55
Ek A1 Özel Sektör Stratejisi Giriş 1. Yüksek ve istikrarlı ekonomik büyüme hedefine yönelik gayret göstermekte olan Türkiye’ye ekonomik hassasiyetini azaltmada destek sağlamak, Ülke Destek Stratejisinin (CAS) en önemli amaçlarından biridir. Bu istikrarlı ekonomik ortamın oluşturulmasında, özel sektörün rolü son derece önemlidir ve bu kapsamda özel sektör stratejisinin (PSS)’nin göz önüne alınması gerekmektedir. Türkiye’nin gelişim stratejisi, büyümenin desteklenmesi, istihdam yaratılması ve ülkeye benzersiz coğrafi konumundan ve geniş kapsamlı iç pazarından faydalanmasında ve Avrupa Birliğine (AB) giriş planlarında yardımcı olmak amacıyla özel sektör gelişimini mümkün kılacak bir ortamın yaratılmasını gerektirmektedir. 2. Yıllardır süregelen makroekonomik istikrarsızlığın, yüksek reel faiz oranlarının, uzun vadeli kredilerin sınırlı olmasının, yetersiz bir düzenleyici ortamın ve ekonomik faaliyetlerde devlete ait işletmelerin hakimiyetinin yaratmış olduğu güçlüklere rağmen, Türkiye’nin girişimci özel sektörü, özellikle ihracata yönelme ve bölgesel büyüme ile ilgili olarak mevcut olanaklardan faydalanmıştır. Büyük şirketlerin üretim faaliyetleri konusundaki hakimiyetlerinin sürmesine rağmen, küçük ve orta ölçekli işletme (KOBİ) sektörü de bu alanda önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin rekabetçiliği ve özel sektör gelişiminin yanısıra doğrudan yabancı yatırımın arttırılmasına olanak tanıyacak iş ortamı koşullarının kolaylaştırlımasına giderek daha fazla önem verilmesi suretiyle özel sektörün ekonomik büyümenin yaratılmasındaki önemi Hükümet tarafından kabul edilmektedir. 3. PSS, üç bölümden oluşmaktadır : i) özel sektör gelişimi ile ilgili engeller de dahil olmak üzere, özel sektörün ve mevcut iş ortamının tanımlanması; ii) Hükümetin özel sektör gelişimini destekleyen stratejisinin bir özeti; ve iii) özel sektörü daha da geliştirmeye yönelik Dünya Bankası Grubu stratejisinin çerçevesi. Türkiye’nin özel sektörü 4. Türkiye’nin özel sektörü, ülkenin gelecekteki büyümesi ve gelişiminde önemli bir rol oynayacaktır. Özel sektör gelişimi ile ilgili potansiyel şu unsurlara dayanmaktadır : i) Türkiye’nin eski Sovyetler Birliği, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumu; ii) Türkiye’nin iyi gelişmiş ve canlı, girişimci kültürü; iii) geniş kapsamlı bir iç pazar; iv) açık bir ekonomi; ve v)AB ile sıkı bağlar (hem gümrük birliği hem de AB’ye giriş görüşmeleri bakımından). 5. Türkiye’nin ekonomisi, yakın geçmişte meydana gelen 2001 mali krizi gibi evrensel ve iç krizlerden olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Sonuç olarak, özel sektör gelişimi, kendi potansiyelinin ve hızla büyüyen gelişmekte olan ülkelerde görülen seviyelerin altında kalmıştır. Özel sektörün büyümesini engellemiş ve engellemeye devam eden bir dizi unsur bulunmaktadır. Bunların arasında i) makroekonomik istikrarsızlık; ii) mali sektörün zayıflığı; iii) netice itibariyle doğrudan yabancı yatırım seviyelerinin düşük olması; iv) yüksek reel faiz oranlarına ve özel olarak borçlananların artmasına neden olan büyük kamu borç yükü; v) gerekli özel yatırımın ilgisini çekecek imkanları tanımayan bir düzenleme ortamı ve bürokrasi; ve vi) şirket yönetimi ile ilgili sorunlar. Bu konuların ele alınması ile ilgili olarak son yıllarda, iş ortamındaki gelişmeleri kolaylaştırmak ve daha dinamik bir özel sektör için yeni fırsatlar yaratmak suretiyle ilerleme kaydedilmiştir.

Giriş - siteresources.worldbank.orgsiteresources.worldbank.org/INTTURKEY/cas/20206908/EkA.pdf · ürünlerinin toplam ürün ihracatındaki payı 2001 yılında % 7,1’den, 2002

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Ek A1

Özel Sektör Stratejisi Giriş 1. Yüksek ve istikrarlı ekonomik büyüme hedefine yönelik gayret göstermekte olan Türkiye’ye ekonomik hassasiyetini azaltmada destek sağlamak, Ülke Destek Stratejisinin (CAS) en önemli amaçlarından biridir. Bu istikrarlı ekonomik ortamın oluşturulmasında, özel sektörün rolü son derece önemlidir ve bu kapsamda özel sektör stratejisinin (PSS)’nin göz önüne alınması gerekmektedir. Türkiye’nin gelişim stratejisi, büyümenin desteklenmesi, istihdam yaratılması ve ülkeye benzersiz coğrafi konumundan ve geniş kapsamlı iç pazarından faydalanmasında ve Avrupa Birliğine (AB) giriş planlarında yardımcı olmak amacıyla özel sektör gelişimini mümkün kılacak bir ortamın yaratılmasını gerektirmektedir. 2. Yıllardır süregelen makroekonomik istikrarsızlığın, yüksek reel faiz oranlarının, uzun vadeli kredilerin sınırlı olmasının, yetersiz bir düzenleyici ortamın ve ekonomik faaliyetlerde devlete ait işletmelerin hakimiyetinin yaratmış olduğu güçlüklere rağmen, Türkiye’nin girişimci özel sektörü, özellikle ihracata yönelme ve bölgesel büyüme ile ilgili olarak mevcut olanaklardan faydalanmıştır. Büyük şirketlerin üretim faaliyetleri konusundaki hakimiyetlerinin sürmesine rağmen, küçük ve orta ölçekli işletme (KOBİ) sektörü de bu alanda önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin rekabetçiliği ve özel sektör gelişiminin yanısıra doğrudan yabancı yatırımın arttırılmasına olanak tanıyacak iş ortamı koşullarının kolaylaştırlımasına giderek daha fazla önem verilmesi suretiyle özel sektörün ekonomik büyümenin yaratılmasındaki önemi Hükümet tarafından kabul edilmektedir. 3. PSS, üç bölümden oluşmaktadır : i) özel sektör gelişimi ile ilgili engeller de dahil olmak üzere, özel sektörün ve mevcut iş ortamının tanımlanması; ii) Hükümetin özel sektör gelişimini destekleyen stratejisinin bir özeti; ve iii) özel sektörü daha da geliştirmeye yönelik Dünya Bankası Grubu stratejisinin çerçevesi. Türkiye’nin özel sektörü 4. Türkiye’nin özel sektörü, ülkenin gelecekteki büyümesi ve gelişiminde önemli bir rol oynayacaktır. Özel sektör gelişimi ile ilgili potansiyel şu unsurlara dayanmaktadır : i) Türkiye’nin eski Sovyetler Birliği, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumu; ii) Türkiye’nin iyi gelişmiş ve canlı, girişimci kültürü; iii) geniş kapsamlı bir iç pazar; iv) açık bir ekonomi; ve v)AB ile sıkı bağlar (hem gümrük birliği hem de AB’ye giriş görüşmeleri bakımından). 5. Türkiye’nin ekonomisi, yakın geçmişte meydana gelen 2001 mali krizi gibi evrensel ve iç krizlerden olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Sonuç olarak, özel sektör gelişimi, kendi potansiyelinin ve hızla büyüyen gelişmekte olan ülkelerde görülen seviyelerin altında kalmıştır. Özel sektörün büyümesini engellemiş ve engellemeye devam eden bir dizi unsur bulunmaktadır. Bunların arasında i) makroekonomik istikrarsızlık; ii) mali sektörün zayıflığı; iii) netice itibariyle doğrudan yabancı yatırım seviyelerinin düşük olması; iv) yüksek reel faiz oranlarına ve özel olarak borçlananların artmasına neden olan büyük kamu borç yükü; v) gerekli özel yatırımın ilgisini çekecek imkanları tanımayan bir düzenleme ortamı ve bürokrasi; ve vi) şirket yönetimi ile ilgili sorunlar. Bu konuların ele alınması ile ilgili olarak son yıllarda, iş ortamındaki gelişmeleri kolaylaştırmak ve daha dinamik bir özel sektör için yeni fırsatlar yaratmak suretiyle ilerleme kaydedilmiştir.

2

6. 2000 / 2001 Krizi ve Ekonomik Etkileri : Şubat 2001 krizi ile son bulan buhranların biriken etkisi – kamu sektöründe başlayarak mali sektöre yayılmak ve reel sektörde giderek artan sıkıntılara yol açmak suretiyle - ekonominin bütününde hissedilmiştir. Kriz KOBİ’ler açısından özellikle vurucu olmuştur. Belirsiz bir makroekonomik ortam, özel sektöre sağlanacak makul fiyatlarda vadeli kredi finansmanının sınırlı olması ile birleştiğinde, 1900’lı yıllarda, özel sektör yatırım oranlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Brüt sabit sermaye oluşumunun GSMH’daki payı 1990’lı yıllarda inişe geçerek, 1993 yılında % 26,3’tan 2002 yılında % 17,2’ ye düşmüştür. Aynı duruma üçte bir oranında düşüş gösterek 1993 yılında GSMH’nın yaklaşık % 20’sinden 2002 yılında % 11,3’üne inen özel sektör brüt sabit sermaye oluşumunun GSMH’daki payı ile ilgili verilerde de rastlanabilir. Konut sektöründe özel yatırımın önemi 1990’lı yıllarda azalmıştır (Toplam özel sektör yatırımları arasında konutlara yönelik özel sektör yatırımı 1990’lı yılların başlarında % 40 iken 2002 yılında % 21,6’lık bir bölümü oluşturmuştur)1. Sanayi üretimi yatırımlarının (madencilik ve imalat) toplam özel yatırım içindeki payı 1990’lı yılların sonları ile 2002 yılı arasında büyük ölçüde durağan olan pozisyonunu korumuştur. Buna ek olarak, enerji ve altyapıdaki özel sektör yatırımları da düşük seviyede kalmayı sürdürmüştür (bkz Tablo 1). Son yıllardaki yatırım kararlarında makroekonomik belirsizliğin en baskın unsuru oluşturmasının yanısıra, sanayi ve özellikle de altyapı gelişiminde devletin oynadığı güçlü rol, üretim faaliyetlerindeki özel sektör yatırımına yönelik olanakları daha da kısıtlı bir hale getirmiştir. Ancak, (Türkiye AB’ye üyelik yolunda ilerlerken) gelişmekte olan düzenleyici ortam ve kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi konusuna daha fazla önem verilmesi göz önüne alındığında, Türkiye’nin ekonomik büyüme ile ilgili genel durumunu ve istihdam olanaklarını geliştirecek özel yatırım potansiyelinin artması konusu ümit vaad etmektedir. Tablo 1 : Özel Sektör Yatırımlarının Nispi Önemi ve Sektörel Dağılımı Özel Yatırım / Brüt Yurt İçi Sabit Yatırım (%) Özel Sektör Yatırımları / Toplam Özel Yatırım

(%)

1998 1999 2000 2001 2002 1998 1999 2000 2001 2002

Tarım Madencilik İmalat Turizm Enerji Ulaştırma Konut Eğitim Sağlık Diğer Hizmetler Toplam

63 73 96 96 36 64 99 19 70 37

74

45 72 96 97 30 56 98 26 67 39

70

41 70 96 97 31 62 99 30 68 36

70

34 58 91 96 45 63 99 26 62 40

69

36 539297426498317140

69

5 1

23 4 3

21 34 1 4 4

100

3 2

24 5 3

20 34 2 3 5

100

3 1

27 6 3

26 24 2 4 5

100

2 1

23 6 6

21 27 2 4 6

100

21

2375

2325257

100

Kaynak : DPT 7. Ticaret Yapısı : Türkiye’nin ihracat ve ithalatın GSMH’nın % 50’sinden fazlasını oluşturduğu oldukça açık bir ekonomisi vardır. Bölgesel ticaret girişimleri, AB ile olanlar da dahil olmak üzere, Türkiye’nin sanayisi açısından çeşitli olanaklar sağlamaktadır. Ancak yurt içinde artan rekabetçilik ve düşük kaliteli, emek yoğunluklu ürünlerdense daha yüksek katma değerli mal ve hizmetler üzerinde yoğunlaşma ihtiyacı Türkiye’nin sanayisi açısından ciddi bir mücadele gereğini yansıtmaktadır. 1 2002 DPT verileri.

3

8. Türkiye’nin ihracat sektörünün yapısı son yıllarda değişim göstermektedir. Yiyecek ve içecek ihracatı büyük ölçüde düşüş göstermiş, bunun yanısıra kimyasal madde, tekstil, plastik ve madencilikle ilgili ürünlerin ihracatı yıllara göre önemli ölçüde artmıştır. Gerçekte, imalat sektörü ihracatlarının daha fazla yer kaplamayı başarması ve toplam ürün ihracatında % 93’lük bir pay elde etmesi ile, tarım ürünlerinin toplam ürün ihracatındaki payı 2001 yılında % 7,1’den, 2002 yılında % 5,7’ye gerilemiştir. Evrensel ekonomik yavaşlamaya karşın, ihracat gelişmeye devam etmiş ve 2002 yılının ilk çeyreğinden 2003 yılının ilk çeyreğine kadar değer yönünden % 27’lik bir artış daha gerçekleştirmeyi başarmıştır. 9. DYY Girişleri : Geniş piyasa hacmi, kalifiye yerli iş gücü, ve bir çok ulusa hizmet veren rekabetçi yerli firmaları göz önüne alındığında, Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) için bir mıknatıs görevi yapması gerekir. Ancak, dünya genelindeki toplam DYY’lerin 12 faktöründe artış göstermesine rağmen, Türkiye’nin DYY seviyelerinde son 15 yıl boyunca durgunluk gözlenmiştir. DYY akışları, Asya veya Latin Amerika standartlarına göre mütevazi bir rakam olan yılda 1 milyar ABD $’ının (GSYİH’nın % 1’inden az) altında kalmayı istikrarlı bir şekilde sürdürmüştür (bkz. Grafik 1 ve Tablo 2). Grafik 1’de de görülebileceği gibi, özelleştirme ile ilgili sonuçların DYY akışlarını 2,8 milyar ABD $’ına çıkardığı 2001 yılı istisnadır. DDY’ın artması Türkiye’nin üretim sektörünün rekabetçiliğinin arttırılması ve AB’ye girmeye hazırlanan bir ülkenin giderek artan enerji ve altyapı ihtiyaçlarının karşılanması için gereklidir. Bu çerçevede, DYY akışlarının arttırılması amacıyla, özelleştirmenin hızlandırılması, DYY engellerinin tanımlanması ve bu engellerle mücadele edilmesi amacıyla ticaret kanunu ve rekabet politikasının bütünüyle gözden geçirilmesi, ve KOBİlere “yeşil alan” DYY akışının kolaylaştırılması amacıyla bir strateji geliştirilmesi de dahil olmak üzere, bazı önemli faaliyetlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak, yeni benimsenen Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu ile bir Yatırım Teşvik Kurumunun kurulması kararı, doğrudan yabancı yatırımın artmasına olanak tanıyacak bir ortamın geliştirilmesini kolaylaştıracaktır.

Grafik 1 : Doğrudan Yabancı Yatırım (milyon ABD $’ı)

0500

10001500200025003000

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

Kaynak : Merkez Bankası 10. Reel Sektörün Performansı : 1997 yılının sonları ile 2000 yılının sonları arasında şirketlerin net karlılığı düşüş göstermiş ve daha sonra bu düşüş, 2001 yılının ilk yarısında, 2001 mali krizinin bir sonucu olarak imalat sektöründe (çimento ve cam hariç) büyük zararlara dönüşmüştür. Sanayi üretimi 2001 yılında % 8,9’a düşmüş ancak 2002 yılı boyunca % 9,1’e yükselmiş ve sanayi üretim endeksini 2001 mali krizi öncesindeki seviyesine getirmiştir. Sanayi üretimindeki bu büyümenin en büyük bölümü imalat sektöründe, özellikle petrol ürünleri, plastik, makina ve motorlu araçlar alanlarında

4

gerçekleşmiştir. 2001 krizinin reel sektöre zarar veren etkileri ile başa çıkabilmek amacıyla kapsamlı bir şirket yeniden yapılandırma programı ihtiyacı ortaya çıkmıştır (bkz. aşağıda anlatılan İstanbul Yaklaşımı). Firmaların bir çoğu, yüksek reel faiz oranlarının getirdiği yüksek mali ücretlerden, döviz cinsinden borçların ödenmesi ile ilgili yüksek maliyetler ve Liranın keskin devaluasyonunun ardından ortaya çıkan döviz kuru zararlarından olumsuz yönde etkilenmiştir. Buna ek olarak, ihracat yapan firmalara yönelik olanakların geliştirilmesine rağmen, yurt içi talepteki keskin düşüş, yurt içindeki piyasaya hizmet veren firmaları etkilemiş ve bazı firmaların iflas etmesine veya ciddi güçlükler yaşamasına neden olmuştur. 11. Mali Sektör : Türkiye’nin mali hizmetler sanayisi gelişiminin ilk aşamasındadır. Kredi piyasaları (mali kıymetlerin % 85’inden fazlasına sahip olan) bankalar tarafından bastırılmış, sermaye piyasalarında ise (ticaretin % 90’ından fazlasını kapsayan) devlet menkul kıymetleri hüküm sürmüştür. Bunun da ötesinde, devlet menkul kıymetleri, banka kıymetlerinin giderek daha da artan bir yüzdesini kapsamakta ve bu da bankaları devletin herhangi bir politik başarısızlık ihtimali veya gerçeğine yönelik artan bir riskle karşı karşıya bırakmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’deki mali aracılık, ekonominin boyutu ile karşılaştırıldığında çok küçük kalmakta ve mali hizmetler sanayisi özel sektör gelişimini engelleyecek şok ve krizlere karşı hassaiyetini korumaktadır. 12. Yüksek reel faiz oranları, yüksek enflasyon, kredi olanaklarının sınırlı olması, değişkenlik ve zorlu düzenleyici ortam sonucunda, Türkiye’nin ekonomik kurumları daha kısa süreli mali sözleşmelere yönelme eğilimi göstermiş ve bankalar ise devlet menkul kıymetlerini en güçlü gelir kaynağı olarak görmüştür. Bunun ötesinde, tüm reel sektör kredileri, bilinen kredi referansı ve yeterli teminatı bulunan müşterilere yönelmiştir. Sonuç olarak bu durumdan KOBİler zarar görmüştür. Türkiye’deki mali kurumlar, mali bilgilerinin az olması, kredi geçmişlerinin bulunmaması ve düşük seviyede teminatları nedeniyle KOBİlere2 kredi verme konusunda isteksizdir. KOBİlerin Türk ekonomisi3 açısından, özellikle de istihdam yönünden önemi göz önüne alındığında, mali aracıların KOBİ’lere ulaşımının geliştirilmesine kesinlikle ihtiyaç duyulmaktadır. Türk Hükümeti, KOBİ’lerin özellikle, çalışma sermayesine ve uzun vadeli finansmana erişimin bulunmaması, uygun teminatın yokluğu, yüksek reel faiz oranları, aşırı bürokrasi, şeffaf olmayan vergi kanunu ve yolsuzluk gibi, büyüme ile ilgili ciddi engellerle karşı karşıya kaldığı gerçeğinin farkındadır. Politik iradenin bürokrasi ve yolsuzluk gibi sorunları ele alması ile birlikte, genel iş ortamının ve makroekonomik istikrarın geliştirilmesine yönelik çabaların KOBİlerin gelişimi üzerinde yararlı etkileri olacaktır. 13. 2001 yılı mali krizi, özel bankaların mali durumlarının önemli ölçüde kötüleşmesi ile, banka kredilerinin daha da azalmasına neden olmuştur. Tablo 2’de de görülebileceği gibi, 2000 yılında, Türkiye’de özel sektöre verilen kredilerin GSYİH’daki payı, karşılaştırılan diğer ülkelere göre kayda değer ölçüde düşüktür. Bu eğilim halihazırda da kendini göstermeye devam etmektedir.

2 İç finansman KOBİlerin bir çoğu için ana fon kaynağını oluşturmaktadır. 3 KOBİ’lerin Türkiye’deki işletmelerin % 95’inden fazlasını oluşturduğu, iş gücünün % 40’ından fazlasını istihdam ettiği, tüm yatırımların yarısını ve toplam ihracatın % 30 – 40’ını kapsadığı tahmin edilmektedir.

5

Tablo 2: Özel Sektör Yatırımları, Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Özel Sektöre Sağlanan Krediler

Brüt yurt içi yatırım (GSYİH %)

2000

Özel Yatırım (GSYISY %)

2000

Doğrudan Yabancı Yatırım (GSYISY %) (GSYIH %) 2000 2000

Özel Sektöre Sağlanan Kredi (GSYİH %)

2000

Türkiye Tayland Malezya Meksika Brezilya Orta Gelirin Üstündeki Ülkeler Yüksek Gelirli Ülkeler

24 23 26 23 21 22 22

72685190867882

2127

10271514

0,9 2,8 2,0 2,3 6,0 4,0

10,1

2458

136133848

136

Kaynak: WBI 2002 14. Bankacılık Sektörü : Türkiye’nin bankacılık sektörü, reform programının bir parçası olarak, bu sektörü AB koşulları ile uyumlu hale getirmek amacıyla hızlı bir değişim göstermektedir. Mevcut 53 bankadan 39’unu ticari bankalar, 14’ünü ise kalkınma ve yatırım bankaları oluşturmaktadır4. Toplam banka aktiflerinin yaklaşık % 30’u üç devlet bankasının (devlete ait olan Halkbank ve Ziraat Bankası ile devlet kontrolü altındaki Vakıf Bank) ve % 7,5’i yabancı ve yatırım bankalarının elinde bulunmaktadır. Banka aktiflerinin yaklaşık % 54’ü özel bankaların elinde olup, geri kalanı ise Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) kontrolü altındadır5. Orta dönemde, büyümeyi sürekli kılmak amacıyla, mali kurumların girişim yapısında değişiklik yapılması ve uzun dönemde mali aracılığın seviye ve kalitesinin arttırılması önemli olacaktır. Piyasada belirli sayıda karmaşık aktörün bulunmasına rağmen, Türkiye’nin mali sistemi ekonominin boyutu ile karşılaştırıldığında derin değildir. Düzenleme ve vergilendirme ile ilgili sorunlar ele alındıkça ve devlet bankalarının konsolidasyon ve özelleştirilmesinin devam etmesi ile, Türk bankacılık sektörü, özellikle özel sektöre uzun vadeli finansman girişinin kolaylaştırılmasında olmak üzere, özel sektörün gelişiminde giderek daha fazla rol oynayacaktır. 15. Sigorta şirketleri, özel emeklilik fonları, leasing, factoring, ve risk sermayesi firmaları gibi Bankalar Dışındaki Mali Kurumlar (BDMK), mali sistem aktiflerinin % 15’inden azını ve GSMH’nın % 15’inden azını temsil etmektedir. Hisse senedi piyasası, GSMH’nın sadece % 30’unu oluşturmakta, diğer tarafta şirket borç piyasası hiç bulunmamaktadır ve organize türev piyasalar henüz başlangıç aşamasındadır. Sigorta, emeklilik ve yatırım fonu sanayisi ile ilgili kayda değer ölçüde büyüme potansiyeli bulunmasının yanısıra, riskli sermaye ve sermaye piyasasının gelişimi, özel sektör gelişimine yönelik olanakları kolaylaştıracaktır. BDMKların ve sermaye piyasalarının ilerideki gelişmesi özel sektör için fon olanaklarının yaratılmasına yönelik araçlar sağlayabilecek ve böylelikle, Türkiye’deki özel sektör ekonomik faaliyetinin kapsam ve seviyesini arttıracaktır. 16. Altyapı: Altyapı reformunun hızı 2001 krizi sırasında zarar görmüş ve Türkiye’nin rekabetçiliğinin arttırılması, yatırım akışının geliştirilmesi ve Türkiye’nin AB üyeliğine uyum sağlaması ihtiyacının altyapı reformuna ve altyapı hizmetlerinin özelleştirilmesine daha fazla önem verilmesine yol açmasına rağmen, bu konudaki gelişmeler büyük ölçüde mütevazi olmaya devam etmiştir. Türk Telekom’un özelleştirilmesine yönelik ilerlemenin yavaş olmasına rağmen, Telekomünikasyon sektörü, üç GSM lisansının satışını görmüştür. Enerji sektöründeki düzenleyici gelişmeler, daha yakın geçmişte ilerleme kaydetmiş ancak enerji fiyatları, OECD ortalamalarının çok üstünde kalmayı sürdürmüştür. Ulaştırma

4 Aralık 2002 sonu verileri (www.tbb.org.tr). 5 TMSF, tasarruf mevduatlarının sigorta altına alınması, BDDK tarafından müdahale edilen bankaların yeniden yapılandırılması ve bu bankaların üçüncü taraflara devredilmesi ile görevlendirilmiştir. Halihazırda TMSF kontrolü altında bulunan 3 banka vardır. Bunlar, Bayındırbank, Pamukbank ve İmar Bankasıdır.

