2
420 ZÝLYEDLÝK I, 137 vd., 165-166; M. Abdülcevâd Muhammed, el-¥iyâze ve’t-tešådüm fi’l-fýšhi’l-Ýslâmî: el-Mu- šåren bi’l-šånûni’l-va²£î, Ýskenderiye 1397/1977, s. 52, 58; Ali el-Hafîf, A¼kâmü’l-mu£âmelâti’þ- þer£iyye, [baský yeri ve tarihi yok] (Dârü’l-fikri’l- Arabî), s. 73-105, 429, 433, 434; Hayreddin Kara- man, Mukayeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1991, III, 7, 192-212; Þevket Topal, Ýslâm Hukûkunda Zilyedlik (doktora tezi, 2000), Ondokuz Mayýs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Ýs- lam Hukuku Açýsýndan Zilyedliðin Oluþumunda Ýrâdenin Yeri”, Ondokuz Mayýs Üniversitesi Ýlâ- hiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11, Samsun 1999, s. 239-256; Davut Yaylalý, “Ýslam Hukukunda Za- manaþýmý”, UÜ Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, IV/ 4, Bursa 1992, s. 157-159; “Tenâzu. bi’l-eydî”, Mv.F, XIV, 39-41; Hiyâze”, a.e., XVIII, 274-290; “Vaç.u’l-yed”, a.e., XLIII, 301-314. ÿÞevket Topal ZÝLZÂL SÛRESÝ ( אא ) Kur’ân-ý Kerîm’in doksan dokuzuncu sûresi. ˜ Adýný ilk âyetinin son kelimesinden alýr ve ez-Zelzele, Ýzâ zülzilet sûresi diye de aný- lýr. Medenî veya Mekkî olduðu hususun- da farklý görüþler ileri sürülmüþtür. Tabe- rî ve Kurtubî, Medenî diye kaydetmiþ (Câ- mi£u’l-beyân, XXX, 337; el-Câmi£ li-a¼kâ- mi’l-Æurßân, XX, 100), Süyûtî de bunu ter- cih etmiþ (el-Ýtšån, I, 36), Ýbn Âþûr ise Mekkî olduðunu söylemiþtir (et-Ta¼rîr ve’t- tenvîr, XXX, 437). Sekiz âyet olup fâsýlasý ، ، א” harfleridir. Sûrenin konusu kýya- metin kopmasý ve insanlarýn dünyada iþ- ledikleri ameller için hesaba çekilmesi hak- kýndadýr. Zilzâl sûresi yerin büyük bir sarsýntý ile sarsýlacaðý ve içindeki aðýrlýklarý (eskal) dý- þarýya atacaðý günü hatýrlatýlmakla baþ- lar. Diðer âyetlerde sûra üfürülmekle vu- ku bulacaðý ifade edilen bu olayýn (ez-Zü- mer 39/68) ikinci üfleyiþle meydana gelece- ðini söylemek mümkündür. 2. âyette yer alan “eskal” kelimesi Taberî ve Ýbn Kesîr’e göre yerin karnýndaki (kabirlerdeki) ölüleri anlatýr. Buna yer küresinin kendi içinde sakladýðý çeþitli maden ve hazineler de ek- lendiði takdirde bu yer sarsýntýsýný birinci ve ikinci üfleyiþ olarak kabul etmek gere- kir. Ardýndan, tasvir edilen durum karþý- sýnda inkârcýlar veya bütün insanlar hay- rete düþüp, “Arzýn bu hali nedir?” diyecek- lerdir. O gün Cenâb-ý Hakk’ýn ilhamýyla yer küresi, üzerinde iþlenen bütün amelleri ha- ber verecektir. Dünyada peygamberlerin tebliðlerine doðrudan veya dolaylý biçim- de muhatap