21
DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA RELIGIOUS AND PHILOSOPHICAL TEXTS: RE-READING, UNDERSTANDING AND COMPREHENDING THEM IN THE 21 st CENTURY CİLT - 1

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

  • Upload
    others

  • View
    30

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA

RELIGIOUS AND PHILOSOPHICAL TEXTS:

RE-READING, UNDERSTANDING AND COMPREHENDING THEM IN THE 21st CENTURY

CİLT - 1

Page 2: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA SEMPOZYUMU

Bildiri Kitabı, Cilt: 1

Sultanbeyli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü

Kültür Yayın No: 8

ADRES: Abdurrahmangazi Mahallesi Belediye Caddesi No:4

Tel: 0 216 564 13 00Fax: 0 216 564 13 71

Mail: [email protected]

GENEL YAYIN YÖNETMENİMEHMET MAZAK

EDİTÖR:PROF. DR. BAYRAM ALİ ÇETİNKAYA

BÖLÜM EDİTÖRLERİ:YRD. DOÇ. DR. AHMET HAMDİ FURAT

YRD. DOÇ. DR. İSMAİL DEMİREZENYRD. DOÇ. DR. AHMET ERHAN ŞEKERCİ

YRD. DOÇ. DR. ÜMİT HOROZCUARŞ. GÖR. MEHMET FATİH ARSLANARŞ. GÖR. BİRSEN BANU OKUTAN

ARŞ. GÖR. ADEM İRMAKARŞ. GÖR. EMİNE GÖREN

ARŞ. GÖR. MUHAMMED VEYSEL BİLİCİ

978-605-89744-4-9

Ege BasımEsatpaşa Mh. Ziyapaşa Cd. No:4Ege Plaza Ataşehir/İSTANBUL

Tel: 0216 472 84 01www.egebasim.com.tr

SAYFA DÜZENİİBRAHİM AKDAĞ

ISBN:

BASKI

Nisan 2012

Copyright Sultanbeyli Belediyesi

Page 3: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

511

Dini Metinlerin Anlaş lmas ve Yorumlanmas nda Anlay c Yöntemin İmkan ve S n rl l klar : Diltey ve Weber Örneği

Opportunities and Limitations of Versthen Method to Understanding Religious Texts: The Case of Dilthey and Weber

slam CAN*

Absract

In Western thought has occurred of paradigmatic revolution with enlightenment and positivism to perception and interpretation religious. Especially with positivism and evolutionary thought is assumed that all religions are derived from primitive beliefs. According to this hypothesis of primitive religions is a deviation from how the intellectual, emotional tension resulting from a product of fantasy, and was com-posed of its social functions. The same thing can be done at a high religious culture and great religions are to be removed in similar ways, explained and predicted shelf made. Fed from the world of religion and religious life of meaning metaphysical assumption that all aspects of the seminal religious texts in uenced by positivism and enlightenment. In a broader sense of the social sciences or human sciences in a systematic manner considering the formation of positivism and enlightenment takes place through the e orts of human sciences, one of the central issues of reli-gion a ected the human sciences cannot be considered the dominant paradigm. This paradigm of religion in general and in particular to understand the interpretation of religious texts came into dilemmas. This is where dead-ends into the crisis that has some of the alternatives. Weber in sociology, opposed to Comte’s positivism. Dilthey opposed to enlightenment thinkers the universalist and explanatory approaches and explained the possibilities and opportunities for versthen method. In this article, re-ligion is generally understood, and in particular the interpretation of religious texts and the method of Weber and the sociology of Dilthey’s versthen method opportuni-ties and limitations will be discussed. In this context, conceptualization framework of religious text to be determined, according to the method anlay c dilemmas and limitations of methodologies to understand religious texts will be presented.

* Ara . Gör., Mu Alparslan Üniversitesi.

Page 4: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

512

Dinî ve Felsefî Metinler

Giri

Günümüzde pozitivist dü üncenin önemli ölçüde geçerlili ini yitirmesiyle bir-likte hem dilsel meselelerde hem de sosyal olaylarda anlam ve yorum kavramlar n n daha s k kullan lmaya ba land bilinmektedir (Kökta , 2003: 105). Bu anlama ve yorumlama çabas , pozitivist dü ünce sisteminin olay ve olgular aç klamada yegane metot olmamas n n d nda onun verileri anlamada yetersiz, akl n belirli kurallara göre i letilmesi konusunda dayatmac ve tefsiri mümkün konular n kabullenilmeyi i bak m ndan ise dogmatikli iyle alakal d r. Yeniden anlama ve yorumlama çabalar -n n ilk basama , as l olana, kayna na yani özüne dönmektir. Bütün yaz lm lar n ve yorumlanm lar n çoklu unun ne et e i i bir olan eye yani metne dönmektir. Basit anlam yla metin, herhangi bir amaçla ve insan taraf ndan kalem veya sözle vücuda getirilmi anlam bütünlerinden olu maktad r. Genel olarak ise metnin üç temel özel-li i bulunmaktad r: Metnin kendisi, onu vücuda getiren ah s ve metnin yöneldi i amaç (Bulaç, 2005: 133). Burada söz konusu olan metin, herhangi bir insan taraf ndan olu turulmu ve hakikati konusunda yoruma aç k, yanl lanabilir, s radan bir metin de ildir. Söz konusu olan, insanlar n inanç sistemlerinin tek kurucu ö esi olan bi-reysel ve toplumsal bütün davran lar ilgilendirebilecek kadar hayat n her an nda yönlendirici bir de eri olan ve kayna n Tanr ’ya dayand ran dini bir metindir. Dini metinden kastedilen, bu tan m do rultusunda dü ünüldü ünde ve slam dini öze-linde, Allah taraf ndan peygambere vahyedilen Kur’an ve bu vahiy ekseninde Hz. Peygamberin zikre i i hadislerdir.1 lahi dinler için ‘ metin’den kastedilen, Tanr ’n n insanlar uyarmas için peygamberlere gönderdi i kesin hükümlerdir. Bu hüküm-lerin anla lmas na ve yorumlanmas na tarihsel süreç içerisinde her zaman ihtiyaç duyulmu tur. Buna göre metin2 kavram , “nass” anlam nda, özel bir bildirim (vahy) yoluyla insana sunulan, “a k nl k unsurunu tarihin içine sokarak, tarihte diyalek-ti i harekete geçiren bir vahiy” olma özelli i ta yan ilahili in kendisinde tezahür e i i/aç l m kazand , kayna bak m ndan zaman – mekan üstü olmas na kar n, amaç bak m ndan bütünüyle insana, olaya, topluma, tarihe ve fenomenlere dönük tarihe mal olmu belge olarak da de erlendirilmektedir (K l ç, 2001: 97). Bu yönüyle dinî metinler, neredeyse bütün yorum biçemlerinde ele al nm t r. Özellikle slâm gelene inde s n rl say da kaynak metin ile ortaya ç kan çok say da duruma cevap

1 Hadislerde kastedilen manan n, anlam ve yorum ili kisi çerçevesinde ula labilirli ini sa-vunan dü ünce için bkz. Yavuz Kökta , Anlam ve Yorum li kisi Aç s ndan Hadis Metin-lerinin Tahlili, Bilimname III, say : 2003/3, s. 105 – 131, 2003, Kayseri

2 “Metin” kavram n n etimolojik temellendirilmesi ve mevcut anlamlar için bkz. Ali Galip Gezgin, Gezgin, A. G., (2007), Kur’an’ n Metinsel Niteli i, Dini Ara t rmalar Dergisi, cilt: 9, say : 27, s. 79 – 108, Ankara

Page 5: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

513

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

verebilmek amac yla Kur’an ve di er metine dayal kaynaklar, âdeta noktas na ka-dar i lenmesi gereklili ine sahiptir. Tefsir, kelâm ve f k h, slâm bilimler gelene inin yorum disiplinleri olarak slâm’ n kaynak metinlerini i lemede bu ihtiyac n tesisini sa lam lard r (Paçac , 2007: 272). Çünkü do ru bir Kur’an tasavvuruna ula abilme-de, onun metinsel niteli inin bilinmesi önemlidir. Bunun için öncelikle metin (nass, text)’in kavramsal çerçevesinin çizilmesi gerekir. Çünkü iki kapak aras nda sayfalar halinde toplanmas ve yaz larak kaydedilmesi nedeniyle Kur’an, dü ünce gelene i içerisinde statik bir metin gibi alg lanarak onun özgün sesi k s lm ve onun insan hayat n dizayn eden temel özelli i ask ya al nmak istenmi tir (Gezgin, 2007: 79). lahi temelde tebli edilen bütün dinler, bir kitap ve bir eriata sahip olma özelli ine

sahiptirler. Her peygamber yeni bir kitap veya farkl bir eriat getirmemi se bile, ya kendi ça da veya kendinden bir önceki peygamberin kitap ve eriat na ba l kala-rak tebli ini sürdürmü tür. Ancak biz bu iki özelli in son din olan slamiyet’te doruk noktas na ula t n görmekte ve slamiyet’in son tebli olmak yan nda bütün ilahi temeldeki dinlerin ve kutsal geleneklerin sahih miras na sahip ç kmakla sadece her-hangi bir ‘din’ de il, fakat ‘ed-din’ oldu unu görüyoruz (Bulaç, 2005: 135).

slamiyet’e ait bütün kutsal metinlerinin anlam n n diri tutulmas ve insanl a yol göstericili inin zaman ve mekan üstülü ü, bu metinlerin yeniden yorumlan-mas n her zaman elzem k lm t r. Bu yorumlama sürecini kolayla t rmak ve kaste-dilen anlama en yak n anlam yakalamak ise, mevcut sosyal, siyasal ve ekonomik artlar n niteliklerini göz önünde bulundurmaktan geçmektedir.3 Çünkü çevreden

çevreye, dönemden döneme temelli farkl l klar arz eden söz konusu çevre faktörleri de i kenlerin arkas nda yatan belirleyici ve yönlendirici faktörlerdir.4 Bu makale-nin konusu bu veriler nda, Dilthey ve Weber’in sosyal bilimlerde kulland ve pozitivist paradigmaya yer yer ele tiri getiren anlay c yönteminin (versthen) dini metinleri anlama ve yorumlamada kullan lmas n n imkan ve s n rlar n tart mak-t r. Ayr ca buna ek olarak sosyal bilimlere uyguland nda yeni perspekti er sunan bu yöntemin, dini metinlerin anla lmas ve yorumlanmas nda kar la t güçlük-lere de de inilecektir.