6

sektörünün etkinliğinin arttırılmasının, şüphesiz, Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyeli üzerinde olumlu etkisi olacaktır, ancak, halihazırdaki özel sektör katılımı ile ilgili dar kapsam nedeniyle, hala önemli yapısal reformların uygulanmasına ihtiyaç vardır (daha ayrıntılı bir inceleme için aşağıdaki bölümlere bakınız). Bunun ötesinde, özelleştirmeye yönelik satışların son on yıldaki beklentilerin tutarlı bir şekilde altında kalması ile birlikte, özelleştirme sektörü daha yeni hız kazanmaya başlamıştır. 17. Özel sektördeki gelişmelerin bir analizi, Türkiye’nin büyüme potansiyelini, rekabetçiliğini ve en önemlisi bir yatırım hedefi olarak kapasitesini geliştirmeyi amaç edinen her özel sektör gündeminde olması gereken bir dizi kilit unsuru ifade etmektedir. Daha fazla önem verilmesi gereken ilk alan, reform hızının korunması gereken mali sektördür. Buna ek olarak, mali ürünlerin çeşitliliğinin arttırılmasına ve özel sektöre, özellikle de KOBİlere sağlanacak finansmana erişim konusuna sürekli olarak önem verilmelidir. Bununla yakından bağlantılı bir konu da, reel sektördeki mevcut iyileşmenin daha da arttırılması amacıyla, şirket sektörüne yeniden borçlanma yoluyla finansman sağlanması ve bu sektörün yeniden yapılandırılmasıdır. Yatırım akışlarının, özellikle de DYY’ın teşvik edilmesi amacıyla, ticari kanunlar ile rekabet politikasının ve aynı şekilde KOBİleri etkileyen mevcut düzenleyici ortamın gözden geçirilmesi önemini korumaktadır. Özel sektör gelişimi için kayda değer bir potansiyel sağlayacak başka bir tema da özelleştirme ve hükümetin tutarlı ve etkili bir özelleştirme gündemine yönelik taahhütünü sürdürmesidir. Bu da özellikle, ekonomik büyümeye destek sağlayacak etkili ve rekabetçi hizmetlerin yaratılması için gerekli reform ve yeniden yapılandırma ile özel sektörün daha fazla geliştirilmesi çerçevesinde hayati önem taşımaktadır. Özel Sektör Gelişimi ile ilgili Hükümet Stratejisi 18. Hükümet, özel sektörü teşvik etmek ve böylelikle Türkiye’nin ekonomik büyümesi ve istihdam beklentilerinin geliştirilmesi amacıyla daha cazip bir iş ortamının yaratılmasına yönelik taahhüdünü sürdürmektedir. Özel sektör rehberliğindeki büyümenin sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla Hükümet, i) makroekonomik istikrarı (ayrıntılı bilgi için ana CAS’a bakınız); mali sektörün etkinliğinin geliştirilmesini; iii) serbestleşme ve özelleştirmeyi; iv) hem yabancı hem de yurt içi yatırımların arttırılması için yatırım ortamının geliştirilmesini; v) sosyal hizmetlerin daha iyi bir şekilde sunulmasını (ayrıntılı bilgi için ana CAS’a bakınız); ve vi) altyapı yatırımını mümkün kılacak bir ortam üzerine giderek daha fazla yoğunlaşmaktadır. 19. Mali Sektör : Bankacılık kanununun AB normlarına doğru ilerlemesi ile birlikte, mali sektör reformunda önemli ölçüde ilerleme kaydedilmiştir. Reform önlemleri, bağımsız bir Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) oluşturulmasını, yirmiden fazla borcunu ödeyemeyen özel bankaya BDDK ve TMSF tarafından müdahale edilmesini, özel mevduat kabul eden bankalar için sermayenin yeniden değerlendirilmesi programını ve iki devlet bankasının yeniden yapılandırılmasını içermektedir. Bazı alanlarda hala reforma ihtiyaç duyulmasının yanısıra, mali sektörün işlemesini geliştirmek amacıyla ele alınması gereken birkaç hayati sorun bulunmaktadır. Hükümet, BDDK’nun kurumsal kapasitesini daha da güçlendirmeli ve TMSF için daha uzun vadeli bir rol oluşturmalıdır. Diğer devlet bankalarının da özelleştirilmesi ve hala TMSF’nun himayesi altında bulunan borcunu ödeyemeyen birkaç banka ile ilgilenilmesine yönelik çalışmaların sürdürülmesi gerekmektedir. Bankacılık sistemi ve TMSF’nun elinde bulunan ödenmemiş borçlardan ve özellikle İstanbul Yaklaşımı kapsamına girmeyen ancak mali açıdan zayıf olmayı sürdüren ve ekonomik iyileşmenin duraklaması halinde bankalar için yeni ödenmemiş borçlar yaratabilecek birçok şirket bulunması nedeniyle, İstanbul Yaklaşımı ile ilgili iflas sorunlarından kaynaklanan güçlüklerle başa çıkılabilmesi amacıyla iflas kanunu yeniden şekillendirilmelidir. Temmuz 2003’te, İflas Kanununda yapılan kreditör haklarını arttıran

7

değişiklikler yürürürlüğe girmiştir. Buna ek olarak, Hükümet, bu Kanun kapsamına, yıl sonundan önce, önceden planlanmış iflas ile ilgili hükümleri dahil etmeyi planlamaktadır. 20. Hükümetin reel sektörü canlandırma çabalarının temel taşını oluşturan İstanbul Yaklaşımı (IY), 2002 yılının ortalarında işlemeye başlayan kapsamlı bir şirket yeniden yapılandırma programıdır. Herhangi bir firmanın gönüllü olarak IY’na girmesi halinde, her bir adayın uzun dönemdeki tutarlılığını belirlemek amacıyla Kreditörler Komitesi tarafından yürütülen resmi bir inceleme süreci başlatılır. Bunun anlaşılmasının ardından, resmi bir yeniden yapılandırma göz önüne alınır (örneğin, faiz tatili, vadesi gelmiş faizlerin sermayeye katılması, borç vadelerinin uzatılması, yeni kredi verilmesi veya borcun hisse senedine dönüştürülmesi). Bu daha uzun vadeli mali değişiklikler, şirketin bir çeşit yeniden yapılandırılmasını (yönetim değişiklikleri, yeni hisse senetleri, kıymet veya pozisyonların satışı, birleşme veya hatta şirketin yeni kişiler tarafından devralınması, gibi) gerektirebilecek üzerinde anlaşmaya varılan bir ticaret planının uygulanması şartına bağlıdır. Ayrıntılar üzerinde anlaşmaya varılması halinde, kreditörler ve şirket arasında, anlaşmanın yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilecek tetikleyici unsurlar da dahil olmak üzere, pazarlığın şart ve koşullarını belirleyen bir anlaşma imzalanır. Haziran 2003 itibariyle, 300’e yakın firma Istanbul Yaklaşımına katılmış ve yaklaşık 4,8 milyar ABD $’ı tutarında borç yeniden yapılandırılmaktadır. Bu firmaların yaklaşık 46.000 çalışanı, 2,9 milyar ABD $’ı tutarında satışı, yaklaşık 0,8 milyar ABD $’ı tutarında ihracatı ve 7,5 milyar ABD $’ına yakın tutarda aktifi bulunmaktadır. Ancak, maalesef, birçok durumda, gerçek şirket yeniden yapılandırılması yerine sadece borç takvimlerinin yeniden düzenlenmesi gerçekleştirilmiştir. Şirket yeniden yapılandırılması çerçevesinde, şirket yönetimi endişe konusu olmaya devam etmektedir. Örneğin, özel sektörün desteklenmesine yönelik çabaların kolaylaştırılması amacıyla iflas kanunu düzeltilmelidir. 21. DYY : Hükümet halihazırda, DYY akışlarını geliştirmek ve Türkiye’nin evrensel rekabetçiliğini arttırmak amacıyla bir DYY stratejisi geliştirmektedir. DYY ortamı ile ilgili değerlendirmeler, Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumunun (FIAS) yardımı ile gerçekleştirilmiştir. FIAS tarafından ortaya konan bazı sorunların ele alınması amacıyla, yeni bir DYY kanunu ve şirket kayıt kanunu meclisten geçirilmiş6 olup, halihazırda Hükümet, bir Yatırım Teşvik Kurumu (YTK) oluşturmayı planlamaktadır. DYY’ın desteklenmesi için, özellikle de ticaret kanunu ve rekabet politikası ile özelleştirmenin düzene sokulması ile ilgili daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. 22. Özelleştirme Programı : Türkiye’de özelleştirme yeni sanayileşmekte olan diğer Latin Amerika, Asya, ve Doğu Avrupa ülkelerine göre çok daha yavaş ilerleme kaydetmiştir. Özelleştirme satışları, POAS’ın (petrol dağıtımı) çoğunluk hissesinin ve üçüncü bir GSM lisansının satılmasının, satışları 5 milyar ABD $’ına ittiği 2000 yılı hariç olmak üzere, tutarlı bir şekilde yılda 1 milyar ABD $’ının altına düşmüştür. Türkiye, 1985 yılından bu yana 11,5 milyar ABD $’ı tutarında özelleştirme geliri elde etmeyi başarmıştır. Uygulama ile ilgili gecikmeler, Özelleştirme Yüksek Kurulunun7 hacimlerine bakmaksızın tüm işlemleri onaylaması gereği; Özelleştirme İdaresi’nin portföyünde bulunan kar ve zarar etmiş şirketler arasındaki mevcut çapraz sübvansiyon mekanizması; rekabetçiliğin geliştirilmesindense gelir kazanımlarına önem verilmesi; ve büyük holdinglerin (telekomünikasyon ve devlet bankaları) özelleştirilmesinin ilgili bakanlık ve devlet bakanlıklarının sorumluluğu altında olması gerçeği gibi bir çok nedene bağlanabilir. Türkiye’nin yetersiz özelleştirme performansı, kayda değer

6 Bu yeni DYY kanunu, yabancı yatırımcılara da yerli yatırımcılara davranıldığı şekilde davranılmasını sağlamakta ve DYY’ın özendirilmesine yönelik engellerin ortadan kaldırılmasını sağlayacak önlemlerin getirilmesini öngörmektedir. 7 Özelleştirme İdaresi, Başbakanın başkanlık ettiği bir grup bakandan oluşan Yüksek Özelleştirme Kurulunun yetkisi altında, özelleştirme programını yürütmekten sorumludur.

8

ölçüde DYY elde etmekteki başarısızlığının nedenlerinden biridir. Ancak Türk Hükümeti, rekabetçiliği ve Türk ekonomisine yatırım akışlarını geliştirmek amacıyla 2003 yılı için iddialı bir özelleştirme programı başlatmıştır. Yeni program, ulusal önem taşıyan belli başlı şirketlerin özelleştirmesini içermektedir. Bu şirketler arasında Petkim (petro-kimya ürünleri), Tüpraş (2000 yılında kısmen elden çıkarılan petrol rafinerisi), Türk Hava Yolları, Erdemir (çelik), Tekel (tütün ve çelik) ve Şeker (şeker) sayılabilir. Buna ek olarak, belirli sayıda daha küçük ölçekli holdingle Hükümetin gayri menkul holdinglerinin özelleştirilmesi için de talimat verilmiştir. Devlet bankaları ve limanlarla ilgili yeni özelleştirmeler de beklenmektedir. 23. Enerji : Türkiye’de enerji fiyatları, OECD ve diğer karşılaştırılabilir ülkelerdekine göre çok yüksektir. Yüksek fiyatlara rağmen, bu sektör bağımsız enerji üreticileri (BEÜ) ile pahalı sözleşmelere; aşırı dağıtım kayıplarına ve yetersiz fatura kesme ve tahsilata bağlı olarak ciddi mali güçlükler yaşamaktadır. Türkiye’nin elektrik ve gaz sektörlerinde, sürmekte olan piyasa reformları ve Avrupa Birliği ile uyum politikası çerçevesinde ciddi reformlar gerçekleştirilmektedir. Reformlar, sektöre özel sermaye çekmek yoluyla halihazırda Hükümetin neden olduğu maliyet ve riskleri azaltmayı hedeflemektedir. Enerji sektörünü düzenleyici otoritenin oluşturulması ve 2001 yılında yürürlüğe giren yeni elektrik ve gaz kanunları, enerji sektörünün özelleştirilmesi için zemin hazırlamış ve özellikle yenilenebilir enerji alanında, özelleştirmeye yönelik ilk adımlar atılmıştır. Ancak, enerji sektörü, karlılığı olumsuz yönde etkileyen ve uygun bir şekilde çözümlenmedikçe özelleştirme sürecine engel olacak çeşitli güçlüklerle karşı karşıyadır. Bu güçlükler arasında, elektrik hizmetlerinin büyük oranlarda ödenmemesi; özel katılıma yönelik işletme haklarının devredilmesi (İHD) veya hala çözümlenmesi gereken Yap – İşlet – Devret (YİD) yaklaşımı ile gerçekleştirilen çok sayıda üretim ve dağıtım projesi; ve talebin arttırılması beklentisi ile anlaşılması yıllar sürebilecek yüksek başlangıç hacimleri ve fiyatları ile imzalanmış çok sayıda sözleşme sıralanabilir. 24. Bilgi ve İletişim Teknolojileri : Türkiye’deki telekomünikasyon sektörü, daha ileri düzeyde serbestleşme yönünde uzun bir yol katetmiş ve halihazırda AB’ye girmeye hazırlanan Polonya ve Macaristan gibi diğer ülkelerdeki gelişmelerle karşılaştırılabilecek bir seviyeye ulaşmıştır. 1990 yılında ihraç edilen iki GSM lisansının ardından, Hükümet üçüncü bir lisansı Aria’ya başarılı bir şekilde pazarlamış, ve dördüncü bir lisansa yönelik teklifleri alma konusunda başarısızlığa uğraması sonucunda, bu dördüncü lisansı doğrudan Türk Telekom’a ihraç etmiştir (Aycell). Halihazırda, önemli ölçüde özel sektör katılımı ile, mobil telefon alt sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik planlar bulunmaktadır. Türk Telekomun özelleştirme planı ise daha yavaş ilerleme kaydetmiştir. 2003 yılı sonu için programlanan telekomünikasyon sektörünün tam olarak serbestleştirilmesi ile ve telekomünikasyon sektörü ile ilgili evrensel anlamda yaşanan sorunlar göz önüne alındığında, Türk Telekomun, tam olarak serbestleştirilmesinin ötesinde rekabetçiliğinin arttırılması amacıyla yeniden yapılandırılması, özelleştirmenin önüne geçmiştir. Direktörler Kurulu, Türk Telekom’u ticaret sınırları çerçevesinde yeniden yapılandırarak, işletmenin operasyonlarını ticarileştirmek amacıyla bir şirketleştirme planı üstlenmiştir. Ancak, Hükümet ile IMF arasındaki anlaşmaya paralel olarak, Türk Telekom’un özelleştirilmesi, önemli bir hedef olmayı sürdürmektedir. Hükümet, 2003 yılının üçüncü çeyreğinde, yeni bir özelleştirme stratejisi ilan etmeyi planlamaktadır ve başarılı bir özelleştirme girişiminin öncesinde düzenleyici ortamda önemli ölçüde çalışmalar yapılması gereğine rağmen, işletmenin bütününün 2004 yılının ikinci çeyreğinde özelleştirilmesi geçici olarak programlanmıştır. 25. Fiziksel Altyapı : Türkiye’nin AB’ye giriş planları, hem AB normlarının karşılanması, hem de kentsel hizmetlerle ilgili artan taleplere cevap verilmesi amacıyla, fiziksel altyapıya kayda değer ölçüde

9

yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Ancak, yüksek lojistik maliyetler, ülkenin rekabetçiliğinin geliştirilmesine engel oluşturmaya devam etmekte ve özel sektör gelişimini daha da olumsuz şekilde etkilemektedir. Ulaştırma sektörü, kamu yatırımlarının % 30’unu oluşturmakta, ancak Hükümet’in mali hesaplarını önemli ölçüde tüketerek ülkenin geniş kapsamlı kamu borcu yükünü arttırmaktadır. Giderek artan altyapı taleplerinin etkili bir şekilde karşılanması amacıyla, temel yapısal reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da etkinlik ve güvenilirliğin arttırılması için kurumsal reformların yanısıra, Hükümet’in bütçe sınırlamaları göz önüne alındığında, mevcut altyapının geliştirilmesi amacıyla özel sektör katılımını harekete geçirecek girişimleri gerektirmektedir. Banka Grubu Stratejisi 26. Dünya Bankası Grubu, Türkiye’ye önemli ölçüde destek sağlamıştır. MY03’ün sonu itibariyle, IBRD protföyünün içerdiği aktif projelerle ilgili kredi taahhütleri, 4,8 milyar ABD $’ını aşmıştır. IFC’nin Türkiye portföyü, toplam IFC portföyünün yüzde 4,8’ini oluşturarak, Brezilya, Arjantin ve Hindistan’ın ardından büyüklük açısından dördüncü sırada yer almıştır. Türkiye’ye yönelik toplam IFC taahhüdü yaklaşık 805 milyon ABD $’ını bulmuştur. 214 milyon ABD $’ı tutarındaki brüt katkı ile birlikte, Türkiye, MIGA portföyündeki beşinci en büyük ev sahibi ülke olarak yer almıştır. Böylelikle, Hükümet ve özel sektör için önde gelen bir çok taraflı uzun vadeli finansman kaynağı olarak Dünya Bankası Grubunun rolü önem kazanmıştır. 27. Dünya Bankası Grubunun MY04-06’ya yönelik özel sektör stratejisi, Hükümetin iş ortamını daha da geliştirme programını destekleme üzerinde yoğunlaşacaktır. 2001 krizinin ardından kriz yönetimine verilen önemden, şirket sektörünün daha da iyileştirilmesini destekleyecek politikalara doğru bir kayma olmuştur. Öncelikler arasında : mali sektör reformu ile ilgili henüz yarım kalmış olan gündemin tamamlanması, şirket sektörünün, özellikle de KOBİlerin, mali krizin yol açtığı olumsuz etkiler sonrasında güçlendirilmesinin desteklenmesi, özelleştirmenin hızlandırılması ve DYY ile ilgili engellerin ortadan kaldırılması, kamu hizmetlerinin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi faaliyetlerinin devam ettirilmesi, ve altyapıya yatırım yapılması yer almaktadır. 28. Dünya Bankası Grubu, üyelerinin tamamlayıcı rolleri ve araçlarına dayanmaktadır. IBRD, ana CAS metninde de ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi, ekonomik reformların uygulanmasını uyum kredileri ile destekleyecek ve bu operasyonları, kilit alanlardaki reformları destekleyecek yatırım projeleri ile tamamlayacaktır. IFC desteği ise, büyüme ve reformla ilgili elle tutulur yararlar sağlayacak projeler ve başka alanlarda da tekrarlanabilecek tatbikat projeleri üzerinde yoğunlaşan çok yönlü stratejisine dayanacaktır. MIGA, garanti programı ve Yatırım Piyasası Hizmetleri’nin İstanbul’daki Özel Sektör Gelişim Merkezine sağladığı destek ile doğrudan yabancı yatırım akışının kolaylaştırılması ile ilgili önemli rolünü sürdürecektir. FIAS ise, idari usullerin düzenlenmesi, yatırımı teşvik kurumunun kurulması, DYY taşmaları / bağlantıları, ve rekabet politikası gibi konularda doğrudan yabancı yatırımın arttırılması için gerekli ortamın geliştirilmesi ile ilgili Hükümet’le brilikte gerçekleştirmekte olduğu çalışmalara devam edecektir. 29. Geçmişte de olduğu gibi, IFC, yapısal reform programı için özel sektör girdileri ile ilgili olarak IBRD ile işbirliği içinde çalışacaktır. Banka tarafından tavsiye edilen telekomünikasyon, enerji ve mali sektörlere yönelik hukuksal ve düzenleyici çerçeve ile ilgili gelişmelerin IFC için bu alanlarda yatırım olanaklarını arttıracağı beklenmektedir. IBRD, IFC ve MIGA’nın tamamlayıcı desteklerini altyapı ve mali piyasalar üzerinde yoğunlaştırması, Dünya Bankası tarafından desteklenen ekonomik programın kalitesini arttıracaktır.

10

30. Mali Sektör : Bankacılık sektörünün daha da güçlendirilmesi ve banka dışı mali sektörün geliştirilmesi ile mali aracılığın derinleştirilmesi de dahil olmak üzere, mali sektör reformunun yarım kalan gündeminin tamamlanması, ekonomik istikrarın geliştirilmesi ve özel sektörün büyümesi açısından kilit unsurları oluşturmaktadır. IBRD’nin planlamış olduğu ekonomik ve sektör çalışması ile uyum ve yatırım kredisinin bir kombinasyonunu içeren destek, ana CAS metninde ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. IFC’nin mali sektörle ilgili stratejisi, teklif edilen Banka desteği ile yakın bir koordinasyon çerçevesinde gerçekleştirilecek ve bu desteği kuvvetlendirecektir. IFC aşağıdaki konular üzerinde yoğunlaşacaktır : (i) yetkililere müdahalede bulunulan bankaların satışı ve uygun olan durumlarda, bu bankaların ödenmeyen borçlarının transfer edilmesi konusunda yardımcı olmak; (ii) bilançolarının güçlendirilmesi ve bunların konsolidasyon sürecinde yardımcı olacak bir platform olarak kullanılması amacıyla orta ölçekli bankalarla birlikte çalışmak; (iii) piyasadaki mali kurum dağılımının genişletilmesine yardımcı olmak.

Kutu 1 : IFC’nin Mali Sektörle ilgili Planları IFC, ödenmeyen borçların (ÖB) açık arttırma ile satılmasını desteklemek amacıyla TMSF ile aktif bir şekilde çalışmaktadır. IFC, bu satışlarda başarılı olan teklif sahiplerine finansman sağlayacak, ve böylelikle, bu açık arttırmalara daha fazla sayıda teklif verilmesini, açık arttırma ile satışa sunulan portföylerin kıymetinin arttırılmasını sağlayacak ve bu sürecin şeffaf bir şekilde ve uluslararası standartlara göre yürütülmesi için bir koruyucu görevi üstlenecektir. Bankacılık sektörünün konsolidasyonu, önceki iki yıla oranla daha yavaş seyretse de büyük ihtimalle devam edecektir. Kısa dönemde, altüst olan durumdan olumsuz yönde etkilenen tutarlı mali kurumlar üzerine yoğunlaşmak gerekmektedir. Bununla ilgili olarak, IFC, orta ölçekli bir bankaya sermaye tabanını güçlendirmede yardımcı olmuştur; bu, zayıf veya müdahale edilmiş bankaların, aktiflerin elde edilmesi ve/veya yönetim sözleşmeleri ile bankacılık sistemindeki konsolidasyonun desteklenmesinde bir platform olarak kullanılabilir. Bu ayrıca, her ikisi de likidite sıkışıklığı yaşayan KOBİ ve şirket sektörlerine kredi sağlanması için bir kanal görevi yapabilir. Buna ek olarak, IFC, ayrıca, sigorta sektörünün geliştirilmesi, ipotek finansmanı ve sözleşme yoluyla tasarruf kurumları ve özel hisse senedi piyasasının geliştirilmesini de içeren kurum kurma ve yeni ürünlerin tanıtılmasına yönelik çalışmalarına devam edecektir. 31. Şirket Sektörü / KOBİler : 2001 yılındaki mali kriz, IBRD tarafından hazırlanan Şirket Sektörü Etki Değerlendirme Raporunda da belgelendiği gibi, işletme sektörünü son derece olumsuz bir şekilde etkilemiştir. İstanbul Yaklaşımının birçok işletme için borç indirimi sağlamasına ve 2002 yılında güçlü bir ekonomik gelişme kaydedilmesine rağmen, şirket sektörü hassasiyetini korumakta ve genel olarak, ticari banka kredilerine erişememektedir. Bu nedenle, Banka Grubu stratejisi, genel iş ortamının geliştirilmesi ve mali reform üzerine yoğunlaşmanın yanısıra, ayrıca, uygun mali aracılar kanalıyla işletme sektörüne finansman sağlamayı da planlamaktadır. IBRD’nin programı, ana CAS metninde de açıklandığı gibi, ihracat finansmanı ve KOBİ sektörünü destekleyecek operasyonları içermektedir. IFC, güç koşullar içeren ortama rağmen, içeriği kuvvetli yeni yatırım projeleri arayışına devam edecektir. Buna ek olarak, IFC, kısa dönemde, kuvvetli gösteriş etkisi içeren ve piyasa psikolojisi üzerinde olumlu etkileri olan gözle görünür girişimlere odaklanacaktır. Şirketlerin bilançolarını nasıl indireceklerini, likiditelerini nasıl arttıracaklarını ve şirket yönetimlerini nasıl geliştireceklerini gösteren model işlemlerin geliştirilmesi ile hisse senedi finansmanının yetersizliğinin ve sermaye piyasalarına erişim eksikliğinin ele alınmasına özel önem verilecektir. Bu ihtiyaçlara cevap verecek araçlar arasında, diğerlerinin yanısıra, şirket ve işletme sermayesi kredileri sayılabilir. IFC, eski Sovyetler Birliği, Romanya, Azerbaycan ve Kazakistan’da yapmış olduğu 150 milyon ABD $’ı tutarındaki yatırımlarla, Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya’daki Türk projeleri ile ilgili yatırımlarında giderek daha da başarılı olmaktadır. IFC’nin Türkiye ile bu gelişim ortaklığını daha da büyütme yönünde kasıtlı planları vardır. Buna ek olarak, IFC, bankalara sağlanan sınırlı ülke limitlerinin desteklenmesine yardımcı olarak,

11

ülkedeki ticari finansman kapasitesini arttıracak ticari kolaylıklar ve risk paylaşım mekanizmalarının sağlanması ile aracıların ticari finansman miktarını arttırmasına imkan tanıyacak yollar aramaktadır. 32. Planlanan Bakü – Tiblis – Ceyhan (BTC) Boru Hattı yatırımları ile ilgili olarak IFC, yerel işletmelerin (daha çok KOBİlerin) BTC projesini çevreleyen geniş kapsamlı yatırım harcamaları ile ilgili tedarik zinciri bağlantılarından faydalanmaları için yollar düşünmektedir :

• IFC öncelikle, KOBİ iş ortamını ve hem firma seviyesinde hem de kurumsal seviyede büyüme ile ilgili engelleri ayrıntılı bir şekilde açıklayan bir KOBI rehberi hazırlayacaktır. Bu rehber ayrıca, iş çevresi ile gerçekleştirilecek workshoplar ve seminerler aracılığıyla konuyla ilgili izlenebilecek potansiyel girişimleri de tanımlayacaktır.

• Çeşitli petrol ve gaz sektörlerindeki KOBİlere, üretkenliklerini ve kalite güvencelerini

geliştirmeleri amacıyla, IFC, BP, Statoil, Unical AIOC İşletme Merkezi ve GTZ (Alman Gelişim Şirketi) tarafından ortaklaşa finanse edilen bir program çerçevesinde, özel teknik destek sağlanacaktır.

• Bunların yanısıra, sonuç olarak KOBİ’lere yardımcı olacak yerel iş gelişim hizmeti

sunucularına eğitim sağlanacaktır. • KOBİLere, banka kredi hatları aracılığıyla veya BTC projesinde yer alan özel yatırımcıların

katılımı ile gerçekleştirilebilecek özel KOBİ fonlarından finansman sağlanabilecektir. • Son olarak, bazı topluluk gelişim programlarının, ACG / BCT yatırımından daha geniş bir

nüfus kitlesinin yararlanmasını sağlaması beklenmektedir. 33. Özelleştirme ve DYY. Temel altyapı sektörlerinde özelleştirme, Ekonomik Reform Kredisi çerçevesindeki de dahil olmak üzere, Banka Grubunun yetkililerle olan politika diyaloğunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır. IBRD tarafından desteklenen, telekomünikasyon ve enerji sektörlerinde özelleştirmeye yönelik uygun bir düzenleyici ve hukuk çerçevesinin oluşturulması, özel yatırım için gerekli ortama yönelik faydalar sağlamaktadır. IFC’nin stratejisi, yatırımcı güveninin geri kazanılmasına yardımcı olmak, yabancıların ilgisini çekmek ve özelleştirme anlaşmalarında doğrudan yabancı yatırım akışını harekete geçirmek amacıyla öncü özelleştirmenin desteklenmesidir. Bu hedefe ulaşmak için, IFC, görünen telekomünikasyon ve altyapı projelerinin özelleştirilmesini destekleyecektir. 34. Türkiye’nin, hem komşu ülkelerde önemli bir özel yatırım kaynağı hem de büyük bir yabancı yatırım alıcısı olarak yabancı yatırım akışlarını genişletmeye yönelik büyük potansiyeli göz önüne alındığında, MIGA, doğrudan yabancı yatırım akışlarını kolaylaştırmada önemli rol oynamaya devam edecektir. Şimdiye kadar, MIGA tarafından kolaylaştırılan doğrudan yabancı yatırım miktarı yaklaşık 1 milyar ABD $’ına ulaşmıştır ve Hükümetin iddialı özelleştirme programının uygulaması devam ettikçe bu miktarın daha da artması beklenmektedir. 35. FIAS, DYY akışlarının miktar ve kalitesini arttırmak üzere bir Banka Grubu girişimine liderlik etmiştir. İdari ve düzenlemeye yönelik engellerin bir analizi gerçekleştirilmiş ve bunların ortadan kaldırılması için yetkililerle bir çalışma planı üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu önlemler yatırım ortamının geliştirilmesi ve 2001 krizinin altında yatan bazı sorunların ele alınması açısından hayati önem taşımaktadır. Bu çalışma sonucunda, yeni bir DYY kanunu ve bir Yatırımı Teşvik Kurumu kurulması ile ilgili kanun

12

yürürlüğe konmuştur. FIAS, çalışmada yer alan idari ve düzenlemeye ilişkin engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik tavsiyeler uygulandıkça yetkililerle olan diyaloğuna devam edecektir. 36. Altyapı. IBRD’nin, telekomünikasyon ve enerji sektörlerindeki politka diyaloglarının ötesinde altyapı ile ilgili planlanan desteği, yerel yönetim reformu çerçevesinde belediye seviyesindeki yatırımların desteklenmesi, demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılması ve yenilenmesi, ve hükümet garantisi olmadan özel sektör katılımının arttırılmasına olanak tanıyacak enerji sektörü serbestleşme süreci üzerinde yoğunlaşacaktır. IFC, yukarıda da belirtildiği gibi, Türk Telekom ve altyapı sektöründeki diğer görünen projelerin özelleştirilmesini desteklemeye hazır olacaktır. Bölgesel bir taahhütün bir parçası olarak, IFC ayrıca Bakü – Tiblis – Ceyhan Petrol Boru Hattı projesinin finansmanını sağlamayı da düşünmektedir. 37. Bakü – Tiblis – Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı : IFC, EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) ile birlikte Bakü – Tiblis – Ceyhan boru hattı için gerekli yatırımları desteklemeyi düşünmektedir. BTC boru hattı, petrolü öncelikle Azeri, Chirag ve Günaşlı (ACG) petrol alanlarından Türkiye’nin Akdeniz sahillerindeki Ceyhan limanına Gürcistan üzerinden taşıyacaktır. Şah Deniz boru hattı ise, Azerbaycan’dan Türkiye’ye yine Gürcistan üzerinden gaz taşıyacak ve Şah Deniz gaz alanının gelişimi ve kullanımı ve ilgili gaz boru hattı projesi EBRD tarafından desteklenecektir. Projenin MY04’te Kurul tarafından görüşülmesi beklenmektedir ve IFC, BTC projesini finanse etmek amacıyla 150 milyon ABD $’ına kadar bir destek sağlamayı ümit etmektedir. Teklif edilen yatırımda IFC’nin rolü :

• Uluslararası yatırımcılar tarafından sınır ötesi bir proje ile ilgili algılanan politik risklerin azaltılmasında destek sağlamak ve projenin düzenlenmesi ve işletimi ile ilgili istikrarın sağlanmasında yardımcı olmak;

• Özellikle daha küçük şirketler tarafından ihtiyaç duyulan borçlar için (hem doğrudan hem de B

tipi kredi yoluyla ticari banka fonlarının harekete geçirilmesi ile) uzun vadeli finansman sağlamak; • Projenin çevresel ve sosyal açılardan sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi ve işletilmesi için

bir çerçeve sağlamak; • IFC’nin KOBİ ve toplum gelişim programlarının daha geniş kapsamlı gelişme etkileri

yaratmasına yardımcı olmak; • Etkili yönetimde yardımcı olmak ve şeffaflığı teşvik etmek; ve

• Üç hükümet, çeşitli devlet şirketleri ve muhtelif uluslararası petrol şirketlerinden oluşan bir grup arasındaki işbirliğini içeren petrol taşımacılığı ile ilgili Ev Sahibi Ülke Anlaşmaları (HGA) ve Hükümetlerarası Anlaşmalara (IGA) dayanan projelerde tarafsız bir üçüncü taraf rolü üstlenmektir.

