15
SDÜ iLAHiYAT FAKÜLTESi ULUSLAR ARASI VE ALEViLiK SEMPOZYUMU 1 BiLDiRiLER VE MÜZAKERELER THE 1 8 T INTERNATIONAL SYMPOSIUM on BEKTASHISM and ALEVISM 28-30 EYLÜUSEPTEMBER 2005 ISPARTA

ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

SDÜ

iLAHiYAT FAKÜLTESi

ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE

ALEViLiK SEMPOZYUMU 1

BiLDiRiLER VE MÜZAKERELER

THE 18T INTERNATIONAL SYMPOSIUM on

BEKTASHISM and ALEVISM

28-30 EYLÜUSEPTEMBER 2005

ISPARTA

Page 2: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

r 1 SDÜ iLAHiYAT FAKÜLTESi YAYlNLARI NO: 20

BiLiMSEL TOPLANTlLAR SERiSi: 7

Yayına Hazırlayan

Sempozyum Düzenleme Kurulu

Çözümleme

Sadettin Özdemir- YusufAçıkel-Ramazan Uçar- Nevin Karabela- Ha!uk Songür- Nuri Tuğlu

Aynur Erginekin- M.Sadık Akdemir- Nejdet Durak- Sevim Özdemir-Adem Efe-

Ali Bulut- H. Tevfik Marulcu-Kamile Ünlüsoy-Hülya Altunya-

Ünal Yerlikaya-Mustafa ilboğa- B.Bengü Tortuk- Kevser Çelik- Hatice Mesci

ingilizce ve Amavutça Çeviri

i.Hakkı Göksoy-Adnan Koşum-Bilal Gökkır-Bilal Sambur-i.Latif Hacınebioğlu- Kamile Ünlüsoy­

Rudina Diko-Adnan Matkaya

Birinci Baskı .

Kasım 2005 iSPARTA

Haritalar

Kadir Ternurçin

Kapak

Nejdet Durak

ISBN 975-7929-87-5

Yazılann sorumluluğu yazarianna aittir; kaynak gösterilmek şartıyla iktibas ve atıf şeklinde kullanılabilir

isteme Adresi: SDÜ ilahiyat Fakültesi ISPARTA

Tei:02462113881 Faks:02462371058

Baskı: Fakülte Kitabevi Baskı Merkezi

Fakülte Kitabevi Yayın Dağıtım Pazarlama Ltd.Şti.

Kutlubey Mah.1004 Sokak Nu:15 1 B ISPARTA

Tel: o 246 233 ·o3 74&75 Faks: o 246 233 03 76

e- mail : [email protected]

Page 3: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

ALEVi SÜNNi FARKULAŞMASI VE BÜTÜNLEŞMESi:

BALUCA KASABASI VE SÜNNETÇiLER KÖYÜ ÖRNEGI

Adem EFE*

Giriş

Anadolu uzun zamandır yerleşik hayata geçmiş, okuma yazma bilen, gelişmiş bir kültür seviyesine sahip şehirli Türklerle, yazılı kültürle tanışmamış göçebe ve köylü Türk boylarına ev sahipliği yapmıştır. Bu iki topluluk arasındaki sosyo-ekonomik ve kültürel fark, onların islam'ı anlayış, yorumlayış ve yaşayışlanna ister istemez etkilemiştir. Yeni dininin esaslarını ve kurallarını ana kaynaklardan öğrenme imkanına sahip bulunanlar arasında Ehl-i Sünnet islam anlayışı yayılıp gelişirken, bu imkanlardan yoksun olanlar arasında halk islamiiğı diye adlandırılan, Alevilik inana neşvü nema bulmuştur. 1

Alevilik, Hz. Muhammed'in ehl-i beytine, özellikle de Hz. Ali soyuna gösterilen derin saygı, sevgi ve yandaşiık olan dini ve siyasi grupların genel adını ifade etmektedir.2 islam dünyasında imamiye, Zeydiye, Galiye, Müellihe, Ali-ilahiler ve ismaililik gibi dini ve siyasi gruplar Alevilik şemsiyesinin altında toplanmaktadır. Anadolu Aleviliğine ise tarihi süreç içersinde, esas olarak Bektaşilik, Kızılbaşlık, Tahtaalık, Çepnilik ve Türkmenlik gibi adlandırmalar yapılmıştır. Bunların yanı sıra Sıraçlar (Tokat), Nalalar (Ordu), Elçiler, Abdallar, Kızıldeliler, Talibiler, Arapkirliler, Amucalar ve Çaylaklar isimlendirmelen de, Anadolu ve Trakya'da Aleviler için kullanılmıştır. Yine tarihi süreç içinde birtakım siyasi ve ideolojik bakış açılan altinda Aleviler için küçüftme ve ayrıksı bir grup ifadesi olarak Rafiziler, Kızılbaşlar, Mülhidler, Zındıklar betimlemesi yapılmıştır. Bu tür tasvirler sadece Alevilik için değil, ana kitleden aynksı tüm birey ve gruplar için kullanılmaktadır. Başka bir deyişle bu betimlemeleı1e islam'a aykın olan bütün dini yorum ve inanç türleri kastedilmektedir.4

Biz bu bildiride bunları bir kenara bırakarak Sünni olarak bilinen Ballıca Kasabası ile kendilerini Alevi-Bektaşi olarak tanımlayan Sünnetçiler Köyü'nü ömeklem alarak;

Alevi Sünni farklılaşmasının dinsel açıdan olduğu ve bunda kalıp yargıtann başlıca rolü oynadığı;

Her ne kadar iki topluluk arasında bazı farklar olsa da kültürlerinin aynı olduğu; Bu ortak kültür değerlerinin sosyal bütünleşmeye yardımcı oldukları; Sosyal bütünleşme için her iki topluluğun da olduğu gibi kabul edilmesi ve ortak

noktalarda birbirlerini anlamaya çalışmalan gerektiği üzerinde durmaya çalışacağız.

1-Aievi Sünni Farklılaşması

i-Sünni Kalıp Yargılar

Türk toplumunda, Alevi Sünni farklılaşmasının, topluluklann kendilerini "öteki"lerden farklı olarak algılamalanndan kaynaklandığı söylenebilir.5 Aynı coğrafyanın, aynı kültürün unsurları

4

Dr., SDÜ. ilahiyat Fakültesi, lspartarrüRKiYE e-posta: ademefe@ilahiyat sdu.edu.tr Ahmet Yaşar Ocak, Türk Sufiliğine Baktşlar, iletişim Yay., istanbul1996, s. 25 Necdet Subaşı, Alevi Modemleşmesi, Kitabiyat Yay., Ankara 2005, s. 17. Bu konuda bkz. Refik Engin, Amuca Kabilesi'nde ve Trakya'da Kurban Kesme Geleneği, Can Yay., istanbul 2004. Selim Eren, "Heterodoks Grupların Yapısı ve Bu Tür Grupların Araştırılmasında Yöntem Sorunu", Türk Din Sosyo/ojisinin Temel Sorunlan Sempozyumu, GÜ. Çorum ilahiyat Fakültesi, 11-13 Haziran 2004, Çorum 2005, s. 281. Hüseyin Bal, Sosyolojik Açrdan Alevi-Sünni Farkhlaşmast ve Bütünleşmesi, Ant Yay., istanbul1997, s.334.

309

Page 4: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

olmakla beraber bu iki topluluğun üyeleri "ötekr'ni tanımamaktan, cehaletten, ideolojik düşünceden ve topluluklan olduklanndan farklı gösterme biçiminden hareketle "öteki" hakkında birtakım kalıp yargılar üretmektedir. Bu kalıp yargıların iki topluluk arasında var olduğu kabul edilen farklılaşmayı keskinleştirdiği ortadadır.

