145

Faruk Sümer - Çepniler

Embed Size (px)

Citation preview

ProfoBs-oFarak SÜMER

ÇEPNILERANADOLU’DAKİ TÜRK YERLEŞMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAYAfSI BİR OĞUZ BOYU

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı İSTANBUL - 1992

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınlan

Milli Yayın Nu: 9 2 . 3 4 . Y . 0 1 4 7 . 9 2

IS B N : 9 7 5 . 4 9 8 . 0 5 2 . 7

BU ESER

Bakanlar Kurulu’nun 20.7.1980 tarih ve 8/1307 sayılı kararıyla kamu yararına hizmet verdiği kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış olan

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI’nm yayınıdır.

Her hakkı mahfuzdur. TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI’nın müsaadesi olmaksızın tamamen, kısmen veya herhangi bir değişiklik yapılarak

iktibas edilemez.

Baskı; ETAM Matbaacılık

HaberleşmeTürk Dünyası Araştırmaları Vakfı

511 10 06 - 511 18 33

Ünlü tarihçimiz Prof.Dr.Farıık Sümer'in Vakfımızca neşredilen çok kıymetli eserleri arasında ÇEPNİLER de yer almış bulunuyor. Çok geniş bir coğrafyaya TÜRK damgasını basan, bilhassa Karadeniz kıyılarında ve Bulgaristan'da bu damgayı silinmez bir şekilde taşa- toprağa, dağa-ovaya.... sindiren hareketli ve bereketli Türk boyu olan ÇEPNÎLER'i her yönüyle inceleyen ve tarihe armağan eden bu eser, bu konudaki ilk derinliğe inmiş eser vasfı taşımaktadır.

Eseri titizlikle hazırlayan, sabrın ve ilini aşkının gerçek timsali olan muhterem hocama Vakfmı ve şahsıtn adma derin teşekkürlerimi sunmayı bir vazife sayıyorum. Eseri dizen, tashih eden, pikaj ve montajını yapan Vakfımız elemanlarına karşı da her zaman olduğu gibi takdir ve şükran İlişleriyle dolu olduğumu ifade etmek istiyorum.

Prof.Dr.Turan YAZGAN

Ö N S Ö Z

Türkiye tarihinin yerli kaynakları'nda adı ilk önce anılan Oğuz boyu, muhtemelen, Çepniler'dir. Gerçekten, aşağıda görüleceği gibi, 1277 yılında "Çepni Türkleri" Trabzon Rum İmparatoruna karşı denizde parlak bir zafer kazanarak o zamanlar Karadeniz'in en önemli ticaret limanı olan Sinob'un onun eline geçmesine mani olmuşlardır. Bu mühim olaydan sonra Çepniler Karadeniz fâtihleri arasında yer aldılar. Böylece onlar bir yandan Samsun yönünden, öbür yandan da Şebinkarahisar-Bayburt yöresinden Karadeniz kıyılarına yapılan fetihlere katıldüar. XIV. yüzyılda Ordu yö­resindeki Bayramlu beyUği, çok kuvvetli bir ihtimal ile, Çepniler tarafından kurulduğu gibi, Giresun - Kürtün ve Vakfıkebir arasındaki bölge de onlar tarafından fethedilmiştir. Fakat Çepniler bu fetihlerle yetinmemişlerdir. XVII. yüzyıldan itibaren Çepniler Trabzon'un doğusundaki yerlere göç hareketlerinde bulunmaya başlamışlar, XVIII. yüzyılda da Sürmene, O f ve Rize yörelerinde yurt tutmuşlardır. Rize bölgesinde bilhassa îkizdere (eski adı Kura-yı Seb'a), Kalkandere (Karadere) ile merkez yörede yoğun bir şekilde yerleşen Çepniler, oralarda da durmayıp Batunı'a kadar gitmişlerdir^.

Fakat töreye sıkıca bağlı, cesur ve çok faal olan bu Oğuz boyunun rolü sadece Karadeniz bölgesinin fethi ve iskânı ile sınırlı kalmamış, Anadolu'­nun başka yerlerinde de geniş ölçüde yerleşme faaliyetlerinde bulunmuşlar ve bazı yerlerde kimliklerini de zamanımıza kadar korumuşlardır. İşte, ÇepniJer'i müstakil olarak incelememizin sebebi, Türkiye'nin doğuşunda oynadığı bu müstesna roldür.

Bu inceleme Türk Dünyası Tarih Dergisi'nde sayın okuyucuların isti­fadesine sunulmuştu^. Fakat çoğunluğunu Çepniler'in torunlarının mey­dana getirdiği okuyucular'ın İsrarlı istekleri üzerine bu makalelerin

■Çcpııikr'in Trabzon'un ıloğusnmhıki ilçeler ile Rize İli'mleki yerleşme hareketlerinin tafsilatlı hir şekilde bilinmesi için, nn’ilnınıneler, itaU-ı lıümaı/ıınlar ve diğer arşiv vesikaları ile adı geçen yerlere ait kaih sicilleri'nin incelenmesi gerekmektedir. Şüphesiz in incelemenin yapılması da oldukça uzun hir zaman ve ciddi bir çalışma ile münıkiin olM lir.Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı 55-60, Temmuz 1991 - Aralık 1991.

hirJeştiriJip bir kitap halinde yayınlanmasına karar verilmiş ve görüldüğü gibi, bu karar da uygulanmıştır.

Sözlerime son vermeden önce Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Sayın Prof. Dr. Turan Yazgan Bey'e gerçekten çok teşekkür ederi?n. Aziz arkadaşım "Çepniler'in" dergide yayınlanmasını ve sonra kitap halinde çıkmasını kabul etmek lutfımda bulunmuştur.

Vakfın M üessese Müdürü Saadet Pınar Yıldırım Hanını'a da teşekkür etmeyi unutmajnalıyım. Çünkü Sayın Saadet Hanım kitabın en iyi bir şekilde çıkması için yakın bir ilgi göstermiştir. Dizgi Odnsı'ndaki kızlarımız da metnin dizgi hataları ihtiva etmemesi hakkında ellerinden gelen gayreti yerine getirmişlerdir Onlara da içtenlikle teşekkür ederim.

Kendisi de temiz bir Çepni Türk'ü olan Ayhan Yüksel Bey de müs­veddeyi okumak nezâketini göstermiştir. Bu genç arkadaşıma da ayrıca teşekkür ederim.

6 Ekim 1992 Faruk Sümer

Î.BÖLÜM

- Çepniler Türkiye Türkleri'nin Ataları Olan Oğuzlar'ın 24 Bo­yundan Biridir. Çepniler Anadolu'nun Bir Türk Yıu'du Olmasında En Büyük Rolü Oynayan Boylardan Biridir.

- Çepniler Giresun'daıı Batum'a Kadar Uzanan Doğu Karadeniz Bölgesinde de Yurt Tutaı-ak Bu Bölgede Türklüğü Hakim Kılmışlardır.

- Çepniler Oynadıkları Bu Büyük Roller île Türk Milletinin Şükrân Ve Minııetini Kazanmışlardır.

Çepniler'in adı, diğer Oğuz boylarınınki gibi, ilk defa olarak büyük Türk bilgini Kaşgarlı Malımud'un XI. yüzyılda yazdığı D i- vanıı lugatit-Türk (Türk lehçeleri sözlüğü) adlı eserinde geçmekte­dir, Büyük âlimimiz Kaşgarlı, adı geçen eserinde Çepni boyunu 21. su'ada zikretmiş ve damgasının şeklini de vermiştir'.

Eserini XIII. yüzyılın başlarında Hindistan'da yazmış olan Fah- reddin Mubârekşah, kitabmda bir çok Türk kavimleri ile 15 kadar Oğuz boyunun adını da vermiştir. Bu Oğuz boyları arasında Çepni adı görülemiyor".

XIV. yüzyılm başlarında İlhanlılar'ın başkenti Tebriz'de Vezir Re- şideddin'in başkanlığında bir heyet tarafından yazılmış olan cihan tai’ihi Câmiüt-tevârih'te Çepniler Oğuz eli'nin Üç Ok kolundan gös­terilmiş, Oğuz Han'ın altı oğlundan biri olan Gök H an'ın dört oğ­lundan biri sayılmıştu\ Gök Han'm diğer üç oğlu ise Bayındır, Pe- çenek ve Çavuldur (>Çavundur) idi. Ç epni'den Çepni boyu.

1 Yayınlayan Kilisli Rifal, İstanbul, 1333, I, s. 58; Türkçe lerciimesi Besim Atalay, TDK, İsliinluıl, 1939,1, s. 59, İngilizce tercümesi Compendiıım of Tlıe Tıırkic dialects, yayımlayan Ş. Tekin, I-Iarward University, 1982, I. s. 102.

2 Tarib-i Fahreddin M übârekşah, yayınlayan E. Denison Ross, London, 1927, s. X1-XV.

FARUK SÜMER

diğerlerinden de Bayındır, Peçenek ve Çavuldur (Çavundur) boyları türemişlerdir. Divanu Lııgatit-Türk'te olduğu gibi, Câmiüt-tevâi'ih'te de Çepniler'in damgalai'i verilmiştir*. Oğuz boylan bu damgalan davarlarma, atlarına vuruyorlardı. Böylece boyların koyuııları, atlan karışınca bu dam galar sayesinde birbirinden kolayca ayırtedi- lebiliyordu. Bu husus damgaların çok eski zamanlardan kalma ol­duğunu pek açık bir şekilde gösterir.

Yine Câmiüt-tevârih'e göre her dört kardeş boyun toylarda yani şölenlerde koyunun etinden yiyecekleri kısım belirleiTinişti. Buna da üliiş (=pay) denilmektedir. Buna göre Bayındır, Becene (Peçenek), Çavuldur (>Çavundur) ve Çepni boyuna mensup olanlar koyunun sol karı yağrın^ yani sol kürek kemiğinin bulunduğu kısmını yiye­ceklerdir. Koyunun bu tarafınm etinin en değerli kısmı sayıldığı cinlaşılıyor. Çüııkü "sağ karı yağrın" yani sağ kürek kemiği kısmı da en itibarlı boy sayılan Kayı ile kardeşlerine ayrılmıştı.

Yine aynı esere göre^. Çepni ve kardeşlerinin onkunları da Sunkur (Sungur)'dıır. Sunkur doğan türünün en ünlü avcı kuşudur. Bu kuşun adı eski Türkler tarcifından şahıs adı olarak çok kullanılmıştrr. Selçuklular devrinde birçok Türk beyinin Ak Sunkur (Sungur), Kara Sunkur (Sungur) adlarmı taşıdığmı biliyoruz. Ancak bu onkuniar olsa olsa İslâmiyetten önce, çok eski zamanlardan kalma olabilir. Kaşgarlı Oğuz boylarmın onkuniarından söz etmiyor*.

Çepiii'nin manasına gelince, Kaşgarlı Oğuz boylarmın taşıdıkları isimlerin manaları hakkında bilgi vermiyor. Reşideddin^e göre ise Çepni, "nerede yağı görürse hemen savaşır" demekdir'\

1312 yılında Endülüslü âlim Ebû Hayyân tarafından Türkçe hak-

1 Reşideddin, Cuııiijt-lev<Trih, Moskova, 1965, s. 122, Tahran, 1338, t, s. 42; F. Sümeı-, Oğuzlar, İstanbul, 1980, cedvele bak.

2 Anadolu'nm ı bazı yörelerinde, ıne.sela memleketini olan Bozkır'da dilimizde çok göriilen ı/i-'r dıiğişlinne hadisesine ıığrayaiT.k bu kelime yargın şeklinde telaffuz edilir.

3 Tahran yayjııı, I, s. 42.

4 Halla onda onkıuı kelimesi bile gegiiiyor. Onkıın Moğolca bir kelime olup, Kaşgarlı’nın onnn yerüıe Tiirk(;e bir kelime kullanıp kullanmadığını şu anda iyice bilm iyoınm . Bu böyle olmakla beraber Kaşgarlı devrinde (XI. yüzyıl) Oğnzlar'uı onkunları olduğundan şüphe ediyomın.

5 Çı’luıruuı: Çepııi yum her a î ki ı/ağı hnıed W -lenıkknf ceıiğ küued=\jıiui )ieKde ı/nğı (düşınmı) görürse hemen fiıvıişır" (Câmiiit-tevârilı, Moskova, s. 122). Burada geçen yağı Türkçe bir kelime olup düşman demektir. Yağı Osmanh devrinde de kullanılmıştı]-.

kında Kahire'de yazılmış, Kitabul-idrâk li-lisanil-Etrâlc adlı eserde Çepniler'in adı geçiyor. Ebû Hayyân Çepniler'i bir Türk boyu olarak tanıtıyor'. Bu kayıt Çepniler'in önemli bir başarı elde ederek adlarmı. M ısır'a kadai' duyurmuş olduklarım gösterir. Çünkü zikredilen e- serde sadece Çepni ile Kınık boyundan sözediliyor ve diğerlerinin adları geçmiyor.. Kmıklar, bilindiği üzere, Selçuklu hânedanım çı­karmış olan boydur.

Bilindiği üzere Oğuz eli Orta Asya'da, Aşağı Seyhun boylann- daki yurtlannda yaşarlarken X. yüzyıl ile XI. yüzyılın başlarında kendiliğinden İslâmiyeti kabul etmiştir. Müslüman olmaları üze­rine Mâveraünnehirli (başlıca Semerkand-Buhara bölgeleri) kom­şuları onlara Türkmen adım vermişlerdir. Oğuzlar yabancıların kendilerine verdiği Türkmen adını uzun bir müddet benimseme­mişler ise de XIII. yüzyıldan itibaren Türkmen adı her yerde O ğuz'un yerini almış ve Oğuz, şanlı ataların isimleri olarak gönüllerde yaşamıştır.

Kınık boyuna mensup Selçuklular'ın idaresinde Oğuz eli'nderi bir küme XI. yüzyılın ortalarına doğru Horasan da Selçuklu devletini kurmuş tur (1040 yılında). Selçuklu hükümdarı Alp ArslaıVın 1071 yılında Malazgird savaşmı kazanması üzerine de Anadolu'da yurt edinme faaliyetleri başlanııştır.

Yarlığlai', buyrultular, bitiler, fermanlai', tayin belgeleri, vakfiyeler, resmî vesikalar ile tarih kitaplai'i ve diğer kaynaklardaki Türkçe yer adlarımn incelennıesi, XIII. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu'daki kırlık kesimde yoğun bir Türk yerleşmesinin yapümış olduğunu kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Fazla olarak yine aynı yıllarda uçlarda (smır bölgelerinde) kalabalık sayıda Türkmen kümeleri yani Türk göçebe topluluklai'i yaşıyorlardı. Bu topluluklai’m başlıcaları şunlardı:

1. Antalya-Denizli-Isparta Bölgesi:

Kuzey Afrikalı coğrafyacı İbn Said'e göre^ Bu Türkmen toplulu-

ÇEPNILER__________________________________________________________________9

"Ç e p n i-K a b île U 'in m in e l-T in 'k " -1 3 ir 'l i ir k İKiyıı (İ.sliinbu l, 1 9 3 1 , s. 41 ).

Libro de la extension de la tierra en Longitudy latitud, yayınlayan J.V. Gines, Tetuan, 1 9 5 8 , s. T 18 . İbn Saitl şu gerçcgi bo l i r lu ıek te d ir : "Türhucnkv Türk ?oyınuhvı bir hıviın olup Sı'IçııkInlıir deımuıie. A\iinioht'yıı (Bihhlıır-Rı'ını) f ı ’llıelıtıişlı;rıtir" (s. 117). Ülkemiz hakkmda kısa, fakal degeıii bilgiler vermiş olan İbn Said XIII. yüzyılın ikinci yarısmın ortalarında haj'ata veda elmişlii'.

ğunun nüfusu 200.000 çadırdır. Her çadırda 5 kişi yaşadığı kabul edilirse bu Türkmen topluluğunun en az 1.000.000 nüfusa sahip olduğu anlaşılır. Ünlü Türkmen halılai'inı bu Türkmenler'in doku­duklarını aynı müellifden öğreniyoruz.^

2. Kütahya-Eskişehir Bölgesi:

Yine aynı müellife göre Kütahya - Eskişehir bölgesinde 30.000 çadır (en az 150.000 nüfus). Türkmen yjışıyordu’. Bu kümenin Batı Anadolu ve Marmai'a bölgelerinin feth ve iskânında rol oynadığı söylenebilir.

3. Kastamonu Bölgesi:

İbn Said bu bölgedeki Türkmen kümesinin 100.000 çadır (en az 500.000 kişi) olduğunu yazıyor.

4. Çepniler:

Onlardan az aşağıda söz edilecektir.

5. İçil Bölgesi:

Moğollar ile en fazla mücadele eden bu bölgedeki Türkmen top­luluğudur. Başlarında Kaı-aman oğullan hânedanmm bulunduğu bu topluluk, Ermenek-Mut - Silifke-Gülnai' ve Anamur şehirlerinin bu­lunduğu bölgede yaşamış ve ancak XIV. yüzyılda Konya ovasına inerek orada kuzey ve kuzey batıya doğru yayılmıştır.

6. Malatya-Maraş:

XIII. yüzyılda Türkmenler adı geçen bölgelerin daha çok ormanlık kesimlerinde yaşamakta idiler. Bundan dolayı kendilerine Ağaç Eri yani ormanlarda yaşayanlar denilmiştir. Ağaç Eriler'in XV. yüzyıla kadar vai'lıklarını koruduklai'i biliniyor. Aynı yüzyılda onlardan bir kısmı Kara Koyuı\lu fethi sonucunda İran'a gitmiştir. Anadolu'da kalanlarm ise ne olduğu kesin olarak bilinemiyor. Türkiye'deki u- m um î kanaata göre zamanımızda Tahtacı adı verilen vatandaşları­mız, oııların torunlarıdır^.

10____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 Bu konııda ve Türk lıalıcılığuıın Anadolu'daki en eski tarihline dair bilgiler için şu makaleye bk.: P. Sümer, Early historical references to Turcoman carpet w eaving in A natolia, HALI, N ew York-London, 1986, s. 36-39.

2 Aynı eser, s. 128.

3 Ağaç Eriler hakkında: F. Sümer, Ağaç Eıiler, Belleten, 1962, sayı 103, s. 521-528; Aynı m üellif Ağaç Eriler, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 1, s. 460-461; aynı m üellif Ağaç Eriler ve Akça Koyıınlıılnr, Türk Dünyası A raşlm ııalan, 1989, sayı 6ü, s. 36-39.

7. Kuzey Suriye:

Bunlar ağır Moğol baskısı üzerine Anadolu'dan Suriye'ye yani Memlûk devleti topraklarına göç etmişlerdir. Memlûk kaynakla­rında göçeden bu Türkmen kümesinin 40.000 çadır (en az 200.000 kişi) olduğu yazılır. XV. yüzyıldaki yine Memlûk m üelliflerinden Halil Zahiri, Suriye'deki Türkm enler'in kalabalık olup 180.000 asker çıkardıklarını bildirir’. Bu Türkmenler, daha önce Anado­lu 'da olduğu gibi. Kuzey Suriye'de bulundukları zamaiTİarda da M oğollar'la mücadele etmekten geri durmamışlardır. Boz Ok ve Üç Ok adlan ile Oğuz eli'nin ikili teşkilatını muhafaza eden bu Türkmenler, Moğol hakimiyetinin sona ermesinden itibaren küme küme, bölük bölük Anadolu'ya dönmüşlerdir. Onların bir kısm ı Anadolu yolu ile m uhtelif siyasî hadiseler yüzünden İran'a git­mişlerdir. Başta Beğdili ve Elbeğli boylarının birçok obaları ve diğer Türkmen oymaklarının kollan şimdi de Türk sınu'inın dı­şında Haleb ve Trablus Şam yörelerinde yaşamaktadırlar.

8. Doğu ve Güney Doğu Anadolu:

Buralarda XIV. yüzyılda Akkoyunlular ve Karakoyunlular'ın yaşadıklarını biliyoruz. Daha sonraları mühim roller oynayacak olan bu iki ünlü Türkmen topluluğunun bu zamanda (XIII. yüz­yılın ikinci yarısı) Güney Doğu Anadolu'da yaşadıkları anlaşılıyor.

9. D iğer Bölgeler:

Bu yazdıklarımızdan başka Türkiye'nin diğer bölgelerinde de daha az nüfuslu Türkmen topluluklannm yaşadıkları şüphesizdir. Mesela yukarı Kelkit boyunda, Sinop bölgesinde olduğu gibi, Çep- niler'den kalabalık bir topluluğun da yaşadığı aıılaşıhyor.

Yerli ve yabancı Anadolu'daki Türk yerleşmesini inceleyenlerin, Anadolu'ya nekadar Türk geldiği hakkında talıminlerde bulunurlar ve hatta rakamlar verirlerken köy ve şehirlerdeki yerleşik Türk hal­kından başka" yukarıda zikrettiğimiz Türkmen kümelerini ve bil­hassa onların nüfusları hakkında verilen rakamları mutlaka gözö-

] ZubdcIii kcşfil-momalik, yayınliiyiin F. Ravnisse, Pnris, 1S93, s.105.

2 ÜIkcn\izde Türk adı uzun bir zaman "köylü" manasında da kullanılmıştır. Gu husus, anlaşılarağı üzere, Oğuz 'Jiirkleri'nin köyler kurarak oralarda ve m etruk yani boşaltılmış köylerde yoğun bir şekilde yerleşmelerinden ileri gelmiştir. Kalabalık bir şekilde şehirlerde yerleşme hareketleri ise XII!. yüzyılın ikinci yarısında başlamış ve Beylikler devrinde (XIV. yüzyılda) bu yerleşme tamamlanmıştır

Ç E P N İL E R _____________________________________________________________ jM

12 FARUK SÜMER

nüne almaları gerekirdi.Almadıkları için bu konuda ileri sürdükleri görüşlerin ve verdikleri rakam ların hiçbir ilmi değeri yoktur. Bu konuda zikrettiğim bilgilerden başka bilgilere sahip değiliz. Bu bil­giler de-Türkiye'nin Türklük bakımından çok güçlü kavmî temellere dayandığını göstermeye kâfidir. Sonra Moğollar'm Anadolu'da yurt tutarak Türk yerleşmesini güçlendirdikleri de asla unutulmamalıdır.

XIII. yüzyılın ikinci yarısındaki yurdumuzda yaşayan büyük Türkmen kümeleri hakkuıda verilen bilgiden sonra asıl konumuza başlayabiliriz.

Sinop Çepnileri:

1277 yılı, Türkiye'nin en hüzün verici, en buhranlı ve ızdıraph yıllarından birini teşkil eder. Gerçekten Moğollar'a dayanarak Sel­çuklu devletininin idaresini ele geçirmiş olan İran asıllı Muiniddin Süleyman, M oğollar'ın sonu gelmez isteklerinden bunalarak onlar­dan kurtulmak için Memlûk hükümdarı Beybars'tan yardıma gel­mesini istemişti. İşaret edilen yılda (1277) Beybars Anadolu'ya girdi; Moğol ordusunu Elbistan'da yendikten soıtfa Kayseri'ye ulaştı. Fakat kendisini çağırmış olan Muiniddin Süleyman Tokat'a çekilip Memlûk hükümdarına yardımda bulunmadı. Bunun üzerine Beybars Kayse- ri'de fazla kalmıyarak ülkesine döndü. Bu sırada, Moğollai' kendisine

Çepni'den Emin Dede ile Arkadaşları ve Kitabın Yazan (1965)

çok güvendikleri Muiddin Süleyman'ın hiyanetini öğrenip hayatma son verdiler. Bıı arada Karaman oğlu Mehmed Bey de ayaklanarak devlet merkezi Konya'yı ele geçirmiş ve bir Selçuklu şehzadesini tahta çıkarmıştı'.

İşte bu buhranı fırsat bilen Trabzon Rum devleti hükümdarı Gi- orgi denizden gelerek Sinop'a almak istemişti. Fakat Çepni Türkleri (Tiirkân-ı Çepni) Sinop'ta bulunan gemilere binerek Giorgi'yi de­nizde karşılamışlaı- ve yapılan savaşta onu yenilgiye uğratıp perişan bir halde geri dönmeye mecbur bırakmışlardır^.

Çepniler'in Trabzon Rum hükümdarını mağlubiyete uğratmaları onlai'in hem kalabalık, hem de teşkilatlı bii' topluluk olduklaruu gös­terir. Çepniler'in denizle hiç bir ilgileri olmadığı halde gemiler ü- zerinde önemli bir başarı kazanmalai'i da gerçekten dikkate şâyândır.

Bu Çepniler'in Sinop bölgesinde yerleştiklerine dair elde hiç bir delil 5."oktur. Bu sebeple onlarm doğuya doğru ilerleyerek Ordu bölgesine girdiklerini ve orada Bayram Bey'in idaresinde bir beylik kurduklarını düşünüyoruz.

Nitekim Trabzon Rum imparatoru II. Yuamıis zamanında (1280- 1297) Türkler'in Ünye yöresini (Halibia) feth ettikleri ve Trabzon'a büyük bir akın düzenledikleri bildiriliyor. İmparator II. Aleksios (1297-1331) 1301'de Türk beylerinden Küçük Ağa (?)'yı Giresun'da kai'şılayarak daha fazla ilerlemesine mani oImuştur^

ÇEPNİLER_______________ ________________________________________________ ^

1 Ut'aün bu hıısıısliirılii F Sümer, Anadolu'da M oğollar, Selçuklu A raşlım ıalan Dergisi, 1970, r, s. 3s-sa.

2 Sinop Karadeniz ticaıeli için en mühim limandı. Bundan dolayı Ciorgi Selçuk ülkesinde, çıkan siyasî bıdııandan l'aydalaııarak Smolı'ıı nlmak isleınişli. Selefi 11. Andronikos yine Selçuklular arasmda çıkan bir buhrandan faydalanarak Sinob'ıı alıp şehri bir kaç yıl elinde buhındurm ıışlu. "Lk'ılc dıı hız Tıiyluığıi ki nıiilt’liîvil-i Siııab bûd resul ve Iıak’r lîvııni ki Câıntî bil ki’ıUrgüliıî kası1-ı Siııob b ’i-ıl Tiirkiiıı-ı Çepni der ııuiknbeh' reflend ve denniySn-ı lîh âteş der cdııef zı-dı’iıd vı’ hıiib vı' hthir bâz-geff. Tuıjbugu râ be-diiı müjde mülk! ıılkû dndeud = İki giiıl .wıını Siııob kıımıiııduiıt Tıuj Bıığıi erikli ve Cmiil 'kırnluuu kedırgahır ile Siııcıb'ıi knsdı’Hiğiııi, Çepni 'Tiirkkri'uiu knrı^ifiihi çıkhkUuuu ve dmıiz orlufindn anının od tıhıdıklnnuı Z'e bn ıjüzden kınılnı perişnıı bir lınlde geri M'ndiiğüııü bildirdi. Bn ınnjde^ii üzerine Sııllıiıı, Tınj Bıığn'ı/u iiji bir nn'ilk. verdi. (İbiı-i Bibî, Tevârih-i âl-i Selçuk, yayınlayan M . Th. Houtsma, Leiden, 1902, IV, s. 333, M ufassal, el-Evâm irül-Alâiyye, İT K , Ankara, 1956, s. 729). Tay Buğa biı- bey ailesine nıensııp olup habasınuı adı İl A hnıj, oğlnnun adı da Bay Gelmiş idi. Sinop'ta olan mezar kitabesi onun 1280 yılında öldüğünü gösteriyor (Ş. Ülkiitaşır, Sinop kitabeleri, Türk tarih, arkeologya ve etnografya dergisi, 1949, V, s. 137, 141; O. Turan, Se lçuklu lar zam anında Türkiye, İstanbul, 1971, s, 529, 570.)

3 A .A .M . Bryer, C reeks and Türkm ens, A ppend ix 1: G reeks and Türknıens in P aneratos, Variorum Reprints, London, 1980, s. 143.

14 FARUK SÜMER

Sarıçalı köyüne (Manisa) mensup bazı Çepîıüer (1965)

1313 yılında ise Bayreım Bey'in bir pazarı (?) yağmaladığından sözediliyor’. Bayram Bey Ordu bölgesini fetheden ve Bayramlı bey­liğini kuran zattır. Oğlu Hacı Emir Bey bazı fetihlerde bulunmuş, torunu Süleyman Bey ise Giresun'u fethetmiştir.

XIV. yüzyılın birinci yarısmda yukarı Kelkit vadisinde kalabalık bir Çepni kümesi yaşıyordu. Bu Çepniler 1348 yılında bir ittifaka dahil olarak Trabzon surları önünde göründüler. Gerçekten Erzincan hakimi Ahi Ayna Bey, Bayburt hakimi Mehmed Rikabdâr, Ak Ko­yunlu Tur Ali Bey bu ittifakın başlıca üyelerini teşkil ediyorlardı. Kuzey Doğu Suriye'deki Türkmen reislerinden Boz Doğan Bey'de Tur Ali Bey'e refakat ediyordu.

Yine Panerotas'a göre müttefikler üç gün savaştıktan sonra ba­şarısızlığa uğrayarak geri dönmüşlerdir”.

Fakat aynı yüzyılın ikinci yansmm ortalarmda Çepniler'in kuzeye doğru ilerleyip Tirebolu'nun az doğusunda denize dökülen Harşit çayı çevresinde ve ona yakm yerlerde yurt tuttuklai'i ve kışlaklarını

1 Gösıeıilen yer.

2 Appendix I, s. 144.

da yukarı Harşit'te kurmuş oldukları görülüyor. Nitekim 1380 yılının kış aylarmda imparator Çepniler'in kışlaklarının bulunduğu yukarı Hai'şit'e kadar giderek onlara karşı pek mühim sayılmayan bazı başarılar elde edip Çepniler'in ellerindeki Hıristiyan tutsakları kur­tarmıştır.

1404 yılmda Semerkand'a giden İspanyol elçisi Ruy Gonzalez de Clavijo Erzincan'ın kuzeyindeki bir kalede Çepniler'in muhafız ve gözetleyici olarak bulunduklarım işitmişti\

XV. yüzyılm ikinci yarısında Ak Koyunlu hükümdarı Uzun Haşan Bey'in buyruğundaki beylerden biri de Çepni boyundan İl Aldı Bey idi. İl Aldı Bey 1469 yılında Bitlis'in fethinde bulunmuştur". İl Aldı Bey Uzun Haşan Bey'in oğlu Yakub Bey'in hükümdarlığı (1478-1490) zamamnda da hayatta idi . Onun dirliğinin Doğu Anadolu'da oldu­ğunu biliyoruz. İl Aldı Bey'in Yukarı Kelkit veya Doğu Karadeniz bölgesindeki Çepniler'e mensup buluııması en kuvvetli ihtimaldir.

XV. yüzyıldaki Bizans müverrihlerinden Halkokondil'in Kolhis'- ten (Trabzon'un doğusundaki yöreler) Amastris'e (=Amasra) kadar uzanaıı bütün Karadeniz kıyılarmda Çepniler'in (=Tzapnides) yaşa­dıklarım yazdığı bildiriliyor ki, dikkate şayandır''.

XVI. yüzyıla gelince. Arşiv vesikaları sayesinde Çepniler hakkında tafsilatlı bilgiler elde ediliyor. Talulr defterlerinde Çepniler'e ait 43 yer adı görebildik. Bunlara göre Çepniler 24 boy arasmda dokuzuncu sırada yer almaktadır. Fakat Talırir defterleri üzerinde daha dikkatli

ÇEPNİLER________________________________________________________________ 15

Em bajada a Tam orlân yııyınlayan F. Lopez Oslıadn, Maclıid, 1943, s. 83. Eserin İngilizce teıciimesindü (Eınbassy to Tamerlane, lercünıe eden G. Le Strange, London, 1928, s. 120) çok yanlış olfiıak: Clınpanlı=Çapanh deniliyor.

Sahili Kıran (= Uzıın Haşan Bey), "Biçfiı Oğlu Siih’i/ııınu Bey, Dulhuiir Ash/ıı Bey, İsfenıüyâr Oğlu Alnııcıi Bey, Çepııi İl Aldı Bnj, Sn'ıHu Mıılımmneâ üey, Sn'dlıı Emîr Cıhı, Sanı Pir Ali Oğlu ve Dıılınriıı Şnlı M ulmnmed'i beş bin kişilik bir nlh kmnn’ti ile Bitlis'in feth ine gönderdi. Bıınıııı sebebi Bitlis hakiminin, düşnınncn dnvnhııp. Sahip Kırım'ın (Uzun HıtSıin Bey) iizerhıe yiiriidiiğii Knnı Koyıııılıı Hıisıııı Ali'ye yurdun için Muş askerini gUadenniş olıımsı idi. Stmru (Bitlis hükhnlcri) snllıuıhnıi Imğh olıuıih idiler Adhtrı ıinılau ulu beyler şehri kuşnttılar. Bitlis liiikimi İbrülıiuı Bey tvnıesi ile uiiibiiıi gönderip Sıihip Kınuı'dıiıı hığışlaııııiıisını diledi. Snhih Kının dil bağışhıdı. Bıınıııı üzerini’ çeri kuşulıuuyı kaldırıp geri döndü (Ebıı Bekr-i Tilıruın, K itâb -i D iyârbekeriyye, yayınlayanlar N, Lııgal -F. Sümer, TTK, Ankara, 1964, 11, s. 543).

Fazlııllah b. Rıızbihan-ı Hııncî, Tarih-i âlem ârâ-yi Emînî, Fatih Ktp., nr. 4431, 71b, İngilizce lerciimesi V. Minorsky, London, 1957, s. 32-35.

A. Bryer, Some noles on the Laz and Tzan, s. 192 (Variomm Reprinis, London, 1988). Fakat kelimenin Tzanides şeklinde de okunduğu kaydedilerek H alkokond il'in Çepni ile Tzan'ı birbirine kanştınnış olmasmuı mümkün olduğu da ifade edilmiştir.

bir araştırma yapılması sonucımda Çepniler'e ait dalıa fazla yer adı bulunabilir. Bizce tesbit edilen yer adlarından altısı Kastamonu, beşi Bolu bölgelerinde görülmektedir. Bundan başka yine bu boyun adını taşıyan 3 köy Caııik, 2 köy ve bir de naliiye Çorum sancak- lai'inda bulunmaktadır. Naliiye müteaddid köyü içine alcin geniş toprak parçası yani yöre demektir. Bu sebeple. Çorum bölgesinde de kalabalık bir Çepni topluluğunun yerleşmiş oldıığu sanılıyor. Bundan başka 2 köy Sivas, iki köy de Konya bölgelerinde görül­mektedir^. Burada şu hususu da ehemmiyetle belirtmek isterim. Bir yörede bir oymağm adını taşıyan 3 köy var ise bu, o yöreye o oymaktan sadece 3 obanın yerleştiğini göstermez; daha çok obanın da yerleştiğini gösterebilir. Bilhassa XVI. yüzyıldan itibaren bir veya birçok yere yerleşen bir oymağın bu yerlerden hiçbirine kendi adını vermediği görülebiliyor. Bu hususta elimizde bir çok misal vardır. Bu sebeple Oğuz boylarına ait yer adlai'mın pek mühim bir kısmı yerleşik yaşayışa geçme devrinden (XII.-XIV. yüzyıllar arası) kalmadır.

Bu Çepni yer adlarından başka yine aynı yüzyılda henüz oturak hayata geçmemiş Çepni toplulukları da vardm Bu Çepni topluluk- Icu-mın başlıcaları şunlardır:

1. Haleb Türkmenleri:

1520 yıllarmda Haleb Türkmenleri arasında üç kola ayrılmış bir Çepni oymağı görülüyor. Bunlardan 53 vergi evi olan birinci kol Anteb'in kuzey doğusundaki Rum Kale yöresinde oturuyor. Dofirul (=Tuğrul)‘ Kethüda'nın idaresindeki ikinci kol da Antakya'nm ku­zeyindeki Gündüzlü kazasında, nüfusu en az olan üçüncü kol ise doğuda bir yerde (Boz Ulus arasında?) yaşamaktadır. 1570 tarihinde yani 50 yıl sonra, diğer Türkmen oymakları gibi, Çepniler'in de nüfusları çok artmıştrr. 1520 yıllarında 53 vergi evi olan birinci kol bu tarihte 397 vergi nüfusuna yükselmiştir. İkinci ve üçüncü Çepni kollarının ise 29 ve 16 vergi nüfuslai'i vardır. Bu iki kol "Başım Kızdılii", yahut "Başmı Kızdılu Çepni" adiyle anılıyor.

XVII. yüzyılın ortalarına doğru Çepniler'in ana kolu yine Rum

16____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 Eserin sonundaki cedvele bk.

2 Ülkemizde (efsanevî bir kuşun adı olan) Tuğrul, umumiyetle, ilk önco Tonnıl, sonra da D onnı! olarak söylenmekte idi. I3ıı, unvan ve ad olarak Tiirkler arasında çok kııUanılnııştır.

Kale yöresinde yaşıyor ve kasabalar' (?), Korkmazlu, Sai'ilu, Karalar, Köseler ve Şuayyıblu obalarına ayrılıyordu. Başım Kızdüu adını taşıyan diğer iki oymak ise Batı Anadolu'ya göç ederek Saru Han (Manisa) ve Aydın sancaklai'inda yurt tutmuştu.

Rum Kale'deki "Oturak Çepniler" 1690 yılmda Avusturya'ya a- çıları sefere çağmidılar.

Ertesi yıl ise Urfa yöresindeki Akça Kale'den Rakka'ya kadar uzanan yerde yerleşmeleri emredilen Sekiz Türkmen oymağı ara­sında Çepniler de görülüyor’.

Bu Çepniler, diğer Türkmen oymakları gibi "yerleştirildikleri yerden" kaçtıkları için ileri gelenlerinden sekiz kişi rehine olarak Amasya ve Çorum kalelerine "kalebend" edilmişler ise de 1706 yılında serbest bırakılmışlai'dr. Bu Çepniler Rakka'ya yerleşmediler. Fakat nerede oturdular? İşte bu, biliıımediği gibi, onlai’in doğrudan doğruya Haleb Türkmenleri Çepnileri'ne bağlı oldukları da iyice aıılaşLİamıyor.

2. Yeni İl:

Yeni İl, Sivas'ın güneyinde, Mancdık, Gürün ve Hekim Han'ı arasında yaşayan Türkmen oymaklarının adıdır. Bu il'e Üsküdar Türkmeni de denilirdil Yeni il'e mensup oymaklar arasında Dil Çepni adlı bir oba da görülür"*. Fakat bu Dil Çepniler hakkında daha fazla bilgiye sahip değiliz.

3. Boz Ulus;

Boz Ulus Diyarbekir bölgesinde yaşayan büyük bir Türkmen kümesidir. Bu küme kışm Mardin'in epeyce güneyindeki çöl bölge­sinde kışlıyor, yazın da Erzincan-Erzurum arasında yaylıyordu. Fakat Boz Ulus uğradığı baskılar yüzünden 1613 yıluıda Orta Anadolu'ya göçetti ve bir daha eski yurduna dönmedi. Orada yani eski yurdunda ehemmiyetli olmayan oymaklardan müteşekkil bir küme kalmıştı

ÇEPNİLER__________________ ___________________________________________ 17

1 Ahnıel Refik, Anadolu'da TOrk aşiretleri, İstanbul, 1930, s. 96-97; F. Sümer, Osuıanlı devrinde Anadolu'da yaşayan bazı Üç Oklu Oğuz boylarına mensup teşekküller, İktisat Fakültesi M ecmuası, 1950, X, 1-4, s. 144-145; aynı nıüellil'. Oğuzlar, s. 330-331.

2 Ahmet Refik, aynı eser, s. 135.

.3 Yeni İl ve diğer Türkmen kümeleri hakkında bilgi için, Oğuzlar'a bk. (s. 175-182).

4 Ahmet Refik, aynı eser, s. 121.

18 FARUK SÜMER

. v . . .- . ,'4

-i

1-

ik i Çepni Delikanlısı (Manisa, Harmandalı Köyü)

(Boz Ulus Mandesi). İşte Boz Ulus'un Orta Anadolu'ya göçeden ana kümesi arasında da bir Çepni oymağı vardı ki, bu oymağa Kantemir Çepnisi deniliyor. Bu Çepniler'in boybeyisi Kantemir* Bey'in 1689 yıhnda sağ olduğu anlaşılıyor. 1728 taılhli bir vesikada Kan temir Çepnisi'nin Rakka'daki iskân yerlerine gitmemek için Bergama ta­raflarına göçtüğü bildirilmektedir".

1935 yılında Çepmler Balıkesir'de adlı küçük bir kitap yazan Kadıoğlu İsmail Hakkı'ya göre Kantemir Çepnileri şimdi Manisa vilayetine bağlı Soma kazasının on-onbeş köyünde oturmaktadır^.

Yine ay m müellif, Balıkesir vilayetinin kazalarına bağlı Alevî köy­leri hakkında da bir cedvel vermiştir. Bu cedvelde 25 Alevî köyünün adları, nüfusları ve bağlı bulunduklaıı kazalar gösterilmiştir. Fakat bu köylerden hepsinin Çepniler'e ait olduğu veya olmadığı hakkında maalesef izahat yoktur.

1 Kan< leıııir (kMn + demir) knnı, demir gibi güçlü, snğlaııı demek olmaiıdın

2 Ahnıel Relik, aynı eser, s. 17].

3 Kadı oğlu İsmail 1-lakkı, Çepm ler Balıkesir'de, Balıkesir, 1933, s. 9, Bu kitapta Som a'daki Kanıem ir Çepnileıi'ne ait köykrin sayısı hakkında kesin bir rakam veriLnıedikten başka, bu köylerin adlan da bildirilmivor.

Merhum Kâmil Su ise, Balıkesir ve civai'mda Yörük ve Türkmenler adlı kitabında diğer oymaklar gibi Çepniler'in geçen yüzyılın ikinci yarısında Karasi sancağında (= Balıkesir vilayeti) 34 yerde sâkin buhınduklarını göstermiş tir'.

Bu köylerden mühim kısmı herhalde Başun Kızdılı Çepniler'e ait id il

Yukarıda vermiş olduğumuz bilgilerden anlaşılacağı üzere, Balı­kesir bölgesi ile Manisa ve Aydm vilayetlerindeki Çepniler buraya XVII. yüzyıldan soni'a doğumdan gelmiş olup Haleb TürkmeiTİeri ile Boz Ulus'a mensup idiler. Bu Çepniler'den önce Balıkesir, Manisa ve Aydın vilayetlerinde Çepni adlı bir oymağın yaşadığı görülmüyor. Bu sebeple XIV. yüzyrida Ece Hahi ile Rumeli'nden Balıkesir böl­gesine dönen Türkler arasında Çepniler'in bulunduğu hakkındaki sözlerin İlmî hiç bir değeri yoktıu'.

XVII. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'nun Orta (Çukurova dahil) ve Batı bölgeleri geniş ölçüde nüfus kayıplarına uğradı. A- nadolu'nun orta bölgesindeki nüfus boşluklai'i Celâli ayaklanmaları ve dehşet verici kıtlık yılları ile izalı edilebilir. Fakat Batı Anadolu ve Marmara bölgelerindeki nüfus azalmalarırun sebep veya sebep­lerini iyice bilemiyorum. Güney Doğu'dan gelen Türkmenler ile Güneybatıdan göçeden Yörükler Orta ve Batı Anadolu'daki nüfus boşluklarını geniş ölçüde doldurdular. Bunda, görüldüğü üzere, Çep­niler'in de mühim rolleri olmuştur.