Ek A2 (Bolumler)

Geriye Dönük Gözden Geçirme Fırsat 1. MY01-03 ile ilgili CAS, yapısal reformlara uygun bir dönemde, 1999 yılının sonlarında ve 2000 yılının başlarında alınan önlemler üzerine inşa etmek suretiyle başlatılmıştır. Hükümet 1999 yılının ilkbaharında göreve gelmesinin ardından, kapsamlı reformlara yönelik taahhüdünü beyan etmiş ve Ağustos ve Kasım 1999’da meydana gelen Marmara ve Düzce depremlerinin neden olduğu karışıklıklara rağmen çeşitli önemli kanunları yürürlüğe koymuştur. Aralık 1999’da bir IMF programı başlatılmış ve Mayıs 2000’de Ekonomik Reform Kredisi (ERL), Banka tarafından onaylanmıştır. CAS’ın Hükümetle birlikte tartışılmakta olduğu dönemde, ERL’nin yapısal reform politika önlemlerine dayanak sağlamak amacıyla kurumsal değişiklikleri destekleyecek bir yatırım kredileri programının yanısıra, bir de Mali Sektör Uyum Kredisi hazırlanmaktaydı. Ülke Direktörünün 1998 yılında alana yerleşmesi ve bunu izleyen, alana dayalı ekonomik yönetim, beşeri kalkınma ve portföy uygulama ekiplerinin güçlendirilmesi ile daha kolay bir hale getirilen ekonomik ve sektörle ilgili çalışmalar ve aktif diyalog yoluyla, Banka temelin hazırlanmasını sağlamıştır. 2. CAS, Kurul tarafından, Kasım 2000’de Türkiye’de yaşanan mali piyasa türbülansı henüz gözlemcilerin hafızasında taze iken, 2000 yılının Aralık ayında görüşülmüştür. 2000 yılının ortalarında reform uygulamasının yavaşlaması tersine döndürülmüş ve kısa bir süre için hız kazanması sağlanmış ancak, temelde yatan dengesizliklerin çabuk bir şekilde çözülebilmesi mümkün olmamış ve sonuç itibariyle bu durum 2001 yılının Şubat ayında şiddetli bir ekonomik krizin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 3. Reforma duyulan ihtiyacın ciddiyetinin kriz sonucunda açıkça ortaya konduğu ve Hükümetin kararının tekrar kesinleştiği 2001 yılının Temmuz ayında, Kurulla, CAS Gelişme Raporu (CAS PR) üzerinde görüşülmüştür. Banka sürdürülebilir bir iyileşmenin başlatılabilmesi için gerekli hızlı reform hareketlerini derhal desteklemek üzere yerini almıştır. En önemli ve en acil reformların desteklenmesi amacıyla Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredileri (PFPSALlar), yeniden gözden geçirilerek düzeltilen CAS’a eklenmiştir. Bu reformları: bankacılık sektörünün düzenleme, karara bağlama ve yeniden sermaye değerlendirme ihtiyaçlarının ele alınması; ve hükümet harcamaları ve kamu bankalarının uzun süredir kötü bir şekilde idare edilmesine izin veren mali yönetim ve halk idaresindeki zayıf noktaların düzeltilmesi oluşturmuştur. Krizin daha hassas durumdaki insanlar üzerindeki beklenen etkisi ve ekonomik dalgalanmaların beraberinde getirdiği sosyal risklerin azaltılması için daha sağlam bir sosyal refah sistemine duyulan ihtiyacın göz önüne alınması ile, sosyal sektörlere sağlanan destek de hızla güçlendirilmiştir. Sonuçlar 4. Reformlar, özellikle destekleyici kurumsal değişikliklerin yapıldığı alanlarda bazı kalıcı değişiklikler getirmiştir. Ancak, kriz dönemlerinden kaynaklanan, politik belirsizlikler, ve birlikte çalışılan kurumların önceliklere yönelik taahhütlerinde tereddütlü olması nedeniyle bazı güçlüklerle de karşılaşılmıştır. Her bir orijinal CAS girişimi incelendiğinde, hedeflerin gerçekleştirildiği ve sürdürülebilme ihtimalinin yüksek olduğu alanlar ile yapılması gereken daha çok şeyin bulunduğu alanları değerlendirebilmemiz mümkündür.

2

Büyüme ve istihdam yaratılması için reformların uygulanması. Reformlarda önemli ölçüde ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen bazı reformların kalıcılığı belirsizdir. Sosyal yönden hassas olan bazı alanlarda geriye gidiş sinyalleri gözlenmiş (örn. tarımsal sübvansiyonlar) diğer alanlar ise uygulama ile ilgili gecikmelere maruz kalmıştır (örn. özelleştirme).

IMF programı çerçevesindeki makroekonomik sonuçlar, 2002 yılının ilk aylarında başlayan ekonomik iyileşme ve 2002 yılının sonu itibariyle enflasyonun yüzde 30’luk seviyeye düşürülmesinin başarılması ile genel anlamda olumlu olmuştur. Ancak, temel fazla hedeflerine ulaşmada sorunlar yaşanmış ve mali uyumun kalitesi beklenenin altında gerçekleşmiştir. Ayrıca, bir dizi yapısal alanda da gecikmeler yaşanmıştır.

Bankacılık reformu önemli bir ilerleme alanı olmuştur. Geleceğe yönelik standartlar,

uluslararası normlara göre iyileştirilmiş, bağımsız bir bankacılık denetleme ve düzenleme kurumu kurulmuş, borçlarını ödeyemeyen batık bankalara müdahale edilmiş ve çözümlenmiş, diğer bankalar için sermayenin yeniden değerlendirilmesi uygulaması gerçekleştirilmiş, bir kamu bankası diğeri ile birleştirilmiş, ve geri kalan bankalar işletimsel yönden yeniden yapılandırılmıştır. Kamu bankalarındaki finanse edilmeyen “vergi kayıpları” nın önlenmesi için gerekli mevzuat yürürlüğe konmuştur. Kamu bankalarının özelleştirilmesi gündem kapsamına alınmış ancak bunun hangi yollarla gerçekleştirileceği henüz tartışma konusu olmaya devam etmektedir.

Dolaylı yoldan tarımsal sübvansiyonlardan tarımsal desteğin en önemli aracı olarak

çiftçilere doğrudan ödeme yapılmasına (DGD) geçiş büyük ölçüde başarılmış ve DGD’nin kurumsallaştırılması için çerçeve yasa hazırlanmıştır. Ancak dolaylı sübvansiyonların azaltılması için daha fazla ilerlemeye ihtiyaç vardır; 2002-03 yıllarında fındık çiftçilerine planlanmayan ek ödemeler yapılmıştır. Devlete ait tarımsal işletmelerin özelleştirilmesi ile ilgili ilerlemeler duraklama noktasına gelmiş ancak 2003 yılının başlarında TEKEL’e (tütün, alkol ve tuz) yönelik özelleştirme planının benimsenmesi ile tekrar hız kazanabilecektir. Tarımsal satış kooperatifleri birliklerinin (TSKBleri) yeniden yapılandırılması süreci başlatılmış, ancak bu programın tamamlanması için daha sıkı mali disipline ihtiyaç duyulmaktadır. Sulama ile ilgili herhangi bir strateji benimsenmemiş, ancak Su Kullanıcısı Birlikleri tarafından yerel sistemlerin pilot yönetimi, etkinliğin kazanılmasına ve özel fonların artmasına neden olmuştur.

Rekabetçi, düzenlenmiş bir elektrik piyasasının yaratılmasına yönelik, aynı zamanda

gaz sektörünü de idare eden bağımsız bir düzenleyici kurumun oluşturulması da dahil olmak üzere, önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, elektrik üretimi ve dağıtımının özelleştirilmesi ile ilgili gelişmeler planlanandan daha yavaş gerçekleşmiştir.

Telekomünikasyon sektöründe, tam lisans verme sorumluluğu ile bağımsız bir

düzenleyici kurum kurulmuş, 2000 yılında özel bir konsorsiyuma bir GSM 1800 lisansının satışı gerçekleştirilmiş, ve ulusal santral Türk Telekom şirketleştirilmektedir. Ancak Türk Telekom’un özelleştirilmesi ile ilgili çabalar şimdiye dek bekleneni gerçekleştirmemiştir.

Haziran 2003’te, DYY’ın desteklenmesine yardımcı olmak amacıyla, yabancı ve yerli

yatırımcılar arasında daha eşit bir “oyun alanı” oluşturan bir kanun paketi Meclis tarafından

3

kabul edilmiştir. Ancak gerçekten eşit bir oynama alanının yaratılması için vergi idaresi reformu da dahil olmak üzere diğer reformların uygulanmasına ve tahsilat disiplininin sağlanması amacıyla sosyal güvenlikle ilgili daha fazla idari reforma ihtiyaç duyulmaktadır.

Kısmen kötü piyasa koşullarına ve kısmen de yetersiz politik iradesine bağlı olarak

işletmelerle ilgili özelleştirme yavaş seyretmiştir. POAS (petrol dağıtımı) yüzde 100 özelleştirilmiş ve ERDEMİR’deki (çelik) devlet payı yüzde 50’nin altına indirilmiştir. Ocak 2003’te yeni bir özelleştirme programı ilan edilmiş ve bir dizi daha küçük satış gerçekleştirilmiş, birçok daha büyük satışın ise 2003 yılının ikinci yarısında tamamlanması planlanmıştır.

Kamu yönetimi ve sorumluluğunun geliştirilmesi. Yapısal mali reformları (vergilendirme ve kamu istihdamı), kamu harcama yönetimini ve kamu yönetimini içeren kapsamlı bir kamu sektörü reformu başlatılmıştır. Vergi reformu, kamu yatırımlarının rasyonelleştirilmesi, birçok bütçe dışı fonun ortadan kaldırılması, ve kamu borç yönetimindeki gelişmeler, somut ilerlemeleri oluşturmuştur. Kamu sektörü reformunun diğer yönleri daha yavaş ilerleme kaydetmiştir. Gelir getirme kabiliyeti ile kamu hizmet sunumu sorumluluğunun denkleştirilmesine temel oluşturmak amacıyla belediye reformuna ihtiyaç vardır.

Vergi politikası reformu, 2002 yılının ortalarında getirilen bir birleştirilmiş özel tüketim vergisi ve doğrudan vergi sisteminin kolaylaştırılması ve rasyonelleştirilmesi amacıyla Nisan 2003’te düzenlenen bir yasamaya yönelik reformlar paketi ile önemli ölçüde ilerleme kaydetmiştir.

Genel bir tavan oluşturulması, kamu yönetiminin yılda dört kez izlenmesi ve devlete ait

işletmelerdeki tanımlanan iş gücü fazlasının giderek azaltılması ile kapsamlı bir kamu istihdamı programı yürütülmektedir.

Kamu yatırım programı, aşamalı bir rasyonelleştirme süreci içindedir ve Hükümet daha az

sayıda öncelikli projeye yönelmek suretiyle daha hızlı uygulama gerçekleştirme konusunda giderek daha fazla kararlılık göstermektedir. 2001 yılında 12,5 yıl olan ortalama proje tamamlama süresi, 2003 yılında tahmini olarak 7,6 yıla düşürülmüştür.

Hemen hemen tüm bütçe ve bütçe dışı fonlar ortadan kaldırılmıştır. Ancak söz konusu

fonların kapatılmasının ardından geride kalan özel hesapların ve özel tahsisat mekanizmalarının kapatılması için yeni mevzuata ihtiyaç vardır.

Konsolide bütçeli kurumlar için bütünüyle otomatikleştirilmiş bir kamu muhasebe sistemi

getirilmiş ve 2004 yılı bütçesi için bir uluslararası standart kodlama sistemi (GFS) uygulanmaya başlamıştır. Ağustos 2002’de kapsamlı bir kamu mali yönetimi ve kontrolü yasası Meclise sunulmuş ve Banka ile istişare çerçevesinde revizyondan geçirilmektedir.

2002 yılında yürürlüğe giren yeni kamu borç yönetimi kanunu çerçevesinde, Hazine

teminatlarının satışı ile ilgili usuller büyük ölçüde sıkılaştırılmış ve Hazine bünyesinde yeni bir kamu borç ve risk yönetimi birimi kurulmuştur.

4

Uluslararası UNCITRAL standartları ile uyumlu yeni bir tedarik yasası Ocak 2003’te yürürlüğe girmiştir. Kamu ihalelerini idare etmek üzere bağımsız bir Kamu İhale Kurumu kurulmuştur. Söz konusu yasaya yapılan, kamu işletmeleri tarafından ticari uygulamaların sınırlı bir şekilde kullanılmasına izin veren maddeler de dahil olmak üzere, bir dizi değişiklik Temmuz 2003’te yürürlüğe girmiştir.

Yolsuzluk olanaklarının azaltılması ile ilgili kamu tartışması yoğunluk kazanmıştır. 2001 yılı

sonlarında gerçekleştirilen yolsuzluk önleme konferansına Bankanın destek vermesi ve önde gelen yerel bir uzman danışmanlar grubunun ortaya koymuş olduğu bulgular buna katkıda bulunmuştur. Yolsuzlukla mücadele konusunda ulusal bir strateji, 2002 yılının Mart ayında yayınlanmıştır.

Altyapı yönetiminin bazı yönleri gelişme göstermiştir ancak belediye suyu konusuna özel

işletmecilerin sınırlı bir şekilde dahil edilmesi ile ilgili sonuçlar karışıktır. Sosyal hizmetlerin ve sosyal korunmanın genişletilmesi. Temel eğitimde önemli ve sürekliliği olan gelişmeler kaydedilmiştir. En yoksul kesimin sosyal refahı ile ilgili hedefler geliştirilmiş olmakla birlikte sistem mali açıdan yeterince beslenememiştir. Sosyal güvenlik iyi hedeflenmemiş ve kontrol edilemeyecek derecede pahalıdır. Sağlıkla ilgili sonuçlar, özellikle anne ve çocuk ölümleri açısından orta gelirli bir ülke için olumsuzluğunu korumaktadır.

1999 yılından itibaren, önemli bir sosyal güvenlik reformu uygulanmaya başlanmıştır. Kamu Pay-As-You-Go (PAYG) (primlerin gelirin tahakkuku anında kesildiği dağıtıma dayalı sistem) emeklilik reformuna parametrik reformlar getirilmiş ve bireysel destekleyici emeklilik programlarını teşvik edecek kanunlar yürürlüğe konmuştur. Ancak, planlanan kurumsal ve idari reformların ilerlemesi yavaş olmuştur. Reformdan beklenen, sosyal güvenlik sisteminin mali dengesi ile lgili gelişmeler gerçekleşmemiş ve Ocak 2003’te emeklilik aylıklarında yapılan artışlar, sistemin genel açığını GSMH’nin yaklaşık % 5’ine yaklaştırmıştır.

Ülkedeki çiftçilerin yüzde yetmiş beşi Doğrudan Gelir Destek Sistemine kaydolmuştur; bazı

gecikmelere rağmen, DIS ödemeleri yapılmakta ve yıllık çiftçi kayıtlarına bakıldığında, hedeflemenin iyi olduğu söyelenebilmektedir.

Sosyal Dayanışma Fonu aracılığıyla sosyal yardıma sağlanan fonlar artmış ancak, GSMH’nin

yüzde 0,3’ü olarak belirlenen hedefin altında kalmıştır. En yoksul yüzde 6’nın dikkatli bir şekilde hedeflenmesini sağlayacak bir derecelendirme formülü içeren Şartlı Nakit Transferi Sistemi denenmiş ve uygulanmaya hazırdır.

Temel eğitimde, kız çocuklarının okula kaydolma oranı, 2001-2 öğretim yılında 4,8 milyonluk

hedefe ulaşmıştır. Geriye kalan mücadele edilmesi gereken bir sorun da okula devam oranının okula kayıt oranıyla tutarlı hale getirilmesidir. Tüm temel eğitim okulları, eğitim malzemelerini geliştirmiştir. Öğretmen eğitimi, yıllık eğitim hedefine yönelik olarak güçlendirilmiştir.

İşsizlik sigortası fonu, Mart 2002’de ödeme taleplerini karşılamaya başlamış, ancak ödemeler

tahminlerin gerisinde kalmış ve bu da fonda büyük miktarda fazla oluşmasına yol açmıştır.

5

Fonun yeniden dengelenmesi için planlı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. İşsizlik sigortası fonunun kuruluş kanunu, uzun bir gecikmenin ardından, Haziran 2003’te benimsenmiştir.

Çevre yönetiminin güçlendirilmesi ve doğal afetlerin azaltılması. Çevre yönetiminde, önemli ve sürekliliği olan başarılar elde edilmiştir, ancak, bölgesel başarıların ulusal düzeyde tekrarlanması henüz gerçekleşmemiştir. Doğal afetlerin azaltılması çerçevesinde, 1999 yılında meydana gelen depremlerin ardından yeniden inşa ile ilgili mükemmel sonuçlara rağmen doğal afet önleme ile ilgili kurumsal yapı zayıf olmaya devam etmektedir.

Doğal kaynak yönetim planlarını uygulayan toplulukların sayısında artış olmuştur.

Kurulan Acil Durum Yönetim Kurumunun sadece adı var olmuş, acil durumların hafifletilmesi

ile ilgili bakanlıklar ve kurumlar arasındaki kavram paylaşımı eksikliği, tek bir koordinasyon modelinin bile benimsenmesine engel olmuştur.

Türk Doğal Afet Sigortası Fonu kurulmuştur ; poliçe sahiplerinin sayısı geçtiğimiz yıl içinde 2,5

milyon ile 1,7 milyon arasında dalgalanmıştır. Hali hazırda, yaklaşık 1,8 milyon poliçe sahibi bulunmaktadır. Bu dalgalanmanın en önemli nedenlerinden biri, bu tür bir sigortayı zorunlu kılacak kanunun henüz çıkmamış olmasıdır.

Bağlantı ve teknolojik kabiliyetlerin hızlandırılması

İlkokullarda 2.802 ICT (bilgi ve iletişim teknolojisi) sınıfı tesis edilmiş ancak öğretmen eğitiminin bilgisayarların nasıl kullanılacağının öğretilmesinden, bilgisayar kullanımından öğrenmek amacıyla nasıl faydalanılacağının öğretilmesine doğru yönlendirilmesi henüz mücadele gerektirmeye devam etmektedir.

Şubat 2001 krizinin ardından meydana gelen bazı yavaşlamalara rağmen, Sanayi

Teknolojisi Projesi ile desteklenen Ar-Ge kurumlarının karları ve özel sektör müşterilerinin sayısı artış göstermiş ve Ar-Ge kurumları ve sanayi arasındaki bağlantılar kuvvetlendirilmiştir.

Program tasarımı ve Sunumu 5. CAS’ın uygulanması sırasında elde edilen başarılar, kısmen üç unsurdan oluşan yaklaşımla mümkün olmuştur. Yeni kredilerin meblağı (MY94-97 için ortalama 95 milyon ABD $’lık bir miktardan MY98-02 için 440 milyon ABD $’lık miktara ulaşılmıştır) büyük olmasına rağmen, birkaç stratejik hedef üzerinde yoğunlaşılmıştır; eski kredilerin mevcut strateji ile ilişkili olmayan uzantılarına karşı direnç gösterilmiştir; ve stratejiye sıkı bağlılık programımızı yönetme ve müşteri ile ortak hedeflere yönelik çalışma kabiliyetimizi arttırmıştır. Derecelendirme kabiliyetimiz, analitik çalışma ve diyalog üzerine kurulmuştur; örneğin, 1999 CEM’i tarım, enerji, özelleştirme ve telekomünikasyon alanlarında özel sektör gelişimini arttırmak amacıyla reformlara ve kurumsal değişikliklere duyulan ihtiyacı ortaya koymuş; diğer tarafta PEIR, CPAR ve CFAA, ise PFPSAL operasyonları için zemin hazırlamıştır. Yatırımla ilgili ikili uyum operasyonları gerekli kurumsal değişikliklere, yapısal politika reformlarının dayanıklılığını desteklemek amacıyla önemli ölçüde teknik yardımla katkıda bulunmuştur; örneğin, İhracat Finansmanı Aracılık Kredisi, beş bankayı dünya standartlarına getirmiş, diğer tarafta ise FSAL ve PFPSAL programları, güçlendirilmiş bir düzenleyici ortama destek sağlamıştır.

6

6. Ekonomik değişkenlik zamanlarında geniş kapsamlı yapısal reformların uygulanması ile ilgili her hükümetin karşılaşacağı birçok politik sorun nedeniyle, açık kapıları ortaya çıktıkça desteklemek amacıyla, dengeli bir şekilde, fırsatçı bir tutum izlemek son derece önemlidir. Banka programının bu açıdan başarılı olmasının nedeni, reformlar konusunda uygun duruma geldikçe rehberlik sağlayacak ayrıntılı ESW (Ekonomik Sektör Çalışması) bulunması, ve bu konulardaki diyaloğun sağlamlığının alanda bulunma ve stratejik teknik destek yoluyla korunmasıdır. 7. CAS döneminde elde edilen başarılara rağmen, Türkiye’nin kalkınma beklentileri ile ilgili hassasiyet devam etmektedir. “Reform bitkinliği” yaşanmaktadır. Seçilmesi değişiklik arzusunu ifade eden yeni hükümet, daha önceki hükümetlerin programını tekrarlamayı istememekte ve halkçı önlemlere yönelik geniş kapsamlı taleplerle karşı karşıya kalmaktadır. Yoksulluk artmış, ve henüz yoksulların lehine bir gelişme için uygun bir yaklaşım bulunmamaktadır. Hükümetin ekonomik açıdan hassasiyeti olan kesimlere yardımcı olma dürtüsü, yeni, ürüne dayalı sübvansiyonlar, tarımsal borçların silinmesi, evrensel bir sağlık sigortası başlatılması, ve emeklilik ödemelerinin yükseltilmesi gibi olasılıkların tartışılması ile açık bir şekilde gösterilmiş olmakla birlikte, bu tür önlemlerin ekonomik maliyeti ve zayıf hedefleme riski de ayrıca göz önüne alınmalıdır. Portföy 8. Haziran 2003 sonu itibariyle, Türkiye’de Banka tarafından finanse edilen projeler, bir ekonomik iyileşme ve bir de uyum kredisi olmak üzere, toplam 16 aktif projeyi içermiştir. Taahhütlerin toplam net tutarı1 4.820 Milyon ABD $’ına ulaşmış ve bunun 2.432 Milyon ABD $’ı tutarındaki miktarı (yüzde 50.4) kullanılmamıştır. Buna ek olarak, Dünya Bankası’nın portföyü, net taahhüt tutarı 22.2 milyon ABD $’ı olan iki hibe şeklinde finansmanla desteklenen proje içermektedir. Hükümet’in ekonomik reform programının doğrudan desteği altında bulunan tarım ve sosyal korunma sektörlerindeki bir dizi uyum kredisi ve çeşitli büyük miktarda yatırım kredisi sonucunda net IBRD taahhütleri MY99 ile MY02 arasında iki katından daha fazla bir artış göstermiştir. Özellikle PFPSAL II çerçevesindeki 900 milyon ABD $’ı tutarındaki miktarın iptal edilmesinin yanısıra, bazı kredilerin de kapatılması nedeniyle, MY03’de net taahhütlerde düşüş gözlenmiştir. MY01’de altı, MY02’de iki, ve MY03’de üç kredi kapatılmıştır2. Toplam taahhüt tutarı 1,6 milyar ABD $’ı olan iki yeni yatırım projesi ve bir uyum kredisi MY01’de, toplam taahhüt tutarı 2,9 milyar ABD $’ı olan bir yatırım projesi ve iki uyum kredisi MY02’de, ve toplam taahhüt tutarı 300 milyon ABD $’ı olan bir yatırım kredisi MY03’de onaylanmıştır (bkz. Tablo 1) 9. CAS ve CAS PR’deki öncelikleri yansıtan portföyün yoğunluğu, Hükümetin reform programını, yapısal reformların kırsal kalkınma ve sosyal korunma gibi yatırım projeleri ile desteklenebileceği sektörlere uyum kredileri ve daha yüksek oranlarda borç sağlanması yoluyla desteklemeye doğru bir kayma göstermiştir. Haziran 2003 itibariyle, taahütlerin yüzde 29’u beşeri kalkınma ve sosyal güvenliğe yönelik olmuş, dörtte birini özel sektör gelişimi ve kamu sektörü ve mali sektör reformlarını desteklemek amacıyla uyum kredileri oluşturmuş ve yüzde 18’i ise acil durumlara karşı hazırlıklı olma ve yeniden imar konularında yoğunlaşmıştır.

1 Net taahhütler, iptallerin orijinal kredi tutarından çıkarılması süretiyle tanımlanmıştır. 2 30 Haziran 2003’te iki proje daha kapatılmıştır.