3 Kur’an’ n anla lmas için öne sürülen “antropolojik yorumlaman n” yanl l için bkz. Ali Bulaç, Kur’an’ Anlamada Tarihsellik Sorunu (Sempozyum Tebli ve Müzakereleri), Kurav yay nlar , 2005, Bursa

4 Kutsal metinlerin yorumlanmas nda, zaman, sosyal artlar, yorumlama birikimi gibi parametrelerin önemine dikkat çekilmesi ve dini metinlerin hermeneuti inin sosyolojik yans malar için bkz. Yasin Aktay, Metin, Tarih ve iddetin Kaynaklar : slam’ n Kültürel Ço ulculu unun Tarihsel ve Sosyolojik Tezahürleri, Din ve Dünya Bar Uluslar aras Sempozyumu, stanbul Üniv. lahiyat Fak. Yay nlar , s. 15 – 32, 2008, stanbul

Page 6: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

514

Dinî ve Felsefî Metinler

I. Pozitivizmin Felsefeye ve Sosyal Bilimlere Etkisi

Yeniça ’daki pozitivist bilim anlay n n yükseli i, gerçekte do a bilimleri alan n-da elde edilen ba ar lar n bir sonucudur. Do a bilimleri alan ndaki pozitif sonuçlar n tarihsel – toplumsal alanda da elde edilece inin dü ünülmesi, belirli bir cebirsel he-saba göre i lemeyen toplum bilimlerinde yan lt c tasavvurlar ve paradigmalar üre-tilmesini sa layarak pozitivizme olan inanc n zay amas n beraberinde getirdi. Bu ba lamda pozitivizm’in varsay mlar n öyle özetlemek mümkündür: a) Birbirlerine nedensel olarak ba l olgulardan olu an gerçekli in ölçüsü, empirik kan tlarla göste-rilmesinde yatar, b) Bilimsel bilgi, olgular aras ndaki empirik aç klamalara dayan r. Empirik aç klamalar, olgular aras ndaki neden – sonuç ili kisini gösterebilir. Neden – sonuç ili kisinden elde edilen evrensel genellemeler, bilimsel yasa ad n al r, c) Olgular aras ndaki neden – sonuç ili kileri dikkate al narak gelecekteki olaylar öngö-rülebilir. Fizik yasalar izlenerek toplumsal olaylar da öngörülebilir, d) Bilimsel yön-tem içinde kullan lacak olan hipotezler, do adaki düzenliliklerin toplumsal ya am içinde de belirlenmesini sa layabilir (Bilton, 1991: 507 – 508).

XIX. yüzy l n ortalar nda, Avrupa’da felsefe, bir kriz geçirdi. Asl nda bu kriz ilk defa Kant’la ba lad . Kant, meta zikle bilimi birbirinden ay rarak, bir yandan gün-den güne ilerleyen ve önemi günden güne artan tabiat ilimlerini (do a bilimleri) di er yandan ise, biri ötekini çürüten ve denemelerle yüklü olan felsefeyi göz önünde tut-mu tu. Kant, dünya bilgisini, pozitif deney ilimlerine b rakarak bu ilimlerin d n-da ya da üstünde onlar ku atan, çevreleyen ve kubbeleyen bir meta zi in varl n reddetmi ti. Dolay s yla Kant’a göre felsefenin görevi, bilinebilen mevcut dünyan n s n rlar n çizmek, bilginin içinde hareket edebilece i çerçeveyi belirlemek ve deney-sel bilginin varl k temellendirmesini sa lamla t rmakt . Daha sonra ise, pozitivizmin kurucusu August Comte’a göre, ilerlemeci bir bilim anlay geli tirilerek, bilimin ya-sala t r lmas yla üç hal’den biri olan meta zik hal’inin, devrinin kapand ilan edil-mi tir. Bu yeni dönemin içinde felsefe; mant k, bilgi teorisi ve bilim ö retisinin içine kapat lm t r. Bunun sonucunda felsefenin as l konusunu, bilimlerin kendileri, me-totlar ve ilkeleri olu turur hale geldi (Birand, 1998: 12 – 13). Çünkü pozitivizmin et-kisiyle do a biliminin çal malar n referans alan be eri bilimlerinin ba nda tarih ve sosyoloji gelmekteydi. Birçok aç dan farkl l klar ta malar na ra men Comte, Marx ve Hegel t pk do a bilimlerinin nesnelerinde oldu u gibi tarih ve toplumda da yasalar oldu unu ve kendilerinin bu yasalar bulduklar n ya da bulacaklar n dü ünüyor-lard . Pozitivist dü üncenin bu temel argüman na talyal lozof Vico ciddi ele tiriler getirmekle birlikte sistemli bir ele tiri, Dilthey’in de içerisinde oldu u Alman Tarih Okulu taraf ndan yap ld . Alman Tarih Okulu’na göre, tarihsel – toplumsal – tinsel gerçeklik, genellemelere göre de il tikelliklerine göre karakterize edilir ve olaylar ve

Page 7: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

515

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

durumlar kendilerine özgü ve yenilenemez bir nitelik gösterdiklerinden onlardan nesnel, genel geçer ilkeler ve yasalar ç karmak olanakl de ildir. Do al gerçeklikten farkl olarak insan ürünü olduklar ndan nesnel gözlemle alg lanmak yerine, kendine göre yeniden kurarak anla lmalar gerekir. Tarihsel, toplumsal ve tinsel gerçeklik do a bilimlerinin nesnel gözleme dayal genellemelerini de il, anlamaya dayal yo-rumlay c (hermeneuia) bir bilimsel etkinlikle ele almal d r (Aktay, Göka & Topçuo lu, 1999: 31 – 32; Birand, 1998: 16 – 23; Günay, 2003: 120 – 121). Sosyal bilimleri do a bilimlerinden ba ms zla t rmay , onlar n özgül nitelikleri üzerinde in a edilecek bir özerkli i isteyen Dilthey’e göre, sosyal bilimler her eyden önce insanlar n özel ya-ant lar yla ilgilidir. Ya ant lar da pozitivistlerin öngördü ü biçimde ölçülebilir so-

mut olgular de ildir, onlar içten bir bak aç s yla anlama yöntemi ile ayd nlatmak mümkün olabilir. Weber’e göre, toplum bireylerin eylemleri arac l ile ve bu ey-lemlerin sonucunda biçimlenen bir bütün te kil etmektedir. Bu eylemi anlamak için ara t rmac n n eylemde bulunan bireyin bak aç s n , görü ünü ve güdülerini tespit etmesi gerekir (Vergin, 2003: 160 – 163 akt. Çi çi, 2008: 84).

II. Dilthey ve Weber’de Anlay c Sistem Hermeneuti i

Dilthey, pozitivizmi en son meta zik sistem haline getirmekle bir ç kmaza gi-ren Comte’un Sosyoloji ad alt nda ortaya a “sözde insan bilimi”ne ve de Mill’in deneycili e dayal manevi bilim mant na kar ç kar. Dilthey’e göre, “Manevi bi-limler, do a hakk ndaki bilgilerimizin düzene konulmas na benzer bir yolla mant k-sal bir in ayla bütünlük kazanamaz; onlar n yap s n n farkl geli mi oldu u kabul edilmeli ve bu yüzden de tarihsel olarak geli ti i dikkate al nmal d r.” (Bilen; 2002: 74). Dilthey, d m zdaki dünyay daha nesnel ekilde bulabilece imiz eklindeki po-zitivist- empirisist epistemolojiye tam bir inançs zl k besler ve d dünyan n bizden ba ms z olmayaca dü üncesini savunur. nsan n do as gere i, hisseden, isteyen, tasarlay p amaçlayan, kendi tarihselli i içerisinde ba kalar yla bir arada ya ayan ve bu ya amsal tecrübe sonucunda olu an özümüzün, d dünyadan daha kesin bir veri oldu unu vurgulayan Dilthey, insan n bir öz-bilince (Besinnung) sahip oldu unu ve böylelikle bu öz-bilinci üzerine dü ünebilme ( Selbstbesinnung) yetene ine de sahip oldu unu ifade eder. Asl nda iç ve d gerçekli i birbirinden keskin hatlarla ay rma-n n mümkün olmad dü ünüldü ünde, do a kendi ba na bir gerçek olarak de il görelili i ölçüsünde bize aç kt r. Dilhey’e göre insan, ya am gibi bir bütündür ve her eye sadece ya ama’n n içerisinden bakabiliriz. Söz konusu ya am, biyolojik bir ya am