4. Adana:

Tahrir defterlerinden, Adana'nm Sarı Çam yöresinde küçük bir Çepni oymağının yaşadığım öğreniyoruz.

5. Dulkadırlı:

D ulkadır eli arasındaki Çepni varlığı ehem miyetli olmayıp 34 vergi nüfuslu küçük bir oymaktı. Aynı bölgede Çepni adlı bir de kale vardıl Bu Çepni kalesi Elbistan yöresinde veya ona yakın bir yerde bulunuyordu.

ÇEPNİLER________________________________________________________________ ^

1 İslanbul, 1938, s. 149-151.

2 Biilıkcsir Çepniler'i hakkında ileride goniş bilgi veıilmişlir.

3 Feridun Bey, MiinşeaUis-selaliıı, İstanbul, 1274, 1, s. 411 (Yavuz Selinı'in Kınnı hanına gönderdiği Kemah ve Dulkadır ili felihnâmesinde geçiyor).

6. Boz Ok:

Boz Ok Yozgat vilayetinin eski adıdır. Bu çok önemli tapu senedi Cumhuriyet devrinde ortadan kaldırıldı^. Burada da XVI. yüzyılda 42 vergi nüfuslu Çepni adlı küçük bir oymak yaşıyordu. Yine orada ve o yüzyılda Çepni adlı bir de köy olup bu köy varlığmı zamanı­mıza kadai' sürdürmüştür.

7. Çorum;

Yine XVI. yüzyılda Çorum'a bağlı Alp Oğuz" köyünde Çepni Özü adlı bir cemâat yani bir oymak görülmektedir. Bu çok küçük oymağın Çepni Özü (Çepni vâdisi yahut Çepni ırmağı) denilen bir yerin adını taşunış olduğu görülüyor.

8. Hamid;

Yine aynı yüzyılda Hamid sancağının (İsparta vilayeti) Göl Hisar kazasmda da 70 vergi nüfuslu bir oymak görülmekte idi.

9. Atçeken:

Akşehir-Koç Hisar Gölü ve Karaman arasmdaki Türk oymakları İdarî bakımdan üç kazada toplanmışlardı: Eski İl, Turgut ve Bayburt. Bunlardan Eski İl, Koş (Koç) Hisar Gölü'ne dökülen İn Suyu'ndan başlayıp Güneydoğu'ya doğru Ereğli'nin batısındaki Akça şehir'e kadar uzanan topraklardan meydana gelmişti, Koç Hisar Gölü'nün güney ucuna çok yakın olan Eski İl köyünün bu kazanm merkezi olduğu anlaşılıyor.

Turgut kazasına gelince, bu kazanın Akşehiı- gölünün kuzeyinden başlayıp Lârende (=Karaman)'nin batısındaki şimdi Kâzım Karabekir (Gaferiyat= Mahmudlar) denilen kasaba ve yöreye kadar uzandığı anlaşılıyor. Bayburt kazası ise Ereğli'nin güneyinde ve Karaman'ın doğusundaki toprakları içine alıyordu. İşte bu kazalardaiı Eski İl'de yaşayan Çepniler'in büyük bir kısmı Yavuz Selim devrinde (1512- 1520) yedi köyde yerleşmiş olup ancak 27 evlik bir oba eski yaşayışını sürdürüyordu. Bu oba asrm sonlarına doğru henüz yerleşik hayata

20____________________________________________________________FARUK SÜMER

Bu çok değerli yadigârı, vilayülin adı olaralc yerine koymak, Yozgallı aydınların ve bilhassa milliitvtikillerinin vazifesidir. Çünkü Yozgal ıııilletvekiUerinin verdikleri bir takrirle Boz Ok adı resmî olarak kııUanılnıaktan çıkaıünuştu'. Cehalet öyle fa ıa bir şeydir ki millî bir vesikayı kalpte en lü'ak bir sızı duyurmadan yırttırıp attınyor.

Bu gibi tarihî isimler Anadolu'da çoktur. Fakat Türkistan denilen ülkede pek yoktur,

ÇEPNİLER 21

geçmemişti.

Turgut yöresindeki Çepni oymağma gelince, bu oymak I. Selim devrinde 44 vergi nüfuslu küçük bir oymak idi*.

9. Koş (Koç) Hisar:

Şimdi Ankai'a vilayetine bağlı Şerefli Koç Hisar kazasmda yaşayan oymaklardan bazıları İç İl'den, bazıları da Adana bölgesinden gel­mişlerdir. Bunlardan biri Orun- Guş oymağı olup Adana'mn Saru Çam nahiyesinden gelmiştir. İşte bu oymak arasında 133 nüfuslu bir Çepni obası da görülüyor. Bu husus Orun-Guş oymağının Çep- niler'e mensup bulunmasından ileri gelmiş olabilir.

10. Ulu Yörük:

Sivas yöresinden Ankara yöresine kadar yayılan ve 27 oymaktan meydana gelen büyük bir topluluğa Ulu Yörük veya Ulu Yörük Türkleri denilir. Ulu Yörük'e dahil oymaklar, İran'da olduğu gibi, bölük adiyle anılıyor. Oymaklardan bazılannm Çungar (ca'ungar=- solkol), Cavurcu gibi Moğolca adlar taşımaları bu topluluğun İlhan- lılar devrinde, daha az ihtimal ile Eretneliler zamanında meydaiıa getirildiği, topluluğa mensup ovmaklardan bir çoğunun veya ço-

Muradiye (Manisa) Çepnilerinden Bir Grup (1965')

1 Oğuzkır, s. 333-334,

ğunun Alevî inancını taşıdıkları aıılaşılıyor. Oıılann bu inancı îlhan- lılar'dan Olcaytu devrinde almış olmaları çok mıdıtemeldir. Çünkü adı geçen Moğol hiıküm darı Sünniliği bırakarak 12 im am Şiîliğini kabul etm işti. Topluluğun oymakları arasmda bir kaç Oğuz boyuna mensup teşekküller de vai'dır'. İşte bunlardan biri de Çepniler'dir. Çepniler'in yurtlarmın Ak Dağ Madeni'nin kuzeyinde, Zile'nin gü­neyinde, meşhur Çamlı Bel'in batısmda bulunduğu aıılaşılıyor. 1520 tarihinde Çepniler'in 17 kışlakları vardı. Onlar bu kışlaklarında çiftçilik yapmakta idiler. 1575 yılında ise 32 kışlakta oturmakta, nüfusları da dört misli artmış bulunmakta idi. XIX. yüzyılm ikinci yansının başlarında Çepniler'in oymak geleneğini korudukları gö­rülüyor. O yıllarda Çepni oymağı ile Kara Hisai'-ı Behramşalı^ Boz Ok sancağına bağlı İdarî yörelerden birini teşkil etmekte idi^

11. Kırşehir:

Vilâyetnâme'den anlaşıldığına göre Suluca Kara Üyük (şimdi Hacı Bektaş şeİTi’i) sakinleri Çepniler'den idiler. Yine aynı esere göre on­lardan Yunus Mukrî, bilgin, olgun bir zattı; Kıu-'ân'ı hıfzetmişti. O, Suluca Kara Üyük'ten aynhp civarındaki Mikâil adlı yerde oturmuş, soni'a yukarı tai'aftaki Kayı'ya yerleşmiştik Kayı, bilindiği üzere, Oğuzlai''ın en büyük ve en şerefli boyu sayılıp bazı eski kaynaklara göre, Osmanh hânedam bu boya mensuptur.

Fakat Suluca Kara Üyük'teki Çepniler'in Yunus Mukrt^ müstesna dinî bilgileri çok zayıf idi. Öyleki aralai'mdan bki ölmüş. Yunus

22____________________________________________________________FARUK SÜMER

Ulu Yörük hnkkıııdn Aıiiitlohı'dii Moğolinr'a bk. (Selçuklu nraşiırınnlan dergisi, 1970, 1, s. ■]37-L'^8).

Knra Misar-ı liehramşnh Si'l(;ııkkıliir devrinde kıınılnııış şehirlerden biri idi. Kale ve 3'iinındiiki meskûn yer sonra Miişâlinı adını U şıııııj ve hu i.sinı zaınanınıızn kadar gelmiştir. Şimdi ise bir kü}' olan İni meskûn yere Çalışkan deniIİ3'or.

1S85 yılında Bozok eyaleti Kayseriye (“Kayseri), Bozok, Ankara ve Kengırı (=Çangırı) sancaklarından teşekkül etmişti. Bunlardan Bozok sancağmuı Yozgad, Kızıl Kocalıı, Akdağ ile Madenciler, Boğazlıyan, Karahisar-ı Behramşah ile Çepni kabilesi ve İhsan Haneleri, Sorgun, Sülcymanlıı ile Avcılar, Hüseyin Âbâd, Manıalıı aşireti, Cebel-i Kozan-ı Şarkî Kaym akam lığı (bıırnnm merkezi Cebel-i Kars kasabası), bıı sancağın nahiyeleri idiler. Burada nahiye kaza demektir. Böylece Kara Hisar-ı Behramşah bizim çok köylerde yerleşmiş olduğu kesin olarak anlaşılan Çepni oymağı ve İhscin Haneleri de Bozok sancağmm bir nahiyesini teşkil etm işlerdir (Umumî salname, sene 1272, s.92-93). Buradaki "İh san H aneleri" hakkm da hiçbir bilgiye sahip değilim.

M en âk ıb -ı Hacı Bektaş-ı Velî "Viln\jel-niww", haznlayan Abdülbaki Gölpınarh, İstanbul, 1958, s. 26.

Mııkrî, K ıır'ânı ezbeı leyip okıi3'ana denilnıektediıv hâliz manasına geliyoi.

ÇEPNİLER 23

Mukvî olmadığı için, onu üç gün gömınemişlerdi. En sonunda Çepni ulularından Gevherveş'in ricası üzerine. Yunus Mukrî, Konya'ya gidip Sultan AlâeddiıVden‘ Suluca Kara Üyük'ün kendisine ait yurt olduğunu gösteren bir berat aldıktan sonra, dönüp oraya yerleş­mişti. Yunus Mukrî sonra hayata veda etti; dört oğlu vardı. Bunlar­dan İdris'in, babası gibi, bilgin ve seçilmiş bir kişi olduğu söyleniyor. Onun eşinin adı Kudu Melek idi. Kutlu Melek, adı gibi, melek ruhlu olduğu için az som-a Suluca Kara Üyüğe gelen Hacı Bektaş-ı Veli tarafından çok sevilmiş ve Hacı Bektaş'm manevî kızı olmuştur. Esasen Hacı Bektaş-ı Veli'ye daima derin bir saygı duyarak hizmet ettikten başka herkese karşı da sevgi ve şefkat duyguları ile yai'dımı da bulunduğundan kendisine Kadıncık ve Kadıncık Ana lakabı ve­rilmiştir. İşte Bektaşi Çelebileri bu kadıncık Ana ile İdris Hoca'dan gelmişlerdir". Böylece Bektaşî Çelebilerinin Çepni boyuna mensup oldukları ortaya çıkmış bulunuyor.

Tal-air defterlerine göre Kırşehii’ bölgesinde bizim boyun adım ta­şıyan bir de köy vardı.

Çepni Delikanlıları (Harmandalı Köyü, 1965)

1 Melin: S u l l a n Alij'iiddin.

2 Merhum A. Gökpınarlı'nın "Açıklnmaları" kısmı, s. 123.

II. BÖLÜM

Anadolu'daki dinî hareketlerden ekserisinin Çepni boyu ile yakın bir ilgisi vardır. Bundan dolayı burada Osmanlı devrinden önce Anadolu'da vukubulan dinî hadiselerden bahsetmek yerinde ola­cak tu'.

Osmanlı devrinden önce Anadolu'nun dinî tarihinde üç mühim hadise görülür. Birincisi Baba İshak ayaklanması, İkincisi İlhanlı hükümdarı Olcaytu'nun On İki İmam Şiîliğini kabul etmesi, üçün- cüsü de Safevî tarikatmdan Şeyh Cüneyd ile halei^erinin Anadolu'­daki faaliyetleridir.

n. B ah a î Tnrkmenleri'nin A yaklanm ası

Medreseden ve câmiden yetişen din adamları oymaklara ve hatta pek çok köye gidip onlara dinî bilgiler vermek işi ile meşgul olmadılar. Hatta Osmanlı devrinde ve son zamanlarda bile çok köyde namaz kıldıracak İmam görülmediğini, bu köylerden bazılarına an­cak ramazanlarda din adamlarmın uğradığını biliyoruz. Bu durumda oymaklar ve çok köyler tarikatlcU'a mensup dervişlerin telkinlerine açık bulunuyorlardı. Hele oymaklar- ve köylüler yoksul insanlar ise bu telkinlere daha çabuk kapılmakta, va'dlara inanmakta ve bunun sonucu olarak kendilerinden istemlen her türlü fedâkârlığı tereddüd etmeden yerine getirmekte idiler. Böylece pek tabiî olarak Baba İshak Türkmenlerî'nin de dinî bilgileri son derece de sathî olup onlai' âdeta ismen Müslüman idiler. Bu arada Hazret-i Muhammed'in en son peygamber olduğundan da, her halde pek çoğu haberdar değildi.

Baba îshak Türkmenleri, Malatya bölgesinde, bilhassa Adıyaman' m güneyindeki Samsat (=Sumeysat) yöresi ile Maraş bölgesinde yaşıyorlardı. Onlarm Orta Asya'dan yeni geldikleri anlaşılıyor. Fakat

yurt tLittııklan yerlerde sürüleri için yeterli otlaklar yoktu. Fazla olarak akın da yapamıyorlardı. Çünkü karşıİaıındaki topraklarda Müslümanlar yaşıyorlardı. Bu sebepler ile onlar yoksul Türkmen- ler'den idiler. Çağdaş müverrilılerden Ebul-Ferec onların at ve silah satın almak için eşeklerini, sığırlai'inj ve koyunlaı-ını sattıklarını ya­zıyor’. Ebul-Ferec'in bu sözleri onlarm varlıklı insanlaı- olmamaları ile izah edilmelidir".

Türkm enler'in askerî hizmetlere alınmayıp kendilerine raiyyet m uam elesi yapılması, yani idare edilen ve vazifesi sadece vergi veren halktan sayılmaları yüzünden eskiden beri devlete kızgın oldukları da bilinir. Gerçekten M oğollar'a karşı savaş tecrübeleri var diye Harizm lileri hizmetine alan Selçuklu hükümdarları, kendi öz kavimleri olan Türkmenler'e ehemmiyet vermedikleri gibi, e- hemmiyetlerini de anlayamamışlar, bu yüzden onlar felâket getirici hadiseler ile karşılaşmışlardır. Kısaca Baba îshak Türkm enleri'nin ayaklanm alarında İktisadî durumlarının iyi olm am asının pek bü­yük bir payı vardır. Yani ayaklanmanın ana sebebi İktisadîdir.

Adı geçen yerlerdeki Türkmenler Kefersud'tan Amasya bölgesine giderek oradaki bir köy yakınında kıu'duğu tekkede yaşayan Baba İshak'taıı aldıkları emir üzerine Samsat-Kefersud yöresinde ayaklan­dılar. Onlar "Lâ ilâbe illâlhıh Baba Resıılullalı" (=Tam-ı'dan başka ilâh yoktur. Baba da Tanrı'nın peygamberidir) diyerek harekete geçtiler. Ebul Ferec (1225-1286) Baba İshak'ın kendisinin Tanrı'nın peygam­beri olduğuna inaııdığmı yazıyorl Olaya zaman bakımından en ya- km olan Şamlı müverrih Sıbt İbnül-Cevzî (Yusuf b. Kızoğlu et-Türkî ölümü: 1257) ise Baba'nın, Türkmenler'den Lâilâhe illâl'lah Baba Veliyıülalı (Tani'i'dan başka ilah yoktur Baba Tanrı'nın yakınıdır) demelerini istediğini yazıyor. Fakat o da Baba'nm peygamberlik

25____________________________________________________________FARUK SÜMER

Ebıı'l-Ferec tarihi, çeviren O. R. Doğrul, TTK, Ankiinı, 1945-1950, II. s. 540.

10-15 yıl sonra nynı yerlerde yaşayan ve Ağaç Eri denilen Türkm enler'in Babaîler'in tonuılan olmaları pek ınuhleıııeldir. Böylece onlar omıanlara İktisadî sebeple değil, siyasî sebeple (Daba İshak'ın taraftarlarından oldııklan için) sığınmış olabilirler.

A rablar'ın 683 (=1240) yjimm Ekim ve Kasım aylannda A rablar'ın dinine karşı bir ayrılık hareketi başgösterdi. Çünkü yaşlı ve zâhid bir Türkmen Amasya'da şöhret kazandı. Bıı adamm adı Papa idi. Kendisine "n'sul" yani gönderilen ndam diyor ve gerçekten Allahın peygamberi olduğunu söyliyerek Mıılıammed'in peygamber ohııadığını iddia ediyordu (Taı-ih, İT K , Ankara, 1945-1950, II, s. 539-540).

iddiasmda bıılunduğıınn söylüyor.^ Selçuklu müverrihi Ibn-i Bibi" ise ayaklananların Baba Resulullah dediklerini kaydediyor. 1246 yılında Türkiye'de seyahat eden Dominiken rahiblerinden Simon de Saint-Qııentin de Baba İshak'tan Baba Resul (=Paparoissole) olarak sözediyor^.

Bunıuıla beraber Baba İshak aklı başında biri gibi görünüyor. İbn-i Bibi'ye göre Baba îshak Selçuklu hükümdarı Giyaseddin Key- hüsrev'in başta içkiye düşküı\lük olmak üzere dince günah sayılan şeylerle meşgul olduğu ve Allah'ın ve Hülâfa-yi Râşidinin yolundan ayrıldığı için yaşayışım takbih ettiğini müridlerine ve herkese ilan ediyor'*. Dolayısı ile Sultanın tahtından indirilmesinin Müslümanlar- ca kaçınılmaz bir vazife olduğunu ifade ediyordu.

Yine İbn-i Bibî'ye göre (ölümü: 1281 den soma) Baba îshak mü- tevazi bir hayat yaşıyor, kimseden bir nesne kabul etmiyor ve ken­disine baş vuranların meseleleri ile yakmdaiı iIgileniyordu^ Aynı müellif Baba İshak'ın bütün bunları mürid avlamak, insan kandır­mak için yaptığmı söylüyor". Fakat, bize göre, Türkmen şeyhi bu davranışlarında samimi olabilir.

Çağdaş müverrih Türk Kız Oğlu'nun' oğlu Yusuf, yani Sıbt îbnül Cevzî (Ü11İÜ âlim İbnül-Cevzî'nin torunu)* ve Ebul-Ferec^. Baba İs­hak'ın Türkmen asıllı olduğunu söylerler. İbn-i Bibî, Baba'nm sadeceSıuneysat (=Samsat) kalesine bağlı Kefersud çevresinden olduğunu

10yazıyor .

Şeyhleri Baba İshak'ın buyruğu üzerine Kefersud çevresinde ha-

ÇEPNİLER_____________ ___________________________________________________ -n

: M ir';ılıız-z;ınwn, Maydnıfıbâd, 1952, VIll, s. 733.

2 r.l-Evâm im l-Alâiyye fi ıım nri'l-Alâiyye, tıpkıbasım, hazırlayan A.S.Erzi, TTK; 1956, s.500. M uhtasar yayını M.Tlı. Houtsma, Tevârih-i âl-i Selçuk, Leiden, 1902, IV, s.230.

Misloij'c des Tai'laıs, }'nyınlnyar! ]. Ridıaj'd, Paris, J.963, s. 62, 63, 64, 65.

İbiı-i İ3îbi, MııI'nsstil, s. 499-500, Mııhtastir, s. 228.

Muffis.sal, s. 499, Mnhia.sar, s, 228-229.

6 G ösleıilcn yt;rler.

7 Rn ;ıdın (yani Kız Oğlu'nun) luiyle okunmasının doğnüuğundan şüphe edilmemelidir. Çünkü, o zamanlar da Anas) Oğlu adını lajıyan Türkler de vardı. Tarihte Türkçe şahıs adları lîaşbğı ile yakın bir zamanda yayınlanacağmı ıınıduğıını kilabmuzda bu isimler ile ilgili bii'çok misal vorilnıiş ve bu adların konmasının sebepleri de izah edilmiştir.

8 M ir'âluz-zam ân, V lIl, s. 733.

9 s. 539.

10 M ufassal, s. 498, Mııhlasai', s. 227.

rekete geçen Türkmenler karşılarına çıkan Malatya Sübaşısı Ali Şîr oğlu Muzafferiddin'i iki defa yenilgiye uğrattılar. Hatta ilk çarpış­mada Muzafferiddin'in sancağını ve nekaresini ellerine geçirmişler­dik Bu başarılar üzerine Babaî Türkmenleri Elbistan sübaşısına da zafer kazandıktan som'a". Sivas'a yürüyüp kai'şılarma çıkan Sivas askerini dahi yenip şehrin İğdiş Başısı (=vergi müdürü)^, Hürrem Şah'ın ve diğer ileri gelelilerin hayatlarına son verdiler. Babailer, Sivas'tan Tokat ve Amasya'ya yöneldiler ve karşılarma çıkanları yenmekte devam ettiler. Bu yürüyüşleri esnasında etraftaki Türk­menler de kendilerine katıhyorlai'dı. Amasya'ya ^'-aklaştıklai'mda A- masya sübaşısı Hacı Armağan Şah'm Baba İshak'ı zaviyesinden alıp kale burcuna astığı haberim aldılar ve bu haberin arkasından da Hacı Armağan Şah'ı askeri ile karşılaı-ında buldular. Fakat onlar Amasya sübaşısını da yendiler ve hatta hayatma da son verip şeyh­lerinin öcünü aldılar. Som'a buradan Kırşehir'e eriştiler ve bu yöre­deki Malya ovasına kondular"*.

Selçuklu hükümdarı II. Giyaseddin Keyhüsrev'e gelince o, aklı az, alılâk ve karekteri zayıf, ciddî olmayan, pek korkak, içki ve kadın düşkünü bir insandı. Bütün bunlara karşılık zikredilebilecek tek bir meziyeti bile yoktu. Babası Alâeddin Keykubad, oğlunun bütün bu kusurlarını yakından bildiği için beylere kendisinden som'a küçük oğlu İzzedin Kılıç Arslan'ın tahta çıkarılmasım vasiyet etmişti. Fakat başta Kemededdin Kâmyar olmak üzere beylerin korkaklığı yüzünden Sadeddin Köpek gibi muhalif zümreye mensup cüretkâi' beyler, Giyaseddin Keyhüsrev'i hükümdai'lık makamına geçirdiler. Fazla olarak korkaklık, onu göstermiş olan beylere de felâket ge­tirmekte gecikmedi,

Giyaseddin Keyhüsrev vahşi hayvanlar beslemeye meraklı idi. Katma çıkan insanları, sadece eğlenmek için, yanındaki parsla kor­kuturdu. Nitekim oynadığı bir maymun'un ısırması yüzünden 1246 yılında genç yaşta öldü.

28____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 M eıhıını O Tınan “MnznffuriıUUn Ali Şîr" diyor (Giyaseddin K eyhüsrev II. m addesi, İslâm Ansiklopedisi, VI, s. 623; Selçu klu lar zam anında Türkiye, İstanbul, 1971, s. 422). Fakat bu isim İbn-i Bibi'nin ınufassal vo muİTlasai'mda da Ali Şîi' oğlu Muzafferiddin şeklinde geçer: "Mıızafferiddin puscr-i A li Şîr (Mııfıtssol, s. 501, Mnlıhısıir, s. 229).

2 EbubFei'ec, s. 540.

3 Bu ziim re hakkmda: F. Sümer, Selçuklular devrinde iğdişler, TDA, sayı 35, s. 9-27.

4 Mal}'a ovası şimdi de adını muhafaza ediyor

Giyaseddin öyle korkak bir hükümdar idi ki, Babai Türkmenle- ri'nin ayaklanmasının gelişmekte olduğunu öğrenir öğrenmez ken­disini Beyşehir gölünde bulunan adadaki babasının inşa ettirdiği Kubad Âbâd sarayına atmıştı. Üç yıl sonra (1243) da Sivas'm 80 km kuzey doğusundaki Köse Dağ önlerinde Moğol kumandanı Baycu'ya utanç verici, yüz kızartıcı bir şekilde yenildikten sonra korkudan, soluğu Menderes kıyılai'mda almıştı. Halbuki kestirdiği paralar ü- zerinde kendini arslan! şeklinde tasvir ettirmişti. Hülasa, ne onun gibi b ir hüküm dar'ın, ne de utanç verici bir şekilde yenildiği Köse Dağ savaşı gibi b ir savaşın benzeri Türk tarihinde görülür.

Malya Ovası'na konmuş olan Babaîler yorgun idiler. Bir iki ay içinde çok savaş yapmışlar çok da kayıp vermişlerdi. Fakat dalıa mühimmi başlarında muktedir kumandanlar veya kumandan da yoktu. Buna karşılık, Moğollai''ın yeni bii' akınım önlemek için Er­zurum hududunda bıdıuıdurulan büyük ordu geri çağırılıp Babaî- ler'iıV üzerine gönderildi.

Türkmeııler, az yukarıda söylediğimiz gibi, yorgun ve başsız ol­dukları gibi, savaşcılai'm sayısı da çok az olup sadece 6000 kişi idi . Selçuklu ordusunun ise 60.000 mevcutlu olduğu biliniyor. Buna rağ­men Selçuklu ordusu Babaîler'e saldrrmakta tereddüd göstermişti. ^

En sonımda ilk önce Selçuklu ordusundaki ücretli atlı ve ağrr zırhlı Freıık askerinin hücum etmesi karai'laştırıldı. Fakat onlar bile alınlarına haç işareti yapmadan hücuma geçmediler. Oııların hücum­larının gelişmesi üzerine ordunun asıl kısmı da harekete geçti. Ba­baîler yukarıda söylediğimiz sebepler yüzünden yenilgiye uğradılar. Malya yazısında Selçuklu ordusu Babaîler'den 4.000 kişi öldürül­dükten sonra ağırlığm yanında bulunanlardan 2-3 yaşmdaki çocuklar müstesna, diğerleri de tamamen kılıçtan geçirildiler'*.

ÇEPNİLER __________________ ________________________ 29

1 Bıınl.nia m eıhıım A. Gölpuıarlı gibi B a b a l ja r da denilebilii'. Fakat dilimizde akimda (hafif) dengesizlik olanlara babalı denildiği iı;in. Baba İshak'm Türkıııenlerini böyle cinma)'i uygun bulnıadnıı.

2 libulFerec, s. 539.

3 "St'lçııklıı ülkı’ iıuU’iı 60.000 ırtlı 6000 kimilik hıı küçük kuvvete lu'icuın edemetVıkr" (Ebul-Ferec, s. 539).

4 İbn-i Bibi, Mufassal, s. 499-504, Muhtasar, s. 227-231; Sıbl İbniil-Cevzî, M ir'âluz-zam ân fi tarihil-âyân, VIH, s. 733; Makrizî, Kitabus-sııh'ık, 11, s. 307; Ebül-Ferec, Tarih, s. 539-540; Sinıon de Saint Quentin, HisLoire des Tartaıes, s. 62, 63, 64, 65; O. Turan, Selçuklular zamanında Türkiye, s. 420-427; A. Y. Ocak, La Revolte de Baba Resul ou la formation de rh eteıod oxie M usııbııane en AnaLolie au XIII e siede, TTK, Ankara, 1989.

Babaîler'den sonra onlarm inançlarından ne kalmıştır? Kesin bir şey söylemek mümkün değildir Mevlevi Ahmed Eflakî (ölümü: 1360) Horasanlı Hacı Bektaş-ı Veli'nin Baba Resul'un has yani en yakın halîfesi olduğunu yazdıktan soni'a onun gerçekleri gören aydınlık bir kalbe sahip olduğımu, fakat dinî emirlere liymadığmı ve bu ai'ada namaz kılmadığını da söyler‘. Buna göre 'has halîfesi" böyle olanın kendisi de böyledir, diye düşünmek imkânsız değildir. An­cak Baba İshak dinî emirlere uymuyor idiyse, dinî emirlere uymuyor diye Sultanı, müridlerinin gözü önünde nasıl takbih edebildi? Kal- dıki asıl kaynaklarda Baba İshak'ın dinî emirlere kayıtsız olduğuna dair bir ifadeye de rastgelinmiyor.

h. îlhan it Hükümdart Olcnytu'mın O nîki-İmam Şiîliğini K abul Etm esi

İlhanlı devleti Cengiz Han'ın tonınlai'indan Hülegü tarafından 1256 yılında İran da kurulmuştu. Hülegü 1258 yılında Abbasî hali­feliğine son vererek hak 'ı da idaresi altma soktu. Toprakları Deniz­li'den Erzurum'un ilerisine kadar giden Selçuklu devleti 1243 yılın­daki Köse Dağ bozgunu ile Moğollar'a tâbi devletler arasında yer almıştı. Hülegü'den (ölümü; 1265) sonraki siyasî gelişmeler netice­sinde de 1277 yılından itibaren Türkiye'nin Aııkai'a ve Konya'ya kadar uzanan geniş kısmı İlhanlı devletinin idai'esi altma girdi. Mem­lûk Türkleri olmasa idi Suriye ve Mısır da Moğol hakimiyeti altma girecekti. Türkmeııler olmasa idi Türkiye'nin batı bölgeleri de Mo- ğollar tarafından işgal edilmiş olacaktı. Uygurlar'ın tesir ve telkinleri ile Hülegü, oğlu ve halefi Abaka (1265-1282) ve torunu Argun (1283- 1291) Buda dinine bağlı kaldılar. Yalnız Abaka'dan som'a han seçilen Hülegü'nün oğullarından Alımed Müslüman idi. Ahmed İslâmiyeti daha şehzade iken kendiliğinden kabul etmişti. Samimi bir Müslü­man ve barış yaıılısı bir hükümdardı. Bundan dolayı Memlüklerle barış yapmak için büyük bir gayret gösterdi. Hatta şeyhi Abdur- ralıman'ı elçilikle M ısır'a gönderdi. Sultan Al\med' tasavvufa çok yakın bir ilgi duyuyordu. Ordasında (ordu=karargâh) âyinler yap­tırıyor ve kendisi de bu âyiıılere katılıyordu. Devlet işlerini dirayetli bir kadın olan annesi Kutuy Hatun ile beylerden Asık yürütüyor-

30____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 Menâkıbul-flrifin, l, .s. 381, 383, 498, Türkçe lerciimesi, Ârii'leıin m enkibeleıi, 1953, I, s. 411-412, 539-540.

2 Moğolca adı Tcküder idi.

lardı. Fakat Ahmed'in 1283 yılında hanlığı ve hayatını kaybetmesi bundan değil, acıma duygusuna sahip olmasındandır. İsyan etmiş olan Argun'u tutsak almca cezalandırsa idi hükümdarlığını kaybet­memiş olacaktı'.Memlükler de anlayış göstermediler. Çüııkü onlar Ahmed H an'ın samimî bir Müslüman, barışsever bir hükümdar olduğunu farkedememişlerdi.

Argun Buda dinine samimiyetle bağlı bir hükümdardı. Din a- damlan olan bahşılara değer vermesi tamamen bu husus ile ilgilidir. Bu arada Hindistan'dan gelen bir bahşı kullanılacak bir ilaç ile ömrün uzatılabileceğini söylemişti. Argun o zaman henüz 30 yaşında olmasına rağmen terkibinde kükürt ve cıva bulunan bu ilacı sekiz ay içtikten sonı-a Tebriz kalesinde çileye çekilmişti. Fakat Argun ömrünü uzatmak için girdiği çilehâneden hasta olarak çıktı. Hasta­lığın geçmemesi üzerine devreye giren kamlar hastalığın büyü ile ilgili olduğunu söylediler. Bunun üzerine Togançuk Hatun ile birçok kadının suda boğulai'ak hayatlarına son verildi. Fakat buna rağmen hastalık geçmediği gibi ilerledi ve acılar içinde kıvranan Argun Han hayata veda etti (1291). Ölümü esanasında henüz 31 yaşında idi^

Argun'un oğlu Gazan, hanlık tahtını elegeçirmek için Baydu ile mücadeleye girişmişti. Gazan bu mücadele esnasında baş dayanağı olan eski ünlü devlet adamı, Uyrat Argun Aka'nm oğlu Emir Nev­ruz'un telkini ile Müslüman oldu. Bununla ilgili olarak Mahmud adını aldı (1295). Çok geçmeden de mücadeleyi kazanıp hanlık tah­tına oturdu. Gazan^ girmiş olduğu yeni dine fazla bir bağlılık göstermedi. Memlûk müellifleriııin, onun zahiren yani görünüşte Müslüman olduğuna dair sözleri buradan geliyor. Ancak Gazan Han Peygamber ailesine karşı yakın bir ilgi gösterdi. Ve onlarm "ibâte ve iâşeleri", yani oturmaları ve yiyip içmeleri için ülkesinin her yerinde Darüs-siyadeler inşa edilmesini emretti.

1 Sultan AJınied Tekikler lıakkındii: F. Sümer, Tcküder ınnddc.si, İslâm Ansiklopedisi, X1I-1, s. 144-143. Onun hakkında tarafımızdan yazılmış yeni bir makale T D A dergisinde yayınlanacaktır.

2 F. Siimer, İlhanlı hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celayir, Belleten, 1989, sayı 206, s. 188.

3 Gazan yemek pişirilen kazan dt?mek olup o zamanlar bir de kazgan olmak üzere iiç şekilde lelalTıız edilirdi. Kazan'ın kendisi ile yemek pişirildiği için, kutsal telakki edildiği anlaşılıyor. Dede Korkut destanlarının baş kahramanı Salıır Kazan Beg de, anlaşılacağı üzere, aynı adı taşıyor. Şecere-i Terakime'de onıuı yani Salıır Kazan Beg'in kırk bir atın etini- kazanlarda pişirdip ele dağıttığı için, övülen, güzel bir manzınne vardır. Yeniçerilerin de yemeklerinin pişirildiği kazanlarının kutsal sayıldığını biliyoruz.

ÇEPNİLER_________________________________________________________________31

Gazan Han'ın 1304 yılında ölümü üzerine yerine kardeşi Olcaytu Muhammed geçti. Olcaytu'nıın asıl adı Har Bende (Eşeğin Kulu) idi. Bu isim de göz değmemesi için konmuştu. Hanlık tahtına geçince beylerin ve diğer devlet adamlarının ricaları üzerine Har Bende Hüdâ Bende (Tamı'mn Kulu) ye çevrilip Olcaytu (Ölceytö=Mutlu) ve Sultan Muhammed isimleri de ilave edildi ve böylece bu Moğol hanına Olcaytu Sultan Muhammed Hüdâ Bende derüldi. Ancak Memlûk müellifleri ondan eskisi gibi Har Bende adiyle bahsetmekte devam ettiler.

Olcaytu hanlık tahtına geçtiğinde (1304) Hanefî mezhebinde idi. Müverrih Ebul-Kâsım-ı Kâşânî'ye göre Vezir Reşîdeddin'in telkini ile bir müddet sonra Şafiî mezhebini kabul etmiştir. Fakat ordasmda Hanefî ve Şafiî imamları arasındaki yüz kızartıcı münazaraları din­leyen Olcaytu, bilhassa süt kardeşi Uygur Tarımtaz'm telkini ile 12 imam şîîliğini kabul etmiştir (1310). Bunun üzerine, Anadolu'da dahil olmak üzere, İlhanlı ülkesindeki bütün camilerde ilk üç halî­fenin adı hutbelerde okunmamış^ ve kesilen paralarda da adları yazılmamıştır^. Minarelerden de ezandaki 5. 6. cümle arasmda^. Hay- ya âlâ hayril-amel (=işlerin en hayırlısına geliniz) sözleri duyulmaya başlanmıştır'*. Bununla beraber İlhaıılı hükümdarı herkesin isterse kendi mezhebinde kalabileceğini samimiyede ifade etmişti^ Böylece beylerbeyi Çoban Beg, Vezir Reşideddin ve daha birçokları eski mezheplerinde kaldılai'.

Oldukça medenî davranışlı bir hükümdar olan Olcaytu 1316 yı- lındîiki ölümüne kadar Oniki İmam mezhebinde kaldı. Oğlu ve halefi Ebu Said Han zamanmda sessizce yeniden Sünniliğe dönüldü.

Bize göre Olcaytu'nun şîîliği kabul etmesi üzerine Anadolu'daki

32____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 Ebııl Kâsım-ı Kâşânî, Taıih-i OkayUı, yayınlayan M. Hembli, Tahran, 1348, s. 90, 100.

2 Paralarda: "Lâilâhe illâllâh M uham m edun resûlullah A li V eliyu llah" yazıld ıktan başka paraların kenarlarına da Peygam berin ve 12 im am ın isim leri konm uştur (M . M ubârek, M eskü kât-ı İslâm iye katoloğu, M ülük-ı Cengiziyye ve îlhan iyye ve K ırım hanları m eskükâtı, İstanbul, 1318, III, s. 63, 70, 74, 80; S.C.T. Tabatabaî, S ikkehâ-y i şâhân-ı tslâm î-i İran, Tebriz, 1350, s. 85, 87).

3 5. cüm le H ayya'ale'l-felâh (gelin, kendinizi kurtarın) 6. cüm le de A llalıu E kber (en büyük olan Tanrı'dır) dir.

4 Sünni bir miDiıılekelte minarelerden b\ı cümle okununca halk iklidarm Şîîlei-in eline geçtiğini anlai'dı.

5 D ev jijı jııiivernhi Ebul-Kâsıın-ı Kâşânî O kaylıı'nnn Şîîliği kabul etmesini tafsilatlı bir şekilde anlatmıştu' (Taıih-i Olcaytu, s, 90-100).

Ulu Yörük, Boz Ok (sonra Yozgat bölgesi). Yukarı Kelkit ve Canik'te yaşayan göçebe birçok topluluk, Haleb Türkmenleri'nden bazı oy­maklar ile Sivas, Tokat, Amasya, Canik, Malatya, Dersim bölge ve yörelerindeki bir çok köy bu mezhebi yani şîîliği kabul etmiştir. Adı geçen topluluklar' ile köylerde şîîliği yayanlar da Barak Baba ve dervişleri ile diğer şeyh ve dervişler olmuştur. Şîîlik telkinleri, dalıa som'aki zamaıılarda da sürdürülmüş görünüyor.

Kara Koyunlular'dan bazı oymakların (Ağaç Eri, Baharlu) şîî inançını taşıdıkları görüldüğü gibi, bizzat hânedandan Isfahan Mir- za'nın da Bağdad'da On İki İmam adına hutbe okuttuğu haber, veriliyor.

c. Safevî Şeyhi Cuneyd'in A nadolu'daki Faaliyetleri

Safevî tarikatı XIV. yüzyıl da Azerbaycaıı'ın Erdebil şehrinde Sa- fiyeddin İshak adlı bir şeyh tarafından kurulmuştur. Tai’ikat sümıi- şâfiî ilkelere göre kurulmuştu. Tarikatın kurucusu Safiyeddin dinî emirlere riayetkar, ahlâk kaidelerine bağlı, dürüst, müşfik, bir kelime ile faziletli bir insandı. Tarikatm gayesi, kitap ve sünnete bağlı, iyi yürekli, başkalarına karşı yarduncı ve bilgili Müslümanlar yetiştir­mekti. Safiyeddin, bu güzel meziyetleri sayesinde müridlerinin sa­yısını gittikçe çoğaltığı gibi, ülkenin hakimleri olan Moğol hcuılan ile başta Çoban olmak üzere Moğol beylerinin bile saygısım kazan­mıştır. 1334 yılındaki vefatı üzerine yerine geçen oğlu Şeyh Sadred- din Musa da faziletli bir zattı. Gerek onun (ölümü: 1377), gerek onun oğlu Hâce Alâeddin Ali (ölümü; 1429) ve Şeyh İbraliim (Şeyh Şah ölümü: 1447) zamanlarında Safevî tarikatı sadece İran'da değil. Irak ve Anadolu'da da tanınmaya ve hatta yayılmaya başlamıştır.

Şeyh İbrahim'den som'a yerine kardeşi Şeyh Cafer geçmiştir. Bu da sevilen muhterem bir zat idi. Fakat Şeyh İbrahim'in oğlu Şeyh Cüneyd tarikat'ın başma geçmek için amcası ile mücadeleye girişmiş ise de devrin hükümdarı Kara Koyunlu Cihanşah'm desteğini ka­zanmış olan Şeyh Cafer karşısında başai'ilı olamamış ve İran'ı terke mecbur kalarak Anadolu'ya gelmiştir.

Şeyh Cuneyd'in Anadolu'daki faaliyetleri hakkmda biricik kay­nağımız Âşık Paşa Oğlu'dur. Ona göre kendisi'ne bağlı olanlarla Sivas'a gelen Şeyh Cüneyd Pâdişâh II. Murad'a bir kaç müridi ile bir seccade, bir teşbih ve bir de Kur'ân göndererek ondan. Kurt

ÇEPNİLER________________________________________________________________ 33

Beli^'ni mülk olarak vermesini ricasında bulunmuş ve orada oturup kendisine dua edeceğini bildirmişti. Fakat onun tek durmayıp is­tenmeyen fikirlerini yaymaya başlayacağı düşünülerek isteği kabul edilmemiş, bunun üzerine Şeyh Cüneyd Karaman ülkesine gitmiştir. Gayesi aynı şeyi Karaman oğlu İbrahim Bey'den istemekti. Fakat Konya'da Zeyniye tarikatından Abdullatif-i Makdisî ile yaptığı bir münakaşadan som-a Karaman ilinde de durcimayacağmı anlayıp îç İl'deki Varsaklar'ın yanına varmıştu-. Orada Varsaklar'a telkinlerde bulunduğu sırada İbrahim Bey'in Varsak beylerine kendisini yaka- lanıaları emrini gönderdiğini haber alai'ak, mürid edinebildiği Var- saklar ile birlikte Çukur Ova'ya geçmiş ve oradan da İskenderun yöresine gelip Bilal Oğlu denilen emirden Ersuz dağmda harap bir kaleyi alıp tamir ettirerek içine yerleşmiştir.

Bu kaleden bilhassa Haleb Türkmenleri'ne adamlar gönderip son­ra bizzat kendisi de aralarında dolaşarak onlardan bir çoğunu ken­disine bağlamaya muvaffak olmuştur. Şeyh Cüneyd çok geçmeden başarılarını sürdürüp Haleb Türkmenleri, Dulkadrriı ve Üç Oklu (başlıca Çukur Ova'da yaşıyorlai'dı) oymaklarmm çoğunu veya hep­sini müridi yapabilirdi. Fakat faaliyetlerini haber alaıı Memlûk dev­letinin harekete geçmesi üzerine "beni bııhuak isteyen Cnnik'te Mehnıed Bey'in yanında bulur diyerek'' yukarı Kelkit vadisinden Canik yöresine gidip buranın hakimi Taceddin oğullan'ndan Mehmed Bey ile bu­luşmuştur. Bu su’ada Trabzon Rum devleti zayıf bir durumda bu­lunuyordu. Şeyh Cüneyd Trabzon ve yöresini fethederek orada bir beylik kurmaya kai’ar vermişti. Bu maksatla Anadolu'daki bütün müridlerinin silahlı olarak yanına gelmelerini emretti. Müridlerinden pek çoğu silahlı olarak katına geldiler. Şeyh Cüneyd Mehmed Bey ile birlikte Trabzon üzerine yürüdü. Trabzon Rum impai'atoru IV. Yuanis askeri ile Aya Fokas manastırma kadar ilerleyerek Şeyh Cü- neyd'i karşıladı ise de Safevî şeyhinin hücumuna dayanamayıp geri çekildi. Cüneyd'in müridleri imparatorun Aya Fokas'daki karargâhı­na girip askerlerinden bir çoğunu tutsak aldılar.

