15
DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA RELIGIOUS AND PHILOSOPHICAL TEXTS: RE-READING, UNDERSTANDING AND COMPREHENDING THEM IN THE 21 st CENTURY CİLT - 2

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D201813/2012_II/2012_II_GUNGORM.pdf · CİLT - 2. D İNÎ VE FELSEFÎ ... 1. Bir kelimenin farklÍ bir sözlük anlamÍnda

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA

RELIGIOUS AND PHILOSOPHICAL TEXTS:

RE-READING, UNDERSTANDING AND COMPREHENDING THEM IN THE 21st CENTURY

CİLT - 2

DİNÎ VE FELSEFÎ METİNLER

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA YENİDEN OKUMA, ANLAMA VE ALGILAMA SEMPOZYUMU

Bildiri Kitabı, Cilt: 2

Sultanbeyli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü

Kültür Yayın No: 8

ADRES: Abdurrahmangazi Mahallesi Belediye Caddesi No:4

Tel: 0 216 564 13 00Fax: 0 216 564 13 71

Mail: [email protected]

GENEL YAYIN YÖNETMENİMEHMET MAZAK

EDİTÖR:PROF. DR. BAYRAM ALİ ÇETİNKAYA

BÖLÜM EDİTÖRLERİ:YRD. DOÇ. DR. AHMET HAMDİ FURAT

YRD. DOÇ. DR. İSMAİL DEMİREZENYRD. DOÇ. DR. AHMET ERHAN ŞEKERCİ

YRD. DOÇ. DR. ÜMİT HOROZCUARŞ. GÖR. MEHMET FATİH ARSLANARŞ. GÖR. BİRSEN BANU OKUTAN

ARŞ. GÖR. ADEM İRMAKARŞ. GÖR. EMİNE GÖREN

ARŞ. GÖR. MUHAMMED VEYSEL BİLİCİ

SAYFA DÜZENİİBRAHİM AKDAĞ

978-605-89744-5-6ISBN:

Nisan 2012

Copyright Sultanbeyli Belediyesi

Ege BasımEsatpaşa Mh. Ziyapaşa Cd. No:4Ege Plaza Ataşehir/İSTANBUL

Tel: 0216 472 84 01www.egebasim.com.tr

BASKI

1001

Kur’ân’ n Kendi Kendisini Aç klamas

Qur’an’s Explanation of Itself

Mevlüt GÜNGÖR*

Abstract

The Qur’an, has an unusual internal structure. In the Qur’an, topics are not or-ganised and explained under certain sections and subheadings. Rather various top-ics are sca ered in di erent places, suddenly skipped from one topic to another, speci c issues and events comes to the scene on various occasions again and again in di erent contexts and with some di erences in detail. Again, the Qur’an explains a topic in details that is expressed brie y, elsewhere. The Qur’an sheds light on some part of the issue or event that is expressed somewhere else.

Further, the Qur’an raises certain issues again and again in order to state their importance and value. On the level of word, the Qur’an opens up the reader to an-other horizon, by using a di erent word in the same meaning instead of repeating the same word.

Therefore, it is possible to extract its ultimate data on a particular issue through evaluating all these relevant verses. Thus, in order to catch all of these connections and hints, one, of course, need to read the Qur’an over and over again for these con-nections has no end. For the reader of the Qur’an, no ma er how many times he/she reads the Qur’an, almost every reading appears as new and each time meets interesting new surprises and new doors can be opened. In this study, I want to give samples of some interesting connections by providing a bunch of interesting real-tions between the verses that I detected in respect of the subject and contribute to those who are interested in this subject.

Kur’ân, al lm n d nda bir iç yap ya sahip kitapt r. Onda bölümler, o bölüm-lerin alt nda alt ba l klar konulup belli konular sadece belli yerlerde anlat l p bitiril-memi tir. Aksine muhtelif konular farkl farkl yerlere serpi tirilmi tir. Bir konudan aniden ba ka bir konuya geçilir. Belli konular ve olaylar birbirinden farkl ba lam-larda, çe itli vesilelerle ve baz detay farkl l klar ile tekrar tekrar gündeme getirilir. Yine, Kur’ân bir yerde, özetle ifade e i i bir konuyu ba ka bir yerde detayl olarak

* Prof. Dr. Mevlüt Güngör, stanbul Üniversitesi lahiyat Fakültesi.

1002

Dinî ve Felsefî Metinler

anlat r. Bir yerde bahse i i bir olay n veya konunun ba ka bir yerde ba ka bir taraf -na da k tutar.

