20
MAXIME CHATTAM FANZIN KARA AK MAXIME CHATTAM SEVGi VE ASKIN SULTANI MEVLANA MEVLANA SEVGi VE ASKIN SULTANI GÖKÇE ADA GÖKÇE ADA GÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER - GÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER . - GARiP BiLGiLER GARiP BiLGiLER . NiÇiN TRAFiK LAMBALARI NiÇiN TRAFiK LAMBALARI KIRMIZI, SARI VE YESiLDiR? . KIRMIZI, VE DiR? SARI YESiL . ADIM ADIM JAZZ ARMONiSi ADIM ADIM JAZZ ARMONiSi . . Aylık Özgün İçerikli Fanzin Aylık Özgün İçerikli Fanzin TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT - TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT - TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI - TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI - & & Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302 Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302 DERS 2 DERS 2

Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

AKKARA FAZİN AYLIK ÖZGÜN İÇERİKLİ FANZİN...

Citation preview

Page 1: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

MAXIME CHATTAM

FANZINKARAAK

MAXIME CHATTAM

SEVGi VE ASKIN SULTANI

MEVLANAMEVLANASEVGi VE ASKIN SULTANI

GÖKÇE ADAGÖKÇE ADAGÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER-GÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER. -

GARiP BiLGiLERGARiP BiLGiLER.

NiÇiN TRAFiK LAMBALARI NiÇiN TRAFiK LAMBALARI

KIRMIZI, SARI VE YESiLDiR?.KIRMIZI, VE DiR? SARI YESiL.

ADIM ADIM JAZZ ARMONiSiADIM ADIM JAZZ ARMONiSi

..A

ylık

Özgü

n İçerik

li Fan

zinA

ylık

Özgü

n İçerik

li Fan

zin

TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT-TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT-

TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI

-TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI

-&&

Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302

DERS 2DERS 2

Page 2: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Sevgi Ve AskIn SultanI

Mevlana Bir zerre güzellikte, kainatı

yaratanın tecellisini gösteren, Celaleddin Rumi'nin müsamahasına sığınarak, bende 2. sayımızda sizlere Mevlana'nın çok sevdiğim bir kaç yazısını, şiir ve sözlerini anlatmak ve paylaşmak istedim.

O'nu anlatmaya çalışmak, bir okyanusun içine bir kovayı daldırıp uzaklara taşıdıktan sonra “alın okyanus budur..!” eye benzer. O kovadaki su, eve lana'dır, hem de asla Mevlana r.

Sevg i v k ın su l tan ı evlana'ya göre Allah'a akıl ile

az. Kulu llah'a ulaşmakçi ol bir deni benzetili de yü aşk ise gemiuzun bir yo için lıklı değildir. Vusl rek ulaşmak isteyen insa yu pek çok müşkülata hayatından olabilir. G güvenilir bir yolcu na, bu yolda nenin kurtul

çek aşk a, iba iba ola ceh emde ede Cenn det ede ler ise t r lerdir. Tüccarlar kazanç getirmeyen bir işin yanına uğramazlar. Hak katında, asıl ibadet edenler ise aşk ehlidir. Çünkü onlar ne cehennem korkusu nede cennet sevdası taşırlar. Yalnızca Allah rızası için ibadet ederler.

Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin..” sonra diyorum; “söyleyince ne olacak, sus bitsin.”

demt M v

değildie aş

M insanulaşam n A i n aşması gereken y ze

rse; akıl bu deniz zücü,dir. Yüzmek güzel olsada

lculuk sağata yüze

n, yol bouğrar, hatta

emiye binen iseluk yapar. Mevla

aşk gemisine biacağını müjdeler.

Hakiki ibadet erlerinin gerehli olduğunu söyleyen Mevlan

deti kölenin, tüccarın ve aşığındeti rak üçe ayırır. Köleenn n korktuğu için ibadetr. et vaadi için iban üccar uhlu kimse

e

Sevgi ve AskIn SultanI Mevlana

2subat 2013 akkara fanzin .

. Sevgide güneş gibi ol,Dostlukta ve kardeşlikte akarsu gibi ol,Hataları örtmede gece gibi ol,Tevazuda toprak gibi ol,Öfkede ölü gibi ol,Her ne olursan ol,Ya olduğun gibi görün Yada göründüğün gibi ol.

Mevlana

Arz

u C

ihan

UR

Page 3: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

YazarlarımızOktay KULAOĞLU

Nilay OĞURGökhan DAMGACIArzu Cihan UĞUR

Murathan BEŞİ

Çizimler & Kapak TasarımMevlana Çizim

Arzu Cihan UĞURArka Kapak Uygulama

Zeynep BALOĞLU

EditörMurathan BEŞİ

Araştırma EditörleriOktay KULAOĞLUGökhan DAMGACI

Yazı İşleriNilay Oğur

Yayın YönetmeniMurathan BEŞİ

İletiş[email protected]

www.facebook.akkarafanzin.com

Satış Noktaları****Senan /Sahaf & Kitabevi****

Meşrutiyet Cad. Sahne Sok. Aslıhan Pasajı No: 18/39

Beyoğlu/İstanbul

****Ada Kitapevi****Beyoğlu Sahaflar Çarşısı

Meşrutiyet Cad. No 18/33 80090 Galatasaray/İstanbul

****Atlantis****Mühürdar Cad. Akmar Pasajı

No: 70/15 Kadıköy/İstanbul

SEVGi VE ASKIN SULTANI - Mevlana 2

KiTAPLIGIMDAN - Maxime Chattam 5

GEZ, GÖR, ARPACIK - Gökçe Ada 7

GARiP BiLGiLER - Trafik LambalarI ? 10

TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZiK ENSTRÜMANLARI

11

TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT 13

ADIM ADIM JAZZ ARMONiSi - Ders 2 17

3subat 2013 akkara fanzin .

FANZINKARAAK

-

-

-

KÖTÜYÜ DEGiL, KÖTÜLÜGÜ YOK ETMELi. iYi

iNSANLAR ANCAK BÖYLE ÇOGALIR.

TUTUSTURAN ELLE DEGiL, KIVILCIMLA

MÜCADELE ETMELi. iYiLiK iSTiYORSAK EGER

DÜNYADA, ATESi KIVILCIMKEN SÖNDÜRMELi!..

Lev Nikolayeviç TOLSTOY

--

-

.-

-

.

Page 4: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Herkese merhaba;

Yeni yıla girdik gireceğiz derken birde bakmışız ki 2013 yılının birinci ayını devirmişiz bile. Herkes ayrı bir dünya. Bir sene boyunca iç ve dış dünyalarımızda kim bilir neler yaşadık her birimiz? Ne yaşandıysa yaşandı. Umarım iyiliklerimizden, kötülüklerimizden ve yaşa-dığımız her şeyden ders alabilmişizdir.

