Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1 GİRİŞ.................................................................................................................................2
1.1 AMAÇ.............................................................................................................................3
1.2 YÖNTEM........................................................................................................................5
2 TÜRKİYE’DE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ EĞİTİME ETKİSİ....................................6
3 TÜRKİYE’DE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINI KULLANAN KESİM..................................12
4 AVRUPA’DA KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ EĞİTİM ÜZERİNE ETKİSİ......................16
5.1 EĞLENDİR-EĞİT YÖNTEMİ.........................................................................................21
5.2 EĞLENDİR-EĞİT YÖNTEMİNE ÖRNEKLER..............................................................23
6 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ.................................................29
6.1 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ,FONKSiYONLARI VE ETKİLERİ.............................29
6.3 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ FONKSİYONLARI....................................................32
7 KİTLE İLETİŞİMDE KAYNAK...........................................................................................38
8 ÇOCUK VE SOSYALLEŞME; KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ETKİLERİ....................56
10 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI NELERDİR VE GENEL ÖZELLİKLERİ...........................66
11 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI........................................................................................66
12 Gazete Nedir?...............................................................................................................66
13 Radyonun Özellikleri Nelerdir?......................................................................................67
14 İnternetin Genel Özellikleri Nelerdir?............................................................................67
15 Bilgisayarın Özellikleri Nelerdir?....................................................................................68
16 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ KÜLTÜR-SANAT BAKIMINDAN ETKİLERİ..............69
17 UYGULAMADA KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI...............................................................76
18 SONUÇ.........................................................................................................................80
19 KAYNAKÇA...................................................................................................................81
1
1 GİRİŞKitle iletişim araçları, gelişen teknolojinin de etkisiyle toplumsal yaşamın vazgeçilmez
bir öğesi olmuştur. Birçok sosyal bilimci, araştırmalarında kitle iletişimi ile birey ve
toplum yaşamını sosyolojik, sosyal ve psikolojik yaklaşımlarla sorgulamış ve buradan
bireylere etkisini açıklamaya çalışmışlardır. Kitle iletişim, kavram olarak toplumsal bir
nitelik taşımaktadır. Birbiriyle ilişkisi olmayan geniş bir nüfus demektir. İnternet,
çağımızın en büyük bilgi paylaşım ağı haline gelmiş durumdadır. Kitle iletişimin
tümünü kapsamaktadır. Birey üzerinde en büyük etkinin internet olduğu ve bu etkinin
gelecekte de artarak devam edeceği kuşkusuzdur. Kitle iletişim araçları; basın,
radyo, televizyon ve internet ile yapılan yayınların etkilerini değerlendirilmelidir.
Bireyin iletişim üzerine etkileri konusunu anlayabilmek için öncelikle etki kavramını
ele almak gereklidir. Etki kavramında temel ise kitle iletişim araçlarının yaptığı
değişmelerdir.
Kitle iletişim araçları; bireylerin toplum ile bütünleşmesinde, toplumun bir parçası
olmalarında, toplumun kültürel değerlerini almalarında ve yeni değerler
eklemelerinde, inanç, tutum ve davranışlarındaki değişmelerde rol oynamaktadır. Bu
etkileşimin düzeyi, bireylerin kitle iletişim araçları ile ilgili ön yargılarına, bu araçların
ne sıklıkla kullandıklarına ve bu araçlar aracılığıyla kendilerine ne tür mesajlar
verildiğine bağlı olarak değişmektedir. Kitle iletişim araçları, bireylerin ufuklarını
genişleterek evrensel bazda düşünmeyi sağladığı gibi, birey ve toplumun bilincini de
sağlamakta, böylelikle modern bir topluma geçişi de kolaylaştırmaktadır. Kitle iletişim
araçlarının bireyin üzerinde ki etkisinde, psiko-sosyal gelişiminde önemli değişim
oluşturabilir. Son zamanlarda TV kanallarında oldukça fazla dizi yayınlanmaktadır.
Bu dizilerdeki belirgin karakterlerin çocuk, ergen, genç üzerinde etkisi hep
tartışılmıştır. Araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda okullarda şiddetin
artmasında TV kanallarında yayınlanan bir takım dizilerdeki karakterlerin etkisi, bu
karakterlerin benlik gelişimi sorunlu olan gençlerde aitlik duygusu o karakter ile
biçimlendiği belirtilmiştir.Tüm bunlar düşünüldüğünde kitle iletişim araçlarının önemi
ve günlük yaşantımızdaki yeri ve önemi göz ardı edilemez. Kitle iletişim araçları
hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır ve tutmaya devam edeceği aşikardır. Eğitim,
sağlık gibi temel ihtiyaçlarda büyük bir kolaylık sağlamakla birlikte olumsuz yönlerinin
de bulunduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu araştırmada kitle iletişim araçlarının
özellikle eğitim üzerinde var ettiği olumlu ve olumsuz etkileri incelenecektir.
2
1.1 AMAÇKitle iletişim araçlarının, birey üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkisi
olduğundan söz etmek mümkündür. Etki, bireyin içinde bulunacağı duruma göre
değişmektedir. Kitle iletişim araçlarının, etkisi bireyin değerleri ile örtüştüğü sürece
fazla olabilir. Eğer bu örtüşme yoksa ya da yeterli değilse birey kitle iletişim
araçlarından gelen iletilere karşı kapalı olacağından iletiler tam yerine ulaşmayabilir
ve beklenilen etki olmayabilir.
Toplumsal yaşantı içerisinde gelişen kitle iletişimi, birçok yönden fonksiyonel olarak
kullanılmaktadır. Toplumsal yaşantıda oldukça fazla yer bulan kitle iletişim araçlarının
geniş bir kullanıcı kitlesi ve daha doğrusu geniş bir hedef kitlesi bulunmaktadır. Çeşitli
kitle iletişim araçları bulunur ve bu araçların tamamının hedef kitlesi bellidir. Bu
araçlar amaçlarına büyük olasılıkla ulaşabilmiş ve başarı gösterebilmiştir. Kitle
iletişim araçlarının kullanım yelpazesinin oldukça geniş olduğunu söylemek
mümkündür. Kamuoyu oluşturmaktan, toplumsal olaylara, eğitim ve öğretime kadar
uzanan bir yelpazesi bulunmaktadır. Kitle iletişim araçların içinde internetin ve
televizyonun birey üzerinde en çok etki eden araç olduğunu söylemek mümkündür.
Özellikle günümüzde modern toplum yapılarının temel bilgi edinme araçları haline
gelmiştir. Kitle iletişim araçlarının etkisi ve bu etkiye karşı birey ve toplumsal tepki
dikkat çekicidir. Kitle iletişim araçlarının kullanım alanlarını sıralamak mümkündür
ancak kısaca değinmek gerekirse yaşantımızın her alanında var olan araçlardır.
Kamuoyu oluşturmada en çok ve en etkili kullanılmasının yanı sıra ajitasyon ve
propaganda çalışmaları için de en vazgeçilmez unsurdur.
Teknoloji çağına girmemizle birlikte kitle iletişim araçları hayatımızdaki yerini ve
konumunu sabitlemiştir. Teknoloji çağında olmamızın avantajlarından mümkün
mertebede yararlanırız. Çünkü hep söylendiği gibi, artık her şey elimizin altında ve
bizlere yalnızca ‘bir tık’ uzaktadırlar. Yaşamın bütün alanlarında faydalandığımız kitle
iletişim araçlarından en popüler olanı internettir. Teknoloji çağının gelmesinin
olumsuz bir etkisini söyleyecek olursak zaman kavramının hep olduğundan daha
değerli olduğunu söyleyebiliriz. Günlük yaşantımız içinde hep zamanla yarışmak, ona
yetişmek ve zamanı yakalamak zorunda kalırız. Ancak burada bir çelişki de söz
konusudur. Teknoloji çağı, getirdiği zaman kıtlığını da yine teknolojiyle
3
çözebilmektedir. İşte tam burada kitle iletişim araçları devreye girer. Gelişmişliği
sayesinde bizlere hep biraz daha fazla zaman kazandırır. Teknolojinin, kitle iletişim
araçlarını da geliştirerek birçok avantaj sağladığını söyleyebiliyoruz. Teknoloji
geliştikçe kitle iletişim araçları da gelişmekte ve dolayısıyla bu araçların etkileri de
artarak ilerlemektedir. Örnek olarak sağlık alanını ele alacak olursak hastaneye hiç
gitmeden evimizden, okulumuzdan, iş yerlerimizden özetle bulunduğumuz her yerden
kolayca hastane randevusu almamız bize oldukça fazla zaman kazandırmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının zaman kazandırması söz konusu olduğunda daha eski
çağlara gitmeden günümüzden örnek verecek olduğumuzda akıllara ilk gelen örnek
bu olacaktır. Daha eskilere gidecek olursak ilk kitle iletişim araçlarından birisi olan
telefonun icadıyla bir devrim gerçekleştiği ve oldukça fazla zaman kazandırmanın
yanı sıra kolaylık sağladığını da söylemek mümkün. Kitle iletişim araçları günümüzde
yalnızca sağlık alanında değil eğitim alanında da oldukça önemli bir yere sahip
olmuştur. Yine zaman kazandırması olumlu etkileri arasında kabaca söylenebilir.
Ama bunun yanında sayısızca avantajı bulunmaktadır. Bu noktada
dezavantajlarından da söz etmek gereklidir. Destek eğitimler, uzaktan eğitim destek
programları, televizyondan yayınlanan dersler, gazete ve dergilerin kültür sanat
bölümleri (yalnızca kültür sanat üzerine çıkarılan dergiler mevcuttur) kitle iletişim
araçlarının eğitime etkisini gözler önüne seriyor. Eğitimin zor hatta imkansız olduğu
bölgelerde eğitimin sürekliliği kitle iletişim araçları aracılığı ile sağlanıyor. Eğitimin her
yere gitmesi hala mümkün olmamakla birlikte kitle iletişim araçlarının her yere gitmesi
mümkün olmuştur. Teknolojik gelişmeler sayesinde; okula, eğitmene, kitaplara vs
somut olarak ulaşılamaması eğitimin önüne geçemez hale gelmiştir. Çünkü kitle
iletişim araçları sınırsız bilgiye ulaşmamıza olanak sağlamıştır. Sınırsız bilgiye
ulaşmak bütün bu bilgilerin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Bilgilerin doğruluğuna
tam anlamıyla emin olamamak kitle iletişim araçlarının dezavantajlarından yalnızca
bir tanesi.Avantajlar ve dezavantajlar karşılaştırıldığında sonuç ne olursa olsun kitle
iletişim araçlarının kitle iletişiminde sahip olduğu yeri değiştirmeyeceği aşikardır.
Çünkü bütün dezavantajlarına rağmen hayatımızı kolaylaştırmamıza, zaman ve hız
kazanmamıza, boş vakitlerimizi değerlendirmemize yardımcı olan kitle iletişim
araçlarını hayatımızdan çıkarmamız teknoloji çağındayken imkansız hale
gelmiştir.Bütün bunları göz önünde bulundurarak yaptığımız araştırma da kitle iletişim
araçlarının hayatımızdaki yerini ve özellikle eğitim üzerine etkilerini geniş bir
perspektifle inceleyeceğiz.
4
1.2 YÖNTEMBu bölümde kitle iletişim araçlarının eğitim üzerine etki ederken izlediği yol be
yöntemleri kısaca inceleyeceğiz. Kitle iletişimi, çeşitli türlerdeki mesajların büyük ve
dağınık bir kitleye bu amaç için geliştirilmiş olan araçlarla iletilmesidir.
Kitle iletişim araçlarının başlıcaları ve en çok bilinip kullanılanları; radyo, televizyon,
internet, gazete, telefon, faks, teleks, periyodik dergi vb. yayınlardır.
İletişim araçları ise; bilgi akışını sağlayan araçlara verilen genel isimdir. Bu akış,
"bireyden çoğula" veya "çoğuldan bireye" bilgi yönüyle olan iletişime göre
çeşitlenirler. İletişimde duyuya yönelik algılama da söz konusudur. Algılama ve
algılatma adına iletişimi sağlayacak, karşılıklı bilgi aktarımını sağlayacak araçlar,
iletişim araçları ile sağlanmaktadır. Kitle iletişim araçları, eğitimde önemli bir role
sahiptir. Özellikle ekonomik kaynakların sınırlılığı nedeniyle, toplumun her kesiminin
eğitim sunusundan yararlanması, istenilen ölçüde olanaklı olamamaktadır. Ayrıca,
ulaşım, nüfus ve coğrafi koşullar da eğitimin yeterli ölçüde sağlanmasını engelleyen
etmenler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, toplumun belli konularda
aydınlatılmasında ve eğitsel yayınlarla bilgi sahibi olmasında kitle iletişim araçlarının
önemi göz ardı edilemez.Kitle iletişim araçlarının, toplumsal sorunların
çözümlenmesi, gereksinimlerin karşılaması için, gerekli olan ve örgün eğitim yoluyla
elde edilemeyen veya elde etme olanağı bulunamayan bilgi ve becerinin
kazanılmasındaki etkisi büyüktür. Özellikle bireylerin gereksinim duydukları konularda
bilgi, beceri ve davranışları kazanması, temel hak ve sorumluluklarını öğrenmesi,
kitle iletişim araçlarının en önemli görevlerini oluşturmaktadır.Günümüzde kitle
iletişimi yoluyla eğitim yapılması, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak yoğun
biçimde kullanılmaktadır. Ancak, bu kullanımda, topluluklar arasındaki farklar
belirleyicidir. Geri kalmış ülkeler, eğitim sorunlarının çözümünde doğrudan bu
araçlardan yararlanmayı hedef alırken, gelişmiş ülkeler, bu araçlardan eğitimde
yararlanmayı, geleneksel eğitim yöntemlerine yardımcı olmak üzere
yeğlemektedirler. Daha üst düzeyde eğitim amacı ile bu araçlar kullanılmaktadır.Kitle
iletişim araçları ile yapılan eğitimin özelliklerine kısaca değinecek olursak burada bir
noktayı hatırlatmak gerekir. Bu araçlar içerisinde eğitimde en yoğun olarak kullanılan
araçlar, kitle iletişimi yazılı olmayan araçlardır. Bunların başında da radyo ve
televizyon ile sinema gelmektedir.
5
2 TÜRKİYE’DE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ EĞİTİME ETKİSİ
Eğitim ve teknoloji, insanoğlunun yetitirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Her
ikisinin de temel amacı kişilerin gelişimine etkili olarak katkı sağlamaktır. Sağlanan bu
katkı, daha çok etkili ve kalıcı öğrenmelerin olumasında yoğunlamaktadır.
Eğitim teknolojisi ile ilgili kaynaklara bakıldığında bu kavramın köklerinin çok eski
devirlere uzandığı görülmektedir.İş man’a göre (2003) tarihsel gelişim ve geleceğe
yönelik çalışmalar bakımından eğitim teknolojisi beş ana döneme ayrılmıştır.
1.Ateşin ilk bulunması ile başlayıp ilk eğitim teknolojisi kuramlarının
gelişmelerini kapsayan ve 1900’lere kadar uzanan dönem.
2. Telefon, radyo, televizyon gibi işitme ve görme araçlarının bulunduğu
1980’lere kadar uzanan dönem.
3. Bilgisayarların ve bilgisayarlı eğitimin yaygın bir biçimde kullanılmaya
baladığı 1990’lara kadar uzanan dönem.
4. Eğitim ve öretim ortamlarının sanal hale geldiği, içinde bulunduğumuz yüzyıl
olan 21. yüzyıl.
5. Eğitim sisteminde kökten bir değişimin beklendiği gelecek yüzyıllar.
Bu bilgilerin ışığında eğitim teknolojisinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu
söylemek mümkündür. Ancak, bu alandaki dikkat çekici gelişmelerin 20. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren yaşandığı ve daha da hız kazanarak günümüze ulaştığı
görülmektedir. Bugünün modern eğitim sisteminde etkin rol oynayan eğitim
teknolojileri çağdaş eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Teknoloji destekli çağda
eğitim öğrenciyi, görsel ve işitsel araçlarla donatılmış eğitim ortamında yetiştirip,
yaparak-yaşayarak öğrenen, düşünen, araştıran ve araştırmalarının sonucunu
toplum yararına sunan bireyler haline getirirken öğretmenin de pozisyonunu
değiştirmeye başlamıtır. Bilgi çağının öğretmeni, öğrenciye bilgiyi ezberletmekten
ziyade kendini sürekli yenileyen ve bildiklerini öğrenciye sağladığı rehberlik
yoluyla sunabilen, öğrencinin hangi bilgiyi nereden nasıl bulabileceğinin yolunu
gösteren, günün artlarına uygun bilgi ve teknik donanıma sahip, ufku açık
öğretmen modelidir.
6
Türkiye’de buna bağlı olarak geçmişe göre eğitimde kitle iletişim araçları daha çok
önem kazanmış ve bir çok yenilik yapılmıştır. Yeniliklerin yayılması, hemen tüm
toplumların merak konusu olmakla birlikte, bu yönde yapılan çalışmalar oldukça yeni
ve sınırlıdır. Rubin , bu çalışmaların, daha çok, iletişim, antropoloji, sosyoloji ve
pazarlama alanlarında yoğunlaştığını belirtmektedir. Bu kadarı ile bile, yeniliklerin
yayılması konusunda oldukça güvenilir kuramsal temeller oluşturulmuştur. Ancak, bu
bilinenlerden pratikte yararlanma oranı henüz oldukça sınırlıdır. Çünkü gerek
yerleşke gerekse bütçe açısından ülkenin her bölümüne yayılması zaman alacaktır.
Türkiye’deki eğitimde kitle iletişim araçlarından daha çok internet ve bilgisayar
kullanılmaktadır. Okulların %92’sine yakınında bilgisayar, %85’inde ise internet
bulunmaktadır. Ve kitle iletişim araçlarının kullanılmasının yanı sıra okullarda
kullanılan ansiklopedi ve diğer araştırma kitapları azalmış, kütüphanelerde kitapların
yerini bilgisayarlar dolmaya başlamıştır. Zaman zaman dersliklerin yerini canlı
yayınlar almıştır.
Kitle iletişim araçlarından radyonun ise öğrencilerin kendilerini eğitmesi olanağı
sunulmuştur. Radyoda öğrenciler için bilgi veren, günümüz konularıyla alakalı bilgi
sunan yayınlar yapılıyor. Ama diğer kitle iletişim araçları kadar ilgi görmüyor çünkü ne
kadar iletişim aracı olsa bile eski albenisini kaybedip, tarihe karışmaya yüz tutmuş
duruma gelmiştir.
Türkiye’de kullanılan diğer kitle iletişim araçlarının en başta geleni internet ve
bilgisayardır. Kısaca internet, netlerin neti, ağların ağı ya da tüm dünyadan, yüz
binlerce bilgisayar ağının, bilgiye erişilmesi amacı ile birbirlerine bağlanmalarından
oluşan bir ağ olarak tanımlanabilir. Internet, değişik bilgisayar ağlarında olan
insanların, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, birbirleriyle aynı ağ üzerindeymiş
gibi haberleşmelerini ve bilgilerini en verimli şekilde paylaşmalarını sağlayan bir
teknolojidir. İnsanlık tarihi içinde, iletişim ve eğitim alanında, küreselleşmeyi bu
ölçüde kolaylaştıran, internet dışında başka bir teknoloji henüz geliştirilmemiştir.
Internetin eğitimde kullanılmasıyla birlikte, geleneksel öğrenci ve öğretmen
kavramları değişmiş, öğrene ve kolaylaştıran adlarını almışlardır. Öğrencinin rolü
artık sadece kendisine sunulan bilgiyi almak değil, aynı zamanda bilgiyi arayıp
bulmak, günlük hayatta kullanılabilecek duruma getirmek ve ondan yararlanmaktır.
Bu sayede, “yaşam boyu öğrenme” kavramı güçlü bir dost bulmuştur kendine.
7
Böylece de, kısa zamanda toplumun büyük bir bölümü, yaşam boyu öğrenen
durumuna gelebilecektir. Internet sayesinde, “yer” kavramı, eğitim hizmetlerinden
yararlanıp yararlanmamayı belirleyen bir kavram olmaktan çıkmaktadır. Çünkü
internette “bir yer”, “her yer”dir. Ders programlarında sıkı sıkıya bağlı kalınan
“yerellik”, tahtını, “küresellik” ya da “evrensellik” kavramlarına terk etmek üzeredir.
İnternet teknolojisinin eğitimde kullanılmaya başlanması ile, bu konuda adeta en
uygun düzey diye bakılan yüksek eğitim ilgi odağı olmuştur. Bir yandan hemen her
sistemde yaşana arz-talep dengesizliği; öte yandan mevcut bakış açıları ile bile,
küreselliğin ya da evrenselliğin en yoğun şekilde hissedildiği bu düzey için, internet
teknolojisi, kuşkusuz ideal bir ortam gibi algılanmıştır. Bu nedenle, internetin
eğitimdeki uygulamalarında, yüksek eğitim ağırlık kazanmıştır; yüksek eğitimde
yeniden yapılanmalara gidilmiştir. Yani, ne kadar yaygın olsa da ülkenin her yerinde
ulaşılması kolay bir araç haline gelmemiştir ne yazık ki. İnternet sayesinde sanal
üniversitede ders alan çok farklı öğrenci grupları vardır. Öğrenciler birden fazla ders
almak, lisans ve lisansüstü programa katılmak için kullanırlar. Bazı öğrenciler yarım
bıraktığı üniversite eğitimi tamamlamak için, kimisi işinde ilerkemek için ihtiyaç
duyduğu birkaç dersi alabilmek için, kimsi de sadece merak ve ilgi duyduğu bir
konuyu araştırmak için internetle tanışmış olabilir.
Tablo 1: Bilgisayar Sahipliğinin Gelir Gruplarına Göre Dağılımı, 2000.
Kaynak: TÜBİTAK-BİLTEN (2001), Bilgi Teknolojileri Yaygınlık ve Kullanım
Araştırması 2000, Bilgi Teknolojileri ve Araştırma Enstitüsü, Ocak 2001, Ankara,
s.35.
Araştırmanın verilerine göre 2000 yılında bilgisayar sahipliği %12,3 iken bilgisayar
kullanım oranı %17,1’dir. Aradaki fark, bireylerin kamu dairelerinde, işyerlerinde ve
“internet cafe”lerdeki bilgisayar kullanımdan kaynaklanmaktadır. Hanelerde bilgisayar
olmamasının nedeni olarak %58,3 oranında pahalı oluşu ifade edilmiştir (TÜBİTAK-
BİLTEN, 2001: 36). Ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar dikkate
8
alındığında, bilgisayar sahipliğine yönelik politikalardan çok bilgisayar kullanımını
artırıcı politikaların daha fazla uygulanabilir ve dijital uçurumun azaltılmasına daha
fazla katkı sağlayabilir görünmektedir.
1997 yılında evde bulunan bilgisayarların ancak altıda biri internete erişebilirken,
2000 yılında bu rakam %50’lere varmıştır (TÜBİTAKBİLTEN, 2001: 37). Bu
yükselişte, İnternet Servis Sağlayıcılarının (ISP) rekabeti sonucu erişim
maliyetlerinde görülen azalma, modem fiyatlarının nispi olarak düşüşü, internetin
günlük yaşamın bir parçası olmaya başlaması gibi çeşitli faktörlerin de etkisi
bulunmaktadır. Ancak, bu olumlu gelişmelere rağmen 2000 yılında hanelerde internet
sahipliği % 6,5‘i geçmemektedir.
Yirmi birinci yüzyıl okullarında kullanılan teknoloji Avrupa’ya göre daha iyi olmamakla
birlikte Türkiye’nin bir çok ihtiyacını karşılamaktadır. Daha bilinçli bireyleri yetiştirmek
için teknolojiyle birlikte gelişen öğretmenlere ihtiyaç duyulmaya başlanmış ve bu
durumda yaşı geçmiş öğretmenlerin çoğunun teknolojiye ayak uyduramam durumu
ortaya çıkmıştır.
Bununla birlikte Türkiye’nin, dâhil olmak istediği gelişmiş ülkeler grubu ile
karşılaştırıldığında, eğitimde çok ciddi nitel ve nicel sorunlar yaşadığı bir gerçektir.
