“Ne istedi kartoloz?” (Ü, s.10)

kaşarlanmak181

“Sen, dedi, kaşarlanmış pinpona bakma, onun içi zaten Apostolun

meyhanesindeki rakı fıçısına dönmüş…” (Ç, s.229)

“…o yolun tam manasıyla kaşarlanmış bir numunesi olan kart bir kadın

getirdi…” (A, s.282)

175 Dolandırıcı, hileli yollarla başkalarının parasını, malını ele geçiren kimse (BAS). 176 Yalan dolanla aldatarak çıkar sağlamak (BAS). 177 Zengin, variyetli, paralı pullu adam (TA). 178 Ağır sövmek (BAS). 179 Kent soygunculuğu; silah gücüyle insan dükkân soyma (BAS). 180 Yaşlı, geçkin, kart kimse (BAS). 181 Bir konuda, bir iş ya da edimde deneyim kazanmak, ustalaşmak (BAS).

Page 336: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

321

kaşkariko182

“…sen bana güven, ben katakulli, kaşkariko bilmeyen bir insanım…” (BM, s.45)

katakofti atmak183

“…şimdi beni Nazlıdan soğutmak için bu katakoftileri atıyorsun!” (Ç, s.228)

katakulli184

“Diyildir katakulli bunlar…Ben duğru süylüyorum.” (Ç, s.228)

“…sen bana güven, ben katakulli, kaşkariko bilmeyen bir insanım…” (BM, s.45)

katalaviz185

“(İzmaroya bakarak) katalaviz madama?” (A, s.268)

“Yok olmak isterdim! Nasıl katalavis?” (KPE, s.23)

kavanço edilmek186

“Bizim eski papuçlar, elbiseler, çamaşırlar hep Tornavidaya kavanço ediliyor.”

(Ç, s.232)

kaz187

“Maksat,Turhan’ı bu gibi alemlere sıkı sıkı alıştırmak, onu her gece kaz gibi

yolmak ve iyice postunu çıkardıktan sonra dehlemekti.” (A, s.88)

keriz188

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerinden yalnız

(yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

182 Hile, tuzak, yalan (BAS). 183 Yalan söylemek, uydurmak (BAS). 184 Hile yapma, dalavereye başvurma, tuzak (BAS). 185 ‘Anladın mı?’ anlamında kullanılır; söylenen kişiye karşı alay ifadesi taşır (BAS). 186 (Bir nesne, bir görev vb.) El değiştirmek; (birisine) verilmek, devredilmek (BAS). 187 (kaz gibi yolmak d.) Aptal, dangalak; saflığı yüzünden kumarda sürekli yenilen, dolandırılan kimse (BAS). 188 Eğlence, çalgılı, çengili eğlence (BAS).

Page 337: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

322

kerizci189

“Beni sana kim söyledi Sulukuleli kerizci diye?” (A, s.225)

“Siz kibar bir kerizci misiniz, yoksam Beyoğlunda ya ki tiyatrolarda palyaço

musunuz?” (Ç, s.83)

“Sen götür şekerini, çukulatanı Sulukuledeki, Ayvansaraydaki kerizci kızlara…”

(Ç, s.157)

keriz etmek190

“Eminenin düğünde keriz ederken söylediği şarkıların kantoların o pek tatlı, pek

cana yakın nağmeleri…” (Ç, s.186)

“Biz buraya geldik keriz etmeğe…” (Ç, s.208)

“Bilirsin ya, geçen sene Kâğıthane’de keriz ederken peşinize takılan!...”

(ÇK, s. 77)

keriz havaları191

“Sulukuleden gelenlerle birlikte yine yarım saat keriz havalarına o kemanla

iştirak ettim…” (Ç, s.136)

“Emine, korkuyu geçirdiği için el çırparak tatlı bir keriz havası yapıyor…”

(Ç, s.223)

kıkırdamak192

“Annem de Dağıstan’ın havasile geçinemedi, gittikten bir sene sonra orada

kıkırdadı.” (AF, s.213)

“…fakat baktı ki araba ile dayak yiyecek, belki de kıkırdayacak, o zaman

tuttu…” (BM, s.140)

“Az kalsın dedi, karların içinde kıkırdayıp kalacaktık.” (KPE, s.78)

189 Şarkıcı, çalgıcı (BAS). 190 Çalgı çalmak; çalgı çalıp oynamak (BAS). 191 Oyun havası, raks müziği (BAS). 192 Ölmek; üşümek, donmak (BAS).

Page 338: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

323

kılefteci193

“Ne gibi zenaat bakayım, sakın sen kılefteci olmayasın, düş bakayım önüme de

merkeze gidelim.” (A, s.218)

kıpti194

“Büyükdere çayırını arka taraflarında oturan kıptilerden bir klarnetle bir çifte nara

bulup geldi.” (A, s.193)

“…Sulukulenin, Kasımpaşanın, Üsküdarın en namlı kıpti çalgıcılarından başka

yine İstanbulun…” (Ç, s.185)

kıranta195

“Turhan’ın omuz başında yakası kürklü kıranta bir adam peyda..” (A, s.54)

“Kıranta aile başkanının:

“Al bakalum sandalcibaşi!” (SGV, s.7)

kırmak196

“- Kırsak daha iyi değil mi?

- Nereye kıracağız, dışarısı kimbilir ne alemde?” (KPE, s.52)

kırtipil197

“…berbat bir herif, kendisinden daha kırtipil kemanını çenesine dayamış, taksim

etmeğe çabalıyor.” (Ç, s.290)

kıtıpiyos198

“Kıtıpiyoz Frenk şairinin sembol diye yazdıkları bizim kudemanın

remizlerine benzemez.” (A,s.139)

“Yok canım, Zaika hiç öyle kıtıpiyos güruhile mektuplaşmaya tenezzül eder mi?”

(AF, s.167)

193 Hırsız, dolandırıcı (BAS). 194 Çingene. 195 Şık, süslü (AL). 196 Kaçmak, savuşup ortadan kaybolmak (BAS). 197 Kırık dökük, değersiz, bakımsız (BAS). 198 Yarasız, değersiz, düşük nitelikli (nesne, şey, kimse) (BAS).

Page 339: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

324

“Ulan, dedi, kıtipiyoz züppe! Yoksa sen canına mı susadın?..” (Ç, s.282)

kıyak199

“Madama ki sen vakti zamanilen kıyak maniler sunturlu semailer ne düzerdim

deorsun…” (A, s. 100)

“...eğer ortaya kıyak bir tulûat piyesi hazırlar da bu piyesi seyircilere adamakıllı

tutturursan...” (AF, s. 200)

“Amma kıyak şeydir ha, tulum şişirmek…” (Ç, s.147)

kıyak kaçmak200

“Getirseydin kemançeyi daha kıyak kaçacaktı.” (Ç, s.25)

kiras etmek201

“Birer tane kiraz var, tezgahta buyurun!” (A, s.67)

“-Bu da nesi?

- Karşıdan kiras ettiler!

- Kimler kiras etti?” (Ç, s.236)

“Bunlar, yeni gelen şu karşıki ağadan sizlere keraz.” (BM, s. 174)

kokorozlu202

“Ha bakayım kokorozlu bir falınıza küçük hanım!..” (Ç, s.127)

“Öyle ise, bahar gelsin de seninle bir kokorozlu düğün yapalım!” (Ç, s.154)

kokoz203

“Bunların dördü de kokozdu yahu sermayeyi nereden bulmuşlar?” (KPE, s.33)

kopuk204

“Kopuk birden sertleşti, barut kesildi.” (A, s.209)

199 İyi, hoş, üstün (şey, kimse) (BAS). 200 Pek uygun olmak; yakışmak; hoşa gitmek (BAS). 201 Yollamak, göndermek (BAS). 202 Özenli (BAS). 203 Muhtaç durumda, parasız, züğürt (kimse) (BAS). 204 İşsiz güçsüz, serseri (TA).

Page 340: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

325

“Hiç ummam ki Zaika gibi bir kız öyle şirret bir kopuğa yüz versin!” (AF, s. 70)

“Nedense Reha Bey de bu kopuk herifi pek seviyor.” (Ç, s.233)

kötüye boğulmak205

“…ilk defa gelmiş olduğu bu meyhanede üç arkadaş tarafından kötüye

boğulacaktı.” (BM, s.42)

kuyruğu titretmek206

“Aklın varsa bu kahpe dünyada kuyruğu titretmeden çekmene bak!” (A, s.213)

“Ölü, yani kıkırdamış, kuyruğunu titretmiş, nalları dikmiş demektir!”

(KPE, s.17)

“On beş, yirmi gün öncesinde bir gün haber aldık ki ihtiyar kuyruğu titretmiş!”

(KPE, s.107)

lakerda207

“Neci bu zat, lakerdacı mı, topikçi mi?” (A, s.160)

lüpçü208

“…kalleş, lüpçü, iyi gün dostu dalkavuk arkadaşı hemen bir biçimine getirip…”

(A, s.72)

lüpçülük209

“…Abdi Bey’de bellibaşlı iki karakter daha vardı ki onlar da (Zendostluk) ile

(Lüpçülük) idi.” (A, s.134)

lüpletmek210

“-Ulan Şalgam Ahmet, simidi yavaş lüplet, boğulacaksın.” (AF, s.40)

205 Ağır yaralanmak; ölmek (BAS). 206 Ölmek, gebermek, zıbarmak (BAS). 207 Harika, muhteşem şey; yaşlı fahişe (BAS). 208Karşılıksız çıkar elde etmekten hoşlanan, bu davranışı alışkanlık edinmiş kimse (BAS). 209 Karşılıksız çıkar elde etmekten hoşlanan, bu davranışı alışkanlık edinmiş kimsenin edimi, tutumu, niteliği (BAS). 210 Ağzına atmak, çabucak yutmak (BAS).

Page 341: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

326

maden211

“...istersen sana biraz maden vereyim de çek!” (AF, s.214)

“Maden nedir?” (AF, s.214)

madik212

“…bizim yosma bana madik ederek arkadaşlardan biri ile aşıkdaşlığa başlamasın

mı?” (KPE, s.149)

madikçi213

“...bir fındıkçı ve madikçi yosmaya benzemeyen bu kadın kendi masasında ağır

ağır ve yudum yudum birasını içerken…” (A, s. 75)

makasları açmak214

“…yolumuzun pek az kaldığını söyledim, olduğu yerde bir ah çektikten sonra

tekrar makasları açtık.” (KPE, s.46)

mandepsiye basmak (düşmek/gelmek)215

“Mustafa işin hakikat olduğuna inanırken Balyoz herifi mandepsiye şöyle

bastırdı:” (BM, s.66)

mangır216

“Bu akşam, dedi, ben mangır tutuyorum.” (A, s. 148)

“Ha toslayasın bana bir iki mangırcık, çok mudarla(hazin) bir dua edeyim size!..”

(Ç, s.33)

“Nasıl mangır tutuyor musunuz?” (BM, s. 125)

mangiz217

“Belki bu akşam buldu bir enayi vurdu biraz mangiz ondan…” (A, s.53)

211 Eroin (BAS). 212 Hile, dalavere (BAS). 213 Hilekâr, dalavereci (BAS). 214 Hızlı yürümek (TA). 215 Hileye gelmek, tuzağa düşmek (BAS). 216 Para (BAS). 217 Para (BAS).

Page 342: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

327

“…orada mangiz, habe(yemek), piyiz(rakı), saçı(bahşiş) gırladır.” (Ç, s.243)

“…annem benden selam sabahla birlikte mangizi de kesince meteliksiz ben ne

yapacaktım.” (KPE, s.153)

mantar218

“Mantardır, mutlak evlerden birine başka bir enayisi gelmiştir…” (A, s. 153)

“Bana mantar yutturamazsınız!” (A, s.267)

mantar atmak219

“Ne o, buna inanmadın mı moruk, yoksa beni mantar mı atıyor sandın?”

(A, s. 63)

“Bırak yahu, kapıdan girerken ayağım çocuğun bisikletine takıldı da…diye

gülerek mantar atıyor!” (SGV, s.33)

mantara basmak220

“Zaten bu dünyada aşık olup da mantara, sarhoş olup kantara basmayan kim var

ki?” (KPE, s.170)

maraza221

“Benim gibi Sürpik Dudu ile maraza edip evden çıkılanır, ona sebep ağlayıp ahü

zar eder.” (BM, s.22)

“Sen bıkınca benden, bulaşacaksın gece gündüz benimle marazaya…” (Ç, s.272)

marazalaşmak (maraza etmek)222

“…beş on para almak için martaval atıyorsan sonra orada marazalaşırız.”

(Ç, s. 92)

218 Yalan; hile(BAS). 219 Yalan söylemek (BAS). 220 Yalana kanmak, aldanmak; tuzağa düşmek (BAS). 221 Tartışma, çekişme; kavga, gürültü (BAS). 222Kavga, gürültü etmek (BAS).

Page 343: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

328

mariz 223

“Haydi ulan dedim, çek arabanı, başımı belaya sokma, dün akşamki marizler

yetişmedi mi? (A,s.20)

marizine kaymak 224

“...Zaika’ların evinin arkasında soytarılık yaparken yakalamış, adamakıllı

marizine kaymış! (AF, s.167)

“Ne yapacağım, marizine kayarım ha!” (BM, s.135)

“Ne olacak, marizine kayarım!” (KPE, s.19)

marizlemek 225

“...şimdi punduna getirip beni adamakıllı marizlemek istiyormuşsun!” (AF, s.74)

“Seni şimdi istediğin gibi marizleriz.” (AF, s.75)

martaval (atmak)226

“Sanki orada senin attığın martavallara biz inanmış mıydık?” (AF, s.155)

“Bırak şimdi martavalı!...Sen burada sermayesin.” (BM, s.34)

“Senin anlıyacağın, bizimkilerin işi ep atmasyon, ep martaval!..” (Ç, s.62)

mastor227

“…bu karda, kıyamette Aksaray’a kadar sırtımızda mastor mu taşıyacağız?”

(KPE, s.98)

matiz 228

“Şimdi gelsin buraya, ben ona bir matiz havası çalayım, kuzu gibi olur…”

(Ç, s.219)

“Affedersin amma, beybabacığım, bunlar da senin gibi böyle hep matiz alayı

mıydı?” (KPE, s.35)

223 Dayak atma, dövme (BAS). 224Dövmek, dayak atmak (BAS). 225 Dövmek (BAS). 226 Asılsız, yalan, uydurma söz ya da haber söylemek (BAS). 227 Uyuşturucu kullanarak ya da içki içerek sarhoş olmuş çok esrimiş (kimse) (BAS). 228 Sarhoş ve çok sarhoş (kimse) (BAS).

Page 344: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

329

mayna etmek229

“Bunların cümbüşü daha elli adım öteden onların ahengini mayna ettirdikten

sonra arabalar bir hizaya geldi.” (AF, s.15)

“…iki tarafı da mayna ettikten sonra, gelen devriye ve kol sandalları…”

(Ç, s.174)

mayna olmak 230

“Ortalık mayna olunca Turhan arkadaşına:” (A, s. 66)

“Müthiş kavga derhal mayna oldu.” (AF, s.157)

“…meyhanedekilerle birlikte kullukçular ve odabaşı kahkahayı salıverince iş de

mayna olmuş.” (BM, s.41)

maytap (geçmek/etmek) 231

“Siz benimle maytaba çıktınız bu gece?” (BM, s. 117)

“…kaplumbağa suratlı herifi can ve gönülden dinleyen budalalarla

maytap ediyorum!” (KPE, s.62)

metelik 232

“Fakat hiç meteliksiz akşamcılık olur mu? (AF, s. 197)

“Ha buyurasın bana bir metelikçik, odel sana bereket versin!” (Ç, s.12)

“İstanbul’un en eski külhanbeylerinden hatta meteliksiz kopuklarından olduğu

anlaşılan…” (KPE, s.58)

moruk233

“Ne o, buna inanmadın mı moruk, yoksa beni mantar mı atıyor sandın?”

(A, s. 63)

229 Durdurmak, bitirmek, son vermek (BAS). 230 Durmak, bitmek, son verilmek (BAS). 231 Alay etmek (BAS). 232 Çok az para (TS). 233Yaşlı kimse, ihtiyar (BAS).

Page 345: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

330

“Anlaşılan moruk, yani Aksaraylı Derviş Hacı Balaban ve namı diğer Aşık

Diyojen bu akşam boyalı ispirtosuna meze yapmak için.....” (KPE, s.16)

“…Nigar tutmuş, biriyle Selma’ya moruk öldü, yalnız kaldım diye haber

göndermiş.” (KPE, s.111)

mostra 234

“Biz şimdi işte böyle gençler arasında sadece mostralık bir pinponuz..” (A, s.85)

muşmula235

“…Veli Bey ile benim gibi de böylece birer muşmula oluvermiştir.” (A, s. 230)

nalları dikmek (titretmek)236

“Affedersin nalları dikti, diyecektim.” (AF, s.213)

“…hele şurada burada yemiş olduğum çekilerle dayakları siz yemiş olsaydınız

şimdi çoktan nalları titretmiştiniz.” (A, s. 66)

“Ölü, yani kıkırdamış, kuyruğunu titretmiş, nalları dikmiş demektir!”

(KPE, s.17)

nanay 237

“Yaaa…Piyiz nanaylaştı (rakı tükenmeye başladı) galiba.” (A, s. 112)

“…hanım ablalar içiyorsunuz ama, bizde mangır nanay…” (A, s.286)

“Nanay bahtalı (talihsiz) arkadaş köleniz: Gâvur Etem” (Ç, s.179)

orostopolluk 238

“Yok bunda bir orostopolluk var; yoksam hokkazsın, nesin sen?” (A, s.90)

“Bana bak hemşerim, bu işin içinde bir sakın bir hokkabazlık, bir orostopolluk

olmasın?” (BM, s.66)

234 Satılan şeylerin en iyilerinin önde olduğu sergileme düzeni (BAS). 235 Yaşlı, ihtiyar kimse (BAS). 236 Ölmek (BAS). 237 ‘ Yok, hiç’ anlamlarında kullanılır; yokluk, olmama (BAS). 238 Alçakça hile (BAS).

Page 346: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

331

“Burada gizli kapaklı, alavereli, dalavereli, zikzaklı orostopollukla bir şey

olamaz.” (KPE, s.38)

orsa buca (boca)239

“Orsa boca bir müddet yürümüş.” (A, s.57)

“...onu da kafasına diktikten sonra orsa boca, tekrar salıncağa doğru yollandı.”

(AF, s.35)

“Ne yapacağız dedi, orsa buca gideceğiz!” (KPE, s.42)

ölüsü şamdanlı (kandilli/kınalı) 240

“Ama, biz önce ölüsü kınalılara söyledik:” (A, s.286)

“Ölüsü şamdanlı rakı, çatın şu öndekilere dedi, biz de çattık!” (BM, s.17)

“ Ulan, a ölüsü kınalı karı!” (TOK, s.75)

palamarı çözmek (koparmak/toplamak) 241

“Mustafa gerçekten yanlış kapı çalmış olduğunu anlayınca oradan palamarı

çözüp onun yanındaki kapıya yanaştı…” (BM, s. 29)

papaz uçurmak 242

“Bir akşam şunun şurasındaki incirlerin altında çilingir sofrasını kurup bir papaz

uçuralım! dedi.” (Ç, s.17)

pata çakmak (çıkmak)243

“…iki delikanlı uzaktan birer pata çıkarak Aziz Beybabaya seslendiler:”(A, s.69)

patakoz 244

“Hele sen şimdi şu iki patakozu al; kulübene git…” (Ç, s.159)

239 Çok sarhoş kimsenin dengesiz yürümesini nitelerken kullanılır (BAS). 240 İyi gitmeyen bir iş için hafif küfür olarak kullanılır (BAS). Soyunda evliya olan adamdan aksine kinaye olarak soysuz, cibiliyetsiz demek (AL). 241 (Bir yerden) Uzaklaşmak, ayrılmak, kaçmak (BAS). 242 İçki içip, eğlenmek, içki alemi yapmak (BAS). 243 Selâm vermek (eliyle) (TA). 244 Bozukluk durumda olmayan, bütün para (BAS).

Page 347: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

332

“Ha atasınız bunun içine birer patakoz da bakayım sizin şuracıkta birer kokoruzlu

falınıza…” (Ç, s.207)

peniz245

“Siz de peniz takın aman!..” (ÇK, s. 77)

peygamber tavukları (d.) (OCK)

“Bari oraya gelen peygamber tavukları (eski argoda kadın demek) güzel mi?”

(A, s.68)

pırna246

“Sana ban var mı cam kırığı gibi pırnayı çekip küp dibinde sızmak?” (A, s. 108)

“…sessizce bir yere toplanıp bu dediğim şeylerle hafiften pırnayı atıştırmaya

başlaması Aın en sevdikleri bir alemdir.” (A, s.196)

“…oradaki meyhanelerden birine girerek pırnayı çekmeğe başladılar.”

(BM, s. 124)

pinpon 247

“Biz şimdi işte böyle gençler arasında sadece mostralık bir pinponuz..” (A, s.85)

“Merak etme sen koca pinpon, onları benim kadar kocam da tanır.” (AF, s. 94)

“Sen, dedi, kaşarlanmış pinpona bakma, onun içi zaten Apostolun

meyhanesindeki rakı fıçısına dönmüş…” (Ç, s.229)

piyastos 248

“…o duvar senin bu duvar benim giderken hiç ummadığı yerde rappadak

piyastos oluveriyor.” (KPE, s.143)

piyiz (kaymak) 249

“Yaaa…Piyiz nanaylaştı (rakı tükenmeye başladı) galiba.” (A, s. 112)

245 Laf atmak ,sözle sataşmak (BAS). 246 Rakı (BAS). 247İhtiyar, yaşlı kimse (BAS). 248 (Birisini) Yakalama, tutma; tutuklama (BAS). 249 Rakı, içki içmek (BAS).

Page 348: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

333

“Ah, şinci olsaydı birazıcık piyiz de kaysaydık ona şuracıkta tatlı tatlı.” (Ç, s.20)

“…orada mangiz, habe(yemek), piyiz(rakı), saçı(bahşiş) gırladır.” (Ç, s.243)

posta 250

“Onun için, biz artık postayı keselim, artık ağzımıza bir damla su bile

koymayalım.” (A, s. 112)

rahat döşeğine yatırmak 251

“Senin anlayacağın babacığımı, bugün artık tam rahat döşeğine yatırdık.”

(BM, s.21)

sapanorya 252

“İşin garibi bu sapanorya herifin gece yolda gelirken ikide bir, benim zihnimden

ve gönlümden geçenleri bilip…” (Ç, s.67)

sepetlemek 253

“…yeleğimi koluma sıkıştırıp beni dükkandan sepetlemek istemişler, ben de:”

(A, s. 60)

“…kendisini münasip bir tarzda oradan sepetledikten sonra geldi…” (A, s. 129)

sermek 254

“…vazifeyi de bol bol seriyor, ara sıra gündüzleri de içiyor ve borç

gırtlakta yaşıyordum.” (KPE, s.151)

sıvırya255

“Yollar, sıvırya, birer, birer buçuk ve yerine göre ikişer kulaç karla dolu..”

(KPE, s.98)

250 Sefer, defa, kez (BAS). 251 Ölmek (AL). 252 Çirkin, biçimsiz (TA). 253 Kovmak; başından savmak; gitmesini sağlamak (BAS). 254 (Bir konuyla, bir işle) İlgisini kesmek, fazla uğraşmamak, ihmal etmek (BAS). 255 Hep, sürekli (BAS).

Page 349: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

334

sızdırmak 256

“Etem, gönlü gibi eli de açık olan bizim arkadaşı elinen geldiği kadar sızdırmaya

başlıyacak idi.” (Ç, s.57)

sipari/sipali 257

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerinden yalnız

(yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

“…daha böyle siparisi (ücreti) bol nice nice kerizleri tekmeledim.” (Ç, s.247)

sipsi 258

“Hazreti moruk, sen de bir sipsi uçlan bakalım!” (KPE, s.78)

sulu 259

“…insana kahbece arkadan ve yandan hücum eden cinsten ve sulu

takımından olmasın!..” (BM, s.45)

“Sulu, şimdi büsbütün sulandı:” (BM, s. 124)

“Yani ne demek istiyorsunuz, ben sulu muyum?” (KPE, s.85)

sululuk

“Çünkü fazla içince sululuğa kalkacak, ağzımızın tadı kaçacak!...” (Ç, s.241)

“…hâlâ o eski sululuk, o eski çamurluk, korkarım yine bir patırtı çıkarsın!”

(KPE, s.60)

sunturlu 260

“Aman Allahım ne idi o gün, orada benim yediğim o sunturlu dayak! (A, s.21)

“Madama ki sen vakti zamanilen kıyak maniler sunturlu semailer ne düzerdim

deorsun…” (A, s. 100)

“Orada âhengin daha sunturlusu olan ikinci faslı başladı.” (Ç, s.166)

256 (Kumarda) Deneyimsiz oyuncuyu, belli etmeden hile yaparak yavaş yavaş yenmek (BAS). 257 Para; (şarkıcı, çalgıcı, çengi, köçek vb.nin) Bir eğlentide yaptığı iş karşılığı aldığı ücret (BAS). 258 Sigara (BAS). 259 Söz ve davranışlarıyla, yersiz şakalarıyla çevresini rahatsız eden ya da kadınlara tatsız iltifatta bulunan kimse (TAS). 260 Kuvvetli, cıvcıvlı, zorlu (AL).

Page 350: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

335

“Hem de ne sunturlu kavga…” (KPE, s.149)

şavullamak261

“Mustaf ile Cazım, ayaklarının ucuna basarak evi dışarıdan biraz şavulladılar.”

(BM, s.142)

“Garson kalabalık çiftleri biraz savulladıktan sonra parmağıyla gayet şık ve

oldukça genç, güzel, yakışıklı birini gösterdi:” (KPE, s.55)

şıpın işi 262

“Ben hemen şıpın işi iki sıya ile kenara yanaştım.” (SGV, s.14)

şopar263

“Te şu şoparcığın (çocukcağızın) yoktur babası...Kalmıştır öksüz...” (Ç, s.9)

“Şoparların bu sırnaşık arsızlıkları karşısında baktım, zavallı Nazlı..” (Ç, s.124)

“Hah, işte orada iki de Çingene şoparı at otlatıyorlar.” (KPE, s.126)

tabansız 264

“Tuu, Allah müstahakını versin ulan, herif amma tabansız şeymiş ha!” (A, s. 24)

(tepeli) piliç265

“Hem oraya yalnız peygamber tavukları değil tepeli piliçler de geliyor.”(A, s. 74)

tıraş 266

“Ne ise, fazla tıraşı bırakalım da artık muhabbetimize bakalım...” (KPE,

s.19)

“Onlar şarkıyı tutturadursunlar, Numan Bey de beni, yine hafiften tıraşa

koyuldu.” (KPE, s.116)

261 Dikkatle bakıp saptamak; gözüne kestirmek; dikkatle düşünüp amaçlamak (BAS). 262 Derhal, çabuk, hemen, çarçabuk (TA). 263 Çocuk, çingene çocuğu (BAS). 264 Korkak, cesaretsiz (AK). 265 Genç ve güzel kız ya da kadın (BAS). 266 Boş yere uzun uzun konuşma, gevezelik (BAS).

Page 351: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

336

tıraş etmek 267

“İşim mi yok sanki, onu bulup da saatlerce beynimi tıraş ettireceğim…” (A, s.51)

todi 268

“Evet, bunu da başka todilerden öğrendim.” (Ç, s.84)

“Hoş bulduk, safa bulduk..todi kardeşler, nasılsınız bakalım…” (Ç, s.207)

“…yaz avşamları burada gezerken o bizim İstanbullu todi kardeşle kolkola,

kabartırım güğsümü! (Ç, s.275)

toka etmek 269

“Alimallah karıyı bulursa ona bu gece bir at nalı gümüş mecidiye toka

ederdim!.” (A, s. 165)

tornistan etmek 270

“…tekke zâkirliğinden hanendeliğe tornistan etmiş güzel ve gür sesli birer

hafızdı.” (Ç, s.140)

“Bu hastalık hastaneye ilk girdiği günlerden sonra iyiliğe yüz tutar gibi olmuşken,

şimdi tekrar kötülüğe doğru tornistan ediyor.” (KPE, s.144)

“Biz Çobançeşmesinden tornistan ederken güneş de Keçesuyu tepelerinden…”

(SGV, s.18)

toslamak 271

“Hele demin nara atan kopuk balıkçı delikanlısı ona bir avuç dolusu ufaklıkla bir

de sigara tosladı.” (A, s.226)

“Peşin toslayasın bana şuradan bir kallavi pırna daha!” (BM, s. 125)

“Kız şuradan bana konyak monyak, şarap marap ne varsa bir bardak bir şey

tosla!” (KPE, s.77)

267 Uzun uzun konuşmak, gevezelik etmek (BAS). 268 Çingene (BAS). 269 Vermek; ödemek (BAS). 270 Dönmek, geri dönmek; cayma (BAS). 271 Vermek, ödemek (BAS).

Page 352: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

337

tüymek 272

“İşine gelmeyince tüymek değil mi?” (KPE, s.82)

uç babatorik273

“…gelip geçenlerin kimi kendisine dilini çıkarıyor, kimi uç baba torik! Kimi

voyvo diye bağırıyor…” (KPE, s.94)

uçlanmak 274

“…bankadaki parasından kendisine tam yüz sarı altın drahoma uçlanacağından

bahsediyordu.” (A, s. 149)

“Hazreti moruk, sen de bir sipsi uçlan bakalım!” (KPE, s.78)

“Hele sen uçlan bakalın bir tane bize bey babadan.” (Ü, s. 105)

uç(ur)mak 275

“Ne olacak, bugün zavallı babamı aramızdan uçurduk.” (BM, s.23)

“Selma da başından aldığı ağır yara ile aramızdan uçtu, gitti.” (KPE, s.135)

uydurmasyon 276

“Uydurmasyon ucuz bir şey olmalı!” (KPE, s.71)

uzamak 277

“Sen bilirsin amma, dedi, çok uzama!” (A, s. 128)

vardakosta278

“…buranın vardakosta çalgıcılarına hususi havalar çaldırmaya başladın!”

(A, s.263)

272 Gitmek, def olmak (BAS). 273 (Özellikle gerçekdışı görünen ya da gerçekleşmesi güç olaylar karşısında) Alay yollu, küçümseme yollu kullanılır (BAS). 274 Vermek (BAS). 275 Ölmek suretiyle kaybetmek (AL). 276 Düzmece, sahte şey (BAS). 277 Gitmek, uzaklaşmak (BAS). 278 Alımlı, iyi giyimli, iri yapılı (kimse). (BAS).

Page 353: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

338

“Numan Bey, istediği kadar kalantor, istediği kadar vardakosta olabilir.”

(KPE, s.123)

voyvo279

“…gelip geçenlerin kimi kendisine dilini çıkarıyor, kimi uç baba torik! Kimi

voyvo diye bağırıyor…” (KPE, s.94)

yapındırmak 280

“Ara sıra yapındırırım!” (AF, s.123)

“Onunla da tramvay denilen şişman Yorgi’ye girdik…Biraz da orada

yapındık…” (A, s. 109)

yutmak 281

“Kadın işi türlü tevillere kalkışmak istediyse de Mustafa yutmadı:” (BM, s.37)

yuvarlamak 282

“Turhan da zaten geldi geleli burada bir buçuk şişe kadar yuvarlamıştı…”

(A,s. 142)

“Direktör akşamdan kendisine üç dört tek yuvarlattığı halde, Hasan’ın ağzını bu

akşam bıçaklar açmıyordu.” (AF, s.214)

“Orada beş, on tane yuvarlayıp nihayet Sulukule’deki zurnacı Şahin’e gitmekti.”

(KPE, s.78)

yüklenmek283

“…belki de başka yerde bir hayli yüklendikten sonra kalanını da burada

tamamlamak için şişesi cebinde…” (A, s. 107)

“Fakat ne de olsa daha hâlâ hayli yüklü, hatta fitil olduğu tavrından

anlaşılıyordu.” (KPE, s.77)

279 Birisiyle alay etmek için söylenir (BAS). 280 İçki içmek; az az içki içmek (BAS). 281 İnanmak, aldanmak, kanmak (BAS). 282 İçki içmek, özellikle bir ‘ tek’ rakıyı bir yudumda içmek (BAS). 283 Belli bir süre içki içmiş, esrimeye başlamış olmak (BAS).

Page 354: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

339

yürümek284

“Babam yürüdü!” (BM, s.21)

“Babayı bu sefer gerçekten yürüttük, yattığı yer nur olsun!” (KPE, s.144)

zamkinos etmek 285

“…sen yanımdan zamkinos ettin edeli ben hep günlerimi hasbi geçiriyorum.”

(Ç, s.247)

“…ben de hemen senin yanından zamkinos ederdim.” (Ç, s.266)

zıbarmak286

“Yeter artık ziftlendiğin, haydi bakalım, in aşağı da yemeğini ye, yat, zıbar!”

(AF, s.130)

“Oh, hele şükür mevlâya, zıbartabildik terezi!.” (Ç, s.97)

zırtabos 287

“…senin gib hamam, külhan kaçkını zırtabosların mı olacak?” (A, s. 64)

“Ulan, zırtapos, in aşağı diyorum sana!” (BM, s. 160)

“Nereye ulan zırtapos?” (KPE, s.81)

ziftlenmek 288

“…şimendifer gibi tam yolla geldi; haydi ziftlen de içerin kalafatlansın..”

(A, s. 102)

“Yeter artık ziftlendiğin, haydi bakalım, in aşağı da yemeğini...” (AF, s.130)

“Genç aşık bunu ziftlendikçe aşk ateşi de ona göre arttıkça artar.” (KPE, s.153)

zom olmak 289

“Selim Beyle yirmiyi bulan arkadaşları tam manasıyla zom olmuşlardı.”

(A, s. 27)

284 Ölmek (TA). 285 Gitmek, kaçmak (BAS). 286 Gebermek; uyumak (TA). 287 Ussal dengesi olmayan, deli; değersiz, aşağılık (BAS). 288 Rakı içmek; tahkir manasında yiyip içmek (BAS). 289 (İçki, uyuşturucu vb. kullanmak yüzünden) Sarhoş olmak, esrimek, kendinden geçmek (BAS).

