35
ÖZEL EGE LİSESİ 1

ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

1

Page 2: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

2

Page 3: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

3

I. NEREYE GİDİYORUZ? Ana dilimiz Türkçe, yeryüzünün en eski ve en geniş coğrafya parçasında konuşulan gelişmiş, zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir. Türkçe en eski, en köklü dillerdendir diyoruz; çünkü bugünkü dillerin çoğu ortada yokken, hatta bugünkü bazı dillerin ataları sayılan diller bile ortada yokken Türkçe vardı. Yaklaşık 12 milyon km2 lik bir alanda, Türk dilinin birbirine uzak veya yakın lehçeleri konuşulmakta, yazı dili olarak kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde Türkiye Türkçesi, güncel birtakım sorunlarına karşılık; kültür, sanat, edebiyat ve bilim dilidir. Herhangi bir dilde yazılmış bir romanın Türkçe’ye çevirisi yapılabiliyorsa, felsefe eserleri Türkçe’ye çevrilebiliyorsa, Türk yazarlarının eserleri yabancı dillere çevrilebiliyorsa; Türkçe bir kültür, sanat ve edebiyat dilidir. Bilim eserlerinin yazılabildiği, çevrilebildiği, yeni terimlerin türetilebildiği ve her aşamada öğretimin yapılabildiği Türkçe, bir bilim dilidir. Günümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, Türkçe’yi olumsuz olarak etkilemesi. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan ve İngiliz kültürleri bütün dünya dillerini etkilemeye başlamıştı. Türkiye’de İngilizce ile öğretime başlandığı 1950’lerde Anglo-Sakson kültürünün yoğun etkisi de kendisini hissettirdi. İngilizce sadece Türkçe’yi değil, başka dilleri de etkiliyordu. Fransızlar dillerini korumak amacıyla yasa bile çıkardılar.İngiliz-Amerikan kültürünün etkisi sadece dilde değil, pek çok alanda kendisini gösterdi. Beslenme alışkanlıklarımızdan, giyime, müziğe kadar pek çok alanda bir etkilenme söz konusu. Ancak, en fazla dikkati çeken de dildeki etkilenme oluyor. Dilimizi olduğu kadar, diğer ulusal değerlerimizi de yaşatmak zorundayız. Türkçe kelimelerin kullanımının azalmaya başlamasıyla kullanımdan düşen her Türkçe kelime, kültürümüzden de bir parçayı alıp götürmektedir. Bu sorunla başa çıkabilecek insanlarsa yine biziz. İşte tüm bu olumsuz gelişmeler bizleri bu konu üzerinde düşünmeye, araştırma yapmaya iten nedenler. Bu çirkin kirliliğin nedenlerini araştırmak, sonuçları üzerinde kafa yormak ve en önemlisi çözüm yollarını bulabilmek zor bir süreç belki ama üzerinde çalışmaya değer, çok ama çok önemli bir konu…

Page 4: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

4

II. TÜRKÇE’NİN TARİHÇESİ Türkçemizin ilk yazılı kaynakları sekizinci yüzyıla ait Ortaasya’da bulunan Orhun Yazıtları’ır. Bu yazıtlarda Göktürk ABC’si ile yazılan olgun bir dil vardır. Öyle ki tümce yapılarının bugünküne yakın olduğu dil bilimcilerle söylenen bir gerçektir. Sekizinci yüzyılda dil kuralları, tümce yapıları, sözcük yapılarıyla kendini ortaya koyabilen bir dilin elbet çok öncelere dayanan bir kökeni vardır. Göktürk ABC’si dedik de ... Türkler tarih boyunca dört ABC kullanmışlardır: Göktürk, Uygur, Arap ve Latin. Aslında din değişiklikleri ilk üçünde etkili olmuştur. Uygurlar zamanında din değişikliği ABC’yi de değiştirmiş; Türkler 38 harfli Göktürk ABC’sini bırakıp 14+4 harfli Uygur ABC’sini kullanmaya başlamışlardır. Harf azalması dilin gelişimini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemlerdeki saf, yalın Türkçe, onuncu yüzyılda İslam dininin kabulüyle Arapça ve Farsça’nın etki alanına girmiştir. Kur-an dili Arapça olduğu için Arap ABC’si kullanılmaya başlanmıştır. Bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsça olan medrese denilen okullarda Türkçe önemsenmez duruma düşmüştür. On üçüncü yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti döneminde Arapça-Farsça-Türkçe karışımı OSMANLICA denilen garip bir dil ortaya çıkmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar bu dilin etkileri görülmüştür. Tabii bu yönetici, elit kesim arasında kullanılan bir dildir. Halk, kasaba ve köylerde yaşayanlar Ortaasya’dan gelen yalın Türkçe’yi konuşmaktadır. On birinci-yirminci yüzyıl arasında bizim dilimizde TÜRKÇE’dir; onu konuşmalıyız, yazmalıyız, diyen bir Allah’ın kulu çıkmamış mıdır? Çıkmıştır elbet. Bunlar arasında anılmaya değer isimleri, toplulukları şöyle sıralayabiliriz: On birinci yüzyılda Kaşgarlı Mahmut: Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu kanıtlamak için DİVAN-I LUGATİ’T TÜRK(Türk Dilleri Sözlüğü)’ü yazmıştır. On üçüncü yüzyılda Anadolu’da beylikler döneminde Karamanoğlu Mehmet Bey: Bir ferman çıkarmıştır. Bundan böyle her yerde, herkes TÜRKÇE konuşmak zorundadır diye ferman vermiştir. On beşinci yüzyılda Çağatay İmparator’u Ali Şir Nevai: Türk gençlerinin Farsça’ya olan düşkünlüğünden, hayranlığından üzüntü duymuş, küçümsedikleri Türkçe’nin farsça’dan üstün bir dil olduğunu (kavramlar, mecazlar, sözcük sayısı...) kanıtlamak için MUHAKEMETÜ’L LUGATEYN adlı yapıtı yazmıştır. On dokuzuncu yüzyılda Tanzimat birinci dönem sanatçıları Namık Kemal, Ziya Paşa, A. M. Efendi uygulayamasalar da halkın diliyle yazmanın gerekliliğini dile getirmişlerdir. Yirminci yüzyılda, başlarında, Milli Edebiyatçılar Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp...Genç Kalemler Dergisi’nde bir yazı yayımlayarak Türkçemizin onu saran yabancı sözcükler, tamlamalar ve dil kurallarından arındırılması gerektiğini savundular. Dilimizin asıl kimliğine kavuşması; bilim, sanat, eğitim alanlarında varlık göstermesi CUMHURİYET döneminde gerçekleşti. Türk ulusu nasıl ülkesini yabancıların boyunduruluğundan kurtardıysa dilini de Arapça ve Farsça’nın etkisinden kurtardı. Bu kurtarış elbette bilinçli, bilimsel çalışmalarla oldu. ATATÜRK, dil çalışmalarını yürütebilmek için Türk Dil Kurumu’nu kurdu(1932). Bu kurum yalnız dil bilimcilere değil bütün aydınlara açıktır. Düşünüşlerde devrimin, dilde devrim ile sağlanabileceğini bilen ATATÜRKÜMÜZ üç ay gibi kısa bir sürede “yazı devrimi”ni gerçekleştirdi. Dil devrimi uzun bir süreç işiydi. Hazırlıklar sekiz-on yıl sürdü:

1. Anadolu-Trakya kaynağından yüzlerce sözcük derlendi. ON İKİ CİLTLİK DERLEME SÖZLÜĞÜ ortaya çıktı.

2. on üçüncü yüzyıldan günümüze değin Türkiye Türkçesiyle yazılmış 227 eski eser tarandı. SEKİZ CİLTLİK TARAMA SÖZLÜĞÜ yazıldı.