Ülkelerin, iletişim teknolojisindeki yeni atılımlarla hızla arayı açmaya yöneldikleri bir
ortamda, Türkiye’nin de sanal eğitim konusundaki tartışmalara bir an önce
başlayarak, kendine bir strateji tayin etmesi zorunlu hale gelmiştir. Avrupa ülkelerinde
ilkokuldan kullanılmaya başlanan internet ve teknolojik aletlerin, Türkiye’de lisede
başlanılmaktadır. Milenyum dönemine girmiş olan insanların teknolojiyle bu kadar
geç tanışması olumsuz bir durumdur. Zamanla birlikte insanlarında bilinçlenmesi
gerekmektedir. Bu sayede, başarının artacağı düşünülmektedir. Aksi hale, örneğin
uzun vadede çok önemli bir hedef olmakla birlikte, uygulamanın, yalnızca “ek
kapasite yaratmak” gibi, politik olarak da cazip bir beklenti ile başlaması,
başarısızlığın da habercisi olabilir. Öğrencilere verilen tablet gibi kitle iletişim
araçlarının eğitime yararından daha çok zarar getirebileceği de göz önünde
bulundurulmalıdır. Öğrencilerin aracı bilgi almaktan daha ziyade başka amaçlar için
kullanması kitle iletişim araçlarının eğitime olumlu etkisi altında değil olumsuz etkisi
altına girmektedir. Bunun önüne geçilmesi için gerekli bilgilendirilmeler yapılmalıdır.
Bu bütünlük içinde, Türkiye için, sanal eğitim uygulamasının uzun vadeli misyonu,
9
herkese, “nitelikli eğitim pazarı” yaratmak olmalıdır. Bu bütünlük oluşturulmaya
devam edildiği için Türkiye’de eğitim olumlu yöne gitmektedir.
Sanal eğitim, temelde, iletişim teknolojisi olanaklarının yarattığı yeni dünya düzeninin
bir ürünüdür; “yer ve zaman kısıtlaması olmaksızın”, “öğrenici”ye sunulan “etkileşimli”
eğitim seçeneklerinin arttırıldığı bir sistemdir. Buradan yola çıkarak Türkiye’de bu
rahatlığın sunulduğu takdirde kitle iletişim aracı olan internetin ve bilgisayarı
Türkiye’ye oldukça olumlu bir etki bırakmaması imkansız hale geliyor. Sanal eğitim
kullanılarak hayal edilemeyecek sayıda öğrenciye ve insana ulaşılabilir. Türkiye’de
internetle birlikte kullanılan akıllı tahtalarda oldukça eğitime etki göstermektedir.
Öğrencilerin görsellerle birlikte bilgilerin sağlamlaştırılması amaçlanmıştır.
Sanal eğitim, şimdilik, üniversite düzeyde eğitim etkinliklerinden oluşan, üç kategori
halinde düşünülebilir. Bunlar:
1.Mesleki amaçlı hizmet-içi eğitim programları,
2. Akademik derece programları
a. Lisans programları
b. Lisans-üstü (yüksek lisans ve doktora) programları ile
3. Sosyal amaçlı özel programlardı.
Türkiye’de kullanılan bir diğer kitle iletişim aracı ise cep telefonudur. Neredeyse
her gencin ve her insanın elinde cep telefonu bulunmaktadır.
Tablo2: Cep Telefonu Sahipliğinin Gelir Gruplarına Göre Dağılımı,
Kaynak: TÜBİTAK-BİLTEN (2001)
10
Son yıllarda sahiplik oranı artan bir başka gösterge de kişisel bilgisayar
sahipliğidir. 1997 yılında Türkiye’de hanelerin yalnızca % 6.5’i bilgisayar sahibi
iken, 2000 yılında bu oran % 12,3 olmuştur. Diğer BİT göstergelerinde olduğu
gibi Tablo 3’de görüleceği üzere hanelerin gelir düzeyi yükseldikçe bilgisayar
sahipliği önemli oranlarda artmaktadır.Telefonu her yerde kullanıldığı için
kullanışlı sayılıyor. Ve her yerde kullanılıyor. Gençler vaktinin çoğunu telefonda
harcadığı için eğitime etkisi olumsuz yönde olduğu belirtiliyor.
Tablo 3: Coğrafi Bölgelere Göre BİT Sahipliği, 2000.
Türkiye’de sanal eğitim programlarına olan talep, bu yönde yaratılabilen
arz’dan her zaman fazla olmuştur. Buna göre; Türkiye’de sanal eğitim ve sanal
üniversite konularında, kamuoyu oluşturmaya yönelik ulusal sempozyum ve
seminerler yapılmalıdır.1
1 Atilla Dorsa Sinema ve Çağımız
11
3 TÜRKİYE’DE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINI KULLANAN KESİMBu günlerde öğretim programlarını en çok etkileyen güç teknolojidir. Örneğin,
bilgisayarlar,internet,televizyon ve projeksiyon aletleri gibi araçlardır. Bilim ve
teknolojideki son yeniliklerin, okulöncesinden üniversite sonrasına kadar tüm
eğitim dünyasını etkilediği; öğretim programının yapı öğelerini ve bileşenlerini
değiştirdiği; okullarda bazı iyileştirme hareketlerine etkisinin ve katkısının
olduğu, okulların üzerinde bir yenilik rüzgarının esmeye başladığı, kapı ve
pencereleri zorladığı gözlemlenmektedir. Rüzgar, genellikle batı dünyasından
veya bazı durumlarda da kuzeyden güneye doğru esmekte; yenilik hareketi ise
dalgalar biçiminde okulları etki alanına almaktadır. Gelişmeler, yalnızca ne bir
derse, ne aynı düzeyde bir tür okula ne de bir ülkeye özgü değildir. Değişme
ve gelişme ülkeleri, toplumları ve her yaştaki bireyi etkilemektedir. Bu nedenle,
yeni bir çağdan, açıkçası bilişim çağından ve yeni bir toplumdan, bilgi
toplumundan, yeni bir güçten, açıkçası bilgi gücünden söz edilmektedir. Söz
konusu gizil güç, yeni üretim ve hizmet araçlarını etkin kullanan insan
kaynakları ile yararlı işe dönüştürülmekte; nitelikli eğitim ise bu süreci
hızlandırmaktadır.
Dünya çapında binlerce bilgisayar ağını birbirine bağlayan bir ağ olarak
kavramlaştırılan internet, iletişim teknolojilerindeki gelişme ve değişmeler
sonucunda toplumsal yaşamımızdaki yerini almıştır. Özellikle 1990'lı yılların
ikinci yarısından itibaren gerek dünyada gerekse de ülkemizde kullanımı
yaygınlaşan internet, etkileşimlilik özelliğiyle geleneksel kitle iletişim
araçlarından farklı olarak, edilgen durumdaki izler kitleyi etken konuma
taşımıştır. Artık internet kullanıcıları yüzyüze iletişimde olduğu gibi karşılıklı
ileti alış-verişinde bulunabilmektedirler. Yine bireyler bilgisayarlarının birkaç
tuşuna basmak suretiyle ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiye hızlı bir şekilde
ulaşabilmekte; dünyada meydana gelen gelişmelerden anında haberdar
olmakta; eğlenceli ve hoşça vakitler geçirebilmekte; sevdikleriyle ve
tanıdıklarıyla sohbet edebilmekte, bankacılık işlemlerini yerine getirebilmekte
ve hatta alış-veriş yapabilmektedirler. İşte bu araştırmada gündelik
12
yaşantımızın artık her alanında yansımalarını hissettiğimiz internetin kullanım
özellikleri ve alışkanlıklarımız üzerindeki etkileri; Selçuk Üniversitesi'nden basit
tesadüfî örneklem yoluyla seçilen 487 öğrenci üzerinde yapılan anket
çalışmasıyla ortaya konulmuştur. Araştırma sonucuna göre deneklerin internet
kullanımında etkili olan 6 faktör tespit edilmiştir. Bu faktörler önem sırasına
göre sosyal kaçış, bilgilenme, boş zamanları değerlendirme, ekonomik fayda,
sosyal etkileşim ve chat ve eğlencedir. Deneklerin ne zamandan beri internet
kullandığı, deneklerin internet kullanma becerisi, haftalık internet kullanım
süresi, günlük internet kullanım süresi, internete duyulan güven, cinsiyet ve
öğrencilerin aylık harcama miktarı internet kullanım ve doyum
motivasyonlarına verilen önem düzeyini etkileyen en temel değişkenler
konumundadır.
Türkiye’de teknolojik destekli eğitimler 1998 yıllarında yavaş yavaş
başlanmaya başlamıştır. 1999-2000 öğretim yılında ise laboratuar kurmak
üzere destek sağlanmış ve bazı etkinlikler gerçekleştirilerek sonuçlar rapor
edilmiştir.
Türkiye’de kitle iletişim araçlarını daha çok kullanan kesim sırasıyla;
Marmara Bölgesi,
Ege Bölgesi,
Akdeniz Bölgesi,
İç Anadolu Bölgesidir.
Bu kentlerde göçün,nüfusun ve gelirin fazla olmaları en büyük etkenken aynı
zamanda coğrafi konumu da önemli bir etkendir.
13
Tablo 4: Evde İnternet Sahipliğinin Gelir Gruplarına Göre Dağılımı, 2000.
Kaynak: TÜBİTAK-BİLTEN (2001), Bilgi Teknolojileri Yaygınlık ve Kullanım
Araştırması 2000, Bilgi Teknolojileri ve Araştırma Enstitüsü, Ocak 2001, Ankara,
s.38.
Yine, Tablo 4.’te görleceği üzere internet erişimine gelir grupları açısından
bakıldığında, dijital uçurumun daha da derinleştiği görülmektedir. Örneğin, toplam
gelir gruplarının %2,8’ini oluşturan üst gelir gurubu toplam internet kullanımının
%51,92’sini oluştururken, toplamın %41.9’u oluşturan alt gelir grubunda internet
kullanım oranı %0,55’dir. Bilgisayar sahipliği ve internet kullanımında görülen bu
eşitsizlik, Türkiye’de yaşanan Dijital Uçurumun boyutları için iyi bir gösterge
niteliğindedir.
14
Tablo 5: Televizyon Sahipliğinin Gelir Gruplarına Göre Dağılımı, 2000
Kaynak: TÜBİTAK-BİLTEN (2001), Bilgi Teknolojileri Yaygınlık ve Kullanım
Araştırması 2000, Bilgi Teknolojileri ve Araştırma Enstitüsü, Ocak 2001, Ankara,
s.41.
Araştırma sonuçlarında telefon sahipliğinde olduğu gibi televizyon sahipliğinde de
önemli bir değişiklik olmadığı görülmektedir. 1997 yılında % 96,1 olan televizyon
sahipliği 2000 yılında % 97,1 olarak gerçekleşmiştir. Tablo 5’de görüleceği üzere
bütün gelir guruplarında telefon sahipliğinde olduğu gibi sahiplik oranı %90’nın
üzerindedir.2
2 http://dergipark.ulakbim.gov.tr/erciyesiibd/article/download/5000115328/5000107329
15
4 AVRUPA’DA KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ EĞİTİM ÜZERİNE ETKİSİ
Kitle iletişim araçlarına haber verme, kamuoyu oluşumuna yardımcı olma ve oluşan
kamuoyunu açıklama, siyasal sürece katılım ve denetleme, eğlendirme,
bilgilendirme işlevlerinin yanında eğitim-öğretimde de önemli görevler düşmektedir.
İnsanın yaşadığı çevreye uyum sağlaması yani oryantasyonu ve bu ortamlarda
ihtiyaçlarını giderebilmesi eğitim ve öğrenme yoluyla olmaktadır. Kitle iletişim
araçları da bu noktada devreye girerek, bireyin oryantasyonuna, yaşantısını ve
çevresini anlamlandırmasına yardımcı olmaktadır. Kitle iletişim araçları, toplumu ve
onu oluşturan bireyleri, gündelik yaşamlarında gerekli olan temel donanımlarla
yükler, değişimin, modernleşmenin ve endüstrileşmenin yarattığı yeni şartlara uyum
sağlamasına yani bireyin hayatı anlamlandırmasına yardımcı olur.
Teknolojik gelişmeler bireyin kendisini, ailesini, yaşadığı çevresini ve toplumu hem
karşılıklı etkileşimleri ile hem de gündelik yaşam tarzına etkileri ile sürekli
değiştirmektedir. Ancak bu değişim toplumun bütün kesimlerinde aynı hızda, aynı
nitelikte ve aynı etkilerle gerçekleşememektedir. Her toplum ve her birey her an
bilinçli ya da bilinçaltı etkisiyle farklı değişimlerle yüz yüze gelmektedir. Teknolojik
gelişmenin motor güçlerinden biri haline gelen ve bu gelişmelerin ilk yansımalarını
bünyesinde barındıran iletişim teknolojisi ve buna bağlı olarak gelişen kitle iletişim
araçlarından değişim sürecinin her alanında faydalanılmakta, hatta kitle iletişim
araçları bu değişimin tetikleyicisi konumunda kullanılmaktadır. Ancak bu
gelişmelerden herkes eşit seviyede yararlanamamaktadır. Ülkemiz örneğinde de
açıkça görülebileceği gibi, teknolojik gelişmeleri takip edebilen, kullanabilen ve
bunlardan hayatın her alanında faydalanabilen kesim ile gerek fiziki şartların
yetersizliği gerekse sosyo-ekonomik şartların farklılığı nedeniyle, teknolojik
gelişmeleri takip edemeyen, kullanamayan ve sonuç olarak herhangi bir fayda
sağlayamayan kesim arasında “sayısal uçurum” meydana gelmektedir.
16
Dünya ülkelerinin çoğunluğunu halen az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler
oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise kendi aralarında yaptıkları toplantılarına
verdikleri isimden de anlaşılacağı gibi (G-8-12-20 Zirveleri) iki elin parmaklarını
geçmemektedir. Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişi tamamlayamamış,
filtresiz bir şekilde her an modernliğin bombardımanı altında kalmakta olan ve
kriterlere göre gelişmekte olan ülkeler statüsünde yer alan ülkemiz de, bu geçiş
sürecindeki her ülkenin yaşayabileceği temel sorunları kendi özel yapısı nedeniyle
de yoğun olarak yaşamaktadır. Hızlı nüfus artışı, istihdam yetersizliği, dengesiz ve
düşük gelir dağılımı, eğitim-öğretim, sağlık, teknoloji ve sosyal güvenlik temel
başlıkları
altında toplayabileceğimiz sorunlar henüz çözüme
kavuşmamıştır.
Eğitim-öğretimde tüm dünyada gerek şeklen gerekse içerik olarak sürekli bir değişme
ve yenileşme söz konusudur. Bu değişme ve yenileşme beraberinde sorunları da
getirmektedir. Ancak sorunların yanında getirdiği avantajları da göz ardı edemeyiz.
Kitle iletişim araçlarının eğitim üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkisi vardır. Kitle
iletişim araçları eğitim için dünyanın her yerinde kullanılmaktadır. Bu durum ülkelerin
gelişmişlik düzeyine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Gelişmiş be gelişmekte olan
ülkeler zaman kazanmak ve daha büyük kitlelere ulaşabilmek için kitle iletişim
araçlarını eğitim için ustalıkla kullanırlar.
Her ülkenin eğitim sistemi birbirinden farklıdır. Belirli yaş aralığında eğitim zorunludur.
Bazı Avrupa ülkelerinde zorunlu eğitim lise seviyesi iken bazı ülkelerde zorunlu
eğitim üniversiteyi de kapsar. Gelişmiş ülkelerin nüfus yoğunluğu ve eğitim
zorunluluğu nedeniyle eğitim üzerinde bir yoğunluk söz konusudur. Bu yoğunluk
arbedeye dönmeden önce gelişmiş ülkeler buna çözüm olarak kitle iletişim araçlarını
kullanarak eğitimi kesintisiz sürdürmeyi hedeflemişlerdir.
Eğlendirmek, bilgi vermek, haberlendirmek eğitmek gibi amaçlarla kullanılan kitle iletişim araçları hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Sürekli değişim
17
gösteren teknoloji ile birlikte kitle iletişim araçları da gelişim göstermektedir. Günümüzde kullanılan televizyon, radyo, gazete, internet ve telefon başlıca kitle iletişim araçlarıdır. Bu araçlar doğru kullanılmadığı takdirde zararlı olabiliyor. Örneğin: Bazı televizyon kanalları cinsel içerikleri yayınlar yapmakta ve bu yayınlar özellikle çocukların ruh sağlığını bozmaktadır. Başka bir örnek vermek gerekirse gazetelerde ise Türkçe kelimelerin yerine yayınlanan yabancı kelimeler dilimizin yozlaşmasına sebep olmaktadır.
Eğitim üzerindeki etkilerine geri dönecek olursak Avrupa ülkelerini incelemekte ve bu bağlamda ülkemizle kıyaslamakta fayda var. Avrupa ülkeleri: Almanya,
Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Belarus, Belçika, Bosna ve Hersek, Bulgaristan,
Britanya ve Kirlanda, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandia, Fransa,
Hırvatistan, Hollanda, İrlanda Cumhuriyeti, İspanya, İsveç İsviçre, İtalya, İzlanda,
KKTC, Lettonya, Liechtenstein Prensliği, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan,
Makedonya, Malta, Moldova, Monako, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya
Federasyonu, San Marino Cumhuriyeti, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Türkiye,
Ukrayna,Yunanistan,sayılabilir.
Bu ülkelerden bazılarının eğitim sistemini ve kitle iletişim araçlarının bu eğitim sistemindeki yerlerine bir göz atalım. Örneğin Almanya'da bütün çocukların okula
gitme mecburiyeti bulunmaktadır. Okula gitme mecburiyeti, genelde çocuğun 6 yaşını
doldurduğu yılın sonbaharında başlar. Okula gitme mecburiyeti, genelde gençlerin 18
yaşını doldurduğu ders yılının sonuna kadar sürer. Okula gitme mecburiyetine ilişkin
kurallar, eyaletler arasında farklılık göstermektedir.
Almanya'da tüm çocuklar önce ilkokula giderler. Bunun ardından bir orta dereceli
okula geçerler. Çeşitli diplomalar veren farklı orta dereceli okullar vardır. İlkokul 4 yıl
sürmekte olup, Berlin ve Brandenburg'ta 6 yıllık ilkokul vardır. Her çocuk ilkokula
gider ve ilkokullar, temel bilgiler vererek çocukları orta dereceli okullara hazırlar.
Dersler genelde Almanca, matematik, genel bilimler (coğrafya/tarih/teknik/doğal
bilimler), sanat, müzik ve sporu kapsar. Yabancı dil dersi imkânları tüm eyaletlerde
genişletilmektedir.
18
Tüm eyaletlerde her öğrenci ilkokuldan sonra orta dereceli okula mı yoksa liseye mi
gideceği sorusuyla karşı karşıyadır. Çocuğun hangi orta dereceli okula gideceğine
genelde öğrencinin notlarına bakarak öğretmenler ve kısmen de veliler karar verir.
Hauptschule okulu bitirdikten sonra çıraklık eğitimi yapmak isteyen öğrenciler için
düşünülmüştür. Öğrencilerin Hauptschule'de meslek hayatına hazırlanmaları
öngörülmekte olup, bu nedenle teorik bilginin yanısıra pratik bilgi ve beceriler özellikle
teşvik edilmektedir.
Hauptschule 5 yıl sürmektedir. Bu sürenin sonunda öğrenciler, Hauptschule
diploması alırlar. Ek sınavı kazanmaları halinde, vasıflı Hauptschule diploması alırlar.
Hauptschule pratik meslek eğitimine temel teşkil etmek üzere genel eğitim verir.
Realschule'de öğrenciler örneğin ikinci bir yabancı dil öğrenebilmektedirler.
Hauptschule'de olduğundan daha fazla kendi başına öğrenebilmeleri beklenmektedir.
Liseye kıyasla Realschule öğrencileri, mesleğe odaklı olarak eğitilirler. Realschule
diplomaları genelde her tür üstün vasıflı meslek için temel sunarken, teknik okul,
teknik lise veya ileri liseye geçiş hakkı sağlamaktadır. Realschule daha kapsamlı bir
genel eğitim verir.
Liseye giden öğrenciler, burada 8 yıl okuyarak, ardından bitirme sınavı olan ve lise
diploması almaya hak kazandıran lise olgunluk sınavına ( yüksekokulda okumaya
hak tanıyan mezuniyet derecesi) girerler. Lise, okuldan sonra bir üniversitede,
(meslek) yüksekokulunda veya meslek akademisinde yüksek öğrenim veya dual
yüksek öğrenim (üniversitede/yüksekokulda teori, bir şirkette pratik) yapmak isteyen
öğrenciler için düşünülmüştür. Hauptschule ve Realschule'ye kıyasla lise
öğrencilerinden daha fazla motivasyon göstermeleri beklenir.
Görece iyi bir eğitim sistemine sahip olan Almanya’da eğitim sistemi içerisinde kitle
iletişim araçlarının kullanımı oldukça yaygındır. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi
öğrencilere sosyal statüleri gözetmeksizin tablet-pc’ler ücretsiz olarak verilmekte ve
eğitim desteklenmektedir. Okullarda kullanılan materyaller son derece teknolojik
19
donanımlara sahip olmakla birlikte hemen hepsinde internet bağlantıları mevcuttur.
Bunun yanı sıra öğrenciler okula ulaşma imkanına sdahip olamadıkları durumlarda
(doğal koşullar, ulaşım sıkıntıları, trafik vs) kitle iletişim araçları sayesinde kesintisiz
bir biçimde eğitimlerine devam edebilmektedir.
Öğrencilerin okula ulaşamadıkları noktalar vardır ancak kitle iletişim araçlarına
ulaşamadıkları yer yoktur. Bunun yanında okullarda örgün eğitim ile birlikte kitle
iletişim araçlarıyla desteklenen bir eğitim de söz konusudur. Hemen hemen her
okulda gazete ve dergi standları bulunur ve buralarda öğrencilere ücretsiz olarak
dergi ve gazete verilerek gündeme hakim olmaları sağlanır.
Reşit olmuş her bireyin ülke yönetiminde söz sahibi olmasının sağlanması için
öğrenciler kitle iletişim araçları ile bilgilendirilirler, geliştirilirler. Yalnızca öğrenciler için
değil öğrenci olmayanlar için de kitle iletişim araçlarıyla eğitim mümkün hale
getirilmiştir. Çalışamayanlar, evinden çıkamayanlar ve ev kadınlarına özel olarak kitle
iletişim araçlarıyla eğitim sağlanmaktadır. Bunların başlıcaları televizyon ve
gazetelerdir. Bazı bölgelerde yerel gazeteler ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.
Bir çok özelliğiyle bizim ülkemizdeki eğitim sistemine benzeyen Almanya eğitim
sistemi yine de bizim ülkemize göre oldukça gelişkinlik göstermiştir.3
5 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ DÜNYA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
KİA yoluyla kurulan iletişimlerde, olumlu etkilerin varlığı ancak iletilen bilgi ve
kavramların doğru, güvenilir, tarafsız, gerçekçi ve güncel olmasıyla mümkündür.
KİA’nın yazdıkları, söyledikleri veya gösterdikleri gerçek değilse, hatalıysa, yalansa,
sadece tiraj veya rating sağlama kaygısıyla yapılıyorsa, taraf tutucuysa veya
güncelliğini çoktan yitirmişse olumlu etki yapmaları söz konusu değildir. KİA çeşitli
konularda aileleri bilgilendirdiği ve aile bireylerinin eğitimine katkı sağladığı için
olumlu etki yapar.
Televizyon ve İnternet gibi araçlar sayesinde uzaktan öğretim (açık öğretim, yaygın
öğretim) yapma fırsatı yakalanmıştır. Böylece herhangi bir nedenle örgün eğitim
programlarında yer alamamış kişilerin kendilerini geliştirmesi ve daha ileri düzeyde
3 http://www.onlineilkokul.com/arastirma_odevleri/html_arastirma_odevleri/html-sosyal-bilgiler-arastirma-odevleri/kitle-iletisim-araclarinin-hayatimizdeki-yeri-ve-onemi.html
20
eğitim alması sağlanmış olur. Uzaktan öğretim, okuma yazmayı öğretmekten tutun da
açık lise öğrenimi, yüksek öğrenim hatta yüksek lisans öğrenimine kadar uzanan
geniş bir yelpaze içinde gerçekleşebilir.
Öte yandan günlük yaşantıda birey ve ailelerin bilmesi gereken her türlü bilgi, yine
KİA yoluyla onlara iletilebilir. Bu bilgilerin içinde aileler için belki en gerekli olanı,
sağlık ile ilgili bilgilerdir ve son yirmi yıldan beri radyo, televizyon ve daha yeni olarak
da İnternet bu bilgileri ailelere ulaştırmakta, hatta sadece bilgi aktarımıyla yetinmeyip
sağlık ile ilgili olumlu davranışları kazandırma yolunda da uğraş vermektedir.
