Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
CM
YB
C M Y B
Sevgili okurlar, 1961 y�l�n�n May�s ay�nda, KübaSanatç�lar ve Yazarlar Birliği (UNEAC), Havana’da,Birinci Dünya Yazarlar ve Şairler Kongresi’ni ger-çekleştirdi. Birliğin Başkan� Kübal� Şair Nicolas Gu-illen, bu kongreye, şiirine hayran olduğu, devrim ön-cesindeki sürgün y�llar�nda tan�ma f�rsat�n� bulduğu,kendisi gibi komünist şair Nâzım Hikmet’i de da-vet etti. Nâz�m Hikmet daveti kabul etti. Yaln�zca
kongreye kat�lmakla kalmad�, üç hafta boyunca Kü-ba Devrimi’nin coşkusunu, ayd�nl�ğ�n�, sevinciniKüba halk�yla birlikte yaşad�. Gerek Küba’dayken, ge-
rekse daha sonra destans� şiirlerle Küba izlenimleri-ni gelecek kuşaklara aktaracakt�.
Nâz�m Hikmet Kültür ve Sanat Vakf�, Nicolas Gu-illen Vakf�’yla işbirliği içinde Nâz�m Hikmet’in108. doğum y�ldönümünü, Mehmet Aksoy’un “Nâ-zım” heykelini Küba halk�na armağan ederek Hava-na’da kutlad�. Bu dizide, Nâz�m’�n ad�mlar�n�n peşindeKüba ile bu kutlama aras�nda gidip geleceğim…
“Küba’dan döndüm bu sabah Küba meydan�nda alt� milyon kişi ak� karas� sar�s�
melezi �ş�kl� bir çekirdek dikiyor çekirdeklerinçekirdeğini güle oynaya
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidinişin kolay�na kaçmadan amagül yanakl� bebesini emziren melek yüzlü anneciğin
resmini değilne de ak örtüde elmalar�nne de akvaryumda su kabarc�klar�n�n aras�nda
dolanan k�rm�z� bal�ğ�nkinisen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin1961 yaz� ortalar�nda Küba’n�n resmini yapabilir
misinçok şükür çok şükür bugünü de gördüm, ölsem de
gam yemem gayr�n�n resmini yapabilir misin üstatyaz�k yaz�k Havana’da bu sabah doğmak varm�ş�n
resmini yapabilir misin…”
“Saman Sarısı” adl� şiirinin ikinci bölümünde Nâz�m Hik-met, dostu usta ressam Abidin Dino’ya bu soruyu soru-yordu…
Mutluluğun da, ac�n�n da nice resmini yapm�ş olan Abi-din Dino (yarat�c�l�k, ac� ve mutluluk değil de nedir?) o an-da ne yan�t verdi bilmiyorum ama, Nâz�m Hikmet Kültür veSanat Vakf� olarak, şairin 108. y�ldönümünü Küba’da kut-larken, bizler mutluluğun resmini görüyorduk nereye bak-sak… (Kutlama törenini sizlerle daha önce 22 Ocak’ta Sa-nat sayfam�zda paylaşt�m. Şimdi s�ra ayr�nt�lardaki ince-liklerde!)
Türkiye’den bu kutlamaya kat�lan 35 kişiydik. Heyecanverici bir emanetimiz vard�. Mehmet Aksoy’un halklar�ndostluğuna adad�ğ�, taa 70’li y�llarda tasarlad�ğ� Nâz�m Hik-met heykeli… Gümrükten ç�kt� / yok ç�kmad� / yetişti / ye-tişmedi! Heyecan f�rt�nalar� yaş�yoruz!
Nâz�m, “Küba’dan döndüm bu sabah” diyor ya, o sa-bah neler olduğunu bize canl� canl� anlatacak olan Hıfzı To-puz bizimle… Törende karş�laş�p sohbet olanağ� bulduğumNâz�m’� tan�m�ş Kübal� yazar ve şairlerin söyledikleri… San-ta Clara’da Che’nin an�tmezar�ndan Havana’ya, geceyi ya-ra yara Havana’ya ilerleyen otobüsümüzde yaşad�ğ�m�z an-lar…. Hepsini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlara geçmeden önce birkaç izlenim:
Değişen ve hiç ama hiç değişmeyen
Bu benim Küba’ya ilk gelişim değil. Daha önce 2001’deKüba’y�, bir uçtan öteki uca, ama bu kez Che Guevara’n�n
ad�mlar�n�, devrim tarihini izleyerek dolaşm�ş ve okurlarlapaylaşm�şt�m.