(Naturliches leben) olmay p bizim duygular m zdan, eylemlerimizden, di er insanlar-la etkile imlerimizden ve tarihselli imizden olu an tinsel bir ya am (Geistiges leben)d r. Kendisini bir ya am lozofu olarak niteleyen Dilthey’e göre ya am, d ar dan

Page 8: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

516

Dinî ve Felsefî Metinler

yap lacak akla uygun spekülatif sistemlerle de il bizzat ya anarak ya am n içerisin-den kavranabilir ve yorumlanabilir (Aktay, Göka & Topçuo lu, 1999: 33 – 34; Birand, 1998: 25 – 40). Bu dü ünceden hareketle Dilthey, felsefede ve sosyal bilimlerde ufuk açabilecek epistemolojik bir sistem geli tirir. Dilthey’e göre iki farkl bilme tarz ve epistemoloji vard r. Bunlardan ilki, Erklaren yani do a bilimlerine yol açm , kendine özgü yöntemiyle do al fenomenlerin nedensel düzenini sa layan yasalar aç klama-ya çal an bilme tarz ve Kant’ n Saf Akl n Ele tirisi’nde olanak ve s n rlar n ortaya koydu u do a biliminin epistemolojisidir. Di eri ise; Verstehen5 yani tinsel bilimlere yol açmas beklenen, kendine özgü yöntemiyle dünya görü ümüzü olu turan de er-leri ve anlamlar , dünya içerisindeki varl m z , içimizdeki tinsel ya am anlamaya çal an bilme tarz ve Dilthey’in Tarihsel Akl n Ele tirisi ile henüz kurulma a amas nda olan tinsel bilimin epistemolojisidir. Dilthey kurmaya çal t tinsel bilimlerin epite-molojisinin temelini, anla lmaya çal lan tarihsel veya toplumsal olayda içerilen ya-am n tümüyle yakalanmas için alabildi ine e duyumsal ya ama (empathic reliving;

nacherleben) olana na dayand rmaktad r. Bu temele anlay c bir psikoloji anlam da verilmektedir. E duyumsal yeniden ya ama ya da anlay c psikoloji ile tarihsel ve toplumsal olaylara bakma, yorumsama yani hermeneutikle de yak ndan ili kilidir. (Aktay, Göka & Topçuo lu, 1999: 34 – 35). Buna göre Dilthey anlama’y , kendi varl -

m z n subjektif s n rlar içinden d ar ta mak, kendi hayat imkanlar m z ve kendi varl m z a arak, ba kalar na ait ruh durumlar n içten ya amak, insanl k dünyas -n n bilgisini ya ayarak kavramakt r. Ya ant n n s rr ve ba ar s , kendi d na ç kmak, kendi dünyas n n s n rlar n a arak ba kalar na ula makt r (Birand, 1998: 49). Anlay c sisteminin yap ta lar n olu turan temel önermeyi Dilthey, “Was ist Hermeneutik”6

5 ‘Anlama’ terimi Almanca ‘Verstehen’in klasik çevirisidir. Verstehen (anlama, idrak) Latin dünyas nda ya ‘sezgi’ denilen ya da sadece, aç klanamaz bir ey olarak kabul edilen bir bilgi kayna na felse bir süreklilik ve de er kazanmaya yönelik Alman formülü olarak nitelendirilebilir. Bu yöntem; toplumu inceleyen herkesin, tarihçilerin ve felsefecilerin, sos-yal bilimcilerin kulland klar bir yöntemdi. Dilthey’in ‘yeniden denemesi’nin ve Croce’nin ‘yeniden dü ünmesi’nin kökeninde yer al yordu. K sacas insan n kendisini, oyuncunun ya da oyuncular n yerine koyarak tarihsel ya da toplumsal bir eylemin ‘içinde hissetme’ çaba-s yd . nsan n dünyas n n içsel olarak incelenmesini, do an n dünyas n n s rf d sal olarak incelenmesinden en keskin biçimle ay ran meto u (Hughes, 1985: 268 akt. Dolunay, 1997: 38). Anlama teriminin öncüllerinden biri Dilthey’dir. Dilthey’e göre anlama; gerçek somut tümlüklerin ve onlara ba lanan anlamlar n sezgili, do rudan anla lmas d r. Weber ise; sezgiyi ve do rudan anlama olana n reddeder. O’na göre anlama, ayr ayr insanlar n iç hallerinin ve toplumsal davran lara verdikleri anlamlar n bilgisidir, anlamaya yaln z bireysel bilimlerde eri ilir. Anlama, bireysel bilinçleri yöneten anlam ve de erlerin bireysel bilinçlerce yorumlanmas n gerektirir (Ergun, 1974: 99).

6 Dilthey’in hermeneutikle ilgili dü üncelerini en genel anlamda üç dönem içinde ele al-mak mümkündür. Önce, psikoloji bilimini, insan bilimlerini anlamada bir yöntem olarak

Page 9: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

517

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

adl yaz s nda, Hermeneutik’in hede nin “Bir yazar , onun kendi kendisini anlad -ndan daha iyi anlamak oldu unu” ileri sürerek kurar. Bu söz adeta bir paradigma

haline gelmi , edebiyat ve felsefe ile ilgili olan eserlerin yorumlanmas nda yazar n kendisini anlad ndan daha iyi anlama imkan tan d dü ünülmü tür. Ancak, ba -kalar ile ilgili olan ya ant ifadelerini, bu ya ant lar ya ayanlar n kendilerinden daha iyi anlamak nas l mümkün olabilir? Ya ant lar, sözlerle ve kelimelerle ifade edilirler. Fakat sözlerin ve kelimelerin, canl hayat n kendisinin ne kadar sönük bir ifadesi ol-du u dü ünülürse, herhangi bir ya ant ifadesini, bu ya ant n n kendisi ya ayan ve anlatan kimseden daha iyi anlamak iddias n n pek de yerinde olmayan bir iddia ol-mad söylenebilir. Bu dü ünce metinlerin yorumlanmas söz konusu oldu unda, ba vurulacak tek ve yegane bir ölçü de il ancak sadece dikkate al nmas gereken bir kriter olarak dü ünülebilir (Birand, 1998: 53).

Anlama yönteminin ilk önemli isimlerinden bir di eri ise, insan kültürü ara t r-mac lar n n bir kültürü aç klamak için kendilerine yard mc olacak evrensel kanun-lar ke fetme arzusunda olmamalar ; bilakis bir kültürün benzersiz ve kendine özgü oldu unu anlamalar gerekti ine dikkat çeken Max Weber’dir. Her kültürel olayda neyin benzersiz (unique) oldu unu anlamak isteyen biri, bir kültürün de er oryan-tasyonu hakk nda bir eyler bilmek zorundad r. Bu de er oryantasyonunu anlama konusunda Weber, insan davran , inanc veya (sava ç , karizmatik peygamber, rahip, bürokrat, protestan i adam vb.) “tipler”in paradigmatik formlar n sunmak yoluyla bize yard mc olmu tur. Din üzerinde çal an sosyal bilimcilerin geni bir bö-lümü ara t rmalar nda anlama yönteminin öncülerinin dü üncelerine dayanan yak-la mlar benimsemi lerdir. Bunlar dinin hissî, de er yüklü –ve mecazlar, semboller ve ritüeller kullanan- ortak bir tecrübe oldu unu, ve sadece tabii olana de il s kça kutsal ve do a-üstü’ne yöneldi ini ortaya koymu lard r. Haddi zat nda bu, “do al dünya”n n ötesindeki bir insanî kültürel formu temsil eder; dolay s yla (siyaset, sa-nat ve edebiyat gibi) di er tüm kültürel formlarla k yasland nda, bilim taraf ndan kullan landan fakl bir yöntemi daha fazla gerektirir (Kepnes, 2002: 172 – 173). Max Weber sosyolojide, nedensel analize yap lan pozitivist vurgu ile hermeneutik anlama kavram n n sentezini yapmaya çal m t r. Weber7, sosyolojiyi ‘yönüne ve sonuçlar -

geli tirmek istemi tir. kinci dönemde, tarihi ‘ya am felsefesi’nin temeli olarak görmeye ça-l t na tan k oluyoruz. Nas l ki bütün do a, tabiat bilimlerinin en genel anamda deney alan ise, tarih de insan bilimlerinin deney alan olarak görülmelidir. Üçüncü dönemde ise, hermeneuti i veya anlama kavram na dayanarak insan bilimlerinin yöntemini geli tirme-ye çal m t r. Bu üç dönem yine de görecelidir denilebilir; çünkü Dilthey’in kirleri ço u zaman iç içedir (Bilen; 2002: 69).

7 Weber, ilk sistematik ve ba ms z din sosyolojisi biliminin kurucusu say lmaktad r. Zira Weber, sosyoloji tarihi içerisinde Dilthey ve Rickert’ten gelen «Manevî Bilimler» ak m na

Page 10: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

518

Dinî ve Felsefî Metinler

na dair nedensel bir aç klamaya ula abilmek için, toplumsal eylemi yorumcu biçim-de anlamaya giri en’ bir bilim olarak temellendirmi tir. Sosyolojide aç klama, aktö-rün anlamlar n empati yoluyla anlama çabas olmas yla yorumcu, eylemi araçlar ve amaçlarla ili kilendirmeye çal mas anlam nda ise nedenseldir (Swingewood, 1998: 173 – 175). Weber’e göre toplum biliminin görevi, yarg larda bulunmak de il, verili bir toplumsal ba lam içerisindeki de erlerin yap s n saptamak ve bu de erlerin top-lumsal eylemi nesnel biçimde anlamak aç s ndan ta d önemi ortaya koymakt r. Yorumcu anlama (verstehen) ile nedensel aç klama, bilimsel, nesnel bilgiye ula maya yarayan temel analiz tarzlar d r. Toplumsal eylemin öznel anlam , empati ve yeniden canland rma yoluyla kavranm t r, fakat Weber’in yorumcu anlamas , Dilthey’den farkl olarak, nesnel, nedensel aç klamayla bütünle mesi sayesinde bilimsel olmakta-d r (Swingewood, 1998: 176).