Page 355: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

340

Çingenece olduğu düşünülen sözcükler ayrı tutulmuştur:

bengala

“O, garipçe bir insan oğludur, belki biz deriz bülelerine bengala…” (Ç, s. 60)

“O birazacık bengaladır (sinirli, yarım deli, cinli, perili, babalı demek). (Ç, s. 75)

“Ona derler, Bangal (cinli) Nazlı! O biraz acayip bir kadındır.” (Ç, s.85)

beti

“Beti demek, bizim çingenecede çirkin demektir…” (Ç, s.113)

çak

“Şinci otururlar (eli ile Hacıosman bayırı taraflarını göstererek) çak (tâ) o

yanda!..” (Ç, s.103)

çerhan

“Yıldız da (çerhan) demek!.. (Ç, s.89)

çon

“-Çon demek (ay) demek!..

-Ay mı?” (Ç, s.89)

grasni

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni) mi çok

seversin? (Ç, s.89)

habe290

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerinden yalnız

(yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

“Habeden sonra Akman baba atar sizi yarım saat, daha bilemedin üç çeyrek

içinde Topçulara…” (Ç, s. 48)

290 Ekmek, yemek, öğün (BAS).

Page 356: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

341

“…sepetlerimizlen, bohçalarımızlan, habelerimizlen(yemeklerimizle) çala,

oynaya gider…” (Ç, s.164)

hampur (hampır)291

“Çekeriz birer kıyak hampur size!” (Ç, s.9)

har

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni) mi çok seversin?

(Ç, s.89)

harni

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni) mi çok

seversin? (Ç, s.89)

imşa 292

“İmşayım,(konuştuğunuzu çaktım, parmağı içinde!) Karışmam ha! (Ç, s.137)

kam

“Güneş de (kam) demek!..” (Ç, s.89)

laçı 293

“ Ah lâçı(güzel) ağbeyciğim, toslayasın (veresin) buncağıza yarım metelik!”

(Ç, s.9)

“Nazlı, ah Nazlı, lâçi (güzel) Nazlı!..” (Ç, s.101)

mangaptut

“Derler onun için bizim kadınlar, daima mangaptuttur.” (Ç, s.101)

“Şukar (dilber) Nazlı!..Mangaptut (malihulyalı) Nazlı!..” (Ç, s.104)

“Göçebe Çingeneler zavallı nazlı için mangaptut, yani sevdalı, âşık, vurgun,

dalgın, hırçın, yanık…” (Ç, s.142)

291 Çingene çocuklarının oynadığı bir çeşit oyun (BAS). 292 Bir kazancı bölüşme, ortaklaşma (BAS). 293 İyi; güzel, hoş (BAS).

Page 357: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

342

odel 294

“Ha versene be ağam beş paracık, odel(Allah) versin sana daha çok!” (Ç, s.9)

“Eh..artık, sımarladık Odele (Allaha ısmarladık) müsaadenizle…” (Ç, s.106)

oski295

“Yirmi, yirmi beş oskiye(liraya) çıkar!” (Ç, s.158)

“Sen toslasan o yirmi yirmi beş oskiyi bana da girsen bir sevaba…” (Ç, s.158)

“Şimdi ise görüyorsun, topu topu, on beş oskinin içindeyiz!” (Ç, s.184)

paçala

“Paçala (git) güle güle amma, bizi sen şinci saldın meraklara…” (Ç, s.106)

paraşol

“Sen gene dua et, beygirinin kırılmadı bir yerciği, parçalanmadı paraşolun?”

(Ç, s. 49)

parsa

“…bir çay tabağı ile oradakilerden parsa toplamıya başladı…” (Ç, s.291)

“Yağma yok, bedava olmaz, anlatırım ama, parsa toplarım.” (A, s.55)

pofyoz 296

“Hiç canım dedi mesele pofyozmuş.” (Ç, s.180)

saçı

“…orada mangiz, habe(yemek), piyiz(rakı), saçı(bahşiş) gırladır.” (Ç, s.243)

So

“…yaptık duvamızı gönderdik Soya!

- So da nedir?

-So demek ki, yaniya büyük efendi, büyük mal mülk sahibi, senin anlayacağın,

Allah!” (Ç, s.227)

294 Tanrı, Allah (BAS). 295 Altın para; lira (BAS). 296 Anlamsız; boş; önemsiz; değersiz (BAS).

Page 358: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

343

şugar (şukar)297

“Şukar (dilber) Nazlı!..Mangaptut (malihulyalı) Nazlı!..” (Ç, s.104)

teferiz298

“Misaade sizin ya…İlle velâkin demek istediğim burada bir avşam teferizi

(eğlencesi) yapalım da göresiniz! (Ç, s. 48)

“İster Nazlıcık da birazacık gelsin, seyretsin bu teferizi…” (Ç, s.205)

“…hani burada yapmıştık bir teferiz, o zaman kıskanarak birbirlerini onlar

dalaşacaklar diye…” (Ç, s.225)

terlayni

“Affedersiniz amma, dedi, siz ne için ararsınız o terlayni karıyı?” (Ç, s.100)

“…terlayni demek bizim çingenecede, yaniya ki, sizin anlıyacağınız, akılcığı

biraz oynak demek…” (Ç, s.100)

2.1.9. Kaba Sözler-Küfürler

Osman Cemal’in eserlerinin temeli, içinden çıktığı halk tabakası, Haliç iskeleleri,

sur dışı mahalleleri, Kâğıthane, Kasımpaşa, Lonca, Unkapanı, Aksaray, Fatih gibi

halk yaşayışının açıkça hissedildiği yerler ve buralarda yaşayan insanlar üzerine

oturtulmuştur. Osman Cemal “kendinden önce İstanbul’un bu çevrelerindeki

yaşayışın çeşitli yönlerini anlatmış yazarlardan farklı olarak bu kenar mahalle

kalabalığı içinden çıkmıştı, üstelik onların sokulamadıkları yerlere kadar

girebiliyor, göremediklerini görebiliyordu.” (Alangu 1968: 96)

Dil biliminde “yazı dili, şiir dili, tiyatro dili, bilim dili ve teknik dil” gibi bir

mesleğe veya bir alana ait terimleri de içine alan adlandırmalar ortak dilin üst

düzeyini, “halk dili, teklifsiz konuşma, kaba dil, alay, şaka ve hakaret yollu

ifadeler” de ortak dilin alt düzeyini oluşturur. (Şen 2002: 13) Argo sözler de ortak

297 Güzel, hoş, alımlı (BAS). 298 Eğlence (OCK).

Page 359: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

344

dilin alt düzeyinde bir özel dil olarak tanımlanmıştı. Ancak halk arasında argo;

kaba, küfürlü kelime anlamında kullanılmaktadır. Kaba dil ile argonun kesiştiği

söylenebilir, fakat kaba dil sözlük biliminde ayrı bir dil düzeyidir. “Argo bir

kelime kaba dil kapsamına girebilir, ancak her kaba kelime ve ifadeyi argo

saymak yanlıştır.” (Şen 2002: 15) Bir sözün argo olması o sözün küfür olması

anlamına gelmez. “Küfür argodan çok farklı kullanım yeri, yöntemi ve amacı

olan, kusurlu iletişimin (veya iletişimsizliğin) tepki olarak dışa vurumudur.”

(Yağmur-Boeschoten 2002: 59)

Çözümlenmeye muhtaç, şifreli bir dil olan argoya ait sözler ile küfür ve kaba

sözlerin birbirlerinden farklı kulanım alanları olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle,

Osman Cemal’in sözvarlığındaki argolar ile kaba sözlerin ayrı tutulması uygun

bulunmuştur. Kaba sözler, hemen hemen herkesin ara sıra başvurduğu daha çok

hakaret içerikli sözlerdir. Bu sözler “toplumsal olarak ölçünlü dil kullanan

bireyler tarafından kabul edilmese de varoluş koşulları ve kullanım şekilleri her

türlü dil kullanımında olduğu gibi gereksinimden kaynaklanmaktadır.” (Yağmur-

Boeschoten 2002: 65) Osman Cemal’in seçtiği anlatı kişilerinin sosyokültürel ve

sosyoekonomik durumlarını da ele veren ‘kaba söz’ varlığı aşağıdaki gibidir:

defol(un)

“Ulan hanım evlâtları defolun bakayım oradan.” (AF, s.36)

“...bu kızları bize bırak, sen defol diye beni dövmiye başladılar.” (AF, s.87)

“-Siz karışmayın, defolun oradan! (A, s.21)

edepsizler

“Tuuuh size edepsizler!” (AF, s.27)

eşşoğlusu

“Otur amma baksana. Eşşoğlusu ne yapıyor?” (AF, s.16)

Page 360: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

345

hergele

“Sen git, haydi şimdi, o Çapraz Salâhattin hergelesine benden selâm söyle..”

(AF, s. 75)

“Ne diye sataştılar, o hergele oğlu hergeleler size bakayım?” (AF, s.87)

herif

“Herifin ağzında bir bakla var, sen kendisi ile biraz konuşunca ne demek

istediğini iyice anlarsın!” (Ç, s.17)

“Herifin benim yanımda, bizim arkadaşa tirşe gözlü, ince, esmer kızdan filân hiç

söz açmaması…” (Ç, s.26)

“…sırım gibi herif o gece bile rüyama girdi.” (Ç, s.68)

“Lakin sen karıyı kaybettiğinden beri o herifi hiç görmedin mi?” (A, s. 165)

hinoğlu hin

“…çok kurnaz bir hinoğlu hin, bir itoğlu it olduğunu tasarlıyordum.” (Ç, s.63)

hoşt köpek

“Haydi oradan, dedi, hoşt köpek! Sen bizim köpeğimiz bile olamazsın.”

(AF, s.26)

itoğlu it

“Ulan, itoğlu it, bu kadar çoluğa çocuğa, bu kadar kadına karşı....” (AF, s.28)

“Ulan dedi, itoğlu itler, ulan yedi mahalle sürgünleri! (AF, s. 86)

“…çok kurnaz bir hinoğlu hin, bir itoğlu it olduğunu tasarlıyordum.” (Ç, s.63)

“Al bakayım bu itoğlu iti buradan koluna mı alacaksın, sırtına mı

yükleneceksin…” (A, s. 115)

karı

“...amma burada meyhanede olduğumuzu söyleme karıya!” (AF, s. 208)

“Affedersiniz amma, dedi, siz ne için ararsınız o terlayni karıyı?” (Ç, s.100)

“Karının büyük bardaklarla çekiştirdiği biraların sayısı dördü bulmuştu.”

(A, s. 148)

Page 361: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

346

“Ulan aşağılık karı, dedi, bir zamanlar o zavallıyı kaz gibi yolarken ondan iyisi

yoktu…” (A, s.172)

köpoğlu

“Köpoğlu herifin ne de kuvvetli ve çok koşan bacakları varmış…” (A, s. 24)

“Ulan, köpoğlu bizimle alay mı ediyorsun, hani nargileler?” (BM, s. 116)

“Köpoğlu Etem, yolda bunlardan hiç söz açmıyor…” (Ç, s.57)

“Köpoğlu, böylelikle benim ağzımı arıyor; korkak olup olmadığımı, üzerimde

silah bulunup bulunmadığını…” (Ç, s.95)

piç

“Hay şeytanın piçi hay, yine kaçtı ha!” (AF, s.138)

teres

“Oh, hele şükür mevlâya, zıbartabildik terezi!.” (Ç, s.97)

ulan

“Ulan aşağılık karı, dedi, bir zamanlar o zavallıyı kaz gibi yolarken ondan iyisi

yoktu…” (A, s.172)

“Ulan hanım evlâtları, eğer siz buralarda benim elime bir daha geçecek olursanız

zor kurtulursunuz...” (AF, s. 86)

“Ulan, köpoğlu bizimle alay mı ediyorsun, hani nargileler?” (BM, s. 116)

“Söyle bakalım ulan, neyin nesisin, necisin, nereden gelmişsin..” (Ç, s.143)

züppe

“Bana bak ulan züppe!” (AF, s. 84)

Page 362: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

347

2. 1. 10. İstanbul Semt ve Mevki Adları

Anlatma esasına bağlı edebî metinlerde olayın gerçekleşmesi için gerekli

unsurlardan biri de mekândır. Çeşitli yaklaşımlar doğrultusunda mekânın

algılanışı da kullanımı da farklılık gösterir. Realist dönem anlatılarında mekânın,

realizmi sağlamak için işlevsel bir öneme sahip olduğu görülmektedir. (Apaydın

2005: 157) Mekân, tasvirî bir biçimde ortaya konabileceği gibi sadece ad olarak

da geçebilir.

Osman Cemal, eserlerinde kenar mahallelerde oturan, gelir ve kültür seviyeleri

sınırlı kişileri yeniden kurgulamış, onların yaşam biçimlerini, değerlerini,

uğraşılarını, eğlencelerini ortaya koymuştur. Yazarın seçtiği mekânlar da

kahramanların sosyoekonomik durumlarıyla paralellik gösterir. M. Apaydın,

yazarın hikâyeciliği üzerine yaptığı araştırmada, hikâyelerdeki mekânı ‘iç ve dış

mekân’ olmak üzere iki başlıkta inceler. Bu mekânları ayrıntılı bir biçimde ortaya

koyar299 (Apaydın 2006: 157-200). Ancak burada üzerinde durulacak nokta,

yazarın sözvarlığında önemli bir yer tutan İstanbul semt adları olacaktır.

Osman Cemal, yaşamını doğup büyüdüğü semt olan Eğrikapı-Otakçılar civarında

sürdürmüş, bu semtlere benzer yerleri dolaşmış ve bu semtleri de eserlerinde

mekân olarak kullanmıştır. Y. Ziya, Osman Cemal için “Köprüyü ömründe üç

beş kere geçmişti ancak. Beyoğlu’na çıktığı zaman şaşırır, kendini Paris’te

sanırdı.” (Ortaç 1966: 100) der.

Osman Cemal’in eserlerinde mekân, olay örgüsünün ayrılmaz bir parçası olarak

önemli bir işleve sahiptir. Yazar, İstanbul’un yoksul semtleri ile eğlence

mekânlarının bulunduğu semtleri tasvirî olarak ve çoğunlukla ad olarak kullanır.

Zira kahramanların daha çok bir yerden başka bir yere giderken geçtikleri bu semt

ve mevkilerin sadece adları söylenir. “Osman Cemal’in hikâyelerinde

299 M.Apaydın, hikâyeleri dış mekân açısından ‘İstanbul’da geçen’ ve ‘İstanbul dışında geçen hikâyeler’ olmak üzere ikiye ayırır. İstanbul’un semtleri, caddeleri; bostanları; adalar ve mesire yerleri; vapur dış mekân unsurları olarak değerlendirilirken, iç mekânda ev; meyhane, kahvehane; mahkemeler, karakollar ve diğer resmî kurumlar ele alınır (2006: 157-200).

Page 363: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

348

(eserlerinde) Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olarak İstanbul, tarihî ve

kültürel kimliğiyle değil, eğlence yerleri, kenar semtleri, karanlık sokaklarıyla

ortaya konmuştur.” (Apaydın 2006: 168) Osman Cemal’in eserlerine mekân

açısından genel olarak bakıldığında İstanbul dışında geçen hikâyelerin çok az

olduğu, bunlarda da mekân unsurunun olay örgüsünü çok da etkilemediği

görülür. Romanları için de aynı tespiti yapmak mümkündür. Kahramanlar

yaşamlarını İstanbul’da sürdürürler, ancak turne veya sürgün dolayısıyla başka il

ya da ülkelerin adı söylenir.

Osman Cemal’in “yürüyüş hikâyeleri” (Apaydın 2006: 168) olarak adlandırılan

hikâyelerinden Bir Kış Gecesi’nde kahraman, Balıkpazarı300, Balat301, Eğrikapı302,

Kanlı Bostan303, Kaleiçi’nden geçerek evine ulaşmaya çalışır. “Hikâyede

İstanbul’un 1920’li yıllardaki karanlık, bir yaya için güçlüklerle dolu caddeleri,

sokakları, yokuşları, metruk mahalleri mekân olarak seçilmiştir.” (2006: 169)

Yazarın “yayımlanan ilk hikâyesi Çuvalcı Şeyhinin Halefi’nde (Yüzüncü 1947: 5)

kahraman Cemil, çeşitli nedenlerle Eyüp304-Bülbülderesi305, Karagümrük,

Edirnekapı, Şehremini306, Büyükdere307 semtlerinde bulunur. Yürüyüş

hikâyelerinden biri olan Bir Ramazan Gecesi’nde de kahraman ve arkadaşları

Edirnekapı Mezarlığı ile Mercan308, Şehzadebaşı, Ortakapı semtlerinde

300 Eminönü’nde, Mısır Çarşısı-Haliç arasında uzanan çarşı ve sur kapısı (Bayrak 2004: 40). 301 Rumcada saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği sanılmaktadır. (Şenyapılı 2003: 28) Fatih’te Haliç kıyısında, Fener-Ayvansaray arasında bulunan semt. Burası Osmanlı döneminde esir mahallesi olarak kullanılmıştır (Bayrak 2004: 40). 302 Fatih’te, Edinekapı-Ayvansaray arasında uzanan kara suları üzerinde bulunan sur kapısı ve semt. Adını sur kapısına giriş yolunun eğri duruşundan almıştır (2004: 82). Eğrikapının adı Bizanslılar zamanında Karrios Kapısıydı. Sonradan buraya yapılan Hazreti Hafız’ın türbesi kapının bir kısmını kapadığı için adına Eğrikapı dendi. (Çetin Altan’dan aktaran: Şenyapılı: 2003: 64) 303 İstanbul Şehremini’nde bir sokak. (www.bilimselkonular.com/ueye) 304Haliç’in kuzey ucunda, kent sularının ötesinde, Peygamberin eski bir silah arkadaşı ve sancaktarının adından gelen semt (Bernard Lewis’ten aktaran Şenyapılı 2003: 67). 305 Üsküdar’da, İskele-Selâmsız Mahallesi arasında bulunan bir semt (Bayrak 2004: 53). 306 Fatih’te, İstanbul kara suları-millet ve vatan gazetesi arasında bulunan bir semt. XIX. yüzyılda ‘Belediye Başkanı’ anlamına gelmektedir (2004: 239). 307 Boğaziçi’nin Rumeli kıyısında, Sarıyer-Kefeliköy arasında bulunan koy. (2004: 55) …eski adı, derin vadi demek olan Vatikolpos’muş (Şenyapılı 2003: 47). 308 Şenyapılı, semtin kuruluşunun Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar gittiğini, semtin adının da kimliği tartışmalı olan Mercan Ağa’dan geldiğini söyler (2003: 106). Bayrak ise Beyazıd Kulesi-Çakmakçılar arasında bulunan bu semt ve yokuş yolunun adını buradaki mercan işli terlik dükkânlarından aldığını söyler (2004: 180). Yine burada bulunan Mercan Ağa Camii, Mercan Ağa Hanı, Mercan Ağa Mescidi bir Mercan Ağa kişiliğini kanıtlamaktadır.

Page 364: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

349

bulunurlar. Akşamcılar romanında Aksaray, Arnavutköyü, Aynalıçeşme, Balat,

Balıkpazarı, Büyükdere, Fener309, Kumkapı, Sirkeci, Tepebaşı; Aygır Fatma

romanında Adalar, Bahariye, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beyoğlu, Çamlıca, Fatih,

Kadıköy, Kâğıthane310; Bekri Mustafa’da Ahırkapı, Aksaray, Alibey köyü311,

Azapkapı312, Balıklı, Balıkpazarı, Bayrampaşa, Beyazıt, Beylerbeyi, Çırpıcı313,

Edirnekapı, Langa314, Tavukpazarı, Yenibahçe; Çingeneler romanında Aksaray,

Alemdağı, Ayvalıdere, Ayvansaray315, Bahariye, Balat, Büyükdere, Çayırbaşı316,

Çiçoz317, Davutpaşa318, Kâğıthane, Göksu, Kasımpaşa, Litroz319, Lonca320,

Sulukule321, Topçular322, Vidos323; Kovuk Palas’ın Esrarı romanında da Adalar,

309 Fatih’te, Haliç kıyısında, Balat–Cibali arasında bulunan bir semt (Bayrak 2004: 93). Orta Yunanca’daki Fanarion, yani bildiğimiz limana giren gemileri selâmlayan fener kelimesinden geliyor semtin adı (Ortaylı 2007: 139). 310 Haliç’in kuzeyinde bulunan ve Lâle Devri eğlencelerinin yapıldığı eski piknik yeri olduğu ile tanınan yeni bir ilçe (Bayrak 2004: 138). “Kâğıthane İstanbul’un fethinden beri Türklerin en sevdikleri gezinti yerlerinden biriydi. Burada Bizanslılardan kalma bir kâğıt fabrikası vardı.” (Ahmet Refik 1998: 23) 311 Eyüp’te Kâğıthane Deresi ile birleşerek Haliç’i meydana getiren dere, bu vadideki semt, eski piknik yeri. Fetihten sonra buraya yerleşen Akıncıbeyi Ali Bey’den adını almıştır (Bayrak 2004: 21). 312 Kasımpaşa-Galata arasında, Atatürk Köprüsü yanında bulunan ve Galata surlarının Haliç’teki bir kapısı ve semt (2004: 34). Osmanlı ordusundaki hafif piyade askeri Azapların kışlasından dolayı bu ismi almıştır (Şenyapılı 2003: 24). 313 Çırpıcı Çayırı: Zeytinburnu’nda, Silivri –Mevlevihane kara surları kapıları arasında, surların dışında bulunan, adını buradaki kumaş boyacılarından alan eski eğlence ve gezinti yeri (Bayrak 2004: 66). 314 Fatih’te, Aksaray-Davutpaşa semtleri arasında uzanan ve eskiden bostanları ile ünlü olan bir semt (2004: 168). 315 Bayrak, Haliç’te, kara surlarının başladığı yerde, köprü ayağı yanında bulunan ve adını, burada eskiden bulunan Ayvan Sarayı (Büyük Sarayı)’ndan alan sur kapısı ve semt (2004: 34) tanımlamasını yaparken Şenyapılı, P.Ğ.İncicyan’dan şu bilgiyi aktarır: Bazılarının “Ayvan hisarı” da dedikleri bu kapının eski adı, Ay Mamas’a (Aya Mamas/Hagia Mamas) izafeten Ay Mam saray kapısı olsa gerek. Kapının önünde mezkur azizin namına bir kilise ve saray vardı. Villehardouin, buradaki sarayı Haut palais adı ile zikreder. Buna göre, sarayın civarını teşkil eden mahallenin Türkçe Ayvan (eyvan) saray adında eski ad hemen aynen muhafaza edilmiş bulunmaktadır (2003: 23). 316 Boğaziçi’nde, Rumeli Yakasında, Büyükdere- Kefeli köy arasında bulunan bir semt (Bayrak 2004: 65). 317 1927’de Bulgaristan göçmenleri tarafından bukünkü Bayrampaşa ilçesinin bağ ve bahçe tarımına ayrılan bölümünde kurdukları çiftliklerden biri. 318 Fatih’te, Cerrahpaşa-Kocamustafapaşa semtleri arasında bulunan ve Osmanlı sadrazamı Davut Paşanın yaptırdığı camiden adını alan semt ve Marmara deniz surlarının bir kapısı (Bayrak 2004: 73). 319 Bugün Bakırköy’e bağlı Litroz köyü. 320 İstanbul’un Balat denilen renkli semtinin mahallelerinden biri (Ortaylı 2007: 149). 321 Fatih’te, Topkapı-Edirnekapı arasında, İstanbul kara surları içinde bulunan bir semt ve sur kapısı. Adını burada çıkan su kaynağından, Bayrampaşa Deresi’ne karışan sudan almıştır (Bayrak 2004: 233). Ayrıca bk. (Ortaylı 2007: 169-171). 322 Eyüp’te, Rami-Nişanca arasında bulunan bir semt. 323 Şimdiki Güngören semtinin eski adı, Vidos köyü (www.uludağsözlük.com/k/gungoren).

Page 365: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

350

Aksaray, Arnavutköyü, Beyazıt, Beyoğlu, Mevlanakapı, Sandıkburnu, Şişli

semtlerinin adları geçmektedir.

Osman Cemal’in roman ve hikâyelerinde kahramanlar çoğunlukla düzenli aile

hayatı olmayan erkeklerdir. Bu erkek kahramanların iş çıkışlarında vakit

geçirdikleri, eğlendikleri açık hava âlemlerinin yanı sıra meyhane ve kahvehane

âlemleri de vardır. Yukarıda sayılan semtlerin birçoğu kahramanların eğlenmeye

gittikleri semtlerdir. (Adalar, Tepebaşı, Balıkpazarı, Yenikapı, Yenibahçe,

Topkapı, Tavukpazarı, Şişli, Sulukule, Kumkapı, Langa, Litroz, Fener, Çiçoz,

Beyoğu, Çamlıca vb.) Bunlardan bazıları da ikamet edilen veya çalışılan yerlerdir.

(Topçular, Vidos, Edirnekapı, Mevlanakapı, Davutpaşa, Büyükdere, Balat,

Ayvansaray vb.)324

Osman Cemal’in sözvarlığında yer alan semtlerin öne çıkanları yukarıda

verilmiştir. İstanbul’un hemen her köşesini dolaşıp yazı dizisi hazırlayan Osman

Cemal’in semt adlarını kahramanların yaşayış biçimini en iyi şekilde

yansıtabilmek için kullandığı söylenebilir.

Osman Cemal’in 1931 yılında Yeni Gün Gazetesinde ‘İstanbul’un Köşe Bucağı’

adlı bir yazı dizisine başlayacağını gazetenin reklâm sütunundan öğreniyoruz:

İstanbul’da henüz nasıl bir yer olduğunu, orada nasıl bir hayat geçirildiğini bilmediğimiz öyle semtler var ki, pek çoklarımız buraların ismini bir defa bir ilan dolayısıyla ancak gazete sütunlarında görürüz. Meselâ Beyoğlu’nu hemen herkes bilir. Fakat bu herkesin acaba yüzde kaçı Kalyoncu’daki bir akşam manzarasını, Dolapderesi’ndeki bir gece âlemini görmüş, seyretmiş, oradaki maruf tipleri tanımıştır?...İşte bunun için gazetemiz haftada bir iki gün, İstanbul’un birçok semtlerine, oralardaki gece ve gündüz hayatına, buraların çarşı ve pazarına, buralarda yaşayan kimselere, buraların maruf tiplerine dair gayet canlı gayet renkli ve resimli yazılar neşredecek; bu suretle İstanbul’da henüz birbirini tanımayan muhtelif semtler ile bu semtlerde oturanları çok yakından birbirlerine tanıştıracaktır.

324 Osman Cemal, Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim geleneğinden gelen bir yazardır. Bu iki yazar sözvarlığında da yukarıda adı geçen semt adlarının bir kısmını tespit etmek mümkündür. Şerif Aktaş (1997) ‘Ahmet Rasim’in Eserlerinde İstanbul’ adlı çalışmasında yazarın yarı itibarî eserlerini (fıkra, anı, biyografi..) incelemiştir. Dönemin İstanbul panoramasını bu çalışmadan izlemek mümkündür.

Page 366: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

351

Bu yazıları İstanbul’u karış karış ve çok iyi bilen, sonra yalnız İstanbul’u değil, memleketin bütün şive ve lehçelerini çok iyi tanıyan Osman Cemal bey arkadaşımız yazacak ve kendine fotoğraf muhabirimiz refakat edecektir (Yeni Gün Gazetesi, 26 Kanunisani 1931).

Bu yazı dizisinden birkaç başlık şöyledir: ‘Apaçık, upuzun, sıcacık ve bedava plaj

isterseniz Pendiğe gidin!..’, ‘Yakacığın büyük bir kabahati var’, ‘Bir Muharrir

Yatağı: Kadıköy’, ‘Kuzguncuk tepelerinde bahar!’, ‘Sirkecide ne var ne yok?’,

‘Langa bostanlarında’, ‘Kumkapı: Namı Diğer Fıkara Plâjı’, ‘İstanbul’un Tarihi

Bir Semti: Eğrikapı’, ‘Sulukule’deki oturanlara neden çingene diyorlar?’,

‘Balat’ta Gece Hayatı’. Osman Cemal’in bu gezi yazıları, Tahsin Yıldırım

tarafından kitap haline getirilmiştir. Bu kitap, 2003 yılında Köşe Bucak İstanbul

adıyla Selis Kitaplar’dan çıkmıştır.

Aşağıda Osman Cemal’in kullandığı bazı İstanbul semt ve mevki adları

bağlamlarıyla verilmiştir:

Adalar

“...yalnız buralara değil, ara sıra Boğaziçi’ne, Adalar’a, Florya’ya filân da

gidelim!” (AF, s.168)

“...Kadıköy, Adalar, Florya, Boğaziçi, boyuna geziyorlar ve bu gezmelerden...”

(AF, s.169)

“Vaktiyle, İstanbul’un, Beyoğlu’nun, Boğaziçi’nin, Adaların en cafcaflı, en

şatafatlı yerlerinde fink atıp gezerken…” (KPE, s.34)

Ahırkapı

“İçinde kendi oturdukları Ahırkapıdaki beş odalı evden başka Sofular tarafında

da dört beş odalı kiralık bir evleri ile…” (BM, s.5)

“…Mustafanın Ahırkapıdaki evine kapağı atmış, şimdi orada bir yıla yakın

zamandır nikâhsız bir karı koca…” (BM, s.87)

Page 367: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

352

Aksaray

“Berikiler bahçeden çıkıp Aksaray tarafına yollanırken o herif iri yarı

meyhanecinin elinden kurtuldu…” (A, s. 105)

“…kendisini Yenikapı meyhanelerinden birinde gürültü patırtı ederken yakalamak

isteyen Aksaray odabaşısına karşı bir oyun oynamış…” (BM, s.41)

“Öyleyse, sen yarın sabah onu al, doğruca Aksaraya, bana gel…” (Ç, s.116)

“Bakalım Nuruosmaniye’dekine mi kaçtı, Aksaray’dakine mi?” (Gİ, s.113)

“…bu karda, kıyamette Aksaray’a kadar sırtımızda mastor mu taşıyacağız?”

(KPE, s.98)

Alemdağı

“Kimi diyor, Vidos’taki, kimi diyor Büyükdere’deki, kimi diyor Alemdağı

taraflarındaki akrabalarının yanına kaçmış!” (Ç, s.37)

“Belki de şimdi, şu dakikada Büyükderede, yahut Alemdağı taraflarındaki

hısımlarının yanında idi.” (Ç, s.80)

Alibey köyü

“…bir sandala atlayıp Silâhdarağaya, Alibey köyüne gidiyor, oralarda gönlünü

eğlendiriyordu.” (BM, s.187)

“Emineyi görmek için ya cuma, pazar günleri Silahdarağaya, Alibey köyüne,

Çırpıcıya, Veliefendiye gitmeli…” (Ç, s.192)

“…Bahariyeden geçerek Silahtarağaya, Alibey köyüne gidip oralarda biraz

tabiatla…” (SGV, s.7)

Arnavutköyü

“Hiç kimseye gösterir miyim, bebek misin sen, yoksa Arnavutköyü mü?”

(Ç, s. 74)

“…karşıki Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy kıyılarına akşamın loşluğu

çökmüştür.” (A, s. 116)

“…bundan dolayı bütün bir kış Arnavutköyü akıntısının tam ortasında bin beş

yüz küfe bayır turpu rendelemeye memur edilmiştim.” (KPE, s.10)

Page 368: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

353

Arşeniyüs manastırı

“…şurada Arşeniyüs manastırındaki Kayserili tariki dünya papaz sizden çok iyi

bir insan adam…” (A, s.178)

“…sen uyurken erkenden pılıyı pırtıyı toplayıp Arşeniyüse senin papazın yanına

çıktılar.” (A, s. 184)

Asmaaltı

“Yoo!..dedi, yağma mı var; biz bugüne bugün Asmaaltında bir hayriye tüccarı

ailesi olalım da…” (BM, s. 6)

“Asmaaltındaki meşhur Hayriye tüccarı Hacı Akif Beyin kızı Mustafanın eski

sevgilisi idi.” (BM, s.49)

Avasköyü

“…yazı da en çok buradaki Haznedâr çiftliği ile Litroz, Çiçoz, Avasköyü

taraflarında geçiriyordu.” (Ç, s. 49)

“Avas köyü taraflarından bunlara misafir gelmişmiş, onun da kılığı kıyafeti

oldukça düzgündü.” (Ç, s.206)

Aynalıçeşme

“Tepebaşından Aynalıçeşme, Kalyoncu yoluyla Tarlabaşına geldiler…” (A, s. 78)

“…arasıra onu alıp İzmaro’nun Aynalıçeşme tarafındaki evine götürüyormuş!”

(A, s.284)

Ayvalıdere

“Davutpaşa ile Maltepe arasındaki Çiftehavuzları geçip de Ayvalıdere’ye

yaklaştığımız vakit…” (Ç, s.58)

Ayvansaray

“Bu işi daha çok Sulukulelilerle, Ayvansaraylılar yapar.” (Ç, s.24)

“…o canım Kasımpaşayı, gözün görmedi mi o hepsinden kıyak Ayvansaray’daki

Loncayı? (Ç, s.77)

Page 369: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

354

“…gündüzlerimizi ve gecelerimizi Ayvansarayın arkasındaki Lonca

mahallesinin kahvelerinde geçiriyoruz.” (Ç, s.180)

“Eyüp, Defterdar, Ayvansaray sokaklarında her gün çocuklar, peşine takılıp ta:”

(Ç, s.221)

Azapkapı

“Mustafanın Azapkapıdaki Maltızlının meyhanesinde atlatmış olduğu bu çok

tehlikeli vartanın sebebi şu idi:” (BM, s.43)

Babıali

“Turhan Babıaliden aşağı inerken Yenipostahane’ye sapacak sokağın köşesinde

Selman’la karşılaştı.” (A, s. 128)

Bahariye

“Bahariye’de yine aynı çeşmenin biraz ilerisinde arabacı bir mola daha vermek

zorunda kaldı.” (AF, s.16)

“…Sütlüce, Bahariye, Gümüşsuyu, Eyüp sırtları inim inim inlerdi.” (Ç, s.151)

“…Bahariyeden geçerek Silahtarağaya, Alibey köyüne gidip oralarda biraz

tabiatla…” (SGV, s.7)

Bahçeköyü

“Bugün Bahçeköyünden bir çingene beygiri ileZekeriya köyüne giderken

yolda…” (Ç, s.92)

“Bahçeköyünden orman yolu ile Zekeriya ve Uskumru köyleri taraflarına

gitmenin ne kadar yaman bir iş olduğunu…” (Ç, s.95)

Bakırköy

“Ben, o gün öğleden sonra Bakırköyündeki akrabalarıma gitmiştim.” (Ç, s.41)

“Sözde gene birlikte gece vakti Bakırköyünden Topçulara doğru geliyormuşuz.”

