95
8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4 http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 1/95 Erginbay Yayýncýlýk Yeni Kurtuluþ Teorik - Politik Sosyalist Dergi (Yerel Süreli Yayýn) Fiyatý: 3 YTL Erginbay Yayýncýlýk Adýna Sahibi: Hüseyin Bektaþ Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: H.Cengiz Gültekin Yönetim Yeri: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Faik Sk. No: 14/12 Beyoðlu/Ýstanbul e-posta: [email protected] Havaleler için: Cengiz Gültekin adýna PTT 5155325 nolu posta çeki hesabý Basýldýðý Yer: Gün Matbaacýlýk (0 212 580 63 80) Sayý: 4 Nisan-Mayýs 2006 Kurtuluþ Bütün Ülkelerin Ýþçileri ve Ezilen Halklarý Birleþin!     y     e     n       i      t     e      o      r       i       k    -      p     o      l       i       t        i       k       s        o        s        y        a          l           i        s          t         d        e        r       g           i

Kurtuluş Dergisi Sayı 4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 1/95

Erginbay YayýncýlýkYeni Kurtuluþ Teorik - Politik Sosyalist Dergi

(Yerel Süreli Yayýn)Fiyatý: 3 YTL

Erginbay Yayýncýlýk Adýna Sahibi: Hüseyin BektaþSorumlu Yazýiþleri Müdürü: H.Cengiz Gültekin

Yönetim Yeri: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Faik Sk. No: 14/12 Beyoðlu/Ýstanbule-posta: [email protected]

Havaleler için:

Cengiz Gültekin adýna PTT 5155325 nolu posta çeki hesabý

Basýldýðý Yer: Gün Matbaacýlýk (0 212 580 63 80)

Sayý: 4Nisan-Mayýs 2006

KurtuluþBütün Ülkelerin Ýþçileri ve Ezilen Halklarý Birleþin! 

          y            e          n             i

            t         e         o          r

             i             k      -          p            o

             l             i            t             i             k         s         o         s          y            a

             l             i         s            t            d

         e          r         g    

             i

Page 2: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 2/95

 Merhaba!

Yeni bir sayý ile tekrar birlikteyiz. Kurtuluþ

dergisi uzun bir aradan sonra tekrar çýkan 3.

 sayýsý ile büyük bir beðeni topladý.

 Hazýrladýðýmýz “ulusal sol” dosyasý hem bir 

ihtiyacýn karþýlýðý olmasý hem de

konuyu ele alýþtaki perspektifi ile

okurlardan tam not aldý. Dergi

basýldýktan çok kýsa bir süre

 sonra tükendi. Dergimize göster-

dikleri bu ilgiden dolayý tümokurlarýmýza teþekkür ederiz.

 Bu sayýnýn dosya konusu

 Militarizm. Dergimizde konuyla

ilgili altý yazý bulunuyor. Konu

hem kavramýn güncel politikaya deyen yanlarý

hem de tarihsel boyutu ile ele alýnýyor. Bu

 sayýmýzýn dosyasýný da ilgi ile okuyacaðýnýzý

düþünüyoruz.

Yeni sayýda buluþmak umuduyla.

3 Panorama........................................................................................... 04

3 M. Sayýn Militarizm ve Sosyalizm.................................................... 09

3 N. Baykal Militer Ýmparatorluk......................................................... 17

3 Þ. Ýba Milli Güvenlik Devleti ve Militarizm...................................... 27

3 XWE M. Ayçiçek ...Türk Militarizminin Kökenleri -1- .................... 37

3 R. Turan Kapitalist Devlet, Militarizm ve Faþizm........................... 47

3 A. Yýldýrým Kadýnlar Militarizme Karþý Olmalýdýr ........................... 54

3 M. Kahya Sosyalist Hareket ve Milliyetçilik -2- ............................. 62

3 Þ. Ýba Neo-Liberalizm ve Kültürel Sonuçlarý.................................. 78

3 E. Uçan Eðitim Üzerine Bir Deneme............................................... 90

Kurtuluþ’tan

Ýçindekiler 

Page 3: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 3/95

4

Kurtuluþ

Bir önceki sayýmýz Þubat ve Mart sayýsý olarak Þubat'ta çýktý. Mart, takvim yapraklarýndasýralanmýþ ay isimlerinden birisi olmak 

yanýnda, doða'nýn kendi bünyesi içinde deðiþimgeçirmeye baþladýðý, örtüsünü deðiþtirdiði, kýþtanbahara geçiþinde adýdýr. Mart ayýnda, kýþýn karanlýðýve kasketli havasý yerine, baharýn aydýnlýðý, ýþýðýkapsamaya baþlar heryeri... Sanki ölüme karþýyaþamýn zaferi gibidir doðadaki bu geliþme... Bütüncanlýlar hareketlenir. Güneþin ýlýk sýcaklýðý altýndaumuda doðru bir yürüyüþ baþlar adeta... Rengarenk giysilerle kutlanacak bir bayram için doðanýn hazýr-lýða baþladýðý aydýr Mart!

Toplumsal yaþamda da, sanki yaz mevsimininkavurucu sýcaklarý bastýrmadan, yapýlacak olan ne

varsa bir an evvel yapýlýp bitirilmesi telaþýylahareketlenme hýzlanýr... Çeliþkili yaþam sürecininbirlikleri yanýnda zýtlýklarýda harekete geçer. Umutüreticilerinin yanýnda umut tüketicileri de iþbaþýn-dadýr. Ýyiyi temsil edenlerin karþýsýna kötüyü temsiledenler çýkar. Doðadaki deðiþime ayak uydurarak,

daha yaþanýlasý bir dünya içinyürüyüþ baþlatanlarýn önü, kýþmevsimi karanlýðýnýn savunucularýtarafýndan kesilmeye çalýþýlýr.Zýtlýklarýn bu çatýþmasý sürer gider... Umudu tüketmek isteyen-

ler, kýþtan çýkýþýn, yani eskiolmanýn olanaklarý ve avanta-

 jlarýyla donanýmlý olduklarý için,yeni olanýn, güzel olanýn savunucularý karþýsýndadaha üstündürler. Bu üstünlük, kötünün üstün-lüðüdür! Deðiþime ayak direyen statükocu kötülük,yenide ve güzellikte ýsrar sürdükçe daha davahþileþir. Umudun savunucularý direniþlerini art-týrdýkça, umudu doðarken boðmak isteyen eskinin,statükonun temsilcileri, ellerindeki olanaklarý kulla-narak, tam bir zulüm makinasýna dönüþürler. Amatüm vahþiliklere ve zalimliklere karþý umut, direniþi-

ni sürdürmeye devam eder. Tüketildiðinin sanýldýðýbir anda, yaþamýn yeþilliði içinde yeniden boy verir!Direniþ umudun baþka bir adýdýr! Karartýlmayaçalýþýlan yaþamýn yeþilliði içinde boy veren umut,yeni bir direniþin müjdecisidir... Doðayla uyumlu bir yaþam dünyasý oluþuncaya kadar, bu böyle sürüpgider. Yaþanýlasý bir dünyanýn oluþturulmasý, umududaha da büyütmeye ve güçlendirmeye baðlýdýr.Direniþ umudun adý olduðu için, direniþi arttýrmak ve güçlendirmek, umudu güçlendirmek demektir.

Bu yýlýn Mart ayý da umut üreticilerinin ve

 panorama

Page 4: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 4/95

5

Kurtuluþ

tüketicilerinin kavgasýyla geçti. Egemen olanlar daha önceki yýllarda uygulamaya koyduklarýkatliamlarýna bu yýlýn Mart ayýnda yenilerini

eklediler. Zulümlerini daha da boyutlandýrarak,taze bahar çiçeklerini vahþi saldýrýlarýyla yok ettiler. Bu zulüm ve vahþilik karþýsýnda direniþteboyutlandý. Üzerinde yaþadýðýmýz coðrafya

  parçasýný da egemenler, kan gölünedönüþtürmek için kararllý görünüyorlar. Savaþýgeliþtirme yönündeki tehlikeli týrmanýþý halklarýbirbirine kýrdýrtma planlarýyla sürdürüyorlar. Bu

 planlarý boþa çýkarmak, halklarýn geleceðinikaratmak isteyenlerin karanlýk emellerininönüne geçmek, bu ülkenin aydýnlýk geleceðininsavunucularýnýn gösterecekleri performansa ve

üzerlerine düþen sorumluluðu yerine getirmeler-ine baðlýdýr.

8 Mart Dünya Kadýnlar GünüBu yýl 8 Mart dünya Kadýnlar Günü, "neo-

liberal saldýrýlara, savaþa ve þiddete karþýmücadele" temasýyla kutlandý. Dünyanýn her yerinde olduðu gibi Türkiye'de de, neo liberal-izmin saldýrýlarýndan en çok zarar gören, yok-sullaþan kesimin kadýnlar olduðu, savaþlarýn asýlmaðdurlarýnýn kadýnlar ve çocuklar olduðu, neoliberalizmin ve savaþýn kadýnlar aleyhine yarat-

týðý sonuçlar yanýnda erkek egemen toplumunve ideolojinin, kadýnýn cins olarak ezilmesininkoþullarýný hergün yeniden üreterek devamettirdiði vurgusuyla yapýlan 8 Mart etkinliklerive eylemleri, kadýnlarýn taleplerini dillendirdik-leri bir içerikle gerçekleþtirildi. Gecen yýllardaolduðu gibi bu yýlda, eylemlere erkeklerinkatýlýp katýlmamasý ve kadýn cinsininezilmiþliðine dair yorum farklýlýklarý ayrý ayrýeylemler gerçekleþmesine yol açtý. Bu olumsu-

zluklara karþýn bu yýlki 8 Mart "Kadýn KurtuluþHareketi" yönünde atýlacak adýmlarýgüçlendiren kazanýmlarla sonuçlandý. Sosyalist

Demokrasi Partili kadýnlarýn da içinde olduðuve örgütleyici öznelerinden biri olarak yer aldýðý, Eylül aylarýnda gerçekleþtirilmesidüþünülen "Savaþa Karþý Dünya Kadýn BarýþÝnisiyati", 8 Martýn bu yýlki politik temalarýdoðrultusunda gerçekleþtirilecek önemli bir adýmý oluþturmaktadýr.

Irak'ýn Ýþgalinin 4. YýldönümüIrak'ýn ABD ve müttefikleri tarafýndan

iþgalinin yýldönümü olan 20 Mart günü,dünyanýn her yerinde ABD Emperyalizmi lan-

etlendi. Türkiye'de de bir çok þehirde iþgal veemperyalizm karþýtlarý tarafýndan Irak'ýn iþgali,yürüyüþlerle ve mitinglerle protesto edildi. Nevarki, tüm dünyada gerçekleþtirilen iþgal karþýtýyürüyüþ ve mitinglere katýlým, geçen yýllaragöre daha düþüktü. Üstelik ABD emperyalizmi,Irak'dan sonra, geniþletilmiþ Ortadoðu ve KuzeyAfrika projesinin bir gereði olarak, Ýran'a saldýrý

 planlarýný bu yýl çok daha fazla gündemleþtirmiþbulunuyor. ABD Emperyalizmi, Irak'ta saplanýpkaldýðý bataklýktan kurtulmak için yenimanevralar yaparken, diðer yandan da iþgalin

yýldönümünde, sanki iþgal kutlamasý yapar gibi,Irak þehirlerini savaþ uçaklarýyla yeniden bom-baladý. Ýþgale karþý direniþi yokedemeyen ABD,Irak'da etnik bir savaþýn filizlenmeye baþla-masýyla da yüzyüze kalmýþ durumda. Kendiülkesinde de savaþ karþýtlarýnýn sayýsý giderek artýyor.

ABD bu sýkýþmýþlýk içinde "burnundan kýlaldýrtmaz" tavrýndan çark ederek, yaptýðýmanevralarla yanýna yeni ortaklar arayýþýný

sürdürüyor olsa da, burada elealmayacaðýmýz daha önce bu

dergi de yayýnlanan bir çok yazýda irdelenen nedenlerle,bölgede yeni saldýrýlarla var-lýðýný sürdürmeye devam ede-cektir.

Bölge, çok daha kanlýgeliþmelere, ABDEmperyalizminin iþgal vesaldýrýlarýnýn vahþet dolugörüntülerine sahne olacak gibigörünüyor. Bu nedenle, bölge

Page 5: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 5/95

6

Kurtuluþ

düzeyinde Anti- Amperyalist bir Demokrasi Cephesinin oluþturulmasý, busürecin önüne geçilebilmesi için,

gereklilikten öte bir zorunluluk halinegelmiþtir.

Emekçiler Ayakta"Saðlýkta dönüþüm programý" finans-

man saðlamak amacýyla hazýrlanan genelsaðlýk sigortasý, saðlýkta mevcut haklarýgeriye götüren bir içerik taþýyor. Ailehekimliði, hastanelerin iþletmeyedönüþtürülmesi, saðlýk hizmetlerinin"genel saðlýk sigortasý" yoluyla satýn alýn-masýnýn öngörülmesi, saðlýk hizmetinin

özelleþtirme yoluyla sermayeye peþkeþçekilmesinden baþka bir anlam taþýmýyor.Bu yasa ile emeklilik yaþý 68'e çýkarýlmakta,

emekli olabilmek için ödenecek prim 9000iþgünü olarak öngörülmektedir. Esnek, belirlisürelerle, mevsimlik, sözleþmeli çalýþanlar,çalýþtýklarý sürece prim ödemelerine karþýnemeklilik haklarýný elde edemeyeceklerdir.Saðlýk, her yurttaþýn eþit ve adil olarak yararlan-masý gereken temel bir hak olma niteliðindendaha da uzaklaþacaktýr. Sosyal bir hak olmaktançýkarýlacaktýr. Saðlýk hakký, belirli hizmetlerin

karþýlanmasý için kullanýlabilecek, tedavi içingerekli hizmetlere ulaþmak, parasý olanlarýnhakký haline gelecektir. Yasanýn temel yönelim-lerinden birisi de özel saðlýk sigortalarýný teþvik etmesidir. Sonuçta, "paran kadar saðlýk"anlayýþý bu yasanýn özünü oluþturmaktadýr.

Emek örgütleri bu yasa tasarýsýna karþýeylemlerini sürdürüyorlar. Tüm þehirlerde,sokaklarda açýlan sandýklarda gerçekleþtirilenbir referandum yaptýlar. Yapýlan referandum da,referanduma katýlanlarýn çok büyük çoðunluðubu yasa tasarýsýna hayýr dedi. Sosyalist

Demokrasi Partisi bu yasa tasarýsýna karþý emek örgütlerinin yürüttükleri mücadeleyi destekle-mekte ve bu mücadeleyi kendi yürüttüðümücadelenin de bir parçasý görmektedir.

Fransa, Öðrenciler AyaktaDireniþ SürüyorYeni bir 68'mi doðuyor? Fransa'da CPE (Ýlk 

Ýþ Yasasý) adlý yasaya karþý baþlayan öðrencidireniþi yaygýnlaþarak, iþçi sýnýfýnýn vesendikalarýnda desteðiyle sürüyor. Bu direniþ,

yukardaki sorunun bir çok çevre tarafýndan dasorulmasýna neden oluyor. CPE, gençleriilgilendiren bir yasa. 20 ve üstü iþçi çalýþtýraniþyerlerinde 26 yaþýndan küçük iþçiler, iki yýliçinde hiçbir neden gösterilmeksizin iþtençýkarýlabiliyor. Neo-liberalizmin iþçi veemekçilere yönelik saldýrýsý, emperyalistmetropollerde de sonuçlarýný üretmeye baþladý.Fiili olarak yürütülen sermayenin uygulamalarý,bu yasayla devlet tarafýndan da desteklenen bir yasallýða kavuþmuþ olacak. Mücadele 3 büyük öðrenci sendikasýnýn önderliðinde yürütülüyor.Ayrýca bu öðrenci sendikalarýnýn yanýndaliselilerin örgütü UNL de var. Yasaya karþýöðrenci direniþini destekleyen iþçi sýnýfý iki kezgenel grev yaptý. Bazen gösterici sayýsý bir günde üç milyona çýkabiliyor. Fransa'dahükümet olan UMP ve Chrach henüz geri adýmatmýþ deðil. Ama iþçiler ve öðrenciler direniþisürdürmede oldukça kararlý görünüyorlar. Hak mücadelesinde taleplerini ortaklaþtýrarak,

 parçalý mücadelenin sýnýrlýlýðýndan kurtula-mayan Türkiye iþçi sýnýfýnýn ve demokrasi güç-

lerinin, Fransa'daki direniþten, en azýndan buyönüyle öðreneceði çok þey var. Öncelikle, ege-men þovenist ideolojinin etki alanýnda kalý-narak, ezilenlerin taleplerinin ortak bir mücadele kanalýna akýtýlamayacaðý görülmek zorunda.

NewrozÞemdinli'de gizli savaþ örgütünün bir kolu-

nun halk tarafýndan açýða çýkarýlmasýyla birlik-te, bir ahtapot gibi kollarýyla ülkenin hertarafýnýsaran bu gizli savaþ aygýtýnýn merkezinin

Page 6: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 6/95

7

Kurtuluþ

Ankara'da olduðudaha net görüldü.Sinir merkezi

Ankara'da olan buaygýtýn deðiþik þehirlerdeki kol-larýnýn, bir yandan"vatan, millet"hamasetiyle "has-sas icraatlarýný"yaparlarken, diðer yandan da gasp,rüþvet ve haraçyoluyla ceplerinidoldurduklarý

ortaya çýktý. Gizlisavaþ örgütününbatýdaki kollarý,Kürt Sorunun

Demokratik Siyasal Çözümünü savunan ve buörgütü teþhir eden kesimlere yöneldi. SosyalistDemokrasi Partisi bu nedenle hedef haline getir-ildi. Þemdinli'de suç üzerinde yakalanan Jit ele-maný Ali Kaya, nam-ý diðer "Mutkili Ali"bulunduðu cezaevinden, Sosyalist DemokrasiPartisi'ni hedef göstererek, SDP'nin yürüttüðüfaaliyetten Gizli Savaþ Örgütünün rahatsýz

olduðunu göstermiþ oldu.Kürt halký Newroz etkinliklerine, geçen yýlki

bayrak provakasyonu tecrübesiyle yine bir  provakasyon tezgahlanabilir kaygýsý içindehazýrlandý. Van Cumhuriyet Savcýsýnýn iddi-anamesinde, Kara Kuvvetleri Komutaný Yaþar Büyükanýt gizli savaþ örgütleriyle baðlantýlýolarak yeralýnca, militarizmin mutlaka bir yanýtvereceði, açýða çýkan ve bir bir ortaya dökülen"hünerlerini" kapatmak için harekete geçeceðitecrübe ile sabitti. O nedenle kaygýlar daha daartmýþtý. Bu arada "nötr"cü aydýnlarýmýzda,

"Newroz-Nevruz"u kutlayan ve "silah býrakýmý"talepli çaðrýlarý ile harekete geçtiler.

 Newroz etkinlikleri, bu yýl geçen yýllaragöre daha fazla kitlesel katýlýmla ve coþkuiçinde gerçekleþtirildi. Siyasi içeriði çok dahafazlaydý. Eylemler, adeta Kürt Halkýnýn siyasitaleplerinin deklere edildiði kitlesel demokratik bir manifesto gösterisi oldu. Her yerde siyasibir referanduma dönüþtürüldü. Kürt Halký,demokratik talepleriyle siyasi iradesini ortayakoydu. Abdullah Öcalan'ýn, Kürt Halkýnýn

siyasi iradesi olduðunu yüksek sesle onayladý.Kürt sorununun çözümü için kimlerin muhattapolduðunun altýný çizdi. Söylemlerle kandýrýla-

mayacaðýný, sorunun çözümü için adýmlar atýl-masýnýn gerekliliðini yüksek sesle haykýrdý. Enasgari taleplerin dahi devlet nezdinde karþýlýk bulmamasýnýn yarattýðý öfkeyi sergiledi.DTP'nin "üç aþamalý barýþ ve çözüm planýnýn"arkasýnda durduðunu gösterdi.

Genel Kurmayýn Þemdinli Muhtýrasý veGeliþen Olaylar

 Newroz gösterilerinin kitlesel ve siyasi içer-iðine Genel Kurmayýn yanýtý gecikmedi. Geçenyýlki Newroz'a, "sözde vatandaþlar" kavramýyla

yanýt veren Genel Kurmay, bu yýl Yaþar Büyükanýt'a iliþkin kararýný Newroz'a yanýtolarak bir muhtýraya dönüþtürdü. GenelKurmay'ýn Þemdinli Muhtýrasý, gizli savaþörgütünün açýða çýkan kollarýnýn kapatýlmasý veÞemdinli'nin üstünün örtülmesine yönelik bir giriþimdi. Bu muhtýra sonucu, artýk hiçbir savcýnýn Ordu mensuplarýna yönelik suçlamalar-da bulunmasý olanaksýz hale getirildi.

Genel Kurmay bununlada kalmadý. Newroz'un arkasýndan Ankara'da, "Teröre karþýmücadele ve Uluslararasý iþbirliði sempozyu-

mu" adýyla bir etkinlik gerçekleþtirdi. Bu sem- pozyum, ABD'nin Irak'a saldýrý planý sürecinde, pazarlýk masasýnda Türkiye'nin yeni bir hamle-siydi. Sempozyuma katýlan ABD Genel KurmayBaþkaný Pace ile pazarlýklar sürdürüldü. Aynýgün Kara Kuvvetleri Komutanýyla BaþbakanTayyip Erdoðan iki saat süren bir görüþmeyaptý. Sonra Baþbakan, Ýçiþleri ve DýþiþleriBakanlarýyla bir toplantý gerçekleþtirdi. Aynýgün kuvvet komutanlarýda toplandý. Bu toplan-týlarýn ne için yapýldýðý sonradan ortaya çýktý.Muþ Bingöl kýrsalýnda 14 gerilla kimyasal

silahlarla katledildi. Bu geliþmelerin KürtHalkýnda yaratacaðý infial önceden görülmüþ veönlemleri alýnmýþtý. Baþbakanýn, "PKK'ninþehirlerde ayaklanma giriþimi içinde olacaðýbekleniyordu. Biz önceden görevlendirmeleriyapmýþtýk" açýklamasý, olacaklara Kürt halkýnýnmeþru tepkisini etkisizleþtirme bahanesindenbaþka bir þey deðildi.

SDP Parti Meclisi, "Genel KurmayBaþkanlýðýnýn Van Cumhuriyet Baþsavcýsýtarafýndan hazýrlanan iddianameye karþý yayýn-

Page 7: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 7/95

8

Kurtuluþ

ladýðý açýklamayladoðan politik gerginlik 

koþullarýný" deðer-lendirerek, "bugerginlik büyük tehlikelere iþaretediyor: Militaristçevreler kendi yarat-týklarý bulanýk sudabalýk avýna hazýr-lanýyorlar. Baharla birlikte PKK'ye karþý geniþçaplý bir askeri harekat ve bölgede serüvenciadýmlar kapýmýzda duruyor. Genel KurmayBaþkanlýðýnýn mevcut anayasayla bile baðdaþ-

mayan Þemdinli muhtýrasý, Türkiye'de fiili bir askeri darbe gücünün asýl iktidarý elde tuttuðunugösteriyor.... Genel Kurmayýn Þemdinlimuhtýrasý, gizli savaþ örgütünü koruma vehükümet iradesini felce uðratma amacýna yöne-liktir. Ve bu güçlerin inisiyatifi tümüyle elegeçirme yönünde atmýþ olduklarý adýmlardanbiridir.... Hükümet bu geliþmeler karþýsýnda tambir acz içinde. AKP dýþardan sivil ve askeribürokrasiyle, onlara sýrtýný dayayan CHP veKýzýlelmacýlarýn kuþatmasý altýnda." diyerek olasý geliþmelere iþaret etmiþti.

Hükümet militarizme teslim olmuþtur. Artýk Baþbakanýn kullandýðý dil militarizmin dilidir.14 gerillanýn kimyasal silahlarla öldürülmesiüzerine, Kürt Halkýnýn Diyarbakýr ve diðer bölge illerinde gösterdiði tepki, halk kurþunla-narak önlenmeye çalýþýlmýþtýr. Bölgede devrim-ci bir durum yaþanmaktadýr. Kürt Halký, artýk eskisi gibi yasamak istememektedir. En asgaritaleplerinin karþýlýksýz kalmasý öfkeyi daha daarttýrmaktadýr. Diyarbakýr ve diðer Kürtillerindeki serhýldanlar bu gidiþatýn gösterge-sidir. Olaylarda 4'ü çocuk olmak üzere 17 kiþi,

güvenlik güçlerince hedef gözetilerek öldürülmüþtür. Yüzlerce yaralýnýn yanýnda 500'ü

aþkýn kiþi iþkencel-erden geçirilerek tutuklanmýþtýr.

Baþbakan, "çocuk-larýný gösterilerekatanlar ya da terör örgütünün kullan-masýna sessiz kalan-lar sonuçta boþunaaðlarlar" diyerek cellatlýk gömleðini

üzerine giymiþtir. Cellatlýkta Baþbakanla yarýþagiren Deniz Baykal, DTP'yi ve Bölge BelediyeBaþkanlarýný "PKK uzantýlarý" diyerek hedef göstermiþtir. "Olaylarýn bir baþkaldýrý olduðunu,

hükümetin irade gösteremediðini" söyleyenDeniz Baykal, daha çok kan istemektedir.Kürt Sorunun çözümü için söylemin

ötesinde tek bir olumlu adým atmayanlar,geliþen olaylar karþýsýnda "attýklarý adýmýnistismar edildiðini" söyleyerek gerçekleriçarpýtýyorlar. Bu geliþmeler, tehlikeli bir týr-manýþa iþaret ediyor. Dayatmalarda bulunarak diyalogun önünü kapatmak yerine, HükümetinDTP ile derhal bir diyaloga girmesi gerekiyor.

1 Mayýs'a giderken yaþanýlan bu siyasalsüreçte, demokrasi güçlerinin ezilen Kürt

Halkýnýn yanýnda olduðunu gösteren bir iradeortaya koymalarý gerekiyor. SosyalistDemokrasi Partisi, bu bilinçle yürüteceði 1Mayýs faaliyetlerinin içeriðini çözüme yönelik 

 politik yaklaþýmlarla örüyor. Bugün,"Þemdinli'de Adalet Kürt Sorununda Çözüm veBölgede Barýþ" þiarý herzamankinden daha yük-sek sesle haykýrýlmasý gerekiyor. Kurtuluþçular,yaþanan bu sürecin taþýdýðý riskleri bilerek amamücadele kararlýlýðýndan zerre kadar taviz ver-meden bu þiarlarýn asýl taþýyýcýlarý olmalýdýrlar.

Gelecek Kurtuluþ’ta buluþmak umuduyla...

* * *

Page 8: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 8/95

9

Kurtuluþ

Genel olarak Militarizm

Toplumsal iliþki ve kurumlarýaskerileþtirme ve buna ait bir düþünüþü ifade eden militarizmi

kesin çizgilerle birbirinden ayrý olma-makla birlikte iki düzlemde ele almak 

gerekir. Birincisini mutlak itaatin esasolduðu bir yaþam anlayýþýnýn askerlik gibi tüm toplumda yaygýnlaþtýrýlmasý veaskeriye dýþýndaki kurumlarýn da askeriörneðe göre yapýlandýrýlmasý; ikincisinide politik, sosyal ve hatta ekonomik sorunlarýn da askeri güç kullanýmýylaçözümüne yönelik anlayýþ oluþturur.

Bu ikinci þýkký da iç ve dýþ sorun-larýn çözümünde askeri güç kullanmak olarak irdelemek gerekir.

"Savaþ politikanýn baþka araçlarladevamýdýr" prensibine uygun olarak dýþ

 politikanýn gerçekleþtirilmesinde askerigüç kullanýmý askeri hükümetleri gerek-tirmez. Hatta kendi içinde burjuvaçerçevede olabilecek en geniþdemokrasinin bile uygulandýðýna tanýk oluruz. ABD bunun iyi bir örneðinioluþturur. Demokrasiden alýnmýþ görü-nen güçle saldýrganlýklarýnda diktatör-lerden daha pervasýz olma hakkýnýbulurlar kendilerinde.

Militarizm ve

Sosyalizm

Mahir Sayýn

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z

   m

Page 9: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 9/95

10

Kurtuluþ

Ýç politikanýn yürütülmesinde militarizmintoplumdaki yaygýnlýðýnýn ürünü olan genel itaatduygusunun egemenliðinin ötesinde, özellikle

kriz dönemlerinde mutlak itaati istisnasýzgerçekleþtirmek ancak burjuva demokratik hak-larýn ortadan kaldýrýlmasýyla mümkün olabilir ve dolaysýyla böyle bir durum ancak askerlerinsiyasete doðrudan müdahaleleri, askeri diktatör-lüklerle gerçekleþebilir. Milli Güvenlik devletianlayýþýnýn geliþmesine paralel olarak en açýk uygulamalarýndan birini TC'de gördüðümüzyarý askeri bir rejimle de açýk diktatörlükler aracýlýðýyla ulaþýlan amaçlara yaklaþýlýr.1

Bu mantýðýný temel kurgusunu güvenlik oluþturur. Her tarafýn düþmanlarla dolu olduðu-

na inandýrýlan insanlar doðal olarak güvenlik-lerini neyle saðlayacaklarýný düþünmek zorundaolacaklardýr. Ancak onlara böyle bir düþünmefýrsatý verilmeksizin acil tehdide karþý acil ted-birler zaten hazýrdýr. Sosyal yapý güvenliðeuygun düzenlenmeli, siyasi yapý güvenliði esasalan bir þekilde kurulmalý ve ekonomi degüvenliði saðlayacak önceliklere göre þekillen-melidir. Güvenlik prensibine ne kadar sadýk kalýnýrsa toplumun hayatýnýn bir kýþlayadönüþümü de o kadar tamamlanmýþ olur. Vegüvenlik öylesine kutsal bir kavram düzeyine

yükselir ki, vatanseverliðin en temel kavramýnýoluþturur. Ortada vataný sevmek sözcüðüylekarþýlanan bir þey yoktur aslýnda. Ýþin esasývatanýn güvenliðinin saðlanmasýdýr. Güvenlik kavramýnýn ulaþtýðý kutsallýk düzeyi baþka kut-sallarý da birlikte büyütür: Vatan, toprak, þehit,bayrak, millet, bölünmez birlik, devlet vs artýk sorgulanamaz kavramlar haline gelirler.Sorgulanmadýkça da sýrtlarýnda taþýdýklarý ege-men sýnýfýn çýkarlarýnýn korunmasýný insanlarýnzihinlerine saðlam çivilerle çakarlar. Güvenlik için grevden vazgeçmek, güvenlik için yeni bir 

haraç ödemek, güvenlik için baþka ülkeleri isti-la etmek artýk sorgulanamayacak durumlar haline gelirler.

Askerliðin en önemli özelliði tektipleþtirmeve itirazsýz boyun eðmeyi/eðdirmeyi saðla-masýdýr.Bu konumu benimseme topluma kabuledilmenin de önþartini oluþturuyor. Boyuneðenler topluluðu boyun eðmeyeni içine almýy-or. Boyun eðmiþler topluluðuna kabul ediliþingeçiþ tüneli askerlik oluyor. Askere gidip gelen"adam" oluyor.

Askerde tam travmatik bir kiþilik oluþturu-lur: Bir yandan askerlikle birlikte adam olunur,diðer yandan da tüm delikanlýlýðýný çavuþun

ayaklarýnýn altýna sererek "erkeklikten" olunur.Askerlik bir iktidarsýzlaþtýrma sürecidir.Mutlak itaat insani efendisine sadýk bir köpek-ten beter eder. Ama ayný askerlik iktidarsý-zlaþtýrdýðý ayný insana kadýnlar ve çocuklar üzerinde bir yalancý iktidar alaný da sunar.Böylece köleleþen köle sahibi olarak köleliðininfarkýnda olmadan, yani karþýlýðýný almýþ olarak yaþamaya devam eder.

Askerlik bu özelliðiyle sadece boyun eðendeðil ayný zamanda düþük ücretli berbat iþlerdeçalýþmaya dayanýklý iþçiyi de üretmiþ olmak-

tadýr.

Kapitalizmde MilitarizminYeniden Üretim TemelleriKapitalizmde militarizmin temeli bizzatihi

kapitalizmin mantýðýnýn kendisidir. Kapitalizmsürekli geniþlemek zorunda olan bir üretim biçi-mi olarak sürekli çevresine yayýlmak ister ve buyayýlmasýna karþý duruþlarýn olduðu noktada daþiddet kullanmayý varoluþunun gereði olarak görür. Bu varoluþ gereði de yayýlmanýn aracýolacak güçlü ordularýn oluþturulmasýný ve bun-

larýn kullanýlmasýna izin verilmesini saðlayacak bir ideolojinin egemenliðini gerektirir.Milliyetçilik ve yurtseverlik bu ideolojik zeminisaðlar ama bunlardaki askeri deðerlerin desivriltilmiþ olmasý gerekir. Bu sivriltme milita-rizmi oluþturur.

Saldýrýya uðranýlacaðý abartmasý ve hattaböyle saldýrýlarýn provoke edilmesi askerileþm-eye eðilimin yolunu açar.

Ýdeoloji olarak militarizm bir kez toplumbünyesinde yaygýnlýk kazandýktan sonra bununkurumsal ifadeleri de kendisini ortaya koyar.

Genel Askerliðin Ortaya Çýkýþý veMilitarizmin Topluma Baþka DeðerlerÜzerinden EmdirilmesiMillet olmanýn gereði, öncelikle feodal

hegemonyaya karþý özgür birey olmak olarak konulmuþtu. Ancak özgür birey olma durumu-nun yani millet olmanýn saldýrýlara karþý dakorunmasý gerekmekteydi ve bu korumagörevinden her özgür birey sorumlu idi. Onuniçin bu korunmanýn gerçekleþtirilmesi amacýyla

Page 10: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 10/95

11

Kurtuluþ

vergi verilecek ve askere gidilecekti. Böylecebütün vatandaþlar ordu kurumu aracýlýðýyla bir kez daha askeri ruhla eðitimden geçirilir olacak-

tý. Genelleþmiþ mecburi eðitimin kabul edilme-siyle militarizm insanlarýn zihinlerine akacak yeni bir kanal daha buldu. Kapitalizmingeliþmesine, emperyalizm çaðýna girilmesine

 paralel olarak saldýrganlýðýn da artmasý yýðýnlarýsavaþa sürüklemek için daha fazla bir endoktri-nasyonu gerektirmekteydi. Demokratik devrim-lerin yapýldýðý ülkelerde demokrasi deðerlerineaçýk biçimler içinde saldýrmak olanaklý olmasada Ordu kurumunun yanýnda okullar da mil-liyetçiliðin ve onun kesintisiz uzantýsý milita-rizmin yaygýnlaþtýrýlmasýnýn ve yeniden üre-

timin alanlarý oldular.Bir toplumdaki askerileþmenin boyutunuanlamak için günlük dilde kullanýlan kavram-lara bakmak ciddi fikirler verir. Bu anlamda,askerlikle ilgili olmayan alanlara iliþkinkavramlara baktýðýmýzda meramýmýzý rakip fut-bol takýmýný bozguna uðratmak, ticarigörüþmeler yapmak için gidilen ülkeye çýkartmayapmak, barýþ için savaþmak, yoksulluða savaþaçmak vb kavramlarla anlatmakta olduðumuzugörürüz. Bunu bir asker yapýyor olsa yapýlacak olan tespit "mesleki deformasyondur". Ama

ayný deformasyon sivillerde de ortaya çýkýyor ise, bundan çýkarýlabilecek tek sonuç da sivil-lerin de askerleþtiðidir. TC'de bu durum zatenegemen ideolojinin bir parçasý olarak savunul-maktadýr. Biz ezelden beri asker bir milletiz.Aslýnda ezelinde herkes gibi biz de kavimlerdenoluþuyorduk çobanlýk yapmakta idik.Hayvanlarýmýza tarla açmak içinde onunlabununla kavga ederken, hayvan yetiþtirmek yer-ine talan iþinin daha verimli olduðuna karar verip nihayetinde Abbasilerin Bizansa karþý par-alý askerleri olduk. Paralý askerlikte övünç varsa

övünelim. Yeniçeri de paralý askerliðin kuru-mundan baþka bir þey deðildir.2

Türk militarizmi askerileþtirmenin en vahþidenilebilecek örneklerinden birini sunar.

Avrupa'da bayramlarda askeri törendüzenleyen iki ülkeden biri Türkiye; Diðeri deFransa. TC bir yýðýn yamukluðu için kendisineFransa'yý örnek gösterir. Ancak hangi konuörnek gösterilirse onun biraz inceliðinebakýldýðýnda TC'de herþeyin tek yanlý olduðuortaya çýkar. Bunun en ünlü örneðini üniter 

devlet oluþturur. Kelimedeki benzerliðin sankimuhtevalarý da eþitlediði gibi bir anlayýþ hakimTC devlet adam ve kadýnlarýnda. Üniter devlet

Fransa'da her milliyetin kendi dilini resmiolarak kullanma özgürlüðü ve hatta adý fed-erasyon olmadan merkezden apayrý yasalarýolan bölgeleri vardýr. Siroz olduðunda Atatürk gibi önemli bir adam olacaðýný sananlar ülkesinde bunun yadýrganacak bir yanýnýn olma-masý gerekir.

Türkiye'de okullar Milli savunma bakan-lýðýndan daha farklý bir mantýkla örgütlenmemiþolan Milli Eðitim Bakanlýðý'na baðlýdýr.Karakteristik bir belirleme bu. Yani öðretimdenönce gelen eðitim. elli bilgilerin küçük insan-

lara verilmesinden önce onlara belli bir ruhsalþekillenme veriliyor. Öðretim pek iyi olmasa daeðitimin çok baþarýlý olduðuna toplumsal pratik tanýklýk ediyor. Þiddet "deðerine" baðlý olarak þekillendirilen küçük insanlar kendilerini eze-bilecek olanlarýn önünde eðilirken ezebilecek-lerini akýllarýnda sýraya sokuyorlar. Hatta busýrayý çabucak yapabilmeleri için öðretmenleriyol gösterici oluyor.

Okullarýmýz askeri birlikleri kendisine örnek almýþ gibi. Öðretmenler subay, öðrenciler de er.

 Nasýl askerlikte mutlak disiplin aranýyor ise

okullarda da benzeri bir eðitim okula baþlanýlanilk günde baþlatýlýyor. Sözde sýnýf ayýrýmlarýnýortadan kaldýrmak üzere önlük adý verilen karaya da mavi bir entari giydirilip, hikmeti nedir bilinmez beyaz bir yaka da boyunlarýnadolandýktan sonra okul avlusunda tanýmadýklarýbir öðretmen tarafýndan sýraya sokulup,"hazýrol-rahat" emirlerine uymaya alýþtýrýlýpsýnýflara alýnan minikler artýk o zamana kadar olduklarý çocuk olmaktan çýkýyor ve "varlýðýnýTürk varlýðýna armaðan ederek" özel bir duru-ma girmiþ olduðunu kabul ediyor. Bu çocuðun

dünyasýnda nicel bir dönüm noktasý oluþturur.Daha önce de evde sokakta þiddetle tanýþýlmýþtýr ama þimdi örgütlü ve her yandan kuþatan bir þiddet ortamýna gelinmiþtir.

Hergün tekrarlanan bu törenler tam tamýnabir þartlý refleks oluþturur. Zil sesine þartlanmýþPavlovun köpeklerinin gösterdiði reaksiyonlarýnbenzeri bu eðitim sisteminin sonucu olarak karþýmýza çýkar. Ýçine girilen durumun sorgu-lanamamasý için aptallaþtýrýlma eyleminin bir 

 parçasý olarak tüm insanlýðý kendinden aþaðýda

Page 11: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 11/95

12

Kurtuluþ

görmeyi dayatan þoven bir milliyetçilik anlayýþý, insanlarý aslýnda dýþta býrakan ve taþatopraða ve o topraðýn altýnda yatan "þehitlere"

baðlýlýðý esas alan bir yurtseverlik, "Türk olduðu için, doðru ve çalýþkan olan" ve "var-lýðýný Türk varlýðýna emanet etmiþ" insanýn,bütün dünyanýn kendisine düþman olduðugerçeði karþýsýnda içinde bulunduðu "þartlýrefleksi" sorgulayabilmesi hemen hemen imkan-sýzdýr.

Pazarýn Önemli Öðesi ve Holding OrduMilitarizmin kapitalizmin genel geniþleme

karakteriyle doðrudan bir baðlantýsý varken,askeri-sanayi kompleksleri üretimin önemli bir 

alanýna oluþtururken savaþ/savunmabütçelerinin oluþturduðu muazzam meblaðlarabaðlý olarak da ulusal ve uluslararasý düzeyde

 pazarýn önemli bir bölümünü oluþturur. Bu datoplumda militarizmin yaygýnlaþtýrýlmasýnýn bir baþka zorunluluðunu ortaya koyar. Büyük bir menfaat gurubu bu alandan beslenir ve haliyleçýkarlarýný sürekli kýlmak ve geniþletmek içinbu alandaki ticaretin büyümesini ister ve gerek-lerini de yerine getirirler. Bu ticaret alanýnýnbüyümesinin biricik þartý savaþtýr. Savaþýnolmadýðý zamanlarda savaþ tehdidi pazarýn

temel dürtükleyicisini oluþturur . Ancak savaþtehditlerinin eninde sonunda bir savaþa ulaþmasýgerekir ki, biriken stoklar harcanabilsin ve kar-lýlýk oraný yeniden yükselebilsin. O zaman buçarký döndürecek ideolojiye yapýlacak yatýrýmreklam masraflarý babýndan görülebilir.Herhalde reklam alaný olarak en büyük harca-malarý çeken alan bu alandýr.

Türk halkýnýn bir parçasý ve koruyucusuolduðunu iddia eden ordu kapitalist pazardasahip olduðu çýkarlarla en azýndan çalýþanhalkýn karþýsýnda patron konumundadýr.

Ordular sadece alýcý olarak pazarýn önemliöðesi deðil ayný zamanda pazarda hem sýnaihem de mali bakýmdan da varolurlar. Türkiyebu açýdan askerini pazarla en sýký biçimdebaðlamýþ ülkelerden biridir. Oyak son derecedeðiþik iþ alanlarýnda uluslar arasý sermayeyledeiþbirliði yapan ülkenin en büyük holding-lerinden biridir. Dünyada bankasý olan sadeceiki ordu vardýr ve bunlardan biri Türk ordusudur. Türk devletinin ekonomi üzerindekibüyük etkisinin sonucu olarak (burada

askeriyeyi sermayeyi maddi ve manevi olarak baðlama kaygusunun olmadýðýný sanmamak gerekir) emekli generallere yönetim kurullarýnda

yer verme ihtiyacýný duyan bir kapitalizmkoþullarýnda yerel pazarla iç içe girmiþ ve ulus-lar arasý sermaye ile sömürü ortaklýðý gerçek-leþtiren bir ordunun halkýn bir parçasý olduðunuiddia ederken sýkýntýya düþmemesi ilginç bir nokta oluþturur. Böyle bir ordunun militarizmisadece askeriyenin hakimiyetine eksen kýldýðýgüvenlik temelinde toplumsal hayat üzerindeetkili olmak için deðil ayný zamanda pazardakihakimiyetini geliþtirmek ve korumak için deözenle geliþtireceðini kestirmek zor deðildir.

Sosyalizmde Militarizm!Sosyalizmin uzayan savaþlar ve emperyalistkuþatmanýn altýnda kurulmasý ve öyle yaþamayamecbur olmasý devlet ve toplumsal iliþkiler düzleminde sosyalizmin reddettiði bir çok iliþkinin yeniden üretilmesine olanak saðlamýþtýr. Bürokrasi ve militarizmin geliþmesibariz bir karakter kazanýp nihayetinde yýkýlýþagiden yolu açmýþtýr. Azýnlýk egemenliklerininvaroluþ biçimi ola iliþkiler sosyalizmin yýkýlmanedeni olmuþtur.

Soðuk savaþ dönemi ulus devletler arasý

genel rekabetin körüklediði militarizmi dünyayýiki blok haline sokarak en tepe noktasýna taþýdý.Ordu, hele hele militarizm sosyalizmdüþüncesinin içine dahil edemeyeceði kavram-lardý. Hatta denebilir ki, toplum üzerinde yükse-len kurumlarýn baþýnda gelen profesyonel ordukarþýtlýðý eski sistemin eleþtirisinin en keskinöðesini oluþturmaktaydý. Ne var ki, uzun süreliantiemperyalist savaþlar ve iç savaþlar askerifaaliyeti toplum hayatýnýn her noktasýný saracak biçimde öne getirirken onun kurumlaþmasýnýn,sosyalizm düþüncesine eklemlenmesinin de

uygun zeminini yaratmýþtý. Önce "sosyalist ana-vatanýn savunmasý", ardýndan da iki blok arasýn-daki çeliþkinin altýndan baþka türlü çýkýlamaya-caðýnýn benimsenmiþ olmasýyla, savunmagenelleþmiþ bir askerileþmeye dönüþtü.

Sosyalizmde askeriyenin toplum hayatýndabelirleyici bir eksen olmasý kavramýn niteliðiyleçeliþen bir durumdur. Özünde sosyalizmde mili-tarizmden söz etmek birbirini dýþlayan iki þeyisözel düzeyde bir araya getirmekten dahaanlamlý olmamasýna karþýn, sosyalizm adýna

Page 12: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 12/95

13

Kurtuluþ

kýrmýzýya boyayarak çok þey devralýnmýþ venihayetinde de nitelik azar azar yeniden bir bur-

 juva sistemin kurulmasýna ilerlemiþtir.3 Ýktidar 

erkini toplumun üstünde yükselmekten çýkarýp,toplumun içine indiren bir yapýlanmada,toplumun üstünde yükselecek bir kurum olarak 

 profesyonel orduya yer verilmeyecek olmasýkendiliðinden böyle bir kurumun toplum hay-atýnda etkin olmasýný da ortadan kaldýrýr.Ordunun olmamasý durumunda savunmaiþlevinin nasýl yerine getirileceði sorusuna bil-imsel sosyalizmin kurucularý sosyalistdüþüncenin kendi zorunluluðundan türeyen bir anlayýþ olarak tüm halkýn silahlý örgütlen-mesinin bu iþlevi yerine getireceði yanýtýný ver-

miþlerdir. Savunma görevinin bir meslek olarak bir guruba devredilmesi tüm tarihler boyuncatoplumun üzerinde yükselen bir gücün varol-masý ve bu gücün de bir sýnýfýn diðer sýnýfýbaský altýna almak için kullanýldýðý gerçeðindenyola çýkanlar, bu ihtimali ortadan kaldýrmanýnbiricik yolunu, o ihtimale olanak saðlayan kuru-mun ortadan kaldýrýlmasý olarak görmüþlerdi.Böylece askerlik görevinin tüm toplum bireyleritarafýndan yerine getirilmesi ve öznel çýkarlarayönlendirilemeyecek bir durumun olmasý mili-tarizmi de bilinen anlamýyla devre dýþýnda

býrakýr.Bu noktada akla gelebilecek olan tüm

toplumun savunma görevini üstlenmesiylebütün insanlarýn asker haline geldiði ve dahaderin bir militarizmin oluþmasýnýn temellerininatýlmýþ olabileceðidir. Bu noktada gözdenkaçýrýlmamasý gereken kendini savunmak içinsilahlanmýþ olmakla profesyonel bir ordunun buiþi meslek edinmiþ elemaný olmak arasýndakifarktýr. Profesyonel bir asker o profesyonelliðeuygun bir ideoloji ile de donanmak duru-mundadýr ve bu pekala militarizm olabilir.

Militarizmin olmadýðý durumda da çok masumbir ideoloji olmaz elbette.

 Ne var ki, savunma iþlevini bir meslek olarak deðil de esas faaliyetini sürdürmeninyanýnda saldýrýya uðradýðýnda yerine getirmesigereken bir iþlev olarak benimseyen kiþinin mil-itarizmi özel olarak dayatan bir baþka kurumlaþ-ma olmadýðý müddetçe kendiliðinden milita-rizme eðilim göstermesini beklememek gerekir.

Sosyalist ülkelerden verilebilecek militarizmörnekleri bu söylediðimi geçersiz kýlmaz, zira

bu örnekler sosyalizmin benimsediði düzenliordunun yokluðu koþulunu yerine getirmezler.

Ekim devriminin ardýndan iç savaþ gerekler-

ine yanýt verebilmek için (o zaman milis karak-teri taþýyan kýzýl muhafýzlar 4 karþý devrimcileridurduramýyorlardý.) kurulan kýzýl ordu, kuru-luþunda geçici olarak kabul edildi.5

Baþka türlü kabul edilebilmesi zatenolanaklý deðildi: Böyle bir kabul o zaman ege-men olan sosyalizm anlayýþý içerisindeMarkiszmin apacýk revizyonu, Leninin dahabirkaç ay önce yazmýþ olduðu Devlet ve Ýhtilalde anlattýklarýnýn inkarý anlamýna gelirdi. GeçiciKýzýl Ordu savaþ bittikten sonra da daðýtýlmadý.

 Nihayet sosyalist devletin resmi bir kurumu

olarak da tanýndý.Toplumda siyasal tekel kurmanýn doðallýðý proletarya adýna benimsendikten sonra toplumüzerinde yükselen baský aygýtlarýnýn oluþturul-masý ve buna iliþkin bir anlayýþýnda geliþmesiçok zor deðildir. Proletaryaya karþý sorumlu-luðunu, her an onun rýzasýna baþvurarak den-emeden geçirme ihtiyacý duymayan, aldýðýkararlarýn komünist partisi tarafýndan alýnmýþolmasýnýn proletaryanýn lehine olmalarý içinyeterli olduðunu kabul eden bir anlayýþýn, prole-tarya saflarýndan gelen itirazlarý, proletaryadan

gelen deðil burjuvaziden gelen itirazlar olarak kabullenmesi kendiliðinden bir kabul görür.Ancak böylece çeliþkileri daha da keskinlesenbir toplum elde edilir ve bu çeliþkileri denetimaltýnda tutabilmek daha güçlü baský aygýtlarýnýgerekli kýlar. Proletaryanýn zaten iyice azýnlýktaolduðu ve iç savaþ koþullarýnda köylülükle olanittifakýn da büyük ölçüde bozulduðuSovyetlerde RSDIP'nin tüm toplumu temsilettiðini, toplumun rýzasýný aldýðýný söyleye-bilmek olanaklý deðildir. Böyle bir rýzanýn var-lýðý ancak bir tek þekilde kanýtlanabilirdi:

örgütlenme özgürlüðünün olduðu koþullardayapýlacak seçimler. Böyle bir seçime gitmek yerine tam tersi bir yol izlendi ve iktidar tekelikuruldu.

Lenin'in bu kuruluþ dönemi üzerine olan tes-bitleri bu söylediklerimi tam anlamýyla ortayakoyar. Mealen þunu söyler: Çarlýk bürokrasisiniolduðu gibi devraldýk. Ýç savaþta proletaryacephelerde telef oldu ve þimdi aðýrlýklý olarak köyden yeni gelmiþ iþçilerle yüzyüzeyiz.

Ýç savaþ esas olarak þehirle kýr arasýnda

Page 13: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 13/95

14

Kurtuluþ

cereyan etti ve bunun sýnýflar düzlemindekiifadesi de iþçi köylü ittifakýnýn aðýr darbe yemiþolmasýdýr. Sovyet iktidarýnýn kitle temelinin pek 

da saðlam olmadýðýný buradan çýkarmak mümkündür. Bu tehlikeli bir eþikti kuþkusuz.Örgütlenme özgürlüðünün varolduðu koþullarda

 proletarya saflarýnda bir bölünme ortaya çýka-bileceði gibi, karþý devrim de kendisini örtülübiçimler içinde örgütleme olanaðýna kavuþacak-tý. Bunun muhtemel sonuçlarýndan biri iktidarýnkaybedilmesi idi. Lenin böyle hýzla geliþebile-cek bir ihtimale yer vermeden iþçi köylü itti-fakýnýn yeniden kurulabilmesi ve toplumsalçeliþkilerin yumuþatýlmasýna yönelik olarak Yeni Ekonomi Politikayý (NEP) önerdi ve

bunun uzun yýllar sürmesi gerektiðini söyledi.Çeliþkilerin yumuþamasýna paralel olarak henüz pekiþmemiþ olan siyasal tekelden vazgeçilebilir ve örgütlenme özgürlüðü tanýnabilirdi.

 Ne var ki, Leninin ölümünden dört yýl sonra NEP bitirildi ve yeniden kollektifleþtirmeleredönüldü. Bu henüz yumuþamamýþ olan toplum-sal çeliþkileri iyice þiddetlendirip iktidarý yenigüvenlik tedbirleri almaya zorlayacak bir durumyarattý. Çeliþkiler sadece toplumda deðil partiiçerisinde de en üst noktalara ulaþtý. Gerek toplumda ve gerekse parti içerisindeki çeliþki-

leri bastýrmanýn en kestirme yolu bilinen bastýr-ma yöntemleri idi. RSDIP kendi içinde vetoplumda muhalefeti bastýrmak için askeribürokratik aygýtý en amansýz biçimleri içindekullanmaya ve bunun da ideolojisini geliþtirm-eye baþladý. Proletarya disiplini adýna tüm ülketam bir kýþlaya döndürüldü. Proletaryanýndevrimciliðinin tek kriteri itirazsýz üretimi

 planýn koyduðu hedeflerin üzerine çýkarmak idi.Plan hedeflerini bütünde aþýlmasý da partininkomünist çizgisinin partikçe onaylanmasý, bu daStalin önderliðindeki merkez Komitesinin poli-

tikalarýnýn doðruluðunun güvencesi idi.Tüm ülke hemen hemen mutlak itaatin

geçerli olduðu tek bir merkez etrafýnda hareketeden bir yapýya dönüþmüþ idi. Bu bir kýþla niza-mýnýn, militarizmin ülkede hakimiyetindenbaþka bir þey deðildir. Baþka bir sýnýfýn olma-masý, askeri bir cuntanýn ülkeyi yönetmiyor olmasý bu gerçekliði deðiþtirmez.

