Upload
serkan-kececi
View
384
Download
2
Embed Size (px)
Citation preview
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
1/136
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
2/136
TÜRK D Ö N Y A S I A R A Ş T İ R M A L A R V A K F I Y A Y I N I : 11
Prof.
Dr.
Faruk
SÜMER
K l T Ü R K L E R ' D E
ŞEH İR C İL İK
ı 10 06
İ S T A N B U L
1984
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
3/136
lU ESEK
Bakanlar Kurulu'nun
20.7.1980 tarih ve 8/1307 sâ-yılı
kararıyla
kamu yara-nna hizmet verdiği için Vakıf kabul
edilerek vergi muafiyeti tanmmış olan TÜRK
DÜNYASI
ARAŞTIRMALARI
VAKFI'nın yayınıdır.
Ilar hakkı mahfuzdur. TÜRK
DÜNYASI
ARAŞTIRMA
LARI
VAKFl'nm müsâadesi olmaksızın
tamamken,
kıs
m e n
veya herhangi bir değişiklik yapılarak iktibas edile
mez.
Diz t i -Baskı
Af§m
M^tba/SS
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
4/136
S
^í 0f Dr
Çetiniz
^iémer e êhûf
eái
^ffrMm
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
5/136
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
6/136
İ Ç İ N D E K İ L E E
önsöz VII-VIII
Balılı ve Kend
I. Gök Türkler Devrinde Şehircilik ... 2-26
A — Doğu Gök Türkleri'nde Şehircilik 3-13
B —
Batı
Gök Türkleri'nde Şehircilik 13-26
II. Uygurlar'da Şehircilik 27-49
III.
Karluklar'da
Şehircilik 49-79
IV. ÇigiUer'de ŞehircUik 79-81
V. Tokhsılar'da Şehircilik 81-82
VI.
Kara Hanlılar
Devrinde Şehircilik 82-99
VII.
Oğ^ızlar'da Şehircilik 99-103
Resimler 104-110
Bibliyografya 111-114
Dizin 115-126
Yanlış - Doğru Gedveli 127
\
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
7/136
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
8/136
Ö N S Ö Z
«Eski
Türkler'de Şehircilik»
sözü
ile
eski
Türkler'in
şehir hayatına geçişleri kasdedilmiştir. Şehir k u r a r a k ve
ya
evvelce mevcut şehirlerde oturmak sureti ile olali bu
geçiş, Türk tarihinin başlangıcmdan, aşağı yukarı bin se
ne sonra başlamıştır. Bu, gerçekten uzun bir zamandır.
F a k a t
kuzeyde,
Doğu
Sibirya'daki avcılık ile geçinen or
man halkı nasıl bozkırlardaki yaşayışı tahammül
edile
mez bir hayat tarzı telâkki etmişler ise göçebe topluhak-
1ar
da yerleşik hayata aynı
şekilde
bakm.akta idiler. Fazla
olarak onlar siyasî hakimiyeti ele geçirme ve sürdürmenin
ancak
göçebe yaşayışla mümkün olabileceğine inanıyor
lardı.
Bu
böyle
olmakla beraber, hemen her meselede ol
duğu
gibi,
şehir kurmak ve şehirlerde oturm̂ ak fikri da
Türk
topluluklarmın yüksek idareci zümresi ve bilhassa
hanlardan
çıkmış ve onlar tarafındajı uygulanm..a safha
sına konulmuştur.
Moğolistan'da yapılan arkeoloji araştırmaları, Hunlar
(Hiong-nu)'m, bazıları surlar ile çevrili, birçok yerleşme
merkezlerine sahip olduklarını göstermiştir. F a k a t bu yer-
leşm_a merkezlerinde Kunlar'ın nam ve hesabına çalışan
Çinli tutsakların oturdukları anlaşılmıştır. Buna. göre Hun
l a r siyasi varlıklarını halefleri olan hemen bütün toplu
luklardan daha uzun bir zaman sürdürdükleri halde biz
zat
kendilerinin oturmalarına mahsus şehirler kurmak ve
ya mevcut şehirlerde oturmak arzusunu duym.amış görü
nüyorlar.
Mamafih bu sözlerimizin
kesin
bir hüküm ma
hiyetinde olmadığını da kaydetmeliyiz.
Hunlar'm
siyasî halefleri Sien-Piler ve onların yer
lerine geçen
J u a n - J u a n l a r
devirlerinde şehirler kurulma
sı veya şehirlerde oturulması sözkonusu edilmiyor.
Gök Türklerce gelince, onlarda şehir kıırma fikri daha
VI.
yüzyılın
sonlarında ortaya çıkmıştı. F a k a t bu düşünce
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
9/136
bir türlü fiilî safhaya intikal ettirilmedi. Buna karşılık
«Türük»
Bilge Kağan'm ölümünden (734) 13 yıl sonra
hükümdar
olan Uygur Tengri'de Bolmış II İtmiş Bilge Ka
ğan, Orhun ırmağı kıyısında Ordu Balık'ı kurmuştur. Böy
lece eski
T ü r k
ŷurdu Moğolistan'da şehir kurma şerefi
Uygurlar'a
ait bulunuyor. Batı Gök
T ü r k
hanedanının ha
lefleri olan Türgiş kağanları'nın
VIII .
yüzyılda Sûyâb ve
Talaş
( T a r a z )
şehirlerinde oturmakta olduklarını biliyoruz.
IX .
yüzyıla gelince bu yüzyılın ortalarında Türkler'in on
altı şehirleri olduğu tanınmış bir müslüman kakmağında
ifade edilir. X. 3mzyılda ise yerleşik hayata geçme ve şe
hirlerde
oturma kayda değer bir gelişme göstermiş, XI. ve
X II . yüzyıllarda bu hareketler daha fazla bir hız kazan
mıştır. Artık, Moğol istilası arefesinde yani XIII .
yüzryıl
başlarında kalabalık sayıda bir
T ü r k
nüfusu şehir ve köy
lerde oturmakta idi. Bu şehirlerde her türlü medenî faa
liyetin yapılmakta olduğu görülüyor. F a k a t Moğol istila
ve hakimiyeti
T ü r k
şehirciliğine,
T ü r k
şehir hayatına onul-
m.az darbeler vurdu. Öyleki şehirlerden bir çokları var-
lıklannı sürdüremeyip yok olup gittiler, diğerleri ise ehem
miyetlerinden çok şey kaybettiler.
Takdim edilen bu incelemede eski Türkler'in şehir ha
yatına geçişleri anlatılmıştır. T ü r k şehirlerindeki hayat ise
başka mühim bir konu olup bilgi yetersizliğinden işlen
mesi pek müşkildir. Bununla beraber bu mevzuu da bir
çok sebeplerden dolayı ileride ele alıp, kaynakların ver
diği imkan niöbetinde, aydınlatmaya çalışmak mecburi
yetindeyiz.
Sözlerime son verirken
bu
incelemenin kitap halinde
yayınlanmasına
k a r a r
veren
T ü r k
Dünyası Araştırmaları
Y a y m
Kurulu'nun sayın üyelerine ve onun
değerli başkanı
Prof .
Dr.
Turan Yazgan Beyefendice derin teşekkürleri
mi sunarım. Tabiî çalışkan ve aynı zamanda son derece
de kibar sekreter Saadet Pmar'm yardımlarını unutmam
düşünülemezdi. Bu sebeple ona ve yardımlarını esirgemi-
yen arkadaşlarına da teşekkür ederek sözlerime son ve
riyorum.
Lâleîi, 15 ,XL1984
F.
SÜMER
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
10/136
BALIK
VE KEND *
Prof. Dr. Faruk
SÜMER
« T ü r k î e r ' i n
on altı şehir leri var dır» (İb n Kh ur -
dâdbih , IX. yü z y ı l) . «Türkler büyü k bir toplu
luktur.
Birçok ellere, boylara ve obalara
a y r ı
lırlar. Onl ard an baz ılar ı şehir ve köyl erde otu
rurlar.
B a z ı l a r ı
da bozkı rlarda ve ç ölle rde. y a
ş a r l a r »
(e l -Mervezî , XI I . yü zy ı l ) .
Eski Türkler (Gök Türkler, Uygurlar) şehre
balık
adı
nı veriyorlardı. Daha sonraları bu kelimenin baliğ t a r
zında
da söylenildiği biliniyor. XI. yüzyılda Kara Hanlı
Türkleri ile Oğuz Türkleri'nin
balık
kelimesi yerine kend
( = kent) sözünü kullandıkları görülür. Mamafih Kaşgarlı
Mahmud,
balık sözünün
bu
mânâsını bilmekte
ve
onun
İs-
lâmiyetten önce
Türkler tarafından
şehir
ve
kale
mânâ
sında kullanıldığını söylemektedir
.̂ Yine adı
geçen
müel-
* Bu makal e 1978 yıl ınd a yaz ıl mış ve hatta metin kısmı dakti lo edilmişti .
F a k a t b i rb i r in i takib eden sıhhî rahatsızlıklar yüzünden bu inceleme ya
y ı n l a n a m a d ı . Makale bu def a, yay ınl anm ak için, gözden geçiri l i rken met
ne yeni birçok
bi lg i ler
i lâve
edi ldiği
gibi, haşiyeleri de konuldu. Böy
l e c e
bu incelemeni n, yay ınl anm ası gecikmi ş olmakla beraber, daha fay*
dalı bir duruma get i r i ld iğin i muhterem okuyucuların da tasdik ea'ecekleri
şüphesizdir .
1 Dî vân u luğâti 't-Türk, yay ınl aya n K. R i f a ^ , İstanbul, 1333, l, s. 317, türk-
ç e
tercümes i B. At al ay , TD K, İst anbu l, 193 9, I, s. 379 , ingilizce ter cü
m e s i R. Dank off - J . Kel ly, Com pen diu m of the Tur kic "diale cts, edited
Ş i n a s î Tek in - Gön ül Alp ay Te ki n, Turk ish S o u r c e s , VII , Harvard Uni
ver sit y, 1982, part 1, s. 29 0- 291 ; G . Cl aus on , A n Ety mologica l dictionar y
of pre -
thirteenth
century T urk ish , Ox fo rd , 19 72, s. 335- 336.
Altay dağlarında Pazirik,
Ş i b e ,
Baş Ad ar , Katunda ve bunlara komş u
yörelerde M.Ö. V. ve Vl. yüzyıl larda yaşadığı
b i ld i r i len
ve bize peK
mühim kültür hâtıraları bırakmış olan topluluk, bu topluluğun höyük
lerden çıkarılmış
kü l tür
var l ıklarını yakından
tetkik
etmiş olan -Sovyet
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
11/136
L
GÖK
T Ü R K L E R
DEVRİNDE
ŞE HİRC İLİK
Araştırmaların bugünkü durumuna göre, Türklerin
şehir kurmıalan ile ilgili bilgiler VIII. yüzyıldan daha ge-
âlimi S. i. R u d e n k o ' y a göre yerleşik
v e y a
ya n yer leşi k bir hayat geçi r
miştir
( F r o z e n
tombs of S i b e r i a , The P a z y r y k buri aîs of Iron -age hors-
m e n , ingil izce tercüme M. W. Thompson,
B e r k e l e y
- Los A n g e l e s , 1970,
s.
80) . Meşhur P a z ı r ı k h a l ı s ı da bu topluluktan kalan yadigârdır ( a y n ı
e s e r ,
s,
^ 2 9 8 - 3 0 4 ) .
F a k a t
bu topluluğun
ş e h i r
v e y a
şehir lerde oturdu
ğuna dâ ir hiç bir deli l v e işaret olma dığı gib i, köy şekli nde de o l s a ,
meskûn yerleri de tesbit edilememiştir.
