67
ÜÇÜNCÜ BOYUTA GEÇ YAS M 5 YIL 28 SAYI DOSYA: ÜNİVERSİTELERİMİZİN ADI YOK İSTANBUL ECZACI ODASI BAŞKANI SEMİH GÜNGÖR İLE SÖYLEŞİ OYUNCU MERT FIRAT: FAŞİZMİ ÖVEN FİLMDE OYNAMAM GAZETECİ HAKAN GÜLDAĞ: EKONOMİ GAZETELERİ KALİTELİ İÇERİK İLE YAŞAYACAK HAYDİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE CAN YOLDAŞI OLUN A EYLÜL-EKİM 2010 İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI İKİ AYLIK YAYINI

EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

ÜÇÜNCÜBOYUTA GEÇ

YAS M 5

YIL

28SAYI

� DOSYA: ÜNİVERSİTELERİMİZİN ADI YOK � İSTANBUL ECZACI ODASI BAŞKANI SEMİH GÜNGÖR İLE SÖYLEŞİ � OYUNCU MERT FIRAT: FAŞİZMİ ÖVEN FİLMDEOYNAMAM � GAZETECİ HAKAN GÜLDAĞ: EKONOMİ GAZETELERİ KALİTELİ İÇERİK İLE YAŞAYACAK � HAYDİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE CAN YOLDAŞI OLUN

AEYLÜL-EKİM 2010

İ S T A N B U L S E R B E S T M U H A S E B E C İ M A L İ M Ü Ş A V İ R L E R O D A S I İ K İ A Y L I K Y A Y I N I

Page 2: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

www.

ismmm

oaka

demi

.com.

tr

STRATEJİK YÖNETİMMUHASEBESİ UZMANLIĞI

PROGRAMI

YeniDönem

2. SINIF27 KASIM’DA

BAŞLIYOR Kayıtlarımızdevam ediyor...Gayrettepe Mahallesi

Yıldızposta CaddesiDedeman İşhanı No: 48/3

Beşiktaş/İSTANBULTelefon: (0212) 274 42 22 - 274 35 39 -

274 35 49 Faks: (0212) 274 35 79

Page 3: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

Sevgili İSMMMO Ailesi,Hareketli bir yazı geride bıraktık… Yine hareketli bir sonbahar yaşıyoruz. Referandum sonuçlandı ama Türkiye referandum son-

rası sancıları yaşıyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) yaşanan istifalar da bunu gösteriyor. Aslında Türkiye’nin top-yekün bir reforma ihtiyacı var. Bunun yolu sanırız toplumun tüm kesimlerinin uzlaşmasıyla hazırlanacak yeni bir Anayasa…

Yeni bir Anayasa ile adeta Türkiye yeniden inşa edilebilir. Bu süreçte de üniversitelerimiz 1980 öncesinde olduğu gibi yeni-den bilim ve fikir üretim ortamlarına kavuşur. Halen 3.5 milyon öğrencinin eğitim gördüğü Türk üniversitelerinin sayısı 154’e ulaş-tı. Hızla yeni üniversiteler açılıyor. Peki üniversitelerimizden kaçı dünya üniversitesi olmayı başardı? Üniversitelerimiz arzu edilenbilimsel çalışmaları gerçekleştirebiliyor mu? Bu sorular ışığında dosya konumuzu ‘üniversiteler’e ayırdık.

İSMMMO Yaşam’ın kapak haberinde ise yine yüzü geleceğe dönük bir konumuz var. 3D teknolojisi günden güne yaşamı-mıza giriyor. Haberimizde televizyondan bilgisayara, kameradan fotoğraf makinesine kadar 3D’nin yani üç boyutlu teknolojininhayatımıza neler kattığını ve katacağını işledik.

Birbirinden değerli isimler yine dergimize konuk oldu. Meslek mensupları adına önemli bir mücadeleyi sürdüren İstanbulEczacı Odası Başkanı Semih Güngör’ü ‘Zirvedekiler’ sayfalarımızda ağırlıyoruz. Sözünü sakınmayan ve fikirlerini belirttiği ya-zılarla Türkiye’nin dört bir köşesine ulaştıran İSMMMO Üyesi Tülay Hergünlü’yü de ‘Renkli Yaşam’ sayfalarımızda daha yakındantanıyabilirsiniz.

Medya dünyasından konuğumuz; Türkiye’nin köklü ekonomi gazetelerinden Dünya’nın genel yayın yönetmeni HakanGüldağ. Bağımsız bir ekonomi yayını olarak ayakta durmanın zorluklarını anlatan Güldağ, ekonomi gazetelerinin kaliteli içe-rikle yaşayabileceklerini söylüyor.

Genç oyuncu Mert Fırat da sinema ve televizyon dünyasındaki yeni projelerini İSMMMO Yaşam okurlarıyla paylaşıyor.Başka Dilde Aşk filmiyle ‘ötekiler’in dünyasına bizi götüren Fırat, bundan sonraki filmlerinde de toplumsal mesajı olan ko-nulara ağırlık vereceğini belirtiyor.

Anadolu’yu karış karış gezmeyi sürdürüyoruz. Bu sayımızda Batı Karadeniz’in güzel ili Bolu’da soluklandık. Yurtdı-şında ise çok uzaklara gittik. Uzakdoğu’nun mucize şehirlerinden olan Seul’u sayfalarımıza taşıdık.

Eğitim sayfamızda Beşiktaş Belediyesi ve MAREMDER’in işbirliği ile hayata geçirilen Can Yoldaşlığı sosyal sorumlu-luk projesinin detaylarını okuyabilirsiniz. Kültür sanattan teknolojiye, sağlıktan kariyere dopdolu bir dergi ile yine karşı-nızdayız… Umarız beğenir ve keyifle okursunuz.

Sevgiyle kalın dostlar…

Yahya Arıkan

başkandan

YAYINA HAZIRLAYANLARHasan S. Keseroğlu, Ayşegül Emir,Defne Doğan, Gülşen Kandemir

[email protected], [email protected]

GÖRSEL YÖNETMENOrçun Dora Özkü

�� DANIŞMA KURULUYahya Arıkan, Yücel Akdemir, Ali Altun, Nazlı Ardak, Metin Başer, Metin Bayar, Kenan Buğa, Ayla Büyükhan, Rıza Çalasın, Adem Çalışkan, Vedat Çiftçi, Volkan Demir, İrfan Demirci, Erol Demirel, Burhan Eray, Ertuğrul Erdem,Mehmet Eren, Hüseyin Fırat, Tayyar Güler, Haluk Gülsoy, Adnan Gün, İlhan Güven, Ayşin Hangül, Hasan Ilır, Hüseyin Kaleli, Turgay Kanarya, Turan Kaşıkçı, İlhan Kırcaoğlu, Şenol Kokal, Coşkun Kolso, Cemile Kuzu, Hacı Reşit Küçük,Kazım Mermer, Arif Mert, Muhammed Öncül, Erol Öngen,Gülgün Öztürk, Veysel Karani Palak, Bahriye Payal, Orhan Sarıgene, Fehmi Soyakça, İbrahim Fevzi Tacer, Nurettin Tan, Feyzullah Tanyer, Ali Haydar Tunç, Mustafa Uğurlu, Ahmet Uzuntepe, Mehmet İhsan Yalçın,Hüseyin Yerli, Recep Yüksel, Serpil Zorbozan

YAS MAİSMMMOEylül-Ekim 2010

SAHİBİİstanbul Serbest Muhasebeci Mali MüşavirlerOdası Adına Yahya ArıkanKurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBULSORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜZehra Yılmaz IşıloğluKurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL

�� BASILDIĞI YER:Euromat Entegre Matbaacılık Anonim Şirketi,Sanayi Caddesi No:17 34510 ÇobançeşmeYenibosna/İSTANBUL Telefon: 0212 451 70 70(pbx) Faks: 0212 451 70 55 euromat.com.tr,[email protected]�� Yayın Türü: İSMMMO Yaşam; yaşam,kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreliyayındır. İki ayda bir yayımlanır, 15.000 adetbasılır ve İSMMMO üyelerine ücretsiz gönderilir. Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. �� Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Kurtuluş Caddesi, No: 114, Şişli- İSTANBUL Telefon: (0212) 315 84 00, Faks: (0212) 343 47 80

Page 4: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İÇİN

DE

KİL

ER

Eczacıyı zor bir dönem bekliyorİstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, önümüzdeki bir yıliçinde eczacıları yakından etkileyecek yasal değişiklikleringündeme geleceğini belirterek, bunlardan birinin ilacın eczanedışında satılması olduğunu söylüyor.

Z İ R V E D E K İ L E R

Üniversitelerimizin adı yokTürkiye’de son bir yılda 46 ilde 26 vakıf, 20 devlet üniversitesi açıldı. Üniversitesayısı 154’e ulaştı. Ancak dünyadaki üniversite sıralamalarında yer alanüniversitelerimizin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.

D O S Y A

10

14

24

Yaşamı 3. boyuta taşıyınTeknolojideki yeni boyut ‘3D’, yaşamı da yeni bir boyutataşıyor. 3D özellikli TV, film, oyun, dizüstü bilgisayar,kamera, fotoğraf makinesi ve hatta projeksiyon hayatınher alanına renk ve derinlik getiriyor. Bu teknolojiningirmediği cihaz, alan yok gibi. Henüz başlangıçaşamasında olsa da gelecek trendlerini şimdiden belirliyor.

K A P A K

Page 5: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

K A R İ Y E R

Yazıyor, yazacak

Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni HakanGüldağ ‘İnternet bizi bitirecek’ tartışmalarınakarşın Dünya’nın ekonomi gazeteciliğimisyonunu sürdürdüğü düşüncesinde...

G Ü N D E M İ N S E S İ

‘Gazeteler kaliteli içerikle yaşayacak’

Oyuncu Mert Fırat, ‘Başka Dilde Aşk’ filmiyletoplumda ‘ötekileştirilen’ işitme engellileriTürkiye gündemine taşıdı. Kapalıçarşı dizisinde‘Arda’ rolünde izlediğimiz Fırat’ın yenifilmi ise ‘Atlı Karınca.’

Y A Ş A M I N P O R T R E S İ

‘Faşizmi öven bir filmde oynamam’

R E N K L İ Y A Ş A M

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de firmalarçalışanlarının motivasyonunu artırmak için ücretdışında yeni yollar keşfediyor. Çalışanına masajyaptıran, seyahate gönderen de, tek taşyüzük alan, alışveriş çeki veren de var.

20

30

28

Mali Müşavir Tülay Hergünlü, Türkiye’nin dörtbir tarafına köşe yazılarıyla ulaşıyor. Tam biryazı tutkunu olan Hergünlü’nün Körüz Bizadını taşıyan bir de kitabı bulunuyor;ikinci kitabı da yolda…

Ödül ver, motive et

S A Ğ L I K 38

D O S T L A R I M I Z 40

İ S M M M O H A B E R 8

E Ğ İ T İ M

E V İ M E V İ M 44

L E Z Z E T 46

G E Z İ - D Ü N Y A 48

G E Z İ - T Ü R K İ Y E 52

K Ü L T Ü R - S A N A T 56

S İ N E M A - D V D 58

K İ T A P 60

T E K N O - Y A Ş A M 62

M İ Z A H 64

6 2 . G Ü N 6

36

34

Page 6: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

62

. G

ÜN

EYLÜL- EKİM 20106 � İSMMMO YAŞAM

Dünyada yine savaş tamtamları duyulmaya başlandı. Ancak buseferki savaş, diğerlerinden oldukça farklı. Cephesi küresel ekonomi, si-lahları ise top ya da tüfek değil para birimleri. Yani kısa bir süre öncekonulan adıyla “kur savaşları.”

Bu savaşın bir tarafında küresel ekonomide sesini yükseltmeye baş-layan gelişmekte olan ülkeler, diğer tarafında ise gelişmiş ekonomilervar. Sebebi ise gelişmekte olan ülkelerin ihraç ettiği mallarda fiyat avan-tajı elde etmek için para birimlerinin güçlenmesine izin vermemesi. .

Bu gerilimin kökenleri yıllar öncesine dayanıyor. Pekin yönetimiyıllardır yuanı dolar karşısında sabit tutuyor. Zira ABD ve Çin arasındauzun yıllardır yaşanan yuan tartışması özellikle son bir yıldır iyice alev-lendi. ABD yönetimi yuanın dolar karşısında daha fazla değer kazanmasınıisterken, Çin yuanın değerlenmesinin ihracat dengelerini sarsacağı ge-rekçesiyle buna izin vermiyor. Konu artık ekonomiden çıkarak, diplomasiboyutuna taşınmış durumda. Japonya da kısa bir süre önce kur tartış-malarına müdahil oldu. Japonya yenin dolar karşısında yükselmesininardından, piyasalara altı yıl sonra ilk kez doğrudan müdahalede bulundu.Yine Asya’da, Güney Kore, para birimi wonun dolar karşısında son beşayın zirvesini görmesinin ardından, ülkeye giren fon akışının denetim-leri sıklaştırıldı. Bazı işlemciler, Kore Merkez Bankası’nın Asya’daki iş-lemlerde won satışı gerçekleştirdiğini de söyledi. Kur savaşı uyarısının

geldiği Brezilya ise realdeki değer artışının önüne geçebilmek için ya-bancı yatırımcılardan aldığı vergileri iki katına çıkardı. Yukarıda sade-ce bir bölümünü sıraladığımız bu adımlar, başta ABD olmak üzere ge-lişmiş ülkelerde ciddi rahatsızlık yaratıyor. Washington yönetimi, baştaÇin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini düşük tutmasısorununu Kasımda G.Kore’de yapılacak G20 toplantılarına taşımaya ha-zırlanıyor. ABD’nin bu konudaki en büyük destekçisi de euro bölgesi.

ARADA KALANLAR ENDİŞELİYaşanan bu gerilim ve savaş tamtamlarının sesi en çok konunun

dışında kalan ancak küresel ekonomiye yön verenleri tedirgin ediyor. Ulus-lararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ülkelerin ken-di ekonomilerindeki sorunları döviz kurlarını kullanarak çözmeye ça-lışmasının, kur savaşı riski doğurduğu uyarısı yaptı. Küresel bankalarıçatısı altında toplayan Uluslararası Finans Kurumu (IIF) da küresel eko-nominin liderler ülkelerine kur konusunda yeni bir anlaşmaya varma-ları çağrısı yaptı.

Yaşanan kur tartışmalarının önümüzdeki dönemde de artarak sür-mesi bekleniyor. Alınan önlemlere ve atılan adımlara rağmen, gelişmekteolan piyasalara para akışının sürmesi ve para birimlerinin hızla değer-lenmeye devam etmesi ise durumu daha da karmaşık bir hale getiriyor.

Savaş bu kez küresel ekonomide

‘En fakiri unutma’

Kur savaşlarının ele alındı-ğı IMF-Dünya Bankası yıllık top-lantıları her zaman olduğu gibi buyıl da protesto gösterilerine sahneoldu. Binlerce kişinin katıldığı gös-teriler sırasında polis de geniş gü-venlik önlemleri aldı. Dünya Ban-kası ve IMF karşıtları renkli kâğıtnotları Beyaz Saray’ın çitlerineastı ve Başkan Barack Obama’yatoplantılar sırasında “en fakir ola-nı unutma” çağrısında bulundu.

Page 7: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 7

62

. GÜ

N

Avcı daha çok konuşturacak“Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında devletin çeşitli birim-

lerinde cemaat yapılanmasını anlatan ve büyük bir tartışma başlatmasının hemen ardından tutuk-lanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, dikkat çekmeye devam ediyor.

Hem iddiaları hem de tutuklanmasının ardından ofisinde bulunduğu öne sürülen dinleme ka-yıtları ile Türkiye’nin en çok konuşulan gündem maddeleri arasında giren Avcı, bazı gazeteciler vekamuoyunun yakından tanıdığı eski MİT görevlilerinin kayıtlarıyla ilgili iddiaları reddetti. Avcı, ara-madan 28 gün önce ofisini boşalttığını belirttiği açıklamalarında böyle bir kayıt olmadığını savunsada adı geçen gazeteciler ve eski görevliler, ses kayıtları ile ilgili ifade verdiler. Kitabı en çok satanlarlistelerinden inmeyen Avcı ile ilgili gelişmelerin uzun süre daha gündemde kalması bekleniyor.

İş dünyasından açılımı

12 Eylül’deki referandumdansonra da devam eden yeni Anayasa tar-tışmasında gözler Ankara’ya çevrilirkenTürk Sanayicileri ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) arama toplantısı ile önerile-rini somutlaştırdı. Türkiye’nin çağdaş,özgürlükçü ve demokratik bir Anaya-sa’ya kavuşması için başlattığı çalış-malar kapsamında Ekim’de ilk yuvar-lak masa toplantısını düzenleyen TÜ-SİAD, alanın uzmanı akademisyenlerinkatıldığı toplantının sonuçlarını Gö-rüş Dergisi’nde yayımladı.

“Bize Yeni bir Anayasa Gerekli:1991’den bu yana 10 değişiklik pake-ti TBMM’den geçti. Ama Anayasa’nınçehresi hala değişmedi” değerlendir-mesine katkıda bulunan Başkan ÜmitBoyner, referandum sürecinin ardındanTürkiye Cumhuriyeti vatandaşlarınınönünde, ilk defa kendi talepleri çerçe-vesinde, sivil bir anlayış ile yeni bir Ana-yasa yapabileceği perspektif bulun-duğunu belirtti. Boyner, “Niye yüksekbaraj ve geri kalmış siyasi partiler ya-sasını hemen değiştirmiyoruz? Böyle birpartilerüstü ortak yaklaşım yeni Ana-yasa sürecini ve uzlaşma ortamınıgüçlendirmez mi? Bunların süratle de-ğerlendirilmesi mümkün” dedi.

Nobel Barış Ödülü cezaevindeki muhalife2010 yılı Nobel Barış Ödülü, cezaevinde bulunan Çinli muhalif Liu Şi-

aobo’ya verildi. Norveç Nobel Komitesi yaptığı açıklamayla, geçen Aralık'ta11 yıl hapis cezasına çarptırılan Liu’nun, “İnsan hakları konusunda şiddetiçermeyen uzun soluklu mücadelesi” nedeniyle ödüle layık görüldüğünü bil-dirdi. Açıklamada, Liu’nun mücadelesiyle, insan hakları alanında bir sim-ge haline geldiği de kaydedildi. Çin ise ödülün Liu Şiaobo’ya verilmesini kı-nadı. Ülkede tek parti yönetiminin bitmesi gerektiğini savunan Liu Xiaobo,2009 yılında 11 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Yazar ve insan hakları sa-vunucusu olan 54 yaşındaki Liu Xiaobo, 1989’daki Tiananmen Meydanı gös-terilerinde yer alan, muhalif kanadın önemli isimlerinden biriydi.

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner

Page 8: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

TESMERTEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİİSTANBUL ŞUBESİ

İSTANBULSERBEST MUHASEBECİ

MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

S E R B E S T M U H A S E B E C İM A L İ M Ü Ş A V İ R L İ K

SSTTAAJJ BBAAŞŞLLAATTMMAASSIINNAAVVII HHAAZZIIRRLLIIKK

KKUURRSSLLAARRII

2 0 1 0 / 3 D Ö N E M

TESMERTEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİİSTANBUL ŞUBESİ

İSTANBULSERBEST MUHASEBECİ

MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

M U H A S E B E C İ L E R İ Ç İ N

İİŞŞLLEETTMMEE AAĞĞIIRRLLIIKKLLII İİNNGGİİLLİİZZCCEE DDİİLL KKUURRSSUU

E K İ M 2 0 1 0 D Ö N E M İ

EYLÜL- EKİM 20108 � İSMMMO YAŞAM

İSMMMO’dan eğitimseferberliği

Muhasebe mesleğinin uzmanlık gerek-tiren, bilgi ve deneyime sahip kişilerce ye-rine getirilmesi gereken bir meslekolduğunu her zaman göz önünde bulun-duran İSMMMO, adeta eğitim seferber-liği başlattı. Uzun yıllardır yaptığıeğitimleri Akademi aracılığıyla sistema-tik hale getirirken yoğunlaştıran ve ulus-lararası standartlar doğrultusundazenginleştiren İSMMMO, sadece İstan-bul’daki değil, Türkiye genelindeki meslekmensuplarına da eğitimleriyle ışık tutuyor.

Yeterlilik sınavlarına hazırlıktan işletmeİngilizcesi’ne kadar geniş bir yelpazede eğitimseferberliğini sürdüren İSMMMO’nun etkinlikleriözetle şöyle:

�� SMMM YETERLİLİK SINAVLARINA HAZIRLIK KURSLARI:Hafta içi ve hafta sonu olmak üzere Beyoğlu,Şişli, Kadıköy ve Şirinevler eğitim birimlerinde,her sınavdan 3 ay önce düzenleniyor.

�� SMMM STAJ BAŞLATMA SINAVI HAZIRLIK KURSLARI: Stajyeradaylarını sınavlara tam olarak hazırlayabilmekiçin yine hem hafta sonu hem hafta içi alternatif-lerle Beyoğlu, Şişli , Kadıköy ve Şirinevler birim-lerinde sürdürülüyor.

�� YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİKSINAVLARI HAZIRLIK KURSLARI: Ye-minli Mali Müşavirlik Sınavı Hazırlık Kursları ilekursiyerler sınav sistemi ve içeriğini tanıma ola-nağı bulurken tam hazırlanmak ve mesleki viz-yon kazanmak fırsatı da yakalıyor. İSMMMO’nunŞişli Eğitim Birimi’nde hafta içi her gün 18:30 –21:30 saatleri arasında, haftada 5 gün olarakdevam ediyor. Kurs, 5 ay sürüyor.

�� ÜCRETSİZ TEMEL BİLGİSAYAREĞİTİMLERİ: TESMER Beyoğlu, Kadıköy ve Şi-rinevler birimlerinde 13-30-27 kişilik sınıflardadüzenlenen eğitimde her kursiyere bilgisayartahsis edilirken, kurs başvuruları Oda’nın web si-tesinden yapılabiliyor. Kursun sonunda başarılıolanlara sertifika da verilen eğitim etkinliğinde12 MS Office XP, MS Office 2007 eğitimi baştaolmak üzere bütün programlara yer veriliyor.

�� İŞLETME AĞIRLIKLIİNGİLİZCE DİL KURSLARI:

Hem kişisel gelişime katkıda bulunmakhem de muhasebecilerin mesleğini uluslararasıplatformlarda da en iyi şekilde icra edilebilmesiiçin İşletme Ağırlıklı İngilizce Dil Kursları düzen-leyen İSMMMO, bu alanda çıtayı giderek yüksel-tiyor. İSMMMO’nun bu kurslarını piyasadakibenzer kurslardan ayıran en önemli özelliği kali-teden ödün vermeden, sorumlu ve duyarlı anlayı-şıyla yürütülmesi.

Kursiyerleri temel ingilizceden – ileri(upper intermediate) seviyeye taşıyan bu kurs,meslek mensuplarının bu alandaki açığını tama-

TESMERTEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİİSTANBUL ŞUBESİ

İSTANBULSERBEST MUHASEBECİ

MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

MMSS OOFFFFIICCEE 22000077KKUURRSSUU

2 0 1 0 / 5 . D Ö N E M

Page 9: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

men gidermeyi ve uzman niteliği kazandırmayı he-defliyor.

Programda, mevcut işletme veya ’İş İngiliz-cesi’ kurslarında kazandırılan mail alma, mail ce-vaplama, telefonla görüşme, yazışma kuralları,pazarlama, genel istatistiki raporlar hazırlama gibibilgiler yanısıra “İngilizce Muhasebe” konuları daayrı bir ders içerisinde veriliyor.

‘Temel muhasebe terimleri, finansal tablolar(gelir tablosu, bilanço, nakit akış tablosu), muha-sebe bilgi sistemi, muhasebe kayıt tekniği, muha-sebe defterleri, hizmet ve ticaret işletmelerindedönem içi işlemlerin muhasebeleştirilmesi’, İngilizceMuhasebe ve Vak’a Çalışmaları dersinin içeriğindensadece birkaç başlık... Devam zorunluluğu olanprogram, kursiyerlerini İngilizce seviye belirleme veçeşitli test-sınavlara da hazırlıyor. Yılda iki dönemaçılan kurs, en çok 20’şer kişilik sınıflarda ve Be-yoğlu ile Kadıköy eğitim birimlerinde yapılıyor.

�� MESLEKİ EĞİTİM SEMİNERLERİ:Mesleki eğitim seminerleri, meslek mensup-

larının güncel ihtiyaçları ve mevzuattaki değişiklik-ler dikkate alınarak hazırlanıyor. TESMER İstanbulŞubesi 1993 yılından bu yana Eğitmenlerle Eğitimadı verilen eğitim modeli ile meslek mensuplarınınkolayca ulaşabilecekleri yerlerde eğitim ihtiyacınıkarşılıyor. Bu dönem, eğitim seminerleri sosyal gü-venlik mevzuatındaki son değişikliklere odaklandı.Ekim 2010’dan itibaren Sosyal Güvenlik Mevzua-tında Güncel Uygulamalar konusunda 11 ilçede eği-tim seminerleri düzenlenmeye başlandı. Aylıkolarak planlanan mesleki eğitim seminerlerine mes-lek mensupları ve stajyerler, İSMMMO web sayfasın-dan rezervasyon yaptırarak ücretsiz olarakkatılabiliyor.

Başkan Arıkan: Vizyon kazandırıyoruz

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, muhasebe mesleğinin konusunda uzman, bilgive deneyime sahip kişilerce yerine getirilmesi gereken bir meslek olduğunu söylüyor.“Muhasebecilik ömür boyu öğrenmeyi ve sürekli mesleki eğitimi gerekli kılmakta”diyen Arıkan, İSMMMO’nun eğitim seferberliği ile ilgili şu açıklamaları yapıyor:“İSMMMO olarak mesleğe girecek adaylarımızın ve meslek mensuplarımızın eğitiminiher zaman önemsedik ve öncelikli olarak gördük. Mesleki kalitenin artması, meslekmensuplarımızın yeni çıkan uygulamalarla ilgili bilgilendirilmesi, adayların sınavlarahazırlanması amacıyla 1993 yılından bu yana İSMMMO/TESMER olarak yoğun eğitim-ler düzenlemekteyiz. Düzenlediğimiz sınavlara hazırlık kurslarımızda adayları sınavahazırlarken aynı zamanda mesleki vizyon kazandırmaya çalıştık. Bize özgü ‘eğitmen-lerle eğitim’ adını verdiğimiz eğitim modelimiz ile tüm meslek mensubu ve stajyerleri-mizin eğitim ihtiyaçlarını ücretsiz karşılamaktayız. Globalleşen dünyamızda yabancı dilbilmenin önemi nedeniyle, içerik olarak başka bir benzeri daha olmayan “İşletme ağır-lıklı İngilizce” dil kurslarımızı düzenlemeye devam etmekteyiz. Mesleğimize ve hayatı-nıza değer kattığına inandığımız eğitimlerimizle, siz meslek mensuplarımız vestajyerlerimize hizmet vermeye devam edeceğiz.”

Sakaryalıların İSMMMO Yaşam ilgisiSakarya Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (SASİAD) düzenlediği Expo Ticaret

ve Sanayi Günleri Fuarı ekim ayında Sakarya’da gerçekleştirildi. Fuarın açılışına, Sa-karya Valisi Mustafa Büyük, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Sa-karya Serbest Muhasabeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Selattin Çakırsoy ve SakaryaTicaret ve Sanayi Odası (SATSO) Başkanı Akgün Altuğ katıldı. Değişik sektörlerden 100firmanın katıldığı fuarda Sakarya SMMM Odası da bir stant açtı. Stantda birçok mes-leki yayının yanı sıra İSMMMO Yaşam dergisi de dağıtıldı. Sakaryalı’ların ve meslekmensuplarının yoğun ilgi gösterdiği stant fuar boyunca açık kaldı.

İSMMMO YAŞAM � 9

Page 10: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201010 � İSMMMO YAŞAM

ZİR

VE

DE

KİL

ER

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, 1987 yılından beri ser-best eczacılık yapıyor. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden me-zun olur olmaz, İstanbul Eczacı Odası’na kaydını yaptıran Güngör, o günbugündür Oda’ya her kademede hizmet etmiş. İki dönemdir de Oda’nınbaşkanlığını yürütüyor.

Türkiye genelinde 53 eczacı odasına bağlı 30 bin eczacı var. Bun-lardan 8 bin 500’ü İstanbul Eczacılar Odası’na üye… Yani Güngör, Tür-kiye’nin en büyük eczacılar odasının başkanlığını yapıyor. Oda üyelerinden5 bini kendi eczanesinin sahibi… Yani elleri taşın altında. AKP iktidarın-da sağlıktaki dönüşüm politikalarını iliklerine kadar hissediyorlar. SemihGüngör, son politikalarla eczacılık mesleğinin önemsizleştirilip, ilaç satı-

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör,önümüzdeki bir yıl içinde eczacıları yakındanetkileyecek yasal değişikliklerin gündemegeleceğini belirtiyor. Bunlardan birinin ilacıneczane dışında satılması olduğunu söyleyenGüngör, “Hem yerli sermaye hemuluslararası sermaye, bu konuda hükümetüzerinde yıllardır baskı uyguluyor. AKPiktidarı döneminde bu konuda iştahıkabaranların sayısı hızla arttı” diyor.