Burada burjuvazinin militarizmi egemen kýl-mak için yurtseverlik aldatmacasýna baþvur-masýna benzer bir biçimde, Hitler faþizmine

karþý verilen savaþta komünizme sadakattenziyade yurtseverliðe dayanan bir retorik egemenhale gelir. Hatta bu yurtseverlik vurgusu

Enternasyonalin bir yana konulup Sovyetlere aityeni bir marþýn benimsenmesine kadar ilerler.Halbuki Stalin 1936 anayasasý ile artýk Sovyetlerde sýnýf farklarýnýn kalmadýðýný, vebuna baðlý olarak da proletarya diktatörlüðünün6

yerini halkýn devletinin aldýðýný ilan eder.Komünist ajitasyonun etkili olamadýðý yerdeyurtsever ajitasyon daha etkili olabiliyor ise budemektir ki, iki durum arasýnda ciddi bir fark-lýlýk vardýr. Sýnýflarýn yok olduðu iddiasýnakarþýlýk yurtsever ajitasyona daha hassas olanbir kesim vardýr ki, buna aðýrlýk verilmektedir.

Ya da en azýndan yurtseverlik, yani kendinidünyanýn diðer iþçilerinden ayrý bir kesimolarak görmek enternasyonalist duygulardankuvvetlidir. Stalinin savaþ nutuklarýnda bu duru-mun çok bariz ifadeleri bulunmaktadýr.Militarizmin egemen olduðu bir yerde yurtsev-erlik ajitasyonunun mevcut durumla örtüþeceðibir vakýadýr. Savaþ durumu zaten her þeyin enfazla askerileþtiði konuma tekabül eder veözgürlük düþüncesini temel alan sosyalizmdende en uzak konumlara gidilmesine yol açar. Ýþtebu uzaklaþma yurtseverlikle ikame edilir.

***

Komünistlerin militarizme karþý oluþlarýnda pasifistlerinkinden bir farklýlýk mevcuttur. Hiçbir savaþýn iyi olabileceði söylenemeyecek olsada, insanýn saldýrýya uðradýðýnda kendisinisavunmamasý düþünülemez. Hangi biçimiiçinde savunulursa savunulsun saldýrýya karþýsavunmayý reddetmek þiddete teslim olmak anlamýna gelir. Pasifizmi savunanýn niyeti buolmasa da, yürekten þiddete karþý çýkýyor olsa

da savunmayý reddetmek sonuç olarak þiddetinegemenliðini savunmak anlamýna gelir.

Elbette savunma kavramýnýn kendisi de hiçirdelenmeden kabul edilebilecek bir durumdadeðildir. Tarih boyunca egemen sýnýflar da ege-menliklerine toplumdan saðladýklarý desteðisavunma kavramý üzerine kurmuþlardýr.Guruplar arasýndaki çýkar farklýlýklarýnýn þiddetyoluyla çözülmesi þiddetin kullanýmýný örgütle-meyi ve bu örgütlü gücü savunma kavramýtemelinde toplumun bünyesindeki çýkar fark-

Page 14: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 14/95

1. TC genel kurmayý 28 Þubat giriþimiyle siyaset ilmine önemli bir kavram kazandýrdý: Balans Ayarý. Hükümetlerinyönetme biçimlerini sürekli müdahalede bulunan askeriye, hükümetle askeriye arasýndaki bakýþ açýsýnýnbüyümesi durumunda, hükümeti kendi bakýþ açýsýna yaklaþtýrmak üzere lafý açýkça edilmeden darbetehdidinde bulunarak bu açýyý küçültme yoluna gitmiþtir. Oluþturulmuþ "anayasal" ortak yönetim kurumundayapýlan yönlendirmelerin yetmediði yerde böyle daha güçlü bir müdahale yöntemi geliþtirmiþlerdir. Meseleler açýklanýrken çok rahatlýkla kullanýlan balans ayarý kavramý elbette resmiyette kabul edilmemektedir. Kabuledildiði durumda bu sözü eden askerin yasalr gereði darbecilikten yargýlanmasý gerekir. Ama askeriye hege-monyasý öylesine aðýr basmaktadýr ki, yargýlamanýn lafý bile edilememektedir.

2. Milliyetçilik böyle bir hastalýk iþte. Ýnsaný kendisinin hiç karýþmamýþ olduðu iþlerle övünmeye ve haliyle yerinmeyede sürüklüyor. Tabi milliyetçilik olmadan yurtseverlik de olamýyor. Milliyetçiliðin olduðu çoðu yerde de devletve devletin belirlediði vatan topraðý oluyor. Ýþte kimi insanlar da bu kendilerinin müdahalesi olmadan, kendi-lerine dayatýlmýþ sýnýrlarýn çevirdiði topraðýn sevdalýsý oluyorlar. Ve bunu milliyetçilikten daha "masum" vehaliyle "daha asaletli" bir tutku olarak kimseye býrakmak istemiyorlar. Hele bizim "vatan" bir alem. Dimyatapirince giderken evdeki bulgurdan olmuþ emperyalist Osmanlýn bir meclisi bize bir sýnýrlar çiziyor ve bizdebunu kutsal olarak benimsiyoruz. Neden misaký milli. Niye Selanik deðil de Musul?

3. Geçmiþte bir karþý devrim olmadan sosyalizmin yerini kapitalizmin almasýnýn imkansýz olduðunu kabul ederdik.Aslýnda bu kabul bugün de yanlýþ deðildir. Bu kabulde yanlýþ olan, sosyalizm diye kurulmaya kalkýlan iþiniçerisine daha baþtan burjuva temel kurumlarýnýn dahil edilmiþ olmasýdýr. Toplumun üzerinde yükselen pro-fesyonel bir ordunun varlýðý halk/iþçi sýnýfý iradesinin dýþardan bir azýnlýk tarafýndan belirlenebilmesine olanaksaðlamýþtýr.

15

Kurtuluþ

lýlýklarýnýn da þiddet yoluyla çözülmesine getir-miþtir.

Kendini savunmak için verilecek 

mücadelelere, savunmalara haklý savaþlar diy-oruz. Yine bu kavramda baþka amçlar için kul-lanýlmaya açýktýr. Bugünkü ABD savunma dok-trini bunu iyi bir örneðini verir. ABD kendisinesaldýrýnýn Ortadoðudan geldiðini iddia ederek kendisini Irak ve Afganistan iþgalleriylekoruduðunu iddia etmektedir. Saldýrýya uðramýþolduðunun örneðini ise 11 Eylül saldýrýsý oluþ-turmaktadýr. Dolaysýyla saldýrýnýn ortaya çýkýþtemelleri ve biçimleri, savunmanýn gerçektenneyin savunmasý oludðunun analizi yapýlmadanda savunma savaþlarýna karar vermek olanaklý

deðildir. Tüm insanlýðýn çýkarlarý birliktegözönünde tutulmadan yapýlacak çýkar tesbitlerive çýkarlarýna karþý saldýrýnýn gerçekleþtirilidði,varoluþunun tehdit altýna sokulduðu gibi iddi-alara onay vererek savunma temeli kurulmasýolanaklý deðildir.

Savunma kavramýnýn sadeceKapitalistler/Emperyalistler tarafýndan istismar 

edildiðini söylemek olanaklý deðildir. Kavramýnnasýl tesbit edilidiðine baðlý olarak aynýistismarýn sosyalistler tarafýndan kullanýlmasýda

sözkonusudur. Her ikisi de kendisini sosyalistolarak tanýmlayan ve yapýlanmalarýnda özde hiçbir farkýllýk olmayan Çin Halk Cumhuriyeti veSSCB ikisi arasýndaki sýnýrda nehir içinde yer alan birkaç küçük adacýk için saldýrýya uðradýk-larý iddiasý ile birbirlerine kurþun sýkmýþlardýr.Her iki taraf da kendini savunma durumundaoluduðunu iddia etmekten geri kalmamýþtýr.Belki iki tarafýn da kendisini savunduðudoðrudur. Ama mesele zaten tüm insanlýðýnçýkarlarýnýn gözönünde tutulmadan "kendininsavunulmasýnda" yatmaktadýr. Belli bir gurubun

konumu ve çýkarlarý mutlak hale geldi mi, artýk baþka deðerler görülmez hale gelir ve masumsavunma kavramý, savunmanýn en iyisininsaldýrý olduðu teziyle birlikte rahatlýkla bir saldýrýya dönüþebilir. Ayný mantýk sosyalistörgüt arasýndaki rekabette de ortaya çýkabilir veçýkmýþtýr.

* * *

Page 15: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 15/95

16

Kurtuluþ

4. Arkokomünist Mahno'nun Ukraynada oluþturduðu milis örgütlenmesi ise alman iþgalcilerini durdurabilmiþ ve karþýdevrimle diþe diþ bbir mücadeleyi sürdürmekte idi.

5. Aleksei Brusilov Çarlýk Generali Aleksei Brusilov'un 1920'de Bolþeviklere katýlmasýndan sonra 315'000 çarlýkordusu subayýnýn Kýzýlorduya askeri danýþman/uzman olarak alýnmasýna karar verildi. Bunca yabancý unsu-ru dengeleyebilecek ve dönüþtürebilecek ve iktidarýný ona kaptýrmayacak bir proletarya gücü Rusyanýn ogünkü koþullarýnda yoktu ve hele iç savaþýn ülkeyi iyice yýkýma uðratmasýnýn ardýndan proletarya daha dacýlýzlamýþtý.

6. Devlet tipi olarak proletarya diktatörlüðünün ortadan kalkmasý Marksizme göre devletin sönmesine tekabül eder.Devletin sönmesinin koþullarý ise kafa ve kol emeði arasýndaki farklýlðýn ortadan kalkýp, emperyalizmin var-lýðýna son verilmesiyle olanaklýdýr. Devlet biçimi olarak ise sözü edilmesi gerekinin proletarya demokrasisiolmasý icabederdi. Stalinin ifade ettiði gibi sýnýflarýn ortadan kalkýp herkesin "halk" haline geldiði bir yerdekomünist çaðrýlar yerine yurtsever çaðrýlara baþvurulmasý durumun hiç de söylendiði gibi olmadýðýný gösterir.Durumun hiç de öyle olmadýðýnýn bir baþka kanýtý da ölümünün ardýndan kendisinin Kruþçev tarafýndanmahkum edilmesi oluþturur. Aslýnda Stalinin bu kavramlaþtýrmasý Marks ve Lenin'in anlattýðý Proletarya dik-tatörlüðü kavramlaþtýrmasýný da altüst etmiþtir.

Page 16: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 16/95

17

Kurtuluþ

Sovyetler Birliði'nin çöküþüne ön gelendönem, sýnýf mücadelesinin kendineözgü biçimleniþlerine tanýklýk etti.

Tarihsel geliþmenin de bir ürünü olarak dönem, bir yýðýn yanýlsamayý içinde taþýsada, Sovyetler ile ABD arasýndaki çeliþki-lerin, bir bütün olarak kapitalizmle-sosyal-

izm arasýndaki kavga olarak yansýmasýnýengellemedi. Dolayýsýyla her düzeyde tümmevzileniþler çok kaba olarak ABD veSovyetler' e göre oluyordu. Askeri planda

 NATO-Varþova Paktý, Ekonomik düzeydeAET- Comecon bu görünümün somut teza-hürleriydiler. Yine bunun yanýnda emperyal-izme karþý mücadeleler ve bu yönelimlerleilintili tavýr alýþlar doðrudan bu 'bölün-menin' izlerini taþýyorlardý. Sözgelimi ulusalkurtuluþ mücadeleleri, doðasý gereðiemperyalizme karþý olmasý gerekirken, bu

bölünmenin ürettiði 'olanaklarla' emperyal-izmin desteðine mahzar olabiliyorlardý. Yaniemperyalizm halklara karþý tavrýný bilekoþullar nedeniyle bir dolayýma kavuþtur-mak durumunda kalýyordu. Yine sýnýfsaldüzeyde mücadele sözgelimi sendikaldüzeyde de kendi mihraklarýna kavuþuyor-du, yani iþçi sýnýfý düþmanlarý iþçi sýnýfýnýnsendikal örgütlenmesi için, her türlü olanaðýsunuyorlardý.

Özellikle 'Sovyetler Birliði'nin çöküþün-den sonra, üretilen kavramlar dahil

Militer Ýmparatorluk

N. Baykal

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z   m

Page 17: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 17/95

18

Kurtuluþ

geliþmeler bir yýðýn deðiþikliðe uðratýldýlar.Gerçekten de deðiþiklikler en geniþ anlamýylasýnýf mücadelesinin isterlerine uygun bir biçime

kavuþturuluyorlardý. Nasýl emperyal geliþmeninilk evrelerinde bir 'medeniyet taþýmak' sözkonusuysa, günümüz kendine özgü biçimlerlebezenmektedir. Gerek 'Büyük Orta-DoðuProjesi', gerekse bunun daha da geniþletilmiþigeçmiþin bir tekrarý gibi algýlanmalýdýr. Amaverili koþullardaki deðiþiklikler ve bunlarýn

 parametrelerde üreteceði deðiþiklikler unutul-madan. 'Pax Americana' olsun, 'Yeni DünyaDüzeni' olsun, sorun kavramlarla da pekiþtirilenkoþullara uygun hegemonya oluþturmaçabasýdýr. Bu kavramlarý kullanýp 'Medeniyetler 

Çatýþmasý' ve 'Ýmparatorluk' söylemini unutmak durumun eksik tasviri olacaktýr. Böyle bir yak-laþým esas olarak bu yönelimin ideologlarýndanFrancis Fukuyama' yý görmeden geçebilmehakkýna sahip deðildir. Çünkü döneme iliþkindeðerlendirmelerde O adeta bir koçbaþý gibidavranmýþtýr. Þimdi artýk unutulmaya yüz tutan'Tarihin Sonu' nu getiren makalesi adeta bir çýðýr açmýþtýr. Diðer projeler bunun bir tür devamlarýdýr. Hepsi de tümüyle emperyalistkapitalist dünyanýn kaçýnýlmaz zaferine iþaretetmek bir yana, dönüþü olmayan bir yola gir-

ildiðine de iþaret ediyorlardý. ÖzellikleAfganistan da yaþanan 'zafer' geleceðe iliþkinumutlarý da pompalayan bir olgu halinedönüþtürülmüþtü.

Bugün süren Irak Savaþý' nýn daha önce provasýný Baba Bush yapmýþtý. O giriþimsözünü ettiðimiz yeni koþullarda hem kendigüçlerinin bir sýnanmasý ve hem de kendidýþlarýndaki dünyanýn tavrýnýn test edilmesianlamýna geliyordu. Daha dönem yeni deðiþtiðive geçmiþin izlerinin hala günün üzerinedamgasýný vurmaya devam ettiði bir evrede,

'Körfez Savaþý' kýsa sürmüþtü. Aslýnda daha ogiriþimin hemen ertesinde bugüne iliþkin bir yýðýn alamet kendini göstermekteydi. Yani Neo-Con' lar, Clinton döneminde muhalif bir duruþsergiliyorlardý. Oysa þaibeli bir seçim sonrasýÝktidara gelen George W. Bush ayný zamandagöreve býrakýlan yerden devam kararý aldý,Afganistan ve ardýndan Irak iþgalleri böylegeliþti. Zaten kýsa bir süre sonra 'Ýmparator-luðun' telaffuz edilmeye baþlanmasý ama bununnasýl þekillendirileceði daha çok egemenlerce

gözlerden uzak tutulmaya çalýþýlýyordu. Oysabugün çýplak bir gözle de görülebileceði gibi buimparatorluða giden yol baþtan sona 'militer' bir 

karakter taþýyordu.Gerçekten de Yeni Muhafazakar ekibin daha3 Haziran 1997' de yayýnladýklarý politik çýkýþbildirisinde söyledikleri kuþkuya yer býrakmay-acak bir açýklýktadýr. Ýmzalayanlarýn içinde Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz gibiyakýn danýþmanlarý yanýnda Francis Fukuyamada vardýr. Bildiri baþtan sona ABD' nin stratejik üstünlüðünü muhafaza etmesi gereði üzerindedururken açýk bir þekilde de 'Amerikan liderliðidavasýna tutunma' yollarýný gösterirken þöyledemektedir: "Eðer bugün küresel sorumluluk-

larýmýzý yerine getireceksek, gelecek için silahlýgüçlerimizi modernize etmeliyiz ve savunmaharcamalarýný önemli miktarda arttýrmalýyýz."Dünya planýnda hem ekonomik ve hem deaskeri en büyük güce sahip ABD' nin nasýl bir hat izlemesi gereði üzerinde duran satýrlar aynýzamanda geçmiþ politikalarýn bir tür devamýn-dan yanadýr. Çünkü yine bildiriye göre: "Bugünaskeri güç politikasý ve ahlaki netlik modaolmayabilir. Ancak geçmiþ yüzyýlýn baþarýlarýnýsürdürecek, Birleþik Devletlerin güvenliðini vebüyüklüðünü sonraki yüzyýla taþýyacaksa bu

zorunludur." Nitekim daha sonraki geliþmeler bu satýr-

larýn bir tür teyidi þeklindeydi. Hem ABD' nindünya çapýndaki en büyük askeri güç olarak tes-cili gerçekleþtirilmiþ ve hem de bunun dünyahakimiyeti olarak kullanýlmasýnýn her türlübahanesi yaratýlmýþtýr. Fakat tüm bunlara karþýnteorik öngörülerle yaþamýn çeliþkisi, yaniABD'nin gelecek için tasavvur ettikleriningerçekleþmesinde ortaya çýkan güçlükler, YeniMuhafazakar ekipte de çözülmelere yolaçmýþtýr. Artýk Francis Fukuyama farklý þeyler 

söylemektedir, O'na göre artýk "Neo-conlarýngündemlerindeki problem, amaçlarýnda deðil buamaçlarý gerçekleþtirmek için baþvurduklarýmiliter araçlarýnda gizli"dir. Amaç araç baðlan-týsýný kurmakta güçlükle karþýlaþan Fukuyama,nasýl daha önce tarihi sona erdirirken kestirmeyollara baþvurduysa, ayný þekilde amacayürüyebilmek için kaçýnýlmaz olan araçlar konusunda da kestirme çözümlerden yanadýr.Oysa amaç bir anlamda kendine uygun araçlarýgerektirir ve bu konuda keyfiliðe izin vermez.

Page 18: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 18/95

19

Kurtuluþ

Üstelik girilen dönülemez bir yolda kestirmeçözümler arayýþý, durumun daha da açýklanamazbir muhtevaya sahip olmasý anlamýna gelir.

Ýslamcýlýðýn abartýldýðý saptamasýyla Fukuyamaoldukça umutsuz bir tablo çizmektedir:"Þu an, neo-con hareketin ömrünü tamam-

ladýðýnýn anlaþýldýðý bir zaman diliminde, ABD'nin dýþ politika konseptini yeniden tanýmlamasýgerekiyor. Her þeyden önce, 'terörizmle küreselsavaþ' olarak adlandýrdýðýmýz þeyi askeri terim-lerle ve yöntemlerle sürdürmekten vazgeçmem-iz ve daha baþka siyasi enstrümanlar ve yön-temler geliþtirmemiz gerekiyor." Belli kiFukuyama neo-conlarýn burnundan kýl aldýrmazvurdumduymazlýðýndan uzaklaþmalarý gereðini,

ortaya çýkan pratik sonuçlardan çýkarmýþgörünüyor. Ama daha öncede deðindiðimiz gibihegemonya amacýna ne türden araçlarla ulaþýla-caðý konusunda açýk bir takým fikirlere sahipdeðildir. Sadece O 'ABD'nin dünyayla nasýliliþkiler kurmasý gerektiði konusunda yeni fikir-lerin geliþtirilmesi' gereðine iþaret etmekle yet-inmektedir. Çýkýþsýzlýðýn belirgin bir þekildegörülmeye baþlandýðý dönemde artýk o 'ben bir döneðim' demektedir.

Süreç Nasýl Geliþti?

Gelinen yeri kavrayabilmek için geçmiþegözleri çevirmek en tutarlý bir yol olacaktýr.Daha Clinton döneminde bugüne ýþýk tutacak 

 perspektifler ortaya çýkmaya baþlamýþlardýr.Artýk bir bedahet gibi görünen medeniyetler çatýþmasý tezi ve yine bununla birlikte dahasonra BOP' ta ifadesini bulan demokratik-leþtirme ameliyesi bir görev gibi algýlanmakta,bu yolda politikalar oluþturulmasý gereðiüzerinde durulmaktadýr. Esasýnda sorun hege-monya olmakla birlikte buna uygun bir arka

 plan oluþturulmasý öncelikli bir görev gibidir.

Amerikan dýþ politikasýnda, insan haklarýnýntuttuðu yer üzerinde, bir takým saptamalar içinde olan Samuel P. Huntington; Jimy Carter döneminde insan haklarý meselesinin günlük 

 politikanýn bir parçasý haline getirildiði, Clintondöneminde ise sistemleþtirildiði saptamalarýylakonuyu þöyle tamamlamaktadýr:"Bizim bugündemokrasiden sorumlu bir vekil dýþiþleribakanýmýz ve ulusal güvenlik birliðinin bu iþtensorumlu çalýþanlarý var. Bunlar diðer ülkelerdedemokrasinin yaygýnlaþtýrýlmasý ile yakýndan

ilgileniyorlar." Dönem Clinton dönemidir demokrasi taþýmakta izlenecek yol kadar muhtemel stratejik rakiplerin yollarýnýn

kesilmesi de önemlidir. Aslýnda bir tür çýkýþsý-zlýðý da anlatan önermeler þöyledir: "Sözkonusu ülkelerde demokrasiyi tesis etmenin engüzel yolu bu devletlerde demokrasinin alanbulmasý ve tesis edilmesi için çalýþan gruplarýdesteklemektir. Bu nedenle Amerika Birleþik Devletleri Çin' deki özel sektörü destekleme-lidir." Oysa daha sonra bir sentezin de ürünüolarak, neo-conlar Amerika' nýn üstün askerigücünü tehdit edebilecek dinamikler arasýna,Ýran, Irak ve Kuzey Kore'yi de katýyorlardý.Yani ABD dýþ politikasý bir yýðýn komplike

fikrin sentezi olarak ortaya çýkýyordu. Fakatfikirlerin komplike olmasý gelinen noktadaABD' nin bir çýkmaz içinde olduðu ve bunedenle de verili koþullara uygun taktik adýmlar þekillendirmeye çalýþtýðý, gerçeðini unutturma-malýdýr.

Bugün dünyanýn en yoðun çatýþmalara þahitolduðu alanlar, adeta Huntington' ýn tezlerinidoðrular bir hüviyet arz etmektedirler. Her nekadar yine görünüm böyle olmakla birliktegerçeklik bize sýnýf mücadelesinin izlerinihemen her adýmda gösteriyor. Yine biz biliyoruz

ki bir bilim adamý titizliðiyle meselelere eðiliy-ormuþ intibaý veren Huntington, aslýnda baþtansona sübjektif bir çaba içindedir. Özetle tümtezi medeniyetler çatýþmasý baðlamýnda dinler arasý bir çatýþmadýr. Çünkü ona göre medeniyetdendiðinde esas olarak din anlaþýlmalýdýr. Amayine bu çatýþmanýn galibi peþinen belirlenmiþtir.Tam böyle denmiyor ama sonuç ta kabacasöylenmek istenen emperyal dünyaya kayýtsýzþartsýz teslimiyettir. Dün bu denli etkili olabile-meyen bu görüþlerin bugün pervasýzcasavunulabiliyor olmalarýnýn ardýnda yatan en

önemli faktör, artýk iki kutuplu bur dünya den-gesinden uzaklaþýlmýþ olmasýdýr. ÝkinciPaylaþým Savaþý sonrasý ortaya çýkan 'denge'Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði' ninönderliðinde Sosyalist Doðu Bloku ile bununkarþýsýnda emperyalist Batý Bloku arasýndaydý.Daha öncede sözünü ettiðimiz gibi askeri plan-da bu denge kendini 'Varþova Paktý' ve 'NATO'ile gösteriyordu.

Yeni koþullar artýk kendine özgü yeni 'denge'leri ve yine bunlara baðlý olarak yeni tezleri

Page 19: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 19/95

20

Kurtuluþ

gerektiriyordu. Ýþte bu tezlerin öncelikle mevcutkoþullarýn tek süper gücü olan ABD kaynaklýolmasýndan daha doðal bir þey de olamazdý.

Durumdan emin, ayný zamanda dünyaya tepe-den bakan ABD; öncelikle kendi liderliðinde bir 'yeni dünya düzeni' gereði üzerine bir takým gir-iþimler içinde oldu. Aslýnda bu giriþimler, dahadoðrusu saldýrýlar, düzen deðil doðrudan düzen-sizliði çaðýran bir içeriðe sahiptiler. Hedef aslýn-da dünyaya ABD hegemonyasýnda yeni bir þekil vermekti. Ýþte sýk sýk kullanýlan kavramlar tam da bu özleme cevap olma amacýný taþýyor-lardý: 'Tarihin Sonu', 'Medeniyetler Çatýþmasý','Küreselleþme' gibi. Bir ara moda kavram 'ide-olojilerin sonu' þeklindeydi. Ama sýnýflar yerli

yerinde durdukça ne ideolojileri ve ne de tarihibitirebilmek mümkün deðildi. Nitekim amaçzaten tarihin sonunu getirmek deðil, bu teztemelinde modern liberalizmin hegemonyasýydý.Bu bakýþa göre liberalizmle çözülemeyecek hiçbir sorun yoktu, dolayýsýyla aslýnda ne ide-olojiye ve ne de tarihe gerek vardý. Gerçektedün Fukuyama keyfi bir þekilde tarih yazmak-taydý. O imparatorluða soyunan ABD' nin, 'ide-olojilerin sona erdiði' bir dönemde, ideologudur ve onun tarih okuyuþu 'batýyý ve liberalizmi esasalmakta', bunlar dýþýnda ideolojilerin ancak 

batýyý taklitle baþarýya ulaþabileceklerini söyle-mektedir. Son tahlilde bir takým nüanslarakarþýn Huntington ile ayný noktada buluþmak-tadýr.

Huntington týpký Fukuyama gibi bir tür tari-hi sona erdiriyor. Bu konuda akli nedenler gösterme gereði duymadan tezini ileri sürüyor.Çünkü o bilimsel olmaktan çok egemensýnýflarýn çýkarlarýný savunmaktadýr. Zaten bunedenle de modern dünyayý kendine göre betim-liyor ve yine bu betimleme ýþýðýnda kader belir-liyor. Böyle bir yaklaþýmýn bilimsellik gibi bir 

kaygý beslemesi ise durumu izahtan oldukçauzaktýr. Þöyle diyor:"Medeniyetler arasýndakimücadele, modern dünyadaki mücadelenin evri-minde nihai bir safha olacak." Bir yanýylaHuntington' a haksýzlýk ettik, pek anlamlý vetutarlý olmasa da bazý gerekçeleri var. O'nagöre; "1793' de R.R.Paliner' in ileri sürdüðügibi, 'Krallar arasýndaki savaþlar bitti, milletler arasýndaki savaþlar baþladý.' " Sonra yine onagöre "…milletler mücadelesi yerini öncekomünizm, faþizm-nazizm ve liberal demokrasi

arasýnda ve daha sonra da komünizm ve liberaldemokrasi arasýnda cereyan eden ideolojiler mücadelesine býraktý." Görüldüðü gibi bir tür 

tarih anlatýlýyor. Ama oldukça keyfi ve bilimsel-likten uzak bir tarih anlatýmý. Zaten bu çok kýsaözet sonucun ne olabileceði yolunda saðlamipuçlarýna sahip. Alýntýlarýn da gösterdiði gibibelliki artýk dünyada ideolojik ve ekonomik kaynaklý mücadeleler olmayacaktýr, genel olarak bölünme ve mücadelelerin kaynaðý kültürel ola-caktýr. Dolayýsýyla da "…global politikalarýnasýl mücadeleleri farklý medeniyetlere mensupgrup ve milletler arasýnda meydana gelecek.Medeniyetlerin çatýþmasý global politikayahakim olacak. Medeniyetler arasýndaki fay hat-

larý geleceðin muhabere hatlarýný teþkil edecek."tir.Yukarýda yaptýðýmýz saptamalar, hemen

 peþinden buna uygun görevlerin belirlenmesiyledevam ediyor. Çünkü Huntington, Batý egemen-liðini ve deðerlerini tehdit eden güçlere-medeniyetlere karþý stratejik bir hattý, koyuþtarzýna uygun bir þekilde düþünmektedir. Her nekadar strateji askercil bir yaklaþýmý sergilese debu yaklaþýmýn tarihi ve felsefi boyutlarý da gözardý edilmemek durumundadýr. Mesele bugeniþlikte ele alýndýðýnda zaten "medeniyetler 

çatýþmasýnýn yeni bir haçlý seferi için silahlaraçaðrý, bir savaþ çýðlýðý, bir slogan olarak nite-lendirilmesi" de bu nedenle. Bu yaklaþým globalbir içeriðe sahip. Fakat bunun yanýndaHuntington'ýn Ýslam medeniyetini deðer-lendirmesindeki olumsuzlukla birlikte "Türkiye'yi medeniyetler karþýsýnda en fazla 'bölünmüþülke' olarak deðerlendirmesi" konunun özel bir önemle ele alýnmasý gereðini de göstermektedir.Hele hükümetin kendinden menkul'medeniyetler arasý diyalog' perspektifi ve budoðrultuda ürettiði politikalar akla getirildiðinde

konu daha da önem kazanmaktadýr.Sonuçtan bakýldýðýnda, eðer saðlýklý bir arka

 plan oluþturulamazsa sanki yaþam bu söylenen-leri doðruluyor gibidir. Hele 'neo-con'larýn evan-

 jelik bakýþ açýlarý ve dünyayý kana bulayan poli-tikalarý düþünüldüðünde konu daha da bir cid-diyet arz etmektedir. Artýk buradan öteye sorun,bir takým tezlerin tartýþýlmasý olmaktan çýkmýþ,emperyal emellerin gerçekleþtirilmesinin temel-lendirilmesi anlamýna gelmektedir. Dolayýsýylabu stratejik hatta karþý saðlýklý bir hattýn

Page 20: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 20/95

21

Kurtuluþ

örülmesi her þeyin önüne geçmiþtir. Bu gerçek-liðin gözlerden kaçýrýlmasý, saðlýklý bir mücadele hattýnýn da örülememesi anlamýna

gelecektir. Her ne kadar buradan öteyemücadeleler kültürel olacak deniyorsa da, Bu'kültürel mücadelelerin' militer özellik taþýyor olmamalarý anlamýna gelmemektedir. Yanýbaþýmýzda vahþice sürdürülen savaþ ayrýca izahýgerektirmeyen bir içeriðe sahip olduðunu,baþlatma gerekçelerinin tümünün yalana dayalýolmasýyla göstermiþtir. Bir kez daha 'savaþýn

 politikanýn baþka araçlarla sürdürülmesi' olduðugün gibi ortadadýr. Yani bu noktada artýk þid-detin militer yüzü hakkýnda konuþmakta pek anlam ifade etmeyecektir.

KüreselleþmeBu baþlýða belki bir tarzda imparatorluðu da

eklemek muradý açýklama açýsýndan çok dahayararlý olabilecektir. Enternasyonalistler bir bütün olarak dünyanýn kardeþleþmesindenyanadýrlar. Bunun gerçekleþebilmesinin yolununise sýnýf mücadelesinden ve emperyalizmdenkurtulmaktan geçtiðini bilirler. Böyle bir per-spektif 'küreselleþmenin' uluslar arasý bir uyumanlamýna geldiðini düþündürür. Ve bu nedenlede 'küreselleþme' karþýtý olarak nitelendirileme-

zler. Oysa dünya planýnda 'anti-küresel' eylem-ler tam da küreselleþmenin bu tarzda ele alýn-masýný yadsýyanlara karþýdýr. Bu anlamda önce-likle bir kavram olarak küreselleþmeyle neanlatýlmak isteniyor sorusunu cevaplamak gerekir. Bizim arzularýmýz bir þey oysa nesneldurum bir baþka þeyse, yapacaðýmýz ilk iþgerçekliði kendi temellerinde ele almak olmalýdýr. Bu evrede küreselleþme kavramýylakarþýlaþtýðýmýzda, onun tarihsel köklerinin veyine bugün ne türden dinamikleri hareketegeçirdiðinin bilincinde olarak, meseleyi ele

almak durumundayýz. Yani geçmiþi olan bir süreci irdelemek durumundayýz.

Küreselleþmeye imparatorluðu eklemegereði, doðrudan güne iliþkin kendine özgükarakterleri ortaya çýkarma arzusudur. Þüpheyok ki bu konuyla baðlantýlý imparatorluk sapta-malarý baðlam kaydýrmasýyla gerçekliðingözlerden kaçýrýlmasý iþlevi yaratmaktadýr.Özellikle, somut özneler yerine, ele geçirile-meyen bir hasým tanýmýyla aslýnda yenilgiyi

 peþinen yitirmek eþ anlamlýdýr. Bunun yanýnda

emperyalizmin iç çeliþkilerini göz ardý eden,onu týpký Kautsky gibi bir süper evreye sýçratanyaklaþýmlar da, benzeri yanlýþlýklarýn kapýlarýný

aralamaktadýrlar. Gerçekten günü kavraya-bilmek geçmiþi ve ciddi, sýnanabilir bir tarzdaele alýnýþýyla, tekrar hatýrlamaktan geçmektedir.Geçmiþle günün baðýný kurabilme yeteneðinesahip yaklaþýmlar ancak bilimsel nitelemesinehak kazanabilirler.

Artýk günümüzde imparatorluk, her ne kadar giriþimleriyle bir çýkmaz içinde görünse de,hem emperyalizmin eþitsiz geliþmesine ve hemde yine buna baðlý olarak öne çýkan emperyalistgüce, yani Amerika'ya iþaret etmektedir. Bubaðlamda imparatorluk salt bir bütün olarak 

ezilen ve baðýmlý dünyayý deðil, tam bununyanýnda emperyalist dünyayý da Amerikagüdümüne sokma anlamýnda bir iþlev kazan-maktadýr. Bu nedenle ulus devletlerin bir anlamýolmadýðý yolundaki gerçeði örten saptamalar,emperyal devletin alabildiðine güçlenmesi vemerkezileþmesinin de gözlerden gizlenmesinehizmet etmektedirler. Ayný zamanda bu güçlen-me ve merkezileþme sonuçlardan hareketlebakýldýðýnda militer bir özellikle ele alýnmalýdýr,sorunun kavranabilir olmasýnýn tek yolu dabudur. Bununla ilgili olarak James Petras' ýn

söyledikleri oldukça öðreticidir: "Ulus-devlet-lerin artýk var olmadýðý bir dünya fikrininsavunucularý ya da küreselleþme teorisyenleri,uluslar arasý finans kuruluþlarýnýn, ulus-devletinötesinde daha geliþkin ya da yeni bir hükümetbiçimi olmayýp, güçlerini emperyal devletlerdenalan kuruluþlar olduklarýný bir türlükavrayamýyorlar."

Yukarýda dile getirdiklerimiz, daha geniþboyutlarýyla imparatorluk baðlamýnda etkili veçarpýcý görünümleriyle karþýmýzdadýrlar. Öncebunu görmek gerekmektedir. Ama tam burada,

koþullarýn kapitalizmin geliþmesinin bir ürünüolduðu, gerçeðiyle yüz yüze olduðumuz da red-dedilemez bir olgudur. Çünkü kapitalizm vesavaþ, kapitalizmin en yüksek aþamasýemperyalizm ve savaþ birbirlerinden ayrýlmalarýmümkün olmayan ikilidirler. Dolayýsýyla milita-rizmi imparatorluktan ve emperyalizmdenbaðýmsýz ele alabilmek bu evrede anlaþýlabilir bir olay deðildir. Zaten tam da bu nedenle Lenindaha yüzyýlýn baþýnda bu duruma iþaret ederkengerçeði þöyle dile getiriyor: " Sorun þudur: bir 

Page 21: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 21/95

Page 22: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 22/95

23

Kurtuluþ

özel bir takým saptamalar yapmak olanaklarýnasahibiz. Fakat bu sorunun bir yanýdýr. Yinebunun kadar önemli bir konuysa bu saptamalar-

la ilgili olarak öne koyulacak görevler manzumesidir. Her ne kadar dünya, bölge veülkede ki geliþmeler birbirinden baðýmsýzolarak ele alýnamayacak olgularsa da, eldengeldiðince analitik bir yaklaþýmla meselelerieðilmek saðlýklý bir yol olacaktýr. Dikkatedildiyse küreselleþme daha çok siyasi ve askeriyönleriyle ele alýnmaya çalýþýldý. Oysa biliyoruzki bu türden politikalarýn ardýnda bir yýðýnekonomik çýkar yatmaktadýr. Yine küreselleþmedendiðinde akla öncelikle üç kurum gelmelidir:IMF, Dünya Bankasý ve WTO(Dünya Ticaret

Örgütü). Olan biteni anlatacak çarpýcý satýrlar ise bir zamanlar Dünya Bankasý Baþ ekonomistiJoseph E. Stiglitz' den. Ama onlarý okumadanLenin'e bir kez daha kulak verelim:'Emperyalizmin ayýrýcý özelliði sýnaîsermayede deðil,

Ama tümüyle mali-sermayededir.' AslýndaStiglitz bir kez daha Lenin'i doðruluyor ve þöylediyor: "Yýllar önce General Motors' un YönetimKurulu Eski Baþkaný ve Savunma BakanýCharles E. Wilson' ýn 'General Motors için iyiolan, ülke içinde iyidir' þeklindeki ünlü sözü,

belirli bir Amerikan kapitalizmi görüþününsembolü haline geldi. IMF de çoðunlukla benzer bir görüþe sahip görünüyor: 'Finans dünyasýnýnküresel ekonomi için iyi olarak gördüðü þey,küresel ekonomi için iyidir ve yapýlmalýdýr.' "

MilitarizmAmerikan imparatorluðuna giden yol, baþtan

sona savaþý gerektirir bir tarzda çizilmiþti. Dahaönce bu doðrultuda ortaya konan tüm politikalar böyle bir içerikle dile gelmiþlerdi. Bu türdenbilgileri ayrýca anlatma gereði pek yoktur,

çünkü projeler yaþam bulmuþlardýr.Militarizmin birçok tanýmýnda savaþ ve savaþhazýrlýðý ön plana çýkmaktadýr. Oysa yinebilindiði gibi militarizmin en çok iþlevkazandýðý dönemler barýþ dönemleridir.Dolayýsýyla bir tür hegemonya aracýdýr. ZatenTarihçi Michael Howard bu gerçekten dehareketle konuya daha geniþ bir perspektifleyaklaþýlma olanaðý sunan bir taným yapar. O'nagöre militarizm 'askeri alt kültüre ait deðerlerintoplumun egemen deðerleri olarak algýlan-

masýdýr.' Bu nedenle militarizmi sadece asker vesadece ordu baðlamýyla ele almak hem sorunundaraltýlmasý ve hem de politik bir argüman

olarak sorunun küçümsenmesi sonuçlarýný üre-tir. Her þey bir yana sadece post-modern bir darbe olarak nitelenen '28 Þubat' ýn hazýrlýklarýakla getirildiðinde konu daha bir açýklýklakavranabilecektir. Þüphe yok ki bize iliþkin buörnek çok daha zenginlikleriyle arttýrabilinir.Yine bunun yanýnda her ne kadar orduyu veaskerleri hatýrlatan bir kavram olsa da sivilyaþamýn aktörlerinde, askercil dünyanýn ister-lerini fazlasýyla aþan, görünümler sergilenebilmektedirler. Dolayýsýyla sorun bir kez daha hegemonya sorunu olarak algýlan-

malýdýr.Dünya planýnda Amerika politik stratejiler hazýrlarken, bu doðrultuda sözünü ettiðimizhegemonyayý oluþtururken, baþtan sona milita-rizmin hemen tüm karakteristik vasýflarýndanhareketle görüþler þekillendirmektedir. Dahason Irak Savaþý ortaya çýkarýlmadan, üretilen'tehlike ve tehditler' planýnda sunulan hementüm kanýtlarýn gerçekle bir iliþkisi olmadýðýortaya çýkmýþtýr. Ýlginç olan ayný türden bir yýðýn gerekçenin üretiliyor olmasý deðil, alýcýbulabilmesidir. Zaten bu nedenle sorun taným-

lanýrken askercil bakýþ açýlarýnýn toplumamassedilmesinden söz edilmektedir. Tam bunoktada bir kez daha Noam Chomsky' e baþvur-mak hem öðretici olacaðý gibi ve hem degerçeðin nasýl eðilip bükülebileceðini gösterme-si açýsýndan yararlý olacaktýr. Chomsky' e göreteknik anlamda daha az küreselleþme fakat dok-triner anlamda daha çok küreselleþme geleceðeyön verecektir. Bu nedenle;

"Kâinatýn efendilerinin anladýðý anlamdaküreselleþme ile savaþ olasýlýðýnýn artmasýarasýnda açýk bir baðlantý, bu noktada ortaya

çýkmaktadýr. Askeri planlamacýlar da ayný bek-lentileri paylaþmakta ve açýk sözlülükle, bubeklentiler nedeniyle askeri gücün arttýrýldýðýnýbelirtmektedirler. 11Eylül'den önce de askeriharcamalarý tüm müttefiklerinin ve düþman-larýnýn toplamýndan daha fazlaydý. Terör saldýrýlarý askeri harcamalara ayrýlan fonlarýnhýzla büyütülmesi için sömürüldü-ki bu, özelsektörün önde gelen kuruluþlarýný son derecememnun etti. En uðursuz program uzayýn asker-ileþtirilmesidir ve bu da 'terörle mücadele'

Page 23: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 23/95

24

Kurtuluþ

bahanesiyle hýzlandýrýldý."Satýrlar küreselleþme ve savaþ baðlamýnda

nasýl bir hegemonya kurulduðunu açýk seçik 

gösteriyorlar. Her ne kadar içine girilen bataðýDonald Rumsfeld gibileri bir baþarý olarak sun-maya ve "Irak' ta her þey yolunda" sakýzýnýçiðnemeye devam etseler de neo-con saflar çözülmeye yüz tutmuþturlar. Buna karþýn gerek terörizm ve gerekse de Amerikan hegemonyasý-na iliþkin literatür deðiþmemektedir. Sorunmiliter özelliklerin yani 'önleyici vuruþ gibi 'taktik adýmlarýn yanýnda 'diplomasi' ve 'ittifak-larýnda' öne çýkarýlmasý þeklindedir. Bizatihi bututum, bir anlamda dünyaya tek baþýna þekilverme yaklaþýmýndan uzaklaþma, yani bir tür 

'geri adým atma' anlamýna gelmektedir. Ýþgalinbaþlangýcýndaki burnundan kýl aldýrmazAmerika görüntüsü kaybolmaya yüz tutmuþtur.Esas olarak, durum ve politikalarýn buna baðlýolarak dönüþmeye yüz tutmasý, neo-con poli-tikalarýnýn Amerika kamuoyunda hýzla irtifakaybetmesindendir.

Sýnýf çýkarlarýndan baðýmsýz, kendi baþýnabir militarizm analizi gerçekler üzerine ayaðýnýbasmakta güçlük çekecektir. Tarih sýnýf mücadeleleri tarihidir derken, aslýnda nesnel bir saptama yapýyoruz. Oysa bu saptamaya karþýn

mücadelenin örgütlenmesi ve biçimleri, verilikoþullardan baðýmsýz olmamakla birlikte, öznelçabalarý gerektirir. Bu nedenle militer özellik taþýyan bir örgütlenme zorunluluðun bir ürünüolarak ortaya çýktýðýnda bir þey, bizatihi var oluþnedeni olarak algýlandýðýnda bir baþka þeydir.Bu baðlamda günümüz dünyasýnýn hegemonik gücü Amerikanýn militer yaklaþýmlarý, saltAmerika'yý deðil, tüm insanlýðý ilgilendirir bir muhtevaya sahiptir. Bugün zaten bu poli-tikalarýn vahim sonuçlarýný hemen her gün izliy-oruz. Tarih düþünüldüðünde bu politikalarýn

nelere müncer olabileceði, Mussolini'nin þu söz-lerinde adeta sýrýtmaktadýr:

"Deðiþiyoruz ve savaþçý bir ulus olmak iste-diðimiz için gittikçe deðiþeceðiz. Militarist bir ulus olacaðýmýzý ekleyeceðim, çünkü sözcükler-den korkmuyoruz. Bu tabloyu tamamlamak için, daha yüksek düzeyde boyun eðme, özverierdemlerine ve ülke uðruna özünden geçmeniteliklerini taþýma anlamýna gelen savaþçýsözcüðünü kullanacaðým." Bu söylenenlerinneyi ima ettiðini dünya yaþayarak öðrendi.

Benzer giriþimlerin sonuçlarýný var olandeneylerden öðrenme yeteneði gösterememek büyük bir aymazlýk olacaktýr.

OYAK Bir bütün olarak militarizmden söz edip

ülkede bu gerçeðin tezahürlerini ele almamak tek kelimeyle bir eksiklik, tabloyu kavratma dabir eksiklik anlamýna gelecektir. Aslýnda arabaþlýða OYAK derken soruna bir dolayýmkazandýrmýþ oluyoruz. Her ne kadar doðrudanorduya baðlanabilecek bir kuruluþsa da, OYAK daha çok ekonomik isterlerin bir sonucudur.Ama gerek kuruluþu, gerekse geliþmesiitibariyle doðrudan egemen çerçeveye oturan

bir muhtevaya sahiptir. OYAK' ýn ayný zamandasilah üretiminde de öne çýkýyor olmasý bugerçeði pek deðiþtirmemektedir. Kuruluþu kýsabir zaman dilimine otursa da OYAK bugün artýk ülkedeki üç-beþ büyük holdingden biri olmuþ-tur. Zaten bazý kuruluþlarýyla da ekonomidekien büyük teþebbüsler arasýnda sayýlmaktadýr.Militarizm kurduðu hegemonya itibariyle kendi-ni: tarihin derinliklerinden feyz alan, yurdunkorunmasýnda tek iþlevli araç olarak orduyugören ve bu hegemonya ile sivil dünyanýn hepbir adým önünde yer alan, baðýmsýz bir 

görünümle sergilemektedir. Oysa gerek OYAK'ýn kuruluþ amaçlarý, gerekse ekonomide tuttuðuyer itibariyle, tekeller dünyasýnýn bir parçasýolduðu su götürmez bir gerçekliktir. Hele içindebulunduðu ortaklýklar itibariyle uluslar arasýsermayeyle güçlü baðlarý olan bu holdingin,ayný zamanda 'vatan millet' edebiyatýyla kurulanhegemonyasýnýn kýrýlmasý militarizmin ger-iletilmesiyle eþ anlamlý olacaktýr. Bu konudazaten ikircime yol açmayacak emareler,

 piyasalarýn isterlerine uygun bir tarzda hemenher vesileyle sunulmaktadýr. Daha yeni OYAK 

Genel Müdürü Coþkun Ulusoy bir takým kuþku-larý ortadan kaldýrmak üzere; 'ticarette rasyonel-iz vatan millet deniyorsa onda yokuz' derkenoldukça gerçekçidir.

OYAK Milli Savunma Bakanlýðý'na baðlýdýr.Mali idari bakýmdan özerk bir tüzel kiþiliðesahip olan kuruluþ, özel hukuk hükümlerinetabidir. Zaten olanaklar neyi gerektiriyorsa butürden karakteristik uygulamalar doðrudanOYAK'ýn lehine yorumlanmýþlardýr. Yani OYAK her durumda kamunun desteðini arkasýnda bula-

Page 24: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 24/95

Page 25: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 25/95

26

Kurtuluþ

yapacaðýmýz bir alýntý, hem militarizmin hem deþovenizmin boyutlarý ný, göstereceði gibi, bir bütün olarak konunun aydýnlanmasý olanaklarýný

da sunacaktýr. Þöyle diyor:"Ordunun þeref ve disiplininin temeli,yeminli muhafýzlarý subaylardýr. Bu fikrinsahiplerinin baþýnda da süvarileri Sarý denizdenPolonya' nýn baþkenti Varþova önüne kadar gelen, bütün dünya tarihçilerinin doðununyetiþtirdiði en büyük general olarak kabul ettiðiCengiz Han gelmektedir.'Bana subay ve paraverin, baþka bir þey istemem' diyen de kendi-sidir. 150.000 kiþilik süvari ordusunun 70.000'ide Türk'tür"

Ayný generalin ki ordunun oldukça tipik bir 

temsilcisidir, yaptýðýmýz alýntýda da yansýyanmilitarist ruh hali, ayný zamanda topluma dagiydirilmek istenen elbisenin ne olduðunu,göstermektedir. Dolayýsýyla sadece OYAK'abakýp, sadece Pamukoðlu' na bakýp militarizmiçözümleyebilmek mümkün deðildir. Militarizmbunlarýn bir sentezi olarak, topluma biçimverme felsefesidir. Zaten Atatürk'ten neanladýðýný anlatan tümce de çok çarpýcýdýr:'Beyler; Atatürk denilince siz ve birileri neanlýyor bilmiyorum, ama ben size söyleyeyim;cesaret, tepki, eylem, Türk Milletine ve Türk 

Vatanýna ölümcül tutkudur.' Aslýnda yaklaþýmýyine yazarýn bir epigraf olarak kullandýðý cüm-leyle tamamlamak, insaný da nasýl gördüðünüoldukça çarpýcý bir biçimde yansýtacaktýr:

"Ýnsan muharebeyi kazanabilecek tek makinedir. Donatým önemlidir fakat asýl anahtar 

insandýr. Süper silahlar ve düðmeye basýlarak yapýlan savaþlar hakkýndaki düþünce ve konuþ-malar beþ para etmez bir yýðýn zýrvadan ibaret-

tir. Ýnsan, tek ve en üstün savaþ aracýdýr."OYAK ordunun lafta tarafsýzlýðýnýn ne menebir þey olduðunu gösterir bir olgudur. Sýnýfsalolarak zaten her anlamda bir tekel olan kuru-mun sorunlara yaklaþýmý tartýþma götürmez bir biçimde egemenlerle aynýdýr. Dolayýsýyla bugerçeklik, yaratýlan yanýlsamanýn aþýlabilmesiiçin, bizlere somut ve anlaþýlabilir kanýtlar sun-maktadýr. Halen yaþadýðýmýz koþullarýn,ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel veri-leriyle, bir bütün olarak karmaþýk sürecinçözümlenme adýmý ne olmalýdýr sorusuna

saðlýklý bir cevap, her þeyin önüne geçmiþtir.Cevap yakýn tarihsel döneme karakterini veren'Kürt Sorunu' n da yatmaktadýr. Militarizmbütün giriþimleriyle, sorunun çözülmesi yol-larýnýn týkanmasý çabasý olarak algýlanmalýdýr.Ancak böyle bir algýlama öne konacak görev-lerin de saðlam temellere oturtulmasýolanaklarýný bize verecektir. Dolayýsýylayürünecek hat anti-militarist temele oturtulmak durumundadýr. Her þey bir yana, daha yeniÞemdinli ile ilgili hazýrlanan iddianamede karakuvvetleri komutanýnýn adýnýn geçmesi

nedeniyle toplum üzerinde kurulan militaristhegemonya ve bunun ürettiði sonuçlar durumunçarpýcý bir örneðidir. Bütünsel bir bakýþ; hemdünya, hem Bölge ve hem de ülkede böyle bir hattýn çizilmesi görevini tüm ciddiyetiylekarþýmýza dikmektedir.

* * *

Page 26: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 26/95

27

Kurtuluþ

"Vatandaþlar arasýndan seçilen, silah eðitimi görmüþkiþilerden kurulu, düzenli bir milis gücü özgür bir ülkenin

en uygun, en doðal ve en emin güvenlik aracýdýr; barýþ

 zamanýnda sürekli ordular bulundurmak, ülkenin iç

özgürlüðü için tehlikeli sayýl-malý ve bundan kaçýnýlmalýdýr;ordu her durumda, sivil gücünemri altýnda bulunmalý ve sivil 

 güç tarafýndan yönetilmelidir." (Virjinya Evrensel 

 Beyannamesi-12 Haziran1776)

1. Milli Güvenlik Ýdeolojisi veKurumsal Yapýlar

a)Milli Güvenlik KavramýMilli güvenlik kavramý ve ideolojik 

söyleminin günümüzde tanýmlandýðý veanlaþýldýðý þekilde ilk ortaya çýkýþý ve ulus-lararasý boyut kazanmasý, II.DünyaSavaþý'ndan sonra olmuþtur. Savaþ sonrasýyenidünya koþullarýnda birçok ülke kendineözgü bir "milli güvenlik siyaseti" oluþtur-maya baþlamýþ ve bu amaçla çeþitli anayasalve yasal düzenlemeler yapmýþtýr.