7

Tablo 1 : Portföye Genel Bakış

MY sonunda Yürütülmekte Olan Projelerin Sayısı a/ MY sonunda Net Taahütlerin Miktarı (m $) MY başında Kullanılmamış Bakiye (m $) b/ MY sırasında Brüt Kullanım (m $) Yatırım Projeleri Kullanım Oranı (%) Hızlı Kullanım Kredilerini içeren Kullanım Oranı (%) İptal edilenler (m $) Yeni Taahhütler (m $) Başarısız Projeler Sayı Yüzde

MY97

22

2.763

1.633

329

20

20

86

20

1

5

MY98

22

2.434

1.233

259

21

21

53

603

3

14

MY99

20

2.632

1.509

264

17

17

104

528

4

20

MY00

23

3.801

1.673

957

20

57

41

1.770

4

17

MY01

19

4.344

2.419

820

21

34

448

1.628

3

16

MY02

18

5.890

2.542

1.679

17

66

37

2.950

5

28

MY03

16

4.820

4.002

788

16

20

1.093

300

2

13

a/ 6/30/2003 tarihinde kapanan iki proje – ki bunlardan bir tanesi yetersiz olarak sınıflandırılmıştır – de dahil olmak üzere sadece IBRD tarafından finanse edilen projeler. Karma krediler, kullanım yüzdelerinin hesaplanabilmesi amacıyla bileşenlerine ayrılarak verilmiştir.

b/ 6/30/2003 tarihinde kullanılmayan bakiye 2.432 milyon $’dır. 10. Türkiye portföyünün performansı, Banka genelindeki ortalamalarla karşılaştırıldığında olumlu seyretmeyi sürdürmekte olup güçlenmeye devam etmiştir.. MY 04 başlarında, sadece bir projenin IP (uygulama ilerlemesi) veya DO (gelişme hedefi) yönünden yetersiz olarak sınıflandırıldığı görülmektedir. Özellikle Türkiye’yi etkileyen 2001 yılının Şubat ayında başlayan ciddi ekonomik krizler göz önüne alındığında, bu kayda değer bir gelişmedir. 2001 ilkbaharının sonlarında gerçekleştirilen geleceğe yönelik bir JPPR (Birleşik Portföy Performans İncelemesi) kriz sonucunda proje uygulaması ile ilgili karşılaşılabilecek risklerin önceden tahmin edilmesinde yardımcı olmuş ve korkulan karşılık fon açığının ortaya çıkması olumsuzluğunun önlenmesi amacıyla hükümetin dikkatini bütçe konuları üzerinde erken dönemde yoğunlaştırmasını sağlanmıştır. 2002 yılının sonlarında tamamlanan bir JPPR ise, uygulamayı etkileyen önemli sorunların varlığını ifade etmemekle birlikte proje bazında dikkate değer unsurların altını çizmiştir. Yine bu JPPR Hükümet ve Banka içindeki portföy yöneticileri için yararlı bir yol gösterici olmuş ve MY02’de gerçekleşen bir yavaşlamanın ardından, MY03’ün başlarında kullanım artmıştır. Ne yazık ki, 2003 yılında kullanımlar neredeyse durma aşamasına gelmiştir. Hükümet yeni bütçe usulleri uygulamış ve sağlam mali yönetim ve sorumlulukla ilgili geçerli kurallara dayanarak, değişen öncelikler ışığında portföyün yeniden gözden geçirilmesi ve kamu yatırımı programının yönetimine daha sıkı bir şekilde sarılınması ihtiyacına yönelik sinyaller vermiştir, ancak başlangıçta bu durum belirli sınırlamalara ve proje uygulaması ile ilgili bazı karışıklıklara yol açmıştır. 2003 yılı itibariyle, bu sorunların bir çoğu çözümlenmiştir ve Hükümet bu aşamada, stratejik yönden zayıf konuların olup olmadığının ve herhangi bir yeniden yapılandırma ve yeniden tasarım ihtiyacı bulunup bulunmadığının belirlenmesi amacıyla, kalan büyük miktarlardaki kullanılmamış bakiyelerin nasıl kullanılacağına dair sıkı bir inceleme süreci gerçekleştirmektedir. Bu çalışmayı

8

projelerle ilgili bir dizi orta dönem gözden geçirmesine yönelik kararlar alınmasının ve son JPPR’nin 2003 yılının sonbaharında tamamlanmasının izlemesi beklenmektedir.

Kutu 1 : Müşteri Araştırması

2002 yazında, 200’den fazla paydaş, Banka’nın ülkeye sağladığı destek konusunda görüş elde edilmesi amacıyla gerçekleştirilen bir müşteri araştırmasına katılmıştır. Katılanların yaklaşık yüzde 44’ünü merkezi hükümet için çalışan kişiler oluşturmuş, diğer katılımcılar ise medya, akademik topluluk, sivil toplum örgütleri, bağış yapanlar, özel sektör ve yerel yönetim gibi çeşitli grupları temsil etmiştir. Araştırmaya katılan kişilerden elde edilen yanıtlara dayanan bazı önemli noktalar aşağıda özetlenmiştir : Banka’nın Türkiye’de algılanan genel değeri En önemli : mali kaynaklar, kaynakların harekete geçirilmesi, kolaylaştırma Nisbeten daha az önemli : diğerlerinin kredi vermediği aşamada kredi sağlaması Banka’nın katkıda bulunması gereken alanlar En önemli : yönetimde daha fazla şeffaflık sağlanmasının teşvik edilmesi ve projelerin yolsuzluğa karşı korunması, hemen ardından mali sektörün güçlendirilmesi, ekonomik büyümenin sağlanması ve eğitim sektörünün güçlendirilmesi. Nisbeten daha az önemli: yargı sisteminin geliştirilmesi, kamu sektörünün güçlendirilmesi, ve cinsiyet eşitsizliklerine odaklanmanın sağlanması Özel etki alanları En önemli: düzenleyici çerçevenin geliştirilmesi, mali sektörün güçlendirilmesi, ve projelerin yolsuzluğa karşı korunması, Nisbeten daha az önemli: yargı sisteminin geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, ve sağlık sisteminin güçlendirilmesi Müşteri araştırmasının sonuçları, (i) Bankanın politika tavsiyelerinin ve bilgi transferinin Türkiye’nin özel koşullarına daha da uygun hale getirilmesi; (ii) Banka desteğinin yoksulluğun azaltılması konusundaki etkililiğinin arttırılması ve bu çalışmalarla ilgili bilgilerin daha geniş bir yayılım çerçevesinde dağıtılması; ve (iii) sağlık sektöründe Banka desteğinin etkinliğinin geliştirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Geleceğe Yönelik Alınacak Dersler Hedefi yüksek ve sıkı bir şekilde odaklanmış bir programın faydaları vardır. Bu yaklaşım, çalışmaların ve finansmanın sınırlı sayıdaki stratejik önceliklerin her biri üzerinde yoğunlaşmasını sağlamaktadır. Çalışmamızın hedeflerini müşteriye ve Banka içinde iletme ve açıklama yeteneğini arttırması nedeniyle, odaklanmış bir program, ortak çalışmayı kolaylaştırmakta ve Banka’nın çabalarını diğer ortaklar açısından daha anlaşılır kılmaktadır. Yine de, bu yaklaşım karmaşık işlemlere yol açabilir. Birkaç stratejik hedef üzerinde anlaşmaya varılmış ve her biri için az sayıda daha büyük operasyonun tasarlanmış olmasına rağmen, bu hedeflere ulaşılabilmesi için genellikle, kurumsal alandaki faaliyetlerin bir çoğunun uyumlu bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bu durumun yoğun denetim için bütçelendirme ve planlamada her zaman göz önüne alınmaması ile birlikte, uygun kaynaklarla desteklendiğinde başarılı olmaktadır. Kapsamlı yapısal reform, sonuç itibariyle zaman alan kurumsal değişikliklerin desteklenmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, sadece kurum inşa etmeye yönelik yatırım kredileri ile politikaya dayalı SALlar arasında bir bağlantı kurulması değil, aynı zamanda, reformların sürekli kılınması amacıyla, 2-3 yıllık CAS döneminden daha uzun süreli, tutarlı hedefleri olan bir program amaçlı yaklaşım izlenmesi de önemli olmuştur. Bankanın, hali hazırdaki hükümetin, projeleri başlangıçta üstlenen hükümetin hedeflerinden farklı olan hedefleri ile artık uyumlu olmayan, projelerin son aşamalarını denetlemeye yönelik gereğinden fazla

9

çaba harcamasını önlemek amacıyla, proje uygulama sürelerinin daha kısa tutulması önemlidir. Belirsiz ve riskli zamanlarda temelde yatan değişikliklere cevap vermesi gereken bir programın, kredileri gelecekteki olaylara göre yeniden yapılandırma veya bir kısmını iptal etme kabiliyeti olması hayati önem taşımaktadır. Portföyle ilgili deneyimlerden alınan bir ders de, proje uygulamasından önce, projenin etkili bir şekilde uygulanması için gerekiyorsa, yasal ve kurumsal değişiklikler konusunda ısrarlı olma ihtiyacıdır. Genellikle, hemen başlama ihtiyacı (örneğin, acil durum veya ekonomik kriz, kısa dönemli fırsat algılanması veya kritik konularda hızın korunması isteği nedeniyle) ve gerekli usul ve fikir birliğinin elde edilmesi için bazı düzenleyici ve kurumsal değişiklikleri yerine getirme zorunluluğu arasındaki çelişki nedeniyle, birinden taviz verilmesi gerekir.

1

Ek A2’nin İlavesi ÜLKE DESTEK STRATEJİSİ MATRİSİ MY 01 – 03 KRİTERLERİN DURUMU

TEMMUZ 2003 İTİBARİYLE

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Hedefleri

Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans Göstergeleri

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Kriterleri

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

I. BÜYÜME ve İSTİHDAM YARATILMASI İÇİN REFORMLARIN UYGULANMASI 1. Makroekonomik istikrarın yeniden kazanılması ve korunması

- Kontrol altına alınamayan bütçe açıklarının yüksek enflasyona ve faiz oranlarına, ve büyümenin düşük seviyelerde seyretmesine neden olması

- Temel ve konsolide bütçe fazlasına ulaşmak amacıyla kamu harcamalarının azaltılması ve yeniden yapılandırılması - Gelirlerin arttırılmasıyla ve vergi sisteminin güçlendirilmesine yönelik yapısal önlemlerle mali uyumun desteklenmesi - Kamu harcama yönetimi ve kontrolünün geliştirilmesi - PIP (Kamu Yatırım Programı) çerçevesinde yeni projeler getirilmesinin sınırlandırılması ve açık harcama önceliklerinin oluşturulması

- 2001 yılında % 10 – 12 seviyesinde yıl sonu enflasyonu ve % 5 – 6 seviyesinde GSMH büyüme oranı - 2002 yılında enflasyonun tek rakamlı sayılara düşürülmesi ve GSMH büyüme oranının % 5’lerde veya daha yüksek seviyelerde korunması

IBRD kredileri : - ERL MY 00

IBRD kredileri : - PSAL MY 02 (bunun yerine PFPSAL II onaylanmıştır) IBRD kredi dışı : - Kamu Harcama ve Kurumsal Gözden Geçirmesi MY 01 - Makroekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme ile ilgili CEM MY 03

- IMF istikrar sağlama programına uygunluk - Enflasyonun 2001 yılında % 10 – 12’ye, 2002 yılında ise tek rakamlı sayılara düşürülmesi - GSMH büyüme oranının % 5’lere veya daha yüksek seviyelere getirilmesi - ERL ve PSAL çerçevesinde üzerinde anlaşmaya varılan istikrar sağlama önlemlerinin tatminkar bir şekilde uygulanması

2001 krizi, 2001 yılında Yeni Ekonomik Programın (YEP) tasarlanmasına neden olan önemli reformların başlatılmasında tetikleyici rol oynamıştır. Ancak, 9/11 saldırıları , daha fazla harici şoka neden olmuş ve Türkiye, 2001 yılını, harici olaylara karşı oldukça hassas bir durumda ve üretim, istihdam ve gelirle ilgili derin yaralarla kapatmıştır. Buna karşın, 2002 yılında, GSMH % 7,8’lik bir büyüme göstermiş ve mali performansın 2002 hedeflerinin altında kalmasına rağmen, yıl sonunda TÜFE enflasyonu, son yirmi yıldaki en düşük değer olan % 30’un altında gerçekleşmiştir. 2003 yılında, programın uygulanmasına yönelik taahhüt yenilenmiştir. Kilit teşkil eden hedefler arasında 2003 ve 2004 yıllarında % 5’lik ekonomik büyüme sağlanması, enflasyonun 2003 yılı sonunda % 20’ye, ve 2004 yılı sonunda % 12’ye düşürülmesi, ve net kamu borcunun GSMH’nın % 70’i seviyesinde kontrol altına alınması sıralanabilir.

2

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

2. Üretimin arttırılması ve istihdam yaratılması suretiyle sürdürülebilir ve daha eşit dağılımlı bir büyümenin sağlanması.

- Kısa süreli GSMH büyümesi, yüksek ve değişken enflasyon, üretkenlikle ilgili düşük seviyede kazanımlar, istihdam yaratılmasının düşük seviyelerde gerçekleşmesine, belirgin bir ekonomik hassasiyete ve eşitsizliğe neden olmuştur. - Girdi ve kredi sübvansiyonları ile fiyat destekleri bütçeye ve tüketicilere yüksek maliyet getirmiş, bunun yanısıra ise, üretkenliğin arttırılması yoluyla tarımsal gelişmeyi desteklemede başarılı olmamıştır.

- Makroekonomik istikrarın korunması ve büyümenin desteklenmesi için gerekli olan yapısal reformların gerçekleştirilmesi Tarım : - Fiyat ve kredi sübvansiyonlarının yerine zaman içinde yoksul çiftçileri hedefleyen ve doğrudan gelir desteğini içeren birleştirilmiş ulusal programın uygulanması - Tarım sektöründeki kamu iktisadi teşekküllerinin (Tekel, Şeker, Çaykur, TMO), devlet aşı üretiminin; laboratuvarlar ve klinik veterinerlik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi - Kamu sektörünün piyasa faaliyetlerinden çekilmesi, bağımsız tarım satış kooperatiflerinin geliştirilmesi ve etkin piyasaları destekleyen düzenlemelerle tarım piyasalarının etkin bir şekilde işlemesinin sağlanması; Tarımsal Üreticiler Birliğinin kurulması.

- Doğrudan gelir desteği programının getirilmesi. - Gübre, ürün fiyatı ve kredi sübvansiyonları aşama aşama ortadan kaldırılması. - Tarımsal satış kooperatiflerinin ve özel girişimcilerin, tarım piyasalarında, imalatta ve hayvan sağlığı hizmetlerinde etkili bir şekilde çalışması.

IBRD kredileri : - ERL MY 00 - Ürün Piyasası Gelişimi LIL (Öğrenme ve Yenilik Kredisi) MY 99

IBRD kredileri : - Tarımsal Reform ve Yatırım Projesi (ARIP) MY 01 - PSAL MY 02 (bunun yerine PFPSAL II onaylanmıştır) IFC : - Tarımsal ticaret sektörünün finanse edilmesine destek sağlanması - Tarımsal ticaret sektöründe özel altyapı gelişiminin desteklenmesi ( tarım sektöründe sürmekte olan yeniden yapılandırma nedeniyle gerçekleştirilmemiştir) - Devlete ait tarımsal üretim, imalat ve pazarlama işletmelerinin özelleştirilmesinin desteklenmesi (bu işletmelerin özelleştirilmesindeki gecikmeler nedeniyle gerçekleştirilmemiştir)

- 2002 yılında doğrudan gelir desteği programının bütünüyle uygulanması - ERL, ARIP ve PSAL çerçevesinde Banka ile üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi, girdi sübvansiyonlarının, fiyat desteklerinin ve kredi sübvansiyonlarının aşamalar halinde ortadan kaldırılması - ERL, ARIP ve PSAL çerçevesinde Banka ile üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi, tarımsal işletmelerin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi - Tarımsal satış kooperatiflerinin tamamıyla özerk hale getirilmesi - Vergi kaydı ve tahsilatı ile ilgili sorumluluk da dahil olmak üzere, emtia borsası ile ilgili düzenlemelerin değiştirilmesi - Pamuk ve tahılla ilgili pazarlama kurumlarında gelişmeler kaydedilmesi

ARIP tarafından desteklenen Doğrudan Gelir Desteği (DGD) programı, tamamıyla uygulanmaktadır ve ödemeleri Temmuz 2003’te tamamlanan 2002 Programı çerçevesinde, potansiyel olarak bu destekten yararlanabileceklerin % 75’ine ulaşılmıştır. 2003 DGD Programı, 2003 yıl sonu itibariyle geriye kalan potansiyel olarak bu destekten yararlanabilecek ancak kaydolmamış kişilerin yarısını daha dahil edecek şekilde yoluna devam etmektedir. Girdi, ürün, fiyat ve kredi sübvansiyonları 2000 – 2003 döneminde (1999’da 2,8 milyar ABD $’ı olan değerinden) % 90’dan daha fazla bir düşüş göstermiştir ve hiçbir reel artış beklenmemektedir. Tarımsal işletmelerin yeniden yapılanma ve özelleştirme hızı 2003 yılının ilk yarısında hızlanmaya başlamış ve hali hazırda yürütülen çalışmaların hızına göre, 2003 yıl sonu itibariyle TRUP çerçevesindeki taahhütlere önemli ölçüde ulaşılacağı ihtimali yüksektir. Tarımsal Satış Kooperatifleri Birliğinin (TSKB) rasyonelleştirilmesi ile ilgili olarak, işletmelerin yeniden yapılandırılması için teknik yardım sağlanması ve iş gücü fazlası personele kıdem tazminatlarının ödenmesi şeklindeki ARIP desteği, TSKB karlılığını arttırmış ve 2003 yılında, üye TSKBLerin özerkliği ile ilgili kayda değer bir artış gözlenmiştir. Ancak, 2003 – 2004 yıllarında TSKBLerin özerkliği ile ilgili daha çok ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir. Bunun desteklenmesi amacıyla 2003 yılında teknik yardım sağlanması planlanmaktadır. Fındık ve pamuk TSKBleri henüz mali açıdan sağlam bir duruma gelmemiştir. Emtia borsasında kayıt ve işlem vergi tahsilatı sorumluluğu devam etmektedir. Üç tahıl borsasında (Edirne, Polatlı ve Konya), IT (bilgi teknolojisi), laboratuvarlar, numune teçhizatı ve bilgi dağıtımı ile ilgili kayda değer ölçüde fiziksel yatırım gerçekleştirilmiştir.

3

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

- Canlılığına rağmen, Türkiye’nin özel sektörü, tam potansiyeline erişmekten çok uzaktır. Vadeli finansman yoksunluğundan kaynaklanan düşük yatırım oranları ve yatırımın genel anlamda yüksek maliyeti, devletin kilit alanlardaki güçlü katılımı ile birleştiğinde özel sektörün büyümesini sınırlı hale getirmiştir. - Ekonomik ve politik istikrarsızlık, Türkiye’nin DYY için yüksek risk içeren bir ülke olarak kabul edilmesine neden olmuş, ve sonuç olarak, DYY, diğer orta gelirli ülkelerdekine göre kayda değer ölçüde düşük seviyelerde gerçekleşmiştir.

Özel Sektör Gelişimi : - Özel yatırımın üretim faaliyetleri, altyapı ve enerji alanlarında büyümesini kolaylaştırmak amacıyla serbestleştirme ve özelleştirme programının uygulanması. - Finansmana erişimin geliştirilmesi ile KOBİlerin etkin bir şekilde büyümesinin sağlanması

- Üretim, altyapı, enerji ve telekomünikasyon sektörlerinde, DYY da dahil olmak üzere özel sektör yatırımının arttırılması

IBRD kredileri : - ERL MY 00 - EFIL MY 00 - Sanayi Teknolojisi MY 99 - Ürün Piyasası Gelişimi LIL MY 99 MIGA : - Özel Sektör Gelişimi için Merkeze yönelik Yatırım Piyasası Hizmeti desteği

IFC : - KOBİ devirli kredileri için teklif edilen, bankalara kredi hatlarının kurulması (devam etmektedir) - Leasing şirketlerine kredi vermek suretiyle KOBİlerin desteklenmesi (MY 04 – 06’ya ertelenmiştir) - Bir mikro finans kurumunun kurulması (düzenleyici çerçeve nedeniyle gerçekleştirilmemiştir, örn. yüksek asgari sermaye koşulları) - KOBİler için gerekli temel ticaret altyapısının oluşturulmasının kolaylaştırılması - Banka / IFC tarafından gerçekleştirilen Güneyde ve dezavantajlı bölgelerdeki küçük işletmelere yönelik ayrıntılı planlama çalışması. - 2001 krizi dönemindeki likidite sıkışıklığı ile başa çıkabilmelerini sağlamak amacıyla, uluslararası alanda rekabet edebilen, ihracata yönelik şirketlere işletme sermayesi finansmanı sağlanması - Sendikasyonlarla kaynakların seferber edilmesi - Türkiye’ye DYY’ın desteklenmesine yönelik konferans (zamanının Türkiye’deki mali kriz dönemine denk gelmesi nedeniyle gerçekleştirilmemiştir ancak yeni Hükümetin bu konuya tekrar ilgi göstermesi muhtemeldir) FIAS : - İdari engel çalışması

- ERL ve PSAL çerçevesinde üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi özelleştirme programının uygulanması - DYY da dahil olmak üzere özel yatırımın artması

Özelleştirme orijinal programın gerisinde gerçekleşmektedir. Aralık 2002’de yeni özelleştirme planı başlatılmıştır. Petkim ihalesi tamamlanmıştır ancak satış henüz gerçekleştirilmemiştir. TÜPRAŞ ve TEKEL’in alkol ve tütün faaliyetleri ile ilgili teklif verme süreleri Ekim 2003’te sona erecektir. Elektrik dağıtım ve üretim kurumlarının birçoğu Mayıs 2003’te özelleştirme kapsamına alınmıştır. POAS’ın % 16,5’lik hissesi daha 2002 yılının ilk aylarında halka arz yoluyla ve kalan % 25,8’lik devlet hissesi ise Temmuz 2002’de satılmıştır. ERDEMİR ve İŞDEMİR’in birleştirilmesi Şubat 2002’de gerçekleştirilmiş ve birleştirilen şirketteki devlet hissesi oranının % 50’nin altına düşürülmesi ile ilgili faaliyetler Temmuz 2002’de tamamlanmıştır. İki ihalenin hiçbir teklif verilmeden kapanması nedeniyle, Türk Telekomun (TT) özelleştirilmesi ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır. TT için yeni bir özelleştirme stratejisi hazırlanmakta ve bu stratejinin Bakanlar Kurulu tarafından Ekim 2003’te benimsenmesi planlanmaktadır. Bağımsız bir telekomünikasyon düzenleyici kurumu kurulmuştur. Üçüncü GSM lisansı ve bankaların yeniden yapılandırılması programı çerçevesindeki bazı yatırımların son derece olumlu etkilerinin olduğu 2001 yılında 2,8 ABD $’ı tutarında gerçekleşen DYY, 2002 yılında 776 milyon ABD $’ına düşmüştür. Hükümet tarafından DYY’ye yönelik bir faaliyet planı, FIAS desteğiyle Aralık 2001’de benimsenmiştir. Yeni DYY kanunu Haziran 2003’te Meclis tarafından onaylanmıştır. Hükümet bir Yatırımı Teşvik Kurumunun kurulması ile ilgili olarak FIAS ile işbirliği yapmaktadır. Bu büyüklükte ve potansiyeldeki bir ülke için DYY, son derece düşük olan seviyesini korumaktadır.

4

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

- Devlet tekeline ve Hazine teminatlarına dayalı enerji sistemi, yüksek enerji fiyatlarına, geniş kapsamlı koşullu sorumluluklara ve artan talebin rekabetçi fiyatlarla karşılanamamasına neden olmuştur. - Altyapının devlet mülkiyetinde olması, kritik altyapı hizmetlerine yönelik özel yatırımı engellemiş ve altyapı darboğazlarına neden olmuştur. - Yüksek maliyetli lojistik sistemleri ve darboğazlar, rekabet edebilen bir sanayi sektörünün gelişimini sınırlandırmaktadır.

Enerji ve Altyapı : - Karşılanabilir fiyatlarla elektrik ve gaz sağlanmasına olanak tanımak amacıyla elektrik ve gaz sektörlerine düzenlenmiş piyasa sisteminin getirilmesi - Enerji üretimi ve dağıtımında özel yatırımların desteklenmesi - Telekomünikasyon ve altyapı yatırımlarına özel katılımın desteklenmesi

- Devlet garantisi olmadan uygun miktarlarda elektrik ve gaz sağlanması

IBRD kredileri : - Ulusal İletişim Ağı MY 98 - TEK’in Yeniden Yapılandırılması MY 93 - Kara Yollarının Geliştirilmesi ve Trafik Güvenliği MY 96 FIAS : - Yatırım kanununun revize edilmesinde destek sağlanması

IBRD kredileri : - Enerji Projesi MY 03 (Yenilenebilir Enerji hali hazırda MY 04 için planlanmıştır) IBRD kredi dışı : - Enerji ve çevre incelemesi MY 01 - Gaz sektörü bildirisi MY 02 (MY 02’de, Gaz Sektörünün Serbestleştirilmesi ile ilgili PHRD (Politka ve İnsan Kaynakları Gelişimi Fonu) hibesi kapsamında teknik destek sağlanmıştır. Gaz sektörü notu MY 04’te teslim edilecektir). - Hazar Denizi petrol ve gaz diyaloğu (devam etmektedir) IFC: - Özel enerji üretimi ve dağıtımı ile ilgili yatırımlar (enerji sektöründe devam etmekte olan düzenleyici değişiklikler ve henüz gerçekleştirilmesi gereken yeniden yapılandırma çalışmaları nedeniyle gerçekleşmemiştir). - Yeni lisans verilen bir GSM operatörüne yatırım yapılması ihtimali (MY 04 – 06’ya ertelenmiştir). MIGA : - Enerji ve altyapı yatırımlarına teminat sağlanması

- Elektrik ve gaz piyasalarının serbestleştirilmesinin tamamlanması - ERL çerçevesinde üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi enerji sektörünün yeniden yapılandırılmasının tamamlanması - 2002 yılında işleme girecek projelere yönelik muhtemel teminatlar dışında özel yatırımcılara hiçbir yeni devlet teminatının tanzim edilmemiş olması - Elektrik ve gaz sektörlerindeki mevcut varlıkların, Banka ile üzerinde anlaşmaya varıldığı şekilde özelleştirilmesi

Rekabet edebilen, düzenlenmiş bir elektrik piyasasının yaratılması yönünde önemli ölçüde ilerleme kaydedilmiştir. Yeni piyasa için çerçevenin oluşturulmasını sağlayan Elektrik Piyasası Kanunu Mart 2001’de yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun uygulanmasına yönelik bir piyasa rehberi hazırlanmış ve TEAS karaname ile üç yeni şirkete bölünmüştür. Kasım 2001’de, sektörün düzenlenmesi amacıyla Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kurulmuştur. Sektörün yeniden yapılandırılmasına yönelik finansman, Mart 2002’de, Ulusal İletişim Ağı Kredisinin yeniden yapılandırıldığı dönemde elde edilmiştir. Ekim 2001’de, Hükümet , bundan sonra İşletme Haklarının Devredilmesini (İHD) içeren ve YİD projelerine yönelik hiçbir Hazine teminatı sağlanmayacağını ilan etmiştir. 2003 yılının başlarında, bir Danıştay kararı, üretim ve dağıtımla ilgili İHD projelerinin iptal edilmesi için zemin hazırlamıştır. Üretim ve dağıtım varlıkları, özelleştirilebilir kurumlar şeklinde yeniden yapılandırılmaktadır. Buna paralel bir şekilde uygulanan düzenleyici çerçeve, özelleştirmenin ve yeni yatırımların herhangi bir devlet teminatına ihtiyaç duyulmaksızın gerçekleştirilebilmesine olanak tanıyacaktır. Özelleştirme, Aralık 2003 itibariyle, dağıtım şirketlerine yönelik ön koşulları içeren ihalelerin yayınlanması ile başlayacaktır.

5

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

- Türkiye AB’ye giriş için aday ülke olarak kabul edilmiştir. Bu da ekonomik, sosyal ve politik reformlar için ek bir itici güç oluşturacak ve ekonomik büyümeyi destekleyecektir.

AB’ye Giriş : - Ayrıntılı bir AB’ye giriş programının hazırlanması ve başlatılması.

AB’ye giriş programının başlatılması.

IBRD kredi dışı : - AB’ye girişle ilgili CEM MY 03 (makroekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme üzerinde yoğunlaşmıştır, bunun yerine; AB’ye girişle ilgili yeni bir CEM MY 05 için planlanmaktadır). - AB’ye girişle ilgili Konferans MY 03

Bilkent Üniversitesinin işbirliği ile başlatılan ve AB’ye girişle ilgili ekonomik durumları içeren bir Uluslararası Konferans Mayıs 2003’te gerçekleştirilmiştir.

6

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

3. Mali sistemin sağlamlığı ve performansının geliştirilmesi

- Mali istikrar ve etkinlik, bankacılık sistemi ile ilgili ciddi zayıflıklar nedeniyle zarar görmüştür. Devlet bankalarının büyük ölçüde vergi kayıpları vardır.