Dokuz y�l aradan sonra büyük değişim vard�. Turizmin ge-lişmesi, turist art�ş� bu değişimi tetiklemiş olabilir. Turizmeaç�lmak “Socialismo o muerte” (Sosyalizm ya da ölüm) slo-ganlar�yla soluyan ülkede, elbet sorunlar� da birlikte getiri-yordu. Turistin yemek sonunda b�rakt�ğ� bahşişle, öğretmenya da doktorun ayl�ğ� eşit olursa...
Hemen ilk göze çarpan değişiklikler: Kent, kasaba, köy, k�rsal alan, şehrin göbeği… Nereye gi-
derseniz gidin, ilk gelişimde her yerde, her köşe baş�nda devafişlerde, dev fotoğraflar, dev sloganlar vard�. Her ad�m ba-ş�nda o dört kahraman, duvarlardan, afişlerden, tarlalardan,
panolardan, avaz avaz yumruklar havada hayk�r�yordu: Budört insan Jose Marti (İspanya’ya karş� bağ�ms�zl�k hare-ketinin simgesi yazar, şair) Che, Camillo Cienfuegas (dev-rimin, gerilla savaş�n�n iki komutan�) ve Fidel Castro.
Şimdi ise panolar afişler hepten kalkm�ş. Tek tük, önün-de durup turistler fotoğraf çektirsin diye bir iki afiş ya varya yok.
Lokanta, kahve, bar, gece kulübü, dükkân, çarş� pazar sa-y�s� katlanarak çoğalm�ş.
Evler sokaklar çok daha bak�ml�. Halk�n “Amerikan güzelleri” dediği 40’lardan, 50’ler-
den kalma Chevrolet, Ford, Chrysler ve Cadillac’lar azalm�ş.Buna karş�l�k Lada’lar Moskoviç marka otomobiller, mo-tosiklet üzerine sar� kapakl�, kaplumbağalar� and�ran “ko-ko” dedikleri iki kişilik taksiler ve bisikletler çoğalm�ş... “De-ve” diye adland�r�lan ayakta 400 kişiyi taş�yan otobüsler, t�-k�r t�k�r işliyor… Toplu taş�mac�l�k eskisi gibi. Hele k�rsalalanlarda yolda bekleyen herkesi her araç al�yor. Kimse yol-da kalm�yor!
(Koca Cadillac’lar� gördükçe, Nâz�m Hikmet’in “Hava-na Röportajı”nda “Ak bir kadillakla girdik Havana’ya/ otomobilin böylesine ömrümde ilk biniyorum / arabadeğil okyanus” deyişini an�ms�yorum!)
9 y�l önce ortalama ayl�k gelir 10 dolard�. Şimdi 15 dolar. Gelelim hiç ama hiç değişmeyene: 50 y�ld�r yanan devrim ateşi hâlâ çok canl�! 40 y�ld�r Ame-
rikan ambargosu (Kübal�lar�n deyişiyle ablukas�) ac�mas�zcasürüyor! Küba hâlâ sosyalizmin direnen kalesi olmay� ba-şar�yor!
Ve Küba hâlâ, yeryüzünün, nüfusuna oranla en çokokulu ve öğretmeni olan ülke! Eğitimin her insan�n do-ğal hakk� say�ld�ğ� ve paras�z olduğu ülke! İnsan baş�-na en çok doktor ve öğretmen düşen ülke! Çocukölümlerinin en aza indirildiği, tüm sağl�k hizmetlerininücretsiz karş�land�ğ� ülke!
Başlarken
29 OCAK 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Devrim coşkusu bugün de sürüyorKüba’da… Devrim karş�tlar�n� ise
göremiyoruz, duyam�yoruz… Küba da değişiyor
YARIN: Emperyalizme savaş açmış iki Türk’ün heykeli Havana’da: Atatürk ve Nâzım Hikmet
Nâzım Hikmet ve Nicolas Guillen - iki şair, iki komünist, iki sürgün, iki idealist, iki dost.
