48
Figen BAHTOĞLU Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının 01.11.1997 gün ve 2482 sayılı Tebliğler Dergisi’ndeki yönergeye göre yayınlanmıştır.

alisveris canavari

Embed Size (px)

DESCRIPTION

alisveris canavari kitabi

Citation preview

Page 1: alisveris canavari

Figen BAHTOĞLU

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi Başkanlığının 01.11.1997 gün ve 2482 sayılı Tebliğler

Dergisi’ndeki yönergeye göre yayınlanmıştır.

Page 2: alisveris canavari

ISBN- 978-605-89022-0-6 Birinci Basım Kasım 2009

Bandrol Uygulamasına ilişkin usul ve esaslar

yönetmeliğinin 5. Maddesinin 2. Fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir.

T.C. Kültür Bakanlığı Yayıncı ön sayısı:978-605-4320 Editör: Sevgi BALCI Kapak Resmi: Figen BAHTOĞLU Basıldığı Yer: F.Özsan Matbaacılık Ltd. Şti-BURSA TEL:(0 224) 441 33 82

Page 3: alisveris canavari

Küçük hanım alışverişten oldukça yorulmuştu.

Ancak yine de kendine uygun olan elbiseyi, şortu,

şemsiyeyi, ayakkabıyı, anahtarlığı, sandaleti ve

aklınıza gelebilecek yüzlerce şeyi bulamamıştı. Aslın-

da aradıklarının hepsinden bir belki de daha fazla

sayıda onda vardı. Ama yeni gördüğü şeylere, yeni

çıkan desenlere, kıyafetlere oyuncakları her zaman

alması gerektiğini düşünüyordu. Yorulmak bilmeden

Page 4: alisveris canavari

bir dükkandan bir dükkana girip duruyor, yanında da

annesini koşturuyordu.

Evet, bu küçük hanım, tam anlamıyla bir alışveriş

düşkünüydü. Anneannesiyle alışverişe çıkmayı hiç

sevmezdi. Çünkü anneannesi ona her zaman, çok

istediği bir çantayı görüp almak istediğinde “Ama

bundan sende var, sadece renkli farklı” ya da şekli

çok hoşuna giden bir gitar kılıfı almak istediğinde,

“Onu ne yapacaksın ki, sen gitar çalmayı bilmezsin” ya

da yüzlerce tokası olduğu için bir yenisine daha

ihtiyacı olmamasına rağmen, en son çıkan modelden

almak istediğinde, “Bütün bu tokaları ne yapacaksın

ki? Şimdiye kadar satın aldığın tokalardan sadece

4’ünü taktığını gördüm” diye karşı çıkıyordu. O da

anneannesiyle değil, her zaman annesiyle alışverişe

çıkmaktan hoşlanıyordu. Çünkü annesiyle haftada

sadece bir gün beraber oluyorlardı. Ve o gün de en

Page 5: alisveris canavari

güzel vakitlerini birlikte alışverişe çıkarak

geçiriyorlardı. Annesi bir mimardı ve çok çalışıyordu.

Kızıyla birlikte olduğu zamanlarda onun, yapmaktan en

çok hoşlanacağı şeyi yapmak istiyordu. Bu da tabi ki

alışverişti.

Page 6: alisveris canavari

Küçük hanımın bütün bir hafta iple çektiği a-

lışveriş günü gelip çattığında yataktan kalkar kalk-

maz yüzünü yıkıyor, en sevmediği ve en eskimiş, gerçi

bütün kıyafetlerini sadece bir veya iki kere giydiği

için eskimesine fırsat kalmıyordu ama, ona göre en

eskisini giyiyor ve annesinin çayını içip kendine

gelmesine fırsat bile vermeden. “Hadi anne,

kahvaltımızı sana söylediğim, o yeni açılan yerde

yapacağız. Çabuk ol. Herkes oraya gittiği için yer

bulamayız yoksa” diye ekledi. “Ama kızım baksana ne

kadar güzel tostlar hazırladım ikimiz için. En sevdiğin

peynir ve salamdan koydum. Yanında da portakal suyu

var. Orada da bundan yemeyecek misin? Hadi

kahvaltımızı edip öyle gidelim” diyen annesine

gözlerini dikerek bakan Aslı:

Page 7: alisveris canavari

-Orda yediğimin tadı başka oluyor ama. Bunlar

gibi değil. Hadi anne gidelim artık. Geç olacak sonra.

Üzüleceğim ama.

Annesi kızının bu durgun haline, dudak bükmüş

mahzun gözlerle bakan yüzüne hiç bir zaman

dayanamazdı. Hemen yumuşayıverdi. Çantasını

tezgahın üzerinden alırken, gözü hala özenerek ha-

zırladığı güzel kahvaltı sofrasındaydı. Ama yapacak

başka bir şey yoktu. Kızıyla vakit geçirebilmek için

onun istediği her şeyi yapacağına söz vermişti bir

kere.

Küçük hanımın bahsettiği meşhur kahvaltı sa-

lonuna geldiklerinde, gerçekten de içerisinin tıklım

tıklım dolu olduğunu gördüler. Kenarda bir masanın

boşalmasını bekliyorlardı. Küçük hanım gözlerini dört

açmış boşalacak masaya anında oturabilmek için

Page 8: alisveris canavari

tetikte bekliyordu. Bir yandan da karnının gurultusu

neredeyse dışarıdan duyulacak gibi oluyordu. Gözünün

önünden bir an, annesinin hazırladığı güzel tost ve

portakal suyu geçmişti. Ama böylesine popüler bir

yerde kahvaltı etmenin keyfini, evde hazırlanmış bir

kahvaltıda bulamayacağına inanıyordu.