Aleviler hakkında kullanıtan kalıp yargılardan bazıları şunlardır: 1-Dinle fazla ilgilenmezler (abdest almazlar, namaz kılmazlar, oruç tutmazlar, hacca gitmezler, zekat vermezler), 2-içlerine kapalı ve gizlilik içinde yaşarlar, 3-içkicidirler, 4-Değişik inançlıdırlar, 5-Materyalisttiıier, 6-Marksisttirler, 7-Gusül abdesti konusunda hassas değildirler, 8-Camiye gitmezler, 9-Gizli merasimler yaparlar, 10-Ahlaksızdırlar, 11-Pistirler, 12-Tavşan eti yemezler, 13-Aievilerin Müslüman olmaları için önce Hıristiyan olmalan gerekir.6

Görüldüğü üzere bu kalıp yargıların tamamı din ve inanç eksenlidir. Bu bakımdan tartışmayı dini-gruplaşma şeklinde tebellür eden Alevilik ve din olgusu etrafinda sürdürmek gerekir. Şerif Mardin'in kavramlaştırmasıyla ifade edecek olursak, Aleviler, periferide kalmış küçük topluluklardır. 15. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Fatih'in başlattığı merkeziyetçi yönetimin bir gereği olarak yerleşik hayata geçmeye zorlanan, fakat bu politikaya var güçleriyle direndikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur. 7 Yavuz Sultan Selim'in 16. yüzyılda takip ettiği Şark siyaseti neticesinde Alevi-Bektaşi ve benzeri toplulukların zulüm gördükleri ve soyutlanmış topluluklar zümresine dahil edildikleri kaynaklarda geçrnektedir.8 Burada geçen soyutlanmış topluluk ifadesi üzeıind~ durmak gerekirse şunlan söylemek mümkündür. Soyutlanmış olmak iki boyutta kendini gösterir. Birincisi, çevrelerinin Alevi toplulukları kendilerinden kabul etmeyerek onlan dışlamalandır. ikincisi ise Alevi toplulukların, çevreyi kendilerinden saymayarak, kendi içine kıvnlmalan ve bir kültür adacığı oluşturmaland ır. Soyutlanmış olmak her iki açıdan da din temellidir.9

Aleviler kırsal alanda 10 hayat süren, kendi içine kapalı, tabii ekonomi ve insan ilişkilerinin hakim olduğu, cemaat özelliklerinin üretilip tüketildiği, sosyo-kültürel yapının içerisinde hayat sürdürmüşierdir. Böyle bir hayat tarzı onların dinsel yaşayış ve inanışlarını belirlemiştir.

Topluluğun dışında olanlarla dinsel ilişkilere ait sırian paylaşmama11 (bu prensip ser verip sır vermeme şeklinde formüle edilmektedir), onlarla evlenmeme, toplumsal ve ekonomik ilişkileri önleyici öğreti ·ve uygulamalann pek çoğu özellikle de cemaatin, kendini hakim toplumdan soyutlama prensibi, topluluğun toplumsal-dinsel düzenini ve bütünlüğünü koruma altına

almaktadır.12 Bir başka deyişle azınlık olarak yaşayan dini gruplardan bir kısmı, dini kimliklerini

6

7

9

Orhan Türkdoğan, Alevi Bektaşi Kimliği. Timaş Yay., istanbul 1995, s. 356; Harald Schüler, Türkiyeile Sosyal Demokras1; Particilik, Hemşehrilik, Alevilik, Çev. Yılmaz Tonbul, iletişim Yay., istanbul 1999, s. 159; Mehmet Akif Ersoy, "Alevi Kimliğinin Gelişimine ve Alevi Sünni ilişkisine Psikanalitik Bir Bakış'', Doğu-Batt, Yıl: 2, S. 8, Ağustos, Eylül, Ekim 1999, s. 89-103; Yusuf Akçura, Muas1r Avrupa'da Siyasi ve !ctimai Fikirler ve Fikri Cereyanlar, Yayına Haz. Adem Efe, Yeni Zamanlar Yay., istanbul 2004, s. 105-124 Ocak, age., s. 208. Subaşı, age., s. 60; H. Nedim Şahhüseyinoğlu, Alevi Örgütlerinin Tarihsel Süreci, italik Kitapları, Ankara 2001, s. 17-22. Yılmaz Soyyer, Alevi Bektaşi Geleneği; Seyran Yay., istanbul1996, s. 15-21.

1° Kırsal kesim Aleviliği için geniş bilgi için bkz. Yahya Mustafa Keskin, Değişim Sürecinde Kirsal Kesim A/eviliğt; ilahiyat Yay., Ankara 2004.

11 Alevilikte sırrı ifşa etmek düşkünlük sebebidir. Bu konuda Saha Said Bey şunları söylemektedir: "Kızılbaş, harice, ham ve yarımiara karşı gerek ayin ve erkandan ve gerekse meydanda "dede buyruğu" ile "sır" blan işlerden, tek bir harf bile söylemeyecektir. "Edeb-i suliyanı ehliyle görüp" ehil olmayanlarta halicilere ser verip sır vermeyecektir." Bkz. Baha Said Bey, "Sufiyan Süreği-Kızılbaş Meydanında Düşkünlük", Türkiye'deA!evt~Bektaşi, Ahi NusayriZümrelerf, Yay. Haz.lsmail Görkem, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2000, s. 153.

12 Subaşı, age., s. 28.

310

Page 5: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

korumak için, içinde yaşadıklan büyük toplumdan, toplumsal ve mekansal olarak soyutlanma eğilimi göstermişlerdir. 13 Kapalı topluluklar, yapısal özelliklerini korumak, ötekilerden etkilenmemek amacıyla, son kerteye kadar kendi içlerinde yaşamaya çalışırlar.

Böyle bir dinsel-sosyal topluluk olan Alevilik, büyük oranda şitahi kültüre dayalı, kırsal

özellikler gösteren, kelaml ve fıkhf boyutları daha gevşek, buna karşın tasavvuft unsurlan ağır basan bir halk islamı'dır. Subaşı'nın tanımlamasıyla Alevilik, dini-sosyal bir grup özelliği taşıyan ve varlığını mezhep formunda devam ettiren bir halk islam'ı olarak tanımlanabilir.14 Bu haliyle o hem islami öğeler taşımakta hem de ondan hayli farklı unsurlan içinde banndırmaktadır.15

Sünnilikte olduğu gibi kitabi, sistematik bir inanç anlayışı değil, daha ziyade narratif (aktanmsal) bir dini inanış sistemi mevcuttur.

Belki bu yüzden veya daha doğrusu zaman içinde coğrafi, sosyo-kültürel, ekonomik ve değişik inanışların etkisiyle Alevilikler içinde farklı öğreti ve pratikler yayılmış; Sünnilikten farklı bir yapılanma içerisine girmiştir. Bir başka deyişle Alevilik dini inanış, ve ibadet farklılıklarına ilave olarak, cemaat yapılan, teşkilatıanma biçimleri ve kendi içlerindeki anlaşmazlıklan hukuk yoluyla degil de geleneksel yöntemlerle çözmeleri bakımından Sünnilikten kalın çizgilerle ayrı!maktadır. 16

Bu hususta yukarıda da ifade ettiğimiz gibi farklı inanış ve yorumlamalar olmakla birlikte Alevilikte ibadetlerin reddedilmediği, 17 bunlara saygı duyulduğu, fakat ibadetlerin bazı yorumlarta daha farklı hale getirildiği söylenebilir.18

Alevilerin kendilerine özgü kabul ettikleri, Sünnilerde uygulanmayan, dinsel ritüelleri arasında şunlar sayılabilir: Cem ayini, Musahip tutmak, ikrar vermek, Alevi-Bektaşi ululannın türbelerini ziyaret etmek, Dede ya da Babalardan el almak, kurban kesmek, saz çalmak, bayramlarda halka namazı kılmak, oruç tutmak, niyaz etmek, hakkullah veya lokma, nasip vermek, hizmet görme ve baş okutma ayini, semah dönmek, meydana girmek, muhtelif vesile!erle dua yapmak.19 Görüldüğü üzere Alevilik, öz itibarıyla islam'ın inanış ve ibadet esaslarını içermekle birlikte birçok bakımdan kendine özgü farklı bir yapılanma içine girmiştir. Fakat bu farklılaşma daha ziyade din temellidir. Etnik anlamda bir farklılığa yol açacak bir mahiyette değildir.