olan insanlar tek baþlarýna ve daðýnýk þekilde hesap yerine geleceklerdir. Zerre kadar iyilik yapan da zerre kadar kö- tülük yapan da karþýlýðýný bulacaktýr. Sûrenin tefsiri hakkýnda rivayet edi- len hadislerden biri þöyledir: Abdullah b. Ömer’den nakledildiðine göre sûre nâzil olurken orada bulunan Ebû Bekir aðla- maya baþlamýþ, Hz. Peygamber bunun se- bebini sorunca sûrenin kendisini aðlattýðý- ný söylemiþ, bunun üzerine Hz. Peygam- ber þöyle buyurmuþtur: “Siz hiç hata et- mez, günah iþlemez olsaydýnýz Allah Teâlâ sizden sonra hata edip günah iþleyen bir ümmet yaratýr ve -tövbe etmeleri üzeri- ne- onlarý affederdi” (Vâhidî, s. 368; Hey- semî, VII, 141). Resûl-i Ekrem, yerin için- de sakladýðý haberlerden bahseden 4. âye- te atýfta bulunarak yerin sakladýðý haber- lerin ne olduðunu sormuþ, yanýndakiler bu- nu Allah ve resulünün bildiðini söyleyince þöyle demiþtir: “Yerin içinde barýndýrdýðý haberler, Allah’ýn her erkek ve kadýn kulu- nun yer üzerinde iþlediði amellere þahit- lik edip þöyle demesidir: ‘Benim sýrtýmda filân ve filân günde þu ve þu amelleri iþ- ledin; evet yerin haberleri bundan ibaret- tir” (Müsned, II, 347; Tirmizî, Sýfatü’l-kýyâ- me”, 7; “Tefsîrü’l-Kur,ân”, 99). Sûrenin fazileti hakkýnda rivayet edilen hadise göre bir sahâbî Resûlullah’ýn huzu- runa gelip kendisine Kur’an okutmasýný is- temiþ, Hz. Peygamber “elif lâm râ’”, “hâ mîm” veya tesbih kavramýyla baþlayan sû- relerden okumasýný söylemiþ, sahâbî bun- larýn her biri için, “Yaþým ilerlemiþ, kalbim sýkýntýlý hale gelmiþ, dilim de kalýnlaþmýþ” þeklinde mazeret beyan ederek kendisi- ne özlü bir sûre okutmasýný talep etmiþ- tir. Resûl-i Ekrem ona Zilzâl sûresini okut- muþtur. Sahâbî okumasýný bitirince, “Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki hayatýmýn sonuna kadar buna baþka bir þey ilâve etmeyeceðim” ðü, zilyedin iyi ya da kötü niyetli ve iade edilecek malýn elde mevcut olup olmama- sýna göre farklý hükümlere tâbidir. Fakih- ler, iyi niyetli zilyedin her hâlükârda hak- sýz zilyedi olduðu þeyi aslî zilyedine iade yükümlülüðünün bulunduðunu, ancak iyi niyeti sebebiyle dinî açýdan günahkâr ol- mayacaðýný ifade etmiþlerdir. Mâlikîler’e göre, bir arazide iyi niyetli kiracý sýfatýyla zilyed olan kimse söz konusu arazide zi- raat yapmakta iken hak sahibi ortaya çýk- sa ve arsasýndaki ekinlerin sökülmesini ta- lep etse bu isteði dikkate alýnmaz; kendisi sadece yerin kira bedelini isteyebilir. Ki- racý kötü niyetli zilyed olduðunda ise