Eczacıyı zor bir dönem bekliyor

Page 11: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

ZİRVEDEKİLER

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 11

şının eczane dışına çıkarılmaya çalışıldığını söylüyor.İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör ile mes-lek mensuplarının sorunlarını konuştuk.

Eczacılar bugünlerde kendilerininasıl hissediyor?

Birkaç senedir bizim üzerimizde çok baskı var.Eczacılık mesleğini yalnızca eczacılar sürdürüyor. Yal-nızca eczacıların tekelinde olan bu hizmeti sürdürmekisteyen başka gruplar da var. Bu her dönemde olmuştuama AKP iktidarı döneminde bu konuda iştahı ka-baranların sayısı hızla arttı. Hem yerli sermaye hemuluslararası sermaye, hükümet üzerinde yıllardır önem-li baskı uyguluyor. Böyle olunca bizim üzerimizde debaskı çok. Eczacılığı herkesin yapacağı bir meslek gibigösterip, önemsizleştirip, ilacın satışını eczane dışı-na çıkarma düşüncesi var. İlacın sağlıkta vazgeçilmezbir ürün olduğu, herkes tarafından satılamayacağıgerçeği bir kenara konuluyor. Bu da bizi sürekli hü-kümetle karşı karşıya getiriyor.

Türkiye’de ilacın yüzde 90 alıcısı Sosyal GüvenlikKurumu (SGK), dolayısıyla devlet… Tek alıcı devlet,tek satıcı biz olunca her dönem karşı karşıya geliyoruzzaten… Genel anlamda İstanbul Eczacılar Odası’nın,Türkiye’deki bütün eczacılar odalarının muhalif tav-rı var. Son dönemde muhalif olanı bertaraf etmek is-teyen yani muhalefete çok fazla tahammülü olma-yan bir iktidar döneminde yaşıyoruz. Onun da bas-kısını meslek odası olarak hissediyoruz.

Türkiye referandum sürecindenyeni çıktı. Önümüzde genel seçim var.Önümüzdeki dönem mesleğiniz açı-sından neler getirecek?

Önümüzdeki dönem bizim açımızdan da, Tür-kiye açısından da son derece kritik. Anayasa’nın de-ğişmesiyle özellikle yargı alanında birtakım deği-şikliklerin olacağı ve hükümetin daha da inisiyatif sa-hibi olacağı görülüyor. Bunun bizim gibi mücadele-yi her yönden sürdüren odalara muhakkak ki olum-suz etkileri olacak. Bağımsız yargı bizim için en bü-yük güvenceydi. Yaşadığımız sıkıntılarda sürekliyargıya başvurarak hakkımızı aramış, yürütmeyi dur-durmuş ya da davaları kazanarak, eczacıların bir ta-kım ağır bedelleri ödemesinin önüne geçmiştik.Hükümetin ağırlıkta olduğu, söz sahibi olduğu bir yar-

32 YILLIK ECZACISemih Güngör, İstanbul Erkek Lisesi mezunu… Liseden itibaren kimya mühen-

disi olmayı isteyen Güngör’ün eczacılık mesleğini seçmesi tesadüf olmuş. Bu tesadü-fü Güngör şöyle anlatıyor: “Bizim dönemimizde üniversite sınavlarında baştan tercihyapmıyordunuz. Puanınız hangi üniversiteye yeterse oraya gidiyordunuz. Ben kimyayıhedeflediğim için hep onun peşinde koşuyordum. Kimyaya puanım yetmeyince inşa-at fakültesine girdim. Hatta okula iki ay devam ettim. O dönemde bir arkadaşım daısrarla İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni kovalıyordu. Bir gün okula geldi, ‘Hadikalk gidiyoruz; eczacılık fakültesinin puanları düştü’ dedi. Beni aldı okula kayıt içingötürdü. Ben de Sultanahmet’te oturduğum ve evimize yakın olduğu için eczacılık fa-kültesine kaydımı yaptırdım.”

Semih Güngör, 1978’de İstanbul Eczacılık Fakültesi’nden mezun olmuş. Mezunolduktan hemen sonra meslek örgütüne kaydını yaptırmış. O gün bugündür de İstan-bul Eczacılar Odası’nın her kademesinde hizmet etmiş. Askere gidene kadar Cerrah-paşa Hastanesi’nde hastane eczacılığı yapan Güngör, 1983’te Sultanahmet’te Cankurtaransemtinde kendi eczanesini açtı. 1994’ten beri de Cağaloğlu’ndaki Cağaloğlu Eczane-si’nde meslek hayatını sürdürüyor.

gıda ne kadar yargı bağımsızlığının olduğunu görmek gerekiyor. İhtiyatlı yaklaşıyoruz.Birdenbire ‘her şey tamamiyle değişecek’ demek de doğru değil. Geçmişte de iktidarlarlakarşı karşıya geldik. Üzerimizde sürekli baskıyı yaşadık. Türkiye’deki her bireyi olduğugibi eczacıyı da etkileyecek bir genel seçim var önümüzde. Genel seçimin öncesini ve son-rasını değerlendirmek gerekiyor. Seçim sonrasında bu iktidar güçlenerek ya da bu şekildedevam ederse, eczacı açısından zor bir dört yıl daha yaşayacağız. Bunu yaşayarak gö-receğiz. Seçimlerin öncesi de bizim açımızdan önemli. Referandumdan aldığı güçle se-çime giden bir hükümet var. Ekimden aralık ayının sonuna kadar olan süreçte biz bir ta-kım yasal değişikliklerle karşı karşıya gelmenin endişesini yaşıyoruz.

Ne gibi yasal değişiklikler bunlar?İlacı eczanenin dışına çıkarmak gibi bir takım yasal değişiklikler olabilir. Eczane

Page 12: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

ZİR

VE

DE

KİL

ER

12 � İSMMMO YAŞAM

olmayan yerlerde (marketler, AVM’ler olabilir) ilaç hammaddesi ihti-va eden ürünlerin satışının serbest hale gelmesi… Özellikle de reçete-siz ilaçlardan başlayarak... Bir de zincir eczane denilen, eczacının sa-dece çalışan konumunda olduğu bir takım oluşumlarla karşı karşıya ka-labiliriz. Bunlar için de yasal değişiklikler gerekiyor. 6197 sayılı bir ya-samız var. Bu eczacılık ve eczane hizmetlerini düzenliyor. Bir de 1262sayılı ilacın üretiminden tüketimine kadar hangi yolla gideceğini belirleyenbir temel yasa var. Temel yasa, eczacıların ilaç hizmetinden tek sorumlukişi olduğunu ortaya koyuyor. Bu yasalar değişmeden eczanenin baş-ka kişiler tarafından işletilme şansı yok. Bunlar değişebilir mi? Bu birihtimaldir, çok kuvvetli olmasa da… Bizim esas beklentimiz; bu aşa-manın seçimden sonra olacağı...

Devlet sağlık alanında yaşadığı gider artışını azaltmanın bir yoluolarak bazı çok kullanılan ve halk arasında çok bilenen ilaçları ‘reçe-tesiz’ sınıfına soktu ve sokmaya devam ediyor. Bu ilaçlar SGK tarafın-dan ödeme kapsamından çıkıyor. Bu kapsamdan çıkan ilacın satılabilmesiiçin de reklam, tanıtıma ihtiyacı oluyor. Önümüzdeki dönemde bu türilaçların fiyatı hızla artacak.

Bir başka yasal düzenleme meslek birliklerine yönelik yapılabilir.Seçim döneminde hükümet dikenli bahçeler istemiyor. Bu sadece eczacılaraçısından yaşanan bir durum değil. Avukatlar, hekimler, mimarlar, mü-hendisler, muhasebeciler… Gerçek anlamda bu ülkede muhalefet gör-

evini üstlenmek zorunda bırakılan meslek örgütleri bunlar… Böyle biryasal düzenlemeyle karşı karşıya kalabiliriz.

İlacın en büyük alıcısı olan hükümetle her yıl yaptığımız proto-kollerin, bir yenisiyle daha aralık ayı sonuna kadar karşı karşıya ka-labiliriz. Mart-nisan ayları seçime çok yaklaşılan aylar olduğu için hü-kümet eczacı ile takışarak, ilaç hizmetinin durmasına sebep olacak birgerilimi yaratmak istemeyecektir. Bu yüzden de yeni protokolü bu yı-lın aralık ayı sonuna kadar yapmayı isteyebilir. Belki de bu bizim içinşanstır… Eczacının ekonomik alarak ayakta kalmasına çok önemli kat-kılar sağlayacak taleplerimizi göz ardı ederek yeni bir protokol imza-lanabilir.

Geçen yıl Aralık’ta ilaçta yayınlanan yeni fi-yat kararnamesinden sonra birçok eczacının re-kabet edemeyerek, kapanacağı söylenmişti. Sizinüyeleriniz arasında bu süreçte eczanesini kapa-tanlar var mı?

Biz SGK’na verdiğimiz hizmetin karşılığını üç ay sonra alırız. Bi-zim yaptığımız araştırmaya göre; mayıs-haziran ve temmuz aylarını kap-sayan üç aylık dönemde İstanbul’da 300 eczane kapandı. Bu önemlibir krizi gösteriyor. İstanbul’da yılda 100-150 eczane kapanırdı.

Biliyorsunuz, 4 Aralık’ta bir gün eczanelerimizi kapatmıştık. Tür-kiye Eczacılar Birliği’nin sürekli dillendirdiği ekonomik ve sosyal taleplerde

STK YÖNETİCİLERİNETAVSİYE

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör’e “Sizsağlığınızı nasıl koruyorsunuz?” diye soruyoruz. Sağlığımızıkorumak için huzurlu ve sağlıklı bir ortamda çalışmak ge-rektiğini söyleyen Güngör, “Zaman zaman destek ürün-leri alarak kendimi korumaya çalışıyorum. Kendi ecza-nemde sorunlarla boğuşuyorum. Odada da yönetim ola-rak meslektaşlarımın ve halkımızın sorunlarını çözmeyeçalışıyoruz. Sağlıklı ortamı yaratmadığınız sürece çok dafazla sağlıklı olamıyorsunuz. Bütün meslek örgütlerindeyöneticilik yapanlar sağlıklarına dikkat etmeli. Çok faz-la yıpranmadan yerlerini gençlere devretmeliler. Ben haf-ta içi her gün öğlene doğru -bazen de daha erken- oda-ya geliyorum ve belli olmayan bir saate kadar çalışıyo-rum. Düzensiz ve yoğun bir mesai yapıyorum. Benim te-mennim, bu işi genç arkadaşlara bırakmak.”

Page 13: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

bulunmuştuk. Bunların hepsi unutulup gitti. Eczacı, 35 metrekarede ve bilgisayarının ba-şında oturarak her şeye rağmen ilaç hizmetini sürdürmeye çalışıyor. Bırakın kar etmeyi,İstanbul’da 2 bin 500 eczane sınırda yaşamaktadır.

İlaçtaki fiyat düşüşüne eczacı karşı mı?Yanlış bir propaganda yapıldı. “Eczacı fiyat düşüşüne karşı çıkıyor ve bunun için ey-

lem yapıyor” denildi. Geriye dönüp baktığımızda, 1970’li yıllardan bu yana biz meslek ör-gütü olarak ilaçta bir soygun düzeni olduğunu söyledik. İlaçtaki karlılığın hiçbir meslekalanında olmadığını, ilacın Türkiye’de en pahalı satılan ürün olduğunu söyledik. Ne zamankisağlık politikaları iflas etmeye başladı; akıllarına ilaç geldi. Biraz baskı yapınca gördülerki, firmalar çok kolay teslim oluyor. Neticede 7 bin lira olan bir ürünün 3 bin liraya kadarfiyat düşürdüğünü gördük. Bizim fiyat düşüşüne itirazımız yok. Şurada da eczacının bü-yük bir kaybı var. Siz Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği fiyattan ürünü alıp rafınıza koyuyorsunuz.O ürünü satmadan yarı fiyatına düşüyor. Aradaki fiyat farkını, fiyatı düşüren üreticinin,sanayicinin karşılaması gerekir. Bunu karşılamadığı takdirde nasıl yaptırım uygulanaca-ğını kararnameler dile getirmiyor. Bu kayıpları hep eczacı sineye çekmek zorunda bırakıldı.

Peki ne yapılması gerekiyor?Avrupa ülkelerinin çoğu bu konuyu çözdü. Eczacı diğer meslek alanlarında hizmet

verenler gibi değil. Fiyatı ve karlılığı belirleyen Sağlık Bakanlığı, ruhsatınızı veren SağlıkBakanlığı… Yine belirlenmiş kurallar içinde hizmet veriyoruz. Karlılığa odaklı olarak sür-dürülen bu politikalarla artık mesleğimizi sürdürme şansımız yok. Eczacı aldığı eğitiminbilgisini hasta ile paylaşıyor. Bu emeğinin karşılığı olarak da bir ‘meslek hakkı’ alınmasıgerekir. Kimi ülkelerde reçete, kimi ülkelerde de kutu başına bu alınıyor. Meslek hakkı ala-rak her eczane gücüyle doğru orantılı bir gelir elde eder. Biz de artık ‘eczaneler batıyor’demekten kurtuluruz. Batma noktasında bir gelir güvencesi olur. Bunu ilk dile getirdiği-mizde sağlık otoritesi sıcak baktı ama hayata geçirilmedi. Bu dönemde çözülmesi gereki-yor.

Son 5 yılda sağlıkta önemli bir dönüşüm oldu. Peki bu dö-nemde eczacılar açısından hiç mi iyi bir şey olmadı?

Muhakkak iyi olan değişikler de var. SSK’lı hastaların serbest eczanelerden hizmetalmaya başlaması çok önemli bir olaydı. Ayakta tedavilerde 31 milyona yakın SSK’lı ilaç-larını hastane eczanelerinden alırdı. 2005 yılında bu kalktı. SSK’lı hastalar de ilaçlarını ser-best eczanelerden almaya başladı. Bu önemliydi. Bunun dışında son dönemde yürürlüğegiren Medula İlaç Provizyon Sistemi, hizmetin sağlıklı yürütülmesi açısından önemli. Şu andabir takım aksaklıklar var. Yeri geldiğinde bunları da eleştiriyoruz ama temelde bu hizmetinyanındayız. Medula’nın başladığı güne kadar tüm yük eczanenin üzerindeydi. Hasta re-çeteyi hastaneden alırdı. Burada yapılan kural hatalarının ve eksik işlemlerin sorumlusuhep eczacıydı. Eczacı onu düzeltmek zorunda kalırdı. Medula ise hastane, hekimi ve eczacıyıkendi sorumluluğu içinde sorgulayan bir düzen olacak. Şu ana kadar başarılı mı, değil. Ek-sikleri var. Daha hastaneler devreye girmedi. Hekimler elektronik reçeteye daha yeni yenigeçiyor ama ben inanıyorum ki, bu alanda düzen sağlanacak. Ben son olarak şunu söy-lemek isterim. Sağlık alanında tasarruf olmaz. Devlet, hükümet sağlıkta herkesin çok ra-hat sağlık hizmetine ulaşmasını düşünüyorsa, çok fazla ticari davranmaması gerekiyor. Dev-let sağlık alanına daha fazla kaynak aktarmak zorunda çünkü sağlığı yerinde olmayan birtoplumuz. Oysa hastalığı başında önlediğinizde ilaç tüketimi azalır.

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 13

ZİR

VE

DE

KİL

ER

‘ODALAR BİRLİĞİNİ SÜRDÜRMELİ’

İstanbul Eczacılar Odası Başkanı SemihGüngör, İSMMMO’nun kendi alanında önem-li bir mücadele sürdürdüğünü söylüyor. “Ortakkaderi paylaşıyoruz” diyen Güngör, meslek ör-gütlerini ülkenin geleceğine sahip çıkan ku-rumlar olarak görüyor. Güngör, şu değerlen-dirmelerde bulunuyor: “Bizim çok farklı mes-lek gruplarını, sivil toplum inisiyatiflerinifarklı platformlarda bir araya getirme şansı-mız oldu. Bu bizlere ayrı bir güç katıyor. Bu bir-likteliğin devam etmesi gerekiyor. Sadece birsiyasi anlayışa karşı değil, hem mesleki hemde Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmek içinbir araya gelmeyi sürdürmeliyiz.”

Page 14: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201014 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

Yaşamı 3. boyuta taşıyınTeknolojideki yeni boyut ‘3D’, yaşamı da yeni bir boyuta taşıyor. 3D özellikli TV, film, oyun,dizüstü bilgisayar, kamera, fotoğraf makinesi ve hatta projeksiyon hayatın her alanına renkve derinlik getiriyor. Bu teknolojinin girmediği cihaz, alan yok gibi. Henüz başlangıçaşamasında olsa da gelecek trendlerini şimdiden belirliyor. Gözlük desteğiyle film, oyun vefotoğrafta derinliği yaşayanlar, eğlencenin adeta doruğuna varıyor.

Page 15: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 15

KA

PA

K

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Yaklaşık 25 yıl önceydi… Henüz ilkokula gi-diyordum… Bir yaz tatilinde annemin amcası, ai-lesiyle birlikte Almanya’dan ziyaretimize gelmiş-ti. Kuzenlerim bana birçok hediye getirmişti. Ağ-layan bebek, tokalar ve çikolatalar… Bunlar değilama beni aldığım bir başka oyuncak etkilemişti.Bu oyuncağı gözüme götürdüğümde içindeki man-zara görüntüleri adeta canlı gibiydi. Ağaçlara eli-mi uzatsam değecek gibiydim. Her şey o kadar can-lıydı ki, bir tek çiçeklerin kokusunu duyamıyor, göleayağımı sokamıyordum. Okullar açılınca bu oyun-cağı okula götürüp arkadaşlarıma bol bol hava at-mıştım. İnsan büyüdükçe çocukluğuna dair güzelşeyleri de unutabiliyor. Bugün bu oyuncağımı kimeverdiğimi hatırlamıyorum ama yıllar sonra oyun-cağım geçen yıl Avatar filmini seyrederken aklımageldi. Çünkü Avatar’ı seyrederken anladım ki, bun-lar benim gördüğüm ilk üç boyutlu fotoğraflardı.

Evet, Avatar’la hayatımda ilk kez üç boyutlubir film seyretmiştim. Muhteşem bir duyguydu; ade-ta filmin içinde gibiydim. Filmde atılan taşların ka-fama değeceği hissine kapılıyordum. Başka bir ev-rene giden donanma subayı Jake Sully ile birlik-te bilinmeyen bir evreni keşfediyor; Na’vilerin ya-şadığı 200 metrelik ağaca ulaşmak için Sully vesevgilisi Naytiri ile birlikte ben de uçuyordum. Bumüthiş deneyimle birlikte teknoloji dünyasında dayaşamın üçüncü boyutunu keşfetmek gerçekten müt-hişti…

100 YILLIK GEÇMİŞİ VARÜç boyut yani 3D, görüntüleri daha derin ve

uzak mesafeli gösteren teknoloji artık hayatımı-zın içine daha çok girdi. Son yıllarda dünyada trend-lerin belirleyicisi oldu. Sinemadan TV’ye, oradanda dizüstü bilgisayar, fotoğraf makinesi, bilgisa-yar oyunları ve projeksiyonlara taşındı. Günümüzdeartık teknolojik cihazlarda 3D özelliği öncelikli halegeldi. Bütün teknolojik cihazlar üç boyuta geçer-ken, insanların yaşamları da yeni bir boyut ka-zanıyor. Film izlerken daha eğlenceli vakit geçiriyor,

ÜÇ BOYUTUN ALANI GENİŞBilim kurgu filmine ait gibi görünse de üç boyut, televizyon ve sinema dışında

farklı alanlara da yayılmış durumda. Artık dizüstü bilgisayarlar da üç boyuta taşındı.Fotoğraf makineleri üç boyutlu çekiyor. Bilgisayar oyunları üç boyutlu oynanıyor. Pro-jeksiyonlar ve daha farklı teknolojiler de bu yeni teknolojiye adapte olma yolunda hız-la ilerliyor. Üç boyutlu dizüstü bilgisayarların da ekranları bu teknolojiye sahip olu-yor. Bunları görebilmek için de özel bir gözlük gerekiyor. Genelde yaratıcı tasarım iş-leri, 3D özellikli filmleri izlemek ve oyunları oynamak için tercih ediliyor. Sony ve Tos-hiba bu teknolojiye sahip ürünlerini duyurdu. Fotoğraf makinelerinde de üç boyutlufotoğraf mümkün hale geliyor. Bu makinelerde özel üretilen çift lens bulunuyor. İçe-risinde bulunan işlemci sayesinde çekilen iki fotoğrafı tek kareye yansıtarak üçüncüboyutu oluşturuyor. Ev kullanıcısı için üç boyutlu çekim yapabilen kamerayı ise Pana-sonic çıkardı. Panasonic HDC-SDT750, 3D özellikli televizyonların tamamlayıcısı olarakgörülüyor. Oyun keyfini artıran üç boyutlu yeni oyunların sayısı ise giderek artıyor.

üç boyutlu oyunlarla yaşamına yeni boyut katıyor, bilgisayar ve fotoğraf makinelerinde-ki görüntüleri daha zenginleştiriyor.

Aslında insanların yaşamını değiştirmeye başlayan bu teknolojinin geçmişi çok eski…Yüz yıl önceye gidiyor. 1838 yılında perspektif teorilerine dayanan dünyanın ilk stereos-kopik görüntüleyicisi icat edildi. Değişik açılarda bulanan çeşitli aynalardan oluşan bu aletsağ göz ve sol göz için ayrı olan iki değişik çizim içeriyordu. Bu çizimlere aynı anda ba-kıldığında buluş stereo bir görüntü elde ediyordu. Bu buluşla hareketli fotoğraf alanındayeni bir dönem başladı. Üç boyutlu filmler yaparak, görüntüye derinlik ekleyerek görselbant genişliğini artırma düşüncesi olarak öne çıktı. Yeterli teknolojiye ulaşıldıktan sonrabile geniş kitlelere ulaşılması 3D'nin altın çağı olarak anılan 1950'lere kadar gerçekleşe-medi. 1980'lerde, Imax'in 3D'ye özel kendi sinema salonlarında 3 boyutlu filmler göste-

Page 16: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201016 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

rimine başlamasıyla, 3 boyutlu film izlemek çok dahakeyifli hale geldi. Yeni teknolojiler 3 boyutlu filmlerinormal sinema salonlarında da popüler hale getirdi.Şimdi ise 3D TV’lerle oturma salonlarına kadar girdi.Teknoloji uzmanları 21’inci yüzyılın 3D teknolojisininçağı olacağını öngörüyor.

ÜÇ BOYUTLU TELEVİZYONLARÜç boyut kendini sadece film ve televizyonda da

göstermiyor. Farklı alanlara da girerek herkese üç bo-yutlu bir yaşam sunuyor. Artık dizüstü bilgisayarlar, fo-toğraf makineleri, kameralar, projeksiyon cihazları vebilgisayar oyunları da üç boyutlu oluyor. Üç boyutu enyoğun yaşayan alan ise sinema. Bu yıl onlarca üç bo-yutlu film yapılırken, Türk sineması da bu furyaya ka-tıldı. İlk Türk 3D filmi Cehennem, 1 Ekim’de gösteri-

Yönetmenliğini James Cameron’ın yaptığı bilim kurgu filmi Avatar, 3D film-lere ivme kattı. Gördüğü ilgi bu tarz fimlerin sayısının artmasını sağladı. Film 400milyon dolarlık bütçeyle yapıldı. Ancak bu maliyeti kısa sürede çıkardı. James Ca-meron’ın çığır açan filminde, sinema tekniklerinde son teknolojiden hiçbir mas-raftan kaçınılmadan faydalanıldı. Üç boyutlu olarak da izlenebilen film, Na’vi adlıbir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor. Dünyadaki az sayıdaki 3D Di-rektörlerinden biri olan Erkan Cerit, 3 boyutlu film çekmenin, 2 boyutluya göredaha uzun sürdüğünü belirterek, şunları anlatıyor: “Kameraların kurulması bi-raz zaman alıyor ancak her geçen gün bizi rahatlatan yeni teknolojik gelişmelerçıkıyor. Normalde 3D film çekmek yüzde 25 daha uzun sürüyor. 3 boyutlu bir pro-düksiyon yapıldığında, çok riskli bir süreç başlıyor. Filmin her karesinin dil birli-ği içinde olması gerekiyor. Dramatik yapının bozulmaması lazım.”

Ü Ç B O Y U T F U R Y A S I N IA V A T A R B A Ş L A T T I

Page 17: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

KA

PA

K

me girdi. Başka yapımcılar da bu teknolojiyle film çekiyor. Dünyadaüç boyut furyasını başlatan film olarak Avatar görülüyor. Üç boyutlutelevizyonların gelecek yıllarda çok yaygınlaşması bekleniyor. Dünyadasayıları milyonları bulurken, Türkiye’de satışrakamı 10 bine yaklaşmış durumda. Yayıncıkuruluşların da üç boyutlu yayına geçmesiy-le 3D TV’lerde satış patlaması bekleniyor. An-cak şu anda dünyada üç boyutlu yayın yapantelevizyon kuruluşu sayısı çok az. Ameri-ka’da spor kanalı ESPN deneme yayınına gir-miş durumda. Türkiye’de ise Türksat kablolutelevizyon üzerinden test 3D yayını yapıyor.Zaten 3D’nin en önemli kullanım alanı sporkarşılaşmaları ve filmler. Yayının olmadığı bugünlerde Blu-ray DVD oynatıcılara sahip olan-lar ise 3D özellikli televizyonlarında üç boyutlufimleri evlerinde izleyebiliyorlar. Tabii ki göz-lük de gerekiyor. Türk markaları da 3D özel-liği olan televizyon üretimine başladı. Arçelikilk üç boyutlu televizyonu üretirken, Vestel de3D modelini piyasaya sundu. Yaptığı açıkla-mada Arçelik Elektronik Direktörü Erkan Duy-sal, Türkiye'nin ilk üç boyutlu televizyonunuürettiklerini ve 5 bin 451 TL fiyatla pazara sun-duklarını söyledi. Televizyon salonda oturur-ken sinemada gibi hissettirecek. Duysal, "Dünyada 2010 yılında 2-5milyon 3D TV satışı olacağı tahmin ediliyor. 2015 için ise tahminler 70milyon. Üç boyutlu TV'ler dünya için de yeni bir teknoloji” dedi.

İSMMMO YAŞAM � 17

GÖZLÜKSÜZ ÜÇ BOYUTKONFORU GELİYOR

Bütün TV üreticileri göz-lüksüz izlenebilen 3D TV modeliüzerinde çalışıyor. Bazılarınınki de-neme aşamasındayken Japon Tos-hiba, gözlüksüz modelini duyurdu.Firma, yeni gözlüksüz 3D televiz-yonları Aralık 2010’da satışa sür-meyi planlıyor. Bu sayede izleyi-ciler üç boyutun konforunu göz-lüksüz yaşayabilecek. Yeni geliş-tirilen bu yenilikçi teknoloji, göz-lüksüz 3D TV görüntüsü elde etmekiçin integral bir görüntüleme sis-temi kullanıyor. Her 2D görüntü ka-resi için dokuz değişik perspektif(paralaks) üreten sistem, izleyicininbeyninin görüntüleri üst üste ko-yarak görüntüyü üç boyutlu olarakalgılamasını sağlıyor. Geniş görüşalanı sağlayan 3D ekran, izleyicininkafası ve gözleri hareket ettiğin-

de bile 3D görüntünün bozulmamasını sağlıyor ve diğer ‘göz-lüksüz’ 3D teknolojilerinin zaman zaman yarattığı rahatsız-lık hissini ortadan kaldırıyor.

HEDEF, EVRENSEL 3D GÖZLÜKÜç boyutlu TV'lerin yaygınlaşması ve üç boyutlu HD ve Blu-Ray

filmlerin sayısının hızla artması, futbol maçlarının ve tenis turnuvalarınınüç boyutlu kameralarla çekilip, ekranlara yansıtılması 3 boyutlu göz-lük teknolojisini de etkiledi. 3 boyut teknolojisi kullanılarak üretilen‘active shutter’ teknolojisine sahip gözlükler, polarize gözlük teknolojisininde devre dışı kalmasına yol açtı. 3D polarize gözlüklerde bir göz sa-dece mavi, diğeri ise sadece kırmızı rengi izleyerek beynin bu iki ren-gi üst üste oturtmasıyla görüntü sağlanabiliyordu. Bu da baş dönme-si, bulantı gibi sorunlara, görüntüde ise renk kayıplarına yol açabili-yordu. Active shutter teknolojisinde ise gözlüğün iki camı LCD ekran gibi

çalışıyor, aynı anda iki göze birden görüntü gelmeyerek bu tür sorunlarında ortadan kalkmasını sağlıyor. 3D filmler iki kamerayla ve normal-de 120 hertz olarak, yani 60 kare sağ göz, 60 kare sol göz için çeki-liyor. Yeni nesil 3D HD TV'lerin yanında genellikle ‘active shutter’ göz-lüklerden bir ya da iki adet verilebiliyor. Sony, Panasonic, LG, Toshi-ba, Philips ve Samsung standlarından gelmesi bekleniyor. 'Cinemizer'adı verilen ve üç boyutlu görüntülerin bütün 3D TV markalarında iz-lenmesini sağlayan evrensel 3D gözlük geliştirmek için çalışıyor.