Küba’ya giderken en merak ettiğimşeylerden biri, Fidel Castro’nunhastal�ğ�ndan sonra 2006’da baş-
kanl�k görevini kardeşi Raul Castro’nundevralmas�yla ülkede bir şeylerin değişipdeğişmeyeceğiydi. Bir hafta boyuncaayd�nlardan “sokaktaki adam”a ortak dilyakalad�ğ�m herkese bunu sordum. Al-d�ğ�m tüm yan�tlar şunu vurguluyordu:
Daha ilk günden Raul Castro, sistem-de herhangi bir değişiklik olmayacağ�n�en aç�k seçik ve kesin bir dille ifade et-mişti! Ancak herkes şu konuda düşüncebirliğindeydi: Raul Castro, Fidel Cas-tro’dan çok daha pratik ve pragmatikti. So-run çözmede ağbisinden daha yetenek-liydi. Bu konuşmalarda hep ayn� tümce önplana ç�k�yordu: “Raul, Fidel kadarkatı değil.”
Ağabeyinden beş yaş küçük olan (1931doğumlu) Raul, Küba Devrimi sürecindeChe ve Fidel’le birlikte “comandante”yani binbaş� unvan�na sahip 3 kişiden bi-riydi.
Sevgili okurlar, ilk isimleri kullan-mam laubalilikten değil, Küba’da herkesonlar� ilk isimleriyle an�yor. Sanki aile-den biri gibi… Fidel ve Che... Bu iki is-mi söylerken bile gözleri parl�yor insan-lar�n. Öylesine bir tutku…
Ya bu tutkuyu paylaşmayanlar? Ya dev-rim karş�tlar�? Onlar ya çoktan ülkeyi terketmişler ya da “kaybolmuşlar”… Onlar�göremiyoruz, duyam�yoruz…
Son iki y�ld�r televizyon programlar�ndave bas�nda komünizm ve sosyalizm üze-rine tart�şmalar�n ve eleştirilerin yer al-mas�, alabilmesi, ülkenin ayd�nlar� tara-f�ndan “önemli bir adım” olarak nite-lendiriliyordu.
Küba yoksul ama sefalet içinde değil.Aç yok, ç�plak yok, evsiz barks�z yok.“Bugün yoksulluğu paylaşıyoruz, yarınzenginliği paylaşırız” felsefesi hâlâ ge-çerli. Hâlâ paras� olan değil, bilgi ve ye-tenek sahibi olan daha çok sevgi ve say-g� görüyor, daha değerli say�l�yor.
Obama’dan beklentiler vedüşkırıklığı
ABD’de Obama’n�n başkan olmas�y-la yeşeren umutlar, şu süreçte düşk�r�k-l�ğ�yla sonuçlanm�ş. Gezimiz boyunca budüşk�r�kl�ğ�n�n ayr�nt�lar�n� dinleyecektim.Özellikle üç beklenti varm�ş:
1) Ambargo kalkmasa bile hafifleme-si. (Örneğin Küba karasular�na giren birgemi, bir y�l boyunca Amerikan liman-lar�na giremez.)
2) ABD’deki Kübal�lar�n ailelerinepara yollamalar�nda kolayl�k.
3) Amerika’dan Küba’ya turist ya daakrabalar�n�n dolays�z gelebilmesi.
Üçünde de hüsrana uğram�şlar. Hiçbi-ri gerçekleşmemiş.
“Gezegenimizin ‘imparator’una kafatutarsan, böyle olur” diyorlar gülerek!
Fidel ile Raul farkı
Havana, şimdi çok daha bakımlı. Lokanta, kahve, bar, dükkân, çarşı, pazar sayısı katlanarak çoğalmış.
“Socialismo o muerte” (sosyalizm ya da ölüm) düşüncesi, turizmin gelişmesiyleçelişecek mi? İşte bütün mesele!
Müzik, dans ama özellikle salsa ritmi her yerde,kentte kırsalda, meydanlarda, odalarda.
15saatlik bir yolculuk so-nunda uçağ�m�z Hava-na’ya indiğinde, çoktan
akşam olmuştu. Nâz�m’�n dizelerin-deki gibi “Küba kıyıları koylarıylagöründü / koylar gümüş leğenler gi-bi yan yana dizili” diyemedimse de,“koyu lacivertten açık yeşile, cam-göbeği üstünde uzanan mercanadalarını” uçaktan göremedimse de,sonraki günlerde Küba’n�n muhteşemdoğas�n� bol bol yaşayacakt�k.
