34

Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bir yargısız infaz dosyası daha: Alaattin Karadag / 2009

Citation preview

Page 1: Alaattin Karadag cinayeti dosyası
Page 2: Alaattin Karadag cinayeti dosyası
Page 3: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Ayrıntılı bilgi ve iletişim için:

E-mail: [email protected]

Hukuksal süreç için;

Avukat Seyit Nusret Öztürk

Telefon: 0 555 822 87 15

E-Mail: [email protected]

Avukat Ş. Ceren Uysal

Telefon: 0 555 822 87 16

E-Mail: [email protected]

Avukat Meryem Asıl

Telefon: 0 555 822 87 17

E-Mail: [email protected]

Avukat İbrahim Ergün

Telefon: 0 532 465 28 57

E-Mail: [email protected]

İçindekiler:Polis terörüne ve cinayetlerine son! 4

Alaattin Karadağ polis tarafından infaz edilmiştir! 5

Polis cinayetleri her geçen gün artıyor! 6

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan değişiklik yargısız

infazlara çıkartılan davetiyedir! 7-8

Yargısız infazı meşrulaştırma kampanyasının baş aktörü burjuva medyadır! 9-10

Kolluk güçleri ve yargı, cinayeti örtbas etmeye çalışıyor... 11 12

Esenyurt-Avcılar polisi bir cinayet şebekesi olarak çalışıyor 13-17

Yargısız infazlara karşı etkili bir mücadele ertelemez bir görevdir! 18

Belgelerle Alaattin Karadağ cinayeti... 19-26

Karadağ cinayetiyle ilgili yayınlananlardan derlediklerimiz... 27-34

3

Page 4: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

4

Keyfi gözaltılar, baskılar, işkenceler, infazlar...

Polis terörüne ve cinayetlerine son!Alaattin Karadağ 19 Kasım 2009 akşamı saat 21.00-21.30 sularında polisin “dur ihtarı”na uymadığı gerek-çesi ile vurularak katledildi. Yargısız bir infaz olduğuşüphe götürmez bu cinayetle ile ilgili yanıt bekleyenonlarca soru orta yerde duruyor. Ancak bugün için Ka-radağ infazının teknik ayrıntıları kadar önem taşıyannokta, bu infazla birlikte bir kez daha gün yüzüne çıkmışolan ve sonuçları tüm toplumu etkileyen gerçeklerdir.Bilginize sunacağımız dosyanın kapsamı içerisinde bugerçekleri ayrıntılarıyla ele almaya çalışacağız.

Alaattin Karadağ'ın infazı açıktır ki, münferit bir olaydeğil bütünlüklü bir saldırı politikasının sonucudur. Do-layısıyla Karadağ'ın infazı, son yıllarda karşımıza çıkanpolis cinayeti bilançosu ile birlikte değerlendirilmekdurumundadır. Ama bunun yanısıra Karadağ'ın infazıile ilişkili ortaya çıkan ve çıkacak olan her gelişme vebelge, bu infazının aydınlatılması için olduğu kadar,polis cinayetlerinin ve yargısız infazların mahkum edil-mesi açısından da önem taşımaktadır. Diğer bir deyişle,bu yargısız infaz karşısında yürütülecek mücadele vealınacak tutum, sadece Alaattin Karadağ'a değil, bugünekadar polis tarafından katledilmiş olan herkese sahipçıkmak ve yeni ölümlere set çekmek anlamına gele-cektir.

Bu nedenle, önümüzdeki günlerde Alaattin Karadağ'ıninfazı ile ilişkili belge ve bilgileri, hukuki süreç de dahilolmak üzere bütün gelişmeleri kamuoyu ile paylaşaca-ğız. Bugün bunu yapamamamızın nedeni, bürokratiknedenlerle otopsi raporu gibi kimi belgelerin henüz ha-zırlanmamış, tanık beyanlarının alınması gibi kimi iş-lemlerin henüz gerçekleştirilmemiş olmasıdır. Belge veişlemler tamamlanır tamamlanmaz bunları da kamuo-yuna sunacağız.

Bu dosya ile, bir yandan Alaattin Karadağ'ın yargısızinfazıyla katil yüzü bir kez daha açığa çıkan kurumlarıteşhir etmeyi; diğer yandan ise, Karadağ ile bugüne ka-dar polis eliyle katledilmiş insanlarımıza sahip çıkacakve kolluk güçlerinin bu keyfi katliamlarına set çekecekbir mücadeleyi birleşik bir tarzda yürütebilmeyi hedef-lemekteyiz.

Sunduğumuz belge ve bilgiler bütününün de bu gözleincelenmesini beklemekteyiz.

Page 5: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

19 Kasım 2009 akşamı saat 22.00 sularında haber ajansları, Esenyurt Saadetdere mevkiinde polisle şüpheli ikişahıs arasında çatışma yaşandığını, bir polis ile bir minübüs şoförü yaralanırken, şüphelilerden birinin “ölü ele ge-çirildiğini” yazdılar. Fazla dikkat çekmeyen bu haberi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün açıklaması izledi. İstanbulEmniyet Müdürü Çapkın olay yerinde yaptığı açıklamada şu hususlara değindi:

- Şahıslar dur ihtarına silahla karşılık vermiştir.

- Polis bu nedenle silah kullanmak zorunda kalmış, şüpheli “maalesef” “ölü ele geçirilebilmiştir.

- Şüphelinin üzerinden sahte kimlik çıkmıştır.

- Şüpheli eskiden ölüm orucu eylemine katılmış ve cezası Cumhurbaşkanı tarafından ertelenmiş bir hükümlüdür.

Tek başına bu açıklama, “Esenyurt'ta gerçekte ne yaşandı?” sorusunu akıllara getirmeye yetmiştir. Zira Çapkın'ınince ince düşünülmüş açıklamasında yıllardır tekrarlanan argümanlar bir aradadır. Alaattin Karadağ'ın infazının üs-tünün örtülmesi çabası, olayın basına yansıdığı ilk dakikalarda harcanmaya başlanmıştır.

Çapkın açıklamasında gerçekte şunu söylemeye çalışmıştır: Polis bir kişiyi vurdu. Ancak bu kişi zaten teröristti

(sahte kimlik-ölüm orucu eylemi anıştırması-hükümlülük vurgusu). Dur ihtarına uymamış (topluma yöneltilen bir

tehdit) ve polise karşı silah kullanmıştı (yani katli vacipti). Sonuç olarak üzerinde durmayı gerektiren çok bir şey

yoktu.

Akabinde sol basın ve siteler, olaya tanık olan şahısların beyanlarına dayanarak hazırladıkları haberlerle Kara-dağ'ın açık bir infazla karşı karşıya kaldığını kamuoyuna duyurdular. Hala teknik kimi ayrıntılar belirsiz olsa da;Karadağ polis tarafından, hiç de Çapkın'ın iddia ettiği gibi zorunluluktan değil kasten infaz edilmiştir. Zaten bur-juva basın tarafından kullanılan “ölü ele geçirme” ifadesi yeterince açıklayıcıdır. Zira düzenin kurumlarınca teknikbir kavram gibi kullanılan “ölü ele geçirme” ifadesi, gerçekte “yargısız infaz”ın bir diğer adıdır. Devlet özellikle“ele geçirme” tabirini kullanarak, katlettiği kişinin ölümünü önemsizleştirmeye ve meşru kılmaya çalışmaktadır.

Olay yerindeki hemen tüm görgü tanıkları, Karadağ'ın yerde can çekişir halde bekletildiğini ve sağlık hizmetindenyararlandırılmadığını ifade etmişlerdir. Dahası Karadağ yerde yatarken, olay yerine Ford Transit marka beyaz biraraba ile gelen, sivil giyimli uzun boylu bir şahsın Karadağ'a ateş ettiğine ilişkin olarak en az 4 kişi tanıklık etmek-tedir.

Bütün bu beyanlardan ortaya çıkan şudur: Karadağ, “dur ihtarı”na uymadığı gerekçesi ile “Yunus” olarak adlandı-rılan motorize polis ekiplerince takip edilmiş, bacağından ve kasığından yaralanmıştır. Bunun üzerine yere düşüpkendinden geçtiği bir sırada sivil giyimli bir başka polis gelerek Karadağ'a tekrar kurşun sıkmıştır. Böylece Kara-dağ sol koltuk altından girip göğsünü delip geçerek sağ koltuk altından çıkan kurşunla asıl ölümcül yarasını almış-tır.

Özcesi Alaattin Karadağ, TKİP afişlemesi faaliyeti esnasında kendisini ve bir başka yoldaşını hedef alan silahlıpolis saldırısı üzerine polisle girdiği çatışmanın ardından yaralı olarak ele geçmiş, hemen sonrasında ise olay ye-rine gelen polis kimlikli bir profesyonel katil tarafından infaz edilmiştir.

Alaattin Karadağ polis tarafından infaz edilmiştir!

5

Page 6: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

6

Polis cinayetleri her geçen gün artıyor!

Son yıllarda polis tarafından gerçekleştirilen hak ihlalleri dizginlerinden boşalmış du-rumda. Hemen her gün haberlere yansıyan yeni bir örnekle karşılaşılıyor. Devrimci-demokrat güçler zaten yıllardır sistematik bir devlet terörünün hedefi iken, son yıllardayapılan yasal değişikliklerle birlikte polis terörü artık daha pervasızca ve toplumuntüm kesimlerine ayrımsız bir biçimde uygulanmaktadır.

TİHV'nin bu yılın Haziran ayında sonuçlarını açıkladığı araştırması bu konuda kapsamlıveriler sunmaktadır. Bu araştırma Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun değiştiği Ha-ziran 2007 yılından bu yana polis tarafından gerçekleştirilen hak ihlallerini içermektedir.Sadece Haziran 2007 ile Haziran 2009 tarihleri arasında tam 53 kişi polis tarafındanöldürülmüştür! Bu kişilerden 40'ı doğrudan polis silahı ile öldürülürken 13 kişi isegözaltı merkezlerinde katledilmiştir. Polisin silahlı cinayetlerinin neredeyse tümününgerekçesi aynıdır: “Dur ihtarına uymamak”! Bu araştırmanın yapıldığı tarihten (2009Haziran’ı) bu yana ise bu sayı 70’in üzerine çıkmıştır.

Aynı raporda, bu süre zarfında 416 işkence ve kötü muamele vakası yaşandığı da be-lirtilmektedir.

Belirtilen tarih aralığında katledilen insan sayısı ciddi bir keyfiyete ve pervasızlığaişaret etmektedir. Sadece 2009 Haziranı'ndan bu yana 10’dan fazla polis cinayeti dahagerçekleşmiştir. Bu sonuçlara çeşitli insan hakları kurumlarına yapılan başvurular vebasına yansıyanlar üzerinden ulaşılmıştır. Zira, tekrar polis terörüne maruz kalmakkorkusuyla yüzlerce kişinin sessiz kalmayı tercih ettiği bilinen bir gerçektir. Bu ise,polis terörünün boyutunun gerçeği yansıtır bir biçimde verilere dökülememesine yolaçmaktadır.

Kaba Dayak: 230

Hakaret: 57

Biber Gazı: 47

Tehdit: 34

Basınçlı Su ve Soğuk Su Tutma: 11

Sözlü Taciz: 7

Öldürme Tehdidi: 5

Tecavüz tehdidi: 5

Haya Burma: 4

Soğuk ve karanlık ortamda bekletme: 3

Diz üstünde veya hareketsiz bekletme: 3

Aç ve susuz bırakma: 2

Copla tecavüz: 2

Nefessiz bırakma: 2

Çıplak bırakma: 2

İstenilmeyen hareketlere zorlama: 2

İşkence ve kötü muamele vakalarının dağılımı ise şöyle;

Page 7: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'ndayapılan değişiklik yargısızinfazlara çıkartılan davetiyedir!

