54
Umudu Büyütelim! Şehirde, kırda, fabrikalarda, okullarda, gecekondularda, hayatın her alanında, mücadelenin her biçimiyle büyür umut Birken iki olarak, bir adım öne çıkarak, kitleselleşerek ve kadrolaşarak, en yoksulları kucaklayarak, halkı savaştırarak, savaşı halklaştırarak büyür umut! [email protected] Yaşasın 1 Mayıs www.yuruyus.com [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 266 1 Mayıs 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Direnerek kazandığımız alanlardan, bağımsız, demokratik, sosyalist Türkiye’ye yürüyüşümüz sürüyor BU YÜRÜYÜŞ DEVRİM YÜRÜYÜŞÜDÜR BU YÜRÜYÜŞ DEVRİM YÜRÜYÜŞÜDÜR

Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Umudu Büyütelim!

Şehirde, kırda, fabrikalarda, okullarda, gecekondularda, hayatın her alanında, mücadelenin her biçimiylebüyür umut

Birken iki olarak, bir adım öne çıkarak,

kitleselleşerek ve kadrolaşarak, en yoksulları

kucaklayarak, halkı savaştırarak,

savaşı halklaştırarak büyür umut!

info

@yu

ruyu

s.com

Yaşasın 1 Mayıswww.yuruyus.com

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 2661 Mayıs 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Direnerek kazandığımız alanlardan, bağımsız, demokratik, sosyalist Türkiye’ye

yürüyüşümüz sürüyor

BU YÜRÜYÜŞ DEVRİM

YÜRÜYÜŞÜDÜR

BU YÜRÜYÜŞ DEVRİM

YÜRÜYÜŞÜDÜR

Page 2: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Devrim, dünyanınher yerinde,her dönem büyükbedellergerektirmiştir.

Ya bu bedellergöze alınıp doğrudevrimci çizgideyürünecektir; yada bedel ödemektenkaçınıp, "tatlısularda, güvenlilimanlarda" solcu-luk oynanacaktır.

Onlar ağır bedellerigöze alıp sakinlimanlar yerineazgın dalgalarlaboğuşmayıseçenlerdir. Bununbir tercihten öte,gereklilikolduğunun bilincinde olanlardır.

Devrim için yüzlerce öldük.

Daha da öleceğiz. *

Şehrin ortasında veya birgecekonduda bir çatışmadavurulup öldü kimi. Kimi dağlarda vuruldu.

Ölüm oruçlarında şehitdüştü kimisi... Kimisi fedaeylemlerinde... Hastalıktankaybettik bazılarını vebazılarını bir kazada... Her birinin hayatı veölümü başka başka şeyleröğretti bize... ozgurluk.org’dakişehitlerimizle ilgilibinlerce sayfa, onlarınöğrettiklerini elimizinaltına getirmiş oldu. Tekrar tekrar açıp bakabi-leceğimiz bir kitap gibidirartık onların yaşamları.Onlara dair anlatımlarda,onların örnek yanlarını dagörüyoruz, esasındabizden, hepimizden birfarkları olmadığını da... Görüyor ve öğreniyoruz.

Her seferinde onların huzurundaandımızı, sözümüzü içimizdenbir kez daha tekrarlıyoruz...

Devrimci İşçi Hareketi tanıtımbroşürü çıktı. Broşür, Devrimciİşçi Hareketi’nin amaçlarını, işçisınıfı mücadelesine nasıl baktığınıanlatıyor. Broşürde yer alan başlı-klar şunlar:

BİZ KİMİZ?NASIL BİR

ÜLKEDEYAŞIYORUZ?

NEİSTİYORUZ?

KAPİTALİZM NEDEN YOK OLMALIDIR?SOSYALİZM NEDİR?

SOSYALİZM İŞÇİLERE NE

KAZANDIRACAK?

İŞÇİ SINIFININ MÜCADE-LESİ ÜÇ CEPHEDE SÜRER

İŞÇİ SINIFI İÇİNDEKİSENDİKAL ANLAYIŞLAR

İŞÇİ MECLİSLERİ VE İŞÇİCEPHESİ NEDİR?

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİNASIL BİR MÜCADELEANLAYIŞINI SAVUNUYOR?

GREV NİÇİN BİROKULDUR?

1 MAYIS'LARIN İŞÇİ SINIFIİÇİN ÖNEMİ

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINA!

Çıktı

James CONNOLLY1868’de doğ du. İr lan da ulu sal kur tu luş mü ca de le -si nin ön der le rin den di. İr lan da Sos ya list Cum hu ri -yet çi Par ti si’nin ve İr lan da emek çi le ri nin ilk si -lah lı ör güt len me le rin den bi ri olan İr lan da Yurt -taş Or du su'nun ku ru lu şu na ön der lik et ti.

1916 Ni sa nın da Dub lin’de baş la tı lan ayak lan ma -da tut sak edi le rek, 12 Ma yıs 1916’da ya ra la rı ne de niy le ayak tadu ra maz ol du ğu hal de bir kol tu ğa otur tu la rak kur şu na di zil di.

Ye ni Çö züm der gi si oku ru olan Hü se -yin So yuu ğur, 12 Ey lül'ün apo li tik leş ti -re me di ği genç le ri miz den di. Or ta Do ğuTek nik Üni ver si te si Yur du’n da ge çir di -ği ra hat sız lık so nu cu 11 Ma yıs 1987’deara mız dan ay rıl dı.

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

13 Kasım 2009

Sanatçılar geldi kapıya. İçeri girmediler. El salladık kar-şılıklı. Zafer işareti yaptı İlyas Salman. Ben de onlara yap-tım. Bu zafer sizin, bu zafer bizim. Bu zafer hepimizin. Negüzel şey zaferler görmek. (...)

Sanatçılar arasında Yasemin Göksu da vardı. Sesini çokseverim. Bunu ona da söyledim. O da mütevazılık yapıp, "se-nin sesin şu anda dünyanın en güzel sesi benim için" dedi.Tiyatrocular “istersen oyun oynayalım hemen” dediler. Nekadar hoşlar. "Yeryüzü çocukları" gelmişti. Kitapları gördü-ğümde çok duygulanmıştım. O küçük zalim hücrede içimi ay-dınlatmıştı. Teşekkürler Yeryüzü Çocukları. Teşekkürlertürkülerini benim için söyleyenler. Teşekkürler hepinize.

Akşama doğru hastaneden çıktık. Doktor hafta sonu içineve gidebileceğimi söyledi. Çok heyecanlandım. Saati gel-diğinde aşağı indik. Nagehan abla, Sibelim ve Ali vardı ya-

nımda. Hepsi gözünden sakınıyor beni.

Bir saatlik yolculuktan sonra Armut-lu’da mütevazı bir eve geldik. Ev sahibi çokiyi. Armutlu havası çok değişik geldi.

***

Evin penceresinden dışarı baktım. Kü-çük yemyeşil bir bahçesi var. Hayatın için-de olan her şeye dokunmak istiyorum. Ençok da yoldaşlarıma, insanlarımıza do-kunmak istiyorum. Armutlu’nun tarihini dü-şünüyorum. Yaşananları, Sultanları... ve ak-lıma Barış geliyor. O deli dolu Barışımız... Ah Barış... yıl-lar sonra senin ölümsüzleştiğin mahallede olmak nasıl bir duy-gu bilir misin? Ya Muharrem sen? Sen bilir misin? (...)

Hep bir yanım buruk, hep bir yanım eksik. Nasıl bir ça-tışmaydı öyle? Daha önceki çatışmalardaki gibi aklıma hiçolmaz bir şey gelmedi. Hele “merhamet dilemek” bir günaklımdan bile geçmedi. Çok doğal bir görevim vardı. Onu ye-rine getirmeliydim. Ölüm mü? Gelsin o kör hücrede beyazünüformalı, yeşil üniformalılar arasında da beni bulsundu,umrumda değil. (...)

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde “Siz bu satırları okuduğunuzda ben fiziken aranızda olmayacağım. Beni

nasıl zulmün elinden çekip aldığınızı biliyorsunuz. Ama çok geç kalındı.Bana dışarıda ölme hakkı tanındı. Yaşam hakkı tanınmadı. Dahaonlarca hasta tutsak var. Sizlerden isteğim onlara yaşam hakkı arayın.”

Güler Zere

Anıları Mirasımız

Ha san Okut1956 do ğum -lu. Re nanEriş 1953 do -ğum lu. Müj -dat Çe lik -yay 1957 do -

ğum lu. Fa şiz me kar şı sür -dü rü len an ti-fa şist mü ca de le de ye r al dı lar. Bir yan danoku yor, bir yan dan ça lı şı yor ve hal kın hak lı kav ga sı naomuz ve ri yor lar dı. 9 Ma yıs 1978’de Oku duk la rı İs tan -bul Yıl dız Teknik Üni ver si te si ge ce bö lü mün den çı kar -lar ken, fa şist le rin kal leş çe pu su sun da kat le dil di ler.

HüseyinSOYUUĞUR

1979 do ğum lu. Li se li bir dev rim ciy di.Ref han Tü mer Li se si öğ ren ci siy di. 13 Ma -yıs 1996’da İs tan bul Ali bey köy’de Kur tu -luş der gi si da ğı tı mı yap tı ğı sı ra da, po lis ta -ra fın dan her ke sin gö zü önün de sır tın dankur şun lan dı. Ya ra lı ola rak po lis oto su na

alın dı ve ora da iş ken ce ye de vam edi le rekkat le dil di. 17 ya şın day dı. Po li sin dev rim ci ba sın or gan la -rı nın ger çe ği hal ka ulaş tır ma sı kar şı sın da ki ta ham mül -süz lü ğü nün so nu cuy du İr fan Ağ daş’ın kat le dil me si.

İrfan AĞDAŞ

To kat do ğum lu. 13Ma yıs 1995’te İs -tan bul Ok mey da -nı’nda si vil fa şist -le rin bı çak lı sal dı -rı sı so nu cu şe hitdüş tü.

MuratÇUHACI

12 Ma yıs1987’deşe hitdüş tü.

Ali HaydarŞAHİN

7 Mayıs - 14 Mayıs

Tel: (0-212) 251 94 35

Hasan OKUT

1972 Elazığ doğumlu. Aile çevresi genel olarak dev-rimcilerden oluşuyordu. Ancak esas olarak 1991yılında, evlerine gelen Devrimci Sol’cularla tanış-ması, yaşamının yeni bir yön almasını sağladı.1992’de gerillaya katıldı. 1995 yılında tutsak düştü.2009 yılında Elbistan Hapishanesi’nde kanser has-talığına yakalandı. Tedavisi yapılmadığı için hasta-lığı ilerledi. Oligarşinin hasta tutsakları “sessiz

imha” politikalarına karşı Güler Zere ve hasta tutsakların özgürlü-ğü için yürütülen yoğun bir kampanya sonucunda 6 Kasım2009’da tahliye edildi. 7 Mayıs 2010’da Küçükarmutlu’da tedavi-si sürerken şehit düştü.

Güler ZERERenan ERİŞ Müjdat

ÇELİKYAY

Güler Zere’nin günlüğünden

Page 3: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

İ ç i n d e k i l e r17 Savaşan Kelimeler:

Yanlışa saygı

18 Devrimciler için hiçbir şey

imkansız değildir

20 Haberler

21 Savaşımız Bağımsız Türkiye için(Bölüm 7)

24 AKP ve MHP’li faşistler linç

saldırılarında ortaktır!

26 İşbirlikçilerin itibarı olmaz!

27 Halk Düşmanı AKP:Sanata ve sanatçıya düşmandır

28 “Bitmeyen yolculuk” ve bitmişbir yol

32 Devrimci Okul: Halka güven

35 Gençlik Federasyonu’ndan

36 Gençliğin Gündeminden

37 Gençlikten haberler

39 Devrimci Memur Hareketi:Taksim’i ve 1 Mayıs’ı bedellerödeyerek kazandık

4 Umut nasıl büyüyecek?

6 Umudun adı...

7 Bağımsızlık sloganını halk

sahiplenmiştir

8 Bakırköy’deki halk deniziniyaratan, ufkumuzun ve

iddiamızın büyüklüğüdür

10 Cepheli: Cepheli iyimserdir

11 Öğretmenimiz:

İki birden büyüktür

12 Bakırköy konserinden

gözlemler, yorumlar

14 Zapt ettiğimizalanlardanzapt edeceğimizzamanlara devrimyürüyüşü sürüyor

16 Bağımsızlık konserinincoşkusunu Taksim’e

taşıyalım

40 Emek haberleri

41 24 çadıra aynı anda baskın

42 CHP nedir? Ne değildir?

43 Düzen partileri vaatleri ile halkı

aldatamaz

44 Nasıl Bir Yaşam:

Kötünün iyisini seçmek

45 Onlar herkes unutsa da

unutmayanlardır

47 Hapishanelerde onlarca

Güler Zere var unutmayın!

48 Halkımıza Açıklama:“Hasta tutsaklarınserbest bırakılması içinoluşturulan eylem birliğine

son veriyoruz”

50 Avrupa’da Yürüyüş

51 Avrupa’daki Biz

52 Yeni değinmeler

53 Sorumluluk duymak

54 Askeri danışmanları,uçakları da yetmeyecek

55 Yitirdiklerimiz

Ülkemizde Gençlik

Bakırköy’de150 bindik

1 Mayıs’taEmperyalistlere ve

İşbirlikçilerine HalkınGücünü Gösterelim

TAYAD’ın internet sitesi yayında

Yaşasın 1 Mayıs!

www.tayad.org

Yer: Taksim

Toplanma Yeri: Şişli Camisi Önü

Toplanma Saati: 08:00

Page 4: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Biz mazlumlara boş bir umut ya-ratma peşinde değiliz. Biz tarihin

doğanın ve toplumun ezilenler için ya-rattığı umudu ülkemizde ete kemiğebüründürme, tarihin hükmettiği umu-da, ülkemizde can verme amacında-yız.

Toplumsal gelişim yasaları insan-lığın sorunlarının çözümünü de

ortaya koymuştur. Yeryüzünde çö-zümsüz hiçbir sorun yoktur. Bugünçözümsüzse yarın mutlaka çözümübulunacaktır. Bütün çözümlerin uy-gulanabilmesinin toplumsal ve siya-sal temelini ise sosyalizm sağlaya-caktır.

Kim ki, bu topraklarda sosyalizmiinşa edecekse umut işte odur.

Kim ki, bu topraklarda sosyalist in-şanın ilk harcını, ilk tuğlasını koy-mamızı mümkün kılacak tarihsel dö-nüşüne önderlik edecekse, umut odur.

Bu tarihsel dönüşümün sınıflarmücadelesindeki adı devrim-

dir. Bir ülke için, bir halk için umut,devrim iddiasını taşıyabilen ve o id-diayı gerçekliğe dönüştürebilecekolan güçtedir.

Devrimci hareket tarih sahnesin-de umudun adı olarak yer alı-

yorsa bu, o iddiayı taşıdığı içindir. Ta-rihimizin hiçbir kesitinde savuna-mayacağımız tek bir olay, tek bir ey-lemimiz yoktur. İddiamızı gerçek-leştirmek için büyük bedeller ödedik.Eğer halkın umudu olarak tarih sah-nesine geçmiş isek, bu devrim iddia-mızdaki kararlılığımızın ve bu uğur-da ödediğimiz bedellerin sonucudur.Hiçbir zaman iddiamız, altı boş bir id-dia olarak kalmamıştır.

Umut biziz. Umudu büyütmeli-yiz. Umudu büyütmek, umudu,

iddiamızı gerçekliğe dönüştürebilecekkadar güçlendirmektir. Gerçeklerisöylemek, gerçeğin temsilcisi ol-mak, doğru ideolojiye, doğru strate-jiye sahip olmak umut olmak için tekbaşına yeterli olmaz. Öyle olsaydı bu-

gün halkın önemli bir kesimi, düzenpartilerinin yalan söylediğini bilebile, vaatlerini gerçekleştirmeyecek-lerini bile bile, düzen partilerine oyvermezlerdi. Ya da devrimin tamamenkendi çıkarlarına olduğunu gören,bilen, buna inanan insanlar, devrim-cilerin saflarında kendilerini sömürenkan emici burjuvaziye karşı savaşır-dı. Ama her durumda savaşmıyorlar.Seçimlerden sonra “elim kırılsaydı daoy vermeseydim” diyebilirler amaen azından bir bölümü, bir sonraki se-çimde yine sandık başına gidip oy kul-lanır. Halk, gerçekten sorunlarının çö-züleceğinden, kendisi için kurtuluş ol-duğuna inandığından değil, günlük so-runlarının çözümünün peşinde oldu-ğu için düzen partilerinin peşinden gi-der.

Oligarşi, önce halkın umudunuyok ediyor, umutsuzlaştırıyor,

sonra “umut” diye kendine muhtaçediyor. Oligarşi bunu açlıkla, yok-sullukla, işsizlikle, baskıyla, terörleyapıyor. Medyasıyla, yoz kültürüyleyapıyor. Hepsinden de önemlisi ör-gütsüzleştirerek yapıyor.

Biz halkın gerçek umuduyuz. Gör-evimiz umudu milyonların umu-

du haline getirmektir. Görevimiz,umudu büyütmektir. Umudu büyüt-mek, hayatın her alanında örgüt-lenmektir. Çünkü oligarşi hayatın heralanında onlarca aracıyla saldırıyorhalka. Örgütsüz, güçsüz halk, mil-yonlar içinde kendini yapayalnız his-sediyor.

17 Nisan’da Bağımsız TürkiyeKonseri’ne katılan bir kişi, kon-

serdeki her şeyin çok güzel olduğu-nu belirttikten sonra insanları asıl coş-turan şeyin on binlerce insanın o ala-nı doldurması olduğunu söylüyor.Halk, yalnız olmadığını gördü, ne ka-dar çok olduğunu gördü. Ki, gördü-ğü sadece 73 milyonluk ülkemizdehalkın küçük bir bölümüdür.

Oligarşinin halkı örgütsüzleştirdiğiher alanda biz örgütlenmeliyiz.

Halkı örgütlendiğinde oligarşinin hertürlü saldırısı boşa çıkartılabilir. Halkörgütlendiğinde oligarşinin karşısın-da gerçek bir güce dönüşür. Örgütle-mek için nereden başlamalıyız gibi birsoru gereksizdir. Halkın çok büyük birbölümü her alanda örgütsüzdür. İşçi-ler, işsizler örgütsüz. Memurlar ör-gütsüz. Liseliler, üniversiteliler ör-gütsüz. Esnaflar örgütsüz. Ev kadın-ları örgütsüz. Doktorlar, avukatlar,mühendisler örgütsüz... Örgütsüzlükher alanda. Bu alanların bir çok ke-siminde de “örgütlü” bir görünüm al-tında örgütsüzlük hüküm sürüyor.

Oysa oligarşi her alanda örgütlü.Seçimlere katılıp barajın üstüne

çıkan üç ya da dört düzen partisi var-dır. Ama buna rağmen adını saya-mayacağımız kadar düzen partisi var.Devletin, halka karşı kurulmuş yüz-lerce örgütü vardır. Düzen halka kar-şı kelimenin gerçek anlamıyla ilik-lerine kadar örgütlüdür.

Halka gelince “örgüt” uzak du-rulması gereken bir tehlike ola-

rak gösteriliyor. Oligarşinin eğitim siz-temi, burjuva basın yayın organları sü-

rekli örgütsüzlüğün propagandası-nı yapıyor. Lise öğrencilerinin üni-versite giriş sınavlarındaki kopyaolayına karşı yaptığı eylemleri ha-ber yapan burjuva basın, ısrarlaeylemleri örgütleyen hiçbir örgüt ol-madığını vurguluyor. Eyleme katı-lan bir öğrenciye mikrofon uzatılı-yor ve sorulardan birisi mutlakabuna ilişkin oluyor. “Arkanızda

Biz halkın gerçekumuduyuz. Görevimiz

umudu milyonların umuduhaline getirmektir. Görevimiz,umudu büyütmektir. Umudu

büyütmek, hayatın heralanında örgütlenmektir.

Umut nasıl büyüyecek?

4

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 5: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

hiçbir örgüt yok değil mi?” Bu sorukarşısında öğrenciler nasıl düşünecek?Demek ki, örgütlü olmak kötü bir şey-miş. Demek ki örgüt iradesi çerçe-vesinde davranmak kötü bir şeymiş.

Bu örnekte olduğu gibi, burjuva-zi hiç boş durmuyor. Bir hak

alma mücadelesinin haberini verirkenbile örgütsüzleştirme faaliyeti yürü-tüyor. Biz daha çok çalışmalıyız. Heralanda halkı daha çok örgütlemeliyiz.Umudu ancak örgütleyerek büyüte-biliriz. Her alanda, halkın yaşamınagirerek umudu büyütebiliriz.

Umudu büyütmek ideolojide, po-litikada, kültürde alternatif ol-

maktır. Oligarşi ideolojik olarak sal-dırıyor. On yıllardır sosyalizmi, ko-münizmi “tutuculuk, muhafazakar-lık” olarak, eskimiş bir düşünce olarakpropagandasını yapıyor. Gerçekleş-mesi mümkün olmayan bir düşüncegibi anlatıyorlar. Oligarşi ideolojikolarak saldırıyor. Televizyonlara dö-nekleri sosyalist-solcu diye çıkartıp,kendilerini bile savunamayan o ‘za-vallılar nezdinde, sosyalizmi yargıla-maya kalkıyorlar. İdeolojik olarakgüçlü olan biziz. Burjuvazinin hiçbirprofesörü, politikacısı, siyasetçisi dev-rimcilerle ideolojik tartışma yürütemez.

Oligarşi kültürel olarak saldırıyorhalka. Halkın kültürünü, de-

ğerlerini, burjuva yoz kültürle deje-nere ediyor. Yozlaştırma politikala-rıyla saldırıyor. Sosyalizm, kapita-lizmin her alanda alternatifidir. Biz,ideolojik, politik, kültürel, her alan-da alternatifler yaratarak halkı oli-garşinin saldırılarının etkisinden kur-tarabiliriz. Her alanda alternatif biziz.Her alanda halk için gerçek umut bi-ziz. Emekle, sabırla, kararlılıkla,bedellerle büyür umut...

Bir iken iki olmak demek; önü-müze somut hedefler koymaktır.

Umudu büyütmek, hedefe yürümek-tir. Hedefi büyütmektir. Umudu bü-yütmek için bir adım öne çıkacağız.Kitleselleşerek ve kadrolaşarak umu-du büyütürüz. En yoksulları kucak-layarak umudu büyütürüz. AKP, hal-kı aç bırakıyor. Aç bıraktığı milyon-ları yardımlarla kendine muhtaç halegetiriyor. Biz AKP’nin aç bıraktığı en

yoksullara gitmeliyiz ve umudu on-lara taşımalıyız. Düzenin en çokumutsuz ve örgütsüz bıraktığı kesimen yoksullardır. Daha çok gitmeliyizen yoksullara. Umudu onlarla buluş-turmalıyız, onlara umut olmalıyız.

Umut olmak savaşı halklaştır-maktır. Bu savaş emperyalizm

ve işbirlikçileriyle halk arasındaki sa-vaştır. Umut, halkı kendi savaşına ka-tarak büyür...

Umudu büyüteceğiz. Umudu bü-yütmek eylemdir. Oligarşi hal-

kı sessizliğe boğmak istiyor. Daha çokeylem yapacağız. Yaptığımız eylem-lere daha çok halkı katacağız. Umu-du büyütmek bildiridir. Daha fazla bil-diri dağıtacağız. Umudu büyütmekpankarttır. Daha fazla pankart yapa-cağız. Daha fazla pankart asacağız.Umudu büyütmek dergidir. Dahafazla, daha fazla dergi dağıtacağız.Dergimiz umut taşıyacak halka. İn-sanlarımız umut taşıyacak halka.

Umudu büyütmek, daha fazlakadro, daha fazla taraftar, daha

fazla halk ilişkisidir. Savaş kadrolar-la yürür. Savaş kadrolarla büyür. İd-diamız büyük. Büyük görevlere adayolacağız. Savaşın ihtiyacı olan kad-rolar olacağız. Yüz binleri milyonlaryapacağız. Umudu büyütmek silahtır,daha çok silahtır. Umudu büyütmeksavaşı büyütmektir.

Umudu büyütmek daha fazla pro-pagandadır. Oligarşinin yalan-

larla kandırdığı kitlelere gerçekleri an-latmaktır. Daha fazla eğitimdir. Dahafazla okumaktır. Daha fazla kitle ça-lışmasıdır.

Umudu büyütmek ufkumuzubüyütmektir. Umudu büyüt-

mek ufka doğru adımlarımızı büyüt-mektir. Umudu büyütmek, her adı-

mımızda yere daha fazla sağlam bas-maktır. Umudu büyütmek stratejikçizgimiz doğrultusunda düşünmekve yürümektir.

Büyük hedeflerimiz var. Emper-yalizmin ülkemizdeki sömürü-

süne son vereceğiz. Oligarşik dikta-törlüğü yıkacağız. Devrim yapacağız.Oligarşinin köhnemiş, çürümüş, ko-kuşmuş düzenini yıkacağız. Hedefi-miz büyük. 73 milyonluk Türkiye’devatanımızın bağımsız, halkımızın öz-gür olduğu, Kübra bebelerin açlıktanölmediği, her milliyetten, her inanç-tan, Anadolu’da yaşayan tüm halkla-rın kardeşçe yaşayacağı bir düzeni,sosyalizmi inşa edeceğiz.

Bu yüzden hiçbir şey bize hiçbirzaman yeterli gelmeyecek: Sa-

vaşımız daha fazla kadro, daha fazlasavaşçı, daha fazla kitle, daha fazlabildiri, daha fazla dergi, daha fazlapankart, daha fazla komite isteyecek.

Hep daha fazlasını isteyeceğiz...Hep daha fazlasına ulaşma he-

defi olacak önümüzde...

Hiçbir şeyin bizi stratejik çizgi-mizden saptırmasına izin ver-

meyeceğiz. Umudu diri tutmanın vegiderek büyütmenin olmazsa olmazkoşullarından biri de budur. Faşizmkoşullarında yüz binlerin, hatta mil-yonların tek başına bir anlamı yoktur.Oligarşi on yıllardır halka karşı terörestiriyor. Oligarşinin terörü karşısın-da kitlelere güven veren stratejik çiz-gi doğrultusunda silahlı bir mücade-le örgütlenemediğinde kalıcı, militanbir kitlesellik de yaratılamaz.

Umut olmak, oligarşinin terörükarşısında boyun eğmemektir.

Umut olmak, tüm alanlarda, tüm mü-cadele biçimleriyle stratejik hedefehizmet etmektir. Emperyalizm ve iş-birlikçi oligarşi on yıllardır bizi bu he-deften saptırmak istedi. Hedefimizdensapmadık. Dünyada tek başımıza dakalsak, stratejik hedefimiz doğrultu-sunda mücadelemizi sürdürdük. Kat-liamlarla, tecritle bizi tarih sahnesin-den silmek istediler. Başaramadılar.Stratejik çizgimiz doğrultusunda sa-vaşı büyüteceğiz. Hedefi büyüteceğiz.Umudu yüz binlerin, milyonlarınumudu haline getireceğiz.

Umudu büyütmek,daha fazla kadro,

daha fazla taraftar, dahafazla halk ilişkisidir.

Savaş kadrolarla yürür.Savaş kadrolarla büyür.İddiamız büyük. Büyükgörevlere aday olacağız.

1 Mayıs2011

5

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 6: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Umudun adı yasaktır bu ül-kede. Ama umut meşrudur.Umudun örgütlenmesi illegal-dir, zorunluluktan dolayı yeraltındadır. Ama umut yeryü-zündedir.

Eğer onun adı yazılırsa birpankarta, savcılar, kaymakam-lıklar, valilikler yasaklarlar onu.Dergiler, sık sık “yasadışı örgütpropagandası yapmak” gerekçe-siyle toplatılır. Kimbilir şimdibelki, bu yazı da o kapsamda elealınıverir bir savcı tarafından.Oysa biz bir tasvir yapıyoruz burada.

Adını herkesin bildiği amaadı yasaklı bir umudu tasvirediyoruz.

Yasaklı olmak, yasadışılığı,illegaliteyi getirir, eğer iktidarıhedefleyen bir stratejinin sahi-biyseniz, bu tarihsel, toplumsalzorunluluk içinde varolmak zo-rundasınızdır.

*

1970’den beri umudumuzduro. Adı değişmiştir, kurucuları,kuruluşu, örgütlenişi değişmiştir,özü değişmemiştir.

Onun adını dağlarda haykır-mak “serbest”tir. Mahkemeler-de, işkencehanelerde, barikat-larda binlerce insan, onun adıy-la direnmiş, onun adıyla savaş-mıştır. Bedelini ödemeyi gözealmışsanız, oralarda da serbest-tir onun adını anmak... Onun öz-gürlüğü de zaten kavganın öz-gürlüğü içindedir.

Bir bakmışsınız “umudun adı....” diye sloganlar haykırmışız,

açık, net, her şeyi adlı adınca ko-yarak... Bir bakmışsınız kulak-lara fısıldıyoruz umudun adını...Hem haykırılan hem de fısılda-nandır o. Zamana, zemininegöre... Bu yüzden devasa pan-kartlara yazılır bazen adı, bazen,gecenin içinde, rüzgarın kulağı-na bir fısıltıyla söylenip, salıve-rilir Anadolu’ya...

*

Umut, güven vermektir 73milyonluk halka.

Umut, 73 milyonun içinde ra-kamsal olarak ifade edilemeye-cek kadar küçük kalan oligarşikazınlığa korku vermektir.

Yani Umut, hem umut hemkorku verendir. Zamana, zemi-nine ve sınıfına göre...

*

Devam edecek olursak tasvi-rimize, diyebiliriz ki; umudunadı, dünyayı değiştirmeye andiçenlerin karargahı, işçilerin,emekçilerin, yüzlerce yıllık ide-allerini kuşanıp, yollara düşen-lerin kışlasıdır.

Bir fenerdir umudun adı, açıkdenizlerde, fırtınalarda yol gös-teren. Bazen ormanların derin-liklerinde kaybolanlara yönü-nü bulduran bir kutup yıldı-zı,veya zifiri karanlıkta geceyiaydınlatan ay ışığıdır. Her dev-rimcinin elinde bir pusula, hersavaşçının elinde bir haritadır.Fener, kutup yıldızı, pusula, ha-rita ve dahi, insanlığa yol göste-ren, tarihin dolambaçlı yolla-rında önünü açan her ne varsaumut, odur.

Tarihin şaşmaz saati, Mark-

sizm-Leninizmin sönmez ışığı,halkların yanılmaz sezgisi on-dadır çünkü.

Gözlerin en iyi görenidir o;çünkü bir değil, bin gözü vardıronun. En iyi duyandır o, binkulağıyla... En iyi tahlilleri, endoğru tespitleri yapandır; çün-kü bir değil, bin beyni vardır....Gözlerin gözü, beyinlerin beyi-nidir yani...

*

Karanlığı aydınlığa, geceyigündüze çevirmektir umudungörevi. Sorunları çözmek, tıka-nıklıkları açmak, eskiyeni aş-mak, çürüyeni arındırmak, za-manı geçeni öldürmek, zamanıgelenin doğumuna ebelik yap-maktır.

Kuşatmalar altından çıkar-maktır kuşatılanı. Direnene, yü-rüyene güç olmaktır; yerindesayanı harekete geçirmek, hare-ket halindekini seferber etmek,seferber olanı, taarruza kaldır-maktır.

Büyük bir manevi güçtürumut; kuşatma altında, birazsonra öleceğini bilen bir dev-rimciye tilili çektirendir. Vurul-muşken, son nefeslerini veri-yorken, duvarlara kanla umu-dun adını yazdıracak gücü ve-rendir. Yangınlar ortasında ha-laya durduran iradenin kayna-ğıdır.

Der ki Marksizm-Leninizm:Umut dediğimiz, iradi ve ko-lektif bir güçtür. İdeolojik ve ör-gütsel bir birliktir. Der ki, çelikçekirdektir. Der ki, kurmay müf-rezesidir işçi sınıfının. Der ki ön-cüsüdür devrimlerin.

Onun gücü de işte bunlardangelir.

Sarsar dünyayı... Sarsar ül-keleri... Alt üst oluşlar yaratır...Yıkar ve yeniden yapar...

Dünyayı bir kez de Türki-ye’den sarsacak olana, yıkacakve yeniden yapacak olana selamolsun!

Umudun adı yasaktır bu ül-kede. Ama umut meşrudur.Umudun örgütlenmesi illegal-dir, zorunluluktan dolayı yeraltındadır. Ama umut yeryü-zündedir.

Eğer onun adı yazılırsa birpankarta, savcılar, kaymakam-lıklar, valilikler yasaklarlar onu.Dergiler, sık sık “yasadışı örgütpropagandası yapmak” gerekçe-siyle toplatılır. Kimbilir şimdibelki, bu yazı da o kapsamda elealınıverir bir savcı tarafından.Oysa biz bir tasvir yapıyoruz burada.

Adını herkesin bildiği amaadı yasaklı bir umudu tasvirediyoruz.

Yasaklı olmak, yasadışılığı,illegaliteyi getirir, eğer iktidarıhedefleyen bir stratejinin sahi-biyseniz, bu tarihsel, toplumsalzorunluluk içinde varolmak zo-rundasınızdır.

*

1970’den beri umudumuzduro. Adı değişmiştir, kurucuları,kuruluşu, örgütlenişi değişmiştir,özü değişmemiştir.

Onun adını dağlarda haykır-mak “serbest”tir. Mahkemeler-de, işkencehanelerde, barikat-larda binlerce insan, onun adıy-la direnmiş, onun adıyla savaş-mıştır. Bedelini ödemeyi gözealmışsanız, oralarda da serbest-tir onun adını anmak... Onun öz-gürlüğü de zaten kavganın öz-gürlüğü içindedir.

Bir bakmışsınız “umudun adı....” diye sloganlar haykırmışız,

açık, net, her şeyi adlı adınca ko-yarak... Bir bakmışsınız kulak-lara fısıldıyoruz umudun adını...Hem haykırılan hem de fısılda-nandır o. Zamana, zemininegöre... Bu yüzden devasa pan-kartlara yazılır bazen adı, bazen,gecenin içinde, rüzgarın kulağı-na bir fısıltıyla söylenip, salıve-rilir Anadolu’ya...

*

Umut, güven vermektir 73milyonluk halka.

Umut, 73 milyonun içinde ra-kamsal olarak ifade edilemeye-cek kadar küçük kalan oligarşikazınlığa korku vermektir.

Yani Umut, hem umut hemkorku verendir. Zamana, zemi-nine ve sınıfına göre...

*

Devam edecek olursak tasvi-rimize, diyebiliriz ki; umudunadı, dünyayı değiştirmeye andiçenlerin karargahı, işçilerin,emekçilerin, yüzlerce yıllık ide-allerini kuşanıp, yollara düşen-lerin kışlasıdır.

Bir fenerdir umudun adı, açıkdenizlerde, fırtınalarda yol gös-teren. Bazen ormanların derin-liklerinde kaybolanlara yönü-nü bulduran bir kutup yıldı-zı,veya zifiri karanlıkta geceyiaydınlatan ay ışığıdır. Her dev-rimcinin elinde bir pusula, hersavaşçının elinde bir haritadır.Fener, kutup yıldızı, pusula, ha-rita ve dahi, insanlığa yol göste-ren, tarihin dolambaçlı yolla-rında önünü açan her ne varsaumut, odur.

Tarihin şaşmaz saati, Mark-

sizm-Leninizmin sönmez ışığı,halkların yanılmaz sezgisi on-dadır çünkü.

Gözlerin en iyi görenidir o;çünkü bir değil, bin gözü vardıronun. En iyi duyandır o, binkulağıyla... En iyi tahlilleri, endoğru tespitleri yapandır; çün-kü bir değil, bin beyni vardır....Gözlerin gözü, beyinlerin beyi-nidir yani...

*

Karanlığı aydınlığa, geceyigündüze çevirmektir umudungörevi. Sorunları çözmek, tıka-nıklıkları açmak, eskiyeni aş-mak, çürüyeni arındırmak, za-manı geçeni öldürmek, zamanıgelenin doğumuna ebelik yap-maktır.

Kuşatmalar altından çıkar-maktır kuşatılanı. Direnene, yü-rüyene güç olmaktır; yerindesayanı harekete geçirmek, hare-ket halindekini seferber etmek,seferber olanı, taarruza kaldır-maktır.

Büyük bir manevi güçtürumut; kuşatma altında, birazsonra öleceğini bilen bir dev-rimciye tilili çektirendir. Vurul-muşken, son nefeslerini veri-yorken, duvarlara kanla umu-dun adını yazdıracak gücü ve-rendir. Yangınlar ortasında ha-laya durduran iradenin kayna-ğıdır.

Der ki Marksizm-Leninizm:Umut dediğimiz, iradi ve ko-lektif bir güçtür. İdeolojik ve ör-gütsel bir birliktir. Der ki, çelikçekirdektir. Der ki, kurmay müf-rezesidir işçi sınıfının. Der ki ön-cüsüdür devrimlerin.

Onun gücü de işte bunlardangelir.

Sarsar dünyayı... Sarsar ül-keleri... Alt üst oluşlar yaratır...Yıkar ve yeniden yapar...

Dünyayı bir kez de Türki-ye’den sarsacak olana, yıkacakve yeniden yapacak olana selamolsun!

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ6

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

umudun adı

umudun adı

Page 7: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Grup Yorum 17 Nisan’da İstanbulBakırköy’de Bağımsızlık Meyda-nı’ndaki “Bağımsızlık Konseri”ni,“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye”pankartı altında yaptı.

Ülkemizin tam bağımsızlığı di-yebiliriz ki, bağımlılık ilişkilerinin ilkadımlarının atıldığı 1950’li yılların ba-şından itibaren milyonlarca yoksulun,halkın hedefidir.

Tüm ilişkileri ile emperyalizmebağımlı olan Türkiye gibi yeni-sö-mürge bir ülkede tam bağımsızlıkşiarını gerçek anlamda sadece dev-rimciler savundu.

Devrimciler bu hedefi savunduk-ları için kurşunlanmış, idam sehpa-larına çekilmiş, katledilmiştir. Faşisthareketin saldırıları ile yüzyüze kal-mış, katliamlara uğratılmışlardır.

Tutarlı bir anti-emperyalist mü-cadele sürdürülmüştür. Özellikle tambağımsızlık için mücadele, gençliğinmücadelesinin yükselmeye başladığı1965’lerden sonra devrimciler tara-fından sahiplenilmiş, 40 yılı aşkın birzamandır sürdürülmektedir.

Devrimci hareket bunun için on-larca kampanya düzenlemiş, anti-emperyalist bir bilinç oluşması içinmücadele etmiştir. Yine ülkemizdekiemperyalistlerin varlığını hedef ala-rak, işgalcilere karşı onlarca eylem ör-gütlemiştir.

Parti- Cephe’nin kuruluşundanbu yana, aradan geçen 41 yılda dev-rimci hareket, emperyalizme karşı sür-dürülen mücadele de uzlaşmaz olmuş,bağımsızlık mücadelesini kesintisizdevam ettirmiştir.

Bağımsızlık şiarısahiplenilmiştir

Grup Yorum’un, 150 bin kişilikbağımsızlık konseri, bağımsızlık he-definin çok güçlü bir biçimde yüz-binler tarafından Bakırköy’de sahip-lenildiğini göstermiştir.

Bağımsızlık kelimesini ağzına al-mayanlar, bir kez olsun telaffuz dahietmeyenler, bağımsızlık kavramına“modası geçti” diyenler Bakırköy’ebakarak tüm söylediklerinin çarpık vetemelsiz olduğunu bir kez daha gö-receklerdir.

Modası geçti denen bağımsızlıkkavramı bir hedefti ve o hedef sa-hiplenildi. Konsere katılan sanatçılar,o konserdeki 150 bin kişi tam ba-ğımsız Türkiye talebini sahiplenmiş-tir.