Page 18: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201018 � İSMMMO YAŞAM

KA

PA

K

3 boyutlu film ve yayınları izleyebilmek için3D özelliği bulunan LCD TV'nin yanı sıra, 3D özellikliBlu-Ray ya da HD oynatıcı, bir ya da iki adet activeshutter gözlük ve 3D filmlerin normal DVD oynatı-cılarından izlenebilmesini sağlayan transmitter ci-hazına sahip olmanız gerekiyor. 102 ekran bir 3D özel-likli LCD TV'nin fiyatı 2 bin 300 TL'den başlıyor. Ac-tive shutter gözlüklerin fiyatı ise 100 ile 150 dolararasında değişiyor. TV, gözlük, transmitter ve Blu-Rayoynatıcıyı kapsayan komple ürün paketleri ise 6 binTL'den başlayıp, 20 bin TL'ye kadar çıkıyor.

Duysal, üç boyutta en önemli sorununiçerik olduğunu vurguluyor: "Stüdyolar ve ya-yıncılar çalışmalar yapmaya başladı. Bununda bir yatırım maliyeti var. Ama 3D film sa-yısı artıyor. Oyun ve Blu-Ray oynatıcıları şu andabu teknolojinin satışında önemli etken olacak."

IMAX MI, REAL D Mİ?Görsel efekt sanatçısı Emre Şan ise, üç

boyutlu filmlerin çekiminin temelinde iki ka-mera kullanılmasının yattığını söylüyor. Filmingösterileceği mecraya bağlı olarak dijital ka-mera da kullanılabileceğini dile getiren Şan,şunları anlatıyor:

“Odaklanılan noktanın paralel çakış-ma noktası var. Yakın nesneleri iki kameraylaçekmek zor olduğu için günümüzde kullanı-lan özel cihazlar var. Çekimi yanında sinemayagöre üç boyutlu filmlerde farklar bulunuyor.Üç boyutlu filme gitmeden önce hangi sine-mada daha doyurucu deneyim yaşatacağınadair araştırma yapmak gerekiyor. Her sinemasalonu farklı sonuç verebilir. Projeksiyon ışı-ğına kadar her şey üç boyutlu filmdeki kali-teyi değiştirebilir. Sinema salonlarında en çokkullanılan Imax ve Real D teknolojileri. Han-gisinin izleyiciye uygun olduğunu görmek içinbunları denemek gerekiyor. Üç boyutlu görüntüoluşturmak göz yanıltmasıyla ilgili. Sol ve sağgözün ayrı ayrı görüntü almasını sağlayacakteknolojiler var. 3D teknolojileri arasındaki farkizleyiciler tarafından çok fark edilmeyebilir.Imax çekilecekse özel filtre uygulanıyor. Çiftprojeksiyon oluyor. Real D de ise tek projek-siyon var. İki görüntünün üst üste verilmesi vegözün görmesiyle ilgili detay. Real D tekno-lojisinde kalın malzemesi olan polarize filtreligözlükler kullanılıyor. Sol gözdeki dikey filt-reyle sağ gözdeki görüntü filtreleniyor. Sine-mada bir göz kapatılırsa görüntünün değiştiğigözlük çıkarılınca iki boyutlu film izlendiği gö-rülür. Imax ise 120 derecelik panoromik gö-rüntüye sahip.”

20 BİN TL’YEKADAR VAR

Page 19: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 19

KA

PA

K

BEŞİNCİ BOYUTA GEÇENLER DE VARSinemalar da efektlerle teknolojide dört hatta beşinci boyuta geç-

miş durumda. Perdede görüntüyü üç boyutlu verirken, sinema salon-ları koltukları, efektleriyle beş boyutlu hale getiriliyor. Seyirciler film-leri yaşıyormuşçasına izliyor. Film sırasında sahneye bağlı olarak yağ-mur yağdırılıyor, koltuklar sallanıyor, toz bulutları havada uçuşuyor.Ses, koku ve ışık efektleriyle seyirciye filmdeki bütün sahneler yaşat-tırılıyor. Patlama sahnesinde toz bulutları havada uçuşuyor, hareket-li bir sahnede koltuk sağa sola, öne arkaya doğru sallanıyor. Uçak ta-kibinde rüzgardan saçlar dağılıyor. Yağmurlu sahnede su damlaları yüz-

leri ıslatırken, sis olduğunda ise salonu duman bulutları sarıyor. 5D Si-nema, 3 boyutlu gözlüklerle izlenen bir ekranın önünde, sanal gerçekliğiyaşatmak için ekrandaki filmlerle senkronize hareketli bir platform vetüm bunlara ek olarak rüzgar, kar, yağmur, sis, duman gibi efektlereşliğinde oluşturulan yeni nesil bir sinema sistemi. Bu, hareketi dahainandırıcı, daha gerçekçi ve heyecan verici hissetmek anlamına geliyor.Bu hissi veren şey ise 6 eksenli robot mekanizması. Dünyada ve Tür-kiye’de çok az sayıda film 4D ve 5D teknolojili salonlarda gösteriliyor.Bu tarz filmlerin daha da artması bekleniyor.

Page 20: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201020 � İSMMMO YAŞAM

ND

EMİN

SES

İ

‘Ekonomi gazeteleri kaliteli içerikle yaşayacak’Tesadüfen başladığı ekonomi gazeteciliği serüvenine, Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeniolarak devam ediyor, Hakan Güldağ. Gazeteciliği ve gazete yönetmeyi Dünya’nın kurucusuNezih Demirkent’ten öğrendiğini söylüyor. Güldağ, ‘İnternet bizi bitirecek’ tartışmalarına karşınDünya’nın ekonomi gazeteciliği misyonunu sürdürdüğü düşüncesinde...

Page 21: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

S E H E R K A R A T A Ş

Daha lise yıllarında muhalif kimliğiyle tanındı. Üniversite-ye gitmeden cezaevine girdi. Hatta üniversite sınavına içerdeykengirmek zorunda kaldı. Gazeteciliğe tesadüfen başladı. Yıllarca fark-lı yayınlarda çalıştıktan sonra gazeteciliğe adım attığı yayına dön-dü. Şu anda Dünya gazetesini yönetiyor.

Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, Da-rüşşafaka Lisesi’nde okurken siyasi faaliyetleri nedeniyle okuldanatılmış. Bu nedenle Pertevniyal Lisesi’nden mezun olmak zorun-da kalmış. 12 Eylül darbesinden kısa bir süre sonra tutuklanmış.Cezaevindeyken üniversite sınavında iki farklı bölümü kazanmış.Ama kayıt yaptıramamış.

Gazeteciliğe de tesadüfen başlamış. 1985-87 yılları arasında‘İlk Adım’ adında siyasi bir dergi çıkarmış. Bu arada bir yandanda basın yayında okumaya devam etmiş. Hakan Güldağ, gazete-ciliğe esas Dünya gazetesinde başladığını söylüyor. 1987’de Da-rüşşafakalı bir arkadaşının çağırması üzerine tashih servisinde işebaşlamış. Sonra da İsmet Özkul’un müdürü olduğu dış haberlerservisine muhabir olarak geçmiş… Ardından da servisin şefi olmuş.Mesleğe başladığı gazetede Mayıs 2008’de genel yayın yönetmenioldu Güldağ.

Gazeteciliği ve bir gazeteyi yönetmeyi Dünya’nın kurucu-su Nezih Demirkent’ten öğrendiğini söylüyor. Ekonomik kriz or-tamında Dünya gibi ekonomi gazetelerinin geleceğinin Avrupa vetüm dünyada tartışıldığını kaydediyor. Ancak gazetenin yok ol-mayacağını vurguluyor. Ona göre, Dünya gazetesi Türkiye’de önem-li bir misyonu yerine getiriyor. Hakan Güldağ ile hayatını, gaze-teciliğe başlamasını, ekonomi gazeteciliğini ve Türkiye ekonomi-sini konuştuk.

Bize önce gazeteciliğe nasıl başladığınızıanlatır mısınız?

1985-87 yılları arasında yaklaşık bir buçuk yıl ‘İlk Adım’ adın-da siyasi bir dergi çıkardık. Bu arada bir yandan da basın yayın-da okumaya devam ediyordum. Şu an Sabah’ın gece yazı işleri mü-dürü olan Kemal Kök ve Gündüz Fındıkçıoğlu ile birlikte çıkardık,dergiyi. Başka arkadaşlar da aynı tarz dergi çıkarmaya başlayınca,artık derginin gereksiz olduğunu düşündük ve kapattık. Esas ga-zeteciliğe 1987 yılında Dünya Gazetesi’nde başladım. Sonra İlk Adımdöneminde yaptığım bir faaliyetten dolayı yine gözaltına alındım,bu arada hakkımda süren çok sayıda dava da vardı. Bu davalar-dan biri sonuçlandı ve ceza aldım. Nezih Demirkent’ten izin ala-rak Bayrampaşa cezaevinde altı ay kadar yattım. Cezaevinden çı-kınca tekrar Dünya’ya geldim. Bu sefer Nezih Bey, yazı işleri ser-

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 21

ND

EMİN

SES

İ

‘Ekonomi gazeteleri kaliteli içerikle yaşayacak’

OĞLU İLE ZİRVELERE ÇIKIYORTüm gazeteciler gibi Hakan Güldağ da çok yoğun çalışıyor. Ama bu

yoğunlukta ailesine vakit ayırmayı ihmal etmiyor. 17 yaşındaki oğlu De-niz ile birlikte paylaştığı en büyük hobisi ise tırmanmak. Güldağ, tırmanmatutkusunu şöyle anlatıyor: “Aslında bizim meslekte boş vakitten söz etmekmümkün değil. Neredeyse sürekli çalışıyorum. Ama tatillerde 17 yaşındakioğlum Deniz’le birlikte dağlara tırmanıyoruz. Oğlum 11 yaşındayken tır-manmaya başladık ve her sene mutlaka bunu yapmaya çalışıyoruz. Tür-kiye’de yürüyerek çıkılabilecek çok güzel dağlar var. Kaçkarlar ve Ağrı Dağıgibi. Bu yıl yine Kaçkarlar’a gittik ve beşinci zirvemizi yaptık. Orada ol-mayı, böyle uzun yürüyüşler yapmayı seviyoruz. Bu yürüyüşler insanı ger-çekten dinlendiriyor, kafanızı boşaltmanıza imkan veriyor. Bunun dışın-da dünyadaki yeniliklere yönelik yayınları takip ediyorum.”

visine geçmemi istedi. Kabul ettim, bir yandan da borsa servisinin şefliğini yap-tım. Yine Nezih Bey’in izni ile beş yıl çalıştığım Dünya’dan ayrılarak tazmina-tımı aldım. Bu arada beni bir değişim döneminden geçen Cumhuriyet gazete-sinden çağırıyorlardı. İlhan Selçuk gazeteden ayrıldı, tekrar döndü, Hasan Ce-mal, Osman Ulugay gazeteden ayrıldı. Gazetede bir boşluk oluşmuştu.

1991 yılında Dünya’dan aldığım tazminatımı askerlik için yatırdım ve Cum-huriyet’te ekonomi, istihbarat şefi olarak çalışmaya başladım. O dönem Ab-durrahman Yıldırım, Cumhuriyet’in finans şefiydi. 1992 yılında orada çalışırkenaskere gittim. Ben askerdeyken Aydın Demirel, Fehmi Köfteoğlu, İsmet Özkul,Milliyet’te Ekonomi Politika (EP) dergisini çıkarmaya başladı. Bana da ‘sen as-kerden dönünce Cumhuriyet’e gitme direk bize gel’ dediler. 10 milyon lira ver-diler, 1992 yılında çok iyi paraydı. Bir de ‘serbest muhabirsin, ne istersen yap’dediler. Bu çok iyi bir teklifti. Zaten Cumhuriyet’te de artık o karmaşa dönemi

Page 22: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201022 � İSMMMO YAŞAM

ND

EM

İN S

ES

İ

bitmişti, işler daha rayına oturmuş-tu.

Cumhuriyet gazete-sinden sonra gazetecilikserüveniniz hızlandı sa-nırım.

Evet, bu süreden sonra çokdaha ses getirici işler yaptım diyebi-lirim. Cumhuriyet’ten ayrılıp 1992’ninsonunda Ekonomi Politika’ya (EP) git-tim, orada çok güzel işler yaptım.Önce “Altın kaçakçılığı üçgenindeTürkiye” adında güzel bir araştırma

dosyası yazdım. İş dünyasının ünlü isimlerinin için-de olduğu çok önemli bir altın kaçakçılığı dosyasıhazırladım. Nerede ihale, özelleştirme varsa al-tından Uzan’lar çıkıyordu. Dedim; kim bunlar, biraraştırayım. Onları araştırdım bir dosya hazırladım,derginin kapağına koyduk. Ertesi gün işe geldi-ğimde, yönetimden çağrıldığımı öğrendim ve iş-ten atıldım. Bu arada İsmet Özkul, Reuters gibihabercilik yapan bir kuruluşta çalışıyordu. EP’denayrılınca bizi oraya çağırdı. 1994 yılıydı, hiç an-lamadığımız bir işe girdik ve kısa sürede çok ba-şarılı işlere imza attık. Bu başarının ardından pat-ronumuz günlük gazete yapmaya karar verdi. Bizde zaten bir ekonomi gazetesi yapmak istiyorduk,kadroyu kurduk ve İktisat adında günlük bir eko-nomi gazetesi yaptık. Fakat burada da yolsuzlukhaberleri yapmaya devam ettik ve yaptığımız buhaberler yine birilerini rahatsız etti. Yine arka-daşlarla işten ayrıldık.

Peki Dünya gazetesine geridönüşünüz nasıl oldu?

Ekonomi dergisi Power’da başladım.1995’te derginin başına geldim. Ekonomi dergi-leri içinde Power’ı iyi bir noktaya getirdik. Fakatsonra Ercan Arıklı’yla anlaşmazlığa düştük. Bizbiraz daha ağır ekonomi dergisi yapmak isti-yorduk, o biraz daha ılımlı bir yayın istiyordu. Osırada Nezih Bey tekrar çağırdı; “Gelin biz buradaekonomi dergisi yapalım” dedi. Böylece 1999 yı-lında tekrar Dünya gazetesine geri döndüm. 2000yılında dergiyi çıkarmaya başladık ve yaklaşık beş

sene Globus dergisini çıkardık. 2005 yılında, yazıişleri müdürü olarak Dünya’ya geçtim. Birkaç yılsonra genel yayın yönetmeni yardımcısı oldum.Ama Osman Arolat’ın felç geçirmesi nedeniyle ga-zeteyi ben yönettim. 2008 yılı Mayıs ayında dagazetenin yayın yönetmeni oldum.

Yayın yönetmeni olunca iş yü-künüzde nasıl bir değişiklik oldu?

Zaten yazı işleri müdürü olduktan sonra üçaşağı beş yukarı bu işi yapıyordum, o nedenle işyükümde bir değişiklik olmadı. Tabii ki yayın yö-netmeni olmanın getirdiği farklı bir sorumlulukvar. Mesela gazetenin her şeyi ile ilgilenmek zo-rundasınız, hiçbir şekilde bir kaçış yolu yok. Herşeyi düşünmek zorundayım. Daha az ilgilenme-ye çalıştığım konular oluyor ama bu işin doğasındabu var.

Dünya gazetesi için ‘ekonomigazeteciliği’ misyonu halen de-vam ediyor mu?

Dünya gazetesi, Avrupa Ekonomi Basını Fe-derasyonu’na üye olduğu için bu kurumun top-lantılarına katılıyorum. Avrupa ekonomi basını-nın, dolayısıyla dünya ekonomi basınının duru-mu ile ilgili orada yapılan bütün tartışmaları ya-kından takip ediyorum. Bu sorun sadece Dünyagazetesinin değil, Financial Times’ın da sorunu.Dünyada tüm ekonomi gazetelerinin hepsinin tar-tıştığı konu bu. Bu tartışmalar ekonomi gazete-ciliğinin bugünkü misyonunu ortaya çıkaracak sa-nırım. Dünyada ekonomi gazeteciliğini yürütmesıkıntısı yaşanıyor, bizim de böyle bir sıkıntımızvar. Şu anda bu sıkıntıyı çok fazla yaşamıyoruzama ilerde böyle bir sıkıntı yaşanacağını görü-yoruz. Mesela 4-5 yıl önce ‘biz bittik öldük’ tar-tışmaları, internet bizi bitirecek tartışmaları çokdaha yoğundu. Bugün, Avrupa ekonomi basını çokdaha sakin. Çünkü tirajlarda o ilk anda beklen-diği kadar büyük düşüşler olmadı. Çünkü önem-li olan içerik, o içerik internete taşınmadığı sürece,bu gazeteler yaşamaya devam edecek.

Rakibiniz Referans gazetesi-nin kapanması sizi etkiledi mi?

Referans’ın kapanması satışlarımızda çok

DEMİRKENT HOCAMDI

Dünya Gazetesi’nin Genel YayınYönetmeni Hakan Güldağ, gazetecilikadına ne öğrendiyse Nezih Demir-kent’ten öğrendiğini söylüyor. NezihBey’in hocası olduğunu söyleyen Gül-dağ, şunları anlatıyor: “Gazeteciliğinyanı sıra dünyayı çok iyi algılayıp kav-rayabiliyordu. Sadece bilgili olmanınötesinde, olayları çok kuvvetli şekildekavrayan bir insandı. Bu anlamda dahepimizin üstadıydı. Bizim aramızdaondan daha iyi gazeteci yoktu. Sabahve akşam günde iki kere gazeteyi ko-nuşup tartışarak hem gazeteciliği,hem de bir gazetenin nasıl çıkarıldığını,nasıl yönetildiğini öğrendim ister is-temez. Belki de bu beni bugün yaptı-ğım işe hazırladı. Ama ben kişisel ola-rak yönetici olmaya hiç hazırlamadımkendimi, öyle bir derdim de yoktu. Ak-sine bunu da hakir gören bir anlayı-şım vardı. Ben rekabetin değil, daya-nışmanın daha önde olduğu bir anla-yışa sahibim. Ama koşullar bu nokta-ya getirdi ve bugün iyi bir yönetici ol-maya çalışıyorum.”

Page 23: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İSMMMO YAŞAM � 23EYLÜL- EKİM 2010

büyük fark yaratmaz. Biz aslında birbirimizden çok fazla alan çalmadık. Dün-ya daha reel ekonomi gazetesi olarak kaldı. Diğer gazeteler Anadolu’ya yer ver-mediği için Dünya, Anadolu gazetesi gibi duruyor ama öyle değil. Çünkü bizimabonelerimizin yarısı İstanbul’dan.

Bugün Türkiye’de yapılan ekonomi gazeteciliğini na-sıl değerlendiriyorsunuz?

Ekonomi gazeteciliğimizin kalitesi arttı. Çok iyi ekonomi gazetecilerimizvar. Arkadaşlarımızın Avrupa’dakilerden habercilik anlamında ve eğitim anla-mında da bir eksiği yok. Belki yabancı dilimizi geliştirmemiz, dünyayı daha iyiizlememiz, hepimiz açısından daha iyi olabilir. Bizdeki asıl sorun, reklamverenlerinetkisinin çok fazla olması. Avrupa’da da bu sorun var ama orada reklamla ha-ber servisleri arasında önemli ölçüde bir Çin Seddi var. Bizim ikinci bir zaafımızmaalesef şu; Türkiye’de hemen her yayın grubunun farklı işleri de var. Bu işlergazetelerine ve en çok da ekonomi sayfalarına yansıyor. Bu durum ciddi bir zaafoluşturuyor, gazetelerin inandırıcılığını azaltıyor. Tüm bunlara rağmen ekono-mi gazeteciliği ekonominin ülke içindeki ağırlığı arttığı oranda gelişiyor, bu dasağlıklı bir gelişme. Ekonomi gazeteleri kaliteli içerikle yaşayacak.

Küresel krizin etkileri ve son durumu ile ilgili dü-şünceniz nedir?

Bu krize yol açan nedenlerin henüz ortadan kalkmadığını düşünüyorum.Problem bize gösterildiği gibi finanstan kaynaklanmıyor. Temel sorun reel eko-nomide. Yatırım ve talep sorunu aşılamadı. Dünya genelinde uzun zamandır in-sanların gelirinde büyük artışlar yok. İnsanların gelirleri ve talepleri artmadı-ğı sürece, palyatif tedbirlerle ekonomideki durgunluğu atlatmak çok zor. Eko-nomist değilim, o yüzden ikinci bir dip dalga olur mu bilmiyorum. Bir takım eko-nomistler bunu savunuyor ama bazı ekonomistler de yavaş yavaş da olsa iyileşmeolacak diyor. Ama hepsinin ortak bir noktası ise beklenildiği kadar çabuk bir to-parlanma yaşanmayacağı. Ama Türkiye’nin farklı dinamikleri var. Bu farklı di-namikler bize bazı avantajlar sağlıyor. Daha çabuk toparlanan bir ülkeyiz.

Hükümetin krizi ve işsizliği önlemeye yönelik ted-birlerini yeterli buluyor musunuz?

Bu konuda hiçbir hükümetin aldığı tedbirler yeterli olmaz. Çünkü bu ya-pısal bir özellik arz ediyor. Bizim yüzde 9-10 civarında yapısal bir işsizliğimizvar. İşsizlikle mücadele edecek genel bir konsensüsün oluşması şart. Buna herkesimin destek vermesi lazım. Yani işçi, işveren, yöneten ve muhalefetin de için-de olduğu her kesim buna destek vermeli. Bunu başka türlü, bir toplu kalkın-ma hamlesi yaratmadan çözmek mümkün değil.

En büyük tutkunuz ne?Emekli olduktan sonra (bu işten emekli olmak istiyorum tabi ki) yapmak

istediğim üç şey var. Birincisi Kırklareli Demirciköy’de çiftliğimi, yoksul öğren-ciler için kamp gibi bir yer yapmak. Onun dışında Anadolu’ya çıkıp, tatlı Ana-dolu hikayelerini derlemek istiyorum. Bir de mutlaka bir sivil toplum örgütün-de toplum yararına işler yapmayı planlıyorum. Parasal olarak belki katkı sağ-layamam ama fiziki destek verebilirim.

ND

EM

İN S

ES

İ

‘İSMMMO’NUNBİZE AKTARACAĞI ÇOK BİLGİ VAR’

İSMMMO’nun faaliyetlerini takip ettiğini de aktaran Ha-kan Güldağ, şu görüşleri dile getiriyor: “Son dönemde ra-porlarıyla dikkat çekti. İstanbul ekonomisi Türkiye’nin kal-bi ise, o kalbi her yanından kuşatan kurum İSMMMO’dur. İSMM-MO’nun biz ekonomi gazetecilerine aktarabileceği çok dahafazla bilgi olması lazım. Böyle bir yapısı var. Bu yapısınıngetirdiği yükümlülüğü yerine getirmeli. Kendi içinde çok şef-faf bir iletişim ağı kurması şart. Çünkü biz gazetecilerİSMMMO’dan aldığımız bilgileri ayna gibi kamuoyuna yan-sıtıyoruz. O nedenle böyle bir yapının kurulması, çok işlev-sel olur. Bugün, gelen bilgileri toplamak, tasnif etmek, dü-zenlemek onlardan çeşitli sonuçlar çıkarmak, onları analizetmek düne göre çok daha kolay. Artık bir bilgi ağı toplumunadoğru gidiyoruz, İSMMMO, bu ağın merkezine en yakın yer-de. Bunu iyi değerlendirmesi lazım.”

Page 24: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201024 � İSMMMO YAŞAM

DO

SY

A

Üniversitelerimizin yokTürkiye’de son bir yılda 46 ilde26 vakıf, 20 devlet üniversitesiaçıldı. Üniversite sayısı 154’eyükseldi. Ancak dünyadakisıralamalarda yer alanüniversitelerimizin sayısı iki elinparmaklarını geçmiyor. 1980’den sonra iyiden iyiyetoplumdan kopartılanüniversiteler, yeniden bilim yuvasıolmak için ‘reform’ bekliyor.

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

2010-2011 akademik yılı ekim ayın-da başladı. Yazılı ve görsel basında yer alanhaberlere göre, yine üniversitelerin en bü-yük sorunu; ‘türban’lı öğrencilerin üniver-sitelere girip girmemesiydi (!) Keşke durumböyle olsa…

Türkiye’de üniversite sayısıyla birliktesorunları da günden güne artıyor. Türkiye’deüniversite sayısı 154’e ulaştı. Bunların 102’sidevlet üniversitesi, 52’si vakıf üniversitesi…Üniversite açma konusundaki iştahımızı ra-kamlar ortaya koyuyor. Son bir yılda 46 ilde

26 vakıf, 20 devlet üniversitesi açıldı.

ÖĞRETİM ÜYESİ YETMİYORAma üniversite açmakla iş bitmiyor.

Bunu biz değil Üniversite Öğretim Üyeleri Der-neği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere de söy-lüyor. Üniversitelerde toplam öğretim üye-si sayısının 41 bin 589 olduğunu belirten Ye-şildere, “Açılan üniversitelere hoca yetiştir-mek zorlaştı. Çoğu üniversite daha öğretimkadrosunu oluşturmadan öğrenci almaya baş-ladı” diyor. Yeşildere, üniversite açısından aka-demisyen sayısı kadar yurtiçi ve yurt dışı ya-yın sayılarının, araç gereçlerinin, derslikle-

Page 25: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 25

DO

SY

A

rinin, mali kriterlerinin, kütüphanelerinin, bil-giye ulaşma kolaylığının da önemli olduğunuvurguluyor. Yeşildere, "Bunlar olmadan bir üni-

versiteye üni-versite de-mek müm-kün değil.Üniversitelerbünyesinde-ki kriter veuygulamala-rıyla farkın-dalık yarat-malı. Bilim-sel ilerleme-ler yapmalı.Eğitim ve öğ-retim nitelik-

lerini her zaman yükseltmeli. Üniversite an-cak bunlarla gerçek ve başarılı bir üniversiteolur" diye sözlerini sürdürüyor.

İLK 500’DE TEK ÜNİVERSİTEEvet Türkiye’de 154 üniversite var ama

maalesef dünya çapındaki üniversitemiz par-makla gösterilecek kadar az. Ağustos 2010’daaçıklanan bir araştırma bunu ortaya koyuyor.Yüksek öğrenim alanında en etkili otoritelerdenbiri kabul edilen Çin’in Şhangay kentindekiTong Üniversitesi, dünyanın en iyi 500 üni-versitesi listesini 2003 yılından bu yana ya-yınlıyor. O günden bugüne sıralama çok faz-la değişmiyor. Amerikan üniversiteleri hep lis-tenin üst sıralarında yer alıyor. Birinciliği Har-vard Üniversitesi hiçbir üniversiteye kaptırmıyor.

İlk 500 üniversite arasında Türki-ye’den yalnızca İstanbul Üniversitesi yer alı-yor. 2008 ve 2009 yıllarında olduğu gibi İs-tanbul Üniversitesi ancak son 100 dilimine gi-rebildi. İstanbul Üniversitesi 2010’da listede404’üncü sırada yer aldı. Bu İstanbul Üni-versitesi adına bir başarı ama genel olarak üni-versitelerimiz adına bir başarısızlık… Yuna-nistan, Macaristan, İsrail ve Polonya gibi çok

‘ÜNİVERSİTELER KONUŞMALI’Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi'nin 2010-2011 akademik yılı açılış törenine

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldı. Törende Kı-lıçdaroğlu, “AB yetkililerine şu soruyu sordum: Ülkenizde anayasa değişikliği olduğu za-man, üniversiteler konuşur mu? Tabii dediler, neden konuşmasın? ‘Ama bizim ülkemizdeüniversiteler konuşmuyor’ dedim. Konuşmayan üniversite üniversite değildir. Üniversite-lerin konuşması lazım.”

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzerine 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şöyle ko-nuştu: “Bir ülkenin üniversitesi konuşmuyorsa kim konuşacak? Bir ülkenin üniversitesi de-mokrasiye sahip çıkmıyorsa, benim Atabey'deki Mehmet Ağa mı çıkacak? İngiltere'de ka-nun çıkarmışlar, (Üniversite hocası konuşsun) diyor. Hiçbir şeyden endişe etmesin diye ka-nun çıkarmışlar. Ben de Sayın Kılıçdaroğlu'nun sözlerine katılıyorum. Susan üniversite ol-maz. Susan bir ülke olmaz. Susan bir ülkede yaşamak aslında bir nevi kabus gibi yaşamaktır.Neden susan bir ülke? Konuşmaktan korktuğu için. Niye korkuyorsunuz konuşsanıza... Ko-nuş da, çık çizginin dışına, doğru Silivri'ye yolluyor.”

daha az nüfusa sahip olan ülkelerdeki üni-versitelerin listede Türk üniversitelerindenönde yer alması ise dikkate değer…

Farklı kriterler kullanılarak yapılan We-bometrich ile Leiden sıralamasındaki Türküniversitelerinin durumu pek parlak değil. Ör-neğin Webometrich sıralamasında 1600 üni-versite arasında 17 Türk üniversitesi var. Bun-ların çoğunun da ilk 500’de olamadığını be-lirtelim.

DÜNYA ÇAPINDA ÜNİVERSİTEPeki dünya çapında üniversite nasıl

olunur? Bu sorunun yanıtını ise Dünya BankasıEğitim Direktörü Jamil Salmi’nin kaleme aldı-ğı ve Kadri Yamaç’ın Türkçe’ye çevirdiği ‘Dün-ya Çağında Üniversiteler Kurmanın Zorluğu’ adlıkitabın satır aralarında bulmak mümkün. Ef-latun Yayınları’ndan çıkan kitaba göre, dünyaçapında üniversite olmak için yüksek nitelikliöğretim üyesi, araştırmada mükemmeliyet, ka-liteli eğitim, kamusal ve diğer kaynaklardan edi-nilen bol mali kaynak, çok yetenekli öğrenci,akademik özgürlük, iyi tanımlanmış özerk yö-netişim, öğrencilerin yaşantısı için iyi donanımlıtesisler gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor.