7

Dur ihtarına

uyulmadığı taktirde

polise verilen silah

kullanma yetkisi ise

yaşama hakkına karşı

yapılmış en ağır

ihlallerin başında

gelmektedir.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) 13 Haziran 2007'de eski Cumhur-başkanı Sezer'in onayından geçerek yürürlüğe girmiştir. Yetkisizken dahi yargımekanizmasını arkasına almış olmanın güveni ile keyfiyette sınır tanımayanpolis teşkilatı için bu yasa, yürürlüğe girdiğinden bu yana, onlarca insanın kat-ledilmesinin, yüzlercesinin yaralanmasının, binlercesinin ise hakaret, taciz veişkenceye maruz kalmasının yasal dayanağı haline geldi.

PVSK ile, polisin geçmişte izin alarak ya da denetime tabi tutularak başvura-bildiği uygulamaların önündeki engeller kaldırılarak, polise “buyur meydansenin” denilmiş oldu. Böylece, yıllardır devrimci ve demokrat güçlere fiilenyöneltilen polis terörü, artık yasal bir kılıfa sokularak tüm topluma uygulanabilirhale geldi.

Sonuçları ortadadır. Polis artık sudan gerekçelerle ve sokak ortasında insan öl-dürebilmekte ya da ağır bir biçimde yaralayabilmektedir. Örneğin 28 Ekim'deHakkari'de trafik kontrolü sırasında polise “biraz kibar davranın, böyle dav-ranmanız doğru değil” diyen bir sağlık emekçisi, polisler tarafından hastanelikedilmiştir. Yine geçtiğimiz aylarda Mustafa Atasoy isimli bir polis, evine git-mekte olan Fatih Cem İnci'yi kendisine küfür ettiği gerekçesiyle karnındanvurmuştur.

Yasanın üzerinde durulması gereken birçok önemli noktası vardır. Ancak özel-likle polise kimlik tespiti ve arama hakkını sınırsızca kullanma ile dur ihtarınauyulmadı diye silaha başvurma yetkisi verilmesi, cinayetlerin ve işkenceninönünün alınamaz hale gelmesine yol açmıştır.

Bu kanun ile polise istediği kişinin üstünü, arabasını vb. arama yetkisi veril-miştir. Eskiden izne tabi olan arama uygulaması artık polisin (emniyet kuru-munun dahi değil, salt bir kişi olarak polisin) keyfiyetine terkedilmiştir. Polisartık hâkim kararı olmadan dilediğince kimlik tespiti yapabilmekte, üst veeşya arayabilmekte, hatta durdurup fiilen gözaltına alabilmektedir. Bu öylesinekeyfiyete dayalı bir “yetki”dir ki, başta Kürt gençleri olmak üzere emekçilerözellikle merkezi yerlerde hemen her gün potansiyel suçlu muamelesi gör-mektedirler. “Neden” sorusunu soran şahıslar doğrudan şiddetle yüzyüze kal-maktadır. Kadınlar açısından ise bu yetkinin bir taciz gerekçesine dönüştürül-düğü onlarca örnek üzerinden bilinmektedir.

Dur ihtarına uyulmadığı taktirde polise verilen silah kullanma yetkisi yaşamahakkına yönelen en ağır ihlallerin başında gelmektedir. Ve bu yasal düzenleme,son yıllarda yaşanan tüm polis cinayetlerinin gerisindeki zihniyetin kime veneye ait olduğunu anlatmaktadır.

Bu yetkinin ne anlama geldiği, Alaattin Karadağ'ın delik deşik edilmiş bede-ninden okunabilir. Ya da, 19 Kasım 2008'de öldürülen Soner Çankal'ın ardındanyürütülen soruşturma esnasında katil polisin verdiği savcılık ifadesine bakıla-bilir. “Ateş etmem Polis ve Vazife Selahiyetleri Kanunu’nun yetkileri dahilindeolmuştur” diyerek, kendisine cinayet işleme yetkisini kimin verdiğine dikkatçekmiştir! Bu aynı savunmaya Alaattin Karadağ’ı vurduğunu beyan eden polisOğuzhan Vural’ın ifadesinde de rastlanmıştır. Oğuzhan Vural da kendinden

Page 8: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Sokak

ortasında apaçık

bir yargısız

8 önceki diğer polisler gibi Karadağ’ı kurşunlamasını PVSK’nın bahşettiği yetki ile ge-rekçelendirmeye çalışmıştır.

En önemli noktalardan biri budur. Bugün sokak ortasında pervasızca işlenen cinayet-lerde polis yalnızca tetiği çekendir. Polise sınırsız yetki veren iktidar odakları, polisiaklayan yargı mekanizması ve yaşananları meşrulaştırma misyonunu üstlenen medyaorganları, bu cinayetlerin dolaysız sorumluluğunu taşımaktadır.

Burada dikkatle üzerinde durulması gereken bir başka nokta ise, PVSK'nın her şeyinbaşı sonu olmadığıdır. Zira bu ülkede polis terörü bu kanunla başlamamıştır, bukanunun yürürlükten kalkmasıyla da son bulacak değildir. Ancak yine de, geçmiştefiili olarak gerçekleştirilen saldırıların bugün yasal bir kılıf eşliğinde yapılıyor olmasıgerçeği önemlidir.

Page 9: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

9

Burjuva medyanın polis cinayetleri karşısındaki ikiyüzlü tutumu üzerine fazlabir şey söylemek gerekmiyor. Bu tür konulara ilişkin haberlerin birden çokamaca hizmet ettiği biliniyor. Öncelikle cinayet, yaralama ya da işkenceyi meş-rulaştırmak amacıyla polisleri aklayacak nedenler aranıyor. Bu yapılamadığında,yani olay açık hukuksuzluk ve insanlık dışı öğeler barındırdığında ise, tetikçipolisi günah keçisi ilan etme yoluna başvuruluyor. Bu sayede devlet terörü göz-lerden gizleniyor.

Daha önceki cinayetler ve yargısız infazlarda olduğu gibi Alaattin Karadağ ör-neğinde de aynı tür haber ve yorumlarla karşılaşıldı. Sokak ortasında apaçık biryargısız infaz yaşanmasına rağmen konu manipüle edilmeye çalışıldı. Hementüm haberlerde adeta ağız birliği edilmişti. Hiçbirinde ne Alaattin'in vücudununpolis kurşunları ile delik deşik edilmesinden, ne yaralı halde yerde yatarkentıbbi müdahale yapılmaksızın bekletilmesinden, ne de Alaattin'i infaz eden sivilpolisten bahsedildi. Yalnızca Alaattin Karadağ'ın ölüm orucu direnişçisi olduğunave kesinleşmiş cezası bulunduğuna vurgu yapılarak, katledilmesi haklı ve meşrugösterilmeye çalışıldı. Polisin Karadağ’ı yoğun ateş eşliğinde takip etmesi sıra-sında, yolcuları ve şoförü indirme gereği bile duymaksızın bir minibüsü gaspe-derek sıradan insanları kendisine bir tür canlı kalkan haline getirmesi, gerçektesuç oluşturan bu insanlık dışı davranış ise, “Yunus ekipleri, kendilerinden kaçaniki şüpheliyi ABD'li meslektaşları gibi takip etti” söylemiyle övgülere konuedebildi.

Burjuva medyanın işkenceyi, devlet terörünü ve cinayetleri görmezden gelmeya da meşrulaştırmasına ilişkin olarak onlarca haber küpürü alıntılanabilir. 19Aralık katliamında devrimcilerin diri diri yakılmalarının “örgüt emri” olaraklanse edilmesi, 1 Mayıslar’da devrimcilere provakatör damgası vurulması, üni-versitelerdeki faşist saldırıların sağ-sol çatışması olarak yansıtılması, eylemler-

Yargısız infazı meşrulaştırma kampanyasının baş aktörüburjuva medyadır!

Sokak ortasında

apaçık bir yargısız

infaz yaşanmasına

rağmen konu ma-

nipüle edilmeye

çalışıldı.

Page 10: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

10 deki polis terörünün devrimcilerin provakasyonuna bağlanması vb.örnekleri hatırlamak yeterlidir.

Açıktır ki, burjuva gazeteler ile haber bültenlerini takip eden yığınlarbu manipülasyondan fazlasıyla etkilenmektedir. Haberler EmniyetMüdürlüğü dışında bir kaynaktan teyit edilme gereği duyulmadan ya-yımlanmakta ya da görevlendirme ürünü yazı ve haberlere yer veril-mektedir.

Burjuva medyanın bu olumsuz etkisinin kırılmasının yolu, bilinci çar-pıtılmış yığınlara her türlü bilgi ve belge ile gerçekleri anlatmaktangeçmektedir.

Page 11: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

11

Burjuva medyanın cinayeti meşrulaştırma kampanyasının ardından Karadağ'ı vuranpolisi aklama ve olayla ilgili çelişkileri örtbas etme görevini yerine getirmek üzereyargı mekanizması devreye girdi. Karadağ’ın otopsi işlemi, ailesi tarafından teşhisedilmesi gerekliliği yerine getirilmeksizin (yasada teşhis önkoşulu bulunmasınarağmen) hızla gerçekleştirildi.

Öte yandan, soruşturma dosyasının kapsamına bakıldığında, bir dizi çelişkili ve ke-sinlikten uzak konunun basına somut bilgiymişcesine yansıtıldığı görülüyor.

Bunların başında. yaralanan minibüs şoförü geliyor. Gerek dosyada beyanı bulunangörgü tanıkları gerekse bizzat ifade veren polisler tarafından Karadağ'ın minibüsünön tarafında bulunduğu belirtildiği halde, şoförün Karadağ tarafından vurulduğusanki su götürmez bir gerçekmiş gibi sunulabiliyor. Halbuki olayın ardından birdizi ilerici basın-yayın organına ve sitesine yansıyan tanık beyanlarında da belirtildiğiüzere, polis tarafından açılan rastgele ateşin böyle bir sonuç yaratmış olması güçlübir ihtimal. Araca isabet eden kurşunların açtığı deliklerin tespit edilmesi, ancaktek bir mermi çekirdeğine rastlanmaması da bu olasılığı güçlendiriyor.

Bir başka nokta, soruşturmada ifadesine başvurulan görgü tanıkları içerisinde birdizi basın-yayın organında açık isim ve soyadı ile olaya ilişkin bilgilerini beyaneden tek bir şahsın dahi olmamasıdır. Kimi tanıklarla olay sonrasında yapılan rö-portajlar görsel medyaya yansıdığı halde, savcılık bu konuda doğrudan araştırmayapmak yerine, tanıkların dinlenmesini kendisine adres ve isimlerin ulaştırılmasıönkoşuluna bağlamıştır. Savcılık kendisine Karadağ’ın avukatları tarafından sunulanilk dilekçede ismi geçen tanıkların bulunması için her ne kadar Esenyurt Emniyeti’neyazı yazmışsa da gelen cevabi yazıda tanıklarıdna hiç birinin adresine rastlnamadığısöylenmiştir. Bu drum polisin şüpheli olduğu olaylarda soruşturma sürecinde yinepolisin görevlendirilmesinin çok olağan bir sonucudur.