Zaman ilerliyor, insanlar birer ikişer yerlerinden

kalkmaya hazırlanıyorlar, hesaplarını istiyorlar,

garsonları çağırıyorlardı. Açlıktan neredeyse midesi

yapışmış olan küçük hanım, bir anda kendine geldi.

Annesinin kolundan çekiştirerek, hemen bir masaya

doğru yöneldi. Ama tam masaya oturacakken, bir

garsonun masanın üzerine “ayrılmıştır” yazısı

koyduğunu gördü.

-Bu da ne demek şimdi. Ama önce biz geldik. Nasıl

ayırabiliyorsunuz ki?

Page 9: alisveris canavari

-Daha önce telefonla rezervasyon yapan bir

müşterimiz için ayrıldı efendim.

-Telefonla rezervasyon mu? Burası, alışveriş

merkezinin içinde yeni açılmış bir kahvaltı salonu. Lüks

bir lokanta gibi önceden rezervasyonla yer mi

ayırıyorsunuz?

-Evet efendim, kusura bakmayın, bu masa ay-

rılmıştır. Ama birazdan boşalacak şu ilerideki, kapı

yanındaki masayı size ayırabilirim, diyen garsona ters

ters bakan küçük hanım, annesini çekiştirerek masa

bekledikleri yere geri döndüler.

Aradan yaklaşık 15 dakika daha geçti. Garsonun

söylediği masa nihayet boşalmıştı. Ama hem annesi

hem de küçük hanım, açlıktan bayılmak üzereydi.

Neyse ki kendilerini masaya zor attılar.

Page 10: alisveris canavari

10 

-Hadi kızım, ne kadar çok vakit kaybettik burada

böyle. Hemen bir şeyler yiyip gidelim. Alışverişimize

başlayalım, diyerek garsonun verdiği menüyü

incelemeye başladı. bu arada küçük hanım da menüyü

ezberlemiş gibi siparişini vermeye başlamıştı.

-Karamelli çikolata topları, elmalı tart üzerinde

dondurma, dilimlenmiş kasar peynirli kulüp tostu, elma

suyu, portakal suyu, muzlu ananaslı süt, meyvelerle

süslenmiş çıtır kurabiye pastası, Hindistan cevizli mini

keklerden bir de zeytinli küçük kıtırlardan istiyorum.

Annesi hayretler içinde küçük hanıma baktı. Bu

kadar çok şeyi nasıl yiyeceğini anlamamıştı, herhalde

canı istedi diye sesini çıkarmadı. Kendisi ise sadece

bir fincan kahve söyleyerek menüyü garsona geri

verdi.

Page 11: alisveris canavari

11 

Az sonra garson, elindeki bütün o siparişleri

masaya koymaya başladı. küçük hanımın verdiği

siparişler yiyemeyeceği kadar çoktu. Onun yaşında bir

çocuğu bırakın, yetişkin biri bile bu kadar çok yemek

yiyemezdi. Annesi hayretler içinde ona bakıyor, küçük

hanımın parlayan gözlerini gördükçe, iştahının yerine

geldiğini, hepsini yiyemese bile oldukça kuvvetli bir

kahvaltı edeceğini düşünerek seviniyordu. Ama öyle

olmadı tabi ki, küçük hanım, bir tane karamelli

çikolata topunu alıp bir ısırık attı. Ardından da bir

yudum portakal suyu içti. Annesi kahvesini

bitirmeden, o kahvaltısını etmişti bile.

-Ne kadar güzel değil mi anne? İşte ben buranın

kahvaltısına bayılıyorum. Bütün arkadaşlarım buraya

geliyorlar. Buranın karamelli çikolata topları

meşhurdur. Sen de bir dahaki sefere yersin. Hadi

artık kalkalım istersen. Daha alışveriş yapacağız.

Page 12: alisveris canavari

12 

-Kalkalım mı? bir dahaki sefer mi? O kadar

bekledikten sonra, bir lokma çikolata parçası ve

portakal suyu içmek için mi bu eziyeti çektik? Ben de

senin söylediğin bütün bu yiyecekleri yiyeceğini

düşünüyordum. Ne yaptın böyle?

-Bütün bu yiyeceklerin hepsini yemek mi? an-

neciğim, lütfen biraz mantıklı ol. Bu yiyecekleri

yersem formuma nasıl özen göstereceğim söyler

misin?

-Formun mu? Sen daha dokuz yaşında bir ço-

cuksun. Büyüme çağındasın. Ne formundan bah-

sediyorsun? Yiyeceksin ki, büyüyebilesin. Gerçi bu

yiyecekler seni büyütecek yiyecekler değil, hepsi abur

cubur, ama madem buraya geldik, bunları sipariş ettin,

hepsini yemelisin.

Page 13: alisveris canavari

13 

-Anne bu moda, anlamıyor musun? Buranın

çikolatalarından, tostlarından, meyve sularından

sipariş etmezsen, gelip burada oturmazsan, modadan

uzak kalırsın. Arkadaşlarınla konuşacak hiçbir şeyin

kalmaz. Ben yarın Gülay’a neden bahsedeceğim söyler

misin?