Prof. Dr. TahsinYeşildere

Page 26: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

DO

SY

A

EYLÜL- EKİM 201026 � İSMMMO YAŞAM

Ayrıca, bu üniversitelerin olmazsa olmazlarıarasında; iş gücü pazarına yüksek nitelikli me-zun vermesi, üst düzeyde bilimsel dergilerdeyayın yapması, öncü nitelikte araştırma yü-rütmesi, teknoloji ve bilimsel patent sahibi ol-ması ve teknik inovasyona katkı sağlaması dayer alıyor. Dünya çapında üniversitelerin birdiğer ortak özelliğiyse yüksek lisans öğrencisayısının lisans öğrencisi sayısından fazla ol-ması… Dünya çapında üniversite yaratmak içinkendi kaynaklarını oluşturabilen özerk bir üni-versite yapısına gereksinim olduğu bir gerçek.Ancak devletlerin, hükümetlerin de bu üni-versitelere maddi ve manevi destek vermeside şart görülüyor.

BOL KAYNAK GEREKİYORÇukurova Üniversitesi Öğretim Üyeleri

Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Tür-kiye’nin coğrafi konumu, genç nüfusu ve ge-lişme dinamiği bakımından dünya çapında bir-

kaç üniversiteye sahip olması ge-rektiğini düşünüyor. Dünyanın17’inci büyük ekonomisi olanTürkiye’nin bilimsel makale üret-me potansiyeli açısından 19’uncusırada yer aldığına dikkat çekenOrtaş, şu değerlendirmelerde bu-lunuyor: “Türkiye’nin dünya ça-pında üniversiteye sahip olmasıimkansız değil. Yeter ki siyasetüstü yaklaşımla bilimsel liyakatedayalı bir yapılanma sağlansın.Dünya çapında üniversite ola-bilmek için çok sayıda yetenek-li kişi, uygun yönetişim ve bol mali kaynağasahip olmak gerekiyor. Ayrıca üniversitelerinözerk yapısı yanında kurumsal yönetim anlayışıve bilimsel liderliğin varlığı ön plana çıkarıl-malı. Genelde dünya çapında üniversitelerinçoğunluğu batı ülkelerinin üniversiteleridir. Ço-ğunluğu kamu ve vakıflar tarafından des-

13 BİN 480 PROFESÖRÜMÜZ VAR

� 154 üniversite bulunuyor. Bunların102’si devlet, 52’si vakıf üniversitesi.

� Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’ninverilerine göre, 13 bin 480 profesör var. Bun-ların yalnızca 3 bin 743’ü kadın.

� Doçent sayısı 7 bin 156. Yardımcı do-çent sayısı ise 18 bin 275.

� Öğretim görevlisi kadrosuyla görevalanların sayısı ise 18 bin 275.

� Türk üniversitelerinde 7 bin 129okutman, 2 bin 837 uzman, 34 bin 264 de araş-tırma görevlisi var. Araştırma görevlilerinin 16bin 515’i kadın, 18 bin 249’u erkek.

� Üniversitelerimizdeki toplam öğren-ci sayısı 3 milyon 296 bin 373’e ulaştı. Bunlardan1 milyon 471 bin 203’ü kız öğrenci.

� Yüksek lisans yapanlarının sayısı109 bin 281, doktoralı sayısı da 35 bin 669.

Prof. Dr. İbrahimOrtaş

Page 27: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

DO

SY

A

teklenen, çalışanlarının ücretleri göreceliolarak yüksek olan, kaynak bulan veözel sektörle işbirliği içinde çalışan üni-versitelerdir. Sonuç olarak dünya çapındaüniversite olmanın belki belli bir reçetesiyok. Fakat nitelikli iyi yetişmiş insangücü, doğru ve esnek yönetim anlayışı vekaynak kullanımı ortak paydadır. Bunla-rı sağlamak Türkiye için zor olmamalı. Üni-versiteler, dünya çapında başarılı akade-misyenleri kadrolarına katabilir, öğretimüyelerini bilimsel yayım konusunda motiveedebilir. Çözüm çok, yeter ki istensin.”

‘BİLİME ZAMAN YOK’Dünya çapında üniversitemizin ol-

maması aynı zamanda üniversitelerin ye-terince bilim üretmediği anlamına da ge-liyor. Gaziosmanpaşa Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr.Osman Çakmak’a göre, 1980’den sonraYÖK Yasası ile birlikte getirilen ders ücretlieğitim sistemi, eğitimiticarete dönüştürmüşdurumda. Bu sistemikili öğretimle (geceve gündüz eğitimi)akademisyenleri ade-ta dersliklere kapatı-yor. “Bu uygulamay-la üniversiteler adetalisenin uzantısı olankurumlara dönüştü”diyen Çakmak, söz-lerini şöyle sürdürüyor: “Öğretim ele-manları bir dersten öbürüne girmekten araş-tırmaya ve üretmeye vakit bulamıyor.Yurtdışındaki saygın üniversitelerde araş-tırma; bir profesörün zamanının yüzde 80-90’ını alır. Her dönemde bir profesöre ge-nelde haftada üç saatlik ders verilir. Biz-de olduğu gibi haftada 20–30 saat ders ver-mek hiçbir ülkede olmayan bir uygulama.Bizdeki sistemde; daha çok ders verince

daha çok para kazanılıyor ama araştırmayapmanın, topluma hizmet etmenin bir ge-tirisi bulunmuyor. Günde asgari 8–10saat araştırmayla uğraşmayan bir bilim ada-mının ciddi bir üretim ortaya çıkarması dü-şünülebilir mi?”

NELER YAPILMALI?Peki bu durumu değiştirmek için ne-

ler yapılabilir? Profesör Osman Çakmak’agöre, ders ücretli eğitim sistemini kaldır-mak kısa vadede zor olabilir ama yapıla-cak yeni bir üniversite reformunda şu de-ğişiklikler yapılabilir: “Eğer üniversitenintopluma faydalı hale getirilmesini isti-yorsak yeni üniversite reformu çerçevesindeTürkiye’deki danışmanlığı zorlaştırıcı ve şüp-heci yaklaşım terk edilmeli. Üniversite öğ-retim üyelerinin özel firmalarda serbestçedanışmanlık yapması teşvik edilmeli ve kar-şılığında alınan ücretin hesabı sorulmamalı.Sadece üniversitelere değil, öğretim üye-

lerine de en geniş an-lamda “özerklik” ve-rilmeli. Öğretim üye-sine yıllık performanskriteri ve puanlamasistemi getirilmeli.Çünkü o yılki maaş ar-tışları için bir temeloluşturur bu. Öğrencideğerlendirmeleri deöğretim üyesinin oyılki performansının

parçası olmalı. Sonuç olarak endüstride, zi-raatta, hizmetler sektöründe, kamu yö-netiminde, siyasette, kısaca her sahada sor-gulama esaslı, icada dayalı “millî” bir eği-tim ortamı ve anlayışı oluşturmak zorun-dayız. Bu kolay değildir ama başka çıkaryol da görünmüyor. Ülkemizde bilimi ak-sesuar olmaktan kurtarıp, insanımızıngelişimine ve hizmetine sunmanın yolu ben-ce budur.”

İSMMMO YAŞAM � 27

Webometrich Sıralamasındaki Türk Üniversiteleri-2009

Üniversite adı� Ortadoğu Teknik Üniversitesi� Boğaziçi Üniversitesi� Bilkent Üniversitesi� Ankara Üniversitesi� İstanbul Teknik Üniversitesi� Sabancı Üniversitesi� Hacettepe Üniversitesi� Anadolu Üniversitesi� Ege Üniversitesi� Gazi Üniversitesi� İnönü Üniversitesi� İstanbul Üniversitesi� Erciyes Üniversitesi� Çukurova Üniversitesi� Selçuk Üniversitesi� İstanbul Bilgi Üniversitesi� Uludağ Üniversitesi

Leiden Sıralamasındaki Türk Üniversiteleri-2009

Sıra Üniversite adı Puanı116 Hacettepe Üniversitesi 8 . 2 8 8142 İstanbul Üniversitesi 7.063169 Ankara Üniversitesi 6 . 0 41207 ODTÜ Üniversitesi 4 . 6 4 2219 Gazi Üniversitesi 4 . 4 37224 Ege Üniversitesi 4 . 2 8 4223 İstanbul Teknik Üniv. 3 . 9 9 5

Not: Yukarıdaki tablo, bilimsel yayın ve atıf-ları temel alan, Avrupa 250 sıralamasında Türküniversitelerinin yerini göstermektedir.

Prof. Dr. Osman Çakmak

Page 28: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201028 � İSMMMO YAŞAM

REN

KLİ

YAŞA

M

I L G I N Ş E N Y Ü Z

“Söz uçar, yazı kalır” demişler… Yazı ya-zan ‘içimizden biri’nin de yazı üzerine söyle-yeceği bir söz var. İSMMMO Üyesi, SMMM Tü-lay Hergünlü “Kalem gerektiğinde karşı ko-yulamayan bir silahtır. Eğer onu yerinde ve za-manında kullanırsak…” diyor. Bu sözleri, ‘Kö-rüz Biz’ adlı kitabının önsözünde yer alıyor.

Mali Müşavir Tülay Hergünlü 2004 yı-lından beri adeta yazı ile nefes alıyor, yazı iledüşünüyor, yazı ile tepki gösteriyor. Yazıları Ça-nakkale’den Şanlıurfa’ya, İzmir’den Hatay’akadar onlarca yerel gazetede yayınlanıyor. Mil-liyet Blog’un da sürekli yazarlarından olan Her-günlü, meslektaşlarına da yazı yazmayı tav-siye ediyor.

Tülay Hergünlü aslında eğitim-öğre-nim hayatında da kompozisyonu iyi olan biröğrenciymiş. O günlerde de iyi bir kitap oku-ru olarak iyi yazarmış. İş hayatına girdiğindeçalıştığı yerlerde neredeyse tüm yazışmalar on-dan istenmiş. Çevresinde olan bitene karşı tep-kisini de yazı ile dile getirmiş çoğu zaman. Ken-di deyimiyle, Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Ba-yer ondan bıkmış(!)

SİYASET VE YAZILARDüzenli yazı yazmaya, 2004 yılında ak-

tif siyasete girdikten sonra başlamış. Hikaye-nin devamını Hergünlü şöyle anlatıyor: “2004yılında bir siyasi partinin kurucu ve Merkez Yö-netim Kurulu (MYK) üyesi oldum. Burada‘genel başkan’ beni basından sorumlu genel

başkan yardımcısı olarak atadı. İlk yazım 2004yılında Ulus Gazetesi’nde yayınlandı. Ancak be-nim için milât aynı tarihte Avrupa Birliği (AB)özel sayısında yayınlanan “Ben söz vermedim”başlıklı yazımdır… Bu özel sayıda pek çok say-gın isimle birlikte yazım yayınlandı. Partide ba-sından sorumlu genel başkan yardımcısı olun-ca ilk olarak ülkemizdeki sayıları binleri bu-lan yerel basın mensuplarıyla temasa geçtim.Pek çok yerel basın ve haber sitelerinde yazı-larım bu vesileyle yayınlanmaya başladı.”

Tülay Hergünlü bugün aktif siyasi ya-şamına nokta koysa da yazı yazmayı sürdü-rüyor. Kimi zaman bir kelime kimi zaman dadinlediği bir haber sayfalarca yazı yazmasınaneden olabiliyor. Halen aktif meslek yaşamı-nı sürdüren Tülay Hergünlü, genellikle de gü-

YazdıyazıyoryazacakMali Müşavir Tülay Hergünlü,Türkiye’nin dört bir tarafınaköşe yazılarıyla ulaşıyor. Tam bir yazı tutkunu olanHergünlü’nün Körüz Biz adını taşıyan bir de kitabıbulunuyor. Hergünlü’nün ikikitabı da yolda…

Page 29: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 29

REN

KLİ YA

ŞA

M

nün geç bir saatinde ya da akşamlarıyazabildiğini söylüyor. Eli kalem tutantüm meslektaşlarına yazı yazmalarınıtavsiye eden Hergünlü, “Yazmak, in-ternet çağında paylaşabileceğimiz enetkili yöntemdir. Duygu ve düşüncele-rimizi, eylemlerimizi bu şekilde pay-laşabiliriz. Ayrıca yazı yazmak psiko-lojik bir tedavi etkisi yaratıyor. Yazıyaduygu ve düşüncelerinizi hatta bir öl-çüde de elektriğinizi bo-şaltabiliyorsunuz” diyekonuşuyor.

KİTABIN ADI, KÖRÜZ BİZ

Hergünlü, 2004-2009 yıllarında yayınla-nan yazılarını bir kitaptatopladı. 29 Ekim 2009’dayayınlanan kitabının adı;Körüz Biz… Kitap adını ünlü şair RıfatIlgaz’ın şiirinden alıyor. Zaten kitabıngirişinde bu şiire yer verilmiş. Her-günlü’yü bu kitabı yayınlamaya dos-tu Canan Murtezaoğlu yüreklendir-miş. Anatürkler Eğitim Hizmetleri ve Ya-yıncılık ile www.anaturkler.org sitesi-nin sahibi olan Murtezaoğlu, “Didak-

tik yazıyorsun, yazılarında ciddi an-lamda bilgiler de mevcut.

Gel bu yazıları heba etmeyelim,kitap haline getirelim” demiş. Hergünlüönce “Ben tanınmış bir köşe yazarı de-ğilim ki” diyerek buna karşı çıksa daMurtezaoğlu hemen kolları sıvamış.Şimdi aldığı güzel ve olumlu tepkilernedeniyle sonuçtan memnun ama ya-yın dünyasında reklam ve tanıtımın

maddi güçle doğruorantılı olduğuna ina-nıyor.

Hergünlü’nünkitabı şu anda internetüzerinden Kitap Yurdu(www.kitapyurdu.com)sitesinde ve başka si-telerde de satılıyor.Hergünlü şimdi ikincive üçüncü kitabını ha-

zırlıyor. Bu konudaki planlarını şöyleanlatıyor: “İkinci kitapta gezilerimdenderlediğim, ağırlıklı olarak Güneydo-ğu Anadolu Bölgesi ile ilgili gözlemle-rim yer alıyor. Üçüncü kitap ise yine “Kö-rüz Biz” isimli kitabın devamı niteliğindeama onu 2011 yılının başında çıkar-tacağız.”

HEM ÇALIŞTI, HEM OKUDUTülay Hergünlü, 1955 Ankara doğumlu… Ortaokulu bitirince ekonomik ne-

denlerle çalışmak zorunda kalmış. Sultanhamam’da bir firmaya ‘eti senin, kemiğibenim” diye teslim edilince de mesleğe adım atmış. Mesleğin alaylılarından olanHergünlü, kendi deyimiyle 1971-1982 yıllarında Sultanhamam’da yetişmiş,1982-1991 yıllarında Karaköy’de tecrübe kazanmış. 1991’de Ticaret Lisesi’ni dışarıdanbitiren Hergünlü, Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1998’de mezun ol-muş. Mart 2003’te de SMMM belgesini alan Hergünlü, 1994’ten 2005’e kadar Zey-tinoğlu Holding ve Diler Demir Çelik’in aralarında bulunduğu pek çok şirkette mu-hasebe ve mali işler müdürlüğü gibi görevlerde bulunmuş. 2006 yılında sonrabağımsız çalışmaya başlamış Hergünlü… Halen ortağı olduğu Tülay HergünlüSMMM’nin Avcılar’daki ofisinde çalışmalarını yürütüyor.

İSMMMO İLE MESLEĞİMİZ SAYGINLIK KAZANDI

İSMMMO Üyesi Tülay Hergünlü, Oda’nın Bağımlı Ça-lışanlar Komitesi’nde iki dönem görev yaptı. Bu yıl da ko-mitede çalışmak istiyor. Türkiye’nin en büyük sivil toplumkuruluşlarından birinin üyesi olmaktan gurur duyduğunu be-lirten Hergünlü’nün İSMMMO ile ilgili değerlendirmeleri şöy-le: “Meslek odamızın olması büyük bir kazanç. BaştaİSMMMO Başkanı Yahya Arıkan olmak üzere emeği geçen-lere teşekkürü borç biliyorum. Mesleğimiz “Benim muha-sebeci!..” zihniyetinden büyük ölçüde kurtuldu. Saygınlık ka-zandı. Oda’mızda pek çok konuda eğitim ve kurs açılıyor.Ben fırsat buldukça hepsine katılmaya çalışıyorum. ŞimdiİSMMMO Akademi açıldı ancak biraz pahalı… İSMMMO’nunyeni dönem seminerlerinde denetim, imalat- maliyet mu-hasebesi ve finans matematiğine daha fazla ağırlık verilmesinidiliyorum. İngilizce eğitiminde “genel İngilizce” eğitimindenbaşlamanın çok yararlı olacağını düşünüyorum.”

Page 30: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201030 � İSMMMO YAŞAM

YAŞ

AM

’IN

PO

RTR

ESİ

‘Faşizmiövenfilmdeoynamam’

Oyuncu Mert Fırat, ‘BaşkaDilde Aşk’ filmiyletoplumda ‘ötekileştirilen’işitme engellileri Türkiyegündemine taşıdı.Kapalıçarşı dizisinde ‘Arda’rolünde izlediğimiz Fırat;oyunculuğunu sinema,televizyon, tiyatro gibi herplatformda sergiliyor. Gençoyuncunun yeni çektiği filmise ‘Atlı Karınca.’

S E H E R K A R A T A Ş

Tiyatro ile ortaokuldaki Amerikalı hocasısayesinde tanıştı. Çok sayıda tiyatro oyununda,dizide rol aldı. Ama en çok ‘Başka Dilde Aşk’ fil-miyle tanındı. Dört dalda en iyi erkek oyuncu ödü-lü getiren bu filmle, toplumda görmezden geli-nen işitme engellilere yani ‘ötekiler’e dikkat çek-meyi başardı...

Oyuncu, Mert Fırat’tan bahsediyoruz. O,Türk sinema ve dizilerinin 1981 doğumlu gençoyuncusu. Toplumsal olaylarla yakından ilgileniyor.Toplumda ‘ötekileri’ anlatan ikinci filmi ‘Atlı Ka-rınca’yı da kısa bir süre önce çekti. Bundan son-ra da bu tarz filmler, oyunlar yapmayı planlıyor.

Fırat, en son oynadığı Kapalıçarşı dizisinin bit-mesiyle oyunculukla ilgili eğitim çalışmalarını sür-dürmek için yurtdışına gitmeyi planladığını an-latıyor. Onun oyunculuk dışında kendini geliştir-mek istediği diğer bir alan ise senaryo yazarlığı...Sinema dünyasının genç yeteneklerinden Mert Fı-rat’la oyunculuğunu, filmlerini ve yeni projelerinikonuştuk.

Tiyatro ve sinemayla tanışmahikayenizi anlatır mısınız?

Tiyatro ile ortaokulda tanıştım. Ortaoku-lu Ankara’da bir kolejde okudum. Orada eş du-rumundan Ankara’da yaşayan Victor adındaAmerikalı bir hocamız vardı. Amerika’da öğret-menlik yapmış, tiyatro ile uğraşmış. Bizim sınıf

Page 31: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

YAŞAM’IN PORTRESİ

14 kişilik, çok yaramaz bir sınıftı. Hocamız bizi ikili gruplaraayırdı ve bizden her hafta 1 oyun yazıp getirmemizi istedi. Buoyunlar küçük skeçler şeklinde olabiliyordu. Her sene oyun ça-lıştık. Devlet tiyatrosundan oyuncu ağabeylerimiz, ablalarımızgelip bizi çalıştırıyordu. Bu süreçte bende oyunculuk okuma is-teği oluştu; lisede de tiyatro ile yakından ilgilendim. Üniversi-tede oyunculuk okumak istiyordum fakat ailem buna sıcak bak-mıyordu. 1998’de lise bitince Selçuk Üniversitesi’nin Rus Dili veEdebiyatı bölümünü kazandım. İstemediğim için gitmedim, birarkadaşım İsveç’te yaşıyordu, onun yanına İsveç’e gittim. İkiyıl orada kaldım. Gothenburg Enstitüsü’nde medya okumayabaşladım. Orada iki yıl kaldım, okulu yarım bıraktım ve geridöndüm.

Oyunculuk kariyerinizi etkileyen oyun-lar, kişiler olmuştur mutlaka…

Beni en çok etkileyen oyun, Suç ve Ceza’ydı. Ben ken-dimi bildim bileli oyuncu olmak istiyordum fakat Suç ve Ceza’nınkadrosunun etkisi çok başka oldu. Ankara Devlet Tiyatrosu’nuntiyatroya yaklaşım biçimi çok farklıydı. Çok disiplinli bir yerdibir kere. Orada benim üstümde etkisi olan isimler de vardı. Me-sela, Eray Eserol ve oradaki diğer ağabeylerimin çok desteği-ni gördüm. Zaten DT’de oynarken her oyun ve her prova bir dersgibiydi. Bütün oyuncu arkadaşlarımız, hocalarımız hepsi çok des-tek oluyordu.

‘Başka Dilde Aşk’ filminize gelirsek…Nereden esinlendiniz?

Hikaye bana ait ama senaryoyu İlksan Başarır’la birlikteyazdık. Ben ortaokul hazırlıktayken Seda adında çok yakın birarkadaşım vardı. Seda ve ağabeyi Okan işitme engellilerdi. Bir-birimize çok yakındık, birlikte tatile gidiyorduk ama engelli ol-maları aramızda hiçbir iletişim problemi yaratmıyordu. O dö-nemden sonra hep ‘işitme engelli olmak nasıl bir duygudur’ diyedüşündüm yıllarca. Sonra toplumuzda ‘ötekileştirdiğimiz’ çoksayıda insana dikkat çekmek için bu hikayeyi yazdım. Hiç ko-nuşmayan bir karakterle, işi konuşmak olan bir karakterin ha-yatını anlatmak istedim. Film gösterime girdiğinde aldığımıztepkilerden anlıyorum ki çok da güzel oldu.

Başka Dilde Aşk gibi ‘öteki’leri anlatanbaşka film projeleriniz var mı?

Var, emperyalist sistemin dayattığı iletişim kültürününiçinde, Başka Dilde Aşk’ta olduğu gibi popüler kodları kullanarak‘ötekileştirilen’leri anlattığımız “Atlı Karınca” adlı yeni bir filmçektik. Bir aile trajedisini anlatan bu film, 5 Mart’ta gösterimegirecek, o yüzden konusunu ayrıntılı olarak anlatmak istemi-

‘SORUMLULUKLARIMIZ VAR’Oyuncu Mert Fırat Türkiye’deki toplumsal, ekonomik sorunları yakından

takip ediyor. “Ben kendimi bildim bileli ülkemizde ekonomik kriz var. Kriz bi-zim yaşayış biçimimiz oldu” diyen Fırat, sorunların çözümü için her bireye gö-rev düştüğünü söylüyor. Fırat’ın görüşleri şöyle:

“Ben ekonomik ve toplumsal sorunların çözümüne ilişkin artık iktidardanbir şey beklemiyorum. Bizler bireyler olarak mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Mes-lek örgütlerimizde örgütlenmeliyiz, sosyal sorumluluk projeleri yapmalıyız. Baş-ka Dilde Aşk filmi, birçok kurum ve kuruluşun ilgisini bu alana çekti. Filmi-miz bir televizyon kanalının açılmasına ön ayak oldu. İstanbul Bilgi Üniversi-tesi’nde işaret dili eğitimi verilmeye başlandı. Bu tarz çalışmalarla bireysel gö-revlerimizi yerine getirebiliriz. Bu tarz şeyleri sadece devletten beklemek za-man kaybı diye düşünüyorum. Nasıl eskiden halkevleri, köy enstitüleri ile bir-çok şey başarıldıysa şimdi de yapılabilir.”

İSMMMO YAŞAM � 31

Page 32: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201032 � İSMMMO YAŞAM

YAŞA

M’I

N P

OR

TRES

İ

yorum. Hikaye, İlksan’la ikimizin hikayesi, senaryoyu da birlikte yazdık.Başka yeni konular, yeni film projeler de var. Bence bütün filmler birbiri-ne benzer, o yüzden insanları heyecanlandıran farklı hikayeler çekmek is-tiyorum. Aslında mesele sizin bir hikayeye nasıl baktığınız, o hikayenin nekadar toplumsal olduğudur. O yüzden de bu tarz konularda film çekme-ye devam edeceğim.

En son oynadığınız Kapalıçarşı dizisi bitti. Dizi-lerde seçici davranıyor musunuz?

Evet, kesinlikle gelen her teklifi kabul etmiyorum. Daha çok yapımcısınıtanıdığım, ekibi ile çok rahat çalışabileceğim dizilerde oynamayı kabul edi-yorum. Bu İstanbul’da oynadığım dördüncü dizim, Ankara ile birlikte bu-güne kadar beş dizide oynadım. Benim için en önemlisi dizinin senaryo-su ve karakterdir.

Oyunculuğu bir iş olarak mı görüyorsunuz? Yok-sa ‘bir mesajı olmalı, anlatmak istediğim bir konu

olmalı’ mı diyorsunuz?İlla mesajı olmalı, illa sosyal içerikli bir film olmazsa ya da dizi ol-

mazsa onda oynamam gibi bir derdim yok. Biz oyuncuyuz ve aslında herşeyi oynamalıyız. Fakat beni heyecanlandırmayan ve hiçbir konusu olmayanbir oyunda oynamak da istemiyorum.

Oynamak istemeyeceğiniz bir karakter, birkonu olabilir mi?

Bir faşisti oynamak istemem. Daha doğrusu faşizmi anlatan bir ka-rakteri oynarım ama faşizmi öven bir karakteri oynamam. Mesela Hitler’ioynarım ama filmin derdi faşizmi olumlamak olmamalı. Bir oyuncu herşeyi oynar, oynamalı. Yeter ki bir meselesi olsun ve bu mesele doğru yerebağlansın.

Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?Oyuncu olmasaydım aşçı olurdum herhalde. Boş vakitlerinizde neler yaparsınız?

Kapalıçarşı dizisinden

Page 33: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 33

YAŞAM’IN

POR

TRESİ

Aslında çalışmadığım zamanlarda da çalışmakla meşgul oluyorum. Çünkü oyun-culuk benim için bir yaşam biçimi. Çoğu oyunculuğu bir meslek olarak görmüyor amabiz 7 gün 24 saat oyuncuyuz. Biz oyuncular, her anımızı çevreyi ve kendimizi göz-lemlemekle geçiriyoruz. O yüzden gece rüyamda bile oyunla ilgili şeyler görüyorum.Oyunculukla ilgili mesleki kitaplar okuyorum. Oyunculuk dışında yaptığım tek şey, spor.Eskiden koroda şarkı söyledim, 8 sene kürek çektim. O zaman milli kürekçiydim amaşu an kürekle ilgilenmiyorum. Yemek yapmayı çok seviyorum. O yüzden oyuncu ol-masaydım aşçı olurdum diyorum.

Hayatınızda en çok önem verdiğiniz üç şey nedir?En çok ailem ve işime önem veririm. Üçüncüsü de sağlık, huzur diyebilirim.Dizilerde çok ağır çalışma koşulları var. Bu konuda bir

çalışmanız var mı?Bu sorun kanalların bir sorunu, yapımcıların yapabileceği bir şey yok artık. Ya-

pımcı da 90 dakikalık kaset teslim etmek istemiyor. 90 dakikalık bölümlerle hikaye sü-nüyor, performanslar istenilen düzeyde olmuyor. Bu sorunun çözümü tamamen kanallarınınkararına bağlı… Bir gün kanallar, ‘45 dakikadan uzun kaset almayacağın’ derse bu so-run çözülür. Bizim maden işçilerinden farkımız yok. Oyuncular dışında set işçilerinin,ışıkçıların, görüntü yönetmenlerinin bir meslek birliği yok. “Biz çalışmıyoruz” diyecekgüçleri de yok. Ancak bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Düzelir diye düşünüyorum. An-cak tekrar söylüyorum, sorunun çözümü reklamverenlerle kanallara bağlı.

Oyuncu olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?Herkes oyuncu olmasın, oyunculuğa aşk duyanlar olsun. Bu işin çok fazla zor-

lukları var. Haftada 7 gün, en az 14 saat çalışıyoruz. Özel hayat diye bir şey kalmı-yor. Hele hele dizi oyuncularında bu durum çok daha kötü.

İLKOKULU DÖRT ŞEHİRDE OKUDU

Mert Fırat, 1981 yılında Ankara’da doğmuş ancak kısasüre sonra ailesi İstanbul’a taşınmış. İstanbul’da 6 yaşınakadar yaşayan Fırat’ın yolu, annesiyle babası ayrılınca, İs-tanbul’dan Antalya’ya uzanmış. Antalya, Alanya derken tek-rar Ankara’ya taşınmışlar. Mert Fırat, bu kadar şehir ve okuldeğiştirmenin hızlı çevre edinmesini sağladığını anlatıyor.