(Ç, s.68)

“Akşam üstü gün batarken yolumuz Bakırköyüne düştü.” (Ç, s.117)

Page 370: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

355

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının…” (SGV, s.5)

Bakırküğsü

“ Hani şu, şinci konaklamışlardır Bakırküğsü taraflarında…” (Ç, s.92)

Balat

“Akşam üstü geç vakit Balat’ın yolunu tuttu…” (AB,s. 24)

“…en gözde klârnetçisi İnce Mehmetle, onun çifte nâracısı kahramanı alıp

Balattaki selâtin meyhanelerden birine gittik.” (Ç, s.139)

“Beraber çıktılar, tıpış tıpış Balat iskelesine gelip bir kayığa atladılar..”

(TOK, s. 76)

Balıklı

“Neden sonra Çırpıcı ile Balıklı arasında Yılanlıayazma denilen yere gelince iş

birdenbire değişiverdi.” (BM, s.14)

Balıkpazarı

“…babamla arasıra bir iş için Balıkpazarından geçerken oralarda

duyduğum karmakarışık…” (A, s.15)

“…kış ortasında Turhan yine Balıkpazarı, Sirkeci, Kumkapı, Gedikpaşa

meyhanelerine düştü.” (A, s. 238)

“…soluğu İstanbul Balıkpazarında daralmıştı.” (BM, s.43)

Bayrampaşa

“Halk o gün güz mevsiminin bu yarı soluk cumasını incirler, üzümler arasında

geçirmek için Bayrampaşa, Topçular taraflarına akmıştı. (AF, s. 25)

“...belki de başka tokatlar yemek için Bayrampaşa taraflarına yollanmışlardı.”

(AF, s.29)

“Bayrampaşa ile Edirnekapı arasında şimdi Beylerbeyi çeşmesi denilen sulak ve

ağaçlık yere geldiler…” (BM, s. 166)

Page 371: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

356

Belgrat ormanları

“Çünkü İrfan’ın tek başına böyle Belgrat ormanları içinde neyin nesi olduğu

belirsiz…” (Ç, s.107)

Beşiktaş

“Biz Beşiktaşlıyız...Buraya akrabalarımıza bir ay kadar misafir geldik!”

(AF, s.86)

“Ya meseleyi duyan kızın anası onu buradan vakitsiz Beşiktaş’a kaçırdıysa!”

(AF, s.106)

“Mediha’yı anası Beşiktaş’a kaçırdığından beri sıkıntıdan, üzüntüden bunalan....”

(AF, s.140)

Beyazıt

“…insanların gündüzleri toplandıkları Beyazıt, Şehzadebaşı hicviyelerinde öyle

açık saçık hicviyeler okunuyordu ki…” (A, s.199)

“Hasan, Beyazıt’taki ihtiyar kitapçıdan daha iki saat önce almış olduğu bir küçük

âşıkane romanın en tatlı yerinde kendinden geçmişken...” (AF, s.63)

“Niçin satılmasın, alan olduktan sonra Beyazıt kulesini, Çemberlitaşı,

Tekirsarayını bile satarım!..” (BM, s.71)

“Burası yamaçlardan akan sellerden hemen Beyazıt meydanı büyüklüğünde bir

göle dönmüştü.” (Ç, s.44)

Beylerbeyi

“Bayrampaşa ile Edirnekapı arasında şimdi Beylerbeyi çeşmasi denilen sulak ve

ağaçlık yere geldiler…” (BM, s. 166)

Beyoğlu

“Birkaç gece sonra Turhan akşamcılığını Beyoğlu’nun alafranga çalgılı bir

gazinosunda yaptı.” (A, s.51)

“Siz kibar bir kerizci misiniz, yoksam Beyoğlunda ya ki tiyatrolarda palyaço

musunuz?” (Ç, s.83)

“Vaktiyle, İstanbul’un, Beyoğlu’nun, Boğaziçi’nin, Adaların en cafcaflı, en

şatafatlı yerlerinde fink atıp gezerken…” (KPE, s.34)

Page 372: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

357

Beytülhazan

“Arasıra Yemiş’teki o Beytülhazan adını verdiği hoş ve..” (A, s.37)

Boğaziçi

“Bugün seninle şöyle bir Boğaziçi’ne, yahut Fenerbahçe’ye doğru bir uzanalım

mı?” (AF, s.163)

“Üçüncü gün, Köprünün Boğaziçi iskelesinin üstünde kendisi ile karşılaştık.”

(Ç, s.40)

“Vaktiyle, İstanbul’un, Beyoğlu’nun, Boğaziçi’nin, Adaların en cafcaflı, en

şatafatlı yerlerinde fink atıp gezerken…” (KPE, s.34)

Bostan

“Eyipteki Bostan iskelesinden bir sandal çeker, küreklere yapışıp ağır ezgi, fıstıki

makam …” (SGV, s.7)

Bostancı

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının…” (SGV, s.5)

Burgaz

“…hele Çamlimanı ile Burgaz, Hayırsızada aralarının dilleri olsa da benim genç

iken oralarda yaz günleri…” (SGV, s.5)

Büyükada

“Sonrası…Çekelim sandalı Büyükada’ya!” (A, s. 180)

“Burası, dedi, Büyükada, Büyük!” (A, s. 183)

Büyükdere

“Kimi diyor, Vidos’taki, kimi diyor Büyükdere’deki, kimi diyor Alemdağı

taraflarındaki akrabalarının yanına kaçmış!” (Ç, s.37)

“Büyükdereden Zekeriya köyüne çok meraklı ve çok korkunç gidiş…” (Ç, s.135)

Page 373: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

358

“Henüz vapur olmadığı için piyasa caddesinden fıstıki makamla denize

bakarak Büyükdere’ye kadar uzandılar.” (A, s.191)

“Büyükdere çayırını arka taraflarında oturan kıptilerden bir klarnetle bir çifte

nara bulup geldi.” (A, s.193)

“Bir Temmuz akşamı Büyükdere’deki gazinolardan birinin bahçesinde otururken,

bahçenin önünde bir otomobil durdu…” (KPE, s.108)

Cibali

“…Asmaaltından başlıyarak sıra ile Unkapanı, Cibali, Fener meyhanelerinde

birer, ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra…” (BM, s.115)

“Cibali tulumbacılarından Harmandüdüğü Şaban isminde biri, bundan on beş gün

evvel…” (BSSDD, s.353)

“Siz, bizi Cibalilerde, Balatlarda terk edip kaçtınız amma, biz işte sizi böyle…”

(Ç, s.199)

Cibali Yenikapısı

“…benim de annemi kandırıp Cibali Yenikapısına taşınmamızı; kendisine yakın

komşu olmamızı istiyor.” (Ç, s.141)

“Cibali Yenikapısındaki kahvelerden birinde, şunun bunun ufak tefek işine koşan

Tornavida Hasan adındaki delikanlının…” (Ç, s.179)

Cincimeydanı

“Onları yarın da getirin de gene buradan araba ile Cincimeydanı’na götürüp

getireyim” (AF, s.20)

Cendere boğazı

“…Topçular’a mı olur, Vidos’a mı olur, Büyükdere’ye mi olur, Cendere

boğazına mı olur…” (Ç, s. 73)

“…Cendere boğazlarına, hatta istersen cehennemin dibine kadar bile gideriz.”

(Ç, s. 74)

Page 374: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

359

Çamlıca

“Biz, on, on beş gün kadar Çamlıca’daki bir akrabamıza misafirliğe gideceğiz.”

(AF, s. 76)

“...Zaika’lar bu dedikodunun önünü almak için on beş gün kadar Çamlıca’ya

gitmişlerdi.” (AF, s.103)

“Mustafa, Çamlıca tepesinden doğmakta olan ayı göstererek İnce Araba döndü:”

(BM, s. 15)

Çamlimanı

“Bahir Bey Turhan’a boyuna Heybeliada’daki Çamlimanını, bir, bir buçuk ay

sonra orada yapılacak içkili, çalgılı…” (A, s.94)

“Rampa giden sandallar Çamlimanına girerken Turhan’ın arkadaşlarından biri

avazı çıktığı kadar:” (A, s.176)

“…hele Çamlimanı ile Burgaz, Hayırsızada aralarının dilleri olsa da benim genç

iken oralarda yaz günleri…” (SGV, s.5)

Çayırbaşı

“Topçulardan gitmiştir, mutlak Büyükdere’ye, Çayırbaşına veya ki kaçmıştır..”

(Ç, s.86)

“Aradığımı Büyükderede, Çayırbaşında bulamayınca, oradaki birkaç çingene…”

(Ç, s.92)

Çemberlitaş

“Niçin satılmasın, alan olduktan sonra Beyazıt kulesini, Çemberlitaşı,

Tekirsarayını bile satarım!..” (BM, s.71)

“Bundan iki yıl önce benim Çemberlitaş’ın tepesinde oturup oturmadığımı?”

(KPE, s.10)

Çeşmemeydanı

“Vaka o zaman, daha ziyade ecnebi tayfa ve amelelerin devam etmekte

olduğu Çeşmemeydanındaki Azapkapı…” (BM, s.42)

Page 375: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

360

Çınar dibi

“Çınar dibindeki Toklu dedemiz, Tokmaktepedeki Kandilli hocamız;

Küçükmustafapaşadaki Cibali hazretlerimiz beni çarpsın...” (Ç, s.269)

Çıfıtburgaz

“(Başı ile Vidos köyünün arkalarını göstererek) te var o yanda, Çıfıtburgaz

önlerinde bir takım ayıcılar…” (Ç, s. 50)

“…hatta Litroz, Çiçoz, Çıfıtburgaz, Kalfa köyü gibi meyhaneli köylerin her

birinde üçer beşer duble çekmiş..” (A, s.29)

Çırpıcı

“Neden sonra Çırpıcı ile Balıklı arasında Yılanlıayazma denilen yere gelince iş

birdenbire değişiverdi.” (BM, s.14)

“Reha Beye uyup bu yazı Kâğıthanelerde, Göksularda, Çırpıcılarda heyheyler

hoyhoylarla geçiririz!” (Ç, s.176)

“…bana göre hava hoş, ben şimdi buradan Çırpıcı’ya bile giderim…”

(KPE, s.99)

Çiçoz

“…yazı da en çok buradaki Haznedâr çiftliği ile Litroz, Çiçoz, Avasköyü

taraflarında geçiriyordu.” (Ç, s. 49)

“…hatta Litroz, Çiçoz, Çıfıtburgaz, Kalfa köyü gibi meyhaneli köylerin her

birinde üçer beşer duble çekmiş..” (A, s.29)

Çiftehavuz

“Davutpaşa ile Maltepe arasındaki Çiftehavuzları geçip de Ayvalıdere’ye

yaklaştığımız vakit…” (Ç, s.58)

Çobançeşmesi

“..biraz Çobançeşmesine doğru uzanacağım, dönüşte belki uğrarım.” (SGV, s.11)

Page 376: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

361

Çörekçi

“Ah, dedi, biz bu yıl, Çırpıcı ile Çörekçi arasında bir idrellez yaptık.” (Ç, s.219)

Çöplükçeşme

“…Çöplükçeşme denilen yerle Beyoğlu Sakızağacı arasındaki kapkaranlık

mahallelerden birine girdiler.” (A, s. 79)

Davutpaşa

“…Vidos köyü ile Davutpaşa kışlası arasındaki bomboş tarlalara

doğrualabildiğine arabayı sürüklemeye başladı.” (Ç, s.42)

“Davutpaşa’nın altındaki beylik furununun oraya inerken çenesi açıldı:”

(Ç, s.54)

Defterdar

“Yarım saat sonra araba Defterdar’ın bayram yerine geldiği zaman darbukacı

abla herkesten önce...” (AF, s.17)

“Defterdar’daki bayram yerinden!” (AF, s.89)

“Eyüp, Defterdar, Ayvansaray sokaklarında her gün çocuklar, peşine takılıp ta:”

(Ç, s.221)

Diyaskalos

“Biraz sonra Diyaskalos meydanında Turhan Abdi’ye sokuldu:” (A, s. 184)

Edirnekapı

“Sonbaharda beni dört kollu ile Edirnekapı’sına tebdilihavaya götürecekler!”

(AF, s.161)

“Bayrampaşa ile Edirnekapı arasında şimdi Beylerbeyi çeşmesi denilen sulak ve

ağaçlık yere geldiler…” (BM, s. 166)

“Vardır şinci Edirnekapıda bir sarç Ahmet Bey…” (Ç, s.146)

“…Topkapı mı daha yüksektir, yoksam Edirnekapı mı? (KPE, s.105)

Page 377: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

362

Eğrikapı

“Fakat Balat’tan Eğrikapı’ya çıkan dik yokuşu tırmanırken o kadar zamet çektim

ki…” (BKG, s. 62)

“..gelin tarafı çalgılarla Eğrikapıdaki Hançerli hamama gidecek.” (Ç, s.181)

“Eğrikapıya doğru bükülen daracık sokaklar binlerce seyirci ile dolu.” (Ç, s.181)

Erenköy

“…kendisini Erenköy ile Küçük Çamlıca arasındaki bir ağaçlığın kenarına

kurulmuş dört çingene…” (Ç, s.123)

“…gideyim birazacık, Erenköyüne yavrumu göreyim!..” (Ç, s.130)

“Evvelsi gün, yine Küçük Çamlıca ile Erenköy arasında onu buldum.” (Ç, s.132)

Eyip(Eyüp)

“…Eyüpte tanımış olduğu yeni arkadaşı Câzım karşısına dikildi.” (BM, s. 121)

“Eyüp, Defterdar, Ayvansaray sokaklarında her gün çocuklar, peşine takılıp ta:”

(Ç, s.221)

“Eyipteki Bostan iskelesinden bir sandal çeker, küreklere yapışıp ağır ezgi, fıstıki

makam…” (SGV, s.7)

“Daha sonra efendim, Eyyupdeki Şeyh Türküye başvurduk…” (Ü, s.11)

Fatih

“Onun mektebi Beşiktaş’ta, benimki Fatih’te.” (AF, s. 91)

“Şehrin Haliç ve Fatih tarafları da şimdi mışıl mışıl uyuyorlardı.” (Ç, s.5)

“…ne gazinosu, ne Galata’nın bilmem ne meyhanesi, ne Şişli’nin bilmem ne

salonu, ne de Fatih’in bilmem ne kahvesi…” (KPE, s.38)

Fener

“Yine bir gece Fener’deki Kılburnu gazinosunda meşhur kemençeci Anastas’ın

takımı çalıyordu.” (A, s. 35)

“…o gece Fener gazinosundan ayrılırken Turhan’a, Yemiş’te bir meyhane tarif

etmiş…” (A, s. 37)

Page 378: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

363

“…Asmaaltından başlıyarak sıra ile Unkapanı, Cibali, Fener meyhanelerinde

birer, ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra…” (BM, s.115)

“Bu gibi büyük düğünlerde güveyi traş eden Balatın, Fenerin en meşhur

berberlerinden berber Tayyar ile kalfaları…” (Ç, s.183)

Fenerbahçe

“Bugün seninle şöyle bir Boğaziçi’ne, yahut Fenerbahçe’ye doğru bir uzanalım

mı? (AF, s.163)

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının …” (SGV, s.5)

Fener iskelesi

“Artık akşamları Turhan Fener iskelesinin, Galata’nın, Beyoğlu’nun büyük ve

şatafatlı birahanelerinin gedikli genç müşterileri arasına girmişti.” (A, s. 34)

Ferhatpaşa

“…çadırlarını topladılar, Ferhatpaşa çiftliğine yollandılar.” (Ç, s. 77)

Feridiye

“…sesi pek güzel olan Nigar’a bir iki de hey hey çektirilecek ve işin sonuna sabah

kadar Feridiye’de devam olunacaktı.” (A, s.193)

Feriköy

“Şu halde kalk, Sulukuleye, Feriköy taraflarına, Taksimdeki çöplüğe, bilhassa

Ayvansaray’a git!..” (Ç, s.37)

Florya

“Sarışın ve esmer delikanlılar trene atlayıp öğleden sonra soluğu Florya’da

alıyorlar.” (A, s.30)

“...yalnız buralara değil, ara sıra Boğaziçi’ne, Adalar’a, Florya’ya filân da

gidelim!” (AF, s.168)

Page 379: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

364

“…geçen yazın tatlı hatıralarını bu kış akşamında, arabanın içinde canlandırmak

için Florya’ya gidiyorlardı.” (KPE, s.28)

Galata

“Bu kış Balıkpazarı, Galata, Gedikpaşa meyhanelerinde Turhan’ın ikinci olarak

karşısına çıkan romancı Mazlum Nesari olmuştu.” (A, s. 245)

“…Galata rıhtımındaki birahanelerden birinde Benli Lâtifle yanyana

yakaladım.” (Ç, s.250)

“…ne gazinosu, ne Galata’nın bilmem ne meyhanesi, ne Şişli’nin bilmem ne

salonu, ne de Fatih’in bilmem ne kahvesi…” (KPE, s.38)

Gedikpaşa

“…kış ortasında Turhan yine Balıkpazarı, Sirkeci, Kumkapı, Gedikpaşa

meyhanelerine düştü.” (A, s. 238)

“Bu kış Balıkpazarı, Galata, Gedikpaşa meyhanelerinde Turhan’ın ikinci olarak

karşısına çıkan romancı Mazlum Nesari olmuştu.” (A, s. 245)

“İnce Arap, o akşam Mustafa ile Gedikpaşadan Kumkapı sahillerine doğru hava

almıya, açımlıya, ferahlamaya giderlerken….” (BM, s. 7)

Göksu

“…iki dirhem bir çekirdek Kâğıthane, Göksu âlemleri yapamazlardı.” (Ç, s.151)

“Reha Beye uyup bu yazı Kâğıthanelerde, Göksularda, Çırpıcılarda heyheyler

hoyhoylarla geçiririz!” (Ç, s.176)

Gümüşsuyu

“…ikisi birden kalkıp sokağa fırladılar ve kadınla birlikte Gümüşsuyunun yolunu

tuttular.” (BM, s.184)

“…Sütlüce, Bahariye, Gümüşsuyu, Eyüp sırtları inim inim inlerdi.” (Ç, s.151)

Hacı Osman

“Otomobille Hacı Osman’dan, Maslak’tan gideriz!” (A, s.192)

Page 380: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

365

Haliç

“…bilhassa Haliçteki gemilerde uyuyan gemi nöbetçileri yerlerinden fırladılar…”

(BM, s.73)

“Şehrin Haliç ve Fatih tarafları da şimdi mışıl mışıl uyuyorlardı.” (Ç, s.5)

“Üç tane Haliç vapuru mu?” (KPE, s.8)

Halıcıoğlu

“Bu iş için Halıcıoğlu’na gitmiştim, sonra oradan, haydi dedim…” (A, s. 163)

“Bir gece yine Cazımla birlikte Halıcıoğlu meyhanelerinin birinde demlenirken

oraya gelen bir kadın tellâlı…” (BM, s. 169)

“Halıcıoğlu önlerine gelinceye kadar kimse ağzını açmadı.” (SGV, s.36)

Hançerli bostan

“Haceri biz bir gece, Loncanın üstündeki Hançerli bostana getirip kendisine bir

güzel gazel okuttuk.” (Ç, s.151)

Hançerli hamam

“..gelin tarafı çalgılarla Eğrikapıdaki Hançerli hamama gidecek.” (Ç, s.181)

Hasköy

“…yangının ne suretle çıktığına dair tahkikat yapmak üzere bunları Hasköydeki

Camialtı karakoluna götürdüler.” (BM, s. 171)

“…götürür, kendi elimle Hasköye atar, gelirim.” (TOK, s. 73)

Hayırsızada

“…Kınalıada açıklarından yine pupayelken küçük bir yelkenlinin Hayırsızadaya

doğru hızla gelmekte olduğu görüldü.” (BM, s.77)

“Evet, ben de bunun üzerine Hayırsızada’dan toplamış olduğum iki yüz elli kilo

tahtakurusunu Karaköy meyhanelerinde…” (KPE, s.8)

“…Maltepe kıyılarının, hele Çamlimanı ile Burgaz, Hayırsızada aralarının dilleri

olsa da benim genç iken oralarda …” (SGV, s.5)

Page 381: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

366

Haznedar

“Biz, tam Haznedar’a bükülürken yağmurun hızından önünü çok iyi göremiyen

heyvanın ayağı bir taşa takıldı.” (Ç, s.41)

“…yazı da en çok buradaki Haznedâr çiftliği ile Litroz, Çiçoz, Avasköyü

taraflarında geçiriyordu.” (Ç, s. 49)

“Şimdiki çeribaşı, Bakırköyde Hazinedar çiftliğinde oturur, adı Arif ağadır.”

(Ç, s.239)

Heybeli

“Bahir Bey Turhan’a boyuna Heybeliada’daki Çamlimanını, bir, bir buçuk ay

sonra orada yapılacak içkili, çalgılı…” (A, s.94)

“Çamlimanı burada değil kuzum, Çamlimanı Heybeliada’da!” (A, s. 183)

“…yarın akşam birkaç arkadaş olup sandalla Heybeli’ye gidelim.” (Ç, s.40)

Horhor

“…koluna adeta asılmış bir halde Aksaray’a gelinir, oradan Horhor taraflarındaki

sokaklardan birine sapılır..” (A,s.33)

Hünkar suyu

“O yanındaki kadınla, öğleden biraz sonra Hünkar suyuna çıkmış, loş bahçenin

en kuytu, en görünmez bir yerine çekilmişlerdi.” (A, s.190)

Hürriyet Tepesi

“…kalem arkadaşıyla Hürriyet Tepesindeki bahçeli gazinolardan birinde

çekiştiriyordu.” (A, s.161)

İğrikapı

“Sen bilir misin haniya eskiden var imiş İğrikapı dışarısında çok menşur bir falcı

karısı, Madam Katinka? (Ç, s.63)

Page 382: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

367

İncirlik

“Eminenin zilleri, İncirlik, Şifa, Kanlıdere, Köpeklibostan taraflarını çın

çın öttürüyordu.” (Ç, s.219)

İstinye

“…bir akşam yine kendi direksiyonda olduğu halde Sarıyer’e giderken İstinye

tepesindeki dönemeçlerin birinde…” (KPE, s.135)

Kadıköy

“...Kadıköy, Adalar, Florya, Boğaziçi, boyuna geziyorlar ve bu gezmelerden...”

(AF, s.169)

“...Kadıköy’de oynadıkları meşhur oyunlarından birisine Zehra ile AF’yı da

bir defa getirmiş...” (AF, s.189)

“İki gün sonra onunla, Köprünün Kadıköy iskelesinde buluştuk.” (Ç, s.125)

“…oradaki Kadıköyü vapurlarının iskeleye yanaşmasını seyretmeye dalmış…”

(A, s.218)

Kalfa köyü

“…hatta Litroz, Çiçoz, Çıfıtburgaz, Kalfa köyü gibi meyhaneli köylerin her

birinde üçer beşer duble çekmiş..” (A, s.29)

Kâğıthane

“...bayram arabasına binip Kâğıthane’ye gittikleri, sonra arbadaki darbukacı

abla, zilli maşacı oğlan geliyor.” (AF, s.166)

“Nereye gideceğiz, Kâhtaneye mi?” (BM, s.74)

“İstanbul’un pek meşhur çingene falcılarından Kâhtane köylü (Afitap) geldi.”

(Ç, s.67)

Kalyoncu

“Tepebaşından Aynalıçeşme, Kalyoncu yoluyla Tarlabaşına geldiler…”

(A, s. 78)

Page 383: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

368

“Haydi sen fırla, git ne yap yap onu bul, biz seni Kalyoncu’daki şişmanın

meyhanesinde bekliyoruz…” (A, s.156)

“Kalyoncudaki İstafo’nun meyhanesinin adı (Vay kerata vay) idi.” (A, s.249)

Kanlıdere

“Eminenin zilleri, İncirlik, Şifa, Kanlıdere, Köpeklibostan taraflarını çın

çın öttürüyordu.” (Ç, s.219)

“Bu bostanın alt tarafı (Kanlıdere) daha ötesi de (Köpekli bostan) denilen

yerlerdi ki buraları yaz akşamları…” (A, s.211)

Karaağaç

“…kayık ve sandalların sayısı Karaağaca yaklaştığımız zaman belki üç yüzü

bulmuş…” (Ç, s.172)

Karabıçak

“İki saat sonra, yine Kumkapıdaki mahut Karabıçak meyhanesinde Mustafa o

gün başından geçenleri bir bir İnce Araba anlattı…” (BM, s.53)

Karaköy

“Evet, ben de bunun üzerine Hayırsızada’dan toplamış olduğum iki yüz elli kilo

tahtakurusunu Karaköy meyhanelerinde…” (KPE, s.8)

Karşıyaka

“Karşıyaka’da Karmen albildiğine gidiyor, flütlerin bülbülleşen nağmeleri…”

(Ç, s.6)

Kasımpaşa

“- Nerede senin hemşirenin evi?

- Kasımpaşada, Kulaksızda.” (BM, s.64)

“Gözün görmedi mi o canım Sulukuleyi, gözün görmedi mi o canım

Kasımpaşayı…” (Ç, s. 77)

“…musikicilik işinin sonradan yavaş yavaş Sulukuledeki, Kasımpaşadaki,

Üsküdarda Selâmsızdaki ve hele Ayvansaraydaki yerliler geçmiş..” (Ç, s.78)

Page 384: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

369

Kazıklı bağ

“Hani orada (Kazıklı bağ) denilen yeri bilirsiniz.” (Ç, s.193)

“O gece sabaha kadar Kazıklı bağ âlemi hep böyle, kâh cümbüş, âhenk, kâh alay,

şaka, maskaralık…” (Ç, s.223)

“…bir gece Reha Bey falan filân rahmancılarla birlikte Kazıklıda eğlenirken

Reha Beyle beraber oraya…” (Ç, s.240)

Kemeraltı

“…meyhanelerde kafayı çekerek soluğu ya Kemeraltı’ndaki Arkadi sokağında,

yahut yüksek kaldırımda alırdı.” (A, s. 135)

Kemerburgaz

“…bir buçuk saat daha gittikten sonra Zekeriya köyü ile Kemerburgaz aralarında

bir dere içine düştük.” (Ç, s.101)

“…senin Zekeriya köyü, Kemerburgaz, Kısır mandıra taraflarına filân gittiğin

hep yalan ha!..” (Ç, s.123)

Kemiklidere

“…bu herifin tarifi üzerine üçü birden Kemikliderenin yolunu tuttular.”

(BM, s.181)

Kınalıada

“…Kınalıada açıklarından yine pupayelken küçük bir yelkenlinin Hayırsızadaya

doğru hızla gelmekte olduğu görüldü.” (BM, s.77)

Kısırmandıra

“…herif bana, Kısırmandıraya kadar gidebiliriz dedi ise de reddettim.”

(Ç, s.101)

“…senin Zekeriya köyü, Kemerburgaz, Kısırmandıra taraflarına filân gittiğin

hep yalan ha!..” (Ç, s.123)

Page 385: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

370

Kireçburnu

“Bir dakika sonra Büyükdere köprüsü geçilince arabalar Kireçburnu’na

büküldüler.” (A, s.193)

“Ve arkasından çiftetelli ile Kireçburnu’na doğru hareket!” (A, s.194)

Kocamustafapaşa

“Araba, Nigârın Kocamustafapaşadaki evinin kapısına gelince Mustafa aşağı

atladı…” (BM, s.107)

Köpeklibostan

“Eminenin zilleri, İncirlik, Şifa, Kanlıdere, Köpeklibostan taraflarını çın

çın öttürüyordu.” (Ç, s.219)

“Bu bostanın alt tarafı (Kanlıdere) daha ötesi de (Köpekli bostan) denilen

yerlerdi ki buraları yaz akşamları…” (A, s.211)

Köprü

“Üçüncü gün, Köprünün Boğaziçi iskelesinin üstünde kendisi ile karşılaştık.”

(Ç, s.40)

“İki gün sonra onunla, Köprünün Kadıköy iskelesinde buluştuk.” (Ç, s.125)

Kulaksız

“- Nerede senin hemşirenin evi?

- Kasımpaşada, Kulaksızda.” (BM, s.64)

Kumkapı

“Derken Kumkapı ve Sandıkburnu dönüşü yapan gezgin bir kemancı ile bir

udcu…” (A, s. 100)

“Karabıçak Kumkapıdaki selâtin meyhanelerden birinin adı idi.” (BM, s.8)

“İki saat sonra, yine Kumkapıdaki mahut Karabıçak meyhanesinde Mustafa o

gün başından geçenleri bir bir İnce Araba anlattı…” (BM, s.53)

Page 386: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

371

Kuruçeşme

“…karşıki Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy kıyılarına akşamın loşluğu

çökmüştür.” (A, s. 116)

Kuşdili

“…yaşlıca bir adamla bir gün Kuşdili’nde gezdikleri haber alınınca kadın artık o

semtte oturamaz olmuş…” (A, s. 230)

Küçükayasofya

“…doğruca bizim eve gel, bizim ev Küçükayasofyada kale dibindedir.”

(BM, s.45)

Küçük Çamlıca

“…kendisini Erenköy ile Küçük Çamlıca arasındaki bir ağaçlığın kenarına

kurulmuş dört çingene…” (Ç, s.123)

“Evvelsi gün, yine Küçük Çamlıca ile Erenköy arasında onu buldum.” (Ç, s.132)

Küçük Mustafapaşa

“Lâkin dün akşam, ikindiden sonra Küçük Mustafapaşa ile Sultanselim

arasındaki dik yokuşun üst başında…” (Ç, s.170)

“Çınar dibindeki Toklu dedemiz, Tokmaktepedeki Kandilli hocamız;

Küçükmustafapaşadaki Cibali hazretlerimiz beni çarpsın...” (Ç, s.269)

Lânga

“…Lângadaki meyhanelerden birine daldılar.” (BM, s.130)

“…Kumkapı, Yenikapı, Lânga, Aksaray; Tekirsarayı falan derken nihayet asıl

saraya kadar girdin!” (BM, s.148)

Litroz

“…hatta Litroz, Çiçoz, Çıfıtburgaz, Kalfa köyü gibi meyhaneli köylerin her

birinde üçer beşer duble çekmiş..” (A, s.29)

Page 387: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

372

“…yazı da en çok buradaki Haznedâr çiftliği ile Litroz, Çiçoz, Avasköyü

taraflarında geçiriyordu.” (Ç, s. 49)

“Daha sonra beni, yakında kurulacak olan Litroz panayırına davet etti:” (Ç, s.78)

Lonca

“Haceri biz bir gece, Loncanın üstündeki Hançerli bostana getirip kendisine bir

güzel gazel okuttuk.” (Ç, s.151)

“Loncada büyük bir düğün olması beni gene bir müddet buralarda alıkoyacağa

benziyor.” (Ç, s.176)

“Yakında Loncada meşhur Mahtap ablanın torunu kanunî Şahapla Üsküdarlı

kemanî Akifin Ferdane ismindeki kızının nişanları…” (Ç, s.243)

Mahmutpaşa

“Mahmutpaşa’da işporta malı mı satıyorsun kalleş herif?” (A, s.86)

Maliye

“Bu âdeta Beyazıt’tan geçerken Maliye’nin karşısındaki ihtiyar kitapçıdan alıp...”

(AF, s.51)

Maltepe

“…bunlar bağıra bağıra Maltepeye doğru koşarlarken oradaki bahçe

köpeklerinden biri üzerlerine saldırmış.” (Ç, s.37)

“Davutpaşa ile Maltepe arasındaki Çiftehavuzları geçip de Ayvalıdere’ye

yaklaştığımız vakit…” (Ç, s.58)

“Maltepe ile Topçular arasındaki Şıllık köprüsünün yanında ona bir daha

sordum:” (Ç, s.62)

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının …” (SGV, s.5)

Mama

“Konuşa konuşa Mamaya kadar gittik.” (Ç, s.132)

Page 388: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

373

Manto

“…hatta bir gece Sirkeci’deki Manto’da kendisiyle seni de tanıştırmıştım.”

(A, s. 123)

“…aynı kadın yine elindeki defterleri, kağıtları ile Manto’dan içeri girmez mi?”