-Seni hiç anlamıyorum kızım. gerçekten de ko-

nuşmamız gereken ciddi problemler olduğunu dü-

şünüyorum. Neyse istersen alışverişimize başlayalım

ne dersin?

-Harika, hadi o zaman gidiyoruz. Beni takip et.

-Seni takip mi edeyim? Şu yeni açılan büyük

mağazaya gitmiyor muyuz? Orayı zaten biliyorum ben.

-Hayır, o mağazanın yanında başka bir yer açıldı.

Bugün ilk önce oraya gitmek zorundayız.

Page 14: alisveris canavari

14 

-Zorunda mıyız? Alışverişin, gezmenin zorun-

luluğu mu olurmuş, anlamıyorum. İstediğimiz yerden

başlarız gezmeye, neden bu kadar büyütüyorsun?

-Canım anneciğim, bu iş gezisi yüzünden ayrı

kaldığımız günler, sen yeni şeylerden çok uzak

kalmışsın. Seni ben gezdireceğim. Sen de

arkadaşlarınla konuşacak bir sürü şey bulacaksın

böylece.

Küçük hanım, şaşkın şaşkın ona bakan annesini,

kolundan çekiştirerek söylediği yere götürür. Burası

da diğer açılan mağazalardan hiç farkı olmayan, yine

kıyafet, oyuncak, aksesuar ve bütün diğer bütün o

şeylerin satıldığı bir mağazadır. Ama sanki bunların

hiç olmadığı bir yerden geliyormuş gibi davranan

küçük hanım, kendini tutamayıp, kıyafetlere saldırır.

Page 15: alisveris canavari

15 

-İşte bundan istiyordum. Bir de bundan, sonra da

bundan ve bundan. Hemen gidip bunları deneyeceğim.

-Ama sende zaten bunlardan vardı şekerim. Niye

aynı şeyleri almak istiyorsun anlamadım.

-Hayır anne, bendekilerin arka kısımları fer-

muarlı, baksana bunlar düğmeli yapmışlar. En moda

olan

-Yani bunları, sadece düğmeli oldukları için mi

beğendin? Sende olmasının hiçbir önemi yok yani.

-Anne, artık fermuarlı hiç moda değil. Herkes

düğmeli giyiyor. Zaten sana da düğmeli bluz alacağız.

-Ama kızım, diye seslenen anne, maalesef sesini

duyuramamıştı. Küçük hanım elindekilerin hepsini

denemek üzere kabine girdi. Bir yandan da annesine

sesleniyordu.

Page 16: alisveris canavari

16 

Page 17: alisveris canavari

17 

-Bunlardan alman gerek anneciğim kesinlikle. O

kadar rahat ki, şu düğmeleri ilikleyemedim ama olsun.

Küçük hanım, kabinde denemek için yanına aldığı

kıyafetleri denemeye devam ediyordu. Bir yandan da

annesine sesleniyor, “Ayakkabı bölümüne uğrayacağız,

sandalet almam gerekiyor” diyerek, buradan sonra

nereye gideceğine karar verdiğini söylüyordu. Kendine

oluşturduğu takımı üzerine giydikten sonra, annesinin

fikrini almak ve tabi ki ilikleyemediği düğmeleri için

yardım almak üzere kabinden dışarı çıktı. Ama

annesini göremedi. Sağa, sola baktı, yandaki diğer

kabinlere seslendi. Ama hiç cevap alamadı. “Herhalde

o da kıyafet denemek üzere büyüklerin kıyafetlerinin

satıldığı bölüme gitti” diye boş verdi.

Fakat bir gariplik vardı etrafta. Önce ne oldu-

ğunu anlayamadı. Tuhaf bir sessizliğe bürünmüştü

Page 18: alisveris canavari

18 

mağaza. Biraz önce tıklım tıklım dolu olmasına karşın,

şimdi ne bir tezgahtar, ne bir müşteri, ne de kasiyer

görebiliyordu. Annesi de ortada yoktu. Neler olduğu

hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Bir iki saniye

geçmişti aradan ama ona sanki saatler süren bir

sessizlik gibi gelmişti. Gerçekten de korkmaya

başlamıştı. Önce kısık bir sesle seslendi.

-Herkes nereye gitti? Bu bir kamera şakası mı

yoksa? Hadi ama anne, çık ortaya. Kandıramazsın.

Ama hiç kimse ona karşılık vermiyordu. Ne

annesini bulabiliyor, ne de neler olduğunu anlamak için

soru soracağı bir görevliyi görüyordu. Herkes uçup

gitmiş gibiydi. Mağazadaki tek kişi kendisiydi. Aslında

rüyalarında hep bunu hayal ediyordu. En sevdiği

mağazayı tek başına, kimse olmadan, dilediği gibi

gezebilmek, istediği şeyi almak, kimsenin ona

Page 19: alisveris canavari

19 

Page 20: alisveris canavari

20 

karışmaması en çok istediği şeydi. Ama bu dileğinin

gerçekleşmesi hiç de sandığı kadar eğlenceli değildi.