Bu başarıdan sonra Şeyh Cüneyd Trabzon'u kuşattı. (1454 yılında) Bir kaç defa hücum etti ise de askerleri sıu'lai'i aşıp şehre giremediler. Şeyh üç gün som-a kuşatmayı kaldırıp Kelkit vadisine döndü. Cüneyd'in böyle çok kısa bir zaman sonra muhasarayı kaldırmasının

1 Kurt Reli'nin riLM'yLİe olduğu toshit ediieııiodi.

34____________________________________________________________FARUK SÜMER

sebebi Fatih'in onu tehdid etmesinden ileri gelmiş olmalıdır. Gerçek­ten çok geçmeden Sivas beylerbeyisi Hızır Bey Cüneyd'in üzerine yürütmüştür. Onunla savaşamıyacağını gören Safevî şeyhi. Ak ko­yunlu hükümdarı Uzım Haşan Bey'in yanına gitmiştir.

Uzun Haşan Bey ilk önce Şeyh Cüneyd'i tevkif etmişti. Fakat Cüneyd'in, Cihanşah gibi bir düşmanı karşısında kendisinin 20.000 adamıyle güçlü bir müttefik olacağını söylemesi üzerine Safevî şey­hini serbest bıraktığı gibi, kız kardeşi Hatice Begüm'ü de onunla evlendirmiş, bu evlenmeden Şah îsınail'in babası Şeyh Haydar dün­yaya gelmiştir.

Şeyh Cüneyd bir müdded Uzım Haşan Bey'in yanında kaldıktan sonra 1459 yılında Erdebil'e döndü. Bu tarihe göre onun çok yıllaı- Anadolu'da kaldığı anlaşılıyor. Esasen kısa bir zaman içinde beş-on bin silahlı mih'id'e sahip olması pek mümkün olamazdı.

Şeyh Cafer, yeğenini Erdebil'e sokmadı. Hükümdar Kara Ko­yunlu Cihanşah Mirza da Cüneyt'ten ülkeyi terk etmesini istedi. Cüneyd şimdi bir yandan sayısı gittikçe artan silahlı müridlere sahip olması, öbür yandan Uzun Haşan Bey'in kız kardeşi ile evlenmesi ile kendisi için de telılikeli bir düşman haline gelmişti.

Şeyh Cüneyd Erdebil'in dışında oturarak müridlerinin yanına gelmeleri için Anadolu'ya haberci gönderdi. Kısa bir zaman içinde başına 12 bin silahlı Anadolulu mürid toplandı. Şeyh Cüneyd bun­ların başmda Şirvan ülkesine girdi. Gayesi Gürcistan ve Çerkesistan da gazalarda buluımıaktı. Şirvan hükümdarı Halilullah, Gürcüler ve Çerkesler kendisine vei'gi verdikleri için onlara karşı gaza yapmanın şer'aıı doğru olmayacağı haberini gönderdi. Fakat Şeyh Cüneyd buna aldırmayarak bir çok Gürcü kasaba ve köyünü yağmaladıktan sonra Şirvan'da kışı geçirmeye başladı. Şirvanşah Halilullah Cü­neyd'in ülkesinde kışlamasına göz yummak istemediği gibi. Şeyh Cafer'den, Cüneyd'in bir haricî olup tedip edilmesi gerektiğine dair bir de mektup almıştı. Bunun üzerine ordusunu toplamış, harekete geçmeden ön ce e lç i gön d erip ü lkesinden çıkıp gitm esini is­temiştir. Fakat elçinin öldürülm esi üzerine savaş, kaçınılmış ol­muştur. Cüneyd'in ezici çokluğu Anadolulu olan askerleri sayıca üstün Şirvaıı kuvvetlerine karşı yiğitçe vuruştukları esnada şeyhle­rinin bir ok isabeti ile ölmesi üzerine savaşı Şirvaıışah kazanmıştu'

ÇEPNİLER_________________________________________________________________35

36 FARUK SÜMER

M anisa Çepnilerinden Bir Grup (1965)

(3 Mart 1460). Cüneyd'in cesedi Kuryal denilen yerde gömülmüştü. Burası sonra ünlü bir ziyai’etgâh olmuştur.

Şeyh Cüneyd, aıılaşılacağı üzere, kuvvetli bir şahsiyetti: cesur, enerjik, iyi konuşan ve cerbezeli. İşte bu meziyetlerinden dolayı kuvvetli devletlerin bulunduğu Türkiye'de sayısı gittikçe artan ve istenilen her türlü fedakârlığa seve seve katlanan, sadakati eşsiz bir taraftar kümesine sahip olmak başarısını göstermiştir. Nitekim bu küme, şeylılerinin ölmesine, savaşı kaybetmelerine ve oğlunun çocuk yaşta olmasına rağmen dağılmamıştu'‘.

Şo\'h C iinej'd 'in fadliyellerine tlair on lafsilallı ve en mühim haber Âşık Paşa Oğlıı'ııdadır (Tevârih-i âl-i Osman, Türkiye tarilılcrj, 1, İstnnbııl, 1949, yayınlayan Cii'lçioğlıı N. Alsız, s. 249-252; Handemir, Mabîbüssiyer, Bombay, 1841, 111, 4,s. 11-12; Yahya-yı Kazvini, Lübbiil-levarih, 'fiıhıan; Gaffarı, Tarilı-i Cüıanâra, Tabran, 1343, s. 261-262; Mivza Hüseyin C ıınâb adî, RavzaU ıs-Safcviyyt', l.ala İsm ail Hfendi ktp., nj-, 346; Flüseyin Zahidi, Silsilolünesebis Safeviyyo, lîeılin, 1924, s. 66-67; f lalkokandil, Hisloire de la docadence de Tempire Grec, Paris, 16Î2, s. 262-263; W. MiUer Tıebizond, Tlıe Lasi Greek Empire, London, 1926, .s, 83-84; M. M. Yınang Cüneyd madde.si. İslâm Ansiklopedisi, 111, s. 242-243. Kitâb-i l.^iyarbekriyye'do Şeyh Cüneyd'in adı dahi gegmiyor.

Safevî Şeyh Cüneyd (ölümü: 1460-) müridlerine Akkoyunlu hü­kümdarı Haşan Han'm (=Uzun Haşan Bey) kız kardeşi Hatice Be- güm'den doğan oğlu Haydaı-'a biat edilmesini vasiyet etmişti. Hay­dar büyüdükten sonra Dayısı Haşan Han sayesinde kolayca Erde- bil'deki Safevî şeylıliği postuna yerleşti. Şeyh Haydar babası Şeyh Cüneyd gibi Türkiye'de dolaşmadı. Fakat onun devrinde Türkiye'­den gelen kabiliyetli müridler Erdebil'deki Tekke'de hususî olarak yetiştirilip "h alîfe" unvanı ile Anadolu'ya geri gönderildiler. Halî­felerin başlıca vazifeleri, tarikatı yaymak yani müridlerin sayısmı çoğaltmak ve şeyhleri için mal toplamaktı. Bu halîfelerden biri Tekeli (Antalyalı) Haşan Halîfe olup Teke ile komşu Menteşe (Muğla) ve Hamid illeri (Ispai'ta Burdur vilayetleri) yörelerindeki pek çok kim ­seyi Safevî tarikatına sokmuştu. Hatta Haşan Halîfe Erdebil'den Teke'ye dönüp faaliyete başladığı esnada bazı kimseler ona: "Ey Hnsan Hnlîfc sen hu memlekete geri geldin amma yanında kan ve ateş de getirdin" demişlerdi. Filhakika 1510 yılında Teke yöresinde büyük bir isyan çıkai'an Şah Kulu, işte bu Haşan Halîfe'nin oğludur. Şeyh Haydar zamanında yapıları devamlı ve tesirli propaganda ile sayıları ai'tan müridler armağaı\lar ile Azerbaycan'daki Erdebil şehrine gi­derek şeyhlerini ziyaret etmeye başlamışlardı.

Hatta süimî komşulai'i onlara: "cannn bunca zahmet çekip Erdehil'e gideceğiniz yerde Medine-i Münevvere'ye gidip ResnJulIalı'ırı türbesini ziyaret etseniz çok daha iyi olmaz tnı" dediklerinde, "biz ölüye değil diriye gideriz" cevabını veriyorlardı.

Şeyh H aydar'a gelince o, müridlerinin sayısının gittikçe artması karşısında istese de hareketsiz kalamazdı. Çünkü müridleri şeyhle­rinden mühim siyasî başarılar bekliyorlardı. Esasen bu müridlerin

çoğunu yoksul insanlar teşkil ediyordu. Bu sebeple Şeyh Haydar 1486 yılında Demirkapı (=Derbend) ötesindeki Kafkas kavimlerine kcirşı on bin müridinin başında bir seferde bulunarak zengin do­yumluk (=ganimet) ile geri dönmüştü. Şeyh Haydar iki yıl som-a doğrudan doğruya Şirvan hükümdarının üzerine yürüdü; gayesi hem babasımn öcünü almak, hem de Şirvan ülkesine sahip olmaktı. Şirvan hükümdarı, ölüme meydan okuyan müridlerinden dolayı Haydar ile müeadele edemiyeeeğini anlamıştı. Bu yüzden bir kaleye kapandıktan soni'a güveyisi Ak Koyunlu hükümdai'i Yakub Bey'den yardım istedi. Haydar'ın faaliyetlerimn Ak Koyımlu devleti için de bir tehlike kaynağı teşkil ettiğini anlamış bulunan Yakub Bey, vakit geçirmeden Biçen oğlu Süleyman Bey kumandasında bir orduyu Şirvanşah'a yardıma gönderdi. Şeyh Haydar Ak Koyunlu hüküm­darının hem halasınm oğlu, hem de eniştesi idi. Buna rağmen Şeyh Haydar Yakub Bey'in ordusu ile savaşmakta hiç tereddüd göster­medi. "Sofu "d a denilen Anadolulu Türk m üridler eercekten savasta yiğitliğin hakkmı verdiler ve aneak şeyhlerinin bir ok isabeti ile ölmesi üzerine savaştan el çektiler (1488).

Fakat Safevî müridleri bu ikinci büyük felakete rağmen dağılma- yıp Haydar'ın büyük oğlu Sultan Ali'nin etrafında toplandılar. Teh­likenin yok olmadığını bilakis arttığını anlayan Ak Koyunlu hüküm­darı Yakub Bey, Haydar'm üç oğlu (Sultan Ali, İsmail, İbrahim) ile kendi kız kardeşi olan anaları Halîm'e Begüm'ü bir kalede hapsetti. Fakat Yakub Bey'den soni'a oı\laı- hapisten çıkarıldüar ise de Ak Koyunlular tehlikenin geçmemiş olduğunu anladılar. Yapılan karşı­laşmada tarikatın başı Sultaıı Ali öldü. Fakat kardeşi İsmail bütün dikkatli aramalai'a rağmen bulunamadı. Çünkü Anadolulu cesur ve sadık müridler onu Erdebil'den Hazai- Denizi kıyısındaki Güân ül­kesine kaçD’maya muvaffak olmuşlardı. İsmail orada altı yıldan fazla bir zaman kaldıktan som-a durumu uygım görerek Gilân'dan Erde- bil'e döndü. Oradan da Erzincan'a geldi (1500 tarihinde). Erzincan'da Türkiye'nin her tarafına adamlai" göndererek müridlerini yanına ça- ğu'dı. Yandaşları, Erzincana bir sel gibi akıp geldiler. İsmail Erzin­can'da yanına gelen Türkiyeli göçebe ve köylü müridler topluluğu­nun başına geçip İran'a döndü, Ak Koyunlular'ı yenerek Safevî Devletini kurdu ve Tebriz'de On İki İmam adma hutbe okutup para kestirdi (1501). Kaynaklar Şah İsmail'in bu esnada ancak 15 yaşında olduğunu yazarlar.

38____________________________________________________________FARUK SÜMER

ÇEPNİLER 39

Harşit Çayı

İsmail'in Safevî devletini kurması ile ilgili olai'ak Anadolu'dan İran'a devamlı bir göç başladı. Bunun üzerine devrin tarihçilerinden biri;

"Tiirkler terkedip diyarhırın-sattılar yok bahaya davarların"

beytini söyledi. Bu göç öyle bir göç oldu ki XVIL yüzyılın ortalarına kadar hemen kesilmeksizin sürdü. Bir yandan Osmanlılar bir yandan Safevîler Türkiye'nin insanlarını birbirlerine karşı kulicindılar; ser­vetim erittiler. Böylece XX. yüzyıla gelindi .

İran'a göç eden Türkler arasında Çepniler de vardı. Bu Çepniler'in pek çoğunun veya hepsinin Doğu Kara D eniz Ç epnileri'nden ol­duğunda şüphe yoktur. Fakat bu Çepniler de çok sayıda olmadık- laruıdan Vai'sak, Turgutlu gibi küçük, ikinci derecedeki oymaklai' arasında yer aldılar. Şah İsmail'in oğiu Şah Tahmasb devrinde (1524- 1576) Çepniler'den Süleyman Beğ ile Şah Ali Sultan'ı tamyoruz. Talımasb'ın ölümü esnasında yani 1576 yılında da Çepniler'i Mu-

1 Anliişıldığı üzere Safevî devletini kuran unsur sadece Anadolu Turkleri'dir. Bu hususta lal'silalb bilgi için şu esere bakınız: F. Sümer, Safevî devletinin kuruluşu ve gelişm esinde A nadolu Turkleri'n in rolü, Ankara, 1976.

40____________________________________________________________FARUK SÜMERI

hammed Beğ, Malımud Halîfe ile Dönmez Sultan adlı beyler temsil ediyorlardı. Bunlardan her üçünün de dirliği Kuzey Azerbaycandaki Karabağ yöresinde bulunuyordu.

Fakat Safevî hükümdarı Şah Abbas devrinde (1590-1628) Çepni- ler'den mühim bir kısmın yalıut hepsinin Hazar Denizi kıyısındaki ormanlık, rutubetli ve bu yüzden Türkler'in yaşcimak istemedikleri Gilân yöresine göçürüldükleri anlaşılıyor. Hatta başlarında, kendi­lerinden değil, kul takımından, yani sarayda yetiştirilmiş köle asıllı bir emir bulunııyordu\ Bu husus, Şah Abbas'ın bir çok Türk boyları gibi Çepniler'e de kızgm olduğunu gösterir. Şah Abbas'dan sonra İran'daki Çepnilere dair bilgiye rastgelinemedi. Bu da onların sayıca az olmaları ile çok yakından ilgilidir.

Giresun'u 1397'lerde fethetmiş olan Bayram Bey'in torunu ve Hacı Emir Bey'in oğlu Süleyman Bey ile başında bulunduğu beyliğin sonu hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadığımız gibi, kuvvetli bir tahminde de bulunmak mümkün olmuyor". Fakat kesin olarak söy- liyebileceğimiz bir husus varsa o da bu beyler sayesinde Ordu bölgesine pek yoğun ve temiz bir Türk nüfusunun yerleşmiş olma­sıdır. Bu yöreye ait talırir defterlerine göre başta Çepniler olmak üzere Eymür, Avşar, Baymdrr, Karkın, İğdir, Alayuntlu, Döğer ve Bayad(?) olmak üzere bir çok Oğuz boyuna mensup obalar yerleş­mişlerdir^.

Trabzon Rum imparatorları AkKoyunlular'a, Bayramlular'a ve Taceddin Oğulları'na mensup beylere güzel kızlarmı vererek onların Trabzon'a daha fazla yaklaşmalarma engel oldular ve AkKoyunlular sayesinde de varlıklarım korumakta devamettüer'*. Bu ai’ada Bayramlu beyliğhıin yıkılması yüzünden de Gü'esun kalesini geri aldılar. Bu se­beple, Fatih ''Tıımhtizan" seferine çıktığmda Görele, Tirebolu ve Giresim kaleleri pek büyük bir ihtimal ile imparatorun idaresinde idi.

Bu konuda fazla bilgi için bakınız: F. Sümer, aynı eser, s.l94.

Ordu yöresinde buUınan Alevî nahiyesindeki Süleyman Beğ ve Süleym an Beğlü adlarını laşjyan köyleı- (B. Yedij'ildız, Ordu kazası sosyal tarilıi, Ankara, 1985, s.169.) Gazi Süleym an Beğ ile ilgili olm alıdır ve Süleym an Bey herhalde bu köylerden birinde yatmaktadır. XV. yüzyılın başlarmda kuvvetli olan bu beyliğin no zaman ve nasıl ortadan kalktığmuı bilinmemesi gerçeklen hayret vericidii’.

Awıı eser, s.169-192.

Torul bölgesi de Hıristiyanlarca AkKoyunlular'a dayanmak sureli ile muhafaza edildi. Bu yüzden Yavuz Selim devrinde bu bölgede tok bir Türk görülmiyor.

Fatih 1461 yılında Kastamonu ve Sinob'u alarak Candar Oğullan devletine son verdikten sonra yoluna devamla Sivas'ın kuzey do­ğusunda ve Kelkit vadisindeki Koylu Hisar (=Koyla Hisar= Koyul Hisar)'a gelmiş ve AkKoyunluIar'a ait olan bu kaleyi de zaptetmişti. Fazla olarak Fatih, Trabzon tekfurunun kendisine tâbi olduğu için oraya sefer yapmasının doğru olmıyacağına dair Uzun Haşan Bey'in sözlerine de ehemmiyet vermiyerek Bayburt yolu ile Trabzon üzerine yürüdü. Fakat AkKoyunlu hükümdarı Haşan Bey o zaman (1461 yılında) ancak bir kısım Doğu ve Güney Doğu Anadolu'nun hü­kümdarı olduğu için haklı olarak. Fatihle bir harbi göze alamadı. Elçi olarak göndermiş olduğu annesi Sai’ay Hatun’, güzel konuşması ile Osmanh hükümdarınm takdirini kazandı. Fatih'in Saray Hatun'a "ana'' diye hitap etmesi bu husus üe ilgilidir. Fakat Saray Hatun'un tatlı sözleri Fatih'i kai'arından döndürmedi. Osmanlı hükümdarı Sa­ray Hatun'u da Trabzon seferine beraberinde götürdü. Trabzon'un alınmasından som-a ona çok değerli aı-mağanlar vererek Ak Koyunlu ülkesine dönmesine müsaade etti.

Bilindiği üzere Trabzon imparatoru David Kom nen herhangi bir savunma hareketine girişmeden şehri Fatih'e teslim etmiştir. Fakat başta Aşık Paşa Oğlu, Dursun Beğ, Kemalpaşaoğlu olmak üzere Osmanlı kaynaklarının pek çoğunda şehrin hangi günde şöyle dursun, hangi ayda teslim edildiği bildirilmez. Bu, gerçekten hayret vericidir". Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde Trabzon Rum im ­paratorluğu hakkında ciddî bir eser yazmış olan J.P H. Fallm era- yer, şehrin yaz sonlarında alınmış olduğunu söylediği gibi^W. M iller de onu teyid eder*. Merhum Üstad İH . Uzunçarşılı ise Trabzon'un 1461 yılının Ekim ayının 26'sında (866 Muharrem 21) alındığım kesin bir şekilde bildirir, fakat kaynak göstermez. Bu se-

ÇEPNİLER_________________________________________________________ 41

1 Osmanlı n ı i i v G i T İ h l o n , doğııı olmıyarnk Saray Hatıın'ıın admı Sâre Hatun şeklinde anarlai'. A kKoyıınhılar'm resmî larilıleri olan K ıtâb-i D iyârbekriyye'de onım adı daima Saray şeklinde geçer. Saray Halım aynı zamanda AkKoyunlu hanedanına mensup Kullu Beğ'in oğullarm dan Pir Ali Beğ'in kızıdır. Buna göre o, am cası Kara Yülük Osm an Bey'in oğullarından Ali Beğ ile evlendirilmiş ve bu evlenmeden büyük hıikiiındar Uzun Haşan Bey doğmuştur.

2 Halta onlardan bazılarında Trabzon'un 1461 yılında değil, 1460 yılında alındığı da yazılu'.

3 G esch k h te des Kaisertum s von Trapezunt, M ııncben, 1827, s.273-280.

4 W. Miller, Trebizond, The last G reek Em pire, London, 1926, s.105.

beple ilk yapılacak şey Merhum İH . Uzunçarşılı'nm Trabzon'un alınış tarihine ait bu kaydın nereden alındığının tesbit edilmesidir'. Çünkü bıı pek muhtemel olarak şehrin kapılarını Türkler'e açtığı tarihtir.

Trabzon yöresi bir sancak itibar edilmiş ve donanma kapudan- larmdaıı Kâzım Bey Trabzon'un ilk sancak beyi olmuştur. Anlaşıl­dığına göre bundan sonra Fatih kıyıdan batıya doğru giderek her­halde Görele, Diribolı (Tirebolu), Bedreme ve Giresun kalelerini al­dıktan sonra Canik yolu ile Tokat'a ulaşmıştır".

İlk sancak beyi Kâzım Bey'den sonra Sofu Ali Bey ona halef olmuştur^. Ak Koyunlu hükümdarı Uzun Haşan Bey'in 1478 yı­lında vefatı üzerine himayesinde bulunmakta olan Trabzon-Gü- m üşhane arasındaki Torul yöresi alındıktan sonra, Gürcistan sını­rında da bazı kaleler ele geçirilerek Trabzon yöresinin fethi ta­m amlanmış oldu.

II. Bayezid'in hükümdai'lığı Zcimanmda (1481-1512). Trabzon da şehzade sancaklarından biri haline gelmiştir. Orada şehzadelerden ilk sancak beyi olan Abdullah'dır. onun 1483 yılında ölümü üzerine Taceddin Sinan Bey'in Trabzon sancak beyi olduğu anlaşılıyor^ Bize kadar gelmiş olan 891 (1486) tarihli talırir defterinde bazan Rakkas Sinan Beğ şeklinde onun ve yine Trabzon sancak beyleri olarak Haşan, Ali beyler ile Melmıed Paşa'nın adları geçer.

Şehzade Selim'in 895 (1489=1490) yılında Trabzon sancak beyi olduğunu biliyoruz. Selim burada 916 (1510) yılına kadar, takriben yirmi yıl valilik etmiş tir'\

Sancaklara gönderilen şehzadelerin çok defa yanında anneleri de

42____________________________________________________________FARUK SÜMER

1 A ncak belli başlj Osmnniı ka)aıakliirmda böyle bir larilıo rastlanmadığını söyleyebilirim.

2 Dursun Bey, Tarih-i E bu 'l-Fetih , yayınlayan M. Tulum, Islanbnl, 1977, s.105-110; A şık Paşa O ğlu, Tevarih-i âl-i O sm an, yayınlayan Çiflçioğlıı N. Alsız, İstanbul, 1947, s.207-208; Kemal Paşa Oğlu Tevarih-i âl-i O sm an, yayınlayan Ş. Turan, TTK, 1957, s.194-198; 1 îoca Sadeddin, Tacüt-tevarih, İstanbul, 1279, 1, s.476482.

3 H. Edhen), Trabzon'da O sm anlı kitabeleri, Tarih-i Osmanî encümeni mecmuası, yıl 1334, sayı 48, s.330^331.

4 H. Edhem, aynı makale, s.334-335.

5 Hoca Sa'deddin, Tacüt-tevârih, 11, s.68, 141; H. Edhem, aynı makale s.340.

ÇEPNİLER 43

bulunurdu. Böylece Selim'in annesi de Trabzon'da oğlunun yanında yaşamıştır. Selim'in amıesi, Arabça umumî bir tarih yazmış olan Mustafa Cenabı Efendi'nin (ölümü:1590) bildirdiğine göre Amasya yöresindeki Türkmen beylerinden birinin kızı olup adı Ayşe Ha­tun'dur'.

i

ım

Çepni İleri Gelenlerinden Bay Ali Oğuz ve Ailesi (Balıkesir, 1991)

"Srliııı Hım 872 (1464-146S) yûındıi Am usya'da ıloğıhı. A n n eli Ayşt: H atun Sııltuıı Hîiyuzhi Htiu'ın ııik ıilılı zı'vcesiilir. A yşe Hatun A m asya yört'fiudcl<i In rh n en beytcriıuleıı hiriıün k ızu iır" (el-A'eylemiiz-zâhir fî ahvâli eviîil ve'l-pvâhir, Nıırosmaniye Ktp, nr.3098, yaprak 346'^). Yavuz Siîlim lia n 'ın annesinin D ıılkadır beyi Alâiiıidevle'nin kızı olduğu hakkında Tajköpriizâde Kcmaleddin Efendi'nin (ölümü: 1032=1623) sözleri (Tarih-i Saf, İslanbııl, 1287, 1, S.60) sadece bir ya kışlımı ad ır. Yani bir esasa dayanmaz. Çünkü çağdaş kaynaklar da bunu leyid eden bir delil ve işaret yoklun Şayet Ayşe Hatun Alâiiddevle Bey'in kızı olsa idi çağdaş kaynaklar muhakkak bıından sözedeceklerdi. Bu husus böyle olduğu halde- zam anım ızdaki müelliflerden bir çoğu, en basit bir tenkide tâbi tııtnıadan, Kemaleddin e fen d i'n in sözlerin in doğruluğuna inan ıııışlard ır (M esela Selim I m addesi, İslâm Ansiklopedisi, X, s.423) ki hayret vericidir. Anlaşılacağı üzere Yavuz Selim Osman ve Orhan beylerden sonra O sm anlı hanedanı içinde annesi Türk asıllı olan biricik O snıanh hükümdarıdır. Yavuz'dan sonra gelen padişahlardan hiç birinin annesinin Türk asıUı olm adığını sanıyonız: Abbasiler'den itibaren İslâm hânedanlaımda ana tarafından asalete ehemm iyet verilmedi. Böylece, İran Selçukkılan'nın dördüncü hükümdarı olan M uhamıned Tapar ile kardeşi Sultan Sancar'ın anaları Türk (Kıfçak »Kıpçak) asıllı olmakla beraber bir cariye idi. Türkiye Selçuklularına gelince 3. hükümdar L. Mes'ud (ölünıü:1153) ile ondan sonra gelenlerden hiç birinin annesi Türk asıllı değildir.

Yavuz Selim gibi büyük, cihangir, “iyi bir şâir'- ve düşünür olarak pek müstesna^ yani tarihte eşi gerçekten az görülen bir hükümdarın hayırlı annesi Ayşe Hatun, 911 (1505=1506) yüında hayata veda etmiş ve Trab­zon'da defiîedihtıiştir. Şehzade Selim muhterem annesi için türbeden başka, cami, medrese, imaret ve misafirhaneden müteşekkil bir h'iUiye yaptırmıştır ki bu, Trabzonun en güzel âbideler gurubunu teşkil eder?

Daha önce de behrtildiği gibi, Osmanlılar 1461 yılında geldikleri esnada pek muhtemel olarak Görele, Tirebolu ve Giresun kaleleri Trabzon Rum imparatorunun kumandanları tarafından idare edili­yor, buna karşılık Kürtün-Dereli-Giresun-Tirebolu-Eynesil arasmdaki geniş kırlık kesim de Çepni beylerinin ellerinde bulunuyordu. An­laşıldığına göre Osmanlı kuvvederi Trabzon devletinin topraklarma girince Çepni beyleri de Osmanlı fethine yardımcı oldular, elde edilen başarılcU'da rol oynadılar. Osmanlı devleti de hepsini veya mühim bir kısmını zeamet ve tımar gibi dirlikler vererek onları hizmetine aldı. Çepniler'in halk topluluğuna gelince bu topluluğa mensup olanlardan mühim bir kısmı da m üsellem olarak hizmete cümdılar. Yine onlardan bazıları da câmi ve zâviyelerde vazife gö­rerek vergiden muaf tutuldular. Bunlara ilave olarak birçokları da

44____________________________________________________________FARUK SÜMER

Yavuz Selim 'in farsçayı iyi lıikliğini şiirlerinin de ''giizeV' okhığım ıı divanını yakından incelemiş bııhınnn değerli bilginimiz merlmm Arab-Fars Dilleri kiirsiisi'ı başkanı Prof. Ahmet Aleş Bey'den işitmişlim. Eğer j'anılm ıyorsam Osmanlı hükümdarları içinde onun gibi, Farsça divanı olan başka bir padişah yoktur. Yavuz Selim 'in Farsça divana sahip olması onıın kendi dilini sevmemesi ile hiç bir ilgisi yoklıır. Çünkü, araştırmalanmıza göre, Türkiye dışındaki devlellero Türkçe meklııp j'azdıran ilk Türk hükümdarı Yavuz Selim 'dir. Bıı mektuplardan ilk ikisi İran yüıiiyüşü esnasında (1514) yazünııştu' (Feridun Bey, Münşeatüş-Selâlîn, İsitinhııl, 1274, 1, s.383-386). Çaldıran Zaferi dolayısı ile farsça bir tebrik meklubu gönderen Türkistan hüküm dan Özbek Ubeyd Han'a yazılan mektup da Türkçe idi (a)Tiı eser, 1, s.415-415). Selim 922 yılının başında (1516) Edirne'den M emlûk hüküm darı Kanısav el-Gavrî'yo de lü rk çe bir mektup göndermiş ve sefer esnasında da Türkçe m ektuplar j'azdınııakta devam etmiş, Gavri'den de Türkçe kaleme almmış bir cevabi mektup almıştı (Feridun Bey, s.424-427). Boylere Selim Han saj'esinde Türkiye dışındaki devleder ile yapılan muhaberede Türkçe ön s;ıfta yerahnış, hemen sonra da. Kanuni devrinde devletin rakibsiz dili dumınnna yükselmiş ve artık düjnyanın her tarafma sadece bıı dilde (yani Türkçe) yazılar yazılmıştır. Bu, gerçekten Tilrk Kültür Tarilıinde pek' mühim bir hadi.sedir. TasavvıU'u anlayabilmek için en başta derin bir fel.sefî kültüre sahip olmak gerikiynr. İşte M emlûk seferinden dönerken Şam'da bizzat yakından ilgilenerek Şayh Ekber İbniil-Arabî'nin türbesinden başka onun için bir de cami yaptırmıştır. Bu husus Yavuz'ıın bü j’ük mutasavvıfa çok samimi bir şekilde bağlı olduğunu gösterir. Büyük hüküm daım tarih ilmini de sevdiğini biliyonız. Mısu" seferinden dönerken yollarda İbn Tağnbirdi'nin (=Tannverdi'nin) M ısır'daki hükümdariara dair eserini okumuştu.

Ayşe H atun'u Trabzon halkı Gülbahar Sultan adiyle tanımaktadır. Bunun nereden geldiği iyice izah edilemiyor (bu hususta H. Edhem Bey'in adı geçen makalesine bk. s. 341-343).

"munfân" (muaflaı-=vergiden affolunmuşlar) zümresini teşkil ettiler. Durum böyle olunca Çepniler'den az bir kısmm vergi verdiği an­laşılmış olur. Bu verginin pek çoğu veya hepsi de alaybeği, subaşı ve sipalıi olan kendi beylerine ödeniyor. 1486 (Hicrî 891) tarihli bize kadar gelmiş en eski defterdeki Çepniler'e ait olan bölümün (şahıs adları ve vergiler gibi bazı kısımları hariç tutulai'ak) yaymlanması ile bu büyük Oğuz boyunun Doğu Kai'adeniz bölgesinin Türklüğünde ne kadai- önemli bir mevkie salıip olduğu, çok dalıa iyi anlaşılmış bulunacaktu'. Ancak önce bazı açıklamalai" yapmak gerekiyor.

1- Trabzon Sancağı'nda Türkler yoğun bir şekilde ssmcağm batı kesiminde yani Eynesil-Kürtün, Dereli, Giresun-Tirebolu arasındaki geniş yörede yaşamaktadır.

2- Bu Türkler, daha önce de söylendiği gibi, Osmanlılar gelmeden önce bu yurtlarında oturmakta idiler. Onlar XIV. yüzyıldan itibai'en bu yöreye gelip orayı yurt edinmişlerdi. Bu yurtlan kuzeyde Kara- denize kadar ulaşmıştı. Çepniler, Kürtün'den hareket ederek Harşit vadisi yolu ile Karadeniz'e erişmişler ve bu vadinin iki yanındaki güzel toprakları yurt edinmişlerdir'.

3- Smırları çizilmiş olan bu yöredeki Türklerin ezici çokluğu Çepni boyuna mensuptur. Bazı yer adlai'i yâdigârları, bu Türk yer­leşmesinde Çepniler'in yanmda Yüreğir (Üreğir), Alayuntlu, Döğer ve Eymür boylai'ma mensup obaların da rol oynamış olduklarmı açıkça gösteriyor.

4- Çepniler XV. yüzyılın ikinci yansmın ortcdarında tamamen yerleşik bir hayat geçirmekte hepsi köylerde yaşamaktadır. Bu yörede hiç bir Hıristiyan köyü görülmüyor. Onlar kıyılarda, bilhassa Gire­sun, Tirebolu, Görele kalelerinde oturuyorlar: Bu kalelerinin dışında da mahalle ve çai'şılan olduğuna dair hiç bir delil ve işaret yoktur. Esasen defterlerde Hıristiyanlai'm kalelerde yaşadıkları bildirilir.

5- Bu yerleşik yaşıyış ili ilgili olarak onların darı ektikleri görülür. Orta Asya'da Türkler'in yerleşik hayata geçtiklerinde ilk defa dan

J Karadeniz ve Akdeniz adlarının adı geçen denizlere XIII. jâizyılda, Selçuklular devrinde verilm iş olduğıınıı kuvvetle sanmaktayız. Çünkü bu denizlere, birbirine "z il" manada isimler konulması, ancak her iki denizin kıyısında Limanlan olan bir devlet zamanmda müm kün olabilirdi. Bu devlet de Selçuklu devleti olup, bu devletin her iki denizin kıyısmda şehirleri, tersaneleri ve donanması vardı. Şimdi, Avmpa milletleri ve diğerleri Karadeniz için Türkçe ismin kendi dillerindeki lercümelerini kullanırlar. Mesela: M er Noir (Fransızca), Black Sea (İngilizce), Schvvarzen Meer (Almanca).

ÇEPNİLER_________________________________________________________________45

(<tai‘iğ) ektikleri anlaşılıyor. Buğday ve arpa ise yöremizde o zaman (XV. yüzyılda) ekilmiyor. Fakat 30 yıl sonra onları da ektiklerini biliyoruz.

Bütün köylerde bal istihsal ediliyor, bağcılık yapılıyor ve meyve de yetiştiriliyor. Birçok köyde çok miktarda ceviz de elde ediliyor.

Davarlarının çok az olduğu aıılaşılıyor. Her hangi bir köyde ko­yun vergisinin (resm-i ganem) verildiğine dair bir kayıt görülemiyor. Fakat 30 yıl sonra birçok köyün koyun vegisi de verdiği görülecektir.

6- Köylerin çoğunda doğan, Şcilıin, atmaca gibi avcı kuşlara ait yuvalar vardır. Bu yuvcilar da gelir kaynakları oldukları için yakın­dan meşgul olunmakta idi. Anlaşıldığma göre bu yuvalarda doğan, şairin ve atmaca yaw ulan palazlanınca satılmaktadır’ . Devlet bu kaynağa da elatmayı ihmal etmemiş ve her yuvadan yılda 50 akça vergi almıştır. Bu yuvaların gelirleri de bazen sahipleri tarafından cami ve zaviyelere vakfedilmekte idi".

7- Vergiler de, bu İktisadî faaliyete uygun olarak alınıyordu. Yani "âuhne" kelimesi ile ifade edilen darı ile bal, bağ, meyve ile cevizden "öşür" alınıyor, ve bemıek resmi, kesim (mukataa) gibi bazı örfi vergiler de tahsil ediliyordu. Avcı kuş yuvalarından da 50 akça alındığı yukai'ida kaydedilmişti. Vergi veren halk "avâriz" denilen hizmete de mecbur tutulmuştu^.

8- Birde aşağıdaki cedvellerde görülecek olan hâne, mücerred ve bennek deyimleri hakkında kısaca bilgi verelim.

46____________________________________________________________FARUK SÜMER

Deflerde yııva-yı, bâz, yuva-yı şâhin ve yııva-yı atmaca deniliyoj'. Fai'sça bâz doğanm kaışıhğı olarak kııllanıhyoi'. Farsça olan şahinin Türkçe karşılığj verilmiyor. Atmacanın Farsça ve Arapça karşılığı da yazılmıyor. Herhalde İl yazıcısı alnıaca'nın Arapça ve Farsça karşılığını bilmiyordu. Bilse derin bir hazla yazardı. Osmanh pâdişahlarmın av teşkilatında da doğancılar, şahinciler ve atnıacacılar olduğunu biliyonız (I. H. Uzunçarşılı, Osnıanlı saray teşkilatı, TTK, Ankara, 1945, s.420-425). Türk tarihinde şah ıs adlan b a ş lık lı lıeniiz basılm am ış kilabııııızda avcı kıışlann Türkçe'de taşıdıkları isimler, hakkında bilgi vei'ilnıiştir.

Bu geleneğin şimdi yaşaması şöyle dur.sun avcı kıışlarm .sadece adları tanınıyor. Gerçekten Anadolu'da halkımız kuşların çoğunun nasıl bir kuş olduğnnıı bilmiyor; sonılıınca sadece "b ir guş" cevabı veriliyor. Ben doğan, şahin gibi avcı kuşları Anadolu'da sadece Abdallar'ın ellerinde gördiim,

Avânz, bilhassa harp m asranannı karşılamak üzere, halkın vonneye m ecbur tutulduğu her türlü hizm et, eşya ve para şeklindeki verginin adıdır. Avânz lıalka zahmet ve ızdırap veren bir hizm et idi. Bu yüzden herkes avânzdan muaf olmaya çalışırdı. (Avânz hakkında Ö.L. Barkan, Avânz maddesi, İslâm Ansiklopedisi, 11, s.13-16).

ÇEPNİLER 47

İki Çepni Kadını (Balıkesir, 1991)

“r ■ ; ■ ,V •. r " -

ilkokul Öğrencileri (Çepni, Ortamandıra, 1991)

Hane: Kırlık kesimde yeter derecede toprağa sahip olan evli vergi nıükellefine denilir.

Mücerred: Toprağı buluıımayan, kazaııcı da olmayan bekâra de­nilir. Mücerred'den umumiyetle 6 akça vergi almır. Bu, en az vergidir.

Bennek'e gelince, Bennek yarım çiftlikten az toprağı olan evli vergi mükellefidir'.

9- Çepniler'in yurdunda tımar rejimi uygulamyordu. XV. yüzyılın ikinci yansının ortalarında Çepni ilinde 30 dirlik görülüyor. Bu otuz dirlikten üçü zeamet, geri kalanları tımardır. Zeametlerden biri Trab­zon sancak beyine, diğerleri de Mustafa ve Haşan adlı Çepni bey­lerine aittir. Tımarlara gelince, bunların çoğuna Çepni beylerinin hizmetinde bulunmuş nöker, yoldaş, arkadaş denilen kimseler, azma da Çepni beylerinin oğulları tasarruf etmektedir. Bu durumda Çepni beyleri "nice oldu" sorusu sorulabilir. Bunun tatmin edici bir cevabmı vermek oldukça güç görünüyor.

M üsellemler (=Müsellemân): Çepniler'in kalabalık bir kısmının müsellem olduğu görülüyor. Müsellem harp zamanlarmda atı ve silahı ile sefere "eşen" yani katılan buna karşılık her türlü vergiden muaf ve "müsellem" olai'ak toprağmı eken köylü menşeli atlı askere denilir.XV. yüzyılda müsellem teşkilatı gelişmiş ve yaygın bir durum almıştı. Fakat XVI. yüzyıldan itibaren bu teşkilat gittikçe ehemmiyetini kay­betmiştir.

M ülazim ler (= M ülazim ân): Bunlar köylerde bulunan cam iler­deki imam, hatip, müezzin ve muhassıl gibi vazifelilerdir. Bundan başka gerek bu vazifeliler arasında gerek onlardan ayrı olarak İslam hukuku' ile meşgul fakih (=fakı)lere de rastgeleniyor. Köylerin nüfuslarma göre oralardaki mülazimlerin sayısı, şaşılacak derecede çoktur.

M uaflar (=Muâfan):Bıınlarda şer'i ve örfi vergiler ile ve avarızdan yani her türlü vergiden muaf tutulmuş köylülerdir. Bunlar türlü yollarla vergi mükellefi olmaktan kurtulmuşlardır. Hemen her köyde muaflara da rastgelinir. Köylerin nüfuslarına nisbstle muaflar m sa­yıları, mülazimleriiTki gibi hiç de az değildir.

10- Aşağıdaki cedvelerde görüleceği üzere köylerin nüfusları azdır. Buna rağm en onların bir çoğunda cam i vardır. Bu cam i­lerin yine bir çoğunda da hatip, imam, müezzin, muhassıl gibi

48___________________________________________________________ FARUK SÜMER

Bu hususta daha fazla bilgi için şu eserlere bakmi7: A. Vefik Tekalif kavaidi, İstanbul, 1328, s.39-46; H. İnalcık, Osmanljlarda j'aiyyet ı-üsımıu. Belleten, 1959, sayı 92, s.576-605.

Ç EPN İLE R 49

vazifelilerm bulunduğu görülür ve hatta fakihlere, m üderrislere bile rastgelinir.

Bundan başka bazı köylerde tekke (tekye)ler de vardır.

Yine köylerde ve yollar üzerinde sık sık zaviyelere rastgeliniyor. Bu zaviyelerde şeyhler ve yakınları ibadetle meşgul oldukları gibi, yolcuları da konukluyorlardı. Zaviyelerin ehemmiyetleri de buradan geliyor. İnsan-sever bir ruha sahip olan Türkler yolcuları rahat et­tirmek için XV. ve XVI. yüzyıllarda Türkiye'de geniş bir zaviye ağı kurmuşlardı. Zaviyelerde vazife görenler bu hizmetlerine karşılık örfî vergiler ile avârız'dan muaf tutulmuşlardı.

Böylece bir Çepni köyünde durumlai'i birbirinden farklı şu un­surlar görülür. Sipahî, müsellemler, mülazimler, muaflar ve raiyyet (çokluğu reaya). Rai)ryet her türlü vergiyi veren ve angaryaları çeken köylülerimizin adıdır. Onlai'in adalet ile idare edildikleri zamaı\larda bile imrenilecek bû' hayat geçirdiklerini söylemek güçtür.

Burada şunu da kaydedelim ki Çepniler'de olduğu gibi başka sancaklardaki kaza veya nahiyelerin bütün köylerinde müsellem.

Karamanlar Köpü Çepnileri (Balıkesir, 1991)

mülazim ve muaf olmadığı gibi olan bir köyde de sayıları bu kadar çok değildir. Btı sebeple Trabzon sancağının bıı yöresinde hususi bir durum söz konusu olmalıdır. Bu husus muhtenaelen Çepniler'in 1461 yılındaki Trabzon bölgesinin fethinde beğenilen hizmetler yerine getirmelerinden ileri gelmiştir.