ay- ný olayda ekinleri sökmesi gerekir. Çünkü kötü niyetli zilyedin mal mevcutsa aynen iadesi, mevcut deðilse karþý tarafýn zara- rýný tazmin etmesi genel kuraldýr. Ayrýca onun fiilî hâkimiyeti iyi niyete dayanmadý- ðýndan mala gelebilecek her türlü hasar ve zarardan da sorumludur. Hatta bu za- rarýn, kiþinin fiilinin bir sonucu olmasý ile semavî bir âfet neticesinde olmasý arasýn- da bir fark yoktur. Ancak mal, baþkasýnýn kusuru neticesinde telef olmuþsa bu du- rumda haksýz zilyedin o kimseye rücû ede- rek zararýný tazmin ettirme hakký doðar. BÝBLÝYOGRAFYA : Þemsüleimme es-Serahsî, el-Mebsû¹, Beyrut 1414/1993, V, 201-202, 241; VII, 132, 172-174; X, 55, 171; XI, 46, 73, 89; XII, 82; XV, 32; XVI, 161; XVII, 29, 33, 54; ayrýca bk. tür.yer.; Gazzâlî, el-Vasî¹ (nþr. Ahmed Mahmûd Ýbrâhim – M. M. Tâmir), Kahire 1417/1997, III, 192, 269; IV, 225, 318; VII, 413, 433-435, 440; ayrýca bk. tür.yer.; Ýbn Rüþd, el-Beyân ve’t-ta¼½îl (nþr. Muhammed Haccî v.dðr.), Beyrut 1408/1988, IX, 252, 260; X, 34, 318; XI, 46, 79, 145, 146-152, 173, 179, 189, 265; ayrýca bk. tür.yer.; Kâsânî, Bedâßi £, IV, 37; V, 244; VI, 225, 232, 236, 240, 254; VII, 143-150; ayrýca bk. tür.yer.; Burhâneddin el-Mergýnânî, el- Hidâye (nþr. Tallâl Yûsuf), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t- türâsi’l-Arabî), II, 289; III, 128, 156, 169, 170; ay- rýca bk. tür.yer.; Muvaffakuddin Ýbn Kudâme, el- Mu³nî, Kahire 1388/1968, IV, 380; X, 134, 247, 249, 254, 256, 257, 267, 269, 270, 274; ayrýca bk. tür.yer.; Ýzzeddin Ýbn Abdüsselâm, Æavâ£idü’l- a¼kâm (nþr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire 1414/ 1991, I, 106, 183-184; II, 53, 56, 139, 141, 154, 185; Bedreddin ez-Zerkeþî, el-Men¦ûr fi’l-šavâ£id (nþr. Teysîr Fâik Ahmed Mahmûd), Küveyt 1402/ 1982, I, 95-96, 172; III, 369-372; Ýbn Receb, Taš- rîrü’l-šavâ£id ve ta¼rîrü’l-fevâßid (nþr. Ebû Ubey- de Meþhûr b. Hasan Âlü Selmân), Kahire 1419/ 1999, I, 294; II, 316, 321, 324, 329, 334, 355, 378; Burhâneddin Ýbn Ferhûn, Teb½ýratü’l-¼ük- kâm (nþr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire 1406/ 1986, I, 377-378, 383; II, 99-110; Hattâb, Mevâ- hibü’l-celîl, Beyrut 1412/1992, V, 18, 46-47; VI, 56, 128, 192, 209-210, 221-230; Hatîb eþ-Þirbî- nî, Mu³ni’l-mu¼tâc, Beyrut 1415/1994, II, 104, 447; III, 59, 229, 333, 345; VI, 409, 414, 415, 428, 436; ayrýca bk. tür.yer.; Mecelle, md. 1248, 1660, 1661, 1662, 1663, 1674, 1679, 1754; Ja- le G. Akipek, Türk Eþya Hukuku, Ankara 1972, Zilzâl sûresi