Kar temizlik ve saflığı ifade eder. Sizi bilmem ama kış mevsimi ve kar bana her zaman çocukluk yıllarımı hatırlatır. Bilen bilir, eskiden komşuluk diye bir kavram vardı. Temizliğin ve saflığın yaşanır olduğu çocukluk yıllarımda, Yenibosna'da oturduğumuz apart-manda karnım acıktığı zaman istediğim herhangi bir dairenin kapısını çalar binadaki amcaların, teyzelerin evinde kendi evimdeymiş gibi yemek yiyebilirdim. Güzel zamanlardı. Kar yağdığı zaman herkesin içini bir neşe kaplar ve akşam olması beklenirdi. Her evin çalışan bireyi eve geldiğinde, akşam yemeği dışarı bir an önce çıkabilmenin telaşı ile hızlıca yenirdi. Sonra apartman kapıları birer birer açılır ve bütün binayı neşe içinde boşaltırdık. “Neden, delirdiniz mi?” dediğinizi duyar gibiyim... Evet delirirdik. Kar yağdığında delirme duygusunu bastırmak insanın kendisine yapacağı büyük bir kötülüktür bence. Bütün apartman dışarıya kar topu savaşı yapmaya çıkardık. Yorulana kadar kar ile deliler gibi oynardık. Eldivenlerimin ıslandığını, parmak uçlarımın buz tuttuğunu hala hatırlıyor ve ellerimin sızladığını hala hissedebiliyorum. Ellerimizin sızlamasına aldırmadan, bıkmadan kar ile oynardık. Sonra biz çocuklar hasta olmayalım diye anne ve babalarımız tarafından zorla eve götürülürdük. İliklerimize kadar buz tuttuğumuzu, sıcacık kömür sobası yanan evlerimize girdiğimizde ve soba üstünde közlenen, kestane ve mandalina kabuklarının yaydığı o muhteşem kokuyu içimize çektiğimizde anlardık. Hemen üst baş değiştirilir ve sıcak bir bardak dolusu süt ile sobanın yanına yanaştırılan sandalyeye oturtulurdum...

İnsanları mümkün olduğu kadar gözlemlemeye ve anlamaya gayret ederim. “Otuz altı yaşına geldin anlayabildin mi bari?” diye soracak olursanız eğer, evet anladım diyemeyeceğim malesef. Hamallık mesleği ile uğraşan, temizlik görevlisi olan, üst düzey yönetici, öğretmen, doktor, hemşire, arkeolog, müzisyen, ticaret erbabı ve daha bir çok değişik meslek grubundan arkadaşım var. Bu insanlarla fırsat bulup sohbet ettiğim zaman- larda ağırlıklı olarak yaşamlarındaki olumsuz-luklardan konuştuklarına tanık oluyo-

rum. Mutlu olmak ya da olmamak, olumlu/olumsuz düşünmek, kişinin hayata bakış açısı ve hayatın içindeki durumu ile ilgili olarak yaptığı kıyaslamalarla doğru orantılıdır. Malesef kimse olduğu yerden memnun değil. Her nedense kimse aşağıya bakmak istemiyor. Hayat standardı ne olursa olsun herkesin gözü yukarıda, kendisinden daha iyi durumda olduğunu düşündüğü kişi yada konumda. İnsanlar kendileri dışında var olan insanlara “ben çok iyi durumdayım” mesajını vermek için sahip olduklarını ve bulundukları konumlarını kullanabiliyorlar.

Dünyamızda bir “AVM” çılgınlığıdır almış başını gidiyor. Allah sonumuzu hayır etsin... Bu AVM'lere girdiğimizde bol miktarda yiyecek, içecek, giyecek ve daha birçok işimize yarar/yaramaz şey olduğunu görüyoruz. Alışveriş merkezlerindeki bu bolluğa o kadar aşina olmuşuzdur ki bu duruma hiç şaşırmadan alışkanlığın vermiş olduğu doğallıkla almak istediklerimizi alır, büyük buz dolaplarımızı doldurmak için sıcak evlerimize götürürüz. AVM... Adı üstünde AV Merkezi. Öyle sistematik ve konforlu bir düzen ki bu, bizi kendisine çekebilmek için her şey düşünül-müş. Kışın sıcak, yazın serin bir ortam, karnımızı doyurmak için yiyecek alanları ve bir sürü alış veriş mağazası. Hatta alış veriş yaparken (belli bir ücret karşılığında) çocuklarımızı özel olarak hazırlanmış alanlara bile bırakabilme imkanı sunulmuş..! Normalde hiç tanımadığınız bir insana çocuğunuzu emanet edebilir misiniz? Tam bir av hayvanı gibiyiz. Bu sistem bizi öyle bir kıvama getirmiş ki nasıl oluyorsa hiç tanımadığımız insanlara çocuklarımızı teslim edebiliyoruz. Çocuk-larımızı teslim etmekle kalmıyor birde üstüne üstlük bunun için para bile veriyoruz. Dedim ya burası AV Merkezi. Bizlerde av olduğumuza göre, bu durumda ceplerimiz de soyulan derilerimiz oluyor. Tüketmek, tüketmek, tüketmek... Başkada hiçbir b.. yok. Bu devasa marketler beni her zaman şaşırtmıştır. Her zaman şu soru gelir aklıma; Dünyada bu kadar çok bolluk varken, üstelik bir kitle bunlardan yoksun yaşamaya çalışırken, bu açgözlülük ve doyumsuzluk neden...?

Kış mevsimi içeride olandan çok dışarıda olana zor geçer. Dışarıda lapa lapa yağan karı sıcak ısıtıcılarımızın ısıttığı, sıcacık evlerimizin penceresinden, sıcak sahleplerimizi yudumlamanın keyfi ile izleriz. Oysa ki dışarıda soğuktan nereye sığınacağını bilemeyen, soğuğu iliklerine kadar hisseden ve hatta soğuktan hayatını kaybeden insanlarımız var. Malesef kar onlar için temizlik ve saflıktan öte, biz sıcak evlerinde olanların anlayamayacağı bir çok şeyi ifade ediyor...

Çocukken karla oynamak o kadar keyifli gelirdi ki oyuna dalar ellerimizin ne kadar donduğunun farkına varamazdık. Şimdi ise öyle bir oyunun içindeyiz ki ve bizler bu oyuna o kadar çok kendimizi kaptırmışız ki kalplerimiz ve beyinlerimiz buz tutmuş ama farkında değiliz...

EDiTOR..

4subat 2013 akkara fanzin .

Mu

rath

an

BE

Şİ

Page 5: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

KitaplIgImdan

Maxime Chattam Merhaba,

Bu haftaki yazımda Fransız yazar

Maxime Chattam'dan bahsetmek istiyorum.

Maxime, 19 Şubat 1976 tarihinde Fransa'nın

Herblay kentinde dünyaya gelmiştir; çocuklu-

ğu Amerika Birleşik Devletleri'nde geçmiştir;

ancak 11 yaşında Fransa'ya geri dönmüştür.

Genellikle kan ve vahşet dolu hikayeler

yazan yazar yazıdığı kahramanları canlan-

dırmayı hayal ediyordu. Lise yıllarına geldiğin-

de aktör olmak istediği için tiyatro dersleri aldı.