- Evrensel mali sektör standartlarının uygulanması ve bağımsız bir bankacılık düzenleme ve denetleme organının kurulması - Devlete ait bankaların yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi.

- Piyasa kriterlerine göre özel sektörün büyümesini destekleyebilen güçlenmiş bir mali sektör

IBRD kredileri : - EFIL MY 00 MIGA : Mali sektörde sürmekte olan garantiler

IBRD kredileri : - FSAL I MY 01 - FSAL II MY 03 (PFPSALlarla program amaçlı bir yaklaşımın benimsenmesi ile birlikte FSAL dizisine devam edilmemiştir) - Devlet bankalarının Yeniden Yapılandırılması Projesi MY 02 (içeriğinin PFPSAL 1’e dahil edilmesi nedeniyle bu proje gerçekleştirilmemiştir) IBRD kredi dışı : - Banka Dışı Mali Kurumlar İncelemesi MY 01 (son teslim tarihi Mart 2003’tür) IFC: - Kendi hesabından ve sendikasyon piyasalarından Türkiye’deki özel bankalara kredi finansmanı sağlanması - Yerel bankaların sermaye yapısını güçlendirmek amacıyla yenilikçi hisse senedi ve kredi finansmanı sağlanması - Orta vadeli ulusal para fonlarının başlatılması girişimleri - Mali sektöre danışmanlık ve yatırım sağlanması (uzun vadeli sözleşme tasarrufları, sigorta, özel emeklilik) - Devlet bankalarının özelleştirilmesinin desteklenmesi - İpotek finansmanı sektörünün gelişimine destek sağlanması (mali sektör reformları ve yeniden yapılandırma çalışmaları nedeniyle gerçekleştirilmemiştir) - Aktif menkulleştirme projelerinde mali menkulleştirme ve yatırım konularında teknik destek sağlanması - Ticaret maliyesi hesaplarında riskin paylaşılması için yollar aranması - Ödenmeyen borçların açık arttırma yoluyla satışı konusunda BDDK ile yakın işbirliği içinde çalışılması ve katılımı desteklemek amacıyla kazanan teklif sahibine finansman sağlanması

- Bağımsız bankacılık düzenleme ve denetleme kurumunun kurulması ve doğru bir şekilde çalışması - Devlete ait dört bankanın yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi - Borçlarını ödeyemeyen batık bankaların Devlet tarafından devralınarak çözümlenmesi ve revize edilen geleceğe yönelik standartların uygulanmasına devam edilmesi

Bağımsız bir bankacılık denetleme ve düzenleme kurumu kurulmulştur. Emlak Bankası Ziraat Bankası ile birleştirilmiş, ve aktiflerinin bazıları tasfiye altına alınmıştır. Ziraat Bankası yeniden yapılandırılmaktadır. Halk Bankası özelleştirme öncesi yeniden yapılandırma süreci içindedir. Vakıf Bank’ın özelleştirilmesi için yeni bir plan geliştirilmektedir. Devam etmektedir.

7

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

II. KAMU YÖNETİMİ VE SORUMLULUĞUNUN GELİŞTİRİLMESİ 1. Kamu sektörünün etkinliğinin arttırılması ve tüm seviyelerdeki kamu kurumlarının şeffaflığının ve sorumluluğunun güçlendirilmesi

- Kilit sektörlerde herhangi bir politika çerçevesi ve kurumsal sorumluluğun bulunmaması - Kontrole tabi olmayan önemli sayıda kamu sektörü bütçe dışı faaliyetleri suistimallere olanak yaratmakta ve mali yönetimle ilgili riskleri arttırmaktadır

- Devlet kurumlarının görev ve sorumluluklarının açık bir şekilde ortaya konması - Kamu sektörü faaliyetlerinin bütününü kapsayan bilgilerin düzenli olarak kamuoyuna açıklanması - Kamu politikası, kaynak tahsisatı ve uygulamaların açık bir şekilde belirlenmesi ve bütçe raporlarının kamunun daha kolay erişebileceği duruma getirilmesi - Bütçe tahsisatlarının daha doğru bir şekilde tahmin edilebilmesi için kamu sektörü yöneticilerinin hizmet sunum standartları konusunda değerlendirilmesi - Ulusal denetleme sisteminin bütünlüğü ve zamanlılığının geliştirilmesi - Geniş tabanlı bir yolsuzluk önleme stratejisi

- Kamu sektörünün etkinliğinin arttırılması ve şeffaflığın ve sorumluluğun güçlendirilmesi amacıyla kamu idari reform programı nın benimsenmesi ve başlatılması - Sürdürülebilirliği sağlayacak ve kamu sektörünün, politikalar ve hizmet sunumları ile sonuçlar arasında daha iyi bağlantı kurmasına olanak tanıyacak mali ve kamu harcama yönetimi reformları - İlan edilen yolsuzlukla mücadele stratejisinin başlatılması

IBRD kredileri : - Kamu Mali Yönetimi MY 96

IBRD kredileri : - PSAL MY 02 (bunun yerine PFPSAL II onaylanmıştır) IBRD kredi dışı : - Ülke Mali Sorumluluk Değerlendirmesi MY 01 (MY 02’de tamamlanmıştır) - Kamu Harcama ve Kurumsal Gözden Geçirmesi (iki aşamalı) MY 01 - Ülke Tedarik Değerlendirme Raporu MY 01 - Yönetimle ilgili Workshop (DBK) MY 02 - Yolsuzlukla Mücadele konusunda Hükümete teknik destek sağlanması (MY 02 / 03) - Yolsuzlukla Mücadele Konusunda Aile ve Ticaret Araştırmaları (MY 02 / 03) Yolsuzlukla Mücadele Konferansı (MY 02)

- PSAL çerçevesinde üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi, kamu sektörü reform programının benimsenmesi ve uygulanması -PEIR ile ERL ve PSAL çerçevesindeki anlaşmalarda yer alan tavsiyelerin göz önüne alınması ile kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi. - ERL ve PSAL çerçevesinde Banka ile üzerinde anlaşmaya varıldığı gibi, bütçe ve bütçe dışı fonların sayısının azaltılması - Daha etkili bir harcama yönetimi ve kontrol sisteminin kurulması - IBRD portföyü için gerekli tüm yıllık denetleme raporlarının İngilizce olarak zamanında teslim edilmesi - 1 Temmuz 1998’de onaylanan tüm projelerin LACI (Kredi Yönetimi Değişim İnisiyatifi) rapor verme koşullarına uygun olması

PSAL dizisi başlatılmamış ancak kamu sektörü reformu ile ilgili olarak PFPSALlar çerçevesinde ilerleme kaydedilmiştir. PFPSAL I’in de desteği ile kapsamlı bir kamu sektörü reform programı başlatılmıştır. PFPSAL II Kurul tarafından Nisan 2002’de onaylanmıştır. Kamu harcama yönetimi, yolsuzlukla mücadele ve vergi reformu ile ilgili orta dönem stratejileri yerine oturmuştur. 2002 Kamu Yatırım Programı (PIP) ortalama proje tamamlama süresini, 2001 yılındaki ortalama proje tamamlama süresi olan 12,5 yıldan yüzde 32 oranında bir düşüşle 8,5 yıla indirmiştir. Genel anlamda, 353 bireysel proje ile 649 alt proje PIP kapsamından çıkarılmış ve bu rasyonelleştirme, toplam PIP maliyetinde 36,9 katrilyon TL’lik bir düşüş yaratmıştır. PIP’nin 2003 – 04 yılında daha fazla rasyonelleştirilmesine yönelik bir faaliyet planı Yüksek Planlama Kurulu tarafından Ekim 2002’de benimsenmiştir. DPT tarafından Mayıs 2003’te hazırlanan bir değerlendirme, 2002 PIP’indeki ortalama proje tamamlama süresinin düştüğünü onaylamış ve bir dizi projenin daha süresinin azalması ile birlikte 2003 PIP’inde ortalama proje tamamlama süresinin tahmini olarak daha da düşerek 7,6 yıla ulaşacağını göstermiştir. ARIP çerçevesinde tarımsal satış kooperatifleri birliği (TSKB) ile ilişkili olan Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) ile beş bütçe dışı fon haricinde bütçe ve bütçe dışı fonlar 2002 yılı bütçesi kapsamında kapatılmıştır. Ancak, kapanan fonlarla bağlantılı olarak tahsis edilen harcamalar sisteminin sona erdirilmesi ve bunlara ait gelirlerin genel gelir tabanına dahil edilmesi için önlem alınması gerekmektedir. Bunun gerçekleştirilmesi ise hazırlanmakta olan mevzuatla mümkün olacaktır. DFİF ARIP sonunda kapatılacaktır. Geriye kalan bütçe dışı fonlarla ilgili olarak (mali sektör reform programı çerçevesinde kapsam dahilinde olan TMSF hariç), Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanununda aşağıdaki önlemler yer almaktadır : (i) bütçe dışı fonların onay için Meclise sunulması, (ii) bütçe dışı fon hesaplarının Sayıştay tarafından denetlenmesi, ve (iii) bütçe dışı fon operasyonlarının, aylık raporlar halinde ve konsolide şekilde merkezi hükümete bildirilmesi. Bu önlemler, kanunun yürürlüğe girmesinin ardından işleme konacaktır. Dünya Bankasının desteği ile hazırlanan yeni bir Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu, Ağustos 2002’de Meclise sunulmuştur. Diğer gelişmelerin ardından söz konusu kanunun Ekim 2003’te yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi Hükümet tarafından Ocak 2002’de benimsenmiştir. Yeni Hükümet, Mart 2003’te, Yolsuzlukla Mücadele konusunda bir Bakanlık Komitesi kurmuştur.

8

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

2. Altyapı yönetiminin geliştirilmesi ve altyapının büyümesi ile ilgili darboğazların ortadan kaldırılması

- Altyapıda kaynak tahsisatı ile ilgili kararlar, şeffaf olmama eğilimi göstermektedir - Şeffaflık ve rekabetin olmaması, altyapıya (hizmet altyapısı da dahil olmak üzere) yeterli düzeyde özel yatırımın çekilmesini engellemiştir. Bunun sonucunda altyapı darboğazları büyümeyi sınırlandırmış ve enerji ve ulaştırma ile ilgili hizmetlerin (özellikle limanlarda) fiyatlarının yüksek olmasına neden olmuştur - Yerel idareler, altyapı tabanını uygun bir şekilde yönetmeyi ve korumayı başaramamıştır. Yerel yetkililerin gelir tahsilatı altyapının korunabilmesi için yetersizdir. - Türkiye, ulaştırma sektörünü üretim odaklı bir sektörden piyasa ihtiyaçlarına uyum sağlayan bir sektöre dönüştürmek amacıyla reform gerçekleştirme konusunda diğer orta gelirli ülkelerin gerisinde kalmıştır.

- Daha etkili ve şeffaf bir kaynak tahsisatı gerçekleştirilmesi de dahil olmak üzere, altyapı ile ilgili temel ve kamu hizmetlerinin yönetiminin geliştirilmesi - Serbestleşme ve rekabetçi piyasa sistemlerinin getirilmesi ile altyapı ve kamu hizmetlerine yönelik özel sektör yatırımlarının özendirilmesi - Yerel idare ve toplulukların yerel altyapıyı sürdürülebilir şekilde yönetme ve koruma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi - Yerel projelerin tasarımı ve uygulamasında toplumsal katılımın güçlendirilmesi - AB’ye giriş amacıyla, ulaştırma sektörünün AB standartları ile uyumlu düzeye getirilmesi

- Altyapıdaki kamu sektörü kaynakları ile ilgili tahsisat, kullanım ve hesap verme çerçevesinin daha açık hale getirilmesi - Belediye idarelerinin yerel altyapıyı yönetme ve finanse etme kabiliyetlerinin güçlendirilmesine yönelik bir çerçeve geliştirilmesi - Yerel projelerin tasarımı ve uygulamasında toplumsal katılımın artması - Ulaştırma (kara yolları, demiryolları, deniz taşımacılığı) sektörünün AB standartlarına uygun hale getirilmesi için yeniden yapılandırılmasına yönelik strateji geliştirilmesi

IBRD kredileri : - Kara yollarını Geliştirme ve Trafik Güvenliği Projesi MY 96 - Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi MY 93 - Antalya Su Hizmeti MY 95 - Çeşme Su Hizmeti ve Kanalizasyon MY 98 - Sulamanın Özelleştirilmesi MY 98 IFC : - KANGAL İHD enerji üretim rehabilitasyon (şirkete başka bir ticari fon kaynağı sağlanması nedeniyle iptal edilmiştir) - Belde Liman (konteynır liman terminali, mülkiyet yapısında sürmekte olan sorunlar nedeniyle iptal edilmiştir) - ASKİ’ye Anakara’daki su hizmetleri ile ilgili olarak YİD şeklinde danışmanlık hizmeti verilmesi

IBRD kredileri : - Belediye Projesi APL MY 03 (Bunun yerine Yerel İdareye yönelik IDF ve Yerel İdare Çalışması gerçekleştirilmiştir) Projenin kendisi MY 05’e ertelenmiştir. IBRD kredi dışı : - Kamu Harcama ve Kurumsal Gözden Geçirmesi MY 01 IFC : - Özel geçiş ve yurtiçi terminal tesislerine yönelik yatırım ve finansman sağlanması - Limanların özelleştirilmesi için yatırım projelerinin ve finansmanın gözden geçirilmesi MIGA : - Geniş kapsamlı altyapı projeleri için teminat programının kullanılması

- Su sağlanmasına yönelik projesi olan toplulukların etkili yönetim ve işletim sistemi kurmaları ve altyapı yatırımlarının devam ettirilmesi ve yatırım kredilerinin geri ödenmesine yetecek düzeyde gelir toplanması - Sulama stratejisi, Hükümetin yatırım harcamalarının azaltılmasını ve sulama altyapısının işletim ve yönetiminin benimsenmesini gerektirmektedir - Su kullanıcı birliklerinin yönetim kontrolü altındaki alanların genişletilmesi ve bu alanlardaki altyapı temelinin geliştirilmesi. - Kara Yolları Genel Müdürlüğü (KGM) Yönetim Bilgi Sisteminin çalışmaya başlaması ve kara yolları sektöründe şeffaflığı ve sorumluluğu etkili bir şekilde arttırması - Sürmekte olan Kara Yollarını Geliştirme ve Trafik Güvenliği Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen Trafik Güvenliği pilot çalışmasının sonuçlarına dayanan Kara Yollarının Güvenliği ile ilgili bir Ulusal Strateji geliştirilmesi

Bursa bu hedeflere ulaşmıştır. Çeşme / Alaçatı’da, özel bir işletme su ve atık su hizmetleri sağlamaktadır. Antalya’da beş yıldır faaliyet gösteren bir özel işletme sözleşmesini feshetmiş ve hali hazırda bu hizmetler kamu sektörü tarafından yürütülmektedir. 2003 yılında, Antalya’ya sağlanan kredide iki iptal gerçekleşmiş – bunlardan biri Borçlu tarafından talep edilmiş; diğeri ise Banka tarafından Borçlunun (kamu su şirketi) kredi anlaşmalarına uymaması nedeniyle gerçekleştirilmiştir. Hiçbir strateji benimsenmemiş, bazı maliyeti düşürücü önlemler alınmıştır. Su Kullanıcı Birliklerine (SKBleri), 150.000 hektarı son iki yılda olmak üzere toplam 1,7 milyon hektar alan devredilmiştir. SKBlerin genellikle altyapıyı işletme ve yönetme kabiliyetine sahip olmaları ile birlikte, altyapı ile ilgili gelişmeler büyük ölçüde proje kapsamındaki pilot alanlarla sınırlıdır. YBS ile ilgili teklif verme süreci Kara Yolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından, 31 Mart 2003’te kredinin kapanması nedeniyle ihale hazırlık aşamasında iptal edilmiştir. Kredi, otoyollar için bir YBS gerçekleştirilmeden kapanmıştır. Diğer tarafta, KGM tarafından uygulanan Trafik Bilgi Sistemi başarılı bir şekilde tamamlanmıştır. Danışmanlar ve Trafik Güvenliği Çalışma Grubu tarafından strateji geliştirilmiş ve STÖlerin, akademik kurumların ve diğer ilgililerin katılımcı yaklaşımı ile onaylanmıştır. Yayılım ileride gerçekleştirilecektir.

9

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

III. SOSYAL HİZMETLER ve SOSYAL KORUNMANIN GENİŞLETİLMESİ 1. Hassas grupların ekonomik büyümeye katılım kabiliyetlerinin arttırılması ile ekonomik hassasiyetin ve eşitsizliğin azaltılması

- Son yirmi yılda kaydedilen ilerlemelere rağmen, ekonomik hassasiyet ve eşitsizlik önemini korumaktadır. - Sosyal göstergeler benzer gelir seviyelerine sahip ülkelerin önemli ölçüde gerisinde kalmakta ve geniş çaplı bölgesel eşitsizlik yaşanmaktadır.

- İstihdam yaratan büyüme ve insan sermayesi temelinin geliştirilmesi suretiyle hassas grupların ekonomik büyümeye katılım kabiliyetlerinin arttırılması

- Ekonomik hassasiyet eşitsizlik oranlarının ve yoksulluk oranlarının düşürülmesi - Okur yazarlık ve eğitime yönelik gelişmelerle ilgili bölgesel farklılıkların azaltılması - Sekiz yıllık temel eğitim kapsamının evrenselleştirilmesi - Piyasa ihtiyaçlarına cevap verecek daha güçlü ve daha esnek bir orta öğretim ve meslek eğitimi sisteminin geliştirilmesi

IBRD kredileri : - İstihdam ve Eğitim MY 93 - Temel Eğitim APL 1 MY 98

IBRD kredileri : - Haziran 2001’deki CAS İlerleme Raporunun bir parçası olarak Sosyal Riski Azaltma Projesi MY 02. - Tarımsal Reform ve Yatırım Projesi MY 01 (Doğrudan Gelir Desteği bölümü) - Temel Eğitim APL II MY 01 (MY 03’te teslim edilmiştir) - Orta Öğretim MY 02 (MY 05’e ertelenmiştir) - Köy ve İlçe Hizmetleri MY 02 (iptal edilmiştir) IBRD kredi dışı : STÖ diyaloğu IFC : - Yüksek kaliteli modellerin yaratılması için iki üniversite projesine yatırım yapmıştır.

- Yoksulluk, ekonomik hassasiyet ve eşitsizlik oranlarının düşürülmesi. - Tüm temel eğitim okullarına, ders kitapları ve diğer öğretim malzemeleri de dahil olmak üzere, geliştirilmiş eğitim malzemeleri sağlanması. - Eylül 2003 itibariyle en az 100.000 ek temel eğitim alanının daha yaratılması - Tüm temel eğitim öğretmenlerinin etkili öğretimle ilgili yıllık eğitim almaları - Kızların her temel eğitim sınıfı için okula kaydolma oranlarının 2002 – 3’te en az 4,8 milyona ulaşması

Temel olarak, yoksulluğun 1994 – 2000 yılları arasındaki düşüşü, 2001 ekonomik krizi nedeniyle tersine dönmüş ve kentsel yoksulluk keskin bir artış göstermiştir. Bütçenin hala hem 2002, hem de 2003’teki GSMH’nın % 0,30’u olan hedefin altında kalmasına rağmen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) programları güçlendirilmiş ve genişletilmiştir. Okul desteğinin 2001 yılında 1,05 milyon yoksul okul çocuğuna erişmesi; ısınma ve yiyecek yardımının en yoksul 0,4 milyon aileye ulaşması; ŞNT’nin okul çağındaki çocukların % 6’sına veya 2,0 milyon çocuğa ulaştırılacak şekilde tasarlanması ile ilgili projeler 6 bölgede pilot olarak yürütülmekte olup 2003 – 04’te aşamalı olarak ülkenin diğer bölgelerinde de uygulanacaktır. SYDTF ayrıca, SRAP tarafından desteklenen yoksullara yönelik gelir getiren mikro projelerle ilgili desteğini genişletmekte ve kalitesini arttırmaktadır. ARIP tarafından desteklenen Doğrudan Gelir Desteği (DGD) programı, tamamıyla uygulanmaktadır ve ödemeleri Temmuz 2003’te tamamlanan 2002 Programı çerçevesinde, potansiyel olarak bu destekten yararlanabileceklerin % 75’ine ulaşılmıştır. 2003 DGD Programı, 2003 yıl sonu itibariyle geriye kalan potansiyel olarak bu destekten yararlanabilecek ancak kaydolmamış kişilerin yarısını daha dahil edecek şekilde yoluna devam etmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü 2002 – 2005 yılları için yıllık hane gelir ve harcama araştırmaları gerçekleştirmektedir ve birim seviyesindeki verileri araştırma topluluğunun kullanımına sunacaktır. Temel Eğitim I (BEP APL 1), 2003 yıl sonu itibariyle, kırsal kesimlerde bulunan 3000’den fazla okula eğitim malzemesi sağlayacaktır. 2000 / 01 akademik yılında yaklaşık 340.000 yeni öğrenciye yer açacak yaklaşık 9.700 sınıf oluşturulmuştur. BEP APL 1 çerçevesinde, 1.400 konu öğretmeni, 2.250 format hazırlayıcı, tüm müfettişler, 25.000 idari personel ve 3.643 okul müdürüne eğitim verilmiştir. Taşra seviyesinde, müfettişler tüm okul öğretmenlerine yıllık hizmet içi eğitim sağlamıştır. 13.000 öğretmen, 90 saatlik bilgisayar kullanma kursunu tamamlamıştır. 2000 / 01 öğretim yılı başında, 4,8 milyon kız çocuğu temel eğitim için okula kaydolmuştur.

10

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi

Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

- Temel eğitim okullarında toplumsal programların geliştirilmesi ve uygulanması - Eylül 2003 itibariyle meslek uzmanlıkları ve kategorilerinin düzenlenmesi - Eylül 2003 itibariyle fen, matematik, iletişim ve problem çözme konularında meslek eğitim programının içeriğinin güçlendirilmesi.

Tepkinin İzlenmesi İmkanı (MRF) BEP APL 1 çerçevesinde, toplumun katılımı ile okula devam oranlarını ve okullardaki eğitimin kalitesini geliştirmeyi hedefleyen bir okul geliştirme fonudur. 85 MRF projesinden 83’ünün uygulanması devam etmektedir. MRF, Mardin, Bitlis, İzmir, Ankara, Hakkari, Simak, İstanbul, ve Van okullarında uygulanmıştır. Bu program kapsamında, okul saatleri sonrasında toplumu hedefleyen kurslar verilmektedir. - Henüz yapılmamıştır. - Henüz yapılmamıştır.

2. Adil ve mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal korunma sisteminin geliştirilmesi

- Türkiye’nin sosyal korunma sistemi kapsamlı olmakla birlikte ve reforma ihtiyacı duymaktadır. Sosyal sigorta sistemi mali açıdan kontrol altına alınamayacak durumdadır. Sosyal yardım programları dağınık ve birbiriyle bağlantısız olmakla birlikte genellikle en hassas ailelere ulaşmakta başarısızdır.

- Adil ve mali açıdan sürdürülebilir bir sistemin oluşturulması amacıyla sosyal güvenlik sisteminde reform yapılması - Sosyal güvenlik ağının güçlendirilmesi ve ihtiyacı olan kişilere sosyal hizmetlerin sunumunun geliştirilmesi - Dezavantajlı grupların, toplumun gelişimi ile ilgili kararların alınmasına katılımlarının arttırılması

- PAYG emeklilik sisteminde daha geniş kapsamlı, mali açıdan sürdürülebilir bir sistem oluşturulması amacıyla reform yapılması - Destekleyici bireysel emeklilik programları için çerçeve oluşturulması - Sosyal yardım programlarının düzenlenmesi ve daha etkili bir şekilde sunulması - Reformun dezavantajlı gruplar üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi

IBRD kredileri : - ERL MY 00

IBRD kredileri : - Özelleştirme Sosyal Destek Projesi MY 01 - Haziran 2001’deki CAS İlerleme Raporunun bir parçası olarak Sosyal Riski Azaltma Projesi MY 02 - Yerel Girişimler ve Sosyal Yardım Projesi MY 02 (MY 02’deki SRAP bunun yerini almıştır) - Doğal ve Kültürel Miras Projesi MY 02 (iptal edilmiştir) IFC : - Özel emeklilik fonlarının kurulması için muhtemel destek sağlanması (sürmektedir)

- PAYG reformu ERL çerçevesinde üzerinde anlaşmaya varıldığı şekilde tamamlanması - Sosyal güvenlik sistemi kapsamının genişletilmesi, emeklilik sisteminin sağlık sigortası ve işsizlik yardımı programlarından ayrılması, ve ödenmemiş borçların azaltılması amacıyla yeniden yapılandırılması - Bireysel destekleyici emeklilik için hukuksal ve düzenleyici çerçeve oluşturulması. - Reformun kısa süreli olumsuz sonuçlarından etkilenenler için güvenlik ağı uygulanması

Pay – As – You – Go (PAYG) emeklilik reformunun uygulanması başlangıçta tatminkar olmuştur. Sosyal güvenlik kurumlarına yapılan bütçe transferlerinin 2000 yılında GSMH’nın % 1,2’sine düşürüldüğü, ancak takip eden yıllarda bunun giderek arttığı ve 2003 yılında yaklaşık % 5’e ulaştığı tahmin edilmektedir. Sosyal güvenlik açığının azaltılması amacıyla, (hem daha fazla parametrik, hem de kurumsal reformlar dahil olmak üzere) reform çalışmalarının yoğunlaştırılması aciliyet kazanmıştır. İdari reform başlatılmış ve SSK ve Bağkur genelinde tek bir IT danışma şirketinin kullanımı ile, doğrudan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından koordine edilmektedir. ÇSGB’nın yeni sosyal güvenlik kurumları bölümü kısmen çalışmaya başlamıştır, ancak planlanan diğer reformlarn ışığında daha fazla yeniden yapılandırılması gerekmektedir. İdari reforma kalıcı hukuksal zemin hazırlayacak mevzuat, Temmuz 2003’te yürürlüğe girmiştir. Bireysel emeklilik programlarını destekleyecek kanun Nisan 2001’de yürürlüğe girmiştir. İlgili vergi mevzuatı ise, Haziran 2001’de yürürlüğe konmuştur. Bireysel emeklilik programlarının uygulanmasına yönelik yönetmelik Şubat 2002’de yayınlanmıştır. İşsizlik Sigortası Gonu (İSF) Mart 2002’de ödeme taleplerini karşılamaya başlamıştır. İS fonu ile ilgili kuruluş kanunu Temmuz 2003’te yürürlüğe konmuştur. Bütçenin hala hem 2002, hem de 2003’teki GSMH’nın % 0,30’u olan hedefin altında kalmasına rağmen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) programları güçlendirilmiş ve genişletilmiştir. Okul desteğinin 2001 yılında 1,05 milyon yoksul okul çocuğuna erişmesi; ısınma ve yiyecek yardımının en yoksul 0,4 milyon aileye ulaşması; ŞNT’nin okul çağındaki çocukların % 6’sına veya 2,0 milyon çocuğa ulaştırılacak şekilde tasarlanması ile ilgili projeler 6 bölgede pilot olarak yürütülmekte olup 2003 – 04’te aşamalı olarak ülkenin diğer bölgelerinde de uygulanacaktır. SYDTF ayrıca, SRMP tarafından desteklenen yoksullara yönelik gelir getiren mikro projelerle ilgili desteğini genişletmekte ve kalitesini arttırmaktadır.

11

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

3. Türkiye ile benzer gelir seviyesine sahip ülkeler arasındaki sağlık farkının kapatılması

- Türkiye’nin sağlık göstergeleri, hem sağlık sunumu hem de sağlık sistemi performansı açısından, ortalama AB seviyelerinin çok gerisinde, hatta benzer gelir düzeyine sahip ülkelerin bile gerisinde seyretmektedir. Türkiye içinde, yaygın bölgesel eşitsizliklerin yanısıra, kentsel ve kırsal kesimler ile gelir grupları arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır.