Ayr ca o, belli konular tekrar tekrar gündeme getirerek onlara verdi i önemi ve de eri de ortaya koymu olur. Kelime baz nda ise, ayn eyi ifade etmek için bir yerde kulland kelime yerine ba ka bir yerde farkl bir kelime kullanmak suretiyle o keli-menin anlam ile ilgili olarak okuyucuya ba ka bir ufuk daha açm olur.

te, bu bak mdan onun belli bir konudaki nihaî verisini ilgili bütün bu âyetlerin de erlendirilmesi ile ortaya ç karmak mümkündür. Bütün bu ba lant lar n ve ince-liklerin fark na varabilmek için ise elbe e onu tekrar tekrar okumak gerekir. Çünkü bu irtibatlar n sonu yoktur. Onu her okuyu ta adeta yeniden okunuyormu gibi olun-makta ve okuyucu her defas nda ilginç sürprizlerle kar la p kendisine yeni yeni kap lar aç labilmektedir. te biz bu çal mam zda bu ilginç irtibatlardan bir demet sunarak tesbit edebildi imiz baz enteresan ba lant lardan örnekler vererek konu ile ilgilenenlere katk da bulunmak istiyoruz.

Bizim burada bir bildiri çerçevesinde üzerinde durabilece imiz örnekler u yön-lerden olacakt r:

1. Bir kelimenin farkl bir sözlük anlam nda kullan l na k tutulmas

2. Bir yerde cevab verilmeyen bir soruya ba ka bir yerde cevap verilmesi

3. Bir konu ile ilgili olarak ba ka bir yerde ilave bilgi verilmesi

4. Ayn olay n farkl aç lardan verilmesi ile konunun daha da netle mesi

5. Âyetin devam nda zihne gelen bir soruya aç kl k getirilmesi

6. Bir âye en anla lan iki ihtimalin ayn konudaki ba ka bir âyetle teke indiril-mesi

7. Bir âyetin do ru olarak anla lmas için ilgili bütün âyetlerle birlikte de erlen-dirilmesi

1. Bir kelimenin farkl bir sözlük anlam nda kullan l na k tutulmas

Dîn kelimesi Kur’ân’da ilk akla gelen anlam n n d nda, kar l k1, âdet, hukuk, yar-g gibi anlamlarda da kullan lm t r. Meselâ Fâtiha sûresinde geçen: “ ” ifâdesindeki “ ” kelimesi “kar l k” anlam ndad r. Bu durumda terkibin anlam “kar l k günü”, yani herkesin yapt klar n n kar l n alaca gün demek olmakta-

1 Ayn kökten gelen “deyn” kelimesinde de kar l k anlam gizlidir. Çünkü borç da daha önce al nm olan bir eyin kar l demektir.

1003

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

d r. Bu kelimenin kar l k anlam u âye e daha aç k bir ekilde kendisini göster-mektedir: “ ” “O gün Allah onlara do ru olan kar l klar n tam olarak verecektir.”2

Bilindi i gibi Hz. Yusuf, öz karde i Bünyamin’i kendi yan nda tutabilmek için di-er karde lerini babas n n yan na gönderirken Yüce Allah’ n ö retmesi ile bu karde-inin yükünün içine gizlice bir su kab koydurmu yolda giderken yapt aramada

da durumu hisse irmemek için bu karde inin yükünden önce di erlerinkini aramaya ba lam , sonra karde inin yükünden su kab n bulup ç karm t . Bu sebeple de onu tutuklayarak kendi yan na alm oldu. Çünkü kral n yarg hukukunda bu suçun cezas buydu. Nitekim bu durum ifâde edilirken yine “dîn” kelimesi kullan lm t r. Âyet-i kerimede öyle ifade edilmektedir: “ ” “Çünkü kral n yarg hukukuna göre ba ka bir yolla karde ini al koyamazd , me er ki Allah dileye. ”3

Görüldü ü gibi buradaki “ ” ifâdesinde “ ” kelimesi yarg anlam nda kullan lm t r.