-Sadece rüyamda olsaydı, daha iyi olacaktı, diye

düşünürken mağazanın diğer ucunda kıkırdamalar

duydu. “İşte tamam, ben biliyordum zaten, bu bir

şakaydı öyle değil mi?” diye o yöne doğru gitti. Ama

gördükleri karşısında bunun bir şaka olmadığını

anlaması da uzun sürmedi. Hiçbir şeye benzetemediği

garip, tuhaf, tüylü yaratıklar görüyordu. Hemen bir

mankenin arkasına gizlenerek onları izlemeye başladı.

ses çıkarmamaya çalışıyordu, çünkü eğer tehlikeli bir

durum olursa yalnız olduğunu biliyordu.

Bu tuhaf yaratıklar, sanki alışverişe çıkmış

gibiydiler. Mağazada ne kadar ürün varsa, hepsini

deniyorlar, birbirlerine fikirlerini soruyorlar, en moda

şeyler hakkında konuşuyorlardı. Yani tıpkı küçük

Page 21: alisveris canavari

21 

hanımın ta kendisi gibi. Kimsenin olmadığı bu mağaza-

da sadece alışverişi seven küçük hanım ve bu tuhaf

alışveriş canavarları kalmıştı.

-Bence bunu giymelisin, altına da şu siyah bantlı,

yeni çıkan ayakkabılardan denesen harika olur.

Saçların yok gerçi ama, tüylerine de şu tokalardan

takarsan, sonuna kadar modaya uymuş olacaksın. Ben,

şu uzun saçaklı olanlardan alıyorum. Aynı giymememiz

için sen de kısa saçaklı olanlardan al, diye birbirlerine

tavsiyelerde bulunan bu alışveriş canavarlarını

dinleyen küçük hanım, onların aslında hiç de korkutucu

olmadıklarını gördü. Sevdikleri tek şey alışveriş

yapmaktı. Bundan hiçbir zarar gelmez diye düşünen

küçük hanım, onlarla tanışmak için yanlarına gitmeye

karar verdi. Aradığı alışveriş arkadaşlarını bulmuş gi-

biydi. Ürkek bir sesle:

Page 22: alisveris canavari

22 

-Merhaba, benim adım Doğa, sizinle tanışabilir

miyiz? Aslında buraya annemle birlikte gelmiştim.

Yeni açılan hiçbir yeri kaçırmam. Her şey yeni oluyor.

-Demek Doğa sensin. Biz de alışveriş canavarları

Süpersin ve Denemelisin. Senin ne kadar alışveriş

tutkunu olduğunu biliyoruz aslında. Bizim oralarda hep

senin gibi alışveriş meraklılarından bahsederiz.

Gerçekten de tanıştığımıza memnun olduk.

-Süpersin ve Denemelisin mi? ne kadar güzel

isimleriniz var öyle. Harika! Sizinle tanıştığım için çok

mutlu oldum. Peki ama anlamadığım bir şey var. Neden

burada kimse yok? Sadece biz varız.

-Ah evet, en büyük problemimiz bu. Ne zaman

alışverişe çıksak, maalesef bütün dükkandaki alış-

veriş yapan herkes ve tüm görevliler kayboluyorlar.

Aslında biz, kalabalık yerlerde alışveriş yapmayı

Page 23: alisveris canavari

23 

seviyoruz ama işte bizim de şanssızlığımız bu. Ne

yapalım! Senin gibi birkaç alışveriş düşkünü, alışveriş

yapmaya devam ediyor, ama ilk konuştuğumuz kişi sen

oldun. Biz de seninle tanıştığımız için çok mutluyuz.

Page 24: alisveris canavari

24 

-Bu inanılmaz bir şey! Benim de hayalim gerçek

oldu. Ben de kimsenin olmadığı bir dükkanda, alışveriş

hayali kurar dururdum. Ama sizin gibi alışveriş

meraklısı iki canavarla alışveriş yapmak çok daha

keyifli olacak. Harikasınız!

-Hadi o zaman ne duruyoruz! Bir an önce denemek

istediğimiz her şeyi denemeye başlayalım. Bu yeni

mağaza, tam hayallerimdeki gibi. baksana her şey

yeni!

-Ben de aynı şeyi söylüyorum ama annem an-

lamıyor. Bu mağazanın diğerlerinden ne farkı var diye

bana kızıyor. İyi ki sizlerle karşılaştım. Hadi

alışverişe çıkalım o zaman. Nereden başlayalım?

-Ben, geçen gün bir dergide yeni çıkan çizgili

gözlüklerden görmüştüm. Onun her rengini almak

istiyorum. Gözlük reyonu şu tarafta mıydı?

Page 25: alisveris canavari

25 

Süpersin, Denemelisin ve Doğa birbirlerini

buldukları için mutluluktan uçuyorlardı. Alışverişi bu

kadar seven üç kişinin, birlikte alışveriş yapması

kadar muhteşem bir şey olamaz diye düşünüyordu

hepsi. O reyon senin bu reyon benim, bakmadıkları,

incelemedikleri, denemedikleri şey kalmaksızın,

yorgunluktan bitap düşene kadar gezmeye başladılar.

-Hey hemen ikiniz de buraya geliyorsunuz. Tenis

ayakkabılarının şu tenis raketleriyle uyumuna bakar

mısınız? Ne kadar güzel değil mi? Hemen almalıyız.

-Tenis raketlerini de mi alacağız, diye Deneme-

lisin’in yanına gitti Doğa. Ama ben tenis oynamayı

bilmiyorum ki, diye ekledi.

-Bir tenis ayakkabısı almak için, tenis oynamayı

bilmek zorunda değilsin. Hem raket de aksesuarı olur.

