13
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 54, ERZURUM 2015, 289-301 EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN İKİ GAZELİNDE ‘DURUM ANLATIMI’ ÜZERİNE BİR OKUMA DENEMESİ Nazire ERBAY Öz Klasik Türk şiirinin en çok kullanılan nazım şekli gazellerde, konu bakımından çeşitlilik söz konusudur. Ayrıca bazı gazellerin anlatım şekli diğer edebî türlerden faydalanılarak şekillendirilir. Eşrefoğlu Rûmî’nin gazellerinde öğretici üslup ön plandadır. Rûmî’nin gazelleri tasavvuf içeriklidir. Bu çalışmada, Eşrefoğlu Rûmî’nin iki gazelinde ele alınan konuyu işleyişteki farklılık tespit edilerek, bu gazellerdeki ‘durum anlatımı’ üzerine değerlendirme çalışması yapılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Eşrefoğlu Rûmî, gazel, durum anlatımı. ESREFOGLU RUMIS TWO GAZEL CASE EXPRESSION’ ON A READING Abstract The most widely used form of classical Turkish poetry in verse ode is concerned in terms of diversity issues. In addition, expression of some ghazal form is shaped by benefiting from other genres. In the foreground Esrefoglu Rumis ghazals didactic style. Rumi2s ghazals are content mysticism. Eşrefoğlu Rumi was detected in this study differences in the functioning of the issues discussed at the two odes, in this ode case expression’ assessments are made on. Keywords: Esrefoglu Rumi, ghazals, case expression. Giriş Klasik Türk şiirinde en çok kullanılan nazım şekillerinden biri olan gazelle ilgili bilinen tanım ve kanaatin sınırları, ele aldığı konular dolayısıyla oldukça dar bir çerçeve içinde akıllardadır: Gazel kelimesi Arapçada “kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek” demektir. Sevgiden, sevgilinin aşkından söz eden gazellerin asıl konusu aşk ve sevgidir. Sevgili ile ilgili olarak şarap ve tabiattan söz edilir (İpekten, 2013, s. 19-20). Bu tanım, gazel nazım şekline yönelik genel bir bakış olarak kabul edilse bile, tanımın içinde gazelde değişik konuların yer alabileceğine dair bir belirleme söz konusu değildir. Yine bu tanımda, bilinen hali ile gazellerde anlatıyı esas alan bir tarzın olacağına dair, doğrudan bir tespit de söz konusu değildir. Şurası muhakkak ki, her edebî türün kendine ait bir anlatım imkânı vardır. Bununla birlikte, neredeyse bütün edebî türler ilk var olduklarından itibaren başka türlerle alışverişte Yrd. Doç. Dr., Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, [email protected].

EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

  • Upload
    vantram

  • View
    245

  • Download
    7

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 54, ERZURUM 2015, 289-301

EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN İKİ GAZELİNDE ‘DURUM ANLATIMI’ ÜZERİNE BİR

OKUMA DENEMESİ

Nazire ERBAY

Öz

Klasik Türk şiirinin en çok kullanılan nazım şekli gazellerde, konu

bakımından çeşitlilik söz konusudur. Ayrıca bazı gazellerin anlatım şekli

diğer edebî türlerden faydalanılarak şekillendirilir.

Eşrefoğlu Rûmî’nin gazellerinde öğretici üslup ön plandadır. Rûmî’nin

gazelleri tasavvuf içeriklidir. Bu çalışmada, Eşrefoğlu Rûmî’nin iki gazelinde

ele alınan konuyu işleyişteki farklılık tespit edilerek, bu gazellerdeki ‘durum

anlatımı’ üzerine değerlendirme çalışması yapılmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Eşrefoğlu Rûmî, gazel, durum anlatımı.

ESREFOGLU RUMI’S TWO GAZEL ‘CASE EXPRESSION’ ON A

READING

Abstract

The most widely used form of classical Turkish poetry in verse ode is

concerned in terms of diversity issues. In addition, expression of some ghazal

form is shaped by benefiting from other genres.

In the foreground Esrefoglu Rumi’s ghazals didactic style. Rumi2s

ghazals are content mysticism. Eşrefoğlu Rumi was detected in this study

differences in the functioning of the issues discussed at the two odes, in this

ode ‘case expression’ assessments are made on.

Keywords: Esrefoglu Rumi, ghazals, case expression.

Giriş

Klasik Türk şiirinde en çok kullanılan nazım şekillerinden biri olan gazelle ilgili bilinen

tanım ve kanaatin sınırları, ele aldığı konular dolayısıyla oldukça dar bir çerçeve içinde

akıllardadır: Gazel kelimesi Arapçada “kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek”

demektir. Sevgiden, sevgilinin aşkından söz eden gazellerin asıl konusu aşk ve sevgidir. Sevgili

ile ilgili olarak şarap ve tabiattan söz edilir (İpekten, 2013, s. 19-20). Bu tanım, gazel nazım

şekline yönelik genel bir bakış olarak kabul edilse bile, tanımın içinde gazelde değişik konuların

yer alabileceğine dair bir belirleme söz konusu değildir. Yine bu tanımda, bilinen hali ile

gazellerde anlatıyı esas alan bir tarzın olacağına dair, doğrudan bir tespit de söz konusu değildir.