13

14

15

Bryan Wilson, Dini Mezhep/er, Çev. Ali fhsan Yitik-Adnan Bülent Baloğlu, iz Yay., Istanbul 2004, s. 148. Subaşı, age., s. 28. Öz haliyle Alevilik-Bektaşilik, Müslümanlık, islam tasavvufu ve Türk töresinden oluşmuş bir sosyo­dini gruptur. Bkz. Mehmet Eröz, Eski Türk DiniAlevilik Bektaşilik, Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı Yay., istanbul1992.

16 Subaşı, age., s. 40. 17 Bu konuda farklı görüşler vardır. Örneğin Battal Pehlivan: "Alevi ve Bektaşilerde ibadet toplumsaldır.

ibadetin amacı, insanın kendisini eksiksiz kılmasıdır. Amaç, herkesi kamil insan yapmaktır. insan sevgisi, ibadetin temeldir. Namaz insanın gerçekler karşısında eğilmesi, abdest ise içindeki kötülükleri atmasıdır. Hac bir gönüle girmektir. ibadetten amaç, iyi ve düzenli birtoplum yaratmaktır. Bu da ancak cem'de kılınan halka namazı ile mümkün olur. Alevilercamiye gitmezler, camide kılınan beş vakit namazı ve cami olayını islam'a aykın bulurlar.", diyerek görüşlerini açıklamaktadır. Battal Pehlivan, Alevi Bektaşi Düşüncesine Göre Allah, istanbul 1995, s. 45-49; Zelyut da Alevilerin namaz kılmamatannın ve camiye gitmemelerinin bir takım sebepleri olduğundan bahisle, Alevilere göre dindar olmanın yolu namazdan geçmediğini söylemektedir. Ona göre Kur'anda geçen "salat" kelimesi, namaz değil, Tanrı'yı selamlamaktır. Namaz putperest inananı ortadan kaldırmak için ilk dönemlerde bir araç olarak uygulanmıştır. Bkz. Rıza Zelyut, Öz Kaynaklanna Göre Alevilik, istanbul

18

19

1994, s. 67-75. Krş. David Shankland, "Antropoloji ve Etnisite. Yeni Alevi Hareketlerinde Etnografyanın Yeri", Alevi Kimliği. Ed.: Tord Olsson, Efisabeth Özdalga, Catharina Raudvere, Tarih Vakfı Yurt Yay., istanbul 1999, s. 20-31. Haydar Kaya, Alevt:Bektaşi Erkam, Evrad'! ve Edebiyati, Engin Matbaaalık, Manisa 1993; Subaşı, age., s. 38, Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye'de Alevilik Bektaşilik, Selçuk Yay., Ankara 1990, s. 327-336.

311

Page 6: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

Ballıca Kasabası

Yukanda bir kısmını saydığımız kalıp yargıların devam edip etmediği hususunda bir dizi mülakat gerçekleştirdik. Akhisar'a 15 kilometre uzaklıkta kendilerini "Türk", "Müslüman" olarak nitelendiren Baliıca Kasabası'nda yaptığımız görüşmelerde, aralanndaki mesafenin oldukça yakın olmasına rağmen Sünnetçiler köylüleri ile pek münasebetlerinin olmadığını, o köye fazla gidip gelmediklerini tespit ettik. Son zamanlarda ekonomik nedenlerle gidip gelmeler olsa da diğer köylerte olduğu kadar sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkilerinin olmadığını; bu yüzden onları fazla tanımadıklarını öğrendik. Yine yaptığımız derinlemesine mülakatlarda 16. yüzyıldan kalma kalıp yargıların gittikçe azaldığını ama bir kısmının hala devam ettiğini gözlemledik.20 Bal!ıca Kasabası sakinleri, Sünnetçiler köyünün diğer Alevi köylerinden farklı olduğunu vurgUiamışlardır.21 Onlara göre Sünnetçiler köyünde ibadetler hususunda duyarlı insanlar mevcuttur. Buna karşın yine Alevi-Bektaşi olan Yatağan köylüleri ise ibadetler hususunda daha ilgisizdirler.

Ballıca Kasabası'nda yapbğımız birebir görüşmelerde Sünnetçiler köylülerinin misafırperver, cömert, doğru-dürüst, insancıl ve birbirlerine ve diğer insanlara karşı oldukça saygılı olduklan ortaya çıkmıştır.22

ii-Alevi Kalıp Yargılan

Alevilerin Sünniler hakkında kullandıklan bazı kalıp yargılar şunlardır: 1-Yezidiler, 2-Yezidin torunları, 3-Sakallılar, 4-Namazlılar, S-Yobazlar, 6-Bağnaz, 7-Çağdışı, 8-Mervan, 9-Muaviye. Sünnetçiterde yapbğımız araştırmalarda bu kalıp yargıların fazla kullanılmadığı görülmüştür.

ll-Alevi Sünni Bütünleşmesi

Sosyal bütünleşme, toplumdaki her bir sosyal grubun kendi hakkında vardığı şuurun, kendi birliği hakkındaki şuurunun yoğunluğunun, toplumdaki bütünleşmeyi bozmayacak seviyede olmasıdır, şeklinde tanımlanabilir.23 Sosyal bütünleşmeyi sağlamada en önemli faktör her halde kültürdür. 1. Kısımda ifade ettiğimiz üzere dini inanış ve ibadetlerdeki farklı uygulamalar arada farklılaşmayı öne çıkartırken; kültürdeki aynilik bütünleşmeyi pekiştirici rol oynamaktadır.

Günlük hayatımız duygularla, hakim kılmaya çalıştığımız değerterle, kültürümüzün bize zorunlu kıldığı davranışlarla örüntülenmiş bir hayattır.24 Günlük hayabmızın bir kısmı merasimlerle geçer. Bu merasimlerin ve diğer simgeler küresinin birleştirdiği diğer küreyi "din" olarak açıklıyoruz. Bu bakımdan din toplumun bir bütün olduğunun hatırlatılışıdır, değer ve simgelerin toplandığı odak noktasıdır. 25

Büyük ölçüde din ve milli kültürün şekillendirdiği Alevi-Sünni her iki topluluk içlerinde yaşadıklan ve yaşattıkları ortak kültürel değerler etrafında bütünleşmeyi gerçekleştirmişlerdir. Büyük toplumlardaki kişilerin davranışlan arasında büyük farkiann olmasına rağmen ideal davranış örüntüleıine mahsus ortaklaşa değerter manzumesi vardır.26 Bu değerlerin başında "Din", "Dil", "Türk Kültürü" gelmektedir. Bunun yanı sıra "demokrasr', "vatan", "bayrak", kardeşlik", "ilerleme", "eşitlik" gibi değerlerde bütünleşmede etkin olan kavramlardır.

Sünnetçiler Köyü

Sünnetçiler Manisa'nın Akhisar ilçesine bağlı 11 km. uzaklıkta, 650 nüfuslu bir köydür. Daha önceleri tütüncülükle uğraşan köylüler son zamanlarda, tütüncülüğün zorluğu ve getirisinin

20 M. A. Çülen, 47 yaşında. 21 M. Sağlık, 30 yaşında, iktisat Fakültesi mezunu. 22 M. Çoban, 80 yaşında. 23 Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilim), 3. Baskı, Filiz Kitabevi, istanbul1987, s. 261. 24 Şerif Mardin, ideoloji, iletişim Yay., 3. Baskı, istanbul1995, s. 118. 25 Mardin, age., s. 118. 26 Joseph Fichter, Sosyo/o;/ Nedir?, Attila Kitabevi, 2. Baskı, Ankara 1994, s. 206.

312

Page 7: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

gittikçe azalması nedeniyle zeytindilkle uğraşmaktadırtar. Köyün tamamına yakını okuma-yazma

bilmekte; çok sayıda üniversite mezunu bulunmaktadır.