Üniversitede küçük roller oynadı ama aynı

zamanda öykü ve roman denemelerine de

devam etti.

Maxime tiyatroya devam ederken tiyatro

oyuncusu olan Pierre Hatet ile tanışması ve

Pierre'in, Maxime'in yazdığı hikâyeleri

görmesiyle hayatı değişti. Pierre Maxime'i

yazarlıkta ilerlemesi konusunda oldukça

destekledi. Maxime, 1 yıl kriminoloji eğitimi

aldı ve adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal

polislik konularında kendini geliştirdi. İki

senelik araştırmalar ve hatta kitabının daha

gerçekçi olması için otopsilere bile katılarak ilk

Kitabı Kötü Ruh'u (2002) bitirdi. Kötü Ruh,

dünya çapında büyük ilgi gören bir ilk roman

oldu. Maxime, dünya çapında tanınan ve Jean

Christopher Grange tarzında yazdığı kitaplarla,

Grange'in tahtının veliahtı gibi görünüyor.

Kötü Ruh'ta suçlu profili çıkarmada

usta bir kahraman olan Joshua Brolin ikinci

romanı Karanlığın Soluğunda (2003) ve Kara

Büyü'de (2004) de karşımıza çıkar. Ben aynı

karakterin diğer kitaplarda da karşımıza

çıkmasını seviyorum çünkü tanıdığımız,

bildiğimiz bir karakter olduğu için çoğu zaman

olaylar karşısında kahramanın nasıl

davranacağını daha yazar söylemeden tahmin

edilebiliyor ve bu bana keyif veriyor. Maxime

yazarlık kariyerinde Zamanın Kanı (2005),

Kaosun Sırları (2006), Gaia Teorisi (2008) ve

uzun bir aradan sonra Leş (2012) kitaplarıyla

emin adımlarla ilerlemektedir.

Beni en çok etkileyen kitapları kara

Büyü ve Leş olmuştur. Hangi kitabı tanıtaca-

ğıma karar veremediğim için bu sayımızda her

iki kitabı tanıtmak istedim.

Kara Büyü, benim gibi örümcekten

korkan insanların korkulu rüyası olabilecek bir

kitap.

Örümceğe dönüşen bir seri katil,

uyuyan kocalarının yanından hiçbir zorlama

olmadan kaçırılan kadınlar, ayakkabılardan,

gardıroplardan ve en kuytu köşelerden çıkan

karadullar…

Oregon ormanlarında dehşet saçan bir

gölge dolaşıyor. Portland'da evler ölümcül

örümcekler tarafından işgal edilirken ormanın

içinde insanların ulaşamayacağı yerlerde dev

örümcek ağları içinde cesetler bulunmaya

başlar. Cesetlerin yüzlerinde ölüm anlarının

dehşet veren son yüz ifadeleri maskeleşmiştir.

Aynı zamanda Portland'da garip bir salgınla

birlikte ailelerde birbiri ardına ölümler ve

yaralanmalar başlayacaktır. Tüm bu olayların

arkasında kim vardır? Eski FBI ajanı Joshua

Brolin ve New York Polis Teşkilatı'ndan

Annabel O'Donnel dev örümcek ağlarının

Maxime CHATTAM

KitaplI Imdan - Maxime Chattamg

5subat 2013 akkara fanzin .

Page 6: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

arasına girerken ölümlerin ardındaki kişi ya da

kişileri bulabilecekler mi?

Son romanı Leş'de ise korkuyu

hissetmek için nereye kadar gidebileceğinizi

göreceksiniz… Maxcime bu kitapla korkuyu

iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayacak. Bir

savaş gemisinde savaşmaya giden bir asker ya

da aynı savaş gemisinde yaralıları tedavi

etmekle görevli gönüllü bir hemşire olduğu-

nuzu düşünün. Uyurken, yemek yerken ya da

eşyalarınızı almaya giderken acımasız bir katil

tarafından inanılmaz acılarla öldürülebilir ya

da en yakın arkadaşınızın acımasızca öldürül-

düğünü görebilirsiniz. Üstelik bulunduğunuz

gemi bir savaş gemisi…Hareket emri bekleyen

geminin ambarında bir askerin asılmış cesedi

bulunur. Kurbanın kafası kesilmiş ve yerine

ağzı parçalanmış bir koç başı koyulmuştur.

Ölen karısına mektuplar yazan Askeri Polis Şefi

Teğmen Craig Frewin olayı çözmeye çalışırken

hemşire Ann Dawson ile karşılaşır. Her ikisi de

geçmişinden kaçmaya çalışırlar. Ann,

korkularıyla yüzleşmek için Teğmene yardım

etmek istediğini belirtir. Frewin, katilin işlediği

cinayeti sergilemiş olmasından cinayetlerin

devamının geleceğini ve katilin gemi

mürettebatından biri olduğunu düşünmek-

tedir; ancak askerler arasında huzursuzluk

çıkmasını istememektedir. Hareket emri gelir

ve katil her defasında daha vahşi yöntemlerle

kurbanlarını teşhir etmeye devam eder. Savaş

ortamında işlenen cinayetler ve bir türlü

bulunamayan katil askerler arasında

huzursuzluğa sebep olurken herkes

birbirinden şüphelenmeye başlar çünkü

herkesin bir sırrı vardır.

Maxime, zamanı ve mekânı belli

olmayan bir savaşa doğru giderken aslında

okuru insanın karanlık psikolojisine doğru

korkulu bir yolculuğa çıkarır. Bir solukta

okuyacağınız bu muhteşem kitabı şiddetle

tavsiye ediyorum.

Keyifli okumalar… Nilay OĞUR

[email protected]

6subat 2013 akkara fanzin .

KitaplI Imdan - Maxime Chattamg

Page 7: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada

Güneşin elveda dediği yer..

Hafta sonunu değerlendirmek üzere nereye

gidebiliriz diye Google maps Türkiye haritası

üzerinde buluyoruz kendimizi. Bu yer hem yakın

olmalı hem de ulaşım maliyeti açısından düşük

olmalıydı. Haritada sürekli sağa doğru kayıp

Amasra'ya kadar gidip geri geliyoruz. Gerek

kilometre gerekse üç kişinin özel araçla

yükleneceği maliyet bizi gerisin geriye Maşukiye'ye

kadar getirdi. Neyse ki daha öncesinde

Maşukiye'ye gitmiş olmamızdan dolayı fikir cazip

gelmedi ayrıca içimizde alabalık sevende yoktu.

Harita üzerinde sola doğru kaydığımızda

Saroz açıklarında ben de buradayım diye bize göz

kırpan “Gökçe Ada” takılıyor mouse'umuzun

ucuna.. Aslında maliyeti Amasra gezisi kadar olsa

da “acaba Gökçe Ada yerli Mykonos olabilir mi?”

düşüncesiyle tilkiler dönmeye başlıyor beynimizde

ve hakkında çok şey bilmediğimiz Gökçe Ada'da

karar kılıyoruz nihayetinde.