doksan dokuzuncu sûresi.421 ya, kuzeydoðu ve doðuda Mozambik, gü-neyde Güney Afrika Cumhuriyeti, batýda Botsvana dýr. Resmî adý Republic of Zim-babwe olan ülkenin yüzölçümü

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: doksan dokuzuncu sûresi.421 ya, kuzeydoðu ve doðuda Mozambik, gü-neyde Güney Afrika Cumhuriyeti, batýda Botsvana dýr. Resmî adý Republic of Zim-babwe olan ülkenin yüzölçümü

420

ZÝLYEDLÝK

I, 137 vd., 165-166; M. Abdülcevâd Muhammed,el-¥iyâze ve’t-tešådüm fi’l-fýšhi’l-Ýslâmî: el-Mu-šåren bi’l-šånûni’l-va²£î, Ýskenderiye 1397/1977,s. 52, 58; Ali el-Hafîf, A¼kâmü’l-mu£âmelâti’þ-þer£iyye, [baský yeri ve tarihi yok] (Dârü’l-fikri’l-Arabî), s. 73-105, 429, 433, 434; Hayreddin Kara-man, Mukayeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1991,III, 7, 192-212; Þevket Topal, Ýslâm HukûkundaZilyedlik (doktora tezi, 2000), Ondokuz MayýsÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Ýs-lam Hukuku Açýsýndan Zilyedliðin OluþumundaÝrâdenin Yeri”, Ondokuz Mayýs Üniversitesi Ýlâ-hiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11, Samsun 1999, s.239-256; Davut Yaylalý, “Ýslam Hukukunda Za-manaþýmý”, UÜ Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, IV/4, Bursa 1992, s. 157-159; “Tenâzu. bi’l-eydî”,Mv.F, XIV, 39-41; “Hiyâze”, a.e., XVIII, 274-290;“Vaç.u’l-yed”, a.e., XLIII, 301-314.

ÿÞevket Topal

– —ZÝLZÂL SÛRESÝ

���א����א� ) )

Kur’ân-ý Kerîm’indoksan dokuzuncu sûresi.˜ ™

Adýný ilk âyetinin son kelimesinden alýrve ez-Zelzele, Ýzâ zülzilet sûresi diye de aný-lýr. Medenî veya Mekkî olduðu hususun-da farklý görüþler ileri sürülmüþtür. Tabe-rî ve Kurtubî, Medenî diye kaydetmiþ (Câ-mi£u’l-beyân, XXX, 337; el-Câmi£ li-a¼kâ-mi’l-Æurßân, XX, 100), Süyûtî de bunu ter-cih etmiþ (el-Ýtšån, I, 36), Ýbn Âþûr iseMekkî olduðunu söylemiþtir (et-Ta¼rîr ve’t-tenvîr, XXX, 437). Sekiz âyet olup fâsýlasý“� ، -harfleridir. Sûrenin konusu kýya ”א،metin kopmasý ve insanlarýn dünyada iþ-ledikleri ameller için hesaba çekilmesi hak-kýndadýr.

Zilzâl sûresi yerin büyük bir sarsýntý ilesarsýlacaðý ve içindeki aðýrlýklarý (eskal) dý-þarýya atacaðý günü hatýrlatýlmakla baþ-lar. Diðer âyetlerde sûra üfürülmekle vu-ku bulacaðý ifade edilen bu olayýn (ez-Zü-mer 39/68) ikinci üfleyiþle meydana gelece-ðini söylemek mümkündür. 2. âyette yeralan “eskal” kelimesi Taberî ve Ýbn Kesîr’egöre yerin karnýndaki (kabirlerdeki) ölülerianlatýr. Buna yer küresinin kendi içindesakladýðý çeþitli maden ve hazineler de ek-lendiði takdirde bu yer sarsýntýsýný birincive ikinci üfleyiþ olarak kabul etmek gere-kir. Ardýndan, tasvir edilen durum karþý-sýnda inkârcýlar veya bütün insanlar hay-rete düþüp, “Arzýn bu hali nedir?” diyecek-lerdir. O gün Cenâb-ý Hakk’ýn ilhamýyla yerküresi, üzerinde iþlenen bütün amelleri ha-ber verecektir. Dünyada peygamberlerintebliðlerine doðrudan veya dolaylý biçim-de muhatap olan insanlar tek baþlarýna vedaðýnýk þekilde hesap yerine geleceklerdir.

Zerre kadar iyilik yapan da zerre kadar kö-tülük yapan da karþýlýðýný bulacaktýr.

