1
C M Y B C M Y B Sevgili okurlar, 1961 ylnn Mays aynda, Küba Sanatçlar ve Yazarlar Birliği (UNEAC), Havana’da, Birinci Dünya Yazarlar ve Şairler Kongresi’ni ger- çekleştirdi. Birliğin Başkan Kübal Şair Nicolas Gu- illen, bu kongreye, şiirine hayran olduğu, devrim ön- cesindeki sürgün yllarnda tanma frsatn bulduğu, kendisi gibi komünist şair Nâzım Hikmet’i de da- vet etti. Nâzm Hikmet daveti kabul etti. Yalnzca kongreye katlmakla kalmad, üç hafta boyunca Kü- ba Devrimi’nin coşkusunu, aydnlğn, sevincini Küba halkyla birlikte yaşad. Gerek Küba’dayken, ge- rekse daha sonra destans şiirlerle Küba izlenimleri- ni gelecek kuşaklara aktaracakt. Nâzm Hikmet Kültür ve Sanat Vakf, Nicolas Gu- illen Vakf’yla işbirliği içinde Nâzm Hikmet’in 108. doğum yldönümünü, Mehmet Aksoy’un “Nâ- zım” heykelini Küba halkna armağan ederek Hava- na’da kutlad. Bu dizide, Nâzm’n admlarnn peşinde Küba ile bu kutlama arasnda gidip geleceğim… “Küba’dan döndüm bu sabah Küba meydannda alt milyon kişi ak karas sars melezi şkl bir çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin işin kolayna kaçmadan ama gül yanakl bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil ne de ak örtüde elmalarn ne de akvaryumda su kabarcklarnn arasnda dolanan krmz balğnkini sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin 1961 yaz ortalarnda Küba’nn resmini yapabilir misin çok şükür çok şükür bugünü de gördüm, ölsem de gam yemem gayrnn resmini yapabilir misin üstat yazk yazk Havana’da bu sabah doğmak varmşn resmini yapabilir misin…” “Saman Sarısı” adl şiirinin ikinci bölümünde Nâzm Hik- met, dostu usta ressam Abidin Dino’ya bu soruyu soru- yordu… Mutluluğun da, acnn da nice resmini yapmş olan Abi- din Dino (yaratclk, ac ve mutluluk değil de nedir?) o an- da ne yant verdi bilmiyorum ama, Nâzm Hikmet Kültür ve Sanat Vakf olarak, şairin 108. yldönümünü Küba’da kut- larken, bizler mutluluğun resmini görüyorduk nereye bak- sak… (Kutlama törenini sizlerle daha önce 22 Ocak’ta Sa- nat sayfamzda paylaştm. Şimdi sra ayrntlardaki ince- liklerde!) Türkiye’den bu kutlamaya katlan 35 kişiydik. Heyecan verici bir emanetimiz vard. Mehmet Aksoy’un halklarn dostluğuna adadğ, taa 70’li yllarda tasarladğ Nâzm Hik- met heykeli… Gümrükten çkt / yok çkmad / yetişti / ye- tişmedi! Heyecan frtnalar yaşyoruz! Nâzm, “Küba’dan döndüm bu sabah” diyor ya, o sa- bah neler olduğunu bize canl canl anlatacak olan Hıfzı To- puz bizimle… Törende karşlaşp sohbet olanağ bulduğum Nâzm’ tanmş Kübal yazar ve şairlerin söyledikleri… San- ta Clara’da Che’nin antmezarndan Havana’ya, geceyi ya- ra yara Havana’ya ilerleyen otobüsümüzde yaşadğmz an- lar…. Hepsini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlara geçmeden önce birkaç izlenim: Değişen ve hiç ama hiç değişmeyen Bu benim Küba’ya ilk gelişim değil. Daha önce 2001’de Küba’y, bir uçtan öteki uca, ama bu kez Che Guevara’nn admlarn, devrim tarihini izleyerek dolaşmş ve okurlarla paylaşmştm. Dokuz yl aradan sonra büyük değişim vard. Turizmin ge- lişmesi, turist artş bu değişimi tetiklemiş olabilir. Turizme açlmak “Socialismo o muerte” (Sosyalizm ya da ölüm) slo- ganlaryla soluyan ülkede, elbet sorunlar da birlikte getiri- yordu. Turistin yemek sonunda braktğ bahşişle, öğretmen ya da doktorun aylğ eşit olursa... Hemen ilk göze çarpan değişiklikler: Kent, kasaba, köy, krsal alan, şehrin göbeği… Nereye gi- derseniz gidin, ilk gelişimde her yerde, her köşe başnda dev afişlerde, dev fotoğraflar, dev sloganlar vard. Her adm ba- şnda o dört kahraman, duvarlardan, afişlerden, tarlalardan, panolardan, avaz avaz yumruklar havada haykryordu: Bu dört insan Jose Marti (İspanya’ya karş bağmszlk hare- ketinin simgesi yazar, şair) Che, Camillo Cienfuegas (dev- rimin, gerilla savaşnn iki komutan) ve Fidel Castro. Şimdi ise panolar afişler hepten kalkmş. Tek tük, önün- de