Ayn ekilde, Zina cezas n n uygulanmas konusunda Allah’ n koydu u hükmün uygulanmas nda gev eklik gösterilmemesi buyrulurken “ ” ifadesiyle kelime “Allah’ n yarg s ” anlam nda kullan lm t r :

“Zinâ eden kad n ve erke in her birisine yüzer de nek vurun. Allah’a ve âhiret gününe inan yorsan z, Allah’ n bu yarg s konusunda o ikisine ac may n. Onlar n cezâ görmesine, inananlardan bir topluluk da ahit olsun.”4

Bundan ba ka Yüce Allah bu günü, n târ sûresinde öyle tan tm t r :

(16) (15) (14)

(19) (18) (17)

“Allah’ n emrinden ç kanlar cehennemdedirler. Kar l k Gününde oraya girerler. Oradan bir daha ayr lamazlar. Kar l k Gününün ne oldu unu sen nereden bilirsin? Evet, Kar l k Gününün ne oldu unu sen nereden bileceksin? O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sa la-mayaca bir ündür. O gün emir yaln z Allah’ nd r.”5

2 Nûr 24.25.3 Yusuf 12.76.4 Nur 24.2.5 n târ 82.14-19.

1004

Dinî ve Felsefî Metinler

2. Bir yerde cevab verilmeyen bir soruya ba ka bir yerde cevap verilmesi

Kur’ân’da cehennemliklerin çe itli pi manl klar na ve hay anmalar na yer veri-lir. Bunlardan birisinde öyle denilir :

(66)

(68) (67)

“Yüzleri ate in içinde döndürüldü ü o gün öyle der: Âah! Ke ke biz Allah’a itâat et-seymi iz Peygamber’e itâat etseymi iz. Ve devamla öyle derler: Ey Rabb m z, muhakkak ki biz, efendilerimize, ve büyüklerimize itâat e ik de onlar yolu bize sapt rd lar. Ey Rabb m z ! Onlara azaptan iki kat ver ve onlara büyük bir lânetle lânet eyle !”6

Onlar n bu talepleri hakk nda burada müsbet veya men bir cevap verilmeden b rak lm ama benzeri bir sahnenin aktar ld A’râf sûresinde bu sefer bu isteklerine aç kça cevap verilmi tir :

(38)

(39)

“Allah, “Sizden önce geçmi cin ve insan topluluklar yla beraber ate e girin.” der. Her grup girdikçe kendi yolda na lânet eder. Hepsi birbiri ard ndan cehennemde toplan nca, ar-kadan gidenler önden gidenleri için, “Rabbimiz! Bizi sapt ranlar i te bunlard r, onlara ate azâb ndan kat kat ver” derler, Allah, “Her iki tarafa da kat kat azap, ama siz bilemezsiniz” der. Bu sefer önden gidenler arkalar ndan gelenlere: “Sizin bize hiç bir üstünlü ünüz yok. Yapt klar n za kar l k siz de azâb tad n” derler.”7

Bir yerde sorulan bir soruya ba ka bir yerde cevap verilmesine ba ka bir örnek de udur :

Nâziât suresinde yüce Allah yeniden diriltmenin kendisine göre kolay oldu unu belirtmek üzere u soruyu sorar: “ ” “Yarat l ça siz mi daha çetinsiniz,

6 Ahzâb 33.67-68.7 A’râf 7.38-39.

1005

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

yoksa gök mü?“8 Bu sorunun cevab asl nda aç kt r. Fakat Yüce Allah sanki bu soru-nun cevab n verircesine Mü’min sûresinde öyle buyurur:

“ ”

“Göklerin ve yerin yarat lmas , insanlar n yarat lmas ndan daha büyük bir eydir. Fakat insanlar n ço u bilmezler.“9

3. Bir konu ile ilgili olarak ba ka bir yerde ilave bilgi verilmesi

Nisâ sûresinde Yüce Allah, mah erde her peygamber’in ümmeti hakk nda ahit-lik edece ini bildirmekte ve öyle sormaktad r10 :

“Her ümmete bir âhid getirdi imiz ve seni de bunlara âhid getirdi imiz vakit durum-lar nas l olacak?“11

Nahl sûresinde ise, Hz. Peygamber’in o gün kavmi hakk nda yapaca bir ikaye-ti daha imdiden haber verilmektedir:

(30)

“Peygamber: “Ey Rabbim! Do rusu milletim bu Kur’ân’ terketmi ti” der.”12

Böyle bir durumun daha imdiden haber verilmesi elbe e inananlar n böyle bir duruma dü mekten kendilerini korumalar gerekti ine i aret içindir.