Page 5: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

5

3. TÜRETME ve BİRLEŞTİRME yoluyla yeni sözcükler yapıldı. Bu çalışmalar 51 yıl sürdü. TDK Atatürk’ün bıraktığı miras ile maddi kaynağını sağladı.

4. bu çalışmalar sırasında Tarih, Sosyoloji, Felsefe, Matematik, Dilbilim... sözlükleri yayınlandı.

5. 1937’de Atatürk, bütün okul kitaplarının değiştirilerek yerlerine ÖZTÜRKÇE terimlerle yazılmış kitaplar koydurtmuştur. Terimlerin Türkçeleştirilmesi bizzat

GEOMETRİ kitabı yazarak katılmıştır. Üçgen, açı, açıortay... bunlardan birkaçıdır. Dil devrimi tutulması en zor devrimlerden olmasına karşın başarılı olmuştur. Bunu da Atatürk’ün kalıtıyla (mirasıyla) desteklenen TDK’ya borçluyuz. Bu kurum olmasaydı, tek tek kişilerin çabalarıyla Türkçemiz bilim-sanat-kültür dili durumuna getirilemezdi. Dil devrimine karşı çıkanlar da oldu elbet. Yeni sözcüklerin kuşak çatışması yaratacağını söyleyip durdular. Osmanlıca sözcükleri ısrarla kullanmayı sürdürdüler. Ama dil canlı bir varlık, kendi yapısına uygun olmayanı değil uygun olanı alıyor, geliştiriyor, yaşatıyor. Bazı dönemlerde, zaman zaman bazı sözcüklerin kullanımı yasaklandı. Bir de görüldü ki yasaklayan bir süre sonra, yasakladıkları sözcükleri kullanır oldular. Özerk yapıdaki TDK’ya ne oldu? Ne mi oldu? 1983’te kapatıldı. Başbakanlığa bağlı bir devlet dairesi durumuna getirilerek Atatürk Dil Tarih Yüksek Kurumu adı altında yapılandırıldı. Bugün Atatürk’ün kalıtından bu kurum yararlanmaktadır. Bu durum hukuksal bir sorun yarattığı için yargıya gitmiştir, henüz sonuçlanmamıştır. Bugün dille ilgili çalışmaları eski TDK’nın çizgisini sürdüren Dil Derneği ile yeni TDK yürütmektedir.

Page 6: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

6

III. DİLİMİZİN ARITILMASI İlkbaharda ekin tarlaları arasında gezmişsinizdir. Dört yanınıza dikkatlice baktınızsa görmüşsünüzdür. Şu tarladaki buğday, aşağı yukarı,hep bir boyda, bir bir boydadır; içinde yabancı bitki yoktur. Yel estikçe yeşil bir denizmiş gibi dalgalanır. Görünüşü, gözü gönlü doyurur. Öbür tarladaki buğdayın içine çavdar karışmıştır. Ne boyunda ne boyasında uyum yoktur. Yel eserken dalgalanışı bile uyumlu değildir. Bir kısım tarlalarda ise ekinleri sarı çiçekli bir ot sarmıştır. Bu tarlalarda sanki otla ekin savaştadır.çok zaman otun karşısında ekin gerilemiş gibidir. Bu ekini eken çiftçi birkaç yıl daha tembelliği elden bırakmazsa artık buğday ekip ot biçer olacaktır. Bir çiftçi ne kadar arı tohum ekerse eksin komşularının ekinleri temiz değilse bu ekinlerdeki yabancı tohumlar onun tarlasına da sıçrar. Böylelikle yavaş yavaş o arı ekin de yabancı bitkilerle karışıp yozlaşır. Bunun böyle olduğunu herkes bilir; ama her çiftçi bir olmaz ki. Kimi üşengeçtir; tohumu ayıklamadan eker. İşte o çavdarlı, sarı otlu ekinler böyle çiftçilerindir. Kimi çiftçide titiz olur, dirik olur; ekeceği tohumu her yıl temizler. Hatta bu kadarla da yetinmeyip ilkbaharda tarlasını gözden geçirir; yandan yöreden yabancı bitki sıçrayıp ekinini bulaştırmışsa o yabancı bitkileri bir bir ayıklar. Bir boyda, bir boyada olan; dalgalanışı gönül açan arı ekinler böyle titiz ve dirik çiftçilerindir. Bu çiftçiler arı ekinlerine baktıkça daha da dirikleşirler; içleri sevinçle, övünçle dolar. Dili de ekine benzetebiliriz. Titiz ve dirik uluslar dillerini, olabildiği kadar arı tutarlar. Her dile zaman zaman komşu dillerden yad sözcükler hatta yad kurallar sokulabilir. Bu yad sözcük ve kurallardan bir kısmı girdikleri dil içinde benliklerini benliklerini büsbütün yitirip erir; artık o dilin malı olur. Ama pek çoğu, benliğini yitirmez; üstelik, ekin içindekiyabancı bitkiler gibi, gittikçe gittikçe üreyip içine sokuldukları dili geriletir, körletir; öldürür bile. Böylece ölmüş diller vardır.

Page 7: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

7

IV. DİLDE ATATÜRK’ÇÜLÜK Atatürkçü olmak, Atatürk ilkelerine inançla, içtenlikle bağlı bulunmak ve kendisini bu ilkelerin bekçisi, yürütücüsü saymak demektir. Atatürk ilkeleri, Atatürk’ün devrimlerinde,söylev ve demeçlerinde, tutum ve davranışlarında belirmiştir: Siyasal, toplumsal,ekonomik, bilimsel... ilkeler. Biri de dil ilkesidir. Türk dili, Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu, en çok kafa yorduğu, en çok gönül verdiği bir konudur. Atatürk, dilimizi bilim açısından ele alıp kendisi incelemiş, başkalarına inceletmiş; devrimci olarak ele alıp ona yepyeni bir gelişme alanı açmıştır. Atatürk dil bağımsızlığını siyasal bağımsızlığın bir parçası saymış, bunun için dil işine devlet işleri arasında önemli bir yer vermiştir: “Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için bütün devlet örgütlerinin dikkatli ve ilgili olmasını “ istemiş, resmi organları halk ağzından kelime derlemekle görevlendirmiş, kendisi de sözcükler, terimler yaratmış ve ortaöğretimde Türkçe terimlerle ders yapılmasını buyurmuştur. Atatürk, dilimizin kaynaklarını araştırarak zenginliğini, güzelliğini ortaya koymak, onu kendi gücü ile geliştirip uluslar ailesinin büyük dilleri gibi ileri bir dil durumuna getirmek için son nefesine kadar uğramış ve bu çaba sürdürülsün diye bir kurum kurmuştur. Büyük adamın şu birkaç cümle ile özetlediğimiz dil ilkesi, öteki ilkelerinden ayrılmaz. Bunlar bir bütündür. Gerçek Atatürkçü, dilde de Atatürkçü olur. Bu açıklamalardan anlaşılır ki dilde Atatürkçülük -öteki ilkeler için olduğu gibi- Atatürk’ün dil ilkesini titizlik ve duyarlıkla korumayı, yürütmeyi ve kutsal bir emanet olarak kuşaktan kuşağa ulaştırmayı gerektirir.