durup turistler fotoğraf çektirsin diye bir iki afiş ya var ya yok. Lokanta, kahve, bar, gece kulübü, dükkân, çarş pazar sa- ys katlanarak çoğalmş. Evler sokaklar çok daha bakml. Halkn “Amerikan güzelleri” dediği 40’lardan, 50’ler- den kalma Chevrolet, Ford, Chrysler ve Cadillac’lar azalmş. Buna karşlk Lada’lar Moskoviç marka otomobiller, mo- tosiklet üzerine sar kapakl, kaplumbağalar andran “ko- ko” dedikleri iki kişilik taksiler ve bisikletler çoğalmş... “De- ve” diye adlandrlan ayakta 400 kişiyi taşyan otobüsler, t- kr tkr işliyor… Toplu taşmaclk eskisi gibi. Hele krsal alanlarda yolda bekleyen herkesi her araç alyor. Kimse yol- da kalmyor! (Koca Cadillac’lar gördükçe, Nâzm Hikmet’in “Hava- na Röportajı”nda “Ak bir kadillakla girdik Havana’ya / otomobilin böylesine ömrümde ilk biniyorum / araba değil okyanus” deyişini anmsyorum!) 9 yl önce ortalama aylk gelir 10 dolard. Şimdi 15 dolar. Gelelim hiç ama hiç değişmeyene: 50 yldr yanan devrim ateşi hâlâ çok canl! 40 yldr Ame- rikan ambargosu (Küballarn deyişiyle ablukas) acmaszca sürüyor! Küba hâlâ sosyalizmin direnen kalesi olmay ba- şaryor! Ve Küba hâlâ, yeryüzünün, nüfusuna oranla en çok okulu ve öğretmeni olan ülke! Eğitimin her insann do- ğal hakk sayldğ ve parasz olduğu ülke! İnsan baş- na en çok doktor ve öğretmen düşen ülke! Çocuk ölümlerinin en aza indirildiği, tüm sağlk hizmetlerinin ücretsiz karşlandğ ülke! Başlarken 29 OCAK 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Devrim coşkusu bugün de sürüyor Küba’da… Devrim karştlarn ise göremiyoruz, duyamyoruz… Küba da değişiyor YARIN: Emperyalizme savaş açmış iki Türk’ün heykeli Havana’da: Atatürk ve Nâzım Hikmet Nâzım Hikmet ve Nicolas Guillen - iki şair, iki komünist, iki sürgün, iki idealist, iki dost. K üba’ya giderken en merak ettiğim şeylerden biri, Fidel Castro’nun hastalğndan sonra 2006’da baş- kanlk görevini kardeşi Raul Castro’nun devralmasyla ülkede bir şeylerin değişip değişmeyeceğiydi. Bir hafta boyunca aydnlardan “sokaktaki adam”a ortak dil yakaladğm herkese bunu sordum. Al- dğm tüm yantlar şunu vurguluyordu: Daha ilk günden Raul Castro, sistem- de herhangi bir değişiklik olmayacağn en açk seçik ve kesin bir dille ifade et- mişti! Ancak herkes şu konuda düşünce birliğindeydi: Raul Castro, Fidel Cas- tro’dan çok daha pratik ve pragmatikti. So- run çözmede ağbisinden daha yetenek- liydi. Bu konuşmalarda hep ayn tümce ön plana çkyordu: “Raul, Fidel kadar katı değil.” Ağabeyinden beş yaş küçük olan (1931 doğumlu) Raul, Küba Devrimi sürecinde Che ve Fidel’le birlikte “comandante” yani binbaş unvanna sahip 3 kişiden bi- riydi. Sevgili okurlar, ilk isimleri kullan- mam laubalilikten değil, Küba’da herkes onlar ilk isimleriyle anyor. Sanki aile- den biri gibi… Fidel ve Che... Bu iki is- mi söylerken bile gözleri parlyor insan- larn. Öylesine bir tutku… Ya bu tutkuyu paylaşmayanlar? Ya dev- rim karştlar? Onlar ya çoktan ülkeyi terk etmişler ya da “kaybolmuşlar”… Onlar göremiyoruz, duyamyoruz… Son iki yldr televizyon programlarnda ve basnda komünizm ve sosyalizm üze- rine tartşmalarn ve eleştirilerin yer al- mas, alabilmesi, ülkenin aydnlar tara- fndan “önemli bir adım” olarak nite- lendiriliyordu. Küba yoksul ama sefalet içinde değil. Aç yok, çplak yok, evsiz barksz yok. “Bugün yoksulluğu paylaşıyoruz, yarın zenginliği paylaşırız” felsefesi hâlâ ge- çerli. Hâlâ paras olan değil, bilgi ve ye- tenek sahibi olan daha çok sevgi ve say- g görüyor, daha değerli saylyor. Obama’dan beklentiler ve düşkırıklığı ABD’de Obama’nn başkan olmasy- la yeşeren umutlar, şu süreçte düşkrk- lğyla sonuçlanmş. Gezimiz boyunca bu düşkrklğnn ayrntlarn dinleyecektim. Özellikle üç beklenti varmş: 1) Ambargo kalkmasa bile hafifleme- si. (Örneğin Küba karasularna giren bir gemi, bir yl boyunca Amerikan liman- larna giremez.) 