Upload
others
View
26
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ ARAŞTIRMASI
TÜR
KİYE
’DE
AİLE
DEĞ
ERLE
Rİ A
RAŞ
TIR
MAS
I
Ankara 2010
T.C. BAŞBAKANLIKAİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ“Aile Toplumun Temelidir.”
TÜRKİYE’DEAİLE DEĞERLERİARAŞTIRMASI
T.C. BAŞBAKANLIKAİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ
T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
T.R. Prime Ministry Directorate General of Family and Social Research
Türkiye’de Aile Değerleri
Family Values in Türkiye
Proje Yürütücüsü Project Director
Abdullah Topçuoğlu
Proje Grubu Project Team
Abdullah Koçak, Ertan Özensel, Hasan Bozgeyikli, Köksal Alver, Fehime Şahin, Aral Keyişoğlu Mehmet Ali Aydemir, Mahmut Hakkı Akın, Sursan Erkan Eroğlu, Yasin Aktay
Proje İzleme ve Değerlendirme Grubu Project Monitoring and Appraisal Team
Mustafa Nuruan, Ercan Şen, Nuray Şehitoğlu
Editör Editor
Mustafa Turgut
Redaksiyon Proof Reading
Mustafa Nuruan, Fehime Şahin, Ahmet Yılmaz
Akademik İçerik Danışmanlığı Content Advisor
ÇÖZÜM Araştırma Eğitim ve Danışmanlık
Tasarım ve Uygulama Graphic Design
Tonguç Çelik
Genel Yayın No General Publication Number
??????
Araştırma Serisi Research Series
Birinci Basım First Printing
??????????
ISBN
????????
Baskı ve Cilt Printing
???????
İletişim Correspondence
Tunus Cad. No: 24, 06680, Kavaklıdere, Ankara
Tel: +90 312 419 2978 Fax: +90 312 419 2978 Web: www.aile.gov.tr e-posta: [email protected]
© 2009 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün izni olmaksızın tamamı veya herhangi bir bölümü herhangi bir biçimde veya yöntemde, elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt olarak çoğaltılamaz.
T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
T.R. Prime Ministry Directorate General of Family and Social Research
Türkiye’de Aile Değerleri
Family Values in Türkiye
Proje Yürütücüsü Project Director
Abdullah Topçuoğlu
Proje Grubu Project Team
Abdullah Koçak, Ertan Özensel, Hasan Bozgeyikli, Köksal Alver, Fehime Şahin, Aral Keyişoğlu Mehmet Ali Aydemir, Mahmut Hakkı Akın, Sursan Erkan Eroğlu, Yasin Aktay
Proje İzleme ve Değerlendirme Grubu Project Monitoring and Appraisal Team
Mustafa Nuruan, Ercan Şen, Nuray Şehitoğlu
Editör Editor
Mustafa Turgut
Redaksiyon Proof Reading
Mustafa Nuruan, Fehime Şahin, Ahmet Yılmaz
Akademik İçerik Danışmanlığı Content Advisor
ÇÖZÜM Araştırma Eğitim ve Danışmanlık
Tasarım ve Uygulama Graphic Design
Tonguç Çelik
Genel Yayın No General Publication Number
??????
Araştırma Serisi Research Series
Birinci Basım First Printing
??????????
ISBN
????????
Baskı ve Cilt Printing
???????
İletişim Correspondence
Tunus Cad. No: 24, 06680, Kavaklıdere, Ankara
Tel: +90 312 419 2978 Fax: +90 312 419 2978 Web: www.aile.gov.tr e-posta: [email protected]
© 2009 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün izni olmaksızın tamamı veya herhangi bir bölümü herhangi bir biçimde veya yöntemde, elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt olarak çoğaltılamaz.
145
2010
978-975-19-4872-4
Manas Medya Planlama Reklam Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.Uğur Mumcu Caddesi 84/3 GOP/ANKARA
Tlf: 0.312 446 33 22
T.C. BAŞBAKANLIK
AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ ARAŞTIRMASI
ÖNSÖZ
Aileyi toplumun temeli olarak tanımlayan Anayasamız, bu tanımlamayla aile-
nin birey ve toplum hayatındaki önemine de işaret etmektedir. Türk toplu-
munda aile; insani değerlerin ve kültürün devamlılığını sağlamakta öncü ve
belirleyici bir role sahiptir. Milletlerin ayırıcı vası9arının, değer yargılarının,
inanç ve düşünce kalıplarının aktarılmasını ve kuşaklar arası bağın sürdürülm-
esini sağlayan ailenin bizatihi varlığı da bir değerin ifadesidir.
Toplumsal yapıyı oluşturan temel kurumlar, değerlerin benimsenmesinde,
yaşatılmasında ve yaygınlaştırılmasında önemli roller üstlenirler. Eğitimin aile-
de başladığı düşünüldüğünde, değer aktarımı konusunda ailenin önemi açıkça
görülmektedir. Geçmişte toplumun desteklediği değerler, aile ortamında gün-
delik hayat pratikleri içinde çocuklara aktarılabilirken, günümüzde bu yeterli
olmamakta; anne-babaların bilinçli olarak bu değerleri çocuklarına aktarmak
için çaba sarf etmeleri gerekmektedir.
Günümüzde aile ve aile çevresinde ortaya çıkan sorunların, değişimlerin, çö-
zülmelerin ve çöküşlerin etkisi aynı hızla toplumun genelinde kendini gös-
termektedir. Meydana gelen değişikliklere paralel olarak değer yargıları da
değişime uğramaktadır.
Toplumumuzun temel kurumu olan ailenin değerler yapısının ortaya konu-
lup çözümlenerek, sonuçların kamuoyu gündemine taşınması önem arz et-
mektedir. “Türkiye’de Aile Değerleri” konusunu ele alan bu araştırma, ülke-
mizde aileye ait değerler yapısını geniş bir çerçevede sunarak literatüre katkı
sağlamanın yanı sıra, bu alanda çalışan kurum ve kuruluşlara da rehberlik ede-
cek niteliktedir.
Bir toplum ancak kendine özgü değerler kültürünü, ailenin, eğitimin, çalış-
ma hayatının ve devlet yönetiminin içine yerleştirerek geleceğe doğru yürü-
yüşünde sağlam adımlar atabilir. Toplumsal ortak değerlerimizi koruyarak
çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın gerekliliğine duyduğum
inançla, bu çalışmanın toplumumuza faydalı olmasını diliyor, emeği geçenlere
teşekkür ediyorum.
Selma Aliye KAVAF
Devlet Bakanı
SUNUŞ
Eğitimin ailede başladığı düşünüldüğünde; değer aktarımı hususunda günümüz ebeveynlerinin
geçmişteki ebeveynlere göre işleri daha zor görünmektedir. Eskiden toplumun da desteklediği
birçok değer, çocuklara yaşantıyla aktarılabilirken, artık sadece yaşantı yeterli olmamakta,
anne-babaların bu değerleri bilinçli olarak çocuklarına aktarmaları için çaba sarf etmeleri
gerekmektedir. Çünkü çocuğun üzerindeki tek etken artık aile değildir, sadece okul ya da arkadaş
çevresi de değildir. Günümüz toplumlarında interaktif iletişim araçlarının da oluşturduğu
bir çevreden rahatlıkla sözedebiliriz. Bu bağlamda değerler sıralamasının karmaşıklaştığını
ve belirsizleştiğini saptamak güç değildir. Dünyada meydana gelen değişime paralel olarak
değerler dünyasının değişmesi ve bu değişimin toplumsal ölçekte değer bunalımı oluşturması
kaçınılmaz görünmektedir. Zaten değişen koşullarda bazı değerler de işlevlerini yitirmektedir.
Fakat şüphesiz ki belirli bir değer, insan davranışının veya yaşam amacının, bir diğerinden daha
üstün olduğu yönündeki tutarlı ve derin inançtan kaynaklanmaktadır. Sosyolojik olarak değerler,
toplumsal hayatı mümkün kılmakta ve toplumun üyeleri tarafından paylaşılmaktadır. Bir
toplumsal yapıyı oluşturan kurum ile ilgili davranış örüntülerini, ilişkileri ve etkileşim süreçlerini
açıklamak ve uygulamaya yönelik projeksiyonlar geliştirebilmek ancak o kurumun değerler sis-
teminin anlaşılıp analiz edilmesiyle mümkündür. Bu bağlamda, Türk toplumunun temel kuru-
mu olan ailenin değerlerler yapısının ortaya konulup çözümlenmesi hem bu konu üzerinde
çalışan akademisyenler hem de kamu ve sivil toplum kuruluşlarının bilimsel çalışmalarını ve
uygulamalarını daha sağlıklı, verimli ve etkin bir biçimde yapmalarını sağlayacaktır.
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması, Türk toplumundaki aileyle ilgili değerlerin ve değer ya-
pılarının neler olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşabilmek için bir alan
araştırması tasarlanmış ve toplumdaki aile değerlerinin belirlenebilmesi için nicel ve nitel ol-
mak üzere iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırmada kullanılmak üzere önceki
araştırmalardan da yararlanılarak bir Aile Değerleri Ölçeği geliştirilmiş ve aileyle ilgili diğer
konuları da ele alan bir soru formu aracılığıyla uygulanmıştır,
Bu araştırma Türkiye’deki aile değerleri yapısını geniş bir çerçevede araştırıp, analiz ederek gerek
sosyal bilim literatürüne, gerekse de uygulayıcılara (devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları
vb) katkı sağlamaktadır.
Bu araştırmayla birlikte hem Türkiye’deki toplumsal etkileşim süreçlerinin, kültürel eğilimlerin
ve ailenin kurumsal yapısının incelenmesi hem de aile değerleri ile ilintili olarak tutum ve
davranışların arkasındaki motivasyonların anlaşılması yönünde bir hayli mesafe kat edilmiş
olacaktır.
Aileyi temel alan araştırma ve çalışmalarıyla bu alanda tek kamu kurumu olma özelliğine sa-
hip Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü bugüne kadar gerçekleştirdiği
araştırmalarda aynı zamanda ülkemizdeki sosyal bilim perspektifine de katkıda bulunmaktadır.
Bu bağlamda, söz konusu çalışmayı gerçekleştiren araştırma ekibini ve emeği geçenleri kut-
luyorum.
Doç. Dr. Ayşen GürcanGenel Müdür
SUNUŞ
Eğitimin ailede başladığı düşünüldüğünde; değer aktarımı hususunda günümüz ebeveynlerinin
geçmişteki ebeveynlere göre işleri daha zor görünmektedir. Eskiden toplumun da desteklediği
birçok değer, çocuklara yaşantıyla aktarılabilirken, artık sadece yaşantı yeterli olmamakta,
anne-babaların bu değerleri bilinçli olarak çocuklarına aktarmaları için çaba sarf etmeleri
gerekmektedir. Çünkü çocuğun üzerindeki tek etken artık aile değildir, sadece okul ya da arkadaş
çevresi de değildir. Günümüz toplumlarında interaktif iletişim araçlarının da oluşturduğu
bir çevreden rahatlıkla sözedebiliriz. Bu bağlamda değerler sıralamasının karmaşıklaştığını
ve belirsizleştiğini saptamak güç değildir. Dünyada meydana gelen değişime paralel olarak
değerler dünyasının değişmesi ve bu değişimin toplumsal ölçekte değer bunalımı oluşturması
kaçınılmaz görünmektedir. Zaten değişen koşullarda bazı değerler de işlevlerini yitirmektedir.
Fakat şüphesiz ki belirli bir değer, insan davranışının veya yaşam amacının, bir diğerinden daha
üstün olduğu yönündeki tutarlı ve derin inançtan kaynaklanmaktadır. Sosyolojik olarak değerler,
toplumsal hayatı mümkün kılmakta ve toplumun üyeleri tarafından paylaşılmaktadır. Bir
toplumsal yapıyı oluşturan kurum ile ilgili davranış örüntülerini, ilişkileri ve etkileşim süreçlerini
açıklamak ve uygulamaya yönelik projeksiyonlar geliştirebilmek ancak o kurumun değerler sis-
teminin anlaşılıp analiz edilmesiyle mümkündür. Bu bağlamda, Türk toplumunun temel kuru-
mu olan ailenin değerlerler yapısının ortaya konulup çözümlenmesi hem bu konu üzerinde
çalışan akademisyenler hem de kamu ve sivil toplum kuruluşlarının bilimsel çalışmalarını ve
uygulamalarını daha sağlıklı, verimli ve etkin bir biçimde yapmalarını sağlayacaktır.
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması, Türk toplumundaki aileyle ilgili değerlerin ve değer ya-
pılarının neler olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşabilmek için bir alan
araştırması tasarlanmış ve toplumdaki aile değerlerinin belirlenebilmesi için nicel ve nitel ol-
mak üzere iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırmada kullanılmak üzere önceki
araştırmalardan da yararlanılarak bir Aile Değerleri Ölçeği geliştirilmiş ve aileyle ilgili diğer
konuları da ele alan bir soru formu aracılığıyla uygulanmıştır,
Bu araştırma Türkiye’deki aile değerleri yapısını geniş bir çerçevede araştırıp, analiz ederek gerek
sosyal bilim literatürüne, gerekse de uygulayıcılara (devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları
vb) katkı sağlamaktadır.
Bu araştırmayla birlikte hem Türkiye’deki toplumsal etkileşim süreçlerinin, kültürel eğilimlerin
ve ailenin kurumsal yapısının incelenmesi hem de aile değerleri ile ilintili olarak tutum ve
davranışların arkasındaki motivasyonların anlaşılması yönünde bir hayli mesafe kat edilmiş
olacaktır.
Aileyi temel alan araştırma ve çalışmalarıyla bu alanda tek kamu kurumu olma özelliğine sa-
hip Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü bugüne kadar gerçekleştirdiği
araştırmalarda aynı zamanda ülkemizdeki sosyal bilim perspektifine de katkıda bulunmaktadır.
Bu bağlamda, söz konusu çalışmayı gerçekleştiren araştırma ekibini ve emeği geçenleri kut-
luyorum.
Doç. Dr. Ayşen GürcanGenel Müdür
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ............................................................................................................................................
. TANIMLAYICI ÇERÇEVE ...................................................................................................
.. Konu ...................................................................................................................................
.. Amaç ..................................................................................................................................
.. Önem ve Gerekçeler............................................................................................................
.. Kavramsal Çerçeve ............................................................................................................
... Değer Nedir? ........................................................................................................
... Değerin Tanımı ....................................................................................................
... Değerlerin Sınıf landırılması ...............................................................................
... Aile ve Değerler ...................................................................................................
... Toplumsallaşma: Değerlerin Aktarılması Süreci ................................................
... Toplumsallaşma Nedir? .......................................................................................
... Aile Yapısı ve Aile Değerleri ...............................................................................
... Aile Kurumu .......................................................................................................
... Modern Dünyada Ailenin Dönüşümü ...............................................................
... Türkiye’de Aile Yapısı ve Aile Değerleri ............................................................
... İlgili Araştırmalar ...............................................................................................
. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ.................................................................................
.. Örneklem .........................................................................................................................
.. Veri Toplama Araçları ......................................................................................................
.. Verilerin İşlenmesi, Analizi ve Kullanılan İstatistikî Teknikler .....................................
. ARAŞTIRMA BULGULARI ................................................................................................
.. Görüşülen Kişilerin Sosyodemografik Özellikleri ve Aile yapıları .................................
.. Aileye Verilen Değer ........................................................................................................
.. Akrabalık İlişkileri ve Geleneksel Aile Değerleri ...........................................................
.. Çocuğa Bakış ...................................................................................................................
.. Evlilik, Sadakat ve Eşler Arası İlişki ...............................................................................
.. Boşanma ..........................................................................................................................
.. Kadın Rolleri....................................................................................................................
.. Kadın-Erkek İlişkileri ....................................................................................................
.. Şiddet ..............................................................................................................................
.. Yaşlılık ..........................................................................................................................
.. Din ve Gelenek ..............................................................................................................
.. Hayat Memnuniyeti ve Mutluluk Düzeyi ....................................................................
.. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven .............................................................
.. Çeşitli Unsurların Hayatındaki Önem Düzeyi ............................................................
.. Çocuğun Davranış ve Niteliklerine Atfedilen Önem ...................................................
.. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetler ................................................................................
.. Aile Değerleri Yapısı Faktör Analizi .............................................................................
.. Aile Değerleriyle İlgili Nitel Görüşmelerin Analizi ....................................................
DEĞERLER VE AİLE .............................................................................................
AKRABA İLİŞKİLERİ ............................................................................................
ÇOCUĞUN DEĞERİ ..............................................................................................
CİNSEL AHLAK ......................................................................................................
EVLİLİĞE BAKIŞ .....................................................................................................
DUYGUSAL BAĞ ....................................................................................................
GELENEKSEL DEĞERLER ..................................................................................
KADIN ROLÜ ...........................................................................................................
KARAR ALMA .........................................................................................................
EKONOMİ .................................................................................................................
ŞİDDET ......................................................................................................................
SONUÇ ......................................................................................................................................
ÖNERİLER ................................................................................................................................
KAYNAKÇA ..............................................................................................................................
EKLER .......................................................................................................................................
Ek-. Ek Tablolar ..................................................................................................................
Ek-. Nicel Araştırma Soru Formu ......................................................................................
Ek-. Nitel Araştırma Görüşme Kılavuzu ...........................................................................
TABLOLAR
Tablo . Cinsiyet Dağılımı ......................................................................................................
Tablo . Yaş Dağılımı ............................................................................................................
Tablo . Görüşülen Kişinin Eğitim Düzeyi...........................................................................
Tablo . Eve En Çok Gelir Getiren Kişinin Eğitim Düzeyi ..................................................
Tablo . Görüşülen Kişinin Meslek Dağılımı ........................................................................
Tablo . Medeni Durum ........................................................................................................
Tablo . Aile Büyüklüğü (Görüşülen Kişi Dahil)..................................................................
Tablo . Evinde Kimlerle Yaşıyor ...........................................................................................
Tablo . Gelir Düzeyi .............................................................................................................
Tablo . Çocuk Sayısı .............................................................................................................
Tablo . Kaç Yaşında Evlendi ..................................................................................................
Tablo . Evliliği Nasıl Gerçekleşti ..........................................................................................
Tablo . Erkek İçin İdeal Evlenme Yaşı kaçtır ........................................................................
Tablo . Kız İçin İdeal Evlenme Yaşı kaçtır ............................................................................
Tablo . Sosyoekonomik Seviye ..............................................................................................
Tablo . Görüşmenin Yapıldığı Yerleşim Yerleri ....................................................................
Tablo . Görüşmenin Yapıldığı Bölge .....................................................................................
Tablo . Maddi Ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması Gereken İlk Yer Ailedir İfadesine Katılım Düzeyleri ......................................................................................
Tablo -. Maddi ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması Gereken İlk Yer Ailedir
İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........
Tablo . Ailemin İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim İfadesine Katılım Düzeyleri ......................................................................................................
Tablo -. Ailemin İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı...........................
Tablo . Aile İçi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Aile İçi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Evlilik Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Evlilik Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Çocuklar Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda Daha İyi Yetişirler İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Çocuklar Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda Daha İyi Yetişirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Akrabalarla Sık Sık Görüşülmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri ..........................
Tablo -. Akrabalarla Sık Sık Görüşülmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri ......................................................................................................
Tablo -. Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . On Sekiz () Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyleri ......................................................
Tablo -. On Sekiz () Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................................................
Tablo . On Sekiz () Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................
Tablo -. On Sekiz () Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................................................
Tablo . Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri ................
Tablo -. Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır İfadesine
Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kullanılabilir İfadesine
Katılım Düzeyleri ......................................................................................................
Tablo -. Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kullanılabilir İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Kadının Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyleri ........................
Tablo -. Kadının Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Erkeğin Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyleri ........................
Tablo -. Erkeğin Aldatması Asla Affedilemez İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Evli de Olsa Erkekler Çapkınlık Yapabilir İfadesine Katılım Düzeyleri .................
Tablo -. Evli de Olsa Erkekler Çapkınlık Yapabilir İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Evliliğin Temeli Sadakattir İfadesine Katılım Düzeyleri ........................................
Tablo -. Evliliğin Temeli Sadakattir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı Yapmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri .....
Tablo -. Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı Yapmalıdır İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Kaçınmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri ..
Tablo -. Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Kaçınmamalıdır İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . İş Hayatında Kadınlar Erkeklerle Aynı Ortamda Çalışabilir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. İş Hayatında Kadınlar Erkeklerle Aynı Ortamda Çalışabilir İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Bir Kadının Asıl Görevi Çocuk Bakımı ve Ev İşleridir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. Bir Kadının Asıl Görevi Çocuk Bakımı ve Ev İşleridir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Ev İşlerinden Kadın Kadar Erkek de Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyleri ..
Tablo -. Ev İşlerinden Kadın Kadar Erkek de Sorumludur İfadesine
Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo . Evde Son Sözü Daima Erkek Söyler İfadesine Katılım Düzeyleri .........................
Tablo -. Evde Son Sözü Daima Erkek Söyler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo . Bir Erkeğin Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyleri ....................................................................................
Tablo -. Bir Erkeğin Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........
Tablo . Evlilik Dışı Cinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri ........
Tablo -. Evlilik Dışı Cinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Kızların Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................
Tablo -. Kızların Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum
İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........
Tablo . Kızların Flört Etmesinde Sakınca Yoktur İfadesine Katılım Düzeyleri .................
Tablo . İnsanlar Evlenmeden de Çocuk Sahibi Olabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................................
Tablo -. İnsanlar Evlenmeden de Çocuk Sahibi Olabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . İnsanlar Nikâhsız da Birlikte Yaşayabilmelidirlerİfadesine Katılım Düzeyleri ......
Tablo -. İnsanlar Nikâhsız da Birlikte Yaşayabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Aile Reisi Erkektir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................
Tablo -. Aile Reisi Erkektir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı...........................................................
Tablo . Ailenin Geçiminden Erkek Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyleri ....................
Tablo -. Ailenin Geçiminden Erkek Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo -. Kadın İtaat Etmediğinde Kocası Tarafından Dövülebilir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri ........
Tablo -. Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo . Bakıma Muhtaç Olan Aile Büyükleri Çocuklarınca Aile İçinde Bakılmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................
Tablo -. Bakıma Muhtaç Olan Aile Büyükleri Çocuklarınca Aile İçinde Bakılmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........
Tablo . Yaşlandığında Anne-Babama Huzurevi Benden Daha İyi Bakar İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................................................................
Tablo -. Yaşlandığında Anne-Babama Huzurevi Benden Daha İyi Bakar İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo . Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bakmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri ..............
Tablo -. Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bakmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................
Tablo . Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre Yaşamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri .....
Tablo -. Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre Yaşamalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . İnsan Sık Sık Dua Etmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri .....................................
Tablo -. İnsan Sık Sık Dua Etmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı......Tablo . Aile, Dinî ve Manevî Değerlerine Bağlı Olmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri ........................................................
Tablo -. Aile, Dinî ve Manevî Değerlerine Bağlı Olmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................
Tablo . Genel Olarak Hayatınızdan Ne Ölçüde Memnunsunuz? .......................................
Tablo -. Genel Hayat Memnuniyetinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .......
Tablo . Genel Olarak Ailenizin Ne Düzeyde Mutlu Olduğunu Düşünüyorsunuz? ...........
Tablo -. Aile Mutluluk Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..............
Tablo . Genel Olarak Aşağıdaki Kişi Ya Da Gruplara Ne Ölçüde Güvenirsiniz ...............
Tablo -. AKRABALARA Güven Düzeyinin
Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – EŞ- ................................
Tablo -. EŞİNE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .............
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – ÇOCUKLAR- .............
Tablo -. ÇOCUKLARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – KARDEŞ- ....................
Tablo -. KARDEŞE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ......
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – ANNE-BABA- ............
Tablo -. ANNE-BABAYA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – HEMŞERİLER- ..........
Tablo -. HEMŞERİLERE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – KOMŞULAR- .............
Tablo -. KOMŞULARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – İŞ ARKADAŞLARI- ..
Tablo -. İŞ ARKADAŞLARINA Güvenin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tablo . Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – İLK KEZ TANIŞILAN İNSANLAR- ...............................................................
Tablo -. İLK KEZ TANIŞTIĞI İNSANLARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Size Belirteceğim İfadelerin Her Birinin Hayatınızda Sizin İçin Ne Kadar Önemli Olduğunu Belirtiniz ..................................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – AİLE- .....................................................................
Tablo -. AİLESİNİN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – DOST VE ARKADAŞLAR-................................
Tablo -. DOST VE ARKADAŞLARININ Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – İŞ VE ÇALIŞMA HAYATI- ................................
Tablo -. İŞ VE ÇALIŞMA HAYATININ Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – KENDİNE ZAMAN AYIRMA- .........................
Tablo -. KENDİNE ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – EŞİNE ZAMAN AYIRMA- .................................
Tablo -. EŞİNE ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – ÇOCUKLARINA ZAMAN AYIRMA- .............
Tablo -. ÇOCUKLARINA ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – EV SAHİBİ OLMA- ..............................................
Tablo -. EV SAHİBİ OLMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – ARABA SAHİBİ OLMA- ....................................
Tablo -. ARABA SAHİBİ OLMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Hayatındaki Önem Düzeyi – TASARRUF YAPMA- ...........................................
Tablo -. TASARRUF YAPMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Çocuklarınız İçin Aşağıda Belirtilenler Sizin İçin Ne Kadar Önemlidir? ..............
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMASI- ..................
Tablo -. Çocuğunun ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – AİLE BÜYÜKLERİNE SAYGILI OLMASI- ....
Tablo -. Çocuğunun AİLE BÜYÜKLERİNE SAYGILI OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ............................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi =SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRME-
Tablo -. Çocuğunun SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ............................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ÖZGÜVENLİ OLMASI- .....................................
Tablo -. Çocuğunun ÖZGÜVENLİ OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – BAĞIMSIZ DÜŞÜNME-KARAR VERME- .....
Tablo -. Çocuğunun BAĞIMSIZ DÜŞÜNEBİLMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – KENDİ HAKKINI SAVUNABİLMESİ- .............
Tablo -. Çocuğunun KENDİ HAKKINI SAVUNABİLMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ............................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ELİ AÇIK (CÖMERT) OLMASI-.......................
Tablo -. Çocuğunun ELİ AÇIK (CÖMERT) OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ...........................
Tablo . Çocuğu İçin Önem Düzeyi – İLERİDE ZENGİN OLMASI- ...........................
Tablo -. Çocuğunun İLERİDE ZENGİN OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Aşağıdaki Faaliyetleri Ne Sıklıkla Yaparsınız? ..............................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – AKŞAM YEMEKLERİNİ BİRLİKTE YEME- .............................................
Tablo -. Ailece AKŞAM YEMEKLERİNİ BİRLİKTE YEME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı -SİNEMA-TİYATROYA GİTME- ....................................................................
Tablo -. Ailece SİNEMA-TİYATROYA GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – ALIŞVERİŞ YAPMA- ...............
Tablo -. Ailece ALIŞVERİŞ YAPMA Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – PİKNİK YAPMA- .......................
Tablo -. Ailece PİKNİK YAPMA Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – SOHBET ETME- .......................
Tablo -. Ailece SOHBET ETME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – AKRABA ZİYARETİNE GİTME- ................................................................
Tablo -. Ailece AKRABA ZİYARETİNE GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – TELEVİZYON İZLEME- .........
Tablo -. Ailece TELEVİZYON İZLEME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı ..........................................................
Tablo . Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – TATİLE GİTME- .......................
Tablo -. Ailece TATİLE GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı .........................................................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ..........
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri FAKTÖR–: GELENEKSEL, EŞİTLİKÇİ, KATILIMCI AİLE DEĞERLERİ ......................................................................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri FAKTÖR–: GELENEKSEL KADIN ROLLERİ ............................................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri FAKTÖR–: KADIN ERKEK İLİŞKİLERİ (CİNSELLİK-SADAKAT) .......
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri FAKTÖR–: DİN VE GELENEK .......................................................................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri FAKTÖR–: EVLİLİK, ÇOCUK VE KADIN ROLLERİ HAKKINDA GELENEKSEL BAKIŞ ........................................................................................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–: GELENEKSEL ATAERKİL AİLE DEĞERLERİ ...................
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–: KADINLARIN ÇALIŞMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİ ......
Tablo . Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–: GENÇLERİN BAĞIMSIZ OLMASI DÜŞÜNCESİ ..................
KISALTMALAR LİSTESİ
ASAGEM : Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
İBBS : İstatistikî Bölge Birimleri Sınıf laması
ODTÜ : Orta Doğu Teknik Üniversitesi
SES : Sosyo-Ekonomik Seviye
SPSS : Statistical Package for the Social Sciences
TESEV : Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı
TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu
TÜSİAD : Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği
1
Değerler, genel bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, bireylerin gerçekleş-
tirdiği özel eylemleri ve amaçları yargılamada temel bir standart (ölçüt) sağlayan ve
bir grubun üyelerinin güçlü duygusal bağlılıklarıyla oluşmuş soyut, genelleştirilmiş
davranış prensipleri olarak ele alınabilir. Toplumsal yapıyı oluşturan unsurlar bi-
reysel bilinçlerden bağımsızdırlar. Bu anlamda karşımıza sosyal kişi ve bu kişinin
davranış örüntüleri çıkar. Bir toplumu anlayabilmek toplumsal bilinçlerin tespitiyle
mümkün olabilecektir. Özellikle her hangi bir toplumu oluşturan sosyokültürel öğe-
leri göz ardı eden bir model, bugün yaşamakta olduğumuz sosyal süreçleri açıkla-
maktan da uzak olacaktır. Bir diğer anlatımla, aile, ekonomi, siyaset, eğitim ya da
sosyal bir probleme getirilen makro düzeydeki yapısal değişkenlere göre geliştirilmiş
bir model önerisi, bu modelin objesi olan sosyal kişilerin rasyonel tercihlerinin hangi
kültürel bağlamda ortaya konulduğunu görmemizi engelleyecektir. Toplumda var
olan olguların içinde yer aldığı kültürel çerçeve ve bu çerçevedeki inançlar, değer-
ler, normlar ve tutumlar anlaşılmadan sadece makro düzeyde yapısal değişkenlerle
açıklanabilmesi yine bu gerçekliği ortaya çıkarmamıza imkân vermeyecektir. Ayrıca
mevcut değerlerin bilinmemesi, ilgili alanlarda ileriye yönelik çıkarımlar yapma-
mızı da engelleyecektir. Bu anlamda aile değerlerine ilişkin mevcut durumun tespit
edilmesi, aile kurumuna yönelik gelecek tasarımı konusunda hayati bir önem arz
etmektedir.
GİRİŞ
2
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Toplumsal yapının temel dinamiklerinden ve bileşenlerinden olan sosyal bir
kurum olarak aile, birbirlerine doğrudan akrabalık bağları ile bağlı olan, erişkin
üyelerin çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği bir insan topluluğudur. Aile
birey sayısı ve işlevleri ile geçmişten günümüze değişerek her dönemde yeni bir form
ve işlev kazanmıştır. Fakat insanlık tarihinden itibaren bir toplumsal yapı olarak
varlığını sürdürmüştür. Zamanla niceliğindeki değişikliklere rağmen temelde erkek,
kadın ve çocuklar bu yapının her şeklinde yer almıştır. Bu birlikteliğin bir yönü ile
toplumsalın devamı için gerekli olmasından dolayı, ailede yaşanan çözülmeler veya
yapı değişiklikleri kendini genel anlamda toplumun değişiminde göstermiştir.
Sosyolojik literatürde aile hakkında çok çeşitli tanımlar olmasına karşın bunla-
rın hepsindeki temel vurgunun ailenin sosyal hayatın temel unsurlarından biri oldu-
ğu görülmektedir. Ayrıca ailenin toplumsal yapı içindeki konumu ortaya konularak
toplum için ne denli önemli ve evrensel bir unsur olduğu belirtilmiştir.
Aile bu haliyle toplumsalın devamı için elzem karakterini kendi işlevleri ile
pekiştirerek devam ettirmiştir. Toplumsal yapıda bu kadar önemli bir konuma sahip
olan ailenin kurulması ve işleyişinde bireylerin zihninde oluşturdukları değer ölçüt-
lerinin belirlenmesi son derece önem göstermektedir.
Bu noktadan hareketle Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması, Türk toplu-
mundaki aileyle ilgili değerlerin ve değer yapılarının neler olduğunu ortaya koyma-
yı amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşabilmek için bir alan araştırması tasarlanmış ve
toplumdaki aile değerlerinin belirlenebilmesi için nicel ve nitel olmak üzere iki ayrı
araştırma gerçekleştirilmiştir. Nicel araştırmada kullanılmak üzere önceki araştır-
malardan da yararlanılarak bir “Aile Değerleri Ölçeği” geliştirilmiş ve aileyle ilgili
diğer konuları da ele alan bir soru formu aracılığıyla uygulanmıştır. Aile değerle-
rinde belirlenen ana başlıklarda toplumun algısını daha iyi görebilmek için ise nitel
araştırma ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması üç ana bölüm halinde sunulmaktadır.
İlk bölüm, tanımlayıcı çerçeve başlığında; konu, aile ve değerlerle ilgili literatürün
tarandığı ve tartışıldığı kavramsal çerçeve, amaç ve önem ve gerekçeler bölümleri yer
almaktadır. İkinci bölüm araştırmanın metodolojisini anlatmaktadır. Bu bölüm; ör-
neklem, veri toplama araçları, verilerin işlenmesi, analizi ve kulanılan istatistiki tek-
nikler bölümlerinden oluşmaktadır. Bu bölümde hem nicel hem de nitel araştırma
için bilgiler verilmektedir. Son bölüm olan araştırma bulgularında ise, sorgulanan
temalar çerçevesinde onyedi ayrı başlıkta araştırma bulguları sunulup yorumlan-
mıştır. Sonuç bölümü ortak bir değerlendirme ile araştırma sonuçlarını özetleyip
tartışmaktadır. Ayrıca bulgulardan yola çıkılarak öneriler de sunulmuştur.
3
1. TANIMLAYICI ÇERÇEVE
1.1. Konu
Araştırmanın konusu, Türkiye’de yaşayan ailelerin sahip olduğu değerler sis-
temini araştırmaktır. Böylece hem Türkiye’deki toplumsal etkileşim süreçlerinin,
kültürel eğilimlerin ve ailenin kurumsal yapısının incelenmesi hem de aile değerleri
ile ilintili olarak tutum ve davranışların arkasındaki motivasyonların anlaşılması
mümkün olacaktır.
Sosyal bilimler literatüründe değer konusunda farklı tanım ve yaklaşımlar bu-
lunmakla birlikte değeri, bireyin sosyalleşme sürecinde çevresiyle etkileşimi sonu-
cunda içselleştirdiği, eylemlerini yönlendirdiği kalıcı bir yargı ve standart olarak ta-
nımlayabiliriz. Toplumsal anlamda ise değerler, toplum tarafından en iyi, en doğru
ve en faydalı olduğu kabul edilen genelleştirilmiş davranış prensipleridir.
Toplumsal yapıyı değerlendirme açısından değerler ele alındığında, toplumsal
yapıyı teşkil eden temel toplumsal kurumların hepsinin kendine ait değerler içer-
diği görülecektir. Bu kurumlar (aile, eğitim, din, ekonomi, siyaset vb.) değerlerin
benimsenmesinde, yaşatılmasında, yaygınlaştırılmasında, yani bir sonraki kuşağa
aktarılmasında önemli roller üstlenirler. Ayrıca, bir toplumda değerlerin ifade edil-
diği temel mekanizmalar, kişinin üstlendiği sosyal rollerdir. Bu roller de toplumun
tabakalaşma sistemi ile sosyal yapıyı oluşturan sosyal süreçlerle yakından ilgilidir.
Diğer yandan bir toplumdaki iyi-kötünün belirlenmesi, ideal düşünme ve davranma
yolları değerler tarafından oluşturulur. Böylece, bir toplumda toplumsal kontrolü
sağlayan “sosyal kontrol ve ödüllendirme araçları”nın tümü değer kaynaklıdır.
4
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Bir toplumda değerlerin ifade edildiği ve simgelendiği temel mekanizmalar ise
kişinin üstlendiği sosyal rollerdir. Kişinin rolünü oluşturan davranış örüntüleri en
çok önemli olandan en az önemli olana doğru bir süreklilik üzerinde değerlendi-
rilirler. Örneğin, bir lise öğrencisinin, öğrenci rolü içindeki davranışlarına ilişkin
beklentilerinin hepsi aynı düzeyde olamaz. Onun için derslere devam edip sınıfını
geçme, bir sosyal aktiviteye katılmaktan daha değerlidir.
Ayrıca, kişinin toplumdaki çoğul sosyal rolleri de, de-
ğer açısından farklılık gösterir. Bu, kültürdeki başat ku-
ruma ve ikinci derecede de bireyin yaş, cinsiyet ve benzeri
özelliklerine bağlıdır. Örneğin, bir babanın rolünü, eko-
nomik, siyasal, dini ve diğer rollerinden daha yüksekte
tutması beklenir. Başka bir deyişle toplum, rolleri sosyal
değer dereceleri ile çepeçevre kuşatır ve bireyler de davra-
nış örüntülerini bu değerlere göre saptarlar.
Değerler bu açıdan bizim yaşamımızı derinden etkilerler. Onlar, her gün tec-
rübe ettiğimiz gerçekliğin önemli bir parçasıdırlar. Hayatımıza bir yapı ve bir yön
verirler. Beşeri var oluşun anlamına katkıda bulunurlar. Onlar, bazı motivasyonları
oluşturmada, nesneleri kavramada ve düşünmede bize yardımcı olurlar. Onlar haya-
tımızın her kademesinde ve tercihlerimizde -eş, arkadaş, meslek ve grup- iş başında-
dırlar. İyi hayat beklentimiz de değerler içerir. Ömür boyu sürecek bağlılıklarımızı
üretirler ve hatta bazen bizim nasıl ölmemiz gerektiğini bile söyleyebilirler.
Herhangi bir toplum yapısının analiz edilebilmesi için, o toplumsal yapıdaki,
kurumların, süreçlerin ve rollerin bilinmesi gerekir. Bu kurum, süreç ve rollerin
sosyal aktörler tarafından anlamlandırılmaları da bilindiği gibi değerler aracılığıyla
mümkün olur. Bu nedenledir ki, herhangi bir toplum yapısının analizine katkıda
bulunacak en önemli unsur, o toplumun sahip olduğu değer yargılarının tespiti ola-
caktır. Böylece, o toplumun yapı ve işlevlerine ilişkin ileriye yönelik projeksiyonla-
rını yapılabilmesi de mümkün olabilecektir. Bu anlamda da değer araştırmaları, bir
toplumun analiz edebilmesinde çok önemli bir fonksiyona sahiptir.
1.2. Amaç
Türkiye’deki aile değerler sisteminin araştırılması ve değer yapılarının saptanması
bu araştırmanın temel amacıdır.
Herhangi bir toplumun/kurumun yapısının analiz edilebilmesi, o toplumdaki/
kurumdaki bireylerin toplumsal değerlerinin bilinmesi ile mümkündür. Böylece, o
5
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
toplumun/kurumun yapı ve işleyişine ilişkin ileriye yönelik projeksiyonların yapı-
labilmesi de mümkün olabilecektir. Bu anlamda değer araştırmaları toplumsal/ku-
rumsal yapıyı analiz etmede çok önemli bir işleve sahiptir.
Türkiye’nin değişim sürecinde en çok gündeme gelen konu başlığı değerlerin
değişimidir. Bu proje ile gerçekleştirilecek olan araştırmanın objesi hem toplumun
temeli hem de sosyalleşmenin kaynağı olan “aile” ve “değer” dir.
Burada sözü edilen değişimin merkezi konumdaki aktörü şüphesiz ailedir. Çün-
kü bir kurum olarak aile, herhangi bir toplumsal yapıda diğer sosyal kurumlardaki
değişimi tetikleyen, aynı zamanda da en fazla etkilenendir. Diğer bir söyleyişle aile
sosyolojik olarak toplumsal yapının mihenk taşıdır.
Aile, toplumun temelini oluşturan, kurumsal yapıda merkezi konumda olan en
önemli toplumsal kurumlardan biridir. Toplumda meydana gelen değişmeler sonu-
cunda aile yapısında, işleyişinde ve işlevlerinde önemli değişiklikler yaşanmaktadır.
Toplumda meydana gelen değişikliklere kimi aileler başarılı bir şekilde uyum sağla-
yabilirken, kimi aileler bu uyumu gerçekleştirmede sorunlarla karşı karşıya gelmekte
ve işlevselliğini sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Ayrıca, son yıllarda sık karşılaştı-
ğımız ekonomik sorunlar ve bunların sosyal yansımaları, aile içi ilişkileri olumsuz
etkilemekte ve ailenin yetiştirmekle yükümlü olduğu genç bireylere değer eğitimi
verme görevini yapamaz hale getirmektedir.
1.3. Önem ve Gerekçeler
Türkiye’nin son yıllarda yaşamakta olduğu değişim sürecinde aile toplumsal
yapının merkezinde yer alan son derece önemli bir sosyal kurumdur. Bu süreçte hem
akademik, hem siyaset hem de toplumsal düzlemde Türkiye’ye ilişkin tartışmaların
odak noktasında değişimin yol açtığı kültürel sonuçlar gündemde yer almaktadır.
Yapılan tartışmaların çoğu öznel, sistematik olmayan bir çerçevede gerçekleştirildiği
görülmektedir. Bir olgu ya da konunun anlaşılıp açıklanabilmesi için o konuyla ilgili
sistematik bilimsel bilgilerin toplanması bir zorunluluk olarak önem arz etmektedir.
Sosyolojik olarak, bir toplumsal yapıyı oluşturan kurum ile ilgili davranışlar örün-
tülerini, ilişkileri ve etkileşim süreçlerini açıklamak ve uygulamaya yönelik projek-
siyonlar geliştirebilmek ancak o kurumun değerler sisteminin anlaşılıp analiz edil-
mesiyle mümkündür. Bu bağlamda, Türk toplumunun temel kurumu olan ailenin
değerlerler yapısının ortaya konulup çözümlenmesi hem bu konu üzerinde çalışan
akademisyenler hem de kamu ve sivil toplum kuruluşlarının bilimsel çalışmalarını
ve uygulamalarını daha sağlıklı, verimli ve etkin bir biçimde yapmalarını sağlaya-
6
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
caktır. Ayrıca, kamuoyundaki kültürel değişim tartışmalarını da bilimsel bir zemine
çekecektir.
Bir önceki kavramsal çerçeve bölümünde de görüleceği üzere, Türkiye’de bu
konu ile ilgili bütüncül çalışmalar sınırlıdır. Yapılan çalışmaların çoğu ise toplumu
oluşturan belli kategoriler üzerinde dar kapsamlı araştırmalardan ibarettir.
Bu araştırma Türkiye’deki aile değerleri yapısını geniş bir çerçevede araştırılıp,
analiz ederek gerek sosyal bilim literatürüne, gerekse de uygulayıcılara (devlet ku-
rumları, sivil toplum kuruluşları vb) katkı sağlamaktadır.
1.4. Kavramsal Çerçeve
Değer ve aile konusu sosyal bilim literatüründe oldukça sık araştırılan ve tar-
tışılan konuların başında gelmektedir. Literatürde özellikle değer konusunda farklı
tanım ve yaklaşımlar mevcuttur. Tanımlardaki farklılık, konunun sosyal bilimlerin
çeşitli alanlarında farklı çıkış noktalarından ele alınmasıdır. Türkiye’de aile değer-
leri yapısının betimlendiği bu araştırmada konu sosyolojik açıdan incelenmiştir. Bu
amaçla öncelikle değer konusu kavramın tanımlanması, sınıf landırılması, aile de-
ğerleri ve toplumsallaşma bağlamında ilgili araştırmalarla tartışılmıştır.
1.4.1. Değer Nedir?
Günümüz toplumlarında meydan gelen hızlı deği-
şimler, toplumun birer üyesi olan insanları da yakından
ilgilendirmektedir. Değişen dünya ile beraber toplumla-
rın değer yargıları da paralel bir değişme göstermektedir.
Değer kavramı hakkında bugüne kadar farklı açılardan
bilimsel ve felsefi araştırmalar ve tartışmalar yapılmasına
rağmen, değerlerin tam olarak ne içerdiğine ilişkin henüz
kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Bazı zaman dilimlerinde değerlerin sübjektif bir
nitelik taşıdığı değer kavramının objektif bir temele dayanmadığı ileri sürülmüştür.
Değer, sosyal eylemin yöntemi, araçları ve amaçları içinde seçimi etkileyen, do-
laylı veya dolaysız olarak bireyin ya da grubun özelliklerini ayırt edici bir kavramlaş-
tırmadır. Bu kavramlaştırma, yani değer, kültürle ya da sosyal yapıyla karşılaştırıla-
bilen mantıklı bir yapıdır (Parsons, 1962). Bu tanıma göre değer, toplumsal sistemin
kurallarını oluşturmak için gerekli zemini hazırladığı gibi, sosyal eylemin aktörü
olan bireye toplumsal beklentileri dikkate alarak, kendi içinde tutarlı bir grup özel-
7
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
liğe göre seçim yapmasını sağlar. Bu yönüyle değer bireyin seçimlerini kolaylaştırma
işlevi görür.
Bu bağlamda değerler; sosyal yaşamı düzenler, bireyler arası bağlılığı artırır. Bir-
likte yaşayan insanların hangi değerleri merkez alacakları konusunda konuşmaları,
fikir birliğine varmaları gerekir. Farklı değerlere sahip kişiler arasında veya kuşaklar
arasında oluşan farklı değerlerden kaynaklanan çatışmalar ortaya çıkabilir. Ancak
bu çatışmaları da “barışmak, uzlaşmak” gibi başka ortak evrensel değerler yardı-
mıyla çözmek mümkündür. Değerler, bir yandan bilişsel süreçleri, bireysel tutum
ve davranışları etkilerken, diğer yandan toplumun kültürel kalıplarıyla etkileşimde
bulunur ve onları yansıtır. Değerler dinamiktir; hem toplumdan topluma, hem de
zaman içinde değişir. Günümüzde geleneksel değerlerin yerini, toplumsal değiş-
menin ve küreselleşmenin getirdiği bazı yeni değerler almaya başlamıştır. Örneğin,
itaatkârlık ve kanaatkârlık, artık eskisi kadar güçlü değerler değildir. İtaatkârlığın
yerini akılcılık ve sorgulamacılık, kanaatkârlığın yerini ise girişimcilik ve rekabet
almaya başlamıştır. Değişimin tümüyle iyi veya kötü olduğunu söylemek mümkün
değildir; çünkü iyi ve kötü şeklindeki yargılar da, aslında şu anki değerler sisteminin
bir ürünüdür (Lemin, Potts ve Welford, 1994).
Bu tanımlara dayanarak kuramcıların birçoğu değerleri çeşitli kavramlarla iliş-
kilendirerek açıklamaya çalışmışlardır. Değer kavramının çok değişik disiplinlere
girmiş olması bu kavramın tanımını oldukça güçleştirmektedir. Değerlerin genel-
leştirilmiş doğaları nedeniyle, aynı değere sahip bireyler için bu değeri oluşturan
özgül normlar üzerinde ortak bir anlamlandırma mümkün olmayabilir (Topçuoğlu,
1999). Sosyal değerler mutlak değildir. Mutlak olmadığı için her zaman kişilerin ula-
şabileceklerinden daha yukarıdadırlar. Davranış ile değer arasındaki açıklık hiçbir
zaman tümüyle kapanamaz. Aslında kişilerin, her zaman başarabileceklerinden ve
sahip olacaklarından daha çoğunu istedikleri bilinir. Bu yüzden değer ile davranış
arasında çoğu zaman bir açıklık olur (Bağlı ve Özensel, 2005). Değerler her zaman
olmamakla birlikte davranışta bağımsız değişken rolü oynar. Örneğin; bir insanın
resim sergilerini gezmesi, eğer itibar kazanmak gibi bir sosyal değer uğruna değilse,
bize onun estetik değeri hakkında bilgi verir (Güngör, 1998). Bu süreçte görüldüğü
gibi değerlerin tanımlanmasında birtakım problemler yaşanmaktadır. İlk defa sosyal
bilimcilere Znaniecki tarafından kazandırılan değer kavramı Latincede “kıymetli
olmak” veya “güçlü olmak” anlamına gelen “valare” kökünden türetilmiştir (Bilgin,
1995). Değer tanımlarında değerlerle bağlantısı en sık vurgulanan kavramlar, inanç
ve eğilimler, normatif standartlar ve amaçlardır (Mehmedoğlu, 2006). Bu aşamada
değerin tanımına yer verilmesi gerekirse, sadece bir tek kabul edilen tanıma ulaş-
mak yerine birtakım tanımlara yer vermek daha işlevsel olmaktadır. Başaran (1992),
8
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
değeri, bir nesne, işlem, fikir ve/veya eylemin örgüt içerisinde taşıdığı önemi belir-
leyen nitelik ve nicelik seklinde tanımlamakta ve nesne, işlem, fikir ve/veya eylemin
değerlendirilmesinde araç olarak kullanıldıklarını belirtmektedir. Özgüven (1994),
değerlerin bir yandan bireysel tutum ve davranışları, bilişsel süreçleri etkilediği-
ni, diğer yandan toplumun kültürel kalıplarıyla etkileşimde bulunduğunu ve onları
yansıttığını kabul etmektedir. Psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi değer kavramı
ile yakından ilgili disiplinlerde/ bilim alanlarında geliştirilen yöntemler ve ulaşılan
sonuçlar bakımından değer kavramının üzerinde büyük ölçüde tutarlılık kazanıldığı
görülmektedir.
1.4.2. Değerin Tanımı
İnsan, değerler alanında yaşayan bir varlıktır. Değer ise insanın çok yönlülüğü-
nün bir sonucu olarak çeşitli disiplinlerin ilgi alanına giren bir konudur. Değerin ne
olduğu, bir şeyin hangi özelliklere sahip olması ile değerli olacağı; evrenselliği ve
zamana, kişilere ve toplumlara göre değişip değişmeyeceği meseleleri, ahlak felse-
fesi alanına katkıda bulunan düşünürlerin asırlardır cevaplarını bulmaya çalıştıkları
önemli meselelerdir. Bütün farklı yorumlara rağmen belki de değer konusunda ortak
olarak kabul edilen tek görüş, değerin insan ile ilgili bir alan olmasıdır.
Son birkaç yüzyıla bakıldığında değerler sosyal bilimlerin temel sorunlarından
biri olmuştur. Son yüz yıllarda sosyal bilimlerin çeşitli alanında çeşitli bilim dalları-
nın bu konuyu bir araştırma konusu olarak ele aldıklarını görmekteyiz. Son yıllarda
da kültürler arası psikologlar da değer kavramını ele alan bilim adamları arasında
yer almışlardır. Değerlerin yapısı ve diğer değişkenlerle olan ilişkileri bugüne kadar
araştırılmış olmasına rağmen değerlerin tam olarak neyi içerdiğine ilişkin henüz bir
netlik kazandığını söylemek zordur.
Bazı zaman dilimlerinde değerlerin sübjektif bir nite-
lik taşıdığı değer kavramının objektif bir temele dayanma-
dığı ileri sürülmüştür. Kuramcıların birçoğu değerleri çe-
şitli kavramlarla ilişkilendirerek açıklamaya çalışmışlardır.
Değer kavramının çok değişik disiplinlere girmiş olması
bu kavramın tanımını oldukça güçleştirmektedir. Her bi-
lim dalı bu kavramla ilgili kendisini ilgilendiren
boyutunu seçmiş ve incelemiş, kendini ilgilendirmeyen kısmını da göz ardı etmiştir.
Bu nedenlerden dolayı da genel kabul görebilecek bir tanım üzerinde bir fikir birliği
sağlamış değildir (Güngör, 1993). Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi pek çok bilim
adamı çeşitli kavramlarla ilişkilendirmeye çalışarak açıklamaya çalışmıştır. Değer
9
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
tanımlarına bakıldığı zaman, değerlerle bağlantısı en sık vurgulanan kavramlar,
inançlar, eğilimler, normatif standartlar ve tutumlardır. Değerler insanların duy-
gu, düşünce ve davranış boyutlarıyla yakından ilgilidir. Sosyal bilimcilerin birçoğu
değerlerin insan davranışlarını açıklamada temel bir öneme sahip olduğunu ifade
etmektedir (Kuşdil ve Kağıtçıbaşı, 2000).
Bu süreçte değere ilişkin tanımlara yer verilmesi gerekirse, değerle ilgili yapılan
sadece bir tek kabul edilen tanıma ulaşmak yerine birtakım tanımlara yer verme-
nin daha işlevsel olacağı düşünülmektedir. Değer, “bir şeyin arzu edilebilir veya
edilemez olduğu hakkındaki inançtır” (Güngör, 1993). Çağlar (2005) ise değerleri,
bireylerin düşünce, tutum ve eylemlerinde birer standart olarak ortaya çıkan kültürel
öğeler olarak adlandırılabileceğini ifade etmektedir. Hacıkadiroğlu (2002) değeri, en
geniş anlamıyla eleştirilen niteliklerin genel adı olarak tanımlarken Erdem ise (2003),
belirli bir durumu diğerine tercih etme eğilimi olarak tanımlamaktadır. Psikoloji,
sosyoloji ve antropoloji gibi değer kavramı ile yakından ilgili davranış bilimcilerince
geliştirilen yöntemler ve ulaşılan sonuçlar bakımından değer kavramının üzerinde
büyük ölçüde tutarlılık kazandığı görülmektedir. Bireylerin her davranışları dolaylı
ya da dolaysız olarak değerler tarafından yönlendirilmektedirler. Değer, insana özgü
olanakları, insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran olanakları başka bir deyiş-
le insana özgü bütün etkinlikleri insansal etkinlikler olarak amaçlarına uygun tarz-
da gerçekleştirebilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktır. Aristoles’in deyişiyle,
kişilere “insanın işini” yapabilecek duruma gelmeleri için yardımcı olmak: insana
özgü diğer bütün etkinlikleri amaçlarına uygun gerçekleştirebilecek duruma gelme-
lerine yardımcı olmaktır; yani kişilere doğru bilmenin, doğru düşünmenin, doğru
değerlendirmenin, doğru eylem içinde olduğunu görebilmesine yardımcı olmaktır
(Kuçaradi, 1995). Değer, çeşitli tanımlarından da anlaşılacağı gibi toplumsal yaşam-
da önemli bir rolü yerine getirir. Değerler, insanlara yaşamlarında seçim yapmaları
için rehberlik eder, yol gösterir. İnsanların enerjisini yönlendirmek, “doğru ve yanlış
arasındaki fark nedir?”, “yaşamın anlamı nedir?” gibi temel soruların cevaplanma-
sında değerlerin önemli rolü vardır. Birey, toplumsal yaşantısı sürerken kendisi için
kişisel bir değerler sistemi oluşturur, bu kişisel değerler sistemi bireyin içinde bulun-
duğu toplumun diğer üyeleri ile birlikte paylaştığı kültür tarafından biçimlendirilir
(Bradshaw vd., 2001). Toplumların yüzyıllar süren birikimle ortaya koydukları top-
lumsal değerler, onların kültür ürünleridir. Toplumsal değerler, toplumların kimlik-
lerinin işaretidir, parmak izi gibidir ve insan davranışlarının temellerini oluşturur.
Değerin diğer tanımı şöyledir: “değer öznenin ya da zihnin teorik bir tavır ya
da yöneliminden çok, pratik bir tavır ya da yöneliminin ifadesidir. Değer, öznenin
10
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
ilgili nesnenin kendi kişisel amacı ve eylemleriyle olan ilişkisini ifade etmek üzere,
ona, diğer niteliklerine ek olarak sonradan eklediği bir niteliktir. Değer bu süreçten
sonra kendi başına ve nesnel bir biçimde değerli bir şey olarak görülmek suretiyle,
nesnelleştirilir ve nesneye yansıtılır. Değer bir ölçüt olarak olanla olması gereken
ayrımını içerir ve her zaman olumlu ya da olumsuz bir şey olarak görünür” (Ceviz-
ci, 2002). Değer somut ya da soyut kavramların önemini belirtmeye yarayan soyut
ölçü birimidir, canlı ve cansız varlıkların, olayların, olguların durumunu, önemini
anlatan sözcüktür (Köknel, 2007). Psikolojide değerin önemi, insan davranışlarının
yol göstericisi olarak oynadığı roldedir. Bu nedenle psikologlar değeri inanç olarak
alırlar (Güngör, 1993). Rokeach’a (1973) göre değer “kişisel ya da toplumsal olarak
zıt ya da farklı bir davranış biçimi ya da yaşam amacı seklindeki kalıcı bir inançtır”
(Bilgin, 2003). Fakat değerin toplumsal tanımı, bireylerin öznel değer atıf larından
daha çok bireylerin bir arada bulunmaları, birbirlerinden etkilenmeleri ve ortaya
çıkan değerin toplum tarafından paylaşılmış ve kabul edilmiş olduğunu belirtir.
Değerler, toplumsal olarak neyin doğru olduğu hakkında paylaşılmış düşünce-
lerdir (Kornblum 1994). Ozankaya, değeri toplumsal açıdan söyle tanımlamaktadır:
“nesne ve olayların bir toplum, bir sınıf ya da bir insan bakımından taşıdığı önemi
belirleyen niteliğidir”. Bir diğer deyişle, “bir toplum, bir sınıf ya da insan için önem
taşıyan nesne ve olaylardır” (Hançerlioğlu, 1982). Değerler, kültür ve topluma an-
lam ve önem veren ölçütlerdir (Hitlin vd, 2004). “Değerler, sosyolojide, bireylere,
gruplara, örüntülere, hedeflere ve sosyokültürel nesnelere verilen önem üzerindeki
değerlendirmelere dayanan ölçütlere göre tanımlanabilir. Bu noktadan hareketle,
değer, özel eylemleri ve amaçları yargılamada temel bir standart (ölçüt) sağlayan ve
bir grubun üyelerinin güçlü duygusal bağlılıklarıyla oluşmuş soyut, genelleştirilmiş
davranış prensipleridir” (Theodorson ve Theodorson, 1969). Bu bakış açısına göre
değerler, yalnızca bir grup üyesinin belirli önermeleri kabulü olmayıp, aynı zamanda
her bir üyenin sosyalleşme sürecinde içselleştirmekte olduğu kişisel bağlılıkları ola-
rak da kabul edilmelidir. Çünkü değerler, sosyal normlar içinde daha özgül ve somut
davranışın genelleştirilmiş standartlarını sağlar (MetroPOLL 2002). Parsons’a göre
değerler, toplumsal sistemin yapısal öğelerinden olup, sosyal sistemin örüntü sürdür-
me işlevini yerine getirir.
Değerler insanın tarih ve kültür varlığı olarak kendini gerçekleştirmesi bakı-
mından olduğu kadar, kendisinin ne olduğunu bilmesi ve kendisini soruşturması
bakımından da büyük önem taşır. Değerlerin hem eylem hem de bilme bakımından
insan var oluşunun temeli olduğunu söylemek yerinde olur (Günay, 2003). Bu süreçte
insanlarda var olan değer yargılarına baktığımız zaman insandan insana, toplumdan
11
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
topluma çağdan çağa değişim göstermektedir (Erkızan, 2003). Değeri bireysel de-
ğerlendirme edimlerinin bir ürünüdür. Nesnelere değer veren, onları değerli, de-
ğersiz kılan yalnızca insandır. Dünyamızda değerli olan ne varsa, kendi içinde bir
değere sahip değildir. Nesnelere değer yükleyen insanlardır (Büyükdüvenci, 2003).
Değerler aynı zamanda öğretilebilir ve öğrenilebilen olgulardır. Günümüzde
eğitim alanında da değerler eğitimi önemsenmekte, değerlerin çocuklara nasıl ak-
tarılacağı konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Sevgi, saygı, dürüstlük, paylaşma,
işbirliği, hoşgörü, önyargısız yaklaşma, şiddetten kaçınma... vb. konuları kapsayan
eğitim programları geliştirilmeye başlanmıştır. Bu programlarla amaçlanan, çocuk-
ları bu kavramlarla erken yaşlarda tanıştırmak, kendi akran grubuyla birlikte çeşitli
masal, hikâye ve grup etkinliklerinden de yararlanarak bu kavramlar konusunda
düşündürtmektir. Tabii, bu, daha çok bilişsel süreçlere hitap eden bir yaklaşımdır.
Fakat değerler daha önce de değindiğimiz gibi yaşantıyla öğrenilir. Bu nedenle sa-
dece bu tarz bir eğitimle değerleri öğretmemiz mümkün değildir. Yaşamın içinde
uygulamalara da ihtiyaç vardır (Dökmen, 2002).
Eğitimin ailede başladığı düşünüldüğünde; değer aktarımı konusunda günü-
müz anne-babalarının geçmişteki anne-babalara göre işleri daha zor görülmektedir.
Eskiden toplumun da desteklediği birçok değer, çocuklara yaşantıyla aktarılabilir-
ken, artık sadece yaşantı yeterli olmamakta, anne-babaların bu konuyu bilinçli ola-
rak çocuklarına aktarmaları için çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Çünkü çocuğun
üzerindeki tek etken artık sadece aile değildir, sadece okul ya da arkadaş çevresi
de değildir. Toplumsal değerler insan yaşamının önemli bir yanını oluşturur. Bir
değer, belirli bir insan davranışının veya yaşam amacının, bir diğerinden daha üstün
olduğu yönündeki tutarlı ve derin inançtır. Değerler toplumdan topluma ve zaman
içerisinde değişir. Toplumlar değerleri doğrultusunda bazı davranışların sergilen-
mesini takdirle karşılar. Örneğin, sadakat, sevgi, cesaret, dostluk, temizlik, saygı,
dürüstlük, nezaket ve benzeri, önem verilen toplumsal değerlerdir.
Bir toplum değerler kültürünü ailenin, eğitimin, iş yaşa-
mının ve devlet yönetiminin içine koymadıkça gerçek anlam-
da uygar ve çağdaş bir toplum olamaz. Son yıllarda hızla yok
olmaya doğru giden değerlerimizi korumak, çocuklarımıza
daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak anne babaların ve eğitimcilerin temel gö-
revleridir. Çocuklara karakter eğitimi vermek, onlara akademik dersleri öğretmek
kadar önemlidir. Değerlerin okulda öğretilmesi, sağlıklı bir toplum oluşturmak açı-
sından gerekli bir eğitim çalışmasıdır.
12
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Değer, bir inanç olmak bakımından dünyamızın belli bir kısmıyla ilgili idrak,
duygu ve bilgilerimizin bir terkibi demektir. Ancak değer kavramı, inancın spesifik
bir şekli olmak itibariyle ondan daha da yukarıda bir zihin organizasyonudur. Değer
bir tek inanca değil, bir arada organize olmuş bir grup inanca tekabül eder. Değerler,
belli bir durum ve şartlara bağlı kalmaksızın, arzu edilen, yararlı görülen ve beğeni-
len şeyleri gösteren kıstaslar olarak da tarif edilebilir. Bir varlığın psikolojik, sosyal,
ahlâki veya estetik açıdan taşıdığı düşünülen yüksek ya da yararlı davranışlar onun
niteliğini belirtir (Güngör, 1993). Değerler, ideal varlıklar olup ruhsal etkinliğimizin
parçaları, ya da tortuları değildirler. Onlar, tıpkı matematiksel teoremler gibi bizim
ruhumuzda bulunurlar.
Bireylerin ve grupların değerleri hakkında bilgi edinmek, onların tutum ve dav-
ranışları hakkında bilgi sahibi olmamıza olanak verir. Duygusal bir gerilim taşıyan
her hangi bir durumun gerektirdiği davranış yapmak doyum, gerekli bu davranışın
yerine getirilmemesi ise doyumsuzluk doğurur. Bu durumda bireylerin davranışla-
rını ve tutumlarını tahmin edebiliriz. Psikolojik olarak, yiyecek, giyecek, barınak
ve cinsellik gibi temel gereksinimler bizim için değerli olanların başında gelir. Bir
yemek, adamakıllı yenildikten sonra kişi için yine acıkıncaya kadar çok değerli bir
şey olmaktan çıkar. Bu durumda ihtiyaçlar, kişinin sergilemiş olduğu tutum ve dav-
ranışlara yön verir (Şerif, 1985). Şu halde değer kavramının hayatımızdaki maddi
boyutu yanında, sübjektif yani ferdi psikolojilere ve tercihlere bağlı olan bir yönü de
vardır (Kurktan, 2000).
Değerler, toplumdaki insanların ahlaki, dini, estetik v.b. eylemlerini belirleme-
nin yanında insanların yapıp etmeleri ile şekillenmektedir. İnsanlar, bir şeye değer
atfettikleri sürece o şey toplumda değerli olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, asır-
lardan beri değerlerin evrensel olduğu, kişiye ve toplumsal şartlara göre değişmeye-
ceği kabulü ile çelişir gibi görülebilir. Ancak toplumsal bağlamda değerler, toplum
ile insanın karşılıklı birbirlerini üretme süreçlerinden etkilenmektedir. Örneğin di-
nin toplumsal hayatın merkezinde olduğu bir toplumda değerlerin kaynağı da din
olacaktır. Dinin toplumsal hayattaki merkezi konumu değişirse, değerler ve değer-
lere ilişkin algı ve yaşama pratiği de değişecektir. Bu duruma bağlı olarak toplumsal
birliğin ve dayanışmanın sağlanmasında öncelikle bir arayış dönemi yaşanacak ve
zamanla başka bazı değerler öne çıkacaktır. Özensel’e göre (2003), sosyal bilimler,
değişmeyen mutlak değerleri incelemez. Bunlar daha çok felsefe, teoloji ve ahlakın
inceleme alanına girer. Bu bağlamda, değerlerin toplumlarda gördükleri işlev, algı-
lanış ve yaşanma biçimleri, sosyal bilimlerin ilgi alanına girmektedir.
13
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Beklenildiği gibi felsefi düşünce tarihinde “değer”den çok farklı şeyler an-
laşılmıştır. Çünkü değer kavramı, genel ve soyut bir kavramın adı, kullananların
kafasında açıklık kazanmamış olduğundan, sık sık farklı anlamları dile getirmek
için kullanılmakta; dolayısıyla da aynı kavramla farkına varılmadan farklı anlamlar
yüklenmektedir. Değer kavramı felsefede, değerlendirme problemi ve değerler prob-
lemi olarak ortaya çıkar. Çünkü “iyi nedir?”, “güzel nedir?”, “faydalı nedir?”, “doğru
nedir?”, “hangi değer doğrudur?”, “hangi değerin öğretilmesi” gerekir gibi sorular
sormak, değerlendirme aktivitesini belli açılardan problem haline getirmektir (Ku-
çuradi, 1971; Noll, 1997; Germaine, 2001). Bu açıdan bakıldığı zaman değer, bir şeyin
değeridir hep, o şeyin bir çeşit özelliği onun aynı türden şeyler arasındaki yeridir.
İnsanın değeri, insanın diğer varlıklarla ilgisi bakımından özel durumu ve durumun
sonucu olarak sahip olduğu kimi haklardır, onun değerini oluşturandır (Tepe, 2003).
İnsanın en başta gelen özelliklerden birisi de değer var eden bir varlık oluşudur. Bu
özellik insanı, belki de diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliğidir. Çünkü yal-
nızca insan tabiatında değere rastlamak mümkündür. İnsan kendine verilen üstün
düşünme gücüyle tabiattan başka içerisinde yaşayacağı çevrede diğerlerinden fark-
lı bir dünya oluşturur. Yaşama sorunu ile dünyaya gelen tek canlı varlıktır. Diğer
canlılarla, özellikle de kendisine en yakın organizmalarla karşılaştırıldığında insan;
ikili varlık yapısıyla ayrılır. Doğanın mekanik zorunluluğuna uyan mekanik yapısı,
diğer yandan da mekanik yapısına uymayan onu aşan bir varlık yapısı mevcuttur. İn-
san zaman zaman bu ikisinin çatışan bir bütünlüğüdür. Bundan dolayı insan bilmek
zorundadır. Bilgi ise, salt olarak bulunmaz, bir bilgi ortaya koyulduğu zaman onun
doğruluğu, yanlışlığı, geçerli ya da geçersiz oluşu da söz konusu olur. Bu aşama-
da bilginin yaşama girmesi gerekir. Çünkü yaşamla doğrudan ya da dolaylı olarak
ilişkisi olmayan bir bilginin olması mümkün değildir. Bu süreçte de değer kavramı
gündeme gelmektedir. O halde değerler, kültür dünyası içersinde var edilebilirler
ve insanın maddi yapısı ötesinde insanın ruhsal özelliğine de dayanır (Tozlu, 1992;
Erdemli, 2003). Bu bağlamda baktığımızda değer kavramı felsefenin, özellikler de
etiğin en eski ve en temel sorunlarından birisi olmuş, Platon-Aristoteles gibi birçok
filozof değerleri felsefeyle aydınlatmaya çalışmışlardır (Özlem, 2003; Tepe, 2003).
Özelliklede 19. yüzyılın ortalarında etiğin ontolojiden bağımsızlaştırılmasıyla
birlikte bariz bir şekilde değerler teorisinden bahsedilmeye başlanması şüphesiz bir
rastlantı değildir (Çınar, 2006). Etik, biyoloji, psikoloji ve sosyolojideki her hangi
bir konu gibi ele alınmıştır. Her var olan değer bir olguya, her norm bir gerçeğe, her
fikir bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Bu durumda filozoflar, insan haysiyetinin ve
varlığın anlamının dayandığı gerçekliklerdeki değer boyutunu sorgulamaya başla-
mışlardır. Dolayısıyla da onlar değerler doktrini olarak isimlendirilen bir yöntem
14
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
geliştirmişlerdir. Elbette teorik olduğu kadar pratik de olan bu değerler, bir sürekli-
liğe sahiptirler. Değerler kuşkusuz, natüralizmin ifade ettiği gibi, bir varlık düzeni-
ne bağlı değildirler. İyi, güzel ve doğru, varlığın dışında bulunur. Onlar, ‘olgu’ değil,
‘var olan değer’ karakterine sahiptirler (Çınar, 2006).
Felsefi antropolojide bilme, yapıp etme, tavır koyma, inanma vb. niteliklerin
yanı sıra bir “değerler dünyasına sahip olma” da, insanın varlık şartları arasında yer
almaktadır (Küçükalp, 2006). Değerlerle ilgili felsefede farklı şekilde ifade edilse de
felsefe tarihinde, bu konu üzerinde iki ana çizgi üzerinde durulduğu söylenebilir. Bu
çizgilerden birine göre değerler “görelidir”. Dinsel inançlar ve ahlaksal doğrular top-
lumdan topluma, çağdan çağa değişmektedir. Bu durum, değerlerin göreliliğini ifade
etmektedir. Diğer çizgiye göre “değerler” mutlaktır. Her türlü değer, mutlak olarak
doğru ve yanlıştır. Eylemler, insanların kanaatlerinden ya da eğilimlerinden bağım-
sız olarak doğru ya da yanlıştır (Toku, 2003). Değerlerin ahlaksal, estetik, dinsel
vb. olmak üzere çeşitli tiplerin varlığından bahsetmemiz mümkündür. Ama içeriği
farklı olsa da, bütün değerler; insan ürünü olmaları, insan tarafından gerçekleşti-
rilebilmeleri bakımından ortak bir özelliğe sahiptirler (Günay, 2003). Değerler bir
yönüyle de gerçeğin ötesine ulaşma imkânı var ederler. Onlar sayesinde düşüncemiz
daha güçlü bir şekilde fizik gerçekliği ötesine ulaşır (Tozlu, 1992). Değer kavramı,
felsefe tarihinde, öznelci ve nesnelci açılarda çok değişik şekillerde tanımlanmıştır.
Öznelci tanımlar, birey veya toplum açısından yapılmalarına göre kendi içlerinde de
iki grupta toplanabilirler. Nesnelci değer tanımları ise, değerlerin bir gerçeklikleri-
nin bulunmasından yola çıkılarak ifade edilir. Bu gerçeklik, ideal, mutlak ve kutsal
nitelikte olabilir. Bu demektir ki, değerler öznenin kendilerini hissetmesinden veya
bilmesinden bağımsız olarak vardırlar (Özlem, 2003; Tepe, 2003).
Sosyolojik olarak bakıldığında değer kavramı, nesnelerin ve bilinç olgularının
toplum, sınıf ve insan açısından taşıdıkları önemi ifade eden niteliklerdir (Hançerli-
oğlu, 1986). Değerler, içinde bulunduğumuz toplumun sosyokültürel unsurlarına de-
ğer ve anlam katan en önemli ölçütler arasında yer alır. Bundan dolayıdır ki, toplum
içinde bireyler ve bu bireylerin davranış örüntü boyutları sosyolojik çalışmalarının
başlangıç noktasını oluşturur. İçinde bulunduğu toplumun temel kültürel unsurla-
rını göz ardı eden bütün yaklaşımlarda, beraber yaşamakta oldukları toplumsal olay
ve süreçleri açıklamaktan uzak kalacağı ele alınır. (Weber, 1985; Özensel, 2003). Bir
toplumun, kültürün etkisi altında kalan davranışları, o kültürün değerlerini yansıt-
maktadır. Her toplumun kendisine ait kültürü olduğundan, her kültürün kendine
özgü değerleri vardır.
15
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Değerlerin sosyolojinin konusu olup olamayacağı, sosyoloji tarihinin tartışmalı
meselelerinden birisidir. Pozitivist epistemolojinin etkisi ile on dokuzuncu yüzyılda
olgusal gerçekliğe yönelen klasik sosyologlar, doğa bilimlerini örnek alarak toplum-
sal olguların tıpkı doğada var olan şeyler gibi olduklarını kabul etmişler ve sosyolo-
jinin de doğa bilimlerinin doğal gerçekliği açıklamaya çalıştığı gibi sosyal gerçekliği
açıklayabileceğini savunmuşlardır. Bütün bunlara rağmen, büyük toplumsal deği-
şimlerin ve dönüşümlerin sonucunda ortaya çıkan bunalımları ve sosyal meseleleri
çözme misyonunu taşıyan sosyoloji, toplumsal düzenin sağlanması, geleneksel ve
modern toplumlarda dayanışma konuları ile yakından ilgilenmiştir. Klasik sosyo-
logların ürettikleri eserlerde de dikkat çeken bu ilgi, yakın dönem sosyologlarını
değerleri önemsemeye ve araştırmaya sevk etmiştir.
Bir eylemin yapıldığı koşullar içinde başka olanakları bakımından özelliği,
onun değeridir. Bir eylemin değerliliği, o eylemin insan için ifade ettiği anlam ola-
rak karşımıza çıkar (Kuçuradi, 1999). Ancak değerlerin sosyolojik bir yönü de var-
dır. Çünkü kendisine, kendisi dışındaki sosyal ve doğal çevreye anlam veren/yük-
leyen bir varlık olarak insan, söz konusu anlam yükleme potansiyelinin bir yönünü
toplumsallığından almaktadır. Tarih boyunca değerler, iyiye ve kötüye kaynaklık
etmeleri bağlamında toplumsal düzenin temeli olan hukukun, örflerin ve törenin
de belirleyicisi konumunda olmuşlardır. Nurettin Topçu (2005), iyi ile kötüyü ayırt
etmede ferdin vicdanı rol oynadığı gibi bunda toplumun da payı olduğunu ve insanın
davranışlarının değerini araştırırken, vicdanına olduğu kadar topluma da çevrilmek
zorunda olduğunu savunur. Böylece toplumların değişmeleri, bazen değerlerin al-
gılanışının ve anlamlarının da değişmesine yol açmıştır. Bir dönemde kötü olarak
kabul edilen şeyler, bir başka dönemde iyi ve yapılması gerekenler arasında yer ala-
bilmiştir. Bu konuda özellikle bütün dünyayı etkilemesi açısından modernleşme öne
çıkan ve özellikle dikkat çeken bir süreçtir. Öncelikle Batı Avrupa’da başlayan, daha
sonra bütün dünyayı etkisi altına alan modernleşme ile birlikte, büyük toplumsal
dönüşümler yaşanmıştır. Bu dönüşümlerden aile, siyaset, ekonomi, hukuk, din gibi
temel toplumsal kurumlar da etkilenmiştir. Bu etkilenme ve dönüşüm, başlı başına
bir sosyal ahlak ve değerler dönüşümü olarak yorumlanabilir. Nitekim Alman sos-
yolog Max Weber, kapitalizmin Batı Avrupa’da ortaya çıkması sürecini açıklarken
Protestanlığa ve Püriten ahlaka vurgu yapmıştır. Weber’in kapitalizmin ortaya çı-
kışı ve modernleşme ile ilgili tezi, Avrupa’da sosyal ahlakın ve değerlerin dönüşü-
mü üzerine kurulmuştur. Modernleşmeyi, Avrupa’dan farklı yaşayan toplumlarda
da söz konusu değişimin değerler üzerinden gerçekleştiği söylenebilir. Bu süreçte
eskinin ya da geleneğin belirleyici hükümleri, iyileri, kötüleri, doğruları, yanlışla-
rı değişmiştir. Bir dönem önce olumlu kabul edilen, değer atfedilen eylemler, yeni
16
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
dönemde değiştirilmesi istenen, ötelenen eylemler haline gelebilmiştir. Toplumsal
düzenin yeniden inşa edilmesi, yeni değerlerin yeni nesillere aktarılması yoluyla de-
vam etmiştir.
İnsanların birbirleri ile kurdukları sosyal ilişkiler
üzerine kurulan toplumsal hayatta değerlerin çok önemli
işlevleri vardır. Başka bir deyişle değerler toplumsal haya-
tın işleyişinde çok önemli bir yere sahiptir. Toku’ya göre
(2002), sosyolojik olarak değerler, toplumsal hayatı müm-
kün kılmakta ve toplumun üyeleri tarafından paylaşılmak
tadır. Değerler ile ilgili bu tespit, değerlerin toplumsal ha-yattaki rolleri dolayısıyla
nesnelliğine göndermede bulunmaktadır. İnsanlar, değerlendirmede bulunan varlık-
lar olarak toplumlarının, ait oldukları kültürlerinin değerlerini göz önünde bulun-
durarak eylemde bulunurlar. Değerleri göz önünde bulundurarak eylemde bulunma,
ödüle ulaşma, takdir görme gibi istekler temelinde gerçekleşebileceği gibi, aynı şe-
kilde kınanma ve dışlanmadan çekinme şeklinde de gerçekleşebilir. Ancak neticede
değerlerin insanların dışında bir belirleyici yapısının var olduğu söylenebilir.
Sosyolojik açıdan değer ile ilgili olarak Özlem (2002), toplum açısından değe-
rin, bir sosyal grubun veya toplumun bütünün kendi varlık, birlik, işleyiş ve deva-
mını sağlamak ve sürdürmek için üyelerinin çoğunluğu tarafından uygun ve gerekli
oldukları kabul edilen, aynı üyelerin ortak duygu, düşünce, amaç ve çıkarlarını yan-
sıtan, genelleştirilmiş ilke ve inançlar olduğunu belirtir. Toplum açısından değerin
bir diğer yönü ise grupların veya toplumların arzu edileni ve edilmeyeni, beğenileni
veya beğenilmeyeni, doğru olanı ve doğru olmayanı belirleyen temel standart ya da
standartları olmasıdır. Böylelikle toplum, değerler yoluyla insanlara eylemleri için
standartlar sağlamakta ve toplumsal hayatı mümkün kılmaktadır.
Değerler toplumdan topluma değişiklik gösterebileceği gibi, bazı değerler bazı
toplumlarca ortak olarak da benimsenebilir. Bunun yanı sıra, her bireyin farklı değer
yargıları olabilir (Aydın, 1994). Değerler, zorunlu olsa da olmasa da bütün insan
eylemlerini ve özellikle de ahlaki eylemlerini belirleyen temel unsurlar arasında yer
alır (Ural, 1999; Gündüz, 2005). Bu ifadeler doğrultusunda bakıldığında değer kav-
ramının sosyokültürel anlamda toplumları ve toplumları meydana getiren insanların
davranış örüntülerini de etkilediği görülmektedir.
Bir kişi ya da toplum için yararı olan her şey bir değer olarak düşünülmektedir
ve arzu edilen değil arzu edilebilir olanı içermektedir (Silah 2000). D eğerler, insa-
nın kendi yaşamındaki farklı etmenlere verdiği önemdir (Pehlivan Aydın, 2002).
Dürüstlük, erdemlilik, adalet, insana olan saygı, dostluk, sevgi değerleri insandan
17
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
insana farklılık göstermektedir. Bunun için, her insan kendi değeri ile yaşar ve de-
ğer kavramına atfettiği önem farklıdır (Kılavuz, 2003). Bir değeri “yüksek” kılan,
onun birey için bireyin ihtiyaçlarını karşılama oranıdır. Çünkü değerlerin sırası veya
hiyerarşisi bireyin hayatını geliştirmeye, zenginleştirmeye, canlandırmaya katkıları
oranında değişmektedir. Nietzsche değeri, bir canlının kendi ‘ben’inin ve varlık ko-
şullarının gereksinmelerine bağlı olarak ortaya koyduğu tercih olarak tanımlamak-
tadır (Larousse, 1990).
Toplumbilimsel anlamda değer, nesne ve olayların toplumca önem taşıma ora-
nıdır. Ekonomik, ideolojik, töre, manevi olarak insan ihtiyaçlarını karşılayan değer
toplumsal bir olgudur (Hançerlioğlu, 1982). Değerler kültür ve topluma anlam veren
ölçütler olup, insanların çoğunluğu tarafından üzerinde uzlaşılan ve paylaşılan ger-
çek davranış standartlarıdır. Değerlerin işlevsel nitelikleri sosyal psikologlar tarafın-
dan değerlerin kalıcı olduğu, onun bir inanç olduğu, bir davranış biçimi olduğu ve
kişisel-sosyal bir tercih olduğu şeklinde gruplandırılmıştır (Silah, 2000). De ğerler;
sosyal olaylar karşısında bir takım pozisyonlar almamızı sağlarken, belirgin bir po-
litik veya dinsel ideolojiyi diğerine tercih etmemizi sağlamaktadır. Böylelikle kendi-
mizi başkalarına göstermemize yardım eder. Değerler aynı zamanda değerlendirme
yapmamızı ve yargıya varmamızı sağlar. Bize, psikoanalitik anlamda inançların, tu-
tumların ve eylemlerin rasyonalize edilmesini gösteren standartlardır (Silah, 2000).
Ö zlem’e göre (2002: 283), toplum açısından değer, bir sosyal grubun veya top-
lumun bütünün kendi varlık, birlik, işleyiş ve devamını sağlamak ve sürdürmek için
üyelerinin çoğunluğu tarafından uygun ve gerekli oldukları kabul edilen, aynı üye-
lerin ortak duygu, düşünce, amaç ve çıkarlarını yansıtan, genelleştirilmiş ilke ve
inançlardır. Toplum açısından değerin bir diğer yönü ise grupların veya toplumların
arzu edileni ve edilmeyeni, beğenileni veya beğenilmeyeni, doğru olanı ve doğru
olmayanı belirleyen temel standart ya da standartları olmasıdır.
Genel olarak değerlerin çeşitlerini bir arada şu şekilde gruplandırmak müm-
kündür (Özlem, 2002)
1. Hazcı (hedonist) değerler (olumlu: haz, olumsuz: acı),
2. Bilgisel değerler ya da bilgi değerleri (olumlu: doğru, olumsuz: yanlış),
3. Ahlaksal değerler (olumlu: iyi, olumsuz: kötü),
4. Estetik değerler (olumlu: güzel, olumsuz: çirkin),
5. Dinsel değerler (olumlu: sevap, olumsuz: günah).
Değerler, toplumdaki insanların ahlaki, dini, estetik v.b. eylemlerini belirleme-
nin yanında insanların yapıp etmeleri ile şekillenmektedir. İnsanlar, bir şeye değer
18
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
atfettikleri sürece o şey toplumda değerli olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, asır-
lardan beri değerlerin evrensel olduğu, kişiye ve toplumsal şartlara göre değişmeye-
ceği kabulü ile çelişir gibi görülebilir. Ancak toplumsal bağlamda değerler, toplum
ile insanın karşılıklı birbirlerini üretme süreçlerinden etkilenmektedir. Örneğin di-
nin toplumsal hayatın merkezinde olduğu bir toplumda değerlerin kaynağı da din
olacaktır. Dinin toplumsal hayattaki merkezi konumu değişirse, değerler ve değer-
lere ilişkin algı ve yaşama pratiği de değişecektir. Bu duruma bağlı olarak toplumsal
birliğin ve dayanışmanın sağlanmasında öncelikle bir arayış dönemi yaşanacak ve
zamanla başka bazı değerler öne çıkacaktır.
Değerlerin boyutları da değerleri anlaşılmasında önemlidirler. Sosyokültürel bir
değer temelde seçici oryantasyonun standardıdır. Yani bu bağlamda değer, bilinçli
ve amaçlı davranışın genel kriterdir. Bir başka deyişle değer, eylemlerde bulunan
bir kişinin kabul edilebilir arzu ve istekleri için bir referans noktası olarak görevini
yerine getirir. Değerler, bir kültür içinde şekillenir ve aynı zamanda kültür üzerin-
de yönlendirici olarak etki eder. Bunu başka bir şekilde ifade edilecek olursa; bir
kültürün gelişme süreci içinde değerler bir şekil almaktadır. Değerler insanlarla öz-
deşleşmiştir. Yani sosyalleşme sürecinde değerler kişiler tarafından öğrenilmekte ve
üstlenilmektedir. Kısacası, kişinin kişilik yapısına entegre olmaktadır. Bunun doğal
bir sonucu olarak değerler kişinin şahsiyetinin bir parçası olarak görülmektedir. De-
ğerler, bireyin hem zihinsel hem de duygusal yönünü yansıtan ifadelerdir (Gökçe,
1994).
Yukarıdaki boyutlarına bakacak olursak değer, bir insanın sahip olduğu değer-
ler sisteminin bir parçasıdır. Değerler birbirinden bağımsız değildirler. Değerlerin
davranışları düzenleyici bir fonksiyonu olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bir diğer an-
latımla, ekonomik, siyasi ya da toplumsal bir probleme getirilen makro düzeydeki
yapısal değişkenlere göre ayarlanmış bir model önerisi, bu modelin objesi olan top-
lumsal kişilerin rasyonel tercihlerinin hangi kültürel bağlamda ortaya konulduğunu
göstermeyecektir. Bir olgunun içinde yer aldığı kültürel çerçeve ve bu çerçevedeki
inançlar, değerler, normlar ve tutumlar anlaşılmadan sadece makro düzeyde yapısal
değişkenlerle yapılan açıklamalar yeterli hatta mümkün de olamayacaktır (Weber,
1985; Özensel, 2003).
Dünyada meydana gelen değişime paralel olarak değerler dünyasının değişme-
si ve bu değişimin toplumsal ölçekte değer bunalımı oluşturulması kaçınılmaz bir
sonuçtur. Değişen koşulların beraberinde getirdiği yaşam biçim koşullarına uyar-
lanırken bazı değerler de işlevlerini yitirmektedir. Bu değer bunalımının aşılması
yeni değerler sisteminin oluşturulmasıyla üstesinden gelinir. Böylece meydana gelen
19
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
değişim, kendi değer yargılarını da oluşturarak gelişime dönüşecektir. Aksi halde,
meydan gelen değişim dönemlerinde, yeni olaylar ve olgular karşısında yeni değerler
oluşturmayan veya var olan değerlerini değişen dünyaya göre düzenlemeyen toplum-
ların yıkılışı kaçınılmazdır (Poyraz, 2006; Sevinç, 2006).
Değerler sistemi insanlardan neyin istendiğini insanlara neyi yasakladığını; ne-
yin ödüllendirilip neyin yasaklandığını belirler. Böylelikle bir takım sonuçlara yol
açarlar (Gündüz, 2005). Bu sonuçlar, sosyal değerlerin aşağıdaki genel işlevlerini
belirler (Fichter, 1990).
1. Değerler, bireylerin ve birlikteliklerin sosyal değerinin yargılanmasında hazır
birer araç olarak kullanırlar.
2. Değerler, bireylerin dikkatini yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür
nesneleri üzerinde yoğunlaştırırlar.
3. Her toplumda ideal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından işaret
edilir.
4. Değerler, bireyin sosyal rollerini seçmesine ve gerçekleştirmesine rehberlik
eder.
5. Değerler, sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır.
6. Değerler, dayanışma aracı olarak da işlevde bulunur.
1.4.3. Değerlerin Sınıflandırılması
Değerler, geçmiş yıllarda yapılan araştırmalarda değerleri türlerine göre hiye-
rarşik olarak gruplandırılarak incelenmiştir. Allport, Vernon ve Lidzey (1960), çalış-
malarında değerleri; estetik, bilimsel, ekonomik, siyasi, sosyal ve dini değerler olmak
üzere altı temel kategoride incelemişlerdir (Topçuoğlu, 1999).
Değerleri ayrıca temel ve aracı değerler olarak sınıf landırdığımız gibi, bu değer-
ler de kendi aralarında bazı hususiyetlerine göre sınıf landırılabilir. Temel değerler
şahsi ve sosyal değerler olarak ikiye ayrılırlar. Temel değerleri sınıf landırmada esas;
değerlerin şahsa dönük veya topluma dönük olması ya da şahsa özgü veya şahıslar
arası olmasıdır. Mesela iç huzur, selamet gibi değerler şahsa özgüyken, barış içinde
bir dünya, kardeşlik gibi nihai durumlar şahıslar arası bir nitelik taşırlar. Diğer bir
şekilde Güngör (1993) değerleri altı kategoride toplamıştır. Bu kategorileri; estetik,
teorik, iktisadi, siyasi, sosyal ve dini değerler olarak sınıf landırmamız mümkündür.
Ahlâki değerleri de ahlâki değerler ve beceri değerleri olarak ikiye ayırabili-
riz. Ahlâki değerler davranış tarzlarına ait olup hedef olan durumları ihtiva etmez.
20
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Bu değerler, aracı değerlerin belirli türlerini kapsar. Kişiler arası bir niteliğe sahip
olan ahlâki değerler, yanlış yapmaktan dolayı insanda suçluluk duygusuna yol açar.
Dürüstlük, kibarlık, sorumluluk sahibi olmak gibi değerler ahlaki değerlere örnek
olarak verilebilir.
Ahlâki değerler insanın değer sisteminde apayrı bir bölüm teşkil etmiyor. Başka
cinsten değerler ahlâk değerleriyle sıkı bir münasebet halindedir ve bunlar da birer
ahlâki değerler görünümü alabilir. Mesela başkalarının görüşlerine saygı duymak
hem ilmin hem de ahlâkın gereğidir. Fakat bu yakınlığa bakarak mesela ilmin, siya-
setin, birer ahlâk sistemi olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu sıkı münasebeti başka bir
şekilde daha doğru kavramlaştırmak da mümkündür; nitekim günlük hayatımızda
biz bunu daima yapıyoruz. İnsan faaliyetinin her sahası -ilim, sanat, din, siyaset
v.s- genel ahlâka uyumlu, fakat özel durumlar gösteren ahlâki prensipler ihtiva eder
(Güngör, 1993).
Değerler, ayrıca grup ölçekli değerler ve bireysel değerler olarak da tasnif edi-
lebilir (Özensel, 2005). Buna göre grup ölçekli değer grup yapısının bir parçasıdır.
Grup içerisindeki kurallar ve normlar grubun değerlerini teşkil ederler. Genel olarak
paylaşılan değerler grup dinamiğinin özünü oluştururlar ve grubun içsel bağlılaşı-
mını kuvvetlendirirler. Bu değerler, bu düzeyde neyin gerçek neyin iyi ve olması
gereken olduğunu bize dile getirirler (Özensel, 2003). Değerler ister sosyal isterse
bireysel olarak sınıf landırılsın insanların yaşamlarını doğrudan ya da dolaylı olarak
etkilemektedirler.
Değerler bir sıra düzeni içindedir ama değerin yüksek yerde olması onun daha
iyi olduğunu göstermez. Bireylerin yaşamında yol gösteren prensipler olan değerler
bireyle ve gruplar arasında değişkenlik gösterebilir. Bir değer, eylem ve davranış bi-
çimleri arasında seçim yapmamıza yardım eden bir davranış standardıdır. Kişinin
davranışı nedeniyle toplumun ona verdiği ödül veya cezalar kişilerin davranışlarını
değerlendirme tarzı ile yakından ilgilidir. Dayanışma araçları olarak da işlevde bu-
lunan değerler, toplumda ortak değerlerin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Böylelikle
kişinin sosyal rollerini seçmelerinde ve gerçekleştirmelerinde rehberlik etmektedir
(Me ngüşoğlu, 1971). Ortak değerler sistemi toplumsal bütünleşmeye katkıda bulu-
nurken toplumsal düzenin garantisi haline gelmektedir. Değer sistemleri üst, eşit ve
alt düzeyler olarak hiyerarşi oluşturduğundan değerler tek başına değil bir başka de-
ğere bağlı olarak hayatiyet gösterir. Değerlerin öğrenilmesi çocukluktan başlamakta,
çocuğun büyümesi ile birlikte değerler de artış göstermekte zamanla çocuğun bu
değerlerden hangisinin önemli ya da önemsiz olduğunu ayırmayı başardığı belir-
tilmektedir.
21
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
1 .4.4. Aile ve Değerler
Toplumsal kurum, belli başlı toplumsal ilgi alanlarını
içine alan davranış kalıpları, halk yordamı, töre ve bir tür
‘üst görenek’ olarak görülebilir. Bu çerçevede toplumsal
kurum, bir toplumun temel kaygıları ve faaliyetlerini dü-
zenleyen ve toplumsal ihtiyaçlarını (düzen, inanç ve üreme
v.s) karşılayan tüm yapısal bileşenlerini karşılamaktadır
(Marshall, 1999). Aile, tarih boyunca her toplumda varlı-
ğını devam ettirmiş en önemli toplumsal kurumlardan bi-
risidir. Genel olarak aile, nüfusu yenileme, milli kültürü taşıma, çocukları sosyal-
leştirme, ekonomik, biyolojik ve psikolojik tatmin işlevlerinin yerine getirildiği bir
kurumdur” (Aydın, 2000). Bir toplumun varlığını devam ettirebilmesi, çocukların
toplumun inanç ve değerleri doğrultusunda yetiştirilmesine doğrudan bağlı olduğu
için aile toplumlar için en önemli rollerden birisini yerine getiren bir kurumdur.
Pek çok sosyal bilimci ailenin en temel toplumsal kurumlardan birisi olması-
nın yanında toplumu yansıtan bir sosyal birim olduğu konusunda da hemfikirdir.
Ailenin işlevi, niteliği ve üyelerinin sayısı gibi unsurlar toplumdan topluma değiş-
mektedir. Bu durumun bir sonucu olarak ailenin toplumdaki etkinliği ve algılanışı
da değişmektedir. Çin gibi bazı Doğu toplumlarında toplumun temel kurumu da
ailedir. Doğu toplumlarına göre daha bireyselleşmiş olan Batı Avrupa toplumların-
da ise ailenin eski etkinliğinin var olduğu söylenemez. Bir toplumsal kurumun di-
ğer toplumsal kurumlar ile ilişkilerinin önemi göz önünde bulundurulursa, İslam’ın,
Budizm’in ya da Katolikliğin hâkim olduğu toplumlarda ailenin diğer toplumlara
göre daha güçlü ve önemli bir kurum olduğu söylenebilir.
Toplumların farklılıkları dolayısıyla, toplumların alt birimleri olan kurumlar
da farklı şekillerde var olurlar. Buna bağlı olarak da aile ve evlilik kurumları, farklı
toplumsal yapılarda nicelik ve nitelik olarak değişik şekillerde ortaya çıkar. Tarih
boyunca bazı toplumlarda o toplumların şartlarına göre çekirdek aile tipi yaygınken,
başka toplumlarda geniş ya da kök aile tipi yaygın olmuştur. Benzer şekilde evlilik
türleri ve evlilik-aile ilişkileri de toplumdan topluma farklılık göstermiştir. Gelenek-
sel toplumlarda evliliğin şekliyle ilgili olarak, çoğunlukla ailenin büyüklerinin evle-
necek gençler adına karar verdiği; modernleşme ile birlikte ise bu durumun değişe-
rek bireylerin kendi kararları ve tercihleri ile evlenmelerinin daha yaygın bir evlenme
şekli olduğuna ilişkin görüş genellikle kabul edilir (Akın ve Aydemir, 2007).
Ülkemizde sanayileşme ve şehirleşmeye paralel Türk aile yapısında bazı deği-
şiklikler yaşanmıştır. Özellikle şehirlerimizde çekirdek aile yapısı hızla çoğalmıştır.
22
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Aile ocağında toplum kültürünün çeşitli unsur ve şekilleri işlenerek çocuklara
aktarılır. Bu şekilde aile ocağında sosyalleşmeye başlayan çocuk, toplumda kültü-
rün en küçük taşıyıcısıdır. Ayrıca “kültürün en küçük taşıyıcısı ferttir” (Bilgiseven,
1989).
Ailede köklere bağlılık önem taşır bu bağlığın gereği olan karşılıklı sevgi üstün
bir değerdir. Türk ailesi büyüğe saygının yanında düşküne, fakire, kimsesize, gari-
be, yolcuya, büyük yardım ve ilgi gösterir. Ayrıca Türk ailesinde gelen misafiri en
iyi şekilde ağırlamak saygı göstermek ve misafiri memnun bir şekilde uğurlamak
önemlidir. Türk aile ahlakında yardımlaşma ve dayanışma da önemlidir. Aileler ve
akrabalar tüm acı ve tatlı günlerinde birbirlerinin yanındadırlar.
1.4.5. Toplumsallaşma: Değerlerin Aktarılması Süreci
İnsanın toplumsal hayata dahil olarak toplumun üyesi
haline gelme süreci olan toplumsallaşma, aynı zamanda
toplumsal değerlerin içselleştirilmesi ve öğrenilmesidir.
Toplumsallaşma, “doğumla başlayan, çocuk yetiştirme,
eğitme, kişinin ait olduğu grup ya da topluluk yoluyla
toplumsal tutumların, değerlerin, alışkanlıkların, örnek
davranışların ve bilgi birikiminin aktarılması sürecidir”
(Colman, 2003). Değerler ilk olarak ailede benimsenir ve
öğrenilir. Topçu’ya göre (2005), aile bir ahlak mektebidir ve bu mektep, karşılıklı
ödevlere sahip insanlar tarafından oluşmuş bir sosyal gruptur. Güngör’e göre (1995),
“ailenin bilhassa karakter terbiyesi bakımından bütün diğer eğitim kaynaklarından
daha önemli olduğu rahatça söylenebilir. Çocuk, kendisini hayata intibak ettirici
davranışları küçük yaşlarında öğrenir ve bu öğrenmeler kolay sökülüp atılamayacak
kadar derin bir şekilde yerleşir. Şu halde, ailenin çocuk terbiyesindeki rolü sadece
ona bilmediği şeyleri öğretmekten ibaret kalmıyor. İleriki hayatı bakımından en
uygun şeyleri öğretmek de aileye düşüyor”.
Toplumsallaşma yoluyla benimsenen değerler, toplumsal hayatın devamlılığı
açısından da çok önemlidir. “Değerler, bir grup üyesinin belirli önermeleri kabulü
olmayıp aynı zamanda her bir üyenin toplumsallaşma sürecinde içselleştirmekte ol-
duğu kişisel bağlılıkları olarak da kabul edilmelidir. Çünkü değerler, sosyal normlar
içinde daha özgül ve somut davranışın genelleştirilmiş standartlarını sağlar” (Top-
çuoğlu, 1999). Sadece çocukluk dönemine değil, toplumsal hayatın bütününe bakıl-
dığında toplumsallaşma, belli değerlerin yaşanması ve bazen de başkaları (ötekiler)
23
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
için değer olan şeylerden uzak durulması şeklinde tecrübe edilebilir. Kişi için ha-
yatın bazı dönemlerinde benimsediği ilke ve değerler başka bir dönemde değersiz
olabilir.
Güngör’e göre (1998), “değerlerin öğrenilmesi daha ziyade rol öğrenilmesi şek-
linde bir sosyal öğrenmedir. Herkesin toplum içinde bir mevkii (kız, erkek, memur,
tüccar, evli, dul, genç vs.) ve bu mevki için toplumun uygun gördüğü rolleri vardır.
Şu halde biz bulunduğumuz her mevkide o mevkideki insanların neler yapması, ne-
ler düşünmesi, nelere değer vermesi vs. gerektiği hakkında fikirlere sahip oluruz. Bir
erkek olarak cesaret, azim ve sebat, soğukkanlılık gibi vasıf lar bizim değer verdiği-
miz şeyler olur; bir genç kız iffetli kalmanın büyük bir değer olduğunu öğrenir, vs.
Bu değerler arkalarında toplumun desteği bulundukça bizde kuvvetle yer eder, fakat
bu destek zayıf layınca değişmeye veya dejenere olmaya müsaittir”.
1.4.6. Toplumsallaşma Nedir?
İnsan, dünyaya geldiği anda bir ailenin, akrabalık ilişkilerinin, bu ilişkilerinin
temelini oluşturan bir dilin ve kültürün; en genelde de bir toplumun ve milletin içi-
ne doğmaktadır. “O, sosyalliğe doğru bir yatkınlıkla doğmakta ve toplumun üyesi
haline gelmektedir” (Berger ve Luckmann, 2008).
İnsan gelişimi, biyolojik ve sosyopsikolojik boyutları da olan karmaşık ve çok
yönlü bir süreçtir. Psikolog Kağıtçıbaşı’nın deyimiyle “insan gelişimi, biyolojik ol-
gunlaşma ve toplumsallaşma süreçleri ile devam etmektedir” (Kağıtçıbaşı, 2000). Bir
yandan çevresiyle ilişkiye giren, diğer yandan biyolojik olarak gelişen insan organiz-
ması, karşılıklı ilişkilerle “insan haline gelme”ktedir (becoming man) ve söz konusu
çevre hem doğal hem de insani bir çevredir (Berger ve Luckmann, 2008). Başka bir
ifade ile toplumsallaşma, insan yavrusunun biyolojik bir varlık olmaktan çıkıp top-
lumun bir üyesi haline gelmesidir. Bu süreç, toplumda ondan önce var olan kuralları
öğrenmesi, değer ve inançları benimsemesi ile gerçekleşmektedir (Aziz, 1982). Top-
lumsallaşmanın özü öğrenmedir.
Kişinin çevresindekilerle arasındaki etkileşimi süreci olan ve kişide sosyal dav-
ranış örüntülerinin kabulü ile sonuçlanan toplumsallaşma/sosyalleşme/sosyalizas-
yon (Fichter, 2002), bir toplumdaki insanların gerek toplumun norm ve değerlerini
içselleştirerek, gerekse toplumsal rollerini (işçi, arkadaş, yurttaş vb. olarak) yerine
getirmeyi öğrenerek, toplum üyeleri haline gelmeleri sürecidir (Marshall, 1999). Sos-
yolojideki genel kullanımında toplumsallaşma, insanın doğumuyla başlayan gelişim
sürecinde anne-baba, arkadaşlar, okul gibi toplumsallaşma aracıları rolü ile bireyin
sosyal rollerini kazanması süreci olarak kabul edilmiştir (Rapley ve Hansen, 2006).
24
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Amerikalı sosyolog Talcott Parsons, toplumun devamlılığını sağlaması ve top-
lumu sürekli üretmesi dolayısıyla toplumsallaşmanın bütün toplumlarda var olan
zorunlu bir süreç olduğuna dikkat çekerek toplumsallaşmanın evrensel bir işlev ol-
duğunu savunmuştur. Topluma yeni dahil olanların “barbarca istilası” her toplum
için hassas bir duruma işaret eder (Parsons, 2005). Toplumsallaşma, toplumda nasıl
yaşayacaklarının bilgisine sahip olmayan “barbarlar”a nasıl yaşanacağını öğreterek
onları terbiye etmekte ve toplumsal düzeni sağlamaktadır.
İnsanlar için toplumun üyesi haline gelmek, toplumdaki yer ve rollerini öğren-
meleri demektir. Örneğin cinsiyet rolleri, erkek ve kız çocuklar için anne ve babanın
farklı rol modelleri olarak görülmesi yoluyla gelişmektedir. Çocukların cinsiyet rol-
lerine uygun davranışları öncelikle aile içinde pekiştirilmekte; uygun olmayan dav-
ranışları ise uyarılar ve bazen cezalar yoluyla engellenmeye çalışılmaktadır. Onay-
lama ve uyarma davranışları öncelikle aile içinde gerçekleşse de söz konusu rollerin
benimsenmesinde diğer toplumsal kurumlar ve kişiler de etkin rol alabilirler.
Toplumsallaşma konusunda 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısında yapılan çalışma-
larda süreç, edilgen/pasif çocuğu yapılandıran tek yönlü bir etki olarak kavramlaş-
tırılmıştır (Kağıtçıbaşı, 2000). Bu görüşü savunanlara göre, süreçte toplumsallaşan
tamamen pasif ve edilgendir. Etkin olan unsurlar ise tamamen toplumsallaşanın
dışındadır. Ancak toplumsallaşmanın en erken dönemlerinde, bebeklik ve çocuk-
luk çağlarında bile bireyin tamamen edilgen/pasif ve her şeyinin ebeveynlerce ya
da diğer kişiler tarafından belirlendiğini iddia etmek, eksik bir açıklama olacaktır.
Berger ve Luckmann’a göre (2008), her ne kadar oyunun kurallarını yetişkinler koysa
da çocuk, toplumsallaşma sürecinin pasif bir alıcısı konumuna indirgenemez. Yeni
doğmuş bir bebeğin bile, kendisinin bakımından sorumlu olanların davranışını et-
kileyecek gereksinimleri ya da istekleri vardır: çocuk en başından etkin bir varlıktır”
(Giddens, 2000). Toplumsallaşma karşılıklı iletişim ile mümkündür.
İnsan ne sadece kalıtsallık ne de sadece kendisine dışarıdan etki eden çevresel
koşullar yoluyla toplumsal bir varlık haline gelmektedir. Güngör’ün de tespit ettiği
üzere her iki temel etken de toplumsallaşma sürecinin etkili unsurları olmalarına
rağmen çevresel koşullar insan kalıtsallığı üzerinde etkide bulunurken kalıtsallık
da çevresel etkenleri yorumlamakta ve kendine has bir tarz oluşturmaktadır (Gün-
gör, 1995). Yapısal olarak insan, sosyal çevresinden gelen etkileri yorumlayabilecek
kapasitede bir varlıktır. Eğer bu özelliğe sahip olmasaydı, insanın özgünlüğünden
ve yaratıcılığından da bahsedilemezdi ki bu özellikler de onu diğer canlılardan ayır-
maktadır (Akın, 2009).
25
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Toplumsallaşma, karşılıklı etkilere açık bir gelişim ve öğrenme süreci olarak da
kabul edilebilir. Toplumsallaşma, bireyin fizyolojik olgunlaşmasının yanında biliş-
sel, ahlaki, benlik ve sosyal benlik gelişimi ile de doğrudan ilgili bir süreçtir (Coser,
ve diğ., 1983). Böylece toplumsallaşma, pek çok farklı yönüyle bir kişilik ve kimlik
gelişimidir. Bu çok yönlü gelişme ve içselleştirme sürecinde insanlar normları, de-
ğerleri, inançları benimsemekte ve böylece hem toplumun üyesi haline gelerek kendi
toplumsallıklarını hem de genel olarak toplumu yeniden üretmektedirler.
1.4.7. Aile Yapısı ve Aile Değerleri
Toplumsalın temel dinamiklerinden ve bileşenlerinden en küçük grup olan aile,
birey sayısı ve işlevleri ile geçmişten günümüze değişerek her dönem de yeni bir form
ve işlev kazanmıştır. Fakat insanlık tarihinde başlangıçtan itibaren bir toplumsal
yapı olarak varlığını sürdürmüştür. Zamanla niceliğindeki değişikliklere rağmen
temelde erkek, kadın ve çocuklar bu yapının her şeklinde yer almıştır. Özellikle
geleneksel toplumlarda mevcudiyeti daha kalabalık bir grup olarak akrabalık iliş-
kilerinin daha yoğun ve birliktelik arz ettiği bir yapı olmuştur. Modern toplumlara
gelindiğinde üye sayısı ve işlevsel özelliklerinde değişiklikler olmuş, çekirdek bir hal
almış, fakat varlığını sürdürmüştür. Bu birlikteliğin bir yönü ile toplumsalın devamı
için gerekli olmasından dolayı, ailede yaşanan çözülmeler veya yapı değişiklikleri
kendini genel anlamda toplumun değişiminde göstermiştir.
Aile, işlevleri bakımından çeşitli şekillerde tanımlanabilir, fakat genel bir ta-
nımlama yapacak olursak eğer; aralarında kan bağı ve akrabalık bulunan kadın,
erkek, çocuklar ve yakın akrabalardan oluşan toplumun en küçük sosyoekonomik
birimi şeklinde tanımlayabiliriz. Bu tanımlamada ailenin soyun devamını sağlayı-
cı işlevine gönderme yapılmıştır. Ailenin kültürel ve toplumsal kodları taşıyıcı ve
aktarıcı işlevi, toplumsal yapının temel bileşenlerinden olması, çocuğun ilk ve en
önemli toplumsallaşma yeri olması sebebiyle ailenin toplumsallığından, sosyolojisin-
den bahsedebiliriz. Toplumsallaşma ile kişinin bilinçaltına, tutum ve davranışlarına,
gündelik hayatında süre giden alışkanlıklarına toplumdaki hâkim değer yargıları ve
davranış kalıpları yerleştirilir. Böylece aile ortamında yetişen bireyler toplumsal ya-
şama hazırlanmış ve diğer insanlardan farklı ve sapkın davranışları benimsememiş
olur. Bu da ailenin toplumsallığına işaret eder.
Toplumsallığının yanında aile, ekonomik bir birim olarak da tanımlanabilir.