Page 8: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

8

V. TÜRKÇESİ DURURKEN İNGİLİZCESİ AYIP İngilizler bilim ve teknik terimlerini Latince ve Eski Yunanca'dan türetirler. Çünkü 4-5 dilin kırması, sadece birkaç yüzyıllık geçmişi olan İngilizce'nin kendinden terim türetme yetenekleri hemen hemen hiç yoktur. Osmanlı aydınları bilim ,teknik ve tıp terimlerini Arapça, Farsça köklerden türettiler, tayyare ve zatürree'de olduğu gibi. Araplar'a hediye ettiğimiz böyle kelimeler onlar tarafından hâlâ kullanılıyor. Hâlbuki buna hiç gerek yoktu. On bin yıllık Türkçe'nin matematik gibi kuralları var. Köklerden, takılardan ses uyumlarını da kale alarak bir milyon sözcük türetebiliyor. Üstelik en teknik bir konuda böyle türetilen bir terim halka bile bir şeyler ifade edebiliyor. Amerikanca’da bu mümkün değil. Ziya Gökalp’le başlayan dönemde ve Cumhuriyet’le Türkçe’ye dönüldü.; Atatürk geometri terimlerini bizzat türetti. Rahmetli Prof. Abdullah Kızılırmak gibi , Sayın aydın Köksal gibi Türk dilini yapısıyla iyi bilen, onu seven bazı bilim adamları 1980’e kadar kendi dallarında Türkçemize “gökbilim”, “bilgisayar” gibi nice güzel terimler kazandırdılar. Her dalda terim sözlükleri yayınlanırdı. Orta öğretimde de kullanıldı. Sonra birden bu sözcükler adeta yok edildi. Pek çok okulda çeşitli veya bütün dersler İngilizce olarak verilmeye başlandı. Bunun tabii bir sonucu da dilini bilmeden yetişenlerin Türkçesini bilmedikleri için, Türkçe düşünemedikleri ya da daha kötüsü, etrafa kendini beğendirirler zehabıyla, Türkçe kelimeler yerine “Anglomanlıca” tabir ettiğim İngilizce bozuntusu laflar sarf etmeleri. Halbuki her ülkede, bizden de on, on beş yıl öncesine kadar olduğu gibi , kendi dilini güzel ve temiz kullananlar takdir edilir. Araya yabancı sözcükler sokuşturmak ayıptır.; kimlik, kişilik yoksunluğuna delalet eder. Şimdi bazı örnekler vereceğim: Yaygın olarak kullanılmış, halk diline kadar geçmiş daha eski veya daha yeni güzelim Türkçeleri dururken, kulak tırmalayan İngilizcemsi uydurmasyonları kullanmak niye? “Cankurtaran” yaygındı, birden “ambulans” hatta “ambulance” oluverdi. Bu çirkin İngilizce laf, kökeninde “dolaşan” demektir. Eh uygun. Öyle ya, bu araba keşmekeşinde gariban can kurtarmıyor, dolaşıyor!.. “Meclis” birden “parlamento” oluverdi. “Milletvekilleri” de “parlamenter” kesiliverdiler. Hayrola bu lafla kendilerine hava vermek isteyenlere hatırlatalım “Parlamenter”, İtalyanca kökeninde “laf üreten” demektir. Halbuki millet laf üretenleri değil vekillerini bekliyor. Sırası gelmişken ekleyelim: sakın kimse “bakanlar kurulu’na” “kabine” demeye kalkışmasın. Onun İngilizcesi çok ayıp; hükümete hakaret olur. İzninizle eski veya yeni Türkçeleri herkesce bilinip kullanmaktayken Anglomanlaşıveren sözcüklerden derlediğim ufak bir lügatçeyi sunmak istiyorum.

Page 9: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

9

VI. TATİLİNİZİ NECE ALIRDINIZ? Güneydeydim geçen yaz. Dalyan, Fethiye, Patara, Kalkan, Kaş, Kemer, Antalya…Kimileri hiç görmediğim, kimileri yirmi-yirmi beş yıl önce gördüğüm yerler. Turizmin kalbi, Türk Riviera’sı… Köy, kasaba adları, bildik yerlerin adını taşıyan yol levhaların da olmasa kendinizi yabancı bir ülkede tatil yapan Türk turist gibi hissedebilirsiniz. Uzun yıllar patlamasını beklediğimiz turizm mi patlamış, güney illerimiz, ilçelerimiz aklımıza bile getirmediğimiz ani bir değişme ile mi serpilip gelişmiş; kestirmek güç. Yeni yapıların içinde cami bolluğu dikkatimden kaçmadı. Bu da tam Türk usulü bir çelişki. Yaşamın her alanı, yiyip içmekten, giyime eğlenceye kadar her alan, yabancı turiste göre ayarlanmışken kimin için yapıldığı bile belli olmayan bir yığın cami…Türk olarak, hele herhangi bir yabancı dil bilmiyorsanız, gurbete düşmüş gibi oluyorsunuz. Ortada ekmek parası falan yokken bu yaban ellerde ne aradığınız sık sık aklınıza takılan bir soru…Eski otellere yeni ”hotel”ler eklenmiş, pansiyonlar “pension” halini almış; plaj eskimiş, bütün kumsallar “beach” olmuş, tatil köyleri ise yerini çoktan “holiday village”lara bırakmış. Bir patlama olmuş olmasına; ama bu patlama, yabancı turist sayısından çok, yabancı sözcük sayısında gerçekleşmiş. Turizm, artık tümüyle Türkçe’nin dışında akıyor. Türkçe bir ad görmek neredeyse olanaksız. Köylüler bile İngilizce’yi sökmüşler. Zaten pek başka çareleri de yok gibi. Yalnızca adlar değil, bütün duyurular, el ilanları, vitrin yazıları, yemek listeleri bile İngilizce. Artık yalnızca Türkçe bilerek Türkiye’yi dolaşmak ciddi bir cesaret gerektiriyor. “Carpet Weaving Center” ya da “Papila Shopping Center”a bir Türk’ün uğrama olasılığı ya yok, ya da “center” sahibi tarafından gözardı edilebilecek kadar küçük bir olasılık. Bunları beğenmiyorsanız “Gemürze Bazaar”a gidin. ”Gemürze” nedir?”, diye de sormayın, bilmem. Size kalacak yer de bulmamız gerek. “Hotel Sea Gull”da mı kalırsınız, “Hotel Janina”da mı? Daha sırada “Liebe Pension” ile “Jcke Berliner” var. Ya da “Gren Paradise” ile “Renaissence Resort” ya da “Club Salima”ya ne dersiniz? “Auqamarine”de denize girer, “Tropic Cafe Bar”da “espresso” ya da yazılışına göre “expresso”nuzu içer – bu arada kırk yıllık kahveyi istemek için “Türk kahvesi” diye belirtmeniz gerek ve vah vah’lı küçümseyen bakışları göze almanız – “Auqapark” adlı tekneye tura katılabilir, “Activ rent a car”dan bir araba kiralayabilirsiniz. Akşam yemeği size kalmış, “Grill Bar”a mı takılırsınız, “Zıviling Restaurant”da mı karar kılarsınız, orasını bilemeyeceğim. Ama gece için bir önerim olacak: “Typhoon Bar”a gidin. Ne de olsa Türkçe bir ad taşıyor. Sahibin in adı “Tayfun”muş, o da İngilizce bir sözcük bulmaktansa adını İngilizce yazmış. Yurdum insanı karnını zor doyururken buralarda nasıl tatil yapacak? Haydi tatil parasını denkleştirdi diyelim, kendisini yabancı bir ülkede hissedecek ve bütün alışverişini dövizle yapacaksa yurt dışında tatil yapması daha akıllıca olmaz mı? Diyeceksiniz ki turizmde hedef kitle Türkler değil, bunca hazırlık zaten yabancı turiste göre yapılıyor. O zaman da bir sorum var: Bunca yabancı sözcükten, hedeflenen turist kitlesi ne anlıyor? Belçikalıya İngilizce, Danimarkalıya Fransızca, İngilize Almanca dayatmak değil kastettiğim. Bu da var; ama sözde kendi dilinde yazılmış yalan yanlış sözcüklerle gülünç duruma düşmek. Asıl bu. Yabancıya sevimli görünme çabası, tam da bu noktada gülünç sonuçlar doğuruyor. Bütün bunlar, turiste kendini evindeymiş gibi hissettirmek için yapılıyormuş. Canım o turist kendisini çok da evinde gibi hissetmek istiyorsa hiç çıkmazdı evinden zaten. Acaba, bu ülkenin kültürünün “raki” ve “shish khebab”tan ibaret olup olmadığını da merak ediyor olabilir mi? Bilmem ki?!...