5.1 EĞLENDİR-EĞİT YÖNTEMİ
Sağlık ile ilgili olumlu davranışları; radyo, televizyon, sinema gibi KİA’yı kullanarak
bireylere, ailelere ve toplumlara kazandırmak amacıyla eğlendir-eğit (enter-educate)
yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Johns Hopkins
Üniversitesi tarafından geliştirilmiştir. Yöntemin esası, Bandura’nın sosyal öğrenme
kuramına dayanır. Bu kurama göre, sosyal öğrenmenin önemli bir bölümü, model
olarak kabul etmektir. Yani insanlar, bazı davranış kalıplarını geliştirirken başka
insanların davranışlarını kendilerine örnek olarak kabul eder ve bunları kendi
davranışları olarak uygulamaya koyarlar. Bu kurama göre insanlar, en iyi biçimde
başkalarının davranışlarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Eğlendir-eğit
yöntemi kişileri eğlendirirken eğitmeyi amaçlar. Bugüne kadar pek çok ülkede sağlık
ile ilgili bilgiler ve kavramlar bu yöntemle kişilere, ailelere ulaştırılmış ve onlarda
istenen davranış değişikliklerinin sağlandığı gözlenmiştir. Özellikle aile planlaması
içerikli sağlık davranışlarının kazandırılmasında, yöntem etkili bulunmuştur. Eğlendir-
eğit yönteminde, sağlık çalışanları ile kitle iletişim kurumlarında çalışan kişiler
toplumun dikkatini çekecek, toplumu etkileyecek, güçlü sosyal mesajları üretebilmek
için birlikte çalışırlar.
21
Bu yöntemin temel özellikleri şöyle sıralanabilir:
– Kişiseldir: Eğlence insanları harekete geçirir. İyi hazırlanmış bir film, video veya
radyo oyunundaki karakterler ile kişiler kendilerini özdeşleştirir.
– Popülerdir: Eğlence herkes tarafından istenir, sevilir. Herkes eğlenmek ister.
Özellikle gençler, sıkıcı dersler yerine eğlence yoluyla öğrenmeyi isterler.
– Yaygındır: Eğlence her yerde vardır ve eğlence yoluyla her yere ulaşmak
mümkündür. Radyo ve televizyon kullanıcısı olan kişilerin sayısı fazladır.
– İkna edicidir: Çünkü model roller tanımlanmaktadır. Sağlıklı davranış biçiminin
nasıl ödüllendirildiği, sağlıksız olanın da nasıl cezalandırıldığı gösterilmektedir.
İnsanların sağlıklı davranışları nasıl uygulayacakları gösterilmektedir.
– Etkili Olduğu İspatlanmıştır: Bu yöntemin kişileri ve aileleri sadece bilgi-
lendirmekle kalmadığı, aynı zamanda tutum ve davranışlarını değiştirmelerinde de
etkili olduğu bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır.
– Kârlıdır: Maliyet-etkinlik hesapları yöntemin üstünlüğünü göstermiştir. Yazarlar,
artistler, şarkıcılar reklam amacıyla kendilerinden istenilen mesaj iletme işlemini,
ücret almadan yaparlar. Radyo istasyonları ve televizyon kanalları bu mesajları kamu
yararına ve ücretsiz olarak iletir. Bunlar maliyeti azaltır.
22
– Duyguları Uyarır: Korku, ümit, kin, sevgi gibi duyguları bu yöntem ile kolayca
yaratmak mümkündür. Bazen insan davranışlarını değiştirmede, bu tür duygular
akılcı yöntemlerden daha etkili olur.
– Pratiktir: Profesyonel sanatçılar; aile planlaması, AİDS, kadın hakları, aile içi
şiddet, trafik kazalarının önlenmesi, alkol ve uyuşturucu bağımlılığının önlenmesi gibi
konularda katkıda bulunmaya isteklidirler. O nedenle buna benzer konularda sağlık
çalışanları ile sanatçılar kolayca işbirliği yapabilir ve uygun mesajları üretmede bir
zorluk yaşanmaz.
Eğlendir-eğit yöntemi, sağlık konularıyla ilgili ailelerde davranış değişiklikleri
yaratmada etkili bir yöntem olarak kabul edilebilir. Yeter ki;
– Özellikleri belirlenmiş, belli bir kitleye hitap edecek biçimde hazırlanmış olsun,
– Bu kitlenin beğendiği, sevdiği ve inandığı kişiler tarafından sunulsun,
– Bu kitlenin yaygın olarak kullandığı bir kitle iletişim aracı tarafından kitleye
ulaştırılsın,
– İlgi çekici, geçerli ve güncel bir içeriğe sahip olsun,
– Ailelere neyi nasıl yapacaklarını anlatsın,
– Yerel olarak elde edilebilen bir sağlık hizmeti ile desteklenmiş olsun.
5.2 EĞLENDİR-EĞİT YÖNTEMİNE ÖRNEKLER
Bu yöntem, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede de
öteden beri kullanılmıştır ve halen de kullanılmaktadır. Dünya sinema endüstrisinin
merkezi durumundaki Hollywood’da üretilen bu filmler, tüm dünyaya yayılmakta ve
tüm toplumları etkilemektedir.
Eğlendir-eğit yönteminin geliştirilmesinden çok önce de Amerikan filmleri, aileleri ve
bireyleri bilgilendirip eğitmeye yönelik olarak hazırlanmış kısa mesajları içermekteydi.
Bu filmlerde, kahramanlardan birinin dişlerini fırçalamadığı ya da otomobile
bindiğinde kemer takmadığı bir sahne yok gibidir. Son zamanlarda çekilen filmlerde
23
ise sigaranın zararlarıyla ilgili uyarıcı kısa mesajların iletildiği sahnelerin yer almaya
başladığı görülmekte ve filmlerin kahramanlarının sigara karşıtı tutumları
sergilenmektedir.
Eğlendir-eğit yöntemi sadece filmlere mi uygulanır? Elbette ki hayır. Sözlü müzik
parçalan ve kitaplar da bu amaç için kullanılabilir. Müzik parçaları etkileyici sözlerle
ve akılda kolay kalabilecek güzel bir ezgi eşliğinde, toplumun önemli sorunlarını ve
bunların çözüm yollarını kitlelere iletebilir ve bu konuda toplumsal bir duyarlılık
yaratılabilir. Örneğin günümüzde tüm toplumların önemli bir sorunu olan özellikle de
gençler ve genç yetişkinler arasında sık görülmeye başlayan şiddet konusu; bu
yaraya parmak basan ve şiddetin yerini saygı, sevgi ve hoşgörünün alması
gerektiğini vurgulayan müzik parçaları eşliğinde işlenerek toplumsal bilinç
yaratılabilir. Bu görüşle hazırlanmış bir müziğin gençlerin sevdiği, popüler bir sanatçı
tarafından söylenmesi durumunda ise etkisi daha fazla olur.
Eğlendir-eğit yöntemiyle hazırlanmış olan kitaplar da kitle iletişim araçlarının aile
üzerindeki olumlu etkilerini sağlayan örnekler olarak gösterilebilir. Bunlara örnek
olarak, tüm dünyada çocuk kitapları kategorisinde son yılların en fazla satış rekorunu
elinde tutan bir kitabı, “Harry Potter”ı göstermek istiyorum. Bu kitap, çocukları
eğlendiriyor; ama aynı zamanda da eğitiyor. Büyü ve sihir dünyasında bile uyulması
gereken bazı kurallar olduğu ve kurallara uymamanın kötü sonuçlara neden
olabileceği gösteriliyor. Ayrıca doğruluk, iyilik ve güzelliğin insanoğlunun erdemleri
olduğu, hiçbir kötülüğün cezasız kalmayacağı, arkadaşlığın ve sevginin önemi,
insanların zor olan şeyleri bile yeterince çaba gösterirlerse başarabilecekleri, yalan
söylemenin kötü olduğu, insanın kendine güvenmesi gerektiği gibi konularda
çocukları eğitiyor. Bu eğitimi yaparken de bunu olayları akışına öyle güzel uyarlıyor ki
çocuklar eğitildiklerinin farkına varmadan bu eğitimi elde ediyorlar. Zaten eğlendir-
eğit yönteminin tüm güzelliği de burada değil mi? Kişiler fark etmeden onları
eğitivermek.
Oysa bazı uzmanlar, bu kitabın çocuklar için zararlı olduğu görüşündeler. Neden mi?
Büyü ve sihir gibi olmayan kavramları anlattığından, çocukları gerçeklikten
uzaklaştırdığından…. Ama hangimiz çevremizdeki katı gerçeklikten zaman zaman
bunalıp sıkılarak hayallere dalmıyoruz ki! Ve bu da biz yetişkinler için bile bir
rahatlama, bir huzur bulma aracı olmuyor mu?
24
Tablo 1: Dijital Uçurum Göstergeleri: Hanehalkı Sahiplik Oranları (2000)
Kaynaklar: ITU (2001 ve 2002), OECD (2001) ve TÜBİTAK-BİLTEN (2002)'deki
verilerden derlenmiştir.
Tablo 1'deki verilerin ortaya koyduğu ilginç bir sonuç, yazılım sektöründe yaklaşık 7
milyar ABD Doları ihracat yapan ve diğer gelişmekte olan ülkelere örnek gösterilen
Hindistan'daki bilgisayar ve internet erişiminde yaşanan eşitsizliktir. Tablo 7'deki diğer
bir sonuçta, kişi başına gelir düzeyi yüksek GÜ'lerdeki dijital uçurumun, kişi başına
gelir düzeyi düşük ülkelere göre daha az oranlarda yaşanmasıdır. Gelir düzeyi
özellikle ülkeler açısından bakıldığında dijital uçurumun önemli bir belirleyicisi olarak
görülmektedir (Dasgupta, 2001: 15). Bu bulgular, sorunun çözümü açısından bazı
ipuçları vermektedir.
Bir çok ülkede yaşanan kitle iletişim araçlarının kullanım sorunu çeşitli politikalarla
giderilmeye çalışılmaktadır. Bir çok ülkede bu konuya ilişkin çalışmalar yapıldığından
25
bu çalışmada uygulanan politikaların tamamına yer verilmesi mümkün
görünmemektedir. Bu nedenle bazı ülkelerden örnekler verilerek sorunun çözümüne
ilişkin politika oluşturulması açısından bir fikir verilmeye çalışılmıştır
(Telekomünikasyon Kurumu, 2002: 33-47). Avustralya : Bilgi ekonomisine erişebilen
insan sayısının artırılması amacıyla birtakım teşvik programları yürütülmektedir.
Hükümet, telekomünikasyon pazarında rekabetin artırılması, telekomünikasyon
altyapısının geliştirilmesi ve eğitim programlarının düzenlenmesine destek
sağlanması gibi konularda çalışmaktadır. Altyapının geliştirilmesi, erişim noktalarının
oluşturulması, bilgi teknolojileri eğitimi, elektronik devlet ve okullara bilgisayar temin
edilmesi en önemli projeler arasında yer almaktadır. Avusturya: Internet Kurulu
oluşturularak kamuoyunun, internet ve eğitim konusundaki bilinç seviyesinin
yükseltilmesi, BİT ve internet (telebankacılık, online alışveriş, elektronik devlet)
teknolojilerinin kullanılması ile yetişmiş insan gücünün söz konusu sektörlerde sahip
olduğu avantajların ortaya konulması, internet ve bilgisayar kullanımı ile ilgili ulusal
bir eğitim programının yürürlüğe konulması gibi çeşitli hedefler belirlenmiştir. Bu
amaçlar doğrultusunda özellikle düşük ücretle eğitim kursları düzenlenmiş ve başarılı
sonuçlar elde edilmiştir.
Belçika: Hükümet, bilgi toplumunun geliştirilebilmesine katkıda bulunmak amacıyla,
2001-2008 yılları arasında izlenmesi gereken politikaları kapsayan uzun vadeli bir
plan hazırlatmıştır. Okulların, hastanelerin ve kütüphanelerin internet bağlantılarının
indirimli tarifeler üzerinden gerçekleştirilmesine imkan tanınmıştır. Telekomünikasyon
Bakanlığı‘nın çabalarıyla, internet erişiminde saatlik ücretlerde önemli indirimler
yapılmıştır. Ekonomi Bakanlığı; özel sektör işbirliği ile, internete bağlı olmayan
vatandaşlar için BİT ile ilgili olarak bir bilinçlendirme kampanyası başlatmıştır.
Firmalar açısından, küçük ve orta ölçekli işletmelerin BİT ile ilgili potansiyeli
görebilmeleri amacıyla; WEB sitesi tasarımı, elektronik ticaretle ilgili çalışmaları
yürütmekte ve eğitim programları düzenlemektedir. Çek Cumhuriyeti: Hükümet, bilgi
okur-yazarlığı, elektronik ticareti ve kamu yönetiminin dijitalleşmesi gibi konuları
içeren bir eylem planı yürütmektedir. Bu bağlamda bilgisayar fiyatlarının
ucuzlatılması amacıyla bu ürünlerdeki katma değer vergisini azaltmaya ve internetin
tüm kesimlerde yaygın olarak kullanılabilmesine yönelik politikalar uygulamaktadır.
Şili: Hükümet, işbirliğinde bulunacağı organizasyonları tespit etmiştir. SchoolNet adlı
proje ile içerik geliştirme ve öğretmen eğitimi konularında çalışmaktadır. Kolombiya:
26
Hükümet, BİT'ine ilişkin (Computadoras para Educar – Okullara Bilgisayar) adlı kendi
programını hazırlamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı SchoolNet projesine benzer bir
model geliştirmektedir. Uruguay: Eğitim Bakanlığı ve Bilgi Otoyolları Merkezi,
okullardaki internet bağlantıları, içerik geliştirme, öğretmen eğitimi ve uzaktan eğitim
konularında Şili ve Kolombiya gibi Kanada‘nın desteğini almaya çalışmaktadırlar.
Tablo 2: Kitle İletişim Araçlarının kullanım sorunu Mücadele İçin Uygulanan Politikalar
Tablo 2'de bir çok ülkede dijital uçurumla mücadele için uygulanan temel politikalar
verilmiştir. Bu politikaların bir çoğu dünyada olduğu gibi Türkiye'de de (yeterli
düzeyde olmasa bile) uygulamaya konulmuştur. Telekomünikasyon sektöründeki
rekabeti artırıcı uygulamalarda yaşanan aksamalara rağmen, genel olarak altyapıyı
iyileştirme çabaları sürmektedir. Hanehalkının BİT'ne erişimini artırmaya yönelik
uygulamalardan okullar ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla erişim önemli bir araç
olmaya başlamıştır. Ancak, toplam nüfusun yaklaşık %35'ini oluşturan kırsal alanda
yaşayanların BİT'ne erişiminin sağlanması ve BİT'nin (Bilgi ve iletişim teknolojileri)
kamu tarafından çeşitli şekillerde sübvanse edilmesi henüz ilerleme kaydedilmemiş
27
konular arasındadır. KOBİ'lerin BİT'ne erişimine yönelik KOBİNET gibi başarılı
uygulamalar bulunmasına rağmen, bu firmaların BİT konusunda eğitimi ve
desteklenmesi yeterli düzeye getirilememiş bir konudur. Ayrıca, özellikle geri kalmış
yörelere BİT'nin götürülmesi çözülmesi gereken önemli sorunlar arasındadır. BİT
eğitimi bilgisayar kurslarına, daha doğrusu özel sektöre bırakılmış gibi
görünmektedir. Oysa, gelişmiş ülkeler, yurttaşlarının bu olanakları kendi gelirleriyle
elde edebilecek düzeyde olmasına rağmen, BİT eğitimi konusundaki çabaları dikkate
değerdir. Kamu hizmetlerinin ağ ortamına aktarımı ve bu konuda kamunun öncülüğü
bütçe olanakları dikkate alındığında önemli gelişmeler sağlanmış bir alandır (Öztürk
ve Başar, 2002: 16). Ancak, bir çok kamu kuruluşunda BİT kullanımı istenen düzeye
getirilememiştir. Bunun temel nedeni olarak mali sorunların yanı sıra, gerekli hukuki
altyapının oluşturulmaması gösterilebilir. Bu açıdan yasal düzenlemelerin bir an önce
yapılması hem kamu hem de özel sektör için önemli bir itici güç olabilir. Çünkü, yasal
düzenlemeler BİT'nin günlük yaşamda kullanımını dolayısıyla yaygınlığını artıracak
bir faktör olarak görülebilir.
28
6 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
1 -Kitle iletişim araçları sosyal statüsüne göre herhangi bir farklı yaklaşım
oluşturmadan çok sayıda insana aynı iletiyi aynı anda ulaştırabilmektedir
2 -Kitle iletişim araçları yayınları ile belirli bir süreklilik ve düzenlilik (yayın periyodu)
gösterir
3 -Kitle iletişim araçları sürekli ve düzenli yayınları ile toplumda kendilerine karşı bir
talebin oluşmasına neden olurlar; bu talep zamanla alışkanlığa hatta ihtiyaca
dönüşür
4 -Kitle iletişim araçları ile aktarılan iletiler belge niteliği ve değeri taşıdığı için
inandırıcılık ve alıcıyı ikna etme özelliğini de kazanmaktadır
5- Özellikle radyo ve televizyon iletiyi olay anında aktarabilme özelliğine sahiptir
6- Kitle iletişim araçları ile gerçekleşen iletişim sürecinde geri besleme imkânı
yoktur; bu nedenle alıcının tepkisi anında ölçülememektedir
6.1 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ,FONKSiYONLARI VE ETKİLERİ
İletişim tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın varolması ile ortaya çıkan iletişim
olgusunun temelinde, paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İlk çağ
insanının bir av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarlarına çizdiği
resimler, başarılı geçen bir avdan sonra ateşin çevresinde yapılan danslar, komşu
kabilelerle haberleşmek için belki de yeni reisin seçiminden duyulan mutluluğu
paylaşmak amacıyla göğe gönderilen renkli dumanlar, gemicilere yol gösteren
fenerler, ressamın tuvaline yansıttığı renkler ve çizgiler, bestecinin notalarla kurduğu
ortaklığın neticesinde doğan besteler, sinemacının fikrini belgeleyen filmleri, balerinin
duygularını yansıttığı hareketleri, pandomimcinin biraz da esrar perdesiyle
29
gölgelendirdiği jest ve mimikleri; hepsi, paylaşma ihtiyacının giderilmesi için
başvurulan iletişim yollarıdır.
Yaşamak da başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. Doğduğumuz
andan itibaren çevremizle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. Bilinçsizce çevremizi
etkilemeye, değiştirmeye; yine bilinçsizce etkilenmeye, değişerek çevremize
uyarlanmaya başlarız. Bu çift yönlü etkileşim, hayat boyu sürer gider. Yaşadığımız
sürece zekamızı, kültür ve birikimimizi, kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımız ve iletişim
çabalarımızla ortaya koyarız. Duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla yine iletişim
yoluyla paylaşırız. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulaşabilmek için de
iletişime başvururuz. Denilebilir ki iletişim, beşikten mezara kadar hep bizimledir ve
bizim için hava kadar hayatî bir ihtiyaçtır. İletişimi, temel prensibi paylaşım, etkileşim
ve ortaklık kurmak olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha yaşanılır kılan,
ileti alışverişine dayalı sosyal bir süreçtir, diye tanımlayabiliriz.
İnsanoğlu, varolduğu günden bugüne dek iletişim kurmak için çeşitli araçlara
başvurmuştur. Kendi gelişimine paralel olarak kullandığı araçlar da gelişmiş; sürekli
gelişen iletişim araçları birbirini tamamlamış; ancak birisi, diğerinin yerini alamamıştır.
İletişimin en yalın, en ilkel araçlarından biri kabul edilen işaretlere, kelimelere dayalı
olan yazı ve konuşma dilinin yanı sıra, beden dili ile sözsüz anlatımlar (jestler,
mimikler, dokunma, cevap vermeme, sessiz kalma gibi davranış ve tutumlar; dans,
resim, v.b.) da yüz yıllar boyunca kullanıla gelmiştir.
Teknolojik gelişimin tabiî sonucu olarak gelişen ve elektronikleşen iletişim araçları,
iletişime sürat ve kolaylık sağlamakla kalmamış; aynı zamanda iletişimi, kitle
iletişimine çevirmiştir.
Günümüzde posta, telgraf, telefon, faks gibi haberleşme araçları; gazete, radyo,
televizyon gibi kitle iletişim araçları; uydular, bilgisayarlar (İnternet ve e-mail) birer
iletişim aracı olarak iletişimin ayrılmaz parçaları durumuna gelmiştir. Bu elektronik
iletişim araçları, günümüzde, kurduğu haberleşme ağıyla kültürü de yaygınlaştırmış;
dünyamızı Mc.LUHAN’ın deyimiyle "küresel bir köy"e dönüştürmüştür.
Kitle iletişim araçları, genel bir tanımla "kitlesel bir boyutta ileti dağıtabilen araçlar"
olarak tanımlanabilir.
Tarihî açıdan bakıldığında kitle iletişim araçları, tiyatro; gazete, kitap, dergi, broşür
gibi yazılı basın; sinema, film, radyo, televizyon, plak, kaset, CD, bilgisayar gibi
iletişim teknolojisindeki gelişmelerin ürünü olan araçlar, günümüze gelinceye değin
hızlı bir gelişim göstermişlerdir.
30
Günümüzde toplumsal varoluşu gerçekleştirerek ortaklık yaratmak, bu varoluşu ve
ortaklığı sürdürebilmek için kitle iletişimine; dolayısıyla kitle iletişim araçlarına ihtiyaç
vardır. Çünkü kitle iletişim araçları, uzmanların ortak bir noktada birleştikleri üzere,
sahip olduğu özellikleriyle alıcı kitlesi üzerinde yarattığı etki ve etkileşim süreci
sonunda toplumsallaştırmayı gerçekleştirmeye muktedir araçlardır.
6.2 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ÖZELLİKLERİ
Kitle iletişim araçlarının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Kitle iletişim araçları, sosyal statüsüne göre herhangi bir farklı yaklaşım
oluşturmadan çok sayıda insana aynı iletiyi, aynı anda ulaştırabilmektedir.
2. Kitle iletişim araçları, yayınları ile belirli bir süreklilik ve düzenlilik (yayın periyodu)
gösterir.
3. Kitle iletişim araçları, sürekli ve düzenli yayınları ile toplumda kendilerine karşı bir
talebin oluşmasına neden olurlar; bu talep, zamanla alışkanlığa, hatta ihtiyaca
dönüşür.
4. Kitle iletişim araçları ile aktarılan iletiler, belge niteliği ve değeri taşıdığı için
inandırıcılık ve alıcıyı ikna etme özelliğini de kazanmaktadır.
5. Özellikle radyo ve televizyon, iletiyi olay anında aktarabilme özelliğine sahiptir.
6. Kitle iletişim araçları ile gerçekleşen iletişim sürecinde, geri besleme imkânı yoktur;
bu nedenle, alıcının tepkisi anında ölçülememektedir.
31
6.3 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ FONKSİYONLARI
Kitle iletişim araçlarının fonksiyonları üzerinde ilk kez duran LASWELL (1960), bilgi
verme, ikna etme ve toplumsallaştırma fonksiyonlarından söz etmektedir. kitle iletişim
araçlarının bu fonksiyonlarına eğlendirme fonksiyonunu eklemiş; Kenneth
BOULDING (1962) ise bu fonksiyonların yanı sıra, malları tanıtma fonksiyonunun
önemini vurgulamıştır
Aysel AZİZ (1982:2), William RIWERS ve Wilbur SCHRAMM’ın (1969) görüşlerine
katılarak kitle iletişim araçlarının fonksiyonlarını;
1. Haber verme, eğitme, eğlendirme,
2. Dış dünyayı görmemizi sağlama,
3. Kültürün toplumumuzdan, bizden sonraki toplumlara ve nesilden nesile geçişini
sağlama,
4. Eşya ve hizmetlerin tanıtılmasına, satılmasına yardım etme,
5. Dışımızda oluşan fırsat ve çağrılara karşılık verme ile sosyal hareketlerde genel
rızaya ulaşma arasında bağ kurmamıza yardım etme olarak sınıflandırmıştır.
6.4 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ETKİLERİ
Kitle iletişim araçları, bu fonksiyonları gerçekleştirirken doğal olarak alıcı üzerinde de
bir etki yaratır. İletişim, her şeyden önce bir bilgi alışverişidir. Bu alışverişten
amaçlanan da anlamak, anlatmak, öğrenmek ve eğitim görmek ihtiyaçlarının
giderilmesidir. Bu ihtiyaçların giderilmesi amacıyla başlatılan iletişim sürecinin
sonunda yaşanan olgu, etkileme ve etkilenme; yani etkileşimdir.
Araştırmacılar, kitle iletişim araçlarının etki alanlarını;
* Fert, grup ya da örgüt düzeyinde etkilenme,
* Sosyal kurum düzeyinde etkilenme,
* Toplum düzeyinde etkilenme,
* Kültür düzeyinde etkilenme
olarak gruplandırmaktadır.