Şurası muhakkak ki, her edebî türün kendine ait bir anlatım imkânı vardır. Bununla birlikte,

neredeyse bütün edebî türler ilk var olduklarından itibaren başka türlerle alışverişte

Yrd. Doç. Dr., Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, [email protected].

Page 2: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

290* TAED 54 Nazire ERBAY

bulunmuşlardır. Bu alışveriş, hem şekil, hem muhteva yönünden gerçekleşmiştir. Elbette, bu

durum, edebî türler için son derece tabiidir. Dolayısıyla şiir, hikâye, tiyatro gibi birbirinden

farklı türlerin aralarında alışveriş imkânlarının olduğu görülmektedir.

Bu bakışla, kökeni başta kutsal kitaplar olmak üzere, anlatı, mitoloji, destan, efsane ve

halk hikâyelerinden gelen hikâye edici anlatım, ilk bakışta klasik şiirde, şairlerin gazelde

kullandıkları bir anlatım şekli olmadığı gibi, anlaşıldığı kadarıyla zaten gazelin de esas gayesi

bir hikâye anlatmak değildir. Şairlerin bugün bilinen anlamda olmasa da kendilerine ait ferdî

estetik unsurları metinde var ederek, gazellerde de bir “durum anlatımı”na başvurdukları örnek

metinlerle ortaya konulabilir. Bu anlatım, modern anlamda “Hikâye, gerçek veya gerçeğe yakın

olayları, yer, zaman ve kişi göstermek suretiyle, ayrıntılara girmeden anlatan edebî türdür”

tanımı ile tam olarak örtüşmez. Bahis mevzuu edilecek olan gazellerde bir anlatının varlığı

görülebileceği gibi, okuyana bir şeyleri tahkiye yollu izah etme arzusunun olduğu da müşahede

edilecektir. Bahsedilecek bu tür bir anlatının, gazel nazım şekli içinde ifadesi, şiirsel üslubun

ona verdiği imkânlarla kendine has farklılığı yansıtmaktadır.

Tespit edilebildiği kadarıyla klasik Türk şiiri gazellerinde tanımı yapılan modern hikâye

türüne denk gelen bir anlatının varlığından da söz etmek zordur. Bahse konu olan gazellerdeki

anlatının en çok bir durumu anlatma esasına dayanan üslubundan söz edilebilir. Bu anlatımda

bir olaya ya da kahramana dayalı hareketlilikten bahsetmenin de mümkün olmadığı ve

bahsedilen tahkiyede, anlatılan durumun adeta analizinin de yapılabildiğini söylemek yerinde

olacaktır. Hâlihazırda şiir ile hikâye birbirinden ayrı edebî türler olduğu için gazellerde tam

manasıyla tahkiye edici bir anlatım bulmak mümkün değildir.

Hikâye sanatı şiirden farklıdır. Şairler eserlerinde genellikle kendi şahsi

duygularını ifade ederler. Bunu yaparken de vezin, kafiye, dil, musiki gibi

teknik denebilecek vasıtalara başvururlar. Hacim itibariyle küçük olan şiirde

her kelime ve kelimenin yeri önemlidir. Şair tek bir mısra ile bir atmosfer

vücuda getirebilir. Hikâyeciler de şiirde kullanılan vasıtalardan faydalanırlar,

fakat hikâyenin yapısı ve retoriği şiirden farklıdır (Kaplan, 1979, s. 7-9).

Şiirdeki mazmunlar ya da metaforlar metne çok anlamlılık kazandırır. Hikâyelerde

özellikle klasik hikâyelerde yazarın özel anlamda bir göndermesi söz konusu değilse anlam,

genellikle tektir. Dolayısıyla hikâyeler çeşidi fark etmeden bir tek şeye odaklanırken şiir

mazmunlar, istiareler vasıtasıyla birçok durumu, kavramı, algıyı ya da olayı anlatabilir.

Hikâyelerde neredeyse bütün okurlar anlam değişmediği için aynı şeyi anlayıp

Page 3: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 291

yorumlayabilirler, şiirde ise her okur değişik duygu ve düşünceye kapılabilir. Hatta aynı okur,

farklı zamanlarda aynı şiirden değişik algı ve hislerle zenginleşen ya da kısırlaşan yorumlar

yapabilir. Dolayısıyla şiir, içindeki çok anlamlılık başta olmak üzere, “yalnızca düzyazıya değil,

başka hiçbir sanata, hiçbir biçime, hiçbir eyleme dönüştürülemeyen bir anlatım aracıdır” (Özel,

2002, s. 42). Bahsedilenlere ek olarak ifade etmek gerekir ki, tahkiyeli anlatımın şiirden, sahne

oyunlarından ayırıcı yönlerinin olduğu açıktır.

Tahkiye (narrative) öyle bir kelimeyle ifade edilmelidir ki bunu kurgu (yani

roman, hikâye) için kullandığımızda, onunla sahnede oynanan kurgu (yani

tiyatro) arasındaki tezadı anlatabilsin. Bir hikâyeyi veya fablı jest ve

mimikler vasıtasıyla canlandırabiliriz ya da bunu bir hikâye anlatıcısı

anlatabilir. Burada hikâye anlatıcısı ya bir destan anlatıcısı ya da onun yerini

tutan biri olmalıdır (Wellek, 1993, s. 190).