İstanbul'dan Gökçe Ada yolu boyunca

bilumum çay ocağı, kahvaltı salonu, umumi

tuvalet ve benzin istasyonuna uğradığımız için

“Gökçe Ada-İstanbul arası şu kadardır”

diyemiyorum size; ancak Saroz körfezinin en

ucunda bulunan Eceabat'a geldikten sonra

yaklaşık 1,5 saatlik arabalı feribot yolculuğu ile

ulaşıyoruz Ada'ya..

Gökçe Ada;

Gökçe Ada Türkiye'de güneşin en son

battığı yerdir. Adanın batısındaki Uğurlu Köyü

ülkemizin en batı ucudur.

Gökçe Ada, Lozan antlaşması ile Türkiye'ye

bırakılmış olup 1960'lı yıllarda Rum nüfus

çoğunlukta iken 1980'li yıllarda Yunanistan'a ve

Kıbrıs'a başlayan göçler nedeniyle günümüzde çok

az sayıda Rum nüfusu kalmıştır. Adada şu an

çoğunlukla Karadenizliler, Bulgaristan'dan gelen

göçmenler ve Ispartalılar bulunmaktadır.

Kilise

Zeytinli Köyü

Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada

7subat 2013 akkara fanzin .

Page 8: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Gökçe Ada kendi kendine yeten su

kaynakları ile yaşamını idame ettirmekle birlikte

en büyük su kaynağına sahip dördüncü adasıdır

dünyanın. Zeytinli, Kaleköy, Yeni Bademli, Tepe

Köy, Dereköy ve Uğurlu başlıca köylerindendir.

Yaz aylarındaki nüfusu adaya gelen tatilciler ve

rüzgar sörfçüleri tarafından hatırı sayılır oranda

artmaktadır. Yazları da rüzgarlı olan hava

nedeniyle profesyonel rüzgar sörfçülerininde

antrenman sahası olmuş bir bakıma.

Adanın mitolojik tarihinde Achilles, Limni,

Troya Prensi Lycaon gibi zat-ı muhteremler yer

alsa da bu derinlikte bir anlatımda bulun-

maktansa şu anda geçmişe ait ne kalmış ondan

haberdar etmek isterim. Ada da klasik Rum

mimarisinin etkisini görüyoruz doğal olarak. Taş

evler, köy meydanında kahvehane, çama-

şırhaneler, kiliseler, Arnavut kaldırımlı sokaklar,

boş sokaklarda rüzgarla sallanıp ses çıkaran

süsler ve isimleri Eleni, Yorgo, Calisto olan çok az

sayıdaki nineler ve dedeler.. Sırasıyla geziyoruz

köyleri, Zeytinli köyünde meşhur dibek kahvesini

içiyoruz. Dibek ise kahvenin dövüldüğü taşın adı

oluyor. Bu köy ayrıca Rum patriği Bart-

holemeos'un doğduğu köydür. Köyde bir kilise, on

şapel bulunmaktadır.

Bademli için ise adanın en kalabalık köyü

diyebiliriz. Tarihi yapılara bu köyde daha fazla

rastlıyoruz. Kilise ve çamaşırhane muhakkak

görülmeli, özellikle çamaşırhanedeki yıkama ve

durulama oyukları, su ısıtma şömineleri köye

yerleşen Türk nüfus tarafından halen kulla-

nılmaya devam etmektedir.

Sıradaki köyümüz ise Uğurlu. Gelmişken

ülkemizin en batısını görmeden gitmek olmazdı.

Sanırım adadakilere uzak gelmiş olacak ki plajda

kimse yoktu ama adanın girilecek en güzel denizi

burasıydı. Sığ, yer yer taşlık ve mavinin en güzel

tonlarında sessiz mi sessiz bir sahil..

İnsana huzur veren bu köyün meydanında

bulunan dev çınar ağacının altında yaklaşık dört

saat sinekleniyoruz..

Rüzgarın, kuş seslerinin, dağlardan gelen

kekik kokusunun vermiş olduğu huzur adada

başıboş gezen birkaç eşeğin anırmasıyla

bozuluyor.. Neden başıboş derseniz adayı terk

eden köylüler giderken yanlarında hayvanlarını

götürmedikleri için dağlarda dolaşan hatta birden

yolunuza atlayan sahipsiz birçok keçi, koyun ve

eşek görmeniz mümkün. Bu hayvanları kurban

bayramında değerlendirelim teklifimiz (eşekler

hariç), hayvanların adadan çıkarılmasının cezai

suç olduğunu duyduğumuzda beynimizin

derinliklerinde sümen altı oluyor.

Akşam olduğunda ada merkezinde güzel

yemekler ve gece hayat var mı diye dışarı

çıkıyoruz. Her ne kadar yerli Mykonos beklenti-

mizin ütopik olduğunu biliyor olsak da adanın

merkezindeki kaliteli balık restorantları ve Serdar

Ortaç yerine Norah Jones, Amy Winehouse vb.

bilumum blues-jazz kokan müziklerin canlı olarak

söylendiğini duymak hoşumuza gidiyor. Gündüz

gezmekten farkına varamadığımız adanın

gecelerinde siyah çerçeveli gözlüklü ve ağustos

sıcağında fularını eksik etmeyen entelektüel

kesimi görmek adanın kimler tarafından gezi için

tercih edildiği hakkında fikir veriyor.

Dibek Taşı

Çamaşırhane

8subat 2013 akkara fanzin .

Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada

Page 9: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Bu arada restorantlardaki balık çeşitleri oldukça

iyiydi. Size güveçte fener balığını tavsiye ediyorum.

İkinci ve son günümüzün sabahında

adanın soğuk sularında çok fazla yüzülmemesi

gerektiğini bilmeyen ben, sağ böbreğimdeki 0,4 cm

büyüklüğündeki swarovski böbrek taşımı

düşürmeye başladım. Gece boyu süren kıvranma-

larım sonucunda sabahın ilk saatlerinde Gökçe

Ada Devlet Hastanesinde buluyoruz kendimizi.

Neyse ki İstanbul trafiği gibi bir trafik olmadığı için

iki dakika sonra hastanedeyiz. Sabahın ilk saatleri

ya da ada halkının gayet sıhhatli olmasındandır

sanırım, hastane filmlerdeki terk edilmiş Teksas

kasabası gibiydi. “Kimse yok mu ?” çağrımıza

esneyerek gelen bir hemşire cevap verdi. Durumu

anlattım hemşire hemen nöbetçi doktoru çağırdı.

Tetkik için hemen idrar tahlili istendi. İdrar

numunesi için su bardağı ebadındaki verilen kaba

istinaden “hepsini doldurmam gerekiyor mu?”

soruma (sabahın köründe kaldırılmış olmak

hoşuna gitmemiş olacak ki) hemşire hanım sert bir

şekilde “yok dudak payı da bırakınız” şeklinde bir

geri bildirimde bulunuyor. Neyse ki tatlı sert

personel, özel hastane hızında tüm tahlilleri 30

dakika içerisinde bitirip, tedavi olarak da beni

İstanbul'a kadar götürecek bir iğne kokteyli

yapıyor.

Hoşça kalın..