- Özellikle sağlık göstergeleri yönünden kötü durumda olan bölgelerde, kamu tarafından finanse edilen hedefli sağlık sunumu ve uygun kamu sağlığı programları ile sağlık hizmetlerine erişim eşitliğinin, hizmet kalitesi ve etkinliğinin ve sonuç olarak da sağlık durumunun iyileştirilmesi. - Kaçınılabilir hastalık ve sakatlık sonucu ortaya çıkan erken ölüm riskinin azaltılması ve sağlığın desteklenmesi, kırsal kesimlerdeki temel bakıma yönelik sağlık hizmetlerinin düşük maliyetlerle sunulması ve kaliteli hastane hizmetlerine mahalle seviyesinde erişilmesi ile Türkiye ile Avrupa arasındaki sağlıkla ilgili farkın kapatılması. - Sağlık Bakanlığının temel fonksiyonlarının, önceliklerinin belirlenmesi, salgın hastalıkların gözetim altında tutulması ve hizmet kalitesi ve etkinliğinin düzenlenmesi ve izlenmesi yönünden yeniden canlandırılması .

- Sağlık durumu ve hizmetleri konusundaki bölgesel farklılıkların azaltılması da dahil olmak üzere, sağlıkla ilgili göstergelerin iyileştirilmesi. Özellikle aşılama yapılacak ve hastalık nedeniyle erken ölümlerin profilini önceden belirleyen faktörlerin ortaya çıkması izlenecektir. - Kaynakların belirli bölgelere / topluluklara ve/veya hastalık kalıplarına daha iyi bir şekilde hedeflenmesine olanak tanıyacak Erken Ölüm Riski ile ilgili Çalışmanın başarılı bir şekilde tamamlanması - Hedef grupları, hane halkı ve yoksulluk araştırmalarında değerlendirildiği şekilde temel sağlık hizmetlerine erişimde eşitliğin geliştirilmesi ve özellikle düşük gelirli kesimlerde kullanıcı tatminin arttırılması - Depremlerden etkilenen şehirlerde birinci, ikinci ve üçüncü seviyede sağlık hizmetlerinin sunumu, düzeltilen sağlık altyapısının yüzde şeklinde değerlendirilmesi. - WHO tarafından temel kamu sağlığı programlarının performasında değerlendirilen, hizmetlerin hastalık önlemeye ve ayakta tedaviye dayanan temel sağlık hizmetine yönlendirilmesi üzerinde yoğunlaşarak, sağlık hizmeti sunumunun etkinliğinin geliştirilmesi

IBRD kredileri : - Sağlık II MY 95 - Marmara Acil Sağlık Hizmeti MY 97

IBRD kredileri : - Sağlık Projesi MY 03 (MY 04’e ertelenmiştir) IBRD kredi dışı : - Sağlık Sektörü İncelemesi MY 02 (MY 03’te teslim edilmiştir) IFC : - Özel sağlık hizmeti ve özel sağlık sigortası mekanizmalarına yönelik yatırımlara muhtemel destek sağlanması (2003’te taahhüt edilen bir özel hastane projesine yatırım yapılmıştır) .

- WHO desteğiyle uygulanan, kamu kaynaklarının hastalık ve eşitlik önceliklerine yönelik olarak tahsis edilmesini geliştirecek Hastalık Nedeniyle Erken Ölüm Riski ile ilgili Çalışma. - Sektörel kaynak tahsisatının geliştirilmesi ve politika önceliklerinde rehberlik sağlanması amacıyla kamu ve özel sektör harcama tablolarını izlemek üzere (OECD yöntemlerinin kullanılması ile) bir Ulusal Sağlık Hesapları Biriminin kurulması. - Sağlık II projesi kapsamında finanse edilen Temel Sağlık Kaynak Yönetim Sistemi çerçevesinde, hem taşra hem de merkez seviyesinde hastalıkların gözetilmesi için WHO standartlarıyla uyumlu bir sistemin kurulması. - Genel anlamda temel sağlık hizmetleri ve özellikle geniş kapsamlı olumlu kolları (aşılama, TB kontrolü, aile planlaması, vb.) olan kamu sağlık programları ile ilgili düşüş gösteren finansman sağlama eğiliminin geri döndürülmesi.

Erken Ölüm Riski ile ilgili Çalışmanın hazırlanmasında ilerleme kaydedilmektedir. Ulusal Sağlık Hesapları Çalışmasının 2003 takvim yılının sonu itibariyle tamamlanması beklenmektedir. Temel Sağlık Kaynak Yönetim Sistemi ile ilgili teknik çalışma, Haziran sonunda tamamlanmıştır. Taşra seviyesinde alan desteği ve kullanıcı eğitimi Temmuz 2003 ile Eylül 2003 arasında gerçekleştirilecektir. Dünya Bankası, WHO, UNICEF ve CDC’nin (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri) desteği ile Sağlık Bakanlığı iki aşamada yürütülecek, kızamık hastalığının yok edilmesine yönelik bir kampanya planlamaktadır : (i) Eylül / Ekim 2003, ve (ii) Eylül 2004. Kampanya ile ilgili teknik hazırlık devam etmektedir. Aşıların, gerekli teçhizatın ve malzemelerin tedarik edilmesi süreci ve aşılama hizmetlerinin güçlendirilmesine yönelik eğitim sürdürülmektedir.

12

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

IV. ÇEVRE YÖNETİMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ VE FELAKETLERİN ETKİLERİNİN AZALTILMASI 1. Kirlenmenin azaltılması ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması

- Hızlı büyüme dönemleri, doğal kaynakların hızla tüketilmesine, atık üretimine ve şehirlerde yüksek düzeylerde kirlenmeye neden olmuştur. - Ekonominin düşüşe geçtiği dönemler, madenciliğe ve başka bir gelir kaynağı kalmayan hassas grupların marjinal topraklar üzerinde giderek artan bir baskı oluşturmasına neden olmuştur. Ayrıca, bu dönemlerde firmaların maliyeti düşürme yolları aramaları ile birlikte kirlilik de artmıştır. - Tarımsal girdi sübvansiyonları, çevreye olumsuz etkileri olan aşırı miktarlarda gübre ve diğer girdilerin kullanımına yol açmış, ancak, kırsal büyümenin etkin bir şekilde desteklenmesine katkıda bulunmamıştır. - Bütçe kısıntıları çevre ile ilgili düzenlemelerin uygulanmasında azalmaya neden olmuştur. - AB’ye giriş için AB çevre standartlarının benimsenmesi ve uygulanması gerekecektir.

- Milli kaynak kullanımı ve sanayi kirlenmesinin olumsuz etkilerinin azaltılması. - Doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılmasına ve kırsal nüfusa daha yüksek gelir sağlanmasına olanak tanımak amacıyla kaynak yönetiminin geliştirilmesi. - Gübre sübvansiyonları ve fiyat desteklerinin yerine çiftçilere doğrudan gelir desteği programının uygulanması - Ormancılık Ana Planına dayanarak bir ulusal ormancılık faaliyet planının hazırlanması

- Şehirlerdeki sağlığa zararlı emisyonların azaltılması. - Mikro havzalardaki topluma dayalı kaynak yönetim sisteminin daha yaygın olarak başarılı bir şekilde tekrarlanması. - Ormancılık yönetimi ve pilot bölgelerde elde edilecek toplumsal gelirlerde ölçülebilir gelişme kaydedilmesi

IBRD kredileri : - Tarımsal Araştırma Projesi MY 92 - Doğu Anadolu Su Havzası Yönetim Projesi MY 93 - GEF Biyolojik Çeşitlilik Projesi MY 00 - Ozona Zarar Veren Maddeler II. Aşama MY 96 IBRD kredi dışı : - Çiftlik Hayvanları Sektörü Bildirisi MY 01 - Ormancılık Sektörü İncelemesi MY 01

IBRD kredileri : - Mikro Su Havzası Yönetim Projesi MY 03 (MY 04’e ertelenmiştir) - Köy ve İlçe Hizmetleri Projesi MY 02 (iptal edilmiştir) - GEF Karadeniz Tarımsal Besinin Azaltılması Projesi MY 03 (Mikro Su Havzası Projesi ile birlikte yürütülmektedir) IBRD kredi dışı : - NEAP (Ulusal Çevre Faaliyet Planı) / Temiz Hava Girişimi MY 03 (iptal edilmiştir, sorunlarla ilgili bildiri Hükümete verilmiştir) - Enerji ve Çevre İncelemesi MY 01

- Topluma dayalı milli kaynak yönetim planları uygulanmakta olan köylerin / alanların sayısının artması. - Canlı hayvan sektörüne yönelik faaliyet planının uygulanması için anlaşmaya varılması - Ormancılık yönetimine yönelik faaliyet planının uygulanması için anlaşmaya varılması - Araştırma Ana planının, program önceliklerine dayalı bütçe tahsisatları için temel oluşturması - Çiftçilerin, Tarımsal Araştırma Projesi tarafından finanse edilen kurumların çıkardığı yeni teknolojileri benimsemesi - Biyolojik çeşitlilik için sektörlerarası planlama organların kurulması. Biyolojik çeşitlilik için yönetim planlarının uygulanması.

Enerji ve Çevre İncelemesi Nisan 2002’de tamamlanmıştır. İnceleme, Kasım 1999’da Hazine ve Banka’nın himayesi altında gerçekleştirilen Workshop sırasında tavsiye edilen Enerji / Çevre konuları ile ilgili 10 özel çalışmadan oluşmuştur.

13

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

2. Felaketlere karşı hazırlıklı olma kapasitesinin arttırılması ve doğal afetler nedeniyle uğranan kayıpların en az düzeye indirilmesi

- Türkiye yüksek bir sismik risk altındadır ve sel geçmişine sahiptir. Doğal afetler büyük ölçüde insan kaybına ve geniş kapsamlı ekonomik maliyetlere neden olmuştur. - 1999 yılında Marmara ve Düzce’de meydana gelen depremler, daha kapsamlı bir felakete karşı hazır olma kapasitesine, felaket sigortasına ve inşaat faaliyetlerinin sağlam bir şekilde yönetilmesine duyulan ihtiyacı ortaya koymuştur.

- Felaketlere karşı hazırlıklı olma kapasitesinin geliştirilmesi, felaket sigortası ve bina standartları ile güvenlik kurallarının sıkı bir şekilde uygulanması ile doğal afetlerin neden olduğu kayıpların en aza indirilmesi.

- 1998 ve 1999 depremlerinden etkilenen bölgelerde yeniden imar çalışmalarının zamanında tamamlanması - Felaket kanununun değiştirilmesi, deprem sigortası kararnamesinin yürürlüğe girmesi ve Türk Felaket Sigortası Fonunun (TFSF) kurulması - Bina güvenlik kurallarının revize edilmesi ve sıkı bir şekilde uygulanması - Türkiye Acil Durum Yönetim Kurumunun kurulması (ADYK) - Gelecekte meydana gelecek depremler durumunda insan kaybı ve fiziksel hasarın geçmiştekine göre daha az ölçüde olması

IBRD kredileri : - Sel ve Deprem Sonrası Acil İyileşme MY 99 - Marmara Depremi Acil Yeniden Yapılandırma MY 00 - Deprem Sonrası Acil İyileşme Kredisi MY 00 - Marmara depremi sonrası iyileşme çerçevesinde sürmekte olan sekiz krediden yeni tahsisatlar yapılması MY 00 IFC : Deprem Bölgesi Kalkınma imkanı MY 00

IBRD kredileri : - Sismik Riski Azaltma MY 03 (MY 05’e ertelenmiştir) - 1999 depremlerinden daha büyük bir doğal afet yaşanması halinde veya MEER’in tamamlanma-sından önce : doğal afet sonrası iyileşme kredileri

- ADYK’nin başarılı bir şekilde kurulması - TFSF’nun başarılı bir şekilde kurulması. Sigorta primlerinin planlandığı şekilde toplanması. - Konut, okul ve sağlık tesislerinin yeniden inşa edilmesi sürecinin zamanında tamamlanması. - Marmara bölgesindeki sağlık sunum ve hizmetlerinin eski haline getirilmesi.

Türkiye Acil Durum Yönetimi Kurumu (TADYK) kurulmuştur ancak fonksiyonel değildir. Türk Felaket Sigortası Fonu kurulmuş ve çalışmaya başladığı ilk yıl içinde 2,4 milyon poliçe satılması hedefine başarı ile ulaşmıştır; ancak poliçe sahiplerinin sayısı dalgalanmaya devam etmiş (2002 yılının İlkbaharında 1,7 milyon poliçe sahibi varken, Ekim 2002’de bu sayı 2,1 milyon olarak gerçekleşmiştir) ve nihayetinde, yenilemelerin gerçekleştirilmemesi ve deprem sigortası kanununun henüz kabul edilmemesi nedeniyle tekrar düşüş göstermiştir. Hali hazırda, yaklaşık 1,8 milyon poliçe sahibi bulunmaktadır. Bankanın sağladığı finansman çerçevesinde, 11.502 kentsel konutun tümünün fiziksel anlamda inşaatı tamamlanmıştır. Programa katılan 797 kırsal sakin, evlerini yeniden inşa etmiştir. Sağlık tesisleri ile ilgili mimari tasarımlar tamamlanmış ve 27 sağlık merkezinin inşaatı devam etmektedir. Sağlık merkezleri için tıbbi malzeme tedarik edilmiş ancak bitirilen 19 merkeze dağıtım henüz gerçekleştirilmemiştir.

14

Dünya Bankası Grubu Kalkınma Bulgu Hükümet Stratejisi Ülke Performans

Devam eden MY 01-03

Dünya Bankası Grubu

Temmuz 2003 İtibariyle Kriterlerin Durumu

V. BAĞLANTI ve TEKNOLOJİK KABİLİYETLERİN HIZLANDIRILMASI Büyümenin ve istihdam yaratımının desteklenmesi için teknolojik ilerlemenin hızının arttırılması

- Türkiye teknolojik kabiliyetler açısından OECD ülkeleri, Doğu Asya ve Hindistan’ın gerisinde kalmaktadır. Sanayi yapısı, düşük teknoloji sanayilerine saplanıp kalmış ve bilgisayar kullanımı ve bağlantı kurma kabiliyeti OECD standartlarının altında seyretmeye devam etmektedir.

- Özel sektörün Ar-Ge çalışmalarının ve teknolojik ilerlemelerinin desteklenmesi. Türkiye’deki Ar-Ge kurumları ile sanayi arasındaki bağların arttırılması - Standardizasyon ve kalibrasyon kapasitesinin güçlendirilmesi - Türk teknoloji altyapısının AB standartları ile uyumlaştırılması - Öğrencilerin bilgisayar kullanım bilgilerinin, interaktif öğrenme kapasitelerinin ve dünya çapındaki bilgilere erişiminin geliştirilmesi

- OECD kriterlerine göre bağlantı göstergelerinin gelişme göstermesi - Ar-Ge kurumları ve sanayi arasındaki etkileşim ve işbirliğinin artması

IBRD kredileri : - Sanayi Teknolojisi Projesi MY 99 Temel Eğitim Projesi APL 1 MY 98

IBRD kredileri : - Orta Öğretim MY 02 (MY 05’e ertelenmiştir) IBRD kredi dışı : - Küresel Geçiş (MY 01) IFC : - Bilgi teknolojisi ve iletişim projelerinin desteklenmesi ve finanse edilmesi - İnternetin Türk ekonomisine tanıtılması ve dahil edilmesine yardımcı olmak amacıyla öncü işlemlere yatırım yapılması (bilgi teknolojisi ve internet hizmeti sunucuları ile ilgili birçok proje değerlendirilmiş ancak kriz ve bu sektörlerdeki daralma nedeniyle hiçbiri gerçekleştirilmemiştir).

- ILSIS sisteminin bütünüyle işlemeye başlaması - 7.500 ilk ve orta okulun bilgisayar teknolojisi ile tamamen donatılmış olması ve öğrencilerin interaktif öğrenim stratejileri konusunda eğitilmesi - Yüksek öğrenim seviyesinde interaktif uzaktan öğrenim kapasitesinin başlatılması - ITP’ye (Bilgi Teknolojisi Projesi) katılan kurumların kurumsal kapasitelerininin arttırılması - ITP’ye katılan firmaların Ar-Ge ve üretkenlik kazanımlarının artması

ILSIS sistemi (İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetim Bilgi Sistemi) henüz bütünüyle işlemeye başlamamıştır. 2802 ICT (bilgi ve iletişim teknolojisi) sınıfının tesis edilmesi tamamlanmıştır. Hiçbir şey başlatılmamıştır. Katılan kurumların karları ve özel sektör müşterilerinin sayısı artmıştır. Ar-Ge kurumları ve sanayi arasındaki bağlantılar gelişmiştir. Ar-Ge gelişimlerini hedefleyen 140’dan fazla proje için finansman sağlanmıştır. İlk değerlendirme 2001 yılında gerçekleştirilmiş ve bu değerlendirme, katılan kurumlar ve bunların müşterileri ile ilgili olumlu eğilimler olduğunu göstermiştir. 2002 yılının ilk aylarında başlatılan ikinci İ&D (İzleme ve Değerlendirme) gecikmelere maruz kalmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsünün gerçekleştirdiği çalışmanın ikinci aşaması Ağustos 2003’te tamamlanacaktır.

Ek A3

CAS Müzakereleri

Hükümetle yapılan çeşitli görüşmelere ek olarak, Banka ekibi, ekonomik öncelikler ve Banka’nın rolü ile ilgili görüşlerini öğrenmek amacıyla, farklı gruplarla müzakereler gerçekleştirmiştir. CAS Müzakereleri, Ankara, İstanbul, Gaziantep ve İzmir’de parlamanterler ve yerel liderler (valilikler ve belediyeler), ticari temsilciler, STÖleri ve bankanın önemli gelişme ortaklarının katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Dört ana tema etrafında düzenlenen bu görüşmelerin özeti aşağıda verilmiştir :

• Kamu sektörü reformu ve daha iyi yönetim; • İş ortamının geliştirilmesi; • İnsani kalkınma; ve • Çevre yönetimi ve doğal afet önleme.

Kamu sektörü reformu ve daha iyi yönetimle ilgili olarak, görüşler daha çok, şeffaflığın arttırılması, yolsuzlukla mücadele ve yerel idarelerin rolünün arttırılması ihtiyacı üzerine yoğunlaşmıştır. Katılımcılar, şeffaflığın arttırılması için, kamunun bilgilendirilmesi ve karar verme sürecine katılımının önemini vurgulamıştır. Katılımcılar ayrıca, parlamanterler de dahil olmak üzere, ilgi grupları ile reform programı hakkında bilgi paylaşımı ve istişari toplantılar yapılmasının uygulamanın başarılı olması ihtimallerini arttıracağını belirtmişlerdir. Bunun yanısıra, Banka’nın Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili olarak daha şeffaf olması ve halka daha fazla bilgi vermesi önerilmiştir. Proje uygulamasının her aşamasında STÖ’lerine danışmanlık rolü verilmesi de ayrıca tavsiye edilmiştir. Müzakereler sırasında yolsuzlukla mücadeleye yönelik önlemlerin alınması üzerinde durulmuştur. Katılımcılar, yolsuzluğun azaltılması için, hükümetin rolünün hızlı bir özelleştirmeye paralel olarak azaltılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Kamu faaliyetlerinin ve harcamalarının etkinliği, katılımcılar tarafından öne sürülen en önemli sorunlardan birini oluşturmuştur. Bu çerçevede, vergi sisteminin sadeleştirilmesi ve vergilerin bazılarının toplanmasından özel sektörün sorumlu tutulması yönünde tavsiyelerde bulunulmuştur. Katılımcıların çoğu, valiler ve belediye başkanları da dahil olmak üzere, yerel idarelere daha fazla sorumluluk aktarılmasının aciliyetini vurgulamıştır. Söz konusu katılımcılar ayrıca, hizmetlerin yerel olarak sunumunun kamu katılımı ve izlenmesi yoluyla şeffaflığı arttıracağına dikkat çekmişlerdir. Yerel idareleri kontrol ve takip etmenin kolay olması nedeniyle, yerel hizmet sunumu, hizmetlerin maliyetinin karşılanmasında ”kullanan öder / kirleten öder” ilkesinin uygulanmasının teşvik edilmesine de yardımcı olacaktır. Görüşlerine başvurulan belediyeler, kendileri tarafından sunulan hizmetlerin kalitesini arttırmak amacıyla Banka’dan mali ve teknik destek talebinde bulunmuşlardır. Türkiye’deki iş ortamının geliştirilmesi ile ilgili olarak, katılımcıların en büyük şikayetini, ticari kurumların uygun koşullarda krediye erişim güçlüğü oluşturmuştur. Katılımcılar, yüksek faiz oranlarına ve çok kısa olan vadelere dikkat çekmiştir. Banka finansmanı konusunun yanısıra, aşağıdaki sık rastlanan sorunlar ifade edilmiştir :

- etkisiz bürokrasi - yüksek enflasyon oranı

2

- şiddetli döviz kuru dalgalanmaları - yüksek vergiler ve karmaşık vergi sistemi - pahalı telekomünikasyon, enerji ve ulaştırma hizmetleri - yetersiz Ar-Ge desteği

Katılımcılar ayrıca, KOBİlere, çalışmalarını yeniden yapılandırmaları, yeni projeler hazırlamaları, yeni teknolojiler geliştirmeleri veya benimsemeleri, yeni piyasaları tanımlamaları ve mali risklerini yönetmeleri için teknik ve mali tavsiyeler sağlanması ihtiyacını da ifade etmişlerdir. Bunun yanısıra, etkinliğin arttırılması amacıyla, iş gücünün eğitimine yönelik destek ve sanayi – üniversite işbirliği konuları vurgulanmıştır. Katılımcılar, bankacılık sektörü reform gündeminin tamamlanmasının, banka dışı mali kurumların güçlendirilmesinin ve İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde borç ödeme programının devam ettirilmesinin önemli öncelikleri oluşturduğunu onaylamışlardır. Daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmek amacıyla gerekli yasal değişikliklere değinilmiştir. Bazı katılımcılar, izinlerin, lisansların veya bazı teşviklerin verilmesi gibi belirli merkezi bürokratik sorumlulukların yerel sanayi veya ticaret odalarına devredilebileceğini ifade etmişlerdir. Özelleştirilmenin hızlandırılması ile ilgili neredeyse tam bir fikir birliğine ulaşılmıştır. Son olarak, katılımcılardan bazıları, tarımın modernleştirilmesi için yeni bir strateji hazırlanması gerektiğini belirtmişlerdir. İnsani kalkınma ile ilgili olarak, katılımcılar, sosyal sektörlere yönelik yeni stratejiler geliştirmenin önemini vurgulamışlardır. Eğitim en üst seviyedeki öncelik olarak ifade edilmiştir. Katılımcılar, ulaştırma sorunlarının ele alınması, özellikle kız çocukları için bölgesel yatılı okullar kurulması ve müfredat gelişimine en üst düzeyde öncelik verilmesi gereğinin altını çizmişlerdir. Katılımcılar ayrıca, teknik eğitimin geliştirilmesi ihtiyacını da ifade etmişlerdir. Resmi eğitime ek olarak, katılımcılar ayrıca, özürlü insanlara yönelik eğitim programları, kadınlara yönelik okuma yazma ve girişimcilik programları ve gençlere yönelik yetenek geliştirme programları gibi özel eğitim ihtiyaçlarına dikkat çekmişlerdir. Sağlık sektörüne ilişkin olarak, katılımcılar, hızlı nüfus artışına ve yüksek bebek ölümleri oranına neden olan aile planlamasının hala bir sorun olmayı sürdürdüğünü, kırsal kesimlerdeki sağlık hizmetlerinin sınırlı olmaya devam ettiğini ve sağlık sigorta sisteminde reform yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bazı katılımcılar, sağlık hizmetlerinin, sağlık sigorta sistemi ile birlikte özelleştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Önleyici sağlık hizmetlerine yönelik eğitim faaliyetlerinin, özellikle de nüfusun yoksul kesimlerinde sürdürülmesi gerektiği ifade edilmiştir. Katılımcıların bir çoğu, STÖlerinin sosyal sektörlerdeki rolünün arttırılması gerektiğini savunmuşlardır. Ayrıca, aile yapısının güçlendirilmesi ve gençlik gelişim programlarının uygulanmasının birçok sosyal sorunun ortaya çıkmasını önleyeceğine işaret emişlerdir. Son olarak katılımcılar, reformların başarılı olmasını sağlamak amacıyla, bu reformların uygulanmasına başlanmadan önce sosyal hassasiyet analizlerinin yapılması gerektiğini öne sürmüşlerdir.

3

Katılımcıların da ifade ettiği gibi, Türkiye’de çevre yönetimi ve doğal afet önlemenin önemi konusuna gösterilen duyarlılık artmıştır. Bunu izleyen büyük ölçekli doğal afet ve çevre sorunlarının medya tarafından geniş bir şekilde kapsanması, hem Hükümetin hem de halkın, sorunların ne derece ciddi olduğunu anlamasına yardımcı olmuştur. Katılımcılar aşağıdaki aşamaların önemini vurgulamışlardır :

- hassas alanlarda doğal afetlerin önlenmesi amacıyla projeler mümkün olduğunca çabuk geliştirilmeli ve uygulanmalıdır

- toprağın korunmasına yönelik ve erozyon kontrol önlemleri alınmalıdır - kentsel çevre sorunlarının çözümlenmesi amacıyla kırsal kesimlerden daha fazla göç edilmesi

önlenmelidir - rüzgar ve güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklarının kullanımı arttırılmalıdır - Karadeniz’in kirlenmesi önlenmelidir - tarihsel ve kültürel miras envanteri tamamlanmalı ve bu iki kavram çevrenin tanımına dahil

edilmelidir.

1

Ek A4

CAS Programındaki Stratejik Bağlantılar Ekonomik Sektör Çalışması Diyalog Operasyonlar

Yeni Hükümete Politika Bildirileri, CEM, PEIR, CPAR, CFAA, Uyumun Sosyal Maliyeti

Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi 3 Program Amaçlı Kamu Sektörü Uyum Kredileri

Yeni Hükümete Politika Bildirileri, CEM, BDMK Çalışması, Şirket Sektörü Değerlendirmesi, Uyumun Sosyal Maliyeti

Program Amaçlı Mali Sektör Uyum Kredileri

Şirket Sektörü Değerlendirmesi, Bankacılık Sektörü Raporu

İhracat Finansmanı II. Projesi, KOBİ Finansmanı Projesi

Sağlık Sektörü Raporu

Sağlık Sektörü Dönüşüm Projesi

Belediye Sektörü İncelemesi Belediye Reformu ve Hizmetleri Projesi

Demiryollarının Yeniden Yapılandırılması Raporu Demiryollarının Yeniden Yapılandırılması Projesi

Bilgi Ekonomisi Değerlendirmesi

Bilgi Ekonomisi ve Teknoloji Gelişimi Projesi

Enerji Sektörü Stratejisi

Enerji Projesi

Kırsal Kesim Stratejisi

Kırsal Kalkınma Projesi

2

CAS Programındaki Stratejik Bağlantılar

Uyum ve Yatırım Kredileri

Program Amaçlı Kamu Sektörü Uyum Kredileri Kamu sektörü reformu ile ilgili politikalar

Sağlık Sektörü Dönüşüm Projesi Sağlık mali reformunun uygulanmasının desteklenmesi ve sosyal güvenlik yönetiminin güçlendirilmesi Belediye Reformu ve Hizmetleri Projesi Yerel yönetim reformunun uygulanmasının ve belediye hizmetlerinde yatırımın desteklenmesi

Demiryollarının Yeniden Yapılandırılması Projesi Demiryollarının mali yükünün azaltılması için demiryolu şirketinin küçültülmesinin desteklenmesi ve etkinliğin arttırılması Enerji Projesi Enerji Sektöründe özelleştirmenin desteklenmesi ve bu sektördeki devlet borçlarının azaltılması

Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi 3 Program Amaçlı Mali Sektör Uyum Kredisi Mali sektör reformu ile ilgili politikalar

İhracat Finansmanı II. Projesi Mali sektörün güçlendirilmesi yoluyla ihracatlara yönelik finansmanın desteklenmesi KOBİ Finansmanı Projesi KOBİler için krediye erişimin gelişmesinin desteklenmesi

Kırsal Reform Uygulama Projesi (karma) Tarım reformu ile ilgili politikalar

Kırsal Kalkınma Projesi Tarımda üretkenliğin gelişmesinin desteklenmesi ve çiftlik dışında gelir getiren faaliyetlerin arttırılması

3

Program Amaçlı Yaklaşım : Kamu Sektörü Reformları

CEM : Sürdürülebilir Büyüme için

Yapısal Reformlar

Ülke Tedarik Değerlendirme

Raporu

Ülke Mali

Sorumluluk Raporu

Kamu Harcamaları ve Kurumsal İnceleme

Türkiye’de İyi Yönetim ve

Yolsuzlukla Mücadele Konusunda Uluslararası Konferans

Etkili bir Devlet için Kamu Harcamaları

Reformu Konusunda Uluslararası Konferans

CEM :

Makroekonomik İstikrar ve

Sürdürülebilir Büyümeye Doğru

Eylül 2000 Temmuz 2001 Ağustos 2001 Eylül 2001 Aralık 2001 Haziran 2003

Mayıs 2000 Temmuz 2001 Nisan 2002 sonbahar 2003 sonbahar 2004 2005 ERL PFPSAL PFPSAL II PFPSAL 3 PPSAL I PPSAL II Mali uyumun başlatılması. Bütçe ve bütçe dışı fonların kapatılması. Sosyal güvenlik sistemi, tarım, enerji ve telekomünikasyon alanlarında yapısal reformlar uygulanması. Telekomünikasyon ve enerji alanlarında şeffaflığı destekleyen düzenleyici kurumların kurulması.