Page 10: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

10

VII. TELEVİZYON TÜRKÇESİ Radyolar, televizyonlar,Türkçe’yi kullanırken vurgu-tonlama gibi söyleyiş yanlışlarından, anlamı değiştirecek kadar ciddi dilbilgisi yanlışlarına kadar her türde yanlışlık yapmakta; Türkçe doğru ve düzenli kullanımıyla örnek oluşturması gereken günümüzün bu en yaygın iletişim araçlarında yalnız çirkin değil, kötü ve yanlış kullanılarak ne yazık ki bu kez olumluluğun değil olumsuzluğun örneklerini yaygınlaştırmakta; insanların “Radyodan dinledim, televizyonda gördüm, demek ki doğru!” biçimindeki güven duygularını boşa çıkaran bir uygulama içinde görülmektedir. Özel televizyon kanallarının çoğunun adı, pek çok kez söylendiği gibi; İngilizce’dir: Star, Flash, Show, Cine 5, Number One, Prima, Discovery Channel gibi.İngilizce ad koymayanlar da adlarını oluşturan kısaltmayı İngilizce okuturlar: Eyç Bi Bİ gibi, gibi. Radyolarda da durum pek farklı değil: Best, Capitol, Energy, Joy, Kiss, Power vb. Bunların tümü Ef Em’dir,radyo olanlar da Radio Contact, Radio Blue gibi adlar alırlar;Türkçe ad taşıyanlar bile “Cumhuriyet Radyosu”,”Radyo Umut” değildir de “Radyo Cumhuriyet”,”Radyo Umut”tur. Radyolardan çok, televizyon kanallarında program türlerine göre neler olmakta? VII.1. HABERLER-HABER PROGRAMLARI Radyo ve televizyon yayınlarının en ciddi, en ağırbaşlı programı olması gereken ana haber bültenlerinde adlarını bildiğimiz pek özel kanal, sanırım sevimli görünmek ve izleyici sayısını arttırmak için kahvehane ağzı kullanmakta ve benzer olayları hep aynı kalıp ifadelerle vermektedir. Sözgelimi milletvekillerinden birinin parti değiştirmesi, her seferinde ,”Meclis aritmetiği bir kez daha değişti.” sözüyle duyurulmakta, yurdun herhangi bir trafik kazası, ”Trafik canavarı bugün Mersin’deydi.” biçimini almakta ve haberin sonunda, ”Bu tip kazalara karşı ne kadar hazırlıksız olduğumuz bir kez daha anlaşıldı.” biçiminde sözde bir uyarıya da kesinlikle yer verilmektedir. Kırk yılda bir sunulan sevindirici bir olay bulunmuşsa bunun da başlığı, ”Bergama bayram yapıyor.” türünden başka bir kalıp olmaktadır. Eğer Yeşilçam çalışanları bir protesto eylemi yapmışlarsa, ”Sinemacılar bir çok filimde mekan olarak kullandıkları İstiklal Caddesi’ndeydiler bugün; ama bu kez kendi haklarını aramak için” türünden bir giriş uygun görürlerken sık sık, ”Şimdi ekranlarınıza inanılmaz bir olay getiriyoruz.” uyarılarıyla izleyici koltuğunda tutulmaya çalışılmakta; bu da yetmezse, ”Evet, kesinlikle yanlış duymadınız.” türünden dikkat çekmelerle ilginin ekrandan uzaklaşmasına izin verilmemektedir. “Hasta ve yatalak olan 75 yaşındaki Fatma Nine, öz kardeşi tarafından sokağa atıldı. Evet, yanlış duymadınız, sokağa atıldı.” Genç bir adam hastanede sağa sola saldırdıysa, “Hasta çocuğuyla ilgilenilmediğini söyleyen genç baba ortalığı birbirine kattı.” başlığı bu haber için en uygun başlıktır; ama çoğu kez ortalığı değil, Türkiye’yi birbirine katmak söz konusudur. Bu başlığın kullanılması için olağandışı bir olaya pek gerek yoktur. Herhangi, çok sıradan bir olaya bile “Türkiye’yi ayağa kaldırdı.” başlığıyla verilebilir. Haberlerin sıralanmasında nasıl bir ilkeye göre hareket edildiğini ise anlamak mümkün değildir. Onlarca kişinin öldüğü bir trafik kazası haberinden sonra doğrudan doğruya izleyiciye seslenilerek şöyle denilebilir: “Sayın seyirciler, aşk engel tanımıyor.” İnsanların acımasızca coplandığı bir gösteriden çıplak mankenlere, oradan kolların bacakların sağa sola savrulduğu bir kaza görüntüsüne, oradan da “Mahsun Kırmızıgül kime ateş ediyor?” ya da “Seda Sayan nasıl kör oldu?” başlığıyla, çevrilmekte olan dizi ile ilgili olduğunu ancak haberin sonunda anlayacağınız uydurma heyecanlara, bir yerden de mutlaka Sibel Can’a geçilecektir. Hızla magazinleşen haberlerde Türkçe’nin bu hıza ayak uydurması beklenmediği ve bu uğurda herhangi bir çaba gösterilmediği için sık sık Türkçe yanlışları yapılacaktır elbette.

Page 11: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

11

”Doğru aldığımız haber kaynaklarına göre...” dendiğinde haber kaynağı almadıklarını, sadece haberi doğru kaynaktan aldıklarını açıklamaya çalıştıklarını anlamalısınız. Kosova’daki Arnavutlardan söz edilirken, “Tek istedikleri yarın çok geç olmadan, geride bıraktıkları yaşamlarını yitirmeden duruma müdahale edilmesi.” dendiğinde geride bırakılan yaşamın zaten bir anlamda yitirilmiş olduğunu, Arnavutların istediğinin geride bıraktıkları değil, ilerideki yaşamları olduğunu anlamanız ve “yaşamlarını yitirmek” demek dururken yaşama “geride bıraktıkları” gibi bir belirlemenin neden eklendiğini düşünmemeniz gerekir. Tıpkı “İki gündür sonu trajediyle biten bir aşk hikayesi konuşuluyor.” dendiğinde “son”un bir daha nasıl bitmiş olabileceğini düşünmemeniz gerektiği gibi. Haberlerin genellikle erkek bakış açısıyla verilmekte olduğunu da burada değinmekte yarar var: Yalnızca haber metni değil, ekranın bir köşesinde yazıyla verilen haber özeti de bu bakışı yansıtmakta. Sözgelimi ünlü, güzel ve çıplak bir manken Türkiye’ye gelmişse bu haberin başlığını kestirmek hiç de zor değil. Ya “Yürek hoplatıyor” denecektir ya “İçimizi ısıttı” ya da “Nefes kesti”. Burada hoplatılan yürek, ısınan iç, kesilen nefes kime ait? Benim cinsiyetimde olan insanlarda o kızcağızın böyle bir etki yapmadığı kesin! Öyleyse bu “biz” söyleminin kaynağı nedir? Haberler yalnız erkek cinsine seslenmek üzere mi hazırlanmakta? Bu erkek bakışının ne kadar ileri götürüldüğüne başka bir örnek: ”Heyecanlı kayınpeder kızının evine itfaiye marifetiyle girmeye kalktı.” Bu adam, kızının evine girmeye kalkmışsa neden “baba” değil de “kayınpeder” oluyor? Kız onunsa; ev de kızının eviyse “kayınpeder” nereden çıkıyor? Birtakım sakıncalı konular, örneğin Ermeni katliamı söz konusu olduğunda “sözde” sözcüğünün kullanımına alıştık. ”Sözde Ermeni katliamı” kalıbının ne anlama geldiği bugüne dek çözülememişse de bu durum yenilerinin ortaya çıkmasını engellemiyor. Bunlar “sözde” Ermeniler miymiş, katliam mı “sözde”ymiş, “sözde katliam” ne demek, derken “Sözde bölücü örgüt bayrağını açan...” diye yeni bir kullanımla karşılaşıyoruz? Bu anlatımda “sözde”, hangi kavramın niteleyicisi olarak kullanılmış? ”Sözde bölücü” mü, “sözde örgüt” mü, “sözde bayrak” mı, “sözde açmak” mı? Bu arada, özel kanallar haberlerin içinde, kendi yayınladıkları gazete ve dergilerden söz ederek “gizli reklam” diyebileceğimiz türde kendi reklamlarını yapmakta hiçbir sakınca görmemektedir. ”Falanca dergide yayınlanan bir habere göre” ya da “dün akşam yayımlanan filanca programımızda” diye söze başlamaktan tutun, “yeni başlayacak olan dizimiz “ deyip dizi oyuncularının “stüdyo konuğu” yapılmasına kadar pek çok “gizli reklam” artık yadırgamadığımız uygulamalar olarak sürdürülmekte. Özel kanalların haber bültenlerini seyirlik hala getirmesine karşılık TRT, devlet protokolüne tümüyle sadık kalarak “Cumhurbaşkanı Demirel” ile başlayıp “Başbakan Yılmaz”la süren, bakanların açıklamalarını belli bir sırayla verdikten sonra parti başkanlarına geçen o şaşmaz sırayı izlemekte, olağandışı hiçbir şey olmadığı halde, “Sayın seyirciler, siyasi parti liderleri bugün de görüşlerini açıklamaya davet ettiler.” biçiminde bıkkın bir üslupla görevlerini sürdürmekte. VII.2. YABANCI FİLMLER,DİZİLER “Marriage on the Rocks” adlı eski bir yabancı film “Dağda Nikah” adıyla çevrilmişti bir zamanlar. Filmde elbette ne dağ vardı ne de nikah. “on the rocks”ın , bir Amerikan deyimi olduğunu ve viski için, “buzlu,soğuk” anlamında kullanıldığını bilmeyen bir çevirmenin elinden çıkmıştı besbelli bu çeviri. Yabancı dizi ve filmlerden duya duya alıştığımız bir başka kullanımda şu: -Bunu hiç anlamıyorum -Evet,anlıyorsun