Page 26: alisveris canavari

26 

-Hiç böyle düşünmemiştim. Hatta geçenlerde çok

güzel bir basketbol ayakkabısı görmüştüm. Onu da

alabilirim o zaman.

-Tabi neden olmasın, yanında da bir basket topu.

-Harika! Sizinle alışveriş yapmak ne kadar gü-

zelmiş. Hiçbir şey düşünmeden alışveriş yapmak.

Annemle alışverişe çıkmak hep güzel oluyor, ama

bazen “Şunu ne yapacaksın? Bu ne işine yarayacak?”

diye hayıflanıyor. Ama kesinlikle anneannem gibi fazla

karışmıyor. Onu bir görseniz. Alışverişi hiç sevmiyor.

-Bilmez miyim? Neyse boşver bunları biz devam

edelim. Buraya alışverişe geldik değil mi?

-Haklısın. canımız istediği kadar alışveriş yapmak

için buradayız. Hadi ne duruyoruz o zaman, deyip

mutfak aletlerinin satıldığı yöne doğru gitti Doğa.

Mutfakla hiçbir işi olmamasına karşın, yeni çıkan, yüz

Page 27: alisveris canavari

27 

kez daha güçlü mutfak robotlarının marifetlerinin

yazan afişte yazılanları okuyordu.

-Bak Süpersin, burada ne var? Yepyeni bir mutfak

deneyimine hazır mısınız?

-Evet. Yepyeni bir mutfak deneyimi. Hiç mutfağa

girip yemek yapmam, ama bu alet bana sebzeleri,

meyveleri bir çırpıda doğramam gerektiğini

söylüyorsa, mutlaka bir bildiği vardır. Hadi hemen onu

da koy alışveriş sepetimize.

-İşte budur. Her zaman bunların önünden ge-

çerken, renkleri ve şekilleri çok hoşuma gidiyordu.

Ama bir türlü cesaret edip de anneme aldıra-

mıyordum.

-Artık annen burada olmadığına göre, gönül

rahatlığıyla istediğin şeyi alabilirsin. Sana karışan

kimse yok. Hadi o zaman daha ne duruyorsun, şu tost

Page 28: alisveris canavari

28 

makinesini de al. Baksana şeker pembesi yapmışlar.

Ne kadar güzel. Böyle bir makinede tost yemekten

daha güzel ne olabilir ki?

Page 29: alisveris canavari

29 

-Sana katılıyorum. Annem geçenlerde bir tane

almıştı, yenisinin sapı kırıldığı için. Ama onun da rengi

siyahtı. Hiç modaya uygun değildi yani. Gerçi babam

“Tamirciye verelim, sadece sapını değiştirecek, yeni

bir tane almamıza ne gerek var? Daha ucuza mal etmiş

oluruz” demişti. Ama annem o siyahı aldı. Halbuki

bunlar çok daha güzel. Bence buna bayılacak.

-Modaya uygun olmayan hiçbir şey hoşuma

gitmiyor, bir eksiklik hissediyorum, diye Doğa’ya hak

verdiğini söyleyen Süpersin, elindeki muhteşem güçlü

yapıştırıcıyı sanki reklamını yapar gibi Denemelisin ve

Doğa’ya gösteriyordu. İşte karşınızda, aklınıza

gelebilecek her şeyi yapıştıran, eskisinden yeni yapan

olağanüstü güçlere sahip yapıştırıcı! Hadi bir tane de

siz alın, kırılan hiçbir şeyi atmayın.

Page 30: alisveris canavari

30 

-Ben bunu sevmedim, diye araya girdi Dene-

melisin. Kırılan hiçbir şeyi atmazsak, yenilerini nasıl

alacağız? Hayır onu istemiyorum, yerine koy.

-Çok doğru, bu yapıştırıcı kırılan tokaları, ucu

açılmış ayakkabıları, çantanın sapını, yani aklına

gelebilecek her şeyi yapıştıracağını söylüyor. Hayır,

eğer bunu alırsak, yenilerini nasıl alacağız? Ben de

sevmedim. Denemelisin haklı, onun alışveriş sepe-

timize koymayalım, diyen Doğa, yapıştırıcıyı yerine

koydu.

Üç kafadarın alışverişi tüm hızla devam edi-

yordu. Üçünün de elinde ikişer alışveriş sepeti, ağ-

zına kadar dolu halde ilerlemeye çalışıyorlardı.

-Aslında daha alacak o kadar çok şey var ki, ama

ben çok yoruldum. Ne dersiniz? Bir yerde oturup bir

şeyler içelim mi?

Page 31: alisveris canavari

31 

-Evet benim de karnım çok acıktı. Gerçi sabah

annemle yeni açılan kahvaltı salonuna gittik, en moda

yiyeceklerden söyledim ama hiçbirini yiyemedim.

-Ben de her gittiğim yerde çok fazla sipariş ve-

riyorum ama yiyemiyorum. Ama moda olduğu için

masamda durmaları çok hoşuma gidiyor.

-Ben de anneme öyle söyledim. Ama beni hiç

anlamıyor, “Ne gerek vardı bu kadar şeye” diyor.

-Onlar hiç anlamaz zaten. Hadi gidip kendimize

bir sürü yiyecek alalım. İçlerinden beğendiklerimizin

tadına bakarız.

Alışveriş canavarları ve Doğa, bir şeyler yemek

için mağazanın içinde bulunan kafeye giderler. O-

turup sipariş vermek için birinin onlara bakmasını

beklerler ama unuttukları bir şey vardır. Onlara

bakacak bir garson yoktur.