Bu dönemde milli güvenliðin kavramsaliçeriði deðiþen dünya ve ülke koþullarýna

Milli GüvenlikDevleti ve Militarizm

Þaban Ýba

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z   m

Page 27: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 27/95

28

Kurtuluþ

göre, dar ve geniþ anlamlarda olmak üzere ikiþekilde tanýmlanmýþtý. Birincisi, milli güven-liðin sadece askeri sýrlarýn açýklanmasýna

indirgenmesi veya bunalým dönemlerinde bir olaðanüstü hal rejimi sonucunda alýnacak önlemleri içermesi; ikincisi de, devlet düzeninikorumak amacýyla alýnan her türlü önlemi kap-samasýydý.

Bu baðlamda daha genel ve somut bir milligüvenlik tanýmý l953 yýlýnda ABD Baþkaný'nýn"Direktifi" doðrultusunda ABD AdaletBakanlýðý tarafýndan yapýlmýþtýr. Uluslararasý

 planda birçok ülke tarafýndan benimsenen butaným özetle þöyleydi: "ABD'nin askeri,ekonomik ve üretici kuvvetini, devletin iç ve

dýþ güvenliðini casusluk, sabotaj, yýkýcýfaaliyetler ve devleti zayýf düþürmeye veya yýk-maya yönelik illegal diðer eylemlere karþý, alý-nacak önlemleri de içine alacak þekilde, koru-mak ve muhafaza etmek."

II. Dünya Savaþý'ndan sonra ABD'ninemperyalist-kapitalist kampýn liderliðini elinegeçirerek dünyanýn jandarmalýðý göreviniüstlenmesi, devlet ve toplum hayatýnda yenidüzenlemeleri gündeme getirmiþti. Bunlardanbiri ve en önemlisi, 1947 yýlýnda ABD'nin ulus-lararasý çýkarlarý ve olaðanüstü görevleri doðrul-

tusunda Baþkan'a yürütme görevlerinde yardým-cý olacak yepyeni bir kurum olan MilliGüvenlik Konseyi'nin kurulmasýydý.

ABD Baþkaný'nýn bir danýþma kurulu veyardýmcý kuruluþu gibi çalýþacak olan MilliGüvenlik Konseyi'nin görevi yasada özetleþöyle belirtilmiþti: "ABD'nin milli güvenliðiniilgilendiren yerli, yabancý ve askeri konulardatüm bilgileri toplamak, ayýrýma tabi tutmak vedeðerlendirme yapmak ve daha sonra Baþkan'amilli güvenliðe iliþkin olarak önerilerde bulun-mak."

ABD Milli Güvenlik Konseyi, birçok ülkedemilli güvenlik ve savunma ile ilgili olarak oluþ-turulan Kurul, Konsey veya Komite olarak adlandýrýlan benzer kuruluþlara model oldu.ABD tarafýndan geliþtirilen milli güvenlik kavramý ve ideolojik söylemi de, uluslararasý

 planda Amerikan siyaset ve hukuk terminoloji-leri ile ifade edildi.

1960'lý yýllardan itibaren Güney Amerikadevletleri silahlý kuvvetleri tarafýndan geliþtir-ilen ve giderek ABD'ye baðýmlý ve yarý baðýmlý

bütün ülkelerde geçerli hale gelen "MilliGüvenlik Doktrini" veya "Milli Güvenlik Devleti" kavramlarý daha kapsamlý bir þekilde

tanýmlanmýþtý. Bugün hala uluslar arasý plandageçerli olan bu özgün taným þöyleydi:"Milli güvenliði zaafa uðratacak iç ve dýþ

tehlikelere karþý ilgili ülkenin daima uyanýk olmasý, özel anlaþmalar veya ikili iliþkiler çerçevesinde ABD ile iþbirliðine yönelmesi;yurt savunmasý için daima hazýrlýklý olmak geleneksel görevi yanýnda, devlet için tehlikeiçeren devrimci potansiyellere karþý ordununözel savaþ yöntemleri geliþtirmesi, bu amaçlaeðitilmesi, düzenlenmesi; devleti ve toplumudenetleyici bir fonksiyon üstlenmesi."

Milli güvenlik ideolojisi ve Milli Güvenlik Siyaseti'nin özgün biçimleri Türkiye için de bir model oluþturdu. 1949 yýlýndan itibarenTürkiye'de Devletin tüm kurum ve kuruluþlarý-na adým adým girdi ve süreç içerisinde egemensiyaset tarzý haline geldi. Kuþkusuz bu süreç,ayný zamanda II. Dünya Savaþýndan sonra kapi-talist-emperyalist kampýn lideri konumuna yük-selen ABD'nin Türkiye üzerinde ideolojik, poli-tik, askeri, kültürel, vb. çok yönlü egemen-liðinin pekiþtirilmesi sürecine tekabül etmektey-di.

Bu baðlamda, 27 Mayýs askeri müdahalesin-den sonra yapýlan anayasaya iki temel hükümgetirildi. Bunlardan biri, ABD Milli Güvenlik Konseyi'nin bir tür eþdeðeri olan Milli Güvenlik Kurulu(MGK); ikincisi de GenelkurmayBaþkanlýðý'nýn Milli Savunma Bakanlýðý'ndanalýnarak Baþbakan'a baðlanmasý ve böylelikleordunun devlet içinde özerk bir konum kazan-masýydý.

1949 yýlýnda MSYK'nun oluþturulmasýndanbaþka, ordunun devlet içindeki konumuyla ilgilitemel bir deðiþiklik olarak, Genelkurmay

Baþkanlýðý Milli Savunma Bakanlýðý'na baðlan-mýþ ve ordu kurum olarak bu bakanlýðýn bir 

 parçasý haline getirilmiþti. 27 Mayýsçýlar "askeri otoritenin sivil otoriteye tabi olmasý"bakýmýndan bu 10 yýllýk demokratik uygulamayýdeðiþtirmiþ ve yeniden orduyu devlet içindekiözerk konumuna yükseltmiþlerdi. Böylelikle,ordunun Ýç Hizmet Yasasý'ndaki "Cumhuriyetikoruma ve kollama görevi"ni kullanarak askerimüdahaleler yapmasýnýn hukuki zeminini yarat-mýþlardý.

Page 28: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 28/95

29

Kurtuluþ

b)Milli Güvenlik Kurulu veDevlet Ýçindeki Konumu27 Mayýs askeri müdahalesinden sonra

anayasaya bir kurum olarak giren MGK'danönce, aralarýnda kuruluþ ve yetkiler bakýmýndanbenzerlik bulunan "Milli Savunma Yüksek Kurulu"(MSYK) vardý. l949 yýlýnda kurulanMSYK, "Devlet iþlerinin en baþýnda gelen topy-ekun milli savunma görevlerini yerine getirmek üzere" kurulmuþtu.

1961 anayasasýnda MGK, "Kanunun göster-diði Bakanlar ile Genelkurmay Baþkaný veKuvvet Temsilcileri'nden oluþur. MGK'naCumhurbaþkaný baþkanlýk eder, bulunmadýðýzaman bu görevi Baþbakan yapar. MGK, Milli

Güvenlik ile ilgili kararlarýn alýnmasýnda vekoordinasyonun saðlanmasýnda yardýmcýlýk etmek üzere, gerekli temel görüþleri Bakanlar Kurulu'na bildirir." þeklini aldý.

1962 yýlýnda çýkarýlan MGK GenelSekreterliði Kanunu'nun gerekçesinde,"Tasarýnýn hazýrlanmasýnda 2.Dünya Harbi'ndensonra ileri memleketlerin benzeri teþkilatlarýüzerinde yaptýklarý revizyonlar ve bu konudaMSYK'nun 10 senelik tatbikatýndan elde edilentecrübeler de dikkate alýnmýþtýr. Bu suretle butasarý, devletin maddi ve manevi bütün varlýk-

larýnýn her türlü tecavüzlere karþý korunmasý veyüceltilmesi amacýyla takip edilecek politika,

 prensip ve planlarýn tespiti iþleri ile bu konuda-ki hazýrlýk ve çalýþmalarý tanzim edecek esaslarýderlemiþ bulunmaktadýr" þeklinde tanýmlandý.

12 Mart 1971'de yapýlan anayasa deðiþik-liðiyle "MGK, Milli Güvenlik ile ilgili karar-larýn alýnmasýnda ve koordinasyonun saðlan-masýnda gerekli temel görüþleri Bakanlar Kuruluna tavsiye eder." þeklinde yenidendüzenlendi. Buna göre, eski metinde bulun-mayan "Baþbakan" kelimesi eklenmiþ ve eski

metindeki "Kuvvet Temsilcileri"nin yerine"Kuvvet Komutanlarý" konuldu. Ayrýca,"yardýmcýlýk etmek üzere" gerekli temel görüþ-leri Bakanlar Kuruluna "bildirir" þeklinde yer alan ifade deðiþtirilerek "yardýmcýlýk etmek üzere" ibaresi maddeden çýkarýldý, yerine baþkabir ibare konulmadý, fakat "bildirir"' þeklindekikelime de "tavsiye eder" þeklinde deðiþtirildi.

1982 Anayasasýnýn özüne sindirilen MilliGüvenlik Kavramý ise, MGK'nun görevleriiçinde ve geniþletilerek tarif edildi. Buna göre

"MGK, devletin milli güvenlik siyasetinin tayi-ni, tespiti ve uygulamasý, ile ilgili kararlarýnalýnmasý ve gerekli koordinasyonun saðlanmasý

konusundaki görüþlerini Bakanlar Kurulunabildirir. Kurulun devletin varlýðý ve baðýmsý-zlýðý, ülkenin bütünlüðü ve bölünmezliði,toplumun huzur ve güvenliðinin korunmasýhususunda alýnmasý zorunlu gördüðü tedbirlereait kararlar Bakanlar Kurulunca 'öncelikledikkate alýnýr" þeklini aldý.

Bu bakýmdan, 1982 Anayasasý bir tür "MilliGüvenlik Anayasasý" olarak hazýrlandý.Anayasada tanýmlanan "Milli Güvenlik Ýdeolo-

 jisi" tüm yasalara ve anayasa ile oluþturulanbütün kurumlara girdi. Anayasada tanýmlanan

"devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütün-lüðü " diye baþlayan bir söylem, MGK'nun vedolayýsýyla devletin "resmi ideolojisi vesiyaseti" haline getirildi.

Böylelikle MGK'nýn yetkileri, "iç ve dýþgüvenliðin" sýnýrlarýný da aþacak biçimdegeniþletildi ve ülkenin her türlü sorunuylailgilenebilen bir kurum niteliðine kavuþturuldu.Kararlarý da, "öncelikle uyulmasý zorunlu" halegelen MGK, ülkenin her sorunuyla ilgilenmeye,kararlar almaya, günlük politikayý günü gününeizlemeye ve ayda bir düzenli toplantýlar yap-

maya baþladý.1983 yýlýnda çýkarýlan MGK Genel

Sekreterliði Kanunu ile kuruluþ, görev, yetki,çalýþma esas ve usulleri yeniden düzenlendi. Buyasa ile "toplantýlarýn gizliliði", "personelingizliliði", "bilgi ve belgelerin gizliliði", "harca-malarýn gizliliði" ile birlikte uygulama ile ilgiliYönetmeliði de gizli hale getirildi. MGK,devletin gizli örgütlerinden olan MÝT gibi,Genel Sekreterliðin bütün çalýþmalarý devletingizli örgütleri kapsamýna alýndý. Bu nedenleGenel Sekreterliðin Yönetmeliði gizlilik dere-

cesinden (o güne kadar yürürlükte olan 1962tarih ve 129 sayýlý yasaya göre hazýrlanmýþ olaneski yönetmeliðin gizlilik derecesi yoktu) dolayýResmi Gazete'de yayýnlanmadý ve bu "gizliliðinihlali" de suç sayýldý.

AKP hükümetinin "Avrupa Birliði'ne UyumProgramý" çerçevesinde yaptýðý son üç düzen-lemeden biri, Baþbakan yardýmcýlarýnýn da dahiledilerek MGK'daki hükümet kanadýndan gelensivillerin sayýsýnýn artýrýlmasý, ikincisi GenelSekreterlik görev ve yetkilerinin sýnýrlanmasý,

Page 29: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 29/95

30

Kurtuluþ

üçüncü olarak da Kurul toplantýlarýnýn iki aydabir yapýlmasý ve Genel Sekreterin sivil bir kiþiolmasýdýr. Ancak, bir ölçüde ordunun tepkisine

de yol açan bu yeni düzenlemelerin hiçbiriMGK'nun asli görev ve sorumluluklarýnýortadan kaldýrmamaktadýr.

Gelinen noktada her þeye karþýn ordunundevlet içindeki özerkliðinin yarattýðý gelenekselaskeri tutum devlet ve toplum hayatýnda etkisinisürdürmektedir. MGK'daki komuta heyeti, hiy-erarþik sistem içerisinde ve bir nöbet deðiþimiþeklinde orduyu kurum olarak düzenli ve sis-temli bir þekilde temsil etmektedir. Yani,Genelkurmay Baþkaný ve KuvvetKomutanlarýndan oluþan ve kurum olarak 

orduyu temsil eden 5 kiþilik komuta heyeti,MGK kararlarýnýn alýnmasýnda ve uygulan-masýnda belirleyici konumda bulunmaktadýr.

c) MGK Kararlarýnýn Baðlayýcý NiteliðiMGK, 12 Eylül'den sonra da devletin en

yetkili, en dar, hükümetin ve parlamentonunüzerinde sivil ve askeri kurumlarýn ortaklaþaoluþturduklarý, devletin tüm sorunlarý konusun-da uyulmasý zorunlu kararlar alan yetkin bir kurum haline dönüþtürülmüþtür. MGK'nýnkazandýðý bu konum, ayný zamanda oligarþik 

devletin yetkinleþtirmesi ve milli güvenlik devletine dönüþümünü karakterize etmektedir.

Siyasal sorumluluðu hukuken Bakanlar Kurulu'na ait olmakla birlikte, milli güvenlikleilgili tespitlerin yapýldýðý ve kararlarýn alýndýðýyer esas olarak MGK'dur. Alýnan kararlarýnuygulamasý ise Bakanlar Kurulu tarafýndanyapýlmaktadýr. Bu þekliyle anayasal bir kurumve bir "üst kabine" niteliðinde olan MGK karar-larýna Bakanlar Kurulu'nun uymamasý ve bun-larý uygulamamasý mümkün deðildir.

Toplantýlarý, kararlarý ve tutanaklarý devlet

gizliliði statüsünde olan MGK'nun, kuruluþun-dan günümüze tüm kararlarýnýn oybirliði ilealýnmasý da dahil olmak üzere, aksi bir durumgörülmemiþtir. Bakanlar Kurulu acil durumlardabile, Milli Güvenlik Kurulu GenelSekreterliði'nin görüþünü almakta ya daKurulun olaðanüstü toplanmasýna çalýþýlmaktaveya Kurulda görüþülmeyen hiçbir konudakarar almamaktadýr.

Parlamento ise, MGK'da görüþülüp karar haline gelen ve oradan þeklen Bakanlar 

Kuruluna giderek "hükümet görüþü" olarak sunulan, yasa ve yasa hükmündeki karar-nameleri onaylamak zorunda olan bir kurum

niteliðindedir. Milli güvenliði ilgilendiren ve bu prosedürü izlemeyen hiçbir yasa teklifi parla-mentoda görüþülmemekte ve bu konularda tek-lif dahi yapýlamamaktadýr.

MGK'nun üzerinde sadece ordunun vedolayýsýyla Genelkurmay Baþkanlýðý'nýn etkisisüreklidir. Çünkü Kurulda çalýþan ve etkiligörevler üstlenen personelin büyük çoðunluðu,kadrolarý Genelkurmay'da olan askerlerdir.Kurulda her düzeyde askeri hiyerarþi devametmektedir. Askeri örgütlenmeye uygun tarzdagenel sekreterin yardýmcýlarýndan her biri, kuru-

ma baðlý bir birimin baþkanlýðýný yürütmekte vebu sistem teþkilatýn diðer birimlerinde da tekrar-lanmaktadýr. Uzmanlýðýndan yararlanýlansiviller ise, kurum içinde her düzeyde ikinci

 planda bulunmaktadýrlar.S.Demirel'in "Kuruluþundan beri devletin

hafýzasýdýr. Devletin güvenliðini ilgilendiren her þey onun gizli kararlarýnda mevcuttur" dediðiMilli Güvenlik Kurulu rejime adeta bir "gizliaskeri devlet" ya da "Milli Güvenlik Devleti"veya son yýllarda yaygýn þekilde kullanýlmayabaþlayan " Derin Devlet" niteliði kazandýrmak-

tadýr.Kurumlaþmasý sürekli olarak geliþtirilen

MGK bünyesinde kurulan çok sayýdakiBirimlerden biri, 1993 yýlýnda kurulan KamuGüvenliði Baþkanlýðý'dýr. Diðeri ise, yeni oluþ-turulan Kriz Yönetim Birimi'dir.

1997 yýlýnda, ekonomik, siyasal ve toplum-sal planda ortaya çýkan temel sorunlarýnçözümü, MGK'nun kendi bünyesinde oluþturu-lan ve iþleyiþ kurallarý önceden belirlenen KrizYönetim Birimi'ne devredilmiþtir. BöyleceMGK, Kriz Yönetim Merkezi iþlevini de üstlen-

miþtir.Kriz Yönetim Birimi ile MGK, ülkede "sivil

yönetim ve otoritenin" temsili görünümününarkasýnda "gerçek yürütme gücünü" temsil eder gibidir. Çünkü anayasaya göre yürütmeyi temsileden Hükümet, ülkede ortaya çýkan ve çýkabile-cek her türlü kriz durumunun yönetimini veçözümünü MGK'na devretmiþtir.

3 Mart 1997'den itibaren Kriz YönetimMerkezi, MGK Genel Sekreterliði binasýndatahsis edilen bir bölümde faaliyete baþlamýþtýr.

Page 30: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 30/95

31

Kurtuluþ

Kriz durumlarý, doðrudan ülkenin milli güven-liðini ve devletin Milli Güvenlik Siyaseti'niilgilendirdiði için, doðal olarak sorun öncelikle

MGK da görüþülüp deðerlendirilecek ve alý-nacak tedbirler belirlenecektir. Yani, KrizYönetim Birimi, daha baþtan iþin içinde olacak ve MGK'nýn durum tespitinin hemen ardýndanharekete geçecektir.

MGK'nun üstlendiði bu yeni görev vesorumluluk, komutanlara bir askeri müdahalesürecinde daha fazla manevra kabiliyetikazandýrmaktadýr. Çünkü bu Kriz Yönetimi,kriz durumlarýnýn ortaya çýkaracaðý müdahalebiçimlerinin þekillenmesine, müdahale þart-larýnýn hazýrlanmasýna veya konjonktürel

geliþmelere göre baþka alternatiflerin yaratýl-masýna kadar uzanan bir siyasal-toplumsalsüreçte etkili olabilecek bir siyaset tarzýnýnuygulanmasýna imkan yaratmaktadýr.

Özetle, MGK, hükümetin ve parlamentonunüstünde "devletin kaderinde" söz sahibi olanfakat, hiçbir siyasal sorumluluk taþýmayan"bürokratik bir üst kurum" niteliðindedir vedevlet iþleri esas olarak bu Kurul tarafýndanyürütülmektedir.

d) Milli Güvenlik Siyaset Belgesi

ya da "Gizli Anayasa"Genelkurmay Baþkanlýðý tarafýndan hazýr-

lanan Milli Askeri Stratejik Konseptler çerçevesinde hazýrlanan ve MGK kararlarýhaline gelen Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi,

 parlamentoyu, hükümeti ve devletin tümkurullarýný baðlayýcý niteliktedir.

Milli Askeri Stratejik Konsept (MASK) veMilli Güvenlik Siyaseti Belgesi (MGSB), milligüvenlik devletlerinde ordunun devleti vetoplumu yukarýdan aþaðýya doðru denetlemefonksiyonuyla ilgilidir. Bu tür devletlerde ordu

bir siyasal odak/parti gibi davranmakta ve ordu,devlet içindeki özerkliði nedeniyle günlük hay-atýn her alanýna müdahale edebilmektedir.Dolayýsýyla ordu gerçek gücü daima elindebulundurmakta, mecliste grubu bulunan partiler ise askeri vesayetçiliði ve icazetçiliði kendiler-ine meslek edinmiþ bir tarzda siyaset yapmak-tadýr.

Türkiye, üyeliðe kabul edildiði günden beri NATO'nun tüm askeri ve politik stratejik, taktik Konseptleri'nin muhatabý ve asli unsurudur. Bu

nedenle Türkiye 1952 yýlýndan beri ulusalgüvenlik stratejilerini ABD ve NATO stratejik Konseptleri'ne göre oluþturmaktadýr. NATO'nun

Yeni Stratejik Konseptleri ve buna baðlý olarak üye ülkelerin MASK'leri ulusal ve uluslararasýtehditleri ve bu tehditlerin önceliklerini sapta-maktadýr.

Gerek MASK ve gerekse MGSB, NATO'daki Konsept deðiþikliklerine göre her seferinde yeniden düzenlenmekte, yani gün-celleþtirilmektedir.

Devletin bir tür "gizli anayasasý" olanMGSB, NATO Konseptlerine baðlý olarak 3 ila5 yýllýk aralarla hazýrlanmaktadýr. Yenisi hazýr-lanana kadar yürürlükte kalan her MGSB

yasama, yürütme, yargý baþta olmak üzeredevletin tüm kurum ve kuruluþlarý bu belgeyegöre faaliyet sürdürmektedirler 

Bu baðlamda, Temmuz-2001'den beri geçerliolan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB)deðiþen dünya, bölge ve Türkiye koþullarýnagöre Eylül-2005 tarihi itibariyle yeniden gün-celleþtirilmiþtir. Önümüzdeki 5 yýl boyuncadevletin gizli anayasasý olarak uygulanacak olanyeni MGSB, tüm hükümet ve kamu kurum-larýnýn uygulamak zorunda olduðu "Ýç Güvenlik Strateji"sini oluþturmaktadýr.

Bu yeni MGSB'de "Ýç Tehdit Unsurlarý"önceliklerine göre yeniden düzenlenerek birincitehdit önceliði eskisinde olduðu gibi gene"Bölücü Faaliyetler", ikincisi "YýkýcýFaaliyetler", üçüncüsü, "Ýrticai Faaliyetler"olarak belirlenmiþtir. Diðer iç tehdit unsurlarýolarak da, "Azýnlýklar", "Çýkar amaçlý SuçÖrgütleri", "Yolsuzluk", "Karapara" "YasadýþýGöç ve Toplu Sýðýnma", "Cezaevleri" vb. temelbaþlýklar altýnda sýralanmýþtýr.

Buna göre, iç güvelikle ilgili "Stratejik Hedefler" "iç tehdit" unsurlarýna yönelik olarak 

alýnmasý gereken genel ve özel tedbirler de,"yasal" ve "idari" tedbirler olarak ayrý ayrý elealýnmýþ ve maddeler halinde detaylandýrýlmýþtýr.

Bu öncelikler sýralamasýndaki deðiþiklik,bugün ve gelecekteki devlet ve hükümet poli-tikalarýný belirlemektedir. Ayrýca, önümüzdeki5 yýl ayný zamanda AB müzakere sürecininönemli bir aþamasýný oluþturacak ve 35 madde-lik AB müktesebatý için ileri adýmlar atýlmasýnýgerektirecektir.

MGSB'den anlaþýldýðý gibi Türkiye'nin

Page 31: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 31/95

32

Kurtuluþ

ulusal stratejik hedefleri; a) dünyanýn 10 büyük ekonomisi içine girmeye; b)bölgesel gücünü

 pekiþtirip küresel güç olmaya, c)Ýç, dýþ ve

bölgesel güvenlikte belirleyici olan TSK'yý dahada güçlendirmeye, c)AB müzakere sürecindeulusal çýkarlarý korumaya vb. yönelik olduðuiçin bu unsurlar önümüzdeki siyasal ve toplum-sal sürecin karakterini belirleyecektir.

Hükümetle Genelkurmay arasýndaki bazýanlaþmazlýklar nedeniyle 3 aylýk bir gecikmeyleyürürlüðe giren yeni MGSB doðrultusundakidevlet ve hükümet politikalarý hýzlý bir þekildeuygulamaya konulmuþtur. Terörle MücadeleYasasý'ndaki deðiþikliklerden, ÞemdinliOlaylarý'na(ve bölgedeki pasifikasyon uygula-

malarýna) ve ardýndan toplanan "Terör Zirvesi"nde alýnan yeni "baský ve terör" karar-larýna kadar her türlü devlet ve hükümet poli-tikalarý, bu yeni durumun bir göstergesidir 

2. Militer ve Bürokratik Devlet

a) Militarizmin KökeniSözcüðün geniþ anlamýyla ifade etmek 

gerekirse Militarizm, devlet ve toplum hayatýn-da askeriyenin egemen olmasý, ulusal ve sýnýfsalmücadelelerin ezilmesi için ordunun gücünün

ve etkisinin artýrýlmasý, devletin bir tür asker-ileþtirilmesi þeklinde tanýmlanabilir.

Militarizm bütün sömürüye dayalý toplum-larda görülmekle birlikte, esas olarak kapitalisttoplumda belirgin bir nitelik kazanmýþtýr. Özel-likle kapitalizmin emperyalist aþamaya geçme-siyle birlikte ekonomi, politika ve toplumsalyaþamýn bütün sektörleri, askeri sanayi tekel-leriyle ordunun emrine verilmiþtir. Militarizmen keskin çizgileriyle I. ve II. dünya savaþlarýn-da görülmüþtür. Sonraki yýllarda ve günümüzdeise, baþta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler 

ve onlarýn müttefiki olan ülkelerde görülmekte-dir.

Militarizm sözcüðü siyasal bir kavramolarak ilk defa 1850'li yýllarýnda Fransa'daaskeri bir darbe yapan Üçüncü

 Napolyon'un(Büyük Napolyo'nun yeðeni olanLuis Bonapart) askeri diktatörlüðünü karakter-ize etmek için kullanýlmýþtýr. "Bonapartizm"olarak da nitelenen bu askeri darbe, RomaÝmparatorluðu'nda Sezar dönemine göndermeler yapýlarak teorileþtirilmiþtir. Sonraki yýllarda ve

özellikle geçen yüzyýlýn birinci yarýsýndanitibaren ordunun devleti ve toplumu yukarýdanaþaðýya doðru yeniden düzenleme fonksiyonuy-

la ilgili olarak daha sistemli bir þekilde taným-lanmýþtýr.Fransýz Devrimi'nin bütün politik kazaným-

larýný birer birer yok eden Napolyon Bonapart'ýn(1762-1821) bazý sözleri Militarizminin genelmantýðý konusunda önemli ipuçlarý vermektedir.Kendisine Sezar'ý model alan Napolyon, "Benimmetresim iktidardýr. Onun elimden alýnmasýna,hatta ona yan gözle bakýlmasýna bile gelemem"demiþtir.

 Napolyon'un militarist kesimler arasýndabugün hala önemini koruyan þu sözleri de, mili-

tarist bir devlette ordu, devlet ve siyaset iliþki-lerini özlü bir þekilde tanýmlamaktadýr: "Enindesonunda devleti yönetmek için asker olmalýdýr.Devlet, yalnýz mahmuzlar ve çizmelerleyönetilir". "Ben kan döktüm, belki daha dadökeceðim, ama öfkelenmeden ve sadece kanalmanýn politika hekimliðinde yeri olduðu için"."Bir devleti yönetmek için bir sürü yargýç, bir sürü jandarma, bir sürü asker ve bir hayli de

 para ister".Devlet ve onun silahlý gücü olarak ordu,

toplumun sýnýflara ayrýlmasý ve ekonomik 

bakýmdan güçlü olan sýnýfýn egemenliðinin bir biçimi olarak ortaya çýkmýþtýr. Ordu bir sýnýfýnegemenlik biçimi olan devletin koruyucu vekollayýcý gücü olarak þekillenmiþ ve her toplumda kendine özgü bir nitelik kazanmýþtýr.

Kapitalizmin emperyalist aþamasýnda silahüretimine pazar açmak için savaþlar çýkarýlmýþve sürdürülmüþtür. Savaþ sanayi ile yaratýlanikame piyasasý, aðýr sanayi mamüllerinin devlettarafýndan satýn alýnmasý için yaratýlan yeni bir satýn alma gücünü oluþturmuþtur. Bu nedenlesilahlanma, büyük kapitalist tekellerin anamal-

larýný deðerlendirmenin zorunlu bir biçimihaline getirilmiþtir.

"Savaþ ekonomisi" de, amaç ve araç olarak iki yanlý bir þekilde kullanýlmýþtýr. Savaþekonomisinde, savaþ amaç olarak çýkarýlmýþ,savaþ sanayi dýþýndaki tüketim kýsýtlanarak toplumsal üretimin bütün sektörlerini savaþýnihtiyaçlarý belirlemiþtir. Bu anlayýþ, II. DünyaSavaþý'nda Nazi Almanya'sýnda "tereyaðý yerinetank sloganý" þeklinde dile getirilmiþtir 

Militarist devletlerde savaþ sanayine yapýlan

Page 32: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 32/95

33

Kurtuluþ

yatýrýmlar eðitim ve saðlýk gibi insanlarýn entemel gereksinimleri olan sektörlerden 10 katdaha fazladýr. Bu, söz konusu devletlerin yýllýk 

bütçelerinde ve resmi verilere göre % 25-35arasýnda muazzam oranlar tutmaktadýr. I. DünyaSavaþ'ýndan beri "savaþ sanayi", yýllýk cirosu iledünyanýn birinci sektörüdür.

Savaþ ekonomisinin belli bir anlamda kuru-cusu Ýngiliz ekonomisti Keynes olmuþtur.Keynes, "kapitalist ekonominin durgunluðu,yerini, sürekli bir savaþ ekonomisine býrak-malýdýr" demiþtir.

Lenin ise, "Savaþ ekonomisi, kapitalist üre-tim sisteminin kendi çöküþ evresinde bulduðutemel ikame politikalarýný temsil eder" diyerek,

emperyalist dönemin niteliðini göstermiþtir.Lenin daha 1917'de emperyalizmin sadecetekelci kapitalizmle kalamayacaðýný, zamanlatekelci devlet kapitalizmine dönüþeceðini ve busürecinde dünyanýn yeniden paylaþýmýna yolaçacaðýný yazmýþtýr. II. Dünya Savaþý Lenin'inbu görüþünü doðrulamýþtýr.

Savaþla doðrudan baðlantýlý olan çok sayýdasektör vardýr ve bunlar genellikle birbirlerindenkopuk olarak ele alýnmaktadýr. Oysa savaþýnekonomiyle ve politikayla iliþkisinin daha geniþbir boyutu vardýr: Sözgelimi, bütün büyük 

savaþlar devletlerarasýnda çýkmaktadýr. Bütündinlerde yeniden üretilen Kutsal Savaþ ve cihatkavramlarý aynýdýr. Savaþlarýn doðal seleksiyonolarak görülmesi ve ölümün yüceltilmesiFaþistlerin dünya görüþüdür. Savaþlarýn yolaçtýðý çevre tahribatý doðal afetlerden daha fazlave etkili olmaktadýr. En ileri ve geliþmiþteknolojiler savaþ sanayinde kullanýlmaktadýr.Bütün savaþlarýn en masum insanlarý kadýnlar ve çocuklardýr. Savaþýn bir erkek iþi halinegelmesi ve toplumda binlerce yýldan beri var olan erkek egemenliðiyle birlikte ele alýnmasýný

gerektirmektedir.Jeo-politik ve jeo-stratejik saptamalar ise,

her ülkenin coðrafyasý ile ilgilidir. Savaþ tari-hine damgasýný vuran Napolyon Bonapart'ýn"Bütün devletlerin politikasý coðrafyalarýndadýr"görüþü geçen yüzyýla damgasýný vurmuþtur."Coðrafya savaþmak içindir" söylemi isegünümüzde yeniden egemen olmayabaþlamýþtýr.

Tarihin tanýdýðý bütün büyük adamlar (Cengiz Han, Timurlenk, Sezar, Napolyon,

Hitler vb.) adlarýný tarihe yaptýklarý kanlýsavaþlarla yazdýrmýþlar, takipçileri de onlarýyüceltmiþtir. Oysa bunlarýn hepsinin savaþ

stratejileri ayný olmuþtur: Önce düþmaný yarat-mak ve sonra da onu en kýsa zamanda ve enetkili bir þekilde yok etmek.

Bu konudaki genel mantýðý yine Napolyon'un þu sözü anlatmaktadýr: "BenKatolik geçinerek Vendee savaþýný kazandým;Müslüman geçinerek Mýsýr'a yerleþtim; Papacýgeçinerek Ýtalya'da yürekleri kazandým. Bir Yahudi halkýný yönetecek olsam, Süleyman'ýntapýnaðýný yeniden kurardým".

b) Türk Militarizminin Karakteri

Ordunun devlet ve toplum hayatýnda ayrý-calýklý hale getirilmesi, esas olarak militarizm-den kaynaklanmýþtýr. Bunun tipik örneklerindenbiri de Türk devlet ve toplum yapýsýdýr. Bubaðlamda Türk militarizminin tarihsel kay-naklarýnýn da ifadesi olan bazý tarihsel olgular-dan söz etmemiz gereklidir.

Doðu'nun tüm despotik devletleri gibi,Osmanlý Ýmparatorluðu da askeri ve bürokratik bir devletti. Bu tür devletlerde siyaset için her þey meþru sayýlýrdý. Siyasette her türlü hile;yani düzen, dolap, oyun, entrika geçerliydi. Bu

yüzden son derece geliþmiþ komplocu yöntem-ler uygulanýrdý. Daima güçlü olan zayýflarý ezer,baský altýna alýr ve yönetirdi.

Türkiye tarihinde çok güçlü bir devlet vedevlete kul olma geleneði var. Halen devletigüçlü kýlan, derin devlete kapý aralayan bukapýkulu geleneðidir. Devletten daha devletçiolan bu askeri ve sivil bürokrasi geleneði,Türkiye'de devletin bürokratik ve militer yapýsýndan kaynaklanmaktadýr.

Türkiye'de Batýlýlaþmanýn tarihi hem çok eskilere dayanmamýþ ve hem de sanýldýðý gibi

devlet ve toplum hayatýnda radikal bir deðiþim/dönüþüm amacýyla yapýlmamýþtýr.Osmanlý feodal dar görüþlülüðü ve devletinDoðulu gelenekleri Ýmparatorluðun Avrupa'dakigerilemesini sadece askeri baþarýsýzlýklarda ara-maya yöneltmiþtir.

Bu nedenle III. Selim döneminde baþlayanve II. Mahmut'la hýzlanan ve daha sonrakidönemlerde devam eden Batýlýlaþma çabalarý,ilk planda Batýnýn askeri üstünlüðüne karþýordunun yeniden düzenlenmesi þeklinde olmuþ-

Page 33: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 33/95

34

Kurtuluþ

tur.Bu askeri bakýþ tarzý, güçlü ve modern bir 

orduyla "devletin bekasýnýn" saðlanabileceði

tezine dayandýrýlmýþtýr. Ancak bu doðrultudayapýlan her þey, sonunda devlete militer/askeribir karakter kazandýrmýþtýr.

Giderek "Batýlý olma" ya da "Doðulu kalma"ikilemi, Osmanlý Ýmparatorluðu'nun devlet vetoplum hayatýnda temel bir ayrýþma ve saflaþmayaratmýþtýr. Bu tarihsel olgu, Osmanlý Ýmpara-torluðu'nun devamý olan TürkiyeCumhuriyeti'ne geçiþ sürecinden günümüzekadar devlet ve toplum hayatýný belirlemiþtir:

Bu baðlamda, Kemalist dönemin kýlýk kiyafetten, Latin alfabesine kadar birçok konuda

baþlattýðý Batýlýlaþma çabalarý, dinden kültürekadar çok yönlü bir çatýþmayý beraberinde getir-miþtir.

Cumhuriyet dönemi boyunca devlet laikliðiile bu laikliðe karþý duruþ ilericilik/gericilik kavgasý þeklinde algýlanmýþtýr. Bu durum,cumhuriyet dönemi boyunca ordunun devletiçinde özerklik kazanmasý ve toplumsal ayrý-calýklarýnýn artarak sürmesiyle de örtüþmüþtür.

Cumhuriyet ideolojisinin rafine edilmiþ milli prensiplerini ifade eden Kemalizm, ordununkollayýcýlýðýna ve koruyuculuðuna dayanarak 

resmi dokunulmazlýðýný sürdürmüþtür. Busüreçte ordu da, Kemalist rejim tarafýndanolaðanüstü düzeyde yüceltilmiþ ve halkýnüzerinde bir baský gücü olarak toplumsal ayrý-calýk kazanmýþtýr. Böylelikle sistem, sürekliolarak militarizmi geliþtirmiþ vegüçlendirmiþtir.

1950-1960 dönemi, ordu, devlet ve siyasetiliþkileri bakýmýndan Türkiye'nin en demokratik dönemini oluþturmuþtur. 1960, 1971, 1980 veson olarak 28 Þubat 1997 askeri müda-haleleriyle devlet, bir tür Milli Güvenlik Devleti

haline dönüþtürülmüþtür.27 Mayýs'la baþlayan ordunun siyasete

müdahale amaçlarý, hedefleri ve sonuçlarýbakýmýndan bir gelenek oluþturmuþtur. Bu 46yýllýk süreçte ordu giderek devlet içinde özerk-lik kazanarak devleti ve toplumu denetleyici bir fonksiyon üstlenmiþtir. Böylelikle askeri vebürokratik bakýþ açýsý devletin ve toplumun her kademesinde etkili hale gelmiþtir.

27 Mayýs askeri müdahalesinden sonra,giderek ordunun devlet ve toplum hayatýnda

ayrýcalýklar kazanmasýnýn yanýnda, OYAK'labaþlayan askeri-sinai kompleksler orduya aynýzamanda ekonomiye (ve dolayýsýyla siyasete)

müdahil olma niteliði de kazandýrmýþtýr. Bugün,OYAK, gerek birikmiþ sermayesi ve gereksebankacýlýktan otomobil üretimine kadar muaz-zam sinai ve ticari yatýrýmlarýyla Türkiye'nin engüçlü ve ayrýcalýklý bir "askeri holdingi" konu-mundadýr.

Öte yandan bu uzun dönem içinde askeriicazete ve vesayete dayalý olarak siyaset yapanburjuva partilerinin hiçbiri askeri müdahaleleriönleyecek anayasal ve yasal tedbirlereyönelmemiþtir. Partilerin her biri önlerine konu-lan ve olaðanüstü dönemin standartlarýna göre

hazýrlanan anayasa ve yasalarla hükümetolmaya devam etmiþtir.Türkiye'de ordu gerçek gücü elinde bulun-

durmakta, mecliste grubu bulunan partiler iseaskeri vesayetçiliði ve icazetçiliði kendilerinemeslek edinmiþ bir tarzda siyaset yapmaktadýr.Bu nedenle ordu-devlet iliþkilerini köktendeðiþtirecek, askeri otoriteyi sivil otoriteye tabihale getirecek, baþka bir ifade ile GenelkurmayBaþkanlýðý'ný Milli Savunma Bakanlýðý'nabaðlayacak bir düzenleme yapýlamamaktadýr.

Parlamentodaki bütün partiler, AB standart-

larýna göre düþük yoðunluklu bir "demokrasiye"rýza göstermekte ve hiçbiri radikal bir deðiþim-den/dönüþümden yana olmamaktadýr. AB ise,Yunanistan, Ýspanya ve Portekiz'e uyguladýðý"demokrasiye geçiþ stratejisini" Türkiye için,uygulamamakta; yani askeri otoritenin sivilotoriteye tabi olmasý evrensel ilkesiniTürkiye'ye dayatmamaktadýr.

Oysa bu ülkelerin hepsi de NATO üyesiydive her üçünde de ordu-siyaset iliþkileri Türkiyeile benzerlik gösteriyordu. Ayrýca bu ülkeler,ordu-siyaset iliþkileri, insan haklarý ve azýnlýk 

haklarýna karþý ihlalleri bakýmýndan de Türkiyeile benzer olgulara sahipti.

3. Sonuç Yerine: Militarizme KarþýMücadele AnlayýþýGeldiðimiz aþamada Türkiye de askerlerin

kontrol etmediði hiçbir alan yok. 12 Eylül'densonra askerlerin temsil edilmediði hiçbir kurumve kuruluþ kalmadý. Bu durum, 28 ÞubatMuhtýrasý'ndan sonra daha da arttý.

Genelkurmay Baþkanlýðý, anayasal ve yasal

Page 34: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 34/95

35

Kurtuluþ

yetkileriyle devletin bütün kurum ve kuru-luþlarýyla doðrudan iliþki kurabilecek düzeydeanayasal yetkileri sahiptir. Askerlerin,

Genelkurmay veya MGK adýna gözlemci ya dabaþka görevlerle her türlü toplantýya katýlarak görüþ açýklama yetkisi bulunmaktadýr.

Askeri eðitim ve öðretim kurumlarý sivilkurumlardan daha iyi þartlarda bürokrat asker yetiþtirmektedir. Bu durum giderek bürokratik alanda asker ve siviller arasýnda bir rekabetekadar varabilecek nitelik farklýlýk içermektedir.

Türkiye'nin son 46 yýlýný ordu-devlet-siyasetiliþkileri bakýmýndan ele almak gerekirseyaþanýlan sürecin karakterini de belirleyen veaslýnda herkesin bildiði bir olgudan söz etmem-

iz gereklidir. Bu süreçte devlet içinde özerk bir kurum haline gelen ordu, "askeri politik merkez" ve bir "siyasal odak" haline gelmiþtir.Baþka bir ifade ile Genelkurmay Baþkanlýðý"silahlý kuvvetler partisi" gibi davranmaktadýr.

Türkiye'de askeri ve bürokratik bakýþ açýsý,devlet ve toplum hayatýnda her þeyi belirlemek-te ve her alanda "ulusal dar görüþlülük" ege-menliðini korumaktadýr. Bu nedenle genelolarak demokrasinin ve insan haklarýnýnevrensel ilkeleri göz ardý edilmekte ve her konuda çifte standartçý tutum ve uygulamalar 

sürmektedir. Dahasý egemen ulus ve devlet þov-enizmi militarizmin en önemli argümaný olarak her aþamada yeniden üretilmektedir.

Mevcut anayasa, yasa ve geleneklerden kay-naklanan ordunun devlet ve toplum hayatýndakiayrýcalýklarý, bu kuruma siyasete her zaman þuya da bu þekilde müdahale hakký vermektedir.Askeri müdahale dönemlerinde ordu tarafýndanyapýlan "demokrasiye balans ayarlarý" ile sistemkendini yenileme görünümü altýnda saðlam-laþtýrmaktadýr.

Bu nedenle, rejimin "geleceði ve istikrarý"

adýna, askeri müdahalelerle "demokrasi"ninkesintilere uðratýldýðý ve her seferinde kýsýt-landýðý son 46 yýlda, burjuva demokratik bir kültürün geliþmesi ya da baþka bir ifade ile"toplumun özgürleþmesi ve siyasetin toplumsal-laþmasý" engellenmiþtir. Eðer askeri müdahalel-er yaþanmamýþ olsaydý, Türkiye'nin bugünküsiyasal ve toplumsal yapýsý çok farklý olacaktý.

Her seçimde sistemin çýðýrtkanlýðýný yapandüzen partileri, ordunun icazetiyle varlýklarýnýkorumuþ ve bir nöbet deðiþimi þeklinde

hükümet olmuþlardýr. Tank paletleriyle birazdaha pekiþtirilmiþ olan siyasal/toplumsalzeminde bir "emanetçi " ve "vesayetçi" gibi

siyaset yapmýþlardýr.Merkez saðdan merkez sola kadar bütündüzen partilerinin oluþturduðu politikalar ege-men ulusu ve devlet þovenizminden kay-naklanan geleneksel "laik ve milliyetçi" Türk siyaset tarzýnýn sýnýrlarýný aþamamýþtýr.

Benzer þekilde sol ve sosyalist partilerinbüyük çoðunluðu da bu tarihisel olgudan etk-ilenerek tutarlý bir anti-þovenist ve anti-mili-tarist mücadele anlayýþýna sahip olamamýþlardýr.

Militarizmin devlet ve siyaset sistemindekietkisi, ülkenin "demokratik geleceði ve yeniden

yapýlanmasý"nýn önündeki en büyük engelioluþturmaktadýr. Bu nedenle militarizme karþýmücadele ayný zamanda devrimci vedemokratik mücadelenin kilit sorunlarýndan birihaline gelmiþtir.

Bu baðlamda ve özetle aþaðýdaki talepler dillendirilmelidir:

1- 12 Eylül anayasasý ve yasalarý tümsonuçlarýyla ortadan kaldýrýlmalý ve 12 Eylül'ünsorumlularý yargýlanmalýdýr. Ayrýca, askerimüdahale dönemlerinin tüm uygulamalarý iptal

edilmeli, yargýlamalar geçersiz sayýlmalý, idamedilenlerin itibarlarý iade edilmelidir.

2- Parlamento ve hükümetin üstünde bulu-nan Milli Güvenlik Kurulu'nun anayasalstatüsüne son verilmelidir. Milli güvenlik ide-olojisine dayalý tüm kurumsal yapýlar daðýtýl-malý ve ortaöðrenimde okutulan Milli Güvenlik ders kitabý kaldýrýlmalýdýr.

3- Yasama ve yargý denetimi dýþýnda kalanMÝT, Özel Kuvvetler Komutanlýðý, JÝTEM,Özel Tim, Özel Harekat vb. tüm anti terör örgütleri laðvedilmelidir.

4- Devlet görevlilerinin yargýlanmalarýnýayrýcalýklý hale getiren Memurin Muhakemat-ýKanunu kaldýrýlmalýdýr.

5- Militarist anlayýþýn kaynaðý olan askeriotorite, kayýtsýz þartsýz sivil otoriteye tabiolmalýdýr. Bu baðlamda ordunun bugünküdevlet sistemi içindeki özerkliðine son verilmesiiçin Genelkurmay Baþkanlýðý Milli SavunmaBakanlýðýna baðlanmalýdýr.

6- Silahlý Kuvvetlerin Kuruluþ ve TeþkilatYasasý, Ýç Hizmet Yasasý yeniden düzenlen-

Page 35: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 35/95

36

Kurtuluþ

melidir. Askeri Yargý ve SýkýyönetimMahkemeleri kaldýrýlmalý ve Yüksek AskeriÞura kararlarý yargý denetimine tabi olmalýdýr.

7- Askeri harcamalar azaltýlmalý ve asker sayýsý düþürülmelidir. Zorunlu askerlik kaldýrýl-malý ve Vicdaný ret hakký tanýnmalýdýr Orduyaiç güvenlikle ilgili herhangi bir görev ver-ilmemelidir.

8- Ordunun devlet ve toplum hayatýndakietkisinin tüm sonuçlarýyla ortadan kaldýrýl-masýnýn gerekli tedbirleri alýnmalýdýr.Askerlerin ayrýcalýklarý kaldýrýlmalý, yarar-landýklarý sosyal tesisler, sosyal konutlar ve alýþveriþ merkezleri halka açýk olmalýdýr.

* * *

Page 36: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 36/95

37

Kurtuluþ

Asker mi olsam, öðretmen mi?

 Hoþ geliþler ola, Mustafa Kemal Paþa, Askerin, milletin, bayraðýnla çok yaþa!

Hep aklýma takýlýrdý küçükken,öðretmen mi olayým, subay mýdiye. Subay olmanýn çok onurlu

olduðunu biliyordum, ama öðretmenlereiliþkin pek bir þey yoktu halkýmýzýn kültür daðarcýðýnda. Doðrusu çok istediðim bir meslek olmasýna raðmen, bir iki Yeþilçamfilminde gördüðüm idealist-Kemalist öðret-men tipleri de beni bu mesleðe özendirecek bir mesajý hiçbir zaman iletemediler.

 Arþ ileri, marþ ileri,

 Dönmez geri, Türkün askeri!

Öðretmenler döner miydi geriye,bilmiyorum. Doktor ya da eczacý olmak da pek saygýn bir iþ deðildi doðrusu.Türkülerinde Urfa gýrtlaðýndan çýkan acýlýseslerle, "öldüm, bittim, eridim / Benyandým amaaan" tiratlarý çeken halkýmýz,belli ki Lokman Hekim'in ölümsüzlük ilacýný insanlýða sunma baþarýsýzlýðýndansonra, doktor milletine güvenini toptankaybetmiþ, "el çek tabip yaremden" türü

Türkiye’de UlusalKurtuluþ ve Türk

Militarizminin

Kökenleri -1-

XWE Metin Ayçiçek

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z

   m

Page 37: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 37/95

38

Kurtuluþ

reddiyelerle, doktoru kapýdan savmayabaþlamýþtý. Hatta, belki de Lokman Hekim'denkaynaklý hayal kýrýklýðýnýn öcünü almak için

halkýmýz, "doktor doktor civaným / Ah neler istiyor caným" þarkýlarýyla bir nevi ti'ye alarak,doktorlarý madara etmeye bile yöneldi, diyebil-iriz.

Durumu fark edip, "bir ülkeye askerdendaha fazla doktor lazým" diyen ve bunuyaþamýyla kanýtlamaya çalýþan doktorlara neoldu, bilir misiniz? Deðerli yoldaþýmýz Doktor Þakir Derkut gibi, halklarýn özgürlük mücade-lesinde sürgünlerde öldüler.

Size bir mantýk sorusu: Bir ülkede "darbe"denilince hep aklýmýza "asker" gelir, nedendir?

Þimdi, "iki sözcükteki üç harf birbirinin ayný"diyerek mantýksýz bir bað kuracaðýmý sanýyor-sanýz, bana karþý önyargýlýsýnýz demektir.Yanýtý söylememi istiyorsanýz eðer, yukarýdakicümlenin zaten soru olduðuna dikkat etmedinizherhalde derim. Yanýtýný bilsem zaten soruolarak sorar mýydým?

O zaman birlikte arayalým yanýtýný.

Paramiliter mi ?Bir arkadaþým "sivil toplum örgütü" sözünü

"asker"i olmayan toplumsal örgütler" olarak tanýmladýðýnda çok eðlenmiþtik. Politikaylayeni yeni tanýþan bir genç de, "paramiliter örgütler" sözünü Ülkücü faþistler olarak taným-ladý: "Çünkü onlarý para ile çalýþan militer güçlerdir." Ordunun da "para ile çalýþan"olduðunu söylediðimizde yanýtý benim içinilginçti: "Doðru ama onlar ülke için görevyapýyorlar."

Tarihçi Michael Howard, "askeri alt kültüreait deðerlerin toplumun egemen deðerleriolarak algýlanmasý" olarak tanýmlýyor militariz-

mi.Böylesi bir konuya girerken, belki de

söylenecek ilk þey, militarizmin, ordu ile birebir özdeþ bir kavram olmadýðý; ordunun,güvenlik tanýmý dýþýnda, "yönetme" ve "sosyaldeðer oluþturma" alanlarýndaki egemenliðielinde tutmasý ve bu egemenliði sürdürecek bir tarzda kendisini örgütlemesi ile tanýmlanabile-ceði hususudur. Yani, bir ülkenin ordusununvarlýðýndan söz etmek o ülkede militarizminvarlýðýný anlatmaz; ama bir ülkede örneðin bir 

Üniversite rektörü eðer "gerekirse yüz bin þehitdaha verir ve -iþgal altýnda tuttuðumuz otopraklarý- kanýmýzýn sonuna kadar koruruz"

diyorsa, iþte orada militarizm olasýlýðý var demektir. Ya da "biz at üstünde doðduk, atüstünde ölürüz" sözü, at yarýþlarýnda iddialý bir  jokeyin böbürlenmesi deðil de, babanýn evladaya da mesleði sütçülük olmasa da bir imamýncemaatine yaptýðý vaazýn konusuysa, iþte oradamilitarizm olasýlýðýndan söz etmek mümkündür.

Ama elbette bir söze bakarak karar verile-mez militarizmin varlýðý hakkýnda. Sadecegözü dönmüþ bir rektörün bu ýrkçý ve iþgalci,savaþ yanlýsý düþünceleri; ya da "es selamüna-

leyküm" ("barýþ senin üzerine olsun") diyevaaza baþlayan imamýn, öldürme sanatýnaövgüler yaðdýrmasý tek baþýna militarizminvarlýðýnýn kanýtý olamaz elbette. Rektördenbilim beklerken ölüm vaadi bulan üniversitegençliði, o rektörü yuhalamak yerine, elleriyýrtýlýncaya kadar alkýþlýyorsa eðer bu çýlgýnkonuþmayý; ya da atçý imamýn arkasýndanamaza durarak (adý güya "barýþ" sözcüðündentüreyen bir dinin içinden) günah iþlemeyi gözealabiliyorsa eðer cemaat, iþte o toplumda damilitarizm olasýlýðý yüksek demektir.

Devlet tanýmý içerisinde ordunun yeri, özel-likle Türkiye insanýnýn, içinden yaþayarak yanibazen dayaðýný yiyerek bütün hücrelerine kadar hissettiði, bazen askeri mahkemelerin kararlarýsonucu daraðaçlarýnda asýlarak bedelli olduðu;ama buna raðmen yüreðinde bir sevgi olmak-tan da çýkaramadýðý bir öneme sahiptir.