Page 12: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

12

Aslında yanıt tümcesi sanırım “Hayır” ile başlamaktaydı. Türkçe’de soru olumsuz olduğu için yanıtında olumsuz olma gerekliliği yoktu. Çevirmen,bunu anımsamış, güzel; ama başka ve daha önemli bir özellik olarak anlamı göz ardı etmiş. Bir şeyi anlamadığını söylüyorsa karşımızdaki, biz anladığını nasıl iddia edebiliriz? Anlayıp anlamadığını kim bilir? O mu, biz mi? Yok, karşımızdakinin yalan söylediğini sanıyorsak o zaman da, ”Anlıyorsun” diye diretmek yerine yalan söylediğini ya da “bal gibi de anladığını” deyiveririz, tartışma biter. -Onları bu arada görebiliyor musun? -Pek sayılmaz Bu karşılıklı konuşmada da “Pek sayılmaz” olmamış. ”Pek göremiyorum” deriz biz. ”Sayılmak” ile bir ilişkisi yok. “Fark” sözcüğünün, iyelik eki getirilerek kullanılması da birçok filmde yadırgatıcı bir etki yaratmakta. ”Ben o adamla ilgileniyorum; ama o benim farkımda bile değil.” Tümcenin “doğal” olması için, “ama”dan sonraki bölüm, “o beni farketmiyor bile” biçiminde söylenmeli. Tıpkı “Belki o zaman benim farkıma varır.” tümcesinin de “Belki o zaman beni fark eder.” biçiminde söylenmesinin daha doğal olacağı gibi. Kendisiyle “çıkmak” isteyen bir genç kızın maskını getiren arkadaşına, filmin kahramanı, kızın yüzünden çok, vücuduyla ilgilendiğini belirtmek için şöyle diyor: ”Bana vücut maskesini getir.” Getirilenin “maske” değil, “mask” olduğunu mu söylemeli, maskenin (ya da maskın) vücut için söz konusu edilemeyeceğini mi? Aslı kim bilir nasıldı? Yabancı film ve diziler aracılığıyla yapılan en büyük kötülük, o filmlerin aslına ihanet edilmesi değil, insanları, bildikleri ve kullandıkları Türkçe dışında, moda ve yeni bir “dublaj Türkçesi’ne” özendirmesidir. Her yaştan ve kültür düzeyinden insanın“Okey”, “Ba-bay“, ”Kahretsin!”, “Lanet olsun!”, “Aman Tanrım!”, “Bunu duyduğuma inanamıyorum.” biçiminde konuşmaya başlamasının günahı, bu çevirileri sorumsuzca yaptıran ve yaygınlaşmasına neden olan “medya” kuruluşlarınındır. VII.3. ÇOCUK PROGRAMLARI Özel kanalların çoğu, çocuklara ayırdıkları yayın zamanını çocuklara göre değil, kendi ticari kaygılarına göre belirlemektedir.tatil günlerinin erken sabahında, kargalar kahvaltısını etmeden yayımlanan çocuk programlarının bundan başka açıklaması olamaz. Üstelik çocuk programı diye yayımlanan, çoğu kez, her bölümünde lazer tabancalarıyla sayamayacağınız kadar çok kişinin öldürdüğü ‘dehşet’ dolu çizgi filmlerdir.’Action man’, ‘Quack Duck’ ,‘The Ghostly Day’, ‘Hayalet Ufo’lar’ gibi, kimi tümüyle İngilizce adlar taşıyan, kiminde Türkçe ad verilse de İngilizce adı öne çıkarılan çizgi filmlerin arasında çocukları paralı telefonlara yönlendirilen pek çok duyuruyu görmezden, duymazdan gelsek bile, müşteri olarak çocuklara satılmaya çalışılan pek çok oyuncak dikkatimizden kaçmamalı. Bunların ya kendisi ya da altı çizilerek belirtilen üretici firması yabancı adlar taşımakta. VII.4. REKLAMLAR Bambaşka bir kişilik, değişik bir kimlik, ‘aktif, dinamik, heyecanlı’ bir yaşam, çarpıcı, etkileyici bakışlar, dudaklar, saçlar, bacaklar vaat eden reklamlar hedef kitlesine göre bir üslup belirlemekte elbette özgürdür; ancak bu özgürlüğü aldatmacaya vardırması halinde nasıl engellenmesi gerekirse, reklam dilindeki özensizliklere de aynı biçimde dikkat çekilmesi gerekir.İşte, ürünün adı yanlış yere konduğu için, iletilmek istenen anlamın karşıtını veren bir reklam tümcesi: ‘Lovela- matic’le sık yıkanan çamaşırlarınız artık yıpranmasın’ Biliyoruz ki öneri, ‘Sık yıkanan çamaşırlarınızın yıpranmasını istemiyorsanız onları artık x’le yıkayın’dır. Ancak reklam sözünden çıkan, çamaşırların x’le yıkandığı için yıprandığı anlamıdır ki bu,