Dikkati çeken en önemli nokta ise, tanıkların infazı gerçekleştiren kişi olarak sözünüettiği “uzun boylu sivil kişi”den savcılık soruşturmasında tek kelime ile söz edil-memesidir. Karadağ’a ateş ettiklerini kabul eden Yunus ekibindeki polislerin be-yanları da bu şahsı korumak için tek elden oluşturulmuş gibi görülmektedir. Hepsiifadelerinde özellikle “telsizlerinin çıkış yapmadığını ve takviye ekip çağıramadık-larını” belirtmişlerdir. Ancak olayın tanıkları bu ifadenin gerçeği yansıtmadığınıanlatmaktadır. Karadağ ailesinin avukatlarının polis telsizi kayıtlarının dosyaya ge-tirilmesi yönündeki talebi ise savcılık tarafından halen dikkate alınmamıştır. Bununyanısıra olayla ilgili kamera görüntüleri savcılık dosyasına sunulmak için bir kopyasıdahi çıkarılmadan İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne gönderilmiştir. Bu durum;ilk elden Alaattin Karadağ cinayetinin aydınlatılması gerekmesine rağmen önceliğinKaradağ’ın yanında olduğu iddia edilen diğer şahsın tespitine verildiğini yani insanhayatının bir kez daha “terörle mücadele” safsatasıyla ikincil plana itildiğinin gös-tergesidir.

Kolluk güçleri ve yargı, cinayetiörtbas etmeye çalışıyor...

Page 12: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

12Alaattin Karadağ'ın yargısız infazı karşısında yargı mekanizmasının katillerden yana tavır alması elbette ilk değil,tersine genel bir durumdur. Zira sözkonusu olan resmi bir devlet politikasıdır. Devletin yargı kurumu tetikçileriniaklamak için üzerine düşeni yerine getirmektedir. Buna ilişkin bir dizi çarpıcı örnek mevcuttur:

* 7 Eylül 2005’te çatışmada ölen yakınlarının cenazelerini karşılamak üzere Siirt’te toplanan kalabalığın arasına girenaskeri araçtan G.Y. adlı uzman çavuş ateş açmış ve Abdullah Aydan yaşamını yitirmişti. G.Y. hakkında açılan davadaSiirt Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı vermiş, karar temyiz edilmiş, ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafındanberaat kararı onaylanmıştır.

* Sabra Tekstil'de iki işçinin patron ve adamları tarafından silahla yaralanmasının ardından gelişen hukuki süreç de ib-retliktir. Silahla yaralanmayı protesto etmek için gerçekleştirilen basın açıklamasından gözaltına alınan 4 kişi hızla tu-tuklanırken, işçileri silahla yaralayan şahıs hakkında halen daha dava açılmamıştır. Soruşturma aşaması bilinçli olaraksürüncemede bırakılmıştır.

* Soner Çakal, 19 Kasım 2008’de Ankara’nın Altındağ İlçesi’nde polis Vahit Karşılıyan’ın açtığı ateş sonucu yaşamınıyitirmiştir. Tutuklu olarak yargılanan polis,16 Eylül 2009’da görülen duruşmasında tahliye edilmiştir.

* Ankara’da 2002 Kasım’ında yapılan YÖK protestosu sırasında Veli Kaya adlı öğrenciyi bir depoya sokarak dövenSefa Sevim ve Ergün Ateş adlı iki polisin “kötü muamele” suçundan yargılandığı dava 13 Ekim 2009’da sonuçlandı.Polislere 6'şar ay hapis cezası verildi ve bu hükmün açıklanması da geriye bırakıldı.

* Vicdani retçi olduğunu açıklayan ve bu nedenle 9 Haziran 2009’da tutuklanarak Askeri Cezaevi’ne konulan MehmetBal’a, gözaltında tutulduğu 2. Motorlu Askeri İnzibat Karakol Bölük Komutanlığı’nda darp etme, su dökme gibiişkence ve kötü muamelede bulunan üç nöbetçi er, Hasdal 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından“kasten adam yaralama” suçundan 4’er ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların duruşmadaki iyi hallerini dikkate alanmahkeme başkanı cezaları 3’er ay 10’ar güne indirdi.

* 22 Temmuz 2007 tarihinde, bir şüpheliye benzetildiği için Tuncay Cüzdan polis tarafından katledilmişti. TuncayCüzdan'ı öldüren polis beraat etti.

* 20 yaşındaki Baran Tursun 25 Kasım 2007 tarihinde polis Oral Emre Atar tarafından vurulmuştu. Otopsi sonucundakafasında mermi çekirdeğine rastlanana dek olay tutanaklara trafik kazası olarak geçirildi. Mermi çekirdeğinin bulun-masının ardından “dur ihtarına uymama” gerekçesi ortaya atıldı. Baran Tursun'u öldüren polis 2 yıl 1 ay hapis aldı vedosya halen Yargıtay’da.

* 21 Kasım 2007 tarihinde İstanbul-Avcılar’da polisin vurduğu tekme sonucu öldürülen Feyzullah Ete'nin katili polis4 yıl 3 ay ceza aldı.

* Polis tarafından öldürülen Aytekin Arnavutoğlu'nun davasında önce ömür boyu hapis cezası verildi. Ardından buceza 4 yıl 8 aya indirildi. Polis ise tutuklanmadı. Dosya halen Yargıtay’da.

* Adana'da Murat Kasap'ı öldüren polise 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Mahkeme 5 yıl süreyle hükmün geri bırakılmasınakarar verdi.

* Cezaevinde katledilen Engin Çeber davasında tanıkların dinlendiği ve katiller aleyhine önemli verilerin ortaya çıkar-tıldığı duruşmanın ses kaydının her nasılsa silindiği ortaya çıktı!

* Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Ender Bulhaz Aktürk adlı devrimciye uygulanan Guantanamo işkencesi dahil çeşitliişkence yöntemlerini “orantılı güç” saydı. Karara gerekçe olarak da Aktürk'ün ölmemesini gösterdi. Kararda şunlarsöylendi: “Adli Tıp Kurumu’nun 15 Nisan 2009 tarihli raporlarında belirlenen arazların şahsın yaşamını tehlikeye sok-madığı ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikle olduğunun belirtildiği…” İşkenceyi kabul eden savcılık,Ender Bulhaz Aktürk işkence sonucu ölmediği için kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi.

Yargı mekanizmasının polis cinayetleri, yargısız infazlar ve işkence karşısındaki tutumunun ne olduğuna ilişkin binlerceörnek verilebilir. Adalet mekanizmasının çarkları polisi ve onun pisliklerini temizlemek için çalışmaktadır.

12

Page 13: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

13

Avcılar-Esenyurt

polisi de bir

cinayet şebekesi

olarak Beyoğlu

polisi ile

yarışabilecek hale

gelmiştir.

Esenyurt-Avcılar polisi bir cinayet

şebekesi olarak çalışıyorÜlke genelinde yaygın ve sistematik bir şekilde uygulansa da, bazı bölgeler polisterörü ve yargısız infazların yaygınlığı ile dikkat çekmektedir. İstanbul özelindeBeyoğlu hep tartışma konusu olmuş ve tepkilerin odağına oturmuştu. Yakın zamandayine Beyoğlu bölgesinde iki avukatın arka arkaya maruz kaldığı polis terörü etkili birprotesto ile karşılandı. Gelinen yerde Avcılar-Esenyurt polisi de bir cinayet şebekesiolarak Beyoğlu polisi ile yarışabilecek hale gelmiştir.

Esenyurt-Avcılar polisinin katliamcı kimliği geçmişe dayanmaktadır. 6 Temmuz 2001tarihinde İsmail Kahraman Avcılar polisi tarafından, “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiile katledilmişti. Kahraman da Alaattin Karadağ gibi örgütlü bir devrimciydi. Kahra-man'ın ölümünün ardından İHD bir açıklama yaparak, olayın yargısız infaz olduğunubelirtmiş ve şunları söylemişti: “İsmail Kahraman sadece öldürülmekle kalmadı, polistarafından birkaç saat içinde 'hangi örgüte üye olduğu', 'hangi olaylara karıştığı' daaçıklandı. Bu gerçek anlamda bir yargısız infazdır. İsmail Kahraman öldü ve artık busuçlamalara cevap veremez. Ancak bizler, insan hakları savunucuları olarak, yargısızinfaza karşı çıkmaya devam edeceğiz.”

Polis tarafından yapılan açıklamada ise, Kahraman'ın DHKP-C üyesi olması üzerindedurulmuş ve üzerinden küçük bir cephanelik çıktığı iddia edilmişti. İsmail Kahraman'ınöldürülmesi davasında ise çarpıcı bir bilgi kamuoyuna yansımıştı. Kahraman'ın katiliolan iki polis, daha önce de 15 kişiyi öldürmek suçundan 15 kez hakim karşısına çık-mıştı. Polisler hemen hepsinden aklansalar da, bu veri kendilerinin düzenin tescilli te-tikçileri olduğunu ortaya koymaya yetmiştir. Kahraman'ın davası ise halen daha devamediyor. 25 Aralık 2009 tarihine ertelenen davanın zaman aşımına uğraması ihtimalindensözediliyor.

Yine 2000'li yılların gazete arşivleri incelendiğinde, Avcılar Polis Karakolu ile ilgilibir dizi işkence haberine rastlamak mümkün. Son birkaç yılın dökümünü ise daha ay-rıntılı bir biçimde yapabilecek durumdayız. Avcılar-Esenyurt polisi eliyle işlenmişyakın tarihli suçların bir bölümü şöyle:

Page 14: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

14

14

1414 Üniversite öğrencisi Volkan Polat kurşunlanarak öldürüldü!

2006 yılı Ağustos ayı içerisinde üniversite öğrencisi Volkan Polat'ın içindebulunduğu grup ile Avcılar'da balıkçılar arasında kavga çıktı. Olay yerindenarabasıyla uzaklaşmaya çalışan Polat, peşindeki sivil araçtan açılan ateş sonucuhayatını kaybetti. Polis, Volkan Polat'ın kendilerine ateş ettiğini iddia etmiş veruhsatsız bir silahı delil olarak göstermiştir. Ancak yapılan inceleme sonucuVolkan'ın elinde barut izine rastlanmamıştır. Bu veri, Volkan'ın üzerindençıktığı iddia edilen ruhsatsız silahın polisin işi olduğunu ve çatışma iddiasınınise polis cinayetinin üstünü örtmek için kullanıldığını gözler önüne sermiştir.

Gözaltında işkence

İstanbul Avcılar'da 1 Nisan 2007 günü Yürüyüş dergisi satarken gözaltınaalınan Bülent Kemal Yıldırım, Uğur İlbay, Nejdet Dernek ve Ersin Koca göz-altında işkence gördüklerini açıkladılar.

Gözaltında işkence görenler, Küçükçekmece Savcılığı'nda ifade verdiktensonra polisler tarafından yeniden Avcılar Polis Karakolu'na götürüldüler. Ka-rakolda tekrar işkenceye uğradılar. Ancak daha sonra, aslında 4'ünün de Kü-çükçekmece Savcılığı'ndan serbest bırakıldığı, polislerin kendilerini salt iş-kenceyi sürdürmek için karakola geri getirdiği ortaya çıktı.

Feyzullah Ete'nin tekmelenerek öldürülmesi!