(A, s. 243)

Marmara

“…barut rengi bulutlar Bakırköy, Zeytinburnu üstünden Marmaraya doğru

caddeyi tutmuşlardı.” (Ç, s.47)

Maslak

“Otomobille Hacı Osman’dan, Maslak’tan gideriz!” (A, s.192)

Mevlânakapı

“Söz misali, Mevlânakapı dışarısındaki kalelerin dibinde çadır kurmuş…”

(Ç, s.113)

“…kah sular, kah çamurlar içinde Mevlanakapı dışarısından ve tam kale

dibinden Topkapı’ya doğru geliyorum.” (KPE, s. 7)

“…pek yakınımızdan ve Mevlanakapı tarafında acı acı köpek havlamaları

başladı.” (KPE, s.44)

Meyyit yokuşu

“Adresin Salmatomrukta Meyyit yokuşunun arkasında Ehlidil sokağında, pembe

boyalı, şahnişli…” (BM, s. 27)

Nalbant

“Sarıyerin üzerindeki Nalbant çeşmesine geldiğim zaman çok garip…” (Ç, s.101)

Nuruosmaniye

“Bakalım Nuruosmaniye’dekine mi kaçtı, Aksaray’dakine mi?” (Gİ, s.113)

Page 389: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

374

Okmeydanı

“Ben bizim hatunla birlikte geçen cuma Okmeydanındaki havuzbaşına

gitmiştim…” (BM, s.138)

“…bir yaz günü yanaşmış Okmeydanı taraflarındaki harmancı Çin çadırlarına…”

(Ç, s.144)

“Artık Kazıklı bağda kopan kahkahalar, tâ Okmeydanından duyulacak bir hal

almıştı.” (Ç, s.214)

Ortaköy

“…karşıki Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy kıyılarına akşamın loşluğu

çökmüştür.” (A, s. 116)

“Bugün Şehzadebaşı, yarın Beyoğlu, öbür gün Kadıköy, daha öbür gün Beşiktaş,

Ortaköy boyuna gezmeye başladı.” (AF, s.187)

Peruzağa

“…Turhan’la İzmaro yine İzmaro’nun kendisini götürdüğü Peruzağa

taraflarındaki bir evde geçirdiler.” (A, s.87)

Piripaşa

“İki arkadaş, Piripaşayı geçip de Halıcıoğluna sapacakları zaman Delibaş,

adımlarını sıklaştırarak birdenbire…” (BM, s. 171)

Sakızağacı

“…Çöplükçeşme denilen yerle Beyoğlu Sakızağacı arasındaki kapkaranlık

mahallelerden birine girdiler.” (A, s. 79)

Salmatomruk

“Adresin Salmatomrukta Meyyit yokuşunun arkasında Ehlidil sokağında, pembe

boyalı, şahnişli…” (BM, s. 27)

“…sabıkalı herif, Salmatomruktaki batakhaneden Mustafanın alıp kendi evine

kapatmış olduğu genç kadının dostu idi.” (BM, s.43)

Page 390: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

375

Sandıkburnu

“…şuradan Sandıkburnu’ndan bizim sandala atlarız, akşamüstü yelkeni açar…”

(A, s. 94)

“Derken Kumkapı ve Sandıkburnu dönüşü yapan gezgin bir kemancı ile bir

udcu…” (A, s. 100)

“Galiba Yenikapı’da, Sandıkburnu’da bir alem yapmıştık…” (KPE, s.109)

Samatya

“Dün gece sarhoş olarak Samatyadan geçerlerken orada bir bakkalla kavga

etmişler.” (BM, s.19)

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının…” (SGV, s.5)

Saraçhane

“İri yarı, iki karakullukçu Saraçhane ile Vezneciler arasında bunların yanına

yanaştılar.” (BM, s.39)

Sarıyer

“Buradan Sarıyere taşındıklarından beri hiç yüzünü görmedim.” (Ç, s.225)

“Sarıyer’in meşhur sularında tek tük bir iki seyirci görünüyordu.” (A, s.190)

“…bir akşam yine kendi direksiyonda olduğu halde Sarıyer’e giderken İstinye

tepesindeki dönemeçlerin birinde…” (KPE, s.135)

Selâmsız

“…musikicilik işinin sonradan yavaş yavaş Sulukuledeki, Kasımpaşadaki,

Üsküdarda Selâmsızdaki ve hele Ayvansaraydaki yerliler geçmiş..” (Ç, s.78)

Silahtarağa

“Silâhtarağaya, Veliefendiye filân bir yere götür, hatta başka arkadaşları da alın,

yanınızda oğlancağız biraz açılsın…” (BM, s.7)

“Emineyi görmek için ya cuma, pazar günleri Silahdarağaya, Alibey köyüne,

Çırpıcıya, Veliefendiye gitmeli…” (Ç, s.192)

Page 391: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

376

“…küreklere yapışıp ağır ezgi, fıstıki makam, Bahariyeden geçerek

Silahtarağaya, Alibey köyüne gidip oralarda biraz tabiatla…” (SGV, s.7)

Sirkeci

“Hüseyin Deruni Beyle bu zat bir gece Sirkeci’de (Mantonun meyhanesi) denilen

yerde…” (A, s. 116)

“…soluğu Sirkeci’deki Manto’da aldı.” (A, s. 134)

Sofular

“İçinde kendi oturdukları Ahırkapıdaki beş odalı evden başka Sofular tarafında da

dört beş odalı kiralık bir evleri ile…” (BM, s.5)

Sulukule

“Çalgı çengi işi vergidir asıl Sulukulelilere…Daha kibarcası

Ayvansaraydakilere…” (Ç, s.19)

“Etem, Sulukuleden bir keman, bir ut, hanende ve köçek olarak…” (Ç, s.136)

“Hanende kadınların üçü Ayvansaraydan ve köçeklik eden iki kadın da

Sulukuledendi.” (Ç, s.149)

Sultanahmet

“...kendisini böyle vakitsiz Sultanahmet meydanında bulunca şaşırdı.”(AF, s.159)

Sultanhamam

“…içimizde Sultanhamamlı meşhur köçek Şevki ile ağabeysi Paskal Muharrem

de vardı.” (Ç, s.172)

“…rahmetli ağabeyciğim, ramazanlarda Sultanhamamındaki karagöz kahvesinde

keman çalarken seyretmiştim.” (Ç, s.268)

Sultanselim

“Lâkin dün akşam, ikindiden sonra Küçük Mustafapaşa ile Sultanselim

arasındaki dik yokuşun üst başında…” (Ç, s.170)

Page 392: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

377

Sünnet köprüsü

“Kâğıthanedeki Sünnet köprüsünden itibaren yanlarımıza rampalıyan ve

peşimize takılan…” (Ç, s.172)

“Kâğıthane deresinden aptes alıp Sünnet köprüsünün yanında sabah namazını

kılar…” (Ç, s.191)

Sütlüce

“…bir kayık bulup karşıya geçmek evlerine gitmek üzere karadan Sütlücenin

yolunu tuttular.” (BM, s. 171)

“…Sütlüce, Bahariye, Gümüşsuyu, Eyüp sırtları inim inim inlerdi.” (Ç, s.151)

Şafak bahçesi

“Şafak bahçesinde laternalar, polka, mazruka, vals oynayan adanın dilber Rum

kızlarını aşağıdan sandalın içine yan uzanarak…” (A, s.173)

Şehzadebaşı

“…insanların gündüzleri toplandıkları Beyazıt, Şehzadebaşı hicviyelerinde öyle

açık saçık hicviyeler okunuyordu ki…” (A, s.199)

“Hele Şehzadebaşı’ndaki kıraathaneler, tiyatrolar bütün günler ve bütün geceler

amatörlerle dolup dolup boşanıyordu.” (AF, s.187)

“…hususile Fatih, Aksaray, Şehremini, Yenibahçe, Şehzadebaşı, Beyazıt

taraflarında gezgin falcılık yapan…” (Ç, s.45)

Şehremini

“Mustafa Yenibahçe ile Şehremini arasında oturan zengin bir hayriye tüccarının

on yedi yaşındaki evlatlığını soruyordu.” (BM, s. 5)

“Yazları Şehremini ile Yenibahçe arasında, kışları da Vefa taraflarında oturan bu

aile Mustafanın bu hallerinden…” (BM, s.30)

“…hususile Fatih, Aksaray, Şehremini, Yenibahçe, Şehzadebaşı, Beyazıt

taraflarında gezgin falcılık yapan…” (Ç, s.45)

Page 393: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

378

Şerbethane

“Nazlının en ağır zamanlarında bir gece Asmaaltındaki Şerbethane denilen

meyhanelerden birinde…” (BM, s.110)

Şıllık köprüsü

“…sırtında heybelerle Topkapıya doğru giderken Şıllık köprüsü denilen yerdeki

sazlıkların arasından karşılarına…” (Ç, s.37)

“Maltepe ile Topçular arasındaki Şıllık köprüsünün yanında ona bir daha

sordum:” (Ç, s.62)

Şifa

“Eminenin zilleri, İncirlik, Şifa, Kanlıdere, Köpeklibostan taraflarını çın

çın öttürüyordu.” (Ç, s.219)

Şişhane

“…çoluğu çocuğuyla muhabbet etmenin iyiliklerinden bahsederek Şişhane

karakolundan aşağıya sarkıyor…” (A, s.287)

Şişli

“…asıl adı Tilki Marika olan karı oradan şimdi çoktan savuşmuş, Şişli

istasyonunu bulmuştu.” (A, s.172)

“Burası Beyoğlu’nun bilmem ne gazinosu, ne Galata’nın bilmem ne meyhanesi,

ne Şişli’nin bilmem ne salonu…” (KPE, s.38)

“…şık bir apartmana taşındı deseler buna bazıları gülecek, inanmayacak, bazıları

inanıp beni Beyoğlularında, Şişlilerde aramaya kalkışacak…” (KPE, s.135)

Taksim

“Şu halde kalk, Sulukuleye, Feriköy taraflarına, Taksimdeki çöplüğe, bilhassa

Ayvansaray’a git!..” (Ç, s.37)

Page 394: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

379

Tarabya

“Bir aralık Tarabya ile Yeniköy arasında bir kıvrıntıyı dönerken ön taraftan acı

bir bir çığlıktır koptu.” (A, s.194)

Tarlabaşı

“Nerede bu dediğin gizli randevu evi?

- Tarlabaşı’nda.” (A, s.73)

“Tepebaşından Aynalıçeşme, Kalyoncu yoluyla Tarlabaşına geldiler…”

(A, s. 78)

“…sonra yine hep birlikte Tarlabaşı’ndaki mahud eve vardılar.” (A, s.160)

Tavukpazarı

“…Mustafa da Cazımla birlikte Tavukpazarı meyhanelerinin yolunu tuttu.”

(BM, s.128)

“Bu zat, bundan bir müddet önce Tavukpazarı meyhanelerinin birinde ilk defa

tanışmış ve o gece…” (BM, s. 163)

Tekirsarayı

“Turhan, tek başına Tekirsarayı’ndaki meşhur Kel Pano’nun, içi yenidünyalar ve

kağıttan askılar…” (A, s. 113)

“Niçin satılmasın, alan olduktan sonra Beyazıt kulesini, Çemberlitaşı,

Tekirsarayını bile satarım!..” (BM, s.71)

“…Kumkapı, Yenikapı, Lânga, Aksaray; Tekirsarayı falan derken nihayet asıl

saraya kadar girdin!” (BM, s.148)

Tepebaşı

“Bir gece yine Tepebaşı birahanelerinden birinde çalan incesaz nihavendden:”

(A, s. 31)

“…Galata’nın Cenyosundan, İsponekinder; Gambeta’sından başlayarak Tepebaşı

birahanelerinde temizler…” (A, s. 134)

“Bir aralık Tepebaşı bandosu meşhur (Karmen)e başladı.” (Ç, s.5)

“Tepebaşı bahçesindeki bando da Tuna dalgasını çalıyordu.” (Ç, s.65)

Page 395: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

380

Terkos köprüsü

“Terkos köprüsü geçildikten sonra cümbüş tekrar başladı...” (AF, s.16)

Tokmaktepe

“Çınar dibindeki Toklu dedemiz, Tokmaktepedeki Kandilli hocamız;

Küçükmustafapaşadaki Cibali hazretlerimiz beni çarpsın...” (Ç, s.269)

Topçular

“Halk o gün güz mevsiminin bu yarı soluk cumasını incirler, üzümler arasında

geçirmek için Bayrampaşa, Topçular taraflarına akmıştı.” (AF, s. 25)

“Bir arkadaşla birlikte Topçulardaki (Tokaların başı) denilen yerin biraz

ilerisinde oturmuş…” (Ç, s.4)

“Cibaliden Topçulara, eski evimize taşınalım diye boyuna başımın etini yiyor!..”

(Ç, s.170)

Topkapı

“…Mustafa, Cazımla birlikte, Topkapı meyhanelerinin birinden evlarine

dönerlerken yollarının üzerindeki bir Rufaî tekkesinin…” (BM, s. 163)

“Ben dolaşırdım iki saat öncesi Topkapı taraflarında belki zatınızı görürüm

diye…” (Ç, s.250)

“…kah sular, kah çamurlar içinde Mevlanakapı dışarısından ve tam kale dibinden

Topkapı’ya doğru geliyorum.” (KPE, s. 7)

Unkapanı

“…berikilerin kayığı tam Unkapanına yanaşırken peşleri sıra, üç çifte olarak

gelen…” (BM, s.73)

“Galiba kışı, gâh Büyükdere’de, gâh Unkapanı değirmeninin arkasında bir han

odasında, yazı da en çok buradaki Haznedar çiftliği ile….” (Ç, s. 49)

“Etem dün, Unkapı taraflarında ayı oynatırken bunu kendisine Tornavida Hasan

söylemiş…” (Ç, s.243)

Page 396: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

381

Uskumru köyü

“…şinci Zekeriya küyü ile Uskumru küyü aralığında bir akrabasının serhasında

yatar.” (Ç, s.93)

“Bahçeköyünden orman yolu ile Zekeriya ve Uskumru köyleri taraflarına

gitmenin ne kadar yaman bir iş olduğunu…” (Ç, s.95)

Uzunçarşı

“Fuat ile Uzunçarşıya gazelci ısmarlandı.” (Ç, s.174)

Uzunçayır

“Uzunçayırın üst tarafında baktım, dört çadır var.” (Ç, s.123)

Üsküdar

“...narin kızın annesi ile kocasının teklifi üzerine Üsküdar’daki akrabalarından

birinin evine günübirlik misafirliğe gitmişlerdi.” (AF, s.20)

“Nigâr Üsküdardaki sünnet düğününün ertesi günü akşamı Musatafanın

Ahırkapıdaki evine kapağı atmış…” (BM, s.86)

“…Sulukulenin, Kasımpaşanın, Üsküdarın en namlı kıpti çalgıcılarından başka

yine İstanbulun…” (Ç, s.185)

Vefa

“…kızın Vefa civarındaki evi etrafında gizli gizli tavaflar bile ediyordu.”

(BM, s.14)

“Yazları Şehremini ile Yenibahçe arasında, kışları da Vefa taraflarında oturan bu

aile Mustafanın bu hallerinden…” (BM, s.30)

Veliefendi

“Silâhtarağaya, Veliefendiye filân bir yere götür, hatta başka arkadaşları da alın,

yanınızda oğlancağız biraz açılsın…” (BM, s.7)

“Emineyi görmek için ya cuma, pazar günleri Silahdarağaya, Alibey köyüne,

Çırpıcıya, Veliefendiye gitmeli…” (Ç, s.192)

Page 397: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

382

Vezneciler

“Ramazan’ın son gecesi Vezneciler’deki at cambazhanesi’ne daldı.” (AF, s.52)

“Üç dört sene önce Vezneciler’deki cambaz çadırında numaralarını seyrederken

onlara biraz da candan bağlanmış olan...” (AF, s.188)

“İri yarı, iki karakullukçu Saraçhane ile Vezneciler arasında bunların yanına

yanaştılar.” (BM, s.39)

Vidos

“Kimi diyor, Vidos’taki, kimi diyor Büyükdere’deki, kimi diyor Alemdağı

taraflarındaki akrabalarının yanına kaçmış!” (Ç, s.37)

“Akşam güneşi,Vidos’un arkasından Davutpaşa, Maltepe sırtlarını hafif hafif

yalıyor, bütün ortalık…” (Ç, s.47)

“…beyağa arzular mı getirelim Vidos arkasından bir takım çalgı?” (Ç, s. 50)

Yakacık

“…hattâ dayısının Yakacık taraflarındaki çiftliğinde bu Çle çok düşüp

kalkmıştır.” (Ç, s.116)

“…ben muhakkak annemle birlikte Yakacığa teyzeme gideceğim!” (SGV, s.46)

Yatağan

“Loncadan Yatağan mahallesine ve oradan Eğrikapıya doğru bükülen daracık

sokaklar…” (Ç, s.181)

Yedikule

“Maksatları yaya olarak Yedikuleye gitmek ve sanki içtikleri azmış gibi,

bulurlarsa biraz da orada kafaları çekmekti.” (BM, s.14)

“…düş önümüze de Yedikuleye gidip orada da biraz çakıştıralım.” (BM, s.18)

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının…” (SGV, s.5)

Page 398: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

383

Yenipostahane

“Turhan Babıaliden aşağı inerken Yenipostahane’ye sapacak sokağın köşesinde

Selman’la karşılaştı.” (A, s. 128)

Yemiş

“Arasıra Yemiş’teki o Beytülhazan adını verdiği hoş ve..” (A, s.37)

“…o gece Fener gazinosundan ayrılırken Turhan’a, Yemiş’te bir meyhane tarif

etmiş…” (A, s. 37)

Yenibahçe

“..çarşıdaki kalfa ve çıraklar Yenibahçe ve Çırpıcı çayırına gezmeye gittikleri

zaman, İnce Arap curasını da yanına alır.” (BM, s.7)

“Yazları Şehremini ile Yenibahçe arasında, kışları da Vefa taraflarında oturan bu

aile Mustafanın bu hallerinden…” (BM, s.30)

“…hususile Fatih, Aksaray, Şehremini, Yenibahçe, Şehzadebaşı, Beyazıt

taraflarında gezgin falcılık yapan…” (Ç, s.45)

Yenikapı

“Yenikapı’daki meyhanede hır çıkarmak isteyen Zımba İbrahimle arkadaşıydı.”

(A, s. 113)

“Kumkapı, Yenikapı, Çadırcılardaki meyhaneleri altüst ettikleri halde

Mustafanın izini bulamayan…” (BM, s.129)

“Yenikapılı Reha Bey isminde yaşlıca bir zatla buluştuk.” (Ç, s.140)

“Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı sahillerinin Fenerbahçe, Bostancı,

Maltepe kıyılarının…” (SGV, s.5)

Yeniköy

“Bir aralık Tarabya ile Yeniköy arasında bir kıvrıntıyı dönerken ön taraftan acı bir

çığlıktır koptu.” (A, s.194)

Page 399: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

384

Yenimahalle

“Evvelce şöyle dedi, Yenimahalle’ye kadar yollanırsam orada birkaç tane

çakıştırsam…” (A, s.191)

Yılanlıayazma

“Neden sonra Çırpıcı ile Balıklı arasında Yılanlıayazma denilen yere gelince iş

birdenbire değişiverdi.” (BM, s.14)

“…hani Çırpıcı dönüşü Yılanlıayazmada bize çatıp da bir araba dayak

yiyenlerden birisi.” (BM, s. 96)

Yörükali

“…sonra da Büyükada’nın şimdiki Yörükali plajının olduğu yerde yine aynı

tertip kenara çıkarıldı…” (A, s. 180)

“Abdi Bey’le yan yana arabaya oturdu, araba Yörükali’nin yolunu tuttu.”

(A, s. 185)

Zekeriya köyü

“…bir çingene beygiri ile Zekeriya köyüne giderken yolda karşılaştığımız

manzara aklıma geldikçe…” (Ç, s.92)

“…bir buçuk saat daha gittikten sonra Zekeriya köyü ile Kemerburgaz

aralarında bir dere içine düştük.” (Ç, s.10)

“Büyükdereden Zekeriya köyüne çok meraklı ve çok korkunç gidiş…” (Ç, s.134)

Zeytinburnu

“Biri Zeytinburnu sübyan bölüğünden yeni yeni koğulmuş on dokuz yaşlarında

Arap Zeynel, öteki de kutucu çıraklarından Topuz Süleyman’dı.” (AF, s. 83)

“…barut rengi bulutlar Bakırköy, Zeytinburnu üstünden Marmaraya doğru

caddeyi tutmuşlardı.” (Ç, s.47)

Page 400: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

385

2. 1. 11. Farklı Topluluklara Ait Söyleyişler

İstanbul, Osmanlı İmparatorluğunun kozmopolit yapısını en iyi yansıtan şehirdir.

Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan ve birçok tarihî olaya tanıklık etmiş olan bu

kent, etnik unsurlar açısından da çok ilgi çekicidir. Rum, Ermeni, Arnavut,

Yahudi gibi farklı milletler bu şehirde iç içe yaşar.

Yüzyıllardır çeşitli sebeplerle İstanbul’da bulunan ve meşrutiyetten sonra

‘azınlıklar’ olarak tanımlanan bu topluluklar, edebî eserlere malzeme olacak kadar

benimsenmiştir. Bu azınlık topluluklar, geleneksel halk tiyatrosu gösterilerinden

Karagöz ve ortaoyununda Rum, Ermeni, Yahudi gibi mensubiyet isimleriyle

karşımıza çıkarlar.

Bunlar, oyundan oyuna değişmeyen tipik özelliklerin taşıyıcısıdır ve özel bir kişiyi değil genel tipi işaret ettikleri için de bu tipler oyunlarda milliyet isimleriyle adlandırılmıştır. Bu bakımdan bu tiplere stereotip yani pek çok eserde aynı ve değişmeyen özellikleriyle yaratılan tip diyebiliriz (Apaydın 2006: 296).

Osman Cemal, İstanbul’un bu renkli kişiliklerine eserlerinde sıkça yer vermiştir.

Azınlıklara mensup toplulukları tipik özellikleriyle ortaya koyan yazar, onları

konuşmaları, tavır ve davranışlarıyla aslına uygun şekilde yansıtır. Yazarın bu

başarısı, kendisinin ortaoyununda kavuklu ve pişekâr rollerinin yanı sıra tam on

yedi farklı şive ve lehçe taklidi yapabilme kabiliyetiyle (Yüzüncü 1947: 7)

açıklanabilir.

- Yahudiler

Osman Cemal’in eserlerinde çok belirgin tipik özellikleriyle yer alan azınlık

topluluklarından biri Yahudilerdir. Yazar tarafından kahraman olarak seçilen bu

tipler belirli bir seviyede ticaretle uğraşan, ‘açgözlü, kurnaz, güvenilmez’

(Apaydın 2006: 297) kişilerdir.

“Faciayı duyan binlerce halk, rıhtıma doluştu. Ellerinde koca baltalarla gelen bir

bölük bahriye efrâdı derhal sahilde bir dağ parçası gibi yatan balinaya yanaştılar

ve tam yarım saat uğraştıktan sonra bir de karnını yardılar ki içerisi tıpkı bizim

Page 401: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

386

Balık Pazarı gibi…Sandıklar, sepetler, küfeler, işportalar ve bir sürü insan, fakat

herkes meyus ve durgun…Yalnız Yahudiler faaliyette..Kimisi ellerinde defterler,

kâğıtlar, kibritler olduğu halde:

- Haniya, uç tane bir çeyrek, çalan vermez! Diye dolaşıyor. Kimi de sandıkları,

sepetleri yan yana koyup küçük bir salaş yapmış ve içine bir alay hırdavat

doldurmuş, kapıda bağırıyordu:

- Top atan tüccarın mağazası burasıdır ağalar..Başka yere yitmeyiniz, ne

ararsanız burada var!..” (TBG, s. 392)

Yukarıdaki bölüm, Osman Cemal’in “gerçeküstü ögeler içeren” (Apaydın 2006:

297) hikâyesi Tıpkı Buradaki Gibi’den alınmıştır. Hikâyede, İstanbul’dan

Amerika’ya giden bir gemiye saldıran balinadan kurtulmak için gemi personelinin

çeşitli eşyaları ve yolcuları balinanın ağzına atarak Napoli limanına kadar gelişleri

konu edilmiştir. Alıntıda görüldüğü gibi bu yolcuların bir kısmı da Yahudilerdir.

Onların balinanın karnında bile açıkgöz davranıp ticarete kalkıştıkları tespit

edilmektedir.

Tekin Olmayan Kedi adlı hikâyede de Yahudi Salamon, eskicilik yaptığı

mahallenin sakinlerinden gözüne kestirdiği bir karı-kocayı yüklü miktarda

dolandırmayı planlayan bir tip olarak karşımıza çıkar. Ona yardım eden kahveci

ve diğer tanıklar da Yahudi kimlikleriyle tanıtılırlar. Salamon ve ona yardım

edenler dolandırıcılık ve kurnazlık özellikleriyle ‘bağlı bulundukları milletin tipik

özelliklerini’ (Apaydın 2006: 298) yansıtmaktadırlar. Osman Cemal’in

kahramanlarının konuşmalarını da milliyetlerine uygun şekilde düzenlediği

görülmektedir.

“- Sen hiç dolaştığın yerlerde, beyazlı, sarılı bir kedi gördün mü?

- Nasil beyaza mı sarılı, beyaz kâğıda mi?

- Lâkırdıyı tersinden anlama! Beyazlı sarılı kedi diyorum.

- Ha!...Beyazlı, sarılı kedi...dişi mi, erkek mi?

...

- Fes mi vardi başında, kalpak mi?

Page 402: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

387

- Alay mı ediyorsun hınzır Yahudi?

- Yok valla..hanum efendi..zehnim dalgın da şaşırdım. Şey bu kedi yavru muydu

yoksa büyük mü?

....

- Kedinin burnunun üstünde çetele çizildiğini de şimdi duyuyorum, yoksa

sütçünün heysabini siz oradan mı anlarsınız? (TOK, s.82)

“- Yok valla hanum efendi..Dinim Rabbena hakkıyçün alay etmiyorum..Ben böyle

bir kedi tıpkısı, bu sabah yördüm...

- Nerede gördün?

- Nene lazim senin…Bir yerde yördüm…” (TOK, s. 83)

Şifalı Maden Suyu, Adâb-ı Umumiye Nâmına, Yeni Tanıdıklarımdan Biri adlı

hikâyelerde de Yahudiler tipik özelliklerini konuşmalarıyla yansıtırlar.

Yahudilerin Türkçedeki ‘g’ sesi yerine ‘y’; ‘ı’ yerine ‘i’ sesini kullanmaları dikkat

çekmektedir. Ayrıca Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun ünlüleri kısaltarak

telaffuz etmektedirler. Yahudi kökenli kahramanların, cümle kuruluşunda bazı

çekim eklerinin yerine başka ekleri tercih ettikleri tespit edilmiştir. Bütün bunlar

standart dilden sapmaya örnek teşkil ederler.

- Ermeniler

Osman Cemal’in kahraman olarak seçtiği bir diğer gayrimüslim grup

Ermenilerdir. “Ermeniler, Yahudiler kadar bazı olumsuz özellikleri öne

çıkarılarak anlatılmamıştır. Eski İstanbul hayatında sarrafların ve bakkalların

Ermeni kökenli olduğu” (Apaydın 2006: 300) bilinmektedir. Osman Cemal de bu

tip kahramanları bu mesleklerin icracısı olarak karşımıza çıkarır.

Yeni Bir Milyoner, Kırkından Sonra Saz Çalınır mı?, Bir Sarhoşun Seksen

Değnekle Darbı, Ceza Mahkemesi hikâyeleriyle; Akşamcılar ve Bekri Mustafa

Page 403: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

388

romanlarında Ermeni kahramanlarla karşılarız. Bu kahramanların mensubiyetleri

bir şekilde okura hissettirilir ya da söylenir.

“Öteki Ermeni:

- Serkis Ağam, bakıorum bu ahşamılan çok yağlı yemişsin galiba ki dilin habire

sağa sola kayıyor.” (A, s.99)

“…yaşlıca bir Ermeni dudusu bu kalabalığı görünce oradakilerden birine sordu:

- Ka ne vardır ki, bunun burasında, toplanmış ise ahali?

- Sebil var dudu, sebil!

- Ne sebilidir ki bu, böyle gece vaktiylan?

- Biri hoşaf dağıtıyor!

- Bu soğukta hoşaf içilir?

- Sıcak hoşaf, sıcak!

- Isıcak hoşaf mı, öyle isem bir tane de ben içeyim şundan…” (BM, s.58)

Osman Cemal’in hikâyelerinde Ermeniler Anadolu’nun hangi bölgesinden

gelmişlerse o yörenin aksanıyla konuşurlar. Kayseri kökenli bir Ermeni ile

İstanbullu Ermeni arasında konuşma farkı vardır (Apaydın 2006: 329).

Bir Sarhoşun Seksen Değnekle Darbı hikâyesinde Kayserili bir Ermeni olan

Madam Fotika da Kayseri ağzıyla konuşur.

“Evvel sordu, basdırmayı gaça veriyon, sucuğu gaça veriyon deyi..Ben de

basdırma yüz altmış, sucuh yüz gırh deyene kadar bir de bahtım ki, bizim pekmez

destisinin üstüne düştü, destiyi devirdi. O zaman ağnadım ki sarhoştur, hemen

Sava buraya gal, deyi gocama seslendim, Sava galdi, golundan tutup dışarı

attıh!” (BSSDD, s. 354)

- Rumlar

Akşamcılar ve Bekri Mustafa romanlarında meyhane işletmecisi ya da garson

olarak karşımıza çıkan Rumlar yine Osman Cemal tarafından konuşmalarına

Page 404: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

389

uygun şekilde yansıtılmışlardır. Rum kahramanların bozuk Türkçe’yle kurdukları

diyaloglar ile Rumca sözcük ve cümleler Türkçe karşılıklarıyla verilmiştir.

Böylece yazar, bu dille ilgili bilgisini de ortaya koymuş olur.

“Ol palli los leği nadosi apu en diyoduble istus kiryus apoton Aziz baba! (Aziz

babadan beylere iki duble daha)” (A, s.68)

“- Bilmem, dedi, kimdir; fazla kasırmis, ona sebep soyleniyor boyle!

Başka bir garson ona cevap verdi:

- Oki fazla kasirmis vire, aftos autrepos trelosini!(Bu adam deli olmalı)

Bir başka garson:

- Oki tresolini; aftos vlakas, vlakas!..(Deli değil bu, lakin aptaldır, aptaldır!)”

(A, s.170)

“-Oooh, sok iyi yaptiniz, çünkü oranın havası sok güzeldir. Ona yariyazak oranın

havası.” (BM, s.22)

“- Ne yapıyorsun vire Mustafa?

- Kör müsün, kırbaya rakı dolduruyorum!

- More sen trolos (deli) oldun, kırbada raki dolar mi more? (BM, s. 56)

- Arnavutlar

Osman Cemal’in ilgi çeken tipleri arasında Arnavutlar da yer alır. Tenekecinin

İntikamı, Sağırla Kör, Görünmez Kaza, Eski Bir Tüfenk Meselesi, Bostan

Muhabbeti hikâyeleriyle Aygır Fatma romanında okur Arnavut kahramanlarla

karşılaşır. Bunlar “sebze meyve ihtiyacının karşılandığı bostanlarda çalışan veya

bostan sahibi kimselerdir.” (Apaydın 2006: 304) Osman Cemal’in hikâyelerini

kaleme aldığı sıralarda Osmanlı toplumu içinde Arnavut tebaanın bostancılıkla

uğraştığı bilinmektedir. Eserlerini yaşadığı dönemin, toplumun, çevrenin

gerçekliğinden hareketle yeniden kurgulayan Osman Cemal’in Arnavut

Page 405: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

390

kahramanlarının bostancılık yapması tesadüf değildir (2006: 305). Yine

kahramanların sonradan öğrendikleri bozuk Türkçeleri konuşmalara yansıtılmıştır.

“- Annesi yok mu? Öksüz mü bu?

Arnavut kızı Hasan'a yaklaştı:

- Ne öküzü be, ne öküzü? Görmüyor musun, ne güzel keçi yavrusu?

- Annesi öldü mü?

- Ölmedi amma büyüdü diye vermiyor ona süt artık!” (AF, s.136)

“- Getireyim mi keçi yavrusunu sana, yine sevesin onu?

......

- Koparayım mı sana yine birazıcık incir, yiyesin?” (AF, s.140)

“Hoy Elmas, ayde kıtu işpeyt, babayte theret!” (AF, s.142)

“Mitroviçeli bir Arnavut, belinden tabancasını çekip hayvanın üzerine iki el ateş

ederek şöyle söylendi:

- Bire herkesin rahatını bozmak için, çim cönderdi buraya baş belası!”

(TBG, s.391)

“- İnek değil ya, efendüme soyleyeyim, ısterse manda cirsin; o cihetten şimdi

benim sünnet haşa sünnet haşa umurumda deyil! Düşündüğümün esbabısı şu ki,

efendim beni bugün celeble beraber mahkemeden ıstiyorlar.

- Hanisi celeblen? Hani şu bir tane var, kirmizi kuşaklı..onunla mı?

- Yok bre kuzum oyle celeb! Bu kâttan (kâğıttan) celeb! Kâttan!..

- Kiyattan mı? (kağıttan mı) Kiyattan celeb olur mu be? Kukla mı bu, yoksam

Karayöz mü?

- Cözü filan yok bunun mori!..” (EBTM, s.424)

Örnek diyaloglarda görüldüğü gibi Arnavutlar, ‘efendim’ kelimesini hem çok hem

de ‘efendım’ şeklinde kullanırlar. Ayrıca devrik cümle kullanımı, ‘k’ sesinin ‘ç’;

Page 406: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

391

‘g’ sesinin ‘c’ ve bazı ‘i’ seslerinin ‘ı’ şeklinde söylenmesi de çok dikkati çeken

tespitlerdendir.

- Çingeneler

Çingeneler 16. yüzyılın başlarında Avrupa’da görülen, o dönemlerde Mısırlı

oldukları düşünülen, Hint kökenli gezgin bir ırktır. ‘Çingene’ sözcüğü bu

topluluğa başkaları tarafından verilen isimlerden biridir. Onlar kendilerine Roman

derler. Esmer tenli ve siyah saçlıdırlar. Sepetçilik, falcılık, at satıcılığı gibi işlerle

uğraşırlar. Hintçenin fazlasıyla bozulmuş bir lehçesini konuşan çingenelerin dili

Romanî’dir (Fraser 2005: 11).

Çingeneler, göçebe ve yerleşmiş olmak üzere iki grupta değerlendirirlir. Bunlar

arasında gerek dil gerekse yaşayış ve adet bakımından farklılıklar vardır. Osmanlı

İmparatorluğu’ndaki çingenelerin dillerini inceleyen Paspati’ye göre XIX.

yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da 140 çingene ailesi vardır. Bunlar genellikle

Yenibahçe, Sulukule, Ayvansaray, Kasımpaşa, Büyükdere, Çırpıcı semtlerine

yerleşmişlerdir (Paspati: 1870).

Osman Cemal’in hakkında en çok şey bildiği topluluğun Çingeneler olduğu

söylenebilir. Zira yazar aynı isimde bir roman yazmıştır ve Osman Cemal Kaygılı

dendiğinde akla ilk gelen eser budur. Eleştirmenlerce Türk Edebiyatının önemli

bir eseri olarak değerlendirilen Osman Cemal’in Çingeneler adlı romanı 1939

yılında CHP roman yarışmasında derece almıştır. Osman Cemal, “Hüseyin

Rahmi’lerin ancak karşıdan seyredebîldikleri çingenelerin yaşamlarına karışmış”

(Alangu 1968: 96), onların gelenek, görenek ve değerleri hakkında yakından

izlenim edinmiş hatta “Çingene dili ve çingenelerden yetişen ünlü musiki

sanatçıları” (Kudret 1967: 229) üzerine okuru bilgilendirmiştir.

Osman Cemal, “Emile Zola gibi yer yer realizmi taşarak natüralizme yaklaşan bir

eser vücuda getirmek için” (Ozansoy 1970: 105) uzun yıllar çingenelerle dost

olmuş, onlarla iç içe yaşamış ve yazın dünyasında bu toplulukla ilgili en yetkin

araştırma-inceleme niteliği taşıyan romanı yazmıştır. Kendi yaşadığı semte

Page 407: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

392

(Eğrikapı-Otakçılar) yerleşmiş, evleri, çadırları olan harmancı ve çalgıcı

çingeneleri yakından tanıma imkânı bulan Osman Cemal, onların konuşmalarını

da realist bir biçimde yansıtmıştır.

- Ha versene be ağam beş paracık, odel(Allah) versin sana daha çok!