Page 13: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

13

reklamcılık ruhuna aykırı düşer.Yapılması gereken, ürünün adını, ‘yıpranmasın’ ı belirtecek biçimde ‘artık’ sözcüğünün önüne almak. Mantıkla çelişen bir başka reklam sözü de şu: ‘ Tam 144 en güzel renk filli boyada’ 144 tane ‘ en güzel’ olamaz.’En güzel’ tektir, bir tane; ötekiler ‘güzel’ olabilir ancak. Kimi reklamlardaki, ‘Kafadan kazandırıyor’ türünden sözler de en azından kaba ve çirkin. VII.5. SPOR ‘Spor’ sözcüğünü içeren çeşitli adlar altında sunulsa da genellikle bunlar spor değil, futbol programı. Bu programlardaki yanlışlıkları bulmak beni aşar; yine de kulağıma çalınanlardan bir kaçına dikkat çekmeye çalışayım: ‘Günün gelişen spor haberleriyle birlikte olduk, yarın akşam Fenerbahçe maçı için yeniden birlikte olacağız.’ Çok sık duyduğumuz bir veda sözü bu. ’Birlikte olmak’ belirsiz kullanılmış. Spor haberleriyle mi birlikte olmuş, izleyiciyle mi? Yarın akşam için yeni bir ‘birliktelik’ öneriliyor. Bu sözcüğün son yıllarda kazandığı anlamlar düşünüldüğünde ‘çıkma’ teklifi gibi bir şey bu. ’Gelişen spor haberleri’ ne demek? Haber nasıl gelişir? ‘Görüyorsunuz son beş dakikada birbirinden güzel hareketler, birbirinden güzel kombinezonlar…’ ‘Kombinezon? ‘ ‘Hareket’ sözcüğünü bu Fransızca sözcükle açıklamaya gerek var mı? VII.6. SÖYLEŞİ, EĞLENCE PROGRAMLARI: Bu programlardan bir bölümü anında yayımlanmaktadır. Bu yüzden yapılan yanlışlar, canlı yayın heyecanına bağlanabilir. Sözgelimi ’Geldik işte! Siz Türkü Türkü Türkiye’desiniz ve tahminim hoş geldiniz’ biçiminde ve çok dokunaklı söylenen sözün anlamsızlığı canlı yayın heyecanıyla açıklanabilir. Ancak yine de bu yanlışlardan bir bölümü bu heyecanla değil, söyleşen kişilerin konuşma alışkanlıklarıyla açıklanmaya daha elverişli görünmekte.’Yahu’ deme alışkanlığı bulunmayan bir kişinin, heyecanlanıp ‘yahu’ diyemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum. Ekranda ‘Çok şeker ya (yahu)! ‘ diyen kişi, çekim dışında da böyle konuşmaktadır kuşkusuz. Belki asıl yanlışlık bu söyleşi programlarının bu kişilere yaptırılmasıdır. Bir programcı ‘Sizler nasıllarsınız? ‘ diye sevimli olmaya çalışmamalı; ana haberlere konuk olan oyuncu, kötü örnek oluşturmamak adına, ‘Ya ( yahu ) şunu söylemek istiyorum’ dememelidir. Ayrıca bu ‘yahu’ lu, ‘be’li konuşmalar yalnız canlı yayındayken yapılmamakta. ‘Nasıl geçti yeni yıl? ‘ diye soran kişi, aslında bir yılın nasıl geçtiğini değil, yılbaşı gecesinin nasıl geçtiğini merak etmektedir. Başlarken belli bir biçimde kurulması düşünülen bir tümcenin, başta düşünülenden başka türlü bitirilmeside sık görülen yanlışlardan biridir. Burada kimi magazin programlarındaki, hele hele Televole’lerdeki Türkçe’ye değinmemeyi yeğliyorum. VII.7. DUYURULAR: Televizyon kanalları ‘az sonra’ ki programlarını duyururken bile pek çok yanlışlık yapılmakta. ‘Her şey atv seyircilerine daha iyi bir yılbaşı geçirme ve daha eğlenceli bir yılbaşı geçirmelerini sağlamaya çalışacağız’ türünde bir duyuru, içerikte verilen sözü geçersiz kılmaya yeter de artar bile. VII.8. PROMOSYONLAR: Bu ad altında yürütülen uygulama, Türkçe’ ye pek çok yabancı sözcüğün gereksiz biçimde girmesine neden olmaktadır. Herkesin bildiği bu örneklerden birkaç tanesini sıralamakla yetineyim: ‘OK Building block’ , ‘Rubbermaid mutfak seti’ , ‘Ultra modern ecko fırın kapları’ , ‘ 24 parça Armonia sadece 39 Market gazetesiyle’.

Page 14: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

14

VII.9. YAZIM – NOKTALAMA: Bu başlığın televizyon yayıncılığı ile bir ilişkisi bulunmadığı düşünülebilir; oysa televizyonda çeşitli nedenlerde yazı da kullanılmakta. İşte bu kullanımlarda Türkçe’nin bu konudaki kurallarının geçerli kılınması gerekir. Sözgelimi, bir dizinin adında ‘mı, mi’ soru ilgeci ya da ‘kim, niye, niçin’ gibi bir soru sözcüğü varsa sonuna soru işareti konması yolunda ilke kararı alınmalıdır. VII.10. SÖYLEYİŞ YANLIŞLIKLARI: Sözcük ve tümce vurgusunun yanlış yerde yapılması, böylesi yanlış bir kullanımın yaygınlaşmasına yol açmakta ve anlamın ilk duyuşta anlaşılmasını güçleştirmektedir. Bir reklam ezgisinde ‘Sıkışınca borç alma’ sözündeki ‘alma’ sözcüğünün son hecesine vurgu yapılması, sözcüğün ‘anla’ biçiminde anlaşılmasına yol açmakta ve iletilmek istenenin kavranmasını güçleştirmektedir. Kimi sözcüklerde ‘e’ lerin geniş, kimilerinde dar, söylenmesi önlenmeli; yöresel söyleyiş özelliklerinin radyo ve televizyon aracılığıyla yaygınlaşmasının, bu türde modalar yaratılmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca radyolarda ve televizyon yayınlarında Türkçe’nin İngilizce gibi seslenmesinin de kesinlikle önlenmesi gerekir. İngilizce sözcüklerin ilk ya da orta hecelerindeki vurgu bizim sözcüklerimize de bulaşmakta ve Türkçe sözcüklerin İngilizce vurgusuyla söylenmesi gibi çok ciddi bir soruna yol açmaktadır. ‘Evlerin bodrum katlarını su bastı’ haberi ‘bodrum’ sözcüğünün ilk hecesine yapılan vurgu yüzünden ‘Bodrum’ biçimini almakta. Üç heceli sözcüklerde de orta heceye vurgu yapılması aynı türden söyleyiş yanlışlıklarına yol açmakta. Bütün bu uyarılar, yanlışların düzeltilmesi yolunda bir adım atılmasını sağlar mı? Bilmiyorum. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Page 15: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

15

VIII. ARGO DİLİN RENGİDİR... Vah, vah, vah! Meğer ne kadar "cici çocuklar"mış, argo nedir bilmezlermiş, hele küfür, asla, anneleri hemen ağızlarına biber sürermiş... "Argo" tartışmasında "argo"yu kötüleyenleri duydukça, gördükçe onlara acıyasımız geliyor! "Argo", her dilin olduğu gibi Türkçenin de süsüdür, rengidir, tadıdır, tuzudur, biberidir. *** "Efezdim, argo, Türkçeyi bozuyormuş!" Yaaa, nasıl anlamışlar?.. Bütün kabahat Sinan Çetin'in "Avrupa Yakası" adlı dizisinde... Diziye öyle bir kadro yapmış ki,Gazanfer Özcan'dan Hümeyra'ya Ata Demirel'den Gülse Birsel'e ve fıttırık kız "Selin"e, (Evrim Akın) kadar, seyretmemek mümkün değil... İşte "Türkçe elden gidiyor" diye feryat edenler bu kızcağızın "Oha falan oldum" deyimine takmışlar. *** Bu bir argo deyimdir; eğer siz Türkçeyi bu hale getirenleri merak ediyorsanız Taksim'den Şişli'ye kadar bir yürüyün kaç tane adı Türkçe olan dükkan bulacaksınız, ona bakın... *** "Argo" genç insanların ürünüdür, onlar kendi aralarında "argo" üretir ve kullanırlar... "Argo"ya "edepsizlik" diye bakanlar da vardır. Doğrudur, lakin "argo"nun edepsizliği yanında güzelliği olduğu gibi, edepsiz olmayanı da vardır. Örneğil, bugünlerde gençler birbiriyle konuşurken "gurur yapma, heyecan yapma, vicdan yapma" gibi deyimler de kullanmaktadırlar, bunların edepsizliği yoktur, ama anlamı vardır. "Heyecan yapma"nın anlamı "heyecanlanma" değil midir? Ya da "vicdan yapma"nın anlamı "duygu sömürüsü"ne uymaz mı? Kimsenin "Türkçeyi argoya teslim etmek" gibi bir düşüncesi olamaz ama, "argo" da neredeyse dilimize musallat olmuş bir hastalık gibi de düşünülemez. "Argo", dilimizin bazen tatlı rengi, bazen de tatsız rengidir ama, ama renktir. *** Her dönemin argosu vardır, Örneğin "boş vermek" bizim gençliğimizin argosuydu. Okuldan kaçmaya "kırmak" denirdi, sınıfta kalmaya da "çakmak" uygun görülmüştü, kopyanın adı da "palamut" değil miydi? Şimdi ki gençler de "Oha falan oldum!"la idare ediyorlar. Hem söyleyin, yağdanlık da yalakalık da döneklik de argo değil midir?