F a z l a olarak bu topluluğun yerleşik bir hayat geçirmiş olduğu, bize
göre, şüphel idir.
2 I, s. 21 , 156 , 20 1, 21 0, 28 8, III, s. 111, ter cüm e I, s. 22 , 178, 23 6, 24 8,
3 0 2 ,
339, 343, 344, III, s. 150; ingil izce tercüme I, s. 194, 213, 219, 270.
^ Dahi l iye V e k â l e t i , Köy lerim iz, İstan bul, 1933, türlü yerle rde; İç iş leri Ba
k a n l ı ğ ı ,
Türk iye 'de meskûn yer ler
k ı la v u z u , A n k a r a ,
1946 - 19 48,
I - I , tür lü ye rl er de .
4
M. P e y f û n , Ferheng- i  z e r b â y c â n î - F â r s î , T a h r a n , 136 1, s. 292 .
5 Bk. C l a u s o n , adı geçen
e se r , ,
s. 728.
life
göre, kend (kent) Oğuzlar ve onlara uyanlarca «köy»
rnânâsnıda kullanılmaktadn'' .̂ Bundan takriben
elli
yıl
önce Türkiye'de Ort-a Kent, Şehir Kent, Hasan Kent ve
Kaya Kent gibi, yirmi iki kadar veya daha fazla köy
v a r
dı .̂ Bugün Azerbaycan'da kend sözünün daha ziyâde köy
anlamında kullanıldığını biliyoruz .̂ X. yüzyılda Oğuz
krallan olan yabgularm kışın oturdukları Yeni Kend de
(z Yengi Kend) İslâm coğrafya eserlerinde Yeni Köy (ê -
Qaryetül-Hadîthe veya. Cedide =
Dih-i
Nev) şeklinde t e r
cüme edilmiştir. Bununla beraber Oğuzlar'm kend sözünü
sâdece köy anlamında değil, bazan da şehir mânâsında
kuManmış oldukları söylenebilir.
Dilimizdeki
«köylü - kentli» deyimi, herhalde kentin bu
manâsı ile ilgilidir. F a k a t kent, burada köyün eşmanâsı
şeklinde de kullanılmış olabilir. Dilciler kend sözünün
soğdca olup, türkçeye bu dilden geçtiği gömşünde birleş-
mislerdir ^.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
12/136
riye gitmiyor. Anılan yüzyıldan önce Türkler'in O r t a As
ya'nın herhangi bir yöresinde şehir kunrıtış olmaları ta
biî mümkündür. Ancak bu hususta kuvvetli delillere sa
hip
değiliz.
A
— Doğu Gök Türkleri'nde Şehircilik :
551 yılında kurulan Gök Türk (zKck
Türük)
devleti
nin kısa bir
zaman
içinde Çin şeddinden Hazar
Denizi'no
kadar uzanan
büyük bir imparatorluk haline
geldiği
ma
lumdur.
Bu imparatorluk, hududları, teşkilâtı, ulaştığı me
deniyet
seviyesi, Türk
soyunun yayılması, haleflerine bı
raktığı köklü gelenekler, kısaca her bakmıdan o zamana
kadar O r t a Asya'da kurulmuş devletlerin, şüphesiz, en bü
yüğü ve en ehemmiyetlisi idi.
F a k a t
bu büyük imparator
luk 582 yılında birbirine hasım iki devlete ayrıldı. Anla
şıldığına veya sanıldığına göre, her iki kağanlığı birbi
rinden ayıran hudud, Büyük Altaylar'dan başlayıp Ha-
mi'nin doğu veya kuzeyindeki dağlardan geçmekte idi. Bu
durumda V I yüzyıl ile Vll. yüzyılın birinci yarısmda Do
ğu Türk İmparatorluğu ülkesinde Türkler taraımdan is
kân edilmiş herhangi bir şehrin varlığından sözetmeit pek
mümikün değil gibi görünüyor; fakat herhalde
kesin
bir-
şey de söylenemez. ;
Doğu
Gök Türk kağanları Orhun ırmağının kayna
ğına
yakın yerdeki Ötüken yöresinde yaşıyorlardı. Burası
anlaşıldığına göre, ormanlık, sulak, çayırlıiı, bir kelime
ile hoş bir yöre idi. Bilge
Kağandın
ötüken'i devlet idare
etmek (ve
hatta
belki de tabiî güzellikleri) bakımmdan
en ideal yer saydığını biliyoruz. Adı geçen kağan «budu
nuna»
yani milletine öğütlerde bulunurken, «Ötüken or-
manmda oturursan ve kervan (arkış) gönderirsen hiç sı-
fcmtm olmaz ve hâkimiyeti (yahut devleti) ebediyyen elin
de tutacâksm» diyor ^. Yine diğer bir yerde Bilge Kağan:
6
«Ötük en yir olur up a r k ı ş t i rk iş ı s a r neng bunguğyok. Ötüken y ış o lu r -
s a r be ngg ü il tuta olurtaçı sen - Öt ük en ye ri nde otur up k e r v a n , kafi le
gönderirsen
hiç
s ı k ı n t ı n
( b u n )
o lmaz.
Ötüken ormanında oturursan
e b e
diyen
ü lkeyi ( v e y a devleti = i l) tutarak
oturacaksın»
( M .
E r g i n ,
Orhun
âbideleri, İstanbul,
1 975 , metin s. 1 54,
s a t ır 1 3 - 1 5 ,
tran skri psion -s. 66,
tercüme
s, 1 8 ) . .-
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
13/136
«Tüıik
kağani Ötüken ormanında oturur ise ülkede sıkın
tı
(bung) olmaz
diyerek ^ Ötüken'in Türk devleti ve
«Türk
budunu»
için
taşıdığı ehemmiyeti belirtiyor. Diğer bir yer
de
de
Bilge
Kağan:
«bunca
yerlere ordu şevkettim, Ötü-
ken ormamndan daha güzel bir
yöre,
ülkeyi idare
edecek
daha iyi bir yer görmedim» diyor ve Ötüken'i «ıduk» ya
ni
kutsal
bir yer olarak vasıflandırıyor ^. Orta Asya'nın
en
eski imparatorluğunu kurmuş olan Hunlar'm devlet
merkezlerinin de bu yörede olduğunu bildiğimiz
gibi.
Gök
Türk kağanlannm yerini almış olan Uygur kağanları ile
bazı
Moğol
«kaanlan» da Orhun yöresinde yani aynı yer
de oturmuşlar ve hatta orada şehirler kurmuşlardır. Bu
vakıalar
Bilge
Kağan'm Ötüken ile ilgili sözlerinde ne
kadar haklı olduğunu açıkça meydana
koyuyor
.̂ Çok do
ğuda
oturan Moğollar'ın devlet merkezi olarak, batıdaki
Orhun bölgesini seçmeleri dikkate değer
olup,
bunda, he
men
her şeyde olduğu üzere Türk geleneklerinin tesiri
belki sözkonusu olmakla beraber, daha ziyade o yörenin
stratejik ve ticaret bakımlarından taşıdığı ehemmiyet ve
tabiî güzelliği ile ilgilidir.
Çin, genişliği, zenginliği, kuweti, yüksek ve parlak
medeniyeti ile komşularının gıbtasım çekiyor, hatta göz
lerini kamaştırıyordu. Bu münasebetleri bazı Gök Türk ka
ğanlarının Çin'e ve Çinliler'e karşı derin bir hayranlık
duydukları görülür. Bu kağanlar bu duygularının tesiri
^
«Türük kağa n Ötük en y ı ş olursar
ilte
bung yok = Türk kağanı Ötüken
ormanında
ot urursa ülkede sıkıntı olmaz» (Er gin ayn ı
e s e r ,
metin s .
1 5 3 ,
satır
1 0 - 1 1 ,
t ranskripsion s . 65 , tercüme s . 17 ) .
8
« B u n c a
y i rke tegi yorıtdım. Ötüken
y ı ş d a
yig idi yok ermiş. İl tutsık
yir Ötüken y ı ş ermiş = çok yerl ere sefer ettim. Ötük en orma nın dan
d a h a .
iyi bir y er
olmadı ğını görd üm. Ülkeyi idare edecek yeri n Ötük en
olduğunu anladım»
( E r g i n ,
metin s . 157, satır 16-1 7, trans kıripsi on
s .
6 5 , tercüme 18 , 2 4 ) .
-9 Ötü ken 'in bulun duğu yer e gelin ce, Ötük en şimdi Moğolistan denile n ü l -
'
kede. Hangay
s ı r a
dağlarının
doğu
kes iminde Orhun (Orkun) ve Te-
mir ırmaklarının kayna klar ının bulundukl arı yerde , Uygurlar ' ın
baş
ş e h
ri Ordu
B a l ı k ' ı n
(Moğol lar
K a r a
Balgasun diyor) az güney inde, 97 ar z
v e
101 tul derecelerine isabet eden yöre idi ( bk . R. Giraud, L'Empire
d e s
T u r e s c e l e s t e s ,
P a r i s ,
1960 , s .
1 7 2 - 1 7 3 ) .
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
14/136
L iu mau-tsaî. D ie Chinesischen Nachrichten Zu r Gesch ichte Der Os t -
T ü r k e n
( T ' u - k ü e ) ,
Wiesbaden , 19 58 , I, s. 43 . Ay rı ca iz ahlar kısmına
bk .
( I I , s . 52 1 ,
haşiye
2 2 0 ) .
Mamafih T'a-po
K a ğ a n ,
kendi zamaninda
Ç i n ' i idare eden ik i hanedanın imparatorlarına kuvvetini tanıtmıştı.
Onun etraf ındaki lere daima şu sözleri söylediği işit i l iyordu : «benim
güneyde (Çin 'de) ik i oğlum ( Ç i n imparator ları) v a r . Bund an dolayı yok
s u l düşmek ten kayg ılanm am» (gös teri len y e r ) .
n Söz konusu Ç in gelenekler in in başında saç ve kıya fet değişikl iği geli
yor du. Türkler saçlarını birkaç pelik ha linde örüp ar kay a sarkı tıyorl ar
d ı .
Onl ar İslâmİyete girdikten sonra da epeyce b ir müddet bu geleneği
sürdürmüşlerdir. Hatta Türkler
s a ç l a r ı
kendi ler inki g ib i olmayanlara «tok
e r» d iyor lardı ( K a ş g a r l ı , tercüme I, s . 332 , 3 5 8 ) , Çinl i ler inki ise topuz
şekl inde v e y a düğümlü id i . E l b i s e y e gelinc e, Türkler kafta nları nın • sağ
kanadını
sola atıyorlardı (L iu mau- tsa i , s . 8 , 41 ) . Bel ler inde de üzerleri
oyuk v e y a kabartmalı süsler i le bezenmiş kemer le r ( ku r \ , k u r ş ak \ k u
ş a k ) bulunurdu. Türkler kemer takma
v e
kul lanm aya içt imaî
v e s i y a s î -
mevkii göstermesi bakımdan büyük bir ehemmi yet v eriy orla rdı. İslâm
âleminde de onlar s üslü kurs aklar ı i le d ikkat i çek iyor lardı. Çinl i ler 'e g e
l i n c e , onlar elbiselerinin sol kanadını s a ğ a at ıyor lardı. Bu y ü z d e n -
Ç i n
l i ler Türkler' in bu gelenekler in i de , her hal de, barba r âdet leri şeklinde;
görüyorlardı
(L iu
mau- tsa i ,
s . 5 3 ) . S .