Ýlginçtir, yakýn tarihlerde Þemdinli Ýddi-anamesi tartýþmalarý sýrasýnda "demokratik" bir "cumhuriyet" olduðu iddia edilen TürkiyeCumhuriyeti'nin "Adalet Bakaný" veciz bir 

sözle, "orduyu ve adaleti yýpratmaya kalk-mayýn, çünkü ordunun ve adaletin yerine koya-cak baþka bir þey yoktur" demekteydi. AmaCumhuriyet'in bakaný, Meclis'i de "yýpratýlma-masý gereken kurumlar" arasýnda saymayýunutmuþtu. Eh, o zaman biz de "bir ülkeninyýpratýlmamasý gereken kurumlarý" arasýndaadý geçmeyen bu gereksiz kurum üzerinde dur-mayalým, ve yeri doldurulamayacak iki kurumüzerinden düþünmeye çalýþalým.

Türkiye'de militarizmi inceleyebilmek için,

Page 38: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 38/95

39

Kurtuluþ

sanýrým Türkiye Cumhuriyeti denilen sömürge-ci-militarist devletin oluþum koþullarýný; onunmayasý sayýlabilecek tarihsel zemini kalýn hat-

larýyla da olsa gözden geçirmek gerekecektir.Ben de bunu yaparak, bu araþtýrmayý iki bölümolarak yayýnlamak istiyorum. Birinci bölümdevletin oluþum koþullarýna deðinmelerdebulunacak, ikinci bölümde ise, aklýmýnerdiðince Cumhuriyet dönemi militarist devle-tini anlatmaya çalýþacaðým.

Hep Böyle Deðildi Tarihte Türkler !Milât baþlarýnda, Orta Asya halklarý küçük 

toplumsal birimler halinde yaþamakta ve esasolarak avcýlýk ile yaþamlarýný sürdürmekteydil-

er. Bir yandan, besin kaynaklarýnýn sýnýrlýlýðýküçük toplumsal birimler halinde yaþamayýzorunlu kýlarken, diðer yandan düþman boy-larýn saldýrýlarýna karþý da olabildiðince kala-balýk olmak gerekiyordu. Bu iki gereksinimTürk boy ve obalarýnýn toplumsal þekilleniþ-lerini doðrudan belirlemiþtir. Bir yandan küçük birimler halinde ekonomik yaþamý sürdürürkendiðer yandan savaþ, savunma, sürek avý gibi"nedenlerle biraraya gelebilen iliþkiler yarata-bilmiþlerdir. Küçük birimler savaþ gibi neden-lerle biraraya geldiklerinde" bir askerî þef (baþbuð) ya da bir av lideri seçerler. Savaþ bit-ince, av sona erince, þefin hiçbir rolü ve yetkisikalmaz. Barýþta her boy ve oba kendi bölgesineçekilir. Bu daðýnýk yaþama dahi, daimi bir askerî þefin ortaya çýkmasýný engeller.

"Sýk sýk görülen kýtlýk koþullarýnda bütünerkekler çalýþmak, gün boyunca sürü ve av peþinde koþmak zorundadýr. Bu koþullar aylak bir soylu sýnýfýn çýkýþýna izin vermez. Otlaklar ortaktýr ve ilk zamanlarda sürüler dahi ortaktýr.Baðýmsýz boylarýn, göçleri düzenleyecek ve

çýkacak anlaþmazlýklarý çözümleyecek bir baþkanlarý bulunsa bile, baþkanýn topluluðunüstünde bir yetki ve yaptýrým gücü yoktur.Kararlarýn alýnmasýna herkesin katýlma hakkývardýr ve yargýlamalar topluluk önünde yapýlýr.Polis, jandarma vb. yoktur. Ýlkel ve kendiliðin-den (spontane) demokrasi egemendir.

Ýlk Türk boylarý, avcý ve çoban olarak gözükürler. Avcý boy ve obalar, av bulmanýngüçlükleri ve sýk sýk meydana gelen açlýklar nedeniyle, çok uzun bir süre, ilkel demokrasi

ve dayanýþma durumlarýný korurlar. "1

Yakut Türkleri USA adý verilen ve aynýatadan gelen ailelerden oluþan birlikler oluþtu-

rurlar. Usa'nýn yaþlý üyelerinden birisi baþkanseçilir. (Aga Usa). Diðer yaþlýlar Aga Usa'nýndanýþmaný görevini sürdürürler. Topluluðunsorunlarý, bütün usa üyelerinin katýldýðý toplan-týlarda tartýþýlarak çözümlenir. Bu toplantýlardausa'nýn her üyesinin söz hakký vardýr.

Usa'nýn herhangi bir üyesine verilen zarar bütün üyelere verilmiþ olarak kabul edilir.Zarar verenden öç almak zorunluluktur ve bugörev usa'nýn bütün üyelerinin doðal görevidir.Usa'nýn eli silâh tutan bütün erkekleri asker sayýlýr. "Herkes asker olduðundan topluluða

hükmedecek bir asker ya da polis gücü aslýndayoktur."2 Kardeþ usa'lar oymak'larý oluþturur.Oymak'larýn, eþit haklara sahip usa baþkan-larýndan oluþan bir kurultayý bulunur. Oymak sorunlarý bu kurultayda tartýþýlýp çözümebaðlanýr. Oymak'larýn birleþmesiyle de CONdenilen büyük birlikler oluþur.

"Con baþkaný giderek güçlenir ve bir askerîgüç teþkil ederse de, bir hükümdar durumunagelemez, usa ve oymak'lar üzerinde tam otoritekuramaz. Usa ve oymak'lar, baðýmsýzlýklarýnýbüyük ölçüde sürdürürler".3

Usa örgütlenmesinin dayanýþmacý özellik-leri çok daha geliþkin olan baþka bir benzeriise Baykal Gölü çevresinde yaþayan Türk boy-larýna özgü bir örgütlenme biçimi olanAul'lardýr. Kazak'larda aul örgütlenmesi 19.yüzyýllara kadar bütün özellikleriyle devametmiþtir.

Eski Türk toplumlarýný, hatta Osmanlý'yýuzun boylu irdelemeden, Cumhuriyete geçiþyapmak için Osmanlý'nýn sonlarýna gelipduralým:

Osmanlýnýn SonlarýCumhuriyet'in BaþlarýOsmanlý'nýn sonlarýnda daðýlma sürecine

girmiþ olmasý ve hýzla daðýlýp küçülme yaþa-masý, Osmanlý aydýnlarýný: "Daðýlmayý engelle-mek için ne yapmak gerekir?" sorusununyanýtýnýn arayýþ içine itelemiþti. Neredeyse ikiyüz yýldýr devam etmekte olan bu arayýþ genelolarak üç düþünce akýmý içinden yanýtlan-mýþtýr: Tanzimat ve Batýcýlýk; Ýttihad-ý Ýslam

Page 39: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 39/95

40

Kurtuluþ

(Ýslâmcýlýk) ve iki akýmýn da baþarýsýzlýðýnýnkanýtlandýðýna yönelik düþünceler üzerindengeliþtirilen yeni bir düþünce akýmý olarak:

Türkçülük akýmý."Þüphesiz ki, Osmanlý anayasal geliþmeleri,baþka ülkelerde de olduðu gibi, birtakýmtoplumsal kaynaþma ve tepkilerin sonucundadoðmuþlardýr.... Bu tepkilerin ana hedefinin,mevcut devlet ya da toplum düzeni, belki de‚düzensizliði' olduðu söylenebilir. Bir baþkadeyimle, yeni bir siyasal düzen aranýþý, yüzyýl-lardýr içinde bulunulan devlet yapý ve sistemi-nin artýk toplumu yönetemez, toplumun deðiþik kesimlerini de birbiriyle uzlaþtýramaz halegelmesinden kaynaklanmaktadýr. Bu süreç, en

genel deyimiyle, Osmanlý devlet sistemininçözülmesi' biçiminde adlandýrýlabilir."4

II. Meþrutiyet'in getirdiði özgürlük ortamýy-la, dernek kurma özgürlüðünden yararlanmak isteyen toplumsal kesimler hareketlenmiþlerdi.Üniversite gençliði de bu özgürlüðünolanaklarýný somut olarak kullanmaya yöneldi.1980 Kasým ayýnda Türk Derneði, kuruldu. 14Aralýk 1908'de Mülkiyeli öðrenciler Müdavimîn-i Mülkiye Cemiyeti'ni kurdular.Mülkiye Cemiyeti, öðrencilerin bilinenakademik-demokratik amaçlarý çerçevesindebir araya gelmiþti ve çalýþmalarýný genelliklekendi öðrenim alanlarý ile sýnýrlý bir çerçevedesürdürmekteydi. Buna karþýn Türk Derneði veartýk tarih sahnesinde sýk sýk görebileceðimizbenzerleri, bir çöküþ-yok oluþ süreci yaþamak-ta olan Osmanlý'yý kurtarmak için çabalayanTürk milliyetçisi aydýn hareketlerinden biri idi.

Yaklaþýk üç yýldan az bir süre sonra ise(1911) Türk Yurdu Cemiyeti kurulacaktýr.Kendi yayýn organlarý da olan bu dernekler,aslýnda Türk aydýn hareketinin örgütlen-

meleridir ve bu nedenle de sadece tüzüklerinamaç maddelerinde somutlanan düþüncelerinortaklýðý açýsýndan deðil; kurucular veolanaklar anlamýnda da birbirinin mirasçýsý(devamý ) niteliðindedirler. Örneðin Türk Yurdu Cemiyeti kapanýrken kendi yayýn organýolan Türk Yurdu Dergisini de Türk Ocaðý'nadevretmiþtir. Bu ortaklýðýn aslî nedeni ise, buoluþumlarý doðuran ideolojik besinin ayný kay-naktan saðlanýyor olmasý idi. Ziya Gökalp,Yusuf Akçura , Aðaoðlu Ahmed gibi düþünür-

ler; Hamdullah Suphi (Tanrýöver), MehmedEmin (Yurdakul), gibi edebiyatçýlar Türkçülük akýmýný Gfenç Kalemler ve benzeri dergilerden

de iþlemeye baþlamýþlardý artýk. Bu akým doðalolarak öncelikle aydýn gençliði etkilemekte idi.Tüm yüksek öðrenim gençliðini temsil

yeteneði olan örgütlenmeler ise 1910'lardanitibaren baþlar. "Siyaset tartýþmalarýnýn dýþýndakalmak" gibi bir tüzük hükmünü resmî olarak kabullenerek de olsa, 14 Ekim 1910'daDarülfünun Talebe Cemiyeti ve 3 Temmuz1911'de (resmî olarak 22 Mart 1912), AskerîTýbbiye öðrencilerinin kurduðu Türk Ocaðý butürden kuruluþlar olarak çalýþmalarýna baþlar-lar.

II. Meþrutiyet yýllarýnda kurulan Türkçügençlik örgütlenmelerinden olan izci(keþþaflýk) örgütleri Paramiliter karakter veyapýda idi. Önce birkaç okul bünyesinde kuru-lan bu dernekler 1913 yýlýnda, Ýttihat veTerakki çevrelerince kurulan Türk Gücüderneði bünyesinde toplanarak, Türkçülük akýmýnýn gençlik içindeki taþýyýcýsý olma görevüstlenmiþtir.

Türk Gücü'nün tüzüðünde oluþumun amacý,ülkenin içinde bulunduðu durumun deðer-lendirmesi sonuçlarýna dayandýrýlýr. "Türk örfübugün kemiyet ve keyfiyetçe korkunç bir uçu-ruma doðru sürüklenmektedir" saptamasýnýndayanaklarý örneklerle anlatýlýr. Sonra þu sorusorulur: "Neden böyle oluyor?" Ve yanýt ver-ilir: " Bu ýrk inhitâtýnýn sebeplerinden bir kýsmýsiyasî, diðeri içtimaîdir" denilip bunlar sayýldýktan sonra ise amaç belirlenir: "Ýþte,ýrkýmýza, varlýðýmýza kasdeden bu marazlarýn,bu hallerin dehþeti karþýsýnda yürekleri titreyengeçler bu millete taze hayat ve kuvvet vermek için bir terbiye-i bedenniye ve hýfzýsýhha

cemiyeti teþkil etmiþtir."5

Artýk ýrk söylemi, ýrkýn ýslahý çalýþmalarýgündeme getirilmeye baþlanmýþtýr. Derneðinamacý þöyle özetlenir: "Türklüðü mahv veinkýrazdan kurtarmak ve istikbalen ecdadýmýzgibi saðlam ve kalabalýk feyyaz bir nesil,vatanýný, hukukunu, namusunu, mafâhirinikorumak için ancak kendi kuvvetine istinadeden bir Türk nesli vücuda getirmek." Temelsloganý "Türkün Gücü Her þeye Yeter !" olandernek, amacýný "Türklere mahsus bir azim ve

Page 40: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 40/95

41

Kurtuluþ

sebat ile çalýþarak elde edecektir."6 Köyleriesas çalýþma alanlarý olarak saptayan Türk Gücü, "köylünün vücuduna ve ruhuna nüfuz

ederek huyumuzu ve suyumuzu" düzeltmeyekatkýlý olacak öðretmenlik mesleðini en kutsalhedef olarak üyelerinin önüne koyar. Irkýngüzelleþtirilmesi çalýþmalarý da teþvik konularýiçinde yer alýr: "Güç, terbiye-i bedenniyesineitina eden ve numune-i imtisal olacak surettemükemmel vücut yetiþtirenleri de derecât-ýmuhtelifede takdir ve taltif edecektir."7

Derneðin ilk birinci baþkaný (aslî reis-i aslî)Ýstanbul Muhafýzý Miralay Ahmed CemilBey'dir. Vilayet, kasaba, köy birimleri biçi-minde örgütlenen derneðin çalýþmalarý daha

çok kasaba ve köylere yöneltilmiþtir.Türk Gücü Cemiyeti'nin amacý konusunda,

güvenilir bir açýklamayý, doðrudan buCemiyetin Murahhas-ý Mes'ulü KuzucuoðluTahsin Bey'den dinleyelim:

"Büyük Turan'ý özleyen yeni, uyanýk Türk dünyasý, Turan'ýn altýn tacýný taþýyacak saltanatbinasýnýn dört direðini dikti: Türk BilgiDerneði, Türk Yurdu, Türk Ocaðý ve Türk Gücü.

Saydýðým bu mukaddes müesseselerin ilk ikisi ilmî fennî müesseseler, üçüncüsü yaniOcak içtimaî ve terbiyevî bir müessese. Dernek (Bilgi Derneði) Türk'e kim olduðunu, benliði-ni, geçmiþini tanýtacak, dini öðretecek,ecdadýnýn ilim ve fen dünyasýnda neler yap-týðýný bildirecek, Türk'e ilim ve fen dünyasýndayeniden hizmetler gördürecek; Türk Yurdu,Türk dünyasýnda olan biteni haber verecek,Türk'ün özünden, sözünden, sazýndan bahsedecek, Türk dünyasýndaki tezahürât ve tecel-liyâtý etrafa yayacak, Turan halkýna bildirecek-tir.

Ocak da, Türküm diyeni manevi bir çatýaltýnda toplayacak, birbirine tanýtacak, Türk'üsiyasi ufuklarýnýn fevkinde parlayan istikbalyýldýzýna doðru sevk edecek.

Türk Gücü, ta Karakurum'da fýþkýrýp taþan,coþkun akýnlarýyla bütün dünyayý kaplayan,bükemedik bilek, kýrmadýk kýlýç, vurmadýk kale býrakmayan, fakat bugün düþkün, daðýnýk Türk kuvvetini yeniden var edecek, yaþatacak,Türkün o açýk alnýný yeniden yükseltecek, oyýlmaz keskin gözünü yine parlatacak, o geniþ

göðsünü yeniden kabartacak, Dernek mey-dancýsý, Ocak'ýn bekçisi, Yurd'un koruyucusu,Turan'ýn akýncýsý olacak!

Türk'ün o demir pençesi yine dünyayýkavrayacak, yine dünya o pençenin karþýsýndatir tir titreyecek.

Bu Türk Gücü'nün maksadý."8

O dönemlerde ýrkçý-Turancý düþüncelerinüreticisi ve savunucusu olan Ziya Gökalp'inTürk Gücü Cemiyeti için "Yeni Attila" marþýnýyazarak cemiyet üyesi gençliðin motivasy-onunu saðlamaya çalýþtý. Tamamen fetihduygularýný diriltmeye yönelen marþýn ilk veson kýtalarý þöyledir:

"Yürü! Yürü!" gökten bir ses Dinlen artýk! Bütün cihan

 Ey Türk sana baðrýr: Yürü!Yine eski Turan oldu!

 Kasýrga ol daðlarda es, Padiþah'a dendi Ýlhan,

Yýldýrým ol, saldýr yürü!Yeryüzü bir vatan oldu! Kaçýþýyor düþman geri,

 Durmam, dedi öç duygusu,Yürü! Yürü! Türk askeri!

Yürü! Yürü! Türk ordusu!

9

Paramiliter baþka dernekler de kurulur. Butür derneklerin bütünü doðrudan Ýttihatçýlarýndesteðiyle kurulmakta ve yönetilmektedir.Örneðin, Türk Gücü Cemiyeti'nden hemensonra, Belçika Ýzciler Birliði baþkaný M.Parfitte Türkiye'ye getirtilerek kendisindenyeni bir izci gençlik derneði örgütlemesi isten-miþ ve bu þahsýn çalýþmalarýyla yarý askerî bir örgütlenme olan Osmanlý Güç Derneklerikurulmuþtur. Osmanlý Güç derneði doðrudan

Harbiye Nezareti'ne baðlýdýr. Örgütlenme biçi-mi olarak askerî birim örneði temel alýnmýþtýr.Osmanlý Güç Dernekleri Hakkýnda Nizamname'nin beþinci maddesi þöyle der:"Osmanlý Güç Dernekleri'nin hazýrlýk þubesiniteþkil eden Ýzcilik Derneklerine oniki yaþýndanonyedi yaþýna kadar olan, asýl GüçDerneklerine onyedi yaþýndan yukarýOsmanlýlar kabul olunur. Bunlarýn talim ve ter-biyeleri Harbiye Nezareti'nce tanzim edilenesasâta tevfikan icra olunur."10 Ýlk Büyük 

Page 41: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 41/95

42

Kurtuluþ

Orta'sý (kongre) 9 Nisan 1914'de gerçekleþtir-ilir ve baþbuðluða Harbiye Nazýrý Enver Paþagetirilmiþtir.

Motivasyona yönelik olarak Selim Sýrrý(Tarcan) tarafýndan getirilen Ýsveçli FelixKoring'in marþ türünden Þakýyan Üç Genç Kýz(Tre Trallade Jantor) þarkýsý, Ali Ulvi(Elöve)'ye yeni sözler yazdýrýlarak OsmanlýGüç Derneklerinin resmi marþý olarak kul-lanýlmýþtýr. Bu marþ, çoðumuzun yakýn tanýdýðý"Dað Baþýný Duman Almýþ" marþýdýr.

1916'ya doðru Güç dernekleri ortadan kalk-maya baþlamýþtýr. Fakat yine ittihatçýlarýndesteði ve doðrudan giriþimi ile bu kez GürbüzDerneði ve Genç Derneði adlý iki bölümden

oluþan Genç Dernekleri kurulmaya baþlan-mýþtýr. Genç Dernekleri yasa ile kurulur ve bir-inci maddesi ile doðrudan Harbiye Nezaretinebaðlý olduðu ilan ediler: "Harbiye Nezareti'ninemir ve idaresine tâbi olmak üzere GençDernekleri teþkil edilecektir" der. Derneklereüyelik, silah altýnda olmayan bütün Osmanlýgençleri için bir zorunluluktur. 12-17 yaþgrubundaki gençler Gürbüz Derneklerine, 17 veyukarýsý ise Dinç Derneklerine "hizmet-ifiiliyye-i askerîyesini ifa etmek üzere silâh altý-na alýndýðý tarihe kadar" üye olmak zorun-dadýrlar. Bu derneklerin kuruluþ çalýþmalarýnýyürütmek için ise, Almanya'da o dönemdegençlik örgütlenmeleri alanýnda çalýþan ve bualanda büyük birikim saðlayan Alman vonHoff Türkiye'ye çaðrýlmýþ; kendisine Miralayrütbesi verilerek bu iþe memur edilmiþtir. Buderneklerin amacý da öncekilerin aynýdýr.Turan, ortak idealdir. Turan ülküsünü gerçek-leþtirecek Türkün diriltilmesi, yaratýlmasý,hazýrlanmasý görevi bu derneklere yüklen-miþtir. Bu nedenle dernekler, üyelerinin beden,

bilinç ve teknik eðitimlerini birlikte sürdürür.Üyeler halkla bütünleþmek; halka her alandayardýmcý olmak zorundadýrlar. Bu nedenledernek üyelerine ilk yardým bilgisinden tarýmbilgisine, savaþ bilgisinden kültür tarihinekadar birçok þey öðretilirdi.

Türkçülük akýmýnýn kaynaðý ve taþýyýcýsýolmasý amacýyla II. Meþrutiyet dönemindeoluþturulan ve daha sonraki yýllarda bütünAnadolu'da köylere varýncaya kadar yaygýn-laþtýrýlmaya çalýþýlan Türk Ocaðý isimli dernek,

kurulduðu tarihten itibaren ýrkçý ve savaþ yan-lýsý militarist bir Türkçülük akýmýnýn da üreti-mini üstlendi. Cumhuriyet döneminde ise esas

olarak Mustafa Kemal'in tarih anlayýþý sýnýr-larýnda ve neredeyse emirle yönlendirilen Türk Ocaklarý kongreleri ünlü Türk Tarih Tezi veGüneþ Dil Tezi'nin ilk çalýþmalarýný üretti. 23-28 Nisan 1932 tarihleri arasýnda yapýlan Türk Ocaklarý Kongresi'nde, 16 kiþiden oluþan bir araþtýrma grubu oluþturularak, Türk tarihi üzer-ine araþtýrmalar yapmasý göreviylegörevlendirildiler. Böylece oluþan Türk OcaðýTürk Tarihi Tetkik Heyeti, 12 Eylül darbesiyleortadan kaldýrýlan Türk Tarih Kurumu'nunatasýdýr. 1910 yýlýndan beri çalýþmakta olan

Tarih-i Osmanî Encümeni, 1931 yýlýnda Türk Tarihi Tetkik Heyeti adýný alarak çalýþmalarýnýsürdürdü. 1935 yýlýndan itibaren de Türk TarihiTetkik Heyeti, Türk Tarih Kurumu adýný alarak varlýðýný devam ettirdi.

Türkiye'de ulusal toplumun ve ulus devletinyaratýlýþ süreci, geç kalmýþlýðýnýn yaný sýra,batýdaki oluþumlardan bir hayli farklý özellikler içerir. Bu konuda ilk aðýzda söylenecek birkaçönemli nokta þunlar olabilir:

A) Sanayi devrimi ve arkasýndan ulusaldevletlerin oluþumu Avrupa ülkelerinde, farklýiþleyen süreçlere baðlý olarak, farklý yöntemler-le ve farklý biçimlerde gerçekleþmiþtir.Ýngiltere'de feodal aristokrasi, yeni geliþmiþburjuva sýnýfý ile adým adým uzlaþarak süreçiçinde ulusal devletin yeni kurumlarýný oluþtu-rarak uluslaþma sürecini tamamlarken;Fransa'da bu süreç, tabandan geliþen burjuvaönderlikli bir halk hareketiyle, bir politik devrimle tamamlanarak gerçekleþmiþtir.Kapitalistleþme sürecinin bir hayli geç kaldýðýAlmanya'da ise, sürece yukarýdan aþaðýya

doðru yapýlan bir iradi müdahale ile ulusal bir-lik saðlanmýþtýr.

B) Esas olarak Selanik ve Ýstanbul'da pala-zlanmýþ, fakat oldukça cýlýz ve Türk olmayangayrimüslim bir burjuva sýnýfa sahip olanOsmanlý'da, Batýda gerçekleþtirilen demokratik devrimleri kavrayýþtan uzak olarak salt biçim-sel anlamda taklit çabalarý, Osmanlý'nýn yapýsalözelliklerinden dolayý hep baþarýsýzlýklasonuçlanýyordu. Bu sonuç kaçýnýlmazdý. Esasolarak Selanik burjuvazisine dayalý olarak 

Page 42: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 42/95

43

Kurtuluþ

gerçekleþtirilen I. Meþrutiyet hareketi veSelanik ve Ýstanbul burjuvazisinin birliktegerçekleþtirdiði ama buna karþýn bir hayli cýlýz

kalan II. Meþrutiyet hareketinin baþarýsýzlýk-larýnýn ortak nedeni, feodal yapý karþýsýndakapitalist sýnýfýn zayýf kalmasý idi.

C) Son yüzyýlda, Osmanlý aydýnlarý, esasolarak Fransýz Devrimi'nin düþünsel etkisialtýndayken, demokrasi düþüncesini tanýmamýþolan Osmanlý hanedaný ve bürokratlar, bozulan(çökmekte olan) devlet çarkýný iyileþtirmearayýþlarýnda militarist Prusya modeliniAnadolu toplumsal yapýsýnýn gerçekliðine dahauygun bulmaktaydý. Osmanlý'nýn son çeyrek asrýnýn tek iktidarý olan Ýttihat Ve Terakki

Fýrkasý, bu arayýþý eyleme de dönüþtürensonuncu önemli örnektir. Bu dönemlerde Türk milliyetçiliðini geliþtirme hareketi ise, buhareketin temel dinamiði ve dayanaðý olacak bir Türk burjuva sýnýfýn yokluðundan dolayýzaten baþarýsýzlýkla sonuçlanmak zorundaydý. Nitekim tepeden dayatýlan Türkçülük hareke-tinin sonuçlarý da toplumsal hareketin yasalarýyönünde oldu. Asker-sivil bürokratlar eliylegeliþtirilmek istenen Türkçülük hareketi butabakanýn dýþýnda bir anlam kazanamadý.Toplum geneli üzerinde, ümmet bilinci hâlâmillet bilincinden öncelikli konuma sahipti.

D) 1914-18 Alman yenilgisi sonrasý iþgalaltýna alýnan Anadolu-Mezopotamya toprak-larýnda, emperyalist batý ülkelerinin "açýk iþga-line karþý" direniþ geliþtirilmesi, asker-sivilbürokrat kadrolarýn yönetimi ve güçsüz de olsamilli ticaret burjuvazisinin önderliðinde;topraklarýný kaybetme korkusu içindeki Kürtve Türk feodal sýnýf ve onlarýn etkisindekidiðer halk sýnýf ve tabakalarýnýn desteðiylegerçekleþtirilmiþtir.

Açýk iþgale karþý olan bütün güçleri bir arada tutabilmek için her organik bileþeneAnadolu hareketinin öncü kadrosu tarafýndan"istemlerinin gerçekleþtirileceðine" dair vaatler verilir. Kürtlere, "topraklar gâvurdan kur-tarýldýktan sonra, iki halkýn kendi kaderlerinibirlikte belirleyebileceði bir gelecek" sözü ver-ilirken, genel olarak Ýslam halkýn desteði,"Ýslam ayaklar altýnda, Ýslam'ýn halifesi gâvur tehdidi altýnda" sloganýyla saðlanmaya çalýþýlýr.

Bu düþünce elbette sadece Kürtleri savaþa

katma amacýyla açýklanamaz. Bunun yaný sýra,Ýstanbul Hükümeti'nin Kürtlere vaadettiði"Osmanlý tebaasý olarak federal özerklik"

sözünü boþa çýkarma amacý da Kürtleri kazan-maya yönelik bir çabayý zorunlu kýlýyordu. Bunedenle M. Kemal, Kürtlerle ortak yaþamadayanan bir "kardeþlik" söylemini Lozanakadar sürekli olarak dillendirir.

"El-Cezire Cephesi Komutaný Tuðgeneral Nihat Paþa Hazretlerine,

1-Aþamalý olarak, bütün ülkede ve geniþölçekte doðrudan doðruya halk gruplarýnýnilgili ve etkili olduðu bir biçimde yerel yöne-timlerin oluþturulmasý iç politikamýzýngereðidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç

 politikamýz ve hem de dýþ politikamýz açýsýn-dan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasýnýsavunmaktayýz.

2-Uluslarýn kendilerini yönetmeleri yetkisibütün dünyada benimsenmiþ bir ilkedir. Biz debu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler'in bu dönemekadar yerel yönetime iliþkin örgütlerini kurmuþve baþkanlarý ile yetkilerini bu amaç için bizcekazanýlmýþ olmasý ve oyladýklarýnda kendikaderlerine gerçekten sahip olduklarý BMM(Büyük Millet Meclisi) buyruðunda yaþamistekleri yayýnlanmalýdýr. Kürdistan'daki bütünçalýþmalarýn bu amaca dayalý politikayayöneltilmesi El-Cezire CehpesiKomutanlýðý'nýn görevidir.

BMM Baþkaný Mustafa Kemal."11

Daha Sivas Kongresi'nde, Misak-ý Milli,Kürtlerin oturduðu bölgeleri de içererek amaadýný da koyarak tanýmlanýr: "1- Yüce Osmanlýdevletiyle anlaþýk devletler arasýnda yapýlanantlaþmanýn imzalandýðý 30 Ekim 1918 günün-deki sýnýrlarýmýz içinde kalan ve her yerdeezici çoðunluðu Müslüman olan Osmanlý

ülkesinin parçalarý (ki, bu parçalar bir sonrakibelgede, yani Amasya Protokolü'nün ilk mad-desinde -Osmanlý topraðý, Türkler ve Kürtler'inyaþadýðý topraklardýr.- diye açýklanýyor) birbir-lerinden ve Osmanlý bütünlüðünden hiçbir nedenle koparýlamaz bir bütün oluþturur. Bu parçalarda yaþayan bütün Müslümanlar; birbir-lerine karþý, karþýlýklý saygý ve özveri duygu-larýyla dolu, etnik ve sosyal haklarýyla, bulun-duklarý yöre koþullarýna bütünüyle baðlý özkardeþtirler..."12

Page 43: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 43/95

44

Kurtuluþ

Yine, 16 Ocak 1923 günü, M. Kemal'in,Ýzmir'de dönemin ünlü gazetecilerine yaptýðýaçýklama, þöyledir: "Kürt sorunu; bizim yani

Türklerin çýkarýna da kesinlikle sözkonusu ola-maz. Çünkü bildiðiniz gibi bizim milli sýnýr-larýmýz içinde bulunan Kürt unsurlar, öylesineyerleþmiþlerdir ki, pek sýnýrlý yerlerde yoðundurumdadýrlar. Fakat yoðunluklarýný kaybedekaybede ve Türk unsurlarýn içine gire gire,öyle bir sýnýr çizmek istesek, Türklüðü veTürkiye'yi mahfetmek gerekir.

Söz geliþi, Erzurum'a kadar giden,Erzincan'a Sivas'a kadar giden, Harput'a kadar giden bir sýnýr aramak gerekir. Ve hatta Konyaçöllerindeki Kürt aþiretlerini de gözden uzak 

tutmamak gerekir. Dolayýsýyla baþlý baþýna bir Kürtlük düþünmektense, bizim Anayasagereðince zaten bir tür yerel özerklikler oluþa-caktýr. O halde hangi ilin halký Kürt ise onlar kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.Bundan baþka Türkiye'nin halký söz konusuolurken, onlarý da (Kürtler'i) birlikte ifadeetmek gerekir. Ýfade edilmedikleri zaman, bun-dan kendilerine ait sorun çýkarmalarý daimabeklenir. Þimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi,hem Türklerin, hem de Kürtlerin yetkili vekil-lerinden (milletvekillerinden) oluþur ve bu ikiunsur, bütün çýkarlarýný ve geleceklerini bir-leþtirmiþlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir þeydir.. Ayrý bir sýnýr çizmeye kalkýþmak doðru olmaz..."13

E) Direniþ önderlerinin, Sovyetler Birliði'neyaklaþýmdaki sempatik tutum iþçi sýnýfýnýn açýk desteðini kazanýr. Bu sempatik tutumun önemlibir nedeni, Sovyet devriminin, "çöken bir devletin yeniden diriltilmesi" olarak yorum-ladýklarý baþarýsýndan kaynaklanmakta idi.Devrimin, Osmanlý'yý da kurtarabileceðine

iliþkin umut, ittihatçýlarýn bir kýsmýný Sovyetdevrimiyle iliþkiye yönlendirmiþti.

Devrimini yeni gerçekleþtirmiþ ve henüz içsavaþtan kurtulmuþ olan Lenin'in önderliðinde-ki Sovyet Sosyalist devlet, Mustafa Kemal'inAnadolu'da baþlattýðý açýk iþgale karþý giriþimemaddi ve manevi desteði veren ilk ülke oldu.Birinci Ýzmir Ýktisat Kongresi'nde, yenidevletin ekonomik politikasý, "Batý sermaye-sine dayalý, Batý kapitalizmi" olarak belirlenipilân edilene kadar, baþta M. Kemal olmak 

üzere Cumhuriyet'in bütün önderleri Sovyetler Birliði'ni övme konusunda adeta bir yarýþiçindeydiler. 1923'de yapýlan Ýzmir Ýktisat

Kongresi'nden sonra ise, Batý'nýn güveniniçekebilmek için dýþ politikada bu tutumbütünüyle terkedilir. Elbette bu tutum iç poli-tikada da aynen yansýr.

Genç Sovyetler Birliði'nin oturmaya baþla-masý ve Avrupa'nýn, "yýkýlacak" öngörüsününkýsa zaman içinde boþa çýkmasýnýn sonuçlarýAnadolu-Mezopotamya topraklarýnýn yerlihalklarýnýn kafasýna patladý. Sevr'de Osmanlýtopraklarýný, halklarýn kendi özgür iradelerinedanýþmadan "bölen" emperyalizm, bu kez,Sosyalist Sovyetler Birliði ile kapitalist Avrupa

arasýnda, kapitalizm yanlýsý güçlü bir tampondevlet gereksiniminden dolayý, Kemalist devle-tle anlaþarak, inkar politikalarýna kapý açtý.Lozan, emperyalizmin isteði doðrultusundahalklarýn inkarýný resmileþtirdi.

F, Yeni Cumhuriyet, Türkiye toplumununbileþenlerini yok sayan bir politik ve sosyalyapýlanmayý temel aldý. Sýnýf, ulus, din fark-lýlýklarý inkâr edildi. Durkheim'den alýnan,"imtiyazsýz, sýnýfsýz, kaynaþmýþ bir toplum"hayali, gerçekliðin kendisi olarak benimsenm-eye ve benimsetilmeye çalýþýldý. Anadolu'dayaþayan gayrý müslim halklarýn katliam ya dagöçertme gibi yöntemlerle yok edilmesindensonra sýra, "tek millet, tek devlet" anlayýþýnýngerçekleþtirilmesi aþamasýna gelmiþti. Buanlayýþ Kürt toplumu üzerinde açýktan, diðer azýnlýk halklar üzerinde ise daha kapalý olarak sürdürülen katliamlarla özetlenebilecek bir tari-hin de yaratýcýsý oldu.

G) Yeni Cumhuriyet'in önünde, oluþturula-cak resmî ideolojiyi doðrudan etkileyecek olanve bu nedenle çözümü ivedilik gösteren ciddi

sorunlar vardý.Birincisi, ulusal devlete geçiþte bir hayli

geç kalýnmýþlýk söz konusu idi. OsmanlýDevleti'nin çokuluslu yapýsýnda milletkavramýna en son ulaþan (ulaþtýrýlan) halk Türkler idi. Kapitalizm sürecini kendi içdinamiði ile yaþamýþ olan, Fransa baþta olmak üzere bütün Avrupa çoktan ulusal devletegeçmiþti. Daha ötesi, Osmanlý egemenliðindebulunan Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkeler de Osmanlý'ya karþý giriþtikleri zorlu ulusal

Page 44: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 44/95

45

Kurtuluþ

mücadeleler sonucu baðýmsýzlýklarýný eldeetmiþ, uluslaþma süreçlerini de tamam-lamýþlardý. Oysa Türkler hâlâ ümmet (Ýslam

kardeþliði) bilincini aþamamýþlardý. Bu nedenlebir yanda Türk olmayan azýnlýklarýn tüketilme-si çabalarýna hýz verilirken, diðer yandan ulus-laþma sürecini hýzlandýracaðýna inanýlan biçim-sel programlar devlet eliyle ve zor yöntemiyleuygulamaya konuldu. Örneðin ulusal kimliðingeliþimini engelleyen ümmetçiliðin reddi laik-lik ilkesinin devlet sistemi içine sokulmasýyla,Osmanlýlýk bilincinin bütünüyle silinip atýlmasýdüþüncesi ise harf devrimi gibi giriþimlerleifade buldu. Halife'nin zorla Cumhuriyettopraklarý dýþýna çýkartýlmasý gibi önlemler sert

bir biçimde uygulamaya geçirildi.Ýkincisi, yeni Cumhuriyet'in üzerinde

Osmanlý'dan devraldýðý sömürge Kürdistan'ýnyükü vardý. Bir halký esaret altýnda tutan bir ulusun özgür olamayacaðý sözü belki de ensomut sonuçlarýný yeni Cumhuriyet'te vermiþti.Açýk iþgale karþý mücadelede Kürtlerin büyük desteðini alan yönetim, barýþ anlaþmalarýnýnhemen arkasýndan, Osmanlý dönemleriylekýyaslanamayacak kadar aðýr yaþam koþullarýnýKürt toplumuna dayattý. Oysa, Osmanlý yöneti-minde hiç olmazsa 17. yüzyýla kadar otonomyaþamýþ olan ve buna alýþmýþ olan Kürtler arasýnda ulusal bilinç (aydýnlar düzeyindekalsa da) uyanmaya ve, toplumsal gerçekliðinzorlamasý nedeniyle Ýslam'la uzlaþarak da olsaulusal hareketler boy göstermeye baþlamýþtý.

Yeni Türk yönetiminin bu hareketlere yanýtýiki yönlü olmuþtur. Bir yandan, bu hareketleribüyük katliamlarla bastýrmak ya da Kürthalkýný topraklarýndan söküp zorla batýyasürmek gibi doðrudan þiddete dayalý bastýrmayöntemlerini uygularken, diðer yandan o güne

kadar fazla deney sahibi olmadýklarý asimilasy-on politikalarýný geliþtirmeye baþladýlar. Yenitarih ve dil tezleri üretilerek Türk soyununasaletinin özendirici etkisi kuvvetlendirilmeye;Kürt varlýðý tarih kitaplarýndan bütünüylesilinerek Kürt kimliði unutturulmaya; Kürtfolkloru Türkçeleþtirilip Türkleþtirilerek Kürtulusal kültür birikiminin kökü kazýnmaya;resmî dil Türkçe yapýlarak Kürt dili yok edilm-eye çalýþýldý. "Ne mutlu Türküm diyene" sözü,elbette sýradan bir ajitasyon sözü deðildi.

Baþbakan Saraçoðlu'nun açýklamasý bu sözlerigerçek anlamýna kavuþturur: "Biz Türküz,Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacaðýz. Bizim

için Türkçülük bir kan meselesi olduðu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür mesele-sidir."14 Böylece, toplum içinde mutlu olabil-menin (yani toplumsal ve ekonomik deðerler-den pay elde etmede öncelik hakkýndan, paybüyüklüðüne kadar gerçek hak sahibi olmanýn)kimlik boyutu ilan edilmekteydi. Mutluluðunaçýklamasýný Adalet Bakaný Mahmut EsatBozkurt çok açýk olarak yapmýþtýr: "Türk devleti iþlerinin baþýna öz Türkten baþkasýgeçmemelidir... Yeni Türk cumhuriyetinindevlet iþleri baþýnda mutlaka Türkler bulu-

nacaktýr. Türkten baþkasýna inanmayacaðýz."15

Ýttihat ve Terakki'nin genç subaylaradayanan yapýsý, Bab-ý Ali baskýný ile birlikteCumhuriyet'e de maya olacak bir darbecilik geleneðini yeni devletin kuruluþ karakterleriiçerisine taþýmýþtýr. Türkiye insaný, Cumhuriyetdöneminde sýkça kesilen Askeri Darbeler'deçýplak yapýsý ile orduyu siyasal erk olarak karþýsýnda görse de, gerçekte militarizm saltaskeri darbelerle de açýklanamayacak bir geniþliðe sahiptir ve seksen yýldýr varlýðýnýsürdürdüðü açýktýr. Osmanlý'nýn son yüzyýlýndaartýk fiilen 'yönetim' olan asker, yeniCumhuriyet'in de kurucusu, koruyucusu vesahibi idi. Asker'in en yakýn müttefiki ve ortaðýise, Ýstiklal Mahkemeleriyle döllenen MahmutEsat Bozkurt'lu ýrkçý Kemalist anlayýþla biçim-lenen "adalet" kurumu idi.

Birinci Meclis'in (23 Nisan 1920 - 1 Nisan1923) organik yapýsýnýn bileþenleri þöyle idi:

125 Devlet memuru13 Mahalli Yönetici53 Asker (10 tanesi paþa.)

53 Din adamý.5 kürt aþiret reisi.120 çiftçi, tüccar ve diðer mesleklerden.Meclis'in kuruluþ amacý bugün hâlâ tartýþ-

malýdýr: "Makam-ý Muallay- Hilâfet veSaltanat'ý ve Memalik-i Mahrusa-i Þahaneyi"yabancý saldýrýsýndan ve iþgalinden kurtaracak bir meclis.

"Ankara'ya gelen Oltu mebuslarýnýn seçimmazbatalarýnda 'Ýstanbul Meclisi MebusanýBaþkanlýðýna' denmekteydi ve bu TBMM'ince

Page 45: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 45/95

46

Kurtuluþ

1. Avcýoðlu, Doðan. Türklerin Tarihi. 1. Cilt. s. 235, 236 vd.2. Arsal, Sadri Maksudi. Eski Türklerdeki Soy-Oymak Teþkilâtý. 4. Tarih Kongresi.3. y.a.g.e.. Bu tür örgütlenme, Yakut Türklerinde, 20. yüzyýl baþlarýnda dahi kendisini koruyabilmiþtir.4. Tanör, Bülent. Anayasal Düzenlemelere Toplu Bir Bakýþ. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi. 1. cilt.

Ýletiþim Yay. 1985. s. 105. Tunaya, Tarýk Zafer. Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 1. Hürriyet Vakfý Yay. 2. baský.1988. s.461 vd.6. Tunaya, age. Toprak, Zafer. II. Meþrutiyet Döneminde Paramiliter Gençlik Örgütleri. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e

Türkiye Ansiklopedisi. Cilt 2. s. 533.7. Tunaya, age. S. 4658. Türk Gücü Cemiyeti Murahas-ý Mes'ulü Kuzucuoðlu Tahsin Bey. Aktaran: Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye

Ansiklopedisi. Cilt 2. s. 5369. Gökalp, Ziya. Ziya Gökalp Külliyatý-1. Þiirler ve Halk Masallarý. TTK. Yay. 1952. s. 69-7010. Tunaya. Age. S. 466.11. TBMM. Gizli Celse Zabýtlarý, Türkiye Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550.12. 11 Eylül 1919 günü yayýnlanan Sivas Kongresi Bildirgesi'nin 1. Maddesi. Sivas Kongresi, Vehbi Cem Aþkýn,

Ankara, 1963, Sayfa: 158.13. Ýkibin'e Doðu Dergisi, Ýstanbul, 6 Kasým 1988, Sayý: 46; Türk Tarihi Kurumu Arþivi, 1089 numaralý belge.14. Saraçoðlu, Þükrü. Baþbakan. 5 Aðustos 1942 tarihindeki Meclis konuþmasýndan.15. Bozkurt, Mahmut Esat. age. s. 446.16. Goloðlu. Mahmut. Üçüncü Meþrutiyet. 1920 Ankara 1970

17. Goloðlu, Mahmut. Cumhuriyete Doðru.

* * *

hiç yadýrganmamýþtý"16

Kuvvetler ayrýlýðý ilkesi benimsenmemiþtir.Yasama ve yürütmenin bütün yetkileri

Meclis'te toplanmýþtýr. Böylesi bir yapýlanmaM. Kemal'in düþüncelerinde de demokratik bir sistem olarak kabul görmemiþti. Nitekim bunuM. Kemal de itiraf eder: "Bizim Hükümetimizdemokratik bir hükümet deðildir, sosyalist bir hükümet deðildir. Bilimsel niteliði yönündenkitaplardaki hükümet þekillerinden hiç birinebenzemeyen bir hükümettir. Fakat ulusal ege-menliði, ulusal iradeyi gerçekleþtiren tek hükümettir. Bilimsel ve sosyal niteliðibakýmýndan (Halk Hükümeti)dir. Sosyalmeslek bakýmýndan düþünürsek biz, hayatýný ve

baðýmsýzlýðýný kurtarmak için çalýþan iþçileriz,zavallý halkýz... Bunun için bizler; bizi yoket-mek isteyen emperyalizme karþý ve bizi yut-

mak isteyen kapitalizme karþý milletçemücadeleyi gerekli gören bir mesleði izlemek-teyiz. Ýþte bizim hükümetimizin þekli, esasýbudur. Fakat ne yapalým ki, demokrasiye ben-zemiyormuþ, sosyalizme benzemiyormuþ, hiçbir þeye benzemiyormuþ. Biz benzememekleve benzetmemekle övünmeliyiz. Çünkü biz,bize benzeriz.". M. Kemal.17 (1-12-1921.)

(Ýkinci bölüm gelecek sayýda.)

Page 46: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 46/95

47

Kurtuluþ

Latince kökenli militarizm, etimolojik olarak 'askerlik ve savaþla ilgili'anlamýna gelen militaris'ten türemiþ

bir sözcüktür. Politik kullanýmýnda ise,askeriyenin siyasal ve toplumsal hayattaetkin rol almasý anlamýna gelir. Elbette, mil-itarizmin sosyopolitik anlamý askeri garni-

zonun sýnýrlarýný çoktan aþmýþ toplumsalyaþama, hatta ev içi yaþama kadar sirayetetmiþtir. Yaþanmakta olan sorunlarýnçözümünde þiddet kullanýmýnýn meþrugörülmesi, hiyerarþinin yüceltilmesi,toplumda emir demir iliþkisinin egemenolmasý, cins ayrýmcýlýðýnýn giderek boyut-lanmasý, cinsel tercihi farklý olanlarýn, azýn-lýklarýn ikinci sýnýf insan olarak görülmesi,erkek çocuðun doðuþtan þiddete eðilimlibüyütülmesi ve ev içi þiddet gibi günlük yansýlara sahiptir.

Militarizme iliþkin yapýlacak analiz,uygun bir koordinata oturmadýðýnda ya da

 politik baðlamýnda ele alýnmadýðýnda yeter-ince açýklayýcý olmaz. Militarizm ve mil-liyetçilik üzerine söylenecek sözler içinuygun koordinat ya da baþlangýç noktasýkapitalist devlet olmalýdýr. Gerçek bir sosy-opolitik olgu olarak militarizmin ortayaçýkýþý kapitalist devletle mümkün olmuþtur.Komünal toplumlar, korunma ya da avlan-ma amaçlý silah kullanýmýnýn ayrýcalýk olmadýðý, komünün bu ihtiyaçlarýnýn ortak-

Kapitalist Devlet,Militarizm ve Faþizm

Rýdvan Turan

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z

   m

Page 47: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 47/95

48

Kurtuluþ

laþa görüldüðü bir toplumsal yapýya sahiptir.Ýlkel toplumlarda tüm halkýn silahlý olmasý (yada silaha kolay eriþebilir olmasý) silah taþýmanýn

bir ayrýcalýk olmasýný engellemiþtir. Böyletoplumlarda silah toplumsal bir hegemonyavasýtasý deðildir. Ancak özel mülkiyetin veardýndan da toplumsal sýnýflarýn ortaya çýkýþýylabirlikte, askeri güç, mülkiyet elde etmede vemülkiyet iliþkilerinin korunmasýnda çok önemlibir vasýta haline dönüþmüþtür. Hatta askeri zor ve savaþlar ilkel devletin kurucu etkenlerindenbiri olarak var olmuþtur. Askeri tehtid altýnda,olmak kimi toplumlarda sýnýfsal yapýnýn belir-ginleþmesinde ve ilkel düzeyde de olsa bir devlet düzenine ulaþmada tetikleyici bir faktör 

olmuþtur. Ýlkel devlet düzeninin elementer unsurlarýndan biri askeri güçtür. Toplumlar organize oldukça, sýnýflý nitelikleri tahkimoldukça, önceleri toplumsal yapýnýn içinde olan(bir hegemonya vasýtasý olmayan ve ortak toplumsal ihtiyaçlar için kullanýlan) silahlý güç,giderek toplumun üzerinde ve özel bir kurumhaline dönüþmüþtür. Toplumun baðrýndan çýkan,fakat toplumdaki uzlaþmaz sýnýfsal çeliþkiler nedeniyle de giderek toplumun deðil, egemensýnýfýn, ortak ihtiyaçlarýn deðil, egemenlerinihtiyaçlarýnýn karþýlanmasýna dönük hale

gelmiþtir. Üniformasý, rütbeleri, marþlarý,kendine özgü düzeni, kendine has kurallarý veritüelleriyle içinden çýktýðý toplumayabancýlaþan kurum, egemenlerin bir iktidar aygýtý ve çoðunluða karþý devletin "meþru zor"kullaným aracý olarak var oldu.

Modern devletin ortaya çýkýþý 1600lü yýllarýnsonlarýna dayandýrýlmakta. 1700lü yýllar itibariyle iþçi sýnýfý ve köylülüðü yanýna almýþolan burjuvazi iktidarý feodallerden zorlaalýrken, Fransýz köylüsü, Fransýz vatandaþýhaline gelmiþ, burjuvazinin eþitlik özgürlük tale-

 pleri genel talepler haline dönüþmüþtü. Yeniegemen olarak örgütlenen burjuvazinin esasgelir kaynaðý ticaretti ve bir tacirin de doðalolarak yapmasý gereken þey kendi pazarýnýgaranti altýna almak ve diðer tacirlerin taciz-lerinden korumaya çalýþmaktý. Bu amaç, ulusdevletlerin örgütlenmesinde baþat rol oynadý.Kuþkusuz ki bu yönelimin hem sonucu ve hemde bir açýdan nedeni olarak milliyetçilik kaçýnýl-maz bir olgu olarak kendini gösterdi. Fransýzburjuvazisinin "Fransýzlardan" ibaret kýldýðý

kendi pazarý, Ýngilizlere ya da Almanlara karþýbir Fransýz ulus devlet sýnýrý, Fransýz gümrüðü,Fransýz yasalarý ve askeriyesi tarafýndan garan-

tiye alýnmýþ oldu. Bu hiçbir zaman tam bir kapalýlýk olmadý, yasalarýn izin verdiði ölçüdeve biçimde bir dýþ ticaret her zaman var oldu.Genel oya dayanan seçim sistemi, iþçinin emek gücünü -kime ve hangi koþullarda- satmaktakiözgürlüðü, anayasal yurttaþlýk, sistemli düzenli,önceden belirlenmiþ bir vergilendirme, etkin bir kamu yönetimi ve zorunlu vatandaþ ordularýylabirlikte Modern devlet çýkageldi.

Böylece feodalizmin topraða baðlý köylüsü,kapitalizmle topraðýndan baðýmsýzlaþtý, bir kýsmý proleterleþti, þehirlere göç etti.

Feodalitenin derebeyine baðlý tebasý, yeni kuru-lan ulus devletin "eþit haklý" vatandaþý halinedönüþtü. Taþraya daðýlmýþ çok sayýda feodalsenyörün hinterlandýnda onun kurallarýylayaþayan, onun topraðýný iþleyen feodalangaryalarýn en aðýrýný yüklenen köylü kesim-leri, köylü olarak kalsýn ya da proleterleþsinmerkezi, siyasi bir otorite tarafýndan yönetilm-eye baþladý. Merkezi devlet otoritesinin modernanlamda oluþumu ve geliþimi, topluma haklar kadar yükümlülükler de yükledi. Böylecevergilendirme gibi askerlik de vatandaþýn

devlete karþý yükümlülüðü sýralamasýnda yerinialdý.