Page 16: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

16

IX. YENİDEN KURTULUŞ SAVAŞI: NEREDEN BAŞLAYALIM? Dilimize olan son saldırının altında yabancı dille eğitim temel silah olarak yatar.Yapılacak şey çok var.Hemen yapılabilecekler: 1. Kamuoyu yabancı dil yalnız böyle öğrenilir diye aldatılmışlardır. Konunun vahametini

kavrayanlar çevrelerindeki herkese, velilere, eğitimcilere, halka gerçeği anlatsınlar.Hazırlık sınıfı diye bir uygulamanın başka ülkelerde olmadığını ,bunun büyük bir israf olduğunu duyursunlar.

2. Hangi yabancı dillerin hangi mesleklerde faydalı olduğu ,ne tarz öğrenilmesi gerektiği

tespit edilsin. Mesela, gezim (“Turizm”) rehberliği, konukevi (“otel”) yöneticiliği yapacak kişilerin İngilizce fizik, matematik terimleri bilmeleri gerekmediği gibi, bilimcinin de sokak İngilizcesini bülbül gibi bilmesi değil , kendi mesleğini takip edecek kadar yabancı bilim dilini bilmesi yeterlidir. Asıl bilmesi gereken matematiktir.

3. İnsanlar,yeni seçilen bakanlar,vb. yalnız yabancı dil bilmeleriyle methedilmemeli,

matematik, bilgisayar yazılım dilleri, iktisat, felsefe, Türk lehçeleri,mühendislik ,vb. bilgi ve yetenekleri için övülmeli.

4. Hukukçularımız yabancı dille eğitimin Anayasaya aykırı olduğu açısından (eğitim resmi

dilden olur) gereken merciler uyarmalı, hatta toplu davalar açmalıdır. 5. Orta ve Yüksek öğretiminin tümünde yabancı dille eğitim devlet tarafından

yasaklanmalıdır. Hatta yabancı misyoner okullerinde bile (Robert Kolej, Sen Joseph vb.) eğitim dili tümüyle Türkçe olmalı, yabancılar bu okullarında ayrı yabancı dil dersine takviyeli, yeni ve hızlı yabancı dil öğrenme yöntemleri ile faydalı olmalıdırlar. Eğer bu değişikliğe yanaşmazlarsa gerçek gayeleri dahada açığa çıkacaktır. Özel veye devletin tüm okullarında yabancı diller ayrıca yeni verimli yöntemlerle öğretilmeli, yaz kursları açılmalı, kamuoyu düzeltilmeli hazırlık sınıfı uygulaması kesinlikle kaldırılmalıdır. Eğer devletin fazladan bir iki yıl eğitim yapmak gibi imkanı bolsa(!) ve illa da her ülkeden bir iki yıl daha çok okunacak deniyorsa , hazırlık yılında, her öğrenci, seçeceği meslek ne olursa olsun, matematik, bilgisayar kullanım ve yazılımını öğrenmelidir. İşte o zaman her ülkenin gerisinde değil önünde oluruz. Çünkü öğretilen İngilizce sadece züppelik, ”rock and roll”culuk dilidir. Gerçek bilim dili matematiktir.

6. Partisinin sağ veya sol edebiyatı ne olursa olsun iktidardakiler ve hükümetleri gerçekten

Türkiye, Türk dünyası ve Türk halkının beka ve çıkarını en ön plana almalıdır. Bu anlamda milli olmalıdır. Peki öyle oldukları nereden belli olacak? Anlamanın kolayı var. Türkiye ve Türk dünyasının baş sorunu eğitim ve eğitim dili sorunudur. Bu konuya eğilmeğe, kesin önlemler almağa yanaşmayan bir iktidar milli olamaz; lafları ve giysileri ne olursa olsun.

7. Konuşurken İngilizce laflar katmak övünülecek bir şey değil, ayıplanacak bir şey

olmalıdır. Böylelerine bu kibarca hissettirilmelidir. 8. Belediyeler, sorumlu kuruluşlar, işyeri ya da dükkanları güzel Türkçe isimler koymaya

teşvik etmeli,yarışmalar açmalı,törenlerle ödüller dağıtılmalıdır.Buna rağmen aşağılık duygusu hastalığından veya Türk diline gizli düşmanlıktan kurtulamayanların ruhsatları verilmemeli veya yenilenmemeli,yabancı dilden adlarla manen her gün yara bere içinde bırakılmamız önlenmelidir.

9. Keza milli iktidarın yetkili mercileri basın yayında dergi, gazete, TV, radyo isimlerinin

Türkçe olmasını Madde 8’deki gibi önlemlerle sağlamalıdır.

Page 17: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

17

10. Dergilere abone olanlar yayımcılara toplu,çok imzalı mektuplar yazmalı,isim Türkçeleşmediği takdirde abone olmayacaklarını bildirmelidirler. Keza, ilan verenler de TV olsun, gazete olsun,önce ricada bulunmalı,olmazsa ilan yoluyla olan parasal kaynağı keseceklerini belirtmelidirler.

11. Anglolaştırma yolunda dış kaynakların 1970’-lerde başlattığı masum görünüşlü,sessiz

fakat son derece etkili bir yöntem de “T-shirt” dedikleri mintan seferberliğidir.Gençlerin üzerindeki üstleri İngilizce yazılı çoğu da açık saçık anlamlı (hatta Amerikan bayraklı!) bu gömlekler önemli birer beyin yıkama aracıdır.Şimdi bu silahı tersine çevirmeliyiz.Esnaf,küçük imalatçı kuruluşlar bu konuda toplantılar yapmalı,önce bu yazı ve resimlerin kimlerce sokuşturulduğu saptanmalıdır.İngilizce bile bilmeyen bazı imalatçı ve esnafa bu yazıları kim veriyor?Dış ülkelerde aynılarına rastlamıyorum.Şimdi yetenekli çizimcilerimize esnaf güzel Türkçe yazılı resimler çizdirsinler,bunlarda başarıyla,milli kültüre,Türk okul ve evrenkentlerine (Üniversite) özendirecek sunuşlar olsun.Para kazanılırken milli bilince,dile zararı değil,faydası dokunsun.