Konu hakk ndaki di er âyetler nazar- itibâra al nmad için üzerinde farkl gö-rü ler serdedilen âyetlerden birisi de udur:

{62}

“ üphesiz ki iman edenler (yani kendilerine müslüman m diyenler), Yahudiler, H -ris tiyanlar ve sâbiîlerden kim Allah’a ve âhiret gününe … inan r ve sâlih amellerde bulunursa

8 Nâziât 79.27. 9 Mü’min 40.57.10 Bu konuda ayr ca bkz.Nahl 16.89: 11 Nisa 4.41.12 Furkân 25.30.

1006

Dinî ve Felsefî Metinler

onlar n mükafatlar Rablar kat ndad r, onlara korku yoktur ve onlar (âhire e) mahzun da olmayacaklard r.”13

Bu âyet özellikle Allah’a ve âhirete inanan ve kendilerine göre amel-i sâlih de-dikleri baz ameller yapan Yahudi ve h ristiyanlar n da cennete girebileceklerini iddia edenler taraf ndan delil olarak kullan lmaktad r. Fakat âyet üzerinde derin-lemesine duruldu u, konuyla ilgili di er âyetlerle birlikte de erlendirildi i ve ini hede göz önünde bulunduruldu u zaman durumun hiç de buna müsait olmad görülecektir.

Çünkü bu âyet, asl nda bütün inanç guruplar n n hepsinin Cenneti kendisine âitmi gibi görmesine bir cevap olarak inmi tir. Yüce Allah kendilerine mü’minim, müslüman m diyenler14 de dahil olmak üzere, Yahudi veya H ristiyan olsun15 Sâbiî ol-sun zikredilen artlar yerine getiren herkesin Cennete girebilece ini ifâde etmi tir.

Yaln z O, burada bir özet yapt için16 iman n artlar ndan sadece ikisini zikret-mi , yap lacak kulluk görevlerini de “amel-i sâlih” ismi alt nda toplam t r. Bu demek de ildir ki iman n artlar sadece Allah’a imanla âhirete imandan ibare ir. Çünkü, Kur’ân bir bütündür. Ve âyetler birbirini takviye edip tamamlarlar. O halde kurtulu-u isteyen bir ki i sadece Allah’a ve âhiret gününe iman etmekle kalmayacak, O’nun

meleklerine de kitaplar na da peygamberlerine de kaza kadere de iman edecektir. Asl nda her Kur’ân âyeti de bir iman unsurudur. Çünkü bir âyeti bile kabul ede-memek Kur’ân’ n tamam n inkar etmek demektir.17 Amel-i sâlih’in içini de bu bir Kur’ân âyeti oldu una göre elbe e yine Kur’ân’ n kendisi dolduracakt r. O halde bu-raya da Kur’ân’ n öngördü ü bütün emir ve yasaklar girecektir.

Bir an ayetin ilk akla gelen zâhirî anlam na kap l p sadece bu üç art yerine geti-ren bir Yahudî ve h ristiyan n Cennete kolayca girebilece ini kabul etsek bile, ortaya müthi bir çeli ki ç kacak ve sanki bunlar Allah’ n imtiyazl kullar olup onlardan pek de fazla bir ey istenmedi i gibi bir anlay içine dü ülecektir. Bu ise Yüce Allah’ n ayn zaman dilimi içinde ya ayan kullar n de erlendirmesinde sanki birbirinden

13 Bakara 2.62 . 14 Çünkü ben de mü’minim, müslüman m diyenler içinde de asl nda böyle olmayanlar mev-

cu ur: Bakara 2.8: 15 Bakara 2.111 : 16 Sonu “ ” ifâdeleriyle biten di er âyetlere de bakt m zda bu özetin

daha da k sa yap ld yerler de görülecektir. Meselâ bkz. Ahkâf 46.13 : “Rabb m Allah de-yip istikâmet üzere gidenler.” Yine, “hidâyet rehberime uyanlar”: Bakara 2.38. Ayr ca bkz. Bakara 2.112, 262, 274, 277; Âl-i mrân 3.170; Mâide 5.69, En’âm 6.48, A’râf 7.35; Yûnus 10.62; Zümer 39.61.

17 Bakara 2.85 ; H cr 15.90-93 .

1007

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

farkl standartlar oldu u gibi garip bir durum ortaya ç kacakt r. Bu ise, Allah’ n e siz adâleti nazar itibara al nd nda dü ünülemeyecek bir durumdur.