Kasım 2007'de Feyzullah Ete, bir arkadaşı ile beraber Avcılar'da bir parktabira içerken sivil polislerin saldırısına uğradı. Ete, sivil bir polisin doğrudangöğsüne indirdiği tekme sonucunda hayatını kaybetti. Olayın üzerine emniyetyaptığı açıklamada, “biz içki içeriz deyip polise saldırdılar” diyerek, cinayetimeşrulaştırmak istedi. Ete'nin davası gizlilik kararı altında yürütüldü ve katilipolise göstermelik bir ceza verildi.

Gözaltı, işkence ve meydan dayağı!

10 Eylül 2008 günü Avcılar'da, “Ülkemizde Gençlik Gelecektir” dergisininsatışını yapan Gençlik Federasyonu üyesi Hakan Karabey ve Sevinç Bozdağpolis ekipleri tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Öğrencilerin gözaltınaalınmasını engellemeye çalışan iki kişi de meydan dayağı ile yüz yüze kaldı.Avcılar Merkez Karakolu'na götürülen öğrenciler, burada da polislerin tehditve fizikî şiddetine maruz kaldı.

Patron vurdu, polis kurşunladı, mahkeme tutukladı!

Esenyurt İşçi Platformu üyesi iki işçi, Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı'naçağrı yapan bildirileri dağıtmak için servislerin park edildiği bölgeye geldik-lerinde, Sabra patronunun adamları tarafından kurşunlandılar.

Saldırıyı protesto etmek için aynı gün Esenyurt İşçi Platformu ve BDSP'ninçağrısı ile fabrika önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Esenyurt polisibasın açıklaması yapmak isteyen kitleye azgınca saldırdı, kitlenin üzerine vehavaya çok sayıda mermi yağdırdı.

Olay yerinden dört kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar yerlerde sürüklendi,otobüste dayak yedi. Aynı muamele Esenyurt Polis Merkezi'nde de devametti. Aynı merkeze gelen avukatlar da polislerce darp edildi. Polisin saldırgantavrı gözaltındaki devrimcilerin savcılığa çıkartıldığı esnada da devam etti.Nöbetçi mahkeme tarafından dört devrimci tutuklandı. İşçiyi yaralamaktandolayı hakkında soruşturma yürütülenler için ise aradan bunca zaman geçme-sine rağmen hala daha dava açılmadı.

Page 15: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Basına ve kamuoyuna!

Geçtiğimiz hafta içerisinde Esenyurt Haramidere bölgesinde bulunan Sabra Tekstil Fabrikası önünde bildiri dağıtmakisteyen Esenyurt İşçi Platformu üyeleri, fabrika idaresinden kişilerin de içerisinde bulunduğu bir grup tarafındanönce darp edilmiş, ardından üzerlerine ateş açılmış, kurşunlar yağdırılmıştır. 2 kişinin yaralandığı bu olayda ateşaçanlardan yalnızca bir kişi gözaltına alınmış, o da ertesi gün serbest bırakılmıştır.

Aynı gün bu olayı protesto etmek için fabrika önüne gidildiğinde ise fabrikayı koruma altına alan kolluk güçleri,basın açıklaması yapmak isteyen gruba ikazda dahi bulunmaksızın cop ve biber gazı kullanarak müdahale etmiş, bu-nunla da kalmamış, gerçek mermilerle grubun üzerine ateş açmıştır. Burada 4 kişi gözaltına alınmış, gözaltınaalınanlar, çıkartıldıkları mahkemece görevli memura direnme suçunu işledikleri gerekçesi ile tutuklanmışlardır.

Bütün bu olayların yaşandığı iki gün; Türkiye’de son yıllarda yaşanan hukuksuzluğun, yasalar karşısındaki eşitsizliğin,çifte standardın, elbette polis terörünün ve bu terörün beslendiği damarların taze görüntülerine de sahne olmuştur.Şöyle ki;

Kurşunla yaralanan iki platform üyesi de kendilerine saldıranlar arasında işyerinin sahibinin de olduğunu beyan et-melerine rağmen ilgili kişi hakkında halen herhangi bir işlem yapılmamıştır. Ancak söz konusu olayı protesto etmekiçin basın açıklaması gibi yasal ve demokratik bir hakkı kullanmak isteyen işçiler azgın bir polis terörü ile karşılan-mıştır.

Basın açıklaması öncesinde polisin müdahalesini görüntülemek isteyen basın mensupları darp edilmiş, kameralarıkapatılmaya ve hatta kırılmaya çalışılmıştır.

4 kişinin gözaltına alınmasının ardından Esenyurt Merkez Karakolu’na müdafi olarak giden İstanbul Barosu avukat-larından Av. Seyit Nusret Öztürk, Av. Meryem Asıl ve Av. Şerife Ceren Uysal, buradaki polislerin hakaretlerine,sözlü ve fiili tacizlerine maruz kalmışlardır. Polis memurlarının meslektaşlarımıza yönelik saldırgan tutumu, ancakderneğimizin ve İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi’nin müdahalesi sonucunda engellenebilmiştir.

Bütün bunlar sürdüğü sırada gözaltındaki kişiler darp edilmiş, 3’ü kadın olan 4 kişi ince arama adı altında, yasal da-yanağı bulunmayan, aramadan öte taciz ve aşağılama amacı taşıyan uygulamaya maruz bırakılmak istenmişlerdir.Meslektaşlarımızın müdahalesine rağmen ısrarcı olan polis memurları, bu aramayı, gözaltındaki kişileri kelepçeleyerekve darp ederek gerçekleştirme pervasızlığına soyunmuşlardır.

Polislerin sözkonusu saldırgan tutumu ertesi gün Büyükçekmece Adliyesi’nde de devam etmiş, gözaltındaki 4 kişiadliyeye bileklerini morartacak kadar sıkılmış şekilde kelepçelenerek getirilmiş ve orada öylece bekletilmişlerdir.Gözaltındaki kişilerin su içmek, tuvalete gitmek gibi yaşamsal ihtiyaçlarını gidermeleri dahi müdafiilerince yazılışikayette bulunulana dek, polislerce engellenmiştir.

En nihayetinde söz konusu 4 kişi, polise direnme suçunu işlediklerine dair kuvvetli şüphe bulunduğu gerekçesi iletutuklanmışlardır.

Bütün bu yaşananlar derin bir vehamet tablosuna işaret etmektedir. Türkiye’de bir baskı ve terör rejimi yaşanmakta,toplumun çok çeşitli kesimleri bu yolla sindirilmek istenmektedir. Ülkemizde yasalar, işverenler ve çeşitli düzeydekidiğer erk sahipleri için suçüstü halinde dahi işletilmezken, aynı yasalar, toplumun ezilen kesimleri ve elbette devrimci,demokrat ve ilerici unsurları somut delil ve benzeri şartların varlığı dahi aranmaksızın en ağır şekilde uygulanmaktadır.Dahası bu kesimlerin savunma hakkı da engellenmekte, bilinçli bir biçimde avukatları da fiziki saldırıdan, hakaretve tacize kadar bir dizi pervasız saldırıya maruz bırakılmaktadır.

Bütün bunlar olurken her alanda kolluk güçleri baş aktörler olarak sahneye çıkmaktadır. Cezaevinde, karakoldayahut sokakta kolluk güçleri kendilerini koruduğunu bildikleri yasalardan güç alarak sözlü tacizden, işkenceyleadam öldürmeye kadar her türlü suçu işlemektedir. Mahkemeler de kolluğun yargılandığı davalarda, adeta kolluk

Bu olayla ilgili ÇHD’nin yaptığı açıklamayı sunuyoruz

15

Page 16: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

1616

güçlerini temize çıkarmak istercesine çalışmaktadır. Polislerin arkalarına aldıkları güce duydukları güvenin boyutlarıortadadır.

Yine geçtiğimiz hafta Manisa barosuna kayıtlı bir meslektaşımız polis kurşunu ile katledilmiş, başka bir meslektaşımızise Kadıköy’de bir karakolda polisler tarafından darp edilmiştir.

Bu gidişatın önü alınmadığı taktirde önümüzdeki günlerde daha çok sayıda polis cinayeti, işkence ve kötü muamelehaberi alacağımız bilinmelidir.

ÇHD olarak buradan bir kez daha bildiriyoruz. Biz ilerici avukatlara yönelen her saldırının, bu ülkenin ilerici,devrimci ve demokrat kesimleri başta olmak üzere, bu ülkenin ezilenlerinin savunma hakkına yönelik olduğununve rejimin gerçek niteliğini ortaya koyduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle bundan sonra da mesleğimizin ve bununkadar önemli olan insan olmanın gereğini yerine getireceğimizi, yasalar karşısındaki eşitsizliğin, hukuksuz uygula-maların, polis terörünün karşısında, ezilenlerin ve sömürülenlerin yanında mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kezdaha ilan ediyoruz.

ÇHD İstanbul Şubesi

16

Page 17: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Alacaklıya polis dayağı!

Avcılar'da 4 Eylül 2009’da, aralarında borç ilişkisi bulunan Yusuf Uzun ilepolis Mikail Gökbulut arasında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Yusuf Uzun,Mikail Gökbulut ve onun diğer polis arkadaşları tarafından dövüldü.

Güney Tuna hastanelik edildi!

4 Ekim tarihinde Güney Tuna ve arkadaşları Avcılar Mustafa Burcu Parkı'ndaotururken, Yunus ekipleri 10 dakika içinde parkı terk etmelerini söyledi. Güneyve arkadaşları içki şişelerini temizledikten sonra oturmaya devam ettiler. Tekrargelen polisler, “hala neden buradasınız?” diyerek hakaret etmeye başladılar.Güney bu hakaretlere itiraz edince 8 polis tarafından yere yatırılarak dövüldü.Çevredeki insanların tepki göstermeleri üzerine bu kez Güney'i parkta bulunangüvenlik kulübesine götürüp orada dövmeye devam eden polis, Güney'i komalıketti. Beyninde ödem, iki bacağında kırık oluşan 21 yaşındaki Güney Tuna'yaBakırköy Devlet Hastanesi'nde sağlam raporu verildiği ortaya çıktı.

Çocuklara da ateş açıldı!

Esenyurt'ta gözaltına alınan iki çocuktan birinin kaçmaya kalkışması üzerine,polisle çocuk arasında boğuşma yaşandı. Emniyetin iddiasına göre, bu boğuşmasırasında polisin silahı ateş aldı. Silahtan çıkan kurşunla çocuk şans eseri ya-ralanmazken, aynı ekipte bulunan diğer polis bu kurşundan dolayı öldü. Habergazetelerde “bir polis şehit oldu” diye verilirken, burjuva yasaların dahi çocuksaydığı yaşta kişilere ateş açıldığı gerçeği örtbas edilmiş oldu.

İki devrimci silahla yaralandı!

Alaattin Karadağ'ın vurulmasından on gün kadar önce Avcılar polisi, yinekimlik kontrolü sırasında dur ihtarına uymayıp polise silahla karşılık verdiklerigerekçesi ile iki devrimciyi yaraladı. Özkan Gerçek ve Ömer Adıgüzel isimlidevrimcileri tedavi dahi ettirmeden gözaltına aldı. Yargı da üzerine düşen rolüyerine getirerek her ikisini de tutukladı.

Yaralı devrimcilerin tedavi hakkının sağlanması amacıyla ailesi ve avukatlarıbasın açıklaması yaptılar ve her iki devrimcinin de polisin iddiasının aksineüzerilerinde silah olmadığını açıkladılar. Ayrıca savcılık soruşturmasına jethızıyla gizlilik kararı verilmesi dikkat çekti.