32
Kitle iletişim araçlarının etkileri fert açısından ele alındığında ise;
* Bilgi ya da görüşü kapsayan etkiler,
* Tavır ya da duyguyu kapsayan etkiler,
* Davranış üzerine etkiler
olarak üç ana başlık altında inceleniyor.
Kitle iletişim araçlarının etki türleri;
* Tavır ile düşünce değişiklikleri,
* Ferdî ve toplu tepkiler,
* Gündem belirleme,
* Toplumsallaştırma,
* Denetim,
* Gerçeği tanımlama,
* Egemen ideolojinin sürdürülmesi olarak sınıflandırılmaktadır.
Kuramcılar kitle iletişim araçlarının etkilerinin fert ve toplum açısından ne yönde
olduğu konusunda ortak bir görüşe sahip değiller; konu ile ilgili tartışmalar,
günümüzde de sürmektedir. Kimi araştırmacılar kitle iletişim araçlarının fert ve toplum
açısından etkilerinin olumlu olduğunu savunurken kimi olumsuz olduğunu, kimileri ise
sınırlı olduğunu savunmaktadırlar.
Araştırmacılar, hangi görüşü savunurlarsa savunsunlar sentez olarak ortaya çıkan
ortak bir görüş var: Kitle iletişim araçları, bilgi, görüş ve düşüncelerin paylaşılmasını
sağlayan; sosyal örgütlenmeyi güçlendiren; kamuoyu oluşturan; insanın anlama,
anlatma, öğrenme ve eğitim görme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayan; insan ilişkilerini
değiştirip geliştiren; yeni davranış ve tutum kalıplarını, görüş ve düşünce akımlarını
yaygınlaştıran en etkin iletişim araçlarıdır Araştırmacılar, hangi görüşü savunurlarsa
savunsunlar sentez olarak ortaya çıkan ortak bir görüş var: Kitle iletişim araçları, bilgi,
görüş ve düşüncelerin paylaşılmasını sağlayan; sosyal örgütlenmeyi güçlendiren;
kamuoyu oluşturan; insanın anlama, anlatma, öğrenme ve eğitim görme gibi temel
ihtiyaçlarını karşılayan; insan ilişkilerini değiştirip geliştiren; yeni davranış ve tutum
kalıplarını, görüş ve düşünce akımlarını yaygınlaştıran en etkin iletişim araçlarıdır.
33
İletişim – Bilişim Çağı’nın yaşandığı günümüzde, kitle iletişim araçlarının (özellikle
televizyonun) birey ve toplum üzerindeki etkilerini anlayabilmek, bu etkilerin
doğurduğu olumsuz sonuçları görebilmek amacıyla yapılan bu çalışmada, öncelikli
olarak kitle iletişimine ilişkin iyimser yaklaşımlar ele alınacak (liberal gelenek, Mc.
Luhan) ve buradan hareketle, bu görüşlere birçok noktada karşıt olarak, kitle
iletişimine ve bu iletişimin araçlarına eleştirel bir gözle bakılacaktır. Günümüz
toplumlarında son derece etkili olan kitle iletişim araçlarının, bu şekilde, eleştirel bir
bakış açısıyla değerlendirilmesi, birçok insana sıradan gözüken durumların, aksine
böyle olmadığını, kitle iletişim araçlarının birey ve toplum üzerinde olumsuz etkilerinin
bulunduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Biz, politik yapının erkekler tarafından erkekler için düşünüldüğü, kadınların çok az
yararlanabildiği geleneksel bir toplumda yaşıyoruz. Demokratik haklar, politikaya,
seçimlere katılma yolu ile etki etme şansı, geleneksel yapı ve ekonomik gücü elinde
tutan azınlık tarafından yıpratılıyor. Ekonomide ve politikada genellikle erkeklerden
oluşan bir azınlık, neyin, ne şartlar altında üretileceğine, reklamının yapılacağına,
araştırılacağına, bulunacağına karar veriyor. Baştan beri bütün dünyada, geleneksel
toplumlarda kadınlara erkeklerden daha az değer verildiği ve her konuda erkeklere
hizmet etmesi beklendiği biliniyor. Bu geleneksel sistem şiddet yoluyla korunuyor.
Türkiye, tarihi geçmişi ve jeopolitik konumu nedeniyle dünya güç odaklarının siyasal,
kültürel ve sosyo-ekonomik çıkar çatışmalarının merkezinde bulunan en önemli
ülkelerden biridir. Bütün bu sebeplerden dolayı, Türkiye sürekli iç ve dış tehditlere
maruz kalmıştır. Böyle önemli bir noktada bulunan Türkiye’nin siyasi ve ekonomik
olarak güçlü olması, dünyadaki mevcut dengelerin değişmesine sebep olacak bir
özelliğe de sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Sürekli olarak iç ve dış tehditlerle
uğraşan bir Türkiye, Türkiye’den başka herkesin lehine olmuştur. Bir ülkenin güçlü
olmasının üç önemli faktörü gerektirdiği bilinmelidir. Bunlar siyasi, ekonomik ve
kültürel faktörlerdir. Bu faktörlerden birinin eksik olması, ülkenin bütünlüğünün
gerçekleşmesine engel olmaktadır. Kültürel bütünlük siyasi ve ekonomik
bütünlüğünde ön şartlarından biridir. Kültürel değerler üzerine medya vasıtasıyla
yöneltilen saldırılar konunun önemini ortaya koymaktadır. İletişim, kültürler için her
zaman her devirde çok önemli olmuştur. İletişim ve ulaştırma vasıtaları toplumların
kan taşıyan damarları gibidir.
34
Haber ve bilgi verme amacı başta olmak üzere, eğitmek, eğlendirmek gibi amaçlar
taşıyan, belirli bir okuyucu kitlesine, belirli aralıklarla ya da sürekli olarak ulaşan
araçlardır Gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema gibi kitlelere ulaşan ve iletişimi
sağlayan araçlara kitle iletişim araçları denilmektedir KİA amacı düşünce, fikir,
haberleri çok kısa zamanda geniş kitlelere ulaştırabilmektir Kitle iletişim araçları;
“Daha geniş kitlelere, çevrelere seslenebilmek, onlarla iletişim kurmak için
gerçekleştirilen elektromanyetik dalgaların ve bunların alıcılarının kullanımı ile tüm
kitleye seslenebilme olanağı veren bir araçtır” Kitle iletişim araçlarını incelerken kitle,
kitle iletişim araçları (gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema, kitap gibi) aracılığıyla
geniş ve bilinmeyen kitleye (dinleyici, okuyucu, izleyici) iletilmesidir” İletişim; Bilgi,
düşünce, duygu, tutum ve kanılarla, davranış biçimlerinin kaynak ile alıcı arasındaki
bir ilişkileşme yoluyla bir insandan diğerine bazı oluklar kullanılarak aktarılma
süresine denir.
35
36
Kitle iletişim araçları, eğitiminde önemli bir role sahiptir. Özellikle ekonomik
kaynakların sınırlılığı nedeniyle, toplumun her kesiminin eğitim sunusundan
yararlanması, istenilen ölçüde olanaklı olamamaktadır. Ayrıca, ulaşım, nüfus ve
coğrafi koşullar da eğitimin yeterli ölçüde sağlanmasını engelleyen etmenler arasında
yer almaktadır.
Bu bağlamda, toplumun belli konularda aydınlatılmasında ve eğitsel yayınlarla bilgi
sahibi olmasında kitle iletişim araçlarının önemi göz ardı edilemez.
Kitle iletişim araçlarının toplumdaki belli başlı görevleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Habercilik; Dünyada ve ülkedeki gelişmeleri en hızlı ve en doğru bir biçimde
topluma aktarmak kitle iletişim araçlarının ana görevleridir. Ancak, bunlar, yansız ve
gerçekçi biçimde ulaştırıldığı ölçüde, eğitici bir nitelik taşıyabilir.
2. Kamuoyu Oluşturma; Toplumu ilgilendiren konularda, değişik siyasal ve bilimsel
görüşlerin serbestçe ortaya atılıp tartışılması, demokratik yönetimde önemli bir etken
olan kamuoyu oluşturulmasına yol açar. Toplumun büyük bir bölümünü etkileyen
gelişmeler karşısında kamuoyu baskısı yaratmak veya ileride olumsuz sonuçlar
doğuracak konularda kamuoyunun aydınlatılması, toplumda oto-kontrolü sağlar. Bu
ise yöneten ve yönetilenlerin birbirlerinin eylem ve işlemlerini daha iyi denetlemesine
olanak sağlar.
3. Siyasal Sürece Katılma ve Denetleme; Toplumu belli konularda bilgili kılmak,
toplumun o konuda söz sahibi olması demektir. Yani, toplumu etkileyen bir gelişme
hakkında bilgisi olan bir birey, grup veya topluluğun, o konuyu denetlemesi ölçüde
kolay olabilmektedir.
Toplum, yönetimin uygulamaları hakkında ne derecede bilgi sahibi olursa, o
derecede uygulamayı denetleme yetkisine sahip olur. Bu bir anlamda siyasal veya
demokratik katılımı da beraberinde getirir.
4. Eğitim; Kitle iletişim araçlarının, toplumsal sorunların çözümlenmesi,
gereksinimlerin karşılaması için, gerekli olan ve örgün eğitim yoluyla elde edilemeyen
veya elde etme olanağı bulunamayan bilgi ve becerinin kazanılmasındaki etkisi
büyüktür. Özellikle bireylerin gereksinme duydukları konularda bilgi, beceri ve
37
davranışları kazanması, temel hak ve sorumluluklarını öğrenmesi, kitle iletişim
araçlarının en önemli görevlerini oluşturmaktadır.
5. Ulusal Bütünlüğün Sağlanması; Yeterli eğitim hizmeti götürülemeyen
bölgelerdeki bireylerin, kitle iletişim araçlarıyla aydınlatılması, ulusal bütünlüğün
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Ulusal kültürün ve değerlerin geniş kitlelere
yaygınlaştırılması ve maledilmesi, kitlesel eğitimle gerçekleşir.
7 KİTLE İLETİŞİMDE KAYNAKKitle iletişimi, çağımızın yeni olgusu olup iletişimin örgütlü ve kurumsal bir yapıya
dönüşmüş şeklidir. Kitle iletişim araçları hedef kitlesiyle iletişim kurduğunda bir süreç
başlatılır.
Kaynak, tek kişi değil, biçimsel bir örgüt (gazete, dergi, televizyon kanalı, sinema vb.)
veya profesyonel iletişimcilerdir (gazeteci, yapımcı, çeşitli kademelerde çalışan
profesyonel
ileti üreticileri vb.). Kitle iletişim kurumları bir yandan toplumdaki olaylara veya
görüşlere
yanıt verirken, öte yandan da iletişimin oluşturucuları ve başlatıcılarıdır.
Kurum da kod açımcısı, yorumlayıcı ve kodlayıcı olarak üç iş birden yapar. Örneğin,
bir gazetede bütün telekslerden, haber ajanslarından ve muhabirlerden, kodları
açımlamak
üzere pek çok haber gelir. Bunlar üzerinde değerlendirme yapılır. Haberler tek tek
incelenir
ve gerekirse yeniden düzenlenir. Bir hikâye meydana getirecek şekilde yeniden
yazılır,
basılır ve en sonunda gazetede yayınlanır. Medya örgütünün kaliteli iş görmesi için
muhabirlerin ve matbaacıların uyum içinde çalışması gerekir. Medya örgütünün
içinde yer
alan tüm elemanların uyum içinde gerçekleştirdikleri kod açma, yorum yapma,
kodlama
işlemi ile ortaya çıkan ürünün (haber, yazı vb.) belli bir kalitesi olur.
Bir medya örgütüne bir gün içinde çok fazla enformasyon gelir. Medya örgütlerinin
kuruluşu binlerce kodlamayı bir anda yapabilecek ve bunları aynı anda
gönderebilecek
38
şekilde planlanmıştır. Bu işin yerine getirilebilmesi için çok karmaşık ve çok etkin
kanalların
elde bulunması gerekmektedir. Binlerce sayıda gazetenin basımı ve dağıtımı,
filmlerin kopya
edilmesi ve yüzlerce sinema salonunda gösterilmesi, ses dalgalarının elektriğe
dönüştürülmesi ve bunların milyonlarca alıcıya ulaştırılması için pek çok teknik
çalışmanın
yapılması gerekmektedir. Bu nedenle kitle iletişim kurumları gerekli örgütsel alt yapıyı
oluşturmak, üretim ve dağıtım araçlarını satın almak için büyük sermayeye ihtiyaç
duyar.
Kitle iletişim araçlarıyla iletişim üretmek için uzman bir kadro ve geniş bir iş bölümü
gerektirir. Muhabirler, redaktörler, program yapımcıları, köşe yazarları ise
kurumsallaşmış
kişilerdir. Buna göre kitle iletişimi denildiğinde kamu veya özel çıkarlara göre
biçimlendirilmiş örgütlenme biçimleri akla gelir. Kitle iletişim araçlarının örgütlenmesi
özel
teşebbüs şeklinde veya devletin yönetiminde olabilir.
Devletçi yönetim biçimlerinde kitle iletişim araçlarının yönetimi devletin elindedir.
Kamu yayıncılığı sistemi adı verilen bu sistemde, kitle iletişim araçları kamu hizmeti
verme
amacıyla kurulmuş kamu kurumlarıdır. Bu sistemde, devlet güçleri medya içeriğini
denetleme şansına sahiptir. Bu yayıncılık sisteminde medyanın kâr elde etme isteği
ikinci
plandadır. Medyanın asıl görevi toplumsal sorumluluk içinde yayın yapmaktır.
Eğlendirirken eğitmek, eğitirken eğlendirmek asıl amaçtır.
Özel teşebbüs şeklinde olan örgütlenme biçiminin amacı sermaye pazarının bir
parçası
olmaktır. Medya organizasyonları pazar ortamında ürettikleri iletişim ürünlerinin
satışından
kâr elde etmek amacı güder. Para kazanabilmek için daha çok izleyici veya
dinleyiciye
39
ulaşmaları gerekir. Yüksek rating fazla reklam demektir. Çünkü bu örgütlenme
biçiminde
medya organizasyonlarının en önemli gelir kaynağı reklâmlardır. Reklamcılar,
medyadan
tüketicilerin ilgisini çeken, tüketimi özendiren nitelikte programlar yapmasını ister.
İçerikte
insanı düşünmeye yöneltmesi, önemli konular üzerinde kafa yordurması önemli
değildir.
Onlar için “mutlu ve eğlenen insanlar” gereklidir. Reklâmcıların giderek artan etkisiyle
medya reklam endüstrisinin doğrudan kontrolü altına girebilmektedir. Medyanın
tüketicileri
çekme çabası giderek yayıncılıktaki toplumsal sorumluluk anlayışının ikinci plana
itilmesine
neden olmakta bu da yayınlardaki seviyenin düşmesine yol açmaktadır. Serbest
teşebbüs
şeklindeki örgütlenme biçiminde medyanın denetimi tekelciliği önleyen yasalarla veya
özel
denetleme kuruluşlarıyla sağlanır.
KİTLE İLETİŞİMDE MESAJ
İleti, kaynaktan alıcıya gönderilen uyarı, düşünce duygu, kanı veya bilginin kaynak
tarafından kodlanmış biçimidir. İnsanların karşılıklı konuşurken birbirlerine
söyledikleri
sözler, iletidir. İletinin yalnızca sözlü olması gerekmez. Yüz ifadeleri, el kol
hareketleri,
oturuş ve duruş, birer sözsüz iletidir.
Kitle iletişim sürecinde ileti medya kuruluşunun hedef aldığı tüketici profiline göre
hazırlanır. Çünkü ileti tasarlanırken temel amaç hedef üzerinde etkili olmaktır. İleti,
kullanılacak kanalın özelliği ile hedef kitlede yaratılmak istenen tutum değişikliğine
göre
belirlenir. İletinin kodlanmasında, kullanılan simgelerin hedef kitle tarafından bilinen
simgeler olmasına dikkat edilmelidir. Yani her iki tarafın yaşam deneyimlerinin ortak
ürünleri olması gerekir. İletinin temel biçimini oluşturan sözel ve sözsüz kodlar iletişim
40
sürecinde sesli veya sessiz kanallar aracılığıyla gönderilir.
Kaynak tarafından tasarlanan içerik, duygusal veya düşünsel olabilir. İçerik ve yapı
iletinin iki önemli ögesini oluşturur. İçerik anlamla, yapı simgeler ve kodlarla ilgilidir.
Anlam, insanlar tarafından yaratılan öğrenilen, unutulan değişen değerlerdir. İşaret,
söz,
kitap, gazete, dergi, vb. üzerindeki mürekkep, havadaki ses dalgası, telefon, telgraf
telleri
üzerindeki titreşimler şeklindeki sembollerin tümüdür.
İleti hedef kitleye hızla gönderilir. Basılı kitle iletişim araçlarıyla gönderilenlerin
tekrar okunma şansı vardır. Ancak radyo televizyon gibi elektronik ortamlarda
gönderilen
iletiler anlıktır; bir kez algılanır ve sonra kaybolur.
Yapımlardaki temel iletileri ve anlamlar inandırıcılığı ve kalıcılığı sağlamak için belli
aralıklarla tekrarlanır. Ayrıca temel iletiler tanınmış kişiler, yıldız oyuncular tarafından
sunulur. Bu şekilde ürün ile hedef kitle arasında bir ilişki kurar.
İletiler, standartlaşmış ve çoğalmış bir çalışma ürünü, değiş tokuş değeri olan bir
maldır. Kitle iletişim araçlarının programlarının içeriği yaratıcılarının simgesel
anlamlarını
yansıtır. Programlar yapılıp iletildiğinde artık ayrı birer nesnedir; yapımcının veya
izleyicinin karşısına çıkan gerçeklerdir.
İletiler ne söyledikleri ve nasıl söyledikleriyle önem kazanır. İletilerin temel amacı
hedef kitlenin inançları, düşünceleri ve tutumları üzerinde etkili olmaktır. Anlamlar
kişilere
birtakım işaretlerle verilir. Gazetenin başlığı veya atılan manşet neyin, kimin
önemsenmesi
gerektiği konusunda hedef kitleye mesaj verir. Televizyon eğlence programında
“yıldız
kişinin” sahneye çıkarken kameranın odaklanması, alkışlar, sahne süsleri ile
karmaşık iletiler
gönderilir. İzleyici de, aldığı bu iletiler sonucunda programın izlenmeye değer olduğu
düşüncesine kapılır.
41
KİTLE İLETİŞİMDE HEDEF KİTLE
Kitle olumsuz anlamda kuru kalabalığı anlatır. Kalabalık basit anlamıyla değişik
toplumsal birim, meslek, cinsiyetteki bireylerden oluşan topluluktur. Bireyler bir araya
geldiklerinde kalabalık hâline dönüşürler. Kalabalıkları oluşturan bireylerin benzer bir
yapısı
vardır. Farklı inançlar, düşünceler ve yorumlar bir potada eriyerek benzer bir
görünüm alır.
Kalabalıkta heyecanlar ve tepkiler ani bir dışa vurumla gerçekleştiğinden, kalabalıklar
çok
kolay yönlendirilebilir. Kitlenin olumlu anlamı ise ortaklaşa amaçlar için bir araya
gelerek
örgütlenmiş insan topluluklarıdır.
Kitle iletişim bağlamında kitle kavramı, çok dağınık ve üyeleri birbirini tanımayan,
sosyal grupların öğelerine sahip olmayan, devamlılığı olmayan bir yapıyı anlatır.
Kitleyi
meydana getiren bireyler arasında karşılıklı bağlılık, hareket ve tavırlarda aynı
davranış
kalıplarının paylaşımı yoktur. Özellikleri aynı olmayan, aynı norm ve değerleri
taşımayan
kümelerdir.
Kitlenin özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Kitle, kalabalık ve kamudan daha büyüktür.
2. Kitle olabildiğince dağınıktır; üyeler birbirini tanımaz, aynı zamanda izleyicileri bir
araya getiren kişi de üyeleri tanımaz.
3. Kitle, belirli amaçlar için bir araya gelip birlikte eylemde bulunma yeteneğinden
yoksundur.
4. Değişen sınırlar içinde kitleyi oluşturan birimler değişik yapılar gösterir.
5. Kitle, kendi başına eylemde bulunamaz, aksine kitle üzerinde eylemde bulunulur.
Kitle iletişim kavramı en eski imparatorluklardan beri vardır. O dönemlerde kitle
iletişimi, medya aracılığıyla kitleleri etkilemek için kullanılan bir yöntem değildi. Eski
42
çağlarda savaş, ayin, tören, eğlence, krallar için piramitler ve anıtlar yapma gibi
yöneticilerin
gücünü kitlelere anlatmak ve kitleleri bu şekilde boyun eğmeye zorlamak amacıyla
kitle
iletişimi kullanılmıştır. Eskiden insanların öyküleştirerek belleklerinde tutmaya çalıştığı
kültürel ürünler, günümüzde modern kitle iletişimi teknolojisiyle kopyalanıp
çoğaltılmaktadır. Destanları, ağıtları, olayları, olguları, üzüntüleri ve sevinçleri ifade
ve
öyküleme, yerel halkın elinden alınarak medyanın elinde yeniden yapılandırılmıştır.
Bu yolla
kitleler üzerinde kültürel denetim sağlanmaya başlanmıştır.
Kitle iletişimini diğer iletişim türlerinden ayıran bir diğer nokta da hedef kitledir. Kitle
iletişimin hedefi kitledir. Hedef kitle, belli bir profesyonel çalışmayla belirlenir. Hedef
kitle
belirlenirken belirli araştırmalar, piyasa analizleri, demografik ve psikografik yapı
analizleri
yapılır. Örneğin her gazetenin okuyucu kitlesi, o gazetenin haberlerine, sayfasına,
olayları
yorumlama biçimine göre farklı dünya arayan kesimlerden oluşur.
Demografik analizler kitleyi oluşturan insanların yaş, cinsiyet, eğitim, meslek, gelir
düzeyi, yerleşim yeri araştırmasının yapılmasıdır. Örneğin, piyasaya yeni sürülecek
bir
otomobil için Türkiye’deki tüketici kitlesinin yapısını bilmek gerekir. Ayrıca reklam için
üretilecek sloganların üretimi de yine hedef kitlenin özelliğini göre
gerçekleştirilecektir.
Kitlenin tepkisi yalnızca reyting veya baskı sayısıyla (tiraj) ölçülmez. Kitlenin
medyada
sürekli karşı karşıya bırakıldığı şiddet gösterilerinden ne ölçüde etkilendiği, bilimsel
yöntemlerle gerçekleştirilecek kamuoyu araştırmalarıyla belirlenebilir.
Psikografik analiz ise üretilen mal, hizmet veya ileti tüketicisinin psikolojik
farklılıklarını ortaya koymaktır. Bu araştırmalarda tüketicinin kişiliği, gizli kalmış
yönleri,
43
beklentileri, sorunları incelenir. Bu sorunlar doğru olarak belirlendiğinde
kampanyalarda bu
beklentileri karşılayacak yanıtlar yer alacağından başarıya ulaşılır. Oysa kişiler arası
iletişimde hedef kitlenin özelliğini belirleme gibi bir kaygımız yoktur.
Kitle İletişiminde Kanal
Kaynak ve hedef birimler arasında yer alan ve işaret haline dönüşmüş iletinin
gitmesini sağlayan yola, geçide “kanal” adı verilir. İletileri taşıyan bu kanallar fiziksel
(ses
hava vb.), teknik (telefon, telgraf vb.) veya sosyal (televizyon, okul vb.) araç olabilir.
Kaynağın biçimlendirdiği ileti hangi kanalla hedef kitleye gönderilecektir? Burada
seçilen kanalın özelliği çok önemlidir. Özellikle iletinin biçimi ve özelliği, seçilen
kanalın
teknik yapısına uygun olmalıdır. Örneğin, afişlerin radyo aracığılıyla verilmesi
anlamsızdır.
İletinin ele alınış ve işleniş biçimi, algılanışını etkiler. Temelde aynı olan ileti değişik
biçimlerde ele alınıp işlenebilir. Televizyona uygun iletilerde, görsel zenginlik görüntü
kompozisyonu, renkler vs. önem taşır. Radyoya uygun iletilerde ise sloganlar, çarpıcı
ifadeler ön plana çıkar.
Günümüzde kanalın ekonomik iletileri yönlendirmede etkili olmaktadır. Örneğin,
Körfez Savaşı sırasında savaş, bilinen formatın dışına çıkılarak uydu yayınları
sayesinde
bütün dünyaya canlı olarak yayınlanmıştır. İnsanlar ilk kez savaşı anında
televizyonlarda
izlemişlerdir. Burada iletişim teknolojisi, “ileti olarak savaş” kavramını gölgelemiştir.