Aile, geleneksel (kır ailesinde kadın ve çocuklar çalışabilmekte bu nedenle modern
dönemde ev ile işyerinin ayrılmış olması belirleyici bir unsur olmuştur) aile tiple-
rinde görülen üretici vasfını modern dönemlerde erkekten sonra kadının ve hatta
26
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
çocukların da çalışması neticesinde (aile için üretmek değil ama para kazanmak adı-
na) aile dışı işlerde çalışarak sürdürmektedir. Aynı zamanda aile tüketici olarak da
ekonomik bir birimdir. Üretme ve tüketme eylemi ailenin dini, ahlaki, geleneksel
tutumları, konjonktürel koşullar ve buna benzer pek çok değişken etrafında şekille-
nerek kısmi farklılıklar göstermektedir.
1.4.8. Aile Kurumu
Sosyolojik literatürde aile hakkında çok çeşitli tanımlar vardır ve her tanım
onu değişik bir kategori içine yerleştirmiştir. Esas itibariyle bu tanımlardan her biri,
aileyi sosyal hayatın ana şekillerinden biri olarak kabul etmekle beraber, onu sosyal
bir grup, birlik, örgüt, topluluk, kurum ve hatta sosyal bir yapı olarak değerlendir-
mektedir (Gökçe, 2004;187). Kuşkusuz bu farklı tanımlamalar ile ailenin toplumsal
yapı içindeki konumu ortaya konularak toplum için ne denli önemli ve evrensel bir
unsur olduğu ortaya konmuş oluyor.
Aile bu haliyle toplumsalın devamı için elzem karakterini kendi işlevleri ile
pekiştirerek devam ettirmiştir. Ailenin modernite ile birlikte bu işlevlerinden bazı-
larını yitirdiği veya kısmen bu işlevleri kaybettiği düşünülse de her ailenin paylaştığı,
işlerliğini sürdürdüğü bazı işlevleri vardır. Bu işlevlerinin tasnifini Aydın temel ku-
rumları gözeterek yapmıştır. Ona göre (Aydın, 2000) ailenin;
- Biyo/Psişik İşlevleri; Ailenin varlığını koruyan, neslin devamını sağlayan biyo-
lojik bir işlevi vardır. Bu işlev, bireyin bir bebek olarak dünyaya gelmesinden itibaren
korumasız ve aciz bir yaratık olarak kendi erginliğine kavuşuncaya kadar geçen süre-
de bakım ve ilgiye muhtaç oluşunda kendini gösterir. Bu işlev günümüzde hastaneler
aracılığıyla veya çocuk bakım evleri vasıtasıyla karşılansa da yeterli gelmemektedir.
Bu şekilde yetişen çocukların biyolojik ihtiyaçları karşılansa bile kişilik gelişimin-
de sorunlar çıkabiliyor. Aile içinde sevginin üst seviyede olması çocuğun duygusal
gelişimi açısından çok önemlidir. Çünkü çocuğun kişilik gelişimi ancak aile içinde
sorunsuz gerçekleşme imkânı bulabilir.
- Ekonomik İşlevi; Ailenin finansal ihtiyaçları karşılama işlevi şüphesiz temel
bir işlevdir. Ailelerde bu işlevin yerine getirilmesinde üyelere düşen görevler zaman
içinde bazı değişiklikler göstermiştir. Mesela geleneksel ailelerde, aile işlerinde ça-
lışan kadın aileye para getiren konumunda değildi. Fakat günümüz toplumlarında
kadının çalışma hayatında yer alması ile aileye para getiren olarak görev ve sorumlu-
luklar üstlenmesi aile içindeki rol paylaşımında ve otoritenin paylaşımında esaslı bir
farklılaşmayı ortaya çıkarmıştır. Böylece ailede karar alma mekanizması ile tüketim
eğilimleri de değişmiştir.
27
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
- Eğitim İşlevi; Bireyin içine doğduğu toplumsal yapının normlarını, değerlerini,
gelenek ve göreneklerini, kurallarını öğrenmesi ve çocuğun sorunsuz bir birey olarak
yetişmesini sağlaması açısından ailenin eğitim işlevi önemlidir. Çocuğun ilk sosyal-
leştiği toplumsal birim olarak aile bireyin kişilik gelişimi için önemlidir. Böylece aile
üyelerinin yetiştirilmesi ve sosyalleştirilmesi sağlanır.
- Dini İşlevi; Bireyi toplumsal yaşama hazırlarken çocuğa aktarılanlar arasında
dini değerler de vardır. Söz konusu dini değerlerin çocuğa ilk olarak verildiği yer
ailedir. Hatta bu sırf bir dini bilgi verme değil, ritüellerin organize edildiği ve yerine
getirildiği yer olarak da ailenin önemli işlevinden bahsedebiliriz.
- Boş Zamanları Değerlendirme İşlevi; insan için dinlenme ve eğlenmenin gerçek-
leştiği en önemli yer ailedir. Bu da bireye toplumsallaşma sürecinde aktarılır (Aydın,
1997; 38-39).
Toplumsal yapıdaki sosyoekonomik farklılıklar aile yapısının zamanla değiş-
mesini de beraberinde getirmiştir. Fakat ailenin toplumsalın hayatın devamı için
elzem ve evrensel karakteri yanında, aile üyelerinin duygusal bir temelde şekillenen
ilişkileri, üyelerine çeşitli sorumlulukları yüklemesi, bireylerini şekillendirici özel-
liği ve kendine has kurallarla çevrili olması da hemen her aile tipinde görülen ortak
özelliklerinden bazılarıdır.
Bu benzerlikler ve farklılıkların yanı sıra ailenin üye sayısına, evlenme biçimle-
rine, soyun belirleniş biçimine, oturma yerine, otoritenin dağılımına göre sınıf lan-
dırıldığı görülür. Söz konusu edilen bu sınıf lamaların içinde en yaygın ve açıklayı-
cı olanı aileyi “üye yoğunluğu” ve “işlevleri” bakımından ele alan tasniftir (Aydın,
2000; 45). Buna göre aile iki çeşittir; Büyük Aile ve Küçük Aile. Bu ikili tasnif en
genel anlamda ortak tanımlayan olarak kabul edilebilir.
Büyük (Geleneksel) Aile, Kırsal alanda yaşayan, tarımla geçimini sağlayan, ak-
rabalık bağları kuvvetli, aile adının önem ifade ettiği, erkeklerin karar almada ön
planda olduğu, yaşlı erkeklerin ya da erkeklerin aile sorumluluğunu üstlendiği, gele-
neklere bağlı bir aile tipidir (Gökçe, 2004; 190). Bu aile tipinde beraber yaşayan üye
sayısı küçük aileden daha fazla hatta birkaç küçük ailenin birleşmesi ile oluşmuş bir
aile tipidir. Bu tarz aileler kırsal kesimde daha çok yer almaktadır, ailelerin toprakla
meşguliyeti birden fazla kişinin birlikte çalışmasını gerektirdiği için yapı kendini
şekillendirerek üyelerini bu uğraşın birer çalışanı haline getirmiş böylece aile üyele-
rinin birlikte hareket ettiği böylesi bir aile tipinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Geleneksel aile tipinde, üretici bir birim olarak aileden bahsedebiliriz. Yani üretim
sürecinin aktif üyeleri olarak aile bireyleri önem kazanır. Fakat çalışılan işin ma-
hiyeti ve sahipliği itibariyle günümüz ailesinden oldukça farklılaşır. Ailenin sahip
28
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
olduğu toprak, atölye gibi daha küçük ve daha sınırlı mekânlarda gerçekleşen üre-
tim faaliyetinde aile üyelerinin hemen hepsi aynı zamanda üretim faaliyetinin ana
unsurlarıdır. Oysa günümüzde özellikle kadının aile dışında kamusal alandaki iş
ortamlarında yer alması, çocuğun üretim faaliyetinin asli unsuru olmaktan çıkması
söz konusudur. Geleneksel büyük aileler ayrıca birden fazla çekirdek aileyi içinde
barındıran, hem nicelik (üye sayısı) hem de nitelik (evin büyüklüğü) olarak farklı bir
boyuta sahiptir.
Küçük (çekirdek) Aile, Anne, baba ve çocuklardan oluşan, ailenin çekirdek ha-
lidir. Bu aile tipi geçmişten günümüze sürekli var olmuştur. Yani sadece günümüz
toplumlarına mahsus bir aile tipi olarak görmek yanıltıcı olacaktır. Fakat günümüz
toplumlarında ailelerin modern çekirdek aile olarak sayısının arttığı gözlenmektedir.
Bu aile tipi endüstriyel gelişmeler sonucu ortaya çıkan aile tipine örnektir. Kırdan
kente göçün yoğunlaşması geniş ailelerin parçalanarak birden fazla aile biriminin
kentsel hayata dâhil olmasına sebep olmuştur. Bu yeni aile tipinde kadının çok yön-
lü konumu, kadının kamusal alanda temsili, aile içi otoritenin paylaşımı, alınan
kararlarda kadının belirleyici rolü ön plana çıkmıştır. Buna göre günümüz aile ya-
pısındaki en önemli gelişmelerden biri kuşkusuz kadının
aileye para getiren olarak çalışma hayatına girmesidir.
Bu aile tipinde hane halkı sayısı sınırlı düzeydedir,
görece akrabalık bağları da zayıf lamıştır, aynı zamanda
karar alma mekanizmasının aile üyeleri arasında paylaş-
tırılmış olması ile geleneksel yaşam tarzından ayrılmıştır
(Gökçe, 2004; 191). Ailenin bazı işlevleri aile dışı kurumlara bırakılmış ve ailenin
yapısında önemli değişimler yaşanmıştır. Geleneksel geniş ailelerdeki pek çok işlev
yerini toplumsal kurumlara bırakmıştır. Eğitim kurumları bu süreçte önemli bir
işlevi yerine getirerek aile üyelerinin eğitilmesi, dini ve ahlaki alışkanlıklarının ka-
zandırılması
gibi faaliyetleri önemli oranda üstlenmiştir. Değişen toplumsal koşullar küçük ola-
rak nitelenen ailenin modern/çekirdek aile haline gelmesine sebep olmuştur.
1.4.9. Modern Dünyada Ailenin Dönüşümü
Dünyanın neresinde olursanız olun bir ailenin (işlevi veya yapısında kısmi deği-
şiklikler olsa da) varlığından söz edebiliriz. Yani ailenin var olmadığı bir dönemden
bahsedemeyiz. Ancak konjonktürel gelişmelere bağlı olarak tarihin her döneminde
işlevleri ve yapısı itibari ile değiştiği de bir gerçektir. Ailede geleneksel toplumdan
29
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
modern topluma geçişte köklü değişimlerin yaşanmasını sağlayan en ciddi nesnel
etken sanayileşmenin kendisidir. Sanayileşme üretim biçimlerinin yanı sıra bütün
toplumsal ilişkileri kökten değiştirince bunun ailenin yapısı ve işlevleri üzerinde ka-
çınılmaz ve neredeyse geri alınamayan sonuçları olmuştur (Aktay, 2004; 71). Top-
lumsal yapıda ortaya çıkan her değişme onun bir başka unsurunu etkileyerek dö-
nüşümüne sebep olabilmiştir. Özellikle ekonomik hayatta gerçekleşen değişiklikler
aile yapılarını da dönüştürmüş, ona yeni bir form ve işlev kazandırmıştır.
Ailedeki yapısal dönüşümün en önemli belirleyeni sanayileşme bağlamında
ortaya çıkan kentleşme ve yeni toplumsal ilişkilerdir. Bu bağlamda geleneksel aile
tipinin, yerini modern çekirdek aileye bırakmasından söz edebiliriz. Fakat bu ge-
lişmelerin önceden var olan geleneksel geniş aile sistemini yok ettiği varsayımının
yanlış olduğu da unutulmamalıdır (Giddens,1997; 112). Bu alanda yapılan araştırma-
lar çekirdek aile ile birlikte geniş ailenin ortadan kalkmadığı aksine geçmiş dönem-
lerde de küçük aile tipinin geniş aile ile birlikte var olduğunu göstermektedir. Fakat
ailenin kazandığı yeni anlamı, işlevi ve yoğunluğu ile karşımıza çıktığı günümüz
toplumsalının dönüştürücü etkisi yadsınmamalıdır. Bu çerçevede kırsal kültürün ve
ilişki düzeylerinin hâkim olduğu geleneksel aile düzeni içindeki erkek ve kadının
pozisyonu değişmiş kadın ailenin gelir getiren bir üyesi olarak modern dönemde
dönüşüm göstermiştir. Buna bağlı olarak aile içindeki hiyerarşik ilişkilerin (Kağıt-
çıbaşı, 1990;153) yapısı da aynı oranda değişmiştir. Aile bireyleri arasında bir eşitlik-
ten söz edilir olmuş, alınan kararlarda kadının etkisi, yeni konumuna bağlı olarak
artmıştır. Hatta günümüz toplumlarında vurgusu yapılan bireyselleşme ve özgürlük
söylemleri ile cinsler arasında farklı ilişki şekilleri ile evlilik dışı birliktelikler ortaya
çıkmış, evlilik dışı çocuk oranı artmış, hatta ailenin yerini hızla bir arada yaşayan
fakat evli olmayan çiftler almaya başlamıştır.
Bu aile tipinde çocuk yetiştirmede de önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ge-
leneksel toplumlarda bir kazanç olarak görülen çocuk, üretime ve dolayısıyla ailenin
emek gücüne olan katkısı ve artı ekonomik değeri ile değerlendirilirken sayısının
fazla olması istenir ve beklenir bir durumdu. Günümüz toplumların da çocuktan
beklentilerin azalması, aile için ekonomik değerinin dahası gelecek için düşünülen
güvence olma halinin azaldığı görülmektedir. Ayrıca çocuğun eğitim ve yetiştirme
masraflarının artması, bakım ve yükümlülüklerinin modern ebeveynler için zorla-
yıcılıklara dönüşmesi gibi bazı sebepler çocuk sayısının azalmasına sebep olmuştur.
Çünkü çocuğun ailenin emek gücüne katkı yapması söz konusu değil aksine yetişti-
rilmesi sürecinde eğitim masrafları, kişisel bakımı için gerekli olan maddi beklentisi
ile ailenin ekonomik olarak zorlanmasına sebep olmaktadır. Kağıtçıbaşı’nın (1990;
30
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
152) bağımlılık ilişkisi olarak ifade ettiği aile kültürünün iki temel belirleyicisinden
biri olarak, çocuğun aile için nesnel değeri hızla yitirilmiştir.
Bununla beraber sahip olunan çocukların bakımında da aile dışı bürokratik ku-
rumların ve profesyonellerin desteği sağlanmaktadır. Geleneksel ailenin işlevlerini
paylaşan bu kurumlar ve profesyoneller, ellerinde yetişen çocukların kişiliklerinin
tam da şekillenme döneminde kalıcı ve duygusal ilişkiler geliştirmelerini engeller-
ken, çocukları eğitme ve sosyalize etme işlevini üstlenen bu yan kurumlar doğal
sürecin dışında ailenin daha başka işlevlerini de yerine getirme niyetindedirler.
Bu bağlamda özellikle günümüz toplumlarında artan bireyselleşme eğilimleri
ve özgürlük söylemleri içine sıkıştırılmış bireysel hayatların metalaştırılarak birey-
lere tekrar pazarlandığı bir sürecin içinde aileye düşen antipati uyandırılmış varlığı
ile bireyin özgürlüğünün kısıtlandığı düşüncesi, bireysel bencilliği de körüklemiş
oluyordu. Günümüz toplumlarının bireyselleşmesinden daha da önemlisi paronaya
halinden, çözülmesinden bahsedilmektedir. Toplumsalın içinde kendini tek başına
konumlandıran birey cemaatin içinde kendine yer edinmekten ziyade birey olarak
kendi kimliğini yaratma peşinde, fakat bu durum bireyin kendine ve toplumsala ya-
bancılaşmasını da beraberinde getirmektedir. Toplumsal yapının dönüşümü salt ai-
lenin dönüşümü ile açıklanamayacak kadar kompleks ve ardıl pek çok etmeni içinde
barındıran bir süreçtir. Fakat yine de aile bu etmenler içinde en önemli ve en yaygın
olanıdır. Bu rolüyle aile sosyal bir olgu olarak sosyalleşmenin en önemli aktörlerin-
den biri olarak varlığını sürdürmektedir.
Kuşkusuz aile sosyal bir olgudur, toplumdaki genel değişme aileye de yansır.
Her ne kadar aile topyekûn toplumsalın baskısı altında ise de aile geri dönüşlü olarak
toplumsal kontrolün en önemli mekanizmalarından birisidir (Aydın, 2000; 39). Bu-
nun anlamı ise toplumsal yapıda ortaya çıkacak değişikliklerin önce aile süzgecinden
geçmek zorunda olduğudur. Dolayısıyla yerine göre aile toplumsal değişmeyi yavaş-
latan bir unsur olarak karşımıza çıkar. Fakat modern toplumların bireyin zihninde
inşa ettiği kendi düşüncesi ailenin de temel öznesi bireyi dönüştürerek aile ile olan
bağını gevşetebilmektedir. Böylece modern toplumlardaki bireyselleşme eğilimi aile
kurumunu da etkilemiştir.
1.4.10. Türkiye’de Aile Yapısı ve Aile Değerleri
Toplumun önemli bir parçası olarak aile, üstlendiği rol ve yerine getirdiği iş-
levleri ile geçmişten günümüze hemen her toplumun karakteristiğini yansıtmak-
tadır. Milletlerin ayırıcı vasıf larını, değer yargılarını, inanç ve düşünce kalıplarını
bünyesinde barındıran, bu değer ve düşünce kalıplarının aktarılmasını ve kuşaklar
31
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
arası bağın sürdürülmesini sağlayan aile, kendinde içkin olan bir değere sahiptir.
Yani aile, yalnızca toplumsal değerlere sahip değil, aynı zamanda bizatihi varlığı
bir değerin ifade edilmesidir. Özellikle modern zamanlarda aile ve aile etrafında
gelişen sorunların, değişimlerin, çözülmelerin ve çöküşlerin etkisi aynı hızla top-
lumun genelinde kendisini göstermektedir. Benzer şekilde toplumda ortaya çıkan
problemlerin aile ve bireyler üzerindeki yansımaları da görülmektedir. Fakat şunu
da belirtmek gerekir ki, aile belki form olarak farklı toplumlarda benzer özellikler
gösterse de aile ve üyelerinin beslendiği sosyal dinamiklerin yapısı, içeriği, önem sı-
ralaması, işlevleri bazı noktalarda farklılaşmaktadır. Din, ideoloji, ekonomik sistem,
siyasal yapı, demografik etkenler, tarihsel ve kültürel belirleyenler vs. gibi daha pek
çok unsur, hem toplumsal yapıya kimlik ve hayatiyet kazandırırken, hem de ailenin
üstlendiği ve ifa ettiği görevlerin belirlenmesinde etkili olmaktadır. Dolayısıyla, aile
ile ilgili değişimlerin kaynağı ifade edilen sosyal dinamiklerin yapısında aranabilir.
Bu bağlamda, Türk ailesinden bahsederken aynı zamanda toplumsal yapımızın
dinamiklerini de dikkate almalıyız. Her ne kadar aile için evrensel karakterine, he-
men her toplum için ifade ettiği ehemmiyete dikkat çekildiyse de, ailelerin yapısını,
işlevlerini, oluşumunu ve ifade ettiği anlamları belirleyenin, toplumlara içkin olan
yerel özelliklerin olduğu unutulmamalıdır.
Modern Türk ailesini inşa eden diğer unsurlar ise dünyanın genel durumuna
paralel yaşanan değişimlerdir. Bunun başında endüstriyel gelişmenin hızlandırdı-
ğı kentleşme oranları ve küçük ailelerin kentlerde sayılarının artmasıdır. Kentlere
taşınan ailelerin sayısında yaşanan artışa paralel olarak kent ve kır ailesi şeklinde
bir ayrım daha da derinleşmektedir. Zira kır ailesi daha geleneksel ve geniş aile
şeklinde varlığına devam ederken, kent ailesi ise modern ve çekirdek aile olarak ha-
yatiyet kazanmıştır. Çekirdek ailenin hemen her toplumsal yapıda ve dönemde var
olduğu bir gerçektir. Fakat endüstriyel gelişme ve kentleşmenin etkileri hem bu tip
ailelerin sayısını artırmış hem de üyelerinin sosyal rollerini yeniden tanımlamıştır.
Özellikle kadının ailenin gelir getiren bir üyesi olarak kamusal görünürlüklerinin
artmasına, ailenin üstlendiği pek çok geleneksel işlevin diğer toplumsal kurumlara
aktarılmasına ve aile de çocuğa atfedilen değerin ekonomik anlamda azalmasına yol
açmıştır. Bu bağlamda Türkiye koşullarında ailenin yapısal değişim dinamiklerin-
den biri olarak endüstriyel gelişme ve kırdan kente olan yoğun göçler dikkat çeker.
Yaşama şartlarının zamanla daha belirgin olarak ekonomik koşulların zorlayıcılığı
altına girmesi, özellikle çocuk ve kadın üzerinde hem atfedilen değerin farklılaş-
masına sebep olmakta hem de ailelerin niceliksel yapısına doğrudan tesir etmeye
başlamaktadır.
32
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Türkiye’de ailenin yapısal dinamiklerini anlamının bir başka yolu ise makro
planda ortaya çıkan değişmelerde aranmalıdır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından
itibaren hızla birbirine bağımlı hale gelen toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik
anlamda benzer etkilere maruz kaldığı görülmektedir. Özellikle Türkiye gibi ken-
di gelişim seyrini belirli eksenlerde -modernliğin ekseni batılı norm ve değerlerin
benimsenmesinde aranmaktadır- kurmaya çalışan toplumların yaşadığı tecrübeye
paralel olarak, ilk elde modernleşme taleplerinin gereği olan benzerliklerin artması
söz konusuydu. Oysa günümüz koşullarında modernlik taleplerinin çok daha öte-
sinde küreselleşmenin, toplumsal yapılar üzerindeki geri dönüşsüz etkilerinden bah-
setmek gerekir. İleri kapitalizmin türedi yaşam tarzları, değerleri, alışkanlıkları ve
gündelik hayat formları hızla kitlesel karşılıklar bulmakta ve toplumsal farklılıkları
ortadan kaldırmaktadır. Endüstriyel gelişmelerin ve onun ürettiği modern kapita-
list toplum, böylelikle kendi egemen kültürünü yani kitle kültürünü yaratmaktadır
(Özensel, 2007;209). Başka bir deyişle geniş halk yığınları tarafından kabul edilen,
benimsenen ve sürekli yeniden üretilen bir popüler kültür ile türdeş toplumlar ortaya
çıkmaktadır. Ailenin kendisi ve aile üyelerinin her biri için sürecin dışında kalmak
mümkün değildir. Popüler kültürün etkisiyle yaygınlaşan kapitalist toplum ilkele-
rinin dayattığı bireysel yaşam tarzları, toplumsal değerler, haz ve özgürlük eksenli
kurgulanan insani varoluş ailelerin direncini kırmakta, hızla önemini azaltmakta-
dır. Ailelerin kurulması ve sürdürülmesi, bireysel özgürlük alanlarının daraltılması
olarak algılanmakta, kendini merkeze alan yaşam felsefesiyle birey kendini ailenin
dışında tanımlamaktadır. Oysa geleneksel yapıların bireyden ziyade aileyi ve aile et-
rafında kurulan toplumsal bağları merkeze alan doğası değişmektedir. Boşanmanın
kolaylaşması ve hızla artması, bireysel yaşam tarzlarının ortaya çıkması, evlilik dı-
şında birlikteliklerin yaygınlık kazanması, tek ebeveynli ailelerin çoğalması, evlilik
dışı dünyaya gelen çocuk sayısının artması gibi modern yaşam deneyimleri ülkemiz
için de artık yabancı değildir.
Modern dünyanın bireyi önceleyen, haz ve tüketim ekseninde kurgulanan ha-
yat tarzlarını beslemesi aile üzerinde hem kadın hem de cinsiyet rolleri açısından
önemli etkilere sahiptir. Örneğin annelik ve çocuk sahibi olmak bireysel talepler
ya da kariyer beklentileri karşısında ikinci planda kalabilmektedir. Ancak, yaşanan
hızlı değişim ile birlikte aile bir değer olarak önemini sürdürmektedir.
1.4.11. İlgili Araştırmalar
Aile ve değerler konusu, sosyal bilimlerin oldukça dikkat çeken konularından-
dır. Özellikle toplumsal hayatın temel bileşenlerinin ve dinamiklerinin anlaşılması
33
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
ve yaşanılan değişimin tahlil edilmesi bu iki konu ekseninde yapılan çalışmalardan
elde edilen verilerle daha net olarak ortaya konulabilmektedir. Böylece hem yaşa-
nılan dünyanın resmedilmesi hem de yeni perspektif lerin kazanılması ve toplum-
sal politikaların üretilmesi mümkün olabilmektedir. Yaklaşık Otuz yıldır devam
eden Dünya Değerler Araştırması ile mümkün olan en kapsamlı ve uzun soluklu
veri tabanı hem dünya ölçeğinde hem de Türkiye için ortaya çıkmıştır ve belirli bir
sistematiğin içerisinde de devam etmektedir. Gerek ülkeler bazında gerekse dünya
genelinde süregiden çalışmaların varlığı bilinse de Türkiye için aynı süreklilikten
bahsedilememektedir.
Ellili ve altımışlı yıllarda Amerikan sosyolojisinin de etkisiyle saha araştırmala-
rının ülkemizde arttığı gözlenir. Fakat aile araştırmalarında belirli bir sistematiğin
ve sürekliliğin yakalandığını bugün bile söylememiz pek mümkün görünmemek-
tedir. Bu çalışmalar içerisinde, İbrahim Yasa’nın “Ankara’da Gecekondu Aileleri”
(1966) ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yapılan “Türk Köyünde Modernleş-
me Eğilimleri” (1970) araştırmaları Aile konusunda geniş ölçekli çalışmalar olarak
ortaya çıkmıştır (Canatan, 2009). Seksenli yıllarda Aile araştırmaları konusunda
daha ciddi ve geniş ölçekli çabaların ortaya çıktığı görülmektedir. 1987 yılında ilk
defa gerçekleştirilen “Türk Aile Yapısı” araştırması Türkiye’de aile konusunda ya-
pılan kapsamlı bir çalışma olarak gösterilebilir. Bu tarihten sonra Aile Araştırma
Kurumunun kurulması ile aile konusunda farklı açılardan çalışmaların yapıldığı bi-
linmektedir. Bunun yanında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yaptırılan 1992
“Türk Aile Yapısı” araştırması ve nihayet Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar
Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan 2006 “Aile Yapısı Araştırması” kapsamı ve
sonuçları itibariyle dikkat çeken çalışmalar olmuştur.
Resmi Kurumların öncülüğünde gerçekleştirilen bu çalışmalar yanında hem
akademik hem de çeşitli araştırma ve düşünce kuruluşlarının çalışmaları da olmuş-
tur. Bu anlamda Türkiye’de doğrudan aile sosyolojisi çalışmalarının sayısı oldukça
fazladır. Bu çalışmalar, Türkiye’de aile çeşitleri, kent, göç ve gecekondu ailesinin
sorunları, aile içi ilişkiler ve sorunları, kuşaklar çatışması ve ailede meydana gelen
değişmeler vb. bağlamda yoğunlaştığı görülmektedir. Değişik bağlamlarda ailedeki
değersel değişmeler çeşitli çalışmalarda ele alınıp değerlendirilse de doğrudan aile
değerlerini içeren kapsamlı çalışmalara maalesef pek rastlanmamaktadır.
Aile konusunu farklı bağlamlarda inceleyen ve kısmi olarak aile değerlerini bir
alt boyut olarak değerlendiren bir çalışma olarak 2008 yılında gerçekleştirilen bir
çalışmadan bahsetmek gerekir. T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Kuru-
mu tarafından yürütülen ve aile değerleri ile medya arasındaki ilişkiyi sorgulayan bu
34
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
araştırmada medyanın aile değerleri üzerinde olumlu ve olumsuz pek çok etkisinin
bulunduğu medyada aktif olarak çalışanlar üzerine yapılan nitel ve nicel araştırma-
lar sonucunda elde edilmiştir. Bizzat medya çalışanları, devlet ve sivil toplum ör-
gütlerinin medyanın aile değerleri üzerindeki etkisini olumlu kılmak amacıyla etkin
bir şekilde denetleme görevini yerine getirmesi fikrini oldukça yüksek bir oranda
benimsemişlerdir (ASAGEM, 2008).
Aile konusunda ortaya konulan bu çalışmalar münferit olarak bazı temel sorun-
ları ele alıyor ve sonuçları elde ediyor olsa da, uzun yıllara yayılmış ve sistematik ola-
rak süregiden bir boyuta sahip olmadığı için son kertede uzun soluklu değerlendir-
melerin imkanını daraltmaktadır. Bunun yanında aile ve değer konusunu birlikte ele
alan bir çalışmanın olmaması, ailenin değer(ler)i konusunu özel olarak incelemekten
alıkoymaktadır. Fakat toplumsal değerleri inceleyen Türkiye özelinde çalışmaların
sayısı sınırlı olsa da dünya genelinde yapılan çalışmalardan da Türkiye’ye ilişkin
son on yılları da içeren sonuçları elde edebiliyoruz. Bunun yanı sıra son yıllarda
gerçekleştirilen sınırlı sayıdaki değer araştırmalarının da daha çok gençler üzerine
yoğunlaştığı görülmektedir.
Dünya’da ise 1960 yıllarından itibaren hem nitelik hem de nicelik olarak top-
lumsal değer araştırmalarında önemli bir artışın olduğu gözlenebilir. Bu çalışmalar
arasında Rokeach (1973), Schwartz ve Bilsky (1987, 1990), Schwartz (1992), Inglehart
(1976, 1977, 1979, 1982, 1995, 1997), Flanagan (1982 a, 1982 b, 1979), Allport- Vernon
ve Lindzey (1960), Braitwate (1985), Stets ve Leik (1993), Humprey ve Hugh-Jomes
(1992) sayılabilir. Rokeach (1973), Williams (1968) ve Kluckhhon (1951)’un değer
kavramının merkezliğini iddia eden yaklaşımlarını benimseyen Schwartz’a göre
değerler insanların kendilerini de dahil olmak üzere diğer insanları ve olayları de-
ğerlendirmek, eylemlerini seçmek ve meşrulaştırmak için kullandıkları ölçütlerdir.
Schwartz (1992), makalesinde bağlamların geniş çeşitliliği içerisinde değerlerin öne-
mini ve merkezliğini bulgulamaya yönelik geniş ölçekli bir projeyi tartışır. Bu proje,
değerler hakkındaki şu üç esaslı soruyu konu edinir. 1. Bireylerin değer öncelikleri
onların toplumsal davranışlarını nasıl etkilemektedir? Bireylerin toplumsal yapıdaki
ortaklaşa konumları (eğitimleri, yaşları, cinsiyetleri, meslekleri vb.) dolayısıyla sa-
hip oldukları ortak tecrübe onların değer önceliklerini nasıl etkiler? Bunun yanısıra
bireylerin biricik yaşantıları (travmalar, aile içi ilişkileri, göç vb.) bu öncelikleri, de-
ğiştirmekte midir? 2. Bireylerin inandığı değer öncelikleri onların davranışsal yön-
temlerini ve tercihlerini nasıl etkilemektedir? Başka bir deyişle, değer öncelikleri,
politik, dini, çevresel ve diğer alanlardaki ideolojileri, tutumları ve eylemleri nasıl
etkilemektedir?
35
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Araştırmanın cevaplamayı hedeflediği üçüncü ve en önemli soru değer öncelik-
lerindeki uluslararası ve kültürler arası farklılıkların neler olduğu, onların sebep ve
sorunlarının nasıl tanımlanacağıdır.
Schwartz, bu sorular doğrultusunda (Schwartz ve Bilsky, 1985, 1990) yedi ülke-
de toplanan verilerle test ettikleri beşeri değerlerin evrensel içeriği ve yapısıyla ilgili
teoriyi bu kez 20 ülkeden toplanan 40 örneklemle gözden geçirir ve geliştirir.
Inglehart’ın çalışmaları (1995, 1997), 43 ülkede sürdürülen ve dünya nüfusunun
%70’ini temsil eden bir örneklemin değerleri ve insanları hakkındaki muazzam bir
veri kümesini analiz etmektedir. Bu veriler, kültürel, ekonomik ve politik değişken-
lerin çok yakından birbirine bağlı olduğunu göstermektedir.
Inglehart, 43 ülkede yürütülen araştırma verilerinin yukarıda bahsi geçen mo-
dernleşme teorilerinden hiç değilse birini desteklediğini söyler. Bu verilerden elde
edilen kayıtlara göre modernleşme sürecinin izlediği basamaklar sanayileşmenin
izlediği basamaklara benzemektedir. Ekonomik büyüme, toplumdaki mesleki uz-
manlaşmayı, bürokrasiyi, merkezileşmeyi, eğitim ve seviyenin artmasını, inanç ve
değerleri etkilemekte, aynı zamanda onlardan da etkilenmektedir.
Inglehart’ın 1990-1991 dünya değerleri süreyi oldukça geniş bir alanı kapsar. Kişi
başına düşen yıllık milli geliri 300 dolardan az ülkelerden, 30.000 dolardan fazla
ülkelere ve ekonomisinin hâkim olduğu demokrasilerden, eski-sosyalist ve otoriter
devletlere kadar geniş bir varyasyon bu araştırmada yer alır.
Inglehart, çalışmasında kullandığı modernleşme ve postmodernleşme kavram-
larını şu iki varsayıma dayandırır: 1. Farklı kültürel ögeler birbirini tutan, tutarlı bir
örüntüde bir araya gelir. 2. Toplumda birbirini tutan kültürel örüntüler vardır ve bu
örüntüler ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlantılıdır. Bu iki varsayım, birlikte
bazı örüntülerin gözükmesinin diğerlerine nazaran daha muhtemel olduğunu ima
eder ve ekonomik gelişme bundan dolayı tahmin edilebilir. 1990–1991 Dünya De-
ğerleri Sürveyi’ni analiz ederek, bu sürveyin aynasından iki temel değişim dalgasını
ayırt eder; Modern kayma ve postmodern kayma. Söz konusu sürvey, “Ekonomik
kalkınma, kitle değerlerinde ve inanç sisteminde belirli değişikliklere yol açar.” hi-
potezini test etmek için kullanılmıştır.
Inglehart, modern kaymayı, Weberci tezin biraz değiştirilmiş bir biçimiyle izah
etmektedir. Buna göre, modernleşmenin anahtarı dinsel yönelimli dünya görüşün-
den, devlet yönelimli dünya görüşüne geçmektedir. Modernleşme şu iki bileşeni
içerir; Sekülerleşme ve Bürokratikleşme. Bu iki bileşeni de içeren aslî unsur rasyo-
nelleşmedir.
Son 25 yıl içerisinde dünya ölçeğinde yaşanan yeni gelişmeleri Inglehart, post-
modern kayma olarak adlandırır. Postmodern kaymanın ekonomik temelleri, Kuzey
36
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Amerika’da, Doğu ve Güney Doğu Asya’daki ekonomik mucizeye dayanmaktadır.
Gelişmiş sanayi toplumlarında ekonomi, politik sistemler üzerinde kültürel geri
beslemelerin etkisi artmıştır. Inglehart, postmodernleşmeyi modernleşmeden şu
beş önemli öğeyle ayırt eder. 1. Kıtlık değerlerinden güvenlik değerlerine kayma 2.
Etkileyiciliğin azalması ve bürokratik otoritenin kabul edilebilirliği 3. Batının bir
model olarak reddi ve sosyalist alternatifin çöküşü 4. Bireysel özgürlüğe ve duygusal
deneyime verilen önemin artması ve bütün otorite türlerinin reddi 5. Bilimin, tek-
nolojinin ve rasyonelliğinin prestijinin azalması. Yine de bununla birlikte Inglehart,
sekülerleşme ve bireyselleşme noktalarında modern ve post modern kayma arasında
bir süreklilik ilişkisini tespit eder.
Inglehart’ın 1990–1991 Dünya Değerleri Sörveyi’ne temel teşkil eden verilerin
elde edildiği 43 ülkeden biri de Türkiye’dir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre Tür-
kiye, geleneksel otorite ve kıtlık değerleri bölgesine daha yakın görünmektedir.
Türkiye’de değer araştırmaları’nın sayısı son derece azdır. Erol Güngör’ün pro-
fesörlük tezi olarak hazırladığı Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar başlıklı ça-
lışma, değerler psikolojisi alanında yapılmış ve dört yıl süren bir çabanın sonucudur.
Çalışma iki kısımdır. Birinci kısımda, değerler psikolojisi alanındaki araştırma ve
teoriler hakkında derli toplu bilgi sunulmuş, ikinci kısımda ise Güngör, kendi araş-
tırmasının teorik ve tecrübî yönlerini aktarmıştır. Araştırmanın asıl konusu ahlaki
değerlerdir. Araştırma, Türkiye’deki değerler sistemi üzerine çalışanlar için son de-
rece aydınlatıcı ve yol göstericidir.
Inglehart’ın Dünya Değerleri Sürveyi’nin Türkiye ayağını teşkil eden araştırma,
Yılmaz Esmer yönetiminde bir grup araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiş ve bu
araştırmanın sonuçları, 1991 yılında TÜSİAD raporu olarak bilimsel kamuoyunun
dikkatlerine sunulmuştur. Türkiye değerler araştırması Türk insanın ne geleneksel
ne sanayi ne de sanayi ötesi toplum kalıplarına oturmadığını göstermektedir. De-
ğişmekte olan Türkiye’de, geleneksel toplumun temel unsurlarını oluşturan aile, din,
ordu gibi kurumların toplumsal değer sisteminin odağını teşkil etmeyi sürdürdük-
leri bu araştırmada da gözlenmiştir. Fakat bununla birlikte, bu kurumlarla alakalı
bir aşınma da yaşanmaktadır. Sosyoekonomik değerlerde de geleneksel ve modern
çatışması görülmektedir.
Üniversite Gençliğinin Değerleri başlıklı çalışmasıyla Topçuoğlu da (1999)
Türkçe literatüre, özgün bir katkıda bulunmaktadır. Türk toplumunun bugünü ve
geleceği için son derece önemli bir toplumsal kategorinin, üniversite gençliğinin de-
ğer yapısını ortaya çıkarmak bakımından bu araştırma son derece anlamlıdır. Araş-
tırma üç bölümü kapsamaktadır. Birinci bölümde değer kavramı üzerinde teorik
bir tartışma özetine yer verilmektedir. İkinci bölümde araştırmanın metodolojisi
37
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
açıklanmakta ve üçüncü bölümde de alan araştırmasının verileri analiz edilmektedir.
Alan araştırmasının örneklemleri ODTÜ ve Selçuk Üniversitesi öğrencilerinden se-
çilmiştir. Bu iki üniversite gençliğinin değerleri arasında da ayrıca bir karşılaştırma
yapılmıştır.
Üniversite gençliği üzerine diğer bir çalışma TESEV (2005) tarafından gerçek-
leştirilmiştir. İnci Erdem Artan başkanlığında bir ekip tarafından gerçekleştirilen,
Üniversite Gençliği Değer araştırmasında Türkiye’deki 27 üniversite ve bu üniversi-
telerin 7 farklı fakültesinde 2.200 üniversite öğrencisi üzerinde yapmıştır. Bu araştır-
mada Rokeach (1973), Schwartz (1992), Allport (1960) ve Graves (1970) in geliştirdiği
değer anketleri kullanılmıştır. Bu araştırmada, üniversite gençleri arasında değişik
değer alanlarında büyük farklılıkların bulunmadığı tespit edilmiştir.
Meral Çileli (2000)’nin araştırması 1989’dan 1995’e kadar Türk Gençliğinin değer
yönelimlerindeki değişimi konu edinir. Araştırma, Rokeach Değer Araştırması’nın
Ankara’da 1989’da 219, 1992’de 318 ve 1995’de 397 genç üzerinde uygulanmasıyla ger-
çekleştirilmiştir. Türk gençliğinin 1989’dan 1995’e kadar olan değer değişimlerinin,
daha çok yarışmacı ve bireysel yönelimler içerdiği tespit edilmiştir. 1995 yılındaki
gençliğin değer önceliklerinde benzeri karakteristlikler yer almıştır. Bu değerler,
toplumun tecrübe ettiği değişimlere uygun olarak dönüşmüştür.
Ertan Özensel (2004) doktora çalışmasında Türk gençliğinin değerlerini ince-
lemiş. Türkiye’yi temsil ettiği düşünülen 7 bölgede ve bu bölgeyi temsil ettiği varsa-
yılan 7 ilde lise gençliğinin değerlerini incelemiştir. Bu araştırmada lise gençliğinin
değerleri tespit edilirken, cinsiyetler, bölgeler, okullar arasındaki değer farklılıkla-
rını tespit etmiştir.
39
2. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ
Türkiye’de aile değerleri araştırması, amaç bakımından betimleyici bir alan
araştırmasıdır (survey). Araştırmanın temel amacı “ne oldu?” sorusuna cevap ara-
maktır. İlgilenilen konunun detaylı bir biçimde tasvir edilmesi için kullanılır. Be-
timleyici araştırmalarda sosyal olgu ya da konu tasvir edilerek, ayrıntılı bir fotoğraf
ortaya konulur. Kendi başlarına son derece önemli bilgiler vermesinin yanı sıra, sos-
yal olguları açıklamayı amaçlayan, “neden”, “niçin” sorularına cevap arayan açıkla-
yıcı araştırmalar için de temel oluştururlar. Keşfedici ve betimleyici araştırmalarda,
önceden belirlenen hipotezleri test etmek mümkün değildir. Çalışmanın raporlaş-
tırılması aşamasında yaş, cinsiyet, aile büyüklüğü vb. gibi sosyodemografik değiş-
kenlere göre aile değerleri arasında yapılacak karşılaştırmalar, hipotezler formüle
edilmesini ve bunların test edilmesini sağlayacaktır.
Bu araştırmanın en önemli parçasını değerlerin ölçülmesi oluşturmaktadır. Li-
teratür bölümünde de tartışıldığı üzere Batı ülkelerinde yapılan araştırmalarda değer-
ler, türlerine göre hiyerarşik olarak gruplandırılarak incelenmiştir. Allport, Vernon ve
Lidzay “Study of Values” (1960) adlı çalışmalarında değerleri estetik, bilimsel, ekono-
mik, siyasi, sosyal ve dinî olmak üzere 6 (altı) temel kategori altında incelemişler ve
daha sonra yapılan çalışmalarda bu altılı kategorileştirme bir gelenek haline gelmiştir.
1980’li yıllardan itibaren yapılan araştırmalar ise uluslararası düzeyde daha sistemli ve
analitik olarak değer kategorilerini genişletilerek gerçekleştirilmiştir (Schwartz, 1992;
Inglehart, 1982 ve 1997; Flanagan, 1982; Braitwaite, 1985). Bu araştırmada kullanılan
değer ölçeğinin geliştirilme süreci aşağıda belirtilmektedir.
40
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
2.1. Örneklem
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırmanın nicel verileri için örneklem büyüklüğü
araştırma tasarımında 6000 hane halkı olarak belirlenmiştir. Örneklemin seçimin-
de Türkiye evrenini temsil eden olasılıklı örneklem türlerinde iki aşamalı tabakalı
küme örneklem kullanılmış ve görüşme yapılacak adresler Türkiye İstatistik Kuru-
mundan (TÜİK) istenmiştir.
Araştırma kapsamında örnek hane adresleri güncel adres çerçevesi kullanılarak
belirlenmiştir. Bu çerçevede örnek seçim aşamaları yerleşim yerleri bazında ayrı-ayrı
olmak üzere aşağıda özetlenmektedir.
Seçilen il merkezlerine ait adres datası küme bazında unique olacak şekilde
indekslenerek birleştirilmiştir. Birinci aşamada sistematik örnekleme ile 280 küme
seçilmiş ve ikinci aşamada, birinci aşamada seçilen her örnek kümeden yine sistema-
tik örnekleme ile 15’er örnek adres seçilmiştir.
Tüm il merkezlerini birleştirip liste üzerinden blokları seçildiğinde sistematik
seçim yaparken aralık sayısını dikkate aldığında küçük illerin çıkmama ihtimali
ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı F-1 seçim olasılığı (birincil örneklem birimi
(küme) seçim olasılığı), tüm örnek kümeler için aynı olup seçilen küme sayısının
toplam küme sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir. Öte yandan, F-2 seçim olasılığı
(ikincil örneklem birimi (örnek hane) seçim olasılığı), her bir küme için örnek hane
sayısının kümedeki toplam hane sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir. F-0 seçim
olasılığı ise F-1 ile F-2’nin çarpımı ile elde edilmiştir.
İlçe merkezlerine ait adres datası ilçe bazında ayrı-ayrı olmak üzere küme ba-
zında unique olacak şekilde indekslenmiştir. Birinci aşamada her bir ilçeden 2 küme
sistematik olarak seçilmiş ve ikinci aşamada, birinci aşamada seçilen her örnek kü-
meden yine sistematik örnekleme ile 15’er örnek adres seçilmiştir. İlçe merkezle-
ri için F-1 seçim olasılığı (birincil örneklem birimi (küme) seçim olasılığı), seçilen
küme sayısının toplam küme sayısına bölünmesi ile ilçe bazında ayrı-ayrı olacak
şekilde elde edilmiş ve her ilçeden 2 küme seçildiğinden bu kümeler için hesaplanan
F-1’ler aynı olmuştur (2/ilçedeki toplam küme sayısı). Öte yandan F-2 seçim olasılığı
(ikincil örneklem birimi (örnek hane) seçim olasılığı), her bir küme için örnek hane
sayısının kümedeki toplam hane sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir. f0 seçim ola-
sılığı ise F-1 ile F-2’nin çarpımı ile elde edilmiştir.
İlçe-köy ve il-köy için her köyden ayrı-ayrı olmak üzere 15’er örnek hane sis-
tematik örnekleme ile seçilmiştir. Köylerden 1’er küme seçildiğinden ki zaten her
bir köy bir kümeyi oluşturduğundan her bir köy için F-1 seçim olasılığı 1 olarak
40
41
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ
bulunmuştur. F-2 seçim olasılığı (ikincil örneklem birimi (örnek hane) seçim olasılı-
ğı), her bir küme için örnek hane sayısının kümedeki toplam hane sayısına bölünmesi
ile elde edilmiştir. F-1 seçim olasılığı ise F-0 ile F-2’nin çarpımı ile elde edilmiştir.
Bu grupta yer alan 28 yerleşim yerinden 1’er küme seçilmiştir. Bu grupta köy,
belde belediyesi ve ilçe yerleşim yeri olduğundan (köylerin tamamı bir küme, ilçeler
ve belde belediyeleri birden çok kümeden oluşmaktadır) F-1 seçim olasılığı köyler
için 1, diğer yerleşim yerleri için ise 1 / (yerleşim yerindeki toplam blok sayısı) ile
hesaplanmıştır. Öncekilerde olduğu gibi F-2 seçim olasılığı (ikincil örneklem birimi
(örnek hane) seçim olasılığı), her bir küme için örnek hane sayısının kümedeki top-
lam hane sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir. F-0 seçim olasılığı ise F-1 ile F-2’nin
çarpımı ile elde edilmiştir.
Tüm bu işlemlerin sonucunda Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması için seçi-
len örneklemin nihai dağılımı % 57 il merkezleri, % 22 ilçeler, % 7 ilçe köyleri, % 7 il
köyleri ve % 7 il kasabaları şeklinde gerçekleşmiştir. Yerleşim yerine göre kentlerde
oturanlar örneklemin % 79’unu kırda oturanlar % 21’ini oluşturmuştur.
Belirlenen adreslerlerdeki hanelerde yapılan görüşmeler sonucunda 6035 kişilik
bir örneklem büyüklüğüne ulaşılmış ve analizler bu veri üzerinden gerçekleştiril-
miştir.
Görüşmeler belirlenen hanelerde sorular, üzerinde önceden eğitim verilmiş an-
ketörler aracılığıyla sorulmuştur. Örneklemde belirlenen haneye gidildiğinde, hane
halkından görüşülecek kişinin belirlenmesinde inisiyatif anketöre bırakılmamış,
kish tekniği kullanılarak görüşülecek kişi seçilmiştir. Aşağıdaki kish tablosu her
soru formunun üzerinde yer almıştır.
42
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Kapı Numarasının Son Numarası
Hanede yaşayan 18 yaş ve üstü bireylerin yaşını büyükten küçüğe yazıp, toplam sayısını işaretleyin.
1 2 3 4 5 6 7 8
…. …. …. …. …. …. …. ….
1 1 2 1 1 4 4 6 7
2 1 1 2 2 5 5 7 8
3 1 2 3 3 1 6 1 1
4 1 1 1 4 2 1 2 2
5 1 2 2 1 3 2 3 3
6 1 1 3 2 4 3 4 4
7 1 2 1 3 5 4 5 5
8 1 1 2 4 1 5 6 6
9 1 2 3 1 2 6 7 7
0 1 1 1 2 3 1 1 8
Öncelikle hanede yaşayan toplam kişi sayısı sorulmuştur. Tabloya anket sı-
rasında evde bulunan ve 18 yaş ve üstü bireylerin yaşları büyükten küçüğe doğru
sıralanmıştır. Yaşlar sıralandıktan sonra anket yapılan hanenin kapı numarasının
son rakamı (iki basamaklı ise son basamağı, tek basamaklı ise numaranın kendisi)
hanede o sırada bulunan kişi sayısının toplamına denk gelecek sütun ile kesiştiril-
miştir. Kesişen bölgedeki sayı hanede kaçıncı kişi ile görüşüleceğini göstermektedir.
Hanede görüşme yapılan sırada 1 kişi var ise tablo uygulanmamıştır. Böylece örnek-
lemin seçiminin yanında seçilen hanede kiminle görüşüleceği konusunda da olasılık
uygulanmıştır.
Araştırmanın nitel verilerinde görüşülecek kişilerin seçiminde ise kota örnekle-
mi kullanılmıştır. Öncelikle İstatistiki Bölge Birimleri Sınıf laması Düzey-1’e göre 12
bölgeyi temsilen birer il tesadüfi olarak seçilmiştir. Seçilen iller, İstanbul bölgesi için
İstanbul, Batı Anadolu bölgesi için Ankara, Doğu Marmara bölgesi için Bursa, Ege
bölgesi için İzmir, Batı Marmara bölgesi için Balıkesir, Akdeniz bölgesi için Adana,
Batı Karadeniz bölgesi için Samsun, Orta Anadolu bölgesi için Kayseri, Doğu Kara-
deniz bölgesi için Trabzon, Güneydoğu Anadolu bölgesi için Gaziantep, Ortadoğu
Anadolu bölgesi için Malatya ve Kuzeydoğu Anadolu bölgesi için Erzurum’dur.
Her ilde toplam 10 görüşme yapılmış ve bunlar da cinsiyet ve yaş kotalarına
göre ayrılmıştır. Nitel görüşmelerin yapıldığı iller, kişisel özellikler ve her biri için
belirlenen kotalar aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
43
ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ
İLLER SAYI ÖZELLİKLER SAYI
İstanbul
Ankara
Bursa
İzmir
Balıkesir
Adana
Samsun
Kayseri
Trabzon
Gaziantep
Malatya
Erzurum
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
10
CİNSİYET
Kadın 5
Erkek 5
YAŞ
18-35 arası 3
36-55 arası 4
56 + 3
GENEL TOPLAM 120 10
2.2. Veri Toplama Araçları
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırmanın nicel verileri standartlaştırılmış soru
formu aracılığıyla toplanmıştır. Soru formu 3 ana kısımdan oluşmaktadır. İlk olarak,
görüşülen kişilerin sosyodemografik özellikleri ve aile yapılarına yönelik sorular yer
almıştır. Cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve meslek temel sosyodemografik değişkenler
olarak sorulurken, aile yapısının belirlenmesi için, medeni durum, çocuk sayısı, kaç
yıllık evli olduğu, kaç yaşında nasıl evlendiği, kimlerle yaşadığı soruları ankette yer
almıştır. Soru formunun ikinci kısmı, görüşülen kişilerin hayat memnuniyeti, mut-
luluk düzeyleri, kişi ve gruplara ne ölçüde güvendiği, çeşitli özelliklerin hayatındaki
önemi, çocukları için önem verdiği hususlar ve ailece birlikte yapılan faaliyetler üze-
rinde odaklanmıştır.
Soru formunun üçüncü kısmı ise aile değer yapısını ortaya koymayı amaçlayan
86 soruluk bir ölçekten oluşmaktadır. Ölçek hazırlanırken öncelikle, Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında yaptırılan “Medya Profes-
yonellerinin ve Medyanın Aile Algısı” araştırmasında geliştirilen aile değerleri öl-
çeğinden yararlanılmıştır. Bu ölçekte 14 boyutta 64 ifade yer almakta idi, bu ifadeler
üzerinde tartışılmış ve literatür taramasından elde edilen bulgular ışığında ölçeğe
yeni ifadeler eklenmiştir. 100’den fazla maddeden oluşan ölçek ifadeleri konunun
uzmanlarına inceletilmiş ve görüşler ışığında düzenlemeler yapılmıştır.
Hazırlanan ölçek İstanbul’da ön-teste tabi tutulmuştur. Ön-test sonucunda elde
edilen veriler SPSS programına aktarılmış ve ölçeğin güvenilirlik analizleri yapıla-
rak, faktör yapıları oluşturulmuştur. Analizler sonucunda ölçekteki bazı maddeler
çıkarılmış 86 maddeden oluşan son ölçek ile soru kağıdına son şekli verilerek saha-
ya çıkılmıştır. Ölçekteki ifadelere cevaplar; tamamen katılıyorum (5), katılıyorum
44
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
(4) ne katılıyorum ne katılmıyorum (3), katılmıyorum (2) ve hiç katılmıyorum (1)
şeklinde düzenlenen 5’li likert tipi kategorileştirmeyle alınmıştır.
Araştırmanın nitel verileri ise, yine daha önce oluşturulan aile değerleri boyutları
kapsamında hazırlanan görüşme kılavuzu aracılığı ile toplanmıştır. Kılavuzda, değer-
ler ve aile, akraba ilişkileri, çocuğun değeri, cinsel ahlak, evliliğe bakış, duygusal bağ,
geleneksel değerler, kadın rolü, karar alma süreçleri, ekonomi ve şiddet başlıklarında
görüşmeyi yönlendirici temel sorular sorulmuştur. Görüşmelerin tümü katılımcılar-
dan izin alınarak ses olarak kaydedilmiştir. Ses kayıtları daha sonra çözümlenerek
yazılı metin haline getirilmiştir. Bu metinler ana başlıklar kapsamında değerlendiri-
lerek araştırma bulguları içerisinde ayrı bir başlık olarak raporlaştırılmıştır.
2.3. Verilerin İşlenmesi, Analizi ve Kullanılan İstatistikî Teknikler
Nicel veriler soru formlarında bulunan kodlar kullanılarak Microsoft Excel
programında bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Verilerin analizi ise SPSS 17.0 is-
tatistik paket programında yapılmıştır. Analizlerde frekans dağılımları ile çapraz
tablolar (cross-tabulation) gibi betimleyici istatistik teknikleri ve ortalama, standart
sapma, en düşük, en yüksek değer gibi merkezi eğilim ölçüleri kullanılmıştır. Çı-
karımcı istatistikler olarak ise, değişkenler arası ilişkileri görmek için 2 kategorili
değişkenlerde bağımsız değişkenli t-test ve 2 den fazla kategorisi olan değişkenlerde
ANOVA analizleri uygulanmıştır. İlişkili olan ve olmayan değişkenlerle ilgili sonuç-
larla birlikte ayrıntılı tablolara ek olarak çalışmanın sonunda yer verilmiştir.
Araştırmanın temel amaçlarından olan aile değerleri yapısının alt boyutlarının
belirlenmesinde, keşfedici faktör analizi (exploratory factor analysis) kullanılmıştır.
Faktör analizi sonucu elde edilen gruplar değişken olarak kaydedilip, demografik
özelliklerle olan ilişkisi t-test ve ANOVA aracılığıyla test edilmiştir.
Faktör analizi istatistiki tekniğinin kullanılma amacı, değişkenlerdeki karşılıklı
ilişkileri doğru bir şekilde özetlemektir, böylece ortaya çıkan sonuçların kavramlaştı-
rılması ve alt boyutların belirlenmesi mümkün olabilecektir. Faktör analizi değişkenler
arasındaki toplam varyansı dikkate alarak, faktör çözümü üretmek için orijinal değiş-
kenler arasında ortak varyans hesaplamasını kullanır ve ortak varyans gösteren ifadele-
ri bir araya toplar. Böylece ölçeklerdeki alt boyutlar anlaşılır bir şekilde belirlenebilir.
Araştırma sonuçlarının raporlaştırılması, her bir değişken için uygun tabloların
oluşturularak yorumlanması ile yapılmıştır. Çapraz tablo yapılan değişkenler ara-
sındaki ilişkinin test edilmesi için ki-kare analizi kullanılmış ve sonuçlar tablolarda
gösterilmiştir. Eğer bir tabloda boş hücre ve düşük değer sayısı beklenenden fazla ise
ki-kare sonuçları gösterilmemiş ve değişkenin yanına (*) işareti atılmıştır.
45
3. ARAŞTIRMA BULGULARI
Türkiye’de aile değerleri araştırmasının nicel ve nitel bulguları özelliklerine
göre farklı başlıklar altında sunulacaktır. Bunlar, görüşülen kişilerin sosyodemogra-
fik özellikleri ve aile yapıları, aileye verilen değer, akrabalık ilişkileri ve geleneksel
aile değerleri, çocuğa bakış, evlilik-sadakat ve eşler arası ilişki, boşanma, kadın rolle-
ri, kadın erkek ilişkileri, şiddet, yaşlılık, hayat memnuniyeti ve mutluluk düzeyi, aile
bireyleri ve yakın sosyal çevreye güven, çeşitli unsurların hayatındaki önem düzeyi,
çocuğun davranış ve niteliklerine atfedilen önem, ailece birlikte yapılan faaliyetler
ve aile değerleriyle ilgili nitel görüşmelerin analizidir.
3.1. Görüşülen Kişilerin Sosyodemografik Özellikleri ve Aile yapıları
Tablo 1. Cinsiyet Dağılımı
Frekans Yüzde
Kadın 3031 50,2
Erkek 3004 49,8
TOPLAM 6035 100,0
Araştırmada gerçekleştirilen toplam 6035 görüşmenin 3031’i (% 50,2) kadınlarla,
3004’ü (% 49,8) erkeklerle gerçekleştirilmiştir. TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusu-
nun % 50,2’si erkeklerden ve % 49,8’i kadınlardan oluşmaktadır. Ancak görüşmelerin
gerçekleştiği illerde nüfus % 50,3 kadınlardan % 49,7 erkeklerden oluşmaktadır. So-
nuçlar Türkiye değerleriyle paralel çıkmıştır.
46
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 2. Yaş Dağılımı
Frekans Yüzde
18-24 yaş arası 1089 18,0
25-34 yaş arası 1592 26,1
35-44 yaş arası 1387 22,9
45-54 yaş arası 912 15,4
55 yaş ve üzeri 1055 17,6
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Yaş 6035 18,00 98,00 39,16 15,07
Araştırmada 18 yaş üstü kişilerle görüşülmüştür. Görüşme gerçekleştirilen en
yaşlı kişi 98 yaşındadır. Görüşülen kişilerin yaş ortalaması 39,16’dır. Yaş dağılımı in-
celendiğinde % 26,1’inin 25-34 yaş arasında, % 22,9’unun 35-44 yaş arasında, %18’inin
18-24 yaş arasında, % 17,6’sının 55 yaş ve üzerinde ve % 15,4’ünün 45-54 yaş arasında
olduğu görülmektedir.
Tablo 3. Görüşülen Kişinin Eğitim Düzeyi
Frekans Yüzde
Okuryazar değil 323 5,4
Sadece okuryazar 211 3,5
İlkokul mezunu 2298 38,1
Ortaokul mezunu 708 11,7
Lise mezunu 1503 24,9
Yüksekokul mezunu 237 3,9
Üniversite mezunu 699 11,6
Lisansüstü mezunu 56 ,9
TOPLAM 6035 100,0
Araştırma örneklemi içindeki görüşülen kişilerin eğitim düzeylerine bakıldı-
ğında, ilkokul mezunu olanların oranı %38,1’le en yüksek oranda olduğu belirlen-
miştir. İkinci sırayı %24,9’la lise mezunları almaktadır. Daha sonra sırasıyla, %11,7
ile ortaokul mezunları, %11,6 ile üniversite mezunları,%5,4’le okuryazar olmayanlar,
%3,9’la yüksekokul mezunları, %3,5 ile sadece okuryazarlar ve %0,9’la lisansüstü me-
zunlar gelmektedir.
Görüşülen kişilerin eğitim düzeyi dağılımının, Türkiye ortalamasını yansıttığı
görülmektedir.
47
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 4. Eve En Çok Gelir Getiren Kişinin Eğitim Düzeyi
Frekans Yüzde
Okuryazar değil 168 2,8
Sadece okuryazar 159 2,6
İlkokul mezunu 2397 39,7
Ortaokul mezunu 858 14,2
Lise mezunu 1413 23,4
Yüksekokul mezunu 229 3,8
Üniversite mezunu 740 12,3
Lisansüstü mezunu 71 1,2
TOPLAM 6035 100,0
Ailede eve en çok gelir getiren kişilerin eğitim düzeylerine bakıldığında, yine
ilk sırayı %39,7 ile ilkokul mezunları almaktadır. İkinci sırada %23,4 ile lise mezun-
ları gelmektedir. Daha sonra sırasıyla, %14,2 ile ortaokul mezunları, %12,3’le üniver-
site mezunları,%3,8’le yüksekokul mezunları, %2,8’le okuryazar olmayanlar, %2,6 ile
sadece okuryazarlar ve %1,2 ile lisansüstü mezunlar gelmektedir.
Tablo 5. Görüşülen Kişinin Meslek Dağılımı
Frekans Yüzde
Ev hanımı 2158 35,8
Emekli 682 11,3
Özel/kamu ofis çalışanı, memur, subay 610 10,1
Özel/kamu ustabaşı, işçi, şoför 949 15,7
Özel/kamu yönetici 63 1,0
İmalatçı, sanayici, tüccar 22 ,4
Esnaf, zanaatkâr 513 8,5
Profesyonel (Dr, av., ecz.) 153 2,5
Öğrenci 478 7,9
Çiftçi 229 3,8
Diğer 35 ,6
İşsiz 143 2,4
TOPLAM 6035 100,0
Katılımcıların meslek dağılımında ilk sırayı %35,8 ile ev hanımları almaktadır.
Diğer meslek grupları ise sırasıyla şöyledir; %15,7’si ustabaşı, işçi ve şoför, %11,3’ü
emekli, %10,1’i ofis çalışanı, memur, subay, %7,9’u öğrenci, %8,5’i esnaf, zanaat-
kar, %3,8’i çiftçi, %2,5’i doktor, avukat ve eczacı gibi profesyonel işler, %1’i yönetici,
%0,4’ü sanayici, tüccar ve %0,6’sı da diğer meslek gruplarıdır.
48
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 6. Medeni Durum
Frekans Yüzde
Bekâr 1436 23,8
Evli 4220 69,9
Boşanmış / dul 379 6,3
TOPLAM 6035 100,0
Medeni durum açısından en kalabalık kategoriyi % 69,9 ile evliler oluşturmak-
tadır. Bekâr olanlar % 23,8 oranında iken boşanmış ve dul olanlar ise % 6,3 oranın-
dadır.
Tablo 7. Aile Büyüklüğü (Görüşülen Kişi Dahil)
Frekans Yüzde
1 kişi 320 5,3
2 kişi 956 15,8
3 kişi 1283 21,3
4 kişi 1693 28,1
5 kişi ve fazla 1783 29,5
TOPLAM 6035 100,0
Görüşülen kişilerin aile yapılarını öğrenmek üzere sorulmuş olan aile büyüklü-
ğü sorusu 2, 3 ve 4 kişilik ailelerin % 65,2 oranında olduğunu göstermektedir. Yalnız
yaşayanlar % 5,3 oranında iken, 5 kişi ve daha fazla kişiden oluşan aileler % 29,5
oranındadır.
Tablo 8. Evinde Kimlerle Yaşıyor
Frekans Yüzde
Eş ve çocuklar 2871 47,6
Anne, baba ve kardeşler 780 12,9
Eş 742 12,3
Eş, çocuklar ve aile büyükleri 372 6,2
Anne baba 337 5,6
Yalnız 315 5,2
Çocuklar 156 2,6
Eş, çocuklar ve akrabalar 96 1,6
Akraba (kardeş, hala, dayı) 64 1,1
Eş ve aile büyükler 61 1,0
Arkadaşlarıyla 60 1,0
49
ARAŞTIRMA BULGULARI
Eş, çocuklar, aile büyükleri ve akrabalar 47 ,8
Çocuklar ve aile büyükleri 32 ,5
Eş, aile büyükleri ve akrabalar 25 ,4
Aile büyükleri ve akrabalar 25 ,4
Aile büyükleri 22 ,4
Çocuklar ve akrabalar 17 ,3
Eş ve akrabalar 6 ,1
Anneanne, dede 3 ,0
Anneanne, babaanne ve akrabalar 2 ,0
Çocuklar, aile büyükleri ve akrabalar 2 ,0
TOPLAM 6035 100,0
Örneklem içine giren ailelerin evde kimlerle birlikte yaşadıklarını öğrenmeyi
hedefleyen ve çoklu cevaplardan elde edilen verilere göre, ailelerin %47,6’sı eş ve
çocuklarıyla, %12,6’sı anne baba ve kardeşleriyle, %12’si eşleriyle ve %2,6’sı çocukla-
rıyla yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bu durumda ailelerin %75,2’si eş ve çocuklarıyla
birlikte çekirdek aile olarak tanımlanabilecek ailelerde yaşamaktadırlar. Bunların
dışında düşük oranlarda da olsa akraba ve diğer aile büyükleri ile birlikte yaşayan
aileler de vardır.
Tablo 9. Gelir Düzeyi
Frekans Yüzde
100-400 arası 405 6,7
401-500 arası 443 7,3
501-600 arası 549 9,1
601-700 arası 473 7,8
701-800 arası 384 6,4
801-900 arası 167 2,8
901-1000 arası 766 12,7
1001-1500 arası 933 15,5
1501-2000 arası 549 9,1
2001-3000 arası 354 5,9
3001 ve fazla 224 3,7
Cevapsız 788 13,1
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Gelir 5247 100 25000 1265,97 1271,48
50
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Gelir dağılımı gösteren tablo incelendiğinde, ailelerin %15,5’i 1001-1500 TL ara-
sında, %12,7’si 901-1000 TL arasında, %9,1’i 1501-2000 TL arası, %9,1’i 501-600 TL
arasında, %7,8’i 601-700 TL arasında, %7,3’ü 401-500 TL arasında, %6,7’si 100-400
TL arasında, %6,4’ü 701-800 TL arasında ve %2,8’i 801-900 TL arasında aylık gelire
sahip oldukları belirlenmiştir. Gelir durumunu belirtmeyenlerin oranı ise %13,1’dir.
Tüm bunlar dikkate alındığında, ailelerin aylık gelirlerinin ortalaması 1266 TL ola-
rak bulunmuştur.
Tablo 10. Çocuk Sayısı
Frekans Yüzde
Çocuk yok 1803 29,9
1 çocuk 861 14,3
2 çocuk 1602 26,5
3 çocuk 851 14,1
4 çocuk 420 7,0
5 çocuk 225 3,7
6 çocuk 117 1,9
7 ve fazla çocuk 156 2,6
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Çocuk sayısı 4232 1 10 2,68 1,60
Ailelerin sahip oldukları çocuk sayısına bakıldığında, en yüksek oranda 2 ço-
cuklu ailelerin (%26,5) oldukları görülmektedir. Diğer yandan 1 çocuklu olan ai-
lelerin oranı % 14,3, 3 çocuklu ailelerin oranı %14,1, 4 çocuklu ailelerin oranı %7, 5
çocuklu ailelerin oranı %3,7, 6 çocuklu ailelerin oranı %1,9 ve 7 ve daha fazla çocuğu
olan ailelerin oranı ise %2,6’dır. Çocuğu olmayan ailelerin oranı ise %29,9’dur.
Örneklem içindeki ailelerin sahip oldukları çocukların ortalaması ise 2,68’dir.
Türkiye’de 15-49 yaş arası kadınlarda doğurganlık sayısı 2,53’tür. Kısaca araştırmada
görüşülen kişilerin çocuk sayısı ortalaması, Türkiye ortalamasıyla paraleldir.
51
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 11. Kaç Yıllık Evli (Evli kaldı)
Frekans Yüzde
Evli değil 1436 23,8
1 yıldan az 36 ,6
1-5 yıl arası 650 10,8
6-10 yıl arası 635 10,5
11-15 yıl arası 596 9,9
16-20 yıl arası 630 10,4
21-25 yıl arası 507 8,4
26-30 yıl arası 448 7,4
31 yıl ve fazla 1097 18,2
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Evlilik süresi 4599 0,5 70 20,98 14,22
Örneklem içindeki ailelerin %23,8’i bekârlardan oluşmaktadır. Evli olanların
evlilik sürelerine baktığımızda, %18,2’sinin 31 yıl ve daha uzun süre, %10,8’inin 1-5
yıl arası, %10,5’inin 6-10 yıl, %10,4’ünün 16-20 yıl, %9,9’unun 11-15 yıl, %8,4’ünün
21-25 yıl, %7,4’ünün 26-30 yıl ve %0,6’sının da 1 yıldan az bir süredir evli oldukları
belirlenmiştir.
Tablo 12. Kaç Yaşında Evlendi
Frekans Yüzde
Evli değil 1436 23,8
12-17 arası 703 11,6
18-20 arası 1269 21,0
21-25 arası 1683 27,9
26-30 arası 742 12,3
31 ve üzeri 202 3,3
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Evlilik yaşı 4599 12 47 22,06 4,58
Araştırmaya katılanların % 11,6’sı 12-17 yaş arasında, % 21’i 18-20 yaş arasında,
% 27,9’u 21-25 yaş arasında, % 12,3’ü 26-30 yaş arasında ve % 3,3’ü 31 yaş ve üzerinde
evlenmiştir. Bu veriler doğrultusunda değerlendirdiğimizde araştırmaya katılanla-
rın % 11,6’sının kanunların öngördüğü reşit olma yaşından önce anne baba izni ile
52
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
evlendikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca katılımcıların evlilik yaşı ortalaması 22,06’dır.
Araştırma örnekleminin % 79,1’inin kent merkezlerinden olduğu dikkate alındığın-
da oranın oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
Tablo 13. Evliliği Nasıl Gerçekleşti
Frekans Yüzde
Kendi seçimi, aile onayı 2114 46,0
Kendi kararı, aile bilgisi dışında 108 2,3
Ailesi karşıydı ama evlendi 14 ,3
Görücü usulü, kendi kararı 1143 24,9
Görücü usulü, aile kararı 1110 24,1
Kaçarak 110 2,4
TOPLAM 4599 100,0
Evlenme sürecinde eşin nasıl seçildiğine bakıldığında, gençlerin evlilikte aile
onayını önemsedikleri hususu dikkat çekmektedir. Şüphesiz, bireylerin eş seçiminde
kendi kararları büyük oranda etkili olmakla birlikte, aile onayı evliliklerde önemli
rol oynamaktadır. Nitekim ailenin bilgisi dışında ve sadece kendi kararıyla evlilik
gerçekleştirenlerin oranı %2,3 ve ailesi karşı olmasına rağmen eşini seçenlerin oranı
%0,3’tür. Kendi seçimi olmakla birlikte aile onayı ile evlenenlerin oranı %46’dır.
Diğer yandan, görücü usulü evlilik günümüzde de azımsanmayacak oranlarda
devam etmektedir. Bu bağlamda kendi kararı olmakla birlikte görücü usulü ile evle-
nenlerin oranı %24,9, tamamen aile kararı ve görücü usulü ile evlenenlerin oranı da
%24,1’dir. Bu veriler ışığında değerlendirildiğinde Türk toplumundaki evliliklerin
%49’da görücü usulü evliliğin devam ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca %2,4’ü de kaça-
rak/kaçırarak evlendiğini ifade etmişlerdir.
Tablo 14. Erkek İçin İdeal Evlenme Yaşı kaçtır
Frekans Yüzde
18-20 arası 422 7,0
21-23 arası 729 12,1
24-26 arası 2618 43,4
27-29 arası 848 14,1
30-32 arası 1195 19,8
33 ve üzeri 223 3,7
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Erkek evlilik yaşı 6035 18 40 26,08 3,46
53
ARAŞTIRMA BULGULARI
Erkekler için ideal evlenme yaşını katılımcıların %43,4’ü 24-26 yaş grubu,
%19,8’i 30-32 yaş grubu, %14,1’i 27-29 yaş grubu, %12,1’i 21-23 yaş grubu, %7’si 18-20
yaş grubu ve %3,7’si de 33 ve üzeri yaşlar olarak ifade etmişlerdir. Bu verilere göre
katılımcı erkekler için ideal evlenme yaşı 26,08 olarak hesaplanmıştır.
Araştırmaya katılan 6035 kişiden hiç kimsenin erkekler için ideal evlenme ya-
şını 18’in altında olabileceğini düşünmemesi dikkat çekicidir. Ayrıca erkekler için
evlilik yaşının 20’nin altında olmasını önerenlerin oranı da oldukça düşüktür.
Tablo 15. Kız İçin İdeal Evlenme Yaşı kaçtır
Frekans Yüzde
16-17 arası 15 ,2
18-20 arası 1913 31,7
21-23 arası 1246 20,6
24-26 arası 2185 36,2
27-29 arası 390 6,5
30-32 arası 258 4,3
33 ve üzeri 28 ,5
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Kız evlilik yaşı 6035 16 38 23,08 3,15
Kızlar için ideal evlilik yaşı olarak da katılımcıların % 31,7’si 18-20 yaş, % 20,6’sı
21-23 yaş, % 36,2’si 24-26 yaş, % 6,5’i 27-29 yaş, % 4,3’ü 30-32 yaş arası ve % 0,5’i de
33 yaş ve üzeri olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, % 0,2 oranında 16 ve 17 yaşın-
da kızların evlenebileceğini belirtenler yer almaktadır. Araştırmaya katılanların %
11,6’sının 18 yaşının altında evlenmiş olmalarına karşılık erkek çocukların evlenme
yaşı olarak 18 yaşının altını düşünmemeleri, kızlar için evlenme yaşını 18’in altında
düşünenlerin oranının % 0,2 olması yakın gelecekte evlenme yaşının yükseleceğine
işaret etmektedir.
Erkek ve kız çocukların ideal evlenme yaşı ortalamaları incelendiğinde erkekle-
rin 26, kızların ise 23 olduğu hesaplanmıştır. Bu sonuçlar evlenme ile ilgili Türk top-
lumunun önceliklerinin değiştiğini göstermektedir. Hem kız hem de erkek çocuklar
için eğitim almaları ve iş sahibi olmaları evlenmenin önüne geçmiştir.
54
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 16. Bir Ailedeki İdeal Çocuk Sayısı Kaçtır
Frekans Yüzde
1 çocuk 433 7,2
2 çocuk 3410 56,5
3 çocuk 1539 25,5
4 çocuk 525 8,7
5 ve fazla çocuk 123 1,9
Cevapsız 5 ,1
TOPLAM 6035 100,0
N En düşük En yüksek Ortalama Std. Sapma
Çocuk sayısı 6030 1 6 2,42 0,83
Bir ailenin sahip olması gereken çocuk sayısı konusunda ise ailelerin yarısın-
dan fazlası (%56,5) 2 çocuk olduğunu belirtmişlerdir. Bunun dışında %25,5’i 3 çocuk,
%8,7’si 4 çocuk, %7,2’si 1 çocuk ve %1,9’u da 5 ve daha fazla çocuk olması gerektiğini
ifade etmişlerdir. Bu durumda aileler ideal çocuk sayısını ortalama 2,4 olarak belirt-
mişlerdir. Bu rakam araştırmada belirlenen ortalama çocuk sayısından daha azdır.
Türkiye’de doğurganlık ortalamasının 2,53 olduğu dikkate alınırsa, önümüzde-
ki yıllarda nüfusun kendini yenileme hızının azalacağını, diğer bir söyleyişle 2009
adrese dayalı nüfus sayımına göre binde 13,1 olan nüfus artış hızının düşeceğini,
hatta toplam nüfusta bir azalmanın söz konusu olabileceği söylenebilir.
Tablo 17. Sosyoekonomik Seviye
Frekans Yüzde
A 179 3,0
B 397 6,6
C1 1653 27,4
C2 1239 20,5
D-E 2567 42,5
TOPLAM 6035 100,0
Örneklem kapsamında görüşülen aileler içinde aile reisinin gelir meslek ve
eğitim düzeylerine bakılarak sosyoekonomik seviyeleri sınıf lanmıştır. Buna göre
örneklemin % 3’ü A olarak isimlendirilen en üst SES grubundan, % 6,6’sı B olarak
isimlendirilen üst SES grubundan, % 27,4’ü C1 olarak isimlendirilen orta üst SES
grubundan, %20,5’i C2 olarak isimlendirilen orta alt SES grubundan ve % 42,5’i de
D-E olarak isimlendirilen alt SES grubundan oluşmaktadır.
55
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 18. Görüşmenin Yapıldığı Yerleşim Yerleri
Frekans Yüzde
Kent 4776 79,1
Kır 1259 20,9
TOPLAM 6035 100,0
Araştırmada görüşülen kişilerin % 79,1’i kentlerde, % 20,9’u da kırsal yerleşim
yerlerinde oturmaktadır.
Tablo 19. Görüşmenin Yapıldığı Bölge
Frekans Yüzde
İstanbul 1381 22,9
Batı Marmara (Edirne-Balıkesir) 230 3,8
Ege (İzmir-Muğla-Manisa-Kütahya-Denizli) 903 15,0
Doğu Marmara (Bursa-Kocaeli) 462 7,7
Batı Anadolu (Ankara-Konya) 769 12,7
Akdeniz (Antalya-Adana-Hatay) 569 9,4
Orta Anadolu (Kayseri-Nevşehir) 286 4,7
Batı Karadeniz (Zong.- Samsun-Kastamonu) 336 5,6
Doğu Karadeniz (Trabzon) 119 2,0
Kuzeydoğu Anadolu (Erzurum) 119 2,0
Ortadoğu Anadolu (Malatya-Van) 267 4,4
Güneydoğu Anadolu (G.Antep-Ş.Urfa-Siirt-D.Bakır) 594 9,8
TOPLAM 6035 100,0
Araştırmanın gerçekleştirildiği iller istatistikî bölge birimleri sınıf lamasına
(İBBS) göre gruplandığında, bölgelere göre dağılım yukarıdaki tabloda gösteril-
mektedir. Buna göre, İstanbul bölgesi %22,9, Batı Marmara (Edirne-Balıkesir) böl-
gesi %3,8, Ege (İzmir-Muğla-Manisa-Kütahya-Denizli) bölgesi %15, Doğu Marmara
(Bursa-Kocaeli) bölgesi %7,7, Batı Anadolu (Ankara-Konya) bölgesi %12,7, Akde-
niz (Antalya-Adana-Hatay) bölgesi %9,5, Orta Anadolu (Kayseri-Nevşehir) bölgesi
%4,7, Batı Karadeniz (Zonguldak.- Samsun-Kastamonu) bölgesi %5,6, Doğu Ka-
radeniz (Trabzon) bölgesi % 2, Kuzeydoğu Anadolu (Erzurum) bölgesi %2, Orta-
doğu Anadolu (Malatya-Van) bölgesi %4,4, ve Güneydoğu Anadolu (Gaziantep-
Şanlıurfa-Siirt-D.Bakır) bölgesi %9,8 oranında temsil edilmiştir.
56
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.2. Aileye Verilen Değer
Bu bölümde, aileye verilen değerle ilgili ifadelerin betimleyici istatistikleri sos-
yodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 20. Maddi ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması Gereken İlk Yer Ailedir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2517 41,7
Katılıyor 2536 42,0
Ne katılıyor ne katılmıyor 594 9,8
Katılmıyor 254 4,2
Hiç katılmıyor 134 2,2
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve aileye verilen önemi gösteren “Mad-
di ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması Gereken İlk Yer Ailedir” ifadesi
görüşülen kişilerin % 83,7’si tarafından desteklenen bir yargıdır. İfadeye yalnızca 6,4
oranında destek verilmezken, görüşülen kişilerin % 9,8’i bu yargıya ne katıldıklarını
ne de katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde ifadenin ortalaması 4,17
ve standart sapması 0,925’dir.
Sosyodemografik değişkenlerden cinsiyet kategorileri arasında anlamlı bir
farklılaşma bulunmazken yaş, eğitim ve SES kategorileri aralarında ifadenin des-
teklenmesi noktasında anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. Yaş arttıkça bu ifadenin
önemsenme ve desteklenme düzeyi artmaktadır. İlkokul ve ortaokul eğitimliler di-
ğerlerine göre ve kırdakiler kentte yaşayanlara göre bu yargıyı daha fazla önemse-
mektedir.
Modern toplumlarda bireylerin karşılaştıkları sorunları çözmek için öncelikle
başvurdukları kurumlar kredi veren kurumlar yani bankalar olmaktadır. Türk top-
lumunda ise bu tür sorunlarda ailenin önemli bir başvuru kurumu olarak devam
etmesi, değerler sistemi ve ailenin bireyler üzerindeki etkisini sürdürmesi açısından
oldukça anlamlıdır. Bu ifade Türk aile değerleri içinde yüksek aritmetik ortalama
ve düşük standart sapma değeri ile önemli ve güçlü bir değer olarak yerini almak-
tadır.
57
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 20-1. Maddi ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması Gereken İlk Yer Ailedir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 3,31 Sd= 4 P= 0,508
Kadın 42,7 41,1 9,6 4,2 2,3
Erkek 40,7 42,9 10,1 4,2 2,1
YAŞ X2= 54,11 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 36,3 45,5 11,8 3,4 3,0
25-34 arası 40,6 41,5 10,0 5,3 2,6
35-44 arası 40,9 43,9 8,4 4,5 2,3
45-54 arası 47,3 38,0 10,0 3,3 1,4
55 + 45,2 40,3 9,4 3,8 1,3
EĞİTİM X2= 56,98 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 41,6 45,5 8,2 3,9 ,7
İlkokul 43,5 43,0 8,2 3,1 2,2
Ortaokul 43,4 41,4 9,3 4,0 2,0
Lise 40,1 41,6 11,2 5,2 1,9
Üniversite 39,0 39,1 12,7 5,5 3,6
BÖLGE*
İstanbul 37,1 42,1 13,6 4,7 2,4
Batı Marmara 52,6 34,3 11,7 ,9 ,4
Ege 34,7 36,2 18,3 8,4 2,4
Doğu Marmara 48,1 43,7 6,5 1,3 ,4
Batı Anadolu 41,1 36,4 9,6 4,8 8,1
Akdeniz 51,8 34,1 7,9 5,4 ,7
Orta Anadolu 53,1 44,4 1,4 1,0
Batı Karadeniz 41,1 49,7 5,1 3,6 ,6
Doğu Karadeniz 43,7 47,9 5,9 1,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 49,6 44,5 3,4 ,8 1,7
Ortadoğu Anadolu 41,6 53,9 3,0 1,1 ,4
Güneydoğu Anadolu 37,9 54,5 4,2 2,7 ,7
SES X2=46,54 Sd= 16 P= 0,001
A 42,5 35,2 15,1 5,0 2,2
B 44,3 39,3 8,6 4,0 3,8
C1 40,5 39,7 11,7 5,3 2,8
C2 41,1 42,6 9,3 4,8 2,2
DE 42,3 44,1 8,8 3,2 1,6
YERLEŞİM YERİ X2=44,93 Sd= 4 P= 0,001
Kent 40,2 42,0 10,7 4,4 2,6
Kır 47,3 42,0 6,4 3,3 1,0
TOPLAM 41,7 42,0 9,8 4,2 2,2
58
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 21. Ailemin İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2911 48,2
Katılıyor 2538 42,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 459 7,6
Katılmıyor 111 1,8
Hiç katılmıyor 16 ,3
TOPLAM 6035 100,0
Aileye verilen önemle ilgili diğer bir ifade olan “Ailemin İyiliği İçin Her Türlü
Sıkıntıya Katlanabilirim” katılım yönünde en yüksek ortalama (4,36) alan ifadeler-
den birisidir. Görüşülen kişilerin % 90,3’ü bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir.
“Ailemin İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim” ifadesine görüşülen kişile-
rin % 2,1’i katılmazken, % 7,6’sı kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin
ortalaması 4,36 ve standart sapması 0,725’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, kadınların ve
erkeklerin birbirine benzer düzeyde bu ifadeye katıldıkları görülmektedir. Öte yan-
dan yaş arttıkça ifadeye verilen desteğin de arttığı görülmektedir. Eğitim düzeyinde
ise negatif bir ilişki gözlenmektedir. Eğitim düzeyi arttıkça ifadeye verilen önem
azalmaktadır.
Bu değer ifadesine yüksek oranda katılım da aileye verilen önemi ortaya koy-
ma açısından önemli ipucu vermektedir. Çünkü aile bireyleri “biz” bilincinin bir
yansıması olarak, ailesi için her türlü sıkıntıyı göze alabilme iradesi ortaya koya-
bilmektedir. Yüksek aritmetik ortalama ve düşük standart sapma değerleri dikkate
alındığında bu ifadenin, Türk değerler sistemi içinde, üzerinde konsensüs sağlanan
güçlü bir değer olarak yer aldığı görülmektedir.
59
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 21-1. Ailemin İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim İfadesine Katılım Düzeyinin
Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 7,10 Sd= 4 P= 0,131
Kadın 48,2 41,4 8,0 2,0 ,4
Erkek 48,3 42,7 7,2 1,6 ,1
YAŞ*
18-24 arası 43,3 45,5 8,5 2,1 ,5
25-34 arası 46,3 41,6 8,9 2,8 ,4
35-44 arası 48,3 43,3 6,8 1,5 ,1
45-54 arası 53,0 39,1 6,9 ,9 ,1
55 + 52,0 40,0 6,3 1,4 ,3
EĞİTİM*
Eğitimsiz 52,1 40,4 6,0 1,5
İlkokul 51,2 42,0 5,0 1,5 ,3
Ortaokul 49,4 41,8 6,9 1,7 ,1
Lise 45,1 42,8 10,0 1,8 ,3
Üniversite 43,1 42,0 11,4 2,9 ,5
BÖLGE*
İstanbul 43,1 41,7 13,0 1,9 ,3
Batı Marmara 61,3 33,9 ,9 3,9
Ege 49,5 40,3 7,8 2,1 ,3
Doğu Marmara 46,3 42,9 8,9 1,7 ,2
Batı Anadolu 45,6 40,8 10,3 2,7 ,5
Akdeniz 61,5 35,5 2,6 ,4
Orta Anadolu 55,2 42,0 2,4 ,3
Batı Karadeniz 37,5 50,6 8,6 3,0 ,3
Doğu Karadeniz 46,2 46,2 5,0 1,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 51,3 42,0 6,7
Ortadoğu Anadolu 50,2 44,6 3,7 1,1 ,4
Güneydoğu Anadolu 47,0 49,2 2,0 1,7 ,2
SES* * Sd= 16 P= 0,001
A 40,2 43,0 12,3 3,9 ,6
B 42,8 44,3 10,3 2,3 ,3
C1 46,5 40,0 11,0 2,1 ,3
C2 47,6 42,6 7,4 1,9 ,4
DE 51,0 42,7 4,8 1,4 ,2
YERLEŞİM YERİ* * Sd= 4 P= 0,001
Kent 47,2 41,5 8,9 2,1 ,3
Kır 52,2 44,2 2,5 1,0 ,2
TOPLAM 48,2 42,1 7,6 1,8 ,3
60
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.3. Akrabalık İlişkileri ve Geleneksel Aile Değerleri
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki akrabalık ilişki-
leri ve geleneksel aile değerlerine yönelik yer alan altı ifadenin betimleyici istatistik-
leri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 22. Aile İçi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da İlgilendirir İfadesine Katılım
Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1400 23,2
Katılıyor 2603 43,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 823 13,6
Katılmıyor 965 16,0
Hiç katılmıyor 244 4,0
TOPLAM 6035 100,0
Aileye verilen önemle ilgili diğer bir ifade olan “Aile İçi İlişkiler Eşler Kadar
Anne-Babaları da İlgilendirir” ifadesine katılımın aritmetik ortalaması 3,64 düze-
yindedir. Görüşülen kişilerin % 66,3’ü bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Aile
İçi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da ilgilendirir ifadesine görüşülen kişilerin
% 20’si katılmazken, % 13,6’sı da kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin
ortalaması 3,65 ve standart sapması 1,119’dur.
İfade, sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, kadınlarla er-
kekler birbirine aynı düzeyde katılım göstermişlerdir. Öte yandan yaş arttıkça ifade-
ye verilen desteğin de arttığı görülmektedir. Eğitim düzeyinde ise negatif bir ilişki
gözlenmektedir. Eğitim düzeyi arttıkça ifadeye verilen önem azalmaktadır. Bölge-
lere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Aile İçi İlişkiler Eşler Ka-
dar Anne-Babaları da İlgilendirir ifadesine en yüksek düzeyde katılım Kuzeydoğu
Anadolu bölgesinde (%43,7) yaşayanlardadır. SES gruplarında bu ifadeye katılım en
yüksek düzeyde düşük gelir gruplarında iken, kırda yaşayanların bu ifadeye katılımı
kentte yaşayanlara göre daha yüksek düzeydedir.
Aileler arasında bu ifadeye katılım düzeyi orta düzeyde de olsa, aile içi sorun-
ların çözümünde büyüklerin önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Görüldü-
ğü gibi aile içi sorunların çözümünde aile büyükleri etkisini korumaktadır. Kısaca
Türk aile yapısı çoğunlukla çekirdek aile özelliği gösterse de işleyiş açısından geniş
aile görüntüsü vermektedir. Geleneğin aileler yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılması
ve korunması sebebiyle geleneksel kalıpların aile üzerinde geçerliliğini sürdürdüğü
söyleyenebilir.
61
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 22-1. Aile İçi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 4,86 Sd= 4 P= 0,302
Kadın 23,4 41,8 14,0 16,6 4,3
Erkek 23,0 44,4 13,3 15,4 3,8
YAŞ X2= 55,93 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 23,5 42,4 14,3 15,9 3,9
25-34 arası 20,2 42,1 14,9 18,3 4,4
35-44 arası 22,1 41,7 15,1 16,7 4,4
45-54 arası 25,8 42,4 12,1 15,6 4,2
55 + 26,6 47,9 10,3 12,0 3,1
EĞİTİM X2= 84,04 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 28,1 48,3 11,2 9,9 2,4
İlkokul 24,4 45,2 12,8 14,5 3,0
Ortaokul 24,9 40,3 12,3 18,6 4,0
Lise 20,5 42,6 15,2 16,7 5,0
Üniversite 20,8 38,4 15,3 19,7 5,8
BÖLGE X2= 221,14 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 24,2 40,6 17,4 14,2 3,7
Batı Marmara 13,0 42,2 15,7 22,6 6,5
Ege 22,8 42,0 12,7 16,9 5,5
Doğu Marmara 18,0 40,5 13,4 24,0 4,1
Batı Anadolu 24,3 39,8 13,1 20,7 2,1
Akdeniz 23,9 39,9 15,5 16,0 4,7
Orta Anadolu 21,0 43,4 12,2 18,5 4,9
Batı Karadeniz 23,2 53,0 10,1 8,6 5,1
Doğu Karadeniz 20,2 42,9 5,9 21,8 9,2
Kuzeydoğu Anadolu 43,7 40,3 11,8 4,2
Ortadoğu Anadolu 23,2 52,8 7,9 12,0 4,1
Güneydoğu Anadolu 24,9 51,3 11,8 9,8 2,2
SES X2=97,73 Sd= 16 P= 0,001
A 17,9 38,5 16,2 22,9 4,5
B 22,4 35,5 14,4 20,2 7,6
C1 21,5 40,3 16,6 16,7 4,9
C2 21,7 42,9 13,0 18,6 3,8
DE 25,5 46,6 11,7 13,1 3,0
YERLEŞİM YERİ X2=122,39 Sd= 4 P= 0,001
Kent 21,5 41,6 15,5 17,1 4,2
Kır 29,7 48,8 6,4 11,6 3,4
TOPLAM 23,2 43,1 13,6 16,0 4,0
62
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 23. Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir İfadesineKatılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2348 38,9
Katılıyor 2729 45,2
Ne katılıyor ne katılmıyor 476 7,9
Katılmıyor 404 6,7
Hiç katılmıyor 78 1,3
TOPLAM 6035 100,0
Aileye verilen önemle ilgili “Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri
İlgilendirir” ifadesine ise katılımın ortalaması 4,14 gibi yüksek düzeyindedir. Gö-
rüşülen kişilerin % 84,1’i bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Aile İçi Sorun-
lar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir ifadesine görüşülen kişilerin % 8’i
katılmazken, % 7,9’u kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart
sapması 0,913’dür.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, kadınların ka-
tılma oranı erkeklerden daha yüksektir. Öte yandan 55 yaş üzerindekilerin bu ifadeye
katılım düzeyi diğer yaş gruplarından daha düşüktür. Eğitim düzeyi arttıkça ifadeye
verilen önem artmaktadır. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla
birlikte, Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir ifadesine en
yüksek düzeyde katılım Akdeniz bölgesinde yaşayanlardadır. SES gruplarında bu
ifadeye katılım en yüksek düzeyde üst gelir gruplarında iken, kentte yaşayanların bu
ifadeye katılımı kırda yaşayanlara göre biraz daha yüksek düzeydedir.
Yukarıdaki ifadeler dikkate alındığında, özellikle eşler arasındaki sorunların
kendilerinin çözmesi gerektiği eğiliminin Türk aile yapısında oldukça yaygınlaştığı
görülmektedir. Başka bir ifade ile eşler aralarındaki sorunların çözümüne başka-
larının müdahale etmesine onay verilmemektedir. Tablonun aritmetik ortalama ve
standart sapma değerlerinden, bu konu üzerinde Türkiye toplumunda bir konsensüs
var olduğu görülmektedir. Son iki ifade birlikte değerlendirildiğinde, Türk ailesi,
aile büyüklerine saygı duymakta ve bunların aile içinde sözünün dinlenmesi gerekti-
ği, aile içi sorunları ise sadece eşlerin özelinde olduğu ve onlar tarafından çözülmesi
gerektiği sonucu çıkmaktadır. Diğer bir söyleyişle modern, kentsel aile yapısı içinde
gelenek çatışmadan birlikte varlıklarını sürdürmektedir.
63
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 23-1. Aile İçi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri İlgilendirir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 18,93 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 41,5 43,8 7,4 6,0 1,3
Erkek 36,3 46,6 8,4 7,4 1,3
YAŞ X2= 26,11 Sd= 16 P= 0,052
18-24 arası 36,6 45,9 8,3 7,4 1,7
25-34 arası 39,8 45,2 8,1 5,8 1,1
35-44 arası 41,1 45,4 6,2 6,1 1,2
45-54 arası 40,7 42,8 7,7 7,7 1,2
55 + 35,5 46,4 9,6 7,3 1,2
EĞİTİM X2= 25,64 Sd= 16 P= 0,059
Eğitimsiz 38,2 43,6 10,1 7,5 ,6
İlkokul 38,5 47,2 7,0 6,0 1,3
Ortaokul 39,3 46,0 6,5 7,2 1,0
Lise 38,7 44,8 8,8 6,5 1,3
Üniversite 40,3 41,5 8,4 7,9 1,9
BÖLGE*
İstanbul 35,3 44,0 11,2 8,2 1,3
Batı Marmara 40,9 51,3 4,3 2,2 1,3
Ege 34,1 45,6 10,0 9,2 1,1
Doğu Marmara 45,5 42,6 6,3 5,2 ,4
Batı Anadolu 39,8 45,3 6,1 7,5 1,3
Akdeniz 52,4 39,7 4,4 3,0 ,5
Orta Anadolu 44,8 43,7 3,5 6,6 1,4
Batı Karadeniz 28,0 56,8 4,2 5,7 5,4
Doğu Karadeniz 39,5 48,7 8,4 2,5 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 49,6 36,1 7,6 6,7
Ortadoğu Anadolu 28,8 46,8 8,6 14,2 1,5
Güneydoğu Anadolu 40,2 47,0 9,1 2,9 ,8
SES*
A 34,1 44,1 12,3 8,4 1,1
B 42,3 39,0 9,1 7,1 2,5
C1 39,2 44,5 8,2 6,8 1,3
C2 40,5 42,5 8,6 7,3 1,2
DE 37,7 48,0 6,9 6,2 1,2
YERLEŞİM YERİ X2=63,12 Sd= 4 P= 0,001
Kent 39,4 43,8 9,0 6,8 1,0
Kır 37,2 50,4 3,6 6,4 2,4
TOPLAM 38,9 45,2 7,9 6,7 1,3
64
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 24. Evlilik Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1669 27,7
Katılıyor 2705 44,8
Ne katılıyor ne katılmıyor 1081 17,9
Katılmıyor 432 7,2
Hiç katılmıyor 148 2,5
TOPLAM 6035 100,0
Aileye verilen önemle ilgili “Evlilik Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dik-
kate Alınmalıdır” ifadesine katılımın aritmetik ortalaması 3,88’dir. Görüşülen kişi-
lerin % 72,5’i bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Evlilik Boyunca Aile Büyük-
lerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır ifadesine görüşülen kişilerin % 9,7’si katılmaz-
ken, % 17,9’u kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması
0,974’dür.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye ka-
tılım konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir farklılık yoktur. Öte yandan yaş
ilerledikçe bu ifadeye katılım artarken eğitim düzeyi yükseldikçe de katılım düş-
mektedir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Evlilik
Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır ifadesine en yüksek dü-
zeyde katılım Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. SES gruplarında bu
ifadeye katılım en yüksek düzeyde alt gelir gruplarında iken, kırda yaşayanların bu
ifadeye katılımı kentte yaşayanlara göre biraz daha yüksek düzeydedir.
Eşlerin evlilikleri sürecince aile büyüklerinin görüşlerinin alınmasına olan ka-
tılımın yüksek olması Türk aile yapısında, aile büyüklerinin aile ilişkilerinde önemli
bir yere sahip olduğunu göstermesi açısından oldukça anlamlı bir sonuçtur. Türk
aile yapısı içinde büyüklerin etkinliğini sürdürdüğünü söylemek yanlış bir değerlen-
dirme olmayacaktır.
65
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 24-1. Evlilik Boyunca Aile Büyüklerinin Görüşü Dikkate Alınmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 5,37 Sd= 4 P= 0,251
Kadın 27,7 43,7 18,3 7,7 2,6
Erkek 27,6 45,9 17,5 6,6 2,3
YAŞ X2= 42,99 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 25,9 44,6 18,6 8,3 2,6
25-34 arası 26,3 45,2 19,0 6,9 2,7
35-44 arası 25,9 45,9 18,0 7,7 2,5
45-54 arası 28,3 42,3 18,1 8,4 2,9
55 + 33,4 45,2 15,4 4,5 1,5
EĞİTİM X2= 129,78 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 34,6 47,2 13,3 3,6 1,3
İlkokul 28,8 48,1 15,8 6,0 1,4
Ortaokul 29,0 45,6 16,1 6,8 2,5
Lise 25,6 42,6 19,6 8,6 3,6
Üniversite 23,5 38,7 24,2 9,9 3,7
BÖLGE*
İstanbul 27,2 45,4 19,3 5,2 2,9
Batı Marmara 20,4 45,2 22,2 9,1 3,0
Ege 21,5 37,5 23,7 13,3 4,0
Doğu Marmara 20,6 41,6 25,3 9,1 3,5
Batı Anadolu 32,5 43,2 17,3 4,9 2,1
Akdeniz 27,1 43,1 19,7 8,4 1,8
Orta Anadolu 33,2 47,2 14,0 5,6
Batı Karadeniz 29,2 49,1 11,3 7,7 2,7
Doğu Karadeniz 16,0 48,7 16,8 11,8 6,7
Kuzeydoğu Anadolu 51,3 40,3 4,2 3,4 ,8
Ortadoğu Anadolu 30,3 56,6 9,4 2,6 1,1
Güneydoğu Anadolu 33,5 52,0 10,1 4,0 ,3
SES X2=119,50 Sd= 16 P= 0,001
A 22,3 36,3 25,7 11,7 3,9
B 22,2 39,5 22,7 10,6 5,0
C1 26,4 41,8 21,0 8,0 2,8
C2 25,7 45,5 19,8 6,2 2,8
DE 30,7 47,8 13,8 6,2 1,5
YERLEŞİM YERİ X2=102,11 Sd= 4 P= 0,001
Kent 26,5 43,0 20,1 7,7 2,6
Kır 32,1 51,5 9,6 5,0 1,7
TOPLAM 27,7 44,8 17,9 7,2 2,5
66
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 25. Çocuklar Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda Daha İyi Yetişirler İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1995 33,1
Katılıyor 2700 44,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 738 12,2
Katılmıyor 476 7,9
Hiç katılmıyor 126 2,1
TOPLAM 6035 100,0
Aileye verilen önemle ilgili “Çocuklar Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda
Daha İyi Yetişirler” ifadesine ise katılımın ortalaması 3,99’dur. Görüşülen kişilerin
% 77,8’i bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Çocuklar Aile Büyüklerinin Ol-
duğu Ortamda Daha İyi Yetişirler yargısına görüşülen kişilerin % 10’u katılmazken,
% 12,2’si de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması
0,978’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye ka-
tılım konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir farklılık yoktur. Öte yandan yaş
ilerledikçe bu ifadeye katılım artarken eğitim düzeyi yükseldikçe de katılım düş-
mektedir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Çocuklar
Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda Daha İyi Yetişirler ifadesine en yüksek düzeyde
katılım Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. SES gruplarında bu ifa-
deye katılım en yüksek düzeyde alt gelir gruplarında iken, kırda yaşayanların bu
ifadeye katılımı kentte yaşayanlara göre biraz daha yüksek düzeydedir.
“Çocuklar aile büyüklerinin olduğu ortamda daha iyi yetişirler” ifadesinin sonuç-
ları değerlendirildiğinde, anne babaların, çocuk eğitiminde ve sosyalleşme sürecinde
aile büyüklerinin önemli bir katkı sağladıkları düşüncesine sahip oldukları sonucu
çıkmaktadır. Türk değerler sistemi içinde önemli bir yere sahip olan “büyüklere say-
gılı olmak” ifadesinin bir yansıması olarak ailede çocukların yetiştirilmesinde aile
büyüklerine rol veren bir algılamanın söz konusu olduğu görülmektedir.
67
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 25-1. Çocuklar Aile Büyüklerinin Olduğu Ortamda Daha İyi Yetişirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 53,43 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 32,3 42,2 12,9 9,9 2,6
Erkek 33,8 47,3 11,5 5,8 1,5
YAŞ X2=68,82 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 28,7 45,2 15,4 8,0 2,7
25-34 arası 30,7 44,9 12,7 9,3 2,4
35-44 arası 31,9 46,1 11,1 8,7 2,1
45-54 arası 36,7 42,4 11,8 6,7 2,3
55 + 39,4 44,2 10,0 5,6 ,8
EĞİTİM X2=85,77 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 36,9 48,3 9,7 4,5 ,6
İlkokul 34,9 46,2 9,8 7,5 1,6
Ortaokul 35,3 43,6 12,7 6,6 1,7
Lise 30,5 43,8 14,2 8,7 2,8
Üniversite 28,9 41,6 15,9 10,3 3,2
BÖLGE*
İstanbul 31,9 41,3 15,1 9,6 2,1
Batı Marmara 35,7 42,6 9,6 7,8 4,3
Ege 29,6 42,3 17,4 8,5 2,2
Doğu Marmara 30,5 43,9 14,5 8,7 2,4
Batı Anadolu 35,9 42,4 13,4 7,5 ,8
Akdeniz 40,9 42,7 8,3 5,8 2,3
Orta Anadolu 30,8 51,4 11,5 5,6 ,7
Batı Karadeniz 29,2 47,3 12,5 7,4 3,6
Doğu Karadeniz 8,4 50,4 9,2 24,4 7,6
Kuzeydoğu Anadolu 50,4 39,5 5,9 4,2
Ortadoğu Anadolu 39,7 48,3 4,5 6,4 1,1
Güneydoğu Anadolu 32,5 56,6 4,9 4,2 1,9
SES X2=114,37 Sd= 16 P= 0,001
A 26,3 36,3 17,9 16,2 3,4
B 27,2 43,1 15,9 9,1 4,8
C1 31,5 42,5 14,9 8,9 2,2
C2 32,1 44,2 13,6 7,6 2,4
DE 35,9 47,3 8,8 6,6 1,4
YERLEŞİM YERİ X2=49,34 Sd= 4 P= 0,001
Kent 32,7 43,7 13,7 7,7 2,1
Kır 34,3 48,5 6,5 8,6 2,1
TOPLAM 33,1 44,7 12,2 7,9 2,1
68
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 26. Akrabalarla Sık Sık Görüşülmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1200 19,9
Katılıyor 2567 42,5
Ne katılıyor ne katılmıyor 1417 23,5
Katılmıyor 677 11,2
Hiç katılmıyor 174 2,9
TOPLAM 6035 100,0
“Akrabalarla Sık Sık Görüşülmelidir” ifadesine katılımın aritmetik ortalaması
3,65’dir. Görüşülen kişilerin % 62,4’ü bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Akra-
balarla Sık Sık Görüşülmelidir ifadesine ise görüşülen kişilerin % 14,1’i katılmazken,
% 23,5’i de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması
1,011’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye ka-
tılım konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir farklılık yoktur. Öte yandan yaş
ilerledikçe bu ifadeye katılım artarken eğitim düzeyi yükseldikçe de katılım biraz
düşmektedir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Ak-
rabalarla Sık Sık Görüşülmelidir ifadesine en yüksek düzeyde katılım Kuzeydoğu
Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. SES gruplarında bu ifadeye katılım en yüksek
düzeyde alt gelir gruplarında iken, kırda yaşayanların bu ifadeye katılımı kentte
yaşayanlara göre biraz daha yüksek düzeydedir.
Yukarıdaki veriler dikkate alındığında, Türk ailesinde akrabalarla olan ilişkile-
rin sürdürülmesi konusunda bir talebin devam ettiği görülmektedir. Ancak bu ifa-
de konusunda kararsız olanların ve katılmayanların oranı dikkate alındığında ise,
akrabalık ilişkilerinde bir gerileme sürecinin de devam ettiği gözlemlenmektedir.
Kentleşme ile yakından ilgili olan bu sonuç, gelecekte akrabalık ilişkilerinde gevşe-
menin süreceği sinyallerini vermektedir.
69
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 26-1. Akrabalarla Sık Sık Görüşülmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2=2,38 Sd= 4 P= 0,667
Kadın 19,8 41,8 23,8 11,7 2,9
Erkek 20,0 43,3 23,2 10,7 2,8
YAŞ X2=45,31 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 20,3 40,0 23,8 12,7 3,2
25-34 arası 17,5 41,8 23,6 13,6 3,5
35-44 arası 18,6 43,5 24,2 11,1 2,6
45-54 arası 21,7 43,6 22,5 9,6 2,5
55 + 23,1 44,0 22,9 7,6 2,4
EĞİTİM X2=72,30 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 19,3 49,3 20,2 9,0 2,2
İlkokul 21,9 44,1 22,2 9,3 2,4
Ortaokul 19,9 41,7 22,9 11,7 3,8
Lise 17,4 43,0 23,5 13,3 2,8
Üniversite 19,3 35,1 28,5 13,4 3,7
BÖLGE X2=208,88 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 18,0 39,0 26,1 13,1 3,8
Batı Marmara 18,7 38,7 30,9 9,1 2,6
Ege 14,6 42,0 28,5 12,3 2,7
Doğu Marmara 19,7 44,2 24,0 9,3 2,8
Batı Anadolu 25,2 41,1 23,7 8,2 1,8
Akdeniz 18,8 40,1 24,8 11,8 4,6
Orta Anadolu 23,8 46,9 21,3 7,7 ,3
Batı Karadeniz 23,5 43,5 14,0 15,5 3,6
Doğu Karadeniz 17,6 40,3 22,7 19,3
Kuzeydoğu Anadolu 42,0 42,9 9,2 5,9
Ortadoğu Anadolu 24,7 44,2 16,5 12,0 2,6
Güneydoğu Anadolu 17,0 53,0 17,7 9,3 3,0
SES X2=49,90 Sd= 16 P= 0,001
A 20,1 39,1 24,0 14,5 2,2
B 20,7 32,0 28,0 15,4 4,0
C1 17,9 41,4 25,3 12,1 3,2
C2 19,0 43,2 23,8 11,0 3,1
DE 21,5 44,8 21,4 9,9 2,5
YERLEŞİM YERİ X2=89,79 Sd= 4 P= 0,001
Kent 18,4 41,4 25,9 11,5 2,8
Kır 25,3 46,9 14,4 10,1 3,3
TOPLAM 19,9 42,5 23,5 11,2 2,9
70
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 27. Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir İfadesine Katılım
Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2387 39,6
Katılıyor 2986 49,5
Ne katılıyor ne katılmıyor 521 8,6
Katılmıyor 116 1,9
Hiç katılmıyor 25 ,4
TOPLAM 6035 100,0
“Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir” ifadesine katılı-
mın ortalaması 4,26 gibi yüksek bir sayıdır. Görüşülen kişilerin % 89,1’i bu yargıya
katıldıklarını belirtmişlerdir. Bu ifadeye, görüşülen kişilerin % 2,3’ü katılmazken,
% 8,6’sı da kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin ortalaması standart
sapması 0,728’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda kadınlar erkeklerden biraz daha yüksek katılım göstermişlerdir.