Bir devrimci kaçırıldı

Yine aynı bölge sınırlarında bu kez Boğazköy’de 10 Aralık günü Ali HaydarKaraçam isimli bir devrimci iki sivil polis tarafından zorla sivil bir araca bin-dirilerek kaçırıldı. öğlen 14.30’da gözaltına alındığı söylenerek ve darp edilerekkarokala götürülen Karaçam, akşam 21.30 sularında hakkında hiç bir işlemyapılmaksızın serbest bırakıldı. Yedi saat boyunca hukuksuz bir biçimde alı-konulan, ölümle tehdit edilen ve darp edilen Karaçam’a ayrıca Alaattin Karadağcinayeti de hatırlatılarak “Bizim de Esenyurt polisi gibi sizi vuramız lazım”denildi. Bu ifade bir yanıyla Karadağ cinayetinin kolluk güçlerince kasten iş-lendiğinin de göstergesidir.

***

Burada özet bir biçimde anlatılanlar, salt 2007'den bu yana Avcılar ve Esenyurtbölgesinde yaşanan ve basına-kamuoyuna yansımış olan polis terörü örnekle-ridir. Bu bölgedeki kolluk güçleri tam bir cinayet şebekesi olarak çalışmakta-dır.

17

Page 18: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Yargısız infazlara karşı etkili birmücadele ertelemez bir görevdir!

Bugün sıradan polisinden rütbelisine kadar kolluk güçleri sokak ortasında türlü ba-hanelerle insan öldürmektedir. Bunun karşısında güçlü bir tepkinin ortaya konula-maması ise polisi pervasızca cinayet işlemek konusunda daha da cesaretlendirmek-tedir.

Bunun önünü kesmenin, yeni yargısız infazları engellemenin yolu birleşik bir mü-cadelenin örülmesini gerektirmektedir. Elbette bu ülkede yargısız infaz yeni bir olgudeğildir. Yıllardır “teslim ol çağrısına” ya da “dur ihtarına” silahla yanıt verildiğigerekçesiyle devrimciler katledilmektedir. Bugün farklı olan, yargısız infazlarınyasal bir kılıfla ve sıradan insanları da hedefleyen bir tarzda yapılması, daha önemlisibu cinayetler karşısında adeta bir kanıksamanın yaşanıyor olmasıdır. Daha AlaattinKaradağ’ın infazı sıcaklığını korurken, Konya'da 16 yaşında bir çocuğun polis tara-fından sırtından vurulduğu haberi gelmiştir. Bu kanıksamanın kırılması için tümdevrimci, demokrat ve duyarlı güçlerin harekete geçerek güçlü bir mücadeleyi ör-gütlemesi, ertelenemez bir sorumluluktur.

2008'in sonlarında Yunanistan'da yaşanan kitlesel protestolar hala akıllardadır. Yu-nanistan polisinin 15 yaşında bir çocuğu silahla vurarak öldürmesinin ardından 400okul işgal edilmiş, polis karakolları hedef alınmış, pek çok kentte onbinlerin katıldığıprotesto eylemleri gerçekleştirilmiştir. Polis terörüne son derece anlamlı bir yanıtverilmiştir.

Polis cinayetlerine karşı güçlü bir tepkinin örgütlenebilmesi için yapılması gerekençok şey var. Basın açıklamalarından kitlesel eylemlere, dava süreçlerinin takip edil-mesinden yargısız infazlar ve her türlü polis terörüne karşı kitleleri bilgilendirmeçalışmalarına kadar...

Çağrımız, Alaattin Karadağ şahsında yargısız infaza maruz kalan bütün insanlarımızasahip çıkma ve katliamlara karşı ortak bir mücadelenin temellerini atma çağrısıdır.

18

Page 19: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Belgelerle Alaattin Karadağ cinayetiBelgelerle AlaattinKaradağ cinayeti

Page 20: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

21

21

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sn. Beşir ATALAY tarafından, Anayasanın 98. ve içtüzüğün 99.maddesi gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 02.12.2009

Şerafettin HALİSTunceli Milletvekili

İstanbul Esenyurt’ta, 19 Kasım 2009 tarihinde saat 21:00 sularında- meydana gelen bir olayda, İstanbulEmniyet Müdürünün verdiği bilgilere göre silahlı bir çatışma yaşanmış, bir polis memuru yaralanmış veAlaaddin Karadağ adlı sol bir örgüt militanı vurularak öldürülmüştür.

Aleattin Karadağ yaklaşık üç yıl önce çalıştığı bir fabrikada iş kazası geçirmiş ve sağ elinin dört par-mağını kaybetmiştir. Ailesinin verdiği bilgiye göre kendisi sağ elini kullanan bir kişidir. Bu durum da karşılıklıçatışma iddialarını şüpheli kılmaktadır.

Olay 19 Kasım akşamı saat 21.00 – 21.30 arası gerçekleşmesine rağmen, aileye resmi kanallararacılığıyla haber ancak 23 Kasım öğle saatlerinde iletilmiştir.

Polis tarafından sol, devrimci kimliğiyle tanınan Alaattin Karadağ’ın infaz anını aktaran görgü tanık-larının açıklamaları, çatışmanın yaşanmadığı, yaşanan olayın açık bir infaz olduğu yönündedir.

Görgü tanıklarının ifadelerine göre polis kurşunuyla ağır yaralanan Karadağ yaralı halde yerde yatarken,Ford Transit marka bir araçtan inen uzun boylu bir sivil, yerde yatan Karadağ’a ateş ediyor.

Ölü muayene raporunda, Alaettin’in iki bacağında da kurşun yarası bulunması ile birlikte, sol koltuk al-tından girip göğüs içinden geçerek sağ koltuk altından çıkan bir kurşun yarasından söz ediliyor. Bu konu özel-likle dikkat çekicidir. Kolluk güçleri kaçmayı önlemek açısından ateş etmiş olsa idi bacaktan vurulduktan sonra,tekrar koltuk altı gibi ölümcül bir yerden vurulmasına ihtiyaç kalmayacaktı. Yok, eğer önce göğsünden vurul-duysa bu kez bacaktaki kurşunları açıklamak mümkün olmayacak. Zira göğsünden vurulan bir şahsın hemenyere düşeceği ve zaten kaçamayacağı açıktır.

Söz konusu tanık beyanları bugün için savcılık soruşturmasına dâhil edilmemiş. Yaralı halde sokak ortasında yatan Karadağ, Emniyet amirinin verdiği emirle gece 02.00’ye kadar bek-

letilmiş ve hastaneye kaldırılması engellenmiştir. Yaralıların hastaneye kaldırılmasını talep eden mahalle sakinleri ise olay yerinden uzaklaştırılarak

sokağa giriş-çıkış yasaklanmıştır.

Bu açıklamalar üzerine;

1-) Silahlı çatışma olarak gösterilen olayda Alaaddin Karadağ’dan ele geçen silah neden açıklanmadı ve silahnerede?2-) Vurulan polis memuru var mı? Varsa kimin silahından çıkan kurşunla yaralandı?3-) Ford Transit marka arabadan inen uzun boylu, sivil şahıs kim?4-) Olayla ilgili hakkında idari ve adli soruşturma yapılan amir ve polis memuru var mıdır? Olayla ilgili birsoruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?5-) Yaralı polis memurunu hemen bir araçla hastaneye kaldıran polisler, yerde yatan yaralının düşen silahını daalıp uzaklaştırdıklarını söyledikleri halde, Saat 21.00 sıralarında yaralanan Alaaddin Karadağ, saat 02.00’yekadar neden hastaneye götürülmedi?6-) Ölenin kimliğinin hemen tespit edildiği ve ailesinin adresinin de resmi belgelerde kolayca ulaşılabilecek durumda olmasına rağmen, kendilerine neden hemen haber verilmemiştir?Neden otopside ailesinin belirleyeceği hekimin katılması sağlanmamıştır?7-) Faili polis olan, bu ölümde soruşturmanın polisin inisiyatifinden çıkarılması sağlanacak mıdır?8-) Aynı bölgede bir hafta önce de aynı şekilde “dur ihtarına uymadı” gerekçesi ile iki kişi daha vurularak

yaralanmış ve tutuklanmıştır. Bu bölgede kolluğun tutumu hakkında bir soruşturma var mıdır? Bu uygulamalarınönüne geçilmesi için atılan bir adım var mıdır?9-) Polisin sık sık dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile sokaklarda insanları öldürmesi karşısında bir önlem alı-

nacak mıdır?

Page 21: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Av. Seyit Nusret ÖztürkKordonboyu Mah., Ankara Cad., Bizim Apt., B-Blok No:95, D:4, KARTAL

Tel: (0216) 473 66 47 Faks: (0216) 473 68 47 GSM: (0532) 354 39 66

e-mail: [email protected]

BÜYÜKÇEKMECE CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA;Dosya No: 2009/29444

Şikayetçi......... : Abdullah Karadağ

Vekilleri........... : Av. Seyit Nusret Öztürk – Av. Ş. Ceren Uysal – Av. İbrahim Ergün

Şüpheliler........ : Olayla ilgili görev almış ve bizzat bulunmuş polisler.

Konusu............ : Şüphelilerin cezalandırılmasının sağlanması istemidir.

Açıklamalar..... : 1-Müvekkilimiz Abdullah Karadağ’ın kardeşi Alaettin Karadağ, 19 Kasım 2009 günü, akşam saatlerinde, Esenyurt Saadetdere Mevkiinde, polislerin açmışolduğu ateş sonucu hayatını kaybetmiştir.

2-Olayın gerçekleşme biçimi ve tanıklıklar: Bu olayla ilgili olarak iki tür bilgi kamuoyuna yansımıştır. Birincisi İstanbul Emniyeti kay-naklı olup, sadece Emniyet’in verdiği bilgileri referans alan medya organlarında çıkan yazılardır. İkincisi ise, bu-nunla yetinmeyip olayın arkasında varsa başka nedenleri inceleyerek gizli gerçekleri ortaya çıkarmayı amaçlayanyazılardır. Bu ikili durum, ülkemizde maalesef buna benzer hemen her olayda yaşanmış ve yaşanagelen bir şeydir. Birinciler kapsamına giren basın haberleri olayla ilgili pek bir şey ifade etmemektedir.İkinci kapsamda yer alan basın ve internet haber sitelerini taradığımızda ise, bu olayın “Polislerle çatışmaya girenkişinin vurduğu polis tarafından açılan ateşle öldürülmesi” şeklinde cereyan etmediği, ülkemizde çokça gerçekleşenbir polis infazı olduğu anlaşılmaktadır. Bu haber sitelerine baktığımızda olayın çok sayıda görgü şahidi olduğu anlaşılmaktadır.Bu tanıklardan bölgede esnaflık yapan Kadir Şen, “Olay anında sokakta telefonla görüşüyordum. Bir kişi koşaraksokağa girdi. Ardından polisler silahlarıyla arkadan kovaladılar. Bize ‘Neden yakalamıyorsunuz?’ dediler. Biz şa-şırdık ve ‘Kimi neyi yakalayalım?’ diye yanıtladık. Ford Transit marka arabadan inen uzun boylu sivil bir şahısindi. Daha sonra beş-on el ateş edildi. Şahsın yaralı halde yerde sürünerek asfalta çıktığını gördük. Uzun boylusivil oldürdü onu.” demiş ve polislerin olaydan sonra sokağı kapatıp vatandaşların bakmasına izin vermediğini be-lirtmiştir. İkinci olarak soyadını vermek istemeyen Murat isimli bir tanık “Biz, silah sesinden sonrabalkona çıktık. Ölen kişi yerde yatıyordu. Başında 4 tane polis vardı. Aralarından uzun boylu biri ‘Ben vurdumonu’ dedi. 3-5 dakika geçmeden çok sayıda polis ekibi geldi. Ambulans çağırdılar, ambulans gelene kadar yerdeyatan kişi ölmüştü.” demiştir. Üçüncüsü, Sakine Ilgaz adlı tanık, “Yerde yaralı yatan polis, ‘Ben öldürmedim, sadeceayağına sıktım. Ambulans çağırın, yaralıyı hastaneye götürün.’ Dedi. Yaralı polisi ambulansla hastaneye götürdüler.Ama diğer kişi yerde yatıyordu. Bu kadarını gördüm. Olayı görenler ise beyaz arabadan çıkan bir kişinin, yerdeyatan kişiye sonradan ateş ettiğini söylediler.” şeklinde konuşmuştur. Dördüncüsü, adını vermek istemeyen başka bir mahalle sakini de, “Arka sokaktan geldim.Kalabalık bir insan topluluğu vardı. ‘Yerde yatanı polis mi vurdu?’ diye sordum. ‘Hayır.’ dediler. ‘Ford Transitteninen biri vurdu.’ dediler.” şeklinde anlatmıştır.