Çepni köylüleri arasında Bekir, Ömer adun taşıyan şahıslara sadece XV. yüzyılda değil, XVI. yüzyılda da sık sık rastgelinir. Bu sebeble sözkonusu olan Çepniler kesin olarak sünnî olup asla Alevî, Ş İ Î veya kızılbaş adları ile vasıflandınlanıazlar'. Çünkü, bir Alevî (şîî, kızılbaş) köyünde Bekir, Ömer ve Osman isimlerini taşıyan şahıslar asla görülmez.

Osmanlı sancak beylerinin de Çepniler'in Yakub Halîfe gibi m a­nevî şahsiyetlerinin yani velilerinin ailelerine vakıflar tahsis etmeleri bu gerçeği açıkça teyid eder yani doğrular. Bu sebeple XVI. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan coğrafyacı Trabzonlu Mehmed Âşık'ın "Ç epniler'in kızılbaş ohiııklnn sözleri, îrmı şahını ıııahut gibi tanıdıkları

şeklindeki ithamı incelediğim iz Çepniler için asin kabul edilemez^. Çünkü, söylediğimiz gibi hemen her Çepni köyünde Osman, Ömer adlarmı

50_______________________________________ ____________________________ F A R U K S Ü M E R

Liir ilim ;ui , 1 1 1 1 1 ol,ır,lk vıı/.ifoıııi/. bıılııınklır. Dej;il ise bizİJiı için S ü n n î ve AlevîvMtrindajiiirınıı/ ai'nsınd,! asla bir l'ark yoklııi'. 'Fiirk kiillüvünii a h n ı j her vnlandaşın uz ilmen \'ani gerçek olarak Tiij 'k'lür. Diğer bir ifade ile bir insanın iıangi nıil lele m en sup ı)lchı;!,rnııı o insanın alm ış Dİdıığn kiilli'ıi'ii belirler. Kanın biç bir rolü yoklıır. Yani bir insana, "b e n '[ iirkünı, ben Arabını ben Fransızıı ı ı" söy.ünü kanı değil külliirii söyletir. Bu ya/dıklarınıız ilmin söziidıir. İlmin sözü i.se gerçeğin iladesir. Arab ülkelerindeki pek çok insan tledelerin in 'lürk asıll ı oldıığıınıı söylerler. "S o n n esin?” diye soru lun ca “ ben M ısai ıv ıın , Cezaidi '\' im, Arabını" d e r llaklıdır. Çünkü o, Arab küllüründe yelişm iştir ve 'lürk kültürüne yabancıdır. Dediîsiiiin Türk asıllı olması ona Ttırküm dedirtmiyor. Fak<ıt içindi? büyütlüğii Arab kültürü ona ben Arabını tleılirtij'. Bir de şu hususu belirtmeliyim Türkiye ’liirklej'i Orta A sya'd a yaşarlarken tle Mongol yüzlü değil, dü z yüzlü idiler. Bu hususu pek açık bir şekikle gösteren vesikayı Oğuzlar 'ı la yayın lamıştım (s.48, haşiye 194). Türkive Türkleri'nin gerçek tipini Toros dağlarında yaylaya çıkan körükler temsil çilerler. Mııkavose vapıı ıak isleyen onlar ile yapmaİRİır. Sonra Orta Asj 'adakilerin saf oldukları nasıl sö 3 ' lenibilir! Bir de şu hususu ifade etmeli)'iııı. Türkiye'de kendini Türk hissedenler yahut sad ece Türkçe konuşanlar ezici çoğunluktadır, l înmın için Türkiye hari tasına liir bakm ak \e bir iki toplama - çıkarma yap m ak elverir. IZtnik zümrelere ge lince, zikre değer an cak bir kaç etnik züm re \'ardu'. Bunlardan ila sadece biri kalabal ık ve toplu bir hald e ya.şar. Bu konularda uzak olmıyan bir zam anda tereddüdleri g id erecek bir inceleme yayın lam ayı düşiuıüyorum.

jVlenâziriil-evâlinı, Nıırosnıaniye Kip. ıır. 3426, yap. 299''. M ehmeıl Aşık, yine bilindiği üzere 'Iralızon'ıın güney ve balısıntlaki dağları "Çc/jj/i d ıi^ lun " şeklinde \'asıflandıru’ (aynı küliiphane, nr. -KrO, vap. 3'19b).

taşıyan kimseler görülür'.

1 2 - Çepni Türkleri'nin taşıdıkları adlara gelince, bıı adlar yine o zaman Türkiye'nin diğer yerlerinde kullanılan adların aynıdır. Yani Hazret-i Peygamber ve toruı\lan ile güveyisi Hazret-i Ali, Ömer, Osman gibi büyük sahabelerin, İbrahim, İsmail, İs hak, Süleyman gibi tanınmış peygamberlerin adları taşınmaktadır. Oııların bu ai'ada Menteşe (pek çok), Aygud, Durmuş, Toiırul (>Tuğrul)^ Sevündük, Çakır, Ayna Beğ, Beğdeş, Sevünç, Taiirıvermiş, Sülü/ Gülen, Tatcu; Satılmış, Ak Doğan, Tura Beğ, gibi Türkçe adlar taşıdıkları da gö­rülür. Gittikçe az kullanılmaya başlayan Türkçe adlai' XVIII. yüzyılda artık nadiren kullanılıyor.

13- Yer adlai'ina gelince, Çepmler'in oturdukları yöre de ve ona komşu bazı yerlerde Türkçe yer adları çoktur. Bunlar arasında Oğuz, Yüreğir (<Üreğir), Alayuntlu, Döğer gibi, Oğuz eli ile onu teşkil eden boylardaır bazılarının adlan da vardır.

Oğuz Türkleri Anadolu'yu yurt edinirlerken (yerleşik hayata ge­çilme müddeti XII. yüzyıl üe XIV. yüzyılın sonları ai'ası) el, bo} ve oba adlarını, tapu senedleri gibi, yerleştikleri yerlere koymuşlardır.

Yukarıda zikredilen Yüreğir, Döğer Alayuntlu yer adları, daha önce de belirtildiği üzere, bu adlardaki Oğuz boylarına mensup obaların Çepniler'in yanında Doğu Karadeniz bölgesindeki Türk yerleşmesinde rol oynadıklarını kesin bir şekilde gösteriyor.

Kö}Terin isimlerine gelince, bunlardan mühim bir kısmı bize ka­dar gelmiştir.

Ç EP N İLE R ______________________________________ _____________________________51

XVI. \o cUıha sonınki yüzyıl laıda lAbiî geıı jk Çepnilor nra.sında, gerek konışulan olan diğer 'l'iirklei' arasında, Alevî inancını Uışıyanlar l'minnabilir. Fakat Önıci', O.sıııan, Dekir isimlori,

onUıi'daıı p e k ı;oğıınn]i .sünnî olduğuna İliç şiiphü bım knıaz, Ç i ia k ü bu i s im le r A levilerce asla taş ı ı ım az D iğer lanıl'lan az yukarıda belirli ldiği üzere 5-10 haneli Çepni köylerinde cam iler bil inm iyor ve camilerin iııınm, hatip, müezzin, mııhassı l gibi vazifelileri göı-iiliiyor, lakih lere v e miiderr islere de sık sık raslgeliniyor. Kısaca onlar asin kara câhil bir topluluk değillerdir. Çiuikii din adamlarından müteşekkil aydınları var. XV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVI. yüzyılın bilinci y an s ın da 'rıabzonlıı coğral'yacı Aşık 'u ı dediği gibi Çepniler " b îd in " dinsiz insanlar değil , bilakis dindar bir topinlııktıır. Bir taraftan Sal'evî propagandası, diğer tarallan Osm anlılar 'ı ı ı Anndoln'n ıın hertarafında yaptıkları gibi, tımarlarını eller inden ahp kendi k ı ıl lanna ve kııloğullarına (=yani devşirme züm resine m ensııp olanlaıa) vermeleri yü zü n d en aralarmda Alevil ik belki az daha yayılmış olabilir.

Sülii eski Türkçe bir isim olup Süleyman adiyle herhangi bir ilgisi yoktur. Esasen Anadolu 'r i irk leri 'nde isim kısaltılması geleneğinin olmadığ ını hepimiz biliriz. Böylece Süleyman köylü lerimizce , ses uyum una uyularak, Süleynıen şeklinde lelalTıız edilir.

52 FA RU K SÜ M ER

ÇEPNI ELI

K öyün adı H a n e M ücerred H asıl M ü laz im le r M u afla r M ü se llem le r Diğer H ususlar

B en nek C aba

1. Trabzon S ancak Beyinin H aslarına Dahil K ürtün Z eâm eti

1. A la h n a s \ 20 tab i-l Ç epnl

2. K an d â ver 7 (?)

3. Yüreglr^. 8

4 . O ğ uz

5. A layu n tlu .

15 11

20 18

2

15

646 10 kişi 10 kişi 21 kişi 1 zaviye var Kofiur camiinde

323 3 kişi 8 kişi 2 kişiKonurcam iinde

389 9 kişi 8 kişi 8 kişi Konur camiinde (Bedreme camiinde)

369 - 7 kişi 14 kişi

1573 7 kişi 2 kişi 27

6 emekli s ip ah i.

2 . Selm an Şah Oğlu M usa’nın T ım an

6 . B ay ram O ğ lu 14 8 567 4 kişi 2 doğan yuvası

3 . Yusuf Hayyat® kardeşi İsm ail ve Öm er oğlu H acı’nın Tım arları

H isse(B ayramO ğ lu ’ndan)

10 387 3 kişi 1 doğan yuvası

4 . Haşan Oğlu H am za’nın Tım arı

7. İsm ail B eğ lü 9 - - 206 - 3 Kişi - 1 doğan yuvası

1 Yüri bLihm aınatiı.

2 O ğ u z boylarınd iin ; esk i zam anlardan beri Ü regir şek linde de sö y len ir ve yazılır.

3 Bıı s ip a h ile jin ö rfî v e rg ile r ile av ârız 'd an m u af oldu kları h akkınd a ellerin d e II. B ay ezid , tarafın d an , şehzad eliğ ind e verilm iş belge bulu nd uğii defterde kayded ihra'ştir

4 O ğ u z boylai'indan.

5 E sk id en Ç ep ni bey lerine h izm et ederm iş.

Ç EPN İLE R 53

K ö yün adı Hane B ennek C aba

M ücerred Hasıl M ülazim ler M uaflar M üse llem ler D iğer H usus lar

H isse (aynı k ö y den )

5. Zeymeddin Oğlu Ham za’nm Tım an*

20 - - 347 - - - 2 doğan yuvası

8 . B ada

H isse (İsm ail B eğ lü 'd en )

Haşam Ağa’mm T ım a n

43 921

231

7 kişi 10 kişi,3 kişi de oğulları

3 doğan yuvası; Boynu Yoğun zaviyesi; 7 kişi Tonrul kilisesi ekinliği

9, H isse 5G ö k Ü m m e t’ten

V akf-ı M elik Ahm ed B eğ k i K ürtün Beği idi asıld a B ed rem e H isarın K âfird en ol fethetm iştir"*.

Mezrea-i Ağça kilise -Mezrea-i Günlük- Mezrea-i Halbe (?). M ez­kûr mezrealan Melik Ahmed Beğ Mevlana Ede Derviş'e vakfedüb eline mektup vermiş ki mezkûr Ede Derviş dahi bir zaviye bina idüb âyendeye ve revendeye (gelip-gidene) hizmet içün... şimdiki halde mezkûr Ede Derviş'ifi oğlu Mevlana İshak vakfiyet üzere tasarruf edüb âyendeye ve revendeye hizmet edermiş. İshak vefat edüb oğlu İbralûm tasarruf eder. Esâmi-i hizmetkârân-ı zaviye el- mezbur (4 kişi).

Zaviye-i Şeyh Derviş Bahşayiş (3 kişi)

D eflerd e bıı sipiilıi hakkınd a şu kayıd v ard ın "A li v ek il-i Z£y}iaidin huiıtndcn Çupni beğleri oğh ııh ın ıu lm ııiır. Ber milcı’h-i }iiı’kİNİı-ı m M 'M -i Tmhzoıı".

D eflerd e şu kayıd göriiliiyor; "K ıîdûıiıki} Ç eıvıi lıeğleri oğlıiııhınuıiınnlır, ber ıt ın a h -i beral. D ıv le liı/le Snihııı B ın/end H an Amnsj/a'ıla sakin ikeıı m tıkıirrm nhne verm iş".

Şeyh Mııı-ad D ede veled-i K asım ve tlasan ve D em in ci ve Dedr ve İbı-ahim ve M u h am ın ed î ve Yakub Zikvolnn "kiınesueler m ezbu r z m iy e h izıııclin ederlerm iş. Bıı babda Trabzon sn ııca ğ ı, beği liıii:aıı Be.ğ ellerine ıııektııb nerıniş tıî kini bııııhır dulıi Sıjendcye ve revendeye (gelip-g idene) lıizn ıel edeler."

Bu gazi ve hayu' sev er bey hakkınd a, m aalesef başka bilgiye sahip değiliz.

54 FA RU K SÜ M ER

K öyü n adı H a n e M ücerred H asıl M ü lazim le r M u afla r M ü se llem le r D iğer H ususlar

B ennek Caba

7 . H am za O ğ î u M ustafa’nm Tîm arj^

10. Ç ukur 4 7 27 4 4 kişi ■ 4 kişi

8 . İ b r a h i m F a k i h ’ i n T ı m a r j ^

11. K ara 4 . 120 ■ 2 kişi - 1 emekli sipaini;K eş iş (?) 1 doğan yuvası

12. Leâri 1 4 100 • 1 kisi -13. D em ür B oku 1 4 218 - - -14. Ara G eriş 4 3 168 ■ ■ ■15. Kara Kaya 5 2 121 - 3 kişi 5 kişi

9 . İ b r a h i m A l i v e M ı ı s t a f a ’ m m T ı m a r i a n ' '^

15. Z îg âv lu (?) 17 7 650 7 kişi 4 kişi 4 kişi iki emeklisipatıi,

17. E lkerim lij 15 3 857 ■ 8 kişi 4 kişi KüreciH as (?) (Madenci) 4 kişi18. Kuzca 9 2 278 ■ - -19. H âşib 17 2 752 4 kişi 4 kişi - iki emekli sipahi;

3 doğan yuvası

1 0 - Ayna K oca Oğlu Muımd’îm Tım arı'*

20. Jigâv (?) 4H isse (G ö k 10 2 436 - - -Ü m m et)

1 1 . Haşam ve A hm ed’im T ım arları

21. B oynu Yoğun 4 2 456 - - -

1 2 . Tem ür oğlu İsh a k ’m Tımarı®

22. E ğ lence 22 2 786 - 5 kişi 9 kişi 1 doğan yuvası

Bil sipdhi hakkında da: "kıuUmıU’tı Ç f i ı i ht’ğ k r iu e lıizn ıe f i'tlı’g c lı ııiş" deniliyor.

O nun KiuLıin 'ün eski sipalıilorinden olduğu yn/.ılıyor.

D elleıde bir yıl İhrahiııı 'iıı, bir yıl dn Ali ve MııslaffI'nın sefei'G eşlikleri kaydedilmiştir .

Mıırad 'ın dn e.skidcn Çcpni beylerine " lıizr ın i ı'ılcgHıliği" belirtilmişlir.

Del'lorde Trabzon sancak beyi Rakkiis Sinan l.îeğ'in lezkiıesino göre İshak'ın Çepni beylerine hi/.niel c d eg elen le ıd en olduğu kaydedilmişlir.

Ç E P N İL E R 55

K ö y ü n adı Hane B e n n e k C aba

M ü ce rre d H asıl M ü la z im le r M u a fla r İV lüse llen ıle r D iğ e r H usus la i'

13.

23. Ilit

Ham Oğlüi Dsmiîen Afemed Oğlu H asan’ıa Tım arı’

11 - 2 671 - 4 kişi 2 kişi 2 doğan yuvası

H isse (Gök Ü m m et K öyünden)

14. Hamza

6 caba2 8

15. Mehmed

24. A vcıh 20 10

OğÎH Muîstafa’nm Tsıaarii"

744 - 4 kişi 2 kişi

I Nökerîeri Topluıîıağîa'’.

1 kişi 1 kişi

1 emekli sipahi; 1 doğan yuvası

Vergiden mugflar. Fakat nöbetleşme sefere eşerler.

25. Eynesi'

Abdi Koca île Yıısııf ve Kardeşi Osmam’m

18 3 8 1174 Tımarları 2 kişi 1 kişi

26. K ars G eriş

17. İskender Oğlu Mîîstaîa’îîm Tımars "Çepni heğleri oğlanlarından im iş”

705 4 kisi 2 doğan yuvası

18. E şter (?) Oğlîi Mustafa Beğ’in ZeâiHieti "KacUmı Çepni Beğlerindendir"

27. Anduzlu® ''lab i-f Çepni"

28. E sb iye lü '’tab i-i Çepn'r^

16

90

260

1 kişi 11 kişi

3 kişi 16 kişi

4 emekli sipahi

4 em ekli s ipahi

1 l l ı - r ik i s ip .ıl ı i Ç o p n i b o ğ le ıin t: " k ıi ı l î ı ı i ıh 'i ı" h iz ın e l o dL-gelcnloR İen o iııp S u lta n lîay e z iclAnirisyii'ıla ik«n onlnıa bu tını ,u lan verdiği biklirilnıişlir.

2 1 lor iki sipahinin Çepni boylerim' "k t id h n d c ıı" iıizıııel edegelcnUen olup Sultan l.îayezid Aııiiisya'da iken onlara bıı Lunarları vei'diği bildirilmişLir.

3 D e l'le rd e : " C fitıü n l-i ın ik e ıih ı-ı M eln ıu ’d Rı’ğ " ş e k l in d e d ir . N ö k e r bo 'yin n ıa iy y e l a d a n ıla n n n d e n il i r . M o ğ o lc a o la n b u k e lim e n in T i i ık ı ;e 'd e a r k a d a ş v c y o ld a ş s ö z le r i i le k a r ş ı la n d ığ ı g ö r ü lü y o r . O n a K ü r t i in l i i M e h m e d I5eğ d e d e n il iy o r .

4 J-ynesi , şüp hesiz G örele ile Vakfıbekir arasındaki Eynesi l'dlr. l-ynesil ş imdi biı- kaza miM'kezidiı'.

5 H a n g i k ö y l e r i n a d l a r ı n ı k o r u d u k l a r ı , h a n g i l e r i n i n k o r u y a m a d ı k l a r ı ü z e r i n d e i l e r i d e

d u n ı l a c a k t i J ' .

6 Y a n i n s b iy o h i, b ı ı , a n la ş ı ld ığ ı i iz e r e , ' l i ıe b o h ı ile Y a ğ lıd e r e a r a s ın d a k i E s p iy e 'd ii- .

56 FA RU K SÜ M ER

K ö yün adı

29. A k K öy

30. K araca lu

31. G iren c i (?)

32 . S ınurlu

33. G ü n in (?)

3 4 O ru ç B eğlü

35. D o ku rcu lar (?)

Hane B ennek Caba

M ücerred H asıl M ülazim ler M uafla r M ü se llem le r Diğer H ususlar

6 kişi 1 kisi(YağluDereCamiinde)

115

111 1 kişi

544

45

70

19 . Dursun Ağa Oğlu Yar Ali’nin Tım arı'

36. H isarc ık 16 1 2 456 - 537. Talib 3 - 1 60 - 338. A hallu 15 9 220 2 kişi

(Ordu câmiinde)

2 kişi

39 . H am ur...(? ) 2 40 - -

Babasınınzaviyesindeyolcularahizm etveriyor.

1 emekli sipahi;M ustafa Beğ'in vakıfdeğirmeni;

1 şahin, bir doğan yuvası

1 Emekli sipahi

1 Doğan yuvası

2 0 . Yusuf E ce Oğlu Halil Aga’nın^ T ım arı"K adîm den Ç epn i B eğ ler i oğ lan lan n d an d ır"

40 . A t D utan

41. A kç a K ilise

95

375

2 kişi (camide) 4 Kişi (câmide)

2 kişi

1 doğan yuvası

42. Ç anakçu lu

2 1 . Zeyneddin Aga’nın Tım arı“K ad îm d en Ç epn i b ey ler i oğ lan lan n d a n d ır”

1 D eflerd e şu kayıd gü nilü y or: "Ynr A li v cM -i Tursun Ağu luş-i (=ııkmlnıs^) M ıısh ıfa Beğ, Ç epu i İH’ğ leriııiu oğU m laruuhvuhr."

2 O ym ak lard a , XV. j'ü zy ıld a , ağa un v anı n ü fn z ve ilib a n yü ksek k im selere verilirdi.

K öyün adı H a n e M ü cerred H asıl Mülazinnler M uafla r M üse llem ler Diğer H ususlar

B ennek Caba

43. K ızıl E lm a 9 3 160 - 1 kişi(camide)

44 . K ızıl H isar 2 - 3 5 - 2 kişi45 . G eb e K ilise 3 - - 40 - - -

2 2 . Aîi Ağa Oğlu E m ir Ağa’mm T ım arı “K ad îm d en Ç epn i h eğ ler i oğ lan lan n d an d ır”

45. D a p a j? ) 6 - 2 130 -47. K ara İsa 2 - - 140 - - - 1 doğan yuvası

2 3 . Ali Oğlu M ahm ud, B âyezid Oğlu Ahi Ahm ed Oğlu K asım ’ısî T ım arları

48. H ark 4 ■ ■ 170 - - - 1 doğan yuvası

2 4 . D ivan B a ş ı M en teşe Oğlu Yakub ve M ahm ud’um T ım a rı

49. A n d u z lu 7 - - 170 - - - iki emeklisipahi.

50. K ız ılla r 3 . . . . . . K öyün vergisicâmievakledilmişlir.

Ç EP N İLE R _____________________________________________________________________ 57

51. A h i Ç ukuru “ Vakf-ı Tekke-i Kâsım H alîfe - Abdullah veled-i Kâsım Halîfe, m ezbûr Tekkeye müderris w hatîb ve îm am ve m üezzin olup mûdâm pâdişâhın devam -ı devletinin duasına m eşgul ola" (11 kişi)

2 5 . Ö zlem iş B eğ Oğlu Haşam B eğ ’İK Z eam eti "Sultan M ehenm ed'in^ -toprağı h o ş olsun- b era tın a g ö r e ”

52. D ü zy er 21 2 zemin:1 355 9 kişi 4 kişi 9 kişi(Kâşeb?^.camininvazifelileri)

53. Denazir 19 zemin:2 325 - 5 kişi 12254. H aş an K â fir 6 3 zemin:1 140 4 kişi

2 6 . Ö zlem iş B eğ Oğlu M irze B eğ ’in T ım arı

55. S ü lm en lü 22 - - 355 ■ 2 kişi - iki emeklisipahi

56. V â la (? ) 7 - - 120 - 1 kişi 4 kişi

1 Yani Fatih SııUnn M ehm ed Man.

2 A ynen böyle, K âşcb. Bu , K eşab ile ilgili olm alıdır.

(=Sipahiyân-ımütekâid)

58 FA R U K SÜ M ER

K öyün adı Hane B en n e k C aba

İVlüeerred Hasıl M ülazim ler İVluaüar IVlüsellemler Diğer H ususlar

2 7 . Özlemiş Bey Oğlu Ymsuîruffl Tsmars

57. D epecik 125 Burada Derviş Murad zaviyesi var. iki kişi yolculara hizm et ettiklerinden bütün vergilerden muaftutulmuşlardır.

2 8 . Kasım Ağa’mm Oğmlîars Al! ve Süleymam’ın Tjm arîao

58. ÇekreC?) 10 zemin:1 350 - • - 1 doğan yuvası

H isse(K a za n c ık ’tan)

2 9 . Mehemmed Ağa Oğlu Yaniis’um Tım an

10 - • 188 - - -

59. IVİanak(?) §Vakfı Yaram ışBeğ an Tekye-i IM ehem m ed Halife

3 0 . Seyyidî Afemed’im Tımarı

Hisse(K azan c ık 'tan )60. V enazid

65

"Mezkûr köyde Mustafa Beğ ki Kerkez'den (?) Trabzon Sancağı beğiMehemmed Paşa hazretleri istimaleti iie getûrmüş.Eyle olsam ezkûr kenditoprağınaeşm eğimültezimoldu”\

s. 748. K ayıifiğ ım ız oliin d efleıin II. Bayezid devrinde Viizıldığmı biliş'oi'uz. H alta bu defterin 891 (1486) y ılınd a yazıld ığı an latılıyor. Fakat Falilı ve Bayezid d evirlerin d e M eh eııım ed P a fa ad ve ıın v an u ıı taşıyan b ir sancak beyi bilinm iyor. Bıı yü zden bıı M eh en ııııed P aşa 'n ın I5 1 4 'd e T rabzon S an cak beyi olan Bıyıklı M ehonınied Paşa oldu ğu ve bu kaydın so m ad an ek lend iği akla geliyor.

Ç E P N İL E R 59

( KÂŞGâ RLI ’ YA GÖR£, XI. YÜZYIL )

( REŞİDEDDİN ’ E GÖRE XIV. V U Z Y l)

(Vâ ZICIOĞLU’ n â GÖRE^ X¥. y ü z v il )

IV. BÖLÜM

1515 (Hicri 921) yılında yazılmış Trabzon saiıcağı defterinde san­cağın İdarî taksimatı "n ahiye" esasma göre düzenlenmiştir. Böylece Sürmene, Yomra, O f, Atina (Pazar), Arhavi, Laz, iskele, Vilâyet-i Yagobit, Çoruk'a bağlı Nahiye-i Koniya ( ti,# ) Trabzon sancağı'mn doğudaki nalıiyelerini teşkil etmişlerdiı*.

Batıda Giresun'a ve güney batıda Torul'a kadar uzanan geniş yöreye gelince, bu yörede Trabzon sancağına bağlı idi. Bu geniş yöre de Çepni Vilayeti ile Yağkı Dere, Bayram Oğlu, Üreğir (>Yü- reğir). Kara Burun, Alahnas, Elki Yomlu Hası (?), Kürtün adlı na­hiyelere ayrılmıştır. Şimdi bu nahiyeler hakkında kısaca bilgi verelim.

1- Yaşlu Dere; B u nahiye, Çepni vilâyetinden sonra yörenin en büyük ncihiyesidir. Yağlu Dere, kıyıdaki Esbiyelü (=Esbiye)'den baş­layarak şimdiki Yağlı Dere kasabasından geçip güneyde Hisarcık ve Sımr köylerine kadar gider. Araştırmalarımıza göre, Yağlu Dere 34 köyden meydana gelmiştir. Bu köylerin adları, diğer naliiyelerinki gibi, ileride hem cedvelde gösterilmiş, hem de listede toplu bir halde verilmiştir.

2- Bayram Oğlu: Bu, Yağlu Dere ile doğusunda bulunan Güce kasabaları arasındaki bir kısım köyleri içine alan bir nahiyedir. Bay­ram Oğlu 13 köyden meydana gelmiştir.

3- Kara Burun: Anlaşılacağı üzere bu Kara Burun, Tirebolu'nun doğusunda ve Görele'nin batısındaki Kara Burun'dur. Kara Burun söz konusu nahiyelerin en küçüğü olup tek bir köyü vardır. Bu da İsmail Beğlü köyüdür. Nüfusu az olmayan bu köyün adım zama- mmıza kadar muhafaza ettiğirü biliyoruz.

4- Yüıegir (<Üreşir): Yüreğir'in Oğuz boylarından biri olduğu

daha önce ifade edilmişti. Dilimizin kaidesine uygun olai’ak boyun adı, eski zamanlarda basma " y ” ünsüzünü alıp adı Yüreğir şeklinde de söylemııiştiıv ürek > yürek, ıldız > yıldız kelimelerinde olduğu gibi. Sonra r-1 ses değişmesine de uğrayarak bu adm, bir çok yerde şimdi Yüreğü şeklinde de telaffuz edildiği görülür.

Yüreğir, Kara Burun ile İsmail Beyli'nin güneyindeki Boğalı kö­yünden başlayıp güney batıdaki Boynu Yoğun'a kadar giden dar ve uzun bir nahiye olup 13 köye sahipti.

5- E lk i Yomlu (?) H ası:' Yine köy adlarına göre bu nahiyenin Görele'nin güney kesiminde bilhassa Çanakçı, Kara-Börk ve Dere Gözü köylerinin bulunduğu yer olduğu anlaşılıyor. Elki Yomlu (?) Hası'mn 10 köyü vardı.

6- Alahnas: Alahnas da küçük bir nahiyedir. Bu nahiye Tirebo­lu'nun güneyindeki Ara Geriş köyünden başlayıp yine güneydeki İlit köyüne kadar uzanmaktadır. Alahnas'ın ancak 8 köyü olduğu görülüyor. Alahnas'a gelince, onun Espiye yakınındaki Lahnas ol­duğunu kabul ediyoruz.

7- Kürtün: Torul'un kuzeyinde ve Görele'nin güneyinde bir yö­renin adı idi. Bu nahiyede de 13 köy görülüyor. Bunlar arasındaki îynesi (=Eynesi) köyünün şimdiki Eynesil kasabası olduğunda şüphe yoktur. Kürtün köylerinden biri de kalabalık nüfuslu Alayuntlu köyü idi. Daha önce yazıldığı üzere Alayuntlu Oğuz boylaıından biri olup Çepniler, Yüreğirler ve Bayındırlar gibi, Oğuz eli'nin Üç Ok kolıma mensuptur. Fakat maalesef, bilemediğimiz bir sebepten ötürü ne yazık ki, Alayuntlu köyünün adı bize kadar gelmemiştir. Bedreme kalesi ve oradaki cami bu köye ait saydıyordu.

Bu yedi nahiyedeki büyük küçük köylerin sayısı 103'dür. Bu 103 köyde yine araştu'malarımıza göre, 3456 vergi nüfusu’ yaşamaktadu’.

Çepni İli'ne (Vilayet-i Çepni) gelince, bu il Giresun'un merkez kazası ile Keşap ve Dereli kazalannm topraklarmı içine almeıktadır. Çepni ili'nde 59 köyün vai'hğı tesbit edilmiştir. Bu 59 köyde de 2243

62 ______________________________________________________ FA R U K SÜM ER

1 Y a h u t n ik i Y e m lii ( ) '( ih ı ı t y e l i i ) H u sı. B u n a h iy e n in a d ın ı n ıe i 'h u n ı h o c a m ız l ’rü f.M .T .G ökbiIgin lüUcerinılu-Has şek lin de okıııııuşU ır (X V I.yü zyıl başlarınd a T ıalızon livası ve D oğu K arad en iz bölgesi, Belle len -('1962)-, X XV I, sayı 102, s.336).

2 liıı köş’leri başlıca h ıısııs iy e ller i ile gösteren celvelleı- ileride verileceklir.

vergi nürıısıınun yaştıdığı görülür. Fakat diğer 7 nahiyedeki halkın kalabalık bir kısm. ve belki ezici çokluğu da aynı boydan yani Çepniler'den idi. Bunun delilleri şunlai'dır;

1- Trabzon Rum imparatorluğu saray tai'ihçisi Paneratos'un ver­diği bilgilerden Çepniler'in kışlaklarının yukarı Harşit vadisinde olduğunu görmüştük (bize göre kışlakları başlıca Kürtün-Doğan Kent arasında idi).

2- XVI. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan coğrafyacı Mehmed Âşık (1555-1600), daha önce de açıklandığı üzere, Trabzon'un batı ve güneyindeki dağlarda Çepni Türkleri'nin yaşadığını ve bundan dolayı bu dağlara Çepni Dağları denildiğini bildiriri

3- Çepni vilayetinin dışında, yukai'ida mevkileri hakkında bilgi verilen nahİ5’elerdeki bütün dirlikler, birkaç istisna ile, hepsi Çepni beyleri, oğulları ve adamlarının (nöker, arkadaş, yoldaş) ellerinde idi. Bu arada Bedreme kalesi fatihi Kürtün }/öresi hakimi Ahmed Beğ'in de Çepni beylerinden (mîr-i Çepniyân) olduğunu hatırlatalım.

4- Bugün de Tirebolu'lu köylü vatandaşlarımıza şehir halkının (Giresun), Çepni dediklerini biliyoruz. Hayret edilecek husus şudur ki, şimdi Giresim şehir ve yöresi halkı kendilerinin Çepniler'in öz torunları olduklarını bilmemekte ve bu adı Tirebolu şehri ve yöresi halkına vermektedir. Diğer taraftan güneydeki Şebinkaı-alıisar ve Alucra kazaları halkı, çok doğru olarak sahil bölgesindeki köylü— şehirli bütün halka Çetmi yahut Çepni demektedir. Buna karşılık kıyı bölgesi halkı da Ekinci" admı vererek Şebinkarahisar ve Alucra halkını küçümsemektedirler, tıpkı başta Ebu Cehil olmak üzere bir çok KureyşIi'nin Yesribliler'e (yani Medine halkına) çiftçi adını ve­rerek onları küçümsedikleri gibi.

Kürtün kazasının bu 162 köyünde yaşayan nüfusun hepsi M üs­lüm an Türk olup ezici çokluğu da sünnidir. Gayrı Müslimler yalnız kıyılardaki Giresun, Tirebolu ve Görele kalelerinde toplanırıış olup 1515 yılında bu gayri Müslimler 828 vergi nüfusuna sahip idiler.

Ç E P M İL E R _________________________________________________________________________ ^ ■

1 M c lın ıo d  ş ı k ' ı n Ç e p n i l o r ' e d a ir v e r m iş o ld u ğ u k ı s a b i lg id e n i lk ö n c e A l ın a n şarkiyalc;ı lanndan nıiilevcffa Franz Tacsclınor söz elmijt iı- : M eh m ed A sch ygs i iber die Tschpnis, Z e i tsch r i f t m o rg e n la n d isch e n geselschaft , 1922, b a n d 76.

Yani, h erhalde Fellnh gibi bir mana ifade ediyor. İran'da gec;en yüzyılda göc;er yaşayışı sürdüren ' lürklcr \'ei'leşiklere 'Talua Kapukı v c ya Tat adını \eriyorlardi.

64 FA R U K SÜM ER

Denizden 15 km uzaklıkta ve Harşit vadisine çok yakın bir yerdeki meşhur Bedreme kalesinde hiç bir gayri Müslim olmayıp orada bazı hisar-erleri ile şimdi bizim kullanamıyacağımız bir kelinıe ile ifade edilen top ve tüfek gibi silalılar ve mühimmat vardı.

Az yukarıda söz konusu yörede yaşayan Türk nüfusu ile ilgili bazı rakamlai' verilmişti. Sadece kıyılai'daki kalelerde yaşayan 828 gayri Müslim vergi nüfusunun dağılışı şöyledir.

1- Giresun; 1515 yılmda burada hisar-erleri ile Yavuz Selim 'in yaptırdığı camiin mülazimlerinden başka 38 Türk evi de vardı. Gayri Müslim nüfusu, taşradan gelenlerle birlikte 220 ev, 50 mücerred yani bekâr ve 42 bîve yani dul'dan ibaret olup hepsi 312 nefer, yani vergi nüfusu ediyordu.

2- Tirebolu (=DiriboIı): Taşradan gelenlerle birlikte bu kalede de 271 ev, 6 mücerred, 14 dul olmak üzere toplam 291 gayri Müslim vergi nüfusu yaşamakta idi. Her evin 5 kişi saydması esasma göre Tirebolu'da 1515 yılmda 1375 gayri Müslim'in yaşadığı gerçeğe çok yakın bir şekilde söylenebüir. Tirebolu'da Osmanlı muhafız kuvveti olan hisar-erlerinden başka (bunların sayısı bilinmiyor) 8 Türk evi vardı.

Çepnl Çocuklan Bir Şenlikte Ortamandıra, Balıkesir (1991)

3- Görele: Görele'de 134 gayri Müslim evi, 12 mücerred ve 5 dul görülür (151 nefer yani vergi nüfusu). Bundan başka Görele kalesi yakınındaki Yâve ve Bolı köyünde de 58 gayri Müslim vergi nüfusu yaşamakta idi.

İşte Giresun ilçe merkezi ile Dereli, Keşap, Espiye, Tirebolu, Görele ve Eynesil kazalarının içinde bulunduğu geniş yöredeki gayri Müs­lim vergi nüfusu bu, yani 828'dir. Bu nüfus Türk nüfusunun vergi vermiyenler de ilave edilirse en fazla yedide biri (1/7) olabilir. Tâbîî bu Türk nüfusuna askerler, din ve ilim adamlaı-ı ile onlarm aileleri dahil değildir. Onlar da dahil edilir ise bu nisbet onda bir olur. İncelemiş bulunduğumuz 1486 (m-.828) ve 1555 (nr.288) tarihli tahrir defterlerinde de her iki topluluğun nüfusları arasındaki bu nisbet aynen görülür’

1486'dan 1515'e kadar geçen 29 yıl içinde Çepniler'in hayatında mühim gelişme ve değişmeler oldu. Bunlar şunlai'dır:

1- Nüfus Artışı:

II.Bayezid devrinde, 1486 yılında yazılmış defterde (nr.828) yöre­mizde 59 köy vardı. Bu köylerden çoğu yukarıda adı geçen nahi­yelere bağlı olup ancak 7 'si Çepni vilayetine aittir.’ Bu köylerin çoğu veya hepsi de Keşap kazasnıa bağlıdır. Bu husus en kuvvetli ihtimal ile 1486 tai'ilıli defterin son sayfalarının koparak yitmiş ol­masından ileri gelmiştir.

1486 ile 1515 arasında geçen 29 yıl içinde bir çok yeni köylerin kurulmuş olduğu görülüyor. Bunun yanmda ve yine bu zeıman

Ç EPN İLE R _____________________________ _______________________________________ 05

1387 n u m aralı ve 1523 (H .929) tarihli Eyâle(-i Rum deflerin de, Trabzon san cağ ın d a yerleşim y erlerin in vergi nü fu sları, vergileri ile ilgili rakam lar, b aş k ay n ağ ım ızı teşkil ed en 52 n u m aralı \'e H .921 (= 1 5 ]5 ) tarihli m ufassal defterden alm m ıştır. A n ca k bu 387 n um aralı d eflerd e Ç opni v ilayeti ile adları geçen n ahiyelerd e H ıristiyan ların j'a ş a d ık la n h akkm da b a z ı r a k a m la r h a y r e t le g ö r ü lü r . Ç ü n k ü y u k a r ıd a s ö y le n i ld iğ i ü z e r e , o r a la r d a z ikred ilen lerd en başka hiç b ir gayri-M üslim nüfu su yoktur. "G ebrân" denilen b ıı gayri M üslim n ü fu s Ç epni v ilayeti ile ad ı geçen nahiyelerd e, 1486 (nr. 828), 1530 (nr.53) ve 1554 (nr.288) tarihli d efterlerd e de, beklenild iği gibi göriilm ez. O nun için 1523 tarihli (nr.387) d efterd e Ç ep ni vilayeti ile n ah iyelerd e G ebrân 'ın ("g a y ri M üslim ler) b u lu n d u ğ u n u telkin eden rakam larm İlm î bir değeri yoktur. N erede görülürse görülsün bu rakam lara asla itibar edilm em elid ir. M illi M ü cad ele esnasınd a G iresun , rıreb o ln , G örele ve d iğ er şeh irlerim izd e otu ran ve P on tıısc ıılu k hayalin i taşıyan ve bu h ayalin tahakkuku için faa liy e te geçm iş olan R u n ılar işte 1515 tarih ind e 828 vergi nüfusu olan bu gayri m ü slim lerd en türem işlerdir. Bu şeh irlerim izd eki T ıirk le r 'e gelince, onlar da köylerden gelip yerleşen lerin torunlandu'.

Bu k ö y le r şu n lard ır: K azan cık , D ep ecik , V enazıd (şim di Y oliçi), V âla, C in geran (şim di Yülbaşı), D üzköy, H aşan K âfir (şim di K ara Koç).

6 6 FA R U K SÜ M ER

Çepni Karamanlı

İçinde nüfus artışı da olmuştur. Ancak bu artış köyden köye olmak üzere değişik nisbetlerde ortaya çıkmıştır. Yani birçok köyde artış %10'un altmda, birçok köyde % 100'ün üstünde, bir çoğunda da %200 ile %300'e yakın bir artış görülür. Mesela 1486 yılında köy­lerden Oğuz'un vergi nüfusu’ 55 iken 1515 de 117, Yüreğir'in 44 iken 123, Alayuntlu 92 iken 175 olmuş, Eynesi(l) 38 'den 50'ye. Boynu Yoğun 6'dan 16'ya, Hisarcık 19'dan 33'e, Atdutan lO'dan 22'ye, Ka- zancuk 14'den 29'a, Depecik 7'den 9 'a, Ciııgeran 12'den 24'e, Düzyer 46'dan 120'ye, Venazid 38'den 114'e yükselmiş tir^

1 Vergi n ii fnsı ı, bir y e ıleş im m erkezinde vergiye tâbi olan k im sele ıin m ey d ana getirdiği t a p h ı l ı ık d e m e k t ir , kad ın lar , ç ocu klar , ç o k yaşlı lar , sakatlar, din görevl i le r i devlet , h izm e tin d ek i m e n n u la r v e askerler vergiden m u af tutuklukları için say ım ın dış ında kalmışlardır,

2 H er iki cedveli karşılaştırmız.

Yine bu 29 yıl içinde Çepniler'in İktisadî hayatlarında da nnühim gelişmeler olmuştur. Daha önce sözedildiği gibi, Çepniler 1486 yı­lında sadece darı ekiyorlardı. 1515 yılında ise bütün Çepni köyle­rinde buğday ve arpa ekildiği görülüyor. Hatta bir kaç köyde de çeltik ekilmekte idi. Kendir de her köyde ekiliyor. Yine her köyde, eskiden olduğu gibi, bağcılık yapılıyor, meyveciliğe (herhalde elma, kiraz gibi meyveler) de ehemmiyet veriliyor, bal da istisnasız her köyde elde ediliyor, her yerde sık sık görülen ceviz ağaçlarından da çokça ceviz toplanıyor ve hatta toplanılan cevizin öşrü, yani vergisi de ödeniyordu.

Her Çepıri köyünde eskisine nisbetle çok sayıda koyun da yetiş­tirildiği görülür. Bununla ilgili olarak her köyün vergi cedvelinde "resnı-i gnnenı" yani koyun vergisi de yeralıyor.

Çepni köylerinin verdikleri vergilere gelince, bu vergilerin sa­yısı az değildir. Bu vergiler şunlardır: bennek, caba, gerdek ve kanlık resimleri gibi örfî (türeden gelen) vergiler ile yetiştirilen ve elde edilen buğday, arpa, darı, kendir, üzüm, bal, ceviz ve çayırdan alınan öşr (ondalık). Bunlara ek olarak avcı kuş (doğan, şahin, atmaca) yetiştirenlerden de vergi alınmakta olduğu daha önce söylenmişti.

Çepniler, yru'dları arızalı yani inişli çıkışlı olduğu için, ekilmek üzere geniş topraklara sahip değillerdi. Daha önce de söylendiği gibi, onların bennek ve caba (bennek) gösterilmiş olmalai'i da bu­radan geliyor*. Bununla beraber vergi listesinin gösterdiği gibi, çeşitli ürünler ürettikleri için onların İktisadî durumlarının memnuniyet verici olduğunda şüphe yoktur. Esasen XVI. yüzydm birinci yai'i- smda Türkiye'mn İktisadî durumunun, umumiyetle, iyi olduğu bi­liniyor.