Page 32: alisveris canavari

32 

-Peki şimdi ne yapacağız? Bize kim bakacak?

-İşte bu olmadı, diye şikayet eden Süpersin ve

Denemelisin kendi yiyeceklerini alamayacaklarını

söylerler. Doğa, onlar için garsonluk yapmak zorunda

kalır. O da bu durumdan hoşlanmamıştır ama en yakın

iki arkadaşının kalbini kırmak istemez.

-Siz merak etmeyin, ben şimdi size istediğiniz

şeyleri getireceğim, diyerek garson önlüğünü giyip,

onların siparişlerini almaya başladı.

-Ben az pişmiş, kapak kızartması üzerine, mantar

soslu, küp küp kesilmiş turuncu peynirli bir omlet

istiyorum. Ayrıca portakal, havuç, elma, limon,

greyfurt, ananas, çilek ve turp sularından oluşan bir

karışım içinde küçük kiraz şekerlemeleri olan bir

kokteyl, sonra da tatlı olarak karamelize edilmiş,

çikolata parçacıklarıyla süslenmiş, üstü iki, altı bir kat

Page 33: alisveris canavari

33 

Page 34: alisveris canavari

34 

olan, dondurma şelalesi almak istiyorum. Sonra diğer

siparişlerimi de vereceğim, diye ilk siparişi veren

Süpersin’in ardından Denemelisin de kendi yiyecek

siparişini vermeye başladı.

-Yağsız milföy hamurunda, yumurta akı sürülmüş,

ince kıyılmış maydanozla süslenmiş, oda sıcaklığında

peynir dolgulu, yassı şekil verilmiş börek sepeti,

yumurtasız, elma suyunda bekletilmiş kekinin içindeki

çikolata parçacıkları üçgen şekilde kesilmiş, havuç

dilimleriyle süslü pasta ve su.

Doğa, hayretler içinde, hayatında duymadığı

kadar uzun ve ayrıntılı yemek isimlerinin adını bile

yazmakta zorlanmışken, bunların nasıl hazırlandığını

ve neye benzedikleri hakkında bile fikri yoktu. Ama

yapacak başka bir şeyi de yoktu. Arkadaşlarına bunu

kendisi teklif etmişti ve üstesinden gelmesi

Page 35: alisveris canavari

35 

gerekiyordu. Hemen mutfağa yöneldi. Ne kadar çok

şeydi bu yemek hazırlamak. Annesini düşündü, işten

yorgun argın eve gelip bir de yemek derdiyle

uğraşıyordu. Babası zaten yemek yapmayı bilmiyordu.

Zaten en güzel yemekleri anneannesinde yiyordu.

Onun kıymetini şimdi daha iyi anlamıştı. Bu kısa

garsonluk deneyiminden öğrendiği şey, yemek

yapmanın, zor bir iş olduğuydu.

-Şimdi bakalım burada neler var, diyerek mut-

fağı karıştırmaya başladı. Süpersin’in istediği mal-

zemelerden oluşan bir yemek yapmaya kalkıştı. Ama

her seferinde başka bir şeyi unutuyor, hazırla-

dıklarını yanlış karıştırıyor, bütün çabalarına karşın

bir türlü üstesinden gelemiyordu. Denemelisin’in

yemeği diğerinden daha kolay göründü gözüne. İlk

önce bundan başlayayım bari, diyerek onun sipariş

ettiği yiyecekleri aramaya koyuldu. Ama bunda da

Page 36: alisveris canavari

36 

başarısız olmuştu, çünkü nasıl servis edeceği hakkında

en ufak bir fikri bile yoktu. Sonunda pes etti ve

alışveriş canavarı arkadaşlarının yanına elinde iki

bardak limonatayla birlikte gitti.

-Kusura bakmayın, ama mutfak kapalı olduğundan

ve hayatımda hiç, kendi başıma yemek ha-

zırlamadığım için sipariş ettiklerinizi hazırlayamadım.

Ama size birer limonata getirdim. Şimdilik bununla

idare edersiniz değil mi?

Süpersin ve Denemelisin, Doğa’nın önlerine

koyduğu limonatalara bakıp kahkahalarla gülmeye

başladılar.

-Demek hiç yemek hazırlamadın öyle mi? Yani

daha önce mutfağa girmedin. Anneni de izlemedin.

Yalnız başına yaşadığını düşünemiyorum bile. her-

halde aç kalırdın. Neyse ver limonataları da içelim

Page 37: alisveris canavari

37 

bari, deyip Doğa’nın bu çaresiz haliyle dalga geçtiler.

Doğa, yeni arkadaşlarını kaybetmek istemediği için

onların sözlerine karşılık vermemeyi seçti.

-Evet, üzgünüm, diyebildi.

Üç alışveriş çılgını mağazayı dolaşmaya devam

ettiler. Ta ki, hava kararmaya başlayana kadar. A-

lışveriş canavarları yorulmak bilmiyorlardı ama Doğa,

bu kadar yorgunluğa katlanacak durumda değildi.

Kendisininkiler yetmiyormuş gibi bir de Süpersin ve

Denemelisin’in arabalarını da sürüyordu. Sonunda

olduğu yere çöktü.

-Ben artık dayanamayacağım. Bu kadar alışveriş

yeterli diye düşünüyorum. Yarın devam ederiz ne

dersiniz?