2001 yılı için acil destekleyici mali paket uygulanması. Vergi stratejisinin hazırlanmasının başlatılması. Kamu Harcama Yönetimi reformu için orta dönemde strateji belirlenmesi. Planlanan bütçe ve bütçe dışı fonların kapatılmasının tamamlanması Kamu Yatırım Programının rasyonelleştirilmesinin başlatılması Ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisinin hazırlanmasının başlatılması.

2002 mali paketinin uygulanması. Vergi stratejisinin benimsenmesi ve dolaylı vergi reformunun yürürlüğe konması. Kapsamlı kamu istihdam programının başlatılması. GFS sınıflandırması ve değiştirilen tahakkuk temeline dayanan muhasebe ile ilgili pilot projeler, rasyonelleştirilmiş 2002 Kamu Yatırım Programının benimsenmesi, ve yeni kamu tedarik ve borç yönetimi kanunlarının yürürlüğe konması da dahil olmak üzere Kamu Harcama Yönetimi reformunun başlatılması. Ulusal yolsuzlukla mücadele stratejisinin benimsenmesi ve yayınlanması.

2003 mali paketinin uygulanması. Doğrudan vergi reformunun yürürlüğe girmesi ve vergi idaresinin fonksiyonel bir şekilde yeniden teşkilatlandırılması. Kamu istihdamı programının uygulanması. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü kanununun yürürlüğe konması ve Kamu Tedarik Kurumunun ve Hazine orta ofisinin geliştirilmesi de dahil olmak üzere Kamu Harcama Yönetimi reformunun devam ettirilmesi. Yolsuzlukla mücadele stratejisinin uygulanması ve kamu hizmeti reform stratejisinin hazırlanması.

2004 - 05 mali paketlerinin uygulanması. Sosyal güvenlik reformunun ikinci aşamasının başlatılması. Kamu harcama ve kamu yönetimi refromlarının derinleştirilmesi. Yerel yönetim reformunun başlatılması.

2005 – 06 mali paketlerinin uygulanması. Sosyal güvenlik reformunun ikinci aşamasının uygulanması. Yeni Orta Dönem Harcama çerçevesi ile Kamu Harcama Yönetimi reformunun ilk aşamasının tamamlanması ve kamu yönetimi reformlarının uygulanmasına devam edilmesi. Yerel yönetim reformunun uygulanması.

4

Program Amaçlı Yaklaşım : Kamu Sektörü Reformları

Bankacılık Sektörü İncelemesi

Kapsamlı Bankacılık

Risk Yönetimi Çalışması

Şirket Sektörü Değerlendirmesi

Banka Dışı Mali Kurumlar İncelemesi

Hem bankalar hem de banka dışı aracı kurumlar ile mali aracılığın güçlendirilmesi, daha fazla işletmeye ihracat finansmanı sağlanması.

EFIL II

Kasım 1998 Şubat 2000 Ocak 2002 Mart 2003 Aralık 2003

Ağustos 1999 Aralık 2000 Temmuz 2001 Mart 2002 sonbahar 2003 2005 EFIL FSAL PFPSAL PFPSAL II PFPSAL 3 PFSAL Bankacılık sektörü ile diyalog kurulması, en büyük / güçlü özel bankalardan 5’inde kapsamlı risk yönetimi uygulanması, ihracat finansmanı sağlanması.

Bankacılık Kanunu, bağımsız bir BDDK oluşturulması, başarısız bankalara müdahale edilmesi, devlet bankalarının özelleştirilmesini mümkün kılacak kanunun çıkarılması.

LLP vergi indirimi ve sınırsız süreli tahvil uygulamasının getirilmesi. Bağlantılı ve döviz katılımı, BDDK’nın kurumsal olarak güçlendirilmesi, gecelik repoların kaldırılması ve TMSF’nun sermayesinin yeniden değerlendirilmesi, Emlak Bankası’nın lisansının feshedilmesi ve Ziraat Bankası ile birleştirilmesi, sermaye açığı olan diğer özel bankaların sermayelerinin yeniden değerlendirilmesinin başlatılması. .

BDDK’nun kurumsal gelişiminin uygulanması, bankaların birleştirilmesi ile ilgili vergi ve hukuk engellerinin kaldırılması, 13 TMSF bankasının tümünün çözümlenmesi, özel bankaların sermayelerinin sahipleri tarafından yeniden değerlendirilmesi, Vakıfbank’ın özelleştirilmesi, Ziraat ve Halk Bankasının işletimsel yönden yeniden yapılandırılması sürecinin % 50’sinin tamamlanması.

Düzenleme uygulamalarının ilerletilmesi, BDDK ve TMSF kurumsal gelişim programlarının gerçek anlamda tamamlanması, geriye kalan TMSF bankalarının çözümlenmesi, ödeme aczi ve borç uygulamaları ile ilgili hukuksal / vergi rejiminin geliştirilmesi, Vakıfbank’ın özelleştirilmesi ve Halkbank ile ilgili stratejik çalışma gerçekleştirilmesi.

TMSF kurumsal gelişiminin uygulanması, geri kalan borcunu ödeyemeyen özel bankaların çözümlenmesi, Halk Bankasının özelleştirilmesi, yeni sigorta kanunu, bankalarda Uluslararası Muhasebe Standartlarının bütünüyle uygulanması, İstanbul Borsasında listeleme ve kapatma reformunun uygulanması, mevduat sigortası reformu, konsolide denetleme, Ziraat Bankasının özelleştirilmesi, TMSF’nun özerkliği.

5

Türkiye Yüksek Kapsamlı Kredi Programı : Ticaret Hatları

Mali Yıllar MY 00 MY 01 MY 02 MY 03 MY 04 MY 05 MY 06 Sağlam bir Makroekonomi ve Yönetim Kamu Mali Yönetimi Projesi Ekonomik Reform Kredisi Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi I Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi II Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi 3 Program Amaçlı Kamu Sektörü Uyum Kredisi I Program Amaçlı Kamu Sektörü Uyum Kredisi II Belediye Reformu ve Hizmetleri ⇒ Adil Bir İnsani ve Sosyal Kalkınma Temel Eğitim I Temel Eğitim II Orta Öğretim ⇒ Temel Sağlık Hizmetleri Sağlık II Sağlık Sektörü Dönüşümü ⇒ Sosyal Riski Azaltma Cazip bir İş Ortamı ve Bilgisi Ürün Piyasası Gelişimi Tarımsal Reform Uygulama Projesi Sulama Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Kara Yollarının Geliştirilmesi ve Güvenliği Ulusal İletişim Ağı Yenilenebilir Enerji ⇒ Enerji ⇒ Demiryollarının Yeniden Yapılandırılması ⇒ Kırsal Kalkınma ⇒ Özelleştirme Sosyal Desteği Sanayi Teknolojisi İhracat Finansmanı Aracılık Kredisi İhracat Finansmanı Aracılık Kredisi II KOBİ Finansmanı ⇒ Program Amaçlı Mali Sektör Uyum Kredisi Bilgi Ekonomisi ve Teknoloji Gelişimi ⇒ Güçlü bir Çevresel Yönetim ve Felaket Önleme Antalya Su Hizmetleri Çeşme Su Hizmetleri ve Kanalizasyon Acil Sel ve Deprem Marmara Depremi Sismik Riskin Azaltılması ⇒ Ozona Zarar Veren Maddeler İkinci Aşama Biyolojik Çeşitlilik / Ulusal Kaynak Yönetimi Mikro Su Havzası Yıl sonunda toplam operasyon sayısı 17 18 20 16 15 15 16

Ek A5

Ülke Cinsiyet Değerlendirmesi Özeti Türk uzmanlarından oluşan bir grup tarafından, özellikle yoksullukla ilgili olarak : yasal çerçeve; eğitim; sağlık; çalışma ve sosyal güvenlik; mikro işletmeler; kırsal kesimlerde yaşayan kadınlar ve yoksulluk; göç, yoksulluk ve sosyal korunma; devlet, politika ve sivil toplum; kadınlara karşı şiddet; ve felaket yardımını kapsayan on alanda cinsiyet ayrımı ile ilgili sorunların yansıtılması amacıyla, geniş kapsamlı bir cinsiyet değerlendirmesi hazırlanmıştır (Türkiye : Ülke Cinsiyet Değerlendirmesi, taslak, Aralık 2002). Aşağıda söz konusu taslak raporun Sonuçlar bölümünden alıntılar verilmiştir : “Tüm sektörlerde (özellikle eğitim, sağlık, çalışma ve sosyal güvenlik, ve şiddet), bölgesel ve kırsal kesim – kent farklılıklarının ilişkili olduğu gözlenmiş ve bunların cinsiyet eşitsizliğini içerdiği görülmüştür. Bunun ötesinde, bu iki boyut sadece cinsiyet eşitsizliğinin incelenmesinde önemli ölçüde yararlı olmakla kalmamış, ayrıca yoksulluğun anlaşılmasında eşit derecede önemli oldukları anlaşılmıştır. Beklendiği gibi, en yüksek seviyedeki cinsiyet eşitsizliğinin, toplumda yoksulluğun en şiddetli yaşandığı alanlarda ortaya çıktığı görülmüştür. Kadınların aleyhine olan koşullarda yansıtılan cinsiyet eşitsizliği, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgelerinde, tüm sektörlerde, kentsel alanlara oranla kırsal kesimlerde daha da büyük boyutlar kazanmaktadır. Diğer bir çarpıcı gözlem ise “ikinci” göç dalgası içinde yer alan kadınların cinsiyet eşitsizliğini belirgin bir şekilde yaşadıkları, bunun yanısıra ise, bu göçün neden olduğu önemli değişimin kentsel kesimlerde yoksulluğun yeni boyutlarının ortaya çıkmasına ve mevcut sosyal güvenlik ağlarının bozulmasına yol açtığı gerçeğidir. [...] cinsiyet eşitliğinin yasal ve gerçek boyutlarının karşılaştırılması da her ikisi arasında önemli farklılıklar olduğunu yansıtmıştır. Örneğin, 1926’dan bu yana kadınlar ve erkekler için eşit veraset ve mülkiyet hakları sağlayan Medeni Kanuna rağmen, kadınların tarımsal alanların %10’undan daha azına ve kentlerdeki gayri menkullerin yaklaşık %9’una sahip oldukları tahmin edilmektedir. Cinsiyet farklılıkları ile ilgili yapılan araştırmaların ışığında [...], birbiriyle kesişen üç ana konunun tanımlanması mümkündür. Bunlar, Türk toplumunda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını engelleyen temel unsurları oluşturmaktadır. Ayrıca, kadınların olanaklara ve kabiliyetlere yetersiz erişimini ve yoksulluktan kurtulmak için yeterli güvenlik seviyesi ve güce sahip olmamalarını yansıtmaları açısından yoksullukla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdırlar. Kadınların ekonomik bağımlılığı, önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sorun, kadınların iş gücüne katılımlarının düşük olması ve giderek daha da azalması; kentsel kesimlerde daha düşük işsizlik oranları; aile içinde çalışanlardan kayda değer derecede yüksek bir bölümün ücret almaması; düşük ortalama ücretler; gayri resmi sektörde güvencesi olmayan işlerin yüksek oranı; orantısız derecede düşük seviyelerde gayri menkul mülkiyeti; farklı sektör analizlerinde girişimci olarak teminat sağlama yetersizliği gibi bulgularda yansıtılmaktadır. Daha çok eğitim ve istihdamla ilgili verilerde yansıtılan yetenek eksikliği, kadınların toplum içindeki dezavantajlı konumuna neden olan diğer bir temel unsuru oluşturmaktadır. Bu durum sadece kadınların düşük okur yazarlık ve eğitim seviyesi veya kırsal kesimlerde yaşayan kadınların teknoloji ve makinelere erişiminin olmaması ile kentlerde yaşayan kadınların resmi iş piyasasına katılma yetersizliğinde değil, aynı zamanda farklı gruplardaki kadınların, sağlık, ulaştırma, bankacılık

2

veya bürökratik işlemler gibi bilgi ve hizmetlere erişim konularında karşılaştıkları güçlüklerde de göz önüne serilmektedir. Geleneksel değerler ve kültürel stereotipler, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasında önemli bir engel oluşturmaktadır. Ayrımcı ve güçsüzlük yükleyen gelenekler ve cinsiyet stereotiplerinin yansımalarına incelenen tüm sektörlerde rastlanmıştır. Mesleklerin cinsiyete göre tanımlanması ve cinsiyete göre ayrılmış iş piyasaları; kadınların öncelikle “bakım sağlayan” erkeklerinse “ekmek kazanan” karakterler olarak tanımlanması; kadınların serbest hareket edebilme yetersizliği; kadınların dışarıda çalışmalarının evlilik ve annelik kavramları ile uyumlu olmadığı şeklindeki fikirler, bu tür uygulamalara sadece birkaç örnektir. Bunun ötesinde, kadınların aile ve toplum içinde baskı ve şiddete maruz kalmaları, yine kadınların kendi içlerinde barındırarak kendi kendilerini sınırladıkları gelenekler ve kültüre dayanarak genellikle meşru kılınmaktadır. [...] Cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edebilmek için gerekli önlemlerle ilgili analizler ve tavsiyeler [...] yoksulluğun önlenmesine yönelik stratejiler açısından da aydınlatıcıdır. Bu çerçevede, konu ile ilgili hassasiyeti olan kadınları (örneğin, ikinci göç dalgası içinde yer alan cahil, çalışmayan kadınlar; bekar göçmen kadınlar; kadın aile reisleri; kırsal kesimlerde yaşayan yaşlı kadınlar) hedefleyen yoksulluk yardımı programları, kısa dönemde en belirgin ihtiyaç olarak görünmektedir. Benzer şekilde, kırsal ve kentsel alanlarda yaşayan işsiz / sigortasız kadınların hassasiyetini azaltmak amacıyla önlemler (örneğin sigorta kapsamına alınmaları) geliştirilmesine acil bir şekilde önem verilmesi gerekmektedir. Kadınların kabiliyet ve olanaklarını geliştirmek için kısa ve orta dönemde alınacak önlemlere ihtiyaç vardır. Yoksulluğun hedeflenmesi amacıyla, kırsal ve kentsel alanlarda yaşayan kadınların yardım ve iş olanakları konusunda bilgilendirilmesinin yanısıra bu kadınlara usullerle ilgili bilgi sağlanması ve yardım ve iş başvurularının kolaylaştırılması, hassas gruplar açısından önemli yararlar sağlayacaktır. Komşuluk ve topluluk dayanışma ağlarının ihtiyacı olan kadınlar için önemli güvenlik ağları olarak ortaya çıkmalarına karşın, bunların kadınların uzun dönemde güçlenmesini engelleyecek sosyal kontrol araçları olarak görev yapma potansiyelleri göz ardı edilmemelidir. Kadınların geleneksel olmayan alanlara katılımlarının sağlanması amacıyla, daha yüksek ücretli ve güvenceli işlerde istihdam olanaklarını geliştirecek kadınlara yönelik okur yazarlık ve meslek eğitimi, devlet ve sivil toplum kurumları tarafından sağlanabilir. Hukuksal alanda, eşit olanaklar sağlayacak mevzuat ile iş yerlerinde cinsel taciz ve cinsiyet ayrımcılığını engelleyecek mevzuatın yürürlüğe konması ve uygulamaların izlenmesi için yeni mekanizmaların oluşturulması (örn. cinsiyet denetçileri) iş piyasasında cinsiyet eşitliğini sağlamak açısından hayati önem taşımaktadır. Kadınların ekonomik özgürlüğünü engelleyen ve aile ve toplum içinde düşük seviyedeki pozisyonlarını sürekli kılan ayrımcı gelenek ve uygulamalarla etkili bir şekilde mücadele edebilmek için, devlet, sivil toplum ve kitle iletişimin yanısıra uluslararası kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen kapsamlı ve koordineli çalışmaların orta ve uzun dönemde genişletilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, kadınların ve erkeklerin “eşitlik kültürü” içinde sosyalleştirilmesi ve eğitilmesine yönelik sürekliliği olan programlar, kadınların eşit olanaklara sahip olmalarını ve güçlenmesini sağlayacaktır.”

Ek A6 (Bolumler)

Kamu Sektörü Yönetimi Mali Sorumluluk 1. Türkiye’nin mali sorumluluk sisteminin uluslararası standartlara uygun olarak modernize edilmesi, acil bir kamu harcama yönetimi önceliğini oluşturmaktadır. Ağustos 2001’deki CFAA’da da ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi, bazı temel yapı taşları yerine oturtulmuştur: kurulu bir hukuksal çerçeve; her ne kadar parçalanmış olsa da güvenilir muhasebe işlemleri; mali sonuçların düzenli bir şekilde rapor edilmesi; Meclis’e rapor veren görünüşte bağımsız bir Yüksek Denetleme Organı olan Sayıştay; nispeten açık bir sorumluluk sistemi ve çok sayıda kalifiye personel. Ancak daha derin bir inceleme, önemli sorunların mevcudiyetini ve sistemde tutarlılıkla ilgili eksiklikler bulunduğunu göstermektedir. Karmaşık kurumsal ilişkiler, çok sayıda kamu fonu kaynağı, planlanan kontrollere çok fazla önem verilmesi ve meclise yetersiz rapor verilmesi şeffaflığın azalmasına ve mali yönetimin zayıflamasına neden olmaktadır. Muhasebe ve tedarikle ilgili mevzuat, gelişmekte olan uluslararası standartların gerisinde kalmıştır. Harici teftiş ve denetleme benzeri faaliyetler yürüten Sayıştayın yanısıra birçok kurumdan oluşan denetleme sistemi de bütçe gibi parçalanmıştır. 2. Muhasebe. Yıllar süren sınırlı ilerlemenin ardından, kamu muhasebe sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar, PFPSAL programı çerçevesinde istikrarlı bir şekilde hız kazanmaktadır. say2000i otomatik muhasebe sistemi, Türkiye genelinde, Maliye Bakanlığının Kamu Muhasebe Genel Direktörlüklerine ait yaklaşık 1.500 sitenin hemen hemen tümünde işletilmektedir. Bu internete dayalı sistem kapsamında, Maliye Bakanlığının merkezi muhasebe sistemi veri tabanı, sistemin herhangi bir yerinde gerçekleştirilen ayrı ayrı işlemlerin tümü ile ilgili verileri içermektedir. GFS koşullarına göre değiştirmiş, tahakkuk temeline dayanan muhasebe sisteminin getirilmesi girişimi ilerleme kaydetmektedir. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü kanunu, 1050 sayılı mevcut muhasebe kanununun yerine geçecek ve Maliye Bakanlığına, tüm genel devlet kurumları için bütçe kodlandırma ve muhasebe standartlarını yayınlamaya yönelik süresiz yetki verecektir. Maliye Bakanlığı, muhasebe politikalarına ve esaslarına dayanan ve çerçeve muhasebe standartları ve GFS ile tutarlı hesapların bir çerçeve tablosunu içeren bir yönetmelik hazırlamıştır. Bu çerçeve hesaplar tablosu bir taraftan farklı kurumların özel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarlanırken diğer taraftan da GFS standartlarına tam uyumu koruyacaktır.1 Bu yeni hesaplar tablosu, GFS bütçe sınıflandırması ile birleşik diğer pilot projeler de dahil olmak üzere, konsolide bütçeli kurumlar bünyesinde denenmektedir. Yeni muhasebe yönetmeliği, Sayıştayın onayının ardından, 2003 yılında resmi gazetede yayınlanacaktır.2 Muhasebe reformu ile ilgili zaman çizelgesi, kısmen pilot projelerden elde edilen deneyimlere dayanarak revize edilmiş ve hali hazırda şu şekilde belirlenmiştir : (i) 2004 yılında, konsolide bütçeli kurumlara değiştirilmiş, tahakkuk temeline dayanan muhasebenin getirilmesi, (ii) 2004 yılında, konsolide bütçeli olanlar dışındaki kurumlara tahakkuk temelinin bütününün getirilmesi, ve (iii) 2007 yılı itibariyle konsolide bütçeli kurumlara tahakkuk temeline dayanan muhasebenin bütününün getirilmesi. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü kanunu ile kurulacak devlet muhasebe standartları kurulu, muhasebe yönetmeliğinde yer alan çerçeve standartların, zaman içinde, tamamıyla geliştirilmiş standartlara dönüştürülmesinden sorumlu olacaktır. 1 Yeni hesaplar tablosu ekonomik sınıflandırmaya dayanmaktadır. say2000i altında çalışan muhasebe yazılımına, fonksiyonel, kurumsal ve mali sınıflandırmalarla ilgili kodlama dahil edilmektedir. 2 Bu, Maliye Bakanlığı tarafından, farklı kurumların özel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarlanacak ve GFS standartları ile genel tutarlılığı koruyacak bir çerçeve hesaplar tablosu olacaktır.

2

3. İhale. Türkiye, geçtiğimiz yıl, kamu ihale mevzuatı ve uygulamalarını uluslararası standartlara uygun olarak geliştirme yönünde kararlı bir şekilde ilerlemiştir. Yeni Kamu İhale Kanunu Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Yeni kanun UNCITRAL modeline dayanmakta ve Türkiye’nin AB standartları ile uyumlu olma yolunda ilerlemesini sağlamaktadır. Kamu ihalesini idare etmek ve yeni ihale standartlarının uygulanmasını sağlamak üzere kanunla kurulan bağımsız Kamu İhale Kurumu (KTK) tam anlamıyla çalışmaya başlamıştır. Söz konusu kanunda yapılan bir dizi teknik değişiklik 2003 yılının ortalarında benimsenmiştir ve Hükümet, kamu hizmetleri sektöründeki KİTler için, ilgili AB direktifi ile tutarlı yeni bir tedarik mevzuatı üzerinde çalışmaktadır. 4. Denetleme. Etkili bir mali sorumluluk, Türkiye’nin kamu denetleme sisteminin kapsamlı bir şekilde modernize edilmesini gerektirmektedir. Hedefler iki yönlüdür : (i) kurumsal sorumlulukların açık bir şekilde belirlenmesi, denetleme kalitesinde uluslararası standartlarla uyumlu gelişmelerin desteklenmesi ve işletimsel performansın geliştirilmesi çabaları ile uyumlu bir şekilde, planlanan kontrollerden gerçekleşen kontrollere geçişin desteklenmesi; ve (ii) Sayıştayın etkili bir devlet denetleme kurumuna dönüştürülmesi amacıyla, Sayıştay denetimlerinin kapsamının, yerel idareler, özerk kurumlar, sosyal güvenlik kurumları, kapatılmamış bütçe dışı fonlar, döner sermayeler de dahil olmak üzere devletin genelini içerecek şekilde genişletilmesi. Bu hedeflere ulaşılması Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü kanununun yürürlüğe girmesi ile kolaylaşacaktır. Denetlemenin kalitesi ile ilgili olarak, söz konusu kanun, ilgili kurumların, Maliye Bakanlığının ve Sayıştayın görev ve sorumluluklarına açıklık getirecektir. Kanun, dahili denetlemenin AB koşulları ile paralel olarak ilgili kurumlara devredilmesi için bir çerçeve oluşturacaktır. Ayrıca, Sayıştayın bütçe uygulamaları ile ilgilenmeyi bırakarak, performans denetlemeleri de dahil olmak üzere, gerçekleşen denetlemeler üzerinde yoğunlaşmasına olanak tanıyacaktır. Sayıştayın yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak söz konusu kanun: (a) Sayıştayın yıllık denetlemesi kapsamındaki tüm konsolide bütçeli kurumları içerecek; (b) Sayıştayın kendi hesaplarının harici denetlemeye tabi tutulmasını ve bunların raporlarla Meclise sunulmasını sağlayacak; ve (c) Sayıştay denetimlerinin kapsamının devletin genelini içerecek şekilde genişletecektir. Her önemli kurumsal reformda olduğu gibi, Sayıştayın modern bir devlet denetleme kurumuna dönüştürülmesi de kamu idaresi ile fikir birliği sağlanacak şekilde dikkatle tasarlanmalıdır. Sayıştay, kurumsal yapısını devlet denetleme kurumları ile ilgili uluslararası standartlarla aynı hizaya getirmek üzere dahili reformlar gerçekleştirme, denetleme kabiliyetlerini geliştirme, ve reformun uygulanması konusunda diğer devlet denetleme kurumları ile fikir birliğine ulaşma taahhüdünde bulunmuştur. Sayıştayın dahili reformu ile ilgili bir faaliyet planı taslağı hazırlanmış ve bu taslak, diğer Avrupa Devlet denetleme kurumlarının denetçilerinin gerçekleştireceği benzer incelemelerin de desteği ile geliştirilecektir. Faaliyet planının Hükümet ve Sayıştay tarafından 2003 yılının sonbaharında benimsenmesi beklenmektedir. Kamu Sektörü Yönetimi 5. İyi yönetim. Kamu sektöründe şeffaflığın arttırılması ve daha iyi yönetim için, Mart 2002’de “Daha Şeffaf ve Daha Temiz bir Türkiye için El Ele” sloganı ile ulusal bir strateji yayınlanmıştır. Açık öncelik ve kriterler oluşturan ve yolsuzluğu önlemek için kamuoyunu güçlendiren ve harekete geçiren bu stratejinin hedefi, yönetimin iyileştirilmesi ve ekonomi üzerindeki politik etkinin azaltılması için kapsamlı bir çerçeve sağlamaktır. Ulusal yolsuzluk önleme stratejisi kapsamındaki öncelikler aşağıdaki Kutu 1’de özetlenmiştir. Bu stratejinin temel yapısı ve içerdiği faaliyetler, yeni Hükümetin Acil Faaliyet Planı (AFP) içinde yansıtılmıştır. Şeffaflığın arttırılması ve iyi yönetimin geliştirilmesine yönelik bakanlık komitesi Mart 2003’te kurulmuştur. Komite hem AFP hem de ulusal strateji içinde yer alan ilgili faaliyetleri bu reform alanında yürütecektir. Bakanlık komitesi, AFP çerçevesinde ulusal

3

stratejiye yönelik düzenli uygulama raporları hazırlayacaktır. Kapsamlı bir dizi temel faaliyet arasında, taslağı hazırlanmış ve görüş için ilgili dairelere gönderilmiş olan “Vatandaşın Bilgi Alma Özgürlüğü” ile ilgili Kanun da yer almaktadır. Bu kanunun 2003 yılının sonbaharında geçmesi beklenmektedir. Devlet memurları ve kamu idarelerinin görev ve uygulama esaslarını tayin eden mevzuatın ise 2003 yılı sonunda yürürlüğe gireceği tahmin edilmektedir. Hükümet, kamunun iyi yönetimle ilgili bilgilendirilmesinin geliştirilmesi konusunda ulusal sivil toplum örgütlerinin (STÖ) aktif katılımına güvenmektedir. En önemli ulusal sivil toplum örgütlerinden biri olan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüd Vakfı (TESEV), bir kısmı Banka tarafından desteklenen, biri aileleri bir de ticari topluluğu kapsayan yolsuzlukla ilgili iki teşhise dayalı araştıma gerçekleştirmiştir. Devlet memurlarını kapsayan üçüncü bir araştırma seçimler nedeniyle gecikmiştir. 6. Kamu Hizmeti Reformu. Kamu yönetimi ile ilgili sürdürülebilir gelişmeler, kamu hizmeti reformuna büyük ölçüde dayanak sağlayacaktır. Gerçekte, kamu hizmeti reformu AFP’de ve daha ağrılıklı olarak ulusal yolsuzluk önleme stratejisinde önemli bir yer tutmaktadır. Kamu hizmeti reformu, kamu hizmetlerinin kalitesinin arttırılması ve mali uyumun kalitesinin sağlanmasında hayati önem taşımaktadır. Hükümet şimdiden, kamu kurumlarındaki personel kadroları ile ilgili kriterlerin oluşturulması amacıyla, hali hazırda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulanmakta olan bir norm kadro sistemi çalışması başlatmıştır. Kamu hizmetinin Türkiye’deki hükümetin değişen rolüne göre adapte edilmesi ve sürmekte olan reformların PEM’e (Kamu Harcama Yönetimi) dahil edilmesi için orta dönemde daha eksiksiz bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna dair yaygın bir kanı vardır. Değişen bir Türkiye içinde, kamu hizmetinin boyutu ve içeriği ile ilgili sorunların yanısıra, reformun, kurumların birçoğunda var olan çarpık maaş teşvikleri, karıyer gelişim koşulları ve yetersiz işletme bütçelerini de hedeflemesi gerekmektedir. Şubat 2002’de bir kamu hizmeti reform stratejisinin hazırlanmasını yönetmek ve hangi fonksiyonların devletin sorumluluğu altında kalması hangilerinin ise özel sektöre intikal ettirilmesi gerektiği konusunda alınacak kararlarla ilgili hazırlık yapmak için hükümete yönelik kapsamlı bir fonksiyonel inceleme yürütmek amacıyla, bir bakanlık komitesi kurulmuştur. Fonksiyonel incelemeye ilişkin hazırlıklar 2002 yılının ortalarında başlatılmış ancak daha sonra seçimlerin yaklaşması nedeniyle gecikmiştir. Söz konusu fonksiyonel inceleme DPT’nin sorumluluğu altında tekrar başlatılmış ve taslak rapor Temmuz 2003’te tamamlanmıştır. Kamu hizmeti reform stratejisinin hazırlanması sorumluluğu hali hazırda AFP çerçevesinde ve Başbakan Yardımcısının yönetimi altında Devlet Personel Başkanlığına verilmiştir. Kamu hizmeti reform stratejisinin 2003 yılının sonlarında Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanması ve benimsenmesi planlanmıştır.