Kitle iletişiminde dönüş süreci besleyici yankı ( geri besleme, geri bildirim veya geri
dönüt) İngilizce’deki feedback’in karşılığıdır. . Feedback gönderilen iletinin ne şekilde
ve ne yönde yorumlanmakta olduğunu anlatır. Başka bir deyişle geri besleme
(feedback), göndericinin iletişimine alıcı tarafından gösterilen tepkidir. Kitle iletişim
sürecinde en
önemli sorunlardan biri feedback olanağının zayıflığıdır. Bireyin bireyle olan
iletişiminde geri besleme anındadır. Birebir iletişimde gönderilen iletinin
44
karşımızdakinde yarattığı etkiyi anında gözlemleme ve yanlış anlaşılması durumunda
iletimizi anında gözden geçirme olanağımız vardır.
Şekil 1.1. Feedback süreci
İletişim sürecinde Bay A kodlayıcı olarak iletiyi yollar. Bay B ise bir kod açımlayıcısı
olarak bu iletiyi alır. Yanıt verme aşamasında Bay B, kodlayıcı olarak iletiyi hazırlar.
Kodlanan yeni ileti Bay A’ya yollanır. Bu kez Bay A iletiyi kod açımlayıcı olarak
yorumlar
ve yorumuna göre yeni bir ileti hazırlar. Eğer Bay A, Bay B’ye gönderdiği iletide
istemediği
halde yanlışlık yapmışsa Bay A, Bay B’ye gönderdiği iletinin yanlışlık yüzünden
çarpıtılmadığından emin olmak isteyebilir. Bu durumda Bay A ilk iletinin “feedback”ini
denetler. Yanlış anlaşılmaya yol açacak bir sözcük kullanmışsa, bunu düzeltir.
Görüldüğü
gibi birebir iletişimde kişi iletisine anında yanıt almaktadır. Buna dolaysız geri
besleme
denir.
Toplum söz konusu olduğunda iletişim yalnızca iki kişi arasında
gerçekleşmemektedir. İşin içine çok sayıda insan, grup ve medya örgütleri
girmektedir.
45
Medya örgütü söz konusu olduğunda ileti kodlayıcısı kurum veya kurumsallaşmış kişi
(yazar, editör, muhabir vb.) olmaktadır. Çeşitli iletişim kanallarıyla medya örgütüne
(gazete,
televizyon, haber ajansı vb.) gelen “girdi”ler, kurumda çalışan (muhabir, yazar, editör)
elemanlar tarafından açımlanmaktadır. Daha sonra değerlendirilip, gözden geçirilen
bilgiler,
yeniden kodlanarak hikâyeleştirilir ve teknik destekle hedef kitleye sunulur.
Kitle iletişimi sürecinde, kaynak ve alıcı birimlerin bir araya gelme şansı yoktur. Bu
nedenle, kitle iletişiminde ortak yaşam alanını yakalamak, bireyler arası iletişime
oranla daha
zordur. İste bu noktada, iletişim sureci acısından alıcı ve kaynağın yaşantı ve yasam
etkinliklerinden kazanımları; süreci anlamak, açıklamak ve daha önemlisi, sürecin
iletisini
artı veya eksi yönde paylaşmak için çok önemli görülmektedir.
Her basın yayın organının hedef kitlesi farklıdır. İzleyici kitlenin bir gazeteyi veya bir
televizyon kanalını tercih etmesinde pek çok etken vardır. İzleyici veya okuyucu,
gazetenin
köşe yazarlarından sayfa düzenine, yayın politikasından magazin sayfalarına,
televizyon
kanalının sunucularından programların içeriğine kadar kendine yakın bulduğu bir öge
yakaladığında programı izlemekte veya gazeteyi okumaktadır. Bazen bir tek bulmaca
sayfası
bile gazetenin satın alınmasına neden olmaktadır. Yayın kanalının sabah kuşağı ile
akşam
kuşağının izleyici kitlesinin özellikleri farklılık göstermektedir.
Kitle iletişiminde radyonun düğmesini çeviren bir dinleyici, ya da gazetenin belli bir
yerini okuyan bir okuyucu iletişim zincirinde en son halkadır. Okuyucunun veya
dinleyicinin
yazı veya program hakkındaki düşüncelerini o anda öğrenmek mümkün değildir.
Yankı geç
geldiği için hedef kitlenin tepkisini izleyip ona göre yeni bir iletişim politikası izlemekte
gecikebiliriz. “Feed-back” sonunda gelir. Ama okuyucu sayısı azalmaya başladığında
gazetenin yayın politikasının beğenilmediğini anlayabiliriz. Ancak bu geç kalmış bir
“feedback”
46
tir.
Kitle iletişiminde asıl etki, dolaysız olarak bireyler üzerinde değil, tersine bireyler
aracılığı
ile gruplar üzerinde olmaktadır. Medya örgütleri aracılığıyla bir yazı, bir haber, bir
televizyon programı şeklinde gelen iletiler önce bireye gelir. Daha sonra o iletiyle ilgili
olan
gruplar bu iletiyi yeniden yorumlar. Örneğin, tarımsal kredilerle ilgili bir iletiyi alan
birey,
daha sonra üyesi olduğu çiftçi derneğinde de bu iletiyi grup içinde diğer üyelerle
birlikte
yeniden yorumlar. Bu yeniden yorumlama ile ileti yeniden kodlanır. Bu kodlama
sonucu,
kimi zaman eyleme de yansır. Bu yansıma seçimlerde kullanılan oylarda da görülür.
Yabancılaşma
Her toplumda ve her çağda görülen anomi ve yabancılaşma, özellikle sanayi devrimi
ile birlikte toplumun yapısında meydana gelen, köklü sosyal ve kültürel değişmelere
bağlı
olarak, yoğun bir şekilde yaşanmaya başlanmıştır. Sanayi devrimi, makinelerle
birlikte seri
halde üretimi getirmiştir. Üretimin niteliğinin değişmesi, toplumsal yapıyı kökten
değiştirmiştir. Üretimin merkezi evden fabrikalara aktarılmış, buna bağlı olarak
kentlere göç
artmış; kentleşmeyle birlikte geleneksel geniş aile, kentsel çekirdek aileye
dönüşmüştür. İş
bölümü artmış, eğitimle statü elde edilmesi önem kazanmıştır.
Bu değişimlere ilk aşamada insanların uyum sağlaması güç olmuştur. İnsanların
uzun
süre içinde geliştirdikleri ve alıştıkları hayat tarzı ile yeni oluşan hayat tarzı arasındaki
ikilemler, anomi ve yabancılaşmaya neden olmuştur. Diğer taraftan, geleneksel
üretim
sürecinde, birey ürettiği ürünün bütün aşamalarını kendisi üstlenmekte ve elde ettiği
üründen
47
manevi tatmin duymaktadır. Buna karşılık, sanayileşme sürecinde birey, iş bölümü
çerçevesinde makineleşmeyle montaj bandında sürekli aynı işin sadece küçük bir
bölümünü yapmak zorunda kalmakta, dolayısıyla ürettiği ürünün bütününü
göremediği ve monoton bir iş yaptığı için işine, kendisine ve topluma
yabancılaşmaktadır. Sanayi toplumunda, başka bir tekdüze çalışma modeli
bürokrasidir.
Sanayileşme ile bir taraftan, seri üretim ile ürünlerde standartlaşma sağlanırken,
diğer
taraftan kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve etkinliğiyle düşüncelerde ve hayat
tarzlarında
standartlaşma sağlanmış, böylece kitle toplumu ve kitle kültürü meydana gelmiştir.
Ayrıca,
kitle iletişim araçlarının uyardığı özlemler ile bu özlemleri karşılama düzeyi arasındaki
dengesizlik de anomiye sebep olmaktadır. Kitle toplumu ve kitle kültürü, kapitalist
ekonomik sistemin tüketim boyutunda anlam kazanmaktadır. Üretimin sürekliliğini
sağlamak için kitle psikolojisi bağlamında, reklam ve moda endüstrileriyle tüketim
teşvik
edilmektedir. Kültür ürünleri de standartlaştırılarak tüketimi özendirilmektedir.
Adorno’nun
söylemiyle “kültür endüstrisi” hayat alanlarımızı kuşatmaktadır.
Kitle tüketim toplumu ve kitle tüketim kültüründe, insanlar sadece nicelik olarak önem
ifade ederler. Tüketim pazarının bir müşterisi olan birey, maddi hazlara yönelik
(hedonistik)
bir kültür içinde hayatını sürdürmektedir. Bu maddi hayat tarzı ve kitleselleşme,
insanları
özüne yabancılaştırmaktadır. İleri derecede kapitalistleşmiş toplumlarda kitle toplumu
ve
kültürüne bir tepki olarak, iletişim araçlarının gelişimine paralel, her sosyal grup ve
cemaatin
kendi kültürünü yaşamak istemesi oranında kitle toplumu çözülmektedir.
İnsanın kendisinden, toplumdan ve çevresinden soyutlanması olan yabancılaşma
48
kavramı, ilk kez, insanın kendi eliyle yaptığı ve yarattığı puta tapması ile ilgili olarak
ortaya
çıkmıştır. Çağdaş toplumda insan, kendi özgür iradesiyle düşünmemekte,
kamuoyunun
putlarına, gazetelere, iktidara veya bir lidere göre düşünmektedir. Dolayısıyla, tek bir
fikre
saplanıp onu ikon (tapınma aracı) haline getirmek, insanın varlığını tehdit etmektedir.
Çağımızda insanı kuşatan imaj bombardımanı, insanlara yeni ikonlar sunmaktadır.
Yabancılaşma kavramı insanın ihtiyacının sınırsızlığına bağlı olarak insanın her eşya
üretiminde ruhunun da nesneleşmesi, dolayısıyla yabancılaştırmasıdır. Sanayileşme
ile
birlikte maddeye aşırı tapınma olarak nitelendirilen parasal ilişkilerin yüceltilmesi;
insan ilişkilerini çıkara dayalı, nesneler arası ilişkiye dönüştürmüş, dolayısıyla insanı
yabancılaştırmıştır.
Resim:1.6. Teknoloji insanları esir almış durumda
Sanayi toplumunda kitle iletişim araçlarının yardımıyla, insanın davranışları,
tutumları, düşünceleri ve eylemleri standart hâle gelmiş, dolayısıyla tek boyutlu insan
ve tek
49
boyutlu toplum meydana gelmiştir. Sanayi toplumunda insanlar, “homo economicus”,
yani
ekonomik düşünen insan olarak hareket ederler. Sistemin devamlılığı daha fazla
üretmek ve
daha fazla tüketmektir. İnsanlar da bu ekonomi çarkında, kitle psikolojisi ile
yönlendirilmekte, bütün boyutlarıyla kendi ürettiği nesnelerin kölesi olmaktadırlar. Bu
bakımdan çağdaş insanın puta tapan insan ile özde hiçbir farkı yoktur. Sosyal
ilişkilerimiz
dahi nesneler çerçevesinde anlam kazanmaktadır. Bunun sonucu olarak insanın
kendisini
güçsüz hissederek kendine güvenemediği ve sürü güdüsüyle kendi özgürlüğünü
diktatörlere
devrederek özgürlüğünden kaçtığı görülmektedir.
Sanayi toplumu bireylerin topluma ve siyasete etkin olarak katıldığı kamu toplumu
yerine, insanların kitle iletişim araçları vasıtasıyla yönlendirildiği ve güdüldüğü kitle
toplumu biçiminde yapılanmıştır. İnsanlar kitle toplumunda yabancılaşmaktadır.
Kırsal alanda yaşayanlar “biz” duygusuna dayalı toplum hayatı; şehirlerde yaşayanlar
ise, bireysel ilişki temelinde, farklı hayat tarzları ve çeşitli kültürlerin birlikte bulunduğu
karmaşık yapı içinde sosyalleşirler. Dolayısıyla, köyden şehre göç edenlerin uyum
problemi
olmaktadır.
Sanayileşmenin ileri aşamalarında üretim, otomatik makineler ve bilgisayarlarla
otomasyona geçmiştir. Böylece, insanın fiziksel emeğine duyulan ihtiyaç azalmıştır.
Otomasyon ile üretimde çalışan insan, giderek bir koordinasyon görevi
üstlenmektedir.
Üretim, insan emeğinden çok makineleri kullanmada karar verme ve uygulama işlevi
ile
bilgili olmayı gerektiren bir yapıya geçmektedir. Otomasyon üretimi ile insanların
serbest
zamanları çoğalmaktadır. Önemli olan bu serbest zamanları verimli kullanarak, hayat
alanlarını daha yaşanılır kılmak için yeni kazanımlar sağlayabilmektir. Bu anlamda,
acaba
50
insan eleştirel bir düşünce yapısı içinde, düşünce yapısını geliştirip, daha iyi bir
sosyokültürel
çevre oluşturma faaliyeti mi geliştirecek? Yoksa tüm serbest zamanlarını teknoloji
karşısında pasif ve izleyici bir konumda mı geçirecek? Eğer, insan kendi yarattığı
teknolojinin egemenliğine girerse kendisine, çevresine, insanlara ve dünyaya
yabancılaşacaktır.
21. yüzyıla doğru, iletişim araçlarının gelişmesi ve etkinliğiyle, dünya bağlamında
ekonomik, sosyal ve siyasal küreselleşmenin yanında, özellikle etkisi daha yoğun
olarak
görülen kültürel küreselleşme yaşanmaktadır. Kültürel küreselleşmenin boyutu, uydu
yayınları aracılığıyla medyaların etkinliğinde artmaktadır. Kanadalı İletişim Bilimci
Marshall Mc Luhan’ın dediği gib dünyamız “global bir köy”e dönüşmektedir. Dünyanın
her
yerinden her an haberdar olmaktayız. Ancak, TV vasıtasıyla tek boyutlu kültürel
ürünler
sunulmaktadır. Dolayısıyla bu yayıncılıkta, kültürel enformasyon üretimini elinde
bulunduran hâkim ülkelerin “kültür kodları” ve “kültür modelleri” diğer ülkeleri
etkilemektedir. Bu bağlamda, yabancılaşma meydana gelmektedir. Milli kültür kodları
ile
yabancı kültür kodlarının çatışması ve uyumsuzluğu, sosyo-kültürel hayatta
ikilemlere,
bunalımlara ve anomik yapılanmalara neden olmaktadır.
Tekelleşme
İletişim teknolojilerinin serbest pazar koşulları çerçevesinde işletilmesi çabaları
sonucunda, basında tekelleşmeye yol açmıştır. Bir ülkenin basınının durumu, o
ülkedeki
demokrasinin niteliğini gösterir. Eğer basında ahlâki bir çöküntü ve mesleğin kuralları
ile
ilgili ahlâki bir yozlaşma varsa, bu durum siyasi sistemi, partileri ve siyasetçileri
doğrudan
olumsuz bir biçimde etkiler. Onun için bir ülkede demokratikleşmeyi sağlam temellere
51
oturtmak için önce basını çağdaşlaştırmak gerekir. Basını çağdaşlaştırmanın yöntemi
de,
yozlaşmaya asıl neden olan basında tekelleşmeyi önleyici yasaları çıkarmak ve
uygulamaktır.
Genel anlamda tekelleşme, dağınık, ayrık şeylerin bir araya getirilmesi eylemi, bu
biçimde bir araya getirilmiş şeylerin durumu olarak tanımlanır. Ekonomik tanımına
göre
tekelleşme, işletilen daha büyük sermayeler, kullanılan el emeği ve üretilen ürün
miktarının
artmasıyla kendini belli eden orta büyüklükteki işletmelerin büyüme eğilimidir.
Tekelleşmenin sonunda ortaya çıkan sonuç, işletmelerin büyümesi, başka bir deyişle
üretim birimlerinin büyümesi ve buna bağlı olarak işletme sayılarının azalmasıdır.
Tekelleşme yatay ve dikey olmak üzere ikiye ayrılır.
Yatay tekelleşme bir ana başlık etrafında yer alan ve ilk bakışta başkaları tarafından
yayımlandıkları izlenimini veren diğer bazı ikinci derecedeki gazete ve dergilerin
çıktığı
işletmelerde görülen tekelleşmedir.
Dikey tekelleşmede işletmeler, çalışma alanlarını aynı ürünün üretiminde satışına
kadar yer alan çeşitli işlemlere yayar. Örneğin: İngiliz, Alman ve Fransız basın
gruplarında
görülen haber toplamadan dağıtıma kadar olan işlemlerle uğraşan ve aynı yönetim
altında
birbirini tamamlayan işletmelerin bir araya gelmesi gibi. Kısaca bir işletmenin ham
maddesi
diğerinin ürünü olmaktadır. Dikey tekelleşmede bütünleşme söz konusudur.
Basın alanında gözlemlenen tekelleşme olgusu iki dünya savaşı arasında ortaya
çıkan
ekonomik krizdir. Daha sonraları özellikle 1945’ten sonra her tarafta büyük bir hızla
gelişmiştir. Teknolojideki hızlı değişimler medya kuruluşlarının giderek daha güçlü
ekonomik yapıda olmasını gerektirmektedir. Medya organizasyonlarının kurulması
büyük
sermayeler gerektirmektedir. Bunun sonucunda küçük ve orta çaplı işletmeler ya
kapanmakta
52
ya da daha büyük işletmelerle birleşme yoluna gitmektedir. Teknolojik gereklilikler
ulusların
üretici kesimlerinin çoğunda üretici veya dönüştürücü işletmelerin boyutlarını da
büyümeye
götürmektedir. Basın-yayın işletmeleri de birer ticari kuruluş olduğuna göre, onlar da
bu
sistemin dışında kalamaz. Yani basın-yayın işletmeleri de ekonomik tekelleşmenin
gereklerinden kurtulamaz.
Bugün hemen her ülkede gerek ulusal düzeyde yayın yapan günlük gazeteler, gerek
dergilerin sayılarında önemli bir azalma göze çarpmaktadır. Bu tekelleşme olgusu
haber
ajanslarını da etkilemektedir.
Tekelleşmenin en önemli nedeni ekonomiktir. Basın ve yayın kesiminde işletmelerin
büyümesi ve buna bağlı olarak işletme sayılarının azalması tekelleşmeye yol
açmaktadır.
Burada söz konusu olan basın gruplarının kurulmasıdır. Medya grubu, aynı mali güce
tâbi
çeşitli başlıklar demeti olarak tanımlanabilir. Bu güç, bir kişi veya aynı kişi tarafından
yönetilen şirketler grubu olabilir. Bazı gruplar yayın organlarını daha iyi kontrol altına
almak
için ancak kâr getirebilecek bir piyasanın varlığı durumunda gazete çıkarır.
Basın ve yayın kuruluşlarının işletme maliyetleri oldukça fazladır. Teknik donanım,
kâğıt, iletişim masrafları, ücretlerin artışı, dağıtım sorunları gibi giderler güçlü bir
sermaye
gerektirmektedir. Bu maliyetleri karşılayamayan küçük işletmeler büyük işletmelerle
birleşmektedir.
Basın kuruluşları genellikle ekonomik açıdan açık veren işletmelerdir. Çok sayıda
kimsenin gazete satın alabilmesi için fiyatlar düşük tutulur. Gazetelerin en önemli
gelir
kaynakları ilan ve reklamlardır. Gazetelerin ilan ve reklamlardan sağladıkları gelir,
satıştan
53
sağladıkları gelirlerden daha çoktur. İlan ve reklamlar, başlı başına ayrı bir
tekelleşme nedeni
olmaktadır. Reklamverenler, fazla sayıda okuyucuya erişebilmek, aynı ilan ve reklamı
birden
çok gazeteye vermemek için ilan ve reklamları tirajları yüksek olan gazetelere
vermekte,
bunun sonucu olarak da reklam ve ilan alamayan gazetelerin ekonomik sıkıntıları
daha da
artmaktadır. Kısaca ilan ve reklamlar yayımlandıkları gazetelerin yararına olarak basit
bir
rekabet kuralını bozmaktadır. Teknik nedenlerden dolayı ilan ve reklamlar
birleşmeleri de
sağlanmaktadır. İki veya daha çok ilan ve reklamcılık kuruluşunun birleşmesi buna
örnektir.
Tekelleşmenin bir de siyasal görünüşü vardır. Siyasal tekelleşme basın araçlarının
tamamen veya kısmen ya da az sayıda kişilerin veya özel grupların veya devlet
yöneticilerinin egemenliği altına girmesidir. Yetkinin devlet yararına olarak
tekelleşmesi
özellikle yayın denetimi şeklinde olmaktadır. Yetkinin özel kişiler yararına
tekelleşmesi
ekonomik tekelleşme sonucunda gerçekleşir. Ekonomik tekelleşme bir grubun
tekeline ortam
hazırlamaktadır.
Tekelleşmenin sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Az sayıda işletmelerin veya yalnız bir işletmenin tüm yapımı içine alması,
2. Faaliyetleri tamamen veya kısmen aynı yönetim altında toplanan işletmelerin az
veya çok sıkı bir biçimde gruplaşması (teknik üretim olanaklarının ortak hâle
getirilmesi),
3.İşletmeler arasında ilişkiler kurulması (ilan ve reklam servislerinin birleştirilmesi
gibi.).
Basındaki tekelleşme Batı Avrupa demokrasilerini ciddi bir biçimde tehdit etmektedir.
Buna karşılık AB’nin basında tekeli kaldırmayı öngören bağlayıcı kararı
bulunmamaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinden İngiltere ve Almanya’da anti tekel kanunları nispeten
54
yumuşak olmakla birlikte, Fransa ve Portekiz gibi ülkelerde basında çoğulculuğu
güvence
altına alan çok sıkı kurallar geçerlidir.
Günümüzde uluslararası haber ajanslarını ve yayın organlarını ellerinde tutan güçler,
dünya devletlerinin politikalarına genel olarak yön vermekteler. Bu güçler, ulusal
medya
gruplarını da kendi çıkarları doğrultusunda etkilemektedir. 1980 sonrası silah, gıda,
sinema
veya otomotiv sanayi devlerinin medyaya girmesiyle başlı başına bir sanayi haline
gelen
medya sektörü, stratejik sanayilerin de yan kolunu oluşturmaktadır. Hal böyle olunca
medya
patronları medya etiğini göz ardı etmektedir.
Bir ülkede yayın yapan gazete, dergi, televizyon ve radyo gibi yayın organlarının
çoğalması haber özgürlüğü ve demokrasinin gelişimi açısından olumlu olarak
görülebilir
ancak, sayıca çok olan bu medya organlarının birkaç kişinin egemenliği altına
girmesiyle
birlikte çoğulculuktan veya haber alma özgürlüğünden söz edilemez.
Günümüzde en önemli kitle iletişim araçlarından olan interneti de kendi çıkarlarına
göre biçimlendirmek isteyen güçler belirmektedir. Kişi özgürlüğünün son kalesi olarak
görülen interneti bir para makinesi hâline getirmek üzere harekete geçenlerin sayısı
her
geçen gün artmaktadır. Kuşkusuz, sadece bir yıl içinde sayısı tam olarak
bilinmemekle
birlikte çok sayıda kullanıcıyı birbirine bağlayan internet, ticari firmalar için büyük
cabize
taşımaktadır. Bugün internete bağlanan ağların yüzde 40'ının ticari amaçlı ağlar
olduğu
tahmin edilmektedir.
Kuşkusuz internetin önünde dikilen bu ticarileşme eğilimi çok önemli bir olgudur ve
bu gelişmenin bilgi kaynaklarına erişim ve özgür iletişim açısından çok önemli
sonuçları
55
olacaktır.
İnternetin büyük sermayenin ilgi odağı haline gelmesinin doğurabileceği sonuçlar da
ayrıca tartışma konusudur.4
8 ÇOCUK VE SOSYALLEŞME; KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ETKİLERİ
Ortaçağda çocukluk fikri yoktu. 16. yy’a kadar yetişkin ve çocuk tanımlamaları,
bilgileri aynıydı. Çocuk ve yetişkinler aynı dünyayı, aynı ortamı paylaşırlardı. Ayrı bir
çocukluk dünyası oluşmamıştı. Çocukluk fikri batıda ve bütün dünyada oluşmamıştı.
7-8 sekiz yaşından sonra küçük yetişkinler gibi giydirilir ve resimlerde de böyle
çizilirlerdi. Sözlü iletişimin yaygın olduğu dönemde bu süreç böyle ilerledi fakat yazı
kültürünün gelişmesiyle, matbaayla birlikte yetişkin ve çocuklar farklı zeminlerde yer
aldı.