Tam bağımsızlık, özellikle günü-müz koşullarında dünden daha güç-lü vurgulanmak ve savunulmak zo-rundadır. Emperyalistlerin halklarıniradesini açıktan hiçe sayıp çiğnedi-ği koşullarda bağımsızlığın modası-nın geçmediği, geçmeyeceği görül-

mektedir.

Emperyalistlerin, son olarak ül-kesinde tek bir Amerikan üssü olma-yan Suriye’ye, emperyalist kurumlaratek bir dolar borcu olmayan Libya’yasaldırısının altında bu ülkelerin em-peryalistlerin çiftliği haline getirile-memesi yatmaktadır.

ABD’sinden Fransız emperya-listlerine tüm emperyalistler, ülkele-ri yağmaladılar. 17 Nisan’da Bakır-köy’de konsere katılan 150 bin kişi,Libya’ya yönelik emperyalist saldı-rılara karşı, tam bağımsızlığı sahip-lenmişlerdir.

Ülkemizdeki açlığın, yoksullu-

ğun, işsizliğin, sorumlusu ülkemizintüm kaynaklarını yağmalayarak, ül-kemizi geri bıraktıran emperyalist-lerdir.

Bu nesnel gerçekten dolayı herşeygelip ülkemizin bağımlılığına da-yanmaktadır. Demokrasi sorunun-dan, faşizmin varlığına, ulusal soru-nun çözümüne kadar herşey bağım-sızlık sorununun bir parçası olmuştur.

Bağımsızlık hedefini sol sahiplenmelidir

Anti-emperyalist mücadele, geç-mişten günümüze en tutarlı biçimdedevrimciler tarafından sahiplenil-mekle beraber özellikle 1990’lı yıl-lardan sonra solun önemli bir kesimingündeminden çıkmıştır.

Özellikle reformizmin AB’cilikhayalleri, AB’ye tavır alınamaması,emperyalistlerin icazetine sığınıp on-ları meşrulaştırmak, ciddi bir aşınmayaratmıştır.

Bu tavırlar ve düşünceler ile hal-kın düşünceleri bulanıklaştırılmayaçalışıldı. Emperyalist saldırılar kar-şısında halkın elini kolunu bağladılar.

Onun içindir ki, tam bağımsızlıkhedefini önce sol sahiplenip, savun-malıdır. Ayrıca bugüne kadar nedengündemlerinden çıkardıklarını dü-şünmek zorundadırlar.

Bugüne kadar AB’cilik savunul-muştur. AB emperyalizmi farklı gö-rülmüş, farklı değerlendirilmiştir. Çar-pık olan düşünce de budur. Irak’ta, Af-ganistan’da, Libya’da, Yugoslavya’nınparçalanmasında ABD’nin yanısıra İn-giliz, Alman, Fransız emperyalistleri deönemli roller oynamışlardır.

Sol, çarpık ve mücadeleye zararveren düşünceleri bir yana bırakma-lı, muhasebesini yapmalıdır. Halktanönce solun tam bağımsızlığı savun-ması zorunlu hale gelmiştir.

Bağımsızlık sloganını

halk sahiplenmiştir!

“Hey Dev-Genç’liHey Dev-Genç’liSavaş vakti yaklaştıAl silahı vur beline emperyalizme karşı”1965’ler sonrasının bu marşı

gençliğin dilinden sloganlarına,eylemlerine uzanmıştır!

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

7

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 8: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Görkemli bir kalabalık vardı Ba-kırköy Bağımsızlık Meydanı’nda.Bir kitlesellik olacağı baştan belliy-di. Herkes, o kitlenin 5-10 binle sınırlıkalmayacağından emindi. Türkiyesoluna, devrimcilere, ilericilere ade-ta kanıksattırılan “marjinallik”, İnö-nü’de bir ölçüde kırılmış, başarabi-leceğimiz düşüncesi bir ölçüde oluş-muştu. Bakırköy’de bu konuda biradım daha attık. Şurası açık ki, İnö-nü ve Bakırköy konserleri, solun ta-rihi gelişimi açısından hiçbir zamansadece iki konser olarak anılmaya-caktır. Solun kendine güveni açısın-dan önemli bir adımdır her ikisi de.Ama bu sorun yine de tümüyle aşıl-mış değildir.

Sola reva görülen hep cılız etkin-liklerdir. Marjinal, halktan kopuk ey-lemlerdir. Burjuva basının büyük birkısmı, Bakırköy’deki kitlenin sayısı-nı 50 bin civarında verdi, kimisi onbinler diye geçiştirdi. Çünkü “Ba-ğımsız Türkiye” sloganıyla ve açık-ça devrimciler tarafından düzenlenenbu konserde ortaya çıkan kitlesellik,burjuvaziyi çok korkutan bir şeydir.Bırakın solu, Türkiye'de yapılmamışboyutta ve nitelikte konserlerdir bun-lar. Sola dair düşündükleri, düşünmekistedikleri ve bugüne kadar yarattık-ları imajı yerle bir eden bir konserdir.

1990’ların başlarından, yani sos-yalist sistemin yıkılmasının ardındanbir çok ülkede, çeşitli örgütlerin isim-lerindeki komünist, sosyalist gibi sı-fatları değiştirmeleri, örgütlerininamblemlerinden, bayraklarından orakçekiçleri çıkarmaları, kızıl rengi ter-ketmeleri ve iktidar hedefli mücade-

lelerden, silahlı mücadeleden vazge-çip düzen içi politikalar benimseme-leri, burjuvazinin diline yeni bir sözverdi: “Sol bitti!”

Burjuvazi, o gün bugündür heryerde ve ülkemizde bu sözü tekrar-layıp duruyor. Bu söz kesin, tartışıl-maz bir gerçekmiş gibi kabul ettiril-di kitlelere. Daha geçen hafta, İstan-bul Beyazıt Kampüsü’nde devrimciöğrencilerle faşistler arasında çıkançatışmayı, bir televizyon kanalı aynenşu sözlerle sundu: “dünyada sağ solbitti, ama bizde hala sağcılık solcu-luk kavga ediyor!”

Bunun, bu söylemin, 1990’larınbaşından bu yana her vesileyle bin-lerce ve binlerce kez tekrarlandığınıunutmayın. İşte bunun sonucunda, kit-leler bir yana, solun bir çok kesimindebu düşünce yer etti. “Bir avuç oldu-ğumuz” olumsuz bir ruh hali olarakyerleşti, bir avuç olmak kanıksandı.Bu beraberinde her alanda, her ko-nuda marjinalliği, sınırları kabul et-meyi getirdi.

Mesela eylemlerinden sonuç almanoktasında kendine en küçük bir gü-ven duymayan, bu konuda bir iddia ta-şımayan solun eylemleri giderek sı-radanlaştı. Eylem tarzında sonuçalma iddiasından yoksun, yasak sav-macı tarz egemen oldu.

Çalışma tarzında, 5-10 kişininkatıldığı basın açıklamalarının mü-cadelenin temel biçimi haline dö-nüşmesi, panel, kurultay gibi faali-yetlerin bile bir avuç insan arasında-ki toplantılara dönüşmesi kanıksandı.

Oysa solun gücü bu değildi. Solunpotansiyeli de bu değildi. Ne var ki butabloyu değiştirmek,

* solun birliği konusunda ciddi birsorumlulukla hareket etmeyi,

* bu statüleri kabul etmeyip dahaileri ve kitlesel eylem biçimleriniamaçlamayı,

* militan tarzımızda ısrar etmeyi,

* solu yok sayamayacaklarını mi-litan ve kitlesel bir pratikle düzene da-yatmayı gerektiriyordu.

Devrimci hareket işte bunlarda ıs-rarlı oldu. Marjinalleşmeyi, iddiasız-laşmayı asla kabul etmedik. En zor ko-şullarda, en katı biçimde tecrit edildi-ğimiz koşullarda yine kabul etmedik.

Solun bu noktada burjuvazininkuşatmasını yaramamasının en önem-li nedenlerinden biri, marjinalleşme-yi, pratik bir yana, beyinlerinde kabuletmiş olmalarıdır. Başka bir deyişle,solun büyük bölümü kendi beynindemarjinalleşmiştir.

Burjuvazinin korkusunudevrimin iddiasını büyüteceğiz; yapabiliriz!

Yukarıda belirttiğimiz gibi, bur-juvazi için bu rakamlar, tarihsel kor-kusunun yeniden açığa çıkması de-mektir. Hatırlayın, 1990’lı yıllardadevrimci hareketin silahlı mücadele-

Marjinalleşmeyi, iddiasızlaşmayıen zor koşullarda, en katıbiçimde tecrit edildiğimiz

koşullarda yine kabul etmedik. Solun büyük bölümü ise kendi

beyninde marjinalleşmiştir

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ8

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 9: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

sinde, orak çekiçli bayraklarınıdalgalandırmakta ısrarı karşı-sında, Turgut Özal’dan TansuÇiller’e kadar bir çoğu, “dün-yada bu aşırı sol biterken bizdenasıl oluyor da böyle devamediyorlar” şaşkınlığındaydılar.Elbette burjuvazinin temsilcileriolarak şaşırmakla kalmadılar;devrimci solu yok etmek için te-rörle mücadele yasalarından solumarjinalleştirmeye yönelik psiko-lojik savaşa kadar her yöntemebaşvurdular. Solu marjinalleştirmeve marjinal gösterme, o günden buyana tüm iktidarlar tarafından dasürdürüldü.

Kuşku yok ki, dünya ve ülkemizçapında devrimlerin, silahlı müca-delelerin, kitlesel hareketlerin ge-rilemesi, sözü edilen demagojilerindaha fazla etkili olmasını da bera-berinde getirmiştir. Ancak süreççoktan tersine dönmüştür; burju-vazinin sosyalizmin öldüğü, sınıf-lar mücadelesinin sona erdiği, pro-letaryanın tarih sahnesine elveda de-diği ve tarihin de sonuna gelindiği,dünyada sınırların kalktığı, emper-yalizmin değiştiği vs. vs. vs. tüm pes-paye teoriler ÇÖKMÜŞTÜR!

Dünyayı açıklayan tek bilimselteori Marksizm-Leninizmdir. Dünyahalklarının sorunlarını çözecek tek al-ternatif sosyalizmdir. Ve dünyayı de-ğiştirecek tek güç devrimcilerdir.Karşı-devrim rüzgarlarının devri esasolarak kapanmıştır. Zaman, gerçeğinyeniden ağır ağır ama sağlam adım-larla hükmünü kurması zamanıdır. Bi-zim zamanımız gelmektedir yineadım adım. Bunu hızlandırmak bizimelimizdedir. Bunu hızlandırmak mar-jinalliği, marjinalleştirilmeyi RED-DETMEKTİR. Bunu hızlandırmak,burjuvazinin bizi sıkıştırmak istediğialanlardan, sınırlardan çıkmaktır.

Burjuva basın Bakırköy’ü yuka-rıda belirttiğimiz şekilde bilinçli, ira-di şekilde küçültürken, bizim insan-larımız da, bu rakamlara inanmaktagüçlük çekiyorlar. On yıllardır ken-dilerine ve sola karşı öylesine gü-vensizleştirilmişler ki, acaba bu ka-darını yapabilir miyiz şüphesini taşı-

yorlar. Yapabiliriz yoldaşlar! Tür-kiye solu, yapabiliriz! Emekçi hal-kımız, yapabiliriz! Buna inanın.Daha büyüklerini başarabiliriz.

Cephe’nin başardığı her şeyin çı-kış noktası, buna inanmasıdır.

İddialı olmak, boş sözlerle şişinmek değildir; iddia, emekle gerçekleşir

Yapabiliriz. Elbette bu soyut bir id-dia değil. Soyut iddiaların sahipleri,hiçbir zaman iddialarını gerçekleşti-remezler de. İddiada bulunmak, ikti-dar iddiasının gücüne bağlıdır. İddiayıhayata geçirmek ise, o emek ve ira-deyi göstermekle ilgilidir.

İnönü’deki 55 bin için söylediği-miz gibi, Bakırköy’deki 150 binlikkitle de, örgütlenmiş emektir. Baş-ka türlüsü zaten mümkün değildir,bunu herkes görmelidir. Kitleler saltçağrılarla bir araya gelmezler. Normalkoşullarda salt çağrılarla büyük kit-lesellikler, büyük eylemler oluşmaz.Böylesi koşullar, sınıflar mücadele-sinin ancak çok özgün koşullarında ve

ancak çok sınırlı zamanlaraözgü olarak ortaya çıkar veçoğu zaman da hızla yok olur-lar. Olağan koşullarda, sınıflarmücadelesinde elde edilecekher sonuç, yoğun bir emeğedayanmak zorundadır.

Önceki yazılarımızda daaktardığımız gibi, “Bağım-sız Türkiye” konserinin ör-gütleyicisi büyük ölçüde

komiteler olmuştur. Örgütlüemek onlarda somutlanmıştır.

Emek en yüce değerdir. Eme-ği, böylesine önemli ve değerliyapan, emek olmaksızın hiçbirşeyin yaratılamayacağıdır. Ancakküçük burjuvalar, emeksiz sonuçalabileceklerini düşünürler. Buyüzden hazırlopçudurlar. Gere-ken emeği sarfetmedikleri içinhiçbir zaman bekledikleri so-nuçları alamazlar, ama yine debeklemeye, o etkisi kendindenmenkul çağrılarını tekrarlamayadevam ederler.

Sınıflar mücadelesinde te-sadüfi veya kendiliğinden sonuçlarayer yoktur. Kendiliğindenliğe tapı-nanlar, kendiliğindenciliğin sonuç-larıyla yetinip iradelerini rafa kaldı-ranlar, tesadüfi sonuçlarla yetinmekzorundadırlar. O sonuçlarda da dev-rimci bir gelişme sağlanamaz.

Bakın “Bağımsız Türkiye” kon-serine. Komitelerin, yüzlerce HalkCepheli’nin yoğun emeğinin dışında,bizzat Grup Yorum’un da yoğun biremeği vardır. Grup Yorum, kon-serlerinde yalnız türküleriyle değil,emeğiyle vardır.

Grup Yorum, orada, “kuliste sah-ne sırasını bekleyen!” bir sanatçı de-ğil, konserin her aşamasıyla, her işiy-le ilgilenen emekçilerdir. Her kon-serleri, onların sadece sanatçı olarakemekleriyle değil, birer devrimci ola-rak emekleriyle şekillenmektedir. Buda kuşkusuz devrimci sanatçının ayır-dedici bir özelliğidir. Grup Yorum’undevrimci sanatçı tanımına kendi pra-tiğiyle verdiği bir şekillenmedir.

Emek, herkesin emeğidir. Tüm bi-rim ve alanların, kadrosundan halkilişkisine kadar herkesin emeği.

Dünyayı açıklayantek bilimsel teori

Marksizm-Leninizmdir. Dünyahalklarının sorunlarını çözecektek alternatif sosyalizmdir. Vedünyayı değiştirecek tek güçdevrimcilerdir. Karşı-devrim

rüzgarlarının devri esas olarakkapanmıştır. Zaman, gerçeğinyeniden ağır ağır ama sağlamadımlarla hükmünü kurması

zamanıdır.

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

9

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 10: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Daha büyüklerini de başarabiliriz

Konserin sponsorları yoktu. Pro-fesyonel bir şirket yoktu konserin or-ganizasyonunda. Konser güvenli-ğinde profesyonel güvenlik şirketle-ri yoktu. Ama Halk Cephesi vardıhepsinin yerine.

150 bin kişinin katıldığı bir kon-ser yaptık. Konserin herşeyiyle HalkCepheliler ilgilendi. Görünen ve gö-rünmeyen en ince ayrıntısına kadaronlar vardı. Tüm olanaksızlıklararağmen devrimciler en olmayacakşeyleri başaranlardır. Çünkü dev-rimcilerin olduğu yerde kişisel çı-karlar yoktur. Halkın ve devrimin çı-karları vardır. Bencillik yoktur, pay-laşmak vardır, emek vardır.

Organizasyonumuz profesyo-nel, biz amatördük. Ama buradakiprofesyonellik de, amatörlük de, ar-tık farklı anlamlardadır.

Buradaki profesyonellik, her şe-yin sadeleştirilmesi, kapitalizmin tü-ketim mantığına göre değil, ihtiya-ca cevap verilmesini ve sorunlaraçözüm bulunmasını içerir. İnönü’dede, Bakırköy’de de böyle yapılmış-tır. Amatörlüğümüz ise, asla en geriolanı, en yüzeysel ve kaba olanı be-nimsemek ve kabul etmek değildir.Tam tersine, amatörlüğümüz, yaptı-ğımız işi en iyi şekilde, onun uz-manlık gerektiren her yanını biröğrenci gibi en iyi şekilde öğrenerekyapmaya çalıştığımız bir amatörlük-tür.

İddiamızı büyüteceğiz, pratiği-mizi geliştireceğiz. Olmazlarla uğ-raşmak, bizim işimiz değildir. Mız-mızlanmak bizim tarzımız değildir.Evet koşullar zordur; evet üzerimiz-deki baskılar ağırdır ki, BakırköyKonseri’ni son iki ayda demokratikalanda, yoksul gecekondularda HalkCephesi’nin çalışmalarını sürdüren 87insanımızın tutuklandığı koşullardagerçekleştirdik. Bu konserde emeğigeçen her Cepheli, bunu başarmış ol-makla gurur duyabilir; ama her Cep-heli, buradan kendisi için daha faz-lasını, daha büyüğünü, daha gör-kemlisini gerçekleştirme göreviniçıkarmalıdır.

Kötümserliğin karşısında şöyleyazıyor sözlükte: “Her şeyi en kötüyönünden alan, her durumu kötü, ka-ranlık gören ve hep en kötüyü bek-leyen dünya görüşü.”

Hayattan hiçbir amacı, hedefiolmayan insanlar değiliz. Bir hede-fimiz var. Bunun sonucu olarak da buhedefimize ulaşmak için yürüdü-ğümüz yolda bir çok sorunla karşıkarşıya kalıyoruz.

İnsanın sorunlar karşısındaki tav-rı ise nasıl biri, nasıl bir devrimci ola-cağının da cevabını verir.

Biliyoruz ki “sorun varsa çözü-mü de vardır.” Ancak bunu bilmekyetmez. Çözümü somutlamak ge-rekir. Nasıl çözülecek, ne zamançözülecek, çözümün beraberindegetireceği sonuçlar neler olacak?

Eğer bunu somutlamazsak, kar-şımıza çıkan her engel, her sorun bizikötümserleştirir. Çözümsüzlüğüngirdabına sokar.

Karşılaştığımız olayların olumsuzyanlarını ve “kötü” ihtimalleri de el-bette düşüneceğiz. Fakat bu bizimher şeyin en kötü yanına saplanıpkalmamızı getirmememelidir. İşte bukötümserliktir. Biz, bilimsel anla-mıyla iyimser olmalıyız.

Bilimsel anlamıyla iyimser olanbir Cepheli, sorunun çözüleceğinekesin inanır. Ama kendiliğinden çö-zümü de beklemez. Tam tersine o çö-zümün gerçekleşmesi için sorununüstesinden nasıl gelineceğine dairyollar, alternatifler düşünür, planprogram yapar.

Olaylara “olmaz” diye bakanlar,başka ne yapılabilir ki diyerek yol veyöntemlerde statükoları sürdürenler,nerede yanlış yaptık, nerede eksik bı-rakıyoruz diye sormayanlar, sorun-ları çözemez ve giderek kötümser-leşirler.

Kötümserlik,çaresizliğe ve umut-suzluğa götürür.

Yaşadığımızolaylar, sorunlar,ne olursa olsun, enkötü yanında bile,muhakkak onu dev-

rimin çıkarına dönüştürecek bir yanıvardır.

Cepheli, bir işe başlarken veyavarolan bir işi sürdürürken, hepolumsuzu düşünen, o işten bir sonuçalınacağına inanmayan, başarmainancından, azminden, inattan yok-sun bir düşünce tarzı içinde olamaz.

Cepheli’nin insan konusundakiiyimserliğinin bir ifadesi de, insa-nın değişebileceğine inanmasıdır.Bilir ki, idealistlerin iddia ettiğininaksine, bir insanın kişiliğini oluştu-ran özellikler doğuştan değildir; ta-rihsel toplumsal koşullara, içinde bü-yüdüğü çevrenin koşullarına bağlıolarak, insanın niteliği de değişebi-lir.

Cepheli böyle baktığı için in-sandan umudunu hiç kesmez. Birçokolumsuzluğun içinden, yozlaşmabatağından, bencilliğin, bananecili-ğin orta yerinden insanı çekipçıkarmayı bir tek Cepheliler başarır.Çünkü; değişime inanır. Değişimiçin emek harcar. İnsan hakkında "Buserseri, bu vurdumduymaz, bu adamolmaz" kötümserliğine izin vermez.

Cepheli, hangi biçimde olursa ol-sun, olumsuz sonuçlarla karşılaştı-ğında, bu sonucun Cepheliler’inmoralini bozmasına izin vermez.

Aldığımız sonuç kötü olabilir,beklediğimiz sonucun çok gerisindekalabilir. Peki bunlar karşısında neyapacağız? Moralimizi yüksek tu-tacağız ve “Ben bunun üstesindennasıl gelirim?” diye düşüneceğiz. Osoruna, olaya ilişkin ısrarımızı hiç-bir koşulda kaybetmeyeceğiz.

Sorunları, karşılaştığımız olum-suz sonuçları, ancak yaratıcı vepolitik çözümlerle aşabiliriz. İyim-serlik de, kötümserlik de, bizim po-litik bakış açımızdan bağımsız de-ğildir.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli iyimserdir

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ10

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 11: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Çok bilinen bir halk sözüdür; birelin nesi var, iki elin sesi var.

Sesimizi büyütmeliyiz.

Halkın sesini göstermeliyiz ege-menlere;

birleşmeliyiz,

birleştirmeliyiz.

Aklımızı, ellerimizi, dilimizibirleştirmeliyiz.

Sömürgecilerin gücü bizim güç-süzlüğümüzden değildir, bizim ör-gütsüzlüğümüzdendir.

BİRLEŞMEK, BİRLEŞTİR-MEK BİZE GÜÇ VERİR.

Bilgimizi, aklımızı birleştirmeli-yiz.

Kişisel bilgelik, kolektif bilge-likle birleştiği zaman

daha akıllı oluruz,

daha bilgili oluruz,

daha az hata yaparız.

Kolektivizmi işletmek, işlevliolması için ısrar etmek ve emek ver-mek zorundayız.

Kolektivizm; aklımızı, tecrübe-lerimizi, yeteneklerimizi birleştir-memiz demektir.

Düzenin bireyciliğine karşı, al-ternatif bir çalışma tarzı kolektif ça-lışma tarzıdır. Bu tarzda ısraretmeliyiz.

GÖZ KAMAŞTIRICI ama ger-çekte verimsiz BİREYSEL BA-ŞARI MI yoksa YÜKSEKVERİMLİ KOLEKTİF ÇALIŞMAMI? dediğimizde tabii ki emeğimizi,

enerjimizi kat kat yük-selten ve veremliliğiarttıran kolektif çalış-mayı hayata geçirme-liyiz.

KOLEKTİVİZM

DEVRİMCİDİR.

“BİZ”İ BÜYÜTMELİYİZ.

BİREYSEL YETENEKLER DE-ĞİL, KOLEKTİF, GERÇEKÇİ İŞBÖLÜMÜNÜ hayata geçirmeliyiz.

Tek başına ÖZENLİ OLMAKDA YETMEZ.

TEKNİĞİ- TEKNOLOJİYİ İYİKULLANMALIYIZ, bilmiyorsaköğrenmeliyiz. Çünkü teknolojiEMEK VERİMLİLİĞİMİZİ AR-TIRIR.

Ben iflas etti, bizi büyütmeliyiz.Bireyciliğe karşı kolektivizm bi-zimdir.

Çok basit bir gerçek vardır, ikibirden büyüktür.

Her koşulda kolektivizmi kur-malı ve işletmeliyiz.

Hayatla sıkı bağ ve kolekti-vizm; yapmamız gereken budur.

Yaratıcılığı geliştirecek olan da-hiler, süper zekâlar değil, kolekti-vizmdir.

Dahiyane fikirlere ihtiyacımızyok, hayat ile sıkı bağlar kurmamızhalkın içinde olmamamız yeterlidir.

Deha yok, süper zeka yok.

Dikkat ve aklını kullanmak var.

Kulakların, gözlerin, ellerin vebeynin dikkati...

Önce biraz mekanik gelebilir,ama ısrarla kolektivizmi işletmeliyiz.

KOLEKTİF ÇALIŞMA KONU-SUNDAKİ SORUMSUZLUĞAKARŞI MÜCADELE ETMELİYİZ.

İKİ BİRDEN BÜYÜKTÜRBir elin nesi var, iki elin sesi var

Merhaba! Onları andığımız,değerli anılarını yaşattığımızbu günlerin sıcaklığıyla selam-lıyoruz sizleri.

Kızıldere'yi, Çiftehavuzlar'ıve oralarda kahramanlaşanlarıanmak; onların ideallerini, öz-lemlerini, vatana olan bağlılık-larını ve halka duyduklarısevginin büyüklüğünü anlamave yaşatmaktır.

Onlar, tüm dünyanın karan-lığa gömülmek istendiği, em-peryalizmin tek güç olduğu veyenilemeyeceği yalanlarının in-sanların beyinlerine işlendiği,halkların yüreklerinde sosya-lizm umudunun sökülüp atıl-mak istendiği bir zamandasosyalizmin, devrimin bayrağı-nı dalgalandırdılar.

Onlar, onurlu mücadelele-riyle, geriye bıraktıklarıyla biz-lere, halkımıza umut oldular.

Onlar’ın ideallerini, özlem-lerini gerçekleştirmek, uğrunakendilerini feda ettikleri özgürvatanı yaratmak, boynumuzunborcudur.

Bu duygularla sizleri sev-giyle selamlıyoruz.

ÖğretmenimizÖğretmenimizÖzgür

Tutsaklardan:

“Onlar, geriyebıraktıklarıyla

bizlere, halkımızaumut oldular.”

Kandıra 2 No'luF Tipi Hapishanesi

Özgür Tutsakları

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

11

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 12: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

“... Yürüyüp kalkmalıyız. Ne ka-dar baskı varsa o kadar yükseliriz." di-yen Yorum'la beraber haydi kolkola!

*Öyle sanıyorum ki yoğun kalaba-

lıkla birlikte bir çok insanın gözleri-ni dolduracaktır. Grup Yorum salt ola-rak bir özgün müzik grubu değildir el-bette, o aynı zamanda Türkiye sos-yalist devrimci mücadelesinin biryansımasıdır... Her türküsü, her par-çası bir mücadelenin yansıyan halidirbizlere!

*Miting gibi bir konser hedeflen-

mektedir. Tabii hedefine ulaşmasıbu kısıtlı zaman içerisinde biraz zorgibi görünse de yine de önemli bir et-kinliktir.

*17 Nisan tarihinde Sabahat Kara-

taş'ın, Sinan Kukul'un, Ahmet FazılErcüment Özdemir'in katledilmiş ol-ması ise, konsere daha özel bir anlamkatıyor.

*Grup Yorum'un, büyük bir halk

korosuyla birlikte “biz varız” diyeceğikonser.

*İnönü'deki muhteşem konseri ka-

çıran biri olarak, kesinlikle gideceğimkonserdir. Bu dönemde nadir ger-çekleşen güzel şeylerden biri olacak.Oradaki insanlara moral olacak.

*Sadece bir gün kaldı. Yarın ka-

ranlığın içinden bir kez daha haykı-

racak Grup Yorum binlerce insana. 26yıllık bir tarih Grup Yorum, gücünüinancından, tarihsel haklılığından vehalktan alıyor.

*Evet sadece bir gün kaldı. Konser

dinlemeye değil, Grup Yorum ilebirlikte halk korosu olmaya gidiyo-ruz yarın. Ve bir kez daha haykıra-cağız; kanımızla yazıyoruz tarihi,haklıyız, kazanacağız.

*Halkın adaletinin devletin adale-

tini yeneceği bir konser olacak.*200 bin kişi ile özgürlük şarkıla-

rı söylemeye, devrim halayları çek-meye geliyoruz. Biz İzmir'den 4 oto-büs ile katılacağız konsere. Böyle bircoşkuyu bize yaşattığın için varol Yo-rum!

*Kızım geçen sene ana karnında

gelmişti, şimdi kucağımda getirece-ğim. Tüm bu saldırıların ağırlığı kar-şısında, kızımı iyi günlerin de bekle-yebileceği ihtimaline olan inancını ta-zelemek için.

*İki gün sonra vizem olmasına ve

çalışmak için yoğunlukla son akşamıtercih eden biri olmama rağmen dü-şünmeden gideceğim konserdir.

Değeceğine eminim.*Birlikte olamayışımızdan güç alı-

yorlar, birlikte olmayışımızla cesa-retleniyor, aslan kesiliyorlar. Amayarın, o meydan bize açılacak. Bizimbirlikteliğimize, bizim gücümüze açı-lacak. 200.000 kişinin kuracağı büyükbir koroyla biz varız diyeceğiz.

KONSERİN ARDINDAN

Yorum’un yorumsuz türkülerininhep birlikte söylendiği konser. Gü-zeldi, güzeli ayrıca tarif etmeye de ge-rek yok. Emeği geçen herkese teşek-kür.

*Bir kez daha umut oldular.*

Çok çok güzeldi. Kalkıp buralar-dan taa Bakırköy'e gitmeme fazlasıyladeğdi. 120 bin kişi oldu diye biranons oldu bir ara. Şahsen hiç yapa-mam böyle sayı tahminleri. Kaç kişivardı bilemem ama konser bitişindemetrobüse doğru yürürken dönüp ar-kama baktığımda dehşet bir kalaba-lık olduğunu farkettim. Üst geçittenaşağı inmem 10 dakika falan sürdü.

*Çok kozmopolit bir topluluktu. Li-

selilerden tutun da 20'li yaşlarındakioğluna "çok yoruldum, hadi gidelim."diye söylenen teyzeye kadar oldukçageniş bir yelpazedeydi insanlar.

*Annecim, evet konserdeydim.

Ama sana söylesem ne bana rahat ve-recektin, ne kendine. Özür dilerim.Haftaya sana itiraf ederim ben bunuzaten.

*Çok güzeldi, çok! İyi ki Bakır-

köy'de olmuş. Meydan çok müsaitti.O kadar çok insan vardı ki, dönüştemetroda kuyruk oldu.

*Binlerce yüreğin, hep bir ağızdan

aynı türküleri söylemesi, aynı slo-ganları gökyüzüne doğru haykırma-sı oldukça göz yaşartıcı, onurlandırı-cı bir duyguydu...

Bu konserdeki sahne kareografi-si, şiirler, konuk sanatçıların perfor-mansları her şey mükemmeldi. Yüzyirmi bini geçkin Grup Yorum din-leyicisi ise daha da bir mükemmeldi.

*Beyaz yakalıyım, plazamsı bir

yerde çalışıyorum, saat 13:30'dan17:30'a kadar meydanda kaldım. Birsürü genç gelmişti, çoluk çocuğuylagelen vardı.

Ben bu konserde şunu anladım kiherkesi memnun edecek bir GrupYorum konseri en az 5-6 saat sürer.

Güzel oldu bu ya, her sene yap-sınlar böyle.

*Bu lanet havada, sosyalizm düşü-

müze bir damla da olsa -ama önem-li bir damla- katkı sağlayan bir kon-serdi benim için. Grup Yorum bu kon-

GözlemlerYorumlar

Bakırköy Konseri’nden

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ12

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 13: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

serle de tarihe not düşmesini bildi.Benim için öncelikli neticeler bunlar.

*Halk Cephesi'nin İnönü'den çok

daha örgütlü katıldığı aşikardı. 120 binsayısını 3 arkadaşımla ölçüp biçtiği-mizde az bulduğumuzu söyleyebili-rim. Zira konser alanı Taksim Mey-danı kadar bir alan ve çok önemli birbölümü hınca hınç doluydu.

Hasılı, bu ülkenin üzerine örtül-müş ölü toprağını yavaş yavaş kal-dırmaya başlayacağına olan inancımarttı.

*Yorum'un yanıltmadığı konser.Çok iyi çaldılar, çok güzel söyle-

diler.Sayılar önemli değil; 20 bin, 30

bin, 120 bin... oraya bir avuç insan dagelse düşündüklerimde yalnız olma-dığımı birinci gözden görmek şahsenbana yetti.

*Grup Yorum'un, heyecan olarak

yüksek bir dinleyici kitlesine iyi ni-yetli olsa da performans olarak düşükbir karşılık verdiği konser olmuştur.Ama bütün eksikliklere rağmen iyi kiolmuştur.

*120 bin kişiyi buluşturabilmiş

konser. Tabii ki Anadolu Ajansı’mı-zın muhabirleri gün boyu çok meş-guldüler. İşte AKP'nin aday tanıtımtoplantıları ... dururken, bu küçücükolay haber değeri taşıdı mı? Hayır.Türkiye'nin en büyük haber ağına göre"böyle bir konser yok"...

*Haşmetlilerinin 120 bin kişinin

"Bağımsız Türkiye" için bir araya gel-mesini okuduğunda yüz ifadesini dü-şünebiliyor musunuz?

*Yalnızca siyasi bir müzik grubu ol-

mayıp aynı zamanda da müzikalite-yi de hiçbir şekilde gözardı etmeyenbir grup olduklarını bu konserle yinegöstermiş oldular. Son derece pro-fesyonel hazırlanmış coşku dolu birkonserdi.

*Türkiye'de Grup Yorum'dan baş-

ka stadyum konseri verebilecek grupolmadığını tekrar hatırlatmıştır.

*İki oğlumla katıldığım harika kon-

ser oldu. Aklınıza fikrinize sağlıkYorumcular. Siz nerede biz oradabundan gayrı.

*İki bankacı arkadaşı da sürükle-

yerek götürdüm. 120.000'i bilmem ta-bii ama biz 4 kişi vardık. Çok kala-balıktı bir ara önlere gitmeye kalktım.Önlerde saflar daha da sıklaşıyordusanki. 3 sıra ancak gidebildim.

*Organizasyonu beğendim. Yön-

lendirmeler filan iyiydi. Sorunsuzcaalana girdik. Çıkarken de rahatlıklaçıktık. Köprüden metrobüse geçen-lerin kalabalığı en az 20 dakika sür-dü. Biz kalabalık bitince metrobüseyöneldik.

*Herkes gelmişti: Başörtülüler, ço-

cuklar, yaşlılar, devrimci emolar, sos-yalist apaçiler, taraftar parti cepheli-ler...

*Bu bağımsız Türkiye konserleri-

ni tekrarlayacaklarını söylediler. Ka-tılamadıysanız fırsatı kaçırmadınız.

*Benim açımdan coşkulu, sevindi-

rici bir konserdi. Grup Yorum'unmüzikal açıdan değeri bilinmeyengruplardan olduğunu düşündüm hep.Gittikçe hak ettikleri ilgiyi ve değe-ri görmeye başladıklarını düşünüyo-rum. Dünkü kalabalık bu düşüncemibiraz daha pekiştirdi.

*Çoluk çocuk, genç, yaşlı, başör-

tülü, başı açık, kadın-erkek... velha-sıl halk ordaydı.

*

Valla enteresan bir deneyimdi.Çok kalabalıktı, coşkuluydu... Bizdebebek olduğundan, içler çok tıkış tı-kış olduğundan meyletmedik bile iç-lere. Yine kalabalık nedeniyle buluş-malar çok zor oldu.

*

Kalabalığa 120 bin demişler, şa-hane rakam. Biz de 100 bin civarıdırherhalde diye düşündük. O denli tık-lım tıklımdı ki gidip bir yerlerdeoturarak, hiç bitmeyecek gibi gözü-ken kalabalığın ve yolların boşalma-sını bekledik.

*

Bu fotoğrafları görene kadar, "bel-ki 100 -130 bin abartılıdır" diye dü-şünüyordum. Gerçekten bu kadar in-sanın Grup Yorum konserinde biraraya gelmesi umut verici.

*

Hepsinde olduğu gibi fazla sözegerek bırakmayan bir Grup Yorumkonseri. Ezgilerin hep bir ağızdan söy-lendiği, tanımadığınız insanlarla bir-likte halaya durduğunuz, hiç bekle-mediğiniz dostlarınızı aylar sonragördüğünüz, her daim düşleri peşin-de koşan sabırsızlık zamanının güzelçocuklarının konseriydi.

*

Her şey çok güzeldi, Mersin'denkalkıp gittiğime Yorum için her zamandeğerdi ve yine değdi.

*

İnsanlar ne güzeldi, Yorum'cularne güzeldi, şarkılar ne güzeldi öyle.O gün orada kalabalığı oluşturanherkes kalabalığa seviniyordu. Bir-birine gülerek bakıyordu insanlar,Yorum bu sefer de başardı diye, şar-kılardan ziyade bu duygu bir "hava"yaratıyordu.

Sıyrılıp gelmektedir seher, belli kiyakındır... o gün orada seherin sıyrı-lıp geleceği güne inananların umu-dudur yakın kılan doğayı ve hayatısarsacak saati.

*

Çoğuz biz çok, milyonu da aşa-rız, Yorum'unki hayal değil!

Kareografi, şiirler,sanatçılar her şeymükemmeldi. Yüz yirmibini geçkin Grup Yorumdinleyicisi ise daha dabir mükemmeldi.”

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

13

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 14: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

1 Mayıs’ı İstanbul’da 1 Mayıs Ala-nı’nda kutlamak için yıllar süren birmücadele yürüttük. Oligarşinin tak-vimlerden çıkarmaya çalıştığı 1Mayıs’ı takvimlerden çıkarması-na ve unutturmasına izin vermedik.

Bugün 1 Mayıs. 1 Mayıs Ala-nı’nda kızıl bayraklarımız, sloganla-rımız, marşlarımız haklı meşru ta-leplerimizle kutlanıyorsa bunda dev-rimci politikaların rolünü hiç kimseyok sayamaz.

1 Mayıs’ı alanlarda kutlamayıoligarşiye kabul ettirdiysek, bununkendiliğinden olmadığı açıktır. Nite-kim yıllara yayılan mücadelemiz veyarattığımız mücadele gelenekleriile bu konuda somut kazanımlar eldeettik.

Sendikaların, 1 Mayıs’ı sahiplen-mediği ya da daha sonra salonlarahapsettiği koşullarda devrimciler 1Mayıs’ın alanlarda kutlanması içinyıllarca alanları zorladılar.

Devrimciler 1 Mayıs Alanı’nagirmek için barikatları zorlar, sokaksokak çatışırken, sendikalar o çatış-maların hiçbirinde yoktur. Üstelikkimileri devrimcileri çatışmalardatek başına bırakıp gitmiştir.

Biz 1 Mayıs için bu kadar büyükbedeller ödüyorsak, bu kadar bedel-leri göze almışsak bu iddiamızın bü-yüklüğündendir. Diğer yandan 1 Ma-yıs’ı sıradanlaştırıp, içini boşaltanlar,ona sıradan bir mitingmiş gibi yak-

laşanlar ise iddiasızlaşıp, devrim veiktidar mücadelesinde olmayanlar-dır.

Asıl sorun; 1 Mayıs’a, alanlarabakış açısındaki farklı yaklaşımla-rın olmasıdır. Bu farklılıklar devrimve sosyalizm konusunda çarpık ba-kış açılarının varolması ile ilgilidir.Mesele devrim ve sosyalizmin is-tenip istenmediği, bunun için mü-cadele edilip edilmediğidir.