Avrupa'da ulus devletlerin kuruluþunda, pazar meselesiyle direk iliþkili bir biçimdesavaþlarýn oldukça önemli bir yeri vardý.1

Feodalizmin angarya ile veya bu ya da diðer dünyada ödüller vaat ederek kurulan ordularý,önce paralý ordulara dönüþtü. Bu ordulardasavaþan, bazen her iki tarafta da ayný ulustaninsanlar oldu. O yýllarda öncelikle Norveçli veÝsviçreli paralý askerler en tutulanlarýydý.Egemenler parayla tuttuklarý bu adamlarý

savaþtýrýyor ve üzerlerinden servetler kazanýy-ordý. Milliyetçilik, daha önce baþka ölçütlerlebölünmüþ Avrupa anakarasýný -ulus devletlerle-yeni ve farklý bir ölçütle bölerken, bu durumaskerlikte de etkisini gösterdi. Dünün paralýaskerlerinin yerini, milliyetçilik esasý tarafýndanþekillendirilecek olan "citizen army" yani vatan-daþ ordularý almaya baþladý. Kitlesel vatandaþordularý, sembolleri, giysileri, hiyerarþisi, tören-leri ile sivil toplumu giderek daha fazla etkilem-eye baþladý. Bu andan itibaren milliyetçilik 

Page 48: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 48/95

49

Kurtuluþ

kavramý hep askerlikle beraber anýlmayabaþlayacaktýr. Militarizm hep milliyetçilikle bir-likte anlamlandýrýlacak ve giderek te milliyetçi-

lik daha militer bir öz taþýmaya baþlayacaktýr."Militarizm sözcüðü ilk defa 1850'li yýllarýndaFransa'da askeri bir darbe yapan Üçüncü

 Napolyon'un (Luis Bonapart, Büyük  Napolyo'nun yeðeni) askeri diktatörlüðünükarakterize etmek için kullanýldý. Bonapartizmsonraki yýllarda ordunun devleti ve toplumuyukarýdan aþaðýya doðru yeniden düzenlemefonksiyonuyla ilgili olarak tanýmlandý. Fransýzdevriminin bütün politik kazanýmlarýný birer birer yok eden Napolyon Bonapartýn'ýn (1762-1821) bazý sözleri militarizmin mantýðý

konusunda önemli ipuçlarý vermektedir. Napolyon'un militarist kesimler arasýnda bugünhala önemini koruyan þu sözleri önemlidir:"Eninde sonunda devleti yönetmek için asker olmalýdýr. Devlet, yalnýz mahmuzlar ve çizmel-erle yönetilir... Ben kan döktüm, belki daha dadökeceðim, ama öfkelenmeden ve sadece kanalmanýn politika hekimliðinde yeri olduðuiçin... Bir devleti yönetmek için bir sürü yargýç,bir sürü jandarma, bir sürü asker ve bir hayli de

 para ister".2 Militarizmin siyasi lügate geçtiðidönem de bu dönemdir.1.paylaþým savaþýndan

sonra ise militarizm gerek bir ulus devletin,gerekse de devletlerarasý iliþkilerin en esaslýunsuru haline dönüþecektir.

 Ne zaman ki modern devlet var olmuþ,öncelikle ordu toplumun dýþýnda örgütlenen,

 profesyonel bir kurum haline dönüþmüþ, ardýn-dan durduðu yerden toplumun geneli hakkýndasöz söylemeye ve yönlendiricilik yapmayabaþlamýþtýr..

Kapitalist DevletKapitalist devlet Marksizm'in en çok 

tartýþýlan konularýndan biridir ve çok çeþitliekoller tarafýndan devletin o ya da bu özelliðiöne çýkarýlarak analiz edilmeye çalýþýlmýþtýr.Bizim yapacaðýmýz analiz böyle bir tartýþmadataraf olmaktan çok, kapitalist devletin milita-rizm ve milliyetçilik meselesi üzerinden nasýlele alýnacaðýyla ilgilidir.

Kapitalist devletin esas amacý kabaca kapi-talist sistemin devamýdýr. Sistemin devam ede-bilmesi için de devamý saðlayacak araçlarasahip olunmasý gerekmektedir. Sistemin

devamýndan kasýt özünde kapitalist ekonominindevamýnýn saðlanmasý, borsanýn güven içindeçalýþmasý, artý deðer sömürüsünde herhangi bir 

aksamanýn olmamasý, uluslar arasý kapitalist sis-teme eklemlenme noktasýnda herhangi bir sorunla karþýlaþýlmamasý vb dýr. Elbette busüreðenliðin saðlanmasý için, siyasal fonksiyon-larýn düzenli iþlemesine ihtiyaç duyulacaktýr.Esasen iktisadýn teminat altýna alýnmasý içindevletin öncelikle siyasal görevlerini harfiyenyerine getirmesi gerekmektedir. Bir taraftadevasa bir kamu düzeninin saðlanmasý, diðer bir tarafta devasa boyutlara ulaþmýþ askeri vesivil bürokrasinin süreðenliði, diðer bir yandasiyasal temsilin saðlanmasý ve bu sayede

devletin sýnýf karakterinin gizlenmeye çalýþýl-masý, yeni yasalarýn yapýlmasý, bunlarýn uygula-maya koyulmasý, devasa boyutlarda bir mahkeme ve cezalandýrma-hapishane aðýnýnkurulmasý devletin en önemli siyasal görev-lerindendir. Ancak bu fonksiyonun da esasenteminatý devletin ideolojik fonksiyonunda yat-maktadýr. Devlet ve devlet aygýtlarý ürettiklerive yaydýklarý ideolojik ön kabullerle yurttaþlarýnsistemle çatýþma potansiyellerini en azaindirmek için bir tür ikna metodu geliþtirirler.Bunu yaparken aileden okula, askere kadar 

hemen birçok kurumu kullanýrlar ve destekler-ler. Devlet aygýtý, devlet iktidarýný elinde tutansýnýf ya da sýnýf fraksiyonunun çýkarlarý doðrul-tusunda, toplumsal hegemonyayý saðlayabilmek için ideolojik aygýtlarýný (Siyasi partiler, Okul,aile, din kurumlarý, basýn tekelleri vb.) kullan-maktadýr. Milliyetçilik ideolojisinin üretildiði veyayýldýðý en önemli üs burasýdýr. Bu kurumlar günlük pratiklerinde milliyetçiliði, þovenizmisürekli olarak üretir, yeniden üretirler. (Ülkedebasýn yayýn kuruluþlarýnýn, okullarýn ve kimisiyasal kurumlarýn demokratik Kürt muhalefe-

tine karþý sürekli besledikleri ve geliþtirdikleriþoven saldýrý düþünüldüðünde bu meselenin nedenli kapsamlý olduðu anlaþýlmaktadýr.) Tüm buaygýtlarýn ve fonksiyonlarýn kullanýlmasý, birin-cil olarak kapitalist üretim iliþkilerinin yenidenüretimi, ekonominin verimliliði ve kollanmasý-na yöneliktir. Ýþte bu sacayak bacaðý üç fonksiy-on, kapitalist devlet fonksiyonlarýnýn esasýnýoluþturur.

Ancak kapitalist devletteki bu üç fonksiy-onun her biri birbirinden görece özerk olarak 

Page 49: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 49/95

Page 50: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 50/95

51

Kurtuluþ

temsil rafa kaldýrýlýr. Bunun nedeni, temsiledilenle olunan arasýndaki baðýn kopmasýnedeniyle, siyasi partilerin, hegemonyayý

saðlayacak ideolojiyi kitlelere taþýmasýnýnmümkün olmamasýdýr. Bu ayný zamanda tek  partinin nedenlerinden biridir. Seçim ilkesininrafa kaldýrýlmasýyla birlikte devlet bürokra-sisinde ciddi bir geniþleme ortaya çýkar. Faþist

 partinin iktidarýyla beraber parlamenter devlet-teki güçler ayrýlýðý ilkesi de bir hikayeye döner;ve yasama, yürütme ve yargý kurumlarý faþist

 partinin egemenliðine girer. Böylece tekelcibüyük sermayenin hegemonyasýnýn yenidensaðlanmasý için bir adým daha atýlmýþ olur.

Faþizm, devleti çok genel bir ifadeyle özgül

bunalýmýn niteliðine ve derecesine göre bu tarz-da yeniden örgütler. Görüldüðü gibi faþistdevlet, olaðan devlette var olan her tür demokratik hak ve özgürlüðün reddi olmuþtur.

Devleti bu tarzda yeniden örgütleyenfaþizmin toplumu yeniden örgütlemesi deoldukça özgündür. Faþist parti, devleti olduðugibi toplumu örgütlemenin de aracýdýr. Faþist

 parti, sýnýfsal olarak çok aðýrlýklý bir þekildeküçük burjuvaziye dayanmaktadýr. Faþist par-tinin kadrolarýný dolduran küçük burjuvazidevlet bürokrasisini de ele geçirir. Temsil

kurumlarýyla temsil edilenlerin baðýnýn kopmasýküçük burjuvaziyi derinden sarsmýþtýr. Siyasal

 partilere ve parlamentoya olan inançlarýnýn kay-bolmasý ve küçük burjuvazinin ideolojik karak-teri (Devlete olan baðlýlýðý, zenginlere ve iþçisýnýfýna olan öfkesi) bu sýnýfýn devlete sahipçýkmasýný ve ayný zamanda da küçük burju-vazinin duymak istediklerini söyleyen faþist

 partiye yönelmelerini saðlar. Parti vasýtasýylaörgütlü toplumsal bir güç haline dönüþen küçük burjuvazi, yine parti vasýtasýyla tekelci büyük sermaye için bir "destek sýnýf" niteliðine kavuþ-

muþtur. Burada ilginç olan, faþizmin iyice stabi-lize olduðu dönemde dahil olmak üzere, hiçbir zaman birbirleriyle çok fazla ortak çýkarýolmayan bu iki sýnýfýn, faþizm vasýtasýyla nasýlolup da tarihsel bir ittifak kurabildiðidir. Küçük burjuvazinin bir müttefik olarak kabulü, burju-vazinin matematiksel olarak daha güçlü olmak istemesinden ziyade, isyan halindeki küçük bur-

 juva ideolojisinin tekelci büyük sermayeninihtiyacý olan emperyalist-yayýlmacý ideolojik siyasal formasyona olan yatkýnlýðýdýr. Ýktidar ve

devlet fetiþizmi, militan milliyetçilik, militaristsaldýrganlýk ve fetihçilik, þef tapýnmasý, liberaldevlete karþý otoriter devlet yanlýsý olmak vb.

konular isyan halindeki küçük burjuva ideolo- jisinde de yer alan noktalardýr. Böylece tekelcibüyük sermaye küçük burjuvaziyi yanýna alarak matematiksel çokluktan, çok daha fazla bir iþyapar; tabii ki bu faþist parti vasýtasýyla olur.Ancak bu ittifakýn gerçekleþmesi için açýk ödünler verilen küçük burjuvazi, devletbürokrasisinde önemli yerler tutar ve bir ölçüdeyönetici sýnýf olur. Fakat faþizmin stabilizasyondöneminde giderek bu durum gerilemeye baþlar.

Faþizm toplumu örgütlerken ilk müdahaleettiði alan emek örgütleridir. Emek örgütlerine

yapýlan bu müdahaleyle, ayný zamanda iþçisýnýfýnýn faþizmin siyasal amaçlarý doðrultusun-da organize edilmesi saðlanmýþ olur. Grevsiz,sendikasýz (faþizmde sendikalar vardýr; amabunlar sýnýfýn ekonomik demokratik mücade-lesinin aracý deðil, faþizmin iþçi sýnýfýný zapt-ýrapt altýnda tutmasýnýn aracýdýr) bir ortamdabunalýmdan çýkýþ için gerekli olan emek sömürüsü kolayca yapýlýr; ancak bundan da ötedevrimci örgütlerin gücü, iþçi sýnýfýný faþizminörgütlemesi ile iyiden iyiye zayýflatýlmýþ olur.

Faþizm, iþ sürecini örgütlemek konusundaki

titizliðini, iþ sonrasýný örgütlemek konusunda dagösterir. Ýþ sonrasý örgütlerin temel amacý,yaþanan bunalým sonucu önemli ölçüde tahripolan tekelci büyük sermayenin hegemonyasýnýnyeniden kurulabilmesi için kitle içinde propa-ganda yürütmektir. Örneðin Ýtalya da kurulanDopolavaro (Ýþ sonrasý) organizasyonlarý böyleamaçlara sahiptir.

Faþizm bunlarýn yanýnda özel olarak gençlere, çocuklara, kadýnlara yönelik örgütler de kurmuþtur. Bu kurumlar faþist ideolojininöðretildiði kurumlardýr. Togliattiye göre, tüm

faþist örgütler üç gurupta toplanýyordu. Askeri,Askeri Propaganda ve Sendikal Örgütler.Örneðin Ýtalya'da Balila kuruluþlarý çocuklarý 14yaþýna kadar, Öncü Kollarý 17 yaþýna kadar,Genç Faþistler 17 yaþýndan partiye katýlýncayakadar örgütlerdi.

Genç faþistler askeri ve propaganda fonksiy-onlu örgütlerdi. Birde faþizmin askeri niteliklikitle örgütü vardýr ki bunlar da milislerdir.Milis, hem yarý siyasi bir polis kurumu olarak çalýþmaktaydý, hem de gelecekteki askeri kadro-

Page 51: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 51/95

52

Kurtuluþ

larý oluþturmaktaydý. Bu amaçla yalnýzAlmanya da yüz bin kiþi eðitilmiþti. Milis,orduya benzer bir yapýya sahipti ve her hücre-

sine kadar tekelci büyük sermayenin çýkarlarýnagöre örgütlenmiþ ve militarize olmuþ bir toplumun doðal bir sonucuydu.

Bir kapitalist devletin faþistleþme sürecindeen etkin ideoloji her zaman þoven bir milliyetçi-lik, hatta ýrkçýlýk olmuþtur. Sadece devletinyeniden örgütlenmesinde deðil, ayný zamandatüm toplumun yeniden örgütlenmesinde, ailede,fabrikalarda, okullarda milliyetçi, ýrkçý, faþistideoloji hem militarizm tarafýndan beslenmiþ vehem de militarizm için gerekli olan toplumsalaltyapýyý hazýrlamýþtýr. Bu ideoloji kitlelerin

 politik ilgilerinin bir noktada odaklanmasýnýsaðlarken ayný zamanda faþizmin ihtiyaç duy-duðu yayýlmacý emellere uygun militer bir toplum zeminini de oluþturmuþ olur. Tümtoplum faþist ideoloji ekseninde askeri bir biçimde örgütlenir.

Türkiye'de Milliyetçilik ve Militarizm"Asker sen kimsin?SEN TÜRKSÜN! Yeryüzünün en ulu mil-

letindensin: 'Sana anlatacaðýmýz (tarih) denilenyazýlar ortada yokken senin milletin doðdu;

kaný temiz, yüreði yýlmaz, gözü pek yeryüzünegeldi. On binlerce yýl öyle yaþadýn; yine öyleyaþayacaksýn; senin dedelerinin, ninelerinin çok önce kurduðu yurtlar þenlikte yeryüzünün cen-neti oldular. Bil ki baþka milletlerin görgüde,yapkýda ilk örneði desteði, öðütçüsü senin mil-letin BÜYÜK TÜRK MÝLLETÝDÝR.

SEN TÜRKSÜN! On ikibin Yýl evvelindeyeryüzünün baþka milletleri maðaralarda, taþkovuklarýnda yaban adamlarý gibi yaþarkensenin dedelerin ORTA ASYA denilen anayur-dunun göbeðinde kurduklarý þehirlerde yaþar,

altýn baþlý kargýsý, gümüþ bezeli terkisi ile aðý-zlar sulandýrýr, gözler kamaþtýrýrdý. Yeryüzüneþenliði, medeniyeti senin atalarýn verdi. Atý dað-dan indirip kuzu gibi yapan üstüne binip daðlar aþan ve taþ kovuklarýna sinmiþ baþka milletlerikendisine þaþkýn þaþkýn baktýran senin milletinbüyük Türk milletidir.

SEN TÜRKSÜN! Yeryüzünün her zamanvar ve var olacak en yüce milletinin eðilmez,bükülmez aslan yürekli oðlusun. Senin kolunubükecek baþýný eðdirecek baþka millet yoktur.Ýlk önce bunu böyle bil ve milletinin anlata-

caðýmýz alný açýk tarihini belleyerek baþýný dik yüreðini pek tut. Türk yurdunun, Türk ben-liðinin düþmanlarýna kýl kadar boyun eðme!..."4

1934 yýlýnda askere daðýtýlmak üzere basýlanaskerin ders kitabýnda böyle yazmaktadýr. Buifadeler askerlik kurumu içinde þu anda da ege-men olan þoven anlayýþýn ilk örneklerindensayýlabilir. Türkiye geç bir uluslaþma süreciyaþamýþtýr. Daha önce kurulmuþ olandevletlerde milliyetçiliðin iyiden iyiye geri-cileþtiði bir süreçte Türk uluslaþma süreci belir-ginleþmiþtir. Bu tarihsel dönem ki en azýndan 1.emperyalist Paylaþým savaþýnýn bütün þiddetiyledevam ettiði ve tüm dünyada da gerici rüzgâr-larýn estiði bir dönemdir. Bu tarihsel kesitte ikti-

darý alan Ýttihat ve Terakki kadrolarýnýn militanama ayný ölçüde de halktan kopuk, tepedeninmeci iktidar anlayýþý esas itibarýyla bir yandanTürkiye burjuvazisinin ilk kez siyasal arenadaboy göstermesi olsa da diðer taraftan da sonderece patolojik bir milliyetçilik anlayýþýna dasahiptir. Kemalist kadrolar bu patolojik mil-liyetçilik anlayýþýný diðer birçok siyasal tarzýdevraldýklarý gibi devraldýlar. Dünya konjonk-türünde olduðu gibi ülke konjonktüründe de var olan politik durum bu patolojik milliyetçiliðidaha da derinleþtirdi. Kuþku yok ki bu mese-

lelerin baþýnda ermeni soy kýrýmý, azýnlýklarýnTürkiye'den tasfiyesi meselesi ve þeyh Saitayaklanmasý ile Kürt ulusal baþkaldýrýsýnýn tas-fiyesi meselesi gelmektedir. Her iki katliam ileTürkiye'de diðer ulusal aidiyetlere karþý ve ötekiolana düþman bir milliyetçilik anlayýþý geliþtiril-di. Takriri sükûn kanunu, muhalefetin tasfiyesive tek parti süreci ile birlikte bu milliyetçiliðintemel karakteristikleri belirginleþti. Osmanlý'nýnsürekli toprak kaybetmesi ve Anadolu toprak-larýnda sýkýþýp kalma korkusu, diðer azýnlýklarakarþý düþmanlýkla belirlenen Türk milliyetçil-

iðinin özelliklerini þekillendirmiþtir. Kemalizmaçýsýndan Osmanlý, bir bütün olarak kötü veolumsuz olarak nitelenmekteydi. ÇünküKemalizm, her ne kadar Osmanlýdan Ýttihatvasýtasýyla birçok esas devralmýþ olsa da kendi-ni izleyen kitle karþýsýnda daha modernist bir söylem tutturarak Osmanlý'nýn geri ve çaðdýþýmisyonunu reddetmek zorundaydý. Bu aynýzamanda ümmet esasýna dayanan ve birçok farklý ulustan sömürge sahibi olmuþ olanOsmanlý içinden yeni bir devlet ve millet yarat-ma çabasýnýn düþünsel temellerini oluþturma

Page 52: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 52/95

53

Kurtuluþ

çabasý olarak ta görülebilir. Elbette bunun içinTürk olan, kökü orta asyaya dayanan, orta asya-da çok ileri bir devlet kuran, dünyanýn bütün

milletlerinin feyz aldýðý bir mitolojiye ihtiyaçvardý. Türk ulusçuluðuna, Mustafa Kemal'in"Güneþ Dil" teorisiyle, Türk Tarih teziyle ide-olojik bir kýlýf ta oluþturmuþ oldu. Türk milletide bu sayede kendini tanýdý ve keþfetti. Bukeþfin içerdiði azýnlýklara ve muhalefete karþýþiddet ve yeni devleti askerin kurmuþ olduðunaolan inanç ve þükran duygusu, militer geliþiminönemli bir dinamiðini oluþturdu. Bu zemindegeliþen militarizm giderek toplumsal yaþamýnen önemli öðesi haline dönüþtü. Aslýnda milita-rizmin milliyetçilikle kurduðu iliþkinin niteliði

açýsýndan Türkiye dünyanýn bir baþka ülkesin-den çok farklý deðildir. Dünyanýn hemen her ülkesinde militarizmin ve saldýrganlýðýn yakýtýmilliyetçiliktir. Tüm savaþlar milliyetçi söylem-lerle meþrulaþtýrýlýr. Ulusun tehlikede olmasý,onun müdafasýný gerekli kýlmýþtýr. Bu sayedeörneðin Afganistan'ýn Irak'ýn iþgaline kolaycazemin hazýrlanmýþtýr. Devletler militarizmigüçlendirmek için kolayca dezenformasyon dayapabilirler. Olmayan kimyasal silahlar ya danükleer tesisler bir olanak olarak kullanýlabilir.Ancak Türkiye'de milliyetçilik sokak diline

dönüþmüþtür, yani sokak dili militaristleþmiþtir.

Ordu ülkede sadece günlük siyasetin her ayrýn-týsýna katýlmakla-karýþmakla kalmamýþ, yýllar-dan beri oluþturulan politik kültürle birlikte

kamu yaþamýný, insanal iliþkileri, sosyolojiyihatta aile içi iliþkileri de derinden etkilemiþtir."Her Türk asker doðar" söylemi aslýnda Türk milliyetiyle savaþý ve fetihçiliði örtüþtürmektenöte militarizmin topluma nasýl sirayet ettiðininde açýk bir göstergesidir. Askerin günlük yaþamüzerindeki etkinliði son derece geliþmiþtir.Aslýnda ülkede milliyetçiliðin geliþiminden enfazla güç alan kurum askeriyedir. Milliyetçiliðingeliþimi kaçýnýlmaz bir biçimde ben ve ötekikavramsallaþtýrmasýný günlük hayata sokar vegünlük hayatta bu söylemi örgütler. Ben olan,

Türk, güçlü, asil, korkusuz, erkek, heterosek-sisttir. Öteki olan ise, Türk olmayan, örneðinKürt, ermeni, kadýn, gay ya da lezbiyendir.Milliyetçilik yaþamý giderek daha fazla yönet-mektedir. Maçlarda en þoven ve erkek egementezahüratlarýn gerisinde, sokak kavgasýnda,liselere inen þiddette, kadýna yönelik taciz vetecavüzde, Kürtlerin demokratik haklarýna karþý

 polisin takýndýðý saldýrgan tutumda hattasuçüstü yakalanan bir þebekenin "ne yaptýksavatanýmýz için yaptýk" söyleminde milliyetçil-iðin ve militarizmin ta kendisi yatmaktadýr. Ýþte

bu ayný zamanda faþizme açýlan kapýdýr…

1. C. Tilly "Zor, Sermaye Ve Avrupa Devletlerinin Oluþumu" adlý eserinde meseleyi epeyce geniþ olarak elealmýþtýr.

2. Sosyalist Demokrasi 23 Kasým 2004 Sayý: 5

3. Neden olduðu ekonomik buhrana raðmen devletin Kürt sorununda savaþý dayatmasý, ekonomik fonksiyon ile

siyasal-ideolojik fonksiyonun arasýnda birebir bir iliþkinin olmadýðýnýn bir göstergesidir.

4. (akt. Þen 1996:66)

* * *

Page 53: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 53/95

54

Kurtuluþ

K adýnlar; ya militarizme karþý sesleri-ni yükseltecek ya da büyük bir yanýlsamayla kendi kurtuluþunu

erkek egemen ideolojinin sýnýrlarýnahapsedecektir.

 Bir ses duyulmalý, bir çýðlý belki

Þöyle bir bak! Ne kadýnlar yaþadýbu coðrafyada, yaþýyor... Hep bir yanlarý yitik Hep bir yan-

larý çýðýlýk...Çoðunun duyulmuyor aðlayýþlarý,

 yitirdikleri ardýndan feryatlarý ötek-ileþtirilmiþ

Oysa tam içimizde yasaklý dilindeninni söyleyemeyen Kürt Kadýnlarý....

 Birleþmeli artýk yüreklerde özlem-ler, farklý dillerdeki aðýtlar. Acýlar 

küllenmeli...

 Haydi! Hayat ellerinizde.Ulaþmak için özgürlük, barýþ, kardeþ-

lik gibi güzelliklereUzan uzanabildiðince öteki diye

 gördüðün ellere

Militarizm ve Kadýn"Kadýnlar anti militaristtir", "Kadýnlar 

doðasý gereði barýþtan yanadýr", "kadýnlar eþitlikçidir" "kadýnlar yumuþaktýr, þiddettenuzaktýr, barýþtan, halklarýn kardeþliðindenyanadýr" gibi bir çok söz peþ peþe sýralan-

Kadýnlar MilitarizmeKarþý Olmalýdýr 

A. Yýldýrým

    d   o   s   y   a

   m    i    l    i    t   a   r    i   z

   m

Page 54: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 54/95

55

Kurtuluþ

abilir. Bunun karþýsýnda da "kadýnlar milliyetçiolmalýdýr", "kadýnlar vatanýný en iyi savu-nandýr", "vatan için bütün evlatlarýný verir",

"Atatürk kadýnlarýn haklarýnýn ilk savunucusuve vericisi olmuþtur" sözlerini duyabiliriz...Kadýnlar her dilden böylesi farklý tezlerin

savunucularý konumundayken, hangi noktalar-da, hangi politikalar etrafýnda yan yanagelebilirler/gelmeliler tartýþmak gerekiyor.Oldukça hatalý bir þekilde süren, sonuçsuztartýþmalarýn da daha bilimsel bir temelde elealýnmasý savaþýn, militarizmin, Kemalizm'in,milliyetçiliðin ya da yurtseverliðin kadýnlar üzerindeki etkisinin farkýna varmanýn yaþanan-lar dikkate alýndýðýnda aciliyeti giderek artmak-

tadýr.Toplumsal cinsiyetin, kadýnlara yönelik þid-detin, kadýn ezilmiþliðinin, günlük hayatadeðiþik yansýmalarý olan militarizmle arasýndakibaðlantýsýný kurmak, tüm kadýnlarýn yaþadýðýezilmiþliði, sömürüyü ve þiddet kuþatmasýnýsona erdirmek için çok önemlidir. Yoksa milita-rizm gece gündüz demeden her güngördüðümüz bir kabus olmaya devam edecektir.

Dünyaya gözümüzü açtýðýmýz andan ölünc-eye kadar yaþamýmýzýn bir çok alanýna sinsicesirayet etmiþ olmasýna raðmen militarizm den-

ince akla ilk gelen, silahlar, ordular, savaþlar olur. Oysa, hiyerarþik aile düzeni, babaya son-suz itaat, okullarda tek tip kýyafetler, her güniçtirilen ant'lar, düzenli sýralar halinde baþlayandersler, okulda eðitim müfredatýndanöðretmene- okul idaresine, iþyerlerinde amirler silsilesine kadar her yerde itaat etmek, otoriteyekarþý çýkmadan uymak olarak karþýmýza çýkar militarizm. Kýsacasý evde, okulda, iþyerinde,sokakta, hiç kimse özellikle de sosyalist erkek-ler kendi erkek egemenliklerini, iktidarlarýnýsorgulamaktan kaçýnmasýn toplumsal muhalefet

örgütlerinde, siyasi partilerin içinde militarizmiliklerimize kadar iþler. Her erkeðin özellikle desosyalist erkeklerin kendi erkeklikleriyleyüzleþmesi ve içlerindeki erkekliði öldürmek için sorgulamalarý, kendilerine görevler çýkar-malarý gerekmektedir.

Ýçselleþen erkeklikle; dýþlayan, sormak yer-ine öðreten, eleþtiren, þikayet eden, beðen-meyen, buyuran zihniyeti, kadýnlarýn yüzüne bir kýrbaç gibi inen sözcükler, kullanýlan üslup her zaman eþit olunmadýðýný anlatan tarz milita-

rizmin dilidir.Kadýn ve erkeðin tarihsel eþitsiz geliþimini

görmeden yürütülen tartýþmalar, politik dense

de hala özelliði korunan özel alanlar, milita-rizmin erkek egemen ideolojinin devamcýsýdýr.Kadýna politik hayatta ya geri geçilmeyi, nes-neleþmeyi ya da erkekleþen bir tarzda ayaktakalmanýn dayatýldýðýnýn hala farkedilmek isten-miyor olmasý, Nato'da olduðu gibi planlananeylemlerde bu tarihsel eþitsizlik düþünülmeden,kadýnlarýn savaþamayacaðý tezinden sýyrýlama-yarak, kadýnlarýn da dahil olabileceði aðýr sopalar haricinde yeni araçlarý üretememek evetaltýný çizmek gerekiyor bu zihniyetin ürün-leridir.

Konuþmaktan, yazmaktan gelen korkularýnýaþtýkça kadýnlar yazacak, umalým ki erkeklerde"erkekliklerine helal geleceði" korkularýnýaþarak kendi iktidarlarýný terk etmenin adým-larýný atacaklardýr. Çünkü kadýnlar özgür olmadan erkekler de özgür olamayacaklar vecinsiyetçi bu militarizm dönüp erkeði de aynýsilahla vurmaya devam edecektir.

Artýk görmek, kabul etmek gerekiyor. Özüitibariyle cinsiyetçi olan militarizm, erkek ege-men ideolojinin bire bir üreticisi, besleyicisidir.Bunun için öncelikle kadýn ve erkeði ayrýþtýrýr,

eþitsizleþtirir. Bu yüzden, Militarizmde her zaman bir "öteki", "bir düþman", ve tüm bunlar için gereken bir "güç, iktidar, silahlý kuvvetler"vardýr.

"Öteki"; bir birey, ülke, etnik grup olabilir.Ýki grup arasýndaki farklýlýklarý vurgulayarak bir öteki yaratmaya dayalý olan bu teori, milita-rizmin yaþam kaynaðýdýr. Bu nedenle ötekinin"daha aþaðý"da olduðu savunulur. Bu tanýmyapýldýktan sonra "öteki" korunmalýdýr ya dayok edilmelidir.

Çok iyi bilindiði gibi kadýnlar bir çok yerde

açýkça kimi yerlerde üstü kapalý bir þekilde"öteki"dir. Kadýn 'öteki' olunca da kontrol altýn-da tutmak için "güç" gerekli hale gelir.

Daha doðuþtan itibaren kadýn ve erkek rengidiye yapýlan ayrýþma da, erkeðin eline oyuncak diye silah, "kýz çocuðuna" bebekler tutuþturu-lurken de, oyuncaklarla birlikte oyunlar bilecinsiyetçileþtirilirken erkek ve kadýnýn farklýolduðuyla birlikte, yerleri de ayrýþtýrýlýr. "uzuneþek"le, "futbol"la, elde silahlarla "savaþçýlýk"oynarken erkekler kadýnlardan ayrýþtýrýlýr ve

Page 55: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 55/95

56

Kurtuluþ

burada erkeðe iktidar olduðu, kadýnlardan "fark-lý ve üstün' olduðu içselleþtirilir. "Kýz çocuðu-nun" eline tutuþturulan bebeklerle, evcilik oyun-

larýyla da kadýna iyi bir eþ, iyi bir anne olmasý,itaat etmesi öðretilir. Bununla da kalmazayrýmcýlýklar. Erkeklerin bu sistemin bir taþýyýcýsý olarak yetiþtirildikleri askerlik kurumugelir. Erkekler burada, önce sinmeyi ve itaatetmeyi, itiraz etmemeyi, düþünüp sorgulama-mayý daha sonra da ezmeyi, sindirmeyi, þiddetiöðrenerek erkek egemen kültürün birer yaratýcýsý, uygulayýcýsý ve taþýyýcýsý haline gelir-ler. Askerden eve döndüklerinde öðrendikleribu sistemli þiddeti anneye, kýz kardeþlere,sevgililere veya eþlere ve bir biçimde iliþkide

olduklarý ya da olmadýklarý kadýnlar üzerindedaha sistemli ve daha rahat tatbik etmeyebaþlarlar.

Çünkü askerlik süresi boyunca da, kadýn-larýn erkeklerin mülkü olduðu, kadýn bedenininiþgal edilebileceði içselleþtirilmiþtir. Ýþte buerkek egemen ideolojiyi kadýnlar yaþamlarýnýnher anýnda karþýlarýnda bulurlar.

Berdel, töre, her geçen gün artan þiddet,"namus" cinayetleri, evde, sokakta karþýlaþýlantecavüzler, þiddet hep bu kültürün bir devam-cýsýdýr.

Bir kadýn tecavüze uðradýðýnda kadýný kimsedüþünmez, bu tecavüz, "erkeðinin, erkekliðine"bir saldýrý olarak kabul edilir. Buradan fikir yürütmeye devam edersek, kadýnlar bir etnik grubun ya da ülkenin erkeklerinin onurunasaldýrmak adýna savaþýn da hedefi haline gelir.Bu nedenlerden ötürü, tecavüz, kadýna yönelik cinsel saldýrýnýn diðer biçimleri her zamansavaþýn bir parçasý halini alýr. Kadýnlar saldýrýla-bilecek, çalýnabilecek veya leke sürülebilecek mülk olarak varsayýldýklarýnda, düþmaný kadýn-laþtýrmanýn ve küçük düþürmenin de bir aracý

haline gelir.Kadýna yönelik þiddetin pek çok türü,

dolaylý, dolaysýz yollarla militarizm tarafýndanazdýrýlýr.

"Fuhuþ" askeri eylemlerin, devletlerin ordu-larý için dillendirilmeyen bir askeri politikasýolurken kadýna yönelik tecavüzler sistemli bir þekilde savaþ stratejileri halini alýr. Durumböyle olmasaydý, herhalde "Kadýn ticaretmerkezlerinin" askeri üslerin yanýna kadar geniþleyebilmesi de, 250 bin kadýnýn

Ruanda'da, 20 binden fazla kadýnýn Bosna'da,Irak'da onbinlerce kadýnýn tecavüze uðramasý da... söz konusu olmazdý...

Türkiye'de MilitarizmBu genel yaklaþýmlarýn ötesinde Türkiye'ye

dönüp Militarizme bir göz atarsak; Anayasal veyasal dayanaklarla kurumlaþan militarizmin,toplumu ve devleti tüm olarak baðlayan bir devlet ideolojisinin oluþturulmasýnda nasýlbelirleyici olduðunu görürüz. 2005'in sonaylarýnda MGK'da benimsenen ve militarizmindamgasýný taþýyan yeni Milli Güvenlik SiyasetBelgesi (MGSB) devletin izlemesi gerekenkurallarý kapsayan ve bütün siyasal iktidarlarý

baðlayan bir genelgedir. Yani MGSB'nin ilkeleriresmi bir devlet ideolojisidir.Türkiye'nin 'tek devlet, tek millet, tek 

bayrak, tek dil' ile katý bir tutumla sýnýrlarýçizilir.

"Millet; dil, kültür ve ülkü birliðiyle bir-birine baðlý vatandaþlarýn oluþturduðu sosyal bir birliktir" derken, azýnlýklarý dýþlayarak, tek kültürlü homojen bir millet anlayýþý tanýmlanýr.

"iç güvenlik tehditlerine karþý ordunun kul-lanýlmasý, gerekli zamanlarda tehditlerinortadan kaldýrýlmasý için idareyi ele almasý"na

dair eskiden beri çizilen yaklaþým güçlendiril-erek korunur 

Burada militarizme en güçlü dayanaklardanbiri, devlet ideolojisi olarak kabul edilen,"Atatürkçülük" de karþýmýza çýkar. KaraKuvvetleri Komutaný Org. Yaþar Büyükanýt"Türkiye'de kabul edilebilir yegane ortak payda'Atatürkçü düþünce sistemidir.' Bu ortak paydada birleþmeyen her siyasal hareketin 'ulusun vevatanýn düþmaný' olduklarý bilinmelidir."demekten geri durmaz.

Kendini herþeyin üstünde kabul eden bu

militarist zihniyet, bazen de Askeri Darbelerleçýkar karþýmýza, bu darbeler ki, neredeyse her on yýlda bir yaþadýðýmýz, hiçte yabancýsýolmadýðýmýz süreçlerdir bizler için.

12 Eylül 1980'i ele alalým... GenelkurmayBaþkaný Kenan Evren'in Baþkanlýðýndayürütülen askeri darbe, büyük yýkýmlara nedenoldu. Genel olarak tüm muhalifleri, emekten,barýþtan yana olanlarý, sosyalistleri, Kürtleriderinden etkilese de kabul edilmelidir ki, 12Eylül'ün kadýnlar üzerindeki yýkýmý bir kat daha

Page 56: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 56/95

57

Kurtuluþ

fazladýr. Ona raðmen, kimi ülkelerden farklýolarak bu askeri darbeye, 1982 Anayasasý'nakarþý, ciddi bir tepki ülkemizde oluþmadý ve bir 

hesaplaþmaya gidilemedi. 12 Eylül dönemininsorumlularý haklarýnda bir yargý merciine baþvu-rulamayacaðýný güvence altýna alan anayasanýngeçici 15. maddesi kaldýrýlmamýþ ve darbe mað-durlarýnýn hak arama yolu hala kapalýdýr. Þimdibu dönemden zarar gören, binlercesi katledilen,hapis yatan, sakat kalan, idam edilenler adýna,78'liler Derneði'nin baþlattýðý bu hesaplaþmadaher kesimin birleþmesi nasýl bir önem taþýyorsa,kadýnlarýnda; Kadýna yönelik þiddeti "aile içiþiddete" indirgeyerek þiddetin asýl kaynaðýnýngizlenmesine kaynaklýk etmek yerine, Devlet

kaynaklý þiddete, gözaltýlar da yaþanan tacizlere,tecavüzlere karþý seslerin yükseltilmesi bir okadar önemlidir.

Militarizmin çirkin yüzünü gösterdiði,tecavüze uðrayan kadýnlarýn sesi oluphaykýrdýðý, polisin, askerin tecavüzlerine maruzkalmýþ 222 kadýn için konuþtuðu için ceza-landýrýlmak istenen Eren Keskin'in, militarizmisorgulayýp itiraz eden Pýnar Selek'in, PerihanMaðden'in yanýnda militarizme karþý kadýndayanýþmasýný büyütebilmek gerekiyor.

Bu mücadelede kadýnlarýn sesleri yük-

selmeyip, kadýn dayanýþmasý büyümedikçe,kendi yasalarýný bile hiçe sayarak suç iþleyensilahlý kuvvetlerin mensuplarý yargýlanamazken,kadýnlar deðiþik cezalara çarptýrýlmaya devamedecektir. Bu darbeyi, o dönemi yaþayan kadýn-larla o dönemi kadýnca sorgulayalým ve o döne-min mücadelesinden kadýnlarla yeni kuþaðýnkadýn dayanýþmasýný örerek yeni bir tarih yaza-lým. Emin olalým ki tarihlerini farklý yazankadýnlar dünyanýn dört bir yanandý var vebizlere bir ýþýk tutmaktadýr. Bizde onlardan ola-biliriz.

1967'de Yunanistan'da darbe ile iktidara elkoyan Albaylar Cuntasý sonrasýnda halkýn veözellikle de kadýnlarýn verdikleri güçlümücadeleler üzerine Karamanlis hükümeti,muhalefetin de desteði ile darbeciler hakkýndakovuþturma baþlatmýþ ve darbeden sorumlu sub-aylarýn tümü yargýlanarak müebbet hapsemahkum olmuþlardýr.

Þili'de de benzer bir süreç yaþandý. Halkýnseçtiði Salvador Allende hükümeti, 1973'teABD destekli General Pinochet tarafýndan

askeri bir darbe ile devrilmiþ ve Þili'de 17 yýlsüren kanlý bir diktatörlük dönemi yaþanmýþtýr.1990'da artan tepkilerle önce cinayetlerden

doðrudan sorumlu polis þefleri ve yardýmcýlarýtutuklandý. Daha sonra darbenin lideri Pinochet.Pinochet rejimine karþý mücadelede ülkenin

gömüldüðü sessizliðini ilk yýrtan kadýnlar olmuþtur... Þili'de askeri cuntaya karþý oluþan enönemli direniþ hareketi gözaltýnda yakýnlarýnýkaybedilen kadýnlarýn hareketidir."Aprilleristas" (Kýrpýntý ustalarý) bir yandandiktikleri kýrpýntýlarla geçimlerini saðlamayaçalýþýrlarken bir yandan da yaptýklarý resimlerin,yastýklarýn birer köþelerine yakýnlarýnýn isimleri-ni, resimlerini kumaþ kýrpýntýlarý ile iþleyerek 

darbecilerden yakýnlarýnýn akýbetini soruyor-lardý. Ve bu harekette, taleplerde bir çok kesim-den kadýn birleþerek büyüdü ve bu geliþenkadýn hareketi kendi talepleriyle ve baðýmsýzduruþlarýyla direniþler içinde yerlerini almayabaþardý. Öyle ki bu süreçle ayný zamanda"sol"un içindeki erkek egemenliði de sorgulanýr ve mücadele edilir oldu... Ve bugün; Þili'deAugusto Pinochet darbesi sýrasýnda annesiylebirlikte hapsedilen, iþkence gören SosyalistPartili Bachelet baþbakandýr.

Örnekleri arttýrmak mümkündür. Dünyanýn

bir çok yerinde Kadýn Kurtuluþ Mücadelesiiçinde, militarizmin, savaþlarýn, özgürlükleriiçin gerçek bir tehlike olduðunu, kadýnlar arasýnda din, dil, ýrk ayrýmý yapmaksýzýn, mili-tarizme gerekçeler üretmeksizin netçe karþýduran kadýnlar, kadýn örgütleri vardýr.

Ýþte Filistin; Bir yandan ulusal kurtuluþmücadelesi içinde yer alýp, ulusal baðýmsýzlýk-larý için mücadele eden Filistinli kadýnlar diðer yandan da halen gerici, feodal, erkek egemenideolojinin deðiþik yansýmalarýyla sürekli kadýnýhapsetme yaklaþýmýna, erkek egemen ideolojiye

karþý mücadelelerini devam ettirmektedir. "Ýþgalaltýnda bir ülkenin kadýnlarý olarak henüzözgürlükten söz edemeyeceklerine inandýklarý"için, koþullarýn nesnel zorunluluðuylamücadelelerinin önceliði ister istemez ulusalbaðýmsýzlýðý yöneliyor. Kadýn kurtuluþ mücade-lesi içinde birçok taleplerini, ihtiyaçlarýnýgörmezden gelmeseler de aðýrlýk veremiyoruzdiyorlar. Yani sözün kýsacasý bizim kimi talep-lerimizle özetlersek, "geceleri de istiyoruz" slo-ganýný kapatýldýklarý dünyadan çýkýþ için

Page 57: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 57/95

Page 58: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 58/95

59

Kurtuluþ

Oysa ki, Türkiye'de en çok konuþulan dadoðrusu konuþulurmuþ gibi yapýlan konu Kürtsorununun terörle özdeþleþtirilmesi, hiç

konuþulmayan ve konuþturulmayanise"çözüm"dür. Sorunun asli muhattaplarýkonuþturulmuyor. Herkes sorunun asýl sahipleriyerine kendileri konuþuyor aslýnda kendi yön-temlerini dayatýyor...

Sorunun esas niteliði nedir? Sorun ne zaman-dan beri bir sorundur, günümüze kadar nedençözümlenemeden gelmiþtir? Bunlara deðin-meden terörizmin ne olduðunda bile ortak tarif söz konusu deðilken, Kürt sorunu, terör sorunuiçerisine hapsedilerek kestirmeci bugüne kadar ki imha ve inkar siyaseti devam ettiriliyor. Bu

devlet politikasý bir biçimde tüm kesimleredolaylý, dolaysýz maalesef yansýyor. Sendikalar,meslek örgütleri, ekonomizme düþerek,demokrasi mücadelesinden koparak sistemeentegre oluyor, Kadýn hareketi, yüzünü Kürtkadýnlarýna dönerek onlarýn taleplerini anlamayaçalýþmak, onlarýn taleplerini de sahiplenmek durumunda olduðunu görmeden kendimecrasýnda yuvarlanýyor... Kendini feministdiye niteleyen bir çok kadýn, Kürt kadýnlarýnýnyanýnda olduðunu ama bu sorunun bu ülkesýnýrlarý içinde çözülmesi gerektiðini dile getir-

erek tartýþmaya sýnýrlar koymakta ve farkýndaolmaksýzýn egemen anlayýþýn içerisindentartýþarak ve buradan çýkmayan / çýkamayacak olan sonuçlarýnda tepkisini yine Kürt kadýnlarý-na döndürüyor. Aslýnda farkýnda olmaksýzýnbinlerce kadýn, Kürt kadýnlarýný anlamak, talep-lerini paylaþmak, sahiplenmek yerine, Kürtkadýnlarýna kendi taleplerini, kendi tarzlarýnýdayatarak, Kürt kadýnlarýnýn da sýnýrlarýný çizm-eye çalýþýyor...

Filistin'deki kadýnýn önceliðinde ülkelerininbaðýmsýzlýk sorununun gelmesini anlayanlar,

Kürt kadýnlarýnýn inkar ve imha siyasetleri altýn-da ki yakýcý sorunlarýný anlamakta zorlanýyor...

Oysa, bunca iþgal ve parçalanmalarýniçerisinde yýllardýr süren savaþ, Kürt halkýüzerinde derin yaralar açmýþtýr. Savaþ tüm Kürthalkýný derinden etkilemiþtir. Burada bir ayraçkoyarsak, Savaþ Kürt erkeklerini bir vururken,Kürt kadýnlarýný defalarca vurmuþtur. SavaþaKürt erkekleri bir bedel ödediyse kabul edilme-lidir ki Kürt kadýnlarý katlanan bedeller ödemiþve ödemeye de devam ediyor. Bunca yaþananlar 

içerisinde kendi içine kapanan, çok daha feodalyargýlar altýnda ezilen Kürt kadýnlarý hem ulusalkimliklerinin hem de kendilerini ezen erkek 

egemen ideoloji ile savaþarak var olmayaçalýþtýlar. Bir yandan kimliklerinin, dillerinin,özgürlüklerinin mücadelesinde yer aldýlar, bir yandan töreye, namusa, berdele, kumaya,geleneksel deðerlere baþkaldýrdýlar... Hem partiiçerisinde, hem gerilla içerisinde kendilerini var etmeye çalýþýrken, örgütlendiler. "UpuzunSaçlarýný" (ki gerillalar için özel bir anlamý var-mýþ!) keserek, kah 'susarak' sessiz eylemlerle,kah haykýrarak protestolarýný yükseltiler. Kendiörgütlenmelerini inþaa ettiler ve mücadeleiçerisinde kendilerini, kendi seslerini, taleplerini

var ettiler... Þimdi de, dünyanýn dört bir yanýn-dan kadýnlarla din, dil, ýrk ayrýmý olmaksýzýndayanýþmayý anlatan Türkiye'li Kadýnlarý bek-liyorlar...

Kürt Kadýnlarý bizleri bekleye dursun,Kürtçe konuþanlar öldüresiye dövülüyor.Sokaklara, "Türk deðilsen terket!" "Türkçekonuþ, Türkçe Sev, Türkçe Düþün" afiþleriasýlýyor, duvar yazýlamalarý yapýlýyor. "kýzçocuklarýný okutma" adý altýnda (okumaya karþýolmadan iþin arka planýndaki asimilasyonadönük amacý kastediyorum.. ) anadilleri yasaklý

genç Kürt kadýnlarýnýn asimilasyon kampa-nyalarý devam ederken, çocuk yaþta denecek Kürt kadýnlarý, korucularýn, askerlerin tecavüz-lerine maruz kalýyor, kaçýrýlýyor, öldürülüyor,sað kalanlar yaþadýklarýndan sonra intihara zor-lanýyor. Hala Barýþ Analarý, boðazlarýna düðümolmuþ acýlarýyla barýþ istediklerini zindanlaragire çýka anlatmaya çalýþýyor...

Bu saldýrýlar yalnýzca Kürtlerle mi kalacak?Saldýrýlarý, ezmeyi, imhayý, inkarý bir kez meþrugördünüz mü arkasýnýn gelmesi kaçýnýlmazdýr.Bugün Kürtlere, yarýn sosyalistlere, demokrat-

lara, ardýndan tüm ezilenlere, "ötekileþtirilen-lere" ve kadýnlara...

Militarizmin, milliyetçiliðin, þovenizmin,Kemalizm'in, ýrkçýlýðýn hedefleri bugün Kürtler olsa da, yalnýzca Kürtlerle sýnýrlý kalmayacak hepimiz olacaðýz. Kadýn hareketinin bir bütünolarak bugüne deðin ýrkçýlýða karþý gerekenyeterli tutumu alamamasý, Kürtlere yönelik saldýrýlarýn artmasýndaki önemli etkenlerdenbiridir. Çünkü ýrkçýlarýn hiç iþine gelmeyen vekadýn hareketinin en güçlü yanlarýndan birisi,

Page 59: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 59/95

60

Kurtuluþ

kadýnlarýn ýrkçýlýða karþý tavizsiztutumu/duruþudur.

Kadýnlar tarihsel yaþanmýþlýklar, deneyimler-

den iyi bilirler ki, ýrkçý saldýrýlarla cinsiyetçil-iðin çok yakýndan ilgisi var. Toplumsal cinsiyetfarklýlýklarý, ýrksal farklýlýklarla, milliyetçilikleboydan boya kesiþir. Kadýnlarýn ezilmesi ve cin-siyet ayrýmcýlýðý ile tüm dünyadaki ýrklara karþýyürütülen ayrýmcýlýðýn baðý vardýr. Günümüzdetoplumsal cinsiyet hakkýnda söylenen herþeydin, dil, ýrk ve kültürel farklýlýklarý hesabakatarak söylenebilir ancak. Dolayýsýyla þov-enizm, ýrkçýlýk, militarizm kadýnlarýn temelsorunudur. Kadýnlar, cinsiyet ayrýmcýlýðýna karþýmücadele ederken yaný baþýndaki Kürtlere karþý

uygulanan baskýlarý, ayrýmcýlýðý görmezliktengelmemek, tüm ezilme biçimlerine karþý duyarlýolmak zorundadýr. Yani son günlerdekiýrkçýlýðýn yükseltilmesine karþý en baþta sosyal-ist kadýnlar, feministler ya da kendilerini femi-nist diye tanýmlamasa da kadýnlarýn kurtuluþun-dan bahseden, cinsiyetçiliðe, ezilmiþliðe karþýtüm kadýnlar direnmelidir.

Kim Nasýl Yaklaþýyor?Bu mücadele de, kadýnlarýn bu direniþi

içerisinde, ÝP, TKP gibi yurtsever cephe

çýðýrtkanlýðý yapan, þovenizme angaje olmuþsiyasal anlayýþlar içerisinden beslenen kadýn-larýn böyle bir milliyetçilik karþýtý inisiyatif içerisinde yer almalarýnýn mümkün olmadýðý,içinde bulunduklarý siyasal angajmadan kurtula-madýklarý sürece de yer alamayacaklarý bir gerçekliktir. Yine mevcut düzen partilerinden,CHP gibi siyasal hareketlerden beslenen,Cumhuriyetçi Kadýnlar adýyla örgütlenen kendi-lerini her ne kadar "feminist" diye adlandýrsalar da asýl beslendikleri Kemalist ideolojidensýyrýlamayan kadýnlarda barýþ inisiyatiflerinde

yer almayacaklardýr...Öte yandan, çekingen bir edayla Kürt sorunu

kabul eden, ama son noktada "amalarla", "silahbýraksýnlarla", "elde edilen açýlýmlar var sabýrlýolsunlarla", "Öcalansýz, PKK'siz çözüm öner-meler"le, "Öcalan'lý slogan atýyorlar bu kadýneylemi diye isyan etmelerle" en kritik döne-meçlerde hemen kabuðuna çekilen, ya da enson Diyarbakýr olaylarýnda olduðu gibi sokak-larda, evlerinin balkonlarýnda çocuklarýnöldürüldüðü bir dönemde kadýn hareketinin

önceliklerini aile içi þiddete, sýðýnak çalýþ-malarýna aðýrlýklarýný daha da arttýranlarla, pro-

 jeler dünyasýna kapýlanlarla ya da soyut "dil,

kültür haklarý tanýnmalý, ... silahlar sussun"anlayýþlarý da gerçekten bir kadýn barýþ inisiyati-flerinin oluþmasýný zorlaþtýrmaktadýr. Bu neden-le güçlü bir kadýn barýþ inisiyatifi gerçekleþtire-bilmek için önyargýsýz, bilimsel tartýþma zemin-leri yaratmak, en geniþ cepheyi kurmaya çalýþ-mak, ilk elde katýlým saðlayanlarla yola çýkmak ve yol yürürken birlikteliðimizi büyütmek içinçaba sarfetmek gerekiyor.

PKK'nin silahlarýný býrakýp teslim olmasýnýanlatan ve barýþý buna baðlayanlar, Kürtlere netürlü güvenceler verebiliyorlar?

Gerillalar silahlarýný nereye, kime býrakacak-lar? Silah býraktýktan sonraki süreç nasýl geliþe-cek, gizlice toplum içine mi karýþacaklar?Toplum içine katýlmalarýna, politik alanda çalýþ-malarýna kim nasýl izin verecek? ÜlkedeKürtlere yönelik ne tür açýlýmlar, kimler tarafýn-dan ve neye göre yapýlacak, güvencesini kimverebilecek? Bu sorulara hep beraber yanýtlar üretmek gerekiyor...

Empati yaparak kendimi bir Kürt kadýnýnýnyerine koyuyorum. Bugüne kadar devlette karþýgüvenmemi gerektirecek herhangi bir açýlým

olmadý derim hemen.Daha dün Barýþ Anasý olarak barýþ istediðim

için Tutuklandým...Uður Kaymazýn annesiyim þimdi. Oðluma

tetiði çekenler belli. Oðlumun elinde silaholduðunu söyleseler de ben anasýyým biliyorumyoktu, herþey bir anda oldu, gözlerimin önündegitti yavrum. Eþimin, oðlumun katilleriserbestçe dolaþýyor, korunuyor ve her duruþma-da bir kez daha öldürülüyorlar. Kime güveney-im?....

Ben Bozüyük'te linç giriþiminde yakýlan oto-

büsün içinden öldü diyerek morga kaldýrýlananayým. Þimdi bana devlet malýna zarar verdiðim, izinsiz eylem yaptýðým, halký galyanagetirmiþim diye dava açtýlar, kime ne diyey-im?...