-Bu kadar çabuk mu yoruldun. Hem daha en üst

kata, mobilyaların olduğu bölüme çıkmadık. Birbirinden

Page 38: alisveris canavari

38 

güzel kanepeler, koltuklar, yastıklar ve daha bir sürü

ev eşyası var orada. Oraya bakmadan şuradan şuraya

adımımı atmam ben, diyen Süpersin Doğa’nın yorgun

haline aldırış etmeden üst kata çıkmak için asansöre

doğru yöneldi. Doğa bir kez daha arkadaşlarını

kırmamak için, kalan son gücüyle arabaları itmeye

başladı.

-Siz çıkın, ben arkanızdan geliyorum, diye ses-

lenerek arabalarla beraber, onları takip etmeye

başladı. Arkalarından onu takip eden Doğa’yı işaret

ederek kıkırdayan Süpersin ve Denemelisin çoktan üst

kata varmışlardı bile. Mağazada kimsenin olmaması

yüzünden, bütün danışma masalarında da kimse yoktu.

-Keşke birileri bana yardım etse, diyerek alış-

veriş arabalarını sürükleyerek götüren Doğa’nın artık

gücü iyice tükenmişti. “Beni bekleyin” dese de

Page 39: alisveris canavari

39 

canavarlar hiç oralı olmuyorlardı. Doğa, her güzel

şeyin bir bedeli vardır anlamına gelen anneannesinin

“Gülü seven dikenine katlanır canım evladım” sözünü

duyar gibi oldu. “Ama ben alışveriş yapmayı seviyorum,

canavarlar sonradan çıktı. Gerçi onlar kadar alışveriş

düşkünü başka kimseyi daha tanımadım. Her zaman

mutlaka bir problem çıkarırlar. Yani demek oluyor ki,

alışveriş canavarları gül, onların bu umursamaz halleri

de diken demek ki” diyerek, yorgunluktan çömelip

kaldığı yerde bunları düşünüyordu.

Bu sırada canavarlar çoktan alışverişe başla-

mışlardı bile. Doğa’nın haline bir nebze olsun acımış

olmalılar ki, “Hadi sepetleri orada bırak da yanımıza

gel. Bak sana ne göstereceğiz” dediler. Doğa, onların

bu seslenişlerini duyar duymaz, sanki yeni pil takılmış

bir oyuncak araba gibi yerinden fırladı. Süpersin ve

Denemelisin, hiç de ihtiyaçları olmayan bir şeyin

Page 40: alisveris canavari

40 

yanında, bilmedikleri bir dilde, Flemenkce yazılmış, 67

ciltlik bir ansiklopedi setinin yanında duruyorlardı.

-Görüyor musun ne kadar güzel olduğunu?

Baksana her cildin ağırlığı neredeyse beş kilo. Ah,

bunu mutlaka almam gerekiyor.

Doğa, ansiklopedilerin yanına gittiğinde, bir an

duraksadı. Bir ansiklopedilere bir Süpersin’e baktı.

Hiç anlam veremedi.

-Ama siz Flemenkçe bilmiyorsunuz ki. Yoksa

biliyor musunuz?

-Tabi ki bilmiyoruz. Ama ben hayatımda bu kadar

güzel cildi olan bir ansiklopedi daha görmedim. Bakar

mısın? Her cildi ayrı bir renk. Üstünde yazanları

okuyamıyorum, ama herhalde renklerle bir ilgisi

vardır.

Page 41: alisveris canavari

41 

-Flemenkçe bilmiyorsunuz ve bunu almak mı

istiyorsunuz. Hem de 67 cilt. Peki bunu ne zaman

kullanacaksınız? Yani herhalde bu ansiklopedileri

okumak için Flemenkçe öğrenmeyi düşünmüyorsunuz.

-Kesinlikle hayır, bizim öyle onu, bunu öğrenmeye

ayıracak vaktimiz yok. Biz alışveriş düşkünleriyiz.

Senin hiç ihtiyacın olmadığı halde satın aldığın o, mavi

saklama kabı neyin nesi oluyor. Aynı şey. Ha

ansiklopedi, ha saklama kabı. İkisini de kullanılmak için

değil, sadece şekli, rengi hoşumuza gittiği için

aldığımız şeyler.

-Ama ben, belki ben o saklama kabını kulla-

nabilirim. Yani, mesela şey yapabilirim onunla.

-Ne yapabilirsin onunla? Yoksa hiç girmediğin

mutfağa girip, annenin aldığı eşyaları yerlerine

koymasına yardım etmeye mi karar verdin? Yoksa,

Page 42: alisveris canavari

42 

odanı toplamak mı aklına geldi bir anda? Orada mı

kullanacaksın o saklama kabını?

-Ama niçin böyle konuşuyorsunuz. Ben, arkadaş

olduğumuzu zannediyordum. Ama siz böyle

konuştukça, beni mutsuz ediyorsunuz.

-Arkadaşlar birbirlerine her zaman, her şeyi

söylemelidirler. Yoksa birbirlerine yalan söylemiş

olurlar. Mesela ben Denemelisin’e, bu üstündeki kürk

seni çok açmış, gerçekten dünyanın en güzeli

seçilseydi, sen seçilirdin deseydim, bu yalan olurdu.