Bütün bunlara ilaveten modern manada hikâye etmede ilk akla gelen olay örgüsüdür.

Olay olmadan bir hikâyenin varlığından söz etmek mümkün değildir. “Olay örgüsünün (veya

hikâye yapısının) kendisi de daha küçük olay örgülerinden (epizotlar, olaylar) oluşur. Daha

geniş ve daha kapsamlı edebî yapılar (trajedi, destan, roman) latife, darbımesel, fıkra, mektup

gibi daha eski, basit şekillerden gelişmiştir ve bir oyunun veya romanın olay örgüsü çeşitli

yapılardan oluşmuş bir yapıdır” (Wellek, 1993, s. 193).

Klasik Türk şiiri gazellerinde de insan unsurunun birebir bulunduğu ve olay örgüsüne

yön verecek olan belli bir ‘çatışma’nın varlığına dolayısıyla bilinen haliyle modern anlamdaki

klasik hikâyelerde olan, olay örgüsü tanımına karşılık gelebilecek bir tespit de zor

gözükmektedir.

Öykünün yaslandığı her olay, gerçekte insanın eyleme dönüşmüş tutkuları,

özlemleri, düşleri ya da istemleridir. Bu yönden her olay, ya da durum bir

sorunu beraber getirir. Bu sorun, insanın insanla, insanın doğayla, insanın

toplumla ya da insanın kendisiyle olan çatışmasında bir yön içerir. Öykünün

ilk satırından son satırına değin okurun ilgisini ayakta tutan da budur

(Özdemir, 1999, s. 222).

Şu da bir gerçektir ki, modern anlamdaki hikâye etmenin başlangıcında kaside ve

gazellerde tasvirli anlatımlardan faydalanıldığı bilinmektedir. Kasidelerin daha çok nesib

kısımlarındaki bu tasvirlere “bahâriyye, şitâiyye, ramazâniyye, iydiyye, nevrûziyye, rahşiyye,

fethiyye, dâriyye” gibi isimler alırken gazellerde ise aşk, şarap ve kadın gibi konular başta

Page 4: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

292* TAED 54 Nazire ERBAY

olmak üzere divan şiirinin hemen bütün şekillerinde şair (âşık), ulaşamadığı muhayyel

sevgilinin fizik yapısına ve psikolojisine ait bazı özellikleri anlatmaya çalışır ve güzelliğini

tabiattan örneklerle överken (gül yanak, gonca dudak, selvi boy vb.) yine tasviri kullanır

(Kahraman, DİA s.137-138). Kabul gören bu tespitlerin yanında bu çalışmanın da konusu olan

gazel için böyle bir genelleme yapmak mümkün değildir. İçinde durum anlatımının olduğu

gazellerin, insanın daha çok duygu dünyasına, ‘ben’ine hitap eden çağrışım ya da izlenimle

şekillenen metinler olabildiği ifade edilebilir. Ayrıca bu gazeller, konu tercihi açısından daha

çok didaktik ya da tasavvuf içerikli metinlerdir.

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’

Yukarıda tartışmaya çalışılan bu tanım, kavram ve tespitlerden sonra bu yazıya konu

olan gazellere yönelik şu tespitler yapılabilir. Öncelikle Eşrefoğlu Rûmî’nin Divanı’nda yer alan

bazı gazellerde belli bir anlatının varlığının dikkat çekici oranda olduğunu söylemek

gerekmektedir. Çünkü Rûmî’nin bu anlatılardaki maksadı, sıradan şairden farklıdır. Zaten

“Evliya’nın şiiri tamamen Kur’an’ın tefsiridir. Zira evliya kendilerinden yok olup Hâk ile var

olmuşlardır. Onların duruşları ve hareket etmeleri Hak’tandır” (Kılıç, 2004, s. 76). Durum böyle

olunca Eşrefoğlu Rûmî’nin şiirlerini fikir ve hayal mahsulü olan diğer şiirlerden ayrı olarak

değerlendirmek gerekmektedir. Şunu bir kez daha hatırlatmak gerekir ki, şeklin ve tekniğin

ötesinde tarihimizin Selçuklu-Osmanlı gelişim çizgisinin ilim, edebiyat ve toplum katmanlarının

şekillenmesinde birinci derecede tesir gücüne sahip düşüncelerin daha çok tasavvuf kaynaklı

olduğu da muhakkaktır (Kılıç, 2004, s. 11).

Burada, bahsedilen bu bilinci bir tarafa bırakmadan, Rûmî’nin gazellerinde mananın

şeklin üzerinde bir yerde olduğunu dikkate de alarak, daha çok gazelin anlatımındaki teknik

özellikler cihetine dair bir okuma çalışması yapılmıştır. Belirtildiği üzere, konu edilecek

gazellerde tam anlamıyla “hikâye etme” kavramı ile tanımlanabilecek bir anlatımın olduğunu

söylemek yanlış bir tespit olacaktır. Şairin daha çok bir durumu ya da kavramı belli bir sıraya ve

düzene koyarak bir bütünlük içinde, gazellerinde anlattığı açıktır. “Eşrefoğlu Rûmî, iç

çalkantılarını, ruhunun derinliklerinden gelen kopup gelen dalgalanmaları mısralara, beyitlere

dökerek, bunlarla çevresini de irşad etmeyi kendine vazife etmiştir” (Güneş, 2006, s. 73).