[email protected]

Dibek Taşı

Çamaşırhane

Uğurlu Köyü (T

ürkiye nin En Batı

Ucu)

'

Ada Geceler

i

Kilise Zeytinli Köyü

9subat 2013 akkara fanzin .

Güneşin Elveda Dediği Yer; Gökçe Ada

Kaleköy Kilisesi

Oktay KULAO LUĞ

Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada

Page 10: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Garip Bilgiler - Niçin trafik lambalarI kIrmIzI, sarI ve yesildir?

Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?

Trafik ışıkları uygulaması, önceleri

demir yollarının trenleri kontrol için uyguladığı

sinyaller Örnek alınarak başlamıştır.

Demiryolları idaresi kırmızı rengi 'dur' sinyali

olarak seçmişti. Kırmızı renk kan rengi

olduğundan asırlarboyu tehlikenin, tahribatın

ve ölümün simgesi olmuştur. Demiryolları ilk

faaliyete geçtiği 1830'lu yıllarda 'ikaz' ışığının

rengi yeşil, 'geç' ışığının ise beyazdı.

Bir süre sonra beyaz sinyal problem yaratmaya başladı. Beyaz renkli 'geç' sinyali diğer sokak lambaları ile karıştırılabiliyordu. Ama daha da kötüsü 'dur' işaretlerine konulan kırmızı mercekler yerlerinden düşünce ışık beyazlaşıyor, 'geç' sinyali olarak algılanıyor ve kazalara yol açabiliyordu.

Sonunda demiryolcular kırmızıyı 'dur', yeşili 'geç' sarı rengi de 'ikaz' sinyali olarak kullanmaya başladılar. Bilindiği gibi sarı, renk spektrumu içinde en göz alıcı renktir. Böylece makinist bir sinyalin bulunması gereken yerde beyaz ışığı görürse, bir şeylerin yanlış olduğunu anlıyor ve tedbirini alıyordu.

Karayollarına gelince, yollarda sadece atların ve at arabalarının bulunduğu tarihlerde bile dünyanın büyük şehirlerinde trafik sorundu. İlk trafik lambası otomobillerin ortaya çıkmasından çok önce 1868'de Londra'da kullanıldı. Gazla yakılan ve bir eksen etrafında döndürülebilen kırmızı ve yeşil lambalar bir yıl sonra patlayıp, kendilerini çeviren polisi de yaralayınca bu uygulama ortadan kalktı.

Ama öte yandan otomobillerin ortaya çıkması ve şehirlerde dolaşmaya başlama-larıyla birlikte durum iyice kötüleşti. Çeşitli şehirlerde değişik uygulamalar yapıldı. Demir-yollarındaki uygulama örnek alındı ama demir-yollarında birbirine paralel iki hat vardı. Bu sistem iki yolun kesiştiği kavşaklarda işe yaramıyordu.

Sonunda günümüzdekilere benzeyen ilk elektrikli otomatik trafik lambasını, ilkokul mezunu ve ABD'deki Cleveland'da otomobil sahibi ilk siyah olan Garrett Morgan geliştirdi. 1914'de ilk denemelerine başlayan Morgan 1923'de de patentini aldı. Morgan 1963'de ölümünden az önce patentini 40 bin dolara General Electric firmasına sattı.

Morgan'ın lambaları demiryollarına benzer şekilde bir "T" üzerinde kırmızı ve yeşil iki lambadan ibaretti. Çok geçmeden ikaz anlamında sarı lamba da ilave edildi ve uygulama bütün dünyaya süratle yayıldı.

Aradan geçen yıllara rağmen sarı renk

hala 'ikaz' anlamındadır ama günümüz

sürücüleri onu 'geç' sinyali olarak algılıyorlar.

Kaynak : L.B.A.

Garip Bilgiler - Niçin Trafik LambalarI KIrmIzI, SarI Ve Yesildir?

10subat 2013 akkara fanzin .

Page 11: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

11subat 2013 akkara fanzin .

Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI

Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI

İlk müzik enstrümanının insan sesi olması

mümkündür. İnsan sesi şarkı söylemekten,

mırıldanmaktan, ıslık çalmaktan, klik sesi

çıkarmaya, öksürmeye esnemeye kadar çok çeşitli

sesler çıkarır. Bilinen en eski Neanderthal hyoid

kemiği 60000 yıllıktır, bu da en eski kemik flütten

25000 yıl önce var olduğu anlamına gelir. Ama

bulgular özgün olduğundan gerçek tarihler çok

daha geriye gidebilir.

Büyük ihtimalle ilk ritim enstrümanları

veya perküsyon enstrümanları arasında ellerin

çırpılması, taşların birbirine veya başka bir şeye

vurularak ritim elde edilmesi sayılabilir. Yontma

Taş Devri'ne kadar müzik enstrümanları örneğine

rastlanmaktadır. Ama müzikal veya müzikal

olmayan (alet) enstrümanlarla ilgili arkeolojik

olarak bir belirsizlik vardır. Yontma Taş Devri

nesnelerinin örnekleri arasında kemik flütler

vardır. Müziğin Yontma Taş Devri'nin Oldowan

dönemine kadar izi sürülebilmektedir.

FLÜTLER

Bulunan en eski flütlerin adı Divje Babe

Flütü'dür ve 1995'te Slovenya'daki Divje Babe'deki

bir mağarada bulunmuştur. Söz konusu nesne

genç bir mağara ayısının femur kemiğinin

parçasıdır ve 43000 yıl öncesine aittir. Buna

rağmen kesinlikle bir müzik enstrümanı mıdır,

yoksa bir yırtıcının çiğnediği bir kemik midir, bu

hala tartışılmaktadır.

2008'de arkeologlar Ulm, Almanya

yakınlarındaki Hohle Fels Mağarası'nda bir kemik

flüt keşfetmiştir. Beş delikli flütün V şeklindeki

ağız bölümü bir akbabanın kanat kemiğinden

yapılmıştır. Keşfe katılan araştırmacılar

bulgularını Haziran 2009'da Nature'da yayınla-

mıştır. O çağa ait birçok benzer enstrümandan

birisidir ve 35000 yıl öncesine aittir. Bu da tarihte

doğrulanmış ilk müzik enstrümanı özelliği taşır.

Hohle Fels flütü, en eski insan eseri Venus of

Hohle Fels'in kısa bir mesafe ötesinde

bulunmuştur. Bilim adamları flütün keşfinin ilk

insanların nasıl hayatta kaldığını ve Nean-

derthal'lerin soylarının tükendiğiyle ilgili bilgi

vereceğini düşünmektedir.

Div

je B

abe F

lütü

Hohle Fels flütü

Page 12: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

12subat 2013 akkara fanzin .

En eski ahşap flütler ise 2004'te Greystones, İrlanda'da bulunmuştur. Porsuk ağacından yapılan

30 ila 50 santim uzunluğunda altı flüt bulunmuştur. Bir ucundan birleşik olmaları ve parmak deliklerinin

bulunmadığı gözlemlenmiştir. Bir zamanlar birbirlerine bağlı olabilirler.