Sûrenin tefsiri hakkýnda rivayet edi-len hadislerden biri þöyledir: Abdullah b.Ömer’den nakledildiðine göre sûre nâzilolurken orada bulunan Ebû Bekir aðla-maya baþlamýþ, Hz. Peygamber bunun se-bebini sorunca sûrenin kendisini aðlattýðý-ný söylemiþ, bunun üzerine Hz. Peygam-ber þöyle buyurmuþtur: “Siz hiç hata et-mez, günah iþlemez olsaydýnýz Allah Teâlâsizden sonra hata edip günah iþleyen birümmet yaratýr ve -tövbe etmeleri üzeri-ne- onlarý affederdi” (Vâhidî, s. 368; Hey-semî, VII, 141). Resûl-i Ekrem, yerin için-de sakladýðý haberlerden bahseden 4. âye-te atýfta bulunarak yerin sakladýðý haber-lerin ne olduðunu sormuþ, yanýndakiler bu-nu Allah ve resulünün bildiðini söyleyinceþöyle demiþtir: “Yerin içinde barýndýrdýðýhaberler, Allah’ýn her erkek ve kadýn kulu-nun yer üzerinde iþlediði amellere þahit-lik edip þöyle demesidir: ‘Benim sýrtýmdafilân ve filân günde þu ve þu amelleri iþ-ledin; evet yerin haberleri bundan ibaret-tir” (Müsned, II, 347; Tirmizî, “Sýfatü’l-kýyâ-me”, 7; “Tefsîrü’l-Kur,ân”, 99).

Sûrenin fazileti hakkýnda rivayet edilenhadise göre bir sahâbî Resûlullah’ýn huzu-runa gelip kendisine Kur’an okutmasýný is-temiþ, Hz. Peygamber “elif lâm râ’”, “hâmîm” veya tesbih kavramýyla baþlayan sû-relerden okumasýný söylemiþ, sahâbî bun-larýn her biri için, “Yaþým ilerlemiþ, kalbimsýkýntýlý hale gelmiþ, dilim de kalýnlaþmýþ”þeklinde mazeret beyan ederek kendisi-ne özlü bir sûre okutmasýný talep etmiþ-tir. Resûl-i Ekrem ona Zilzâl sûresini okut-muþtur. Sahâbî okumasýný bitirince, “Senihak peygamber olarak gönderen Allah’ayemin ederim ki hayatýmýn sonuna kadarbuna baþka bir þey ilâve etmeyeceðim”