Öte yandan yaş ilerledikçe bu ifadeye katılım artarken eğitim seviyeleri arasında ise
bir farklılık görülmemektedir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaş-
makla birlikte, Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir ifadesine
en yüksek düzeyde katılım Kuzeydoğu Anadolu ve Batı Marmara bölgesinde yaşa-
yanlardadır. SES gruplarında bu ifadeye katılım en düşük düzeyde üst gelir grupla-
rında iken, kentte yaşayanların bu ifadeye katılımı kırda yaşayanlara göre biraz daha
yüksek düzeydedir.
Bir önceki tabloda akraba ziyaretlerinde oranda belirli bir düşüş olduğu belirtil-
mişti. Bu tablodaki verileri dikkate aldığımızda ise, aileler çocuklarının akrabalarını
tanımalarına oldukça önem verdikleri görülmektedir. Bu durum bir çelişki olarak
görülmemeli, tam aksine Türk aile yapısında akraba ve akraba ilişkilerinin önem-
sendiğini ortaya koyma açısından oldukça anlamlıdır.
71
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 27-1. Çocuklar, Ebeveynlerinin Akrabalarını Tanıyıp Bilmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 5,66 Sd= 4 P= 0,226
Kadın 40,8 48,4 8,3 2,1 ,4
Erkek 38,3 50,5 9,0 1,8 ,5
YAŞ X2= 31,15 Sd= 16 P= 0,013
18-24 arası 36,3 50,6 10,8 2,1 ,2
25-34 arası 38,9 49,6 8,5 2,4 ,5
35-44 arası 38,2 51,5 7,7 2,1 ,5
45-54 arası 43,0 46,5 8,4 1,5 ,5
55 + 42,7 48,2 7,9 1,0 ,3
EĞİTİM*
Eğitimsiz 41,0 49,4 8,4 ,9 ,2
İlkokul 39,1 51,8 7,2 1,3 ,5
Ortaokul 42,5 49,0 7,1 1,3 ,1
Lise 38,8 48,0 10,1 2,5 ,5
Üniversite 38,8 46,6 11,0 3,3 ,3
BÖLGE*
İstanbul 36,3 46,3 14,0 3,0 ,4
Batı Marmara 57,0 38,7 3,0 1,3
Ege 34,1 48,8 13,0 3,2 ,9
Doğu Marmara 40,9 50,6 6,7 1,1 ,6
Batı Anadolu 41,2 48,5 7,8 2,2 ,3
Akdeniz 45,9 49,9 3,3 ,7 ,2
Orta Anadolu 44,1 52,1 3,8
Batı Karadeniz 37,8 53,0 6,8 2,1 ,3
Doğu Karadeniz 38,7 55,5 5,9
Kuzeydoğu Anadolu 58,0 40,3 1,7
Ortadoğu Anadolu 37,8 54,7 6,0 1,1 ,4
Güneydoğu Anadolu 35,5 57,1 5,7 1,0 ,7
SES*
A 36,3 50,3 8,9 4,5
B 41,1 42,8 12,6 3,5
C1 39,2 47,4 10,4 2,5 ,5
C2 40,6 48,2 8,9 1,7 ,6
DE 39,3 52,4 6,7 1,2 ,4
YERLEŞİM YERİ X2=66,53 Sd= 4 P= 0,001
Kent 39,8 47,7 9,8 2,3 ,4
Kır 38,5 56,3 4,1 ,6 ,4
TOPLAM 39,6 49,5 8,6 1,9 ,4
72
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.4. Çocuğa Bakış
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki çocuğa bakış ile
ilgili altı ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştı-
rılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 28. Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2965 49,1
Katılıyor 2530 41,9
Ne katılıyor ne katılmıyor 406 6,7
Katılmıyor 116 1,9
Hiç katılmıyor 18 ,3
TOPLAM 6035 100,0
“Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir” ifadesi-
ne katılımın ortalaması 4,38 gibi yüksek bir orandadır. Görüşülen kişilerin % 91’i bu
yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak
Şekilde Yetiştirilmelidir ifadesine görüşülen kişilerin % 2,2’si katılmazken, % 6,7’si
de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması 0,721’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda erkekler kadınlardan biraz daha yüksek katılım göstermişlerdir.
Öte yandan yaş ilerledikçe bu ifadeye katılım artarken üniversite mezunlarında bu
oran biraz daha yüksektir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla
birlikte, Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir ifa-
desine en yüksek düzeyde katılım Batı Marmara bölgesinde yaşayanlardadır. SES
gruplarında bu ifadeye katılım en yüksek düzeyde üst altı gelir gruplarında iken,
kırda yaşayanların bu ifadeye katılımı kentte yaşayanlara göre biraz daha yüksek
düzeydedir.
Ailelerin, çocukların yetiştirilmesinde bağımsız olmalarını ve kendi ayakları
üzerinde duracak bir eğitimi önemsedikleri görülmektedir. Bu ifadede çocukların
kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmeleri hususu, aileden bağımsız
olması ve hayatını buna göre kurması anlamı taşımamaktadır. Tam aksine, burada
kastedilen ekonomik bağımsızlık ve bir meslek sahibi olmaktır.
73
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 28-1. Çocuklar Kendi Ayakları Üzerinde Duracak Şekilde Yetiştirilmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 12,74 Sd= 4 P= 0,013
Kadın 50,8 40,3 7,1 1,6 ,2
Erkek 47,5 43,6 6,3 2,2 ,4
YAŞ*
18-24 arası 48,7 42,0 7,1 2,0 ,3
25-34 arası 46,9 43,0 7,5 2,3 ,3
35-44 arası 48,7 42,2 7,0 1,8 ,4
45-54 arası 52,1 39,8 5,9 2,0 ,2
55 + 51,1 41,7 5,5 1,3 ,4
EĞİTİM*
Eğitimsiz 44,0 47,6 5,8 2,4 ,2
İlkokul 49,1 43,4 6,0 1,2 ,3
Ortaokul 49,7 41,7 7,6 1,0
Lise 47,9 41,7 7,5 2,3 ,6
Üniversite 53,3 36,1 7,0 3,4 ,2
BÖLGE*
İstanbul 44,0 44,3 9,1 2,2 ,4
Batı Marmara 72,2 26,1 1,3 ,4
Ege 50,8 36,3 9,4 3,0 ,4
Doğu Marmara 54,1 37,0 7,1 1,5 ,2
Batı Anadolu 46,4 43,8 7,7 2,0 ,1
Akdeniz 57,3 37,3 4,6 ,9
Orta Anadolu 60,1 38,5 1,0 ,3
Batı Karadeniz 41,4 45,2 8,0 4,5 ,9
Doğu Karadeniz 40,3 56,3 3,4
Kuzeydoğu Anadolu 53,8 43,7 2,5
Ortadoğu Anadolu 38,6 56,2 3,0 1,9 ,4
Güneydoğu Anadolu 46,0 47,0 5,1 1,7 ,3
SES*
A 52,5 37,4 8,4 1,7
B 53,9 36,8 6,5 2,8
C1 49,7 38,8 8,4 2,6 ,5
C2 48,0 42,5 6,9 2,1 ,5
DE 48,3 44,7 5,5 1,3 ,2
YERLEŞİM YERİ*
Kent 48,2 41,3 8,0 2,2 ,4
Kır 52,8 44,3 2,0 ,8 ,1
TOPLAM 49,1 41,9 6,7 1,9 ,3
74
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 29. On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1298 21,5
Katılıyor 2167 35,9
Ne katılıyor ne katılmıyor 1145 19,0
Katılmıyor 1029 17,1
Hiç katılmıyor 396 6,6
TOPLAM 6035 100,0
“On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Ver-
melidir” ifadesine katılımın aritmetik ortalaması 3,49’dur. Görüşülen kişilerin %
57,4’ü bu yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Bu ifadeye, görüşülen kişilerin %
23,7’si katılmazken, % 19’u de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin
standart sapması 1,190’dır.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda erkekler kadınlardan biraz daha yüksek katılım göstermişlerdir.
Öte yandan gençlerde bu ifadeye katılım artarken eğitim seviyelerine göre ciddi bir
farklılık gözükmemektedir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla
birlikte, On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendi-
si Vermelidir ifadesine en yüksek düzeyde katılım Ege bölgesinde yaşayanlardadır.
SES grupları arasında belirgin farklılık gözükmezken, kentte yaşayanların bu ifade-
ye katılımı kırda yaşayanlara göre biraz daha yüksek düzeydedir.
75
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 29-1. On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Erkek Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen katılıyor
KatılıyorNe katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 24,53 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 19,9 34,5 20,1 18,3 7,2
Erkek 23,1 37,4 17,8 15,7 5,9
YAŞ X2= 60,47 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 24,2 38,6 19,2 11,5 6,6
25-34 arası 21,0 36,6 20,1 16,6 5,7
35-44 arası 18,8 36,2 18,5 20,0 6,4
45-54 arası 22,9 36,1 15,4 19,0 6,7
55 + 21,9 31,7 20,8 17,8 7,9
EĞİTİM X2= 20,31 Sd= 16 P= 0,206
Eğitimsiz 21,9 37,5 18,0 17,0 5,6
İlkokul 19,5 35,3 19,4 18,9 6,9
Ortaokul 22,3 37,1 17,2 16,7 6,6
Lise 22,6 36,1 19,6 15,1 6,6
Üniversite 23,6 35,4 18,9 15,9 6,3
BÖLGE X2= 307,80 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 23,0 37,0 19,4 15,8 4,8
Batı Marmara 15,7 35,7 30,9 16,1 1,7
Ege 32,6 31,1 16,1 12,4 7,9
Doğu Marmara 14,5 39,6 20,1 19,9 5,8
Batı Anadolu 20,7 29,9 18,7 22,5 8,2
Akdeniz 14,8 32,0 21,6 21,6 10,0
Orta Anadolu 15,0 29,7 17,5 27,3 10,5
Batı Karadeniz 23,8 44,0 13,7 13,7 4,8
Doğu Karadeniz 13,4 45,4 19,3 17,6 4,2
Kuzeydoğu Anadolu 19,3 34,5 24,4 5,0 16,8
Ortadoğu Anadolu 22,5 36,7 18,7 15,4 6,7
Güneydoğu Anadolu 19,9 45,8 17,3 13,8 3,2
SES X2= 17,88 Sd= 16 P= 0,331
A 22,3 34,6 19,0 15,6 8,4
B 20,4 36,3 20,7 16,9 5,8
C1 22,9 33,9 20,3 16,7 6,2
C2 23,0 35,0 19,1 16,8 6,1
DE 20,0 37,6 17,8 17,5 7,1
YERLEŞİM YERİ X2= 53,49 Sd= 4 P= 0,001
Kent 22,2 34,9 20,0 17,2 5,7
Kır 18,7 39,6 15,1 16,5 10,0
TOPLAM 21,5 35,9 19,0 17,1 6,6
76
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 30. On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1130 18,7
Katılıyor 1795 29,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 1219 20,2
Katılmıyor 1292 21,4
Hiç katılmıyor 599 9,9
TOPLAM 6035 100,0
“On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Verme-
lidir” ifadesine katılımın ortalaması 3,26’dır. Görüşülen kişilerin % 48,4’ü bu yargıya
katıldıklarını belirtmişlerdir. Bu ifadeye, görüşülen kişilerin % 31,3’ü katılmazken,
% 20,2’si de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması
1,261’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda erkekler kadınlar arasında bir farklılık görülmemektedir. Öte
yandan gençlerde bu ifadeye katılım artarken üniversite mezunlarında bu ifadeye
katılım biraz daha yüksektir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmak-
la birlikte, On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendi-
si Vermelidir ifadesine en yüksek düzeyde katılım Ege bölgesinde yaşayanlardadır.
SES grupları arasında ise bu ifadeye en düşük katılım alt gelir grubundakilerde iken,
kentte yaşayanların bu ifadeye katılımı kırda yaşayanlara göre biraz daha yüksek
düzeydedir.
Yukarıdaki son iki tablo dikkate alındığında, Türk aile yapısında ister erkek
ister kız olsun ailelerin çocukların on sekiz yaşına geldiklerinde kararlarını kendileri
alma düşüncesini genel anlamda onayladıkları görülmektedir. Ancak yüksek stan-
dart sapma değerleri çocuklarının gelecek beklentilerinde ailelerin etkin rol almak
istediklerinin göstergesidir.
77
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 30-1. On Sekiz Yaşını Dolduran Bir Kız Geleceğiyle İlgili Kararları Kendisi Vermelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen katılıyor
KatılıyorNe katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 12,14 Sd= 4 P= 0,016
Kadın 18,1 28,7 20,7 23,0 9,6
Erkek 19,4 30,8 19,7 19,8 10,3
YAŞ X2= 54,32 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 21,1 32,7 20,9 16,5 8,7
25-34 arası 18,5 29,6 22,5 20,0 9,4
35-44 arası 15,9 30,0 19,3 24,4 10,5
45-54 arası 19,6 30,3 17,8 22,8 9,5
55 + 19,5 26,1 19,3 23,5 11,6
EĞİTİM X2= 58,73 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 19,9 26,4 18,2 26,8 8,8
İlkokul 16,7 28,0 19,8 24,4 11,1
Ortaokul 19,6 32,1 19,1 19,1 10,2
Lise 19,5 31,1 21,6 18,4 9,4
Üniversite 21,0 32,0 21,0 17,7 8,4
BÖLGE X2= 284,96 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 21,8 32,7 20,9 17,9 6,7
Batı Marmara 10,4 33,9 27,4 19,1 9,1
Ege 28,6 28,2 16,4 16,1 10,7
Doğu Marmara 17,3 23,8 26,2 24,0 8,7
Batı Anadolu 16,3 22,6 19,1 27,8 14,2
Akdeniz 12,7 30,4 22,1 22,5 12,3
Orta Anadolu 11,9 24,8 15,0 32,9 15,4
Batı Karadeniz 17,9 33,0 16,4 24,1 8,6
Doğu Karadeniz 12,6 36,1 22,7 23,5 5,0
Kuzeydoğu Anadolu 16,0 33,6 26,1 5,9 18,5
Ortadoğu Anadolu 16,9 33,3 20,6 19,5 9,7
Güneydoğu Anadolu 16,3 33,7 19,2 23,7 7,1
SES X2= 49,67 Sd= 16 P= 0,001
A 20,1 34,1 19,6 18,4 7,8
B 18,9 31,2 23,4 18,4 8,1
C1 20,0 29,6 22,4 18,9 9,0
C2 20,7 27,8 21,2 20,8 9,4
DE 16,8 30,2 17,8 24,0 11,2
YERLEŞİM YERİ X2= 72,72 Sd= 4 P= 0,001
Kent 19,4 28,7 21,6 21,6 8,7
Kır 16,1 33,7 14,8 20,8 14,6
TOPLAM 18,7 29,7 20,2 21,4 9,9
78
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 31. Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2418 40,1
Katılıyor 2631 43,6
Ne katılıyor ne katılmıyor 696 11,5
Katılmıyor 252 4,2
Hiç katılmıyor 38 ,6
TOPLAM 6035 100,0
“Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir” ifadesine katılımın ortalaması 4,18
gibi yüksek bir değere sahiptir. Görüşülen kişilerin % 83,7’si bu yargıya katıldıklarını
belirtmişlerdir. Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir ifadesine ise görüşülen
kişilerin % 4,8’i katılmazken, % 11,5’i de kararsız kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde
ifadenin standart sapması 0,840’dır.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda kadınlar erkeklerden biraz daha yüksek katılım göstermişler-
dir. Öte yandan gençlerde bu ifadeye katılım artarken üniversite mezunlarında bu
ifadeye katılım biraz daha yüksektir. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi fark-
lılaşmakla birlikte, Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir ifadesine en yüksek
düzeyde katılım Batı Marmara bölgesinde yaşayanlardadır. SES grupları arasında
ise bu ifadeye en yüksek düzeyde katılım üst gelir grubundakilerde iken, kentle kır
arasında da anlamlı bir farklılık görülmemektedir.
Eş seçiminde çocukların kendilerinin karar vermelerine yönelik katılımın yük-
sek oranlarda olması, ailelerin eş seçiminde etkin bir rol almak istememeleri olarak
değerlendirilebilir. Bu durum Türk aile sisteminde “görücü usulü” evlilik anlayışının
giderek azaldığını göstermesi açısından anlamlı bir durumdur. Bu oranlar, önceki
tablolarda yer alan çocukların kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilme-
leri ifadesiyle paralellik arz etmektedir.
79
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 31-1. Çocuklar Evleneceği Eşi Kendi Seçmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 15,29 Sd= 4 P= 0,004
Kadın 41,4 41,6 11,8 4,7 ,5
Erkek 38,7 45,6 11,2 3,7 ,8
YAŞ X2= 21,75 Sd= 16 P= 0,151
18-24 arası 43,7 42,7 9,6 3,5 ,5
25-34 arası 38,5 44,5 12,4 3,8 ,8
35-44 arası 38,7 43,6 12,8 4,3 ,6
45-54 arası 40,7 43,5 11,3 4,1 ,4
55 + 39,9 43,2 10,6 5,5 ,8
EĞİTİM*
Eğitimsiz 37,1 43,3 13,3 5,6 ,7
İlkokul 37,8 46,0 11,2 4,4 ,5
Ortaokul 41,8 44,5 8,5 4,2 1,0
Lise 41,0 42,4 12,3 3,8 ,5
Üniversite 44,4 39,2 12,3 3,3 ,8
BÖLGE*
İstanbul 40,6 42,7 13,2 3,2 ,4
Batı Marmara 50,9 37,0 7,0 3,5 1,7
Ege 41,9 39,3 12,0 6,2 ,7
Doğu Marmara 43,1 40,9 12,6 2,8 ,6
Batı Anadolu 37,6 45,3 12,4 4,0 ,8
Akdeniz 45,9 40,8 9,1 3,7 ,5
Orta Anadolu 43,7 44,1 6,6 5,6
Batı Karadeniz 30,1 53,9 10,7 4,2 1,2
Doğu Karadeniz 34,5 52,9 10,1 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 48,7 39,5 8,4 3,4
Ortadoğu Anadolu 32,6 52,1 8,6 5,2 1,5
Güneydoğu Anadolu 33,8 46,6 14,3 4,7 ,5
SES*
A 47,5 38,0 10,1 3,4 1,1
B 46,1 41,1 8,1 3,5 1,3
C1 40,2 42,5 12,8 4,1 ,4
C2 41,8 42,0 11,5 4,1 ,6
DE 37,7 45,9 11,4 4,4 ,7
YERLEŞİM YERİ X2= 36,13 Sd= 4 P= 0,001
Kent 40,2 42,4 12,7 4,0 ,6
Kır 39,5 48,0 7,1 4,8 ,7
TOPLAM 40,1 43,6 11,5 4,2 ,6
80
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 32. Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 648 10,7
Katılıyor 1072 17,8
Ne katılıyor ne katılmıyor 932 15,4
Katılmıyor 2062 34,2
Hiç katılmıyor 1321 21,9
TOPLAM 6035 100,0
“Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır” ifadesine katılımın
ortalaması 2,61 gibi oldukça düşük bir orana sahiptir. Görüşülen kişilerin % 28,5’i bu
yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar
Kazandırır ifadesine görüşülen kişilerin % 56,1’i katılmazken, % 15,4’ü da kararsız
kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması 1,294’dir.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye
katılım konusunda erkekler kadınlardan daha yüksek katılım göstermişlerdir. Öte
yandan gençlerle 55 ve üzeri yaş grubundakilerin bu ifadeye katılımı daha yüksektir.
Eğitim kategorileri açısından en yüksek katılım oranı hiçbir eğitim almamışlarda-
dır. Bölgelere göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Erkek Çocuk
Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır ifadesine en yüksek düzeyde katılım Ku-
zeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. SES grupları arasında ise bu ifadeye
en yüksek düzeyde katılım alt gelir grubundakilerde iken, kırdakilerin bu ifadeye
katılımı kentlerden daha yüksek oranlardadır.
Erkek çocuğunun aileye itibar kazandırması anlayışının Türk ailesinde artık
kabul görmediği sonuçlardan görülmektedir.
81
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 32-1. Erkek Çocuk Sahibi Olmak Daha Çok İtibar Kazandırır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 35,09 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 10,1 17,0 13,9 34,3 24,6
Erkek 11,4 18,5 17,0 34,0 19,1
YAŞ X2= 44,64 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 12,4 21,7 14,3 31,4 20,2
25-34 arası 9,9 17,7 16,3 35,4 20,8
35-44 arası 9,8 16,3 14,9 35,8 23,1
45-54 arası 9,0 15,6 14,6 36,1 24,8
55 + 13,1 17,7 16,7 31,4 21,1
EĞİTİM X2= 104,70 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 17,4 26,0 16,3 26,2 14,0
İlkokul 10,7 16,8 16,4 35,1 21,0
Ortaokul 8,9 18,6 14,8 34,9 22,7
Lise 10,6 18,8 14,2 33,7 22,6
Üniversite 8,7 13,2 15,1 36,4 26,6
BÖLGE X2= 375,13 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 10,6 22,7 19,0 28,3 19,5
Batı Marmara 6,1 9,1 9,6 35,2 40,0
Ege 8,7 16,7 21,9 28,9 23,7
Doğu Marmara 6,5 12,1 13,4 42,9 25,1
Batı Anadolu 9,0 13,7 13,1 37,6 26,7
Akdeniz 12,3 15,6 13,9 35,5 22,7
Orta Anadolu 15,7 10,5 10,8 50,7 12,2
Batı Karadeniz 10,7 21,4 13,7 36,9 17,3
Doğu Karadeniz 7,6 22,7 8,4 37,8 23,5
Kuzeydoğu Anadolu 33,6 22,7 14,3 18,5 10,9
Ortadoğu Anadolu 10,9 14,2 12,0 42,7 20,2
Güneydoğu Anadolu 13,6 24,1 12,1 32,0 18,2
SES X2= 70,32 Sd= 16 P= 0,001
A 10,1 11,7 9,5 38,0 30,7
B 5,8 11,1 17,4 35,3 30,5
C1 10,0 16,8 14,5 35,5 23,2
C2 10,7 19,9 16,1 33,7 19,5
DE 12,0 18,8 15,9 33,1 20,2
YERLEŞİM YERİ X2= 43,65 Sd= 4 P= 0,001
Kent 9,7 17,3 16,5 34,1 22,3
Kır 14,5 19,5 11,3 34,2 20,4
TOPLAM 10,7 17,8 15,4 34,2 21,9
82
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 33. Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kullanılabilir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 407 6,7
Katılıyor 999 16,6
Ne katılıyor ne katılmıyor 740 12,3
Katılmıyor 1866 30,9
Hiç katılmıyor 2023 33,5
TOPLAM 6035 100,0
“Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kullanılabilir” ifadesine katılımın or-
talaması 2,32 gibi oldukça düşük bir değere sahiptir. Görüşülen kişilerin % 23,3’ü bu
yargıya katıldıklarını belirtmişlerdir. Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kul-
lanılabilir ifadesine görüşülen kişilerin % 64,4’ü katılmazken, % 12,3’ü de kararsız
kalmışlardır. Beşli ölçek içerisinde ifadenin standart sapması 1,274’dür.
İfade sosyodemografik değişkenler açısından analiz edildiğinde, bu ifadeye ka-
tılım konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir farklılık söz konusu değildir. Öte
yandan ilginç bir şekilde gençlerde bu ifadeye katılımı daha yüksektir. Eğitim kate-
gorileri açısından en yüksek katılım oranı hiçbir eğitim almamışlardadır. Bölgelere
göre bu ifadeye katılım düzeyi farklılaşmakla birlikte, Çocuğun Eğitiminde Gere-
kirse Dayak Kullanılabilir ifadesine en yüksek düzeyde katılım Kuzeydoğu Anadolu
bölgesinde yaşayanlardadır. SES grupları arasında ise bu ifadeye en yüksek düzeyde
katılım üst gelir grubundakilerde iken, kırdakilerin bu ifadeye katılımı kentlerden
daha yüksek oranlardadır.
Aileler eğitimde dayağın etkili bir yol olmadığı konusunda birleşmektedir.
Halka arasında yaygın olan “eti senin kemiği benim” sözünün artık Türk toplu-
munda önemli ölçüde değerini kaybettiğini söylemek yanlış bir değerlendirme ol-
mayacaktır.
83
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 33-1. Çocuğun Eğitiminde Gerekirse Dayak Kullanılabilir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 29,96 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 7,1 14,6 11,9 30,3 36,2
Erkek 6,4 18,5 12,6 31,6 30,8
YAŞ X2= 45,61 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 8,1 21,4 11,5 27,0 32,0
25-34 arası 7,1 15,4 13,6 32,1 31,8
35-44 arası 6,8 15,7 12,5 30,4 34,5
45-54 arası 5,4 13,8 11,4 33,0 36,4
55 + 5,9 16,8 11,4 32,1 33,8
EĞİTİM X2= 82,06 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 8,8 24,3 14,2 31,1 21,5
İlkokul 6,7 14,8 11,7 34,2 32,6
Ortaokul 7,3 15,1 12,6 29,5 35,5
Lise 6,7 17,7 12,7 27,1 35,8
Üniversite 5,3 15,7 11,6 30,1 37,2
BÖLGE X2= 453,83 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 9,0 23,5 13,0 22,6 31,9
Batı Marmara 5,2 6,5 7,4 22,6 58,3
Ege 2,7 11,4 10,0 30,9 45,1
Doğu Marmara 2,6 13,6 14,5 35,7 33,5
Batı Anadolu 8,6 17,2 12,9 29,5 31,9
Akdeniz 3,0 12,1 14,2 36,7 33,9
Orta Anadolu 11,5 7,3 8,4 41,6 31,1
Batı Karadeniz 6,8 22,6 7,4 32,4 30,7
Doğu Karadeniz 4,2 10,1 7,6 49,6 28,6
Kuzeydoğu Anadolu 21,8 22,7 10,9 27,7 16,8
Ortadoğu Anadolu 6,7 13,9 18,0 37,8 23,6
Güneydoğu Anadolu 7,9 20,0 14,6 33,8 23,6
SES X2= 33,81 Sd= 16 P= 0,001
A 7,3 11,7 13,4 26,3 41,3
B 4,0 13,6 12,6 32,2 37,5
C1 7,0 16,6 12,8 28,3 35,3
C2 6,9 18,6 11,5 30,1 32,9
DE 6,9 16,3 12,2 33,2 31,5
YERLEŞİM YERİ X2= 36,22 Sd= 4 P= 0,001
Kent 5,9 16,8 13,1 31,0 33,2
Kır 9,8 15,7 9,2 30,5 34,7
TOPLAM 6,7 16,6 12,3 30,9 33,5
84
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.5. Evlilik, Sadakat ve Eşler Arası İlişki
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki evlilik, evlilikte
sadakat ve eşler arası ilişkiler ile ilgili beş ifadenin betimleyici istatistikleri sosyode-
mografik değişkenlerle karşılaştırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 34. Kadının Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 3272 54,2
Katılıyor 1702 28,2
Ne katılıyor ne katılmıyor 497 8,2
Katılmıyor 360 6,0
Hiç katılmıyor 204 3,4
TOPLAM 6035 100,0
Türk toplumunda, evliliğin sürdürülmesinde sadakat önemli bir husustur. Bir
eş olarak kadının ya da erkeğin eşini aldatması, esasen aynı kategoride ve aynı gös-
terge ile değerlendirilmesi gerekirken, farklı değerlendirildiği şeklinde bir kanaat
vardır. Araştırmaya katılanların %82,4’ü kadının aldatmasının affedilemez olduğu
fikrinde birleştikleri anlaşılmaktadır. Beşli ölçek içinde aritmetik ortalama 4,24 ola-
rak hesaplanmıştır. Ancak standart sapma (1,054) değeri ‘bir’in üstündedir. Diğer bir
ifade ile karşı görüşte olanlar da mevcuttur.
Kadının aldatması asla affedilmez ifadesi, kadın ve erkekler arasında aynı oran-
larda değerlendirilmiştir. Yaş kategorileri arttıkça, kadının sadakatsizliğine olan
karşı duruş artmaktadır. Kadının aldatması konusunda üniversite mezunları ara-
sında hem çekimser olanların hem de olumsuz kanaat bildirenlerin oranı artmakta-
dır. Kadının aldatması konusunda toleransın yok denecek kadar az olduğu bölgeler
Orta Anadolu, Doğu Karadeniz, Batı Marmara, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dur.
Sosyoekonomik seviye düştükçe, kadının aldatmasının affedilemeyeceği görüşünde
olanların oranı artmaktadır. Beklentiye paralel olarak kadının aldatmasının affedi-
lemeyeceği görüşünde olanlar daha çok kırsal yerleşim yerlerinde yaşamaktadırlar.
Evliliğin sürdürülmesi ile ilgili bir değer olarak, kadının aldatmasının affedil-
meyeceği hususunda Türk toplumun yaygın bir kanaat vardır. Beşli ölçekte, cevap
verenlerin yarıdan fazlasının tamamen katılıyorum seçeneğinin altında toplanmış
olması bu değer ifadesinin oldukça güçlü olduğu şeklinde değerlendirilmelidir.
85
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 34-1. Kadının Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 2,00 Sd= 4 P= 0,736
Kadın 53,8 28,3 8,4 5,8 3,6
Erkek 54,6 28,1 8,0 6,2 3,1
YAŞ X2= 39,99 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 49,1 30,1 9,7 6,7 4,3
25-34 arası 52,5 29,6 8,6 5,6 3,6
35-44 arası 54,9 27,9 8,0 6,7 2,5
45-54 arası 56,1 26,9 7,3 5,3 4,4
55 + 59,4 25,6 7,2 5,4 2,4
EĞİTİM X2= 62,60 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 55,8 30,5 6,7 5,1 1,9
İlkokul 57,8 27,4 6,7 5,4 2,8
Ortaokul 53,4 27,7 9,2 6,8 3,0
Lise 53,2 28,5 8,9 5,8 3,6
Üniversite 47,2 28,8 10,9 7,6 5,5
BÖLGE X2= 398,98 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 42,5 32,3 12,2 8,1 4,9
Batı Marmara 75,7 16,1 6,1 1,7 ,4
Ege 54,5 24,5 12,1 6,8 2,2
Doğu Marmara 63,6 19,9 5,4 8,7 2,4
Batı Anadolu 52,0 23,4 8,5 8,2 7,9
Akdeniz 58,0 29,0 6,0 5,1 1,9
Orta Anadolu 72,0 22,7 3,1 1,7 ,3
Batı Karadeniz 51,8 35,4 6,5 4,2 2,1
Doğu Karadeniz 39,5 49,6 7,6 ,8 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 55,5 34,5 4,2 5,9
Ortadoğu Anadolu 58,1 32,6 2,2 3,4 3,7
Güneydoğu Anadolu 58,4 32,0 5,2 2,5 1,9
SES X2= 73,64 Sd= 16 P= 0,001
A 46,9 24,0 12,3 9,5 7,3
B 52,4 28,2 10,1 6,3 3,0
C1 51,1 28,1 10,0 6,2 4,7
C2 51,6 29,7 8,6 7,1 3,0
DE 58,3 27,9 6,3 5,0 2,5
YERLEŞİM YERİ X2= 93,72 Sd= 4 P= 0,001
Kent 51,7 28,4 9,3 6,8 3,7
Kır 63,6 27,4 4,1 2,9 2,0
TOPLAM 54,2 28,2 8,2 6,0 3,4
86
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 35. Erkeğin Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2475 41,0
Katılıyor 1882 31,2
Ne katılıyor ne katılmıyor 893 14,8
Katılmıyor 558 9,2
Hiç katılmıyor 227 3,8
TOPLAM 6035 100,0
Bir üstteki tabloda, bir eş olarak kadının aldatması ile erkeğin aldatması aynı
kategoride değerlendirilmesi gerekirken, Türk toplumunda farklı değerlendirildi-
ğinden söz edilmişti. Erkeğin eşini aldatması asla affedilemez şeklindeki ifadeye ka-
tılım verileri toplumumuzdaki çifte standart olduğu kanaatini doğrular niteliktedir.
Bu kanaate olumlu cevap verenlerin toplam oranı %72,2’dir. Erkeğin aldatmasının
affedilebilir olduğunu düşünenlerin oranı ise %13’tür. Beşli ölçek içinde aritmetik
ortalama bir öncekine göre düşerken (3,96), standart sapma ise yükselmiştir (1,125).
Diğer bir ifade ile kadın ve erkeğin sadakatlerine verilen değer farklılıklar göster-
mektedir.
Erkeğin Aldatması Asla Affedilemez ifadesi ile bağımsız değişkenlerden cinsi-
yet arasında yapılan çapraz karşılaştırmada kadınlar ile erkekler arasında anlamlı bir
farklılık ortaya çıkmıştır. Kadınların aldatmasının affedilemeyeceğini düşünen ka-
dınlar, erkeğin aldatmasının da affedilemeyeceğini söylemektedirler. Buna karşılık
erkekler, kadının aldatması konusunda gösterdikleri kararlı duruşu erkek aldatması
konusunda gösterememekte, erkek lehine daha toleranslı bir cevap vermeyi tercih et-
mektedirler. Yaş ve eğitim kategorileri arasında anlamlı bir farklılık bulunamazken,
bölgeler arasında Akdeniz, Batı Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde er-
keklerin aldatmasının affedilebileceği yönünde bir tercih dikkat çekmektedir. Buna
karşılık Orta Anadolu, Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde erkek
aldatmasının da kadın aldatması gibi affedilemeyeceği kanaati hâkimdir. SES dü-
zeyi yüksek olanlar arasında da erkekler için daha toleranslı davranıldığı araştırma
verilerinden anlaşılmaktadır. Kentlerde yaşayanlar, kırsal yerleşim yerinde yaşayan-
lara göre erkeklere daha toleranslı davranmaktadırlar.
Türk toplumunda aile içi eşler arasında sadakat noktasında çifte standart oldu-
ğu görülmektedir. Özellikle erkeklerin kadının aldatması karşısında takındıkları
katı duruşu, erkeklerin aldatması söz konusu olduğunda gösterememektedirler.
87
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 35-1. Erkeğin Aldatması Asla Affedilemez İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor ne
katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 140,57 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 47,3 30,7 12,3 6,6 3,1
Erkek 34,6 31,7 17,3 12,0 4,4
YAŞ X2= 28,72 Sd= 16 P= 0,026
18-24 arası 37,6 31,4 17,1 10,2 3,8
25-34 arası 41,0 30,0 15,4 9,1 4,5
35-44 arası 41,3 32,7 13,6 8,5 3,9
45-54 arası 42,9 28,2 15,1 10,4 3,4
55 + 42,7 33,4 12,8 8,4 2,7
EĞİTİM X2= 61,76 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 42,7 33,9 11,8 9,2 2,4
İlkokul 43,8 32,5 11,9 8,5 3,4
Ortaokul 41,5 29,9 14,8 9,3 4,4
Lise 39,2 29,7 17,1 10,0 4,1
Üniversite 36,1 29,9 19,6 9,9 4,5
BÖLGE X2= 222,01 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 37,3 31,0 18,5 8,2 5,0
Batı Marmara 50,9 18,7 20,4 7,8 2,2
Ege 46,3 26,6 16,7 8,4 2,0
Doğu Marmara 49,8 21,0 16,5 8,0 4,8
Batı Anadolu 35,2 34,1 15,2 10,7 4,8
Akdeniz 37,8 32,2 12,0 13,9 4,2
Orta Anadolu 49,7 37,4 7,3 4,2 1,4
Batı Karadeniz 40,8 36,9 9,8 9,8 2,7
Doğu Karadeniz 31,9 44,5 16,0 6,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 42,9 38,7 12,6 5,0 ,8
Ortadoğu Anadolu 42,3 37,8 5,2 9,0 5,6
Güneydoğu Anadolu 38,4 33,3 12,8 11,8 3,7
SES X2= 47,02 Sd= 16 P= 0,001
A 36,9 27,4 21,2 10,1 4,5
B 41,3 27,2 17,4 10,1 4,0
C1 38,4 30,8 17,2 9,1 4,5
C2 40,1 31,6 16,1 8,6 3,6
DE 43,4 32,1 11,8 9,5 3,3
YERLEŞİM YERİ X2= 69,58 Sd= 4 P= 0,001
Kent 39,1 31,2 16,5 9,1 4,1
Kır 48,2 31,1 8,4 9,6 2,6
TOPLAM 41,0 31,2 14,8 9,2 3,8
88
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 36. Evli de Olsa Erkekler Çapkınlık Yapabilir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 477 7,9
Katılıyor 769 12,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 682 11,3
Katılmıyor 1861 30,8
Hiç katılmıyor 2246 37,2
TOPLAM 6035 100,0
Erkeğin eşine sadakati konusu farklı kelimelerle ve olumlu ifade olarak araştır-
maya katılanlara tekrar sorulmuştur. Genel olarak incelendiğinde bir önceki tabloda
yer alan verilere çok yakın değerler elde edilmiştir. “Evli de Olsa Erkekler Çapkınlık
Yapabilir” şeklindeki ifadeye katılmadığını söyleyenlerin oranı %68’dir. Tablonun
beşli ölçekte aritmetik ortalaması 2,23 ve standart sapması ise 1,285’tir. Standart sap-
ma değerinin oldukça yüksek olması cevap veren kitlenin fikir birliği içinde olmadı-
ğı, heterojen bir karakter gösterdiği şeklinde değerlendirilebilir.
Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir ifadesi cinsiyet ile çapraz karşılaştırılmış
ve erkekler arasında bu ifadeye olumlu yönde katılanların sayısının kadınlara göre
daha fazla olduğu görülmüştür. Yaş ilerledikçe söz konusu yargıya olumsuz bakanla-
rın sayısı artmaktadır. Eğitim değişkeni ile yapılan karşılaştırmada ise lise mezunu
olanlar arasında bu yargıya destek verenlerin en yüksek oranda olduğu görülmüştür.
Batı Marmara, Orta Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde evli erkeklerin çap-
kınlık yapmasına destek verenlerin oranı ortalamanın çok altında kalmaktadır. Sos-
yoekonomik seviyesi A olanlar, çapkınlık konusunda ortalamanın üstünde olumlu
yönde kanaat bildirirken, kent ve kırda oturanlar arasında olumlu kanaatlerde bir
farklılık olmamış, fakat çekinceli cevap verenlerin oranı fazla olmuştur.
Kısaca, erkeklerin eşini aldatması yargısında olduğu gibi, netice olarak aynı an-
lama gelen, evli erkeklerin çapkınlık yapması yargısı da Türk Toplumu tarafından
benzer şekilde değerlendirilmiştir. Sözcüklerin değişmesi, yargının değişmesi sonu-
cunu ortaya çıkarmamıştır. Türk toplumu, evli kadınların eşlerine sadakati konu-
sunda gösterdiği hassasiyeti erkeklerin eşlerini aldatması ya da çapkınlık yapmaları
konusunda gösterememektedir.
89
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 36-1. Evli de Olsa Erkekler Çapkınlık Yapabilir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 127,83 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 7,6 9,9 9,4 29,5 43,6
Erkek 8,2 15,6 13,2 32,2 30,8
YAŞ X2= 71,75 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 8,6 18,6 12,6 28,5 31,7
25-34 arası 7,3 12,8 12,8 30,8 36,4
35-44 arası 8,2 10,5 11,2 31,8 38,3
45-54 arası 7,5 12,1 9,6 29,9 40,9
55 + 8,1 10,1 9,4 32,8 39,6
EĞİTİM X2= 72,94 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 10,3 9,2 10,7 36,5 33,3
İlkokul 7,7 10,4 10,1 32,9 38,9
Ortaokul 6,8 13,8 11,2 28,5 39,7
Lise 8,3 17,0 11,8 27,9 34,9
Üniversite 7,4 12,7 13,6 29,1 37,2
BÖLGE X2= 558,92 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 10,1 21,8 15,5 21,4 31,2
Batı Marmara 3,5 4,8 11,7 32,6 47,4
Ege 5,0 9,1 8,1 24,9 52,9
Doğu Marmara 6,3 11,5 20,6 23,2 38,5
Batı Anadolu 9,8 10,9 9,8 36,7 32,9
Akdeniz 4,4 13,5 11,4 28,6 42,0
Orta Anadolu 11,2 5,9 6,6 48,3 28,0
Batı Karadeniz 12,2 12,5 8,0 28,9 38,4
Doğu Karadeniz 5,0 8,4 5,0 47,9 33,6
Kuzeydoğu Anadolu 17,6 5,9 8,4 42,0 26,1
Ortadoğu Anadolu 4,9 10,1 8,6 37,8 38,6
Güneydoğu Anadolu 7,1 9,8 8,1 45,6 29,5
SES X2= 43,69 Sd= 16 P= 0,001
A 10,1 14,5 10,1 30,2 35,2
B 6,0 9,8 12,8 30,0 41,3
C1 8,3 14,8 12,5 28,6 35,9
C2 6,7 14,5 12,4 30,0 36,3
DE 8,3 10,9 9,9 32,9 38,0
YERLEŞİM YERİ X2= 79,80 Sd= 4 P= 0,001
Kent 7,1 13,5 12,7 30,4 36,3
Kır 11,1 9,8 5,9 32,6 40,6
TOPLAM 7,9 12,7 11,3 30,8 37,2
90
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 37. Evliliğin Temeli Sadakattir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 3292 54,5
Katılıyor 2082 34,5
Ne katılıyor ne katılmıyor 420 7,0
Katılmıyor 158 2,6
Hiç katılmıyor 83 1,4
TOPLAM 6035 100,0
Sadakat kavramının Türk toplumunda bir aile değeri olarak önemini ortaya
koyan “Evliliğin temeli sadakattir” ifadesine katılım oldukça yüksektir. Araştırmaya
katılanların toplam %89’u bu yargıya katıldıklarını ifade etmişlerdir. Katılmayan-
ların oranı sadece %4’tür. Bu yargıya verilen cevapların beşli ölçeğe göre aritme-
tik ortalaması, 4,38 ile en yüksek olanlardan birisidir. Standart sapması ise oldukça
düşüktür (,835). Sadakati evliliğin temeli olarak gören bu değer ifadesi, toplumda
üzerinde fikir birliğinin sağlandığı bir husustur.
Evliliğin Temeli Sadakattir ifadesinin bağımsız değişkenlerle yapılan çapraz
karşılaştırmasında, değer üzerinde bir uzlaşma olduğundan, istatistiki olarak an-
lamlı farklılıklar tespit edilememiştir.
Evliliğin temeline sadakati koyan değer ifadesi, çok yüksek bir ortalama ile güç-
lü bir değer olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bu değer yargısının orta vadede Türk
aile değerleri içindeki önem ve yerini koruyacağı beklenmektedir.
91
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 37-1. Evliliğin Temeli Sadakattir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 14,58 Sd= 4 P= 0,006
Kadın 56,9 32,8 6,4 2,6 1,4
Erkek 52,2 36,3 7,6 2,7 1,3
YAŞ X2= 34,85 Sd= 16 P= 0,004
18-24 arası 49,6 36,5 8,8 3,4 1,7
25-34 arası 53,5 34,4 7,7 2,8 1,5
35-44 arası 54,9 34,8 6,5 2,7 1,1
45-54 arası 55,9 34,3 6,4 2,0 1,4
55 + 59,5 32,3 5,0 2,0 1,1
EĞİTİM X2= 55,31 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 55,2 34,5 7,7 2,2 ,4
İlkokul 57,1 34,5 5,3 2,1 1,0
Ortaokul 54,9 35,7 5,6 3,1 ,6
Lise 52,2 34,3 8,9 2,7 1,9
Üniversite 51,6 34,1 8,5 3,4 2,4
BÖLGE*
İstanbul 46,9 38,2 11,6 2,3 1,1
Batı Marmara 80,0 19,1 ,9
Ege 58,3 26,4 10,9 4,0 ,6
Doğu Marmara 58,2 30,1 8,7 2,2 ,9
Batı Anadolu 51,1 32,8 4,9 5,7 5,5
Akdeniz 61,3 32,3 3,7 1,6 1,1
Orta Anadolu 61,5 35,3 1,0 1,4 ,7
Batı Karadeniz 43,2 45,8 7,7 3,0 ,3
Doğu Karadeniz 42,9 52,9 1,7 ,8 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 56,3 40,3 1,7 ,8 ,8
Ortadoğu Anadolu 47,9 48,3 2,2 1,1 ,4
Güneydoğu Anadolu 60,1 34,2 3,7 1,3 ,7
SES*
A 44,7 40,8 7,3 3,4 3,9
B 58,2 29,7 7,6 3,0 1,5
C1 51,6 33,7 9,4 3,4 1,9
C2 51,3 36,8 7,7 2,5 1,7
DE 58,1 34,2 4,9 2,0 ,7
YERLEŞİM YERİ X2= 99,94 Sd= 4 P= 0,001
Kent 52,6 34,6 8,4 2,8 1,7
Kır 62,0 34,2 1,7 2,0 ,2
TOPLAM 54,5 34,5 7,0 2,6 1,4
92
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 38. Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı Yapmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2995 49,6
Katılıyor 2534 42,0
Ne katılıyor ne katılmıyor 367 6,1
Katılmıyor 106 1,8
Hiç katılmıyor 33 ,5
TOPLAM 6035 100,0
Evlilikte eşler arası ilişkiyi konu edinen “Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı
Yapmalıdır” ifadesi yüksek bir ortalama (4,38) ve düşük bir standart sapma (,727)
alarak halkın %91,6’sının olumlu yönde katılım gösterdiği bir değer ifadesi olmuştur.
Burada, her türlü fedakârlık ifadesine olan yüksek onay verme dikkat çekmektedir.
Her türlü insan birlikteliğinin bir fedakârlık (özveri) boyutu vardır. Ancak koşulsuz
bir fedakârlık her zaman söz konusu değildir. Türk toplumunun %91,6’sı her türlü
fedakârlığa, diğer bir ifade ile koşulsuz fedakârlığa olumlu bakması, evliliği sürdür-
me kararlılığını göstermektedir. Kayıtsız şartsız bir fedakârlığa olumlu bakmadığını
söyleyenlerin oranı sadece %2,3’tür.
“Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı Yapmalıdır” ifadesi ile cinsiyet arasında
katılıp katılmama toplamları açısından anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Yaş
kategorileri yükseldikçe her türlü fedakârlık yapılması yönünde kanaat bildirenlerin
oranı artarken üniversite mezunları arasında da fedakârlığın her türlüsüne karşı çı-
kanların oranı daha fazladır. Bölgeler arasında dikkat çekici bir farklılık söz konusu
değil iken, SES düzeyi A olanların daha sınırlı bir fedakârlıktan yana oldukları
anlaşılmaktadır. Kentlerde ise kırsal bölgelere göre çekince koyanların oranı yük-
sektir.
Türk aile değerleri arasında ailenin sürdürülmesi büyük önem arz etmektedir.
Çocuk merkezli bir aile tahayyülüne sahip olan Türk insanı için bu değer ifadesi
son derece tutarlıdır. Bir önceki tabloda, anlaşamayan eşlerin boşanması mantıksal
bir durum olarak gözükmesine rağmen, toplumda kayda değer bir kesimin çekimser
durması ve olumsuz kanaat bildirmesi, aileyi sürdürmeye yönelik güçlü bir motivas-
yonun bulunmasından kaynaklanmaktadır.
93
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 38-1. Evlilikte Eşler Her Türlü Fedakârlığı Yapmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 13,90 Sd= 4 P= 0,008
Kadın 51,1 40,5 5,7 2,2 ,6
Erkek 48,2 43,5 6,5 1,3 ,5
YAŞ X2= 47,24 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 45,4 44,1 6,9 2,7 1,0
25-34 arası 47,0 43,3 7,6 1,7 ,4
35-44 arası 50,1 42,2 5,9 1,3 ,5
45-54 arası 53,7 39,8 4,2 2,0 ,3
55 + 53,8 39,4 4,8 1,3 ,6
EĞİTİM*
Eğitimsiz 51,1 42,1 4,7 1,3 ,7
İlkokul 51,7 41,9 4,5 1,6 ,3
Ortaokul 49,6 44,1 4,5 1,0 ,8
Lise 48,0 43,0 7,1 1,4 ,5
Üniversite 46,5 39,0 10,1 3,5 ,9
BÖLGE*
İstanbul 41,3 46,2 10,0 2,0 ,5
Batı Marmara 63,9 31,7 ,9 2,2 1,3
Ege 52,4 35,9 9,0 2,4 ,3
Doğu Marmara 58,4 33,5 5,6 1,5 ,9
Batı Anadolu 47,1 44,1 6,4 2,1 ,4
Akdeniz 58,7 36,6 3,0 1,2 ,5
Orta Anadolu 55,2 40,2 2,1 1,7 ,7
Batı Karadeniz 43,8 45,8 6,8 2,1 1,5
Doğu Karadeniz 38,7 57,1 3,4 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 60,5 39,5
Ortadoğu Anadolu 47,6 47,9 4,1 ,4
Güneydoğu Anadolu 48,7 48,0 1,7 1,3 ,3
SES*
A 38,0 39,7 16,8 3,4 2,2
B 48,9 39,8 7,6 3,0 ,8
C1 48,5 41,3 7,6 2,2 ,5
C2 49,0 43,2 6,1 1,4 ,4
DE 51,6 42,4 4,1 1,4 ,5
YERLEŞİM YERİ X2= 63,48 Sd= 4 P= 0,001
Kent 47,6 42,9 7,1 1,9 ,5
Kır 57,3 38,6 2,2 1,4 ,6
TOPLAM 49,6 42,0 6,1 1,8 ,5
94
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.6. Boşanma
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki boşanma ile ilgili
bir ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak
sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 39. Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Kaçınmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1317 21,8
Katılıyor 2343 38,8
Ne katılıyor ne katılmıyor 1098 18,2
Katılmıyor 963 16,0
Hiç katılmıyor 314 5,2
TOPLAM 6035 100,0
Yukarıdaki tabloda, aile değerleri ölçeğinde yer alan ve evlilik ilişkilerini ölçen
“Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Kaçınmamalıdır” ifadesine verilen cevaplar yer al-
maktadır. Tablodaki verilerden, anlaşmazlık halinde boşanmayı bir çıkış yolu olarak
görenlerin toplamı %60,6’dır. Anlaşmazlık halinde boşanmayı ilk çözüm olarak dü-
şünmeyenlerin oranı ise %21,2’dir. Tablonun aritmetik ortalaması 3,56 olup standart sap-
ması ise 1,146’dır. Ortalamanın orta değere yakın oluşu ve standart sapmanın da yüksek
oluşu, toplumda boşanma konusunda bir fikir birliği olmadığını göstermektedir.
Söz konusu ifadeye katılım yönünde erkekler ile kadınlar arasında anlamlı bir
farklılık tespit edilmemiştir. Buna karşılık yaş kategorileri ilerledikçe bu ifadeye
katılanların oranının azaldığı yönünde anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Eğitim de-
ğişkeni ile ters yönde bir ilişki olup eğitim basamakları ilerledikçe ifadeye olumlu
cevap verenlerin oranı artmaktadır. Bölgeler arasında yapılan karşılaştırmada ise
Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde “Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Ka-
çınmamalıdır” ifadesine olumsuz yaklaşanların oranı diğer bölgelere göre daha azdır.
sosyoekonomik seviye açısından A ve B kategorilerinde daha çok boşanma yönün-
de bir eğilim oluşurken DE seviyelerinde ise evliliği sürdürme yönünde daha fazla
çaba sarf edilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı daha fazladır. Beklentilere uygun
olarak, kırda yaşayanlar arasında boşanmaya olumlu bakmayanların oranı diğerine
göre daha fazladır.
Genel olarak değerlendirildiğinde, eşler anlaşamadığında boşanmayı bir çözüm
yolu olarak ilk planda düşünme noktasında toplumda ortak bir kanaat olmadığı, hal-
kın üçte ikisine yakınının boşanmayı bir çözüm olarak görmekle birlikte, çok istekli
davranmadıkları tespit edilmiştir.
95
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 39-1. Anlaşamayan Eşler Boşanmaktan Kaçınmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 5,62 Sd= 4 P= 0,229
Kadın 23,0 37,9 18,2 15,9 4,9
Erkek 20,7 39,7 18,1 16,0 5,5
YAŞ X2= 42,29 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 23,9 39,7 19,1 12,7 4,7
25-34 arası 21,9 39,0 19,2 16,0 4,0
35-44 arası 21,8 39,3 18,0 15,9 5,1
45-54 arası 22,5 38,6 17,9 15,0 6,0
55 + 19,1 37,3 16,4 20,3 6,9
EĞİTİM X2= 78,81 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 19,1 32,6 16,5 24,3 7,5
İlkokul 19,3 39,6 18,4 17,4 5,4
Ortaokul 22,9 37,7 18,5 16,5 4,4
Lise 24,0 40,9 17,1 13,0 4,9
Üniversite 25,0 38,1 20,1 12,2 4,6
BÖLGE X2= 218,51 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 24,7 37,8 20,3 12,0 5,1
Batı Marmara 24,8 36,1 17,4 16,5 5,2
Ege 16,9 41,2 19,5 15,1 7,3
Doğu Marmara 17,7 39,4 25,8 14,3 2,8
Batı Anadolu 27,8 36,7 15,6 14,6 5,3
Akdeniz 20,9 43,1 15,6 16,2 4,2
Orta Anadolu 19,2 48,6 17,5 13,6 1,0
Batı Karadeniz 22,9 42,9 13,1 15,2 6,0
Doğu Karadeniz 25,2 41,2 15,1 16,0 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 35,3 31,9 14,3 12,6 5,9
Ortadoğu Anadolu 19,9 31,1 14,6 26,2 8,2
Güneydoğu Anadolu 15,8 34,3 17,7 26,8 5,4
SES X2= 69,40 Sd= 16 P= 0,001
A 30,2 35,8 17,9 10,6 5,6
B 24,9 39,5 18,9 11,8 4,8
C1 24,1 40,0 17,7 13,2 5,0
C2 23,9 38,2 18,9 14,8 4,3
DE 18,3 38,4 18,1 19,3 5,8
YERLEŞİM YERİ X2= 45,61 Sd= 4 P= 0,001
Kent 22,3 38,7 19,4 14,7 5,0
Kır 20,1 39,3 13,7 20,9 6,0
TOPLAM 21,8 38,8 18,2 16,0 5,2
96
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.7. Kadın Rolleri
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki kadın rollerine
yönelik üç ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaş-
tırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 40. İş Hayatında Kadınlar Erkeklerle Aynı Ortamda Çalışabilir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1740 28,8
Katılıyor 2914 48,3
Ne katılıyor ne katılmıyor 823 13,6
Katılmıyor 400 6,6
Hiç katılmıyor 158 2,6
TOPLAM 6035 100,0
“İş Hayatında Erkekler ile Kadınlar Aynı Ortamda Çalışabilir” biçiminde ifade
edilen ve kadın rollerini belirlemeye yönelik konuda, araştırmaya cevap verenlerin
%77,1’i olumlu kanaate sahip olduklarını söylemişlerdir. Olumsuz görüş sahibi olan-
ların toplamı %9,2’dir. Kararsızların oranı ise %13,6’dır. Tablonun beşli ölçekte arit-
metik ortalaması 3,94 ve standart sapması ise, 0,960’tır.
Bağımsız değişkenler ile yapılan çapraz karşılaştırmada, kadınlar ile erkeklerin
verdikleri cevaplar arasında anlamlı bir farklılık vardır. Kadınlar aynı ortamda ça-
lışma yönünde olumlu kanaat bildirmişlerdir. Yaş kategorileri arasında anlamlı bir
farklılık tespit edilememiştir. Ayrıca üniversite eğitimi almış kişilerin diğerlerine
göre daha olumlu değerlendirdikleri görülmüştür. Bölgeler arasında dikkate değer
farklılıklar söz konusu değildir. Sosyoekonomik seviyesi A ve B olanlar DE olanlara
göre aynı ortamda çalışma konusunda olumlu düşünmektedirler. Kır-kent arasında
toplam rakamlarda anlamlı bir farklılık görülmemiştir.
Kadının çalışma hayatı içinde yer alması 20. yüzyılın ortalarında gerçekleşmiş-
tir. 1970’li ve 80’li yıllarda kadının çalışması hususu çok tartışılmıştır. O yıllarda
eğer ihtiyacı varsa kadının çalışabileceğini, ancak çalışma ortamlarının farklı olması
gerektiğini düşünenlerin sayısı az değildir. Bugün itibariyle kadınların erkekler ile
aynı ortamda çalışabilecekleri hususu üzerinde fikir birliğinin sağlandığı bir kanaat
olarak Türk aile değerleri arasında yerini aldığı görülmektedir.
97
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 40-1. İş Hayatında Kadınlar Erkeklerle Aynı Ortamda Çalışabilir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 33,93 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 31,0 48,8 12,5 5,3 2,3
Erkek 26,6 47,8 14,7 7,9 3,0
YAŞ X2= 22,99 Sd= 16 P= 0,114
18-24 arası 31,5 48,6 11,3 6,4 2,2
25-34 arası 27,9 48,5 13,5 6,8 3,3
35-44 arası 26,5 49,8 13,9 6,8 3,0
45-54 arası 29,5 45,8 15,5 6,7 2,5
55 + 30,0 47,8 14,3 6,3 1,7
EĞİTİM X2= 79,61 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 24,0 50,9 14,6 8,2 2,2
İlkokul 24,5 51,0 15,1 6,3 3,1
Ortaokul 30,2 48,0 11,6 7,3 2,8
Lise 30,4 46,9 13,3 6,9 2,5
Üniversite 38,0 42,9 11,6 5,6 1,8
BÖLGE X2= 371,85 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 34,4 44,0 13,3 6,1 2,2
Batı Marmara 34,3 50,4 10,4 1,7 3,0
Ege 24,8 38,5 24,7 10,2 1,8
Doğu Marmara 27,1 56,7 10,2 4,8 1,3
Batı Anadolu 32,0 45,3 14,7 5,2 2,9
Akdeniz 31,5 51,7 10,0 6,3 ,5
Orta Anadolu 29,7 55,6 7,3 4,9 2,4
Batı Karadeniz 19,0 57,1 8,6 6,5 8,6
Doğu Karadeniz 31,9 58,8 6,7 ,8 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 38,7 31,9 17,6 8,4 3,4
Ortadoğu Anadolu 20,6 47,9 13,9 13,9 3,7
Güneydoğu Anadolu 20,9 59,1 10,1 6,4 3,5
SES X2= 108,83 Sd= 16 P= 0,001
A 41,9 41,9 11,7 2,8 1,7
B 42,3 43,6 8,3 4,5 1,3
C1 32,4 44,9 14,1 6,1 2,5
C2 28,8 48,7 12,8 7,5 2,2
DE 23,6 51,4 14,7 7,1 3,2
YERLEŞİM YERİ X2= 23,53 Sd= 4 P= 0,001
Kent 29,7 46,8 13,9 7,0 2,6
Kır 25,5 53,9 12,5 5,2 2,9
TOPLAM 28,8 48,3 13,6 6,6 2,6
98
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 41. Bir Kadının Asıl Görevi Çocuk Bakımı ve Ev İşleridir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1027 17,0
Katılıyor 2037 33,8
Ne katılıyor ne katılmıyor 1084 18,0
Katılmıyor 1356 22,5
Hiç katılmıyor 531 8,8
TOPLAM 6035 100,0
Kadını ev içi rolleri ile sınırlandıran ve bu rollerini ön plana çıkaran bir al-
gılamayı yansıtan bu ifade araştırmaya katılanların %50,8’i tarafından desteklen-
mektedir. Bu kanaate destek vermeyenlerin toplam oranı ise %31,3’tür. Beşli ölçek
üzerinde aritmetik ortalama 3,28 ve standart sapma 1,232’dir. Aritmetik ortalamanın
orta noktaya yakın oluşu ve standart sapmasının oldukça yüksek oluşu, bu değer
ifadesi üzerinde bir konsensüs olmadığı ve halkın bu konudaki eğiliminin heterojen
bir karakter gösterdiği görülmektedir.
Kadının asıl görevini ev içi roller ile sınırlayan bu değer ifadesi bağımsız değiş-
kenlerle karşılaştırılmıştır. Cinsiyet ile yapılan çapraz karşılaştırmada söz konusu
yargıya katılan kadınların oranı ortalamanın altındadır. Yaş kategorileri yükseldik-
çe kadını ev içi rollerini öne çıkaran anlayışa katılanların oranı ortalamanın üzerine
çıkmaktadır. Buna karşılık eğitim basamakları yükseldikçe de kadının bu rolünü
onaylamayanların oranı artmaktadır. Bölgeler arasında en dikkati çeken Doğu Ka-
radeniz Bölgesinde kadının ev içi rollerini öne çıkaran anlayışa destek verenlerin
toplam oranı sadece %26’dır. Ayrıca Batı Marmara Bölgesinde de bu oran düşüktür.
SES düzeyleri arasında A ve B kategorisinde olanlar, DE kategorisinde olanlara
göre, ev içi rollerin kadının asıl görevi olarak tanımlanmasına ortalamanın çok al-
tında destek vermektedirler. Kır-kent ayrımında anlamlı bir farklılık tespit edilmiş
olup, kırda oturanların kadının geleneksel rollerinin öne çıkmasına daha fazla des-
tek verdikleri görülmektedir.
“Bir Kadının Asıl Görevi Çocuk Bakımı ve Ev İşleridir” biçiminde ifade edilen
değer yargısı, aile değerleri arasında yer alan kadın rollerini betimlemektedir. Ka-
dının ev içi rollerini öne çıkaran ve onunla sınırlayan anlayış, Türk toplumunda çok
yaygın olarak kabul görmemektedir. Tablodaki verilerden, bu değer yargısının ciddi
olarak aşındığı kanaati ortaya çıkmaktadır.
99
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 41-1. Bir Kadının Asıl Görevi Çocuk Bakımı ve Ev İşleridir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 34,41 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 15,5 32,4 17,6 24,6 10,0
Erkek 18,6 35,1 18,4 20,3 7,6
YAŞ X2= 68,75 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 16,3 31,8 17,6 24,4 9,8
25-34 arası 15,6 31,1 19,2 25,8 8,4
35-44 arası 15,2 36,4 18,0 21,6 8,7
45-54 arası 16,7 34,2 16,6 21,7 10,9
55 + 22,5 35,9 17,6 17,3 6,7
EĞİTİM X2= 330,49 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 26,0 44,4 14,0 11,0 4,5
İlkokul 19,8 38,7 16,8 18,6 6,1
Ortaokul 15,7 33,5 19,6 23,6 7,6
Lise 14,2 29,7 19,4 25,9 10,8
Üniversite 10,8 22,9 19,5 31,7 15,2
BÖLGE X2= 354,40 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 17,2 32,4 18,8 19,8 11,8
Batı Marmara 11,3 28,3 12,2 35,2 13,0
Ege 11,4 28,1 20,8 25,0 14,6
Doğu Marmara 11,3 31,4 24,7 28,1 4,5
Batı Anadolu 18,7 32,5 19,9 22,1 6,8
Akdeniz 18,1 39,0 16,0 20,9 6,0
Orta Anadolu 19,9 39,5 15,7 22,7 2,1
Batı Karadeniz 22,6 34,5 12,8 24,7 5,4
Doğu Karadeniz 6,7 19,3 14,3 45,4 14,3
Kuzeydoğu Anadolu 35,3 36,1 13,4 11,8 3,4
Ortadoğu Anadolu 17,6 39,3 12,7 22,8 7,5
Güneydoğu Anadolu 22,2 42,8 16,0 13,3 5,7
SES X2= 249,58 Sd= 16 P= 0,001
A 8,4 23,5 20,7 31,3 16,2
B 9,1 23,4 19,1 31,5 16,9
C1 14,0 28,6 19,8 26,7 10,8
C2 16,1 35,2 18,4 21,5 8,8
DE 21,2 38,7 16,2 18,2 5,7
YERLEŞİM YERİ X2= 145,37 Sd= 4 P= 0,001
Kent 14,9 32,7 20,2 22,7 9,5
Kır 25,2 37,6 9,5 21,4 6,2
TOPLAM 17,0 33,8 18,0 22,5 8,8
100
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 42. Ev İşlerinden Kadın Kadar Erkek de Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1399 23,2
Katılıyor 2468 40,9
Ne katılıyor ne katılmıyor 929 15,4
Katılmıyor 904 15,0
Hiç katılmıyor 335 5,6
TOPLAM 6035 100,0
Kadının ev içi rollerini asıl görev olarak tanımlayan anlayışa karşılık, “ev iş-
lerinden kadın kadar erkek de sorumludur” ifadesi kadın rollerini bir başka açıdan
değerlendirmeyi hedeflemektedir. Erkeği de ev içi işlerden sorumlu tutan yargıya
katılanların toplam oranı % 64,1’dir. Bu ifadenin beşli ölçeğe göre aritmetik ortala-
ması 3,61 ve standart sapması ise 1,155’tir.
Yeni ortaya çıkan bu değer ifadesi ile cinsiyet karşılaştırılmış erkek ve kadın-
ların verdikleri cevaplar arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Yaş ka-
tegorileri arasında da anlamlı bir farklılık söz konusu değildir. Diğer bir söyleyişle
toplumu oluşturan her yaştan insan, ev işlerinin yapılmasında erkekleri de sorum-
lu tutmaktadırlar. Bu görüşte olanlar üniversite mezunları arasında daha yüksek
orandadır. Bölgeler arasında yapılan karşılaştırmada Akdeniz ve Batı Anadolu
bölgelerinde, erkeklerin ev işlerinden sorumlu olduğunu ifade eden değer yargı-
sına katılmayanların oranının ortalamanın çok üzerinde olması dikkat çekicidir.
Sosyoekonomik seviyesi A kategorisinde olanlar bu değer ifadesine olumlu yönde
daha fazla oranda katılmaktadırlar. Kır-kent arasında anlamlı bir farklılık tespit
edilememiştir.
Kadın rolleri ile ilgili tablolar birlikte değerlendirildiğinde, kadının çocuk bakı-
mı ve ev içi rollerini ön plana çıkaran değerin kaybolmaya yüz tuttuğu, bunun yerine
erkeği de ev işlerinden sorumlu tutan bir yargının ikame olduğu söylenebilir. Bir
diğer söyleyişle kadın rolleri ile ilgili geleneksel kalıpların değişmekte olduğu, ye-
rine eşitlikçi bir anlayışla ev içi işlerin eşlerin birlikte işbirliği ile yaptıkları görevler
olarak algılandığı sonucu çıkmaktadır.
101
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 42-1. Ev İşlerinden Kadın Kadar Erkek de Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 8,56 Sd= 4 P= 0,073
Kadın 24,6 40,3 15,5 14,5 5,1
Erkek 21,8 41,5 15,3 15,4 6,0
YAŞ X2= 13,33 Sd= 16 P= 0,649
18-24 arası 25,5 42,3 14,3 12,8 5,1
25-34 arası 22,9 40,4 15,5 15,5 5,8
35-44 arası 21,8 41,6 15,7 15,0 5,8
45-54 arası 22,8 41,4 15,1 15,6 5,0
55 + 23,3 38,8 16,2 15,9 5,8
EĞİTİM X2= 58,91 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 23,8 36,3 17,8 17,8 4,3
İlkokul 20,5 41,3 15,2 17,2 5,9
Ortaokul 24,0 39,1 15,0 14,4 7,5
Lise 23,2 43,1 14,9 13,6 5,2
Üniversite 28,4 40,4 15,6 10,9 4,6
BÖLGE X2= 359,52 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 29,0 41,1 16,1 10,9 2,9
Batı Marmara 26,1 40,9 13,5 11,3 8,3
Ege 23,7 37,7 20,6 15,5 2,5
Doğu Marmara 17,7 48,3 12,8 16,5 4,8
Batı Anadolu 18,9 33,4 17,2 17,7 12,9
Akdeniz 18,1 35,0 12,5 22,5 12,0
Orta Anadolu 21,7 45,8 15,7 15,7 1,0
Batı Karadeniz 23,8 50,0 11,3 10,7 4,2
Doğu Karadeniz 16,0 49,6 14,3 13,4 6,7
Kuzeydoğu Anadolu 41,2 39,5 10,9 5,0 3,4
Ortadoğu Anadolu 19,5 47,2 10,5 17,2 5,6
Güneydoğu Anadolu 22,4 43,3 14,5 16,5 3,4
SES X2= 44,13 Sd= 16 P= 0,001
A 29,6 46,9 10,6 7,8 5,0
B 28,0 40,1 14,1 12,1 5,8
C1 24,9 39,8 16,8 13,3 5,2
C2 20,5 41,8 15,8 15,2 6,7
DE 22,2 40,9 14,8 16,9 5,2
YERLEŞİM YERİ X2= 62,80 Sd= 4 P= 0,001
Kent 22,6 39,9 17,2 14,6 5,8
Kır 25,3 44,8 8,5 16,6 4,8
TOPLAM 23,2 40,9 15,4 15,0 5,6
102
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.8. Kadın-Erkek İlişkileri
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki kadın erkek iliş-
kileri ile ilgili dokuz ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenler-
le karşılaştırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 43. Evde Son Sözü Daima Erkek Söyler İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1353 22,4
Katılıyor 1906 31,6
Ne katılıyor ne katılmıyor 1029 17,1
Katılmıyor 1187 19,7
Hiç katılmıyor 560 9,3
TOPLAM 6035 100,0
desteklemeyenlerin oranı ise %29’dur. Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortalaması
3,38 ve standart sapması ise 1,279’dur. Bu ifadenin zaman içinde değişme potansiyeli
bulunmaktadır.
Evde son sözü daima erkek söyler ifadesi ile sosyodemografik değişkenler ara-
sında yapılan çapraz karşılaştırmada kadınlar ile erkeklerin cevaplarında anlamlı bir
farklılık ortaya çıkmıştır. Bu yargı kadınlar tarafından erkeklere göre daha az des-
teklenmektedir. 55 yaşın altındaki kişilerde anlamlı bir farklılık söz konusu değilken
55 yaşın üstündeki kişilerde bu değer yargısı güçlü şekilde desteklenmektedir. Eği-
tim düzeyi yükseldikçe erkeğin evde son sözü söyleyen kişi olduğu ile ilgili ifadeye
destek azalmaktadır. Bölgelere göre dağılım da anlamlı farklılıklar göstermektedir.
Doğu Karadeniz ve Batı Marmara Bölgelerinde erkeğin ailede son sözü söyleyen
olmasına karşı ciddi bir itiraz dikkat çekerken, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu
ve Kuzeydoğu Anadolu Bölgelerinde söz konusu yargı güçlü bir şekilde desteklen-
mektedir. Öte yandan sosyoekonomik seviye düştükçe ailede erkeğin tek otorite ol-
duğuna ilişkin kanaat artmaktadır. Kırsal bölgelerde erkeğin aile içinde tek otorite
olduğuna dair kanaat, kentsel alanlara göre daha güçlüdür.
Evde son sözü daima erkek söyler ifadesine verilen cevaplar genel olarak de-
ğerlendirildiğinde geleneksel aile değerlerinden olan bu yargının, günümüzde de
erkeğin aile içinde son sözü söyleyen otorite konumunu destekliyor olarak gözükse
de değer üzerinde önemli bir aşınmanın gerçekleşmiş olduğu görülmektedir. Erkek-
ler tarafından korunmaya çalışılan bu değere kadınların verdiği destek düşmektedir.
Değer yargısının orta vadede aile değerleri içindeki konumunu kaybedeceği öngö-
rülmektedir.
Ailede karar verme konusuyla
ilgili analizde “Evde Son Sözü Da-
ima Erkek Söyler” ifadesine verilen
cevaplar dikkat çekmektedir. Aynı
zamanda Türk aile yapısı hakkında
da fikir veren bu tabloya göre araş-
tırmaya katılanların %54’ü bu yargı-
yı desteklediğini söylemiştir. Yargıyı
103
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 43-1. Evde Son Sözü Daima Erkek Söyler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 81,29 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 20,9 28,6 16,6 22,3 11,6
Erkek 24,0 34,6 17,5 17,0 7,0
YAŞ X2= 37,51 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 21,3 31,7 17,7 19,2 10,1
25-34 arası 21,2 29,6 18,8 20,4 10,0
35-44 arası 21,2 32,7 16,6 19,3 10,2
45-54 arası 22,9 31,3 15,8 20,6 9,4
55 + 26,6 33,3 15,4 18,8 6,0
EĞİTİM X2= 238,56 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 34,8 36,9 12,7 11,0 4,5
İlkokul 24,8 34,6 15,8 18,4 6,6
Ortaokul 20,8 34,0 18,6 18,9 7,6
Lise 19,6 28,7 18,5 21,0 12,1
Üniversite 15,7 24,4 19,1 25,8 15,0
BÖLGE X2= 276,72 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 19,8 29,7 19,4 21,1 10,0
Batı Marmara 13,9 25,7 24,8 27,0 8,7
Ege 20,6 28,3 14,0 20,7 16,4
Doğu Marmara 17,1 29,2 24,0 19,5 10,2
Batı Anadolu 27,2 28,9 16,8 20,3 6,9
Akdeniz 26,4 28,3 17,6 19,3 8,4
Orta Anadolu 24,1 42,7 14,3 15,0 3,8
Batı Karadeniz 19,3 36,6 16,1 21,7 6,3
Doğu Karadeniz 9,2 29,4 19,3 29,4 12,6
Kuzeydoğu Anadolu 41,2 33,6 6,7 15,1 3,4
Ortadoğu Anadolu 23,6 40,4 12,4 15,7 7,9
Güneydoğu Anadolu 27,9 39,6 13,3 13,5 5,7
SES X2= 203,05 Sd= 16 P= 0,001
A 13,4 22,3 17,9 29,1 17,3
B 14,1 21,9 19,9 28,0 16,1
C1 19,1 28,0 19,2 22,0 11,8
C2 22,4 33,5 18,5 17,1 8,6
DE 26,5 35,1 14,5 17,5 6,4
YERLEŞİM YERİ X2= 112,70 Sd= 4 P= 0,001
Kent 21,1 30,2 19,4 19,5 9,8
Kır 27,5 36,9 8,3 20,2 7,1
TOPLAM 22,4 31,6 17,1 19,7 9,3
104
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 44. Bir Erkeğin Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 793 13,1
Katılıyor 1509 25,0
Ne katılıyor ne katılmıyor 951 15,8
Katılmıyor 1317 21,8
Hiç katılmıyor 1465 24,3
TOPLAM 6035 100,0
“Bir Erkeğin Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum”
ifadesi ailenin cinsellik konusuna yaklaşımını ortaya koymaktadır. Araştırmaya ka-
tılanların %38,1’i bu ifadeyi desteklediğini söylerken %46,1’i ise desteklememektedir.
Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortalaması 2,81 ve standart sapması ise 1,389’dur. Bu
ifade üzerinde herhangi bir şekilde konsensüs olmadığı anlaşılmakta olup yargının
yönünün zaman içinde değişebileceği öngörülmektedir. Toplumun %15,8’i bu ifade
karşısında kararsız olduğunu söylemiştir.
Söz konusu ifade ile bağımsız değişkenler arasında yapılan çapraz karşılaştır-
mada kadınlar ile erkeklerin cevapları arasında anlamlı bir farklılık ortaya çıkmış,
kadınlar arasında bu ifadeye desteğin daha az olduğu görülmüştür. Yaş kategorile-
ri arasında çok önemsenecek düzeyde bir farklılık görülmemekle beraber genç yaş
gruplarında olanların evlilik öncesi erkeğin cinsel ilişki kurmasına destek verdik-
leri anlaşılmaktadır. Ayrıca eğitim basmakları yükseldikçe ifadeye destek verenle-
rin oranı da artmaktadır. Bölgeler arasında Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Orta
Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ifadeye verilen destek en az
düzeyde iken, İstanbul, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde ise en üst düzeydedir.
Türk aile yapısında, evliliği eşler arasında sadakat temeli üzerinde inşa eden
ve dolayısı ile kadın ve erkeğin eşini aldatması hususunda hassasiyetle karşı çıkan
değerlere karşılık, aynı kişilerin erkeğin evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sa-
kınca görmemesi iyi analiz edilmesi gereken bir konudur. Bu refleksin zaman içinde
zayıf layacağı düşünülmektedir.
105
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 44-1. Bir Erkeğin Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 73,10 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 11,3 21,7 16,6 23,0 27,4
Erkek 15,0 28,4 14,9 20,6 21,2
YAŞ X2= 46,14 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 14,4 26,6 16,0 21,6 21,4
25-34 arası 14,8 26,9 15,1 22,6 20,6
35-44 arası 11,2 24,7 16,9 20,5 26,6
45-54 arası 13,2 23,0 16,0 22,0 25,8
55 + 11,8 22,5 14,8 22,6 28,4
EĞİTİM X2= 156,94 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 10,3 16,1 14,6 24,7 34,3
İlkokul 10,1 22,5 15,6 24,8 27,0
Ortaokul 16,4 26,4 14,1 21,3 21,8
Lise 14,8 28,3 15,8 18,9 22,2
Üniversite 16,9 29,4 17,9 18,2 17,4
BÖLGE X2= 585,51 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 17,3 34,8 17,8 15,7 14,4
Batı Marmara 12,2 27,0 26,1 17,4 17,4
Ege 10,2 22,3 13,6 18,6 35,3
Doğu Marmara 16,9 26,6 16,0 20,1 20,3
Batı Anadolu 11,3 19,6 20,2 25,0 23,9
Akdeniz 16,7 34,6 19,9 15,5 13,4
Orta Anadolu 12,6 12,6 15,7 32,2 26,9
Batı Karadeniz 7,4 18,8 11,3 26,2 36,3
Doğu Karadeniz 7,6 21,0 6,7 43,7 21,0
Kuzeydoğu Anadolu 20,2 10,1 5,0 29,4 35,3
Ortadoğu Anadolu 8,6 15,4 12,0 27,0 37,1
Güneydoğu Anadolu 9,6 19,9 8,6 30,3 31,6
SES X2= 114,51 Sd= 16 P= 0,001
A 20,1 32,4 19,6 12,3 15,6
B 17,9 29,5 15,6 19,4 17,6
C1 15,2 27,0 17,6 18,6 21,5
C2 12,2 26,6 14,9 22,4 23,9
DE 11,1 21,7 14,7 24,6 27,9
YERLEŞİM YERİ X2= 40,99 Sd= 4 P= 0,001
Kent 13,1 25,4 17,0 20,8 23,6
Kır 13,3 23,4 10,9 25,7 26,8
TOPLAM 13,1 25,0 15,8 21,8 24,3
106
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 45. Evlilik Dışı Cinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2966 49,1
Katılıyor 1997 33,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 650 10,8
Katılmıyor 253 4,2
Hiç katılmıyor 169 2,8
TOPLAM 6035 100,0
“Evlilik Dışı Cinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır” cümlesi cinsellik konusunda
analiz yapmamıza imkân veren diğer bir ifadedir. Buna göre araştırmaya katılanla-
rın %82,2’si evlilik dışı cinsel ilişkiye asla destek vermemektedir. Destek verenlerin
oranı sadece %7’dir. Kararsızların oranı da %10,8’dir. Tablonun beşli ölçekte aritme-
tik ortalaması 4,22 ve standart sapması ise, 0,986’dır.
Cinsellik konusundaki diğer ifadelerde olduğu gibi bu ifade de kadınlar er-
keklere göre daha fazla destek vermektedirler. Yaş ilerledikçe cinsellik konusunda
hassasiyet artmakta, evlilik dışı ilişkilere karşı olanların oranı artmaktadır. Bunun
yanı sıra eğitim basamakları ilerledikçe hassasiyet azalmakta, karşı çıkanların oranı
azalmaktadır. Bölgeler arasında Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve
Doğu Karadeniz bölgesinde hassasiyet diğer bölgelere göre daha yüksektir. SES
düzeyi DE olanlar A olanlara göre cinsellik konusunda daha hassas olduklarını ifa-
de etmişlerdir. Kır-kent karşılaştırmasında kentsel bölgelerde hassasiyetin kaybolma
eğiliminde olduğu anlaşılmaktadır.
Evlilik Dışı Çinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır ifadesi kadın, erkek, evli, bekar
herkesi kapsamaktadır ve cinselliğe kesin bir sınır getirmektedir. Bu ifade aile değer-
leri arasında güçlü bir yargı olarak yerini almaktadır. Bu noktada aile değerleri genel
ahlaki değerlerle örtüşmektedir. Ne var ki, erkeklerin yalnız başına değerlendirildiği
bir önceki tabloda evlilik öncesi yapılması kaydıyla bir tolerans tanınması geleneksel
ataerkil kalıpların ne kadar baskın olduğu konusunda bir fikir vermektedir.
107
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 45-1. Evlilik Dışı Cinsel İlişki Asla Kurulmamalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 54,08 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 53,6 30,9 9,2 3,6 2,7
Erkek 44,6 35,3 12,4 4,8 2,9
YAŞ X2= 58,41 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 42,2 36,2 13,4 5,6 2,6
25-34 arası 47,7 32,1 12,5 4,7 3,0
35-44 arası 50,6 32,3 9,8 3,9 3,4
45-54 arası 53,1 33,0 8,3 3,3 2,3
55 + 53,2 32,5 8,8 3,1 2,4
EĞİTİM X2= 83,79 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 55,6 33,5 6,2 3,2 1,5
İlkokul 52,7 32,4 8,9 3,6 2,5
Ortaokul 47,7 33,6 10,6 4,8 3,2
Lise 45,8 34,4 13,3 3,6 2,9
Üniversite 43,6 32,2 13,9 6,6 3,7
BÖLGE*
İstanbul 38,6 37,1 17,2 4,3 2,8
Batı Marmara 58,3 23,9 12,6 1,7 3,5
Ege 55,3 26,0 11,1 4,7 3,0
Doğu Marmara 52,2 23,6 16,5 4,1 3,7
Batı Anadolu 44,3 38,5 9,4 4,8 3,0
Akdeniz 52,2 33,4 9,3 3,7 1,4
Orta Anadolu 64,0 29,4 3,5 2,1 1,0
Batı Karadeniz 47,9 36,0 6,3 7,4 2,4
Doğu Karadeniz 35,3 51,3 5,9 3,4 4,2
Kuzeydoğu Anadolu 58,8 35,3 ,8 ,8 4,2
Ortadoğu Anadolu 54,7 34,5 4,1 3,7 3,0
Güneydoğu Anadolu 53,7 33,5 5,4 4,2 3,2
SES X2= 96,42 Sd= 16 P= 0,001
A 39,7 31,8 13,4 8,4 6,7
B 43,8 30,5 13,9 7,3 4,5
C1 46,3 33,6 13,4 4,2 2,5
C2 47,7 33,8 12,3 4,0 2,2
DE 53,2 32,9 7,6 3,5 2,8
YERLEŞİM YERİ X2= 80,53 Sd= 4 P= 0,001
Kent 47,2 33,1 12,5 4,4 2,9
Kır 56,6 32,9 4,4 3,6 2,5
TOPLAM 49,1 33,1 10,8 4,2 2,8
108
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 46. Kızların Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 300 5,0
Katılıyor 552 9,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 525 8,7
Katılmıyor 1443 23,9
Hiç katılmıyor 3215 53,3
TOPLAM 6035 100,0
Cinsellik konusunda erkeklerin evlilik öncesinde cinsel ilişki kurmasında bir
sakınca görmeyen kişiler kızların evlilik öncesinde cinsel ilişki kurmasına asla des-
tek vermemektedir. Evlilik öncesi kızların ilişki kurabileceği görüşü halkın %77,2’si
tarafından desteklenmemekte, sadece %14,1’i tarafından desteklenmektedir. Tablo-
nun beşli ölçekte aritmetik ortalaması 1,89 ve standart sapması ise 1,192’dir.
Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurması konusu, cinsellikle ilgili diğer ifa-
delerde olduğu gibi kadınlar tarafından büyük ölçüde reddedilmektedir. Buradan
kadınların cinsellik konusunda daha hassas ve kararlı oldukları sonucu çıkmaktadır.
Yaş kategorilerine göre yapılan karşılaştırmada genç yaştakilerin, lise ve üniversite
eğitimi almışların cinselliğe daha toleranslı yaklaştıkları görülmektedir. Bölgesel
dağılımda İstanbul ve Batı Karadeniz Bölgelerinde diğerlerine göre, ayrıca SES dü-
zeyi A olanların diğerlerine göre, kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmalarına,
daha toleranslı davrandıkları anlaşılmaktadır.
Türk toplumunun aile değerleri arasında cinsellikle ilgili olan ifadelerde, genel
ahlaki değerlere paralel olarak evlilik dışı cinsel ilişki kurmaya ortak bir tavır dikkat
çekmektedir. Ailede kadın ve erkeği eşit tutan anlayışın yaygın olarak benimsen-
mesine karşılık erkek cinselliği konusunda ortaya çıkan esnek, toleranslı bir tablo-
nun nedeni, aile değerleri içinde toplumun ataerkil ve erkeği önceleyen, daha değerli
kabul eden anlayışı yatmaktadır. Toplumun erkek cinselliğine esnek yaklaşımı bir
sorun olarak görülmeli ve bu konudaki eğitime önem verilmelidir.
109
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 46-1. Kızların Evlilik Öncesi Cinsel İlişki Kurmasında Sakınca Görmüyorum İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 18,26 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 4,6 8,1 7,9 23,8 55,5
Erkek 5,3 10,2 9,5 24,0 51,0
YAŞ X2= 126,69 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 6,6 14,1 10,5 25,4 43,3
25-34 arası 4,6 10,4 10,7 23,9 50,4
35-44 arası 4,9 7,6 7,1 22,1 58,3
45-54 arası 4,5 8,0 6,3 25,7 55,6
55 + 4,4 5,1 8,2 23,2 59,1
EĞİTİM X2= 174,65 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 4,3 6,2 5,6 24,3 59,6
İlkokul 4,7 6,5 6,7 22,7 59,4
Ortaokul 4,2 8,9 7,1 22,6 57,2
Lise 5,8 11,4 10,8 23,6 48,4
Üniversite 5,2 13,7 13,0 27,9 40,1
BÖLGE X2= 548,97 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 7,7 16,5 14,3 24,1 37,4
Batı Marmara ,9 1,3 9,6 18,3 70,0
Ege 3,8 7,0 8,3 18,5 62,5
Doğu Marmara 2,8 9,7 11,7 16,2 59,5
Batı Anadolu 6,2 8,8 8,3 28,0 48,6
Akdeniz 3,0 5,3 8,3 27,4 56,1
Orta Anadolu 10,1 3,5 3,8 8,7 73,8
Batı Karadeniz 2,4 12,2 6,8 30,7 47,9
Doğu Karadeniz 5,0 2,5 5,9 42,0 44,5
Kuzeydoğu Anadolu 6,7 4,2 2,5 34,5 52,1
Ortadoğu Anadolu 4,1 7,5 3,0 23,2 62,2
Güneydoğu Anadolu 3,0 6,1 2,2 29,3 59,4
SES X2= 178,56 Sd= 16 P= 0,001
A 9,5 20,1 14,5 22,3 33,5
B 4,0 10,1 13,6 29,2 43,1
C1 5,4 12,0 11,1 24,3 47,2
C2 4,6 9,3 8,6 24,0 53,6
DE 4,7 6,3 6,1 22,9 60,0
YERLEŞİM YERİ X2= 67,92 Sd= 4 P= 0,001
Kent 4,6 10,1 9,7 24,1 51,5
Kır 6,3 5,6 4,9 23,2 60,0
TOPLAM 5,0 9,1 8,7 23,9 53,3
110
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 47. Kızların Flört Etmesinde Sakınca Yoktur İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 773 12,8
Katılıyor 1690 28,0
Ne katılıyor ne katılmıyor 1018 16,9
Katılmıyor 1268 21,0
Hiç katılmıyor 1286 21,3
TOPLAM 6035 100,0
“Kızların Flört Etmesinde Sakınca Yoktur” ifadesi, evlilik başlığı altında ele
alınabileceği gibi cinsellik olarak da değerlendirilebilir. Bu ifadeye destek verenle-
rin toplamı % 40,8’dir. Destek vermeyenler ise araştırmaya katılanların % 42,3’ünü
oluşturmaktadır. Bu tablo araştırmaya cevap verenlerin tam bir bölünmüşlük yaşa-
dığını göstermektedir. Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortalaması 2,90 ve standart
sapması ise 1,358’dir.
Kızların f lört etmesinde sakınca olmadığı ifadesi ile sosyodemografik değişken-
ler arasında yapılan çapraz karşılaştırmada kadınlar ile erkeklerin verdikleri cevaplar
arasında anlamlı bir farklılık olduğu, kadınların f lört konusu daha olumlu baktık-
ları görülmüştür. Aynı şekilde gençler ile yaşlılar arasında da anlamlı bir farklılık
belirlenmiş, gençlerin f lörte destek verdikleri ortaya çıkmıştır. Beklentilere paralel
olarak eğitim düzeyi arttıkça f lört etmeye destek de artmaktadır. Bölgeler arasında
Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Orta Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde
f lört konusu ortalamanın altında destek görmektedir. SES düzeyi A ve B olanlar
diğerlerine göre f lörte daha fazla destek vermektedirler. Kır-kent arasında anlamlı
bir farklılık gözlenmemiştir.
Kızların f lört etmesi konusunda toplumun fikir birliği içinde olmadığı, farklı
eğilimlere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Toplumun yarısı f lörtü evliliğe giden yolda
olması gereken ve tarafların birbirini tanımasına imkân veren bir uygulama olarak
algılarken, diğer yarısı ise, konuyu cinsellik içinde değerlendirmekte ve kızlar için
bir tuzak olarak algılamaktadır. Aritmetik ortalamanın ortanca değerine yakın olu-
şu ve standart sapmanın çok yüksek çıkması bu ifadenin oldukça sorunlu olduğu ve
aile değerleri arasında belirleyici bir özellik taşımadığı anlamına gelmektedir.
111
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 47-1. Kızların Flört Etmesinde Sakınca Yoktur İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 28,34 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 14,2 29,7 16,8 19,5 19,8
Erkek 11,4 26,3 16,9 22,5 22,8
YAŞ X2= 158,99 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 17,4 36,2 14,5 15,9 16,0
25-34 arası 14,3 29,0 18,1 19,4 19,3
35-44 arası 11,6 26,0 18,4 23,3 20,8
45-54 arası 10,9 25,7 16,7 20,3 26,5
55 + 9,1 22,8 15,6 26,4 26,1
EĞİTİM X2= 313,48 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 6,6 16,7 15,7 28,7 32,4
İlkokul 9,7 24,0 17,0 25,2 24,1
Ortaokul 11,9 27,3 17,1 19,8 24,0
Lise 15,0 34,2 17,8 17,4 15,6
Üniversite 20,7 34,6 15,6 13,4 15,7
BÖLGE X2= 545,37 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 20,1 34,2 19,1 15,4 11,3
Batı Marmara 19,1 46,5 15,2 7,4 11,7
Ege 9,3 26,1 17,1 17,6 29,9
Doğu Marmara 12,6 35,7 19,9 17,7 14,1
Batı Anadolu 13,0 25,9 17,6 23,0 20,5
Akdeniz 8,4 24,4 19,0 23,9 24,3
Orta Anadolu 14,0 17,5 13,6 31,1 23,8
Batı Karadeniz 8,6 28,6 9,8 27,7 25,3
Doğu Karadeniz 14,3 31,1 21,0 24,4 9,2
Kuzeydoğu Anadolu 17,6 13,4 6,7 22,7 39,5
Ortadoğu Anadolu 7,9 22,8 7,9 27,3 34,1
Güneydoğu Anadolu 5,7 18,9 17,5 29,3 28,6
SES X2= 250,73 Sd= 16 P= 0,001
A 21,8 38,5 17,3 10,1 12,3
B 19,6 37,0 16,9 14,1 12,3
C1 16,9 31,4 17,4 18,2 16,1
C2 12,9 27,4 17,9 20,5 21,3
DE 8,4 24,0 16,0 24,9 26,7
YERLEŞİM YERİ X2= 97,54 Sd= 4 P= 0,001
Kent 13,1 28,2 18,6 21,0 19,0
Kır 11,5 27,2 10,4 21,0 29,9
TOPLAM 12,8 28,0 16,9 21,0 21,3
112
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 48. İnsanlar Evlenmeden de Çocuk Sahibi Olabilmelidirler iİfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 237 3,9
Katılıyor 391 6,5
Ne katılıyor ne katılmıyor 432 7,2
Katılmıyor 1671 27,7
Hiç katılmıyor 3304 54,7
TOPLAM 6035 100,0
“İnsanlar Evlenmeden de Çocuk Sahibi Olabilmelidir” ifadesi, aile kurma ve
evliliğe ilişkin değerler yapısı ile ilgilidir. Bu konuda toplumda bir uzlaşma olduğu
görülmektedir. Evli olmadan çocuk sahibi olma konusuna destek verenlerin oranı
sadece %10,4’tür. Bu ifadeye karşı çıkanların toplam oranı ise %82,4’Tür. Araştır-
maya cevap verenlerin %54,7’sinin hiç katılmıyorum seçeneğini işaretlemeleri bu ko-
nudaki yargıya desteğin gücünü göstermektedir. Tablonun beşli ölçekte aritmetik
ortalaması 1,77 ve standart sapması ise 1,086’dır.
Söz konusu ifade ile sosyodemografik değişkenler arasında yapılan çapraz ana-
lizde erkeklerin kadınlara göre evlilik dışı çocuk sahibi olmaya daha fazla destek
verdikleri, 18-24 yaş kategorisindeki gençlerin daha hoş görülü oldukları görülmek-
tedir. Eğitim basamakları yükseldikçe evlilik dışı çocuk sahibi olma konusunda
daha toleranslı bir bakış ortaya çıkmaktadır. Bölgeler arasındaki değerlendirmede
İstanbul ve Batı Karadeniz bölgelerinde ikamet edenlerin bu konuda diğerlerine kı-
yasla daha hoş görülü oldukları anlaşılmaktadır. Batı Marmara Bölgesinde ise bu
ifadeye destek verenlerin göz ardı edilecek kadar az oluşu, evlilik dışı çocuk sahibi
olma konusundaki hassasiyeti yansıtmaktadır. Sosyoekonomik seviye yükseldikçe ve
aynı şekilde kentlerde yaşayanlarda tolerans artmaktadır.
Türk toplumunun aileye yüksek değer atfeden yapısı, evlilik dışı çocuk sahibi
olunabileceği yönündeki ifadenin değerlendirmesine yansıdığı görülmektedir. Top-
lum bu konuda kararlı bir duruş sergileyerek evlilik dışı çocuk sahibi olma konusuna
şiddetle karşı çıkmaktadır.
113
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 48-1. İnsanlar Evlenmeden de Çocuk Sahibi Olabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 39,05 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 3,3 5,4 6,4 26,5 58,4
Erkek 4,5 7,6 8,0 28,9 51,1
YAŞ X2= 105,21 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 6,1 10,1 8,2 29,5 46,2
25-34 arası 3,5 7,2 8,7 28,8 51,9
35-44 arası 3,7 5,3 7,0 26,5 57,6
45-54 arası 2,9 6,3 6,1 27,0 57,8
55 + 3,7 3,5 4,9 26,4 61,4
EĞİTİM X2= 217,28 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 3,0 2,2 4,7 26,4 63,7
İlkokul 3,1 3,8 5,0 26,7 61,4
Ortaokul 4,4 6,2 6,2 28,0 55,2
Lise 4,7 9,4 9,1 27,6 49,2
Üniversite 4,8 10,8 11,3 30,6 42,4
BÖLGE* X2= 646,07 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 6,8 15,4 14,0 27,2 36,6
Batı Marmara 3,0 4,3 30,0 62,6
Ege 3,2 5,2 8,6 19,6 63,3
Doğu Marmara 1,7 2,8 5,8 29,0 60,6
Batı Anadolu 4,4 4,9 7,0 26,0 57,6
Akdeniz 1,8 2,5 4,0 33,2 58,5
Orta Anadolu 5,2 2,8 ,3 28,0 63,6
Batı Karadeniz 4,8 8,0 4,5 30,1 52,7
Doğu Karadeniz 3,4 5,9 2,5 43,7 44,5
Kuzeydoğu Anadolu 6,7 44,5 48,7
Ortadoğu Anadolu 1,9 3,0 2,2 27,3 65,5
Güneydoğu Anadolu 2,4 1,5 3,7 28,1 64,3
SES X2= 228,59 Sd= 16 P= 0,001
A 6,7 13,4 15,1 24,6 40,2
B 1,8 12,3 9,1 32,5 44,3
C1 4,2 9,9 9,2 28,7 47,9
C2 5,2 6,1 7,2 26,8 54,8
DE 3,3 3,1 5,0 26,9 61,7
YERLEŞİM YERİ X2= 120,59 Sd= 4 P= 0,001
Kent 3,5 7,5 8,4 28,4 52,3
Kır 5,6 2,8 2,5 25,1 64,0
TOPLAM 3,9 6,5 7,2 27,7 54,7
114
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 49. İnsanlar Nikâhsız da Birlikte Yaşayabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 274 4,5
Katılıyor 464 7,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 489 8,1
Katılmıyor 1646 27,3
Hiç katılmıyor 3162 52,4
TOPLAM 6035 100,0
Evlilik dışı çocuk sahibi olma konusu ile paralellik gösteren diğer bir ifade
ise nikâhsız birlikte yaşamaya bakıştır. Tablodaki verilere göre toplumun %12,2’si
nikâhsız birlikte yaşamaya hoşgörülü yaklaşırken, %79,7’si net bir şekilde olumsuz
düşündüğünü ortaya koymaktadır. Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortalaması 1,85
ve standart sapması ise 1,139’dur. Aritmetik ortalamanın ortak bir kanaati yansıtma-
sına karşılık, standart sapma değeri bu konuda karşıt görüşlerin de dikkate alınma-
sına işaret eder.
“İnsanlar Nikâhsız da Birlikte Yaşayabilmelidirler” ifadesi ile sosyodemografik
değişkenler arasında yapılan çapraz karşılaştırmada, erkekler ile kadınların verdik-
leri cevaplar arasında anlamlı bir farklılık olduğu ve erkeklerin kadınlardan daha
fazla nikâhsız birlikte yaşamaya destek verdikleri anlaşılmıştır. Bu konuda, gençle-
rin yaşlılara göre ve eğitim düzeyi yüksek olanların olmayanlara göre daha esnek ve
toleranslı düşündükleri ifade edilebilir. Bölgeler arasında ise İstanbul ve Batı Kara-
deniz Bölgelerinde ikamet edenlerin bariz bir şekilde nikâhsız birlikteliğe hoşgörü
ile yaklaştıkları görülmüştür. SES düzeyi A olanların DE olanlara göre nikâhsız be-
raberliğe destek verdikleri ve aradaki farkın oldukça anlamlı olduğu görülmektedir.
Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanların nikâhsız beraberliğe karşı daha net olumsuz
tavırları dikkat çekmektedir.
Evlilik ve nikâh konularında Türk toplumunun oldukça yüksek hassasiyete sa-
hip olduğu görülmektedir. Toplumun karşı çıkışının arkasında çok güçlü bir moti-
vasyon olduğu, konunun aile değerlerimiz arasında güçlü bir yargı olarak yer aldığı,
ifadeye destek verenlerin de kısmen destek verdikleri sonucu çıkarılmıştır.
115
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 49-1. İnsanlar Nikâhsız da Birlikte Yaşayabilmelidirler İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 55,41 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 3,8 5,9 7,2 26,9 56,2
Erkek 5,3 9,5 9,0 27,6 48,6
YAŞ X2= 155,07 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 7,3 12,6 9,8 28,8 41,5
25-34 arası 4,5 8,4 9,6 28,2 49,3
35-44 arası 3,7 7,4 7,1 25,1 56,7
45-54 arası 4,2 6,3 7,0 27,6 54,9
55 + 3,2 3,2 6,4 26,8 60,4
EĞİTİM X2= 296,72 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 3,2 3,4 4,3 26,4 62,7
İlkokul 3,0 4,1 5,7 27,5 59,8
Ortaokul 4,7 7,9 6,2 28,7 52,5
Lise 6,3 10,6 11,3 25,7 46,1
Üniversite 6,3 13,6 12,3 28,7 39,1
BÖLGE X2= 584,17 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 8,6 16,8 14,3 25,7 34,6
Batı Marmara ,4 1,7 13,5 26,5 57,8
Ege 2,3 7,0 7,1 20,9 62,7
Doğu Marmara 3,2 5,2 7,4 27,7 56,5
Batı Anadolu 5,3 5,6 7,3 29,3 52,5
Akdeniz 2,3 3,3 7,6 29,5 57,3
Orta Anadolu 6,6 3,1 2,4 31,1 56,6
Batı Karadeniz 5,1 7,1 4,2 30,4 53,3
Doğu Karadeniz 2,5 5,9 3,4 44,5 43,7
Kuzeydoğu Anadolu 5,0 5,0 ,8 36,1 52,9
Ortadoğu Anadolu 2,2 2,6 4,5 24,7 65,9
Güneydoğu Anadolu 2,2 4,4 4,4 28,1 60,9
SES X2= 284,35 Sd= 16 P= 0,001
A 10,6 21,2 15,1 19,6 33,5
B 2,5 14,1 12,8 30,5 40,1
C1 6,1 10,0 10,5 27,4 46,0
C2 5,0 8,4 7,2 27,5 51,9
DE 3,2 3,9 5,8 27,1 60,0
YERLEŞİM YERİ X2= 97,77 Sd= 4 P= 0,001
Kent 4,3 8,5 9,4 27,6 50,1
Kır 5,3 4,4 3,0 26,2 61,0
TOPLAM 4,5 7,7 8,1 27,3 52,4
116
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 50. Aile Reisi Erkektir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1953 32,4
Katılıyor 2052 34,0
Ne katılıyor ne katılmıyor 859 14,2
Katılmıyor 796 13,2
Hiç katılmıyor 375 6,2
TOPLAM 6035 100,0
“Ailenin reisi erkektir” ifadesi ailedeki işbölümü ve kadın-erkek rolleri ile il-
gilidir. Bu ifadeyi destekleyenlerin toplam oranı %66,4’tür. Bu kanaate destek ver-
meyenlerin oranı ise %19,4’tür. Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortalaması 3,73 ve
standart sapması ise 1,217’dir. Tablodaki standart sapma değerinin yüksekliği zaman
içinde bir değişim beklentisine işaret eder.
Ailenin reisi erkektir ifadesi ile sosyodemografik değişkenler arasında yapılan
çapraz karşılaştırmada kadınlar ile erkeklerin verdikleri cevaplar arasında anlamlı
bir farklılık vardır ve bu ifadeye daha yoğun destek yine erkeklerden gelmektedir.
Bu ifadeye en büyük desteğin 55 yaş üstü yerleşim yerlerinden geldiği dikkate alınır-
sa, yakın bir gelecekte değerin değişmeye uğrayacağı söylenebilir. Ayrıca üniversite
mezunları arasında da erkeğin reisliğine destek diğer eğitim gruplarına göre daha
azdır. Bölgeler arasında çok büyük farklılıklar olmamakla beraber, Doğu Kara-
deniz Bölgesinde erkeğin reisliği konusundaki kanaatlerde bir gevşeklik, değişme
eğilimi dikkat çekmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde erkeğin
ailenin reisi olduğu kanaati güçlü bir ifade olarak dile getirilmektedir. SES düzeyi
A ve B olanların diğerlerine göre ailenin reisinin erkek olması konusunda daha az
destek verdikleri söylenebilir. Beklentilere paralel olarak kırsal yerleşim yerlerinde
yaşayanların erkeğin reisliği konusunda daha net ve güçlü bir kanaat sergiledikleri
görülmüştür.
Ailede son sözü söyleyecek, aileyi yönetecek bir kişinin bulunmasının gerektiği
ve bunun da erkek olduğu yönünde toplumda var olan geleneksel anlayışın devam
ettiği anlaşılmaktadır. Bu da Türk toplumunun ataerkil yapısı ile uyumlu bir sonuç-
tur. Ancak bu değerin zaman içinde değişme potansiyeli taşıdığı gözlenmektedir.
Özellikle aritmetik ortalamanın yüksek olmayışı ve standart sapmanın da oldukça
yüksek oluşu değerin aşınmaya yüz tuttuğu şeklinde değerlendirilebilir.
117
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 50-1. Aile Reisi Erkektir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 71,05 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 30,0 32,3 14,3 15,2 8,1
Erkek 34,7 35,7 14,1 11,2 4,3
YAŞ X2= 65,01 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 28,8 33,1 16,9 13,0 8,2
25-34 arası 30,5 33,5 14,2 14,8 7,0
35-44 arası 31,6 34,8 13,8 14,1 5,8
45-54 arası 31,8 36,2 14,6 12,1 5,4
55 + 40,3 32,9 11,8 10,8 4,2
EĞİTİM X2= 329,06 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 47,8 33,7 9,6 6,0 3,0
İlkokul 38,0 35,9 11,3 11,1 3,7
Ortaokul 32,1 34,9 14,7 13,1 5,2
Lise 25,9 34,7 16,1 14,9 8,4
Üniversite 21,0 28,1 20,4 19,5 11,1
BÖLGE X2= 336,31 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 26,7 33,7 16,4 15,0 8,3
Batı Marmara 25,2 33,0 17,8 17,8 6,1
Ege 30,2 32,1 12,3 13,3 12,1
Doğu Marmara 28,1 29,2 26,6 13,9 2,2
Batı Anadolu 33,4 32,9 13,7 14,6 5,5
Akdeniz 39,5 32,2 12,7 10,5 5,1
Orta Anadolu 34,6 40,9 9,4 12,9 2,1
Batı Karadeniz 28,3 39,3 13,1 14,6 4,8
Doğu Karadeniz 16,8 52,9 11,8 12,6 5,9
Kuzeydoğu Anadolu 51,3 37,0 5,0 5,9 ,8
Ortadoğu Anadolu 31,5 37,1 13,1 13,5 4,9
Güneydoğu Anadolu 47,5 32,8 9,3 8,1 2,4
SES X2= 295,86 Sd= 16 P= 0,001
A 16,8 25,1 14,5 29,1 14,5
B 20,7 30,0 20,4 19,1 9,8
C1 25,2 33,4 18,0 14,8 8,6
C2 31,6 35,5 14,9 12,2 5,7
DE 40,2 34,9 10,5 10,6 3,8
YERLEŞİM YERİ X2= 107,93 Sd= 4 P= 0,001
Kent 30,5 33,3 16,3 13,1 6,8
Kır 39,3 36,8 6,5 13,5 3,9
TOPLAM 32,4 34,0 14,2 13,2 6,2
118
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 51. Ailenin Geçiminden Erkek Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1544 25,6
Katılıyor 2139 35,4
Ne katılıyor ne katılmıyor 945 15,7
Katılmıyor 999 16,6
Hiç katılmıyor 408 6,8
TOPLAM 6035 100,0
“Ailenin Geçiminden Erkek Sorumludur” ifadesi, ailenin reisi erkektir ve ailede
son sözü erkek söyler ifadeleri ile aynı düzlemde yer almaktadır. Ailenin reisinin
erkek olduğunu ve ailede son sözü erkeğin söylemesi gerektiğini düşünen bir toplum
için ailenin geçiminden de erkeği sorumlu tutması beklenir. Nitekim ailenin geçi-
minden erkeğin sorumlu olduğu kanaatini destekleyenlerin toplam oranı %61’dir.
Buna karşılık destek vermeyenlerin oranı ise %23,4’dür. Tablonun beşli ölçekte arit-
metik ortalaması 3,57 ve standart sapması ise 1,222’dir.
Ailenin geçiminden erkek sorumludur ifadesi ile sosyodemografik değişkenler
arasında yapılan çapraz karşılaştırmada erkekler ile kadınların verdikleri cevaplar
arasında anlamlı bir farklılık olup kadınlar bu ifadeye erkeklerden daha az destek
vermektedirler. Yaş kategorileri yükseldikçe söz konusu ifadeye destek verenlerin
oranı artarken, eğitim kategorileri yükseldikçe destek verenlerin oranı azalmakta-
dır. Bölgeler arasında Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
erkeğin evin geçiminden sorumlu olduğu ifadesi yüksek oranda destek görmekte-
dir. Beklentiye paralel olarak SES düzeyi A ve B olanlar DE olanlara göre, kentsel
alanlarda ikamet edenler kırsal alanlardakilere göre daha düşük oranlarda destek
vermektedirler.
Türk aile değerlerinin, erkeği evde son sözü söyleyen kişi ve evin reisi olarak
nitelendirmesine paralel olarak evin geçindirilmesi yükümlülüğünü de erkeğe ver-
mektedir. Ne var ki ataerkil aile yapısının bir yansıması olan bu değer ifadelerinde
olduğu gibi ailenin geçiminden erkek sorumludur yargısı da yakın bir gelecekte de-
ğişme potansiyeline sahiptir. Özellikle sosyodemografik değişkenlere göre yapılan
karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olması bu değişimi gös-
termektedir. Ayrıca tablonun beşli ölçekte düşük bir aritmetik ortalama ve yüksek
bir standart sapma değerine sahip olması bu görüşü desteklemektedir.