Mert Fırat, Halkevleri kökenli bir oyuncu... AnkaraAyrancı Lisesi’nde okuduğu yıllarda Halkevleri’nde çalışanüst sınıftan ağabeyleri sayesinde buraya üye olmuş. Liseyıllarında da politika ile yakından ilgilenmiş. Halkevleri’ndenarkadaşları ile tiyatro çalışmaları yapan, kitap alışverişindebulunan Mert Fırat, İsveç’e gidince burada yaptığı çalışmalarabir süre ara verdiğini anlatıyor. Döndükten sonra yine buarkadaşlarının etkisi ile üniversiteyi Dil Tarih’te (Ankara Üni-versitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi) okumak isteyen Fı-rat, oyunculuk okuyabileceği dört üniversite arasından DilTarih’i bu yüzden seçmiş. Fırat, “Halkevleri’nden kopma-dım ama eskisi kadar onlarla çalışma fırsatım olmuyor. An-cak yayınlarını takip etmeye çalışıyorum” diyor.

‘TÜRKİYE’Yİ DÜNYAYA TANITMAK İSTİYORUM’

Dizi severler Mert Fırat’ı en son Kapalıçarşı dizisindeArda rolünde izledi. Dizi bitti; Fırat şimdi eğitim için 2-3aylığına Amerika’ya gitmeyi planlıyor. İzlanda’da oyun-culukla ilgili bir workshop’a katılma niyetinde olan Fırat,gelecek planlarını İSMMMO Yaşam’a şöyle açıklıyor: “Bel-ki bir senaryo çalışması da yapmam lazım. Son iki üç yıl-da senaryo yazmak bana çok şey kattı. Oscar almak is-temiyorum, amacım o değil. Amacım yaşlanana kadar ti-yatro ve sinema yapmak. En çok istediğim şey bu. Bir Holly-wood filminde oynamadan, Türkiye’yi dünya çapında ta-nıtmak istiyorum. Hollywood filminde oynamam demi-yorum ama orada oynamadan, yaptığım bir filmle bir oyun-la Türkiye’yi dünya çapında tanıtabilmek istiyorum.”

Page 34: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

KA

RİY

ER

34 � İSMMMO YAŞAM

Ödül ver, motive etDünyada olduğu gibiTürkiye’de de firmalarçalışanlarınınmotivasyonunu artırmakiçin ücret dışında yeniyollar keşfediyor.Çalışanına masaj yaptıran,seyahate gönderen de,tek taş yüzük alan,alışveriş çeki veren de var.Bunların hepsinin amacı;çalışanların verimliliğinive performansınıartırmak.

G A Y E D E L E N

Kimi çalışanlarına masaj yaptırıyor, kimi psi-kolog ya da diyetisyenden ücretsiz yararlanmasınısağlıyor, kimi Uzakdoğu turuna gönderiyor, kimitek taş yüzük alıyor. Motivasyonu artırmak isteyenşirketler bunlar gibi pek çok ek faydayı çalışanlarınasunuyor. Eskiden işyerlerinde en büyük motivas-yon kaynağı ‘ücret’ olarak görülüyordu. Ancak in-san kaynakları uygulamalarının gelişmesiyle baş-ka motivasyon yöntemleri de keşfedildi. Masaj, psi-kolog, diyetisyen sağlama, doğum günü partile-ri, Uzakdoğu turu gibi farklı ödüllerle çalışanlarınverimi artırılıyor. Araştırmalar da çalışanların şir-ketlerine bağlanmalarında duygusal faktörlerinmaddi faktörlerin önüne geçtiğini gösteriyor. Ça-lışanlarına duygusal açıdan da değer veren pek çokşirket farklı ödüllendirme yolları seçiyor. Çalışanın

kalbine giden yol ek faydalardan geçiyor. Sirkü-lasyon mümkün olduğunca azaltılarak yeteneklerelde tutuluyor.

HRM Danışmanlık Kurucu Ortağı Aylin Cos-kunoğlu Nazlıaka, Türkiye’de iş hayatında per-formans ve motivasyon artırıcı etkinliklerin yay-gınlaştığı tespitinde bulunuyor. Eskiden çalışanlarınsadece ücrete ya da unvana dayalı unsurlarla mo-tive oldukları inancı hakimdi. Günümüzde bunlarınyeterli olmadığı ve her çalışanın farklı unsurlar-la motive olduğu da anlaşıldı. Nazlıaka, “Nitelik-li çalışanı işe almanın ve işte tutmanın rekabet üs-tünlüğü açısından çok önemli olduğu bilinciyle şir-ketler çalışanları için farklı yatırımlar yapmaya baş-ladılar” diyor. Nazlıaka, Türkiye’de şirketlerin ça-lışanlara ek yarar olarak sağladığı yaygın avan-tajları “Sosyal aktiviteleri düzenlemek, özel gün-lerini kutlamak, başarılı olan bir çalışanı ya da bir

Page 35: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

ekibi seyahate yollamak, spor veya satranç turnu-vaları düzenlemek, iftar veya yılbaşı yemekleri dü-zenlemek, hafta sonu gezileri ve piknikler organi-ze etmek” şeklinde sıraladı.

Ona göre bunlar daha sonra şirketlere artanperformans ve karlılık olarak geri dönüyor. Ayrıcabu tarz faaliyetler, şirket içi sinerjiyi artırıyor, ekipçalışmasını teşvik ediyor ve çalışan bağlılığınıolumlu yönde etkiliyor. Nazlıaka, çalışanların herşeyden önce anlaşılmak istediğini vurguluyor. Herçalışanın performansına ve yapısal özelliklerine bağ-lı olarak farklı güdüleyicilerin kullanılmasını öne-riyor. Çalışanlar arası iletişimi kuvvetlendirecek bir-çok aktivite de performansı doğrudan etki ediyor.Ayrıca çalışanlar firmanın kendisine değer verdiği-ni hissetmek istiyor. Çalışanın bireysel ya da mes-leki gelişimine dayanan eğitimler, koçluk ve men-torluk hizmetleri de hem performansı hem de mo-tivasyonu artırıyor.

ÖDÜLLENDİRME ŞIMARTMAZAylin Coskunoğlu Nazlıaka, Türk firmalarının

çalışanlarına sağladığı bazı motivasyon artırıcı uy-gulamalara da örnekler veriyor: “Anadolu şirket-lerinde farklı motivasyon araçları kullanılıyor. San-ko Holding çalışanlarının tüm erkek çocuklarını sün-net ettiriyor. Kayı Holding’in sahibi Talha Görgülüise başarılı çalışanlarına yıl sonunda Rolex saat he-diye ediyor. Arçelik ise soğutuculu çekmeceyi bulanve üretime hazır hale getiren ekibini ödüllendirerekyurtdışına 10 günlüğüne tatile gönderdi. Bazı şirketlerkurumsal girişimcilere ise para ödülü vererek teşekkürediyor.”

Bazı firmaların sakındığı konu ise bu tarz ekyararların çalışanları şımartıp şımartmayacağı yö-nünde. Nazlıaka’ya göre, bu tarz şeyler asla çalı-şanları şımartmıyor. Hedeflere ulaşılması amacıy-la çalışanların cesaretini ve istekliliğini sürdürüle-bilir kılıyor. Son zamanlarda bu konuya özen gös-teren ve farklı uygulamalara yer veren şirket sayı-sında önemli bir artış var. Eskiden daha çok yabancışirketler ve holdingler tarafından yapılan uygula-malar, farklı ölçekteki birçok Türk şirketi tarafın-dan da uygulanıyor.

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 35

KA

RİY

ER

YILLARDIR UYGULUYORLARDünyada büyük firmalar çalışanlarına ücret dışında ek yarar sağlayarak kendilerine

bağlama uygulamasını yıllardır kullanıyor. Bu tarz uygulamaların yaratıcısı olan devler, mu-zip ve masraflı sayılabilecek uygulamalara da imza atıyor. Ancak çoğu ‘en iyi şirketler’ lis-tesine girerek yılda milyonlarca iş başvurusu alıyor.

� Google: İsteyen çalışan köpeğini işyerine getirebiliyor. 11 farklı ülke mutfağaait restoranla çalışanlarına hizmet veriyor.

� Network Appliance: Personelin yüzde 95’i esnek çalışma saatlerine sahip. � Arnold & Porter: Çalışanlar, önerdikleri adaylar işe alınırsa 15 bin dolar ka-

zanıyor.� Goldman Sachs: Aynı şirkette çalışan sevgililer bir haftadan fazla tatil yapabiliyor. � S.C Johnson&Son: Evi uzakta olan çalışanların 5 yıldızlı otellerdeki konak-

lama masraflarını karşılıyor. � Genentect: Çalışanlarına güveniyor ve bir gerekçe sormaksızın gelmedikleri gün-

lerde de ücretlerini ödüyor. � Admiral Grup: Çalışanlar için oluşturduğu teselli odalarında bilgisayar oyun-

larıyla stres atmalarına yardımcı oluyor. Ayrıca bisiklet parkuru, manikür ve hipnozla siga-ra terapisi gibi hizmetleri var.

� Virgin Mobile: Her ay personeli için özel doğum günü partileri düzenliyor.� Colgate - Palmolive: Emekli olacak çalışanların strese girmemesi için üç ay

öncesinden çalışma programlarını esnek hale getiriyor. � Boehringer Ingelheim: Çalışanların çocuklarının da kaynaşması için özel

partiler düzenliyor. Her kademeden personelin ailesi bu toplantılara katılıyor. � Schering-Plough: Vefat durumlarında çalışanlarına özel terapi uyguluyor.

YAYGIN VE İLGİNÇ ÖDÜLLERTürkiye’de her şirket çalışanlarının verimini artırmak

ya da başarılı çalışanları ödüllendirmek için birbirinden il-ginç uygulama ve hediyeye imza atıyor. Türkiye’deki uy-gulamalar şöyle:

� Tek taş yüzük � Masaj� Yurtdışı seyahati � Konser bileti veya alışveriş çeki� Psikolog ve diyetisyen� Yarım altın veya çocuğuna sünnet� Spor, satranç turnuvaları, piknik� Kreş yardımı� Doğum günü partisi

Page 36: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201036 � İSMMMO YAŞAM

İTİM

I L G I N Ş E N Y Ü Z

Türkiye’de her yıl 1.5 milyon aday üniversite sınavına giriyor. Sı-navı kazanmak zor… Bu yüzden de istediği bölümü kazanan adayla-rın sevinci büyük oluyor. Ailesinden uzak bir bölgede sınavı kazanan-lar içinse sevinç kısa sürüyor; gerçek bir hayat mücadelesi başlıyor. Özel-likle dar gelirli ailelerin çocukları için…

Ailesinden uzakta okuyan öğrenciler için barınma önemli bir prob-lem… Beşiktaş Belediyesi ile MAREMDER bu problemi çözmeyi amaçlayanbir sosyal sorumluluk projesi başlattı. Üniversite öğrencilerinin barınmasıkıntılarını aza indirmeyi amaçlayan sosyal sorumluluk projesinin adı;

Can Yoldaşlığı… Bir tür ‘ev pansiyonculuğu’ olan projeyle, aile düzeni vekonut imkânları uygun olan ailelerin yanına üniversite öğrencilerinin yer-leştirilmesi planlanıyor. Projeyle Beşiktaşlılar öğrencilere, öğrenciler deyaşlı ya da yalnız yaşayan Beşiktaşlılara can yoldaşı olacak.

KASIMDA BAŞLIYORMAREMDER, Beşiktaş Belediyesi Kent Komisyonu üyesi olan bir

sivil toplum kuruluşu. İstanbul’daki yerel emlakçıların güçbirliği ile 2007’dekurulan MADEMDER’in Başkanı Adnan Yeşiltaş, 25 yıldır Beşiktaş’ta ŞairNedim Caddesi’nde emlakçılık yapıyor.

Yeşiltaş’ın verdiği bilgiye göre, bundan iki yıl önce Kent Komis-

Beşiktaş Belediyesive MAREMDER’inişbirliği ile hayatageçirilen CanYoldaşlığı projesi,Kasım’da başlıyor. İlketapta Beşiktaşlı 50aile, evini üniversiteöğrencileriylepaylaşacak. CanYoldaşlığı projesineparalel olarakbaşlatılan ‘yarızamanlı istihdam’projesiyle deüniversite öğrencileriemlakçılardaçalışabilecek.

Üniversite öğrencileri olsun

Page 37: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İSMMMO YAŞAM � 37

İTİM

EYLÜL- EKİM 2010

yonu’nda kız öğrencilere yurt bulma sorunu gündeme gelmiş. Butoplantıda Yeşiltaş, “Biz kız öğrencileri güvendiğimiz ailelerin ya-nına yerleştirebiliriz” deyince, proje ile ilgili ilk fikir ortaya çık-mış. Zaman içinde gelişen bu fikir, Can Yoldaşlığı projesine dönüşmüş.

Bu projenin hayata geçmesinde de MAREMDER önemli so-rumluluklar üstleniyor. Dernek önce, Beşiktaş’taki uygun ailele-ri belirlemiş. Onların ekonomik, sosyal ve kültürel durumlarını tes-pit edip, bunu Beşiktaş Belediyesi’nde proje ile ilgili komiteye sun-muş. İlk etapta proje için uygun 50 aile tespit edildiğini belirtenAdnan Yeşiltaş, “Kasım ayı içinde öğrencilerimizi ailelerin yanınayerleştirmeye başlamayı planlıyoruz. Beşiktaş Belediyesi uygun

öğrencileri tespit edecek. Bu öğrenciler, dar gelirli ai-lelerin okuma heveslisi çocukları olacak. Uygun ev tu-tamamış ve yurtlara yerleşmemiş öğrenciler öncelik-li olacak” diyor.

SEFERBER OLDULARMAREMDER’i İstanbul’daki 150 emlakçı des-

tekliyor. Adnan Yeşiltaş, MAREMDER üyelerinin Can Yol-daşlığı projesinin hayata geçirilmesi için seferber ol-duklarını belirtiyor. Bu projede MAREMDER üyelerininBeşiktaş’ta yaşayan ailelerle gençler arasında güve-

ni sağlayan bir köprü kuracağını söyleyen Yeşiltaş, Can Yoldaşlı-ğı’nın ailelere katkısını ise şöyle anlatıyor: “Beşiktaş merkezi birsemt. Farklı üniversitelerde okusalar da bine yakın üniversite öğ-rencisi Beşiktaş’ta oturuyor. Beşiktaş’ta emekli olmuş birçok karı-koca yaşıyor. Bunların çocukları evlenmiş, yalnız kalmışlar. Bazıaileler de ekonomik sıkıntı çekiyor. Öğrencilerden gelecek cüzziparalar, onların ekonomik sıkıntılarına çare olabileceği gibi öğ-renciler de onlara can yoldaşı olacak. Bu bir dayanışma projesi...”

50 AİLE HAZIR!Can Yoldaşlığı projesi 50 ailenin desteğiyle başlayacak. Pro-

je kapsamında her öğrenciye bir oda verilecek. Bu odaların da birstandartı olacak. Beşiktaş Belediyesi öğrencilerin odasının tefri-şini ücretsiz olarak kendisi yapacak. Öğrencilerin odasında çalış-ma masası, elbise dolabı, kitaplık veya raf ile mini bir buzdola-bı da bulunması amaçlanıyor. Odanın büyüklüğüne göre öğren-ciler ailelere 200 ila 500 lira arasında bir kira ödeyecek.

MAREMDER, Can Yoldaşlığı projesine paralel olarak ikincibir sosyal sorumluluk projesi daha başlattı. Proje ile üniversite öğ-rencilerine ‘yarı zamanlı istihdam’ olanağı sağlanması planlanı-yor. MAREMDER üyesi emlakçılar, üniversite öğrencilerine part-timeiş imkanı sağlayacak. Bunun karşılığında da öğrencilere ücret öde-

necek. Hatta proje kapsamında Adnan Yeşiltaş, kendisine ait iki emlak ofisindeüç üniversite öğrencisini işe alarak örnek oldu. Adnan Yeşiltaş, “Öğrencilerimizemlakçılarda yarı zamanlı istihdam edilerek, iş hayatıyla yani gerçek hayatlatanışmış olacaklar. Emlakçılarımızın çoğu interneti etkin olarak kullanmayı bil-miyor. Öğrenciler bu konuda onlara rahatlıkla yardım edebilirler. Ayrıca öğrencilerinkatkılarıyla kiralanacak ve satılacak evlerden de onlara prim verilecek. Biz sos-yal sorumluluklarımızı önemsiyoruz. Her iki projenin de başarıya ulaşacağınainanıyoruz.”

Arıkan’dan İSMMMO üyelerine çağrı

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, Be-şiktaş Belediyesi ve MAREMDER’in başlattığısosyal sorumluluk projelerine destek ver-diklerini söylüyor. Üniversite öğrencilerininen büyük sorununun barınma olduğunu be-lirten Arıkan, “İSMMMO, toplumsal sorun-lara duyarlı bir odadır. Odamız eğitimle il-gili bağımsız sosyal sorumluluk projelerinibaşarıyla hayata geçirmiştir. Beşiktaş Be-lediyesi ve MAREMDER’in öncülüğündeoluşturulan iki sosyal sorumluluk projesiy-le ilgili bizden destek istendiğinde projeyiinceledik ve desteklemeye karar verdik. Üni-versite öğrencilerinin yoğun olarak yaşadığıBeşiktaş bölgesinde bu projenin gençlere çokbüyük katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Buprojeye Beşiktaş’ta oturan ve ev ortamlarımüsait olan üyelerimizin evlerini açarak des-tek olacaklarına inanıyorum” diye konuşuyor.

AdnanYeşiltaş

Page 38: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201038 � İSMMMO YAŞAM

SA

ĞL

IK

I L G I N Ş E N Y Ü Z

‘Gözler kalbin aynasıdır’ derler. Oysa sonyıllarda gözün insan sağlığının da aynası olduğuortaya çıktı. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı,böbrek sorunları gibi birçok hastalık göz mua-yenesi sırasında ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar,basit bir göz muayenesi ile kişinin genel sağlıkdurumu hakkında pek çok bilgiye ulaşılabildi-ğini söylüyor.

İstanbul Bilim Üniversitesi ve FlorenceNightingale Hastaneleri Göz Hastalıkları BölümBaşkanı Prof. Dr. Halil Bahçecioğlu, göz kont-rolüyle yalnızca göz hastalıklarının değil, di-yabetten (şeker hastalığı), hipertansiyona (yük-sek tansiyon), her türlü damar hastalıklarından,beyin hastalıklarına kadar birçok rahatsızlığıntespit edilebileceğini savunuyor. Profesör Bah-çecioğlu, göz dibi muayenesi ile tespit edilebi-lecek hastalıkları şöyle anlatıyor:

“Herhangi bir boya maddesi, röntgen ışı-nı kullanmaksızın gözdeki damar yapısından ki-şinin böbreğindeki, midesindeki, bağırsağındaki,hatta beynindeki damarı rahatlıkla görülebilir.Vücudun tüm yapısı hakkında yalnızca göz dibimuayenesi ile bilgi almak mümkündür. Beyin-deki hastalıklar da göz sinirindeki değişikliklerile göz doktoru tarafından teşhis edilebilir. İyi

Göz dibimuayenesiylebeyintümörlerindenhipertansiyona,damarhastalıklarındandiyabete birçokhastalığı erkenteşhis etmekmümkün. Prof.Dr. HalilBahçecioğlu,“Vücuduhakkında doğrubilgi edinmekisteyenlerin gözdoktorunagitmesinitavsiyeediyorum”diyor.

Gözler aynasıdır!Prof. Dr. Halil

Bahçecioğlu

Page 39: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

SA

ĞL

IK

İSMMMO YAŞAM � 39

bir göz doktoru, ışıkla göz dibine bakarak her tür-lü teşhisin yüzde 80'ini koyabilir. Kişide hiçbir şikâyetyokken, beyin tümörü bir gözlük kontrolünde an-laşılabilir. Kişinin yine hiçbir şikâyeti yokken, tan-siyonunun yüksek olduğunu ya da şeker hastalığı-nı klasik bir göz muayenesinde belirleyebiliyoruz.Vücudu hakkında bilgi edinmek isteyen herkesin içinbunun en ucuz, en kolay, en hızlı, en acısız ve enkısa yolu olarak göz doktoruna uğramasını tavsiyeediyorum.”

ŞEKERİN İLK BULGUSUAslında şeker hastalığının ilk bulguları göz-

den başlıyor. Şeker hastalığı olanların göz damar-larında değişiklik oluyor, hatta göz dibinde ufak ka-namalar görülüyor. Şeker testinde bulgular düzgünçıksa bile, göz dibi bu teşhisi doğruluyorsa, hasta-ya şeker yüklemesi yapılarak diyabet olup olmadığıanlaşılmaya çalışılıyor. “Hipertansiyon hastaları da,diyabet hastaları da mutlaka göz doktoru tarafın-dan izlenmeli”diyen Prof. Dr. Halil Bahçecioğlu, ko-nuşmasını şöyle sürdürüyor: “Hastanın hiçbir gözsorunu, hatta sağlığıyla ilgili hiçbir şikâyeti olma-yabilir. Buna karşın, rutin göz muayenesi sırasındagöz dibi damarlarına da bakılır. O sırada, göz için-deki damarların basınçtan dolayı uğradığı şekil de-ğişiklikleri, rahatlıkla bir göz doktoru tarafından be-lirlenebilir.

Benim 'Tansiyonunuz var' dediğim kişilerin,dahiliyeci tarafından tansiyonunun normal bulun-duğu da olmuştur. Holter tetkiki, bu tip durumlarnedeniyle ortaya çıkmıştır. 24 saat boyunca insanınüzerinde kalır ve belirli aralıkla kişinin tansiyonu-nu ölçer, kendi içinde kayıt eder. Daha sonra bu ka-yıt dahiliyeci tarafından okunur. Kişinin sabaha kar-şı 03.00 ile 05.00 arasında tansiyonunun yükseldiğiama gün içinde normal olduğu, bunun tespit edi-lemediği ortaya çıkar. Holter cihazı, göz doktorla-rı ile dahiliyecilerin polemiği sonucu ortaya çıkmıştır.

Tedavinin yeterliliği hakkında yine en iyi gös-terge göz dibidir. Şeker değerinin ya da tansiyonundüşmesi değil, göz dibindeki damar değişiklikleritedavinin yeterli olup olmadığını açıkça gösterir. Gözmuayenesi çok önemli bir takip kriteridir.”

Gözler hangi hastalıkların habercisi�� KALP HASTALIKLARI: Kalp hastalığı bulunanların gün içinde ayakla-

rının dibinde sıvı birikir. Hastalar gece yattıklarındaysa ödem en fazla sıvı birimine yersağlayabilen göz kapakları bölgesinde oluyor. Bu tip hastalar genellikle gözleri şiş ola-rak uyanır. Hasta ayağa kalktıktan iki saat içinde şişlikler azalır.

�� MS HASTALIĞI: Multi Skleroz (MS) hastalığı aslında teşhisi bir hayli zorhastalıklardan biri. Ancak, ilk belirtisini gözle verir. Gelip geçici çift görmeler, kapakdüşüklükleri bu hastalığın ilk belirtilerindendir…

�� BEYİN TÜMÖRLERİ: Zaten beynin uzantısı olan göz, bir yerde bize bey-nin içine bakma fırsatı tanır. Görme sinirindeki en ufak değişiklikler tümörün haber-cisi olabilir. Örneğin; bir göz doktoru, daha hiçbir şikâyet vermeyen ve beynin sağ ta-rafında bulunan bir lezyonu, gözün sol tarafını görmemesi ile tespit edebilir. Sol ta-rafta bulunan tümör de sağ tarafı etkiler.

�� KAN HASTALIKLARI: Kan tümörleri yani; kan kanserleri, Akdeniz ane-misi, demir eksikliği gibi çeşitli kan hastalıkları da hastada henüz şikayetler belirme-den, göz dibine bakılarak teşhis edilebilir. Ameliyatlardan ya da hastalıklardan son-ra pıhtı yapmaması için kan sulandırıcı kullanan kişilerin gözlerinde kanamalar mey-dana geliyorsa, ilacın dozu düşürülmelidir. Bu dışardan bakılarak anlaşılamayabilir.Ancak, göz dibi bu konuda aynen bir ayna görevi yapar.

�� KARACİĞER HASTALIKLARI: Karaciğer hastalıkları da gözle ortayaçıkar. Gözün dış tarafında yani şeffaf kısmında bir halka oluşur. Tıpkı kolesterolü faz-la olan hastalar gibi, karaciğer hastalarında da ilk belirtiler gözde olur.

�� BÖBREK HASTALIKLARI: Böbrek hastalarında, hastada henüz hiçbirşikayet yokken, göz kapaklarında şişler meydana gelir. Göz doktoru böbrek testleri is-tediğinde, böbreklerin bozulmuş olduğu anlaşılır. Bunun adı 'quinke ödemi'dir. Has-talarda daha çok alt kapaklarda olmak üzere, gün boyunca aynı şiddette devam edenşişlikler bu hastalığı çağrıştırır.

Page 40: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

TEMMUZ - AĞUSTOS 201040 � İSMMMO YAŞAM

DO

ST

LA

RIM

IZ

Onlar da kıskanabilir

İnsanlardaki kadar gelişkin olmasa da dostlarımızınego sahibi olduklarını unutmayın. Bu doğal egonunkıskançlığa yol açabileceğini de... Özellikle bebeksahibi olan aileler, evcil hayvanının davranış yapısını“mizaç testi” yaptırarak anlayabilir.

Page 41: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İSMMMO YAŞAM � 41TEMMUZ - AĞUSTOS 2010

Y I L M A Z T E K İ N

“Seven kıskanır” derler… Kıskançlıkyalnızca insanlar arasında yaşanan birduygu değil. Dostlarımız da sevdiklerini yanibizleri kıskanabilir. Hayvan Psikoloğu Prof.Dr. Tamer Dodurka, hayvanlar arasındaki‘rekabetçi davranışlar’ın insan diline çev-rilmiş şekline ‘kıskançlık’ denilebileceğinisöylüyor ve ekliyor:

“Ama onlardaki ego, insanlardaki ka-dar gelişmediği için böylesine bir duygu bi-zimkiyle bire bir ölçüşmeyebilir. Kıskançlıkbenzeri duygular bakımından bize en ya-kın hayvanların köpek ve kediler olduğunuda söyleyebiliriz.”

Evcil hayvanlar, özellikle evdeki ço-cukları kıskanır. Olumsuz davranış içine gir-memeleri için de beden dili ve ailenin tutumuönem taşır. Dostlarımız aslında en çok ye-mek, yaşam alanı ve dişi paylaşımı sırasındarekabetçi davranırlar. Prof. Dr. Dodurka, “Kö-peğin yaşadığı evin bireyleri, çocukla dahafazla ilgilenince, köpekte kıskanma benzeridavranışlar ortaya çıkabilir. Bu, hayvan sa-hiplerinin sıkça rastladığı bir durumdur. An-cak bu rekabetin saldırganlığa dönmesi içinciddi nedenler olması gerekir. Örneğin, birköpeğin, bir çocuğa saldırma nedenini yal-nızca kıskançlık olarak yorumlamak kolaydeğildir” diyor.

MİZAÇ TESTİ NEDİR?Köpeklerde kıskançlık ve buna bağ-

lı davranış bozuklukları özellikle bebek sa-hibi ebeveynler için önemli. Orantısız güçkullanımı riski, hem çocuğu hem de köpe-ği güç duruma sokabilir. Köpek hiç saldır-gan olmasa da sadece oyun amacıyla iste-meden çocuğa zarar verebilir ya da çocukbilinçsizce onun canını yakabilir. Köpeğinböyle bir davranışta bulunup bulunmaya-cağını önceden kestirmek hayvan sahibi içinkolay değil. Ama uygulanan mizaç testle-

KÖPEĞİNİZ YERİNİ BİLSİNProf. Dr. Tamer Dodurka’ya göre, yalnızlık ve sosyal mahrumiyet gibi sorunlar yaşayan kö-

peklerde ikinci bir köpek almanın bazı yararları olabilir. Ancak, bu köpekle kıskançlık ya da lider-lik mücadeleleri başlayacak olursa daha farklı sorunlar gündeme gelebilir. Üstüne üstelik bir de be-beğin gelmesi köpeğin kafasını iyice karıştırabilir. Bunun sonucunda sabrınızı zorlayacak olaylargelişebilir. Bu nedenle tam evdeki düzenin bebek gelmesiyle değiştiği ya da değişeceği sıralardaikinci bir köpek almanın riskleri olabilir. Prof. Dodurka, aile içinde seviyesini bilen köpeklerin evebir bebeğin gelmesinden etkilenmeyeceğini söylüyor. Dodurka bebek-köpek ilişkisindeki dengeyişöyle anlatıyor: “Aile içerisinde seviyesini bilen köpekler eve bebeğin gelmesinden etkilenmezler.Neticede gelen bebek de ondan daha üst düzeyde bir canlıdır. Daha doğrusu köpek, durumu böy-le görmelidir. Köpeğin bakışıyla bu son derece doğal ve kabullenecek bir durumdur. Ancak, bebekgelmesiyle köpeğe daha fazla ilgi gösterilirse köpeğin bu bakış açısı farklılaşabilir. Diğer bir deyişleevde ilgi odağı konumunda bebek olması son derece doğrudur. Mühim olan ailenin çocuk sayısı-nın iki ya da üç olması değil, köpeğin hangi mevkide olduğunu bilmesidir.”

DO

ST

LA

RIM

IZ

ri ile hayvanın davranış yapısı güvenilir ölçüdebelirlenebilir. Bu testlerle köpeklerin çocuklarave insanlara tepkileri, sokağa çıkarılıp çıkarıla-mayacağı hatta evde bakılıp bakılamayacağı ko-nusunda fikir edinilebilir. Bazı ülkelerde zorunluhale getirilen bu test hakkında karar, Çevre veOrman Bakanlığı’na ait.