2) ABD’deki Küballarn ailelerine para yollamalarnda kolaylk. 3) Amerika’dan Küba’ya turist ya da akrabalarnn dolaysz gelebilmesi. Üçünde de hüsrana uğramşlar. Hiçbi- ri gerçekleşmemiş. “Gezegenimizin ‘imparator’una kafa tutarsan, böyle olur” diyorlar gülerek! Fidel ile Raul farkı Havana, şimdi çok daha bakımlı. Lokanta, kahve, bar, dükkân, çarşı, pazar sayısı katlanarak çoğalmış. Socialismo o muerte” (sosyalizm ya da ölüm) düşüncesi, turizmin gelişmesiyle çelişecek mi? İşte bütün mesele! Müzik, dans ama özellikle salsa ritmi her yerde, kentte kırsalda, meydanlarda, odalarda. 15 saatlik bir yolculuk so- nunda uçağmz Hava- na’ya indiğinde, çoktan akşam olmuştu. Nâzm’n dizelerin- deki gibi “Küba kıyıları koylarıyla göründü / koylar gümüş leğenler gi- bi yan yana dizili” diyemedimse de, “koyu lacivertten açık yeşile, cam- göbeği üstünde uzanan mercan adalarını” uçaktan göremedimse de, sonraki günlerde Küba’nn muhteşem doğasn bol bol yaşayacaktk. “Bir portakal çekirdeği atarsın terli sıcak toprağına Küba’nın / bir portakal bahçesi bulursun akşam- üstü” diyor ya Nâzm Havana Rö- portaj’nda, işte aynen öyle… Aralarnda, Hfz Topuz, Genco Erkal, Mehmet Aksoy, Pınar Kür, Umur Bugay, Prof. Füsun Akatlı, Prof. Zehra İpşiroğlu, Üstün Ak- men, Arif Keskiner, Zeynep Ir- gat, Orhan Şallıel, Zeynep Altıok, Nedim Saban gibi sanatç ve yazarlarn bulun- duğu ekibimizde hemen herkes ilk kez Küba’ya geldiğinden, ülkeyi kavramak, devrim ruhunu an- lamak için Havana dşna çkp adann içlerine ka- rşmamz kaçnlmazd. Bu yolculukta bize iki us- ta rehber, Türkiye’den Haluk Uzunosman, Kü- ba’dan Manuel Jardon eşlik edecekti. (Bu kutlamaya kimin davetlisi olarak nasl git- tiğimiz çok soruldu. Açklayaym. Ne KGB’den, ne CIA’dan para aldk… Herkes kendi masraf- n ödedi. Çeşitli seyahat acentelerinden teklif is- temiştik, en uygun olan ATB-Tatilweb’inkini seç- tik.) Adann en doğu ucuna, Sierra Maestra Dağla- r’na ve o dağlarn eteğindeki Santago de Cuba’ya kadar gidemediysek de, adann ortasndaki üç önemli merkezi, Trinidad ve Cienfuegos ile Che’nin ant mezarnn da bulunduğu Santa Cla- ra’y gördük gezdik. Sizleri de peşime takp yola devam etmeden, baştan söylemeliyim: Gittiğimiz her yere müzik, salsa ritmi, şark ve dans egemendi. Her sokakta, her meydanda, tarlada, evler- de, balkonlarda, camlarda, lokanta-kahve- barlarda, turistik olsun ya da olmasn her yer- de müzik var! Kentler, kasabalar “salsa” rit- minde yaşyor. Herkes her yerde müzik yap- yor, ritmi yakalyor. İspanyol gitar, Af- rika bongosu, marakas... Havada “çık- çıkıçıkçık” sesleri. Kadnlarn yürü- yüşleri, erkeklerin gülüşleri de o sesin havasnda... Ama yaşama egemen olan çocuklar. El üzerinde tutulan, gururlu mu gururlu, scack bakşl çocuklar! O müzikte, Afrikal kölelerin getirdiği soluk, İspanyol sömürgecilerin getirdi- ği birikim, tarlalarn “işgücü şarkıla- rı;” İtalyan romantizmini, Fransz ba- ladlarn, İspanyol operetlerini har- manlayan şarklar, varoşlarn “rum- ba”sn bir arada yoğuran ve sonuçta Küba’ya özgü müziği var eden insan- larn bulaşc coşkusu, sevinci, hüznü, direnci ve umudu vard... İbadet eder gibi, dua eder gibi, sevi- şir gibi dans edip şark söyleyenlerin ül- kesiydi Küba. Bakn Nâzm Hikmet o müziği nasl anlatyor Havana Röportaj’nda: “otelin 24’üncü katından dinliyo- rum şehri gece vakti / şehir türkülere gömü- lü / toprağın taşın yaprağın içinde türküler / türküler titreyen sıcak gibi toprağın taşın yap- rağın içinde / havanın içinde azot filan gibi tür- küler / türküler yemişlerin kabuğu eti çekir- deği / çiçeklerin kokusu türküler / türküler is- panya arabistan afrika / türküler gözlerinde ve kalçalarında kadınların / türküler erkek- lerin sıcak elleri / türküler oyunların ayakla- rı belleri omuzları…” SALSA RİTMİ “Sokaklarından müzik ve dans fışkaran Havana’da her an bir şenlik, bir festivalle karşılaşabilirsiniz...”