119
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 51-1. Ailenin Geçiminden Erkek Sorumludur İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 73,31 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 23,6 32,7 16,0 19,2 8,4
Erkek 27,6 38,2 15,3 13,8 5,1
YAŞ X2= 56,88 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 22,2 34,5 16,1 19,2 8,0
25-34 arası 24,4 35,7 16,3 16,1 7,5
35-44 arası 25,5 36,3 15,3 16,4 6,6
45-54 arası 24,7 32,9 17,1 18,0 7,3
55 + 31,8 37,1 13,6 13,6 4,1
EĞİTİM X2= 300,61 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 36,3 38,2 12,0 7,9 5,6
İlkokul 30,6 37,9 13,9 13,2 4,3
Ortaokul 25,8 38,1 14,5 16,5 4,9
Lise 20,2 34,3 18,0 18,6 8,9
Üniversite 16,0 28,1 19,0 25,8 11,1
BÖLGE X2= 473,73 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 19,5 35,4 17,4 17,1 10,6
Batı Marmara 21,3 35,2 17,8 21,3 4,3
Ege 17,3 33,1 18,1 19,2 12,4
Doğu Marmara 24,9 43,5 16,5 12,6 2,6
Batı Anadolu 24,3 27,3 19,4 23,3 5,7
Akdeniz 36,6 37,8 9,8 13,9 1,9
Orta Anadolu 31,8 42,3 15,0 8,4 2,4
Batı Karadeniz 23,5 34,8 13,4 21,4 6,8
Doğu Karadeniz 13,4 32,8 25,2 20,2 8,4
Kuzeydoğu Anadolu 45,4 31,1 12,6 9,2 1,7
Ortadoğu Anadolu 25,8 38,2 13,5 18,0 4,5
Güneydoğu Anadolu 42,3 38,4 8,6 7,7 3,0
SES X2= 294,77 Sd= 16 P= 0,001
A 15,1 26,3 17,3 25,1 16,2
B 15,6 25,2 19,6 30,5 9,1
C1 19,1 33,9 19,3 17,9 9,7
C2 26,0 36,3 15,3 16,4 6,0
DE 31,8 38,2 12,7 13,0 4,2
YERLEŞİM YERİ X2= 122,08 Sd= 4 P= 0,001
Kent 22,9 35,3 17,3 17,0 7,5
Kır 35,7 36,1 9,5 14,7 4,1
TOPLAM 25,6 35,4 15,7 16,6 6,8
120
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.9. Şiddet
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki şiddet ile ilgili
iki ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak
sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 52. Kadın İtaat Etmediğinde Kocası Tarafından Dövülebilir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 331 5,5
Katılıyor 658 10,9
Ne katılıyor ne katılmıyor 667 11,1
Katılmıyor 1800 29,8
Hiç katılmıyor 2579 42,7
TOPLAM 6035 100,0
sosyodemografik değişkenler arasında yapılan çapraz karşılaştırmada kadınlar ile
erkeklerin verdikleri cevaplar arasında anlamlı bir farklılık vardır. Kadına yönelik
şiddete daha çok erkeklerin onay verdikleri görülmüştür. Yaş kategorileri arasında
verilen cevaplarda bir farklılık gözlenmemiştir. Üniversite eğitimi almış olanlar di-
ğer eğitim kategorilerine göre de kadına yönelik şiddete daha yüksek oranda tepki
vermektedirler. Bölgeler arası değerlendirmede İstanbul, Kuzeydoğu Anadolu, Batı
Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde erkeğe itaat konusunda di-
ğer bölgelere göre daha fazla hassasiyet tespit edilmiş ve dayağa başvurulabileceğini
düşünenlerin daha yüksek oranlarda olduğu görülmüştür. SES düzeyi açısından B
kategorisinde olanların dayak konusunda diğerlerine göre daha hassas oldukları an-
laşılmaktadır. Kır-kent arasında çok önemli farklılıklar olmamakla beraber kırsal
yerleşim yerinde dayağı meşru görenlerin oranında bir miktar fazlalık olduğu belir-
lenmiştir.
Bir yandan erkeği ailenin tek yetkili sorumlu otoritesi yapan, öte yandan da
otoriteye itaat konusunda toplumsal değerler sitemi içinde çok güçlü motivasyonlara
sahip olan Türk toplumunda itaat etmediğinde bile şiddete izin vermeyen bir de-
ğer yargısının ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Medyada sıklıkla dile gelen ve dayağı
meşru gören geleneksel kalıpların aile değerleri arasında yer almadığı, bu konudaki
yayınların abartılı olduğu ve bu değer ifadesinin giderek güçleneceği öngörülmekte-
dir. Yeni oluşan bu değer yargısının giderek pekişmesi ve yeni kuşaklara aktarılması
ile uygulamada karşımıza çıkan şiddet görüntülerinin de kısa zamanda ortadan kal-
kacağı beklenmektedir.
“Kadın İtaat Etmediğinde Kocası
Tarafından Dövülebilir” ifadesi aile içi
kadına yönelik şiddeti yansıtan bir yar-
gıdır. Türk toplumunda kadına yönelik
şiddete destek verenlerin toplam oranı
%16,4 iken bu olguya olumlu bakmayan,
destek vermeyenlerin oranı ise %72,5’tir.
Tablonun beşli ölçekte aritmetik ortala-
ması 2,07, standart sapması ise 1,210’dur.
“Kadın İtaat Etmediğinde Koca-
sı Tarafından Dövülebilir” ifadesi ile
121
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 52-1. Kadın İtaat Etmediğinde Kocası Tarafından Dövülebilir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 101,04 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 4,6 9,6 9,1 27,7 48,9
Erkek 6,4 12,2 13,0 31,9 36,5
YAŞ X2= 21,25 Sd= 16 P= 0,169
18-24 arası 6,2 12,9 10,6 29,4 41,0
25-34 arası 5,8 10,2 11,2 32,0 40,8
35-44 arası 5,7 10,9 11,2 27,7 44,6
45-54 arası 4,2 10,2 10,2 30,2 45,3
55 + 5,0 10,6 11,9 29,5 42,9
EĞİTİM X2= 86,35 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 8,6 16,5 14,4 30,0 30,5
İlkokul 4,8 10,9 11,3 31,5 41,5
Ortaokul 5,4 10,5 10,6 31,2 42,4
Lise 5,9 11,4 10,2 28,3 44,2
Üniversite 4,8 7,4 10,2 27,3 50,3
BÖLGE X2= 454,11 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 5,9 15,1 11,9 24,8 42,2
Batı Marmara ,9 3,0 3,9 20,0 72,2
Ege 2,4 7,4 10,7 26,9 52,5
Doğu Marmara 3,0 8,4 13,6 36,8 38,1
Batı Anadolu 6,8 9,6 9,4 26,7 47,6
Akdeniz 3,3 8,4 8,3 32,7 47,3
Orta Anadolu 8,7 8,4 8,4 39,9 34,6
Batı Karadeniz 6,3 12,2 10,4 34,5 36,6
Doğu Karadeniz ,8 5,0 5,9 50,4 37,8
Kuzeydoğu Anadolu 22,7 14,3 3,4 38,7 21,0
Ortadoğu Anadolu 6,0 16,9 15,4 27,7 34,1
Güneydoğu Anadolu 8,4 13,8 17,3 33,2 27,3
SES X2= 77,66 Sd= 16 P= 0,001
A 3,9 8,4 9,5 23,5 54,7
B 2,8 6,0 8,6 26,2 56,4
C1 5,5 10,4 10,0 28,2 45,9
C2 5,2 11,5 10,6 31,1 41,6
DE 6,1 11,8 12,5 31,3 38,3
YERLEŞİM YERİ X2= 44,96 Sd= 4 P= 0,001
Kent 4,8 10,8 11,6 28,9 44,1
Kır 8,3 11,4 9,1 33,5 37,6
TOPLAM 5,5 10,9 11,1 29,8 42,7
122
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 53. Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 444 7,4
Katılıyor 1032 17,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 935 15,5
Katılmıyor 1583 26,2
Hiç katılmıyor 2041 33,8
TOPLAM 6035 100,0
“Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir” ifadesi bir önceki tabloda ol-
duğu gibi kadına yönelik şiddet olarak değerlendirilmelidir. Bu tabloda da şiddete
destek vermeyenlerin toplam oranı oldukça yüksektir (%60). Kadının kocasının to-
kadını sineye çekmesi taraftarı olanların toplam oranı ise %24,5’tir. Tablonun beşli
ölçekte aritmetik ortalaması 2,38 ve standart sapması ise 1,302’dir. Standart sapma-
nın yüksek oluşu ortaya çıkan sonuç konusunda bir konsensüs olmadığı ve ifadenin
zaman içinde değişebileceğinin göstergesidir.
Şiddetle ilgili diğer ifadede olduğu gibi “Kadın Kocasının Tokadını Sineye
Çekmelidir” ifadesi erkekler ile kadınların verdikleri cevaplar arasında anlamlı bir
farklılığı ortaya çıkarmıştır. Bu soruya erkekler daha yüksek oranda destek vermiş-
lerdir. Yaş kategorileri arasında verilen cevaplarda anlamlı bir farklılık tespit edil-
memiştir. Eğitim düzeyi arttıkça ifadeye karşı çıkanların oranı artmaktadır. Orta
Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde kadının tokadı sineye çekmesi
yönündeki kanaat daha yüksek oranlardadır. Batı Marmara ve Doğu Karadeniz böl-
gelerinde ise kadına yönelik şiddet konusunda oldukça yüksek bir hassasiyet dikkat
çekmektedir. SES düzeyleri ve kır-kent arasında bu konuda verilen cevaplar anlamlı
farklılıklar göstermektedir.
Öncelikle şu hususun altının çizilmesi gerekmektedir: Türk aile değerleri ara-
sında kadına yönelik şiddete onay veren bir ifade kabul görmemektedir. Kadına yö-
nelik şiddet konusuna giren “Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir” ifadesi
“Kadın İtaatEtmediğinde Kocası Tarafından Dövülebilir” ifadesinden daha fazla
taraftar bulmuştur. Bu tavrın ortaya çıkmasında, dayağa onay vermemekle beraber
aileyi koruma dürtüsünün bir yansıması olarak olup bitmiş bir durum karşısında,
ailenin dağılmasına yol açacak bir direniş yerine mevcut durumu sineye çekme bir
çıkış yolu olarak algılanmaktadır.
123
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 53-1. Kadın Kocasının Tokadını Sineye Çekmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 93,44 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 6,4 14,1 14,6 25,9 39,1
Erkek 8,4 20,1 16,4 26,6 28,5
YAŞ X2= 14,11 Sd= 16 P= 0,590
18-24 arası 7,7 19,1 14,7 25,6 32,9
25-34 arası 7,5 16,8 15,3 28,1 32,3
35-44 arası 7,3 16,8 16,5 25,5 34,0
45-54 arası 7,2 16,6 13,9 27,0 35,3
55 + 7,0 16,4 16,6 24,5 35,5
EĞİTİM X2= 124,90 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 10,9 22,1 20,2 22,8 24,0
İlkokul 7,6 19,7 15,6 27,0 30,1
Ortaokul 7,1 16,7 15,0 26,7 34,6
Lise 7,1 16,2 14,0 25,9 36,9
Üniversite 5,5 10,1 15,3 26,4 42,6
BÖLGE X2= 379,84 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 6,9 17,5 17,9 22,2 35,5
Batı Marmara 5,7 9,1 11,7 17,8 55,7
Ege 4,8 12,1 11,4 25,6 46,2
Doğu Marmara 4,8 10,4 18,4 34,4 32,0
Batı Anadolu 8,6 17,6 17,2 20,7 36,0
Akdeniz 6,3 22,8 17,8 26,2 26,9
Orta Anadolu 11,9 17,1 14,0 33,2 23,8
Batı Karadeniz 8,3 20,8 11,3 33,6 25,9
Doğu Karadeniz ,8 15,1 10,1 42,0 31,9
Kuzeydoğu Anadolu 20,2 11,8 9,2 31,9 26,9
Ortadoğu Anadolu 14,2 27,7 9,7 25,5 22,8
Güneydoğu Anadolu 7,4 20,5 19,0 29,1 23,9
SES X2= 100,65 Sd= 16 P= 0,001
A 3,9 9,5 11,7 25,1 49,7
B 4,8 8,3 16,1 27,0 43,8
C1 7,1 15,5 15,2 25,4 36,7
C2 6,6 16,9 16,8 26,0 33,7
DE 8,5 20,1 15,2 26,8 29,3
YERLEŞİM YERİ X2= 111,78 Sd= 4 P= 0,001
Kent 6,3 15,6 16,4 25,6 36,1
Kır 11,3 22,8 12,2 28,4 25,3
TOPLAM 7,4 17,1 15,5 26,2 33,8
124
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.10. Yaşlılık
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki yaşlılık ile ilgili
üç ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak
sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 54. Bakıma Muhtaç Olan Aile Büyükleri Çocuklarınca Aile İçinde Bakılmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2340 38,8
Katılıyor 2784 46,1
Ne katılıyor ne katılmıyor 678 11,2
Katılmıyor 181 3,0
Hiç katılmıyor 52 ,9
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve aile bireylerine verilen önemi göste-
ren “Bakıma Muhtaç Olan Aile Büyükleri Çocuklarınca Aile İçinde Bakılmalıdır”
ifadesi görüşülen kişilerin % 84,9’u tarafından desteklenen bir yargıdır. İfadeye yal-
nızca % 3,9 oranında destek verilmezken, görüşülen kişilerin % 11,2’si bu yargıya ne
katıldıklarını ne de katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde ifadenin
ortalaması 4,19 ve standart sapması 0,813’tür.
Sosyodemografik değişkenlerden cinsiyet kategorileri arasında anlamlı bir
farklılaşma bulunmazken, 55 ve üzeri yaş grubunda olanlar, herhangi bir eğitimi
olmayanların, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar, alt gelir grubundakiler
ve kırdakiler kentte yaşayanlara göre bu yargıyı daha fazla önemsemektedir.
Bu veriler aile büyüklerine verilen değeri ortaya koyma açısından oldukça
önemlidir. Modernleşme ve sosyal hizmet alanlarındaki gelişmeler, yaşlıların aile
dışındaki kurumlarda bakımına imkân vermesine rağmen, Türk toplumunda yaşlı-
lara ölünceye kadar bakma anlayışının önemli bir değer olarak devam ettiğini ortaya
koymaktadır.
125
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 54-1. Bakıma Muhtaç Olan Aile Büyükleri Çocuklarınca Aile İçinde Bakılmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 5,11 Sd= 4 P= 0,276
Kadın 38,8 47,0 10,6 2,8 ,8
Erkek 38,7 45,2 11,9 3,2 1,0
YAŞ X2= 47,46 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 36,5 47,6 12,1 2,8 ,9
25-34 arası 35,1 46,4 13,9 3,4 1,2
35-44 arası 39,4 46,8 10,4 3,1 ,4
45-54 arası 41,3 44,1 10,4 3,3 ,9
55 + 43,6 45,1 8,2 2,2 ,9
EĞİTİM X2= 80,92 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 44,2 43,8 8,6 2,6 ,7
İlkokul 40,5 48,0 8,7 2,1 ,7
Ortaokul 39,5 45,6 10,6 3,4 ,8
Lise 36,7 45,5 14,0 3,1 ,7
Üniversite 34,5 44,4 14,6 4,8 1,7
BÖLGE X2= 273,53 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 33,3 46,5 15,5 3,6 1,1
Batı Marmara 41,3 40,4 13,0 2,6 2,6
Ege 31,5 44,5 17,1 5,1 1,9
Doğu Marmara 39,2 47,8 7,4 5,4 ,2
Batı Anadolu 39,7 45,4 12,0 2,3 ,7
Akdeniz 38,7 51,0 9,1 1,1 ,2
Orta Anadolu 38,1 53,1 7,7 1,0
Batı Karadeniz 41,4 46,4 7,4 4,2 ,6
Doğu Karadeniz 37,8 53,8 5,9 1,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 51,3 45,4 2,5 ,8
Ortadoğu Anadolu 43,8 49,4 5,2 ,7 ,7
Güneydoğu Anadolu 54,5 38,6 5,2 1,3 ,3
SES X2= 94,40 Sd= 16 P= 0,001
A 25,7 50,3 17,3 5,0 1,7
B 36,0 42,1 15,9 4,3 1,8
C1 37,1 43,9 14,2 4,1 ,8
C2 36,8 48,6 10,9 3,0 ,7
DE 42,2 46,7 8,4 2,0 ,8
YERLEŞİM YERİ X2= 114,86 Sd= 4 P= 0,001
Kent 36,8 45,9 13,2 3,4 ,8
Kır 46,1 47,2 3,7 1,7 1,3
TOPLAM 38,8 46,1 11,2 3,0 ,9
126
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 55. Yaşlandığında Anne-Babama Huzurevi Benden Daha İyi Bakar İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 302 5,0
Katılıyor 627 10,4
Ne katılıyor ne katılmıyor 612 10,1
Katılmıyor 1821 30,2
Hiç katılmıyor 2673 44,3
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve aile bireylerine verilen önemi gösteren
“Yaşlandığında Anne-Babama Huzurevi Benden Daha İyi Bakar” ifadesi görüşülen
kişilerin sadece % 15,4’ü tarafından desteklenen bir yargıdır. İfadeye %74,5 oranında
ise destek verilmezken, görüşülen kişilerin % 10,1’i bu yargıya ne katıldıklarını ne
de katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde ifadenin ortalaması 2,02 ve
standart sapması 1,188’dir.
Sosyodemografik değişkenlerden cinsiyet kategorileri arasında anlamlı bir
farklılaşma bulunmazken, genç yaşta olanlarda, ortaokul mezunlarında bu yargıya
katılım biraz daha yüksektir. Diğer yandan bu yargıya en düşük oranda katılım Batı
Marmara bölgesinde yaşayanlardadır. SES ve kır kent arasında ise bu yargıya katı-
lım konusunda bir farklılığın olmadığı belirlenmiştir.
Bir önceki tablodaki değer ifadesinde de görüldüğü gibi, Türk aile sisteminde
yaşlılara verilen önem büyük oranda devam etmektedir. Aileler yaşlıları için huzur
evlerini uygun görmemekte, huzur evlerinin yaşlılara daha iyi bakacağı düşüncesine
katılmamaktadır.
127
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 55-1. Yaşlandığında Anne-Babama Huzurevi Benden Daha İyi Bakar İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 19,87 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 4,7 9,1 9,7 29,8 46,7
Erkek 5,3 11,7 10,6 30,5 41,9
YAŞ X2= 53,84 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 6,5 14,9 10,4 27,1 41,1
25-34 arası 4,6 10,9 10,8 30,9 42,7
35-44 arası 4,8 9,4 9,2 31,4 45,1
45-54 arası 4,7 8,4 9,5 29,1 48,2
55 + 4,5 7,9 10,6 31,6 45,5
EĞİTİM X2= 88,49 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 5,2 9,4 8,2 30,0 47,2
İlkokul 4,0 8,1 9,4 30,5 48,0
Ortaokul 5,9 9,9 8,5 30,8 44,9
Lise 5,8 14,8 10,3 28,3 40,9
Üniversite 5,4 10,0 13,7 32,1 38,8
BÖLGE X2= 441,22 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 6,7 17,8 15,0 27,6 32,9
Batı Marmara 1,7 2,6 15,7 21,7 58,3
Ege 5,4 12,2 14,1 27,0 41,3
Doğu Marmara 3,7 5,4 12,3 37,4 41,1
Batı Anadolu 3,8 6,8 8,5 28,5 52,5
Akdeniz 4,4 3,9 4,9 29,2 57,6
Orta Anadolu 6,3 6,3 5,6 41,3 40,6
Batı Karadeniz 6,0 14,3 6,0 30,1 43,8
Doğu Karadeniz 2,5 10,1 5,0 51,3 31,1
Kuzeydoğu Anadolu 6,7 4,2 6,7 42,0 40,3
Ortadoğu Anadolu 5,2 8,6 5,6 30,0 50,6
Güneydoğu Anadolu 3,9 10,1 4,5 30,0 51,5
SES X2= 54,77 Sd= 16 P= 0,001
A 5,6 10,6 15,6 33,0 35,2
B 4,3 9,3 11,1 33,5 41,8
C1 6,2 12,6 10,8 29,9 40,5
C2 5,4 11,0 10,1 30,8 42,8
DE 4,1 8,8 9,2 29,3 48,5
YERLEŞİM YERİ X2= 38,61 Sd= 4 P= 0,001
Kent 5,0 11,0 11,0 30,5 42,6
Kır 4,8 8,3 7,0 29,1 50,8
TOPLAM 5,0 10,4 10,1 30,2 44,3
128
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 56. Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bakmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1887 31,3
Katılıyor 2609 43,2
Ne katılıyor ne katılmıyor 934 15,5
Katılmıyor 404 6,7
Hiç katılmıyor 201 3,3
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve aile bireylerine verilen önemi göste-
ren “Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bakmalıdır” ifadesi görüşülen kişilerin % 74,5’i
tarafından desteklenen bir yargıdır. İfadeye %10’u ise destek vermezken, görüşülen
kişilerin % 15,5’i bu yargıya ne katıldıklarını ne de katılmadıklarını belirtmişlerdir.
Beşli ölçek içerisinde ifadenin ortalaması 3,92 ve standart sapması 1,015’tir.
Sosyodemografik değişkenler açısından, “Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bak-
malıdır” yargısına, erkekler kadınlardan, ileri yaş gruplarında olanlar diğer yaşlardan
biraz daha yüksek katılım göstermektedirler. Eğitim seviyesi açısından ise negatif
bir ilişki söz konusudur. Eğitim seviyesi yükseldikçe bu yargıya katılım düşmektedir.
Diğer yandan bu yargıya en yüksek oranda katılım Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde
yaşayanlardadır. Yine gelir arttıkça bu yargıya katılım düşmektedir. Kırda yaşayan-
ların yaşlılıkta çocuklarının kendilerine bakma beklentisi kentte yaşayanlardan bi-
raz daha yüksektir.
Bu veriler Türk toplumunda çocuğun ileride kendileri için “yaşlılık sigortası”
olarak görülme anlayışının büyük oranda devam ettiğini göstermektedir. Bilindiği
gibi toplumlar geliştikçe büyüklerine çocuğun bakması gerektiği düşüncesi azalır.
Türkiye’deki bu durumun önemli ölçüde devam etmesi, hem çocuğa hem de aile
kurumuna geleneksel bakış açısını ortaya koyma açısından oldukça dikkat çekici bir
durumdur.
129
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 56-1. Yaşlılığımda Çocuklarım Bana Bakmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin
Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 9,29 Sd= 4 P= 0,054
Kadın 30,4 42,6 16,3 7,4 3,4
Erkek 32,2 43,9 14,6 6,0 3,3
YAŞ X2= 47,32 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 28,9 45,7 15,9 6,2 3,2
25-34 arası 29,6 41,8 19,2 7,0 2,4
35-44 arası 32,2 42,9 13,7 7,0 4,2
45-54 arası 34,1 40,2 13,9 7,7 4,1
55 + 32,4 45,8 13,2 5,5 3,1
EĞİTİM X2= 184,80 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 38,6 45,1 12,0 2,6 1,7
İlkokul 33,9 45,9 12,5 5,2 2,5
Ortaokul 33,6 43,1 13,6 6,4 3,4
Lise 28,0 43,4 17,3 7,7 3,6
Üniversite 24,5 36,0 22,8 11,1 5,6
BÖLGE* X2= 402,53 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 26,8 40,6 21,4 7,0 4,3
Batı Marmara 20,0 46,5 22,6 8,7 2,2
Ege 26,0 33,2 21,0 14,1 5,6
Doğu Marmara 28,8 43,9 16,0 7,1 4,1
Batı Anadolu 33,7 44,3 15,1 4,7 2,2
Akdeniz 34,6 42,7 13,2 6,0 3,5
Orta Anadolu 32,2 49,0 13,6 5,2
Batı Karadeniz 35,7 48,5 8,9 3,6 3,3
Doğu Karadeniz 35,3 51,3 7,6 2,5 3,4
Kuzeydoğu Anadolu 50,4 40,3 7,6 1,7
Ortadoğu Anadolu 36,3 50,2 8,6 3,7 1,1
Güneydoğu Anadolu 39,7 52,0 3,7 2,7 1,9
SES X2= 183,69 Sd= 16 P= 0,001
A 21,2 33,0 26,3 12,3 7,3
B 24,7 34,3 20,9 12,6 7,6
C1 28,5 41,7 18,7 7,6 3,4
C2 30,1 44,3 15,6 6,5 3,5
DE 35,3 45,8 11,8 4,9 2,3
YERLEŞİM YERİ X2= 53,26 Sd= 4 P= 0,001
Kent 30,4 42,1 16,6 7,4 3,6
Kır 34,7 47,7 11,2 4,0 2,5
TOPLAM 31,3 43,2 15,5 6,7 3,3
130
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.11. Din ve Gelenek
Bu bölümde, araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki din ve gelenek ile
ilgili üç ifadenin betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştı-
rılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır.
Tablo 57. Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre Yaşamalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 1832 30,4
Katılıyor 2405 39,9
Ne katılıyor ne katılmıyor 1077 17,8
Katılmıyor 485 8,0
Hiç katılmıyor 236 3,9
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve “Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre
Yaşamalıdır” ifadesi görüşülen kişilerin % 70,3’ü tarafından desteklenen bir yargıdır.
İfadeye katılımcıların %11,9’u destek vermezken, görüşülen kişilerin % 17,8’i ise bu
yargıya ne katıldıklarını ne de katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde
ifadenin ortalaması 3,85 ve standart sapması 1,064’dür.
Sosyodemografik değişkenler açısından, “Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre
Yaşamalıdır” yargısına katılım, kadınlarda erkeklerden, ileri yaş gruplarında diğer
yaşlardan daha yüksektir. Diğer yandan eğitim seviyesi yükseldikçe bu yargıya ka-
tılım düşmektedir. Bölgeler açısından bu yargıya en yüksek oranda katılım Kuzey-
doğu Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. Ayrıca gelir arttıkça bu yargıya katılım
düşerken, kırda yaşayanlarda ise bu yargıya katılım daha yüksek oranlardadır.
Türk toplumunda dini kurallar günlük yaşam içinde önemli bir yer teşkil et-
mekte ve aile değerleri arasında yer alan bu ifade, dini kuralların bireylerin yaşam
felsefelerinde etkin bir rol alması gerektiği algısını göstermektedir. İfadenin aritme-
tik ortalamasının yüksek olmasıyla birlikte standart sapmasının da yüksek olması bu
algının zaman içerisinde değişeceği sinyallerini vermektedir.
131
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 57-1. Günlük Hayatı Dini Kurallara Göre Yaşamalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 8,01 Sd= 4 P= 0,091
Kadın 31,6 40,1 17,0 7,7 3,6
Erkek 29,1 39,6 18,7 8,4 4,2
YAŞ X2= 79,27 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 25,3 41,0 21,7 7,6 4,5
25-34 arası 27,4 40,9 18,7 8,9 4,1
35-44 arası 29,5 40,1 18,5 7,6 4,3
45-54 arası 35,9 35,3 15,6 8,9 4,4
55 + 36,4 40,8 13,8 6,9 2,1
EĞİTİM X2= 436,41 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 43,1 43,8 9,9 3,0 ,2
İlkokul 35,9 42,6 14,3 5,4 1,8
Ortaokul 30,8 42,5 15,5 7,5 3,7
Lise 24,1 38,9 22,4 9,3 5,3
Üniversite 19,9 31,0 25,0 15,2 8,9
BÖLGE X2= 461,84 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 23,8 39,4 19,4 9,1 8,3
Batı Marmara 18,3 44,8 22,6 10,0 4,3
Ege 29,1 35,8 20,5 10,9 3,8
Doğu Marmara 30,1 37,9 22,3 7,6 2,2
Batı Anadolu 42,4 28,1 19,4 7,7 2,5
Akdeniz 25,1 40,9 20,6 9,5 3,9
Orta Anadolu 33,2 45,8 13,6 5,2 2,1
Batı Karadeniz 39,3 39,9 12,5 6,3 2,1
Doğu Karadeniz 11,8 47,9 22,7 15,1 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 68,1 31,9
Ortadoğu Anadolu 37,5 52,4 6,0 2,6 1,5
Güneydoğu Anadolu 28,5 52,4 13,3 4,9 1,0
SES X2= 424,63 Sd= 16 P= 0,001
A 15,6 29,1 19,6 22,3 13,4
B 20,9 29,5 24,2 16,9 8,6
C1 24,9 35,8 22,9 9,9 6,5
C2 31,1 41,2 17,8 7,1 2,7
DE 36,0 44,2 13,5 4,9 1,4
YERLEŞİM YERİ X2= 150,94 Sd= 4 P= 0,001
Kent 28,3 38,2 20,0 8,9 4,5
Kır 38,0 46,1 9,7 4,6 1,6
TOPLAM 30,4 39,9 17,8 8,0 3,9
132
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 58. İnsan Sık Sık Dua Etmelidir İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2448 40,6
Katılıyor 2699 44,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 617 10,2
Katılmıyor 179 3,0
Hiç katılmıyor 92 1,5
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve “İnsan Sık Sık Dua Etmelidir” ifadesi
görüşülen kişilerin % 85,3’ü tarafından desteklenen bir yargıdır. İfadeye sadece %4,5’i
destek vermezken, görüşülen kişilerin % 10,2’si ise bu yargıya ne katıldıklarını ne de
katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde ifadenin ortalaması 4,20 ve
standart sapması 0,851’dir.
Sosyodemografik değişkenler açısından, “İnsan Sık Sık Dua Etmelidir” yar-
gısına katılım, kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Ayrıca yaş ilerledikçe bu
yargıya katılım daha da artmaktadır. Diğer yandan eğitim seviyesi düştükçe de
bu yargıya katılım artmaktadır. Bölgeler açısından bu yargıya en yüksek oran-
da katılım Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlardadır. Ayrıca gelir arttıkça
bu yargıya katılım düşerken, kırda yaşayanlarda ise bu yargıya katılımı daha da
artmaktadır.
İbadet ve Allaha yakın olmak anlamında kullanılan dua etmek, Türk ailesi
ve onu oluşturan bireylerin hayatlarında önemli bir yere sahiptir. Bu değer ifadesi
üzerinde toplumda bir uzlaşı olduğu tablodan anlaşılmaktadır. Gündelik hayatta
karşılaşılan olumsuzluklar ve çaresizlikler karşısında bireyin psikolojik rahatlaması,
kendi kendini terapi etmesi dua ile mümkün olmaktadır.
133
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 58-1. İnsan Sık Sık Dua Etmelidir İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 23,89 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 43,1 43,9 9,4 2,4 1,2
Erkek 38,0 45,5 11,1 3,5 1,8
YAŞ X2= 78,05 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 33,8 47,8 12,7 3,6 2,2
25-34 arası 38,1 45,4 11,0 3,5 2,1
35-44 arası 40,3 45,9 9,6 2,8 1,4
45-54 arası 44,6 42,1 9,2 3,0 1,1
55 + 48,2 41,4 8,2 1,8 ,4
EĞİTİM X2= 319,74 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 57,9 36,0 5,4 ,7
İlkokul 45,1 45,9 6,8 1,5 ,7
Ortaokul 43,1 44,1 9,3 2,7 ,8
Lise 34,4 45,2 14,0 4,2 2,2
Üniversite 28,2 46,5 15,7 5,9 3,6
BÖLGE*
İstanbul 34,6 40,0 15,9 5,6 3,9
Batı Marmara 37,0 48,7 10,9 2,6 ,9
Ege 37,1 45,8 12,8 2,9 1,3
Doğu Marmara 45,5 45,2 7,4 1,7 ,2
Batı Anadolu 44,9 41,6 10,1 2,5 ,9
Akdeniz 37,6 46,9 12,3 2,3 ,9
Orta Anadolu 43,4 50,0 5,2 1,0 ,3
Batı Karadeniz 46,4 44,3 6,3 2,1 ,9
Doğu Karadeniz 30,3 63,0 4,2 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 65,5 33,6 ,8
Ortadoğu Anadolu 43,1 51,3 3,4 1,1 1,1
Güneydoğu Anadolu 45,8 47,1 4,2 2,4 ,5
SES X2= 271,26 Sd= 16 P= 0,001
A 21,2 44,7 19,0 10,6 4,5
B 30,5 42,3 18,6 5,0 3,5
C1 35,1 44,8 13,4 4,2 2,5
C2 41,0 46,1 9,4 2,6 ,9
DE 46,8 44,4 6,7 1,5 ,7
YERLEŞİM YERİ X2= 90,63 Sd= 4 P= 0,001
Kent 38,3 45,0 11,6 3,3 1,8
Kır 49,0 43,8 5,1 1,7 ,4
TOPLAM 40,6 44,7 10,2 3,0 1,5
134
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 59. Aile, Dinî ve Manevî Değerlerine Bağlı Olmalıdır İfadesine Katılım Düzeyleri
Frekans Yüzde
Tamamen katılıyor 2380 39,4
Katılıyor 2879 47,7
Ne katılıyor ne katılmıyor 563 9,3
Katılmıyor 165 2,7
Hiç katılmıyor 48 ,8
TOPLAM 6035 100,0
Aile değerleri ölçeği içerisinde yer alan ve “Aile, Dinî ve Manevî Değerleri-
ne Bağlı Olmalıdır” ifadesi görüşülen kişilerin % 87,1’i tarafından desteklenen bir
yargıdır. İfadeye sadece %3,5’i destek vermezken, görüşülen kişilerin % 9,3’ü ise bu
yargıya ne katıldıklarını ne de katılmadıklarını belirtmişlerdir. Beşli ölçek içerisinde
ifadenin ortalaması 4,22 ve standart sapması 0,787’dir.
Sosyodemografik değişkenler açısından, “Aile, Dinî ve Manevî Değerlerine
Bağlı Olmalıdır” yargısına katılım, kadınlarla erkekler arasında bir anlamlı fark-
lılık arz etmezken yaş ilerledikçe doğru orantılı olarak bu yargıya katılım daha da
artmaktadır. Diğer yandan eğitim seviyesi düştükçe de bu yargıya katılım artmak-
tadır. Bölgeler açısından bu yargıya en yüksek oranda katılım Kuzeydoğu Anadolu
bölgesinde yaşayanlardadır. Ayrıca gelir arttıkça bu yargıya katılım düşerken, kırda
yaşayanlarda ise bu yargıya katılım daha da artmaktadır.
Bu veriler Türk ailesinde dini ve manevi değerlere bağlılığın yüksek oranda de-
vam ettiğini göstermektedir. Dini değerlerle ilgili ifadeleri göz önüne aldığımızda,
aile bireylerinin yaşamlarında ve onların hayata bakışlarında dinin önemli bir yer
teşkil ettiği söylenebilir.
Aile kurumuna yüksek değer atfedildiği önceki sonuçlarda da görülmektedir.
Toplumsal yapının işleyişinde ve bu yapıyı oluşturan kurumların başta aile olmak
üzere sürdürülmesi ve meşruiyeti semboller sistemiyle mümkündür. Toplumların
sembol üretmesindeki en önemli kaynağı dini ve manevi inançlardır. Bu itibarla
ailenin dini ve manevi değerlere bağlı olması gerektiği algısı Türk toplumunun aile
değerlerinin iç tutarlılığı açısından anlaşılabilir bir durumdur.
135
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 59-1. Aile, Dinî ve Manevî Değerlerine Bağlı Olmalıdır İfadesine Katılım Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Tamamen
katılıyorKatılıyor
Ne katılıyor
ne katılmıyorKatılmıyor Hiç katılmıyor
CİNSİYET X2= 2,08 Sd= 4 P= 0,720
Kadın 39,7 47,5 9,1 2,9 ,7
Erkek 39,2 47,9 9,5 2,5 ,9
YAŞ X2= 30,78 Sd= 16 P= 0,014
18-24 arası 36,4 48,2 10,9 3,4 1,1
25-34 arası 37,9 48,1 10,1 2,8 1,1
35-44 arası 38,6 49,5 8,6 2,7 ,6
45-54 arası 42,0 47,1 8,3 2,1 ,4
55 + 43,9 44,6 8,3 2,7 ,5
EĞİTİM X2= 153,18 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 46,4 44,2 6,2 2,6 ,6
İlkokul 41,8 49,3 6,8 1,8 ,3
Ortaokul 42,7 48,6 6,1 2,1 ,6
Lise 36,6 47,1 11,8 3,5 ,9
Üniversite 32,3 46,2 15,4 4,2 1,9
BÖLGE*
İstanbul 34,0 45,8 14,6 4,1 1,5
Batı Marmara 33,5 61,7 1,3 2,2 1,3
Ege 33,2 47,4 13,8 4,9 ,7
Doğu Marmara 47,8 42,2 7,4 1,7 ,9
Batı Anadolu 36,8 47,5 11,3 3,6 ,8
Akdeniz 43,1 51,0 4,7 1,2
Orta Anadolu 45,1 48,3 5,9 ,3 ,3
Batı Karadeniz 38,1 50,0 9,2 1,8 ,9
Doğu Karadeniz 39,5 52,1 5,9 1,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 63,0 36,1 ,8
Ortadoğu Anadolu 48,3 48,3 3,0 ,4
Güneydoğu Anadolu 46,5 48,1 3,7 1,3 ,3
SES*
A 30,7 41,3 18,4 5,0 4,5
B 35,3 45,3 14,9 3,3 1,3
C1 35,1 47,3 12,4 3,9 1,3
C2 40,3 47,5 9,2 2,7 ,2
DE 43,0 48,9 5,9 1,8 ,4
YERLEŞİM YERİ X2= 101,08 Sd= 4 P= 0,001
Kent 38,4 46,5 11,0 3,1 1,0
Kır 43,2 52,3 3,1 1,2 ,2
TOPLAM 39,4 47,7 9,3 2,7 ,8
136
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.12. Hayat Memnuniyeti ve Mutluluk Düzeyi
Bu bölümde, görüşülen kişilere sorulan genel olarak hayatlarından ne ölçüde
memnun olduğu ve ailesinin ne düzeyde mutlu olduğu sorularına verilen yanıtların
betimleyici istatistikleri sosyodemografik değişkenlerle karşılaştırılarak sunulmuş
ve yorumlanmıştır.
Tablo 60. Genel Olarak Hayatınızdan Ne Ölçüde Memnunsunuz?
Frekans Yüzde
Çok memnunum 1410 23,4
Memnunum 3015 50,0
Ne memnunum ne de değilim 879 14,6
Pek memnun değilim 443 7,3
Hiç memnun değilim 288 4,8
TOPLAM 6035 100,0
Örneklemimiz içine giren bireylerin genel hayat memnuniyetlerini öğrenmek
amacıyla sorulan soruya verilen cevaplara göre, ailelerin genel hayat memnuniyet
düzeylerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Genel olarak hayatından memnun ol-
duğunu ifade edenlerin oranı %73,4’tür. Bunlardan %50’si memnun, %23,4’ü de ha-
yatlarından çok memnun olduklarını belirtmişlerdir. Diğer yandan hayatından pek
memnun olmayanların oranı %7,3 iken hiç memnun olmayanların oranı %4,8’dir.
Ayrıca görüşülen kişilerin %14,6’sı da memnun ya da memnun olmama konusunda
kesin bir kanaat belirtmemişlerdir.
Tablo genel olarak değerlendirildiğinde, kamuoyunda medya aracılığı ile yan-
sıtılan mutsuz, ümitsiz ve sorunlar arasında bocalayan toplum görüntüsünün aksine
hayatından memnun olanların oranının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır.
Kişilerin genel hayat memnuniyetleri sosyodemografik özelliklere göre değer-
lendirildiğinde, kadınlar ve erkekler arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı görül-
müştür. Buna göre hem kadınların hem de erkeklerin ortalama %50’si hayatlarından
memnun yine kadınların %24,4’ü erkeklerin %22,3’ü hayatlarından çok memnundur.
Yaş kategorileri açısından ise memnuniyet düzeyi en yüksek gruplar %75,7 ile 18-24
yaşlar ve %73,5’le 55 ve üzeri yaş grubundakilerdir. Eğitim seviyesi açısından ise hayat
memnuniyeti en yüksek olan gruplar %76,8’le lise mezunlarıdır. Diğer eğitim sevi-
137
ARAŞTIRMA BULGULARI
yeleri arasında da memnuniyet düzeyleri oldukça yüksektir ve aralarındaki farklılık
anlamlıdır.
Genel hayat memnuniyeti ile değerlendirmeye alınan bölge, SES ve Yerleşim
yeri değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık olduğu anlaşılmaktadır. Ailelerin
genel hayat memnuniyetlerini bölgelere göre değerlendirildiğinde Orta Anadolu
(%83,6) ve Batı Karadeniz (%86) Bölgelerinde memnuniyet düzeyi çok yüksek iken
Güney Doğu Anadolu (%61,1) Akdeniz (%65,2) ve Ege (%68,8) bölgelerinde ise gö-
receli olarak daha düşük çıkmıştır. Sosyoekonomik seviye açısından hayat memnu-
niyeti değerlendirildiğinde bütün SES gruplarında yüksek memnuniyet düzeyi söz
konusu olmakla birlikte, alt ve en üst SES gruplarında memnuniyet düzeyi düşük
iken orta SES gruplarında memnuniyet oldukça yüksektir. Kırsal bölgelerde hayat
memnuniyetinin, beklentinin aksine, şehirlere göre daha yüksek olduğu anlaşılmak-
tadır.
138
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 60-1. Genel Hayat Memnuniyetinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok memnun MemnunNe memnun
ne değil
Pek memnun
değil
Hiç memnun
değil
CİNSİYET X2= 9,71 Sd= 4 P= 0,045
Kadın 24,4 50,3 14,2 6,9 4,2
Erkek 22,3 49,6 14,9 7,8 5,4
YAŞ X2= 28,40 Sd= 16 P= 0,028
18-24 arası 23,1 52,6 14,7 6,2 3,4
25-34 arası 25,9 47,9 13,9 7,7 4,6
35-44 arası 21,1 50,3 15,4 8,3 5,0
45-54 arası 22,3 50,2 15,9 5,9 5,7
55 + 23,7 49,8 13,2 8,1 5,3
EĞİTİM X2= 97,10 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 19,9 47,4 14,2 9,9 8,6
İlkokul 23,2 48,0 15,0 8,1 5,7
Ortaokul 22,0 47,9 16,7 8,6 4,8
Lise 21,4 55,4 13,6 5,7 3,9
Üniversite 29,4 49,3 13,7 5,8 1,7
BÖLGE X2= 304,56 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 26,6 51,2 12,9 6,2 3,2
Batı Marmara 23,0 51,3 15,7 6,5 3,5
Ege 21,8 47,0 18,7 7,9 4,7
Doğu Marmara 24,2 57,4 13,2 3,5 1,7
Batı Anadolu 20,8 49,5 15,3 6,5 7,8
Akdeniz 22,3 42,9 19,3 9,5 6,0
Orta Anadolu 38,1 45,5 9,8 3,8 2,8
Batı Karadeniz 24,4 61,6 8,9 4,2 ,9
Doğu Karadeniz 12,6 69,7 10,1 6,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 29,4 47,1 16,8 3,4 3,4
Ortadoğu Anadolu 27,0 44,2 12,0 10,5 6,4
Güneydoğu Anadolu 13,6 47,5 14,3 14,6 9,9
SES X2= 184,69 Sd= 16 P= 0,001
A 36,9 46,9 10,6 4,5 1,1
B 31,5 51,9 10,3 5,0 1,3
C1 25,0 52,8 14,3 5,7 2,1
C2 21,2 53,8 15,7 5,3 4,0
DE 21,2 46,2 15,1 9,9 7,7
YERLEŞİM YERİ X2= 24,98 Sd= 4 P= 0,001
Kent 22,1 50,6 15,2 7,4 4,6
Kır 28,1 47,6 12,1 7,0 5,2
TOPLAM 23,4 50,0 14,6 7,3 4,8
139
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 61. Genel Olarak Ailenizin Ne Düzeyde Mutlu Olduğunu Düşünüyorsunuz?
Frekans Yüzde
Çok Mutlu 1566 25,9
Mutlu 2878 47,7
Orta 1204 20,0
Pek mutlu değil 231 3,8
Hiç mutlu değil 156 2,6
TOPLAM 6035 100,0
Genel olarak ailenin ne düzeyde mutlu olduğu konusundaki soruya görüşülen
kişilerin % 47,7’si mutlu ve % 25,9’u da çok mutlu olduklarını belirtmişlerdir. Bu
durum ailelerin mutluluk düzeylerinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.
Diğer yandan orta düzeyde mutlu olduklarını belirten ailelerin oranı ise %20’dir.
Ayrıca ailelerinin pek mutlu olmadığını belirtenlerin oranı %3,8 iken, hiç mutlu ol-
madığını belirtenlerin oranı ise sadece %2,6’dır.
Çok genel olmakla beraber, mutsuz olduğunu söyleyen aile oranının sadece
%6,4 olması, Türk aile yapısı hakkında olumlu düşünmeye imkân vermektedir.
Ailelerin mutluluk düzeyleri cinsiyet, yaş ve eğitim gibi sosyodemografik de-
ğişkenler ile karşılaştırıldığında, kadınlarla erkekler arasında anlamlı bir farklılığın
olmadığı belirlenmiştir. Cinsiyetlerin ortalama memnuniyet düzeyi 73,5 düzeyinde-
dir. Yaş grupları açısından da çok anlamlı farklılıklar olmamakla birlikte, mutluluk
düzeyi en düşük olan yaş grubu %71,5 ile 45-54 yaş grubundakilerdir. Eğitim kate-
gorileri açısından da en mutlu olanlar %78,2 ile üniversite mezunları, en az mutlu
olanlarda %68,9’la ortaokul mezunlarıdır.
Ailelerin mutluluk düzeyleri bölgeler açısından değerlendirildiğinde, ailelerin
en yüksek düzeyde mutlu oldukları bölge %86 ile Orta Anadolu bölgesi iken en
düşük oranda mutlu olan aileler %57,2 ile Güneydoğu Anadolu bölgesindedir. Sosyo
ekonomik seviye ile mutlu olmak arasında anlamlı bir ilişki vardır, SES düştükçe
ailelerin mutluluk düzeyi de azalmaktadır. Kır –kent arasında mutluluk konusunda
belirgin bir farklılık olmamakla birlikte kırda yaşayan ailelerin mutluluk düzeyleri
biraz daha yüksektir (%74,7).
140
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 61-1. Aile Mutluluk Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok mutlu Mutlu Orta Pek mutlu değil Hiç mutlu değil
CİNSİYET X2= 7,29 Sd= 4 P= 0,121
Kadın 26,7 46,6 20,8 3,7 2,3
Erkek 25,2 48,8 19,1 4,0 2,9
YAŞ X2= 23,84 Sd= 16 P= 0,093
18-24 arası 25,3 50,0 19,5 3,3 1,9
25-34 arası 28,2 46,7 19,3 4,0 1,8
35-44 arası 24,4 47,9 21,1 3,5 3,0
45-54 arası 25,4 46,1 21,6 3,8 3,1
55 + 25,7 47,8 18,5 4,6 3,4
EĞİTİM X2= 95,72 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 20,4 46,4 20,8 5,8 6,6
İlkokul 26,8 46,3 20,1 4,0 2,9
Ortaokul 22,9 46,0 25,0 4,2 1,8
Lise 24,6 51,6 18,2 3,4 2,1
Üniversite 31,3 46,8 18,1 2,8 1,0
BÖLGE*
İstanbul 28,7 48,4 18,0 3,1 1,7
Batı Marmara 22,6 48,3 24,3 3,9 ,9
Ege 28,2 44,6 20,3 4,9 2,0
Doğu Marmara 26,2 51,3 19,7 1,7 1,1
Batı Anadolu 28,9 46,2 17,8 2,6 4,6
Akdeniz 22,3 49,9 20,9 4,2 2,6
Orta Anadolu 36,0 50,0 12,6 1,4
Batı Karadeniz 24,1 59,2 13,7 2,4 ,6
Doğu Karadeniz 17,6 46,2 30,3 5,9
Kuzeydoğu Anadolu 33,6 43,7 19,3 1,7 1,7
Ortadoğu Anadolu 25,5 41,2 22,5 7,9 3,0
Güneydoğu Anadolu 13,3 43,8 28,3 6,9 7,7
SES X2= 145,70 Sd= 16 P= 0,001
A 37,4 41,9 15,1 5,6
B 36,3 44,6 17,1 1,0 1,0
C1 26,3 51,4 18,8 2,5 1,0
C2 25,2 50,8 18,9 2,9 2,2
DE 23,7 44,6 22,0 5,4 4,2
YERLEŞİM YERİ X2= 26,07 Sd= 4 P= 0,001
Kent 24,5 48,8 20,3 3,8 2,5
Kır 31,4 43,3 18,7 3,9 2,8
TOPLAM 25,9 47,7 20,0 3,8 2,6
141
ARAŞTIRMA BULGULARI
3.13. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven
Bu bölümde görüşülen kişilerin aile bireylerine ve yakın sosyal çevresindeki kişi
ve gruplara güven düzeyleri ele alınıp değerlendirilmiştir.
Tablo 62. Genel Olarak Aşağıdaki Kişi Ya Da Gruplara Ne Ölçüde Güvenirsiniz
Çok güvenirimKısmen
güvenirim
Ne güvenirim ne
güvenmemPek güvenmem Hiç güvenmem
Akrabalarıma 36,3 34,3 12,2 9,5 7,6
Eşime 88,1 7,8 1,5 1,3 1,3
Çocuklarıma 88,7 8,5 1,4 ,7 ,6
Kardeşlerime (varsa) 76,4 15,6 3,3 2,4 2,3
Anne-babama 85,3 7,8 4,9 1,0 1,0
Hemşerilerime 19,5 32,0 25,2 14,3 9,0
Komşularıma 21,7 36,8 23,1 11,7 6,7
İş arkadaşlarıma 20,4 38,0 23,5 10,9 7,2
İlk kez tanıştığım
insanlara4,8 8,7 11,6 26,1 48,8
Sonuçlar, aile bireylerine olan güvenin oldukça yüksek düzeyde olduğunu gös-
termektedir. Aile bireylerine olan güven sırasıyla çocuklarda % 97,2, eşlerde % 95,9,
anne-babada % 93,1 ve kardeşlerde % 92 oranındadır. Aile bireylerinden hemen son-
ra gelen akrabalara güvende oldukça yüksektir (% 70,6). Öte yandan yakın sosyal
çevreye olan güven aile bireylerine olan güvene daha düşüktür. Bu kategoride yer
alan komşulara güven % 58,5, iş arkadaşlarına güven % 58,4, hemşerilere güven ise
% 51,5’dir. Komşular, iş arkadaşları ve hemşerilere güven yüksek olmamakla birlikte
düşük ya da olumsuz olarak da değerlendirilmemelidir. Kentleşme ve modernleşme
ile gelen heterojenlik, iş yoğunluğu ve gündelik hayatın ritminin hızlanması gibi
nedenler, yakın çevre ile sık görüşme ve ilişkiye, imkân vermemektedir. Bunun
doğal sonucu olarak güven düzeyinde de bir azalma ve tereddüt ortaya çıkmakta-
dır. İlk kez tanışılan insanlara yönelik yüksek orandaki güvensizlik (% 74,9) ise bu
gelişmelerin doğal bir sonucudur. Aşağıda kişi ve guruplara olan güven düzeyinin
frekans tabloları ve sosyodemografik değişkenlerle olan çapraz tabloları yer almak-
tadır.
142
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 63. Aile Bireyleri ve Yakın Sos-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 2189 36,3
Kısmen güvenir 2073 34,3
Ne güvenir ne güvenmez 739 12,2
Pek güvenmez 575 9,5
Hiç güvenmez 459 7,6
TOPLAM 6035 100,0
venmeyenlerin oranı %9,5 ve hiç güvenmeyenlerin oranı ise %7,6’dır.
Akrabalık ilişkilerinin zayıf olduğu toplumsal yapılarda, ailenin toplumsal ya-
pıyı oluşturan bir temel kurum olarak ailenin toplumsallaştırma ve eğitim fonksiyo-
nunu yerine getirmesi, ekonomik sürece katkı sağlaması mümkün değildir.
Aşağıda yer alan çapraz tabloya göre; cinsiyet, yaş ve eğitim değişkenlerine göre
akrabalara güven farklılık göstermektedir. Kadınların akrabalara güven düzeyi er-
keklere göre biraz daha düşük olduğu belirlenmiştir. Kadınların akrabalarına güven
düzeyi %68,2 iken erkeklerin oranı ise %73’dür.
Yaş grupları açısından ise akrabalara güven en yüksek %73 ile daha genç yaş
grubu olarak kategorize ettiğimiz 18-24 yaş grubundadır. Diğer yaş gruplarında da
akrabalara güven düzeyi ortalama %70 civarında olmasına rağmen en düşük yaş gru-
bunda akrabalara olan güvenin daha yüksek çıkması oldukça ilginç ve bir o kadar da
dikkat çekicidir.
Diğer yandan ilgi çekici bir hususta akrabalara en yüksek düzeyde güven %76,6
ile üniversite mezunları arasındadır.
Bölgelere göre yapılan karşılaştırmada, akrabalara güven düzeyinin en yüksek
olduğu bölge Kuzeydoğu Anadolu bölgesindedir (%89,1). Bu bölgede akrabalarına
çok güvenenlerin oranı %63 ve kısmen güvenenlerin oranı ise %26,1’dir. Buna kar-
şılık akrabalarına güvenin en düşük olduğu bölge ise Batı Marmara bölgesidir. Bu-
rada akrabalarına çok güvenenlerin oranı %18,7 iken, kısmen güvenenlerin oranı ise
%43,9’dur. Ayrıca Doğu Karadeniz, Orta Doğu Anadolu ve Orta Anadolu bölgele-
rinde de akrabalara güven beklentinin altında çıkmıştır.
SES açısından ise akrabalara güvenin en yüksek olduğu kategori A kategorisi
olarak belirlenen üst gelir grubundakilerdir. A kategorisinde olanlarda akrabalarına
çok güvenenlerin oranı %37,4 iken, kısmen güvenenlerin oranı da %39,7’dir. Akra-
balara güvenin en düşük düzeyde olduğu SES grubu DE kategorisinde olanlardır.
Bu kategorilerdekilerin akrabalarına çok güvenenlerin oranı %35,3 iken kısmen gü-
venenlerin oranı ise %32’dir.
Aile bağları ile ilgili önemli göstergelerden
birisi de akrabalık bağlarıdır. Genel olarak ak-
rabalara olan güven, aile-akrabalık ilişkilerinin
bugünkü fotoğrafı konusunda bilgi verir. Akra-
balara güven düzeylerine bakıldığında, %36,3’ü
çok, %34,3’ü kısmen güvendiğini ifade etmiş-
lerdir. Bu durum, Türk toplumunda akrabalara
güvenin önemli oranda devam ettiğini göster-
mektedir. Akrabalara güven konusunda net bir
kanaatte olmadıklarını belirtenlerin oranı ise
%12,2’dir. Diğer yandan akrabalarına pek gü-
yal Çevreye Güven Düzeyi
– AKRABALAR-
143
ARAŞTIRMA BULGULARI
Akrabalara güven konusunda kır-kent arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı
belirlenmiştir. Her iki grupta da güven güzeyi %70 civarındadır.
Tablo 63-1. AKRABALARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 18,34 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 34,9 33,3 13,3 10,6 7,9
Erkek 37,6 35,4 11,2 8,5 7,3
YAŞ X2= 21,22 Sd= 16 P= 0,170
18-24 arası 39,1 33,9 10,6 8,8 7,6
25-34 arası 33,0 35,9 13,7 9,5 7,9
35-44 arası 35,7 34,2 13,3 9,2 7,7
45-54 arası 37,1 33,8 11,7 10,4 7,0
55 + 38,4 33,2 10,9 10,0 7,5
EĞİTİM X2= 91,25 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 46,1 24,5 10,9 10,3 8,2
İlkokul 33,3 33,3 14,2 10,6 8,6
Ortaokul 31,4 36,7 11,7 11,6 8,6
Lise 39,1 34,9 11,2 7,8 7,1
Üniversite 37,2 39,4 10,5 7,8 5,1
BÖLGE* X2= 268,80 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 39,5 31,4 12,8 10,3 6,0
Batı Marmara 18,7 43,9 21,7 8,7 7,0
Ege 42,1 25,9 14,1 9,4 8,5
Doğu Marmara 34,0 39,4 11,3 9,5 5,8
Batı Anadolu 34,9 37,6 11,2 7,7 8,7
Akdeniz 27,4 36,6 13,9 10,9 11,2
Orta Anadolu 22,0 51,4 10,5 9,8 6,3
Batı Karadeniz 38,4 35,4 11,3 8,0 6,8
Doğu Karadeniz 21,0 49,6 8,4 8,4 12,6
Kuzeydoğu Anadolu 63,0 26,1 4,2 3,4 3,4
Ortadoğu Anadolu 28,1 39,0 10,9 13,9 8,2
Güneydoğu Anadolu 45,8 27,9 9,4 9,6 7,2
SES X2= 56,82 Sd= 16 P= 0,001
A 37,4 39,7 8,9 6,1 7,8
B 34,3 39,0 13,9 7,8 5,0
C1 36,7 37,5 11,6 8,7 5,5
C2 38,3 32,8 13,1 8,6 7,3
DE 35,3 32,0 12,2 11,0 9,5
YERLEŞİM YERİ X2= 1,29 Sd= 4 P= 0,864
Kent 36,3 34,2 12,5 9,5 7,6
Kır 36,3 34,9 11,4 9,8 7,6
TOPLAM 36,3 34,3 12,2 9,5 7,6
144
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 64. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – EŞ-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 3913 88,1
Kısmen güvenir 346 7,8
Ne güvenir ne güvenmez 68 1,5
Pek güvenmez 57 1,3
Hiç güvenmez 56 1,3
TOPLAM 4440 100,0
Türk toplumunda aile yapısının temellerinin sağlam olduğu ifade edilebilir.
Cinsiyetler açısından eşlere güven düzeyine baktığımızda, erkeklerin eşlerine
güven düzeyi kadınlara göre daha yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Erkeklerde
eşlerine çok ve kısmen güvenenlerin toplam oranı %98 iken, kadınlarda toplam bu
oran %93,8’dir.
Erkeklerin kadınlara olan yüksek güvenlerinin arka planında kadınlar üzerin-
deki toplumsal kontrolün sıkı olması ve namus kavramının kadınlar üzerinden inşa
edilmesi yatmaktadır. Bir başka ifadeyle, bu durum toplumun kadına güveninin ne
kadar fazla olduğunu da göstermektedir. Buna karşılık kadınların erkeklere duydu-
ğu güvenin daha az oluşu, erkeğin üzerindeki toplumsal kontrolün gevşekliği ve ev
dışında çok farklı alanlarda yer alması ile açıklanabilir.
Yaş kategorileri açısından eşlerine en yüksek oranda güven düzeyi 18-24 yaş
grubundakilerdedir. Bu grupta, eşlerine çok güvenenlerin oranı %89,9 iken kısmen
güvenenlerin oranı ise %6,9’dur.
Eğitim gruplarında ise eşlerine güven düzeyi konusunda çok belirgin farklılık
olmamakla birlikte, eşlerine en yüksek düzeyde güvenenler üniversite mezunu olan-
lardır. Bu grupta eşlerine çok güvenenlerin oranı %89,9, kısmen güvenenlerin oranı
ise %7,9’dur.
Eşlere güven konusunda bölgeler arasında anlamlı bir farklılık tespit edileme-
miştir.
SES açısından ise eşlerine en yüksek güven düzeyi A kategorisi olarak belirle-
diğimiz yüksek SES grubundakilerdedir. Bu kategoride, eşlerine çok güvenenlerin
oranı %87,6 ve kısmen güvenenlerin oranı ise %11,5’tir.
Kır-kent açısından ise, kırda yaşayanların eşlerine güven düzeyleri kentte ya-
şayanlara oranla biraz daha yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Buna göre kırda
yaşayanların %92,5’i eşlerine çok güvenirken, %4,8’i de kısmen güvenmektedir.
Aileyi inşa eden eşlerdir. Dolayısıyla eşle-
rin birbirlerine olan güvenleri ailenin sağlam-
lığının da bir göstergesidir. Evli olan bireyle-
rin eşlerine güven düzeylerine baktığımızda,
eşlerine çok güvenenlerin oranı %88,1, kısmen
güvenenlerin oranı ise %7,8’dir. Eşlerine güven
konusunda kesin bir kanaat belirtmeyenlerin
oranı %1,5’tir. Diğer yandan eşlerine pek gü-
venmeyenlerin oranı %1,3, hiç güvenmeyenle-
rin oranı ise yine %1,3’dür. Bu veriler ışığında
145
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 64-1. EŞİNE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir ne
değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 71,40 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 84,6 9,5 2,2 1,9 1,8
Erkek 92,3 5,7 ,8 ,5 ,6
YAŞ X2= 20,80 Sd= 16 P= 0,186
18-24 arası 89,9 6,9 1,8 1,4
25-34 arası 88,3 8,2 1,3 1,4 ,8
35-44 arası 85,8 9,6 1,6 1,3 1,7
45-54 arası 89,5 6,1 1,6 1,3 1,5
55 + 89,4 6,7 1,6 1,4 ,9
EĞİTİM X2= 14,36 Sd= 16 P= 0,572
Eğitimsiz 90,0 6,3 1,3 ,8 1,7
İlkokul 87,5 8,3 1,7 1,2 1,2
Ortaokul 87,0 8,2 1,7 2,0 1,1
Lise 88,2 6,9 1,8 1,5 1,6
Üniversite 89,9 7,9 ,6 ,8 ,8
BÖLGE*
İstanbul 87,4 8,2 1,5 1,7 1,2
Batı Marmara 87,0 6,3 4,2 1,6 1,0
Ege 88,3 8,2 1,0 1,0 1,5
Doğu Marmara 88,8 7,3 1,0 1,9 1,0
Batı Anadolu 85,9 8,3 2,6 1,6 1,6
Akdeniz 88,7 6,7 1,7 ,7 2,2
Orta Anadolu 87,7 9,8 ,8 ,8 ,8
Batı Karadeniz 87,9 9,5 1,3 1,3
Doğu Karadeniz 87,5 5,2 3,1 3,1 1,0
Kuzeydoğu Anadolu 88,1 9,5 1,2 1,2
Ortadoğu Anadolu 87,7 9,2 1,5 ,5 1,0
Güneydoğu Anadolu 92,3 5,6 ,2 1,3 ,6
SES*
A 87,6 11,5 ,9
B 87,9 8,4 2,2 ,7 ,7
C1 89,5 6,9 1,0 1,5 1,0
C2 86,8 8,8 1,4 1,1 1,9
DE 88,1 7,5 1,8 1,3 1,2
YERLEŞİM YERİ X2= 23,41 Sd= 4 P= 0,001
Kent 86,9 8,6 1,6 1,4 1,4
Kır 92,5 4,8 1,2 ,7 ,8
TOPLAM 88,1 7,8 1,5 1,3 1,3
146
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 65. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – ÇOCUKLAR-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 3644 88,7
Kısmen güvenir 350 8,5
Ne güvenir ne güvenmez 58 1,4
Pek güvenmez 29 ,7
Hiç güvenmez 26 ,6
TOPLAM 4107 100,0
Ailelerin çocuklarına güven düzeylerine baktığımızda, ailelerin %88,7’si ço-
cuklarına çok güvenmekte, %8,5’i de kısmen güvenmektedirler. Çocuklarına güven
konusunda net bir görüş belirtmeyenlerin oranı ise %1,4’dür. Çocuklarına pek gü-
venmeyenlerin oranı %0,7 iken, hiç güvenmeyenlerin oranı ise %0,6’dır.
Çocuklara güven konusunda da akraba ve eşlerde olduğu gibi oldukça yüksek
bir güven oranı görülmektedir. Akraba, eş ve çocuklara güven düzeylerinin oldukça
yüksek olması birlikte değerlendirildiğinde Türk aile yapısının temellerinin güven
esaslı atıldığı ve sağlam olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
Çocuklara olan güven düzeyi cinsiyet açısından değerlendirildiğinde erkekle-
rin çocuklarına güveni kadınlara oranla biraz daha yüksek seviyededir. Erkeklerin
%90,5’i çocuklarına çok güvenmekte, %7,3’ü de kısmen güvenmektedir.
Yaş kategorileri açısından da çocuklara güven düzeyinin en yüksek olduğu 18-24
yaş kategorisinde yer alanlardır. Burada çocuklarına çok güvenenlerin oranı %90,9
ve kısmen güvenenlerin oranı ise %7’dir.
Eğitim seviyeleri açısından değerlendirildiğinde ise eğitim kategorileri açısın-
dan çok belirgin farklılıklar olmamakla birlikte, en yüksek güven düzeyi üniversi-
te mezunlarındadır. Üniversite mezunlarının %88,5’i çocuklarına çok güvenirken,
%10,3’ü de kısmen güvenmektedir.
Bölgeler arasındaki çocuklara çok güvenenlerin oranı Akdeniz Bölgesinde
(%92) diğer bölgelere göre daha yüksektir. SES kategorileri açısından da anlamlı
farklılıklar olmamasına rağmen çocuklara çok güvendiğini C1 gelir grubundakiler
(%89,8) diğer gelir gruplarından daha yüksek oranda ifade etmişlerdir.
Yerleşim yeri açısından değerlendirildiğinde ise kırda (%91,4) yaşayanların ço-
cuklarına çok güvenme düzeyleri kentte yaşayanlardan (%87,6) daha yüksek oran-
lardadır.
147
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 65-1. ÇOCUKLARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 12,20 Sd= 4 P= 0,016
Kadın 87,3 9,5 1,8 ,7 ,7
Erkek 90,5 7,3 1,0 ,7 ,5
YAŞ*
18-24 arası 90,9 7,0 ,7 ,7 ,7
25-34 arası 88,3 8,9 2,0 ,3 ,4
35-44 arası 88,4 9,1 1,4 ,8 ,2
45-54 arası 90,6 6,8 1,1 ,8 ,7
55 + 87,6 9,1 1,2 ,8 1,2
EĞİTİM*
Eğitimsiz 86,6 10,2 1,3 1,3 ,6
İlkokul 89,1 7,7 1,5 ,8 ,8
Ortaokul 88,4 8,7 1,6 ,6 ,6
Lise 89,3 8,4 1,4 ,3 ,6
Üniversite 88,5 10,3 ,9 ,2
BÖLGE*
İstanbul 87,1 10,0 1,4 ,8 ,8
Batı Marmara 84,8 12,6 1,6 1,0
Ege 90,0 7,2 1,5 ,8 ,5
Doğu Marmara 87,2 7,7 2,0 2,3 ,7
Batı Anadolu 89,0 8,2 1,7 ,9 ,2
Akdeniz 92,1 6,5 ,7 ,7
Orta Anadolu 88,4 10,3 ,9 ,4
Batı Karadeniz 88,2 10,4 1,4
Doğu Karadeniz 90,4 6,4 1,1 1,1 1,1
Kuzeydoğu Anadolu 86,1 12,7 1,3
Ortadoğu Anadolu 88,0 6,5 4,9 ,5
Güneydoğu Anadolu 89,8 7,7 ,7 ,7 1,1
SES*
A 87,8 10,2 1,0 1,0
B 86,3 11,5 1,3 ,4 ,4
C1 90,3 7,6 1,2 ,5 ,3
C2 88,4 9,2 1,7 ,1 ,6
DE 88,4 8,2 1,4 1,1 ,8
YERLEŞİM YERİ X2= 16,57 Sd= 4 P= 0,002
Kent 88,0 9,3 1,5 ,6 ,7
Kır 91,4 5,8 1,1 1,2 ,5
TOPLAM 88,7 8,5 1,4 ,7 ,6
148
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 66. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – KARDEŞ-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 4392 76,4
Kısmen güvenir 896 15,6
Ne güvenir ne güvenmez 187 3,3
Pek güvenmez 139 2,4
Hiç güvenmez 134 2,3
TOPLAM 5748 100,0
Bireylerin kardeşlerine güven düzeyine bakıldığında, katılımcıların %76,4’ü
kardeşlerine çok güvenmekte, %15,6’sı da kısmen güvenmektedirler. Kardeşlerine
güven konusunda net bir görüş belirtmeyenlerin oranı ise %3,3’tür. Kardeşlerine pek
güvenmeyenlerin oranı %2,4 iken, hiç güvenmeyenlerin oranı ise %2,3’tür.
Kardeşlere olan toplam güven oranı akraba, eş ve çocuklara olan güven düzeyiy-
le benzer sonuçlar göstermekle birlikte, güvenin düzeyinde bir azalma olduğu görül-
mektedir. Bu durum, kardeşler arası güvenin azaldığı şeklinde değerlendirilmemeli,
sadece aile içi küçük sorunların yansıması olarak görülmelidir.
Cinsiyetler açısından kardeşlere güven düzeyi konusunda anlamlı bir farklılık
tespit edilmemiştir. Her iki cinste de kardeşlere çok güvenme düzeyi ortalama %76
düzeyindedir. Yaş kategorileri açısından genç yaş kategorisinde olanların (18-24 yaş)
kardeşlerine güven düzeyi diğer yaş kategorilerine oranla daha yüksek düzeydedir.
Bu kategoridekilerin %83,8’i kardeşlerine çok güvendiklerini ve %11,8’i da kısmen
güvendiklerini ifade etmişlerdir.
Eğitim kategorileri açısından baktığımızda ise, lise mezunlarının kardeşlerine
güven düzeyleri diğer eğitim kategorilerine oranla biraz daha yüksek düzeyde olduğu
belirlenmiştir. Lise mezunlarının %78,8’i kardeşlerine çok güvenmekte ve %16’sı da
kısmen güvenmektedir. Bölgeler açısından kardeşlere güven düzeyine baktığımızda,
en yüksek oranda kardeşlere güven düzeyi Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindedir. Bu
bölgede kardeşlerine çok güvenenlerin oranı %85,5 iken, kısmen güvenenlerin oranı
ise %12’dir.
SES açısından kardeşlere en düşük güven düzeyi DE kategorisi olarak belirt-
tiğimiz alt gelir gruplarındadır. Bu kategoride olanlardan kardeşlerine çok güve-
nenlerin oranı %75,2 ve kısmen güvenenlerin oranı ise %15,2’dir. Kır-kent açısından
değerlendirildiğinde ise kırsalda yaşayanların kardeşlerine olan güven düzeyi biraz
daha yüksek seviyede olduğu belirlenmiştir. Kırda yaşayanlardan %80,4’ü kardeşle-
rine çok güvenirken, %11,1’i de kısmen güvenmektedirler.
149
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 66-1. KARDEŞE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 5,17 Sd= 4 P= 0,271
Kadın 77,4 14,6 3,4 2,3 2,3
Erkek 75,4 16,6 3,1 2,5 2,4
YAŞ X2= 93,98 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 83,8 11,8 2,0 1,3 1,1
25-34 arası 79,4 15,0 2,6 1,4 1,5
35-44 arası 74,1 16,5 4,1 2,7 2,5
45-54 arası 74,6 16,0 3,7 3,2 2,5
55 + 69,5 18,5 3,9 3,8 4,4
EĞİTİM X2= 51,63 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 73,8 16,9 3,6 3,2 2,5
İlkokul 75,2 15,4 3,4 3,4 2,6
Ortaokul 74,7 14,0 4,4 3,1 3,8
Lise 78,8 16,0 2,7 1,0 1,4
Üniversite 78,4 15,9 2,6 1,2 1,8
BÖLGE*
İstanbul 76,5 16,2 3,4 2,1 1,9
Batı Marmara 66,8 20,0 7,7 2,3 3,2
Ege 74,8 15,8 3,4 3,0 3,0
Doğu Marmara 69,4 21,3 3,1 4,3 1,8
Batı Anadolu 79,9 15,2 2,2 1,3 1,3
Akdeniz 78,0 12,2 3,0 2,3 4,5
Orta Anadolu 71,5 19,2 4,6 1,8 2,8
Batı Karadeniz 73,9 16,5 3,7 3,4 2,5
Doğu Karadeniz 78,0 13,6 3,4 3,4 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 85,5 12,0 ,9 ,9 ,9
Ortadoğu Anadolu 78,6 12,5 3,5 3,1 2,3
Güneydoğu Anadolu 82,1 11,9 2,2 2,0 1,7
SES X2= 40,00 Sd= 16 P= 0,001
A 73,9 20,0 3,6 1,2 1,2
B 79,0 13,4 3,8 1,1 2,7
C1 78,5 15,7 2,8 1,6 1,3
C2 75,7 16,4 3,5 1,8 2,6
DE 75,2 15,2 3,3 3,5 2,9
YERLEŞİM YERİ X2= 29,44 Sd= 4 P= 0,001
Kent 75,4 16,8 3,3 2,2 2,4
Kır 80,4 11,1 3,1 3,4 2,0
TOPLAM 76,4 15,6 3,3 2,4 2,3
150
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 67. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – ANNE-BABA-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 5146 85,3
Kısmen güvenir 473 7,8
Ne güvenir ne güvenmez 295 4,9
Pek güvenmez 63 1,0
Hiç güvenmez 58 1,0
TOPLAM 6035 100,0
Bireylerin anne-babalarının güven düzeylerine bakıldığında, katılımcıların
%85,3’ü çok güvendiğini, %7,8’i ise kısmen güvendiğini ifade etmişlerdir. Anne-
babalarına güven konusunda kesin bir yargıda bulunmayanların oranı ise %4,9’dur.
Anne-babalarına güvenmeyenlerin oranı ise oldukça düşüktür. Nitekim anne-ba-
balarına pek güvenmeyenlerin oranı %1 yine hiç güvenmeyenlerin oranı da %1’dir.
Anne babaya toplam güven oranı da oldukça yüksek çıkmaktadır (% 93,1). Bu
sonuç toplumsal değer yargılarımız içerisinde yer alan anne babaya saygının bir gös-
tergesidir.
Kadın ve erkeklerin anne-babalara güven düzeyleri oldukça yüksek düzeyde-
dir ve cinsiyetler arasında anlamlı bir farklılık söz konusu değildir. Her iki cinsiyet
grubunda anne-babaya güven ortalama %85 düzeyindedir. Yaş grupları açısından
değerlendirildiğinde, anne-babaya güven düzeyinin en yüksek olduğu yaş grubu 18-
24 yaş arasındaki gençlerdir. Bu grupta anne-babaya çok güvenenlerin oranı %90,4,
kısmen güvenenlerin oranı ise %6,2’dir. Diğer yandan anne-babaya güvenin en dü-
şük olduğu yaş grubu ise 55 ve üzeri yaştakilerdir. Bu grupta anne-babaya çok gü-
venirim diyenlerin oranı %78,5 kısmen güvenirim diyenlerin oranı ise %7,7’dir. Bu
durum gençlerin gelecek beklentilerinde ebeveynlerinin önemli bir yer tuttuğu ile
açıklanabilir.
Eğitim düzeyleri açısından da ebeveynlere en yüksek düzeyde güven üniversite
mezunlarında, en düşük güven düzeyi de her hangi bir eğitimi olmayan gruplarda-
dır. Üniversite mezunlarında anne babalarına çok güvenenlerin oranı %87,3 iken, bu
oran eğitimsiz olanlarda ise %80’dir.
Bölgeler açısından baktığımızda ise, anne-babaya çok güvenme düzeyinin en
yüksek olduğu bölge %89,9 ile Doğu Karadeniz bölgesidir. SES açısından ise anne-
babaya güven düzeyinin en düşük olduğu grup DE olarak ifade ettiğimiz düşük
SES grubudur. Bu grupta anne-babaya çok güvenenlerin oranı %83,7’dir. Kır-kent
arasında anne-babaya güven düzeyinde birbirine yakın sonuçlar alındığı görülmek-
tedir.
151
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 67-1. ANNE-BABAYA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 3,44 Sd= 4 P= 0,486
Kadın 85,8 7,6 4,6 1,0 1,1
Erkek 84,7 8,1 5,2 1,1 ,8
YAŞ X2= 141,90 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 90,4 6,2 1,8 ,8 ,6
25-34 arası 86,5 8,7 3,1 ,8 ,9
35-44 arası 85,1 8,5 4,2 1,3 ,9
45-54 arası 85,1 7,5 5,4 1,0 1,1
55 + 78,5 7,7 11,3 1,3 1,2
EĞİTİM X2= 69,08 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 80,0 7,9 8,8 1,9 1,5
İlkokul 84,9 6,7 6,3 1,2 ,9
Ortaokul 84,3 9,5 3,7 ,8 1,7
Lise 86,8 8,4 3,3 ,7 ,8
Üniversite 87,3 8,5 2,8 ,8 ,6
BÖLGE*
İstanbul 87,0 8,0 3,6 ,7 ,7
Batı Marmara 79,1 7,4 11,3 1,7 ,4
Ege 79,7 7,8 10,6 ,9 1,0
Doğu Marmara 80,3 10,2 6,5 2,4 ,6
Batı Anadolu 88,7 8,3 2,0 ,7 ,4
Akdeniz 86,8 6,3 3,3 1,2 2,3
Orta Anadolu 84,3 10,1 2,1 ,7 2,8
Batı Karadeniz 89,6 7,1 1,5 1,2 ,6
Doğu Karadeniz 89,9 5,9 ,8 1,7 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 87,4 9,2 1,7 ,8 ,8
Ortadoğu Anadolu 87,3 4,1 6,4 1,9 ,4
Güneydoğu Anadolu 85,7 7,9 4,7 ,7 1,0
SES*
A 86,6 10,1 2,2 ,6 ,6
B 85,4 9,1 3,8 ,5 1,3
C1 87,4 7,7 3,6 ,9 ,4
C2 85,4 8,2 4,4 ,7 1,2
DE 83,7 7,4 6,3 1,4 1,2
YERLEŞİM YERİ X2= 15,59 Sd= 4 P= 0,004
Kent 84,8 8,5 4,7 1,0 1,0
Kır 87,1 5,5 5,6 1,1 ,6
TOPLAM 85,3 7,8 4,9 1,0 1,0
152
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 68. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal
Çevreye Güven Düzeyi – HEMŞERİLER-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 1178 19,5
Kısmen güvenir 1930 32,0
Ne güvenir ne güvenmez 1520 25,2
Pek güvenmez 864 14,3
Hiç güvenmez 543 9,0
TOPLAM 6035 100,0
Hemşerilik kavramı, kentleşme ile birlikte ortaya çıkan ve kentlerde anlamını bulan
bir kavramdır. Kente tutunma, kentlileşme, kente alışma ve kendini koruma ihtiya-
cı hemşeriliği yapılaştırmıştır. Ancak hemşerilik, aile ve akrabalıktan farklı olarak
kentte uyum sağlayanlar açısından önemini kaybetmektedir. Akrabalık ilişkileri do-
ğumdan gelen verili bir özellik gösterirken hemşerilik arızi ve dağılmaya yatkındır.
Bu itibarla hemşerilere olan güven oranının aile ve akrabalara olan güvenden daha
düşük çıkması anlaşılabilir bir durumdur. Nitekim hemşerilerine çok güvenenlerin
oranı sadece %19,5 kısmen güvenenlerin oranı da %32’dir. Hemşerilere güven konu-
sunda kesin bir kanaat belirtmeyenlerin oranı ise %25,2’dir. Diğer yandan hemşerile-
rine pek güvenmeyenlerin oranı %14,3, hiç güvenmeyenlerin oranı ise %9’dur.
Cinsiyetler açısından baktığımızda, erkeklerin hemşerilerine güven düzeyi ka-
dınlardan biraz daha yüksektir. Hemşerilerine çok güvenen erkeklerin oranı %20
,7, kadınların oranı ise %18,4’dür. Yaş grupları açısından ise hemşerilerine güven
düzeyi en yüksek olan grup 55 ve üzeri yaş grubunda olanlardır. Bu grupta hemşeri-
lerine çok güvenenlerin oranı %23,7, kısmen güvenenlerin oranı da %35,4’dür. Eğitim
düzeyleri açısından ise hemşerilere en yüksek güven düzeyi her hangi bir eğitim
almamış olanlardadır. Bu grupta hemşerilerine çok güvenenlerin oranı %28,7 iken,
kısmen güvenenlerin oranı ise %29,4’dür.
Bölgeler açısından hemşerilere güven düzeyinin en yüksek olduğu bölge Ege
Bölgesidir. Ege bölgesinde hemşerilerine çok güvenenlerin oranı %29,8, kısmen gü-
venenlerin oranı da %28,8’dir.
SES grupları açısından hemşeriler güven düzeyinin en yüksek olduğu SES gru-
bu, DE olarak belirlenen düşük SES grubudur. Bu grupta hemşerilere çok güvendi-
ğini ifade edenlerin oranı %22,4, kısmen güvenirim diyenlerin oranı da %35,1’dir
Kır-kent açısından hemşerilere güven düzeyinin daha yüksek olduğu kırsal yer-
leşim yerinde oturanlardır. Kırda oturanların %25,7’si hemşerilerine çok güvenirken,
%34,1’ü ise kısmen güvenmektedir.
Gerek toplumsal yapının ve gerekse bir
kurum olarak ailenin verimli ve etkin işleyişi-
nin sağlanabilmesi büyük oranda güven ilişki-
lerine bağlıdır. Güven kavramı soyut bir duygu
ya da algıya dayalı olarak ortaya çıktığı için
hemşerilik unsurunun değerlendirilmesinde
güven anlayışı bazı sorunlar çıkarabilmektedir.
Kişisel ilişkilere ya da bağlara dayalı olarak or-
taya çıkan güven ile hemşerilik kavramına olan
güven arasında önemli farklar bulunmaktadır.
153
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 68-1. HEMŞERİLERE Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 15,37 Sd= 4 P= 0,004
Kadın 18,4 31,2 25,1 15,4 9,9
Erkek 20,7 32,7 25,3 13,2 8,1
YAŞ X2= 54,03 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 20,0 28,8 26,4 13,6 11,1
25-34 arası 18,2 30,3 25,8 15,2 10,6
35-44 arası 18,0 33,2 26,0 14,6 8,1
45-54 arası 18,8 33,0 24,3 16,1 7,8
55 + 23,7 35,4 22,6 11,8 6,6
EĞİTİM X2= 75,25 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 28,7 29,4 22,3 12,4 7,3
İlkokul 19,6 33,2 23,3 15,4 8,5
Ortaokul 19,1 32,6 21,9 14,8 11,6
Lise 19,1 31,4 26,1 14,4 8,9
Üniversite 15,4 30,8 32,1 12,4 9,3
BÖLGE X2= 338,24 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 18,4 26,8 29,0 15,1 10,7
Batı Marmara 8,3 22,6 40,0 24,3 4,8
Ege 29,8 28,8 18,5 12,4 10,5
Doğu Marmara 13,2 27,1 32,5 18,6 8,7
Batı Anadolu 17,6 40,1 23,8 10,8 7,8
Akdeniz 13,0 31,3 29,2 15,6 10,9
Orta Anadolu 14,0 37,1 25,9 16,8 6,3
Batı Karadeniz 19,0 41,7 18,2 11,0 10,1
Doğu Karadeniz 13,4 45,4 18,5 10,9 11,8
Kuzeydoğu Anadolu 37,8 40,3 12,6 5,0 4,2
Ortadoğu Anadolu 21,7 30,7 22,5 18,0 7,1
Güneydoğu Anadolu 24,1 34,8 21,9 13,0 6,2
SES X2= 66,11 Sd= 16 P= 0,001
A 15,6 22,9 35,2 16,2 10,1
B 15,4 35,3 27,2 13,1 9,1
C1 16,1 32,1 29,1 13,9 8,8
C2 20,0 33,3 24,5 12,9 9,4
DE 22,4 31,4 22,0 15,3 8,8
YERLEŞİM YERİ X2= 60,87 Sd= 4 P= 0,001
Kent 17,9 31,4 26,7 14,5 9,4
Kır 25,7 34,1 19,3 13,5 7,4
TOPLAM 19,5 32,0 25,2 14,3 9,0
154
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 69. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – KOMŞULAR-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 1307 21,7
Kısmen güvenir 2223 36,8
Ne güvenir ne güvenmez 1392 23,1
Pek güvenmez 708 11,7
Hiç güvenmez 405 6,7
TOPLAM 6035 100,0
Araştırma verilerine göre Türk toplumunda komşuluk ilişkilerinde de önem-
li bir zayıf lama görülmektedir. Nitekim komşularına çok güvenenlerin oranı %21,7
kısmen güvenenlerin oranı ise %36,8’dir. Komşularına güven konusunda kesin bir
kanaat belirtmeyenlerin oranı ise %23,1’dir. Diğer yandan komşularına pek güven-
meyenlerin oranı %11,7 hiç güvenmeyenlerin oranı ise %6,7’dir.
Bu sonuçlar komşuluğun hâlâ çok önemli bir değer olarak görüldüğünü ve
komşuluğu koruma noktasında çaba gösterildiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan
komşulara güven noktasında kararsız bir durum da söz konusudur. Bunun nedenleri
arasında kentleşmenin getirdiği yeni sorunlar, farklı konut tipleri, ilişki kurma bi-
çimlerindeki farklılaşmalar yer almaktadır.
Komşularına güven konusunda erkeklerin güven düzeyi kadınlardan biraz daha
yüksektir. Komşularına çok güvenen erkeklerin oranı %22,8, kısmen güvenenlerin
oranı ise %37,2’dir. Yaş grupları açısından ise komşulara en yüksek güven düzeyi 55
ve yukarı yaşlarda olanlardadır. Bu grupta komşularına çok güvenenlerin oranı %28,2
ve kısmen güvenenlerin oranı ise %37’dir. Eğitim kategorileri açısından ise komşula-
rına daha yüksek oranlarda güvenenler her hangi bir eğitim almamış olanlardır. Bu
kategoride komşularına çok güvenenlerin oranı %28,3, kısmen güvenenlerin oranı
ise %33,’tür. Bölgeler açısından komşulara güven, tıpkı hemşerilere güvende olduğu
gibi Ege bölgesindedir. Ege bölgesinde komşularına çok güvenenlerin oranı %30,9,
kısmen güvenenlerin oranı ise %32,3’dür. SES açısından da komşularına en yüksek
düzeyde güven DE olarak belirttiğimiz alt gelir gruplarındadır. Bu grupta komşu-
larına çok güvenenlerin oranı %24,8, kısmen güvenenlerin oranı ise %35,7’dir. Kom-
şulara güven beklenildiği gibi kırsal yerleşim yerlerinde kentlere oranla daha yüksek
düzeydedir. Kırsal yerleşim yerinde komşularına çok güvenenlerin oranı %28,9, kıs-
men güvenenlerin oranı ise %36,1’dır.
155
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 69-1. KOMŞULARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 23,03 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 20,5 36,5 22,3 13,5 7,2
Erkek 22,8 37,2 23,8 10,0 6,2
YAŞ X2= 69,12 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 20,4 34,4 25,2 11,1 8,9
25-34 arası 19,2 36,4 24,0 12,6 7,7
35-44 arası 20,0 37,9 23,2 12,8 6,1
45-54 arası 22,5 38,6 21,3 12,9 4,7
55 + 28,2 37,0 20,9 8,5 5,5
EĞİTİM X2= 75,55 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 28,3 33,0 19,5 12,9 6,4
İlkokul 23,6 37,5 20,9 11,9 6,0
Ortaokul 21,0 32,8 25,0 13,0 8,2
Lise 21,0 37,8 23,0 11,7 6,5
Üniversite 14,9 38,8 28,7 9,9 7,7
BÖLGE X2= 280,64 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 20,2 34,0 25,7 13,0 7,1
Batı Marmara 10,0 37,0 37,8 11,3 3,9
Ege 30,9 32,3 19,9 10,7 6,1
Doğu Marmara 16,5 36,8 29,0 11,5 6,3
Batı Anadolu 16,1 48,0 20,8 8,7 6,4
Akdeniz 16,0 36,6 22,7 14,8 10,0
Orta Anadolu 26,2 36,7 21,7 10,8 4,5
Batı Karadeniz 20,5 47,9 16,1 8,3 7,1
Doğu Karadeniz 19,3 46,2 10,1 12,6 11,8
Kuzeydoğu Anadolu 42,0 39,5 10,1 6,7 1,7
Ortadoğu Anadolu 22,5 28,5 25,8 15,4 7,9
Güneydoğu Anadolu 26,6 31,3 23,2 13,1 5,7
SES X2= 71,83 Sd= 16 P= 0,001
A 11,2 34,1 32,4 16,8 5,6
B 15,1 39,0 27,2 11,6 7,1
C1 18,5 37,6 26,0 11,7 6,2
C2 23,0 37,8 22,1 10,6 6,5
DE 24,8 35,7 20,3 12,0 7,1
YERLEŞİM YERİ X2= 58,44 Sd= 4 P= 0,001
Kent 19,7 37,0 24,4 12,0 6,8
Kır 28,9 36,1 18,0 10,6 6,4
TOPLAM 21,7 36,8 23,1 11,7 6,7
156
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 70. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – İŞ ARKADAŞLARI-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 640 20,4
Kısmen güvenir 1195 38,0
Ne güvenir ne güvenmez 738 23,5
Pek güvenmez 344 10,9
Hiç güvenmez 226 7,2
TOPLAM 3143 100,0
İş arkadaşlarına güven konusunda katılımcıların %20,4’ü çok güvendiğini,
%38’i kısmen güvendiğini ifade etmişlerdir. İş arkadaşlarına güven konusunda kesin
bir kanaat belirtmeyenlerin oranı ise %23,5’tir. Diğer yandan, iş arkadaşlarına pek
güvenmeyenlerin oranı %10,9 ve hiç güvenmeyenlerin oranı da %7,2’dir.
İş arkadaşlarına olan güven düzeyinin çok düşük olmadığı görülmektedir. Mo-
dern yaşamın gündelik ilişkilerinde komşuluğun boşalttığı alanı iş arkadaşlarıyla
olan ilişkiler doldurmuştur. Bu süreçte hayat tarzlarında meydana gelen değişmeler
ve farklılaşmalar insanların ilişkilerinde belirleyici olmaya başlamıştır. Bunun so-
nucunda arkadaşlar ve komşular bu tarzlarda örtüşenler arasında seçilmiştir. Doğal
olarak güven konusunda bu değişimlerden etkilenmiştir.
İş arkadaşlarına erkekler kadınlardan biraz daha yüksek oranda güvenmektedir.
İş arkadaşlarına çok güvenen erkeklerin oranı %22,8, kısmen güvenenlerin oranı ise
%37,2’dir. Yaş kategorileri açısından iş arkadaşlarına en yüksek oranda güven düzeyi
55 ve üzeri yaşlarda olanlardadır. Bu kategoride iş arkadaşlarına çok güvenenlerin
oranı %27,1 ve kısmen güvenenlerin oranı ise %37,5’tir. Eğitim seviyeleri açısından
ise iş arkadaşlarına en yüksek güven herhangi bir eğitim almamış olanlardadır. Bu
kategoride olanların %27,5’i iş arkadaşlarına çok güvenmekte, %33,7’si de kısmen gü-
venmektedirler.
İş arkadaşlarına en yüksek düzeyde güven Ege Bölgesinde yaşayanlardadır. Bu
bölgedekilerin %30,4’ü iş arkadaşlarına çok güvenirken, %31,9’u da kısmen güven-
mektedirler. SES kategorileri açısından da iş arkadaşlarına en yüksek düzeyde güven
DE olarak belirtilen alt gelir grubunda olanlardır. Bu kategoride iş arkadaşlarına çok
güvenenlerin oranı %24,1, kısmen güvenenlerin oranı da %36’dır.
Kırda yaşayanların iş arkadaşlarına güven düzeyi kentte yaşayanlara oranla
daha yüksek düzeydedir. Kırda yaşayanlardan iş arkadaşlarına çok güvenenlerin
oranı %28,9, kısmen güvenenlerin oranı da %36,1’dir.
157
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 70-1. İŞ ARKADAŞLARINA Güvenin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 27,42 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 14,6 36,4 27,4 12,3 9,2
Erkek 22,0 38,5 22,4 10,5 6,6
YAŞ X2= 17,24 Sd= 16 P= 0,370
18-24 arası 22,0 34,7 25,8 8,9 8,6
25-34 arası 20,0 39,2 22,8 10,5 7,5
35-44 arası 20,1 40,1 22,3 10,7 6,8
45-54 arası 19,0 40,6 23,2 11,9 5,4
55 + 21,3 33,7 24,7 12,5 7,8
EĞİTİM X2= 50,10 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 15,8 23,0 30,9 19,4 10,8
İlkokul 20,9 37,2 22,6 11,5 7,7
Ortaokul 21,2 31,7 25,4 12,1 9,6
Lise 20,2 41,3 22,1 9,2 7,2
Üniversite 20,2 41,5 23,8 10,0 4,6
BÖLGE X2= 185,80 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 22,6 32,4 27,0 10,8 7,1
Batı Marmara 17,0 48,2 21,4 11,6 1,8
Ege 24,8 38,2 20,3 9,4 7,4
Doğu Marmara 16,5 26,2 35,0 14,6 7,7
Batı Anadolu 14,7 53,2 18,8 7,5 5,9
Akdeniz 13,4 39,7 24,9 9,2 12,8
Orta Anadolu 21,9 45,2 19,9 11,6 1,4
Batı Karadeniz 23,3 43,6 14,7 11,7 6,7
Doğu Karadeniz 19,4 56,5 6,5 11,3 6,5
Kuzeydoğu Anadolu 42,1 35,1 12,3 7,0 3,5
Ortadoğu Anadolu 22,9 32,9 27,1 12,1 5,0
Güneydoğu Anadolu 19,5 29,6 24,9 16,2 9,7
SES X2= 33,61 Sd= 16 P= 0,006
A 18,0 42,0 24,7 11,3 4,0
B 20,1 41,2 22,6 10,4 5,7
C1 21,2 40,8 22,7 9,6 5,7
C2 19,6 38,4 25,9 8,7 7,4
DE 20,4 34,1 23,0 13,4 9,1
YERLEŞİM YERİ X2= 16,53 Sd= 4 P= 0,001
Kent 19,2 37,8 24,5 11,1 7,3
Kır 25,5 38,8 18,6 10,3 6,7
TOPLAM 20,4 38,0 23,5 10,9 7,2
158
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 71. Aile Bireyleri ve Yakın Sosyal Çevreye Güven Düzeyi – İLK KEZ TANIŞILAN
İNSANLAR-
Frekans Yüzde
Çok Güvenir 288 4,8
Kısmen güvenir 523 8,7
Ne güvenir ne güvenmez 698 11,6
Pek güvenmez 1578 26,1
Hiç güvenmez 2948 48,8
TOPLAM 6035 100,0
İlk kez tanıştıkları insanlara güven konusunda katılımcıların güven düzeyi
oldukça düşük düzeylerdedir. İlk kez tanıştıkları insanlara %4,8’i çok güvendiğini,
%8,7’si kısmen güvendiğini ifade etmişlerdir. İlk kez tanıştıkları insanlara güven
konusunda kesin bir kanaat belirtmeyenlerin oranı ise %11,6’dır. Diğer yandan, ilk
kez tanıştıkları insanlara pek güvenmeyenlerin oranı %26,1 ve hiç güvenmeyenlerin
oranı da %48,8’dir.
Güven sosyal ilişkilerle kurulan soyut bir algı olması nedeniyle ilk kez tanışı-
lan, henüz ilişki kurulmamış tanışıklık oluşmamış kişilere karşı güvensizlik olması
normaldir. Buna ek olarak kentlerde giderek artan heterojenlik, dünya görüşünün
ortaya çıkmasıyla gerçekleşen atomizasyon ve ötekileştirme ilk kez tanışılan kişilere
karşı şüpheli bir karşılamayı doğurmaktadır.
İlk kez tanıştıkları insanlara güven erkekler ve kadınlarda oldukça düşük dü-
zeyde olsa da, erkeklerin güven düzeyi kadınlara oranla biraz daha yüksek düzey-
dedir. Erkeklerin % 5,2’si ilk kez tanıştıkları insanlara çok güvenirken, %9,7’si de
kısmen güvenmektedir.
Yaş gruplarının tümü açısından da ilk kez tanıştıkları insanlara güven düzeyi
oldukça düşük olmakla birlikte, ilk kez tanıştıkları insanlara güven düzeyi 55 ve
üzeri yaş gruplarında diğer yaşlarda olanlardan biraz daha yüksektir. Bu yaş grubun-
da ilk kez tanıştıkları insanlara çok güvenenlerin oranı %6,7, kısmen güvenenlerin
oranı da %8,9’dur.
Eğitim açısından baktığımızda da ilk kez tanıştıkları insanlara güven tüm ka-
tegorilerde oldukça düşük düzeydedir. İlk kez tanıştıkları insanlara güven düzeyinin
en yüksek olduğu kategori herhangi bir eğitim almayanlardır. Bu kategorilerdeki-
lerin %6,4’ü ilk kez tanıştıkları insanlara çok güvendiklerini belirtirken kısmen
güvenenlerin oranı ise %10,8’dir.
159
ARAŞTIRMA BULGULARI
İlk kez tanıştıkları insanlara güven konusu bölgeler açısından değerlendirildi-
ğinde, en yüksek güven düzeyinin Ege bölgesinde olduğu görülmektedir. Bu bölge-
dekilerin %9,1’i ilk kez tanıştıkları insanlara çok güvendiklerini, %10,1’i de kısmen
güvendiklerini ifade etmişlerdir. SES açısından ise ilk kez tanıştıkları insanlara
güven düzeyi tüm kategorilerde düşüktür. Diğer kategorilere oranla A kategorisi
olarak isimlendirdiğimiz üst gelir gruplarındaki güven düzeyi en düşük seviyedir.
Bu kategoride olanların %3,9’u ilk kez tanıştıkları insanlara çok güvendiklerini ve
%7,3’ü de kısmen güvendiklerini belirtmişlerdir.
Diğer yandan kır-kent açısından da ilk kez tanıştıkları insanlara güven düzeyi
oldukça düşük olmakla birlikte kırda yaşayanların ilk kez tanıştıkları insanlara gü-
ven düzeyi biraz daha yüksektir. Kırdakilerin %6,4’ü ilk kez tanıştıkları insanlara
çok güvendiklerini %9’u da kısmen güvendiklerini ifade etmişlerdir.
Tablo 71-1. İLK KEZ TANIŞTIĞI İNSANLARA Güven Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere
Göre Dağılımı
Çok güvenir Kısmen güvenirNe güvenir
ne değilPek güvenmez Hiç güvenmez
CİNSİYET X2= 53,66 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 4,4 7,6 9,8 24,9 53,3
Erkek 5,2 9,7 13,3 27,4 44,4
YAŞ X2= 44,67 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 5,4 10,1 12,9 26,4 45,1
25-34 arası 3,1 7,8 13,1 26,7 49,3
35-44 arası 5,1 8,4 9,9 26,5 50,0
45-54 arası 4,1 8,6 9,6 24,3 53,4
55 + 6,7 8,9 11,7 26,1 46,6
EĞİTİM X2= 48,62 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 6,4 11,0 13,1 24,7 44,8
İlkokul 4,6 7,3 10,0 25,8 52,3
Ortaokul 4,8 7,6 10,2 24,3 53,1
Lise 4,7 10,1 13,2 26,7 45,3
Üniversite 4,5 9,1 13,0 28,1 45,3
BÖLGE X2= 231,47 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 4,4 11,0 11,9 26,1 46,6
Batı Marmara ,9 3,9 10,9 29,6 54,8
Ege 9,1 10,1 8,9 25,6 46,4
Doğu Marmara 4,1 6,3 12,8 25,3 51,5
Batı Anadolu 3,3 4,3 9,8 29,3 53,4
160
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Akdeniz 1,1 7,7 17,6 28,5 45,2
Orta Anadolu 4,9 5,6 8,0 34,6 46,9
Batı Karadeniz 5,7 11,6 10,4 24,1 48,2
Doğu Karadeniz 2,5 10,9 7,6 15,1 63,9
Kuzeydoğu Anadolu 6,7 16,8 12,6 23,5 40,3
Ortadoğu Anadolu 8,2 3,0 8,2 23,2 57,3
Güneydoğu Anadolu 4,5 11,6 15,3 21,2 47,3
SES X2= 23,55 Sd= 16 P= 0,100
A 3,9 7,3 11,2 25,1 52,5
B 4,0 8,6 11,6 29,7 46,1
C1 4,2 9,2 13,9 26,4 46,4
C2 5,1 9,2 10,5 26,6 48,7
DE 5,2 8,2 10,6 25,3 50,7
YERLEŞİM YERİ X2= 23,28 Sd= 4 P= 0,001
Kent 4,4 8,6 12,2 26,8 48,1
Kır 6,4 9,0 9,1 23,8 51,8
TOPLAM 4,8 8,7 11,6 26,1 48,8
3.14. Çeşitli Unsurların Hayatındaki Önem Düzeyi
Bu bölümde kişilerin kendi hayatında önem verdiği bazı unsurların ne kadar
önemli olduğu üzerinde durulmuştur. Böylece kişilerin hayatında bu unsurların ne
kadar yer ettiği, yaşamlarında ne kadar öne çıktığı ve onları etkilediği ortaya konul-
maya çalışılmıştır.
Tablo 72. Size Belirteceğim İfadelerin Her Birinin Hayatınızda Sizin İçin Ne Kadar Önemli Olduğunu Belirtiniz
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli ne
değil
Pek önemli
değil
Hiç önemli
değil
Aileniz 96,8 2,5 ,3 ,2 ,2
Dost ve arkadaşlarınız 59,0 34,4 4,2 1,9 ,4
İş ve çalışma hayatınız 58,0 31,7 7,3 2,4 ,6
Kendiniz için ayırdığınız zaman 69,7 22,5 4,3 2,6 ,9
Eşinize zaman ayırmak 82,0 14,5 2,1 ,9 ,5
Çocuklarınıza zaman ayırmak 88,8 9,3 1,2 ,7 ,0
Ev sahibi olmak 82,7 13,0 2,5 1,1 ,6
Araba sahibi olmak 58,5 24,3 8,4 6,2 2,5
Tasarruf yapmak 75,7 18,6 3,3 1,4 1,0
161
ARAŞTIRMA BULGULARI
Kişilerin hayatında çeşitli unsurlara verdikleri önem düzeyleri bu unsurların
hayatında ne ölçüde yer ettiğinin de bir göstergesidir. Araştırma verileri kişilerin
bir bütün olarak ailelerine % 99,3 oranında önem verdiklerini göstermektedir. Aile
kişilerin önem ve değer verdiği unsurların en başında gelmektedir. İkinci sırada ço-
cuklara ayrılan zaman gelmektedir (% 98,1). Bunları ise eşe ayrılan zaman (% 96,5)
izlemektedir. Görüşülen kişilerin % 93,4’ü dost ve arkadaşlarının, % 92,2’si de ken-
disine ayırdığı zamanın önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Güven konusunda ol-
duğu gibi hayatta önem verilen hususlarda da aile bireyleri ön plana geçmektedir.
Günümüz insanı için ekonomik aktivite gündelik hayatın belirleyici öğesidir. Bu
çerçevede iş ve çalışma hayatı yüksek oranda (% 89,7) önemsenirken bununla bağ-
lantılı olarak ev sahibi olma (% 95,7), araba sahibi olma (% 82,8) ve tasarruf yapma da
(% 94,3) yüksek oranda önemsenen ekonomik aktivitelerdir. Aşağıda bu unsurların
her birinin frekans tabloları ve sosyodemografik değişkenlerle olan çapraz tabloları
yer almaktadır.
Tablo 73. Hayatındaki Önem Düzeyi – AİLE-
Frekans Yüzde
Çok önemli 5843 96,8
Kısmen önemli 150 2,5
Ne önemli ne değil 20 ,3
Pek önemli değil 12 ,2
Hiç önemli değil 10 ,2
TOPLAM 6035 100,0
Aile, bir yanıyla insanoğlunun içine doğduğu, büyüdüğü, sosyalleştiği ve yetiş-
kin bireyler olarak topluma kazandırıldığı, diğer yanıyla da toplumsal yapıyı oluştu-
ran en temel kurum olması nedeniyle insanların hayatında vazgeçemeyecekleri bir
özelliğe sahiptir. Araştırma verileri, Türk Toplumunun ailesine olan düşkünlüğü
konusunda en küçük bir gevşekliğe izin vermediğini ve ailenin vazgeçilemez oldu-
ğunu ortaya koymaktadır.
Araştırmaya cevap verenlerin, ailelerine çok yüksek düzeyde önem verdikle-
ri belirlenmiştir. Ailelerinin kendileri için çok önemli olduğunu belirtenlerin oranı
%96,8’i kısmen önemli olduğunu belirtenlerin oranı da %2,5’dir. Ailelerinin kendi-
leri için pek önemli olmadığını belirtenlerin oranı %0,2 ve hiç önemli olmadığını
belirtenlerin oranı da yine %0,2 olup göz ardı edilecek kadar düşük oranlardadır.
Ailelerinin kendileri için önemli olup olmadığı konusunda kesin bir yargıda bulun-
mayanların oranı da sadece %0,3’tür. Bu durum Türk toplumunda, toplumun temel
162
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
ve en önemli kurumu olan ailenin, bireylerin yaşamında önemli bir yere sahip oldu-
ğunu göstermektedir.
Ailenin önem düzeyi ile cinsiyet, yaş ve eğitim değişkenleri arasında anlamlı bir
farklılık olmadığı görülmektedir. Bu da toplumun farklı katmanlarını temsil eden
değişkenlerin kategorileri arasında bir fark olmadan, toplumun bütün kesimlerinin
aileyi önemli gördükleri sonucunu ortaya koymaktadır.
Kadınlar ve erkekler arasında ailelerinin hayatlarındaki önem düzeyleri arasın-
da anlamlı bir farklılık söz konusu değilken, her iki grupta da ailenin önem düzeyi
yaklaşık %97 seviyesindedir.
Yaş kategorileri açısından da istatistikî olarak anlamlı bir farklılık yoktur ve
tüm yaş gruplarında ailenin önemi oldukça yüksek düzeydedir. Tüm yaş gruplarında
ailenin yaşamlarında önemli görülmesi %97 düzeyindedir.
Eğitim kategorileri açısından da, ailenin önemi konusunda bir farklılık söz ko-
nusu değilken, tüm eğitim kategorilerinde ailenin önemli görülme oranı ortalama
%97 düzeyindedir.
Bölgeler açısından da bireylerin yaşamlarında ailenin önemi oldukça yüksek
düzeydedir. Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayanların tamamına yakını (%99,2) ai-
lelerin yaşamlarında çok önemli olduklarını ifade etmişlerdir.
SES grupları açısında da ailenin önemi konusunda bir farklılık yoktur ve tüm
kategorilerde yaklaşık %97 düzeyindedir.
Kır-kentte yaşayanlar açısından da ailenin önemi oldukça yüksek olmakla be-
raber, sadece önem düzeyinde bir farklılık oluşmuş, kırda yaşayanlar arasında aileyi
çok önemli görenlerin oranı (%98,2), kentte yaşayanlara oranla (%96,5) biraz daha
yüksektir.
163
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 73-1. AİLESİNİN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 96,8 2,6 ,3 ,3 ,1
Erkek 96,9 2,4 ,4 ,1 ,2
YAŞ*
18-24 arası 96,1 3,3 ,5 ,1 ,1
25-34 arası 96,3 2,8 ,6 ,2 ,2
35-44 arası 97,5 1,9 ,1 ,3 ,1
45-54 arası 97,6 2,1 ,1 ,1 ,1
55 + 96,8 2,3 ,4 ,3 ,3
EĞİTİM*
Eğitimsiz 96,4 3,0 ,6
İlkokul 97,2 2,3 ,1 ,2 ,2
Ortaokul 97,2 1,7 ,7 ,1 ,3
Lise 96,0 3,1 ,5 ,1 ,2
Üniversite 97,1 2,3 ,4 ,2
BÖLGE*
İstanbul 95,3 3,5 ,7 ,4
Batı Marmara 97,8 2,2
Ege 95,7 3,1 ,7 ,6
Doğu Marmara 96,8 3,0 ,2
Batı Anadolu 97,5 2,2 ,1 ,1
Akdeniz 98,8 ,5 ,5 ,2
Orta Anadolu 97,2 2,1 ,7
Batı Karadeniz 97,9 1,2 ,6 ,3
Doğu Karadeniz 99,2 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 97,5 2,5
Ortadoğu Anadolu 97,0 2,2 ,4 ,4
Güneydoğu Anadolu 97,5 2,4 ,2
SES*
A 97,2 2,2 ,6
B 96,2 3,0 ,5 ,3
C1 96,8 2,4 ,6 ,1 ,1
C2 97,3 2,1 ,2 ,2 ,2
DE 96,7 2,6 ,2 ,3 ,2
YERLEŞİM YERİ*
Kent 96,5 2,8 ,4 ,3 ,1
Kır 98,2 1,4 ,2 ,2
TOPLAM 96,8 2,5 ,3 ,2 ,2
164
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 74. Hayatındaki Önem Düzeyi – DOST VE ARKADAŞLAR-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3561 59,0
Kısmen önemli 2078 34,4
Ne önemli ne değil 255 4,2
Pek önemli değil 114 1,9
Hiç önemli değil 27 ,4
TOPLAM 6035 100,0
Dostluk ve arkadaşlık sosyal bir varlık olan insan için evrensel bir olgudur. Top-
lumsal yaşamda dostluk ve arkadaşlığa verilen önem sosyal sermaye açısından da
oldukça önemlidir. Kentleşmenin getirdiği hayat ritminin artması, iş hayatının yo-
ğunluğu, bireysel ilişkilerin zayıf ladığı ve insanın giderek yalnızlaştığı ortamlarda
dost ve arkadaşlığa verilen önem daha da artmaktadır.
Araştırma verilerine göre de Türk toplumunda dost ve arkadaşlara verilen önem
azımsanmayacak bir oranda devam etmektedir. Nitekim dost ve arkadaşların öne-
mi konusunda katılımcıların %59’u çok önemli, %34,4’ü da kısmen önemli ifadesini
kullanmışlardır. Katılımcıların %1,9’u dost ve arkadaşlarının kendi hayatlarında pek
önemli olmadığı, %0,4’ü de hiç önemli olmadığını belirtmişlerdir. Bu konuda kesin
bir yargıda bulunmayanların oranı da %4,2’dir.
Cinsiyet ile dost ve arkadaşları önemsemek arasında istatistikî olarak anlamlı
bir ilişki tespit edilememiştir. Erkeklerin dost ve arkadaşlarına verdikleri önem ka-
dınlardan biraz daha yüksek oranlardadır. Erkeklerin %60,4’ü dost ve arkadaşları-
nın hayatlarında çok önemli olduğunu ifade etmişlerdir.