Zaptettiğimiz alanlardan süren devrim yürüyüşü

1 Mayıs Alanı’nı uzun yıllara va-ran ısrarlı, kararlı bir mücadeleyle, hertürlü bedeli göze alarak kazandık.Zaptettiğimiz 1 Mayıs Alanı’nda yüzbinler olup, kavgayı büyütmenin gü-nüdür. Bugün işçilerin, emekçilerin,tüm halkın gücünü gösterme günüdür.Bugün zaptettiğimiz alanlardan zap-tedeceğimiz zamanlara yürüyüşü-müzü sürdürdüğümüz bir gündür.Bu yürüyüşü hiçbir güç durduramaz.Bu yürüyüş devrim yürüyüşüdür...

Zaptettiğimiz alanlardan zapte-deceğimiz alanlara yürüyoruz. Sökesöke aldığımız, emek ve devrim adı-na zaptettiğimiz alanlara yürüyoruz.

1 Mayıs açık ki, sıradan, herhan-gi bir miting değildir. “Abartma-mak lazım, sonuçta bu bir miting” di-yenler, 1 Mayıs’ın tarihselliğindenkopmuş, 1 Mayıs’ın sınıfsal özünüyok saymışlardır. Yine 1 Mayıs’ın ira-de savaşı anlamında kazandığı anla-mını tümüyle görmezden gelen sıra-danlaştıran bir bakış açısıdır söyle-nenler.

1 Mayıs’ı sıradanlaştıran, 1 Ma-yıs’ı tarihselliğinden, sınıfsallığın-dan kopararak, güncel boyutu ile deönemini yadsıyan bir bakış açısı ilekarşı karşıyayız.

Oysa 1 Mayıs, işçi sınıfının sınıfolarak tarih sahnesine çıkışındakiönemli adımlarından birisidir. Ülke-

mizde de bir anlamda böyle oldu.Emekçiler kitlesellik anlamında engüçlü ayağa kalkışı 1 Mayıs 1977’deortaya koydular. O günden sonra 1Mayıslar ülkemizdeki devrim ve sos-yalizm yürüyüşünün bir parçası ha-line geldi.

1980’lerin ikinci yarısından iti-baren oligarşi ile emekçilerin 1 Ma-yıs kavgası şiddetlendikçe reformizmonu sıradanlaştırmaya çalıştı. Çatış-ma şiddetlendikçe tarihselliğe sırtınıdönüp “alan meselesini bu kadarabartmamak lazım” teorisine dört ellesarıldılar.

“Abartmamak lazım” dedikleriaslında devrim ve sosyalizm kavga-sının ta kendisiydi. Bu gerçeği uy-durduklarını hiçbir teori gizleyeme-di. 1 Mayıs nezdinde verilen kavga;devrim ve sosyalizm kavgasıdır. Kim-ler bunu küçümsüyorsa, bu yaptıkla-rı devrim ve sosyalizm kavgasınıküçümsemektir.

Abartmamak adına, 1 Mayıs kav-gasından uzak durmanın teorisiniyaptılar. “Abartmamak lazım” di-yenler, devrimciler 1Mayıs için dişediş bir kavga yürütürken, ateşin or-tasında, devrimcileri tek başına bıra-kıp, TÜRK-İŞ’in peşine takılıp gitti-ler.

Biz yıllarca 1 Mayıs’ın kavgasınıverirken, sonuçta dünya ve Türkiyehalklarına da şunu söylemiş ve gös-termiş olduk; bu ülkede devrim mü-cadelesi hiç durmayacak, bu ülkedesosyalizmi savunanlar hep var ve hepvar olacaklar.

1 Mayıs, emekçilere devrimci bir altenatifi gösterme mücadelesidir

Çeşitli demokratik kitle örgütleri,kendi yasal, tüzel konumlarını kulla-narak, 1 Mayıs üzerinde kendi otori-telerini kabul ettirmek istiyorlar. 1 Ma-yıs’ı bedeller ödeyerek kazanan dev-

Zaptettiğimiz alanlardan zaptedeceğimizzamanlara devrim yürüyüşü sürüyor

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ14

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 15: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

rimcileri yok sayarak, devrimcilerin“1 Mayıs’ın birlikte örgütlenmesi”önerilerini dikkate almaksızın, dev-rimcileri sadece birer katılımcı olarakgörüyorlar.

Herkes adına kararlar alıp bu ka-rarlara uyulmasını istiyorlar. Bu ör-gütler, bu hakkı nereden alı-yor?

Oysa bu örgütler, defalar-ca işçileri, devrimcileri ateş al-tında çatışmalar sürerken bı-rakıp gitmişlerdir. 1 Mayıs’aişçileri taşıma konusunda, 1Mayıslar’ı örgütleme konu-sunda ciddi bir çalışmaları ol-mamıştır.

Ülkemizde 1 Mayıs’ı ka-zanmak için yıllardır bedelödeyen devrimcilerdir. 1 Ma-yıslar’ı örgütleyen, emek har-cayan devrimcilerdir. 1 Mayısdevrimcilerindir. Bu gerçekböyle kabul edilmelidir.

Yıllardır dişe diş sürdü-rülen 1 Mayıs mücadelesi,halklar için bir alternatifolduğunu göstermenin bi-çimlerinden birisidir.

Elbette, 1 Mayıs bununtek ve temel biçimi değildir. Alternatifolma ve emekçilere alternatif sunmamücadelesi çeşitli alanlarda sürdürü-len mücadelenin bütününde somut-lanır.

Ama bu 1 Mayıs’ı önemsiz kıl-maz. Tersine, alternatif olma iddia-sında olanlar için her mücadele ala-nı önemlidir. Bunları görmeden, bun-ları anlamadan 1 Mayıs anlaşılmaz. 1Mayıs’ı anlamayanlar, bunun içinbedel ödemeyenler, 1 Mayıs Alanı içinbir irade savaşı sürdürülürken butartışmanın en kızgın anında kolaycabedel ödeyen devrimcilere “alan fe-tişizmi yapmayın” diyebildiler.

Bunu söyleten bakış açısı ve ruhhali göstermektedir ki, bu anlayış 1Mayıs mücadelesinden de, 1 Ma-yıs’tan da hiçbir şey anlamamıştır. On-ların ufku ne 1 Mayıs’ın tarihselliği-ni, ne sınıfsallığını ne de bir irade ça-tışması yürütülmesi gerçeğini alabi-lir.

1 Mayıs’ı devrim yürüyüşündenkoparan, bu anlayışlar ne dökülenkanlarımızı, ne verdiğimiz canlarıne de 1 Mayıs’ta açtığımız kızılbay-raklarımızın anlamını kavrayabilir.

1 Mayıslar devrim yürüyüşümü-zün bir parçasıdır. 1 Mayıslar oligar-

şiye karşı güç gösterisidir. 1 Mayıs-lar halka alternatif olduğumuzu gös-terdiğimiz günlerdir. O nedenle 1Mayıs tek başına 1 Mayıs değildir.

1 Mayıs kavgası sosyalizm kavgasıdır

1 Mayıs için dökülen kanlarımızında, 1 Mayıs Alanı’nı bayraklarımız-la kızıla boyamamızın da anlamı bu-dur. Ne yazık ki, kızılbayrakları, kı-zılbayrakların tarihsel anlamını yoksayanlar da kendilerini “başka başkarenklerle” ifade etmeyi tercih edi-yorlar. Bu basit, masum bir renk ter-cihi değildir elbette.

1990’larda sosyalizmden kaçanlar,isim değişiklikleri yaparak, bayrak-lardan orak çekiçleri çıkararak, bay-rakların renklerini değiştirerek ken-dilerini burjuvaziye kabul ettirmeyeçalıştılar. “Bakın biz eskisi gibi dü-şünmüyoruz” demek olan bu tavır ileburjuvazi nezdinde meşruluk aradılar.

Sosyalizmden ve onun değerle-rinden kaçış normal görülemez. Dev-rimin rengi her zaman kızıldır. Bunundışında renkler aramak, renkler kul-lanmak boşuna bir çaba olmaktan baş-ka bir şey değildir. Devrimin renkle-rini savunamayan, sosyalizme yö-

nelik saldırıların arttığı ko-şullarda sosyalizmi ve değer-lerini savunup, sahip çıkma-yanların sosyalistliği kuşku-ludur.

İşte 1 Mayıs tüm bu tar-tışmaların özetidir. 1 Mayısyeri gelmiş sosyalizm ol-muştur, bir başka zaman kı-zılbayraklar, bir başka zamanalanlar, bir başka zaman dev-rim yürüyüşünün adı olmuş-tur.

1 Mayıs’ın anlamını veüstlendiği misyonu kavrama-yanlar, 1 Mayıslarda “taktikadına”, “sınıftan kopmamakadına” herkese ders vere-rek(!) gide gide TÜRK-İŞ’eyedeklenip, sendikal bürok-rasiye teslim oldular. Bunlar1 Mayıs’ın gerçek anlamda bir

sosyalizm kavgası olduğu, bir devrimyürüyüşü olduğu gerçeğini ve 1 Ma-yıs’ın içereğini yok saydılar.

Düşünün ki, devrimciler 1979’dagasp edilen 1 Mayıs Alanı’nı kazan-mak için 1988’den itibaren oligarşiyledişe diş bir savaş yürüttüler. 1 Mayıso nedenle hiçbir zaman sıradan bir mi-ting olmadı. 1 Mayıs üzerinden yü-rüyen kavga bağımsızlık, demokrasive sosyalizm kavgasıydı. Devrimyürüyüşünün, sosyalist mücadeleninkendisiydi.

Zaptettiğimiz alanlardan zapte-deceğimiz zamanlara yürürken, yo-lumuzun uzun ve zor olduğunu bili-yoruz. Ve aynı zamanda iktidar mü-cadelesinin, alanların önünü açan si-lahlı savaş ile başarıya ulaşacağını bi-lerek yürüyüşümüze devam ediyoruz.

Bu yürüyüşü hiç kimse durdura-maz. Bunun için tek başına 1 Mayıskavgasına bakmak bile yeterlidir.

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

15

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 16: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

İstanbul: Her yıl gelenekselolarak yapılan 1 Mayıs pikniği, 24 Ni-san günü, Sarıyer Mehmet Akif ErsoyPiknik Alanı'nda yapıldı. “YaşasınTam Bağımsız Türkiye” ve “Emper-yalist Saldırganlığa, Sömürü ve Zul-me Karşı 1 Mayıs’ta Taksim’e” pan-kartlarının asıldığı piknik alanında 1Mayıs sergisi de açıldı.

Piknik programı, Binali İlgün veAynur Yaman’ın sahne almasıylabaşladı. Emekliler korosunun söyle-diği marşlarla devam eden programumudun çocuklarının sesi İdil ÇocukKorosu'nun sahneye çıkması ile sür-dü. Grup Yorum korosunun söyledi-ği türkülerle çekilen halayların ar-dından yemek arası verildi.

Yemek arasından sonra 1 Mayıs pa-neli düzenlendi. Panele Devrimci Me-mur Hareketi’nden İbrahim Öksüz,Devrimci İşçi Hareketi’nden Meh-met Yayla, Gençlik Federasyonu’ndanSeçkin Aydoğan ve Nurtepe HaklarDerneği’nden Yusuf Aslan konuş-macı olarak katılarak, 1 Mayıs’ın ta-rihi ve önemi üzerine konuşmalar yap-tılar.

Panelin ardından İdil Tiyatro Atöl-yesi sahne aldı. Mehmet Esatoğ-lu’nun hazırladığı 1 Mayıs konuluoyundan sonra 1 Mayıs şehitlerininnezdinde tüm devrim şehitleri için 1dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

Saygı duruşunun ardından HalkCephesi adına konuşan Süleyman

Matur, bu yıl her seneki 1 Mayıs-lar’dan farklı olarak “BağımsızTürkiye” konserini gerçekleştir-menin coşkusuyla 1 Mayıs’a ha-zırlandıklarını belirtti. 1 Mayıs pik-niğinin de bu hazırlığın bir parça-sı olduğunu belirten Matur, “Bura-dan alacağımız güç ve güvenle 1Mayıs’a katılacağız” dedi.

Taksim’i kazanmanın kolay ol-madığını belirten Matur, konsercoşkusunun 1 Mayıs alanına dayansıması gerektiğini söyledi.

Süleyman Matur’un konuşma-sının ardından Grup Yorum sahnealdı. Türküleriyle, halaylarıyla insan-ları coşturan Yorum, “haydi kolkola”diyerek türkülerine başladı. Bakır-köy’de yaptıkları halk konserindeemeği geçen herkese teşekkür eden Yo-rum, eğer isterlerse başaramayacaklarıbir işin olmadığını belirtti. Yorum’untürkülerinin ardından piknik sona erdi.

Ankara: 24 Nisan günü Kılıçlar kö-yünde yapılan 1 Mayıs pikniğindemerkezi 1 Mayıs için Taksim çağrı-sı yapıldı. TAYAD’lı Aileler’in veGençlik Federasyonu’nun imza ma-sası açtığı pikniğe 200 kişi katıldı. Pik-nik halaylarla sona erdi.

Bursa: 24 Nisan günü, Balat Piknikalanında yapılan piknikte 1 Mayıs’tamerkezi olarak Taksim’de olunaca-ğının vurgusu yapıldı. 80 kişinin ka-tıldığı piknikte halaylar çekildi, tür-küler söylendi.

Mersin: 24 Nisan günü Akdeniz Be-lediyesi’ne bağlı Adanalıoğlu kasa-basında yapılan piknikte; Filistin hal-kıyla dayanışma kampanyası, GrupYorum’un 150 bin kişilik halk konserianlatıldı. Çeşitli yarışmaların yapıldığıpikniğe 130 kişi katıldı.

Antalya: 24 Nisan günü Antalya’daDüzlerçamı’nda yapılan piknikte ya-rışmalar yapıldı, türküler söyleniphalaylar çekildi.

Sincan hapishanesinden AntalyaÖzgürlükler Derneği başkanı MehmetAli Uğurlu’nun gönderdiği 1 Mayısmesajı da okundu. 1 Mayıs’a, neden1 Mayıs’ta Taksim’de olmamız ge-rektiğine ilişkin yapılan konuşmadansonra skeçler oynandı. Piknik, Umu-dun Türküsü’nün söylediği marş vehalaylarla sona erdi.

Çanakkale: 24 Nisan günü Ça-nakkale’de, 1 Mayıs pikniği düzen-lendi. Güzelyalı piknik alanında ya-pılan piknikte 1 Mayıs tarihi içeriklibilgi yarışması düzenlendi. Bilgi ya-rışmasının ardından 1 Mayıs’ın tari-hi anlatıldı. Pikniğe 19 kişi katıldı.

Muğla: 23 Nisan günü AkyakaBeldesi’nde türkülerle, halaylarlabaşlayan piknikte 1 Mayıs’ta Tak-sim’de olmanın tarihi önemi anlatıl-dı. Pikniğe 25 kişi katıldı. İzmir: 24 Nisan günü Efeoğlu pik-nik alanında geleneksel 1 Mayıs’açağrı pikniği düzenlendi. Piknikteaçılan stantlarda tutsaklar ürünleri,Yürüyüş ve Tavır dergileri ve YorumDVDleri satıldı. DİH tarafından 1Mayıs fotoğraflarından oluşan birsergi açıldı. 1 Mayıs’ın tarihinin an-latıldığı piknikte Taksim çağrısı ya-pıldı. Ardından Grup Günışığı’nınsöylediği türküler eşliğinde halaylarbaşladı. Pikniğe 300 kişi katıldı.

Geleneksel 1 Mayıs Piknikleri Yapıldı

Bağımsız Türkiye Konseri’ninCoşkusunu Taksim’e Taşıyalım!

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ16

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Ankara

Antalya

Bursa

Çanakkale

Muğla Mersin

İSTANBUL

Page 17: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

İstanbul: 27 Nisan 2011 günüyıkım bölgelerinden olan gecekon-du mahallesi Derbent’te (Sarıyer)Dev-Genç’liler halkı 1 Mayıs’a ça-ğırdı.

Öğle saatlerinden itibaren ma-halle içlerinde kuşlamalar yapıp,kapı kapı dolaşarak bildiri dağıtanDev-Genç’liler halkla 1 Mayıs’ınönemiyle ilgili sohbet ettiler. Dev-Genç’liler gün boyunca 1200 kuş-lama yaptılar ve 150 bildiri dağıt-tılar.

Eskişehir: Dev-Genç'liler 25Nisan günü Anadolu ÜniversitesiYunus Emre kampüsünde 1 Mayısçalışmalarına başladı.

Yemekhaneye ve fakülteleretoplam 40 adet afiş asan Dev-Genç'liler, 1 Mayıs’ta Taksim'de ola-caklarının konuşmalar eşliğindeöğrencilere duyurdular.

Afyon: Afyon’da Halk Cephe-si düzenlediği toplantı ile 1 Mayıs

günü “Neden Afyon’da değil deTaksim’deyiz?” sorusunun ceva-bını verdi.

Mersin: Mersin Halk Cepheli-ler tüm halkı 1 Mayıs’ta Taksim’deHalk Cephesi saflarında birleşme-leri için Mersin çarşı merkezine 3adet “1 Mayıs’ta Halk Cephesi Saf-larında Birleşelim!” ozalitleri astı-lar.

27 Nisan günü Mersin HalkCephesi de 1 Mayıs’ta tüm halkı 1Mayıs’a Taksim’e davet etmek veorada olacaklarını bildirmek için ey-lem yaptılar. Mersin Haklar Derneğiönü hastane caddesinde yapılanaçıklamada; “1 Mayıs’ta Halk Cep-hesi Saflarında Birleşelim!” yazılıpankart taşındı. “Yaşasın 1 Mayıs,Taksim 1 Mayıs Alanı’dır, 1 Ma-yıs’ta Taksim’deyiz, Halkız Haklı-yız Kazanacağız” sloganlarının atıl-dığı eylemde 1 Mayıs’a çağrı ya-pıldı.

Bir panelde, bir tartışmada ya dabir televizyon ekranında bir prog-ramda bir konu tartışılıyor. Bu konuetrafında doğru düşünceler söylendiğigibi eksik, çarpık ve yanlış düşün-celer de belirtiliyor.

Haliyle tartışma yanlış düşünce-ler ile doğru düşüncelerin “çarpış-ması” ile devam etmelidir. Amaöyle olmuyor! Bir bakıyorsunuz tar-tışmanın en yoğunlaştığı bir kesitte,taraflardan birisi, yanlış düşüncele-ri savunan tarafa dönüp;

“... düşüncelerine katılmıyorumama saygı duyuyorum” diyebili-yor.

Peki bu ne demektir? Bizlertartışmaları ne bilgi yarıştırmak içinne de centilmenlik olsun diye sür-dürüyoruz! Her tartışmamızın, ağzı-mızdan çıkan her sözün bir anlamı,

b i rhedefi olmalıdır.

Yanlışın savu-nulduğu yerde or-

tada ne saygı duyulacak bir şey ne deuzlaşılacak bir durum vardır.

Yanlışın savunulduğu bir yerdedoğru olan sonuna kadar tartışmayıyürütmek, doğru ile yanlış arasındaki“çarpışmayı” doğru lehine, bilim vegerçekler lehine sonuçlandırmaktır.

Tartışma karşıdaki düşünceninyanlışlığını, çarpıklığını, eksikliğinivurgulamak ve mahkum etmek içinyapılır. Katılmadığımız, yanlış bul-duğumuz bir düşünceye neden say-gı duyalım?

Birincisi; yanlışa saygı duymakadına burjuvazinin düşünceleri ile uz-laşma meşru hale getirilmeye çalışı-lıyor. Burjuvazinin halkı aldatan dü-şüncelerine karşı cepheden ideolojikmücadele yürütmek yerine, uzlaş-mayı esas almamız isteniyor.

İkincisi; burjuvazinin düşünce-leriyle halka ait düşünceler arasındakinet olan sınırları ortadan kaldırmak,düşünceleri yumuşatmaktır. Faşist vegerici düşüncelere karşı “hoşgörü”gösterilmesini sağlayarak çelişkile-ri yok saymaktır.

Üçüncüsü; yanlışları kabul et-mek, onunla mücadele etmeyip uz-laşmak siyasal olarak oportünizm de-ğil midir?

Kişisel olarak da bu tavır, ikiyüzlülüktür. Sahte bir tutum takın-mak, inanmadığımız bir şeyi kabul et-mektir.

Yanlışa saygı esas olarak, yan-lışlarla birlikte yaşanılmasının sa-vunulması, yanlış ile doğrunun bir-birine karıştırılmasıdır. O yanıylabelirsizliğin savunulmasıdır.

Gerçekte net olacağız. Yanlışlar-la uzlaşmayacak, onları kabul etme-yecek, saygı da duymayacağız. Bizdoğruların savunulması konusundauzlaşmaz ve ilkeli olacağız hep. Ziramücadelemiz bu doğrular için değilmidir?

Yanlışa saygı!

Ankara GençlikDerneği’nin1 MayısMasasına Saldırı

Ankara Gençlik Derneği üyeleri 25Nisan günü İzmir Caddesi'nde masaaçarak 1 Mayıs’a çağrı yaptılar.

Masaya gelen zabıta komiseri Dev-Genç'lilere ''masayı kaldırmalarını"söyledi. Dev-Genç'liler "masayı kal-dırmayacaklarını" söyleyince zabıtakomiseri "burası bizim" diyerek tekrarkaldırmalarını istedi.

Daha sonra masadaki bir afişe sal-dıran zabıtaları Dev-Genç'liler engel-lediler. Zabıta saldırınca, masa halk ta-rafından sahiplenildi. Saldırının ardın-dan akşama kadar açık kalan masadasaldırı teşhir edildi.

1 Mayıs Çağrıları Sürüyor

SavaşanKelimeler

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

17

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 18: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Alman devrimci Karl Li ebk -necht “gerçekçi ol, imkansızı iste”demişti. Che’nin de kullandığı bu söz,devrimcilere istenir ve cüret edilirse“imkansız olarak görülenlerin” bilebaşarılabileceğini anlatıyordu.

25 Kasım 1956’da aralarındaFidel Castro ve Che’nin de bulun-duğu 82 gerilla, Granma yatıylaKüba sahiline ayak bastıklarından bir-kaç saat sonra saldırıya uğramışlar-dı ve saldırıdan 12 gerilla kurtul-muştu. Sağ kalan 12 gerilla sayıla-rının azlığına bakmaksızın, faşistdiktatör Batista’ya karşı silahlı sava-şı sürdürme cüretini gösterdiler.

12 gerilla, savaş içinde çoğaldı-lar, sayıları yüz oldu, bin oldu. Sonraiktidarı devralma yolunda, köylerişehirleri ayağa kaldırdılar. İktidarsavaşını kazanıp, devrimi gerçek-leştirdiler.

Mahir Çayanlar cesaret edilemeyeni yaptılar

“Devletle başa çıkılmaz” denilenbir kültürün içinden gelerek, savaş-maya cüret etti bu ülkenin devrimci-leri. İktidara alternatif yaratmaya çalı-şıp, iktidar hedefli bir savaş sürdür-düler. Mücadeleleri ile “bu düzeninalaşağı edilebileceğini” gösterdiler.

Mahir Çayanlar, “Amerikanemperyalizminin hakimiyetini veyerli uşağı sömürücü sınıfların ikti-

darını yıkmak, bağımsızlığı kazan-mak için tek yol Silahlı KurtuluşSavaşı’dır” (Kızıldere AdalılarınTürküsü, Boran yayınevi, Syf: 12)tespitleri yaparken hedeflerini net ola-rak koydular.

Olmaz denilenleri, imkansız görü-nenleri önüne hedef olarak koymacesaretini gösterdi Mahir Çayanlar.

On’lar Kızıldere’de bir tarih yazar-ken, o tarih rastlantılar ile yazılmadı.O tarih tesadüf sonucu ortaya çıkma-dı. Tarihin her sayfasında bu büyükcüreti ve verilen emeği görürüz.

On’lara o tarihi adımı attıranelbette savaşma kararlılığı ve iktidariçin yola çıkmış olmalarıdır.Mücadele konusunda tereddütleriyoktu. Silahlı mücadeleyi başlatırkenne emperyalizmin devasa gücününe de oligarşinin baskı aygıtlarını gör-mezden geldiler.

İktidarı hemen alabilecekleridüşüncesinde de olmadılar.Kurtuluşun yolunun silahlı mücade-leden ve uzun süreli bir halk sava-şından geçtiğini bilerek mücadele etti-ler. Bu sonuca bilimsel düşünceler-le ulaştılar. Düşüncelerini hayatageçirirken; “Emperyalizmin tahak-kümüne, karşı-devrimin şiddetinekarşı, silaha sarılmaktan başka çareyoktur. Partimiz, kurtuluşun yolu-nu halkın silahlı savaşında gör-mektedir.” (Kızıldere AdalılarınTürküsü, Boran yayınevi, syf: 19)

diyerek, bu kararları ile 60 yıllık sağpasifist geleneği kırdılar.

“Silahlı mücadelenin ülkemiziçin geçerli olmadığını” söyleyen-lerden, henüz “koşullarının olma-dığını” savununlara kadar devrimkaçkınlarına karşı kararlı ve yoğun birideolojik mücadele verdiler.

“Olmaz”lara teslimolmayan devrimcilik

Kızıldere’yi yaratan, “imkansızıisteyen” devrimci kararlılık ve cüret-tir. O yıllarda bir yığın eski tüfekinuzlaşma teorileri yaptığı koşullarda,gencecik devrimci kadrolar silahlımücadeleyi savunmuş, sorunun ikti-dar mücadelesinden geçtiğini gör-müşlerdir.

Bu kararlılık, bu cüret ile müca-delenin en zor dönemlerinde tarihseladımlar atmıştır devrimciler. 1984yılında hapishanelerde gerçekleşti-rilen ölüm orucu böyle bir kararlılı-ğın sonucudur.

12 Eylül 1980’deki askeri faşistcunta, “dışarda” mücadeleyi geri-letip tüm gücüyle “içeride” tutsak-lara karşı saldırıya geçti. On binler-ce tutsağı teslim alarak, düşüncelerineihanet ettirecek, halkın kurtuluş umu-dunu ortadan kaldıracaklardı.

Nitekim Mamak, Diyarbakır gibihapishaneleri başlangıçta teslim alanfaşist cunta daha sonra tüm Türkiyehapishanelerinde “Tek tip elbise”saldırısını başlatarak, tutsaklara sondarbeyi vurmayı planlamıştı.

Tek tip elbisenin giyilebileceğinisavunup giyenlerin, direnişi gözealamadığı koşullarda, devrimcilerteslimiyete karşı ölüm orucu silahı-nı kuşanarak cevap verdiler.

Cuntanın saldırıları ve tek tipelbise konusunda hiçbir şey yapıla-mayacağını, ölüm orucu yapmanın“boşu boşuna ölmek” olduğunu, tektip elbisenin “devlet politikası”olması nedeniyle geriletilemeyeceğinisavunanlara karşın devrimciler, ölümorucuyla saldırılara ve teslimiyetekarşı direndiler.

Tek tip elbise saldırısı ve teslim

Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir!

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ18

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 19: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

alma politikaları böyle boşa çıkarıl-dı. Devrimci tutsaklar siyasi kimlik-lerini, inançlarını destanlar yazarakböyle savundular.

Devrimci tutsaklar, iradeleri,cüretleri ile inançsızlara inanç oldu-lar. Tek tip elbiseyi giymekten baş-ka yol yok diyenlerin, teslimiyete biradım daha kulaç atanların olduğukoşullarda direndi devrimci tutsaklar.

Olmazlara karşı mücadele, dev-rimci hareketin 1990 MartKararları’nın uygulanmasına kar-şı ayak direyen eski alışkanlıklarlamücadelesi sürecinde de yaşandı.

“Yolun Neresindeyiz” isimli bro-şürde etraflıca tartışılan kararlar iledevrimci hareket yeni bir süreç baş-latmak istiyordu. O nedenle tümilişkiler gözden geçirilmiş, yeni adım-lar atılarak silahlı mücadeleyi yük-seltecek bir program hayata geçiril-meye çalışılıyordu.

Bir yandan bunun hazırlıklarıyapılırken bir yandan da mücadele-nin önünde engel teşkil eden eski alış-kanlıklar ve kuralsız devrimcilik,şekilsiz örgüt alışkanlıkları dayatılı-yordu. Bu mücadele tam 1.5 yıl sür-dürüldü. Eski alışkanlıklarla hesap-laşılarak, hızımızı kesen, mücadele-yi geriye çeken tüm alışkanlıklarakarşı mücadele edildi.

Mücadelenin yükseltileceğineinanmayanların, “kadro yok” gerek-

çelerine, inançsızlıklarına karşın dev-rimci hareket yeni bir dönemi, atılımsürecini başlattı.

Olmazlara, imkansıza karşı müca-dele yaşamın değişik alanlarındasürdürüldü. Nitekim gençliğin ilkboy- kotu da “imkansız” görüleninbaşarılmasının somut örneklerindenbiriydi. Dev-Genç tarafından YÖK’ekarşı ülke çapında boykot önerildi-ğinde de bir çok çevre, “gençlikbuna hazır değil”, “olmaz” deyipboykot önerilerine karşı çıkılmıştı.

“Olmaz” denileni tek başınabaşardı Dev-Genç’liler. 6 Kasım1990’da ülke çapında boykotu örgüt-lemiş, YÖK’e karşı mücadelede cid-di bir adım atmıştı Dev-Genç’liler.Boykot sonraki yıllarda da devamettirilerek, her 6 Kasım’da YÖK’ekarşı güçlü bir mücadele geleneğiyaratılmıştı.

Her şeyi başarabiliriz!Yönetiminde devrimci memurların

olduğu KAM-SEN, BEM-SEN,SAĞLIK-SEN’li kamu emekçilerininilk sendikayı kurmaları, ilk grevlerihayata geçirmeleri de, 1990’ların baş-larında “imkansız” görülen adımlar-dı. Ama devrimci memurların meşru-luk bilinçleriyle cüret ve kararlılıkla-rıyla, imkansız görülenler başarıldı.

Olmaz denilenleri olur kılma ira-

desi, imkansız denilenleri gerçek-leştirme cüreti devrimcilerindir.Devrimcilerin gücü, başarma irade-si ve cüretine sahip olmasındadır.

Mücadelede önümüze hep engel-ler çıkacaktır. Her şeyden önce tetik-te duran ve işi bizi “ yok etmek olan”düşman faktörü vardır. Bir devrimcibütün bunlara rağmen hedefine doğ-ru yürür. Olmazları olur kılar.

O nedenle sürdürdüğümüz müca-delede başaramayacağımız hiçbirşey yoktur. Bir kez “imkansız”,“olmaz” kavramlarını düşünceleri-mizden atmak durumundayız.Olmazlarla düşünecek olursak, sos-yalizmin olmayacağına, devriminyapılamayacağına inanmak gerekir.

Oligarşinin ideologları, sefil teo-rileriyle, psikolojik savaş yalanlarıylahalkı sömürü düzeninin hiç yıkıl-mayacağına inandırmaya çalışırlar.Kısacası “düzen böyle gelmiş, böy-le gidecek”tir. Onlara göre “yıkıl-mayacak”tır.

Oysa biz bu düşüncelere karşı yıl-lardır savaşıyoruz. Ve tarihimiz,imkansız denilenlere karşın nasılçok şeyi başardığımızın sayısızörnekleri ile doludur.

Bu tarihten güç alarak, kitle örgüt-lenmelerinden, kampanyalara, müca-delenin değişik alanlarına kadar önü-müze çıkan tüm engelleri büyükküçük demeden aşacak ve geçeceğiz.

AKP ikti-darı, 4 milyardolarlık heli-kopter ihalesiniABD'ye verdi.

Türkiye buihalede 109helikopter ala-

cağını açıklamıştı. 109 helikopterinTürkiye'ye satışı için İtalyan AgustaWestland ile Amerikan Skorsky şir-keti birbiriyle rekabet ediyordu.Rekabetten Amerika galip çıktı.Obama, ihalenin Skorsky’e verilme-si için Tayyip Erdoğan’a bir mektup

yazdı. Daha önce İtalyan BaşbakanıBerlusconi de mektup göndermişti.Görüldüğü gibi, emperyalist devlet-ler, emperyalist tekellerin “iş takip-çiliğini” yapıyorlar.

Ülkemiz cephesine gelince; heli-kopterler ne için, kimin için alınıyor?Kime karşı kullanılacak? Bu konudahiçbir açıklama yapılmış değil. Amasoruların cevabını biliyoruz yine de.Helikopterler halka karşı kullanılacak.Artık hapishanelerde yaptıkları kat-liamlardan mahallelere sık sık yap-tıkları baskınlara, 1 Mayıs kuşatma-sına kadar her yerde, her şeyde

helikopterler kullanıyorlar. Halkıkorkutmak, sindirmek için!

Helikopterler, AKP iktidarının veAKP’nin polisinin halka karşı psi-kolojik savaşının en önemli araçla-rından biri haline geldi uzun süredir.

Şimdilik havada dolaşmakla yeti-niyorlar operasyonlarda. Yarın başkane amaçla kullanılacağı belli değildir.

Ama belli olan şudur: Yeni ihale-lerle yüzlerce helikopter daha alsanız,her mahallenin tepesinde sabit birhelikopter de uçursanız, halkı sindi-remezsiniz.

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

19

Yürüyüş

Sayı: 266

Oligarşi halka karşı silahlanmaya devam ediyor

Page 20: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Gazi'de Tutuklamalar Protesto Edildi

Yasemin Karadağ DerhalSerbest Bırakılmalıdır!

27 Nisan 2011 tarihinde Okmeydanı sokaklarındaterör estiren sivil polisler Yasemin Karadağ’ı gözaltı-na aldı. Polisler, Karadağ’ı sokak ortasında kaçırmış,yanında bulunan iki arkadaşının kafasına da silah da-yamışlardır.

Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yayınlayan Ok-meydanı Halk Cephesi, Yasemin Karadağ’ın beyin ka-naması geçirmiş, çok ciddi sağlık sorunları yaşayan biriolduğuna değinerek, gerek gözaltına alınış şekli, gereksede gözaltında yaşayacakları sonucu sağlığında oluşa-cak ciddi sorunlardan bizzat AKP ve onun polisinin so-rumlu olacağını söyledi.

Bu tür yöntemleri çok deneyen polisin bugüne ka-dar sonuç alamadığı gibi bundan sonra da sonuç ala-mayacağı; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mü-cadelesinin zaferine engel olamayacağı belirtildi.

Açıklamada ayrıca; “On yıllardır ülkemizde her 1Mayıs öncesi gözaltılarla, tutuklamalarla, katliamlar-la halkın 1 Mayıs’a katılımını engellemeye kalkışır fa-şist iktidarlar. Bu sene 1 milyon insanın katılması bek-lenen 1 Mayıs öncesi, bu yöntemleri boşa çıkaracak,1 Mayıs Alanı’na çok daha fazla insanı taşımak için dahafazla çalışacağız.

Yasemin Karadağlar faşizmin korkusudur. Korku-larını her geçen gün daha da büyüteceğiz.” ifadeleri-ne yer verildi.

İstanbul-Gazi Mahallesi’nde 9 Nisan'da gerçek-leşen polis operasyonunda gözaltına alınarak tutuk-lanan 14 Gazili için Koçgiri Platformu ve Pir SultanAbdal Kültür Derneği Sultangazi Şubesi birlikte dü-zenlediği eylemle tutuklamaları protesto etti.

22 Nisan Cuma günü, saat 19.00'da, Gazi Cemeviönünde bir araya gelen Gazililer “Tutuklanan Canla-rımız Serbest Bırakılsın” pankartını açarak eyleme baş-ladı. Cemevi önünde cadde tek taraflı trafiğe kapatıl-dı. Basın açıklamasını PSAKD Genel Başkan Yar-dımcısı Hüseyin Güzelgül okudu. Yapılan açıklama-da: “Alevi yol erkanı üzerinden örgütlenme çalışma-sı yapan PSAKD Sultangazi şube yönetici ve üyele-ri, Koçgiri Platformu sözcüsü gene musahip kurum-larımızdan Gazi Özgürlükler Derneği çalışanları geceyarıları kar maskeli, uzun namlulu, helikopterli timlerceevleri basılarak, evleri talan edilerek, işkenceyle gö-zaltına alınmışlardır. Bu uygulama nezdinde tüm Al-evi halkına ve muhalif halka gözdağı verilmeye çalı-şılmıştır.” denildi. Gazi'de tutuklananların derhal ser-best bırakılması istendi.

Halk Cephesi ve birçok demokratik kitle örgütünündestek verdiği eylemde; “Tutuklananlar Serbest Bıra-kılsın, Baskılar Bizi Yıldıramaz, AKP Halka Hesap Ve-recek, Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarıatıldı.

İzmir’de UmudunKuruluşu Kutlandı

İzmir Halk Cephesi 22 Nisan2011 tarihinde Umudun kuruluşunukutlayarak, devrim şehitlerini andı.

Anmaya “Hoş Geldiniz” ko-nuşmasıyla başlayıp, tarihimizinve şehitlerimizin anlatıldığı bir me-tin okundu. Bağımsız ve sosyalistbir ülkenin kurulacağına dair şe-hitlerimize söz verildi, okunan şii-rin ardından, umudun kuruluşunun17. yılı kutlandı. Kızıldere marşısöylendikten sonra anma sona erdi.

Mersin’deFilistin halkıile dayanışma

Mersin Halk Cep-hesi, Filistin halkı iledayanışma kampan-yası çerçevesinde ça-lışmalarını sürdürüyor.

26 Nisan’da Çarşımerkezinde esnaflara300 bildiri dağıtılarakFilistin halkının haklımücadelesi anlatıldı.

ÇHD’den Polis Kuruşunuyla KatledilenHalil İbrahim Oruç’un Ailesine TaziyeÇağdaş Hukukçular Derneği 24 Nisan 2011 günü bir açık-lama yaparak Diyarbakır’da polis tarafından katledilen Ha-lil İbrahim Oruç’un ailesine taziyede bulunarak, Kürt hal-kının mücadelesine destek verdiler. Avukatların açıkla-masında şu ifadeler yer aldı: “Halil İbrahim Oruç’un ai-lesine taziyede bulunmak, onların şahsında Kürt halkınınonurlu mücadelesiyle dayanışma duygularımızı iletmek üze-re buradayız. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi,İstanbul, Ankara, İzmir ve Şırnak Şubesi’nden üyelerimizile birlikte halkın üzerine ateş açan, pervasızca şiddet kul-lanan kolluk görevlilerini, onları sevk ve idare eden mül-ki amirleri ve bağlı bulundukları hükümeti telin ediyoruz.”

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ20

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

OKMEYDANI GAZİ

Page 21: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Halk Cephesi’nin 17 Nisan2011’de Bağımsız Türkiye hedefiyledüzenlediği Grup Yorum konserineyurdun her tarafından katılım oldu.Tam 150 bin kişi Bağımsız Türkiye is-teğini ve emperyalizme olan öfkesi-ni dile getirdi. Yazı dizimizin başın-da halkımızın anti-emperyalist yö-nünün güçlü olduğunu söylemiştik.Bağımsız Türkiye Konseri bunu birkez daha gösterdi.

Dizimizin bu bölümünde 2009yılında ABD Devlet Başkanı Oba-ma’nın Türkiye ziyaretine, Halk Cep-hesi’nin 2009 yılında İncirlik Üssü ka-patılsın talebiyle başlattığı imza kam-panyasına ve İncirlik yürüyüşüne,2010’da yapılan NATO ve IMF zir-veleri protestolarına ve Bağımsız Tür-kiye hedefli Grup Yorum konserineyer vereceğiz.

***

İsrail’in Gazze katliamıprotesto edildi

İs ra il’in Gazze’ye 27 Aralık2008’den 18 Ocak 2009’a kadar sür-dürdüğü saldırı so nu cun da 1500’ünüze rin de Fi lis tin li kat le dil di, 5 bi ne ya -kın Fi lis tin li de ya ra lan dı. Halk Cep -he si “Gaz ze’de Vu ru lan Dün ya Halk -la rı dır” di ye rek 27 Ara lık ’ta baş la yanbom bar dı ma nı bir çok il de yap tı ğı ey -lem ler le pro tes to ede rek di re ni şi sa -hip len di.