illen zım” Nâzım Hikmet Küba da değişiyor · 2013-06-18 · Nâzm Hikmet Kültür ve Sanat Vakf, Nicolas Gu-illen Vakf’yla işbirliği içinde Nâzm Hikmet’in 108. doğum

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: illen zım” Nâzım Hikmet Küba da değişiyor · 2013-06-18 · Nâzm Hikmet Kültür ve Sanat Vakf, Nicolas Gu-illen Vakf’yla işbirliği içinde Nâzm Hikmet’in 108. doğum

CM

YB

C M Y B

Sevgili okurlar, 1961 y�l�n�n May�s ay�nda, KübaSanatç�lar ve Yazarlar Birliği (UNEAC), Havana’da,Birinci Dünya Yazarlar ve Şairler Kongresi’ni ger-çekleştirdi. Birliğin Başkan� Kübal� Şair Nicolas Gu-illen, bu kongreye, şiirine hayran olduğu, devrim ön-cesindeki sürgün y�llar�nda tan�ma f�rsat�n� bulduğu,kendisi gibi komünist şair Nâzım Hikmet’i de da-vet etti. Nâz�m Hikmet daveti kabul etti. Yaln�zca

kongreye kat�lmakla kalmad�, üç hafta boyunca Kü-ba Devrimi’nin coşkusunu, ayd�nl�ğ�n�, sevinciniKüba halk�yla birlikte yaşad�. Gerek Küba’dayken, ge-

rekse daha sonra destans� şiirlerle Küba izlenimleri-ni gelecek kuşaklara aktaracakt�.