12. Türk Dünyası’nın bekasını isteyen,Türk dilini seven herkes,diğer siyasi,ülküsel görüşleri

ne olursa olsun, dilimizin,eğitimimizin kurtarılmasını en önemli, birinci milli dava olarak görmeli, önce bu davayı hep birlikte halletmek için birleşmelidirler. Bu arada,şimdiki Türk D il Kurumunun “Osmanlıca”yı unutulmaktan kurtarmış olan değerli dil ve edebiyat şahsiyetleri, yıllarca uzak Türk lehçelerinin sözcüklerini hazırlamış,Türk bilim ve teknik diline gerçek Türkçe’den güzel terimler türetmiş, bu sefer de “sağçı”veya “solçu” ya kızıp “Anglomanlıca”yı körüklememiş eski Türk Dil Kurumu uzmanlarıyla barışmalı, hep birlikte gerçek Türkçe bilim dilinin geliştirilmesi ve de Türk Dünyası’nın ortak yazı dilinin, ortak Türkçe bilim dilinin bir an önce sağlanması için çalışmalıdırlar.Yoksa Türk Dili, lehçeleriyle beraber, Anglo-Sakson,Rus ve İran’ın “böl ve fethet”siyasetine kurban gidebilir.Osmanlıca-Öz Türkçe diye anlamsız kavgalar,aslında gene anlamsız “sağ-sol”dış kaynaklı kavgaları ile dil severlerimiz bölünürken, İngiliz atını alan sessizce Üsküdar’ı geçiyordu. Ama şimdi ,halkımız dahi bu, gece yarısında ilerleyen düşman atlısını ay ışığında gördü, fark etti.Onun için , onbin yıldır nice badireler atlatmış olan Türk Dili ailesi gene muhakkak kurtarılacaktır. Bu en büyük ve en şerefli kurtuluş savaşı Türk Dünyası’nın her köşesinden başlamıştır.Türk dili yalnız kurtulmayacak, o nadir matematiksel yapısıyla dünyanın da bilim dili olacaktır.

Page 18: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

18

X. BASINDAN

Page 19: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

19

Page 20: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

20

Page 21: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

21

Page 22: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

22

Page 23: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

23

XI. ULUSAL BİLİNÇ Projemize başlarken ortada bir sorun olduğunun farkındaydık. Ancak, durumun bu kadar ciddi, önemli olduğunu -doğrusunu isterseniz- bilmiyorduk. Bizi en çok üzen ise sözünü ettiğimiz dil yanlışlarını kendimizin de yapmasıydı. Şimdi biliyoruz ki eğer dilimize sahip çıkıp onu korumazsak, ulus olma özelliğimizi de yitireceğiz. Dil olmaksızın düşünmeye olanak bulunmadığı gerçeği benimsendikten sonra, insanoğlunun düşünceye bağlı bütün eylemleri, anıları, başta söze dayanan sanatlar olmak üzere bütün sanat dalları ve dil olmazsa varlığından bile söze edilemeyecek olan bilim dalları kendiliğinden, adına dil dediğimiz büyülü varlığın geniş çerçevesi içine girmektedir. Toprak olmadan nasıl, tarımdan söz edilemez, hava olmadan ateş yakılamazsa, dil olmadan elbette uygurlıktan söz edilemezdi. Kısacası dil, insan olmanını ayrıcalık belgesi, uygarlığın anahtarı ve bir toplumu ulusa çeviren ortak kültür varlığı, kültür bağıdır. Bu gerçekleri göz önünde bulundurursak, dilimize sahip çıkmanın önemini daha iyi kavrayabiliriz. Projemize son noktayı 2. İzmir Dil Kongresi’nin sonuç bildirgesinden alınan cümlelerle koyalım istedik. Buna göre; Türkçemiz diyor ki: Türkçemiz; “Yapım sağlam, işlek ve doğurgandır. Her ne ararsan bende (kendinde) ara.”diyor... Türkçemiz; “ Bilimde, sanatta, felsefede, aklınıza gelebilecek her alanda varım ve yeterliyim; yeter ki kapımı çalın, konuğum olun.”diyor... Türkçemiz; “ Ozan dedeme kulak verin:’ Yoktur Türkçesi olmayan sözcük / Ya unutulmuştur o / ya anımsanmamıştır deyişi boşuna değildir onun. Derleme ve Tarama Sözcüklerinde durur binlercesi söz varlığımın; on binlercesi yaşar halkın dilinde, kültüründe, yüreğinde...” diyor... Türkçemiz; “ Düşünürken, konuşurken, yazarken, düş görürken, hayal kurarken... her yerde,her zaman bırakın sizinle olayım ki coşkulu, mutlu, umutlu olun.”diyor... Türkçemiz; “ Kimliğinizi, benliğinizi ancak bende bulabilirsiniz, kendinizi en iyi bende ortaya koyabilirsiniz. Ben varsam / benimleyseniz varsınız, ötesi kapıkulluğudur.” diyor... Türkçemiz; “ Dünya diller ailesinin alçakgönüllü ve özgür bir üyesiyim, bırakın / sahiplenin hep de öyle kalmalıyım, siz de öyle olun isterim.” diyor... Türkçemiz ; “Küreselleşme diye karşınıza çıkarılan yeni saldırganlık, bütün dünya dilleri için büyük tehlike oluşturmaktadır. “ diyor. Türkçemiz; “ Anadilini kullanmak sorumluluk gerektirir; sanatçılar, gazeteciler,yazarlar yapımcılar, bilim insanları, öğretmenler, öğretim görevlileri, öğrenciler, kısaca hepiniz her türlü kullanımda aynı titizliği göstermelisiniz. Bu, kaçınılmazdır.”diyor...

Page 24: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

24

Türkçemiz; “ Kurumların, düşüncelerin kirlenmesinin; sokaklarınızın, dünyanızın,yaşamınızın kirlenmesi olduğunun artık ayırdına varmalısınız. Bilinçli tutum almalısınız.”diyor... Türkçemiz; “ Tüm işyeri adları, tanıtıcı yazılar; çağrılar, uyarılar, duyurular... Türkçe olmalıdır.Dünyanın aklı başında ulusları böyle yapıyor. Ben sizi bekliyorum... Siz neyi bekliyorsunuz? ” diyor... Türkçemiz; “ Atatürk’ümüzün kalıtyazısını ortadan kaldıran, 20 yıldır duyarsızlık, bananecilik, adamsende’ cilik, boşvermişlikle taşıdığınız hukuk ayıbından artık kurtulun. TDK ’ yi 1983’teki özerk yapısına kavuşturun.” diyor... Türkçemiz; “Son bir dileğim var; çocuklarla buluşturun beni, çünkü onlar ‘ Hayatın ölüme verdiği gözdağıdır. ’” diyor... Türkçemiz; “ Haydi, ne duruyorsunuz; ‘Türkçem, benim ses bayrağım! demek için neyi / kimi bekliyorsunuz ? ” diyor...

Page 25: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

25

XII. KAYNAKÇA Aksoy, Ömer Asım, (1973) Özleştirme Durdurulamaz, (2. Baskı) Ankara, Ankara Ün. Basımevi Aksoy, Ömer Asım, (l975) Gelişen ve Özleşen Dilimiz, (4.Baskı) Ankara, Ankara Ün. Basımevi Hepçilingirler, Feyza, (2000), Dedim “Ah”, İstanbul, Remzi Kitabevi Hepçilingirler, Feyza. (1998), Türkçe “Of”, İstanbul, Remzi Kitabevi Özel, Sevgi, (2000), Dil Kiri El Kiri, (2. Baskı), Ankara, Bilgi Yayınevi Sinanoğlu, Oktay, (2004). “Bye-Bye” Türkçe, (19. Baskı), İstanbul, Otopsi Yayınları Türk Dil Kurumu, (1974), Dil Yazıları I., II., Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınevi

Page 26: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

26

XIII. RESİMLER

Page 27: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

27

Page 28: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

28

Page 29: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

29

Page 30: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

30

Page 31: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

31

Page 32: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

32

Page 33: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

33

Page 34: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

34

Page 35: ÖZEL EGE L - egelisesi.k12.tr · PDF fileGünümüz Türkçe’sinin en önemli sorunu, yabancı dillerin, özellikle de İngilizce’nin, ... elit kesim arasında kullanılan bir

ÖZEL EGE LİSESİ

35