Prof. Dr. Tamer Dodurka bu testlerin deişe yarayabileceğine dikkat çekerken, “Saldır-ganlık olayları çok münferit olsa da çocukları-mızı tamamen emin olmadığımız, iri ve güçlü birköpekle yalnız bırakmamak en doğru tedbir ola-

caktır” diye konuşuyor. Dodurka, bu önlemin hay-van için de sigorta olabileceğini anımsatıyor veşöyle devam ediyor: “Köpeğin saldırgan ya dadengesiz olmasının suçu çok büyük orandahayvan sahibine ait olduğu halde, kabak köpeğinbaşında patlıyor ve aslında kusursuz bir ilişki ku-rulması hiç de zor olmayan hayvanlar bilinçsizhayvan sahiplerince sokağa atılıyor. ‘Hayvan bu,ne yapacağı belli olmaz, güvenilmez’ lafı, köpeğindünyasından habersiz olan insanlara aittir.Önemli olan nasıl davranacağını bilmek ve ön-lemi elden bırakmamaktır.”

Page 42: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201042 � İSMMMO YAŞAM

MO

DA

Geçmiş yenidenyaratıldı!

Bu sezon modada geçmiş yıllarınrüzgarı esiyor. Eskilerin asillik vezarafeti, yeni sezonda moderndetaylarla harmanlanarakvitrinlerdeki yerini alıyor.

Page 43: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İSMMMO YAŞAM � 43EYLÜL- EKİM 2010

MO

DA

PELERİNSİZSOKAĞAÇIKMAYIN

Pelerin giymek için süper kahraman ol-manız gerekmiyor. Bu sezon pelerin giyerekkahraman değil ama trendi olabilirsiniz.Evet, bu sezonun favori trendlerden biri de pe-lerin ve pançolar... Pelerinlerin dokusu kürk,triko, kaşe, ekose ya da deri kumaşlardan olu-şuyor; kısa, uzun ya da yarasa kol olmalarıfark etmeksizin, gece-gündüz kullanım için ide-al... Modacılar pelerini son derece karizmatikbuluyor. Özellikle rüzgarda karartı ve gölge-ler oluşturarak dalgalanmasının asil bir gö-rüntü yarattığını söylüyorlar.

C A N K I Z I L D A Ğ

Sonbahar geldi, kışlık giysiler iyideniyiye vitrinlerde boy göstermeye başladı... Busezon geçmişe dönüş var! 1950'ler, 60'lar,80'ler, 90'lar... Tasarımcılar vintage stilleri,klasik modelleri yeniden yarattılar... Yüksekbel kloş etekler, hacimli tasarımlar, sımsıkıve belden kemerli elbiseler, uzun deri eldi-venler dolaplarımızda yeniden yerini alıyor.Sonbahar-kış alışverişinizi kolaylaştırmakiçin sezonun öne çıkan modellerini araştırdık...

Her sezonun vazgeçilmezi siyah ve be-yaz, 2010-2011 sonbahar kış sezonundaadeta tek beden olmuş durumunda. Siyah vebeyazın şık birliktelikleri vitrinleri süslüyor.Ayrıca bu sezona devetüyü damgasını vuru-yor. Devetüyü renginin en büyük avantajı ken-di tonları arasında ya da tek ton halinde ra-hatça kullanılırken diğer renklerle de kolaycakombine edilebilmesi... Devetüyü dışındabu sezon kırmızının sivri ve net havası,maskülen formlarla sadeleşerek hayatımızagiriyor. Ateş kırmızısından bordoya kadar uza-nan renk yelpazesinde mutlaka favori bir kır-mızı tonunuz olmalı... Açık tenliyseniz kirazkırmızısı, esmer tenliyseniz şarap kırmızısı vebordo tonlarını tercih edin... Ayrıca bu sezonvahşi kedi desenleri hiç olmadığı kadarmoda. Özellikle de leopar deseni…. İster el-bise, ister ayakkabı, ister eldiven, ister pal-to... Ama leopar desensiz bir parçanız olmadanbu kışı geçirmeyin.

TAYTLAR YİNE REVAÇTA...Elbise, kazak ve kabanlarda dikkat çe-

ken detay, boğazlı yakaların kullanılması. Bo-ğazlı yakaların trend olması, kışın bayanla-rın atkı takma zorunluluğunu ortadan kal-dıracak. Elbise, ceket, pantolon ve etekte ka-dife kullanımı daha fazla...

Geçtiğimiz sezonlarda etek boylarıbir uzadı, bir kısaldı. Bu sezon, modacılar1950'lilerin dizle bilek arasında yer alan "ley-

di" boyunu pek sevdiler. Farklı kumaşlarlakombin yapılan ve büzülen etek modelleri devitrinlerde yerini alıyor. Klasik pileli, balonve ekoseli modeller dikkat çekiyor... Bu sezontaytlar, tayt görünümlü çoraplar, yüksekbelli ve bol paçalı pantolonlar da revaçta.

EL ÖRGÜSÜ HER YERDEEl örgüsü bu sezon daha fazla öne çı-

kıyor. Giyebileceğiniz her türlü tasarımda ör-güyü görürseniz, şaşırmayın. Bu kış ısınmakiçin kazaklar vazgeçilmezimiz olacak. Üst üstegiyilen bluz ve hırkalar, gömlek üstü deri ye-lekler, kat kat tişörtler yeni trendlere yol aça-cak...

1980’li yılların modası olan vatkalı giy-siler bu sezon moda trendleri arasında yeri-ni tekrardan alıyor. Eskiden sadece ceketle-re uygulanan vatka bu sezon ceketlerinyanı sıra elbise, gömlek ve tişörtlere de uy-gulanmış durumda. Özellikle dar omuz ya-pısına sahip bayanlarda vatka detayı dahahoş görünüyor.

KAMEL PALTO, DERİ CEKET... Sonbaharın en olmazsa olmaz de-

taylarından birisi de kamel palto... Bu mü-tevazi şıklık sembolü, sade ve yalın ama şa-şılacak kadar dikkat çekici oluşuyla sezonunen trendi parçalarından. İyi bir kamel paltoyla,eskitilmiş jeanlerden şık kumaş pantolonla-ra kadar her parçayı rahatça kombinleyebi-lirsiniz. Ya da tepeden tırnağa aynı rengin fark-lı tonlarına bürünebilirsiniz... Militer tarzı bukış özellikle paltolarda çok göreceğiz. Askeryeşili ve haki tonlarını birleştiren bir ceket-le "cool" bir görünüm elde edebilirsiniz... Ay-rıca deri ceketler de bu sezon öne çıkacak un-surlardan...

Bu sezon kemerler inceliyor. Kemerlerceket, hatta palto üzerine takılıyor. Herhan-gi düz kesimli bir kazağa da bol elbiseye dekalın paltoya da bu tarz kemerleri adapte ede-bilirsiniz.

Page 44: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

Su tasarrufunda yöntemler

EV

İM E

VİM

Küresel ısınma nedeniyle azalan su kaynakları, tasarrufu devamlıgündeme getiriyor. Uzmanlara göre evlerde kişisel kullanımdaalınacak basit önlemlerle tonlarca suyu tasarruf etmek mümkün.İşte onlarca ton suyu kurtarabileceğiniz basit ve pratik yöntemler…

G A Y E D E L E N

Tıraş, bulaşık, meyve-sebze yıkama, diş fırçalamak, mutfak,banyo ve tuvaletler… Bir evde yaşamak için yapılan bu faaliyetlerleher insan yılda tonlarca su harcıyor. Bu nedenle su tasarrufunun ençok yapılacağı yerler olarak konutlar öne çıkıyor. Evlerde su tüke-timi mutfak, banyo ve tuvalette yoğunlaşıyor. Bu yıl yağmurlar bololsa da doğal kaynakların kısa sürede tükeneceğinin öngörülmesiher alanda tasarrufu gündeme getiriyor. Zaten küresel ısınma ne-deniyle yağışlar geçmiş yıllara göre daha az. Su kaynakları tüke-niyor. Su en değerli madde haline geliyor. Uzmanların öngörüsü isegelecek yıllarda su savaşlarının çıkabileceği yönünde. Peki, bu ka-dar değerli olan suyu korumak ve az kullanmak için neler yapabi-liriz? Evlerde herkesin alabileceği basit önlemlerle ciddi tasarruf edi-lebileceği belirtiliyor. Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı (TEMA), sutasarrufu için evlerde alınacak basit tedbirleri şöyle sıralıyor:

� Musluğu açık bırakmayın. Her gün sebzeleri elde yıkamakyerine, su dolu bir kapta yıkarsanız çok daha az su tüketirsiniz. 4kişilik bir aile bu yöntemle yılda ortalama 18 ton su kurtarabilir.

� Bulaşıklarınızı elde değil makinede yıkamak sudan tasarrufsağlar. 4 kişilik bir ailenin günlük bulaşığını elde yıkarsanız orta-lama 84-126 litre su harcarsınız.

� Bulaşık makinesi aynı bulaşığı sadece 12 litre suyla yıkar.

BAHÇEYİ SABAH ERKEN SULAYINSu tasarrufu konusunda bahçeli konut sahiplerine de çok iş düşüyor.

Bahçe sulama, araba yıkama ve çevre temizliği de suyun büyük miktardaharcandığı faaliyetler arasında. Uzmanlar şu önerilerde bulunuyor:

� Çimleri biçmek: Çimenleri çok kısa kesmekten kaçının ve çi-men kesiklerini, nemi yerde korumak üzere koruyucu tabaka olarak kullanın.

� Bahçe sulamak: Bahçenizi sabah erkenden veya akşam üze-ri sulayarak suyun buharlaşarak israf edilmesini azaltabilirsiniz. Yağmur suyudepoları da çok sıcak günlerde bahçeye için su sağlayabilir.

� Verimli sulama: Sadece gerek duyulan yerleri sulamak içinsüzgeç veya hortumun ucuna takılan tetikli püskürtücüler kullanılmalı.

� Araba yıkama: Bir kova kullanın. Otomobili, durulama su-yunun çimene akacağı şekilde park edin.

� Çevre temizliği: Yaya yollarını, araba girişlerini ve taşlık-ları temizlemek için hortum yerine süpürge kullanın.

� Bitkileri sulamak: Daha az su kullanan, daha az bakımaihtiyaç duyan bitkileri ve çim türleri seçilmeli. Bitkilerin yapraklarını değil,saplarının dibini sulayın.

� Yaprak ve saman örtüsü: Yaprak ve saman örtüsü kul-lanın ve toprağa çürümüş yaprak ve bitki ile karışık gübre gibi organik mad-deler katın. Bunlar toprağın nemli kalmasına ve buharlaşmanın yüzde 70’evaran ölçüde azalmasına yardım eder.

44 � İSMMMO YAŞAM

Page 45: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

Bu da bir yılda ortalama 26-40 ton suyu kurtarmak an-lamına gelir.

DAHA KISA DUŞ ALIN� Diş fırçalarken, tıraş olurken suyu kapatın. Diş

fırçalarken ya da tıraş olurken kullanmadığımız halde açıkbıraktığımız su gideri, yılda kişi başı ortalama 12 tondur.

� Daha kısa duş alın. 5 dakikalık bir duş sırasındaortalama 60 litre su harcanır. 4 kişilik bir ailenin her birferdi duş süresini 1 dakika azaltırsa yaklaşık 18 ton sukurtarırsınız.

� Gereksiz yere sifon çekmeyin. Tuvaleti çöp ola-rak kullanmayın. Dört kişilik bir ailenin her bir ferdi, gün-de bir kez sifonu amacı dışında çekerse yılda 16 ton suharcamış olur.

� Sifona plastik bir şişe yerleştirin. 1.5 litrelik birpet şişeyi suyla doldurarak sifonunuzun içine yerleştirin.Sadece bu basit bir önlemle bile yılda 2 ton su kurtara-bilirsiniz.

� Duş başlığınızı değiştirin. Yeni çıkan suyu dahaiyi bir şekilde püskürten ekonomik duş başlıklarından alın.Böylece suyu daha az açarak daha tazyikli bir duş ala-bilirsiniz.

� Muslukları tamir ettirin. Evdeki tüm muslukla-rın su kaçırmadığından emin olun, gerekirse tamir edin.Her saniye bir damla damlayan musluk yılda 1 ton su har-car.

� Su kaçaklarını engelleyin. Evinizdeki ya da apart-manınızdaki su borularını yenileriyle değiştirin ya da ta-mir ettirin. Eski tip borular tonlarca su harcar.

� Çamaşır makinesini ekonomik kullanın. Bir ça-maşır makinesi tek bir çalıştırmada 176 litre su harcar.Makinenizi haftada bir kez bile az kullansanız, yılda 9ton suyu kurtarırsınız.

� Evlerde gizli su kaçağı olabilir. Bunu tespit et-mek için bütün muslukları kapatın ve su sayacını okuyun.2 saat süreyle suyu kullanmayın. 2 saat sürenin sonun-da su sayacını tekrar okuyun. Böylece su kaçağı olup ol-madığını öğrenebilirsiniz.

SU TASARRUFU AYRICALIK DEĞİL STANDART OLMALI

Su tasarrufuna karşı sanayiciler de ciddi önlemler alıyor. Artık banyo ve mut-faklar için üretilen her şey daha teknolojik ve daha az su harcıyor. Armatür üre-ticileri su ve enerji tasarrufu sağlayan termostatik su bataryaları üretiyor. Sıcaksu kullanımını kısıtlayan tek kumandalı armatürler, ekonomik akış sağlayan duşsistemleri artık evlerde kullanılıyor. Tek kumandalı armatürler geleneksel çift ku-mandalı armatürlere göre 10.5 litre tasarruf sağlıyor. Klozetleri değiştirerek deyüzde 50 su tasarrufu sağlanabiliyor. Banyolardaki klasik klozetlerin yerini alan‘yeni nesil’ klozetlerden, en çok su tasarrufu yapan ve kendi kendini temizleyenlertercih ediliyor. Artık herkes klozetlerde su tasarrufunun bir ayrıcalık değil, bir stan-dart olarak görülmesi gerektiğini destekliyor. Sektör uzmanları şu örneği veriyor:

“3 kişilik ve çalışan bir ailenin evini ele alalım. Her gün 3 kişinin gündeortalama 5 defa rezervuar butonuna basması, klozetin günde 15 defa yıkandığıanlamını taşır. Bu da ayda 450, yılda 5.400 defa yıkama demek. Alışılagelmişbir klozet 6 litre su ile temizlenir. 5.400 kez yıkama 32.400 litre içilebilir suyunklozetlerden kanalizasyona gönderilmesi anlamına gelir. Oysa, bu miktarın yüz-de 50’si tasarruf edilebilir.”

EVİM EVİM

İSMMMO YAŞAM � 45

Page 46: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

D E F N E D O Ğ A N

Balık, çoğumuz için vazgeçilmez birlezzet... Boğaz'da balık yemenin keyfi ise birbaşka... Boğaz'ın eşsiz manzarasını seyre-derek "denizin nimetleriyle" buluşabilece-ğiniz pek çok mekan var. Tarabya'da bulu-nan Set Balık Lokantası, İstanbul`un en se-vilen, yıllardır kalitesinden ödün vermedenhizmeti sürdüren mekanları arasında yer alı-yor. Eşsiz lezzetleri, servis kalitesiyle fark ya-

ratan mekana bir kez giden, tekrar gitmekzorunda hissediyor kendisini...

İKİ KARDEŞİ DAHA VARSet Balık, 1967 yılında Nüzhet İşeri

tarafından kurulmuş. Mesleğe KervansarayLokantası’nda yetişerek başlayan Nüzhet İşe-ri, 1982'de Silivri'de Set 2'yi, 1986'da ise Ki-reçburnu'nda halen hizmet vermekte olanSet 3'ü açmış. 70'li yıllarda lop kalkan, ka-rides güveç ve balık böreği gibi kendine özgü

EYLÜL- EKİM 201046 � İSMMMO YAŞAM

LEZ

ZE

T -

ME

KA

N

Balık aynı lezzet farklıYeni lezzetler oluşturarak süreklikendini geliştiren Set BalıkLokantası, damakta yarattığı tatlarsayesinde balık sevenler için adetabir mabed... Set Balık, kabaklıhamsi, sarmısaklı fener şiş,patlıcanlı levrek gibi farklılezzetleri mönüsündebulunduruyor.

Page 47: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

lezzetleriyle ünlenen Set Balık, sıcak atmosferi ve menü-süne sürekli yenileri eklenen lezzetli yemekleriyle ününügünümüze taşımış.

Bir aile işletmesi olarak kurulan lokanta 1997'deNüzhet İşeri'nin vefatından sonra da bu özelliğini korumuş.Lokantanın işletmeciliği günümüzde Nüzhet İşeri'nin oğluFerda İşeri yapıyor. İşletme eğitimi almış olan Ferda İşe-ri, mezelerin yapımı, balık seçimi, alımı ve sunumu da da-hil olmak üzere mekanın her noktasında 40'ı aşkın çalı-şanına destek oluyor ve tecrübesini paylaşıyor...

ÖZEL LEZZETLERİ VARSet Balık'ın mönüsü deniz mahsulleri ve meze çe-

şitlerinden oluşuyor. Mönüde en beğenilen lezzetler ara-sında; kabaklı hamsi, acı ve tatlı soslu jumbo karides, sar-mısaklı fener şiş, dil kardinal, patlıcanlı levrek ve levrekdolması var. Mevsiminde her balığı ızgara ve tava olarakbulmak mümkün. Yemeğin ardından tatlı olarak ise mut-laka ev yapımı baklava denenmeli. Sufle de çok beğeni-lenler arasında...

Uygun fiyatları ve güleryüzlü servisiyle senelerdirmüşterilerini memnun eden Set Balık, her yaştan ve hermeslekten müdavime sahip. Mekanın müdavimleri arasındaspor ve sanat camiasından da pek çok isim var. Aydın Boy-san, Hakkı Devrim, Ercan Kumcu, Set Balık'ın sadık müş-terileri arasında bulunuyor.

KREDİ KARTI YOK200 kişilik kapalı, 300 kişilik de açık müşteri ağır-

lama kapasitesi olan lokanta yoğun talep nedeniyle re-zervasyonla çalışıyor. Gündüz 12.00’den gece 24.00’e ka-dar kesintisiz hizmet veriyor. Mönü, 55-60 lira civarında...Haftasonları gruplar yerine alakart misafirlere öncelik ve-rilen mekanda kredi kartı geçmediğini de vurgulayalım...Rezervasyon için, (212) 262 04 11 - (212) 262 34 98 nolutelefonlar aranabilir.

KABAKLI HAMSİMalzemeler: 1 kilogram kabak, 1 kilogram hamsi, 2 adet orta boy so-

ğan, 100 gram kaşar peyniri, bir miktar galeta unu, 2 adet domates, tuz, 1 çırpıl-mış yumurta, bir miktar kızartma yağı.

Hazırlanışı: Kabakları ince ince uzunlamasına kesin. Soğanı piyaz şek-linde doğrayın. Domatesleri dilimleyin. Kılçıkları çıkarılmış fileto haline getirilmiş ham-sileri yıkayıp, suyunu süzün. Her bir kabak diliminin ortasına hamsi filetosu, soğan,domates ve bir çay kaşığı kaşar rendesi koyup sigara böreği gibi sarın. Dağılmamasıiçin kürdanla ortasından tutturun. Önce yumurtaya, sonra galeta ununa bulayıp, kız-gın yağda kızartın.

LE

ZZ

ET

- ME

KA

N

Levrek kemiküstü

Patlıcanlı levrekİSMMMO YAŞAM � 47

Page 48: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201048 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

NY

A

Uzakdoğu’nun mucize şehri: SeulSeul, Kore savaşı sırasında tamamenyıkılmasına karşın bugün bir Avrupaşehrini imrendirecek görkem veihtişama sahip. Güney Korelilerindeyimiyle padi padi (hızlı) hareketeden insanları, teknolojisi ve tarihisaraylarıyla Uzakdoğu’nun cazibemerkezlerinden biri… Kore savaşındaki yardımlarımızı hiçunutmuyorlar.

A Y Ş E G Ü L E M İ R

Çekik gözlü insanlar, saçaklı çatılar,son teknolojik cihazlar, gizemli ve egzantirikyemekler… İstanbul’dan bindiğim uçak onsaatlik yolculuğun sonunda Güney Kore’ninbaşkenti Seul’deki Incheon Havalima-nı’na inerken, şehirle ilgili beklentilerimarasında bunlar var. Aslında tarihi bir şe-hir de görmeyi bekliyorum. Havalima-nından merkeze giderken şehrin moderngörüntüsüne bakakalıyorum. Çelik yapılı,gri, teknolojik ve uzun binalarıyla Seul’ün

bir Uzakdoğu şehri olmaktan çok Avrupaya da Amerikan şehri görüntüsü var. Tamortasından geçen Han Nehri’nin yakının-dan dolaşıyoruz. Bu nehir, Seul’ü ikiye böl-müş. Nehrin üzerinde pek çok köprü var.Bunların hepsi de savaştan sonra yapılmış.Çünkü Kore savaşı sırasında hiçbir köprükalmamış. Akşamın karanlığı şehrin üze-rine iyice çökmeden otele varıyoruz. Bol-ca neon ışıklar geceyi aydınlatmış. Arı ko-vanını andırır şekilde hızla hareket edenşehir yorgunluğumu daha da artırıyor veuykuya dalıyorum.

Page 49: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

60 YILLIK VEFAGüney Kore, Uzakdoğu’da Asya’nın do-

ğusunda Kore Yarımadası’nda yer alıyor. Ku-zeyinde Kore Demokratik Halk Cumhuriye-ti var. Üç tarafı denizlerle çevrili bir yarı-madada bulunan ülkenin nüfusu 50 milyon.Yüzölçümü 99 bin 274 kilometrekare. Türk-ler bu ülkeyi Kore savaşı nedeniyle de çokiyi biliyor. 1950’de Sovyet subaylarının ku-mandasında Kuzey Kore birlikleri, yarıma-danın tamamına komünizmi kabul ettirmekiçin Güney Kore’ye saldırdı. Bunun üzerinebölgeye Birleşmiş Milletler asker gönderdi.Türkiye de bu orduya bir tugayla katıldı. Gü-ney Korelilerin Türkiye’nin tarihteki bu yar-dımını halen hatırlaması ve her fırsatta te-şekkür eden vefası beni şaşırtıyor.

Türkiye’yle arasında yedi saatlik far-kın bulunduğu Seul’de puslu bir havada ne-şeyle uyanıyorum. Havasının genelde böy-le olduğunu öğrenmek neşemi bozamıyor.10 milyonluk şehir Korelilerin deyimiyle padipadi (hızlı hızlı) koşturup duran insanlarladolu. Korelilerin her şeyi pratik ve hızlı yap-ma kültürleri varmış. Ülkede genelde pek çokkişinin yaptığı gibi zor telaffuz edilen ismiyerine İngilizce takma da kullanan güzel reh-berimiz Jane Park, bize yavaştan şehri an-latmaya koyuluyor.

SARAYLAR BÖLGESİŞehir, Kore savaşı sırasında yerle bir

olmuş. Bu nedenle çok fazla eskiyi anlatantarihi bina göremiyoruz. Ama şehirde ade-ta mucize yaratılmış gibi. Şık mağazalar, alış-veriş merkezleri ve modayı takip eden in-sanlarıyla, tam bir Avrupa şehri görünü-münde. Programa uyarak tarihi binaları gö-rebileceğim kuzey bölgesine gidiyoruz. Bu-rası, ‘saraylar bölgesi’ olarak da biliniyor.Kuzey bölgesi, tarihi binaları ve havasıylaşehrin modern kesimiyle tezat bir görünümsergiliyor. Rehberimiz eskiden soylu sınıfı-nın yaşaması nedeniyle kraliyet sarayları-

EYLÜL- EKİM 2010

GE

Zİ-D

ÜN

YA

İSMMMO YAŞAM � 49

SAVAŞTA YARDIM TÜRK DOSTU YAPTIKoreliler, savaşta Türk askerlerin yardımını unutmuyor. Türk olduğumuzu öğrendiklerinde

size çok sıcak davranıyorlar. Her zaman minnettarlıklarını belirtiyorlar. Biz de orada savaşta ölenTürk askerleri adına yapılan anıtı ziyaret etmeye karar veriyoruz. Askerlere saygı sunarak, baş-ka savaşlar olmaması için dua ediyoruz. Tarih bilgimizi de tazeliyoruz: “Türkiye, 1950-53 ara-sındaki savaşta Güney Kore’nin yanında Kuzey Kore’ye karşı savaşan 16 ülkeden biri olmuş. Ame-rika ve İngiltere’den sonra en fazla asker gönderen üçüncü ülke.15 bin Türk bu topraklarda sa-vaşmış, 724 asker şehit olmuş. Hepsinin adı bu savaşı anlatan müzenin girişinde yer alıyor. Türkaskerleri 1974 Ekimi’ne kadar Kore’de görev yapmış.” Korelilerin geçmişteki askeri yardıma da-yanan dostluğunun izlerini 2002 Dünya Futbol Kupası’nda da gördük.

Page 50: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201050 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

NY

A

nın burada yapıldığını anlatıyor. Bölge çok yük-sek duvarlarla adeta kendini şehirden soyutlayanve geçmişi bu şekilde koruyan pek çok saraya evsahipliği yapıyor. 500 yıl hüküm süren Yi Hane-danlığ’ının sarayları, Deoksugung, Changgye-onggung, Gyeonhuigung ve Changdeokgung sa-rayları burada… Saray kapısı önündeki muha-fızların gösterisi oldukça ilgi çekici. Seul’ün en eskisarayı olan Changdeokgung Sarayı’nın içinde 32hektarlık alana sahip muhteşem bir gizli bahçede var. Bu gizli bahçenin girişinde bulunan Pul-lomon Kapısı’nın altından bir kez geçenin sonsuzadek genç kalacağına dair bir inanç olduğunu daöğreniyoruz.

SAKİN VE UTANGAÇLARŞehrin kuzey bölgesinde yürürken kendi-

mi eski çağlarda hayal ediyorum. Birbirinden gü-zel ahşap oymalı kapılı, pirinç tokmaklı tarihi ev-ler arasında Kore kimonosu içinde düşlüyorum ken-dimi. Çok az kalmış olsa da Kore özgün mima-risi etkileyici. Her daim gülen rehberimiz bu kezKyongbokkung Sarayı'na götürüyor bizi. Sarayınkendi rehberi eşliğinde gezmek için biraz bekli-yoruz. Geleneksel kıyafeti içindeki kadın rehbergeldiğinde onu şaşırtarak hepimiz fotoğraf ma-kinelerine davranıyoruz. Binlerce hektarlık ara-zideki sarayda Rusların matruşkası vari bir binadansonra başka bir binaya geçiyoruz. Kralın kaldı-ğı, misafirlerini kabul ettiği, hizmetçilerinin kal-dığı, kraliçenin kaldığı mekan derken onlarca ta-rihi binayı görüyoruz. Büyüleyici binaları, bahçeleri,çiçekleriyle içine çekiveriyor bizi tarihi saray. Kral-ların yerinde olmayı yeğliyoruz. Ancak devamlızehirlenme korkusuna karşı yemeklerinin bile baş-kaları tarafından test edildiğini dinliyoruz. Onlarında yaşamı zormuş diye düşünüyorum.

BİR TEK GÖZLERİ FARKLISaatlerce süren saray gezisinin ardından

biraz ara vermek ve halkın arasına karışmak içinrehberin yönlendirmesiyle Insadong Caddesi’neyöneliyoruz. Yorulsak da antika dükkanları ve sa-nat atölyeleri arasında cıvıl cıvıl kalabalığa ka-

rışıveriyoruz. Kaybolmamak için dikkat ederkenbirkaç hediyelik eşyayı da anı olarak alıyoruz. Ke-yifli molamızı burada çokça bulunan bir çay bah-çesinde sonlandırıyoruz. Öğlen yemeği öncesin-de rahatlatıcı yeşil çayımızı Uzakdoğu usulü iç-meye özen gösteriyoruz. Caddeye bakan taraftahalkı da gözlemliyorum. Tamamen batılı tarzdagiyim, genç ve hareketli bir kalabalık. Gözleri çe-kik olmasa Kore’deyim hissini yaşamazdım sa-nırım. Koreliler genelde sakin ve utangaçlar. Gözteması nadiren kursalar da arada özellikle sarı-şınsanız kaçamak bakışlarını yakalayabiliyorsunuz.Diğer Uzakdoğu halklarına göre de daha beyaztenliler. Ben henüz bunu tam ayıramasam da yüzşekilleriyle Japon veya Çinlilerden ayrılıyor. Es-tetik ameliyatların da çok yaygın olduğunu öğ-reniyoruz. Bakımlarına düşkün olan Koreli kadınlarestetik ameliyata ilgi gösteriyormuş. Çekik göz-lerini batılı hale getirmek de favori ameliyatla-rı arasında.

KORE BARBEKÜSÜYemek için geleneksel bir Kore restoranı-

na gidiyoruz. Kore barbeküsünü deniyoruz. Ken-din pişir kendin ye usulü mükemmel etlerin ta-dına bakıyoruz. Her masaya küçük bir mangal ge-tiriliyor, masanın ortasındaki tüplü ocak yakılı-yor ve makasla kesilen biftekler bu ocakta hız-la pişiyor. Leziz ve dumanı üzerinde tüten etle-rin yanında gelen milli yemek kimchi’yi de se-viyoruz. Kimchi, kırmızı biberli lahana turşusu-nu andırıyor, hoşumuza gidiyor. Özel bir tasta ge-len pilava da bayılıyoruz. Bildiğimiz pilavdan bi-raz farklı olsa da çubukla yiyoruz. Güzel yemeklekeyfimiz ve enerjimiz yerine geliyor.