19. ve 20. yüzyılda evrensel çocuk anlayışı yerleşir ve böylece dünyadaki çocuk
duyarlık hareketlerin yönü eğitimden sağlığa, hukuktan çocuk haklarına, kültürden
sanat ve çocuk klasiklerinin vazgeçilmezliğine, çocuk sinemasından müzik ve
tiyatroya kadar çocuk mihengi hep aynı çocukluk tasarımına dayanır.( Şirin
1996:1339)
Yazılı kültürün gelişimi yani matbaayla birlikte artık çocuk yetişkinden tamamen
farklıdır. Görsel medyanın gelişimi ile birlikte modern çocukluk kavramı biçimlenir.
Modern dünyada çocuğu etkilemesi beklenen aile ve okula karşılık onu en çok
etkileyen “görsel medya; televizyon, internet vb. olmaktadır.” Sosyalleşme sürecinde
yani toplumun bir üyesi olma sürecinde kitle iletişim araçlarının çocukların üzerindeki
etkisi önemlidir. Bu makalenin amacı; Türkiye’de yapılan ve çocukların
sosyalleşmesinde televizyon ve diğer kitle iletişim araçlarının etkilerini gösteren
araştırmaların niteliklerini görmek ve yapılacak diğer araştırmalar için temel
hazırlamaktır.
Sosyalleşme Kavramı
4 http://e-okulbilgi.com/kitle-iletisim-araclari-ve-ozellikleri-nelerdir-551.html
56
Sosyalleşme, bir sosyal olgu olarak ferdin doğuştan itibaren toplumun üyeliğini
kazanmasında belli aşamalardan geçerek kendinden beklenen uygun rol ve ilgili
normlardan haberdar olmasıdır.(Mustafa Erkal, a.g.e., s. 81.)
Sosyalleşme yaşam boyu süren bir öğrenme sürecidir. İnsan, doğumundan ölümüne
kadar sürekli bir sosyalleşme içerisindedir. Kültürün nesilden nesile aktarılarak
devam etmesinde sosyalleşmenin rolü büyüktür.
Sosyalleşme insan yavrusunun toplumun bir üyesi haline gelmesidir. İnsanın
sosyalleşmesi çok karmaşık bir süreçtir. İnsan etrafında bulunan sayısız olaylar,
kişiler, içinde bulunduğu, sosyo-ekonomik kültürel koşulların, fiziksel çevrenin ve
birçok etkenin etkisindedir. Bunların karmaşık etkileşimi sonunda insan bir kişi olarak
belirir. Bu sayısız etkenlerin içinde teknolojinin de gelişmesiyle birlikte kitle iletişim
araçları olarak televizyon ve internette yer almaktadır ve bunların etkisi çocukların
sosyalleşme sürecinde ve çocuğun toplumsal kimliğini biçimlendirmesinde etkilidir.
Sosyalleşme, bir öğrenme süreci olarak yaşadığı toplumun istediği şekilde bir toplum
üyesi haline gelmesi için toplumun sosyo-kültürel değerlerini çocuğa aktarması
sürecidir.
Sosyalleşme Süreci Ve Çocuk
Öztürk (1999), Sosyalleşme bireyin içinde birtakım işlevleri olabileceği belirli toplum
ya da toplumsal grubun tarzlarını öğrenme süreci olup uygun örneklerle, duyguların,
değerlerin kişileştirilmesini ve öğrenilmesinin içerir. Başka bir tanımla kişi ile diğer kişi
ya da kişiler arasında cereyan eden ve sonunda toplumsal davranış örneklerinin
kabulünü ve uygulanmasını sağlayan karşılıklı etkileşim sürecidir. Toplum içinde
hangi davranışın doğru hangi davranışın yanlış olduğunu işaret eden kurallar,
hükümler, prensipler ve adetler vardır. Bu normal gelişim süreci içinde toplumun
fertleri tarafından internaliz (kendine mal etme)edilirler ve sırasıyla bunlar bir ferdin
davranışına rehberlik eder. Aile, okul ve toplumun kendisi gibi ferdin
sosyalizasyonunda etkin olan enstitüler bu normların ayakta kalması için çaba
harcarlar.
Çocuk açısından sosyalleşme, bir “öğrenme” ve “öğretme” sürecidir. Sosyalleşme
süreci içerisinde çocuk aile, okul, toplumsal çevre ve kitle iletişim araçları ve diğer
57
birçok etken aracılığı ile toplumun kendisinden beklediği rol ve beklentileri öğrenir.
Aynı zamanda öğrendikleri sayesinde ailesini ve toplumsal çevresini sosyalleştirir.
Sosyalleşme sürecinde tekrar ve taklit önemlidir. Çocuklar sevdikleri, saygı
duydukları kişileri taklit ederler, bu kişilere özenirler onlar gibi olmaya çalışırlar.
Çocuğun sosyalleşmesi ilk olarak ailede başlar ve çocuk toplumsal rollerini bu kurum
içinde öğrenir. Aileden sonra çocuğun sosyalleşme sürecini etkileyen diğer faktörler
okul, arkadaş ve son yıllarda kitle iletişim araçlarıdır.
Kitle İletişim Araçları
Latincesi “common” ve “communicate” kelimelerinden türeyen; “communication”
terimi, günümüzde “bilgi ve düşüncelerin yazılı ya da sözlü olarak aktarılması,
yayılması” anlamında kullanılmaktadır. “Komünikasyon” kelimesi, Türkçemizde en
yaygın olarak kullanılan “haberleşme” ve “iletişim” sözcüklerine karşılık gelmektedir.
Bal’a (2000) göre, İletişimi en az iki kişi arasındaki bir eylem olarak tanımlanmanın
yanı sıra belirli bir kaynakta kodlanan mesajların belli yer ve zamanda, kitle iletişim
araçları aracılığı ile bir amaç doğrultusunda olarak kitlelere ulaşması eylemidir.
Erdoğan’a göre Kitle iletişimi ise, bilinmeyen sayıdaki izleyiciye ulaşmaktır. Ayrıca
kitle iletişimi, halk için üretilen ve onun hızlı bir şekilde tükettiği, halka ait kamusal,
hızlı ve geçici bir iletişimdir.
Kitle iletişim araçları haber verme, bilgilendirme, eğitme, eğlendirme gibi çok değişik
işlevler üstlenen (radyo, televizyon, gazete, dergi, vb.) araçların geneline verilen
isimdir.
Kitle iletişim araçları üç kategoride ele alınabilir. Basılı, görsel, işitsel yayın araçları.
Kitle iletişimin diğer iletişimlerden farklı yönleri vardır. Bu farklılıklar:
• Kitle kalabalık ve kamudan daha da büyüktür.
• Kitle fazlasıyla dağınıktır. Üyeler birbirini tanımaz, aynı zamanda izleyicileri bir
araya getiren kişi de üyeleri tanımaz.
• Kitle belirli amaçlar için bir araya gelip birlikte eylemde bulunabilme yeteneğinden
yoksundur.
• Değişen sınırlar içinde kitleyi oluşturan birimler değişik yapılar gösterir.
• Kitle kendi başına eylemde bulunamaz., aksine kitle üzerinde eylemde bulunulur.
• İletiyi veren belirli bir bireydir, çoğunlukla da kurumdur, ya da kurumlaşmış kişilerdir.
• İletinin niteliği ve niceliği farklıdır. İleti genellikle geniş kitlelere seslendiğinden,
bireysel olmaktan çıkmıştır.
58
• İleti düzenlidir, dizgeli ve belirli bir izlence içerinde yürütülür, süreklidir. Alıcı ne
zaman? Nerede? Nasıl bir ileti alacağını çoğunlukla bilir.
• Kitle iletişim araçlarının verdiği mesajlar herkese açıktır. Ancak bu açık oluş çeşitli
toplumlara göre, belirli ölçülerde kısıtlamalar uğrar. Bu kısıtlamalar; yayınların elde
edilebilme olanağı, yayın alanı, yasal kısıtlamalar, izleyicinin eğitsel, kültürel ve
Sosyo-ekonomik durumundan ileri gelen kısıtlamalardır.
• Kitle iletişimi yapısı gereği tek yönlü olduğu için kanal yapısı karmaşık, kanal sayısı
ise çoktur
9 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ÇOCUKLARIN SOSYALLEŞMELERİ ÜZERİNE
YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR
Kitle iletişim araçlarından görsel ve işitsel duyulara seslenen televizyon, çocuklar için
çok önemli sosyalizasyon araçlarından birisidir. Türkiye’de kitle iletişim araçlarının
çocukların sosyalleşmesi üzerindeki etkilerini araştıran çok sayıda araştırma
yapılmıştır. Bu araştırmalarda özellikle kitle iletişim aracı olan televizyon ve/veya
internet bağımsız değişken olarak kullanılmış ve onun etkilerine bakılmıştır.
Öztürk (1999) “Çocuğun Sosyalleşmesinde Televizyonun Etkisi” konulu
araştırmasında İstanbul’da yaşayan ilköğretim ikinci kademesinde öğrenim gören
çocukların günlük hayatlarında televizyonun yeri, fonksiyonu ve programlar
konusunda tavır alışları incelenmiştir. Araştırma örneklemini on beş okuldan 731
erkek, 807’si kız olmak üzere 1538 katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırma sonuçlarına
bakıldığında; öğrencilere toplumda saygın bir kişi olmak için hangi mesleği tercih
edecekleri sorulduğunda doktorluk ve sporculuk mesleğini tercih etmişlerdir.
Sporculuk bir meslek olarak modern zamanların bir olgusudur ve televizyonla
çocuklara özendirilmektedir. Araştırmadan çıkan üzerinde çok durulması gereken
konu; öğrencilerin %27.8’nin televizyondan öğrendikleri ile ailesinden öğrendikleri
arasında bir çatışma yaşadığını ifade etmeleridir. Bu çatışma sırasıyla; dini, ahlaki ve
kültürel konularda olmaktadır. Öğrencilerin %78.7’si bir davranışın doğru ya da yanlış
olduğu konusunda en çok ailesine inanmaktadır. Öğrenciler iyi bir insan olmada en
büyük etkinin ailede verilen eğitimle mümkün olduğunu ifade etmişlerdir. Buna göre;
televizyonun etkileri konusunda Türk toplumunda araştırmanın yapıldığı tarihte
televizyonun Türk aile yapısını çok etkilememiş olduğu söylenebilir. Televizyon ve
59
kitle iletişim araçlarının getirdiği modernleşme ile birlikte; sosyal olaylara duyarlık,
yardımlaşma, dayanışma davranışlarına bakıldığında öğrencilerin “doğum gününde
rastladıkları kazaya karşı aldıkları tavır” sorusuna %79’u kaza geçiren kişiye yönelik
olarak “hasta ile ilgilenirim” yanıtları sonucunda sosyal olaylara duyarlı oldukları
belirlenmiştir. Araştırmanın bir diğer bulgusu; kız öğrencilerin televizyonda çıkan
müstehcen sahnelere erkeklere oranla daha olumsuz yaklaşmalarıdır. Bu sonuca
göre geleneksel aile yapısında kadın rolünün cinselliğe ilişkin tutumlarının erkeklere
göre farklılaştığını göstermektedir.
Tuna ( 2008 ), “İlköğretim Çağındaki Çocukların Sosyalleşmesinde Popüler Kültürün
Rolü” araştırmasında Isparta ili merkez ilköğretim okullarının II. Kademesinde okuyan
çocukların sosyalleşmesinde popüler kültürün rolü ve popüler kültür ürünlerinin
çocuklar üzerindeki etkisine bakılmıştır.Buradan yola çıkarak yürütülen çalışmada
popüler kültür ve sosyalleşme kavramları analiz edilmeye çalışılmış, sosyalleşme
süreci ve popüler kültür ilişkisi ele alınarak çocuğun sosyalleşmesinde kitle iletişim
araçları aracılığı ile popüler kültürün gözlemlendiği alanlar ve bunun etkileri ele
alınarak alan verileri doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılmıştır.Örneklem
büyüklüğü 650 olarak belirlenmiştir. Araştırmada, ilköğretim çağındaki çocukların
sosyalleşmesinde popüler kültürün rolünü tespit etmeye yönelik, açık uçlu, kapalı
uçlu, yarı kapalı uçlu olmak üzere toplam 115 sorudan oluşan bir anket formu
uygulanmıştır. Sorular, görüşülenlerin demografik özelliklerine, sosyo-kültürel
özelliklerine, sosyalleşme açısından popüler kültürün gözlemlendiği alanlarda
çocukların toplumsal, kültürel, siyasal kimliğinin ve davranış biçimlerinin
şekillenmesinde popüler kültür ürünlerinin rolüne yönelik olarak
hazırlanmıştır.Verilerin toplanmasında, anket formunun yanı sıra görüşme
tekniğinden de yararlanılmıştır. Araştırmada dikkat çeken bulgulara bakıldığında;
“Ailenizle birlikte geçirdiğiniz zamanlarda genellikle ne yaparsınız?” sorusuna
öğrencilerin %39,8’i “TV izleriz” ve %38,9’u “sohbet ederiz” cevabını vermiştir. Buna
göre, öğrencilerin genellikle ailesiyle birlikte ya TV izledikleri ya da sohbet ettikleri
anlaşılmaktadır. Bir diğer bulgu; Örneklem grubuna “Size göre televizyonun en
olumlu etkisi nedir?” sorusunu sorduğumuzda öğrencilerin yaklaşık %39’u
“Televizyondan bir şeyler öğreniyorum”, %32’si “Eğleniyorum” ve %15’i ise “Boş
zamanımı değerlendiriyorum” cevabını vermiştir. Buna göre öğrencilerin,
televizyonun eğitim, eğlendirme ve boş zaman değerlendirme fonksiyonuna işaret
ettikleri söylenebilir. Araştırma sonuçları çocukların sınava hazırlanma ve ders
60
çalışma saatleri dışında boş vakitlerini anne ve babasıyla geçirme yerine ya TV
seyrederek ya da bilgisayarda oyun oynayarak geçirmesi, günümüzde popüler
kültürün, çocukların sosyalleşmesinde etkisinin giderek arttığını göstermiştir. Sosyal
etkileşim yerini televizyon izleme ve internet- bilgisayar oyunlarına
bırakmıştır.Örneklem grubunun ailelerinde izlenilen kanalları ve programları en çok
çocukların babaları tercih etmektedirler. Bununla birlikte aileler çocuklarına sihir ve
şiddetiçerikli filmlerle magazin programlarını izlemelerine izin vermemektedirler. Buna
göre aileler erkek çocuklarının öncelikli olarak şiddet ve cinsel içerikli filmler, buna
karşılık kız çocuklarının sihir ve şiddet içerikli filmleri izlemelerine izin
vermemektedirler. Ailelerin bu tercihlerinde söz konusu film ve programların
çocukların sosyalleşme sürecinde model tercihi bakımından sakıncalı unsurlar
içermesinin rol oynadığı düşünülmektedir. Böylece aileler, bir anlamda popüler kültür
ürünlerinin olumsuz sonuçlarına karşı çocuklarını korumuş olmaktadırlar.Bu
araştırmada; Modernleşme sürecinde aile, okul ve toplumsal çevre dışında
çocukların sosyalleşmesinde kitle iletişim araçları, popüler kültür ürünlerinin
üretilmesinde önemli bir rol oynar ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte
popüler kültür ürünleri çocukların toplumsal, siyasal ve kültürel kimliğinin oluşmasına
etki eder varsayımları doğrulanmıştır.
Demir ( 2009 ) “Televizyon Reklamlarının İçerik Analizi: Çocuk Sağlığı ve Gelişimi”
araştırmasında, çocuk sağlığı ve gelişimine yönelik reklamların, içerik analizlerinin
yapılarak hedef kitleyi etkilemek üzere ne tarz noktalar üzerinde durduklarını tespit
etmeye çalışmıştır. Tüketicilerin ürünlere karsı oluşturdukları tutumlar, onların satın
alma kararlarında doğrudan etki eder. Satın alma kararı da belirli bir tutumun
pekiştirilmesini veya değiştirilmesini etkiler. Firmaların ürünlerinin tanıtımında
tüketicileri dolaylı veya dolaysız yoldan her gün yazılı veya görsel olarak reklam
bombardımanına tutması, reklamın tüketicinin mevcut tutumunu etkilemede
amaçlarına ulaşıp ulaşmadığı sorusunu ortaya çıkarmıştır. Araştırma sonuçlarına
göre; Çocuklara yönelik TV reklamlarının çocukları bir hayli etkilemekte ve özellikle
çocukların tüketim eğilimlerine yön vermekte olduğu gözlemlenmiştir. Araştırma
sonuçlarında; çocuk sağlığı ve gelişimine yönelik reklamların anlatım tarzları ve
kullandıkları dilin özellikleri incelendiğinde, % 75’inin doğrudan anlatım tarzı ile yalın
ve günlük dil özelliklerini kullandıkları, geriye kalan % 25’lik dilimin içerisine giren
reklamların ise dolaylı bir anlatım tarzı kullanarak, biraz süslü bazen de bilimsel
61
terimlere yer veren dil özelliklerini kullandıkları tespit edilmiştir. Bu araştırma,
çocukların küçük yaşta tüketici davranışlarının şekillenmesinde reklamların etkililiğini
göstermiştir.
Tel (…..). “Çocuklarda Sosyalleşme Araçlarının Spora Yönlendirme Durumları”
çalışmasında, çocuklarda sosyalleşme araçları olarak kabul edilen bazı faktörlerin
çocuğu spora yönlendirme durumlarını teorik kapsam içerisinde ele alarak
irdelemiştir.Çocuğun sosyalleşmesine etki eden kitle iletişim araçları bu kapsamda
ele alınmıştır. Kitle iletişim araçları ve özellikle televizyon, ailenin ve çocukların boş
zaman, spor programları, sosyal ve kültürel etkileri dolayısıyla en önemli
sosyalleştirme kurumlarından biridir (Batmaz, 1995:3). Televizyon bu spor
faaliyetlerine yönelmesi ile birlikte hayatlarında hiç spor yapmamış insanlar bile
televizyon sayesinde spor karşılaşmalarına ilgi duymaya başlamışlardır. Kitle iletişim
araçları ve özellikle televizyonun sporu tanıma, tanıtma, eğitim, yönlendirme,
yönelme, etkileme ve etkilenme ve özdeşleşme açısından çok büyük katkıları vardır
(Kılcıgil, 1998:66). Zamanla aktif sporculuğu ve seyir şeklinde kitlelerin ilgisini
arttırmaktadır (Erkan, 1992).Bu araştırmadan televizyonun, izleyici grubunu
inandırma, etkileme, yönlendirme özelliklerin etkili olduğu görülmektedir.
Yıldırım ( 2008 ) “Çocuk ve Televizyonda Şiddet” araştırması sonucunda; çocuklar
izledikleri şiddet sahnelerinden etkilendikleri ve bunu en çok hareketlerine
yansıttıkları belirtilmiş ve televizyondan erkek çocukları daha fazla etkilendikleri ve
çocuklarının arkadaşlarıyla olan problemlerini şiddet yoluyla çözmeleri durumunda
anne ve babalar açıklama yapma yoluna başvurdukları ortaya konulmuştur.
Televizyondaki şiddet çocukların toplumsallaşmasında nasıl etkisi olduğunu
göstermektedir. Çocukların televizyondaki şiddet sahnelerinden etkilenerek yaptıkları
davranışlara ilişkin anne ve babaların büyük bir kısmı bunu çocukların hareketlerine
yansıma olarak belirtmişlerdir. Çocukların şiddet sahnelerinden etkilendiğini anne-
babalar ifade etmişler, bu şiddet sahnelerinden etkilenen çocukların özellikle
oyunlarında silahçılık oyunun oynamaları dikkat çekmiştir.
Köşker (2005) tarafından gerçekleştirilen “Televizyondaki Çizgi Filmlerin İlköğretim
Çağı Çocuklarının Üzerine Etkileri” araştırmasında da öğrencilerin ara sıra da olsa
çizgi filmlerden etkilenerek günlük hayatlarında örnek aldıkları sonucu da bu bulgu ile
62
benzeşmektedir.
Tayfur (1989) , “Televizyonun Çocuklar” Üzerindeki Etkisi adlı yüksek lisans tezinde
kitle iletişim araçları içinde en çok etkiye sahip olan televizyonu ele almışve
televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Televizyonun görsel-işitsel
özelliği ile izlenme kolaylığı ve yayın yoğunluğu ile kitlelerin ilgisini çektiğini; TV’nin
bu nitelikleri bir yana bırakıp birinci görevini yani haber verme görevini yerine
getirmekten çok bir eğlence aracı olarak kullanılması konusu araştırmasında ele
almıştır. Çalışma bir araştırma çalışmasıdır. Çalışmada çocuklar üzerindeki bir çok
olumsuz etkisi bulunan TV’nin şiddet içerikli filmlerle de çocuklar üzerinde olumsuz
etkileri ortaya konmuştur. Bu filmlerin kısa süreli değil uzun süreli etkileri de
belirtilmiştir. Model alınan davranışların özellikle ergenlikte ortaya çıktığı da
vurgulanmıştır. Dil gelişimi üzerinde olumlu etkileri olduğu gibi olumsuz yönünün de
bulunduğu özellikle belirtilmektedir. Bozuk cümlelerin ve argo deyimlerin kullanılması
kuralsız bir dilin oluşmasına da etki sağladığı üzerinde durulmuştur. Çalışma
sonunda TV’nin çocukları hem olumlu hem de olumsuz etkilediği sonucuna
varılmıştır.
Mutlu, (1998); Simsek ve Baran, (2001); İlden Koçkar, (2002)’ a göre, televizyondaki
şiddet içerikli yayınlar çocuklarda dört aşamada etkili olmaktadır:
1. Taklit: Çocuk, davranışlarını ve düşüncelerini kopyaladığı kişilikle kendini
özdeşleştirir. Dolayısıyla taklidi gönüllü olarak yapar.
2. İçine isleme: Taklit ve özümleme bilinçsizce yapılır. Çocuk kendi modelini seçmez,
olaylar içine isler.
3. Yasak tanımama: Bazı sahneler çocuğun hoşuna gider, o da bunları uygulamaya
kalkar. Başkalarına karsı daha saldırgan bir biçimde davranabilirler.
4. Hissizleştirme: Devamlı tekrarlanan şiddet sahneleri çocuğu bu sahneleri
normalmişgibi görmeye koşullandırır. Başkalarının çektiği acıya daha az duyarlı bir
hale gelebilirler. Mutlu’ ya göre duyarsızlaşma “İzleyicilerin kitle iletişim araçlarında
insani acılara, sıkıntılara, ıstıraplara çok fazla maruz kalmalarının sonucu olarak
gerçek yasamda insanların çektikleri acılara karsı bağışık veya daha az duyarlı hale
gelmeleri” dir (Akt: Serhatlıoğlu, 2006:57).
Yıldız (1995), “Televizyon Yayınlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri” adlı
çalışmasında, televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerini incelemiştir.Bu amaçla bir
63
anket çalışması yapılmıştır. Anket farklı gelir grubunu temsil eden ilköğretim
okullarının 5. Sınıfına devam eden 10-11 yas grubu çocukları üzerinde uygulanmıştır.
Sosyolojik olgulardan hareketle alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeyde bulunan
öğrencilere uygulanan anketsonucunda alt sosyo ekonomik düzeydeki annelerin %
78’i; 30-40 yas arasında olması orta yas grubu annelerin büyük çoğunlukla olduğunu
göstermektedir. Aynı gruptaki (alt sosyo-ekonomik düzey) babalarında % 61’i 30-40
yas arasında olması da orta yaşı temsil etmektedir. Annelerin %80’i ev hanımı,
babaların % 43’ü isçidir. Orta sosyo ekonomik düzeydeki okula devam eden
çocukların anne babalarına ait bilgiler ise şöyledir: Annelerin % 62’si 30-40 yas
arasında,babaların ise % 48’i 30-40 yas arasındadır. Annelerin % 76’sı ev hanımı,
babaların % 36’sı serbest meslek sahibidir. Üst sosyo-ekonomik düzeye sahip
çocukların anne babaları ise, % 73anne 30-40 yas aralığında, babaların ise % 53’ü
30-40 yas aralığındadır. Annelerin % 57’si ev hanımı, babaların % 50’si serbest
meslek sahibidir. Bu bilgilerden yola çıkarak seçilen okulların alt-orta ve üst sosyo-
ekonomik düzeyi temsil ettigi belirtilmektedir. Çalışma sonucunda % 97 ortalama ile
çocukların TV izlediği ortaya konulmuştur. Bu çalışmayla çocukların TVizleme saatleri
ve sürelerine de ulaşılmıştır. Ayrıca çalışmada tercih edilen kanal ve programlara
ilişkinde bilgiler bulunmaktadır. En çok çizgi filmlerin izlendiği ve bu çizgi filmler içinde
şiddet içerikli çizgi filmlerin de % 46 oranla tercih edildiği çalışmayla ortaya
konulmuştur.Batur’un (1998) şiddetin etkileri konusunda okul çağına
gelmemişçocukları denek olarak kullandığı bir araştırmada; çocuklara
başkahramanınöne çıkarıldığı şiddet sahneleri, bir başka denek topluluğuna ise
komşulukİlişkilerinin öne çıktığı şiddet içermeyen bir film izlettirilmiştir.