İrlanda'da bulunan ahşap flütler

1986'da birçok Gudi (Kemik flüt) Çin'in Henan eyaletindeki Jiahu'da bulunmuştur. M.Ö. 6000

yılına ait oldukları düşünülür. Her birinde 5 ila 8 delik vardır ve bir kuşun kemiklerinden yapılmıştır. Keşif

sırasında biri hala çalınabiliyordu.

Çin'de bulunan Gudi (kemik flüt)

Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI

Gök

han

DA

MG

AC

I

Page 13: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

13subat 2013 akkara fanzin

Tarih Öncesi Ça larda Sanatg

Tarih Öncesi Çaglarda Sanat

Sanat tarihinde, tarih öncesi sanat son

jeolojik dönemde bir yerde başlayan ve tarih öncesi

kültürlerin yazıyı veya kayıt tutma tekniklerini

geliştirene veya başka bir kültürle önemli bir

temas kurup tarihe geçecek önemli olaylar

yaşayana kadar ürettikleri sanat ürünlerinin

hepsini kapsar.Ardından antik dönem sanatı gelir. İnsanın

estetik duygusu, modern insan sayılan Homo sapiens sapiens'in Homo sapiens Neanderthalen-sis'in yerini aldığı zamana rastlar. İnsanoğlunun bu iki alt türü arasındaki en belirgin fark Neanderthalensis'in modern insan gibi dik yürümesine ve büyük bir beyni olmasına karşın daha iri bir kemik yapısına sahip olması idi.

Dünyanın ilk sanat eserlerinin hemen

hemen tamamı Homo sapiens sapiens'in avcılık

ekonomisiyle ilgiliydi. Neandertal insanı

döneminde ayinler, belki dinler bile vardı. Ölüler

törenle gömülürdü. Ama bu dönem insanının

kendini resimlerle ifade etmeye çalıştığına dair

herhangi bir kanıt yoktur. Öte yandan Güneybatı

Fransa ve Kuzeydoğu İspanya'daki mağaralarda

bulunan ilk sanat ürünleri belirli bir ustalığın

izlerini taşır. 40000 yıl önceki Üst Paleolitik

(Yontmataş) dönemine ait bu yapıtlar 1875 yılında

keşfedildiğinde, kimse bunların gerçek olduğuna

inanmak istememişti. Saygın bir Fransız arkeolog

bunlarla ilgili olarak “Bu sanatın çocukluğu, ama

çocuk sanatı değil” demişti. 1900 yılına kadar

kuşkular devam etti. Kuzey İspanya'daki Altamira

dehlizlerini bulan Macerlino de Sautuola

sahtekârlıkla suçlandı ve söz konusu resimleri

kendisinin yaptığı öne sürüldü. Ancak daha sonra

Fransa'nın Pair-non-Paiar ve La Mouthe

bölgelerinde Paleolitik devre ait yeni resimler

bulununca, tarih öncesine ait yapıtların gerçek

olduğu kabul edildi. Paleolitik sanatın sahte

olmadığını kanıtlamak ve bu konuyu dünyaya

tanıtmak başarısı bir papaza, Henri Breuil'e

(1877-1961) aittir. Breuil, sanatın evrimsel bir

gelişim çizgisi izlediğini öne sürdüyse de daha

sonraki arkeolojik bulgular evrimsel bir

gelişimden çok ani gelişimlerin söz konusu

olduğunu gösterdi.

Orta Paleolitik Dönemde Sanat

Tarih öncesi sanata ait en belirgin kanıt

50000 ila 40000 yıl öncesindeki Üst Paleolitik

döneme rastlar. Bu dönemde dinler ve modern

insan toplumlarının diğer kültürel öğeleriyle

birlikte figüratif sanatın ortaya çıkışı tam bir

davranışsal modernliği gösterir. Buna rağmen

estetik duygusu ilk olarak 200000 ila 50000 yıl

önce Orta Paleolitik (Orta Taş Devri) dönemden

Üst Paleolitik dönemin başlangıcına kadar Homo

sapiens sapiens'lerde görülür. Özellikle taş

aletlerdeki yüksek simetri büyük önem taşır.

Konseptin yeri

En erken sanat eserlerinin yerini tespit

etmek, sanat eseri olarak tarif edilen şeyin

mevcudiyetine ve sanatsal yaratıcılığın amacını

yerine getiren bir şeyin gerekli karakteristik

özelliklerine bağlıdır.

Homo sapienler öncesi

Acheule

an e

l balta

Page 14: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Homo erectus'lar uzun süre önce aletlerin

üzerine bir amacı yokmuş gibi görünen dokular

kazımaya başlamıştır. Tıpkı Almanya'nın

Thuringia eyaletindeki Bilzingsleben'de bulunan-

lar gibi. Bunlar sanatın atası olarak görülebilir.

Zira aleti yapan kişi pratik gereksinimden çok

süsleme yapmak için bu dokuları kazımıştır.

Simetri ve alete verilen şekle gösterilen özen

Kent'te bulunan Acheulean el baltalarında sanat-

sal ifade izlenimi yaratmıştır.

Ayrıca 1975'te bulunan ve 33000 yıl

öncesine dayanan La Roche-Cotard Maskesi de

Neanderthal figüratif sanatının bir kanıtı olarak

görülür. Müzik tarihi bölümünde anlattığımız

Divje Babe flütü de aynı dönemlerde yapılmıştır.

Orta Paleolitik heykeltıraşlığına dair diğer ör-

nekler de Tan-Tan Venüsü ve Berekhet Ram

Venüsü diye bilinen heykellerdir. İkisi de insan

formuna benzeyen doğal taş formasyonu olabilir

ama bazı bilginler onların bilerek insan formunda

kazıldıklarını düşünmüştür.

Tan-Tan Venüsü

14subat 2013 akkara fanzin

Blombos Mağarası

2002'de Güney Afrika'daki Blombos

Mağarası'nda 70000 yıl öncesine dayanan toprak

boyasıyla boyanmış ve üzerinde çapraz çizgiler

olan taşlar bulunmuştur. Bunlar araştırmacıları

ilk Homo sapienlerin soyut sanat veya sembolik

sanat ürünleri yapabilme kabiliyeti olduklarına

inanmaya itmiştir. Ayrıca Blombos Mağarası'nda

70000 yıl öncesinden kalan kabuktan boncuklar

da bulunmuştur. Stanford Richard Klein dahil

birçok arkeolog Blombos mağarasını sanatın ilk

örneklerini içeriyor olarak görmekte tereddüt

etmiştir.

Metropolitan Sanat Müzesi'ne göre bilinen

ilk sanat ürünleri MÖ 40000 yıllarında Kuzey

Avustralya'daki Ubirr'de yapılmıştır. Görsel sanat,

40000 yıl önce Avrupa, Afrika, Amerika ve

Avustralya'da bulunan Homo sapienler'in yaptığı

heykeller, boncuklar ve mağara resimleriyle

başlamıştır.