Bu arada, bu haber sitelerinde çıkan yazılara göre, polis rasgele ateş etmiş ve sokaktabirçok insan vurulma tehlikesi geçirmiştir. “Bir mahalle sakini polise şöyle tepki gösterdi: ‘Kardeşim ocağa çaykoyuyormuş. Kurşun sesini duymuş yere eğilmiş. Kurşun kombinin borusuna çarpıp duvara girmiş. Kombiye gel-seydi uçururdu. Emniyet Müdürü eve geldi. ‘Bakın camlarınızda hasar var mı?’ diye sordu. Sağa sola ateş etmeninalemi yok. İnsanlar merak edip bakabilir. Kardeşim o an içerde olmasaydı, kurşun ona denk gelebilirdi. İki çocu-

22

Page 22: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

ğumuz var. İyi ki evde değildik. Çocuklar balkona çıkabilirdi. Polis kurşunu aldı, bakmamıza bile izin vermedi.” Bütün bu tanıklıkları dikkate aldığımızda, olayın, İstanbul Emniyet Müdürü’nün ağzındananlatıldığı gibi gerçekleşmediği, müvekkilimin kardeşinin, çatışmaya girerek vurduğu polis tarafından çatışma es-nasında öldürülmediği açıklığa kavuşmaktadır. Burada, bu konuyla ilgili önemli bir hususu daha belirtmemizdefayda vardır. Müvekkilim Abdullah Karadağ’ın kardeşi Alaettin Karadağ, kaçak olarak yaşadığı yıllarda birmetal fabrikasında işçi olarak çalışıyor iken geçirdiği bir iş kazasında sağ elinin 4 parmağını da kaybetmişbulunmaktadır. Ailesinden edindiğim bilgiye göre de solak değil sağ elini kullanan birisidir. Dolayısıyla ça-tışmaya girdiği söylenen kişi, sağ elinin 4 parmağı olmayan ve gerçekte sağlak bir kişidir. Bu haliyle nasıltabanca kullanacağı ve ateş edeceği de merak konusudur. Bu olayın araştırılmasında bu hususun da önemledikkate alınmasında fayda vardır.

3-Olayla ilgili taleplerimiz: Sözkonusu olayda bir polis de yaralandığı ve bir sivil polisin hukuka aykırı bir şekildeölen kişiye ateş açtığı sözkonusu olmakla, bir kolluk gücü olarak İstanbul Emniyeti’nin, olayın tarafı olması ve de-lillerin karartılmasına göz yumması ihtimalinin bulunması nedenleriyle, işten elçektirilmesinin sağlanması ve busoruşturmanın Savcılığınız tarafından bizzat yürütülmesi, bu mümkün olmayacaksa, diğer kolluk gücünün devreyesokulması gerekmektedir. Olayla ilgili yukarıda yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı üzere çok sayıda görgüşahidi bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, özellikle polisin de taraf olduğu durumlarda tanıkların nasıl baskı altınaalındıkları ve alınabilecekleri sizin de malumunuzdur. Bu nedenle sözkonusu ve ayrıca bulunabilecek tanıkların,olayın gerçekleştiği yerde Savcılığınız tarafından yapılacak bir keşifle dinlenmesi ve bu keşifte bizzat bulunmamızınsağlanması gerekir.

Talepler........... : Yukarıda açıklamalar ve talepler kısmında yazdığım üzere,

1-İstanbul Emniyeti’nin kolluk olarak bu işten el çektirilmesine ve olayın soruşturulması-nın Savcılığınızca bizzat yürütülmesine veya diğer kolluktan yararlanılmasına, soruşturma dosyasındaki belgelerdentarafımıza suret verilmesine,

2-Maktülün giysileri kullanılarak atış mesafesi tayini ve mermi çekirdekleri ve kovanla-rıyla ilgili balistik incelemesinin Emniyet kurumları dışındaki başka bir kuruma yaptırılmasına,

3-Olay yerinde bulunan Mobese kameralarının ve varsa sair özel işyeri güvenlik kame-ralarının görüntü kayıtlarının hala Savcılığınıza intikal ettirilmemiş ise ilgili yerlerden, silinme ihtimaline karşıacilen istenmesine,

4-Olay bölgesindeki olayın öncesi ile sonrasındaki Emniyet mensuplarının tüm gün telsizgörüşme-konuşma kayıtlarının acilen istenmesine,

5-Görgü şahitlerinin ifadesinde geçen sivil plakalı Ford Transit marka emniyet aracınınbilgi ve ilgililerinin bildirilmesinin istenmesine,

6-Olay yerinde keşif yapılarak görgü tanıklarının acil olarak bizzat olay yerinde dinlen-mesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz. 23.11.2009.

Şikayet eden vekiliAv. Seyit Nusret Öztürk – Av. Şerife Ceren Uysal

23

Page 23: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

24

Avukat

?BRAH?M ERG�NHalaskargazi Cad. Küçükbahçe Sok. Seyfibey İşhanı No: 19 (21) Kat:4 D:20 Şişli/İst. Tel: (0212) 233 28 24 fax: 233 36

İSTANBUL TABİP ODASI BAŞKANLIĞI’NA(ACİLDİR)

Konu : Bilirkişi raporu talebimiz.

Müvekkilimiz Abdullah Karadağ’ın kardeşi olan Alaattin Karadağ 19.11.2009 tarihinde saat 21. CivarınaEsenyurt’ta bir sokakta polis tarafından vurularak öldürülmüştür.

Daha önceden ölüm orucundan kaynaklanan sağlık problemleri nedeni ile cezasının infazı geçici birsüre ertelenmiş olan Alaatin Karadağ cezaevine yeniden girmemek için kullandığı Davut Kömür adına dü-zenlenmiş kimlik ile vurulmuş ve bu nedenle otopsisi de bu adla yapılmıştır.

Eski hükümlü olması nedeni ile kimliği hemen belirlenmiş ve polis tarafından kamuoyuna açıklanmıştır.Emniyet, eski bir ölüm oruççusu ve hükümlü olması sebebi ile “onun zaten terörist olduğunu” ifade edereköldürülmesini meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Ailesi Hatay’da oturmakta olup bütün bilgilerine ulaşılabildiği halde otopsi öncesinde aileye bilgi ve-rilmediğinden otopside hekim bulundurma olanağımız almamıştır. Aile olayı gazetelerden öğrenerek gelmişve bize de müracaat etmiştir

Aile yapılan otopsiye ve buna bağlı olarak verilecek sonuç rapora güvenmemektedir. Adli tıp kurumunayaptığımız sözlü başvuru ve taleplere karşın bize otopsideki bulgular da anlatılmamış/verilmemiştir. Buanlamda sadece elimizde olay yerinde yapılan ölü muayenesi ile kısa otopsi tutanağı vardır.

Tanık anlatımlarına göre yaralı olduğu halde iken vurularak öldürülmüştür. Olay yerinde saatlerce bek-letilmiş ve hastaneye kaldırılmamıştır.Bu nedenlerle artık neredeyse kanıksanmakta olan “dur ihtarına uy-madığı gerekçesi ile öldürülen” vakalarından birisi olan cinayetin aydınlatılması için adli tıp raporu önemtaşımaktadır.

Olayın yeni bir yargısız infaz vakası olduğunu düşündüren ciddi bulgular vardır. Bu nedenle kurumu-nuzun bağımsız bilirkişiler vasıtası ile Adli Tıp Kurumundaki otopsi verilerini inceleyerek bir rapor dü-zenlemesini talep etmek ihtiyacı doğmuştur.

Bilindiği üzere CMK mad.87 otopside “ Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır

bulunabilir” hükmünü içermektedir. Bu imkan yukarıda açıklandığı üzere kullandırılmamıştır. Kurumu-nuzun atayacağı hekimin bu kapsamda vekil olarak bizim tarafımızdan otopsiye getirilen kişi sıfatı ileotopsi notları ve çekilen fotoğraf ve görüntü kayıtları üzerinden rapor hazırlaması hukuken mümkündür,

Page 24: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

25

Açıklamalarımız doğrultusunda kurumunuzca atanacak adli tıp hekimi tarafından ailenin hekimi sıfatıile ilgili belge ve bulgular incelenerek bize göre yanıtı bulunması gereken aşağıdaki soruların yanıtını dakapsayacak şekilde bilirkişi raporu düzenlenmesini talep ediyoruz:

1- Vücuttaki ateşli silah yaralanmalarının özellikleri nelerdir?2- Yaraların hangisinin önce gerçekleştirildiğine dair bir tespit yapılabilir mi? Özellikle sol koltuk altın-

dan girip sağdan çıktığı söylenen kurşunun bacaktaki yaralanmalardan önce veya sonra olduğu konusundabir yargıya ulaşılabilir mi?

3- Maktulün el svapları alınıp incelenmiş ise bunlarda atış artığı tespit edilmiş midir? 4- Maktulün sağ el 4 parmağı ampute olup ailesinin bilgisine göre sağ elini kullanan biridir. Sol elini

kullanıp kullanmadığına dair bir yargıya varılabilir mi?5- Vücudunda ayrıca darp cebir izi var mıdır?6- Ateşli silah yaralarındaki bulgulara göre atış mesafesinin ne kadar olduğu konusunda bir değerlen-

dirme yapılabilir mi? Aynı şekilde kullanılan silahların yarattığı tahribata göre güçleri ve türü konusundayorum yapılabilir mi?

Sonuç ve İstem: Açıkladığımız üzere bilirkişi atanarak ailenin hekimi sıfatı ile rapor düzenlenmesi-nin sağlanmasını dileriz. Saygılarımızla. 26.11.2009

Vekiller Av. Şerife Ceran Uysal, Av.Meryem Asil, Av.Seyit Nusret Öztürk (adına ve)

Av.İbrahim Ergün

Ekleri: Otopsi tutanağıOlay yeri keşif ve ölü muayene tutanağıVekaletname

Page 25: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

26

Page 26: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Karadağ cinayetiyle derlediklerimiz....Karadağ cinayetiyle ilgili yayınlananlardan derlediklerimiz....

Page 27: Alaattin Karadag cinayeti dosyası
Page 28: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), polisin "çatışmada öldü" diye açıklama yaptığı TKİP üyesi AlaettinKaradağ'ın öldürülmesiyle ilgili ihlalleri ve kuşkulu noktaları gündeme getirdi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 19 Kasım'da Esenyurt'ta gerçekleşen olayla ilgili resmi açıklamasının yanıltıcıolduğunu belirten ÇHD, bu açıklamada polisin Karadağ'la ilgili kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olduğunu öneçıkararak, yaşam hakkı ihlalinin üstünü örtmeye çalıştığını duyurdu.