Her dil, o dili konu an insanlar n olu süreçlerinde kök salm dü ünsel ve pra-tik birikimlerini imdiye ta maktad r. Herhangi bir toplum içerisinde de i ik ke-simleri olu turan ayd nlar, bürokratlar, i çiler, köylüler kendi bak aç lar n , alg la-

ba l olup, «Anlay c Sosyoloji» olarak nitelenen sosyoloji gelene ini olgunla t rma ve ayn zamanda öteki toplumsal olaylar gibi din olaylar na da birer «ideal tip» gözüyle bakarak s n amas n yapmak eklindeki «anlay c metodu»nu tarihî ve kar la t rmal yöntem ve tekniklerle de zenginle tirip sentezleyerek din sosyolojisi ara t rmalar na uygulama ba a-r s n göstermi tir. Weber’in din sosyolojisi çal malar n n ana temas n özellikle din ve ik-tisat münasebetlerinin sosyolojik tedkiki te kil etmi ; 1904’ten itibaren yay nlad eserleri bu sahan n klâsikleri aras ndaki yerini alm t r. Gerçi Weber din sosyolojisi üzerine ger-çekle tirmeyi tasarlad eserini tamamlayamadan vefat etmi tir. Din sosyolojisi anlay -n n etkileri özellikle Türk dü ünür ve sosyologu Sabri Ülgener örne inde tipik bir biçimde görüldü ü üzere Türkiye’ye kadar uzanm bulunan Weber, bilhassa slâm dini üzerine yazmay tasarlad bölümden ancak bir tak m notlar b rakm , onun bu konudaki kirleri özellikle son dönemde ele tirel tav rlar da beraberinde getirmi tir. Her halükârda, dinî davran n iktisat, ahlâk ve k smen de siyaset ve e itime etkileri üzerinde duran Weber, bu konular o kadar geni li ine ve öylesine derinli ine bir nüfuzla incelenmi tir ki, onun ça-l malar n n a a yukar bütün kültürlerin ‘kar la t rmal ve sistematik din sosyolojisi’nin gerçekle tirilmesine yöneldi ini ve pek çok durumlar ele alarak sosyolojik analize tabi tutmay denedi ini önemle belirtmek gerekmekte; ancak yine de Weber bu alanda ken-disinden sonra yap lacak çok ey b rakm bulunmaktad r. (Günay, 2003: 132 – 133). Her halükârda, bir çok ele tirilere konu olmaktan da geri kalmayan Weber’in özellikle kar la -t rma yöntemi din sosyolojisi biliminde deneysel yöntemin geni biçimde kullan lmas na kap y açm olup; bu yoldan hareketle XX. yüzy lda din sosyolojisi sür’atle geli mi ve çok çe itli verimli çal malar ortaya konmaya ba lanm t r. (Günay, 2003: 133). Weber’in ilk önemli sosyolojik incelemesi Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu’ydu. Weber’in öne sürdü ü dü ünceye göre; kapitalizm, bir defal k bir tarihsel fenomenin yani çileci Protes-tanl n ürünüydü ve onun kültürel anlam , bu ‘ideal’ kökenlere ba l yd . Dolay s yla baz bireyleri ilen, özel olarak çal maya ve rasyonel toplumsal eyleme yönlendiren, motivas-yona ba l bir yap ortaya ç k yordu (Swingewood, 1998: 183).

Page 11: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

519

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

malar n kulland klar dille ortaya koymaktad rlar. Söz konusu kesimlerde yer alan ki ilerin kulland klar sözcüklerin ta d klar anlam , o sözcü ü kullanan ki ileri gözlemleyerek ya da sözcükleri istatistiksel verilere tabi tutarak anlamak/kavra-mak olanakl de ildir. Ayn durum, pozitivist yöntemlerle, dilleri, kültürleri, dün-yay anlama ve anlamland rma biçimleri çok daha belirgin bir ekilde farkl olan, farkl bir belle e sahip bulunan toplumlar n davran lar n n anla lmas n daha da zorla t rmaktad r (Çi çi, 2008: 84). Anlamak ili kastedilen, sosyolo un inceledi i toplumun bireyleriyle benzer duygulara kap lmas , onaylamas ve/ya da anlay göstermesi anlam na gelmemektedir. Weber’in anlamaktan kaste i i bir yandan, gözlemlenen birey(ler) ile onun ya da onlar n içinde bulunduklar ko ullarla eylem-leri ve saikleri aras ndaki ili kileri saptayabilmek ve, di er yandan, kendisinin de ayn toplumun üyesi olmas ve ayn duruma tâbi olmas halinde muhtemelen ayn eylemde bulunabilece i, ayn duygular besleyebilece i ve bulundu u eylemlere ayn anlam yükleyece i konusunda kendisinin ikna olmas d r. Burada sözkonusu olan ara t rmac yla incelenen toplumun bireyleri aras nda geli en bir duygu birli i, ho görü ya da benimseme de il(dir) (Vergin, 2003: 164 akt. Çi çi, 2008: 84 – 85). Anlama yöntemini sosyolojisinde temel argüman olarak temellendiren Weber, dün-ya dinlerini anlamada karakteristik tipler ve krî sistemleri kullanmakla kalmaz, ayn zamanda, dinin kökenini ve geli mesini tarih, co rafya, ekonomi, askeri güç ve toplumsal tabakala ma ile ‘aç klamaya’ da çal r. Modern kapitalizmin dinamikle-rini analiz ederken Weber, Protestan ahlak n n, di er faktörleri de (ki bunlar n ço u maddi faktörlerdir) bar nd ran tek bir unsur olarak dü ünülmesi gerekti ini ifa-de etmektedir. Yine, The Varieties of Religious Experience’ n giri inde William James kulland iki yöntemsel yakla m “maddî” ve “ruhsal” biçiminde ifade etmi tir. Ha a Dilthey’in bizzat kendisinde, bir özel fenomenin tarihsel belirleyicilerine (de-terminants) büyük bir önem verildi ini görürüz ( Kepnes, 2002: 179).

Weber’de anlama, her bilimsel gözlem gibi aç kl a ve kan tlanabilir do rulu a ula may amaçlar. Anlamada aç kl iki ekilde sa layabiliriz: birincisi mant ksal ve matematiksel olmak üzere ussal ikincisi ise kendi ya yormu gibi duyumsama, yani empati yoluyla olur. Bir etkinli in hede enen amaçlar do rultusunda tam bir zihinsel aç kl kla kavranmas ussal anlamad r. Empati yoluyla anlamada ise du-yumsal kat l m yoluyla, o olay kendimizin de ya ad dü ünerek anlar z. Bir ki-inin bizim de bildi imiz deneyim olgular ndan hareketle belli amaçlara ula maya

çal t nda ne yapmak istedi ini anlar z. Bur tür ussal amaçl etkinli in bu ekilde duyumsanarak yorumlanmas en yüksek kan tlama derecesine sahiptir ( im ek, 2007: 197). Gerçek anlama için zihinsel kavraman n yan nda, empati de gereklidir. nsan etkinliklerinin nedeni olan amaçlar ve de erler zihinsel olarak kavranabilse

Page 12: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

520

Dinî ve Felsefî Metinler

bile, bunlarla gözlemcinin de erleri aras nda farkl l k oldu u zaman, gözlemcinin bunu tasar msal olarak ya ay p anlamas güçle ir. Din u runa kendini adamak gibi bir eylem gözlemci bu duyguyu ya am yorsa söyledi imize bir örnek olarak veri-lebilir. Böyle durumlarla kar la ld nda yap lmas gereken, her özel duruma ait de erleri zihinsel olarak anlamakla yetinip, bunlar veri olarak de erlendirmektir ( im ek, 2007: 1989. Ara t rmac k zg nl k, tutku, k skançl k, intikam gibi duygu-sall klara ne kadar aç ksa, bunlarla yönlendirilen etkinli e de o ölçüde kat labilir ve bu tür davran lar aç klayabilir. Bu duygularla gösterilen tepkiler dü ünemeye-ce i boyutlara ula t nda bile, bunlar n ifade e ikleri anlam duygu yoluyla kav-rayabilir ve o eylemin ak ve seçimleri üzerinde zihinsel olarak de erlendirmede bulunabilir. Bilimsel çözümlemenin amaçlar aç s ndan, bir eylemi etkileyen bütün önemli usd ö eleri çözümleyip ortaya koyman n yolu, bunlar ussal biçimlerden sapmalar olarak görmek ve bu sapmalar n olmad ko ullarda ula lacak amaçlar ara t rmak olmal d r. Böyle durumlarda ussal olarak kurgulanan eylem bir ideal tip olarak i lev görür ve ideal tipi ya anan örnekle kar la t rarak, usd etkenlerin bunu nas l etkiledi ine bak l r. Weber’in anlamac toplumbilimi bu yöntemsel an-lamda ussald r. Weber bunu öyle aç klar:

te yaln zca bu s n rlar içinde ve bu yöntembilimsel kolayl k nedeniyledir ki, ‘an-lamaya yönelik’ (verstehenden) toplumbilim ‘ussalc ’d r diyoruz… bu yaln zca yön-tembilimsel bir araçt r. Yoksa, gerçek insan ya am nda ussal ö elerin a r bast yolunda bir inanc içermez; çünkü ussall n pay konusunda hiçbir önermede bu-lunmamaktad r (Weber, 1995:16 akt. im ek, 2007: 198).