TAKLİT SEMTİNE YOLCULUKYeni istikametimiz; Seul’ün ilginç semtle-

rinden biri Itaewon… Amerikan üssünün bulun-duğu bölge. Burada taklit ürünleri uygun fiyatabulmak mümkün. Pazarlık yapma şansınız da var.Myeondong Sokağı ise bir sonraki durağımız. Ge-nelde gençlerin bulunduğu lüks mağazalarla dolu.Aklınıza gelebilecek her türlü orta ve üst düzey

ZENGİN MUTFAĞI VAR

Kore mutfağı kendine özgü lezzet-leriyle zengin bir mutfak. Kore halkı da ge-leneksel yeme alışkanlıklarını koruyor. Ye-meklerinin temelinde ise pirinç, çorba ve kı-zartmalar yer alıyor. Bir öğünde çok çeşit-li yemekler yiyebiliyorlar. Yemekler masa-ya tek tek getirilmiyor; hepsi bir arada ko-nuyor. Temel yemek yahni ya da Prugoki gibiçok ince kesilmiş et kavurmaları. Kore ye-meklerinde et ve sebze eşit ölçüde kulla-nılıyor. Sarımsak, zencefil, soya sosu, kı-zarmış kırmızı biber, susam ve susam yağıçokca tüketiliyor. Korelilerin milli yemekleriKimchi denilen baharatlı bir turşu. Bu tur-şu hemen her yemeğin yanında mutlaka olu-yor. Kore tatlıları genellikle pirinçle yapılanhafif tatlılardan oluşuyor. En önemli sıcakiçecekleri Gingseng çayı. Japon mutfağınagöre daha az deniz ürünü ağırlıklı mutfa-ğı bulunuyor. Tavuk, kırmızı et ve domuzürünleri daha fazla tüketiliyor. Milli içecekleriise Soju. Pirincin damıtılması ile yapılan Sojuyaygın olarak yemeklerde tüketiliyor. So-junun tadı sakeye benzese de daha sert.

Page 51: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010

dünya markasını görmeniz mümkün. Nam-deemun Market ise Seul’ün adeta Mahmut-paşa’sı. Kapalı alandaki pazarda ikinci el yada çok ucuz ürünler satılıyor. Hızlı turumuzdabu kez kendimizi Gangnam’da buluyoruz. Şeh-rin en lüks restoran ve mağazalarının bulun-duğu renkli bir cadde. Yorgunluktan yürüye-meyecek halde o günlük turumuzu sonlandı-rıyoruz. Bir sonraki gün ise Uzakdoğu’ya ge-linir de tapınak gezilmez mi diyerek, en ünlütapınağın yolunu tutuyoruz.

TAPINAKTA PERKÜSYONCoex karşısındaki Bongeunsa tapınağı

ise Seul'deki tapınakların belki de en büyüğü.Tapınaktaki büyük kaplumbağa resimleri,Buda'nın hayatını tasvir eden resimler ilgi çe-kici. Camiler gibi ayakkabılar çıkarılarak gi-riliyor bu tapınağa... Zen meditasyonunda uz-manlaşmak isteyen Budistler için en iyi eğitimmerkezi olan Bongeunsa, M.S.794’te inşa edilmiş. 1856 yı-lında, 200 yıllık kitaplar ge-tirtilerek kütüphane binasıeklenmiş. Günde iki kez ke-şişler dört enstrümanla per-küsyon seremonisi yapıyor.Her bir enstrüman, doğanın birparçasını sembolize ediyor-muş. Topraktaki canlıların kut-sanması için davul, sualtın-dakiler için tahta bir balık, gök-yüzündekiler için gök davulu,yeraltındakiler için de gong aleti kullanılarakdini ritüeller gerçekleştiriliyor.

Güney Kore’de Hristiyanlığın da yaygınolduğuna tanık oluyoruz. Pek çok kilise bu-lunuyor. Zaten her yerde elinize broşür tu-tuşturan misyonlere rastlarsanız şaşırmayın.Güney Kore’de iki gün gibi kısa sürede pek çokyeri görme şansı yakaladığımıza seviniyoruz.Uzakdoğu kültüründen esinlenirken, diğeryandan geri dönüş yolculuğu için de hazırlığabaşlıyoruz.

NERELER GEZİLİR?� Jungho: Saraylar ve devlet binalarının olduğu bu bölge, Han Nehri’nin içinden geçiyor.

Jungho, Seul’ün tarihî ve kültürel cazibelerine yürüme mesafesinde bulunuyor.� Gangham: Nehrin güney kısmında. En lüks mağaza ve restoranların, en büyük otelle-

rin olduğu çok modern ve popüler bir bölge. Eğlence mekanları ve barlar hayli yoğum.� Gyeongju: Küçük bir kasaba olan Gyeongju’nun en önemli özelliği, tüm kasabanın ge-

leneksel yapılar ile inşa edilmiş olması. Gölü, eşsizbir manzara sunmaktadır.

� Itaewon: Namsan dağının güneyindeyer alan, turistlerin ve alışveriş yapmak isteyenle-rin en çok rağbet ettikleri bölge.

� Yi Hanedanlığı Sarayları: 500yıl boyunca hüküm süren Yi Hanedanı, 14. yüzyılsonlarında inanılmaz yükseklikte surlarla çevrili sa-raylar yaptırdı. Zaman içinde yıkılmış ve yok olmuşbazı sarayların dışında bugün halen varlığını koruyansaraylar, büyük bir araziye yayılmış durumda.

� Insadong: Antika dükkanları ve sanatatölyeleri bulunuyor.

� Han Nehri Gezisi: Han Nehri’nde tekne ile gezerek romantik gün batımını seyrede-bilirsiniz. Yeouido, Jamsil, Ttukseom, Yan limanlarına uğrayan tekne ile birçok farklı yeri keşfetmeşansınız var.

� Seul Kulesi: Dünyanın üçüncü en büyük kulesi, 483 metre uzunluğunda. Kuleden tümşehrin panoramik manzarasını seyredebilirsiniz.

GE

Zİ-D

ÜN

YA

Page 52: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201052 � İSMMMO YAŞAM

GE

Zİ-

RK

İYE

Bir Batı Karadeniz rüyası: BoluŞehrin kalabalığından ve karmaşasından uzakta bir hafta sonu için her mevsim Bolu doğru biradres... Otoyoldan pek çok kez gördüğünüz Bolu'nun güzelliklerini keşfe karar verirseniz KöroğluDestanı’nın yazıldığı görkemli dağlar, tarihin eskitemediği Osmanlı Konakları, meşhur Mengen pilavıgezi boyunca size eşlik edecektir. Kuş sesleri de yanında hediye... Abant, Kartalkaya ve Yedigöller'inise her mevsimin romantik bekçileri olduğuna tanıklık edeceksiniz…

B U R A K G Ü L D E R E N

Güneşin doğmasına sayılı dakikalarvar… Sis bulutları, dağları daha da mağ-rur hale getirmiş. Serin tanyeli sonbaharınhabercisi. Gün doğumuna tanıklık ederekilerliyoruz yolda. Geride bıraktığımızyorgun ve karmaşık İstanbul’a inat, Bolucanlı ve yemyeşil…

Görkemli dağlara bakarken burayagelmeye karar verdiğimiz birkaç gün ön-cesinde kent tarihiyle ilgili çıkardığım not-lardan bir bölümünü arkadaşlarımlapaylaşıyorum:

“Köroğlu Destanı burada yazıl-mış. Köroğlu burada yaşamış. Asıl adı: Ru-şen Ali imiş. ‘Benden selam olsun Bolu Be-

Mudurnu Konakları

Yedigöller

Page 53: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 53

yi’ne’ diye başlayan sözleri ve haksızlığakarşı gelmesi, halk arasında, dilden dile do-laşarak günümüze kadar ulaşan bir efsaneyedönüşmüş… Öyküsü de ilginç; Bolu Beyi at me-raklısıdır. Seyisi olan Yusuf’u güzel ve cins birat aramaya gönderir. Yusuf, gösterişli bir taybularak geri döner. Bey, tayı beğenmez ve se-yisi Yusuf’un gözlerine ceza olarak mil çekti-rip yanından kovar. Yusuf köye döner veolanları oğluna anlatır. Oğlu Ruşen, bunun üze-rine babasının intikamını almak için dağa çı-kar. Ruşen Ali, Köroğlu diye anılır ve babası-nın öcünü almak ve zalimliklerinin hesabını sor-mak için, Çamlıbel’e otağ kurar. Onun zalim-lerle mücadelesi, yurdun dört bir yanına da-ğılır…”

TARİHİN İZLERİ Bolu’ya, İstanbul’dan yaklaşık 3.5 saatlik

rahat yolculuktan sonra vardık. Büyük kent-lerden bunalanlar için, birkaç gün nefes almakiçin Bolu güzel bir seçenek. Turumuza kent mer-kezinden başlıyoruz. Şehrin tam merkezinde-ki Cumhuriyet Caddesi’nden yürüyerek geçi-yoruz. Bolu Kent Müzesi’nde ise tarihe tanık-lık ediyoruz. Bolu yöresinde ilk yerleşik top-lumun, M.Ö.1200 yıllarında, Frigler olduğu dü-şünülüyor. Daha sonra sırasıyla Persler, İskenderve Bitinya Krallığı burada hayat sürmüş. Bo-lu’ya tarihte Btihynia da deniliyor. Romalılarzamanında, bölge “Claudio Polis” olarak isim-lendirilmiş.

Şehir, üç tepe üzerine kurulmuş. İçte vedış kısımda surları var. Şehrin kuzeyinde, HalıHisarı bölgesinde, bu surların kalıntıları gö-rülebiliyor.

1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra batı-ya yayılan Türkmenler, 3 yıl sonra, Bolu böl-gesine gelip yerleşmişler.

Osmanlılar, bölgeye ilk olarak OsmanGazi zamanında ayak basmış. Orhan Gazi dö-neminde, yöre tamamen ele geçirilmiş. 16. yüz-yılda Bolu, ikinci derece Şehzade sancaklarındanbiri olmuş. Kanuni Sultan Süleyman, şehzadeliği

GE

Zİ-T

ÜR

KİY

E

Göynük Evleri

Abant’ta nostaljik gezi

Page 54: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201054 � İSMMMO YAŞAM

döneminde buraya atanmış. 1811 yılında, Tanzimat sonunda, şehir Kas-tamonu eyaletine bağlanmış. Bolu, I. Dünya Savaşı ve sonrasında, düş-man işgaline uğramayan ender şehirlerimizden biri… Ancak tüm Ana-dolu gibi Bolu da savaştan büyük maddi yara alarak çıkmış.

KUŞ VE NAL SESLERİ Bolu kent merkezindeki kısa gezintimizin yorgunluğunu geç kahv-

altımızda atınca Bolu denince şüphesiz ilk akla gelen Abant Gölü’ne doğ-ru yola çıkıyoruz. Gölün güzelliklerini görmek için sabırsızlanıyoruz.

Göl kenarında yürüyüş ya da faytonla gezinti... Tercih size kalmış.Her ikisinin de keyfi doyumsuz. Gezimize, kuş sesleri eşlik ediyor. Haf-ta sonu kaçamağımızı yeşilin her tonu, sonbaharın eşsiz turuncusu, kah-

veye dönmeye yüz tutmuş sarılar renklendiriyor. Yürüdükçe eşsiz bir man-zaranın taşındığı yağlı boya tablosunu andıran doğanın güzelliğine ta-nık oluyoruz. Derin nefesler çektikçe oksijen ferahlığı bütün vücudumuzusarıyor.

Burada hava gün içinde bile değişebiliyor. Yanımıza aldığımız hır-kalarımız, şemsiye ve yağmurluklar işe yarayacak gibi görünüyor. Havasıcaklığı gündüz en fazla 26-27 derece civarında ve akşamları ise mut-laka serin oluyor.

Abant Gölü kenarında konaklamak için oteller var. Biz de birineyerleşiyoruz. Gece göl, dingin, sessiz ve huzurlu. Yöresel peynir ve kuş-burnuyla birlikte yapılan kahvaltı, günün güzel ve neşeli geçeceğinin ha-bercisi… G

EZİ-

TÜR

KİY

E

MENGENLİAŞÇILARSİHİRBAZGİBİ

Bolu ve yemek denince akla ilk olarak Mengengeliyor. Mengen ilçesinde yetişen aşçıların ünü; Osmanlıdöneminden günümüze kadar geliyor. Atatürk’ün aş-çısının bile Mengenli olduğu düşünüldüğünde, Mengenliaşçılara verilen önem hemen ortaya çıkıyor. Peki ken-tin mönüsünde hangi yemekler öne çıkıyor? Kızılcık tar-hana çorbası, içinde patates bulunan Bolu ekmeği, ol-dukça lezzetli bir peynir olan keş ile ceviz soslu makarnayöresel lezzetler arasında. Ayrıca, yörenin, kaymaklıekmek kadayıfı da iddialı. Tabii, dünyaca ünlü Men-genli aşçıların Mengen pilavını unutmayalım. Pirinç,kuzu eti, mantar, tereyağı, soğan, domatesle pişirilen

ve kekik, şeker, dereotu, ceviz içi ile karabiberle tat-landırılan Mengen pilavı, eşsiz bir tada sahip. Pilav muh-teşem ama Mengenli aşçıların mahareti pilavla sınır-lı değil… Kaldırık dolması, höşmerim, kedi batmaz, cin-cile böreği, halışka yemeklerini de kesinlikle yemeli-siniz. Abant Gölü yolunda alabalık yemeyi de unutmayın.

Fındık şekeri, Bolu çikolatası (Bolçi), Bolu patatesive patatesli ekmek... Bolu gezinizden dönerken sev-diklerinize getirebileceğiniz yöresel lezzetlerden birkaçı…Biz de önerilere kulak verip bunları almadan dönmü-yoruz. Özellikle Bolu çikolatası yumuşak ve özgün ta-dıyla beğenimizi kazanıyor.

Page 55: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

Abant’ın kışın daha güzel olduğu anlatılıyor. Karlı ve görkemlioluyormuş. Karbeyaz Abant’ı da bir gün görmeye söz vererek ayrı-lıyoruz gölden. Damaklarımızda öğlende yediğimiz alabalığın tadıduruyor.

Gölden ayrılıyoruz ama Abant Pazarı’na uğramayı ihmal et-miyoruz. Yöre sakinlerinin, kurduğu tezgahlarda, buraya özgü kır-mızı kızılcık tarhanası, erişte, yağlı peynir, tereyağı, çam balı ve fa-sulye tüm canlılıklarıyla duruyor. Alıç isimli kolye misali ipe dizili dağyemişleri ise yörenin bir diğer özgün tadı.

MUDURNU’NUN KONAKLARIGezimizin ikinci gününde, Mudurnu’ya geçiyoruz. Orada kar-

şımıza gezinin en güzel sürprizlerinden biri çıkıyor: Tarihi MudurnuKonakları... Bölge ekonomisinde tavukçuluk günden güne geri pla-na çıkınca, konaklar kent ekonomisinin can simidi olmuş.

Girişi dışında tamamı SİT alanı olan kasabada 358 tescilli yapıbulunuyor. Son yıllarda yaklaşık yüz kadar tarihi konak restore edil-miş. Bunlardan derenin kıyısındaki Keyvanlar Konağı, ilçenin giri-şindeki Yarışkaşı Konağı, belediyenin yanındaki Hacı Abdullahlar Ko-nağı ve Musalla mahallesindeki Hacı Şakirler Konağı turizmin hiz-metine sunulmuş.

Bolu’nun ününe aracılık eden bir değeri de yaylaları. DiğerKaradeniz kentleri kadar yaygın olmasa da burada da hala yaylakültürü, özellikle yaz aylarında yaylalara çıkma alışkanlığı var. Bizde Mudurnu’dan Dörtdivan ilçesine bağlı Yalacık Yaylası’na çıkıyo-ruz. Gerçekten nefes kesici! Burası şiir yazdırır insana… Yaşama tu-tunmanın sırrını, çimenlerdeki yeşilin güzelliğini, doğanın gizemi-ni anlatıyor. Gözlerimiz büyüyor; karşısındaki olağanüstü, uçsuz bu-caksız güzelliği tek bir kareye sığdırmak istercesine…

Bolu; çeşmeleri, konakları, yaylaları, renklerin doğal dansıylahafta sonu tatilleri için doğru bir adres… Ancak aklım Kartalkaya’dakalıyor. Kış turizminin yeni merkezlerinden Kartalkaya’yı bir sonrakimevsimde ziyaret etmeyi aklımın bir köşesine yazıyorum ve İstan-bul’a geri dönüyorum…

İSMMMO YAŞAM � 55

Yalaçık Yaylası

Bolu

GE

Zİ-T

ÜR

KİY

E

Necmi Tunca

BOLU TANITIMATAĞINDA

Türkiye'nin doğa harikası birkaç ilinden biri olan ancakyeterli tanıtım yapılamadığı için sadece kendi yağında kavrul-maya çalışan Bolu için reklam seferberliğine başlandı.

Bolu Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası BaşkanıNecmi Tunca, Bolu'nun Türkiye'nin en büyük iki şehri olan İs-tanbul ve Ankara'nın tam ortasında yer alan bir doğa cennetiolmasına rağmen gerekli turizm yatırımlarını çekemediğini be-lirtti.

Bolu'yu bir sanayi kenti olarak değil de Türkiye'nin enbüyük turizm merkezi haline getirmeye çalıştıklarını kaydedenTunca, şunları söyledi: "Özellikle son yıllarda beş yıldızlı otelyatırımları hız kazanmaya başladı. Ormaları ekoturizmeaçmak için ciddi yatırımlar yapılıyor. Yeni termal kaynaklarbulundu. Bolu dağının tüm kaynaklarından yararlanılmaya ça-lışılıyor. Ancak yıllardır turist çekme açısından somut hiçbiradım atılmamış, meraklı turistler dışında potansiyelini hiç kul-lanamamış. Biz de Bolu'muzu dünya turizmine açmak için kol-larımızı sıvadık. Görsel ve sanatsal başta olmak üzere pek çoktanıtım faliyetlerinde bulunacağız. Mevcut tursit sayısını gele-cek yıl katlamayı hedefliyoruz. Kent yöneticileri bu noktadagerekli kararları aldı, biz de Bolu Serbest Muhasebeci Mali Mü-şavirler Odası olarak üzerimize düşen her türlü desteğe hazı-rız. Bolu’nun tanıtımı konusunda Turizm Bakanlığı'nın dagerekli finansal kaynağı sağlamasını bekliyoruz."

Page 56: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

Göründüğügibi değil

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, AniÇelik Arevyan’ın gündelik nesnelerden yolaçıkarak yeni bir anlatım dili oluşturduğu ‘Gö-ründüğü Gibi Değil’ başlıklı sergisine ev sa-hipliği yapıyor. Gerçekliğin bilinmezliğine gön-derme yapan Ani Çelik Arevyan’ın 29 Eylül2010 tarihinde açılan ve 9 Ocak 2011 tari-hine dek sürecek olan sergisinin küratörü,Engin Özendes. Sergi, doğa ve objelerin ya-lın detayları ya da birlikteliklerinden oluşanbir yorumlar zincirinin görsellerini içeri-yor. Sanatçı, fotoğraflarıyla insan, doğa vehayattan oluşan bütünün, ancak kendini gös-terdiği ve bizim gördüğümüz, anladığımız,algıladığımız kadar olduğunu vurguluyor.

Ekim ayıyla birlikte tiyatroseverlerin öz-lemi sona erdi. Devlet Tiyatroları, 1 Ekim’deperdelerini açtı. 2010-2011 sezonunda 20'si yer-li, 18'i çeviri olmak üzere 38 yeni eseri seyir-ciyle buluşturuyor. Yeni yerli oyunlar arasın-da Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 'Yaban',Nazım Hikmet'in 'Memleketimden İnsan Man-zaları', Recaizade Mahmut Ekrem'in 'Çok Bi-len Çok Yanılır', Reşat Nuri Güntekin'in 'Sarı-pınar 1914', Aziz Nesin'in 'Yaşar Ne Yaşar NeYaşamaz', Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 'Gul-yabani', Musahipzade Celal'in 'Fermanlı DeliHazretleri' yer alıyor. Öte yandan, geçen senekapalı gişe oynayan, sevilen oyunlar da bu senetekrar izleyiciyle buluşuyor. İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, yeni sanat se-zonunda, sanatseverleri büyük ilgi görenoyunları ‘Kamyon’ ve ‘Reis Bey’ ile buluşturuyor.Mehmet Baydur’un kaleme aldığı, MustafaKurt’un yönettiği ‘Kamyon’ adlı komedi ile ti-yatroseverleri kahkahaya boğmak isteyen Şe-

hir Tiyatrosu sanatçıları, ‘Reis Bey’ ile de iz-leyenleri merhamet konusunda düşündürüyor

Özel tiyatrolar da bu sezon dolu dolu…Oyun Atölyesi’nde 30 Eylül’de galası yapılanShakespeare’den Macbeth’i oynanmaya devamediyor. Haluk Bilginer’in çevirisini Kemal Ay-doğan sahneye taşıyor. Macbeth rolünde İlkerAksum var. Kenter Tiyatrosu’nda Yıldız Ken-ter’den tek kişilik bir oyunu, Alyoşa ile bu se-zon tiyatro severlere sürpriz yapmak istiyor. Ha-len oyunun provaları devam ediyor; muhte-melen oyun aralık ayında ‘perde’ açacak. Res-sam ve gravür sanatçısı Aliye Berger’in haya-tının konu edildiği oyunun yazarı Hayati Çı-taklar. Tiyatro Stüdyosu ise yirminci yılını 'Şö-len'den sonra, bir yakın klasikle, Anton Çe-hov’un 'Vanya Dayı' adlı oyunuyla kutluyor. Ka-sım ayının son haftası perde açacak oyun,Akat-lar Kültür Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezive Bakırköy Büyülü Sahne’de izleyici karşısı-na çıkacak.

EYLÜL- EKİM 201056 � İSMMMO YAŞAM

LT

ÜR

-SA

NA

T

Tiyatro mevsimi başladı

Macbeth

Page 57: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 57

LT

ÜR

-SA

NA

T

Altın Portakal’dabitmeyentartışmalar

Bu yıl 47’ncisi düzenlenen Ulus-lararası Altın Portakal Film Festivali’nefilmlerden çok ‘jüri üyesi’ tartışmasıdamgasını vurdu. 9-14 Ekim tarihleriarasında Antalya’da gerçekleştirilen AltınPortakal’ın jüri üyelerinden biri Bosnakasıllı Sırp yönetmen Emir Kusturica’ydı.Kusturica'nın Balkanlar'da yaşanan savaşsonrası sarfettiği sözler Türkiye’de tepkilereneden oldu. Önce Bal filminin yönetme-ni Semih Kaplanoğlu, Kusturica’nın jüriüyesi olması nedeniyle Altın Portakal’ı pro-testo edeceğini ve festivale katılmayacağınıaçıkladı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğ-rul Günay da "Kamuoyunda yükselen tep-kilere duyarsız kalmam mümkün değil.O yüzden festivalin açılışına katılmaya-cağım” diyerek protestoculara destekverdi. Protestolar açılış töreninde de sür-dü. Son noktada yönetmen Emir Kusturica,Altın Portakal'ın jüri üyeliğinden çekildi.Yanlış anlaşıldığını belirten yönetmen, "İn-sanlığa karşı işlenmiş suça destek olma-dım. Uğruna savaştığım, Birleşik Yugos-lavya idi" dedi. Kusturica’ya sahip çıkanlarda yok değildi. Sinema yazarı Atilla Dor-say, “Kusturica dünya çapında bir sa-natçıdır. Festivale gelişinin protesto edil-mesi tatsız bir davranış. Antalya'ya ya-kışmıyor. İcabında eleştirelim ama sa-natına bakalım” diye konuştu.

47. Altın Portakal Film Festivali’nde Uzun Metrajlı Film Yarışması’nda Seren Yüce’nin ‘Çoğunluk’ filmiEn İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu dallarında Altın Portakal’ı aldı.

Llosa alkışlandıPerulu yazar Mario Vargas Llosa, 2010

Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi oldu. Llosa,1982'den sonra bu ödülü kazanan ilk GüneyAmerikalı olarak alkış topladı. Sonuçlar İsveç'inbaşkenti Stockholm'de açıklandı. İsveç Kra-liyet Bilimler Akademisi, 74 yaşındaki yaza-rın, "İktidar yapılarının haritasını çıkarmasıile bireysel direniş, isyan ve yenilginin etki-li tasvirini yapması" nedeniyle ödüle layık gö-rüldüğünü belirtti. Nobel'e layık görülenle-re ödülleri, 10 Aralık'ta Stockholm'de dü-zenlenecek törenle takdim edilecek. Llosa,para ödülü olarak 1.5 milyon dolar alacak.

TÜRSAK (Türkiye Sinemave Audiovisuel Kültür Vakfı) ta-rafından 16 yıldır sürdürülen si-

nema seminerleri için 34. dönem kayıtları başladı. Bu seminerler, sinemaya amatör ve profesyo-nel olarak ilgi duyan kişilerin, sinema sanatının ‘mutfağıyla’ tanıştırılması amacıyla düzenleniyor.23 Ekim 2010 – 12 Mart 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan TÜRSAK Sinema Seminer-leri, Digitürk Head End bölüm yöneticisi Emre Uysal, oyuncu Zafer Algöz, yönetmen Muzaffer Hiç-durmaz, sinema yazarı-yönetmen-yapımcı Murat Emir Eren ve Yekta Kopan'ın önderliğinde veri-lecek derslerden oluşacak. Seminerlerle ilgili bilgi için 0 212 244 52 51 no'lu telefon aranabilir.

Ustalar anlatıyor

Page 58: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

Tür: Aksiyon, Polisiye, PolitikYönetmen/Senaryo: Mahsun KırmızıgülOyuncular: Haluk Bilginer, Mahsun Kırmızıgül,

Mustafa Sandal, Engin Altan Düzyatan, Salih Kalyon, Robert Patrick, Eşref Kolçak, Danny Glover� ''Beyaz Melek'' ve ''Güneşi Gördüm'' adlı filmleriyle gişede başarılı sonuçlar elde eden Mahsun Kırmızıgül yeni filmi "New York'ta

Beş Minare"de iddialı bir konuya değiniyor. İslami cemaat ve tarikatların mercek altına alındığı filmde işlediği suç nedeniyle polis tarafından aranan, bu yüzden Amerika'ya kaçan Bitlisli bir cemaat liderinin hikayesi anlatılıyor. Filmde cemaat liderini Haluk Bilginer canlandırırken onun peşine düşen polisleri ise Mahsun Kırmızıgül ve Mustafa Sandal oynuyor. 70 dakikası Amerika’da çekilen filmin diğer mekânları ise Türkiye’de Konya, Bitlis ve İstanbul oldu.

EYLÜL- EKİM 201058 � İSMMMO YAŞAM

SİN

EM

A-D

VD

New York'ta Beş Minare

Orijinal adı: Sammy AdventuresTür: AnimasyonYönetmen: Ben StassenSenaryo: Domonic Paris

� Sammy adlı bir deniz kaplumbağasının etrafında gelişenolayları konu alan "Sammy’nin Maceraları" çevre mesajlarıveren 3 boyutlu animasyon bir film... Kaliforniya’da birkumsalda doğduktan kısa bir süre sonra denize ulaşmayaçalışan deniz kaplumbağası Sammy, yumurtadan yeni çık-mış Shelly adlı şirin bir yavru kaplumbağayla karşılaşır. An-cak hayatının aşkını bulmasıyla kaybetmesi bir olur. Tümkaplumbağaların doğdukları kumsala geri dönmeden önceyaptıkları okyanus geçişleriyle dolu destansı yolculukta,Sammy, Shelly ile tekrar karşılaşma umuduyla her tehlikeyiatlatır. En iyi dostu olan Ray'la insanların gezegene nasılzarar verdiklerini yakından görür. Ancak, yine başka insan-lar tarafından kurtarılır. Piranalar ile savaşır, bir balık kar-talından kaçar ve esrarengiz, gizli bir geçit arar. Ve bir gün,sayısız maceralardan ve kıl payı kurtuluşlardan sonra,Sammy Shelly’i bulur. O da onu hiç unutmamıştır…

Sammy'nin Maceraları

Page 59: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 59

SİN

EM

A-D

VD

Tür: Aksiyon/KomediYönetmen/Senaryo: Murat AslanOyuncular: Şafak Sezer, Metin Zakoğlu, Ufuk Özkan,Mehmet Ali Erbil, Sümer Tilmaç, Doğa Rutkay, BerratTüzünataç, Erdal Tosun, Şenay Akay

� Adıyla Peter Sellers’in efsane Pembe Panter’ine atıfta bulunan"Pak Panter"de sinema ve dizilerden tanıdığımız çok sayıda ünlüisim rol alıyor... Film, komik durumlara düşen ''paranoyak yöne-tim anlayışı'' nın geleneklerini hicvediyor. "Pak Panter", devletin80′li yıllarda başladığı çocukluktan alıp 10 tane süper ajan ye-tiştirme projesinin defolu iki ürünü olarak ortaya çıkan PP7 (UfukÖzkan) ve SPP (Metin Zakoğlu) kod adlı iki sakar Türk ajanının,Rus mafyası tarafından kaçırılan AB müzakerecisi bakanı kurtar-mak üzere görevlendirilmesini konu alıyor...