Üst Paleolitik dönem sanatı

Üst Paleolitik dönem sanatı en eski ve

tartışmasız tarih öncesi sanattır. Kökeni 40000 yıl

öncesinin Avrupa'sının ve Doğu Akdeniz

ülkelerinin arkeolojik kültürüne dayanır ve 12000

yıl öncesine, Mezolitik Çağ'a kadar devam eder. Bu

dönem son buzul dönemine rastlarken Üst

Paleolitik dönem sanatı aynı zamanda “Buz Çağı

Sanatı” olarak adlandırılabilir.

Üst Paleolitik dönemin önemli unsuru ve

davranışsal modernliğin kanıtı olarak ortaya çıkışı

kısmen Üst Paleolitik ismini tarif eder. Paleolitik

sanat mağara resimleri, Venüs figürleri gibi

heykelleri, kemik ve fildişi oymacılığı ve flüt gibi

müzik enstrümanları yapımını içerir. En sık

rastlanan konu dönemin insanları tarafından

avlanan büyük hayvanlardı.

Blombos Mağarası'nda bulunan taşlar

La Roche-Cotard Maskesi

Tarih Öncesi Ça larda Sanatg

Page 15: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

15

Tarih öncesi sanata dair en eski ve tartışmasız çalışma Schwäbische Alb, Baden-Württemberg, Almanya'da bulundu. En eskisi 40000 yıl öncesine dayanan Hohle Fels Venüsü olarak bilinen bir Venüs figürüdür. Üst Paleolitik dönem (yaklaşık 40000 ila 10000 yıl öncesi) sanatına dair diğer bazı eserler arasında Chauvet, Lascaux, Altamira, Cosquer ve Perch Merle'de bulunan mağara resimleri, hayvan heykelleri, Venus of Willendorf gibi Venüs figürlerini içeren taşınabilir sanat eserleri, Portekiz'deki Coa Vadisi, Mazouco'daki ve İspanya'daki Domingo Garcia, Siega Verde'deki ve Fransa'daki Fornols-Haut'tak anıtlar gibi açık hava sanat eserleri bulunmaktadır. Ayrıca Fransa'da bir mamut şeklindeki bir mızrak atıcıyla birlikte bulunan Yüzen Ren Geyiği gibi kemik ve fil dişi oymacılığı örnekleri de bulunmuştur.

Yüzen Ren Geyiği

Doğu Asya sanatı

Güney Kore'deki Turobog'ta insan kalıntıları içeren bir mağarada, 40000 yıl öncesine dayanan oyulmuş geyik kemikleri bulunmuştur. Sokchang-ri'de bulunan geyik veya ren geyiğini içeren mağara resimleri de Üst Paleolitik döneme aittir. Jeju Adası'ndaki Kosanri'de ilk Japonsanat eserlerine benzeyen çömlek parçaları bulun-muştur. O dönemde deniz seviyesi düşük oldu-ğundan Japonya'dan oraya erişim olduğu düşünülmektedir.

Afrika sanatı

En eski Afrika mağara resimleri Mezolitik ve Üst Paleolitik dönemin sonlarına, yaklaşık 10000 ile 12000 yıl öncesine aittir. Zimbabwe'deki en eski sanat eseri kalıntıları en azından 10000 yıl öncesine dayanır. En eski ve tartışmasız Afrika kaya sanatı örnekleri, yaklaşık 10000 yıl öncesine dayanır. Kökenleri Nil Nehri Vadisi'nden batıda Mali'ye kadar uzanmaktadır. Namibya'daki Apollo 11 Mağara kompleksinden 22500 ila 27500 yıl öncesine dayanan yedi taş levha halinde hayvan figürleri resimleri bulunmuştur. Güney Afrika'daki Blombos Mağarası'nda 70000 yıl öncesine dayanan çizimler vardır, onlar da bazı kaynaklarda sanat eseri olarak geçer.

subat 2013 akkara fanzin

Avrupa ve Doğu Akdeniz sanatı

Hohle Fels Venüsü

Tarih Öncesi Ça larda Sanatg

Page 16: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

16subat 2013 akkara fanzin

Amerika sanatı

Ekvador'dan kuzeyde

Şili'ye kadar uzayan Peru'daki

And Dağları'nda MÖ 10000 yıl

öncesine dayanan insan yerleşi-

mi kanıtları bulunmuştur. Böl-

gedeki en erken sanat örnekleri

ise MÖ 9500 yılına dayanan

Toquepala Mağaraları'ndaki

çizimlerdir. Peru'daki Telarmac-

hay gibi gömü bölgelerinde de

MÖ 8600-7200 yıllarına dayanan

boncuklu kolyeler gibi eserler

bulunmuştur.

Toquepala mağara resimleri

Bradshaw mağara resimleri

Avustralya sanatı

Batı Avustralya'da bulu-nan Bradshaw kaya resimleri özgün bir taş sanatı formu olarak görülür. Çizimlerde doğru ana-tomik oranlarla detaylı insan figürleri bulunmaktadır. Yakla-şık 17000 yıl öncesine dayan-maktadırlar.

Tarih Öncesi Ça larda Sanatg

Gök

han

DA

MG

AC

I

Page 17: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

17subat 2013 akkara fanzin .

AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2

Bir önceki dersimizde temel müzik kurallarından olan nota değerlerine, yarım ses, tam ses, aralık ve derece gibi bazı müzikal terimlere değinerek Tetrakord yöntemi ile majör dizi oluşturmayı öğrenmiştik. Bu ayki dersimize, bir önceki dersimizle paralel doğrultuda olan

AKOR KURULUŞLARI

Do majör diziyi örnek alarak modern armonide kullanılan bütün temel akorları bulmamız mümkün olmaktadır.

" ""akor

kuruluşları" konusuyla devam ediyoruz.

AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2 - Bu Sayfa Adnan ÖZALASAR AnIsIna HazIrlanmaktadIr...

Örnek-1

Do Re Mi Fa Sol La Si Do

Do Majör Dizisi

Do majörüçül - Triad

Modern armonide "üçül" akor nadiren kullanılmaktadır. Biz daha zengin bir yapısı olan "majör 6'lı akor ile devam edeceğiz. Majör 6'lı akorlar, majör dizinin Birinci, üçüncü, beşinci ve altıncı derecelerinden oluşur.

Örnek-2

Do Re Mi Fa Sol La Si Do

Do Majör DizisiDo majör

6 lı'

Her akor dizilerden oluşur. Şu aşamada bizim için en önemlisi majör akorları ve kuruluşlarını öğrenmektir. Bu konuyu iyi kavrayabilmek için

"akor blokları sistemini"

kullanacağız.

6531 Do

Do

Do

Do

Örnek-3 Örnek problem : Açık bkokları doldurunuz.

Bu çalışma majör akorlarla alakalıdır. Do

b:

" " notası rastgele seçilmiş olup birinci, üçüncü, beşinci ve altıncı dereceler kullanılmıştır.1) Öncelikle boşluklara nota adlarını bemol ve diyez değiştiricilerini kullanmadan yazarız.a: Do'dan yukarıya doğru sol kutulardaki numaraya göre sırası gelen notaları yazınız.......Do Re Mi Fa Sol La.........