Obama ülkemizdendefol!

ABD Başkanı Barack Obama, 5Nisan’da ülkemize geldi. TBMM’degrubu bulunan düzen partilerin li-derleriyle görüşmeler yaptı.

TBMM Genel Kurulu, 6 Nisan’daObama’yı dinlemek üzere “özel gün-demle” toplandı. Obama alkışlararasında girdi Meclis’e. Obama’nınTBMM kürsüsünde Ermeni mesele-si, Kürtler’in hakları, gayri müslimazınlıkların taleplerine dair yaptığıimalı, muğlak konuşması, tüm vekillerelleri patlayıncaya kadar alkışladılar.

Obama’yı alkışlayan sadece mil-letvekilleri de değildi. İşbirlikçi ordu-nun en üst komuta kademesi de ora-daydı. Meclis’te kendilerine ayrılanözel locadan efendileri Obama’yı din-lediler. Oysa, Obama’yı dinlemeye ge-len generaller, 22 Temmuz 2007 se-çimlerinden beri meclise adımlarını at-mamışlardı. Gelmeme nedenleri iseDTP’nin meclisteki varlığıydı. “Te-rörist”ti DTP’liler onlara göre. “Terö-ristlerle” aynı çatı altında olamazlar-dı. Fakat şimdi efendileri gelmişti.Meclise gitmediklerinde efendilerinikızdırabilirlerdi. Bu nedenle meclisi“boykot”tan kuzu kuzu vazgeçtilerve mecliste emperyalist efendilerini el-leri patlayıncaya kadar alkışladılar.

Dışarıda ise “Obama ülkemizdendefol” diyen devrimcilere karşı tambir terör estiriliyordu. İstanbul veAnkara’da Obama’nın geçtiği tümyollar trafiğe kapatıldı. Obama’nınuçağı havada iken havalanan heruçağın Amerikan jetleri tarafından vu-rulacağı açıklandı. Obama’nın gü-venliği için hava, kara, deniz tüm yol-lar kapatılmıştı. Ancak bütün bunla-ra rağmen Obama devrimciler, anti-emperyalistler tarafından eylemlerleprotesto edildi.

Halkların katiliİncirlik Üssü kapatılsın

Halk Cephesi 2009 Ekim ayının

başında “İn cir lik Üs sü Ka pa tıl sın,Ame ri ka De fol, Bu Va tan Bi zim”kam pan ya sı baş lat tı. Kam pan ya kap sa -mın da İs tan bul, An ka ra, İz mir, Es ki -şe hir, Ada na, Edir ne, Ela zığ, Kars Ko -cae li, Ma lat ya, Mer sin, Der sim, Sam -sun, Bur sa gi bi il ler de İncirlik Üs-sü’nün kapatılmasını isteyen göste-riler, basın açıklamaları, duvar yazı-lamaları yapıldı. Yüz binlerce bildi-ri dağıtıldı. Amerika’yı teşhir edenkuşlamalar, pullamalar yapıldı, elilanları dağıtıldı, yüzlerce pankartasıldı. Amerikan’ın katliamlarını an-latan resim sergileri açıldı, sinevizyongösterimi yapıldı. Mahallelerde kapıkapı dolaşılıp İncirlik Üssü’nün ka-patılması için imzalar toplandı. Şehirmerkezlerinde ve gecekondu mahal-lelerinde imza masaları açıldı. “Ame -ri ka De fol, Bu Va tan Bi zim” kon-serleri düzenlendi. Anadolu’nun birçok ilinden Cepheliler’in, vatanse-verlerin katılımıyla, İstanbul’dan İn-cirlik’e bir yürüyüş yapıldı. 30 Mart2010’a kadar süren kampanyayla an -ti-em per ya lizm bay ra ğı nı ül ke mi zindört bir ya nı na ta şı dı.

Kampanya kapsamında yapılan bazı eylemler

10 Ekim 2009’da Dev-Genç 40. yı-lını İs tan bul Ok mey da nı Si bel Yal çınPar kı’nda yaptığı geceyle kutladı;gecenin temel sloganı şuydu: “Ame -ri ka De fol, Bu Va tan Bi zim”. Ay nıgün Dev-Genç’li ler, 40. yıl la rı ne de -niy le ABD Bü yü kel çi li ği önün deem per ya liz me kar şı bir eylem yaptı.

- 20-22 Ka sım 2009, Halk Cep -

7

Anti-emperyalist mücadelemiz

“Amerika Defol Bu Vatan Bizim” konserleri10 Ocak’ta Antalya'da

15 Ocak’ta Samsun’da

16 Ocak’ta Ankara’da

22 Ocak’ta Adana’da

23 Ocak’ta Antakya’da

20 Şubat’ta İstanbul Sarıgazi

28 Şubat’ta İstanbul Maltepe

sürecek!

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

21

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 22: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

he si İncirlik’e yürüyor: 20 Ka -sım’da İs tan bul Dol ma bah çe’deAmerikan bayrağının yakıldığı bireylemle yürüyüş başladı. Cepheli-ler Ko cae li, Bur sa, Es ki şe hir, An ka -ra gi bi şe hir mer kez le rin de yü rü yüş -ler ya pa rak 22 Ka sım’da Ada naİn cir lik Ame ri kan Üs sü’ne ulaş tı lar.İstanbul’dan 200 kişiyle başlayanyürüyüş Edirne’den, Kocaeli’den,Bursa’dan, Çanakkale’den, Eski-şehir’den, İzmir’den, Antalya’dan,Ankara’dan, Samsun’dan, Malatya,Elazığ ve Dersim’den, Mersin'den,Antakya'dan, İskenderun'dan veAdana’dan katılımlarla 400 kişiyleİncirlik Üssü’ne yüründü. Üssünönünde yapılan eylemlerle Ameri-ka’nın katliamcılığı ve oligarşinin iş-birlikçiliği teşhir edilerek eylembitirildi.

- 27 Ara lık-9 Ocak “AmerikaDefol Bu Vatan Bizim” diyenlerelinç saldırısı: Edir ne Genç lik Der ne -ği’nden üç öğrenci kampanya bildi-rileri dağıtırken 18 Ara lık’ta polis ta-rafından gözaltına alındı ve tutuklan-dı. Tu tuk la nan la rın ser best bı ra kıl ma -sı için im za kam pan ya sı baş la tanEdir ne Genç lik Der ne ği üye le ri ne 27Ara lık’ta po lis le rin kış kırt ma sıy la birgü ruh ta ra fın dan linç sal dı rı sı ger çek -leş ti ril di. Linçcilerden bir teki bile gözaltına alınmazken, linç saldırısınauğrayan 8 kişi gözaltına alındı, bun-lardan 2’si tutuklandı.

27 Ara lık’taki linç sal dı rı sı nı pro -tes to et mek için İs tan bul ve Kırkla-reli’nden otobüslerle Edir ne’ye gelenHalk Cep he li ler, Edir ne gi ri şinde po-lis tarafından şehire sokulmayıncaotobanda direniş başladı. Halk Cep-heliler Edirne’ye girmelerine izinverilene kadar oradan ayrılmayacak-larını açıkladılar. Direnen Halk Cep-heliler’e karşı polis sivil faşistlerlebirlikte ikinci bir linç saldırısı dahayaptı. Aynı gün Kars ve Er zin canGenç lik Der ne ği üye le ri de saldırıla-rı protesto ettikleri için polis ve sivilfaşistlerin linç saldırısına uğradı.

9 Eylül’e kadar Edirne girişindebekleyen Halk Cepheli’lerden 30 ki-şilik bir grup polisin, jandarmanın ve

linçcilerin barikatlarını aşarak Edir-ne’ye girdi. 27 Aralık’da ilk linç sal-dırısının olduğu yerde basın açıkla-ması yaparak saldırıları kınayan HalkCepheliler’e sivil polisler ve faşistlertarafından bir kez daha saldırıldı.

Kampanya boyunca; toplam 575bin adet bildiri, 500 bin el ilanı, 200bin pul, 150 bin afiş basıldı. Yurdundört bir yanında yüzlerce pankartasıldı. Yüzlerce duvar yazılamalarladonatıldı. İmza kampanyasıyla onbinlerce insana ulaşıldı. Bursa’danKars’a, Hatay’dan Samsun’a yurdundört bir yanında düzenlenen konser-lerle “Amerika defol!” haykırışı bü-

yütüldü.

Afganistan’a asker gönderil-mesine protesto: Halk Cephesi 16Ocak 2010’da Haliç Kongre Merke-zi’nde “2010 İstanbul Avrupa KültürBaşkenti” kutlamalarının yapıldığısırada kongre merkezi önünde yaptı-ğı eylemle Afganistan’daki emper-yalist işgali ve asker gönderilmesiniprotesto etti.

Devrimci İşçi Hareketi 21 Şu-bat’ta İstanbul’da "Amerika'ya Kar-şı Türküler" gecesiyle “Amerika Ül-kemizden Defol” dedi.

318 Bin imza: “İncirlik Üssü Ka-patılsın”: Halk Cephesi’nin ülke ça-pında düzenlediği "İncirlik Üssü Ka-patılsın" talebi ile toplanan imzalar,

28 Mart’ta İstanbul'da Gazi Mezar-lığı’nda Dayı'nın mezarı başındatoplanılarak TBMM’ye götürülmeküzere Ankara'ya otobüslerle hareketedildi. Kocaeli, Bursa, ve Eskişehir’inşehir merkezlerinde yürüyüşler ya-pılarak 29 Mart'ta Ankara'da Ana-dolu'nun diğer illerinden gelenlerlebuluşuldu. Abdi İpekçi Parkı’ndakampanyaya ilişkin yapılan açıkla-manın ardından toplanan 318 binimza TBMM'ne götürüldü. Aynıgün Ankar Karşıyaka Mezarlığı’ndaMahir Çayan'ın mezarı başında ya-pılan anmadan sonra da Kızılde-re'ye hareket edildi.

Halkların katili NATO, ülkemizden defol!

4-5 Şubat 2010 tarihlerinde İs-tanbul’da NATO üyesi 28 ülkeninkatılımıyla yapılan “NATO Sa-vunma Bakanları Gayriresmi Top-lantısı”, 5 Şubat günü Taksim GeziParkı’nda yapılan bir eylemle pro-testo edildi. Halk Cephesi, BDSP,Devrimci Proletarya, DHF, Kaldı-raç, Mücadele Birliği, Partizan veProleter Devrimci Duruş tarafındangerçekleştirilen eylemde “HaklarınDüşmanı NATO Defol” yazılı pan-kartla Elmadağ durağına kadar biryürüyüş yapıldı.

Eyüp Baş UluslararasıEmperyalist Saldırganlığa

“ABD De fol” hay kı rı şı nı da ha dagüç len di re ce ğiz! Em per ya liz me da ha

bü yük dar be ler vu ra ca ğız!Em per ya liz me karşı savaşmayanlar,halkın kurtuluşunu sağlayamaz! Bu

kav ga em per ya liz mi ül ke miz den

ko vun ca ya ka dardır!

Korkularınızı Büyüteceğiz“Tür ki ye'de ki Ame ri kan

va tan daş la rı nın, özel lik le sü re ge len'Ame ri ka De fol, Bu Va tan Bi zim'

kam pan ya sı ve te rör ör gü tüDHKP-C'nin yıl dö nü mün de

bek le nen olay lar ışı ğın da tem kin liol ma la rı ge rek mek te dir.

“Tür ki ye'de ki Ame ri kan ve/ve yaTürk-Ame ri kan kül tü rel ve ti ca riku ru luş la ra yö ne lik ey lem le ringö rül me si ola sı lık da hi lin de dir.Ame ri kan va tan daş la rı na üstdü zey de tem kin li ol ma la rı ve

gü ven lik bi lin ci ni ar tı ra cak uy gunadım lar at ma la rı ge rek ti ği ni

ha tır la tı rız.”

ABD Dışişleri Bakanlığı

İncirlik Yürüyüşü

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ22

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 23: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Karşı Halkların BirliğiSempozyumu

Halk Cephesi 2009 yılında 4-6Aralık tarihleri arasında Eyüp BaşUluslararası Emperyalist Saldırgan-lığa Karşı Halkların Birliği Sem-pozyumu’nu düzenledi. Halk Cephesitemsilcisi olarak çalışmaları yürütenEyüp Baş'ın sempozyumdan bir ayönce şehit düşmesi nedeniyle sem-pozyum'a katılan ülkeler tarafındansempozyuma Eyüp Baş’ın adı veril-di. Sempozyuma Filistin, Irak, Mısır,Arjantin, Lübnan, Ürdün, Venezuel-la, Honduras, Bulgaristan, Yunanis-tan, Rusya, İtalya ve Bangladeş’tenanti-emperyalist örgütlerin temsilci-leri katıldı.

Eyüp Baş Uluslararası Emperya-

list Saldırganlığa Karşı HalklarınBirliği Sempozyumu’nun ikincisi2011’de 25-26-27 Şubat tarihlerindeİstanbul’da yapıldı. SempozyumaBelçika, Tunus, Lübnan, Irak, Suri-ye, Filistin, Batı Sahra / Fas, Mısır,Venezuella, Hindistan, Filipinler,Hollanda, Bulgaristan, Yunanistan,Honduras, Bangladeş, Almanya veİngiltere’den çok sayıda anti-em-peryalist, ilerici, devrimci örgüt veparti temsilcileri katıldı.

150 bin kişilik halk denizi:Yaşasın Tam BağımsızTürkiye!

Halk Cephesi 17 Nisan2011’de İstanbul Bakırköy Cu-martesi Pazarı Alanı’nda uzun sü-redir çalışmasını yürüttüğü Ba-ğımsız Türkiye Konseri’ni dü-zenledi. Konsere ülkemizin dörtbir yanından 150 bin kişi katıldı.Bağımsızlık konseri için hedefbüyüktü. “Ortak Düşman Ameri-ka”dır ve “Amerika Defol Bu Va-

tan Bizim” kampanyalarında GrupYorum Anadolu’nun dört bir yanın-da konserler yapmıştı. Bu sefer HalkCephesi’nin “Bağımsız Türkiye”çağrısına tüm Anadolu davetliydi.Çünkü bu konser aynı zamanda ba-ğımsızlık uğruna toprağa düşen şe-hitlerimizin anısına yapılıyordu. HalkCephesi’nin Bağımsız Türkiye çağ-rısı karşılıksız kalmadı. Tam 150bin kişi Bakırköy Cumartesi PazarAlanı’nı doldurdu. Bakırköy Cu-martesi Pazarı Alanı Yorum’um Ba-ğımsız Türkiye konseriyle Bağım-sızlık Meydanına dönüştü.(Bitti)

Bağımsız Türkiye Konseri

ABD Merkezi Haberalma Teşki-latı (CIA) Başkanı Leon PanettaMart ayı sonunda Türkiye'ye gizlicegeliyor. 5 gün boyunca Ankara’daMİT Müsteşarı Hakan Fidan, Hü-kümet ve Genelkurmay’dan yetki-li kişilerle görüşüyor.

Katil CIA Başkanı beşgün bo-yunca yaptığı görüşmelerde “Arap is-yanları”nı değerlendirmişler. Uşak-ları yapılan görüşmelerde bölgenin“hassasiyetleri” hakkında rapor ver-miş. Türkiye-İsrail ilişkileri, Türki-ye- ABD-Irak ortak istihbarat pay-laşımı, Afganistan'da ortak işbirliği vePKK'nin faaliyetleri ele alınmış. Lib-ya'nın durumu "kriz" olarak, de-ğerlendirilirken, Suriye'nin durumu,"kritik eşik" olarak tespit edilliş.

Esad'ın acil adım atmaması ha-

linde ülkenin ciddi bir iç kargaşayasürükleneceği, ve Suriye'deki rejimdeğişikliği görüşülmüş.

İşbirlikçi AKP, tam bir riyakarlık...Ortadoğu halklarının dostu gibi gö-rünüyor. Fakatt ortadoğu halklarınınkanını akıtmak için Amerika adına ça-lışmalar yürütüyor. Ortadoğu ülke-lerinde olası gelişmelere ilişkin se-naryolar üretmiş eferdisine rapor ha-line veriyor.

"Gizli kod"la belirlenen senaryokriterleri şöyle belirlenmiş: “Ülke-lerdeki liderlerin durumu, gücü,İsyanın dağılımı, katılım oranı, İs-yan çıkan ülkedeki Türklerin varlı-ğı, "Askeri operasyon" ve "insaniyardım" gerekliliği durumu..”

Bırakın "insani yardım" yalanla-rını katliam planlarınızı açıklayın...

Bir katil, bir kasap!CIA Başkanı Panitta’nın

5 gün boyunca ülkemizde ne işi vardı?

� CIA Başkanı ile 5 günboyunca gizli saklıhangi katliam planınıyaptınız? AÇIKLAYIN!

� Vatanımızı hangi kanlıplanlarınızın karargahıhaline getirdinz?

� Esat ailesinin cangüvenliği dahil pazarlıkyaptıkları söyleniyor...Suriye halklarını hangihesaplarınızda pazarlıkkonusu yapıyorsunuz?

CIA Başkanı Leon Panetta

UMUDU BÜYÜTELİM 23

Page 24: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Binlerce liselinin üniversite sı-navında soruların şifrelerinin gerici-lere verilmesini ve sınav sisteminiprotesto için başlattığı eylemlere sal-dıran Tayyip Erdoğan, liseli gençli-ği tehdit etmişti.

“Gerekirse biz de Taksim’de 5bin, 10 bin genç yürütürüz” diyerekErdoğan aynı zamanda linçci kültü-rünü de ortaya koymuştu.

Erdoğan’ın bu açıklamalarına fa-şist şef Devlet Bahçeli cevap verin-ce, onlar açısından yeni bir tartışmakonusu ortaya çıktı.

Seçim nedeniyle Kırıkkale ve il-çelerinde miting yapan faşist şefBahçeli bu konuda şöyle diyordu;

“Kimin karşısına kimi çıkarı-yorsun? Sayın Erdoğan on bin mi-lisinle Taksim’e gel, ben de bin boz-kurtumla oraya geleyim. İnanıyorumki Kasımpaşa’ya kadar ardına bak-madan kaçacaksın. Onun için aklı-nı başına al, kuru sıkı atma, sözdekabadayılık yapma.”(Milliyet, 22Nisan 2011)

Erdoğan da Bahçeli’ye şu cevabıverdi:

“... sen bozkurtlarla mı dolaşı-yorsun? Ben bozkurtla dolaşmıyo-rum, ben eşrefi mahluk olan insan-larla dolaşıyorum... Ha benim kal-kıp da gençleri illegal örgütlerinyürütmesi karşısında, gerekirse bizde Taksim’de 5 bin 10 bin genç yü-rütürüz diyorsak, bunun sebebi il-legal örgütlere karşıdır.” (Haber-Türk, 22 Nisan 2011)

Ortada milisler, bozkurtlar ciritatıyor. Ve bunları çok kolay telaffuzediyorlar.

Tartışma kim daha çok linçci tartışmasıdır

Erdoğan ile Bahçeli “bozkurt”ve “milis” tartışmasını asıl olarakkendi aralarında yapmaktadırlar. Herikisi de, halka ve devrimcilere karşı

saldırmakta, katliam yapmakta bir-birinden mahirdir.

“Henüz 14-15 yaşlarındayız...‘Bozkurt’ bizdik, bu memleketin tekve asli sahibi ülkücüler... Tilki ise dı-şımızdaki herkes; ama daha çok dakomünistler...

Komünist ve solcular dinsizdi,onun için düşmandık, onun için‘bozkurt’un pençeleri altında canvermeleri gerekiyordu.” (HüseyinYılmaz, Bugün, 19 Nisan 2011)

Eski bir faşist olan Bugün yazarı-nın anlattığı dönem, sivil faşist kat-liamların yoğun yaşandığı 12 Eylül1980 öncesi yıllardır.

O yıllarda, “bozkurtların pençe-leri altında” binlerce insan faşist ol-madığı, faşizme karşı olduğu içincan verdi. Emperyalizmin uşağı, elikanlı katil sürüsü “bozkurtlar”, kah-veleri, otobüsleri, okul çıkışlarınıkurşunlayıp, bombalayarak binlerceinsanı katlettiler. Maraş, Çorum gibikatliamlar örgütlediler.

Oligarşi, çıkarları için “bozkurt-lar” ı halkın yükselen mücadelesinekarşı kullandı. Halkı sindirmek, pa-sifize etmek için “bozkurtlar” tara-fından katliamlar yapıldı.

Ayrıca, Tayyip Erdoğan’ın anti-ko-münist gerici çizgisi her fırsatta on-ların halka ve devrimcilere saldırısı-na, katliamlarına tanıktır. Kanlı pa-zarlardan Sivas‘ta diri diri yaktıkla-rı aydınlara kadar onların da elindehalkın kanı vardır.

Onun içindir ki, Erdoğan kolay-lıkla, “Taksim’de 5 bin 10 bin gençyürütürüz diyorsak, bunun sebebi il-legal örgütlere karşıdır.” diyerekyeni linçlere davetiye çıkarmaktadır.

Kaldı ki, 2005’ten beri Erdoğanile Bahçeli linç saldırılarında ortak ha-reket etmişlerdir. Bahçeli’nin boz-kurtları ile Tayyip’in milisleri bir-liktedirler.

TAYAD’lılara saldıran linçciler işte bu“bozkurtlar” ve ‘genç’lerdi

Linçlerde Erdoğan’ın “milisleri”ile Bahçeli’nin “bozkurtları” dev-rimcilere ve halka karşı birlikte ha-reket ettiler, ortak saldırılar örgütle-diler. Linç güruhlarını özellikle bizekarşı kullandılar.

21 Mart 2005’de Mer sin’de kiNew roz kut la ma la rın da devreye so-kulan “bay rak pro vo kas yo nu”ylaşo ve nizm kışkırtıldı.

Nitekim ilk linç saldırısı çok geç-meden devreye sokuldu. 6 Ni san2005’de Trab zon'da ha pis ha ne ler de -ki tec ri tin kal dı rıl ma sı için bil di rida ğı tan TA YAD'lı la ra ya pı lan linçsaldırısı ile linçler başlatılmış oldu.Linçler, AKP’nin halka karşı saldırı-larının ayrılmaz bir parçası olarak bu-güne kadar da sürdürüldü.

AKP şovenizm ile zehirlediği kit-lelerin linç saldırıları ile önünü açar-ken, linç saldırılarının diğer bir unsuruda faşist MHP’liler ve BBP’lileroldu. AKP ile birlikte MHP’li veBBP’li faşistler de neredeyse bütünlinç saldırılarının örgütleyicisi oldu-lar.

AKP iktidarı, daha Trabzon’dakiilk linç saldırısında Tayyip Erdo-ğan’ın ağzından linç saldırısını sa-hiplenip, linçcileri korudu. Ve butablo istisnaları dışında her linç sal-dırısından sonra tekrar tekrar günde-me getirildi.

Son dönemdeki linç saldırılarıiçinde belki de en kapsamlı saldırı-lardan birini TAYAD’lılar geçen yıl kiAnkara yürüyüşü sırasında yaşadılar.

İs tan bul-Kar tal’dan 18 Ey lül

AKP ve MHP’li faşistler linç saldırılarında ortaktır!

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ24

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 25: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

2010’da Ankara’ya doğru yola çıka-rak Ankara yürüyüşünü başlatan TA-YAD’lılar bü yük bir ka rar lı lıkla yol-larına devam ettiler.

Yü rü yü şün hemen her ki lo met re -sin de AKP’nin po li si ile bir ira de ça -tış ma sı yaşandı. Ve bu çatışma gün-lerce devam etti. Özellikle faşist, ge-rici örgütlenmeler içinde yeralan ke-simleri yalanlarla kışkırtarak, şove-nizmi kullanarak aralarında yaşlı tut-sak yakınlarının da olduğu TA-YAD’lılara saldırtmak için her yön-temi kullandılar.

Nitekim AKP’nin polisi Kaynaş-lı’da sivil faşistlerin ve gericilerin dearalarında olduğu bir linç güruhunuTAYAD’lılara saldırtmayı başara-caktı.

Ve buradan başlayarak, Ankara’yakadar TAYAD’lılar bir çok noktadalinç saldırısına uğradılar. Hatta öyle

dönemler oldu ki, TAYAD’lılar birgünde tam 3 kez linç saldırısı ilekarşılaştılar.

Demokratik mücadele olmasın diye saldırdılar

TA YAD’lı la r 12 gün son ra An-kara‘ya geldiklerinde, yeni bir linç vegö zal tı saldırısı ile kar şı laş tı lar.

AKP’nin po lisi, TA YAD’lı la rakar şı yol lar da, fa şist linç gü ruh la rı nıyö net ip saldırtmıştı. İşte bu linç gü-ruhları saldırırken, ne Erdoğan ne deBahçeli farklı düşünmüyor, linç sal-dırılarını onaylıyorlardı. Onaylama-nın da ötesinde birçok yerde örgüt-leyen de bizzat kendileriydi.

Tüm bu saldırıların, linç güruhla-rının devreye sokulmasının nedenle-ri vardı elbette.

Oligarşi Erdoğanlar’ın, Bahçeli-

ler’in “bozkurtlarını ve milislerinikullanarak” bu ülkede demokratikmücadele bir daha verilemez durumagelsin diye linç politikasını devreyesokmuştur.

Halkın hemen her kesimi hakkınıarayamaz duruma gelsin, faşist ikti-dara itaat etsin diye saldırıp, sindir-meye çalıştılar. Ancak faşist güruh-ların linç saldırıları karşısında sin-meyenler de vardı.

Devrimciler bu saldırılar karşısındageri çekilmedi. Tüm halka ve sola dalinç güruhlarının saldırılarını boşa çı-karmak için ortak hareket edilmesini,linç saldırıları karşısında geri çekilme-yip, mücadeleyi kararlı bir biçimde sür-dürmek gerektiğini anlattılar.

Linçler karşısında hep ısrarlı ol-duk. Bir yandan da gerçekleri anlat-tık. Gerçekler linç güruhlarının oli-garşi tarafından kullanıldığıydı.

“İktidarı elinde bulunduran bir si-yasetçinin ‘ayaklar altına almak’ifadesi çok doğal olarak beni kor-kuttu.” diyordu Hürriyet gazetesi ya-zarı Ertuğrul Özkök.

Özkök, “Artık haddimi ve ko-numumu bileceğim” (Hürriyet, 23Nisan 2011) başlığıyla yazdığı bir ya-zıda, AKP Genel Başkan YardımcısıHüseyin Çelik’in bir yazısı ile ilgiliolarak basın toplantısı düzenleyip,kendisini tehdit etmesi karşısındabeyaz bayrak çekip, teslim oldu.

Kendisini “ayaklar altına al-mak”tan söz eden Hüseyin Çelik’inaçıklamaları karşısında Özkök, “ken-di adına, ailesi adına, çalıştığı yer adı-na” korktuğunu yazıyordu.

Arkasından da, “O nedenle, bun-dan böyle, bu konulara girmemeye,girersem de görüşlerimi mümkün ol-duğunca temkinli yazmaya gayretedeceğim.” diyordu.

Korktuğunu söyleyen Özkök,

AKP’nin istemediği şeyleri yazma-yacağını ilan etmiş oldu böylelikle.Özkök, öylesine çürümüş bir kişilik-tir ki, bir tehdit karşısında kendi dü-şüncelerini bir kenara atmayı, yaz-mamayı, normal bir şeymiş gibi söy-leyebilmektedir.

Çelik’in tehditleri karşısında duy-duğu korku ile pespaye düşünceleri-ne bile sahip çıkmaktan acizdir Öz-kök. O çıkarlarını savunduğu düzeniçin hemen her tür pis işin içinde yeralmıştır.

Gerçi, Özkök’ler tehditin ne ol-duğunu iyi bilirler. Zira köşesindenbugüne kadar tehdit etmediği kişi yokgibidir.

İktidar çatışmasında, o silah bugünkendisine dönmüştür. Tehdit ve kor-ku karşısında o sefil düşüncelerini sa-vunamamış, korkup onursuzca beyazbayrağı kaldırmıştır.

Çelik gibi pis bir işbirlikçinintehditlerine boyun eğerek, bundan

b ö y l eA K P ’ n i nistediği gibidavranaca-ğını yaza-rak, nedamet getirmiştir. Korku ru-huna sinmiş, tüm dünyasını alt üst et-miştir. Bugüne kadar köşesinden her-kese akıl vermeyi, herkesi düzen adı-na hizaya çekmeyi iş edinen Özkök,acınacak ve zavallı bir durumdadır.Düzene uşaklık yapması da onu kur-taramamıştır. Kalemini alçakça hal-ka ve devrimcilere karşı kullanmıştır.Düzeni sırtına alınca güçlüdür; amatersi durumda bir korkak, bir zavallıolduğu açığa çıkmıştır.

O hep korku ile yaşamıştır. En bü-yük korkularından birinin “tekrarDışkapı-Çinçin dolmuşlarına binmekzorunda kalmak” olduğunu söylemiş,o nedenle, düzene yalakalıkta, düze-ni savunmakta sınır tanımamıştır.

Ama oligarşiye yıllarca hizmeti deonu tehdit edilmekten kurtaramadı...

Düşüncelerine sahip çıkmayanların namusu yoktur

UMUDU BÜYÜTELİM 35

Page 26: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

AKP Elmalı İlçe Teşkilatı, eski başbakanlardan Bü-lent Ecevit’le Tayyip Erdoğan’ın emperyalizmle ilişki-sini kıyaslayan bir afiş yapmış.

AKP’nin tarihi, işbirlikçiliğin tarihidir. Ancak AKP iri-li ufaklı birçok konuda olduğu gibi, gerçeğin tam tersi üze-rinden politika yürütmektedir. Bu afiş de bunun bir ör-neğidir.

Afişin sol tarafı gerçektir. CHP’liler afiş için, “Bu, yıl-larca bu ülkeyi yönetmiş sayın Ecevit’e haksızlıktır. Ha-karettir, aşağılamadır” diye itiraz ederlerken, haksızdırlar.Evet o afişte bir hakaret ve aşağılama vardır; ancak buemperyalizmin ülkemizi aşağılamasıdır. Afiş gerçekte em-peryalist ülke liderlerinin -elbette özel olarak da Ameri-kan emperyalizminin liderinin- yeni sömürge ülkelerinpolitikacılarına davranışının tipik göstergesidir.

Tipik olmayan, gerçek olmayan afişin sağ tarafıdır.

AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın ne ABD’ye kafa tu-tacak, ne Obama’ya akıl verecek durumu yoktur. AKP’ninAmerikan emperyalizminden farklı bir politikası yoktur.

2007 seçimlerinde emperyalizmin sözcülerinden biriolan ‘The Economist’in “Demokrasiye en büyük hiz-met AKP’yi seçmektir” diye kapak yapması bile, tek ba-

şına AKP’nin konumunu göstermeye yeter. Emperyalizm,her halde kendisine kafa tuttuğu için değil, tam tersine,boyun eğdiği için desteklemişdir AKP’yi.

Tayyip Erdoğan’dan emperyalist liderlere kafa tutanbir kahraman, AKP’den emperyalizme karşı politikalarizleyen bir parti imaji yaratmak, gerçeğe saygısızlık veişbirlikçiliği gizlemektir ve bu da işbirlikçiliğin bir baş-ka biçimidir.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Cüneyd Zapsu’nunAmerikan emperyalizmine açıkça “Tayyip Erdoğan’ı de-liğe süpürmeyin, kullanın” dediği bir ülkedir burası.

Bunu söyleyenlerin yukarıdakigibi bir afiş yapması utanmazlıkdeğil de nedir? Erdoğan’ın şu söz-lerinin Ecevit’in Clinton karşısın-da esas duruşta durmasından birfarkı var mıdır: “ABD iş dünyası-nın, Türkiye'nin sunduğu fırsatla-rı keşfetmesini istiyoruz. Bu keşfinaslında yapılacağından endişemyok ,ama acele edilmesini istiyo-rum.”

Ecevit’in Clinton karşısındakiesas duruşunu eleştirenler, kendi-lerinden o kadar eminseler, sağ ta-

rafa da Erdoğan’ın Obama’yla ilgili şu sözlerini koysunlar:“Obama’nın Türkiye’ye gelmesinden rahatsızlık du-yanlar var. Bu anlayışın Türkiye’ye ne faydası var, birfaydası olmaz”.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon ge-çen yılın Ağustosu’nda şöyle demişti: “Türkiye'nin NA-TO'ya, Avrupa'ya ve ABD'ye bağlı kaldığını düşünüyo-ruz.”

“ABD’yle aynı amaçları paylaşıyoruz” diyen Gülve Erdoğan değil mi? Erdoğan’ın “EŞBAŞKANLIĞI-NI” üstlendiği BOP, Amerikan emperyalizminin bir po-litikası değil mi?

Bütün bu saydıklarımızda, emperyalizme bir meydanokuma yoktur. Olması da mümkün değildir. Tayyip Er-doğanlar, “ABD’ye karşı çıkarak hiçbir şey yapılamaz!”diyen Fethullah’ın ideolojisiyle yetişmişlerdir çünkü.

İşte böyle olduğu içindir ki Ecevit’in Clinton karşı-sındaki duruşuyla, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ünABD Dışışleri Bakanı Colin Powell karşısındaki duruş-ları birbirine bu kadar BENZERDİR.

Alttaki resmin sağ tarafına tekrar bakın. Resim, 2003yılında emperyalistlerin Davos Zirvesi’nde çekilmiştir.

Sol Tarafı Doğru, Sağ Tarafı Yanlıştır

İşbirlikçilerin itibarı olmaz!

2003

Tam Doğrusu

Dersim’de 22 Nisan Cumagünü saat 16.30’da Dersim Öz-gürlükler Derneği çalışanların-

dan Murat ÇEÇEN ve CemASLAN hakkında ihbar ol-duğu ileri sürülerek sokak or-tasında yerde sürüklenerek

yaka paça gözaltına alındılar.

Taşıdıkları paketlerin şüpheli

olduğunu iddia eden polis, pa-ketlerde Güler Zere Halk Kütüp-hanesi’ne gönderilen kitaplardanbaşka bir şey bulamadı. Gözaltı-na alınanlar yaklaşık 2 saat son-ra karakoldan serbest bırakıldılar.

Dersim’de Polis Terörü

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ

Yürüyüş

10 Nisan2011

26

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 27: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Halk düşmanı AKP iktidarı, halk-ların kardeşliğini anlatan bir heykeli yı-kıyor.

Ülkemizin sanatçıları, bu pervasızsaldırı karşısında bir direniş sergile-mekten uzak. Bir protesto gösterisi ya-pıldı, o kadar. İşte görüyorsunuz ki; ik-tidar, bu ülkenin aydınları, sanatçılarıolarak protestonuzu dikkate almadı. Bunoktada aydınların, sanatçıların söy-leyecek ikinci sözü, atacak ikinci adı-mı olmalıdır.

Tersi, yani, “biz protestomuzu yap-tık, kaale almadılar ne yapalım” de-mek, iktidara bundan sonraki saldırılariçin cüret vermektir. Bizim yapacağı-mız başka bir şey yok demektir. Faşistiktidarları pervasızlaştıran da işteböyle tavırlardır.

Ülkemizin aydınları, sanatçıları!Emeğinize, sanat yapma özgürlü-

ğünüze, düşünce özgürlüğünüze sa-hip çıkın!

AKP halk düşmanıdır. Sanatın ve ta-rihin de düşmanıdır. Kars’taki “İn-sanlık Anıtı” heykeli için “mahkemekararı falan tanımam ,yıktıracağım” di-yor. Bu AKP iktidarının pervasızlığı-dır ve kendisine yakışandır. Aydınlar,sanatçılar ne yapacak? Emeklerine, sa-natlarına, düşünce ve ifade özgürlük-lerine sahip çıkmayacaklar mı? Asılönemli olan bu sorunun cevabıdır.

Sanatçılar; anıtın yıkılması gibi,yarın da başka ürünlerinize, eserlerinizesaldırıları engellemek istiyorsanız, di-renmek zorundasınız. Eğer bir sanateserini korumak için bile direnmiyor-sanız, hiçbir şeye sahip çıkamazsınız.Aydın olma misyonunuzu, en azındankendi özgürlüklerinizi savunma nok-tasında bile yerine getiremezsiniz.

Gazeteci Can Dündar, Kars‘takiheykelin yıkımına başlandığında “şaş-kınım, son ana kadar bir çözüm bulu-nur, kesilmez, yıkılmaz diye düşünü-yordum” diyordu. Öyle düşünüyorçünkü her gün önüne gelen haberler,ona faşizmi anlatmasına rağmen, an-lamazlıktan geliyor.

Faşist bir iktidara karşı nasıl dire-nilirse, öyle direnilecektir. Başka yoluyok. Bu, bir heykel olur veya başka birürününüz, başka bir eseriniz... Heyke-lin altında açlık grevi yapacaksınız,oturma eylemi yapacaksınız, polis ge-lip sizi yerlerde sürükleyecek, belki cop-layacak, ama gözaltından bırakılır bı-rakılmaz, yine heykelin yanına gide-ceksiniz... Ve elbette bütün bunlarıyapabilmek için de ÖRGÜTLÜ olmakşarttır.

Bugüne kadar hep kendinizdenuzak, kendinizin dışında gördüğünüzmilitanca direnmeyi siz de öğrene-ceksiniz. Aksi taktirde heykeller yıkı-lır ve siz de aydın olma misyonunuzuyerine getiremeyerek onun altında ka-lırsınız.

Sanatçılar! Direnmeden Hiçbir Özgürlük Savunulamaz!

“Tükürü-rüm böyle sana-

tın içine”

1994 yılında An-kara Büyükşehir Belediye

Başkanı Melih Gökçek, “Tükürürümböyle sanatın içine” diyerek MehmetAksoy’un Ankara Altınpark’ta duran“Periler Ülkesi” adlı heykelini kal-dırtarak, depoya koydurdu.

‘Ucube dedim, yıkılmalı’: KarsBelediyesi tarafından 2006 yılındaheykeltraş Mehmet Aksoy’a yaptı-rılmaya başlanan “İnsanlık Anıtı”isimli heykel Tayyip Erdoğan karşıçıkınca yıkılmaya başlandı.

“Sağa sola çekmeye gerek yok,‘ucube’ deyimini heykel için kul-landım... ” diyerek, yıkılmasını sa-vundu.

Öylesine aceleleri vardı ki, sürenmahkemenin sonucunu bile bekle-meden yıkımın ihalesini yaptılar.

Uğur Kaymaz’ın heykelinedava: 21 Kasım 2004’ te babası Ah-met Kaymaz ile Mardin’in Dargeçit

ilçesindeki evlerinin önünde 13 kur-şunla katledilen 12 yaşındaki UğurKaymaz’ın heykelini yapan Diyar-bakır Sur Belediyesi’ne dava açıldı.

Pınar Sağ, Mehmet Özcanve Ferhat Tunç’a ceza: Dersim’debir konserde yaptığı bir konuşma ne-deniyle sanatçı Pınar Sağ ve MehmetÖzcan’a 10’ar ay hapis cezası veril-di. Şarkıcı Ferhat Tunç’a da, önce 25gün hapis cezası verildi. Ceza erte-lenip 5 yıl denetim kararı verildi.

Tayyip’i eleştirenlere dava:Sanatçıların hakları doğrultusundatek bir adım atmayan AKP iktidarı sa-natçıları mahkemeye vererek, eserle-rini yasaklayarak susturmaya çalıştı.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Mi-yase İlknur’un araştırmasına göre Er-doğan, kendisini eleştirenlerle ilgili ik-tidarının ilk dört yılında 100’un uze-rinde tazminat ve ceza davası açtırdı.

Grup Yorum’a baskın: GrupYorum elemanlarından MuharremCengiz, Trabzon Hapishanesi'ndeyaklaşık 1.5 yıldır tutsak.