Yüce Allah’ n ayn konunun farkl farkl yönlerine çe itli âyetlerde temas etmesi-ne ba ka bir örnek de insan n niçin yarat ld ve hede nin ne oldu u hakk ndad r :

Yüce Allah “hayat ve ölümü” ba ka bir âye e de “gökleri ve yeri” insanlar n hangi-sinin daha güzel i ler yapaca n denemek için yara n belirtmekte :

“Hanginizin daha iyi i i ledi ini belirtmek için, ölümü ve hayât yaratan O’dur”18

“Ar ’ su üzerinde iken, hanginizin daha güzel i i i leyece ini ortaya koymak için, gökleri ve yeri alt günde yaratan O’dur.”19

Ba ka âyetlerde ise Yüce Allah bu “güzel i yapma” konusunda insanlar bir ya-r a davet etmekte: “Hay rl i lerde yar n.”20

Ba ka bir yerde de bize bir duâ örne i verirken bu yar ta bir numara olmay önümüze bir hedef olarak koymakta: “Ve bizi sana sayg l kullar n önderi yap!”21

Di er bir âye e ise nihâî hede n Cennet oldu unu öyle tesbit etmektedir :

(21)

“Ey insanlar! Rabbiniz taraf ndan ba lanmaya, Allah’a ve peygamberine inananlar için haz rlanm olan ve geni li i yerle gö ün geni li i kadar olan cennete do ru yar n! Bu Allah’ n diledi ine verdi i lutfudur. Allah, büyük lutuf sahibidir.”22

Ba ka bir yerde bu yar ta insanlar n üç guruba ayr ld belirtilmekte:

(32)

18 Mülk 67.2.19 Hûd 11.7.20 Bakara 2.148.21 Fât r 35.74.22 Hadîd 57.21.

1008

Dinî ve Felsefî Metinler

“Onlardan kimi kendine yaz k eder, kimi orta davran r, kimi de, Allah’ n izniyle, iyilikle-re ko ar. te büyük lutuf budur. Bunlar, Adn cennetlerine girerler.”23

Ba ka bir âye e de bu yar ta en önlerde yer alanlar n Allah’a en yak n kullar oldu u ifade edilmektedir:

(12) (11) (10)

(14) (13)

“Ve i te o en önde yar anlar… o en önde yar anlar var ya onlar Allah’a en yak n olan kimselerdir. Nîmet cennetlerindedirler. Bunlar n ço u önceki ümmetlerden, biraz da sonrakilerdendir.”24

Görüldü ü gibi, ayn konunun çe itli sa alar n ve yönlerini ihtivâ eden bu âyetler bir bütünlük olu turmakta ve bir araya getirildi inde tablo daha da aç k bir ekilde ortaya ç kmaktad r.

4. Ayn olay n farkl aç lardan verilmesi ile konunun daha da netle mesi

“Onlardan seni dinleyenler vard r, ama Biz, Kur’ân’ anlarlar diye tu uk (!) kalplerine örtüler, kulaklar na da a rl klar koyduk. Onlar her türlü âyeti görseler bile, yine de ona inan-mazlar. Sana geldiklerinde de seninle çeki irler. Ve o inkâr edenler, “Bu, öncekilerin masalla-r ndan ba ka bir ey de ildir” derler.” 25

Bu âye e Yüce Allah, insanlardan baz lar n n Hz.Peygamber’i dinlediklerini an-cak onu anlamamalar için kalplerinin üzerine k l ar, kulaklar na da t kaçlar koydu-

unu ifade etmektedir. Bu cümleyi okuyan bir kimse ister istemez bunu anlamakta güçlük çekmekte ve Yüce Allah’ n baz kimselerin Kur’ân’ anlamalar na niçin engel oldu u sorusunu sormaktad r. Asl nda burada sözü edilen k l f ve t kaç’lar maddî anlamda olmay p onlar n Kur’an hakk ndaki önyarg lar d r. Bu önyarg lar onlar n Kur’ân kar s nda ba lang çta ald klar kararlar nda inat ve srarlar sebebiyle zaman içinde olu mu ve kat la m t r. te onlar n bu ön yarg lar Kur’an’ anlamalar na ve

23 Fât r 35.32-33.24 Vâk ’a 56.10-14.25 En’âm 6.25.

1009

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

ondan istifade etmelerine engel olmaktad r. Nitekim, bu durum ba ka bir yerde ama bu sefer onlar n bizzat kendi a zlar ndan öyle ifade edilmektedir:

(5)

“Dediler ki: “(Ey Muhammed !) Bizim kalplerimiz senin bizi davet e i in eylere kar- k l ar içinde, kulaklar m zda da t kaçlar var, ayr ca seninle bizim aram zda da bir perde

mevcut. (Bo una u ra ma ! Bize hiç tesir edemezsin! te sana hodri meydan) elinden geleni ard na koyma. Muhakkak ki biz de çal aca z. (Sonunda kimin kazanaca n göre-ceksin!)“ 26

Görüldü ü gibi onlar bu k l ardan, t kaçlardan ve perdelerden hiç de rahat-s z de ildirler. Kendilerinden gayet emin olarak Kur’an hakk ndaki ön yarg lar ndan asla vazgeçmeyeceklerini vurgulu bir ekilde ifâde etmektedirler.