Ç epniler'in durumlarında görülen ınühim değişme ise arala­rındaki m üsellem , m ülâzim ve m uafların bu sıfatlarının kaldu'i-

Ç EP N İLE R 67

B ennek , diihtı önce de söylend iği ı'izere, n ıın ın ü y elle , ynıını <;iftliklen nz top rağa sah ip oUm vergi m ü kellefine denilir. Caba (bennek) ise hiç toprağı olm ayan evli vergi m ükelliiin i ifad e ed iyor. C aba başk aların ın topi'ağında işçi o larak ça lışır veya s ip ah id en top rak k ira lay arak o top rağı işlerdi. XV. ve X V l.y iizy ıllard a B enn ek resm i Batı A n ad o lu ile P aşneli'n d e 12, cabn resm i ise 9 akça idi. O rta ve D oğu A n ad olu 'd a (D oğu K arad en iz bölgesi d e dahil o lm ak i'ızere) b en n ek resm inin 18, caba resm inin d e 12 akça olduğu g ö rü lü y o r (bu konııda fazla bilgi için, l-Lİnalcık'ın daha ön ce adı geçen m akalesin e bk.

S.589-.TO1).

larak "raiyyet" sınıfına, yani vazifesi sadece devlete vergi vermek ve devletin buyurduğu her işi yapmak olan halk kitlesine dahil edilmiş olmalarıdır. Bu hususta dinî müesseselerde hizmet gören­lerin pek çoğu da esirgenmemiş ve bazıları sadece avarızdan muaf tutulmuşlardır. Böylece Çepniler'in imtiyazlı durumları ortadan kalkmıştır. Bu husus, devletin bu esnada (1515)' geniş ölçüde askere ih tiyaç duym ası ile ilgilidir. Fakat bereket versin d irlik­ler yani tım ar ve zeam etler, eskiden olduğu gibi, Çepni bey aileleri ile onların hizmetlerinde bulunmuş sipahilerin ellerinde kalmıştır.

1515 tarihli baş kaynağımız olan taİTL'ir defterine göre Vilâyet-i

Ç epn i" de 26 dirlik görülür. Bu 26 dirlikten 19'u beş bey ailesinin ellerindedir. Geriye kalan 7 dirlik de yine Çepniler'e mensup sipa- hilerce tasarruf edilmiştir.

Bu ailelerden birincisi Yar Ali Beğ oğullaıudır. Mehemmed Beğ'in oğlu Yaı- Ali Beğ Busatlı zeametine^ Yar Ali Beğ'in oğulları Yusuf Çelil, Ali Han, Himmet ve Nasuh Çelebi de muhtelif tımarlara tasarruf ediyorlar. Yar Ali Beğ ve oğullarım şöyle gösterebiliriz:

1)

M ehem m ed Beğ

68________________________________________________________________ FA RU K SÜIVIER

Yar Ali Beğ (Busatlu Z eam eti sahibi)

Yusuf Çelil Ali Han Himmet Nasuh Çelebi(Sipahi) (Sipahi) (Sipahi) (Sipahi)

2)

İkinci aile Mehemmed Beğ ailesidir. Bu ailenin de soy kütüğü şöyledir.

B ıısa llıı zean ieli. Yani Busat'n ait zeam et, b ilindiği üzere, u m u m iyetle g e lin 20 .000 ak ça 'd an 100 .000 nkça'ya k ad ar olan arazi bölüm ün e denilir. Zeam etler, u m u m iyetle k ırb k kesim d e a lay beğ lerin e verilir. lîu sat'a gelince bu isim Ebıı Said adm ın T ü rk m en le ıre söy len iş şek lin d en başka b ir şey değildir. D em ek ki Yar A li B ey 'in dedelerind en Bu sat, zeam et sahibi olduğu için kend isin d en sonra oğullarına geçen bu zeam et onun adiy le anılm ıştır.

Ç EPN İLE R 69

Nur Ali Beğ (Sipahi)

M e h e m m e d B e ğ

Haşan Ali (Sipahi)

Budak Beğ (Sipahi)

Ramazan(Sipahi)

3)Emre Beg ailesinin soykütüğü de şudur.

Em re Beğ

Dede(Sipahi)

Ramazan Ağa (Sipahi)

Ahmed(Sipahi)

4)

Süleyman(Sipahi)

5 )

Özlemiş Beğ (Sipahi)

Yusuf Beğ

Haşan Beğ

Ahmet Çelebi (Yunuslu Zeameti Sahibi)

Şah Hüseyin

Şah Mehmed

Saferşah Oğurlu (Sipahi) Beğ

(Sipahi)

70 FA R U K SÜİVİER

Bu beyler ile diğer sipahilerin dirlik olarak hangi köylere tasarruf ettikleri aşağıdaki cedvellerde gösterilmiştir. Bu ailelerden sadece beşinci yani sonuncu ailenin başı Haşan Beğ hakkmda biraz bilgiye salıibiz. Çünkü, 1486 tarihli defterde bu ailenin dirliği söz konusu ediliyor. Diğer ailelerden bahsedilmemesi şüphesiz defterin onlarla ilgili sayfalarının koparak kaybolmalarmdan ileri gelmiştir.

İlk cedvellerden anlaşılacağı gibi Özlemiş Beğ oğlu Haşan Beğ, Fatih Sultan Mehmed'den berat alarak 1486'da Düzyer, Venazid, Haşan Kâfir köylerini içine alan bir zeamete tasarruf etmektedir. Aynı yılda Haşan Beğ'in kardeşi Mırze Beğ'in, sipahi olarak Sül- menlü ve Vâla köylerine, diğer keu'deşi Yusuf Beğin de Depecik köyünün gelirine sahip oldukları görülüyor.

Bunlara nazaran Özlemiş Beğ ailesinin soy kütüğü şöyledir:

Ö zlem iş Beğ

Mirze Beğ (Sipahi)

Haşan Beğ (Fâtih'ten Zeamet Berat! var)

Yusuf Beğ (Sipahi)

Bedreme Kalesinin Bir Kısmının Yakından Görünüşü (Tirebolu)

Ç EPN İLE R 71

Çepniler'in manevî şahsiyetlerine gelince, bunların başında Ya- kub Halîfe gelir. Yakub Halîfe Çepniler'in en büyük en saygın şeyhleridir. Bununla ilgili olarak Çepni beylerinden Süleyman Beğ Yakub Halîfe'nin ''hânedanı" (yani ondan gelenler) ile Câmii için Çatak, Iklıkçı (?), Kuzoba (?), Ayrıgeriş ve Arpa adlı köyleri vak­fetmiştir. 1514 yılının Ekim ayının sonlarına doğru (4 Ramazan 920) Trabzon ve Karahisar (Şebin < Şapın) sancakları birleştirilip bu yeni sancağın başına geçirilen pâdişâhın başmirahuru Bıyıklı Mehmed Beğ de Sofular köyünde’ bulunan büyük bahçesi ile ekinliklerini ve diğer bir yeri aynı gaye ile (yani Yakub H alîfe'nin câmii ile toruı\Ian için) vakfetmiştir". Yine ünlü Çepni beylerinden Özlemiş Beğ'in de Yakub Halîfe'nin zaviyesi için Oğuz köyünde bir yer vakfettiği bildiriliyor. Özlemiş Beğ'in Yakub H alîfe'nin çağdaşı olduğu şüphesizdir.

Yakub Halîfe'nin câmii, zaviyesi ve köprüsü olduğunu biliyo­ruz. Zaviyesi, gibi camiinin de Sofular'da olması muhtemeldir. Köprüsü ve derbendi de oralarda bir yerde olmalıdır. Fakat Yakub

Manisa Çepnilerinden

1 A raş t ın ııa lan m ız somıcıındn Yakııb Halîfe'nin câmi ve l i iıbesinin Dereli ilçe m erk ezind e o lduğu hakkında bir haber gelm iş ise de, zamanın darlığmdan d o ğ n ıh ığ ım d a n şüp he o lm aj 'a n bu haber hakkm da tafsilatlı bilgi elde edilememiştir.

2 C ed vele bakınız.

72 FA R U K SÜ M ER

Halîfe'ye ait eserlerden bir yâdigâr bize kadar gelmemiş olduğu gibi, Giresun bölgesi halkı şehrin fâtihi Süleyman Beğ gibi, bölgenin en büyük manevi şahsiyetini de tanımıyor.

Yine bu adlar dolayısı ile en küçük Çepra köylerinde bile, daha önce de belirtildiği üzere hatib, imam, müezzin, fakih ve müderris gibi din adamları, dolayısı ile aydınlar buluiTmaktadır.

ÇEPNI v il â y e t in e BAGLI KÖYLERİN LİSTESİ

K Ö Y Ü N A D I B U G Ü N K Ü Ş E K Lİ V İL Â Y E T -K A Z A

U zgur Uzgur G iresun 'da köyK aya Dibi Kayadibi G iresu n 'da m ahalleSeyyid Seyyitköy G iresun 'da köyKısırcalu - -G ün ey G üney G iresun'da köyÜrper Ülper -Kurtulmuş Kurtulmuş D ereli'de köyYenice Hisar Yenicehisar G iresun 'da köyÇandırlı Ç andır G iresun 'da köy

Alını Yom a Yukarıalm lı G iresun 'da köyEngüzlü Dokuztepe^ K eşap 'ta köySıl<ılgan (?) - -K ara Kilise - -A kça Kâfir - -Kul (?) Çukuru - -Ş a 'b an - -Dikici - -Kara G üneç G üveç (?) G iresun 'da köyS em ayil Yüce Dereli'de köyM ürsellü - -Tana Deresi - -D erelü Dereli İlçe m erkezi

1 B u nlar İçişleri B ak anbğ ın ca Engiizlü ve Şem ail yoi'ine ko n m u ş isim lerdir. O n lard an sonra g ö rü len ler d e böyledir.

Ç EPN İLE R 73

Ak Yom aKöpekKazancıYakubluLapaKabaÇiçeklüBarçaEvliyaFirenkEğri AnbarUmurluKoş DoğanKöknarBozcaS arbanHalkaluFiruzluUzun DereÇalışluÇ ağ lız (?)K irbaz (?)G üdülÇ atak

Akçalı

LapaGürköyÇiçekliBarça

Eğrianbar

Köknarlı

Sarvan Halkalı Aiataş Uzundere Çandırçalış (?)

GüdülÇatak

G iresu n’da köy

G iresun 'da köyG iresun 'da köyG iresun 'da köyG iresun 'da köy

Dereli'de köy

D ere li’de köy

G iresu n ’da köy K eşap 'ta köy K eşap 'ta köy D ere li’de köy G iresu n ’da köy

D ere li’de köy D ereli/A kkaya

köyünde mah.

Ikiıkçı Kuz Aba Ayrı G eriş Arpa D üz Yer Venazid H aşan Kâfir Sölm enlü V âiaK azancıkCingiranD ep ec ik -M an akÇalcalu

Ikiıkçı

Düzköy (?) Yoliçi Karakoç Sürmenli

YolbaşıTepeköy(?)Ç alca

D ere li’de köy

K eşap ’ta köy K eşap ’ta m ah. K eşap 'ta köy K eşap 'ta köy

K eşap ’ta köy K eşap ’ta köy D ere li’de köy

74 FA RU K SÜ M ER

VÎLÂYET-I ÇEPNI DER LÎVA-I TRABZON (TRABZON SANCAĞINDA ÇEPNİ YÖRESİ)

K ö yü n A dı Hane B en n e k C aba

r/lüeerred Zem in H as ıl Diğer Hususlar

1. GİRESUN KA LESIN D Em H ISA RERLERI DİZDARIN KULU MARTALOS HAMZA’NIN TIM ARI

I .U z g u r 35 20 15 1 4000 Deiterde şöyle(= O zg u r)' deniliyor: "Karye-i U zgur tBbi-i Çepni

der nezd-i ka le -i G iresun an tahvil-i Dede bin Em re an siphiyân-ı Çepni", Yani O zgur köyü Çepni sipahilerinden Emre oğlu Dede'nin tasarrulundan alınıp tım ar olarak kale dizdarının kulu H am za'ya verilmiştir D ede’ye de yine Çepni yöresinde başka tımar verilmiştir. Bu köyün Kızıl Üzüm Geriş adlı geniş ve verimli bir ekinliği de (m ezrea) vardı.

R alyye t b u yuru lan U zg u r köyü m u afla n

2 . GİRESUN k a l e s i DİZDARININ TIM ARI

7 8 - 3 1000 Bu tım ar da evvelce Çepnibeylerinden Ali Beğ oğlu H im m etin elinde idi,

3 . KALE İMAMI MEVLANA M EN TEŞE’NIN TIM ARI

2. K aya Dibi G iresun ya k ın ın d a Ç e p n i’ye bağ lı

R alyye t bu yu ru lan ayn ı kö yün m ü sellem le ri

4 5

19

31 11 3400

1300

1 atm aca yuvası.Bu köyün tımarı daha önce Çepni sipahilerinden Emre' Beğ oğlu R am azan Ağa'nın tasarrufunda idi.

4 . KALE KAPICILARmDAN OMER OĞLU MURAD’IN TIM ARI

3 . Ç e p n l’ye bağ lı S eyyid , G ires u n yak ın ınd a

35 12 10 1 1800 Haşan D ede oğullan'nm zevâidinden^

ll.M u i'ad devrin in son yıUai'uıda A n adolu beğlerbeğisi O zg u r ( > U zgıır) O ğlu İsa B eğ var. İsa Beğ, II.M ıırad 'ın ölüm ünü (1451) fu sa t b ilerek h arek ete geçen K aram an oğlu İbrah im Beğ ile sav aşm ak için yeni h ü kü m d ar lI.M eh n ıed 'd en m ü saad e istem iş fakat "yüz nğıutnıınjı: âeyü dnstıır virm eyip ıiııı nzUdiib İsinık Pnşn'yn lıil'ût g iy iir iib A nadolu beğlerheğiliğ in v iriih g ö m im ii" (N eşrî, C ih annü m a, M .K öym en -E N . U nat, TTK , A n kara , 1957,11, s .684,685).

Z evâid , b ir tınıai' sahibin in değişm esi veya öhnesi üzerin e tn n ar gelirinin k ılıç h ak k ın d an fazla p aylarına d en ilir ve bu n lar gerektiğ inde başkalarm a verilebilird i.

ÇEPN İLER 75

K öyün Adı Hane B en nek C aba

M ü cerred Zem in Hasıl Diğer Hususlar

5 . KALE KAPICILARINDAN ÎLYAS OĞLU H IZIR’IN TIM ARI

4. K ıs ırca lu ,G iresunyakın ınd a

R a iyye tb u yuru lan aynı köyün m üsellem leri

21 1200

200

Defterde daha önce zikredenler gibi köyün Çepni'ye bağlı ve Giresun yakınında olduğu, evvelce Haşan Dede oğullan'nın elinde bulunduğu yazılmıştır.

6 . GİRESUN k a l e s i CAMİÎ HATİBİ MEVLANA M EN TEŞE’NİN TIMARI

R aiyye t buyuru lan Ç e p n i’ye bağlıK aya Dibiköyününm uafları

10 1016 "Mezkûr karye halkı Giresun camiine m erem m etçi tayin olunup avarız teklif olunmaya deyü emrolundu." Bu Çepni köyünde 3 değirmen var."Zâviye-i Derviş M urad veled-i Derviş S eyd t veled-i û M ezkûr D erviş M urad dutageldüğû yeriyle âyendeye ve revendeye hidmet idüb salih ve mütedeyyin ve riayeti vâcib kim esne olup kadimden öşr ve rüsum vire gelm eyûb emr-i'âli m ücebince ber karar-ı sabık m ukarrer kılunub defter-i cedid-i sultaniyye kayd olundu."

7 . GİRESUN k a l e s i CAMÎININ MÜEZZİNİ TACEDDIN OĞLUH İM M ETİN TIMARI

5. G üney)

Ç e p n i’ye bağlı, G iresu n yakın ında

R aiyye tbu yu ru lan aynı köyd ek i O rdu cam iin in m ülazim lerl

R aiyye t buyurulan Seyyid köyü m uafları

1 1

1 1

724 1 değirmen Haşan Dede oğullan'nınzevaidinden Raiyyet buyurular aynı köydeki Ordu camiinin mülazimlerl

113 Bu mülazimler ile İlgili şöyle bir kayıt var: “mozkûrler Yakub H alife camiinde m ülazım dır"

131 Bu köy lıalkı da G iresun camisine "meremmetçi" yani tamirci tayin edildiğinden avarız teklil olunmaması emrediliyor

1 M ei'em m et. ''onarmak, tam ir etm ek" demelctir.

76 FA R U K SÜ M ER

K öyün Adı Hane B en nek C aba

M ücerred Z em in H asıl Diğer Hususlar

v il a y e t i ÇEPNI d e r LİVA-I TRABZON(TRABZON SANCAĞINA BAĞLI ÇEPNİ YÖRESİ)

8 . MEHEMMED BEĞ OĞLU YAR ALİ BEĞ İN BUSATLU ZEAMETİ

e .Ü rp er 28 7 7 7 2600 1 Değirmen;vergisi 20 akça

7. K u rtu l­ 14 8 - 2 2000m uş8. Y en ice 6 2 1 1 1000H isar9. Ç an d ıriu 10 5 4 2 1800 3 değirmen

9 . YAR ALİ BEĞİN OĞLU YUSUF ÇELİL İN TIMARI

10. A lını 38 14 7 11 3000 6 değirmen; 8 bahçe; 2 parçaYom a 1 atmaca yuvası.R a iyye t 16 7 20 2 1450 1 atm aca yuvasıbu yu ru lanayn ı köyünm üsellem le ri

11. E n gü zlü 3 4 1 1 550 1 değirmen, 1 de atm acayuvası var.

10 5 4 1 1000R aiyye tbuyru lanayn ı kö yünm üsellem le riR a iyye t 8 - 1 ■ 500 1 değirmen;buyuru lanK irb az (?)köyü m ü sellem le riR a iyye t 11 2 4 600 1 değirmenbuyu ru lanF iruz lu köyüM üse llem le riR a iyye tbuyu ru lan12. S ık ılg an (?)köyüH alkaluköyü,m ü laz im leri cam ii

100

800 Bu, Yayla'da idi; Yedi Yola'a tâbi

10 . YAR ALI BEG’IN OĞLU ALI HAN’IN TIMARI

13. K ara K ilise (yaylada)14. A kç a K âfir R aiyye t b u yu ru lan A kça kâfir m uaflan

500

500 Bir değirmen; vergisi 20 akça

Ç E P N İLE R 77

K ö yü n Adı Hane B en nek C aba

M ücerred Z em in H asıl Diğer Hususlar

15. Kul(?) Ç ukuru R a iyye t bu yuru lan Kul Ç u kuru m uafla rı

16. Ş a ’ban (?)

17. D ikici

R a iyye t bu yu ru lan Y ağ m u rca köyü m u atla n

R aiyye t buyu ru lan U m u rlu köyü m üsellem le ri R aiyye t b uyu ru lan U m u rlu köyü m u atlan

R aiyye t bu yu ru lan S arb an köyü m u afla rı

R aiyye t bu yu ru lan S arb an köyü m üsellem le ri

R aiyye tbu yu ru lanayn ı kö y d en em eklis ip ah ile r

R a iyye t bu yu ru lan U zun D ere m ü sellem le ri

Raiyyetb u y u ru lanH alka lum üsellem le ri

14

200

500

200

300

1100

Nur Ali Beğ'in zevaidinden

400 Denazir Derbendi'ne derbentçi tayin olunduklarıiçin avarızdan muaf tutulmuşlardır.

650 Bunlardan da bazıları KızılÖ z Derbendi'ne derbentçi tayin olunmuşlardır.

50

900

90 0 1 doğan yuvası var.

1 1 . YAR ALİ BEĞ’IN OĞLU HIMMET’IN TIMARI

18. K ara G ü n e ç

20 7 2500 1 değirmen, 1 atm aca yuvası.

19. S em ayil 1300 1 atm aca yuvası var.

78 FA RU K SÜ M ER

K öyü n Adı Hane B enn ek C aba

M ücerred Zem in Hasıl Diğer Hususlar

R a iyye t b uyu ru lan ayn ı kö yün m u afla n

R aiyye t bu yu ru lan B arça kö yü n dek i O rd u câm iin in m ü laz im leri

R a iyye t bu yu ru lan K ara G ü neç k ö yü n d ek i em ekli sip ah iler

20. Mürsellü

R a iyye t bu yuru lan Lapa köyünün m ü sellem le ri

12

200

500

250

Onlardan biri fıatîb olduğu için avarızdan m uaf tutulmuştur.

1000 1 değirmen, 1 doğan (baz) yuvası, 2 ekinlik (=m ezrea) var.

150 1 doğan yuvası var.

12 YAR ALİ BEĞ ’İN OĞLU NASUH Ç ELEBİ’NIN TIMARI

R a iyye t bu yu ru lan Ü rper köyü m ü sellem le ri

15 1500

R a iyye t 7bu yuru lanÇ an d ırlukö y ü n ü n m üsellem leri

R a iyye t 2bu yuru lanY en ice H isar m uaflan

500 1 değirmen

200

R aiyye t bu yuru lan K u rtu lm u ş kö y ü n ü n m uafla rı

100

21. Tana D eresi (yaylada)

1000 Yar Ali Beğ'in zevaidinden. Burada şahin yuvası da var.

1 3 . AYDIN BEG OĞLU İBRAHİM MEHMED BEĞ OĞLU HABİL VE P İR İ BEĞ OĞLU BUSAD’IN TIM ARLARI

22. D ere lü 4 8 27 10 17 4200 3 değirmen ve bir doğan (=baz)yuvası var.

C EPN İLE R 79

K ö yün Adı Hane B ennek C aba

M ücerred Zem in H asıl Diğer Hususlar

R aiyye t bu yuru lan aynı köyün m üsellem le ri

R aiyyetb u yuru lanaynı köyün m uafları

R aiyye tbu yu ru lan K irbaz cam ii ve Dereli köyü cem aati m ülazim leri

17 1000

300

300

L MEHMED BEG OĞLU HAŞAN ALI'NEN VE PİR İ BEĞ OĞLU MAKSUR’UN TIMARLARI

23. AkYom aR aiyye tb uyuru lan aynı kö yden m uaflar

47

1

22 11 4000 İki değirmen, bir doğan (=baz) ve iki atmaca yuvası

30 "Hatîb olup avarız teklif olunmaya"deniliyor.

15 . MEHMED BEG OĞLU BUDAK BEGIN TIM ARI

24. K ö p ek 16

25. K azancı

26. Y akublu

1000 Bu köyden Haydar, Kerem eddin, Bekir, Emre, Karaca ve M aiım ud köprü yaptıkları ve gerektikçe onarılm asını üzerlerine aldıklarından avarızdan muaf tutulmuşlardır. Bir doğan ve bir de atmaca yuvası var.

3 0 0 Çağman ekinliği (=m ezrea) yaylada olup Budak Beğ'in tgsarrufundadır.

400

1 6 . MEHMED BEĞ OĞLU NUR ALI BEG ’IN 'TIM ARI

27. Lapa 30 2300 2 değirmen ve 1 de doğan (=baz) yuvası var. Yayladaki Köşek (?) ekinliği Nur Ali Beğ'in tasarrufundadır (hasıl:200)

1 7 . NUR ALÎ BEĞ OĞLU RAMAZANIN TIMARI

28. K aba 18 13 . 1500 1 değirmen ve bir de doğan (baz) yuvası var. Bu köy halkı Denazir Derbendi'ne derbentçi tayin olunduğundan avarızdan m uaf tutulmuştur.

29. Ç içeklü 900

80 FA R U K SÜ M ER

K öyün Adı

R a iyye t bu yu ru lan K aba köyü m üsellem le ri

Hane B ennek C aba

M ücerred Zem in Hasıl Diğer Hususlar

100

1 8 . HAŞAN AGA OĞULLARI BÜNYAD VE RAMAZAN, MEHMED OĞLU ELVAN,

MÜRAD OĞLU HIZIR’IN TIMARLARI NÖBETLEŞE EŞERLER^

45. K Irbaz (?)

15 1600

19 . ÇEPNI s ip a h il e r in d e n ŞEYH ALİ’NİN TIMARI

H İS S E 7(K ara G ü n e ç ’den)

1000 Yar Ali Beğ oğlu Himmet'in zevaid'inden

2 0 . ÇEPNI s ip a h il e r in d e n HAŞAN OĞLU

LUTFİ VE ŞAH VELİ NİN TIMARLARI

R aiyye t buyu ru lan Y en ice H isar köyü m üsellem le ri

10 1000

46. G üdül.R aiyyetbu yu ru lanbu kö yün m uafla rı

400 Şimsad (* *“ ) geçidine derbentçi tayin olunduklarından avarızd an muaflar.

2 1 . e s k i s ip a h i OĞULLARI ABDURREZZAK’IN OĞULLARI MEHMED VE YUSUF’UN

TIMARLARI

Defterde bu sipahiler için; "eke geldikleri yerleri", bağları ve batıçeleri için fıiç bir vergi verm eyip nöbetleşe eşerler" deniliyor.

1 'S e ferlere katdırlav” dem ektir.

Ç EPN İLE R 81

K öyü n Adı Hane B enn ek C aba

M ücerred Zem in Hasıl Diğer Hususlar

2 2 . EM RE BEG OĞLU DEDE B E G ’IN VE OĞLUNUN TIMARI

30. B arça 25 16 6 1 3500

31. Evliya

R aiyye t b u y u ru lan B arça köyü m ü sellem le ri

3 1

9 6

700

800

2 değirmen ve 1 de atm aca yuvası var. Ayrıca şu kaydı da aynen veriyoruz: “m ezkûr karye evvelinde A hm ed oğlu H im m et’den ve yedinci satırda H am id birader-l d iğer nam kim esneys varınca on dokuz nefer kim esnedir Yakvb Halife köprülerine köprûcû olup ve Yakub H alîfe Derbendi'nin m erem m etçisi olduklan sebebden ber karar-ı sabık köprücü ve derbentçi tayin olunub deftere sebtolundu. M âdam k i zikrolan hidm etleri ifa ideler avarız teklif olunmaya deyû em r olundu"Eskiden beri Dede Beğ'in tasarrufunda. Burada 1 de doğan (=baz) yuvası va r

32. F irenk

R a iyye tb u yuru lanayn ı kö yden m uafla r

2 3 . EM R E BEG OĞLU RAMAZAN AGA

9 5 1900 2 doğan ve 1 atm aca yuvası var.

1 100

R a iyye t bu yuru lan B arça köyü m üsellem le ri

33 . Eğri Ambar

13

700

2000 2 değirmen var. "Bu köyden 12 kişi Bayram iu’ vilayeti" ne yerleşmişler. Tım ar sahibi onlardan öşr istesin. Fakat bennek resm i ile diğer vergileri istemesin" deniliyor.

2 4 . YUSUF BEĞ OĞLU ŞAH HÜSEYİN’İN TIM ARI

34. U m urlu 11 1 1 2000 2 değirmen iki atm aca yuvası var.

14 8 135. K oş D oğan

2500 Yaylada Ördek Deresi ekinliği var (vergisi;2000 akça)

36. K öknar 19 1 1 1500 1 değirmen, 2 ekinlik var.

82 FA R U K SÜM ER

K ö yün Adı

37. K ab aca K oz38. B ozca

HaneB ennek C aba

4 4

3 2

M ücerred Z em in Hasıl Diğer Hususlar

500 Ahmed oğlu Minnet tarafından vakfedilmiş bir değirmen var.

500 1 değirmen, 1 doğan, 1 de atm aca yuvası var.

Ç a lış lu 18R aiyye t b uyu ru lan Ç a lış lu köyü m üsellem le ri

R a iyye t 2b u yu ru lan aynı kö yden m u afla r

2 5 . ŞAH Hü s e y i n o ğ l u ŞAH MEHMED’İN TIMARI

10 3900

100 Bu köy halkı Çalışlu yakınındaki Söğüd köprüsünü atlı ve yaya geçecek şekilde onaracaklarını üzerlerine aldıklanndan avarız teklil olunmaması kaydedilmiştir.

39 . S arban

D ere

27

2 6 . YUSUF BEG OĞLU SÜLEYMAN’IN TIMARI

15 10 10 2100

40 . H alkalu 10 7 1 6 1000

41. F iruz lu 26 9 5 3 2700

42. U zun 10 7 1 3 1700

“D enazir D erbendi g ayet sarp derbend olup m erem m eti lâzım olm ağın m ezkûr karye halkı m ezbur D enazir Derbendi'ne Giresun'a gelince derbendçi tayin olundu...avarız teklif olunmaya" Nİne bu köyde 2 değirmen 2 de yuva (doğan atm aca) olduğu bildiriliyor. Yine burada Derviş H am za oğlu Derviş Murad zaviyesi vardır. Yolculara hizm et ettikleri için zaviye'de çalışanlar bütün vergilerden m uaf tutulmuşlardır.1 doğan yuvası var,

1 değirmen var.

bildiriliyor.

2 7 . İBRAHİM BEG OĞLU MEHMED’İN TIMARI

43 . Ç a lça lu 16 1 2013 1 değirmen bir de atm aca yuvası var.

4 4 . Ç ağ lız (?)

16

2 8 . MEHMED OĞLU HÜSEYİN BEKTAŞ’IN TIMARI

2034 2 değirmen, 1 doğan, 1 atm aca yuvası var.

Ç EPN İLE R 83

K öyün Adı Hane B ennek Caba

M ücerred Z em in Hasıl Diğer Hususlar

2 9 . HALİL OĞLU HAŞAN VE SEYYIDI AHMED OĞLU İBRAHİM’İN TIMARLARI

Ç ağlız da 13ra iy yet buyuru lan m üsellem le r

1

H aşan D ede Zav iyesi (10 H epsi de Haşan D ed e ’nin oğ u llan d ır).

kişi. 5020

2 değirmen var. 1 Ekinlik. Yayladaki Karalar Çatağı'nın Şeydi Ahmed oğlu İbrahim ile oğlunun tasarrufunda olduğu hakkında Süleyman Bey'den belge olduğu kaydedilmiştir. Buradaki İbrahim'in sipahizade olup elinde Fatih Sultan Mehm ed Han'dan beratı olduğu yazılıyor. Süleyman Beğ Çepniler'in büyük beylerinden biridir. Fakat hakkında m aalesef fazla bilgi yoktur belki XV.yüzyılın birinci yarısında yaşadı.

Bu zaviyeye ait bir kaç parça arazinin denize yakın yerlerde bulunduğu anlaşılıyor. Bu araziden birinin güneyinde Saru Yar, doğusunda da Uzgur Deresi bulunuyordu.

Çepni Kadın ve

84 FA RU K SÜ M ER

Haşan Dede Zaviyesi 10 kişi' olup bunların hepsi de Dede'nin oğullandır.

Haşan Dede'nin mülkü, bu mülk güneyde Saruyeır'dan Mustafa Çavuş'un değirmeninin bendinin yukai'isma ulaşır. Doğu sınırı Uz- gur Deresi'ne erişir. Kuzeyde ise denize ve batıda da adı geçen değirmenin arığına varır. Bu mülk Haşan Dede'nin oğullarmın ta- sarrufundadır. (hasıl:200 akça)

Ada adlı zemin güneyde Sendel (?) Bükü, doğuda ş e h r-i............ ,kuzeyde denize, batıda da Sazlık'a ulaşır. Burası tarla ile birlikte Haşan D ede'nin oğullarının tasarrufundadır. (hasıhllOO akça) Kı- sırcalu köyünde Meşhed Alanı ve Çoban Evreni (?) denilen ze­m inler de H aşan D ede'n in oğullarının tasarrufundadır. Haşan Dede'nin mülkünde Mustafa Çavuş'un değirmeni 2 kapı, kirası 6 'd an 100 (akça).

E V K A F -I H Â N ED A N -Î M E F H A R Ü L -Â R İF İN Y A K U B

HALÎFE MAA CÂMİ-İ HOD B E R MUCEB-İ VAKFİYE-İ SÜLEY- ' MAN BEĞ M ÎR-İ ÇEPNİYÂN VE MEHEMMED BEĞ -Î MİRÂHUR

EL-M ÜŞTEHİR BIYUKLU'

47. Ç atak Y akub H alife V akfından

48. Iklıkçı Yakub H alife V akfından

Hane 5

Hane: 19, 3 bennek, 1 Mûcerred Bunlardan pek çoğu Yakub Halîfe'nin hanedanından olup Yakub Halîfe'nin camiinde hatiplik, İmamlık, müezzinlik, cüzhanlık yapmaktadırlar.

1 Bıyıklı Ivlehmecl I3eğ, Y avuz Selinı'in im ıalııını ( -c m îr ah u r= ah ır bevi= atçı başı) idi. Çrildııvın soferinden döniiliirkon Baybıırl yakınındaki D anişm end K endi'ne gelindiğinde (23 Ekim 1514, Sah giinü) Trabzon ile K arahisar (Şarkî) "b im k d ü riiliib " (=birleştirilip) başına Bıyıkb M ehm ed Ç a m ş gelii'ildi. Bıyıklı M ehm ed Paşa'nm tarih sahnesine çıkışı böyle oldu. M ehm ed Bey'in, A nadolu'da çok tahribat yapm ış olan Şah İsm ail'in Erzincan valisi, çetin savaşçı Runılu (yani Sivns-Tokat-Am asya bölgesi Türklerinden) N u r Ali Halîfo'yi y(nıip hayatın a son verm esi (H aziran 1515) Bıyıklı M ehm ed Beğ'in m uktedir liir kum andan olduğumu açıkça gösterdi. Sonra G ibıey Doğu A nadolu'yu fethetti ve M erc Dâbık savaşına katılıp H em id 'e (=Diyarbaku-) döndü.Bıyıklı M ehm ed Paşa'nm Türk asüh olduğu kesindir. Pek m uhtem el olarak A k Koyıınlıı Türkleri'ndendir. Fakat göıiildüğü üzere Çepniler'in en büyük velisi Yakub Flalîfe'nin ailesi ve cam ii için vakıf tesis etm iş olması dikkate şayandır. O nun hakkında tafsilatlı bilgi için hazırlam akta olduğıınuız "Y av u z Selinı'in T ürkm en B eyleri " adlı m akalem ize bk.

49. Koz 4 A ba {YakubH alife V akfından)

50. Ayrı 9 6 Hane 5 G eriş (YakubH alifeV ak fınd an )

51. A rp a 11 8 2 Hane 3 (Y akub H alîfeV ak fınd an )

1- Merlumı Yakub Hâlîfe'nin mülkü:

Bunu Süleyman Beğ' hibe etmişti. Burası Davud (?) Çukuru adiyle cinılır.

2- Btyığlu Olarak Tanınan Trabzon Sancak Beği Mehmed Beğ'in Vakfı

Meyveli ve meyvesiz ağaçları olan bahçe ile hepsi Süleyman Hâlîfe'nin emlâki olarak taırınmış olan ekinlikler (mezâri') ve diğer ekinliklerin hepsi Sofular köyünde olup oradaki Yakub Hâlîfe'nin zaviyesine yakındır."

3- Özlemiş Beğ'in Vakfı

Özlemiş Beğ de Çepni beylerinden idi. 1486 yılında oğlunun sipahi olduğu görülüyor. O da Oğuz köyündeki (Kürtün'e bağlı) Beğlik Köyü denilen yeri vakfetmiştir.

4- Merhum Yakub Hâlîfe'nin Değirmeni 1 Kapı, kira 6 'dan 20 akça

5- Kasım Oğlu İbrahim'in Değirmeni 1 kapı, kira 6'dan 20 akça.

6- Doğan yuvası Davud (?) Çukuru'nda (hasıl:50 akça).

7- Bnjıkh Mehmed Paşa Vakfından Murad Fakih'in Yerf

Bu yer (zemin) güneyde Soğuk Pınar ve Kai'aca Kaya Boğazı ile Arpa Köyüne bitişiktir. Kuzeyde Kuş Ağacı'ndan Yara (?) ulaşır.

Ç EPN İLE R _____________________________________________________________________ 85

Sü leyn ın n Beğ Ç ep n iler 'in en b ü y ü k beylerind en olup m ulıten ıelen X V .yü zyıkn birinci Vrinsında yaşamıştıı-,

( '.örüldü ğü ü ze re Yakub H alife 'n in V akfını 5 k öy m eyd ana getiriyor. B u n lard an Ç atak 'u ı O e ıe li 'y e bağ lı A kk aya köy ü n ü n b ir m ahallesi, Ik lık çı'n m da yin e D ere li'y e b a ğ lı b ir köy o ld u ğ u daha ö n ce h ab er v e ıih ııiş ti. K o z aba. A yrı G eriş ve A rp a k ö y lerin in yerleri tesbit ed ilem ed i. B ım lar da p e k m u h tem el o larak D ereli yöresin d e olniahdrr.

G ire s u n k a d ıs m m h iic c e l in e g ö re .

86 FA R U K S Ü M ER

Batıda da Ahmed Ekici Başından Ekeriz'den (?) Tafnal Geçeğineerısır.

Toplam:

Bennek resmi14'den540Arpa öşrü 50 kilesi 7’den 350Bal öşrü 50Cerâim resmi

40

Köy

Darı öşrü 50 kilesi 8 ’den 400Kendir öşrü 30

Hane

24

HaneBennek

36Caba resmi 13’den 221Meyve öşrü 25

Koyun resmi 28

HaneCaba

14

Mücerred

Buğday öşrü 50 kilesi 8 ’den 400Ceviz öşrü 15

Gerdek akçası 60

Hasıl: 2067 (akça)

Mezkûr Yaknb Halîfe ehi-i velayet ve sahib-i kerâmet kimesne olmağın Çepni beğlerinden Süleyman Beğ zikrolaıı karyeleri mezkûr Yakııb Hâlife'nin hânedai'ıına ve camiine vakfedüb^ kadîmden ilâ yevminâ hazâ bımlardan öşr ve rusûm alına-gelmeyüb şâir Bakacak (?) Derbendi'ne Yakub Halîfe ve Süleyman Halîfe köprüsüne hidmet idüb riâyet olnna-gelmişler. Elhâletü lıâzihi Trabzon vilayeti tecdîd-i defter olup zikrolan karyelerde mezbûr Yakub Halîfe akrabasından gayri kimesnelerüfi bazı bennek ve bazı caba kaydolub rüsûm-ı şer'iyye ve örfiyye vazolııb iki bin yüz altmış akça ber vech-i serbest ve mefruzul-kalem hâsıl bağlanub hânedan-ı mezkürede her kim şeyh olursa mutasarrıf olup âyendeye ve revendeye (=gelip gidene) hidmet edüp avânz vaki oldukça avâi'izâttaıı emin olup bunların öşrüne ve rusûmuna ve arusiyesine ve cerâimine ve doğam yuvasma ve kurbanına ve kışlağma ve yaylağına sancak beğinden ve sü-ba- şıdan ve çeribaşıdan ve gayriden kimesne vechun min elvücuh dahi u taarruz itmeğe deyü emrolunduğu sebebden defter-i cedid-i sul­taniye kaydolundu".

t ll.lifiyezid d evrin d e (1486 y ılında) yazılm ış defterde Sü leym an B eğ 'in sad ece "K oz A ba köı/iiıu'i vakfettiğ i goriiliiyor: K anjc-i Koz A ha vnkf-ı Siilı’i/ıntın Beğ Z âviye-i Yakub lin lîfı’ N efer 2‘i, fip ıih i 4 " (ıır.S28, s.711).

2 N r.52, s.680-681.

K ö yü n Adı H a n e M ücerred Z em in H as ıl Diğer Hususlar

B ennek C aba

3 0 . HAŞAN BEĞ OĞLU AHMED Ç E LEBİ’NİN TUNUSLU ZEAMETİ

52. D üz 4 7 15 3 1 4424 3 değirmen, zeam etin bütün geliri Y er ( < y ir) 9000 akça

3 1 . HAŞAN BEĞ OĞLU ÖZLEM İŞ’İN TIMARI

53. V enazid 41 7 1 24 2800 1 doğan yuvası var.

54. H aşan 15 7 1 4 1 200 K âfir

3 1 .HAŞAN B E Ğ ’İN OĞLU SA FER ŞAH’IN TIM ARI

R a iyye t 22 6 2 1900 2 değirmen var,buyu ru lanV en azidm ü se llem le ri

R a iyye t 7 1 - 3 600bu yu ru lanV en azid m uafla rı

R a iyye t 4 - - 2 300buyuru lanS ü lm en lü (d iğerad ı V âla) köyüm ü sellem le ri

R a iyye t 2 - - 2 200b uyuru lanS ülm enlü köyüm uafları

3 2 . HAŞAN BEĞ OĞLU OĞURLU’NUN TIM ARI

R aiyye t 21 2 4 2 1800buyru lan Düz Yer (yir) m ü sellem le ri

R a iyye t 6 2 2 - 500buyurulanayn ı köyünm uafları

R a iyye t 4 5 6 - 500b uyuru lanD üz Y er’dekiK eş âb c â m ii’ninm ülazim lerl

Ç EPN İLE R _____________________________________________________________________ 87

88 FA R U K SÜ M ER

K öyün Adı

R aiyye t bu yuru lan H aşan K â fir kö yün ü n m uaflan

Hane B ennek Caba

M ücerred Z em in H asıl Diğer Hususlar

200

3 3 . e m i r HAN’IN OĞULLARI EMIRZE VE RÜSTEM’İN TIMARLARI

55. D iğer adı .Vâla{ ' 3 ) o lan Sü lm en lü

56. S ü lm enlü( )D iğer adı S ü lm enlü olan Vâla

22

23

2100

2250

3 4 . EMIRZE AGA’NIN OĞLU NASUH’UN TIMARI"An tahvil-i V eled bin Y unus”

51. K azan cuk 20 1 1500

58. C ing erân

:

3 5 . KASIM AGA OĞLU SÜLEYMAN’IN TIMARI"E vvelden tunan olm ağın tay in o lu n d u ”

13 4 2 ■ 1800 Yusuf A ğa oğlu Türemiş'in tahvilinden

3 6 . YUSUF AGA OĞLU ŞEHSÜVAR’IN TIMARI

59. D ep ec ik M an a k (?) ile b irlik te

1000 Derviş Ali Zaviyesi Babasının adı Hüseyin, kardeşlerinin adı Şeyh Mehm ed ve Kuzucak Abdal idi. Bir de yanlarında Masan Şeyh oğlu M enteşe var. Bu zaviyenin m ensupları yolculara konukluk gösterdiklerinden eskiden beri vergilerden m uaf tutulmuşlardır.

J. BÖLÜM

Çepni Vilâyeti'ni meydana getiren köyler bunlardır. Şimdi Çepni vilâyetinin dışmdaki nahiyelerde bulunan köyler üzerinde durula­caktır. Çüııkü bu köylerin çoğu veya pek çoğu da Çepniler'e aittir.

Yine bundan önce balısedildiği üzere Çepni vilayeti dışındaki nahiyeler şunlardı: Yağlu Dere, Bayram Oğlu, Kara Burun, Yüreğir ( < Üreğir), Elki Yomlu (?) Hası, Alahnas ve Kürtün.

1- Yağlu Dere. Bu, Çepni vilâyetinden sonra yörenin ikinci büyük nahiyesidir. Yağlu Dere Kara Deniz kıyısındaki Esbiyelü ( > Esbi- ye)'den başlayarak güneyde Hisarcık kasabasma kadar uzamr. Yağlu Dere'de 34 köy bulunuyordu.

2- Bayram Oğlu. Yağlu Dere ile Güce ( < Güçe) kasabaları ara­sındaki birçok köyden meydana gelmiştir.