Jul ien' in tercümesinde bunlardan
b a ş k a Çinl i ler' in kanunlarını kabul etmek v e hatta d i l i dahi değişti r
mek hususları zik red i l iy or: «Quant â couper le devant de notre vête
ment, dénouer les t r e s s e s de nos ch ev eu x flottants, chang er notre
l a n
gue
et
adopter
vos
lois,
nos
habitudes
et nos
cout umes sont déjà
trop
İle ve şüphesiz ülkelerini zengin,
istikrarlı
ve kuvvetli bir
duruma getirmek için, Çin'in birçok veya her şeyi ile tak-
hd edilmesi gerektiğine inanıyorlardı. Bunlardan biri, bü
tün imparatorluğun tek hükümdarı T'a-po Kağan (572-
580)
yüz bin atlıya sahib olduğu halde,
öyle
bir Çin hay
ranı idi ki, Çin'de doğmadığına
esef
ettiğini gizlemiyordu.
T'a-po
tutsak Çinli bir rahibin telkini ile Çin'in kuvvet
ve zenginliğinin Buda dininin ilkelerine riâyet edilmesin
den ileri geldiğine inanarak bu dine girmiş, hatta bir de
mabet inşa ettirip, Çin impara^torundan Buda dinine ait
bazı kitablar istemişti. Onun bu dinin emirlerini tamamen
yerine getirdiği bildiriliyor
Yine
bu kağanlardan bir
diğeri,
Şa po lyö (Cha-po4io = Scha-po4üe,
581-587),
Çin
imparatoruna gönderdiği bir mektupta Çin âdetlerini al
mak istediğini, fakat kendi milletinin gelenek ve
göre
nekleri çok köklü olduğu için henüz buna cesaret edeme
diğini
bildiriyordu Çin kaynaklarından elde edilen bil-
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
15/136
gilerden on iki hayvanlı takvimin ilk defa onun zamanın
da kullanıldığı anlaşılmıştır Bu takvimi Türkler'in Çin
liler'den aldıikları ile
ilgili
görüş, şimdi çok daha fazla bir
kuvvet kazanmıştır
K'i-min
Kağan da
(ölümü
608) Şa-
po-lyo'nun
görüşünü paylaşıyor ve işe
onun
gibi
kıya
fet ve saç şeklinin değiştirilmesi ile başlamak istiyordu.
K'i-min, milletinin kıyafetini kaldırıp yerine Çinliler'inkini
almak ve hatta «asil Çin milletinin her
şeyini taklid
et--
mek istediğini» metbûu Çin imparatoruna ifade etmişti.
Ancak İmparator,
K'i-min
Kağan'm bu fikrine katümıyor-
du. Kağan'm ısrarlı
istekleri
karşısında ona: «kıyafet
değiş
tirmek neye
y a r a r
Öyle hareket ediniz ki milletiniz iyi
ve
şefkatli
olsun,
merhametli,
uysal
ve
beğenilen
davra-
nışlarda bulunsun»
cevabını
yazmak zorunda
kalmıştı
a n c i e n n e s ,
eì
je n'ai pas encore osé les chan ger = elbi sem izi n önün ij
k e s m e k , dalgalı (sa rkı tı l mış ) saçl arımız ın Örgülerini çözm ek, di l imizi de
ğiştirmek ve sizin kanunl arı nız ı kabu l etmek hususl arına gelince , ge
lenek
ve gör enek ler imi z çok kök lü oldu ğu için onlar ı henüz değişti r
meye
cesaret edemedim» (Docume nts sur les Tou- kiou e-Tu rcs -, Jo ur
na l
Asia tiqu e, Ma i- Ju in 1G64, s. 5 0 2) . Şopoiyo (Ch a po-Iİo = S c h a -
po- üe, 581- 587 ) Sui haned anını n i lk kudretl i hükü mdar ı Yan g Kien
ile müc ade ley e gir işm iş, başarı gös tere mey inc e ona sâdı k bir tâbi olmıuş-
tu. Çin yıl l ık ların da onun tâbil ik davr anışl arı i ie i lgi l i inanılması güç
ş e y l e r anlatı l ır. Ş e r e f v e haysi yet duyg ular ını bir tarafa atarak Çin h ü
kümdarına" k a r ş ı
yaptığı dav ranı şlar ve söylediği sözler, otağında bu
lunan Türk ler' i n yüzl erini kı zartm ış, duyd ukla rı derin • üzün tüde n acı acı
inle mel erin e v e hüzü n ver ici çığlı klar at mala rına sebe p olmuş tu (Li_u
m a u - t s a i / s. 5 0 - 5 4 ) . Bi lge Kağa n'ı n isim ver mey erek «bilgisiz kağan
olurmış erinç , yabla k kağan olurmış erinç = a k ı l s ı z kağan tahta çık
t ığından,
kötü
ikağan tahta oturduğu için...» ( E r g i n , metin s. 155 , satır
20,
transk ripsion s . 78 ) sözleri ile kınad ığı eski kağanlar dan
bir i
de,
ş ü p h e s i z , Şapolyo'dur.
1^ Liu mau -ts ai, s. 50 ; J u l i e n , s„ 495.
13 L
B a z i n ,
Les Cale ndrie rs T u r c s anciens et médiévaux, Lille, 1974, s,
1 4 1 - 1 5 7 . B a z i n
oniki hayva nl ı takvi min, Türkler tarafından VI. yüzyı l ın
ikinci yarası nda Çin halk kültür ünden (â la cultur e populaire chi nois e)
alındığını i leri sürü yor (s . 154. 156, 15 7) .
14
Şapo lyo' nun türkçe unva nı P. Pell iot tara fınd an, cince y a z ı l ı ş tarzına
d a y a n ı l a r a k El Kül B a ğ a Işbara Kağan şeklinde tesbit edilmiş, B a z i n ise
bu unvan daki kül 'ün kö ( \ g ö l ) o lması gerekt iğini i fade etmişt i r ( ay
nı
e s e r ,
s. 14 7) .
15 Liu mau-t sai, s. 62, 63 ; J u l i e n , s. 533-534.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
16/136
bununla beraber imparator K'i-min Kağan'ı takdir ediyor
hatta onun bazı düşüncelerini paylaşıyordu. Filhakika
K'i-min Kağan çadır hayatını bırakıp şehir kurarak mille
tini evlerde oturtmak istiyordu. Onun bu arzusunda sa
mimi olduğunu anlayan Çin imparatoru, K'i-min Kağan
için sınır eyâletlerinden birinde (Wan-sou-su) bir şehir
kurulmasını emretmişti. F a k a t K'i-min bu esnada
öldü (608). İşte, bugünkü bilgilerimize göre (ve eğer yanıl
mıyorsam) çadır hayatını bırakıp şehirde oturmalı
isteyen
ilk Türk hükümdarı K'i-min Kağan'dır.
K'i-min Kağan'm oğlu ve haleflerinden Hie-li Kağan
ise babasının aksine atalarının gururlu ruhunu taşıyan bir
hükümdardı. O, bir taraftan Çinlileri'n entirikaları ve di
ğer
taraftan bir birini takip
eden
kıtlık, açlık ve başka
sebepler yüzünden tutsak alınıp Çin'e götürülünce, impa
r a t o r ona saray hizmetçileri nazırının konağını tahsis et
mişti. F a k a t esasen tutsaklık yüzünden pek mahzun olan
Hie-li
Kağan'a bu konak bir zindan gibi
geldi; belki
şehir
hayatını da sevmediğinden konağın bahçesine kurdurduğu
bir otağda yaşadı. Buna rağmen şeref ve haysiyet sahibi,
gerçek
bir «kağan» olduğundan ne bu otağ hayatı, no de
imparatorun teskin, teselli ve memnun edici gibi görünen
teklifleri, duyduğu derin üzüntüyü
hafifletebildi;
gittikçe
a r t a n teessürü dört yıl sonra ölümüne
sebep
oldu. Fa
kat bu, şerefli bir ölümdü.
16 Li u m a u - t s a i , s. 70;
J u l i e n ,
s, 515, 517,
5 3 8 - 5 3 9 ,
Acût-Sep tembre, 1964,
s .
232.
17 İmparator, Hie-l i K a ğ a n ' ı n üzüntüden ş a r a r ı p solduğunu haber a l ı n c a
a v l a a v u n a c a ğ ı n ı s a n ı p b i l h a s s a geyiği bol K u o - Ç o u . bölg esin in vali l iği
tekl i f inde bulunmuş, fakat kağan bunu reddetmişt i . S o n r a imparator
«imparatorluk
m uhaf ız kuvve tleri kuma nda nlığı tevcihi ile
K a ğ a n ' a
g ü
z e l topraklar v e bir ikâmetgâb ve rmiş t i . Hie- i h a y a t a
v e d a
edince (634
y ı l ı n d a ) İmparator, Türk ler ' e kağanl arın a kend i türelerine göre c e n a z e
töreni y a p ı l m a s ı n ı , yan i cesedin in yak ı l ı p Pa ırmağının doğusu nda bir
m e z a r
i n ş a
edi lmesini söyledi (hajbuki bu ç a ğ d a Türk le r ' i n e s ki z a m a n
larda
o lduğu gibi ölülerinin cesedlerînİ ya km ay ıp toprağa verdikl eri y ine
Ç i n kaynak lar ında haber ver i l iyor . J u l i e n J . A, A oût-Se ptemb:e 1864,
s .
2 2 5 ) K a ğ a n ' ı n
ve fat ettiğini öğren en atabe yi (Hu -l u T a - k u a n T ' u -
yü-hun=ye)
ona
k a r ş ı
duyduğu bağlı l ık ve
s a y g ı d a n
dojayı y a ş a m a k
istemeyerek
intihar etti. İmpar ator, ata bey 'in bu hare ketin den çok . duy-
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
17/136
Gök
Türk kağanlannm taşıdıkları bu gayeleri uygula
maya
koyamamalarınm asıl sebebi bize göre, milletlerin
den
ve bilhassa onların halk kitlesinden (kara kamağ bu
dun)
gelecek tepkilerden korkmalarıdır. «Türk budunu»
atalarından
gelen bütün geleneklere bağlı
olup,
yabancı
lara
ait bu
gibi
şeylerin alınmasından hoşlanmıyordu. Ni~
tekim uğranılan başarısızlıkların ve çıkan karışıklıkların
ataların koydukları törelere riâyet edilmemesinden ileri
geldiğini
görüp
söyleyen
Türk prensleri de vardı.
Yukarıda
adlan geçen Türk kağanlarından takriben
yüzkırk yıl sonra «budununu» çok seven yüksek duygu
ve
düşünceler ile
dolu,
büyük hatîb Bilge Kağan'm da
Buda
dinini kabul etmek ve şehir kurup orada oturmak
gulanarak ona
ö lüm
sonrası unva nı veri p Kağa n'ı n yan ma defnedilm esini
v e
mezarı üzerine b ir
kitabe
yazı lmasını buyurdu. B u el îm hâdise leri
haber alan Kağan'ın amcalarından Su-ni-şi de vefat eden^ler i le
birl ikte
olmak için canına ikıymıştı (L iu mau-tsai , s . 144-145;
J u ü e n ,
s . 230 -
233). B a ş k a , birçok
mil let lerin
tarihlerinde
o lduğu g ib i
sadâkat, saygı ve
sevginin en yük sek ifadesi olan bu
g ib i
asil dav ranı şla r Türk tarih inde
de vardır . 639 yı l ında
Hie-li
Kağan'ın yeğeni
K i e - ş e - ş u a y
(yahut K i e -
ş e - s o
b izde Kür Şad olarak tanınmıştı r) şehza de Ho-l o-hu' yu (Hi-el i
K a ğ a n ' ı n
oğl u) Türk ülk esi ne kaçı rıp devleti y eni den kur mak istemişti
( L i u mau-tsal , d izin,
11, s. 7 8 5 ) .