Do 3 iken aşağıya doğru"1"e kadar sayın yukarıya doğru "5" ve "6" ya kadar sayın...Sol La Si Do Re Mi Fa Sol La Si... a b c d

1 2 3 4 5 6

1 2 3 4 5 6 7 8 9

Page 18: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

18subat 2013 akkara fanzin .

AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2 - Bu Sayfa Adnan ÖZALASAR AnIsIna HazIrlanmaktadIr...

Mu

rath

an

BE

Şİ

c: Do 5 ikende aynı şekilde aşağıya doğru "3" ve "1" e kadar,yukarıya doğru "6" ya kadar sayınız....Re Mi Fa Sol La Si Do Re Mi Fa...

d: Aynı işlemi Do "6" iken yapınız. ...Si Do RE Mi Fa Sol La Si Do Re...

1 2 3 4 5 6 7 8

1 2 3 4 5 6 7

6531 Do

Do

Do

Do

a b c d

Örnek-5

2) İkinci adımda majör akorlarımızın bemol ve diyezlerini kontrol ederek yerlerine yerleştiriniz. Bu işlemi yaparken verilen nota (daire içindeki do notası) kesinlikle değiştirilmemelidir.a: Do "1" iken, Do (naturel) nun 1. derece olduğu dizi hiç diyez ve bemol almayan "do majör" dizisi olduğundan "a" satırındaki notaları "do,mi,sol,la" şeklinde yazarız.b: Do "3" iken, Do (naturel) nun 3. derece olduğu dizi 4 bemollü "lab majör" dizisi olduğundan "b" satırındaki notaları "lab,do,mib,fa şeklinde yazarız.c) Do "5" iken, Do (naturel) nun 5. derece olduğu dizi 1 bemollü "fa majör" dizisi olduğundan "c" satırındaki notaları"fa,la,do,re" şeklinde yazarız.d) Do "6" iken, Do (naturel) nun 6. derece olduğu dizi 3 bemollü "mib majör" dizisi olduğundan "c" satırındaki notaları "mib,sol,sib,do

Böylelikle çözümün ikinci aşaması tamamlanmış oldu. Örnek 5'e bakınız.

" şeklinde yazarız.

Mi

Sol

La Fa

Mi

La Fa Mi

SolLa

Re

Si

6531 Do

Do

Do

Do

a b c d

Mi

Sol

La Fa

Mi

La Fa Mi

SolLa

Re

Si

b

b

b

b

*****ÖDEVLER*****şağıdaki akor bloklarını tamamlayınız.Derste anlatılanları düşünerek ve inceleyerek a

6531 Do

Do

Do

Do

Örnek-4

6531

6531 La

6531 Fa

Fa

Fa

Fa

6531

6531

6531 Si

6531

6531

Si

Si

Si

b

b

b

b

MibMib

MibMib

Si

Si

Si

Si

Mi

Mi

Mi

Mi

La

La

La

Re

Re

Re

Re

Re Sol

Sol

Sol

Sol

Böylelikle çözümün birinci aşaması tamamlanmış oldu. Örnek 4'e bakınız.

Page 19: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2

Orkestramız Pera Güzel Sanatlar bünyesinde,Serhat AKYOL'un titiz ve profesyonel rehberliğinde yaklaşık beş yıl önce kurulmuş ve çalışmalarına devam etmektedir.Orkestramızın en önemli özelliği,orkestra da çalan kişilerin büyük oranının profesyonel olarak müzik dışında başka bir işle uğraşmalarıdır.Bunların içersinde doktor,mühendis,bankacı,mimar,tüccar,öğretmen vb. gibi mesleklerden olmasının yanında bir kısmının da müziği meslek edinmiş, konservatuar ve müzik okullarında okuyan,öğrencilerden kurulu olmasıdır. Amatör ruhla, profesyonel müzik yapan bireylerden meydana gelen orkestramız ülkemizde, kendi alanındaki tek orkestradır.

Pera Gençlik Orkestrası yaylı nefesli ve vurmalı çalgılardan oluşan 42 kişiden meydana gelmiştir.Orkestranın genellikle film müzikleri,klasik eserlerin symphonıc band yorumları,türkülerimizin bazılarının jazz versiyonları ve popüler eserlerden oluşan geniş bir repertuarı vardır.Dört yıldır birçok açılışlarda üniversitelerde ve festivallerde program yapan orkestra bu süre içersinde kendi seyircisini de oluşturmuştur.

Pera Gençlik Orkestrası/ İletişim: Nevin TERZİ: 0 212 245 30 08 - 245 30 09 e-mail: [email protected] Serhat AKYOL:( Orkestra şefi) Tel: 0 536 5445120 e-mail: [email protected]

1)GONNA FLY NOW-Bill Conti/Carol Connors V.Lopez /S.Akyol 2)FAME-Michael Gore Victor Lopez 3)PIRATES OF THE CARIBBEAN-Klaus Badelt Ted Ricketts The curse of the Black Pearl4) YOU RAISE ME UP-Brendan Graham/Rolf Lovland/John Wasson 5) BİR ÇOCUK SEVDİM-Sezen AKSU/Onno TUNÇ Tuğrul Özer 6) Mr. ZOOT SUIT-Mark Cally Roger Holmes 7)COPACABANA-Barry Manilow M.Saurer /S.Akyol

******************ARA 8)THE CHILDREN OF SANCHEZ-Chuck Mangione /B.Phillips/J. Dennisson 9)NO MORE BLUES-A.Carlos Jobin N.Tailor /S.Akyol 10)DON'T KNOW WHY-Jesse Harris(Norah Jones)/P.Martha/S.Akyol 11)PİYANO SOLO-ÖZHAN KAYGISIZ/AYNANIN İÇİNDEN' Özhan Kaygısız12)SPAIN-Chick Corea P.Jennıngs – S.Akyol 13)RESPECT-Otis Redding Roger Holmes 14)KNOCK ON WOO-D E.Floyd/S.Cropper R.Holmes/S.Akyol 15)KARADENİZ-Anonim/S.Akyol 16)THE LOOK OF LOVE-Burt Bacharach Mark Taylor/Words By: Hal David 17)AMADEUS-From Symphony No. 25 W. Amadeus Mozart /Jamin Hoffman 18)PIRATES OF THE CARIBBEAN-Dead Man's Chest' Hans Zimmer Paul Lavender 19) THE PHANTOM OF THE OPERA-Calvin Custer 'The Phantom of the opera' /'Think of me' /'Angel of music' 'The music of the night' /'Masquerade' /'All l ask of you' 20) ANONİM TÜRKÜLER-Anonim/Serhat Akyol 21) RHAPSODY IN BLUE- George Gershwin/Jerry Brubaker 22) FEVER-john Davenport/Eddie Cooley/Roger Holmes

******************

PERA GENÇLİK ORKESTRASI

PERA GENÇLİK ORKESTRASI KONSER REPERTUARI

19subat 2013 akkara fanzin .

V

Page 20: Akkara Fanzin Şubat 2013 - Sayı 2