Sünnetçiler köyünün ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemekle birlikte 1700'1ü yıllara dayandığı tahmin ediliyor. Yatağan oğ!u Alim Can'a göre 1700'1ü yıllarda yörenin dini ve idari lideri Ahmed Ağa'nın burada büyük bir çiftliği varmış. Ahmed Ağa'nın çiftlikte yapılacak işleri için

yörenin soy ve inanış bakımından yakın olanlar burada toplanmışlar. Sonradan Sünnetçiler adını alacak olan bu köy Ahmed Ağa'nın çiftliği olmaktan çıkmış 10-15 hanelik bir köy haline gelmiş. Daha sonra liderlik Kazım Ağa'ya geçmiş. Kazım Ağa zamanında köy hayli genişlemiş. Köyün bütün işlemleri Yatağan'dan yürütüfüyormuş. Köyde Hacı ismailler diye anılan ailede Sünnetçi Hüseyin adında çok faal ve çevrede tanınan birisi, Kazım Ağa'nın hem dostu hem de yardımcısı imiş. Kazım Ağa Sünnetçi Hüseyin'i çağırmış "Senin dostların çok, resmi işler için Yatağan'a çıkmak zor oluyor, kaymakama rica et bize bir mühür versin", demiş. Sünnetçi Hüseyin bu işi

gerçekleştirmiş. Sünnetçi çevrede tanınıp, sevildiğinden "Sünnetçinin Köyü" denrneğe

başlanmış, daha sonra da Sünnetçiler adını almiş.27 Bu şekilde Yatağan'dan kopan 10-15 hanelik bir köycük olan Sünnetçiler, Kütahya-Emet, Isparta, Tokat ve Kula'dan gelenlerin katılımıyla büyük bir köy haline gelmiştir. Bugün köyde bir adet (Yıldırım) Zeytin yağı fabrikası, iki bakkal ve üç tane kahvehane mevcuttur.

Sosyolojik oiarak bir topiuiuk kendini nasıi tanımiıyorsa odur. Sünnetçlier köyiüieri kendilerini Alevi Bektaşi olarak tanımlıyorlar. Alim Can'a göre Yatağan ve onun devamı olan Sünnetçiler köyü hep Alevi olmuşlardır. Ona göre, Faruk Sümer'in, Yatağan ve Sünnetçiler köyleri için Çepnidir demesi yanılgıdır.28 , Çepnileri ve Tahtacıları kendilerinden ayn bir topluluk olarak görmektedirler. Bu yüzden daha ziyade Alevi olan Yatağan ve Beyoba ile münasebetleri vardır. Köyün kuruluş ve ekonomik durumu hakkında kabataslak bilgi verdikten sonra Aleviliği

nasıl tanımladıklan, genel manada ibadetleri ve kendilerine özgü ritüelleri üzerinde durmaya çalışalım.

Köylülere göre Alevilik: Ehl-i Beyte muhabbeti meslek edinmeklik; Hz. Ali ve Ehl-i Beyti intisap etmekliktir. Bir başka tanımlamaya göre Alevilik: Hz. Ali'nin yolundan gitmek, dolayısıyla Hz. Peygamber'in yolundan gitmektir.

Sünnetçiler köyünde Alevilik, Yatağan Mahmud Sultan ile Hoca Ahmed Yesevi'ye oradan da imam Rıza'ya bağlı Eroğullan, 12-15 ailenin mensup olduğu Veli Babalıla~9 ile Tokatlıların bağlı olduğu Hızırhubyarlar olmak üzere üç koldan oluşmaktadır. Ballıca kasabası sakinlerinden kimilerinin onlar için "Caferi Mezhebi'ne bağlıdııiar", ifadesine rağmen hiçbiri Caferi Mezhebi'nden olduğunu kabul etmiyor.30 Böyle bir mezhebin olduğunu da kabul etmiyorlar. imam Cafer'in Ehl-i Beyte mensubiyeti nedeniyle ona saygı duyuyortar. Esas itibaoyla on iki imamlardan olan imam Rıza'ya bağlı olduklannı vurguluyortar. Beyanianna göre köyün tamamı "Dört Kapı", "Kırk Makam'ı" bilmektedir.31

Alevi bir köy olan Sünnetçiler'de Ehl-i Sünnet ve'I-Cemaat'in inanış ve uygulamalan büyük oranda yaşanıyor. Köylüler Alevi, Sünni aynmı yerine Ehl-i Sünnet kavramını kullanmayı tercih ediyorlar. Köyde 1800'1ü yıllardan bu yana cami mevcut imiş. Ancak bu cami cami-ev-okul işlevi

gören küçük bir yapı ile tahtadan yapılma bir minareden ibaret iken 1984 yılında önce minaresi

27 Yatağan Oğlu Alim Can, Oğuzlardan Yatağan Mahmud Sultan, Uyum Yay., Ankara 1997, s. 238-239.

28 Alim Can, age., s. 165. 29 Dedeleri Isparta'dan gelmektedir. 3° Köylüler, Caferiligin iraoldara ait bir mezhep oldugunu kabul ediyorlar. 31 Bu konuda bkz. Hacı Bektaş Veli, Maka/at, Haz. Esad Coşan, Sad. Hüseyin Özbay, Kültür Bak.

Yay., Ankara 1996; Buyruk, imam CaferBuy!Uğu, Hasan Ayyıldız, Ayyıldız Kitabevi Yay., Ankara.

313

Page 8: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

yapılmış 2002 yılında da eski cami yıkılıp yenisi yapılmış. Cami imamı Nidai Ercan'ın, Zeynel Abidin Erdem'in verdiği bilgilere ve köylülerde yaptığımız mülakatlarda edindiklerimize göre köyün 110 hanesi caminin yapımı için yardımda bulunmuş; çok az hane de bu ibadet yerinin yapılmasına karşı çıktıklarından değil, imkansıziıkiardan dolayı yardımda bulunamamışlar; çok az bir kısmı da muhalefet etmiş. Köyde Hatıplar, Mollalar, imamlar Sülalesi gibi lakaplann var olduğu; bu sülaleye ait bazı fertterin Cumhuriyet'ten önce özellikle Kırkağaç ve Yatağan'da bulunan' medreselere gidip, oralarda okudukları söylendi. Yine yaşlıların anlatlığına göre eskiden nikah kıyılacak çiftierin elzem olan dini bilgilen bilip bilmedikleri konusunda sınandıklan, buna göre, nikahlannın kıyildığı konusunda bilgiler aldık. Buna göre Sünnetçiler köyünde Ehl-i Sünnet inanış ve yaşayışlarının kimilerinin eski tarihlerden beri var olduğunu söylememiz mümkündür. Bununla birlikte Alevi inanış ve yaşayışının büyük oranda yaşandığı Anadolu köylerinden biridir aynı zamanda Sünnetçiler. Kendisini Hızırhübyar Tekkesine bağlı olarak adlandıran bir kişi

köylerinin,Yatağan köyünden oldukça farklı olduğunu; Mesela "Yatağan köyünde cami olmasına rağmen' cemaat yoktur'', dedi. Biz daha sonra yaptığımız soruşturmaya göre Yatağan köyünde cami cemaatinin yok denecek kadar az olduğunu; bununla birlikte Cuma namazlannın eda edildiğini öğrendik.

Köyün inanış ve yaşayış bakımından Ehl-i Sünnet karakterli olmasında yukanda işaret

ettiğimiz hususların aynı sıra 27 Mayıs 1960 Harekatı içinde yer almış albay Ahmet Er, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz Kılınç ile cami imamının çabalannın tesirli olduğu söylenebilir. Cami imamının köylüler ile diyalogunun iyi olduğunu gözlemledik. Onun ifadesine göre cami yapılmadan önce beş vakit namazını kılan sadece Ahmet Er iken, caminin yapılmasından sonra 4-5 kişi namaza başlamış ve cemaata katılmaya başlamıştır. ilk iki gidişimizde ikindi namazı için camiye gittiğimizde üç çocuk, bir delikanlı ile üç köylünün cemaate iştirak ettiklerini, çocuklardan birinin müezzinlik yaptığını tespit ettik. Cuma namazlannda bu sayının 25-30 civaonda olduğunu, kandil akşamlannda da yine aynı oranda katılımın olduğu imam tarafından ifade edilmiştir. Yine imarnın beyanına göre yaz mevsimi boyunca devam eden Kur'an Kursuna 1 O erkek 2 kız olmak üzere toplam 12 çocuk devam etmiştir.