Dolayısıyla Eşrefoğlu Rûmî’nin özellikle insanın iç dünyasına yönelik anlatımlarının olduğunu

söylemek yerinde olur. Bundan mütevellit, içinde bir anlatı olan bu gazellere olay merkezli

bakmak yerine, bir ‘durum anlatımı’ olarak adlandırılabilecek gazeller olarak yaklaşılması daha

uygun olacaktır. Şair, modern anlamda kabul gören anlayışla gazellerinde bir olay örgüsü

Page 5: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 293

oluşturmadığı gibi, klasik Türk şiiri gazelinin neredeyse çoğunluğunda yer alan aşka, âşıklığa,

sevgiliye ya da tabiata dair tasvir/ler de yapmaz. Bu gazellerde ayrıca belli anlam birlikleriyle

içinde bir ilgi bulunan gazellerin (yek-ahenk) niteliği, daha çok içinde tasvir olması dolayısıyla,

çalışmada bahsi geçecek gazellerle de söyleyiş ve anlatım özelliği olarak ayrıldığı için, bu tanım

da söz konusu gazeller için yanlış olacaktır. Bunun yanında bu gazeller; çözümlemeye,

yorumlamaya hatta şekil özelliklerinden dolayı belki de gazel başlığı altında ama yeniden

anlamlandırmaya imkân verecek özelliklere sahiptirler.

Bu çalışmaya konu olan iki gazelde de dile getirilen duyguların, yaşayan bir insanın

zaman, mekân ve olaylarla bir varlık kazanması gibi, belirli bir hikâye çerçevesinde sunulması,

sanatkârın akılda kalıcılığı ve tesirli olma maksadını gerçekleştirmesiyle açıklanabilir. Şurası da

muhakkaktır ki, burada incelenen gazellerde her şeyden önce şiir oldukları için duygular, insana

dair olan işlendiği için bir hikâye ediş ve nihayet insana hitap ettiği için de bir nasihat söz

konusudur (Kırman, 2007, s. 353).

Eşrefoğlu Rûmî’nin Divanı’nda yer alan ve bu çalışmaya konu olan ilk gazel, ‘gizlidür’

rediflidir. Şair burada birbiriyle alakalı kelime ve kavramları bir arada kullanarak klasik gazel

algılayışından farklı bir yolla, tabiat tasvirleri yerine durum ya da hal tasvirleri yapmayı uygun

bulur. Gazeldeki belli bir nesneye -kuş- yönelik anlatımdan mütevellit, beyitler arasında ilgi

kurmak son derece kolaydır. Şair, ele aldığı temayı bütünlemek için, okura hangi kelime ya da

kavramı kullandıysa, onun aracılığıyla manaya yönelik olduğu kadar teknik olarak da gazele

bakışa farklı kapılar açacak ipuçları verir. Şair gazelinde belli bir beyitten başlayarak sonraki

beyitler içinde de geçen, kelime veya mefhumu tekrar tekrar kullanarak durum anlatımını

şekillendirir. Bahsi geçen bu kelimeler veya mefhumlar, beyitler arası anlatımın bütünlük arz

etmesi ve gazelin anlatımında, temayı şekillendiren, işaret edici bir kelime / kavram olarak

vazifesini üzerine alır.

Eşrefoğlu Rûmî, on üç beyitlik ‘gizlidür’ redifli gazelin ilk iki beytinden itibaren bir

coşkulu, lirik bir anlatımdan ziyade adeta bir hikâye anlatacağının sinyallerini verir. Şair,

gazelinde bir anlatım örgüsü kuracağının hatta başlangıç ifadelerini de izah edeceğine dair bir

anlatım usulü sergiler. İnsanın yaratılışındaki mükemmeliyeti açıklayarak gazeline başlayan

şair, Allah’ın izzet ve saltanatını ‘Arş-ı Rahman’ ile ifade eder. Rûmî, insanın yaratılışındaki

kutsiyete Sa’d Suresi 72. ayette geçen “Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman,

derhal ona secdeye kapanın!” İlâhi kelamını hatırlatacak nitelikte beytini oluşturur. Şair,

varlığına dair yücelik kavramına gönderme maksadını akıl değil de ‘gönlünün köşesi’ ile

Page 6: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

294* TAED 54 Nazire ERBAY

başlaması, gazelindeki anlatımın mücerret zemine oturacağına dair ipucunu verir. Rumî, yine

gazelin ilk beytin ikinci mısraında da insanın her zerresinde Yaratanın varlığına dair izlerin

olduğunu söyleyerek anlatımına bir başlangıç yaparak, giriş beytine dair söyleyeceklerini

nihayetlendirir:

Gönlümün bir kûşesinde ‘Arş-ı Rahmân gizlüdür

Katremün bir katresinde bahr-ı ‘ummân gizlüdür (13/1)1

Şair, varlığındaki mükemmeliyeti aktarmak için gazelin ikinci beytinde de ‘zerre’ ve

‘şems’ kelimelerini kullanır. Rûmî bu ifadeleriyle yeryüzünde bulunan hem kendi hem de diğer

varlıklardaki Yaratan’a ait delillerden bahseder. Bu tespit ya da sözlerinin ârif insan için belli

olduğunu, ancak avamın bunu idrakte zorlandığını yine bu beyitte ifade eder:

Zerremün bir zerresinde niçe bin şems var benüm

‘Arife bu söz ‘ayân illâ ‘avâmdan gizlüdür (13/2)

Eşrefoğlu Rûmî gazelinin ilk iki beytinde başlattığı anlatımın mukaddime bölümünü

yaptıktan sonra, gönül kavramından yola çıkarak anlatmaya başladığı örgüde de duruma dair

aktarımını geliştirerek şekillendirmeye başlar. Bu bölüm, anlatıya dayalı bu gazelde üçüncü ve

onuncu beyitler arasındadır. Eşrefoğlu Rûmî, üçüncü beyitle beraber, vücudunda yer alan bir

kuşun varlığı ile ‘durum anlatımı’na başlar. Şair, daha çok ‘ol kuş’ ifadesi ile şekillendirdiği

anlatımının içinde; tespitler, sorgulamalar ve anlattığı konuya göre tanımlamalar da vardır.

Bahsedilen bölümde yer alan anlatı, aşağıdaki durum ve tespitleri aktarır nitelikte

hikâyeleştirme usulünden faydalanılarak, ifadesini bulur.

Eşrefoğlu Rûmî, anlatımının başında vücudunda yer alan kuş ve onunla beraber bir

avcının varlığından bahseder. Şaire göre bu vücudun içinde aynı zamanda hem dünya hem de

ahiret gizlidir. Klasik Türk şiirinde “gönül” kavramı üzerine çok sayıda beyit oluşturulmuştur.

Eşrefoğlu Rûmî de bu gazelindeki kuş ifadesi ile açıkça, gönül kavramına bir gönderme

yapmaktadır:

Bu vücudumda benim bir kuş vardır ol kuşun

Avcı içinde temamet iki cihan gizlidür

Rûmî, durum anlatımını geliştirmek maksadıyla, ikinci beyte soru sorarak başlar. Şairin

vücudunda yer alan kuşun fiiliyatından bahsetme gereği duyulursa, hareketsiz ve yuvasında

1Çalışmada yer alan gazeller: İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Hayatı-Eserleri ve Divanı (haz. Mustafa Güneş), Sahaflar

Kitap Sarayı, İstanbul 2006 baskısından gazel/no sırasına göre alınmıştır.

Page 7: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 295

yatar bir şekilde olduğu beyitte açıkça ifade edilmektedir. Eşrefoğlu Rûmî, kuşun mekânsızlık

içinde gezindiğini ve bu gezintinin de gizli olduğunu belirtir. Beyitten yola çıkarak yorum

yapılırsa, Allah zaman ve mekândan münezzehtir fakat tecellileriyle her yerdedir. Beyitte

Kur’an’ı Kerim’de ifadesini bulan “Doğu da Allah'ındır Batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın

yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.” (2/115)

ayete gönderme yapar niteliktedir. Bunun gibi insan da içkinlikten kurtulup aşkınlığa ulaşırsa

mekânsız olana ulaşabilir:

Ne aceb kuşdur bu kuş henüz yuvasında yatur

Lâ-mekân seyrân ider seyrânı pinhân gizlidür

Eşrefoğlu Rûmî, yine bir durum tespiti ve tasvirine dayalı başladığı anlatımında

konunun devamlılığını sağlamak amacıyla yukarıdaki beyitte yer alan lâ-mekân kavramının

devamı niteliğinde ifadelerle bir sonraki beytini oluşturur. Kuşun yer aldığı mekânın yeri,

tanımı ya da tasviri yoktur, fakat o kuş kendine yaşam alanı olarak (yaylak) buraları seçtiği

belirtilir. Şairin anlatımındaki öznesi kuşun, zihninde ayrıca bir sultanın sırrının gizli olduğuna

dair tespit, beşinci beytin ikinci mısraında yer alır. Eşrefoğlu Rûmî, bu beyitte tasavvufi

anlayıştaki vahdet-i vücud kavramına gönderme yaparak, insanın gerçek manada ruhunun Allah

ile bir olduğunu söyler:

Lâ-mekân u bî-nişândur ol kuşun yaylakları

Ol kuşun havsalasından sırr-ı sultan gizlidür

Kuşun durumuna dair anlatımını geliştiren Eşrefoğlu Rûmî, yukarıdaki beyitte

bahsettiği sultanı bir alt beyitte bu sefer ‘şah’ olarak nitelendirir. Zihninde sultana dair sırlar

gizli olan kuşun, o sultan/şah ile çok öncelere dayanan bir gizli anlaşması vardır. Bu anlaşmayı

melek bile bilememektedir:

Ol kuşun şâhıla ahdi var ezelden ilerü

Bir melek bilmez nedür ol ahd ü peymân gizlidür

O kuş kendine av olarak, dost ile kavuşmayı ya da dost kazanmayı bilir. Eşrefoğlu

Rûmî, kuşa dair anlatımını devam ettirdiği yedinci beyitte dost kavramına bir gönderme yapar.