5. Âyetin devam nda zihne gelen bir soruya aç kl k getirilmesi

Yüce Allah insano lunu yaratm ve ona güzel bir ekil vermi tir. Sonra da ba -lang çta onun yarat l na itiraz eder gibi olmu olan meleklere öyle demi tir :

(11)

“Andolsun ki, sizi yara k, sonra ekil verdik, sonra meleklere, “Âdem’e secde edin” de-dik; blis’ten ba ka hepsi secde e i, o secde edenlerden olmad .”27

Burada akla öyle bir soru gelmektedir : Bu emir meleklere verildi i halde blis’i niçin içine almaktad r? Yoksa blis de bir melek midir ? Halbuki biz blis’in bir melek olmay p cinlerden oldu unu da ba ka bir âye en bilmekteyiz.28

te bu sorular n cevab bundan sonra gelen âye e aç kl a kavu maktad r. Ve âye eki bu ilâve bilgi, söz konusu k ssan n anlat ld yerlerin hiçbirisinde geçmeyip sadece burada zikredilmi tir :

(12)

“Allah, “Sana emre i im zaman, seni secdeden al koyan nedir?” dedi, “Beni ate ten onu çamurdan yara n, ben ondan üstünüm” cevab n verdi.”

26 Fuss let 41.5. 27 A’râf 7.11. 28 Kehf 18.50:

1010

Dinî ve Felsefî Metinler

te bu âye eki: “ ” “Sana emre i im zaman” ifadesinden bu emrin me-leklerden ayr olarak ona da ayr ca verilmi oldu unu anlamaktay z. Çünkü, âye e : “size emre i im zaman” yerine “sana emre i im zaman” ifâdesi kullan lm t r.

6. Bir âyetten anla lan iki ihtimalin ayn konudaki ba ka bir âyetle teke indirilmesi

eytan, sapt rmaya ahde i i insano lunun ana ve babas n n öncelikle avret ma-hallerini ortaya ç karmak için sanki onlar n iyili ini istiyormu gibi, onlara öyle bir vesvese verir:

(20)

“ eytan, ay p yerlerini kendilerine göstermek için onlara f s ldad : “Rabb n z sizi bu a aç-tan ancak iki melek (veya iki güç ve iktidar sahibi ki i) veya ebedî ya ayanlardan olursunuz diye yasaklad .”29

Böylece eytan insano lunu iki zay f noktas ndan yakalamaya çal maktad r. Bunlar, güç ve iktidar ile ölümsüzlük arzusudur.

Âye e geçen: “ ” kelimesi genellikle 'iki melek' eklinde tercüme edilmekte-dir. Ancak bu kelimeyi burada 'iki güç ve iktidar sâhibi ki i' eklinde sözlük anlam yla dü ünmek kanaatimizce daha do ru olmaktad r. Zira daha k sa bir süre önce melek-ler Yüce Allah’ n emri ile nsano lunun de erini ortaya koymak üzere Hz. Âdem’e secde etmi tir. Bu durumda onun meleklere özenmesi uzak bir ihtimaldir. Kald ki, verdi imiz bu mânây ayn olay n anlat ld Tâhâ suresindeki bir âyet u ifadesiyle teyit etmektedir:

(120)

“ eytan ona öyle vesvese verdi: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk a ac yla hiç bitip tükenme-yecek bir güç ve iktidar n yolunu göstereyim mi?”30

Âye eki: “ “ ifâdesi ile aç k bir ekilde insan aldatmak için ortaya konan ikinci argüman n güç ve iktidar oldu u daha net bir ekilde ortaya konulmu olmak-tad r.