Ahmet Er ile Mustafa Yılmaz Kılınç'a göre Alevi-Sünni yok islam vardır. Birçok kitapçık ve kitabın yazarı ~lan Erin kitapçıklanndan birinin adı:

Ne Sünnidir ne Alevidir halim Dinim Islam Ehl-i Sünnet vel Cemaattir Yolum'dur. 32

Ona göre Alevilik-Sünnilik yapay bir olaydır. Her ikisi de Ehl-i Sünnet'tendir. Müslüman Türk evlatlannın imanlı evlatlan için kaynak: Kur'an, Sünnet, icma-yı Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha'dır.33 Kendisiyle görüştüğümüz Prof. Dr. Mustafa Yılmaz Kılınç da Er'le hemen hemen aynı görüşleri paylaşmaktadır. Kendisinin Hz. Ali Sevgisi lle büyüdüğünü, öyle ki küçüklüğünde Hz. Alrnin kabrinin Sünnetçilerde olduğuna inandığını söyleyen Kılınç göre Alevinin Sünniden farkı Hz. Alryi sevmeyi meslek edinmektir. Eğer bir insan Alevilikte samimi ise sevdiğine benzemelidir. Hz. Ali'ye uyanlar da Hz. Peygambere benzemelidir. Ona göre Hz. Ali'nin büyüklüğü Hz. Muhammed'den gelmektedir. Onun önüne kimse geçemez, geçirilemez. Sezgin'in dediği gibi, Hz. Peygamber'in yolunu en iyi bilip, O'nun yolundan gidenlerin başında da Hz. Ali {Ra)'nin bulunduğu herkes tarafından bilinmektedir. Şu halde denilebilir ki Hz. Ali'nin yolu aynı zamanda Hz. Peygamberin yoludur.34 Buradan anlaşılıyor ki alevi kelimesi ile Sünni

32 Ahmet Er, Ne Sünnidir Ne Alevidir Halim..Dinim Islam Ehl-i Sunnet Ve/ Cemaattir Yo!um, istanbul 2003.

33 Er, age., s. 3-7. 34 Haydar Kaya, Aleviilk Tanrmt ve ilke/en; Manisa ty., s. 18-19.

314

Page 9: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

kelimesi aynı anlamdadır. Ahmet Er'in, kendilerini "Ehl-i Sünnet ve! Cemaattanız" şeklinde tanımlaması bu anlayışın bir sonucu olsa gerek.

Köyde yaptığımız araştırmalarda Hz.Aii ve Ehl-i Beyt hakkında, Tevella ve Teberra ilkesi doğrultusunda birçok hadis zikredilmiştir. Bunlardan bazıları:

''Size iki emanet bırakıyorum: Biri Kur'an diğeri itretim (Ehl-i Beytim)'dir". "Aii'yi sevmek ateşten kurtuluştur." "Seni seven beni sevdiğinden seni sevmiştir. Kul ancak seni sevmekle benim dostluğuma nail olur." ''Aii'ye düşman olana, Allah düşman olsun." "Ali' den ayrılan, benden aynlmış olur ve beni terk eden Allah'ı terk etmiş olur." "Ben, Ali, Fatıma,Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş'ın altında bir kubbedeyiz."

Bunun karşısında Muaviye, Yezit gibi isim!erin başına Hz. getirilmesine şiddetle karşı çıktıklan görülmüştür. Mesela Mustafa bey "Sünniler ashaba dil uzatmayın diyorlar. Bana göre Muaviye'nin hangi fazileti var?", diy~rek tepkisini ifade ediyordu. Yine cami kitaplığına hediye ettiği bir kitapta35 geçen Muaviye, Yezit, ve Amr b. As isimlerinin başındaki veya sonundaki sıfatiann daksil le silinmiş vaziyette olduğunu gördük.

Sünnetçiler köyünde Müslümanlık, islam tasawufu ve Türk töresinin, Alevilik kültürünün bir arada bulunduğunu söylememiz mümkündür. Yukarıdan beri ifade ettiğimiz ve bir iki paragraf sonra bahsedeceğimiz gibi köyde bu inanış biçimleri farklı boyutlarda yaşanmaktadır. Türk kültürüne özgü, eşik, al basması ve ulu ağaç kültü gibi bazı inanışlar, eski gücünü yitirmiş olmakla birlikte, hala devam etmektedir. Köyde bulunan en önemli yatır!ar Sulu Dede, Çet!enbik Dede, Yemiş Dede ile Kazım Dede'nin mezarıdır. Kutsal kabul edilen bu mekaniann ağaç ismi taşımalan yukandaki tespiti doğrular gözükmektedir.

Bu tespitlerden sonra islam dininin en önemli kaynaklanndan olan Kur'an hakkında köylülerin düşüncelerini aldık. Köylüler, Kur'an konusunda Sünnilerden farklı bir düşünce taşımıyorlardı.35 Kur'an hakkındaki düşüncelerini öğrenirken, imam, küçücük iki kağıt parçasını elime uzattı. Bu kağıt parçalan Ozan irfan'ın, 3 Ağustos 1990 Cuma günü, namaz sırasındaki duygularını ifade eden el yazısından oluşmaktaydı. Baba Ozan'ın, ilk defa burada yayınlanan şiirini aşağıda vermeyi uygun buluyoruz:

Kur'an'ına

Rabbim sana, Kur'an'ına Sığınırım kabuleyle Öldüğüm an divanına Sığınırım kabuleyle

Gönlüm dilim zikrindedir Aklım her an seninledir Ruhum senin, sen sevindir Sığınırım kabuleyle

Der ki gönlOm Rabbim sensin Benim rabbim ne güzelsin T enim, ruhum, can sevinsin Sığınırım kabuleyle

Sensin bana gerçek olan Sevinmez mi seni bulan Senin sözün elbet Kur'an Sığınırım kabul ey!e

35 Abdullah Faruki ei-Müceddidi, Ehf-i Beyt ve On Iki Imamiar, Farukiye Vakfı Yay., Ankara 1999. 36 Alevilelin Kur'an konusundaki düşünceleli için bkz. Mustafa Öztürk, "Alevilerin Kur'an Tasavvuru

Üzerine", ls!amiyat, C. 6, S. 3, Temmuz-Eylül2003, s. 55-70.

315

Page 10: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

La ilahe illallahsın Her derdimin ilacısın Ruhumun son durağisın Sığınırım kabuleyle

Baba Ozan senin kulun Aydınlıktır güzel yolun Kur'an senin kendi nurun Sığınırım kabul eyle.

Köyde yukarıda da tfade ettiğimiz gibi Kur'an konusunda farklı bir düşünce mevcut değildir.

Sünnetçiler köylülerinin namaz konusundaki görüşlerini yukanda bahsetmiştik. Öz halinde tekrartamak gerekirse köyde beş vakit namazı kılan küçük grupla namazı inkar etmeyen lakin kı,l(a)mayan büyük gruptan söz etmek gerekir.

Bilindiği üzere Alevilikte iki oruç vardır. Bunlardan biri Ramazan orucu; diğeri oruçtan ziyade, matem denilen, Muharrem orucudur. Sünnetçiler köyünde bu iki oruç tutulmaktadır. Ramazan orucu daha çok kadınlar tarafından olmak üzere bir kısım insanlar tarafından tutulmaktadır.37 Bazı kimseler ise başı, ortası ve sonunda birer gün veya 25, 26 ve 27. günlerde olmak üzere üç gün tutmaktadır. Ramazan orucunu hiç tutmayan insanlar vardır. Oruca başlama, açma ve niyet edişler diğer mezheplerde olduğu gibidir. Ramazan Bayramı da bütün köylüler tarafından kutlanmaktadır.