Rûmî, dost kavramından ne anladığına dair bir tanımlama da yapar. Şair buradaki anlatımına

devamlılık sağlamak ve sebep-sonuç ilişkisi kurmak amacıyla anınçün/onun için gibi geçiş

ifadelerini özellikle kullanır:

Page 8: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

296* TAED 54 Nazire ERBAY

Ol kuşun avı şikârı dost vaslıdur hemin

Anınçün dost ana munis ü mihmân gizlidür

Eşrefoğlu, gazelde anlattığı kuşun durumuna dair analize devam eder. Kuştan

bahsedilmeye başlanan gazel beyitlerinin başından beri, aslında kendine dost olarak gördüğü

varlık ile de sıkıntılı bir durumu söz konusu değilken, yine de kuşun ağlaması inlemesi

bitmemektedir. Hatta kuşun yüreği kan içindedir:

İy aceb böyleyiken yâ Rab nedendür ol kuşun

Hiç inildüsi düketmez yüreği kan gizlidür

Gazel beyitlerinin devamında bahsedilen kuşun, bütün zamanı ağlamakla geçmektedir.

Çünkü kuş, dostun ayrılığından mutsuzdur. Ona kavuşma arzusuyla bağrı da kebap gibi

yanmaktadır:

Derde düşmişdür yanar zârî kılur ol dün ü güni

Zârîsi ol dost firakı bağrı biryân gizlidür

Kuşa dair anlatımını sonlandırma arzusunu dile getiren Eşrefoğlu Rûmî, bahsettiği kuşa

yönelik tespitinin çok olduğunu belirttikten sonra bazı iddiaların aslında onu korkuttuğunu da

ifade eder. Çünkü kuşun gönlündekilere dair, yine bu bölümün başından beri anlattıklarına göre

şüphenin olmadığı açıktır. Buradaki maksat, şairin anlatımını hem sonlandırmak arzusu hem de

sınırlandırmaktır:

Ol kuşun vasfı öküşdür diyeydüm illâ nidem

Müdde’îden korkaram gönlinde gümân gizlidür (3-10/13)

Eşrefoğlu Rûmî, gazeldeki kuş kavramı üzerinden yaptığı anlatımı bitirdikten sonra

artık ifadelerinin son bölümüne geçtiğini gösteren beyitler oluşturmaya başlar. Bu bölümde,

şair, yukarıdaki mısralarda söylediklerini hülasa edecek şekilde beyitler söyler. Eşrefoğlu Rûmî

yine aktarımlarındaki duruma yönelik anlatımını devam ettirmek için, son üç beyitte de ifadeler

arasında kopma yaşanmaması maksadıyla mısralar arasında bir bütünlük oluşturur. Şair, bunun

için her mısrada değerlendirme yaptığı kelime ve kavramları benzer anlatımlarla oluşturur.

Eşrefoğlu Rûmî, bir önceki beyitte söylediği, kuşta var olan şüphenin aslında gereksiz olduğunu

belirtir. İnsanın varlık sebebini ve mükemmel surette yaratıldığını, ancak bu hâli, onun yüzünde

insan olanların görebileceği değerlendirmesini yapar:

Page 9: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 297

Sûret-i insânda gel insânı bil insânısan

Sûret-i inşanda bu mânâ-yı insân gizlidür

İnsanı tanımayı ya da tanımlamayı isteyen değerlendirmelerine bu son kısımlarda da

devam eden Rûmî’ye göre, insanın manasını çözen, Hakk’a da yaklaşmış olmaktadır. Çünkü

insanın suretinde Allah’ın yaratma sıfatı gizlidir:

Mâ’nâ-yı insân bil kim bilesin Hakkı âyân

Mâ’nâ-yı insânda ol sıfat-ı Sübhân gizlidür

Eşrefoğlu Rûmî, gazelin son beytinde anlattığı konu ile ilgili olarak nihai bir

değerlendirme yapar. İnsanda var olan yaratanın, yaratma gücüne dair izleri ancak ve ancak arif

olanlar görebilirken, cahil ve avam olanlar bu tecelliye vakıf olamayacaklardır:

Eşrefoğlu Rûmî bu remzi yine arif bilür

Bilmedi bilmeye her âmi vü nâdân gizlidür

Eşrefoğlu Rûmî’nin bu çalışmada yer alan durum anlatımlı gazeline bir diğer örnek,

divandaki on dokuz numaralı gazeldir. Gazel, on bir beyitten oluşur. Şair gazele bir sorgulama

tavrı ile başlar. Dünyanın fâni olduğunu ve esas sevgili bâki olan Allah’ın hiçbir şekilde insanın

aklına düşüp düşmediğini sorması, anlatımının başlangıcıdır.