- Ah lâçı(güzel) ağbeyciğim, toslayasın (veresin) buncağıza yarım metelik! Zere

(zira) nenesi hastadır, yatar çadır içinde… ” (Ç, s.9)

“- Hoy miday, hoy miday! (Hey anne, hey anne), hoy peral, hoy peral, (Hey abla,

Hey abla), bu ne çalar, bu ne çalar? (Ç, s.12)

“-Kamaraf tu laçi beş mudaradut! (Rahat durun, pataklarım ha sizi!)” (Ç, s.123)

Örneklerde görüldüğü gibi standart dilden sapan diyalogların yanı sıra çingene

dilinde (Romanî) konuşmalar da vardır. Ancak bunlar parantez içinde

tercümeleriyle verilmiştir.

“Çocukluk devrini saymazsak Romani konuşan insanların tümü iki dillidir ve

Avrupa’nın her köşesinde Romani’ye, ev sahibi kültürün dilinden ödünç kelimeler

de katılmıştır. Daima yeniliklere, değişikliklere açık bir dildir.”325 (Fraser 2005:

256)

“Susun da, susun…Haydi cakana serha! (Haydi çadırlara gidiniz!) Haydi cakana

miday! (Haydi annelerinizin yanına gidiniz!.)” (Ç, s.13)

“Ha geldim, mokamotro (enişte) ha geldim!” (Ç, s.28)

Alıntılarda görüldüğü gibi kahramanlar, hem Türkçe hem Romanî dilini iç içe

kullanırlar. Osman Cemal bu ikidilliliği diyaloglarda çok iyi yansıtmıştır.

325 Ali Arayıcı (2008), ‘Avrupa’nın Vatansızları Çingeneler’ adlı kitabında çingeneleri, anavatanlarından göçlerinden itibaren incelemiş, dilleri, yaşayışları hakkında bilgi vermiştir. Suat Kolukırık (2007) da ‘Yeryüzünün Yabancıları Çingeneler’ kitabında yedi araştırmacının Türk ve dünya çingeneleri ile ilgili yazılarına yer vermiştir.

Page 408: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

393

Osman Cemal’in anlatı kişileri, yukarıdaki alıntılarda tespit edildiği üzere kendi

sosyokültürel yapılarına göre konuşurlar. Yazar, diyalogların kurgusunda ve

konuşmaları yansıtmada oldukça başarılıdır.

Aşağıda, Osman Cemal’in azınlıklara mensup anlatı kişilerinin konuşmalarına

örnekler verilmiştir:

2. 1. 11. 1. Yahudiler

“- Nasıl dedin, nargyile içinde de mi raki koyacayiz?

- Evet!

- Alay mı ediyorsunuz hemşerim, iç naryile içine raki konur mu?” (BM, s.115)

“- Kehaber Mişon?

- Bunlar ya divane, ya maksus yapıyorlar, burada bir yurultu çıkarmak için!”

- Ne oldu yine?

- Ne olacak, şimdi de soyluyorlar ki, naryilelerdeki rakilerin içine iki tane

kayabalığı atacaksın!

- Kedişo, kedişo? (Ne dedin, ne dedin?)” (BM, s. 117)

“- Sen hiç dolaştığın yerlerde, beyalı, sarılı bir kedi gördün mü?

- Nasil beyaza mı sarılı, beyaz kâğıda mi?

- Lâkırdıyı tersinden anlama! Beyazlı sarılı kedi diyorum.

- Ha!...Beyazlı, sarılı kedi...dişi mi, erkek mi?

...

- Fes mi vardi başında, kalpak mi?

- Alay mı ediyorsun hınzır Yahudi?

-Yok valla..hanum efendi..zehnim dalgın da şaşırdım. Şey bu kedi yavru muydu

yoksa büyük mü?

....

Page 409: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

394

- Kedinin burnunun üstünde çetele çizildiğini de şimdi duyuyorum, yoksa

sütçünün heysabini siz oradan mı anlarsınız? (TOK, s.82)

“Yalnız Yahudiler faaliyette...Kimisi ellerinde defterler, kağıtlar, kibritler olduğu

halde:

- Haniya, uç tane bir çeyrek, çalan vermez!

. ...

- Top atan tüccarın mağazası burasıdır ağalar...Başka yere yitmeyiniz, ne ararsanız

burada var!” (TBG, s. 392)

2. 1. 11. 2. Ermeniler

“- Söyle bakalım, Fotika, bu adam sarhoş olarak senin dükkânına gelmiş öyle mi?

- Hey ya, galdi.

- Geldi de ne yaptı?

- Evvel sordu, bastırmayı gaça veriyon, sucuğu gaça veriyon deyi..Ben de

basdırma yüz almış, sucuh yüzgırh deyene gadar bir de bahdım ki bizim bekmez

testisinin üstüne düştü, destiyi devirdi. O zaman ağnadım ki sarhoştur, hemen

Sava buraya gal deyi gocama seslendim, Sava galdi, golundan dutup dışarı attıh!”

(BSSDD, 354)

“Öteki Ermeni:

- Serkis Ağam, bakıorum bu ahşamılan çok yağlı yemişsin galiba ki dilin habire

sağa sola kayıyor.” (A, s.99)

“…yaşlıca bir Ermeni dudusu bu kalabalığı görünce oradakilerden birine sordu:

- Ka ne vardır ki, bunun burasında, toplanmış ise ahali?

- Sebil var dudu, sebil!

- Ne sebilidir ki bu, böyle gece vaktiylan?

- Biri hoşaf dağıtıyor!

- Bu soğukta hoşaf içilir?

- Sıcak hoşaf, sıcak!

- Isıcak hoşaf mı, öyle isem bir tane de ben içeyim şundan…” (BM, s.58)

Page 410: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

395

2. 1. 11. 3. Rumlar

“Sen suszaksin, yoksa vurazayim sana dayak!” (A, s. 65)

“Uyleysa sus, otur orada adam adam!” (A, s. 65)

“Oyleyse çağirazayim bizim doktor Konos!” (A, s.67)

“Ol palli los leği nadosi apu en diyoduble istus kiryus apoton Aziz baba!(Aziz

babadan beylere iki duble daha)” (A, s.68)

“Oki oki, dedi, geldik kale! Nah bu sokak otede donezeyiz boyle orada bulazayiz

ev!” (A, s. 79)

“…karanlık odanın penceresinden başını uzattı:

- Piyosini?

- Aniksi timborta mitiramo!”

- Kirya ismaro esise?

- Ne ne, egoyiti ego!” (A, s. 79)

“Kardeşim ne zaman ki gördüm çok çok sanci içerde…Ben ona uzuldum, oldum

hasta..Ona sebep koydum basımda bu çatki!..” (A, s.160)

“- Bilmem, dedi, kimdir; fazla kasırmis, ona sebep soyleniyor boyle!

Başka bir garson ona cevap verdi:

- Oki fazla kasirmis vire, aftos autrepos trelosini!(Bu adam deli olmalı)

Bir başka garson:

- Oki tresolini; aftos vlakas, vlakas!..(Deli değil bu, lakin aptaldır, aptaldır!)”

(A, s.170)

“- Oriste pasam!

….

- Yokmus oylesi hava onlarda! Soyleyorlar ki çalalum molla su doktu havası!”

(A, s.208)

Page 411: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

396

“- Sizde ne derler hani hozanın çırağına?

- Haniya zamilerde siz yatup kalkarken oki onde kumanda yapar!” (A, s.252)

“Haydi kale, bırak bana, ben tamamen sana, terbiyesiz adam! Ne istersin benden?

Haydi git more…Yoksa bağirazayim sindi polisya!..” (A, s.171)

“-Ne ağloorsun bunun burasında, bağrı yanık aşık Ömer misali arslanım?

(BM, s.21)

“-Haa…ağnadım şimdi, yürüdü deorsan, demek henüz sokağa çıkamayıp evin

içinde yürümeye başladı.” (BM, s.21)

“-İki gözümün nuru püryanı lafın doğrucasını kestirme tarafından beyan et ki, ben

de işin kıvamını agnıyayım.” (BM, s.21)

“-Demek hallaç getirdi iseniz devlethaneye, adamcağızın yataklarını yeni baştan

güzelcenem attırdınız.” (BM, s.21)

“-Ne oldu vire kuzum, nisin kizdin boyle sok sok? (BM, s.22)

“-Babani kaybettinse ne var ağlıyazak? Babami kaybettim diye bir tellâl

çağırttıracaksın, bulazaksın o zaman babani! (BM, s.22)

“-Oooh, sok iyi yaptiniz, çünkü oranın havası sok güzeldir. Ona yariyazak oranın

havası.” (BM, s.22)

“- More Balyoz, istaso more!..

- Ne istasosu be, görmüyor musun, herife dışarıya çıkıp kapışalım dedim,

çıkmadı, ne yapacaksan burada yap, görelim dedi.”

- Burada yapma boyle sey kuzum! Nisin gelezek sindi kullukzular basazak

burada…” (BM, s.42)

Page 412: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

397

“- Ne yapıyorsun vire Mustafa?

- Kör müsün, kırbaya rakı dolduruyorum!

- More sen trolos (deli) oldun, kırbada raki dolar mi more?

- Fıçıya doluyor da kırbaya niçin dolmasın?

- Yapma vire kuzum, herkes gülezek sana sindi!

- Ben de zaten herkes gülsün diye yapıyorum ya bunu!...

- Onu doldurup eve götürezeksin?

- …..

- Ne zenbil more, hiç raki zenbil olur mu?” (BM, s.56)

“Garson ustasına yanaştı:

- Mastori!

- Oriste.

- Piyosini aftos ağa?

- Haa…Aftos ağasi, polikalos antrepos! Hem de oyle ki, haniya, nasil

derler…Eeee…Meta ayosi(Evliya gibi, evliya gibi)

- Afto no tonama, posteleni?(Bunun adı nedir)

- Afto ton zene BM!” (BM, s.175)

“- Bezin baba yoturecek bizi siliftar! Kaç para verecek babasi sana, yoturesin bizi

oraya!

- Yarım lira!

....

- Yarum lira mi? Amma yaptın ha! Biz istemiyoruz. Sandalı satasın bize sen! Biz

istiyoruz gitmek Kâhtane!

...

- Nosta Kâhtane! Vamoz el Siliftar.. (Hayır, Kâhtaneye değil, Silâhtara!)

...

- Al bakalum, sandalcibaşi” (SGV, s. 10)

Page 413: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

398

2.1. 11. 4. Arnavutlar

“- Annesi yok mu? Öksüz mü bu?

Arnavut kızı Hasan'a yaklaştı:

- Ne öküzü be, ne öküzü? Görmüyor musun, ne güzel keçi yavrusu?

- Annesi öldü mü?

- Ölmedi amma büyüdü diye vermiyor ona süt artık!” (AF, s.136)

“- Annen var mı?

- Var bir annem, var bir küçük erkek kardeşim!

- Bahçeye kimler bakar?

- Dedem ile var iki yanaşmaları, onlar bakar!” (AF, s.139)

“- Getireyim mi keçi yavrusunu sana, yine sevesin onu?

......

- Koparayım mı sana yine birazıcık incir, yiyesin?” (AF, s.140)

“Hoy Elmas, ayde kıtu işpeyt, babayte theret!” (AF, s.142)

“Bizim var bir yanaşma, genç bir çocuk, yeni geldi buraya.” (AF, s.143)

“- Haydi tinya tinyata Elmas kız!

- Haydi aşindoş, haydi ulemar Hasan Bey!” (AF, s.144)

2. 1. 11. 5. Çingeneler

“- Ha veresin ağabeyciğim beş paracık bana!

- Ha ver bana da beş paracık fendim, paşam!

- Ver dedim sana, biraz harçlık bize... Te şu şoparcığın (çocukcağızın) yoktur

babası...Kalmıştır öksüz...

- Ha beyefendi ağabeyciğim, on paracıklar verseniz bize…Çekeriz birer kıyak

hampur size!”

- Ha versene be ağam beş paracık, odel(Allah) versin sana daha çok!

Page 414: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

399

- Ah lâçı(güzel) ağbeyciğim, toslayasın (veresin) buncağıza yarım metelik! Zere

(zira) nenesi hastadır, yatar çadır içinde… ” (Ç, s.9)

“- Bak benim karanfilli beğciğim, şimcik senin var bir sevdan…ille velâkin var

bir sevdan…Amma demem ben ona kara sevda…Senin bu sevdan bembeyaz,

aynalı bir sevda…Şimcik bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de

kasavetlenmiyesin öyle uzun uzun. Zere kavuşacaksın yakında sevgiline…Onunla

bir araya geleceksin…Kör kuyuyu deleceksin!..” (Ç, s.10)

“…Senin ki yüreciğin şimcik sevda ilen susamıştır, yanar fırının içi

gibi…Lâzımdır onu söndürsün bir kuyu su…İlle kuyu var ortada…suyu

görünmez içinde…Zere kapalıdır üstü…Örtülüdür toprakla…Derler buna kör

kuyu…” (Ç, s.11)

“- Hoy miday, hoy miday! (Hey anne, hey anne), hoy peral, hoy peral, (Hey abla,

Hey abla), bu ne çalar, bu ne çalar? (Ç, s.12)

“Kocası ölmüştür bu idirellezden bir gün öncesinde…” (Ç, s.13)

“Susun da, susun…Haydi cakana serha! (Haydi çadırlara gidiniz!) Haydi cakana

miday! (Haydi annelerinizin yanına gidiniz!.)” (Ç, s.13)

“- Te söyleyin, ep birlikte bunlarla!” (Ç, s.14)

“-Dedim ya size üncesinden…Bizimkiler biraz güç bellerler bu işleri!”

(Ç, s.19)

“- Onu ne sen sor, ne ben süyliyeyim beyaga!” (Ç, s.19)

“- Sormayın şinci, niçin ya?...(Çakmağını uzatarak) yakın cigaraları için ya!”

(Ç, s.20)

Page 415: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

400

“…Onların yüzünden değil mi ki şinci büylece bekleriz bu kısraklar, sıpalar

arasında bu çadırcıkları!” (Ç, s.20)

“- Kemanı getirmedim, armoniği getirdim.

- Olmadı bu işte... Getirseydi kemançeyi daha kıyak kaçacaktı. Ha çıkar bari

armoniği de biraz üfle yanık yanık sesliyelim...

- Şoparlar da gelsinler de hep beraber çalıp söyleyelim!”

- Abe, bırağ şinci şoparları da biz bize yapalım bir tıngırdıcık!

....

- Siz bilirsiniz, çağıralım çocukları üyleyse...” (Ç, s.21)

“Ha, keteha, serha pelâçi davuli! (Git bizim çadıra da davulu al, gel!).” (Ç, s.23)

“Hoy Nigâr, sokerana, sokerana? Haydi mani, haydi mani!...(Ne yapıyorsun, ne

yapıyorsun? Haydi çabuk, haydi çabuk!” (Ç, s.28)

“- Suğuklamışsındır..”

- Ne suvuklaması be Etem? Diyil suvuklama işi bu!” (Ç, s.30)

“Nazlanma be, dedi; madamki ister beyağa, senin ninniyi, şinci ha bakalım sen

süyle ağazlan…O da tıngırdatsın kemançe barabar!..” (Ç, s.32)

“- Ha veresin bir beş paracık bana paşa beyim!

- Ha buyurasın bir metelikçik te bu öksüze, Mevlâm bereket versin kesenize!

- Ha toslayasın bana bir iki mangırcık, çok mudarla(hazin) bir dua edeyim size!..”

(Ç, s.33)

“- Ha buyurasın, buncağızı içesin, yüreciğin biraz ferahlasın!..” (Ç, s.45)

“- Misaade sizin ya…İlle velâkin demek istediğim burada bir avşam teferizi

(eğlencesi) yapalım da göresiniz! Çünküleyim zatınız olsun, sizden iyi olmasın,

Page 416: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

401

öteki arkadaşınız olsun, çok meraklısınız bizim bu alemlere de…” (Ç, s. 48)

“…Üyle bir acı kehveylen kalkmak olmaz!..” (Ç, s. 48)

“- Oças aydınlık isi teçan bu şu karo o habe la çi misafir kerdan de…(Ne

duruyorsunuz, ortalık aydınlık iken misafir için güzel bir yemek hazırlayacaksanız

hazırlayın da!...” (Ç, s. 48)

“- Ha veresin bir beş paracık bana efendi paşam!...

- Ha buyurasın bir metelik şu öksüze, benim lâçi (güzel) beyim.” (Ç, s. 48)

“- Abe Akman baba, tuttur sen şinci Bulgariya işi bir türkü de dinleyelim!”

(Ç, s.50)

“-Bu cenabet, dedi, her gün münasebetsiz bir takım vırvırlarla beni büle kocalttı,

yoğise ben kolay kolay (pos ve kırçıl bıyıklarını göstererek) büyle çabucanak

çomrlar mı idim!...” (Ç, s.52)

“Ne sabah tanır, ne üğle, ne de avşam; kapınca muzikasını(ağız armoniğini)

kemançesini, damlar her saat çadırın önüne!..” (Ç, s.54)

“Mademki verirsiniz misaade, te birer birer onları deyivereyim size!

Darılmayasınız amma..” (Ç, s.59)

“Ha…ha…Onu da mı benden üğreneceksin. Bakarsan kılığına, kıyafetine,

benzersin okumuş yazmış bir insana amma, daha bilmezsin Apukur kimdir,

Çaçaron kimdir? (Ç, s.60)

“Ne ,işkembesi be sen de…Bunlar eski Grikoz, yani ya Rumyoz çorbacılarından

imiş! Em de bunlar çok akıllı insanlarmış…Sonra efendicazıma süyliyeyim, bu

Apukurun anası, zamanın en büyük falcısı imiş.” (Ç, s.61)

Page 417: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

402

“Bırağ onu şinci, karıştırma o eski bohçaları. Zere ki karıştırırsan, alt tarafı

korkarım çapan oğlu çıkar!” (Ç, s.62)

“- Oş geldiniz, oş geldiniz!..” Diye bana iltifatlar yağdırıyorlardı.” (Ç, s.80)

“-Kamaraf tu laçi beş mudaradut! (Rahat durun, pataklarım ha sizi!)” (Ç, s.123)

“- Üle ya... Onu isterim süylemek ben size...Yaniya, demem odur ki o devletliye

bile kalmamış bunca mal mülk, para pul, inci mercan da bizim Çe mi kalacaktı bu

daracık dünyada?” (Ç, s.123)

“Çunanki (çünkü) sen benim elinimetimsin (velinimetimsin)! Senden görmüşüm

buncas iyilik, buncas cömertlik…” (Ç, s.155)

“Soskiros, somborloskiros, sositi!” (Ç, s.203)

“…pacala misafireski itibar kerdan; romanes canel, kadamanoş, todiya kardeş

hanımcasına!” (Ç, s.206)

2. 1. 12. Farklı Topluluklara Mensup Şahıs Adları

Her ülkenin kendine özgü ad verme gelenek ve kuralları vardır. Bunların ortak

yönleri olduğu kadar birbirinden çok farklı, bütünüyle kendilerine özgü olanları

da mevcuttur. Adbilimci Adolf Bach “bir ulusun ad hazinesi, onun geçmişteki ve

bugünkü zihinsel-ruhsal durumunun anlatımıdır.” der. (Bach’tan aktaran Aksan

1998: 115) Osman Cemal’in eserlerinde farklı topluluklara ait bir ad hazinesinden

bahsetmek mümkündür.

Osman Cemal, geleneksel halk tiyatrosu gösterilerinden Karagöz ve ortaoyununu

çok iyi bilen, hatta oyuncu olarak rol alan bir yazardır. Bu gösterilerde Arap, Laz,

Arnavut, Rum gibi milliyet isimleriyle anılan oyun kişileri yer alır. Bu kişilerin

isimlerinden çok milliyetleri ön plandadır. Oysaki bir anlatı yazarı olarak Osman

Page 418: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

403

Cemal, azınlıklara mensup kişileri eserlerinde adlarıyla birlikte yeniden

kurgulamıştır. Osman Cemal’in sözvarlığında öne çıkan unsurlardan biri de işte

bu azınlık topluluklarına ait şahıs adlarıdır.

Yazar, döneminin gerçekliğine uygun olarak anlatı kişilerinden bazılarını Yahudi,

Arnavut, Ermeni, Çingene gibi farklı topluluklardan seçmiştir. Anlatı kişisi

olarak seçilen bu şahısların adları da yazarın sözvarlığı unsuru olarak karşımıza

çıkar. Elbette her milletin kendi dili içinde bir şahıs adları varlığı olacaktır. Osman

Cemal, bu gerçekliği eserlerinde yansıtmıştır. Bu adlardan bazıları şunlardır:

Adelfiso, Adela, Agop, Anastas, Apostol, Binemeciyan, Despina, Erato, İstamat,

İstefo, Kamelya, Katina, Kiryakiçe, Konos, Madam Katinka, Manakyan, Mihal,

Pandeli, Panayot, Piyosini, Polinya, Sarkis, Todori, Virjini, Yakomi, Yorgi, Zenob

Adelfiso

“Bakalım burada mı bizim Adelfiso?” (A, s. 79)

Adela

“…bu adam o sıralarda yine Beyoğlu’nda Adela isimli genç bir kadını

seviyordu.” (A, s. 135)

Agop

“Serkis’ten değil, Agop’tan bilem olur!” (A, s. 100)

“Ya Balattaki Kel Rafaelin meyhanesine, yahut da Kumkapıdaki Agoba.”

(BM, s.156)

Anastas

Yine bir gece Fener’deki Kılburnu gazinosunda meşhur kemençeci Anastas’ın

takımı çalıyordu.” (A, s. 35)

Page 419: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

404

Apostol

“Aman beybabacığım, böyle Apostol’un meyhanesindeki rakı sofrasında

ehlullahdan, mehlullahdan bahsolunur mu?” (A, s.48)

“…ne bağırıyorsun, yoksa kendini Apustolun meyhanesinde mi sandın?”

(BM, s.156)

“Sen, dedi, kaşarlanmış pinpona bakma, onun içi zaten Apostolun

meyhanesindeki rakı fıçısına dönmüş…” (Ç, s.229)

“Benden duymayıp da meyhaneci Apostol’dan duyacak değildin a..” (KPE, s.12)

Argilo

“O kimine adım İzmaro’dur der, kimine Kiryakiçe der, kimine Argilo der,

kimine Kamelya der…” (A, s. 153)

Binemeciyan

“...Binemeciyan’ın, Şahinyan’ın âşıkane rollerdeki taklitlerini, hem de onların

kendi şiveleri ile yapmaya çalışıyordu.” (AF, s.54)

Despina

“…benim vaftiz anam madam Despina’nın evindeyim.” (A, s. 163)

Eftim

“…soğuk İstanbul’u tam anlamı ile haraca keserken Mazlum, Refet Baba,

Turhan Balıkpazarında İmrozlu Papa Eftimin meyhanesine düşmüşlerdi.”

(A, s.249)

Erato

“…Sinop’taki balıkçılardan birinin Erato isimli kızını sevmiş, sonraları da

başkalarına feryadı vermiş…” (KPE, s.13)

Goriçe

“O gece bütün komşular görmüş, korkmuş…sabaha kadar bahçe içinde

dolaşmışlar.” (PB, s.142)

Page 420: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

405

İstamat

“Sen onu, sizin tezgahtar İstamat çağır!” (A, s.67)

İstavri

“Litrozlu çingene; çingene; kemençeci İstavri, kemençeci Panayot, kemençeci

Yanako da halis Vidoslu çingene…” (Ç, s.200)

İstefo

“Beyoğlunda Kalyoncukulluğunda şişman İstefo’nun meyhanesinde idiler.”

(A, s. 245)

“…çalgılı gazino mu, Şişko İstefonun meyhanesi mi, Pandelinin lokantası mı,

buna bir türlü aklım ermedi gitti?” (KPE, s.100)

İzmaro

“…eğer kendi başınıza bizim Madam İzmarocuk ile kalmak istoorsanız burası

sabhlara kadar sizindir, kalınız!” (A, s.84)

“…Turhan’la İzmaro yine İzmaro’nun kendisini götürdüğü Peruzağa

taraflarındaki bir evde geçirdiler.” (A, s.87)

“…orada otururken İzmaro adlı bir kadınla tanıştığı ve kendisini bir bahane ile

kandırıp bir randevu evine gönderdiği yerdi.” (A, s. 148)

Kamelya

“O kimine adım İzmaro’dur der, kimine Kiryakiçe der, kimine Argilo der,

kimine Kamelya der…” (A, s. 153)

Katina

“…onun Katina denilen ihtiyar, şişman ve falcılık yapan bir anası vardı.”

(A, s. 27)

“Zaten bunların sahipleri, velinimetleri Todori ile anası Katina da pislikte,

murdarlıkta, kokmuşlukta onlardan hiç aşağı kalmazlardı.” (A, s. 28)

Page 421: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

406

Kiryakiçe

“O kimine adım İzmaro’dur der, kimine Kiryakiçe der, kimine Argilo der,

kimine Kamelya der…” (A, s. 153)

Konos

“Oyleyse çağirazayim bizim doktor Konos!” (A, s.67)

Kristiyana

“…aylığın dörtte üçünü hep böyle Adela’lara, Kristiyana’lara, Polinya’lara

yedirir…” (A, s. 135)

Madam Katinka

“Sen bilir misin haniya eskiden var imiş İğrikapı dışarısında çok menşur bir falcı

karısı, Madam Katinka? (Ç, s.63)

Madam Siranuş

“Nasıl afallamasın, karşısına aktör Hulusi ile Madam Siranuş çıkıyordu.”

(AF, s.48)

Manakyan

“İçlerinden biri bağırdı:

- Manakyan’a Manakyan’a!” (AF, s.49)

“O, şimdi hep Manakyan’da seyrettiği Dalilâ’yı güşünüyordu.” (AF, s.51)

“Hasan, Güvercin kantosunu tekrardan usanıp da Manakyan’ın hissî piyeslerinin

rüyasına daldığı zamanlar...” (AF, s.54)

Mayrik

“Bu topiği sen mi yapıyorsun, yoksa Mayrik mi?” (A, s.96)

Mihal

“Ben Beyazıd’da…sarraf Kayserili Mihal’dan parayı aldıktan sonra…”

(A, s. 109)

Page 422: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

407

Mişonaçi

“Benim ağzım Balat çarşısındaki Mişonaçi’nin sattığı patiska bezi değil ki…”

(ÇK, s. 76)

Onnik

“Rast yap Onnik, rast yap ki işimiz hep rast gitsin!” (A, s.224)

Pandeli

“…inanmazsan, git de yoğurtçu Pandeli’ye sor, bak kaça aldık?” (ÇK, s. 76)

“…çalgılı gazino mu, Şişko İstefonun meyhanesi mi, Pandelinin lokantası mı,

buna bir türlü aklım ermedi gitti?” (KPE, s.100)

Panayot

“Litrozlu çingene; çingene; kemençeci İstavri, kemençeci Panayot, kemençeci

Yanako da halis Vidoslu çingene…” (Ç, s.200)

Piyosini

“…karanlık odanın penceresinden başını uzattı:

- Piyosini?

-Aniksi timborta mitiramo!” (A, s. 79)

Polinya

“…aylığın dörtte üçünü hep böyle Adela’lara, Kristiyana’lara, Polinya’lara

yedirir…” (A, s. 135)

Rafael

“…birer ikişer tezgâhbaşı yaptıktan sonra Balat dışındaki Tekirdağlı Kel Rafaelin

meyhanesine düşmüşlerdi.” (BM, s.115)

“Ya Balattaki Kel Rafaelin meyhanesine, yahut da Kumkapıdaki Agoba.”

(BM, s.156)

Sarkis

“Bu bizim Yoğutçu Sarkis değil mi?” (AF, s.50)

Page 423: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

408

Simon

“…hırkasını alıp arka kapıdan gizlice mahalle bakkalı Niğdeli Simon Ustaya

götürür…” (ÇK, s. 76)

Şahinyan

“...Binemeciyan’ın, Şahinyan’ın âşıkane rollerdeki taklitlerini, hem de onların

kendi şiveleri ile yapmaya çalışıyordu.” (AF, s.54)

Tilki Marika

“İzmaro namı diğeri Adela denilen ve asıl adı Tilki Marika olan karı oradan

şimdi çoktan savuşmuş…” (A, s.172)

Todori

“Semtimize Avcı Todori denilen uzun boylu siyah, palabıyıklı..” (A, s.27)

Zaten bunların sahipleri, velinimetleri Todori ile anası Katina da pislikte,

murdarlıkta, kokmuşlukta onlardan hiç aşağı kalmazlardı.” (A, s. 28)

“...kimi tiran oynıyan Todori’nin maharetinden, kimi abdal rolünü yapan

Refet’in fevkalâdeliğinden bahsediyor...” (AF, s.47)

Ulah326

“Asıl sevdiğine çok benziyen Ulah kızının resmini avuçlarının içinde dakikalarca

süzdükten sonra...” (AF, s.55)

“Hasan’ın bilhassa temsillerden önce sahnede tek başına Ulah taklidi yaptığı

cambaz kızı numarası pek beğeniliyordu.” (AF, s.188)

“...çenesinde baston durdurma hareketlerini tıpkı bir Ulah kızı şive ve lehçesile

sahnede yaptıkça dehşetli alkışlanıyordu.” (AF, s.188)

Virjini

“...hele bir Minyon Virjini var ki bayılırsın, bayılır.” (AF, s.48)

326 Romanya’nın yerli halkına Osmanlı Türklerinin verdiği ad.

Page 424: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

409

Yakomi

“…zurnacı Vidoslu Yakomi, zurnacı Üsküdarlı Arap Mehmet, ondan sonracığıma

efendim, klârnetçi Camba Mestan var.” (Ç, s.19)

“İstanbul’un en meşhur zurnacısı Yakomi Vidos’lu imiş…” (Ç, s.39)

“İstanbulun en namlı zurnacısı Vidoslu Yakomi ile gene İstanbulun en gözde…”

(Ç, s.78)

Yanako

“Litrozlu çingene; çingene; kemençeci İstavri, kemençeci Panayot, kemençeci

Yanako da halis Vidoslu çingene…” (Ç, s.200)

Yorgi

“Onunla da tramvay denilen şişman Yorgi’ye girdik…” (A, s. 109)

Zenob

“Biraz ilerideki meyhaneci Zenob’un küçük ve basık meyhanesinin önünde

hususi Markalı, gayet şık bir otomobil duruyordu.” (KPE, s.28)

“Zenob bizim kendisine verdiğimiz on lirayı bozdurmaya gitmişti.” (KPE, s.105)

2. 1. 13. Orta Oyunu, Tulûat Söyleyişleri

Osman Cemal, yazın hayatına Baha Tevfik’in çıkardığı ‘Eşek’ isimli mizah

dergisinde 1910 yılında başlar. Onun mizahî yönü Sinop’a sürgün edildiğinde

(1912) tanıştığı Refik Halit ve Refi Cevat tarafından desteklenir. Gerek dönemin

gazete ve dergilerinin talebi gerekse Osman Cemal’in bu yöndeki kabiliyeti onu

daha çok mizahî fıkra ve hikâye yazmaya itmiştir. “Ahmet Haşim, Yahya Kemal

ve Profesör Şekip Tunç, Osman’ı mizahî yazılar yazması için daima teşvik

etmişlerdir.” (Ünsal 1954: 14)

Osman Cemal’in mizahında tulûat tiyatrosu üstatlarından Hamdi’nin tesirlerini ve

ortaoyunu geleneğini görmek mümkündür (Yüzüncü 1947: 11). Yazar, sahnelerde

pişekâr, kavuklu hatta zenne rollerinin yanında karagöz ve kukla oynatıcısı olarak

Page 425: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

410

da karşımıza çıkar (1947: 7). Geleneksel halk tiyatrosunda komik, diyaloglarda

oyuncuların birbirini yanlış anlamasıyla sağlanabilir. Bu yanlış anlaşılmalar da

daha çok standart dilden sapmış konuşmalarla sergilenir. Ayrıca bu gösterilerde

farklı etnik gruplara mensup kişilerin iletişim kuramamalarını yansıtan diyaloglar,

atışmalar, tekerlemeli, secili söyleyişler, argo hep mizahı destekleyen ögelerdir.

Osman Cemal de bütün bu unsurları anlatılarında kullanan bir yazardır.

Aşağıdaki diyalogda, Bekri Mustafa Rum meyhaneciye babasının öldüğünü

argoyu kullanarak anlatmaya çalışır:

“- Babam yürüdü!

- Oooh, geçmiş olsun.

- Nasıl oh, geçmiş olsun?

- Demek zavallının hastalığı geçti ki, sokağa çıktı, yürüdü.

- Ulan şişko, şimdi yersin kafana bardağı ha!

- Haa…ağnadım şimdi, yürüdü deorsan, demek henüz sokağa çıkamayıp evin

içinde yürümeye başladı..Oh, oh, maşallah…Allah afiyet versin.

- Hay Allah senin de belanı versin!

- Ne oldu ki?

- Daha ne olacak, babamı bugün dört kolluya bindirdik!

- Tahtaravana?

- Yok, dönmedolaba! Senin anlıyacağın babacığımı, bugün artık tam rahat

döşeğine yatırdık.

- Demek hallaç getirdi iseniz devlethaneye, adamcağızın yataklarını yeni baştan

güzelcenem attırdınız.

- Ulan domuz şişko, yaradana sığınıp da şu iskemleyi beynibâlâna bir inersem!

(BM, s.21)

Bekri Mustafa, babasının öldüğünü bir başkasına anlatmaya çalışır, yine başarılı

olamaz:

Page 426: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

411

“- Babam bugün aramızdan ayrıldı.

- Tabii ayrılır, senin gibi sarhoş delinin yanında kim oturur.

- Öylesi değil başağa, babacığımı bugün omuzlarımızda taşıdık.

- Elbette taşıyacaksın, o da seni küçükken kucağında taşımıştır.

- Başağa, darılma amma, yine kellem kızmaya başladı.

- Zıkkımı az içeydin kızmazdı.” (BM, s.24)

Kovuk Palas’n Esrarı’nda da pek çok söz oyununa rastlanır:

“Ben doğru konuşuyorum, fakat sen yanlış anlıyorsun! Ben sana bayram haftası

diyorum, sen anlıyorsun mangal tahtası!...Ben sana Allahümme fırtına diyorum,

sen anlıyorsun bin babanın sırtına!...Ben sana bavul diyorum, sen anlıyorsun

davul!...Ben sana baklava diyorum, sen anlıyorsun oklava!...Ben sana merhaba

çavuş diyorum, sen anlıyorsun karşımdan savuş!...Ya…Evlat, düşün bakalım

şimdi, kabahat bende mi, sende mi, bunda mı, şunda mı?” (KPE, s.19)

Çingeneler’de de bu tür söyleyişler vardır:

“- Buna derler kavurma…

Yanındakiler:

- Dumanını savurma…

- Eti aldık kasaptan!