Yaş kategorileri açısından dost ve arkadaşlara verilen önem genç yaş grubunda
diğer yaşlardakilere oranla biraz daha yüksektir. 18-24 yaş kategorisinde olanların
yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok önemli görme oranı %66,1’dir..
Eğitim açısından da, yaşamlarında dost ve arkadaşlarını önemli görme oranı
üniversite mezunlarında (%65,2) daha yüksek oranlardadır.
Bölgeler açısından yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok önemli görme Ku-
zeydoğu Anadolu Bölgesinde diğer bölgelere oranla daha yüksek düzeydedir. Bu
bölgede yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok önemli görme oranı %79,8’dir.
SES açısından da en yüksek oranda yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok
önemli görme oranı A kategorisi olarak ifade ettiğimiz yüksek gelir grubundadır. Bu
gruptakilerin yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok önemli görme oranı %68,7’dir.
Kır-kent açısında da yaşamlarında dost ve arkadaşlarını çok önemli görme ora-
nı kırlarda yaşayanlarda daha yüksek orandadır. Kırda yaşayanların yaşamlarında
dost ve arkadaşlarını çok önemli görme %62,3’tür.
165
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 74-1. DOST VE ARKADAŞLARININ Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 6,99 Sd= 4 P= 0,136
Kadın 57,6 35,2 4,7 2,1 ,4
Erkek 60,4 33,6 3,8 1,7 ,5
YAŞ*
18-24 arası 66,1 28,8 3,1 1,7 ,2
25-34 arası 56,9 35,3 5,2 2,1 ,5
35-44 arası 55,6 38,6 3,7 1,7 ,4
45-54 arası 60,3 32,3 4,5 2,4 ,4
55 + 58,2 35,2 4,4 1,6 ,7
EĞİTİM*
Eğitimsiz 58,2 30,9 6,6 3,6 ,7
İlkokul 54,7 38,0 4,7 2,0 ,5
Ortaokul 52,3 37,7 6,4 2,8 ,8
Lise 64,9 30,8 2,5 1,4 ,3
Üniversite 65,2 31,1 2,8 ,7 ,1
BÖLGE*
İstanbul 63,4 30,9 3,5 1,7 ,5
Batı Marmara 37,8 52,2 7,8 1,7 ,4
Ege 65,4 28,2 4,8 1,1 ,4
Doğu Marmara 56,7 37,2 3,0 3,0
Batı Anadolu 57,5 37,5 3,6 1,0 ,4
Akdeniz 52,4 38,3 6,7 2,1 ,5
Orta Anadolu 51,7 39,5 4,5 3,8 ,3
Batı Karadeniz 66,4 28,6 3,0 2,1
Doğu Karadeniz 55,5 42,9 ,8 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 79,8 19,3 ,8
Ortadoğu Anadolu 53,2 43,4 1,1 1,5 ,7
Güneydoğu Anadolu 55,7 33,5 6,4 3,4 1,0
SES*
A 68,7 25,7 4,5 1,1
B 67,0 31,0 2,0
C1 62,1 33,6 2,4 1,7 ,2
C2 57,1 35,6 4,9 1,8 ,6
DE 56,0 35,5 5,4 2,4 ,7
YERLEŞİM YERİ X2= 15,31 Sd= 4 P= 0,004
Kent 58,1 35,0 4,6 1,8 ,4
Kır 62,3 32,2 2,7 2,3 ,5
TOPLAM 59,0 34,4 4,2 1,9 ,4
166
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 75. Hayatındaki Önem Düzeyi – İŞ VE ÇALIŞMA HAYATI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 1825 58,0
Kısmen önemli 999 31,7
Ne önemli ne değil 230 7,3
Pek önemli değil 75 2,4
Hiç önemli değil 20 ,6
TOPLAM 3149 100,0
İş ve çalışma hayatının gündelik yaşamdan ayrılarak gündelik akış içerisinde
ayrı bir zaman dilimini işgal etmesi sanayileşme ve modernleşme ile birlikte yir-
minci yüzyılda ortaya çıkan ve devam eden bir olgudur. Geleneksel yaşam tarzında
gündelik hayatın akışı içinde esnek bir şekilde yerine getirilen çalışma olgusu, günü-
müzde ayakta kalabilmenin, geçimini sağlamanın tek yoludur. Dolayısıyla gündelik
işlerin içerisinde öne çıkarak önem kazanmıştır. Araştırma verileri de bu değerlen-
dirmeyi desteklemektedir.
İş ve çalışma hayatını katılımcıların %58’i çok önemli, %31,7’si da kısmen önem-
li görmektedir. İş hayatını pek önemli görmeyenlerin oranı %2,4, hiç önemli görme-
yenlerin oranı da %0,6’dır. Bu konuda her hangi bir kanaat belirtmeyenlerin oranı
da %7,3’tür.
İş ve çalışma hayatını yaşamlarında önemli görme konusunda, 18-24 yaş grubu
(%60,7) ve 35-44 yaş grubu (%60,9) diğer yaşlara oranla daha önemli görmektedirler.
İş ve çalışma hayatını yaşamlarında önemli görme konusunda üniversite me-
zunları (%61,9) diğer eğitim seviyelerine göre daha fazla önemsemektedirler.
İş ve çalışma hayatını yaşamlarında önemli görme konusunda Kuzeydoğu Ana-
dolu bölgesinde yaşayanlar (%77,6) diğer bölgelerde yaşayanlara oranla daha çok
önemsemektedirler. SES açısından iş ve çalışma hayatını yaşamlarında önemli gör-
me, diğer SES kategorilerine oranla B olarak ifade ettiğimiz (%61) kategoridedir. İş
ve çalışma hayatını yaşamlarında önemli görme konusunda kırda yaşayanlar (%66,1)
kentte yaşayanlara oranla (%56,1) daha yüksek oranda önemsemektedirler.
167
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 75-1. İŞ VE ÇALIŞMA HAYATININ Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değil
Pek önemli
değil
Hiç önemli
değil
CİNSİYET*
Kadın 52,2 34,2 10,0 3,0 ,6
Erkek 59,6 31,0 6,5 2,2 ,7
YAŞ*
18-24 arası 60,7 28,6 6,9 2,9 ,8
25-34 arası 58,7 30,1 8,8 1,9 ,5
35-44 arası 60,9 31,2 4,7 2,2 1,0
45-54 arası 58,7 32,4 6,9 2,1
55 + 51,0 36,1 8,7 3,3 ,8
EĞİTİM*
Eğitimsiz 39,7 37,6 12,1 9,2 1,4
İlkokul 56,2 33,2 7,6 2,2 ,9
Ortaokul 57,3 32,2 6,5 3,0 1,0
Lise 60,0 29,1 8,2 2,2 ,6
Üniversite 61,9 31,3 5,5 1,3
BÖLGE*
İstanbul 56,4 32,1 8,7 2,2 ,6
Batı Marmara 54,5 37,5 6,3 ,9 ,9
Ege 55,4 36,4 6,3 2,0
Doğu Marmara 55,9 32,2 8,0 3,1 ,8
Batı Anadolu 56,7 35,6 5,3 1,3 1,0
Akdeniz 58,7 27,2 9,2 4,6 ,3
Orta Anadolu 58,9 32,9 4,8 3,4
Batı Karadeniz 65,4 24,1 10,5
Doğu Karadeniz 69,8 25,4 3,2 1,6
Kuzeydoğu Anadolu 77,6 19,0 3,4
Ortadoğu Anadolu 60,7 33,6 1,4 4,3
Güneydoğu Anadolu 57,6 26,8 9,8 3,3 2,5
SES*
A 54,7 38,0 6,0 1,3
B 61,0 32,3 6,0 ,4 ,4
C1 62,4 29,5 5,9 1,7 ,4
C2 57,2 31,1 8,9 2,3 ,5
DE 54,2 33,0 8,1 3,6 1,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 56,1 32,5 8,1 2,6 ,7
Kır 66,1 28,5 3,6 1,4 ,3
TOPLAM 58,0 31,7 7,3 2,4 ,6
168
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 76. Hayatındaki Önem Düzeyi – KENDİNE ZAMAN AYIRMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 4208 69,7
Kısmen önemli 1356 22,5
Ne önemli ne değil 262 4,3
Pek önemli değil 154 2,6
Hiç önemli değil 55 ,9
TOPLAM 6035 100,0
İş ve çalışma hayatının bireylerin yaşam akışı içerisinde kapladığı zaman dili-
minin artması ve kazandığı önem aynı zamanda kendilerine ayırdıkları kıt zamanın
da daha fazla önemsenmesini doğurmaktadır. Yoğun iş ve toplumsal yaşam içinde
kendine zaman ayırmayı önemseme bireysel bilinç düzeyiyle ilişkili bir durumdur.
Hatta toplumsal bir kurum olarak “boş zamanlar” modern toplumlarda temel bir
kurum olarak karşımıza çıkmakta ve bireylerin boş zamanlarını değerlendirmeye
yönelik işlevlerde bulunmaktadır. Kendine zaman ayırma düşüncesinin bireylerde
önemli bir gelişme gösterdiği araştırma verilerince de desteklenmektedir.
Kendine zaman ayırmayı yaşamlarında çok önemli görenlerin oranı %69,7,
kısmen önemli görenlerin oranı ise %22,5’tir. Kendine zaman ayırmayı yaşamla-
rında pek önemli görmeyenlerin oranı %2,6 ve hiç önemli görmeyenlerin oranı da
%0,9’dur. Ayrıca bu konuda kesin bir kanaat göstermeyenlerin oranı da %4,3’tür.
Kendine zaman ayırmayı yaşamlarında çok önemli görme konusunda kadınlar-
la erkekler aynı oranda katılım sağlamaktadırlar. Kendine zaman ayırmayı yaşam-
larında çok önemli görme konusunda 18-24 yaş grubundakiler (%77) ve üniversite
mezunları (%71,9) daha fazla önemsemektedirler.
Kendine zaman ayırmayı yaşamlarında çok önemli görme oranı Kuzeydoğu
Anadolu bölgesi (%85,7) diğer bölgelerden, B SES kategorisindekiler (%70,5) diğer
gelir kategorilerinden ve kırda yaşayanlar (%75,1) kentte yaşayanlardan (%68,3) daha
yüksek düzeydedir.
169
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 76-1. KENDİNE ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 6,74 Sd= 4 P= 0,151
Kadın 69,7 21,8 4,9 2,6 ,9
Erkek 69,7 23,1 3,7 2,5 1,0
YAŞ X2= 50,56 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 77,0 18,5 2,4 1,3 ,7
25-34 arası 69,3 22,6 4,4 2,8 ,9
35-44 arası 67,7 23,1 5,2 2,9 1,1
45-54 arası 65,7 24,6 4,9 3,7 1,1
55 + 69,0 23,7 4,6 2,0 ,7
EĞİTİM X2= 34,41 Sd= 16 P= 0,005
Eğitimsiz 66,1 22,8 5,4 4,7 ,9
İlkokul 67,5 23,7 5,3 2,7 ,8
Ortaokul 70,8 21,6 4,0 2,3 1,4
Lise 72,5 21,5 3,2 2,0 ,9
Üniversite 71,9 21,6 3,6 2,1 ,8
BÖLGE*
İstanbul 71,7 19,8 4,9 3,0 ,6
Batı Marmara 53,9 30,4 9,6 3,0 3,0
Ege 68,3 24,7 3,9 2,4 ,7
Doğu Marmara 62,3 30,7 2,8 3,2 ,9
Batı Anadolu 75,6 19,5 3,1 1,3 ,5
Akdeniz 63,6 27,2 7,0 1,6 ,5
Orta Anadolu 65,7 24,8 4,9 3,1 1,4
Batı Karadeniz 75,0 19,9 3,6 1,2 ,3
Doğu Karadeniz 53,8 32,8 4,2 6,7 2,5
Kuzeydoğu Anadolu 85,7 10,1 ,8 2,5 ,8
Ortadoğu Anadolu 80,5 12,0 2,2 3,7 1,5
Güneydoğu Anadolu 71,5 20,4 3,7 2,7 1,7
SES*
A 68,2 24,6 3,9 2,2 1,1
B 70,5 21,2 5,5 2,5 ,3
C1 70,9 22,7 3,4 2,2 ,7
C2 69,4 22,1 4,4 3,0 1,0
DE 69,1 22,5 4,8 2,6 1,1
YERLEŞİM YERİ X2= 26,47 Sd= 4 P= 0,001
Kent 68,3 23,4 4,8 2,6 ,9
Kır 75,1 18,9 2,7 2,2 1,0
TOPLAM 69,7 22,5 4,3 2,6 ,9
170
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 77. Hayatındaki Önem Düzeyi – EŞİNE ZAMAN AYIRMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3622 82,0
Kısmen önemli 640 14,5
Ne önemli ne değil 91 2,1
Pek önemli değil 40 ,9
Hiç önemli değil 22 ,5
TOPLAM 4415 100,0
Araştırma verileri eşlerin aile hayatında önemsendiği ve özellikle ailenin işle-
yiş ve sürekliliğinde merkezi bir konumda yer aldığını göstermektedir. Bu çerçeve-
de eşin önemsenmesi ve ona zaman ayrılması gündelik hayatın öncelikleri arasın-
da yer almaktadır. Eşlerine zaman ayırmayı yaşamlarında çok önemli görenlerin
oranı %82, kısmen önemli görenlerin oranı ise %14,5’tir. Eşlerine zaman ayırmayı
yaşamlarında pek önemli görmeyenlerin oranı %0,9 ve hiç önemli görmeyenlerin
oranı da %0,5’tir. Ayrıca bu konuda kesin bir kanaat göstermeyenlerin oranı da
%2,1’dir.
Eşlerine zaman ayırma konusunda kadınlar (%82,2) erkeklerden (%80,8) daha
fazla hassastır. Yaş grupları açısından genç yaş grubu olarak belirlediğimiz 18-24
yaş grubundakiler (%86,8) diğer yaş gruplarından ve ilkokul mezunları (%81,1) di-
ğer eğitim kategorilerindekinden eşlerine zaman ayırmayı daha çok önemsemek-
tedirler.
Eşlerine zaman ayırmayı çok önemseyenler diğer bölgelere oranla daha çok
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde (%91,6) yaşayanlardır. SES grupları açısından
eşine zaman ayırmayı çok önemseme noktasında anlamlı farklılıklar olmamasına
rağmen en yüksek oran DE olarak ifade edilen alt ekonomik gruplar (%83,5) ara-
sındadır.
Kır-kent açısından eşlerine zaman ayırmayı önemseme düzeyi kır toplumların-
da (%87,5) kent toplumlarına oranla (%80,5) daha yüksek seviyededir.
171
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 77-1. EŞİNE ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değil
Pek önemli
değil
Hiç önemli
değil
CİNSİYET X2= 5,03 Sd= 4 P= 0,284
Kadın 83,1 13,6 2,1 ,8 ,5
Erkek 80,8 15,6 2,0 1,1 ,5
YAŞ*
18-24 arası 86,8 10,5 1,8 ,5 ,5
25-34 arası 83,1 13,7 2,0 ,9 ,4
35-44 arası 82,7 14,1 1,9 ,9 ,5
45-54 arası 79,3 16,1 2,6 1,2 ,8
55 + 81,2 15,5 2,0 ,9 ,4
EĞİTİM*
Eğitimsiz 81,1 13,5 3,0 1,3 1,1
İlkokul 83,3 14,3 1,6 ,6 ,2
Ortaokul 80,4 14,7 2,4 1,5 ,9
Lise 81,2 14,3 2,7 1,0 ,9
Üniversite 80,7 16,5 1,8 1,0
BÖLGE*
İstanbul 77,7 17,4 3,7 ,8 ,3
Batı Marmara 84,8 12,0 2,1 1,0
Ege 83,6 13,8 1,5 ,3 ,7
Doğu Marmara 79,8 17,6 1,6 1,0
Batı Anadolu 83,7 14,5 ,7 ,7 ,5
Akdeniz 83,4 14,0 2,0 ,2 ,4
Orta Anadolu 73,6 23,6 1,2 1,6
Batı Karadeniz 83,2 14,2 1,7 ,9
Doğu Karadeniz 81,5 10,9 3,3 4,3
Kuzeydoğu Anadolu 91,6 7,2 1,2
Ortadoğu Anadolu 86,2 7,7 2,1 2,6 1,5
Güneydoğu Anadolu 85,1 9,8 2,8 1,3 1,1
SES*
A 80,5 15,9 1,8 1,8
B 82,6 13,7 2,2 1,5
C1 81,8 15,3 1,7 ,8 ,4
C2 78,9 16,8 2,8 ,7 ,9
DE 83,5 13,1 1,9 1,0 ,5
YERLEŞİM YERİ*
Kent 80,5 15,7 2,4 ,9 ,6
Kır 87,5 10,4 1,0 ,8 ,3
TOPLAM 82,0 14,5 2,1 ,9 ,5
172
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 78. Hayatındaki Önem Düzeyi – ÇOCUKLARINA ZAMAN AYIRMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3624 88,8
Kısmen önemli 379 9,3
Ne önemli ne değil 51 1,2
Pek önemli değil 27 ,7
Hiç önemli değil 1 ,0
TOPLAM 4082 100,0
Çocukların aile yapısında merkezi bir konuma yerleştirilmesinin yansımaları
onlara zaman ayırma hususunda görülmektedir. Ebeveynin çocukları hayata ha-
zırlama, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlama ve onlara iyi bir gelecek oluş-
turma şeklinde ifade edilebilecek aile değerleri, burada çocuklara zaman ayırmayı
önemseme olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuklarına zaman ayırmayı yaşamlarında
çok önemli görenlerin oranı %88,8, kısmen önemli görenlerin oranı ise %9,3’tür.
Çocuklarına zaman ayırmayı yaşamlarında pek önemli görmeyenlerin oranı ise
%0,7’dir. Ayrıca bu konuda kesin bir kanaat göstermeyenlerin oranı da %1,2’dir. Bu
veriler, bireylerin çocuklarına zaman ayırmayı çok önemsediklerini göstermekte-
dir.
Çocuklara zaman ayırmayı önemseme kadınlarda (%91,4) erkeklerden (%85,6)
daha yüksek orandadır.
Yaş grupları açısından çocuklarına zaman ayırmayı çok önemli görenler en yük-
sek oranda 35-44 ( %91,7) yaş gruplarındadır.
Eğitim açısından da en yüksek oranda çocuklara zaman ayırmayı önemseme
lise mezunları (%90,8) arasındadır.
Çocuklara zaman ayırmayı önemseme, diğer bölgelere oranla en yüksek oran-
da Akdeniz bölgesinde (%93,1) dir. SES grupları açısından anlamlı bir farklılık söz
konusu değildir. Tüm gruplarda çocuklara zaman ayırmayı önemseme yaklaşık %89
civarındadır. Kır-kent açısından ise kırda (%91,7) yaşayanların kentte (%87,9) ya-
şayanlara oranla, çocuklarına zaman ayırmayı daha yüksek oranda önemsedikleri
belirlenmiştir.
173
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 78-1. ÇOCUKLARINA ZAMAN AYIRMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 91,4 7,3 ,9 ,5
Erkek 85,6 11,8 1,7 ,9 ,1
YAŞ*
18-24 arası 90,2 7,7 1,4 ,7
25-34 arası 92,1 7,1 ,3 ,5
35-44 arası 91,7 6,7 1,1 ,6
45-54 arası 85,9 11,8 1,4 ,8
55 + 84,3 12,7 2,2 ,7 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 84,6 10,9 2,3 2,1
İlkokul 89,2 9,4 1,0 ,4 ,1
Ortaokul 87,7 9,4 2,0 ,8
Lise 90,8 8,2 ,6 ,4
Üniversite 89,0 8,9 1,4 ,7
BÖLGE*
İstanbul 88,1 10,0 1,7 ,3
Batı Marmara 88,4 9,5 1,6 ,5
Ege 89,8 8,5 1,2 ,5
Doğu Marmara 85,4 13,6 ,3 ,7
Batı Anadolu 89,7 9,2 1,0
Akdeniz 93,1 5,9 ,9
Orta Anadolu 83,5 15,2 ,4 ,9
Batı Karadeniz 83,3 13,3 2,4 1,0
Doğu Karadeniz 92,6 6,4 1,1
Kuzeydoğu Anadolu 93,8 6,3
Ortadoğu Anadolu 91,7 4,4 ,6 3,3
Güneydoğu Anadolu 88,2 7,5 2,3 1,8 ,2
SES*
A 90,0 9,0 1,0
B 88,4 9,5 1,3 ,9
C1 90,7 7,8 1,2 ,3
C2 88,5 9,7 1,2 ,6
DE 88,0 9,8 1,4 ,8 ,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 87,9 10,1 1,4 ,6
Kır 91,7 6,6 ,7 1,0 ,1
TOPLAM 88,8 9,3 1,2 ,7 ,0
174
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 79. Hayatındaki Önem Düzeyi – EV SAHİBİ OLMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 4993 82,7
Kısmen önemli 784 13,0
Ne önemli ne değil 151 2,5
Pek önemli değil 68 1,1
Hiç önemli değil 39 ,6
TOPLAM 6035 100,0
Ev sahibi olma konusunda Türk kültüründe diğer kültürlerden farklı olarak
çok güçlü bir motivasyon bulunmaktadır. Öyle ki halk arasında yaygın kullanılan
“dünyada mekan, ahirette iman” atasözü bu motivasyonun gücünü göstermektedir.
Ev sahibi olmaya yüksek önem vermenin sosyolojik arka planında ülkemizde kent-
leşmenin yakın dönemde ortaya çıkması ve sancılı bir süreç içinde gerçekleşmesi
yatmaktadır.
Türk toplumunda ev sahibi olmayı önemseme düzeyi oldukça yüksektir. Nite-
kim ev sahibi olmayı çok önemli görenlerin oranı %82,7, kısmen önemli görenlerin
oranı da %13’tür. Diğer yandan ev sahibi olmayı pek önemli görmeyenlerin oranı
%1,1, hiç önemli görmeyenlerin oranı da %0,6’dır. Ev sahibi olmayı önemseme ko-
nusunda kesin bir yargı belirtmeyenlerin oranı da %2,5’tir.
Ev sahibi olmayı önemseme konusunda kadınlarla erkekler arasında anlamlı
bir farklılık söz konusu değildir. Her iki kategorinin de ev sahibi olmayı önemseme
düzeyi yaklaşık %82 düzeyindedir. Yaş grupları açısından da ev sahibi olmayı önem-
seme düzeyi en yüksek oranda 55 ve üzeri yaş grupları arasındadır. Bu yaş grubunda-
kilerin ev sahibi olmayı çok önemli görenlerin oranı %86,7’dir.
Eğitim kategorileri açısından ise, eğitim düzeyi düştükçe, ev sahibi olmayı
önemseyenlerin oranı artmaktadır. Nitekim ev sahibi olmayı çok önemli görme oranı
üniversite mezunlarında %74,4 iken, hiçbir eğitim almayanlarda bu oran %87,8’dir.
Bölgeler açısından ev sahibi olmayı en yüksek düzeyde çok önemli görenler Gü-
neydoğu Anadolu Bölgesinde (%91,2) yaşayanlardır.
SES açısından da ev sahibi olmayı çok önemli görenler en yüksek düzeyde DE
(%87,5) olarak ifade ettiğimiz alt gelir gruplarında daha yüksek orandadır.
Kır-kent açısından da en yüksek oranda ev sahibi olmayı önemseme düzeyi kır-
da (%89,4) yaşayanlar arasındadır.
175
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 79-1. EV SAHİBİ OLMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 8,09 Sd= 4 P= 0,088
Kadın 83,2 12,9 2,0 1,3 ,6
Erkek 82,3 13,1 3,0 ,9 ,7
YAŞ X2= 50,25 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 77,9 17,8 3,0 ,7 ,6
25-34 arası 81,4 13,4 3,0 1,3 ,9
35-44 arası 84,1 12,3 1,7 1,3 ,6
45-54 arası 84,1 12,0 2,2 1,3 ,4
55 + 86,7 9,2 2,5 ,9 ,7
EĞİTİM*
Eğitimsiz 87,8 8,2 2,6 ,7 ,6
İlkokul 87,4 9,1 1,8 1,3 ,3
Ortaokul 84,3 11,9 2,0 1,3 ,6
Lise 78,5 17,6 2,6 ,8 ,5
Üniversite 74,4 18,3 4,2 1,4 1,6
BÖLGE*
İstanbul 76,2 16,7 4,5 1,6 1,0
Batı Marmara 86,1 10,9 1,7 ,9 ,4
Ege 85,9 10,0 2,5 ,8 ,8
Doğu Marmara 72,9 20,8 5,6 ,4 ,2
Batı Anadolu 81,3 15,9 1,6 ,8 ,5
Akdeniz 90,5 7,6 ,9 ,2 ,9
Orta Anadolu 89,5 9,4 ,7 ,3
Batı Karadeniz 76,8 17,6 1,8 2,7 1,2
Doğu Karadeniz 80,7 13,4 ,8 4,2 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 89,9 7,6 1,7 ,8
Ortadoğu Anadolu 86,5 10,5 1,5 1,5
Güneydoğu Anadolu 91,2 6,4 1,0 1,2 ,2
SES*
A 68,7 20,7 6,7 1,1 2,8
B 75,8 16,9 3,8 2,3 1,3
C1 78,5 17,1 2,8 ,9 ,7
C2 82,7 13,3 2,2 1,3 ,5
DE 87,5 9,1 2,0 1,0 ,4
YERLEŞİM YERİ X2= 59,44 Sd= 4 P= 0,001
Kent 81,0 14,6 2,7 1,1 ,6
Kır 89,4 6,8 1,7 1,4 ,6
TOPLAM 82,7 13,0 2,5 1,1 ,6
176
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 80. Hayatındaki Önem Düzeyi – ARABA SAHİBİ OLMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3531 58,5
Kısmen önemli 1468 24,3
Ne önemli ne değil 507 8,4
Pek önemli değil 377 6,2
Hiç önemli değil 152 2,5
TOPLAM 6035 100,0
Araba sahibi olmayı önemseme düzeyi ev sahibi olmayı önemseme düzeyinden
daha düşük oranlardadır. Araba sahibi olma motivasyonu ikinci plana düşerken yine
de oldukça yüksek oranda önemsenmektedir. Kentlerin büyümesi, konut alanları ile
çalışma alanlarının birbirinden ayrışması ve uzaklaşması, hayatın ritminin görece
artması, zamanı etkin ve verimli kullanma isteği ve refah düzeyinin yükselmesi ara-
ba sahibi olmayı gerekli dolayısıyla önemli kılmaktadır.
Katılımcılar arasında araba sahibi olmayı çok önemi görenlerin oranı %58,5, kıs-
men önemli görenlerin oranı da %24,3’tür. Diğer yandan araba sahibi olmayı pek
önemli görmeyenlerin oranı %6,2, hiç önemli görmeyenlerin oranı da %2,5’tir. Ayrı-
ca araba sahibi olma konusunda kesin bir kanaat belirtmeyenlerin oranı da %8,4’tür.
Araba sahibi olmayı erkekler (%60,4) kadınlardan (%56,7), 18-24 yaş grubunda-
kiler (% 61,1) diğer yaş kategorilerinden ve her hangi bir eğitimi olmayanlar (%63,9)
diğer eğitim gruplarından daha yüksek oranlarda çok daha önemli görmektedirler.
Bölgeler açısından ise araba sahibi olmayı diğer bölgelerden daha çok önemli
görenler Güneydoğu Anadolu (%72,9) bölgesinde yaşayanlardır. SES grupları açı-
sından araba sahibi olmayı diğer gelir kategorilerine oranla çok önemli görenler alt
gelir (DE (%61,1)) grubundakilerdir. Kır-kent açısından araba sahibi olmayı çok
önemli görenler kırsal yerleşim bölgelerinde (%67,7) yaşayanlardır.
177
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 80-1. ARABA SAHİBİ OLMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 32,85 Sd= 4 P= 0,001
Kadın 56,7 23,9 8,6 7,7 3,1
Erkek 60,4 24,8 8,2 4,8 2,0
YAŞ X2= 95,42 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 61,1 27,6 6,7 2,8 1,8
25-34 arası 57,2 25,8 8,4 6,5 2,2
35-44 arası 58,3 23,8 9,1 6,8 1,9
45-54 arası 61,0 22,1 9,4 5,8 1,6
55 + 55,9 21,3 8,4 9,1 5,2
EĞİTİM X2= 88,45 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 63,9 16,3 8,8 6,0 5,1
İlkokul 59,4 22,3 8,3 7,8 2,2
Ortaokul 57,3 22,2 11,2 6,5 2,8
Lise 58,0 27,6 7,8 4,8 1,8
Üniversite 55,1 29,9 7,5 4,7 2,7
BÖLGE X2= 234,26 Sd= 44 P= 0,001
İstanbul 50,8 29,6 9,7 7,0 2,9
Batı Marmara 47,4 26,5 15,2 7,4 3,5
Ege 58,6 19,8 9,6 8,3 3,7
Doğu Marmara 47,0 32,9 11,0 6,9 2,2
Batı Anadolu 60,7 26,3 7,9 3,1 2,0
Akdeniz 63,8 20,6 6,5 5,8 3,3
Orta Anadolu 66,4 21,3 8,0 3,5 ,7
Batı Karadeniz 63,7 22,3 4,8 7,4 1,8
Doğu Karadeniz 48,7 22,7 14,3 12,6 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 74,8 12,6 6,7 4,2 1,7
Ortadoğu Anadolu 60,3 25,8 6,0 5,2 2,6
Güneydoğu Anadolu 72,9 17,0 3,7 5,1 1,3
SES X2= 60,76 Sd= 16 P= 0,001
A 45,3 32,4 11,2 6,7 4,5
B 55,4 29,5 7,1 6,0 2,0
C1 58,5 25,6 8,5 5,2 2,2
C2 56,0 28,0 8,3 5,8 1,9
DE 61,1 20,4 8,4 7,1 3,0
YERLEŞİM YERİ X2= 69,11 Sd= 4 P= 0,001
Kent 56,1 26,3 9,0 6,2 2,5
Kır 67,7 16,9 6,1 6,6 2,7
TOPLAM 58,5 24,3 8,4 6,2 2,5
178
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 81. Hayatındaki Önem Düzeyi – TASARRUF YAPMA-
Frekans Yüzde
Çok önemli 4570 75,7
Kısmen önemli 1122 18,6
Ne önemli ne değil 198 3,3
Pek önemli değil 87 1,4
Hiç önemli değil 58 1,0
TOPLAM 6035 100,0
Modern hayat bireylerin ihtiyaçlarını çeşitlendirmiş ve arttırmıştır. Tekno-
loji her geçen gün hayatı kolaylaştıran yeni ürünler sunmaktadır. Bunlar da be-
raberinde tüketim kalıplarının değişmesine yol açmakta ve arttırmaktadır. İhti-
yaçlar ortaya çıktığı anda karşılanması mümkün olmadığından insanlar tasarruf
yapmaya gitmektedirler. Öte yandan, iş yaşamının belirsizliği, gelecek kaygısını
ön plana çıkarmakta bireyleri tedbir almaya yönlendirmektedir. Ev ve araba sa-
hibi olma gibi çok önemsenen mülklere sahip olabilmek için de tasarruf kaçınıl-
mazdır.
Araştırmada tasarruf yapmayı çok önemli görenler %75,7, kısmen önemli gö-
renler ise %18,6’dır. Diğer yandan tasarruf yapmayı pek önemli görmeyenlerin oranı
%1,4, hiç önemli görmeyenlerin oranı da %1’dir. Ayrıca tasarruf yapma konusunda
kesin bir kanaat belirtmeyenlerin oranı da %3,3’dür.
Tasarruf yapmayı kadınlar (%77,3) erkeklerden (%74,1), 55 ve üzeri yaş grubun-
dakiler (% 81) diğer yaş kategorilerinden ve ilkokul mezunu olanlar (%81) diğer eği-
tim gruplarından daha yüksek oranlarda çok daha önemli görmektedirler.
Bölgeler açısından ise tasarruf yapmayı diğer bölgelerden daha çok önemli gö-
renler Ortadoğu Anadolu (%85,4) bölgesinde yaşayanlardır. SES grupları açısından
tasarruf yapmayı diğer gelir kategorilerine oranla çok önemli görenler DE (%80,1)
olarak nitelendirdiğimiz alt gelir grubundakilerdir. Kır-kent açısından tasarruf yap-
mayı çok önemli görenler kırsal yerleşim yerlerinde (%85,4) yaşayanlardır.
179
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 81-1. TASARRUF YAPMANIN Hayatındaki Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 11,89 Sd= 4 P= 0,018
Kadın 77,3 17,7 2,7 1,4 ,8
Erkek 74,1 19,5 3,8 1,5 1,1
YAŞ X2= 59,93 Sd= 16 P= 0,001
18-24 arası 70,3 24,0 3,7 1,2 ,8
25-34 arası 73,7 20,3 3,0 2,0 1,0
35-44 arası 77,2 17,6 3,2 ,9 1,1
45-54 arası 77,2 17,5 3,1 1,5 ,7
55 + 81,0 12,7 3,7 1,4 1,1
EĞİTİM X2= 101,52 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 79,6 13,3 3,4 2,2 1,5
İlkokul 81,0 14,8 2,3 1,0 ,8
Ortaokul 75,0 18,9 3,8 1,6 ,7
Lise 71,7 22,2 3,9 1,1 1,1
Üniversite 67,9 24,6 4,1 2,3 1,0
BÖLGE*
İstanbul 68,8 24,3 4,1 1,8 ,9
Batı Marmara 85,2 9,1 3,0 ,4 2,2
Ege 79,0 16,3 2,1 1,4 1,2
Doğu Marmara 69,9 22,5 5,8 ,9 ,9
Batı Anadolu 74,6 20,9 3,3 ,9 ,3
Akdeniz 78,7 18,1 2,3 ,2 ,7
Orta Anadolu 76,2 21,7 ,7 ,3 1,0
Batı Karadeniz 75,6 17,3 2,7 3,3 1,2
Doğu Karadeniz 80,7 14,3 1,7 3,4
Kuzeydoğu Anadolu 84,0 10,9 4,2 ,8
Ortadoğu Anadolu 85,4 10,9 1,9 1,5 ,4
Güneydoğu Anadolu 79,1 12,0 4,5 2,7 1,7
SES*
A 63,1 26,8 5,6 2,8 1,7
B 71,3 21,9 3,8 2,3 ,8
C1 72,1 22,7 3,3 1,1 ,8
C2 74,7 19,7 3,3 1,5 ,8
DE 80,1 14,3 3,0 1,4 1,1
YERLEŞİM YERİ X2= 91,35 Sd= 4 P= 0,001
Kent 73,2 20,8 3,6 1,6 ,9
Kır 85,4 10,3 2,0 1,0 1,4
TOPLAM 75,7 18,6 3,3 1,4 1,0
180
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.15. Çocuğun Davranış ve Niteliklerine Atfedilen Önem
Bu bölümde kişilerin çocukları için önem verdiği davranış ve niteliklerin ne
kadar önemli olduğu üzerinde durulmuştur. Bu başlık altında ele alınacak olan un-
surlar aynı zamanda Türk toplumunda nasıl bir çocuk istendiğine ilişkin profil oluş-
turmaktadır.
Tablo 82. Çocuklarınız İçin Aşağıda Belirtilenler Sizin İçin Ne Kadar Önemlidir?
Çok
önemli
Kısmen
önemli
Ne önemli
ne değil
Pek
önemli
değil
Hiç önemli
değil
Üniversite mezunu olması 90,2 7,1 1,4 1,0 ,2
Aile büyüklerine saygılı olmaları 96,4 3,3 ,2 ,0 ,0
Sorumluluklarını yerine getirmeleri 95,7 3,9 ,3 ,0 ,0
Özgüvenli olmaları 95,0 4,6 ,3 ,0 ,0
Bağımsız düşünebilmeleri ve karar verebilmeleri 90,4 7,8 1,0 ,3 ,4
Kendi hakkını gerektiğinde mücadele ederek savunabilmesi 93,8 5,5 ,5 ,1 ,1
Eli açık (cömert) olmaları 66,1 22,7 7,1 3,4 ,6
İleride zengin bir kişi olmaları 48,0 26,9 12,7 9,7 2,8
Türk toplumunda çocuk ailenin ve aile olmanın en temel öğesidir. Çocuk aynı
zamanda ailenin ve ebeveyn rollerinin konumlandırılmasında önemli bir aktördür.
Çocukların rollerinin ve niteliklerinin önemsenme düzeyi, nasıl bir çocuk istendiği-
nin de belirleyicisidir. Araştırma verileri ailelerin çocuklarının aile büyüklerine say-
gılı olmalarını (% 99,7), sorumluluklarını yerine getirmelerini (% 99,7), özgüvenli ol-
malarını (% 99,6), kendi hakkını savunabilmelerini (% 99,3), bağımsız düşünebilme-
karar verebilmelerini (% 98,2) ve üniversite mezunu olmalarını (97,3) yüksek oranda
önemsediklerini göstermektedir. Çocuğun eli açık olması % 88,8 oranında, ileride
zengin bir kişi olması ise % 74,9 oranında önemsenmektedir. Aşağıda çocuklardan
beklenen davranış ve niteliklerin her birinin frekans tabloları ve sosyodemografik
değişkenlerle olan çapraz tabloları yer almaktadır.
181
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 83. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMASI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3698 90,2
Kısmen önemli 292 7,1
Ne önemli ne değil 59 1,4
Pek önemli değil 43 1,0
Hiç önemli değil 7 ,2
TOPLAM 4099 100,0
Türk toplumunda üniversite eğitimi daha çok iş ve statü ile ilişkilendirilmekte-
dir. Çocukların kendi ayakları üzerinde durması, iyi gelir elde edeceği bir iş bulması,
toplumsal statü gibi hususlarda üniversite eğitimi bunları sağlayacak bir araç olarak
görülmektedir.
Ailelerin çocuklarını üniversite mezunu olmalarını önemseme düzeyi oldukça
yüksektir. Nitekim çocuklarını üniversite mezunu olmalarını çok önemli görenlerin
oranı %90,2, kısmen önemli görenlerin oranı da %7,1’dir. Diğer yandan çocuklarını
üniversite mezunu olmalarını pek önemli görmeyenlerin oranı %1, hiç önemli gör-
meyenlerin oranı da %0,2’dir. Çocuklarını üniversite mezunu olmaları konusunda
kesin bir kanaat belirtmeyenlerin oranı da %1,4’tür.
Çocuklarının üniversite mezunu olmalarını konusunda kadınlar ve erkekler,
tüm yaş kategorileri ve bütün eğitim kategorileri tarafından yüksek oranda önem-
senmektedir. Bölgeler açısından çocuklarının üniversite mezunu olmaları en yüksek
düzeyde Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar tarafından
önemsenmektedir. Bu bölgelerde yaşayanların tamamına yakını çocuklarının üni-
versite mezunu olmalarını çok önemsediklerini ifade etmişlerdir.
SES kategorilerinin tümünde (yaklaşık % 90) çocuklarının üniversite mezunu
olmalarını önemseme düzeyi çok yüksek seviyededir. Kır-kent açısından da çocuk-
larının üniversite mezunu olmalarını önemseme düzeyi her iki yerleşim bölgesinde
yaşayanlarda da çok yüksek düzeydedir.
182
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 83-1. Çocuğunun ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 90,4 7,3 1,5 ,7 ,2
Erkek 90,0 7,0 1,4 1,5 ,2
YAŞ*
18-24 arası 94,4 4,2 1,4
25-34 arası 91,5 7,2 ,5 ,6 ,1
35-44 arası 91,4 6,6 1,1 ,7 ,3
45-54 arası 91,4 6,1 1,4 1,0 ,1
55 + 85,9 9,0 3,0 2,0 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 90,6 5,8 1,9 1,7
İlkokul 89,8 7,3 1,7 1,0 ,2
Ortaokul 88,9 8,4 1,4 1,2
Lise 90,4 7,5 ,8 1,0 ,3
Üniversite 93,2 5,4 ,7 ,5 ,2
BÖLGE*
İstanbul 89,1 8,2 1,3 1,2 ,3
Batı Marmara 88,9 9,0 2,1
Ege 88,0 8,2 2,6 1,2
Doğu Marmara 83,5 13,1 2,0 1,3
Batı Anadolu 87,8 7,5 2,1 1,7 ,9
Akdeniz 96,3 2,6 ,5 ,7
Orta Anadolu 95,7 3,8 ,4
Batı Karadeniz 89,0 6,7 2,9 1,4
Doğu Karadeniz 93,5 5,4 1,1
Kuzeydoğu Anadolu 95,0 5,0
Ortadoğu Anadolu 90,7 7,7 ,5 1,1
Güneydoğu Anadolu 93,2 5,4 ,5 ,9
SES*
A 90,0 9,0 1,0
B 94,0 4,7 ,9 ,4
C1 89,1 8,1 1,4 1,1 ,3
C2 90,6 7,7 ,7 1,1
DE 90,2 6,6 1,9 1,2 ,2
YERLEŞİM YERİ*
Kent 90,3 7,3 1,3 ,9 ,2
Kır 89,9 6,4 2,0 1,6 ,1
TOPLAM 90,2 7,1 1,4 1,0 ,2
183
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 84. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – AİLE BÜYÜKLERİNE SAYGILI OLMASI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3948 96,4
Kısmen önemli 137 3,3
Ne önemli ne değil 8 ,2
Pek önemli değil 2 ,0
Hiç önemli değil 0 ,0
TOPLAM 4095 100,0
Türk toplumunda çocuktan beklenen özgüvenli olması, sorumluluklarını yeri-
ne getirmesi, kendi hakkını savunabilmesi ve bağımsız düşünebilmesi gibi bireysel-
liği ve bağımsızlığı ön plana çıkaran niteliklerin yanı sıra aile büyüklerine saygılı
olması davranışının da çok yüksek oranda önemsenmesi, geleneksel değerlerin mo-
dern değerlerle birlikte yaşatılması çabasının bir göstergesidir.
Aileler çocuklarının aile büyüklerine saygılı olmalarını oldukça önemsemekte-
dir. Nitekim aile büyüklerine saygılı olmalarını çok önemli görenlerin oranı %96,4’-
tür, kısmen önemli görenlerin oranı da %3,3’tür. Diğer yandan çocuklarını aile bü-
yüklerine saygılı olmalarını önemli görmeyen hiç kimse yoktur.
Çocuklarının aile büyüklerine saygılı olması cinsiyet kategorileri, yaş grupları
ve eğitim kategorileri açısından birbirinine yakın oranda (yaklaşık % 96) önemsen-
mektedir.
Çocukların aile büyüklerine saygılı olması yine bütün bölgelerde yüksek oran-
da önemsenmektedir. Öte yandan İstanbul (%94,7) ve Ege Bölgesinde (%94,7) ise,
diğer bölgelere oranla büyüklere saygı duymayı önemseme oranı biraz daha düşük
görünmektedir.
SES grupları açısından, çocuklarının büyüklere saygılı olmasını çok önemseme
düzeyi bütün gelir gruplarında yüksek olmakla birlikte, gelir yükseldikçe büyüklere
saygıyı önemseme düzeyi de doğrusal olarak düşmektedir. Şöyle ki, A üst gelir gru-
bunda önemseme oranı %90, DE alt gelir grubunda ise bu oran %97,1’dir.
Kır-kent açısından da çocuklarının aile büyüklerine saygılı olmayı önemseme
düzeyi kırda (%98,1) kentten (%95,9) daha yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir.
184
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 84-1. Çocuğunun AİLE BÜYÜKLERİNE SAYGILI OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 96,9 3,0 ,1
Erkek 95,9 3,8 ,3 ,1
YAŞ*
18-24 arası 97,2 2,8
25-34 arası 96,5 3,4 ,1
35-44 arası 96,5 3,3 ,1 ,1
45-54 arası 96,3 3,5 ,2
55 + 96,2 3,3 ,4 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 95,5 4,1 ,4
İlkokul 97,2 2,7 ,1 ,1
Ortaokul 96,5 3,5
Lise 96,1 3,8 ,1
Üniversite 94,1 5,0 ,9
BÖLGE*
İstanbul 94,7 4,9 ,4
Batı Marmara 97,9 2,1
Ege 94,7 4,8 ,3 ,2
Doğu Marmara 95,6 4,4
Batı Anadolu 98,1 1,9
Akdeniz 97,9 1,6 ,5
Orta Anadolu 98,3 1,7
Batı Karadeniz 93,8 5,7 ,5
Doğu Karadeniz 97,8 2,2
Kuzeydoğu Anadolu 96,3 3,8
Ortadoğu Anadolu 98,4 1,6
Güneydoğu Anadolu 97,1 2,7 ,2
SES*
A 90,0 7,0 3,0
B 96,1 3,0 ,9
C1 95,2 4,8
C2 97,0 2,9 ,1
DE 97,1 2,7 ,2 ,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 95,9 3,9 ,2 ,0
Kır 98,1 1,4 ,3 ,1
TOPLAM 96,4 3,3 ,2 ,0 ,0
185
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 85. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRME-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3914 95,7
Kısmen önemli 161 3,9
Ne önemli ne değil 13 ,3
Pek önemli değil 2 ,0
Hiç önemli değil 0 ,0
TOPLAM 4090 100,0
Burada söz konusu olan sorumluluklarını yerine getirme herhangi bir eyleme
dönük somut bir konuda sorumluluk olmayıp genel ve soyut bir anlam taşımaktadır.
Günümüz Türk toplumunda çocuğun sorumluluk alanına giren unsurlar büyük öl-
çüde eğitim ve büyüklerine saygılı olma ile daraltılmıştır.
Çocukların sorumluluklarını yerine getirme konusu da aileler tarafından yük-
sek oranda önemsenmektedir. Çocukların sorumluluklarını yerine getirmesini çok
önemli görenlerin oranı %95,7, kısmen önemli görenlerin oranı da %3,9’dur. Diğer
yandan çocukların sorumluluklarını yerine getirmelerini pek önemli görmeyen aile
yoktur. Çocuklarını sorumluluklarını yerine getirme konusunda kesin bir kanaat
belirtmeyenlerin oranı da sadece %0,3’dür.
Çocukların sorumluluklarını yerine getirmesi konusunda, cinsiyetler, yaş grup-
ları ve eğitim seviyeleri açısından bir farklılığın olmadığı belirlenmiştir. Tüm bu
kategorilerde çocukların sorumluluklarını yerine getirmesini önemseme yaklaşık
%95 düzeyindedir.
Bölgeler açısından çocukların sorumluluklarını yerine getirmesi konusunda
tüm bölgelerde yüksek olmakla birlikte en yüksek düzeyde önemseme Batı Mar-
mara Bölgesinde yaşayanlardır. Bu bölgede yaşayanların tamamına yakını (%98,4)
çocuklarının sorumluluklarını yerine getirmelerini çok önemsediklerini ifade et-
mişlerdir. SES kategorileri içinde en yüksek önemseme üst gelir grubundadır (% 99).
Kır-kent açısından da çocukların sorumluluklarını yerine getirmesi birbirine yakın
oranda önemsenmektedir.
186
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 85-1. Çocuğunun SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 96,0 3,7 ,3
Erkek 95,3 4,3 ,3 ,1
YAŞ*
18-24 arası 93,8 6,3
25-34 arası 95,8 3,9 ,1 ,1
35-44 arası 95,1 4,4 ,4
45-54 arası 95,9 3,8 ,2
55 + 96,4 3,0 ,5 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 95,1 2,8 1,9 ,2
İlkokul 95,8 4,1 ,1 ,1
Ortaokul 95,4 4,6
Lise 95,1 4,7 ,1
Üniversite 97,4 2,4 ,2
BÖLGE*
İstanbul 95,4 4,4 ,3
Batı Marmara 98,4 1,6
Ege 96,1 3,8 ,2
Doğu Marmara 91,2 8,8
Batı Anadolu 96,0 4,0
Akdeniz 97,4 1,9 ,7
Orta Anadolu 96,1 3,9
Batı Karadeniz 94,8 4,8 ,5
Doğu Karadeniz 97,8 2,2
Kuzeydoğu Anadolu 97,5 2,5
Ortadoğu Anadolu 95,0 5,0
Güneydoğu Anadolu 95,3 2,9 1,6 ,2
SES*
A 99,0 1,0
B 95,7 3,9 ,4
C1 95,2 4,6 ,2
C2 96,2 3,8
DE 95,6 3,8 ,5 ,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 95,0 4,7 ,3
Kır 98,0 1,3 ,4 ,2
TOPLAM 95,7 3,9 ,3 ,0 ,0
187
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 86. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ÖZGÜVENLİ OLMASI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3879 95,0
Kısmen önemli 189 4,6
Ne önemli ne değil 13 ,3
Pek önemli değil 2 ,0
Hiç önemli değil 1 ,0
TOPLAM 4084 100,0
Özgüven genel anlamda kendisinin yeteneklerinin farkında olma, kendini ifade
edebilme ve cesaret sahibi olma ile tanımlanabilir. Özgüven sahibi kişilerin kendile-
rini gerçekleştirme düzeyleri yüksektir. Bu da başarıyla yakından ilişkilidir.
Aileler çocukların kendilerine öz güven duymalarını da yüksek oranlarda önem-
semektedir. Çocukların kendilerine öz güven duymalarını çok önemli görenler %95,
kısmen önemli görenlerin %4,6 oranındadır. Diğer yandan, çocukların sorumluluk-
larını yerine getirmelerini pek önemli görmeyen sadece 3 kişi iken bu konuda kesin
bir kanaat belirtmeyenlerin oranı %0,3’tür
Çocukların kendilerine öz güven duyma konusunda cinsiyetler arasında bir
farklılık yoktur. Her iki grupta, çocukların kendilerine öz güven duymalarını %95
oranında çok önemsemektedirler. Yaş grupları açısından ise çocukların kendilerine
öz güven duymalarını tüm yaş kategorileri önemsemekle birlikte, çocukların ken-
dilerine öz güven duymalarını çok önemli görme oranı en düşük 18-24 yaş (%92,4)
kategorisinde bulunmaktadır. Eğitim kategorilerinin tümü açısından da çocukların
kendilerine öz güven duyma oranı yüksektir.
Bölgeler açısından çocukların öz güvenli olması en çok Batı Marmara Bölge-
sinde yaşayanlar tarafından önemsenmektedir. Bu bölgede yaşayanların tamamına
yakını (%98,9) çocuklarının öz güvenli olmasını çok önemsediklerini ifade etmişler-
dir. SES kategorileri arasında ise üst sosyoekonomik seviyedekilerin nerdeyse tama-
mı (% 99) çocuklarının özgüvenli olmasını önemsemektedir. Kır-kent açısından da
çocukların özgüvenli olması konusu yakın oranda önemsenmektedir.
188
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 86-1. Çocuğunun ÖZGÜVENLİ OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 95,2 4,4 ,4 ,0
Erkek 94,7 4,9 ,3 ,1 ,1
YAŞ*
18-24 arası 92,4 7,6
25-34 arası 94,7 5,1 ,1 ,1
35-44 arası 94,9 4,7 ,3 ,1
45-54 arası 95,0 4,7 ,4
55 + 95,8 3,5 ,5 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 94,0 5,2 ,9
İlkokul 95,0 4,7 ,3 ,1 ,1
Ortaokul 96,1 3,5 ,2 ,2
Lise 94,1 5,9
Üniversite 96,2 3,1 ,7
BÖLGE*
İstanbul 95,1 4,7 ,1
Batı Marmara 98,9 1,1
Ege 95,2 4,1 ,7
Doğu Marmara 88,9 10,8 ,3
Batı Anadolu 96,3 3,7
Akdeniz 97,2 2,3 ,5
Orta Anadolu 96,1 3,9
Batı Karadeniz 90,0 9,0 ,5 ,5
Doğu Karadeniz 97,8 2,2
Kuzeydoğu Anadolu 96,3 3,8
Ortadoğu Anadolu 96,2 3,8
Güneydoğu Anadolu 93,5 5,2 1,1 ,2
SES*
A 99,0 1,0
B 94,8 4,3 ,9
C1 94,6 5,1 ,3
C2 95,0 4,9 ,1
DE 95,0 4,5 ,4 ,1 ,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 94,2 5,4 ,3 ,0 ,0
Kır 97,6 1,9 ,4 ,1
TOPLAM 95,0 4,6 ,3 ,0 ,0
189
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 87. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – BAĞIMSIZ DÜŞÜNME-KARAR VERME-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3692 90,4
Kısmen önemli 320 7,8
Ne önemli ne değil 39 1,0
Pek önemli değil 14 ,3
Hiç önemli değil 18 ,4
TOPLAM 4083 100,0
Bağımsız düşünme, karar verme kendisinin dışındaki dünyadan bir kopuş ola-
rak algılanmamalıdır. Aksine çocuğun yaşadığı dünyaya bilinçli bir aktör olarak
katılması yönünde anlaşılmalıdır. Önemsenen bir değer olan çocukların kendi ayak-
ları üzerinde durabilmeleri, onların bağımsız düşünme, karar vermeleriyle paralellik
göstermektedir.
Çocuklarının bağımsız düşünmelerini katılımcıların %90,4’ü çok önemsemek-
te, %7,8’i de kısmen önemsemektedir. Diğer yandan çocuklarının bağımsız düşün-
melerini önemsemeyenlerin oranı da %0,7’dir. Ayrıca %1’i de bu konuda kesin bir
kanaat belirtmemişlerdir.
Çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini önemseme konusunda cinsiyetler
arasında dikkate değer bir farklılık tespit edilmemiştir. Her iki cinste yaklaşık %90
oranında çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini çok önemsediklerini ifade etmiş-
lerdir.
Yaş grupları açısından çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini önemseme ora-
nı en düşük düzeyde 18-24 yaş (%85,9) kategorisindedir. Diğer yaş kategorilerinde
çok önemseme düzeyi yaklaşık %90 düzeyindedir.
Eğitim düzeyleri açısından çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini önemse-
me düzeyi en yüksek üniversite mezunları (%94,8) arasındadır.
Bölgeler açısından çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini çok önemseme en
yüksek Batı Marmara Bölgesindedir (%98,9).
SES grupları açısından çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini çok önemse-
me A kategorisi (%97) olarak ifade edilen üst SES grubundadır.
Kır-kent açısından da çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini yakın oranlar-
da önemsenmektedir.
190
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 87-1. Çocuğunun BAĞIMSIZ DÜŞÜNEBİLMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 3,55 Sd= 4 P= 0,470
Kadın 91,1 7,3 ,8 ,3 ,4
Erkek 89,6 8,5 1,1 ,4 ,4
YAŞ*
18-24 arası 85,9 9,9 2,1 ,7 1,4
25-34 arası 90,4 7,7 1,3 ,3 ,3
35-44 arası 89,7 9,0 ,9 ,3 ,1
45-54 arası 91,7 7,1 ,4 ,4 ,5
55 + 90,9 6,9 1,0 ,3 ,8
EĞİTİM*
Eğitimsiz 89,1 7,9 2,4 ,6
İlkokul 89,5 8,5 ,9 ,4 ,8
Ortaokul 88,6 9,3 1,0 ,4 ,6
Lise 92,5 7,1 ,3 ,1
Üniversite 94,8 4,3 ,7 ,2
BÖLGE*
İstanbul 90,5 8,0 1,0 ,3 ,3
Batı Marmara 98,9 ,5 ,5
Ege 93,1 5,7 ,7 ,3 ,2
Doğu Marmara 81,8 16,2 ,3 1,3 ,3
Batı Anadolu 89,9 9,4 ,5 ,2
Akdeniz 91,8 7,3 ,7 ,2
Orta Anadolu 89,3 9,9 ,4 ,4
Batı Karadeniz 92,9 5,7 1,0 ,5
Doğu Karadeniz 86,0 9,7 3,2 1,1
Kuzeydoğu Anadolu 90,0 6,3 3,8
Ortadoğu Anadolu 89,0 5,5 ,5 1,1 3,8
Güneydoğu Anadolu 89,3 7,3 2,7 ,7
SES*
A 97,0 3,0
B 93,9 4,8 1,3
C1 91,5 7,8 ,3 ,2 ,2
C2 90,3 8,4 1,0 ,1 ,2
DE 89,3 8,2 1,3 ,6 ,7
YERLEŞİM YERİ*
Kent 90,2 8,3 1,0 ,3 ,2
Kır 91,1 6,3 ,9 ,4 1,3
TOPLAM 90,4 7,8 1,0 ,3 ,4
191
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 88. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – KENDİ HAKKINI SAVUNABİLMESİ-
Frekans Yüzde
Çok önemli 3830 93,8
Kısmen önemli 226 5,5
Ne önemli ne değil 20 ,5
Pek önemli değil 4 ,1
Hiç önemli değil 3 ,1
TOPLAM 4083 100,0
Kendi hakkını savunabilmeleri önceki tablolarda belirtilen bağımsız düşünebil-
me, cesaretli olma gibi unsurlarla doğrudan ilişkilidir. Çocuklarının kendi haklarını
savunmaları konusunda ailelerin oldukça duyarlı oldukları belirlenmiştir. Çocukla-
rının kendi haklarını savunmalarını çok önemseyenlerin oranı %93,8, kısmen önem-
seyenlerin oranı da %5,5’dır. Çocuklarının kendi haklarını savunmalarını önemse-
meyenlerin oranı ise %0,2’dir.
Çocuklarının kendi haklarını önemseme konusunda da cinsiyetler arasında
dikkate değer bir farklılık tespit edilmemiştir. Her iki cinste yaklaşık %94 oranında
çocuklarının bağımsız düşünebilmelerini çok önemsediklerini ifade etmişlerdir.
Yaş grupları açısından çocuklarının kendi haklarını önemseme oranı en düşük
düzeyde 18-24 yaş (%92,4) gruplarındadır. Diğer yaş kategorilerinde çok önemseme
düzeyi yaklaşık %93 düzeyindedir.
Eğitim düzeyleri açısından ise çocuklarının kendi haklarını önemseme düzeyi
en yüksek üniversite mezunları (%95,3) arasındadır.
Bölgeler açısından ise çocuklarının kendi haklarını çok önemseme düzeyi en
yüksek Batı Marmara Bölgesindedir ve bu bölgede yaşayanların tümü çocuklarının
kendi haklarını önemsediklerini ifade etmişlerdir (%100). SES grupları açısından
ise kendi haklarını çok önemseme A kategorisindedir (%96). Çocuklarının kendi
haklarını savunabilmesi kent ve kırda yaşayanlar tarafından yakın oranlarda önem-
senmektedir.
192
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 88-1. Çocuğunun KENDİ HAKKINI SAVUNABİLMESİNİN Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET*
Kadın 94,3 4,9 ,5 ,1 ,1
Erkek 93,2 6,3 ,4 ,1 ,1
YAŞ*
18-24 arası 92,4 6,9 ,7
25-34 arası 93,6 6,0 ,1 ,3
35-44 arası 94,1 5,1 ,7 ,1
45-54 arası 94,1 5,5 ,2 ,1
55 + 93,5 5,4 ,8 ,1 ,1
EĞİTİM*
Eğitimsiz 91,8 6,4 ,9 ,4 ,4
İlkokul 93,8 5,6 ,5 ,1 ,1
Ortaokul 93,2 6,4 ,4
Lise 94,7 4,9 ,3 ,1
Üniversite 95,3 4,2 ,5
BÖLGE*
İstanbul 93,7 5,5 ,8
Batı Marmara 100,0
Ege 95,7 4,0 ,3
Doğu Marmara 87,8 11,2 ,7 ,3
Batı Anadolu 92,9 7,0 ,2
Akdeniz 96,7 2,8 ,5
Orta Anadolu 93,6 6,0 ,4
Batı Karadeniz 90,5 9,0 ,5
Doğu Karadeniz 92,4 7,6
Kuzeydoğu Anadolu 93,8 3,8 2,5
Ortadoğu Anadolu 96,2 3,8
Güneydoğu Anadolu 92,3 5,7 ,9 ,7 ,5
SES*
A 96,0 4,0
B 94,8 3,9 1,3
C1 94,1 5,3 ,3 ,1 ,1
C2 93,6 6,0 ,4
DE 93,5 5,7 ,6 ,2 ,1
YERLEŞİM YERİ*
Kent 93,2 6,1 ,5 ,1 ,1
Kır 95,8 3,4 ,6 ,1 ,1
TOPLAM 93,8 5,5 ,5 ,1 ,1
193
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 89. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – ELİ AÇIK (CÖMERT) OLMASI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 2706 66,1
Kısmen önemli 927 22,7
Ne önemli ne değil 292 7,1
Pek önemli değil 140 3,4
Hiç önemli değil 26 ,6
TOPLAM 4091 100,0
Eli açık (cömert) olmak bir bireyde olması istenilen özelliklerdir. Ancak araş-
tırmaya katılanların eli açık olmaya diğer özelliklerde olduğu kadar yüksek önem
vermediği görülmektedir.
Ailelerin çocuklarının eli açık olmalarını önemseme düzeyine baktığımızda,
%66,1’i çok önemli, %22,7’si kısmen önemli görmektedir. Diğer yandan çocuklarının
cömert olmalarını pek önemli görmeyenlerin oranı %3,4 ve hiç önemli görmeyen-
lerin oranı da %0,6’dır. Ayrıca %7,1’i de çocuklarının kendi haklarını önemseme
düzeyi konusunda kesin bir kanaat belirtmemişlerdir.
Çocuklarının eli açık (cömert) olması konusunda cinsiyetler açısından bakıldı-
ğında erkeklerin (%68) çok önemseme düzeyi kadınlardan (%64,6) biraz daha yük-
sektir.
Yaş grupları açısından çocuklarının eli açık (cömert) olması konusunda 18-24
yaş grubundakilerin (%69,4) çok önemseme düzeyi diğer yaş kategorilerinden daha
yüksek düzeydedir.
Eğitim kategorileri açısından da çocuklarının eli açık (cömert) olmasını önem-
seme eğitimsiz (%76,6) olan kategoride daha yüksek düzeydedir.
Bölgeler açısından ise çocuklarının eli açık (cömert) olmasına çok önemli di-
yenler en yüksek oranda Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindedir (%88,8).
SES grupları açısından çocukların eli açık (cömert) olması en çok (%68,9) DE
kategorisi tarafından önemsenmektedir.
Kır-kent açısından da çocuklarının eli açık (cömert) olmasının çok önemsenme
düzeyi kırda (%74,3) yaşayanlarda daha yüksek orandadır.
194
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 89-1. Çocuğunun ELİ AÇIK (CÖMERT) OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 6,90 Sd= 4 P= 0,141
Kadın 64,6 23,9 7,3 3,6 ,5
Erkek 68,0 21,1 6,9 3,2 ,8
YAŞ*
18-24 arası 69,4 21,5 7,6 ,7 ,7
25-34 arası 68,4 22,4 5,7 3,3 ,1
35-44 arası 65,4 22,7 7,3 3,7 ,9
45-54 arası 64,8 23,1 7,5 3,6 1,0
55 + 65,6 22,7 7,8 3,4 ,5
EĞİTİM*
Eğitimsiz 76,6 15,9 4,7 1,9 ,9
İlkokul 66,5 21,3 7,9 3,5 ,8
Ortaokul 65,0 24,7 6,2 3,5 ,6
Lise 61,1 27,4 7,0 4,2 ,3
Üniversite 62,6 26,1 7,5 3,3 ,5
BÖLGE*
İstanbul 64,3 24,6 6,8 3,9 ,4
Batı Marmara 40,2 29,1 22,8 7,9
Ege 60,7 23,0 8,9 5,7 1,7
Doğu Marmara 50,2 35,7 11,4 2,7
Batı Anadolu 76,9 18,1 3,7 1,4
Akdeniz 62,6 23,8 7,9 4,2 1,4
Orta Anadolu 53,2 33,9 10,7 2,1
Batı Karadeniz 77,1 14,3 5,2 2,9 ,5
Doğu Karadeniz 61,3 26,9 3,2 7,5 1,1
Kuzeydoğu Anadolu 88,8 6,3 1,3 1,3 2,5
Ortadoğu Anadolu 78,0 18,1 2,2 1,6
Güneydoğu Anadolu 81,5 14,0 2,5 1,4 ,7
SES*
A 67,0 22,0 6,0 5,0
B 61,4 27,9 6,9 3,9
C1 62,1 26,9 7,5 3,1 ,4
C2 65,3 23,6 7,0 3,1 1,0
DE 68,9 19,7 7,1 3,6 ,7
YERLEŞİM YERİ X2= 36,66 Sd= 4 P= 0,001
Kent 63,8 24,5 7,5 3,5 ,7
Kır 74,3 16,2 6,0 3,1 ,4
TOPLAM 66,1 22,7 7,1 3,4 ,6
195
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 90. Çocuğu İçin Önem Düzeyi – İLERİDE ZENGİN OLMASI-
Frekans Yüzde
Çok önemli 1961 48,0
Kısmen önemli 1099 26,9
Ne önemli ne değil 519 12,7
Pek önemli değil 396 9,7
Hiç önemli değil 114 2,8
TOPLAM 4089 100,0
Toplumda herkes zengin olmayı düşler ancak bu ailenin çocuğuna yükleyebile-
ceği bir nitelik değildir. Dolayısıyla çocuğun zengin olmasını isteme diğerlerine göre
daha düşük orandadır.
Çocukların ileride zengin olması konusunda katılımcıların %48’i çok önem-
li, %26,9’u kısmen önemli görmektedir. Ayrıca çocuklarının ileride zengin olmasını
pek önemli görmeyenler %9,7 ve hiç önemli görmeyenlerin oranı da %2,8’dir. Ayrıca
çocuklarının ileride zengin olmalarını isteme konusunda kesin bir kanaat belirtme-
yenlerin oranı da %12,7’dir.
Çocuklarının ileride zengin olmasını önemseme erkek ve kadınlarda anlamlı
bir farklılık göstermemektedir. Aynı farklılık yaş grupları arasında da bulunurken,
en yüksek önemseme 55 yaşından büyükler arasındadır. Eğitim kategorileri ile çocu-
ğunun ileride zengin olmasını önemseme arasında negatif bir ilişki bulunmaktadır.
Çocuklarının ileride zengin olmasını Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde (%71,3)
yaşayanlar diğer bölgelerden daha yüksek oranda arzu etmektedirler.
Eğitimde olduğu gibi SES açısından da negatif bir ilişki bulunmaktadır. SES
yükseldikçe çocuğunun zengin olmasını önemseme azalmaktadır.
Öte yandan kırda yaşanlar kentte yaşayanlara göre çocuklarının ileride zengin
olmasını daha fazla önemsemektedir.
Bu çalışmanın bütününde görüleceği gibi ailenin ve ebeveyn rollerinin konum-
landırılmasında çocuk merkezli bir aktördür. Yukarıdaki sonuçlar değerlendirildi-
ğinde, aileler üniversite mezunu olan, sorumluluklarını yerine getiren, özgüvenli,
bağımsız düşünebilen-karar verebilen ve kendi hakkını savunabilen bir çocuk profi-
lini ortaya koymaktadır.
196
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 90-1. Çocuğunun İLERİDE ZENGİN OLMASININ Önem Düzeyinin Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok önemli Kısmen önemliNe önemli
ne değilPek önemli değil Hiç önemli değil
CİNSİYET X2= 3,79 Sd= 4 P= 0,435
Kadın 47,2 27,1 13,2 10,0 2,5
Erkek 48,9 26,6 12,1 9,3 3,2
YAŞ X2= 18,42 Sd= 16 P= 0,300
18-24 arası 47,2 25,7 13,9 8,3 4,9
25-34 arası 46,2 29,7 12,2 9,5 2,4
35-44 arası 46,8 26,3 13,1 11,2 2,5
45-54 arası 49,2 25,8 11,6 9,9 3,5
55 + 50,2 25,9 13,4 7,9 2,6
EĞİTİM X2= 91,49 Sd= 16 P= 0,001
Eğitimsiz 63,3 17,8 9,9 6,7 2,4
İlkokul 49,7 26,3 11,7 9,6 2,7
Ortaokul 46,1 28,4 13,2 10,5 1,9
Lise 40,6 29,8 14,1 11,9 3,6
Üniversite 37,6 32,7 17,6 8,7 3,3
BÖLGE*
İstanbul 45,1 27,8 14,5 9,4 3,2
Batı Marmara 33,3 29,6 24,3 11,1 1,6
Ege 43,6 23,7 12,7 15,1 4,8
Doğu Marmara 34,3 40,1 16,8 7,4 1,3
Batı Anadolu 54,4 28,4 9,2 6,6 1,4
Akdeniz 52,2 27,9 9,1 7,7 3,0
Orta Anadolu 31,2 34,2 20,9 11,1 2,6
Batı Karadeniz 61,0 21,0 8,1 8,6 1,4
Doğu Karadeniz 29,0 37,6 14,0 14,0 5,4
Kuzeydoğu Anadolu 71,3 13,8 5,0 2,5 7,5
Ortadoğu Anadolu 42,3 22,0 18,7 13,2 3,8
Güneydoğu Anadolu 66,4 17,6 6,1 8,6 1,4
SES X2= 91,78 Sd= 16 P= 0,001
A 35,0 37,0 18,0 8,0 2,0
B 36,5 37,3 16,7 6,4 3,0
C1 39,5 29,5 15,7 11,0 4,3
C2 47,4 28,8 12,0 9,8 2,0
DE 54,2 23,1 10,8 9,5 2,4
YERLEŞİM YERİ X2= 53,70 Sd= 4 P= 0,001
Kent 45,2 28,6 13,8 9,7 2,7
Kır 57,7 20,8 8,8 9,5 3,2
TOPLAM 48,0 26,9 12,7 9,7 2,8
197
ARAŞTIRMA BULGULARI
3.16. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetler
Bu bölümde aile bireylerinin birlikte gerçekleştirebilecekleri bir takım faaliyet-
lerin ne sıklıkla yapıldığı sorgulanmıştır. Ailece birlikte yapılan bu faaliyetler, aile
içi iletişimi, birliktelik görüntüsünü, sosyalleşmeyi ve paylaşımı temsil etmektedir.
Tablo 91. Ailece Birlikte Aşağıdaki Faaliyetleri Ne Sıklıkla Yaparsınız?
Çok sık yaparız Ara sıra yaparız Nadiren yaparız Hiç yapmayız
Akşam yemeklerini tüm aile birlikte yemek 77,9 14,4 4,8 2,8
Sinema-tiyatroya gitmek 6,8 17,7 21,1 54,3
Alış veriş yapmak 35,6 39,1 16,4 8,9
Piknik yapmak 21,1 35,5 26,0 17,3
Sohbet etmek 67,6 23,5 6,2 2,6
Akraba ziyaretine gitmek 35,1 44,7 15,5 4,7
Tv izlemek 72,8 18,5 6,0 2,6
Hep birlikte tatile gitmek 13,7 19,0 23,9 43,4
Ailede birlikte yapılan faaliyetler, aile içi iletişim açısından son derece önemlidir.
Araştırma sonuçları Türk ailesinin birlikte en çok, akşam yemeklerini yediklerini (%
92,3), televizyon izlediklerini (% 91,3) ve sohbet ettiklerini (% 91,1) göstermektedir.
Alışveriş de ailece birlikte yapılan faaliyetlerden birisidir (% 74,7). Akraba ziyaretleri
ise genellikle sık yapılan (% 79,8) bir faaliyet olmasına karşın rutin olmadığından
çok sık yapılma aranı daha azdır (% 35,1). Piknik yapma (% 56,6) ve tatile gitme (%
32,7) ise yapılma sıklığı daha düşük faaliyetlerdir. Öte yandan Türk ailesi birlikte en
az sinemaya ve tiyatroya gitmektedir (% 24,5). Aşağıda ailece birlikte yapılan her bir
faaliyetin frekans tabloları ve sosyodemografik değişkenlerle olan çapraz tabloları
yer almaktadır.
198
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 92. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – AKŞAM YEMEKLERİNİ BİRLİKTE YEME-
Frekans Yüzde
Çok sık 4703 77,9
Ara sıra 871 14,4
Nadiren 291 4,8
Hiç 170 2,8
TOPLAM 6035 100,0
Yoğun iş yaşamı, çocukların okul saatleri ailenin ancak akşam yemeklerinde
bir araya gelmelerine imkân vermektedir. Yemekte bir araya gelmek ailenin iç
disiplini açısından da önem taşımaktadır. Akşam yemeklerini çok sık birlikte
yiyenler %77,9, ara sıra birlikte yiyenler % 14,4, nadiren birlikte yiyenler % 4,8
oranındadır. Birlikte akşam yemeğini hiç yemediklerini ifade edenlerin oranı da
%2,8’dir.
Akşam yemeklerini birlikte yeme konusunda kadınlar (%79,6) erkeklerden
(%76,2), 35-44 yaş grubundakiler (%81,5) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve il-
kokul mezunları (%83) diğer eğitim kategorilerden daha çok sıklıkla yaptıklarını
ifade etmişlerdir. Akşam yemeklerini birlikte yeme konusunda Akdeniz Bölgesin-
de yaşayanlar (%86,3) diğer bölgelerden, C2 (%81) SES grubundakiler diğer gelir
kategorilerinden ve kırda (%84,7) yaşayanlar kentte (%76,2) yaşayanlardan daha sık
gerçekleştirdiklerini ifade etmişlerdir.
199
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 92-1. Ailece AKŞAM YEMEKLERİNİ BİRLİKTE YEME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 13,64 Sd= 3 P= 0,003
Kadın 79,6 13,7 4,5 2,2
Erkek 76,2 15,2 5,2 3,4
YAŞ X2= 57,17 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 75,0 16,0 5,1 3,9
25-34 arası 74,6 16,2 6,2 3,0
35-44 arası 81,5 13,2 3,7 1,7
45-54 arası 81,5 13,5 3,8 1,2
55 + 78,3 12,6 4,8 4,3
EĞİTİM X2= 93,20 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 75,1 14,8 4,1 6,0
İlkokul 83,0 12,1 3,4 1,4
Ortaokul 75,8 15,4 6,5 2,3
Lise 75,0 16,6 5,3 3,1
Üniversite 73,5 15,5 6,7 4,3
BÖLGE*
İstanbul 70,2 16,7 7,7 5,3
Batı Marmara 77,8 17,4 4,3 ,4
Ege 77,2 16,3 4,8 1,8
Doğu Marmara 77,9 16,0 3,7 2,4
Batı Anadolu 84,0 9,6 4,8 1,6
Akdeniz 86,3 8,8 2,3 2,6
Orta Anadolu 80,8 11,9 4,9 2,4
Batı Karadeniz 79,2 15,8 3,0 2,1
Doğu Karadeniz 70,6 21,8 6,7 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 79,8 11,8 5,9 2,5
Ortadoğu Anadolu 78,3 17,6 3,7 ,4
Güneydoğu Anadolu 80,0 13,6 2,5 3,9
SES X2= 55,39 Sd= 12 P= 0,001
A 68,7 19,0 8,4 3,9
B 77,3 15,1 4,0 3,5
C1 73,3 17,4 6,5 2,7
C2 81,0 12,6 4,4 2,0
DE 80,1 13,0 3,8 3,1
YERLEŞİM YERİ X2= 49,91 Sd= 3 P= 0,001
Kent 76,2 15,2 5,4 3,3
Kır 84,7 11,5 2,7 1,1
TOPLAM 77,9 14,4 4,8 2,8
200
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 93. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – SİNEMA-TİYATROYA GİTME-
Frekans Yüzde
Çok sık 412 6,8
Ara sıra 1068 17,7
Nadiren 1275 21,1
Hiç 3280 54,3
TOPLAM 6035 100,0
Katılımcılar arasında ailece sinema-tiyatroya gitmeyi çok sık gerçekleştirenler
%6,8, ara sıra gidenler %17,7, nadiren gidenler %21,1 oranındadır. Birlikte sinema-
tiyatroya hiç gitmediklerini ifade edenlerin oranı da %54,3’dür.
Ailece sinema-tiyatroya birlikte gitme konusunda kadınlar (%7,3) erkeklerden
(%6,4), 25-34 yaş grubundakiler (%7,9) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve üni-
versite mezunları (%13,4) diğer eğitim kategorilerden daha çok sıklıkla yaptıklarını
ifade etmişlerdir.
Ailece sinema-tiyatroya gitme konusunda İstanbul’da yaşayanlar (%11,4)
diğer bölgelerden, A SES grubundakiler (%22,3) diğer SES kategorilerinden ve
kentte (%7,7) yaşayanlar kırda (%3,6) yaşayanlardan daha sık gittiklerini ifade
etmişlerdir.
201
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 93-1. Ailece SİNEMA-TİYATROYA GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 4,45 Sd= 3 P= 0,217
Kadın 7,3 17,1 20,7 55,0
Erkek 6,4 18,3 21,6 53,7
YAŞ X2= 249,91 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 8,3 25,5 22,7 43,5
25-34 arası 7,9 18,8 25,5 47,9
35-44 arası 7,4 17,8 20,5 54,3
45-54 arası 5,8 17,1 19,6 57,5
55 + 4,0 8,3 15,0 72,7
EĞİTİM X2= 956,95 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 2,6 6,0 9,0 82,4
İlkokul 3,7 9,7 16,2 70,4
Ortaokul 5,2 14,7 22,5 57,6
Lise 9,5 27,2 26,9 36,4
Üniversite 13,4 30,3 29,3 26,9
BÖLGE X2= 484,66 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 11,4 28,3 23,2 37,1
Batı Marmara 1,7 11,3 18,3 68,7
Ege 7,0 17,3 21,9 53,8
Doğu Marmara 9,3 16,2 29,7 44,8
Batı Anadolu 7,9 18,6 23,3 50,2
Akdeniz 3,9 14,9 19,3 61,9
Orta Anadolu 3,5 12,9 18,2 65,4
Batı Karadeniz 5,4 17,9 17,6 59,2
Doğu Karadeniz 4,2 17,6 20,2 58,0
Kuzeydoğu Anadolu 8,4 9,2 22,7 59,7
Ortadoğu Anadolu 1,5 9,7 18,4 70,4
Güneydoğu Anadolu 2,5 6,2 13,1 78,1
SES X2= 943,72 Sd= 12 P= 0,001
A 22,3 35,8 26,8 15,1
B 15,1 33,8 28,2 22,9
C1 9,1 26,1 27,3 37,4
C2 6,1 18,6 23,2 52,1
DE 3,4 8,1 14,6 73,9
YERLEŞİM YERİ X2= 251,59 Sd= 3 P= 0,001
Kent 7,7 19,9 23,3 49,1
Kır 3,6 9,4 12,9 74,1
TOPLAM 6,8 17,7 21,1 54,3
202
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 94. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – ALIŞVERİŞ YAPMA-
Frekans Yüzde
Çok sık 2147 35,6
Ara sıra 2359 39,1
Nadiren 992 16,4
Hiç 537 8,9
TOPLAM 6035 100,0
Araştırmaya katılanların % 35,6’sı ailece alışveriş yapmaya çok sık gittiklerini %
39,1’i arasıra gittiklerini ve % 16,4’ü nadiren gittiklerini belirtmiştir. Birlikte alıverişe
hiç gitmediklerini ifade edenlerin oranı da %8,9’dur.
Ailece alışverişe birlikte gitme konusunda kadınlar (%37,1) erkeklerden (%34),
25-34 yaş grubundakiler (%38) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve üniversite
mezunları (%42,1) diğer eğitim kategorilerden daha çok sıklıkla gittiklerini ifade
etmişlerdir.
Ailece alışverişe gitme konusunda Orta Anadolu Bölgesinde yaşayanlar (%53,1)
diğer bölgelerden, A SES grubundakiler (%45,8) diğer SES kategorilerinden ve
kentte (%37,6) yaşayanlar kırda (%28) yaşayanlardan daha sık birlikte alışverişe git-
tiklerini ifade etmişlerdir.
203
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 94-1. Ailece ALIŞVERİŞ YAPMA Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 16,27 Sd= 3 P= 0,001
Kadın 37,1 39,6 14,7 8,6
Erkek 34,0 38,6 18,2 9,2
YAŞ X2= 52,17 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 33,6 41,1 15,5 9,7
25-34 arası 38,0 37,9 16,0 8,1
35-44 arası 37,1 38,1 17,9 6,9
45-54 arası 37,1 40,4 15,4 7,2
55 + 30,6 39,0 17,2 13,3
EĞİTİM X2= 261,18 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 18,7 34,6 21,9 24,7
İlkokul 33,7 40,3 17,8 8,3
Ortaokul 36,3 39,7 15,1 8,9
Lise 39,8 39,1 14,8 6,4
Üniversite 42,1 38,4 13,8 5,6
BÖLGE X2= 484,59 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 40,0 36,3 15,2 8,5
Batı Marmara 26,5 46,1 19,6 7,8
Ege 37,8 48,2 9,0 5,1
Doğu Marmara 34,2 38,7 20,8 6,3
Batı Anadolu 45,6 31,7 16,0 6,6
Akdeniz 30,8 44,6 13,9 10,7
Orta Anadolu 53,1 28,3 11,9 6,6
Batı Karadeniz 28,0 45,5 23,2 3,3
Doğu Karadeniz 46,2 38,7 9,2 5,9
Kuzeydoğu Anadolu 47,9 22,7 20,2 9,2
Ortadoğu Anadolu 20,2 47,2 19,1 13,5
Güneydoğu Anadolu 16,3 34,8 26,9 21,9
SES X2= 202,51 Sd= 12 P= 0,001
A 45,8 39,7 11,7 2,8
B 43,8 40,6 10,3 5,3
C1 41,2 37,9 14,6 6,3
C2 40,8 35,3 18,0 5,9
DE 27,4 41,4 18,1 13,0
YERLEŞİM YERİ X2= 47,75 Sd= 3 P= 0,001
Kent 37,6 37,8 16,4 8,2
Kır 28,0 43,9 16,6 11,5
TOPLAM 35,6 39,1 16,4 8,9
204
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 95. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – PİKNİK YAPMA-
Frekans Yüzde
Çok sık 1275 21,1
Ara sıra 2144 35,5
Nadiren 1569 26,0
Hiç 1047 17,3
TOPLAM 6035 100,0
Katılımcıların % 21,1’i ailece piknik yapmaya çok sık gittiklerini, % 35,5’i arasıra
gittiklerini % 26’sı da nadiren gittiklerini ifade etmişlerdir. Birlikte pikniğe hiç git-
mediklerini belirtenlerin oranı da %17,3’tür.
Ailece piknik yapma konusunda kadınlar (%22,5) erkeklerden (%19,7), 25-54 yaş
grubundakiler (yaklaşık %21) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve üniversite me-
zunları (%23,6) diğer eğitim kategorilerden daha çok sıklıkla birlikte piknik yaptık-
larını ifade etmişlerdir. Ailece birlikte piknik yapma konusunda Kuzeydoğu Ana-
dolu Bölgesinde yaşayanlar (%43,7) diğer bölgelerden, B SES grubundakiler (%26,7)
diğer SES kategorilerinden ve kırda (%23,7) yaşayanlar kentte (%20,4) yaşayanlardan
daha sık birlikte pikniğe gittiklerini ifade etmişlerdir.
205
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 95-1. Ailece PİKNİK YAPMA Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 18,57 Sd= 3 P= 0,001
Kadın 22,5 34,7 24,3 18,5
Erkek 19,7 36,4 27,7 16,1
YAŞ X2= 107,59 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 19,9 41,6 23,6 14,9
25-34 arası 21,4 36,5 26,8 15,3
35-44 arası 21,8 36,0 27,5 14,6
45-54 arası 22,5 35,1 25,4 17,0
55 + 19,8 27,5 25,8 26,9
EĞİTİM X2= 243,52 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 10,5 24,0 26,4 39,1
İlkokul 21,5 34,8 25,8 17,8
Ortaokul 21,6 37,4 24,2 16,8
Lise 22,4 39,1 26,4 12,0
Üniversite 23,6 36,6 26,9 12,9
BÖLGE X2= 451,24 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 18,4 35,8 28,7 17,0
Batı Marmara 12,2 41,7 30,4 15,7
Ege 22,3 37,2 24,6 15,9
Doğu Marmara 18,6 46,1 27,7 7,6
Batı Anadolu 34,9 25,4 22,5 17,3
Akdeniz 19,3 40,4 21,1 19,2
Orta Anadolu 32,2 37,8 18,9 11,2
Batı Karadeniz 14,0 41,1 32,4 12,5
Doğu Karadeniz 24,4 46,2 20,2 9,2
Kuzeydoğu Anadolu 43,7 21,8 26,9 7,6
Ortadoğu Anadolu 17,6 38,6 26,6 17,2
Güneydoğu Anadolu 10,3 25,1 28,5 36,2
SES X2= 157,51 Sd= 12 P= 0,001
A 22,9 32,4 24,6 20,1
B 26,7 35,5 26,2 11,6
C1 24,1 37,5 27,2 11,1
C2 20,7 39,6 26,1 13,6
DE 18,4 32,5 25,2 23,9
YERLEŞİM YERİ X2= 21,67 Sd= 3 P= 0,001
Kent 20,4 35,3 27,3 17,0
Kır 23,7 36,5 21,1 18,7
TOPLAM 21,1 35,5 26,0 17,3
206
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 96. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – SOHBET ETME-
Frekans Yüzde
Çok sık 4081 67,6
Ara sıra 1421 23,5
Nadiren 377 6,2
Hiç 156 2,6
TOPLAM 6035 100,0
Ailece birlikte çok sık sohbet edenler % 67,6, ara sıra sohbet edenler %23,5 ve
nadiren sohbet edenler %6,2 oranındadır. Birlikte hiç sohbet etmediklerini ifade
edenlerin oranı da %2,6’dır.
Ailece birlikte sohbet etme konusunda kadınlar (%68,5) erkeklerden (%66,7), 55
ve üzeri yaş grubundakiler (%71,4) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve ilkokul
mezunları (%70,8) diğer eğitim kategorilerden daha sıklıkla sohbet yaptıklarını ifa-
de etmişlerdir.
Ailece birlikte sohbet yapma konusunda Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde yaşa-
yanlar (%77,8) diğer bölgelerden, A SES grubundakiler (%72,1) diğer SES kategori-
lerinden daha sık sohbet ettiklerini belirtmişlerdir. Kır-kent arasında ise sık sohbet
etme konusunda bir farklılık yoktur. Her iki yerleşim yerinde yaşayanların aileleriyle
sık sohbet etme oranları yaklaşık %67,5 civarındadır.
207
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 96-1. Ailece SOHBET ETME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 2,31 Sd= 3 P= 0,510
Kadın 68,5 23,1 6,0 2,5
Erkek 66,7 24,0 6,5 2,7
YAŞ X2= 56,51 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 64,8 23,9 7,8 3,5
25-34 arası 66,2 23,9 7,0 3,0
35-44 arası 68,5 24,2 6,1 1,3
45-54 arası 67,8 26,4 4,7 1,1
55 + 71,4 19,4 5,1 4,1
EĞİTİM X2= 66,87 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 57,3 27,9 8,2 6,6
İlkokul 70,8 22,1 5,4 1,8
Ortaokul 66,7 23,7 7,3 2,3
Lise 67,1 24,2 6,5 2,1
Üniversite 67,3 23,5 6,0 3,1
BÖLGE X2= 155,93 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 65,3 23,2 7,7 3,8
Batı Marmara 64,8 27,4 6,5 1,3
Ege 73,2 21,3 3,8 1,8
Doğu Marmara 60,2 29,7 7,6 2,6
Batı Anadolu 72,8 19,1 6,2 1,8
Akdeniz 72,4 19,0 5,4 3,2
Orta Anadolu 74,5 18,9 4,9 1,7
Batı Karadeniz 54,2 39,0 6,3 ,6
Doğu Karadeniz 63,0 32,8 3,4 ,8
Kuzeydoğu Anadolu 77,8 10,1 6,7 4,2
Ortadoğu Anadolu 66,7 27,3 4,9 1,1
Güneydoğu Anadolu 63,5 24,2 8,1 4,2
SES X2= 19,29 Sd= 12 P= 0,082
A 72,1 22,3 3,9 1,7
B 67,0 26,4 3,8 2,8
C1 65,9 25,0 6,8 2,3
C2 69,8 21,9 6,4 1,9
DE 67,5 23,1 6,3 3,1
YERLEŞİM YERİ X2= 22,31 Sd= 3 P= 0,001
Kent 67,5 22,8 6,7 2,9
Kır 67,9 26,3 4,4 1,4
TOPLAM 67,6 23,5 6,2 2,6
208
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 97. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – AKRABA ZİYARETİNE GİTME-
Frekans Yüzde
Çok sık 2119 35,1
Ara sıra 2697 44,7
Nadiren 936 15,5
Hiç 283 4,7
TOPLAM 6035 100,0
Ailece akraba ziyaretlerine çok sık gidenler %35,1 ara sıra gidenler %44,7, nadi-
ren gidenler de %15,5 oranındadır. Birlikte hiç akraba ziyaretine gitmediklerini ifade
edenlerin oranı da %4,7’dir.
Ailece akraba ziyaretine gitme konusunda kadınlar (%37,3) erkeklerden (%32,9),
55 ve üzeri yaş grubundakiler (%40,5) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve ilkokul
mezunları (%38,3) diğer eğitim kategorilerinden akraba ziyaretlerine daha sık gittik-
lerini ifade etmişlerdir.
Ailece birlikte akrabaları ziyarete çok sık gitme konusunda Kuzeydoğu Anadolu
Bölgesinde yaşayanlar (%63,9) diğer bölgelerden, DE SES grubundakiler (%36,7) di-
ğer gelir kategorilerinden ve kırda yaşayanlar (%41,9) kentlerde yaşayanlardan daha
sık akraba ziyaretine gittiklerini belirtmişlerdir.
209
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 97-1. Ailece AKRABA ZİYARETİNE GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 13,72 Sd= 3 P= 0,003
Kadın 37,3 43,6 14,8 4,3
Erkek 32,9 45,8 16,2 5,1
YAŞ X2= 68,65 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 31,7 47,7 15,8 4,9
25-34 arası 32,6 45,6 17,5 4,3
35-44 arası 35,1 45,0 15,9 4,0
45-54 arası 37,4 44,0 15,9 2,7
55 + 40,5 40,5 11,4 7,7
EĞİTİM X2= 71,22 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 33,5 41,9 17,0 7,5
İlkokul 38,3 45,6 12,1 4,0
Ortaokul 35,3 41,8 17,5 5,4
Lise 32,5 47,3 16,8 3,4
Üniversite 32,4 42,2 19,1 6,4
BÖLGE X2= 223,05 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 28,2 46,0 19,3 6,5
Batı Marmara 29,1 45,7 19,6 5,7
Ege 37,1 45,6 12,4 4,9
Doğu Marmara 27,1 50,0 18,8 4,1
Batı Anadolu 47,9 35,4 12,5 4,3
Akdeniz 37,1 40,8 15,8 6,3
Orta Anadolu 38,1 44,8 14,3 2,8
Batı Karadeniz 33,3 50,6 14,9 1,2
Doğu Karadeniz 44,5 42,9 8,4 4,2
Kuzeydoğu Anadolu 63,9 23,5 10,1 2,5
Ortadoğu Anadolu 39,7 48,3 10,5 1,5
Güneydoğu Anadolu 28,3 51,2 16,5 4,0
SES X2= 34,33 Sd= 12 P= 0,001
A 28,5 44,1 21,8 5,6
B 29,7 46,1 17,6 6,5
C1 35,5 43,6 17,2 3,8
C2 34,1 47,8 14,2 3,9
DE 36,7 43,7 14,3 5,3
YERLEŞİM YERİ X2= 67,49 Sd= 3 P= 0,001
Kent 33,3 44,5 17,1 5,1
Kır 41,9 45,5 9,5 3,0
TOPLAM 35,1 44,7 15,5 4,7
210
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 98. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – TELEVİZYON İZLEME-
Frekans Yüzde
Çok sık 4396 72,8
Ara sıra 1117 18,5
Nadiren 364 6,0
Hiç 158 2,6
TOPLAM 6035 100,0
Ailece birlikte çok sık televizyon izleyenler %72,8, ara sıra izleyenler %18,5, nadi-
ren izleyenler de %6 oranındadır. Birlikte hiç televizyon izlemediklerini ifade eden-
lerin oranı da %2,6’dır.
Ailece birlikte televizyon izleme konusunda kadınlar (%74,2) erkeklerden (%71,5),
45-54 yaş grubundakiler (%76,4) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve ilkokul me-
zunları (%76,8) diğer eğitim kategorilerden daha çok ailece televizyon izlediklerini
ifade etmişlerdir.
Ailece birlikte televizyon izleme konusunda Orta Anadolu Bölgesinde yaşa-
yanlar (%81,8) diğer bölgelerden, C2 SES grubundakiler (%76,3) diğer SES katego-
rilerinden daha sık birlikte televizyon izlediklerini ifade belirtmişlerdir. Kır-kent
arasında ailece televizyon izleme sıklığı konusunda bir farklılık olmayıp, her iki yer-
leşim yerinde birlikte çok sık televizyon izleme oranı %73 civarındadır.
211
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 98-1. Ailece TELEVİZYON İZLEME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 11,40 Sd= 3 P= 0,010
Kadın 74,2 18,1 5,6 2,0
Erkek 71,5 18,9 6,5 3,2
YAŞ X2= 34,67 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 71,8 19,3 6,0 2,9
25-34 arası 69,7 19,8 7,5 3,0
35-44 arası 73,8 18,6 5,7 1,9
45-54 arası 76,4 16,7 5,7 1,2
55 + 74,4 17,2 4,6 3,8
EĞİTİM X2= 89,72 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 68,7 19,3 6,9 5,1
İlkokul 76,8 17,1 4,5 1,6
Ortaokul 74,7 17,1 6,4 1,8
Lise 73,1 18,4 5,6 2,9
Üniversite 64,1 22,4 9,6 3,9
BÖLGE*
İstanbul 68,3 19,0 8,5 4,3
Batı Marmara 75,2 18,3 5,2 1,3
Ege 74,4 18,8 5,2 1,6
Doğu Marmara 66,7 24,2 6,3 2,8
Batı Anadolu 77,0 15,3 5,3 2,3
Akdeniz 78,0 14,4 5,4 2,1
Orta Anadolu 81,8 11,2 5,2 1,7
Batı Karadeniz 73,2 21,4 4,5 ,9
Doğu Karadeniz 67,2 24,4 6,7 1,7
Kuzeydoğu Anadolu 78,2 16,8 4,2 ,8
Ortadoğu Anadolu 63,3 26,2 8,6 1,9
Güneydoğu Anadolu 74,4 18,2 3,5 3,9
SES X2= 49,95 Sd= 12 P= 0,001
A 59,8 25,7 10,1 4,5
B 64,5 25,9 6,0 3,5
C1 71,5 18,6 7,1 2,8
C2 76,3 16,2 5,7 1,8
DE 74,3 17,9 5,2 2,6
YERLEŞİM YERİ X2= 19,65 Sd= 3 P= 0,001
Kent 72,6 18,0 6,6 2,9
Kır 73,7 20,6 4,1 1,7
TOPLAM 72,8 18,5 6,0 2,6
212
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Tablo 99. Ailece Birlikte Yapılan Faaliyetlerin Sıklığı – TATİLE GİTME-
Frekans Yüzde
Çok sık 827 13,7
Ara sıra 1149 19,0
Nadiren 1442 23,9
Hiç 2617 43,4
TOPLAM 6035 100,0
Ailece birlikte tatile gitme alışkanlığının düşük oranlarda olduğu söylenebilir.
Katılımcıların % 13,7’si ailece tatile çok sık gittiklerini, %19’u, ara sıra gittiklerini,
%23,9’u nadiren gittiklerini belirtmişlerdir. Birlikte hiç tatile gitmediklerini ifade
edenlerin oranı da % 43,4’tür.
Ailece birlikte tatile gitme konusunda kadınlar (%15,2) erkeklerden (%12,2),
35-44 yaş grubundakiler (%15,7) diğer yaş kategorilerinde olanlardan ve üniversite
mezunları (%20,8) diğer eğitim kategorilerden daha çok ailece tatile gittiklerini be-
lirtmişlerdir. Bu veriler eğitim seviyesi arttıkça birlikte tatile gitme ya da tatil alış-
kanlığının Türk toplumunda yükseldiğini göstermektedir.
Ailece birlikte tatile çok sık gitme konusunda Kuzeydoğu Anadolu Bölgesin-
de yaşayanlar (%30,3) diğer bölgelerden, A SES grubundakiler (%32,4) diğer SES
kategorilerinden ve kentte yaşayanlar (%14,7) kırda (%10) yaşayanlardan daha fazla
birlikte tatile gittiklerini ifade etmişlerdir
Yukarıdaki sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde Türk ailesinin birlikte en çok,
akşam yemeklerini yedikleri, televizyon izledikleri ve sohbet ettikleri görülmekte-
dir. Bu faaliyetler tüm ailelerin hemen her gün birlikte yapabilecekleri rutin faali-
yetlerdir. Ancak bunların sıklıkla gerçekleştirilmesi aile içi iletişim, sosyalleşme ve
paylaşım gibi ailenin fonksiyonelliğini ve dayanıklılığını sağlayan unsurların yerine
getirilmesi açısından anlamlıdır. Alışveriş de ailece birlikte yapılan faaliyetlerden
birisidir. Son yıllarda artan alışveriş merkezleri, ailelerin birlikte buralarda zaman
geçirmelerini ve alışveriş yapmalarını sağlamıştır. Akraba ziyaretleri de rutin bir
faaliyet olmadığından yapılma sıklığı daha azdır. Ancak ailelerin bu ziyaretleri bir-
likte yaptıkları sonucu çıkmaktadır. Piknik yapma ve tatile gitme ise mevsim, eko-
nomik durum ve zaman gibi unsurları da içerdiğinden sıklık dereceleri düşüktür.
Türk ailesi birlikte en az sinemaya ve tiyatroya gitmektedir. Sinema-tiyatro izleme
alışkanlığının azlığı da bu sonuçta etkendir.
213
ARAŞTIRMA BULGULARI
Tablo 99-1. Ailece TATİLE GİTME Sıklığının Sosyodemografik Özelliklere Göre Dağılımı
Çok sık Ara sıra Nadiren Hiç
CİNSİYET X2= 12,39 Sd= 3 P= 0,006
Kadın 15,2 18,8 23,0 42,9
Erkek 12,2 19,2 24,8 43,8
YAŞ X2= 145,04 Sd= 12 P= 0,001
18-24 arası 12,2 25,8 25,2 36,8
25-34 arası 13,8 20,6 26,4 39,2
35-44 arası 15,7 19,3 22,9 42,0
45-54 arası 14,0 15,6 25,2 45,2
55 + 12,2 12,3 18,9 56,6
EĞİTİM X2= 552,96 Sd= 12 P= 0,001
Eğitimsiz 7,9 9,0 14,8 68,4
İlkokul 11,1 13,6 21,6 53,7
Ortaokul 13,4 16,1 23,3 47,2
Lise 15,2 25,2 29,0 30,6
Üniversite 20,8 29,7 26,8 22,7
BÖLGE X2= 480,53 Sd= 33 P= 0,001
İstanbul 17,0 29,6 26,4 26,9
Batı Marmara 11,7 12,6 35,7 40,0
Ege 16,4 16,6 21,5 45,5
Doğu Marmara 9,3 22,9 31,4 36,4
Batı Anadolu 17,6 19,6 23,0 39,8
Akdeniz 10,7 13,5 24,3 51,5
Orta Anadolu 8,4 18,2 19,2 54,2
Batı Karadeniz 8,6 14,0 25,3 52,1
Doğu Karadeniz 18,5 21,8 15,1 44,5
Kuzeydoğu Anadolu 30,3 5,9 18,5 45,4
Ortadoğu Anadolu 7,5 10,5 20,2 61,8
Güneydoğu Anadolu 7,9 11,3 18,0 62,8
SES X2= 698,54 Sd= 12 P= 0,001
A 32,4 34,6 19,0 14,0
B 22,7 30,0 28,0 19,4
C1 16,1 25,5 30,4 28,1
C2 13,5 20,9 25,7 40,0
DE 9,6 11,2 18,6 60,6
YERLEŞİM YERİ X2= 177,06 Sd= 3 P= 0,001
Kent 14,7 20,5 25,8 39,0
Kır 10,0 13,5 16,6 59,9
TOPLAM 13,7 19,0 23,9 43,4
214
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3.17. Aile Değerleri Yapısı Faktör Analizi
Bu bölümde, araştırmanın temel amaçlarından olan Türkiye’deki Aile Değer-
lerinin belirlenmesi için geliştirilen aile değerleri ölçeğinin faktör analizi sonuçları
sunulmaktadır. Öncelikle araştırmada kullanılan Aile Değerleri Ölçeğindeki ifade-
lerin beşli ölçek içerisindeki ortalama ve standart sapma değerleri verilmiş ve yorum-
lanmıştır. Daha sonra ise ölçek üzerinde uygulanan faktör analizi sonuçları ortaya
konmuştur.
Aile değerleri ölçeği, çalışmanın metodoloji bölümünde de belirtildiği gibi 86
ifadeden oluşmaktadır. Önceki araştırma sonuçları ve literatür taraması ile aile de-
ğerleriyle ilişkili olan ifadeler çeşitli başlıklar altında toplanarak oluşturulmuştur.
Uzmanlarla yapılan görüşmeler sonucunda bu ifadeler düzenlenmiş ve ön teste tabi
tutulmuştur. 50 kişi üzerinde yapılan ön test sonucunda elde edilen veriler üzerinde
güvenilirlik analizleri gerçekleştirilmiş ve uygulama sırasında ortaya çıkan problem-
lerde göz önünde tutularak ölçeğe son şekli verilmiştir.
Ölçekte yer alan 86 ifadenin güvenilirlik düzeyi oldukça yüksek bulunmuştur
(Cronbachs alpha= ,8896). Bu değer ölçeğin kullanılabilir olduğunu göstermektedir.
Ölçekte yer alan tüm ifadelerin ortalama ve standart sapma değerlerini gösteren tab-
lo aşağıdadır.
Tablo 100. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Ortalama ve Standart Sapma Değerleri
Ortalama Std. Sapma
Zor zamanlarda başvuracağım ilk kişi eşim olmalıdır 4,47 ,77
Evlilikte eşler her türlü fedakârlığı yapmalıdır 4,38 ,73
Evliliğin temeli sadakattir 4,38 ,84
Çocuklar kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmelidir 4,38 ,72
Ailemin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabilirim 4,36 ,72
Çocukların eğitimleri ile ilgili kararları anne baba birlikte vermelidir 4,31 ,76
Aile içi sorunlar şiddet ve baskı ile çözülemez 4,29 ,90
Evlilik boyunca elde edilen mülk, erkek ve kadının ortak malıdır 4,26 ,78
Çocuklar, ebeveynlerinin akrabalarını tanıyıp bilmelidir 4,26 ,73
Erkek çocuk ile kız çocuk arasında herhangi bir ayrım yapılmamalıdır 4,26 ,90
Eşler arasındaki sorunlar asla ev dışına taşınmamalıdır 4,25 ,85
Ev kadını da, çalışan ve para kazanan kadın kadar değerlidir 4,24 ,88
Kadının aldatması asla affedilemez 4,24 1,05
Aile ile ilgili kararlar, tüm aile üyelerince ortak alınmalıdır 4,23 ,81
Aile, dinî ve manevî değerlerine bağlı olmalıdır 4,22 ,79
Evlilik dışı cinsel ilişki asla kurulmamalıdır 4,22 ,99
215
ARAŞTIRMA BULGULARI
Çocukların bakımından anne kadar baba da sorumludur 4,21 ,81
İnsan sık sık dua etmelidir 4,20 ,85
Kadın evleninceye kadar bekâretini korumalıdır 4,19 1,08
Bakıma muhtaç olan aile büyükleri çocuklarınca aile içinde bakılmalıdır 4,19 ,81
Çocuklar evleneceği eşi kendi seçmelidir 4,18 ,84
Bayramlar hısım-akraba ziyareti için iyi bir fırsattır 4,18 ,88
Maddi ve manevi sorunlar olduğunda başvurulması gereken ilk yer ailedir 4,17 ,93
Aile, gelenek, görenek ve adetlerine bağlı olmalıdır 4,16 ,81
Aile içi sorunlar başkalarını değil yalnızca eşleri ilgilendirir 4,14 ,91
Çocuklara erken yaşta dini bilgiler öğretilmelidir 4,11 ,89
Çocuklar anne babalarının kararlarına itaat etmelidir 4,09 ,84
Ailenin geçiminde eşler eşit derecede sorumludur 4,05 ,91
Dini ibadetlerin düzenli olarak yerine getirilmesi gerekir 4,01 ,92
Çocuklar aile büyüklerinin olduğu ortamda daha iyi yetişirler 3,99 ,98
Erkeğin aldatması asla affedilemez 3,96 1,12
Anne baba, çocuklarının arkadaş tercihine müdahil olabilir 3,96 ,89
İş hayatında kadınlar erkeklerle aynı ortamda çalışabilir 3,94 ,96
Yaşlılığımda çocuklarım bana bakmalıdır 3,92 1,01
Kadın ekonomik bağımsızlığına sahip olmalıdır 3,92 ,96
Çocuk bakımında birinci derecede sorumlu annedir 3,92 1,02
Çocuklu aileler daha mutludur 3,89 1,04
Evlilik boyunca aile büyüklerinin görüşü dikkate alınmalıdır 3,88 ,97
Günlük hayatı dini kurallara göre yaşamalıdır 3,85 1,06
Ailenin en önemli görevi, çocuk yetiştirmektir 3,84 1,03
Kadın mümkün olduğunca çalışarak aile ekonomisine katkı sağlamalıdır 3,76 ,99
Aile reisi erkektir 3,73 1,22
Eşler, kendisini ilgilendiren konularda kendi başlarına karar alabilirler 3,72 1,11
Anne olmak evliliğin getirdiği bir zorunluluktur 3,69 1,12
Koca eve geldiğinde daima karısını evde bulmalıdır 3,68 1,09
Ergenlik çağına gelen çocuklara okullarda cinsellik eğitimi verilmelidir 3,68 1,10
Aile içi ilişkiler eşler kadar anne-babaları da ilgilendirir 3,65 1,12
Akrabalarla sık sık görüşülmelidir 3,65 1,01
Ev işlerinden kadın kadar erkek de sorumludur 3,61 1,15
Ailenin geçiminden erkek sorumludur 3,57 1,22
Anlaşamayan eşler boşanmaktan kaçınmamalıdır 3,56 1,15
Çalışan kadınlar da çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenebilir 3,56 1,15
Kadın, daima kocasına itaat etmelidir 3,54 1,13
Kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin almalıdır 3,52 1,15
Eşler arasındaki duygusal bağın teminatı çocuktur 3,51 1,17
On sekiz (18) yaşını dolduran bir erkek geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir 3,49 1,19
216
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Kadınlar kocalarının dışındaki erkeklerle arkadaşlık ilişkisi kuramaz 3,39 1,28
Çocuklu ailelerde ebeveynler mutsuz olsalar da evliliklerini devam ettirmelidirler 3,39 1,18
Evde son sözü daima erkek söyler 3,38 1,28
Bir kadın evliliğinde kızlık soyadını da taşıyabilmelidir 3,37 1,21
Bir kadının asıl görevi çocuk bakmı ve ev işleridir 3,28 1,23
On sekiz (18) yaşını dolduran bir kız geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir 3,26 1,26
Eşler arasında sevgi bitse de evlilik sürdürülmelidir 3,19 1,25
Çocuk yapmak kadının istediklerini yapmasını kısıtlar 3,19 1,17
Kadının kazancı üzerinde erkek söz sahibi olmalıdır 3,17 1,20
Kadın evin dışında başını örtmelidir 3,13 1,29
Çocuklu aileler çocuksuz ailelere göre daha itibarlıdır 3,13 1,30
Ev hanımlarının yaşamları sıkıcı ve çekilmezdir 3,08 1,21
Evlilikte zamanla eşler arasındaki duygusal bağ azalır 3,08 1,24
Çocuklarımın kendi tarafımın akrabaları ile daha samimi olmasını tercih ederim 3,07 1,26
Aile değişime uyum sağlamak için gelenek ve göreneklerinden vazgeçebilir 3,05 1,29
Kızların flört etmesinde sakınca yoktur 2,90 1,36
Evlenmeden önce evlilik sözleşmesi yapılmalıdır 2,87 1,32
Bir erkeğin evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum 2,81 1,39
Akrabalarla sık görüşmek aile saadetini bozar 2,76 1,24
Erkek çocuk sahibi olmak daha çok itibar kazandırır 2,61 1,29
Misafirlikte erkek ve kadın ayrı oturmalıdır 2,58 1,28
Miras paylaşımında erkek kadından daha fazla pay almalıdır 2,52 1,27
Kadın kocanın tokadını sineye çekmelidir 2,38 1,30
Çocuğun eğitiminde gerekirse dayak kullanılabilir 2,32 1,27
Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir 2,23 1,29
Kadın itaat etmediğinde kocası tarafından dövülebilir 2,07 1,21
Yaşlandığında anne-babama huzurevi benden daha iyi bakar 2,02 1,19
Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum 1,89 1,19
İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler 1,85 1,14
İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler 1,77 1,09
Aile değerleri ölçeği ifadelerinin betimleyici istatistikleri incelendiğinde aile içi
ilişkiler, evlilikte sadakat ve aileye verilen öneme yönelik ifadelerin katılım yönünde
en yüksek ortalamaları aldıkları görülmektedir. “Zor zamanlarda başvuracağım ilk
kişi eşim olmalıdır” ifadesi 4,47, “Çocuklar kendi ayakları üzerinde duracak şekilde
yetiştirilmelidir” ifadesi 4,38, “Evliliğin temeli sadakattir” ifadesi 4,38, “Evlilikte
eşler her türlü fedakârlığı yapmalıdır” ifadesi 4,38 ve “Ailemin iyiliği için her türlü
sıkıntıya katlanabilirim” ifadesi 4,36 ortalama ile katılımcıların en çok önem verdik-
leri değer ifadeleri olmuştur.