Bu fenâya sen neden böyle gönül verdin i yâr

İy aceb düşmez mi hirgiz önüne ol bâki yâr

Eşrefoğlu Rûmî gazelin ikinci beytinden itibaren, dünyaya ait fâni şeylere neden

meyledilmemesi gerektiğine dair açıklayıcı bir anlatım sergiler. Bu başlangıç, bir durum

tespitini de getirir. Rûmî hazretlerinin gazeldeki anlatımından elde edilenlere göre, mal mülk

başta olmak üzere, dünyaya ait olan ‘şey’ler insan, öldükten sonra dünyada kalacaktır,

dolayısıyla onlara meyletmek de son derece anlamsızdır. Eşrefoğu Rûmî, bir önceki beyitte yer

alan fena kavramı yerine bu sefer mal-mülk ifadesini kullanarak anlatımında devamlılık

gösterir:

İşbu mâl ü mülk oğul kız bâğ u bahçe ton u tay

Bunda kalur sen gidersin sinleye nâ-çar u çâr

Dünyayı ahirete açılan bir köprü olarak ifade eden Eşrefoğlu Rûmî, ‘bu köprü’ ya da

‘bir köprü’ kelime grubunu gazelin anlatımını geliştirdiği beyitlerinde işaret edici kelime olarak

seçer ve bir mazmun olarak tekrar tekrar kullanır. Bu, gazelin üçüncü beytinden itibaren artık

Page 10: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

298* TAED 54 Nazire ERBAY

bahsedilen köprü metaforu anlatımındaki tematik unsur olan dünyanın gelip geçiciliğini

vurgulamada bir motif vazifesi yüklenir. Zaten gazeldeki anlatıma da buradan başlanır.

Buna gönül bağlayup mağrûr olup kalmak neden

Çünkü bir köpridür ol gelen geçer kılmaz karâr

Bahsedilen bu köprüde sayısız insan yine sayısız eser yaptırmasına rağmen, ecel o

insanları alıp götürünce her şey anlamsız hâle gelmektedir. Ecel denilen gerçeklik insan

hayatında var olduğu için insanın dünyaya ait yaptıkları adeta yıkık döküktür. Şair gazelin

dördüncü beytinin ilk mısraında da dünyayı köprü olarak nitelendiren durum anlatımına devam

ederken, anlatmak istediği temanın beyitler arasındaki geçişine de böylece kolaylık sağlar.

Niçeler bu köpride yapdı imâretler delim

Âhir ecel yili geldi kıldı anı târ û mâr

Peygamber, veli, padişah ya da dilenci fark etmeden dünya denen köprüden herkes

geçmektedir. Eşrefoğlu Rûmî, gazelin beşinci beytinde köprü metaforunun yanında, köprü ile

beraber kullanıldığında manası bütünlenen, sonraki beyitlerde de sıklıkla geçmeye başlanacak

olan, -geç fiilini bu beyitte zikretmeye başlar.

Ger nebîdür ger velî ger pâdişâh u ger gedâ

Gör bu köpriden gelüp kamu niçe geçti geçer

Eşrefoğlu Rûmî’ye göre akıllı olan insan, ahiretle arasında bir köprü vazifesi yüklenen,

dünyada asla kalacağını düşünmez ve sadece yaratılmasındaki manada gizli olan kendisine

verilen görevi yerine getirir.

Usluyısan sen de geç hirgiz imâret eyleme

Usan olma gâfil olma geldigün işi başar

Rûmî, gazelin ilk beytinden itibaren başladığı sorgulamaya gazelin yedinci beytindeki

“niçin yaratıldın?” sorusu ile devam eder. Şaire göre niçin yaratıldığını bilmek, varlık sorgusuna

cevap bulma adına çok şeyi halledecek niteliktedir.

Seni Hakk niçün yaratdı neye geldin bunda sen

Anı bil kim bilmeğe getirdi seni bir ü yâr

Şair, yukarıda da geçen -geç emir kipini gazelde verilmek istenen temayı özellikle

vurgulamaya yardım etmesi dolayısıyla artık belirgin bir şekilde kullanır. Bu amaç

Page 11: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 299

doğrultusunda da gazelin sekizinci beytinde, insanın benlik kavgasından vaz geçmesi

gerektiğini söyler. İnsan böylece fâni olandan vaz geçerek, baki olan Allah’a kavuşabilecektir.

Geç bu benlik davâsından yokluğı eyle kabûl

Hazrete varırsan âhir bâri yoklugıla var

Eşrefoğlu Rûmî, sekizinci beyitteki Allah’a varmak kavramına bir sonraki beyit olan

dokuzuncu beyitte de devam eder. Sebep sonuç ilişkisi kuran şair, Allah’ın huzuruna benlik

davasını bir tarafa koyarak varan kişinin, mutlu olacağını ve cennete ulaşacağını ifade eder.

Hazrete yoklugıla varan kişi key şâd ola

Binüben cennet burâgına göriserdür dîdâr

Eşrefoğlu, gazelin son iki beytinde dünyanın gelip geçici bir köprü olduğuna dair

bakışını nihayetlendirmek için, gazelin ilk beytinden itibaren başladığı nasihat veren tavrı yine

emir kiplerinin yardımı ile daha etkili kılarak, anlatımına son şeklini verir. Rûmî, insanı

dünyaya dair şöhretin afete sürükleyeceğini söyleyen Hazreti Peygamberden bahsederek, insanı

doğru ve dürüst olmasının cehennem ateşinden onu koruyacağını ifade eder.