- Biz korkmayız hesaptan!

- Halis karamandır bu!

- Körpe toramandır bu!” (Ç, s.166)

Aygır Fatma romanında da bu tür atışmalar yer almaktadır:

- Buyurun efendim. İçeriye buyurun da içeride görüşelim!

- İçeriye nereye buyuralım? Rakı masasına mı?

- İster rakı masasına buyurun, ister bira kasasına!

......

- Anlaşılan Aygır Fatma sen olacaksın; kocan da burada mı?

Page 427: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

412

- Kocam da burada, kızım da...buyurunuz efendim yukarıya!

.......

- Ee hoş geldiniz efendim!

- Hoş mu geldik, yoksa nahoş mu geldik, onu şimdi anlarsınız!” (AF, s.117)

Tekin Olmayan Kedi hikâyesinde de Yahudiyle kedinin sahibi kadının birbirlerini

yanlış anlamalarına dayalı diyalogları vardır:

“- Sen hiç dolaştığın yerlerde, beyazlı, sarılı bir kedi gördün mü?

- Nasil beyaza mı sarılı, beyaz kâğıda mi?

- Lâkırdıyı tersinden anlama! Beyazlı sarılı kedi diyorum.

- Ha!...Beyazlı, sarılı kedi...dişi mi, erkek mi? (TOK, s.82)

Alıntılardan da tespit edileceği üzere Osman Cemal halk hikâyeciliği ve

tiyatroculuğunda görülen teknikleri (söz oyunları, tekerlemeler, yanlış anlamalar,

secili söyleyişler, atışmalar..) eserlerinde ustaca kullanmış, sahnedeki maharetini

yazın hayatına da transfer etmiştir.

Aşağıda yazarın geleneksel halk tiyatrolarında sıklıkla kullanılan atışma ve söz

oyunlarına başvurduğunu gösteren bazı alıntılara yer verilmiştir:

“- Bu cevher dediğim şeyi, ehlikemal ancak binde bir kişide zor bulurlar.

- Tabii efendim, bizim memleket gibi binde dokuz yüz doksanını hep fakirler

teşkil eden bir memlekette o mücevherler denilen şeyler, buyurduğumuz gibi

ancak binde bir kişide bulunur.

- O mücevherler başka, sende bulduğum cevher başka…O senin dediğin

mücevherler, cevherler, elmas, pırlanta, yakut, zümrüt gibi mavi cevherlerdir ki

benim sende arayıp bulduğum ve ehlikemalin başkalarında arayıp ancak binde bir

kişide bulmuş oldukları cevherlerin yanında onlar metelik etmez.

- Aman demeyin ağzınızı öpeyim, şu halde sizin bende ve ehlikemal dediğiniz

zevatın binde bir kişide bulmuş oldukları cevher ne menem şeymiş acaba?

- Sırası gelince onları da birer birer anlatırım sana!” (A, s.47)

Page 428: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

413

“- Huu, eyvallah…Allah eyvallah…Muhammed, Ali…İçenler Veli, içmeyen

deli…Yağmurun seli…Bacının eli…Tanburun teli…Babamın eli…Dondurman

eli…Kavağı yeli…Köpek memeli…Helva yemeli…başımın keli…ve müsadenizle

erenler.” (A, s.50)

“- Siz niçin atmaz duziku içerde sabun, sabun?

- Benim içim tertemiz, öyle sizinki gibi orası soda, sabun istemez.

- Hah hah hah! Siz çok espirtüel adam!

- Ben çok ispirtolu adam ama, senin içtiğin şu zıkkım, bakalım benim içtiğim

ispirtodan aşağı kalıyor mu?..

-Yok ispirto…Söylerim size çok espiritüel..yani ya ki siz, nasil derler, jödemö

yapıyorsunuz jödemö!” (A, s.52)

“- Öyle ise bir baba hindi!

- Olaydı şindi!

- Nar gibi kızarmış, tepsi içinde!

- Fıstığı, üzümü hepsi yerinde!” (A, s.222)

“- Maksutçuğum!

- Buyur canım!

- Efendimiz akşamları devlethanede…

- Efendimiz Allah!

- Latifeyi bırak, pilavın yanı sıra ne hoşafı içersiniz?

- Bazen üzüm!

- Oooh afiyet olsun iki gözüm!

- Bazen vişne!

- İşin yoksa kişne!

- Bazen kayısı!

- Yabanın ayısı!” (A, s.222)

Page 429: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

414

“- Ne söylüyorsun sen be anlamadım? Anlamıyorum!

- Canım, şu kız dalgası!

- Ne kızı, deniz kızı mı?

- Yok peri kızı! Canım şu bizim mahalledeki torba sakallı filozofun ortanca kızı!”

(AF, s.74)

“- Kimdir o?

- Aygır Fatma’yı istiyorum!

- Affedersiniz amma benim anamın adını Aygır Fatma diye siz koymadınız.Vakıa

onun lâkabı Aygır Fatma’dır. Fakat henüz tanımadığınız bir kadını, ele güne karşı

böyle çağırmanız icap etmez!

- Haydi hanım, sen çekil oradan şimdi de bana o anan olacak karı ile baban olacak

herifi gönder, onlarla görülecek davam var!

........

- Buyurun efendim. İçeriye buyurun da içeride görüşelim!

- İçeriye nereye buyuralım? Rakı masasın mı?

- İster rakı masasına buyurun, ister bira kasasına!

......

- Anlaşılan Aygır Fatma sen olacaksın; kocan da burada mı?

- Kocam da burada, kızım da...buyurunuz efendim yukarıya!

.......

- Ee hoş geldiniz efendim!

- Hoş mu geldik, yoksa nahoş mu geldik, onu şimdi anlarsınız!” (AF, s.117)

“-Babam yürüdü!

- Oooh, geçmiş olsun.

- Nasıl oh, geçmiş olsun?

- Demek zavallının hastalığı geçti ki, sokağa çıktı, yürüdü.

- Ulan şişko, şimdi yersin kafana bardağı ha!

- Haa…ağnadım şimdi, yürüdü deorsan, demek henüz sokağa çıkamayıp evin

içinde yürümeye başladı..Oh, oh, maşallah…Allah afiyet versin.

Page 430: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

415

- Hay Allah senin de belanı versin!

- Ne oldu ki?

- Daha ne olacak, babamı bugün dört kolluya bindirdik!

- Tahtaravana?

-Yok, dönmedolaba! Senin anlıyacağın babacığımı, bugün artık tam rahat

döşeğine yatırdık.

- Demek hallaç getirdi iseniz devlethaneye, adamcağızın yataklarını yeni baştan

güzelcenem attırdınız.

- Ulan domuz şişko, yaradana sığınıp da şu iskemleyi beynibâlâna bir inersem

…………………… (BM, s.21)

“-Nen var, meyhanede şarabına tuz mu kattılar?

- Hayır, hava sıcak diye rakıma buz kattılar!” (BM, s.23)

“- Babam bugün aramızdan ayrıldı.

- Tabii ayrılır, senin gibi sarhoş delinin yanında kim oturur.

- Öylesi değil başağa, babacığımı bugün omuzlarımızda taşıdık.

- Elbette taşıyacaksın, o da seni küçükken kucağında taşımıştır.

- Başağa, darılma amma, yine kellem kızmaya başladı.

- Zıkkımı az içeydin kızmazdı.” (BM, s.24)

…………………..

“- Hele bir kere beni bu çarşıdan sorun, araştırın, ben neyim, kimim, iyi miyim,

hoş muyum, dolu muyum, boş muyum, tatlı mıyım, mayhoş muyum, aydınlık

mıyım, sarhoş muyum?” (BM, s.26)

“Benim kalbim kolay kolay kırılmaz hemşerim, çünkü mübarek sırçadan değil,

çelikten anladın mı hemşerim, benim kalbim çeliktendir çelikten. Düğme çıktı

ilikten…Fare kaçtı delikten…Eğer korkar kaçarsam senin gibi küfelikten…Dinim

imanım turp salatasına tuz, biber olsun!” (BM, s. 124)

Page 431: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

416

“- Nasılsın, iyi misin; hoş musun; dolu musun; boş musun, ayık mısın; sarhoş

musun; tatlı mısın, mayhoş musun, aydınlık mısın, loş musun?” (BM, s.149)

“Sen bakma ona, o bazı bazı üyledir; bazı tefalarda tutarsa onun bir damarı, yıkar

adamın başına çadırı!” (Ç, s.100)

“- Buna derler kavurma…

- Dumanını savurma…

- Eti aldık kasaptan!

- Biz korkmayız hesaptan!

- Halis karamandır bu!

- Körpe toramandır bu!” (Ç, s.166)

“- Hay elin kırıla idi de serpemez ola idin karı!

- Haydi oradan, Bayrampaşa’nın kart enginarı!

- Kart enginar da sensin, bakla da!..

- Harc etme onları, kocana yidir, sakla da!..

- Haydi miskin!..Haydi kokmuş!..

- Şuna bakın a dostlar…Tarak diye başına ne sokmuş?

- Beğenmedin mi? Ayla fildişi..

- Beğendim, yüz paralık işporta işi!” (ÇK, s.71)

“- Kimdir o yabancı yok diyen?...

- Benim yahu!

- Sen kimsin?

- Bir yolcu!

- Hangi yolun yolcusu?

- Hak yolunun!

- Hak yolunun mu?..Halt etmişsin! Eğer hak yolunun yolcusu olsaydın buradaki

benim bülbüllerimi ürkütmezdin!

- Ne bülbülü yahu, bu hava da bülbül olur mu hiç?

Page 432: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

417

....

- Kör mü gözün görmüyor musun şu uçanları?

- Onlar karga yahu!

- Senin için belki karga, fakat benim için bülbül onlar!

- Ne bülbülü?

- Elinin körü bülbülü!” (KPE, s.8)

“- Dur gitme, tekkeyi çiğneyip, tekkedekini hor görüp geçme, dur bir selâm ver,

bir kelâm al, öyle yürü! Bize bul diyenin olurmuş gözleri ahu!

- Bizden sana yahu, senden bize yamen hu!

- Alt tarafını sorarsan (sağ elini kalbine koyarak) ilahu, ilahu!” (KPE, s.8)

“Ben doğru konuşuyorum, fakat sen yanlış anlıyorsun! Ben sana bayram haftası

diyorum, sen anlıyorsun mangal tahtası!...Ben sana Allahümme fırtına diyorum,

sen anlıyorsun bin babanın sırtına!...Ben sana bavul diyorum, sen anlıyorsun

davul!...Ben sana baklava diyorum, sen anlıyorsun oklava!...Ben sana merhaba

çavuş diyorum, sen anlıyorsun karşımdan savuş!...Ya…Evlat, düşün bakalım

şimdi, kabahat bende mi, sende mi, bunda mı, şunda mı?” (KPE, s.19)

“- Esselâmü aleykum ya ehli dünya!

- Sabahlarınız hayır, turplarınız halis bayır, otlaklarınız yemyeşil çayır olsun!

- Eyvallah, eyvallah, sizin de burunlarınız Gelibolu, kulaklarınız Bolayır ve

gönülleriniz aşk dolu panayır olsun!

- Eyvallah aşıkların şahı, gönlümüzün mahı, destur alıp senden giydik külahı!”

(KPE, s.73)

“- Ulan Davut!

....

- Buyuuur!

- İşin yoksa kendini avut!

Page 433: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

418

- Önün beşik, ardın tabuuut!

- Girdim beşiğe!

- Çıktım eşiğe!

- Delik deşiğe!

- Sokma elini!

- Kolla dilini!

- Yolla gelini!

- Gelin gitti harmana!

- Git müjde ver imama!” (KPE, s.80)

“- Ezel, ebet

Davut Baba:

- Nöbet, nöbet...

Kenan:

- Sepet, mepet!

Tevfik:

- Haşşöyle, haşşöyle, yola gel bakayım!

Kenan:

- Küfe, müfe!

Davut Baba:

- Küfe müfe olmaz!

- Öyleyse çuval, muval!

- Öyleyse araba, maraba!

- Hangi araba?

- Hangi araba olursa olsun, Şamlı, Halepli, Bağdatlı, Yemenli hatta Adisababalı!

Davut baba Tevfik’e dönerek:

- Delikanlı pişiyor!

- Pişer!

- Üflemeden şişiyor!

- Şişer!

Kenan:

- Şimdi nerede ise o da düşer? (KPE, s.82)

Page 434: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

419

“- Hoş geldiniz canlar!

- Hoş bulduk patlıcanlar!

- Patlıcan, tatlı can!

- Alâ vezni satlıcan!

- Ondan sonra hamuru ikiye katlıcan!” (KPE, s.139)

2. 1. 14. Türküler, Şarkılar, Maniler

Osman Cemal’de ses ve renk eğilimi küçük yaşlarda başlar. Osman Cemal, bu

eğilimlerini şöyle anlatır:

“Ben, dört yaşındayken o zamanın modası olan üzerleri pembemsi çiçeklerle ve yaldızlı çizgilerle bezenmiş küçük kahve fincanlarına adetâ gönül vermiş gibiydim… Daha o zamanlar, baharın papatya ve gelincikleri, yazın manolya ve şebboyları, güzün sararmaya başlayan bütün yaprakları benim birer göz alıcılarımdı.. Sese gelince: Ben onu da aynı yaşta ve hatta daha erken hissetmiş ve pek seve seve, pek bayıla bayıla içime sindirmeye başlamıştım. O zamanlar küçücük ve her tarafı kapalı, yalnız kendisini dile getirmek için çevrilecek olan kulpu meydanda çocuk çalgılarından bir tane de benim vardı. İçinde iki üç havası olan bu küçük ve müstakil dolap şekilli çalgıdır ki, benim o küçücük kulaklarımı daha o zamanlardan, tabiatın çok daha yüksek lâhutî seslerine karşı sonraları bir hayli aşina çıkmaya hazırlamıştı.” (Renkler, Kokular, Sesler….Haber 9 Haziran 1938)

Osman Cemal, gençlik döneminde de musikiye olan düşkünlüğünü şöyle ifade

eder: “Bilenler bilir, o tarihlerde, az kalsın ben, o zamanki istikbali parlak sayılan

işimi (kalemdeki memuriyeti) gücümü bırakıp gönüllü olarak alay muzıkasından

birine kaydolunacaktım.” (Renkler, Kokular, Sesler…Haber 9 Haziran 1938)

Refika Ünsal’dan Osman Cemal’in cura ve tanbur çaldığını, en çok nihavent

makam ve peşrevleri üzerinde durduğunu, daha sonra rasta ve acem aşirana

geçtiğini öğreniyoruz (Ünsal 1954: 9). Osman Cemal, Servet-i Fünun, Fecr-i Âti,

Milli Edebiyat devri sanatçılarının tersine, Batı Edebiyatı ve zevkinden uzak

durmuş; buna karşılık, meddah, ortaoyunu, türkü vb. gibi halk sanat ve folkloruna

yakınlık göstermiş, bir çeşit halk yazarı olmuştur (Kudret 1967: 228). Osman

Cemal’in müziğe ve folklora eğilimi hem eserlerindeki müzik terimleri

Page 435: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

420

varlığından hem de yine eserlerinde yer verdiği şarkı, türkü ve manilerden

anlaşılmaktadır. “Eski semaî kahvelerini, zamanları, şekilleri, usulleri, semaî,

koşma; yıldız; divan, mani, destan gibi numuneleri ile Osman Cemal kadar kim

bilebilir?” (Yüzüncü 1947: 9)

Osman Cemal’in özellikle romanlarındaki baş kahramanların (İrfan, Zehra-

Çingeneler, Turhan-Akşamcılar, Mustafa-Bekri Mustafa, Hasan-Aygır Fatma,

sandalcı-Sandalım Geliyor, Varda!, Aksaraylı Hacı Balaban ‘Aşık Diyojen’-

Kovuk Palas’ın Esrarı) musiki bilgisi dikkati çekmektedir. Bu anlatı kişilerinden

bazıları şarkı, gazel, türkü söylerken bazıları da enstrüman çalar. Osman Cemal’in

Türk musikisi, nazmı ve folkloruna hâkimiyeti beyitler, kıtalar hatta bentlerle

verdiği koşma, gazel, türkü, şarkı örnekleriyle teyit edilebilir. Aşağıda bu

malzemelere örnekler verilmiştir:

“Filya, filya tarlasında vuruldum sana

Aygın baygın gözlüm, işte kul oldum sana.” (AF, s.8)

“ Yeşil de ipek bükeyim aman

Derdimi kimlere dökeyim aman

....

Hani ya da o senin göbek atışın

Karyolada yan yatışın?” (AF, s.9)

“ Mavi de gözlük takarım

Güzellere bakarım

Güzel bana bakarsa

Bir temennâ çalarım!

Lelley lâri, lelley lâri

Ağlarım zari zari!” (AF, s.10)

“Dolap niçin inilersin

Benim derdimi yenilersin?” (AF, s.134)

Page 436: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

421

“At martini, Debreli Hasan..” (AF, s.142)

“Rağduk kela kana, beşe kana,

Avrupa dana dana dana!

Rağduk dana, tospaa dana dana,

Kele kana, beşe kana!

Rağduk dana dana,

Dana din nan...Dan din nan…

Dini dini dini…Din nani dini

Dina dina dina Dinana dina!” (Ç, s.8)

“ Kaynana kaynana,

Kalk gelin oynana

Oynaması senden

Çalması benden

Hülürük yavrum hülürük

Avşama kalmaz gelürük” (Ç, s.11)

“ Todilerde çengi çıkar

Nazik, dilber, hem şivekâr,

Nerede duysa, düğün, dernek

Koşar, gider, göbek atar, oynar

Kızlar sarılar giyince

Papatyalara dönünce

Zurna davul çalınınca

Gönüllerde cümbüş oynar.

Haydin kızlar, bahar geldi

Giyinelim hep beyazlar” (Ç, s.22)

Page 437: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

422

“Maşacıyım maşacı

Ah kokozluk pek acı!

Kocam değirmen yapar,

Kaynatam da sıpacı!

Maşa yapar, satarım,

Çayırlarda yatarım,

Öğer alan olursa,

Bir de göbek atarım!

Nakarat

Haydi haydi keriz edelim,

Ebegömeci ile perhiz edelim!” (Ç, s.24)

“Oğlan kolunu sallama

Nafile benim için ağlama

Annem beni sana vermiyor

Ağlayıp da siyahlar bağlama.” (Ç, s.33)

“Şoparlar oynar hampor..

Dalemin (babamın) sırtı kambur.

Ha versin Odel (Allah) sana:

Çil çil altın bir kalbur!.. (Ç, s.34)

“Nega kesko Anadoli neklas

Uşti şilt e gumira ya vinera

Kaven tuki bahtali dünira

Leki te Bakira Capa miski..” (Ç, s.83)

“Bu gece çon çıktı mı

Yârim benden bıktın mı

Benim gibi senin de

Page 438: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

423

Yüreğini yıktı mı?” (Ç, s.88)

“Neni meçyaski ta purol

Romestelal ketse Horol

Paşlo miçay nenni

Habe miçay nenni

Pami miçay neni

Dol romanda miçay neni

Borya telav miçay neni!” (Ç, s.91)

“Elenin da avela

Palenin da ravela

Ojamutru namola

Bori habe kerala

Dale Kolonçi yala

Dade Kolondi kela!” (Ç, s.96)

“Hani benim elli dirhem konyağım

İçer, içer artar benim merağım

Konyalım yürü

Yürü yavrum yürü

Dümenini sürü!” (Ç, s.175)

“Etem baba, Etem baba

Sakalcığı keten baba

Eğer ki işim olursa

Sana göbek atam baba!” (Ç, s.190)

Lop aşağı mançes

Lop yukarı mançes

Page 439: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

424

Diklâm toparles

Kuklam toparles

Peş kana tahtaya yat

Sağına selâm

Soluna selâm

Paca davlesa

Ve alikümselâm!” (Ç, s.196)

“Her ne yana gitsem, ne tarafa kaçsam

Karşımda sensin!

Sen meleklerden de perilerden de güzelsin!” (Ç, s.246)

“Yeşil de ipek bükeyim aman

Derdimi kimlere dökeyim aman

Haydindi Bursalı, Bursalı

Yar yolunu beklerim her Salı

Anne, ben hastayım, ona yanarım,

Tekirdağlı Cemil Beyden imdad umarım!

Kıyıdan kıyıdan, kıyıdan gel,

Ortan çamur yoldan gel!” (A, s.15)

“Gösterüp ağyare bütün lütfun bizlere biganesin

Bivefa amma cihanda sevdiğim bir tanesin

Böyle üzmek şanına layık mıdır?

Bivefa amma cihanda sevdiğim bir tanesin.” (A, s.34)

“Sanmam bizi kim şirei engür ile mestiz

Biz ehli harabattanız, mesti elestiz.” (A, s.35)

“Buna aşk şerbeti derler bunu nâdân içemez

Bunu içmez olanın kalbine Leyla geçemez

Kişinin cevherini mey ile tartar tarefaa

Page 440: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

425

Ehlidil, içmeyen insanlara kıymet biçemez

İçin ey ehlimuhabbet, için ey ehlifirak

Seri hoş olmayan insan süedayı seçemez

Ulaşır bir gün olur vuslati yare mey içen

Bura meyhanei irfan, buna sofi göçemez!” (A, s. 40)

“Açılır bağubostanın

Okunur dilde destanın

Sen baktığın gülistanın

Gülleri solmaz Allahım!” (A, s. 45)

“Abdi Abdi,

Dolmayı kapdı;

Dolma sıcak

Ağzını yakdı!” (A, s.49)

“Ahım mı seni böyle perişan eden ey mah

Emret anı mahbus edeyim sinede billah” (A, s.68)

“Aşk ehline alemde Dilara mı bulunmaz

Mecnun isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz

Hapset nefesin eyleme feryad çemenden

Ey bülbülü şeyda sana rana mı bulunmaz” (A, s.70)

“Şadol gönül ki artık erdin demi vusale

Gam mihverin şaşırdı, geldi zamanı lale

Mutrip terennüm eyle, saki getir piyale

Gam mihverin şaşırdı, geldi zamanı lale!” (A, s.70)

“Adam anam nikabı..

Ey güzeller güzeli aç yüzünden nikabı

Page 441: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

426

Bir tekmede dar gelir Serkis’e Yenikapı!” (A, s. 100)

“Adam aman yolla Serkis

İnsafa gel de oradan bana bir tek yolla Serkis

Şimendifer gibi olsun, gelsin o tam yolla Serkis!” (A, s. 100)

“Aşık oldum mah cemalim yüzüne

Hak saklasın göz değmesin gözüne” (A, s. 107)

“Sarhoşum amma falso yapmam,

Olur olmaz hovardaya kulak asmam!

Kadeh kırmak, elini sarmak

Hovardaya hovardaya pek şandır!” (A, s. 114)

“Meyle teskin eyle saki ahi ateş zarımı

Pek perişanım, gel sevindir hatırı naşadımı!” (A, s. 118)

“Hayali yare değme girye, dursun

Açıktır, sinemin bağı buyursun

Kurulsun, kol kol olsun, ordu kursun

Açıktır sinemin bağı buyursun.” (A, s. 127)

GÖNLÜMÜN ERGANUNU

“Gönlümün erganunu akort istiyor akort!

Ve ben şimdi yolcuyum aşkım bana pasaport!

Cananın ülkesine!

Ruhumun gölgesine:

Uzanmış bir narin kız, gözleri maverada

Kendi yerde ve gönlü Süreyya’da, Serada!”

“Kalbimin erganunu mızrap bekliyor, mızrap,

Page 442: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

427

Kim ki onu çalarsa dinler ondanıstırab!

Bir ıstırab ki sonsuz,

Ve yaşanamaz onsuz!

O ki aşkın tuzudur, biberi baharıdır.

Ona tutulanların renkleri sapsarıdır!” (A, s. 137)

“Kalbimin erganunu başladı inlemeye!

Gel narin kız, çabuk ol, gel onu dinlemeye!

Bak o neler çalıyor?

Zihnim yine dalıyor:

Ufukları moraran hülyalı denizlere,

Sahilleri elemle boyalı denizlere!” (A, s.138)

“Dilde gam var subhadek yok dideye hub buu gece

Hicre sabretmek ,için bak kalmadı taab buu gece

Ben şarabı valsı beklerken o zalim sunmada

Şairi bedbahtına şiddetli zehrab buu gece

Zulmeti leyl sanmayın kim rasiyehse kainat

Ol siyahlık yas tutan dillerde nikab buu gece

Ben ki ondan bir şeker hand bekliyordum anbean

Yıktı heyhat kalbizarı mihnetü ta’b bu gece

Merhamet kıl bivefanın kalbine insaf ver

Nariaşkla dönmüşem mecnuna yarab buu gece

Ben dururken saç yolup yırtınma değmez kimseye

Matemin var cümbüş ahenk etmezicab buu gece

Ey felek artık artık yeter katlandığım zulmü cefa

Sinem oldu aşkı aşıkane özke mihrab buu gece

Hangi şeb erdin murada bunca yıldır ey gönül

Salt değilsin ey gönül sen böyle nayab buu gece

Dideler kan kalbimateş icre yazdım bir gazel

Noola canım kılsa teşrif doğan mehtaab buu gece” (A, s.141)

Page 443: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

428

“Bir cilvesi var ki ol fidanın,

Yoktur bir eşi o hoş edanın!

Üftadesi böyle civanın;

Nasıl da açmaz kitabı aşkı?

Bir gülmesi var ki can dayanmaz,

Dil böylesine nasıl uyanmaz,

İnsan buna hiç olur mu yanmaz,

Nasıl da çekmez şarabı aşkı?” (A,s. 145)

“Ruhsarı bağın gönlünde yoktur,

Güftarı da bülbülünde yoktur,

Riftarı onun sülünde yoktur…

Gel, ref edelim hicabı aşkı!

Gel, koklaşalım seninle ey yaaar

Bir bade uzat elinle ey yaaar,

Sar aşkını belinle ey yaaar,

Gel, kaldıralım nikabı aşkı!” (A,s. 146)

“Kusurum bildim eylersem nola şefkat rica senden

Benim devletlü sultanım, hata benden, ata senden!” (A, s. 155)

“Haydindi hopla da gel,

Şalvarın yokla da gel,

Cebini yokla da gel! (A, s. 164)

“Ötme bülbülötme bülbül

Derdi derde çatma bülbül

Page 444: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

429

Benim derdim bana yeter

Sen de bir dert katma bülbül!” (A, s. 165)

“Ah cana firkatinle dembedem kan ağlarım

Yadedip eyyamı valsı sinemi ben dağlarım

Şimdi matemgiri hicranım siyahlar bağlarım

Yadedip eyyamı valsı sinemi ben dağlarım.” (A, s. 166)

“Dil ateş, dide ateş, sine ateş, ruyi yar ateş

Gül ateş, bülbül ateş, gülistan ateş, cayibar ateş!” (A, s. 167)

“Aşıka tanetmek olmaz mübteladır neylesün

Aleme mihri muhabbet bir beladır neylesün!” (A, s. 167)

“Ölse de aşık onulmaz yaresi!

Aşkın ölmekten de güçtür çaresi

Etmedikçe merhamet mehparesi

Aşkın ölmekten de güçtür çaresi” (A, s. 167)

“Atfetme sakın hançeri müjganını ey mah

İncitme yazık, hastai hicranını eyvah!” (A, s. 168)

“Ego mivlaha yivlaha pena meni

Ego mivlaha yivlpa iksa tutsi

Potra yerizos tovo noksani tenemi

Santirigona posa teli na piyesti” (A, s.173)

“Paali metiz meno sise

Pali tapos tiryasfas!” (A, s.175)

“Kabaktır reddi ol ebleh hiyaarın

Katırdan farkı yoktur nabekarın

Page 445: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

430

Usandık bednevasından, usandık

Kerihussavt, hımar ibni hımarın

Silinmiş ar yüzünden bak, tamamen

Gören ürker yüzin mahud çomarın

İşittim ki o nadan şimdi olmuş

Utanmaz aşıkı bir gül izaarın

Duyursak şaşmayız çünkim alıştık

Rezaletler çıkar elbet te yarın

O servendamnola çekse her akşam

Anaa bol bol mükemmelce timaarın

Yakışmaz hiç o gül çehre yanında

Ne akşam ne sabahlayın ohaarın

O bir yüzsüz, kepaze maymundur

Bu şehrin ve şu çarşuya paaazarın

Ne Hinduçin ne diğer huttalarda

Gören yoktur anın bir tek ayarın

Behey sonsuz seni çiftten gelir vız

Elimdedir bugün zira yuların

Yeter imdi bırak artık lafını

O melunun o hınzır laşahaarın

Behey şair itin soktuk

Bu nazmınla belagat sahasında

Yüceldi nam ve şanın iştihaaarın…” (A, s.198)

“Ben bilmez idimgizli ayan, hep sen imişsin

Tenlerde ve canlarda nihan hep sen imişsin

Senden bu cihan içre nişan ister idim ben

Ahir bunu bildim ki cihan hep sen imişsin!” (A, s.201)

“Kah sakini mescid kah sakini deyrem

Yani ki türa mi talebim hane bahane.” (A, s.203)

Page 446: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

431

“Gözlerim kapanmıyor, kapanmıyor gözlerim,

Uykusuz gecelerde ben, hep onu özlerim

Şimdi gelecek diye karanlığı özlerim

Uykusuz gecelerde ben heponu özlerim

Ey uykusuz geceler sırrımın yoldaşları

Sizi ıslatmadadırgözlerimin yaşları!

Sevgilimi çalmışlar muhabbet apaşları

Uykusuz geceler ben hep onu özlerim.” (A, s.207)

“Amed seheri nida zi meyhane ima

Key rindi harabatlii divane ima

Ber hız ki pür künim peymane zi mey

Zi an piş pür künend peymanci ma” (A, s.213)

“Hüşyar nebu deem demi ta hestem

İn şeb şebi kadirest ve men imşeb metsem

Leb der lebcamü sine ber sine izi ham

Ta ruz begerden sürahi destem” (A, s.213)

“Kiramen katibeyn hamayı kudret

Yazmış alnımıza kara yazılar

Bir yandan hasretle, dert ile gurbet

Ah çektikçe kara bagrım sızlar hey

Uşaklar gurbette yarini anar

Yar ise yerinde yurdunda yanar

Anamın bacımın yüreği kanar

Yolları gözleri körpe kuzular!” (A, s.220)

“Derdim sinede nice pünhan ederim ben

Bir ah ile bu alemi viran ederim ben

Page 447: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

432

Ah ile komam dilleri zülfünde huzura

Cemiyeti ağyarı perişan ederim ben” (A, s.224)

“Maşallahtır maşallah

Selamettir inşallah!

Maşallahtır maşallah…

Selamettir inşallah” (A, s. 236)

“Ben diyeyim, sen dinle derdimi katip,

Arzuhalim güzel hana böyle yaz!

Katip pek uzatma sarf ve imlayı

Adaletle Mihriban’a böyle yaz!” (A, s.258)

“Noldun inlersin gönül hercai cananın mı var

Seyreder her menzil bir mahi tabanın mı var.” (A, s.270)

“Bir elinde gül bir elde cam geldin sakiya!

Hangisini alsam gülü, camı, ye ki seni?” (A, s.270)

“Esiri caaam olan rinde hararetle nazar kılma

Ki her rindi bela ki sen kendi vadisinde bir cemdir.” (A, s.270)

“Saki bakı elinden mest olup içmekteyiz

Katrei mest olmuşuz mestane gelmişlerdeniz

Ey hatai abdii ekberdir hicabı dilerdim

Biz bu ağabeydi ekbere kurbana gelmişlerdeniz.” (A, s.273)

“Bağ bozulmuş kütükleri sel almış

İnce belli sevgilimi el almış

Aklım gitmiş, fikrimi de yel almış

Anam, buna nasıl dayanayım ben

Anam bırak, bırak ta yanayım ben

Page 448: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

433

İnce bellim, dudu dillim nerdesin

Meleksin hoş, gökte değil, yerdesin

Yüreğimde ateşten bir perdesin

Anam, buna nasıl dayanayım ben

Anam bırak, bırak ta yanayım ben” (BM, s. 9)

“Dere boyu serince

Benim yaram derince

Aşık yolunda gerek

Herkes yerli yerince (BM, s. 10)

Bağa vardım nar için

Nâre yandım yâr için

Anan seni doğurmuş

Meğerse ağyar için (BM, s. 10)

Seni doğuran ana

Ne yaman kıydı bana

Ziyanı yok, elbette

Kavuşurum ben sana” (BM, s. 11)

“ANAM NERDESİN

Anam, anam, güzel anam, canım anam nerdesin,

Melek yüzlü şeker dilli hanım anam nerdesin?

Beni böyle öksüz, garip bıraktın, nereye gittin,

Melek yüzlü şeker dilli hanım anam nerdesin?

Anam, seni arıyorum gece gündüz yanımda

Senin sevgin durmaz, kaynar damarımda, kanımda,

Bu dünyada hep senmişsin dinim de, imanım da,

Page 449: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

434

Melek yüzlü şeker dilli hanım anam nerdesin?” (BM, s. 25)

“Aşk ehline âlemde diliaramı bulunmaz.

Mecnun isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz

Hapset nefesin eyleme feryât çemende

Ey bülbülü şeyda gülü rânâ mı bulunmaz

Mecnun isen ey dil sana Leylâ mı bulunmaz” (BM, s.57)

“Beni candan usandırdı,

Cefadan yar usanmaz mı!..

Felekler yandı ahımdan;

Muradım şem’i yanmaz mı!..

Kamu bimarıma canan;

Devayı derd eder ihsan;

Niçin kılmaz bana derman;

Beni bimâr sanmaz mı!..” (BM, s.73)

“Nadan içemez şarabı aşkı,

Namerd yiyemez kebabı aşkı,

Epçet hüvez değil bu yavrum,

Herkes sökemez kitabı aşkı..

Aşk haleti bir başka halet,

Âşıklar eder aşka dehalet;

Ham ervah olan ne anlar aşktan

Onlara yaraşır aşkta cehalet

Gel gel içelim badei aşkı,

Dilşad edelim zadei aşkı

İncitme yazık ey gülü rânâ,

Page 450: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

435

Bir ben gibi üftadei aşkı.” (BM, s.130)

“Ne zehir, zemberekmiş aşkta suzinak faslı,

Sevdasiylan döndürdü beni Kereme Aslı!

Yandı ciğer, kavruldu bir kıyak kebap oldu,

Ona sebep bîçare nasibin gönlü yaslı!

Sevgilimin kendisi Samatyanın dilberi;

Babası olan moruk halis muhlis Sivaslı!