“Bir portakal çekirdeği atarsınterli sıcak toprağına Küba’nın / birportakal bahçesi bulursun akşam-üstü” diyor ya Nâz�m Havana Rö-portaj�’nda, işte aynen öyle…
Aralar�nda, H�fz� Topuz, GencoErkal, Mehmet Aksoy, Pınar Kür,Umur Bugay, Prof. Füsun Akatlı,Prof. Zehra İpşiroğlu, Üstün Ak-men, Arif Keskiner, Zeynep Ir-gat, Orhan Şallıel, Zeynep Altıok,Nedim Saban gibi sanatç� ve yazarlar�n bulun-duğu ekibimizde hemen herkes ilk kez Küba’yageldiğinden, ülkeyi kavramak, devrim ruhunu an-lamak için Havana d�ş�na ç�k�p adan�n içlerine ka-r�şmam�z kaç�n�lmazd�. Bu yolculukta bize iki us-ta rehber, Türkiye’den Haluk Uzunosman, Kü-ba’dan Manuel Jardon eşlik edecekti.
(Bu kutlamaya kimin davetlisi olarak nas�l git-tiğimiz çok soruldu. Aç�klayay�m. Ne KGB’den,ne CIA’dan para ald�k… Herkes kendi masraf�-
n� ödedi. Çeşitli seyahat acentelerinden teklif is-temiştik, en uygun olan ATB-Tatilweb’inkini seç-tik.)
Adan�n en doğu ucuna, Sierra Maestra Dağla-r�’na ve o dağlar�n eteğindeki Santago de Cuba’yakadar gidemediysek de, adan�n ortas�ndaki üçönemli merkezi, Trinidad ve Cienfuegos ileChe’nin an�t mezar�n�n da bulunduğu Santa Cla-ra’y� gördük gezdik.
Sizleri de peşime tak�p yola devam etmeden,baştan söylemeliyim: Gittiğimiz her yere müzik,
salsa ritmi, şark� ve dans egemendi.Her sokakta, her meydanda, tarlada, evler-
de, balkonlarda, camlarda, lokanta-kahve-barlarda, turistik olsun ya da olmas�n her yer-de müzik var! Kentler, kasabalar “salsa” rit-minde yaş�yor. Herkes her yerde müzik yap�-
yor, ritmi yakal�yor. İspanyol gitar�, Af-rika bongosu, marakas... Havada “çık-çıkıçıkçık” sesleri. Kad�nlar�n yürü-yüşleri, erkeklerin gülüşleri de o sesinhavas�nda... Ama yaşama egemen olançocuklar. El üzerinde tutulan, gururlumu gururlu, s�cac�k bak�şl� çocuklar!
O müzikte, Afrikal� kölelerin getirdiğisoluk, İspanyol sömürgecilerin getirdi-ği birikim, tarlalar�n “işgücü şarkıla-rı;” İtalyan romantizmini, Frans�z ba-ladlar�n�, İspanyol operetlerini har-manlayan şark�lar, varoşlar�n “rum-ba”s�n� bir arada yoğuran ve sonuçtaKüba’ya özgü müziği var eden insan-lar�n bulaş�c� coşkusu, sevinci, hüznü,direnci ve umudu vard�...
İbadet eder gibi, dua eder gibi, sevi-şir gibi dans edip şark� söyleyenlerin ül-kesiydi Küba.
Bak�n Nâz�m Hikmet o müziği nas�lanlat�yor Havana Röportaj�’nda:
“otelin 24’üncü katından dinliyo-rum şehri gece vakti / şehir türkülere gömü-lü / toprağın taşın yaprağın içinde türküler /türküler titreyen sıcak gibi toprağın taşın yap-rağın içinde / havanın içinde azot filan gibi tür-küler / türküler yemişlerin kabuğu eti çekir-deği / çiçeklerin kokusu türküler / türküler is-panya arabistan afrika / türküler gözlerindeve kalçalarında kadınların / türküler erkek-lerin sıcak elleri / türküler oyunların ayakla-rı belleri omuzları…”
SALSA RİTMİ
“Sokaklarından müzik ve dans fışkaran Havana’da her an birşenlik, bir festivalle karşılaşabilirsiniz...”