Delillerin karartıldığını söyleyen ÇHD'nin dikkat çektiği kuşkulu noktalar ve ihlaller şunlar:

POLİS ÖLDÜRMEK İÇİN ATEŞ ETTİ: Karadağ'ın vücudunda 10'un üzerinde mermi giriş deliği saptandı. De-liklerin bulundukları yerler göz önüne alındığında, polisin yakalama değil öldürme amaçlı silah kullandığı an-laşılıyor.

YETERSİZ OTOPSİ YAPILDI: Otopsi, ailesi tarafından teşhisi henüz gerçekleşmeden, apar topar yapıldı; aileninotopside hekim bulundurma hakkı gasp edildi. Yetersiz bir otopsinin gerçeğin açığa çıkmasını engelleyeceği aşikar.

SORUŞTURMAYI AYNI BİRİM YÜRÜTÜYOR: Olayla ilgili soruşturmayı, olayda silah kullanan ve Karadağ'ıöldüren polis birimi yürütüyor.

DÖRT PARMAĞI EKSİKKEN NASIL SİLLAH KULLANDI: Hemen tüm açıklamalarda bir çatışmadan sözediliyor, ancak Karadağ'ın üç yıl önce geçirdiği iş kazasıyla sağ elinin dört parmağını ikinci boğumdan kaybetmişbir işçi olduğundan bahsedilmiyor. Bu bağlamda sağ elini kullanan biri olarak Karadağ'ın nasıl silah kullandığısorusu orta yerde duruyor.

MİNİBÜS ŞÖFÖRÜ SIRTINDAN VURULDU: Olayda sırtından yaralanan minibüs şoförünü de Karadağ vur-muş gibi lanse ediliyor. Bu husus, halen aydınlığa kavuşmadı. Bu yaralanmadan Karadağ'ın sorumlu tutulmasınıngerisinde, polisin şüpheli şahsın takibinde, o esnada içerisinde 4 sivil vatandaş taşıyan bir sivil ulaşım aracının kul-lanılmış olması tedbirsizliğinin üstünü örtme kaygısının yattığı açık. Karadağ'ın silah kullandığı varsayılsa dahi,minibüsün ön tarafında kalan Karadağ'ın, aracın şoförünü nasıl olup da arkadan vurduğu sorusu halen yanıtlanmışdeğil.

YARALI HALDE VURULDU: Karadağ'la polis arasında yaşandığı iddia edilen çatışmaya ilişkin tutanaklarageçen saat; 21:00-21:30. Ancak Karadağ yerde can çekişir halde bekletilmiş, sağlık ekiplerine geç haber ver-ilmiştir. Henüz savcılık kayıtlarına geçmemiş olmakla birlikte, kimi gazetelere beyan veren görgü tanıklarınınifadelerine göre, Karadağ yerde can çekiştiği esnada olay yerine gelen sivil bir polis tarafından vurularaköldürülmüştür. Birden çok şahsın beyanları üzerinden basına yansıyan bu veriler, polisin müdahalesinin bir şüphe-liyi yakalamak değil, daha önceden muhtemelen tanınan devrimci-demokrat bir kişiyi öldürmek yönünde olduğuşüphesini yaratıyor.

ANF / 26.11.09

Karadağ cinayetinde sorular

29

Page 29: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

30

2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda 2 Haziran 2007'de kabul edilen ve 14 Haziran'da ResmiGazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5681 sayılı kanunla polis-devleti anlayışıyla yapılan değişiklikler, hukukgüvenliğini yok edecek uygulamalara yol açtı. Bu kanun yürürlükte kaldığı sürece tüm yurttaşlar bundan 'nasibini'alabilir...

Esenyurt’ta bir kişi daha 20 Kasım akşamı polis tarafından öldürüldü. Öldürülen kişinin TKİP üyesi olduğu iddi-asıyla aranan Aleaddin Karadağ olduğu açıklandı. Emniyet Müdürlüğü çatışma dedi. Ancak görgü tanıkları farklıanlattı. Tanıklara göre; Karadağ yakalanma şansı varken, Ford transitten inen uzun boylu sivil polis tarafındaninfaz edildi. Polis açıklamaları, karşılıklı silahlı çatışma yaşandığı şeklinde idi.

Ancak görgü tanıkları olayı farklı aktardı. İki kişinin polis tarafından kovalandığı iddia edilen olayda, birinin polistarafından öldürüldüğü, diğer kişinin olay yerinden uzaklaştığı ileri sürülmüştü. Emniyet Müdürlüğü’nden yapılanaçıklamada, öldürülen kişinin isminin Aleaddin Karadağ olduğu, 2001 yılında TKİP davasından tutuklandığı, ölümorucu sürecinde tahliye edildiği ve hakkında hapis cezası olduğu gerekçesiyle arandığı belirtildi. Polis yetkilileri,yaşanan olay hakkında çatışma açıklamasında bulunurken, mahalle halkı bir çatışma yaşanmadığını söyledi, olayınbir infaz olduğunu ifade etti.

Geçtiğimiz yıllarda da Festus Okey ve Engin Çeber ile gündemde ön sıralara çıkan polis cinayetleri ve işkenceler-ine dair küçük bir araştırma yaptım.Son üç yılda hapishanelerde 29 kişi öldürülmüş. Polis, yargısız 31 kişiyi öldürmüş. 35 tane ‘faili meçhul’ var. 11tane de ‘kayıp’, toplam sayı 107 ediyor derken Esenyurt’ta Aleaddin Karadağ isimli yurttaşın da polis dayağısonucu hayatını kaybetmesi ile oldu rakam 108. Tabii buna daha öncesi dahil değil, hasıraltı edilenler de... 12Eylül öncesi ve hemen sonrasında bunların daha da ‘coştuğunu’ düşünürsek, belki rakam binli sayılara çıkar. Geli-nen aşamada, ‘polis terörüne karşı’ somut ve kapsamlı adımlar atarak geniş bir kamuoyu oluşturmak vedemokratik haklarımız için mücadele etmek, zorunluluk haline geldi. Baran Tursun, Balıkesir’de Halil Bulut,Adana’da Fevzi Abik, Antalya’da Çağdaş Gemik polis kurşunu ile öldürülen ilk aklıma gelen isimler. Keyfi olarakdayak yiyen ve kayıtlara girmeyen binlerce yurttaş da cabası. bilinen örnekleden birisi; geçen mart ayında Tak-sim’de polis şiddetine maruz kalan Sosyalist Parti üyesi iki gençten birinin burnu diğerinin ise kolu kırıldı. 5Mart’ta Taksim’den Fındıklı’ya inen Saray Arkası sokakta, Beyoğlu Emniyeti Müdürlüğü’ne ait motorsikletlipolisler kimlik kontrolü yapmak amacıyla Sosyalist Parti MYK üyesi Ufuk Göllü, il yöneticisi Ufuk Erhan ve yan-larındaki bir kişiyi durdurdu. Gençlerin polise kimlik sorması sonrası ise gençler polis tarafından darp edildi. Göl-lü’nün burnu, Erhan’ın ise kolu kırıldı. Polisler tarafından gözaltına alınan ve ‘polise mukavemet ve halkı isyanateşvik’ suçlamasıyla savcı karşısına çıkarılan gençler ise mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.

2007: Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu Değişikliği’; Polis Şiddetinin Artışa Geçtiği Miladdır. Hakları İzlemeÖrgütü (Human Rights Watch) geçtiğimiz yıl yayımladığı raporda polisin yurttaşlara şiddet uygulamasında artışolduğunu ve bu eğilimin Türk hükümetinin ihlalcilerden hesap sormamasıyla bağlantılı olduğunu söylüyor.‘Adalete Karşı Safları Sıklaştırmak - Polis Şiddetiyle Mücadele Önündeki Engeller’ başlıklı 80 sayfalık raporda,2007 yılının başından bugüne dek yaşanan 28 ayrı polisin kötü muamelesi vakası ve bu ihlallerin soruşturulmasüreci belgeleniyor. Raporda yer alan vakalar arasında polisin - bazıları ölümle sonuçlanan- ateşli silah kullanımı,göstericilere kötü muamele ve aşırı güç kullanarak müdahalesi ve kimlik kontrolleri sırasında ve sonrasındayaşanan kötü muamele vakaları yer alıyor. Polis hakkında suç duyurusunda bulunanların ise kendilerini polise‘görevi yaptırmamak için direnme’ suçuyla yargılanırken bulmaları oldukça sık karşılaşılan bir durum. Haklarıİzleme Örgütü Başkanı Kenneth Roth, “Türkiye, polisin her an silahını çekebileceği ve şiddet kullanabileceğinedair algısıyla mücadele etmelidir “ diyerek “Bunun da ancak ceza yargı sisteminin polisi bu tür ağır suçlarişlediğinde sorumlu tutmasıyla mümkün olabileceğini” vurguluyor.

2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda 2 Haziran 2007’de kabul edilen ve 14 Haziran’da Resmi

Aleaddin Karadağ polis tarafından infaz mı edildi? 30

Page 30: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

31Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5681 sayılı kanunla polis-devleti anlayışıyla yapılan değişiklikler, hukukgüvenliğini yok edecek faşizan uygulamalara yol açtı. Son 3 yıldır 1 Mayıs’ların ‘İşçi Bayramlığından’ çıkıp‘Polis Terörü Bayramı’ olması, özellikle Beyoğlu’nda polis şiddetinin günden güne artarak ‘Hortum Süleyman’zamanını aratmayacak bir şiddet başlaması bile açılımdan açılıma koşan hükümetin iş polise gelince ‘dut yemişbülbüle dönmesi’ 12 Eylül rejiminin hâlâ devam ettiğinin yalın bir ifadesi değil midir?

Yasanın derhal değiştirilmesi için bugünden tezi yok demokrat kamuoyu ve polis şiddetinin tüm mağdurları ortakmücadeleye başlamalıdır. Üstelik konu sadece ‘demokrat kamuoyu ve polis şiddeti mağdurları’nı ilgilendirmiyor.Bu kanun yürülükte kaldığı, bu şiddet kasırgası devam ettiği sürece tüm yurttaşlar bundan ‘nasibini’ alabilir.

M. Utku Şentürk Gazeteci, AB ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Radikal - M. Utku Şentürk / 25.11.09

31

Page 31: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

Basına ve kamuoyuna!

10 Kasım günü Avcılar'da kişi kimlik kontrolü sırasında polis tarafından kur-şunlanmış, ardından tedavileri yapılmaksızın gözaltına alınmışlardır. Bu olaysonrasında ateş açan kolluk hakkında hiçbir işlem yapılmamasına karşın, po-lisin yargısız infazından tesadüfen kurutulan bu iki kişi tutuklanmıştır.

Kendisine öldürme özgürlüğü tanınan İstanbul polisi bu kez 19 Kasım akşamıEsenyurt'ta Alaattin Karadağ’ı katletti. Kamuoyuna silahlı çatışma olarakaçıklanmasına rağmen soruşturma sırasında ortaya çıkan bilgiler Alaattin Ka-radağ’ın polis tarafından katledildiğini göstermektedir.