III. Dini Metinleri Yorumlamada Hermeneutik ve Anlay c Sistemin mkan

Hermeneutik8 sözcü ü Tanr Hermes’ten gelir. Hermes, Grekler’de Tanr lar n ha-bercisi yani yorumcusudur, Tanr ’n n sözlerini anla labilecek bir sekle sokarak insan-lara ileten ki idir.9 Tanr sözlerinin aç mlanmas ve yorumlanmas ; en eski dü ünme,

8 Hermeneutik; bir eyi bildirme, haberdar etme, çeviri, aç klama ve aç mlama sanat ola-rak dile getirilir. Hermes, bir Tanr elçisi olarak Tanr ’n n buyruklar n ölümlülere aç klar ve iletir ancak bunu ölümlülerin anlayaca dilde yapar. te bu anlamda dü ünüldü ün-de hermeneutik, ba ka dünyaya ait olan anlam ba lam n ya an lan dünyaya aktarmad r (Günay, 2002: 1). Yani hermeneutik, mesaj anla l r dile çevirmektir. Yunan mitolojisinde Tanr ’n n elçisi olan Hermes, Tanr ’n n mesajlar n insanlara (ölümlülere) ta r ve anlaml bir dille iletir (Arslan, 2007: 16).

9 Hermes, tarihi bir gür olarak, Hermes Trimegistus, Toth, Enoch, dris adlar ile an l r. Hermes’e atfedilen yaz lar n eski M s r dilinde yaz ld rivayet edilir. Bkz., B. P. Copen-havr, Hermetica, Cambridge University Press, 1992

Page 13: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

521

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

bilme ve yorumlama faaliyetlerindendir (Paçac , 2007: 275). Eski Yunan mitolojisine göre Hermes, Tanr lar n mesaj n ölümlülere yani insanlara aktaran, onlar n diline çeviren ve yorumlayan Tanr elçisiydi (Tatar, 2004: 12 akt. Arslan, 2007: 16). Bu ifade-leri geni letmek gerekirse; hermeneutik, bir tür çeviri ve yorumdur yani Hermes’in yapt d r. Bunun teolojik bir kayna vard r; Tanr ’n n emir ve sözlerinin çevrilip yo-rumlanmas d r. Hermeneutik, yorumlama anlam na gelen Yunanca hermeneuein ke-limesinden ç km t r. Bu kelimeden türemi olan hermeneia da yorum anlam na gelir. Bu kelimenin, Olympus Tanr lar ’n n çabuk ayakl elçisi olan Hermes ile dilbilimsel aç dan ilgisi vard r. Nitekim Hermes, bu Tanr lar n dillerini anlayan ve bu ölümsüz varl klar n dü üncelerini yorumlay p, ölümlü varl klara ifade eden, onlar n diline dönü türen bir ki i idi. Di er tara an daha nesnel ve tarihi bir perspektife yönelik ak lc ayd nlanma ve hareket, hermeneuti in-özellikle de Protestan yorumunun- kut-sal kitaplar dünyevî klasik metinlerin yorumland biçimde yorumlayabilmesini sa lad . Dolay s yla kutsal kitap, tarihi ve sosyal güçlere bir cevap ve tepki olarak yorumland . Böylece, ncil’deki gibi bir tak m çeli kili ve zor metinler muhtemel an-lamlar n n ça da H ristiyan uygulamalar yla kar la t r lmas suretiyle daha net bir hale getirilebildi (Arslan, 2007: 16). Din Biliminde hermeneutik meselesinin ortaya ç k , temelde dini fenomenleri kendilerinden hareketle anlama, bir ‘içeriden anlay ’ elde etme arzusundan kaynaklanmaktad r. Böylece Verstehen Okulu, empatik bir tav r ve kendinin daha bilincinde olan bir metedoloji sayesinde dini anlamlara ula aca n umuyordu. Böyle bir yakla m, dini olan dini olmayan nedenlere indirgeme e ili-minde olan metotlara kar bir tepkiyi ifade eden psikolojik bir hermeneutik olarak de erlendirilebilir. Bu Verstehen aray , ara t rmay iki kar t ak ma bölmü tür; bir tara a ara t rmac n n anlay n , sezgisini, rasyonel olmayan ve neredeyse kehanet-vari yeteneklerini savunanlar, di er tara a ise somut verilere dayal mant ksal bir sorgulama tara arlar bulunuyordu (Waardenburg, 2009: 174).

Kur’an’ anlama ve yorumlama sorunu, her zaman oldu u gibi güncelli inden hiçbir ey kaybetmemi bir ‘yöntem sorunu’ olarak kar m zda durmaktad r ( Öztürk, 2004: 443). Son dönemde Kur’an, yorum ve hermeneutik gibi konularla ilgilenen baz Müslüman ara t rmac lar, özellikle Schleiermacher ve Dilthey taraf ndan temsil edilen hermeneutikteki anlama kuram na atfen hermeneuti in Kur’an’ anlama ve yorumlama faaliyetinde istihdam edilemeyecek bir yöntem (!) oldu u tezini savun-maktad rlar. Bu tezi savunanlar n temel gerekçesi udur: Hermeneutik yöntemi esas alan bir yorumcu, metni yazar ndan daha iyi anlayaca iddias n ta r. Bu demektir ki Kur’an’ yorumlamaya kalk an bir ki i, Allah’ n ne dedi ini O’ndan daha iyi bile-bilece i iddias ndan hareket eder. Ku kusuz böyle bir iddiaya me ruiyet atfedilmesi mümkün de ildir (Gezgin, 2000: 129 – 130; Öztürk, 2004: 446 – 447). Hermeneuti in

Page 14: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

522

Dinî ve Felsefî Metinler

Kur’an’a tatbik edilemeyece ine gerekçe te kil eden konulardan birisi de Dilthey’in ‘e duyumsal yeniden ya ama’ formülüdür. Baz Müslüman ara t rmac lara göre Dilthey’in bu formülünü tatbik etmek imkans zd r. Çünkü Kur’an söz konusu oldu-

unda, ontolojik farkl l ktan ötürü Allah ile insan (yorumcu) aras nda hiçbir ekilde empati kurulamaz. Hiç üphesiz, Allah Teala ile insan aras nda ontolojik özde lik kurmak, dolay s yla zat- ilahiye ili kin bir empatiden söz etmek olanakl d r. Ancak u da unutulmamal d r ki Allah, sözünü be eri düzleme indirmek suretiyle bir an-

lamda tarihe girmi ve tarihin içinden konu mu tur. Bu konu mada muhataplar n n sergiledikleri tav r ve davran lara göre bazen övgüde bulunmu , bazen de gazaba gelip tehditler savurmu tur (Öztürk, 2004: 447).

Hermeneutik ve Kur’an ba lam nda dile getirilen çekincelerden biri de özetle u ekilde formüle edilmektedir:

Kur’an, otantikli ini muhafaza eden bir metindir. Oysa Tevrat ve ncil gibi dini me-tinler tahrif edilmi tir. Dü ünün ki, bir dinin ‘bir’ olmas gereken referans n n – o da Kilise taraf ndan legal kabul edilmi - dört ayr versiyonuyla kar kar yas n z. Dört ayr ncil, dört ayr metindir ve aralar nda göz ard edilemeyecek önemli farkl l klar vard r (…) Bu durumda yap lacak ey, ncillerin söz dizilimini te kil eden somut la-f zlar na de il, H ristiyanl n derinliklerine inmektir. Ancak yine de H ristiyanl n derinliklerine dini metinler arac l yla inmek mümkün. Metin bir araçt r; ama or i-nal veya otantik bir araç de il, telif edilmi , arkas ndan ba ka dillere tercüme edil-mi tir ve üstelik insan eliyle telif edilen bu metinler versiyonlara ayr lm t r. te her-meneuti i ‘makul ve kaç n lmaz’ k lan dini/kültürel iklim budur. Yani ellerinde sahih dini referanslar olmayan H ristiyan dünyan n, kendi dini ö retilerinin temellerini anlamak için giri ti i zorunlu çaba. Ba ka bir ifadeyle, lafz n ihmal edilip anlam n iç derinliklerine, temeline inme çabas n n ortaya ç karm oldu u zorunluluk…( Bulaç, 1996: 191 – 192 akt. Öztürk, 2004: 448)

Dini metinlerin yorum kurallar yla ilgili k r lma noktas n n Bat gelene inde Protestanl kla ba lad do rudur. Katolik kilisesinin gelene e ve otoriteye ba ml dogmatik anlama gelene ine kar Protestanl k, yaln zca kutsal metnin - mecazi ve batini anlamlar n kabul etme yerine – sadeli ini, e a n ve kendi kendine ye-terli ini savunmu tur. Böylece, Protestanl k, eski yorum gelene inin dörtlü anlam kuram na kar l k yaln zca metnin kendisiyle yorumlanmas ilkesini savunmu tur. Protestan yorumcular, bu savunu çerçevesinde kutsal kitap metninin yaln zca kendi-siyle anla labilirli i ve iç tutarl l n kan tlamak için yeni yöntemler belirlemek zo-runda kald lar. Ma ias Flacuis’in Clavis Scriptura (Kutsal Metinler için Anahtar) adl eserinde temelini a Protestan yorum teorisine göre kutsal metni anlamak için ev-velemirde bilgi bak m ndan tarihsel döneme dönülmelidir. Kutsal metindeki anlam ile metnin göndermede bulundu u olaylar aras ndaki belirsizlik veya kapal l ktan

Page 15: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

523

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

do an bo luklar ise dilsel ve tarihsel bilgi malzemesiyle doldurulmal d r. te, kut-sal metinlerin kaleme al nd klar tarihsel artlar n ve yazarlar n niyetlerinin dikkate al nmas n n lüzumu, bu yöntemin sonucu olarak ortaya ç km t r. Metinde yazar n niyetini belirlemek için öne sürülen ‘e ilim ele tirisi’ yöntemi ile metinlerin ard ndaki tarihsel olaylar arama ihtiyac n ortaya ç karm t r ( Bilen, 2002: 68).