Nâz�m Hikmet Kültür ve Sanat Vakf�, Nicolas Gu-illen Vakf�’yla işbirliği içinde Nâz�m Hikmet’in108. doğum y�ldönümünü, Mehmet Aksoy’un “Nâ-zım” heykelini Küba halk�na armağan ederek Hava-na’da kutlad�. Bu dizide, Nâz�m’�n ad�mlar�n�n peşindeKüba ile bu kutlama aras�nda gidip geleceğim…

“Küba’dan döndüm bu sabah Küba meydan�nda alt� milyon kişi ak� karas� sar�s�

melezi �ş�kl� bir çekirdek dikiyor çekirdeklerinçekirdeğini güle oynaya

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidinişin kolay�na kaçmadan amagül yanakl� bebesini emziren melek yüzlü anneciğin

resmini değilne de ak örtüde elmalar�nne de akvaryumda su kabarc�klar�n�n aras�nda

dolanan k�rm�z� bal�ğ�nkinisen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin1961 yaz� ortalar�nda Küba’n�n resmini yapabilir

misinçok şükür çok şükür bugünü de gördüm, ölsem de

gam yemem gayr�n�n resmini yapabilir misin üstatyaz�k yaz�k Havana’da bu sabah doğmak varm�ş�n

resmini yapabilir misin…”

“Saman Sarısı” adl� şiirinin ikinci bölümünde Nâz�m Hik-met, dostu usta ressam Abidin Dino’ya bu soruyu soru-yordu…

Mutluluğun da, ac�n�n da nice resmini yapm�ş olan Abi-din Dino (yarat�c�l�k, ac� ve mutluluk değil de nedir?) o an-da ne yan�t verdi bilmiyorum ama, Nâz�m Hikmet Kültür veSanat Vakf� olarak, şairin 108. y�ldönümünü Küba’da kut-larken, bizler mutluluğun resmini görüyorduk nereye bak-sak… (Kutlama törenini sizlerle daha önce 22 Ocak’ta Sa-nat sayfam�zda paylaşt�m. Şimdi s�ra ayr�nt�lardaki ince-liklerde!)

Türkiye’den bu kutlamaya kat�lan 35 kişiydik. Heyecanverici bir emanetimiz vard�. Mehmet Aksoy’un halklar�ndostluğuna adad�ğ�, taa 70’li y�llarda tasarlad�ğ� Nâz�m Hik-met heykeli… Gümrükten ç�kt� / yok ç�kmad� / yetişti / ye-tişmedi! Heyecan f�rt�nalar� yaş�yoruz!

Nâz�m, “Küba’dan döndüm bu sabah” diyor ya, o sa-bah neler olduğunu bize canl� canl� anlatacak olan Hıfzı To-puz bizimle… Törende karş�laş�p sohbet olanağ� bulduğumNâz�m’� tan�m�ş Kübal� yazar ve şairlerin söyledikleri… San-ta Clara’da Che’nin an�tmezar�ndan Havana’ya, geceyi ya-ra yara Havana’ya ilerleyen otobüsümüzde yaşad�ğ�m�z an-lar…. Hepsini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlara geçmeden önce birkaç izlenim:

Değişen ve hiç ama hiç değişmeyen

Bu benim Küba’ya ilk gelişim değil. Daha önce 2001’deKüba’y�, bir uçtan öteki uca, ama bu kez Che Guevara’n�n

ad�mlar�n�, devrim tarihini izleyerek dolaşm�ş ve okurlarlapaylaşm�şt�m.