Her ne yalvar oldumsa kızı için moruğa:

Mübareğin galiba kulakları pek paslı!

Bu sevdâdan âkıbet çıktım deli, divane

Ağnadım ki asfasmış aşkın, sevdanın aslı!

Şimdi kimbilir nerde, hangi bahçede bağda:

Fink atıyor o bizim küpeleri elmaslı?” (BM, s.131)

“Bu bir rıza lokmasıdır, yiyemezsin demedin mi?

Güzel âşık cevrimizi çekemezsin demedim mi;” (BM, s.132)

“Ey Hâce efdal bize zemzeminden şaraptır,

Bu sırra aklın ermez, bu bir başka hesaptır.

Ney, mey ile ibadet, ihvan ile muhabbet,

Sizce günahtır amma, fakat bizce sevaptır.

Hakkın kitabı böyle emrediyor oku gel

Mızraklı ilmühaberden vazgeç, galat kitaptır.

Cennet ve huri, gılman sevdası bize yoktur;

Hakkın cemali varken, cennet bize azaptır.” (BM, s. 167)

“Oh oh, taralala lirlay da

Taralay lirlay da

Taralay lirlay da

Page 451: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

436

Hu hu huy yallah

Patakoz yalla!

Kendini kolla..

Ceviz içi badem de, şam fıstık!” (ÇK, s. 81)

“Korciya min pistavette

İstus Limokondoorus

Yatı taruha puf orun

Horustun istus emborus” (KPE, s.18)

“Mahpushane önünde yanıyor gazlar

Çok kışlar geçirdik, görmedik yazlar

Bayramdan bayrama çalınır sazlar,

Düştük de bir zindan yanar, yanar ağlarız

Dört duvar içinde döner döner ağlarız.

Mahpushane önünde üç ağaç incir

Ellerim kelepçe, boynum zincir

Bayramda ah çekmek bizim içindir.

Düştük de bir zindan yanar yanar ağlarız

Dört duvar içinde döner döner ağlarız.” (KPE, s.160)

“Şu İzmir’in alt yanında bahçeler

Fethiye’de hanım fistanı bohçalar

Aman da Fethiye’m, alır da kaçarım seni

Pişman olur, çok ararsın sen beni!” (KPE, s.161)

“Fariğ olmam meşrebi rindadeden

Yüz çevirmem haleti mestaneden

Çıkmam Allah etmesin mwyhaneden

Page 452: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

437

Yüz çevirmem haleti mestaneden” (KPE, s.168)

“Adımız Balaban sanımız Hacı,

Rakıya derler ki aşkın ilacı!

Aşkta mandepse, rakıda tuzak…

Ne dersin bu işe hey Nigar bacı?” (KPE, s.170)

“Düşmez kalkmaz, Hacı yatmaz!

Diye,

Düşmez kalkmaz Hacı yatnaz

Uykusu yok, bacı yatmaz!

Bu yaşta, bu saç sakalla,

Gönlümün baş tacı yatmaz!” (KPE, s.170)

“SEVGİLİMİN ADI

Ya Üzüntülü Ahmet, neye üzüldün,

Önceden öyle sülün gibi neye süzüldün,

Ve sonradan arpacı kumrusu gibi neden büzüldün,

Daha sonra da kuru, kuzu kestane gibi niçin ipe düzüldün?

Üzüldüğümün sebebi:

Biraz tuzlu leblebi!

Anladın mı Çelebi?

Ben gezmişim Bağdadı,Şamı, Halebi..

İçmişim orada bol bol salebi,

Üzerine de yemişim bir çok sütlaç, muhallebi, aşure!

Sevgilimin adını sorarsanız meşhur Pasaklı Mahmure!” (KPE, s.171)

“Nigar kızın böyle imiş çilesi

Fakat henüz dolmamıştır çilesi,

Ne yamanmış o Feleğin hilesi!

Page 453: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

438

Seni gidi imanı yok imanı,

Unutturdun bana vahşi, yamanı!

Genç yaşında kovuklara tül oldum,

Bir zambaktın, şimdi soluk gül oldun,

Yandın Nigar, yandın, yandın kül oldun!” (KPE, s.171)

“Hele var ki bir tablo,

Görse şaşar Anibal,

Ördeklerden bir filo

Bir de kazdan amiral!” (SGV s.16)

“Bembeyaz kazlar gördük,

Yemyeşil sazlar gördük,

Biz bu durgun derede;

Böyle ne yazlar gördük.” (SGV s.24)

“Balıklarda pul olur

Kadınlar da dul olur!

Sevenler, sevilene:

Esir olur, kul olur!” (SGV s.25)

“Dövelim kahve, hey yahey, hey yahey, hey ya hey!

Ne var korkacak yavrum, yok bir şey yok bir şey!” (Ü, s.17)

Page 454: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

439

2. 1. 15. Roman ve Oyun Adları

Kurmaca metinlerde kullanılan çeşitli bilim ve sanat dallarına ait kavram ve

terimler, hem gönderici hem de alıcı merkezli değerlendirilebilir. Osman Cemal

Kaygılı’nın eserlerinde de farklı alanları ilgilendiren birçok terim tespit edilmişti.

(bk. Bu tezin ‘Terimler’ bölümü.) Bu terimlerin dışında yerli ve yabancı roman ve

oyun adları da dikkati çekmektedir. Osman Cemal’in sözvarlığında bir yekûn

tutan bu ögeler, yazarın bu alanlara olan ilgisini ve bu alanlardaki bilgi düzeyini

göstermesi açısından önemlidir.

Yabancı dil bilmediği için, bazıları, Osman Cemalin kültürü yok hükmünü vermişlerdir. Çingeneler romanını, Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri etüdünü, Argo Lügatini vücuda getiren bir adama kültürsüz demek, cehaletin şaheseridir. Bunları meydana getirmek kültür değilse, kültür, nedir, bilemeyiz (Yüzüncü 1947: 10).

Osman Cemal’in farklı türlerdeki ürünleri ve sözvarlığında tespit edilen unsurlar,

yazarın kültür seviyesi ve bilgi birikimi konusunda ipuçalrı verir.

Edebiyatımızda daima başka etkiler altında yol seçen, sanatı yabancı kültürler ve etkiler altında ortaya çıkarabilen sanatçıların yanında Osman Cemal’in bu soy etkilerden uzak kalarak yetişmiş nadir yazarlardan biri olduğu görülüyordu. Hatta, bu yolda ustaları olan iki büyük kişiden, Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim’den daha çok halka yakın, katışıksız, duru bir kaynaktan geliyordu (Alangu 1968: 97).

Osman Cemal’in kullandığı bu roman ve oyun adları okur açısından merak unsuru

olarak değerlendirilebilir. Okur, bu adların –varsa- gerçeklikle bağlantısını

irdeleyip, metne katkısı üzerinde düşünür. Yazar böylelikle okuru o alanla ilgili

bilgi edinmeye, araştırmaya sevk etmiş olur. Elbette bir edebî metnin ereği bilgi

vermek, açıklama yapmak değildir. Ancak bu tür metinler gerçek dünyadan

hareketle yeniden kurulan hayal dünyalardır. Bu nedenle bir metne gerçeklik ve

fayda açısından yaklaşmanın da sakıncası olmadığı görüşünü savunanlar vardır.

Aygır Fatma’da Hasan, izlediği tiyatro gösterilerinde Mediha’yı ararken okur,

çeşitli oyun ve roman adlarıyla karşılaşır: Dalilâ, Güzel Hanriyet, Müteveffiye,

Güvercin, Pol e Virjini vb.

Page 455: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

440

Çingeneler romanında da ünlü opera isimleri geçer: Karmen, Travyeta, Ayda,

Tuna dalgası vb.

Aşağıda Osman Cemal’in sözvarlığında tespit edilen bazı roman ve oyun adları

bağlamlarıyla verilmiştir:

Dalilâ327

“Bu ilanda oyunun ismi yazılıydı: Dalilâ” (AF, s.50)

“O, şimdi hep Manakyan’da seyrettiği Dalilâ’yı düşünüyordu.” (AF, s.51)

“Güzel Hanriyet328, Müteveffiye329, Ziynetlik, Fakir Bir Gencin Romanı330,

Nebahat gibi küçük hissî romanlardan biriydi.” (AF, s.51)

“...bu gelişlerinde üç defa Manakyan’a girip Jak Varley, Lâ dam o Kamelya,

Piyer dö Şömen piyeslerini seyretti...” (AF, s.51)

“Hasan, Güvercin kantosunu tekrardan usanıp da Manakyan’ın hissî piyeslerinin

rüyasına daldığı zamanlar...” (AF, s.54)

“...kendisine Manakyan aktörlerinin; Güvercin kantosunu söyliyen kadının, sonra

resmini daima yanında gezdirdiği cambaz kızın... (AF, s.61)

“Benimki de küçük bir roman: Pol e Virjini331!” (AF, s. 83)

“Bir aralık Tepebaşı bandosu meşhur (Karmen332)e başladı.” (Ç, s.5)

“Fakat bunlarda Karmeni anlayıp ondan müteessir olacak musiki kültür ve

duygusu ne gezer?” (Ç, s.7)

“Madem ki arzularsın sen çalmasını, çal görelim, nasıl şeymiş o Karmen?”

(Ç, s.31)

“…tirşe gözlümüzle kâh ninniler, kâh türküler söyler, kâh Karmenler, kâh

Travyeta333lar çalar…” Ç, s.177)

327 Yahudiler'in lideri Samson ile Filistinli güzel Dalila'nın sahte aşkını anlatan oyun. 328 1888’de Mahmut Sadık tarafından çevrilmiş romanlardan biri. 329 1888’de Mahmut Sadık tarafından çevrilmiş romanlardan biri. 330 Octave Feuillet’in romanı. 1938’de çeviren Faik Bercmen. 331 Fransız yazarı Bernardin de Saint-Pierre'nin ünlü bir sevgi ve doğa klasiğidir. 332 Fransız besteci Georges Bizet’nin 4 perdelik opera eseri. Ana konusu Mérimée’in Carmen adlı kısa romanından alınmıştır. İlk olarak 1875’re sahnelenmiştir. 333 La Traviata: 1813-1901 yılları arasında yasamıs,ondokuzuncu yuzyılın en önde gelen İtalyan bestecisi Giuseppe Verdi’nin ünlü operası.

Page 456: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

441

(Tuna dalgası334) gibi çok enfes alafranga havaları bir saatlik yerden…”

(Ç, s.280)

“…bizim curacıların, bağlamacıların pek sevdikleri, çaldıkları (Bükreş)i çaldım.”

(Ç, s.133)

334Joseph Ivanovichi’ye ait vals müziği. (Donauwellen)

Page 457: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

442

SONUÇ Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki Sözvarlığı adlı bu çalışmada, Osman

Cemal Kaygılı’nın romanları, hikâyeleri ve piyesi incelenmiş, bu eserlerdeki

sözvarlığı ögeleri tespit edilmiştir. Buna göre şu sonuçlar elde edilmiştir:

1. Genel kural niteliğindeki kısa, yol gösterici ifadeler olan atasözleri, Osman

Cemal Kaygılı’nın sözvarlığı içerisinde önemli bir yer tutar. Kalıplaşmış ifadeler

olan atasözleri, sözlüklerde sabit şekillerini muhafaza ederlerken yazılı ve sözlü

ürünlerde birtakım değişikliklerle karşımıza çıkarlar. Osman Cemal’in de

atasözlerini farklı biçimlerde kullandığı tespit edilmiştir.

Anasına bak kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak bezini al.

“Astarına bak bezini, anasına bak, kızını al!” (KPE, s.13)

Bu atasözünde ‘kenar, kıyı, tarak’ sözcüklerinin yerine ‘astar’ sözcüğünün

kullanıldığı görülür.

“Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek.” atasözüne ‘hey felek, yandı yürek’

ifadesinin eklenerek “Hey felek, yandı yürek, kimine kavun yedirir, kimine de

benim gibi halis kelek!” (A, s. 107) şeklinde, “Arayan Mevlasını da bulur,

belasını da.” atasözünde de eksiltme yapılarak “Hasan artık bulmuştu mevlâsını!”

(AF, s.52) şeklinde kullanıldığı tespit edilmiştir.

“Görünen köy kılavuz istemez.” atasözünde ise “Bilmem amma, görünen köy

istemez kılavuz.” (Ç, s.112) şeklinde bir yer değiştirme söz konusudur.

‘Hazır akıl’ niteliği taşıyan atasözlerini kahramanlar, mesajlarını kısa yoldan

ulaştırmak, soyut kavram ve ifadeleri somutlaştırıp kolay anlaşılmak amacıyla

kullandıkları gibi bir davranışı yorumlamak ya da eleştirmek için de

kullanmışlardır. Bunların yanında, Osman Cemal’in sözvarlığındaki ‘Güneşe kar

sele kütük dayanmaz.’, ‘Şeytan girse içeriye, pabuçsuz geri kaçar.’, ‘Tilki

Page 458: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

443

isen işin ayna, değilsen kumda oyna.’ gibi atasözleri çalışmada kaynak olarak

kullanılan Ömer Asım Aksoy’un sözlüğünde tespit edilememiştir.

Ayrıca, M. Y. Sağlam’ın “fazla eğitim görmemiş insanlar atasözlerine az çok

düşünme zahmetinden kurtulmak için başvururlar; oysaki eğitim görmüş insanlar

düşüncelerini daha ziyade bizzat kendileri ifade etme yeteneğine sahiptirler.”

(2004: 59) savına paralel olarak Osman Cemal’in, söylemlerinde atasözlerine yer

veren kahramanları için, çoğunlukla eğitim görmemiş ve alt sosyal katmandan

gelen kişiler olduğu değerlendirilmesi yapılabilir.

2. Anlatımı güçlendirici etkisi olan deyimler, Osman Cemal’in eserlerindeki

sözvarlığının önemli bir bölümünü oluşturur. Deyimler, Osman Cemal’in

eserlerinde yer alan kahramanların dünya görüşü, olay ve durumlar karşısında

gösterdikleri tepkiler, onların yaşam biçimi, çevre koşulları, inançları ve düşünme

biçimleri hakkında ipuçları verir. Deyimler, ayrıca kullanıldıkları bağlamla ilgili

imge oluşturma işlevi de üstlenirler. Örneğin, metinlerdeki “kafayı çekmek,

kafayı tütsülemek, kör kandil, küpleri devirmek” gibi deyimler, okurun

zihninde, içki âlemlerine ve eğlenceye düşkün ‘sarhoş, kalender meşrep’

kahraman imgesi oluşturur.

Osman Cemal’in eserlerinde deyimlerin, hem anlatıcı hem de kahramanlar

tarafından kullanıldığı, “abdest vermek, acabası Recep ağası yok, baştan

atmak, canına susamak, falso yapmak, fiyakasını bozmak vb.” gibi bazı

deyimlerin kaynak olarak kullanılan Ömer Asım Aksoy’un sözlüğünde yer

almadığı tespit edilmiştir.

Kaygılı’nın sözvarlığındaki “abayı yakmak, alesta durmak vb.” gibi bazı

deyimlerin de argodan ortak dilin sözvarlığına geçmiş deyimler olduğu

belirlenmiştir.

Deyimler, “kökleşmiş, kemikleşmiş kalıplaşmışlıklarına” rağmen, Osman

Cemal’in sözvarlığında esnek bir şekilde karşımıza çıkarlar. Bazı deyimlerde

Page 459: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

444

sözcüklerin değiştiği, bazılarında sözcük/ses düzeyinde ekleme ve eksiltme

yapıldığı, bir kısmının da sözdiziminde sapmalar olduğu tespit edilmiştir.

Örneğin, ‘ar damarı çatlamış’ deyiminin “…onun namus damarı çatladı mıydı..”

(BM, s. 101) şeklinde ‘namus’ sözcüğünün ‘ar’ sözcüğü yerine kullanıldığı,

‘damdan düşer gibi’ deyimine ‘sapsız balta’ sözcük grubunun eklenerek

“…damdan sapsız balta düşer gibi paldır güldür savurduğu…” şeklinde

kullanıldığı görülmüştür. Ayrıca, ‘çıngar çıkarmak’ deyiminden eksiltme

yapılarak “Öyle ise çıngar yakındır.” (KPE, s.60) biçimi ile , ‘el pençe divan

durmak’ deyiminde ise sözcüklerin yerlerinin değiştirilerek “karşımda divan

durur gibi elpençe duruyor..” (Ç, s.54) biçiminin tercih edildiği saptanmıştır.

Osman Cemal Kaygılı’nın deyim varlığı açısından çok zengin olan eserlerinin

okunması ve okutulması, Türkçe sözvarlığının yeni kuşaklara aktarılmasında

önemli bir rol oynayacaktır.

3. Osman Cemal Kaygılı’nın eserleri, deyimler açısından olduğu kadar Türkçe

sözvarlığının belirleyicileri arasında yer alan ikilemeler açısından da çok

zengindir. İkilemeler, anlamı pekiştirme, güçlendirme, abartma, çoğaltma ve

anlatımı kolaylaştırma işlevlerinin yanında şiirsel ahenk yaratma işleviyle de

kullanılırlar.

Osman Cemal’in eserlerindeki ikilemeler çok çeşitli şekillerde karşımıza çıkarlar.

Dokuz ayrı başlık altında incelenen bu ikilemelerin sözcük türü (isim, sıfat, zarf,

zamir, fiil) olarak gruplandırılması da yapılmıştır. Osman Cemal’in aynı

kelimenin tekrar edilmesiyle oluşan ikilemeleri daha sık kullandığı ve bunları

daha çok zarf işleviyle karşımıza çıkardığı tespit edilmiştir. Zarfların

görevlerinden birinin fiilleri nitelik, nicelik, zaman vb. yönlerden belirlemek

olduğu bilinmektedir. Osman Cemal’in kahramanları, sürekli hareket hâlinde

olan, iç mekândan çok dış mekânda bulunmayı tercih eden kahramanlardır. Bu

durum, anlatımda fiil cümlelerinin kullanılmasını gerektirir. Fiil cümlelerinde yer

alan zarf işlevli ikilemeler de hareketlerin, eylemlerin gerçekleşme şekillerini

Page 460: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

445

okura âdeta resmeder. Okur, metinde geçen olayı tüm gerçeklik ve çıplaklığıyla

yaşamış olur.

Osman Cemal’in hareket hâlindeki kahramanları için en uygun ortam dışarısıdır.

Dışarıyı ve doğayı iyi şekilde yansıtabilmek biraz da doğa taklidi seslerin

kullanılmasıyla mümkündür. Osman Cemal bunu, ses yansımalı (ses taklidi)

kelimeleri ikileme şeklinde kullanarak başarmıştır. Bu ses yansımalı sözcüklerle

kurulan ikilemeler, Osman Cemal’in anlatımına canlılık ve renklilik katmıştır.

Ayrıca bu ikilemelerin varlığı, yazarın dilinin tabiata dayalı bir dil olduğunun

kanıtıdır.

4. Toplumsal hayatın içinde yer alan doğum, evlenme, ölüm olayları üzerine

söylenen sözler; vedalaşma, selâmlaşma, tebrik etme, dua, beddua içerikli sözler,

günlük hayatı düzenleyen ve kolaylaştıran, konuşma dilinin hazır ifadelerdir.

Bunlar kalıp sözler olarak adlandırılır. Özellikle konuşturma tekniğinin

uygulandığı edebî metinlerde karşımıza çıkan kalıp sözler, Osman Cemal

tarafından da kullanılmıştır. On beş ayrı grupta değerlendirilen Osman Cemal’in

‘kalıp söz’ varlığında dikkati çeken nokta, ‘Allah’ ile ilgili kalıp sözlerin çok

kullanılmasıdır. Hemen hemen her olayda Allah’a olan inanç, güven ve O’ndan

beklenenler bu sözler aracılığıyla verilmek istenmiştir.

Ayrıca bu sözlerin kahramanların söyleyişlerine göre şekil aldıkları da

gözlenmiştir. Örneğin, ‘estağfurullah’ sözü “Estayafurullah (estağfurullah)

misâade sizin…” (Ç, s. 65), “(Gülerek) istayafurlah! (estağfurullah) ben halis

muhlis insan oğlu insanım…” (Ç, s. 146) biçimlerinde karşımıza çıkar.

5. Bilim dallarının, sanat ve meslek kollarının özel sözcükleri olarak tanımlanan

terimler, Osman Cemal’in sözvarlığında sıklıkla karşılaşılan ögelerdendir. Edebî

metinlerde terimlerin yer alması alıcının/okurun belli noktalara ilgisini çekmek,

bakış açısında farklılık oluşturmak, alıcıyı/okuru kullanılan terim alanına

yönlendirmek, araştırmaya sevk etmek gibi işlevler üstlenebilir. Ayrıca alıcı/okur,

göndericinin/yazarın art alan bilgisi hakkında da fikir edinmiş olur.

Page 461: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

446

Osman Cemal, yüzünü kendi yetiştiği çevreye döndürmüş ve buradan ilham almış

bir yazar olduğu ve yabancı dil bilmediği için bazı araştırmacılar tarafından,

çağdaşlarına göre, bilgisiz ve görgüsüz bulunur. Ancak, Osman Cemal’in

sözvarlığına bakıldığında çeşitli alanlara ait bilgi birikimi gerektiren birçok

terimle karşılaşmak mümkündür. Musikî terimleri, tiyatro terimleri, edebî

terimler, tasavvuf terimleri, denizcilik terimleri, meyhâne terimleri ve felsefî

terimler yazarın sözvarlığının belirleyicilerindendir. Osman Cemal’in müzik ve

tiyatroya olan ilgisi ile kahramanlarının eğlence yeri olarak meyhane ve

gazino gibi yerleri tercih etmesi ve müzikle olan münasebetleri bu alanlarla ilgili

unsurları karşılayan sözcüklerin daha çok kullanılması sonucunu doğurmuştur.

6. Bir şeyi anımsamak için zaman kazanma, söyleneni pekiştirme gibi amaçlarla

genellikle konuşma dilinde bulunan doldurma sözler, özellikle kültür seviyesi

sınırlı ya da dili yeni öğrenen kişiler tarafından kullanılır.

Doldurma sözler, kahramanlarını ‘konuşturma tekniği’yle ortaya koyan Osman

Cemal’in eserlerinde de dikkati çeker. Doldurma sözlerin Osman Cemal’in

sözvarlığında yer alması, kahramanlarının kenar mahallelerde yaşayan

sosyoekonomik ve sosyokültürel seviyeleri sınırlı kişiler olmalarıyla

açıklanabilir.

7. Kişi adlarının bir türü olarak incelenmesi gereken lâkapların, standart dilde

çok sık kullanılmadığı hâlde, Osman Cemal Kaygılı’nın sözvarlığında dikkati

çekecek kadar fazla olduğu tespit edilmiştir. Hemen hemen bütün metinlerde

birçok kahramanın herhangi bir sebeple bir takma adı/lâkabı vardır.

Osman Cemal’in sözvarlığındaki lâkaplar, köken adlarından kurulanlar,

alışkanlıkları bildirenler, uğraşı ve meslek adlarından kurulanlar, fiziksel özellik

bildirenler ve davranış bildirenler olmak üzere beş gruba ayrılarak

değerlendirilmiştir.

Page 462: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

447

Osman Cemal’in sözvarlığındaki lâkapların ‘argo’yla da yakından ilişkili olduğu

gözlenmiştir. Fiziksel özellik ve davranış bildiren lâkaplardan Aynalı küp,

Cimdallı, Çapraz, Dönme, Kılkuyruk, Koltukçu, Şalgam, Yamuk vb. lâkaplar argo

sözlerdendir.

Tespit edilen lâkaplar içinde fiziksel özellik yansıtanların çokluğu dikkati

çekmektedir. Yazar; Aygır, Büyük, Çakır, Çopur, Çulsuz, İnce, Kel, Koca, Kör,

Küçük, Minyon, Pasaklı, Şişman, şişko, Topal, Topuz vb. lâkapları kullanarak

kahramanların görünüşleri hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar.

Ayrıca Altıparmak, Aygır, Balyoz, Karakuş, Topuz, Zil, Barut, Şalgam, Tornavida

gibi lâkapların doğadan insana aktarma yöntemiyle oluşturulduğu tespit

edilmiştir. Bu lâkaplardan bazıları özellikle seslenme esnasında mizah unsuru

olarak da karşımıza çıkarlar. Diğer taraftan Osman Cemal’in sözvarlığındaki

lâkapların hemen hepsinin kişilerin yüzüne söylenebilen lâkaplar olduğu

görülmüştür.

Lâkaplar aynı adlı kişileri birbirinden ayırt etme işlevinin yanı sıra Osman

Cemal’in eserlerinde seçilen kişi ve mekânların yansıması olarak da

değerlendirilmelidir.

8. Toplumda bazı çevrelerce tercih edilen ve dilde belli bir yerde bulunan argo,

Osman Cemal’in sözvarlığını farklı kılan ögelerden biridir. H. Aktunç’un

tasnifindeki suç dünyası içinde kabadayı, dolandırıcı argosu; azınlık dünyası

içinde etnik azınlıklar ve göçmen argosu; alışveriş dünyası içinde eğlence

yerleri (gazino, meyhane, müzisyen) argosu Osman Cemal’in argo sözlerinin

sınırını oluşturur. Yazarın kahramanları alt toplumsal katmandan külhanbeyi,

tulumbacı, hovarda, akşamcı, çingene gibi tipler olup bunların eğlendiği, vakit

geçirdiği yerler de meyhaneler, gazinolar ve kahvehanelerdir. Bu mekânlarda

yaşayan tipler, standart dil yanında argoyu gizli bir anlaşma dili olarak tercih

ederler. Bu durumda kahramanların kullandığı argo, Osman Cemal tarafından

Page 463: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

448

‘günlük hayatı yakından tanıtmak, tespit ve tahlillerde realiteye uygunluk

sağlamak amacıyla gerçekçiliğin bir unsuru’ işleviyle karşımıza çıkarılır.

Osman Cemal’in mizahî yazılarla başlayan serüveni, sahnede ortaoyunu,

karagözle devam eder. Bu geleneği yazılarına da taşıyan yazar, karagöz,

ortaoyunu, tuluat atışmalarına eserlerinde sıkça yer verir. Argo, bu atışmalarda

mizaha katkı unsuru olarak da kullanır.

İstanbul folkloruna ilgisi, İstanbul’un birçok semtini çok iyi bilmesi, maddi

sıkıntılar dolayısıyla yapmak zorunda kaldığı birçok iş, Osman Cemal’in çok

farklı insan tiplerini tanımasına vesile olmuştur. Bu tiplerin konuşmaları, yaşam

tarzları, ilgileri Osman Cemal’in eserlerine malzeme teşkil etmiştir. Buradan

hareketle Osman Cemal’de argo, kendi yaşanmışlıklarını yansıtan bir unsur

olarak da karşımıza çıkar.

9. “Varoluş koşulları ve kullanım şekilleri belli bir gereksinimden kaynaklanan”

kaba sözler ve küfürler, argodan farklı bir kullanım alanına sahiptir. Argo bir

kelime kaba dil kapsamında ele alınabilirken, her kaba kelime veya ifade argo

sayılmaz. Küfür ve kaba dil, kusurlu iletişimin ya da iletişimsizliğin dışa

vurumudur. Osman Cemal’in eserlerindeki kaba kelime ve ifadeler, seçtiği

sosyokültürel ve sosyoekonomik düzeyleri sınırlı anlatı kişilerinin, iletişim

tercihlerinin sonucu olarak yorumlanabilir.

10. Osman Cemal, eserlerinde kenar mahallelerde oturan, gelir ve kültür seviyeleri

sınırlı kişileri yeniden kurgulamış, onların yaşam biçimlerini, değerlerini,

uğraşılarını, eğlencelerini ortaya koymuştur. Osman Cemal, yaşamını doğup

büyüdüğü semt olan Eğrikapı-Otakçılar civarında sürdürmüş, bu semtlere benzer

yerleri dolaşmış ve bu semtleri de eserlerinde mekân olarak kullanmıştır.

Osman Cemal’in roman ve hikâyelerinde kahramanlar çoğunlukla düzenli aile

hayatı olmayan erkeklerdir. Bu erkek kahramanların iş çıkışlarında vakit

geçirdikleri, eğlendikleri açık hava âlemlerinin yanı sıra meyhane ve kahvehane

Page 464: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

449

âlemleri de vardır. Osman Cemal’in eserlerinde olay örgüsünün ayrılmaz bir

parçası olarak önemli bir işleve sahip olan mekân, daha çok İstanbul’un yoksul

semtleri ile eğlence mekânlarının bulunduğu semtler olarak kurgulanmıştır.

Osman Cemal’in eserlerinde geçen semt adları, yazarın sözvarlığında önemli bir

yer tutar. Adalar, Tepebaşı, Balıkpazarı, Yenikapı, Yenibahçe, Topkapı,

Tavukpazarı, Şişli, Sulukule, Kumkapı, Langa, Litroz, Fener, Çiçoz, Beyoğu,

Çamlıca gibi semtler daha çok eğlenmeye gidilen yerler, Topçular, Vidos,

Edirnekapı, Mevlanakapı, Davutpaşa, Büyükdere, Balat, Ayvansaray gibi semtler

de daha çok ikamet edilen yerler olarak geçer.

11. Yüzyıllardır çeşitli sebeplerle İstanbul’da bulunan ve meşrutiyetten sonra

‘azınlıklar’ olarak tanımlanan Rum, Ermeni, Arnavut, Yahudi gibi farklı

milletler, edebî eserlere malzeme olacak kadar benimsenmiştir. Bunlar, geleneksel

halk tiyatrosu gösterilerinden karagöz ve ortaoyununda değişmeyen özellikleriyle

ve Rum, Ermeni, Yahudi gibi mensubiyet isimleriyle karşımıza çıkarlar.

Osman Cemal, İstanbul’un bu renkli kişiliklerini kahraman olarak kurgulamış,

onları, konuşmaları, tavır ve davranışlarıyla aslına uygun şekilde yansıtmıştır.

Bu toplulukların konuşmaları ve söyleyiş biçimleri de gerçekliğin yansıması

olarak Osman Cemal’in sözvarlığında yerini almıştır.

Osman Cemal’in sözvarlığında azınlıklara mensup kişilerin konuşma biçimlerinin

yanı sıra, Anadolu ağızlarından kullanımlar da tespit edilmiştir:

“Lakin onun tek başına gelip böyle betelenmesinde335 herhalde bir sebep vardı.”

(A, s. 18)

“Isırgan daladı336, ebegümeci yaladı, ısırgan daladı, ebegümeci yaladı!”

(AF, s.137)

“Gelirdi amma, o cüce herifle elleme337 kömürü araya girip ağzımın tadını

kaçırmasalardı.” (BM, s.152)

335 Karşı gelmek, dikleşmek, kafa tutmak. 336 Dokunarak teni acıtmak veya kaşındırmak. 337 Seçilmiş, iyi.

Page 465: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

450

“Gıpraşma, gıpraşma sahın, yohsam kepçeyi gafana yirsin ha! (BM, s.136)

“Hemşerim, hoş dırlanma çalarun ha supurgayı kafana!” (BM, s.136)

“Vııış, vış guffam vııış!” (BM, s.136)

“Ne istiysiniz beyle zabah garanguluğunda, gadun erkek bütün mahalleli

gapıya doldunuz?” (ÇŞH, s. 13)

“Görmi misin, ahan garşunda…Get ne yapacahsan yap…”

(ÇŞH, s. 13)

Bu örnekler de Osman Cemal’in dilin bütün kullanım şekillerine hâkim olduğunu

göstermektedir.

12. Osman Cemal’in eserlerinde, anlatı kişisi olarak karşımıza çıkan farklı

milletlere mensup kişilerin, söyleyiş biçimlerinin yanında adları da, bir

sözvarlığı ögesi olarak tespit edilmiştir. Adelfiso, Adela, Apostol, Binemeciyan,

Despina, Erato, İstamat, İstefo, Kamelya, Katina, Madam Katinka, Manakyan,

Mihal, Pandeli, Panayot, Piyosini, Polinya, Sarkis, Todori, Virjini, Yorgi, Zenob

bu adlardan bazılarıdır.

13. Osman Cemal’de var olan mizahî yön Sinop’a sürgün edildiğinde tanıştığı

Refik Halit ve Refi Cevat tarafından desteklenir. Osman Cemal’in mizahında

tulûat tiyatrosu üstatlarından Hamdi’nin tesirleri ve ortaoyunu geleneği önemli

rol oynar. Geleneksel halk tiyatrosunda gülmece, diyaloglarda oyuncuların daha

çok standart dilden sapmış konuşmalarla birbirini yanlış anlamasından

kaynaklanır. Ayrıca bu gösterilerde farklı etnik gruplara mensup kişilerin iletişim

sağlayamadığı diyaloglar, atışmalar, söz oyunları, tekerlemeler, argo hep

mizahı destekleyen ögelerdir. Osman Cemal, halk hikâyeciliği ve

tiyatroculuğunda görülen bu teknikleri eserlerinde ustaca kullanmıştır.

14. Osman Cemal’in müziğe, renklere, şiire eğiliminin küçük yaşlarda başladığı

bilinmektedir. O, bu eğilimini eserlerinde göstermekten kaçınmaz. Osman Cemal,

çağdaşlarının tersine, Batı Edebiyatı ve zevkinden uzak durmuş; buna karşılık,

Page 466: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

451

meddah, ortaoyunu, türkü vb. gibi halk sanat ve folkloruna ait unsurlarla

beslenmiş, bunları eserlerinde kullanmaktan çekinmemiştir. Osman Cemal’in

sözvarlığı ögeleri arasında şarkı, türkü ve mani sözlerinin de önemli bir yer

tuttuğu tespit edilmiştir.

15. Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerinde farklı alanları ilgilendiren birçok

terimin yanı sıra, yerli ve yabancı roman ve oyun adları da dikkati çekmektedir.

Osman Cemal’in sözvarlığında bir yekûn tutan bu ögeler, yazarın adı geçen

alanlara olan ilgisini ve bu alanlardaki bilgi düzeyini göstermesi açısından

önemlidir. Bu ögeler alıcı/okur açısından da merak unsuru olarak

değerlendirilebilir.

16. Osman Cemal’in sözvarlığında yazara ait özgün kullanımlar da tespit

edilmiştir.

“Eğer şimdi merhum ve mağfur pirimiz üstadımız Diyoyenis Sinopefsi

Kalpazanidis cenapları burada olsaydı…” (KPE, s.18)

“Haydi vre Limokondoorus ekso!” (KPE, s.18)

“- Dandis demek!

- Dandis ne demek?