Kanaatimizce bu ihtiyaç, Kur’an için de söz konusudur. Çünkü daha önce de i aret edildi i üzere, Kur’an her ne kadar lafzen mahfuz olsa da, laf zlar n ilk mu-hataplar n n zihinlerindeki anlam içerikleri bugün yeniden ke fedilmeye muhtaçt r. Dolay s yla, bu laf zlar n nüzul ortam nda neye delalet e iklerini belirlemek kesin-likle zorunlu bir key ye ir. Zira, Kur’an, hemen her ayetinde, nazil oldu u tarihsel ortama at a bulunmaktad r. Bu itibarla, onu ait oldu u tarihten koparmak mümkün de ildir. Daha do rusu, bizimle Kur’an aras ndaki tarihsel mesafe sebebiyle tarihin anlam yabanc la t rmas , ancak tarihe ba vurmak suretiyle giderilebilir. Kald ki, bugün yorumda salt lafza itibar etmek, Kur’an’ do ru anlamak öyle dursun, kimi zaman onu tahri en korumaya dahi kifayet etmemektedir. Sözgelimi, Kur’an’daki ‘ namaz hakk n vererek k l n’ emrini lafzi olarak yorumlayan birinin, bu emirden ‘is-tikamet üzere olun’ yahut ‘gönülden yakar ta bulunun’ eklinde bir anlam ç karmas na kim itiraz edebilir? u halde, sahih anlam n yakalanmas için, kesinlikle lafz n ötesine geçmek, mant ktan öte me umu anlamaya çal mak gerekir ( Öztürk, 2004: 449).

Anlay c sistemin önemli temsilcilerinden olan Weber, slam diniyle ilgili geni bir çal ma yapma iste i olmas na ra men bunu tam olarak yerine getirememi tir. Ancak haz rlam oldu u küçük çaptaki çal malarda ise, slam dinini, bu dinin gön-derildi i zaman ve bu dinin gönderilen peygamberi hakk nda verstehen yöntemini kullanarak anlamaya çal m t r. Weber’in slam dinini hakk yla ve do ru bir ekilde anlayamad , üstelik oryantalistlerden bile daha kat bir görü öne sürerek skalad görülmektedir. Çünkü Weber, peygamberin dünya görü ünün, ancak ya am tarzla-r yla ve ekonomik ç karlar yla uygun olarak bedevi insan kabileleri taraf ndan ka-bullenildikten ve yeniden biçimlendirildikten sonra toplumsal olarak önemli olmaya ba lad n savunur. Dahas Weber, Peygamberin bir f rsatç (oppurtinist) oldu unu ve slam’a ilk ba lananlar n yaln zca ganimet ve fetih beklentisi aç s ndan motive edildiklerini ileri sürer. Müslümanlar n olaylar yorumlama eklini ihmal ederek ve Peygambere cinsel ruhsatç l k isnat ederek, Weber sadece kendi versthende sosyoloji-sinin en temel ilkelerini terk etmekle kalmaz, ayn zamanda ondokuzuncu yüzy l n slam hakk ndaki s radan indirgemeci yorumlar n sorgulamadan kabul eder (Turner,

1991: 40). slam’ n ‘saf bir peygamber misyon’u oldu unu kabul etmi oldu u hal-de Weber, dinsel ba ar n n temel olarak ekonomik ve determinist bir aç klamas n vermeye devam etmi tir. Dahas Weber, Peygamberin kendi konumunun, Weber’in

Page 16: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

524

Dinî ve Felsefî Metinler

yeni dinin ta y c grubu diye nitelendirdi i sava ç lar n ba ar l bir ekilde hareke-te geçirilmesine dayand n çok aç k ve net bir ekilde anlam oldu unu ima eder görünmektedir. Buna ek olarak, Weber, aile ve evlili e ili kin slam ö retisinin ve Kur’an’ n ekillenmesinde önemli bir etken olarak, Peygamberin cinselli ine yap lan ondokuzuncu yüzy l n bütün tan d k at ar n da yapmaktad r. Weber’i iki konuda ele tirmek önemlidir. lki, slam’daki sava ç gruba kar yapt vurguda olgusal aç dan sorunlar bulunmaktad r. kincisi ise, slam’ n ilk dönemindeki müslüman-lar n ve Kur’an’ n de erlendirmelerini ihmal ederek, Weber, sonuçta kendi anlay c sosyolojisi’nin de temel ilkelerini görmezden gelmektedir. Ayr ca Weber’in, olgusal bilgilere ve Kur’an yorumlar na hiç girmemi olmas da bu dü ünceyi kuvvetlendir-mektedir. (Turner, 1991: 53 – 54). slam’ n yorumlan ve aç klamas yla ilgili sürege-len sorunlar n üstesinden gelebilmek için, bazen fenomenolojik bir yakla m n kabul edilmesi gerekti i savunulur. Fenomenoloji, normatif yorumlar n tara l ndan ve indirgemecili in yüzeyselli inden kaç nabilecektir. Fenomenolojinin göreve, “görü-neni, dinsel gelene in sundu unu kendi terimleriyle kabul etmektir”. Bu görev, art-lar hakk nda eylemi yapan öznenin tan mlay ile ba layan Weber’in yorumlay c sosyolojisiyle uyumlu görünebilse de, asl nda Weber’in verstehende sosyoloji progra-m ndan çok farkl ve fazla bir durumdur. Bu program yeterli bir sosyolojik program de ildir. Çünkü sosyoloji, yaln zca aktörlerin kendi dünyalar hakk ndaki iddialar n betimlemekten çok daha fazlas n yapmak ister (Turner, 1991: 57).

IV. Kur’an’ n Salt Akla Dayal Yorumu ve Anlay c Sistemin Anla lmazl

slam hukukunda hükümlerin iki temel kayna bulunmaktad r: Kur’an ve onun aç klamas mahiyetinde olan sünnet. Dolay s yla sa l kl hükümlere ula mak için bu iki kayna a ait nasslar n do ru anla lmas büyük bir önem arz etmektedir. Nasslar n do ru anla lmas ise, onlardaki ibarelerin gerekli ekilde tespit ve tahlil edilmesiyle gerçekle ebilir. Bunun için çe itli metotlar geli tirilmi tir. Bu metotlar incelendi in-de onlar n genel olarak lafzi yorumlar ve amaçsal yorumlar olmak üzere iki k sma ayr ld klar görülür: Lafzi yorum tarz , metinlerde geçen laf zlar n delalet e i i ma-nay aç a ç karma esas na dayan r. Burada en önemli husus sözcüklerin sahih bir ekilde tespit ve tahlil edilmesidir. Çünkü bir metnin maksad n tespit etmek büyük

oranda ondaki laf zlar n sahih bir ekilde anla lmas na ba l d r. Sözcükler üzerinde sa l kl bir tahlil yap lmadan metnin do ru anla lmas zordur. Usulcüler bu amaçla sözcükleri çe itli tasni ere tabi tutarak incelemi ve bu yolla metinleri yorumlama gayret etmi lerdir. Amaçsal yorum ise, nasslar n önceden tespit edilen amaçlar do -rultusunda da de erlendirilmesi olup çe itli ekillerde ortaya ç kmaktad r. Bu yorum

Page 17: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

525

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

tarz n n büyük oranda kabul gören ekli ise; k yas, istihsan, mesalih ve Seddi zerayi’ gibi nassa dayanmayan delillerden hüküm ç karma olarak tarif edilebilir. Bu metot-ta, içtiha a bulunacak ki inin amaç ve becerileri ön plana ç kmaktad r. Yorumcu inceledi i mesele hakk nda bir nass bulamad için ya bu meseleye benzer meseleler hakk ndaki nasslar üzerinden çe itli tahliller yaparak veya ba ka kriterler ileri süre-rek bir sonuca ula maya çal r. Amaçsal yorumun en önemli ve tart mal tezahürle-rinden biri ise, salt akla dayal spekülatif olarak üretilen verilerden hareketle nasslar yorumlamaya kalk makt r. Bu durum slam tarihi boyunca güncelli ini korumu ve sürekli tart ma konusu olarak süregelmi tir (Arpa, 2006: 93 – 94). Kur’an ayetlerinin her ça da yorumlanmaya aç k oldu u inkar edilemez bir gerçektir. Ancak bu, onla-r n, mevcut siyasi ve kültürel ortama uydurma zorunlulu unu beraberinde getirme-melidir. Ayetler, ortam n tesirinde kal nmadan, do rulu u ispatlanm veya do ru oldu unu geçersiz k lacak herhangi bir bilginin bulunmad verilerden hareketle aç klanabilir. Ancak herhangi bir dayana olmadan sadece ortam n do urdu u ve do rulu u tart mal söylemlerden hareketle nasslar izaha çal mak, hem Kur’an’ n ruhuna uygun dü mez hem de zamanla bu ortam n de i mesiyle Kur’an’a ihale edil-mi bulunan bu yorumlardaki yanl l klar n Kur’an’a mal edilmesi tehlikesini ortaya ç karacakt r ( Arpa, 2006: 99)