Araştırmasonucunda şiddet içeren çizgi filmi izleyen çocukların, diğer
denekgruplarındaki çocuklara oranla daha fazla saldırgan davranışlar gösterdiği
görülmüştür ( Balaban, 2002: 23).
Can’ın (1996). Eskişehir ilinde yaptığı alan çalışmasında 25 Şubat-3 Mart 1995
tarihleri arasında yayınlanan çocuk programları kuşağından seçilen dört çizgi filmin
okul öncesine giden 65 çocuğa izlettirilmiştir. Araştırma sonucuna göre; çocuklar bu
çizgi filmlerden olumlu- olumsuz etkilenmiştir. Araştırmada, çocukların bu çizgi
filmlerdeki kahramanların söz ve hareketlerinden etkilendiği belirtilmektedir. Çocuklar,
öğrendikleri olumlu ve olumsuz sözcükleri cümle dağarcıklarında kullanmakta ve
kahramanları model almaktadırlar. Ayrıca araştırmada, çizgi filmlerdeki kahraman
isimleri çocuklar tarafından oyuncaklarına verilmekte, oynadıkları oyunlarda şiddete
64
yer verdikleri de belirtilmektedir.
Türkiye’de yapılan “Televizyonun çocuklar üzerindeki etkileri” konulu araştırmalarda
daha çok televizyonun çocuğun bilişsel-dil gelişimine etkileri üzerine çalışmalar
yapılmıştır. Özellikle araştırmalarda kitle iletişim araçlarının çocuğun sosyalleşmesine
ve sosyal gelişimine etkisini araştıran çalışmalar sayıca çok değildir. Bu makalede;
genellikle çocuğun sosyalleşme sürecinde televizyonun olumlu-olumsuz etkilerini
inceleyen araştırmalara yer verilmiştir. Araştırmalarda; televizyonun çocuğun
sosyalleşmesinde etkili olan model alma, taklit eme davranışlarını etkilediği sık
vurgulanmıştır. Televizyonun çocukların sosyal olaylara duyarlılıklarını olumsuz
etkilediği varsayımı doğrulanmamış olup çocukların yardım etme, dayanışma gibi
davranışları göstermeye devam etmiştir. Yapılan araştırmalarda kitle iletişim
araçlarının çocuklarının tutumlarını etkilediği ve bu tutumların aile ve çevresiyle
çatışmalar yaşamasına neden olduğu ortaya çıkarılmıştır. Böylece kitle iletişim
araçlarının inandırıcılığı ve grup üzerindeki “izleyici kitlesi” üzerindeki etkileri
görülmüştür. Böylece son dönemlerde kitle iletişim araçları toplumsal değişmenin
mihengini oluşturan faktörlerden biri olmuştur. Yapılan araştırmaların çoğunluğu
televizyonun çocuğun günlük yaşantısında saldırgan davranış göstermesini etkileyip
etkilemediğine bakmıştır. Şiddet içeren sahneleri izleyen çocukların günlük
yaşantısında saldırgan davranışlar gösterdiği bulguları elde edilmiştir.
Kitle iletişim araçları, davranış biçimlerinin, toplumsal kimliğin, kültürel kimliğin ve
siyasal kimliğin şekillenmesinde rolü büyüktür. Çocuğun sosyal grupla etkileşimini
etkilemekte televizyon izlemeye zaman arttıkça, arkadaş ve çevresiyle oyun için
ayırdığı zamanlar kısıtlanmaktadır. Böylece çocuğun oyun oynarken yaratıcılıkları
arkadaşlarıyla geçirdikleri zaman azalmaktadır.
Görsel medyadaki popüler diziler, yarışmalar çocuğun içinde yaşadığı topluma karşı
yabancılaştırmaktadır. Çocuklar kendi toplumların sözlü ve yazılı kültürüne uzak
kalmaktadır. Çünkü kendi toplumunun kültüründen çok Batı toplumunun kültürü
gösterilmektedir.
Araştırmalarda bu bahsedilen konulara değinilmiştir. Özellikle kitle iletişim araçlarının
çocukların kişilik- benlik gelişimine, sosyal etkileşimine, siyasal ve ahlaki gelişimine
etkilerine bakılan araştırmaların sayısı arttırılabilir.5
5 Emanuel EJ. What Cannot be Said on Television about Health Care. JAMA. 2007; 297(19): 2131-3.
65
66
10 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI NELERDİR VE GENEL ÖZELLİKLERİ
11 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI-Posta
-Telgraf
-Telefon
-Faks
-Gazete
-Radyo
-Televizyon
-Uydular
- Bilgisayarlar (İnternet ve e-posta)
12 Gazete Nedir?
Gazete, farklı konularda haber ve bilgi vermek için yorumlu ya da yorumsuz olarak,
her gün ya da haftanın belirli günlerinde düzenli olarak çıkan basılı yayındır.
Gazetenin Özellikleri:Gazete diğer kitle iletişim araçlarına göre okunması daha kolay ve ilgi çekicidir.
Gazeteler, televizyon ve radyo gibi belli merkezlerde ya da belirli cihazlara
gereksinim duyulup dinlenen veya izlenen yayınlardan farklıdır.
Gazeteyi her isteyen okuyucu cebinde, çantasında rahatlıkla taşıyabilmekte, istediği
zaman ve mekanda rahatça okuyabilmektedir.
Gazetelerin tümü ya da belli konulardaki haberlerin arşivlenmesi, saklanması çok
kolaydır
Gazete haberleri kalıcıdır. Her zaman için tarihi bir belge niteliği taşır.
Gazeteler, haberlerine daha geniş anlamlar kazandırmak için belli bir kitleyi
etkilemek, kamuoyu yaratmak, konuyu gündemde tutmak gibi nedenlerle haberleri
tekrar tekrar gündeme getirebilir.
Gazeteleri içeriklerine, boyutlarına, yayın politikalarına, yayın periyotlarına göre
sıralamak mümkündür.
67
13 Radyonun Özellikleri Nelerdir?
Radyoelektrik dalgaların özelliklerinden yararlanarak seslerin iletilmesi sistemine
radyo denir. Radyo Sesi, atmosfer içinden, Hertz dalgaları aracıyla çok uzaklara
ulaştırır. Radyo verici ve alıcı olmak üzere iki kısımdan oluşur.
1-Radyo Vericisi: Ses sinyalleri uzaklara iletilirken elektromanyetik dalgalar üzerine
bindirilir. Bu olaya modülasyon denir. Modülasyon sonucu oluşan dalgaya da radyo
dalgası denir. Bu dalgalar ışık hızı gibi hareket ederler.
2-Radyo Alıcısı: Havadaki elektromanyetik dalgalar radyo alıcısı tarafından alınabilir.
Radyo bu dalgayı demodülasyon işlemine sokarak ses sinyalinin taşıyıcı sinyalden
ayrılmasını sağlar.
Radyoelektrik dalgalar alternatif akımın beslediği bir verici antenci oluşturulur.
İvmelenmiş elektronlar antende radyoelektrik dalgaları oluşturduktan sonra bu
dalgalar verici anteni terk ederek yeryüzüne her doğrultuda yayılır.
14 İnternetin Genel Özellikleri Nelerdir?
İnternet, dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini
birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır. TDK, İnternet sözcüğüne karşılık olarak
genel ağı önermiştir.İnternet yerine zaman zaman sadece net sözcüğü de kullanılır.
İnternet Türkiyeye 1994 yılında gelmiştir ve geldikten sonra Türkiyede kullanımı � �yaygınlaşmıştır. İnternet günümüzde de yaygın olan 7 den 70′e herkesin kullandığı
teknoloji ürünü olan ve hergün yenilenen bir bilgi kaynağı teknoloji ürünüdür.
İnternet, birçok bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygın
olan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır.
68
İnternet, insanların her geçen gün gittikçe artan üretilen bilgiyi saklama/paylaşma ve
ona kolayca ulaşma istekleri sonrasında ortaya çıkmış bir teknolojidir. Bu teknoloji
yardımıyla pek çok alandaki bilgilere insanlar kolay, ucuz, hızlı ve güvenli bir şekilde
erişebilmektedir. İnterneti bu haliyle bir bilgi denizine, ya da büyükçe bir kütüphaneye�
benzetebiliriz. İnternete, bakış açımıza bağlı olarak farklı tanımlamalar da getirebiliriz.�
1997 sonu itibarıyla 100,000,000u aşkın insanın kendi arasında etkileştiği, bilgi �değiş-tokuşu yapabildiği ve kendi yazısız kuralları olan büyük bir topluluktur. Bu,
internetin sosyal yönüdür.
Pek çok yararlı bilginin bir tuşa basmak kadar yakın olduğu dev bir kütüphanedir.
1997 sonu itibarıyla, 20,000,000u aşkın bilgisayarın bağlı olduğu çok büyük bir �bilgisayar ve iletişim ağıdır.
Kişilerin değişik konularda fikirlerini serbestçe söyleyebilecekleri ortamlar barındıran
bir demokrasi platformudur.Evden alış-veriş, bankacılık hizmetleri, radyo-televizyon
yayınları, günlük gazete servisleri vb gibi uygulamaları ile aslında internet aynı
zamanda bir hayat kolaylaştırıcıdır.
15 Bilgisayarın Özellikleri Nelerdir?
Bilgisayar nedir? Elektronik bir cihaz olan bilgisayar, öncelikle bilgileri, ve verileri
kullanıcısından alıp, sonrasında da bu verileri işleyerek, istenilen işlemleri yapabilen
bir cihaz olarak tanımlanabilir. Ancak bilgisayar nedir sorusunun yanıtları sadece
bununla sınırlı değildir. Bilgisayar, yapmış olduğu işlemlerin sonucunu saklayabilen
bir makine olup, kendisine veriyi veren kullanıcısının, istediği zaman, yapılan
işlemlere ulaşabilmesine de olanak tanıyan bir makinedir.
Bilgisayar ne işe yarar? Verilerin girişinin bilgisayar ortamına gerçekleştirilmesi
sonrasında, işlemlerinin yapılması gerçekleştirilir. Bunun sonucunda ise bilgisayar,
yapılan işlemleri depolayabilir, ve depolanan işlem sonuçlarının, kullanıcı istediği
takdirde, çıkışı da bilgisayar tarafından verilebilmektedir.
Bilgisayarın özellikleri nelerdir? Bilgisayarın özellikleri arasında ilk olarak hızlı
olmasından söz etmek gerekmektedir. Çok hızlı bir şekilde çalışan bilgisayarın
özelliklerinden bir diğeri de, çalışırken yorulmamasıdır. Bilgisayarın özellikleri nelerdir
sorusunun bir diğer yanıtı da, hem hızlı; hem de yorulmadan çalışırken, aynı
69
zamanda sıkılmamasıdır. Bilgisayarın özelliklerinden bir diğeri de programlanabilir
nitelik taşımasıdır. Bilgisayarın özelliklerinden bir diğeri ise, kendi başına hiç bir iş
yapmamasıdır. Yani bir bilgisayar; sadece, kullanıcısından aldığı emirleri
uygulamakla yükümlüdür.6
16 KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ KÜLTÜR-SANAT BAKIMINDAN ETKİLERİ
Kitle iletişim araçları çağımızda inanılmaz bir sürat ve hacimde toplumsal "çıktı"larını
arttırıp, kültür sistemlerini etkilemektedirler. Bu süreç bütünlüğü ile kavranmıyacak
ölçüde karmaşık ve giriştir. Kapsamlı bir yorum elektronik ve bilgisayar endüstrileri
alanındaki son gelişmelerin ayrıntılı irdelemesi olduğu kadar fikir, basın ve haber
alma/verme özgürlüklerin ne ölçüde demokratik düzenin temel ögesi olarak anayasal
teminata kavuşturulmuş bir insan hakkını oluşturup oluşturmadığının tartışmasını da
gerektirmektedir. Son yirmibeş yılın bellibaşlı gelişmelerini göz önüne getirdiğimiz
zaman, kitle iletişiminin yol açtığı devrimin yeni bir aşamaya yol açtığını göreceğiz.
Bu yeni aşama ile dünya evrensel , bilgisayara dayalı bir kitle iletişim düzenine
geçmiş bulunuyor. İkinci dünya savaşının sonunda tartışmalarımız kamuoyunu
biçimlendiren dört Büyükler, yani basın, film, radyo ve televizyon üzerine
yoğunlaşırken, günümüzde olağanüstü güçlü, çeşitli ve şaşırtıcı bir kitle iletişim
araçları varlığı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu değişik yeni araçlar arasında
belirleyici rolü göz ve kulağa hitap eden materyel oynamaktadır. Günümüzde dünya
piyasası potansyel her müşteriye renkli televizyonun son modellerini, kablolu
televizyon, kaset, video teyp, video teyp alıcısı, videofon, stereofon, lazer tekniklere
dayalı makineler, elektrostatikler, elektroniğe dayalı yüksek sü- ratli baskı, dizgi ve
öğrenme makineleri, elektronikle işleyen mikrofilmler, radyo yolu ile baskı yapan
makineler, zaman bölüştüren bilgisayarlar, veri bankaları, ves. sunmaktadır. Bu yeni
ürünlere ayrıca telematik uygulamalar ve iki ya da daha fazla sayıda iletişim uyduları
arasında kurulacak köprü ve bağlantılar eklendiği takdirde, iletişim alanında sınırsız
ufukların açılmış olduğu ileri sürülebilir.
İletişim alanında görülen bu köklü teknolojik ilerlemeler' genel olarak kültürel yaşamı
nasıl etkilemiştir? Buna kısaca tüm kültürel ürünlerin tecimleşmesi, aydınların
6 http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/39/1/6_nermin_abadan_unat.pdf
70
toplumsal rollerinin farklılaşması ve iletişimden yararlanan yığınların yapısal
değişmelerin olduğu yanıtı verilebilir. Her ne kadar kitle iletişimin neden olduğu
değişme süreci edebiyat alanında 19 uncu yüzyılın başına kadar geri uzanıyorsa da
o tarihte hemen hemen tümü ile romanlara özgü kalmıştı. Oysa bugün kitle iletişim
araçlarının yaygınlaştırmakta oldukları popüler, kültür sanatsal ifadeyi içeren tüm
araçlan kucaklamaktadır. Günümüzde kültür ürünleri belli kalıplara göze
pazarlanmakta, bu tür popüler kültürün bireyin üzerindeki etkisi ise o ölçüde
artmaktadır. Popüler kültürün "çıktı"ları öylesine ço- ğaldı ki hiç kimse bunları
bilmemezlikten gelemez. Kültürün tecimleştirilmiş sistemi genişlediği ölçüde
geçmişten günümüze kadar uzanan. "gerçek" sanatı da kendi koşullarına uydurmak
sureti ile özümlemektedir. Dolayısı ile örneğin günümüzde' piyasada Bach'tan bir
plak, Rembrandt'ın bİr röprodüksiyonu ya da Milo'lu Venüs'ün bİr kopyası satışa
sunulduğu gibi Bach'ın Brandenburg konçertolarının caza uyarlanmış bir yorumu da
bulunmaktadır! Dünkü dünyamızda tüm kültürel ürünlerin oluşturulması ve ona bağlı
olarak yürütülen sanatsal faaliyetler nüfusun eğitim görmüş tabakaları, aydın denilen
seçkinlere özgü bulunuyordu. Oysa bugün Kitlesel eğitimin yaygınlaşması ve kültürel
ürünlerin tecimleşmesi ile "kültür endüstri"si kökleşti. "Kültür endüstrisi iki ana öğeden
oluşmaktadır: "Kültürel mekanizma" ve "Kafa endüstrisi". Birinci terimi 1959'da ilk
defa ortaya atmış bulunan C.W. Mills,ı kültürel mekanizmayı "sanatsal, fikri ve
bilimsel çalışmaların süregeldiği tüm kurum ve çevreleri ve bu çalışmaları belli
odakların, toplulukların ve grupların yararlanmasına açık bulunduran araçlar" olarak
tanımlamıştır. Buna göre kültürel mekanizmanın çerçevesinde sanat, bilim ve
öğrenme, eğlence ve haber alma hem üretilmekte hem de dağıtılmaktadır. Bu
mekanizma okullar, müzeler, kütüphaneler, radyo, vs. gibi yaygın kurumları
kapsamaktadır. Bazılarınca "Kafa endüstri"si olarak betimlenen kültür endüstrisinin
ikinci ögesi kültürel ürünlerin kullanımı biçimine karar veren ve bu işlerin yönetimini
üstlenen insanlan kapsamaktadır. Bu grubu oluşturanlar da tarihsel bir sürecin nihai
ürünleridir. İlk aşamada karşımıza soyluların yürüttükleri patronaj sistemi
bulunuyordu. İkinci aşamada kültür işçileri anonim bir pazann aracılığı ile ürünyerini
pazarlıyorlardı. Günümüzde kültür bir yandan ticari kurumlar, öte yandan devlet
tarafından desteklenmektedir. Böylece "kafa endüstrisi egemen bir güç haline geliyor
ve bu grubun omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklenmektedir. Kafa endüstrisinde
yer alan ve kitle iletişim araçlannı denetleyen teknisyenler ise özel bir yeri işgal
etmektedirler. En yeni, güçlü ve pahalı iletiiim araçlarını kullandıkları için son
71
aşamada kültür mekanizmasına değer ve beğenilerini kabul ettirmektedirler. Örn; bir
filmin çekiminde, bir opera veya dans gösterisinin hazırlanmasında, bir serginin
düzenlenmesinde dikkatlerimizi belli bir konu veya ifade üzerine çeken olgu,
teknisyenlerin tercihi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kültürel bütünlük siyasi ve ekonomik bütünlüğünde ön şartlarından biridir. Kültürel
değerler üzerine medya vasıtasıyla yöneltilen saldırılar konunun önemini ortaya
koymaktadır. İletişim, kültürler için her zaman her devirde çok önemli olmuştur.
İletişim ve ulaştırma vasıtaları toplumların kan taşıyan damarları gibidir.Çağımızda en
büyük değişim iletişim alanında yaşanmaktadır. Teknoloji alanında meydana gelen
gelişmeler her şeyden önce iletişim alanında kendini göstermekte ve toplumda
varlığını hissettirmektedir. Medya, kültürün ulusal ve uluslar arası düzeyde bireylere
ulaştırılması noktasında önemli bir görev üslenmektedir. Diğer taraftan medya (yazılı
basın, radyo, televizyon, internet vb. gibi), özellikle toplumsal hayatta bireylerin çeşitli
sosyal ihtiyaçlarını gidermek için sık sık başvurdukları önemli bir kaynaktır. Bireyler
bu kaynağı bilgi edinme, eğlenme, haber alma maksadıyla kullanırken, medya da
topluma ve dolayısıyla bireylere karşı sorumluluklarını, doğru ve tarafsız olarak
bilgilendirme, eğitim, eğlendirme ve sosyalleştirme vb. gibi fonksiyonları yerine
getirerek yapar. Meseleye bu açıdan bakıldığında, toplumda en önemli iki kurumdan
biri kültür diğeri medya olarak görülmektedir. İki kurumun önemi ve değeri bizi bu
meseleye değinmeye yöneltmiştir.
Kültür; bir cemiyette bir arada yaşayan insanların hayatın muhtelif problemlerine
karşı denedikleri çözüm yollarından meydana gelmiştir. Bu çözüm tarzlarının bir
kısmı zamanla sabit hale gelerek cemiyetin bütününe mal olur ve onun kültürünü
teşkil eder. Diğer taraftan, sosyal ilimlerde kültürden bahsedilirken bu maddi alet ve
usullerden ziyade onların arkasında mevcut bulunduğu farz edilen manevi unsurlar
(inançlar, norm ve kıymet sistemleri) anlaşılır.
Medya; mekan farklılıklarını ve uzaklıklarını yok ederek öğrenmeyi herkes için
mümkün kılan, yeni eğitim teknolojilerinin gelişmesine de yol açmıştır. Diğer taraftan
iletişim devrimi, insanların beklentilerini ve gerilimlerini artırarak, kitle kültürünün
gelişmesinin ve yaygınlaşmasının zeminini de oluşturmuştur. Toplumsal ve siyasal
hareketliliğe ivme kazandıran kitle iletişim araçları, pek çok toplumda bütünleşmenin
72
gerçekleşmesine ön ayak olmuş ve gelişmiş ülkelerde enformasyon toplumunun
gelişini haber vermiştir.
Kitle iletişim araçlarının birer kültür taşıyıcısı ve aktarıcısı oldukları artık bir çok
araştırmacı ve bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Günümüzde, bu araçların
etkileri ülkelerin sınırlarını dahi aşmıştır. Gelişen teknoloji, bu araçları daha güçlü ve
daha etkili hale getirmiştir. Örneğin, uydu yayınlarıyla, Amerika'daki ya da
Avrupa'daki bir futbol müsabakasını anında izleme olanağı ortaya çıkmıştır.
Televizyon çağımızında kitlelere ulaşan en büyük iletişim aracıdır.Televizyon insanın
zaman ve mekan sınırlılıklarıyla çizili gündelik yaşam deneyiminin sınırlarını
geliştiren, geliştirmekle de kalmayıp, bu deneyimin nitel ve nicel örüntüsünde önemli
değişikliklere yol açan bir teknolojik olanaktır. Kitle iletişim araçlarının gelişme
aşamaları ve bireylere ulaşılabilirlikleri göz önüne alındığında, hiç biri televizyonun
gücüne özelliklede, kısa bir zamanda erişememiştir.
Amerikalıların çoğunun “medya” dendiğinde, ilk olarak televizyon akıllarına
gelmektedir.Amerikalıların çoğu, siyasi bilgilerinin pek çoğunu televizyondan
aldıklarını ve gazetelerden ziyade televizyonlardan almış oldukları bilgiye
inandıklarını belirtmektedirler. 1950’li yıllarda Amerika’da gelişen ve yaygınlaşan
televizyon, kısa sürede insanların yaşamlarının önemli bir bölümünü işgal etmiştir.
İnsanların haber alma, pembe dizileri izleme, spor olaylarını takip etme, eğlenceli
komedileri izlemelerine, diğer taraftan bilgi ve eğitimlerini artıran yöntemlerde de
önemli değişikliklerin olmasına yol açmıştır.
Televizyon, çağımızın en büyük “kültürel üretim” aracı olmuştur.Çünkü, televizyon
kendisinden önceki iletişim ve sanat biçimlerini köktenci bir şekilde etkileşmiş ve
değiştirmiştir. “artık hiçbir şey televizyondan önceki gibi olmayacaktır.”Televizyonun
diğer iletişim araçları üzerindeki etkilerini radyo, dergicilik ve sinemadan örneklerle
değerlendirilir. Örneğin, eskiden tek ulusal günlük eğlence aracı olan radyo, bu
işlevini televizyona bırakmak zorunda kaldıktan sonra, programcılık yaklaşımı
bakımından büyük bir değişiklik yaşamıştır. Benzer eğilim ulusal dergilerde de
görülmüş, olabildiğince çok konuyu kapsayan, mozaik tarzı dergilerin yerini sadece
özgül konulara ve hobilere yer veren dergiler almıştır. Popüler sinema ise,
televizyonun sosyal-siyasal baskısı ve denetimler nedeniyle pek ele alamadığı şiddet
ve cinsellik temalarına olabildiğince kışkırtıcı biçimde yönelmiştir. Televizyonun diğer
73
iletişim araçları üzerindeki baskıcı ve olumsuz tesirleri günümüzde de devam
ederken, özellikle sinema, radyo ve sanat biçimlerinden geniş ölçüde faydalanmayı
sürdürmektedir.