Alevi topluluklannda ayn bir yeri olan Muharrem orucu, daha çok köyün yaşlılan

tarafından tutulan bir uygulama haline dönüşmüştür. Yirmi-yirmi beş yıl öncesine kadar çok yoğun bir şekilde tutulduğu söylenen Muharrem (Matem) orucu hakkında bilgi verelim:

Zilhiccenin son günü, akşam toplantı yapılır. Buna bağlantı denir. Bu ayin-i ceme gitmek için bütün talipler boy abdesti alır. Her türlü traş olunur, tımaklar kesilir. Muharremin birinde oruca başlanır. Öncelikle on bir gün, bir gece (12 oluyor) tutulan oruç süresince su hiç içilmez. Bu süre içinde aynaya bakılmaz, ters çevıilir, dnsi münasebette bulunulmaz, yıkanılmaz38 , tırnaklar kesilmez, gülünmez, kısaca yas günüdür bu on iki gün. Eğlence kabul edilebilecek hiçbir şey yapılmaz. Et yenmez. Ava gidilmez, can yakılmaz. Bu sürede katiyen içki de içilmez. Hz. Hüseyin'in acısını daha fazla hissetmek için tuz yalanır. Köylüler bugün bu uygulamalann çoğunun değiştiğini söylüyorlar. Mesela son yıllara kadar muharrem ayı girdiğinde köylülerin selamiaşmaian farklı olurmuş. Buna göre ilk selam veren: "Yuh münkire" der. Selam alanlar "Lanet Yezide" derler. Sonra hep beraber "Rahmet mü'mine" derler. Ancak bugün bu selamiaşma yok olmaya yüz tutmuştur.

Bu·günlerde her akşam namazından sonrazikir yapılır.39 Bu zikirde her gün nelerin kaçar defa söyleneceğini Alim Can'dan alıntılayalım:

"Bu zikirde: Birinci gün66 defa Ya Allah, ikinci gün: 998 defa Ya Hafız, Üçüncü gün: 110 defa Ya Ali, Dördüncü gün: 111 defa Ya Kafi, Beşinci gün 132 defa Salava~ Altmct gün 72 defa Ya Basıt, Yedincigün 308 defa Ya Razık, Sekizinci gün: 131 defa Ya Selam, Dokuzuncu gün: 20 defa Ya VedCid, Onuncu gün 94 defa Ya Aziz" söylenir.40

"Muharremin yedisinde toplanılır. Dede Sakka suyu duasını okur. Herkes duvalı Sakka

37 Köylülerin ifadesine göre Ramazan'ın ilk günlerinde oruç tutma ve teravih namazianna katılım oranı yüksek olmakta ancak daha sonraki günlerde sayı giderek azalmaktadır.

33 Rüyalanma gibi guslü gerektiren durumlarda banyo yapılır. 39 Sivas yöresindeki Muharrem orucu için bkz. Metin Bozkuş, Sivas ve Çevresinde Yaşayan Alevilerin

inançları, OMÜSBE., Samsun 1999, (Yayınlanmamış doktora tezi), s. 166 40 Alim Can, age., s. 244.

316

Page 11: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

suyundan üç yudum içer. Onbirinci Muharrem oruç açıldıktan ve namazdan sonra başta dedenin evi olmak üzere bir çok evin avlusunda aşure kazanlan ocağa konur. Bu esnada kurban kesilir. Buna "Kazanın altında kurban kesildi" denir. Herkes aşure pişen yerleri ziyaret eder. Kazan başında sohbet edilir. Birbirine "Haynnız kabul olsun" denir. Bu gece oruca niyetlenilir. Sabaha kadar kazanın başında sohbet edilir. Sabahleyin aşure duası okunarak aşure dağıblır. Oruçlu olanlar sabahleyin aşure ile oruçlannı açaı1ar."41 Bu arada kazanın kapağı açıldıktan sonra hep birden aşure kapma yarışması yapılır.

Aşure kazanı başında mutlaka ağıt ve dua okunur. Sünnetçi!er köyünde aşure kazanı başında okunan bir ağıt ve duayı ömek olması için veriyoruz:

41

Na'tı Hüseyin (Ağıt) Ey nur-ı çeşm-i Ahmed ya Hüseyin Ve'y-yadigar-ı Haydar-ı Kerrar ya Hüseyin Etı cfın u dil sırrının sultanı ya Hüseyin Ve'y Kerbela'da şfıh-ı şehidan y'a Hüseyin Çeşm-i çerağı aleme nür-ı cemal pak Can-u cihara rahmet-i rahman ya Hüseyin Ruşen yüzünde sure-i ve'şşemsi vedduha Şanında nail ayet-i Kur'an ya Hüseyin Hak-i ruhun kandadır şahın senin Devr-i ad!e !ale-yi bed-huşan ya Hüseyin Ceddin gönülde olmayı birbirinin sizce Bağ-ı behişi ravza-yı Rıdvan ya Hüseyin Ceddin Resül-i paki atan şah-ı evliya Kavmin kalbi Cafer-i Tayaran ya Hüseyin Ey nur-ı Fatıma, mahbüb-ı ism-i can inietti bizi mihnet-i devran ya Hüseyin Mah-ı Muharrem irdi, matem oldu ah-ü vah Oldun bu ayda gün gibi pinhan ya Hüseyin Kan ağladı alakla şfıhım şefkatinden Ol dem etmesin seni kurban ya Hüseyin Devr-i zaman döndü ve alem yıkıldı sana Tuttu cihana nale-i efgan ya Hüseyin Matem donunu giydi bulutlar bölük bölük Yaran-ı gamla koptu cu-tutan ya Hüseyin Gökler boyandı göğe, gün giydi kareler Mahvoldu ara yerde muteban ya Hüseyin Yırttı yüzünü ili Hasan hasretinle mihrübil Ağladı yer gök sana yeksan ya Hüseyin Çarhın büküldü befı ve sındı settanesi Inci m saçıldı yer cu-baran ya Hüseyin Deryalar acıdı sana, akan sular dahi Taşlar alıp dövündü bi-revan ya Hüseyin Kanlar döküp figan ile her kişi der ki ah Gam ile doldu sevgili canan, ya Hüseyin Gül gibi çehre kana boyandı fırak ile Çak etse tınmayınca kariban ya Hüseyin SOnbOl saçını çözdü ve gül bitti kendinden Süsen elinde hançer-i bürran ya Hüseyin AH Resüle hangi yüz kara böyle eder Olsun Yezide lanet-i Yezdan ya Hüseyin Ah Hüseyin vah Hüseyin, şah Hüseyin Her kim seni ve alini canı gibi sevmezse ltten beterdir ol nice insan, ya Hüseyin Bizm gamda ateş-i hasretinle yanmayan Olsun hemişe ney gibi naliim, ya Hüseyin

Alim Can, age., s. 244.

317

Page 12: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

318

Dergah-ı ahi çarh-ı felek handanına Gah zehir içirir. gah kan. ya Hüseyin Sen deş!-i Karbelada susuz bunda ah u vah Yarenu geçti çeşme-i hayvan, ya Hüseyin Dervişem üstadıma yüz süre gelmişem Şah-ı keremsin sen eyle ihsan ya Hüseyin Mahşer gününde el benim, etek senin der şaha Koma kıl anda bizi, teşne-yi üryan ya Hüseyin Kandır şarabı Kevser-i Sati kuluna sen Giyidir libas-ı hul!e-i Rıdvan, ya Hüseyin Rahmet seni sevip yoluna can verenlere Olsun hemişe h ıliet-i iman, ya Hüseyin Olsun kamu mahbübuna, rüz-ı desteğin ata Şurbin nairn-i nimet-i gufran, ya Hüseyin Olsun sana ve aline ruhu'l-emini müdarn Kerbelayı medh-ü sena-yı hayvan ya Hüseyin Ah Hüseyin vah Hüseyin. şah Hüseyin.