Dokuz y�l aradan sonra büyük değişim vard�. Turizmin ge-lişmesi, turist art�ş� bu değişimi tetiklemiş olabilir. Turizmeaç�lmak “Socialismo o muerte” (Sosyalizm ya da ölüm) slo-ganlar�yla soluyan ülkede, elbet sorunlar� da birlikte getiri-yordu. Turistin yemek sonunda b�rakt�ğ� bahşişle, öğretmenya da doktorun ayl�ğ� eşit olursa...

Hemen ilk göze çarpan değişiklikler: Kent, kasaba, köy, k�rsal alan, şehrin göbeği… Nereye gi-

derseniz gidin, ilk gelişimde her yerde, her köşe baş�nda devafişlerde, dev fotoğraflar, dev sloganlar vard�. Her ad�m ba-ş�nda o dört kahraman, duvarlardan, afişlerden, tarlalardan,

panolardan, avaz avaz yumruklar havada hayk�r�yordu: Budört insan Jose Marti (İspanya’ya karş� bağ�ms�zl�k hare-ketinin simgesi yazar, şair) Che, Camillo Cienfuegas (dev-rimin, gerilla savaş�n�n iki komutan�) ve Fidel Castro.

Şimdi ise panolar afişler hepten kalkm�ş. Tek tük, önün-de durup turistler fotoğraf çektirsin diye bir iki afiş ya varya yok.

Lokanta, kahve, bar, gece kulübü, dükkân, çarş� pazar sa-y�s� katlanarak çoğalm�ş.

Evler sokaklar çok daha bak�ml�. Halk�n “Amerikan güzelleri” dediği 40’lardan, 50’ler-

den kalma Chevrolet, Ford, Chrysler ve Cadillac’lar azalm�ş.Buna karş�l�k Lada’lar Moskoviç marka otomobiller, mo-tosiklet üzerine sar� kapakl�, kaplumbağalar� and�ran “ko-ko” dedikleri iki kişilik taksiler ve bisikletler çoğalm�ş... “De-ve” diye adland�r�lan ayakta 400 kişiyi taş�yan otobüsler, t�-k�r t�k�r işliyor… Toplu taş�mac�l�k eskisi gibi. Hele k�rsalalanlarda yolda bekleyen herkesi her araç al�yor. Kimse yol-da kalm�yor!

(Koca Cadillac’lar� gördükçe, Nâz�m Hikmet’in “Hava-na Röportajı”nda “Ak bir kadillakla girdik Havana’ya/ otomobilin böylesine ömrümde ilk biniyorum / arabadeğil okyanus” deyişini an�ms�yorum!)

9 y�l önce ortalama ayl�k gelir 10 dolard�. Şimdi 15 dolar. Gelelim hiç ama hiç değişmeyene: 50 y�ld�r yanan devrim ateşi hâlâ çok canl�! 40 y�ld�r Ame-

rikan ambargosu (Kübal�lar�n deyişiyle ablukas�) ac�mas�zcasürüyor! Küba hâlâ sosyalizmin direnen kalesi olmay� ba-şar�yor!

Ve Küba hâlâ, yeryüzünün, nüfusuna oranla en çokokulu ve öğretmeni olan ülke! Eğitimin her insan�n do-ğal hakk� say�ld�ğ� ve paras�z olduğu ülke! İnsan baş�-na en çok doktor ve öğretmen düşen ülke! Çocukölümlerinin en aza indirildiği, tüm sağl�k hizmetlerininücretsiz karş�land�ğ� ülke!

Başlarken

29 OCAK 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA

DİZİ 9

Devrim coşkusu bugün de sürüyorKüba’da… Devrim karş�tlar�n� ise

göremiyoruz, duyam�yoruz… Küba da değişiyor

YARIN: Emperyalizme savaş açmış iki Türk’ün heykeli Havana’da: Atatürk ve Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet ve Nicolas Guillen - iki şair, iki komünist, iki sürgün, iki idealist, iki dost.