Çünkü Denemelisin, dünyanın en güzeli değil. Sen bile

bizi ilk gördüğünde korkmuştun. Ya da sana, saçlarını

yeşile boyat, çok daha güzel olacaksın, dediğimde sana

kötülük etmiş olurum. Çünkü senin saçların bu rengiyle

çok güzel, diye yanıtladığında, Doğa’nın kafasında bir

anda şimdiye kadar hiç düşünmediği birçok sorunun

Page 43: alisveris canavari

43 

cevabı belirmişti. O, bunları düşünürken, bu sefer

Süpersin konuşmaya başladı.

-Biz alışveriş canavarlarıyız. Yani aslında senin de

bildiğin gibi canavar diye bir şey olmadığından,

alışveriş canavarı diye bir şey de yoktur. Bizler senin

istediğin şeyin, yani hiç kimsenin karışmadığı,

istediğin her türlü şeyi alabildiğin alışverişin içindeki

hayalleriniz. Baksana, gerekli olsun ya da olmasın,

hoşuna gitsin ya da gitmesin, her şeyden almak

istiyorsun. Aslında biz sana, bunun doğru olmadığını

göstermek için buradayız. Hayalini kurduğun

sorumsuzca alışveriş yapmanın hiç de güzel bir şey

olmadığını göstermek için. Aslında sen, tüm çocuklar

gibi alışverişe değil, sevgiye ihtiyacı olan bir

çocuksun. O güzel anlarını alışverişle değil, harika

oyunlar oynayarak geçirmelisin.

Page 44: alisveris canavari

44 

Doğa, yeni arkadaşlarının aslında bir hayalden

ibaret olduğunu anladığı an, önce üzüldü, ama sonra

kendisine iyilik yapmaya çalışan iki canavar olduklarını

düşündüğünde gerçekten de ne kadar şanslı olduğunu

anladı. Alışveriş Doğa için, harika vakit geçirdiğini

düşündüğü tek şeydi. Annesi onun her istediğini

alıyordu, ama birlikte alışverişe çıkmaktan başka,

beraber geçirdikleri tek bir an bile yoktu. Annesi

olmadığı zamanlarda ya dedesi, ya da büyükannesiyle

yapmak istediği de sadece alışverişti. Alışveriş

yapmayı neden bu kadar çok sevdiğini düşündü bir an

için. Aslında düşünmesine gerek kalmamıştı. Çünkü

karşısındaki alışveriş canavarları ona cevabı

söylemişlerdi. Yalnız olduğu için. Ama bir sürü

arkadaşı vardı Doğa’nın. Okuldan, oturdukları

sokaktan, kurstan. Ama onlarla konuştuğu tek şey de

alışverişti. Çünkü arkadaşları da onun gibi birer

Page 45: alisveris canavari

45 

alışveriş düşkünüydü. O yüzden başka hiçbir şeyden

bahsedemiyorlardı. Birlikte oyun oynamıyorlardı. Tek

yaptıkları, alışveriş hakkında konuşmak, dergilerde

gördükleri bütün o şeylerden satın alabilmek için

yarışmaktı. Doğa, çocukluğunun gerçekten de çok

sıkıcı geçtiğini düşündü. Bundan sonra yapması

gerekenin ne olduğunu biliyordu.

-Saat 10 oldu tatlım, hadi artık yataktan kalkma

vakti geldi. Bugün birlikte yeni açılan yere gidecektik

unuttun mu yoksa?, diye annesinin ona seslenmesiyle

birlikte göz kapaklarını aralayan Doğa, uykudan yeni

uyandığının farkına varmıştı. Gördüklerinin hepsi bir

rüyadan ibaretti. Aslında alışveriş canavarı diye bir

şey yoktu. Ama Doğa, bu rüyadan çok şey öğrenmişti.

Page 46: alisveris canavari

46 

Yatağından kalkıp, yüzünü yıkadıktan sonra,

telaşla bir şeyler atıştıran annesinin yanına, mutfağa

gitti.

-Uyandın mı tatlım? Ama üstünü bile giyin-

memişsin. Geç kalacağız. Hani bana dün söylemiştin ya,

geç kalırsak, yeni açılan kahvaltı salonunda yer

bulamayız diye.

-Bence kahvaltımızı evimizde edelim anneciğim.

Senin o harika omletlerini o kadar çok özlemişim ki?

Beraber kahvaltı edelim.

-Omlet mi? Ama ben üstümü giyindim. Gitmeye

hazırım. Seni bekliyordum. Neden fikrini değiştirdin

anlamadım.

-Çünkü seni çok seviyorum, diyerek annesine sıkı

sıkı sarıldı Doğa. Annesi olan bitenden hiçbir şey

anlamamış gözlerle Doğa’ya bakıyordu. O da, kızının bu

Page 47: alisveris canavari

47 

ani değişimi karşısında şaşırmıştı. Ama bugün, kızının

istediklerini yerine getirme günüydü onun için. O

yüzden tek kelime etmeden, ona en sevdiği omletten

hazırlamak üzere mutfak önlüğünü taktı.

Page 48: alisveris canavari

48 

Doğa içinden, “Şimdiye kadar gördüğüm en güzel,

kötü rüyaydı” diye geçirdi. Annesiyle vakit geçirmenin

alışveriş dışında, çok daha güzel olduğunu düşünürken,

beraber gülüp şakalaşıyorlar, annesinin pek de başarılı

olmayan omletiyle ilgili yorumlar yapıp eğleniyorlardı.

SON