İhsan Cibelik hak-kında tutuklama kararıolduğu için şu anyurtdışında.

Musa Kart vePenguen’e dava:Tayyip’i kediye ben-zeterek çizen karikaturist MusaKart’a dava açarak 5 milyar tazmi-nat ödettirdi.

Kart’a açılan davayı protesto edenPenguen dergisi “Tayyipler Alemi”diye bir karikatür çizince bu kez Tay-yip, Penguen dergisine dava açtı.

Mizah dergilerine dava açmayısürdürdü. Hatta Penguen dergisinin ka-rikatürlerine ilişkin Yargıtay kararla-rını “tanımıyorum” diyecekti.

Sivas’ta karikatür sergisinetutuklama: ABD’yi protesto edenkarikatur sergisi açtıkları için 23 Ma-yıs 2008’de 29 kişi gözaltına alındı ve4 kişi tutuklandı. Aylarca duruşmayaçıkarılmayan bu 4 öğrenciye sergi içinsalonu veren 2 eğitim emekçisi de tu-tuklandı.

Sanata ve sanatçıya düşmandırDüşmanıHalk

AKP

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

27

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 28: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Bu yazımızda, eski DevrimciYol’un, bugünkü ÖDP’nin teoris-yeni, lideri Oğuzhan Müftüoğlu’nun“Bitmeyen Yolculuk” adlı kitabınıbelli yanlarıyla ele alacağız.

Kitap, Oğuzhan Müftüoğlu ileyapılmış bir söyleşiden oluşuyor vesöyleşiyi yapan Adnan Bostancıoğluda, Oğuzhan Müftüoğlu'nun önderli-ğindeki harekette yer alanlardan biri.İkisi birlikte “tarih yazmaya” soyun-muşlar... Ama çarpıtılmış, subjektif birtarih yazmanın ötesine geçememişler.

Oğuzhan Müftüoğlu’nun “yol-culuğu” devam ediyor belki. Amaartık bu yolculuğun devrime yol-culuk olmadığı kesindir. Yol bit-miştir artık onlar için. Devrim onlarındışında gelişmektedir. Belki bununfarkında olduklarından, “BitmeyenYolculuk” demişler kitabın adına...Devrimci Yol veya Bitmeyen Dev-rimci Yolculuk diyememişler.

Baştan bir özet yapmak gerekir-se; Bitmeyen Yolculuk, çoktan bit-miş bir yolculuğun emeklilik gün-lerinde anılarını yazma denemesidir.

‘Galiba’larla tarih yazılmaz! Söyleşinin dikkat çekici yanla-

rından biri, tarih anlatma iddiasınakarşın “galiba”, “hatırladığım ka-darıyla”, “içeriğini şimdi hatırlamı-yorum”, “yanlış hatırlamıyorsam”gibi ifadelere sıkça başvurulmuş ol-masıdır. 320 sayfalık metinde soru vecevaplar içinde 80 kez “galiba”, 23kez “hatırladığım kadarıyla”, “yanlışhatırlamıyorsam”; tam hatırlamıyo-rum” gibi ifadeler geçiyor. Ciddi birtarih böyle mi yazılır? Bu galibaların,tam hatırlamamaların ama buna rağ-men ahkam kesmelerin bir kısmınınkişiler, örgütler hakkında ithamlariçinde de geçiyor olması sorunu dahada vahimleştiriyor.

Böyle bir kitabı niye yazmışlar;bireysel, grupsal çeşitli nedenleri ola-bilir; ancak devrimi, devrimciliğisavunma ve geliştirme gibi bir amaç

olmadığı açıktır. O. Müftüoğlu, Mil-liyet Pazar Eki’nde yayınlanan rö-portajında bu söyleşiyi

“sol hareketin geçmişi hakkındaileri sürülen olumsuz değerlendir-meler ... liberal kesimlerin geçmişisistemli olarak bilerek çarpıtmala-rı” (20 Şubat 2011) nedeniyle kabulettiğini belirtiyor. Fakat, solun geç-mişini, şehitlerini çarpıtan, olumsuzdeğerlendirmelerde bulunanlardanbiri de kendisidir. Bizzat “BitmeyenYolculuk” kitabı, bu çarpıtmalara,karalamalara bir örnektir.

Devrimci anlamıyla sınıflar mü-cadelesinin dışına düşen düşünce tar-zı, kaçınılmaz olarak komploculu-ğa savruluyor ve kişiler ve örgütlerhakkında şaibeler yaratılıyor.

Kitapta bir çok şeye yer verilmişama Oğuzhan Müftüoğlu’nun siya-sal yaşamının en belirleyici yanla-rından birini bu kitapta görmekmümkün olmuyor. THKP-C'denDevrimci Yol'a ve oradan da ÖDP'yenasıl gelindiğinin açıklaması yok ki-tapta. Oysa bu sürecin anlatılması de-mek, Müftüoğlu’nun tasfiyeciliğininanlatılması demektir.

Bu yok. 1974'ten 2011’e uzanan tasfiye-

cilik sürecine dair bir özeleştiri yok. Neden 12 Eylül cuntasına karşı

mücadele etmedikleri yok! Tutsak-lıklarında Mamak'ta politika ve ka-rarlarıyla yol açtıkları teslimiyetyok. Bir hareketi siyasi, ideolojik ola-rak legalizme gömmenin izahı yok.Peki neler var? Şimdi kısa kısa bun-ların bazılarına değinelim:

Tasfiyeciliğin devrimci harekete düşmanlığı “boşuna” değildir

Söyleşinin tamamına egemenolan anlayış, THKP-C mücadelesi-ni, politikalarını ve pratiğini mahkumedebilmektir. Bu bazen en kaba ha-liyle, bazen de “ince”likle yapılıyor.Söyleşi adeta, Müftüoğlu’nun tasfi-

��Devrimcihareket heranıyla, hereylemiyle,tasfiyeciliğin,inkarcılığın,

teslimiyetin eleştiricisi olmuştur.Devrimci hareketin önderliğivarlığıyla, inkarcı, tasfiyeci liderliklerin eleştiricisi olmuştur. Devrimci hareket olduğu içindir ki,düzeniçilik, devrimcilik diye yuttu-rulamamıştır. Tasfiyeci, inkarcı, teslimiyetçi liderve hareketlerin devrimci harekete veönderliğine düşmanlığı bundandır.

��Siyasi olarak iflas etmiş teoriler-in ve öngörülerin sonunda, kendile-rini aklamak için Dev-Genç’lilere,Dursun Karataş’a, devrimci hare-kete kara çalmaya kalkanlar, şaibeyaratmaya kalkanlar, iyi bilsinlerki, atmaya kalktıkları o çamuruniçinde kendileri boğulur. İsteyendeneyebilir. Şehitlerimize dil uzatmaya kalkan-lar, burjuvazinin “Mahir yaşa-saydı” söylemleri gibi, “Sinan yaşa-saydı” spekülasyonları yapanlar ise,o dilin devrimci, sorumlu bir dilolmadığını görmelidirler.

��Devrimci Yol’un 12 Eylül son-rası politikalarını, hapishanelerdekidirenmeme politikasını hala savun-maya çalışanlar, hala Devrimci Yoltarihine damgasını vuran tasfiyeci-likle yüz yüze gelmekten kaçınan-lar, o zamanlar kendilerini yönetenmantığın açıklamalarını, itiraflarınıiyi okumalıdırlar. Bu tarihe, bupolitikalara sahip çıkmak, kimseyidevrime, devrimciliğe götürmez. Butarihe ve politikalara sahip çıkanıngideceği yer, Oğuzhanlar’ın yanıdır.

‘Bitmeyen Yolculuk’ Ve Bitmiş Bir YolSizin için yol bitmiştir artık Devrim sizin dışınızda yürümektedir

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ28

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 29: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

yeciliğini aklamak ve meşrulaştırmakiçin yapılmıştır. THKP-C anlayışınıönce sinsi sinsi tasfiye eden ve sonrainkarcılığı teorileştiren, ÖDP’yle deTHKP-C’yi toptan inkar noktasınavaran Müftüoğlu’nun anlatımında, butasfiyeci geçmişini aklamak için,THKP-C gerçeğinden başlayarak her-şey çarpıtılmakta, kendilerini eleştirenherkes karalanmaktadır.

Bütün mesele kendi tasfiyecilik-lerini, inkarcılıklarını, teslimiyet-çiliklerini ve düzeniçileşmelerini ak-lamak ve meşru göstermek olduğu için,Müftüoğlu bu söyleşide sorumsuz-lukta, siyasi, ahlaki bir sınır tanımıyor.Böyle bir sorumsuzlukla hareket edil-diği için de, devrimci hareket ve ön-der kadroları hakkında şaibe yaratmayayönelik ifadeler bile pervasızca kul-lanılmıştır. Böyle bir noktaya savrul-maları, THKP-C'ye ve onun tarihselmirascısı olan devrimci hareketeolan düşmanlıklarının, tahammül-süzlüklerinin büyüklüğünü görme-mizi sağlıyor.

Tasfiyeciliğin cephesinden bakıl-dığında “haksız” da sayılmazlar. Çün-kü, 1974 affı sonrasında adım adım vesinsice sürdürülen inkarcılık ve tasfi-yecilik politikaları, Dayı’nın ve dahasonra Devrimci Sol’u oluşturacak di-ğer önder kadroların ortaya çıkışıylabozulmuş, inkarcı ve tasfiyeci yüzle-ri deşifre olmuştur.

Devrimci hareketin çıkışına karşıgeliştirdikleri “üç beş kariyerist” de-magojilerine, birçok yerde uygula-maya çalıştıkları siyaset yasağına vesaldırılarına rağmen, devrimci hare-ketin gelişimini engelleyememişlerdir.

Geçen zaman, THKP-C'nin veonun tarihsel sürdürücüsü olan DHKP-C'nin teori ve pratiğini doğrulayan birseyir izlemiştir.

Müftüoğlu’nun bugün çarpıtmaya,hatta şaibelendirmeye çalıştığı Dev-rimci Yol , Devrimci Sol ayrılığı, tarihselbir ayrılıktır; bu ayrılıkta, taraflardanbiri, legalizm bataklığına sürüklenir-ken, diğeri THKP-C’yi yeniden yara-tarak devrim çizgisini sürdürmüştür.

Bu anlamdadır ki, devrimci hareketinvarlığı, aynı zamanda objektif olarakDevrimci Yol tasfiyeciliğini teşhir edenbir rol oynamıştır. İnkar ve tasfiyecili-

ğin nereye, devrimci bir sahiplenmeninnereye götürdüğü, 33 yıldır, her gün, heran, halkların gözü önündedir.

Müftüoğlu’nun ve Devrimci Yol’unbitmeyen tahammülsüzlüğünün vedüşmanlığının nedeni budur. Apaçıkortadadır ki, devrimci hareket va-roldukça, tasfiyeciliği Parti-Cepheçizgisi diye, düzeniçiliği devrimcilikdiye yutturamayacaklardır.

Önderlik ettikleri hareket legalizmbataklığında sıradanlaşırken ve Dev-rimci Yol’un önder yönetici kadroları da“köşe yazarları”na dönüşürken, THKP-C’nin Marksist-Leninist çizgisini sür-düren devrimci hareket, devrim iddia-sını ve yürüyüşünü sürdürmektedir.

Devrimci teoriyle böyle alayedenler, teoriyi değil,kendilerini küçültürler

Dev-Genç'liler, 1960’ların sonla-rında örgütlenirken, tütün, pamuk, fın-dık, çay üreticileri arasında da örgüt-lenme çalışmaları yapmışlar, küçüküreticilerin eylemlerinde yer almışlardır.Kuşku yok ki bu çalışmalarda Dev-Genç’liler “stratejik” bir düşünceye vehedefe de sahiptirler.

İşte bu sürece ilişkin olarak şöyle di-yor Müftüoğlu: “Dev-Genç dönemin-de daha çok köylüler arasında çalış-malar yapılıyordu. Bunun nedeni de sa-nırım ki demokratik devrim teorisindeköylülüğe yapılan vurguyla ilgili bir şey-di. Devrim buralardan şehirlere doğ-ru gelişecekti ya...” (syf:50)

İnkarcılığını, tasfiyeciliğini deşif-re ettiğimiz 1978-79’lu yıllarda yeminbillah savunduğunu iddia ettiği HalkSavaşı teorisi hakkında şimdi “sanı-rım”lı cümleler kurup, üstüne üstlük birde ukalaca alay ediyor. Uğruna yüz-lerce savaşçının öldüğü o teoriylealay edemez kimse. Bir eleştirisi olaneleştirisini yapar. Devrimciliği bırak-mış döneklerin “hani o zaman devrimyapacaktık ya”... şeklindeki pespayesöylemlerini andırıyor Müftüoğlu’nunsözü de.

“Kırlardan şehirlere” tespitiyle alayediyor aklı sıra. Peki sen yerine ne koy-dun, sen nereden nereye gidiyorsun?!

Kendisi, THKP-C sürecinin, Tür-kiye Devriminin Yolu’nun şekillendi-rildiği sürecin az çok tanığıdır. Ma-

hir’in yazılarını da okumuştur muh-temelen. Dolayısıyla sürecin devrim-ci teorisi ve stratejik çizgisi söz konusuolduğunda “sanırım”lı konuşma du-rumunda değildir. Fakat işte, aklı sıra,çoktan inkar etmiş bulundukları oteoriyi küçümsemek için bulabildiğiyöntem budur.

Fakat burada sergilenen, o teorininkomikliği değil, o teoriyi bir zaman-lar savunan bir devrimcinin şimdionunla alay etmekten başka yol bula-mayan zavallılığıdır.

Oğuzhan Müftüoğlu, o teorilerlealay edemeyecek kişilerin başındadır.Çünkü o teoriler için, onun yönetici-liği altında, onun talimatlarıyla yüz-lerce insan şehit düştü. Hal böyleykeno teorilerle alay etmek, şehitlerle alayetmekten farksız bir ahlaksızlıktır.

Oğuzhan Müftüoğlu, tarihe bunla-rın hesabını vermek zorunda olan birkonumdadır. Bu hesabı vermemekiçin, sağa sola çamur atmak, alay et-mek, tasfiyeciliğin kaçış yoludur. Amayanılıyor. Bundan kaçamaz. Nitekimkaçamıyor ve bir çok cevabında ade-ta kıvranıyor.

Müftüoğlu, ellerindekidevrimci kanını, başkalarınısuçlayarak temizleyemez!

Baştan şunu söyleyelim: Onlarcadevrimcinin kanını dökmenin sorum-luluğunu taşıyanlar, sol içi şiddet ko-nusunda, kimseye hele ki Dev-Genç-lilere, Mahirler’e dil uzatma küs-tahlığını gösteremezler.

TİP'in Dev-Genç'lilere yönelik tas-fiyeye başlaması üzerine Dev-Genç'li-ler kongrelerde, toplantılarda söz hak-kı istemişler, söz hakları verilmedi-ğinde haklı olarak kürsü işgallerinebaşvurmuşlar ve bu nedenle de pek çokyerde TİP'lilerin saldırılarıyla karşı kar-şıya kalmışlar. Söyleşiyi yapan AdnanBostancıoğlu, işte bu olayları, “Sol içişiddet” olarak değerlendirip şunu söy-lüyor: “Solun sola karşı şiddet uygu-lamasını sanki Dev-Genç’liler başla-tıyor gibi...” (syf: 59)

Müftüoğlu, soruyla verilen bu fır-satı(!) hemen değerlendirip başlıyorMahirler’e saldırı oklarını fırlatmaya:

Dev-Genç’lileri “daha agresif” ol-makla itham ediyor ve bununla yetin-

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

29

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 30: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

miyor: “Bu bakımdan olayı belki yal-nızca sol içi şiddet başlığı altında tar-tışmak da yetersiz kalıyor.” (syf. 59)

Müftüoğlu bu sözlerden sonraMahirler’in, Münir Ramazan Aktol-ga ve Yusuf Küpeli ihaneti karşısın-daki tavrını sorgulamaya yelteniyor.

Mahir, Aktolga-Küpeli hainlerininUlaş’ın yerini ihbar etmiş olabile-ceklerini söylemiş Müftüoğlu’na.Müftüoğlu, buna katılmadığını belirtipşöyle diyor: “Bana çok acı gelmişti ozaman. Bu kuşkuya yol açan şey şid-detten de beter bir şey bence.”

Oysa bilimsel olan Mahir’in dü-şüncesidir. İhanet edenin ihbarcılıkyapması ihtimal dahilindedir. AmaMüftüoğlu’nda tüm değerler ve köşetaşları yumuşamış olduğu için, Aktol-ga-Küpeli ihanetini de sıradan bir “gö-rüş ayrılığı” olarak değerlendiriyor.

Bu nokta, Bostancıoğlu-Müftü-oğlu röportajının karakteristik biryanını gösteriyor. Bir ihaneti, sıradanbir görüş ayrılığı olarak değerlendi-rirken, gerçek bir ideolojik-politik gö-rüş ayrılığı sonucu ortaya çıkan Dev-rimci Sol ayrılığını ise, şaibelendir-meye kalkışıyorlar. Tarihi ellerine al-mışlar, kendi çıkarlarına, kendi sub-jektivizmlerine, kendi konumlarınagöre onunla oynuyorlar.

Türkiye solunda, sol içi şiddetinbaş sabıkalılarından biri olan bir gru-bun lideri, söyleşinin bu bölümündesol içi düşmanlıklar konusundaki ah-kam keserek ve “Ben bu kavgalarıniçinde doğrudan bulunmadım.” di-yerek, sol içi şiddetin sorumluluğunuda adeta sırtından atıyor.

Oğuzhan Müftüoğlu’nun sol içişiddetin içinde hiç bulunmadığınadair sözleri, silahlı mücadele yürütenbir örgütün liderinin eline hiç silah al-madığını iddia etmesi gibidir.

Müftüoğlu, herhangi biri değildir;onun yapacağı, “MDD’cilerle TİP’li-ler, PDA’cılarla diğerleri...” arasındakikavgalarda hiç yer almadığı şeklindekiifadelerle tarih karşısındaki sorum-luluktan sıyrılmak değil, sol içi ça-tışmada onlarca devrimcinin kanınıdöken bir örgütün lideri olarak onla-rın hesabını vermektir. Başında bu-lunduğu örgüt, onlarca devrimcininkanını dökmüşse, tarih Müftüoğ-

lu’nun o kavgalara katılıp katılma-masıyla ilgilenmez. Biz de ciddiye al-mıyoruz bu açıklamaları.

Ne Dev-Genç’lilerin, ne Mahir-ler’in ne de onların tarihsel mirasçıla-rının elinde hiçbir devrimcinin kanıyoktur. Ama Müftüoğlu, kendileri içinbunu söyleyemez. Müftüoğlu, elin-deki devrimci kanını görmeden Dev-Genç’lileri sol içi şiddetle suçlamayakalkıyor. Solun “birbirine düşmanlaş-ması” hakkında ahkam kesiyor.

Daha da ileri gidip, “bu tür olaylarıönlemek için de çok çaba sarf ettik amaönleyemedik.” (syf.229) diyor.

Bu doğru değildir. Sol içi şiddetinbaş sorumlularından birinin bunu id-dia etmesi bile abestir. Sadece AydınErol olayını hatırlatalım: Kendi in-sanlarını vurup, bu cinayeti de Dev-rimci Sol’a yıkıp, Devrimci Sol’a kar-şı karalama kampanyası açan kimdibay Müftüoğlu? Bizzat kendi adıy-la ilanlar verip devrimci hareketekara çalan, kendisinden başkası de-ğildi. Şimdi soralım: Devrimci Yolkaç devrimciyi, yurtseveri katlet-miştir? 12 Eylül mahkemelerindekisavunmalarında sayfalarca dökümlereve istatistiklere yer veren DY'liler, ne-den bu rakamı açıklamıyorlar? Açık-lamalıdırlar. O zaman Müftüoğlu’nun“bu kavgalarda doğrudan yer alıp al-maması”nın gerçekler karşısında birönem taşıyıp taşımadığı, sol içi şid-deti önlemek(!) için ne kadar çaba sar-fedip etmedikleri açığa çıkar.

Tasfiyeciliğin başı, 30 küsur yılsonra inkarcılığını itiraf ediyor

12 Mart cuntası sonrası THKP-

C'nin pratiği biliniyor. THKP-C aldığısavaş kararıyla, cuntanın “reformcu”maskesini indirmiş, faşist yüzünüaçığa çıkarmıştır. Bu doğrultuda cü-retle, kararlılıkla, devrim iddiasıylapek çok silahlı eylem gerçekleştiril-miştir. Devrimcilik ve reformizm,bu dönemde kesin biçimde bir kezdaha ayrışmıştır. Direniş destanları, di-reniş gelenekleri yaratılmıştır. Hare-ketin Kızıldere'de fiziki olarak ye-nilmesine rağmen THKP-C'ye yöne-lik oluşan büyük sempatide 12 Martsürecinde sürdürülen bu mücadeleninbelirleyici bir rolü olduğu açıktır.

Müftüoğlu ve benzerlerinin 1974affıyla çıktıktan sonra dışarıdaki Par-ti-Cephe potansiyelinin büyüklüğükarşısında düştükleri şaşkınlık, o mü-cadelenin tarihsel önemini görememişolmalarının sonucudur. Bu gerçeğerağmen Müftüoğlu, hala THKP-C'yesaldırmaya devam etmektedir.

12 Mart sonrasına ilişkin; “kimsene yapacağını bilmiyordu” diyor.(syf. 76). Hüseyin Cevahir'in şehitdüşmesi ve Mahir Çayan'ın yakalan-masıyla “büyük bir hayal kırıklığı ya-şadığını” belirtiyor. (syf: 77)

Kendi durumunu genelleştiriyor,buradan hareketle de THKP-C'yi mah-kum etmeye kalkışıyor. 12 Eylül son-rasında cuntaya karşı mücadeleyi ör-gütlemeyen tasfiyeci liderlik, 12 Martsonrası THKP-C'nin izlediği mücade-le çizgisini mahkum etmeye soyunuyor.

Oysa THKP-C açısından o süreç-te herşey nettir. Daha önce yaşanmışbir açık faşizm deneyimi olmaması-na rağmen savaşma kararı almışlar,bunu hayata geçirmişlerdir, ilkleriyaratmışlardır. Şehitler vermişler,tutsaklıklar yaşamışlar, ama durma-mışlardır. Maltepe Askeri Hapisha-nesi’nden firar ettikten sonra da mü-cadeleye devam etmişlerdir. Bu çiz-gide yaşanan Kızıldere, savaşın so-nuçlarından biridir ve Mahirler de bu-nun bilincindedirler. Ki Mahir de busürecin öncesinde “hepimiz ölebiliriz,ama gelenekler yaratmalıyız” di-yendir.

THKP-C'nin en bilinen ve en faz-la sempati yaratan eylemi, İsrail'in İs-tanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'unkaçırılması ve taleplerinin karşılan-

Devrimci Sol’amaledilmeyeçalışılan AydınErol cinayetini,yine bir DevrimciYolcunun işle-diği, yıllar sonraemperyalizminyargıçlarınaitiraf edildi; amaOğuzhanlar, yine de özür dilemediler.

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ30

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 31: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

maması sonrasında cezalandırılmasıdır.Tasfiyeci şefe bu eylem daha o za-mandan “doğru gelmemiştir.” (syf. 75)Çünkü ona göre “örgütün kendisini hal-ka tanıtımının bu şekilde bir öldürmeeylemiyle yapılacak olması bana doğ-ru gelmemişti. Hani mecbur kalırsın,vurursun, vurulursun ama...” (syf. 75)

Ey tasfiyeci başı, sen bu düşünce-lerini TÜM KİTLELERİN ÖNÜN-DE, 1975’de, ’76’da, ‘77’de söyle-seydin ya! 1978’de, Devrimci Yol,Devrimci Sol ayrılığının tartışıldığı kit-lesel toplantılarda söyleseydin ya!

Tarih, 20 yıl sonra da, 30 yıl son-ra da olsa devrimcileri doğruluyorişte. Devrimci Yol önderliğinin ve odönemin bir çok “eski”sinin, 1974’detahliye olurken kafalarında inkarcı dü-şünceleri taşıdıklarını, ama dışarıdakibüyük Parti-Cephe potansiyelini gö-rünce, o potansiyeli kendi peşlerine ta-kabilmek için sureti haktan görünüpTHKP-C savunucusu kesildiklerinionlarca defa yazıp söyledik.

Oğuzhanlar dahil olmak üzere, he-men hepsi, o zamanlar bizim iddiamızışiddetle reddedip THKP-C’nin gerçeksavunucusu olduklarını iddia ettiler.İşte şimdi “bir emekli” havasında yap-tığı bu röportajda, Oğuzhan Müftü-oğlu, THKP-C tarihi hakkında gerçekdüşüncelerini orasından burasındanortaya döküyor. THKP-C’yi THKP-Cyapan silahlı mücadeleyi, silahlı pro-pagandayı reddediyor.

Sen Elrom eylemini mahkum et-mişsen, doğru bulmamışsan, THKP-C’ye dair hiçbir şeyi doğru buluyor,savunuyor olman mümkün değilzaten. Ve zaten, silahlı eylemlere iliş-kin “Hani mecbur kalırsın, vurursun,vurulursun ama...” diyen bir kafa ya-pısının silahlı mücadeleyi temel alanbir stratejiyi savunmuş olması damümkün değildir.

Devrimci Yol’un, 12 Eylül mah-kemelerinde neden “biz sadece bizesaldırılınca kendimizi savunduk”şeklinde savunma yaptığı da şimdidaha açık ve nettir. Çünkü kafa yapı-sı budur. Çünkü bu kafa yapısı, em-peryalizme, oligarşiye karşı silahlımücadeleyi, silahlı eylemi MEŞRUGÖRMEMEKTEDİR.

Şimdi çok daha kesin olarak diye-

biliriz ki, ÖDP, aslında Oğuzhanlar’ınkafasında çok daha öncesinde vardırama, faydacı, istismarcı kafa yapısı, za-manı, zemini kollayıp görüşlerinisinsice yavaş yavaş ortaya çıkarmış-tır... Hala da görüyorsunuz, sinsi tas-fiyeciliğin kalıntıları açığa çıkıyor.

12 Eylül’de bağlanan basiretleri ve Murat Belge'den tavsiyeler

1980 Mart'ında “askeri darbe sü-recinin fiilen başladığı sonucuna”vardıkları için 12 Eylül'den altı ay öncebeş kişilik Merkez Komite'nin üçünün(Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuh Mitap,Ali Başpınar) “yurtdışına çıkması”kararını verirler. Son toplantıyı yapa-madan “basireti bağlandığı” için(kendi ifadesidir) yakalanırlar. Yaka-landığında “yıkılmıştır”, “şok olmuş-tur”, “çok büyük bir moral çöküntü-sü yaşamıştır”... (syf. 230, 240, 241)

Peki cunta sonrası ne yaptılar?“İstanbul'dakilerle görüşüp”, “kısa

bir bildiri” yayınlamışlardır. İçeriği ise“Yapılan askeri darbenin faşist birdarbe olduğunu ... vurgulayan, cun-taya karşı bütün halkı mücadeleye ça-ğıran bir bildiri”dir. (syf: 235)

Ama Devrimci Yol'un kendi kad-rolarına, silahlı birimlerine (bizim deaskeri örgütlenmelerimiz var dedikleriDevrimci Savaş Birlikleri’ne), bugünde öve öve bitiremedikleri direnişkomitelerine yönelik savaş çağrısıyoktur. Çünkü böyle bir kararları da,anlayışları da yoktur. Kararları yokturçünkü kararsızdırlar. Bakın işte bunoktada, “söyleşi” kitabında çok ilginçbir “anı” da aktarılmaktadır.

Oğuzhan Müftüoğlu, darbeyi öğ-rendiği gün, Birikim dergisi yazarı Mu-rat Belge’yle (Bugün Radikal gazete-sinde köşe yazarıdır) görüşür.

Müftüoğlu, Belge'ye “cuntaya kar-şı silahlı direniş gösterilmesinin doğruolup-olmadığını” sorar: “Ben kafamdao konuda soru işaretleri taşıdığım içinonun da fikrini öğrenmek istemiştim.”

Peki Müftüoğlu’nun kafasındaki butereddüt nasıl çözülür: Cuntaya karşıDİRENMEME KARARIYLA. Mu-rat Belge de öyle demiştir zaten: “Ha-tırladığım kadarıyla Murat da cunta-cıların çok kararlı olduklarını, böyle

bir şeyin hiç iyi olmayabileceği, kat-liama yol açabileceği gibi bir şeylersöylemişti.”

Bu klasik “provokasyon” mantığıidi. Direnirsek, baskı olur. Evet olur,ama bunun için mücadele etmemek dezaten TESLİM OLMAKTIR. MuratBelge’nin söylediği ve Devrimci Yollideri Oğuzhan Müftüoğlu’nun da uy-guladığı budur.

Müftüoğlu, bunu anlattığı bölüm-de diyor ki; “Aslında cuntacılar bunuda (katliamı da) hesaplamışlar... Ge-nerallerden birisinin anılarında var-dı: ‘En çok korktuğumuz şey, tanklaryola çıktığı zaman Dev-Yolcularınhalkı sokağa döküp, askerin karşısınaçıkarıp halkla asker arasında bir ça-tışma yaratmasıydı, şükür ki olmadı!’diye yazıyordu.”

Müftüoğlu, generalin bu sözlerinibakın nasıl yorumluyor: “Herhaldehalkı katletmek zorunda kalmaktankurtuldukları için, ne bileyim belki debize şükrediyordur!”

Tam bir pişkinlik! Generalin neye şükrettiği belli. Oğuzhan diyor ki, “biz direnmedik,

cunta da halkı katletmek zorunda kal-madı, bunu şükrediyorlar.”

Halk generallerin umurundaydısanki. General, karşısında bir halkdirenişi olmamasına, programının bo-zulmamasına şükrediyor.

Bu alıntıdan Oğuzhan Müftüoğ-lu’na kalan, cuntaya karşı direnmemişolmanın utancıdır. Bir örgütün lide-ri olarak kendi örgütünden çok Belgegibi bir aydının sözüne bakarak, di-renme kararı vermemiş olması tarih-sel sorumluluğudur.

Halk Savaşı’nı, THKP-C’yi sa-vunduğunu söyleyen Devrimci Yol li-deri, cuntaya karşı direnip direnmemenoktasında tereddüt yaşayan, Bel-ge'den akıl alma ihtiyacı duyan bir du-rumdadır. İşte THKP-C ile kıyaslama-ya çalıştıkları DY ve “31 yıl sonra or-taya çıkan mesih” muamelesi yaptık-ları Müftüoğlu’nun durumu budur.

Bu ruh hali dışarıda direnmediğigibi, içeride de direnmemiştir. Dışarıda“direnirsek halk katledilir” diye di-renmediniz? Peki içeride gerekçeniz,bahaneniz neydi?

- Devam edecek -

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

31

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 32: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Sevgili okurlarımız, DevrimciOkul’un sevgili öğrencileri merhaba.

Ustalarımız çok açık ve net söy-lüyor: DEVRİM KİTLELERİNESERİDİR.

Devrim inancını yitirenler ise “ki-minle devrim yapacaksınız, bu halk-la mı?” diyor. Ve devam ediyor hal-kı küçümsemeye: “Bu halktan adamolmaz, bu halka güvenil-mez...”

Peki hangi halka güveni-lir? Hangi halkla devrim ya-pılır? Bu sorunun cevabı varmı? Yok! Bu düşünceler esa-sında burjuvaziye aittir. Amayılgınlar, yorgunlar, döneklerordusu, burjuvazinin bu pes-paye düşüncelerini kendile-rine sığınacak liman yaparlar. Hep bir-likte bu halka güvenilmeyeceğinivaaz ederler.

Hayır! Biz halka güveniyoruz.Dünyanın Türkiyesi’nde, burun kı-vırdıkları o halkla devrim yapacağız.

Sevgili okurlarımız, konuya girmişolduk. Bugünkü dersimiz halka gü-ven. Burjuvazinin pespaye düşünce-lerini, yılgınları, oportünizmi, refor-mizmi bir tarafa bırakalım. Sıkçasöyleriz “halka güvenmeliyiz” diye.

�� Nedir halka güven?Ustalarımızın tespitine dönersek

halka güven; “devrim kitlelerin ese-ridir” tespitinin benimsenmesi, iç-selleşmesi, kavranmasıdır. Devrimihalkla yapacağız. Evet, bu halklayapacağız. Uzaydan başka halklargetirmeyeceğiz. Alevisi’yle, Sünni-si’yle, Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı Çer-kes’i, Abhaz’ı, Gürcü’sü, Pomak’ı,Çingene’siyle... 73 değişik halkınyaşadığı Anadolu halklarıyla yapa-cağız devrimi. Korkularıyla, zaafla-

rıyla, kahramanlık-larıyla, olumluolumsuz tüm özel-likleriyle biz bu hal-ka güveniyoruz.

Halka güven, neolduğu belli olma-yan, soyut, söylem-den ibaret bir kav-

ram değildir. Halka güven somuttur.

Halka güven, kendine güvendir.Halka güven örgütüne, ideolojisinegüvendir, Halka güven devrime, sos-yalizme inançtır... Devrim iddiasıdır.Halka güvenmeden devrim iddiasın-da bulunulamaz. Halksız yapılandevrim yoktur. Halksız yapılan ikti-dar değişiklikleri devrim değil, dar-

bedir. Biz devrimciyiz ve devrimi dehalkla birlikte yapacağız.

��Halka güvenmek; halkı örgütlülüğün içine katmaktır

Eğer devrimin kitlelerin eseri ol-duğuna inanıyorsak, halkı devrimcimücadeleye katmak zorundayız. Hal-kı mücadeleye katmanın yolu halkı ör-gütlemekten geçer. Halkı örgütleme-den sadece eylemlere katmak müca-deleyi geliştirmez. Halkı sadece dev-rimcilerin yaptığı eylemlerin katı-lımcısı durumuna düşürür. Ki, buanlayış halka güvenmeyen, halkainanmayan bir anlayıştır. Bu anlayışlakitleler örgütlenmez. Halk, devriminkatılımcısı değil asli unsurudur.

Halka inanmak, halka güvenmek,halkın örgütlenebileceğine inan-maktır. Esasında halk birçok örgüt-lülükler içinde yer alır. İstanbul’unherhangi bir mahallesinde yarım saatgezip dolaşın, bir çok yerel, yöreseldernek çıkar karşınıza. Sonuçta halk

bu dernekleri belli ihtiyaçları doğ-rultusunda kurmuştur. Bir yerde hal-kı örgütlemek de budur. Halkı kendisorunları etrafında örgütlemek.

Halkın sorunu mu yok? Hayır, so-run çok... Ki en basit sorunlarımızıdahi ancak örgütlenerek çözebilece-ğimiz bir gerçektir. Halk da bunu bi-lir. Örneğin İstanbul’un herhangi birmahallesinde yaşayan bir Karslı ce-nazesi olduğunda tüm yoksulluğunarağmen cenazesini alıp köyüne gö-türebilir. Bunu köylerinin derneğiaracılığıyla yaparlar.

Halk, kendi deney, tecrübe ve ya-ratıcılıklarıyla bir çok sorunun üste-sinden gelir. Halka tepeden bakmaz,halkı küçümsemezsek, halkın bunla-

rı yapabileceğine inanırız. Örneğin bir mahallede ya-

pacağımız bir eylemin çalış-masını nasıl yapıyoruz? Ey-lemine göre afiş asıyoruz,kapı kapı mahalle halkını, es-nafları dolaşıp bildiri dağıtı-yoruz, varsa davetiyemizi ve-rip eylem ya da etkinliğimizeçağırıyoruz. Bu çalışmaları

genellikle dernekte örgütlü olan in-sanlarımızla yapıyoruz. Bu çalışma-da halkı örgütlülüğün içine katmak varmı? Yok! Neden? Bizim yaptığımızherhangi bir işi, mahallemizde et-kinliğe katılan halktan biri yapamazmı? Yapamaz diye düşünüyorsak ya-nılıyoruz. Halkı tanımıyoruz demek-tir.

Bu konuda halka güvenmeliyiz.Halk, bizim yaptığımız bir çok işi ken-di ilişkileri içinde çok daha kolay ya-pacaktır. Eylemlerimizi örgütlerkenhedefimiz mutlaka halkı örgütlen-menin içine katmak olmalıdır. Bunuyapmadığımızda halkı örgütleyeme-yiz. Halk, hep bizim yaptığımız ey-lemlere “katılımcı” konumunda olur.Kendi örgütleniş sürecimize bakalım:Çoğumuz oturup okuyup ona göre ka-rar vererek değil, pratik eylemlerinetksiyle örgütlenmişizdir. Halkı da an-cak böyle örgütleyebiliriz.

“Halka güvenimiz somuttur” der-ken kastettiğimiz budur. Halkı ör-gütlülüklerimiz içine katamıyorsakorada güvenden bahsetmek sözkonusuolamaz. Onun için halka güvenimizin

Ders: Halka Güven

Halka güven

devrime inançtır

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ

Yürüyüş

10 Nisan2011

32

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 33: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

ölçüsü halkı örgütlemektir. Onların örgütlenecek-

lerine ve örgütleyebilecek-lerine inanmalıyız.

�� Halka güven; kendine güvendir

Kendine güvenmeyen-ler halka da güvenmezler.Örgütlemek için halka git-mezler. Kendi güçsüzlüğünü, inanç-sızlığını halkın üstüne atarlar.

Halk çok büyük bir güçtür. Gü-cünü halktan almayanlar kendine,devrime olan inancını da yitirirler.

Halkın gücü, örgütlendiğinde or-taya çıkar. Önümüzde çok somut ör-nekler duruyor. 150 bin kişinin ka-tıldığı Bağımsız Türkiye Konserihalka güvende doğru politikalarınürünüdür. Halkı böyle bir örgütlen-menin içine katmaksızın 150 bin ki-şinin katıldığı bir konser örgütlene-mezdi. Konserde 1000 kişi güvenliktegörev aldı. Görev alanların çok büyükbölümü halktan insanlardı ve bu ilkgörevleriydi. Herkes konseri izlerkenonlar konserin güvenliğiyle, konserekatılan halkın ihtiyaçlarıyla ilgilen-diler.

Halk, emekçidir. Halkın yaşamı fe-dakarlıklarla doludur. Sorumluluksahibidir. Üzerine aldığı bir görevi ya-par. Halka görev vermekten çekin-memeliyiz. 150 bin kişilik BağımsızTürkiye Konseri’ninin örgütlenme-sinde komitelerin rolü büyüktür. Bukomitelerde görev alanlar halktı. Veonların da büyük çoğunluğu ilk kezböyle bir görev almışlardı. Onlara, neyapacakları anlatıldı. Onlar da veri-len görevi coşkuyla yaptılar.

Komitelerin çalışması, işlevli ol-ması bize bağlıdır. Komiteler konu-sunda sıkça söylenen şey şudur: Ko-miteleri idealize etmemeliyiz. Ba-ğımsız Türkiye Konseri örneğinde ol-duğu gibi, bazen ilk kez böyle bir gör-evi üstlenmiş olacaklardır. Burdaesas olan eğitim ve denetimdir. Eği-tim ve denetimle önlerine çıkabilecekengelleri aşmakta onlara yol gösteri-riz. Onlar da birçok sorunu kendi de-ney, tecrübe ve ilişkileri içinde çö-zerler.

Halk bu konuda bir deryadır. Bü-yük olanaklara, büyük güce sahiptir.Halk örgütlülükleri, halk komiteleri,halk meclisleri, halkın gücünü açığaçıkartan örgütlenmelerdir.