Bütün bunlar devletin y ıkı lma sın dan
ve
« T ü r ü k budunun» perişan
b ir
şekilde dağılması ndan (Çi n'e yüzb in kişi
gelmişti) duyulan derin teessürün
tepki leridir.
Yüksek tabakada
bu
tep
kiler olunca halk kitlesinde
( =
kara kam.ağ budun)
bu
teessürün
çok
d a h a derin
olduğu
şüphesizdir. Aradan el l i
y ı l
g ib i
uzun
bir
zaman
geçtiği
v e
mühim
b ir
kıs mı ask erî hizme tlerd e kul lanı ldığı halde Türk
«budünı» şanlı mazilerini un utmay arak tekrar devletlerini kurmak
b a ş a
r ı s ı n ı
göstermişlerdir. Kayna kta Hi-el i Kağan 'ın cinlere
v e
şeytanlara
inanmadığı
da ,
onun
b ir
kusuru g ib i gösteri lerek, b i ld i r i l iyor . Halbuki
Türkler de ,
çağdaşları olan pekçok kav im g ib i cinlerin ( ç ı v ı )
v e
ş e y
tanın
( y e k )
varl ığına inanılmakta
v e
onlardan ziyâd esi
i le
korkulmakta
'
idi'.
Kamla rın halk üz erinde derin
bİr
nüfuza sahip olmaları
da
buradan
gel iyor. Onların, yani kamların c in ve şeytanlar a hükmettiklerine sam i
miyetle inanı lıyo rdu. Türkî er' i n gece sava şlar ını sevme dikler i
v e
hattâ
bu savaşlarda pek başarıl ı olamadıkları i le i lgi l i sözler de şüphesiz, cin
lerden
( ç ı v ı )
korkmaları ve bu yüzde n geceleri çadırlarına kapa nmal a
rından çıkmış
olabil ir.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
18/136
düşüncesinde olduğunu biliyoruz.
Fakat
onun, selef
leri
gibi,
kıyafet, saç şekli ve diğer geleneklerin değiştiril
mesini düşündüğünü gösteren herhangi bir delil veya
işarete
sahip değiliz. Bilindiği
gibi,
Çin'de doğmuş, Çin
terbiyesi almış ve
cince
bilen Vezir Tonyukuk :
«biz
Çin
lilerdin yüzde biri kadarız. Bir şehir kurup oturursak ora
da düşman bizi yok eder. Halbuki eski hayatımızı sürdü
rürsek zayrf olduğumuz zamanlarda çekilir, güçlü oldu
ğumuz
zamanlarda ilerleriz. Buda dinine gelince, bu din
insana
alçak gönüllülük, yumuşaklık telkin etmekle sa
vaşçıların (Türkler'in) mizaç ve karakterine uymaz» söz
leri ile damadının yani Bilge Kağan'm arzularını uygula
masına mani olmuştur. Vakıalar, Vezir Tonyukuk'un
mütalaasını teyid eder görünmüyor. Zira nice Türk top
luluklarının, sürekli bir şekilde göçebe hayat geçirmele
rine rağmen, siyasî ve kavmi varlıklarını koruyamadık
larım biliyoruz. Bizzat Gök Türkler yerleşik veya tam
yerleşik
hayata
geçmedikleri halde Bilge Kağan'm 734 yı
lındaki ölümünden 10 yıl sonra siyasî varlıklarını ve az
sonra da kavmi varlıklarını kaybettiler. Öyleki bu büyük
kavim doğrudan doğruya halef bırakmadan yok olup
gitti. Buna karşılık şehir
hayatına
geçen ve ilk
önce
Mâni
ve
sonra da Buda dinine giren Uygurlar siyasî varlıklarını
XIII. yüz yılm sonlarına kadar sürdürdükleri gibi, sonra
bilhassa Çağatay ve Özbek uluslarının oluşmalannda pek
mühim roller oynadılar. Hatta yine az sayıda olmamak
üzere İran ve Anadolu'ya da geldiler. Uygur beylerinden
Eretne
(ölümü: 1352)
Orta
Anadolu'da bir devlet kurdu.
Bu
büyük Uygur Türk'ü şimdi Kayseri'deki türbesinde
(Köşk
Medrese) 'de yatmaktadır. Gök Türkler yazıları olan
bir
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
19/136
türbe inşa
etmesini
bilen şehzadeler vardı. Yine Gök
Türkler'in çiftçilik yaptıklarını ve ticârete ehemmiyet
verdiklerini biliyoruz. Bütün bunlar ile onlar tam yer
leşik
hayata çok yaklaşmış idiler. Tonyukuk engel olmasa
îdi, Buda
dinine
girmek
belki
pek kolay olmazdı amma
şehir kurulmasında ve şehir hayatına
geçilmesinde önemli
güçlükler ile karşılaşılmazdı. Herhalde Ötüken'de anıt -
kabir şeklindeki yapılardan ayrı olarak başka binalar da
vardı.
Ötüken'in adının
XI.
yüzyılda
çok uzakta ya
şayan Türk âlimi Kaşgarlı Mahmud'a ulaşması pek
dik
kate değer olup bu, ününün devam etmesi, âbideleri ve
diğer binalarının -dikkat ve alâka çekici yıkıntılar
halinde
de olsa- varlıklarını sürdürmekte olmaları ile
izah
edile
bilir. Ötüken şüphesiz bir çok tahribata uğramıştı.
Buna rağmen adı XI.
yüzyılda
çok uzaklarda
duyulabih-
20
«Weh n die
T ' u - k i J e
auch ihren wohno rt standing wec hse lte n, so
b e s a ß
doch jeder für sich eigenes
L a n d .
Der Khagan wohnte stets am Berg
T u - k i n - s c h a n ; sein Hofzeit wa r naoh Oste n geöffne t... (Li u mäu -ts ai,
s.
10 ); » « Quoiq ue les Tou- Kio ue émigre nt ou changent, de domicile,
c h a c u n
d'eu x a toujo urs une
portion
de terre. Le khan habite constam
ment sur le mont Tou-'kiu-chan-Ötüken-»
( J u l i e n ,
J .A ., Mars -Avr i l 1864,
s.
3 35 ). Çin yı l l ık la rında veri len bu haber
Wk
zamanlara ait İdi. Âbi
delerin d ik i ld iği zsm.anda çiftçi liğin çok daha gelişm iş old uğu ş üp he
sizdir.
2-1 «Ol yir ge rü barsar Tür ük budu n ölteçi se n. Öt üke n yir o lur up
a r k ı ş
tir'kiş
ı s a r
neng bun gug yok. öt ük en yı ş olur sar ben ggü il tuta olurta cı
s e n o yere doğru giders en «Türk bua un» ölece ksin. Ötük en yerin de
oturup
kervan ve kafi le gönderirsen hiç sıkıntın olmaz. Ötüken orma
nında
oturursan, ebediyen ülkeye sahip olarak oturacaksın»
( E r g i n ,
me
tin, s. 154, satır 8-9 , transkr ipsion s. 66, tercüme s. 18 ). Ötüke n'd e her
halde
t icâret için şartlar müsâid olduğun dan Kağan bu tav siye yi yapıyo r.
22 «Der Khag an errichtete seinen Hof am Berg e Tu- kin -§a n ^ Kag an' in
s a r a y ı
Ötüken ormanında bulunur» (Liu mau-tsai , s. 18 1) ;
J u l i e n ,
Ötü-
ken 'i bazan berkiti lm iş yer (m uh kem mevk i = place forte ) şekl in
de tercüme etmiştir (M ai -J ui n, 1864, s. 5 1 4) .
23
«Ötüken- İsmu mevdzi ' in bİfeyâfi
T a t a r
qurb e Uygur - Ötüke n
T a t a r
çöller inde, Uygur ülkes ine yak ın bir yerin adıdır» (I , s. 12 3) . Ötü ken 'in
müell i f in haritasında da yer
a l m a s ı ,
buranın X . yüzyı ldaki Türk âle min
de pek tanınmış bir yer olduğunu gösterir. Halbuki zikredilen
a s ı r d a
Ötük en bölgesi moğolca konuşan kavimle rin yur du olmuştu. Nitekim
müel l i f imizin
tar i f i
de bun u göste riyor ,
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
20/136
yordu. Halbuki, aşağıda göreceğimiz, Uygur kağanlarının
ünlü şehirleri, Ordu Balık'm adını Kaşgarlı Mahmud'un
eserinde göremiyoruz. Gök Türkler, umumiyetle çadırlar
da
yaşayan fakat yazısı olan, takvim kullanan bir budun
Bu,
pek dikkate değer. Acaba daha önce yaşamış
böyle
bir
kavim var rnı? Ben pek bilmiyorum. Bilge Kağan XX.
yüzyılın
düşüncelerine salıip bir hükümdar gibi konuşu
yor
ve: «Türk budun üçün tün (gece) udumadım, (uyu
madım),
küntüz durmadım (oturmadım). İnim (küçük
kardeşim) Köl Tigin birle iki şad birle ölü yitü kazgan-
dım» diyor. Bilge Tonyukuk da kendi kitabesinde
:
«Türk
Bilge Kağan Türük sir budunuğ, Oğuz budunuğ
igidü
olurur
(besleyip
oturuyor) sözleri ile kağanın
vazifesini
belirliyor. Halbuki İslâm müellifleri «reaya (yani halk)
Tann'nm hükümdarlara vediası (emâneti) dır» diyorlardı.
Orhun
kitabelerinde
devletin
kuruluşu anlatılırken:
«şehirdekiler dağa çıkmışlar, dağdakiler inmişler»
denil
mektedir. Burada gerçekten bir şehir kasd ediliyorsa,
bu şehir nerede idi? Bu hususta
kesin
bir şey söylemek
belki
mümkün görülmemekle beraber, bu «balık» m Çin'in
sınır şehirlerinden biri olması muhtemeldir. Yine kitabe
lerde Bilge Kağan devrinde
(716-734)
Toğu Balık adı geçi
yor. Anlaşıldığına göre, bu şehir, yani Toğu Balık, Tula
kıyısında, Tokuz O Dokuz) Oğuzlar'm yurdunda veya
ona yakın bir yerde bulunuyordu. Kitabelerde Oğuz sa
vaşları (718-718 yılları) anlatılırken ilkönce Toğu Balık'da
savaşıldığı sonra
a t l a r
yüzdürülerek Tula ırmağının ge
çildiği
söyleniyor.
Dokuz
Oğuzlar'a ait olması da muh
24
V. T h o m s e n , İns cript ions de l 'Or khon d e c h i f r e e s ,
H e ı s İ n g f o r s ,
1896, s.
1 0 1 ; H. N. Or ku n, E s k i T ü r k y a z ı t l a r ı , TD K, 1, met in, s . 35, 1 0
=
12; Er
gin metin s. 156, s a t ı r 13, transkripsion s. 69.
K ö l Tigin 'e ait ki ta be de : «A ng i k Togu B a l ı k ' t a süngüş dümüz Köl T i
g in Azman a k ı g binip oplayı tegdi : altı erig s a n ç t ı . Sü [ t ]eg iş inde yi t in ;
erig k ı l ı ç l a d ı . = İlkö nce Toğu B a l ı k ' d a s a v a ş t ı k ( « O ğ u z bir le» yani Oğuz
lar
i l e) . Köl Tigin
Azman ' ın
( ? ) k ır
a t ı n a
binip
s a l d ı r d ı ,
altı en
m ı z r a k l a d ı . Asker in
hücumu e s n a s ı n d a da yedinci eri k ı l ı ç l a d ı ( E r g i n ,
metin s. 160, s a t ır 1 3 - 1 5 , transkr ipsion s. 74, s a t ı r 1 2 - 1 4 , tercüme s.