Dua Barekailah kuwe-i kümüllah Beyyinatı bu okunan makdeli Hüseyinin Sevabını müzeyini, okutan sahibi hayrın Divanına yazıvermekliği için Okutanlar için ve dinleyenler için Her birimizin gönlündeki hacetleri Kabul ve makbul edivermekliği için Hazreti Resuluilah (SAV)un pak-ı münewer Ve mutahhar Aziz-i şerif-i ruhu için Okuduğumuz aşure ayı için Aziz peygamberimizin ruhuna Imam Hasan, Imam Hüseyin'in aşkına Kendilerinden şefaat bekliyoruz Kabul eyle ya rabbi Hak suphane ve teala (dini islam) Hükümelimizi hükümetlerimizi Paşafarımızın ömrünü ve fırsatını Yövmen ve yövmen ziyade kılıp Cümlenin üzerine mahsur Ve Muzaffer kılıvermekliği için Adayı din mahkur olmaklığı için Maşrıktan mağribe defaten ehli için Ve karibi rahmet olmaklığı için Biz duadan unutma diyenler için Geçmişierin ruhu için Bakilerimizin selameti için Duaya muhtaç olanlar için lman için ahiridernde iman Kur'an için Tövbeyi tevhidi ruzi kılıvermek için Üstadfanmızın, üstadlarınızın ruhu için Validelerimizin ruhu için Hastalara şifa, dertiiiere derman Meftunlara eda, esir olanlara Halas müessirliği için Def şerif fethi için vakti şerif Mübarekliği için, hak sübhane Ve Teqla hazretlerinin Aziz şerif nzası için ... Fatiha

Allahümme Kabe mekan Ve bihamdi nur ile iman yarabbi

Page 13: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

Ya imam Hüseyin selamuilahi Ali Hüseyin lanetullahi katiline Hüseyin.'42

Hac ibadeti Alevi Bektaşi kaynaklarında hali vakti yerinde olanların yerine getirmeleri gereken bir ibadet olarak kabul edilmesine rağmen Alevi topluluklannın çoğu tarafından göz ardı edilen farzlardan biri olarak telakki edilmiştir. Sünnetçiler köyünde yaptığımız görüşmelerde hac konusunda fikirlerini aldığımız insanlar esasta haca reddetmediklerini, fakat şimdiye kadar da bu farzı ifa etmediklerini belirtmişlerdir. Alevilerin büyük çoğunluğunun öteden beri hacca gitmemelerinin dinsel, ekonomik ve sosyal sebeplerinden söz edilebilir.43 Köylülerin şu anki ekonomik durumlannın hacca gidabilecek ölçüde iyi olduğu söylenebilir. Köyde hacca gitme yerine bu yolda harcanan paraların hayır işlerinde kullanılması düşüncesi hakim bir kanaat olarak ortaya çıkmaktadır. O halde hacca gitmeme nedenlerinin ekonomik değil, diğer

sebeplerden kaynaklandığı iddia edilebilir.

Yaptığımız araştırmaya göre Sünnetçiler köyünde Aleviler arasındaki teşkilat yapısının büyük oranda özelliğini kaybettiği söylenebilir. Kırsal kesimde dedelerin fonksiyonlarını

sürdürmeda etkin olduklan söy!enebilirse de kırsal olan Sünnetçiler'de dedelik kurumu zayıflamış, neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu ilgi azalmasını şöyle açıklamak mümkündür. Modernleşme, şehirleşme, eğitim vb. etkenler sayesinde kırsaldaki genç insanlar, geleneksel dini otorite tiplerinden olan dede!ik kurumu yerine daha farklı

organizasyonların, örgütlerin içerisine girme eğilimi gösteriyorlar. Dedelik kurumuna ilginin azalmasında bu önemli bir faktör. Ayriyeten Yatağan'daki Mahmud Ağa şu an dedeliği

kendiliğinden bırakmış vaziyettedir. Sünnetçiler köyünde dede olabilecek vasıfta olan iki kişiden i. Özer ile E. Aker de bu göreve talip değil. Tokatlıların bağlı olduğu Hızırhübyarlar Tekkesi dedeleri ise eskiden sıkça köye gelip görevlerini ifa edenerken son zamanlarda yılda bir defa, şubat ayında, Sünnetçiler köyüne gelip ikrar cemi ve görgü cemini yaptırmaktadırlar. Ancak köyde bu gruba dahil olaniann sayı bakımından oldukça az olduğu bilinmektedir. Bunlann yanı sıra Ahmet Er ve Mustafa Yılmaz Kılınç cem evine karşı çıkıyot' ve dedeliği kabul etmiyorlar. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerin birinde, Er, "dedelik satılır hale gelmişti" diyor ve "dedelerin köyde bir adamı olurdu. O adam dedelerin alnında bir nur gördüğünü söyler ve önüne gelen Aleviye sen o nuru gördün mü? Diye sorardı. Eğer o adam görmedim derse, tabii göremezsin senin kalbin mühürlü" derlerdi, diye ekliyordu. Köylülerin bir kısmı bu görüş!ere katılmasa da dedelik kurumunda bir bozulmanın ve gevşemenin olduğu konusunda ortak görüş birliği

içindeydiler.45 Bütün bunlan bir araya getirdiğimizde köyde dedelik kurumuna karşı ilgisizliğin nedenleri daha iyi aniaşılacaktır

Köyde dedelik yapacak birinin bulunmaması, dışandan gelen dedelere olan itibarın

azalması, kısacası dedelik kurumunun zayıflaması ve Ahmet Er'in telkinleri neticesinde köyde Aleviliğe özgü ritüeller eski hüviyetini kaybetmeye başlamıştır. Bütün bunlar sebebiyle Alevi­Bektaşi ritüellerinin en önemlisi olan cem ayini pek fazla yapılamamaktadır. Aynı sebeplerden dolayı ikrar cemi ve görgü cemi (musahip tutma, düşkünlük cezası veya düşkünlükten kurtulma gibi) ritüellerdeseyrek olarak icra edilmektedir.46

Dedelik kurumunun zayıflaması sonucunda Aleviliğe ait birtakım ritüellerde gevşeme

42 Alim Can, age., s. 244-247. 43 liyas Üzüm, Günümüz Aleviliği, !sam Yay., istanbul1997, s. 101-102. 44 Ahmet Er, Hz. All'nin hayatında, Hz. Ali'ye bağlı tarikatıann hiçbirinde, on iki imamların hayatında,

Horasan Erenlerinin hayatında cem evi yoktur diyerek, bu konudaki görüşlerini örneklerle anlatmaktadır. Bkz. Ne Sünnidir ne A!evidir, s. 14-15.

45 Krş. Şener, age., s. 92 vd. 46 Bu konuda bkz. Mehmet Eröz, Türkiye'deAlevilik Bektaşilik, Ankara 1990, s. 105, Şener, age., s. 92

ve dv.; Üzüm, age., 103.

319

Page 14: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

olmasına karşın Sünnetçiler köyünde Kurban ve adak uygulaması diğerlerine nazaran daha canlı olarak kutlandığı söylenebilir. Köyde, Muharrem Kurbanı, Görgü Kurbanı, Yıl Kurbanı (Baş Okutma Kurbanı), Abdal Musa Kurbanı (Birlik Kurbanı), Musahip Kurbanı, Dardan indirme Kurbanı, Düşkün Kaldırma Kurbanı gibi Aleviliğe özgü kurban merasimlerinde azalma olsa da vaıiıklannı devam ettirmektedir. Fakat Kurban Bayramı hemen hemen herkes tarafından kutlanır. Kurban Bayramı'nda köyde herkes kurban keser. Herkes kurban kestiği halde paylaşmak esas kabul edildiğinden köyün fakirterine bir parça et verilir.