ðü, zilyedin iyi ya da kötü niyetli ve iadeedilecek malýn elde mevcut olup olmama-sýna göre farklý hükümlere tâbidir. Fakih-ler, iyi niyetli zilyedin her hâlükârda hak-sýz zilyedi olduðu þeyi aslî zilyedine iadeyükümlülüðünün bulunduðunu, ancak iyiniyeti sebebiyle dinî açýdan günahkâr ol-mayacaðýný ifade etmiþlerdir. Mâlikîler’egöre, bir arazide iyi niyetli kiracý sýfatýylazilyed olan kimse söz konusu arazide zi-raat yapmakta iken hak sahibi ortaya çýk-sa ve arsasýndaki ekinlerin sökülmesini ta-lep etse bu isteði dikkate alýnmaz; kendisisadece yerin kira bedelini isteyebilir. Ki-racý kötü niyetli zilyed olduðunda ise ay-ný olayda ekinleri sökmesi gerekir. Çünkükötü niyetli zilyedin mal mevcutsa ayneniadesi, mevcut deðilse karþý tarafýn zara-rýný tazmin etmesi genel kuraldýr. Ayrýcaonun fiilî hâkimiyeti iyi niyete dayanmadý-ðýndan mala gelebilecek her türlü hasarve zarardan da sorumludur. Hatta bu za-rarýn, kiþinin fiilinin bir sonucu olmasý ilesemavî bir âfet neticesinde olmasý arasýn-da bir fark yoktur. Ancak mal, baþkasýnýnkusuru neticesinde telef olmuþsa bu du-rumda haksýz zilyedin o kimseye rücû ede-rek zararýný tazmin ettirme hakký doðar.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Þemsüleimme es-Serahsî, el-Mebsû¹, Beyrut1414/1993, V, 201-202, 241; VII, 132, 172-174;X, 55, 171; XI, 46, 73, 89; XII, 82; XV, 32; XVI,161; XVII, 29, 33, 54; ayrýca bk. tür.yer.; Gazzâlî,el-Vasî¹ (nþr. Ahmed Mahmûd Ýbrâhim – M. M.Tâmir), Kahire 1417/1997, III, 192, 269; IV, 225,318; VII, 413, 433-435, 440; ayrýca bk. tür.yer.;Ýbn Rüþd, el-Beyân ve’t-ta¼½îl (nþr. MuhammedHaccî v.dðr.), Beyrut 1408/1988, IX, 252, 260; X,34, 318; XI, 46, 79, 145, 146-152, 173, 179, 189,265; ayrýca bk. tür.yer.; Kâsânî, Bedâßi £, IV, 37; V,244; VI, 225, 232, 236, 240, 254; VII, 143-150;ayrýca bk. tür.yer.; Burhâneddin el-Mergýnânî, el-Hidâye (nþr. Tallâl Yûsuf), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), II, 289; III, 128, 156, 169, 170; ay-rýca bk. tür.yer.; Muvaffakuddin Ýbn Kudâme, el-Mu³nî, Kahire 1388/1968, IV, 380; X, 134, 247,249, 254, 256, 257, 267, 269, 270, 274; ayrýcabk. tür.yer.; Ýzzeddin Ýbn Abdüsselâm, Æavâ£idü’l-a¼kâm (nþr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire 1414/1991, I, 106, 183-184; II, 53, 56, 139, 141, 154,185; Bedreddin ez-Zerkeþî, el-Men¦ûr fi’l-šavâ£id(nþr. Teysîr Fâik Ahmed Mahmûd), Küveyt 1402/1982, I, 95-96, 172; III, 369-372; Ýbn Receb, Taš-rîrü’l-šavâ£id ve ta¼rîrü’l-fevâßid (nþr. Ebû Ubey-de Meþhûr b. Hasan Âlü Selmân), Kahire 1419/1999, I, 294; II, 316, 321, 324, 329, 334, 355,378; Burhâneddin Ýbn Ferhûn, Teb½ýratü’l-¼ük-kâm (nþr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire 1406/1986, I, 377-378, 383; II, 99-110; Hattâb, Mevâ-hibü’l-celîl, Beyrut 1412/1992, V, 18, 46-47; VI,56, 128, 192, 209-210, 221-230; Hatîb eþ-Þirbî-nî, Mu³ni’l-mu¼tâc, Beyrut 1415/1994, II, 104,447; III, 59, 229, 333, 345; VI, 409, 414, 415,428, 436; ayrýca bk. tür.yer.; Mecelle, md. 1248,1660, 1661, 1662, 1663, 1674, 1679, 1754; Ja-le G. Akipek, Türk Eþya Hukuku, Ankara 1972,

Zilzâl sûresi

Page 2: doksan dokuzuncu sûresi.421 ya, kuzeydoðu ve doðuda Mozambik, gü-neyde Güney Afrika Cumhuriyeti, batýda Botsvana dýr. Resmî adý Republic of Zim-babwe olan ülkenin yüzölçümü

421

ya, kuzeydoðu ve doðuda Mozambik, gü-neyde Güney Afrika Cumhuriyeti, batýdaBotsvana’dýr. Resmî adý Republic of Zim-babwe olan ülkenin yüzölçümü 390.759km², nüfusu 11.392.629’dur (2009). Baþ-þehri Harare (eski adý Salisbury, 2005 yý-lýnda yaklaþýk 1.600.000), diðer önemli þe-hirleri Bulavayo (718.000), Mutare (168.000)ve Gveru’dur (146.000).