Şöhreti ko şöhret âfetdür didi Hayrü’l-beşer

Seni koymaz oda illâ işbu nâmûsıla âr

Çok sayıdaki klasik anlatıların sonunda yer alan nasihat verme geleneğini şair, bu

gazelde devam eden mısralarda da gösterir. Eşrefoğlu Rûmî, kendi nasihatini tutarak, dünyaya

meyletmeyenlerin huzur ve mutluluğu iki âlemde de yakalayacağını belirtir. Rûmî’nin bir

önceki beyitte şöhrete kapılmanın sıkıntılarını anlattığı ifadelerinden sonra, gazelin makta

beytinde ‘kanâ’at cübbesin giymek’ kavramını anlatının son kısmında söylemesi konuya nihai

bakış olarak ifade edilebilir. Ayrıca şairin gazelin muhtelif beyitlerinde kullandığı işaret

kelimeleri konu bütünlüğünü devam ettirebilme açısından, son iki beyitte de varlık

göstermesini, gazel anlatımı için farklı ve önemli olduğu için, bir kez daha vurgulamak

gerekmektedir.

Eşrefoğlu Rûmî bu pendi yürü sen sana ver

Ver kanâ’at cübbesin gey uzlet eyle ihtiyâr (1-11/19)

Sonuç

Eşrefoğlu Rûmî’nin gazellerinde mana, esas olandır. Rûmî’nin eser vücuda

getirmesinde, hakikati anlatma, ‘Mutlak Varlığı’ tanıma, âlemdeki insanın kendini sorgulaması

Page 12: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

300* TAED 54 Nazire ERBAY

ve varlığını anlamlandırması açısından adeta bir görev ve sorumluluktur. Ehl-i tasavvufa göre

zaten Allah’ın kulu olmak demek, kendi yaratılışını Yaratan’a göre fark etmek demektir.

Buradan da, insanın hem kendini hem de Yaratan’ını idrak çabası gereklidir. Bu durum, hayatın

içinde birebir idraki mümkün olan bir durumken, sanatkârın dilinde değişik anlatım vasıtaları ile

şekle girebilmektedir.

Mutasavvıfın dünya ve ukbaya ait olanı anlatmada fikir ve hayalin ötesinde gayesi

olmamasına rağmen, oluşturdukları metinler teknik incelmeye tabi tutulduğunda kendilerine has

bir takım özellikler tespit etmek mümkündür. Bu noktada Eşrefoğlu Rûmî’nin gazellerine

bakıldığında konu itibariyle nasihat üslubunun varlığı dikkat çekicidir. Rûmî, bu gazellerinin

bazılarında insana ve İslam’a dair hemen hemen her konudaki yol göstermelerinde belli bir

anlatım usulü takip eder. Bunun yanında durum anlatımı olarak ifadesini bulan bir anlatımla

Eşrefoğlu Rûmî’nin adeta bir hikâye aktardığı düşünülebilir. Fakat bu hikâye ediş, günümüz

hikâye algı ve tekniğinden farklıdır. Şair, çalışmada örneği sunulan iki gazelde de görüldüğü

gibi, bir konu etrafında anlatımını şekillendirir. Anlatımda belli bir düzen ve sıralama söz

konusu iken, bu anlatımlarda olaya dayalı bir ifade etme söz konusu değildir. Bahsedilen

gazellerde, bazı işaret edici kelimelerle anlatımındaki devamlılığın sağlanması önemli unsurlar

arasındadır. Eşrefoğlu Rûmî’nin ele alınana gazellerinde mananın metin içinde sanki bir helezon

(döngü) hissi uyandırırcasına dönmesini sağlayarak, anlatmak istediği duruma dair dönen,

genişleyen fakat yine tek bir noktaya ulaşan analizleri de mısraların içine göndermeler yapan bir

anlatımla metnin içine yayarak yapmaktan geri durmadığı görülür.

Kaynağı, hikmet ve irfan olan Eşrefoğlu Rûmî’nin eserlerinde ve özel manada

gazellerinde ‘söz’, ister duruma dair olanı anlatmak için, ister mutasavvıfın içinde bulunduğu

hali anlatmak için kullanılsın, vezin ve kafiyenin mecbur bıraktığı çerçevenin içine

sıkıştırılmamıştır.

Kaynaklar

Güneş, M. (2006). İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin hayatı-eserleri ve divanı. İstanbul: Sahaflar Kitap

Sarayı.

İpekten, H. (2013). Eski Türk edebiyatı nazım şekilleri ve aruz. İstanbul: Dergâh Yay.

Kahraman, A. DİA. Tasvir. Türkiye Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisi. Ankara: Türkiye Diyanet

Vakfı. 40, 137-138.

Page 13: EŞREFOĞLU RÛMÎ'NİN İKİ GAZELİNDE 'DURUM ANLATIMI

Eşrefoğlu Rûmî’nin İki Gazelinde ‘Durum Anlatımı’ Üzerine Bir Okuma Denemesi TAED 54* 301

Kaplan, M. (1979). Hikâye tahlilleri. İstanbul: Dergâh Yay.

Kılıç, M. E. (2004). Sûfî ve şiir. İstanbul: İnsan Yay.

Kırman, A. (2007). İki gazellik bir hikâyeyi duygu unsurları bakımından okumak. Turkish

Studies, Türkoloji Araştırmaları, 2(3), 349-375.

Özdemir, E. (1999). Yazınsal türler. Ankara: Bilgi Yay.

Özel, İ. (2002). Şiir okuma kılavuzu. İstanbul: Şûle Yay.

Wellek, R.; Warren A. (1993). Edebiyat teorisi. (çev. Ö. F. Huyugüzel), İzmir: Akademi

Kitabevi.