217
ARAŞTIRMA BULGULARI
Burada öne çıkan değer ifadeleri, çekirdek aileyi oluşturan bireylerin sorum-
luluklarını, ilişkilerini, rollerini ve hedeflerini betimleyen temel değerlerdir. Aile
bireylerinin birbirlerine karşı gerektiğinde sınırsız bir fedakârlıkta bulunmasını ge-
rekli gören bu değer ifadeleri aile oluşturmanın iş ortaklığından farklı bir zeminde
inşa edilmesini öngörmektedir. Aile bireylerine sahip çıkma ve onları fedakârlık
esasında birleştirmeyi öngören söz konusu değer ifadeleri Türk aile yapısını sağlam
bir temele yerleştirmektedir.
Önceki bölümde değerlendirilen aile bireylerine yüksek güven atfeden verilerle
birlikte düşünüldüğünde Türk toplumunun temelini oluşturan aile yapısının doğru,
tutarlı ve dayanıklı bir karakter gösterdiği görülmektedir.
En düşük ortalamayı kadın-erkek ilişkileri kapsamındaki sadakat ve cinselliğe
yönelik ifadeler almıştır. “Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca
görmüyorum” ifadesi 1,89, “İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler” ifadesi
1,85 ve “İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler” ifadesi 1,77 ortalama
ile en düşük ortalama değerleri alan ifadeler olmuştur.
Bu sonuçlar en yüksek ortalamayı alan ve ailenin kurulmasında asli unsurlar
olarak kabul edilen sadakat, mahremiyet, nikâh gibi değerlerle paralellik arz etmek-
tedir. Ayrıca, Türk toplumunun aile için çizmiş olduğu sınırlar da bu sonuçlardan
anlaşılabilmektedir. Aile bu çizilen çerçevede algılanmakta ve yapılaşmasında bu
çerçeve temel alınmaktadır.
Aile değerleri ölçeğinde yer alan 86 madde faktör analizine tabi tutularak, aile
değerleri yapısı elde edilmeye çalışılmıştır. Faktör analizinden önce ölçek üzerinde
uygulanan güvenilirlik analizi araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğinin olduk-
ça güvenilir olduğunu göstermektedir (Cronbach’s Alpha= ,8896). Bu değer, ölçek
üzerinde faktör analizi yapılmasına ve faktörlerle sosyodemografik değişkenler ara-
sında karşılaştırma yapılmasına imkân sağlamıştır.
Faktör analizi gerçekleştirilirken varimax rotasyon, özdeğeri (eigenvalue) 1’den
büyük ve minimum yükleme büyüklüğü (0,30) kriterleri uygulanmıştır.
Faktör analizi öncelikle aile değerlerinde 17 faktör yapısı ortaya koymuştur,
tek kalan ve yükleme büyüklüğü (0,30) altında kalan ifadeler adım adım analiz-
den çıkarılarak işlemlere devam edilmiş ve toplam 52 ifadeden oluşan, güvenilir-
lik değerleri ,700’ün üzerinde 8 faktör çözümü elde edilmiştir. Faktör analizinde
kullanılan 52 ifadenin genel güvenilirlik değeri de oldukça yüksektir (,8607). Bu
faktör çözümleri aile değerlerindeki toplam varyansın % 48,17’sini açıklamakta-
dır. Sosyal Bilimlerde bu oran oldukça yüksek olarak değerlendirilebilecek bir
orandır.
218
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Faktörler bir araya gelen ifadelere göre, “Geleneksel, Eşitlikçi, Katılımcı Aile
Değerleri”, “Geleneksel Kadın Rolleri”, “Kadın-Erkek İlişkileri (Cinsellik-Sadakat)”,
“Din Ve Gelenek”, “Evlilik, Çocuk ve Kadın Rolleri Hakkında Geleneksel Bakış”,
“Geleneksel Ataerkil Aile Değerleri”, “Kadınların Çalışması Gerektiği Düşüncesi”
ve “Gençlerin Bağımsız Olması Düşüncesi”, olarak isimlendirilerek aşağıdaki tab-
lolarda gösterilmektedir. Ayrıca, bu faktör boyutları değişken olarak kaydedildikten
sonra karşılaştırmaların daha anlaşılır olabilmesi için t-puanına*1 dönüştürülmüş ve
sosyodemografik değişkenlerle olan ilişkileri de analiz edilmiştir.
Tablo 101. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–1: GELENEKSEL, EŞİTLİKÇİ, KATILIMCI AİLE DEĞERLERİ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
Çocuklar kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmelidir 4,38 ,72 ,698
Çocukların eğitimleri ile ilgili kararları anne baba birlikte vermelidir 4,31 ,76 ,646
Çocukların bakımından anne kadar baba da sorumludur 4,21 ,81 ,639
Eşler arasındaki sorunlar asla ev dışına taşınmamalıdır 4,25 ,85 ,584
Çocuklar, ebeveynlerinin akrabalarını tanıyıp bilmelidir 4,26 ,73 ,568
Erkek çocuk ile kız çocuk arasında herhangi bir ayrım yapılmamalıdır 4,26 ,90 ,559
Ev kadını da, çalışan ve para kazanan kadın kadar değerlidir 4,24 ,88 ,558
Çocuklar evleneceği eşi kendi seçmelidir 4,18 ,84 ,537
Evliliğin temeli sadakattir 4,38 ,84 ,532
Evlilik boyunca elde edilen mülk, erkek ve kadının ortak malıdır 4,26 ,78 ,528
Evlilikte eşler her türlü fedakârlığı yapmalıdır 4,38 ,73 ,519
Ailemin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabilirim 4,36 ,72 ,489
Bakıma muhtaç olan aile büyükleri çocuklarınca aile içinde bakılmalıdır 4,19 ,81 ,437
Maddi ve manevi sorunlar olduğunda başvurulması gereken ilk yer ailedir 4,17 ,93 ,432
Zor zamanlarda başvuracağım ilk kişi eşim olmalıdır 4,47 ,77 ,432
Bayramlar hısım-akraba ziyareti için iyi bir fırsattır 4,18 ,88 ,420
Özdeğer (Eigenvalue) 5,68
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 10,93
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,8606
* 1 Faktör Analizinde elde edilen faktör boyutları öncelikle Z-puanına göre değişken olarak kaydedilmiştir. Z-puanı, ham puanların ortalaması sıfır ve standart sapması bir olan ve nor-mal dağılım gösteren standart bir puandır. Ancak Z-puanının kullanımında karşılaşılan bazı zorluklar bulunmaktadır (negatif puanlar, 0 puan, kesirli puanlar gibi). Bu problem-lerin üstesinden gelmek için Z-puanları başka standart puanlara dönüştürülür. Bunlardan en yaygın kullanılanı T-puanıdır. Ham puanlardan elde edilen z puanlarını T-puanlarına dönüştürmek için, Z-puanı önce 10 ile çarpılır ve buna 50 sabit değeri eklenir. Böylece ortalaması 50, standart sapması 10 olan normal dağılım elde edilir.
219
ARAŞTIRMA BULGULARI
İlk faktör, önem verilen geleneksel, eşitlikçi ve katılımcı bir aile modelini orta-
ya koymaktadır. Bu faktör “Geleneksel, Eşitlikçi, Katılımcı Aile Değerleri” olarak
adlandırılmıştır. Türk insanı için aile dendiğinde en çok önem verilen ifadeler bu
faktör altında toplanmıştır. Bu faktör altında ailenin yapı ve işleyişiyle ilgili gelenek-
sel, eşitlikçi ve katılımcı değerler yer almaktadır.
Faktörde toplanan ifadelerin tamamının katılım yönünde yüksek ortalama ve
düşük standart sapma değerleri almış olması, Türk aile yapısında bu değer ifade-
lerinin öncelikli, üzerinde uzlaşı sağlanmış, etkin ve belirleyici değerler olduğunu
göstermektedir.
Bu faktöre en yüksek yüklemeyi “Çocuklar kendi ayakları üzerinde duracak
şekilde yetiştirilmelidir”, ifadesi yapmaktadır. Ailenin en önemli görevlerinden birisi
neslin devamını sağlamak ve çocukları aile değerleriyle yetiştirip topluma kazandır-
maktır. Bu ifade özgüveni olan, başarılı, kendi kararlarını verme yetkinliğine sahip
olmayı da içermektedir. Faktöre ikinci ve üçüncü sırada en yüksek yüklemeyi yapan
“Çocukların bakımından anne kadar baba da sorumludur” ve “Çocukların eğitimleri
ile ilgili kararları anne baba birlikte vermelidir” ifadeleri toplumun geleceğinde rol
alacak çocukların nitelikli bir birey olarak yetiştirilmesinde anne babalara birlikte
eşit sorumluluk yüklemektedir. Çocuk yetiştirmeye yönelik anne babaların sorum-
luluğuna yapılan vurgu toplum kalitesini de arttıracağı beklentisini doğurmaktadır.
Faktördeki “Eşler arasındaki sorunlar asla ev dışına taşınmamalıdır” ifadesi, ai-
lenin korunmasına ve sürdürülmesine işaret etmektedir. Toplumda aileyi dağıtan,
yıkan temel sebebin, aile sorunlarının ev dışına taşınarak ilgili ilgisiz herkesin mü-
dahale etmesi ile süreci hızlandırdığı algısı yaygın olarak bulunmaktadır. Buradan
hareketle, ilk faktör içinde eşler arasındaki sorunların asla ev dışına taşınmaması
yargısına öncelikli olarak gündeme getirilmektedir.
Faktördeki diğer ifadeler değerlendirildiğinde, evlilikte sadakate, fedakârlığa,
çocuklar arasında ayrım yapmamaya, akrabaların tanınıp bilinmesine ve ilişkilerin
sürdürülmesine vurgu yaptığı görülmektedir. Söz konusu vurgularda görev ve so-
rumluluklar tek yanlı olarak eşlerden herhangi birisine değil iki tarafa birden eşit ve
katılımcı olarak yüklenmektedir.
İlk faktör 5,68 özdeğeriyle, tek başına aile değerleriyle ilgili toplam varyansın %
10,93’ünü açıklamaktadır. Faktör altında toplanan ifadelerin güvenilirliği de oldukça
yüksek çıkmıştır (,8606).
İlk faktörün sosyodemografik değişkenlerle ilişkileri incelendiğinde, cinsiyet ile
anlamlı bir ilişki olmadığı görülmektedir (t= ,655, sd= 6033 p= ,513). Faktöre verilen
220
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
önem noktasında kadınlar ve erkekler arasında anlamlı farklılık bulunmamaktadır
(Bkz. Ek Tablo-1).
Yaş kategorileri açısından bu faktöre verilen önem noktasında anlamlı bir fark
bulunmamaktadır (F= ,708, sd= 4, p= ,586) (Bkz. Ek Tablo-2). Eğitim kategorileri
açısından ise ilk faktöre verilen önem noktasında anlamlı farklılıklar (F= 4,76, sd= 4,
p= ,001) bulunmaktadır. Ek Tablo-3’te yer alan çoklu karşılaştırma tablosu incelen-
diğinde eğitimsiz olan kitle ile diğer eğitim düzeyindekiler arasındaki farkın anlam-
lı olduğu görülmektedir. Eğitimsiz olanlar bu faktöre diğer eğitim düzeyindekilere
göre daha az önem vermektedir.
İstatistiki bölgeler ile faktör 1 arasında da anlamlı bir ilişki olduğu (F= 23,20,
sd= 11, p= ,001) görülmektedir (Bkz. Ek Tablo-4). Batı Marmara bölgesi (Edirne,
Balıkesir) bu faktöre en çok önem veren bölge iken, batı Karadeniz ve Ege en az
önem veren bölgedir.
Sosyoekonomik seviyeler arasında ise ilk faköre verilen önem açısından anlamlı
farklılıklar bulunmamaktadır (F= 2,35, sd= 4, p= ,052) (Bkz. Ek Tablo-5). Son olarak
araştırmanın yapıldığı yerleşim yeri açısından bu faktöre verilen önem anlamlı ilişki
göstermektedir (t= -6,28, sd= 6033, p= ,001). Kırda yaşayanlar kentte yaşayanlara
göre bu faktörü daha fazla önemsemektedirler (Bkz. Ek Tablo-6).
Tablo 102. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–2: GELENEKSEL KADIN ROLLERİ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
Kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin almalıdır 3,52 1,15 ,621
Kadınlar kocalarının dışındaki erkeklerle arkadaşlık ilişkisi kuramaz 3,39 1,28 ,607
Kadın evin dışında başını örtmelidir 3,13 1,29 ,535
Koca eve geldiğinde daima karısını evde bulmalıdır 3,68 1,09 ,529
Kadının kazancı üzerinde erkek söz sahibi olmalıdır 3,17 1,20 ,528
Kadın, daima kocasına itaat etmelidir 3,54 1,13 ,525
Kadının aldatması asla affedilemez 4,24 1,05 ,477
Kadın evleninceye kadar bekâretini korumalıdır 4,19 1,08 ,448
Misafirlikte erkek ve kadın ayrı oturmalıdır 2,58 1,28 ,418
Miras paylaşımında erkek kadından daha fazla pay almalıdır 2,52 1,27 ,417
Kadın kocanın tokadını sineye çekmelidir 2,38 1,30 ,372
Özdeğer (Eigenvalue) 3,76
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 7,23
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,8047
221
ARAŞTIRMA BULGULARI
İkinci faktör “Geleneksel Kadın Rolleri” olarak adlandırılmıştır. Faktördeki
ifadelerin ortalama değerlerinin değişkenlik gösterdiği ve standart sapmalarının
ise yüksek olduğu görülmektedir. Aile içinde kadına yüklenen geleneksel roller bu
faktör altında toplanmıştır. ”Kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin almalıdır”,
“Kadın, daima kocasına itaat etmelidir”, “Koca eve geldiğinde daima karısını evde
bulmalıdır” ve “Kadının kazancı üzerinde erkek söz sahibi olmalıdır” ifadeleri fak-
töre en yüksek yüklemeyi yaparak belirleyici olmaktadır.
Faktörde dikkati çeken temel husus aile içinde kadının erkeğe bağımlı ve itaat
eden şeklinde konumlandırılmasıdır. “Kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin
almalıdır”, “Kadınlar kocalarının dışındaki erkeklerle arkadaşlık ilişkisi kuramaz”,
“Koca eve geldiğinde daima karısını evde bulmalıdır”, “Kadın, daima kocasına itaat
etmelidir” ve “Kadının kazancı üzerinde erkek söz sahibi olmalıdır” ifadeleri 3’ün
üzerinde ortalama değer ile faktöre yüksek yükleme yapmaktadır. Bir başka ifadey-
le kadının konumu hususunda geleneksel kalıpların sürdüğü anlaşılmaktadır. Söz
konusu ifadeler kadını erkeğe bağımlı ve edilgen bir konumda tutmasına karşılık
bunların kadının aşağılanması anlamına gelmediği “Misafirlikte erkek ve kadın ayrı
oturmalıdır” ifadesinin düşük ortalama ve faktör yüklemesinden anlaşılmaktadır.
Ayrıca bu faktör altındaki tüm ifadelerin standart sapma değerlerinin yüksek olu-
şu Türk toplumundaki kadının geleneksel rollerine yönelik heterojen bir algılamayı
ortaya koymaktadır. Bu yargıların zaman içerisinde değişeceği öngörüsünde de bu-
lunabiliriz.
Bu faktörde öne çıkan bir diğer husus ise sadakat ve cinsellik ile ilgilidir. “Kadı-
nın aldatması asla affedilmez” ve “Kadın evleninceye kadar bekâretini korumalıdır”
ifadeleri oldukça yüksek ortalama değer ile faktörde yer almaktadır. Bu ifadeler
aile yapısı içinde kadının sadakatine ve bekâretine yüksek önem verildiğinin birer
göstergesidir.
Öte yandan “Kadın evin dışında başını örtmelidir” ifadesinin 3,12 ortalama ve
1,29 standart sapma değeriyle faktörde yer alması Türk toplumundaki muhafazakârlık
eğiliminin bir yansıması olarak düşünülebilir. Ancak, üzerinde fikir birliği olmayan
bu ifadenin değişeceğinin ipuçları da burada görülebilmektedir.
Faktör, yüksek güvenilirlik değeriyle (,8047) aile değer yapısındaki toplam var-
yansın % 7,23’ünü açıklamaktadır.
Kadının geleneksel rollerini ortaya koyan ikinci faktör açısından sosyodemog-
rafik değişkenler incelendiğinde, ele alınan bütün sosyodemografik değişkenlerle
anlamlı bir ilişki bulunduğu görülmektedir.
222
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
İkinci faktöre erkekler kadınlara göre daha fazla önem vermektedir (Bkz. Ek
Tablo-7). Kadının geleneksel rolleri erkekler tarafından daha fazla önemsenmektedir.
Benzer şekilde yaşlılar (55 yaş ve üzerindekiler) diğer yaş kategorilerine göre kadının
geleneksel rollerini daha fazla önemsemektedir (Bkz. Ek Tablo-8). Eğitim ve SES
ile ikinci faktör arasında negatif bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim ve SES düzeyi art-
tıkça faktöre verilen önem azalmaktadır (Bkz. Ek Tablo-9 ve Ek Tablo-11). Bölgeler
arasında ikinci faktörde anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. Kuzeydoğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu bölgesi faktöre en yüksek önemi gösterirken, Doğu Karade-
niz en düşük değerdedir (Bkz. Ek Tablo-10). Son olarak, kırda yaşayanların kentte
yaşayanlara göre geleneksel kadın rollerini daha fazla önemsedikleri görülmektedir
(Bkz. Ek Tablo-12).
Tablo 103. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR-3: KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİ (CİNSELLİK-SADAKAT)
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler 1,85 1,14 ,768
İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler 1,77 1,09 ,764
Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum 1,89 1,19 ,736
Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir 2,23 1,29 ,510
Kızların flört etmesinde sakınca yoktur 2,90 1,36 ,433
Özdeğer (Eigenvalue) 3,26
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 6,27
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,7409
Üçüncü faktör “kadın-erkek ilişkileri (cinsellik-sadakat)” olarak adlandırılmış-
tır. Kadın ve erkek ilişkilerinin cinsellik ve sadakat boyutuyla ilgili ifadeler bu faktör
altında toplanmıştır. Özellikle, “İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler”,
“İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler” ve “Kızların evlilik öncesi
cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum” ifadeleri tüm ölçek içindeki en düşük
ortalama alan ifadeler olarak bu faktörde yer almaktadır.
Bir başka ifadeyle Türk insanı aile değerleri içerisinde nikâhsız yaşamayı, evlilik
dışı çocuk sahibi olmayı ve evlilik öncesi cinsel ilişkiyi kesinlikle onaylamamaktadır.
Üçüncü faktörün açıklama oranı % 6,27 ve güvenilirlik değeri ,7409’dur.
Cinsellik ve sadakat boyutlarının öne çıktığı kadın-erkek ilişkilerine yönelik
ifadelerden oluşan üçüncü faktör ile sosyodemografik değişkenlerin hepsi arasında
223
ARAŞTIRMA BULGULARI
anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Kadın-erkek ilişkileri faktörüne erkekler kadınlara
göre (Bkz. Ek Tablo-13) daha yüksek ortalama değer almaktadır.
Yaş açısından ise negatif bir ilişki gözükmektedir. Yaş arttıkça bu faktördeki
ortalama değer azalmaktadır. Buna karşılık gençler yaşlılara göre daha yüksek orta-
lama ile faktörde yer alan ifadeleri onaylamaktadır (Bkz. Ek Tablo-14). Gençlerin bu
faktördeki ifadeleri daha fazla onaylıyor olması cinsellik ve sadakat konusundaki ge-
leneksel kalıpların aşındığının bir göstergesidir. Üçüncü faktör ile eğitim arasında,
yaştaki gibi bir ilişki bu defa pozitif yönde bulunmaktadır. Eğitim düzeyi arttıkça bu
faktördeki ifadelerin ortalamaları yükselmektedir (Bkz. Ek Tablo-15).
Bölgeler açısından da faktördeki ifadelere onay verme noktasında anlamlı fark-
lılıklar bulunmaktadır. İstanbul bu faktördeki en yüksek ortalama değerleri alırken
diğer tüm bölgelerle anlamlı bir farklılık göstermektedir (Bkz. Ek Tablo-16). Sosyo-
ekonomik seviye ile bu faktör arasında doğrusal anlamlı bir ilişki olduğu (Bkz. Ek
Tablo-17) ve kenttekilerin kırdakilere göre daha fazla onayladığı (Bkz. Ek Tablo-18)
görülmektedir.
Tablo 104. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–4: DİN VE GELENEK
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
İnsan sık sık dua etmelidir 4,20 ,85 ,698
Günlük hayatı dini kurallara göre yaşamalıdır 3,85 1,06 ,680
Çocuklara erken yaşta dini bilgiler öğretilmelidir 4,11 ,89 ,607
Dini ibadetlerin düzenli olarak yerine getirilmesi gerekir 4,01 ,92 ,585
Aile, dinî ve manevî değerlerine bağlı olmalıdır 4,22 ,79 ,493
Özdeğer (Eigenvalue) 2,88
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 5,55
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,7796
“Din ve Gelenek” olarak adlandırılan dördüncü faktör dini ve geleneksel de-
ğerlere atfedilen önemi göstermektedir. Faktör içinde yer alan “Günlük hayatı dini
kurallara göre yaşamalıdır” ifadesi 3,84 ortalama alırken diğer ifadelerin hepsi 4’ün
üzerinde ortalama alarak katılım yönünde önem verildiklerini göstermiştir.
Bu faktör altında yer alan “Günlük hayatı dini kurallara göre yaşamalıdır”, “İn-
san sık sık dua etmelidir”, “Çocuklara erken yaşta dini bilgiler öğretilmelidir”, “Dini
ibadetlerin düzenli olarak yerine getirilmesi gerekir” ve “Aile, dinî ve manevî değer-
lerine bağlı olmalıdır” ifadeleri din konusunda Türk toplumunun hassasiyetlerini
224
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
yansıtmaktadır. “Aile, dinî ve manevî değerlerine bağlı olmalıdır” ifadesinin yük-
sek ortalama değer alması, ailenin yapısı ve işleyişinde dini ve geleneksel değerlerin
önemsendiği sonucunu ortaya koymaktadır.
Din ve gelenek faktörü, aile kurumunun muhafazakâr karakterinin bir yan-
sıması ve toplumun ailenin inşası ve sürdürülmesinde dini ve manevi değerleri bir
referans olarak göstermesi şeklinde değerlendirilebilir. Aile değer yapısında dine
referans verilmesi, modernliğin, küreselleşmenin ve popüler kültürün bireyci ve me-
talaştırıcı niteliğine karşı ailenin korunması ve daha güçlü kılınması istencinin bir
göstergesidir.
Din ve gelenek faktörü yüksek güvenilirlik değeri (,7796) ile aile değerlerindeki
toplam varyansın % 5,55’ini açıklamaktadır.
Din ve gelenek faktörü açısından da sosyodemografik değişkenlerin tümü an-
lamlı farklılıklar göstermektedir. Analiz sonuçlarına göre kadınlar erkeklere göre
(Bkz. Ek Tablo-19), 35 yaş ve üzerindekiler 35 yaşın altındakilere göre (Bkz. Ek Tab-
lo-20), eğitimsiz ve ilkokul mezunları diğer eğitim düzeyindekilere göre(Bkz. Ek
Tablo-21), Kuzeydoğu Anadolu bölgesindekiler diğer bölgelerdekilere göre (Bkz. Ek
Tablo-22), düşük sosyoekonomik seviyedekiler (DE, C2) diğer seviyedekilere göre
(Bkz. Ek Tablo-23) ve kırdakiler kenttekilere göre (Bkz. Ek Tablo-24) daha fazla
önem vermektedir.
Tablo 105. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–5: EVLİLİK, ÇOCUK VE KADIN ROLLERİ HAKKINDA GELENEKSEL BAKIŞ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
Çocuklu ailelerde ebeveynler mutsuz olsalar da evliliklerini devam ettirmelidirler 3,39 1,18 ,677
Eşler arasında sevgi bitse de evlilik sürdürülmelidir 3,19 1,25 ,672
Eşler arasındaki duygusal bağın teminatı çocuktur 3,51 1,17 ,599
Bir kadının asıl görevi çocuk bakmı ve ev işleridir 3,28 1,23 ,502
Çocuklu aileler daha mutludur 3,89 1,04 ,496
Çocuklarımın kendi tarafımın akrabaları ile daha samimi olmasını tercih ederim 3,07 1,26 ,429
Özdeğer (Eigenvalue) 2,83
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 5,43
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,7106
Beşinci faktör ise “Evlilik, Çocuk ve Kadın Rolleri Hakkında Geleneksel Ba-
kış” olarak adlandırılan ,7106 güvenilirlik değerine sahip ve 2,83 özdeğeriyle toplam
varyansın % 5,43’ünü açıklayan faktördür. Faktörde “Çocuklu ailelerde ebeveynler
225
ARAŞTIRMA BULGULARI
mutsuz olsalar da evliliklerini devam ettirmelidirler” ve “ Eşler arasında sevgi bitse
de evlilik sürdürülmelidir” ifadeleri en yüksek yüklemeyi yapmaktadır.
Evlilik kurumunun dolayısıyla ailenin her koşulda sürdürülmesi yönündeki eği-
lim bu konuya verilen önemin bir göstergesidir. Sevgi bağı ailede çok önemli bir yere
sahiptir ancak bu sevginin bitmesine rağmen evliliğin sürdürülmesinin gerekliğine
vurguda bulunulması, aileye sevgi bağının ötesinde bir anlam yüklemektedir. Bu
faktörde göze batan bir diğer husus ise ailenin işleyişi ve sürdürülmesinde çocuğun
merkezi bir konuma yerleştirilerek yüksek değer atfedilmesidir.
“Eşler arasındaki duygusal bağın teminatı çocuktur”, “Çocuklu ailelerde ebe-
veynler mutsuz olsalar da evliliklerini devam ettirmelidirler”, “Bir kadının asıl gö-
revi çocuk bakımı ve ev işleridir”, ve “Çocuklu aileler daha mutludur” çocuğun
ailedeki merkezi konumunu ve değerini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu faktör ile sosyodemografik değişkenlerin tümü anlamlı ilişki göstermektedir.
Beşinci faktöre, erkekler kadınlara göre (Bkz. Ek Tablo-25), 55 yaş ve üzerindekiler
diğer yaş gruplarına göre (Bkz. Ek Tablo-26), eğitimsizler ve ilkokul eğitimliler di-
ğer eğitim düzeyindekilere göre (Bkz. Ek Tablo 27), Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde
yaşayanlar diğer bölgelere göre (Bkz. Ek Tablo-28), Düşük (DE) sosyoekonomik
seviyedekiler diğerler seviyelere göre (Bkz. Ek Tablo-29), ve kırdakiler kenttekilere
göre (Bkz. Ek Tablo-30), daha fazla önem vermektedir.
Tablo 106. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–6: GELENEKSEL ATAERKİL AİLE DEĞERLERİ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
Aile reisi erkektir 3,73 1,22 ,693
Evde son sözü daima erkek söyler 3,38 1,28 ,618
Ailenin geçiminden erkek sorumludur 3,57 1,22 ,611
Ailenin en önemli görevi, çocuk yetiştirmektir 3,84 1,03 ,450
Özdeğer (Eigenvalue) 2,49
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 4,80
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,7096
Altıncı faktör, geleneksel ataerkil aile değerlerine işaret eden 4 ifadeden oluş-
maktadır. Faktördeki ifadeler değerlendirildiğinde, erkek ve kadına geleneksel ka-
lıplar doğrultusunda roller yüklendiği görülmektedir. Erkek daha çok, ailede son
sözü söyleyen, ailenin geçiminden sorumlu olan kişi olarak öne çıkarken, kadın ise
asli görev olarak ev içi işler ve çocuk bakımından sorumlu tutulmaktadır. “Ailenin
226
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
geçiminden erkek sorumludur”, “Aile reisi erkektir” ve “Evde son sözü daima erkek
söyler” ifadeleri erkek rollerini, “Ailenin en önemli görevi, çocuk yetiştirmektir” ifa-
deleri kadın rollerini betimlemektedir.
İlk faktörde kadın ve erkeği eşit ve paylaşımcı bir modelle aileden sorumlu tutan
ifadeler yüksek aritmetik ortalama ve düşük standart sapma ile toplumun homojen
bir şekilde bu yargılara katıldığını göstermekteydi. Bu faktörde ise geleneksel ataer-
kil aile değerlerinin 4’e yakın ortalama değer almasına karşın standart sapmalarının
oldukça yüksek olması geleneksel ataerkil aile içi roller üzerindeki heterojen kanaati
ortaya koymaktadır. Zaman içinde bu faktördeki ifadelerle ilgili kanaatlerin değiş-
me potansiyeli taşıdığı açıkça gözükmektedir.
Altıncı faktör ile bağımsız değişkenlerin tümü arasında anlamlı bir ilişki bu-
lunmaktadır. Erkekler kadınlara göre geleneksel ataerkil aile değerlerini daha fazla
önemserken (Bkz. Ek Tablo-31), yaş arttıkça faktöre verilen önem de artmaktadır
(Bkz. Ek Tablo-32). Eğitim ile altıncı faktör arasında negatif bir ilişki bulunmakta-
dır. Eğitim düzeyi arttıkça faktöre verilen önem azalmaktadır (Bkz. Ek Tablo-33).
Bölgeler arasında anlamlı farklar bulunmakta ve Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve
Kuzeydoğu Anadolu, bölgeleri diğerlerine göre daha yüksek değer almaktadır (Bkz.
Ek Tablo-34). Sosyoekonomik statü ile altıncı faktör arasında eğitim ile olduğu gibi
negatif bir ilişki bulunmaktadır. Statü arttıkça faktöre verilen önem azalmaktadır
(Bkz. Ek Tablo-35). Son olarak kırdakiler kenttekilere göre faktörü daha fazla önem-
semektedirler (Bkz. Ek Tablo-36).
Tablo 107. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR–7: KADINLARIN ÇALIŞMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
İş hayatında kadınlar erkeklerle aynı ortamda çalışabilir 3,94 ,96 ,718
Kadın ekonomik bağımsızlığına sahip olmalıdır 3,92 ,96 ,715
Kadın mümkün olduğunca çalışarak aile ekonomisine katkı sağlamalıdır 3,76 ,99 ,629
Özdeğer (Eigenvalue) 2,28
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 4,37
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,7035
Kadına atfedilen geleneksel, ataerkil rollerin yanında toplumsal değişmeyle
birlikte gözlenen kadının ekonomik hayata katılması ve katkı yapması gerçeği bu
faktör altında değerlendirilmektedir. “İş hayatında kadınlar erkeklerle aynı ortamda
çalışabilir”, “Kadın ekonomik bağımsızlığına sahip olmalıdır” ve “Kadın mümkün
227
ARAŞTIRMA BULGULARI
olduğunca çalışarak aile ekonomisine katkı sağlamalıdır” ifadeleri yüksek ortalama
ve düşük standart sapma değerleriyle yedinci faktörü oluşturmuştur.
Altıncı faktörde öne çıkan geleneksel kadın rollerindeki değişim beklentisinin
yansımaları bu faktörde gözükmektedir. Kadının ev içi geleneksel rollerinden ev
dışına çıkıp ekonomik hayatta etkin bir aktör olarak yer alması erkekle eşit konuma
gelmesi açısından önemlidir. Ancak, buradaki vurgu daha çok ailenin ekonomik
yapısına kadının yapacağı katkıya yöneliktir.
Her üç ifadenin faktöre yaptıkları yükleme birbirine yakın ve yüksektir. Faktör
,7096 güvenilirlik değeri ile % 4,37 açıklama oranına sahiptir.
Kadının çalışması gerektiğini ortaya koyan yedinci faktörü beklenildiği üzere
kadınlar erkeklerden daha fazla önemsemektedir (Bkz. Ek-Tablo 37). Yaş grupları
açısından anlamlı bir farklılaşma bulunmazken (Bkz. Ek-Tablo 38), üniversite ve
üstü eğitimliler ilkokul eğitimlilere göre kadınların ekonomik hayatta yer almasını
daha fazla önemsemektedir (Bkz. Ek-Tablo 39). Bölgeler arasında faktöre en yüksek
önem Batı Marmara ve Doğu Karadeniz bölgelerinde verilmektedir (Bkz. Ek-Tablo
40). Ayrıca, yüksek sosyoekonomik statüdekiler (A, B) diğer statüdekilere göre daha
fazla önem verirken (Bkz. Ek-Tablo 41), kent ve kır arasında anlamlı fark bulunama-
mıştır (Bkz. Ek-Tablo 42).
Tablo 108. Aile Değerleri Ölçeği İfadelerinin Faktör Yüklemeleri
FAKTÖR-8: GENÇLERİN BAĞIMSIZ OLMASI DÜŞÜNCESİ
Ort. S.SFaktör
yüklemesi
On sekiz (18) yaşını dolduran bir kız geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir 3,26 1,26 ,906
On sekiz (18) yaşını dolduran bir erkek geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir 3,49 1,19 ,904
Özdeğer (Eigenvalue) 1,86
Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 3,59
Güvenilirlik (Cronbach’s alpha) ,8629
Sekizinci faktör gençlerin bağımsız olması gerektiği düşüncesini savunan iki
ifadeden oluşmaktadır. “On sekiz (18) yaşını dolduran bir kız geleceğiyle ilgili karar-
ları kendisi vermelidir” ve “On sekiz (18) yaşını dolduran bir erkek geleceğiyle ilgili
kararları kendisi vermelidir” ifadeleri faktöre yakın derecelerde çok yüksek yükleme
yapmaktadır. Gençlerin gelecek planlamasını kendi başlarına yapabilmeleri ve erkek
ile kız çocuk arasında bir ayrımın yapılmaması son derece önemlidir. Faktörün gü-
venilirlik değeri de oldukça yüksektir (,8629).
228
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Bu iki ifadenin bir arada faktörü oluşturması oldukça manidardır. Erkek ve
kız çocukların kendi gelecekleriyle ilgili kararları kendilerinin vermeleri gerektiği
kanaatine rağmen standart sapmaların oldukça yüksek oluşu görüşülen kişilerin bu
konuda kanaatlerinin net olmadığına işaret etmektedir. Günümüz çalışma hayatın-
da çocukların babanın işini sürdürmeleri çoğunlukla söz konusu değildir. Her çocuk
için, iş hayatını kurma, ayrı bir çabayı gerektirdiğinden çocukların kendi kararlarını
vermeleri desteklenmektedir. Öte yandan bu destek, çocukların aileden kopmalarını
istemek anlamına gelmeyip tam aksine aileyle bağlılıklarının sürmesi, anne babası-
na karşı sorumluluklarını yerine getirmesi beklentisini içermektedir.
Gençlerin gelecekleri belirlemede bağımsız olması düşüncesini erkekler kadın-
lara göre daha fazla desteklemektedir (Bkz. Ek-Tablo 43). Beklenen bir sonuç olarak
gençler (18-24 yaş arası) diğer yaş kategorilerine göre bağımsız karar verebilmeyi
daha fazla önemsemektedir (Bkz. Ek-Tablo 44). Benzer şekilde üniversite eğitim-
liler ile ilkokul eğitimliler arasında anlamlı bir fark bulunmaktadır (Bkz. Ek-Tablo
45). Bölgeler içerisinde gençlerin bağımsız olması düşüncesi en çok Ege Bölgesinde
desteklenmektedir (Bkz. Ek-Tablo 46). Sosyoekonomik statüler arasında anlamlı bir
fark bulunmazken (Bkz. Ek-Tablo 47), kentte yaşayanlar kırda yaşayanlara göre se-
kizinci faktörü daha fazla önemsemektedir (Bkz. Ek-Tablo 48).
3.18. Aile Değerleriyle İlgili Nitel Görüşmelerin Analizi
‘Türkiye’de Aile Değerleri’ araştırmasının son bölümünü oluşturan nitel veriler
kısmında katılımcıların aile değerleri ile ilgili görüşleri, ‘Değerler ve aile’, ‘Akraba
ilişkileri’, ‘Çocuğun değeri’, ‘Cinsel ahlâk’, ‘Evliliğe bakış’, ‘Duygusal bağ’, ‘Gele-
neksel değerler’, ‘Kadın rolü’, ‘Karar alma’, ‘Ekonomi’, ‘Şiddet’ gibi on bir ayrı kate-
goride elde edilip yorumlanmıştır. Her bir kategori için önceden sorular hazırlanmış
olup katılımcılar sorular eşliğinde aile değerlerinin hemen hemen bütün boyutları
hakkında görüşlerini dile getirmiştir. Bu görüşler nitel araştırma yöntemleri bağla-
mında analiz edilmiştir.
Nitel araştırma Adana, Ankara, Balıkesir, Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstan-
bul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun, Trabzon illerinde 61 erkek ve 59 kadın olmak
üzere toplam 120 kişi ile görüşülerek gerçekleştirilmiştir. Görüşülen kişilerin eğitim
durumları değişiklik arzetmekte ve ilkokul, ortaokul, lise, üniversite ve yüksek li-
sans mezunlarından oluşmaktadır. Mesleki bakımdan da hayli farklı bir grubu tem-
sil etmektedir. Görüşülen kişiler arasında ev hanımı, öğretmen, mali müşavir, mü-
hendis, montaj elemanı, emekli, esnaf, operatör, pazarlamacı, kaloriferci, tezgâhtar,
229
ARAŞTIRMA BULGULARI
mobilyacı, öğrenci, kuaför, halkla ilişkiler uzmanı, müdür, kasap, işletmeci, gazeteci,
heykeltraş, mimar, kamyon şoförü, pastaneci, yönetici, memur, muhasebeci, teknis-
yen, bankacı, pazarcı, emlakçı, garson gibi toplumsal yapının değişik meslek grup-
larından temsilciler yer almaktadır.
DEĞERLER VE AİLE
Bir bütün olarak ailenin nasıl bir değer olduğu, ailenin toplumsal açıdan öne-
mi üzerine eğilen sorgulamada, katılımcıların aileye genel olarak nasıl yaklaştıkları
araştırılmaktadır. Geçmişten günümüze aile değerlerinde meydana gelen değişme-
ler, halen ailenin önemi, ailede ne gibi değerlerin yaşatıldığı, bu konuda belli bir has-
sasiyetin olup olmadığı, büyüklerin küçüklerle aile değerlerini yaşatma bakımından
nasıl bir diyalog içinde oldukları, değerlerin yeni bireylere aktarılması hususunda
nasıl davranıldığı, ailede hangi değerlere önem verildiği, hangilerinin önemsiz gö-
rüldüğü gibi meseleler, katılımcılarla konuşulmaktadır. Böylece, Türk toplumunda
aile ve değer ilişkisi ortaya konulmaktadır.
Öncelikle, geçmişten gelen kültürümüz içindeki değer yargılarını koruma ve
gelecek kuşaklara aktarma konusunda çevrenize baktığınızda anne babalar, gerekli
hassasiyeti gösteriyorlar mı? Daha doğrusu bu konuda bilgileri var mı?
Kuşku yok ki, değerlerin yaşatılması, hayatta karşılık bulması, ayrıca hayatı
ören temel yapılar haline gelebilmesi ancak toplumun gerekli önemi vermesiyle
mümkündür. Değerler ancak hayata katıldıkça, yaşatıldıkça var olabilir. Bu ba-
kımdan insanın değer yargılarıyla nasıl bir ilişki kurduğu önem arzetmektedir. Bu
anlamda değerlerin yayılması, yaşatılması, hayata taşınmasında belli bir hassasi-
yetin gösterilmesi kaçınılmazdır. Toplum, değerler konusunda, özellikle değerle-
rin aktarılması ve yaşatılması hususunda gayretli, bilgili ve bilinçli mi? Yoksa bu
konuda büyük bir vurdumduymazlık, bilgisizlik ve samimiyetsizlik mi söz konu-
sudur?
Katılımcıların bazıları bu konuda toplumda bir hassasiyetin olmadığını belirt-
mektedir. Kısmen olumsuz ve umutsuz bir tablonun oluştuğu bu grup, özellikle bil-
gi eksikliği, okuma-yazmanın düşüklüğü, çocuklara ve gençlere önem verilmemesi,
ailelerin gerekli bilgiden yoksun oluşu üzerinde durmaktadır.
230
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Bir hassasiyet göstermiyor anne babalar. Çocukları anlamıyorlar. Ebeveynlerin fi-
kirleri ön planda oluyor hep. Ana babalar yeterli de değiller ayrıca. Aslında gençlere önem
verilmesi gerekir. Bunun sebebi kendilerinin bir şey bilmemesi.”
..........
“Ailelerin bu konuda bilgili olduklarını düşünmüyorum açıkçası. İstemsiz bir şekilde
görüp geçirdiklerini aktarıyorlar. Kimi ailelerde bilinçli durumlar söz konusu olabilir ama
ailelerin aktarmasından ziyade çocukların bunları özümsemesi önemli. Kaldı ki çocukla-
rın da bunu çok fazla özümsediğini düşünmüyorum. Eski gelenek ve göreneklerimiz onlar
için önemini yitirmiş olabiliyor.”
..........
“Hassasiyet gösterilmiyor bence. Bazı aileler çok hassas, bazıları hiç değil ve modernlik
adına yozlaştırıyorlar çocukları. Anne baba bu konuda bilgisiz. Modern yaşantının ya-
nında İslami yaşantı da olmalı bence.”
Meseleyi eski-yeni, öncekiler-şimdikiler gibi toplumsal hayatta hayli geçerli bir
kıyaslamaya başvurarak izah edenlerin kimisi eskinin şimdiden daha iyi olduğunu,
eskilerin (büyüklerin) yeni nesillerden daha bilgili ve anlayışlı olduğunu ifade eder-
ken, bunun tam tersini savunan kişilere de rastlanmaktadır. Bu konuda bir mutaba-
kat söz konusu değildir. Eski-yeni tartışması da aile değerleri bağlamında yeni bir
tavra yol açmadan, bildik tonda varlığını sürdürmektedir.
“Şimdiki anne babalar kendilerini çok hassas zannediyorlar ama bizim yetişme tar-
zımızla şimdiki çocukların yetişme tarzında çok çok fark var. Bizim zamanımızda anne-
mizin babamızın aldığıyla kanaat ederdik ama şimdiki çocuklar mesela benim bir tane
torunum var tabi sadece benim torunum için söylemiyorum bu genelde bir kural, anne baba
çocuğa aşırı derecede yüz veriyor, her istedikleri yerine geliyor, bu sefer de tabi maddi sı-
kıntılar oluyor. Bu bana yaşım gereğince mi bilmiyorum, çok ters geliyor. Bilgileri aktarma
konusunda anne babalar bilgileri olduğunu sanıyorlar ama hiçbir şey bilmiyorlar.”
..........
“Yeni neslin çok fazla bilgisi yok, bu yüzden hassasiyet göstermiyorlar. Ama eski neslin
hassasiyet gösterdiğine inanıyorum ben.”
..........
231
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Yeni anne babaların çocuklarını eskisi gibi belli bir hassasiyet içinde yetiştirdikleri-
ne inanmıyorum. Bunun nedeni bunların içinde bulunduğu yetişme tarzı ile ilgili, bir
nevi dejenere olmuş aile yapısı ile yetişmelerinden ötürü o kaygıları yaşadıklarına inan-
mıyorum. Görsel medyadan tutun çevremizdeki olaylar aile yapısını tamamen bozmuştur.
Mesela televizyonlarda gösterilen evlenme programları gibi, yazılı medyadaki konular o
kadar kötü ki. Yeni anne olan kişilerde bunların içinde çocuklarını yetiştirdikleri için eskiye
nazaran kalite olmadığını düşünüyorum. Gün geçtikçe neslimizin bozulmasının temelin-
de bu yatıyor. Çünkü eskiden bir insanın başka birinin ailesi hakkında konuşulması hayal
bile edilemezdi. Ben eski değer yargılarımızdan pek bir şey kaldığına inanmıyorum. Hâlâ
kaliteli şekilde yaşamaya çalışan insanlar tabi ki var ama %90, % 95’i maalesef böyle basit
kurguların üzerine oluşturduğu ailelerdir.”
..........
“Şimdikiler eskiye nazaran daha iyi aktarıyor değerleri.”
Kimi katılımcılar, değerlerin yaşatılması ve aktarılması konusunda doğrudan
ailelerin sorumluluğunu belirtmeden önce meselenin bir de süreç ile ilgili olduğunu,
dolayısıyla aile değerleri yahut toplumsal değerler gibi çok önemli ve temel hususun
ülkenin yaşadığı toplumsal, siyasal, ekonomik süreçler paralelinde değerlendirilmesi
gerektiğine işaret etmektedir.
“Geçmişteki değerleri bugüne uyarlamak ne kadar doğru bilmiyorum. Bunun uygun
ölçülerde yapılması gerekir. Türkiye’de aile değerlerinin çürümeye bırakıldığını düşünü-
yorum. Sebep olarak da seksen sonrası uygulanan ekonomi politikalarını görmekteyim.
Doğudan batıya göç hızlandı ve insanların zihninde mevcudiyeti olan tek şey para oldu.
Aynı şey yurtdışına yapılan göçlerle de ilişkilendirilebilir. Ya içlerine kapanırlar ya da et-
raflarındakileri insanlara uyum sağlamaya çalışırlar ki bu arada kültürel yabancılaşma
ortaya çıkar.”
Araştırmaya katılanların bazıları ise gerekli hassasiyetin gösterildiğine inan-
makta, bu hassasiyeti devamlı kılma konusunda ısrarlı olunması gerektiğini belirt-
mektedir.
“Anne-Baba çocuklarına değer yargılarını iletiyor. Toplumumuzdaki çocuklar da bu
değerleri biliyor. Gerekli hassasiyeti gösteriyorlar yani. Günümüzde biraz zayıflasa da ha-
len eski hassasiyeti gösteren insanlarımız var.”
..........
“Muhafazakâr bir ailede yetiştim. Komşularım da aynı şekilde yetişmiş insanlar. Ço-
cuklarını da aldıkları eğitimleri doğrultusunda yetiştiriyorlar. Bunun yanında örflerini
232
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
artık yaşamayan insanlar da var etrafımda. Ama ben aile değerlerinde bu yapıyı koruma-
nın faydası olduğuna inanıyorum.”
Sahip olduğunuz değer yargıları ve bu değerlerin çocuklarınıza aktarılması ko-
nusunda siz ne kadar hassas davranıyorsunuz?
Sahip olunan değer yargılarının aktarılması önemli bir problem alanına işa-
ret etmektedir. Toplum ve aile değerlerinin en ciddi tartışma maddesi değerlerin
nasıl aktarılacağı, ne şekilde yeni nesillere benimsetileceğidir. Bu konuda toplum
ne düşünmektedir? Kendi değerlerini aktarma noktasında hangi yolları denemek-
tedir? Değerlerin aktarılmasında yanlış yöntem ve davranışların maliyetinin hayli
ağır olduğu bilinmekte, kuşaklar arasındaki iletişimsizliği ve uçurumu doğuran
bir neden olduğu tespit edilmektedir. Bu bakımdan çok nazik bir konu olan de-
ğerlerin aktarılmasında toplumda nasıl bir bilincin olduğu önem arzetmektedir.
Değer yargılarının aktarılmasında belli bir hassasiyeti gösterenler, belli başlı
gelenek, görenek ve adetlere vurgu yapmaktadır. Çocukların bu yapılarla tanışması,
yüzleşmesi ve o yapıda yetişmesi için bilinçli davrandıklarını ifade etmektedirler.
Gelenek ve göreneklerin benimsetilmesinin ana yolu zaten ‘görgü’dür. Değerlerin
aktarılmasının yolu da buradan geçmektedir.
“Geleneksel yapımız gereği büyüklerimizden gördüğümüz kadarıyla bizim bilgi ve
birikimlerimiz doğrultusunda bir şeyler vermeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra çağımız
bilgi ve teknoloji çağı, çocuklarımız dijital ortamda farklı şeylerden kendilerini bilgilendi-
rebiliyorlar, geliştirebiliyorlar. Bizim verdiklerimizi tamamıyla alamayabiliyorlar. Bizim
istediğimiz gibi olamayabiliyorlar ama belli kurallar çerçevesinde, çerçevenin dışına çok
fazla çıkarmamaya gayret gösteriyoruz diyebilirim.”
..........
“Çocuklarıma elimden gelen imkânları sunmaya çalışıyorum. Özen gösteriyorum. Bu
konuna çok hassas davranırım. Bizden örnek alır çocuklarımız. Temelleri sağlam atma-
lıyız.”
..........
“Düğünlerimiz, cenazelerimiz olur. Çocuklarımı bu törenlere götürmeye çalışırım ki
örf ve adetlerimizi yeterince öğrenebilsinler. Ona göre yetişsinler ki bizden gördüklerini
onlar da çocuklarına aktarsınlar. Çocukların gelenekleri bizzat yaşamaları gerekmektedir.
Bu olmazsa geleneklerimiz yok olup gider.”
..........
233
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Çocuklarıma yanında büyükleri olduğu zaman daha saygılı olmaları gerektiğini an-
latmaya çalışıyorum. Dedesinin yanında otururken ayaklarını uzatmaması gerektiğini
öğretmeye çalışıyorum. Sofraya otururken besmele ile oturup besmele ile yemeğe başlama-
sı gerektiğini öğretmeye çalışıyorum. Ezan okunurken televizyonu kapatması gerektiğini
söylüyorum. Ve çocuk ezanın saygı duyulması gerektiğini öğreniyor.”
Kimi katılımcılar kendi anne babalarının değer aktarımındaki hatalı tutumla-
rını eleştirmekte ve kendilerini bu hatalardan uzak tuttuklarını ifade etmektedir. Bu
anlamda değer aktarmada yeni ve eleştirel bakışlar, yeni yöntemler denenmektedir.
Eski tarzlar eleştirilmekte ve yeni bir iletişim dilinin kurulması dikkatle vurgulan-
maktadır.
“Kendimce önemli gördüğüm değerlerin aktarılması konusunda hassasım. Ama bazı
yersiz önemsiz aslında olmasa daha iyi olabilecek dediğimiz yanlış uygulamalar var. Bun-
ların da mümkünse aktarılmaması gerektiğini düşünüyorum ve ben öyle yapıyorum. Ço-
cuklarımın öğrenmesini istemediğim, sürdürmesini istemediğim geleneklerimiz, örneğin
erkeklerin baskın olması, kadınlar üzerinde baskı kurmaya çalışması, bunları çocuklarıma
aşılamamaya çalışıyorum. Bizim toplumumuzda erkek çocukları böyle yetişiyor. Ben oğlu-
ma böyle değil de aile ortamının sevgi saygı çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini aşılamaya
çalışıyorum. Bu şekilde aile ortamının daha uzun ve daha huzurlu olacağını göstermeye
çalışıyorum.”
..........
“Benim ana babalarımın yanlışlarını çocuklara göstermeyeceğim. Son söz hep onların
oluyor. Kuşak çatışması da bunda etkilidir. Babamla bunu çok paylaştım ama insanları
değiştiremiyorsunuz. Kendi doğrularımı dikte ederek değil de ona sadece göstereceğim ve
seçme şansı vereceğim.”
Kimi katılımcılar ise bu konuda pek hassas davranamadıklarını, çeşitli neden-
lerden dolayı, bu konuda eksik olduklarını ifade etmektedir. Nedenlere bakıldığında
vakit sorunu, bilgi eksikliğini, az da olsa eski değerlerin aktarılmasına karşı çıkmak
görülmektedir.
“Ben de kendi adıma hassaslık gösterdiğimi söyleyemem. Çalışan bir anneyim. O yüz-
den vakit ayıramıyorum. Normalde çekirdek bir ailemiz vardı. Dolayısıyla normal aile
şartlarında yetiştik. Tipik Türk aile yapısı geleneklerimiz vardı. Fakat onları kızıma aşı-
lamadım”
234
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Gerekli hassasiyet gösterilmiyor, yani anne babaların bilgisi pek yok.”
..........
“Dürüst olmak gerekirse çok fazla hassas davrandığımız söylenemez. Tabii ki bazı örf
ve adetlerimizi çocuklarımıza aşılamaya çalışıyoruz ama ne denli verebileceğim konusun-
da bir kesinlik yok.”
Sizce değer yargıları önemli mi? Mesela değer yargılarımıza sahip çıkmazsak ne
olur? Yetişkin insanlar değerlerini korumak için bir çaba sarf etmeli mi?
Değer yargılarının önemi noktasında Türk toplumunda büyük oranda belirgin
bir bilinç durumundan söz etmek mümkündür. Türk toplumunun, değer yargıları
konusunda hayli hassas olduğu görülmektedir. En azından değer yargılarının önemi,
bunların korunması ve sonraki kuşaklara aktarılması, büyük oranda paylaşılan bir
düşüncedir. Meselenin özüne vakıf olan toplum, belki bunun nasıl yapılacağı, değer
yargılarının nasıl korunup yaşatılacağı konusunda, bu konuda nasıl bir yöntemin
izlenmesi gerektiğinde ikircikli durumlar yaşıyor olabilir. Ancak değer yargılarının
bir bilinç durumu yarattığı görülmektedir.
Değer yargıları ile toplum neredeyse örtüştürülmektedir. Toplumsal yapının,
aile yaşantısının, toplum olarak huzur ve refah içinde yaşayabilmenin asgari şartı
olarak değer yargılarına sahip çıkma gösterilmektedir. Toplum, ağırlıklı bir şekilde
değer yargıları etrafında tanımlanmaktadır. Değerler, toplumun temeli, temel taşı-
dır. Toplumun önemi ve farkı, değer yargılarının uygulanmasında görülmektedir.
Bu noktada da önemli bir uzlaşma görülmektedir. Değer yargılarından kopmuş bir
toplumun ortada kalamayacağı, dağılacağı, yıkılacağı bilinci hakim bir görüş olarak
öne çıkmaktadır. Değer yargılarına sahip çıkmama durumunda karşılaşacağımız
manzara şu şekilde resmedilmektedir: kendini kaybetme, yok olma, kendi benliğini
yitirme, dağılma, yozlaşma/dejenere olma, dağılma, boşluk ve hatta esaret.
“Değer yargıları önemli hatta çok önemli olduğunu düşünüyorum. Değer yargıları-
mıza sahip çıkmazsak çözülme olur. Bugün Batı toplumlarına baktığımız zaman bunun
net bir şekilde örneklerini görebiliriz. Yetişkinler değer yargılarımızı korumalı ve sahip
çıkmalı ki değer yargılarımıza toplum olarak sahip çıkabilelim.”
..........
“Değer yargıları önemli, sahip çıkmaz isek geçmişteki hiç bir şeyi çocuklarımıza ak-
taramayız onlarda sahip çıkmaz. Çok çaba sarfetmeli, çünkü atalarımızdan gelen önem-
li şeyleri es geçmememiz gerekir. Çocuklarımıza veremezsek kendilerini hiçbir şeye ait
235
ARAŞTIRMA BULGULARI
hissetmeyecekler ve başıboş olacaklar. Değer yargıları kişiye göre değişir ve kesinlikle önem-
lidir.”
..........
“Toplumumuz sıfır olur, başka bir şey demeyeceğim yani. Çok çok çaba sarfetlemi. Top-
lum bozulursa sonu hoş olmaz, iyi olmaz.”
..........
“Bu konuda eşimle ben hem fikiriz. Bence değer yargıları önemlidir. Çocuklara bunu
aşılamak gerekir. Modern olmak adına bunları göz ardı etmemek lazım. Çocuklar bazen
isyan edebiliyorlar bu konuda fakat bunu da uygun bir dille anlatıyoruz. En ufak bir şey
akıllarında kalırsa bizim için kârdır diye düşünüyorum.”
..........
“Değer yargıları çok önemlidir. Toplumun temel taşlarını oluşturur. Değer yargıla-
rımıza sahip çıkmazsak toplumsal bir yıkıntı olur. Yetişkin insanlar değerlerini korumak
için çaba sarf etmelidirler.”
..........
“Kesinlikle sarf etmeli, bir milleti, bir toplumu, bir ülkeyi bir araya getiren olgular
değer yargılarıdır. Mesela, Kurtuluş Savaşındaki başarımızın temelinde değer yargıları
vardır. Değer yargılarına sahip çıkmayan insanlar bir koyun gibi güdülmeye mahkum-
durlar.”
Değer yargılarının korunması hususunda hayli bilinçli ve direngen olan toplum,
bu yargıların korunması konusunda da aynı bilinç durumuna sahiptir. Bunun için
çok çaba sarf edilmesi gerektiği, hemen bütün katılımcılarca ifade edilmektedir. Bu
konuda sadece yetişkinlerin değil herkesin ön ayak olması gerektiği ifade edilmek-
tedir. Bu ağır meselenin yükü bütünüyle yetişkinlerin sırtına yüklenmemeli; yetiş-
kinler kadar gençlerin de bu konuda belli hassasiyeti taşımaları vurgulanmaktadır.
Kimine göre yetişkinler değer yargılarının korunmasında önemli roller oynamakta-
dır; kimine göre bu konuda yetersizdirler. Kimine göre ise bu meselenin ana nedeni
gençlerin başıboş bırakılmaları, değer yargılarını önemsemeden hür bir hayata dal-
maları. Çaba sarf etmek belki temel çözüm, ancak bunun kim tarafından nasıl, ne
oranda yapılacağı hâlâ tartışma konusu.
“Değer yargılarımız mutlaka önemlidir. Değer yargılarımıza sahip çıkmazsak ne
olur? Ortada işte toplumun durumu, ortada her şey, her şey dejenere olmuş durumda ve
oluyor da hâlâ. Genç nesli görüyorsunuz işte, gözünüzün önünde. Bunu anlatmaya gerek
yok. Ne olacağı ortada zaten, olan oluyor. Buna sahip çıkmamız lazım.”
236
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Değer yargıları önemlidir. Bunlara sahip çıkmazsak giderek birbirimizden kopmuş
duruma geliriz. Yetişkin insanların değerlerini korumaya çaba göstermesi konusundaysa
bir eksiklik görüyorum. Hazmedilmemiş teknoloji en çok engelleyen nedenlerden biri. Doğ-
ru olanlar aktarılmalıdır. Özenti başlar. Marka takıntısı, yemek kültürünün değişmesi,
tv ve bilgisayar bağımlılığı, insanlar konuşmuyorlar… Yetişkinler değerlerin korunması
için çaba sarf etmelidirler. Değerler çabalarımızla tekrar geri kazanabiliriz. Önemli olan
aile bağlarının kopmamasıdır.”
..........
“Önemli. Bir ailenin durumunu belli ediyor değerler. Bir ailede olan kişilerin saygı-
larını sevgilerini belli ediyor. Çünkü bazı yerlerde gittikçe dejenere olduğunu görüyoruz.
Anne babaya davranış veya anne babanın çocuklarına davranışı artık iyice dejenere ol-
maya başlamış durumda. Ama aksi yönüne çok kapalı olmasına da karşıyım. Ben öyle bir
ailede yetişmedim. İstediğimiz zaman düşüncelerimizi söyleyebiliyoruz, karşımızdakinin
düşüncelerini dinleyip ortak bir karara varmaya çalışıyoruz. Böyle bir ailede yetişince
açıkçası güzel oluyor. Değer yargılarımıza sahip çıkmazsak gördüğümüz gibi dejenere olu-
yor. Sevgi kalmıyor, saygı kalmıyor. Büyüğün sözünü dinleme olayı kalmıyor. Söz dinleme
derken her dediğini yapmak değil tabi, yani mantıksız olan her şeyi kabullenmek değildir
bu, çocuklar eğer doğruysa doğru bildiklerini ailelerine anlatmalı aktarmalılar. Mesela
onların öğrenmediği sizin öğrendiğiniz şeyler var. Onların sizden öğrendiği şeyler var,
bunları aktarmakta güzel bir şey. Ama bu da ukalalık yoluyla değil daha böyle ailevi şekil-
de olmalı. Değerleri korumak için tabi ki çaba sarf etmeli ama değerleri koruyacağım diye
yeni yetişen kişiyi ezmemek gerek.”
..........
“Evrensel değer yargılarının değişmemesi lazım. Erdemler: dürüst olmak, alçakgö-
nüllü olmak, cesur olmak, saygılı olmak, yüce gönüllü olmak. Bunları aile değerleri ola-
rak benimsetmek lazım ve bunları benimseyene bir çocuk zaten her toplumda uyumlu bir
biçimde yaşamını sürdürebilecektir. Ama çoğu insan değerler dendiği zaman içi boşalmış
kavramlar düşünüyorlar, baskıya dayalı şeyler. Çocuklara değerleri yaşatmak adına emir-
ler vermektense davranışlarımızla örnek olmalıyız. Çünkü çocuk sizi örnek alarak yetişir.
Çocuğun dürüst olmasını istiyorsak biz dürüst olmalıyız gibi.”
..........
“Önemli. Değer yargılarına sahip çıkmazsak şimdiki gençlere döneriz. Çaba sarf etsen
de nafile. Şimdiki gençler değerleri bitirdi.”
..........
237
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Bence önemli. Dejenere bir toplum meydana gelebilir yoksa. Bazı kurallar -aile içi
örneğin- önemli. Lise çağındaki bir insanın bu derece özgür olmasını doğru bulmuyorum
ama. Özgürlük de bir yere kadar. Yetişkin insanlar değerleri korumak için çaba sarf etme-
lidir.”
Değer yargılarının önemi ve korunması hususunda tartışma modernlik-gele-
neksellik boyutuna da ulaşmaktadır. Hemen bütün alanlardaki tartışmaların bir şe-
kilde uğrak noktası olan modernlik-geleneksellik boyutu, aile değerleri bağlamında
da kimi katılımcıların görüşlerinde ortaya çıkmaktadır. Burada bir uzlaşıdan sadece
modernliği bütünüyle devre dışı bırakmamak noktasında bahsetmek mümkün gö-
zükmektedir. Tabi modernliğin belli bir düzeyde yaşatılması gerektiğini bir uyarı
edasıyla belirtenler de yok değil.
“Bunun sorumsuzlukla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan etrafındaki in-
sanlara zarar vermeden hayatını yaşamak önemlidir. Benim kızım bana sadece nereye
gittiğini söyleyerek çıkıyor mesela. Önümde içki de içebilir. Geleneksel değerler bana saçma
geliyor.”
..........
“Kesinlikle sarf etmelidirler. Değer yargıları benim için aile yapısında mihenk taşıdır.
Sevgi, saygı vb… Moderniteyi yakalamak tabii ki şart. Ama her şeyin bir sınırı vardır.
Fazla da gelenekçi bir yapı olmaması gereklidir.”
“Toplumun ayakta durması için şarttır. Ama değer yargıları da günümüze uyarlan-
malıdır. Değerlerimize çağdaşsa sahip çıkalım değilse değiştirelim. Toplum uygar olmalı-
dır çağdaş olmalıdır. Okumalıdır. 200 yıl önceki bugüne uymayan değer yargılarına sahip
çıkamam.”
..........
“Tabi ki önemli, yeni jenerasyon pek önemsemiyor ama . Mesela ben anneme babama
uzun yıllar baktım, ama şimdiki nesil ki burası Erzurum biraz daha iyi ama batı da bunu
hiç göremiyorum. Sahip çıkmazsak Allah başımıza musibetler verir. Tabi ki sarf etmeli.
Bunları batılılaşma şeklinde yaparsak bütün değerlerimizi kaybederiz, anamızdan baba-
mızdan ne gördüysek o, ama modernleşme karşısında değilim tabi ki bütün nimetlerinden
yaralanmalıyız ama aşırısı da hoş değil.”
238
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Siz aile hayatınızda hangi değerlere önem veriyorsunuz? Önem verdiğiniz de-
ğerlerin yaşatılması için neler yapıyorsunuz?
Aile hayatının sürekliliği bir anlamda değerlere, değerlerin yaşatılmasına ve aile
hayatını sarıp sarmalamasına bağlıdır. Aile değerleri, ailenin teminatı olduğu gibi
aile hayatının niteliğini gösteren ipuçlarını da barındırır. Aile ve değer bir anlamda
bütünleşmekte, bir birini tamamlamaktadır. Bu bakımdan hangi değerlerin aile ha-
yatında hüküm sürüp sürmediği, hangi değerlerin öncelenip öncelenmediği meselesi,
doğrudan aile hayatının farklı yönlerini belirlemeye imkân tanımaktadır.
Aile hayatında hangi değerlere önem verilmektedir? Türk toplumu, aile ha-
yatını hangi değerler etrafında sürdürmektedir? Bu yönde bir sorgulama, dini ve
manevi değerlerin ön planda tutulduğunu göstermektedir. Bununla birlikte Türk
toplumunun temel dinamiği olan milli değerlerin yanında akrabalık ve komşuluk
ilişkileri, dürüstlük, doğruluk, saygı-sevgi vb. değerler büyük oranda önemsenmekte
ve pratiği geçirilmektedir. Değerlerin yaşatılması ve yeni kuşaklara aktarılmasında
ise gelenek-göreneklerin şemsiyesinde oluşturulan dernek, vakıf, hemşehrilik örgüt-
leri gibi kurumlar etrafında toplanma öne alınmaktadır. Birlik ve beraberliği te-
sis edecek organizasyonların değerlerin yaşatılması ve aktarılmasında önemsendiği
gözlenmektedir.
Kimi katılımcılar, aile değerleri konusunda önceliği dini ve manevi değerlere
vermektedir. Dini, ahlâki ve manevi değerlerin aile ortamında yaşatılması için çaba
harcadıklarını belirten katılımcıların değerler alanını din ve manevi alan olarak gör-
dükleri izlenmektedir.
“Benim için dini konular önemli. İnsanlarla, komşularla iyi geçinmek. Ama önce
İslam’dır benim için, maddi gücüm yeterli olsa daha iyi yetiştirebilirdim.”
..........
“Dini değerler, ahlaki değerlere önem veriyoruz. Böyle yetiştik böyle büyüdük. Böyle
evlatlar yetiştirmeye çabalıyoruz.”
..........
“Din, ahlak, örf, adet… Bunlara önem veriyoruz. Çocuklarımıza bu zamana kadar
gerekli şeyleri aktarmaya çalıştık elimizden geldiği kadar. Dinde önemli olan nedir, işte
namaz kılmasıdır, Kur’an öğrenmesidir. Bunları elimizden geldiği kadar öğretmeye ça-
lıştık. Öğrettik de. Bayramlarda âdetler, gelenekler nelerdir, akraba ziyaretleri nelerdir,
bunları öğretmeye çalıştık.”
239
ARAŞTIRMA BULGULARI
Saygı ve sevgi, aile değerleri alanında özen gösterilen bir husustur. Ailenin
temelde saygı ve sevgi üzerine kurulduğunun bilincinde olan katılımcıların, bunu
özellikle vurguladıkları görülmektedir. Saygı ve sevginin bir hale gibi çevrelediği
aile ortamında, değerlerin yaşatılması daha bir kolaylaşmaktadır. En azından aile
fertleri, değerler hususunda belli bir bilinçle hareket etmektedir.
“Ailemde ilk başta saygıya önem veriyoruz, birbirimizi dinlemeye önem veriyoruz.
Belli şartlarda bir arada yaşamaya önem veriyoruz. Akşam yemeklerinde evde hep beraber
aynı sofrada olmaya çalışıyoruz mesela. Ya da evde odada uzanmışsınızdır bir büyük anne
ya da baba içeri girdiğinde toparlanırsınız. Konuşmalarınıza ona göre dikkat edersiniz.
Önem verdiğim değerlerin yaşatılması için evli olmadığımdan kendime, kendi davranış-
larıma bakabiliyorum, başkalarına bir şey söyleyemiyorum. Şimdiki yetiştirilen bir çok
çocuğun ailesi de buna karşı esasında. Herkes kendi çocuğunun en iyi olduğunu, çocuğunu
en iyi kendilerinin yetiştirdiğini düşünüyor. Yani müdahale ettiğinizde yanlış anlaşılıyor-
sunuz.”
..........
“Birbirimize saygımız sevgimiz, akrabalarımızla görüşmelerimiz, bayramlarımız,
özel günlerimiz. Birbirimizi sevip sayarız iyi günde kötü günde birbirimize yakın oluruz.
Ben torunlarıma da anlatıyorum bayram, özel günler, kandiller, akraba ilişkileri… Ama
şimdi insanlar bir çalışma telaşı içine düşüyor, şimdi böyle şeylere pek değer verilmiyor,
şimdi bir telefonla geçiştiriyoruz, eskiden kandillerde, özel günlerde kalkılır gidilirdi ama
artık pek kalmadı. Sanırım bu modern çağın bir şeyi.”
..........
“Saygı ve sevgi ön planda. Kendi çocuğumu sevmek veya onun bana karşı saygısı. An-
cak çocuklarımıza kendi fikirlerimiz doğrultusunda ancak bunları öğretiyoruz. Çevreye
duyarlı olması. İnsan sevgisini aşılamaya çalışıyoruz.”
..........
“Dürüstlük, sorumluluk, saygı, disiplin, sevgi bir ailede şarttır.”
Akrabalık, komşuluk, yakınlarla görüşme ve dertleşme, birlik ve beraberliği
tesis edecek gidip gelmeler de Türk ailesinde öne çıkan değerler arasında yer almak-
tadır.
“Birlik beraberlik, küçüklerin büyüklerine saygılı davranmaları konusuna önem veri-
yoruz. Önemli gün ve gecelerde bayram ziyaretleri, eş dost ziyaretleri, akrabalarla ilişkiler
bunlar çok önemli. Biz büyüklerimizden böyle gördük çocuklarımıza da böyle öğretmeye
240
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
çalışıyoruz. Zira aile olarak birliği bütünlüğü sağlayamadığınız takdirde toplumsal olarak
da çözülmeye mahkum olursunuz.”
..........
“Akrabalara gidip gelmek önemli. Büyükleri unutmamak önemli büyükleri dinlemek.”
“Derneklerimiz var. Çocuklarımızla beraber gidiyoruz. Kendi çevremizden olan in-
sanlarla tanışmalarını sağlıyoruz. Biz götürmezsek onları nereden tanıyacaklar?”
..........
“Aile içi saygı, kardeşler arası saygı ve sevgi çok önemli bizimde. Ayrıca akraba ve
komşularla olan ilişkiler önemli değer yargıları. Değer yargılarında akrabalarla olan iliş-
kilerde çok önemlidir. Bizden küçüklere örnek olmaya çaba gösteriyoruz.”
..........
“Saygı, sevgi, giyim kuşam her şeye önem veriyoruz. Ben çocuğuma örnek oluyorum.
Mesela bir masada yemek yemek bile görgüdür; anne-babaya saygı, büyüklere saygı, ziya-
ret edilmeli; sevgi, saygı, güven, hoşgörü. Bol bol çocuklarımla konuşuyorum. Yaşantıları
anlatıyorum. Değerlerimizi doğru şekilde öğretiyorum.”
..........
“Dini değerlerimize ve milli değerlerimize önem veriyorum. Okuduğum gazeteden
izlediğim tv kanalına kadar her şeye dikkat ediyorum. İzlediğim tv programlarının Türk
aile örf ve adetlerine uygun olmasına dikkat ediyorum.”
..........
“Nesilden nesile aktarılması için çok önem gösteriyorum. Biz ataerkil bir aileden geli-
yoruz, bu şekilde yetiştiriyoruz. Saygı çok önemli benim için. Biz çağdaş topluma uydura-
rak öğretmeye çalışıyoruz. Ama eskimemesi gerekenleri de annemizden gördüğümüz gibi
yapıyoruz, özellikle saygı.”
AKRABA İLİŞKİLERİ
Akraba ilişkileri, kuşkusuz aile değerleri açısından çok önemlidir. Eğer değer
bir çevre, muhit ve iletişim kanalı meselesiyse, akraba ilişkilerinin burada birincil
derecede önemli olduğu söylenmelidir. Değerler, toplumsaldır ve toplumsal ilişki
ağında öğrenilip uygulanır. Bu bakımdan akraba ilişkilerinin derecesi, boyutu, etki
düzeyi, önemi, gerektiği gibi bilinip bilinmediği, gereği kadar dikkate alınıp alın-
madığı meselenin can alıcı yanıdır.
241
ARAŞTIRMA BULGULARI
Katılımcıların akraba ilişkilerine nasıl baktığı, bu tür ilişkileri nasıl değerlen-
dirdiği, kendi aile ilişkilerinde akraba yoğunluğunu ne kadar yaşadıkları, akraba
ilişkilerinin olumlu-olumsuz yönlerinin neler olduğunu tespite dönük ‘Akrabaları-
nızla sık görüşür müsünüz’ ve ‘Akrabalarla sık yahut seyrek görüşmenin aile fertleri
üzerinde ne gibi etkileri olabilir’ şeklinde iki soru sorulmuştur. Bu sorular etrafında
katılımcılar, akraba ilişkileri üzerine değişik değerlendirmelere ulaşmaktadır.
Akrabalarınızla sık görüşür müsünüz?
Akrabalarla görüşme sıklığı ve görüşmenin derecesi, toplumda farklı açılardan
değerlendirilmektedir. Akraba ile sık görüşmenin yanında seyrek görüşme de ciddi
bir eğilimdir. Bunun yanında orta yolu bulmak isteyenler de söz konusudur. Akra-
balarla görüşmeler daha çok bayramlar, törenler, toplantılar gibi özel günlere ve özel
zamanlara denk getirilmektedir. Bir anlamda bu özel günler/zamanlar görüşmenin
de yolunu aralamaktadır. En azından bu günlerin görüşme günü olarak değerlendi-
rilmesi de dikkate değer bir husustur. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanların,
şartların yerinde olmamasından ötürü özel günlere daha bir önem verdikleri görül-
mektedir.
“Özel ve önemli günlerde akrabalarla görüşmeye dikkat ediyoruz. Yani bayram ve dü-
ğün gibi özel günlerde görüşüyoruz”
..........
“Aynı şehirde yaşadığımız akrabalarımızla mümkün olduğunca sık bir biçimde görü-
şüyoruz. Çocuklarımızı da bu ziyaretlere götürerek örnek olmaya çalışıyoruz.”
“Özel günlerde bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde ve ara ara ziyaretlerde olmak
üzere evet görüşürüz.”
..........
“Seyrek görüşürsen birbirinden uzak kalırsın. Görüşmeye devam edersen haberleşir,
yardımlaşırsın. O yönden devam etmesi gerekir.”
..........
“Sık görüşmek duygular üzerinde bir yoğunlaşma etkisi yaratır. Nadir de olsa sık gö-
rüşmenin zararlarını gördüm.”
..........
“Amca, teyze, dayıyı öğretmek istiyorum. Yeni gençler arkadaşı üstün tutuyor; kay-
naşmayı sağlar; Eğer akrabalarla görüşmeler azalırsa aile bağları kopar; aile bağlarını
242
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
güçlendirmek, ilişkileri güçlendirir. Sırf yüz yüze ziyaret yapmak zorunda değiliz. Telefon,
internet gibi araçlar da kullanılabilir.”
..........
“Kendi kendine yaşanmaz, akrabalarla beraber olmanın aile değerlerini korumada da
daha faydalı olacağını düşünüyorum.”
Akrabalarla sık sık görüşmenin kimi olumsuz yönlerini hesaba katıp seyrek gö-
rüşmenin daha iyi olacağını düşünenler, meselenin başka bir boyutuna dikkat çek-
mektedir. Belki toplumda giderek yaygın bir eğilim haline gelen ‘mesafeli ilişki’yi
temsil eden böylesi bir tutumun, bireysel hayat örme, kendi hayatına bakma gibi
çok yeni bir anlayışın sonucu olduğu söylenebilir. Bunun yanında elbette, mesafeli
ilişkinin belki daha olgun ve seviyeli bir ilişkiye yol açması ihtimalini de hatırlata-
bilmektedir. Aynı şekilde, akrabalık ilişkilerinin düzeyi, niteliği gibi esaslı yönlerine
ilişkin yeni bir düşünceyi de ateşleyebilir. Toplum, gelenekseli yaşatırken ona yeni
yorumlar eklemekte ve bir anlamda kendi zamanının ruhuyla geleneği yeniden do-
kumaktadır.
“Seyrek görüşmeyi tercih ederim. Sık olursa tadı kaçar. Seyrek olursa daha tatlı olur.”
..........
“Bir şey ifade etmez. Sık görüşürsek sık kavga ederiz. Seyrek görüşürsek daha az kavga
ederiz.”
..........
“Ara sıra görüşürsen kıymetli olur, çok sık görüşmek olumlu şeylere yol açmaz.”
..........
“Sık görüşmek sorun yaratıyor, az görüşmek de unutturuyor. Onun için ortayı bulma-
lıyız.”
..........
“Çok fazla sık görüşmek belli bir mesafeyi aradan kaldırdığı için sağlıklı olmuyor. Çok
nadir görüşmenin de ilişkileri zayıflatacağı kanaatindeyim. Bu sebepten dolayı bunu çok
iyi ayarlamak gerekir. Ama irtibatı koparmamak lazım. Ama ne çok fazla görüşmek ne az
görüşmek ne de hiç görüşmemek bunlar bizim tarzımız değil.”
..........
“İlişkileri belli bir düzeyde tutmalı.”
243
ARAŞTIRMA BULGULARI
Akraba ilişkisine dayanışma, yardımlaşma ve güç bakımından yaklaşma, katı-
lımcıların vurguları arasında yer almaktadır. Akraba ilişkileri kişiye bir güven aşı-
lamakta, kimi sorunların çözümünde destek sağlamaktadır. Aynı zamanda kişiyi
güçlü kılan bir husus olarak da öne çıkarılmaktadır. Bu durum özellikle şehir haya-
tında daha da önem kazanmaktadır. Yalnızlığın kol gezdiği metropolde, akrabalık
ilişkisi kişiye bir bağlanma ortamı sunmakta, ona tutamak olmaktadır. Dayanışma
ve yardımlaşmanın en üst düzeyde yaşandığı akrabalık ilişkisi, bu anlamda şehir
hayatının da temel unsuru, hamuru haline gelebilmektedir.
“Sık görüşünce samimiyet ve paylaşım artar. İyi ve kötü günde dayanışmalar olur. Sey-
rek görüşülürse negatif etkileri olur, maddi açıdan destek ve yardım gerçekleşmez.”
..........
“Sık sık bir araya gelmediğimizde aramızda kopukluk oluyor aramadın gelmedin mu-
habbeti oluyor, ilişkiler zayıflıyor. Eşimle benim değil ama çocuğumuzun üzerinde önemli
etkisi oluyor. Çocuk yapayalnız büyüyor yani dayı amca fazla görmediği için eksikliğini
hissediyor.”
..........
“Sık görüşme aslında çok iyidir. Aile bağlarını kuvvetlendirir. Güç ve dayanak demek-
tir bu. Dış etkenlere karşı güçlü hissedersin kendini. Seyrek görüşmek seni yalnızlığa iter.”
Akraba ilişkilerini, belli şartlara bağlama da söz konusudur. Kayıtsız şartsız
akrabalık ilişkilerini sürdürme karşısında yeni bir eğilimden söz etmek mümkündür.
Bu şartlar arasında anlaşma yani hayat tarzı ve dünya görüşü, siyasi görüş, kafa yapı-
sının uyuşması gibi daha çok hayat biçimi ile ilgili hususlar öne çıkmaktadır.
“Kafa yapımız uyuyorsa görüşürüm. Görüşleri hoşuma gitmiyorsa hoşgörü için görü-
şürüm”
..........
“Dünya görüşü farklıysa hiçbir etkisi yok akrabalık ilişkilerinin.”
..........
“Akrabadan akrabaya değişir. Sık görüşürsek belki işimize karışabilirler, dedikodu ede-
bilirler.”
..........
“Görüştüğün kişiyle alakalıdır. İyi bir insansa, bir şeyler kapıyorsan olumlu etkileri
olabilir. Aksi takdirde boştur.”
244
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Özellikle modern dönemlerin hayat şartları özelinde akrabalık ilişkilerinin
azaldığı, eskiye nazaran dikkate alınmadığı yönünde belirlemelere rastlanmaktadır.
Hayatın zorlukları ve hızı, diğer insani ilişkileri etkilediği gibi akrabalık ilişkileri-
ni de etkilemektedir. Maddi sıkıntılar, zaman problemi, mesafenin uzaklığı, şehir
yaşantısının kimi zorlukları, akrabalık ilişkilerinin düzeyini doğrudan etkilemek-
tedir.
“Çok fazla görüşmüyorum. Maddi sıkıntılar ve mesafeden dolayı.”
..........
“İş yoğunluğu, mesafeler, vakit darlığı gibi nedenlerden ötürü sıklıkla görüşemiyo-
rum.”
..........
“Maalesef iş güç hayat meşakkati sık görüşmeyi engelliyor. Ama ben sık görüşme ta-
raftarıyım. İnsanlar sevinçlerini sıkıntılarını paylaşmalıdır eş-dostla, akrabayla. Ama
sadece bayramdan bayrama, düğün ve cenazelerde görüşebiliyoruz. Akrabalık sadece milli
anlamda değil dini anlamda da çok önemlidir oysa.”
..........
“Şehir yaşantısı olumsuz etkiliyor. Bundan dolayı akrabalarla sık görüşemiyorum.
Düğünlerde, cenazelerde ve nişanlarda bir araya gelebiliyoruz.”
..........
“Genellikle yılda bir iki kez görüşürüm. Ekonomik şartlar izin vermiyor. Dağınık bir
haldeyiz. İş, yaşam koşulları, İstanbul’un şartları etkiliyor ister istemez.”
..........
“Çok sık görüşmüyoruz hem ben hem de eşim çalıştığımız için görüşemiyoruz. Bay-
ramdan bayrama görüşüyoruz.”
Çocuklarınızın akraba çocuklarıyla ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Akrabalık ilişkilerinin aile değerlerini kuvvetlendirme, yayma ve kalıcı kılma
gibi işlevleri olabilir. Aynı ortamda bulunmak, aynı ortamı teneffüs etmek, değer-
lerin paylaşılmasını ve yayılmasını sağlamaktadır. Akraba çocuklarının birbirleriyle
ilişkisi yahut kopukluğu, söz konusu değerlerin geleceği açısından hayati öneme sa-
hiptir. Ebeveynler, kendi çocuklarının akraba çocuklarıyla ilişkilerine nasıl yaklaş-
maktadır? Belli bir ilişki düzeyini kurmak adına neler yapmaktadır? Dahası bu tür
bir ilişkiye önem veriyorlar mı?
245
ARAŞTIRMA BULGULARI
Akraba çocuklarının birbirleriyle ilişki kurmaları, bir paylaşım gerçekleştirme-
leri, genelde ebeveynlerin istediği bir durumdur. Bağların kopmaması, ilişkilerin
çocuklar üzerinden de sürdürülmesi düşünülmektedir. Bunun için sık görüşme yö-
nünde yoğun bir kabul söz konusudur. Akrabalık ilişkisinden beklenenler, çocukla-
rın iletişiminden de beklenmektedir. İlişkinin sürekli hale gelmesi için çocukların
birbirleriyle görüşmeleri amaçlanmaktadır. Çok nadir de olsa, sık görüşmenin ge-
rekli olmadığını ifade edenler de bulunmaktadır.
“Bu yönde vermiş olduğum bilgi ve eğitimin çocuklarımın almış olduğu kanaatinde-
yim. Akraba ilişkilerinin iyi olduğunu gözlemliyorum. İnşallah böylede devam eder. Çün-
kü onlardan sonra ki nesle de böyle kalacaktır.”
..........
“İletişim kurmaları çok iyi olur tabi. Dayanışma açısından bağ kurmaları çok iyi
olur.”
..........
“Bizim çocuklarımızın akrabalarıyla çok güzel ilişkileri var, onu da biz vermeye
çalıştık. Ama şimdiki nesil fazla akrabayla görüşmüyor. Bayramlarda bile akrabaları-
na gitmiyorlar. Mesela bir iftar yemeğine bile gitmiyorlar. Benim kendi akrabalarımın
çocuklarından biliyorum. Evde kalıp bilgisayarda vakit geçirmeyi ya da başka şeylerle
zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Ama biz çocuklarımızı küçük yaştan bu gidilecek bu
yapılacak diye alıştırdık. Aile olmamız için bu gerekli diye öğrettik ve gittiğimiz her yere
götürdük.”
..........
“İyi geçinmelerini istiyorum. Birbirlerini tanımaları lazım. Akrabalık bağlarının
kalmasını isterim. İnsan etrafından bir şeyler öğrenir çünkü. İnsanlar kendilerini yalnız
hissetmek istemezler. Çocuğuma kim bir şey kazandıracaksa çocuğumun onlarla görüşme-
sini isterim. Bu önemli bir şeydir. Çocuk ailesini tipik çekirdek aileden ibaret görmemelidir.
Akrabalarla da görüşülmelidir ki destek olarak görebilsin bu durumu kendi için. Yüz yüze
görüşmelerini tercih ederim.”
..........
“O eğitimi aile büyüklerinin vermesi çok önemlidir. Çocukların birbirini tanıyıp öğ-
renmeleri gerekiyor. Bunu için de sık sık görüşerek tanımlarında fayda var. Her anne baba
gibi bende arkadaşlık ilişkilerine çocuğumu korumak adına müdahil olabiliyorum. Yasak-
layan bir aile değiliz. Uygulama tamamen onun elinde. Fakat uyuşturucudan, internetin
kötü sonuçlarından korumaya çalışırız. Çocuk çok sıkılmamalıdır. Fakat disiplinli bir ya-
şam kılavuz verilmelidir eline.”
246
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
..........
“Akrabalarla çocuklarımın ilişkileri gayet iyi ve birbirlerini sever ve sayarlar. Biz kop-
mayan bir bütünüz.”
..........
“Çocuklar her zaman her şeye alışabilecek potansiyele uygun olduğu için anne babadan
gördüğü gibi davranıyor aslında sık görüşmek gerekir. Kuzenleri ile paylaşımları olmasını
isterim. Çocuğum şu an çok küçük, arkadaşlarını akrabalarının arasından seçmesini iste-
rim.”
ÇOCUĞUN DEĞERİ
Türk ailesi, bilindiği gibi çocuğa fazlasıyla önem vermektedir. Çocuk, ailede
bir sembolik değerdir aynı zamanda. Çocuk, farklı duygu ve değerlere konu olan bir
sembolik dünyadır. Aile, çocuk merkezli bir yapı olarak düşünülmektedir. Evlilik,
çocuk temelli bir düzlem olarak görülmektedir. Bu anlamda çocuk, yoğun bir alana
işaret etmektedir. Değerler dünyası ile de yakın bir bağı bulunmaktadır.
Çocuk kimi zaman bir zenginlik, kimi zaman bir güçtür. Bir gösteriş alanıdır,
bir kibir, hırs meselesidir. Tam tersi bir durum olan çocuksuzluk ise bir eksiklik,
kusur ve ayıplanma meselesidir. Çocuk, hem doğruların hem de yanlışların bir ara-
dalığını, çatışmasını, karmaşasını sunan bir alandır. Çocuk, kendisi üzerinden bir
hayat tarzının, söylem düzeninin, dünya görüşünün, algıların oluştuğu bir alandır.
Bu bakımdan çocuk, özellikle aile değerleri açısından merkezi bir aktöre işaret et-
mektedir.
Çocuk sizin için ne ifade ediyor?
Çocuğun ‘ne ifade ettiği’ sorusu doğrultusunda çok değişik cevaplar verilmek-
tedir. Çocuğun bir sevgi bağı ile anılması ilk elden vurgulanmalıdır. Bundan dola-
yı bir duygusallık söz konusudur; çocuktan söz etmek kesintisiz bir duygu selinin
doğmasına neden olmaktadır. Çocuk, akıldan önce duygu meselesidir. Bu doğrusu
ilginç bir husustur. Ebeveynin katıksız ve karşılıksız sevgisinin muhatabıdır çocuk.
Belki de tek muhataptır; çocuktan başka kim böylesine katıksız ve karşılıksız mu-
habbeti kendinde toplayabilmiştir diye sormak gerekir.
Katılımcılara göre çocuk evin gülüdür, hayatın anlamı ve bizzat hayatın kendi-
sidir. Her şeydir. En büyük değerdir. Umut, gelecek, yaşamın amacı, ailenin temeli,
247
ARAŞTIRMA BULGULARI
emanet ve biraz da geleceğe yatırımdır. Aile olabilmenin asgari şartıdır. Çocuksuz-
luk aile olamamaktır bir bakıma. Bu yönde keskin bir kabul söz konusudur. Çocuk
ile aile neredeyse örtüşmüştür. Çocuksuz ailenin düşünülmemesi, Türk toplumu-
nun çocuğa, çocuksuzluğa ve aileye dönük bakışındaki bazı şifreleri çözebilmektedir.
Aile, çocukla güç elde etmekte, çocuğuyla çevreye ve topluma kendini anlatmakta,
dolayısıyla çocuk üzerinden bir iletişim dili geliştirmektedir.
“Çocuk ailede olması gereken en önemli unsurlardan biridir. Çocuksuz bir aileyi dü-
şünemiyorum. Onların cıvıltılarıyla dertleriyle sorunlarıyla masraflarıyla bu gibi şeylerle
hayat daha güzel. Çocuk benim için çok önemlidir.”
..........
“Bir çiftin aile olabilmesi için kesinlikle bir çocuk sahibi olması gerektiğine inanıyorum
ama şu devirde çok zor. Çocuk önemli ama çok zor.”
..........
“Çocuk millete devlete her yönden lazımdır. Onun için iyi yetiştirmek önemlidir. Bu
yüzden de az çocuk yaptık.”
..........
“Çocuk bizim geleceğimiz. Onlar yetişince biz onlara dayanacağız. Biz nasıl ailemize
yardımcı olduysak onlar da bize yardımcı olacak.”
..........
“Çocuk canından bir parçadır. Hiçbir sevgiye benzemez. Hayattaki en önemli varlık.”
..........
“Ailenin meyvesidir. Her ailede olması gereken bir kişiliktir. Hayatın anlamıdır.”
..........
“Çocuk benim için gelecek, evin neşesi, dünya meyvesi ve destek demektir.”
..........
“Canınızın içinde candır ama o kendi başına bir bireydir. Kendi başına doğan kendi
başına yaşamını idame ettirecek bir bireydir.”
..........
“Bembeyaz bir kağıt, boş bir ses kayıt bandı, geleceği yönlendirecek ve hükmedecek
küçük insan canlısı.”
Çocuk aynı zamanda bir ülkü ve idealin müşahhas örneğidir. Ülkü ve ideali
gerçekleştirecek gelecek adamıdır çocuk. Gelecekteki güzel dünya, onun emeğiyle
kurulacaktır. Muhayyel bir gelecektir çocuk. Aynı zamanda neslin devamı demektir
248
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
çocuk. İnsanoğlunun en dolaysız reflekslerinden biri olan nesli devam ettirme duy-
gusunun karşılığıdır. Çocuk hem ideali taşıyacak hem de nesli sürdürecektir. Her iki
durumda da çocuk, toplumun geleceğidir.
“Benim parçam ve çok şey ifade eder. Benim kanımı taşıyor ve gelecekte Türkiye’yi ile-
rilere taşıyacak olan çocuklar olduğu için çok çok önemli.”
Ailenin çocuklardan beklentileri neler olabilir?
Çocuğa bir hayli önem veren ve neredeyse kendisiyle örtüştüren, bir ailenin te-
meli gibi gören Türk ailesi, çocuklardan beklentiler konusunda da değişik seçenekler
sunmaktadır. Öncelikle çocuğun kendisini yetiştirip iyi bir evlat olması istenmek-
tedir. Çocuk, kendisi için kendisini yetiştirmeli ve topluma eğitimli bir birey olarak
katılmalıdır. Kendi ayaklarının üstünde durabilecek bilgi, kabiliyet ve değere sahip
olmalıdır. Bunu gerçekleştiren çocuk ister istemez kendi ailesine, vatana, millete,
inancına ve değerlerine de sahip çıkacak ve faydalı olacaktır. Ayrıca aileler, çocuk-
larından sevgi ve saygı beklemektedir. En fazla vurgulanan hususların başında da
sevgi ve saygı gelmektedir. Hoşgörü, iyimserlik, iyi huyluluk, sağlık, iyi bir mevki,
bağlılık, iyi bir gelecek, başarı, biraz da kariyer gibi hususlar, ailelerin çocukların-
dan beklentiler arasında zikredilmektedir. Ayrıca kendilerine bakmaları, ihtiyaçla-
rını gidermeleri de beklenmektedir. Bu nokta tipik Türk ailesinin çocuklarından bir
beklentisini de dile getirmektedir: Kendilerine bakmaları.
“Çocuklarımın kendi ayakları üstünde durmasını, topluma yararlı olmalarını ve sağ-
lıklı olmalarını beklerim.”
..........
“Vatana millete, dinimize hayırlı evlat olsun bunu beklerim. Başka bir beklentim yok
zaten.”
..........
“Geleneklere, devlete, ulusuna ve dinine bağlı bireyler olmalarını dilerim.”
..........
“Öncelikle aile ve toplum değerlerimize, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmaları.
Kesinlikle saygıyı elden bırakmayan bir kişi olmaları. Kendilerini toplum içinde belli bir
yere getirecek bir kariyer edinmeleri, ele güne muhtaç olmamaları, bize kötü laf getirmeme-
leri, bizi mahcup etmemeleri, mutlu olmaları. Kendi ayakları üzerinde durabilmeleri.”
..........
“Kendi kültürümüze sahip çıkmaları, bizim kültürümüzü yaşatmaları.”
..........
249
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Aile çocuğunun temel kültürünü yansıtmasını temel kültürünü yaşatmasını bekler.
Başarılı bir eğitim ve başarılı bir kariyer yapmalarını bekler.”
..........
“Adaletli, mantıklı hareket etmelerini isterim. Güzel şeyler yapmalarını beklerim.
Önce kendilerini kurtarmaları lazım. Sonra biz geliriz.”
..........
“Çocukların kendilerini yetiştirmelerini, iyi bir eğitim almalarını, vatana, millete
sağlam bir çocuk olmalarını isterim.”
..........
“Ülkesinin değerlerine sahip çıkmasını, dinlerine sahip çıksın, ahlak olarak çok şey bek-
liyorum ve vermeye çalışıyorum.”
..........
“Çocuk için çekilen zorluklar, onlar için yapılan fedakârlıktan dolayı anne babanın
çocuktan bir beklentisi doğal olarak olur. Ama bu beklenti çocuğun iyi bir evlat olmasıdır.
Çocuk ailesini çok sevmeli ama yüzeysel değil gerçekten sevmeli, anne babanın çocuğundan
yüzeysel olarak maddi çıkarlar isteyeceğini de hiç sanmıyorum. Evladının yaşamı için ken-
di yaşamını tehlikeye atmış bir annenin hiç sanmıyorum ki basit olgularda çocuğundan bir
şey istesin ondan hayırlı iyi bir evlat olmasını isteyecektir.”
..........
“İyi bir eğitim alıp topluma yararlı saygılı sevgili bir vatandaş olmaları ve ilerde bize
saygı duyup bize bakmaları.”
..........
“İnsan yaşlandığı zaman anasına babasına bakmalı. Biz de bunu bekliyoruz çocuk-
larımızdan.”
Ayrıca ailede çocuğun yetişmesinde kim daha etkilidir yahut etkili olmalıdır?
Anne mi yoksa baba mı?
Ailede çocuğun yetişip belli bir kültür değerleriyle kişiliği kazanmasında kuş-
kusuz anne babanın doğrudan etkileri görülmektedir. Bunun yanında eğer varsa
ailede dede-nine gibi diğer büyüklerin de etkisinden söz edilebilir. Yakın çevre ve
akrabaları da etki hanesine yazmak gerekir. Kimin daha etkili olduğu meselesi, ce-
vap veren kişilerin bir anlamda kendi ailelerindeki iletişime, kendi çocuklarıyla kur-
dukları diyaloga göre değişecektir.
250
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Kimilerine göre ailede en etkili olan kişi babadır. Buna göre baba daha otori-
terdir ve çocuk ondan daha fazla çekinmektedir. Kimisi de annenin etkili olduğunu
düşünmektedir. Çünkü anne, evde doğrudan çocuğun tüm hallerine tanık olmakta,
onunla bütün hayatını paylaşmaktadır. Anne, çocuğa daha fazla vakit ayırmaktadır.
“Kesinlikle anne. Baba da önem taşır, fakat çocuklarla ilgilenmeye genelde vakti olmaz.
Baba dışarıda çalışır. Anne daha çok evde. Çalışan bir anne olsa da evde çocuklarla ilişki
kuran daha çok annedir. Anne çocuk eğitiminde çok önemlidir.”
..........
“Anne daha etkilidir. Baba bazı şeylerle terbiye etse de anne çocuğun ilk öğretmenidir.”
..........
“Tabii ki anne, annenin fedakârlığı çok ama çok büyüktür. Bir baba çocuğu için fe-
dakârlık yapabilir ama anne kadar çok değil, anne her şeyi göze alır. Mesela ekmeğin ya-
pımı için kullanılan malzemeleri düşünün. Su var, un var, maya var, maya babadır, su
çevre şartlarıdır, un ise annedir. Bir şeye ne kadar çok değer verirsen o kadar hassas davra-
nırsın. Bir çocuğu annenin sevmesiyle babanın sevmesi bir olamaz.”
Anne ve babanın farklı rollerinin olduğunu dolayısıyla ikisinin de aynı de-
recede önemli olduğunu belirten katılımcılar da bulunmaktadır. Ailenin bütün-
sel yapısı göz önüne alındığında anne ve babanın etkisini de birleştirmek gerekir.
Çocuk anne ile babadan değişik şekillerde beslenecek ve rol-model olarak onları
alacaktır.
“Her ikisinin ortak etkisi olmalı. Toplumda baban gelince söylerim olayı var. Baba
gelince ne olacak baba bağıracak. Çocukla baba arasında mesafe olacak. Anne ile yüzgöz
olacak. Olmamalı.”
..........
“Eğer anne ev hanımı ise annenin rolü daha büyüktür. Ama eğer anne çalışıyor ise
sorumlulukların eşit olması kanaatindeyim. Çocuğun anneden alması gereken davranışlar
vardır, babadan alması gereken davranışlar vardır. Birisine bu konuda bir ağırlık yük-
lemek bence haksızlık olur. Çocuk beraber yetiştirilmeli, beraber tavır alınmalı. Anne ve
babanın davranışı birbirini tamamlamıyorsa çocuk bir çelişki yaşayacaktır. Bu anlamda
anne ve baba beraber tutarlı hareket etmelidir.”
CİNSEL AHLAK
Cinsel ahlak yahut ailenin cinsel konulara yaklaşımı, kuşkusuz aile yaşantısının
önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Bilindiği gibi ailenin işlevleri arasında yer
251
ARAŞTIRMA BULGULARI
alan ‘cinsellik’, neslin devamı, ailenin bir sevgi ve şefkat yuvası olarak var olması,
sağlıklı bir cinsel ilişkiyi düzenleme, cinsel ilişkiyi sapkınlaşmadan uzak tutma gibi
önemli işlevleri üstlenmiştir. Biyolojik işlev de denen bu durum, toplumların sağlıklı
nesillere kavuşması açısından son derece hassas bir konudur. Sağlıklı bir toplum,
tüm tutum ve davranışlarında ahlak ölçülerine göre hareket eden toplumdur. Ahlak,
dışarıdaki hayatta geçerli olduğu kadar aile içi ilişkilerde de geçerlidir.
Cinsel ahlak kategorisinde, evlilik öncesi f lört, evlilik öncesi cinsel hayat, çap-
kınlık, çocuğa dönük cinsel eğitim, nikâh, sadakat, mahremiyet gibi hususlar üzeri-
ne katılımcıların görüşleri alınmıştır. Her bir hususta farklı görüşler olmasına kar-
şın, toplumun genelinin belli konulara benzer yaklaştığı da görülmektedir.
Evlilik öncesi flört konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Evlilik öncesi f lört, özellikle son dönemlerde Türk toplumun belli başlı tartış-
ma alanları arasında görülmektedir. Gerçi katılımcıların görüşlerine bakıldığında
da bu konunun kısmen ‘aşıldığı’, toplumun bu konuya bir şekilde cevap verdiği de
izlenmektedir. Ancak gene de toplumda bu konuya ilişkin farklı görüşlerin varlığı
da dikkat çekmektedir.
Evlilik öncesi f lörtü önemseyen, makul bulan, gerekli gören bir yaklaşımın, bu
tartışmada ağırlıklı bir şekilde yer aldığı görülmektedir. Flörtü, tanıma açısından
önemsenmektedir. Görüşmek, fikirlerden haberdar olmak, ileride kurulacak bir
aile ortamı için daha sağlıklı veriler sunacaktır. Ayrıca tanımanın yanında evlilik-
te önemli bir husus olan duygusal bağı kurması açısından da f lört önerilmektedir.
Flört, daha çok gençlerin birbirlerini, hayat tarzlarını, değerlerini, aile ortamlarını
tanımalarında bir ortam sunması anlamında önemsenmektedir. Türk aile değerleri
dışına çıkıp f lörtü başka şekilde yorumlamalara da karşı çıkılmaktadır.
“Evlilik öncesi flört tanıma açısından önemlidir.”
..........
“Olması gereken bir şey. Karşınızdakini tanımaya ve onunla duygusal bir bağ kur-
maya yarar. O insanla farklı ortamlarda bulunarak tepkilerini öğrenirsiniz. Bu da evlilik
öncesi gerekli bir şey bence.”
..........
“Çiftlerin gelecekteki oluşturacağı hayatın altyapısını teşkil eder. Mutlaka olması gere-
kir. Olmadığı durumdaysa farklılıklar ortaya çıkar.”
..........
252
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Kesinlikle olmalı diye düşünüyorum. Toplumda bu konuda bir baskı var ama bence
flört edilmeli insanlar birbirlerini tanımalı. Oysa flört etmeli çocuklar birbirlerini tanı-
ması açısından. Sakıncaları olabilir de olmayabilir de. Düzenli görüştüklerinde bir prob-
lem olmayacaktır. Düzensiz olursa problemler olabilir.”
..........
“Bence gayet normal, ben eşimle anlaşarak evlendim, aynı yerde çalışıyorduk. İnsanlar
önce tanışıp anlaşıp ondan sonra evlenmeliler, fikir uyumsuzluğu oldu mu 3 ay sonra 5 ay
sonra problemler meydana çıkıyor. Birbirlerini çok sevip aşık olsalar da bir bakıyorsun 3 ay
5 ay sonra bilemedin 1 yıl sonra boşanıyorlar. Bu da biraz bence kanaatsizlik, maddi gücün
hemen bir anda birden olması, her şeye sahip olması tabi ki bunlar insanlara mutsuzluk
getiriyor. Sonra da borçların ödenememesi tabi ki bu haliyle ayrılık getiriyor.”
Evlilik öncesi f lörtü eleştiren, gereksiz bulan, olumsuzlayan bir yaklaşım da
aynı şekilde kuvvetli bir görüş olarak toplumda yankı bulmaktadır. Flörte sıcak ba-
kılmamasının nedenleri arasında değerlere aykırı görülmesi, kimi değer ve duygula-
rın istismar edilmesi, ailelerin devre dışı bırakılması gibi hususlar zikredilmektedir.
Ailelerin tanışması ve görücü usulü evlilik de öneriler arasında yer almaktadır.
“Ben şahsen sıcak bakmıyorum flört olayına, çünkü aşınmalar oluyor, ters şeyler yapı-
lıyor. Onun için onaylamıyorum.”
..........
“Evlilik öncesi flört konusuna karşı çıkarım. Ahlaki değerlerimize önem verdiğimiz
için flört olayı bu değerlere ters düştüğü için karşıyım.”,
..........
“Sıcak bakmıyorum kabul ettiğim veya doğru bulduğum bir süreç değil. Flört döne-
minde bazı değerlerin ve bazı duyguların istismar edildiğini düşünüyorum. İnsanların
evlenmeden önce birbirlerini tanıması gerektiğini doğru buluyorum. Bunun için de uygun
olan dönemin nişanlılık dönemi olduğunu düşünüyorum. Flörtle başlayan birlikteliklerin
birçoğu ayrılıkla sonuçlanırken nişanlılıkla başlayan birlikteliklerin %60’ı evlilikle sonuç-
lanıyor. Nişanlılık dönemi minimum 3 ay maksimum 1,5 yıl kadar oluyor. Bu sürecin çift-
lerin birbirlerini tanımaları için yeterli olduğunu düşünüyorum. Aile değerlerini yıpratıcı
buluyorum. Flört olayı arttıkça evlilik olayının azaldığını düşünüyorum. Evlilik olayının
azalması demek bir toplumun dinamitlenmiş olması demektir bence.”
..........
“Aşk, sevgi… Bunlardan önce aileler tanışmalı ve anlaşmalıdır, onun için görücü usu-
lü önemlidir.”
253
ARAŞTIRMA BULGULARI
..........
“Ben ters bakıyorum flörte. Arkadaşlık edip de evlenenler 3 ay sonra boşanıyor. Flört
edip evlenenler de küçük bir yanlış da bile bitiyor. Ben görücü usulüyle evlendim, her şey
sürpriz oldu.”
..........
“Sakıncalı bir şey. Biz atamızdan öyle gördüğümüz için bize sakıncalı geliyor. Şimdi
çapkınlık yapan evlendiği zaman da aynısını yapmaya çalışır.”
..........
“Çok sıcak bakmıyorum. Flörtle başlayan birlikteliklerin çok az bir kısmı evlilikle so-
nuçlanıyor. İnsanların birbirlerinin duyguları ile oynamaları açıkçası hoş değil.”
Ayrıca f lörtün abartıldığını, yanlış anlamalara meydan verecek şekilde iğdiş
edildiğini belirten katılımcılar da bulunmaktadır. Flörtün bir arkadaşlık biçimi
olarak belli seviyede gerçekleştirilmesi, farklı noktalara çekilmemesi gerektiğini
belirtmektedir kimi katılımcılar. Günümüzdeki gibi saptırılmaması gerektiğini ha-
tırlatmaktadırlar. Değer yargılarını çiğnercesine bu durumun abartılması ve ileriye
götürülmesi hoş görülmemektedir.
“Arkadaşlık olabilir ama flört kelimesi farklı anlamlarda kullanılıyor. Günümüzde
saptı, abartıldı. Sınırlı olmalı.”
..........
“Flört olmalı, kişilerin birbirlerini tanımaları için. Hoş diyeceksiniz ki ne kadar ta-
nıyacaksınız. Ama yine de az çok bilgi ediniyorsunuz. Çevresine, ailesine davranışlarıyla
ilgili az da olsa bilgi ediniyorsunuz. Bunları göz ardı edip evleniyorsanız o sizin takdiri-
niz. Ama bu benim evleneceğim kişi diyip bilgi de edinebiliyorsunuz. Tabi belli seviyelerde
olmalı bu flört.”
..........
“Kesinlikle olması lazım ama günümüzdeki televizyonlardaki gibi değil, o zinadır,
flört insanların birbirlerini tanımak için görüşmeleridir (sinemaya gitmek, yemek gibi).
Flört olmadan yapılan evliliklerin sonunda insanlar birbirlerini tanımadan evlendikle-
ri için sorunlar çıkıyor boşanmalar oluyor. Ayrıca bazı değer yargılarının içerisinde olan
kişiler karşısındakini iyi değerlendirip daha sağlıklı sonuçlar çıkarırlar çünkü kendi değer
yargılarına ters düşen insanın kendisine de hayır getirmeyeceğini bilecektir ama bu değer
yargıları olmayan insanlar boş boş bakıp hiçbir şeyi algılayamaz anlayamazlar.”
254
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ayrıca evlilik öncesi cinsel hayat ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Mesela erkeğin
çapkınlık yapması gibi.
Cinsel ahlak meselesinin önemli bir boyutunu teşkil eden ve aile değerleri ba-
kımından değerlendirilecek olan ‘evlilik öncesi cinsel hayat’ ile ilgili katılımcıların
görüşlerine bakıldığında değişik fikirlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu anlamda
karşı çıkış ve kabul ediş gibi iki baskın görüş ortaya çıkmaktadır. Ancak bununla
birlikte bekâret, sadakat, mahremiyet, gelenekler, örf ler, dini ve ailevi değerler gibi
belli başlı değerler dünyasından meseleye yaklaşanlar da dikkati çekmektedir. Ay-
rıca erkeğin çapkınlık yapması gibi bir mesele de sağduyulu bir şekilde değerlendi-
rilmekte ve reddedilmektedir. Çapkınlık gibi toplum ve aile değerlerine ters olan bir
tutumun, kadın-erkek ayrım gözetilmeden reddedilmesi gerektiği söylenmektedir.
Kimi marjinal ifadelerde bunu haklı bulanlar olsa da genel anlamda bir haksızlık
olduğu ve yanlış olduğu yönünde kabul söz konusudur.
Evlilik öncesi cinsel hayatı kesinlikle reddeden katılımcılar, özellikle bekâretin
korunması, manevi değerlere aykırı olması, dinen ve milli gelenekler bakımından
yanlış bulunmasına işaret etmekte ve uzak durulması gerektiğini dillendirmekte-
dirler.
“Teknolojik ortamda çocuklar bu konuyla ilgili bilgileri alabiliyorlar. Ayrıca anne ve
babada çocuklarını bilgilendirmelidir. Erkek çocukları üzerinde biraz daha dikkatli olma-
ları gerekir. İki kişininde bekâretlerini evlilik anına kadar korumaları gerekir bence.”
..........
“Yanlış buluyorum. Bizim ülkemizde şöyle bir şey var. Erkek yapınca çapkınlık oluyor,
kadın yapınca bilmem nelik oluyor. Yanlış erkeğe de yanlış kadına da.”
..........
“Hiç tasvip etmiyorum. Manevi değerlerimize ve bağlı bulunduğumuz dinimize son
derece aykırı. Kesinlikle tasvip etmiyorum.”
..........