29 A’râf 7.20.30 Tâhâ 20.120.

1011

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

7. Bir âyetin do ru olarak anla lmas için ilgili bütün âyetlerle birlikte de erlendirilmesi

(8) (7)

“Kim zerre kadar iyilik yapm sa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapm sa onu görür.”31

Zilzâl sûresinin bu son iki âyeti, hem kendi anlam na dikkat edilmeden hem de kendinden önceki âyet ve konu ile ilgili di er âyetler nazar itibara al nmadan tercü-me edildi i için Yüce Allah’ n en küçü ünden en büyü üne kadar yap lan her eye mutlaka iyi ise bir mükâfat, kötü ise bir ceza verece i eklinde anlamland r lmakta-d r. Halbuki bu anlam, bizzat ayetin kendisi, öncesi ve konu ile ilgili bütün âyetlerle birlikte de erlendirildi inde u mahzurlar ta maktad r:

a. Âye e “kar l k” kelimesine yer verilmemi tir. Sadece “ ” “onu görür” de-nilmi tir. Nitekim o gün herkes kendisine amel de eri verildi i zaman orada küçük büyük her eyin en ince detay na kadar kaydedildi ini görecektir. Ha a baz lar hay-retlerini gizleyemeyerek öyle diyeceklerdir :

“O gün amel de erleri ortaya konulur. Suçlular n onun içindekilerden korktuklar n gö-rürürsün. Onlar öyle derler: Bu dosyaya da ne oluyor, küçük büyük hiç birini b rakmam illâ da hepsini say p döküyor. Böylece onlar yapt klar her eyi önlerinde haz r olarak bulurlar. Ve (bil ki,) Rabb n hiç kimseye zulmetmez.”32

b. Bir önceki âye e: “ ” denilmek sûretiyle mah er gü-nünde “amelleri kendilerine gösterilsin diye” insanlar n bulduklar yerden ç k p sür’atle ve da n k bir ekilde mah er meydan na do ru ilerleyeceklerinden bahsedilmekte-dir. Demek ki kendilerine gösterilecek eyler amellerinin kar l klar de il, amellerin kendisidir.

c. Kald ki, o gün herkesin yapt n n kar l n alamayaca da bir gerçektir. Meselâ, yapt klar i lere riya kar t ranlar çal malar n n kar l n alamayacak ve o amelleri bo a gidecektir.33 Bu sebeple Yüce Allah öyle buyurur:

31 Zilzâl 99.7-8.32 Kehf 18.49.33 Bakara 2.265, 272, Nisâ 4.114, Mâide 5.2, Ra’d 13.22, Fetih 48.29, Mümteh ne 60.1, Leyl

92.20.

1012

Dinî ve Felsefî Metinler

“Rabbine kavu may uman kimse yararl i i lesin ve Rabbine kullukta hiç ortak ko -mas n.”34

Yine ayn sebeple, Yüce Allah, iyi amellerin s rf kendi r zas için yap lmas hu-susunu s k s k hat rlatmakta ve iyi amellerin kabulü için: “ ” 35, “Allah r zas n isteyerek” “ ” “Benim u rumda”36 vb. gibi artlar ko maktad r.37

d. Yine, Yüce Allah ba ka âyetlerde sadece kötü amellerin bire bir kar l n yani cezas n verece ini38 ama iyi amellerin sadece e iti bir kar l n de il, kat kat fazlas n , ha â bazen de hesaps z kar l n verece ini vaad etmi tir.39

e. Ayr ca, küçük-büyük yap lan bütün günahlar n mutlaka kar l n n yani ceza-s n n görülece i diye de bir ey yoktur. Zira Yüce Allah’ n elbe e a ve ma reti de vard r.40 Nitekim O, iyi amellerin kötü amelleri silip giderece ini41 ve büyük günah-lardan sak n l rsa di erlerini a edebilece ini42 ha â a etmeyece i tek günah n irk oldu unu43 ve rahmetinden asla ümit kesilmemesi gerekti ini de bildirmi tir.44

f. Bundan ba ka, inanmayanlar n veya imanlar na irk bula t rm olanlar n da varsa iyi amellerinin kar l n alamayacaklar ve bu amellerin bo a gidece i de ke-sindir. Bu husus Kur’ân’da s k s k hat rlat lmaktad r. Bu sebeple iyi i ler yapanlara mükafat verilebilmesi için mü’min olma art getirilmekte45, imanlar na irk bula -

34 Kehf 18.110.35 Nisâ 4.114. 36 Âl-i mran 3.195.37 Bakara 2.177, 207, 218, 261, 262, 263, 264, 265, 272, Âl-i mrân 3.157, Nisâ 4.38, 76, 142,

Tevbe 9.120, Ra’d 13.22, Hac 22.78, Rûm 30.38, Hadîd 57.27, Mümtehine 60.1, nsân 76.9, Mâûn 107.6.