Komite, meclis ve benzeri halk ör-gütlenmeleri, bir alandaki faaliyetle-ri kendiliğindencilikten çıkartır. Hal-ka güvenmek somut olarak ona görevve sorumluluk vermekte kendini gös-terir. Halka güveniyorsak halkın ör-gütleneceğine inanmalıyız. Halkagüveniyorsak; halkın kendi örgüt-lenmeleri içinde birçok sorunun üs-tesinden geleceğine, tecrübe ve ya-ratıcılığıyla sorunları aşacağına inan-malıyız. Halka güven konusundaesas olarak kendimize güvenmeliyiz.

��Halka güvengöstermelik değildir

En tartışmalı konulardan birisişudur: Halka güven göstermelik de-ğildir. Halk, örgütlenmeler içinde sa-dece verilen görevleri yapan konu-munda olmamalıdır. Bu halkı geliş-tirmez. Örgütlülüğü büyütmez. Hal-kın örgütlülükler içinde söz ve kararhakkını kullanmasını sağlamalıyız.Halk kendi aldığı kararların arkasın-da durur. Kafasına yatmayan bir ka-rar alındığında onu yaparken zorlanırya da yapmaz. Halkın, halk örgütlü-lükleri içinde söz ve karar hakkına sa-hip olması onu geliştirir. Halk, ör-gütlülüğü işlevli hale getirir. Kendi-ne güvenini, insiyatifli olmasını sağ-lar. Yaptığı işleri, aldığı görevleri sa-hiplenmesini sağlar.

Halkın yanlış kararlar alması damümkündür. Fakat biz burada birin-cisi, halkların tarihsel birikimine, bubirikimin ürünü olan tarihsel sezgi-sine, tecrübesine güveniriz.

Çok somut, HalkMeclisleri örneğimiz var.İşçisi, memuru, esnafı, evkadını Halk Meclisleriiçinde yer aldılar. Mec-lisler içinde halkın çokfarklı kesimleri çok çeşitligörevler üstlendi. Düşün-celerini ifade ettiler. Ka-rarlar aldılar ve uygula-dılar. Bu kararlar bir ma-

hallenin kendi yerel sorunları olduğugibi ülkemizin temel sorunlarını daiçerdi. Halk Meclisleri Susurluk sü-recinde kontrgerilla devletine karşımahallelerde binlerce, on binlercekişinin sokaklara çıkmasını sağladı.Halk, meclislerde kendisi karar alıpkendisi uyguladı. Bu Cephe anlayı-şının halka güveninin sonucuydu.Okuma yazması dahi olmayan evkadınlarına görevler verildi. Meclis-lerde herkesin örgütlenebileceğini,eğitilebileceğini gördük.

Halk Meclisleri’nde hiç yanlışkararlar çıkmamış mıdır? Çıkmıştır.Çıkabilir de. Bir konuda halk çok geridüşünceleri savunabilir. Biz kararalma sürecinde kendi düşüncelerimizisöyleriz. Doğru yöntemleri gösteririz.O an için ikna edemeyiz belki. Poli-tik olarak daha geri bir karar alınabilir.Sonuçta alınan kararın yanlışlığı pra-tik içinde ortaya çıkacaktır. Ve aynıkonuda yeni bir karar alınırken kitleleryanlışlarını ve bizim savunduğumuzdüşüncelerin doğruluğunu da fiilengörmüş olacaklardır.

��Halka güven; kendimize, ideolojimizeörgütümüze güvendir

Halka güvenimizin temelinde ken-di ideolojimize, kendi önderliğimizegüven vardır. Biz ideolojimizle, ön-derliğimizle, örgütlülüğümüzle kit-leleri devrimci mücadele içinde ge-liştirebileceğimize, örgütleyebilece-ğimize inanıyoruz.

Kitleler devrimci mücadele için-de ideolojik olarak da eğitilirler. Amaesas olarak kitleler kendi pratikleriiçinde öğrenirler. Bu anlamda kitle-lerin en iyi öğretmeni mücadelenin

Halka güven, kendine güvendir.

Halka güven örgütüne, ideolojisine

güvendir. Halka güven devrime,

sosyalizme inançtır... Devrim

iddiasıdır. Halka güvenmeden

devrim iddiasında bulunulamaz.

UMUDU BÜYÜTELİM

Yürüyüş17 Nisan

201110 Nisan

2011

Yürüyüş

Sayı: 263

1 Mayıs2011

33

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 34: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

kendisidir. Küçük ya dabüyük çaplı alt-üst oluşsüreçleri, kitlelerde onyıllar içinde olabilecekdönüşümlerin çok kısasürede gerçekleşmesinisağlar. Bir Gazi Ayaklan-ması böyledir. Bir Susur-luk süreci böyledir. Birfabrikada yaşanan grevböyledir. Bir grev süreciişçilere devlet gerçeğini,faşizm gerçeğini, düzenpartilerini göstermeye ye-terli olur.

Halk kitleleri bugün için çok dur-gun olabilir. Eylemlere katılımı dü-şüktür. Yaşadığı birçok sorun karşı-sında tepkisizdir. Ama bu, halkınhep susacağı anlamına gelmez. Ayrı-ca biz şunu biliyoruz: Halkın kendi-liğinden tepkilerinin, sokaklara dö-külmesinin, bir olayı milyonlarca ki-şinin sokağa çıkıp protesto etmesinintek başına bir önemi yoktur. Kendi-liğinden olan tepkisellikler samanalevi gibidir. Kitleler örgütlü bir güçolarak alanlara çıkmıyorsa bu, düzenaçısından bir tehdit oluşturmaz.

Düzen için tehdit oluşturan kitle-lerin örgütlü bir şekilde ve devrimcibir önderlik altında mücadele içindeyer almasıdır. Oligarşiyi asıl korku-tan, kitlelerin devrimci bir örgütlükiçinde hareket etmesidir. Bu noktadada kitlelere güven esastır. Bu güvenintemelinde de yine kendi ideolojimizve örgütlülüğümüz olacaktır.

�� Halka güven;gücünü halktan almaktır

THKP-C’den bugüne 40 yılı aşkınzamandır oligarşiye karşı dişe diş birsavaş yürütüyoruz.

“Bu halkla mı devrim yapacaksı-nız?”, “hani halk nerede” diye hal-kı küçümseyenler önce kendilerinebakmalıdırlar. Halk olumlu ve olum-suz özellikleriyle her yerdedir.

1970’lerden bugüne halkımız çokşey yaşadı. Devrimcilerin yanında yeraldığı için, destek verdiği için, kapı-sını onlara açtığı için, faşizmin her tür-lü baskısına, terörüne maruz kaldı.

Maraş’ta, Çorum’da kitle katliamla-rıyla sindirilmek istendi. 12 Eylül’deher türlü işkencelere maruz kaldı. Bü-tün bunlara rağmen, bütün korku vekaygılarına rağmen halkımız dev-rimcilere hiçbir zaman sırtını dön-medi. Halkta, devrimcilere karşı birgüvensizlik oluşmuşsa eğer bunun ne-deni faşizmin zorunu görünce halkıfaşist terörle yüz yüze bırakıp ka-çanlardır. 12 Eylül sonrasında yurt dışıdevrim kaçkınlarıyla doldu. Refor-mizm, oportünizm hapishanelerdedirenmedi. Buna rağmen halk sırtınıdönmedi devrimcilere. Halkı kü-çümseyenler, halkı ilk satanlar oldu-lar.

Biz 12 Eylül’ün o en zorlu gün-lerinde de, 12 Eylül sonrasında da bu-gün de, hep halkın içinde olduk.Halk her zaman bütün tehlikeleri, risk-leri göze alarak devrimcileri sahip-lendi. Kapısını açtı. Riskler aldı. Be-deller ödedi.

12 Eylül’den önce de, sonra da bizhep yoksul gecekondu mahallelerin-de olduk. ‘90’ların başından beri oli-garşinin saldırıları hiç eksik olmadı.Bugün de özellikle İstanbul’da dev-rimcilerin örgütlü oldukları mahalle-ler sürekli polisin ablukası altında.Halk sürekli devletin terörüyle karşıkarşıya. Fakat buna rağmen oligarşibu mahallelerin hiçbirinden devrim-cileri söküp atamamıştır. Çünkü dev-rimcilerle halk arasındaki güven iliş-kisini yıkamamıştır.

Cuntaya karşı direnişin temelindede halka duyduğumuz güven vardı.Reformizm, oportünizm cuntanınayak seslerini duyduğunda ülkeyiterkederken biz halka duyduğumuz

güvenle “Amerikancı faşistcunta 45 milyon halkı yene-meyecek!” diyerek meydanokuduk. 40 yılı aşkın tarihi-mizde halkın güvenini sarsacaktek bir olay yoktur. Halka gü-vendiğimiz gibi, halkın güve-nine de layık olduk.

�� Halka güven;halktan öğrenmektir

Halktan öğreneceği hiçbir şey ol-madığını düşünenler halka güvene-mezler. Halkın onlara verebileceği birşey yoktur diye düşünürler. Halktanöğrenmesini bilmeyen küçük-burju-va, bencil, kibirli benbilirimcilerdir.Herkesten öğrenilecek bir şey vardır.En sıradan bir işçiden, hiç okul oku-mamış bir köylüden, halktan öğren-mek, bir bütün olarak kitlelerden öğ-renmektir.

Oligarşik düzenin seçimlerindensonra burjuva yazarlar-çizerler şöyledeğerlendirmeler yaparlar: “Halkince ayar yaptı.” Sanki milyonlarcaseçmen oturup karar vermiştir. Hayır,böyle birşey yoktur. Bu, burjuva si-yasetinin uydurmasıdır. Ama elbettesınıf mücadelesindeki yaptıkları veyayapmadıklarıyla, yer alışı ve almayı-şıyla kitlelerin tavır ve davranışlarıdevrimcilere çok şey öğretir. Kitleler,neyin ne olduğunun genel olarak far-kındadır. Bizim henüz iktidarı alabi-lecek düzeyde olmadığımızı da bilir,görür. Onun için kitleler daha kısa va-dedeki çıkarları için yine düzen par-tilerinin yanında yer almak duru-munda kalırlar.

Burada sorun kitlelerde değil,devrimcilerdedir. Kitlelerde iktidarıalabileceğine dair bir umut oluştura-mamaktadır. Bunu yaratmanın yoluyine kitlelere güvenmek, kitleleregitmek ve kitleleri örgütlemekten veelbette stratejik çizgide mücadeleyigeliştirmekten geçmektedir.

Sevgili okurlarımız, halka gü-venmek konusundaki dersimizi bu-rada noktalıyoruz. Haftaya başka birderste görüşmek üzere şimdilik hoş-çakalın diyoruz.

Halka güvenimizin temelinde

kendi ideolojimize, kendi

önderliğimize güven vardır.

Biz ideolojimizle, önderliğimizle,

örgütlülüğümüzle kitleleri

devrimci mücadele içinde

geliştirebileceğimize,

örgütleyebileceğimize, inanıyoruz.

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ

Yürüyüş

10 Nisan2011

34

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 35: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Geçenlerde haberlere yansıyanbir olay düzenin okullarının işle-vini ve öğrencilere bakış açısınıbir kez daha gözler önüne serdi.

Mehmet Sadık Boz İlköğretimOkulu'nda Ocak ayında öğrenci-lerin inşaat işçisi gibi çalıştırıldı-ğını gösteren ve bir öğrenci veli-si tarafından cep telefonuna kay-dedilen görüntülerle ortaya çı-kan olayı öğrenci velisi şöyle an-latıyor: "Ocak ayı ortalarında ço-cuklarım okuldan gelir gelmez,öğretmenlerinin öğrencilere bal-yoz, çekiç, kazma, kürek vererekokul bahçesindeki asfaltı kırdır-dıklarını söyledi. Bunun üzerineokula gidip konuyu sorduğumdaOkul Müdürü O.U (Osman Uçar),'Paramız yok devlet destek ver-miyor. Biz de çocuklarla yapıyo-ruz' cevabını verdi.”

Devletin parasının nerelereolup nerelere olmadığı herkesinmalumudur. Devletin, sokaklarılalelerle donatacak kadar parasıvardır; ama halkın konut sorunu-nu çözmeye veya evleri depremekarşı dayanıklılaştırmaya parasıyoktur örneğin. Ama her seneuyarırlar insanları utanmadan.“İstanbul’da bir milyon ev yıkı-lacak” derler, deprem kapıda,binlerce insan ölecek derler... Budevlet her zaman hapishanele-rinde işkence yapacak kadrolarapara ayırır. Ancak senelerce bedelödeyerek kazanılmış olan, tut-sakların 10 saatlik sohbet hakkıgündeme geldiğinde pişkin pişkin“personel eksik, kaynağımız yok”derler.

Bu kafa yapısı cevap veriyoröğrenci velisine. İşte sunduğuçözüm: 'Biz çocuklara fazladannot veririz derslerinde sıkıntı ol-

maz'. Sorun da çözüm de bu ka-dar basit onlara göre. Öyle ya;okul denilen, eğitim denilen olayNOTLARDAN ibaret değil mi?Spor parası, karne parası vb. ve-rilmediğinde hep NOTLARI dü-şürülmekle tehdit edilmez mi öğ-renciler?

Bunları şikayet edeceğini be-lirten veliye verilen cevap yinemalumunuzdur: 'Git nereye şika-yet edersen et'. Ardından veli de-diğini yapıyor ve şikayeti sonucuokula gelip görüntüleri izleyenmüfettiş 'Bu olayda bizim yapa-bileceğimiz bir şey yok' diyerekgidiyor. Öğrenci velisi :"Okulmüdürü O.U'yu geçen yıl da fark-lı sebeplerden defalarca MilliEğitim Müdürlüğü'ne şikayet et-miştik. Müdür hakkında soruş-turma bile açılmadı. Ben ve diğerveliler çocuklarımızın iyi bir eği-tim alması için uğraşırken, bura-da saltanat sürülmesi, çiftlik gibiyönetilmesi, çocuklarımızın gele-ceğiyle oynanmasını hazmede-miyoruz. Bu konuda başta UşakValisi Özdemir Çakacak ve diğeryetkililerden acil yardım bekli-yoruz" diyor.

Öğrenci arkadaşlarımız!Öğrenci velileri!

Sorunun kaynağı ortadadır vebu sorun, sorunu yaratanlar tara-fından değil; ancak sorundanmağdur olanlar tarafından çözü-lür. Haklısınız hazmedemiyoruz,hazmetmemeliyiz de. Ancak neUşak valisi, ne başka bir yetkilideğil, bizlerin örgütlü mücadele-si çözecek bu sorunu da. Sallanansistemleri kafalarına yıkılmayamahkumdur. Sorunlarımıza karşıbirleşelim, savaşalım ve kazana-lım.

DÜZEN TÜM KURUMLARIYLADÖKÜLMEYE DEVAM EDİYOR

ALTERNATİFSİZ DEĞİLİZ!

Gençlik Federasyonu’ndan

Lise öğrencileri 23 Nisan’da, YGS'niniptali istemiyle İstanbul Milli EğitimMüdürlüğü önünde oturma eylemi yaptı.Sultanahmet Adliyesi önünde toplanan öğ-renciler, pankartlar ve sloganlar eşliğin-de İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne kadar yü-rüdüler. Burada yaklaşık bir saat süreyleoturma eylemi yaparak ÖSYM aleyhineslogan attılar.

Edirne’de 25 Nisan’da belediyeninyapmış olduğu zamlara karşı protestolardevam ediyor.Yapılan zamların geri çe-kilmemesi nedeniyle 27 Nisan’da boykotkararı alındı. 27 Nisan günü otobüslere bi-nilmeyecek ve bisikletlerle eylem yapı-lacak. Bu eylemin çağrısı için DEV-GENÇ’lilerin de yer aldığı Trakya Üni-versitesi öğrencileri Ayşekadın Yerleşke-si önünde bir eylem yaptı.Açıklamadatüm öğrencilerin ve Edirne halkının zam-lara karşı yapılacak olan boykota destekvermeleri istendi.

Yükseköğrenim Kredi Yurtlar Kuru-mu’na (KYK) ait yurtlarda ‘parmak izi’uygulamasına geçildi. Kahvaltı alırken bileparmak izi veren öğrenciler uygulamanınkaldırılmasını istediler. Devlet yurtların-daki uygulamaya 1 Mart’tan itibaren ge-çildi. Bu çerçevede, parmak izleri önce-den alınan ve sisteme yüklenen öğrenci-ler, hafta içinde 23.30, hafta sonunda24.00’ten önce parmak izlerini dijital or-tamda okutarak yurtlara girmek zorunda.Bu saatten sonra kapıya gelen öğrenciler,sistem tarafından içeri alınmıyor. Üstelikertesi günkü kahvaltı ve yemek hakları daiptal ediliyor.

Ülkemizde Gençlik

UMUDU BÜYÜTELİM

Yürüyüş17 Nisan

201110 Nisan

2011

Yürüyüş

Sayı: 263

1 Mayıs2011

35

Yürüyüş

Sayı: 266

Liselerde protestosürüyor

Parmak izi vermeyenekahvaltı yok!

Edirne’de ulaşımzammına BOYKOT!

Page 36: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Ülkemizde Gençlik

Gençliğin “kaderi” ne yazık ki,ÖSYM gibi, YÖK gibi gerici, faşist,bürokratik ve beceriksiz kurumlarınelindedir.

24 Nisan’da, ÖSYM tarafındandüzenlenen Akademik Personel ve Li-sansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES)yapıldı. Ama ÖSYM ,YGS’ye nasılbaktıysa ALES’e de o şekilde baktı-ğından İzmir’de Dokuz Eylül Üni-versitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa-kültesi’nde gerçekleştirilen sınavda500’e yakın öğrenci sınav saati baş-ladıktan sonra hatalı kitapçıklar yü-zünden sorunlar yaşadı. Sınav başla-madan kitapçıkları kontrol eden öğ-renciler soruların eksik, sayfa sıra-larının karışık olduğunu gördüler.Bunun üzerine yedek kitapçık geti-rilmek istendi ama yedek kitapçık dayeterli sayıda bulunamadı. Sınavagiren öğrenciler, bu durumu sınavdansonra bir internet sitesine gönder-dikleri yazılarda şöyle anlattılar:

“Bugün ALES’ te yaşadığım mağ-duriyeti sizinle paylaşmak istedim.

Sizin de bildiğiniz gibi bugün

ALES’te Dokuz Eylül Üniversitesi İk-tisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde sı-

nava giren öğrencilerin kitapçıklarıhatalı basıldı. İşte bu mağduriyeti ya-şayan öğrencilerden biri de bendim.Sınavımızın normalde 09.30’da baş-laması gerekirken, bir saat kadar...yedek kitapçıkları bekledik. ... Ancak10.40’da salon başkanı, 1 saatten faz-la süredir beklediğimiz yedek kitap-çıklar yerine, bize ilk başta verilen ha-talı kitapçıklarımızı tekrar dağıttılar.Ve aynen şu açıklama yapıldı: ‘Saat10.40 3 saatlik süreniz başlamıştır.Farkındayız kitapçıklarınız hatalı.Ama yapabildiğinizi yapın. Biz ge-rekli tutanağı tutacağız’.

Ne kadar süre verilirse verilsin, oyanlış kitapçıklarla yapabileceğimizhiçbir şey yoktu.”

Benzer sorunları bir çok öğrenciyaşadı ALES’te.

Dağıtılan kitapçıklarda yaşanansorunlardan bazıları Sözel-2 testininbulunmaması, soruların iki kere ba-sılması, bazı sorular ve sayfaların ek-sik olması, 6 Türkçe sorusunun ma-tematik sorularının içinde yer alma-sı...

Beceriksizliğe bakın.

Bu düzen ölmüş, bu düzen çürü-müş, bu soruların böyle hazırlanma-sının izahı budur.

Bugüne kadar ÖSYM tarafındanyapılan sınavlarda sınav sonrası hepsınav soruları ile ilgili problemler gün-deme gelmiştir. En son yapılan Yük-sek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS) bu-nun en güzel örneğidir. Halen gün-demde duran bir sorun olan YGS’yebir çözüm bulunamamışken üstüneALES’in de bu şekilde olmasıÖSYM’nin bu ülkede çürümüş, artıkişleyemez bir kurum haline geldiği-ni göstermektedir. Aileler sırf bu sı-navlar için milyarlarını dershaneleredöküyor, öğrenciler “geleceğimiz”dedikleri bu sınavlara kendi hayatla-rından vazgeçecek kadar değer veri-yorlar.

İşte bunların hepsi bir düzen so-runudur. Bozuk düzende doğru çarkolmayacağı için bizler bu düzendenbir şeyler beklememeliyiz. Gençliğin“kaderi”ni, ÖSYM gibi, YÖK gibigerici, faşist, bürokratik ve becerik-siz kurumların elinden almalıyız.

GençliğinGündeminden

1 Mayıs – 7 Mayıs

2 Mayıs 1998: Bolu Abant İzzet Bay-sal Üniversitesi öğrencisi Kenan Mak si-vil faşistler tarafından katledildi.

3 Mayıs 1998: Uğur Yaşar Kılıç veŞengül Yıldıran’ın katledilmelerini protestoiçin Kasımpaşa’da faşistlere ait bir oto ga-lerisi DEV-GENÇ’liler tarafından molo-toflandı.

6 Mayıs 1989: 1 Mayıs’ta katledilen M.Akif Dalcı ve Denizler’in anması için İ.ÜMerkez Kampüs’e 1000 öğrenci toplan-dı. Dev-Genç’liler tarafından M.Akif Dal-cı ve tüm devrim şehitleri için Siyasal Bil-giler Fakültesi işgal edildi. İşgal 3 saat sür-dü. Eylem iradi olarak bitirildi.

gençliğin tarihinden

Bir sınav yapmayı, bir soru hazırlamayıdahi beceremeyen ÖSYM

Dünya GençliğindenHindistan: Üniversitede grev sürüyor

Karnataka’daki lisans hazırlık programlarında görevli olan okut-manlar, maaşlarının artırılması ve çalışma koşullarının iyileştirilme-si için 8 Nisan’dan bu yana grevdeler. Binlerce okutman 10 Nisan’dabaşkent Bangalore’ın Özgürlük Park’ında toplandılar ve istekleri ye-rine getirilinceye kadar grevi sürdürmekte kararlı olduklarını açıkla-dılar.

Zambiya: Öğretmenler oturma eylemi yaptı

Zambiya’nın başkenti Lusaka’da çalışan Temel Eğitim ÖğretmenleriSendikası’na üye olan öğretmenler geçen hafta toplu sözleşme gö-rüşmelerinin ertelenmesini protesto etmek için oturma eylemi yaptı.

Şili: Öğrencilerden protestoŞili Merkez Üniversitesi'nde 15 Nisan’da binlerce öğrenci okulun

yüzde elli hissesinin özel bir şirkete satışını protesto etti. Üniversiteöğrenci federasyonu, eğitimin kâr için katledilmesine karşı Santiagosokaklarında düzenlenen yürüyüşleri sürdürme çağrısı yaptı.

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ36

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 37: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Ülkemizde Gençlik

Adana Gençlik ÇadırınaSaldırı

Adana’da polis ve zabıta 4. defaparasız eğitim çadırına saldırdı ve busaldırılarda 5 kişi CANDAŞ KAT,HÜSEYİN BÖKOGLU, OGUZSEÇKİN, SEROL GÜZEL, YUNUSEMRE ÜNAL gözaltına alındı.

Adana Gençlik Derneği, gece23.45 civarında yapılan bu saldırıyıprotesto etmek ve mücadelelerinedevam etmekte kararlı olduklarınıanlatmak için 22 Nisan Cuma günüsaat 12.30’da İnönü Parkı’nda eylemyaptı.

Gece yapılan saldırının anlatıldı-ğı açıklamayı Adana Gençlik Derne-ği adına okuyan Murat Akmut; “Yıl-madık, yıldıramayacaklar! Parasızeğitim mücadelemize ve açlık grevi-mize devam ediyoruz. Bu mücadelesadece Ferhat ve Berna’nın değil, tümgençliğindir. Ailelerimizin mücade-lesidir. Her birimiz Ferhat her birimizBerna’yız. İşte buradayız!” dedi.

Tüm halkı ve demokrasiden yanaolanları parasız eğitim talebini sa-hiplenmeye ve mücadele etmeye ça-ğırdılar. 25 kişinin katıldığı açıkla-mada “Baskılar, Gözaltılar Bizi Yıl-dıramaz, Parasız Eğitim İstemek Suç

Değildir, ParasızEğitim İstiyoruzAlacağız, Öğrenci-yiz Haklıyız Kaza-nacağız, YaşasınDev-Genç YaşasınDev-Gençliler” slo-ganları atıldı.

A ç ı k l a m a y aBDP, DHF ve İHDde destek verdi.Açıklamadan sonraİnönü Parkı’nda Pa-rasız Eğitim çadırıtekrar kuruldu.

Adana Gençlik’in ÇadırGünlüğü -2. Gün-

Açlık grevinin 2. gününde sabah7:30’da polis ve zabıta üçüncü saldı-rısını gerçekleştirdi. Çadırımızı, pan-kartlarımızı, çayımızı, şekerlerimiziher şeyimizi gasp ettiler.

İlk iki günde 2.500 bildiri da-gıtp, parasız egitim için imza topla-yarak halkımıza seslendik. İki masaaçmıştık; bir masada imza atılıyor, di-ğer masada açtığımız ziyaretçi def-terlerini insanların duygu ve düşün-celerini yazmalarını istiyorduk.

21 Nisan tüm moral ve coşkuylabizim oluyordu. Bize yapılan hersaldırı bizi bir kat daha güçlendiri-yordu. Halk kendi üslubunca tepkisinişu sözlerle dile getirdi. ”Helal olsunyine açtılar çadırı, Eleriniz kırılır in-şallah, Sizin çocuklarınız yok mualahın belaları”. şeklindeki cümlele-ri dile getirerek polis ve zabıtaya kar-şı bizlere sahip çıkıyorlardı.

-3. Gün-Sabah oldu. Gece saldırının ha-

berini alan arkadaşlarımız sabah olurolmaz yanımıza geldiler.

Herkese saldırının nasıl olduğunuanlatık. Gözaltından çıkıp parka gel-diğimizde hiçbir malzememiz kal-

mamıştı. Her şeyi alıp götürmüştü za-bıta ve polisler. Açlık grevinde olanarkadaşlar, gözaltındayken arkadaş-larımızın getirdiği şeker ve suylaidare ettiler. Arkadaşlarımız da gel-meye başlayınca tekrar eylem yeri-mizi düzenlemeye başladık.

Direnişimizi gören halkımız des-teğini eksik etmedi. Yalnız kalmaya-cağımıza emindik. 22 Nisan, Cumagünü olan 3. gün 400 bildiri dağıtıp60 imza topladık.

Yılmadık, yıldıramayacaklar!

Çadır kurmamız engellenemez

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

37

Yürüyüş

Sayı: 266

Çanakkale: Adana’daGençlik Çadırına SaldırıProtesto Edildi

Gençliğin Adana’daki çadırına yö-nelik saldırıyı Çanakkale Gençlik Der-neği Girişimi de bir açıklama ile protestoetti.

Çanakkale Gençlik Derneği Girişi-mi adına 24 Nisan günü yapılan açık-lamada uzun süredir Parasız Eğitim ta-lebiyle ülkenin dört bir yanında açtık-ları çadırlarla kampanyalarını kararlılıklayürüttüklerini, faşizmin ise yasalarda varolan parasız eğitim talebini dikkate al-madığı, uygulamadığı vurgulandı.

Açıklama; “Parasız eğitim talebimizigerçekleştirinceye ve arkadaşlarımızFerhat ve Bernayı sizlerden geri alıncayakadar her yerde karşınıza çıkmaktan vaz-geçmeyceğiz.” sözleriyle bitirildi.

Page 38: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Ankara: 22 Nisan 2011 günü14.00’da Abdi İpekçi Parkı’nda An-kara Gençlik Derneği tarafından bireylem yapıldı. Açıklamada “Halkasgari ücretle çalışıp eğitimden sağ-lıktan yoksun yaşıyor. Öğrencilerölüyor. Sistem içten içe çürüyor,halk yoksullaşıyor. Eğitim de bu sis-temin bir parçası olduğundan durumaynı şekilde kötüleşiyor.” denildi...Biz Dev-Genç’liyiz. Eğitimin de-mokratik ve halk için olması için mü-cadele ediyoruz. Bu uğurda mücadeleeden ve tutuklanan Dev-Genç’li ar-kadaşlarımız Ferhat Tüzer ve BernaYılmaz’ın serbest bırakılmasını talepediyoruz. Parasız eğitim hakkımızı is-tiyoruz, adalet istiyoruz.” denildi. Ay-rıca Adana’da Dev-Genç’lilere ya-pılan saldırı ve gözaltı protesto edil-di.

Eylemde “Parasız Eğitim İstiyo-ruz! Alacağız!, Öğrenciyiz, Haklıyız,Kazanacağız! Gözaltılar, Tutukla-malar, Baskılar Bizi Yıldıramaz!,Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganları atıldı.

İstanbul: “Kızım da üniversiteye gi-decek, nasıl gidecek?!”

Gençlik Federasyonu’nun açtığıParasız Eğitim imza masası 26 Nisan2011 Salı günü de Galatasaray Lise-si önündeydi. Bugün masada, imzaatmaya gelenlere eğitim sisteminde-ki çarpıklıklardan, devrimcilerin eği-tim anlayışından bahsedildi. Ferhat veBerna’nın hala daha hapishanedeolduğu ve 24 Mayıs’taki mahkeme-lerine katılınması gerektiği çekilenajitasyonlarla yaşlı genç herkese an-latıldı. Masaya gelen bir abi “benim

kızım üniversiteyegidecek, nasıl gi-decek” diyerekimza attı ve çev-resindekileri de

imza atmaya getirdi.

İzmir: Liseli Dev-Genç’liler pa-rasız eğitim taleplerini konak Ke-meraltı girişinde her cumartesi günüaçtıkları masayla anlatmaya devamediyor.

23 Nisan Cumartesi günü 14.30 ile16.30 arasında açılan masada 100’eyakın imza toplanırken bildiriler dehalka dağıtıldı. Zabıtanın gelip ‘buradamasa açamazsınız, yasak’ demesiüzerine Liseli Dev-Genç’liler masa-larını açacaklarını, her zaman buradaolduklarını ve bundan sonra da ola-caklarını söylediler. Zabıta ise polisiçağırmakla tehdit etti. Lisesli Dev-Genç’liler ise orada kalarak halkınmeşru talebini engelleyemeyeceklerinigösterdiler. Halka hitaben yaptıklarıkonuşmalarda Ferhat ve Berna’nın ser-best bırakılmasını, parasız eğitim ça-dırlarında polislerin faşist saldırılarıteşhir eden konuşmalarla öfkelerini 1Mayıs’ta Taksim meydanında haykı-racaklarını vurguladılar.

Erzincan: Erzincan Gençlik Der-neği, Parasız Eğitim Kampanyasıkapsamında 21 Nisan Perşembe günümerkez Ordu Caddesi'nde imza ma-sası açtı. Parasız eğitimin bir hak ol-duğu ama bu hakkın verilmediği, pa-rasız eğitim için herkesin mücadeleetmesi gerektiği vurgulandı.

2 saat açık kalan masada 170imza ve 100 adet parasız eğitim ile il-gili bildiriler dağıtıldı.

Edirne: 13 Nisan’da kurulanimza masasına ve açılan Grup YorumKonser tanıtım standa ilgi gösterenbir liseliye polis tarafından tehdit içe-

rikli korkutulmaya çalışılması sonu-cu bir açıklama yapan Edirne Genç-lik derneği üyeleri, halk düşmanlığıyapanlırın bu işten vazgeçmeleri ge-rektiğini belirterek; “Bu tutumunuz-dan vazgeçin! halk düşmanlığı ya-panlar halkın adaletiyle karşı karşı-ya kalıp kaybedeceklerdir.” dediler.

Antalya Gençlik’ten SağlıkEmekçilerinin GrevineDestek

Sağlık emekçileri, 19-20 Nisan’daAntalya'da, sağlıkta dönüşüm yasala-rına; performans sistemine ve sağlığınpiyasalaşmasına karşı 2 gün boyuncagrev yaptılar. Öğrencilerinde dersleriboykot ettiği grevde kısa sürede halkınsayısı 1000 kişiye ulaştı. 19 Nisangünü İl Sağlık Müdürlüğüne yürüyüporadada taleplerini dile getiren emek-çiler, gecede grev çadırında sabahladı

YGS ŞİFRELERİPROTESTO EDİLDİ

25 Nisan günü Ankara Gençlik Der-neği'nin de aralarında buluğunduğu dev-rimci-demokrat-ilerici kurumlar YGS şif-relerini protesto için Ankara Kolej Kav-şağı'ndan Sakarya Caddesi'ne bir yürü-yüş düzenledileri."Parasız eğitim, ınav-sız üniversite için örgütlü mücadeleye"şiarıyla yapılan yürüyüş sonrası Sakar-ya Caddesi'nde bir basın açıklamasıyapıldı. Sakarya Caddesi'nde yürüyüşüengellemek için yolu kapatan polis birsüre sonra çekildi ve basın açıklaması-nın ardından,halaylar çekildi.

Eyleme Ankara Gençlik Derne-ği’nin yanı sıra çeşitli demokratik kit-le örgütleri de katıldı. Eylemde "Bas-kılar Bizi Yıldıramaz!, Şifreli SınavınHesabını Soralım, Direne Direne Ka-zanacağız” sloganları atıldı.

DEV-GENÇ’liler Parasız EğitimMücadesine Devam Ediyorlar

Ankara İzmir Erzincan

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ38

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 39: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

1 Mayıs; işçilerin, işsizlerin, emekçilerin vealın terinin karşılığını alamayanların ezenlerdenhesap sorma günüdür.

1 Mayıs; bizi aç, yoksul ve yarınsız bırakanlara karşıbirlik olacağımız gündür.

1 Mayıs; Kürt, Türk tüm milliyetlerden emekçi halk-ların kardeşliğini perçinlediği gündür.

1 Mayıs; gecelerinde aç yatmayacağımız, gündüzlerindeişsiz kalmayacağımız tam bağımsız bir ülkeyi yaratma gü-nüdür.

1 Mayıs; baskıya, sömürülmeye, ezilmeye, horlanmayave dışlanmaya karşı duracağımız gündür.

1 Mayıs; insanca yaşanacak bir ülkeyi ve dünyayı ya-ratmak için mücadele edeceğimiz gündür.

1 Mayıs; bayram havasında kutlanacak, eğlenilecek gündeğildir.

1 Mayıs; emekçilerle burjuvazi arasında olan kavga gü-nüdür.

1 Mayıs; işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele vedayanışma günüdür. Bu anlamını da kutlanmaya başladığıilk yıllarından almaktadır. Ezenle ezilen arasındaki ikti-dar savaşında önemli günlerden olmuştur. Ezilen ve sö-mürülenlerin; ezenler ve sömürenlere karşı mücadele et-tiği bir gün olmuştur 1 Mayıs.

1 Mayıs 1886 tarihinde Amerika’nın Şikago kentindesekiz saatlik iş günü talebiyle yürüyüş yapan işçilere ka-tillerin saldırması sonucunda 6 işçinin katledilmesiyle;1889’da toplanan 2. Enternasyonal 1. kongresinde 1Mayıs tüm dünyada işçilerin birlik, mücadele ve dayanışmagünü olarak kabul edildi. Kabul edilişinden itibaren tümdünyada mücadele günü olarak kutlandı.

Ancak birçok ülke bu günü kabul etmedi ve yasakla-dı. Mücadele gününü kutlamak için işçiler ülkemizde vediğer ülkelerde büyük bedeller ödediler. 1 Mayıs 1977’deTaksim’de gerçekleştirilen kutlama-larda kontrgerillanın saldırısı sonu-cu 35 emekçinin katledilmesi belki de1 Mayıs’ın anlamını ortaya koy-maktadır. Çünkü 1 Mayıs kabul edil-diği günden bu yana iki sınıf arasın-daki irade savaşı olmuştur. Yıllarca1 Mayıslar ülkemizde devlet terörü-nün uygulanması sonucunda, kurşunyağmurlarında, gaz bombaları al-tında kutlanmıştır. Özellikle 1 MayısAlanı’nın kazanılması için canlarverilmiş, bedeller ödenmiştir. Alanınkazanılmasında devrimcilerin ira-desi halkımıza yol gösterici olmuş-tur. 1 Mayıs şehitleri sayesindedir ki

bugün artık Taksim Alanı kazanılmıştır. Ödediğimiz be-dellerin sonucu olarak, tanımak zorunda oldukları bir hakolarak bu yıl 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacağız. Kutla-mamız bayram havasında olmamalıdır. Mücadele günü ola-rak kutlanmalıdır.

Bugünkü çalışma şartları içinde hakların kolay elde edil-mediğini biliyoruz. Çalışma saatlerinden sendikal hakla-ra kadar bedelsiz kazanılan hiç bir şey olmadı. Dünya işçisınıfı ve emekçileri, ülkemiz işçi sınıfı, emekçileri hak-larını alabilmek için çok bedeller ödedi. İcazet almadık,izin istemedik.

“Hak verilmez alınır” şiarıyla örgütlendik, mücadeleettik. İşten atmalar, sürgünler, baskılar, gözaltında kay-betmelere karşılık yolumuzdan dönmedik ve bunun için1 Mayıs Alanı’nda Taksim’ de olmalıyız.

İşbirlikçi AKP iktidarı ekonomik ve demokratik hak-larımıza hız kesmeden saldırıyor. Sömürü ve zulmünü sür-dürmektedir hala. Kazanılmış haklarımız işbirlikçilerin em-peryalist politikaları uygulamaları sonucunda gasp edil-mektedir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere; en temel in-san hakkı olan alanlar özelleştirilmekte ve paralı hale ge-tirilmektedir. Taşeronlaşma tüm alanlarda yoğun bir şe-kilde uygulanmaktadır. En son çıkartılan torba yasa ile işgüvencemiz ortadan kaldırılmak istenmektedir. Kamuemekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkı hala yok sa-yılmaktadır. Açlık, yoksulluk ve işsizlik artarak devam et-mektedir. Yüz binlerle ifade edilen öğretmen açığına rağ-men öğretmenlerin ataması yapılmamaktadır.

Emeğimizin karşılığını aldığımız onurlu bir ülkede ya-şamak için;

emek en yüce değer, bağımsızlık ise ülkemizin onu-rudur. AKP iktidarının emperyalistlerle yaptıkları işbir-liği sonucu bizlere dayattığı yüzdelik zamlara, açlığa, iş-

sizliğe, yoksulluğa, taşeron çalışmayakarşı, kendi yurdumuzda esaret altındayaşamamak için;

emperyalistler ve işbirlikçisi AKPiktidarına karşı;

eşit, özgür ve bağımsız bir ülkedeyaşamak için 1 Mayıs Taksim Alanı’ndaHalk Cephesi kortejinde birleşeceğiz.

Kamu emekçileri; taleplerimizeher zamankinden daha çok sahip çık-malıyız. 1 Mayıs’a katılmak talepleri-mize sahip çıkmaktır.

Kamu Emekçileri Cephesi’nin ör-gütlü gücüyle 1 Mayıs’ta Taksim Mey-danı’nda olalım.

Devrimci MemurHareketi

Taksim’i ve 1 Mayıs’ıbedeller ödeyerek

kazandık

1 Mayıs Alanı’nınkazanılması için canlar

verilmiş, bedeller ödenmiştir.Alanın kazanılmasında

devrimcilerin iradesi halkımızayol gösterici olmuştur. 1 Mayıs

şehitleri sayesindedir kibugün artık Taksim Alanıkazanılmıştır. Ödediğimizbedellerin sonucu olarak,

tanımak zorunda oldukları birhak olarak bu yıl 1 Mayıs’ıTaksim’de kutlayacağız.