Ben Þýrnak'ta, Silopi'de, Batman'da yüzlerceaskerin tecavüzüne uðrayan genç bir Kürtkadýnýyým. Özlemlerim, hayallerim vardý, okulagidecek belki doktor belki öðretmen olacaktým.Yalnýz, çaresiz kaldým, ölümü istemedim inanýnmecbur býrakýldýðým için intihar ettim...

Page 60: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 60/95

61

Kurtuluþ

Daha dün Diyarbakýr'da öldürülen 3, 6, 9, 11yaþlarýndaki bebelerin anneleriyiz. Baþbakançocuklarýna sahip çýkmayanlar sonra aðlamasýn-

lar gereken yapýlacaktýr dedi. Biz anayýz kimeseslenelim...Þemdinli daha yeni deðil mi? Þemdinli'de

suç üstü yakalandý baþý Ankara'da olanAhtapotun bir kolu... Oðlum daha 17 yaþýnday-dý, polisin açtýðý ateþ sonucu öldü. Savaþ örgüt-lerinin, silahlý kuvvetlerin Kürt sorununa nasýlbir çözüm düþündüklerinin bir göstergesi deðilmi bu yaþananlar?

Sonrasýnda ne oldu? Kimi aydýnlara, deðiþik biçimlerde çaðrý yapanlara ne diye güveneyim?Susurluk için sokaklara dökülenler, çete

Þemdinli'de yakalanýnca, ucu Kürtlere deðincesus pus olmadý mý?...Evet, kendimi bir Kürt kadýný yerine koy-

duðumda kimseye güvenemiyorum. Ama halaKürt kadýnlarý barýþa duyduklarý özlemingüçlülüðünde olduðu gibi Türkiye'li kadýnlarada özlem duymaya ellerini açýp beklemeye dedevam ediyorlar. Bu eller hala açýkken uzatmak gerekmiyor mu?

Uzun yýllar sonra belki de en önemli halkay-dý Þemdinli'de yakalanan ahtapotun kolu..Dokunulmazlýk zýrhýna bürünmüþ silahlý

kuvvetlerin açýða çýkýþýydý...Ve Kadýnlar yönünden tarihsel olarak milita-

rizmle hesaplaþabilmenin çok önemli bir imkanýydý, halkasýydý... Þemdinli'de emir veren-

ler, dokunulmazlýk zýrhýyla korunanlar, baþtaBüyükanýt olmak üzere herkes konuþurken, asýlkonuþmasý gerekenler sustu. Ama "susmasý"

öðretilmiþ olsa da kadýnlar susmamalý...

Kadýnlar, Militarizme, Milliyetçiliðe,Þovenizme Karþý Birleþik MücadeleyeMilitarizm kadýnlarý susturmaya çalýþýrken,

Kürt kadýnlarý yýllardýr yaþadýklarý acýlarý yürek-lerine gömmüþ hala barýþ feryatlarýný yükseltiy-orlarsa; bugün bir çok kadýn çevresinin, femi-nist çevrelerin, sendikalardaki, meslek odalarýn-daki, evindeki, sokaðýndaki kadýnlarýngömüldükleri sessizlik dünyasýndan çýkmalarýgerekiyor...

Kadýn Kurtuluþ hareketinin güçlenmesin de,böylesi bütünlüklü bir mücadele birliðinin oluþ-masý önemli bir ihtiyaçtýr.

Hep beraber kadýn kurtuluþ hareketininsorunlarýnýn, açmazlarýnýn, ortak çözümlerintartýþýlabileceði, mücadelemizin Kürt kadýn-larýyla birleþeceði zeminleri yaratmak üzereyola çýkmaya ihtiyaç var.

Ýngiltere'den Ýrlanda'dan kadýnlarýn,Ýspanya'dan Bask'dan kadýnlarýn, Ýsrailli SiyahlýKadýnlarla Filistinli kadýnlarýn mücadele deney-imlerini yaþadýðýmýz topraklara onlarýn kendi

aðýzlarýndan taþýyalým, onlardan öðrendiklerim-izi Kürt kadýnlarýyla birlikte kendi coðrafyamýz-da büyütelim....

* * *

Page 61: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 61/95

62

Kurtuluþ

70'LÝ Yýllar, Kürt Sorunu,Þovenizme Karþý Mücadele

71 Silahlý direniþinin yenilgisi ardýndan,yeniden toparlanma sürecine girensosyalist hareket, güçlenip geliþtikçe,

 parçalanýp bölündü. Sosyalist hareket, bir  paradoks gibi görünse de, en etkili ve kitle-

sel olduðu dönemde, en parçalý ve rekabetçidönemini yaþadý. Bu durumun oluþmasýndabir çok faktör rol oynadý. Bu faktörler içinde belirgin olarak öne çýkarak sosyalistharekete rekabetçi bir karakter kazandýranbaþlýca unsurlar: sýnýf hareketiyle sosyalisthareketin kopukluðu; dünya sosyalisthareket içindeki çeliþkilerin, birbirine düþ-manlýk düzeyinde ortaya çýkardýðý saflaþmave bloklaþmanýn, Türkiye sosyalist hareke-tine, daha önceki yýllarda olduðundan çok daha derinlemesine sirayet etmesi; Kürt

sorununun daha da güncelleþerek, politik mücadelenin ana unsurlarýndan birisi halinegelmesiyle, sosyalist hareketin sosyal þovenkarakterinin yarattýðý olumsuzluklardýr.

71 Silahlý direniþinin yenilgisine raðmen,70'li yýllarýn ortalarýnda, sol-sosyalistdüþüncelere ilgi, özellikle öðrenci gençlik içinde, oldukça fazlaydý. Sosyalizmin presti-

 ji yüksekti. Ýdeolojik hegemonyanýn sonucu,sosyalist düþünce aydýnlar içinde de etkilidurumdaydý. 15-16 Haziran iþçi direniþi,Türkiye'de iþçi sýnýfýnýn fiili bir güç olduðu-

Sosyalist Hareketve Milliyetçilik -2-

Mustafa Kahya

Page 62: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 62/95

Page 63: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 63/95

64

Kurtuluþ

birbirleriyle farklýlýklarýný izahta kendilerinindahi güçlük çektiði, bir çok çevre ve grup oluþ-tu.

THKP-C geleneðinden gelen çok sayýdagrup ve çevre içinde, Devrimci Yol, Kurtuluþ veHalkýn Yolu kitlesel hareketler olarak öne çýktý.Halkýn Yolu, "Sovyetler Birliðinin sosyalemperyalist olduðunu" ve "3 dünya teorisi"tez-lerinin savunucusu bir hareket olarak geliþti.Daha sonraki yýllarda "Aydýnlýkçýlar" a katýldý.Katýlmayanlar, Devrimci Halkýn Yolu adýylavarlýklarýný sürdürdüler. Devrimci Yol içinde,1978 yýlý yazýnýnda, yeni bir ayrýþma yaþandý.Devrimci Yoldan ayrýlanlar, "THKP-C tez-lerinin gerçek savunucularý olduklarýný" ileri

sürerek, Devrimci Sol adýyla yeni bir hareketoluþturdular.TKP (Türkiye Komünist Partisi), dünya

sosyalist hareketi içinde yaþanan ayrýlýklar sonucu oluþan bloklaþmada, Sovyetler Birliðitezlerinin dolayýmsýz savunucusu ve Moskovamerkezli tutumuyla, "bir dýþ örgüt" olmak konu-mundaydý. Konjonktürün saðladýðý olanaklarla,daha sonraki yýllarda yaygýn iliþkilere sahip bir "iç örgüt" haline geldi. Sendikalar üzerinden,daha çok da DÝSK'e baðlý bazý sendika yönetici-lerinin TKP saflarýna kazanýlmasýyla, özellikle

sanayii kentlerinde kitlesel bir hareket oldu."Ýleri demokratik düzen ve kapitalist olmayanyoldan kalkýnma" tezleri ve bu tezlerin güncel

 politik mücadeledeki formülasyonu olarak ilerisürdüðü UDC (Ulusal Demokratik Cephe) öner-mesiyle TKP, MDD'ciliðin Moskova merkezliversiyonu olarak, 1930'lý yýllarýn kadro hareketive 1960'lý yýllarýn Yön ve Devrim hareketinin,70'li yýllardaki komünist etiketli devamcýsýoldu.

Kürt sorununun, 60'lý yýllarda yeniden gün-celleþmeye baþlamasý ve Türkiye devrimci

hareketi içinde yer alan devrimci Kürt gençleritarafýndan devrim ve demokrasi mücadelesiningündemlerinden birisi haline getirilmesi,70'liyýllarda daha da ivme kazandý. Sosyalisthareketin kitleselleþerek güçlenmesine paralelbir geliþme, Kürt devrimci hareketinde deyaþanmaya baþladý. Kürt halký içinde etkisiniarttýran , sosyalist fikirlerle þekillenmiþ Kürtaydýnlarý ve gençleri, "sömürgecilik ve ulusalsorun" üzerine daha çok yoðunlaþmayabaþladýlar. Bu konulara yoðunlaþtýkça, "Kürt

ulusunun ulusal kurtuluþ mücadelesi" onlar içindaha baþat bir görev haline geldi. Bu geliþmeler sonucu, "Kürdistan'ýn sömürge bir ülke olduðu"

tespitinden hareketle "ayrý örgütlenme"anlayýþýný savunmaya baþladýlar.Türkiye sosyalist hareketinin ayrýlýk ve

bölünme argümanlarý, o kaynaktan beslenen veo hareketin kanallarýndan akarak þekillenen,Kürt devrimci hareketini de parçalayan ve bölenfaktörler oldu. Özgürlük Yolu, DDKD gibihareketler Sovyet yanlýsý, Kawa Mao'cu,Rýzgari "Orta Yolcu" hareketler olarak ortayaçýktýlar. 70'li yýllarýn ikinci yarýsýnda Özgürlük Yolu ve DDKD, bölgedeki en kitlesel hareketler haline geldiler. Ankara'da ilk çekirdeði oluþturu-

lan ve kendilerini "Kürdistan UlusalKurtuluþçularý" olarak adlandýran grup, silahlýmücadele anlayýþýyla hareket ederek, Kürt halkýiçinde giderek kitleselleþen bir güç haline geldi.Bu grup, 1978'de PKK (Kürdistan Ýþçi Partisi)adýyla partileþti.

Sosyalist hareketin 1970'li yýllara dair yukarda ortaya konulan kýsa soy aðacý tablosu,okuyucunun o döneme yönelik bilgi edinmesiiçindir. Sosyalist hareket, en kitlesel ve güçlüolduðu, ayný zamanda tarihinde hiç görülmemiþboyutta bir parçalanma ve bölünme yaþadýðý bir 

tarihsel dönemde, ele aldýðýmýz konu bakýmýn-dan, istisnalar dýþýnda, tarihinden devraldýðýsosyal þoven karakteri korumaya devam etti.Kürt sorununun, Kürt halkýnýn sömürgeciliktenkurtuluþ iradesini silahlý mücadele yoluylaortaya koymasý ve sorunun "sorunlarýn sorunu"haline geldiði tarihe kadar, sosyalist hareketinsosyal þoven niteliði, daha çok ideolojik-teorik düzlemin sorunu olarak kaldý. Dönemin baþatgüncel mücadele anlayýþýnýn faþist hareketekarþý verilen anti faþist mücadele olmasý ve sýnýf indirgemeci kesimler dýþýnda bu mücadelenin

militanca yürütülmesi, sosyal þovenizmin poli-tik tezahürleriyle görülmesini bir ölçüde önledi.Sosyalist hareketin militan kesimleri, esasolarak anti faþist nitelikli hareketler olarak þekillendi. Nihai amaçlar ve bu amaçlarýn yönvermesi gereken özellikler, anti faþist mücade-lenin gölgesinde kaldý. Sosyalist hareketKemalizm'le tarihsel ve siyasal bir hesaplaþ-maya giremediði ve Kemalizm'den köklü bir kopuþ saðlayamadýðý için, enternasyonalist bir nitelik kazanamadý. Enternasyonalizm,

Page 64: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 64/95

65

Kurtuluþ

söylemin ötesine geçilerek bu coðrafyada pratikleþtirilemedi.

Ýstisna olarak, 1930'larda Dr. Hikmet

KIVILCIMLI'nýn attýðý, ama ne hikmetse(!)1980'lere kadar "sandýkta kilitli kalan", ilk adým, Kurtuluþ hareketi tarafýndan 1970'lerinortalarýnda geliþtirildi. Kurtuluþ, sosyalisthareket içinde "Yol Ayrýmý" yaratacak bir çýkýþla, Kemalizm'le kopuþ saðlayacak köklü bir hesaplaþmaya girdi. Kemalizm'in prangalarýn-dan kurtulan Kurtuluþ, Kürdistan gerçeði,sömürgecilik ve ulusal sorun konularýnda,sosyalist hareket içinde o tarihe kadar hiçgörülmemiþ olan cesaretli teorik ve politik açýlýmlar yaptý. "Kürdistan'ýn, Kürt halkýnýn

iradesi dýþýnda, emperyalistlerin denetiminde, 4 parçaya ayrýlarak Türkiye, Ýran,Irak veSuriye'nin sömürgesi haline getirildiðini, her 

 parçanýn sömürgeci ülkenin ekonomik ve sosyalgeliþmiþlik düzeyine paralel bir geliþme seyrigösterdiðini" ifade eden Kurtuluþ, Türkiye veKürdistan iliþkisine ve uluslarýn kaderlerinitayin hakkýna dair þu belirlemeleri yapýyordu:"Türkiye ile Kürdistan arasýndaki iliþkiyi aynýzamanda bir sömürge-sömürgeci iliþkisi olarak da deðerlendirmek gerekir. Kürt ulusu, ham-madde kaynaklarý ve ucuz emek gücü ile

sömürülen bir toplumdur. Buradan aktarýlan artýdeðer emperyalizm ve oligarþi tarafýndan pay-laþýlmaktadýr. Emperyalizm ve oligarþi,Kürdistan'ýn geri býraktýrýlmýþlýðýnýn ve Kürtmilleti üzerindeki ulusal baskýnýn da sebebidir.Yani Kürt ulusu hem ezilen ve baðýmlý bir ulus,hem de sömürge bir ulustur. Milli ve sömürgecibaský birleþmiþtir. Ýçice geçmiþtir. Bu açýdanKürt milletinin kaderini tayin hakkýndan sözederken, bu bir sömürge olarak, Kürdistan'ýnözgürlüðe kavuþmasý anlamýnda da kendikaderini tayin hakkýný içermektedir." (Kurtuluþ

Sosyalist Dergi, Sayý 3, Sayfa 24, 1976)Kurtuluþ'un, Kemalizm'le hesaplaþmasý

sonucu ulaþtýðý Kürdistan'ýn sömürge olduðutespiti ve Kürt ulusunun kendi kaderini tayinetmesine dair yaptýðý açýlým, Kemalizm'in etk-isindeki sosyalist hareketin deðiþik kesimleritarafýndan þoven yaklaþýmlý eleþtirilere maruzkaldý. Sosyalist hareketin milliyetçilikle içiceoluþmuþ geçmiþ tarihi, 70'li yýllarda, Kürtsorunu dolayýmýyla türevlerini yeniden üretm-eye devam etti. Sosyalist hareketin durumuna

iliþkin o günlerde yapýlan þu tespit, onca ayrýlýk gerekçelerine ve bölünmüþlüðüne karþýn, mil-liyetçilikle kurulan rezonansý göstermek 

bakýmýndan ilginçtir: "Türkiye'de solun bu günekadar bir bütün olarak göründüðü tek siyasimesele göstermek gerekse, ulusal sorun demek yanlýþ olmayacaktýr. Aralarýnda derin ideolojik ve politik ayrýlýklar olan örgütlerin bile ulusalsorundaki siyasetlerinin bir yerde buluþtuðunugörüyoruz. Bu yer hakim Türk milliyetçiliðiçizgisidir. Farklý akýmlar son tahlilde ortak olanbu noktaya farklý biçimde ulaþsalar bile, sübjek-tif olarak Türk milliyetçisi olmamakla beraber bir takým kiþiler ve örgütler objektif olarak hakim ulus milliyetçiliðine düþmüþlerdir. Yakýn

zamana kadar ayný çeliþik olgu Kemalizmmeselesinde de söz konusuydu. ZatenKemalizm'in tahlili ile ulusal sorundaki siyasetarasýnda yakýn bir iliþki mevcuttur."(KurtuluþSosyalist Dergi, sayý 3, sayfa 17, 1976)

Kurtuluþ'un, "Kürdistan'ýn sömürge olduðu"tespiti üzerine, sosyalist hareketin hemen hemenbütün kesimleri, "yarý sömürge bir ülkeninsömürgesi olamaz. Bu tespit sýnýf mücadelesinibölücü bir mahiyet taþýmaktadýr." Eleþtirisiniyaptýlar. "Bölücülük" eleþtirisinin, egemen ulusmilliyetçiliðinin temel argümanlarýndan birisi

olduðunu göz ardý etmeyenler ise, "Kürt'lereþirin görünmek için yapýlmýþ uyduruk bir tespit"belirlemesinde bulundular.

Kürt ulusunun ezilen ulus olduðu görüþündeolanlar bile, uluslarýn kendi kaderlerini tayinhakký ilkesini, sömürgecilik tespitine karþý çýk-mak için ürettikleri argümanlarla, egemen ulusmilliyetçiliði zemininde tarifleyen bir pozisyonadüþüyorlardý. "Ancak; kýsaca þunu belirtmek gerekirki merkezi bir devletin olduðu ve her ikiulusun da bu merkezi devlet içerisinde her ulusun burjuvalarý tarafýndan temsil edildiði ve

seçimlerle hükümet yöneticilerinin seçimininyapýlmasýnda ezilen ulusun da oy hakkýna sahipolduðu ve bununla birlikte faþizmin hakim ulusiçinde olduðu gibi; ezilen ulus içinde de,merkezi faþizm için, kitle temeli yaratarak, gençseçmen kitlesini, yanýna çektiði durum;sömürge ulus için geçerli olan bir statüko deðil,ancak; ilhak edilerek, statükosu hakim ulustarafýndan bozulmuþ olan, ezilen bir ulus içinsöz konusu olan bir statükodur." (EmeðinBirliðinden aktaran Kurtuluþ Sosyalist Dergi,

Page 65: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 65/95

66

Kurtuluþ

sayý 23, sayfa 52, 1978)"Merkezi devlet", "Merkezi faþizm" gibi

ucube kavramlaþtýrmalar bir yana, yukarýdaki

görüþler ezilen ulus gerçeðini kabul etsede ulus-larýn kaderlerini tayin hakký ilkesinin reddindenbaþka bir anlam taþýmýyordu.

TSÝP programýnda Kürt sorunu, uluslarýnkaderlerini tayin hakký ilkesinin savunulmasýolarak deðil, "bölgesel geliþme farklarý" olarak ele alýnýyordu. Uluslarýn kaderlerini tayinhakkýný savunanlar, TSÝP tarafýndan "bölgecilik,bölücülük, emekçiler arasýna ayrýlýk sokmak" lasuçlanýyordu. TSÝP içinde Kürt sorunu üzerineyapýlan tartýþmalar, TSÝP merkezine karþý yayýn-lanan bir broþürle gün ýþýðýna çýkmýþtý. Soruna

iliþkin daha ileri bir adýmý ifade eden broþür,"Kürt halkýnýn uluslaþma süreci içinde olupolmadýðýnýn tartýþýlmasý gerektiðinin" ileri sür-erek, attýðý ileri adýmý sonuçlarýna ulaþtýrma datereddüt gösteriyordu. Milliyetçiliðin zincirleri,broþürü çýkaranlarca koparýlýp atýlamamýþ,ancak biraz gevþetilebilmiþti.

TSÝP programýnda: "herkese kendi ana dilinikonuþma, kendi dil ve kültürünü özgürcegeliþtirme ve kullanma hakký tanýnmalýdýr. Irkçý,þoven baský ve uygulamalara son verilmelidir"denilerek, Kürt sorununa dair politikalar ulus-

larýn kaderlerini tayin hakký ilkesi dýþýnda bir çerçevede tanýmlanýyordu.

TKP, programýnda "TKP, uluslarýnyazgýlarýný kendilerinin çizmesi konusundakiLeninci ilkelere baðlýdýr" dedikten sonra,"Memleketimizde yoðun, kaynaþmýþ yýðýnlar halinde yaþayan uluslara, ulusal azýnlýklara(Kürtlere, Lazlara, vb) tam demokratik, eþitanayasal haklar tanýnmalý, bu uluslara kültür-lerini geliþtirme olanaklarý yaratýlmalýdýr."Diyerek, Leninci ilkeden ne anladýðýný göster-miþ oluyordu. Kemalistleri, varolduðunu kabul

ettikleri "milli burjuvaziyi" ve "ulusunordusunu" UDC'nin temel müttefik güçleriolarak gören TKP, bu yaklaþýmý ile zaten ege-men ulus þovenizminin etkisi dýþýnda açýlýmlar yapamazdý.

Programýnda, "Kiþilere ve kitlelere karþýbaský ve þiddet uygulamalarýnýn, ýrkçý þoven

 politikalarýn sona erdirilmesini" ulusal sorunadair bir yaklaþým olarak koyan TÝP ise, Kürtsorununu "doðu sorunu" olarak ele almaktaydý."Doðu illerimiz hem kapitalizmin eþitsiz

geliþme yasasý sonucu hem gelmiþ geçmiþ bur- juva iktidarlarýnýn ihmali, doðuyu açýkça'mahrumiyet bölgesi' ilan edecek kadar umur-

samamasý sonucu, ekonomik ve kültürel açýdangeri kalmýþ (...) doðuda ýrkçý, þoven milliyetçibaskýlar da öteden beri süregelmiþ ve son yýllar-da, özellikle son bir yýlda daha da yoðun-laþtýrýlmýþtýr. ...Doðunun bir sömürge olduðutezi geçersizdir. Sonuç olarak, Türkiye'nin doðusorununu da kapsayan, iç çeliþkileri bir bütünolarak çözümlenecektir." (Aktaran: KurtuluþSosyalist Dergi, Sayý 32, Sayfa 83 - 84, 1979)

TÝP, yukarýdaki alýntýdan da anlaþýlacaðýgibi, Kürdistan ve Kürt ulusu diye bir gerçekliðies geçerek, sorunu etnik bir vaka olarak 

görmekteydi. Bu yaklaþým, Ecevit'in 1973'ler-den bugüne savuna geldiði düþüncelerden bir nebze dahi ileri deðildir. Soruna yaklaþým, ege-men ulus milliyetçiliðinin zemininde hareketedenlerin tipik bir yaklaþým biçimidir.

TÝP, TSÝP, TKP, PDA (Proleter DevrimciAydýnlýk) ve burada isimleri geçmeyen daha bir çok parti ve örgüt Kürtleri ulus olarak kabuletmeyerek, sadece bir halk olduðunu ispatlamaçabasý içine girmiþlerdi. Bu çabalar, devletininkarcý politikalarýnýn, sosyalist söylemle,sosyalist hareket içinde nasýl boy verdiðinin

göstergesiydi. Egemen ulusun ezdiði bir ulusunvarlýðýnýn reddi, objektif olarak, hakim ulusunimtiyazlarýný ve onun lehine eþitsizliði savun-mak demektir.

Kurtuluþ, Kürt sorununa yönelik yaklaþým-larýnýn gereði olarak, anti-emperyalist ve anti-faþist mücadele ilkeleri yanýnda, anti-þovenistilkenin de yer almasý gerektiðini savundu.Gerçekleþtirdiði birliklerde ya da birlik görüþmelerinde bu ilkeyi, birlik koþullarýndanbirisi olarak ileri sürdü. "Biji RýzgariyeKurdistan ve Kürdara Azadi" sloganlarýný, ulus-

larýnýn kaderini tayin hakký ilkesinin ve tamulusal eþitlik talebinin bir ifadesi olarak, anti-þovenist mücadelenin sloganlarý olarak formüleetti. Yaný sýra, "Halklara Özgürlük" sloganýný,þovenizme karþý yürütülen mücadelenin asgariþiarý olarak önerdi. Ne var ki, bu slogan dahi,"iþçi sýnýfýný ve emekçileri böler" gerekçesiylesosyalist hareketin bir çok kesimi tarafýndankabul görmedi. Halkýn Kurtuluþu, bu gerekçeyle"Faþizme Ölüm, Halka Hürriyet" sloganýnýdeðiþtirmeden atmaya devam etti. Devrimci

Page 66: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 66/95

67

Kurtuluþ

Yol, Kürt sorununa iliþkin bakýþýný ve poli-tikalarýný anlaþýlýr bir açýklýkta formüle etmek-ten hep kaçýndý. "Kürdistan'ý sömürge olarak 

görmediðini, Kürtlerin ezilen bir halk olduðunu" soruna dair somut tespitleri içerenyazýlarda deðil, baþka yazýlarýn satýr aralarýndaifade etti. "Faþizme Ölüm, Halka Hürriyet slo-ganýný eksik bulduðunu, doðrusunun HalklaraHürriyet olmasý gerektiðini, ama ulusal soruntali bir sorun olduðundan eylem birliðini boz-mamak için bu konuda ýsrarcý olmadýklarý"mealinde açýklamalar yaparak soruna dair diðer-lerinden özde farklý olmadýðýný gösteriyordu.Bu yaklaþým, Devrimci Yol tarafýndan anti-þovenist mücadelenin ciddiye alýnmadýðýnýn da

bir ifadesiydi.TÝKP (ya da diðer adýyla PDA'cýlar) mil-liyetçiliðin sosyalist hareket içerisindeki enekstrem versiyonuydu. Pekin merkezli görüþ-lerin Türkiye þubesi gibi hareket eden TÝKP,milli demokratik devrim tezini "Üç DünyaTeorisi" ýþýðýnda formüle ederek, "iki süper güce karþý" topyekün vatan savunmasý yapýl-masýný öneriyordu. Dünya devriminin temelgücü olarak 3. dünya ülkelerini, yedek gücüolarak 2. dünya ülkelerini, dolaylý yedek gücüolarak iki süper devlet arasýndaki çeliþkiyi

görüyordu. Ýki süper devlet arasýndaki çeliþkide, "Geliþen ve daha tehlikeli hale gelen süper güç, Sovyet Sosyal Emperyalizmi"ydi. "ABDemperyalizmi, gerileyen ve zayýflayan bir güç"tü. O nedenle okun sivri ucu Sovyet SosyalEmperyalizmi'ne yöneltilmeliydi. Tehlikeninbüyüklüðü karþýsýnda, TÝKP'e göre oligarþinin"ulusal savaþ sanayii kurulmalýdýr" çaðrýsýdesteklenmeliydi. "Dördüncü ordu, doðuya kay-dýrýlmalý"ydý. "NATO, Sovyet SosyalEmperyalizmi'ne karþý caydýrýcý bir savunmagücü olarak" korunmalýydý.

TÝKP ve önderi Doðu Perinçek, milliyetçi-likten etkilenen bir solculuktan çok, sol ve mil-liyetçiliðin tarihsel olarak yaþadýðý sembiyotik iliþkinin sonucu olarak ortaya çýkan, siyasal veideolojik eklemlenmenin sol milliyetçi bir ver-siyonuydu. Sol milliyetçi ideoloji, Çin tezleriylebeslenerek sosyalist hareket içinde yarattýðýyarýlmayla, Doðu Perinçek ve partisini, her nekadar sosyalist söylemi kullansalar da, sosyalistkulvardan milliyetçilik kulvarýna fýrlatýp attý.

Kemalizm, Doðu Perinçek çizgisinde sosyal-

izm tülü örtünmüþ temel ideolojik yaklaþýmdýr.Milli mücadele Perinçek'e göre, "ulusal devrim-ci bir pratikti ve evrenseldi". Yine Perinçek'e

göre günümüzde, "milli güçlerin motoru olacaðýbir toplumsal dönüþüm, ancak iki süper güce,güncel tehlike olarak da giderek güçlenen vebüyüyen Sovyet Sosyal Emperyalizmine karþýyürütülecek bir mücadele ile" saðlanabilirdi."Üçüncü dünyanýn, özelde de Türkiye'ninönünde, geliþmiþ kapitalizmin yolu kapalýolduðundan, tek çýkýþ yolu sosyalizmdi".Sosyalizm burada milliyetçiliðin kamufleedilmesinden baþka bir iþleve sahip deðildi.

Yukarýda ifade edilen düþünceyle, býrakýnezilen uluslarýn ve halklarýn herhangi bir 

"üçüncü dünya ülkesi"ndeki kurtuluþ mücade-lesini, o ülkelerde iþçi sýnýfýnýn sermayeye vedevlete karþý mücadelesini dahi desteklemek mümkün deðildir. Nitekim, 70'li yýllarda,Türkiye iþçi sýnýfý hareketi tarihinin siyasallaþ-masýnda sýçrama noktalarýndan birisini oluþtu-ran Tariþ direniþi, PDA'cýlar tarafýndan "yak-laþan Sovyet tehdidi" gerekçe gösterilerek desteklenmedi. Tariþ direniþi, "ulusal hükümetizayýflatmaya dönük bir eylem olarak görülerek"karþý çýkýldý. Hatta engellenmeye çalýþýldý.

Perinçek ve partisi, yayýn organlarý Aydýnlýk 

gazetesinde, tehlikeli olarak gördükleri sosyal-istleri, bu milliyetçi bakýþ açýlarýnýn bir gereðiolarak, devlete yardýmcý olmak amacýyla ihbar ediyordu. Aranan devrimciler, adresleri tespitedilerek, Aydýnlýk gazetesinde isim ve adres-leriyle yayýnlanýyordu.

70'lerin baþlarýnda, henüz milliyetçilik ilesosyalizm arasýnda gidip gelinen bir dönemdeTÝÝKP (Türkiye Ýhtilalci Ýþçi Köylü Partisi)adýyla bu çizgi, "Kurtuluþ savaþý Kürt kitleleriiçinde de kendi kaderini tayin hakký ve millibaðýmsýzlýk fikrini yaymýþtý. Türk hakim

sýnýflarýnýn Kürt milliyetine karþý tutumu,sadece onun varlýðýný inkar etmekten ibaretdeðildir...Ayrý bir milliyet olmalarý nedeniyleKürtler üzerindeki sömürü ve zulüm katmer-lidir...TÝÝKP, Kürt milletinin kendi kaderini veisterse ayrý bir devlet kurma hakkýný tanýdýðýnýaçýklar" (TÝÝKP davasý savunmasýnda MilliMesele Broþürü) derken, 70'lerin sonlarýnda"Sosyal Emperyalist Sovyetler Birliði baþ düþ-man" olunca, "TC devletinin savunulmasý"temel mücadele anlayýþý haline geldi. Yukarýda

Page 67: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 67/95

68

Kurtuluþ

alýntýladýðýmýz, ulusal soruna dair kavram kar-gaþasýyla dolu eklektik söz yýðýný düþüncelerdenbile çark edildi. Artýk Kürtlerin mücadelesi"bölücülük" olarak görülüp, gönül rahatlýðýyla

"dördüncü ordunun doðuya kaydýrýlmasý" savunul-maya baþlandý.Anti-emperyalizmi söyleminin temel eksenine

koyarak, yerelci ve özgücü bir yaklaþýmla oli-garþinin ve militarizmin sol görünümlü hasevlatlýðýna soyunan Perinçek ve çizgisi, konspiratif ve komplocu tarzýyla, Kemalizmin pragmatist

 pratiðinin 20. yüzyýlýn sonlarýndaki prototipi halinegeldi. Milliyetçi kulvarlarda sürdürdüðü yürüyüþ,bu çizgiyi hýzla, daha sonraki yýllarda görüleceðigibi, ýrkçýlýk bayraðýný sallayarak Kürt, Ermeni veRum cellatlýðýna soyunan bir nefer haline getirdi.

Askeri Diktatörlük, Silahlý Kürt Mücadelesive Ulusal SolTürkiye Ekonomisini emperyalist-kapitalist sis-

temin yeni iþbölümüne uydurmak için alýnan 24Ocak Kararlarý, bu dönüþümün sosyal koþullarýnýnyaratýlmasýný zorunlu kýlýyordu. Toplumun, örgütlüdavranma kabiliyetini yoketmek ve direniþ kapa-sitesini çökertmek, ancak 24 Ocak Ekonomik Kararlarýna uygun düþen sosyal koþullarýn yaratýl-masýyla mümkündü. Bu koþullar 12 Eylül 1980Darbesiyle oluþan Askeri Diktatörlük altýnda

gerçekleþti. "Köþe dönme ideolojisiyle" en ilkel bir bireycilik topluma enjekte edildi. Örgütlenme bil-incini yoketmek için, bütün sendika, dernek vb.kitle örgütleri kapatýldý. Sermayenin talanýnadireniþ göstermeyecek bir toplum yaratmak için,baþta sosyalistler olmak üzere, Askeri Diktatörlüðemuhalif olan herkes en aðýr bir biçimde ezildi.

Sosyalist Hareket, Darbeye karþý kalýcý veörgütlü bir direniþ gösteremedi. Bu nedenle,sosyalistlerin yenilgisi, daha sonraki yýllarda, her düzeyde olumsuz sonuçlar üretti. Politik ve örgüt-sel daðýnýklýðýn yanýnda, sosyalist hareket deðerler 

yönünden de büyük bir çöküntü yaþadý. Reelsosyalizmin tarih sahnesinden çekilmesiyle birliktede ideolojik hegemonyasýný tamamen kaybetti.

Askeri Diktatörlük, "Kürt ulusunun inkarý veimhasý" olarak gelenekselleþen resmi devlet poli-tikasýný, þiddete dayalý bir biçimde daha dageliþtirdi. Kürt kimliðini yok etmeye yönelik baskýve þiddet, vahþete varan boyutlarýyla bir soykýrýmuygulamasýna dönüþtü. Sosyalistleri kimliksi-zleþtirmek ve kiþiliksizleþtirmek için cezaevlerindeuygulamaya konulan baský ve iþkencelere karþý,darbe karþýsýnda örgütlü direniþ göstermiyen

sosyalistler, cezaevleri direniþleriyle direniþgeleneðini, tutsaklýk koþullarýnda da olsa geleceðetaþýmanýn cesaretli örneklerini yarattýlar.

Cezaevlerinde uygulamaya konulan baský ve

þiddet, Diyarbakýr cezaevinde, insan hafsalasýnýzorlayan boyutlarýyla, Nazi kamplarýný çaðrýþtýranbir yok etme vahþetine dönüþtürüldü. AskeriDiktatörlük, baský, zulüm ve yoketme yöntem-leriyle, sermayenin çýkarlarýna uygun bir toplumsalyapýyý oluþtururken, hiç umulmayan bir zamanda,umulmayan direniþ yöntemleriyle Kürtler sahneyeçýktý.

Askeri Diktatörlük, toplumu yeniden yapý-landýrýrken, Kürtlerde silahlý mücadeleyebaþladýlar. Bu mücadeleyle, yaratýlmak istenentoplum ve insan tipini engelledikleri gibi, devrimci

hareketin direniþ geleneðini bir üst boyuta taþý-yarak, bu mücadele içinde kürtlerin "kendisi içinbir millet" haline gelmesini de saðladýlar. Kürtdireniþinin politik özneleri, tersinden bir irade ile,Kürt halkýný 12 Eylül'ün etkileri dýþýnda tutmayýbaþardýlar.

12 Eylül yenilgisi ve reel sosyalizmin tarih sah-nesinden çekilmesinin yarattýðý olumsuz koþullar-da, bilinci bulanýklaþarak irade kaybý yaþayansosyalist hareket, politik olarak etkisizleþip siyasaldüzeyde olabildiðine güçsüzleþen bir hareket halinegeldi. Yenilginin þokunu atlatarak, toplumsal bir 

hareket düzeyine çýkamadý. Kürt hareketinin silahlýkalkýþmasý, yenilgi psikolojisi içinde ya "baþarýlýolmasý imkansýz bir macera" olarak görüldü, yadasosyalist hareketin tarihinin içinden taþýnýp gelenve 12 Eylül'ün ezikliði ile daha da güçlenen mil-liyetçi etkilerin sonucu, " sýnýf hareketini bölücü,sosyalist olmayan, kürt milliyetçisi bir hareket"olarak deðerlendirilip, kendi hareket sahasýnda bir rakip olarak görülerek araya mesafe konuldu. Kýsasürelide olsa denenen "anti-faþist birlik" giriþimi,bu yaklaþýmlar sonucu iþlevli olamayarak daðýldý.

Kürt halkýna yönelik uygulamalarýyla, ulusal

baský ve sömürgeciliðe karþý, geçmiþ kürt isyan-larýndan nitelik olarak farklý yeni bir KürtÝsyanýnýn ebesi olan Askeri Diktatörlük, KürtSorununun "sorunlarýn sorunu" haline gelerek,baþka sorunlarýn çözüm olanaklarýný da kendisinekilitleyen bir sorun düzeyine çýkmasýna yol açtý.PKK'nin silahlý mücadeleyi baþlattýðý koþullar,emperyalist-kapitalist kampla sosyalist kampýnarasýnda soðuk savaþýn sürdüðü koþullardý. ABDemperyalizmi Ortadoðu bölgesinde etkinliðini art-týrmak, daha sonraki yýllarda da bölge ülkeleriniiþgal ve bölgede yürüteceði savaþlara ileri karakol-

Page 68: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 68/95

69

Kurtuluþ

lar yaratmak amacýyla 1982 yýlýnda, 12 Eylüldarbeci genarelleriyle "CO. Locadet OperationBases" yani "zincirleme hareket üstleri (COP)"

anlaþmasýný imzaladý. Bu anlaþmayla Muþ'da veBatman'da Nato kýlýflý iki saldýrý üssü kuruldu.Kürt özgürlük hareketinin baþlattýðý silahlýmücadele, ayný zamanda ABD emperyalizmi veiþbirlikçisi 12 Eylül Cuntasýnýn bölgeye yönelik hesaplarýný bozucu bir mahiyette taþýyordu.Bölgeye yönelik saldýrýlar için Batman veMuþ'ta kurulan saldýrý üstleri, kürt silahlýdireniþiyle birlikte felce uðradý. Kürt Özgürlük Hareketinin sömürgeciliðe ve ulusal baskýyakarþý yürüttüðü mücadele, yalnýzca oligarþiyekarþý yürütülen bir mücadele olmakla kalmadý,

bununla birlikte, bir iç olgu haline gelenemperyalizmi fiili olarak karþýsýna alan bir mücadele olarak da geliþti.

12 Eylül yenilgisiyle dibe vuran, reel sosyal-izmin çöküþüylede ideolojik hegemonyasýnýkaybeden sosyalist hareket, Kürt Hareketinekatkýlý olamadý. Kürt hareketi, kendi yazgýsýylabaþbaþa kaldý. Sosyalist hareket, katkýlý olmak bir yana, enternasyonalist bir hareket olmaktanhýzla uzaklaþarak, tarihi içinde "ayýplý" olmasý-na yol açan ve sosyal þoven bir karakter kazan-masýna neden olan egemen ulus milliyetçiliðinin

etkilerini, yeni koþullarda kendi bünyesinde çok daha fazla üreten bir hareket haline geldi.Böylesi bir zeminden beslenerek kendine aitsöylemlerle ve Galiyef'çi bir yönelimle þekil-lenen "ulusal solculuk", sosyalist harekette kürtsorunu eksenli bir yarýlma yarattý.

Kürt sorunu ve Kürt Silahlý Direniþi'nekarþýtlýk ekseninde, bütün siyasal akýmlar,muhafazakarýndan liberaline, milliyetçi bir zem-ine sürüklendi. "Ulusal sol"un ekstrem örnek-leri, söylemleri ve ileri sürdükleri argümanlarla,toplumsal algýlanýþ yönünden, neredeyse faþist

hareketten farksýz hale geldi. En temel argü-maný olan emperyalizme karþýtlýk, faþizmindemegojik anti emperyalizmi ile egemen ulusmilliyetçiliði zeminde buluþarak, kürt hareketinekarþý "devlet ve vatan" savunuculuðunun kalka-ný yapýldý. Üstelik bu bazý ulusal solcular tarafýndan Marksizm kýlýfýna sokularak gerçek-leþtirildi.

"Sorun belkide her zaman birden fazla-enazýndan iki- Marksizm olduðu ve bunlardan biriya da ötekinin bütün zaman ve durumlarda ben-

imsenecek belli bir ilkeler bütünü olarak anlaþýl-masý gerekliliðidir. Ýlkesizliðin somut sonuçlarýortadadýr: Marksistler, ulusal sorunda baþlarý

sýkýþtýðýnda bir marksizmi ötekine karþý oyna-mak gibi avantajý kullana gelmiþlerdir. Olumluçaðrýþýmlarý olan 'anti-emperyalist' nitelemesinibir dizi olumsuz çaðrýþým içeren 'milliyetçi'nitelemesinden ayýran çizgi her zaman muðlak olmuþ ve bu muðlaklýk çoðunlukla 'uluslarýnkendi kaderini tayin hakký'ný ihlal ederek Marksist kalabilmenin bahanesi ve garantisiolmaya hizmet etmiþtir. Nairn, ingiliz sosyalist-lerini, burunlarý dibinde Ýrlanda ve BritanyaAdalarýnda sürmekte olan anti-emperyalistmücadeleleri milliyetçi ve gerici diye karalayýp

.... dünyanýn en ücra köþelerinden birindegerçekleþecek bir anti-emperyalist devrimi ....bekleyip durduklarý için eleþtirirken (sankiTürkiye'li sosyalistleri eleþtirmektedir)" (Zafer F. Yörük, ýrkçýlýk ve milliyetçilik, sosyalizminsorunlarý kitap dizisi: 2, say. 117)

"Her türlü milliyetçiliðe ve þiddete karþýolduklarýný" söyleyerek, egemenle ezileni, hak gaspedenle haklarý gaspedileni, maðdur edenlemaðdur olaný eþitleyerek, hak taleplerini kollek-tif haklar manzumesinden soyutlayarak bireyselhaklar kertesine indirgeyen liberal anlayýþ, sol

versiyonunu da üretti. Muhafazakar kökenli lib-eraller egemen ulus milliyetçiliðiyle örtüsen dilve kavramlarýyla, Kürt sorunu karþýsýnda dahaçok "devletçi" bir tutum sergilerken, liberal-izmin sol versiyonu, "dünyadaki yeni geliþmeler ve bu geliþmeler sonucu ulusal sorunlarýn nite-lik deðiþtirmesi" gerekçesiyle, "gönüllü yurt-taþlýk zemininde bir çözüm" önerdi. Bu önermeegemen olanýn sorunu çözüm yerine çürütmeyönünde ürettiði demogojik dilin sýnýrlarý içindehareket etmenin soldan ifadesiydi.

Ezenle ezilenin milliyetçiliði ile þiddetini

eþitleyerek, milliyetçilik ve þiddet kavram-larýnýn olumsuzlukla lekeli oluþunu politik bir avantaj haline getirmek isteyen liberalizminbütün versiyonlarý, takýndýklarý nötr tutumla"milliyetçilik ve þiddet belasý"ndan uzak dur-duklarý izlenimini yarattýlar. Ezilenin kollektif hak talepleriyle ortaya çýktýðý bir durumda nötr kalmak demek, egemen olanýn, ezenin mil-liyetçiliðine ve þiddetine rýza göstermek demek-tir. Nitekim, mücadele sertleþtikce, sað liber-aller aslýna rücu ederek, egemen olanýn tek 

Page 69: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 69/95

70

Kurtuluþ

taraflý olarak tariflediði "vatan, millet" kavram-larýna sýðýnýrken; sol liberaller ise, sýnýf indirge-meci ve ekonomist bir bakýþla içini boþalttýklarý

enternasyonalizme sýðýnarak "emeðin avru- pasýnda" yurttaþlýk zemininde halledilebilecek olan sorunlar için ezilenin "teslimiyetini" iste-mektedirler.

Bunlarýn içinden bazýlarýna göre: "Ülkenindaðlarýnda silahlý dolaþanlara karþý, meþru vehukiki bir oluþum olan devletin operasyonlar yapmasý kadar doðal bir þey yok"tur. Özünde buülkedeki liberallerin bütün versiyonlarý, egemenolanýn "yurt, vatan, millet" tanýmlamalarýnýdoðal ve meþru görmektedirler. Milliyetçiliðekarþýymýþ gibi görünmelerine karþýn, meþru

gördükleri kavramlarýn içini dolduran egemenmilliyetçilik, örtükde olsa, bu ülke liberallerininbaþka bir yüzünü oluþturmaktadýr.

Sol içinde, Türk milliyetçiliði ile tamamenörtüþerek, anti emperyalist bir söylemle "vatan,yurt, devlet ve millet" kavramlarýný literatür-lerinin temel kavramlarý haline getirenler, Kürtsorununda devletin inkarcý ve imhacý yaklaþým-larýný desteklemekle kalmayýp, Kürt özgürlük hareketini "emperyalizmin vataný ve milletibölmek için ortaya çýkardýðý bir giriþim" olarak nitelendirerek, devletin yürüttüðü mücadeleyi

yetersiz görmektedirler. Yükselen ulusalcýdalga, sosyalist hareket içinde de yarattýðý etkiile, "ulusalcý sol" kulvara her kritik safhadayenilerini dahil etmektedir. Kürt sorunudolayýmýyla sosyalist-sol hareket içinde yaþananyarýlma giderek derinleþmekte ve ulusalcý soluntamamen Türk milliyetçisi haline gelen kesim-leri, sol söylemler altýnda, faþistlerle ittifakagirmektedirler. Oluþturduklarý "Kýzýl Elma koal-isyonu", her ne kadar kendileri Kýzýl Elmakavramlaþtýrmasýný kabul etmeseler de, Türk milliyetçiliðinin anti emperyalist bir söylemle

Kürt hareketine karþý, saðýyla soluyla bir arayageliþinin bir ifadesidir.

Ulusalcý sol içinde milliyetçi söylemi, DoðuPERÝNÇEK ve ÝP'ten daha ileri noktalara götür-erek, alýþýlagelmiþ ýrkçý retorikleri bir besmelehaline getiren " Türk Solu" çevresi, Marksistorjinli bir hareket olmamasýna karþýn, Kemalistkadro hareketi ve özelliklede, kendilerinin yap-týklarý göndermeyle, 60'lý yýllarýn "Yön veDevrim" hareketinin ikibinli yýllardaki ýrkçýversiyonudur. "ýrkçýlýða dayalý bir milliyetçiliði

deðil, kemalist milliyetçiliði savunduklarýný"iddia etselerde, "Kürt yemekleri yememe, Kürtmüziði dinlememe" çaðrýlarý yapan, harita

üzerinde "Kürt'lerin Türkiye'yi istila planlarýný"açýklayarak "Van'lýlar, Diyarbakýr'lýlar,Muþ'lular vs. hemþehri dayanýþmasý gibibaþlayan örgütlenme, Kürt istilacýlýðýnýnbaþlangýcýný oluþturur. Bugün tüm batý kent-lerinde, Türk'ün kafasýnda bir kýlýç gibi sallananKürt tehdidi iþte budur. Tehtidin çok önemli bir boyutu ise kültüreldir. Kürt'ler, özellikle Doðuve Güneydoðu'da Türk köylerini kuþatýr veKürt'leþtirir. Zayýf Türk köyü dirençsizdir. Bunubilen Kürt'ler, zor yoluyla Türk köylerini istilaederler" (Gökçe FIRAT, Türk Oðlu Türk Kýzý

Türk'lüðünü Koru, Türk Solu Sayý 89) diyen,"Kürt'lerin planlý ve bilinçli olarak çok çocuk yaptýklarýný, nüfus artýþý saðlayarak gelecekteTürkiye'yi ele geçirmek istediklerini" ileri süre-bilecek kadar deli saçmasý görüþleri savunan"Türk Solu", faþist hareketin ýrkçý söylemlerinigölgede býrakacak kadar Türk ýrkçýsý bir çevredir.

"Türk Solu" dergisinin kapaðýndaki logoüstünde Atatürk resminin yanýnda, devrimcihareketin dünya ölçeðinde tanýnmýþ enternasy-onalist simasý Che GUEVERA ve daraðacýnda

"yaþasýn Türk ve Kürt halklarýnýn kardeþliði"þiarýný haykýran, Türkiye devrimci hareketininonuru Deniz GEZMÝÞ yer almaktadýr. Türk Solu çýkarken baþlýklý yazý da çýkýþ gerekçesini:"Türk Solu geleneði ne gençlerle ne de 60'larlasýnýrlýdýr. Bu geleneðin tamamýný dikkatealdýðýnýzda elinizde tuttuðunuz gazeteninanlamýný ve ne tür bir ihtiyaca cevap verdiðinidaha doðru anlamýþ olacaksýnýz. Türk Solunuçýkarmaya karar vermeden önce yaklaþýk ikiyýldýr Ýleri dergisini yayýnlýyoruz. Bu derginintemel misyonunu Atatürkçü, ilerici, devrimci

gençleri, Türkiye'nin aydýn birikimiyle buluþtur-mak olarak belirlemiþtik............. iþte Türk soluülkedeki güncel siyasete, siyasal yapýya hýzlýrefleksler üretecek, gençlerin ve aydýnlarýn öte-sine giderek daha da toplumsallaþacak devrimciadýmlar atmak amacýyla çýkýyor....... sonuçta tek bir iddiasý var Türk solunun. Devrimciliði iletarih yaratmýþ bir geleneðe dayanmak" olarak tarifleyen "Türk Solu", "devrimciliði ile tarihyaratmýþ bir gelenek" ten ne anladýðýný "mani-festo" baþlýklý metinde þöyle açýklýyor: "Türk 

Page 70: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 70/95

71

Kurtuluþ

Solu, kendini Kuvayý Milliye geleneðinintakipçisi olarak görür. Atatürk'ün Anadoludabaðýmsýzlýk savaþýný baþlatmasý ve cumhuriyetin

kuruluþu ile devam eden devrimci geleneðinmirasçýsýdýr. Bu devrimci gelenek özellikleAtatürk'ün þahsýnda sembolleþmiþtir."

"Türk Solu", kendisini sosyalist olarak datariflemektedir: "Emperyalizme karþý verilenmücadele, ülke içinde anti kapilatalist bir düzenkurmaya yönelmedikçe yenilgi kaçýnýlmazdýr.Dolayýsýyla tutarlý anti emperyalizm ancak kapi-talizm karþýtlýðý ve alternatif sosyalist bir düzenle mümkündür." (Türk Solu, Manifesto)"Türk Solu", sosyalist bir hedefe vurguyaparken, enternasyonalizme þiddetle karþý çýk-

maktadýr. "Ezilen uluslar, emperyalizme karþýulus olarak mücadele ederler. Ve mücadele demilliyetçi olmak iþin doðasý ve doðrusudur.Ezilen uluslarýn ezen uluslarýn emekçilerindenbir beklentisi olamaz...... emperyalizmin küre-selleþme saldýrýsý koþullarýnda bu enternasyon-alizm çaðrýsý, ancak böl-yönet politikasýnýn bir uzantýsý olabilir." (Türk Solu, Manifesto)

"Türk Solu", kendisini "Türkiye'de devrimyapma kararlýlýðýnýn ideolojisi" olarak görürken,"bu ideolojinin dayanaðý ise elbette emekçisýnýflardýr. Baþta iþçi sýnýfý olmak üzere tüm

emekçiler Türkiye'de devrimin temeldinamiðidir. Ancak Türk Solu, Türk devriminintarihi geliþiminden dersler çýkartýr..... KuvayýMilliye'nin, halk ordu-aydýn ittifakýný,gençliðide katarak geliþtirir ve bu ittifaký bölm-eye yönelik tüm çabalara þiddetle karþý çýkar.Özellikle de Türkiye'de orduyu düþman olarak gören sözde sol anlayýþla mücadele eder" diy-erek, devrimci ideolojiden ve devrimdenanladýðýnýn statükoyu savunmak olduðunuortaya koyuyor. Bu anlayýþ, "Yön ve Devrim"dergileri geleneðinin sosyalizmle kemalizmi

sentezleyerek, "üçüncü dünyacýlýk" paradikmasýiçinde MDD'ciliðin "Kuvayý Milliye ruhuyla"yeniden üretimidir.

Tarihsel süreç içinde, o günkü koþullarýnnaif ve romantik bir giriþimi olarak, solhareketin milliyetçi damarýndan beslenendevrimciliðin, Jakoben çocukluk serüveni olan"Yön ve Devrim" hareketi trajedisi, bu gün"Türk Solu" görünümüyle tam bir komedi halinialmýþtýr. "Yön ve Devrim" hareketindeki naiflik ve romantizm Türk Solu'nda yoktur. Doðan

AVCIOÐLU, Kürt sorununa dair resmi ideolo- jinin tezleriyle arasýna mesafe koyarak, "Kürtsorunun varlýðýný" kabul etmiþti. "Türk solu"

ise, býrakýn Kürt sorunun varlýðýný kabul etmeyi,ýrkçý bir yaklaþýmla Kürt düþmanlýðý yapmak-tadýr. "Oysa çok basit bir þekilde ifade etmek gerekirse Kürt varsa sorun vardýr, sorununçözümü ise PKK'nin bitirilmesi deðil, Türk mil-letinden baðýmsýz bir Kürt kimliðinin bitirilme-sidir.... Eðer Türkiye Cumhuriyeti bir ulusdevlet olarak kalacaksa, Türkiye Cumhuriyetisýnýrlarý içinde yaþayan herkesin kendisine benTürk'üm demesini isteyecek, Türkçe konuþ-masýný isteyecektir. Bu ayný zamanda tarihselaçýdan da bir gerçekliktir. Çünkü, bugün kendi-

sine Kürdüm diyenlerin çok büyük bölümü Kürtdeðil, has be has Türktür. Ama zorlaKürtleþtirilmiþlerdir.... TÜRK SOLU'nun ýsrarlayapmaya çalýþtýðý, Kürtler tarafýndan zorlaasimile edilmek istenen Türklerin milli haklarýnýkorumaktýr... Kimileri kabul etmese bile, benKürdüm diyen herkes, potansiyel Bir PKK'lýdýr.O nedenle en iyi Kürt, ben Türküm diyenKürttür.... Türkün susturulduðu yerde Kürtçülük hortlar, Türkiye'de olanýn özeti budur. Bir,iki,üç; daha fazla Bozüyük...." (Gökçe FIRAT,Kürt Varsa Sorunda Var, Türk Solu Sayý 90)

diyen Türk Solu, Türk ýrkçýlýðýnda MHP'ye rah-met okutmaktadýr! Bu durum, tarihsel süreçiçinde sol tandanslý kemalizm yorumunungeçirdiði evrimi göstermek bakýmýndan oldukçamanidardýr. Daha doðru bir ifadeyle, Kürt soru-nunun geldiði düzey, kemalizmin sol versiy-onunu aslýna geri döndürmüþtür.