2 8 - 2 9 ) . Bi lge
K a ğ a n ' a . ait kitabede İse
a y n ı h â d i s e
ş ö y l e , anlatı ılyor :
«Ang
ilki Toğu
B a l ı k ' d a
süngüştüm.
T o ğ l a
Ögüz'ü yüzît i geçip
süsî»
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
21/136
temel bulunan Toğu Balık hakkında
başka
hiç bir
bilgiye
sahib değiliz.
Cengiz Han'ın oğlu Ögedey
Kağan devrin
de
Kara
Kurum'a iki fersah
mesafede
(1 fersah 5,5-3 km.)
Tuzgu Baliğ
vardı. Bu ad, adı
geçen Kağan'm orada
bir
tepenin ucunda yaptırdığı
bir
köşke
şehirden (Kara
Ku
rum) 2^ hediye
şeklinde
yiyecek ve içecek (tuzgu) geti
rildiği için verilmiş
görünüyor.
Yine
Oğuz
savaşları
esnasında
«Amga kurgan» adı
geçiyor, ^{j^ ^
Q Kar-
luklar'm ülkesinde bir kurgan vardı. Bilge Kağan'm
kitabesinde
Beş Balık
üzerine
yapılan bir
seferden
söz
— - a ş ı n m ı ş okunamıyor— ( E r g i n , metin s . 164, satır 18- 19, tran skr ips ion
s .
83). Bu sözlere göre Toğu
B a l ı k T u l a
ırmağının (Togla Ög üz ) sol k ı
y ı s ı n d a , geniş kıv rım teşkil eden kesim inin bir yerind e olmalıd ır.
26
Ben Cu ve yn î' de ki (b unda n sonr&ki haş iye ye bk.) «şehir» sözü i e K c -
ra Kurum' un k asdedi ldîğini anl ıyor um. Gere k Cu ve yn î, gerek R e ş î d e d -
dîn Tuzgu
B a l ı k
adının yapılan köşke veri ldiğini yazarlar.
27 Cu ve yn î, Târîh- i Ci 'hân-guşây, yayınla 'yan Mirza Muhamme d-i K a z v î n î .
G M S ,
leyden, 1911, s. 170,
a y r ı c a
s. 194; Reşîde ddîn , Câmi ü't - tevâr îh,
y a v m l a y a n A. A. Ali zâd e, 1980, Mos kov a, 11 -1 , s. 146, 202 . J A. Böyle
T u z g u Ba lık 'ı n bir köy oldu ğunu söy lüy or ve bu hus ust a, her halde ,
Y ü a n - ş i h ' e dayanıyor . Çü nk ü, kaydedi ld iği üzere,
f a r s ç a
metinlerde böy
le bir i fade yoktur ( J . A . Böyl e, The seasonal residences of the Great
K h a n
Ögedei, The Mongol wor ld empire, 1206-1370, Variorum
R e p
rints, London, 1977, VI, s. 146, 150).
28 H. N. Ork un'd aki a s ı l metinler den Köl Tigin 'e ait olanda A mg a (s . 51 ,
s a t ı r 11, t ranskr ipsion, s. 5 0 ) , Bi lge Kağan 'ınk inde ise Am gı (s . 65,
s a t ı r 3, tra ns kri psi on, s. 6 4 ) . Engin'in ese rind eki her iki met inde de
Am gı (metin s. 160, satır 27 , s. 164, satır 2 6 ) . Bilg e Ka ğan ve Köl
Tigin 716
k ı ş ı n ı
bu kurg anda (ka le, hisa r) geçirm işler di. Hatta bu es
n a d a
yu t (hay van kı r ımı) ç ı k m ı ş t ı . F a k a t bunun felâket getirecek de
r e c e d e şiddetl i olmadığı anlaşılıyor.
29
F a ' ka t
bu, çok şüpheli dir. Metinde sadece «kurg» okuna bilm iş v e bunun
kur gan ka (ku rga n'a = kal eye, his ara) olacağı kab ul edilmiştir (bk .
T.
T e k i n ,
A. Gram ma r of Or kho n Turk ic, Bloomingt on, 1968, s. 245 ,
ingil izce tercüm e s. 278 ;
E r g i n ,
t r anskr ipsion, s. 8 5 ) . Ork un i le Ergin ' in
eserle rindeki metinlerde bu görüşe e s a s olan harfler de (ku rğ. .) gö
rülemedi.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
22/136
B
— Baü Gök Türkleri'nde Şehh'cilik :
Batı Gök Türkleri'nde kağanların ilk zamanlarda çok
defa
İli vadisi ile Isığ Köl (Göl) kıyılarında oturdukları
anlaşılıyor. Bu devirde Çin kaynaklannın küçük kağan
unvanını verdikleri bir prens (her halde yabgu unvanını
taşıyordu),
Taş Kend'in kuzeyinde
oturarak
ülkenin
batı
bölgelerini
idare ediyor, yine Çinliler'in küçük kağan un
vanı ile andıkları diğer bir prens de, (ünvani: belki şad)
Kuça'nm kuzeyinde
oturarak
ülkenin
doğu
kesimini yö
netiyordu. Daha doğrusu bunlar imparatorluğa bağlı do
ğuda, güney
ve
güneydoğuda bulunan yerli şehir devlet
lerinin hareketlerini gözlüyorlardı. Mamafih bütün bu
yerli
şehir devletlerinde kağanların tudun unvanlı yüksek
memurları da bulunuyordu. Tadunlar bir taraftan kıralları
kontrol altında
tutarlarken
diğer
taraftan
da kağanlığa
ait vergilerin toplanmasına nezâret ediyorlardı. Sonra ka
ğanların idare merkezlerinin Isığ Göl'ün batısındaki Çu
ırmağı kıyılarına nakledildiği görülüyor. 630 yılında Çinli
S'O «Otuz yaşı ma B iş Balık tapa süle dim. Altı yolı süngüştüm [ sü]
s in Kop ö [ l i j ] r t ü m . Anda içreki ne kişi tin [ i yo k [bolda]
ç ı
er [ti ] a okiğalı kelt i . B iş Balık an ı üçün ozdı»
( a s ı l
m e
t in doldurma lar olmama k üzere Ergin s . 164, satır 8 - 1 1 , transkipsion
s . 8 3 ; Tekin s . 2 4 4 ) . Ergin (s . 41 ) ve Tek in ( s . 276 ) «okığ aıı kelti»
söz ün ü «davet etmek için geldi» (ca me in order to invit e) şekl inde
anlamışlardır.
L.
Bazin
i se: (man) a
«okığlı kelti,
Beş
Balık
an ı
üçün
ozdı» cümlesini : (u n envoyé) v in t , chargé d 'un message (pour m o i ) -
C ' e s t ce qui sauva les C inq - Vil les» şekl inde çevi rmi ş okığ h'yı haber
(d'un message) şeklinde kabul etmiştir
( l es
Cale ndri ers Turcs anci ens
et médiévaux, s . 22 9 ) .
ediliyor.
Çin kaynaklarnıda Pei-ting denilen bu şehrin
türkçe ad taşıması, orada Türk
unsurunun
yaşamaya baş
lamış olmasından ileri gelebilir. Esasen Beş Balık
bölge
sinde VIII. yüzyılda Bilge Kağan'm
«oğuşum
budun» yani
akrabam olan kavim dediği BasmıiUar'm oturduklarını bi
liyoruz.
Şunu da ilâve etmeliyim ki türkçe
«balık»
sözü,
şüphesiz, Türkler'in şehirle hiç olmaz ise o zamanlarda
yakm ilişkileri olduğunu gösteren mühim bir delildir.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
23/136
Rahib
Hüeıı-Çang, T'ong Şe-Hu (~Yabgu)
Kağaıra
bil
ırmağın ağzına yakın yerde Su-yelı, yani Sûyâb şeliri ci
varında
rastgelmişti. Bu tarihlerden itibaren Moğol dev
rine
kadar bütün devletlerin hükümet merkezlerini aşağı
Çu teşkil etmiştir.
Batı
Gök Türk kağanları, müteaddid şehirlere sahib
olmaları
bakımından, şüphesiz, talihli idiler. Gerçekten
V IL
yüzyılın
birinci yarısında Batı Gök
Türk
kağanları
nın ülkesinde birçok şehir görülmektedir. Ayrıca doğuda,
güney ve batıda birçok yerli şehir devletleri vardı. Bu
şehir devletlerinin Batı Gök
Türk
kağanlığına bağlılıkları,
kağanların kuvvetli ve zayıf şahsiyetler olmalarına göre
değişiyordu. VII.
yüzyılın
birinci yarısında Batı Gök
Türk
ülkesindeki şehirler hakkında bir fikir edinmek için 630
yılında buradan geçen Çinli Rahib Hüen-Çang'ın verdiği
bilgilerden bahsetmek yerinde olacaktır.
Hüen-Çang 629 yılında Çin'in Kansu eyâletinden Hin
distan'ı ziyaret etmek üzere Doğu Türkistan'a geldiğinde
burada
b irtakım şehirler görmüştü: T Gu (Komul=
Hami),
Kao-Ç'ang (Koçu=Kara
Hoca),
A-Ki-Ni (Yen-
k'i=:Karaşar) Kiu-Çi ( K u ç a ) ve Poh-Loh-Kia (Ak Su). Böl
genin en güçlü kiralı Kao-Ç'ang yani Koçu'da oturuyordu,
î- Gu şehri de Koçu kırallığma tâbi idi. HüenÇang,
î- Gu'ya gelinceye kadar geçtiği çöl kesiminde beş kul.o
görmüştü ki, bunlar yolun güvenliğini sağlayan â skeri
karakollardı.
Koçu kiralı Batı Gök
Türk
kağanı T'ong
Şe-Hu Kağan'm tâbilerinden biri olduğu gibi, aynı zaman
da kağan'm dünürü bulunuyordu. Hüen-Çang Koçu kira
lının
ricası üzerine, hiç de istemediği halde, kağan'ın yap
tırdığı bir budist mabedini (sutupa) ziyaret etti. Rahib A=
Ki-Ni ( Y e n - K ' i — K a r a ş a r ) kırallığı topraklarmdaki çok yük
sek ve pek uzun
In-şan
(dağını) geçerken bu dağın zengin
gümüş madenleri ihtiva ettiğini gördü. Bu madenler ka
ğanlara
aid olup, kağanlar çıkarılan gümüşten akça kes
tiriyorlardı;
seyyah dağın batısında bir yerde çok
t ü c c a r
cesedi ile karşılaştı. Meslektaşlanndan geceleyin gizlice
ayrılan bu haris tacirler haydudlar tarafından öldürül
müş ve malları yağmalanmıştı. A-Ki-Ni şehri bir ırmak
üzerinde kurulmuştu. Şehrin hâkimi rahibi saygı ile kar-
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
24/136
şüamış ve onu sarayına davet etmişti. Buradan yoluna
devam eden Hüen-Çang,
epeyce
bir mesafe katettikten
sonra Kiu-Çi (Kuça) şehrine geldi. Bu şehrin kiralından da
saygı
ve yakınlık gördü. Kuça da mamur bir şehir idi. Ku~
çalılar'ın ney ve gitar çalma^kta bütün komşularından
daha mahir olduklarını
söyleyen
Hüen-Çang, onların aynı
zamanda ahlâk ve karekterce de iyi insanlar idiklerini
yazıyor
ve bu yörede pek güzel
«şen»
atları yetiştirildiğini
de
ifade ediyor. Hülasa olarak, Çinli rahibin verdiği bil
gilerden Doğu
Türkistan'da gelişmiş bir şehir hayatının
geçirildiği anlaşılıyor. Bu şehirlerde yaşayan toplulukların
3razıları vardı; hepsi veya büyük ekseriyeti samimi Bu
dist idiler. Onun
için
Hüen-Çang bu
bölgeden
geçerken
pek
çok manastır görmüştü.