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

Yürüyüş

Sayı: 266

39

Page 40: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Devrimci İşçiHareketi’nden1Mayıs’a Çağrı

EMEK

DİSK: KatliamlarınAydınlatılması İçin1 Mayıs'ta Taksim’deyiz

DİSK, yaklaşan 1 Mayıs öncesi "1Mayıs katliamının, faili meçhul ve si-yasi cinayetlerin aydınlatılması için 1Mayıs'ta Taksim'deyiz" sloganıyla Şiş-li'den Taksim'e yürüyüş düzenledi. Yü-rüyüş sonunda Taksim Meydanı'ndayapılan basın açıklamasını DİSK GenelBaşkan Yardımcısı İsmail Yurtsevenokudu. Yurtseven, katliamların aydın-latılmadan ne özgürlüklerden, ne de-mokrasiden, ne insan haklarından bah-sedilemeyeceğini söyledi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçi-leri (SES) sendikasının 7. Olağan Ku-rulu 22-23-24 Nisan tarihlerinde İn-şaat Mühendisleri Odası TeomanÖztürk salonunda yapıldı. 22-23 Ni-san’da illerden gelen ve sendikaMYK’sının konuşmalarına yer veri-lirken 24 Nisan’da seçim gerçekleş-tirildi.

Son 2 ay içerisinde 27 Şubat Di-yarbakır Mitingi, 13 Mart Ankara Mi-tingi, 3 Nisan Ankara GüvencesizlerMitingi, 19-20 Nisan Sağlık HakkıGrevi ve Dokuz Eylül hastanelerin-deki grevler ile yükselen sağlık hak-kı… Program 3 yıllık mücadeleninslayt gösterisiyle devam etti. Genelkurulun açılış konuşmasını KemalYılmaz yaptı. Genel kurulun ilk ko-nuşmasını SES genel başkanı Bedri-ye Yorgun yaptı.

Konuk katılımcılar olarak genelkurula katılan TTB merkez konseyibaşkanı Eriş Bilaloğlu sağlık ala-nında 19-20 Nisan grevinin bir örneğidaha olmadığına haklarını alana ka-dar mücadele edeceklerini ve sağlıkçalışanlarının yeni grevlere hazır-lanmaları gerektiğine değindi. Dele-gelerin yoğun ilgisi dikkat çeker-ken, konuşmalarda genel olarak gü-vencesiz çalışma, (4b, 4c, taşeron)Kürt sorunu, 13 Mart mitingi, 19-20Nisan sağlık emekçilerinin grevi,hukuk mücadelesinde ve basın yayın

organlarında SES’in yetersiz kaldığı,MYK’nın 3 yıllık çalışma raporudeğerlendirildi.

Kamu Emekçileri Cephesi adınakonuşma yapan Ahmet Aras “…Doğru mücadele etmenin doğru ta-nımlamalar yapmaktan geçtiğini,neoliberalizm diye bir şey olmadığı-nı bunun emperyalizm olduğunu,Türkiye’nin 3. Bunalım ülkesi oldu-ğuna yeni sömürgecilik olduğuna,Kürt sorunun Türkiye’deki diğerhalklarla birlikte omuz omuza veri-lecek mücadeleyle aşılacağına…”değindi.

Delegelerin konuşmalarının biti-minde tüzük değişikliği ve önergeleregeçildi. Verilen tüzük değişiklikle-rinde dikkat çekenler taşeron örgüt-lenmesinin de SES bünyesinde ger-çekleşeceği, kadın sekreterliğininayrı bir sekreterlik olması, dış basınve eğitim sekreterliğinin genel se-kreterlik bünyesinde devam etmesi,%60 kadın üyesi olan sendikanınseçimlerde %30 kadın kotası konul-ması, önergelerde ise hapishanelerleilgili komisyon kurulması dikkat çe-ken konular ve kabul edilen madde-ler oldu. Kurulun son günü ise seçi-me ayrıldı.

Kamu EmekçileriCephesi’nden1Mayıs Paneli

Devrimci İşçi Hareketi 1 Mayısçalışmaları doğrultusunda Meci-diyeköy, Şişli, Eminönü, Sirkeci,Taksim, Kadıköy, Gazi, Okmey-danı ve çevresinde pullamalar yap-tı. ''1 Mayıs'ta Taksim'de Emper-yalistlere ve İşbirlikçilerine KarşıHalkın Gücünü Gösterelim Dev-rimci İşçi Hareketi'' ve ''1 Mayıs'taTaksim'de Devrimci İşçi Hareke-ti Halk Cephesi Saflarında Birle-şelim'' pulları yapıldı.

26 Nisan günü Hava-İş ToplantıSalonunda ‘1 Mayıs’ı ve Taksim’inasıl kazandık?’ paneli düzenlen-di. Süleyman Matur ve DursunDoğan’ın panelist olarak katıldığıtoplantıda 40 kamu emekçisi dedinleyici olarak panele katıldılar.Konuşmada; 1 Mayıs’ın ortaya çı-kışı ve ülkemizdeki tarihi anlatıl-dı. Bu yıl 1 Mayıs’a Şişli’den yü-rüneceği konusunda bilgilendir-me yapıldıktan sonra panel sonaerdi.

SES 7. OlağanKurulu Yapıldı

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ40

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 41: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

BDP ve DTK'nın açtığı “Demo-kratik Çözüm Çadırları”na AKP ik-tidarının saldırıları sürüyor. 25 Ni-san’da gece yarısı 02.00’de aynı andaçadırlara yapılan baskınlarla yüzler-

ce BDP üyesi gözaltına alındı. AKP,tam bir terör estiriyor.

25 Nisan gecesi binlerce polisleBatman, Dersim, Adıyaman, Diyar-bakır, Bingöl, Antep, Şırnak ile Silo-pi, Cizre ve İdil ilçeleri, Siirt, Mar-din'in Kızıltepe ve Nusaybin ilçeleri,Van, Doğubayazıt, Bulanık, Varto,Malazgirt, Adana, Mersin, İzmir,Manisa ve Iğdır'da kurulan çadırlarabaskın yaptı. Baskınlarda toplam200’e yakın kişi gözaltına alınırkeneşyalara el konuldu.

AKP’nin polisi çadırlarda yaptığıaramalarda molotof kokteyli, el bom-bası çıktı diyerek terörünü meşrulaş-tırmaya çalışıyor.

AKP günlerdir "Kamu güvenli-ğini tehdit ediyor" denilerek Kürthalkına karşı gözaltı ve tutuklama te-rörü estiriyor. Son bir hafta içinde ça-dır baskınlarında, dernek ve parti bi-naları baskınlarında 19-27 Nisan ta-rihleri arasında toplam 700’e yakınkişi gözaltına alındı.

Saldırılar sürüyor

En son 26 Nisan'da Hakkari'de ça-

dırlara yapılan baskında 35 kişi göz-altına alındı. Polisin gözaltı terörünekarşı Hakkari halkı sessiz kalmadı.AKP terörünü binlerce kişi protestoetti. Sokaklarda polisle çatıştı. Göz-altılar bırakılana kadar esnaf kepenkkapatacağını açıkladı ve kepenkleri-ni açmadı. Öğrenciler okulları boykotetti. Şehir merkezinde binlerce kişi-nin katıldığı yürüyüş düzenlendi.Mersin’de binlerce kişi çadırlara ya-pılan saldırıları protesto etti.

Dersim’de çadır sökülürken kitlealanı terketmedi; ateşler yakarak sa-baha kadar oturma eylemlerini sür-dürdü. Sökülen çadırın yerine 26 Ni-san’da çadır yeniden kuruldu.

KCK tarafından yapılan açıkla-mada ise Mart’tan bu yana sürdürü-len askeri operasyonlarda 17 geril-lanın şehit düştüğü, 500’e yakınKürt yurtseverin de tutuklandığıbelirtiliyordu.

24 Çadıra Aynı Anda Baskın!� AKP’nin, Barış veDemokrasi Partisi’nin(BDP) açtığı "DemokratikÇözüm Çadırları"nakarşı başlattığı saldırı,gözaltı ve tutuklamaterörü sürüyor

� 24 merkezde kurulançadırlara aynı andabinlerce polisle baskındüzenlendi.

� 19 Nisan-27 Nisanarasında 700’e yakın kişigözaltına alındı.

� Sadece Diyarbakır'da24-27 Nisan’da 66 kişitutuklandı.

28 Haziran 2010'da Başakşehir’de trafik dene-timi yapan polisler hırsızlık şüphesiyle çevirdikleriResul Gür ve Salih Kaçar’ın arabasında aramayaparken polis Resul Gür’ü elinden kaçırdı. Dahasonra kaçarken bahçe duvarından düşerek yaralıyakalanan Resul Gür, götürüldüğü Başakşehir İlçeEmniyet Müdürlüğü'nde AKP’nin işkenceci polis-leri tarafından işkenceyle katledildi. Ancak polisher zaman olduğu gibi işkence yaptığını kabuletmeyerek Resul Gür’ün duvardan düştüğü içinöldüğünü söylemişti.

Ancak karakoldaki telsiz konuşmalarının, kame-ra kayıtlarının incelenmesi sonucunda ve Adli TıpKurulu'nun 1 Aralık 2010 tarihli raporuna göre yük-sekten düşmenin oluşturduğu yaralanmalara ek ola-rak “kafasına uygulanan ek şiddetin, beyindeki hasa-rı arttırıp, ölüm olayını hızlandırdığı kaydedildi”denilerek ölümün işkenceyle gerçekleştiği kesinleş-miş oldu.

İşkenceye sıfır tölerans diyen AKP’nin birişkencesi daha resmen kanıtlanmış oldu.

Açlık ve yoksulluk ülkemizde hep olmuştur. Amatüm yoksulluğuna rağmen halk tarafından şu söz söyle-nirdi. “Acından kim ölmüş, aç mezarı mı var?” Fakatuzun zamandır “aç mezarları” da olmaya başladı.

Geçtiğimiz Mart ayı içinde Samsun’un Tekkeköyilçesinde 2.5 aylık Kübra Nazar Bakırcı’nın otopsi rapo-ru ile ölüm nedeninin AÇLIK olduğu kesinleşti. Kübraişsiz bir ailenin çocuğuydu. İşsizlik Kübra’yı açlıktanöldürdü.

Başbakan Tayyip Erdoğan “herkese iş bulacağız, diyebir şey yok” diyordu. “İşsizlik Amerika’da da var”

Sömürünün başı olan Amerika’da işsizliğin olmaa-ması mümkün mü? Elbette sömürünün en büyük olduğuAmerika’da işsizlik de, açlık da olacaktır.

AKP, iktidara geldiği sekiz yıldan beri tekellerin ser-vetine servet katarken işsizlik, açlık ve yoksullukla bir-likte AÇ MEZARLARINI da büyüttü. Kübra bebelerinkatili AKP’dir.

AKP tekeller için yeni projeler üretirken halk için AÇMEZARLARI YAPIYOR.

AKP, “çılgın projelerle” tekelleri büyütürkenaç mezarlarını çoğaltıyor

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

41

Yürüyüş

Sayı: 266

Otopsi Raporu: Resul Gürişkenceyle katledildi

Page 42: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Kılıçdaroğlu yeni vaatlerle halkıkandırmaya devam ediyor. “Kadın vegençlik” konusunda devrim yapmış-lar. Onlarla birlikte “açlık ve yok-sulluk tarih olacak” mış. En son“çocuk projesi”ni açıkladı. Çocukbütçesi oluşturacakmış. “Demokrasi...Özgürlükler... İnsan hakları...Hukukun üstünlüğü... BüyüyenTürkiye...” vs., vs...

Burjuva basın bu vaatleri tartışı-yor; hangi parti bütçeden neye nekadar para ayırmış, milli geliriAKP kaça çıkartacak, CHP kaçaçıkartacak? Bunların doğruluğu,gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tar-tışılmıyor. Kimin daha çok vaattebulunduğu tartışılıyor.

Bu vaatler, on yıllardır her seçimdönemi bir fazla bir eksiğiyle verilenvaatlerdir. Fakat düzen partileri bun-ların hiçbirini gerçekleştiremez.Çünkü bu sorunları yaratan düzeninkendisidir.

Halkın büyük çoğunluğu elbettebu vaatlere inanmıyor. Çünkü on yıl-lardır her seçim dönemleri benzervaatleri duymuştur. Çiftçiye ucuzmazot, ucuz gübre, ucuz tohum vebenzeri... İşçiye daha iyi bir yaşamsağlayacak ücret, işsize iş, emekliyeaş... Demokrasi, adalet, haklar veözgürlükler... Yıllardır halk, bu vebenzeri vatlerle aldatılıyor.

CHP bu vaatlerin hiçbirini yerinegetirmeyecektir. Bunu Kılıçdaroğlu daçok iyi bilmektedir ve yalan söyle-yerek halkı aldatmaktadır.

Bir: “Kadın ve gençlik” konu-sunda devrim yapmış Kılıçdaroğlu.Ne devrimiymiş bu? 550 milletveki-li içinden 38 kadın adayı seçilebile-ceği yerden aday göstermiş. Kadınlaradına ne kadar da “büyük devrim”.Milletvekili adayı olup olmamasıbile iki dudağının arasında. Bu mudevrim?

İki: “Bizimle birlikte açlık veyoksulluk tarih olacak” diyor.

YALAN!

Açlık ve yoksulluğun temeli budüzenin kendisidir. Kılıçdaroğlu, budüzenin temeline dokunmuyor.Sömürü düzenini kökünden yıkma-dıkça açlık ve yoksulluk son bulma-yacaktır.

Üç: “Demokrasi... Özgürlük-ler... İnsan hakları olacak” diyor.

YALAN!

“Demokrasi... Özgürlükler...İnsan hakları...” Bunları yok eden budüzenin kendisidir. Bu düzene dokun-madığın sürece, düzen varlığını sür-dürdüğü sürece bunların hiçbiri olma-yacaktır. Bu vaatlerin on yıllardırher seçim dönemleri veriliyor olma-sı da bundandır.

Faşizmin iktidar olduğu bir düzen-de hangi parti ülkeyi yönetiyor olur-sa olsun demokrasi asla olmayacak-tır.

Dört: Kılıçdaroğlu’nun yönettiğiTürkiye’de adalet olacakmış!

YALAN!

Adaletsizliğin temelindeki nedenemperyalizmin soygun, yağma vetalan düzenidir. Kılıçdaroğlu, işbirlikçitekellerin yağma ve talan düzeninedokunmuyor. Hatta tekellere güven-ce üstüne güvence veriyor.

Beş: CHP Genel BaşkanıKılıçdaroğlu, son olarak “çocuk pro-jesi”ni açıkladı. İktidara geldikle-rinde “çocuk bütçesi” oluşturacak-larmış. Çocuk bütçesi oluşturuncaçocukların tüm sorunları çözülecekmi?

Mevcut durumda eğitimin, sağlı-ğın, sporun ve daha bir çok şeyin büt-çesi yok mu? Var. Peki bütçeyle han-gi sorunlar çözüldü? Nüfusun yüzdeonu hala okuma yazma bilmiyor.Parası olmayanlar hastahane kapıla-rında ölmeye devam ediyor.

Kılıçdaroğlu, dünyayı yenidenkeşfetmiş gibi “çocuk projesi” bur-juva basın yayında adeta göklereçıkartılıyor. “Çocuklara bütçe”yle“bebek ölümleri önlenecek, çocuk-

ların okul sorunu çözülecek, men-dil satan çocuklar artık mendilsatmayacak...” öyle mi? Bu halkıaldatmaktan başka bir şey değildir.Sömürü düzeninde bütçeler halktantoplanan vergilerle oluşturulur; ancaken büyük pay tekellere harcanır.Kübra bebeler açlıktan ölmeye devameder.

Kılıçdaroğlu gibi burjuva politi-kacılar açlıktan ölen Kübra bebeleri,yalan politikalarını inandırıcı kılmakiçin kullanır. Vaatlerinin malzemesiyapar.

Altı: “Taşeronluk sistemine sonvereceğiz”diyor Kılıçdaroğlu.

YALAN!

Kılıçdaroğlu özelleştirmeye karşıçıkmıyor. Taşeron sistemi özelleştir-menin bir parçasıdır. CHP’nin yöne-timinde olan tek bir belediye göster-sin taşeronluk sisteminin olmadığı...İzmir’de CHP’nin yönetimde olduğubelediyenin işini yapan taşeron firmaKent Yol AŞ’den atılan işçiler işleri-ne geri dönebilmek için İzmir’denAnakara’ya kadar yürüyüş yaptılar.

Yedi: Halkın iktidarını kura-caklarmış!

YALAN!Kılıçdaroğlu diğer düzen partile-

rinden farklı olarak halkı kandırmakiçin “halk iktidarı”ndan, “dev-rim”den de bahsediyor. Nasıl birdevrim, nasıl bir halk iktidarı olacaksatekeller olduğu gibi yerinde duruyor.“Ben zengin-yoksul ayrımı yapmam”diyor. Milletvekili listesine patronla-rı dolduruyor. Tekellere, emperya-listlere güvence üstüne güvence veri-yor. Ama halktan oy isterken de dev-rimden, halkın iktidarından bahsedi-yor. Zengin-yoksul ayrımı yapmadanhalk iktidar da olamaz. Zenginlerinvarlığı halkın yoksul olmasına bağ-lıdır. “Zengin ve yoksul ayırmam”diyorsan bu, sömürü devam edecekdemektir.

CHP bu vaatlerin

hiçbirini yapamaz

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ42

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 43: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Halkı çeşitli vaatlerle bugüne kadaraldatan düzen partileri ve liderleri se-çimler öncesi yeniden halkı hatırladı veil il, ilçe ilçe dolaşmaya başladılar.

İşsizlik, açlık, yoksulluk, eğitim,barınma, sağlık gibi temel sorunlarıolan halkın hiçbir talebi dikkate alın-maz ve karşılanmazken bu tablonunsorumlusu olan düzen partileri mey-danlarda pişkince halka yeni vaatlerdebulunuyor.

Hemen her seçimde, düzen parti-leri birbirleriyle vaat yarışına girmiş,halkın desteğini almak için yalanlar-la birbirleriyle savaşmışlardır.

Bu bütün seçimler için değişme-yen kural olmuştur. Nitekim, “çokpartili hayat” diyerek sömürge tipi fa-şizmi maskeledikleri dönemin baş-langıcı olan 1950’li yıllardan başla-yarak günümüze kadar bu kural hiçdeğişmemiştir.

Diyebiliriz ki, 1950’li yıllardan buyana 60 yılı aşkın bir zamandır düzenpartileri aynı masalları anlatıyor!Düzen partilerinin isimleri değişti, li-derleri değişti, onlarca parti kurulduama vaat yarışı hiç eksilmedi.

Vaatler seçim oyununun bir parçasıdır

Düzen partilerinin seçimler önce-si halka vaatlerde bulunup, sonra dabunları çabucak unutması artık adet-ten olmuştur. Milyonlarca emekçidüzen partilerinin vaatlerinin hiçbirzaman gerçekleşmeyeceğini bilir amayine de başka seçeneği olmadığı içinseçim oyununun bir parçası olmaktankurtulamaz.

Düzen partilerinin vaat yarışı ade-ta bu yanıyla kanıksanmıştır. Ama bi-linmelidir ki, düzen partilerinin vaatyarışı düzenin seçim oyununun ay-rılmaz bir parçasıdır.

Düzen seçim oyunu ile halkı al-datır, halk için düzeni yeniden birumut haline getirmeyi amaçlar. Se-çimler, halkın düzenden kopuşununönünü de tıkamaya çalışır. Bir yanıyla

da oynanan demokrasicilik oyunununbir parçasıdır.

Türkiye’de seçimler bu yanıyla ikiyüzlülüğün, çıkarcılığın at oynattığıdönemlerdir.

Vaat yarışı ise seçim oyununun ol-mazsa olmaz bir parçasıdır. Nitekimbütün burjuva düzenlerde, düzen par-tilerinin halka vaat yarışı hep bu çer-çevede yürütülmektedir.

Yine bu tablonun bir başka yüzü-de seçimlerde vaat yarışına giren dü-zen partilerinin seçimler sonrası va-atlerini çabuk unutmuş olmalarıdır.

Düzen partilerinin ortak noktala-rından biridir bu yan. Vaat eder, hal-kı oyalar ve aldatırlar ama o vaatleriyerine getirdikleri görülmemiştir.

Bu on yıllardır sürdürülmesine, va-atlerin hiçbirinin gerçekleştirilmemesinekarşın sürdürülmeye devam edilir. Vedüzen bu yalanları kendisi açısından sür-dürmekte bir sakınca görmez.

Halka gelince;

“Yıllardır taleplerini, özlemleriniduzen partilerinin programlarında,seçimden seçime burjuva politikacı-larının vaatlerinde arayan ve onagöre tercih yapan ama her seferindehayal kırıklığına uğrayan, devlet te-röruyle sindirilen ve ‘devlete karşıgelinmez’ telkinleriyle kendine guvenduygusu zayıflatılan halk” (HaklıyızKazanacağız, cilt:1, syf: 49) devrimci-lerle ilişkileri geliştikçe düzen partile-rinin gerçek yüzünü görerek, düzen par-tilerinden kopmaya başlayacak.

Düzen partilerinin vaatleri, an-cak halk örgütlü olduğunda bir anlamkazanmayacaktır. Yoksa her dönemmilyonlarca yoksulu etkileyecek, mil-yonlarca yoksul bu yalanların peşinetakılarak, umutlarını düzen partileri-ne ve onların meclislerine bağlama-ya devam edecektir.

Vaatler ve gerçeklerHer seçim döneminde, düzen par-

tilerinin vaatlerde sınır tanımayandizginsiz yalanlarıyla karşılaşıldı hep.

Nitekim bunun ilk örneği, 14 Mayıs1950 seçimlerinde yaşandı.

Tayyip Erdoğan’ın örnek aldığıAdnan Menderes ve partisi Demo-krat Parti (DP) bu seçimlerde “Yeter!Söz Milletin!” diyerek iktidara geldi.

DP, 1950 seçimlerine önemliavantajlarla girdi. Yıllarca jandarmazulmü yaşayan ve savaş dönemi uy-gulamalarıyla açlığa mahkum edilenhalk açısından yeni “bir umut” oldu.

Seçim meydanlarına, alanlara,topladıkları halka “Hürriyet ve De-mokrasi” vaat ederek konuşuyorduDP’nin sözcüleri.

“Yeter! Söz Milletindir!” diyor-lardı yoksul halka. Adam yerine kon-mamış halka, demokrasiden, halkınyönetiminden söz ediyorlardı. “Sizyöneteceksiniz” diyorlardı işçilere,köylülere. İşçilere, “Toplu Sözleşmeve Grev Hakkının verilmesi” gerek-tiğini savunuyorlardı.

ABD, toprak ağaları, tefeciler, ge-lişmekte olan burjuvazi arkalarındaydı.DP, onların partisiydi. 14 Mayıs 1950’de,Demokrat Parti seçimi kazandı.

2 Haziran 1950’de, Adnan Men-deres ilk DP hükümetini kurduğun-da, seçim meydanlarında halka ver-diği sözleri de, ilk vaatlerini de ça-bucak unuttu. Artık seçilmiş ve ikti-dar olmuşlardı. Bir süre halka ihti-yaçları “olmayacak” tı nasıl olsa!

DP iktidarı dönemi ABD’ye teslimolunan bir dönem oldu. MarshallPlanı devreye sokularak 1947’de çı-karılan Yabancı Sermayeyi Teşvik Ka-nunu, 1951’de iyice pekiştirilerekTürkiye’nin kapıları tüm emperya-listlere açıldı. IMF, Dünya Banka-sı’ndan ilk borçlar alındı.

Türkiye, ABD için, ileri bir kara-kol oldu. Çıkarılan Petrol Kanunu ileemperyalist tekellere her türlü ayrıca-

Düzen partileri vaatleri ile halkı aldatamaz

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

43

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 44: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

lık tanındı. Emperyalist tekeller Shellve Mobil o yıllarda başladı yağmaya.

2 Mayıs 1954’de yapılan seçim-lerde, bu kez DP’nin vaatleri arasın-da “Her Sokakta Bir Milyoner Ya-ratmak” vardı. Ülkemizi “KüçükAmerika” yapmayı vaat etmişlerdi.

Her sokakta milyoner yaratmayageldiler ama kısa sürede, halkı kuy-ruklara ve kopkoyu bir açlığa mah-kum ettiler.

Düzen partilerinin

vaatlerine inanmayalımDüzen partilerinin vaatleri elbette sa-

dece bu seçimlerle sınırlı değildi. Vaatyarışı sonraki seçimlerde de sürdü.

Halka 2 anahtar sözü verip, birev ve bir araba vaat eden Çiller-ler’den, “500 günde” hatta “100günde” halka kurtuluş vaat eden De-mireller’e kadar bol keseden yalan-lar söylendi.

Örneğin, 20 Ekim 1991 Genel Se-çimleri, belki de Türkiye tarihinin gör-düğü en bol vaatli, en çok yalanın söy-lendiği bir seçim olmuştur. Yerdegökte vaadedilmedik bir şey bırak-madı düzen partileri.

Emperyalist tekellerin has adamıDemirel, “demokrasi aşığı” kesil-mişti. Halka kan kusturan, kurduğu fa-şist “milliyetçi cephe” hükümetleri ilehalkı katlettiren Demirel, bu kez hal-ka sözde demokrasi vaadediyordu.

18 Nisan 1998’deki seçimlerde isebir kez daha demokrasicilik oyunu oy-nuyordu düzen partileri.

Kırk yıllık halk düşmanı partilerhalka demokrasi ve özgürlükler vaatediyordu.

İşbirlikçi DYP “Yeter söz mille-tin” diyerek DP'yi taklit edip, “İkin-ci Demokrasi Projesi” ile çıktı hal-kın karşısına

CHP ise ne olduğu belirsiz bir“Türkiye Projesi” savunmaktaydı.

Düzenin sağından soluna 60 yıldır buvaat ve yalan yarışı bitmedi. Bugünde devam ediyor.

AKP’nin iktidar olduğu yıllardayapılan seçimlerde de bu gerçek de-ğişmedi. AKP de türlü vaatlerle hal-kı aldatmayı sürdürdü.

Oligarşinin seçim oyunu, yerinegetirilmeyen ve belki de hiç getiril-meyecek olan vaatler dizisinden oluş-maktadır.

Nitekim her seçim sonrasında va-atler geride kalmış, onun yerine dahafazla sömürü, daha fazla zulüm gel-miştir. Halk, faşist terör ile susturul-maya çalışılmıştır.

Geçmiş yıllarda düzen partileri bolkeseden vaatlerde bulunurken bugün ar-tık onu bile yapamaz durumdadırlar.

Düzen partilerinin vaatlerine, pem-be yalanlarına inanmayalım. Hiçbirdüzen partisi kaç yıl, hangi çoğun-lukla iktidar olursa olsun, halkın so-runlarını çözemez.

Herbirimiz her gün günlük yaşa-mımıza ilişkin konularda kararlar alı-yoruz. Yaşam devam ettikçe de kar-şımıza çıkacak kimi sorunları çözmekiçin yeni adımlar atacak, yeni ka-rarlar alacağız.

Ancak her zaman doğru kararlarverdiğimiz de söylenemez. Eksikbıraktığımız, yanlış tercihler yaptı-ğımız da olmuştur. Böylesi durum-larda nasıl kararlar verdiğimizi dü-şünürsek görürüz ki, bu biraz dabize dayatılan tercihler ile de ilgili-dir.

Bizlere her zaman yaşadığımıztüm sorunlarda “kötünün iyisi” için-den seçim yapmamız dayatılmıştır.

Bugün her yanı dökülen düzen,bize kendi yaşam tarzını dayatmak-tadır öncelikle. Ya da bu çürümüş dü-zeni ayakta tutacak düşünceleriniempoze etmekten geri durmaz. Bizi

bir çember içinealarak kuşatır.

Karşılaştığı-mız sorunlarda, yaşadığımız hemenher şeyde düzen çözümlerini meşru-laştırır kafamızda. Her şeyde düzenitemel çıkış noktası almamızı isterler.

Peki neden bizlere her konuda kö-tünün iyisini seçmek dayatılmaktadır?

Tek başına iyi olanı, insana yakı-şır olanı, bizim düşüncelerimizi ifa-de eden çözümleri seçmemize izinvermezler.

Eskilerin deyimiyle bize hep eh-ven-i şer dayatılmaktadır. Yani bir-kaç kötuden, en az kötu olanı seç-memiz istenmektedir. Bu şuna ben-zer; açlıktan ölmek yerine yarı aç yarıtok yaşama tercihi yaptırılır. Açlıktanölmediğimiz için kendimizi şanslıgörmemizi isterler.

Yarı aç yarı tok yaşamaya bizi razıederler. Bunu bize iyi bir şey olarakkabul ettirmeye çalışırlar. Oysa doğ-

ru olan en kötüler, en olumsuzlar için-de tercih yapmak olmadığıdır.

Doğru olan insanca yaşamaktır;açlığın ,yoksulluğun içinden seçimyapmak değildir. Karnı tok, açlık so-runu olmayan bir düzenin savunul-masının normal olduğu bilinmelidir.

O nedenle kötünün içinde, “çokşükür” deyip, “kötünün iyisi”niyani sonuçta başka bir kötüyü tercihetmemeliyiz.

Bu çalıştığımız bir iş yerinde,tüm haklarımızı vermek yerine biz-lerin bir iki kırıntı ile aldatılması de-mektir. Öğrenciysek eğitim paralıdır,parasız eğitim istememizi, bununiçin mücadele etmemizi engelleme-ye çalışırlar. Verdikleri bir kaç derskitabı ile bizi kandırmaya çalışırlar.

Seçimlerde desteklenecek partiyoktur ama bir kaç ilerici adayı, birkaç Alevi adayı o partinin saflarınakatarak bizden destek isterler.

“Kötünün iyisi”ni yani en kötüdeğil ama yine kötüyü bizlere seçe-nek olarak sunuyorlar hep. Hayır se-çimimiz iyiden, güzel olandan, bi-limden, doğrudan yana olmalı. Böy-le bir tercih yapmalı, hak kırıntılarıile asla yetinmemeliyiz.

Kötünün iyisini seçmek

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ44

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 45: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Tecritsürüyor!

Herkes unutsa da

herkes görmezden

gelse deherkes sussa da

TAYAD’lılarunutmuyor

onlar görmezden

gelmiyoronlar

SUSMUYOR!

TAYAD’lı Aileler, F Tipi hapishanele-rin gündeme gelişinden bu yana, 11 yıldırtecrite karşı mücadeleyi kesintisiz sürdü-ren tek demokratik kitle örgütüdür.

Şimdi uzun soluklu bir kampanya dahabaşlattılar. Tecritin ilerici, devrimci, de-mokrat çevrelerde bile unutulmaya, gün-demlere alınmamaya başlandığı bir za-manda, TAYAD’lılar, solun, halkın, tut-sakların, tarihin hafızası ve her daim gö-ren gözleri olarak, tecriti yeniden herke-sin önüne koydular.

İki haftadır, hapishanelerde tecritin sür-düğüne dair açıklamalarını Gazi’de yapı-yorlar. Böylelikle tecrit sorununu yoksul ge-cekondu halkının da gündemine taşıyorlar.

Oligarşinin tecrit saldırısına karşı mü-cadelenin dışardaki en kararlı savaşçısıdıronlar. Bunda hiçbir tartışmaya yer yoktur.Tıpkı evlatları gibi onlar da dünya çapın-da bir direniş yarattılar.

Dışarıda kimsenin sesinin çıkmadığı za-man onlar her türlü saldırıya, teröre, göz-

altılara, işkencelere, tutuklamalara rağ-men yılmadılar. Onlar hep meydanlarda ol-dular. Aydınlar sustu, sendikalar sustu,kendine sol, komünist sıfatlarını yakıştıranpartiler sustu. Dernekler sustu. Onlar tek birgün bile susmadılar.

Onlar da tutsaklar gibi tecrit edildiler.Yaptıkları eylemler sansürlendi. Ama birgün bile susmadılar.

Ve bir gün bile umutsuz olmadılar. Di-renenlerin kazanacağından hiç şüphe duy-madılar.

Tüm devrimci demokratikkurumlar! TECRİTİ GÜNDEMİ-NİZE ALMALISINIZ! F Tipi hapis-hanelerde tecrit zulmü sürüyor! Tutsaklarişkence altında. Hasta tutsaklar, öldürülmeyedevam ediliyor ve tecrit ölümleri daha daağırlaştırıyor, daha da çoğaltıyor. Bu sorunsizin de sorununuz. TAYAD bir kez dahayükseltmiştir tecrite karşı mücadeleninbayrağını. O mücadelede siz de yer alma-

lısınız; en azından bunu yapmalısınız.

TAYAD’lılardan Açıklama:“Bu vahşeti durdurabiliriz!”

TAYAD’lı Aileler tecriti halka ısrarla an-latmaya devam ediyor. Meydanlarda, cad-delerde, yoksul halkın oturduğu mahalle-lerde açıklamalar ile AKP’nin sürdürdü-ğü tecrit işkencesi anlatılıyor.

TAYAD’lı Aileler bu hafta da yoksulhalkın oturduğu Gazi Mahallesi’ndeydi. 26Nisan’da Gazi Mahallesi Sultan İşhanıönünde tecrit işkencesi ile ilgili açıklama ya-pıp ardından oturma eylemi düzenlediler.

Eyleme 17 TAYAD’lı katıldı. TAYAD’lıAileler adına Suzan Çıtakbaş’ın basınaçıklamasını okumasından sonra aileler10 dakika oturma eylemi yaptılar.

“Tecrite Son”, “Sohbet Hakkı Uygu-lansın”, “Adalet İstiyoruz” sloganlarıylabaşlayan eylem oturma eyleminden sonrayine sloganlarla bitirildi.

Eylemden sonra TAYAD’lı Aileler tec-rite ilişkin TAYAD tarafından hazırlanan bil-diriyi halka ve esnafa dağıtarak, halkı bil-gilendirdiler.

Onlar herkes unutsa da unutmayanlardır!TECRİT SÜRÜYOR, TAYAD’LILAR TECRİTE KARŞI

MÜCADELEYE ÇAĞIRIYOR!

SİZ NEREDESİNİZ?Tecrit yasaklarla sürüyor!

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

45

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 46: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Tutuklu bulunan Yürüyüş der-gisi çalışanları ve Antalya Öz-gürlükler Derneği Başkanı Meh-met Ali Uğurlu için kampanya de-vam ediyor.

22 Nisan’da Antalya Özgür-lükler Derneği tarafından, tutuk-luluğu devam eden Mehmet AliUğurlu ve Yürüyüş çalışanları içinbir eylem yapıldı.

Attalos Heykeliönünde yapılan eylem-de “Mehmet Ali Uğur-lu Serbest Bırakılsın,Kahrolsun Faşizm, Ya-şasın Mücadelemiz,Devrimci TutsaklarOnurumuzdur” slo-ganları atıldı.

Daha sonra açıkla-mayı okuyan Yurdagül

Gümüş; Mehmet Ali Uğurlu’nunrahatsızlığından bahsederek ser-best bırakılması gerektiğini vur-guladı. Açıklamaya devam edenGümüş, yapılanların bir devletpolitikası olduğunu, hiç bir ikti-dar zulüm ederek bir yere vara-mayacak diyerek AKP iktidarınınacizliğini de göstermiş oldu.

ÖDP ve Halkevi de eylemedestek verdiler.

Hiç bir iktidar zulümederek bir yere varamaz!

Kaan Ünsal, HalitGüdenoğlu, Naciye Yavuz,Musa Kurt, Cihan Gün,

Remzi Uçucu, Mehmet AliUğurlu’ya

ÖZGÜRLÜK

Yürüyüş çalışanlarına veiki devrimciye

1000 Kitap 1000 Mektup

Tutsakların Hastalıklarıİşte Böyle Tedavisiİmkansız Hale Getiriliyor

Hapishanelerde hasta tutsaklarıntedavileri engellenerek ölüme mah-kum ediliyorlar. Kandıra 2 No’lu FTipi Hapishanesi’nde HakanÖZEK’in 11 Nisan 2011 tarihli mek-tundan bu durumu özetleyen bir böl-mü aktarıyoruz.

Sevgili Hüseyin, buraya getirildi-ğimden bu yana bir hastalık peydaoldu başıma. Şu anda yataktayım. Vekoşullar yazmak için de pek uygun de-ğildi. Yazıdaki bozukluklar için kusurabakma. En son 7 Nisan perşembegünü kötü bir kriz geçirdim. Bütün vü-cudum uyuştu, acil hastaneye götü-rüldüm. 2-3 saat tuttular. Ertesi güniçin Kardiyoloji'ye ve Nörolojiye acilgetirilmesi diye not düşüp gönderdi-ler. Ancak "acil"den birileri başka biranlam çıkarmış olmalı, pek oralı olanolmadı. Israrlarımız sonucunda dadoktorların olmadığını öğrendik...

19 Aralık Katliamı’nınSorumlularından Hesap Soracağız!

Tecride Karşı Mücadele Platformu (TKMP)üyeleri 22 Nisan’da Sultanahmet Adliyesi’nde19-22 Aralık 2000 hapishaneler katliamıyla ilgili suçduyurusunda bulunup, eylem yaptılar.

“Tufan... Bora... Atmaca... 19-22 Aralık, Dev-letin Planlı Katliamıdır” pankartının açıldığı ey-lemde, açıklamayı okuyan Veysel Şahin;

“‘Hayata Dönüş’ demiyorlar saldırılarının adına.Tufan diyorlar, Bora-Atmaca diyorlar.” diyerek, hiç-bir katliamın cezasız kalmayacağına değindi.

Açıklamanın ardından, 19-22 Aralık katliamınınyaşandığı dönemde hapishanede olan eski tutsak-lar dönemin sorumluları hakkında suç duyurusun-da bulundular.

Onur Kırıcı veAhlaksız Aramaya DirenenTutsaklara Ceza!

Tekirdağ 2 No’lu FTipi Hapishanesi’neyeni gelen tutsaklara gi-rişte ahlaksız ve onur kı-rıcı arama dayatılmayadevam ediliyor.

Tutsakların siyasikimliğine ve değerlerinesaldırı amaçlı yapılanarama ile girişte tutsak-lar sindirilmeye çalışılı-yor.

Hapishane idaresi,onur kırıcı aramaya di-renen tutsaklara hemensoruşturma açarak, çe-şitli cezalar vermektedir.Yeni gelen tutsaklara busaldırının adı sindir-mektir.

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ45

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 47: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Son kez seni görmeye gelmiştim.Yüzünde eksik olmayan tebessü-münle kabinlerdeydin. Ellerimizicam kabin üzerinde üst üste getirdik.Özlemin, sevginin aktığını hissettim.Çok şey geçiyor içimden, aklımdan.Dile getiremiyorum. Bir an susuyo-ruz. Bir daha hiç görüşemeyecek ol-manın acısı. hasreti şimdiden çö-reklendi içime.

Parmakların zafer işareti yapıyor.Henüz bir şey konuşamadık amagözlerimizle, duruşumuzla bir çokşeyi ifade ettik.

Böyle durumlarda “çok söze ge-rek yok” diyorsun. “Biz anlarız bir-birimizi”... Ve ayrılık anı işte!.. Sonsözlerini söylüyorsun:

“Yolun Dersim’e değil mi?”“Oraları boş bırakmayacaksınız de-ğil mi?”

Hayır Güler! “Boş kalmayacakoralar, hiç boş kalmadı ki!”... “Ayakizleriniz tazeliğini koruyor.”

O an kopuyor her şey. Bir filminkopması gibi, hayat sanki kopuyor.Hayır hiç ayrılmayacağız.

“Beni sen anlatacaksın.” diyor-sun ısrarla!

Yok olmaz öyle şey! “Önce benuğurladıklarımızın yanına varaca-ğım”diyorum...

“Sen anlatacaksın beni olurmu?” diyorsun yine! Deme bunu, şu-rada öleyim de bunu isteme. “Olanömrüm sana geçsin, dertlerin, acı-ların da bana.”

Son kez “Sen beni anlatırsınolur mu?” dedin.