"Komprador sol sermayeyi Ulusal sol emeðisavunur. Komprador sol Atatürk düþmaný,Ulusal sol Atatürk'çüdür. Komprador sol Türk'üaþaðýlar Ulusal sol Türk'ü savunur. Komprador sol bölücü Ulusal sol Mishak-ý Millicidir.

Komprador sol emperyalizmden barýþ dilenir Ulusal sol emperyalizmle savaþýr. Komprador sol gericiliði Ulusal sol Laikliði savunur." Bucümleler "Türk Solu" çevresinin Komprador veUlusal sol üzerine yaptýðý kýyaslamalarýn yer aldýðý bir metnin ana baþlýklarýndan bazýlarýdýr.Ýlk bakýþta, "Komprador sol" tanýmlamasý ileliberal köþe yazarlarýnýn kasteldiði sanýlabilir.

 Ne varki, bu alt baþlýklarýnýn açýlýmlarýndakastedilenin, Marksist ve enternasyonalist sololduðu açýk biçimde görülüyor. "Atatürkçü

Page 71: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 71/95

Page 72: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 72/95

73

Kurtuluþ

laiklik ve devletçilik paradigmasýnýn tarihselbaþlangýcýyla kurulan baðlantý vardýr. Perinçek çizgisine göre: "Altýok, ondukuzuncu yy.

Ortalarýnda genç Osmanlýlarla baþlayan MilliDemokratik Devrim pratiði içerisinde oluþtu.Bu açýdan kökleri, Kemalist devriminöncesindedir. (...) Milli Demokratik Devrimimizdaha tamamlanmadýðý için, altýok hala geçer-lidir ve sol bir iktidarýn uygulamak zorundaolduðu programdýr." (Aydýnlýk'tan aktaran BaðýþERTEN, Modern Türkiye'de Siyasi Düþünce,Milliyetçilik cilt 4, sayfa 466-467/ÝletiþimYayýnlarý)

Tarihin bu Perinçek'çi deðerlendirmesi vesosyalizmin yerine Kemalizmin ikame edilmesi,

90'lý yýllardan sonra öylesi bir noktaya geldi ki,28 Þubat 1997 yýlýnda gerçekleþtirilen "moderndarbe" desteklenerek, "tek parti Kemalizmininrestorasyonunu talep eden" bir propagandayürütüldü. "Devrim Kanunlarý uygulansýn. Ýstik-lal Mahkemeleri kurulsun. Cumhuriyetindevrimci ordusu var, þimdi cumhuriyetedevrimin kanunlarýný uygulayacak hükümetgerekli" denilerek modernleþmenin biçimciKemalist uygulamalarýna yapýlan göndermeyle,içeriði Türk milliyetçiliði ile oluþturulmuþ anti-emperyalizm birleþtirilerek "bölücülüðe ve geri-

ciliðe" karþý statükocu ve þovenist bir dil oluþ-turuldu.

Emperyalist küreselleþme ve globalizm,yarattýðý ulusalcý-milliyetçi tepki ile, hem mil-liyetçiliðin bütün versiyonlarýna daha geniþ bir hareket imkaný kazandýrdý, hemde oluþan buzemin üzerinden milliyetçiliðin deðiþik nüanslarýnýn ideolojik donanýmlarýný güçlendir-di. Küreselleþme ve globalizm, sol ve sað mil-liyetçiliðin birbirlerine yakýnlaþma ve temasolanaklarýný arttýrdý. Doðu PERÝNÇEK mil-liyetçiliði konjönktürün saðladýðý olanaklarla,

"vatan savunmasý" vurgusunu arttýrarak, "vatan parçalanýyor. Vatan savunmasý Kýbrýs'tan baþlar.Kuzey Irak'ta kurdurulan Kürt devleti Türkye'yi

 parçalama planýnýn bir parçasýdýr vb." söylem-lerle, milliyetçiliðin ajitatif dilini, otarþist bir anti-emperyalizme eklemleyerek, milliyetçi kul-vardaki yerini saðlamlaþtýrmaya yöneldi.

Vatan ve Türkçülük vurgusunu pragmatist politika yapmadaki ustalýðýyla, bulduðu elveriþliortam üzerinden daha da geliþtiren, konspiratif söylemlerle süslediði komplo retoriklerini

Türkiye'ye yeni yol haritalarý çizmek için kul-lanan PERÝNÇEK, önerdiði "Avrasya strate-

 jisi"yle oligarþinin "Avrasya'da güç merkezi

olma stratejisi"ne ideolojik-politik destek sunarak, Türkiye egemenlerinin bölgede kimacera arayýþlarýna ortak olmaya soyundu.Emperyalizme karþý mücadeleyi, "Türkiye'yebölgede öncü bir misyon" yükleyerek taç-landýrdý! Bu konsept onu, Türkçülüðün asýlsahipleri olan faþistlerle daha da yakýnlaþtýrdý.Bu durumda, sosyalizm adýna PERÝNÇEK çizgisinde, kala kala içi milliyetçilikle doldurul-muþ boþ bir kabuktan baþka birþey kalmadý.

Kürt sorunu dolayýmýyla sosyalist hareketiçinden "ulusalcý sol" kulvara, hergeçen gün

yeni giriþler oluyor. Türkiye sosyalist hareke-tinin sosyal þoven karakteri, Kürt Özgürlük hareketinin yaptýðý stratejik deðiþiklikler veyeni politik yönelimlerle birlikte bahanelerinibularak, farklý kanatlarýyla ulusal solculuk bayraðýný taþýmaya yeni adaylar üretiyor. Her nekadar kendisinin "ulusalcý deðil, yurtsever olduðunu" ileri sürüyor olsa da TKP, ulusal solkulvara, üstelik, "sosyalist devrim" anlayýþýyla,giriþ yapanlardan birisidir.

TKP yazýnýnda, anti-emperyalizm vurgusu-nun neden öne çýkarýldýðý ve "yurtseverlik" izah

edilirken bu vurgunun, "Kürt sorunu"dolayýmýyla olduðu açýk açýk söyleniyor.TKP'ye göre: "Kürt hareketinin her kanadýnýnemperyalizmle yakýnlaþmasý" anti-emperyalistvurgunun öne çýkarýlmasýný zorunlu kýlýyor.Kürt emekçileri devrime kazanýlmaksýzýn baþarýimkanýnýn olamayacaðýndan hareketle, "Türk-Kürt ortak yurtseverlik" tanýmý üzerinden Kürtemekçilerinin, "emperyalizmle yakýnlaþan Kürthareketlerinin etkisinden kurtarýlmasý"öngörülüyor.

TKP'nin kendi tarihi içinde yaþadýðý evrim,

baþlangýç ve gelinen noktadaki durumunugösternek bakýmýndan oldukça anlamlýdýr:"1990'lara girerken Gelenek hareketinin ve dahasonra Sosyalist Türkiye Partisi'nin önemli bir deðerlendirmesi Kürt emekçileri ile Türkiye iþçisýnýfýnýn ana gövdesi arasýnda bir gündem fark-lýlaþmasýnýn saptanmasýdýr. Türkiye kapital-izminin iki önemli devrimci dinamiði, farklýkanallarda akmaktadýr ve gündemlerini büyük ölçüde ayrýþtýrmýþtýr.

1992-1994 yýllarý arasýnda hareketimizin

Page 73: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 73/95

74

Kurtuluþ

yaklaþýmý (...) kendisini iþçi sýnýfýnýn öncü partisiolarak tanýmlayan SÝP için Kürt hareketi büyük ölçüde dýþsal bir ittifak formülasyonu içindeanlamlandýrýlmaktadýr.

Bunun pratik karþýlýklarýndan birisi, SÝP'in odönemde almýþ olduðu, Kürt illerinde örgütlen-meme karýdýr. (...) Bu dönemde Kürt dinamiðiTürkiye kapitalizmini siyasal ve toplumsal açýdanzorlayan devrimci bir dinamiktir. (...) 1995 yýlýKürt sorunu baðlamýndaki politik etkinliðimizaçýsýndan bir dönüm noktasýdýr. Söz konusu seçimdönemi (Emek, Barýþ, Özgürlük Bloku olarak gir-ilen 1995 seçimleri) ayný zamanda Kürt hareketiiçindeki farklý sýnýfsal eðilimlerin tespit edildiðibir çalýþmaya da olanak saðlamýþtýr. (MehmetKuzulugil, Türk ve Kürt emekçilerinin ortak yurt-

severliði ve TKP konferansý baþlýklý yazý)Demek ki yeni TKP geleneði, 1990'lý yýllarýnbaþýnda Kürt hareketi ile Türkiye iþçi sýnýfýhareketi arasýnda, bir gündem farklýlaþmasýolduðunu saptýyor. Kürt hareketini, hem toplumsalhem de siyasal olarak kapitalist sistemi sarsan,devrimci bir dinamik olarak görüyor. Bu hareketleittifaký savunuyor. Kürdistan'da örgütlenmiyor.1995 seçimlerinde oluþturulan, "Emek, Barýþ,Özgürlük Bloku" içinde yer alýyor. Ne hikmetse,bu blok içinde onlar sosyalist bir duruþsergilerken, bloðun Kürt temsilcileri dýþýndakiler,

"etkisiz ve karþýlýksýz bir kuyrukçuluk geliþtiriyor."Seçimler dönemi deðerlendirmesini bir kenarabýrakýrsak, Kürt hareketine yaklaþým oldukça pozi-tif. Seçim çalýþmalarý, Kürt hareketi içinde farklýsýnýfsal eðilimler olduðunu tespit etmelerine deolanak saðlýyor. Ne olduysa seçimlerden sonraoluyor. "Seçimlerden sonra Kürt saðý Kürt hareke-tine aðýrlýðýný" koyuyor. "Kürt hareketi bugüneþiðine gelinmiþ olan çöküþe" o tarihlerden itibaren"yelken" açýyor.

Kürt hareketi ulusal bir hareket deðil midir?Yoksa TKP geleneði Kürtleri ulusal bir topluluk 

olarak görmemekte midir? Eðer Kürtler bir ulussabu durumda, ezilen ve ulusal baský altýnda yaþayanbir ulus deðil midir? Kürtlerin verdiði müccadeleulusal kurtuluþ ve özgürlük mücadelesi olarak görülmüyor mu? Görülüyorsa, her ulusal hareket,içinde farklý sýnýfsal eðilimleri barýndýrmaz mý? Budurumun tespiti için, illa Kürtlerle birlikte bir seçim deneyiminin yaþanmasý mý gerekiyor?Sonra, "eþiðine gelinmiþ olan çöküþ" ne menem bir çöküþtür ki, hala Kürt halký talepleriyle Newrozalanlarýný milyonlarla dolduruyor. Gerillacenazelerini onbinlerce insan kaldýrýyor. BaþtaDiyarbakýr olmak üzere, keþke ayaða kalksa ama

siz "iþçi sýnýfý ayaða kalktý" þiarý atarken, çocuðuy-la, yaþlýsýyla, kadýnýyla Kürt halký, üzerlerinesürülen panzerlere ve kurþun yaðmuruna karþýbütün Kürt illerinde ayaða kalkýyor.

1995 yýlýndan sonra TKP'ye göre, "gündemfarklýlýðý" ortadan kalkýyor. Çünkü, "emperyalizmise ortadoðu denkleminde, Türkiye ve Kürt faktörü(faktörleri) dahil, bütün bölgesel öznelerin birbir-leriyle mücadelesini kural haline getirmiþtir. Bir tür iþbirlikçilik rekabeti bölgesel özneleri ABD ileuyumlulaþtýrma mekanizmasý oluþturmuþtur. (...)Türkiye egemen güçleri ve Kürt siyaseti 1999 son-rasý dönemi belli bir doðrultu ortaklýðýyla geçir-miþlerdir. (...) Türkiye'deki Kürt hareketinin deemperyalizm ile iliþkiler konusunda baþlarýný dik tutmayý saðlayacak bir performans göstermedikleri

açýktýr." (Konferans 2004)Anlaþýlan o ki, TKP'ye göre, Kürt Özgürlük Hareketi emperyalizmle yakýnlaþmýþ, saðcýlaþmýþve devrimci bir dinamik olmaktan çýkmýþtýr. Dahada vahimi, "DEHAP yada yeni kurulacak olan

 parti, adý her ne olursa olsun artýk safýný net olarak belirlemiþtir. Bu kesim artýk yoksul Kürdün temsil-ciliði baþlýðýnda havlu atmýþ, egemenlerle tam bir iþbirliði anlaþmasý içinde olanlarýn bölge temsilcil-iðine adaylýklarýný ilan etmiþlerdir." (NecmettinSalaz, Kürt siyasetinde bazý taþlar yerine otururkenbaþlýklý yazý)

Bu durumda ne yapýlýr? Öznelci belirlemelerlehareket eden her ideolojik yaklaþým gibi, yaþamiçinde olup bitenlere karþýn, yaþam belirlenen ide-olojiye uydurulmaya çalýþýlýr. Uydurulan üzerindende kendisine bir misyon biçilir. TKP'de böyleyapýyor. Kuþkusuz "Kürt kitleler için betimlenensiyasal ve ideoljik daðýlma hali bir sýnýfsal ayrýþ-manýn ürünü olmaktan uzaktýr. Bir baþka ifadeyle,Kürt siyaseti içerisinde burjuva siyasetindenkopma eðilimi içerisinde olan özel ve etkili bir kanal bulunmamaktadýr. Dolayýsýyla, yaþanan dahaçok, bir çözülmedir ve bu çözülmenin içinde aþaðý

yukarý bütün etkili özneler eldeki birikime burjuvabir sýnýf karakteri kazandýrmaya adaylýklarýný koy-muþlardýr. Þu an için gerek Kürt, gerekse Türk siyaseti içerisinde Kürt kimliðini emekçi karakteriiçerisinde yeniden tanýmlama hedefi ile hareketeden biricik güç TKP'dir." (Konferans 2004)

Kürt hareketi içindeki geliþmeler nedeniyle,"buharlaþma" ihtimali olan "emekçi damarlarýnýnbuharlaþmasýný engellemeye" soyunan TKP, Kürtulusunu ve ulusal taleplerini, bir sihirbaz marifetiile gözle kaþ arasýnda buharlaþtýrýp uçuruveriyor!Sihirbaz marifetiyle yapýlanlardan sonra artýk TKP,gönül rahatlýðýyla "Kürt emekçileri içinde yürüte-

Page 74: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 74/95

75

Kurtuluþ

ceði örgütlenme çalýþmarýnda ulusal hak vetalepler deðil anti-emperyalist ve sýnýfsal eksen-lerin belirleyici olacaðýný" dünya aleme ilan

ediyor. Onunla da kalmayarak, "Türk ve Kürtemekçilerinin ortak yurtseverliðini oluþturmayave toplumsallaþtýrmaya" çaðýrýyor. Bu anlayýþ,tam boy bir ulusal inkarcýlýktýr. Ezilen ve baskýaltýndaki uluslarýn hak ve taleplerini savunmak-tan vazgeçmek, uluslarýn kendi kaderlerini tayinhakkýný tanýmamak ve "tam ulusal eþitlik"talebini ayaklar altýna alarak, "ezen ulus imtiya-zlarýnýn sürmesini" savunmaktýr.

Zaten TKP'de öyle yapýyor. Liberallerin,"Kürt sorununda adýmlar atýldý, daha da atýla-cak. Kültürlerini geliþtirme olanaðý var.

Dillerini konuþabiliyorlar. Kürtçe müzik dinleyebiliyorlar" diyerek, kollektif haklarýbireysel haklar derekesine indirgeme yaklaþým-larý, TKP tarafýndan da paylaþýlýyor: "Kürt zatenkendi dilinden ve kültüründen taviz mi veriyor,tam gün evinde, iþinde, çevresinde kendi anadilini kullanýp, gece yarýlarýna kadar Roj TVizlemiyor mu? Yoksul Kürdün ulusal sorunusadece kültürüne dair önüne atýlacak bir ikikýrýntý mý?" (Necmettin SALAZ, Kürtsiyasetinde bazý taþlar yerine otururken baþlýklýyazý) Bu laflar, enternasyonalizm ve sosyalizm

adýna söyleniyor. Türkiye sosyalist hareketindesosyal þovenizmin geldiði noktayý görmek bakýmýndan ibretlik olan bu laflar karþýsýnda,burada aktarmaktan imtina ettiðim Lenin'insosyal þovenler için söylediði sözleri, yazmak bir yana enternasyonalizm adýna baðýrmak gerekiyor.

"Ortak yurtseverlik"ten sözedildiðine göre,herhalde bu ortak yurtseverlikten kastedilenKürdistan Yurtseverliði olmasa gerek? Yurt,üzerinde yaþanýlan toprak parçasý, bir baþkadeðiþle vatandýr. Kürtlerin yurtseverliði, kendi

yurdunu sevmek olabilir. Ezen ulus milliyetçil-iði karþýsýnda ezilen ulus milliyetçiliði nasýldemokratik bir muhteva taþýrsa, ezen vesömürge ulusun yurtseverliði karþýsýnda ezilenve sömürülen ulusun yurtseverliði dedemokratik bir muhteva taþýr.

Son tahlilde ezen ve ezilen milliyetçilikde,yurtseverlikte burjuva karakterlidir. ABD'de"yurtseverlik yasasý" çýkarýyor. Ezen vesömürgeci konumundaki bir ulusun yurtsever-liði, hangi siyasal akým tarafýndan savunulursa

savunulsun, ezme ve sömürgeci olma konu-munu, yani egemen olanýn ulusal imtiyazlarýnýkorumaya hizmet eder. Onbinlerce askerle Kürt

Özgürlük Hareketine yönelik operasyonlar sürdürülürken, gizli savaþ örgütleri devlet adýnacinayetler iþlemeye devam ederken, Kürtlerinen asgari talepleri dahi reddedilirken, eþitlik zemininde bir çözüm yerine kürt halkýný imha

 politikalarý uygulamadayken, ezen ulus sosyal-istlerinin "ortak yurtseverlik" çaðrýsý, bu poli-tikalara dolaysýz olmasada, dolaylý ortak olmak-tan baþka bir anlam taþýmaz.

Ýþçi sýnýfýnýn iktidarda olmadýðý, burju-vazinin egemen sýnýf olarak varlýðýnýsürdürdüðü koþullarda, yurtseverlik kavramýnýn

kritik süreçlerde, "saðýn milliyetçiliði ile"örtüþtüðü, tarihsel deneylerle görülmüþtür. Ýkin-ci Enternasyonel partileri, saðýn milliyetçiliðinesolun yurtseverliði ile karþýlýk vermiþlerdir.Anca her kritik süreçte milliyetçilik ile örtüþenyurtseverliðin yarattýðý rahatsýzlýk, kavramýnsorgulanmasý gereðini dayatmýþtýr. "Bu rahatsý-zlýk, büyük ölçüde iyi ya da kötü milliyetçilik arasýnda teorik bir ayrým yapmanýn zorluðundankaynaklanýyor. Politik gerçeklikte, saðýn mil-liyetçiliði ile solun yurtseverliðini birbirindenkoparmak ve ideal bir tanýmdan yola çýkarak iyi

ya da kötü diye ayýrmak hiç de kolay deðildir.Böylesine mutlak bir ayrým yapmanýn zor-luðunu Karl Kautsky daha 1907'de görmüþtü.'Burjuvazinin ve iþçi sýnýfýnýn yurtseverliðitamamen farklý olmasýna raðmen yine de her ikisinin ortak bir çaba için birleþebilecekleridurumlar düþünülebilir, hatta savaþ bile' (....)SPD'nin 'iyi' yurtseverliði ile saðýn 'kötü' mil-liyetçiliði arasýnda kesin bir ayrýmýn aldatmacaolduðu görülür." (Irkçýlýk ve Milliyetçilik StefanBerger, sy. 21, Sosyalizmin Sorunlarý kitapDizisi: 2)

Tarih içinde sol her seferinde bu deneylerden politik ve ahlaksal yaralar alarak çýktý. Þimdibugüne gelelim. Kritik süreçlerde TKP yurtsev-erliði ne yapýyor? Örneðin 2005 Newroz'undayaþanan bayrak provakasyonu sonrasýnda,þovenist histerinin harekete geçirilmesiylebaþlayan linç giriþimleri sonrasýnda ne yaptý?"Bayraðýn hepimizin bayraðý olduðu, bayraðasaygýlý olduklarý" yönünde açýklamalar yaptý.Ayný 2. Enternasyonal Partilerinin birçoðununyurtseverlik deneyinden aldýklarý politik ve

Page 75: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 75/95

76

Kurtuluþ

ahlaksal yaralar gibi yaralar aldý. Ama ne gam!TKP, milliyetçilik ve ulusalcýlýkla, yurtsever-liðin farkýný izah ederken, Kautsky'nin düþtüðü

rahatsýlýða düþüyor, ama bu rahatsýzlýk onunKürt sorunu dolayýmýyla ulusalcýlýkla ve üstüörtülü olarak milliyetçilikle buluþmasýnýengellemiyor. Ulusal sol kulvara "yurtsever cephe"siyle giriþ yaparken, sosyalizme ve enter-nasyonalizme ahlaksal ve politik yaralar aldýr-maya devam ediyor.

Sonuç olarak;Sosyalist hareketle milliyetçiliðin iliþkisi,

iþçi sýnýfýnýn enternasyonal hareketi olarak tarihsahnesine çýkan sosyalizmi, milliyetçilik lekesi

ile kirleterek, mecrasýndan saptýrmýþ ve sosyal-izmin, milliyetçiliðin yadsýnmasý üzerinden pratikleþtirdiði enternasyonalizmi, milliyetçil-iðin kör kuyularýnda iþlevsiz bir söylem halinegetirmiþtir. Sömüren ve sömürülenin, ezen veezilenin olmadýðý bir dünya mücadelesi ve ide-allerinin yerine ikame edilen, "güçlü Türkiyeci","ulusal çýkarcý", yayýlmacý, egosantrik, otarþistulusal solculuk, Türkiye Sosyalist Hareketininsosyal þovenlikle malul tarihini milliyetçilik zemininde derinleþtirerek sosyalizm adýna poli-tik ve ahlaksal olarak utanýlacak bir miras

ortaya çýkarmýþtýr.Sosyalist Hareket içerisindeki yarýlma,

ulusal solculuðun deðiþik versiyonlarýný üretm-eye devam ederken, devlet, militarizm ve sistemkarþýsýnda devrimci duruþlarýný muhafazaederek, egemen Türk Milliyetçiliði ilemesafelerini koruyanlarýn, yarýlmayý derin-leþtiren dünya, bölge ve ülke nesnelliði karþýsýn-da, ulusalcý sol pradigmanýn kulvarlarýndakalarak devrimci duruþlarýný muhafazalarý vemilliyetçilikle mesafelerini korumalarý daha nekadar mümkündür? Dün "enternasyonalizm

bayraðýný çok yüksekte tutmak gerektiðini"söyleyenlerin, bugün hergün kürtlere küfredilenulusalcý televizyon kanallarýnda program yap-malarý, bu programda deðiþik faþist simalarýnfaþist hareketi aklamalarýna olanak tanýmalarýve ulusalcýlýk zemininde faþist demogoglarlabirlikte ayný derginin yazar kadrolarýnda yer almalarý, ulusalcý pradigma içinde kalarak bumesafenin korunmasýnýn ve devrimci duruþununmuhafazasýnýn oldukça zor olduðunu gösteriyor.

Latin Amerika'daki solculuðun ulusal motifli

devrimci hareketlerinin yürüttüðü anti-emperyalist mücadeleyi kendilerine esin kay-naðý olarak gören bizim ulusal solcularýmýz,

biçimi öne çýkararak özü göz ardý ediyorlar.Latin Amerika'nýn tüm ülkeleri, ABD emperyal-izminin yeni sömürgeleridir. ABD emperyaliz-mi, kendisine baðýmlý hale getirdiði bütün ülkel-erde olduðu gibi, yeni sömürgecilik yöntem-leriyle Latin Amerika ülkelerinde de artýk bir içolgudur. Bu ülkeler adeta "ABD'nin arkabahçeleri" gibidirler. Latin Amerika solu birin-cisi; ABD emperyalizmine karþý mücadeleyi oli-garþilere karþý mücadeleden koparmadan anti-oligarþik, anti-emperyalist bir mücadele yürüt-mektedirler. Ýkincisi; Latin Amerika ülkeleri

Türkiye gibi sömürgesi olan ülkeler deðildirler.Üçüncüsü; Latin Amerika'da solun her rengi,azýnlýklar ve yerli halklarýn haklarýný, yalnýzcasöylemde deðil, pratikte de, savunarak þekillen-miþtir. Dördüncüsü; Latin Amerika solunda mil-liyetçilik baskýn unsur olmadýðý gibi, demokrasisola içselleþmiþ kültürel bir olgudur. Ve onedenle enternasyonalizm, Latin Amerika sol-unda baþattýr. Öylesine baþattýr ki, bir ülkenindiðer ülkeler üzerinde daha hegomonik konumayükseltilmesi ve bu anlamda "güçlü ülke" halinegelerek imtiyaz elde etmesi düþüncesi, Latin

Amerika solunun oldukça uzak durduðu bir düþüncedir. Tersi, Latin Amerika solu, ilk eldeedilebilir ideal olarak Kýtasal Enternasyonalizmihedefleyen bir mücadele yürütmektedir.

"Marksist tahlilin tarihsellik atfettiðimuhayyel ulusa tanýnan rolün ve ilerici olarak nitelenen ulusal duygunun tarih içinde varacaðýnokta neresidir? Ulusal duygularý yedeðinealmýþ ulusal çýkarlarýn çatýþtýðý bir noktaya"gelindiðinde sosyalizmin idealleri ne olacaktýr?Türkiye Sosyalist Hareketinin ulusal solcukanadýnýn pratiði sosyalist ideallerin çokdan

uðruna mücadele edilen idealler olmaktançýkýldýðýnýn pratiðidir.

"Milliyetçi ideolojiye karþý olmasýna rað-men, Marksizm ezenlerin milliyetçiliði veezilenlerin milliyetçiliði arasýnda açýkça bir ayrým yapmak zorundadýr. Sonuç itibariyle, ide-olojileri (yahut yöneticilerinin ideolojileri) mil-liyetçi bile olsa ezilen uluslarýn kurtuluþ içinyahut kendi kaderini tayin hakký için verdiklerimücadeleyi desteklemelidir. (.....) Bunun sebebi,yalnýzca, sosyalistlerin bütün baský biçimlerinin

Page 76: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 76/95

77

Kurtuluþ

(ulusal, ýrksal, cinsel ya da sýnýfsal) karþý olmasýdeðildir. Ulusal haklar ve enternasyonalizmarasýnda diyalektik bir iliþkide vardýr. Sosyalist

Enternasyonalizm, iþçi hareketi tüm uluslarýneþit haklara sahip olduðunu kabul etmedengeliþemez".( M. Löwy, Ulusal Sorun,Enternasyanalim ve Küreselleþme, sy. 66-67,Yazýn Yayýncýlýk)

Bizim ulusal solcularýmýz ise, milliyetçilik-ler arasýndaki ayrýmý, kah iki milliyetçilik türünü eþitleyerek, kah ezen ulus milliyetçiliðilehine tutum alarak hareket etmektedirler.Ulusal solun ekstrem versiyonlarýnýn faþisthareketle girdikleri diyalogun ve oluþturduklarýittifakýn tarihsel kökleri, sosyalist hareketle mil-

liyetçiliðin iliþkisine ve beslendikleri Kemalistmilliyetçi damarýn, baþlangýcýndan itibarenfaþist ideoloji ile kurduðu rezonansa dayanmak-tadýr. "1930'da Türk Ocaklarý Merkez binasýaçýlýrken verdiði söylevde Türk OcaklarýBaþkaný Hamdullah Suphi Tanrýöver'in 'TBMMReisi, vekiller, mebuslar, bütün süfara(büyükelçiler) ve sefaretler erkaný önünde' Türk devrimi ile faþizmin ne kadar benzeþtiðini uzunuzun anlatmasýnda ..... ya da rejimin önde gelenideologlarýndan Mahmut Esat Bozkurt, Yunus

 Nadi gibilerin faþizmi ve Nasyonal Sosyalizmi

açýk açýk övüp Kemalist rejimle pek çok ortak 

yanlarý bulunduðunu gururla ilan etmelerine ....ya da nihayet, rejimin önemli gazetecilerindenFalih Rýfký, bir heyetle 50. yaþýný kutlamak için

Hitler'i resmen ziyaret ettiðinde herhalde iltifatetmek amacýyla, Alman Führeri'nin MustafaKemal için 'ilk talebesi Mussolini, ikinci talebe-si benim' demiþ olduðunu övünerek aktarmasý-na" (Seyfi Öngider, Kuruluþ ve Kurucu, Sy.283, Aykýrý Yayýnlarý) bakýlýnca, Kemalistdamardan beslenen bugünkü ulusal solcularýnfaþist hareketle yakýnlaþmasý daha kolayanlaþýlýr.

Sosyalist hareketteki yarýlma giderek derin-leþmektedir. Bu yarýlmanýn bir tarafýný oluþturanulusal solcular, sosyalist ideallere politik ve

ahlaksal yaralar aldýrarak, sosyalist hareketteyarattýklarý tahribatla, bir yandan sosyalizmintoplum nezdinde etkisizleþmesinin zemininigüçlendirirken, diðer yandan faþist hareketlegirdikleri iliþki nedeniyle milliyetçiliðin veýrkçýlýðýn asli sahiplerine kan taþýmaktadýrlar.Ulusal sol milliyetçiliðe karþý ideolojik mücadele yürütülmeden ve sosyalizmle alakasýzbu sol tandanslý milliyetçilik geriletilmeden,sosyalizmin enternasyonalist seçeneðini bucoðrafyada politik bir güç haline getirmek olanaksýzdýr.

* * *

Page 77: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 77/95

78

Kurtuluþ

"Þeytanýn en büyük baþarýsý bizi varolmadýðýna

inandýrmasýdýr." (Kayser Soze)

1.Neoliberalizm Nedir?

 Neoliberalizm, içinde bulunduðumuzdönemde uluslararasý mali ser-mayenin ekonomi politikasýdýr. Bu

 politika, kriz koþullarýnda kapitalist birikimive geniþletilmiþ yeniden üretim sürecinigüvence altýna almaya yöneliktir. Yani,neoliberalizm politikalarý mali sermayeninamaç ve ihtiyaçlarý doðrultusundayürütülmektedir. Ayný zamanda uluslararasý

 planda hýzla büyüyen sermayenin kullanýla-caðý daha büyük ekonomik alanlar arayýþýn-da kendini ifade eden bu durum, tekelci ser-

mayenin sömürü oranýný artýrmak veiþgücünün deðerini düþürmek için iþçisýnýfýna karþý büyük bir saldýrý anlamýnagelmektedir.

 Neoliberal perspektif, ekonomik sorun-larla da sýnýrlý deðildir. Ekonomik olansorunlar yanýnda sosyal, politik ve kültürelsorunlarý da içine alan kategoriler ve kon-septlerle de baðlantýlýdýr. Bu perspektif, bir dönüþüm sürecinin parçasý olarak ekonomik gerçekliði etkilemek için ekonomiye müda-haleden çok, sermayenin ihtiyaçlarýnýn bir 

Neo-Liberalizm veKültürel Sonuçlarý

Þaban Ýba

Page 78: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 78/95

79

Kurtuluþ

ifadesi olarak mali sermayenin birikimini vegüçlenmesini güvenceye alma isteðinden kay-naklanmaktadýr.

 Neoliberal politikalar, üretici faaliyeti vetoplumsal ürünün gerçekleþmesinin koþullarýnýulusal ve uluslararasý ölçekte önemli ölçüde etk-ileyerek, dünya çapýnda ekonomilerin glob-alleþmesini derinleþtirmektedir. Globalleþme,mali sermayenin saldýrýlarýnýn bir parçasý olup,sýnai kalkýnma derecesine, sanayidekiiþbölümünde oynadýklarý role ve pazarlarýnýnbüyüklüðüne göre her bir ülkede özgül özellik-lerle ortaya çýkmaktadýr. Globalleþe, aynýzamanda kültürel süreçlerde deðiþiklikleri deiçermektedir.

 Neoliberalizm, üretim alanýnda globalleþ-menin koþullarýný yaratan, teþvik eden ve kolay-laþtýran bir faktör haline gelmektedir.

 Neoliberalizm, iþgücünün fiyatýný ucuzlatma vekapitalist yatýrýma açýk ekonomik alanlarýgeniþletme peþinde koþan bir politikadýr. Buþekilde, neoliberalizm ve globalleþme, aynýniyetin ve ayný çýkarlarýn bir parçasýný oluþtur-maktadýr.

 Neoliberalizm, tekellere azami kârý eldeetmeyi olanaklý kýlan eðilimleri geliþtirmeyeçalýþmaktadýr. Neoliberalizm ayný þekilde, çalýþ-

ma koþullarýný yeniden düzenleyen ve esnek-leþtiren bir politikayý teþvik etmeye devamediyor. Dünya ölçeðinde çalýþma yasalarýndaiþçilerin; toplusözleþme, grev hakký, sendikalörgütlenme hakký vb. haklarýnýn tasfiyeedilmesini öngörüyor.

 Neoliberalizmi iktisat diliyle ifade etmek gerekirse, pazarýn önemli sosyal ve siyasaldeðiþimleri yapma serbestisine kavuþturulmasý,devletin ekonomideki rolünün azaltmasý,tekellere tam bir özgürlük verilmesi,sendikalarýn dizginlenmesi ve sosyal güvenlik 

haklarýnýn iyice budanmasý vb. þeklindekidüzenlemeler olarak özetlenebilir.

Bu baðlamda, burjuva ekonomi politiðininana akýmýndan biri olan neoliberalizm, devletinekonomik, sosyal, kültürel, dinsel vb. süreçleremüdahale etmesine veya bu süreçlerde yön ver-mesine karþý çýkan bir görüþtür. Serbest piyasa-da oluþan arz ve talep mekanizmasýnýn iktisadive sosyal acýdan en yararlý sonuçlar yaratacaðýnöne süren neoliberalizm, "býrakýnýz yapsýnlar,býrakýnýz geçsinler" þeklinde ifade edilen

Liberalizmin günün koþullarýn göre yenidenuyarlanmasýdýr. Kamu otoritesinin sosyal vekültürel hayatta en aza indirilmesini savunan bu

anlayýþ, "en iyi hükümet, en az hükmedenhükümettir" sloganýyla hareket eder. Böylelikleiktisadi bakýmdan her þeye egemen olan tekelcisermaye, ayný þekilde siyasal alanda da egemenolduðu bir sistemi savunur. Neoliberalizm

 pratik hayatta, birbirinden ayrýlmamasý gerekeniki temel sektörü, ekonomiyle politikayý bir-birinden ayýrmaya çalýþýr. Bu nedenle sorunuiyice çarpýtarak, "ekonomik liberalizm" ve"siyasal liberalizm" ayrýmlarý yapar.

a)Neoliberalizmin Kýsa Tarihi

 Neoliberalizmin temel hareket noktasý,serbest pazar mekanizmasýnýn her þeyi belir-lemesi gerektiðidir. Buna göre ekonomininkendi iliþki ve iþleyiþ kurallarýnýn toplumsalhayatýn bütün alanlarýnda geçerli olmasý veböylelikle insanlarýn kaderinin iktisadi kurallaragöre belirlenmesidir. Bu anlayýþ, kapitalizmiyeni bunalýmlardan korumak ve kendi vahþigeliþimini sürdürmek için mevcut "toplumunyýkýmýný" göze alan çabalarý da içermektedir.

Chicago Üniversitesi'nde ekonomist-felsefe-ci Friedrich von Hayek'in ve Milton Friedman

gibi öðrencilerinin nüvesini oluþturduklarýküçük bir gruptan yola çýkan neoliberaller,geçen yüzyýlýn son çeyreðinde(70'li yýllarýnsonunda) yeni bir atýlým yaptýlar. Görünürdehiçbir etkinliði olmayan bu grubun oluþturduðudogmatik doktrin, onlarý parasal olarak destekleyenler(vakýflar, enstitüler, araþtýrmamerkezleri, yayýnlar, öðretim üyeleri, yazarlar ve halkla iliþkiler aðý vb.) tarafýndan ABD veÝngiltere'de geliþtirilerek bütün dünyaya yayýldý.

Küresel direniþin sözcülerinden muhalif ikti-satçý, "Neoliberalizmin Tarihi" adlý makalesinde

ekonomist Susan George bu durumu þöyle açýk-lamaktadýr: "Bu son derece etkin ideolojik kadroyu oluþturmalarýnýn nedeni, ÝtalyanMarksist düþünür Antonio Gramsci'nin kültürelegemenlik kavramýný geliþtirirken neyiamaçladýðýný çok iyi anlamýþ olmalarýydý. Eðer insanlarýn beyinlerini zaptedebilirseniz, yürek-leri ve elleri nasýl olsa arkadan gelecektir"1

Bu yeni süreç, Margaret Thatcher'in iktidaragelip, Ýngiltere'de "Neoliberal devrimi" baþlat-týðý 1979 yýlýna denk geliyordu. Friedrich von

Page 79: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 79/95

Page 80: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 80/95

Page 81: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 81/95

82

Kurtuluþ

zorluyor. Söz konusu olan, ultra-liberal bir toplum yaratmak için gerekli olan ekonomik,

 politik ve sosyal deðiþiklikleri amaçlýyor. Bu

nedenle özelleþtirmeler bu dönüþümün esasmotorunu teþkil ediyor. Dolayýsýyla bütün ticarive sanayi sektöründeki kamu ve yarý-özel þir-ketler özelleþtirmeye açýlýyor. Ultra-liberalleregöre devletin bir rolü varsa o da sadece "özelmülkiyeti korumak" olmalýdýr, anlayýþýnýsavunuyor.

Uzun yýllardan beri Türkiye'de uygulananyapýsal uyum programlarýný bu baðlamda elealmak gerekir. Ayrýca, Türkiye'deki yapýsaluyum programlarýnýn iki farklý perspektifle veiki emperyalist blok tarafýndan dayatýldýðý da

unutulmamalýdýr. Burada iki tür þablon veyareçete söz konusudur. Bunlardan biri esasolarak ABD'nin ekonomik ve politik stratejileri-ni uygulayan IMF ve DB'nin reçeteleridir. Ýkin-cisi de Avrupa Birliði'nin üyelik için dayattýðýUlusal Uyum Programý'dýr. Bu durumunTürkiye'de yarattýðý ekonomik, sosyal, siyasal,kültürel vb. çok yönlü etkiler, baþka bir ifadeylebu dayatmalara göre yapýlan yeniden yapýlanma

 projelerinin toplumsal deðiþim ve dönüþümeetkisi ayrýca üzerinde durulmaya deðer olgu-lardýr.

3.Emperyalizm ve Küresel KültürHýristiyan Batý kültürünün diðer kültürler 

üzerinde kurduðu egemenliðin çoðu kezemperyalist iþgal ve sömürüye dayalý dýþsalbaskýyla saðlandýðýný kabul etme eðilimiyaygýndýr. Kuþkusuz emperyalizmin baský, terör ve sömürüye dayalý çok yönlü baðýmlýlýk iliþki-leri daha kolay anlaþýlabilir olgulardýr.Sözgelimi, caddelerinde iþgalci askerlerindolaþtýðý bir ülkede insanlar bunun emperyalizmolduðunu bilir ve ona göre tavýr alýr. Ancak, bir 

emperyalist hakimiyet iliþki ve iþleyiþi,batýlýlaþma süreciyle birlikte ve emperyalizmindevamý olarak ele alýndýðýnda, sorun daha kar-maþýk gibi görünür. Burada söz konusu olanemperyalist iliþkinin yarattýðý hakimiyet vebaðýmlýlýk iliþkilerinin dýþsal bir baský olmak-sýzýn içsel mekanizmalar aracýðýyla saðlan-masýdýr.

Öte yandan emperyalizm sadece Marksistler tarafýndan deðil, birçok siyasal ve sosyal bilim-ci tarafýndan da uzunca süre ekonomik ve siyasî

bir olgu olarak incelenmiþtir. Ancak,Marksistlerin emperyalizmi ayný zamandakültürel bir olgu olarak da görmesi fikri,

1980'lerden sonra herkes tarafýndan kabuledilmeye, yani kültürel bir emperyalizm eksenlitahlillere aðýrlýk verilmiþtir. Hobsbawm'ýnbelirttiði gibi "Ýmparatorluk Çaðý yalnýzekonomik ve siyasal deðil, ayný zaman dakültürel bir görüngü" olarak ele alýnmayabaþlanmýþtýr. Artýk, emperyalizmi açýklarkenkültürel ve sosyal öðeleri kullanmamýz gerek-mektedir.

Kuþkusuz emperyalizmin ayný zamandakültürel bir öðe olduðunu söylemek, askerî,siyasî ve ekonomik faktörleri göz ardý etmek 

deðildir. Sokaktan iþgalci bir asker geçerkenbunun emperyalizm olduðunu artýk emperyal-izme karþý çýksýn veya çýkmasýn herkes söyleye-biliyor. Fakat, günlük hayatýn her aþamasýndakarþý karþýya kalýnan yüzlerce emperyalistkültürel öðe karþýsýnda ayýrt edici bir tutumsahibi olmak belirli bir kültürel bilinci gereklikýlmaktadýr. Bu baðlamda, anti-emperyalistdüþüncenin içine emperyalist kültürün reddi degirmelidir.

Emperyalizm, coþturucu sloganlar, savaþsembolleri, üstün askerî, ekonomik, siyasî veya

kültürel güç tarafýndan kurulur ve kendiniyeniden üretir. Bu nedenle emperyalizm genel-likle farklý kültürlerin çarpýþmasýný ve onlarýnaralarýndaki adaletsiz deðiþimi takip eden bir iliþkiyi anlatmaktadýr. Emperyalizm "ötekinin"baðýmsýz siyasal, hukuksal, ekonomik varoluþhakkýnýn ortadan kaldýrýlmasýna dayanýr.Sonuçta emperyalist güçler abluka altýna aldýk-larý toplumlar üzerinde her türlü tasarruf hakkýný kendi ellerine geçirmiþ olurlar.Hakimiyetlerini sürdürebilmek ve daha uzunsüreli kalýcý olabilmek için de, ilgili ülkede

kendi prototipini yaratmayý amaçlarlar. Yani, buülkeyi kendilerine benzetmek için bütün kendideðerlerini çeþitli baský, terör ve sömürümekanizmalarýyla hayata geçirmeye çalýþýrlar.Bu uygulamalar da bize, Ýngiliz, Fransýz,Amerikan vb. emperyalistlerinin aralarýndakibiçimsel farklýlýklarý anlamýmýza yarayacak olanbilgiler sunar.

"Küreselleþme sermayenin global serüveni-dir ve bu serüvenin iletiþimi ise sermayeninkendi satýþýdýr. Bu satýþ sadece sermayenin deðil

Page 82: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 82/95

83

Kurtuluþ

bütün insanlýðýn çýkarýna ve iyiliðine olduðugörünümündedir. Bu görünümde, globalleþenüretim, daðýtým ve tüketim pazarýyla birlikte

insanlar global bir dünyanýn özgürlük vedemokratik katýlma peþindeki mutlu bir üyesiolarak sunulmaktadýr."4 Ancak gerçek durumunhiçte böyle olmadýðý artýk herkes tarafýndan bil-inmektedir. Burada þöyle bir soru sorulmalýdýr:emperyalizmin yeni döneminde küresel bazdaekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel iliþkiler nasýl sürmekte ve bunlar insanlarýn hayatýnýnasýl etkilemektedir?

Ayný zamanda küreselleþmenin bir ifadesiolarak da ele alýnabilecek olan bu çok yönlüegemenlik ve baðýmlýlýk iliþkileri, reel bir man-

týkla þöyle iþlemektedir: "Bütün dünya bir  pazar ve bütün dünya insanlarý da müþteri" gibidüþünülmekte, dahasý müþteri profilleri birbirinebenzeþtirilerek bir uluslar arasý standartizasyonoluþturulmaktadýr. Bu amaçla, üretim maliyet-leri düþürülerek kar marjlarý olaðanüstüdüzeylere çýkarýlmakta; ve böylelikle zenginülkelerin daha zengin, yoksul ülkelerin dahayoksul olduðu, "yeni bir dünya düzeni" kurul-maya çalýþýlmaktadýr.

Bu konuda ortaya konulan bütün göstergeler Türkiye ve benzeri ülkelerde "Batý türü tüketici

kültürünün" ve bunun bir yansýmasý olan "Batýtipi yaþam" tarzýnýn egemen kýlýnmasýndanbaþka bir þey deðildir. Türkiye'de 1980'li yýllar-la birlikte, yediðimiz, içtiðimiz, giydiðimiz,seyrettiðimiz, okuduðumuz vb. her þeyin yerliolmaktan çýkmasý, batý kültürünün ve yaþamtarzýnýn her yerde egemen olmaya baþlamasýbunun somut bir göstergesidir. Bu süreçtetoplumsal baðlar gevþemekte, yabancýlaþmaylabirlikte birey yalnýzlaþmak ve yeni arayýþlarayönelmektedir. Özellikle sömürülen ve ezilen-lerin köktendinci akýmlar aracýlýðýyla yeni bir 

kimlik arayýþýna yönelmesinde, emperyalistlerinbu yönde teþvik ve telkinleri etkili olmaktadýr.

Küreselleþme döneminin "kültür ve savaþ"boyutunu irdeleyen J.Petras, günümüzün büyük sorunun emperyalist savaþ olduðunu vurgu-ladýktan sonra, vahþi egemenliðe dayalý"emperyal militarizm kültürünün" ABD'ninmuazzam propaganda makinasý tarafýndanbütün dünyaya yayýldýðýný; bu propagandanýnbaský, terör ve soykýrým boyutuyla Nazilerlebenzerlik gösterdiðini vurgulamaktadýr. Petras,

bu baðlamda ABD propagandasýnýn asýlamacýnýn emperyalist savaþýn meþrulaþtýrýlmasý,muhaliflerin yansýzlaþtýrýlmasý ve kararsýzlarýn

kazanýlmasý yönünde küresel bir çabayadönüþtüðünü belirtmektedir. Petras'a göre,emperyal güç sömürgeci fethi gerçekleþtirmek için kültürel-ideolojik hegemonyaya ihtiyaçduymaktadýr. Bu nedenle de, "yeni liberal poli-tikalar" emperyalizm yanlýsý politikacý, entelek-tüel ve ekonomistler grubunun çekirdeðiniyaratmýþtýr.5

J.Petras, "Emperyalizm, sadece bir ekonomik ve askeri kontrol sistemi ve sömürüsistemi olarak görülmemelidir. Kültürelhakimiyet, herhangi bir küresel sömürü sistemi-

nin devam ettirilmesinin ayrýlmaz bir unsudur"demektedir. Petras, sömürge ve yarý baðýmlýülkelerde uygulanan kültür emperyalizmi içinde þunlarý söylemektedir: "Kültür emperyalizmi,ezilenlerin deðer, davranýþ yerleþik gelenek vekimliklerini emperyal sýnýflarýn çýkarlarýný savu-nacak þekilde yeniden düzenlemek amacýyla,halk sýnýflarýnýn kültürel hayatýna sistematik nüfuz ve hakimiyeti olarak tanýmlanabilir. "6

Petras'a göre, günümüzde kültür emperyaliz-mi hem geleneksel hem de modern biçimlerebürünmüþtür. Geçen yüzyýlda kilise, eðitim sis-

temi ve kamu yetkilileri yerli halklara "ilahiveya mutlakiyetçi prensipler adýna boyun eðmeve sadakat düþüncelerini aþýlamakta" büyük roloynamýþlardý. Ancak þimdi "gelenekselmekanizmalar" hala çalýþmakla birlikte yeni"modern araçlar", emperyal hakimiyette gittikçemerkezi bir önem kazanmaktadýr. Bugün, "kitleiletim araçlarý, halka iliþkiler kampanyalarý,reklam ve laik eðlendiriciler ve entelektüeller"daha fazla rol oynuyor. Bugün artýk çaðdaþdünyada Hollywood, CNN ve Disneyland,Vatikan'dan, Ýncil'den veya politik önderlerin

halkla iliþkiler retoriklerinden daha etkili oluy-or.

Petras, "Çaðdaþ Kültürel Sömürgecilik"olarak adlandýrdýðý günümüzdeki kültür emperyalizimi uygulamalarýný geçmiþten farklýolarak þu unsurlara baðlýyor:

"a)Kitle iletiþim araçlarý, özellikle televizy-on, evi iþgal etmiþ ve "dýþarýdan" ve "yukarý-dan" olduðu kadar, "içeriden" ve "aþaðýdan" daçalýþmaktadýr.

b)Çaðdaþ kültürel sömürgeciliðin kapsamý

Page 83: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 83/95

84

Kurtuluþ

küresel, etkisi ise tektipleþtiricidir. Evrensellik kisvesine bürünmesi, emperyal iktidarýn sembol,amaç ve çýkarlarýnýn anlaþýlmasýný gizlemeye

hizmet etmektedir.c)Denetimsiz sermaye altýnda, barýþ ver refah vaadi ile sefalet ve þiddetin artmasýarasýndaki uçurum nedeniyle kitle iletiþimaraçlarýnýn, programlarýnda alternatif perspekti-fler verme olanaklarý daha da azalmýþtýr.

d)Kolektif tepkileri felce uðratmak içinkültürel sömürgecilik, ulusal kimlikleri yok etmeye ya da somut sosyo-ekonomik içerikleri-ni boþaltmaya çalýþýyor.

e)Toplumlarýn dayanýþmasýný kýrmak içinkültür emperyalizmi, harici sembollere uyum

olarak "modernlik" kültünü teþvik ediyor.."(7)

4. Küreselleþme ve Kitle ÝletiþimAraçlarýnýn RolüGünümüzde siyasal, sosyal, kültürel vb. tüm

alanlarda etkili olan küreselleþmenin izinisomut bir biçimde iletiþim araçlarýnda süre-bilmek mümkündür. Özellikle reel sosyalizminyýkýlýþýndan sonra ABD'nin üstlendiði yeni lid-erlik rolü, Amerikan hegemonyasýnýn tüm alan-larda katlanarak yayýlmasýný saðlamýþtýr.

KOÜ öðretim üyesi Nigar Pösteki, "küre-

selleþme özü itibari ile iletiþim araçlarý olmadansürekliliði saðlanabilecek bir olgu deðildir. Buanlamda 1980 sonrasýndaki küresel yayýlmalar bilginin iletiþim araçlarý üzerinden daðýtýmýsayesinde daha da kolaylaþmýþtýr. Özellikleuydu yayýncýlýðýnýn geliþmesi ile frekans vekablo sýnýrlamalarýndan kurtulan kitle iletiþimisayesinde dünya McLuhan'ýn o çok ünlü dey-iþiyle "Global Köy"e dönüþmüþ ve de buöngörüyü aþacak ilerlemeler kaydetmiþtir.Teknolojinin geliþmesiyle iletiþim sýnýrlarý aþýp,uluslararasý bir nitelik kazanmýþtýr. Ýletiþim

araçlarý, kültürel, siyasal ve ekonomik açýdanBatý'nýn hâkimiyetini saðlama ve sürdürmedeetkili bir rol üstlenmektedir. Etkili bir biçimdekullanýldýklarý zaman bu araçlarýn toplumlarýiknada, etkilemede ve harekete geçirmederakipsiz olduklarý görülmektedir. Küreselleþmeile oluþturulan "yeni dünya kültürü" medyaaracýlýðý ile topluma yayýlmaktadýr. Bu baðlam-da tüm dünyayý tektipleþtirmeye çalýþan, Batýmerkezli bir küreselleþme süreci yaþanmaktadýr.