Küba’ya giderken en merak ettiğimşeylerden biri, Fidel Castro’nunhastal�ğ�ndan sonra 2006’da baş-

kanl�k görevini kardeşi Raul Castro’nundevralmas�yla ülkede bir şeylerin değişipdeğişmeyeceğiydi. Bir hafta boyuncaayd�nlardan “sokaktaki adam”a ortak dilyakalad�ğ�m herkese bunu sordum. Al-d�ğ�m tüm yan�tlar şunu vurguluyordu:

Daha ilk günden Raul Castro, sistem-de herhangi bir değişiklik olmayacağ�n�en aç�k seçik ve kesin bir dille ifade et-mişti! Ancak herkes şu konuda düşüncebirliğindeydi: Raul Castro, Fidel Cas-tro’dan çok daha pratik ve pragmatikti. So-run çözmede ağbisinden daha yetenek-liydi. Bu konuşmalarda hep ayn� tümce önplana ç�k�yordu: “Raul, Fidel kadarkatı değil.”

Ağabeyinden beş yaş küçük olan (1931doğumlu) Raul, Küba Devrimi sürecindeChe ve Fidel’le birlikte “comandante”yani binbaş� unvan�na sahip 3 kişiden bi-riydi.

Sevgili okurlar, ilk isimleri kullan-mam laubalilikten değil, Küba’da herkesonlar� ilk isimleriyle an�yor. Sanki aile-den biri gibi… Fidel ve Che... Bu iki is-mi söylerken bile gözleri parl�yor insan-lar�n. Öylesine bir tutku…

Ya bu tutkuyu paylaşmayanlar? Ya dev-rim karş�tlar�? Onlar ya çoktan ülkeyi terketmişler ya da “kaybolmuşlar”… Onlar�göremiyoruz, duyam�yoruz…

Son iki y�ld�r televizyon programlar�ndave bas�nda komünizm ve sosyalizm üze-rine tart�şmalar�n ve eleştirilerin yer al-mas�, alabilmesi, ülkenin ayd�nlar� tara-f�ndan “önemli bir adım” olarak nite-lendiriliyordu.

Küba yoksul ama sefalet içinde değil.Aç yok, ç�plak yok, evsiz barks�z yok.“Bugün yoksulluğu paylaşıyoruz, yarınzenginliği paylaşırız” felsefesi hâlâ ge-çerli. Hâlâ paras� olan değil, bilgi ve ye-tenek sahibi olan daha çok sevgi ve say-g� görüyor, daha değerli say�l�yor.

Obama’dan beklentiler vedüşkırıklığı

ABD’de Obama’n�n başkan olmas�y-la yeşeren umutlar, şu süreçte düşk�r�k-l�ğ�yla sonuçlanm�ş. Gezimiz boyunca budüşk�r�kl�ğ�n�n ayr�nt�lar�n� dinleyecektim.Özellikle üç beklenti varm�ş:

1) Ambargo kalkmasa bile hafifleme-si. (Örneğin Küba karasular�na giren birgemi, bir y�l boyunca Amerikan liman-lar�na giremez.)

2) ABD’deki Kübal�lar�n ailelerinepara yollamalar�nda kolayl�k.

3) Amerika’dan Küba’ya turist ya daakrabalar�n�n dolays�z gelebilmesi.

Üçünde de hüsrana uğram�şlar. Hiçbi-ri gerçekleşmemiş.

“Gezegenimizin ‘imparator’una kafatutarsan, böyle olur” diyorlar gülerek!

Fidel ile Raul farkı

Havana, şimdi çok daha bakımlı. Lokanta, kahve, bar, dükkân, çarşı, pazar sayısı katlanarak çoğalmış.

“Socialismo o muerte” (sosyalizm ya da ölüm) düşüncesi, turizmin gelişmesiyleçelişecek mi? İşte bütün mesele!

Müzik, dans ama özellikle salsa ritmi her yerde,kentte kırsalda, meydanlarda, odalarda.

15saatlik bir yolculuk so-nunda uçağ�m�z Hava-na’ya indiğinde, çoktan

akşam olmuştu. Nâz�m’�n dizelerin-deki gibi “Küba kıyıları koylarıylagöründü / koylar gümüş leğenler gi-bi yan yana dizili” diyemedimse de,“koyu lacivertten açık yeşile, cam-göbeği üstünde uzanan mercanadalarını” uçaktan göremedimse de,sonraki günlerde Küba’n�n muhteşemdoğas�n� bol bol yaşayacakt�k.