Bu problem, tefsir tarihi boyunca slam alimlerini me gul etmi olup Kur’an’ n re’y ile tefsir edilmesi konusunda alimler ikiye bölünmü tür. Baz lar , bu konuda a r davranarak; ister alim, ister edip olsun, isterse delillere, f kha, nahiv bilgisine, hadislere vak f ve bu konularda geni bilgiye sahip olsun, re’ye dayanarak Kur’an ayetlerini tefsir etmenin hiç kimse için caiz olmad n ileri sürmü lerdir. Çünkü Hz. Peygamber, ‘Kim Kur’an’ re’y ile tefsir ederse, isabet etse dahi, muhakkak ki hata etmi tir’ (Tirmizi’den akt. Arpa, 2006: 99) buyurmu , Hz. Ebubekir ise, ‘Allah’ n kitab hakk n-da re’yimle konu ursam hangi sema beni gölgelendirir, hangi arz beni üzerinde ta r’( bn-i Teymiyye, 1971: 108 akt. Arpa, 2006: 99) Baz lar ise, adap (Arap dili ve edebiyat ) ve geni bilgiye sahip olanlar Allah Teala’n n ‘Sana mübarek bir kitap indirdik ki ayetlerini dü ünsünler ve ak l sahipleri ondan ö ütlensinler’(K.Kerim, 38/29) ayetinin de delaletiyle Kur’an’ tefsir edebileceklerini söylemi lerdir. imdi Kur’an’dan ve hadis-i eri erden seçece imiz baz örnekler üzerinden, salt akli verilerden hareketle spekülatif olarak üretilen yorumlar ele alarak buradaki salt akli muhakemenin nas l bir yan lg içe-risinde olabilece ini ve bu konuda ileri sürülebilecek ba ka yorumlar n da buluna-bilece ini ele alal m. Kur’an’dan seçece imiz ilk örnek Fil suresi hakk nda yap lan yorumlar olacakt r. Bilindi i gibi Yemen hükümdar Ebrehe llerler donat lm or-dusuyla Kabe’yi y kmaya niyetlenerek Mekke’ye do ru yola ç kar. Kur’an, Ebrehe ve ordusunun Cenab Allah taraf ndan mucizevi bir ekilde yok edildi ini beyan etmek

Page 18: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

526

Dinî ve Felsefî Metinler

üzere öyle demektedir: ‘Rabbin l sahiplerine neler e i, görmedin mi? Onlar n kötü plan-lar n bo a ç karmad m ? Onlar n üstüne ebabil ku lar n gönderdi. O ku lar onlar n üzer-lerine pi kin tu ladan yap lm ta lar at yordu. Böylece Allah onlar yenilip çi nenmi ekine çevirdi’ Cenab Allah, burada Ebrehe ordusunu, onlar üzerine sald ku lar n a pi kin tu ladan yap lm ta larla helak e i ini beyan etmektedir. Her eyin bilimsel kriterle de erlendirildi i bir dönemde ya am olan Muhammed Abduh, muazzam

l ordusunun, ku lar n gagas yla ta y p f rla ta larla helak edilmesinin bilimsel olarak izah edilmesinin zorlu unu a mak için buradaki ta lar bilimsel kabul edile-bilecek bir yorumla izah etme yoluna ba vurmu tur. Abduh, bu hadiseyi hiçbir delili olmad halde salt akli bir yorumla u ekilde aç klamaktad r:

‘Siz bu ku lar n sinek veya sivrisinek cinsinden bir tak m hastal k mikrobu ta tan uçucu varl klar oldu unu kabul edebilirsiniz. Kurumu çamurdan ta lar n da zehirli ve sert çamurlar oldu unu, rüzgarlar vas tas yla bir yerden bir yere ta nd n ve bu hayvanlar n aya na tak larak bu bölgelere kadar geldi ini, bir insan cesedine temas eden bu mikroplar n vücu a k llar n dibindeki gözeneklerden vücuda yay ld n ve insan bünyesinde ciddi hasarlara sebep olarak etin lime lime dökülmesine neden oldu unu kabul edebilirsiniz. Hem bu zay f, uçucu varl klar n ço unlu u Allah’ n insanlar aras nda helak etmek istediklerini, helak etme konusunda, en büyük asker-leri aras nda say ld n , günümüzde mikrop denen varl n da bunlar d nda bir ey olamayaca n kabul edebilirsiniz. Mikroplar n çok çe itleri vard r. Say lar n

Allah’tan ba ka kimse bilemez. Allah’ n zalimleri kahretmesinde tecelli eden kud-retinin, eserlerinin mutlak ekilde azab getiren ku lar n da lar kadar büyük ve ya Zümrüd-ü Anka cinsinden bir ku olmas n , muhtelif ekillerde ve renklerde bulun-mas n , ha a a klar n ta lar n miktar n ve te’sir key yetini bilmeyi icab e irmez. Çünkü Allah’ n her türlü varl ktan askerleri vard r. Kaina a bulunan kuvvetler, Allah’ n kuvveti kar s nda boyun e erler. Allah’ n evini y kmak isteyen bu zalimle-re kar da Allah Teala çiçek ve k zam k mikroplar n ta yan uçucu varl klar n gön-derip hem o zalimi hem de onun kavmini daha Mekke’ye girmeden helak e i. te bu surenin tefsirinde güvenilecek yegane rivayet budur. Bunun d nda anlat lanlara gelince, kabule ayan de ildir’ ( Abduh, 1322h: 158 akt. Arpa, 2006: 101)

Abduh’un bu aç klamalar nda ayeti bilimsel ve iza olan akli muhayyileye uygun olarak izah etme gayreti kendini aç kça d a vurmaktad r. Oysa bu surede, salt akl n ve bilimin idrak alan n a an bir durum söz konusudur. Cenab Allah’ n yeryüzüne

ili bir müdahalede bulunmas ve kendisine dü manl k eden insanlar helak etmesi-dir. As l itibar yla meta zik olan bir olay ziksel alana çekmenin bir mant olmas gerekir. manla ilgili bu konuyu bilimsel kayg larla izaha kalk an Abduh, bu sebeple bu konudaki en temel bilimsel ilkeleri gözden kaç rm t r. Çünkü çiçek mikrobu bir insan üzerinde genel olarak on günden önce etkisini göstermez. Bünyesi zay f olan-larda bu süre dört be güne dü ebilir. Mikrop bir insan r nga ile enjekte edilse bile

Page 19: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

527

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

bu kadar k sa sürede sonuç almak mümkün de ildir (Nas r, 1998: 64 akt. Arpa, 2006: 102). Görüldü ü gibi bu olay aklile tirme çabas beraberinde ba ka sak ncalar do ur-maktad r. Oysa Ebrehe ve ordusunun ku lar taraf ndan at lan ta larla helak edilmi olmas ndan akl n kabul etmekte zorlanaca bir durum söz konusu de ildir. Bizzat mü ahede e i imiz gibi bazen iddetli ya an dolu ya lar nda, modern kentler dahi çok k sa bir sürede çok büyük hasarlara u ramaktad r. Mesele çok iyi ve ayr nt l dü ünüldü ünde, ku lar n çoklu u, ta lar n at ld mesafe, ku lar n ta atarken ta n dü me h z na kazand rd ivme, ta n a rl ve sertli i hesaba kat ld nda, konuyu mikroplarla izah etme çabas n n gereksizli i de ortaya ç kar ( Nas r, 1998: 65 akt. Arpa, 2006: 102). Kur’an’ n anla lmas nda akl n önemi elbe e inkar edilemez. Aksine, Kur’an tefsir edilirken eldeki verilerden hareketle ayetler üzerinde sürekli akli sorgulamalar yap lmal , her türlü ihtimaller ileri sürülmeli ve bunlar aras nda elemeler yap larak akl n da onaylayaca sonuçlar ç kar lmal d r. Kur’an’ n takip e i-

i metot, kulland dil ve üslup, bu üslubun gerekli k ld kelimelerin seçimi, ba vu-rulan edebi sanatlar vb. durumlar ancak akl n yapaca derin tedebbür ve tahlillerle ortaya ç kar labilir (Arpa, 2006: 113). Kur’an’ n bir izah ve tamamlay c s niteli inde olan dini içerikli Peygamber uygulamalar ve aç klamalar (hadis) konusunda da ayn titizli in gösterilmesi gerekmektedir. Kesin bilgiler olmadan onun hakk nda üphe-ler ileri sürmek Hz. Peygamberin bu misyonunu zedeleyecektir. Sünnetin gerçekten zay f olan uydurma rivayetlerden ar nd r lmas elbe e önemlidir. Ancak bu mutlaka bir metot dahilinde yürütülmelidir (Arpa, 2006: 113 – 114).