I. FÝZÝKÎ ve BEÞERÎ COÐRAFYA

Zimbabve büyük Orta Afrika platosu-nun bir bölümünü oluþturur. Ülkenin Zam-bezi ve Limpopo vadileri dýþýndaki büyükbir bölümü denizden 800-1500 m. yük-sekliktedir. Bu platonun doðusunda yük-sekliði 2596 metreyi bulan (Ýnyangani daðý)ve Mozambik’le sýnýr teþkil eden daðlýk küt-le yer alýr. Kuzeybatýda Zambezi nehri üze-rinde dünyanýn en büyük þelâlelerindenbiri olan Victoria þelâlesi bulunur. Yine bunehir üzerinde olan baraj gerisindeki Ka-riba baraj gölü de dünyanýn en büyük ya-pay gölleri arasýndadýr. Zimbabve’de tro-pikal iklim hüküm sürer. Ülkede mayýs iletemmuz aylarý arasýnda serin ve yaðýþsýzbir kýþ, ekime kadar sýcak bir mevsim, ni-sana kadar da sýcak ve yaðmurlu bir yazmevsimi görülür. Platolarda yaðýþ orta-lamalarý 650-750 mm. arasýndadýr. Yaðýþdoðudaki daðlarda daha yüksek, güney-deki vadilerde daha azdýr. Ülkede dönem-sel kuraklýklar görülür. Hâkim doðal bit-ki örtüsü aðaçlýklý savanlardýr. Doðudakidaðlarda ve vadi içlerinde tropikal karak-terli ormanlara rastlanýr. Zengin bir ya-

ban hayatýna sahip olan ülkede çok sayý-da millî park kurulmuþtur. Kilometrekare-ye yirmi dokuz kiþinin düþtüðü Zimbab-ve’de nüfusun % 37’si þehirlerde yaþar.Ülke nüfusunun % 98’ini siyahlar, geri ka-lanýný da Asyalýlar (çoðu Hintli) ve Avru-palý beyazlar (çoðu Ýngiliz) oluþturur. Üçresmî dilden biri olan Ýngilizce’nin yanýn-da Ndebele ve Þona dilleri de yer alýr. Si-yahlar Bantu dillerini konuþan iki büyükgruba ayrýlýr. Bunlar, ülkenin doðusundayaþayan Þonalar ile (% 80) genelde güneyve batý bölgelerinde toplanmýþ olan Nde-beleler’dir (% 16). Halkýn % 50’si Sankre-tik (yarý hýristiyan yarý yerel inanýþlar), %25’i hýristiyan, % 25’i yerel dinlere men-suptur. Zimbabve’deki müslümanlarýn sa-yýsý 127.500 civarýndadýr (nüfusun % 1’i).Ülke nüfusunun % 91’i okur yazardýr.

Baðýmsýzlýk döneminde Zimbabve eko-nomisinde görülen büyümeye karþýn iþsiz-lik ve tarýmdaki üretim düþüklüðü gibi so-runlar aþýlamamýþtý. Yeni düzenlemeler veyabancýlarýn yatýrýmlarý 1992’de belirli biriyileþmeyi baþlattý. Zimbabve hükümeti,2000 yýlýnda uygulamaya koyduðu tarýmreformu çerçevesinde beyaz azýnlýðýn top-raklarýný devletleþtirerek yerli halka da-ðýttý. Bunun üzerine Batýlý hükümetler veuluslar arasý kurumlar Zimbabve’ye eko-nomik ve siyasal yaptýrým uyguladýlar. Buyaptýrýmlar ülke ekonomisinin iyice bozul-masýna yol açtý. Zimbabve 2007’de dün-yanýn en yüksek enflasyon oranýna sahipülkesi olarak kayda geçti. Ekonomik kriz-le birlikte iþsizlik de % 80’e ulaþtý, ülke nü-