“Bir portakal çekirdeği atarsınterli sıcak toprağına Küba’nın / birportakal bahçesi bulursun akşam-üstü” diyor ya Nâz�m Havana Rö-portaj�’nda, işte aynen öyle…

Aralar�nda, H�fz� Topuz, GencoErkal, Mehmet Aksoy, Pınar Kür,Umur Bugay, Prof. Füsun Akatlı,Prof. Zehra İpşiroğlu, Üstün Ak-men, Arif Keskiner, Zeynep Ir-gat, Orhan Şallıel, Zeynep Altıok,Nedim Saban gibi sanatç� ve yazarlar�n bulun-duğu ekibimizde hemen herkes ilk kez Küba’yageldiğinden, ülkeyi kavramak, devrim ruhunu an-lamak için Havana d�ş�na ç�k�p adan�n içlerine ka-r�şmam�z kaç�n�lmazd�. Bu yolculukta bize iki us-ta rehber, Türkiye’den Haluk Uzunosman, Kü-ba’dan Manuel Jardon eşlik edecekti.

(Bu kutlamaya kimin davetlisi olarak nas�l git-tiğimiz çok soruldu. Aç�klayay�m. Ne KGB’den,ne CIA’dan para ald�k… Herkes kendi masraf�-

n� ödedi. Çeşitli seyahat acentelerinden teklif is-temiştik, en uygun olan ATB-Tatilweb’inkini seç-tik.)

Adan�n en doğu ucuna, Sierra Maestra Dağla-r�’na ve o dağlar�n eteğindeki Santago de Cuba’yakadar gidemediysek de, adan�n ortas�ndaki üçönemli merkezi, Trinidad ve Cienfuegos ileChe’nin an�t mezar�n�n da bulunduğu Santa Cla-ra’y� gördük gezdik.

Sizleri de peşime tak�p yola devam etmeden,baştan söylemeliyim: Gittiğimiz her yere müzik,

salsa ritmi, şark� ve dans egemendi.Her sokakta, her meydanda, tarlada, evler-

de, balkonlarda, camlarda, lokanta-kahve-barlarda, turistik olsun ya da olmas�n her yer-de müzik var! Kentler, kasabalar “salsa” rit-minde yaş�yor. Herkes her yerde müzik yap�-

yor, ritmi yakal�yor. İspanyol gitar�, Af-rika bongosu, marakas... Havada “çık-çıkıçıkçık” sesleri. Kad�nlar�n yürü-yüşleri, erkeklerin gülüşleri de o sesinhavas�nda... Ama yaşama egemen olançocuklar. El üzerinde tutulan, gururlumu gururlu, s�cac�k bak�şl� çocuklar!

O müzikte, Afrikal� kölelerin getirdiğisoluk, İspanyol sömürgecilerin getirdi-ği birikim, tarlalar�n “işgücü şarkıla-rı;” İtalyan romantizmini, Frans�z ba-ladlar�n�, İspanyol operetlerini har-manlayan şark�lar, varoşlar�n “rum-ba”s�n� bir arada yoğuran ve sonuçtaKüba’ya özgü müziği var eden insan-lar�n bulaş�c� coşkusu, sevinci, hüznü,direnci ve umudu vard�...

İbadet eder gibi, dua eder gibi, sevi-şir gibi dans edip şark� söyleyenlerin ül-kesiydi Küba.

Bak�n Nâz�m Hikmet o müziği nas�lanlat�yor Havana Röportaj�’nda:

“otelin 24’üncü katından dinliyo-rum şehri gece vakti / şehir türkülere gömü-lü / toprağın taşın yaprağın içinde türküler /türküler titreyen sıcak gibi toprağın taşın yap-rağın içinde / havanın içinde azot filan gibi tür-küler / türküler yemişlerin kabuğu eti çekir-deği / çiçeklerin kokusu türküler / türküler is-panya arabistan afrika / türküler gözlerindeve kalçalarında kadınların / türküler erkek-lerin sıcak elleri / türküler oyunların ayakla-rı belleri omuzları…”

SALSA RİTMİ

“Sokaklarından müzik ve dans fışkaran Havana’da her an birşenlik, bir festivalle karşılaşabilirsiniz...”