� Madison Kasabasının KöprüleriClint Eastwood ve Meryl Streep'i buluşturan filmde

1960'larda bir gün fotoğrafçı Robert Kincaid, Madison kasa-basına bazı köprü resimleri çekmek için geliyor. Ama orada

tanıştığı Francesca Johnson adlı bir ev kadınına aşık oluyor.4 gün boyunca müthiş bir aşk yaşayan Robert ve Francescabu dört günün sonunda bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Fran-cesca evli ve çocukları vardır. Robert'ı hayatında kimseyi sev-mediği kadar sevse de öbür tarafta da bir ailesi vardır.

� AnesteziClay (Hayden Christensen), geçirdiği açık kalp ameliyatı sıra-

sında 'anestezik fakındalık' adı veri-len durumu yaşamaktadır. Yani olupbitenin tamamen farkında olacakşekilde uyanıktır, operasyonu tümacısıyla hissedebiliyordur ancak yineanestezinin etkisiyle vücudu hiçbir şeyetepki gösteremeyecek şekilde parali-ze olduğundan, ameliyat ekibininbundan haberi yoktur. Clay'in genç ka-rısı Sam (Jessica Alba), ameliyat sı-rasında hayati kararlar vermek zo-runda kalırken, Clay'de kendi zihni için-de tekinsiz bir yolculuğa çıkar.

D V D S E P E T İ

� Okuyucu2. Dünya Savaşı bitmiştir. Yaralarını sarmaya çalışan

Almanya’da Michael adlı genç çocuk tesadüfen tanıştığı,kendisinden yaşça büyük HannaSchmitz’e aşık olmuştur. Micha-el’ın bu isteği karşılıksız kalmaz.Gizlilik çerçevesinde yürütülenbu ilişki, Schmitz’in bir anda, or-tadan kaybolmasıyla biter. Aradan8 yıl geçmiştir. Michael çalışkanbir avukat olmuştur. Nazi suçlu-larının yargılandığı mahkeme-lerde gözlemcilik yapmaktadırve bir gün Hanna’yı sanıklar ara-sında görür.

Pak Panter

Page 60: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

60 � İSMMMO YAŞAM

KİT

AP

Haliç'te Yaşayan Simonlar� Yazar: Hanefi Avcı � Yayınevi: Angora Yayıncılık� Sayfa sayısı:608 Emniyet Teşkilatı'nın önemli isimlerinden Hanefi Avcı'nın kısasürede yarım milyona aşkın baskıya ulaşan "Haliç'te Yaşayan Simonlar- Dün Devlet

Bugün Cemaat" kitabı Türkiye'de adeta gündemi sarstı... Günlerce gazetelerinmanşetlerinde yer alan kitap, iki bölümden oluşuyor. Avcı, "Devlet" başlıklı ilk bölümde, yıllarcadevlete hizmet etmiş bir güvenlik görevlisi olarak geçirdiği fikirsel dönüşümü, bu dönüşüme nedenolan olayları okurlarla paylaşıyor. "Cemaat" başlıklı ikinci bölümde ise devletin çeşitli kurumlarınanüfuz etmiş cemaat yapısının son zamanlarda meydana gelen olaylardaki (özel yetkili mahkemelerinsürdürdüğü tahkikatlardan, telefon dinlemelerine, vs.) rolünü ortaya koyuyor. Avcı, cemaatin polis,ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisinde ayrı bir hiyerarşik örgütleme kurarak vebu teşkilatların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğini, bu teşkilatların personeli arasında

ayrım, güvensizlik ve düşmanlık yaratarak kurumları içerden ve tamir olunmazbiçimde yaraladığını belirtiyor.

Manzaradan Parçalar� Yazar: Orhan Pamuk � Yayınevi: İletişim Yayınları� Sayfa sayısı: 564 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi OrhanPamuk "Manzaradan Parçalar"da renkli ve zengin dünyasına birbakış sunuyor. Pamuk kitapta çocukluğundan başlayarakhayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor.Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da

romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapışı, yaz gecesibir sivrisineğin hareketleri ve Boğaz gemileri hakkındaki gözlemleri gibi büyük birmanzaranın parçası olarak dikkatle işleniyor. Pamuk; İstanbul’dan, Adalar’dan, NewYork’tan, Venedik ya da Kalküta’dan söz ederken yaptığı gibi, kendi suçlulukduygularından, rüyalarından, eski berberlerden ya da çocukluğunda sokaklarda

atıştırdığı şeylerden de hikâyeler çıkarıyor.

Alaycı Kuş� Yazar: Suzanne Collins � Yayınevi: PegasusYayıncılık � Sayfa sayısı: 416 Suzanne Collins, gerilimromanı Açlık Oyunları üçlemesinin son kitabıyla yineheyecan yaratıyor... Bütün engellere rağmen, Katniss, AçlıkOyunları'ndan iki kez sağ çıkmıştır. Ama şimdi kanlıarenadan sağ çıkmayı başardığı halde hâlâ güvendedeğildir. Capitol kızgındır ve rövanş istemektedir.Uğradıkları bozgunun bedelini ödetmek istedikleri kişi

kimdir? Katniss. Daha da beteri, Başkan Snow başka hiç kimsenin de güvendeolmadığını açıkça belirtmiştir...

EN ÇOK SATANLAR

ŞİİR

� Haliç'te Yaşayan Simonlar� Ye Dua Et Sev� Takunyalı Führer� Manzaradan Parçalar� Platon Bir Gün Kolunda OrnitorenkleBara Girer...� Zeytindağı� Mahrem� İstanbul Hatırası� Alaycı Kuş� İçindeki Gücün Sırrını Keşfet �

Rem

zi Kit

abev

i (Ey

lül 20

10)

Bu BizimkiYıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına Tutku yükünü.

Bölücü bir aşk Ekmeği suyu bölüyor Günde üç öğün.

Hain bir aşk bu, Sizin eve hırsız girer Onunkine polis.

Yasadışı bir aşk bu, Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor.

Soyguncu bir aşk bu, En sıradan ezgilerden Sevinçler devşiriyor

Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine Fena öykünüyor.

İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor Başka şey demiyor

CEMAL SÜREYA

EYLÜL- EKİM 2010

Page 61: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

İSMMMO YAŞAM � 61

KİT

AP

KİT

AP

Güzel EvimYazar: Angie SageYayınevi: Türkiye İş BankasıYayınlarıSayfa sayısı: 134

Araminta Tekinsiz eski vemuhteşem bir evde yaşıyor, amahuysuz Tabby Teyze'si taşınmakistiyor. Tabby Teyze evlerinisatmaya kararlı. Araminta onudurdurmak zorunda! Sir Horaceadında bir zırhın, Edmund adındabir hayaletin ve hayal gücününyardımıyla Araminta bir korkunçpusu hazırlıyor.

Sanat AtlasıYazar: KollektifYayınevi: Mandolin YayınlarıSayfa sayısı: 128Bu resimli kitap çocuklarıresimden heykele, mimarlığa,fotoğrafa, sinemaya, tiyatroya,müziğe ve dansa kadar pek çoksanat dalıyla tanıştırmayıhedefliyor. Çocuklar çok sayıdatablo, heykel ve anıt illüstrasyonusayesinde çeşitli uygarlıklarda veçeşitli dönemlerde eser vermişbüyük sanatçılar ve yapıtlarıylatanışacak. Meraklarınıuyandıracak bu kitapla daha iyi“bakmayı” öğrenecekler.

İçindeki Gücün Sırrını Keşfet� Yazar: Nuray Sayarı � Yayınevi: Destek Yayınları� Sayfa sayısı: 262 Nuray Sayarı, "İçindeki Gücün Sırrını Keşfet"te mutlu, güçlü,başarılı olmanın, para kazanmanın ve aşk içinde yaşamanın zor olmadığını savunuyor.Sayarı kitapta; düşünme şeklini değiştirdiğinde her şeyi değiştireceğinizi, aşkı, parayı,başarıyı, sağlığı ve istediğimiz her şeyi kendimize nasıl çekeceğimizi, büyüden, nazardannasıl korunacağımızı, düşünce gücüyle maddeyi nasıl kodlayacağımızı, yavaşlamanın vefarkındalığın önemini, ıstıraplarımızı nasıl sona erdireceğimizi, korkularımızdan,endişelerimizden arınma yollarını, hayallerimizi nasıl gerçekleştirebileceğimizi anlatıyor.

Nil'de Ölüm -Malikanedeki Esrar� Yazar: Agatha Christie � Yayınevi: NTV Yayınları � Sayfa sayısı: 104 NTV Yayınları'nın yoğun bir ilgiylekarşılanan, Çizgi Roman Polisiye Klasikleri serisinin üçüncü kitabı ikiAgatha Christie klasiğine yer veriyor: Nil'de Ölüm ve Malikanedeki Esrar... Kitabın ilkdedektifi, aslında Mısır'a tatile giden, ama orada "Nil'de Ölüm"ü çözmek zorunda kalanHercule Poirot. İkinci hikâye "Malikanedeki Esrar"da ise Scotland Yard'da görevli olanBaşmüfettiş Battle yer alıyor. Agatha Christie'nin okurlarına bu kitapla tanıttığı Battle,yazarın beş romanına konuk oluyor. Agatha Christie'nin iki kitabı da dilimize polisiyeedebiyatın ülkemizdeki en hatırı sayılır isimlerinden Sevin Okyaytarafından kazandırıldı.

Aşk Falcısı� Yazar: Eileen Cook � Yayınevi: Olimpos Yayınları � Sayfasayısı: 336 Aşk Falcısı'nda, sevgilisini geri kazanmaya çalışan SophieKintock'un hikayesi anlatılıyor. Sophie, 6 yıldır birlikte olduğu sevgilisininkendisine geri dönmesini istemektedir. Sevdiği adamın yeni kız arkadaşına sahte fal bakar.Fakat falları tahmin ettiğinden çok daha fazla şeye yarar ve ona radyoda fal anlatma işiteklif edilir. Artık hiç de dürüst olmayan bir meslekteki bu yükselen yıldızlığını kabul edipetmemeye karar vermesi gerekmektedir. Ve en iyi seçeneğinin eski alevini yenidencanlandırmak mı yoksa yeni birinde aşkı bulmak mı olduğuna. En önemlisiyse, yanıtlarınnerede yattığını çözmesi gerekiyor; yıldızlarda mı, yoksa kendinde mi?

ÇOCUKLARA ÖZEL

KİTAPLAR

EYLÜL- EKİM 2010

Page 62: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

A Y Ş E G Ü L E M İ RTablet bilgisayarlar teknoloji dünyasında

çığır açtı. Bilgisayar kullanma alışkanlıkları-nı değiştiren ve dokunmatik ekran trendini yan-sıtan bu teknolojik harikalar yeni modelleriyledikkatleri üzerlerine çekiyor.

Apple’ın devrim yaratan tableti iPad’ekarşı diğer büyük üreticiler yeni modellerinibirer birer çıkarıyor. Özellikle eylül ayı başındaAlmanya’nın Berlin şehrinde düzenlenen Ulus-lararası Tüketici Elekroniği Fuarı’nda (IFA) yenitablet modelleri bütün dünyaya tanıtıldı. iPadyok edicisi olarak kabul edilen bu modeller yeniteknolojileriyle ilgi çekti.

Daha küçük, hafif olan tablet bilgisa-yarlar üçüncü nesil (3G) teknolojisi özelliğiy-le telefon gibi de kullanılabiliyor. Fuarda ençok ilgi gören tablet Samsung Galaxy Tab oldu.Bu cihaz mobil deneyimi cihazlara taşıyor. Ekimayı sonunda Türkiye'de de satışa sunulması bek-leniyor. Google’ın mobil cihazlardaki işletimsistemi Android 2.2’e sahip. 7 inçlik ekranı var.380 gram ağırlığında. 16 ve 32 Gigabayt’lıkhafıza seçeneği ve 7 saatlik şarjı bulunuyor.Oldukça da hafif ….

ViewSonic markasına ait ViewPad 7 deiddialı tabletler arasında. ABD'li firmanınyeni Android tableti ViewPad 7'nin üzerinde3G Sim kart girişi ve 3 megapiksel kamerasıbulunuyor. ViewPad 7, artırılabilen dahili ha-fızasının yanında Bluetooth, kablosuz internetve küresel konum belirlemeyi (GPS) de des-tekliyor. Dokunmatik ekranı var. 3G özelliğiyletelefon gibi de kullanılabilen cihazın ön yü-zünde 3G üzerinden görüntülü görüşme imkanısağlayan ikinci kamerası da bulunuyor.

HD VİDEO VE 3D OYUN Toshiba’nın lanse ettiği Folio 100 ise, 10

inç’lik ekrana sahip ve 760 gram ağırlığında.1 Gigabayt hızında çift çekirdek işlemcisi bu-

lunuyor. Entegre GeForce grafik birimiyle HDvideolar ve 3D oyunlar oynatabiliyor. Kablo-suz iletişim için Bluetooth, kablosuz internet,3G desteği olan ve 1.3 megapiksellik enteg-re internet kamerası bulunan tablet bilgisayargelecek ay satışa çıkacak.

Fransız teknoloji markası Archos ise tek-noloji şovuna beş yeni cihazla katıldı. Her biriAndroid işletim sistemli olan Archos'un yeni ci-hazları ise 2.8 ile 10 inç arasında ekranlarasahip. Bu cihazlardan 7 inçlik dokunmatik ek-rana sahip olan Archos 70'in sadece ön yüzündekamera bulunuyor.

HD çözünürlükte videoları da oynata-biliyor. 3G özelliği bulunmuyor, hafıza seçe-neği ise 16 GB ile sınırlı.

iPad’erakipleriPad’e

EYLÜL- EKİM 201062 � İSMMMO YAŞAM

TE

KN

O-Y

AM

Dokunmatik ve tek ekrandan oluşan tablet bilgisayarlar, yenimodelleriyle dikkat çekiyor. Apple’ın devrim yaratan iPad’ine karşıbütün büyük üreticiler rakip çıkarma yarışına girdi. Samsung,ViewSonic, Toshiba, Archos gibi üreticilerin yeni tabletleri 3G simkart girişleri sayesinde telefon gibi de kullanılabiliyor. Yüksekçözünürlükte video ve üç boyutlu oyun özelliklerine de sahipler.

Page 63: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 2010 İSMMMO YAŞAM � 63

TE

KN

O-Y

AM

Su geçirmezkamera

Sanyo’nun su geçirmez Full HD dual ka-merası DMX-CA100 pazara sunuldu. Firma, dualyani fotoğraf ve video çekebilen kamera konseptiyanında kullanıcılara su altında da fotoğraf ve vi-deo çekebilme keyfi vaat ediyor. DMX-CA100, sugeçirmez tasarıma ve cazip renklere sahip. DMX-CA100; siyah, sarı ve pembe renk seçenekleri vesu geçirmez tasarımıyla, sadece havuzda, denizdeveya okyanusta yüzerken değil tüm yıl boyu açık hava koşulla-rında ve yağmurda çekim yapabilme imkanı su-nuyor. Şnorkelle yüzme ve sörf yapma gibi de-niz sporları hatta kayak ve snowboard gibi kışsporları sırasında da çekim yapmak için ideal. PCve internet ortamına veya televizyona kolayca ak-tarılabilecek uygunlukta bir video formatı bu-lunuyor. Kullanıcıya görüntü yakalama, izleme,kaydetme ve kaydedilen görüntüleri sosyal pay-laşım sitelerinde veya diğer multimedya sitele-rinde kolayca paylaşabilme fırsatı sağlıyor.

3G’li BlackberryKanadalı Research in Motion (RIM), Black-

Berry Curve serisi akıllı telefonlarına bir yenisi-ni ekledi. BlackBerry Curve 3G. Akıllı telefon alı-cılarına güçlü ve uygun maliyetli bir seçenek sun-mak üzere tasarlanan BlackBerry Curve 3G, yüksek hızlı 3G ağ-larını destekliyor. Cihaz, kullanıcılarına evde, işte ve mobil olduklarıher yerde tüm ihtiyaçlarını karşılamaları için iletişim özellikle-ri sunuyor. Hızlı ve hatasız yazım için tam Qwerty klavye, rahatnavigasyon için optik trackpad, dahili GPS ve kablosuz interne-tin yanı sıra müzikseverlerin mobil durumdayken şarkılarına ko-laylıkla erişebilmeleri için özel medya tuşları içeriyor. Yeni Black-Berry Curve 3G, video kayıt özellikli kameraya ve 32 Gigabayt’akadar hafıza kaydı sağlayan mikro SD/SDHC yuvasına sahip. Yeniakıllı telefonun 3G ağı desteği ise internette gezinmeyi ve internetüzerinden müzik dinlemeyi kolaylaştırıyor.

Kulaklığı unutturuyorPhilips SHS8100 kulaklıkları, hafifliğiyle kulağınızda kulaklık olduğunuunutturuyor. SHS8100 kulaklık döner kancaları sayesinde kulağınızda sa-atlerce kaymadan duruyor. Düşük ve etkin sürümü ile iyi ses kalitesi su-nuyor. Pasif ses yalıtımı ile düşük ses kullanımında ses yalıtımını sağlıyor.24 ayar altın kaplama fişi sayesinde bağlantı hiçbir zaman kesintiye uğ-ramıyor. Her kulağa uyum sağlayan üç farklı lastik kapak seçeneği sunanSHS8100 kulaklıkların arka kablo çıkışı ile konfor ve rahatlık beraber yolalıyor. Evde, işyerinde ve dışarıda rahatlıkla kullanabilmek için 1.2 metreuzunluğunda kablosu müziğe her an ulaşmanızı sağlıyor.

Renkli ve desenliLogitech’in yeni mouseları renkleri ve desenleriyle dikkatleri çe-

kiyor. Logitech Fantasy Collection, kullanıcıların kişiliğini yansıtırken lap-top aksesuvarları arasında kendine yer buluyor. Fleur dark, blue swirl vepink balance gibi her biri hayal gücünüzü serbest bırakmanız için tasarlananbirçok renk ve desenden oluşuyor. Gösterişli, iç içe girmiş desenler ve mi-mari süslemeleriyle içine hapseden, gizemli ve alımlı fleur dark, bilgi-sayarlara hareketli bir şıklık katıyor. Blue swirl, asimetrik ve birbirininiçinden geçen halkalarıyla kendinizi dalgaların akışına bırakmaya çağırıyor.Pink balance ise oyunbaz deseniyle bilgisayarınıza eğlence katıyor.

Page 64: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201064 � İSMMMO YAŞAM

� K O M İ K R E S İ M L E R

MURPHY KURALLARI� Mekanik Tamirat Kuralı: Elleriniz yağa bulaştığında, burnu-nuz kaşınmaya başlar ve acil tuvalete gitmeniz gerekmektedir. � Yer Çekimi Kuralı: Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek nok-taya yuvarlanır. � Yanlış Numara Kuralı: Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon nu-marası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir. � Mazeret Kuralı: Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak las-tik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz. � Değişkenlik Kuralı: Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeri-

diniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar. (Bu hep böyledir) � Banyo Kuralı: Vücudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar. � Yakın Tesadüf Kuralı: Beraber görülmek istemediğiniz biriyleberaberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar. � Sonuç Kuralı: Birine bir aletin çalışmayacağını ispat etmeye çalıştığınızzaman o alet çalışır. � Biomekanik Kuralı: Kaşınma katsayısı vücudunuzda ulaşılma-sı zor olan yerlerde en yüksektir. Şekilden şekile girersiniz. � Tiyatro Kuralı: Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyeninsahipleri en geç gelir. � Kahve Kuralı: Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz siz-den bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.

� Soyunma Odası Kuralı: Eğer soyunma odasındasadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir. � Yüzey Kuralı: Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeniyaptırdığınız veya aldığınız halıya düşme ihtimali, halının pa-halılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır. � Mantıksal Tartışma Kuralı: Neyi konuştuğunuzubilmiyorsanız, her şey olabilir. � Fiziksel Görünüm Kuralı: Ayakkabı ayağınıza tamgeldiyse, o ayakkabı güzel değildir. � Pazarlama Stratejisi Kuralı: Gerçekten çok sev-diğiniz ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler. � Doktorların Kuralı: Eğer kendinizi hasta hissedip dok-tor randevusu alıp gittiğinizde aniden iyileşirsiniz. Eğer randevualmazsanız hastalık devam eder. � Olasılık Kuralı: Birisi tarafından seyredilme olasılığı,yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.M

İZA

H

Page 65: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

MİZ

AH

EYLÜL- EKİM 2010

� İNTERNETTE BUNLAR VAR :)

YENİSİNİ ALIRIZNasrettin Hoca’nın evine bir gün

hırsız girmiş. Tıkırtılardan karısıuyanmış. Nasrettin Hoca’yıdürtüklemiş; “Hoca eve hırsızgirdi.” Nasrettin Hoca “Boşver”demiş. Karısı, “Buzdolabınıçalıyorlar” diye eklemiş. NasrettinHoca yine, “Boşver, yenisini alırız”demiş. Karısı bu kez “Fırınıçalıyorlar” diye seslenmiş.Hocanın yanıtı yine “Boşveryenisini alırız” olmuş. Karısı ensonunda “Beni kaçırıyorlar” diyebağırmış. Hoca, “Boş ver yenisinialırız” demiş.

ÇOCUKBİLMECELERİ1-Hangi kalemle yazı yazılmaz?2-Düşünen file ne denir?3- Bozulduğu halde yapılamayan nedir?4-Buzdolabına giren sineğe ne olur?5-Dişim var, ağzım yok.6-Hangi macun yenir?7-Hangi saatte çay içilmez?8-Mantarlar niçin şemsiye şeklindedir?9-Çalmak fiilinin gelecek hali nedir?

� K O M İ K R E S İ M L E R

KILIBIK ERKEK ŞİİRİHanımım ne söylerse çıkmam onun sözündenNe arzu ettiğini keşfederim gözünden

Çayımızı hazırlar soframızı kurarımBu arada uyanır sultanlar gibi hanım

İbriği tası alıp eline su dökerimHizmetimi beğenir takdir eder şekerim

Evi badana eder duvarları sıvarımElimden her iş gelir tahtaları ovarım

Sporu çok severim salıncağı sallarımÇocuk doğdu doğalı idmanlıdır kollarım

Biraz müşkülpesendim her yemeği yiyememGururluyum hanıma şunu pişir diyemem

Ev işine karışmam herkes gibi aşırıHaftada bir yıkarım biriken çamaşırı

Sinirliyim titizim terstir biraz damarımYırtık sökük görünce hemen alır yamarım

Kimseye boyun eğmem temizlerim ocağıMisafir günümüzde toplarım dört bucağı

Dalar karıştırırsam şekerliyle sadeyiOklavanın altında veririm ifadeyi

İSMMMO YAŞAM � 65

DİLE BENDEN NE DİLERSENTemel gemiyle okyanusu geçi-

yormuş. Bir fırtına çıkmış,gemi batmış. Temel, bir İn-giliz, bir de Fransız bir tah-ta parçasına tutunmuşlar,yüze yüze küçücük bir ada-ya çıkmışlar. Günler geçmiş.Ot yiyerek günlerini geçiri-yorlarmış. Bir gün dalgalar kı-yıya ağzı sıkı sıkıya kapalı birşişe getirmiş. Hemen şişeyi aç-mışlar. Bir cin çıkmış şişeden:

- Sahipler. Dileyin benden ne di-lerseniz, demiş.

İngiliz:- Beni hemen evime götür, demiş.

Cin parmaklarını şaklatmış,İngiliz bir anda evine gitmiş.Fransız:

- Ben de evime gitmek istiyorum,demiş. Bir anda Fransız daevine gitmiş.

Cin, Temel ’e dönmüş:- Sahip, dile benden ne dilersen.

Temel etrafına bakmış:- Purda yalniz kaldum. Pen yal-

nuzluğu hiç sevmem. Ha o İn-culuz ile Firansızı purayaceri cetur, demiş.

Cevaplar1-Kontrol kalemi

2-Filozof3- Hava

4-Yazık olur5-Tarak6-Lahmacun7-Duvar saatinde8-Yağmurlu yerlerde yetiştikleri için9-Hapse girmek

KOPYACI ÇOCUKBir gün öğretmen Ali’yi yanına çağırdı.Ali, öğretmene sordu: - Niçin beni çağırdınız?Öğretmen: - Sınavda kopya çekmişsin. Ali, atıldı: - Hayır öğretmenim, nereden çıkardınız? Öğretmen: - Çünkü Ahmet bir soruya ''Bilmiyorum'' yazmış. Sen de ''Ben

de bilmiyorum'' diye cevaplamışsın.

Page 66: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün

EYLÜL- EKİM 201066 � İSMMMO YAŞAM

K A R E B U L M A C A

SSOOLL DDAANN SSAA ⁄⁄AA 11.. Ane mon. 22.. Bü yük boy ya z› ka ¤› d›. 33.. ‹ç ten lik - “Evet” an -la m›n da bir ün lem. 44.. Ya p›m - Uy gun, ye rin de, denk. 55.. Ru bid yu mun sim ge -si - Pay la ma, azar la ma - Ba fla r› s›z kim se. 66.. S› v› - Hint ka d›n la r› na öz gügiy si. 77.. Du dak - Si ya set. 88.. Bir sa y› - U¤ur suz ol du ¤u na ina n› lan sa y›. 99.. Has -ta s› çan lar dan in sa na ge çen bir mik ro bun olufl tur du ¤u bu la fl› c›, öl dü rü cübir has ta l›k - Ba y›n d›r l›k - Su. 1100.. Ça nak ka le’nin, be yaz pey ni riy le ün lü il çe -si - ‹laç - Çöl den esen rüz gar. 1111.. Ja pon im pa ra tor la r› na ve ri len san - Son- suz. 1122.. Mer hem - Risk - Sa hip. 1133.. Fa kül te nin yö ne ti min den so rum lupro fe sör - Cem Sul tan’a, Av ru pa l› lar ca ve ri len ad. 1144.. Ya z› - Bir pey gam ber- Bir nes ne nin uzay da kap la d› ¤› yer, vü sat. 1155.. “... ... in le mek”(çok s› k›n t› daol mak) - Ki lo am pe rin sim ge si.YYUUKKAARRIIDDAANN AAŞAĞIYA 11.. Ma ni sa’n›n ün lü ma cu nu - Be at les’›n bir flar k› s›.22.. Ku rul - To hum la r›n ezi lip ya¤ ç› ka r›l d› ¤› yer. 33.. Bü yü yüp ge lifl me - Ça vufl -ku flu, hüt hüt - Ya flam sal s› v›. 44.. ‹ri ol ma du ru mu - Mez ba ha. 55.. Gü müfl - Karf›r t› na s› - Ka zan ma, ik ti sap. 66.. Bir par ça n›n can l› ve cofl kun ça l› na ca ¤› n› an- la tan mü zik te ri mi - Ba sit fle ker le rin or tak ad› - Bir no ta. 77.. Ro man ya’n›npa ra bi ri mi - To go’nun bafl ken ti - An la y›fl, an la ma ye te ne ¤i. 88.. ‹lk pey gam -ber - M›z m›z, se vim siz, bafl ka la r›y la ilifl ki kur ma yan kim se. 99.. Ede bi yat -Utan gaç l›k, mah cup luk. 1100.. M› s›r’›n pla ka ifla re ti - D›fl - Tav la da bir sa y› -Be lir ti. 1111.. Ye tifl mifl, erifl mifl, bü yü müfl - ‹lk ba har da k›r lar da ye ti flen, ufakye flil yap rak l›, ›s pa nak gi bi ye ni len bir bit ki. 1122.. Yok et me, gi der me - Üç Si -lah flör ler’den bi ri si - Fas’›n pla ka ifla re ti.

KARE ÇÖZÜM SSOOLLDDAANN SSAA⁄⁄AA1. Manisalalesi. 2. Esericedit. 3. Samimiyet - Ya.4. ‹mal - Mehel. 5. Rb - ‹tap - Rate. 6. Likit - Sari. 7. Leb - Politika. 8. ‹ki - Onüç.9. Veba - ‹mar - Ma. 10. Ezine - Em - Sam. 11. Mikado - Ebedi. 12. em - Riziko- Is. 13. Dekan - Zizim. 14. Ova - ‹sa - Uzam. 15. ‹nim inim - Ka.YYUUKKAARRIIDDAANN AAfifiAA⁄⁄IIYYAA1. Mesir - Love Me Do. 2. Asamble - Ezimevi. 3. Nema-‹bibik - Kan. 4. ‹rilik - kanara. 5. Sim - Tipi - Edinim. 6. Acitato - Oz - Si. 7.Ley - Lome - ‹zan. 8. Adem - Sinameki. 9. Literatür - Bozum. 10. Et - Hariç -Se - ‹z. 11. Yetik - Mad›mak. 12. ‹zale - Aramis - Ma.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12123456789

101112131415

S U D O K UZ O R

Bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3X3’lük her kutuya, 1’den 9’akadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3X3’lük kutu

bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

K O L A Y

K O L A Y

Z O R

HAZIRLAYAN: İLKER MUMCUOĞLU

Page 67: EYLÜL-EKİM2010 YAS M A - archive.ismmmo.org.trarchive.ismmmo.org.tr/YAYINLAR/YASAM/28yasam.pdf · Avcı daha çok konuşturacak “Haliçte Yaşayan Simonlar - Dün Devlet Bugün