Alaattin Karadağ'ın ölümünün ardından, İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın ta-rafından yapılan ilk açıklamada “bir insanın ölümünün üzüntü ile karşılan-dığı” beyan edilmiş olsa da, Karadağ'ın politik kimliği ortaya çıktıktan sonra,konu ile ilgili bütün haberlerde, ölüm orucu eylemine katılmış olmasından,kesinleşmiş hapis cezasının bulunmasına kadar bir dizi husus öne çıkartılarakpolisin yargısız infazı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.

Alaattin Karadağ'ın öldürülmesi münferit bir olay değildir!

Alaattin Karadağ'ın ölümü de dahil olmak üzere, son dönemde, polis tarafın-dan yaralanan yahut öldürülen kişi sayısına bakıldığında ortaya çıkan bilançokaygı vericidir. Yine aynı zamanda bu tablo, kolluk güçlerine tanınan geniştakdir yetkisinin kontrol altına alınmadığı taktirde yeni yargısız infazlar veölümlerin gerçekleşeceğini göstermektedir.

Özcesi, Alaattin Karadağ'ın öldürülmesi münferit bir olay değildir. Aksine, buzamana kadar polis eliyle gerçekleşen onlarca yaralama ve öldürme olayınadavetiye çıkartan PVSK başta olmak üzere yasalarda yapılan değişikliğin takendisidir.

Açığa çıkan bu polis terörünün gerekçesi ise hep birbirini tekrarlamaktadır.Ya “şüpheli şahsın dur ihtarına uymadığı”ndan, ya da “polise mukavemet et-tiği”nden dem vurulmakta, akabinde ortaya çıkan yaralama ve/veya öldürmeolayının, polisin istemi ve kontrolü dışında meydana geldiği iddia edilmekte-dir.

Oysaki bilanço bütünlüklü ele alındığında, arkasına yasayı almış olan kollukgüçlerinin, kendilerine yargı rolü biçerek, dolaysız bir biçimde yargısız infazasoyundukları anlaşılmaktadır. Alaattin Karadağ da daha birçokları gibi yargı-sız bir infaza maruz kalmış ve akabinde politik kimliği öne sürülerek bu infa-zın üstü örtülmeye çalışılmıştır. Ölümü, hukuk ve ahlakdışı gerekçelerle ilemeşrulaştırılmak istenmiştir.

Cinayeti meşrulaştırmak için deliller karartılmakta, hukuk dışı uygulamalaryapılmaktadır.

Daha önceki örneklerde de görüldüğü üzere, Karadağ olayında da deliller ka-rartılmakta, hukuk dışı uygulamalara başvurulmakta ve Karadağ'ın politikkimliği üzerinden manipülasyon yapılmaktadır. Şöyle ki;

- Karadağ’ın vücudunda, 10’un üzerinde mermi giriş deliği tespit edilmiştir.Bu giriş deliklerinin bulundukları yerler göz önüne alındığında kolluğun şüp-heli olarak ifade ettiği Karadağ’ı yakalama değil öldürme amaçlı silah kullan-dığı anlaşılmaktadır.Karadağ'ın, ailesi tarafından teşhisi henüz

Alaattin Karadağ'ın

ölümü de dahil olmak

üzere, son dönemde,

polis tarafından yara-

lanan yahut öldürü-

len kişi sayısına

bakıldığında ortaya

çıkan bilanço kaygı

vericidir.

32

Page 32: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

gerçekleşmeden, apar topar otopsisi yapılmıştır. Böylece ailenin otopsi işlemi sıra-sında bir hekim bulundurma hakkı gasp edilmiştir. Yetersiz bir otopsi işlemininmaddi gerçeğin açığa çıkmasını engelleyeceği aşikardır.

- Olayla ilgili soruşturma, olayda silah kullanan ve Karadağ’ı katleden kolluk birimitarafından yürütülmektedir.

- Konu ile ilişkili olarak kamuoyuna yapılan hemen tüm açıklamalarda karşılıklı birçatışmadan söz edilmekte, ancak Karadağ'ın 3 sene önce geçirdiği iş kazası ile sağelinin 4 parmağını ikinci boğumdan kaybetmiş bir işçi olduğundan bahsedilmemek-tedir. Bu bağlamda sağ elini kullanan bir şahıs olan Karadağ'ın nasıl silah kullandığısorusu olduğu orta yerde durmaktadır.

- Öte yandan, Karadağ'ın ölüm orucu eylemcisi olduğu ve kesinleşmiş cezası bulun-duğuna vurgu yapılarak, öldürülmesi meşrulaştırılmakta ve kamuoyunun zihnine“ölü ele geçirme” kavramı bir kez daha kazınmaktadır.

- Bütün bunlarla birlikte, olayda yaralanan minibüs şoförünü de Karadağ vurmuşgibi lanse edilmektedir. Oysaki bu husus, halen daha aydınlığa kavuşmamıştır. Sözkonusu yaralanmadan Karadağ'ın sorumlu tutulmasının gerisinde, kolluk güçlerininşüpheli şahsın takibinde, o esnada içerisinde 4 sivil vatandaş taşıyan bir sivil ulaşımaracının kullanılmış olması tedbirsizliğinin üstünü örtmek kaygısı yattığı açıktır.Kaldı ki, Karadağ'ın silah kullandığı varsayılsa dahi minibüsün ön tarafında kalanKaradağ'ın, aracın şoförünü nasıl olup da arkadan vurduğu sorusu halen muamma-dır. (Şoför sırtından yaralanmıştır.)

- Karadağ ile polis arasında yaşandığı iddia edilen çatışmaya ilişkin tutanaklarageçen saat; 21.00-21.30'dur. Ancak Karadağ yerde can çekişir halde bekletilmiş, sağ-lık ekiplerine geç haber verilmiştir. Henüz savcılık kayıtlarına geçmemiş olmaklabirlikte, kimi gazetelere beyan veren görgü tanıklarının ifadelerine göre, Karadağyerde can çekiştiği esnada olay yerine gelen sivil bir polis tarafından vurularak öldü-rülmüştür. Birden çok şahsın beyanları üzerinden basına yansıyan bu veriler, kollukgüçlerinin müdahalesinin bir şüpheliyi yakalamak değil, daha önceden muhtemelentanınan devrimci-demokrat bir kişiyi katletmek şeklinde olduğu şüphesini güçlü birbiçimde yaratmaktadır.

Bu son derece üzücü ve düşündürücü kolluk eyleminin, dikkatli ve kamuoyuna açıkbir biçimde soruşturulmasını talep ediyoruz. Kolluk tarafından hakkında adli işlemyürütülmesi düşünülen kimselerin silahla öldürülmesi yerine, “sağ yakalama” ihti-malinin gözetilmemesini endişe verici buluyoruz. Bu olayın, bir süredir yaygın veağır sonuçlar yaratan polisin silah kullanma yetkisinin kötüye kullanılması ve sınır-larının aşılması sorununa tekrar dikkat çekmeyi gerektirdiği söylenmelidir.

Kolluğun görevi, suç işlediğine inandığı kişileri yargı önüne çıkarmaktır. Bunun im-kanlarını ve yöntemini bulmak insan haklarına dayanan bir hukuk devletinde zorun-luluktur.

Saygılarımızla…

Çağdaş Hukukçular Derneği

İstanbul Şubesi

24.11.2009

33

Page 33: Alaattin Karadag cinayeti dosyası

343434

Devlet, son zamanlarda faşist karakterini daha da açıktan göstermeye başlamıştır. Sokak ortasında katledilen de-vrimcilere bir yenisi daha eklendi. 19 Kasım 2009 akşamı Esenyurt'ta, Alaattin Karadağ polis kurşunlarıyla infazedildi.

Görgü tanıklarının ifadeleri ve otopsi bilgileri açık bir infazı gözler önüne sermiştir. Alaattin Karadağ'ın üç yılönce bir iş kazasında sağ elinin dört parmağını kaybettiğinin bilinmesi dahi, çatışma olasılığını ortadan kaldıran birdurumdur. Alaattin Karadağ'ın şahsında devrimcilerin sokak ortasında katledilmesi, polisin fevri davranışı olarakalgılanamaz. Bu durum, devletin politik bir tercihidir.

Sistemin bir bütün olarak krize girdiği günümüz koşullarında, emekçi halk kitlelerinin öfke potansiyellerini kontrolaltında tutmak, egemen sınıfların temel politikası haline gelmiştir. Egemen sınıflar, bir taraftan solu ve halkı sistemiçi kanallara çekerek muhalif niteliklerini ehlileştirmeye çalışırken diğer taraftan düzen dışı çözümde ısrar eden de-vrimci dinamikleri baskı, korku ve sindirme yoluyla yok etmeye veya en azından güçten düşürmeye çalışmaktadır.

Tarihsel süreç öğretmiştir ki kriz dönemlerine faşizm eşlik eder. Türkiye'de devlet biçimi olan faşizmin, budönemde saldırganlığını arttıracağı bilinen bir gerçektir. Ancak, katliamların bu denli açıktan yapılması ve ka-tledilenlerin devrimci kişiliklerinin özellikle duyurulması da üzerinde durulması gereken önemli bir ayrıntıdır.Topluma verilmek istenen mesaj açıktır: Benim çizdiğim sınırların dışına çıkmak ölüm sebebidir denilmektedir.Acaba yarın sıra bende mi? Paranoyasını yaygınlaştırıp bütün bir halk teslim alınmaya çalışılmaktadır. Çünkühalka karşı yürütülen sindirme politikası, önce devrimciler üzerinde hayata geçirilir. Kısacası egemen sınıflar, ko-rkuyu toplumsallaştırmaya çalışmaktadır.

Evet! Alaattin Karadağ polis güçleri tarafından öldürülmüştür. Ancak, devlet adına işlenen cinayetlerde, sorumlutek başına tetiği çekenle sınırlanamaz. Bu bireysel bir cinayet değil, siyasi bir infazdır. Bu infazdan, tetiği çeken-lerle birlikte, onların arkasında bulunan ve devlet biçiminde örgütlenmiş faşizm sorumludur. Sorumluluk taşıyankişi ve kurumlardan hesap sorma konusunda ise zaman aşımı yoktur.

İnfazı gerçekleştiren polislerin yargılanmasını istemek bir yöntem olsa da asıl olarak katilleri, halkın vicdanındamahkum etmeyi başarmak, devrimcileri hedefe bir adım daha yaklaştıracaktır.

Devrimcilerin ölümsüzlüğü, kavgalarının ve değerlerinin yaşatılmasıyla mümkündür. Onlar, sıkılan her yumruktabiraz daha gençleşerek aramıza katılırlar. Oysa ölüm aslında unutulmakla malul bir durumdur. Hayatını insanlığınkurtuluşu mücadelesine adayarak yaşayanlar, aramızdan fiziki olarak ayrıldıktan sonra da yaşamaya devam ederler.Ve devrimcilerin yaşı, ölüm tarihleriyle değil, geride bıraktıkları iz ile ölçülür. İşte bu yüzden, emekliliği garantiyealınmış tuzu kuru hayatlardan daha uzun ömürlüdür devrimciler.

Sevgili Alaattin, bu gidişin ölüm olarak adlandırılamaz. Olsa olsa devrim coşkusuna kadar verilmiş zorunlu birayrılık. Biz ve yoldaşların bu ayrılığın da geçici olduğunu biliyoruz. O büyük gün geldiğinde, zaferin tarifsizcoşkusuna senin de sessizce katılacağından eminiz.

Devrim şehitleri ölümsüzdür!

Devrimci Hareket / 281109

Alaattin Karadağ'a sıkılan kurşunlar devrimci değerlere sıkılmıştır

34

Page 34: Alaattin Karadag cinayeti dosyası