Ancak
Çinli rahib şehirler
deki halkın Türk olduklarını veya aralarında Türkîer'in
de
yaşadıklarını
söylemediği gibi,
bu meselede başka de
lillere
de sahib değiliz.
Hüen-Çang,
sonra meşakkat ile dolu bir yolculuk ge
çirip
Isığ Göl'ün batısında, Çu ırmağının ağzına yakın bir
yerde
bulunan (Su-yeh=:Sûyâb) şehrine geldi (630 yılı
başları). Rahibin şehrin çevresini üç, üç buçuk kilometre
olarak tahmin ettiği bildiriliyor. Bu, Sûyâb'ın küçük bir
şehir olmadığını gösterir. Rahib başka ülkelerden gelen
tacirlerin burada toplandıklarını da kaydediyor. Bundan
Sûyâb'ın hareketli bir ticâret şehri olduğu ve orada geniş
çapta alış veriş yapıldığı anlaşılıyor.
Yine
ona göre Sû
yâb'ın pek verimli olan toprağında bilhassa darı ve üzüm
yetiştiriliyordu. Sûyâb halkının yünlü kumaşlardan ya
pılmış elbiseler giydiğini de kaydeden Hüen-Çang, Sûyâb'a
gelirken
şehrin yakınında T'ong Şe-Hu Kağan ile karşı
laşmıştı. Kağan o zaman kudretinin doruğunda bulunu
yor,
hâkimiyeti Ceyhun'un güneyindeki topraklara kadar
uzanıyor, oğlu «yabgu» unvanı ile merkezi Kunduz olan
Toharistan'ı idare ediyordu. T'ong Şe-Hu Kağan Çinli
rahi
bi güler yüzle karşıladı. Kağan bu esnada ava çıkmaya ha
zırlanıyordu; üzerinde yeşil satenden bir kaftan vardı:
saçlarının hepsi görünüyordu. On ayak uzunluğunda bir
ipekli parçası alnını birkaç defa sardıktan sonra arkaya
sarkıyordu. Maiyyetini teşkil eden ikiyüz kişinin saçları
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
25/136
İse örgülü olup bunlar gümüş işlemeli elbiseler giymişlerdi.
Rahib Kağan'a refaket eden askeri birliklerin atlara ve
develere
(?) bindiklerini görmüştü. Bunlarm ellerinde
mızraklar, bayraklar ve yaylar bulunuyordu. Onlar ince
kumaşdan elbiseler ve kürkler giymişlerdi. Hüon-Çang
sözlerine
devam ederek diyor ki «bu askerlerin dizisi o
kadar uzun idi ki, dizinin sonunu görmek mümkün
olmu
yordu. Sonra avdan dönen Kağan şehrin yakınındaki ka
rargâhında (ordu) muhteşem bir toy verdi. Kağan'm
çadırı altın
çiçekler
ile bezenmiş büyük ve geniş bir otağ
olup
göz kamaştırıyordu. Takuvan denilen ve altın işle
meli
elbiseler giyen saray memurları kumaş geçirilmiş
hasırlar üzerinde iki dizi halinde oturmuşlardı. Kağan'ın
muhafızları da saray memurlarının arkasında ayakda
duruyorlardı. «Bunlar her ne kadar barbar insanlar iseler
de
kağan ve maiyyeti saygı ve hayranlık uyandırmakta
idiler.
Türkler ateşe taptıklarından odundan yapılmış san-
dalya
kullanmazlar; çünkü ateşin odunda bulunduğuna
inanırlar. Bu sebeple kumaş geçirilmiş iki kat hasır veya
deriden yapılmış ya^ygılar sererler». Kağan üsdâdı (yani
rahibi) demirden yapılmış, üzerine hasır ve yastıklar kon
muş bir koltuğa oturttu. Kağan ise tahtında oturuyordu.
Bu toya
Koçu
ve Çin elçileri de çağırılıp Kağan'a takdim
edüdiler;
getirdikleri armağanlar Kağan'a gösterildi. Ka
ğan armağanların her birini ayrı ayrı yakından gördük-
den sonra memnımiyetini belirtti. Bundan sonra elçilere
şarab sunulmasını emretti. Bu sırada çalgı takımı da mu
siki parçalan çalıyordu. Kağan, devlet erkânı ve elçiler
birlikte içiyorlardı. Kadehler boşalınca dolduruluyordu.
Üstada da üzüm şarabı ikram ediliyordu. Çalgı takımı ise
gürültülü havaları ile otağın her tarafını dolduruyordu.
«Bu musiki her ne kadar Barbar musikisi ise de, kulağa
hoş geliyor, kalbe genişlik ve neş'e veriyordu.» Az sonra
başka yemekler getirildi. Haşlanmış veya kızartılmış et
ler konukların önüne yığılıyordu. Üstada ise hususî su
rette hazırlanmış yemekler sunulmuştu. Bunlar pirinç
pastası, kaymak, süt, kurabiyeler, bal
gömeci,
türlü
üzüm
ler ve başka yiyecekler idiler.
Yemek
bittikten sonra Ka
ğan yeniden şarabı devrettirdi. Kağan «yükündükten»
sonra üstad'dan Buda dininin ilkeleri hakkında
bilgi
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
26/136
vermesini rica etti. O da verdi. Kağan üstadm «on fazi
ibt̂ ile diğer hususlarda verdiği bilgilerden pek^
meıfı̂
nun
kaldı.»
Hüen-Çang'm Hindistan seyahatına dâir talebeleri ta
rafından yazılan
hatıratından
nakledilen bu bilgiler kül
tür tarihimiz bakımlarından son derecede mühimdir. ^
defa
Çinli rahibi misafir ederek ağırlayan
T'ong
^
Kağan'm karargâhının (ordu=orda) muhtem ,
Sûyâb'm pek yakınında veya yanında
oldu-
^
yoruz.
Batı Gök Türkleri'nden sonra onla-
1^,v^, .^f™'
rinde kurulan Türk devletlerinin hük^'
m
anlattıkları, eski Turk kap- , •> ^ ,
daha yakından tanımamıza -̂ A ^ , ™
^^f̂
larda da teyid edildiği gil-
{î t^.J^T-
-
, .-1 1 1
^ ©a karargahlar yerleşik hayat
geçiren ^ uy ı ^ ^ ^ ^ l v^ , İMparatorlann sarayları gibi i -
terışlı, yanı ınu^aı-^ teşküath, içinde çok sayıda me
mur ve m u s t p ^ ^ ^ kadrosu, muhafız biriikleri ile
türlü
değerli eşv^ yiyecekleri bulunan saraylardır. Umumi
vasi
11̂ aradaki fark, birinin taşınabilir olmasıdır.,
Kağan'ın elçilere şarab sundurması, elçirer'in getirdik-
iteri
haber ve hediyeler karşısında duyduğu memnuniye
ttin
bir ifadesidir. Bu gelenek uzun asırlar Türkler arasın-
^da devam edegelmiştir. Türk hükümdarlarının daha son-
ıralan da davranışlanndan hoşnut kaldıkları hanedan
Mi^nsublan ile beylerine içki sundurmakta ve bazen biz
zat sunmakta olduklarını
biliyoruz.
Şölen esnasında bir çalgı takımının musiki parçaları
çalmasına da belki, Türk geleneklerinden biri
gözü
ile ba=
kılabilir. 1432 yılında
Milano elçisi
Edirne'de II. Murad'in
sarayında kendisi için verilen bir ziyafette
yemek
yerken
az
ileride ozanlar, gür sesleri ile, kopuzları
eşliğinde.Tw
lerln atalannın kahramanlıklarına.dâir destanlar
'okuyor
lardı. Türkler'in eti bilhassa haşlâhmış o yenîekten
hoşlandıkları ve eti en fâzla bu tarzda yedikleri de bilin
mektedir.
T*ong-Şe-Hu Kağan, Hüen-Çang'ı Hindistan'a gitmek-
ten
vazgeçirmeye
çalıştı; ona bu ülkeniıı sıcağına dayana-^
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
27/136
mıyacağını söyledi; Hindliler'in kara derili olup çıplak do
laştıklarını, edebe riâyet etmediklerini söyledikten sonra :
«onlar asla ziyaretinize lâyık insanlar değillerdir» dedi.
Fakat üstad kararından dönmedi. Bunun üzerine Kağan
rahibin yanma bir çok dil bilen bir kılavuz katıp
sateri-
den
bir kaftan ve elli parça ipekli kumaş hediye
ettikten
sonra, maiyyeti ile beş kilometre yol giderek onu uğur
ladı. Eski Türk hükümdarlarının hangi dinden olursa ol
sun din adamlarına
karşı
samimi bir saygı gösterdikleri
bilinmektedir. Bu da bilhassa kendi dinleri ile ilgili bazı
inançlardan ileri
geliyor.
Yol giderek konuğu uğurlama"
nm
da son zamanlaî̂ a kadar devam edip gelen eski bir
gelenek
olduğu malumdın-.
Hüen-Çang Sûyâb'dan ayrılıp batı yönünde giderken
çoğunun
adlarını vermediği bir çok şehirler gördü. Bu şe
hirler reisler tarafından idare ediliyor ve Kağan'a bağlı
bulunuyorlardı. Bu şehirlerin halkı Su-li yani
Soğd
(-Suğdak)
idiler. Bunların otuz iki harfli bir alfabeleri,
dillerine dâir lügat kitabları ve edebiyatları olduğunu
söyliyen
Hüen-Çang, Soğdlar'm
çiftçilik
ve ticâret ile ge
çindiklerini de belirtir.
Yine
batıya doğru 2C0 km. giden Hüen-Çang, Ping-Yu
(Bin
Pınar ~ Bin Göl) adlı yere geldi. Rahib burada bir
çok pınarlar, gölcükler, yüksek ve yaprakları enli ağaç
lardan
oluşan ormanlar gördü. O bu münasebetle diyor
ki
:
«baharın, türlü çiçekler bu yöreyi süslü bir halı hali
ne getirir.» Bin Göl (Pınar) Batı Gök Türk kağanlarının
yaylaklarından biri
idi.»
Rahib Bin
Göl'de
pek çok
geyik
olduğunu bunlardan bir çoğunun boynunda çanlar ve
halkaların görüldüğünü ve bunların avlanmalarının Ka
ğan tarafından şiddetle yasaklandığını bildiriyor. Bu hu
sus, Kaşgarlı'nm bahsettiği bir gelenekle ilgilidir. Bu
müellife
göre,
bir hayvan sahibi tarafından yünü kırkıl»
mayarak,
sütü
sağılmayarak, yük vurulmayarak koru
nur. Bu, adak olarak yapılır.
Böyle
hayvana
«ıduk»
deni-
lir. Iduk, mübâı-̂ ek demektir. Anlaşıldığına göre Bin
S'i , s . 63 , tercüme I, s. 6 5 . K a ş g a r l ı ' d a
idhuq
Tağ
s ö z ü
de geçiyor v e bu ,
s a r p v e uzun dağ (e l -cebe u ' l -mâni 'u ' t - tavî lu) şekl inde i z a h edi l iyér,
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
28/136
Göl'deki boyunlarına çan takılmış geyikler de ıduk idiler.