38 En’âm 6.160; Yûnus 10.27; Mü’min 40.40; ûrâ 42.40. 39 Meselâ 1’e 700: Bakara 2.261; Kat kat: Nisâ 4.40; 10 kat : En’âm 6.160, Daha güzeli ve bir

de ziyâdesiyle: Yûnus 10.26, Daha güzeli ile: Ra’d 13.18; Hesaps z: Nûr 24.38; Daha üs-tünü ile: Neml 27.89; Hesaps z: Zümer 39.10; Mü’min 40.40; Lütfundan daha fazlas ile:

ûrâ 42.26. 40 Tevbe 9.104, ûrâ 42.25, Ahkâf 46.16, Muhammed 47.2, Rahmân 53.32, Nûh 71.10, Nasr

110.3.41 Hûd 11.114: 42 Nisâ 4.31: 43 Nisâ 4.48, 116: 44 Hicr 15.55; Zümer 39.53:

45 Nisâ 4.124; Tevbe 9.54; Nahl 16.97; srâ 17.19; Tâhâ 20.75, 112; Enbiyâ 21.94; Mü’min

40.40.

1013

Yirmibirinci Yüzy lda Yeniden Okuma, Anlama ve Alg lama

t ranlar n ise amellerinin bo a gidece i haber verilmektedir.46 Ha â Yüce Allah bu hususu gelen her peygambere vahye i ini de aç kça bildirmi tir :

“Andolsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmu tur: “andolsun, e er Allah’a ortak ko arsan i lerin üphesiz bo a gider ve hüsranda kalanlardan olursun.”47

SonuçNetice olarak, Kur’ân, di er kitaplardan farkl bir yap ya sahiptir. Onda bölümler,

o bölümlerin alt nda alt ba l klar konulup belli konular sadece belli yerlerde anlat l p bitirilmemi tir. Aksine muhtelif konular farkl farkl yerlere da t lm t r; bir konu i -lenirken birdenbire ba ka bir konuya geçilmekte, belli konular ve olaylar birbirinden farkl ba lamlarda, çe itli vesilelerle ve baz ufak farkl l klarla tekrar tekrar gündeme getirilmektedir. Yine, Kur’ân bir yerde, özetle ifade e i i bir konuyu ba ka bir yerde detayl olarak anlatmaktad r. Bir yerde bahse i i bir olay n veya konunun ba ka bir yerde ba ka bir taraf na da dikkati çekmektedir. Bir yerde mutlak olarak zikre i i bir hususu di er bir yerde baz kay tlar alt na almakta, bir yerde cevaps z b rakt bir soruyu di er bir yerde cevapland rmakta, farkl anlamlarda kullan lan bir kelimenin çe itli anlamlarda kullan n n örneklerini ortaya koymaktad r. Bir yerde i ledi i bir olay n ba ka bir yerde farkl bir boyutuna i aret etmektedir. Dolay s yla ayn konu-da Kur’ân’ n muhtelif yerlerine serpi tirilmi âyetler çe itli bak mlardan birbirini ta-mamlamakta ve birbirlerine aç kl k getirmektedir.

Bu sebeple, onun belli bir konudaki nihaî verisini ilgili bütün bu âyetlerin de er-lendirilmesi ile ortaya ç karmak mümkündür. Ve elbe e, bütün bu ba lant lar n ve inceliklerin fark na varabilmek için ise onu tekrar tekrar okumak gerekir. te biz bu çal mam zda bir bildiri çap nda bu ilginç irtibatlardan bir demet sunarak tesbit ede-bildi imiz baz enteresan ba lant lardan örnekler vererek konu ile ilgilenenlere bir katk da bulunmak istedik. Elbe e bu örnekleri daha da ço altmak mümkündür. Bu irtibatlar n bitirip tüketilmesi de söz konusu de ildir. Çünkü, dikkatli bir okuyucu, onu her okuyu ta âdeta yeniden okuyormu gibi olmakta ve Kur’ân, her defas nda ona ba ka ba ka s rlar n n kap s n aralamakta, ilginç sürprizlerle kar la t rmakta ve kendisine yeni yeni ufuklar açmaktad r.

46 Furkân 25.23, Mâide 5.5, brâhîm 14.18, Nûr 24.39, Bakara 2.264, Zümer 39.64-67, Tevbe 9.17, En’âm 6.88; Kehf 18.102-106.

47 Zümer 39.65.