3- Kara Burun. Bu, Tirebolu'nun doğusunda ve Görele'nin batı­sındaki Kai'a BuruıVdur. Kai'a Burun naliiyesinin bir tek köyü vardır. Bu köyün de adı ''İsmail B eğlü " dür. Bu köy o zaman yörenin nüfusu en çok köylerinden biri idi. Bu köy yine İsmail Beyli olarak admı zamanımıza kadar korumuştur.

4- Ü reğir ( > Yüreğir). Kara Burun ile İsmail Beyli'nin güneyindeki Boğalı köyünden güney batıdaki Boynu Yoğun'a kadar giden dai- ve uzun bir nahiye olup 13 köyden teşekkül etmişti.

5- Elki Yomlu (?) Hası. Adı bir türlü doğru okunamıyan bu nahiye Görele'nin güney kesiminde. Çanakçı, Karabörk ve Deregözü köy­lerinin bulunduğu yerdir. Bu nahiyede de 10 köy görülmektedir.

6- Alahnas bu nahiye Tirebolu'nun güneyindeki Arageriş köyün­

den başlayıp yine güneydeki İlit köyüne kadai- uzanmaktadır. Alah- nas'ın 8 köyü vardır.

7- Kürtün o zamanlar Torul'un kuzeyinde v e Görele'nin güne­yinde bulunan bir nahiyenin adıdu’. Kürtün naliiyesinde 13 köy görülüyor. Bunlar arasındaki İynesi (=Eynesi) köyünün şimdiki Ey- nesil kasabası olduğu şüphesizdir.

Bu yedi nahiyedeki köylerin sayısı 103'dir. Bu 103 köyde, araş­tırmalarımıza göre, 3456 vergi nüfusu yaşamaktadır.

Yine bu 103 köy olan yörede 32 değirmen, 37 avcı kuş yuvası, 34 ekinlik (=mezrea) ve 5 zâviye görülmekte olup 110.350 akça vergi geliri vardı.

Bu yedi nahiyede de tımar rejimi uygulcmıyordu. Burada iki zecunet ve 29 tımar görülmektedk.

Bu 103 köy de öz Türk köyleri olup aralarında hiç bir Gayri Müslim köyü yoktur. Daha önce söylediğimiz gibi, Hıristiyanlar kıyıdaki Giresun, Tirebolu, Görele kaleleri ile Görele yakınmda bu­lunan Yave Bolu da yaşıyorlardı.

Yine daha önce de yazıldığı gibi bu köyler arasmda Oğuz'dan başka Ala-yuntlu, Döğer, Eymür ve Üreğir ( > Yüreğir) olmak üzere dört köy de Oğuz boyunun admı taşır. Bunlar adıgeçen boylara mensup obaların Trabzon'un batısındaki Türk yerleşmesinde Çep- niler'den som a rol oynadıklai'mı kesin bir şekilde gösterir. Oğuz adlı köye gelince bu, Görele yakmmda bulunuyor ve 1930 yıllarında adım henüz muhafaza ediyordu. Kaydedilen tarihde bu köyün halkı Çepniler'den sayılıyorduk

Bu yedi nahiye de yani 103 köyde yaşayaııların ezici çokluğu Vüâyet-i Çepnidekiler gibi, sümıî (tabii Hanefî mezhebin de) idiler. Bu nahiyelerdeki hemen her köyde de Bekir, Ömer ve Osman ismini taşıyan şaluslar vardu-. Bu isimlerden de en çok taşmam Osmaıı'drr. Hatta "O sm an veleâ-i Ö m er" (Ömer oğlu Osman) şeklinde baba-o- ğul'un birlikte bu isimleri taşıdıkları görülür. Bilindiği gibi, bu i- simler Alevîler tarafından asla taşınmaz. Bundan başka bu köylerin nüfusça en az olanlarında bile imam, hatib , fak ih (îslâm dini hu-

1 A b d ü lk a d ir (İnan), B irin ci İlm î Seyahata D air R apor, H alk B ilg isi H ab erleri y ay ım ların d an ,İstan b u l, 1930 , s.55. M illî b ir tap u sen ed i, b ir tarih y ad igârı ve u lu a ta larım ızm ad ı olanO ğ u z 'u n yen id en k on m asm ı ilg ililerd en rica ed erim .

90________________________________________________________________ FA R U K S Ü M ER

kııkunu bilen) ve müezzin vardı. Bu husus oturanlai'm sünnî mez­hebinde olduklarını doğruladığı gibi, aydınlara salıip bulunduklarmı da gösterir. Değil o zamanlar son yüzyıllai'da bile Türkiye'mn diğer bir çok yöresinde bu kadar çok din adamı görülmezdi'.

Bu köylerde Türkçe adların ne derecede kullanıldığı millî kültür bakımından mühimdir. 1515 yılında bu nahiyelerde yaşayan Türkler Ahmed, Mehmed, Ali, Haşan, Hüseyin, Süleyman, İbralrim gibi İs­lâmî isimlerin yanında Türkçe adlar da taşıyorlar. Bu adlar şunlardı: Menteşe, Özlemiş, Aygud, Boğa, Tura Beğ, Tura Haıı ( > Turhan buradan geliyor) Tursun ( > Dıu'sun), Saülmış, Allah Verdi, Tanrı Vermiş, Bayram, Budak, Turak ( > Durak), Yai'amış, Türemiş, Ça­nakçı, Pir Budak, Sevündük, Bektaş, Eymir, Turmuş ( > Durmuş), Ayna Beği, Selçük (bir defa görüldü). Tur Ali, Emîr Han, Gökçe, Kılıç, Kazancı.

1554 (961 Hicrî) tarihli defterde" Çepniler'in nüfuslarının epeyce bir artış gösterdiği aiTLaşdıyor. Mamafî XV. ve XVI. yüzyıllarda Tür­kiye'nin bütün bölgelerinde düzenli bir nüfus artışı olduğu görül­mektedir.

Fakat şimdi burada Çepni köylerinin aym yüzyılın (XVI. yüzyıl) sonlarındaki durumları üzerinde maalesef bilgi veremiyeceğiz. Çün­kü, Ankara'daki Tapu ve Kadostro Genel M üdüıiüğü'nde bulunan 1589 (Hicri 991) tarihli ve 43 numaralı tahrir defterini elimizde olmayan sebeplerden dolayı inceleyemedik^

Ç EPN İLE R _______________________________________________________ _____________ 91

M eın lek elin ı olan Bozkıı-'da bundan elli y ıl öncK R an ıaziin lar'd a m ed reselerd e oku m u ş biı- çok k im se im am lık e lm ek ü zere Aydın ve M anisa vilayetlerin d eki köy lere g id erlerd i. Bıı g id enlerd en biri so ııılım ca ; ‘'Ayıhü'n iıtnıın du n m yu g ilti" derlerdi.

B aşbak anlık A rşiv leıi G enel M üd ürlü ğü, nr. 288, s.562-642.

Bu d eflerd eki kon ıım u zla ilg ili k ısm ın b ir fotokopisinin verilm esi hakkınd a A tatü rk K ü ltü r D il ve Tarih Y(iksek K ıın u ııu Türk Tarih K uruım ı Başkanlığ ı'n ın Tapu ve K ad ostra G enel M ü d ü rlü ğ ü n e gönderdiği yazıya ad ı geçen G enel M üd ürlü kçe "fo lohtp isi verilem ez, g e lip hıınuhı k'dkik edUdul'ır" m ealind e hayretle karşılanan b ir cevap verilm iştir. H ayretle k arşılan an d ed ik ; çü n kü , anlaşılacağ ı üzere, Türk Taıih K ıın m n ı hu konud a en yetkili k arar m erciidir. İd a r e c ile i 'im iz bu en y e tk ili k a r a r m erc iin in v e re ce ğ i k a ra ra g ö re h a r e k e t e tm e k du ru m u nd ad ırlar. Fazla o larak İstan bu l'd aki A rşiv ler G en el M üd iii'lü ğü ara ştm cıla ra arzu ettik leri m etin lerin fo tokop ilerin i verm ektedir. Bize de verilm iştir. Bu v esile ile gösterilen ko lay lık ve n ezâketten dolayı G enel M ü d ü rlü ğe teşekkür ed erim .

Trabzon'un fethinden (1461) sonra, bir çok defa yapıldığı gibi, Trabzon şelu'ine yine Anadolu'daki Türk şehir ve yörelerinden top- luluklaı- getirilip yerleştirildi. Bu toplulukların getirilmiş oldukları yöre ve şehirler ile hane nüfusları şöyledir.

Topluluklar Hane

92_________________________________________________ _______________FARUK SÜM ER

1- N iksar 72- Sonusa^ 53- Lâdik^ 44- A m asya 315- Bavra ( > Bafra) 166- O sm an c ık 107- İskilip^ 108- Çorumlu"^ 109- G ü m ü ş i 710- Tokat 2511- S am sun şehrinden 1212- S am sun yöresinden 1413- Turhal 414- Z ile 215- Göl C an ik ’i® 816- S a tılm ış Canik'I 117- G ed âg ârâ^ 10

150

Bundan başka kendi istekleri ile 56 Türk edlesi de gelip şehre yerleşmişlerdir. İşte Trabzon Türk halkmın esasını bu 206 hâne mey­dana getirmiştir. Bu nüfus XV. yüzyıl için az bir nüfus sayılmaz. Trabzon'a yerleştirilen Türkler'in, Anadolu'nun en yoğun Türk nü­fusu ile meskûn yörelerinden getirilmiş olduğu görülüyor. Trabzon'-

1 Sonusn şim di A m asy a 'n m Taş Ova kazasına bağlı, Yeşilum ak kıyısında bulunan bir köydür. Beylikler D evrinde bir şehirdi.

2 Bil , Sam sun vilayetine bağlı İGizalardan biridir.

3 Ç on m ı vilayetine bağb kazalardan.

4 Bugünkü Ç orum şehri.

5 G ü m ü ş, A m asy a'n ın G üm üş H acıköy kazasına bağlı bir nahiye m erkezi.

6 C anik sancağına bağlı kazalardan biri.

7 B ugünkü V ezirköpıü.

daki bu Türk nüfusu sürekli bir şekilde gelip yerleşenlerle gittikçe çoğalmıştır. Nitekim 1554 yılında Trabzon'da 23 mahallede 723 vergi nüfusu vardı.

Yavuz Selim'in Trabzon'da valilik yapmış olması bu şehü' için şerefli ve talilıli bir hadise olmuştur. Yavuz Selim, hükümdai' olduktan sonra da Trabzon'u unutmamıştır, 1514 yılmda Trabzon'da büyük hasara sebep olan bir yangın çıktığmı haber alaıı Selim Han, Trabzon şelni’in- deki yoksullaı-a dağıtılmak üzere 100.000 akça göndermişti.

Daha önce de belirtildiği gibi, Trabzon'un doğusundaki, Gürcis­tan'a kadar uzanan Osmanlı toprakları ilk önce naliiye, sonra da kaza adlai'i ile bir çok idari yöreye ayrılmıştı. Bu İdarî yöreler şun- lai'dı: Yomra, Sürmene, Of, Rize, Atina (Pazar), Arhavî, Laz, Vilâyet-i Yagobit, Koniye (= Gönye). Osmanlı devleti bu yörelerde de tımaı- rejimi uygulamıştır. Dirlik sahipleri arasında devlet hizmetinde bu­lunanların kulları, bazı Arnavut ve hatta Boşnak asıllı kişiler ve M ora'dan sürülmüş olanlaim yanında Türk asıllı sipahiler de vardı. Türk asdiı sipahilerden Tanrıvermiş oğlu Bahşayiş ile Ali oğlu Hü­seyin Karaman ilinden, Küçük Mehmed ve Mustafa ile Osman oğlu Abdullah, Ahmed oğlu Mustafa Canik (=Samsun ili) sancağındaki Bayramlu'dan, Tura Han oğlu Ahmed Anadolu eyaletinden idiler. Bunlardaıı başka yine Türk asıllı Rum eyâletinden (Sivas-Tokat-A- masya yöreleri) Tura Han oğlu Şaban ile Ali oğlu Kasım, Türkmen İskender ve kardeşi Çıtak (?), Hüseyin ile Bursalı ve Kayserili sipa­hiler de vardı. Çepniler'e gelince buiTİardan İskender oğlu Mehmed (Sürmene'de), İskender oğlu Mustafa (Sürmene'de), İbralıim oğlu Mehmed (Atina=Pazar'da) görülüyor.

XVI. yüzyılın sonlarına doğru başlayan ve XVII. yüzyılda devam eden Celali isyanları farklı nisbetlerde olmak üzere, tesirini Anado­lu'nun her tarafında hissettirdi. Bilhassa Orta Anadolu ile Çukurova bu isyanlar’ sonucunda nüfusu azcilmış ve harap bölgeler haline geldüer, gerek adıgeçen bölgelerde, gerek Mai'mara ve Batı Anadolu bölgelerinde nüfus boşlukları meydana çıktı. Bu nüfus boşlukları ancak XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Türk göçebe topluluklai'i olan Yörük ve Türkmenler tarafından kısmen dolduruldu.

Doğu Karadeniz bölgesine gelince, devlet otoritesinin zayıflaması, impai'atorluğun her yerinde olduğu gibi, orada da kendini hissetirdi.

Ç E P N İL E R __________________________________________________________________________ ^

Bundan faydalanan Karadenizin kuzeyinde yaşayan Kazaklar vakit vakit şayka adlı kayıkları ile gelip Doğu Karadeniz kıyılarında da yağmalarda bulunmuşlardır.

Ç epniler'e gelince, on ların T irebolu , G örele ve Vakfıbekir bölgesinden kümeler halinde Trabzon'un doğu yörelerine giderek oralar da çetin, mücadelelere girişmiş olduklai'i anlaşılıyor,’

XVIII. yüzyılda uğranılan büyük mağlubiyetler sonucunda devlet otoritesi son derecede zayıfladığı için yörelerin idaresi oraların yerlisi olan güçlü şahısların ellerine geçti. Devlet ilk önce '"m ütegallibe" ve "d ereb ey i" deyip onların idaresini tanımamış ise de sonra güçlerine göre "voyvoda" paşa ve diğerleri gibi unvanları vererek varlıklai’im kabul etmiştir. Böylece Türkiye'nin çok bölgelerinde ol­duğu gibi, Karadeniz kıyılarmdaki şehir ve kasabalai'da da âyânlar ortaya çıktı. Bu âyâıılardan, bazıları veya bir çoğu Çepniler'den idi. Batıdaki âyânlardan Tirebolu, Görele ve Vakfıkebir" derebeyleri ile Trabzon'un doğu yörelerindeki derebeyleri arasında çetin ve sürekli mücadeleler vukubulmuştur. Bu mücadeleler sonucunda kalabalık Çepni toplulukları Sürmene, Of ve Rize yörelerine yerleşmişlerdir. Bu yerleşmeler, yerleştikleri yörelerden başka yerlere kayda değer gayri Müslim göçlerin yapılmasına da sebeb olmuştur.

Geçen yüzyılda Sürmene kazasının "snğ taraflanndaki" köylerde Çepniler oturuyor ve vakit vakit komşularını rahatsız ediyorlardı^.

Bu yüzyılda Of'un ileri gelenlerinin kendilerini Çepniler'den say­dıkları bildiriliyor^

94________________________________________________________________ FA RU K SÜ M ER

G eçen y ü zyıld a ilk Trabzon Tarihini yazan miieUil'i Şâk ir Şevket Bey B atı'd ak i d erebey lerin in başlnı-ma top lad ıkları tü fen kli Çepni askeri ile "T rabzon h iik û n ıetin in g özim ü n önünden g e çe rek " R ize ve L âzistan 'a savaşa g ittiklerin i yazar (s. ]6 6 ) . Lazistan XV. ve X V I. yü zyıllard a ve daha sonraki asu'larda A tina (Pazar) ve A rb av i'd en sonıni'a z ikred ilen b ir yören in adı id i. R ize b ö lg esin d ek i T ü rk yerleşm esi h akkınd a g en iş bilgi e ld e etm ek , an ca k a rşiv kaynakları ve kadı sicilleri üzerinde n z ıııı b ir zam an araştu'ina y ap m ak ile m üm kü n olacak tır san ırım .

"V ıik fıkd n r'ıiı’ (Tm hzon) y im ıi âok ıız Çepni lö y ii vnrdır... Çepınler'in işgnl e itiğ i-tn ın tıka A kh isar licresh ıâen bıişhn ıv gnrlm lioğru nznu)r" (A bd ülkad ir, B ir in c i İ lm î sey a b a ta d a ir R ap o r, s.55).

Ş â k ir Şev ket, T ra b z o n T arih i, Istanlıııl, 1294, s.95-96; A d ıgeçen m üellif, bu m ü n asebetle Ç ep n ilo r 'in bü y ü k lerin e karşı derin b ir şek ild e bağlı o ld ıık lan n ı ve saygı d ııy d ıık lartn ı g österen bir hadise de anlatıi'.

A bdülkndir, R apor, s.55 .B ana şu m üşahed e anlatılm ıştı)': "OJlulnr'ıu küi/ıınlarnın Ç epn i k oyu m : ılı’iülir. C ire fin ı yiin’sitıin koyııniiirı O fk o y ıın lu n gihiıiir. Bu koyn ııhm ıı knyrukinrı iııced in Trabzon k o y n n k n ise Knnınum koyıu ıhın ıu ı benzer. Bnnun ğ il’i O f'ıın be^ıiği ı1e Ç epn iler'in beşiğ in in aynniır".

Rize yöresindeki İkiz Dere ile diğer üç nahiye Çepniler ile mes­kûndur. Ünlü haydut Çepni Ali, Rize Çepniler'inden olup en so­nunda başma 300 kişi toplayarak Rus hai'bine katılmıştır*. Şimdi dahi Rize yöresindeki köyleri ziyaret edenler Çepni adımn hâlâ bu köylerde unutulmadığmı görürler.

Bir Avi'upah meslektaşımız Çepniler'in dalıa da ilerleyerek Ba- tum'a ulaşmış olduklarını bana bildirmiştir.

Oğuz elinin en büyük boylarından Çepniler'in Doğu Karadeniz bölgesinde cereyan eden Türk yerleşmesinde oynadıkları en mühim rol, Trabzonlu Şâkir Şevket ve Tirebolu'lu Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan'm dikkatlerini de çekmiştir.

Bunlardan Şâkir Şevket, Çepniler'in İran'dan çıkarıldıktan sonra, onlardan 100.000 nüfusun Doğu Karadeniz bölgesine gelerek Tire­bolu, Görele ve Vakfı-kebir yörelerine yerleştiklerini bir rivayet şek­linde anlatır^.

Yine onun Çepniler'in batıdan gelerek Trabzon'un doğusunda bulunan yörelerdeki başarılı yerleşmelerini ortaya koyan bazı bilgiler de vermiş olduğu daha önce görülmüştü.

Tirebolu'lu binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Bey'e gelince, o, Sa- kaıya "Me]ha?ne-i K übrâ" sında (yani çok çetin savaşta) şehid düş­müştür. O aynı zamanda Türk kültürü ve Türklük meseleleri hak­kında makaleleri olan değerli bir yazardı. Merhum Binbaşı Alparslan Bey, elindeki çok mahdud malzemeye rağmen Trabzon bölgesindeki Türk halkınm tarihinde Çepniler'in önemli bir rol oynadığım ortaya koymuştur^.

Fakat Karadeniz şehirleri hakkında son zamanlarda yazılan eser­lerde bölgenin Çepııilerce iskânı ile ilgili katkılar görülmez. Hatta onlardan bazılai'inda Çepniler'in galiba adları bile geçmez.

Ç EP N İLE R _____________________________________________ _________05

1 Şâk ir Şevket, ayn ı eser, s.101-103.

2 TrahziVi huilıi, s.165.

3 T rab zo n h a v a lis in d e o tu ran lar, Ln z m ı, Türk m ü? G iresun, J3 3 9 , s.1-24. B in b aşı A lp A rslan C ey 'in O t G ö çü ad lı m akalesi de D oğu K araden iz bölgesi T ü rk leri'n in yay la geleneklerin i an latan değerli b ir araştum adu'.

96 FA R U K SÜ M ER

y e d i n a h iy e y e b a g l i k ö y l e r i n l i s t e s i

1- YAĞLIDERE

Defterdeki ism i

EspiyelüC ebra ilA nduz luD em ircü lüY assıbahçeO ruçbeğ lüSarı M ahm utluKaraca luK adısekis iS ınurH isarcıkA ha lluTalipPe litç ik

Kızıl A lm a DemirlİJce Z ank ıray ık Ç anakçılu

G ebe K ilise K ız ılca Ç ukuru K ızıl H isar U m ut bükü m aa Kopuzcu K an lıca

Bugünkü ismi

EspiyeC ibrilAndoz?Dem ircili

O ruçbey

S ın ırköyH isarcıkAhali!G ünecePelitç ik

K ızıle lm a

Ç anakçı

Çağlayan

Um utbükü

Kanlıca

KaraisalI nam-ı Tepeköyd iğe r TepeAdabükü A dabükA t dutanA ğ ca k ilise K ız ılla r O rlaköyAh i Ç ukuruA kköy A kköy

2- KARABURUN

İsmailbeglü

3- ELKİYOMLU HASI

HaşridKarabörk m a 'a KarabörkÇ anakçı Ağzı Avcı İl Z ikav lu

Kazası

Kaza m erkezi Esp iye 'de m ahalle Esp iye 'de A rıdu rak köyünde? Y ağ lıdere 'de köy

Y ağ lıde re ’de köy

Y ağ lıdere 'de köy Y ağ lıde re 'de köy Y ağ lıdere ’de köy Y ağ lıde re ’de köy Yağlıdere, Ü çtepe köyünde m ahalleY ağ lıdere ’de köy

Yağlıdere A kdarı köyünde m ahalleY ağ lıdere ’de köy

Y ağ lıdere 'de köy

Y ağ lıde re 'de köy

Y ağ lıdere 'de köy

Esp iye 'de m ahalle

Y ağ lıdere ’de köy

Yağ lıdere 'de köy

G öre le ’de köy

Ç anakçı’da köy

ÇEPNILER 97

D efterdeki ismi Bugünkü ismi Kazası

Elkiyomlu Hası Kuzca Kelete Manastır Adal (?)Kızılca inek

4- ALAHNASAlahnasilltÇukurluAragerişBaşAlapelitÇekelKara Çukur

5- KÜRTÜNBada ma’a AlagaturaşMekaliBohçaluAlayuntluAlahnasÜregirEğlenceKabagerişKara ÇukurEynesiGök Ümmet nam-ı diğer Satılmış Oğuz

6- BAYRAM OĞLUDöğer nam-ı diğerDikmenKiçiköyOğulluca/AvullucaAğrukKandavurKozTağnalcuk Manastır-ı İslâm Çepni Kurugeriş İncirlik

ÇanakçıDeregözü

Sarayköy

ilit

Arageriş

Çeğel

KaraçukurEynesil

Oğuz

Dikmen

GüzeiyurtAvluca?

Kozköy Taflancuk? Çalkaya Çepni köy Kurugeriş

MerkezÇanakçı’da köy

Çanakçı’da köy

Güce’de köy

Tirebolu’da köy

Tirebolu’da köy

7- Y Ü R E Ğ İR ( < Ü R EĞ İR )

Kara Kaya Ortacâmi, YukarıOrtacâmI, Belen

Kürtün’de köy Eynesil, kaza merkezi

Beşikdüzü

Espiye’de köy

Espiye’de köy Espiye’de köy

Espiye’de köyEspiye’de köyEspiye’de köyEspiye’de köyEspiye’de köy

Tirebolu’da köy

98 FARUK SÜMER

Defterdeki ism i Bugünkü ismi Kazası

Boğalı

Lazan Gülyan Karakeş Demirboku Mürted çukuru Boynuyoğun Cimide Ak elma iman asarı Arık Toprak

A.Boğalı Y. Boğ alı

Karakeş

BoynuyoğunKarlıbel

Görele'de köy Tirebolu’da köy

Görele’de köy

Tirebolu’da köy Çânakçı'da köy

ÇOĞU ÇEPNİLER’E AİT OLAN YEDİ NAHİYEDEKİ KÖYLERİN 1 5 1 5 YILINDAKİ DURUMLARI

Köyün Adı H a n e

Bennek Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

1. Kürtün’e bağlı Alahnas

2. Kürtün’e bağlı Çekbel

Raiyyet buyurulan Alahnas muafları Kürtün'e bağlı

3. Alaşehid (?) Alahnas’a bağlı4. Arageriş

1. Diribolu Dizdarı Dellâk A ydm ’ın T ım arı'

6 3 - - 436 1 doğan yuvası var.

13

29 19

3

6

1010 1 değirmen var.

1911 İsaoğlu Menteşe zaviyesi, 1 değirmen, 1 doğan yuvası, 1 de ekinlik var

400 1 ekinlik var

548 Yaraşır Şeyh Zaviyesi. Yolcular konuk edildiğinden mensupları her türlü vergiden muaf tutulmuştur. 1 değirmen, 1 de ekinlik var.

2 . Görele K alesi Camii im am ı M ehmed F ak ih ’in Tım arı

3 - 3 10005. Elkiyomlu Hasl’ya 15 bağlı Kelete

6. Elkiyomlu Hası’ya 4 bağlı Manastır

200

1 değirmen var. Bu ve bundan sonraki köyler Çepni beylerinden Haşan Beğ oğlu Ahmed Çelebi'nin zevaidinden idi.

N r, 52, s.614-^520.

ÇEPNİLER 99

Köyün Adı

7. Aynı nahiyeye bağlı Kızılca İnek

8. Ada (?)

9. Alahnas'a bağlı Koz (veya Kuz)

H a n e

Bennek Caba

3

5

7

Müeerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

100

200

396 Burada şu kayıd var: "bundan evvel Kızılbaş gelüb gaflet ile görünüb (Kürtün) vilayetine girib reaya zarurî itaat Idüb bile gittikleri sebebinden mülkleri ve esbabları satıldıktan sonra yine vatanlarına gelüb mülkleri kendülere emr olunmuş idi. Şol reaya ki gelüb mülküne m utasarrıf oldu hoş ve illâ gelmeyen reayanın ve gelüb mülküne mutasarrıf olmıyan reayanın mülklerine her kim mutasarrıf ise bennek resmin ve öşrün ve sair resmin sahib-i tımara eda eyliye."""Alahnas'a tâbi olan reaya Dlribolu Derbend(ini) Haşrid Suyuna varınca ihya itmek içûn derbendci tayin olundu. Mâdam ki zikrolan derbendi tamir ideler avânz teklif olunmaya"'Daiıa önce de belirtildiği gibi kaynağımızda geçen Diribolı bizim Tirebolu'dur. Haşrid Suyu da Harşit çayından başkası değildir,

3 . Zeam et-i Yağlîi Dere der T asam ıf-î Mahmııd Beğ OğluGiilâM Çelebi’

10. Espiyalu

11. Cebrail

32

5

10

-3

5 2200 2 değirmen var.

2 246 6 doğan, 1 şaiıin, 1 de atmaca yuvası var.

4 . M ustafa Beğ Oğlu Mahmiîd Beğ’in Tım arı

12. Anduzlu 4Hisse İVlenteşe Oğlu ■ Yakub’un tahvilinden

Emeklilikleri vergisiz 5 sürdürülen sipahiler

Raiyyet buyurulan 20 Espiyalu müsellemler

Raiyyet buyurulan 5 muaflar

27526

2200

120

1 doğan yuvası ile raiyyet buyurulan üç emekli sipahi var.

Fakat keşikle yani nöbetleşe eşecekler.

1 Nr: 52, s. 696-76cS.

2 Bu, şıiphesiz, Yağlıdere ile Tirebolu arasındiiki Espiye kazasmm aynı addaki merkezi olan Espiye kasabasıdır.

100 FARUK SÜMER

Köyün Adı

Raiyyet buyurulan sipahiler

13. Demürcülü

Raiyyet buyurulan müsellemler

14. Günyan

15. Saru Mahmud

Raiyyet buyurulan aynı köyden muaflar

Raiyyet buyurulan aynı l<öyden müsellemler

16. Yassu Bahçe

H a n e

Bennek Caba

2

4 1

2

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

100

320

120

395

442

83

Şerî hüccete göre Şeydi Fakih (Yunus oğlu) Süleyman'ın oğulları Osman ve Halil, ve Halil'in oğlu Yahya'nın tasarrullarında olan Kutalmış (?) ve Karaguluca (?) ekinliği ile Manastır adlı diğer bir ekinlik de var.

308 1 ekinlik 4 değirmen var.

5 . M ahmud Beğ Oğlu M ustafa’nın Tım arı

17. Oruç Beğlü

Raiyyet buyurulan aynı köyden müsellemler

Raiyyet buyurulan emekli sipahiler

18. Pekreç Raiyyet buyurulan aynı köyden muaflar

19. Sınur

12

7

10

10

471

324

143

520

1046

1 değirmen 1 almaca yuvası var.

Bir değirmen, bir de atmaca yuvası var.

6 . M ehem m ed B eğ’in Kardeşi Y enice Ağa'nın OğluM ehem m ed’in Tım arı

20. Karacalu

21. Kadı Seküsü

Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

1061

236

37

2 değirmen ve 1 ekinlik var.

Hisarcık ile ilgili sonradan şöyle bir kayıd düşülmüştür: "emirle vakıf oldu fî11 Saler sene 951"

ÇEPNİLER 101

Köyün Adı

22. Hisarcık

Raiyyet buyurulan aynı köyün muafları Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

Hane Bennek Caba

19 3

2 2

6

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

1 - 1316 1 değirmen ve bir deatmaca yuvası var.

168 “ Vakıf şud" kaydı yar.

1 312 "Vakıf şud" kaydı var.

7 . H acı Em ir Ağa’nın Tım arı

23. Aiıallu

Raiyyet buyurulan aynı köyden muaflar

Aynı köyden Yağlu Dere camiinin raiyyet buyurulan mülazimieri

24. Talib

15 1 1300

20

30

366

1 değirmen, 1 doğan, bir atmaca yuvası, 3 ekinlik var.

Raiyyet buyurulan 2 aynı köyün muafları

Raiyyet buyurulan 14 aynı köyün müsellemleri

25. Demürlüce 3

26. Pelidcik 3

110

832

166

196

1 değirmen var.

1 değirmen ve 1 de atmaca yuvası var.

27. Kızıl Alma

8 . Zeyneddin Ağa Oğlu M ehm ed'in Tım arı

10

Raiyyet buyurulan 1 aynı köyün muaf ve cami mülazimieri

28. Zânkırâyık 3

29. Çanakçılu 8

30. Gebe Kilise 9

31. Kızılcalu Çukuru 2

32. Kızıl Hisar 4

1300

40

150

700

539

140

350

1 değirmen, bir atmaca yuvası, bir ekinlik var.

1 değirmen ve 1 de atmaca yuvası var.

102 FARUK SÜMER

Köyün Adı H a n e

Bennek Caba

33. Umut Bükü ve 2 Kopuzcu

Raiyyet buyurulan 3 aynı köyün müsellemleri

Kanluca köyünün 5 müsellemleri

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

200

150

370 Yaylakta bir ekinlik, bir değirmen ve bir de atmaca yuvası var.

9 . E m ir Ağa’nın Oğlu Cem al’m Tım arı

34. Dapa

Öbür adı Dapa olan Kara İsa

35. Ada Bükü^

10

2

1050 1 değirmen, doğan ve atmaca yuvaları ve 2 ekinlik

100

120 Burada Çeltük ekiliyor

1 0 . Murad Ağa Oğlu Yusuf’un T ım arı

36. At Dutan 7

Raiyyet buyurulan 2 aynı köyün müsellemleri

Raiyyet buyurulan 1 aynı köyün mülazimleri

37. Ağça Kilise 11

38. “ Kızılllar; vakf-ı câmi-i Eşter? Beg an mir-i Çepniyân” ^

39. Ahi Çukuru 7

1 900

150

1 70

900 1 Değirmen, 1 doğan, 1 de atmaca yuvası var.

630

1 Bilindiği üzei’e Türkçe eski bir kelime olan bük (Kaşgarlı, 1, s. 245,200,333). Doğu Karadeniz bölgesinde umumiyetle çay ve dere boylanndaki çalılık manasında kullanılıyor.

2 Yani “ K ız ılla r köyü nü n g e lir i. Ç e p n ile r 'in en iîri Eşter? Beğ tarafınd an cam iin e vakfedilm iştir" deniliyor.

ÇEPNİLER 103

Köyün Adı

Vakf-ı -Tekye-i Hacı Abdullah Halife bin

Hane Bennek Caba

Müeerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Kasım Halife

Bunlardan Mevlâna Hamza,Nurullah, Lutfullah, Kasım ve Mustafa Hacı Abdullah Halîfe'nin oğullan idiler.

40, Harâva 4eo

9 kişi de vergiden muaf tutulmuşlar. Defterde Hacı Abdullah hakkında şu kayıd var: "Mezkûr Hacı Abdullah Halife sâlih, mütedeyyin, vaiz ve nâsih kimesne olup mezkûr karyeyi vakfiyet üzere tasarruf edûp öşr ve rüsum virmeyûp âyendeye ve reverKİeye hizmet ittüğü sebebden ber karar-ı sabık-ı emr-i âli mucebince mukarrer kılunub öşr ve rüsum taleb olunmaya ve avarız tekli! olunmaya deyü defter-i cedid-i sultaniye kaydolundu"Bu köyün gelirini Yavuz Selim Trabzon'da şehzade iken Hacı ‘Abdullah zaviyesine vaklettiğinden orada oturanlar vergiden mual tutulmuşlardır^. Bu köyde üç ekinlik bir de bahçe var^.

11 . İsm ail Oğlu M ehmed K âtib ’im Tım arı

41. Ak Köy 7 5 4 1 500 1 değirmen ve 2 atmaca yuvası var.

1 2 . K ürtün Zeam eti

Raiyyet buyurulan Alahnas mülâzlmlerl

20 1011

42. Kürtün'e bağlı Kara Ç ukur

Defterde, diğer bir kaç veya bir çok yerde de yazılmış olduğu gibi, şu kayıt var: "bundan evvel Kızılbaş gaflet ile gelüp Kürtün vilayetine girüb reaya zaruri itaat idüb bile gitmişler idi: mülkleri ve esbabları satıldıktan sonra yine vatanlarına gelüp mülkleri kendülere emr olunmuş idi. Şal reâyaki gelüb mülküne mutasarrıf oldu hoş ve illâ gelmiyen reayanın ve gelüb mülküne mutasarruf olmıyan reayanın mülklerine her kim tasarruf iderse bennek resmin ve öşrün ve sair rüsumun, sahib-i tımara eda eyliye"

1 Hacı Abdullah Halîfe'nin z.iviyesi ve onunla ilgili nıisafirhâne, fıruı, câmi ve değinnen ile Halîfe'nin Tnğlacık (Harava) köyündeki türbesi zamanımıza kadar gelmiştir. Zaviyenin 950 yılmın Zilliicce ayuıda (1544 Kasnn) lanzinı edilen vakfiyesi N.Yüngül tarafından neşr ve tercüm e edilm iştir (G iresu n 'u n E sbiye ilçesind e Yavuz Su ltan S e lim 'in tesis ettiği G ü lbahar H atun tekkesi vakfına ait vesikaların değerlendirilm esi. Vakıflar dergisi, 1982, XV, s.101-116). Vakfiye zaviyenin bulunduğu Tekke köyüniuı asıl adının Hisarcık olduğunu gösteriyor. Bu köy de cedvelimizde zikredilmiştiı- (ni'. 22),ZSviye ile }'iıkanda adıgeçen diğer eserler sanat tarihçilerimizden M, Karpuz tarafından incelenmlştii". G iresıııt'nıı E sbiye ilçesine hnğlı Tekke kiiyiiınleid Gıilhnlnır Hnlıııı Hncı AhduilaU ztiviycsine hnğlı yapılar, Vakıflar dei'gisi, 1982, XV, s.117-121.

2 Nr. 52 , S.716.

3 Gösterilen yer.

104 FARUK SÜMER

Köyün Adı H a n e

Bennek Caba

Mücerrcd Zemin Hasıl Diğer Hususlar

1 3 . Çepni Çeribaşısı E m îr Han Aga’nm T ım arı (Tım ar-ı E m ir Han Ağa Veled-i Em irze Serasker-i

Çepni B er Vech-i Serbest]

43. Döğer, Bayram Oğlu’na bağlı

15 13 1580 1 değirmen, 1 de doğan yuvası var.

Raiyyet buyurulan Dikmen de denilen DöğerCamii mülazimleri

3 4 2 1 156

Hisse (Aynı köyden) 1 1 90

44. Klçi Köy, Çayır ekinliği İle

2 3 1 248 1 değirmen var.

Yaylak yakınında Ericek ekinliği ■ ■ ■

250 Haşan oğlu Süleyman'ın tasarrufunda...

45. Oğulluca 8 S 2 950 Kabaca Koz ekinliği var

Hisse(Aynı köyden)

17 10 1529 1 ekinlik var.

46. Ağruk 3 2 266

47. Kandâvur 10 5 2 780

Kandâvur ve Oğulluca câmil mülazimleri

1 • 40

Kandâvur Raiyyet buyurulan bu köyün müsellemleri

2 1 111

14. M ustafa Oğlu Ebubekir K âtib’in Tım arı

43. İsmail Geğlü 34 4 2 2216

Hisse (aynı köyden) 9 4 806

Raiyyet buyurulan aynı köyün muafları

6 1 1 204

49. Baş 6 3 308 Defterde şu kayıt var: “Mezkürler Diribolu (= Tirebolu) dorbendine dorbentçi tayin olunmağın cem i avârızâttan emin olmak için deftere sebtolundu." Bu köyde bir de değirmen var.

50. Koz 9 8 1 1 408 1 değirmen var.

51. Tafnal (?) S . 204

ÇEPNİLER 105

Köyün Adı

52. İncirlik Depe l<öyü ile birlikte

53. Tafnalcık

Raiyyet buyrulan aynı köyün müsellemleri

Hane Bennck Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

104

232

106

Bu k ö ^ n Mehmed, Lalîf ve Musa Tire- ix(u kalesinin onarılması ile vazilelendlril- diklerinden avarızdan muaf tutulmuşlardır.

15 . İsm ail'in Oğlu K ürtün Sipahilerinden M ehem m ed Kâtibin Tım arı

54. Bâda İle Alâgâtûrâs

55. Mekâli (Bâda’ya bağlı)

57. Bâda’ya bağlı Alâgâtûrâs

Raiyyet buyurulanBâda’nınmüsellemleri

Raiyyet buyurulan Bâda köyündeki Derviş Bahşayiş zaviyesi mensuplan

20

26

1200 3 dcğan yuvası köyü var.

1 700 1 değirmen var

2Q0

1 1500 1 değirmen var

400 "Bundan evvel kızılbaş gelüb gallet ile Kürtün vilayetine girûb reaya zarurî itaat idüb bile gidüp..."şeklinde yukarıda kaydedilen kayıt burada da aynen yazılmıştır.

16 . Diribolu Kalesi İm am ı Hüseyin Fakih Oğlu M ehem m ed’in Tım arı

58. Alayuntlu’ 76 11 28 4000 1 değirmen, 1 doğan yuvası

17 , Hüseyin Frenkin Oğlu Budak’ın Tım arı (H aşan B eğ in zea m etin d en )

Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

Raiyyet buyurulan sipahi oğulları

27 1800

650 200

Defterde şu kayıt var; “Cemsat-ı mûsellemûn-ı kale-i Bedreme der karye-i Alayuntlu k i raiyyet fermûde şud’ - Raiyyet buyurulan Alayuntlu köyündeki Bedreme kalesi müsellemleri topluluğu:Bu köyden Hamza oğlu Mahmud kardeşi ile Aiımed oğlu Musa, Haşan oğlu Himmet kardeşi ile Bedreme kalesine tamirci tayin olunduklarından avarızdan muaf tutulmuşlardır.

Bu köyiln adı bilindiği üzere, 24 Oğuz boyundan biri olan AUıpıntlu'dan geliyor.

106 FARUK SÜMER

Köyün Adı Hane Bennek Caba

Mücerred Zemin Masıl Diğer Hususlar

Alahnas’ın raiyyetbuyurulanmüsellemleri

1 8 . K azancı Oğlu Veli’nin T ım arı

55 15 16 1 4500 1 değirmen var

Bâda'dan Hisse

59. Bâda’ya bağlı Boşcalu köyü

60. Haşrld

Raiyyet buyurulan Haşrld köyünün müsellemleri

1 9 . B edorm a K alesi H isar Erlerinden M ir’in Kulu Süleym an oğlu

M ustafa’nın Tım arı

17

17

1008 Bu köyde Tuğrul (?) kilisesi ekinliği var; 300 akça gelir getiriyor.

796

1164

506

2 0 . Bedorma^ K alesi dizdarı Şîr Merd oğlu H am za’nın Tım arı

61. Kara Kaya

Raiyyet buyurulan Kara Kaya mualları

Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

62. Boğalı

63. Lazarı

64. Gülyarı (?)

65. Kara Keşiş

66. Demür Boku

67. Mürted Çukuru

68. Ak Köy

69. Çanakçı Ağzı

7

3

13

7

4

7

2

7

676

135

568 1 değirmen var.

292

240

728

150

188

460

100

412

Doğan yuvasının geliri ile birlikte

1 değirmen, 1 de doğan yuvası var.

1 Şimdi kaleyi şehirliler Dedrema, köylülerimiz de Bedreme şeklinde anıyorlai'. Biz bıı adı yazarken köylülerim izin telaffuz şekline bağlı kalacağız..

Köyün Adı H a n e Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Bennek Caba

21 . Bedorma Kalesi Kethiidasî Hamsa Oğîîi Mehemmed

70. Üreğir, Kürlün’e 46 14 2 2 3300 bağlı

22 . Emir Ağa Oğlu Ali ve Kardeşi M enteşe’nin Tımarı

71. İlit, Alahnas’a 9 4 - 1 1400 bağlı

Ralyyet buyurulan 4 - - 2 300aynı köyünmüsellemleri

72. Manastır .Bayram 4 1 1 - 300 1 değirmen var Oğluna bağlı

73. Çepni 8 6 - - 1000 1 değirmen var Bayram Oğlu’na bağlı

2 3 . Yîinuslıı Sipahilerinden Emirze Oğlu İsfendiyar’m Tımarı

74. Çukurlu 16 9 1 - 2000 3 ekinlik var.Alahnas’a bağlı

2 4 . Yağlı Dere Sipahilerimdem Ali Ağa Oğlu Kasım’m Tımarı

75. Kuru Geriş, 4 4 1 - 488 Bayram Oğlunabağlı

76. Boynu Yoğun 8 2 1 - 480

Raiyyet buyurulan 3 2 - - 1BBBoynu Yoğunmüsellemleri

77. Üreğir’e bağlı 2 2 - - 168 Ak Alma

78. Cimide, 2 1 - - 162 Üreğir’ebağlı

Ayan (?) Asarı 3 2 - - 260

Hisse (Boynu 3 2 - - 200Yoğun’da)

ÇEPNİLER___________________________________________________________ 107

108 FARUK SÜMER

Köyün Adı

Boynu Yoğun’da, Kasım Dede Zaviyesindeki raiyyet buyurulan hizmetkârlar

Boynu Yoğun’da Şeyh Murad Oğlu Kasım Dede Zaviyesi

Hane Bennek Caba

12

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

728 1 değirmen var.