4

Kutu 1 : Ulusal Strateji Kapsamındaki

Türkiye’nin Kamu Sektöründe Şeffaflığın Arttırılması ve İyi Yönetimle ilgili Öncelikler

- Kurumsal gelişim ve mali yönetim için kamu idaresi reformu çerçevesinde sürdürülmekte olan çalışmaların tamamlanmasının hızlandırılması - Mal bildirimlerinin halka duyurulması ve seçimle gelmiş tüm memurların mal bildirimleri ile ilgili zorunlu denetleme getirilmesi ve kamunun bilgilendirilmesi amacıyla 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda yapılan değişikliklerin uygulanması.

- Kampanya finansmanları, siyasi partilerin ve seçim adaylarının gelir ve harcamaları ile ilgili denetlemelerin halkın bilgisine sunulmasını sağlayacak yönetmeliklerin yürürlüğe konması. Mevcut Siyasi Partiler Kanununda, siyasi partilerin ve adayların, bireyler ve tüzel kişiler tarafından kendilerine yapılan sabit bir miktarın üzerindeki bağışları halka açıklamalarını gerektirecek şekilde değişiklik yapılması. Yüksek Seçim Kurulu bu bilgilerin yayınlanmasından ve denetlenmesinden sorumlu olacaktır.

- Yasal olmayan kar elde edilmesine neden olan suç faaliyetlerinin listesinin genişletilmesi ve MASAK (Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu) uzmanlarına belirli alanlarda teftiş yapma yetkisi vermek amacıyla MASAK’ın yeniden yapılandırılması için 4208 No.lu Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine dair Kanunda yapılan değişikliklerin uygulanması.

- Teftiş standartlarının uygulamaya konması, tüm teftiş ve denetleme birimlerinin bütünüyle yeniden yapılandırılmasına olanak tanınması ve başkanların sabit dönemler süresince atanmalarını sağlamak amacıyla atama usullerinde değişikliklerin uygulanması için bir Teftiş ve Denetleme Hizmetleri Sınıfı oluşturulması ve Teftiş Kanununun geçirilmesi.

- 657 sayılı Kamu Hizmetleri Kanununun, teftiş ve denetleme hizmetleri için belirli bir istihdam kategorisi içerecek şekilde değiştirilmesi.

- Yolsuzluklarla ilgili davaların çabuk çözümlenmesini sağlamak amacıyla özel mahkemeler kurulması. Yolsuzluklarla ilgili davaların tahkikatının yapılması için güvenlik kuvvetleri bünyesinde ve Cumhuriyet Başsavcılığının denetimi ve kontrolü altında uzmanlık birimlerinin oluşturulması.

- Türkiye’de iş ahlakı ile ilgili anlaşmaların uygulanması.

Ek A7

Fon İlişkileri Bildirisi

Uluslararası Para Fonu Halk Duyurusu (PIN) No. 02/46 700 19th Street, NW 19 Nisan 2002 Washington, D.C. 20431 USA

IMF Türkiye ile IV. Madde ile ilgili 2002 yılı İstişari Görüşmelerini Tamamlamıştır Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Kurulu, Türkiye ile IV. madde ile ilgili istişari görüşmelerini 15 Nisan 2002 tarihinde tamamlamıştır.1 Geçmiş Türkiye, on yıllardır sürmekte olan güçsüz performansını geri döndürmek üzere kararlı bir kampanyanın tam ortasındadır. 1970’li yıllardan bu yana büyüme sadece negatif bir eğilim (enflasyon ise sürekli bir çıkış eğrisi) sergilemekle kalmamış aynı zamanda giderek daha değişken bir hal almıştır. Bu performans, yaygın yapısal değişmezliği, güçsüz kamu finansmanını, ve düşük politika güvenilirliğini yansıtmaktadır. 1980’li yıllardaki ekonomik liberalleşme sonrasında kaydedilen birçok ilerlemeye rağmen, köklü yapısal sorunlar büyümeyi geriye doğru sürüklemeye devam etmiş ve geçmişteki enflasyonun düşürülmesi ile ilgili girişimler de fazla başarılı olmamıştır. Son iki yılda, altta yatan güçsüzlüklerle mücadele etmek amacıyla üç ana girişim gözlenmiştir. Bunlardan ilki, 2000 yılında, Aralık 1999’da başlatılan üç yıllık Destekleme Kredisi (Standby) Anlaşması çerçevesinde gerçekleşmiştir. Program, güçlü bir mali uyum sağlanmasını ve borçların kontrol altına alınabilmesi ve kemikleşen enflasyon beklentilerinin kırılması amacıyla döviz kuru sürünmesinin önceden ilan edilmesini öngörmüştür. Program ayrıca, Türkiye’nin sürdürülebilirlik oranı daha yüksek bir büyüme yoluna girmesini sağlamak amacıyla – özellikle bankacılık, sosyal güvenlik, özelleştirme, ve tarım alanlarında olmak üzere – geniş kapsamlı bir yapısal reform gündemi içermektedir. Yapısal reformlarla ilgili, kamu sektörü temel dengesinin geri döndürülmesinde ve enflasyonun dizginlenmesinde elde edilen bazı kayda değer başarılara rağmen, kötüye giden bir cari hesap ve kırılgan bir bankacılık sistemi, 2000 yılının sonlarında bir likidite krizine neden olmuş ve bu kriz, büyük ölçüde rezerv kaybına yol açan şiddetli bir krize dönüşmüştür. Politik gerginliklerin de desteklediği bu krizi, Şubat 2001’de başka bir spekülatif saldırı izlemiş ve hükümeti parayı faiz oranları ve enflasyonun yeniden artan hızı arasında dalgalandırmaya zorlamıştır. İkinci aşama ise IMF’nin ek desteği ile, krizin kökünde yatan nedenlerin ele alınması suretiyle yatırımcı güveninin yeniden kazanılmasını hedefleyen güçlendirilmiş bir programın Mayıs 2001’de benimsenmesi olmuştur. Yetkililerin revize edilmiş programı, (geçmişteki en önemli hassasiyet kaynaklarından birini oluşturan) bankacılık sektörünün temel anlamda yeniden yapılandırılmasını, (şoklara karşı hassasiyeti azaltan) dalgalı döviz kuruna bağlılığı, enflasyonun düşürülmesinin devam ettirilmesini, borçların kontrol altına alınmasını desteklemek amacıyla önemli ölçüde mali uyumu, ve

1 IMF’nin Anlaşma Maddeleri içindeki IV. Madde çerçevesinde, IMF genellikle her yıl, üyeleri ile ikili görüşmeler gerçekleştirir. Bir personel ekibi ülkeyi ziyaret ederek ekonomik ve mali bilgiler toplar ve yetkililerle, ülkenin ekonomik gelişmeleri ve politikaları hakkında görüşür. Karargahlarına geri döndüklerinde ise, bu personel, İcra Kurulunun görüşmeleri için temel oluşturacak bir rapor hazırlar. Bu görüşmelerin sonucunda, Kurulun Başkanı olarak İdari Direktör, İcra Kurulunun görüşlerini özetler ve bu özet ülke yetkililerine gönderilir. Bu duyuru, personel raporuna dayanarak 15 Nisan 2000 tarihinde gerçekleştirilen İcra Kurulunda ifade edilen görüşleri özetlemektedir.

2

özel sektörün rolünün genişletilmesini içermektedir. Tam revize edilen programın sonuçlarını göstermeye başladığı sırada, 11 Eylül olayları piyasa duyarlılığının bozulmasını ve ciddi mali sorunların yeniden ortaya çıkmasını tetiklemiştir. Bu arada, Türkiye, etkin olmayan bir kamu sektörü, özel sektör gelişimi önündeki engeller, daha önceki krizler nedeniyle hasar görmüş bir bankacılık sektörü, ve kısmen bankaların sermayesinin yeniden değerlendirilmesinin kamu tarafından sağlanan fonlarla gerçekleştirilmesi nedeniyle oluşan yüksek bir kamu borcu yükü ile ilgili sıkıntıları yaşamaya devam etmiştir. 11 Eylül sonrasında, Türk hükümeti, hem ekonomiyi gelecekteki krizlere karşı korumak, hem de Türkiye’nin iddialı reform gündemini devam ettirmek amacıyla yeni bir yoğun IMF destekli program başlatmıştır. 2002 – 04 programı çerçevesinde, dalgalanmanın devam etmesi, spekülatif saldırıların potansiyelini sınırlayacaktır. Sürmekte olan mali sektör reformu, şirket sektörünün yeniden yapılandırılması ile birlikte bankacılık ve ticaret sektörlerinin güçlenmesine yardımcı olacak ve sürdürülen mali disiplin, borçların orta dönemde kontrol altına alınmasını destekleyecektir. Programın güçlü yapısal reform gündemi, makroekonomik istikrara ulaşıldığı takdirde, nihayet sürdürülebilir ekonomik büyüme için zemin hazırlayacaktır. Yeni program çerçevesindeki gelişmeler ümit vaad etmektedir. Mali piyasa koşullarının, 11 Eylül sonrasındaki düşük seviyelerinde kayda değer ölçüde gelişme kaydedilmiş; kriter bono oranları keskin bir düşüş göstermiş ve Türk Lirası dolar karşısında yaklaşık 1,3 milyon olan değeri ile yüzde 20’den daha fazla bir değer artışı kaydetmiştir. Bu durum karşısında, dolara çevirme eğilimi azalmış, hatta son aylarda tam tersine dönüş işaretleri vermiş, borsa Eylül ayı ortalarından bu yana lira cinsinden yüzde 50’den fazla bir yükseliş göstermiş, ve harici bankalar arası kredilerin inişi durmuştur. Kamu borçlarının kısa dönemde vadesinin uzatılması ile ilgili endişeleri de büyük ölçüde hafifletilmiş ve böylelikle iç borçların vadesinin uzatılmasına ve yeni Euro tahvil satışlarına yönelik güçlü bir talep oluşturulmasına olanak tanınmıştır. Enflasyon düşmeye başlamış ve bu da enflasyon beklentilerinin azalmasına neden olmuş ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının (TCMB) gecelik oranı son iki ay içinde üç aşamada 14 puan (yüzde 66’ya) düşürmesine olanak tanımıştır. Yeni program çerçevesinde çok sayıda politik önlem alınmıştır. Ocak ayında, yetkililer, mali ve yapısal alanlarda Destekleme Kredisi Anlaşmasının onaylanması için gereken ondan fazla anlaşma öncesi faaliyet gerçekleştirmiştir. Sonuç olarak, ilk gözden geçirme ile ilgili tüm nicel performans kriterlerine ulaşılmıştır. Bir tarafta baz para Şubat sonu tavanının altına düşmüş, diğer tarafta ise Net Uluslararası Rezervler ve Net Yurt İçi Aktifleri ile ilgili hedeflere rahatlıkla ulaşılmıştır. 2001 yılı için GSMH’nın yüzde 5,5’i olan kamu sektörü temel fazla hedefi, GSMH’nın tahmini olarak yüzde 0,4 oranında aşılmış ve Ocak ayında, konsolide devlet sektörü temel fazla hedefini rahat bir şekilde geçmiştir. Ayrıca, programın yapısal şartlılığı konusunda da somut ilerleme kaydedilmiştir. İcra Kurulu Değerlendirmesi İcra Direktörleri, Türk yetkililerin geçmişteki sorunları ele alma ve sürdürülebilir bir büyüme için zemin hazırlamak amacıyla iddialı bir ekonomik reform programı uygulama konusundaki kararlı çalışmalarını memnuniyetle karşılamaktadır. Geçmişte, mali disiplinsizlik ve yapısal zayıflıklar Türkiye’nin ekonomik potansiyeline ulaşmasını engellemiş ve on yıllardır süre gelen büyük ölçüde değişken bir büyüme ve enflasyon ortamı yaratmıştır. Bu sorunların kökü, mali gevşekliğe, yönetimle ilgili yetersizliklere, nominal bir güven eksikliğine ve kamu sektöründe etkinliğin ve şeffaflığın bulunmamasına dayanmakta

3

ve bunlar özel sektör gelişimi ile ilgili engellerde ve yakın geçmişte meydana gelen iki ekonomik kriz nedeniyle hasar gören bankacılık sektöründe açıkça görülmektedir. Direktörler, Türk yetkililerin bu zayıflıkları ele alma ve cesur bir üç yıllık program ile ekonominin şoklara karşı hassasiyetini azaltma konusunda kaydetmiş oldukları ilerlemeleri memnuniyetle karşılamış ve programın geçmişteki müdahaleci politikalardan farklı olarak daha kararlı bir aşamayı yansıttığını ve gelecekte daha güçlü bir performans sergilenmesi için zemin hazırlayacağını belirtmişlerdir. Bu konu ile ilgili olarak, Direktörler yetkililere, 11 Eylül olaylarının ardından oluşturulan makroekonomik uyumun ve yapısal reformun olumlu hızını korumaları yönünde tavsiyede bulunmuşlardır. Makroekonomik politikalar geleceğe yönelik tedbirli olmayı sürdürmüş; ve Hükümet, özellikle kamu sektörü personel fazlasının belirlenmesi ve gelişmiş bir kamu borç yönetimi için hukuksal temelin benimsenmesinde de görüldüğü gibi yapısal reform konusunda ısrarlı olmaya devam etmiştir. Yetkililerin çalışmaları, faiz oranlarındaki önemli düşüş, ödemeler pozisyonunda güçlü bir denge kurulması ile birlikte Türk lirasının değer kazanması ve enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki düşüş ile ödüllendirilmiştir. Direktörler, bu olumlu sonuçların sürdürülebilir bir büyüme için temel hazırlanmasına yardımcı olmalarının yanısıra olumsuz yönde riskler de bulunduğunu ifade etmişler; özellikle, üretimdeki iyileşmenin güçlenmesi ve zamanlamasının belirsiz olduğunu ve mali piyasaların herhangi bir şok ihtimaline karşı tetikte olma durumunu koruduklarını vurgulamışlar; ve yavaş ilerleyen bir ekonomik büyüme sürecinin devam etmesinin Türkiye’nin borçlarını kontrol altına almasında olumsuz etkileri olacağını ifade etmişlerdir. Büyümenin desteklenmesi için, özel yatırımların ve üretimin arttırılması ve faiz oranlarının düşürülmesi amacıyla yapısal reformların önemini vurgulamışlar ve gelecek aylarda programın başarılı bir şekilde uygulanmasının hükümet koalisyonu tarafından sağlanacak bölünmez bir desteği gerektireceğinin üzerinde durmuşlardır. Direktörler, mali gelişmelerin yolunda gitmesine rağmen, sürdürülebilir bir borç pozisyonu elde edilmesini sağlamak amacıyla sıkı bütçe uygulamalarının devam etmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Yetkililere, GSMH’nın yüzde 6,5’i oranındaki 2002 kamu sektörü temel fazla hedefine bağlı kalmaları yönünde tavsiyede bulunmuşlar, bunun yanısıra, muhtemel olumsuz riskleri göz önünde bulundurmaları gerektiğinin altını çizmişler, ve yetkilileri temel fazla hedefinin korunması ve dış borçların kontrol altına alınmasının sağlanması amacıyla daha fazla dengeleyici önlemler almaya hazır olmaları konusunda uyarmışlardır. Direktörler, sürdürülebilir olması için, genel anlamda tüm bütçe hedeflerindeki gelişmelerin kararlı reformlarla desteklenmesi gerekeceğini ifade etmişlerdir. Hükümetin harcama yönetiminin geliştirilmesi, vergi politikasının düzenlenmesi ve gelir yönetiminin güçlendirilmesi konusundaki çalışmaları Direktörleri cesaretlendirmiştir. Vergi konusunda, vergi kanununun sadeleştirilmesinin önemini vurgulamışlar, harcama konusunda ise, son derece gerekli olan kamu iktisadi teşekküllerinin küçültülmesi ve kamu hizmeti reformu konusunda vakit kaybetmeden ilerlemenin önemini ifade etmişlerdir. Direktörler, enflasyonun düşürülmesi ve güvenin arttırılması için para politikasının kapsamının geliştirilmesine değinmişlerdir. Bu konu ile ilgili olarak, mevcut ve beklenen enflasyonda yakın zamanda meydana gelen düşüş Direktörleri cesaretlendirmiştir. Enflasyon hedeflemesinin getirilmesi enflasyon beklentilerini daha da sağlamlaştıracaktır. Bazı Direktörlerin, TCMB ve hükümetin güçlü

4

çalışmaları ile resmi enflasyon hedefinin ortaya konması için ön koşulların yıl ortası itibariyle yerine oturacağını ifade etmelerine rağmen, diğer Direktörler, bu tür bir çerçevenin inandırıcı olabilmesi için enflasyonun daha uzun süreli bir düşüş kaydetmesine ihtiyaç duyulacağını düşünmüşlerdir. Rezerv yönetimi ile ilgili olarak, TCMB’nin döviz rezervlerini arttırmak amacıyla güveni daha da arttıracak olan, ödemeler dengesi ile ilgili beklenenden daha iyi gelişmelerden yararlanmaya devam etmesini desteklemiş ve yetkililerin yakın zamanda döviz alım müzayedelerini önceden ilan etme hareketlerini memnuniyetle karşılamışlardır. Dalgalı döviz kuru rejiminin daha pürüzsüz bir şekilde işlemesini sağlamaya yardımcı olmak amacıyla para ve döviz piyasalarının daha fazla geliştirilmesi konusunu teşvik etmiş ve yetkililerin saptırıcı vergileri azaltma ve rezerv koşulları sisteminde reform gerçekleştirme planlarını memnuniyetle karşılamışlardır. Direktörler ayrıca, Türk lirasının yakın zamanda değer kazanmasının ışığı altında, Türkiye’nin dış pazarlardaki rekabet edebilme kabiliyetinin yakından izlenmesine duyulan ihtiyacın altını çizmişlerdir. Direktörler, bankaların sermayelerinin yeniden değerlendirilmesi planının uygulanması da dahil olmak üzere, bankacılık sektörü reformundaki ilerlemeleri memnuniyetle karşılamışlar ancak şirket borçlarının yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini vurgulamışlardır; daha ileri düzeyde, bankaların sermayelerinin yeniden değerlendirilmesi sürecinin bütünlüğü ve şeffaflığının korunması ve ilan edilen program süresine bağlı kalmanın önemi üzerinde durmuşlardır. Ayrıca, Türkiye’deki düzenleyici kurumların bağımsızlığının korunması ihtiyacının altını çizmişlerdir. Yetkilileri, piyasa koşullarının daha olumlu olduğu şu dönemde özelleştirmeyi hızlandırmaları konusunda teşvik etmiş ve devlet iktisadi teşekküllerindeki yetersizliklerin, Türkiye’nin son on yıldaki olumsuz büyüme performansının arkasındaki en önemli unsuru oluşturduğunu ifade etmişlerdir. Yine aynı şekilde, hükümeti, yatırım ortamı ile ilgili yetersizliklerle mücadele etme ve kamu yönetiminin hem merkezi, hem de yerel seviyelerinde, şeffaflık ve etkinliği destekleme konularındaki taahhüdünü göstermede etkili olması yönünde teşvik etmişlerdir. Kara paranın aklanması ve terörizme finansman sağlanması konularında mücadele etmek amacıyla alınan önlemleri memnuniyetle karşılamışlardır. Direktörler, şeffaflığın ve veri sağlanmasının geliştirilmesine yönelik faaliyetlerin yakın zamanda gerçekleştirilmesi için tavsiyede bulunmuşlardır. Mali istatistiklerde bazı yetersizliklerin varlıklarını sürdürmelerine rağmen, Direktörler, mali şeffaflık konusunda yakın zamanda kaydedilen kapsamlı gelişmeleri memnuniyetle karşılamaktadırlar.

Basın Duyurusu No. 03 /135 Uluslararası Para Fonu 1 Ağustos 2003 700 19th Street, NW Washington, D.C. 20431 USA IMF, Türkiye’nin Destekleme Kredisi Düzenlemesi ile ilgili Beşinci Gözden Geçirmesini Tamamlamış, Geri Ödeme Beklentilerinin Uzatılması Talebini Onaylamıştır Uluslararası Para Fonunun (IMF) İcra Kurulu Türkiye’nin Destekleme Kredisi Düzenlemesi çerçevesindeki ekonomik performansı ile ilgili beşinci gözden geçirmeyi bugün tamamlamıştır. Gözden geçirmenin tamamlanması, Türkiye’ye bu düzenleme kapsamında 340,0 milyon SDR (yaklaşık 476 milyon ABD $’ı) tutarındaki miktarı derhal çekebilme olanağını sağlamaktadır. İcra Kurulu ayrıca, 2004 ve 2005 dönemi için, toplam 8,2 milyar SDR (yaklaşık 11 milyar ABD $’ı) tutarındaki miktarla ilgili zamana dayalı geri ödeme beklentilerinin yükümlülük tarihlerinin bir yıl uzatılmasını da onaylamıştır. Türkiye’nin toplam 12,8 milyar (yaklaşık 18 milyar ABD $’ı) tutarındaki SDR Destekleme Kredisi Düzenlemesi 4 Şubat 2002 tarihinde onaylanmıştır (bkz. Basın Duyurusu No. 02/7). Şimdiye kadar Türkiye, bu düzenleme çerçevesinde 10,4 milyar SDR (yaklaşık 15 milyar ABD $’ı) tutarındaki miktarı çekmiştir. İcra Kurulu görüşmesinin ardından, İdari Direktör ve Başkan Horst Köhler aşağıdaki konuşmayı yapmıştır : “Türk yetkililer geçtiğimiz haftalarda, istikrar ve ekonomik reform programlarını uygulama konusunda güçlü ve memnuniyetle karşılanan çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar içinde, GSMH’nın yüzde 6½‘u olarak öngörülen temel fazla hedefinin korunması amacıyla alınan önlemleri, bir tarafta sosyal güvenlik reformuna dayanak sağlayacak mevzuat yürürlüğe konurken diğer tarafta sosyal afların ortadan kaldırılmasını, ve programın yapısal reform gündeminde kaydedilen ilerlemeleri sayabiliriz. Bu faaliyetler, Fon tarafından desteklenen programın temel hedefleri olan enflasyonun düşürülmesi, borçların azaltılması ve sürdürülebilir ekonomik büyümeye ulaşmak için gereken politikaları tekrar rayına oturtmaktadır. “Irak’taki savaşın hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasının ardından, ekonomik koşullarda gelişme gözlenmiştir. Avrupa Birliği ile ilgili kanunlar konusunda kaydedilen gelişmeler de memnuniyetle karşılanmaktadır; bunun piyasa duyarlılığının gelişmesine katkıda bulunduğu şüphesizdir. Bu yıl içinde, şimdiye kadar, üretimin güçlü bir şekilde iyileşmesi ve enflasyonun düşmeye devam etmesi ile, programın 2003 yılı için öngördüğü üretimin yüzde 5 oranında büyümesi ve enflasyonun yüzde 20’ye düşürülmesi hedefi, ulaşılabilir düzeye gelmiştir. Ancak, reel faiz oranları yüksek seviyelerini korumakta ve bu da temelde yatan kırılganlığı yansıtmaktadır. “Gözden geçirmenin tamamlanması, Türk yetkililere, programa bütünüyle sahip çıktıklarını gösterme ve tutarlı ve kararlı program uygulamasına devam etme olanağını sunmaktadır. Bu konudaki en önemli unsur, sadece bu yıl değil aynı zamanda 2004 yılında da GSMH’nın yüzde 6½‘u olarak öngörülen temel fazla hedefinin korunması amacıyla mali disiplinin sürdürülmesi olacaktır.

2

“Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına (TCMB), para politikasını yetenekli bir şekilde idare etmesi konusunda tavsiyelerde bulunulacaktır. TCMB, enflasyon hedefine duyulan güveni arttırmayı, faiz oranlarını düşürmeyi ve rezerv biriktirmeyi başarmıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) bankaları denetleme konusunda sergilemiş olduğu kararlı çalışmanın yanısıra, diğer bankacılık sektörü reformları da memnuniyetle karşılanmıştır. Yetkililerin, iflas usullerinin daha da geliştirilmesi, devlet bankalarının özelleştirilmesi ve müdahale edilen bankaların çözümlenmesi suretiyle bu ilerlemeyi desteklemeleri gerekmektedir. Politikaya duyulan güvenin arttırılması amacıyla, yetkililerin, BDDK da dahil olmak üzere, düzenleyici kurumların işletimsel ve mali bağımsızlıklarını güçlendirmeleri gerekmektedir. “Fonun politikası ile uyumlu olarak, IMF İcra Kurulu, borç yönetimini güçlendirmek ve böylelikle yetkililerin reform programının başarısına katkıda bulunmak amacıyla, Türkiye’nin geri ödemelerinin bir kısmının 2004 - 05’ten 2005 – 06’ya aktarılmasını desteklemiştir. “Güçlü politika faaliyetlerinin devam ettirilmesi, Türkiye’nin makroekonomik hedeflerine ulaşmasına ve orta dönemde tutarlı bir borç pozisyonunu korumasına olanak tanıyacaktır. Hükümetin son zamanlarda gerçekleştirmekte olduğu faaliyetler, Fon tarafından desteklenen programın başarısı ile ilgili geleceğe dönük olumlu işaretler vermektedir. Bu temele dayanarak, Türkiye’nin çabaları, uluslararası camianın desteğinin sürdürülmesini hak etmektedir.“