“Mahremdir çok fazla cinsel hayata girilmemelidir. Cinselliğe girilmemelidir. Her şey
seviyeli ve ölçülü olmalıdır. Cinsellik evlilikte yaşanmalıdır. Çünkü insanlar evlilikte birbi-
rini keşfediyorlar ve birbirlerini her keşfettiklerinde birbirlerine daha fazla bağlanıyorlar. Bu
keşfetme süreci flört döneminde olursa cinsellik ve diğer duygular, evliliğe bir şey kalmıyor.”
..........
“Cinsel ilişkiye karşıyım. Örflerimize aykırıdır. Bekâret korunmalıdır. Aldatmaya da
karşıyım. Evlilik benim için kutsal bir kurumdur.”
255
ARAŞTIRMA BULGULARI
..........“Böyle bir şey olamaz her şeyin zamanı vardır her şeyin zamanı geldiğinde
güzeldir. Bu çoğu değerlerimize ters düşen bir şey. Erkeğin çapkınlık yapması da ters.”
..........
“Evlilik öncesi cinsel hayata karşıyım. Erkeğin evlilik öncesi biriyle birlikte olması di-
nimiz gereği yanlış şiddetle karşıyım.”
..........
“Ona tamamen karşıyım. Namus hem erkek için vardır hem kadın için vardır.”
..........
“Ona karşıyım. Erkek egemenliği olduğu bir ülkedeyiz o yüzden erkeğin yaptığı çap-
kınlık hoş görünüyor ama bayan için hoş görmüyorum.”
..........
“Erkek yaparsa çapkınlık oluyor elinin kiri oluyor. Kadın yaparsa namussuzluk oluyor.
Ahlaksızlık oluyor. Ben buna katılmıyorum. Bana göre bunu kadın da yapsa erkek de yapsa
ortada bir namus kavramı vardır. Bence burada kadınlara haksızlık yapılıyor.”
Evlilik öncesi cinsel hayatı az da olsa olumlayanlara da rastlanmaktadır. Bu du-
rumu normal bulanlar, cinsel hayatın önceden yaşanması gerektiğini ifade etmekte-
dirler.
“Olabilir, evlilik öncesi normal.”
..........
“Evlilik öncesi yaşanmalı ki evlendiği kişiyi daha mutlu etsin.”
..........
“Evlilik öncesi cinsel hayat toplumumuzda kapalı kapılar arkasında kalıyor. Özellikle
kızlara çok fazla baskı uygulanıyor. Erkek çocuklar için normal, kız çocuklar için namus
meselesi gibi görülüyor ama ben erkek çocuklar gibi kız çocukların da evlilik öncesi cin-
sel hayatı tanımasının sakıncası olmadığını düşünüyorum. Çapkınlığın erkek kız olarak
ayrıldığını düşünmüyorum. Çapkınlık konusu hoş bir şey değil daha çok sevgi ve aşktan
yanayım. Flörtte de sevgi ve aşk olmalı. Cinsel hayat ise kişinin kendisine kalmalı.”
Çocuğa cinsel eğitim verilmeli mi? Kim vermeli?
Çocuğa ailede cinsel eğitimin verilip verilmemesi noktasında katılımcıların bü-
yük çoğunluğu olumlu yönde değerlendirme yapmakta ve bu tür bir eğitimin belli
256
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
bir yaşta çocuklara verilmesini onaylamaktadır. Bunda özellikle çocukların cinsel
hayata daha sağlıklı, bilgili ve bilinçli yaklaşmaları hedeflenmekte, sapkınca ve top-
lum değerlerinin ötesinde kimi davranışlara kapılmamaları için bunun gerekli oldu-
ğu düşünülmektedir. Ayrıca çocuğa hangi yaşta cinsel eğitimin verilmesi gerektiği
de hatırlatılmaktadır. Herhangi bir yaş diliminde değil, aksine çocuğun cinsel kim-
liğini keşfettiği, karşı cinsi tanıdığı olgunlaşma döneminde bu eğitimin verilmesi
gerektiği söylenmektedir. Kız çocuğuna annenin, erkeğe ise babanın cinsel eğitimi
vermesi genel kabul görmektedir. Ayrıca okul ve uzman kişiler de önerilmektedir.
“Verilmeli ama cinsel eğitimin verileceği yaş iyi ayarlanmalı. Yani ilkokul birinci sını-
fa giden çocuğa cinsel eğitim verilmez. Ergenliğe girdiğinde o eğitim verilmeli. Bu eğitim
aile tarafından verilmeli.”
..........
“Bence verilmeli. Ailede verilmeli. Ailede verilmediği zaman çocuk bu eğitimi dışarı-
dan almaya çalışıyor ve bu son derece tehlikeli. Bana göre en çok yapılan hatalardan biri
de budur toplumumuzda. Eğer kız çocuk ise anne vermeli bu eğitimi, erkek çocuk ise baba
tarafından verilmeli bu eğitim.”
..........
“Cinsel eğitim çok erken verilmemelidir bence. Bu eğitimi de anne babalar vermeli. Bu
eğitimi çocuk dışarıdan alacak olursa farklı saplantılar olabilir. Bunun örneklerini gördüm.
Bunu anne baba vermeli ve mahremiyeti de belirtilmeli.”
..........
“Çocuğa cinsel eğitim verilmeli kendi kendine ters yollara girebilir. Annenin ve baba-
nın çocuğa birlikte bir şey vermeleri bunun doğrusunu öğretmeleri gerekir.”
..........
“Çocuğa cinsel eğitim kesinlikle verilmeli ve bunun bir uzman tarafından verilmesi-
nin daha iyi olacağını düşünüyorum.”
..........
“Baba oğluyla, anne kızıyla konuşmalı. Bazen ben oğlumla da konuşuyorum. Sağ-
dan soldan yalan yanlış öğreneceğine benden öğrensin. Okuldan da öğretmenleri de öğretse
daha iyi olur.”
..........
“Tabi verilmeli. Yaşı gelince zamanı gelince belli ölçülerde verilmeli bence. Ulu orta
sağdan soldan öğrenmektense. Şu an da biliyorsunuz internet sitelerine her şey mevcut ve
internet genelde her evde var. O yüzden verilmeli. Anne babanın vermesi mantıklı olan
257
ARAŞTIRMA BULGULARI
ama anne baba çocuğa yakın değilse, çocuğa yakın olan biri vermeli. Çocuğa güzel anlata-
bilmek önemli, çocuğun kafasındaki soru işaretlerini çözmek önemli.”
..........
“Eğitim şart. Bilinçli anne ve babalar vermelidir, kızlara annesi erkeklere babası ver-
melidir. Okulda ya da televizyonda olmaz. Televizyonlarda veya başka yerlerde verilen
cinsel eğitimin sonucunda zina, sapıklık, kürtaj, istenmeyen çocuklar gibi şeyler artar, ço-
cukların kafası karışır.”
..........
“Bu konunun bilimsel olarak ele alınmasını istiyorum aslında. Uzman pedagoglar eşli-
ğinde okulda ya da okul dışında bir eğitim merkezinde çocuklara bu eğitimin dönem dönem
verilmesi taraftarıyım. Ayrıca ailelere de bu eğitimin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çocuklar ailelerine bu konuda bir şey sorduklarında ailelerinde sağlıklı cevap vermeleri
gerektiğini düşünüyorum.”
.
Çocuğa cinsel eğitimin verilmesine karşı çıkanlar da bulunmaktadır. Yahut
eğitimin ne zaman ve kim tarafından verileceği konusunda kimi şüpheler ortaya
koyanlar da bulunmaktadır.
“Çocuk okuyunca zaten kendi öğrenir. Okullarda bile gösteriyorlar. Anne babadan al-
masına gerek yok.”
..........
“Verilmemeli, herkes kendi hayatini yaşamalı, cinsel egitim verilirse cocuk cinselliğe
heveslenecek.”
..........
“Okulda ya da başka bir yerde böyle bir eğitime gerek yok. 20 yaşından önce gerek yok.
Eğitimi alacağı kişiyi kendi seçmeli. Akrabaları olmalı.”
Evlilikte nikâh, mahremiyet, sadakat gibi değerler önemli midir?
Evliliğin temeli sayılan nikâh, mahremiyet ve sadakat konusunda toplum ne
düşünmektedir, bu konulara nasıl yaklaşmaktadır?
Nikâh fevkalade önemli görülmekte ve bir şart olduğu dillendirilmektedir.
Mahremiyet ve sadakat de aynı derecede evlilikte önemlidir. Bu faktörler evliliğin
temelini oluşturmaktadır, çoğu katılımcıya göre. Nikâh, mahremiyet, sadakat gibi
olguların taviz verilemez bir nitelik arz ettiği gözlenmektedir.
258
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Çok önemlidir. Bir erkeğin eşini teşhir etmesi sağa sola göstermesi doğru değildir.
Mahremiyet önemlidir. Sadakat da önemlidir. Bu saydıklarımız olmadığından boşanma-
lar oluyor.”
..........
“Nikâh çok önemlidir, inançlı bir toplumuz çünkü. Sadakat da çok önemlidir. Yazı-
sız bir sözleşmedir. İnsanlar bundan sonra seninle geçirmek istiyorum yaşamımı dedikleri
insanlarla hayatlarını birleştirmelidirler. Her iki taraf da sadakatli olmalıdır. Sadakat
sadece cinselliği içeren bir şey değildir. Her iki taraf da net ve şeffaf olmalıdır.”
..........
“Nikâh olursa dinimizce iyi olur, hükümet nikâhı hukuki açıdan daha iyi olur. Tabii ki
sadakat da çok önemlidir, evliliğin temelidir. Mahremiyet de önemlidir çünkü her şey ifşa
edilemez. Evliliğin özelliği ve güzelliği mahremiyetinde gizlidir.”
..........
“Kesinlikle önemlidir. Nikâhsız birlikte yaşandığı zaman çocuk da olursa hoş bir du-
rum olmaz. Bu gibi değerler çok önemli. Günümüzde artık insanlar nikâha önem vermi-
yorlar ama önemli, atalarımızdan gelen gelenek çünkü.”
..........
“Kesinlikle önemlidir. Bir insanın yaşadığı mahremiyet o insanın en güzel yaşantısıdır.
Ama bunun tam tersi durumlar televizyonlarda dizilerde o kadar çok gösteriliyor ve meşru
kılıyor ki. İnsanlar bir süre sonra bunların doğal olduğunu zannetmeye başlıyorlar, insan-
lar oradaki yaşantıya özeniyor. Sadakatten uzak yaşanan evlilikler her türlü kötülükleri
getirir. Önemli bir şeydir, sadakat olmazsa o evliliğin yürümesi imkânsız. Hanımı da
erkeğe sadık olmalı, erkek de hanımına sadık olmalı. İnsanlar erkekleri yaptığı sadakat-
sizliği çapkınlık diye nitelendiriyorlar. Bunu erkeğin yapması da aynı hanımın yapması
da aynı.”
..........
“Elbette ki önemlidir. Hayati derecede önemlidir. Bu unsurlardan bir tanesini çekip
aldığınızda evlilik müessesesi yıkılır.”
Çok marjinal olsa da nikâhı önemsemeyenlere rastlanmaktadır.
“Nikâh önemli değil ama diğerleri önemlidir.”
..........
“Nikâh önemli değil, mahremiyet sadakat önemlidir.”
259
ARAŞTIRMA BULGULARI
EVLİLİĞE BAKIŞ
Ailenin ve aile değerlerinin temelinde evlilik yatmaktadır. Evliliğin önemi,
doğrudan ailenin kuruluşuna yaptığı katkıda görülmektedir. Aile, evlilik kurumu
ile birlikte var olmakta, evlilik ailenin belli bir sistem ve değerler etrafında örgütlen-
mesini sağlamaktadır. Bu bakımdan evliliğin önemi ortadadır. Katılımcılar da bu
önemi gereği gibi vurgulamaktadır.
Evliliğin önemi ve değeri hususunda ne düşünüyorsunuz?
Evlilik kutsal bir müessese olarak kabul edilmektedir. Saygı, sevgi, şefkat, sada-
kat, mahremiyet, dürüstlük ve doğruluk gibi değerler etrafında değerlendirilmekte-
dir. Söz konusu değerler toplum açısından da vazgeçilmezdir. Bu bakımdan evliliğin
değere ve önemi üzerinde net bir düşünce birliği söz konusudur.
“Evlilik hayata atılan önemli bir adım, tabii ki devam ettirilebilinirse güzel. Sahip
çıkmak önemli. İnsanın yaşam çizgisini belirlemesi yani iki ayrı insanın bir bütün olması
demektir. Yuva kurmak demektir.”
..........
“Evlilik önemli insanlar yalnız yaşayamazlar. Evlilik yapmalı ve düzenli hayat için
önemli.”
..........
“Önemli. Bir aileye sahip olmak güzel bir şey bence. Ama bu aileyi sürdürmeye niyeti-
niz varsa güzel. Yani olursa olur olmazsa olmaz diyorsanız aile kurmak mantıklı değil.”
..........
“Evlilik bir ülkenin var olması için gereken en önemli şeydir. Doğru bir evlilik doğru
bir aileye, doğru bir aile doğru bir mahalleye, doğru bir mahalle doğru bir şehre.. Bu dev-
lete kadar gider. Temelden her şeyi doğru yaparsan doğru bir devletin olur. Hadis diyor ki
“nasılsanız öyle yönetilirsiniz.”
..........
“Evliliğin önemi tartışılmaz. İnsan soyunun devamı evlilikle sağlanır. Günümüzde
evlilik müessesesine gerekli önemin verilmediğini düşünüyorum. Boşanma olaylarının art-
ması da bunun bir kanıtıdır.”
260
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Evlilik, sizce aile hayatı için gerekli midir? Sözgelişi nikâhsız birlikte yaşama
konusunda ne düşünürsünüz?
Aile, evlilik midir yoksa başka türlü bir ilişki biçimi ile de aile kurmak mümkün
müdür? Örneğin, son yıllarda bir eğilim olarak öne çıkan nikâhsız birliktelikler, aile
midir? Türk toplumunda yerleşik aile değerlerine göre, aile evliliktir; nikâhsız yaşam
aile olarak görülmemektedir. Bu konuda büyük bir netlik söz konusudur. Toplum,
aileyi meşru evlilik yoluyla kurulmuş bir birliktelik şeklinde görmektedir. Bunu dı-
şındaki biçimleri kabul etmemektedir. En azından meşru bulmamakta ve değerler
levhasında yer vermemektedir.
“Evlilik olmasa toplum parçalanır, evlilik olmadan insanlar hayvan gibi yaşar. Ni-
kâhsız yaşam birbirlerini kandırmaktır.”
..........
“Evlilik gereklidir. Nikâhsız birlikte yaşamak doğru değildir. Aksi takdirde gelenek
yok oluyor.”
..........
“Evlilik önemli ve gerekli. Nikâhsız yaşarsan kendini ona bağlı hissetmezsin. Üzerin-
de hak da iddia edemezsin.”
..........
“Ben önemli olduğunu düşünüyorum evliliğin. Rastgele çocuk da yapılıyor, çocukların
geleceğini düşünmek gerekiyor oysa. Nikâhsız yaşamak toplumumuza çok aykırı bir durum
olduğu için olumsuz bakıyorum.”
DUYGUSAL BAĞ
Evlilik, her ne kadar rasyonel bir birlikteliğin işaretlerini taşısa da, temelin-
de aynı zamanda karşı konulamaz duyguların etkin olduğu bir yapıdır. Evliliğin
önemli bir boyutu duygudur; aşk, sevgi, saygı, bağlılık gibi duyguların en ağır tonda
yer bulduğu bir ortamdır. Duygunun olmadığı bir evlilik eksiktir, zorunlu sütunla-
rından yoksun kalmıştır. Bu bakımdan duygusal bağ, evlilik bağını da güçlendiren
bir yapıya sahiptir. Duygusuz evlilik, tam anlamıyla bir yuvaya dönüşen evlilikten
uzaktır.
Evlilikte duygusal bağın, aşk ve sevginin yeri ve önemi nedir? Yoksa duygudan
sıyrılmış bir evlilik, akıl temelli kurulan bir evlilik de mümkün müdür?
261
ARAŞTIRMA BULGULARI
Evlilikte aşk ve sevgi şart mıdır? Son yıllarda mantık evliliği diye bir tanımla-
ma yapılıyor. Sizce mantık evliliği olur mu?
Evlilikte önemli olan aşk ve sevgi mi, yoksa mantık ölçütleri midir? Mantık
kaideleri ile aşk ve sevgi kaideleri ayrıksı mıdır, yoksa birbirini tamamlar özellikte
midir? Gerek mantık evliliği, gerekse aşk evliliği katılımcıların farklı değerlendir-
melerine konu olmaktadır. Her ikisinin de olumlu ve olumsuz yanlarının olabilece-
ğini belirten katılımcılar arasında net bir şekilde tavır koyanlar da bulunmaktadır.
Kimi aşk evliliğini kimi mantık evliliğini saçma bulup reddetmektedir. Kimi mantık
evliliğinin daha sorunsuz ve uzun sürdüğünü, kimi ise tam tersi aşk evliliğinin daha
sorunsuz olduğunu iddia etmektedir. Bunun yanında kimileri de aşkın bir gün bi-
tecek olduğuna inanmakta, dolayısıyla evliliğin aşka göre kurulmaması gerektiğini
ifade etmektedir.
Evlilikte aşk, mantık, sevginin rolü üzerine bir sorgulama ister istemez yaşanan
örneklere, insanların kendi pratiklerine dayanmaktadır. Toplumda her duruma iliş-
kin sayısız örnek bulmak mümkündür. Kimi yerde aşk evliliği, kimi yerde mantık
evliliği gerçek huzuru sağlamış olabilir. Bunun tek bir kuralı yok gibidir. Katılım-
cıların değişik yorumlarda bulunmaları, değişik şıklara yakın durmaları da bunu
göstermektedir. Herkes kendi özelinden hareket ederek bir cevaba ulaşmaktadır. Ne
aşk, ne mantık kendi başına evliliği sürdürmektedir; her ikisini birlikteliğidir aslo-
lan. Toplumun ortak kararı da burada karar kılmaktadır.
“Mantık evliliği olur. Ama evliliğin devamı için aşk ve sevgi gerekli. Aşk ve sevginin
olmadığı bir ortamda huzur ve mutluluk olmaz. Evliliğin ileriki zamanlarında da sevgi
bitse de saygı kalıyor. Mantık evliliği de saygıya dayalı bir evlilik olduğu için olur. Ama
sevginin olmadığı bir ortamda da saygının devam edebileceğine inanmıyorum ben. İnsan
sevmediği bir insana saygı duymaz.”
..........
“Hayır mantık evliliğini yanlış buluyorum. Şöyle söyleyeyim. Aşk var mıdır? Ben aşka
inanmam. Sevgi var mıdır sevgi vardır ama esas önemli olan saygıdır. Önemli olan eşle-
rin birbirlerine olan saygılarıdır. Evliliği yürüten saygıdır. Kişilerin birbirlerinden çıkar-
ları doğrultusunda yapılan evlilik doğru değildir. Mantık evliliği tamamen saçmalık.”
..........
“Ben buna katılmıyorum. Gelecek kaygısı taşıyarak geleceğini garanti altına almak
amacıyla yapılan evlilikleri yanlış buluyorum. Özellikle küçük yaştaki genç kızların ken-
dilerinde yaşça büyük erkeklerle evlenmesi konusunu çok sakıncalı buluyorum. Çünkü kız
262
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
ileride karşısına birisi çıktığı zaman gönlü ona kayabilir. Aşık olabilir ve yaptığı evlilik-
ten pişman olabilirsiniz. Aşk evliliği benim için önemli. Mantık evliliği üzerine kurulan
evlilikler bence uzun vadeli olmayacaktır.”
“Evet olur. Bizimkisi öyle oldu. Böyle evliliklerde boşanma daha düşük oluyor diye
düşünüyorum. Aşk bitiyor bir süre sonra. Ama mantık bitmiyor. Aşk ve sevgi konusuna
gelince evlendikten sonra da oluyor bunlar tabii ki ama evlenmeden önce olursa daha iyi
olur.”
..........
“Aşk sevgi şart. Mantık evliliği olmaz. Nereye kadar sürer mantık evliliği. Aşk ve
sevgi şarttır. Mantık evliliğine karşıyım.”
..........
“Mantık evliliği diye bir şey olmaz. Sevgisiz evlilik olmaz.”
..........
“Aşk şart değil ama sevgi mutlaka olması gerekir. Aşk zaten bitiyor. Sevgi farklı boyut-
lara dönüşüyor. Dostluk, ortaklık… Önemli olan bence saygı ve güven. Bir zaman sonra o
insana sevgiyle bakmazsınız. Farklı bir şeye dönüşür. Mantık evliliği benim yapıma pek
uygun değil. Ekonomik şartların getirdiği bir şey. İnsanlar artık bunu tercih eder hale geldi.
Yaşam koşullarında artık başka şeyler ortaya çıkmaya başlıyor.”
..........
“Evlilikte aşk, sevgi ve mantık üçlemesi geçerli olmalıdır. Kültür yapılarının da aynı
olması gerekmektedir. Benim evliliğim aşk üzerine kuruldu. Mantık da vardı.”
..........
“Olması gerekir. Bunlardan biri sarsıldığı zaman evlilik sarsıntı yaşar. Duygusal ya-
şantıda inişler çıkışlar olabilir. O kadar önemli değildir. Mantık evliliği olabilir.Belli bir
yaşa gelen insanların kendi meslek gruplarındaki insanlarla birlikte yaşamaları için yapı-
lan bir evlilik türüdür.”
..........
“Mantık evliliği olabilir ama asıl olması gereken aşk ve sevgi. Kimi insanlar bu duy-
guları yaşayamıyorlar ve mantık evliği diyorlar. Mantık evliliği için de kimi zaman para
kimi zaman birbirini özgür bırakacak eşler olabiliyor. Evlilikte aşk ve sevgi olmalı.”
..........
“Mantık evliliği daha iyi olur, daha sağlam atılır. Aşk çabuk gelir geçer mantık evliliği
yerinde olur.”
..........
263
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Aslında aşk ve sevgi şarttır ama zamanla aşk ve sevgi mantığa dönüştüğü için her
ikisi de olabilir. Sırf mantık olmamalı önce aşk ve sevgi sonradan mantığa dönüşmeli.”
..........
“Aşk ve sevgi kesinlikle şart diye düşünüyorum. Mantık evliliği yeri geldiği zaman
yapılabilir ama en güzeli aşk ve sevginin olduğu bir ilişki. Bu ilişkiyi mantık evliliğine çe-
virmek en güzeli. Sevgi ve aşkın olmadığı yerde mutluluk ve değerler olmaz. yeni nesillere
değerleri aktaramayız. Sevgi ve aşkı hiçbir zaman kaybetmemek lazım.”
..........
“Mantık evliliği çok doğru bir evlilik. Eşimle evlenirken mantık evlililiği yaptım ve
sevgi zamanla oluştu. Aşklar çok kısa sürüyor ama mantıkta öyle bir şey olmuyor o kişiyle
anlaşabiliniyor.”
Karı-koca arasında sevgi bağı koptuğunda evlilik de biter mi? Peki karı-koca
arasında duygusal bağ kopmuş olsa da sizce evlilik sürdürülmeli mi?
Aileyi bir arada tutan, aileyi bir huzur ve sükunet mekanı kılan temel husus sev-
gidir. Sevginin olmadığı bir ailenin sağlıklı bir yuva olduğu söylenemez. Karı-kocayı
birbirine bağlayan en önemli bağ da sevgidir. Dolayısıyla bu bağın zedelenmesi ya-
hut ortadan kalkması doğrudan aileyi tehdit etmektedir. Sevgiden yoksun bir aile
büyük bir sarsıntı geçirmektedir.
Karı-koca arasındaki sevgi bağının kaybolduğu durumlarda evlilik, muhafaza
etme amacıyla sürdürülmeli mi? Ailenin ve özellikle aile fertlerinin geleceği açısın-
dan sevginin önemli olmadığı düşünülebilir mi?
Kimi katılımcılar her durumda aile bağının ve evliliğin sürdürülmesi gerektiği-
ni ifade etmektedir. Özellikle çocukların ruh sağlığı, bir aile ortamında büyümeleri,
aile ortamının sıcaklığını yitirmemeleri için sevgi bağı kopmuş olsa da evliliğin sür-
dürülmesi gerektiğini düşünmektedirler.
“Sürdürülmeli. Toplumun temeli aile dedik ya çocuklar varsa çocukların yetişme şekline
zarar gelmemeli. Duygusal bağ bitti, evliliği bitirelim falan… Bu kadar basit olmamalı.
Hayat da bu kadar basit değil. Bazı zorluklar çekilmeli. Bazı şeyler üstlenilmeli. Zaten
toplum neden bu kadar dejenere oldu. İnsanlar tanışıyorlar, iki gün sonra evleniyorlar.
iki gün sonra boşanıyorlar. Ne oldu? Yürümedi. Ne yaptın da yürümedi? Evliliğin hangi
cefasını çektin de yürümedi.”
..........
264
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Duygusal bağ tamamıyla koptuysa aile içerisinde çok fazla huzur mutluluk olacağını
zannetmiyorum. Evlilik de bitme noktasına gelmiştir. Eğer çocuklar varsa oturulup konu-
şulup her şeyin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir. Ama eğer çocuk da yoksa duygusal
bağ da kopmuş ise evliliğin sürdürülmesi eşlerin birbirlerinden iyice nefret edilmesine ne-
den olabilir. Böyle bir durumda eğer çocuk yoksa evliliğin bitirilmesi taraftarıyım.”
“Sevgi bitse de evlilik çocuk için bitmez. Çocukları düşünüyor iseniz o evliliği yürütür-
sünüz. Temel sağlamsa sevgi bitse de çocuk için evlilik devam eder.”
..........
“Eğer çocukları varsa bir süre daha denemeleri gerekir. Yine olmazsa o zaman evlilik
biter. Çocuk varsa onların psikolojilerinin düzgün olabilmesi ve güzel yetişmeleri için ke-
sinlikle bir şans daha verilmeli. Ancak evliliği sürdürerek hayatı işkence haline dönüştür-
memelidir.”
..........
“Çocuk ve aile durumuna bağlı ama sevgi bağı kopmuşsa olabilir. Ama dediğim gibi
çocukları vardır ne durumda olduğu bilinmiyordur. Onun için bazı şeylere katlanmak
zorunda kalınabilinir. Sevgi bitti diye evliliği bitirmek çok mantıklı bir şey değil saygı
devam ediyorsa devam edilebilir.”
..........
“Sürdürülmelidir. Bence evlilik dönülmez bir yoldur, o yüzden bu kadar zordur. Ama
bazen her insan yanılabilir seçtiği insan doğru insan olmayabilir, nasıl evlilik haksa ayrıl-
mak ta haktır. Ama bu en son seçenektir. İşte flört dönemi bu yüzden önemlidir. Evlenmeyi
düşündüğün kişiyi bu dönemde biraz tanırsın.”
..........
“Bitirilmemeli. Ben evliliğin çok ciddi bir aile içi şiddet olmadığı sürece bitirilmemesi
gerektiğini düşünüyorum. Evlilik bana göre gerçekten kutsal bir müessesedir. Sevgi bitmiş
olsa bile eğer saygı varsa evlilik bitirilmemelidir. Eğer saygı varsa zaten saygı sevgiyi do-
ğurur zaten, ben buna inanıyorum.”
Evliliğin temelinin sevgi olduğunu düşünen katılımcılar, bu bağın bitmesiyle
evliliğin de bitirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Hiçbir şart yahut neden, sev-
ginin önüne konulamaz. Gerek çocuklar gerek ailenin devamı gibi ciddi meseleler
bile, sevgi bağı kopmuş bir evliliği sürdürmek için yeterli neden olamaz. Asıl olan
sevgidir ve bunun korunması, taze tutulması kaçınılmazdır.
“Biter. Duygusal bağ biterse evlilik biter. Duygu yoksa evlilik olmaz. Duygu her şey-
den üstündür.”
265
ARAŞTIRMA BULGULARI
..........
“Bitmesi gerekir. Asla sürdürülmemeli.”
..........
“Duygusal bağ bittiğinde her iki taraf için evliliği sürdürmek anlamsız ve işkence olur.
Sevgi bittiğinde insanlar evliliklerini bitirmeliler. Belki evliliği bitirdiklerinde karşıları-
na çıkacak başka bir insanla daha mutlu olabilirler. Onun yerine biz evliyiz diye devam
ettirmek çok anlamsız.”
..........
“Sevgi ve saygı olmayan bir evliliği sürdürmenin bir anlamı olmaz. Sevgi saygı biterse
evlilik sürdürülmemeli.”
..........
“Kesinlikle sürdürülmemeli, sevgi bitince saygı bitiyor tartışmalar şiddete kadar gidi-
yor. Aşk biterse evlilik sürdürülmesi yanlış.”
..........
“Sevgi bağı koptuğu zaman otomatik olarak evlilik bitmiştir ve sürdürmenin bir an-
lamı yoktur. Çocuk var ise bazı esnemeler olmalı, sevgi niye kopmuş bakılıp giderilmeye
çalışmalı eğer giderilemiyor ise evlilik bitirilmeli.”
GELENEKSEL DEĞERLER
Aile değerleri, bütün değerler gibi toplumsal dönüşüm ve değişim sürecinde
yeni biçimlere ulaşmaktadır. Dinamik bir yapı olan değerler, toplumsal değişmeye
cevap olarak kendilerini yeniden biçimlendirebilmektedir. Ancak değer alanı top-
lumsal değişmenin hızı ile orantılı bir dönüşümden geçmeyebilir. Gün gün, yıl yıl
değişen bir yapı arzetmez değerler. Tüm toplumsal hayatı kuşatan, toplumun yaşan-
tısına damga vuran değerler dünyası, aile ortamı açısından da önemli görülmekte-
dir. Diğer kurumlar gibi ailede de kimi değerler etkin bir haldedir ve bu kurumun
yaşamında büyük bir rol oynamaktadır. Ancak aile değerleri noktasında da kimi
değişmeler izlenebilmektedir. Ya değerler değişmekte yahut aile fertleri değerlere
gereken önemi vermemektedir. Modernleşme ile birlikte yeni bir yaşam tarzına ula-
şan toplumda, bir yönüyle eskiden gelen yahut eskiyi hatırlatan değerlere artık iltifat
edilmemektedir. Bu her aile için geçerli bir husus da değildir. Acaba araştırmaya
dahil olan katılımcılar, geleneksel değerler konusunda ne düşünmektedir?
266
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Günümüzde özellikle şehirlerde gelenekleri, eski âdetleri sürdürmek giderek zor-
laşıyor. Sizce ailede geleneklere bağlılık gerekli mi? Mesela siz geleneklerine bağlı bir
aile misiniz?
Geleneklerin sürdürülmesi, yaşatılması ortamdan ortama göre değişebilir. Kır-
da ve şehirde farklılıklar görülür. Şehir hayatının gelenek, görenek ve âdetlerin ya-
şatılmasında çoğunlukla olumsuz şartlar taşıdığına inanılır. Şehir hayatının hızlı,
rasyonel, kurumsal ilişkilerinde gelenek ve göreneklerin yeri hep tartışılır. Şehir ha-
yatının, yeni şartlara göre mi, yoksa gelenek ve göreneklere göre mi oluşturulacağı
da hep tartışılan bir husustur.
Gelenek ve göreneklerin şehir hayatında sürdürülmesi gerektiğine inanan ka-
tılımcılar, daha çok bu yapının önemine vurgu yapmaktadır. Elbette burada bir
büyük zorluk söz konusudur. Bunun nasıl yaşatılacağı, hangi mekanizmalarla bunun
gerçekleştirileceği bir sorundur. Ancak büyük zorluğa karşın gelenekler sürdürül-
meli ve bunun çeşitli yolları bulunmalıdır. Çünkü gelenek ve görenekler, bir toplu-
mun aslî unsurlarıdır; hemen vazgeçilecek durumlar değildir.
“Mutlaka sürdürülebilmeli gelenekler. Çünkü gelenek demek geçmiş demek hafıza de-
mek. Hafızası olmayan bir ilişkinin ne anlamı var ki.”
..........
“Köy kesiminde kesinlikle var. Şehir hayatında yok. Aileler bağlı olsun ki devam etsin
bu âdetler. Gelenek deyince de 50 yıl önceki gelenekler şimdiki gençlere uymuyor. Biz biraz
eski kafa kaldığımız için devam ettirmeye çalışıyoruz ama çocuklarda pek az.”
..........
“Biz sadece eşimle ben değil de aile büyüklerini de sayarsak geniş bir aileyiz ve gelenekle-
rimize bağlı bir aileyiz. Geleneklerimizi sürdürüyoruz. Sürdürmeye çalışıyoruz. Büyükle-
rimizden bizlere kaldığı gibi bizlerden de çocuklarımıza kalacaktır. Ama zedelenerek. Nasıl
onlardan bize zedelenerek geldiyse bizden de çocuklarımıza zedelenerek aktarılacaktır.”
Kimi katılımcılar, gelenekleri önemsemelerine karşın, uygulamada zorluk çek-
tiklerini, kısmen sürdürdüklerini ifade etmektedir. Bu yukarıda bahsi geçen zorluk
meselesiyle ilgili bir durumdur. En azından geleneklerin sürdürülmesi yönünde olu-
şan iyi niyet, meselenin çözümü için de bir fırsat olduğunu göstermektedir. Niyet,
kuşkusuz eyleme dönüşecektir.
267
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Kısmen. Bazı geleneklerin yaşatılmaması kanaatindeyim. Mesela anne babamızın
yanında çocuklarımızı kucağımıza alamıyoruz. İstediğimiz gibi sevemiyoruz. Bu gelenek-
lerin yaşatılmamasını isterim. Ama bir bayram geleneği yaşatılmalı.”
..........
“Geleneklerimize bağlıyız ama modern çağa da ayak uydurmak zorundayız.”
“Gerekli ama insanların kendi görüşlerine de saygı duymak gerekir. Çocuğumun ben-
den farklı fikirleri olabilir. Saygı en önemli değerlerden biridir.”
Elbette geleneklerin sürdürülmesinde en önemli mesele, dönem, zaman yahut
çağ şartlarıdır. Gerekli görülse de zamanın şartlarında sürdürülmesi zor olabilmek-
tedir. Değişen hayat, geleneklerin yaşatılmasını da zorlaştırmaktadır. Zaman ve
şartlar önemli bir engelleyici faktör olarak öne çıkmaktadır. Şehir hayatının kimi
yönleri de buna eklenmektedir.
“Evet bence ailede geleneklere bağlılık gereklidir. Ben geleneklerine bağlı olmaya çalışan
bir aileyim. Modernleşmeyle birlikte bazı değerlerimizi artık yaşatamayabiliyoruz. Yani
yirmi yıl önceki geleneklerimizi şu anda sürdüremeyebiliyoruz. Gençlerimiz akrabalarıyla
birlikte olmak yerine arkadaşlarıyla birlikte olup eğlenmeyi, farklı şeyler yapmayı tercih
ediyorlar. Bu bana göre çok ciddi bir sorun. Gençlerimiz birkaç saat akrabalarıyla birlikte
olmak yerine bilgisayarda vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. Aslında burada gençlerimize
kabahat bulmuyorum. Teknolojinin ve modernleşmenin etkilerinden dolayı artık gelenek
ve göreneklerimizi yaşatamıyoruz. Ve bundan sonra da yaşatamayacağız.”
..........
“Bulunduğumuz şartlara göre değişiyor. Şehirde bu âdetleri sürdürmek zordur. Gele-
neklere bağlılık gerekirliği çok değişken bir konudur.”
..........
“Biz geleneklerimize bağlı bir aileyiz. Gelenekler devam ettirmeli ama insanları zor-
layan gelenekler değil. Güzel hoş olanlar evet insanları sıkmayacak gelenekler devam etti-
rilebilir. Bazı gelenekler anlamsız gelenekler olabilir ve bunları terk edebiliriz.”
..........
“Teknoloji çağındayız. İnsanlar birbirine yabancılaştığı için gelenek ve görenekleri-
mizi yerine getirmekte zorlanıyoruz tabii ki gelenek ve göreneklerimiz çok güzel. Biz her
bayram akrabalarımıza gideriz. Ben bundan kırk-elli sene sonra da yaşarsam yine bayram
ziyaretlerine gideceğim, çünkü bu gelenektir ve sıkı bir bağ oluşturuyor. Çok da güzeldir
bence.”
..........
268
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Genelde gelenek ve göreneklerimize bağlı kalmaya çalışan insanlarız. Atalarımızdan
öğrendiğimiz kadarı ile âdetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Bizim âdetlerimizde çok katı
ve yanlış şeyler de var bunları göz ardı edip bunun dışındaki şeyleri yapıyoruz.”
..........
“Büyükşehirlerde geleneklere uyulmuyor zaten. Apartmanlarda kimse birbirini tanı-
mıyor, komşuluk yok.”
Kimi katılımcılar ise geleneklerin sürdürülmesini gerekli görmemekte, bu ya-
pıya eleştirel yaklaşmaktadır. Yeni yaşam koşullarında insanların kendi hayatlarını
yaşamaları gerektiğine inanmaktadır.
“Bazıları çok saçma geliyor. Bazı tabuları yıkmak gerekir. Bir hadde kadar bağlıyım.
Çok örümcek beyinli şeyler de var. Sevgi, saygı, hoşgörü, Allah korkusu olmalı.”
..........
“Şehirde yaşıyorsa şehirli olması gerekiyor. Ben bağlı değilim geleneklerime.”
..........
“Gelenek görenek diye bir şey kalmadı, 21. Yüzyılı bırak 30. Yüzyılı yaşamaya başladık.
Her şey iç içe girdi. Tek bir şey var çizgiler. Ben ona karşıyım.”
Sizin ailenizi göz önüne aldığımızda hangi konularda (düğün, bayram, yemek,
giyim-kuşam, komşuluk, akraba ilişkileri, yardımlaşma v.s) geleneklerinizi sürdürü-
yorsunuz hangi konularda geleneklerinizden koptunuz bize söyleyebilir misiniz?
Toplumda ve ailede yaşatılan gelenek ve görenekler arasında düğün, cenaze,
bayram, akraba ziyareti, misafirlik, âdâb-ı muâşerete riayet etme gibi kategoriler
öne çıkmaktadır. Toplum söz konusu gelenek-görenekler konusunda genel anlamda
ciddiyetini korumaktadır. Elbette ideal düzlemde geleneklerin devam ettirildiğini
söylemek de zordur. Fakat bu konuda belirgin bir bilinçten, iyi niyetten, arzudan ve
bir dirençten söz etmek mümkündür.
“Toplumsal ve dini geleneklerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Ama kopmalar da mey-
dana geliyor. Yıkıntılar da meydana geliyor. Ama biz bu yıkıntıları çoğaltmamaya gayret
ediyoruz.”
..........
“Biz gelenek ve göreneklerimizi düğünlerde bayramlarda sosyal yaşamda yardımlaş-
malarda sürdürüyoruz. Biz Türküz Avrupalı gibi yaşayamayız. Büyüklerimizden gördü-
ğümüz ahlaki ölçüler çerçevesinde sürdürüyoruz hayatımızı. Hiç birinden kopmuş değiliz.
269
ARAŞTIRMA BULGULARI
Düğün bayram komşuluk sürdürülüyor. Ailemizin yanına gittiğimiz zaman giyim kuşa-
ma daha dikkat ederiz. Genelde düğün, bayram, yemek konusunda kopukluklar var ama
diğer geleneklerimizi yaşıyoruz. Yani komşuluk ilişkileri yardımlaşma oluyor.”
..........
“Düğün bayramlarda, özellikle bayramlarımızda aile büyüklerimiz kimse çocukluğu-
muzda gördüğümüz gibi şu anda da hâlâ çocuklarımızla birlikte orada toplanırız. Hep
beraber orada bayramlaşırız. Sonra eş dost akraba ziyaretlerinde bulunuruz. Düğünleri-
mizde de aynı şekilde bütün akrabalarımız iştirak eder. Kız istemeye gidilecekse aile bü-
yüğümüz önümüze düşer, kimse kafasına göre aldım verdim gezdim gibi bir şey olmaz.
Aile büyüğü gider adabına usulüne göre kız istenir. Koptuğumuz geleneklerimiz olduğunu
düşünmüyorum.”
..........
“Ben Cuma günleri oğlumla birlikte Cuma namazına giderim. Bizde Cuma namazı-
na gitmek küçük çocuklar için okula gitmek sünnet olmak gibi erkeklik olgunluk gösterge-
sidir. Şu anda küçük olduğu için algılayamasa da ilerde büyüdüğü zaman bunun hem bir
gelenek olduğunu hem de dinimizin bir gereği olduğunu öğrenmesi açısından önemli oldu-
ğunu düşünüyorum. Ailemizde alkol kullanan yok ama sigara içenlerimizin de büyüklerin
yanında sigara içmemesi, ayak ayak üstüne atmaması gibi değerlerimize dikkat ediyoruz.
Bu tür şeyler bizde ayıp olarak algılanır. Yoğun iş temposu günlük hayatın meşakkati için-
de akraba ziyaretlerine pek zaman ayıramıyoruz. Bu da yine bizden kaynaklanıyor. İste-
diğimiz şeylere öyle ya da böyle zaman ayırabiliyoruz. Akraba ziyaretleri konusunda da
geleneklerimizden koptuğumuzu düşünüyorum.”
..........
“Düğünleri istediğin gibi yapamıyorsun, herkese söyleyemiyorsun, vaktin dar oluyor.
Eskisi gibi olmuyor. Yardımlaşmalar, cenazeler sürüyor ama. Çocuklarımıza aşılamaya
çabalıyoruz. Büyüklerle iletişim, saygı görece azaldı.”
..........
“Aslında gelenekler sürdürülüyor ama giderek zamanla tabi azalıyor. Düğün bayram
cenazeler gelenekler ön planda ama önemini kaybetmiş geleneklerimiz de var.”
..........
“Düğünlerde kesinlikle geleneklerimize bağlıyız. Akrabalarımızın düğünlerine katı-
lırız. Karşılıklı katılım şeklinde gerçekleşir bu. Bayram ziyaretleri çok önemlidir bizim
için. Özellikle Ramazanda yardım faaliyetleri kesinlikle önemlidir. Bu böyle öğrenilmiştir.
Bundan sonra da böyle devam edecektir. Bunlar bizim gelenek ve göreneklerimizdir. Bu
yönlerden bağlılığımız devam etmektedir.”
270
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ancak, belki bir öz-eleştiri anlamında geleneklerden kopuşun da görüldüğü
ifade edilmektedir. Artık günümüzde geleneklerin sürdürülmesi istenmemekte, bu
durumun zor olduğu söylenmektedir. Kimi katılımcıların bu durumu zaten önem-
semediği izlenmektedir.
“Bütün geleneklerimizden koptuk ama bayramlaşma ve mezarlık ziyaretlerinden kop-
madık. Düğün geleneklerimizden koptuk. Yemek kültürümüz hâlâ devam ediyor. Giyim
kuşam değişti. Komşuluk ilişkileri kesinlikle koptu ben alt komşumu ve yan komşumu ta-
nımıyorum.”
..........
“Yemek konusunda devam ediyor. Giyim kuşamda devam ettirmeye çalışıyoruz. Bu-
nun haricinde komşuluk ilişkileri değişti. Düğünlerimizi de yapıyoruz ama değişiklik var.
Bayramlarda hısım akrabayı komple ziyarete etmeye çalışıyoruz.”
..........
“Bayramlar oldum olası bana çok yapmacık gelir, yemek konusunda sayılır. Bazen
hamburger bazen nohut dürümü olabiliyor. Şehirde akrabalık korunmuyor. Kapitalizm
bizi bireyselleştirdi.”
Geleneklerin sürdürülmesi, yaşatılması hususunda moda olan bir değerlendirme
de katılımcıların görüşlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu ise hiç değişmeyen ‘eski-yeni’
karşıtlığı ya da karşılaştırmasıdır. Buna göre eskiden olan şimdilerde artık yoktur,
bilinçli bir şekilde uygulanmamaktadır. Zaman değişmiştir, dolayısıyla geleneklerin
uygulanma şansı da azalmıştır. Zaman bilinci de köreltmiştir.
“Artık kalmadı, hepsi değişmiş.”
..........
“Komşuluk bitmiş durumda.”
..........
“Eskisi gibi değil artık…”
..........
“Bizim zamanımızda anneye babaya saygı, oturup kalkmadaki özen kalmadı. Ben
onları istiyorum, bunları istiyorum evlatlarımdan. Ben yiyecek içecek istemiyorum. Sevgi
saygı bekliyorum evlatlarımdan. Benim yaşımdakilerin % 80-90’ı bunu bekler evlatların-
dan, maddiyat beklemez ki, maneviyat bekler. Eski bayramlaşmalar kalmadı. Çok azaldı.
Artık bazı geleneklerden koptuk. Eskiden bir gelin kayınbabayla aynı sofrada oturamazdı.
Kayınbabayla yüksek sesle konuşamazdı. Ama şimdi artık bunlar yok.”
271
ARAŞTIRMA BULGULARI
Yaşlı insanlarla konuştuğunuzda, eski âdetlerin unutulduğundan şikâyet ederler.
Sizce eski âdetlerin unutulmasından kim sorumlu?
Toplumsal hayatta değerlerin, gelenek ve göreneklerin, âdetlerin değiştiği, baş-
ka bir yoruma dönüştüğü genel kabul gören bir algıdır. Toplumsal bağı güçlü kılan
gelenek ve göreneklerin zamanla unutulması, aşınması, önemini yitiriyormuş gibi
gözükmesi de ayrıca sürekli vurgulanan bir durumdur. Değerlerin neden değiştiği,
hangi faktörlerin bu değişimde etkili olduğu, hangi süreçler sonucunda böylesi bir
değişimin vukuu bulduğu değişik açılardan tartışılmaktadır. Toplumsal değer ve
âdetlerin değişiminde etkili olan organ ve faktörler çok çeşitlidir. Katılımcıların ce-
vaplarında bu çeşitlilik rahatlıkla gözlenebilmektedir. Kimi bu durumun nedenleri
arasında ‘zaman’ faktörünü göstermektedir. Yani meseleye bir dönem sorunu olarak
yaklaşmakta ve zamanın döngüsünde bu sorunun cevaplanabileceğini ifade etmek-
tedir. Buna göre teknoloji, medya, yeni eğitim sistemi, modernizm gibi faktörlerin
her biri değerlerin dönüşümünde rol oynamaktadır.
Kimi katılımcılar, yaşlı insanları, anne-babaları sorumlu tutmaktadır.
“Yaşlılar sevgiyle öğretmeli, korkuyla değil. Gençleri suçlamamalı. İyi aktaramadılar
bana göre.”
..........
“Yine yaşlılar sorumlu. Ben çocuğuma göstermediysem eski adetleri çocuğumun suçu
var mı bunda? Sorumlu benim. Unutturan benim. Yapmayan benim. Eski âdetler ne-
dir, bayram ziyaretleridir. Şimdi ben bunu yapmasam çocuğuma öğretmezsem çocuğumun
bunda suçu nedir? Bu benim suçum. Mesela sabah kalkıp bayram namazına gitmedim
diyelim, kimin suçu bu çocuğumun mu, benim mi?”
..........
“Yaşlı insanlar sorumlu. Bizim üzerimizde iyi bir etki bıraksalar idi biz gelenekleri-
mizi sürdürme konusunda daha başarılı olurduk.”
..........
“Şikayet eden kimseler sorumludur. Yaşlı insanlar eğer bundan şikayet ediyorlarsa önce
bir dönüp kendilerine bakacaklar bana ne vermişler? Oğluna, kızına, torununa ne ver-
diler? Bu mirası bırakabilmiş mi? Eğer bu mirası bırakamadıysa bu kültür unutulmaya
mahkûmdur. Çünkü benim çocuğum, benim torunum benden görmediği bir şeyi yapamaz,
ben de ona bunun hesabını soramam. Ben çocuğuma bayramlarda bir araya gelmeyi öğ-
retmediysem benim çocuğum bunu benden almadıysa ben bunda şikayet etmeye hak sahibi
olamam.”
272
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Kimine göre yeni nesil sorumludur. Onlar değerlere sahip çıkmamaktadır. De-
ğerlerin zayıf laması, etkisiz kalması, yeni neslin sorumsuzluğu sebebiyledir.
“Yeni nesil sorumlu. Geçmişte meydana gelen oluşturulan gelenekler korunmaya alın-
mıyor. Yeni nesil bunu korumayınca, benimsemeyince yok oluşlar başlıyor. Gelenek ve âdet-
ler yok olmaya başlıyor. Akraba ziyaretleri büyüklere sevgi ve saygı unutulmaya başlıyor.
Bu da yeni neslin geçmişi bu yönden cahil olarak görmesinden kaynaklanıyor.”
..........
“Yeni nesiller geleneklerin unutulmasından sorumlu. Değerlere sahip çıkmıyorlar, ge-
lenekleri umursamıyorlar.”
Kimi ise daha etraflı bakıp hemen herkesin, zamanın, dönemin, hayat şartları-
nın, çevrenin ve toplumun sorumlu olduğunu ifade etmektedir.
“Bütün çevre sorumlu; bütün toplum sorumlu; şehir dokusu, yaşam şartları.”
..........
“Hayat şartları. Çalışma saatleri, trafik, zaman bulamama, mesafelerin uzaklığı.”
..........
“Teknoloji ilerledikçe zaman ilerledikçe eski örf âdetler günümüze ayak uyduramıyor.
Maddi değerlerimiz ilerlerken manevi değerlerimizin de yerinde saymasını bekleyemezsi-
niz. Onlarda günümüze göre şekil değiştirir.”
..........
“Şehirlere göçler ve geçim sıkıntısından olduğunu düşünüyorum. Herkes geçim derdine
düşüp kendini unutuyor. Maddiyat işin içine giriyor.”
..........
“Yaşlı insanlar eski âdetlerin unutulduğundan, genç insanlar ise yaşlıların yeni döne-
me ayak uydurmadığından şikayet eder. Bence arada bir kopukluk var. Bu da nesiller arası
aktarım sorunudur. Değerlerin aktarımı sorunudur. Büyükler bazı şeyleri aktarmada geç
kalmış ya da yanlış yapmış olabilir diye düşünüyorum. Arada bir kopukluk olduğu gerçek-
tir. İki taraf da zıt kutuplarda yaşıyor şu an için.”
..........
“Yaşlılarımız ve sonraki gelen nesiller sorumludur. Hepimiz hatalıyız, herkes kafası-
na ve kendi çıkarına göre bazı şeyleri eksik aktarıyor yani bir kişinin değil herkesin suçu
var.”
..........
273
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Yaşadığımız çağ sorumlu. Teknoloji, internet, televizyon sorumlu.”
KADIN ROLÜ
Ailenin kurucu temellerinden biri kadındır. Kadın tıpkı erkek gibi aile imge-
sinin karşılığıdır. Kimi atasözleri yahut deyimler de kadının aile için önemini dile
getirmektedir. ‘Yuvayı dişi kuş yapar’ sözü de bu gerçeğin altını çizmektedir. Türk
ailesinde ise kadının etkinliği, rolü, yeri biraz daha ön plandadır. Ev, kadının mekânı
olarak görülmüştür genelde. Kadının çalışma hayatına dahil olmasıyla birlikte kimi
algılarda değişimler de olagelmiştir elbette. Kadının yeri konusunda yeni zamanlar-
da yeni tartışmalar ortaya çıkmıştır. Ancak hiçbir tartışma ve yeni gelişme kadının
ailedeki önemini dikkate almamazlık edememiştir.
Kadın rolleri büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Araştırmaya katılanların gö-
rüşlerinde de bu durum kendini belli etmektedir. Kadın öncelikle annedir. Bir sevgi
ve şefkat abidesidir. Merhametin göstergesidir. Ailenin sevgi bağının yayıcısıdır. Bir
eştir kadın aynı zamanda. Erkek gibi ailenin temelidir; erkeğin yoldaşı, candaşı, her
durumda yanı başında bulduğu tek tutamağıdır. Bir anne ve eş olarak kadın değişik
fonksiyonlar ifa eden zengin bir imgedir. Aile denen kurum biraz da bu imgenin
açılımlarında hayat bulmaktadır.
Kadının ailedeki görevi sizce nedir? Kadın nelere karışmalı nelere
karışmamalı?
Kadının ailedeki yeri, görevi, konumu nedir? Hangi işler ondan sorulur? Kadın
aile hayatının neresindedir? Tersten bir soru olarak kadın her şeye karışabilir mi,
yahut nelere karışabilir? Genel olarak kadın tıpkı erkek gibi ailenin temel unsuru ve
sütunu olarak görülmektedir. Kadın ailenin temel direğidir; erkeğin üstlendiği so-
rumluluklardan daha az sorumluluğu yoktur. Hatta kimilerine göre kadının yükü ve
sorumluluğu daha fazladır. Kadın-erkek ayrımını reddeden, her ikisini paylaşımcı
bir konuma oturtan cevapların sıklığı dikkat çekmektedir. Kadın-erkek birbirinin
rakibi yahut alternatifi olarak değil, bir ailenin, evin birlikte temeli olarak resme-
dilmektedir. Bu ise genel anlamda Türk toplumunda kadın-erkek arasındaki ilişki-
nin akli zemine oturtulduğu, kadın ve erkek rolleri üzerinde şüphelerinin olmadığı,
birbirlerinin kaçınılmaz destekçileri olarak görüldüğü yönünde büyük bir kabulün
olduğuna işarettir.
274
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Kadın her şeye karışmalıdır, kadın her şeyle iç içe kendi ailesiyle eşinin ailesiyle çocuk-
larla. Kadın her şeyi yürütendir. Hep ilk plandadır.”
..........
“Kadının görevi erkekten daha fazladır. Erkek sadece para getirir geri kalan her şeyi
kadın halleder. Bayanlar erkek erkeğe konuşmalara girmemeli ama haricinde engel yok.”
..........
“Kadının aile hayatındaki yeri erkeğinki kadardır. Nasıl erkeğin evin geçimi ailesi-
nin ihtiyaçlarını karşılaması gibi sorumlulukları varsa aynı sorumluluklar kadın için de
geçerlidir. Bizim toplumumuzda kadının görevi ev içerisinde gerçekleşiyor ama bu yanlış.
Kadının dışarıda da evinin dışında da sorumlulukları vardır. Dilerse çalışabilir, dilerse
eşine destek olabilir, olmalıdır da. Çünkü, birilerinin oturup birilerinin çalışmasıyla top-
lumumuz ileriye taşınamaz. İnsanlar birbirlerine destek olmalıdır. Destek olunurken de
kadın-erkek ayırımı yapmak yersiz. O yüzden erkeğin toplumda nasıl sorumluluğu varsa
kadının da aile içerisinde ve dışarıda, toplumda aynı sorumluluğu taşıması gerekiyor diye
düşünüyorum.”
..........
“Kadın her yerde konuşmalıdır. Sınırlar koymak o kadının kişiliğini yok saymaktır.
Bunun için de kadının bir şeyler biliyor olması lazımdır. Kadının ailedeki görevlerinden
biri toparlayıcı, bağlayıcı olmasıdır. Görevi sadece ev işleriyle sınırlı olmamalıdır. Ama
bazen çocuklarıma daha çok vakit ayırabilmek adına işimden ayrılıyorum.”
..........
“Kadın ailedeki en önemli yapı taşıdır. Bir sınırı yoktur. Kadın kendini ilgilendiren
her konuya karışmalı, erkeğin karıştığı her konuya da karışabilmeli. Kadın-erkek diye
bir ayrım söz konusu olmamalı. Kadının yeri ne derseniz; erkeğin yeri neyse toplumda
kadının yeri de odur.”
..........
Kadın ve erkeğin görevlerini ayırma, en azından birincil sorumluluk alanı belir-
leme gibi bir seçenek de, katılımcıların görüşlerinde yansımaktadır.
“Kadın erkeğin işine karışmayacak erkek kadının işine karışmayacak. O zaman do-
ğanın dengesi bozulur. Kadının görevi ayrı erkeğin görevi ayrı. Erkek dışarıdan getirecek
o getirmekle mükellef kadında evde kocasının yemeğini yapacak kocasına hizmet etmekle
mükellef. Bundan güzel mutluluk olmaz.”
..........
275
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Kadın her şeyde fikrini söylemeli bence. Ortam neyi gerektiriyorsa fikri alınmalı. Ka-
rışmaması gereken bir şey yok diye düşünüyorum. Her konuda fikri alınmalı. Kadın çalış-
sa da çalışmasa da ev içerisinde yapmakla yükümlü olduğu bazı görevleri vardır. Onları
yerine getirmelidir.”
..........
“Ailenin temel taşı olmazsa olmazıdır. Yuvayı yapan dişi kuştur. Evden sorumludur
ve kadının işine karışılmamalıdır. Kadının çözemeyeceği konular olabilir ama kendi ya-
pabileceği şeylere karışılmamalıdır.”
..........
“Kadın ve erkeğin farklı görevleri vardır. Kadın yapısı gereği besleyicisidir, anaçtır.
Bunu yapmadığı takdirde görevlerini yerine getirmemiş olur. Kadının dışarıda çalıştığı iş
ev hayatını etkilememelidir.”
Ailede en az erkek kadar etkin ve yetkin olduğu ifade edilen kadının çok de-
ğişik görevleri vardır. Ev işleri, ev idaresi, gerektiğinde ekonominin idaresi, çocuk-
ların bakımı, temizliği, terbiyesi, toplumla ilişkiler, akraba, komşuluk ilişkilerinin
devamı, daha anaç ve sevgi dolu olması gibi kadına dönük temel beklentiler yahut
görevler, bir anlamda kadın rolüne ilişkin Türk toplumunun zihin yapısının kimi
ipuçlarını da vermektedir.
“Aile bir bütündür. Bunun içinde kadın illa kendine sadece bir yer bulup kalmama-
lıdır. Aile içinde bir sıkıntı varsa bu sıkıntı ortaktır ama aile içinde bazı fertlere bazı
görevler daha fazla düşer. Anne çocuk yetiştirmede babaya nazaran ve diğer fertlere
nazaran yükü biraz daha fazladır, ama bunun haricinde anne sadece mutfakta çalışır
çocuk yetiştirir diyemeyiz. Bir ailede ortak bir sorun varsa çözücüleri de ortaktır herkes
elinden geldiğince bu işten sorumludur. Mesela çalışmayan ev hanımı olan bir anne evde
maddi sıkıntılar olduğunda “ bu eve para getiren kişi beyimdir, bu sıkıntı beni bağla-
maz” diyemez.”
Kadının belki ev işlerine değil ancak ‘dışarıdaki işlere’, örneğin eşinin işlerine,
eşinin iş ilişkilerine karışmaması, eğer ailenin geçimi sadece erkeğin üstünde ise bu
durumda kadının ekonomiye fazla müdahale etmemesi gerektiği de yaygın görüşler
arasında yer almaktadır. Bu görüş gerek erkek gerekse kadın katılımcılarca ifade
edilmektedir. Bir anlamda kadın ve erkeğin uyumlu bir aile hayatını sürdürmeleri
açısından, böylesi bir titizlik gerekli görülmektedir. Bu görüş aynı zamanda kadın
ve erkeğin kendi saygınlıklarına halel getirmeyecek davranışlarda bulunmaları ge-
rektiğini de ima etmektedir.
276
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Bence kadın ekonomiye hiç bir şekilde karışmamalı, fakat kadının şu anda karışmadı-
ğı hiç bir şey yok. İş yerimdeki müşterilerime dahi karışıyor. Toplum olarak böyleyiz.”
..........
“Geleneklerimize göre konuşacak olursam, kadınların genellikle çok fazla dışarı işiyle
meşgul olmamaları erkeklerin bu işlerle ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Günümüz
koşullarında kadınların da bir çok işi dışarıda yapmakta olduklarını da görüyoruz. Ben
bir noktada yapmaları gerektiğini de düşünüyorum. Ailede tüm işleri kadının üstüne yık-
mak da doğru değildir. Erkeğin de ev işlerinde eşine yardımcı olması kanaatindeyim. Ama
biz Türk erkekleri bunu dışarıda söyleyemeyiz, gurur meselesi yaparız. Hayat müşterektir.
Ortaklaşa yapmak gerekir, hem içeri işlerini hem dışarı işlerini.”
Kadın sizce ailenin temel direği midir; bir aileyi temsil edebilir mi?
Kadının ailede ‘temel direk’ olup olmadığı ve ailenin bir ‘temsilcisi’ sayılıp sa-
yılmayacağı sorusu, kadının ailedeki rolünün keskin göstergelerine ulaşmak ama-
cıyla ortaya atılmıştır. Gerek ‘temel direk’ gerekse ‘temsiliyet’ meselesi, ailede kadın
ve erkek rolünün can alıcı noktasını oluşturmaktadır. Her iki husus da, gerçek ve
temel bakışın ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Bakış, bu hususlar etrafında net
çizgilerine ulaşmaktadır. Türk toplumu, kadının ailede temel direk olduğunu kabul
etmekte midir? Kadını, ailenin bağımsız, özgüvenli, kendi kimliği ve inisiyatifi olan
bir temsilcisi olarak görmekte midir?
Kişisel hikayeler, yaşanmışlıklar, bölgesel farklılıklar dışında meselenin genel
bir resmi çizilmek istendiğinde, Türk toplumunda bir aile değeri olarak kadının
yerinin belirgin ve net olduğu söylenebilir. Kadın en az erkek kadar ailenin teme-
lidir, ailenin temsilcisidir. Karar alma sürecine katılabilir, ailenin idaresinde söz
hakkına sahiptir. Çünkü bu hususlar aile hayatının huzurlu ve mutlu bir şekilde
sürdürülmesinin asgari şartlarıdır. Dolayısıyla bugün itibariyle Türk toplumunda
kadının karar alma sürecindeki rolünün, kendi meşru zemini bulduğu rahatlıkla
söylenebilir. Baskın kanaat, kadının ailenin temeli ve temsilcisi olduğu yönünde-
dir.
“Kadın kesinlikle temsil eder, kaldı ki erkekten daha duyarlı olduğunu düşünüyorum.
Çocuğun anneyle ilişkisi babayla olan ilişkisinden çok daha farklı. Hatta aileyi temsil ede-
cek en iyi kişinin kadın olduğunu düşünüyorum.”
..........
277
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Kadın aileyi temsil eder. Şimdi kadınlar okumuş. Eskinin erkeklerinden şimdinin
kadınları daha akıllı.”
..........
“Kesinlikle temsil edebilir. Ailesine sahip çıkmayı amaç edinmiş olan (genellikle böy-
ledir kadınlar) neden bir aileyi temsil edemesin ki? En az bir erkek kadar ailesini temsil
eder. Zaten günümüzde de kadınlar kendi işini yapıyor, soyadını taşıyabiliyor. Ailesini de
rahatlıkla temsil edebilir.”
Kadının ailenin temel direği olması ve aileyi temsil etmesi meselesine yeni
boyutlar ekleyen görüşlere de değinmek gerekir. Temsil meselesinin tartışan, kimi
şartlara bağlayan görüşlerin ana ekseninde kadın-erkek rolleri ve bu rolün nasıl uy-
gulanacağı yerleşmektedir. Örneğin, kadının erkekten sonra geldiği, erkek olmadı-
ğında aileyi temsil edebileceği tezi, bu görüşü güçlendirmektedir. Kadının ailede
temel direk olduğuna ilişkin bir itiraz yoktur; aile kadınsız ayakta duramaz. Bu ge-
nel bir kabuldür, ancak temsiliyet meselesinde farklı yaklaşımlara rastlanmaktadır.
Kimine göre de kadın eğer çalışıyorsa aileyi temsil edebilir. Kimine göre ise sosyal
hayatta kesinlikle erkek temsil etmelidir.
“Kadın ailenin temel direğidir. Özellikle çalışıyorsa aileyi temsil edebilir.”
..........
“Evet temsil edebilir. Öncelikle eşlerimizdir, ama eşlerin olmadığı yerde tabii ki bayan
aileyi savunacaktır. Temsil edecektir. Baba yani evin erkeği var olduğu sürece aileyi baba
temsil eder. Babanın olmadığı yerde anne aileyi temsil edebilir.”
..........
“Kadın ailenin temel direğidir. Sosyal çevrede ise erkek temsil eder.”
..........
“Babadan sonra gelir. Erkek çocukları babadan alır bazı şeyleri. Babanın vermiş ol-
duğu kıymetleri bilsin.”
..........
“Temsil edemez. Ailenin direği çifttir, tek değildir. İki eşin bir araya gelip farklı bir
birey oluşturmasıyla aile direği meydana gelir. Mesela erkeğin arkasında hanımı olmasa
erkek bir hiçtir. Aynı şekilde kadının arkasında erkek olmasa kadın da bir hiçtir. Aslında
bu iki birey birbirini tamamlar.
”Ailenin sorumluluğu kimin üstünde olmalı, erkekte mi yoksa kadında mı?
Ailede kadının rolünün önemli göstergelerinden biri de onun sorumluluk dü-
zeyi ve derecesidir. Ailenin sorumluluğunu üstlenme adına, kadın ne kadar ehil ve
gerekli görülmektedir? Erkek ile kıyaslandığında kadına ne kadar sorumluluk veril-
mektedir? Bu sorumluluğun sınırları ve alanları nelerdir?
Katılımcıların bazıları ailede sorumlulukların paylaşılması gerektiğini ifade
etmektedir. Erkek ve kadın paylaşımlı bir hayat sürdürmelidir. Aile, bir ortaklık
olduğu için, paylaşım ve ortaklık esastır.
“Aile sorumluluğu paylaşılmalı. Çünkü aile sorumluluğu çocukla birlikte çok önemli
bir şey. Düzenli bir şekilde paylaşım içinde olundu mu aile gibi önemli bir kurum kendini
çok rahat ilerletebilir, çok güzel bir oluşum olabilir. Ancak tek bir kişiye yüklendiği zaman
içinden çıkılamaz bir durum oluşur. Paylaşım içinde belki biraz daha erkeğin ağır bastığı
aile birlikteliği güzel olur bence.”
..........
“Kadın de erkek de sorumluluğu birlikte taşır. Çünkü ailede kadın erkek eşittir tıpkı
bir elma gibi.”
..........
“Her ikisinde de olmalı aile sorumluluğu. Çünkü bu çok önemli bir sorumluluk. Tek
kişiye yüklenmemeli diye düşünüyorum. Anne baba ortak hareket etmeli. İkisinin de aynı
değerde rolü vardır bu hayat içinde.”
Kimi katılımcılar ailede erkek rolünü önceler ve sorumluluğu erkeğe verirler.
Özellikle ailenin geçimi konusunda doğrudan erkeğin yükümlü olduğunu ifade et-
mektedirler. Her ne kadar erkek, sorumluluk almada önde olsa da, sonuçta bunu ka-
dınla paylaşmalıdır. Tek başına ailenin tüm yükünü yüklenmesi söz konusu olamaz.
“Sorumluluk aslında eşit dağıtılmalı. Ama yapı itibariyle erkeğin biraz daha fazla
sorumluluk alması gerekir. Gene de sorumluluk tamamıyla erkeğin sırtında, omuzlarında
olmamalı.”
..........
“Ataerkil bir toplum olduğumuz için baba sorumludur. Ama kadın hiç sorumlu değildir
diyemem. Çalışan kadınlarımız da var, onlar da ailenin sorumluluğunu almış durum-
dalar. Bir kadın çalışıp ailesinin geçimini sağlamak zorunda değildir. Ama erkek çalışıp
ailesinin geçimini sağlamak zorundadır.”
276
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Bence kadın ekonomiye hiç bir şekilde karışmamalı, fakat kadının şu anda karışmadı-
ğı hiç bir şey yok. İş yerimdeki müşterilerime dahi karışıyor. Toplum olarak böyleyiz.”
..........
“Geleneklerimize göre konuşacak olursam, kadınların genellikle çok fazla dışarı işiyle
meşgul olmamaları erkeklerin bu işlerle ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Günümüz
koşullarında kadınların da bir çok işi dışarıda yapmakta olduklarını da görüyoruz. Ben
bir noktada yapmaları gerektiğini de düşünüyorum. Ailede tüm işleri kadının üstüne yık-
mak da doğru değildir. Erkeğin de ev işlerinde eşine yardımcı olması kanaatindeyim. Ama
biz Türk erkekleri bunu dışarıda söyleyemeyiz, gurur meselesi yaparız. Hayat müşterektir.
Ortaklaşa yapmak gerekir, hem içeri işlerini hem dışarı işlerini.”
Kadın sizce ailenin temel direği midir; bir aileyi temsil edebilir mi?
Kadının ailede ‘temel direk’ olup olmadığı ve ailenin bir ‘temsilcisi’ sayılıp sa-
yılmayacağı sorusu, kadının ailedeki rolünün keskin göstergelerine ulaşmak ama-
cıyla ortaya atılmıştır. Gerek ‘temel direk’ gerekse ‘temsiliyet’ meselesi, ailede kadın
ve erkek rolünün can alıcı noktasını oluşturmaktadır. Her iki husus da, gerçek ve
temel bakışın ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Bakış, bu hususlar etrafında net
çizgilerine ulaşmaktadır. Türk toplumu, kadının ailede temel direk olduğunu kabul
etmekte midir? Kadını, ailenin bağımsız, özgüvenli, kendi kimliği ve inisiyatifi olan
bir temsilcisi olarak görmekte midir?
Kişisel hikayeler, yaşanmışlıklar, bölgesel farklılıklar dışında meselenin genel
bir resmi çizilmek istendiğinde, Türk toplumunda bir aile değeri olarak kadının
yerinin belirgin ve net olduğu söylenebilir. Kadın en az erkek kadar ailenin teme-
lidir, ailenin temsilcisidir. Karar alma sürecine katılabilir, ailenin idaresinde söz
hakkına sahiptir. Çünkü bu hususlar aile hayatının huzurlu ve mutlu bir şekilde
sürdürülmesinin asgari şartlarıdır. Dolayısıyla bugün itibariyle Türk toplumunda
kadının karar alma sürecindeki rolünün, kendi meşru zemini bulduğu rahatlıkla
söylenebilir. Baskın kanaat, kadının ailenin temeli ve temsilcisi olduğu yönünde-
dir.
“Kadın kesinlikle temsil eder, kaldı ki erkekten daha duyarlı olduğunu düşünüyorum.
Çocuğun anneyle ilişkisi babayla olan ilişkisinden çok daha farklı. Hatta aileyi temsil ede-
cek en iyi kişinin kadın olduğunu düşünüyorum.”
..........
268
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Genelde gelenek ve göreneklerimize bağlı kalmaya çalışan insanlarız. Atalarımızdan
öğrendiğimiz kadarı ile âdetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Bizim âdetlerimizde çok katı
ve yanlış şeyler de var bunları göz ardı edip bunun dışındaki şeyleri yapıyoruz.”
..........
“Büyükşehirlerde geleneklere uyulmuyor zaten. Apartmanlarda kimse birbirini tanı-
mıyor, komşuluk yok.”
Kimi katılımcılar ise geleneklerin sürdürülmesini gerekli görmemekte, bu ya-
pıya eleştirel yaklaşmaktadır. Yeni yaşam koşullarında insanların kendi hayatlarını
yaşamaları gerektiğine inanmaktadır.
“Bazıları çok saçma geliyor. Bazı tabuları yıkmak gerekir. Bir hadde kadar bağlıyım.
Çok örümcek beyinli şeyler de var. Sevgi, saygı, hoşgörü, Allah korkusu olmalı.”
..........
“Şehirde yaşıyorsa şehirli olması gerekiyor. Ben bağlı değilim geleneklerime.”
..........
“Gelenek görenek diye bir şey kalmadı, 21. Yüzyılı bırak 30. Yüzyılı yaşamaya başladık.
Her şey iç içe girdi. Tek bir şey var çizgiler. Ben ona karşıyım.”
Sizin ailenizi göz önüne aldığımızda hangi konularda (düğün, bayram, yemek, giyim-kuşam, komşuluk, akraba ilişkileri, yardımlaşma v.s) geleneklerinizi sürdürü-yorsunuz hangi konularda geleneklerinizden koptunuz bize söyleyebilir misiniz?
Toplumda ve ailede yaşatılan gelenek ve görenekler arasında düğün, cenaze,
bayram, akraba ziyareti, misafirlik, âdâb-ı muâşerete riayet etme gibi kategoriler
öne çıkmaktadır. Toplum söz konusu gelenek-görenekler konusunda genel anlamda
ciddiyetini korumaktadır. Elbette ideal düzlemde geleneklerin devam ettirildiğini
söylemek de zordur. Fakat bu konuda belirgin bir bilinçten, iyi niyetten, arzudan ve
bir dirençten söz etmek mümkündür.
“Toplumsal ve dini geleneklerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Ama kopmalar da mey-
dana geliyor. Yıkıntılar da meydana geliyor. Ama biz bu yıkıntıları çoğaltmamaya gayret
ediyoruz.”
..........
“Biz gelenek ve göreneklerimizi düğünlerde bayramlarda sosyal yaşamda yardımlaş-
malarda sürdürüyoruz. Biz Türküz Avrupalı gibi yaşayamayız. Büyüklerimizden gördü-
ğümüz ahlaki ölçüler çerçevesinde sürdürüyoruz hayatımızı. Hiç birinden kopmuş değiliz.
279
Kadının çalışması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kadının çalışması yahut çalışan kadın olgusu Türk aile yapısını ve değer-
lerini derinden etkileyen bir husustur. Kadının çalışma hayatına dahil olması,
bu hayatta daha etkin ve yoğun görev üstlenmesine paralel bir şekilde değerler
dünyasını, rollerde, konumlarda, statülerde önemli tartışmalar olagelmektedir.
En temel sorgulama, kadının çalışıp çalışmaması, çalışma hayatına dahil olup ol-
maması. Bu noktadan başlamak üzere tartışma diğer konulara da yansımaktadır.
Değişen toplumsal ortamda, kadın rollerinde de önemli başkalaşmalar kendini
göstermektedir. Bugün kadın çalışma hayatının tüm süreçlerinde olduğu gibi
bütün iş kollarında da vardır. Ancak görüldüğü kadarıyla tartışma daha temel
noktalarda hâlâ sürmektedir. ‘Kadın çalışmalı mı, çalışmamalı mı’ sorusu bunu
bir göstergesidir.
Kadının çalışması, toplumsal alanda keskin bir olgudur. Dolayısıyla kadının
çalışması yönündeki görüş ağırlık kazanmaktadır. Kadınların ve erkeklerin farklı
tepkileri olabilmektedir bu konuya ilişkin. Ancak genelde bir kabullenme kendini
belli etmektedir. Kadının çalışması yönünde görüş bildirenlerin ortaya koyduğu ne-
denler de önemlidir. Neden çalışmalı kadın? Çalışan kadın hem ailesine ekonomik
yönden destek olur, hem de kendi özgürlüğünü keşfeder; kendi ayakları üstünde
durmayı öğrenir, erkeğe bağımlı olmaktan kurtulur. Böylesi bir sosyopsikolojik et-
kenin de önde olduğunu söylemek mümkün. Bunun arkaplanında ise bir ihtimal
çalışmayan ve eve kapanan kadının ezildiği, hor görüldüğü gibi kimi zaman doğru
kimi zaman yanlış bir algının var olduğu düşünülebilir.
“En güzel şey. Çalışan kadın her şeyde özgürdür. Kadın çalışsın ve aileye katkıda
bulunsun.”
..........
“Bu devirde kadının çalışması şart. Günümüz kadını çalışmalı. Kendine güveni gelir.
Saygınlığı ve kendine bakımı artar. Aile hayatındaki yeri artar.”
..........
“Maalesef yapı olarak ben de kadının evde oturmasını isterim. Ancak aileler belirli
zorunluluklarla karşı karşıya. Kadının da çalışması bir anlamda katkı sağlıyor. İleriki
yaşamı için de kadın için bir güvence sağlamaktadır.”
..........
“Kadının çalışması çok gerekli. Ekonomik özgürlük önemli. Çocuklarına bir şey vere-
biliyorsun çalışınca. Ekonomik özgürlük bence şart, o yüzden.”
280
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
..........
“Çalışmalı, kendi ayaklarının üstünde durabilmeli. Geleceği için, kocasına karşı küçük
düşmemek için.”
Kadının çalışmasını kimi şartlara bağlamak, o şartlar etrafında bu meseleye
yaklaşmak gibi bir seçeneğin de öne çıktığını ifade etmek gerek. Bunu yanında ka-
dının çalışmasını istemeyen, karşı çıkan bir görüşün de alttan alta belirgin oldu-
ğunu da not etmeli. Her iki durum için de çeşitli açıklayıcı, anlamlı nedenler ileri
sürülmektedir. Belli bir algıyı, toplumsal tutumu, yargıyı ele vermesi açısından, bu
nedenler önemli.
“Kadının çalışması bana pek mantıklı gelmiyor. Kadın çalıştığı zaman kendi ayak-
larının üstünde durur, kendi kararlarını almaya çalışır. ‘Ben çalışıyorum, sana ihtiyacım
yok’ gibi bir yaklaşım sergiler.”
..........
“Kopuşlar meydana gelebilir. Tam olarak görevlerini yerine getiremeyebilirler. Ama
dediğim gibi sorumluluk sadece kadın da ya da erkekte değil. Bizler bütün sorumluluğun
kadında olduğu düşüncesiyle büyüdüğümüz için bu sorunlar meydana geliyor. Erkek kendi
sorumluluklarını yerine getirir. Hanımına da yardımcı olursa zaten bu sorunlar meydana
gelmez. Bizim toplumumuzda erkek çalışır getirir, kadın evde oturur, çocuklarına bakar
kuralı var. Bunu da desteklemiyor değilim, destekliyorum ama günümüz şartlarında tek
maaşla aileler geçinemeyebiliyorlar. Kadının da erkeğine destek olması gerekiyor.”
..........
“Günümüz şartlarında insanların durumları ortada, hayat şartları ortada. Eğer ihti-
yacı varsa, geliri yetmiyorsa çalışabilmeli kadın. Ele güne muhtaç olmaması adına, kendi
ayakları üzerinde durabilmeli, çalışabilmeli.”
..........
“Şu ortamın şartlarında doğrudur. Ama bir noktada doğru değil. Bir erkek evini ge-
çindirmekle mükelleftir, zorunludur. Ama bir kadın evini geçindirmekle mükellef değildir.
Bu bakımdan doğru değildir. Kadınlar genelde iş buldukları için erkekler boşta kalıyor.
İşsiz erkeğe de kız istemeye gidince işsiz diye kız vermiyorlar. Bu yönlerden ben uygun
görmüyorum. Kızım da olsa eşim de olsa uygun görmüyorum.”
..........
“Evet çalışmalıdır ya da hayır çalışmamalıdır diyemem. Şartlara göre değişen bir du-
rumdur. Çalışabileceği uygun şartları olan, rahatsız edilmeyeceği bir yerde çalışabilir. Ama
toplumda, çevreme baktığım zaman çalışmalıdır diyemem.”
..........
281
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Kadının erkeğinin çalışması gibi bir ayrım yapılması da yanlış. Kaldı ki kadınlar
çalışınca daha faydalı düzenli ve daha başarılı olacaklarını düşünüyorum. Mümkün oldu-
ğunca çalışma hayatı içinde olmalı diye düşünüyorum. Ben hep çocuklarım çalışsın istedim,
meslek sahibi olsun, eşinin eline bakmasın istedim. Ben eşimin eline baktığım için onlar
bakmasın istedim.”
Çalışan kadınların eşine ve çocuklarına karşı görevlerini tam olarak yerine geti-
remeyeceğini düşünenler var. Bu konuda ne dersiniz?
Bir olgu olarak çalışan kadın, değişik bakış açılarının değerlendirmesinin mu-
hatabıdır. Bu olguya yaklaşımlar, çeşitlilik gösterir. Olumlayan ve olumsuzlayan
yaklaşımların baskınlığında, başka bakışlar da söz konusudur elbette. Türk aile de-
ğerlerinde önemli bir tartışmaya yol açan bu olgu, bir tür ‘çalışan kadın imgesi’nin
oluşmasına yol açmıştır. Bu imge, toplumsal hayatın bir ögesi durumundadır. Do-
layısıyla bütün toplumsal imgeler gibi bu da farklı bakış açılarının değerlendirdiği
bir alandır.
Çalışan kadın imgesinde Türk toplumunun çalışma hayatına, kadının çalışma
hayatındaki konumuna ilişkin kimi kabul ve redleri yer almaktadır. Aynı zamanda
kadim bir sorun olan çalışma hayatı - ev hayatı ikiliği de burada yerini almakta-
dır. Bunun beraberinde gelen temel tartışma ise çalışan kadın - ev kadını ikiliğidir.
Hangi kadın aile için kaçınılmaz yahut önemlidir gibi düz bir soru, ister istemez
gündeme oturmaktadır. Her iki kadın tipinin bir karşıtlık oluşturduğu gözlenmek-
tedir. Birbirlerine karşı bakışlarında önemli boyutta eleştirinin ve olumsuzlamanın
varlığı dikkat çekmektedir. Bu tartışmada gerek ev kadını gerekse çalışan kadın,
kimi imajları yüklenerek toplumsal değerlendirmenin muhatabı olmaktadır.
Çalışan kadın, evine yorgun dönmektedir. Yahut işini evine taşımaktadır. Do-
layısıyla ailesine gerekli ihtimamı, özeni göstermemektedir. Ailevi yükümlülükle-
rini tam anlamıyla yerine getirememektedir. O bakımdan kadının çalışması doğru
değildir. Böylesi bir değerlendirme, genelde olumsuzlanmakta ve aksine çalışan ka-
dının da tıpkı ev kadını gibi evine, ailesine, çocuklarına gerekli özeni gösterdiği ileri
sürülmektedir.
“Kesinlikle böyle bir şey olmaz bence, çalışan kadınlar evde oturan kadınlardan çok
daha fazla ilgileniyorlar eşleri ve çocukları ile.”
..........
282
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Katılmıyorum. Bu kapasite ile ve beceriyle ilgili bir şey, eğer bir kadın tembel, bir ba-
yan pasaklı, bir bayan kendisine hayrı olmayan bir kadınsa, o kadın ben dışarıda çalışıyo-
rum bahanesinin arkasına sığınan biriyse o kadına siz dört tane hizmetçi de tutsanız boş.”
..........
“Kadın evinin sorumluluğunu bilir. Evinde evinin kadınıdır. Dışarıda iş kadınıdır.
Çalışan kadın daha düzenlidir. Programlıdır. Kadın, hem çalışıp hem ilgilenebilir.”
..........
“Çalışan kadın aldığı gelirle açığı farklı bir şekilde kapatabilir. Örneğin yardımcı ala-
bilir. Ya da biraz işinden biraz evinden ödün vererek (bence en güzeli de budur) iki tarafa
da ölçülü bir şekilde yaklaşırsa güzel bir birliktelik olabilir.”
Çalışan kadının bazı nedenlerden dolayı tam anlamıyla kendilerini ailelerine
veremeyeceği, bu anlamda bir ihmalle karşı karşıya kalacakları görüşü de kayda de-
ğer bir görüş olarak ortadadır. Bu görüşün en azından toplumun çalışan kadına ba-
kışında değerlendirilmesi gereken bir bakış açısı olduğu söylenmelidir.
“Tam olarak yerine getiremeyeceği kanaatindeyim. Fakat dışarıda da yaptığı bir iş
var. Onu da anlayışla karşılamak gerekir. Erkeklerimizin de bu konuda daha duyarlı ol-
ması lazım. Yerine göre eğer kadın karşılayamıyorsa ihtiyaçlarını erkeğin yardımcı olması
lazım.”
..........
“Evet ben bu düşünceye katılıyorum. Çalışan kadınlar zaman açısından bir ev hanı-
mı gibi bol zamanları olmadığı için ve günün büyük bir bölümünü dışarıda stres altında
geçirdikleri için eve yorgun bitmiş ve stres yüklü geldikleri için evde eşlerine ve çocuklarına
yeteri kadar zaman ayıramayacaklarını düşünüyorum.”
..........
“Çalışan kadın zaman zaman görevlerini aksatabilir.”
..........
“Bir erkek görevlerini yerine getirebiliyorsa kadın da görevlerini yerine getirebilir. Ço-
cuğun ve evin sorumluluğunda kadın erkeğin sorumluluğu eşit olmalı. Kadın akıllıysa
hem işini idare eder hem eşini idare eder hem de çocuğunu büyütür. Akıllı değilse eşini de
çocuğu da ihmal eder.”
..........
283
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Doğrudur, tam yerine getiremeyebilir. Çocuklara daha çok onlar baktığı için bu tarz
problemler olabilir. Ama hem çalışıp hem vakit ayıran anneler de var.”
Kadın kocasından izinsiz ev dışına çıkabilir mi?
Gene ailede kadının rolüne ilişkin bir başka husus ise, kadının özgürlüğü, gü-
venilirliği, özgüveni açısından onun kendi kararlarını kendi başına alıp alamayacağı
konusudur. Bu anlamda hayli keskin cevaplara yol açması açısından kadının koca-
sından izin almadan evden dışarı çıkıp çıkmayacağı sorulmaktadır. Aslında burada
beklenen, kadın imajının kimi çizgileridir. Aynı zamanda kadının evdeki konumu,
eşinin gözündeki yeri ve önemidir. Bir anlamda ironik olan soru, kadın rolünün
ayrıntılarını vermesi açısından önemlidir. Kadının evinden dışarı çıkması, bir öz-
güven ve güven meselesidir. Ailenin sorumlu, saygın, bağımsız bir ferdi olan kadın,
ailenin yaşam şartları ve tarzları doğrultusunda davranmaktadır. Aksi bir durum
zaten aileyi dağıtacaktır. O bakımdan kadının ne yaptığı, nasıl davrandığı, kime
danışıp danışmadığı, kararlarını nasıl verdiği, ait olduğu ailenin imajına dönük kimi
ipuçlarını barındırmaktadır.
Kimine göre izin almak anlamsızdır artık. Böyle bir şeye gerek dahi yoktur.
Ancak haber vermek ile izin almanın farklı şeyler olduğunu da bilmek gerekir.
“İzin almak çok anlamsız tabii ki çıkabilir haber vermek ayrı bir şey izin almak ayrı
bir şeydir.”
..........
“Kadın her dakika her saat eşini bulamayabilir. Dışarıda acil bir işi olabilir. Çıkabil-
melidir. Ama çok keyfi lüzumsuz, koca her geldiğinde eşini evinde bulamıyorsa bu derecede
tabi doğru bulmuyorum. Kadın gerekli gördüğü yerde izin almadan çıkıp işini halledip eve
dönmeli, eşinden önce evde olmalı tabii.”
..........
Bu meselenin temeli güvendir. Güven olduğu sürece kadın istediği gibi davranabilir.
Her dakika, her eyleminde izin alması söz konusu olamaz. Önemli olan karşılıklı güven-
dir.
..........
“Eskiden kadın izinsiz çıkamazdı. Ama şimdi gidebilir.”
..........
“Karşılıklı güvenle olabilir. Sonradan nereye gittiğini haber verirse çıkabilir.”
..........
284
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Elbette ki çıkabilir güven varsa, eşler birbirine güveniyor ise, tabiî ki izin almadan
çıkabilir.”..........
“İzin alıp çıkması mantıklı olur (kadın cevap veren).. Tabiî ki çıkabilir izin alma söz
konusu olmaz. İzin değil de haber verir.”
KARAR ALMA
Ailede önemli konularda karar alırken son sözü kim söylemeli? Mesela sizin aile-
nizde önemli konularda nasıl karar alırsınız?
Ailede kararlar ortak alınmalıdır. Çünkü aile bir bütündür; birlik ve beraberlik
yuvasıdır. Bu karar alma sürecine de yansımalıdır. Bu bakımdan ailevi meselele-
re ilişkin kararların ailenin tüm fertlerinin katılımıyla yapılması bir gerekliliktir.
Böylesi bir ortamda bir ‘son söz’den söz etmek gerekmez. Bu katılımın olmadığı
ailelerde geçerli olabilir ancak.
“Mutlaka birlikte söyleriz. Son söz diye bir şey yoktur.”
..........
“Kararlar bence hep beraber, ortak alınmalı. Aile bireylerinin tamamı dahil olabilmeli.
Ben eşimle, çocuğumla beraber karar alırım.”
..........
“Son söz diye bir şey yok. Ben ortak duygulardan anlarım. Ortak bir çizgide buluşaca-
ğız. Biz ailede eşim, ben ve çocuklar ortak karar almaya çalışıyoruz. Anne, baba, çocuklar,
ortaklaşa bir karara varmalı.”
..........
“Bence son söz beraber söylenmeli. Bazen eşim bazen ben söyleyebiliyorum konuya göre.
Evle ilgili alınacaklarla ilgili son söz benim. Çocuklar konu olursa eşime bırakmaya çalı-
şıyorum.”
Kimine göre son söz erkeğindir. Karar almak erkek işidir. Baba figürü bu ailede
baskındır. Pek demokratik eğilime yatkın bir aile olduğu da söylenemez böylesi bir
yanın.
“Son karar erkeğindir.”
..........
“Baba söylemeli son sözü. Genellikle babam alır önemli kararları bizde.”
285
ARAŞTIRMA BULGULARI
Kimi katılımcılar ise meselenin önemli bir başka yönüne işaret etmektedir. Son
sözü kimin söylediğinin yahut kararları kimin verdiğinin bir önemi yoktur buna
göre. Önemli olan mantıklı ve doğrunun kim tarafından söylendiğidir. Aile, man-
tıklı ve doğrudan yana olmalıdır, yoksa kişilerden yana değil. Kim mantıklı ve doğ-
ru söylüyorsa, onun sözü dinlenmeli, onun kararı uygulanmalı.
“En mantıklı kimin cevabıysa o karar vermeli. Önemli olan verilen son kararın man-
tıklı olması.”
..........
“En mantıklı söyleyenin kararı alınır. Aileyi ilgilendiren bir kararsa herkesin fikri
alınır. Kişiyi ilgilendiren bir kararsa herkes fikrini söyler ama kişi kendi kararını alır. Son
sözü kim söylemeli diye bir şey yok.”
..........
“Doğru olan şeyi kim söylüyorsa onun kararı.”
Anne-babanın dışında aile büyükleri de karar alma sürecine dâhil olmalı mı?
Zaman zaman onların görüşlerine başvurmak gerekir mi? Yoksa aile hayatının so-
runsuz devam edebilmesi için kararlar sadece eşler arasında mı alınmalıdır?
Aile büyükleri, aslında ailenin bir parçasıdır. Her ne kadar çekirdek ailenin
başkınlığında aile büyükleri devre dışı kalmış gibi gözükse de, bu yanıltıcıdır. Aile
kavramında büyükler, akrabalar da yer almaktadır. Bu anlamda aileyi ilgilendiren
hususlara büyüklerin katılması gayet doğaldır. Tabi, bunun derecesi önemlidir.
Gerekli görüldüğü takdirde, büyüklerin karar alma sürecine dahil edilmesine,
onların görüşlerine zaman zaman baş vurmanın yerinde olacağına olumlu bir bakış
söz konusudur. Kimi kaygılar, kimi çekinceler olsa da büyüklere zaman zaman da-
nışmanın, ailenin sürekliliği açısından önemli olduğu belirtilmektedir.
“Aileyi ilgilendiren bir konu ise mutlaka aile içinde eşler arasında alınmalıdır. Hayat
tecrübelerinden faydalanmak adına büyüklerin görüşleri en azından sorulmalı. Fikirleri
alındı diye illa her söyledikleri yapılacak değil ama en azından fikirleri alınarak gönülleri
alınır.”
..........
“Aile büyüklerinin de söz hakkı olmalıdır. Çoğu zaman onlara fikirlerini soruyoruz.
Bazı konularda konuya müdahil olabilirler ama karar vermede sadece fikirleri alınmış
olmak ve gönülleri olsun diye olabilir. Kararı yine eşlerin kendileri vermelidir.”
..........
286
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Mümkün mertebe eşler arasında alınmalıdır kararlar. Ama eşlerin kararsız kalması
durumunda da aile büyüklerinin görüşleri alınabilir.”
..........
“Bu değişir tabii ki sadece eşler arasında alınması gereken kararlar da var. Büyüklere
sorulması gereken kararlar da var. Biz büyüklerimize de danışıyoruz tabii ki. Ama büyük-
lerimize sormadan kendi aldığımız kararlar da var.”
..........
“Karar sadece aileyi ilgilendiriyorsa sadece aile içinde alınmalıdır. Başka kimseyi il-
gilendirmemelidir. Ama karar dışarıdan birilerini de ilgilendiriyorsa ve içinden çıkama-
yacağımız bir durumsa karar veremiyorsak birilerinin tecrübelerine ihtiyaç duyuyorsak
danışılabilir. Fikir alınabilir.”
Kimilerine göre büyüklere danışmak gereksiz bir durumdur. Eşler kendi karar-
larını almalı. Bu anlamda aile işlerini kimse ile paylaşmamalıdırlar.
“Ben aile içi mevzularda başkasının karışmasını kabul edemem ama yine de danışıla-
bilir büyüklere, ama son söz ailede verilir.”
..........
“Tüm aileyi ilgilendiriyorsa olmalı. İki kişiyi ilgilendiriyorsa ailede kalmalı. Büyükler
çok da fazla ilişkiye karışmamaları gerekir.”
Aile ile ilgili konularda çocukların görüşünü almak gerekir mi?
Ailede çocukların görüşlerine başvurmak, doğrudan o ailede çocuğun değe-
ri ile ilgili bir durumdur. Çocuğun yeri, kıymeti, önemi karar alma sürecinde de
belli olmaktadır. Çocuklara aile nasıl yaklaşmaktadır? Onları hangi işlere katmak-
ta, hangilerinden uzakta tutmaktadır? Kimi durumlarda çocukların görüşlerine de
başvurulmakta mıdır?
Kimine göre çocuklar da birer birey olduğu için kararlara katılmalı, görüşleri
alınmalı. Yeri geldiğinde mutlaka çocuklara danışmakta fayda görülmektedir. Bu
ailenin birliği ve bütünlüğünün de bir göstergesidir. Çocukların aile işlerine dahil
edilmesi, belki onların sorumluluk duygularını perçinleyebilir. Ayrıca kimi sorun-
ları çocuklara sormak, onların fikrini almak, onların özgüvenlerini olumlu yönde
etkileyebilir. Kendilerini değerli ve gerekli görmelerine yol açabilir.
287
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Tabi çocuklar da birer bireydir. Ve anne babaların onların farkında olduklarını his-
settirmeleri gerekir. Zamanında ben de çocuk olduğum için evde kararlar alınırken bana
sorulmadığı zaman sanki hep onların istediği oluyormuş gibi geliyordu bana. O yüzden
böyle bir şeye her zaman karşı çıkmışımdır. Evde bir karar alınıyorsa her zaman çocuklara
da sorulmalıdır.”
..........
“Tabi gerekli. Aile dediğimiz şey sadece anne ve babadan değil çocuklardan da oluşur.
Bu ailenin bir üyesi de çocuktur. Çocuk bilmez gibi davranışlar çok anlamsız. Sağlıklı bir
birey olmaları için kesinlikle fikirleri alınmalı.”
..........
“Tabiî ki çocuklar o ailenin ferdi olduğu için alınmalı. Çocuklar da saygıyı hak ediyor;
nelerden mutlular nelerden mutsuzlar bunu öğrenmek gerekli.”
Aileyi ilgilendiren önemli bir konuda karar almada anlaşmazlık olduğunda nasıl
davranmak gerekir?
Ailede anlaşmazlıklar gayet doğaldır. Böylesi bir durumda, özellikle belli konu-
larda karar vermede kimi zorluklar oluşuyorsa ne yapmalı? Nasıl davranmalı?
“Anlaşmazlık olduğu zaman tekrar konu enine boyuna ele alınır. Getirisi götürüsü ele
alınır ve ortak bir yol bulunmaya çalışılır. Aklın yolu birdir.”
..........
“Problemleri ölçüp tartmak lazım. Düşünmek lazım. Anlaşmazlıklara hoşgörü ile
yaklaşılmalıdır.”
“Susulmalı. Bir süre o konu konuşulmamalı.”
..........
“Tekrar tekrar konuşarak, birbirimizi aydınlatarak anlatmamız gerekir. Yıkıcı değil
yapıcı olmak gerekir. Karar alınamıyorsa dışarıdan destek alınmalıdır. İşte bu noktada
büyükler devreye girer.”
EKONOMİ
Ekonomi, aile hayatının bir boyutudur. Aile bir ekonomik birlik olarak da gö-
rülebilir. Ailenin sürekliliği ve geçiminde başat rolü oynayan kurumlardan biri de
ekonomidir. Ailenin geçimi, ailenin geçimini kimin üstleneceği, aile ekonomisinin
288
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
nasıl kurulup yürütüleceği, aile bütçesinin gerekliliği yahut aile bütçesinin nasıl
oluşturulacağı, harcamaların nasıl yapılacağı gibi hususlar, ekonominin ailedeki ye-
rinin önemini göstermektedir.
Ailenin geçiminde sizce en fazla kim sorumluluk sahibidir?
Ailenin geçiminde, aile bütçesinin oluşturulmasında en fazla sorumluluk erke-
ğe aittir. Bu görüş genel anlamda Türk aile değerlerini de yansıtmaktadır. Erkeğin
birincil ödevi, evin geçimini sağlamak, evin ekonomik sorunlarını halletmek olarak
görülmektedir.
“Erkek daha fazla sorumluluk sahibidir.”
..........
“Toplumumuzda erkek gibi görünse de kadın da geçim konusunda en az erkek kadar
sorumluluk sahibidir. Çocuğun anneye olan ihtiyacını göz önünde bulunduracak olursak
erkek biraz daha sorumluluk sahibidir. Erkeğin sorumluluğu daha fazla.”
..........
“Erkek sorumludur çünkü erkek çalışmaya daha yatkındır. O her şeye katlanabiliyor
dışarıda gerektiği zaman.”
Kimi katılımcılar herkesin eşit derecede sorumlu olduğu yönünde görüş bildir-
mektedir. Kadın çalışsa da çalışmasa da sonuçta ailenin ekonomisinden sorumludur.
Bu bakımdan tüm aile fertleri, ailenin geçiminde de söz sahibidir.
“Daha çok erkektir. Kadınlar çalışmaya müsait olmayabiliyor ama şartlar uygunsa
kadın da mutlaka çalışmalıdır ve aile bütçesine katkı yapmalıdır.”
Herkes eşit derecede aile ekonomisine katkıdan sorumlu mudur? Örneğin çocuk-
lar boş vakitlerinde çalışarak aile bütçesine katkıda bulunmalı mı?
Gerekli görüldüğü zaman çocukların katkısı beklenmektedir. Ancak genelde
çocukların çalışması uygun görülmemektedir. Çocukların ödevi katılımcılara göre
henüz çalışmak olmamalıdır. Dolayısıyla çocuklar çalışmamalı, iş hayatına erken
atılmamalı, ailenin bütçesinde gerekli bir özne olarak yer almamalıdır bu çağların-
da.
289
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Aile bireyleri eşit olarak sorumlu derken burada anne ve babayı kastediyoruz. Çocuk-
ların görevi kesinlikle çalışmak değil. Çocukların görevi iyi bir eğitim almaları onların
görevi ders çalışmak olabilir.”
..........
“Mümkün olduğunca hayır. Çocukların belirli bir yaşa gelinceye kadar çalışıp para
kazanma derdinin olmaması lazım. Eğitime ağırlık vermesi lazım, kendini yetiştirmesi
geliştirmesi lazım. Eğer ailenin maddi durumu iyi değilse geçimde zorlanıyorsa diyecek bir
şey yok. O zaman katkısı olabilir.”
Ancak zorunlu durumlar söz konusu olduğunda çocuklar çalışıp aile bütçesine
katkı yapabilirler. Ayrıca hayat şartlarını öğrenebilmeleri bakımında da çocukların
çalışması gerektiği görüşü de not edilmeli.
“Bulunmalı. Çünkü hayat şartlarını o da öğrenmelidir. En azından on beş on altı
yaştan itibaren. Bana bir şey olursa kendini ayakta tutabilmesi lazım.
..........
“Eğer benim gelirim yetmiyorsa ihtiyaçların karşılanmasında, zorunluluk koşmadan
eşim de çocuklarım da çalışarak katkıda bulunabilirler aile bütçesine.”
Çalışan kadınlar maaşlarını kendileri istedikleri gibi harcayabilirler mi? Ne-
den?
Çalışan kadın imgesinde onun aileden kısmen bağımsızlığı yer almaktadır.
Eğer aileni geçimi daha çok erkeğin sorumluluğunda olan bir durum ise, burada
çalışan kadının kendi kazancını dilediği gibi harcaması şaşırtıcı olmamalı. Fakat
genelde mesele, aile bütünlüğü açısından yorumlandığında, çalışan kadının da tıp-
kı erkek gibi harcamalarında sorumlu davranması gerektiği, aile geçiminde önemli
bir payının olduğunu unutmaması gerektiği söylenmektedir. Bir önemli görüş ise,
çalışan kadının hem kazancını harcayabilmesi, hem de aileye katkıda bulunması
yönünde.
“Hayır. Çalışan kadın da erkek de eve katkıda bulunmalıdır. Çalışan herkes maaşını
istediği gibi harcayabiliyor mu? Hayır. Bu durumda kadın da maaşını istediği gibi harca-
yamaz. Erkek ve kadın maaşları konusunda ortak hareket etmeliler.”
..........
290
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Dilediği gibi harcama hakkı kimsenin yoktur. Aile için harcamalı herkes. Anne baba
kimin için çalışıyor. Çağdaş bir ailede gelir ortaya iner birleştirilir ve bütçe denkleştirilir.”
..........
“Erkeğin nasıl evine karşı sorumlulukları varsa kadının da evine karşı sorumlulukları
vardır. Evinin asli ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra artanıyla kendi ihtiyaçlarını karşı-
layabilir. Aslında bunu her iki taraf içinde düşünüyorum. Sadece kadın için değil. Erkek
için de böyle olmalı.”
..........
“Erkekler kendi maaşlarını istedikleri gibi harcayamıyorsa kadınlar da harcayamaz-
lar. Erkek nasıl evinin, çocuğunun ihtiyacı için harcıyorsa kadın da bu şekilde harcamalı.
Kendi başına harcayamaz.”
Kimine göre ise çalışan kadın istediği gibi kazancını harcar. Bu konuda özgür-
dür.
“Çalışan kadın istediği gibi parasını harcayabilir.”
..........
“Çalıştığı için harcayabilir tabi. Buna kocası karışamaz. Ama yine de kocasına danı-
şırsa daha güzel olur. Huzursuzluk olmaması için, mutlu olmak için, sevgi-saygı olması
için kocasına danışırsa daha güzel olur. Senin benim ayrımcılığı olursa o işin tadı kaçar.”
Ailenin bütçesini kim yönetmeli? Mesela sizin ailenizde aile bütçesini kim
ayarlar?
Bütçe, kimine göre bütünüyle babanın, erkeğin işidir.
“Aile bütçesini baba ayarlar.”
..........
“Aile bütçesini erkek yönetmeli. Bizim ailede de ben yönetirim.”
..........
“Kadınlar biraz daha savurgan olduğu için erkek tutumluysa erkek olmalı. Kadın tu-
tumluysa kadının olması iyi. Benim ailemde bütçeden ben sorumluyum. Eşimin parası
aileye aktarılıyor. O yüzden hep destek olabilirim eşime.”
291
ARAŞTIRMA BULGULARI
Kimine göre ise kadın ev bütçesi yapmada daha ehildir. Bu yüzden kadınlar
ayarlamalı.
“Ben ayarlıyorum bir bayan olarak, ev ekonomisinden biz anlıyoruz. Çünkü evde ne-
yin eksik olduğunu biz biliyoruz. Erkekler bir gömlek aldığında on tane alırlar, ama ka-
dınlara baktığında bir eteğin üstüne giyecek iki tane giyecek şeyiniz vardır. Her erkek için
geçerli değildir bunlar tabi, genel olarak konuşuyorum.”
Erkekler harcamaları hakkında aile bireylerine bilgi vermeli mi?
Aile bütünlüğü açısından erkeğin harcamaları hakkında aile bireylerine bilgi
vermesi gerektiği ifade edilmektedir. Ancak eğer yanlış işler yapmıyor, meşru har-
camalar yapıyorsa, bilgi vermesine gerek olmadığı yönünde bir görüş de kendini
belli etmektedir. Ancak bu konuda da asıl meselenin bir güven meselesi olduğu öne
çıkmaktadır.
“Vermeli. Ben kadın olarak aynı şeyi yapıyorsam o da yapmalı.”
..........
“Harcamaları zaten aile bireyleri görecektir. İnsan parayı nereye harcar. Evine ailesi-
ne harcar. Onun haricinde bara pavyona gidecekse de bunu ailesine söyleyecek değil. Ama
onun haricinde zaten evine ailesine harcayacaktır, bunu da ailesi görecektir.”
..........
“Taşkın bir hareket yapmıyorsa söylemesine gerek yok.
..........
“Kişilerin bireysel harcamaları olabilir aslında. Ama evini ve ailesinin ihtiyaçlarını
bir kenara atıp da kendi bireysel harcamalarını ön planda tutarlarsa eğer sorumludurlar.
Ama ailevi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılıyorlarsa so-
rumlu değillerdir. Tabi bunun da dozajında olması gerekiyor.”
ŞİDDET
Şiddet, daha özelde aile içi şiddet, izlendiği kadarıyla günümüz toplumunun
önemli bir sorunu haline gelmiştir. Aile içi şiddetin boyutları her geçen gün artmak-
tadır. Bunun sonucunda mutsuz çiftlerin artışı, boşanmada artış, psikolojik açıdan
sorumlu nesillerin topluma katılması, bir türlü çözülemeyen aile sorunlarının iyice
abartılı bir şekilde artması, psikolojik, ekonomik ve toplumsal sorunların da buna
bağlı olarak artması gözlenmektedir. Gerçekte bir sevgi ve saygı yuvasını andı-
ran evlilik yahut aile kavramları, günümüzde şiddet gibi tüm insani birlikteliklerin
292
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
temelini sarsan yeni bir olguyla tanımlanır oldu. Bu olgu, ister istemez meselenin
değişik boyutlarının izlenmesi gerektiğini hatırlatmakta ve zorunlu kılmaktadır.
Son olarak, her zaman gündemde olan şiddet konusunda bir kaç soru sormak isti-
yorum. Sizce bir erkek eşini dövebilir mi? Bazen kadınlar dayağı hak ediyor diyebilir
miyiz?
Aile-içi şiddette öne çıkan bir sorundur eşlerin birbirlerine şiddet uygulaması.
Genelde kadına dönük şiddet ön plandadır ancak aile-içi şiddet sadece kadınla sı-
nırlı kalmamaktadır. Erkeğe ve çocuklara dönük şiddet de burada önemli bir sorun
olarak yer almaktadır. Kadın özelinden bir sorgulama yapılacak olursa, acaba kadın
dövülebilir mi yahut zaman zaman dayağı hak ettiği söylenebilir mi? Gene tersten
bir okuma yapma amacıyla sorulan soruya verilen cevaplarda şiddetin büyük oran-
da reddedildiği, ailenin huzurunu tehdit eden bir olgu olduğu ifade edilmektedir.
Kesin bir karşı çıkış söz konusudur, kadına dönük şiddet konusunda. Bu noktada
Türk toplumunun belli bir olgunluğa ulaştığı, şiddet konusuna bilinçli bir şekilde
yaklaştığı söylenebilir.
Çoğu katılımcı, beklendiği gibi erkeğin eşini dövme eylemini kesin bir dille
reddetmekte, olumsuzlamaktadır. Aile ortamında böyle bir şeyin kesinlikle olama-
yacağını ifade etmektedir.
“Kadın bir gelincik çiçeğine benzer. Bir dalına dokunduğunuz zaman bütün dallarını
döker. Kadının bir gelincik çiçeği olduğu unutulmamalı ve ona göre davranılmalıdır. O
yüzden de aile içi şiddete karşıyım.”
..........
“Ben ona karşıyım. Sakın ha. Allah onu bize bir sümbül olarak vermiştir. Bir çiçek ola-
rak vermiştir. Bizim dinimiz İslam dinidir. İslâm dininde kadına el kalkmaz kesinlikle.”
..........
“Dayak atan erkek aciz erkektir. Aciz erkeğin kendini kanıtlama yoludur dayak. Ke-
sinlikle karşıyım. Erkek bayana kesinlikle şiddet göstermemeli. Hiç bir insan dayağı hak
etmez. İnsana yakışan konuşmaktır.”
..........
“Şiddet acizliğin bir neticesidir. Aciz insanların yöntemidir. Öyle bir şey olmaz. Bu
felsefe yanlış. İnsanlar şiddeti hak etmiyor. Kadının anlayacağı bir dil vardır, bu da şiddet
olmamalıdır. Ama maalesef toplumda bu türlü davranış var. Fakat yanlış. Erkek eşini
dövemez. Tatlı dil her şeyi çözer oysa.”
..........
293
ARAŞTIRMA BULGULARI
“Şiddet mutsuzluğa sürükler. Aileyi yıkar. Konuşarak her şeyi çözebilirsin. Çok yanlış.
Hak etse de dövülmemeli. Dayak çözüm değil.”
..........
“Dövmemelidir. Aynı şekilde kadın da erkeğe şiddet uygulamamalıdır. Dayaktan çok
daha etkili ceza yöntemleri vardır. Bazen susmak şiddetten daha ıslah edici bir yöntem
olabilir.”
..........
“Kadın dayağı hak ediyorsa erkek de dayağı hak ediyordur o zaman kadın erkek diye
ayıramazsınız kaldı ki insan dayağı hak etmiyor. Dayak örfümüzde de yoktur, kültürü-
müzde de yoktur, inancımızda da yoktur. Tamamen sonradan uydurulmuş bir şey diye
düşünüyorum.”
Bazı katılımcılar ise dayağın erkeğin acziyetinin bir göstergesi olduğunu ifade
etmektedir. Buna göre güçsüz erkek dayağa başvurur. Eğer kimi zaman kadın daya-
ğı hak ediyorsa erkeğin de dayağı hak ettiği anlar olabilmektedir. Bu yüzden dayak
gibi aile kurumunu zedeleyen bir husus, tek yönlü algılanmamalı; kadın için geçerli
olan şey, erkek için de geçerlidir.