Dilthey ve Weber’in felsefe ve sosyolojide temel olu turan anlay c sistemleri dini metinleri anlama ve yorumlamada teoride farkl yakla mlar sunarak metinlere yak-la m m zda yeni ufuklar açm t r. Ancak slam dininin sahip oldu u dini metinler, pratikte anlay c metodun önermeleriyle yorumlanmas durumunda ciddi anlam kaymalar na dolay s yla tahrifata neden olabilece i kan s n uyand rm t r. Bu min-valde dini metinleri anlama ve yorumlamada ara t rmac lar için Waardenburg’un tekni i fayda sa layabilir. Waardenburg’a (2009: 176 – 177) göre, münferit dini feno-menlerin incelenmesi, her uygulamal hermeneuti in temel kurallar olarak de er-lendirilebilen be ard k a amada gerçekle ebilir. Her hermeneutik giri imden önce olgusal gerçekli e a rl k vermek uygun olur. Dolay s yla ilk etapta ara t rmac , ister inananlara ister ara t rmac lara olsun mümkün oldu unca mevcut tüm yorumlardan uzakla mal d r. Ancak bu sayede farkl yorumlar bizzat tespit edilip çözümlenebi-lir. Bu a aman n ele tirel do as mutlaka hermeneutik ara t rmay kendisine en az tarafgirlik ve ön kirlere çe itli yorumlar derinlemesine ara t rma imkan verecek mitsizle tirme, ideolojisizle tirme ve teolojisizle tirme nitelikleriyle donatmakt r. kinci etapta, incelenen fenomenin ortaya ç kt toplum hesaba kat lmal d r. Böylece

Page 20: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

528

Dinî ve Felsefî Metinler

toplumun ihtiyaçlar n n ve kar la t problemlerin neler oldu u belirlenmeye çal -lmal d r. Buna paralel olarak söz konusu toplumun kendi dini ile bazen karma k

ve mu lak olan ili kiler ve sosyal yap lar ortaya ç kar lmaya çal lmal d r.Bu göz-lemler sayesinde ara t rmac , sosyal ihtiyaç ve problemlerin dini ifadeler üzerindeki etkisini daha iyi anlayabilir. Üçüncü etapta, incelenen dini fenomenin içerisinde bu-lundu u kültürel ve dini gelene e vak f olunmal d r. Gerçekten de saçmal a kar günlük mücadele ve hayat n anlam n aray , insanlar bazen dini fenomenlere dini bir de er yüklemeyi beraberinde getirmektedir. Dördüncü etapta ara t rmac , dini fenomenlerle içinde bulunduklar toplum aras ndaki ili kilere ve ayn zamanda dini anlamlar di er anlamlara ba layan ili kiler üzerine e ilmelidir. Son olarak ise; dini fenomenlerin aç k anlamlar, yani müntesiplerin sözlü olarak ifade e ikleri yorumlar üzerine e ilmek olmal d r.

Kaynakça Aktay, Y.&, (1996), Önce Söz Vard , Yorumsamac l k Üzerine Bir Deneme, Vadi yay nlar ,

Ankara Arpa, E., (2006), “Modern Ça da Bilimsel Akl n Dini Metinleri Yorumlamas n n çerdi i

Problemler”, slami limler Dergisi, say :2, s. 93 – 114, stanbulArslan, Z., (2007), Dilthey Hermeneuti inin Olu umu ve Temel Kavramlar , Yay mlanmam

Yüksek lisans Tezi, Mu laBilen, O., (2002), Ça da Yorumbilim Kuramlar , Kitabiyat Yay nlar , zmirBilen, O., (2005), “Dini Anlama Çabas Olarak Felse Anlama”, Üçüncü 1000’e Girerken slam,

Kutlu Do um Sempozyumu, Türkiye Diyanet Vakf Yay nlar , AnkaraBilton, T., (1991), Introductory Sociology, Mcmillian Ed., London Birand, K., (1998), Kam ran Birand Külliyat ( 1 – 3), Akça yay nlar , Ankara Bulaç, A., (2005), Kur’an’ Anlamada Tarihsellik Sorunu (Sempozyum Tebli ve Müzakereleri),

Kurav yay nlar , BursaCan, ., ( 2010), “Dilthey Felsefesi’nde nsan Bilimlerini Anlama ve S n rlar n Gösterme Çabas

Olarak Hermeneutik”, Ayraç Kitap Tahlil ve Ele tiri Dergisi, say : 14, stanbulCevizci, A., (2002), Paradigma Felsefe Sözlü ü, Paradigma Yay nlar , stanbulCopenhavr, B. P., Hermetica, Cambridge University Press, 1992Çi çi, K., (2008), “Tarihsel Süreç – Do a Süreci Ayr m ve ‘Tarih’in n a Edilmesi, M. Ü. Sosyal

Bilimler Enstitüsü Der., say : 20, s. 81 – 93, Mu laDilthey, W., (1947), Rüya (Traum), Felsefe Tercümeleri Dergisi, stanbul Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi yay nlar , çev: Macit GÖKBERK, stanbulDilthey, W., (1999), Hermeneutik ve Tin Bilimleri, çev: Do an Özlem, Paradigma Yay nlar ,

stanbulDolunay, E., (1997), Max Weber Sosyolojisi Üzerine Bir Çal ma, Yay mlanmam Yüksek

Lisans Tezi, SivasErgun, D., (1974), 100 Soruda Sosyoloji El Kitab , Gerçek Yay nevi, stanbul

Page 21: DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_I/2012_I_CANI.pdf · dİnÎ ve felsefÎ metİnler yİrmİbİrİncİ yÜzyilda yenİden okuma, anlama ve

529

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

Gezgin, A.G., (2000), “Kur’an’ Anlamak için Hermenötik mi? Semantik mi?”, S.Ü. lahiyat Fak. Dergisi, say :7, s. 123 – 147, Isparta

Gezgin, A. G., (2007), Kur’an’ n Metinsel Niteli i, Dini Ara t rmalar Dergisi, cilt: 9, say : 27, s. 79 – 108, Ankara

Görgün, T., (2004), “Klasik Anlama Yöntemlerinin (F k h ve Tefsir Usulü) mkan ve S n rlar ”, Güncel Dini Meseleler Birinci htisas Toplant s , Türkiye Diyanet Vakf Yay nlar , Ankara

Görgün, T., (2005), ‘Yeni’ Anlama ve Yorumlama Yöntemlerinin F k h Usulüne Göre Durumu”, slami limlerde Metodoloji/Usül Meselesi I, Ensar Ne riyat, stanbulGünay, M., (2004), nsan ve Tarih Bilinci, makale için bkz.www.lisefelsefe.org/yazilar/mgu-

nay3.htmGünay, M., (2002), Dü ünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik Gelenek, Do u-Bat dergisi,

Yeni Dü ünce Hareketleri say s , May s-Temmuz 2002, Felsefe Sanat Kültür yay nc l kGünay, Ü., (1988), “Max Weber’in Din Sosyolojisindeki Yeri ve Önemi”, E. Ü. lahiyat Fak.

Dergisi, say : 5, s. 1 – 11, KayseriGünay, Ü., (2003), “Din Bilimlerinin Teorik ve Metodolojik Sorunlar ”, Bilimname I, say :

2003/1, s. 109 – 151, Kayseri Heidegger, M. (1998), Bilim Üzerine ki Ders, çev: Hakk Hünler, Paradigma Yay nlar ,

stanbulKepnes, S. D., (2002), “Din Ara t rmalar nda Anlama ve Aç klama Yöntemleri Aras ndaki

Uçurumu Telif Etmek, Çev: Bekir Zakir Çoban, Din Bilimleri Akademik Ara t rma Dergisi, say : 1 s. 171 – 181, stanbul

K l ç, S., (2001), Dil ve nsan n Tarihselli i Ba lam nda Dini Metin, Yüzüncü Y l Üniv. lahiyat Fak. Kur’an ve Dil – Dil Bilim ve Hermenötik Sempozyumu Tebli i, Van

Kökta , Y., (2003), Anlam ve Yorum li kisi Aç s ndan Hadis Metinlerinin Tahlili, Bilimname III, say : 2003/3, s. 105 – 131, Kayseri

Macre, D., (1985), Weber, çev: Nur Vergin, Afa yay nlar , stanbulÖzlem, D., ( 2001), Tarih Felsefesi, nk lap Yay nlar , stanbulÖzlem, D., (1996), Metinlerle Hermeneutik Dersleri, cilt:1-2, nk lap Kitabevi, stanbul Öztürk, M., (2004), “Yeni Anlama Yöntemlerinin mkan ve S n rlar ”, Güncel Dini Meseleler

Birinci htisas Toplant s , Türk Diyanet Vakf Yay nlar , AnkaraPaçac , M., (2007), “Din Bilimleri ve Ça da Sorunlar Üzerine”, Modern Dönemde Dini

limlerin Temel Meseleleri – lmi Toplant -, SAM, stanbul Palmer, R.E., (2003), Hermenötik, çev: brahim Görener, Anka Yay nlar , stanbulSadeddin, O., (1930), Felsefe Tarihi Usulü, Bir Etüde, stanbul Devlet Matbaas , stanbulSwingewood, A., (1998), Sosyolojik Dü üncenin K sa Tarihi, Çev: Osman Ak nhay, Bilim ve

Sanat yay nlar , Ankaraim ek, L., (2007), Felsefe Aç s ndan Sosyal Bilimlerde Nitelik ve Anlam Sorunu Tart mas ,

Yay mlanmam Doktora Tezi, stanbulTurner, Bryan S., (1991), Max Weber ve slam, Vadi yay nlar , AnkaraWaardenburg, J., (2009 ), “Din Bilimlerinde Uygulamal Hermenötik Ara t rma”, Çev: Ramazan

Ad belli, S. Ü. lahiyat Fakültesi Dergisi, say : 20, s. 171 – 205, SakaryaWeber, M., (1993), Sosyoloji Yaz lar , Çev: Taha Parla, Hürriyet Vakf Yay nlar , stanbulWeber, M., (2002), Sosyoloji’nin Temel Kavramlar , Çev: Medeni Beyazta , Bak Yay nlar , st.