B in
Gölün şimdiki Evliya Ata'nm yetmiş beş kilometre
doğusunda bulunduğu tahmin edilmektedir. Yetmiş, yet-
mişbeş
kilometre (140 - 150li) batıya gittikden sonra Talo-
sse (yani meşhur Talaş, Taraz = Evliya Ata civarında idi)
şehrine gelen Hüen-Çang, Talas'm çevresinin sekiz - dokuz
kilometre olduğunu ve komşu ülkelerin tacirlerinin bura-
{ g ö s t e r i l e n
y e r ) .
B i l ge K a ğ a n ' ı n
da
Ö t ü k e n
Y ı ş ' ı
( o r m a n i ı k
dağ ; A l -
tu n Yı § = A l t a y d a ğ l a r ı ) bu k e l i m e { y a n i l d u q ) i le v a s ı f l a n d ı r d ı ğ ı y u
k a r ı d a
g ö r ü l m ü ş t ü . X I . y ü z y ı l ı n G a z n e l i
müel l i f ler inden
G e r d î z î , e s k i
k a y n a k l a r a
d a y a n a r a k a ş a ğ ı Ç u ı r m a ğ ı n ı n sol k ı y ı s ı n d a k i k ö y l e r d e n
b a h s e d e r k e n
bu
k ö y l e r i n y a n ı n d a k i d a ğ ı T ü r k l e r ' i n
uğurlu
s a y d ı k l a r ı n ı ,
b u d a ğ ı n ü z e r i n e and
içt iklerini
ve Ulu Y a r a d a n ' m o r a d a
oturduğuna
i n a n d ı k l a r ı n ı
bi ldir ir
( Z e y n ü ' l - a h b â r , y a y ı n l a y a n A . H a b î b î , T a h r a n , 1347,
s. 279) . M i n o r s k y ' n i n de dediği g ib i (T he R e g i o n s of the vv/orld, G M N S ,
L o n d o n ,
1937, s. 290)
T ü r g i ş h ü k ü m d a r ı
S u - u
K a ğ a n ' ı n k o r u s u
bu da ğ
v e y a bu
d a ğ ı n
bîr
k ı s m ı
oiabi i ir .
T a b e r î ,
S u - u
K a ğ a n ' ın
119 (737) y ı
l ı n d a A r a b l a r ' a k a r ş ı
gir işt iği
m e ş h u r s e f e r d o l a y ı s ı il e ş u n l a r ı y a z ı y o r :
« Â l î b. M u h â m m e d y a ş l ı l a r ı n ş u n l a r ı a n i a t t ı k l a r ı n ı
b i ld i rd i .
O n l a r ş ö y l e
s ö y l e d i l e r : ( H u t t a l h â k i m i ) İ b n ü ' s - S â î ' c î H a k a n E bû M u z â h i m ' e ( S u - i u
K a ğ a n ) mektub
y a z d ı . Biz,, A r a b l â r ' a s ı k ı n t ı
verdiği
i ç i n , bu h a k a n a
E b û
M u z â h i m ( z a h m e t v e r i c i ) k ü n y e s i n i î a k d ı k .
Ibn S â î ' c î
N e v â k e t ' t e
b u l u n a n H a k a n a ( H o r a s a n v a l i s i ) E s e d ' i n H u t t a l 'a g ird iğ i v e c s k e r i n i
v a r l ı ğ ı a n l a ş ı l m a y a c a k bir h a l d e
dağıttiğını
bi ldirdi. Mektub H a k a n ' a u l a
ş ı n c a
a s k e r l e r i n e h a z ı r l a n m a l a r ı n ı e m r e t t i. H a k a n ' ı n
bir
ç a y ı r l ı ğ ı
ve bir
k o r u s u ( d a ğ ı ) v a r d ı
k i ,
b u r a l a r a k i m s e y a k i a ş a m a z , o r a l a rd a k i m s e
av
a v l a y a m a z d ı . B u n l a r s e f e r i ç in k o r u n u r d u . S e f e r z a m a n ı üç gü n ç a y ı r l ı k
v e üç gün de d a ğ a g i r i l m e s i n e i z i n v e r i l i r d i . B ö y l e c e - h a z ı r l a n d ı l a r ; h a y
v a n l a r ı n ı
otlattı lar;
av h a y v a n l a r ı n ı n
deri lerini
s e p i l e y i p o n d a n y a n c ı k -
l a r ı nı ( a z ı k t o r b a s ı ) y a p t ı l a r . H a k a n g e m î i ve e ğ e r l i soy a t ı n ı ( b e r d -
h û n ) i s t e y i p
b ind i ,
bir k o y u n k e s t i r i p t e r k i y e
bağlattı
ve i ç i n d e b i r mik -
d a r tuz b u l u n a n k e s e y i de k e m e r i n e s o k t u k t a n s o n r a her a s k e r i n
böy
l e y a p m a s ı n ı
buyurdu
v e : « H u t t a l 'd a A r a b l a r i le k a r ş ı l a ş a c a ğ ı n ı z z a m a n a
k a d a r a z ı ğ ı n ı z
budur»
d e d i» ( T â r î h u - r - r u s u l
ve
' I m u l û k ,
M. j . De
G o e j e ,
L e i d e n , 1964, II, s. 1593). B u
d a ğ d a n
Ç in
k a y n a ğ ı n d a
da
b a h s e d i l m e s i
o r a n ı n y a b a n c ı ü l k e l e r d e d a h i t a n ı n m ı ş ,
ünlü
bir ye r o l d u ğ u n a ş ü p h e
b ı r a k m ı y o r : « K ı r k lî d a h a b a t ı d a S o e y - Ç e ( S û y â b ) ş e h r i n e v a r ı l ı r .
Ş e h
r in k u z e y i n d e S o e y - Ç e ( Ç u ) ı r m a ğ ı v a r d ı r . B u ı r m a ğ ı n 40 ii k u z e y i n
d e is e K l e - T a n d a ğ ı
bu lunur.
On Ok ( B a t ı G ök T ü r k l e r i) k a ğ a
n ı n ı n b e y l e r i n i n
tayin in i
b u r a d a y a p m a s ı bir . g e l e n e k t i r » ( E . C h a v a n -
n e s ,
D o c u m e n t s ,
s, 10).
M a m a f i h T ü r k l e r i n b a ş k a
tabiat
v a r l ı k l a r ı n ı
da
ı d u k s a y d ı k l a r ı n ı b i l i y o r u z . M e s e l a G e r d î z î İ rt iş b o y l a r ı n d a y a ş a y a n K İ -
m e k l e r ' i n
bu
ı rm a ğ ı u l u l a d ı k l a r m ı .
ona
y ü k ü n d ü k l e r i n i , y a n i s e c de
et
t ik ler ini v e
h a t t a
onu
k e n d i r a b b l er i ( K h u d a y ) t a n ı d ı k la r ı n ı y a z a r
(Zey -
n ü - î ^ a h b â r ,
s. 258 ),
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
29/136
da toplaoLidiklan ve şehrin mahsûllerinin Sûyâb'mki gibi
olduğunu
bildiriyor. Rahib Talaşım beş kilometre güneyin
de
gayr-ı meskûn bir şehir görmüştür. Hüen-Çang halikı
nın Çinli
olup,
Türkler'in evvelce bunları başka bir yere
naklettiklerini, fakat bir kısmının
tekrar
buraya dönüp
geldiklerini, bu Çinliler'in dillerini ve geleneklerini koru
makla beraber Türk kıyafeti ile dolaştıklarını söylüyor.
Anlaşıldığına
göre
bu Çinliler savaş
tutsakları olup,
yö
reyi şenlendirmek yani imar etmek gayesi ile yerleştiril
mişlerdi. Türkler'in bu gaye ile daha bazı kasaba ve şehir
kurmuş olmaları muhtemeldir. Moğolistan' da yapılan
arkeolojik araştırmalar, Hunlar'm IHieng-nu) tutsak Çinli
çiftçi
ve
zenaâtkârlar
için
kasaba,
hisar,
köy
gibi
yerleş
me
merkezleri kurdukları görüşünü verdirmiştir. VIL
yüzyılda
İranlılar Bizans şehirlerinden göçürdükleri halkı
ülkelerinin içlerine götürüp yerleştiriyorlardı. Bunlar
iran'da dokuma sanayiini geliştirdiler. Selçuklular'ın da
Anadolu'da düşman topraklarındaki Hıristiyan halkı gö
çürüb kendi ülkelerinde yerleştirdiklerini, ziraat âletleri,
tohumluk verilerek onların bir kaç yıl vergiden muaf tu-
tulduklarını biliyoruz. Bu
gibi
göçürmeler,
işaret
edildiği
gibi,
daha ziyade, toprakları imar etmek, yani eski bir
deyim
ile şenlendirmek gayesi ile yapılıyordu.
Hüen-Çang, yüz kilometre güney batıya gidince Peh-
Sui yani îsfîcâb (sonra Sayram) şehrine geldi. Rahib bu
şehrin çevresinin üç, üçbuçuk kilometre olduğunu
söyle
mekle beraber toprağının Talas'mkinden daha verimli
idiğini
de ifade ediyor. îsfîcâb'dan yüz kilometre daha
güney batıya giden Hüen-Çang, Kong-yu şehrine erişti.
Rahib'e
göre,
burası bir düzlükte kurulmuş olup sulak,
ağaçlık,
bağlı bahçeli bir şehirdir. Kong-yu'nun XL yüz
yıldaki
Kencağ olduğu tahmin edilmiştir. Hüen-Çang 20-
30 kilometre daha giderek Nuçe-Kien şehrine gelmiştir.
Bu
şehir İslâm kaynaklarında geçen. Şaş (Taş Kend) böl
gesindeki Nûçeketh şehridir. Bu şehir ve yöresinin pek
mamur olduğunu
söyleyen
Çinli rahib buradan Çe-Si yani
Şaş (taş Kend) bölgesine varıyor. Rahib mahsulleri bakı
mından Nûçeketh'ten farksız olan Çe-Si yani Şaş (Taş
Kend) bölgesinde herbirinin başında ayrı bir hükümdar
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
30/136
bulunan on kadar şehir olduğunu ve bu hükumdarların
Türkler'e tâbi bulunduklarını kaydediyor.
Hüen-Çang bundan sonra Fergana ile Semerkand ve
Buhara şehirlerinin bulunduğu Mavera ün-nehr'e giriyor
ve buralar hakkında da mühim bilgiler veriyor ki, bunlar
konumuzun
dışında kalmaktadır.
Doğrudan doğruya Batı Gök Türk kağanlarının ida
resi altında bulunan Türk ülkesinde, şüphesiz, Hüen
Çang'm adlarını zikretmediği daha bir çok şehir, kasaba
ve köy
mevcud
idi. Fakat bu husus ne olursa olsun, Çmh
rahib bağlı bahçeli ve sulak şehirleri bulunan ve halkı da
çiftçilik
ve ticâret ile uğraşan mamur bir ülkeden
geç
mişti. Türkler'in şehirlerde daha ziyâde asker ve idareci
olarak yaşadıklarını söylemeliyiz. Buna hayret etmeme
lidir.