Kasım Dede'nin kardeşi Mehmed Fakilı; diğer kardeşi Derviş Ahmed Kasım Dede oğlu Nur Ali; onun kardeşi Hüseyin

“Mezkürterüfi ceddi ehl-i velayet olup kendüler dahi sâlih ve mütedeyyin pâdişah-ı âlem penaha hayır dua etmeğe kabil kimssneler olup avarızdan smin ola (■) getüb öşr ve rûsûm viregelmedükleri sebebder ber karar-ı sabık mukarrer kılunub deftere sebtolundu”

2 5 , Musa Oğlu Ali’nin Tım arı

Raiyyet buyurulan Eğlence köyünün müsellemleri Raiyyet buyurulan Eğlence köyünün muafları

800

400

2 6 . Yağlı Dere Z eam eti Sipahilerinden Murad Ağa Oğlu E m ir Han Haşan Oğlu

B ünyad’ın T ım arları

80. Haşrid’e bağlı 43 AvcıluRaiyyet buyurulan bu köydeki Melik MelımedBey’in nökerleri'.

Raiyyet buyurulan 2 aynı köyün muafları

15 4900 1 değirmen, 1 de doğan yuvası var.

100

2 7 . Yunuslu Sipahilerinden M ahm ud’un Oğulları

M ehem m ed ve Aydın’m Tım arları

Raiyyet buyurulanÜreğir’inmüsellemleri

23 1350

1 Nöker, daha önce de söylendiği gibi, bir beyin silah arkadaşı demek ohıp Moğolcadu'. Türkçe karşılığı arkadaş ve yoldaşdu'.

ÇEPNİLER 109

Köyün Adı Hane ■

Bennek Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Alayuntlu köyünde 6 bulunan Bedroma kalesindeki raiyyet buyurulan mülazimler

388

Düz Yer’de Haşan Beg zeametinden Müderris Süleyman Oğlu MevlanaOsman’ın Hissesi

Raiyyet buyurulan Melik Ahmed Beğ Zaviyesinin hizmetçileri

17 720

“Vakf-ı 2âviye-i Melik Ahmed Beğ,IVlîr-i Çepniyân-ı Kürtün ki be kal'a-i Bedroma leth kerde est an yed-i Gebrân= Bedroma kelasini Gâvur'dan alan Kürtün Çepnileri'nin emîri Melik Ahmed Bey'in Zaviyesinin vakfı. Mezrea-ı Akça Kilise Tâbi-i Bâda. Mezrea-ı Gülmek (?) Tâbi-i Bâda.

Me2rea-ı Hâlyâ Tâbi-i Bâda Der tasarruf-ı İbrahim Fakih veled-i ishak Fakih, Muştala veled-i û ve Bayram veled-i diğer. Kasım Fakih veled-i ishak Fakih, Haşan Fakih birader-i û. Mezkûr zaviye tasarruflarında olup 2İkrolan vakıf mezrea eben'an cedd 2İraat idegeldükleri yerlerine bağlarına, bahçalarına mutasarrıf olup âyende ve revendeye hidmet idüb kendüler dahi sâlih ve mütedeyyin ve ehl-i ilm olup avarız teklif olunmayıp öşr ve rüsum viregelmedükleri sebebden emr-i âli mucebince mukarrer kılınub deftere sebt olundu"

2 8 . Yuiîuslu Z eam etinden Özlemiş Beğ Oğlu T unus’un tım arı

81. Zikav lu

Hisse (Aynı köyden)

Elki Yomlu Hası?

14

15

1

Kürecileri,1

2 834 Haşan Beğ oğlu Ahmed Çelebizevâid’inüen 1 değirmen ve bir de doğan yuvası var.

3 1000

136

2 9 . Tunuslu Z eam etinden Tusuf Ağa Oğlu T ü rem iş’in Tım arı

Hisse (Zikavlu’dan) 3 106

Bu kiireciler'in hangi madende çaljştıklan araştırılarak ıııüsbet bir sonuca ulaşılabilir.

110 FARUK SÜMER

Köyün Adı

Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

Raiyyet buyurulan Haşrid köyünün muaflan

Raiyyet buyurulanAlayuntlu’nunmuaflan

Hane Bennek Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

400

300

300

3 0 . Yağlı Dere Zeam eti Sipahilerinden Yakub-i D irâz’ın Oğlu H asan’ın Tım arı

82. Kaba Geriş , Kürtüne bağlı

Raiyyet buyurulan aynı köyün müsellemleri

Raiyyet buyurulan aynı köyün emekli sipahileri

1630 2 doğan yuvası var.

266

104

83. Kürtün’e düz Eynesi’

Raiyyetbuyurulan aynı köyün muafları

Raiyyetbuyurulan aynı köyün müsellemleri

84. Okta Koçu (yayla’da)

85. Câbâra

3 1 . Ebu Bekir Oğlu Yayla B eği’nin Tım arı

34 3 1 4 1700

4 1 - - 2 0 0

200

500 2 doğan yuvası var.

500

86. Gök Ümmet diğer adı Satılmış, Kürtüne bağlı

15

3 2 . K ürtün Sipahilerinden Ahmed F ak ih ’in Tım arı

7 1 4 1080

1 Bu, şüphesiz bugünkü Eynesil'dir.

ÇEPNİLER 111

Köyün Adı

Raiyyetbuyurulanaynı köyden sipahiler

Aynı köyden raiyyet buyurulan müsellemler

Raiyyetbuyurulan aynı köyden muaflar

87. Akçal,(Yayla’da)

Hane Bennek Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

220

80

110

960 2 doğan yuvası

3 3 . BîlsatÎH Zeam eti Sipahilerinden Hoşkadeıra Oğîu T unus’un Tım arı

88. Oğuz, Kürlün’e bağlı

4S 17 4500

3 4 . Görele Kalesi H isar erilerinden Aîımed Reis Oğlu Bayezid’in Tım arı

Raiyyetbuyurulan aynı köyün müsellemleri

17 5 1500 Bunlardan Hûb oğlu Resul "Kızılbaş fetretinde" Görele kalesinde hizmet etmiş. Bundan dolayı "Kızılbaş" onu öldürdüğü halde Kızılbaş'a gitti denmiş ise de tahkikat sonucunda Kızılbaş'a git- diği anlaşılmıştır. Kızılbaşların tâ Karadeniz kıyısındaki Görele kalesine kadar gelmiş olmaları hayret vericidir. Çünkü bununla ilgili bir haber, tarih kaynaklan nda görülmez. Delterde “ Kızılbaş Fetreti" (karışıklığı) ile Yavuz'un kardeşleri ile mücadele ettiği sırada Şah İsmail'in Erzincan valisi Rumlu Nur Ali Halîfe tarafından yapılmış olan (918=1512) bir akın kasdedilmiş olmalıdır, Çünkü Nur Ali Hâlife 918 yılında OsmanlI ülkesine girerek çok tahribat yapmıştı. (Rumlu Haşan Beg, Ahsenüt-tevârih, Baroda, 1931, s.134-135). Trabzon Sancak beyi Bıyıklı fıyiehmed Bey'in 921 (=1515) yılında, yari Çaldıran zaferinden sonra Dersim’deki Ovacık'ta Nur Ali Haille ile karşılaşarak onu yendiğini hatta Nur Ali'nin hayatını kaybettiğini biliyoruz (aynı eser, S.154).

112 FARUK SÜMER

Köyün Adı Hane Bennek Caba

Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Raiyyetbuyurulan emekli sipahiler aynı köyden

13 1000 Mezrea-ı Ala Kadir tâbi-i Ak-Hisar Deresi ve Savuklu (?) Kara Ağaç ve Dere Köy ve Cam Geriş ve Kiraç ve Kara Şeyh ve Kara Evgen ân zevâid-i Ahmed Çelebi veled-i Haşan Beg; hasıl; 1500

3 5 . Ahm ed Oğlu Maksud Pîrî Oğlu Uğurlu’nun T ım arları (nöbetleşe eşerler)

9. Kozca

Raiyyet buyurulan Alahnas’ın muafları

17

2

1000

100

3 6 . Şem seddin Giresunî Oğlu M ustafa’nın Tım arı

Raiyyet buyurulan 17 Bâda köyünün muafları

Raiyyet buyurulan 9 aynı köyün emekli sipahileri

Çukurlu’nun 6raiyyet buyurulan müsellemleri

Raiyyet buyurulan 1 Akçık Câmiinin mülazimleri

Elki Yomlü Hası 6 câmiinin raiyyet buyurulan mülazimleri

Raiyyet buyurulan 2 aynı köyün emekli sipahileri

90. Toprak,Üreğir’e bağlı

91. Yaylak’a bağlı^Çeri Çukuru ve Çonluca; 70 tarla ile çayırlar

92. Beşir;Yaylak’a bağlı 70 Tarla ile çayırlar

1000

500

300

100

350

100

150

500

500

] Yani yayla'da olan demek.

Köyün Adı H a n e Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Bennek Caba

ÇEPNİLER________________________________________________________ 113

94. Yaylak’a bağlı Ulu Köy 200 farla ile çayırlar

1000

3 7 . Toprağı Hoş Olsun Sultan Bayezid Han’ın B eratı İle M ustafa Çelebi Oğlu M usa ve M ustafa Çelebi’nin k ardeşi

M ahm ud’un Oğulları K asım , Yusuf, R am azan ve H asan ’ınT ım arları

94. Yaylak'a 2000 nöbetleşe eşerlerbağlı Ulu Köy 200 t arla ile çayırlar

3 8 . K ürtün Sipahilerinden Ali Oğlu Sungur’un T ım arı

Yaylakta Günderi 100 tarla ve çayırlar 500Ekinliği

Yaylakta Çarçur 100 tarla ile çayırlar 500Ekinliği

3 9 . K ürtün Sipahilerinden İsa F ak ih ’in Tım arı

95. Harid köyü, 100 tarla ile çayırlar 800Yaylakta

Yaylak’ta Elmacık 30 tarla ile çayırlar 200ekinliği

4 0 . K ürtün Sipahilerinden H üseyin’in oğlu Ali Han ve Aydın’ın Tım arları

95. Saru Baba, 100 tarla ile çayırlar 500Yaylakta

4 1 . Abdi Fakih oğlu Yusuf iJe 19 kişinin T ım arları

Bu 20 kişi Kürtün sipahisi ve sipahi oğulları olup atadan ve dededen sahip oldukları yerlerine yurdlarına, bağlarına tasarruf edüp bunlardan öşr ve rüsûm istenilmeyecektir. Buna karşılık sefer vaki oldukça onlardan beş kişi atları, silahları ile sefere katılacak; diğerleri de onlara yardımcı olacaklardır.

Köyün Adı H a n e Mücerred Zemin Hasıl Diğer Hususlar

Bennek Caba

4 2 . K ürtün Sipahilerinden Süleym an Şah Oğlu M usa’nın Oğulları Ali ve R ü stem ’in T ım arlan

97. Yaylak’ta 100 tarla ile çayırlar 500 Dilkicek İni (?)

98. Köy Yeri 50 tarla ile çayırlar 500 Nöbetleşe eşerler Yaylakta

4 3 . K ürtün Sipahilerinden İsa Oğlu M ehmed

99. Kele Dere , 100 tarla ile çayırlar 500 Yaylakla

4 4 . Yağlı Dere Sipahilerinden M ahmud K ardeşi Yenice Ağa’nın Tım arı

Yaylak’la Ala Taş 100 tarla ile çayırlar 500Ekinliği

100. Tamlu Köy 10 tarla ile çayırlar 300 Alaca Sakar,yaylak’ta

101. Hayat Deresi 30 tarla 300 (köy)

102. Söğijt Efii 300 tarla ile çayırlar 1500 (köy)

103. Çat (?) Halid yekün;3000 (akça) 200

114_______________________________________________________FARUK SÜIVIER

Bilindiği gibi Çepniler'in bir kısmı Alevî'dir. Yine bilindiği üzere Alevîler de Müslümandır. Alevî demek Hazret-i Peygamberin am­casının oğlu ve aynı zamanda güveyisi Hazret-ı Ali ile çocuklarına bağlı olan ve bu yüzden sahabeden Ebubekiiv Ömer ve Osman'ın halifeliğini kabul etmeyen demektir. Anlaşılacağı gibi bunun da İslâm dininin ilkeleri ile hiç bir ilgisi yoktur. Yani bundan dolayı da Çepniler Müslümanlıktan çıkmış sayılmaz. Bugünkü İraniilar'ın da aynı inanışta oldukları malumdur. Bu arada bazı Çepni yurt­ta ş la r ım ız bana d ed iler ki: ''S ü n n ile r Ç epni d iy erek b iz i küçüm sem ek için bir çok üzücü sözler söylüyorlar. Bunun üzerine ben d e:" "s iz de onlara şöyle cevap veriniz dedim : Biz Oğuz Ç epni boyundan olduğum uz içixı büyük b ir gurur duyuyoruz. Ç ünkü A nadolu'nun yani bu ü lkenin ebedî b ir Türk yurdu haline gelm esinde atalarnnız olan Çepniler pek mühim roller oynam ışlardır". Pekiyi siz kim siniz?"

1. A tçeken Ç epnileri: Kitabımızın I.Bölümünde Atçeken Çep- nileri hakkında da bilgi verilmişti. Burada bu Ç epniler'e dair biraz daha bilgi verilecektir. Daha önce de belirtildiği gibi, Akşehir, Aksaray, Ereğli ve Karaman şehirleri arasındaki bozkır'da yaşayan oym aklara veya onlardan mühim bir kısmına At Çekenler deni­liyordu. Çünkü bu oymaklar Selçuklular devrinde devlete vergi olarak yetiştirdikleri "gü zel" atlardan veriyorlardı, XV. ve XVI. yüzyıllarda At Çeken oymakları vergilerini artık aynî yani at o- larak değil, nakdî yani akça olarak ödüyorlardı. Onların yetiştirdik­leri atlar yabancı müellifler tarafından "güzel atlar" ve "soylu atlai'" denilerek öğülür. Hatta Mısırlı bir müellif bu atların Arab atlarından

daha değerli olduğunu yazar\

Tabiî bu soylu atların yanında sık, sık cık renkli koyun sürüleri de bozku'i süslüyorlardı. At Çekenler şüphesiz manevî kültür sahibi de idiler. Gerçekten yüzyılımızın birinci yarısında Konya bölgesinde çok çağırılan Eşme Kaya'nın Kavakları Gölgeli, D eveli/ İnce Çayır (?) ve Sille^ gibi Türküler'in ova bölgesinde yakılmış olduğu an­laşılıyor.

Atçekenler XVI. yüzyılın birinci yarısına kadar Eski îl, Turgud ve Bayburt olmak üzere üç kazaya ayrılarak idare edildiler. Aynı yüzyılın ikinci yarısında ise kazaların sayısının 7'ye çıkarılm ış olduğu görülüyor. Bu 7 kazanın adları şunlardı: Eski İl, Turgud, Bayburd, İn Suyu, Mahmudlar, Turgud'dan Bölünmüş Kureyş Ö- zü, Bayburd'dan ayrılmış diğer Kureyş Özü. Bunlardan Eski İl, kuzeyde Koç (=Koş) Hisar gölüne dökülen İn Suyu'ndan başlayıp Kcirapınar'ın güneyinde, ve Karaman'ın az kuzey doğusundaki Ak- çaşehir'e kadar uzanan topraklardan teşekkül etmişti. Koç Hisar gölünün güney kıyısına yakın Eski İl köyünün bu kazanın merkezi olduğu sanılıyor.

Turgut bu kazada A kşehir gölü 'nün kuzeyinden başlayıp Ka­ram an şehrinin batısında ki Gaferiyat kasabasına kadar giden top­rakları içine alıyordu. Bayburt ise Ereğli'nin güney batısında ve Karam an'ın doğusundaki yörenin adı idi. Diğer adı geçen kazalar bunlardan ayrılarak meydana getirilmişti. M esela İn Suyu, İn Suyu Çayı ile İn Suyu kasabasının bulunduğu yerlerden m ey­dana gelmişti. Mahmudlar, Karam an'ın batısındaki Gaferiyat yö-

116_______________________________________________________ FARUK SÜMER

1 F.Sümeı-, Turklerde A tçılık ve B in icilik , (TDAV yayım lan aıasm da), İstanbul, 1983.

2 Aksaray Develisi ve Konya Develisi olmak üzere iki ezgi de çağuıl]ixi]. Bunlardan Konya Develisi, bir çok Konya bölgesi Türküleri gibi, hareketli bir türküdür.

3 Sille Konya'ya yakın nahiyelerden biridir. Yüzyılımızm başlarında Bozkn- kazasında yapılan büyük düğünler için çalgıcıların Silleden getirildiğini çocuk yaşta iken işihniştiın. Güze! bir ezgisi olan Sille Türküsünün ilk dörtlüğü şöyle idi: '" Ş i J Silletlen âiUı g ece geçtim G ön ıu ’ttiın mmııı am an A a dil dath çok sııh ır içtimÖ lm edin! m u m ınnnu'‘. Ova bölgesindeki Ali Beğ Üyüğü ile Çumra ve Apa yöreleri O sm ani: devrinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Bozku- kazasına bağlı idiler. Tanmınış Konya Türkiileri'nden pek çoğunun Bozkır kazasında yakıbııış göriinınesi bununla da ilgilidir. Bıı konu da yakın bir zamanda bir makale yaymlayacağım.

resme deniliyordu'. Kureyş Özü'ne gelince bu da tabiî, Karaman'ın doğusundaki Kureyş adlı köyün bulunduğu yer ve çevresidir. Bu­radaki Öz (< Ögüz= Irmak) vâdi, çay, ırmak manasına gelmektedir.

At Çeken oymaklai'i ai'asındaki Çepniler Eski İl ile Turgud kaza- lai’inda yaşamaktadır. Yavuz Selim Han devrinde (1512-1520) bu Çepniler'in oturdukları köylerin adları, vergi nüfuslai'i ve vergileri şöyledir:

A. Eski İl

K öyün Adı

1- Çanak (?) ve Düzmüş (öbür adı Vasad)

2- Arık Arası (?)

3- Germasun

4- Elgen Argı

5- Alihan Argı

6- Âdemler Köyünde ki

Çepni Cemâati

7- Bezirci, Memertaş Danişmend ve Kumar (?) ekinlikleri

8- Kanak (?) öbür adı Kaynar (?)

"Kanak (?) ve D ü zm ü ş ve.... D anişnıendlu kadimî yurdlarıdır ve Kızıl

Yer ve Diltek (?) ve Boz B u ru n ve Tur A li köyü rnecm ıınun ynrdlarıdır.

Anıtnâ hu yıırdlarda kahîîe-i Ç epni'den Sakallar fırkası (?) dahi m üşterektir;

anlanın dahi ynrdlarıdır. 0 1 cematın bahsinde dahi işaret oJmuşdıır. Ve

Ç epni cem aatinden Gökez (?) Oğulları^ ve Bahâeddin oğlanları dahildir.

A n la n ın dahi ynrdlarıdır. Ve Karaca Dağ'da Orak (?) y ü rü se Cemâat-ı

Ç epni'n in ve Karaca D a ğh'nıfi ekm llğidir”

ÇEPNİLER___________________________________________________________ 117

Vergi Nüfusu Vergisi Diğer Hususlar

28 3089 (akça) 3 slpahizâde var

4 230

13 1656

4 308

10 594

45 2524

27 864

10 363

K âzım K arabekir Paşa G a fe ıiy a l K asabasuıd an olduğu için bu kasabaya zam anım ızd a Kâzım K arabekir adı verilm iştir.

K aram an oğu lların ın h iz ın elin d eki lanm m ış ailelerden biri de G ökez oğ u lları idi. (Ş ik â r ı, K a ra m a n o ğ u lla r ı ta r ih i, K onya, 1946 dizin kısm ı, s .l4 ) . Ş im d iki d u ru m d a iki a ile arasın d a bir a k rab a lık bağm m b u lu nd u ğu ihtim ali , b ize göre, ço k zayıftıı; (A t Ç ek en D efteri, A rşiv ler G enel M ü d ü rlü ğü , nr. 1061, s.62-65).

B. Turgud

Adı Vergi Nüfusu Vergisi

Çepnl Cemâati 65 1270 akça

"Bayırca (?) Kuyu, Çukur Hisai' ve Turaklu ekinlikleri yurdlandır. İçinde olan puıarları da suvatlai'idır’ .

C. Koş H isar (= K oç Hisar)

Çepni Cemaâtı 133

Bu Çepniler Koç Hisar yöresinde yaşayan Orunguş topluluğu ai'asmda bulunmaktadır. Bu Orunguş topluluğu da Koş Hisar böl­gesine Çukur Ova'dan gelmiştir. Bu sebeple onunla birlikte yaşayan Çepni oymağmm da Çukur Ova'dan geldiğinden şüphe edilmez. Hatta bu Orunguş oymağmm (bazan adı Onguş şeklinde de yazı­lıyor) Çepni asıllı olması pek muhtemeldir’. Nitekim Çukur Ova'nın Saruçam yöresinde küçük bir Çepni topluluğunun (23 vergi nüfusu) Mesudiu adlı daha küçük bir topluluk ile birlikte yaşadığını biliyo- ruz^

lII.Murad (1574-1595) devrinde yazılmış son At Çekenler defter­inden, Çepniler'in nüfuslai'mın büyük bir ai’tış göstermiş olduğu gibi, onların Mahnıudlar kazasmda yaşadıklai'i da anlaşılıyor. Mah- mııdlar kazasmın Karaman'ın batısındaki Gaferiyat yöresi olduğu ve Tıu'gud kazasından bölündüğü daha önce söylenmişti.

Vergi nüfusu Vergisi (akça olarak)

1- Sılacı adıyla 18 352da anılan Abbas

köyünde

2- iblis Hisarı 17

118_______________________________________________________FARUK SÜMER

1 Sııval, ıınnımiyetle, hayviinlann suliindıklan yerlere deniliyor vc bazan sıvat ve savat şekillerinde de söyleniyor (Tarama sözlüğü, TDK, Ankara, 1971, V, s.3598-3600; A.Vefik Pnşa, Lelıce-i O sm ani, İstanbul, 1306, s.495; ondan naklen Ş.Sami, Kam us-ı Türkî, İstanbııl, 1315, S.836). Suvat, ileride, vesiknliira ait bir haşiyede yeniden sözkonusıı edibıiiştir.

2 Nr, 1061, 48 '■•, 116 ^ 117 ^

3 Ny. 254, 71 ‘'-72'.

3- Pazarcık 19 1000

4- Susuzca 24 516

At Çeken yahut Karan-ıan ili Çepnileri Sünnidir. Bunu da , anla­şıldığı üzere, aralarında Bekir, Ömer ve Osman adlarını taşıyanların bulunmasından ai'ilıyoruz.*

Eski İl Çepnileri Yavuz Selim devrinde tamamiyle yerleşik hayata geçip çiftçilik yaptıklarmdan el-galle adıyla tahıl vergisi ödedikden soiTi'a çift resmi, caba resmi, bağ resmi gibi vergiler de vermekte, bmxLardan başka kendilerinden koyun vergisi (resm-i ganem) ve bâd-ı hava da almmakta idi.

Mahmudlar kazasındaki Çepniler'e gelince onlaı-, III.Murad dev­rinde de ekin ekmemekte ve eskisi gibi at ve koyun yetiştirmekte idiler. Bundan dolayı onlardan Badıhava ile gelin vergisi (bâdıhavâ ve resm-ı arûsiyye), koyun ve at vergileri alınmakta idi.

Taşıdıkları Türkçe isimlere gelince, onlar da diğer At Çeken oy­makları gibi, Yavuz Selim devrinde Er Doğdu, Ulaş, Bilmiş, Turgud, Kılağuz, Karaca, Temür Han, Güvendik, Kum Eri, Er Han, Tanrı- vermiş. Turmuş ( > Durmuş), Kaya, Aydın, Gün Doğmuş, İl Aldı,. Sarı, Satılmış, Armağan, Saruca, Aygud, Sevündük, Ay Doğmuş, Oğıu-, Turhan, Karaman, Toğan, Çalap Vermiş, Sevünç, Turak, Tonrul ( > Donrul=Tuğrul), Hısai' Beğ, Gün Doğdu, Tursun, Yeni Beğ, Ayna Beği, Bayramlu, Boz Ok, Budak, Çalap Verdi, Arslan, Bulduk, Urhan (=Orhan), Çoban, Tatar, Gökçe, Oğuz Han, Çelebi, Kılıç, Kara Hoca, Bilmiş, Kazancı, Türkmen, Gördü, Saru Han, Kara Savcı, Yahşi, Kadem Eri gibi adların taşındığı görülüyor". Anlaşılacağı üzere, şim­di de bu isimlerin pek çoğu ad ve soyadı olarak ülkemizde kullanıirr.

Diğer taşınan isimlere gelince bunların hemen hepsi de şimdi taşınan İslâmî adlardır.

At Çeken Çepnileri'nin sonu ne olmuştur? Maalesef bu soruyu kesin bir şekilde cevaplandırmak mümkün değildir. XVI. yüzyılın sonlarında başlayaı-ak bilhassa XVIl.yüzyıhn başlai'inda da devam eden Celâlî ayaklannıaları Atçeken oymaklarını da dağıtmış, pek

1 Nı-, 636, S.49, 50.

2 Alçeken oynıaklnıı Lahıir del'terieri, şnnlard jr nr.32 (II.Bayezid devri), 1061 (Yavuz Selim)ve 636 (III. M ıırad devri).

ÇEPNİLER____________ _______________________________________________m

çok Atçeken köylerini hai'abetmiş ve Atçeken yurdunu boş ve ıssız bırakmıştı. Bu sebeple Anadolu'nun doğu uçlarında oturan Cihan Beğlü, Omeranlu gibi Kiu'd aşii'etleri çok soru-aları gelip Atçekenler'in yurdlarmda kolayca yerleşmişlerdir.

2. Balıkesir Çepnileıi: Bu Çepniler'in geçmişlerini iyice bilmekte idim. Onlai'in Karesi (Balıkesir) yöresinin nerelerinde yerleştikleri hakkında Kâmil Su Bey tarafından yaymlanmış olan Balıkesir ci­varında Yörük ve Türkmenler^ adlı Balıkesir Kadı sicillerinden mey­dana gelmiş vesikalar- mecmuasında ve bilhassa Kadıoğlu İsmail Hakkı'nm Çepniler Balıkesir'de" adlı kitabında yeter derecede bilgi bulabileceğimi ümid ediyordum. Gerçekten Merhum Kâmil Su Bey, yine vesikalara dayanarak oymakların muhtemel iskân yerlerini gös­termiştir. Kadıoğlu İsmail Hakkı Bey'in kitabında bir liste var ise de bu liste sadece Çepniler'e ait olmayıp Balıkesir yöresindeki bütün Alevî köylerini ihtiva ettiği söylenen bir cedveldir. Bu sebeple Çep- niler'in oturdukları köylerin adlarını öğrenmek için 1991 yılı Ey- lül'üııün sonlarına doğru Balıkesir yöresinde bir araştırma gezi­sinde bulundum.

Tecrübelerimiz dolayısı ile Balıkesir Çepnileri'nden mazileri hak­kında herharıgi bir bilgi elde edeceğimi saiımıyordum. Öğrenmek istediğim husus sadece oturdukları köylerin adlai'i idi. Yalnız bu hususta bilgi vernıeden önce bu Çepniler'in mazileri hakkmda mü­him bazı hatırlatmalar yapmam yerinde olacaktır.

XV. ve XVI. yüzyıllarda Karesi sancağmda öbür ismi Ağaç şek­linde okunan tek bir Çepni adlı bir köy vardı.. 11 vergi nüfuslu olan bu küçük köy de Giresun adını taşıyan kazaya bağlı idi*. Bu Çepni köyü de ya Karasi bölgesini fetheden Türkmenler arasındaki Çepniler'e veya Halil Ece Bey ile Dobruca'dan Anadolu'ya dönen Saru Saltuk Dede Türkmenleri arasındaki Çepniler'e ait olabilir. Fcikat bu ihtimal çok zayıftır. Kai'asi sancağma komşu Hüdâven- digâr (Bey sancağı= Bursa vilâyeti) sancağında 7 Çepni adlı köy vardır. Karasi'deki köy, bu köyler gibi Osmanlı fethine kalabalık bir

120_______________________________________________________FARUK SÜMER

İstanbul, 1938.

Balıkesir, 1935, 78 sayfa.

S ,22-23. Kadıoğlu İsmail liak k ı Bey'in kitabuıda Çepniler’ in inançları ile gelenek ve görenekleri hakkmda oldukça faydalı bilgiler günilüyoi'.

Oğuzlar, s.445.

şekilde katılmış Çepniler'e ait de olabilir (en kuvvetli ihtimal budur).

Ancak şu hususu kesin olai'ak bilmeliyiz ki XVI. yüzyılda Karesi (Balıkesir yöresi), Hüdavendigâi', Saruhan (Manisa) ve Aydın san- caklai'inda Çepni adlı hiç bir oymak yoktu. XVII. yüzyıl ve sonraki zamanlarda adı geçen sancaklarda görülen Çepniler oralara doğudan gelmişlerdir.

Bu incelemenin başlarında XVI.yüzyılda Haleb Türkmeı\leri ara­sındaki Çepniler'den söz edilmiş ve görülmüştü ki, Haleb Türk- menleri arasındaki Çepniler'in bir kolu Anteb'in kuzey doğusundaki Rum Kelle yöresinde oturuyor, ikinci kol, Antakya'nın kuzeyinde bulunan Gündüzlü'de yaşıyor ve nüfusu en az kol da doğuda bir yerde (muhtemelen Boz Ulus arasmda) bulunuyordu. 1570 yılında Rum Kale yöresinde oturan Çepniler'in nüfusları çok artmıştı (397 vergi nüfusu). Gündüzlü'de bulunan kol da 29 ve 16 vergi nüfusu olmak üzere iki obaya ayrılmış ve Başım Kızdılu adım taşımıştır. Sultan İbrahim devrinde (1640-1648) Rum Kale yöresindeki Çepniler 6 oba halinde ve Deniz Kethüda'nın idaresinde yaşarlarken Başım Kızdılu adını taşıyan obaların Adana, Saru Han ve Aydın vilayet­lerinde sâkin oldukları görülüyor. Bu Başım Kızdılular'ın, adı geçen vilâyetlere neden ve ne zaman gittikleri bilinemiyor. Buna göre Manisa ve Aydın'daki Çepniler'in çoğu veya mülıim bir kısmı Başım Kızdılu oymağmdan gelmektedir.

Rum Kale yöresindeki Oturak Çepni (yani yerleşmiş, göçer değil) adıyla anılan Hcdeb Türkmenleri'ndeki ana Çepni kolu 1690 yılında Avusturya'ya açılan sefere çağırıldılar’ .

XVI.yüzyıldaki ünlü Türkmen topluluklarından biri de Boz Ulus idi. Boz Ulus kışın Mardinin epeyce güneyindeki çöl bölgesinde kışlıyor, yazın ise Erzincan-Erzurum arasındaki yörede yaylıyordu. Bu Türkmen topluluğu 3 koldan meydana gelmişti: Ak Koyunlu oymaklarına mensup obaların kolu, Dulkadırh oymaklarına mensup obaların kolu ve Haleb Türkmenleri oymaklai'ma mensup obaların kolu.

Bir de Sivas'ın güneyindeki topraklarda yaşayan Yeni İl vardı.

1 C e m a a l- i T ü rk m â n -ı O tu ra k Ç e p n i H a c ı M a h n ıııd K e lh u d a , R â d if K e ü ıü d a , A li P a ş a o ğ luS a m i K e d ıııd a N e fe râ n : 2 0 (A İTined R e f ik , A n a d o lu 'd a T ü rk a ş ir e t le r i , İs ta n b u l, 1 9 3 0 , s .8 5 ) .Ç e p n i l e r 1 6 9 0 y ı l ın d a A v u s t u r y a 'y a a ç ı l a c a k s e f e r e b ıı k e t h u d n l a n n id a r e s i n d e

ç a ğ ır ılm ış la rdır.

ÇEPNİLER___________________________________________________________

Yeni İl de Dulkadu'lı oymaklarının obaları ile Haleb Türkmenleri oymaklarına mensup obalarından teşekkül etmişti.

Osmanlı devleti Tayy ve Aneze gibi sayıca pek çok Arab oymak­larının (=Urbân) Urfa, Mardin ve Haleb yöresindeki köyleri tahrib etmelerini önlemek ve başta Bağdad'dan Haleb'e gelen kervanları soymalarına son verdirmek için Haleb Türkmenleri, Yenil İl ve Boz Ulus kalıntısına mensup oymaklai'i 1691 yılında Urfa'mn güneyin­deki Belih çayı boyunca yerleştirmeye başladı. 1691 (=1102) tarihinde Tatalu, Kuş, Acurlu, Kara Şeyhlü ve Güneş, Kazlı, Elçi, Kılıçlı ve Çepni adlı sekiz oymak Rakka bölgesinde yerleştirilmiş ve bunların yerleştirildikleri yerlerden Göynük yolu ile' Orta Anadolu'ya gir­memeleri için bazı tedbirler de alınmıştı."

Buradaki Çepni oymağı, muhtemel olarak, Haleb Türkmenleri Çepnileri'nin göçebe hayatmı sürdüren bir koludur. Dil Çepni adlı Yeııi İl'e bağlı diğer bir Çepni obasının ise Rakka iskânına katılmaya mecbur tutulduğuna dair bilgi yoktur. 1700 yılında Bahadurlu, Dil Çepni ve Kara Mürselli oymaklarmm boy-beğileri kethüdâ ve ileri gelenlerine gönderilen hükümlerde onlardan Rakka'dan kaçanları himaye etmemeleri isteniyorl Bu Dil Çepniler hakkında daha fazla bilgiye salıip değiliz.

Rakka'ya yerleştirilen Çepniler bir ara veya pek az sonra Cerid (başında Musa, Ömer, İsmail ve diğer kethüdalar' vardı), Köçeklü (başında Ali ve Zeynelâbidin kethüdalar var), Yapaltıın? (başmda Ömer kethüda vai'), Tacirlû (= Tecirli, başında Pîrdâl oğullan, İsmail, Ali, Mehmed ve başkaları var), Harbendelü (başında Yakub Kethüda var). Karaca Arablar, Acûrlu oymakları ile birlikte Ankara'ya bağlı Keskin kazası topraklarında bulundular. Onlar orada Receblü AvşcU'i arasında yaşıyorlardı'*. Hatta bu oymaklaı-'dan dönmeleri için rehi­neler alınaı-ak Amasya, Çorum, Çankuı, Kalecik ve Kayseri kalelerine konulmuştu (1706 yılında). Çepniler'den 6 kişi Çorum kalesine, iki kişi de Amasya kalelerine gönderilmişlerdi. En çok rehineler ünlü

122_______________________________________________________FARUK SÜMER

1 B ı: G öynük ile oradan geçen yol ilim alemince pek tanınnıamıştu'. Türkler'den önceki adı el-H ndes olan Göynük (=Yanık) ile yol'un konaklanın ve ehem m iyetini tanıtan bir incelem emiz yakında yayımlanacaktır.

2 A .Refik, aynı eser, s.96-97, 93-94 sayfalara da bk.

3 Aynı eseiv s.121-122.

4 "C em âal-1 Çepni an sâkinân-ı Recebh Avşar(ı)".

Cerid boyundan alınmıştı*. Fakat çok geçmeden bu rehineler kale dizdarlai'i tarafından salıverildiler'.

1728 (1141) yüına ait bir hükümde Rakka'ya yerleştirilen Türkmen oymaklarımn şura^^a buraya kaçarak dağıldıkları anlatılırken Kan- temir Çepnisi'nin de Bergama taraflarına gittikleri bildiriliyor^ 1935 yılında Bigadiç'in El Yapan köyünde eşraftan Kâmil Ağa Zâde Haşan Çavuş'un elinde bulunan iki berattan birinde Boz Ulus Türkmeni mukataasından müfrez Edebiye? caııibinde'‘ sâkin Çepni Kantemir mukataasının maılikâne mutasarrıfları olan iki kişinin arzuhal vererek açık bulunan boybeğiliğinin, (mîı- aşiretliğin) Satılmış'a tevcihi rica ediliyor ve bu rica da yerine getiriliyor. Berat 2 Rebiyülevvel 1201 (=23 Ocak 1786) taI•ihlidir^ Başı ve sonu eksik olun ikinci beratta Bergama, Smdu'ğı ve Sincan (Hüdâvendiğâr sancağında) adları ge­çiyor".

Zikredilen bu vesikalar şimdi Bergama ve Balıkesir bölgesinde yaşayan Çepniler'in Kantemir Çepnileri'nin torunlai'i olduğunu gös­teriyor. Buna göre Kantemir Çepniler'i Balıkesir yöresine XVIII. yüz­yılın birinci yarısının ortalarında gelmişlerdir.

Bugün Balıkesir yöresi ile Bergama ve Mamsa }^örelerindeki Çep- niler köylerde yaşamakta olup çadır hayatı sona ereli bir asu'dan fazla olmuştur. Hatıralara göre onları ve diğer oymaklaıı yerleşik hayata geçiren Ahmed Vefik Paşa'dır. Hatta Alomed Vefik Paşa ça­dırlarını ^nrttığı için oymaklar ona "Çadır Yırtan" lakabmı vermiş­lerdir''. Onların çadır hayatının geçen yüzyılda ortadan kaılktığında şüphe yoktur.

Çepniler'in İktisadî durumlarının iyi olduğu görülüyor. Başlıca

1 Sonr<ı Ceı'idler Keskin ile K ırje lıir kazalarmdn yerleşm ek başarısını göslennişlerdir. Ceridler'in larihleri iıakkında yazdığımız makaleye bakınız (Tarilı Dergisi, sayı 24).

2 A lıın e l Rel'ik, aynı eser, s.135.

3 Aşîret-i ınerkûnıeden Kanlemir Çepnisi cemâati Bergama tarafında...(Ahmed Refik, a\Tiı eser, S .1 7 J ) .

4 Yer adı olarak hiç bir şey ifade etmiyor. Tabiî burada bir yanlış okımıa sözkonıısııdıu'.

5 Kadıoğlıı İsmail Hakkı, Çepniler, s. 7-9. Bigadiç'deki El Yapan köyüne gidip vesikayı bizzat görmek istedi isem de maalesef bıı, elimde olmayan sebepten imkân dahiline girmedi.

6 Aynı eser, s.9.

7 Ahmed Vefik Paşa ]862 yılmda Anadolıı'nıın sağ kol müfettişi olmuştur. Kendisinin Bursa valiliğinde de bıilundıığım n biliyoiıız. (hayatı hakkında İslâm Ansiklopedisindeki A.H. Tanpınar'ın yazdığı makaleye bk. 1, s. 2Ü7-210). Ahmed Vefik Paşa bıınıı hor iki memuriyeti esnasında yapmış olabilir.

ÇEPNİLER___________________________________________________________ m

çiftçilik, besicilik, sütçülük, arıcılık ve meyvecilik ile meşgullardır. Eskiden en iyi sağ yağı Balıkesir pazarlarına onlar getirirlermiş.

Köylerdeki evlerin çoğunda veya belki hepsinde televizyon ol­duğu gibi, buz dolabı da vardır. Bir çok evde ısınmak için elektrik sobasımn kullanıldığı da görülmüştür. Evlerin ekserisinde tüpgaz kullanılıyor. Kısaca şehirlilerin, evlerinde kullandıkları âlet ve vası­taların hepsi onlar tarafından da kullanılıyor.

Nüfusu az Çepni köylerinde bile l 'e r okul olduğu gibi, büyük köylerde de ilk okuldan başka orta okul da vardır. Bu okullara kız çocuklarımn da, erkek çocuklai'inın yanmda istekle devam ettiklerini görmek bizleri gerçekden sonderece sevindirmiştir.

Balıkesir kazaları ile İzm ir'e bağlı Bergama ve Manisa'ya bağlı Soma kazasındaki Çepni köyleri şunlai’dır.

124_______________________________________________________FARUK SÜMER

BALIKESİR

A. Merkez Kazaya Bağlı Köyler:

1- Karam anlar\

2- Çukur Hüseyin

3- Bahçe Dere (Kavak Başı)

4- Çoraklık (Çiğner)

5- Ayna Oğlu

6- Düpecik

7- Ortamandıra

8- Kabuk Dere (Söğüt Kırı)

9- Deliklitaş

10- Yaylacık

11- Köteyli (Yörük de var).

12- Gökçeören

1 Ç ep ]iile i''in K aram an lı kö y ü n d en ve B alık esir S ağ lık O cağı n ıem ıırların d an Bay İrfan Y alçm d ağ Ç ep ni köyleri h akkınd a b ilgi verm iş ve bizim le b irlikte bazı Ç ep n i k öy lerin e gitm iştir. K end isin e bu yard ım lan n d an dolay ı teşekkür ed erim .

13- Macarlar

14- Kuşkaya

15- Yeşilleri

B. Bigadiç'e Bağlı Köyler;

16- in kaya

17- Çiftlik

18- Güvem

19- Akyar

20- Elyapan^.

21- Yumruklu

22- Kozpınar

C. Stndırgv

23- Cehennemdere (Koca Sinan)

Ç. Kepsnt:

24- Armutlu

D. Susurluk:

25- Danaveli

E. Manı/as:

26- Kapaklı

27- Kalebayırı

E İvrindi:

28- Soğan Bükü

ÇEPNİLER _______ _________________ ______________________ 125

Bana Yeşildere olarak ve Bigadiç'e bağlı şekilde yazdu-ümıştı. Burada bir zühul olarak Yeşiller yerine yeşildere admm yazıldığına ihtimal vererek Yeşildere yerine Yeşiller köyünün adını listeye aldun.

Bu, anlaşılacağı lizere, iki beratın sahibi Kâmil Agazâde Haşan Çavıış'un köyüdür. Haşan Çavıış'un Kantenıir Bey'in neslinden gelmesi pek muhtemeldir. Esasen onun El yapan köyünün ilerigelenlerinden olduğu söylenmiştir (Kadıoğlu I. Hakkı, s.7).

İZMİR

126 FARUK SÜMER

G. Balya:

29- Koca Bük

30- Değirm endere

A. Bergama:

1- Sarıdere

2- Narlıca

3- Tepeköy

4- Piynarköyü''.

5- Pınar

6- Karalar^

7- D eliktaş^

B. M ustafa K em al Paşa:

8- Hamza Baba

9- Zeam et

A. Saruhanb:

1- Çepni Harmandalı

2- Çepni Muradiye

3- Kem iklidere

4- Tirkeş'*.

MANİSA

Bu, belki M anisa'ya Lıağlı Pınar köy'diir.

Bana Kaıadağ şeklinde yazdınklı veya ben böyle işitip yazdım. Fakat Bergama ve komşu kazalai'da Karadağ şeklinde bir köy göı-ülemedi. Bu sebeple bu da Bergama'ya bağlı Karalar köyü olabilir.

Bil da D ikili'nin Çandarh bucağma bağlı köyler arasında gönilebildi. Bergama kazasına bağlı köyler hakkuıdaki bilgiyi o köyleıde yaşamış olan Karamanlı köyünden Bay Abbas Ö zdem ir vernıişlir kendisine; teşekkıir edeıim.

K öylerim iz {İstanbul, 1933) ve Türkiye'de m eskun yerler kılavuzu (Ankara, 1946) adlı kitaplarda göriilemedi.

ÇEPNİLER 127

B. Akhisar

5- Sünnetçiler

6- Yatağan

C. Turgutlu:

7- Ç epnibektaş

8- Çepnidere

9- Gökgedik

Ç. Soma:

10- Karaçam

11- U larca

A Y D ÎN

A. Merkez:

1- Terziler

E. Söke:

2- Sofular

3- Helvacılar

C. Tire:

4- Çayırlar (yahut Çaybaşı),

Çepni köylerinin hangi kazalara, bazan da illere bağlı olduğunu tesbit etmek beni epeyce uğraştırdı ve zamanımı aldı. Fakat yine de hata yapmış olabilirim.