demiþ ve oradan ayrýlmýþtýr. Bunun üze-rine Hz. Peygamber þöyle demiþtir: “Buadam kurtuluþ yolunu bulmuþ, kurtuluþyolunu bulmuþtur” (Müsned, II, 169; a.e.[Arnaût], XI, 139-141; Ebû Dâvûd, “Þehruramaçân”, 9; Ýbrâhim Ali, s. 302-303, 360-361). Abdullah b. Abbas’tan rivayet edi-len bir hadiste de Resûlullah, Zilzâl sûre-sinin Kur’an’ýn yarýsýna, Ýhlâs’ýn üçte biri-ne, Kâfirûn sûresinin de dörtte birine denkgeldiðini söylemiþtir (Tirmizî, “Feçâ,ilü’l-Kur,ân”, 10; Ýbrâhim Ali, s. 360-363; Kâfi-rûn sûresiyle ilgili beyanýn sýhhati hakkýn-da bk. DÝA, XXIV, 149). Þehâbeddin Mah-mûd el-Âlûsî, Zilzâl sûresinin Kur’an’ýn ya-rýsýna denk geliþini onun içerdiði hüküm-lerin dünyaya ve âhirete dair olmasýna, sû-renin âhiret ahkâmýný kýsaca içermesi özel-liðine baðlamýþtýr (Rû¼u’l-me£ânî, XXX,602). Ýsmâil Hakký Bursevî Tefsîru Sûre-ti’z-Zelzele adýyla bir risâle kaleme almýþ-týr (Beyazýt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507,vr. 116a-121a).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Buhârî, “Tefsîr”, 99; Müsned, II, 169, 347; a.e.(Arnaût), XI, 139-141; Taberî, Câmi £u’l-beyân(nþr. Sýdký Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995,XXX, 337; Mâtürîdî, Teßvîlâtü’l-Æurßân (nþr. Ma-sum Vanlýoðlu), Ýstanbul 2011, XVII, 297; Vâhidî,Esbâbü’n-nüzûl (nþr. Eymen Sâlih Þa‘bân), Ka-hire 1424/2003, s. 368; Muhammed b. Ahmedel-Kurtubî, el-Câmi£ li-a¼kâmi’l-Æurßân, Beyrut1408/1988, XX, 100; Ebü’l-Fidâ Ýbn Kesîr, Tefsî-rü’l-Æurßâni’l-£a¾îm, Beyrut 1385/1966, VII, 348-349; Heysemî, Mecma£u’z-zevâßid, VII, 141; Sü-yûtî, el-Ýtšån (Ebü’l-Fazl), I, 36; Þehâbeddin Mah-mûd el-Âlûsî, Rû¼u’l-me£ânî (nþr. M. Ahmed el-Emed – Ömer Abdüsselâm es-Selâmî), Beyrut1421/2000, XXX, 602; Elmalýlý, Hak Dini, VIII,6009; Ca‘fer Þerefeddin, el-Mevsû£atü’l-Æurßâniy-ye Åa½âßi½ü’s-süver, Beyrut 1420/2000, XII, 93-106; M. Tâhir Ýbn Âþûr, et-Ta¼rîr ve’t-tenvîr, Bey-rut 1421/2000, XXX, 431-432, 437; Ýbrâhim Alies-Seyyid Ali Îsâ, el-E¼âdî¦ ve’l-â¦ârü’l-vâride fîfe²âßili süveri’l-Æurßâni’l-Kerîm, Kahire 1421/2001, s. 302-303, 360-363; Mahbûbe Müezzin,“Sûre-i Zilzâl”, DMT, IX, 415.

ÿBekir Topaloðlu

– —ZÝMBABVE

Güney Afrika’da bir ülke.

I. FÝZÝKÎ ve BEÞERÎ COÐRAFYAII. TARÝHIII. ÜLKEDE ÝSLÂMÝYET

˜ ™

Afrika’nýn güneyinde denize kýyýsý olma-yan bir ülkedir. Eskiden Rodezya adýyla birÝngiliz sömürgesiydi. 18 Nisan 1980’de Zim-babve (Þona [Shona] dilinde “büyük taþevler, deðerli evler”) adýyla baðýmsýzlýðýnýkazanmýþtýr. Komþularý kuzeyde Zambi-

ZÝMBABVE

Zimbabve’nin baþþehri Harare’den bir görünüþ