Çünkü Türkler yerleşik hayata geçtikleri, şehirler
de oturdukları takdirde siyasi hâkimiyetlerini kaybede
ceklerine,
hatta varhklanm koruyamıyacaklarma inanı
yorlardı. Vezir Tonyukuk'un bunu açıkça ifade ettiği; yu
karıda görülmüştü. XI. yüzyılda
Göçebe
Oğuzlar şelıiı
lerde yaşayan eldaşlarmı hor ve hakir görüyorlar, yani
küçümsüyorlar
ve bu yüzden onlara Yatuk (tenbel) di
yorlar, Yatuklar'a mücâdele etmeyen, savaş gücünü yitir
miş insanlar gözü ile bakıyorlardı. XIV. yüzyılda, Yakın
Doğu Moğollar'ı arasında, Moğol'un şehirlerde oturma-
masıyle ilgili,
«Cengiz
Han'ın yasasına dayandırılan»
kuvvetli
bir telakki yaygındı. XV. yüzyılda Ak-Koyunlu
devleti
kurucusu Kara
Yülük
Osman Bey'in, oğullarına :
«sakın
oturak yaşayışa
geçmeyiniz,
çünkü
beylik
ve hâ
kimlik yörüklük ve türkmenlik hayatı geçirmekle olur
>
sözlerini
sık, sık söylediği bildirilir. Buradaki yörüklük
ve türkmenlik sözleri ile
göçebe
hayat tarzı kasdedilmiş
tir. • •
32
Histoire de ia vie de H iouen-Thsang, S . J u l i e n , P a r i s , ,1853, s . 30-50;
Mémoires
sur les
contrées occidentales,
S .
J u l i e n , P a r i s ,
185 7, , s. 5-2 0
Buddhist records
of the
Western wo rl d, tercüme
S . B e a l ,
London,
1884,
s . 17-30;
T he
l i fe
o f
Hiuen
-
Ts iang ,
S .
B e a l , London,
1911 ; N .
Togan,
Peygamberin zamanında Ş a r k î
v e
Gar bı Türkistan' ı z iyaret eden Çinl i
budist rahibi Hüen Çang'ın bu ü lkelerin
s i y a s î
v e dinî hayatın a a i t k a
y ı t l a r ı ,
İslâm
tetkikleri
enstitüsü dergisi,; IV , 1-2 , İs tanbul, 1964, s . 21-^64.
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
31/136
S 3
Ghav anne s, Documents, s . 24- 25, 52-5 5, 193-196, 228 , 256 , 263-266,
2 7 5 .
Ç in
y ı l l ığında T'ong- Şe-Hu Kağa n'ın 628'de ö ldürü ldüğü yazı l ıyor
i s e
de (aynı
eser,
s . 1 9 4 ) . Hüen- Çang' ın verdiği tarihin {630 y ı l ı )
doğru
olduğu kabul ediim.istir.
S i Aynı yı lda
( 6 3 0 )
Koçu kralı nın kızı olan h âtûnu nun ölmesi üzerine
Y a b g u genç
bîr kız i le
ev lenmiş t i .
Bu k ız
Yab gu' nun başka
b ir
kad ın
dan doğan Tigin unvanlı oğlunun tahriki
i le
kocası nı ağıla di. Bun un
üzerine Tigin babasının yerine geçtiği g ib i babasını ağılayan genç
k a
dınla da evl endi . .Hüen-Çang Hindistan'd'an dönü şünd e (6 43- 649 ) T i -
g in ' in
yanınd'a bir ay kaldı (G hava nnes ,
s .
1 9 6 ) . T ig in 'e ait bir para ele
geçiri lmişt ir, parada «Tigin Horasan
Şa 'h»
ibaresi okunuyor
v e
hâk imi
yet in in «Gan dhâr a»ya kadar uzandığı anlaşı l ıyor ( R . Gh i rshman, Les
Chionites - Hephtalites, Kahire, 1948, s . 48 -4 9) . Üzer inde « S r i Yabgu>)
bulunan başka
b ir
paranın
ise
657' de Çinli ler tarafı ndan tutsak ahnan
H u
- i U
Kağan 'a
a it
o lduğu sanıl ıyor (aynı eser, s.
5 0 ) .
Fakat T'ong-Şe-Hu (^Yaibgu) Kağan, Çinli rahibin
gitmesinden bir kaç ay sonra amcaısı tarafından öldürül
dü (630 yümda). Halbuki adı geçen Kağan kardeşi
nin yerine 618 yümda hükümdar olduktan sonra giriştiği
seferler
sonucunda hâkimiyetini batıda ve güneyde ge
nişletmiş ve devletinin sınırlarını Koçu bölgesinden Hin
distan kapılarına kadar uzatmıştı. Oğlu yabgu unvanı ile
merkezi Kunduz olan ve güney hududu İndus ırmağına
kadar giden Toharistan valiliğinde bulunuyordu.
T'ong-Şe-Hu
Kağan batıdaki şehir devletlerinin kıralları-
na unvanlar verdiği
gibi,
onlara «tudunlar» (burada ko
miserler)
göndermişti. Yukarıda da kaydedildiği üzore
tudunlar kırallarm hareketlerini
gözetlemek
ve kağanlı
ğa aid vergilerin tahsili işleri ile vazifelendirilmişlerdi.
Koçu ve
Kuça
şehirlerinin kırallarınm da adı geçen Ka
ğan'ın tâibileri arasında yer aldıkları biliniyor. Çin impa
ratoru da T'ong-Şe-Hu Kağan ile dostluk andlaşması yap
mış ve hattâ bir prenses göndermeği de kabul etmişti. Çin
imparatorunun bu fedakârlığı ( ) yani Batı Gök Türk
kağanına bir prenses vermeğe nza göstermesi.
Doğu
Gök
Türk hükümdarı Hie-li Kağan'ın hücumlarına karşı onun
yardımını
sağlamak gayesi ile
ilgili
idi Fakat T'ong-Şe-Hu
Kağan
maalesef tebaasına karşı iyi davranmamıştı. O
derecedeki
tebaası ondan nefret etmişti. Bu yüzden Kar-
luklar'm çoğu ona karşı ayaklandıkları gibi, Hie-li Ka
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
32/136
ğan da bir çok defalar asker göndererek T'ong-Şo-Hu
Kağan'm ülkesinde yağma ve tahribat yaptırmıştı. İşte
bu olaylardan faydalanan T'ong-Şe-Hu Kağan'm amcası
yukarıda söylediğimiz gibi, yeğenini öldürerek iktidan
eline
geçirdi.
(630
yıh). Bu gibi hâdiselerin - Gök
Türk
hanedanının tarihinde sık sık vukubulduğu bir gerçektir:
Fakat
yeğenini öldürmesini bilen yeni kağan kuvvetli bir
şahsiyet olduğunu gösteremedi. Bu yüzden On Oklar'ın
iki kolu, yani Tu~Lu ile Nu-Şe-Piler arasında, iki tarafı da
bitkin bir durumda bırakan bir mücâdele baş gösterdi
657
yılında Batı Gök Türkleri, birliklerini ve kudretlerini
kaybettiler ve bu yüzden Çinlin üstünlüğünü tanımak
zorunda kaldılar. Nihayet
Tu-Lu
koluna mensup Türgiş
boyunun beyi U-Çe-Le, 699'da hâkimiyetini bütün On Ok
lar üzerine tanıtmak başarısını gösterebildi.
Yukarıda
görüldüğü üzere Tong-Şe-Hu Kağan'm bü
yük karargâhı Sûyâb yakınlarında idi; Yazın Talas'ın 75
kilometre doğusundaki Bin GöVe gidiyordu. Selefi olan
ağabeyi Şe-Koey Kağan'm yazlık karargâhı ise Kuça'nm
San-mi
dağında bulunuyordu.
Türgiş
boyuna mensub ilk kağanlar şehir hayatına
daha yakın ilgi göstermişler ve son kağanlar da Sûyâb
şehrinde oturarak devletlerini oradan idare etmeye baş
lamışlardır. Buna göre şehirlerde oturarak devletlerini
oradan idare etmeye başlayan ilk
Türk
hükümdarları
Türgiş kağanları olsalar gerektir. İlk Türgiş kağanı U-Çe-
Le'nin karargâhı evvelce Sûyâb (çincesi: Soey-Şe = Su-
Şe) ^ in epeyce kuzey - doğusunda bulunuyordu. U-
Çe-le tedricen Sûyâb yöresini fethederek karargâhını ora
ya nakletti. Sûyâb vadisi büyük karargâh (her halde =
Uluğ)
Ordu)
Kong-yue şehri ve İli ırmağı da küçük karar
gâh adları ile anıldılar. U-Çe-le'nin ölümünden (706
35 Chavannes ,
s . 24 , 5 2 , 26 3 .
36 Chavannes şehrin adının çinceslni b u şeki l lerde gösteriyor (d iz in,
s . 3 5 9 ) .
37 Ay n ı eser. s . 43 , 77 , 79 .
8/17/2019 Eski Türklerde Şehircilik - Faruk Sümer
33/136
yılı) sonra yerine geçen kardeşi Sou-Ko ^̂ ve onun halefi
ünlü Su-lu kağanlar da aynı yerlerde oturdular. Fakat,
görmüş olduğumuz gibi, Taberî Su-lu Kağan'm 119 (737)
yılında Nevâket'de bulunduğunu kaydediyor. Su-lu Ka
ğan'm 737 yılında öldürülmesi üzerine büyük beylerden
Tü-
Mo-Çe (yahut (Tu-mo-Tu), Su-lu Kağan'm oğlunu (T'ou-
Ho-sien Kou (Çuo=:::Çor-) Sûyâb şehrinde kağan ilân edıb
Bağa Tarkan'a karşı mücadeleye girişti. Bu esnada Kâra
Türgişler'in kağanı da Talaş şehrinde oturuyordu. Tü-
Mo-Şe,
Kara
Türgişler'in kağanı ile birleşerek Bağa
T a r
kan'ı bozguna uğrattılar. Fakat Çin imparatoru. Bağa Tar
kan'ın ricası üzerine yardıma karar verdi. Bağa Tarkan,
Çin
generali ve Şaş (Taş
Kend)
beyi, Sûyâb şehrinde
oturan Su-lu Kağan'ın oğluna hücum edib onu yendiler.
Su-lu Kağan'm oğlu şehirden kaçtı ise de yakalanıp küçük
kardeşi ile birlikte Çin'e gönderildiler. Talaş şehrinde
oturan Kara Türgişler'in kağanının hayatına ise son ve
rildi. Çinliler Türgiş hanedanından birini kağan yaptı
lar (A-Şi-Na Hin). Bu kağan da Kiu-lan =:Kûlân Talas'-
m doğusunda bir şehir) şehrinde adı geçen Bağa Tarkan
tarafından öldürüldü. Fakat bir habere göre kendisi de
S3 A y n ı
e s e r , s .
43-44, 79-81.
3̂3 Ay n ı
e s e r , s .
44-47,
7 8 ,
81-84, 2 84-28 5, 294-295. Kay nağa göre
T u -
Mo-şe,
B a ğ a
T a r k a n ' a Su- lu Kağa n'ı öldür mesi nde y ardı m etmiştir
{ C h a -
v s n n e s , s. 8 3 ) . Diğer b ir yerde Tu-Mo-Şe 'n in ad ı Tu-mo -tu şekl inde
gösteri l iyor (aynı
e s e r ,
4 6 ) . Bunlar S a r ı Türg iş ler 'den, Su- lu ise
K a r a
Türgişler 'den
id i
(ayn ı
e s e r , s . 8 3 ) .
4ö Gösteri len yerler. Su-lu Kağan
K a r a
Türgi şler' den olduğuna göre S ü -
yâb'da
tahta çıkartı lan oğlunun da K a r a Türgi şler' in kağanı oldu ğunu
kabul etmek
pek
tabiîdir.
F a k a t ,
anlat ı ldığı g ib i , Tu -Mo -Şe ; Su-lu
K a -
: ğan'ı n oğlunu Sûy âb' da tahta geçirdikt en sonra T a l a s ' d a oturan
K a r a
Türgişler ' i