Anlaşılacağı üzere, XVI. yüzyılda Haleb Türkmenleri arasındaki küçük bir Çepni oymağınm nüfusları az bir iki kolu batıya göçediyor ve zamanla oiTİardan elli denfazla köy meydana geliyor.

Çepniler, Balıkesir yöresinde 1724 yıllarında görünmüşler ve köy­

lülerin ekinlikleri ile bağ ve bahçelerine zararlar verdikleri için bu zararları ödendikten ve suç işleyenlerin cezaları verildiktten sonra bir ferdi kalmamak üzere iskân yerleri olan Rakka'ya sürülmeleri emredilmiştir: "Tavâif-i Türkman'dan Çepni dimekle maruf (=tanın- mış) Cemâat (=topluluk) bir kaç seneden berü Balıkesrî kazasmda vâki karyeler etrafında hayme (kıl çadır) ve hargâhlariyle (derimev- leriyle) sakin olup ehali-i kuranın (=köylülerin) hezâr (pek çok) zahmet ve meşakkatla hasıl eyledikleri (=elde ettikleri) mezruât (=ekin) bağ ve bahçelerini hayvanlarına itlaf (= telef) ve izaat (zâyi ettirip) ve mevâşileriiiin (=hayvanlarınm) çeragâhlarmı ziyâde ha- sai'at edüp cümleye isal-ı mazarrat (zarar verdirdikten) ve haşarat eylediklerinden ma'da (başka) her biri kendü emsali şekavet bîşe (kendisi gibi eşkiyalık eden) ve fezahat endîşeler (kötülük düşünen­ler) ile bigayr-i hakkın (=haksız yere) gâret-i emvâlde (mcdları yağ­malamada) muhadenet-i ittifak (=birlik) olmalanyle bazılarıran hay- vanlaı-mı sirkat (çalmaya) ve bazılai'inm dahi âlât ve esbabın (=eş- yalarını) gasb u ahzedüp (=zorla alıp) bunca fezahat ve haşarata cesaret ve teaddi (=zulüm) ve tecavüz eylediklerinden beş altı pare karyeler reayasının (5-6 köyün halkından) ekseri perâkende (dağıl­mış) ve bakilerinin dahi ahvaline za'f târi (gelmiş) olduğundan gayri nice bazirgâı\ların yoluna inüp kat'-i tarik (yol kesmek) ve katl-i nüfus (adam öldürmek) âdet-i müstemirreleri olmağla bundan ak­dem (=önce) tâife-i mezbûrenin (=adıgeçen topluluğun=yani Çepni- ler'in) m e'va'-i kadîmelerine (eski yurtlai'ma) naki u iskân olunmak üzere iki defa ferman-ı âli sâdıı- olmuşken yine kaza-i mezbûreden (=yani Balıkesir yöresinden) çıkmayıp yevmen feyevmen teaddileri terakki ve izdiyâd bulmağla. (zulümleri günden güne ai'tmakla) sâlifüzzikr (adı geçen) Türkman tâifesini sen ki Karesi Sancağı mü­tesellimi mumaileyhsin mübaşeretühle şer'an cezaları tertib olun­duktan som'a mahall-i mezburdan ihraç (Balıkesir yöresinden çıkar) ve min ba'd (bundan sonra) kaza-i mezbure dahilinde tavattun et­tirilmemek (yerleştirilmemek) üzere.... Mârruz-zikr (adı geçen) Çep­ni Cemaati Rakka İskânma (memur) olan tavâif-i Türkman'dan ol­duğu baş muhasebede mukayyed (yazılı) olmağla... mahall-i iskânl- ai'i olan Rakka'ya naki u iskân ettirilüp" denilerek Divân-ı Hüma­yundan Emr-i şerîf gönderilmiş ise de ‘ bu emr-i şerîf de uygu-

1 Balıkesir ve civarında Yörük ve Tiirkm enler, s. 103-105, Bu eınr-i şej'îf 1726 Ocak ayında (1138 yılı Cıınıadelâhire ayınm başlarmda) yazılmıştır.

128_______________________________________________________FARUK SÜMER

laiTmamış ve Çepniler Karesi Sancağının güzel topraklarında yerleşip kalmışlardır.

Batı Anadolu'ya Çepııiler'den başka doğııdaıı daha birçok veya çok Türkmen oymağı gelmiş ve onlaı- da bu bölgede kolayca yurt edimıiişlerdi. Bunlar gibi, Yörük oymakları da Menteşe (Muğla böl­gesi) ve Aydm saiıcaklanndan kuzeye doğru göç ederek onlar da Saruhan, Karesi ve Hüdâvendigâr sancaklarmda yerleştiler. Bunlar­dan Kızıl Keçililer ve Horzumlar (Orta Asya'daki Huvârizm'den) mühim kollai' Menteşe saiıcağındaki yıırtlai'indan göçetmişlerdir.

Bıuılai'dan Kızılkeçililer Karasi ve Hüdavendiğâr (Bey Sancağı) sancaklarında yerleştiler. Horzumlar da Afyon Kara Hisarı ile Bey saııcaklcrrında yurttuttular.

Som-a geçen yüzyıldan itibaren Kafkasya'dan ve Rum eli'nden göçmenler gelip aym bölgelerde kolayca yerleştiler.

Bütün bu göçler. Batı Anadolu ve Marmaı-a bölgelerinde, Orta Anadolu'da olduğu gibi, geniş ölçüde nüfus boşlukları meydaiıa gelmiş olduğunu gösteriyor. Bu nüfus boşluklarımn sebebi nedir? Orta Anadolu ve Çukur Ova bölgeleri için Celali isyanlan ve Türk­men oymaklarının başlarına buyruk hareketleri (Çukur Ova'da olduğu gibi) sebep gösterilebilir. Fakat bilhassa Batı Anadolu ve Marmara bölgeleri için aynı sebep ileri sürülemez.

ÇEPNİLER___________________________ 129

ÖZET

Çepniler hakkında buraya kadar yazılan bügilerin kısa bir özetini vermek, şüphesiz, yerinde olacaktır.

1- Çepniler Oğuz Eli'ni meydana getü'en 24 boydan biridir. Oğuz Eli de Türkiye, Azerbaycan, İrak, Türkmemstan ve Gagavuz Türk- leri'nin atalai'idır'.

2- Çepniler'in bütün obaları Anadolu'ya gelmiştir. Bu sebeple Hazar Ötesi Türkmenleri arasında Çepniler'in hiç bir obası yoktur.

1 Özbek, Knznk, Karaknipak, Kazan, Kının, Karaçay-Balkar Titrkleri'nin ataları ise Kıpçak (Kıl'çak), Kanglı, ve Uygıırlar'dır. Doğu Türkistan ITırklei'i'nin de alalan da, ııımııniyetle, U ygıniar'dır. Kırgızlar'ın ataları da yine aynı adı taşıyan (yâni Kırgız) Türkler'dir.

3- Çepniler, görmüş olduğumuz gibi, 1277 yılmda Sinop şehrini almak için donanma ile gelen Trabzon Rum İmparatorunu gemilerle karşılayıp savaşmışlar ve onu mağlup edip geri dönmeye mecbur bu-akmışlardır. Sinop, o zamanlar çok tanmmış bir ticaret limanı idi; Selçuklu devletine mühim bir gelir sağlıyordu. Trabzon Rum İmpa­ratoru da bundan dolayı Sinop'u eline geçirmek istiyordu. Çepni- ler'in bu başarısı devlet merkezi Konya'da derin bir sevinç uyan­dırmıştı.

4- Bu başarıdan soııra Çepniler'in Samsun bölgesine doğru iler­leyip oradan Ordu bölgesini fethettiklerini ve burada Bayramlu bey­liğini kurduklai'inı düşünmekteyiz. Fakat bu husus ne olursa olsun yer adları yadigârları Çepniler'in Ordu bölgesinin fethinde mühim bir rol oynadıklarma şüphe bırakmıyor.

5- Çepniler'den kalabalık bû' kol da Yukarı Kelkit vadisinde yaşı­yordu. Görmüş olduğumuz gibi, bu Çepniler, Trabzon Rum impara­torluğuna güneyden yapılan seferlere katüdılar. Bununla ilgüi olarak 1380 yülarmda onların kışlaklaı-ının Yukarı Harşit vâdisin'e kadar gitmiş olduğunu kesin olai'ak biliyoruz. XV. yüzyılm birinci yarısmda ise onların Eynesil-Kürtün-Dereli-Gii'esun arasındaki geniş bölgenin tamamen kendi tasarruflai’mda olduğu görülmüştür.

6- XVI. yüzyılda Anadolu'da Çepniler'e ait 43’ yer adı tesbit edilmiştir. Bu yer adlarma göre bu boy Kuzey Batı Anadolu (Kas­tamonu 6 köy. Bolu 5 köy) bölgesi ile Çorum ve Hüdavendigâr sancaklarında yoğun iskân faaliyetinde bulunmuştur.

Çorum yöresüideki Çepni yer adlai'mdan birinin nahiye adı olduğu görülmüştü. Bu husus, unumıiyetle, Çepni admı taşıyan naliiye (yöre) de yaşayan halkm çoğımun ve dalıa muhtemel olaıak hepsinin Çepni boyundan geldiklerini ifade eder.

Çepniler, yine yer adlai’i yadigârlarına göre başlıca Samsun ve Sivas sancakları ile Konya bölgesinde (Konya, Beyşehri, Akşehir ve Karaman) de oldukça kalabalık bir şekilde yerleşmişlerdir.

Esasen son iki yörede XVI. yüzyılda henüz tam yerleşik hayata geçmemiş Çepni oymaklarırun yaşadıkları görülmüştü.

Bu yer adlan, Anadolu'nun bir Türk yurdu haline gelmesinde

1 Bunlardan 36'sı bize kadar gelmiştir.

130_______________________________________________________FARUK SÜMER

Çepniler'in pek önemli bir rol oynadıklarını açıkça ortaya koyar.

7- XVI. yüzyılda Haleb Türkmeııleri'mn Çepni oymağı, Yeııi İl ve Boz Ulus arasındaki kollan ile Sivas, Konya yörelerinde yaşayan ve diğer bazı yerlerde de görülen Çepni oynaklan ayrı, ayrı ince- lennıiş ti.

Bu Çepıailer de, Trabzon - Kürtün ve Giresun arasmdaki büyük Çepni topluluğu ile birlikte, iskâiı faaliyetlerinde bulunarak, uzun harpler ve fena idare yüzünden Anadolu da meydana gelmiş olan geniş nüfus boşluklai'mm doldurulmasında da yine pek önemli roller oynamışlardır.

Bütün bu hizmetleri (veya hayırlı işleri) ile de Çepniler mille­timizin şükranlarını kazanmışlardır.

ÇEPNİLER___________________________________________________________ ^

TAHRÎR d e f t e r l e r i n d e ÇEPNILER’E DAİR KAYIDLAR

1- A t çeken.

a) ESKİ - İÛ .

I. SELİM DEVRİ'.

C em âat-ı Çepmi der Kaza-yı Eski - il

1- D e r knıye-i Çuncık ve Diiznu'iş; hâne: 18, nefer: 27.

2- Knrı/e - i A rık A rgı, an- ceınânt-i tnezbüre; hâne: 4, nefer: 4.

3- D e r Karye -i Girınasvn, an -cemâat-i m ezbûre; hâne: 9, nefer: 12.

4- D er karye -i Elgen argı, an-cemâat-i mezbûre; hâne: 2, m iicerred: 4.

5 - D er karye-i Alilınn A rgı, an-ceıııâat-i m ezhûre; hârıe:6, nefer: 10.

6- D er karye-i  dem ler, an-cenıânt-i Çepni; hâne: 24, n efer:45.

7- Cernâal-i perakende, an-cemâat-i Çepni sâkinân der mezrea-ı Bezirci

1 B,sb. ar,s., 1061, yp 32 b - 34a.

2 Eski - İl lınkkında metin kısmında malûmal voi'ibniştir.

ve K a m er Taş, hariç ez defter ve D anişm erıd ve T ur A li; h â n e: 27 ,

n efer:27.

8 - D e r karye-i Çanak tıarn-ı diğer Canhaz, an-cemâat-i m ezhûre, hâne:

5, nefer: 10 : nıezrea-ı Çanak ve D üzm üş ve A hi Haşan ve D anişınendlü

kadîm yurdlarıdır ve Kızıl Sivri ve Elgen ve B ozburun ve Tıırali Köyü

m ecn m u m ın yurdlarıdır: anıma bu yıırdlar da kabîle-i Çepni'den Sakallu

cemâati de m üşterektir. A n la ru 'n dahi yurdlarıdır. Ol cemâatin bahsinde

dahi işaret olm uştur ve Ç epni cemaatından Gökez - oğulları ve Bahaüddin

- oğlanları dahildir anlarun dahi yurdlarıdır ve Karaca D a ğ ’dan orak?

y üıiise cemâat-ı Çeprıi'nin ve K aradağh'nufı ekinliğidir.

b) TURGUD' .:

1- Cemâat-ı Ç e p n i , hâne: 44, rıefer:55, mezrea-ı Bayırca kuyu ve Ç u k u r

hisar ve Duraklı yurdlarıdır ve içinde olan pınarlar suvadlarıdır.

2- Cemâat-ı Çepni der miyân-ı cemâat-i U ngıış tâbi-i Koşhisar^; hâne:

123, nefer: 133.

III. m u r a d ı

1- A n-cem âat-i Çepni der karye-i Abbas, Sılacı ile m a'rufd ur tâbi-i

M ahınudlar, hariç ez yurd-ı hisse; neferân: 18.

2- A n-cem âat-i Çepni der karye-i îblis Hisarı, tâbi-i M ahınudlar, hâriç

ez yurd-ı hisse, neferân:17.

3- A n-cem âat-i Çepni el-m ezbnr, der karye-i Pazarçık, tâbi-i m ezhür,

hariç ez yurd-ı hisse; neferân: 19.

4- An-ceınâat-i Çepni der karye-i Susuzca tâbi-i M ahmudlar, neferân:

34.

132_______________________________________________________FARUK SÜMER

Aynı def. yp. 48 b. 116b. 117a.

Bugün A nadolu'nun m ıılitelif yellerinde halâ yaşam akla olan bu tâbir, uıııuııiiyetle hayvanlarm sulandıkları yer aııliimında kullanılıyor. Baznn Savad şeklinde de söylenilen bn kelime ile pınarlaı^ sııbaşinrı, su birikintileıi ve böget (havtız)ler kasdoUmnyor Lehce-i Osm ani'de (s.493) ve ondan naklen Kaiııııs-ı Tiirki'de (s.836) bu isiın, hayvanlaım çay kenarlanııda sulandıkları yer tarzında izah edihıiiştir.

Tuz gölü civarındaki Koçhisar kasabası ki, defter ve vesikalarda o zamanlar bu şekilde de yazılmıştır. Türkçe'de Koşa ve onun kısaltılmış şekli olan koş, çift demektir. Buna göre Koş Hisar çift hisar, iki hisar demek olmalıdır. Y ire dilimizdeki koş - fiili'de buradan geliyor.

13şb. arş. nr. 636, yp. 49 a, 50 a.

2- Haleb Türkmenleri

a. Kanunî Devrinin ilk yıllart^.

1- Cemâat-i Ç epni nn-tâife-i Yörükân-ı Hnleb, el-mütetnekkirı der Uv-

â-yi Riimknie ve bazı berriye;- yekûn: hâne 53 .

2- Cenıânt-i H nınza K ethüdn b. H acı H aşan, tâbi-i Çepni, y ek û n : h ân e S8.

3- Cernâat-i d iğer Ç epni tâbi-i nıezbür, der vi!âyet-i şark; y ek û n : hâne 4.

h. AYNİ DEVRİN ORTALARf.

1- Cemâlit-i Çepni el-nıa'rııf Başını Kızdılu, der lihde-i Hanıza Kethüda, der kaza-yı G iin d ü z h f; nıücerred: 14, hâne: 43.

2- Cernâat-i Çepni-i diğer, der ııUde-i D O N R U L K E T H Ü D Â ; der kaza-yı

Rıınıkni'e: nıücerred: 30, hâne: 76.

ÇEPNİLER _________________________________________________ 133

C. II. SELİM'*.

1- Cenıâat-i Ç epni tâbi-i M ahm ud Kethüda an- Yörükân-ı H aleb; rnü-

cerred :142 , hâne:255, neferân: 397.

2- Cenıâat-i Başım Kızdılu-Çepni, m ücerred: 6, hâne:10, neferân:16.

13- Cenıâat-i Başını K ızdıhı-Çepni der kaza-yı Bağras; rnücerred:8,

hâne:21, neferân:29.

ç. SULTAN İBRAHİM DEVRİ®.

C em âat-i Çepni an-Rum K al’e tâbi-i DENİZ KETHÜDÂ:

1 Haleb def., Bşb. aı?., nr. 1040, s.9-'î-95,

2 Nr. 397, yp 101 a.

3 Vaktiyle güneydeki en meşhur l'ürkm en karargâhlarından (ordu) biri olan bn kasaba. Kırık Han'uı kuzeyinde bulunuyordu. Şimdi harabeleri mevculdur (bk. Haleb vilayeti sâlnâmesi, sene 1302, s. 79; KİEPPERT'in Su iiye ve Mezopotamya aillı büyük haritasmda yeri gösterilmiştir).

4 Tp. Kd. arş., nr. 37, Ğ8b-70b.

5 Bşb. arş., nr.773, s. 63-67.

1- M ahalle-i Kasabalar, tâbi'i m; yekûn: m ücerred :22, bennek:39.

2- Malıal]e-i Korkmazla lâbi-i nı; yekûn: nnicerred 17, bennek 36.

3- M ahalle-i Sanlı tâbi-i m; yekûn: m ücerreâ 2, bennek 14, ağnam 226 .

4- Mahalle-i Karalar tâbi-i yekûn: nnicerred 6, bennek 13.

5- M ahalle-i m ezbûr, perakende; yekûn: nnicerred 7, bennek 12, ağnam

1160.

6- M ahalle-i Köseler tâbi-i m; yekûn: m ücerred 18, bennek 48.

7- M ahalle-i Şabanlı matı îskenderlü tâbi-i nı; yekûn : m ücerred 14,

bennek 48.

8- Bnşnn Kızdı-Çepni der vilâyet-i A ydın ve Sar (u) han; yekûn:

m ücerred 20, bennek 30‘, ağnam 2777 , şutnrân 24.

3- R am azanlı eli,

1- Ccmâat-i M es'ııdln tâbi- i Saruçam, hâss-ı nnişârünileylr; m ücer-

red :l, hâne:14, nefer.15 .

2- Cenıânt-i Ç epni tâbi-i M es'ııdln , hâss-ı m üşarünileyh; nnicerred 7,

hâne 15, nefer 23^

4- D ulkadirli.

134______________________________________________________ FARUK SÜMER

Cem ât-i Çepni; an- Yörükân-ı M araş, Yenice kal'ade yaylayııb

S ek ü sii kurbinde kışlarlar; m ücerred: 16, bennek: 18, neferân: 34*.

5- U lu Yöm k

n. 1. SELİM DEVRf.

Bölük-i Çepni an - Yöriikân-î Mezbûr:

1- Kışhık-ı K A Y ID O Ğ L U M U R A D K E T H Ü D A , an-bölük-i Çepni

m ücerred : 13, hâne: 34 , nefer: 47.

2- Cemâat-i m ezkur; m ücerred: 7, hâne: 9, nefer: 16.

1 Del’derde 77 kişinin adı zikrolunııyor.

2 Ramazanlı hânedanuıdan meşhur Pîn Paşa.

3 Adana def., Dşb. Arş., nr.254, yp 71a-72a.

4 Tp. kd. arş., nr. 116, yp. 261 a.

5 Si^'as def. Gşb Arş. nr. 79. 3 ‘J6b ü 398b,

3- Cemâat-i m ezkûr} m ücerred: 19, hâne: 20, nefer: 39 .

4- Cemâat, tâbi-i m ezkûr; m ücerred: 2, hâne: 7, nefer.9.

5 - Cemâat, tâbi-i m ezkûr; m ücerred: 9, hâne: 20, nefer:29.

6- Cemâat, tâbi-i mezkûr; mücerred: 11, hâne: 18, nefir: 29.

7- Kışlak, m ücerred: 2, hâne: 23, nefer: 25 .

8 - Kışink-ı cemâat, tâbi-i mezkûr, m ücerred: 14, hâne: 31 , nefer: 45 .

9- Kışlak-ı Bozaş: m ücerred: 7, hâne: 18, nefer: 25.

10- Kışîak-t Yeni; m ücerred : 4, hâne: 14, nefer: 18.

11- Kışlak-ı KıUu; m ücerred: 7, hâne: 21, nefer: 28.

12- Kışlak-] Hacı Hamza 0 § u ; mücerred: 1, hâne: 9, nefer: 10.

13- Kışlak-ı Toramauhı; m ücerred: 9, hâne: 19, nefer: 28.

14- Kışlak-ı Bazlamaç; m ücerred: 8, hâne: 30, nefer :38.

15- Kışlak-ı Kızılca; m ücerred: 7, hâne: 10, nefer: 17.

16- Kışlak-ı Kozca; m ücerred: 10, hâne: 10, nefer: 20 .

17- Kışlak-ı D erbend; m ücerred: 1, hâne: 16, nefer: 17.

b. III. m u r a d ı .

(Çepni Bölüğü)

1- Kışlak-ı Bazlamaç an-cemâat-i Çepni; neferân: 163.

2- Kışlak-ı Ilıca tâbi-i Ç epni; neferân : 23 .

3- Kışlak-ı Sanı Kaya tâbi-i m ezkûr; neferân: 30.

4- Kışhık~i A li Yağm ur tâbi-i Çepni; neferân: 48.

5 - Kışlak-ı Kızılca tâbi-i Çepni; neferân: 93.

6- Kışlak-ı Üzüınlük tâbi-i Çepni; m ezkûr taifeden bazısı Yuvahm ş nam

karyede sâkinlerdir; neferân: 106.

8- Cemâat-i Selâtinlü tâb-i m ezkûr nâin-ı diğer G edüklü; neferân: 29 .

■9- Cemâat-i Tim ur Şeyh tâbi-i m ezkûr; neferân: 74.

10- Kışlak-ı Söğüt tâbi-i m ezkûr; neferân: 47,

1 Deftei’-i Yöriikân-ı Sivas, Tapu ve Kadasli'O Genel Müdürlüğü A ış., nr. 16, yp. 29a-39.b.

ÇEPNİLER________________________________________________ ^

11- Kışlak-ı Kayacık Arıkça, narn-ı diğer Yoncalık nezd-i niürseUü; an-cemâat-i Çepni tâbi-i Sorkun; neferân: 11.

12- Kışink-ı Kaya Kışla, an-cenıânt-i mezkûr, der hııdud-ı karye-i Karnen

Öz; neferân: 60.

13- Kışlak-ı Bozaş nâın-ı diğer Bayırca Pınarı, tâbi-i Çepni ve bazıları dahi Topaç nam kışinkdn m iiteınekkinlerdir: neferân: 87 .

14- KışIak-ı Yeni, tâbi-i m ezbûr; neferân : 48.

15- Kışlak-ı Kilin tâbi-i m ezkûr; neferân : 59.

16- Kışlak-ı Hacı Hamza Oğlu, tâhi-i mezbûr; neferân : 44.

18- Kışlak-ı Karaca der hâk-i Kelkit; neferân : 58 .

19- Kışlıik-ı D erhend tâbi-i m ezbûr ; neferân : 58 .

2 0 - Kışlak-ı Yantıklu tâbi-i Çepni; neferân : 87 .

2 1 - Kışlak-ı Paşa Beğlıl, tâbi-i m ezbûr; neferân: 43.

22- Kışlak-ı Beğh'i tâbi-i m ezbûr; neferân : 130.

24- Kışlak-ı Bayezidlü nâm-ı diğer Kız Doğdu tâbi-i m ezbûr; neferân: 92.

25 - Kışlak-ı Boyııltk tâbi-i Çepni; neferân: 64.

2 6 - Kışlak-ı Dolakin tâbi-i m ezbûr; neferân: 69.

2 7 - Kışlak-ı Orak Çayı tâhi-i Çepni; neferân: 75.

2 8 - Kışlak-ı Çığı tâbi-i m ezbûr; neferân : 42 .

2 9 - Kışlak-ı Eym ir H acı tâbi-i m ezbûr; neferân: 42.

3 0 - Kışlak-ı Çardak tâbi-i m ezbûr; neferân: 53.

3 1 - Kışlak-ı A li O ğlan tâbi-i Çepni; neferân: 29.

3 2 - Kışlak-ı Çınarlu tâbi-i m ezbûr; neferân: 24.

136_______________________________________________________FARUK SÜMER

ÇEPNİLER 137

KAYNAKLAR VE İNCELEMELER

□ Anadolu’da Türk aşiretleri, Mühimme vesikaları, yayınlayan Ahmet Refik, Türkiyat Enstitüsü Yayımlanndan, İstanbul, 1930.

□ At Çeken Tahrir defterleri, Başbakanlık Arşivleri, nr32, 1061. 636.

□ Balıkesir civarında Yörük ve Türkmenler, Balıkesir kadı sicillerinden çıkarılmış vesikalar, yayınlayan Kâmil Su, İstanbul,1938.

□ A. M. Bryer, Greeks and Türkmens: The Pontic exception,Variorum. Reprints, London, 1980, s. 115-151.

□ Somes notes on the Laz and Tzan, Variorum Reprints,London, 1988, XİV^. s. 174-195, XIV^ s. 161-168.

□ R.G. Clavijo, Embajada â Tamorian, yayınlayan F.Lopez Estrada, Madrid, 1943, İngilizce tercümesi G.Le Strange Clavijo, Embassy to Tamerlane (1403-1406), London, 1928.

□ Dahiliye Ve/fâ/ef/, Köylerimiz, İstanbul, 1933.

□ Ebü Bekr-i Tihranî, Kitâb-i Diyârbekriyye, yayınlayanlar N. Lugal -F. Sümer, TTK, Ankara, 1962 - 1964, l-ll.

□ Ebûl-Ferec, Tarih, Türkçe tercümesi Ö.R.Doğrul, TTK, Ankara,1945-1950. l-ll.

□ Ebü Hayyân, Kitabul-idrâk li-lisânil-Etrâk, yayınlayan A.Caferoğlu,

Türkiyat Enstitüsü Yayımlarından, İstanbul, 1931.

□ Ebül Kasım-ı Kâşânî, Tarih-i Olcaytu, yayınlayan. M.Hembli,Tahran, 1348.

□ J. Ph. Fallmerayer, Geschichte des Kaisertums von Trapezunt,Munchen, 1827.

□ Fazlullah b.Rüzbihân, Tarih-i âlem ârâ-yi Emînî, Fatih Ktp., nr. 4431, İngilizce tercümesi V. Minorsky, Persia in A.D. 1478 - 1490, London, 1957.

□ Feridun Bey, Münşeatüs-selâtin, İstanbul, 1274, I.

□ Haşan Beğ Rumlu, Ahsenüt-tevârih, yayınlayan, C.N. Seddon, Baroda (Hindistan'da), 1931.

□ F.W. Hasluck, Christianity and İslam under the sultans, Oxford, 1929, /-//.

□ ibn-i Bibi, el-Evâmirül-Alâiyye fîl-umûril- Alâiyye, hazırlayan A.S.Erzi, TTK, Ankara, 1956, kısaltılmışı Tevârih-i âl-i Selçuk, yayınlayan, M.TH. Houtsma. Leide, 1902.

□ İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de meskûn yerler kılavuzu, Ankara,1946-1948, l-ll.

□ İskender Beg-i Türkmen, Tarih-i âlem ârâ-yi Abbasî, yeni baskı, Tahran, 1334-1335, l-li.

□ Kadıoğlu i. Hakkı, Çepniler B alıkesir’de, Balıkesir, 1935.

□ Kaşgarlı M ahm ud, Divanu lugâtit-Türk, yayınlayan Kilisli Rifat, İstanbul, 1333-1335, l-lll, Türkçe tercümesi B.Atalay TDK.1939-1941, l-lll, İngilizce tercüme Com pendium of The Turkic dialects, yayımlayan Ş. Tekin, Harvard Üniversitesi Basımevi, 1982-1984. l-ll.

□ Mehmed Âşık, Menâzirül-evâlim , Nurosmaniye Ktp., nr. 3033, 3426.

□ Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (Velâyetnâme), hazırlayan A.Gölpınarlı, İstanbul, 1958.

□ William Miller, Trebizond, The Last Greek Empire, London, 1926.

□ Reşideddin, Câmiüt-tevârih, yayınlayan B.Kerimî, Tahran,1338, l-ll.

□ Salnâm e-i umumî, sene 1272.

□ Sıbt İbnül-Cevzf, M ir’atüz-zaman, Haydarâbâd, 1952, VIII.

□ Simon de Saint Ouentin, Histoire des Tartares, yayınlayan R.Rİchard, Paris, 1963.

□ Faruk Sümer, Osm anlI devrinde Anadolu’da yaşayan bazı Üç

Oklu Oğuz boylarına m ensup teşekküller, İktisat Fakültesi Mecmuası, İstanbul, 1949-1950, II, 1-4, s. 437-508.

□ , Oğuzlar, İstanbul, 1980.

138_______________________________________________________FARUK SÜMER

□ , Safevî devletinin kuruluşu ve gelişm esinde AnadoluTürkleri’nin rolü, Ankara, 1976.

□ , A nadolu ’da IVÎoğoilar, Selçuklu Araştırmaları, I, s. 1-147,Selçuklu Tarih \/e Medeniyeti Enstitüsü Yayımlarından, Ankara, 1968.

n Şâkir Şevket, Trabzon tarihi, İstanbul, 1294.

□ F. Taeschner, Mehmed Aschyqe über die Tschepnis, Zeitschrift Margenlandisctıen Geselschaft, 1922, band 76.

□ Trabzon Sancağı (Mâliyeden m üdevver) tahrir defteri, Başbkanlık Arşivleri Genel Müdürlüğü, nr. 828, tarih 891 (=1486).

□ Trabzon Sancağı tahrir defteri, nr 52, Tarih 921.(=1515).

□ Trabzon Sancağı tahrir defteri, nr 288,Tarih 961 (= 1554).

□ Türkiye madenleri, Mühimme vesikalan, yayınlayan Ahmed Refik, Türkiyat Enstitüsü Yayımlanndan, İstanbul, 1931.

□ t^asan Umur, Of tarihi ve Of tarihine ek, İstanbul, 1951-1956.

□ A li Hiza Yalman (Yaikın), Cenupta Türkmen oym akları, Ankara, 1977, l-li.

□ M. IH. Yınanç, Cüneyd maddesi, İslâm Ansiklopedisi, ili. s.242-243.

□ H.Aİbayrak, Of ve Çaykara, Ankara, 1986.

□ M.Goloğlu, Trabzon tarihi, Ankara, 1975.

□ M.Bilgin, Sürm ene tarihi, İstanbul, 1991.

ÇEPNILER___________________________________________________________ 139

i n d e k s

m AAbaka, 30

Abdullah, 42

Abdullatif-I Makdisî, 34

Adana, 19, 121

Adıyaman, 24

Afyon Kara Hisarı, 129

Ahi Ayna Bey, 14

Ahmed, 30

Ahmed Beğ, 63

Ahmed Han, 31

Ahmed Vefik Paşa, 123

Akça Kale, 17

Akça Şehir, 20

Ak Dağ Madeni, 22

Ak Koyunlu devleti, 38

Akkoyunlular, 11, 15, 38, 40, 41

Aksaray, 115

Akşehir, 115, 116

Alâeddin Keykubad, 28

Alahnas, 61, 62, 89

Alayuntlu, 40, 45, 51, 62, 66, 90

II.Aleksios, 13

Ali Şîr, 28

Alp Arslan, 9

Alp Oğuz, 20

Alucra, 63

Amasya, 33, 43

Anadolu, 19, 24, 33, 34, 35, 37, 38, 39, 120

Aneze, 122

Ankara, 30

Antakya, 16

Anteb, 121

Ara Geriş, 62

Argun, 30, 31

Arhavi, 61

Asık, 30

Âşık Paşa Oğlu, 33, 41

At Çeken, 20, 117, 119, 120, 131

At Çeken Çepnileri, 115, 119

At Çekenler, 115, 116, 118

At Çeken Oymakları, 115

Atdutan, 66

Atina (Pazar), 61

Avşar, 40

Avusturya, 17

Aydın, 17, 19, 121, 127

Ayşe Hatun, 43, 44

Azerbaycan, 33, 37

m BBabaîler, 29

Baba ishak. 24, 27, 28, 30

Baba ishak Türkmenleri, 24, 26

Baba Resul, 30

Balıkesir, 19, 124

Balıkesir Çepnileri, 120

Başım Kızdılu, 16, 17, 121

Batı Anadolu, 19, 129

Bayburt, 20, 116

Bayındır, 7, 8, 40, 62

II. Bayezid, 42, 65

Bayram Bey, 13, 14, 40

Bayramlu beyliği, 130

Bayramlular, 40

Bayram Oğlu, 61, 89

Bedreme kalesi, 63, 64

Beğdili, 11

Bektaşi Çelebileri, 23

Bergama, 123, 124

Beybars, 12

Biçen oğlu Süleyman Bey, 38

Bilal Oğlu, 34

Boğalı, 62

Boynu Yoğun, 62, 66, 89

Boz Doğan, 14

Boz Ok, 20, 22

Boz Ulus, 17, 121, 122, 131

Boz Ulus Türkmeni, 123

Candar Oğulları, 41

Canik, 16, 33

Cengiz Han, 30

Clhanşah, 33, 35

Çadır Yırtan (Ahmed Vefik Paşa), 123

Çamlı Bel, 22

Çavuldur, 7, 8

Çepnl, 8, 9, 14, 15, 16, 18, 20, 21, 23, 63, 67, 124

Çepnl Ali, 95

Çepnl beyleri, 44, 48, 63

Çepnl boyu, 24

Çepni Dağları, 63

Çepni ili, 62

Çepniler, 7, 8, 9, 11, 13, 14, 15, 16, 17, 18,19, 22, 39, 40, 44, 45, 49

Çepni toplulukları, 94

Çepni Türkleri, 13, 51, 63

Çepni Vilayeti, 61, 89

Çerkesler, 35

Çetmi, 63

Çoban Beg, 32

Çorum, 16, 17, 20, 130

Çukur Ova, 34, 118, 129

Çungar, 21

^ D

David Komnen, 41

Demirkapı, 38

Depecik, 66

Dereli, 44, 45, 62, 65

Dil Çepni, 17

Diribolı (bk. Tirebolu), 42

Doğu Karadeniz bölgesi, 51, 95

Doğu Karadeniz kıyıları, 94

Döğer, 40, 45, 51, 90

Dönmez Sultan, 40

Dulkadır eli, 19

Dursun Beğ, 41

Düzyer, 66

g E

Ebubekir, 115

Ebû Hayyân, 8, 9

Ebul-Ferec, 26

Ebu Said Han, 32

Ece Halil, 19

Ede Derviş, 53

Ekinci, 63

Elbeğli, 11

Elbistan, 12, 19

Elki Yomlu Hası, 61, 89

Emre Beğ, 69

Erdebil, 33, 35, 37, 38

Ereğli, 115

Erzincan, 38

Eski il, 20, 116

Eski il Çepnileri, 119

Espiye, 65

Eymür, 40, 45, 90

Eynesi, 66

Eynesil, 44, 45, 62, 65, 90

m FFahreddin Mubârekşah, 7

Fallmerayer, 41

Fatih, 35, 41

Fatih Sultan Mehmed, 70

M G

Gagavuz, 129

Gazan Han, 31, 32

Gevherveş, 23

Gilân, 40

Giresun, 13, 14, 40, 42, 44, 45, 61 62, 63, 64, 65, 90

Giyaseddin Keyhüsrev, 27

II. Giyaseddin Keyhüsrev, 28 İl Aldı Bey, 15

Görele, 40, 42, 44, 45, 61, 62, 63, 65, 9Û, İlhanlIlar, 7, 21, 2294, 95 in Suyu, 116

@ H İran, 39

Hâce Alâeddin, 33 İranlIlar, 115

Hacı Bektaş-ı Veli, 23, 30 İsfahan Mirza, 33

Hacı Emir Bey, 40 İskele, 61

Haleb Türkmenleri, 16, 33, 34, 121, 122, 131 İsmail, 38, 39

Halil Ece Bey, 120 İsmail Beyli, 61, 62, 89

Halilullah, 35 İzmir, 126

Malîme Begüm, 38 İzzeddin Kılıç Arslan, 28

Hamid, 20, 37 m KHar Bende, 32 Kadıncık Ana, 23Harbendelü, 122 Kantemir Bey, 18Harşit vadisi, 14, 63, 64 Kantemir Çepnileri, 123Haşan Ali, 42 Kantemir Çepnisi, 18, 123Kasan Beğ, 69, 70 Karabağ, 40Haşan Dede, 84 Kara Burun, 61, 62, 89Haşan Halife, 37 Karadeniz, 45, 94, 95Haşan Han, 37 Kara Hisar-ı Behramşah, 22Hatice Begüm, 35, 37 Kara Koyunlular, 11, 33Hazar Denizi, 38, 40 Karaman, 115, 116, 117, 118Hazar Ötesi Türkmenleri, 129 Karaman ili Çepnileri, 119Hazret-i Ali, 51, 115 Karapınar, 116Hazret-i Muhammed, 24 Karesi Sancağı, 19, 129Hızır Bey, 35 Karkın, 40Hisarcık, 66 Kastamonu, 16, 41Horzumlar, 129 Kaşgarlı Mahmud, 7Hüdavendigâr sancağı, 129, 130 Kayı, 8, 22Hülegü, 30 Kayseri, 12Hüseyin Avni Alparslan, 95 Kazaklar, 94

m i Kazancuk, 66

ibn-i Bibi, 27 Kâzım Bey, 42

ibn Said, 9 Kemalpaşaoğlu, 41

İbrahim Bey, 34 Keşap, 62, 65

İç İl, 21, 34 Kınık, 9

idris Hoca, 23 Kınıklar, 9

İğdir, 40 Kırşehir, 23

İ.H. Uzunçarşılı, 41 Kızıl Keçililer, 129

İkiz Dere, 95 Koç Hisar, 20, 21, 116, 118

Konya, 13, 16, 23, 30

Koylu Hisar, 41

Köse Dağ bozgunu, 30

Kubad Âbâd, 29

Kureyş Özü, 116, 117

Kutlu Melek, 23

Kutuy Halun, 30

Kuzey Batı Anadolu, 130

Küçük Ağa, 13

Kürtün, 44, 45, 61, 62, 63, 89, 90

Laz, 61

Mahmud Halîfe, 40

Mahmudlar, 116, 118, 119

Manisa, 19, 124, 126

Maraş, 24

Mehemmed Beğ, 68, 69

Mehmed Âşık, 50, 63

Mehmed Bey, 13

Mehmed Paşa, 42

Mehmed Bey, 34

Memlûklar, 31

Memluk Türkleri, 30

Menteşe, 37, 129

Miller, 41

Moğol, 11, 12

Moğollar, 30

Muhammed, 32

Muhamnned Beğ, 40

Muiniddin Süleyman, 12, 13

Mukrî, 23

Mustafa Cenabı Efendi, 43

d/luzafferiddin, 28

M NNahiye-i Koniya, 61

@ O Of, 61, 94

Oğuz, 7, g, 16, 51, 66, 90, 115

Oğuz Eli, 7, 9, 62, 95, 129

Oğuz Han, 7

Oğuzlar, 7, 22

Oğuz Türkleri, 51

Olcaytu, 22, 24, 32

On İki İmam, 33

Ordu, 13, 40

Orta Anadolu, 129

Orla Asya, 45

Orunguş, 21, 118

Osman, 51, 115

OsmanlI devleti, 122

OsmanlIlar, 39

Oturak Çepniler, 17, 121

Ömer, 51, 115

Özlemiş Beğ, 70, 85

Paneratos, 63

Peçenek, 7, 8

Rakka, 17, 123

Rakkas Sinan Beğ, 42

Receblü Avşan, 122

Reşideddin, 7, 32

Rize, 94, 95

Rum Kale, 17, 121

Safevîler, 39

Safiyeddin ishak, 33

Samsun bölgesi, 130

Saray Hatun, 41

Sarı Çam, 19

Saru Han, 17, 121

Saru Saltuk Dede Türkmenleri, 120

Selçuklu devleti, 30

Selim, 42, 43

Sinop, 13, 41, 130

Sinop Çepniieri, 12

Sivas, 16, 41

Sofu Ali Bey, 42

Sultan Ali, 38

Suluca Kara Üyük, 22, 23

Süleyman Beğ, 39, 40, 85, 86

Süleyman Halîfe, 85

Sürmene, 61, 94

@ Ş

Şah Abbas, 40

Şah Ali Sultan, 39

Şah Kulu, 37

Şah Tahmasb, 39

Şâkir Şevket, 95

Şebinkarahisar, 63

Şeyh Cafer, 33, 35

Şeyh Cüneyd, 34

Şeyh Cüneyd, 24, 33, 34, 35, 36, 37

Şeyh Haydar, 37, 38

Şeyh İbrahim, 33

Şeyh Sadreddin Musa, 33

Şitvanşah, 35

@ T

Taceddin Oğulları, 34, 40

Taceddin Sinan Bey 42

Tacirlû, 122

Tahmasb, 39

Tayy, 122

Tebriz, 7, 38

Teke, 37

Tirebolu, 40, 42, 44, 45, 61, 62, 63, 64, 65,89, 90, 94, 95

Togançuk Hatun, 31

Tokat, 33

Torul, 61, 90

Trabzon, 34, 40, 41, 42, 43, 44, 50, 90, 94

Trabzon Rum devleti, 13

Tur Ali Bey, 14

Turgud, 116, 117

Turgut, 20, 21

Turgutlu, 39

Türkiye, 12, 30, 36, 37, 39, 49, 67

Türkler, 45, 49

Türkmen, 9, 10, 11, 12, 14, 16, 17, 43, 123, 129

Türkmenler, 19, 26, 28, 30

Türkmenistan, 129

^ U

Ulu Yörük Türkleri, 21, 33

Urfa, 17

Uygurlar, 30

Uyrat Argun Aka, 31

Uzunçarşılı, 42

Uzun Haşan Bey, 15, 35, 41, 42

M ü

üç Ok, 7, 62

Ünye, 13

Üreğir, 61, 90

Üsküdar Türkmeni, 17

^ V

Vakfıkebir, 94, 95

Varsaklar, 34, 39

Vilâyet-i Yagobit, 61

m VYağlu Dere, 61, 89

Yakub Bey, 38

Yakub Halîfe, 50, 71, 84, 85, 86

Yar Ali Beğ, 68

Yavuz Selim, 20, 44, 64, 117, 119

Yeni il, 17, 121, 122, 131

Yomra, 61

Yörükler, 19

II.Yuannis, 13

Yukarı Harşit, 130

Yukan Kelkit, 33, 34, 130

Yunus Mukrî, 22, 23

Yusuf Beğ, 69

Yüreğil, 62

Yüreğir, 45, 50, 51, 61, 62, 63, 65, 67, 68, 89, 90, 91, 94, 95, 115, 117, 118, 121, 122, 123, 129, 130, 131