 N.Pösteki'ye göre, "varolan sisteme ve

düzene uyumlu bireyler yaratmak için "sahiplik"duygusunu ve "kendileri için" bir dünya fikriniaþýlamak" gerekmektedir. Modern insan,

kendine sunulan kültürü sinemadan, radyo-TVgibi kitle iletiþim araçlarýna, kitaplara, giyimkuþamýndan kendi kalesi olan evine kadar her yerde öðrenmektedir ve bu süreçte hep "kendisiiçin bir düzende" yaþadýðýný düþünmektedir.8

Petras ise, kitle iletiþim araçlarý, iletiþimaðlarýný dünyanýn dört bir yanýna yaydýðý için,ABD sermayesinin zenginlik ve gücünün anakaynaklarýndan birini oluþturmakta ve bubaðlamda Kuzey Amerikalýlarýn neredeyse beþtebiri zenginliklerinin kitle iletiþim araçlarýndanelde etmektedir. "Kültürel kapitalizm" ABD'de

bir zenginlik ve nüfus kaynaðý olarak imalatsanayinin yerini aldýðýný vurgulayan Petras;"kitle iletiþim araçlarý sanayi, hem ABD'ninküresel siyasal ve toplumsal kontrol sistemininayrýlmaz bir parçasý, hem de büyük bir süper kar kaynaðý haline gelmiþtir", demektedir. 9

Bu konuda Petras'ýn üzerinde durduðu önem-li bir konuda kültür emperyalizminin uyguladýðý"dil siyaseti" dir. Petras'a göre, kültür emperyal-izminin "sola karþýlýk vermek ve hegemonyakurmak için çifte bir strateji geliþtirmiþtir.Kültür emperyalizmi, "bir taraftan solun siyasal

dilini bozmaya çalýþmakta, diðer taraftan isegenel kamuoyunu Batýlý güçlerce iþlenmiþ zal-imliklere karþý duyarsýzlaþtýrmaktadýr. 1980'ler boyunca Batýlý kitle iþletiþim araçlarý soluntemel fikirlerini sistematik olarak gasp edipiçeriklerini boþaltarak gerici mesajlarla doldur-muþtur. Örneðin kitle iletiþim araçlarý, kapitaliz-mi restore etmeye ve eþitsizlikleri keskin-leþtirmeye koyulan politikacýlarý "reformcu"veya "devrimci" olarak betimlerken, onlarýnmuhaliflerin "muhafazakar" olarak damgalamýþtýr. Kültür emperyalizmi siyasal

dilin anlamýný ters yüz ederek ideolojik karýþýklýve siyasal zihin bulanýklýðýný pekiþtirmeyeçalýþmýþ ve bir çok ilerici kiþi ve gruplar bu ide-olojik manipülasyona kapýlmýþtýr. Sonuçta "sað"ve "sol" terimlerin herhangi bir anlam taþý-madýðýný, farklýlýklarýn önemini kaybettiðini,ideolojilerin artýk anlamýnýn kalmadýðýný savu-nan emperyal ideolojilerin iddialarýna karþýsavunmasýz kalýnmýþtýr.

Petras, "kültür emperyalizminin ikinci strate- jisinin, halký duyarsýzlaþtýrmak; Batýlý devlet-

Page 84: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 84/95

85

Kurtuluþ

lerin kitlesel kýyýmlarýný kabul edilebilir rutinfaaliyetler haline getirmek" olduðunu söylüyor.Irak'taki kitlesel bombalamalarýn video oyunu

biçiminde sunulmasýna, terör ve katliamlarýnsýradanlaþtýrýlarak, insanlýk suçlarýna karþýkamuoyunun duyarsýzlaþtýrýlmasýna, kitleiletiþim araçlarýnýn, yeni savaþ tekniklerininmodernliðini vurgularken, Batý'nýn mevcutüstün gücünü-teknolojik savaþ- yüceltmesinedikkat çekiyor.10

Petras'a göre, günümüzde küresel kültür manipülasyonu, siyasal dilin saptýrýlmasýylaayakta tutuluyor. "Yapýsal deðiþim, dönüþüm,reform, tarým reformu" gibi esasýnda sola aitolan ve toplumsal gelirin yeniden paylaþýmýna

yönelik olan bu kavramlarý da, zenginlik, gelir ve gücün Batýlý seçkinlerin veya tekellerinelerinde toplanmasýnýn sembolleri haline getir-iliyor. Dahasý, çaðdaþ kültür emperyalizmi"özgürlük dilini" bile yozlaþtýrarak gericilik sembollerine dönüþtürülüyor. Bu baðlamda kitleiletiþim araçlarý -özellikle de ABD'ye ait olanlar - resmi çizgiyi sunarak ve meþrulaþtýrarak vealternatif eleþtirel sesleri ya da büyük protesto-lar hakkýndaki haberleri dýþlayarak dünyayýsavaþ yanlýsý propagandayla doyuruyorlar.

Dünyanýn ABD tarafýndan büyük saldýrýya

maruz kaldýðýný söyleyen Petras, ABD'ninbugünkü savaþ stratejilerinin "özellikle Ýsraildevletiyle ittifak içinde olan bazý ABD'lientellektüellerle hýristiyan köktendinciler tarafýndan savunulduðunu; ABD'nin bugünkü"dünyada sürekli savaþ ve içerde baský" siyasetiÜçüncü Reich (Hitler dönemini) imgelerini can-landýrdýðýný; saldýrgan savaþlara ("önleyicisavaþ") verdikleri destek ve politik cinayetler,vahþi müdahaleler ve ekonomik þantaja duyduk-larý heves Washington'un Küresel Ýmparatorluk istemini sorgulayabilecek tüm ve bütün rejim-

lerin taciz edilmesi anlamýna geldiðini, vurgu-luyor.11

5.Küresel Eðitim ve Kültür Neoliberal döneme uygun olarak bugün

eðitimde de yeni düzenlemeler yapýlmaktadýr.Tüm diðer alanlarda olduðu gibi eðitim alanýn-da da, sürekli olarak "piyasa deðerlerine"neoliberal vurgular yapýlarak "eðitim reform-larý" adý altýnda deðiþim süreçleri yaþanmak-tadýr. Neoliberalizmin eðitim düzlemi, neoliber-

alizm ile yeni muhafazakarlýðýn birleþik güç-lerinin yükseldiði yerdir. Bu baðlamda, neolib-eral ve yeni muhafazakar "reformlarýn" arkasýn-

da birçok konuda kontrolü kaybetme duygusuyatmaktadýr: "Ekonomik ve kiþisel güvence,çocuklara aktarýlan geleneksel deðerler, öðretiler ve otorite, ve toplum genelinde cins ve sýnýfabaðlý rol daðýlýmý"12 gibi temel sorunlar ege-menlerin þimdiki gündemini belirlemektedir.

 Neoliberallere göre eðitim politikalarý özetleþöyle bir anlayýþa sahip olmalýdýr: "Okullar devletten ve bürokratik kontrolden alýnsýn,özelleþtirme ve piyasalaþma hýzlansýn, öðret-menler ve onlarýn birliklerinin güçleri kýrýlsýn,yeni ve giriþimci deðerlere dayanan bir halk 

karakteri inþa edilsin."13

Bu nedenle sürekliolarak "kamu kötü, özel sektör iyidir" propa-gandasý yapýlmakta ve bu politikanýn savunucu-larý için, "sýnýrlý bir devlet kontrolü" fikri bile"eðitim özgürlüðüne" bir tehdit olarak algýlan-maktadýr. Bu nedenle bir çok ülkede emperyal-istler tarafýndan dayatýlan eðitim reformlarýndayapýlan vurgular, eðitim ile ücretli iþ ve eðitim-le piyasa arasýndaki baðlar üzerinden yapýlmak-tadýr. Böylelikle reform giriþimleri esas olarak eðitim ve yeni yetiþecek kuþaklar ile "ekono-minin isterlerini karþýlamak" olan kapitalist

ekonominin ihtiyaçlarýyla ilgili daha geniþ bir  projelerden kaynaklanmaktadýr.

Öte yandan, hem neoliberallerin ve hem deyeni muhafazakarlarýn yeni eðitimin poli-tikalarýnýn amacý, insanlarýn kendilerini bir ulusun, bir sýnýfýn, bir toplumsal grubun, bir cinsin vb. bireyleri olarak algýlamalarýnýdeðiþtirmeye yöneliktir. Buradaki ideolojik hedef, mevcut piyasa ekonomisini desteklemek için herkesi sadece bir birey olarak düþünmeyeve "kendi çýkarlarýný ekonomik sistemin kendi-sine sunduðu seçenekler içinde maksimize etm-

eye" çok yönlü olarak teþvik etmektir.M. Apple'e göre, neoliberalizm gerek 

düþünsel ve gerekse pratik uygulamalar bazýnda"tek baþýna" deðildir. Onun hemen ve her zaman yaný baþýnda çýkarlarýný bu yeni ideolojik ve politik akýmla bütünleþtirmiþ olan yenimuhafazakarlar vardýr. Bu sürecin oluþturduðugündemler ise, "genellikle "kaybolmuþ"gelenekler ve otoriteye saygýyý tekrar saðlamayayönelik" çabalarý içermektedir.

Küreselleþme ile baþlayan eðitim, kültür,

Page 85: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 85/95

Page 86: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 86/95

87

Kurtuluþ

demekti Göç, ayný zamanda, ABD toplumunun"etnik yapýsýnýn güçlenmesine" de katkýdabulunmaktadýr.

Bugün ABD'de bir iþçi partisi yoktur, hiçbir zaman da olmamýþtýr. Etkili olan iþçi sendikalarýkelimenin tam anlamýyla apolitiktir(siyasete ilgiduymamaktadýr). Sorunlarýný paylaþýp dilegetirebilecek bir partiyle iliþkileri olmadýðý gibi,açýkça ifade edebildikleri kendilerine ait herhan-gi bir sosyalist görüþe de sahip deðildirler.

"Avrupa'ya ait" ideolojilerle "ABD ideolo- jisi" arasýndaki farlýlýklarýn en çok görmezliktengelinen yönlerinden biri, geliþmeleri üzerindeAydýnlanma'nýn yapmýþ olduðu etkidir. Bilindiðigibi, modern Avrupa kültürleri ve ideolojilerinin

yaratýlmasýnda sonucu belirleyen (nihai) unsur "Aydýnlanma felsefesi" olmuþtur.Bu durum ABD ile kýyaslandýðýnda,

Aydýnlanma'nýn neredeyse hiç etkili olamadýðýve yalnýzca "aristokrat" ve kölecilik yanlýsý olanküçük bir azýnlýðýn ilgisini çektiði görülür.Aydýnlanma'nýn bu reddediliþinin meyveleri,erginlik çaðýna girmiþ Yanki burjuvazi olarak karþýmýza çýkmýþtýr. Ýngiltere dýþýnda, "Bilim"in(yani fizik gibi zor bilimlerin) toplumunalýnyazýsýný belirlemesi gerektiðine inanan,sýradan ve yanlýþ bir düþünce ortaya çýktý ve bu

fikir ABD'de yüz yýldan daha fazla bir süre içinsadece egemen sýnýflar tarafýndan deðil genelolarak tüm insanlarca kabul edildi.

Bilimin dinin yerine bu þekilde ikameedilmesi, ABD ideolojisinin çarpýcý ve ayýrdedi-ci niteliklerinin bir kýsmýný anlamamýzý saðla-maktadýr. Bu ise felsefenin neden bu kadar önemsiz olduðunu göstermektedir; çünkü ampi-rizmin(deneyimciliðin) enyoksullaþtýrýlmýþ(basitleþtirilmiþ) halineindirgenmektedir. Bu ayný zamanda sosyal bil-imleri "teorik" (yani, "zor" ) bilimlere

indirgeme çýlgýnlýðýnýn nasýl bir þey olduðunuda açýklamaktadýr: Böylece kuramsal iktisat bil-imi politik iktisadýn yerini almakta ve "genetik"bilimi ise antropoloji ve sosyolojinin yerinegeçmektedir. Bu sonuncu zavallý yanýlgý çaðdaþAmerikan ideolojisi ile Nazi ideolojisi arasýndabir baþka can alýcý yakýnlýk saðlamaktadýr. Buideolojinin, tüm ABD tarihi boyunca devameden þiddetli ýrkçýlýk tarafýndan beslenerek oluþ-turulduðuna þüphe yoktur.

ABD toplumunun tarihsel oluþumunu þekil-

lendiren bu iki faktör -yani Ýncil'e dayanan ege-men bir ideoloji ve bir iþçi partisinin olmayýþý-tümüyle alýþýlmýþýn dýþýnda bir durum ortaya

çýkardý : Gerçekte (de fakto) bir tek parti (yanisermaye partisi) tarafýndan iþletilen bir sistem.Bu (tek) partiyi oluþturan iki parçanýn her ikiside liberalizmin ayný temel formunu paylaþmak-tadýr. Her ikisi de, bu türden budanmýþ ve ikti-darsýz bir demokrasiye katýlým gösteren azýnlýk kesime (seçmen kitlesinin %40'ý kadarýna) hita-betmektedir.

Bugün ABD demokrasisi, benim "düþük yoðunluklu demokrasi" diye adlandýrdýðýmþeyin geliþmiþ bir örneðini(model) teþkil etmek-tedir. Bu demokrasinin iþleyiþi, -seçim sistemine

dayalý demokrasi yoluyla- politik yaþamýn yöne-timi, ve -sermaye birikimi yasalarý uyarýncaiþleyen- ekonomik yaþamýn yönetiminin bir-birinden tam anlamýyla ayrýþtýrýlmasýna dayan-maktadýr… Bu bakýmdan, Demokratlara ya daCumhuriyetçilere oy vermenin sonuç itibarýylahiç bir anlamý yoktur.

Egemen dinsel pratik ve bunun aþýrý tutucusöylem yoluyla sömürüsü ile ezilen sýnýflar için-deki politik bilinç eksikliðinin bileþimi, ABD

 politik sistemine eþsiz bir manevra yeteneðikazandýrmaktadýr.… Tüm kararlarý veren ve

yalnýzca kendisi istediði zaman, ABD ideolo- jisini, kendi amacý doðrultusunda seferber edengüç, sadece ve sadece sermayedir.

Bu rejim, ihtiyaç hasýl olur olmaz, þiddete(en aþýrý þekline bile) baþvurmaktan dolayý çok mutludur. ABD'li tüm radikal eylemciler bunuçok iyi bilmektedirler; ilkelerine ihanet etmek ya da günün birinde öldürülmekten baþkaseçenekleri yoktur.

ABD toplumu resmi tanýmý (buyruklar)gereði iyi olduðu için, her zaman bir yabancýolan ve yok edilmesi için mümkün olan tüm

araçlarýn seferber edilmesini haklý gösterecek bir düþman (þer ekseni, terörist devlet vb.)seçilir. Geçmiþte bu düþman komünizmdi…Bugün ise bu düþman "terörizm"dir ve egemensýnýfýn asýl projesine -yani gezegenin askerikontrolünü ele geçirme amacýna- hizmet etmek üzere uydurulmuþ bir bahaneden baþka bir þeydeðildir. ABD'nin en sonuncu hegemonik strate-

 jisinin açýkça ilân edilmiþ olan hedefi,Washington'un buyruklarýna karþý dirençgösterebilecek herhangi bir baþka gücün ortaya

Page 87: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 87/95

88

Kurtuluþ

çýkmasýna engel olmaktýr… Son üç baþkanýn da(baba Bush, Clinton ve oðul Bush) hemfikir olduðu üzere, sadece tek bir ülke "büyük" olma

hakkýna sahiptir ve bu ülke ABD'dir.18

7-Sonuç YerineUluslar arasý sermayenin dünyayý bütün-

leþtirme ve ulusal sýnýrlarý aþma eðiliminin bir ifadesi olarak ortaya çýkan emperyalizminbugün ulaþtýðý düzey üzerine þunlar özetle þun-lar söylenebilir: "Ýþbölümünün uluslararasýlaþmadüzeyi; üretici güçlerdeki muazzam geliþme;sermayenin akýþ hýzýndaki sýçramalý artýþ;tekelleþmenin ulaþtýðý düzey; ulusötesi þirket-lerin bütçelerinin pek çok orta düzeyli ülkeyle

kýyaslanacak büyüklüklere ulaþmasý, dünyaticaret ve yatýrýmlarýnda tuttuklarý pay,sayýlarýnda ve hacimlerindeki artýþ: bütün bun-lar emperyalizmin bugün ulaþtýðý düzeyingöstergeleridir. Kapitalist üretim, giremediðisýnýrlarý birer birer yýkarak kelimenin tamanlamýyla bir dünya sistemi haline gelmiþtir vebu baðlamda "küreselleþme" bir gerçekliðeiþaret etmektedir. Bununla birlikte "küre-selleþme" eðilimi burjuvazinin iddia ettiði gibiyepyeni bir olgu olmayýp, esas olarak kapital-izmin emperyalist aþamaya sýçramasýyla ortaya

çýkmýþtýr ve emperyalizmden baðýmsýz, onugeride býrakan farklý bir aþama deðildir. Yenideðildir, çünkü bu geliþmeler birden ortaya çýk-mamýþ, 20. yüzyýlýn baþlarýndan beri geliþerek bugünkü durumuna ulaþmýþtýr. Emperyalizmaþýlmamýþtýr, çünkü yaþanan geliþmeler Lenin'intahlillerinin bugün çok daha canlý bir þekildeifade bulduðunu gösterir."19

Küreselleþme kavramýnýn, "hem bir gerçek-liði, hem de ortaya atanlarýn ona yüklediklerianlam itibariyle bir ideolojiyi" barýndýrmasý vebu yeni ideolojik perspektife göre, uluslar arasý

tekelci sermaye emperyalizmi sanki yeni bir þeymiþ gibi "küreselleþme" adý altýnda pazarla-maya çalýþmasý "emperyalizm açlýðýn, sefaletin,krizlerin, iþsizliðin, iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlarýn, baskýnýn, çürümenin, kültürsü-zlüðün bizzat kültür diye sunulmasýnýn, insanýninsan olmaktan çýkarýlýþýnýn küreselleþmesi"

olmaktan çýkarmýyor.Öte yandan, bu ayný küreselleþme, enter-

nasyonalizmin, yani iþçi sýnýfý mücadelesinin

küreselleþmesinin de önünü açan dinamikleriniyaratmaktadýr. "Sýnýrlarý yýkarak, emeði burju-vaziden gelecek saldýrýlara karþý dünya çapýndabirleþmeye zorlayarak, üstelik bu birleþmeninve örgütlü tepkinin geliþtirilmesinin teknik olanaklarýný da yaratarak kendi karþýtýný doður-maktadýr."20

Özetlemek gerekirse, içinde bulunduðumuzkoþullarda uluslar arasý tekelci sermayenin yeniliberal saldýrýlarý çok yönlü olarak devametmektedir. Sermayenin uluslararasý birikimsürecinin deðiþim ve dönüþüm programlarýna

göre uyguladýðý politikalar, kamu mallarýnýnyaðmasýna, iþsizliðin artmasýna, emekçilerinsendikasýzlaþtýrýlmasýna yol açýyor.Küreselleþme süreci hýzlandýkça kamunun ikti-sadi alandaki varlýðýna yönelik saldýrýlar artýyor.Eðitim, Saðlýk ve Sosyal Güvenlik gibiemekçiler için hayati önemi olan alanlar hýzlaözelleþtiriliyor. Kamu iktisadi kuruluþlarý ser-mayeye yok pahasýna satýlarak kamu iþlet-meleri yaðmalanýyor. Böylece emeðin kamusalalandaki kazanýmlarý elinden alýnýyor. Dahasýdemokratik hak ve özgürlükler sýnýrlanýyor.

Uluslararasý tekeller ile yerli tekelci sermayeekseninde yürütülen yeniden yapýlanma giriþim-lerinin bir parçasý olan bu politikalar, aynýzamanda iþçi ve sendikal hareketin yedeklen-mesini de içeriyor. Bu tarihsel süreç, devlettenve sermayeden baðýmsýz bir mücadele hattýnýnyaratýlmasý, emeðin toplumsal ve sýnýfsal çýkar-larý etrafýnda yeniden yapýlandýrýlmasýnýn önem-ini artýrýyor.

Sermayenin neoliberal saldýrýlarýna karþýkitlesel ve tutarlý bir mücadelenin yürütülmesi,devrimci ve demokratik toplumsal muhalefetin

temel dayanaðý olarak emeðin özsavunma hat-týnýn oluþturulmasýný devrimci bir görev halinegetiriyor. Bu görev, anti-emperyalist anti-kapi-talist, anti-militarist ve anti þovenist mücadele

 perspektifiyle iþçilerin, emekçilerin ve tümezilenlerin ortak bir mücadele hattý etrafýndatoplanmasýný zorunlu hale getiriyor.

* * *

Page 88: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 88/95

89

Kurtuluþ

Yararlanýlan Kaynaklar:1-Neolibealizmin Tarihi, Susan George, çeviri-www.Sendika Org.2- age.3- age.4- Küreselleþmenin Ekonomik Boyutu, Mustafa Erdoðan5- Petras, Kültür ve Çaðdaþ Dünyanýn Saldýrýlarý, çeviri- www.Sendika Org.6- Küreselleþme ve Direniþ, s.85, J.Petras, Kozmopolitik Kitaplýðý, 20027- age, s.86.8- Küreselleþme ve Sinema, Nigar Pösteki, KOÜ Ýletiþim Fakültesi9- Küreselleþme ve Direniþ, s.87, J.Petras, Kozmopolitik Kitaplýðý, 200210- Kültür ve Çaðdaþ Dünyanýn Saldýrýlarý-J.Petras, 2003, Sendikal Org11- Küreselleþme ve Direniþ, s.88, J.Petras, Kozmopolitik Kitaplýðý, 200212- Michael Apple, Eðitimde Neoliberalizm ve Yeni Muhafazakarlýk, çeviri- www.Sendika.Org.13- age.14- Küresel Asimilasyon, Milay Göktürk, Pamukkale Üniversitesi Öðretim Üyesi,

15- age.16- age.17- age.18- Amerikan Ýdeolojisi, Samir Amin, Al-Ahram Weekly'den çeviri- www.Sendika.Org.19- Marks'ýn Öngürüsü, Zeynep Güneþ www. Sendika Org.20- age.

Page 89: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 89/95

90

Kurtuluþ

Çocuða kendiliðindenbir þey yapmak özgür-

lüðünü vermemekle onukorkak bir köle haline

 sokuyoruz. 1

1.Bugün eðitim, toplum içerisinde bulu-nan insanlarý kutuplaþtýrýyor, sýnýf farklýlaþmalarýný kýþkýrtýyor; okullar 

vasýtasýyla verilen eðitim ayrýca dünya mil-letleri arasýndaki farklýlaþmayý da kýþkýr-tarak halklar arasýnda düþmanlýk tohum-larýnýn atýlmasýna yol açýyor.Toplumunzenginler ve yoksular þeklinde bölündüðübir toplumda herkes kendi zenginliðiölçüsünde eðitim olanaklarýndan yararlan-abilecektir. En son teknolojiye ait eðitimmateryalleri ile donatýlmýþ bir özel okul ile,

tebeþir dahi bulmakta zorluk çeken bir köy/varoþ okulun vermiþ olduðu eðitim tabiiolarak farklýlýk arz etmektedir. Bu yönüylegünümüz kapitalizm koþullarýnda eðitim,eðitim alma þartlarý ve okullar, mevcut sýnýf farklýlýklarýný yansýtmaktadýr. Toplum adetayoksullarýn ve zenginlerin okullarý þeklindebölünmüþ durumdadýr.

Egemen yapýlar eðitim yolu ile toplumuda bir düzen içerisine almayý amaçlamýþlar,amaçlamaya da devam etmektedirler.Burada, aslolarak, sistemin ihtiyaçlarýnýn bir 

Eðitim ÜzerineBir Deneme

Ertan Uçan

Page 90: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 90/95

91

Kurtuluþ

gereði olarak eðitim uygulamalarýnýnyapýldýðýný belirtmekte fayda vardýr. Eðitimleancak verili sistemin ihtiyaçlarýna yanýtlar aran-

abilir. Fakat, eðitim yolu ile hiçbir topluluk yenibir sisteme kavuþamaz. Bu yönü ile eðitimindönüþtürücü iþlevinden bahsederken, sistemdekideðiþiklik öncelikle görülmek ve bu deðiþikliðe

 paralel olarak da eðitim sistemindeki deðiþimdönüþümü düþünmek gerekmektedir. Çünküeðitim sistemi de temel belirleyen olan genelekonomik-politik düzen tarafýndan belirlenmek-tedir. Bu yönüyle eðitim sistemleri üst yapýnýnbir parçasý durumundadýr. Türkiye'deki ilköðre-tim programlarýndaki deðiþikliði de ayný þekildedünya konjonktüründeki geliþmelerin

Türkiye'ye bir yansýmasý ve Türkiye'deki yansý-malarýn da eðitim sistemine aktarýlmasý þeklindedüþünmek gerekmektedir. Toplumu bir düzeniçerisine alma faaliyeti Avrupa BirliðiStandartlarý ile ilintili olarak sürdürülmekte,bunun için de eðitime büyük görevler düþmek-tedir. Yine, bu denememizde de sýk sýk irdelem-eye çalýþacaðýmýz Sovyetler Birliði de bilim veteknolojideki geliþmelere paralel olarak eðitimde "devrim" yoluna gitmiþti.2

Türkiye açýsýndan bakacak olursak, toplumubir düzen içerisine alma faaliyeti, ayný zamanda

tek tipleþtirme amaçlý olup, farklýlýklarý yok sayan bir perspektife de sahiptir. Her ne kadar yeni ilköðretim müfredatý (2005 yýlýnda yürür-lüðe giren) bireysel farklýlýklara saygýyý esasaldýðýný da söylese, Türkiye'nin toplumsal fark-lýlýklarýnýn es geçildiði de bir gerçektir. Halaokullarda andýmýz adý altýnda "Türküm,doðruyum, çalýþkaným,…" nutuklarý ile fark-lýlýklara ne kadar saygý duyulduðu da gözlem-lenmektedir. Bu yönüyle yeni ilköðretim müfre-datýný, Türkiye'nin toplumsal gerçekliði ileuyuþmayan, Avrupa Birliði'ne girme sürecinde

Türkiye'nin yerine getirmesi gereken bir "ödev"olarak da düþünmek gerekmektedir. Ödevi,tanýmsal düzeyde, dýþ belirleyenlerin yön-lendirmesi sonucunda yapýlmasý gerekenzorunluluklar olarak görmek gerekmektedir. Buzorunluluklar, çoðu durumlarda gönüllülük temeline dayanmamaktadýr. Bu yönüyle deuygulamalar, formaliteden ileriye gidememekte-dir. Kýsacasý, günümüz Türkiye'sinde farklýtoplumsal ve etnik kesimlerin farklýlýðýný yansýt-mayan, öðrenciyi farklý bir "cisim" olarak kabul

eden bir anlayýþ hüküm sürmektedir.Eðitim günümüz devletli toplumlarýnda milli

bir karakter taþýmakta ve bu milli karakter,

deðiþik ülke insanlarý arasýnda da bir kutuplaþ-maya yol açmaktadýr. Çünkü biz Türkler veKurtuluþ Savaþýnda yendiðimiz düþmanlar 3

noktasýndan bakýþ biz ve onlar kutuplaþmasýnýdoðurmaktadýr. Bir perspektif olarak biz insan-lar bakýþ açýsý, insancýl bir bakýþ açýsý olacaktýr ve gereksiz yüceltmeler bir yana koyularak tarih, bilimsel bir temelde irdelenecektir.Buradan geçmiþ sosyalist deneyimlere de vurguyapmakta son derece fayda vardýr; geçmiþdeneyimler göstermiþtir ki, Sovyetler Birliði'ndede eðitim öðrencilere sosyalist anayurdu savun-

ma, "ülkemizin düþmanlarýna karþý uzlaþmaz bir düþmanlýk beslemelerini saðlamak"4 þeklindebiz ve ötekiler kutuplaþmasýný bir baþka ölçekteyeniden üretmiþ bulunmaktaydý. Çünkü dünyaölçeðinde bir soðuk savaþ hüküm sürmekte idive zamanýn sosyalist devleti, eðitimi bir tür vatandaþlýk aktarým aracý5 olarak görmüþ vebireyleri kapitalist kampa karþýmevzilendirmiþti. Böylelikle eðitim ordusununmilitanlarý yaratýlmýþ; fakat gerçek anlamdakendi öz gücüne dayanarak kararlar alabilenbireyler hiçbir zaman için yetiþtirilememiþti.6

Çünkü eðitim kumandasýný eline alanlar bugünün kapitalist devletlerinin tek tipleþtirdiðiinsanlarý farklý bir kampta yaratmýþtý.7 Bu konu-da Makarenko'nun eðitim uygulamalarýnýincelemekte son derece yarar bulunmaktadýr.Makarenko, öðrencilerini tam bir askeri düzeniçerisinde yetiþtirmekte, aralarýnda emir komutakademesine uygun hiyerarþiler yaratmakta, astüste adeta itaat etmektedir.8 Fakat sonuçlar gerçekten acý oldu ve yetiþtirilen bu nesilleancak 75 yýl gidilebilmiþti. Bu durum çok son-ralarý görülebildi ve eðitimin içeriðinde, yön-

temlerinde ve biçimlerindeki deðiþiklikler, reelsosyalizmin çöküþ yýllarýna yakýn zamanlarda,1980'li yýllarda gerçekleþtirilebildi. Fakat artýk çok geç kalýnmýþtý.

Týka basa doldur onu!Çocuk kafalarý boþtur.Týka basa doldur onu!

 Hem bilginin yoktur sonu. 9

2.Zorunlu okul sistemi bir yanýlsamayý da

Page 91: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 91/95

Page 92: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 92/95

93

Kurtuluþ

birlikte olabilir, bu yeteneðini böylelikle dahada geliþtirilebilir; bir anlamda bu yeteneðini bir uzman düzeyine yükseltebilir. Benzer ilgi alan-

larýna sahip eþler, benzer sorularý kafalarýndaoluþturacaklar, oluþturduklarý bu sorunlarý pay-laþma imkaný bulacaklar ve üst düzeyde zihinselüretimi gerçekleþtirebileceklerdir. Fakat, zorun-lu okul sistemi bireyin yeteneklerini paylaþmave benzer ilgi alanlarýna sahip bireyleri ortak bir sürece yöneltme açýsýndan sýnýrlýlýklara sahipolduðu için istenilen düzeyde üretim gerçek-leþmemektedir. Zorunlu okul sistemi, bireylerebelli baþlý davranýþlarý kazandýrma yolunuseçtiði için; ayný yaþ grubundaki bütün bireylereilgi ve yetenekleri göz ardý edilerek ayný müfre-

datý aktarma yolunu seçtiði için öðrenci merke-zli deðil öðretmen ve devlet merkezlidir. Her devletin vatandaþlarýna aþýlamayý amaçladýðýbelli baþlý kazanýmlar var olduðu müddetçeöðrenci merkezli bir eðitimden bahsedilemeye-cektir; doðruluðu önceden kabul görmüþ öner-meler üzerine kurulu okul sistemi bu nedenleöðrenci merkezli olamaz. Oysaki, öðrencininilgi ve yeteneklerine göre ayarlanmýþ çevreseldüzenlemeler, öðrenci merkezlidir ve dahainsancýldýr. Konularýn ve temalarýn baþkalarýtarafýndan belirlenmiþ öðretmen merkezli uygu-

lamalar ise öðrenci dünyasýna yabancýdýr.Bireyler yeteneklerini en iyi þekilde iþ

ortamýnda sergileyebilirler. Eðitim uygula-malarý, pratik süreçle baðlantýlý olarak yenidenkurgulanmak durumundadýr. Pratik süreç, sýnýr-larý okul duvarlarýný çok çok aþan bir muhte-vaya sahiptir. Okullar ise formalitelerin yerinegetirildiði, pratik uygulamalarýn çok sýnýrlýolduðu binalardýr. Marx da küçük çocuklarýneðitimine karþý, onlarýn iþ ortamýnda yetiþtir-ilmesini öneriyordu. Geleceðin komünisttoplumunda eðitim þöyle betimliyordu: "Fabrika

sistemi, önümüzdeki çaðýn tohumlarýnýatmýþtýr…. Bu eðitim, belli bir yaþýn altýndakitüm çocuklar için üretime yönelik çalýþma ileeðitim ve jimnastiði bir araya getirecektir. Bunuyalnýzca toplumsal üretimi artýrma yöntemiolarak deðil, fakat her yanýyla geliþmiþ insanlar yetiþtirmenin de tek ve biricik yöntemi olarak yapacaktýr."11 Ýþ faaliyetinden uzak bir eðitim içiboþ ve yaþamdan uzak bir muhtevaya sahiptir.Oysaki, yaþamýn içerisinde, canlý bir süreçteedinilen kazanýmlar daha kalýcý, bireyler tarafýn-

dan kabul görmüþ, duyuþsal anlamda üstdüzeyde ve bireyin kiþisel geliþimine de uygun-dur. Bunun için toplumsal düzenin insanlarýn

yararýna olacak þekilde yapýlandýrýlmasý ve budönüþümün de bireylerin eðitiminde hizmetgörmesi gerekmektedir.

Açýklamýþ olduðumuz bu bilgileri, gelenek-sel, yenilikçi ve fonksiyonel okul

 pencerelerinden de gözlemlemekte fayda vardýr:"Geleneksel akým eðitimde kopuþlarýn

gerekliliðinde ýsrar eder. Sonuçta eðitim,çocuðu, genci veya yetiþkini, onu ele almýþolduðu durumdakinden farklý bir evreyegötürür, nitel bir sýçrayýþ gerçekleþtirir.

Yenilikçi ve fonksiyonel akým ise her eðitici

ilerlemenin ondan önce gelen þeyin geliþmesiolduðunu belirterek süreklilik üzerinde ýsrar eder.

Geleneksel okul, onun tecrübeleriyle veçýkarlarýyla ilgilenmeden çocuðu zorlar, onunkendisine sormadýðý ve ona ait olmayan mese-leler için ona çözümler dayatýr. Sýnýftaki her giriþimin bir suç, her iþbirliðinin bir oyunbozan-lýk olarak görüleceði derecede onun özgür faaliyetini engeller. Sonuç iyi öðrencilerleyapýþtýrýlmýþ bir bilgi ve iki yüzlü deðerler,diðerlerine gelince, dikkatsizlikleri, disiplinsiz-

likleri, tembellikleri öðretimin zararlýlýðýnatanýklýk eder."12

Yeniden yapýlandýrýcý eðitim anlayýþýný ben-imsediðini belirten yeni ilköðretim müfredatý(2005) neler içeriyor peki? 1968 programý gibi,öðrenci adýna hedef ve davranýþlarý benim-semiyor; fakat bir terim deðiþikliðine giderek,yine öðrenci adýna kazanýmlar belirleme yolunagidebiliyor ve bu yönüyle de davranýþçý anlayýþ-tan kurtulamýyor.

4.Okullar toplum mitinin de yeniden

üretildiði mekanlardýr. Okul sistemi vasýtasýylatoplumun geçmiþi, bugünü ve yarýný semboller vasýtasýyla yeniden üretilmekte ve bu yolla sis-teme devamlýlýk saðlanmaktadýr. Okuma

 parçalarýnda, Sosyal Bilgiler derslerinde, haf-tanýn ilk ve son ders günlerindeki törenlerde vegünlük antlarda vb.. bu süreklilik saðlanmaktave bireyler toplu okul sistemi vasýtasýyla birey-sel, etnik ve kiþisel kimliklerinden sýyrýlarak bizleþtirilmektedirler. Bu anlamýyla ideolojik aktarým yapýldýðý yerler olarak yegane gerçek-

Page 93: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 93/95

94

Kurtuluþ

lerin aktarýldýðý yerler olma özelliðine sahiptir-ler. Oysaki, bir toplum benzerlikleri ve farklýlýk-larý ile birlikte bir topluluk olma özelliði gös-

terir. Bireysel bakýþ açýlarýnýn yok sayýldýðýokul sistemi, üretmiþ olduðu ritüellerle birliktebireysel kimlikleri toplumsallaþtýrma adýna yok etme eðilimindedir. Oysaki, saðlýklý toplumsal-laþmýþ bir birey toplum içerisinde kendi kim-liðini gerektiðinde var ederek, savunarak, kendikimliðini toplumsal baskýnlýkla uyuþturarak vehatta toplum çoðunluðunun kabul ettiði bir kim-liði reddederek de var olabilir. Oysaki okullar üretmiþ olduðu mekanizmalarla sürekli olarak sahte bizlik duygularýný üretip birey olgusunuyok saymaktadýrlar. Sovyetler Birliðindeki

durum ne idi? Orada da sosyalist toplumuninsanýný yaratma adýna, çoðunluðun görüþünekarþý çýkmayan, kolektifin kendi isteðindenönde tutan, kolektife karþý çýkmayan bireyler yetiþtirme amaçlý bir eðitim veriliyordu.13

5.Zorunlu olarak okula gelen bir birey, bir süre sonra bu zorunluluðun kendi istemindenayrý bir olgu olduðunu algýlar; sürekli olarak birilerinin beklentilerini karþýlamasý gerektiðinifark eder ve bir süre sonra da kendi iç moti-vasyonunu kaybederek tamamen dýþa baðýmlý

bir durumda bulur kendisini. Birey bu süreçtebir cahildir, doldurulmasý gereken bir kaptýr,eksiktir; bunu her öðrenci kendisinde bir olguolarak hisseder ve bu durum onu öðretmeninekarþý sahte bir baðlýlýða yöneltir. Öðrencininaþaðýlýk duygularýna sahip olmalarýnýn sebebi,süreci kendi iç dinamikleriyle yaþamamalarýn-dan kaynaklanmaktadýr. Oysa birey bu süreçtekendi istem ve ilgilerine yönelik bir faaliyetiçerisine sokulsa, süreci iç motivasyonunusaðlayarak aþmasý daha da kolaylaþacaktýr.Bunun için toplumsal bir alt üst oluþun, eðitim

düzenin bireylerin özelliklerine uygun halegetirilmesinin ve okul sisteminin zorunluluk olmaktan çýkarýlmasýnýn gerekliliði sözkonusudur.

Burada geçmiþ deneylerden bir uygulamatarzýný da belirtmeden geçmemek gerekir. O dareel sosyalist deneyimlere iliþkin eðitim uygula-malarýnýn eleþtirisini içerecektir. Sovyetler Birliðindeki uygulamalar da günümüzün tek tipçi okul sistemlerinden pek farklý deðildir.Genel olarak eðitime toplumun (aslýnda egemen

güçlerin) kültürünü aþýlama çerçevesindebakýlmýþtýr. Bu anlayýþ ister antik döneme, ister feodal döneme, isterse kapitalist ya da reel

sosyalist deneyimlere iliþkin olsun, toplumdakibireyler hep içleri doldurulmasý gereken kaplar olarak görülmüþtür. Halbuki bireyler, kendikiþilik ve kimliklerini toplumsal alana yansý-tarak var olmalýdýrlar. Baþkalarý tarafýndanbireylere biçilen nitelikler ise, kýsmi ölçeklerdebirey nesnelliði ile uyumlu olabilir. Sosyalizmineðitim sistemine bakýþý, birey nesnelliði ileuyuþan bir düzlemde yeniden tarif edilmek durumundadýr. Bireylere kültür ve fikir aþýlamafikrinden artýk vazgeçip, onlarýn kendi kiþilik vekimliklerini kendi yaþantý ve etkileþimleri

yoluyla kendilerinin oluþturabilecekleri kabuledilmelidir. Böylelikle birey, toplumla dahasaðlýklý bir bütünleþme gerçekleþtirebilecek,kendi gerçekliði ile uyuþanlarý alacak, uyuþ-mayanlarý eleþtirebilecek, yeni sentezlere ulaþa-bilecek ve böylece toplumsal ilerlemeye dekatkýsý da en üst düzeyde olacaktýr. Bütün buolup bitenlerin gerçekleþebilmesi içinse,toplumsal anlamda bir özgürleþmenin saðlan-abilmesi ve bunun eðitime yansýmasý gerekmek-tedir.

ÇýkarsamalarGeçmiþten günümüze eðitim faaliyetleri,

belirli kalýplara göre insan yetiþtirme amaçlýolarak yürütülmüþtür. Oysa "eðitmek bir modelegöre yetiþkinler üretmek deðildir, her insandakendi olmasýný engelleyen þeyi açýða çýkarmak,ona kendi tekil "deha"sýna göre var olmaolanaðý tanýmaktýr."14 Eðitimin zorunluluktangönüllü istekliliðe doðru evrimleþmesi gerek-tiðini, böylesi bir evrimleþmenin hem birey hemde toplum için faydalý olduðunu düþünmektey-im. Eðitim zorunluluktan gönüllülüðe nasýl

evrilecek peki? Bunun için gerekli düzenlemel-er neler olacak?

Geçmiþten bugüne bütün eðitim uygula-malarý egemen güçlere hizmetçiler yetiþtirmeyiamaç edinmiþtir. Bunun kapitalizm ya dasosyalizm adýna yapýlmasý temel açýlardan bir farka yol açmamýþtýr. Çünkü, bütün bu uygula-malar öðretmen vasýtasýyla dar bir müfredatçevresini içeren programlar vasýtasýylayürütülmüþ, bireylerin kendi ilgilerinin dýþýndakonularý onlar adýna kullanma yetkisini eline

Page 94: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 94/95

95

Kurtuluþ

almýþtýr. Bu tür uygulamalar direkt olarak bireyözgünlüðü ile uyuþmayan, onu bir nesneyedönüþtüren uygulamalardýr. Bireyin yaþantýlarýnýözgürce sergileyebileceði, hem eðlenme, hem de

öðrenmeyi içeren yapýlanmalarýn toplum sistemiiçerisine yerleþtirilmesi gerekmektedir. Bunun köklüyolu ise, toplumsal devrim koþullarýnýn hýzlandýrýl-masý ve sistemin bireylerin ilgi ve ihtiyaçlarýnauygun hale getirilmesi, kýsacasý insanca bir yaþamýnkurulmasýdýr. Bunun için gerekli kurumsal yapýlar da oluþturulmalýdýr. Ýnsanlar ilgi ve yeteneklerineuygun olan bu yapýlanmalarý tercihetmekte/etmemekte özgür olmalýdýrlar. Ýnsanca bir dünya (sosyalizm) ve bu dünyaya ait eðitimingerçekleþtirilmesi için adým atýlmalýdýr. Geleceðedönük adým, geleceðe iliþkin bir perspektif þimdi-

den oluþturulmalýdýr.Ýlk AdýmÝlk adým ne olmalýdýr peki? Hiç kuþkusuz ilk 

adýmý atma noktasýndaki çýkýþ noktamýz bireyinihtiyaç, ilgi ve yeteneklerine dönük bir çalýþmaolmalýdýr. Kiþinin ne öðrenmesi gerektiðini soran vetanýmlayan öðretmen/devlet merkezli uygulamalar yerine "hangi seviye ve ilgideki bireyler öðrenmeeylemi için bir iliþkiye girmek istemektedirler, onlar neyi öðrenmek istemektedirler?" sorusunu soranöðrenci merkezli bakýþ açýsý öncelikle tercihedilmelidir. Bu yaklaþým, belirli hedef-davranýþ yada kazanýmlarý bireyler adýna belirleme yetkisinesahip katý davranýþçý yaklaþýmlardan çok farklý veöðrenecek olan kiþinin dünyasýna hitap eden bir yaklaþýmdýr.

Eðitim amaçlarýnýn gerçekleþebilmesi için kay-naklar hazýrlanmalýdýr. Bu kaynaklarý materyaller baþlýðý altýna da alabiliriz. Eðitim sürecininiþletilebilmesi için hazýr hale getirilmiþ laboratuar-lar, uygulama fabrikalarý, müzeler, tiyatrolar,bahçeler, tamirhane ve atölyeler, oyun alanlarý,inþaat alanlarý, marketler, çiftlikler, taþýtlar veaklýmýza gelebilecek bir çok þey… bütün saydýk-larýmýz ve saymamýz gereken baþka bir çok þeyuygun araç gereçlerle donatýlmalý ve bilgi edinmek isteyenlerin hizmetine sunulmalýdýr. Bu yaklaþýmbireye dönük köklü bir yaklaþýmý sunmakta olup,onu nesne düzeyinden özne düzeyine yükseltmeyiamaçlamaktadýr. Böylelikle küçükler de toplumunbirer üyesi olarak kabul edilmiþ, onlara hak ettiklerideðer verilmiþ ve hem toplumsal hem de bireyselhaz duygularý saðlanmýþ olur. Toplumun birer üyesiolan öðrenciler de diðerleri gibi üretim süreciiçerisinde bulunacaklar, böylelikle toplumiçerisinde olduklarýnýn farkýna varmýþ olacaklardýr.

Oysa bugün durum çok daha farklýdýr. Gelecek nesiller topluluk tarafýndan adeta dýþlanmýþ durum-dadýr. Onlarý kendi yeterlilikleri ölçüsünde, üretimsüreci içerisine katmak önemli bir görev olacaktýr.

Bütün insanlar, özel olarak da çocuklar ve gençler,yetiþkinlerden kendilerini kabul etmelerini vekendilerine deðer verilmesini bekliyor. Onlaragereken deðer verilse idi, onlar da her bir insanýnyapabileceði çaptaki iþleri kendi yeterlilikleriölçüsünde yapabilmiþ olsalardý, üretim sürecininbirer üyeleri olabilselerdi, yetiþkinlerle aralarýndaböylesi bir açý farký olmayacaktý. Ýþte, eðitimamaçlarýnýn gerçekleþtirilebilmesi için hazýrlanacak olan kaynak ve materyaller ile her öðrenci aynýzamanda toplumun üretici bir üyesi olacaktýr.

Temel bir bakýþ açýsýna sahip olduktan sonra,

aslýnda, yapýlacak diðer iþler "teknik" ayrýntý kýsmýile ilgili olacaktýr. Bahsedeceðimiz bu baþlýklarý,ortaya konulan temel görüþün uzantýlarý olarak düþünebiliriz.

Öðrencilerin geliþimini maksimum durumaçýkarabilmek için, öncelikle onlarýn yeteneklerininve ilgilerinin ortaya çýkarýlmasý gerekmektedir. Bumesele uzmanlýk gerektirecek bir meseledir.Profesyonel eðitimcilerin yapacaðý gözlem vegeliþtirecekleri birey tanýma testleri ile bu sorunçözümlenecektir. Böylelikle de birey, kendi ilgi veyeteneðine dönük olarak en uygun alana yön-lendirilecektir. Açýlacak olan yetenek merkezleri ilebirlikte, öðrenciler maksimum geliþme gösterecek-tir. Bu yetenek merkezleri günümüzün zorunlu okulsisteminden apayrý kurumlardýr. Kiþi, kendiyeteneðini geliþtirmek için burada bulunacaktýr.Onun kendi yeteneðine uygun nitelik veYönlendirilmiþ olduðu alandaki profesyonel öðreti-ciler tarafýndan geliþmelerinin önü açýlmýþ olacaktýr.Günümüzün okul sisteminde ise birey istese deistemese de okulda bulunmak, hiç istemediði bir etkinliði gerçekleþtirmek ve 40 dakikalýk ders süresiiçerisinde o mekanda bulunmak zorundadýr. Kiþi,yeteneði doðrultusunda bir geliþim süreci içerisinegirdikten sonra, kendi belirleyeceði partnerlerle bir-likte çalýþabilmesinin de önünü açmýþ olacaktýr.Çünkü insanlar geliþimlerini, öðrendiklerini diðer akranlarý ile birlikte hayat içerisinde uygulayarak eniyi þekilde gerçekleþtirirler. Ýnsanlarý baþkalarý ilebirlikte olma yönünde teþvik etmek, onlarýn saðlýklýsosyalleþmelerinin de önünü açmak anlamýna gelir.Atölyelerdeki, satranç salonlarýndaki, spor alan-larýndaki, bilgisayar salonlarýndaki, laboratuarlarda-ki, doðanýn yeþilliði içerisindeki uyumlu partnerler hem bireysel, hem de toplumsal geliþmenin maksi-mum düzeye ulaþmasýný saðlayacaktýr.

Page 95: Kurtuluş Dergisi Sayı 4

8/14/2019 Kurtuluş Dergisi Sayı 4

http://slidepdf.com/reader/full/kurtulus-dergisi-sayi-4 95/95

Kurtuluþ

1. Montaigne, Denemeler, s.40, Cem yayýnevi,1970.

2. Bakýnýz, V.Turçenko, Bilimsel Teknik Devrim ve Eðitimde Devrim, Konuk yayýnlarý, Ýstanbul, 1979.3. Bu gerçeði görmek için 2005-2006 Eðitim-Öðretim yýlýnda basýlan Türkçe ders kitaplarýndaki Atatürk temasý ileilgili okuma parçalarý incelenebilir.

4. Bkz. V.Suhomlinski, Eðitim Üzerine, s.192, Sorun yayýnlarý, Ýstanbul, 1986.5. Vatandaþlýk aktarýmý öðretmen merkezli bir öðrenme-öðretme sürecine dayalýdýr ve klasik felsefi anlayýþý yan-

sýtýr.bu programýn amacý kültürün temel deðer ve inanýþlarýný genç kuþaða aktarmaktýr. Bu yaklaþýmýntemel sayýtlýsý, gençlerin ne tür bilgi, deðer ve tutumlarla donatýlacaðýný yetiþkinlerin daha iyi bildiðianlayýþýdýr. Böylece programýn içeriði yetiþkinlerce belirlenen onlarca doðru ve gerekli olduðu sanýlan bilgi,ilke ve deðer-tutumlardan oluþur. Geçmiþi öðrenme, geçmiþ ve geleneklerle grur duyma , sorumluluk alma,uygun davranýþlar sergileme ve otoriteye baðlýlýk vatandaþlýk aktarýmý programýnýn en önemli içeriðidir.Öðrencilerin bu içeriði sorgulamadan benimsemesi istenir. B.k.z, Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öðretimi,Ahmet Doðanay, (Sosyal Bilgiler Öðretimi), Pegem-A yayýncýlýk, s.20, Ankara, 2002.

6. Geçiþ döneminin gerekliliklerinden doðan, gençliðe proletarya felsefesini "aþýlama" gerekliliði her dönemdeeðitimin bir amacý olmuþ ve aslýnda Sovyetler birliði bu yönüyle de geçiþ döneminin psikolojisinden hiçbir zaman kurtulamamýþtýr.

7. 11 ve daha yukarý yaþtaki çocuklara açýk olan Genç Öncülerin Türkiye okullarýnda her gün okutulan Türküm,

doðruyum, çalýþkaným…þeklinde devam eden anttan hiç de farklý olmayan bir antlarý vardýr. Bunu tarihselbir belge olarak yayýnlamakta ve "acaba sosyalizmin insaný bireylerin zihinsel iþlevlerine ket vurarak, böyle-si þartlandýrmalar ile mi yetiþtirilmelidir?" þeklinde de sormakta fayda vardýr. Ant þöyledir:a.Öncü, emekçi sýnýfýn davasýna ve Lenin'in sözüne içten baðlýdýr.b.Öncü, Komsomolun ve ve Komünistin küçük kardeþi ve yardýmcýsýdýr.c.Öncü, öncülerin, dünya iþçi ve köylü çocuklarýn yoldaþýdýr.d.Öncü çevre çocuklarýný örgütler, onlarla çevrenin hayatýna katýlýr. Öncü tüm çocuklara örnektir.e.Öncü bilgi için uðraþýr. Bilgi ve beceri, iþçilerin davasý uðruna verilen savaþta bir güçtür. Bütün bu bilgiler için bakýnýz, Bertrand Russell, Eðitim ve Toplum Düzeni, s.128, Varlýk yayýnlarý, Ankara, 1976.

8. Makarenko, Ailede ve Okulda Çocuk Eðitimi, Ser yayýnlarý, Ankara, 1979.9. Lester Smith, Çaðdaþ Eðitim, A.Huxley'den alýntý, s.22, Varlýk Yayýnlarý, Ýstanbul, 1967.10. Lester Smith, Çaðdaþ Eðitim, A.Huxley'den alýntý, s.21, Varlýk Yayýnlarý, Ýstanbul, 1967.11. Karl Marx, Kapital, c.1, s.162'den alýntýlýyan Turçenko V.,Bilimsel-Teknik Devrim ve Eðitimde Devrim, Sayfa

143, Konuk Yayýnlarý, Ýstanbul 197912. Oliver Reboul, Eðitim Felsefesi, Ýletiþim yay, s.70, Ýstanbul, 1991 )

13. Bu konuda Genç Öncü Hareketi ile ilgili bilgi için bakýnýz, N. Kurupskaya, Eðitim Üzerine, Ser yay, s.123, 1979,Ankara. Doðru olaný, kolektifin isteðiyle kendi isteðini uyuþturabilen, sentezleyebilen bir algýlayýþtýr. Bireyinistem ve ihtiyaçlarý, uyuþmazlýk durumunda niçin kolektife feda edilsin ki? Bu durum, birey aleyhine bir durum deðil midir? Birey kendi lehine olmayan, hatta aleyhine olan bir duruma niçin katlanmak zorundakalsýn? Kolektivizm ruhu, bütün taraflarýn haklarýný gözeten bir anlayýþla yeniden kurgulanmak duru-mundadýr.

14. Olivier, Reboul, Eðitim Felsefesi, Ýletiþi

Kaynakça:1. Doðanay, Ahmet, Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öðretimi, (Sosyal Bilgiler Öðretimi), Pegem-A yayýncýlýk,

Ankara, 2002.2. Russell, Bertrand, Eðitim ve Toplum Düzeni, Varlýk yayýnlarý, Ankara, 1976.3. Ýlich, Ývan, Okulsuz Toplum, Þule yayýnlarý, Ýstanbul, 2005.4. Krupskaya, Nadezhde, Eðitim Üzerine, Ser yayýnlarý, Ankara, 1979.5. Makarenko, Ailede ve Okulda Çocuk Eðitimi, Ser yayýnlarý, Ankara, 1979.

C