- Elinin körü demek…Züppe demek, zibidi demek, Bobstil demek!” (KPE, s.18)

Diyoyenis Sinopefsi Kalpazanidis, Limokondooruus, dandis, yazarın

sözvarlığında farklılık yaratan ve onun üreticiliğini gösteren kullanımlardır. .

Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki Sözvarlığı adlı bu çalışmayla, genel

sözvarlığındaki ögeleri (atasözleri, deyimler, ikilemeler, kalıp sözler..) Osman

Cemal’in ne şekilde ve hangi amaçla kullandığı belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca,

Osman Cemal’in sözvarlığını farklı kılan birçok öge (argo sözler, lâkaplar, semt

Page 467: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

452

adları, farklı topluluklara ait söyleyişler, bu topluluklara ait özel adlar…) de tespit

edilerek bu ögelerin işlevleri üzerinde durulmuştur.

Bir sözvarlığı tespiti olan bu çalışmayla, dönemin maddi ve manevi kültür

unsurlarını ortaya çıkarmak ve bir yazarın üslubunu ele veren sözvarlığı ögelerini

belirleyip genel sözvarlığına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.

Page 468: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

453

EK: GAZETE VE DERGİ BAŞLIKLARI

Papağan Dergisi (14 Nisan 1926)

Page 469: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

454

Osman Cemal Kaygılı’ nın basılmış ilk hikâye kitabı: Altın Babası

Yıldız Dergisi (1 Teşrin-i Sani 1340)

Şebâb Dergisi (12 Teşrin-i Sani 1336)

Page 470: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

455

Ay Dede Dergisi (21 Eylül 1922)

Page 471: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

456

KAYNAKÇA

A. Birincil Kaynaklar

Osman Cemal Kaygılı’nın Romanları:

Çingeneler. 1939. Etiman Kitabevi. İstanbul.

Çingeneler. 1972. Bilgi Yayınevi. İstanbul.

Aygır Fatma.1944. Semih Lütfü Kitabevi. İstanbul.

Aygır Fatma.1997. İnkılâp Kitabevi. İstanbul.

Bekri Mustafa. 1941. Son Telgraf Gazetesi’nde tefrika.

Bekri Mustafa. 1944. Semih Lütfü Kitabevi. İstanbul.

Akşamcılar. 1937. Son Telgraf Gazetesi’nde tefrika.

Akşamcılar. 2003. Arma Yayınları. İstanbul.

Kovuk Palas’ın Esrarı. 1942. Son Telgraf Gazetesi’nde tefrika.

Kovuk Palas’ın Esrarı. 2003. Arma Yayınları. İstanbul.

Hikâye Kitapları:

Çuvalcı Şeyhinin Halefi, Sabah Matbaası, 1923.

Altın Babası, Cihan Biraderler Matbaası, 1923.

Bir Kış Gecesi, Orhaniye Matbaası, 1923.

Çingene Kavgası, Orhaniye Matbaası, 1925.

Tekin Olmayan Kedi, Orhaniye Matbaası, 1925.

Goncanın İntiharı, Orhaniye Matbaası, 1925.

Mahkemede Kaynana Gelin Kavgası, Orhaniye Matbaası, 1925.

Eşkıya Güzeli, Orhaniye Matbaası, 1925.

Perili Bostan, Orhaniye Matbaası, 1925.

Sandalım Geliyor Varda, Çığır Kitabevi, 1938.

Piyesi:

Üfürükçü. 1935. İstanbul Devlet Basımevi. İstanbul. (Kaygısız soyadı ile.)

Sözlüğü:

Argo Lugatı. 1932. Haber Gazetesi’nde tefrika.

Page 472: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

457

Argo Lugatı. 2003. Selis Kitaplar. Haz. Tahsin Yıldırım. İstanbul.

Folklorik Araştırma ve İncelemeleri:

İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri.1937. Burhaneddin Basımevi.

İstanbul.

İstanbul’da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri. 2007. Merkez Kitaplar. Haz.

Mustafa Apaydın.

İstanbul’un Köşe Bucağı. 1931. Yeni Gün gazetesinde tefrika.

Köşe Bucak İstanbul. 2003. Selis Kitaplar. Haz. Tahsin Yıldırım. İstanbul.

B. İkincil Kaynaklar

ABASIYANIK, Sait Faik. 1999. Bütün Eserleri. Balıkçının Ölümü, Yaşasın

Edebiyat 9. İstanbul: Bilgi Yayınevi.

AĞAKAY, Mehmet Ali.1954. “Türkçede Kelime Koşmaları”, Türk Dili

Araştırmaları Yıllığı Belleten. s.97-104.

AKARSU, Bedia. 1998. Wilhelm von Humboltdt’da Dil-Kültür Bağlantısı.

İstanbul: İnkılâp Yay.

AKGÜN, Adnan. 1996. “Edebiyatçılarımızın Resmi Hâl Tercümeleri”. İlmî

Araştırmalar 2. İstanbul: İlim Yayma Cemiyeti..

AKINCI, Mustafa Haluk. 1992. Temel Söz Varlığımız ve Örneklendirilmesi.

Gazi Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Ana Bilim Dalı. Dan. Prof. Dr.

Abdurrahman Güzel. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

AKSAN, Doğan. 1961. “Anlam Alışverişi Olayları ve Türkçe”. Türk Dili

Araştırmaları Yıllığı Belleten. s.207-273.

. 1980. “Sözcükbilim”. Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları I. Ankara:

TDK Yay. s. 62-74.

. 1993. Türkçenin Gücü. Ankara: Bilgi Yayınevi.

.1996. Türkçenin Sözvarlığı. Ankara: Engin Yay.

.1999. Anlambilim. Ankara: EnginYay.

Page 473: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

458

. 1998a. Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim I. Ankara: TDK

Yay.

. 1998b. Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim II. Ankara: TDK

Yay.

. 1998c. Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim III. Ankara: TDK

Yay.

. 2001. Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını. Bilgi Yay.

İstanbul.

. 2002. Anadilimizin Söz Denizinde. İstanbul: Bilgi Yay.

. 2004. Dilbilim ve Türkçe Yazıları. İstanbul: Multilingual.

AKSEL, Malik. 1977. İstanbul’un Ortası. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

AKSOY, Ömer Asım. 1988a. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. Atasözleri

Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp Yay.

. 1988b. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. Deyimler Sözlüğü. İstanbul:

İnkılâp Yay.

. 2004. Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler. Ankara: TDK Yay.

AKTAŞ, Şerif. 1997. Ahmet Rasim’in Eserlerinde İstanbul. Ankara: Türk

Tarih Kurumu Basımevi.

AKTUNÇ, Hulki. 2002. Büyük Argo Sözlüğü. İstanbul: YKY.

AKYALÇIN, Nemci. 2007. Türkçe İkilemeler Sözlüğü. İstanbul: Anı

Yayıncılık.

ALANGU, Tahir. 1968. Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman Antolojisi

1919-1930. C. 1. İstanbul: İstanbul Matbaası.

Ali Bey. Lehçetü’l-Hakayık (Hakikatlerin Dili). Hz: Şemsettin Kutlu, İstanbul:

Tercüman 1001 Temel Eser Serisi.

ALUS, Sermet Muhtar. 1994. İstanbul Yazıları. Yay. Haz: Erol Şadi Erdinç-

Faruk Ilıkan. İstanbul: İ.B.B.Kültür İşleri başkanlığı Yay.

AND, Metin. 1968. “Ortaoyunu Nasıl Çıktı?”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi.

S. 198. s. 685- 693.

APAYDIN, Mustafa. 2003. Osman Cemal Kaygılı’nın Hikayeciliği Üzerinde

Bir İnceleme. Adana: Baki Kitabevi.

Page 474: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

459

. 2005. Osman Cemal Kaygılı’nın Hikâyeleri. İstanbul: Boğaziçi

Üniversitesi Yayınevi.

. 2006. Osman Cemal Kaygılı’nın Hikâyeciliği. İstanbul: Boğaziçi

Üniversitesi Yayınevi.

ARAYICI, Ali. 2004. Avrupa’nın Vatansızları Çingeneler. İstanbul: Kalkedon.

ARSLAN, Mehmet. 2004. Argo Kitabı. İstanbul: Kitabevi.

ASİLTÜRK, Bâki. 2002. Modern Türk Şiirinde Argo-İki Örnek: Metin Eloğlu-

Salâh Birsel. Türk Kültüründe Argo. Hollanda: Türkistan ve Azerbaycan

Araştırma Merkezi Yayını. (SOTA).s. 183.

AYDIN, Erhan. 1997. Orhon Yazıtlarında Hendiadyoinler. Türk Dili Dergisi. S.

544. s. 417-421. Ankara: TDK Yay.

AYDIN, Mehmet. 2004. Adbilim Açısından Ordu ve Samsun Ağızlarındaki Bazı

Lâkaplar. Workshop on Turkish Dialects Orient Institute of the

German Oriental Society 19-20 November. İstanbul.

. 2007. Dilbilim El Kitabı. İstanbul: 3F Yayınları.

. 2008a. “Lugat-ı Garîbe”. Argo ve Gizli Dil. İstanbul: Picus Yay.

. 2008b. “Kurmaca Metinlerde Ağız Ögelerinin Kullanımı” VI.

Uluslararası Türk Dili Kurultayı Yayımlanmamış Bildiri. Ankara.

BAŞ, Bayram. 2006. 1985-2005 Yılları Arasında Çocuk Edebiyatı Sahasında

Yazılmış Tahkiyeli Metinlerin Söz Varlığı Üzerine Bir Çalışma. Gazi

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe Eğitimi Ana Blim Dalı.

Dan. Prof. Dr. Metin Ergun. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara.

BAŞKAN, Özcan.1974. “Terimlerde Özleşme Sorunu” Türk Dili Araştırmaları

Yıllığı Belleten 1973-74. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

. 2003. Bildirişim İnsan- Dili ve Ötesi. İstanbul: Multilingual.

. 2006. “Türkçe’de Dil İçi Dünya Görüşü”. Dilde Yaratıcılık. İstanbul:

Multilingual. S.162.

BATU, Setenay. 1970. Osman Cemal Kaygılı’nın Romanlarında Deyimler.

İ.Ü. Edebiyat Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Tezi.

İstanbul.

BAYDUR, Suat Yakup. 2003. Dil ve Kültür. İstanbul.

Page 475: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

460

BAYRAK, M. Orhan. 2004. İzahlı İstanbul Sözlüğü. İstanbul: Tarih Düşünce

Kitapları.

BAYRAKTAROĞLU, Arın. “Basil Bernstein ve Dil Kullanım Türleri”. Genel

Dilbilim Dergisi I-II/5-6. s.32-41.

BAYRAV, Prof. Dr. Süheyla. 1999. Dilbilimsel Edebiyat Eleştirisi. İstanbul:

Multilingual.

BAYRI, Mehmet Halit. 1934. İstanbul Argosu ve Halk Tabirleri. İstanbul:

Burhaneddin Matbaası.

.1972. İstanbul Folkloru. İstanbul: A.Eser Yay.

BEYATLI, Yahya Kemal. 1985. Aziz İstanbul. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

BİNGÖLÇE, Filiz. 2001. Kadın Argosu Sözlüğü. İstanbul: Metis Yay.

BOLULU, Osman. 1991. “Sözcüğün Anlam Boyutları”. Türk Dili Dergisi, Yıl. 5.

C. 5. S. 27. İstanbul.

BOSNALI, Sonel. 2004. “İran’da ‘Diller ilişkisi’- ‘Diller çatışması’: Azeri

Türkçesi’nin Konumu ve İşlevine Toplumdilbilimsel Bir Bakış”. Dilbilim

Araştırmaları. s.111-121.

BULUÇ, Saadettin. 1978. Eski Bir Elyazmasında Bulunan Türk Atasözleri.

Ankara: Ankara Üniversitesi Yay.

CLAUSON, Sir Gerard. 1972. An Etymological Dictionary of Pre-Nineteenth

Century Turkish. Oxford: Clarendon Press.

COŞAR, Mevhibe. 2003. “Trabzon’da Derlenen Lâkaplar Üzerine Bir

Derleme/Değerlendirme” Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1999.

Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

ÇAĞATAY, Saadet. 1978. “Uygurcuda Hendiadyoinler”. Türk Lehçeleri

Üzerine Denemeler. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi. No: 279. Ankara.

ÇELİK, Behçet. 1991. “Osman Cemal Kaygılı Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre”.

Yazılı Günler. Aylık Edebiyat Dergisi. S.3. s.3-4.

. 1998. “Osman Cemal Kaygılı Destursuz Abdest Bozan Yazar”. Virgül.

Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi. Sayı:6.

. 2003. “Osman Cemal Kaygılı’nın Romanlarında Yaşantı ve Dil”.

Virgül. Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi. Sayı:62.

Page 476: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

461

ÇOBANOĞLU, Özkul. 2004. Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü. Ankara:

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay.

ÇOTUKSÖKEN, Yusuf. 1989. “Bir Dilin Sözvarlığı”. Varlık 987.s.11.

DEMİRCAN, Ömer. 1990. “Türkçe İkilemenin Özüne Doğru”. Dilbilim IX.

İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi. s. 61- 92.

.2000. İletişim ve Dil Devrimi. İstanbul: Yaylım Yay.

DEVELLİOĞLU, Ferit. 1990. Türk Argosu İnceleme- Sözlük, Ankara: Aydın

Kitabevi Yay.

DİLAÇAR, Agop. 1957. “Terim Nedir?”. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi C.

VI. S. 64. s. 207-210.

.1964. Türk Diline Genel Bir Bakış. Ankara: TDK Yay..

DİLÇİN, Cem. 1983. “Türkiye Türkçesinin Sözvarlığı ve Tarihsel Sözlüğü.”

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1972. Ankara: Türk Tarih

Kurumu Basımevi.

DOĞAN, Mehmet. 2001. Metin Bilgisi. İstanbul: Multilingual.

DUMAN, Musa. 2008. Makaleler-Eski Türkiye Türkçesinden Osmanlı

Türkçesine. İstanbul: Kesit Yay.

DURANTİ, Alessandro. 2003. Linguistic Anthropology. United Kingdom.

Blackwell Publishing.

DURGUT, Hüseyin. 2005. “Romanyalı Türk Şair Mehmet Niyazi’nin Sagış Adlı

Şiir Kitabının Söz Varlığı Üzerine Yorumlar”. Karadeniz Araştırmaları

Dergisi. Sayı: 6. Çorum: KaraM Yay.

EKEN, Ahmet. 2000. “Şairlerin Kahveleri, Kahvelerin Şairleri”. Virgül. Aylık

Kitap ve Eleştiri Dergisi. S.28. s. 72.

. 2004. “Lafın Nerden Geldiğini Bilelim”. Virgül. Aylık Kitap ve Eleştiri

Dergisi. Sayı:73. s. 32.

EMİROĞLU, Kudret-Suavi Aydın. 2003. Antropoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve

Sanat Yayınları.

ERGİN, Muharrem. 1993. Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak

Basım/Yayım/Tanıtım.

ERSOYLU, Halil. 2004. Türk Argosu Üzerinde İncelemeler. İstanbul: L&M

Kitaplığı Yay.

Page 477: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

462

FISCHER, Ernst. 2003. Sanatın Gerekliliği. Çev. Cevat Çapan. İstanbul: Papel

Yay.

FISHMAN, Joshua A. 1972. Sociolinguistics. USA: Newbury House Publishers.

FRASER, Angus. 2005. Avrupa Halkları Çingeneler. İstanbul: Homer Kitabevi.

GIDDENS, Anthony. 2000. Sosyoloji. Yay. Hz. Hüseyin Özel-Cemal Güzel.

Ankara: Ayraç Yay.

. 2003. Sosyolojik Yöntemin Yeni Kuralları. Çev. Ümit Tatlıcan

Bekir Balkız. İstanbul: Paradigma.

GÖÇGÜN, Önder. 1993. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Romanları ve

Romanlarında Şahıslar Kadrosu. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

GÖKALP, Ziya. 1970. Türkçülüğün Esasları. Haz. Mehmet Kaplan. İstanbul:

Milli Eğitim Basımevi.

GÖKDAYI, Hürriyet. 2008. “Türkçede Kalıp Sözler”. Bilig. Türk Dünyası Sosyal

Bilimler Dergisi. Ankara: Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelliği Heyet

Başkanlığı.

GÖKTÜRK, Akşit. 1994. Çeviri: Dillerin Dili. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

GUIRAUD, Pierre. 1956. L’argot, Paris: Presses Universitaires de France.

Boulevard Saint-Germain.

.1999. Anlambilim, Çev: Berke Vardar, İstanbul: Multilingual.

GÜNAY, V. Doğan. 1995. “Roman Çözümlemesine Toplumbilimsel Bir

Yaklaşım”. Dil Dergisi. Sayı 35. s. 5-22.

. 2001. Metin Bilgisi. İstanbul: .Multilingual Yay.

. 2002. Göstergebilim Yazıları. İstanbul: Multilingual Yay.

. 2004. Dil ve İletişim. İstanbul: Multilingual Yay.

. 2007. Sözcükbilime Giriş. İstanbul: Multilingual Yay.

HATİBOĞLU, Vecihe. 1963-64. “Atasözleri ve Deyimler” Türk Dili. C. 13. S.

152. s. 469-471. Ankara. TDK Yay.

.1981. Türk Dilinde İkileme. Ankara: Ankara Ünv. Basımevi.

.1982. Türkçenin Sözdizimi. Ankara: Ankara Ünv. Basımevi.

İLERİ, Selim, 1975. “Türk Öykücülüğünün Genel Çizgileri”, Türk Dili, Türk

Öykücülüğü Özel Sayısı S. 286. s.13. Ankara: TDK Yay.

Page 478: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

463

İMER, Kamile. 1980. “Toplumsal Dilbilim”. Dilbilim ve Dilbilgisi Konuşmaları

1, Ankara, s.157-166.

.1981. “Dil Değişmesinde Toplumsal ve Kültürel Etkenlerin Önemi”.

Atatürk’ün Yolunda Türk Dil Devrimi. TDK. s.59-69.

.1990. Dil ve Toplum. Ankara: Gündoğan Yay.

.1991. “Türkçenin Sözvarlığındaki Yeni Ögeler”. Dilbilim Araştırmaları.

İstanbul: Hitit Yayınevi. s. 18-28.

. 1995. “Toplumsal Süreçlerin Dile Yansıması”. Dilbilim Araştırmaları.

İstanbul: Hitit Yayınevi. s.24.

JULLIAN, Paula. 2001. “Sözcük Anlam Bilinci Geliştirme”, Dil Dergisi, Sayı

100. Çev. H. Gülru Yüksel.

KAPLAN, Mehmet. 1993. Kültür ve Dil. İstanbul Dergâh Yayınları.

KAPTAN, Özdemir (Arkan). 1989. Beyoğlu (Kısa geçmişi, argosu). İstanbul.

İletişim Yayncılık.

KARAAĞAÇ, Günay. 2002. Dil, Tarih ve İnsan. Ankara: Akçağ Yay.

KARAGÖZ, İlknur. 2003. Tarihî Türk Lehçelerinde Sıfat ve Zarflarda

Pekiştirme ve Derecelendirme. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Dn. Doç.

Dr. Mehmet Aydın. Samsun.

. 2005. “Argo Ve Kaba Sözlerin Rasim Özdenören’in Kuyu Adlı

Hikâyesinde Bir Söz Varlığı Unsuru Olarak Yansıması”. Kafdağı Dergisi.

Yıl: 13. Sayı: 59. s. 75-79.

KEFELİ, Emel. 2002. “Edebiyat Argo İlişkisi”. Türk Kültüründe Argo.

Hollanda: Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını. (SOTA).s.

169.

KEYDER, Çağlar. 2000. İstanbul Küresel İle Yerel Arasında. Çev. Sungur

Savran. İstanbul: Metis Yayınları.

KIRAN, Zeynel- Ayşe (Eziler) Kıran. 2006. Dilbilime Giriş (Dilbilgisinden

Dilbilime). Ankara: Seçkin Yay.

KOCAMAN, Ahmet vd. 2003. Söylem Üzerine. Ankara: Metu Yayınları.

KOLUKIRIK, Suat. 2007. Yeryüzünün Yabancıları Çingeneler. İstanbul:

Simurg Yay.

KÖKSAL, Aydın. 1980. Dil İle Ekin. Ankara: TDK Yay.

Page 479: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

464

KÖNIG, Günay Çağlar. 1978. “Türkçede Sözcük Dizilişi ve Dil Tipolojisi”,

Genel Dilbilim Dergisi. I/1, , s.55-60.

. 1987. “İkidillilik, Tanımı ve Türleri”. 1. Dilbilimi Sempozyumu, s.85-

89.

. 1991. Toplumdilbilim Açısından ‘Dil’ ve ‘Dil Türleri’ Kavramları

Üzerine. Dilbilim Araştırmaları. İstanbul: Hitit Yay. s. 61-70.

. 1992. “Dil ve Cins: Kadın ve Erkeklerin Dil Kullanımı”. Dilbilim

Araştırmaları. İstanbul: Hitit Yay. s.25-36.

KÖNİG, Wolf. 1983. “Pidgin, Dil Kazanılması ve Dil İlişkileri.” Hacettepe

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. Ankara. s. 111-118.

KUDRET, Cevdet. 1967. Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman II

Meşrutiyetten Cumhuriyete (1910-1923). İstanbul: Varlık Yay.

KURDAKUL, Şükran. 1992. Çağdaş Türk Edebiyatı II, Meşrutiyet Dönemi /

2. Kitap. İstanbul: Bilgi Yayınları.

KUTLU, Mustafa. 1982. Kaygılı, Osman Cemal. Türk Dili Ve Edebiyatı

Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Dergâh Yayınları.

LABOV, William. 1982. “Dilin, Toplumsal Bağlamı İçinde İncelenmesi”

Dilbilim Seçkisi (Günümüz Dilbilimiyle İlgili Yazılardan Çeviriler).

Çev. Veysel Kılıç. Yay. Hz. Doğan Aksan. Ankara: TDK yay.

LEKESİZ, Ömer. 1997. Yeni Türk Edebiyatında Öykü 1. İstanbul: Kaknüs

Sanat-Edebiyat.

. 2000. “Öykücülüğümüzde Dönemler”. Hece Aylık Edebiyat Dergisi.

Türk Öykücülüğü Özel Sayısı. 46/47. s.18.

. Hüseyin SU. 2005. “Öykücüler ve Öykü Kitapları Sözlüğü-2” Hece

Öykü Dosya: Türk Öykücülüğünde Sosyal Değişme I. Yıl: 2. Sayı: 12.

MIKHAÏL, Mikhaïlov. 1930. Matériaux Sur L’argot Et Les Locutions Populaires

Turc-Ottomans. Leipzig: Verlag Von Eduard Preiffer.

MILLS. C.W. 2000. Toplumbilimsel Düşün. Çev. Ünsal Oskay. İstanbul: Der

Yayınları.

MUTLUAY, Rauf. 1973. 50 Yılın Türk Edebiyatı. İstanbul: İş Bankası Kültür

Yay.

Page 480: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

465

NASKALİ, Prof. Dr. Emine Gürsoy , Doç. Dr. Gülden Sağol. 2002. Türk

Kültüründe Argo. Hollanda: Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi

Yayını. (SOTA).

NECATİGİL, Behçet. 2000. Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü. İstanbul: Varlık

Yay.

NESİN, Aziz. 1973. Cumhuriyet Döneminde Türk Mizahı “Düzyazı”. İstanbul:

Akbaba Yay.

NÜZHET, Saadettin. 1926. Konya Vilâyeti Halkiyyat ve Harsiyyatı. Konya:

Vilâyet Matbaası.

OKAY, Orhan. 1990. “Osman Cemal Kaygılı” Büyük Türk Klâsikleri c.XII.

İstanbul: Ötüken Yay. s. 281-283.

OKUYAN, Hülya Yazıcı. 2006. Türkçenin Sözvarlığı Açısından Fakir

Baykurt’un Romanları. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçe Eğitimi

ABD, Dan. Prof.Dr. Cahit Kavcar, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara.

OLGUN, İbrahim. 1989. “Farsça ve Türkçe Atasözleri ve Deyimler Üzerine”.

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1972. Ankara: Türk Tarih

Kurumu Basımevi.

ORTAYLI, İlber. 2007. İstanbul’dan Sayfalar. İstanbul: Alkım Yay.

ORTAÇ, Yusuf Ziya. 1966. Bizim Yokuş. İstanbul: Akbaba Yay.

OZANSOY, Halit Fahri. 1970. Edebiyatçılar Çevremde, Ankara: Sümerbank

Kültür Yay.

ÖNGÖREN, Ferit. 1983.Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı ve Hicvi. Ankara:

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

ÖRNEK, Sedat Veyis. 2000. Türk Halkbilimi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

. 1973. Budunbilim Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yay.

ÖZDEMİR, Emin. 2000. Erdemin Başı Dil. Ankara: Bilgi Yay.

ÖZEZEN, Muna Yüceol. 2001. “Türkçe Deyimler Üzerine Birkaç Söz” Türk Dili

Dergisi. S.600. s. 869. 879.

ÖZKAN, Nevzat. 2002. “Gizli Dil Olarak Argonun Fonksiyonu Üzerine” Türk

Kültüründe Argo. Hollanda: Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi

Yayını. (SOTA). s. 23.

Page 481: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

466

ÖZKIRIMLI, Atilla. 1984. “Kaygılı, Osman Cemal”. Türk Edebiyatı

Ansiklopedisi. İstanbul: Cem Yayınları.

ÖZÖN, Mustafa Nihat. 1943. Türkçe Tâbirler Sözlüğü. İstanbul: Remzi

Kitabevi.

ÖZTOKAT, Erdim. 1978. “Sözcüksel Sıklık ve Bildirinin Algılanışı”. Dilbilim

III, , s.129-133.

ÖZÜNLÜ, Ünsal. 2001. Edebiyatta Dil Kullanımları. İstanbul: Multilingual..

PARLATIR, İsmail. 2008. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. Ankara: Yargı

Yayınevi.

PASPATI, Alexandre G. 1870. Études Sur Les Tchinghianés Ou Bohémiens,

De L’empire Otoman, Constantinople: Imprimeric Antonio Kromel.

POSNER, Roland. 2001. “Kültür Nedir? Antropolojideki Temel Kavramların

Göstergebilim Açısından Yorumu”. Göstergebilim Tartışmaları.

İstanbul: Multilingual. s.25-62.

PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali. 1994.Yaşar Kemal Sözlüğü. İstanbul: Görsel Yayınları.

.1998.Türkçe Deyimler Sözlüğü. Ankara: Arkadaş Yay.

. 2004. Türkçenin Argo Sözlüğü. Ankara: Arkadaş Yay.

RÂSİM, Ahmet. 2004. Şehir Mektupları. Haz. Ahmet Kabaklı. İstanbul: Türk

Edebiyatı Vakfı Yay.

REFİK, Ahmet. 1998. Eski İstanbul Manzaraları. İstanbul: Timaş Yayınları.

SAFA, Peyami. 1952. “Terim Davamız”. Dil Davası. Ankara: TDK Yay.

SAĞLAM, Musa Yaşar. 2001. “Atasözleri ve Deyimlerde İmgelem”. Hacettepe

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. C. 18. S.1-2. s. 45-51.

.2004. Atasözleri-Kaybolan Kültür Mirasımız. Ankara: Ürün Yay.

SAĞOL, Gülden. 2002. “Argo Sözlükleri” Türk Kültüründe Argo. Hollanda:

Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını. (SOTA). s. 73.

SAUSSURE, Ferdinand de. 1998. Genel Dilbilim Dersleri, Çev. Berke Vardar.

İstanbul: Multilingual.

SAYIN, Şârâ. 1999. Metinlerle Söyleşi. İstanbul: Multilingual.

UZUN, Leyla Subaşı.1991. “Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri”.

Dilbilim Araştırmaları. İstanbul: Hitit Yayınevi, s. 29-39.

Page 482: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

467

SUBAŞI, Leyla. 1988. Dilbilimi Açısından Deyim Kavramı ve Türkiye

Türkçesindeki Örneklerin İncelenmesi. Basılmamış Yüksek Lisans

Tezi. A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları (Dil

Bilimi) Anabilim Dalı. Ankara.

SUBAŞI UZUN, Leyla.1991. “Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme

Dereceleri”. Dilbilim Araştırmaları. İstanbul: Hitit Yayınevi, s. 29-39.

SUÇİN, Mehmet Hakkı. 2006. “Türkçe ve Arapça İkilemelerde Sözcük Dizilişi ve

Ses Benzeşmesi”. EKEV Akademi Dergisi. Yıl.10. S. 28.

ŞEN, Mesut. 2002. “Argo Üzerine”. Türk Kültüründe Argo. Hollanda:

Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını. (SOTA). s. 13.

ŞEN, Serkan. 2005. Standart Türkiye Türkçesinde İkilemelerle Yaşayan Tarihî

Sözcükler”. Şinasi Tekin’in Anısına Uygurlardan Osmanlıya. İstanbul:

Simurg Yay.

ŞEN, Vildan. 2005. Osman Cemal Kaygılı’nın Romanları Üzerine Bir

İnceleme, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstiütsü Halk Bilimi

Dalı. Dan. Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Erzurum.

ŞENÖZ, Canan Ayata. 2005. Metindilbilim ve Türkçe. İstanbul. Multilingual.

ŞENYAPILI, .2003. Ne Demek İstanbul, Bebek Niye Bebek!? Ankara: Metu

Press.

ŞİNASİ. 2003. Durûb-ı Emsâli Osmaniye. Haz. Prof. Dr. Süreyya Beyzadeoğlu.

Ankara: MEB Yay.

ŞİMŞEK, S.Çiğdem Sağın. 2006. “Toplumdilbilim”. Dilbilim Temel Kavramlar

Sorunlar Tartışmalar. Yay. Hz. Ahmet Kocaman. Ankara: Dil Derneği

Yay. s. 77-87.

TANER, Refika- BEZİRCİ, Asım. 1973. Seçme Romanlar, (Yazarları,

Özetleri, Eleştiriler, Kaynaklar. İstanbul: Hür Yayınevi.

Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi. 2003. “Kaygılı, Osman

Cemal”. İstanbul: YKY. s.586-587.

TEKİN, Talât. 1957. “Köktürk Yazıtlarındaki Deyimler Üzerine I”. Türk Dili

Dergisi. C. VI. S. 67. s.372- 374.

Page 483: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

468

. 1957. “Köktürk Yazıtlarındaki Deyimler Üzerine II”. Türk Dili Dergisi.

C. VI. S. 68. s.423-426.

TİMURTAŞ, Faruk Kadri. 1977. Türkçemiz ve Uydurmacılık. İstanbul:

Boğaziçi Yay.

TODOROV, Tzvetan. 1983. “Metnin Yapısında Biçemin Yeri”. Türkçesi: Ahmet

Kocaman. Türk Dili. S. 374. s. 97-105.

TOKMAKÇIOĞLU, Erdoğan. 2003. Kelalaka Osmanlı’dan Günümüze

Lâkaplar ve Hikâyeleri. İstanbul: Geçit Kitabevi.

TÖRENEK, Mehmet. 2002. Türk Romanında İşgal İstanbulu. İstanbul:

Kitabevi.

TUNA, Osman Nedim. 1948. “Türkçede Tekrarlar”. İstanbul Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi. Cilt III. Kasım, Sayı

1-2, s.429-447.

. 1986. “Türkçenin Sayıca Eş Heceli İkilemelerinde Sıralama Kuralları ve

Tabiî Bir Ünsüz Dizisi”. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1982-

83. s.163-228.

Türk Dil Kurumu. 1998. Türkçe Sözlük. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları.

Türk Dil Kurumu. 1983. Yeni Tarama Sözlüğü. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve

Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları.

Türk Dil Kurumu. 1993. Derleme Sözlüğü. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları.

UZUN, Nadir Engin. 1988. Dilbilimi Açısından Atasözü ve Türkiye

Türkçesindeki Örnekleri Üzerine Bir İncelenme. Basılmamış Yüksek

Lisans Tezi. A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları

(Dil Bilimi) Anabilim Dalı. Ankara.

. 1990. “Atasözlerinin Kısalığı ve Dilbilimsel Eksilti Sorunu.” Ankara

Ünv. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi. C.XXXIII. S. 1-2. s. 141-

149.

ÜNSAL, Refika. 1954. Osman Cemal Kaygılı Hayatı ve Eserleri. İstanbul Ünv.

Edebiyatı Fakültesi Türkoloji Bölümü. Dan. Mehmet Kaplan.

Yayımlanmamış Bitirme Tezi.

Page 484: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

469

VARDAR, Berke yönetiminde. 1998. Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü.

İstanbul: ABC Kitabevi.

. 1976. “Toplumsal ve Dilsel Yapılar Açısından Yeni Sözcükler”.

Dilbilim I. s.154-171.

WARDHAUGH, Ronald. 1990. An Introduction To Sociolinguistics. Basil

Backwell. USA.

YAĞMUR, Kutlay- Hendrik Boeschoten. 2002. “Dilbilim Yöntemleri Işığında

Argonun İncelenmesi.” Türk Kültüründe Argo. Hollanda: Türkistan ve

Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını. (SOTA). s. 57.

YÜCE, Nuri. 1998. “İkilemelerdeki İlginç Problemler”. Bahşı Ögdisi. Klaus

Röhrborn Armağanı. İstanbul. s. 419-427.

YÜZÜNCÜ, Reşat Feyzi. 1947. Osman Cemal Kaygılı Hayatı-Şahsiyet-

Eserleri. İstanbul: Çığır Kitapevi.

ZÜLFİKAR, Hamza. 1991. Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları. Ankara:

TDK Yay.

. 1995. Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler. Ankara: TDK Yay.

Page 485: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

470

Page 486: OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN ESERLER İNDEK SÖZVARLI ĞI · 2014. 8. 7. · Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı OSMAN CEMAL

ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı : Mediha MANGIR

Doğum Yeri ve Tarihi : Samsun 1976

Eğitim Durumu

Lisans Öğrenimi : Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fak. Türk Dili ve

Edebiyatı Öğretmenliği

Yüksek Lisans Öğrenimi:

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Dili

Bildiği Yabancı Diller : İngilizce

Bilimsel Etkinlikleri : Saltukname’de Dudak Uyumu (Yüksek Lisans Tezi)

İş Deneyimi

Uygulamalar :

Projeler:

Çalıştığı Kurumlar:

*Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü *Bafra Kızılırmak Dersanesi *Samsun Hacınaipli İlköğretim Okulu *Samsun Yeşilkent Anadolu Lisesi

İletişim

E-Posta Adresi : [email protected]

Telefon: İş: Ev:

362 465 55 17 362 438 12 33

Tarih: 20.02.2009