Televizyon, kitle iletişim araçları içinde en fazla tartışmaya konu olan araçlardan biri
olmuştur. Bu tartışmaların çoğu, televizyonun bireyler üzerindeki etkileri üzerine
odaklanmıştır.Televizyonun bireylere etkileri üzerine tartışmaların genel olarak iki
kutupta toplanmaktadır. Bunlar,televizyonun bireyler üzerinde olumlu ve olumsuz
tesirleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.Fakat,tartışmaların odağına televizyonun
olumsuz etkileri üzerine yapılan görüşler oturmuştur. Türkiye’de bu tartışmalar,
özellikle özel televizyon kanallarıyla birlikte oldukça alevlenmiştir.Televizyonun
olumlu fonksiyonlarının olduğu yönünde görüş belirtenler, onu toplumun aynası
olarak görürler. Bununla birlikte, bir toplumun sıkıntıları, özlemleri, beklentileri,
alışkanlıkları,öncelikleri, genel beğeni düzeyi ve yaşama bakış tarzı o toplumun
izlediği televizyon program yapısından anlaşılabilir. Barrat’a göre, kitle iletişim
araçları içinde en son teknik buluşlardan biri olan televizyon, günümüzde gerek
gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde eğlence, haber, eğitim,kültür gibi çeşitli
gereksinimlerin karşılanmasında yoğun olarak kullanılan bir araçtır. Zaten televizyonu
olumlayan yaklaşımlar genellikle bu aracın fiziksel ve teknik olanaklarının büyüsüne
kapılmışlığı şu ya da bu ölçüde dile getirmişlerdir. Mc Luhan, bu olanak sayesinde
insanın kendi küçük çevresinin bir üyesi olmaktan çıkıp, iyice küçülen dünyanın etkin
bir üyesi olduğunu savunurken; Daniel Lerner ve Wilbur Schramm televizyonu,
özellikle üçüncü dünya ülkelerinin“Batıya ulaşma” aracı olarak görmüşler;
“modernleşme” çabalarının en etkili unsuru olarak değerlendirmişlerdir. Televizyona
yönelik olumlu değerlendirmeler genellikle, bu aracın teknolojik potansiyelinin ön
plana çıkarılmaya çalışıldığı görülmektedir.
Çağımız insanı, televizyon ile kendisine gidilmeyen,kendisinin bize geldiği bir
dünyada yaşamaktadır. Olaylar yaşanmamakta, haber ve görüntü olarak evlerimize
birer meta olarak girmekte, gerçek olaylar, yeniden üretilip belli bir söylem içinde
verildiklerinden toplumsal bir işlev ve anlam kazandıkları için oluşturulan meta,
gerçek olaydan daha fazla önem kazanmaktadır.Televizyonun içeriklerinin
düzenlenmesinde hitap ettiği izleyici kitlesinin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesi
74
önemlidir. Özellikle, izleyici kitlenin cinsiyet dağılımına bakıldığında bunların
çocuklardan, gençlerden ve kadınlardan oluştuğu görülmektedir
Televizyon üzerine yapılan eleştirilerde genellikle, programlar ve içerikler ön plana
çıkar. Bennett, bireylerin tüketime feda edilmesinin televizyonda yaygın olduğunu
belirtir. Diğer taraftan televizyon, sadece haber kalitesindeki genel düşüşün
sorumlusu olarak suçlanmakla kalmayıp,politikaya dair genel cehaletten suç ve
şiddete, akşam sofrasındaki muhabbet yokluğuna varıncaya dek tüm toplumsal
hastalıklardan sorumlu tutulmaktadır. Toplumsal olarak konuya bakıldığında,insani
ilişkileri güçlendiren değer yargıları yerini, televizyonun getirdiği yeni kültürel
değerlere bıraktığı görülmektedir. Televizyon, yabancı kaynaklı diziler ve reklamlar
aracılığıyla kültürler arası etkileşimi artırırken, diğer taraftan da varlıklı ülkelerin
zengin bireylerinin yaşam ve estetik anlayışını ön plana çıkarmış, ve zaman içinde bu
değerlerin benimsenmesi yönünde öğretici olduğu görülmüştür.
Kısaca, diyebiliriz ki insanlar, birçok olayı kitle iletişim araçlarından takip
etmektedir.Böylelikle, kitle iletişim araçları ile önce bir dünya imajı çizilir, ardından da
çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitlelere empoze edilir. Bir başka
deyişle, üzerinde düşünülecek dünya, bu dünya hakkında düşünülebilecek düşünme
biçimleri, çıkar sahibi bireyler ve gruplar tarafından tayin edilmekte ve kitleler devamlı
olarak yönlendirilmektedir. Artık, yakın çevremiz ve yüz yüze iletişimde
bulunduğumuz bireylerle ilgili sahip olduğumuz bilgiler dışında, dünya hakkında
bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımız bize, günlük gazeteler, haftalık
dergiler, radyo ve televizyon vb. gibi kitle iletişim araçlarından aktarılmakta ve
benimsetilmeye çalışılmaktadır. Huxley’in kitle iletişim araçları hakkındaki yargısının
doğru tarafları olmasına rağmen kabul etmek,sosyolojinin olaylara objektif ve çok
yönlü yaklaşmak gerektiği yönündeki ilkesiyle çelişmektedir. Toplumsal ve bireysel
düzeyde düşünüldüğünde, kitle iletişim araçlarının olumsuz fonksiyonları yanında,
olumlu fonksiyonlarının da olduğu bir gerçektir.
“Halkın bilinçlenmesi” çok sık kullandığımız bir söylemdir. Daha önce de söylediğimiz
gibi halkın değişik kesimleri farklı eğitim düzeyine sahip. Dolayısıyla, bakış açıları,
beğenileri, merakları, uğraşları, beklentileri de farklı. Burada en önemli amacın,
halkın çoğunluğunu belli bir eğitim ve bilinç düzeyinin üzerine çekebilmek olmalıdır.
75
Bunun en etkin yolu da, bu amaç için medyayı kullanmaktır. Çünkü toplumun
çoğunluğuna en kısa yoldan ulaşmanın çaresi budur. Peki, ya medya bu şekilde
topluma hizmet etmek için kullanılmaktan alıkoyulursa…? O zaman, medya bir takım
güçlere hizmet eden bir araç olmaktan öteye gidemez. Örneğin, bir tartışma
programında ortaya konan fikirler tartışılmaktan çok, empoze edilmeye çalışılıyorsa,
bu medyanın gücünü kötüye kullanarak, toplumu etkilemek olacaktır. Ama toplum
bundan bir yarar sağlayamayacaktır.Günümüzün gazetelerine baktığımızda, yer alan
haberlerin çoğunun aslında içi boş bir takım olayların haber verilmesinden meydana
geldiğini görürüz. Oysa halkın etraflarında gelişen olayları yorumlama becerilerine
katkıda bulunan haberler toplumun gelişimine hizmet eder. Tabi ki gazetede yer alan
her haber için bu beklentide olmak gerçekçi olmayabilir, ama en azından gazetelerin
anlamlı bir bölümünü kaplayan köşe yazılarından bunu beklemek çok doğaldır. Aynı
şekilde televizyon programlarının hepsinden kültür düzeyini artırıcı öğeler içermesini
bekleyemeyiz, ama bir kısmının bu amaca hizmet etmesini beklemek hepimizin
yararına olacaktır.Pek çok durumda olduğu gibi, burada da sadece beklenti içinde
olmak yetmeyecektir. Bir takım çıkarların peşinde olanlar, halkın bilinçlenmesini
istemezler. Çünkü halk üzerinden kolay para kazanmak, fazla zahmete girmeden
tüketime yöneltmek isterler. Halkın kullanması gereken, yaptırım gücüdür.
İhtiyaçlarını talep etmesi, bu taleplerin karşılanması için üzerine düşeni yapması
gerekir. Ama öncelikle gerçek ihtiyaçlarının ne olduğunu ayırt edebilmelidir. Bu
farkındalık da ancak eğitimle gerçekleşebilir. İşte bu noktada medya-toplum
ilişkisindeki kısırdöngüyü görebiliriz. Eğitim için en önemli araçlardan biri medyadır,
ama medya eğitime hizmet etmez. Yeterince eğitilemeyen halk, geçek ihtiyaçlarının
farkına varamaz, bunları medyadan talep edemez. Bu böylece sürüp gider.Yapılması
gerekenler konusunda, halkın belli bir düzeyin üzerinde eğitim almış kesiminin
desteği gerekir. Halkı uyandırmak, ihtiyaçlarının farkına varmalarını sağlamak, neyi
ne şekilde talep edebilecekleri konusunda yol göstermek gerekir. Eğer bu yolda
medyanın desteği alınamıyorsa işler zorlaşır ve yine bir kısırdöngü baş gösterir. Bu
durumda belki de, sivil toplum kuruluşları daha etkin bir rol alabilir. Ancak medyanın
elinde bulundurduğu gücün yanında, hangi kuruluşların etkin olabileceği de ayrıca
tartışılması gereken bir konudur.7
7 http://atil24.tumblr.com/post/22349841619/medyanin-k%C3%BClt%C3%BCr-%C3%BCzerine-etkisi
76
17 UYGULAMADA KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI
Kitle iletişim araçlarının kendi tekniklerinden kaynaklanan özellikleri vardır. Kitle
iletişiminde ileti göndermek için değişik araçlar kullanılır. Gazete, yalnız başına ve
referans gruplarına danışılmadan hızlı okunan bir kitle iletişim aracıdır. Gazete
günlük haberleri öğrenmek için alınır. Gazeteyi bir kere okumak yeterlidir. Ancak
anlaşılmayan konular olunca bir kez daha okuma şansı vardır. Dergi evlerde bir hafta
durabilir. Dergi birkaç kere okunabilir. Çünkü dergide yazılanları referans gruplarıyla
tartışılabilir ve birkaç kere okunabilir. Dergiler özellikle belli konularda ayrıntılı
araştırmalar içerdiği için başvuru aracı olarak da kullanılabilir. Radyo ise gazetede ve
dergiden çok daha farklı bir kitle iletişim aracıdır. Radyoda sade, açık ve tekrarlanan
bir metin yazılır. 24 Televizyonda hareketli görüntü ve ses vardır. Ancak televizyon
görüntüsü yanılsamadır. Küçük noktaların yoğunluklarıyla oluşan resim insan
zihnince daha önceden tanımlanan bilgilerle çakıştırılır ve algılanıp, anlamlandırılır.
Gerçekte görüntü yoktur. Yarım görüntülerin diğer yarısı zihince tamamlanır, zihin
mekanik olarak çalışır. Ancak zihin gazete okurken, televizyon izlediğindeki kadar
kod çözümüyle uğraşmaz. Televizyonda, izleyici, anında çözümleme yapmak
zorundadır. Ancak televizyonda geri dönme şansı yoktur. Ne durdurabilirsiniz, ne
birine sorabilirsiniz. Sürüklenip gidersiniz. Televizyonda insanın günlük yaşamına ve
hayata bakış açısına göndermeler yapılır. Gazetede görüntü yoktur. Ancak semboller
vardır. Zihnimizde okuduğumuz şeyleri canlandırırız. Fotoğraflar vardır ama bunlar
görüntü gibi değildir. Anlamlar dil bilgisi kurallarına göre oluşur. Dil bilgisi ve söz
dizimi kullanımına göre zihnimiz bir mesaj alıp değerlendirir. Radyocu son derece
açık, tekrarlamacı bir teknik sunar. Çünkü dinleyicinin gazetede okuduğu gibi metni
baştan okuma veya dinleme şansı yoktur. Radyo ve televizyonda tekrar şansı yoktur.
Televizyon görüntülerinin hepsi yansılamalar sonucu olur. İnsan beyni, daha önceden
tanıdığı televizyonda oluşan çeşitli yansımalara yabancılık çekmez. Bu yansımalar
belli bir yoğunluğa geldiği zaman beyin bunları alır, algılar. Bu yansımalardan
meydana gelen şekil normal hayatta görülmüştür. Renkler biçimler biliniyordur; bu
yüzden görüntüler gerçek sanılır. Televizyon zihni çok yorar. Televizyon izleyen
kişinin zihni, gazete okuyan kişiden daha yoğun çalışır. Televizyon izleyen kişinin
zihni birçok mesajı aynı anda çözmeye çalışır. Fakat kod çözümlemede çalışmaz,
tembeldir. Söz ve görüntü akmaya devam eder. Televizyon izleyicisi söze dayanan
kodlamayla görüntüye dayanan kodlamayı birlikte ve anında algılamak zorundadır.
77
Bu yüzden televizyon izleyen kişiler okuma-yazmayı yeni öğrenmiş kişiler gibidir.
Televizyon, renge ve biçime dayanan görsel bir araçtır. Televizyon basmakalıp
çözümler yaratır. Geri dönüşü yoktur. Kalıplaşmış metin, kalıplaşmış çözümleme
yapmayı gerektirir. Fakat izleyici gönderilen her iletiyi anlamaz. Çünkü izleyici
kendisini belli iletiler için şartlandırmıştır. Gazetelerin görsel öğeleri olan fotoğraflar,
çeşitli süslemeler ve grafikler; inandırıcılığın yanında sayfaya renk katma, okuyucuyu
eğlendirme ve haberleri mizah yolu ile eleştirme gibi işlevlere de sahiptir. Haber
grafikleri ve diğer süslemeler, fotoğrafın çekilmesinin mümkün olmadığı ve çeşitli
nedenlerle fotoğraf çekilmediği durumlarda haberi desteklemek için kullanılır. Basılı
araçların diğer kitle iletişim araçlarına göre üstünlüklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Okuyucu metnin görünümünü kontrol eder. Radyo ve televizyonun ürünlerini
sunabilmesi için özel bir sahne ortamına gerek vardır. Televizyon ve sinemada
izleyici veya dinleyici belli mekânlarda ve konumlarda bulunarak gösterilen ürünleri
hızlı bir şekilde izleyebilir. Oysa basılı yayımları okuyucu istediği zaman istediği yerde
okuma şansına sahiptir.Tekrarı mümkündür. 25 Diğer araçların aksine basılı araçlar
kitleye bir kere erişme olanağı ile sınırlı değildir. Radyo programları genel olarak bir
defa sunum için hazırlanır. Çok özel durumlar dışında sinema filmlerinin birden fazla
gösterilme şansı yoktur. Basılı araçlar ise her zaman el altında tutabilir ve okuyucular
ise istedikleri zaman tekrar okuma şansına sahiptirler. Konu daha detaylı işlenebilir.
Herhangi bir konuyu detaylı bir şekilde ele almak için uygun tek araç basımlı
araçlardır. Radyo ve televizyon programları ise kısa süreli olmaları nedeniyle
konunun ancak ana hatları işlenebilir. Belli konunun gelişimini verebilmek için
gerektiğinde seri filmler ve radyo programları yapılabilir. Ancak bunların etkisi izleyici
kitlesinin programı izleyebilmesiyle sınırlı kalmaktadır. Yani izleyici programın yayın
saatini yakalayabilirse izleme şansını elde edebilmektedir. Bu nedenle karmaşık ve
güç konuların sunulması için en uygun araç basılı araçlar olmaktadır. Her konuda
uzmanlaştırılmış bir sunuma elverişlidir. Diğer kitle iletişim araçları göz önünde
bulundurulduğunda içerik olarak en az standartlaşma basılı araçlarda görülmektedir.
Basılı araçlar olabildiğince geniş bir yelpazeye dağılmış kitlelere seslenme
durumunda olduğu için azınlık görüşlerini de basılı araçlarda yansıtmak mümkün
olabilmektedir. Daha yüksek güvenirliği vardır. Basılı araçların var olan okuyucu
kitlesi bu yayınlara güvenmektedir. Belli okuyucu kitlesi belli yayın organlarının
yayınlarından etkilenmektedir. Basılı araçlar diğer araçların tersine bireye, olayı
dilediği hızla izleyebilme olanağı sunmaktadır. Okuyucu, gazetesini kendi algılama ve
78
okuma hızına göre okuma avantajını kullanır. Basılı araçlar azınlıkta kalan görüş ve
düşüncelere diğer kitle iletişim araçlarına göre daha cesurca yer verebilmektedir.
Azınlık grupları veya belirli çıkar gruplarına seslenmek için yapılan yayınlar ikna etme
konusunda diğer araçlara göre özel bir üstünlüğe sahiptir. Radyonun diğer kitle
iletişim araçlarına göre en önemli üstünlüğü ikna edici özelliğinin olmasıdır.
Dinleyiciler radyo dinledikleri zaman, basılı araçlardan elde edemedikleri kişisel
yakınlık duygusunu hissetmektedirler. Özellikle siyasi, kampanyalar sırasında
dinleyiciler siyasilerle, gazetelere oranla daha çabuk ve aktif olarak etkileşim içine
girebilmektedirler. Öyle ki, önemli kişilerle yüz yüze iletişim kurulmuş gibi olmaktadır.
Basılı yayınların kitleye ulaşabilmesi için dağıtılması gerekmektedir. Radyonun teknik
özelliğinden dolayı diğer araçlara göre hızlı bir haber akışı sağlayabilme özelliğine
sahiptir. Bir olay hakkındaki ilk bilgiler çoğunlukla radyodan öğrenilebilir.. Radyo ile
bir ülkenin en uzak köşesine en hızlı ve en etkili biçimde ulaşılabilmektedir. Dağ
başındaki çobanın bile radyo dinleme şansı olabilmektedir. İnsanlar başka işlerle
uğraşırken de radyo dinleyebilirler. Yazı yazarken, yatarken, gezerken, okurken her
zaman radyo dinlenebilir. 26 Radyonun basılı araçlara göre tercih edilmesinin
nedenlerinden biri de radyo dinlemek için okuma yazma bilme zorunluluğunun
olmayışıdır. Basılı yayımları takip etmek okuma yazma bilmeyi gerektirir. Bun
nedenle özellikle eğitim düzeyi düşük okuma yazması olmayan kitlelerin tercih
ettikleri kitle iletişim aracı radyodur. Radyo düşünsel görüntüler çizme sanatıdır.
Radyonun yalnızca kulağa seslenen bir araç olması nedeniyle dinleyiciler radyoda
anlatılanları kendi düş dünyalarına göre yorumlarlar. Radyoda ses. müzik ve efekt
kullanılarak insanların beyinlerinde görüntüler yaratılır. Bunlar kimi zaman bir trafik
kazasının görünmeyen, gerçekle hiç ilgisi olmayan görüntüsü; kimi zaman gerçekte
olmayan bir üzüntü, yine gerçekle hiç ilgisi olmayan bir sevincin görüntüsüdür. Radyo
dinleyici ile baş başa kalabilen tek ve en önemli iletişim aracıdır. Radyonun etkisi
buradadır. Bu durum radyoya karşı kişisel bir yakınlık duygusu kazandırmaktadır.
Radyonun kişinin arkadaşı olma özelliğine karşı televizyon izleyicilerin düşünmesine,
hayal kurmasına imkân vermez. Çünkü görüntüler izleyenin karşısındadır. Televizyon
genellikle diğer bireylerle bir arada izlenebilir. Gazetelerde spor sayfalarını daha çok
erkek okuyucuların; moda ve sosyete sayfalarını ise kadınların izlediği belirlenmiştir.
Önemli bir ulusal bunalım olmadığı sürece gazetelerdeki dış haberleri daha çok lise
veya yüksek öğrenim düzeyindeki okuyucular izlemektetir. Genelde insanlar
haberlerin tamamını okumamaktadırlar. Eğlendirici sayfalar daha ilgi çekici
79
bulunmaktadır. Sürükleyici ve aktüaliteye dayanan bir anlatım ilgi çekmekte, buna
karşılık soyut ve ciddi anlatımlar itici bulunmaktadır. İnsanların çoğu okumaya gerek
bırakmayan bol fotoğraflı ve renkli gazeteleri tercih etmektedirler. Heyecan uyandıran
haberler, belli bir gazete tercihi olmayan insanların o gazeteye yönelmesini
sağlamaktadır. Sansasyonel haberleri tercih eden gazeteler tercih edilmektedir.
Gündelik hayatın rutin işleyişi içinde yorulan ve bunalan insan ciddi haberlerden çok
eğlendirici haberlere yönelmektedir. Günlük yaşamın sorunları karşısında çaresiz
kalan insan gazetelerde, radyoda ve televizyonda kaçış olanağı sunan haberleri,
metinleri ve programları daha ilgi çekici bulmaktadır. İçinde yaşadığı toplumsal
ortamın yarattığı sorunlardan kaçan insan bir televizyon dizisinde, aynı sorunları
yaşayan başka insanların var olduğunu görerek rahatlamaktadır. Kendini o dizideki
kahramanla özdeşleştirerek yalnız olmadığını hissetmektedir. Yaşadığı acı verici
sorunların sorumlusunun kendisinin olmadığını görünce rahatlamaktadır. Büyük
kentlerde yaşayan insanlar birbirleriyle, otobüs beklerken, pazarda alış veriş
yaparken ya da kafelerde karşılaştıklarında birbirleri hakkında pek bir şey bilmedikleri
için o günkü gazetelerin yazdıklarından, televizyondaki bir diziden söz ederek, bu
ortamlarda yüzeysel ve sorunsuz bir ilişki kurabilmektedirler. 27 Ayrıca yaşadıkları
büyük kentte yayınlanan gazetelerdeki haberleri okuyanlar, bilinmezliklerle dolu kent
ortamını biliyormuş duygusuna kapılmaktadırlar. Böylece büyük kentin
bilinmezliklerine karşı duydukları korkuyu azaltmaya çalışmaktadırlar. Korku filmlerine
veya çizgi romanlara duyulan ilgiyi açıklamaya çalışan bazı iletişimciler bu türleri
izleyenlerin ölüm veya tehlikelerin korkularını yaşayarak ya da hissederek
rahatladıklarını görmüşlerdir. “Ölümü ensemizde hissetmek” bir bakıma ölümle veya
korkulan bir tehlike ile dostça ilişki içinde olma duygusu yaratmaktadır. Bu ürünleri
izleyenler ölüm veya tehlike ile kurdukları bu dostluk ilişkisi içinde ölümün veya
tehlikenin başkalarına gideceğini umarak rahatlamaktadırlar.
18 SONUÇ
Kitle iletişim araçları çağımızın vazgeçilmezi durumundadırlar. Kitle iletişim sayesinde birçok veriyi kolaylıkla elde ediyoruz. Kitle iletişim bu yönüyle birçok kurum ve kuruluşların hizmetinde iyi araçlardır. Bu sayede bir çok kişiye çok rahatlıkla ulaşılmıştır. Kitle iletişim araçları yaşadığımız dünyayı küçültmüş rahatlıkla işlerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olmuştur.
80
Ancak ne var ki, bu araçların birtakım külfetleri de bulunmaktadır. Geçmişte televizyonların maliyetlerin yüksek olması nedeniyle lüks olarak karşılanırken günümüzde artık lüks değil kolaylıkla sahip olunan araçlardır. Yine aynı şekilde bundan yaklaşık beş on yıl önce bilgisayarları aynı durumda görebiliriz fakat gönümüze gelindiğinde kişisel bilgisayarların maliyetinin düşmesi kullanımın artmasına neden olmaktadır.
Kitle iletişim birçok getirisi olmuştur. Bu teknolojiyi kullanan eğitim kurumları kat kat başarı elde etmişlerdir.
Kitle iletişim araçlarının olumsuz yönleri de vardır. Eğer yayın doğru değilse ve devamlı şiddete teşvik ediyorsa bireylerin hayatını olumsuz yönde etkileyecektir. Nitekim okullarda şiddet olayları, maç kavgaları, bencilleşen insanları, intihar olayları, cinnet geçiren aileleri, popüler kültürün etkisinden ötürü kendi kültür ve gerçeğine yabancı kalmış insanları örnek verebiliriz.
Kitle iletişimde dikkat edilmesi gerekenler vardır. Bunları sıralarsak; öncelikli olarak haberin doğru olması gerekir. Düzgün bir dille açık şekilde verilmeli, kişileri ve toplumu provoke edecek şeylerden kaçınılmalı, kişi ve karakterlerin seçimine dikkat edilmeli şiddete teşvik edecek unsurlardan kaçınılmalı. Ancak bunların yapılması için kısıtlayıcı sansürleyici önlemler yerine daha da insancıl daha barışçı bir tutumla yayın ve programlar geliştirilmelidir.
19 KAYNAKÇA
-Atilla DORSA – Sinema ve Çağımız 1
-Emanuel EJ. What Cannot be Said on Television about Health Care. JAMA. 2007; 297(19): 2131-3.
81
-http://merakliblog.com/kitle-iletisim-araclari-nelerdir/
-http://www.felsefe.gen.tr/kitle_iletisim_araclari_nedir_ne_demektir.asp
-https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0leti%C5%9Fim_ara%C3%A7lar%C4%B1
-https://tr.wikipedia.org/wiki/Bas%C4%B1n-yay%C4%B1n
-http://eodev.com/gorev/5972492
-Sütlaş M. Medya İçin Sağlık, Sağlık İçin Medya. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İstanbul: Şefik Matbaası, 2007. s.101-27.
-http://kayhankaratas75900.blogcu.com/kitle-ilesim-ve-egitim/6838776
-http://golkoyhurriyetio.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/52/07/739192/icerikler/degerler-egitimi-kitle-iletisim-araclari-ve-degerler_343507.html
-http://golhisarhem.meb.gov.tr/egitim/halkegitim/kitle.htm
82