Köyde, 21 Mart, Nevruz Bayramı olarak kutlanmaktadır. Onla n n inanışına göre 1-Kur'an Nevruz günü Peygambere gelmiştir. 2-Hz. Ali Nevruz günü doğmuştur. 3-Hz. Fatıma ile o gün evlenmiştir. 4-Hz .. Nevruz günü halife olmuştur. Bugün çeşitli eğlenceler düzenlenerek kutlanır. Sünnetçiferde cenaze merasimleri Ehl-i Sünnet ile benzerlik göstermektedir. Cenazeler

şekilde kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve defnedilir. Eski Türk geleneğindeki "ölü evinde yemek pişmez" anlayışı "eren" adı vetilen yemekleıie sürdürülür. Ölünün defnedildiği günden üçüncü, yedinci, on ikinci, yirminci (yarı kırk), kırkıncı ve elli ikinci günlerine çok önem verilir. Çünkü em ikinci gecede etin kemikten aynidığı inancı hakimdir. Öldüğü günden itibaren kırk gün boyunca Yasin Suresi okunuyor, her okuyuş için bir düğüm atılıyor, mevlütıer okutulup, yemekler veriliyor ve bu ritüellere "hayır" adı veıiliyor. Bu hayırlarda çok sayıda kişinin faydalanması amaçlanmış olup alt sınır olarak yedi rakamı belirlenmiştir.

Sünnetçiler köyünde icra edilen düğün törenlerinde yemekler yenir, biraz da içki içilir. Resmi nikahın yanında dini nikahın da yapıldığı tespit edilmiştir. Sünnet düğünlerinde mevlüt okutulurken, evlenme düğünlerinde mevlüt okutma düğünden birkaç hafta sonraya ertelenmekte ama genellikle icra edilmektedir. Evlenme düğünlerinde seymen adı verilen oyun hala oynanmaktadır.

Araştırma alanımızda insaniann birbirleriyle karşılaştıklannda selamiaşınarken "Ya Allah", "Ya Muhammed", "Ya Ali" ve "Pirim Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli" diyerek üç defa birbirlerine sanldıklan gözlenmiştir. Bu selamiaşma Alevi-Bektaşi aynileşmesini sembolize edebilecek bir ipucu olabilir.47

Köydeki evlerde Hz. Ali'nin, On iki imam'ın resimleri yanında Hacıbektaş Veli'nin ve Atatürk'ün resimlerinin asılı olduğu söylendi. Atatürk'ün bir portresi köy meydanındaki muhtartık ofisinin girişine fayans üzeline işlenmiş vaziyetteydi. Bu durumu, Atatürk sevgisinin bir tezahürü olarak yorumladık. Zira, Atatürk Türkiye'deki Alevi topluluklannın büyük çoğunluğu tarafından bir kurtarıcı olarak görülmüş ve onun gerçekleştirdiği devrimler desteklenmiştir. Osmanlı hükümranlığının sona ermesi, Cumhuıiyet'in kurulması, islamiyat'in devlet dini olmaktan çıkarılması, gerçekleştirilen sosyal ve siyasal değişmeler, sosyal adaletin sağlanması Aleviletin Atatürk'ü sevip; onun ilkelerine sahip çıkmalarına neden olmuştur. Alevilerin siyasi tercih bakımından çoğunluk itibanyla solu yeğledikleri bilinir. Bu köyde de siyasi tercihler soldan yana olmuştur. 28 Mart2004 seçimlerinde 329 geçerli oydan AKP'ye 100, CHP'ye 161 oyçıkmıştır.48

Alevi Sünni bütünleşmesi nasıl sağlanır şeklinde yönelttiğimiz bir soruya da Ahmet Er böyle bir ayrımın yapay olduğunu, hepimizin Ehl-i Sünnet vel cemaattan olduğunu söyleyerek cevap verirken, diğer köylülerin Kur'an ve Ehl-i Beyt etrafında birleşilebileceğini ifade ediyorlardı. Onlara göre. Sünniler, Alevilerin Ehl-i Beyti sevdikleri kadar sevecekler. Aleviler de

47 Bkz. Türkdoğan, age., 151. 48 DSP: 6; BTP: 1; BBP: 4; DYP: 22; Genç Parti: 27; Sosyal Demokrat Halkçı Parti: 2; MHP: 6 oy almış,

diğer partiler ise hiç oy alamamıştır.

320

Page 15: ULUSLAR ARASI BEKTAŞiLiK VE - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D143394/2005/2005_EFEA.pdfdirendikleri için baskı, daha da ötesi zulme maruz kalan Türkmenler olmuştur.7 Yavuz Sultan

tıpkı Hz. Ali gibi dinin gereklerini yerine getirecekler. Bu taktirde bütünleşme kendiliğinden

mümkün olacaktır.

Sünnetçiler köyünde Din, Dil, Türk Kültürü, Demokrasi, Vatan, Bayrak, Eşitlik gibi ortak

değerierin birleştirici boyutu haiz olduğu tespit edilmiştir. Köylüler birbirleri ve diğer köylülerle anlaşmak ve dertleşrnek istidadı gösteriyorlardı.49

Sonuç Yerine Türkiye'de Sünni ve Alevi topluluklar bir arada yaşama tecrübesi geçirmektedirler.

Ülkemizdeki bu büyük iki oluşum yapılanması bakimmdan Türk Halk islamlığının iki kanadinı oluşturmaktadır.

Türkiye'de Sünni kesim arasında nasıl farklı dini gruplaşmalar, teşkilatıanmalar mevcutsa Alevilik-Bektaşilik çatısı altında da aynı şekilde birbirinden farklı oluşumlar görülmektedir. Bunlar bir tür zenginliktiL Bizim burada tartışmaya açtığımız araştırmamız Manisa'nın Akhisar ilçesine

bağlı bir Alevi-Bektaşi topluluğu olan Sünnetçiler köyündeki Aleviliği kapsamaktadır. Dolayısıyla bildiri boyunca aniatılmaya çalışılan Alevilik buraya özgüdür.

Sünnetçiler köyü civar köyler tarafından Alevi ve Ehl-i Sünnete yaklaşmış olaniann köyü olarak tanınmaktadır. Ballıca köylüleri Sürınetçiler köyünün diğer Alevi köylerinden farklı

olduğunu dile getirmişlerdir. Esas itibanyla Sünnetçiler köyünde Ahmet Er'in başını çektiği

namazına, orucuna bağlı Alevileıie; Alevi inanış ve yaşayışını devam ettiren insanlar bir arada yaşadıklan görülmüştür. Köyde dede!ik kurumunda bir gevşemenin olduğu gözlenmiştir.

Sünnetçiler köylüleri yeni yeni diğer köyler ve köylülerle diyalog içine girmeye başlamışlar; Tahtacılarla bir iki tane kız alıp vermede bulunmuşlar ancak Sünniierle henüz böyle bir ilişki içerisine girmemişlerdir. Ancak son zamanlardaki sosyo-kültürel değişme, çevreye açılma, eğitim, göç ve değerlerdeki dönüşün nedeniyle Sünnilerle kız alıp verme durumundaki

fikirlerinde değişim olabileceği ifade edilmiştir.

iki topluluk arasındaki farklılık daha ziyade dinin algılanış ve yorumlanış biçiminde kNnmlanmaktadır. Ancak Alevi toplulukların sosyal bir realite olarak var olduğu kabul edilmelidir. Bunun ötesinde her iki kanat da diğerini "öteki" olarak görmemelidir. Aynca bu iki topluluğun birbirlerini oldukian gibi kabul etmeleri, eskilere ait kalıp yargılardan kurtularak birbirlerini aniayıp

öğrenmeye çalışmalan zaruridir.

Yaptığımız araştırmada her iki köyde de kalıp yargıların giderek azalmaya başladığı

görülmüştür. Sosyal bütünleşmede önemli rol oynayan Din, Dil, Türk Kültürü, Demokrasi gibi değerler köylüler tarafından kabullenilmektedir.

49 Yusuf Ziya Yörükan, Anadolu'da Aleviler ve Tahtactlar, Yayına Haz.:Turan Yörükan, TC. Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1998, s. 47.

321