Ayaklarım kabinlerden ayrılmakistemiyordu. Gözlerim sendeydi.Zafer işareti yaparak, “Selam söylesevdiklerimize” diyerek son defauğurladığını görürken film kopma-sı gibi bir şey oldu.

Ve sen oluyorsun, se-ninle adımlıyorum yolu.Elazığ’ın Fevzi ÇakmakMahallesi’nin sokakların-dasın. Gerillada Dersimdağlarında; Nazım’la, Be-hiye’yle, Gülseren’le, Hüs-niye’ylesin... Hapishanede,Fatma’yla, Feride’yle, Me-lek’le, Muharrem’lesin...Eyüp’le aynı fotoğraf ka-resindesin.

Evet Güler her yerde-sin... Yüreğimizin derin-liklerindesin... Ezilen, hor-lanan, zulüm gören halkı-mızın kalbindesin...

Olduğun her yerde ge-rillacılık vardı, örgüt var-dı... Seninle neşe, sevgi, yoldaşlık ba-ğının gücü vardı.

Sabo’nun yiğit kızı, silah elde birgerilla olarak hep bizimle olacaksın.Anlattığın öyküler, çocuklarımızı vegençlerimizi yarınlara taşıyacak. Adı-nı 122’lerin yanına ekledik. Er veyageç ama mutlaka bu hesap sorulacak.

Hem de senin varlığınla büyüyen,gelişen militanlarımızla, yüreği he-sap sormaktan yana atan, gözü peksavaşçılarımızla.

Evet Güler bu defa kısa yazdım.Ama seni her daim anlatmaya devamedeceğim. Ayrıca gülümsediğin, se-lam verdiğin, merhabalaştığın her birinsan senden öğrendi. Öğrendiklerinibugün anlatıyorlar.

Bil ki yüreğimin böyle sıkışma-sı, iliklerime kadar böyle acıyı his-setmem mesele değil. Bir isyan çağ-rısı gibi bir şey yüreğimde biriken-ler.... Hani parça da diyor ya “tu-tuşturun geceleri.” Evet tutuşturunsokakları, dağları... Lakin tutuşa-cak elbette. Çünkü güzelim yur-dumda ne Güler’ler ne de cephedesavaşan Gülerler’in öğrencileri biter...

Ha pis ha ne ler de On lar caGü ler Ze re Var, Unut ma yın

Ben Gü ler Ze reÖlüm se be bim, kan ser de ğil;

tec rit tir.Tec ri ti uy gu la yan AKP’dir!

Ben Gü ler Ze reSon ne fe si mi yol daş la rı mın

omuz ba şın da ver dim.Be ni zul mün elin den çe kip

alan hal kım ve ör gü tüm,son su za ka dar va rol sun lar.

Ben Gü ler Ze reHa pis ha ne ler de on lar ca

Gü ler Ze re var,unut ma yın. Hal kım, yol-

daş la rım ve Tür ki ye so lu!On la ra sa hip

çı kın!

Böyleydi vasiyeti: Türkiyesolu tarih karşısında onun bu

vasiyetini sahiplenipsahiplenmediğiyle de

yargılanacak

Şehit düşmesinin 1. yıldönümündeGüler Zere’yi anıyoruz

UMUDU BÜYÜTELİM 47

Page 48: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Hasta tutsakları sahiplenmekiçin oluşturulan birlik, “solun unut-tuğu” bir sorunu aylarca tartıştırdı.Oligarşinin tecrit altında katletmeyeçalıştığı hasta tutsaklar için müca-dele edildi aylarca.

Ancak bu birliği sürdürme konu-sunda solun kimi kesimleri üzerinedüşeni yapmadı. Aşağıda imzalarıolan siyasi hareketler ve demokratikkurumlar, 11 Mart 2011 tarihinden iti-baren eylem birliğine son verdikleri-ne dair bir açıklama yaptılar.

Süreci anlatan ve kimi derslerledolu olan bu açıklamayı yayınlıyoruz.

“Halkımıza;Hasta tutsakların serbest bırakıl-

ması için oluşturulan eylem birliğiolarak çalışmalarımıza son vermişbulunuyoruz.

Gelinen noktada artık birliğidevam ettirmenin koşulları kalma-mıştır.

Süreci özetleyecek olursak;

GÜLER ZERE’YE ÖZGÜRLÜKEYLEM BİRLİĞİ olarak başlayansüreç Güler Zere’nin tahliyesinin ardın-dan hasta tutsakların serbest bırakılma-sı talebiyle devam etti.

Söz konusu eylem birliği, GülerZere nezdinde tüm hasta tutsaklarınumudu oldu.

Aynı zamanda demokratik birmevzi olarak; salt siyasal değil, mad-di sonuçlar da alabilen bir mücadeleanlayışını hayata geçirebildi.

Güler Zere’nin vasiyeti olarakkabul edilebilecek;

“Devlet ölümün kıyısında benibıraktı. Bunu unutmayacağım.Hasta tutsaklara sahip çıkın” sözüaynı zamanda GÜÇLERİMİZİ BİR-LEŞTİRİRSEK KAZANIRIZ ilkesinihayata geçirebilecek bir başka gücü,yani HASTA TUTSAKLARINSERBEST BIRAKILMASI İÇİN

OLUŞTURULAN EYLEM BİR-LİĞİNİ yarattı.

Güler Zere’ye özgürlük talebiylebaşlayan ve en geniş kesimleri bir ara-ya getirilebilen bu miras, HASTATUTSAKLARIN SERBEST BIRA-KILMASI İÇİN OLUŞTURULANEYLEM BİRLİĞİ’ne devredildi.

Birliğin bileşenlerinin büyük birçoğunluğu, bu özgünlüğü koruya-cak sorumluluktan uzak davranmış-lar; sahip çıkılanın şu ya da bu siya-si anlayış değil, tecrit altındaki has-ta tutsaklar olduğunu unutmuşlardır.

Bugün birliğin varlığına son ver-miş olmasının nedenlerini de buradaaramak gerekir.

Kendisini eşcinsel kimliği ile ifa-de eden kurumların, birlik içindekarar mekanizmasında olup olmaya-caklarını tartışmak her şeyin önünegeçebilmiştir.

Bu konu başından itibaren HAS-TA TUTSAKLARIN SERBESTBIRAKILMASI İÇİN OLUŞTU-RULAN EYLEM BİRLİĞİ’nidağıtma amacıyla kullanılmış, pek çoksol örgütün birlikten ayrılma gerek-çesi halini almıştır.

Eşcinsellik, örgütlerin birbirleriniikna edemeyeceği, ikna etmesine degerek olmayan ideolojik bir konudur

ve hiçbir eylem birliğinin dağıtılmanedeni olamaz. Özellikle de kurulmaamacı hasta tutsaklar olan, halklaratecrit altındaki hasta tutsağın sesiolma sözünü veren birliğin dağıtılmanedeni hiç olamaz.

Ancak böyle olmamıştır:

14 Ocak 2010 tarihinde Adana’daDİP girişimi bu gerekçeyle çekildi.

10 Ocak 2010 tarihli bir mail ileİstanbul Ahali,

15 Ocak 2010 tarihli mail ileDemokrasi ve Özgürlük Hareketi,

15 Ocak 2010 tarihli mail ileAnti-kapitalistler (Güler Zere’densonra hiçbir gerekçe göstermedenayrılmışlardır)

16 Ocak 2010 tarihli mail ileHalkevleri benzer nedenlerle birlik-ten çekildiler.

Bu kurumların bir bölümü eşcin-sellere ilişkin tartışmanın tanığı değil-lerdir. Gelip birebir bilgi almak, tar-tışmanın muhataplarıyla görüşmekyerine doğrudan birlikten çekilmeyitercih etmişlerdir. Ayrıca çekildikle-rini de mail yoluyla bildirmişlerdir.

30 Ocak 2010 tarihli bir mailleÇağrı Merkezi Çalışanları da imza-larını çektiler.

PDD, önce katılımcı ya da destekçi

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ48

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Halkımıza Açıklama: “Hasta Tutsakların Serbest Bırakılması İçin Oluşturulan Eylem

Birliği’ne Son Veriyoruz.”

Halkımıza Açıklama: “Hasta Tutsakların Serbest Bırakılması İçin Oluşturulan Eylem

Birliği’ne Son Veriyoruz.”

Page 49: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

olarak bulunmayacaklarını söyledi,sonra da düşüncesini değiştirereksadece destekleyen olarak kalacağı-nı iletti.

9 Şubat 2010 tarihli toplantıdaESP yine eşcinsellik tartışması nede-niyle birlikten çekildi.

BDSP destekçi kalacaklarını, güç veenerji harcayamayacaklarını söyledi.

Ardından çekilen kurum DHFidi.

24 Temmuz 2010 tarihindeSODAP, 22 Ağustos 2010 tarihin-deyse ODAK birlikten ayrıldığını bil-dirdi.

Birlik, tek tek ayrılan kurumlar-la beraber güç kaybetmekle beraber,eylemlerine devam etme ısrarını hiçyitirmedi. Yürüyüşlere katılan kitlesayısı azalsa da, çoğalsa da eylem herhafta aksatılmaksızın yapıldı.

Hatta kimi zaman eylemlere katı-lımı arttıran, insanları duyarlı kılan buısrarın kendisi oldu.

Eylemi zenginleştirecek farklıgörsel araç ya da yöntemler denen-meye çalışıldı. Hedeflenen sahip-lenmeyi arttırmaktı.

Bu sırada,

Devrimci Hareket eylemlerdekefen ve tabut kullanılmasını gerek-çe göstererek 63. haftada birliktenayrıldı.

Bu araçlara neden karşı çıktıkla-rına ilişkin tatmin edici bir cevap ver-medikleri gibi eylemi zenginleştire-cek kendi anlayışlarına uygun öne-rilerde de bulunmadılar.

HASTA TUTSAKLARIN SER-BEST BIRAKILMASI İÇİN OLUŞ-TURULAN EYLEM BİRLİĞİ, tecrit

altındaki hasta tutsakların dışardaki sesiolma bilinciyle yoluna devam etti.

Adli tutsak Abdullah Akçay'ınölümünün hemen öncesinde cezasıertelendi.

Direnerek ve mücadele ederekhasta tutsakların serbest bıraktırıla-bileceğinin bir örneği daha yaşanmışoldu.

Tek tek DKÖ’ler, sendikalar,kurumlar, sol örgütler, sanatçılar... vbtüm kesimler dolaşılarak destek isten-meye devam edildi.

Birliği devam ettiren az sayıda-ki devrimci örgüt, halktan yanatüm kişi ve kurumların kapısınısayısız defa aşındırdılar. Sayısızdefa hasta tutsaklar mücadelesinibüyütmek için omuz vermeleriniistediler.

En son ana kadar birliğin sorum-luluğunu taşıyan güçler birliğe inançduydular ve buraya duyulan inancı dabüyütmeye çalıştılar. Çünkü bu birlik,herhangi bir ideolojik ayrım ya da tar-tışmaya, herhangi bir nedenle reka-betçilik ya da grup çıkarına feda edi-lemeyecek kadar sorumluluk istiyordu.

Birlik, haftalardır hiçbir örgütünimzası, flaması olmadan sadeceORTAK BİR SLOGAN altında birarada yürüme olumluluğunu gösterenbir örnek olmuştu.

Solun bu ortak değerine sahip çık-ma bilinciyle hemen her devrimcikurum ve anlayışa çağrılar yapıldı.Bazıları Güler Zere eylemlerindensonra hiçbir açıklama yapmadan geriçekilmişlerdi.

Bunlarla birebir görüşüldü.

Görüşülenlerin bir bölümü TKP,EMEP, ÖDP, BDP idi.

Görüşülenlerin pekçoğu bueylemlere hiç kimsenin sırtını döne-meyeceğini, destek vermek gerekti-ğini söylüyordu. Aynı zamanda gün-demlerinde öncelikli olamadığını,ağırlık veremeyeceklerini de ekli-yorlardı. Sonuçta ise değişen hiçbirşey olmadı.

Öyle ki birlik bileşeni olmayansiyasetlerin kendi hasta tutsaklarınınfotoğrafları, listeleri ya da hastalıkla-rına ilişkin bilgi ve dökümanlar bulu-namıyordu. Kimi zaman da bu kurum-larda muhatap bulunamadığı için has-ta tutsakların listesi alınamıyordu.

Bu ortamda bile hasta tutsaklarkonusunda solda ve halkta belli birbilinç oluşturuldu.

Hasta tutsakların tecrit altındanasıl sessizce imha edildiklerinisolun pek çok kesimi de halkla bera-ber bu birlik aracılığıyla öğrendi.

Hasta tutsakların serbest bıra-kılması için oluşturulan eylem bir-liği, iki temel noktayı gösterdi:

1- Mücadele edildiğinde kaza-nılır.

2- Tecrit tutsakların hayatlarınıtehdit ediyor.

Tüm kazanımlarına rağmen birlikneden dağılıyor?

Genel hatlarıyla anlattığımız tarih-çe aslında bu sorunun da cevabınıveriyor.

Hasta tutsaklar sorununu solunortak değeri olarak görmeme, duyar-sızlık ve değer yitimi, rekabetçiliksorunun özüdür.

Her şeye rağmen ısrar ve emek-le yaratılmış bu tarihsel sürecin solunortak geleceğine ait bir değer yarat-tığını düşünüyor, 11 Mart 2011 tari-hinden itibaren ‘Hasta TutsaklarınSerbest Bırakılması İçin OluşturulanEylem Birliği’ne son veriyoruz.”

Artı İvme Dergisi, Çağrı, ÇHD,Devrimci Alevi Komitesi, DivriğiKültür Derneği, Emek Ve Özgür-lük Cephesi, Emekli-Sen BeyoğluŞubesi, Halk Cephesi, Kaldıraç,KESK İstanbul Şubeler Platformu,PSAKD İstanbul Şubeleri, TAYAD

AKP tecriti yeni yasaklarla devam ettiriyorHapishanelerde Che ve Dayı korkusu!F tiplerinde devrimci tutsakların hücrelerine Che’nin ve Dayı’nın resim-

lerini asması karşısında hapishane idareleri panoya asılan Dayı ve Chefotoğraflarını alarak, asılmasına izin vermiyor.

Fotoğrafları asan tutsaklara hücre cezası verilerek, tutsakların önder-lerine sahip çıkması engellenmeye çalışılıyor.

Hapishane idareleri fotoğrafları astırmamak için karar da alsalar, tut-sakların önderlerini sahiplenmelerini engelleyemezler.

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

49

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 50: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Almanya'da 1 MayısPiknikleri YapıldıBerlin: 24 Nisan’da, Halk Cephelilertarafından 1 Mayıs pikniği düzenlendi.

Kruzberg parkında piknik alanına,“1 Mayıs Pikniğine Hoşgeldiniz”pankartı asıldı. İnsanların toplanma-sıyla birlikte, oyunlar oynanıp, soh-betler edildi.

Ortak kurulan sofrada aileleringetirdiği yemekler yendi. Berlin HalkCephesi adına yapılan konuşmada 1Mayıs için Halk Cephesi kortejineçağrı yapılırken, çeşitli konulardasohbet edildi. Daha sonra devrimci tut-sak Şadi Özpolat'tan gelen mektupokundu ve 19 Mayıs'ta başlayacakmahkemeye katılım çağrısı yapıldı.Pikniğe 30 kişi katıldı.

Hamburg: Hamburg Halk Cep-heliler 24 Nisan’da 1 Mayıs pikniğidüzenlediler.

Tüm hazırlıklarını gençlerin yap-tığı piknikte Almanca, Kürtçe veTürkçe olarak “Yaşasın 1 Mayıs-Halk Cephesi” pankartı piknik ala-nına asılarak 1 Mayıs'a çağrı yapıldı.

1 Mayıs hazırlıklarının da konu-şulduğu piknikte, hep birlikte yenenyemeklerin ardından oyunlar oynan-dı. Akşamın ilerleyen saatlerinde iseyakılan ateşin başında türküler, marş-lar söylendi, sloganlar haykırıldı.

Ojendorf piknik alanında akşamın

geç saatlerine kadar süren piknik, 1 Ma-yıs günü yapılacak olan 1 Mayıs yürü-yüşlerine katılım çağrısıyla sona erdi.

İngiltere-Londra’da1 Mayıs Pikniği

24 Nisan’da Londra’da Halk Cep-hesi tarafından 1 Mayıs pikniği dü-zenlendi.

Sabah saatlerinde Kültür Merke-zi önünde toplanılarak piknik yerinegidildi. Piknikte saygı duruşu öncesiyapılan konuşmada 1 Mayıs pikniği-

nin amacı anlatıldı.

Daha sonra 1 Mayıs’ın önemi ve ta-rihçesinin anlatıldığı konuşma yapıl-dı. Konuşmanın ardından Nazım Hik-met’in “Memleketimi seviyorum” şii-ri okundu ve konuşma 1 Mayıs’taalanlara çağrısıyla sona erdi.

Çağrıda: “Sadece kendimiz olmakyetmez, aynı zamanda eşimiz dostu-muz, iş arkadaşlarımızla birlikte 1Mayıs alanında olmalıyız…” denildi.

Gün boyunca çocukların ve ka-dınların daha çok katıldığı; ip çekme,yumurta, mendil kaçırma ve çuval ya-rışmaları yapıldı. Davul zurna eşli-ğinde yöresel oyunlar ve halaylarçekildi, sohbetler edildi.

1 Mayıs pikniğine 130 kişi katıldı.

Küba halkının Domuzlar Körfe-zi'ndeki zaferinin yıldönümü ve şe-hit Kübalı savaşçılarını anmak için,19 Nisan’da Viyana'daki Siebensternlokalinde bir anma düzenlendi.

Avusturya'daki Küba Büyükelçi-liği ve Küba Dayanışma Ağı tara-fından düzenlenen anmada, Viya-na'da yaşayan Domuzlar körfezi sa-vaşçılarından Ramon Fernandez,yeni atanan Küba Büyükelçisi JuanCarlos Marsan, Avusturyalı-KübalıDerneği (ÖKG) başkanı MichaelWögerer, Küba Dayanışma Ağı adı-na Leo Carreno ve Avusturya'da ya-şayan Kübalıların Derneği Cuba Vaadına Damaris Marzal katıldılar.

Toplantının yöneticiliğini yapan

Kübalı Dayanışma Ağı üyesi SandraBakutz günün anlamına dair kısa birkonuşma yapıp katılımcıları selam-ladıktan sonra, Domuzlar Körfezi çı-karması ve 50. yıldönümü vesilesiyleKüba'daki askeri törenle ilgili videoizlendi.

Videodan sonra Domuzlar Kör-fezi’ndeki direnişine bizzat katılanRamon Fernandez sahneye davetedildi. Yaptığı kısa konuşmasınınardından, Küba Büyükelçisinin veKüba Dayanışma Ağı'ndan bir resimhediyesiyle onurlandırıldı.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı kut-lama, yapılan konuşmaların ardındanKübalı halk müzisyeni Miguel Leo-nardo'nun verdiği bir dinletiyle bitirildi.

Domuzlar Körfezi'ndeki zaferin yıldönümü kutlandı

Av ru pa’da

Avrupa’da 1 Mayıs Piknikleri

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ50

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Page 51: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Bir süre önce, bir kez dahaAKP’nin fırsatçılığına, bizleri nasılkullanmaya çalıştığına tanık olduk.

AKP, Dışişleri ve Çalışma Ba-kanlıkları aracılığıyla otuz yıldır el-konulmuş birikimlerimizi ele ge-çirme hesapları yapıyor.

1970’lerde yapılan göç anlaşma-ları uyarınca, yabancı göçmenlerdenkesilen kesintilerin hak sahiplerine, ül-keye geri dönen emekçilere teslimedilmesi gerektiğini “keşfetmişler”...

Son otuz yıldır, bir buçuk milyonemekçinin vatan hasretine dayana-mayıp ülkeye geri dönmesiyle birlikte,geri dönenlerimizin sosyal ödeneklerini Alman emperyalizmi alıkoyup,tekellerin hizmetine sundu.

Bu yeni yağmayı gören AKP ik-tidarı, emekçilere ödenecek bu pa-raya gözünü dikti. Elli yıldır emek-çilerin emeklerinin ürünü olan bu pa-rayı bir “piyango olarak” görecekkadar gözleri döndü.

Bizleri, emekçileri düşündükleri

için değil, işbirlikçi tekeller içinyeni bir yağma kapısı yakaladıklarıiçin bu sorunu gündemlerine aldılar.

Elbette ki, bir buçuk milyonemekçinin bunca yıldır gaspedilmişolan hakları faiziyle birlikte hak sa-hiplerine ödenmelidir. Ancak bu ve-sileyle Türkiye oligarşisinin bizebakış açısı yeniden ortaya çıktı.

AKP emekçilerin hakkı olan buparayı “çalarak”, işbirlikçi tekelle-re sunmak istemektedir.

Türkiye’den Avrupa’ya göçün el-linci yılında, elli yıldır döviz kayna-ğı olarak görülen bizler, milyonlarca

ailenin parçalanması ile emperya-lizm ve devletin dayattığı büyükemek göçü ile buralara savrulduk.

Altı milyondan fazla insanımızel kapılarına sürüldü. Elli yıllık göç,kuşaklar arasında kopukluk, yaban-cılaşma demekti bizim için.

Elli yıldır birikimlerimizin büyükçoğunluğunu ülkeye aktardık. Ülkeyeaktardığımız birikimlerimiz elli yıl-dır Türkiye'deki işbirlikçi tekellerinkasalarına aktı.

Emeklerimiz vurguncuya, tefe-ciye, bankalara peşkeş çekildi. Zatendevlet de bizi bunun için Avrupa’ya“pazarlamıştı”. Önemli olan; em-peryalist tekellerle iyi geçinmek,onlara hizmet etmek, emeklerimiziülkemizdeki işbirlikçilere pazarla-maktı.

AKP’nin 9. yılına giren iktida-rında, Avrupa’daki emekçilere hepfırsatçı, hep kullanma mantığı ileyaklışıldı. Bizi döviz olarak gören-ler bugün de bizden oy istiyorlar.

AKP fırsatçıdır!Emeğimizi

çalmak istiyor!

AVRUPA’dakiBİZ

Alman emperyalizmi tarafındantutsak edilen Şadi Özbolat’ın davası,19 Mayıs’ta başlayacak.

Alman emperyalizmi, neden yar-gılayacak Şadi Özbolat’ı?

Tek bir maddeden yargılayacak:Devrimci olmak!

Bunun dışındaki her iddia, gayri-meşru, keyfi yargılamaya gerekçeuydurmaktan ibaret olacaktır.

Alman emperyalizmin AnadoluFederasyonu yönetici ve üyeleri Nur-han Erdemler’i, Faruk Ererenler’i,Şadi Özbolatlar’ı yargıladığı davala-ra bakılırsa, görülür ki, ortada Alman

yasalarına göre bir suçtan çok, doğ-rudan onların devrimciliği ve devrimcimücadelesi yargılanmaktadır. Nite-kim, mahkemelerdeki sorgular, çoğukez doğrudan onların devrimci kişi-liğini, devrimci mücadelesini yargı-lamaya ve suçlamaya yöneliktir.

Almanya'da Düşünce Suçluları Var, Almanya’da Siyasi Tutsaklar Var! Şadi Özbolatlar, Nurhan Erdemler,

Faruk Ererenler’in tutsaklığı ve doğ-rudan devrimci düşünceleri nedeniy-le yargılanmaları, Alman burjuva de-

mokrasisinin iflasıdır.

Başka bir deyişle, bu davalar, Al-manya’da burjuva demokrasisinin ta-rihsel bazı kazanımlarının artık rafa kal-

dırılabildiğini göstermektedir.

“Terörle mücadele” konusun-da Amerikan emperyalizminin sa-dık izleyicisi olan Alman emper-yalizmi, teröre karşı savaşı res-mileştirdiği “yabancı düşmanlı-

ğı”yla birleştirmiş ve ülkedeki muhalifgöçmenlere karşı takip, gözaltı, iş-birliği teklifi, tecrit ve yargılama-larla bir saldırı başlatmıştır.

Ama karşısındakiler, faşizminmahkemelerinden, zulmün hücrele-rinden gelen devrimcilerdir. Bu yüz-den Alman emperyalizmin yukarıdasayılan yöntemleri, Faruk Ererenler,Şadi Özbolatlar karşısında işe yara-mayacaktır; 19 Mayıs’ta başlayacakyargılamada mahkum olacak olanda şimdiden bellidir: Yargılama, Al-man emperyalizminin yargılanma-sıyla sonuçlanacaktır.

19 Mayıs’ta Almanya’da gayri-meşru,hukuksuz bir dava daha başlıyor

UMUDU BÜYÜTELİM

1 Mayıs2011

51

Yürüyüş

Sayı: 266

Alman Emperyalizmi Şadiler’i Yargılayamaz!

Page 52: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

Ölme eşeğim ölme!Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, “Milli

savaş uçağı konusunda çalışmalara başladıklarını” belirterek,bunun için özel bir ekip kurduklarını, ekibin iki aydır çalıştığını söylemiş.

Bakın, 80 küsur yıllık cumhuriyet, milli savaş uçağı için daha yeni bir ekipkurmuş, iki ay olmuş...

Orgeneral Aksay, sonra da diyor ki, “25 sene sonra kendi uçağımızı yapacağız...Heyecanlıyız...”

Ölme eşeğim ölme!

İşbirlikçilik böyle bir şey işte...

Çizgiyle

değinmelerdeğinmeleryeni

Siz de tatmin olun artık!ÖSYM’deki şifreli kopya olayı ile

ilgili Cumhurbaşkanı, Başbakan, MeclisBaşkanı ve bütün AKP Milletvekilleri tat-min olurken, tatmin olmayan sokaklardaeylem yapan öğrencileri tatmin etmek içinÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir birmektup yazdı. Sonra bir tane daha yazdı.

Öğrencilere yazılan ilk mektup şöylebitiyor: “Sizlerin heyecan ve duygu-larınız üzerinden kamuoyunu karam-sarlığa yöneltmek isteyenler hakkındainceleme, soruşturma ve yasal incelemel-er yapılmaktadır.”

Bu açıklamalar üzerine sanırız öğren-ciler de tatmin (!) olur.

Tarihe karşıkürek!

21 Nisan tarihliZaman gazetesinde birbaşlık.

“Vahdettin’in MilliMücadele’ye desteğiİngiliz raporlarındavar!”

Yıllardır Osmanlıhanedanının vatan hain-liğini gizlemek için bık-madan yayınlar yapıyor-lar.

Tarihe karşı kürekçekmek işte tam budur.Daha on asır, yüz defaaynı haberi yapsalarnafile... Tarihe karşıkürek çekerek zamanıngeriye döndürüldüğügörülmüş şey değil.

‘Bozkurtlar’ oligarşi

içi çatışma kurbanı!!!Sivas’ta 10 Nisan polis günü

törenlerinde, işi halkı katletmek olan,katlettikleri gerillalara işkence yapıp,kulak-burun kesip koleksiyon yapanfaşist ölüm mangaları “Bozkurt”olduklarını sloganlarla duyurdular.

Ölüm mangaları sivil faşistlerin“Ölmez bu hareket, ölmez bu dava”isimli marşını söyleyerek caddelerderesmi geçit yaptılar.

Önlerinde giden şefleri “Kimbunlar” diye soruyor; katiller hep birağızdan “Bozkurtlar” diye cevapveriyordu. (Bahçeli’nin bozkurt-larından yani bunlar da.)

Sonuç; bunlar aslında özelharekatçı İbrahim Şahin’in öğrenci-lerinin her zaman yaptığı şeylerdi amaiş “bozkurt” tartışmasının üstünegelince, bozkurtların iki müdürü AKPtarafından görevden alındı.

Bıçak parası yasallaştı,ameliyatlar arttı!Siz siz olun, ticarileştirilmiş, taşeron-

laştırılmış bir hastanede, “ameliyat olma-nız lazım” dediklerinde hemen inanmayın.

Halkın sağlığı üzerinden para kaza-nanlar, ameliyat gerektirmeyen hastalarıda ameliyat ediyorlar.

2002 yılında 1.5 milyon olan ameli-yat sayısı 2009 yılında 4.5 milyon olmuş.

Varın gerisini siz hesaplayın.

Aynı şey, sezeryan ile doğumda dageçerli. Sezeryanın parası daha yüksekolduğu için doktorlar tarafından teşvik edi-len sezeryanla doğumda artış yüzde 45.2!

Page 53: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

İntihalci iktidar“Çılgın proje” diye günlerce kafasını

şişirdiler halkın. Sonra çıka çıka bir hırsızlıkçıktı.

Ecevit’in 1994’te ortaya attığı bir projeyi alıp kendi-lerininmiş gibi açıkladılar.

Buna bilim dünyasında “intihal!” deniyor. Yani aşır-ma, yani düpedüz hırsızlık.

AKP’nin atadığı hemen tüm yetkililerin ve tüm mil-letvekili ve bakanların bir intihal hikayesi var...

Aptallar!Isparta’nın Eğirdir

Belediye Başkanı, kirliliğiapacık gölün suyundan içi-yor, göle zarar vermedikleri-ni kanıtlamak için...

Halk da aptal ya. Bir yudum içti diye her-

kes inanacak... Zaten egemen sınıflar hep

öyle düşündüklerinden olsagerek, böyle durumlarda ilktepkileri kirli, radyasyonluürünlerden bir yudum içmek,bir lokma yemek oluyor. İşteyandaki örnekler. Biri Japonya’nın, diğeriTürkiye Cumhuriyeti’nin bakanlarından... İkiside nükleer santraldaki kazaların ne kadar zararsızolduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Halkı aptalyerine koyuyorlar ama kim gerçek aptal?

SabithaberYanda gördüğünüzhaber de tıpkı “kellik ilacı bulun-du”“kansere çarebulundu”haberleri gibi her yıl üç beş defa mutlaka tekrarlananhaberlerden biridir. Ama hiç karşılığı çıkmaz.

Sosyalist gelişim insan içindir.Belli bir yüksek düşünce için

değildir. Amaç yalnızca insan mutluluğunugarantilemektir.

Che Guevara

söz

Sorumluluk, kelime anlamı olarak kişinin kendi davra-nışlarının veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayınsonuçlarını üstlenmesi olarak tanımlanır. Başka bir deyiş-le, sorumluluğu, herhangi bir işin, bir politikanın sonuçla-rını üstlenme iradesi olarak da tanımlayabiliriz.

Bir devrimci için sorumluluk, kendini devrime, halka,örgüte karşı sorumlu hissetmesidir. Yaptığı ve yapmadığı herşeyin sonuçlarını sahiplenebilme cesaretidir.

Bir devrimcinin sorumluluğu, tüm enerjisini, emeği-ni, duygularını, zamanını devrim için sarfetmek, devrimiçin üstlendiği görevine yoğunlaşmaktır.

Halka karşı sorumluluğumuz; halkın yaşadığı acıları,yoksullukları, zulmü içimizde duyup, halkımızı onlardanbir an önce kurtarma sorumluluğunu yaşamın HER ANI-NA, HER ALANINA yaymamız demektir.

Şehitlerimize karşı sorumluluğumuz, hayatlarını bu ide-al uğruna feda edenlerin kavgasını sürdürme iradesindesomutlanır.

Sorumluluk duygusuna sahip olmak devrime, halkadaha fazlasını verebilmek için zaaflarını, eksiklerini aşa-rak ilerlemektir.

Sorumlu olmak ya da sorumsuz olmak iki ayrı kül-türden beslenir. İdeolojik bir tercihtir. Yaptığımız her hare-ketin, attığımız her adımın hizmet ettiği bir yer vardır. Yadüzene ya devrime hizmet eder.

Düzen insanlara sorumsuzluğu tavsiye eder. Halkı,vatanı, başkalarını değil “kendini” düşünmesini söyler.Kendini düşünmek, sorumsuzluktur. Bırakalım tek tek kişi-lerin halka, halkın da ülkesine karşı sorumluluk üstlen-mesini; düzen, halkın sorumluluklarının farkında olma-sını bile istemez.

Sorumluluk duymak, “bana ne” dememektir.

Sorumluluk duygusu insanın yaptıklarını değerlen-dirmesini, yapmadıkları için kendini sorgulamasını sağ-lar. Sorumluluk duyan, yaptıklarını ve yapmadıklarınısürekli değerlendirir, olumlu yanları geliştirir; hatalarıdüzeltmeye çalışır.

Sorumluluk duygusu yaptığının hesabını –kendisine vebaşkalarına– verme cesaretidir. Hesap vermek, gelişmek-tir. Eksiklikler, yanlışlıklar olur; sorumluluk duymak,bunları normal görmemektir. İyinin, doğrunun olduğu kadaryanlışın ve kötünün de sorumluluğunu üstlenmektir.

Sorumluluk duymak, her adımın sonuçlarının nereye vara-cağını hesap etmektir. Sorumluluk duyan; baştan savmaz,geçiştirmez, işini yüzeysel yapmaz, oldu bittiye getirmez.

Sorumluluk duymak, aç bırakılanın, işkence yapılanın,tecrit altında tutulanın, tedavisini yaptıramayanın, oku-yamayanın, dilini konuşamayanın, ülkesi işgal edileninderdini, kendi derdi bilmektir. Bunlar karşısında duyarlıolmak, sorumluluk duymakla başlar. Sorumsuzluk, aynızamanda duyarsızlıktır.

Sorumluluk duymak

1 Mayıs2011

53

Yürüyüş

Sayı: 266

Page 54: Umudu Büyütelim!yuruyus.biz/pdf/pdf/266.pdf · 2011-04-30 · İ ç i n d e k i l e r 17 Savaşan Kelimeler: Yanlışa saygı 18 Devrimciler için hiçbir şey imkansız değildir

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN ALTERNATİFİ BİZİZ

Yürüyüş

10 Nisan2011

54

Yürüyüş

1 Mayıs2011

Sayı: 266

Emperyalist saldırıya direnen Lib-ya halkına karşı NATO’nun saldırı vekatliamları sürüyor. 21 Nisan’da baş-kent Trablus'un Hellat El Ferjan Böl-gesi’ni, 22 Nisan’da Sirte’yi bom-balayarak 16 kişiyi katlettiler. Katle-dilenlerin bir kısmı halkın içme suyusorununu çözmeye çalışan su işçile-riydi.

Emperyalistler katliamlarını sür-dürürken Libya’nın işgalini de açık-tan telaffuz etmeye başladılar. ABDemperyalistleri, Irak ve Afganistanhalklarına karşı kullandıkları Pre-dator model insansız uçakları Libyahalkına karşı da kullanacak.

Tanesi 40 milyon dolar olan veABD’den yönlendirilen avcı uçaklarHellfire (Cehennem ateşi) adı veri-len füzeler taşıyor. Libya halkına bufüzeler ile ölüm kusacaklar.

Ölüm kusan, halkları katleden fü-zelerin ismini halklar ile alay edergibi, “Cehennem ateşi” koymuşlar.İslamiyetteki Cehennem ateşi, “kö-tüleri yakan” bir ateş olarak, en bü-yük ateşlerin yakıldığı mahşer günüile anlatılır.

Emperyalistler, şimdi o mahşeriLibya halkına yaşatmak istiyorlar.

“Sivil kayıpları önlemek” adınaLibya halkına saldıranlar, nasıl dahaçok katledeceklerini, Libya’yı nasıl birenkaz yığını haline getireceklerini tar-tışıyorlar.

ABD Savunma Bakanı RobertGates, düzenlediği basın toplantı-sında, Pakistan’ın Afganistan sınırında

da kullandıkları bu uçakları Libya hal-kına karşı kullanmanın teorisini ya-pıyordu.

Libya halkının kanını dökmeyi okadar masum bir biçimde ve “Lib-ya’daki ‘insani durum’ nedeniyle”diyerek açıklıyordu.

Emperyalistler bu yalanlara inan-mamızı istiyorlar bizden. Libya hal-kını, “insani durum” nedeniyle kat-ledecekler! Peki kendileri ölüm kusanfüzelerle donatılmış bu uçakları kul-lanarak, “insani durum” yaratma-yacaklar mı?

Bombaları yetmedi, şimdi askeri danışmanları var!

Haftalardır Libya’yı bombalayanemperyalistler istedikleri sonuçlarıalamamış, işbirlikçilerini iktidar ya-pamamışlardır. Libya halkının em-peryalist saldırılara direnmesi karşı-sında Libya’nın işgalini tartışmaya, bir“kara harekatı”ndan söz etmeyebaşladılar.

Bunun ilk adımını atan Fransız veİngiliz emperyalistleri, işbirlikçileri-ni eğitmek, Libya halkına karşı sür-dürdükleri savaşı doğrudan yürüt-mek için askeri danışman adı altındasubaylarını ve ajanlarını gönderme ka-rarı aldılar.

Fransız ve İngiliz emperyalistle-rinin subay ve askeri ekip yollama ka-rarı almasının ardından işbirlikçiler,Kaddafi yönetiminin ateşkes önerisinireddettiler.

İngiltere Dışişleri Bakanı WilliamHague, “Askeri uzmanları, sivillerinkorunmasına yönelik Geçici UlusalKonsey’e danışmanlık yapmaları vedaha fazla bilgi akışı sağlamalarıamacıyla Bingazi’ye gönderdik.” di-yordu.

Hague, askeri uzmanlar ile ilgiliolarak grubun, “tecrübeli ‘İngilizsubaylardan’ oluştuğunu” belirtip,“üst düzey askerlerden oluştuğu-nu” açıkladı.

Fransız emperyalistleri ise yap-tıkları açıklamada, “en az ‘yarbay’ se-viyesindeki askerlerden oluşan özelbirlik”ten söz ediyordu.

Daha önce “yabancı müdahale-si” istemediklerini “açıklayan” iş-birlikçiler, gerçek yüzlerini gösterdi-ler. İşbirlikçiler, Fransız ve İngiliz as-kerlerinin gönderilmesini istediklerinibelirterek, “Öncesinde yabancıla-rın karışmasını istemiyorduk, amabu Kaddafi’nin Grad roketleri veuçaklar kullanmasından önceydi.Şu an durum ölüm kalım meselesi-ne döndü” diyerek, bir işgal içinçağrılara başladılar.

Öte yandan Amerikalı SenatörJohn McCain, işbirlikçilerin üslen-dikleri Bingazi’de yaptığı açıklama-da, Libya halkına karşı savaşan iş-birlikçiler için “benim kahramanla-rım” diyerek “kahramanları” ilegörüşeceklerini açıklıyordu.

‘İngiltere’nin Vietnamı’İngiltere’nin Libya’ya asker gön-

dermesini Times, “Üst düzey su-baylar, isyancıları eğitmek için Lib-ya’da” başlığıyla verdi.

İngiliz gazetelerinin bir kısmı-nın, Libya’nın İngiltere’nin “Viet-namı” olacağı gerekçesiyle askergönderilmesine karşı çıktığı belirtili-yor. Oysa haftalardır Libya halkıbombalanıyor. Haftalardır Libya ab-luka altında ve tüm zenginlikleri ta-lan edilmektedir. Emperyalist müda-haleyi görmeyenler, bunu geçiştiren-ler, açık işgale karşı çıkıyor görünü-yorlar sadece.

Libya’ya yönelik emperyalist sal-dırıya “Vietnam olacağı” gerekçesiylekarşı çıkmak, emperyalist saldırıyaonaydır. Emperyalistlerin Kaddafiiktidarını yıkarak, Libya’yı yağma-lama saldırısına tümüyle karşı çıkmakgerekiyor.

Askeri danışmanları,uçakları da yetmeyecek!

Petrol Fransa’ya!İşbirlikçilere petrol satışı

yaptıran emperyalistlerden Fransa,“en ucuz” petrolü kendisi alıyordu!

Kaddafinin oğlu Seyfülislam,Misrata ve Zenten’deki işbirlikçiliderlerin “ya uyuşturucu kaçakçısıya da on milyonlarca dolarlıkborçlarını ödemekten kaçmak isteyenişadamları olduğunu” açıkladı.