Peki karı-kocanın, çocukların yanında birbirlerine ağır sözler söylemeleri konu-
sunda ne düşünürsünüz? Sizce olabilir mi?
Kuşkusuz aile ortamında iyi-kötü, doğru-yanlış pek çok davranış, hayatın ola-
ğan akışında sergilenebilmektedir. Aile hayatı, hesaplı, kurallı, baştan sona düşünü-
lüp pratiğe geçirilen davranışlarla sürdürülmemektedir. Aile hayatı, aynı zamanda
pek çok sorunun da ortaya çıktığı bir ortamdır. Karı-kocanın tartışmaları, çocuklara
dönük kimi istenmeyen tutumlar sergilemeleri, saygı ve sevgiyi yitirmeleri gibi pek
çok sorundan söz edilebilir. Karı-kocanın çocukların yanında tartışmaları, ağır söz-
ler söylemeleri, kendi aralarında konuşmaları gereken meseleleri çocukların yanında
söylemeleri de böylesi bir problemdir. Bu konuda Türk ailesi ne düşünmektedir?
Çocukların yanında tartışmanın çocuklar üzerinde yanlış etkiler uyandıraca-
ğını ifade edenler, bu tür davranıştan kaçınmak gerektiğine işaret etmektedir. Ço-
cuklar, aile içindeki her şeyden doğrudan etkilenebilmektedir. Bundan dolayı bu ve
benzeri konularda çok dikkatli olmak gerekir. Çoğu katılımcı da bunu belirtmekte
ve bu türlü tutumu yanlış bulmaktadır.
294
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Hayır bu da yanlış. Çocuklar hem psikolojik olarak hem de karakter olarak bundan
etkilenir. Ve bu durum gelecekte kendi ailelerine davranma şekillerine yansır.”
..........
“Çocuk anne babanın davranışlarını örnek alır. Bu yüzden onların yanında ağır söz-
ler söylenmemeli.”
..........
“Olmaması gerekir, çünkü çocuk anında her şeyi kapar, kendine örnek alır. Sevgi orta-
mında büyüyen çocuk topluma da yararlı olur, kendine de.”
..........
“Kesinlikle karşıyım. Çevremde fazlasıyla örneği var. Ben anne olarak eşim baba ola-
rak buna çok fazla özen göstermeye çalışıyoruz. Bunun çocuklar üzerinde çok büyük olum-
suz etkiye sahip olduğunu düşünüyorum.”
..........
“Üzüm üzüme baka baka kararır demişler. Çocuklar sizden ne görürlerse evlendikleri
zaman kendi ailelerine de aynısını yapacaklardır. Ve sizin şikayet edecek haliniz olmaya-
caktır, bu çocuklar niye böyle oldu diye. Çünkü sizden öyle görmüşlerdir.”
Anne-baba çocuğunun terbiyesinde dayağa başvurmalı mı?
Çocuğa dönük dayak, kimi zaman bir şiddet olayı olarak görülebilir. Dayağın
niyeti, derecesi, sürekliliği, sistemli olup olmadığı gibi hususlar, dayağın şiddet bo-
yutunu belli eder. Ancak aile ortamında özellikle çocuk terbiyesinde karşılaşılan
‘dayak’ olayı, şiddet durumundan kısmen uzaktır. Çocuğun ikna ve bilinçlendirme
yöntemiyle eğitimi esastır. Acaba eğitim sürecinde dayak bir yöntem olarak görüle-
bilir mi? Bir sevgi, saygı ve paylaşım ortamı olan ailede dayak olabilir mi? Teorik ola-
rak genelde reddedilen bir husustur dayak. Ancak pratikte pek çok ailede, sistematik
olmasa da, görüldüğü de bir gerçektir. Kimi katılımcılar bunu ifade etmektedir.
Genelde dayağın öncelenmediği görülmektedir. Dayağın ‘yan etkileri’nin daha
fazla olduğu, ilerde daha büyük sorunlara yol açacağı yönünde ciddi uyarılar yapıl-
maktadır. Önemli tespitler arasında ‘çocukların şiddete meyilli olabileceği’ söylen-
mektedir.
Dayak genelde reddedilmektedir. Dayaktan ziyade eğitimin öncelenmesi ge-
rektiği, çocuğa toplumsal davranışların ciddiyetle öğretilmesi gerektiği ifade edil-
mektedir. Dayağa karşı çıkan, olumsuzlayan katılımcılara göre, eğitime ağırlık
295
ARAŞTIRMA BULGULARI
verilmelidir. Eğitimin daha etkili ve uzun soluklu bir çözüm olduğu dile getiril-
mektedir. Çocuk ikna edilmeli, ona sorunlar anlatılmalı ve bir şekilde eğitim ile
sorunların üstesinden gelme yöntemi tercih edilmelidir. Güzellikle, tatlılıkla, ikna
ile sorunlar halledilmeli. Çünkü “dayak hiçbir şeyi çözmez”.
“Hayır. Nedir bir kez poposuna vurursunuz çok büyük bir olay karşısında. Zaten çocuk
bunu çok büyük bir dayak olarak algılıyor. Dayak yiyen çocuklar şiddet meyilli yetişiyor.
Dayağa baş vurulmamalı. Anne babalar tahammüllü, sabırlı olabilmeli.”
..........
“Dayak iyi değil. Alışkanlık yaparsa çocuğu arsızlaştırır. Çocuk sonra dayak yese de
bildiğini okur. Verilen terbiyeyle alakalı. Çocuklarda özellikle küçük yaşlarda kalıcı oluyor.
O yüzden çok karşıyım dayağa.”
..........
“Dayak ve şiddet çözüm değildir. Her zaman eğitim eğitim eğitim. Çocuk büyütürken
kesinlikle anne babalar dayağa başvurmamalı, aksi takdirde çocuklar güvensiz ve korkak
olurlar. Daha farklı yollardan halletmeye çalışmalıdır.”
..........
“Dayak çözüm değildir. Sürekli telkin, nasihat, öğretme çabası içinde olunmalıdır.
Şiddetle eğitim yönetimi olamaz ceza yönetimi olabilir ama şiddet asla. Eğer gerçekten
haddini aşıyorsa ödül olarak verdiğiniz şeyleri kısıtlamak gerekir.”
Kimi de çocuk terbiyesinde dayağın kaçınılmaz olduğunu, zaman zaman daya-
ğa başvurulabileceğini ifade etmektedir. Ancak bu durumlarda dayak hafif olmalı;
ağır ve sürekli olmamalıdır. Aksi takdirde çocuğun zihin dünyasında aşılmaz sorun-
lar ortaya çıkabilir.
“Başka öğretici ceza türleri uygulanması gerekir. Fakat çok ekstrem bir durumla karşı-
laşılırsa sonradan da gönlünü almak kaydıyla dayak kullanılabilir.”
..........
“Hafif dövme olabilir, popoya falan. Ya da dayak sayılmayacak bir iki tokat atılabi-
lir.”
..........
“Başvurulabilir dayağa çünkü bazen hak edebilir çocuk. Yeni hayatı anlamaya başla-
dıklarında yanlış yapabilirler. Anne baba çocukların kötülüğünü istemez ki.”
..........
296
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
“Aslında çocuk dövülmez, ama zaman zaman öyle bir noktaya geliyorsun ki, bir tane
çarpıyorsun. Ancak bana göre bu dayaktan ziyade bir uyarı.”
..........
“Vurulmasa çok iyi ama bazı durumlarda bir-iki tane vuruluyor onların iyiliği için.
Bazen ufaktan da olsa tokadı göstermek gerekebiliyor. Tabi parçalar gibi değil de sadece
uyarı amaçlı olmak kaydıyla.”
Nitel Bulguların Genel Değerlendirmesi
Aile, Türk toplumu için başat bir kurumdur, bu yüzden büyük bir öneme sa-
hiptir. Hatta ailenin bizzat kendisi bir değer olarak görülmektedir. Aile ilişkileri
ve aile değerleri de aynı şekilde toplum tarafından önemsenmektedir. Toplumsal
değişmenin hızına rağmen aile, Türk toplumunda başat bir kurum olarak varlığını
sürdürmektedir. Bir toplumsal değer alanı olarak ailenin, güçlü ve etkili bir kurum
olduğu gözlenmektedir. Aynı şekilde aile değerleri de toplum tarafından belirgin bir
hassasiyetle benimsenmektedir.
Değer yargılarının ve aile değerlerinin korunması, kuşaktan kuşağa aktarılması
noktasında toplumun bilinçli davrandığı görülmektedir. Çünkü değer yargıları ile
toplum örtüştürülmekte, toplum değer yargıları ile kendi anlamını bulmaktadır. De-
ğerler, toplumun temel taşıdır. Değerlerinden kopan bir toplumun dağılıp yıkılacağı
ifade edilmektedir. Bu bakımdan değerlerin ve bu arada ailenin, korunması ve yaşa-
tılması için büyük bir çabanın gösterilmesi, çeşitli yolların, yöntemlerin bulunması
gerektiği de ayrıca belirtilmektedir. Ancak bu konuda farklı düşüncelerin varlığı da
dikkat çekmektedir. Değer yargılarının bilinçli bir şekilde aktarılıp aktarılmadığı
noktasında da farkı düşüncelere rastlanmaktadır. Kimi yerde büyükler, kimi yerde
ise yeni nesil değerlerin aktarımında sorumlu tutulmaktadır. Belki toplumun bütün
aktörlerinin değerlerin aktarılmasında kendi sorumluluklarının bilincinde olmaları
gerektiği hatırlatılmak istenmektedir. Çünkü değer aktarımı, değerlerin yaşatılması
ancak toplum aktörlerinin katılımıyla mümkün olabilecektir.
Aile değerleri bağlamında dikkate değer bir kategori olan akraba ilişkileri, top-
lumca önemsenmekte, bu ilişkilerin ortak paydayı temsil ettiği görülmektedir. Akra-
ba ilişkilerinin titizlikle sürdürülmesi düşünülmekte ve bu ilişkiler bir güven ortamı
olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan gerek kır gerekse kent ortamında akraba
ilişkilerinin taze ve sıcak tutulması önerilmekte, sosyal bağların kuvvetlenmesi, da-
yanışma ve yardımlaşmanın gerçekleşmesi, ortak kültürel kalıpların benimsenmesi
297
ARAŞTIRMA BULGULARI
görüşmelerin belli bir düzende gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bununla
birlikte akraba ilişkilerinde belli bir mesafenin korunması da ayrıca vurgulanmak-
tadır.
Aile değerleri arasında yer alan çocuk meselesi, gerek aile yapısı, aile rolleri ve
gerekse ailenin yönelimleri bakımından merkezi bir kategori olarak öne çıkmakta-
dır. Aile, genel anlamda çocuk temelli olarak tanımlanmaktadır. Anne ve babanın
yanında çocuk, aile kurumunun en önemli unsuru olarak kabul edilmektedir. Aile,
çocuk üzerinden değerlendirilmekte ve böylece çocuk merkeze oturtulmaktadır.
Çocuk, hem ailenin hem de toplumun geleceğinin teminatı olarak görülmektedir.
Bundan dolayı çocuğun eğitimi, geleceği, işi, yeni bir yuva kurması üzerinde ciddi
bir çaba kendini göstermektedir. Aileler, bu konularda elinden geleni ardına koyma-
makta, çocukların geleceği açısından büyük fedakârlıklara katlanmaktadır. Çocuğa
gösterilen büyük ihtimam, ailenin kendi değerlerini ve toplumun geleceğini ne denli
önemsediğini de göstermektedir.
Ailenin temel işlevlerinden biri olan cinsellik, bir değer konusudur aynı zaman-
da. Cinsellik, aile değerleri çerçevesinde düzenlenmekte, başıboş bırakılmamakta-
dır. Toplumsal değerlerin yoğun bir şekilde katıldığı cinsellik, dikkatli bir şekilde
belli kalıplar, kurallar, normlar, gelenekler çerçevesinde yürütülmektedir. Bu alanın
ihmali, toplum ve değerler bakımından telafisi mümkün olmayan büyük sorunlar
doğuracağı noktasında toplumda belli bir algının oluştuğu gözlenmektedir. Cinsel-
lik, evlilik, nikâh, mahremiyet, sadakat gibi güçlü toplum değerleri evreninde kur-
gulanmaktadır. Toplumca benimsenen değerlerin dışında bir cinsel eylem ve tercih
ise kesin bir şekilde eleştirilip reddedilmektedir.
Aile kurumunu inşa eden ana eylem evliliktir. Evlilik, kadın ve erkeğin yeni bir
dünya inşa etmesi, pek çok toplumsal değere ortam sağlayan ve kendisi de bir değer
olan ailenin yuvaya dönüşmesinin de ilk adımıdır. Bu bakımdan evlilik kurumu,
Türk toplumunun değerler levhasında olmazsa olmaz bir mahiyet arz etmektedir.
Evlilik, kutsal bir müessese ve toplumun temeli olarak görülmektedir. Sevgi, saygı,
şefkat, birliktelik, dayanışma gibi duygular etrafında tanımlanmaktadır. Toplumsal
yapının, ailenin ve değerlerin yaşatılması, sürdürülmesi, aktarılması bakımından ev-
lilik, kaçınılmaz, zorunlu, gerekli bir kurum olarak görülmektedir.
Evliliği ve aileyi önemseyen Türk toplumu, bu kurumların temel harcının da
duygusal bağ olduğunun bilincindedir. Dolayısıyla duygusal bağı, evliliğin teme-
line yerleştirmektedir. Evliliğin, sevginin, aşkın, bağlanmanın, mahremiyetin ana
unsurlar olarak yer aldığı bir yapı olduğu ifade edilmektedir. Duygusal bağ, evli-
liği sürdüren ana iksirdir; duygusal bağın koptuğu bir aile hayatının sürdürülme
298
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
ihtimali bir hayli azalmaktadır. Elbette, duygunun yanı sıra akıl ve mantık da top-
lumca önemsenmektedir. Ancak, evliliğin daha çok bir duygudaşlık temelinde kur-
gulandığı dikkat çekmektedir. İki farklı insanın bir yapıda bir araya gelişini, uzun
birlikteliği tesis etmesinin yolu da duygudaşlıktan geçmektedir.
Toplumsal bağları güçlendiren, toplumun üyelerini birbirine kenetleme işlevi
gören geleneksel değerler de aile açısından önemsenmektedir. Aile, kısmen gelenek-
sel değerler etrafında kurulmakta ve sürdürülmektedir. Ailenin, geleneksel değerleri
yaşatan, yeni kuşaklara aktaran bir ortam olduğu gözlenmektedir. Bu bakımdan
toplumsal değişme sürecinde önemli dönüşümlere ve zedelenmelere muhatap ol-
masına rağmen geleneksel değerlerin yaşatılması hususunda belirgin bir uzlaşının
olduğu görülmektedir. Özellikle akrabalık, komşuluk, misafirlik, düğün, bayram
buluşmaları gibi geçmişten bugüne toplumu biçimlendiren geleneksel değerlerin
tüm zorluklara karşın sürdürülmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bununla birlikte
geleneksel değerler ile modern dönmelerin kendi hayat şartları arasında kopuşların
olabileceği de hatırlatılmaktadır. Modern hayat şartlarının gerisinde kalan kimi ge-
leneksel değerlerin ne şekilde yaşatılıp yaşatılamayacağı noktasında da bir tartışma-
nın olduğu izlenmektedir.
Kadın, ailenin önemli bir aktörüdür. Aile değerleri, tıpkı erkek ve çocuk gibi
kadın merkezli olarak da kurulmaktadır. Kadının ailedeki yeri, önemi, değeri, rolü
üzerine farklı değerlendirmelere rastlamak mümkündür. Ne ki, bu farklılıklar kadı-
nın ailedeki önemini azaltmamakta ve onun merkezi yerini sarsmamaktadır. Kadın,
ailenin temel direğidir. Erkek gibi önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Erkeğin
bir rakibi değil, onun tamamlayıcısıdır. Özellikle ev işleri, evin idaresi, çocukların
terbiyesi, ailenin düzeni bakımından kadın daha ön plandadır. Ailenin bir değeri ve
temsilcisi olan kadın, aile işlerinin tümünde söz sahibi olarak görülmektedir. Karar
alma süreçlerine dahil edilmektedir. Kıymetli bir değer olan kadın, ailenin dirliği,
birliği, sağlamlılığı bakımından da hayli önemli bir rol üstlenmektedir.
Aile, bir birlikteliğin tesisidir. Dolayısıyla bir ortaklık zeminidir. Anne, baba,
çocuklar ve hatta akrabaların dahil olduğu bir iletişim alanıdır. Bir karar mekaniz-
masıdır. Karar alma süreçlerinin etkin bir şekilde yer bulduğu bir ortamdır. Ailede
kararlar ortak alınmalıdır; sadece bir kişinin söz söylemesi düşünülemez. Anne-
babanın ve hatta çocukların dahil olması gereken bir süreç olan karar alma, ortak bir
yapı olan ailenin de bir gereğidir. Kimi zaman aile büyükleri de karar alma sürecine
dahil edilebilir. Ancak aslolan öncelikle kararların aile içinde alınmasıdır. Mümkün
oldukça dışarıdaki aktörler bu sürece fazla sokulmamalıdır.
299
ARAŞTIRMA BULGULARI
Ekonomi, ailenin temel işlevleri arasında görülebilir. Aile bir geçim alanıdır; bir
tür idare meselesidir. Ailenin geçimi, harcamaları, tasarrufu belirgin bir ekonomik
sürece işaret eder. Ekonominin etkin olmadığı bir aile ortamı düşünülemez. Bir aile
bütçesinden söz etmek mümkündür. Bu bakımdan ailenin geçimi meselesi, önem-
li bir alana işaret etmektedir. Türk toplumunda genelde ailenin geçiminin erkeğin
sorumluluğunda olduğu yönünde bir kabul söz konusudur. Ancak bu kabul giderek
değişmekte ve kadının çalışma hayatına dahil olmasına paralel bir şekilde yeniden
düzenlenmektedir. Kadın ve erkeğin ortak derdi ve sorumluğu olduğu yönünde be-
lirgin bir algı, günümüzde daha güçlü bir şekilde dile getirilmektedir. Herkesin eşit
derecede ailenin geçiminden, aile bütçesinin hazırlanmasından sorumlu olduğu dile
getirilmektedir. Bu da ailenin bir birlik mekanizması olma yönünü kuvvetlendir-
mektedir.
Araştırmada değerlendirilen son kategori olan şiddet ise aile değerleri ve aile
yapısı doğrultusunda sorgulanmaktadır. Ne yazık ki, son yıllarda aile ile birlikte
yoğun bir şekilde tartışılan bir husus olan şiddet, aslında ailenin yapısal bir unsuru
olmamasına karşın, aileyi doğrudan ilgilendiren, bir anlamda onu tehdit eden bir
faktör haline gelebilmiştir. Özde bir sevgi, saygı, şefkat ve merhamet yuvası ola-
rak karşılık bulan aile, şiddet bağlamında da konuşulur hale gelmiştir. Bu durum
bir anlamda toplumsal değerlerin geldiği noktayı da işaret etmektedir. Kadın ve
erkeğin birbirlerine şiddet uygulamaları, kimi zaman çocuğun şiddete maruz kal-
ması, ailenin bozuluşunu, dağılışını yahut ana fonksiyonlarını yerine getiremeyişini
göstermektedir. Bu ailenin arızî bir durumudur ve şiddetle reddedilmektedir. Türk
toplumda şiddetin keskin bir dille reddedildiği gözlenmektedir. Aile ile şiddet apay-
rı olgular şeklinde görülmektedir. Şiddet olumsuzlanmakta, mahkûm edilmekte ve
aileyi dolayısıyla toplumu, değerleri tehdit eden bir olgu olarak görülmektedir.
Sonuç olarak Türk toplumunda ailenin bütün yönleriyle önemsendiği, kıymetli
addedilen bir kurum olduğu görülmektedir. Aile yapısını olumsuz etkileyecek tüm
unsurlardan uzak durmaya çalışan, aileyi sağlıklı, huzurlu, verimli bir ortama dö-
nüştürmenin yollarını arayan bir algının, Türk toplumunda güçlü bir şekilde varlı-
ğı dikkat çekmektedir. Kendisi de bir değer olan aile, değerler alanının merkezine
oturtulmaktadır. Aile değerleri ve aile, toplumsal yapının ayırıcı, özel, üzerine tit-
renilen bir unsuru olarak öne çıkarılmaktadır. Aileyi sarsan, zayıf latan, tehdit eden
unsurların etkin olmasına karşın, aileyi güçlü kılma ve varlığını sürdürme noktasın-
da bir bilincin hakim olduğu söylenebilir.
300
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
301
ARAŞTIRMA BULGULARI
SONUÇ
Bu araştırma Türkiye’de aile değerlerini ortaya koyan betimleyici ve keşfedici
bir araştırmadır. Değerler temel olarak, bireylerin gerçekleştirdiği özel eylemleri ve
amaçları yargılamada temel bir standart (ölçüt) sağlayan ve bir grubun üyelerinin
güçlü duygusal bağlılıklarıyla oluşmuş soyut, genelleştirilmiş davranış prensipleri
olarak tanımlanabilir. Değerlerin davranışların gerçekleştirilmesi noktasında belir-
leyici rolleri bulunmaktadır.
Araştırmada nicel ve nitel olmak üzere 2 ayrı veri toplanmıştır. Nicel veriler
Türkiye evreninden iki aşamalı sistematik küme örneklemi ile seçilen haneler içinde
kish tekniğiyle belirlenen bireylerle yapılan görüşmelerden toplanmıştır. Analizler
6035 veri üzerinden gerçekleştirilmiştir. Nitel veriler ise 12 bölgeyi temsil eden birer
ilden önceden belirlenmiş cinsiyet ve yaş kotalarıyla 10’ar kişi olmak üzere toplam
120 derinlemesine görüşmeden elde edilmiştir.
Nicel araştırmaya katılanların, % 50,2’si kadınlardan, % 49,8’i erkeklerden oluş-
muştur. Görüşülen kişilerin yaş ortalaması 39,2’dir. Eğitim kategorileri içerisinde
ağırlık ilkokul (% 38,1) ve lise (% 24,9) mezunlarıdır. Katılımcıların % 70’i evlilerden
oluşmakta olup, 4 ve 5 ve fazla kişiden oluşan aileler çoğunluğu (% 57,6) teşkil et-
mektedir. Ailelerin gelir ortalamaları 1266 TL iken çocuk sayısı ortalaması 2,68’dir.
Bu ortalama Türkiye ortalaması olan 2,53’e paralellik göstermektedir. Araştırmaya
katılanların % 79,1’i kentlerde % 20,9’u ise kırda yaşamaktadır.
Araştırmada aile değerlerinin belirlenmesinde, bu çalışma için geliştirilen Aile
Değerleri Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek (,8896) güvenilirlik değeriyle kullanılabilir
bir yapı göstermiştir. Ölçekte yer alan bazı ifadeler belli başlıklar altında inecelendi-
ğinde Türk aile değerleriyle ilgili önemli sonuçlar ortaya konulmuştur.
302
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Türk toplumunda öncelikle aile kurumu çok değerli görülmektedir. Araştır-
maya katılanların % 83,7’si “Maddi ve Manevi Sorunlar Olduğunda Başvurulması
Gereken İlk Yer Ailedir” ifadesine katıldığını belirtmiştir. Benzer şekilde “Ailemin
İyiliği İçin Her Türlü Sıkıntıya Katlanabilirim” ifadesine % 90,3 oranında katılım
gözlenmiştir. Bu değer ifadelerine olan yüksek oranda katılım, aileye verilen önemi
ortaya koyma açısından önemli ipucu vermektedir. Çünkü aile bireyleri “biz” bilin-
cinin bir yansıması olarak, ailesi için her türlü sıkıntıyı göze alabilme iradesi ortaya
koyabilmekte ve Türk değerler sistemi içinde, üzerinde uzlaşı sağlanan güçlü yargı-
lar olarak gözükmektedir
Akrabalık ilişkileri ve geleneksel aile değerlerine karşılık gelen değer ifadeleri
analiz edildiğinde önemli sonuçlar ortaya konulmuştur. Öncelikle eşler arasındaki
sorunların kendilerinin çözmesi gerektiği eğiliminin Türk aile yapısında oldukça
yaygınlaştığı görülmektedir. “Aile içi Sorunlar Başkalarını Değil Yalnızca Eşleri
İlgilendirir” ifadesi katılımcıların % 84,1’i tarafından onaylanmaktadır. Başka bir
ifade ile eşler aralarındaki sorunların çözümüne başkalarının müdahale etmesine
onay vermemektedir. Öte yandan “Aile içi İlişkiler Eşler Kadar Anne-Babaları da
İlgilendirir” ifadesine % 66,3 oranında bir katılım da söz konusudur. Türk ailesi, aile
büyüklerine saygı duymakta ve onların aile içinde sözünün dinlenmesi gerektiğini
düşünmektedir. Aile içi sorunların ise sadece eşlerin özelinde olduğunu ve onlar
tarafından çözülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Diğer bir söyleyiş ile modern,
kentsel aile yapısı içinde gelenekle çatışmadan birlikte varlıklarını sürdürmektedir.
Çocuk aile değerleri içerisinde çok özel bir konuma ve değere sahiptir. Çocuk-
ların kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmesi ifadesi % 91 oranında
benimsenmektedir. Benzer şekilde % 83,7 oranında katılımcı çocukların evleneceği
eşi kendisinin seçmesi gerektiğini düşünmektedir. Katılmcıların ister erkek (% 57,4)
ister kız (% 48,4) olsun çocukların on sekiz yaşına geldiklerinde kendi kararlarını
alabilmeleri gerektiği düşüncesini genel anlamda onaylamaktadırlar. Ancak çocuk-
larının gelecek beklentilerinde ailelerin etkin rol almak istedikleri de görülmektedir.
Erkek çocuğunun aileye itibar kazandırması anlayışı Türk ailesinde artık kabul gör-
memektedir. Görüşülen kişilerin % 56,1’i “Erkek çocuk Sahibi Olmak Daha Çok
İtibar Kazandırır” ifadesine katılmadığını ifade etmiştir. Ayrıca, çocuk eğitiminde
dayağın etkili bir yol olmadığı konusunda katılımcıların % 64,4’ünün hemfikir ol-
duğu görülmektedir.
Evlilik, sadakat ve eşler arası ilişkiye yönelik ifadelerin analizinde evlilikte sa-
dakatın önemi yüksek oranda öne çıkmaktadır. Evliliğin temelinin sadakat olduğu-
na inananların oranı % 89’dur. Sadakati zedeleyici davranışlar hem erkekler hem de
303
ARAŞTIRMA BULGULARI
kadınlar için uygun görülmemektedir. “Kadının aldatması asla affedilemez” ifadesi
% 82,4 oranında, “Erkeğin aldatması asla affedilmez” ifadesi ise % 72,2 oranında
desteklenmektedir. Buna rağmen, erkeklerin evlilik öncesi ve evlilikteki çapkınlık-
larına bir tolerans tanındığı da “Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir” ifadesine
olan % 20,3 oranındaki destekten görülmektedir. Evlilikte öne çıkan bir diğer husus
da fedakârlıktır. Görüşülen kişilerin % 91,6’sı evlilikte eşlerin her türlü fedekarlığı
yapması gerektiğini düşünmektedir.
Boşanmaya yönelik bakış açısını ölçen “Anlaşamayan eşler boşanmaktan kaçın-
mamalıdır” ifadesine, görüşülen kişilerin % 60,6’sı katıldığını % 21,2’si katılmadığını
ve % 18,2’si de kararsız olduğunu belirtmiştir. Bu sonuçlar, eşlerin anlaşamadığında
boşanmayı bir çözüm yolu olarak ilk planda düşünme noktasında toplumda ortak
bir kanaat olmadığını, katılımcıların üçte ikisine yakınının boşanmayı bir çözüm
olarak görmesine karşın, çok istekli davranmadıklarını göstermektedir.
Kadın rollerine yönelik ifadeler, kadının konumundaki değişimin ipuçlarını
vermektedir. Kadının ev içi rollerini öne çıkaran ve onunla sınırlayan “Bir kadının
asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleridir” biçiminde ifade edilen anlayış, artık yaygın
olarak kabul görmemektedir. Bu ifade katılımcıların % 50,8 tarafından desteklen-
mektedir. Öte yandan, kadının çocuk bakımı ve ev içi rollerini ön plana çıkaran
değerin zayıf larken, bunun yerine erkeği de ev işlerinden sorumlu tutan eşitlikçi
bir anlayışın öne çıktığı söylenebilir. Görüşülen kişilerin % 64,1’i ev işlerinde kadın
kadar erkeğin de sorumlu olduğunu düşünmektedir. Bir diğer söyleyişle kadın rol-
leri ile ilgili geleneksel kalıpların değişmekte olduğu, yerine eşitlikçi bir anlayışla
ev içi işlerin eşlerin birlikte işbirliği ile yaptıkları görevler olarak algılandığı sonucu
çıkmaktadır.
Kadın-erkek ilişkileriyle ilgili ifadeler incelendiğinde, öncelikle ailede son sözü
söyleyecek ve yönetecek bir kişinin bulunmasının gerektiği ve bunun da erkek ol-
duğu yönünde toplumda var olan geleneksel anlayışın devam ettiği görülmektedir.
Katılımcıların % 66,4’ü ailenin reisinin erkek olduğunu ve % 61’i ailenin geçiminden
erkeğin sorumlu olduğunu düşünmektedir. Bu bulgular Türk toplumunun ataerkil
yapısı ile uyumlu bir sonuçtur. Ancak bu anlayışın zaman içinde değişme potansiyeli
taşıdığı da gözlenmektedir. Evlilik dışı cinsel ilişki Türk aile yapısında hem erkek
hem de kadın için onaylanmamaktadır. “Evlilik dışı cinsel ilişki asla kurulmamalı-
dır” ifadesine % 82,2 oranında bir katılım söz konusudur. Flört noktasında ise top-
lumda fikir birliği olmadığı, görülmektedir. Görüşülen kişilerin % 40,8’i kızların
f lört etmesinde sakınca görmezken, % 42,3’ü f lörte karşı çıkmaktadır. Bu noktada
f lörtün algılanmasında farklılaşmanın rol oynadığı düşünülmektedir. Bazıları f lörtü
304
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
evliliğe giden yolda olması gereken ve tarafların birbirini tanımasına imkân veren
bir uygulama olarak algılarken, diğer yarısı ise, konuyu cinsellik içinde değerlendir-
mekte ve kızlar için bir tuzak olarak algılamaktadır. Öte yandan aile kurumunun
yapısıyla ilgili bir durum olan, evlenmeden çocuk sahibi olunabilmesine katılımcı-
ların % 82,4’ü karşı çıkmaktadır. Benzer şekilde nikâhsız birlikte yaşayabilme de %
79,7 oranında destek görmemektedir.
Şiddet, özellikle de ailede kadına yönelik şiddet görüşülen kişiler tarafından
desteklenmemektedir. Katılımcıların % 16,4’ü kadının itaat etmediğinde kocası ta-
rafından dövülebileceğini ve % 24,5’i kadının kocasının tokadını sineye çekmesi ge-
rektiğini düşünmektedir. Türk toplumunda kadına yönelik şiddete izin vermeyen bir
değer yargısının giderek güçlendiği görülmektedir.
Bakıma muhtaç aile büyüklerinin aile içinde bakılması gerektiği % 84,9, yaşlı
anne-babaya huzurevinde daha iyi bakılacağı % 15,4 ve yaşlandığında çocuklarının
kendisine bakması gerektiği % 74,5 oranında desteklenmektedir. Sonuçlar modern-
leşme ve sosyal hizmet alanlarındaki gelişmeler yaşlıların aile dışındaki kurumlarda
bakımına imkân vermesine rağmen, Türk toplumunda yaşlılara ölünceye kadar bak-
ma anlayışının önemli bir değer olarak devam ettiğini göstermektedir.
Türk toplumunda dini kurallar günlük yaşam içinde önemli bir yer teşkil et-
mekte ve aile değerleri arasında dini kuralların bireylerin yaşam felsefelerinde etkin
bir rol alması gerektiği algısı önemli ölçüde devam etmektedir. “Günlük hayatı
dini kurallara göre yaşamalıdır” ifadesi % 70,3, “İnsan sık sık dua etmelidir” ifadesi
% 85,3 ve “Aile dini ve manevi değerlerine bağlı olmalıdır” ifadesi % 87,1 oranında
desteklenmektedir. Toplumların sembol üretmesindeki en önemli kaynağı dini ve
manevi inançlardır. Bu itibarla ailenin dini ve manevi değerlere bağlı olması gerek-
tiği algısı Türk toplumunun aile değerlerinin iç tutarlılığı açısından anlaşılabilir bir
durumdur.
Araştırmada görüşülen kişilere hayatlarında memnuniyet düzeyleri ve genel
olarak ailelerinin mutluluk düzeyleri sorulmuştur. Hayattan memnuniyet, kişilerin
ekonomik ve sosyal çevreleri ile barışık oldukları, gerek ekonomik ve gerekse sosyal
düzenin işleyişi ile ilgili çok ciddi bir problemlerinin olmadığı anlamına gelmekte-
dir. Kişilerin ekonomik ve sosyal çevrelerinden kastedilen ise kişinin hayatını ko-
laylaştıran ve güzelleştiren her türlü imkânlardır. Dolayısı ile aile bireylerinin ha-
yattan memnun olup olmamaları aynı zamanda onların yaşam kalitelerini de ortaya
koyacaktır. Görüşülen kişilerin büyük çoğunluğu (% 73,4) hayatlarından memnun
olduklarını ifade etmişlerdir. Kamuoyunda medya aracılığı ile yansıtılan mutsuz,
ümitsiz ve sorunlar arasında bocalayan toplum görüntüsünün aksine hayatından
305
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
memnun olanların oranının oldukça fazla olduğu anlaşılmaktadır. Benzer şekilde
ailelerin % 73,6’sı da mutlu olduklarını belirtmişlerdir.
Aile bireylerine ve yakın sosyal çevrelerine ne ölçüde güven duyulduğu bu çalış-
mada sorgulanan diğer bir husustur. Kişilere güven toplumsal değerler ağının yay-
gınlık ve süreğenliğiyle yakından ilgilidir. Verilere göre, aile bireylerine olan güven
en üst düzeydedir. Sırasıyla çocuklar (% 97,2), eşler (% 95,9), anne-baba (% 93,1),
kardeşler (% 92) en çok güvenilen kişilerdir. Aile bireylerinden hemen sonra gelen
akrabalara güvende oldukça yüksektir (% 70,6). Öte yandan yakın sosyal çevreye
olan güven aile bireylerine olan güvene göre oldukça düşüktür. Bu kategoride yer
alan komşulara güven % 58,5, iş arkadaşlarına güven % 57,4, hemşerilere güven ise
% 51,5’tir. Komşular, iş arkadaşları ve hemşerilere güven yüksek olmamakla birlikte
düşük ya da olumsuz olarak da değerlendirilmemelidir. Çünkü kentleşme ve mo-
dernleşme ile gelen heterojenlik, nüfus ve iş yoğunluğu, gündelik hayatın ritminin
hızlanması gibi nedenler, yakın çevre ile sık görüşme ve ilişkiye, başka bir ifade ile
sık etkileşime imkân vermemektedir. Bunun doğal sonucu olarak güven düzeyinde
de bir azalma ve tereddüt ortaya çıkacaktır. İlk kez tanışılan insanlara yönelik yük-
sek orandaki güvensizlik (% 74,9) ise bu gelişmelerin doğal bir sonucudur.
Kişilerin hayatında çeşitli unsurlara verdikleri önem düzeyleri bu unsurların
hayatında ne ölçüde yer ettiğinin de bir göstergesidir. İnsanlar yaşadıkları çevrede
kişi ve nesnelere kendileri için ifade ettiği anlam çerçevesinde önem ve değer verir.
Önem verme aynı zamanda değer verme ile çok yakından bağlantılıdır. Araştır-
ma verileri kişilerin bir bütün olarak ailelerine % 99,3 oranında önem verdiklerini
göstermektedir. Aile kişilerin önem ve değer verdiği unsurların en başında gelmek-
tedir. Bu husus Türk toplumunda ailenin toplumsal yapının başat unsuru olduğu
gerçeğini ve vazgeçilemezliğini ortaya koymuştur. İkinci sırada ailenin bir parçası
olan çocuklara ayrılan zaman gelmektedir (% 98,1). Bunları ise eşe ayrılan zaman (%
96,5) izlemektedir. Görüşülen kişilerin % 93,4’ü dost ve arkadaşlarının, % 92,2’si de
kendisine ayırdığı zamanın önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Güven konusunda
olduğu gibi hayatta önem verilen hususlarda da aile bireyleri ön plana geçmektedir.
Hemen bunun arkasında önemsenen unsur ise dost ve arkadaşlardır. Günümüz in-
sanı için ekonomik aktivite gündelik hayatın belirleyici öğesidir. Bu çerçevede iş ve
çalışma hayatı yüksek oranda (% 89,7) önemsenirken bununla bağlantılı olarak ev
sahibi olma (% 95,7), araba sahibi olma (% 82,8) ve tasarruf yapma da (% 94,3) yüksek
oranda önemsenen ekonomik aktivitelerdir.
Türk toplumunda çocuk ailenin ve aile olmanın en temel öğesidir. Çocuk aynı
zamanda ailenin ve ebeveyn rollerinin konumlandırılmasında önemli bir aktördür.
306
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Çocukların rollerinin ve niteliklerinin önemsenme düzeyi, nasıl bir çocuk istendiği-
nin de belirleyicisidir. Araştırma verileri ailelerin; aile büyüklerine saygılı (% 99,7),
sorumluluklarını yerine getiren (% 99,7), özgüvenli (% 99,6), kendi hakkını savuna-
bilen (% 99,3), bağımsız düşünebilen - karar verebilen (% 98,2) ve üniversite mezunu
olan (97,3) bir çocuk profili istediğini göstermektedir.
Ailede birlikte yapılan faaliyetler, aile içi iletişimi, birliktelik görüntüsünü, sos-
yalleşmeyi ve paylaşımı temsil etmektedir. Araştırma sonuçları Türk ailesinin bir-
likte en çok, akşam yemeklerini yediklerini (% 92,3), televizyon izlediklerini (% 91,3)
ve sohbet ettiklerini (% 91,1) göstermektedir. Bu faaliyetler tüm ailelerin hemen her
gün birlikte yapabilecekleri rutin faaliyetlerdir. Ancak bunların sıklıkla gerçekleş-
tirilmesi aile içi iletişim, sosyalleşme ve paylaşım gibi ailenin fonksiyonelliğini ve
dayanıklılığını sağlayan unsurların yerine getirilmesi açısından önemlidir. Akraba
ziyaretleri ise rutin bir faaliyet olmadığından yapılma sıklığı daha azdır (% 79,8).
Alışveriş de ailece birlikte yapılan faaliyetlerden birisidir (% 74,7). Son yıllarda ar-
tan alışveriş merkezleri, ailelerin birlikte buralarda zaman geçirmelerini ve alışveriş
yapmalarını sağlamıştır. Piknik yapma (% 56,6) ve tatile gitme (% 32,7) ise mevsim,
ekonomik durum ve zaman gibi unsurları da içerdiğinden sıklık dereceleri düşüktür.
Türk ailesi birlikte en az sinemaya ve tiyatroya gitmektedir (% 24,5). Sinema-tiyatro
izleme alışkanlığının azlığı da bu sonuçta temel bir etkendir.
Araştırmada kullanılan aile değerleri ölçeğindeki ifadelerin ortalama ve stan-
dart sapma değerleri; aile içi ilişkiler, evlilikte sadakat ve aileye verilen öneme yö-
nelik ifadelerin katılım yönünde en yüksek ortalamaları aldıkları göstermektedir.
“Zor zamanlarda başvuracağım ilk kişi eşim olmalıdır” ifadesi 4,47, “Çocuklar kendi
ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmelidir” ifadesi 4,38, “Evliliğin temeli sa-
dakattir” ifadesi 4,38, “Evlilikte eşler her türlü fedakârlığı yapmalıdır” ifadesi 4,38
ve “Ailemin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabilirim” ifadesi 4,36 ortalama ile
katılımcıların en çok önem verdikleri değer ifadeleri olmuştur. Bu ifadeler, çekirdek
aileyi oluşturan bireylerin sorumluluklarını, ilişkilerini, rollerini ve hedeflerini be-
timleyen temel değerlerdir. Bir başka açıdan bu ifadeler, aile bireylerini önemseme
ve fedakârlık esasında birleştirmeyi öngörmektedir. Ayrıca aile bireylerine yüksek
güven ve önem atfeden verilerle birlikte düşünüldüğünde Türk toplumunun temelini
oluşturan aile yapısının doğru, tutarlı ve dayanıklı bir karakter gösterdiği görülmek-
tedir.
Aile değerleri ölçeğindeki ifadeler içinde en düşük ortalamayı sadakat ve cinsel-
liğe yönelik olanlar almıştır. “Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca
görmüyorum” ifadesi 1,88, “İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler” ifadesi
307
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
1,83 ve “İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler” ifadesi 1,76 ortalama
ile en düşük değerleri alan ifadeler olmuştur.
Bu sonuçlar çoğunluğun ailenin kurulması ve devamında asli unsurlar olarak
sadakat, mahremiyet ve nikâh gibi değerleri öne çıkardığını göstermektedir. Türk
toplumu aile için bu çerçevede belli sınırlar çizmekte ve bu sınırlar içerisinde ailenin
yapılaşması gerektiğini düşünmektedir.
Aile değerleri ölçeğine uygulanan varimax rotasyonlu faktör analizi aile değer-
lerindeki toplam varyansın % 48,17’sini açıklayan 8 faktör çözümünü (alt boyutu)
ortaya koymuştur.
İlk faktör, “Geleneksel, Eşitlikçi, Katılımcı Aile Değerleri” kapsamındaki ifa-
delerden oluşmaktadır. Türk insanı için aile dendiğinde en çok önem verilen ifadeler
bu faktör altında toplanmıştır. Bu faktör altında ailenin yapı ve işleyişiyle ilgili ge-
leneksel, eşitlikçi ve katılımcı değerler yer almaktadır. Faktörde toplanan ifadelerin
tamamının katılım yönünde yüksek ortalama ve düşük standart sapma değerleri al-
mış olması ile Türk aile yapısında bu değer ifadelerinin öncelikli, üzerinde uzlaşı
sağlanmış, etkin ve belirleyici oldukları anlaşılmaktadır. Bu faktör ile eğitim arasın-
da anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Eğitimsizler bu faktöre diğer eğitim düzeyinde-
kilere göre daha az önem vermektedir.
İkinci boyut Geleneksel Kadın Rollerine yönelik değer ifadelerini içermektedir.
Faktördeki ifadeler, kadına geleneksel kalıplar doğrultusunda roller yüklendiğini
göstermektedir. Faktörde dikkati çeken temel husus aile içinde kadının erkeğe ba-
ğımlı ve itaat eden olarak konumlandırılmasıdır. Bir başka ifadeyle kadının konumu
hususunda geleneksel kalıpların sürdüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca bu faktör altındaki
tüm ifadelerin standart sapma değerlerinin yüksek oluşu Türk toplumundaki ka-
dının geleneksel rollerine yönelik heterojen bir algılamayı ortaya koymaktadır. Bu
faktörde öne çıkan bir diğer husus ise sadakat ve cinsellik ile ilgilidir. Türk aile yapısı
içinde kadının sadakatine yüksek önem verilmektedir. Kadının geleneksel rollerini
ortaya koyan ikinci faktör ile sosyodemografik değişkenlerin tümü arasında anlamlı
bir ilişki bulunduğu görülmektedir. Faktöre, erkekler, 55 yaşından büyükler, kırda
yaşayanlar ve Kuzeydoğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu’da yaşayanlar daha fazla
önem vermektedir. Eğitim ve SES düzeyi arttıkça faktöre verilen önem ise azalmak-
tadır.
Kadın ve erkek ilişkilerinin cinsellik ve sadakat boyutuyla ilgili ifadeler üçüncü
faktör altında toplanmıştır. Özellikle, “İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmeli-
dirler”, “İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler” ve “Kızların evlilik
öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum” ifadeleri tüm ölçek içindeki
308
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
en düşük ortalama alan ifadeler olarak bu faktörde yer almaktadır. Ayrıca “Evlilik
dışı cinsel ilişki asla kurulmamalıdır” ifadesi oldukça yüksek ortalama ve negatif
faktör yüklemesiyle yukarıdaki değerlendirmeleri desteklemektedir. Bir başka ifa-
deyle Türk insanı aile değerleri içerisinde nikâhsız yaşamayı, evlilik dışı çocuk sahi-
bi olmayı ve evlilik öncesi cinsel ilişkiyi kesinlikle onaylamamaktadır.
“Din ve Gelenek” olarak adlandırılan dördüncü faktör dini ve geleneksel değer-
lere atfedilen önemi göstermektedir. Faktör içinde yer alan din ile ilgili ifadeler din
konusunda Türk toplumunun hassasiyetlerini yansıtmaktadır. “Aile, dinî ve manevî
değerlerine bağlı olmalıdır” ifadelerinin yüksek ortalama değer alması, ailenin yapısı
ve işleyişinde dini ve geleneksel değerlerin önemsendiği sonucunu ortaya koymakta-
dır. Din ve gelenek faktörü açısından sosyodemografik değişkenlerin tümü anlamlı
farklılıklar göstermektedir. Faktöre kadınlar, 35 yaş ve üzerindekiler, eğitimsiz ve il-
kokul mezunları, Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar, düşük sosyoekonomik
seviyedekiler (DE, C2) ve kırdakiler daha fazla önem vermektedir
Beşinci faktör “Evlilik, Çocuk ve Kadın Rolleri Hakkında Geleneksel Bakış”
boyutunu içermektedir. Faktörde evlilik kurumunun dolayısıyla ailenin her koşulda
sürdürülmesi yönündeki eğilim göze batmaktadır. Ailenin işleyişi ve sürdürülme-
sinde çocuğun merkezi bir konuma yerleştirilerek yüksek değer atfedilmesi bu fak-
törde yer almaktadır. Bu faktör ile sosyodemografik değişkenlerin tümü anlamlı iliş-
ki göstermektedir. Beşinci faktöre, erkekler kadınlara göre, 55 yaş ve üzerindekiler
diğer yaş gruplarına göre, eğitimsizler ve ilkokul eğitimliler diğer eğitim düzeyinde-
kilere göre, Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar diğer bölgelere göre, düşük
(DE) sosyoekonomik seviyedekiler diğerler seviyelere göre ve kırdakiler kenttekilere
göre daha fazla önem vermektedir.
Altıncı faktörde geleneksel ataerkil aile değerleri bir araya toplanmıştır. Faktör-
deki ifadeler değerlendirildiğinde, erkek ve kadına geleneksel kalıplar doğrultusunda
roller yüklendiği görülmektedir. Erkek daha çok, ailede son sözü söyleyen, ailenin
geçiminden sorumlu olan kişi olarak öne çıkarken, kadın ise asli görev olarak ev içi
işler ve çocuk bakımından sorumlu tutulmaktadır. Ancak faktördeki ifadelerin orta-
lama ve standart sapma değerleri incelendiğinde geleneksel ataerkil aile değerleri ko-
nusunda Türk toplumunda heterojen bir kanaat bulunduğu görülmektedir. Faktörü
erkekler, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde kırda
yaşayanlar daha fazla önemserken, yaş arttıkça faktöre verilen önem de artmaktadır.
Öte yandan Eğitim düzeyi ve sosyoekonomik seviye arttıkça altıncı faktöre verilen
önem azalmaktadır.
309
ARAŞTIRMA BULGULARI
Kadına yönelik atfedilen geleneksel, ataerkil rollerin yanında toplumsal değiş-
meyle birlikte gözlenen kadının ekonomik hayata katılması ve katkı yapması gerçeği
yedinci faktör altında değerlendirilmektedir. Kadının ev içi geleneksel rollerinden
ev dışına çıkıp ekonomik hayatta etkin bir aktör olarak yer alması erkekle eşit ko-
numa gelmesi açısından önemlidir. Ancak, buradaki vurgu daha çok ailenin eko-
nomik yapısına kadının yapacağı katkıya yöneliktir. Kadının çalışması gerektiğini
ortaya koyan yedinci faktörü kadınlar, üniversite ve üstü eğitimliler, yüksek sosyo-
ekonomik seviyedekiler (A, B) ile Batı Marmara ve Doğu Karadeniz bölgelerinde
yaşayanlar daha fazla önemsemektedir. Yaş grupları açısından ise anlamlı bir fark
bulunmamaktadır.
Sekizinci ve son faktör gençlerin bağımsız olması gerektiği düşüncesini savu-
nan iki ifadeden oluşmaktadır. Erkek ve kız çocukların kendi gelecekleriyle ilgili
kararları kendilerinin vermeleri gerektiği kanaatine rağmen standart sapmaların
oldukça yüksek oluşu görüşülen kişilerin bu konuda kanaatlerinin net olmadığına
işaret etmektedir. Günümüz çalışma hayatında çocukların babanın işini sürdürme-
leri çoğunlukla söz konusu değildir. Her çocuk için, iş hayatını kurma, ayrı bir çaba-
yı gerektirdiğinden çocukların kendi kararlarını vermeleri desteklenmektedir. Öte
yandan bu destek, çocukların aileden kopmalarını istemek anlamına gelmeyip tam
aksine aileyle bağlılıklarının sürmesi, anne babasına karşı sorumluluklarını yeri-
ne getirmesi beklentisini içermektedir. Gençlerin gelecekleri belirlemede bağımsız
olması düşüncesini erkekler, gençler (18-24 yaş arası) üniversite eğitimliler ve kent-
te yaşayanlar daha fazla desteklemektedir. Bölgeler içerisinde gençlerin bağımsız
olması düşüncesi en çok Ege Bölgesinde desteklenirken, sosyoekonomik seviyeler
arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
Araştırmanın nitel verileri, nicel sonuçlarla paralellik göstermektedir. Nitel
araştırma sonuçlarına göre, ailenin Türk toplumu için güçlü ve etkili bir kurum
olduğu, bizzat kendisinin bir değer olarak görüldüğü belirlenmiştir. Sahip olunan
değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılması konusunda ailelerin bilinçli davrandığı so-
nucu çıkmıştır.
Aile değerleri bağlamında önemli bir kategori olan akraba ilişkileri, toplumca
önemsenmekte, bu ilişkilerin ortak paydayı temsil ettiği görülmektedir. Akraba iliş-
kilerinin titizlikle sürdürülmesi düşünülmekte ve bu ilişkiler, sosyal bağların kuv-
vetlenmesi, dayanışma ve yardımlaşmanın gerçekleşmesi, ortak kültürel kalıpların
benimsenmesi, ailenin geleceği ve güvenliği açısından önemli görülmektedir. Bu
bakımdan gerek kır gerekse kent ortamında akraba ilişkilerinin sıcak tutulması öne-
rilmekte, ilişkilerin belli bir düzende gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmektedir.
310
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Nitel görüşme sonuçları da aileyi çocuk üzerinden değerlendirmekte, çocuğu
merkeze oturtmaktadır. Çocuk, hem ailenin hem de toplumun geleceğinin teminatı
olarak görülmekte, çocuğun eğitimi, geleceği, işi, yeni bir yuva kurması önemsen-
mektedir. Çocuğa gösterilen büyük ihtimam, ailenin kendi değerlerini ve toplumun
geleceğini ne denli önemsediğini de göstermektedir.
Ailenin temel işlevlerinden biri olan cinsellik, başıboş bırakılmamakta, belli
kalıplar, kurallar, normlar, gelenekler çerçevesinde tanımlanmaktadır. Bu konunun
ihmal edilmesinin toplum ve değerler bakımından telafisi mümkün olmayan büyük
sorunlar doğuracağı dile getirilmektedir. Cinsellik, evlilik, nikâh, mahremiyet, sa-
dakat gibi güçlü toplum değerleri evreninde kurgulanmaktadır. Toplumca benimse-
nen değerlerin dışında bir cinsel eylem ve tercih ise toplumun çoğunluğu tarafından
benimsenmemektedir.
Evliliği ve aileyi önemseyen Türk toplumu, duygusal bağı, evliliğin temeline
yerleştirmektedir. Ancak ilerleyen yıllarda çocuğun aile içinde yerini almasıyla bir-
likte ailenin sürdürülmesinde duygusal bağın tek başına yeterli olmadığı, fedakârlık
ve gelecek beklentisinin devreye girdiği gözlenmektedir.
Toplumsal bağları güçlendiren, toplumun üyelerini birbirine kenetleme işlevi
gören geleneksel değerler de aile açısından önemsenmektedir. Aile, kısmen gelenek-
sel değerler etrafında kurulmakta ve sürdürülmektedir. Bu özelliği ile muhafazakar
bir karaktere sahiptir. Bu bakımdan toplumsal değişme sürecinde önemli dönüşüm-
lere ve yıpranmalara muhatap olmasına rağmen geleneksel değerlerin yaşatılması
hususunda ailelerde belirgin bir uzlaşının olduğu görülmüştür.
Kadın, ailenin önemli bir aktörü olarak görülmekte, aile değerleri, tıpkı er-
kek ve çocuk gibi kadın merkezli olarak da kurulmaktadır. Erkeğin bir rakibi değil,
onun tamamlayıcısı olarak algılanmaktadır. Kadın, aile işlerinin tümünde söz sahibi
olarak görülmekte karar alma süreçlerine dâhil edilmektedir.
Türk toplumda şiddetin de yüksek orandan benimsenmediği gözlenmektedir.
Aile ile şiddet birbiriyle uyuşmayan olgular olarak görülmektedir. Ayrıca şiddet aile-
yi dolayısıyla toplumu, değerleri tehdit eden bir olgu olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak Türk toplumunda ailenin bütün yönleriyle önemsendiği, değer-
li bir kurum olduğu bulgulardan çek net bir şekilde anlaşılmaktadır. Aile yapısını
olumsuz etkileyecek tüm unsurlardan uzak durmaya çalışan, aileyi sağlıklı, huzurlu,
verimli bir ortama dönüştürmenin yollarını arayan bir algının, Türk toplumunda
güçlü bir şekilde varlığı dikkat çekmektedir. Kendisi de bir değer olan aile, değerler
alanının merkezine oturtulmaktadır. Aile değerleri ve aile, toplumsal yapının ayırıcı,
özel, üzerine titrenilen bir unsuru olarak öne çıkarılmaktadır.
311
ARAŞTIRMA BULGULARI
ÖNERİLER
Türkiye’de aile değerlerine yönelik yapılan ilk çalışmalardan biri olan bu araş-
tırmanın bulguları konuyla ilgili önemli tespitlerin yapılmasına olanak sağlamıştır.
Geniş ölçekte, genellenebilir bir çalışma olması da bu tespitlerin değerini bir kat
daha arttırmaktadır. Bu bağlamda araştırma bulguları ve yapılan tespitler doğrultu-
sunda araştırılan konularla ilgili öneriler aşağıda maddeler halinde sunulmaktadır:
1. Bir yandan bireyi topluma hazırlayan ve dengeleyen, öbür yandan da top-
lumsal yapıyı oluşturan temel kurum olması sebebiyle aile üzerinde farklı açılardan
analiz yapılmasına imkân verecek düzenli araştırmalar yapılması gerekmektedir. Bu
çalışma Türk ailesindeki aile değerleri üzerinde odaklanmıştır. Ancak sosyal de-
ğerler bir bütündür. Dolayısıyla, aile yapısı üzerinde çalışacak araştırmacılar için
daha kapsamlı bir veri sunabilmek amacıyla değerler sisteminin bir bütün olarak
araştırılıp tespit edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Ayrıca, ailenin diğer
toplumsal kurumlarla ilişkilerini çözümleyici yeni araştırmaların desteklenmesi ya-
rarlı olacaktır.
2. Medya günümüzde bireylerin toplumu algılamaları ve anlamları üzerinde
son derece etkin bir konumdadır. Gerek yazılı gerekse görsel medyada aileye ilişkin
sorunlar abartılı ve yaygın bir biçimde izleyiciye yansıtılmaktadır. Şiddet ve cinsellik
konularında istismara varan boyutlarda yansıtılan görüntüler özellikle genç kuşak-
ları olumsuz etkilemektedir. Evlenmeye karşı isteksizliğin gençler arasında yaygın-
laşması ve evlilik normlarının erozyona uğramasında medyanın yansıttığı içeriğin
etkisi olduğu düşülmektedir. Bir sosyal sorumluluk olarak aile ve sosyal araştır-
malar genel müdürlüğünün ilgili kurumlarla işbirliği içinde Türk medyasında giri-
şimlerde bulunarak, yayınlarda hassas davranılması hususunda çaba sarfetmelidir.
3. Türkiye’de toplumsallaşma sürecinde çocukların değer eğitimi tamamen ai-
lenin yükümlülüğüne bırakılmış durumdadır. Çocuğun toplumsallaşmasındaki di-
ğer önemli ajanlardan olan eğitim kurumlarının da değer eğitimi konusunda katkı
sağlaması gerekmektedir. Bu konuda ilgili kurumlarla girişimlerde bulunarak Türk
eğitim sisteminde “Değer Eğitimi” konusunun bir başlık olarak ele alınmasının sağ-
lanması uygun olacaktır.
4. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün bu araştırmayla birlikte
paralel şekilde yürüttüğü “Türkiye’de Ailelerin Eğitim İhtiyacı Araştırması”nda be-
lirlenen sonuçlar çerçevesinde değer eğitimini de dahil ederek aileye yönelik yaygın,
planlı bir eğitim programı formatı hazırlanmasının bir ihtiyaç olduğu düşünülmek-
tedir.
312
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
5. Güven toplumsal yapının sağlıklı işleyişinde en önemli mekanizmalardan
biridir. Araştırma verilerinde aile bireylerinin birinci dereceden yakınlarına güven
düzeyleri çok yüksek iken sosyal çevredeki bireylere olan güven ise düşüktür. Güven
konusunun sosyal sermaye bağlamında kavramsallaştırılarak üzerinde araştırmalar
yapılması ve analiz edilmesi önemli görülmektedir.
6. Araştırma bulguları Türk ailesinin çocuğa yüksek değer atfettiğini göster-
mektedir. Atfedilen yüksek değer çocuk üzerinde ailelerin aşırı koruyucu davra-
nış göstermelerine neden olmaktadır. Çocuğun kişisel gelişimi, bireyselleşmesi ve
sosyal çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasına engel olduğu bilinmektedir. Dördüncü
maddede önerilen eğitim programında ayrı bir başlık olarak ele alınması gerekli
görülmektedir.
7. Türkiye hızlı bir değişim süreci yaşamaktadır. Bu süreçten ailenin etkilen-
memesi düşünülemez. Değişimle birlikte ortaya çıkan hukuksal, psikolojik ve sosyal
konularda “aile danışmanlığı” merkezlerinin kurulması ve ailelere destek hizmetleri
vermesi yerinde olacaktır. Bu konuda yerel yönetimlerin birbirinden bağımsız, bi-
limsel temelden yoksun yürütmeye çalıştıkları faaliyetlerin koordine edilmesi, ve-
rimliliği arttıracaktır.
313
ARAŞTIRMA BULGULARI
KAYNAKÇA
Akın, M. H. ve Aydemir, M. A. (2007), “Üniversitede Okuyan Kız Öğrencilerin
Cinsiyet Rolü Tutumları Bağlamında Aile ve Evlilik Kurumlarına Bakışları
(Selçuk Üniversitesi Örneği)”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Edebiyat Dergisi, Sayı: 18, Konya, s. 43-60.
Akın, M. H. (2009), Siyasal Toplumsallaşma Sürecinde Gençlik –Teorik ve Uygulamalı
Bir Çalışma-, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Konya.
Aktay, Y. (2004), “Modern Dünyada Ailenin Toplumsal Dönüşümü ve Muhtemel
Geleceği Üzerine Mülahazalar”, Fikir Dünyası Düşünce Dergisi, Sayı:2,
Kış/2004, Sayfa:70-77, İstanbul
Allport-Vernon-Lindzey. (1960) A Study of Values, (3 ed.) Boston, Houghton
Mifflin.
ASAGEM (T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü).
(2008), Medya Profesyonellerinin ve Medyanın Aile Algısı, Ankara.
Atabek, E. (1999). Hayatımız ve Değerlerimiz,Cumhuriyet Kitapları.
Atkinson, R. L., Atkinson, R. C., Hilgard, E. R., (1995). Psikolojiye Giriş I-II, (Çev.
Kemal Atakay, Mustafa Atakay, Aysun Yavuz), İstanbul: Sosyal Yayınları.
Aydın, M.(1994). İnsan Yetiştirme Modelimiz ve Değer Eğitimi. Türkiye Eğitim
Felsefesi Kongresi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van, 5-8 Ekim.
Aydın, M. (2000). Kurumlar Sosyolojisi, 2. Baskı, Ankara: Vadi Yayınları.
Aziz, A. (1982). Toplumsallaşma ve Kitlesel İletişim, Ankara: Ankara Üniversitesi
Basın Yayın Yüksek Okulu Yayınları.
314
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Bağlı, M. ve Özensel, E. (2005). Çok Kültürlü Vatandaşlık “Kanadalı Türklerin
Aidiyet Çabaları ve Değer Yargıları. Konya: Çizgi Kitabevi.
Başaran, T. E. (1992). Yönetimde İnsan İlişkileri. Ankara: Gül Yayınevi.
Batmaz, V. ve İsen, G. (2002). Ben ve Toplum: Sosyal Psikoloji, 2. Baskı, İstanbul:
Om Yayınevi.
Berger, P. Ve Luckman, T. (2008). Gerçekliğin Sosyal İnşası: Bir Bilgi Sosyolojisi
İncelemesi, (Çev. Vefa Saygın Öğütle), İstanbul: Paradigma Yayınları.
Bilgin, N.(1995). Sosyal Psikolojide Yöntem ve Pratik Çalışmalar. İstanbul: Sistem
Yayıncılık.
Bilgin, N., (2003). Sosyal Psikoloji Sözlüğü: Kavramlar Yaklaşımlar, Bağlam Yayınları.
İstanbul.
Bilgiseven, A.K. (1990), “İslamiyet’in Önerdiği Ferdiyetçi Aile Yapısında
Kadın Hakları ve Ülkemizdeki Durum” I. Aile Şurası Bildirileri, Ankara:
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu.
Bradshaw, Y., Healey, J.F. ve Smith R., (2001). Sociology for a New Century, Pine
Forge Press.
Braıthwaıte, V.A., (1985), “Structure of Human Values: Testing the Adewuacy of
the Rokeach Value Survey”, Journal of Personality and Social Psycholog, vol.
49.
Büyükdüvenci, S.(2003). Değerin Değeri Üzerine. Değer ve Bilgi Sempozyum Kitabı.
(Ed. S. Yalçın). Ankara: Vadi Yayınları.
Canatan, K. (2009), Aile Sosyolojisi: Konuları, Perspektifi ve Gelişimi, Aile
Sosyolojisi İçinde (Ed. K.Canatan, E.Yıldırım), İstanbul: Açılım Kitap.
Cevizci, A., (2002). Felsefe Sözlüğü. Paradigma Yayınları. İstanbul.
Colman, A. M., (2003), Oxford Dictionary of Psychology, New York: Oxford
University Press.
Coser, L. A., Rhea, B., Steffan, P. A. ve Nock, S. L. (1983). Introduction to Sociology,
New York: Harcourt Brace Jovanovich, Inc.
Çağlar, A.(2005). Okul Öncesi Dönemde Değerler Eğitimi. Erken Çocuklukta
Gelişim ve Eğitimde Yeni Yaklaşımlar 2. (Ed. Sevinç). İstanbul. Morpa
Kültür Yayınları.
Çelen, N. (1999). Öğrenme Psikolojisi, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.
Çınar, A. (2006). Modern zamanların değer arayışı: Varlık-bilgi-değer birliğinin
önemi. Değerler Eğitimi Dergisi, 4(11), 53-68.
315
KAYNAKÇA
Çileli, M., (1990) Gençlik Değerleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara: Ara Yay.
Dökmen, Ü. (2002). Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak, Sistem Yayıncılık.
Erdem, A. R.(2003). Üniversite Kültüründe Önemli Bir Unsur: Değerler. Değerler
Eğitim Dergisi, 1 (4), 55-72.
Erdemli, A.(2003). Yaşama Sorunu Bakımından Bilgi-Değer Bağlamı. Bilgi ve Değer
Sempozyumu Bildirileri(Ed. S. Yalçın). Ankara: Vadi Yayınları.
Erkızan, H. N.(2003). Çağdaş Aristotelesçi Düşüncede İnsanın Bir Değer Varlığı
Olarak Kavranımı. Bilgi ve Değer Sempozyumu Bildirileri (Ed. S. Yalçın).
Ankara: Vadi Yayınları.
Eröz, M., Güler, A. (1998), Türk Ailesi, Ankara: AYK Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı.
Fichter, J.(1990). Sosyoloji Nedir? (Çev. N. Çelebi). Konya: Selçuk Üniversitesi, Fen-
Edebiyat Fakültesi Yayını.
Fichter, J. (2002). Sosyoloji Nedir, (Çev. Nilgün Çelebi), Ankara: Anı Yayınları.
Flanagan, S.C., (1979). “Value Change and Partisan Change in Japan: the Silent
Revolation Revisited”, Comparative Politics, vol. 11,
Flanagan, S.C., (1982). “Changing Values ien Advenced Industrial Societies”,
Comparative Political Studies, vol. 15, No: 1.
Germaine, R. W., (2001). Values Education Influence On Elementary Students’ Self-
Esteem. Yayınlanmamış Doktora Tezi. University of San Diego. U.SA.
Giddens, A. (1997), Sosyoloji Eleştirel Bir Yaklaşım, (Çev. M. R. Esengün ve İ.
Öğretir), 4. Baskı, İstanbul: Birey Yayınları.
Giddens, A. (2000). Sosyoloji, (Çev. Hüseyin Özel v.d.), Ankara: Ayraç Yayınevi.
Gökçe, B. (2004), Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Toplumsal Kurumları, Ankara:
Savaş Yayınevi.
Gökçe, O. (1994). Türk Gençliğinin Sosyal ve Ahlaki Değerleri. Ata Dergisi, (1),
25-30.
Günay, M.(2003). Hermeneutik Felsefe Açısından Bilgi-Değer İlişkisi. Bilgi ve Değer
Sempozyumu(Ed. S. YALÇIN). Ankara: Vadi Yayınları.
Gündüz, M.(2005). Ahlak Sosyolojisi. Ankara: Anı Yayınevi.
Güngör, E. (1993). Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar, Amsterdam: Hollanda
Türk Akademisyenler Birliği Vakfı Yayınları.
Güngör, E. (1995). Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, İstanbul: Ötüken Yayınları.
316
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Güngör, E. (1998). Değerler Psikolojisi Üzerine Bir Araştırmalar. İstanbul: Ötüken
Yayınları.
Hacıkadiroglu, V.(2002). Bilgi ve Değer, Bilgi ve Değer Sempozyumu Bildirileri.
Ankara: Vadi Yayınları.
Hançerlioğlu, O. (1982). Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitapevi, İstanbul.
Hançerlioğlu, O.(1986). Toplum Bilim Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Hart, G. M. (1978). Value Clarification, Charles c Thomas Publisher.
Hitlin, S. ve Piliavin, J.A., (2004). Values: Reviewing a Dormant Concept, Annual
Review Sociology.
Inglehart, R.F., (1976) “Changing Values and Attitudes Toward Military Service
Among the American Public”, N. Goldman (ed). The Social Psychology of
Military Service, Beverly Hils: Sage, 1976.
Inglehart, R.F., (1977) The Silent Revolution: Changing Values and Political Styles
Among Western Publics, Princeton: Princeton Univ. Pres.
Inglehart, R.F., (1979) “Socio-economic Change and Human Value Priorities”,
S. Barnes and Kaase (ed). Political Action: Mass Participation in Five Western
Democracies, Beverly Hills: Sage.
Inglehart, R.F., (1982) “Changing Values in Japan ad the West”, Comparative
Political Studies, vol. 14. No: 4.
Inglehart, R.F., (1997) Modernization and Postmodernization, West Susscx:
Princeton University Press.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2000). Kültürel Psikoloji, 3. Baskı, İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kılavuz, R. (2003). Kamu Yönetiminde Etik ve Bir Sorun Alanı Olarak Yozlaşma,
Seçkin yayınevi, Ankara.
Kluckhohn, C.,(1951) “Values and Value Orientations, in the Theory of Action:
An exploration in definiton and classificition”, içinde T. Parsons, Toward a
General Theory of Action, Cambridge, MA: Harvard University.
Kornblum, W., (1994). Sociology In A Changing World , Harcourt Brace College
Publishers.
Köknel, Ö., (2007). Çatışan Değerlerimiz, Altın kitaplar, İstanbul.
Kuçuradi, İ. (1999). Etik, 3. Baskı, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu.
Kuçuradi. İ. (1985). Felsefi Açıdan Eğitim ve Türkiye’de Eğitim, İstanbul,17-18 Kasım.
Kuçuradi. İ.(1971). İnsan ve Değerleri. İstanbul: Anka Yayınları.
317
KAYNAKÇA
Kurktan, A.(2000). Türk Milletinin Manevi Değerleri. İstanbul: Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları: 3402.
Kurtkan Bilgiseven, A. (1989). Sosyal İlimler Metodoloji, Filiz kitapevi.
Kuşdil, M.E., & Kağıtçıbaşı, Ç.(2000). Türk Öğretmenlerin Değerler Yönelimi ve
Schwartz Değer Kuramı, Türk Psikoloji Dergisi, 15 (45), 59-76.
Küçükalp, E.(2006). Ahlaki Yargı Gelişimi ve Dindarlık Arasındaki İlişki. (Ed. H.
Hökelekli), Gençlik Din ve Değerler Psikolojisi. İstanbul: Dem Yayınları.
Laswell, H. D. (1977). “Political Socialization as a Policy Science”, Handbook of
Political Socialization, (Ed. Stanley Allen Renshon), New York: The Free res, s.
445-467.
Layder, D. (2006). Sosyal Teoriye Giriş, Küre Yayınları.
Lemin, M.,Potts, H., Welsford, P. (1994). Values Strategies, Acer.
Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü, (Çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü),
Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Mehmetoğlu, U.(2006). Gençlik, Değerler ve Din. Küreselleşme, Ahlak ve Değerler.
(Ed.Mehmetoğlu&Mehmetoğlu). İstanbul: Litera Yayıncılık.
Mengüşoğlu, T. (1971). Felsefe Antropolojisi-İnsanın Varlık Yapısı ve Nitelikleri.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yy, İstanbul.
MetroPOLL. (2002). Pendik Lise Gençliği Değer Araştırması, Stratejik ve Sosyal
Araştırmalar Merkezi A.S., İstanbul.
Meydan Larousse (1990). Meydan Yayınevi, İstanbul.
Noll, J.W.(1997). Taking Sides: Clashing Views on Controversial Educational Issues.
Guilford: McGraw Hill.
Özensel, E. (2003). Sosyolojik Bir Olgu Olarak Değer. Değerler Eğitimi Dergisi, 1
(3), 217-23.
Özensel, E. Koçak, A. (2004). Hekimler ve Hekimlik. Konya: Çizgi Kitapevi yay.
Özensel, E.(2004). Türk Gençliğinin Değerleri (Liseli Gençlik Üzerine Bir Araştırma).
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Sakarya.
Özensel, E. (2007), “Kültürün Popülerleşen Bir Alanı: Popüler Kültür”, Kültür
Sosyolojisi, (Ed. K.Alver ve N. Doğan), Ankara: Hece Yayınları.
Özgüven. İ. E. (1994). Psikolojik Testler. Ankara: Psikolojik Danışma, Rehberlik
Eğitim Merkezi (PEDREM).
318
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Özlem, D.(2003). Değerler Sorununda Nesnelcilik / Mutlakçılık ve Öznelcilik/
Rölativizm Tartışması Üzerine. Bilgi ve Değer Sempozyum Bildirileri (Ed. S.
Yalçın). Ankara: Vadi Yayınları.
Parsons, T., (1962). Toward a General Theory of Action, Harper and Row, Inc.
Parsons, T. (2005). The Social System, 2nd Edition, London: Routledge.
Pehlivan Aydın, İ. (2002). Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik, Pegem yy, Ankara.
Poyraz, H.(2006). Ahlakın Dikotomisi _ Ahlak/Dıs Ahlak. Küreselleşme, Ahlak ve
Değerler.(Ed.Mehmetoğlu&Mehmetoğlu). İstanbul: Litera Yayıncılık.
Rapley, M. ve Hansen, S. (2006). “Socialization”, The Cambridge Dictionary of
Sociology, (Ed. Bryan S. Turner), New York: Cambridge University res, s. 591-
592.
Rokeach, M. (1973). The Nature of Human Values. New York, Free Press.
Rosenberg, M. (1965). Society and the Adolescent Self-Image. New Jersey: Princeton
University Press.
Schwartz, S.H., Bilsky, W., (1987). “Toward a Pscological Structure of Human
Values”, Journal of Personality and Social Psychology, vol. 53.
Schwartz, S.H., Bilsky, W., (1990). “Individualism-Collectivism: Critique and
proposed Refinements”, Journal of Crass-Cultural Psycology, vol. 21.
Schwartz, S.H., (1992). “Universal In The Content And Structure Of Values:
Theoretical Advences And Empirical Tests in Countries. L. Berkowitz (Ed.),
Advances in Exprimental Social Psychology (Vol.25) kitabında ss.1-65. New
York: Academic Press.
Sevinç, M. (2006). Evrensel ve Yerel Değerlerin Eğitime Yansımaları, Ahlak ve
Değerler.(Ed.Mehmetoğlu&Mehmetoğlu). İstanbul: Litera Yayıncılık.
Silah, M. (2000). Sosyal Psikoloji, Gazi Kitabevi, Ankara.
Şerif, M.(1985). Sosyal Kuralların Psikolojisi. İstanbul: Alan Yayıncılık.
Tepe, H.(2003). Değerler ve Değerler Bilgisi. Bilgi ve Değer Sempozyum
Bildirileri(Ed. S. Yalçın). Ankara: Vadi Yayınları.
Theodorson, G. ve Theodorson A.A., (1969). Modern Dictionary of Sociology,
Barnes and Noble Publishers.
Toku, N. (2002). Değerlerin Dilemması: Sübjektiflik ve Objektiflik. Bilgi ve Değer
Sempozyum Bildirileri(Ed. S. Yalçın). Ankara: Vadi Yayınları.
Topçu, N. (2005). Ahlâk, (Yayıma Hazırlayanlar: Ezel Erverdi, İsmail Kara),
İstanbul: Dergâh Yayınları.
319
Topçuoğlu, A.(1999). Üniversite Gençliğinin Değerleri. Ankara:Vadi Yayınları.
Tozlu, N.(1992). Eğitim Problemlerimiz Üzerine Düşünceler. Van: Yüzüncü yıl
Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:7.
Türkdoğan, O. (1992), “Türk Ailesinin Genel Yapısı”, Sosyo Kültürel Değişme
Sürecinde Türk Aile Yapısı, Cilt 1, Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma
Kurumu Yayınları,
Ural, S.(1999). Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlak. Doğu Batı, (4), 41.
Weber, M. (1985). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu (Çev: Z. Aruoba).
İstanbul: Hil Yayınları.
Wİlliams, R.M., (1968). Values, E. Sills (ed.) International Encylopedia of the Social
Sciences, New York, MacMillan.
Zijderveld, A. C. (2007). Sahnelik Toplum: Sosyolojinin Yeniden Tanımlanması, (Çev.
Kadir Canatan), İstanbul: Pınar Yayınları.
KAYNAKÇA
320
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
321
Group Statistics
3031 50,0839 10,02196 ,182043004 49,9153 9,97874 ,18206
cinsiyet
ErkekFaktör 1
N Mean Std. DeviationStd. Error
Mean
Ek-Tablo 2. Faktör 1 ve Yaş ANOVA Analizi
EKLER
1. EK TABLOLAR
Ek-Tablo 1. Faktör 1 ve Cinsiyet t-test Analizi
322
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 3. Faktör 1 ve Eğitim ANOVA Analizi
Descriptives
Faktör 1
534 48,2093 10,21281 ,44195 47,3411 49,0775 9,95 68,662298 50,1188 9,52592 ,19872 49,7291 50,5085 17,09 71,27
708 50,2900 9,45695 ,35541 49,5922 50,9878 16,10 71,501503 50,1554 10,34795 ,26692 49,6318 50,6790 14,20 75,21
992 50,2463 10,69745 ,33964 49,5798 50,9128 14,61 74,896035 50,0000 10,00000 ,12872 49,7477 50,2523 9,95 75,21
ilkokulortaokulliseüniversiteTotal
N Mean Std. Deviation Std. Error Lowe r Bound Upper Bound
95% Confidence Interval forMean
Minimum Maximum
ANOVA
Faktör 1
1900,817 4 475,204 4,764 ,001601499,2 6030 99,751603400,0 6034
Between GroupsWithin GroupsTotal
Sum ofSquares df Mean Square F Sig.
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Faktör 1Tukey HSD
-1,9095 * ,47980 ,001 -3,2187 -,6004-2,0807 * ,57244 ,003 -3,6427 -,5187-1,9461 * ,50316 ,001 -3,3191 -,5732-2,0370 * ,53606 ,001 -3,4997 -,57431,9095 * ,47980 ,001 ,6004 3,2187-,1712 ,42930 ,995 -1,3426 1,0002-,0366 ,33132 1,000 -,9407 ,8674-,1275 ,37943 ,997 -1,1628 ,90782,0807 * ,57244 ,003 ,5187 3,6427,1712 ,42930 ,995 -1,0002 1,3426,1346 ,45526 ,998 -1,1076 1,3768,0437 ,49137 1,000 -1,2970 1,3845
1,9461 * ,50316 ,001 ,5732 3,3191,0366 ,33132 1,000 -,8674 ,9407
-,1346 ,45526 ,998 -1,3768 1,1076-,0909 ,40856 ,999 -1,2057 1,02392,0370 * ,53606 ,001 ,5743 3,4997,1275 ,37943 ,997 -,9078 1,1628
-,0437 ,49137 1,000 -1,3845 1,2970,0909 ,40856 ,999 -1,0239 1,2057
(J) EGTKATilkokulortaokulliseüniversite
ortaokulliseüniversite
ilkokulliseüniversite
ilkokulortaokulüniversite
ilkokulortaokullise
(I) EGTKAT
ilkokul
ortaokul
lise
üniversite
MeanDifference
(I-J) Std. Error Sig. Lower Bound Upper Bound95% Confidence Interval
The mean difference is significant at the .05 level.*.
323
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 4. Faktör 1 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 5. Faktör 1 ve SES ANOVA Analizi
324
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 6. Faktör 1 ve Yerleşim Yeri t-test Analizi
Ek-Tablo 7. Faktör 2 ve Cinsiyet t-test Analizi
325
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 8. Faktör 2 ve Yaş ANOVA Analizi
326
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 9. Faktör 2 ve Eğitim ANOVA Analizi
327
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 10. Faktör 2 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 11. Faktör 2 ve SES ANOVA Analizi
328
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 12. Faktör 2 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 13. Faktör 3 ve Cinsiyet t-test Analizi
329
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 14. Faktör 3 ve Yaş ANOVA Analizi
330
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 15. Faktör 3 ve Eğitim ANOVA Analizi
331
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 16. Faktör 3 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 17. Faktör 3 ve Ses ANOVA Analizi
332
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 18. Faktör 3 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 19. Faktör 4 ve Cinsiyet t-test Analizi
333
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 20. Faktör 4 ve Yaş ANOVA Analizi
334
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 21. Faktör 4 ve Eğitim ANOVA Analizi
335
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 22. Faktör 4 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 23. Faktör 4 ve Ses ANOVA Analizi
336
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 24. Faktör 4 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 25. Faktör 5 ve Cinsiyet t-test Analizi
337
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 26. Faktör 5 ve Yaş ANOVA Analizi
338
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 27. Faktör 5 ve Eğitim ANOVA Analizi
339
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 28. Faktör 5 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 29. Faktör 5 ve Ses ANOVA Analizi
340
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 30. Faktör 5 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 31. Faktör 6 ve Cinsiyet t-test Analizi
341
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 32. Faktör 6 ve Yaş ANOVA Analizi
342
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 33. Faktör 6 ve Eğitim ANOVA Analizi
343
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 34. Faktör 6 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 35. Faktör 6 ve Ses ANOVA Analizi
344
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 36. Faktör 6 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 37. Faktör 7 ve Cinsiyet t-test Analizi
345
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 38. Faktör 7 ve Yaş ANOVA Analizi
346
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 39. Faktör 7 ve Eğitim ANOVA Analizi
347
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 40. Faktör 7 ve Bölge ANOVA Analizi
Ek-Tablo 41. Faktör 7 ve Ses ANOVA Analizi
348
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 42. Faktör 7 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
Ek-Tablo 43. Faktör 8 ve Cinsiyet t-test Analizi
349
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 44. Faktör 8 ve Yaş ANOVA Analizi
350
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 45. Faktör 8 ve Eğitim ANOVA Analizi
351
TANIMLAYICI ÇERÇEVE
Ek-Tablo 47. Faktör 8 ve Ses ANOVA Analizi
Ek-Tablo 46. Faktör 8 ve Bölge ANOVA Analizi
352
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Ek-Tablo 48. Faktör 8 ve YERLEŞİM YERİ t-test Analizi
353
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
2. Nicel Araştırma Soru Formu
AİLE DEĞERLERİ ANKETİ
Merhaba. İstanbul Çözüm Araştırma şirketinden geliyorum. Başbakanlık Aile
ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü adına “Aile Değerleri Araştırmasını ger-
çekleştiriyoruz. Adım ...........................Sizin Aile değerleri ile ilgili bazı konular
hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek amacıyla bu araştırma yapılmaktadır. Derle-
nen veriler sadece bu amaçların gerçekleştirilmesi için kullanılacak olup, başka hiç
bir kurum veya kişiye verilmeyecekti.
Araştırmadan sağlıklı sonuç elde edilmesi açısından sorulara durumunuza en
uygun cevapları vermeniz önem taşımaktadır. Görüşmemiz yaklaşık olarak 20 daki-
ka sürecektir. Katkılarınız ve zaman ayırdığınız için şimdiden çok teşekkür ederiz.
ÖNEMLİ NOT: GÖRÜŞMENİN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ SAATİNİ MUTLAKA YAZINIZ. BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ SAATİ YAZILMAYAN ANKETLER GEÇERSİZ OLACAKTIR.
BAŞLANGIÇ SAATİ :
A. DEMOGRAFİK BİLGİLER
Görüşmenin yapıldığı il:
K.1
Adana 1 Kayseri 15
Ankara 2 Kocaeli 16
Antalya 3 Konya 17
Balıkesir 4 Kütahya 18
Bursa 5 Malatya 19
Denizli 6 Manisa 20
Diyarbakır 7 Muğla 21
Edirne 8 Nevşehir 22
Erzurum 9 Samsun 23
Gaziantep 10 Siirt 24
Hatay 11 Şanlıurfa 25
İstanbul 12 Trabzon 26
İzmir 13 Van 27
Kastamonu 14 Zonguldak 28
Görüşmenin yapıldığı yerleşim yeri:
K.2
Kent 1
Kır 2
Hanedeki kişi sayısı:
(Görüşülen Kişi Dahil):
K.3
1 1
2 2
3 3
4 4
5 ve daha fazla 5
Cinsiyet:
K.4
Kadın 1
Erkek 2
YAŞ (Rakam olarak yazınız):
K.5
Yaş ……
354
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
S6. Şu anda kimlerle yaşıyorsunuz?
K.11
Eş 1
Çocuklar 2
Anne, Baba 3
Anneanne, Dede, Babaanne 4
Akraba (Kardeş, Hala, Dayı..) 5
Yalnız yaşıyor 6
Arkadaşları ile yaşıyor 7
Diğer 8
S7. Size göre erkek için
ideal evlilik yaşı kaçtır?
K.12
Erkek evlilik yaşı ……
S8. Size göre kız için
ideal evlilik yaşı kaçtır?
K.13
Kız evlilik yaşı ……
S9. Bir ailede ideal çocuk sayısı
kaç olmalıdır?
K.14
İdeal çocuk sayısı ……
B. AİLE YAPISI
S1. Medeni Durumunuz
K.6
Bekâr 1 Soru 6’ya geçiniz
Evli 2 Soru 2’ye geçiniz
Boşanmış /Dul 3 Soru 2’ye geçiniz
Diğer………….. 4 Soru 2’ye geçiniz
S2. Çocuk Sayısı (Rakam olarak yazınız):
K.7
Çocuk Sayısı ……
S3. Kaç yıllık evlisiniz/evli kaldınız?
K.8
Evlilik yılı ……
S4. Kaç yaşında evlendiniz?
K.9
İlk evlilik yaşı ……
S5. Evliliğiniz nasıl gerçekleşti?
K.10
Kendi seçimim, ailemin onayıyla 1
Kendi kararımla, ailemin bilgisi dışında 2
Ailemin karşı çıkmasına rağmen evlendim 3
Görücü usulüyle, benim kararımla 4
Görücü usulüyle, ailemin kararıyla 5
Kaçarak 6
Diğer 7
S10. AİLE DEĞERLERİ İFADELERİ
(Aşağıda size, aile ile ilişkili çeşitli ifadeler belirteceğim. Bu ifadelere ne ölçüde
katıldığınızı lütfen belirtiniz. Bu ifadelerin doğru ya da yanlış cevabı yoktur.
Her bir ifadenin sizi ne ölçüde yansıttığını düşünerek cevap veriniz.)
(KART 1 GÖSTERİNİZ LÜTFEN)
355
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
355
ANKETÖR DİKKAT: BELİRTİLEN OK YÖNÜNDEN BAŞLAYIP
EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE SORULARI SORUNUZ LÜTFEN!!!!
AİLE DEĞERLERİ
Tam
amen
Kat
ılıyo
rum
Kat
ılıyo
rum
Ne
katı
lıyor
ne
katı
lmıy
or
Kat
ılmıy
oru
m
Hiç
Kat
ılmıy
oru
m
1. Aile değişime uyum sağlamak için gelenek ve göreneklerinden vazgeçebilir. 5 4 3 2 1
2. Aile içi ilişkiler eşler kadar anne-babaları da ilgilendirir. 5 4 3 2 1
3. Aile içi sorunlar başkalarını değil yalnızca eşleri ilgilendirir. 5 4 3 2 1
4. Aile içi sorunlar şiddet ve baskı ile çözülemez. 5 4 3 2 1
5. Aile ile ilgili kararlar, tüm aile üyelerince ortak alınmalıdır. 5 4 3 2 1
6. Aile reisi erkektir. 5 4 3 2 1
7. Aile, dinî ve manevî değerlerine bağlı olmalıdır. 5 4 3 2 1
8. Aile, gelenek, görenek ve adetlerine bağlı olmalıdır. 5 4 3 2 1
9 Ailemin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabilirim. 5 4 3 2 1
10. Ailenin en önemli görevi, çocuk yetiştirmektir. 5 4 3 2 1
11. Ailenin geçiminde eşler eşit derecede sorumludur. 5 4 3 2 1
12. Ailenin geçiminden erkek sorumludur. 5 4 3 2 1
13. Akrabalarla sık görüşmek aile saadetini bozar. 5 4 3 2 1
14. Akrabalarla sık sık görüşülmelidir. 5 4 3 2 1
15. Anlaşamayan eşler boşanmaktan kaçınmamalıdır. 5 4 3 2 1
16. Anne baba, çocuklarının arkadaş tercihine müdahil olabilir. 5 4 3 2 1
17. Anne olmak evliliğin getirdiği bir zorunluluktur. 5 4 3 2 1
18. Bakıma muhtaç olan aile büyükleri çocuklarınca aile içinde bakılmalıdır. 5 4 3 2 1
19. Bayramlar hısım-akraba ziyareti için iyi bir fırsattır. 5 4 3 2 1
20. Bir erkeğin evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum. 5 4 3 2 1
21. Bir kadın evliliğinde kızlık soyadını da taşıyabilmelidir 5 4 3 2 1
22. Bir kadının asıl görevi çocuk bakmı ve ev işleridir. 5 4 3 2 1
23. Çalışan kadınlar da çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenebilir 5 4 3 2 1
24. Çocuğun eğitiminde gerekirse dayak kullanılabilir. 5 4 3 2 1
25. Çocuk bakımında birinci derecede sorumlu annedir. 5 4 3 2 1
26. Çocuk yapmak kadının istediklerini yapmasını kısıtlar 5 4 3 2 1
27. Çocuklar aile büyüklerinin olduğu ortamda daha iyi yetişirler 5 4 3 2 1
28. Çocuklar anne babalarının kararlarına itaat etmelidir. 5 4 3 2 1
29. Çocuklar evleneceği eşi kendi seçmelidir. 5 4 3 2 1
30. Çocuklar kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmelidir. 5 4 3 2 1
31. Çocuklar, ebeveynlerinin akrabalarını tanıyıp bilmelidir. 5 4 3 2 1
2
1
356
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
356
32. Çocuklara erken yaşta dini bilgiler öğretilmelidir 5 4 3 2 1
33. Çocuklarımın kendi tarafımın akrabaları ile daha samimi olmasını tercih ederim. 5 4 3 2 1
34. Çocukların bakımından anne kadar baba da sorumludur. 5 4 3 2 1
35. Çocukların eğitimleri ile ilgili kararları anne baba birlikte vermelidir. 5 4 3 2 1
36. Çocuklu aileler çocuksuz ailelere göre daha itibarlıdır. 5 4 3 2 1
37. Çocuklu aileler daha mutludur. 5 4 3 2 1
38. Çocuklu ailelerde ebeveynler mutsuz olsalar da evliliklerini devam ettirmelidirler. 5 4 3 2 1
39. Dini ibadetlerin düzenli olarak yerine getirilmesi gerekir. 5 4 3 2 1
40. Ergenlik çağına gelen çocuklara okullarda cinsellik eğitimi verilmelidir. 5 4 3 2 1
41. Erkeğin aldatması asla affedilemez. 5 4 3 2 1
42. Erkek çocuk ile kız çocuk arasında herhangi bir ayrım yapılmamalıdır. 5 4 3 2 1
43. Erkek çocuk sahibi olmak daha çok itibar kazandırır. 5 4 3 2 1
44. Eşler arasında sevgi bitse de evlilik sürdürülmelidir. 5 4 3 2 1
45. Eşler arasındaki duygusal bağın teminatı çocuktur. 5 4 3 2 1
46. Eşler arasındaki sorunlar asla ev dışına taşınmamalıdır. 5 4 3 2 1
47. Eşler, kendisini ilgilendiren konularda kendi başlarına karar alabilirler. 5 4 3 2 1
48. Ev hanımlarının yaşamları sıkıcı ve çekilmezdir. 5 4 3 2 1
49. Ev işlerinden kadın kadar erkek de sorumludur. 5 4 3 2 1
50. Ev kadını da, çalışan ve para kazanan kadın kadar değerlidir. 5 4 3 2 1
51. Evde son sözü daima erkek söyler. 5 4 3 2 1
52. Evlenmeden önce evlilik sözleşmesi yapılmalıdır. 5 4 3 2 1
53. Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir. 5 4 3 2 1
54. Evliliğin temeli sadakattir. 5 4 3 2 1
55. Evlilik boyunca aile büyüklerinin görüşü dikkate alınmalıdır. 5 4 3 2 1
56. Evlilik boyunca elde edilen mülk, erkek ve kadının ortak malıdır. 5 4 3 2 1
57. Evlilik dışı cinsel ilişki asla kurulmamalıdır. 5 4 3 2 1
58. Evlilikte eşler her türlü fedakârlığı yapmalıdır. 5 4 3 2 1
59. Evlilikte zamanla eşler arasındaki duygusal bağ azalır. 5 4 3 2 1
60. Günlük hayatı dini kurallara göre yaşamalıdır. 5 4 3 2 1
61. İnsan sık sık dua etmelidir. 5 4 3 2 1
62. İnsanlar evlenmeden de çocuk sahibi olabilmelidirler 5 4 3 2 1
63. İnsanlar nikâhsız da birlikte yaşayabilmelidirler. 5 4 3 2 1
64. İş hayatında kadınlar erkeklerle aynı ortamda çalışabilir 5 4 3 2 1
65. Kadın ekonomik bağımsızlığına sahip olmalıdır. 5 4 3 2 1
66. Kadın evin dışında başını örtmelidir. 5 4 3 2 1
67. Kadın evleninceye kadar bekâretini korumalıdır. 5 4 3 2 1
68. Kadın itaat etmediğinde kocası tarafından dövülebilir. 5 4 3 2 1
4
3
357
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
69. Kadın kocanın tokadını sineye çekmelidir. 5 4 3 2 1
70. Kadın mümkün olduğunca çalışarak aile ekonomisine katkı sağlamalıdır. 5 4 3 2 1
71. Kadın, daima kocasına itaat etmelidir. 5 4 3 2 1
72. Kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin almalıdır. 5 4 3 2 1
73. Kadının aldatması asla affedilemez. 5 4 3 2 1
74. Kadının kazancı üzerinde erkek söz sahibi olmalıdır. 5 4 3 2 1
75. Kadınlar kocalarının dışındaki erkeklerle arkadaşlık ilişkisi kuramaz. 5 4 3 2 1
76. Kızların evlilik öncesi cinsel ilişki kurmasında sakınca görmüyorum. 5 4 3 2 1
77. Kızların flört etmesinde sakınca yoktur. 5 4 3 2 1
78. Koca eve geldiğinde daima karısını evde bulmalıdır. 5 4 3 2 1
79. Maddi ve manevi sorunlar olduğunda başvurulması gereken ilk yer ailedir. 5 4 3 2 1
80. Miras paylaşımında erkek kadından daha fazla pay almalıdır. 5 4 3 2 1
81. Misafirlikte erkek ve kadın ayrı oturmalıdır. 5 4 3 2 1
82. On sekiz (18) yaşını dolduran bir erkek geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir. 5 4 3 2 1
83. On sekiz (18) yaşını dolduran bir kız geleceğiyle ilgili kararları kendisi vermelidir. 5 4 3 2 1
84. Yaşlandığında anne-babama huzurevi benden daha iyi bakar. 5 4 3 2 1
85. Yaşlılığımda çocuklarım bana bakmalıdır. 5 4 3 2 1
86. Zor zamanlarda başvuracağım ilk kişi eşim olmalıdır. 5 4 3 2 1
S11. Genel Olarak Hayatınızdan ne kadar memnunsunuz?
(KART 2 GÖSTERİNİZ)
K.101
Çok memnunum 1
Memnunum 2
Ne memnunum ne de değilim 3
Pek memnun değilim 4
Hiç memnun değilim 5
S12. Genel Olarak düşündüğünüzde aileniz ne düzeyde mutludur?
(KART 3 GÖSTERİNİZ)
358
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
S13. Genel olarak aşağıdaki kişi ya da gruplara ne ölçüde güvenirsiniz?
(KART 4 GÖSTERİNİZ)
(ANKETÖR DİKKAT: BEKÂR İSE K.104, K.105,
EVLİ VE ÇOCUK SAHİBİ DEĞİL İSE K.105 SORMA)
Çok güvenirimKısmen
güvenirim
Ne güvenirim
ne güvenmem
Pek
güvenmem
Hiç
güvenmem
Akrabalarıma K.103 5 4 3 2 1
Eşime K.104 5 4 3 2 1
Çocuklarıma K.105 5 4 3 2 1
Kardeşlerime (varsa) K.106 5 4 3 2 1
Anne-babama K.107 5 4 3 2 1
Hemşerilerime K.108 5 4 3 2 1
Komşularıma K.109 5 4 3 2 1
İş arkadaşlarıma K.110 5 4 3 2 1
İlk kez tanıştığım insanlara K.111 5 4 3 2 1
S14. Size belirteceğim ifadelerin her birinin hayatınızda sizin için ne kadar
önemli olduğunu belirtiniz. (KART 5 GÖSTERİNİZ)
(ANKETÖR DİKKAT: GÖRÜŞÜLEN KİŞİ BEKAR İSE K.116, K.117
SORMA. EVLİ VE ÇOCUK SAHİBİ DEĞİL İSE K.117 SORMA)
Çok önemliKısmen
önemli
Ne önemli
ne değil
Pek önemli
değil
Hiç önemli
değil
Aileniz K.112 5 4 3 2 1
Dost ve arkadaşlarınız K.113 5 4 3 2 1
İş ve çalışma hayatınız K.114 5 4 3 2 1
Kendiniz için ayırdığınız zaman K.115 5 4 3 2 1
Eşinize zaman ayırmak K.116 5 4 3 2 1
Çocuklarınıza zaman ayırmak K.117 5 4 3 2 1
Ev sahibi olmak K.118 5 4 3 2 1
Araba sahibi olmak K.119 5 4 3 2 1
Tasarruf yapmak K.120 5 4 3 2 1
359
ARAŞTIRMA BULGULARI
S15. (ANKETÖR DİKKAT:
ÇOCUK SAHİBİ OLMAYANLARA SORULMAYACAK!!!!) (ÇOCUK
SAHİBİ DEĞİL İSE ve BEKÂR İSE SORU 16’YA GEÇİNİZ)
Çocuklarınız için aşağıda belirtilenler sizin için ne kadar önemlidir?
(KART 5 GÖSTERİNİZ)
Çok önemliKısmen
önemli
Ne önemli
ne değil
Pek önemli
değil
Hiç önemli
değil
Üniversite mezunu olması K.121 5 4 3 2 1
Aile büyüklerine saygılı olmaları K.122 5 4 3 2 1
Sorumluluklarını yerine getirmeleri K.123 5 4 3 2 1
Özgüvenli olmaları K.124 5 4 3 2 1
Bağımsız düşünebilmeleri ve karar
verebilmeleriK.125 5 4 3 2 1
Kendi hakkını gerektiğinde mücadele
ederek savunabilmesiK.126 5 4 3 2 1
Eli açık (cömert) olmaları K.127 5 4 3 2 1
İleride zengin bir kişi olmaları K.128 5 4 3 2 1
S16. Ailece birlikte aşağıdaki faaliyetleri ne sıklıkla yaparsınız?
(KART 6 GÖSTERİNİZ)
Çok sık
yaparız
Ara sıra
yaparız
Nadiren
yaparızHiç yapmayız
Akşam yemeklerini tüm aile birlikte yemek K.129 4 3 2 1
Sinema-tiyatroya gitmek K.130 4 3 2 1
Alış veriş yapmak K.131 4 3 2 1
Piknik yapmak K.132 4 3 2 1
Sohbet etmek K.133 4 3 2 1
Akraba ziyaretine gitmek K.134 4 3 2 1
Tv izlemek K.135 4 3 2 1
Hep birlikte tatile gitmek K.136 4 3 2 1
360
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİTÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
C. DEMOGRAFİK BİLGİLERİN DEVAMI
Haneye en çok gelir getiren
kişi siz misiniz?:
K.137
Evet 1
Hayır 2
Aylık toplam hane halkı geliri:
K.142
Gelir ……
Görüşülen kişinin mesleği:
K.140
İşi tanımlayın …………………
Eve en çok gelir getiren kişinin mesleği:
K.141
İşi tanımlayın …………………
NOT! GÖRÜŞÜLEN KİŞİNİN
VE EVE EN ÇOK GELİR GETİREN KİŞİNİN MESLEĞİNİ
AÇIK OLARAK YAZINIZ!
(Örn: Eczacı Kalfası, Serbest Meslek
(Dr, Avukat, Mimar, Mühendis, Vb.), Esnaf Yanında Yardımcısı Yok…)
Kategori Meslek Ek bilgi Kategori Meslek Ek bilgi
1 Ev hanımı 9 İmalatçı Kendi işi
2 Emekli 10 Esnaf / Zenaatkar “ “
3 Özel sektör- Ofis çalışanı Maaşlı 11 Serbest (Yüksek eğitimli) “ / ör. Doktor
4 Özel sektör - İşçi “ “ 12 Sanayi “ “
5 Özel sektör - Yönetici “ “ 13 Tüccar “ “
6 Kamu sektör- Ofis çalışanı “ “ 14 Öğrenci
7 Kamu sektör - İşçi “ “ 15 Halen işsiz
8 Kamu sektör - Yönetici “ “
Eğitim durumu:
Görüşülen Kişi
K.138
En çok gelir
getiren
K.139
Okuryazar değil 1 1
Okuryazar 2 2
İlkokul 3 3
Ortaokul 4 4
Lise 5 5
Yüksek okul 6 6
Üniversite 7 7
Yüksek lisans 8 8
361
ARAŞTIRMA BULGULARI
ÖNEMLİ: LÜTFEN GÖRÜŞME YAPTIĞINIZ HER KİŞİ İÇİN BU BÖLÜMÜ BÜYÜK HARFLERLE DOLDURUN.
Ad Soyadı .....................................................................................................................
Adres ................................................................................................................................................................
Sokak / Cadde İsmi/ Apartman No ve Apartman
ismi/ Daire No................................................................................................................................................................
Semt İsmi /Köy/ İlçe İsmi ................................................................................................................................................................
Ev Tel No./ İş Tel No. (............) ............/ ....................................... (............) ............../
Cep Telefonu No. (............) .....................................................................................
Mail: ………………………….@............................... Tarih .........../ .........../ 2009
Bilgiler Tarafımdan Eksiksiz Ve Doğru
Bir Şekilde Doldurulmuştur.
ANKETÖR İMZASI:………………
ANKETÖR
Adı:………………………………..
Soyadı:…………………………....
362
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİTÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
3. Nitel Araştırma Görüşme Kılavuzu
AİLE DEĞERLERİ DERİNLEMESİNE GÖRÜŞME SORULARI
Merhaba. İstanbul Çözüm Araştırma şirketinden geliyorum. Başbakanlık Aile
ve Soysal Araştırmalar Genel Müdürlüğü adına “Aile Değerleri Araştırmasını
gerçekleştiriyoruz. Adım ...........................Sizin Aile değerleri ile ilgili bazı ko-
nular hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek amacıyla bir araştırma yapılmak-
tadır. Derlenen veriler sadece bu amaçların gerçekleştirilmesi için kullanılacak
olup, başka hiç bir kurum veya kişiye verilmeyecekti.
Sizin bilgi birikiminiz ve deneyimlerinizin bu araştırma içinde yer alması bizim
için çok büyük önem taşımaktadır. Görüşmemiz yaklaşık olarak 30 dakika sü-
recektir. Katkılarınız için şimdiden çok teşekkür ederiz.
A. DEMOGRAFİK BİLGİLER
Görüşmenin yapıldığı il:
ÖNEMLİ NOT: GÖRÜŞMENİN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ SAATİNİ MUTLAKA YAZINIZ. BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ SAATİ YAZILMAYAN GÖRÜŞMELER GEÇERSİZ OLACAKTIR.
BAŞLANGIÇ SAATİ :
Cinsiyet:
K.2
Kadın 1
Erkek 2
K.1
Adana 1 İstanbul 7
Ankara 2 İzmir 8
Balıkesir 3 Kayseri 9
Bursa 4 Samsun 10
Erzurum 5 Malatya 11
Gaziantep 6 Trabzon 12
Yaş (Dikkat! Yaşı rakam olarak belirtiniz):
K.3
18–35 1
36–55 2
56+ 3
Medeni durum:
K.4
Bekâr 1
Evli 2
Boşanmış /Dul 3
Diğer………….. 4
Çocuk sayısı ____________________ K.5
Kaç yıllık evlisiniz /Evli kaldınız? ___ K.6
Kaç yaşında evlendiniz?____________K.7
363
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Değerler ve aile
Konuşmamız, genel olarak bugünkü aile yapımız, ailelerimizin sahip
olduğu değer yargıları üzerinde olacak. Zaman zaman da sizin ailenizden
bahsetmenizi isteyeceğim. Öncelikle, geçmişten gelen kültürümüz
içindeki değer yargılarını koruma ve gelecek kuşaklara aktarma konusunda
çevrenize baktığınızda anne babalar, gerekli hassasiyeti gösteriyorlar mı?
Daha doğrusu bu konuda bilgileri var mı?
Peki, sizin ailede sahip olduğunuz değer yargıları ve bu değerlerin
çocuklarınıza aktarılması konusunda ne kadar hassas davranıyorsunuz?
Sizce değer yargıları önemli mi? Mesela değer yargılarımıza sahip
çıkmazsak ne olur? Yetişkin insanlar değerlerini korumak için bir çaba sarf
etmeli mi?
Siz aile hayatınızda hangi değerlere önem veriyorsunuz? Önem verdiğiniz
değerlerin yaşatılması için neler yapıyorsunuz?
Akraba ilişkileri:
Akrabalarınızla sık görüşür müsünüz?
Akrabalarla sık yahut seyrek görüşmenin aile fertleri üzerinde ne gibi
etkileri olabilir?
Çocuklarınızın akraba çocuklarıyla ilişkileri konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Çocuğun değeri:
Çocuk sizin için ne ifade ediyor?
Ailenin çocuklardan beklentileri neler olabilir?
Ayrıca ailede çocuğun yetişmesinde kim daha etkilidir yahut etkili
olmalıdır? Anne mi yoksa baba mı?
Cinsel Ahlak:
Evlilik öncesi f lört konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Ayrıca evlilik öncesi cinsel hayat ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Mesela
erkeğin çapkınlık yapması gibi.
Çocuğa cinsel eğitim verilmeli mi? Kim vermeli?
Evlilikte nikâh, mahremiyet, sadakat gibi değerler önemli midir?
364
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Evliliğe Bakış:
Evliliğin önemi ve değeri hususunda ne düşünüyorsunuz?
Evlilik, sizce aile hayatı için gerekli midir? Sözgelişi nikahsız birlikte yaşama konusunda ne düşünürsünüz?
Duygusal bağ:
Evlilikte aşk ve sevgi şart mıdır? Son yıllarda mantık evliliği diye bir tanımlama yapılıyor. Sizce mantık evliliği olur mu?
Karı-koca arasında sevgi bağı koptuğunda evlilik de biter mi? Peki karı- koca arasında duygusal bağ kopmuş olsa da sizce evlilik sürdürülmeli mi?
Geleneksel değerler:
Günümüzde özellikle şehirlerde gelenekleri, eski âdetleri sürdürmek giderek zorlaşıyor. Sizce ailede geleneklere bağlılık gerekli mi? Mesela siz
geleneklerine bağlı bir aile misiniz?
Sizin ailenizi göz önüne aldığımızda hangi konularda (düğün, bayram, yemek, giyim-kuşam, komşuluk, akraba ilişkileri, yardımlaşma v.s)
geleneklerinizi sürdürüyorsunuz hangi konularda geleneklerinizden
koptunuz bize söyleyebilir misiniz?
Yaşlı insanlarla konuştuğunuzda, eski âdetlerin unutulduğundan şikâyet ederler. Sizce eski âdetlerin unutulmasından kim sorumlu.
Kadın rolü:
Kadının ailedeki görevi sizce nedir? Kadın nelere karışmalı nelere karışmamalı?
Kadın sizce ailenin temel direği midir; bir aileyi temsil edebilir mi?
Ailenin sorumluluğu kimin üstünde olmalı, erkekte mi yoksa kadında mı?
Kadının çalışması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Çalışan kadınların eşine ve çocuklarına karşı görevlerini tam olarak yerine getiremeyeceğini düşünenler var. Bu konuda ne dersiniz?
Kadın kocasından izinsiz ev dışına çıkabilir mi?
Karar alma:
Ailede önemli konularda karar alırken son sözü kim söylemeli? Mesela
sizin ailenizde önemli konularda nasıl karar alırsınız?
365
TÜRKİYE’DE AİLE DEĞERLERİ
Anne-babanın dışında aile büyükleri de karar alma sürecine dâhil olmalı
mı? Zaman zaman onların görüşlerine başvurmak gerekir mi? Yoksa aile
hayatının sorunsuz devam edebilmesi için kararlar sadece eşler arasında mı
alınmalıdır?
Aile ile ilgili konularda çocukların görüşünü almak gerekir mi?
Aileyi ilgilendiren önemli bir konuda karar almada anlaşmazlık olduğunda
nasıl davranmak gerekir?
Ekonomi:
Ailenin geçiminde sizce en fazla kim sorumluluk sahibidir?
Herkes eşit derecede aile ekonomisine katkıdan sorumlu mudur? Örneğin
çocuklar boş vakitlerinde çalışarak aile bütçesine katkıda bulunmalı mı?
Çalışan kadınlar maaşlarını kendileri istedikleri gibi harcayabilirler mi?
Neden?
Ailenin bütçesini kim yönetmeli? Mesela sizin ailenizde aile bütçesini kim
ayarlar?
Erkekler harcamalarını hakkında aile bireylerine bilgi vermeli mi?
Şiddet:
Son olarak, her zaman gündemde olan şiddet konusunda bir kaç soru
sormak istiyorum. Sizce bir erkek eşini dövebilir mi? Bazen kadınlar
dayağı hak ediyor diyebilir miyiz?
Peki karı-kocanın, çocukların yanında birbirlerine ağır sözler söylemeleri
konusunda ne düşünürsünüz? Sizce olabilir mi?
Anne-baba çocuğunun terbiyesinde dayağa başvurmalı mı?
GÖRÜŞÜLEN KİŞİNİN:
Adı ............................................................................ .........................................................................................................................................
Soyadı ....................................................................... .........................................................................................................................................
Adresi ........................................................................ ...........................................................................................................................................
Cep Tel. No ................................................................ .........................................................................................................................................
Ev Tel. No .................................................................. ..........................................................................................................................................
Tarih .......................................................................... .........................................................................................................................................
Eğitim durumu...................................................................................................................................................................................................
Mesleği ..................................................................... ........................................................................................................................................
BİZE ZAMAN AYIRIP, BU ÇALIŞMAMIZA KATILDIĞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ.