379
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım ve Matbaacılık Hizmetleri Tel : (312) 222 44 06 • Faks: 222 44 07 ISBN 975-7217-40-9 Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Medeni Yasasına göre kurulmuş, hükümet dışı ve bağımsız bir kuruluştur. Statüsü 30 Aralık 1990 tarihli ve 20741 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33)

Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi

BULUŞ Tasarım ve Matbaacılık Hizmetleri

Tel : (312) 222 44 06 • Faks: 222 44 07

ISBN 975-7217-40-9

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Medeni Yasasına göre

kurulmuş, hükümet dışı ve bağımsız bir kuruluştur.

Statüsü 30 Aralık 1990 tarihli ve 20741 sayılı

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Page 2: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

TİHV

Türkiye İnsan Hakları Vakfı

2002TÜRKİYE

İNSAN HAKLARI RAPORU

Ankara, 2003

Page 3: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

T‹HV GENEL MERKEZ‹Menekşe 2 Sokak No: 16/7 06440 Kızılay - ANKARA

Tel : 312 - 417 71 80 - 425 07 55• Faks : 312 - 425 45 52E-mail : [email protected] web : www.tihv.org.tr

T‹HV ‹STANBUL TEMS‹LC‹L‹⁄‹Hocazade Sokak No: 8 Sıraselviler Cad.

Beyoğlu-İSTANBULTel : 212 - 249 30 92 • Faks : 212 - 251 71 29

E-mail: [email protected]

T‹HV ‹ZM‹R TEMS‹LC‹L‹⁄‹Mimar Sinan Cad. 1432. Sokak Eser Apt. No : 5/10

35230 Alsancak/İZMİRTel - Faks : 232 - 463 46 46 - 463 91 47

E-mail : [email protected]

T‹HV ADANA TEMS‹LC‹L‹⁄‹Reşatbey Mah. Cumhuriyet Cad. Kasımoğlu Apt. No: 51/3-ADANA

Tel : 322 - 458 85 66 • Faks : 322 457 65 99E-mail : [email protected]

T‹HV D‹YARBAKIR TEMS‹LC‹L‹⁄‹Mimar Sinan Cad. Binevş Apt. A Blok Daire: 2 - DİYARBAKIR

Tel : 412 - 228 26 61 • Faks : 412 - 228 24 76E-mail : [email protected]

İNSAN HAKLARIHU

MA

N R

IGH

TS

FOUNDATION OF

VAK

FI 1990

TURK

EY

IV Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 4: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1

KÜRT SORUNU VE OLAĞANÜSTÜ HAL UYGULAMALARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9

1-KÜRT SORUNU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12

2-OLAĞANÜSTÜ HAL UYGULAMASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .31

YAŞAM HAKKI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45

1-ÖLÜM CEZASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45

2-YARGISIZ İNFAZ, DUR İHTARI, RASGELE ATEŞ AÇMA OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56

3-FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65

4-KARA MAYINLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68

5-YASADIŞI ÖRGÜT SALDIRILARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72

6-SİVİL ÇATIŞMALAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .79

7-AİHM KARARLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .89

ZORUNLU GÖÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .91

1-İLTİCA HAKKI VE MÜLTECİLERİN DURUMU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .103

KİŞİ GÜVENLİĞİ HAKKI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .109

1- YASAL DEĞİŞİKLİKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .109

2- KAYIPLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .122

3- GÖZALTINDA ÖLÜM OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .124

4- İŞKENCE OLAYLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .130

CEZAEVLERİ VE İNSAN HAKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .175

1- CEZAEVLERİNDE ÖLÜMLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .177

2- CEZAEVLERİNDE BASKILAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .179

3- F TİPİ CEZAEVLERİ VE ÖLÜM ORUÇLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .187

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .207

1- İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .211

2- İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .257

Türkiye İnsan Hakları Vakfı V

Page 5: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

TOPLANTI VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .281

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .297

1-SİYASİ PARTİLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .299

2-3 KASIM MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .308

3-SENDİKALAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .312

4-DERNEK, VAKIF VE SİVİL İNİSİYATİFLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .315

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA BASKILAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .319

EKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .325

Ek 1- 1. Uyum Paketi (4744 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .325

Ek 2- 2. Uyum Paketi (4748 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .326

Ek 3- 3. Uyum Paketi (4771 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .328

Ek 4- 4. Uyum Paketi (4778 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .333

Ek 5- 5. Uyum Paketi (4793 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .336

Ek 6- Anayasa Değişikliği (4777 sayılı yasa) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .336

Ek 7- 430 sayılı KHK Hakkında Genelge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .337

Ek 8- Anayasa Mahkemesi’nin FP’nin Kapatılmasına İlişkin Gerekçeli Kararı . . . . . . . . . . . . . . .337

Ek 9- Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları

Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Yönetmelik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .340

Ek 10- Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .342

Ek 11- Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmeliğin İptaline

İlişkin Dava Dilekçesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .343

TİHV ÖZEL RAPORLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .349

EK-A - ÖLÜM CEZASI: TAAMMÜDEN RESMİ CİNAYET . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .351

EK-B - AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARININ TÜRK HUKUK SİSTEMİNDEKİ ANLAMI VE DEĞERİ . . . . . . .361

EK-C - SUSURLUK DAVASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .368

VI Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 6: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye İnsan Hakları Vakfı III

AB Avrupa Birliği

AİHK Avrupa İnsan Hakları Komisyonu

AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AİHS Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

AKP Adalet ve Kalkınma Partisi

AKPM Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi

ANAP Anavatan Partisi

BBP Büyük Birlik Partisi

BM Birleşmiş Milletler

BMMYK BM Mülteciler Yüksek Komiserliği

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

CMUK Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu

ÇGD Çağdaş Gazeteciler Derneği

ÇHD Çağdaş Hukukçular Derneği

DBP Demokrasi ve Barış Partisi

DEHAP Demokratik Halk Partisi

DGM Devlet Güvenlik Mahkemesi

DHKP-C Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi

DİSK Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

DSP Demokratik Sol Parti

DYP Doğru Yol Partisi

EĞİTİM-SEN Eğitim, Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası

EMEP Emeğin Partisi

FP Fazilet Partisi

GKK Geçici Köy Korucusu

GÖÇ-DER Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür

Derneği

HABER-SEN Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası

HADEP Halkın Demokrasi Partisi

HAK-PAR Haklar ve Özgürlükler Partisi

HEP Halkın Emek Partisi

İHD İnsan Hakları Derneği

ILO Uluslararası Çalışma Örgütü

İP İşçi Partisi

KADEK Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi

KDP Kürdistan Demokrat Partisi (Kuzey Irak)

KESK Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu

KISALTMALAR

KHK Kanun Hükmünde Kararname

MAZLUM-DER İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma

Derneği

MGK Milli Güvenlik Kurulu

MHP Milliyetçi Hareket Partisi

MİT Milli İstihbarat Teşkilatı

MKM Mezopotamya Kültür Merkezi

MLKP Marksist Leninist Komünist Parti

MYK Merkez Yürütme Kurulu

OHAL Olağanüstü Hal

ÖDP Özgürlük ve Dayanışma Partisi

PKK Kürdistan İşçi Partisi

PM Parti Meclisi

RP Refah Partisi

RTÜK Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

SES Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası

SİP Sosyalist İktidar Partisi

SP Saadet Partisi

SPY Siyasi Partiler Yasası

TBB Türkiye Barolar Birliği

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TCY Türk Ceza Yasası

TGC Türkiye Gazeteciler Cemiyeti

TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı

TİKB Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği

TİKKO Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

TMY Terörle Mücadele Yasası

TDP Toplumcu Demokrasi Partisi

TSK Türk Silahlı Kuvvetleri

TTB Türk Tabipleri Birliği

TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu

TÜM-YARGI-SEN Tüm Yargı ve İnfaz Kurumları Çalışanları

Sendikası

YÖK Yüksek Öğretim Kurulu

YSK Yüksek Seçim Kurulu

Page 7: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye 2002 yılının ikinci yarısından itibaren de bir erken genel seçim iklimi yaşadı. 3 Kasım günüyapılan seçimin sonucunda son yirmi yılda politik yaşamımızda önemli bir yeri olan siyasi partiler; MHP,ANAP, DYP, DSP yüzde 10 barajının altında kalarak Meclis’e giremediler. FP’nin kapatılmasının ardındanRecep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, (AKP) oyların yüzde34.29’unu alarak 363 milletvekili ile TBMM’de temsil edilmeye hak kazandı. Böylece AKP uzun sürenkoalisyon hükümetleri dönemine son vererek, anayasayı tek başına değiştirebilecek parlamentoçoğunluğuna da ulaşmış oldu.

Siyasi kısıt altında bulunan parti başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine Kayseri Milletvekili AbdullahGül’ün Başbakanlığında 58. Hükümet kuruldu. Yeni hükümet demokrasi, insan hakları ve insanideğerlere vurgu yapan bir program hazırladı. AKP bu dönemde sürekli AB değerleriyle bir sorunlarıolmadığı ve Türkiye’yi AB üyesi yapmak için her türlü çabanın içinde olunacağı mesajlarını verdi. Fiiliolarak başbakan olamayan Erdoğan, bu dönemde AKP Genel Başkanı sıfatı ile ABD ve AB üyesi ülkelerleçok yoğun bir görüşme trafiği yaşadı. Erdoğan bu platformlarda Türkiye’nin demokratikleşmesi içingerekli her adımın atılacağı sözlerini vermekten de geri almadı.

Ancak 12-13 Aralık 2002 tarihli AB Kopenhag zirvesinde alınan kararları içeren ilerleme raporunda,“Birlik, Türkiye’nin canlı bir reform sürecine girmesini desteklemektedir. Eğer AB Konseyi, 2004 Aralıkayında Komisyonun rapor ve temennileri temelinde, Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerini yerine getirdiğinekarar verirse, AB, Türkiye ile katılım görüşmelerini gecikmeden başlatacaktır. Gümrük Birliği’ningenişlemesi, derinleşmesi için de Türkiye AB’nin maddi olanaklarından 2004’ten itibaren yararlanacaktır.”ibaresi yer aldı. Böylece 57. hükümetin ikircikli, MGK’nin eğilimlerine endeksli tarzının yetersiz kaldığıortaya çıkmış, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve azınlık hakları demetinden oluşanKopenhag siyasi ölçütlerine uyum sağlayamadığı kararı alınarak, adaylık sürecinin başlaması 2004 yılıAralık ayına ertelenmiştir.

11 EYLÜL VE TERÖRİZME KARŞI ULUSLARARASI SAVAŞ

Türkiye’de demokratikleşme yönünde adım atılmasına ket vuran bir gelişme de, 11 Eylül sonrasındadünyada “terörizmle mücadele”de devletler ve uluslararası kurum ve kuruluşların yoğun bir faaliyetiçine girmesi oldu. Bu dönemde uluslararası alanda ulusal güvenliklerin, özellikle ABD’nin, tehdit altındaolduğu tezi dayatıldı. Tüm dünya bir güvensizlik duygusu ve şiddet korkusunu yaşarken, hükümetler“terörle mücadele” adı altında yasal ve başka önlemler almaya başladı. Yasalara yeni suç tanımlarıeklendi. Bazı kuruluşlar kapatıldı, varlıklarına el kondu, sivil haklar engellendi, insan hakları ihlallerinekarşı tavır alma zayıfladı. Terörizm tanımı yaygınlaştı ve tehlikeli bir şekilde genişledi. Çok sayıda ülkedepolise, yargı kararı olmaksızın tutuklama, sınır dışı etme yetkileri tanındı. Gelişmiş ülkelerde yabancılarakarşı alınan önlemler bir yanda sertleşirken bir yandan da ağırlaştırıldı. Gelişmiş ülke hükümetlerigöçmen ve iltica politikalarını sıkılaştırdı.

Terörle mücadele BM, NATO, AGİT, AB, AK gibi uluslararası kuruluşların ve gelişmiş ülkeler başta olmaküzere pek çok ülkenin gündeminin en üst sıralarına oturdu. Askeri ve ekonomik gücün, otoriterrejimlerin; hukuku, adaleti, özgürlükleri ve barış umutlarını tehdit ettiği bir dünya ortamı oluştu.Özellikle Afganistan’a askeri müdahale sırasında ve sonrasında, Cenevre savaş hukuku ihlal edildi;tutsaklara işkence yapıldı, esirler kitlesel olarak imha edildi.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaklaşık 270 bin askeri bulunan ABD, 2002 yılı Temmuz ayında resmi olarakoluşturulan ve tüm dünyadaki diktatörleri yargılama gücüne sahip olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’neilişkin anlaşmayı da imzalamadı. ABD bir yanda bağımlı ve yanlı ölüm cezası da verebilen, askerimahkemeler kurarak adil olmayan yargılamalara giderken, kendi askerlerinin ancak kendi komutanlarıve Amerikan mahkemeleri tarafından yargılanabilmesi konusundaki ısrarını sürdürdü. Bu da dünyadademokrasi ve insan hakları sözcüsü ve lideri gibi davrananların aslında en ağır insan hakları ihlalleriniyapanlar olduğunu ortaya koydu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

2 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 8: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Böylesi bir durum, Türkiye toplumuna soluk aldıracak ve devletin uluslararası ilişkilerini olumlu yöndedüzenleyecek kapsamlı ve cesur atılımların engellenmesini de kolaylaştırdı.

57. HÜKÜMET DÖNEMİNDE YAPILAN YASAL DEĞİŞİKLİKLER

Bu dönemde yapılan bazı yasal değişikliklere göz atmak da sürecin değerlendirilmesi açısından yararlıolacaktır. TBMM Genel Kurulu’nda 3 Ekim 2001 tarihinde kabul edilen 4709 sayılı yasa ile Anayasa’nın34 maddesinde değişiklik yapılmasının ardından 2002 yılında da ilgili yasalarda gerekli değişikliklere vedüzenlemelere gidildi. 57. hükümet döneminde “Uyum yasaları” adı altında TBMM’de üç ayrı “paket”kabul edildi.1

TBMM’de 6 Şubat günü kabul edilen 4744 sayılı yasa (1. Uyum Paketi) Cumhurbaşkanı Ahmet NecdetSezer tarafından onaylandıktan sonra 19 Şubat günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.Yeni düzenleme ile TCY’nin düşünce suçları kapsamında uygulanan 159. maddesindeki cezahafifletilirken, TCY’nin 312. maddesinde tahrik unsurunun tek başına yeterli sayılmayacağı ve “kamudüzeni için tehlikeli olabilecek şekilde tahrike elverişli olma” konusu öngörüldü, para cezası da kaldırıldı.

Böylece 312. maddeden ceza vermeyi zorlaştırma yönünde bir eğilim gözlemlenmiştir. Ancak YargıtayCumhuriyet Başsavcısı’nın da belirttiği gibi, gerçekte madde metni eski halinden daha kötü bir şekledönüştürülmüştür. TMY’nin 7. maddesi her propagandayı değil, terör yöntemlerine başvurmayıözendirecek propagandanın suç olmasını öngörmüştür. Ancak 8. maddede yapılan değişiklik, düşünceözgürlüğünü genişletici değil, aksine daraltıcı olmuştur.

DGM Yasası ve Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nda yapılan değişiklikle; olağanüstü hal ilan edilenbölgelerde gözaltı süresi yedi günden dört güne; uzatma süresi de on günden yedi güne indirilmiş,ancak bunun için de hakim kararı aranması öngörülmüştür. Gözaltı ve tutuklamalarda, avukatla,yakınlarla ve doktorla görüşme yapılabilmesi olanaklı hale getirilen düzenlemede, avukat ve ailenin busüreçten haberdar edilmesi öngörülmüştür. Böylece “İncommunicado” olarak tanımlanan sanığınçevresinden yalıtılması uygulaması DGM koşullarında da yasal mevzuatımızdan çıkarılmış oldu. Ancak,işkencenin önlenmesi açısından gözaltına alınanların derhal hakim önüne çıkartılması gerekir, ziragözaltı süreleri işkence ve kötü muamele riskini devam ettirmektedir.

“İkinci uyum paketi”, 26 Mart günü TBMM’de kabul edilen 4748 sayılı yasa ile gerçekleştirildi. Budüzenleme ile de sekiz ayrı yasada değişikliklere gidildi. İşkencenin önlenmesi bakımından değinilmesigereken değişiklik; işkence suçu nedeniyle AİHM tarafından kararlaştırılan ve devletçe ödenentazminatın sorumlu personele ödetilmesidir. Düzenlenen bu rücu uygulamasının zorluğunu da bilerek,“işkencenin münferit bir uygulama olduğu” mesajını vermekten öte bir anlam taşımayacağıgörüşündeyiz.

İkinci uyum paketi kapsamında Dernekler Yasası’nın 11. maddesi yürürlükten kaldırılarak derneklerinyurtdışı faaliyetlerini Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlayan düzenlemeye son verilmiştir. Yasanın“Uluslararası Faaliyet Yasağı” başlıklı 7. maddesi ile Türkiye’de kurulan derneklerin yurt dışındakifaaliyetlerini kısıtlayan 11. maddesi ve yurt dışında kurulan derneklerin Türkiye’deki faaliyetlerinikısıtlayan 12. maddesi yürürlükten kaldırılmış ve böylece dernek ve vakıf faaliyetlerindeki özgürlüklergenişletilmiştir. Ancak hükümet, üçüncü demokratikleşme paketini hazırlarken bu kararındanvazgeçmiş, 11. ve 12. maddelerdeki düzenlemeleri geri getirmiştir. Yasa’da yapılan değişiklikle pankartasma ‘suçu’ işleyenlerle, bir siyasi partiden kesin olarak çıkarılan veya bir siyasi partinin kapatılmasınaneden olanların da dernek kurabilmelerinin önü açılmıştır. Dernekler Yasası’nın 5. maddesinde var olan“Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde, ırk, din, mezhep, kültür veya dil farklılığına dayanan azınlıklarbulunduğunu ileri sürmek veya Türk dilinden veya kültüründen ayrı dil ve kültürleri korumak,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 3

1 Yasal düzenlemelerle ilgili TİHV değerlendirmesi için Uyum Yasaları ekine bakınız.

Page 9: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

geliştirmek veya yaymak suretiyle azınlık yaratmak” ifadesi de “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde,ırk, din, mezhep kültür veya dil farklılığı veya bunlara dayanarak azınlık yaratmak” şeklindedeğiştirilmiştir. Ancak madde metni, yeni düzenlemeye karşın, “azınlık yaratma suçu” tanımınıkorumuştur. Böylece bazı derneklerin kurulmasının önündeki engeller tam olarak kaldırılmamıştır.

“Üçüncü uyum paketi”, TBMM Genel Kurulu’nda 3 Ağustos günü kabul edilen 4771 sayılı yasa iledüzenlendi. Yeni düzenleme ile ölüm cezası, “savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmişsuçlar” dışındaki tüm suçlar bakımından kaldırıldı. Bunu ileri bir düzenleme olarak değerlendiriyoruz.Ancak, Türkiye’nin Avrupa Konseyi tarafından imzaya açılan ve savaş halinde bile ölüm cezasınınuygulanmamasını düzenleyen 13 No’lu Protokolü imzalayarak ve onaylayarak bu cezayı tümüylekaldırması gerektiğini düşünüyoruz. TCY’nin 159. maddesinde yapılan değişiklikle yasa metnine “sadeceeleştirmek maksadıyla yapılan yazılı sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez”ibaresi eklenmesi önemli bir düzenlemedir. Ancak mahkemelerin hükmü geniş yorumlayarak,uygulamada açıkça eleştiri mahiyetinde olan açıklamaları bile cezalandırma yoluna gittiği de birgerçektir.

Dernekler Yasası’nın 11. ve 12. maddelerinde, ikinci paketten geriye adım atılmasına rağmen aynıYasa’nın 4. maddesinde ve Vakıflar Yasası’nın 1. maddesinde önemli ve olumlu bir değişikliğe gidilmiştir.Yeni düzenleme ile cemaat vakıflarının Bakanlar Kurulu izniyle taşınmaz mal edinebilmesi ve bu mallarüzerinde tasarrufta bulunabilmesi yönünde bir açılım sağlanmıştır.

Üçüncü uyum paketi, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (HMUK) ve CMUK’a bazı maddeler eklenerekAİHM’nin kararlarından dolayı yargılamanın yenilenmesi olanağını getirdi. Bir başka olumlu gelişmeTürkçe’den farklı dillerde yayın ve bu dilleri öğrenme konusunda oldu. RTÜK Yasası’nın 4. maddesiyeniden düzenlenerek anadilde yayın olanağı doğdu. RTÜK, bu kararlar doğrultusunda yönetmeliğidüzenlerken, yeni düzenlemenin esas amacının “Kürt vatandaşlara Türkçe öğretmek” olduğu tespitiniyaptı ve Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, ilgili bakanlıklardan görüş vetoplantılara temsilci istedi. MGK ve MİT’in katıldığı, sivil toplum temsilcilerinin ise bulunmadığı bu sürecinsonucunda “ülkenin bütünlüğünü bozmayacak” bir yönetmelik hazırlandı. Kürtçe kurs açmayı olanaksızhale getiren yönetmeliğin iptali için Diyarbakır Barosu yargı yoluna başvurdu2. Kısaca söylemekgerekirse kanunun verdiğini yönetmelik geri aldı. Aynı dönem içinde TRT GAP televizyonuDiyarbakırlılara İstanbul lehçesini ve nezaketini öğreten eğitim programları yayınlıyordu.

“Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi HakkındaKanun” değişti. Bu dil ve lehçelerin öğrenilebilmesi için “Özel Öğretim Kurumları Kanununa” tabi olmaküzere özel kurslar açılabilecek. Bu yayın ve kurslar “Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temelniteliklerine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olamayacak. Kursların hangidillerde açılacağını MGK belirleyecek. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yönetmelik hazırlayacak.Bakanlar kurulu yürütecek.

Bir yandan farklılıkların kabul edileceği görüntüsü vermek için yasalar değiştirilirken günlük yaşamdagerçek başka idi. Anadilde eğitim hakkı ve Kürtçe dil kursu için üniversite rektörlüklerine ve milli eğitimmüdürlüklerine dilekçe veren yüzlerce öğrenci ve veli ağır idari ve yasal kovuşturmaya, şiddeteuğradılar. 1.700 kadar kişi gözaltına alındı. Adalet Bakanlığı, Kürtçe’nin seçmeli dil olarak okutulması içinbaşvuranların DGM kapsamında suç işlediklerine dair bir genelge yayınladı, İçişleri Bakanlığı ve emniyetmüdürlükleri de eğitim kurumlarına, öğrencilere disiplin cezası verilmesi için ‘raporlar’ gönderdi.Üniversitelerarası Kurul, “kampanya bölücü örgüte aittir” dedi. Başvuranlar, Diyarbakır, Van, Tunceli,Adana, Muş, Elazığ, Malatya, Mardin, Mersin, Hatay, Yozgat, Bursa, Ankara, İstanbul ve İzmir’de, TCY’nin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

4 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

2 Söz konusu yönetmelikler ve Diyarbakır Barosu’nun açtığı dava için ekler bölümüne bakınız.

Page 10: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

169. maddesi uyarınca “yasadışı örgüte yardım ve yataklık” iddiasıyla tutuklandılar. Okullardan kesin vesüreli ihraç cezaları verildi. Ancak, mahkemeler, çok sayıda yürütmeyi durdurma kararı da verdi.Aşağıdaki bir karar örneği, yargı alanında işlerin bazen başka türlü yürüdüğünü göstermektedir.

Diyarbakır’da Avukat Osman Baydemir, davacı Hamit Koçak adına, Dicle Üniversitesi Rektörlüğüaleyhine, Kürtçe eğitim ve öğretim yapılması istemiyle verdiği dilekçe nedeniyle bir yarıyıl okuldanuzaklaştırma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde, yürütmenin durdurulması isteminde bulundu.Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi, 19 Şubat günü oybirliğiyle aldığı kararla yürütmeyi durdurdu. Bukararın geniş gerekçesi raporumuza alınmıştır. Anadilde eğitim hakkı istemini suç olarak niteleyenbakanlara, üniversite rektörlerine, savcılara, yargıçlara, emniyet müdürlerine, okutulması ve öğretilmesigereken düzeyde bir gerekçeyi yazdığı için Mahkeme Başkanı Yurtman Toksöz’ü, üyeler Sema Akın veHasan Önal’ı kutluyoruz.

Kürt dili ve kültürünün gelişimi, yasal iyileştirmelere karşın, genel olarak engellenirken, Erzurum Hınıs’taolduğu gibi Türkçe kurslarına katılmaları için yöre halkına baskı yapılmaktadır. Kürtlerin sistematikasimilasyonunu sürekli kılmak için kararlı bir direnmenin ve programın varlığı açıkça anlaşılmaktadır.

Kürtçe isimler konusunda da sorunlar yaşandı. 1587 sayılı Nüfus Yasası’nın 16/4. maddesi; “millikültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adlarkonulamaz.” demektedir. Buna dayanarak Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde Jandarma Bölge Komutanlığı, 600adlık bir liste hazırlayarak, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’ndan dava açılması için istemde bulundu. Çoksayıda yargılama devam ediyor.

Kürtçe’nin kamusal alanda kullanımındaki yasaklar bu dönemde de sürdü. Bir yanda 1 Mayısgösterisinde “Biji Yek Gulan (Yaşasın 1 Mayıs)” dedikleri için İstanbul Bağcılar HADEP İlçe Yönetim Kuruluüyelerinin yargılanması sürerken, bir minibüs şoförü, Soze Feleke adlı müzik kasetini çaldığı için TCY’nin169. maddesinden hüküm giydi. Okulda Kürtçe konuştuğu için öğrenci dövüldü. Kürtçe şarkı söyleyengrup sahneden indirildi. Tiyatro oyunları yasaklandı.

OHAL

30 Kasım günü MGK’nin tavsiyesi üzerine Diyarbakır ve Şırnak illerinde olağanüstü halin kaldırılmasınaTBMM’de karar verildi. Böylece 285 sayılı KHK uyarınca 19 Temmuz 1987 tarihinden beri 11 ilde(Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Tunceli, Batman, Bingöl, Bitlis, Mardin, Muş, Siirt, Van) uygulanmakta olanOHAL sona ermiş oldu. OHAL, 26 Aralık 1978 de Kahramanmaraş olayları nedeniyle 13 ilde (Ankara,Adana, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, Kars, Malatya, Kahramanmaraş, Sivas,Şanlıurfa), yaygın şiddet olayları nedeniyle 26 Nisan 1979 tarihinde 6 ilde (Adıyaman, Diyarbakır, Hakkari,Mardin, Siirt, Tunceli), 20 Şubat 1980 tarihinde 2 ilde (Hatay, İzmir), 20 Nisan 1980 tarihinde de bir ilde(Ağrı), “iç güvenlik harekatı” nedeniyle ve yargı yolu kapalı olan sıkıyönetim uygulamasından sonraMGK’nin kararıyla geliştirilmişti. OHAL Valiliği’nin koordinatörlüğünde uygulanan ve valiliğe KHK’nin 7.maddesi ile olağanüstü yetkiler veren bu rejimin işlemleri de dava konusu olamadı. Ancak, 1978yılından beri, 25 yıldır olağan, demokratik bir yönetim tanımamış olan “OHAL illeri” yasal olarak normalrejime kavuşmuş oldu. Bu, önemli bir gelişmedir. Ancak bu gelişme günlük yaşama henüzyansımamıştır ve uygulamanın eskisi gibi devam ettiğini rahatlıkla söyleyebilir. Zira, 1985 yılında KöyYasası’na eklenen iki maddeyle oluşturulan Geçici Köy Koruculuğu ve 70 bin kadar oldukları söylenensilahlı korucular varlıklarını sürdürmektedirler. Zorla göç ettirilmiş köylülerin arazilerine hayvanlarına veevlerine el koyan; köy yakma, çete kurma, öldürme, gasp, hırsızlık, uyuşturucu-silah kaçakçılığı, kızkaçırma, ırza geçme gibi suçlar işleyen korucular bölgede barışın kurulmasını ve geri dönüşü engelleyenbir unsur olmaya devam etmektedir.

Türkiye’de yaşama hakkına yönelik ihlaller 2002 yılında da devam etti. Yıl içinde güvenlik görevlilerinin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 5

Page 11: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yaşam hakkı ihlalleri, korucu saldırıları, faili meçhul cinayetler, mayın ve sahipsiz bomba patlamaları,yasadışı örgüt saldırıları, sivil çatışmalar ve silahlı çatışmalar sonucunda en az 144 kişi yaşamını yitirdi,İstanbul’da, Batman ve Mersin’de de birer kişi gözaltında öldü. Yine bu dönemde iki kişi (Coşkun Doğanve Sıddık Kaya) kayboldu. Kimliği belirlenemeyen sekiz kişinin cesedi bulundu. 2002 yılında işkencegören 365 kişi TİHV tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine başvurmuştur.

İlticacılarda ölüm sayıları daha yüksektir. Denizde, TIR kazasında, boğulma, hastalık, donma, trafik kazasıgibi nedenlerle 2002 yılında en az 124 mülteci öldü.

DOKUNULMAZLIK

Bu bölümde ise yargısız infaz davalarından bazı örnekler vererek, sanık güvenlik görevlilerininkorunduğunu göstermek istiyorum. “DHKP-C üyesi olduğu” iddia edilen İsmail Kahraman’ın öldürülmesinedeniyle açılan dava sürüyor. Sanık polislerden Nihat Çulhaoğlu üç, İsmail Erşan beş kişinin, benzersenaryoyla öldürülmesinden yargılanmış ve beraat etmişlerdi. Polislerin tutuklama talebi de reddedildi.

Konya’nın Ahırlı ilçesi Akkise beldesinde yüz kadar jandarmanın açtığı ateş sonucu Hasan Gültekinölmüş, üç kişi de yaralanmıştı. Komutan Astsubay Ali Çalışkan, “olay gecesi vatandaşlar bizi çemberealdı. Her taraftan taş ve sopalarla saldırı oluyordu. O sırada emir vermediğim halde askerler canlarınıkurtarmak için ateş etmeye başladı. Emir-komuta zinciri kırıldı. Bana saldırı başlayınca havaya ateşettim, havaya ateş açarak araçlara kaçtık” dedi. Tanık olarak dinlenen beş jandarma da “Komutan ateşemri vermedi. Köylüler saldırınca havaya ateş açtık. Komutanın ateş açtığını da görmedik” dediler. Davadevam ediyor.

“DHKP-C üyesi oldukları” iddia edilen Avukat Fuat Erdoğan, Elmas Yalçın ve İsmet Erdoğan adlı kişiler1994 yılında İstanbul Beşiktaş’ta bir kafede öldürülmüştü. Dört polis hakkında açılan davada İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesi, “sanıkların suçu, kendilerine yönelik saldırıyı engellemek amacıyla görevlerisırasında yasal savunma koşulları içinde işledikleri” gerekçesiyle beraat kararı verdi.

30 Ekim 2001 tarihinde Doğubeyazıt’ta (Ağrı) bir evde Burhan Koçkar’ın, Halil Akdağ adlı polis memurutarafından öldürülmesi ile ilgili olarak açılan dava 2002 yılında sonuçlandı. Mahkeme, TCY’nin “kastenadam öldürme” suçuna ilişkin 448. maddesi uyarınca Akdağ’a 24 yıl hapis cezası verdi. Ancak ceza,“Akdağ’ın olayda yasanın belirlediği zaruret sınırını aşmadığı ve duruşmadaki iyi hali nedeniyle” 3 yıl 4ay hapis, 3 ay memuriyetten men cezasına indirildi.

İstanbul Gaziosmanpaşa’da 1995 yılının Mart ayında 19 kişinin öldürülmesi nedeniyle açılan “GaziDavası” yıl içinde sona erdi. 18 polis beraat etti, yalnız iki polis ceza aldı. Adem Albayrak, dört kişiyiöldürmek suçundan ayrı ayrı 24 yıla mahkum edildi, indirimlerle ceza, 6 yıl 8 ay oldu. Bir diğer görevlide iki kişiyi öldürmek suçundan 1 yıl 8 ay ceza aldı. Polislere verilen cezalar da Şartlı Salıverilme Yasasıuyarınca ertelendi.

Gözaltında ölüm ve işkence sanıkları hakkında, genel kural olarak soruşturma açılmadı. Ailelerin vekamuoyunun ısrarlı takibi sonucunda açılan davalar da, uzun yıllar sürmekte ve zamanaşımına girmeihtimali belirmektedir. Sonuçlan davalar da en az cezalarla, ertelemelerle sonuçlandı. Manisa davası da,zamanaşımı süresinin dolmasına kısa bir süre kala, kamuoyunun baskısı ve bazı yargı görevlilerininçabalarıyla sonuçlandı.

İŞKENCE

AB ile uyum sürecinde yapılan yasal yeni düzenlemelerde; gözaltı süreleri kısaltılmış, DGM’lerde deiletişimsiz gözaltı (İncommunicado) sona erdirilmiş, işkence sanıklarının yargılanmaları için izin koşulukaldırılmıştır. İşkence cezaları ertelenemeyecek, paraya çevrilemeyecek ve affedilmeyeceklerdir.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

6 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 12: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

TCY’nin de ceza üst sınırları yükseltilmiştir. İşkence sanıkları yargılama süresince görevlerine devamedemeyeceklerdir. AİHM’in kararıyla verilen tazminat işkence hükümlüsüne ödetilecektir. Başka birdeyişle rücu uygulamasına geçilecektir. Ancak bu iyileşmeler ve bu iyileşmelerin gerektirdiği siyasikararlılık günlük yaşama yansımamıştır. Keyfi gözaltılar devam etmiştir. 2002 yılında da özel sorgulamayerlerinde, polis ve jandarma merkezlerinde, meydanlarda, evlere yapılan baskınlarda, şiddet biryıldırma ve sorgulama yöntemi olarak uygulanmış ve işkence görenlerin sayısında bir azalmaolmamıştır. Gözaltına alınanların yakınlarına haber iletilmemiş, görüşmelerde zorluklarla karşılaşılmıştır.İşkence yöntemlerinin önceki yıllarla uyumu ve farklı şehir ve kurumlarda aynen uygulanıyor olması,bu uygulamanın eğitim görmüş görevliler tarafından devam ettirilmesi, işkencenin sistematik ve birpolitik tercih olarak uygulandığını göstermektedir.

Cezaevlerinde de bu yıl, önceki yıllara göre değişen fazla bir şey olmadı. Başta F tipleri olmak üzere tümcezaevlerinde, baskılar, işkenceler, hakların (çoğu zaman sağlam bir gerekçe olmadan) kısıtlanmasıuygulamaları sürdü. Cezaevlerinde yıl içinde 20’si ölüm orucu ve bağlı nedenlerle olmak üzere toplam42 kişi yaşamını yitirdi.

2000 yılından bu yana süren ölüm oruçlarını sona erdirmek için ne Adalet Bakanlığı’nın ne de diğeryetkililerinin bir girişimi olmadı. Aksine ölüm orucu ve mahkumların içinde bulunduğu durum,kamuoyunun gündeminden düşürüldü. Bu konu sol içerikli basın yayın organları dışında tartışılmadı, elealınmadı. Tecrit uygulaması devam etti.

DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Bilim adamları, araştırmacılar, yayınevi sahipleri, gazete sahipleri, gazeteciler, sendikacılar, dernekyöneticileri, muhalif siyasi parti yöneticileri, insan hakları savunucuları ve örgütleri, öğrenciler, yazarlar,şairler, tiyatro, müzik, fotoğraf, karikatür sanatçıları, belediye başkanları, yazılı ve görsel basın sahip veyayıncıları, sunucular, öğretmenler, avukatlar, baro başkanları ve çok sayıda yurttaş “düşünce suçu”kovuşturmasına uğradı. TCY’nin 159. ve 312. maddeleri ile TMY’nin 7. ve 8. maddelerinde yapılan minideğişiklikler uygulamada savcı ve yargıçların özgürlük alanlarını genişletecek yorum yapmalarınısağlayamadı. Kitaplar yasaklandı, davalar açıldı.

Kültür Bakanlığı’na bağlı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Denetleme Kurulu, emniyet müdürlüğününbaşvurusu üzerine, Handan İpekçi’nin Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle çektiği “Büyük Adam, Küçük Aşk”adlı filmin gösterim iznini iptal etti. Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı da, Aralık ayında Handan İpekçihakkında “güvenlik güçlerine hakaret ettiği” iddiasıyla dava açtı.

Özellikle OHAL alanında valiler ve emniyet müdürleri tarafından oyun, konser, şenlik, şölen gibi kültürve sanat etkinlikleri de engellendi.

NE YAPMALI?

Yukarıda yıllık raporumuzdan alıntılarla sunduğumuz demokrasi ve insan hakları manzarası, yasaliyileşmeleri, Türkiye’nin ve toplumumuzun önünde çözülmesi ve aşılması gereken sorunlarıgöstermektedir. Bu sorunları aşabilmek için öncelikle gerçek ve sivil bir erke, başka bir değişle gerçekve sivil bir hükümete gereksinim vardır. Tek partiden oluşan bir hükümet ve parlamentoda anayasayıdeğiştirebilecek çoğunluk ve ortam var.

“AKP olması gereken olacak mı?”, “Yapılması gerekeni yapacak mı?” sorusu akla gelmektedir. Hükümetprogramına ve verilen mesajlara bakıldığında Türkiye’nin tarihi bu evresinde AKP’nin bu misyonukaldıramayacağını göstermektedir. Zira hükümet, demokratikleşme ve insan hakları atılımında stratejikönemdeki konuları gündemine alamamıştır.

Demokratik bir Anayasa gereksinimi ifade edilmemiş ve bu yönde bir çalışma gündeme alınmamıştır.Siyasal ve toplumsal yaşamımızda ağırlıklı bir anayasal konumu olan MGK’nin statüsü korunmuştur.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 7

Page 13: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Temel hak ve özgürlüklere yönelik en etkili baskı kurumu olan DGM’lerin varlıklarını sürdüreceğianlaşılmaktadır. 58. Hükümet, “Türkiye bir Kürt sorunu yaşamamış gibi” davranmaktadır. OHAL’in sonaerdirilmesine karşın 70 bin kadar silahlı köy korucusu görevlerine, suç işlemeye devam etmektedir.Savaştan zarar görenlerin tazmin edilmesi, zorla göç ettirilen insanların güvenlik içinde evlerinedönmeleri için bölgesel ekonomik projeler gündemde yoktur. F tipi cezaevlerinde tecridinkaldırılacağına dair bir yaklaşım görülmemektedir. Toplumun ihtiyaç duyduğu genel bir siyasi afla ilgiliolumlu bir yaklaşım da yoktur.

Türkiye, demokratikleşme sorunlarını, asker-polis devlet yapısını ve devletin güvenliğini sağlamayıönceleyen stratejisini değiştirerek çözebilir. Yurttaşların özgürlüklerini güvence altına alan, tekleştirmeyerine dil, din, etnik, kültürel çoğulculuğa dayalı birlikteliği kabul eden, bağımsız ve yansız yargı yolu ileyargı güvencesi sağlanmış, sömürü ve yolsuzlukların yolunu kapatmış, insan haklarına dayalı bir hukukdevletini kabul eden atılımlar gecikmiştir.

Portekiz’de, İspanya’da, Yunanistan’da benzer sıkıntılara ve sorunlara karşın demokratikleşme son otuzyılda nasıl sağlandıysa Türkiye’de de benzer adımlar atılarak sağlanabilir.

Türkiye, gerçek bir demokrasinin kurulabilmesi için gerekli toplumsal potansiyele ve dinamikleresahiptir. Bu dinamiklerin sahnedeki yerlerini almaları, küresel sömürü ve şiddete zorbalığa karşıuluslararası dayanışma içinde olmaları halinde demokrasi ve insan hakları hayallerimiz gerçek olacaktır.

Yavuz Önen

TİHV Başkanı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Önsöz

8 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 14: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ülkemizde yaşanan insan hakları ihlalleri, bu yıl da çeşitli yönleriyle araştırılarak DokümantasyonMerkezimiz tarafından derlenmiştir. Geçen yıl yapılan çalışmaya benzer bir biçim ve içerikle yapılanderleme, sorun alanlarının tamamına yakınını ve bazı ayrıntıları da kapsamaktadır. Önsözde, Türkiyehakkında yapacağım genel değerlendirmeye ek olarak, geçen yıl olduğu gibi, uluslararası gelişmeler veinsan hakları ihlalleri de özetle ele alınacaktır.

GENEL ORTAM

Avrupa Parlamentosu’nun 27 Şubat günü Ermeni soykırımı ile ilgili ifadeleri de içeren KafkasyaRaporu’nun ardından 31 Mart günü de Türkiye’deki demokratikleşme süreci ve hakkında kapatmadavası bulunan HADEP’in durumunu değerlendiren kararları onaylaması, Ankara’da rahatsızlık yarattı.Kararlarla ilgili olarak yayınlanan TBMM bildirisinde, “Saygın olarak bilinen bir parlamentonun tarihigerçekleri inkâr ederek asılsız Ermeni iddialarını benimsemesi, Türk tarihini, devletini ve milletiniyaralayıcı hükümleri kabul etmesi bu kararı alanları lekeler” ifadelerine yer verildi.

AB’ye uyum yasaları tartışmalarının sürdüğü dönemde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 9 Şubatgünü düzenlediği basın toplantısı ile Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Karen Fogg’a aitbazı elektronik mektupları açıkladı. Fogg üzerinden AB karşıtı bir kampanya başlatan İP, “Fogg’un uyumyasalarıyla ilgili operasyon yürüttüğünü ve bu operasyonun taktik hedefinin yeni parti kurulması vebaşbakan değişikliği, stratejik hedefinin ise ulusal devletin tasfiyesi olduğunu” iddia etti. Dışişleri Bakanıİsmail Cem’i Fogg’un suç ortağı olmakla suçlayan Perinçek, Büyükelçi Fogg’un “casusluk yaptığını ve PKKdestekçisi olduğunu” ileri sürdü. İP’in başlattığı kampanya doğrultusunda DİSK, KESK ve Hak-İş’in deAB’den yasadışı yollardan para aldığı iddia edildi. MİT ve MGK’den yapılan açıklamalarda elektronikpostaların elde edilmesi ile ilgileri olmadığı öne sürüldü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından“haberleşme özgürlüğünün ihlal edilmesi” gerekçesiyle inceleme başlatıldı. Perinçek ve İP Genel BaşkanYardımcısı Hasan Yalçın hakkında Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava yıl içinde beraatlasonuçlandı.

Türkiye’de 2002 yılında insan hakları alanında AB Bakanlar Konseyi’nin yıl sonunda Türkiye’nin tamüyelik sürecinin belirlenmesi konucunda alacağı karara bağlı olarak önemli bir hareketlilik yaşandı. 57.hükümetin (DSP-MHP-ANAP koalisyonu) AB’ye uyum sağlama iddiasıyla yasal bazı düzenlemeleryapması, bazı insan hakları kurumlarını oluşturması, bu hareketliliğin resmi alanını oluşturdu. Üç ayrı“demokratikleşme paketi” olarak gerçekleşen bu değişiklikler, sivil toplum ortamında da dinamik birsürecin yaşanmasına neden oldu.

Ancak bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, sivil toplum bu değişim sürecinde fiilen çalışmalarakatılamadı, dışlandı. Bu süreçte ordu ve MGK’nin kaygı ve görüşleri doğrultusunda bir kamuoyuoluşturulurken, yasal düzenlemeleri gerçekleştiren TBMM ve hükümet de sadece bu sese kulak verdi.Demokratikleşme, bir kez daha, “Devletin ve Milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehdidin ortadankaldırılmasını” temel hedef olarak kabul eden Milli Güvenlik Konsepti’ne yenik düştü.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 1

ÖNSÖZ

Page 15: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kürt sorunu 2002 yılında da Türkiye’de insan haklarıgündeminin temel belirleyicisi olma özelliğini sürdürdü.Yıl boyunca Kürt sorununa ilişkin tartışmalar kültürelhaklar çerçevesinde yoğunlaştı. 2001’in Kasım ayındabaşlatılan anadilde eğitim kampanyasını, 2002 yılınınilk aylarında Anayasa’nın 42. maddesinindeğiştirilmesine yönelik kampanya izledi. Ölümcezasının kaldırılması ve genel af ilan edilmesi de Kürtsorununun barışçıl ve demokratik bir yollaçözülebilmesi için öne çıkan talepler arasında yer aldı.Devletin bu tür taleplere yaklaşımında 2002 yılında dabir değişiklik gözlenmedi. Okullarda Kürtçe dersiverilmesi ve bunun önündeki yasal engellerinkaldırılması talepleri “yasadışı örgüte yardım yataklık”kapsamında değerlendirilerek binlerce kişi gözaltınaalındı, yüzlerce kişi tutuklandı. Ölüm cezasınınkaldırılması talebi, genellikle yalnız KADEK lideriAbdullah Öcalan’ın koşullarına ilişkin bir talep olarakdeğerlendirilerek “yasadışı” ilan edildi.

Ancak 2002 yılı Kürt sorununa yönelik resmi “çözüm”arayışlarının da yoğunlaştığı bir yıl oldu. 56. ve 57.hükümetler tarafından Avrupa Birliği’ne uyumamacıyla yapılan yasal değişikliklerin gerek kapsamı,gerekse içeriğinde Kürt sorununa yönelik resmiyaklaşımlar belirleyici oldu. Özellikle 3 Ağustos günüTBMM’de kabul edilen 4771 sayılı yasa (Bkz. Ek 3) ilebirlikte Kürtçe yayın ve eğitimin önündeki yasalengeller ile ölüm cezasının kaldırılması, Kürtsorununun çözümü yönündeki beklentileri arttırdı. Nevar ki, söz konusu yasal değişiklere işlerlikkazandırılması amacıyla hazırlanan yönetmeliklerdeürkek ve yasakçı yaklaşımların değişmediği görüldü.Benzer şekilde 4744 sayılı yasa (I. Uyum Paketi) ilebirlikte TCY’nin 159 ve 312. maddelerinde yapılandeğişikliklere rağmen ifade özgürlüğüne yönelikengellemelerde azalma görülmedi.

2002 yılı başından 4771 sayılı yasanın kabul edilişinekadar olan dönemde Kürtçe yayın ve eğitime dairresmi çevreler arasında süren tartışmalar Mart ayındayoğunlaştı. Mart ayı başlarında bazı basın yayınorganlarında askeri yetkililerin “sınırlı ve kontrollüolması kaydıyla Türkçe’den başka dillerde yayına izinverilebileceği” yolundaki görüşlerini hükümetebildirdiklerine ilişkin haberlere yer verildi. HaberlerdeFransa’da devlet televizyon ve radyosundan Korsika

dilinde yayın yapılması örneği en çok tartışılankonulardan biri oldu. ANAP Genel Başkanı ve 56.hükümetin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, MHPAksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun Kürtçeyayına ilişkin soru önergesine Mart ayında verdiğiyazılı yanıtta, “Kürtçe yayının kırsal kesimdekivatandaşların Türkçe öğrenimini kolaylaştıracağını,ülke birliğine zarar vermeyeceğini ve Türkiye’nin AB’yegiriş sürecini hızlandıracağını” belirtti.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de, aynı günlerdeyaptığı açıklamada, Anayasa’nın Kürtçe televizyonyayınlarına engel oluşturmadığını belirterek özetleşunları söyledi:

“Burada bir kavram kargaşası yapılıyor. Kürtçe eğitim-öğretim başka şey, yayın başka şey. Yayınla eğitim-öğretimi birleştiriyorlar. Anayasa’nın 42. maddesi açık.‘Resmi dil dışında başka bir dilde eğitim-öğretimyapılamaz’ diyor. Bu açık hüküm karşısında başka birdilde eğitim-öğretim söz konusu olamaz. Ama başkabir dille yayın konusunu hükümet, siyasi iradekararlaştırır. Bu iki türlü yapılabilir. Ya devletkontrolünde, devlet televizyonunun elinde bellisürelerde yayın yapılır anadili öğrenmek için ya daserbest bir televizyonda serbestçe öğretilmesikonusunda yayın yapılabilir. Bunun tercih hakkıparlamentonundur.”

29 Mart günü MGK toplantısının ardından yapılanaçıklamada da “TRT’nin yurtiçi ve yurtdışı yayınlarınınyasada belirtilen amaçlar doğrultusunda daha yaygınve yararlı olabilmesi için alınacak önlemler üzerindeduruldu” denildi. Basında yer alan haberlerdebildirideki “yaygın ve yararlı” ifadesinin Türkiye’dekullanılan tüm yerel dillerdeki yayınları kapsadığıyorumları yapıldı.

2002 yılının ilk yarısında Kürt sorunu bağlamındaüzerinde en çok tartışılan konulardan birisi deOlağanüstü Hal Uygulaması oldu.

MGK’nin 30 Mayıs günü yaptığı toplantıda, olağanüstühal uygulamasının Hakkari ve Tunceli’de 30 Temmuzgününden geçerli olmak üzere sona erdirilmesi,Diyarbakır ve Şırnak illerinde de son defa olmak üzere4 ay uzatılmasına ilişkin tavsiye kararı alındı.Toplantının ardından yayınlanan bildiride şöyle denildi:

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 9

KÜRT SORUNU VE

OLAĞANÜSTÜ HAL UYGULAMALARI

Page 16: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Ülke genelindeki güvenlik ve asayiş durumu ile bunuetkileyen iç ve dış gelişmeler gözden geçirilmiş; bukapsamda, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak ve Tunceliillerinde devam etmekte olan olağanüstü haluygulamasının, 30 Temmuz 2002 tarihinden geçerliolmak üzere; Hakkari ve Tunceli illerinde sonaerdirilmesi ve bu illerin mücavir iller kapsamınaalınması, Diyarbakır ve Şırnak illerinde ise BakanlarKurulunca olağanüstü hal uygulamaları sonrasıalınacak tedbirlere hazırlık süresi verilmesi için, sondefa olmak üzere 4 ay daha uzatılması uygunbulunarak bu husustaki tavsiye kararının BakanlarKurulu’na gönderilmesi kararlaştırılmıştır.”

MGK’nin tavsiye kararı 19 Haziran günü toplanan TBMMGenel Kurulu tarafından değiştirilmeksizin kabul edildi.İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen görüşmelersırasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Olağanüstü hal ve mücavir illerde, son on yıldameydana gelen terör olaylarının istatistikî analizinebaktığımız zaman, 1992 yılında toplam 2.612 olan olaysayısının 1993 yılında 3.933, 1994 yılında 3.809, 1995yılında 2.118, 1996 yılında 1.941, 1997 yılında 1.300,1998 yılında 977, 1999 yılında 1.077, 2000 yılında 262,2001 yılında 222 ve 14 Haziran itibariyle de 2002yılında 121 olduğunu görüyoruz. 1 Ocak-14 Haziran2002 tarihleri arasında ülke genelinde meydana gelenterör olaylarının yüzde 15,6’sının olağanüstü hal vemücavir illerde meydana gelmesi, geçmiş yıllardayaşanan terör olaylarının yoğunluğunun bubölgemizde giderek azaldığını, terör örgütlerinin eylemve aktivitelerinin marjinal seviyelere geldiğinigöstermektedir. Bugün, olağanüstü hal kapsamındabulunan Hakkari ve Tunceli İlleriyle ilgili istatistikleranaliz edildiğinde ise, Tunceli İlinde, 1998 yılında 133,1999 yılında 112, 2000 yılında 32, 2001 yılında 27, 14Haziran 2002 tarihi itibariyle de 2002 yılında 3; Hâkkariİlinde, 1998 yılında 140, 1999 yılında 141, 2000 yılında27, 2001 yılında 26, 2002 yılında ise 11 olayın meydanageldiği, olay sayısında önemli bir düşüş kaydedildiğigözlenmektedir.

Diyarbakır ve Şırnak İlleriyle ilgili aynı dönemlerdekirakamlara bakıldığında, Diyarbakır İlinde, 1998 yılında110, 1999 yılında 171, 2000 yılında 33, 2001 yılında 34,2002 yılında 21; Şırnak İlinde, 1998 yılında 113, 1999yılında 169, 2000 yılında 47, 2001 yılında 46, 2002yılındaysa 14 olayın meydana geldiği anlaşılmıştır.”

10 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren OlağanüstüHal uygulamasına 30 Temmuz günü Hakkari ve Tunceliillerinde, 30 Kasım günü de Şırnak ve Diyarbakır’da sonverildi. Böylece OHAL uygulaması yasal olarak sonaermiş oldu. Ancak OHAL bölgesinde ihlal veyasaklamalar yıl boyunca devam etti.

PKK, 1999 yılı Ağustos ayında aldığı “silahlı mücadeleyeson verme” kararına 2002 yılında da uydu. PKK’nin4-10 Nisan günlerinde düzenlenen 8. kongresinde

PKK’nin feshedilerek yerine Kürdistan Özgürlük veDemokrasi Kongresi’nin (KADEK) kurulduğunu açıklandı.KADEK Genel Başkanlığına da Abdullah Öcalan seçildi.KADEK’in kuruluş bildirgesinde, “(…) bireylerin vehalkların özgürlükçü demokratik gelişimine zararveren, kaos ve tahribat yaratan her türlü terörizmi demahkum ederek sorunlara çözüm yöntemi dışındagörür. Kürt sorununun demokratik çözümü temelindeher türlü çatışmanın son bulmasını, barışın vekardeşliğin tesis edilmesini, gerillanın bu çözümtemelinde ve buna bağlı olarak düzenlenmesini uygunbulur. Bunun başarıyla gerçekleşmesi için Kürt halkınınher düzeyde meşru savunma konumunu geliştiripgüçlendirmesini gerekli görür” denildi.

KADEK’in kuruluşunun ardından basın yayınorganlarında “Türk istihbarat birimlerinin elde ettiğibilgilere” ilişkin haberler yer aldı. Bu haberlerde“PKK’nin ‘Serhıldan’ adıyla halk ayaklanmasınıgerçekleştirmeyi amaçladığı, ‘Demokratik OrtadoğuFederasyonu’ adı altında yeni bir ülke kurmak istediği,bunun için Türkiye, Kuzey Irak, İran, Suriye’de partikuracağı ve Türkiye’de yasaların sokak gösterileriyledeğiştirilmesinin hedeflendiği” iddia edildi.

Haberlerde yer verilen istihbarat raporlarında PKK’ninyeni stratejisi de şöyle tanımlandı.

“Kurulacak demokratik kitle örgütleriyle demokrasiblokları oluşturulacak, böylece hükümetler baskıaltında tutulacak, Yasalar sokak gösterileriyledeğiştirilecek, kadın ve çocuklar ön planda tutularaksokak hareketleriyle, halk devletle karşı karşıyagetirilecek, etnik ve kültürel topluma göre demokratikanayasal oluşturulacak, etnik grupların kültürününgelişmesi için mücadele edilecek, ölüm cezası,olağanüstü hal, köy koruculuğu gibi sistemlerinkaldırılması ve köye dönüşün sağlanmasına çalışılacak,bazı örgüt mensupları barış grubu olarak güvenlikgüçlerine teslim olacak, silahlı mücadele AbdullahÖcalan’ın ölüm cezasının infaz edilmesi ve örgüteyönelik operasyona girişilmesi halinde yenidenbaşlatılacak”.

16 Nisan günü Brüksel’de düzenlenen basıntoplantısında, KADEK’in mevcut ülkelerin sınırlarınıdeğiştirme amacının olmadığı ve şiddetin çözümgetirmediği anlayışıyla siyasete girmek istediğibelirtildi. Basın toplantısında, KADEK’in temel istekleri“siyasete katılım hakkı, genel af, ölüm cezasınınkaldırılması, Kürtçe yayın ve konuşma hakkınınsağlanması, OHAL ve koruculuğun kaldırılması” olarakaçıklandı.

Basın toplantısı düzenlendiği sırada Brüksel’de bulunanBaşbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, KADEK’inkuruluşunun “taktik bir değişiklikten ibaret olduğunu”ve bunun resmi politikayı etkilemeyeceğini” açıkladı.KADEK’e yönelik askeri operasyonlar yıl boyuncadevam etti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

10 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 17: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yasal Düzenlemeler

III. Uyum Paketi olarak bilinen yasa tasarısı İçişleri,Sağlık, Milli Eğitim ve Anayasa komisyonlarındagörüşüldükten sonra 30 Temmuz günü TBMM AdaletKomisyonu’nun gündemine alındı. Tasarının ölümcezasına ilişkin birinci maddesi ile Kürtçe ve gündelikyaşamda kullanılan diğer dillerin özel kurslardaöğrenilmesine olanak tanıyan bölümü Komisyon’datartışmalara neden oldu. Ancak 31 Temmuz günütamamlanan görüşmeler sonucunda her iki madde dekabul edildi.

III. Uyum Paketi’nin TBMM Genel Kurulu’ndagörüşülmesine 1 Ağustos günü başlandı. 2-3 Ağustosgünlerinde TBMM Genel Kurulu’nda yapılan görüşmelersırasında yoğun tartışmalar yaşandı. 2 Ağustos günüyapılan görüşmeler sırasında MHP’liler pakette en çoktepki gösterdikleri ölüm cezası, anadilde yayın,öğrenim ve cemaat vakıflarına ilişkin maddelerinmetinden çıkarılması için önerge verdiler.

Paketin ölüm cezasından sonra en çok tartışılanmaddeleri, anadilde yayın ve öğretimle ilgili maddeleroldu. MHP’liler Türkçe dışındaki dillerde yayınyapılamasının bölücü faaliyetleri güçlendireceğinisavunarak, anadilde yayına ilişkin maddeye itiraz etti.Görüşmeler sonunda yapılan açık oylamada, Kürtçeyayına olanak veren madde 114 ret oyuna karşılık 267oyla kabul edildi.

MHP’liler Kürtçe kursların açılmasına olanak verenmaddeye de itiraz ettiler. MHP Grup Başkanvekili KorayAydın öneriyi “yapay azınlıklar yaratma gayreti” olaraknitelendirdi. MHP’lilerin istemi üzerine yapılan açıkoylama sonucu söz konusu madde 113’e karşılık 235oyla kabul edildi. 350 milletvekilinin katıldığı oylamada2 üye çekimser kaldı.

III. Uyum Paketi 3 Ağustos günü TBMM GenelKurulu’nda kabul edildi. Resmi gazetede 8 Ağustosgünü “4771 Sayılı Çeşitli Kanunlarda DeğişiklikYapılmasına İlişkin Kanun’ adıyla yayınlanan yasanın 8.maddesiyle RTÜK Yasası’nda değişiklik yapılarak Türkvatandaşlarının “gündelik yaşamlarında gelenekselolarak kullandıkları” farklı dil ve lehçelerde de yayınyapılmasına olanak sağlandı. Yasanın 11. maddesiylede “Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile TürkVatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin ÖğrenilmesiHakkında Yasa” değiştirilerek, Kürtçe öğrenimin yoluaçıldı. “Bu dil ve lehçelerin öğrenilmesi için” ÖzelÖğretim Kurumları Yasası hükümlerine tabi olmaküzere özel kurslar açılabilecek. Bu yayınlar ve kurslar,“Cumhuriyetin anayasada belirtilen temel niteliklerine,devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne”aykırı olamayacak.

4771 sayılı yasa da dahil, AB’ye uyum amacıyla yapılanyasal düzenlemelere işlerlik kazandırabilmek amacıylagerekli düzenlemeleri yapmakla görevlendirilen UyumYasaları Komisyonu 3 Eylül günü çalışmalarına başladı.

58. Hükümet’in İnsan Haklarından Sorumlu DevletBakanı Ali Doğan, Komisyon’un 3 Eylül günügerçekleştirilen ilk toplantısının ardından yaptığıaçıklamada, ağırlıklı olarak anadilde yayın ve öğrenimhakkının tartışıldığını belirtti.

“Türk Vatandaşlarının Günlük YaşamlarındaGeleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve LehçelerinÖğrenilmesi Hakkında Yönetmelik” 20 Eylül günüResmi Gazete’de yayınlandı (Bkz. Ek 9).YönetmelikleÖzel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre açılabileceközel kurslara ilişkin işlemler şu esaslara bağlandı:

-Kurslar, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nagöre açılacak, işletilecek ve MEB denetim elemanlarıile, gerektiğinde, valiliklerce görevlendirilecekuzmanlarca denetlenecek.

-Kurslarda, yalnızca MEB Talim ve Terbiye Kurulu’ncaonaylanmış öğretim programı uygulanacak.

-Kurslarda görev alacak tüm personel T.C. vatandaşıolacak, MEB’in ilgili yasa ve yönetmeliklerdekikoşullarını taşıyacak.

-Kurslara T.C. vatandaşı ve en az ilköğretim mezunuolanlar öğrenci olarak alınabilecek. Kursiyer listesi herdönemin başında kursun doğrudan bağlı olduğu millieğitim müdürlüğüne verilecek.

-Kurslarda kurucu, kurucu temsilcisi, yönetici,öğretmen ve diğer personelin kılık kıyafetleri, ‘MilliEğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı OkullardakiGörevliler ile Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkinYönetmelik’ hükümlerine uygun olacak. Kurslaradevam edenler, kılık kıyafetlerinde yaygın eğitimkurumlarında uygulanan kurallara uyacak.

-18 yaşından küçükler, bu kurslara ebeveynleri veyasal velisinin yazılı izniyle katılabilecek. İlköğretim 6,7 ve 8. sınıf öğrencileri, ebeveyn izni olsa bile, bukurslara sadece hafta sonu ve yaz tatilinde devamedebilecek.

Yönetmeliğin öngördüğü şartlar kamuoyunda tepkiyeneden oldu. Kürtçe dil kursu düzenlemek için 6Ağustos günü ilk resmi başvuruyu yapan EnglishFast’ın sahibi Nazif Ülgen yönetmeliğinyayınlanmasının ardından öngörülen koşulların ağırolması nedeniyle kurs açmaktan vazgeçtiğini söyledi.Ülgen yaptığı yazılı açıklamada yönetmeliğin Kürtçekurs verilmesine engel olduğunu kaydederek şunlarıifade etti: “Bu yönetmeliğe göre kurs açmak için yenibir bina, yeni sekreterya, müdür, hizmetli, öğretmentemin etmemiz gerekli. Bu da yepyeni bir yatırımanlamına geliyor... Anlaşılan parlamento ne kadarkanun çıkarırsa çıkarsın, önce bürokrasiyi ikna etmesilazım. Anlaşılan bürokrasi bu kanunun uygulanmasınımahsurlu buluyor. Ama eğer bu kanun 10 yıl önceçıksaydı belki 30 bin insan ölmeyecek, savaşa 100milyar dolar harcanmayacaktı.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 11

Page 18: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Öte yandan İstanbul Kürt Enstitüsü’nün Kürtçe kurslaraçılması için gerekli altyapıyı sağlamaya ve Milli EğitimBakanlığı’nın kursları denetlemek amacıyla bünyesindebulundurmak zorunda olduğu müfettişleri teminetmeye yönelik yaptıkları başvurular da yanıtsız kaldı.2002 yılı içinde Kürtçe kursları açılmadı.

Kürtçe ve diğer yerel dil ve lehçelerde radyo-televizyon yayınına izin veren “Radyo ve TelevizyonYayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik” ise 18 Aralıkgünü Resmi Gazete’de yayınlandı (Bkz. Ek 10). RTÜKtarafından aralarında MGK, MİT, Genelkurmay’ın dabulunduğu 11 kurum ve kuruluşun görüşü alınarakhazırlanan yönetmelikte “Türk vatandaşlarının günlükyaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dilve lehçelerde” yalnızca TRT’den yayın yapılabileceği,radyo yayınlarının günde 45 dakikayı, haftada dörtsaati, televizyon yayınlarının ise günde 30 dakikayıhaftada iki saati aşamayacağı öngörüldü. Yönetmelikteayrıca söz konusu dil ve lehçelerde çocuklara hitapeden ve dil öğretimine yönelik yayın yapılamayacağıbelirtildi. Yönetmeliğe göre hangi dillerde velehçelerde yayın yapılacağı, yayın alanı izleyici-dinleyici profiline göre üst kurul tarafındandeğerlendirilecek. Bu yayınlarda görev alacak sunucuve spikerler “çağdaş kıyafetler içinde” ekrana çıkacak,peştamal, poşu gibi yerel giysiler giyemeyecek. Kürtçeve diğer dil ve lehçelerde yayın 2002 yılında hayatageçirilmedi.

“Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili HakkındaYönetmelik”de kamuoyunda tepkiyle karşılandı.Diyarbakır Barosu tarafından Diyarbakır İdareMahkemesi’nde iptal davası açıldı. Baro Başkanı AvukatSezgin Tanrıkulu tarafından hazırlanan davadilekçesinde şunlar belirtildi:

“Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve YayınlarıHakkında Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasına birhüküm eklenmek suretiyle ‘anadilde yayın hakkı’nıherhangi bir kuşku ve tereddüde mahal bırakmayacakbir şekilde tanıyan ve tanımlayan yasa koyucunun buiradesi, ilgili yasa hükmünün uygulanmasını sağlamakve uygulama esaslarını belirlemek amacıyla RTÜKtarafından çıkarılan ve 18 Aralık 2002 tarih ve 24967sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girenyasa adeta hiçe sayılmıştır. Yönetmelikte yer alanhukuk dışı düzenlemelerle, ‘anadilde yayın hakkı’nınkullanım alanı çok büyük ölçüde daraltılmış, hakkın özüortadan kaldırılmış ve böylelikle yasanın tanıdığı hak,Yönetmelikle geri alınmıştır. Gerçekten, ilgiliYönetmelik, Anayasanın 13. maddesinde ifade edilenve temel hak ve özgürlükler açısından bir güvenceoluşturan “hak ve özgürlüklerin ancak kanunlasınırlanabileceği”ne ilişkin temel ilkeye aykırı birbiçimde yasada yer almayan yeni sınırlamalaröngörmüş ve söz konusu hakkı kullanılamaz halegetirmiştir.” (Bkz. Ek 11)

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

12 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

1 - KÜRT SORUNU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Kürtçe Eğitim Kampanyası

20 Kasım 2001 tarihinde “Kürtçe’nin okullarda seçmeliders olarak okutulması” talebiyle başlatılan kampanya”2002 yılının bahar aylarına kadar devam etti. TİHV’ninderlediği bilgilere göre kampanya çerçevesindeüniversite rektörlüklerine verilmek üzere imzalanan16.831 dilekçenin 9.311’i kabul edilirken 7.520’sireddedildi. Kampanya çerçevesinde veliler de ilk veorta dereceli okullarda Kürtçe dersi açılması talebiylemilli eğitim müdürlükleri ve okul müdürlüklerinetoplam 1493 dilekçe verdiler.

Kampanyanın bir kısım basın yayın kuruşu tarafından“yasadışı örgüt faaliyeti” olarak gösterilmesiyle beraberdilekçe veren öğrenci ve velilere yönelik baskılar arttı.Örneğin, Zaman gazetesinde 11 Ocak günü yayınlananbir haberde İçişleri Bakanlığı’nın Ankara, Diyarbakır,Mersin, Adana, İstanbul ve Van’daki üniversitelerdePKK faaliyetlerine ilişkin raporuna yer verildi. “Kürtçeeğitim kampanyasının PKK’nin 2000 yılı Ocak ayındadüzenlediği kongrede aldığı siyasallaşma kararlarıçerçevesinde uygulandığı” ileri sürülen raporda, örgütsempatizanlarının nüfus müdürlüklerine ya damahkemelere kimliklerine “Kürt” yazdırmak içinbaşvuracakları, eylemlerin lise ve ilköğretim

okullarında da yaygınlaştırılmaya çalışılacağı iddiaedildi. Raporda, kampanyada HADEP Gençlik Kollarınınetkin bir biçimde yer aldığı, Eğitim-Sen ve KESKbünyesindeki sendikaların desteğinin alınmayaçalışıldığı ileri sürüldü. Bu raporun ardından AdaletBakanlığı tarafından yayınlanan genelgede de,“Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması için okulyönetimlerine başvuranların” DGM’lerde “yasadışıörgüte yardım” iddiasıyla yargılanmaları istendi.

Kampanyaya ilişkin benzer suçlamalar üniversiteyönetimleri tarafından da ileri sürüldü. Mersin’de 19Şubat günü toplanan Üniversitelerarası Kurul’dan sonrabir açıklama yapan Kurul Başkanı Prof. Dr. Rıza Ayhan,kampanyanın “bölücü örgüt tarafından organizeedildiği ve Türkiye’ye komşu bazı ülkelerin dekomşuluk ilkelerini ihlal ederek örgüte desteksağladığını” öne sürdü.

TİHV’nin edindiği bilgilere göre bu süreçte 2.060öğrenci ve 1.265 veli gözaltına alındı. En kitlesel gözaltıolayı 9 Ocak günü Van’da yaşandı. Van 100. YılÜniversitesi rektörlüğüne dilekçe veren 526 öğrencijandarmalar tarafından gözaltına alındı. 133 öğrencitutuklandı (Bkz. Kişi Güvenliği).

Page 19: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Üniversite disiplin kurulları 1.169 öğrenciye çeşitlisürelerle uzaklaştırma cezası verdi. 57 öğrencinin iseokuldan atılmalarına karar verildi. Disiplin cezası alanöğrencilerin büyük kısmı idare mahkemelerinde iptaldavaları açtı. İdare mahkemeleri bu davaların önemlibir kısmında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Esashakkındaki incelemelerin büyük bir kısmı ise 2002 yılısonu itibariyle sonuçlanmadı.

Ceza Davaları

TİHV’nin Kürtçe eğitim kampanyasına katılan öğrencive veliler hakkında DGM’lerde açılan ceza davalarınailişkin derlediği bilgiler şöyle:

İstanbul DGM

“Kürtçe’nin okullarda seçmeli ders olarak okutulması”istemiyle İstanbul’da üniversite rektörlüklerine dilekçeveren 28 öğrenci hakkında “PKK’ye yardım ve yataklıkettikleri” iddiasıyla açılan dava 2002 yılındasonuçlanmadı. Öğrencilerden Harun Ece, 18 Mart-10Nisan, Düzgün Bilgin, Hozan Saatçioğlu ve MeryemYılmaz ise 22 Mart-30 Mayıs günleri arasında tutukluolarak yargılandılar.

Davada yargılanan öğrenciler şunlar: Düzgün Bilgin,Hozan Saatçioğlu, Meryem Yılmaz, Çilem İnce,Ümmühan Türk, Dalokay Şanlı, Nuray Kaya, Suna Bilgin,Emine Esen, Cem Türkel, Zehra Koç, Zafer Tapancı, ElifYılmaz, Harun Ece, Çiğdem Tosun, Tülay Esen, MehmetSöğüt, Mahfuz Can, Halil Hüseyin Çağatay, Gülvin Aydın,Selma Şimşek, Zülkif Yalçın, Sefa Öztürk, AbdurrahmanŞahin, Emine Gül, Servin Aydın,Mahmut Bingöl, HavvaHelin Özer.

“6 Kasım 2001 tarihinde YÖK’ü protesto amacıylaİstanbul Beyazıt meydanında eylem yaptıkları veKürtçe eğitim için İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nedilekçe verdikleri” gerekçesiyle 31 Mayıs günütutuklanan Ali Doğan, Ruken Buket Işık, SerhatAzizoğlu, Ali Turgay, Mürsel Sargut, Nurettin Fırat,Haşim Gülen ve Şahin Tüccar adlı öğrenciler hakkında“yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettikleri” iddiasıylaaçılan dava 2002 yılında sonuçlanmadı. Davanın 14Ağustos günü yapılan ilk duruşması olaylı geçti.Duruşmanın başında DGM Başkanı Ahmet Duymaz,tutuklu sanıkları getiren jandarmalara “salona silahlagiremeyeceklerini” söyledi. Jandarmaların komutanıastsubay ise “sanık sayısının en az yarısı kadar silahlıaskerin duruşmaya alınmaması halinde sanıkları gerigötürme emri aldıklarını” belirterek DGM Başkanı’nıntalimatına uymayacağını açıkladı. Bunun ardından DGMBaşkanı, jandarmaların komutanı ile telefonla görüştü.Görüşmeden sonuç alınamaması üzerine BayrampaşaCezaevi’nde tutuklu bulunan erkek öğrencilerduruşmaya sokulmadan cezaevine götürüldü. BakırköyKadın ve Çocuk Tutukevi’nden getirilen Ruken BuketIşık ise silahsız jandarmaların eşliğinde duruşmayakatıldı.

Öğrencilerin avukatları Fatma Karataş, Eren Keskin,İlhami Sayan ve Serdar Çelik “jandarmaların salonasilahla girmesi” emrini veren Bayrampaşa TaburKomutanı M.D. ve sanıkları duruşmaya sokmadancezaevine götüren Astsubay Y.A. hakkında 21 Ağustosgünü Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulundu.

Davanın 23 Ekim günü yapılan duruşmasında ifadesialınan Ali Turgay, gözaltında ifadelerinin zorlaimzalatıldığını söyledi. Turgay, evine düzenlenenbaskında polislerin kapıyı kırdıklarını, arama iznigöstermediklerini ve evde bulunanları silahlakorkuttuklarını bildirdi. Serhat Azizoğlu da, ifadesininişkence ile alındığını anlattı. Duruşmada, Ruken BuketIşık, Ali Doğan, Nurettin Fırat ve Mürsel Sargut tahliyeedildi.

16 Mart günü İstanbul Bahçelievler’de “Kürtçe eğitimiçin gösteri düzenledikleri” gerekçesiyle Şengül Kılıç,Onur Ekinci, Suzan Parlakyıldız, Nezir Nas ve İslamDayan adlı öğrenciler hakkında açılan dava 2002yılında sonuçlanmadı. Davanın 11 Haziran günüİstanbul DGM’de yapılan duruşmasında tutukluyargılanan Şengül Kılıç, Onur Ekinci, Suzan Parlakyıldızve Nezir Nas tahliye edildi. 10 Eylül günü yapılanduruşmada, İstanbul DGM, sanıkların “izinsiz gösteridüzenledikleri” iddiasıyla yargılanması gerektiğigörüşüyle görevsizlik kararı verdi. Dosya, BakırköyAsliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

“Kürtçe eğitim” için İstanbul’daki üniversiterektörlüklerine dilekçe veren 19 üniversite öğrencisihakkında dava açıldı. Davanın 21 Mart günü İstanbulDGM’de yapılan duruşmasında tutuklu yargılananSerhat Azizoğlu, Mürsel Sargut, Özcan Özsoy ve YıldızPolat tahliye edildi.

Davada “yasadışı” örgüte yardım ve yataklık ettikleriiddiasıyla yargılanan öğrenciler şunlar: Serhat Azizoğlu,Mürsel Sargut, Özcan Özsoy, Yıldız Polat, AbdükadirTunç, Uğur Kaşkan, Çiğdem Yaman, Ali Turgay, NezirNas, Nurcan Akyol, Mehmet Söğüt, Abdulcelil Kaya,Mehmet Halil Çölgeçen, Haşim Gülen, Kenan Tilki, ErcanYılmaz, Hüseyin Gökot, Hardan Arslan, İsmail Meriç.

“Kürtçe eğitim” için Bursa Uludağ ÜniversitesiRektörlüğü’ne dilekçe veren Zafer Balcı ve Murat Köseadlı öğrenciler ile HADEP üyeleri Rabia Tek ve KıymetToprak hakkında “yasadışı örgüte yardım ettikleri”iddiasıyla dava açıldı. Dava İstanbul DGM’de devamediyor.

Yargılanan Öğrenci Velileri

“Kürtçe eğitim için dilekçe verdikleri” gerekçesiyleMahiser Başkur ve Herdem Yılmaz adlı kişiler hakkında“yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla açılan dava 13Kasım günü İstanbul DGM’de beraatla sonuçlandı.

İstanbul Güngören Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçeveren 11 veli hakkında “yasadışı örügüte yardımyataklık ettikleri” iddiasıyla dava açıldı. İstanbul

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 13

Page 20: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

DGM’de görülen dava 25 Aralık günü sonuçlandı.Mahkeme, Süleyman Bakış, Naif Çiçek, Fatma Duman(Ağırman) ve Makbule Kocaman adlı sanıkların TCY’nin169. maddesi uyarınca cezalandırılmasına, diğersanıların ise beraatine karar verdi. Davada yargılanandiğer sanıklar şunlar: Yıldız Seviptekin, Menice Güneş,Makbule Kocaman, Melik Demir, Saibe Sümer, FadimeTaş, Aysel Kazıcı.

İstanbul Ümraniye, Bağcılar ve Küçükçekmece ilçe millieğitim müdürlüklerine dilekçe veren 92 öğrenci velisihakkında “PKK’ye yardım ve yataklık ettikleri”iddiasıyla dava açıldı. Dava 6 Mayıs günü İstanbulDGM’de başladı.

Davanın 5 Ağustos günü yapılan duruşmasında ifadeveren sanıklar bireysel olarak dilekçe verdiklerini,herhangi bir örgüte ya da partiye üye olmadıklarınıbelirttiler. Tercüman aracılığıyla Kürtçe savunma yapansanıklar, “Çocuklarımız Kürtçe bilmediği için onlarlailetişim kuramıyoruz. Bu nedenle anadilde eğitimyapılması istemiyle dilekçe verdik” dediler. Sanıkavukatlarından Hasip Kaplan, “İlginç bir davanınyargılaması ile karşı karşıyayız. Buradaki sanıklar,Türkçe bilmedikleri için tercüman aracılığıylayargılanıyorlar. Kürtçe istedikleri için haklarında davaaçılıyor” dedi. TBMM’deki son düzenlemelerle, anadildeeğitim ve yayın hakkı verildiğini, kısa bir süreiçerisinde resmi ve özel alanda Kürtçe eğitim veyayının söz konusu olabileceğini belirten Kaplan,iddianameye dayanak olan maddelerin değiştiğini, bunedenle davanın toptan düşmesi gerektiğini savundu.Duruşmada, 20 Ocak günü tutuklanan Ali Canbaba, AliDinçer, Mehmet Oran, Mehmet Meriç, Abdullah Akıncıve Mehmet Salih Anğı tahliye edildi.

Davada yargılanan veliler şunlar: Ali Canbaba, AliDinçer, Mehmet Oran, Mehmet Meriç, Abdullah Akıncı,Mehmet Salih Anğı, Nisrah Aslan, Nazgül Babir, MusaOynaş, Ferit Tekin, Cemile Yılmaz, Zeynep Tüzün, YusufÇiftçi, Nezaket Kalaç, Naile Ang, Nafiye Aydil, KemalKaradaşlı, Naime Beyhan, Besra Yılmaz, Binefş Metin,Ayşe Angül, Sakine Karabaş, Zozan Deniz, Birgül Kaya,Aysel Şeybak, İlhame Karaboğa, Müzeyyen Şengül,Sevda Aydil, Naciye Karabaş, Müzeyyen Akkuş,Müzeyyen Beşenk, Maşallah Arıtürk, Ali Algül, BeşirDemir, Mirza Mehmet Kartal, Engin Binici, SüphanÇintosun, Kazım Tok, Seyfettin Yasak, Yüksel Aktürk,Fatime Boral, Türkan Işık, Beşir Sivlim, Murat Tunç,Hasan Çelik, Bedriye Yıldırım, Zöhre Binici (Sami),Gülistan Çetinkaya (Düray), Hediye Tunç (Çelik), RabiaBektaş, Sacide Ay (Ak), Vesile Demir (Dağ), KevserDurmaz, Ayfer Erik, Fatma Yıldız, Saliha Budak,Abdullah Ceylan, Kırmızı Ayık, Sevgül Yüce, ZahideŞeran, Cemile Çiftçi, Makbule Caba, Makbule Yavuz,Emine Erbek, Kamile Çığıcı (Keskin), Taybet Ay, GülşenTek (Koç), Peri Gök, Hediye Coşkun, Meryem Uner,Rabia Maktay, Sabiha Yardımcı (Resul), Kesire Arslan,Kumru Çiftçi, Delal Kardaş (Yıldırım), Dilşah Erten,Hayriye Akçay, Cemile Işık (Durmaz), Birsen Güzel,

Fatma Ayıks, Huri Akıncı, Müsavat Tümen, GülistanBaykar, Abdülaziz Eren, Sabiha Koç, Şakirnaz Kotun,Zimmet Boğa (Ünal), Fadile Kotun, Ayten Yılmaz, FatmaSezer, Mehmet Sıddık Atalmış, Sabahat Tanzi.

“Kürtçe’nin okullarda seçmeli ders olarak okutulmasıiçin” Ocak ayında İstanbul’daki ilçe milli eğitimmüdürlüklerine dilekçe veren 38 öğrenci velisihakkında dava açıldı. Dava 22 Nisan günü İstanbulDGM’de başladı. Duruşmada tutuklu sanık Deniz Topçutahliye edildi. Meliha Can, Şükriye Tümüroğlu, HanımGülün ve Halime Günana adlı sanıklar hakkındakigıyabi tutuklama kararı da kaldırıldı.

Davada “yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettikleri”iddiasıyla yargılanan sanıklar şunlar: Deniz Topçu,Meliha Can, Şükriye Tümüroğlu, Hanım Gülün, HalimeGünana, Hasibe Yılmaz (Mengirkan), Esma Döner,Şahide Gümüş, Fatma Yılmaz (d. 1956), Fatma Yılmaz(d. 1972), Fatma Yılmaz (d. 1975), Gülperi Döner, AsiyeKaradeniz, Zübeyde Sapan, Güli Akyol, Ayşe Döner,Tenzile Akyol, Kudret Dağ, Zübeyde Yavuz, FatmaDuruşkan, Mehmet Şirin Döner, Meryem Peker, GülerYılmaz, Behiye Dağ, Azize Çoban, Şerbethan Kılıç,Fatma Döner, Fiet (Fiyat) Döner, Naciye Yılmaz, NafyaErgül, Hava Eken, Yıldız Sapan, Saadet Yalgı, Sultan(Sultani) Aksoy, Bediha (Mediha) Tura, ŞahsineEsendemir, Rabia Değirmenci, Halime Öztürk.

İstanbul’da “okullarda Kürtçe eğitim verilmesi”talebiyle Ümraniye Kaymakamlığı ve Avcılar İlçe MilliEğitim Müdürlüğü’ne dilekçe veren 22 öğrenci velisihakkında açılan dava 2002 yılında sonuçlanmadı.İstanbul DGM’de görülen davada “yasadışı örgüteyardım yataklık ettikleri” iddiasıyla yargılanan velilerşunlar: Hüsna Tosun Akdemir, Hanım Tosun (Zengin),Hayriye Ekinci, Hori Doğan, Hacire Şen, Yüksel Doğan,Hatice Gazioğlu, Saniye Ekinci, Feyme Doğan, MeyseAkdağ, Türkan Obuz, Arife İrikmen, Mehmet İrikmen,Ahmet Filizer, Mehmet Sait Oba, Hanife Seletli, FatmaOngurlu, Elif Aslan, Makbule Batgi, Salih Elçiçek, ZelihaOba, Türkan Özbarış.

İstanbul’da ilçe milli eğitim müdürlüklerine “Kürtçeeğitim için dilekçe veren” 22 öğrenci velisi hakkındadava açıldı. İstanbul DGM’de “yasadışı örgüte yardım veyataklık ettikleri” iddiasıyla yargılanan veliler şunlar:Nur Muhammet Mağat, Mehmet Ergezen, Cahit Ağaya,Mustafa Alphan, Mehmet Kutum, Halise İpek, EdibeDalğalı, Hüsna Aksoy, Cuma Yıldırım, Sakine Güven,Mevlüde Adsan, Medine Şanlı, Mecbure Öngöllü, SaadetKutum, Emine Günay, Bünyamin Onğolu, Leyla Alevcan,Fatma Özel, Gülenam Kaya, Sulhiye Aytemur, FatmaDuygulu.

Velilerden Mehmet Ergezen, Cahit Ağaya, MustafaAlphan, Mehmet Kutum, Nur Muhammet Mağat birsüre tutuklu kaldılar.

İstanbulda ilçe milli eğitim müdürlüklerine “Kürtçeeğitim için dilekçe veren” Şeyhmus Allak, Abdülkadir

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

14 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 21: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Cantürk ve Şaban Güneş adlı veliler hakkında davaaçıldı. İstanbul DGM’de görülen davada veliler TCY’nin169. maddesi uyarınca yargılanıyor.

İstanbulda ilçe milli eğitim müdürlüklerine “Kürtçeeğitim için dilekçe veren” Hikmet Kalkan, Emine Tekin,Suphiye Demir, Menaf Bulut, İffet Uygur, Gül Aydoğdu,Nedret Barut ve Muazzez Koç adlı veliler hakkındadava açıldı. İstanbul DGM’de görülen davada velilerTCY’nin 169. maddesi uyarınca yargılanıyor.

Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması talebiyleÇanakkale 18 Mart Üniversitesi’ne dilekçe veren 33öğrenci hakkında TCY’nin 169. maddesi uyarınca açılandava 2002 yılında sonuçlanmadı. İstanbul DGM’degörülen davada yargılanan öğrenciler şunlar: İlker Ateş,Abdülbaki Kardaş, Ali Bağcı, Kenan Yüğit, Mücahit Kara,Beyler Erkmen, Erdal Gürer, Abdullah Asıl, Buluş Giyik,Şirin Akın, Veli Baçaru, Hüseyin Balcı, Yadigar Acar,Gökhan Erdal Özalp, Mehmet Ali Çetinkaya, MehmetDişçi, Ali Atahan, Hacı Işık, Seyit Ahmet Atmaz, CengizEren, Gülüzar Doğan, Hasan Kan, Şehmus Güler, EmineBozkurt, Hüseyin Alınca, Mahir Akın, Muhterem NurErdoğan, Özcan Özgül, Arife Karakol, Erkan Demir,Sanem Kartal, Yücel Aslan ve Hüseyin İlhan.

Öğrencilerden İlker Ateş, Abdulbaki Kardaş, Ali Bağcı,Kemal Yiğit, Mücahit Kara, Beyler Erkmen, Erdal Gürer,Abdullah Asıl ve Buluş Giyik 69’ar gün, Şirin Akın ise 63gün süreyle tutuklu kaldılar.

Adana DGM

“Kürtçe’nin okullarda seçmeli ders olarak okutulmasıiçin” Adana Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü’nedilekçe veren 19 öğrenci hakkında açılan dava 3 Eylülgünü beraatla sonuçlandı. Adana DGM Savcılığıtarafından hazırlanan iddianamede AbdülmecitKaraçelik, Nihat Avcı, İbrahim Halil Yüksek, UfukAkpınar, Yalçın Aslan, Hüseyin Ateş, İbrahim Ataş, BilalAras, Hüseyin Uğur, Şehmus Dolak, Ahmet SemihÖzcan, Deniz Ökmen, Naim Özakel, Vahap Adıgüzel,Ersan Turan, Düzgün Doğan, Hüseyin Süt, Özdal Bayer,İsmail Altunay adlı öğrencilerin TCY’nin 169. maddesiuyarınca cezalandırılmaları isteniyordu. Öğrencilerdenİsmail Altunay ve Düzgün Doğan 4 Mart-2 Mayısgünleri arasında tutuklu kaldılar.

Aynı nedenle 9 öğrenci hakkında açılan dava ise 17Eylül günü beraatla sonuçlandı. Adana DGM’de görülendavada Hasan Kılıç, Serok Kasımoğlu ve Ceyda Çetin“yasadışı örgüt üyesi oldukları”, Emek Ulaş Aslan, RojinAslan, Erol Taşkın Yaman, Mehmet Ali Topal, Bilal Aslanve İbrahim Ağaoğlu ise “yasadışı örgüte yardımettikleri” iddiasıyla yargılanıyorlardı. ÖğrencilerdenEmek Ulaş Aslan, Rojin Aslan, Hasan Kılıç, Ceyda Çetinve Serok Kasımoğlu 3 Mart-21 Mayıs günleri arasındatutuklu olarak yargılandılar.

Deniz Karaca ve Deniz Nazım Sürücü adlı öğrencilerinyargılandığı dava da 21 Kasım günü Adana DGM’deberaatla sonuçlandı. 12 Haziran günü tutuklanan Deniz

Karaca, 9 Ekim günü yapılan ilk duruşmada tahliyeedilmişti. Karaca’nın Kürtçe eğitim talebindebulunduğu için yargılandığı iki ayrı dava da delilyetersizliği nedeniyle beraatla sonuçlandı.

Rektörlüğe “Kürtçe eğitim” için dilekçe veren ServetUçar adlı öğrenci “yasadışı örgüte yardım ve yataklıkettiği” gerekçesiyle 11 Haziran günü tutuklandı. Uçar, 3Ekim günü Adana DGM’de yapılan duruşmada tahliyeedildi. Uçar hakkında açılan dava devam ediyor.

“Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması için” HatayMustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçeveren 19 öğrenci hakkında “PKK’ye yardım ettikleri”iddiasıyla açılan dava da 23 Mayıs günü Adana DGM’deyapılan duruşmada beraatla sonuçlandı.

Yargılanan Öğrenci Velileri

Adana’da “Kürtçe eğitim” için dilekçe verdiklerigerekçesiyle Tenzile Baydar, Adile Bayrak ve HaticeKayran adlı öğrenci velileri hakkında “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla açılan dava, 18 Nisan günü AdanaDGM’de yapılan duruşmada beraatla sonuçlandı.

2 Ocak günü Seyhan Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçeverdikleri gerekçesiyle 40’ı tutuklu (10’u gıyabi tutuklu)81 kişi hakkında açılan dava, 22 Mart günü AdanaDGM’de başladı. DGM, haklarında TCY’nin “yasadışıörgüt üyeliği” suçuna ilişkin 168. maddesi uyarıncadava açılan sanıkların “yasadışı örgüte yardım” suçunailişkin 169. maddesi uyarınca yargılanmasına kararverdi. Bazı sanıkların çevirmen aracılığıyla Kürtçe ifadeverdiği duruşmada, 21 sanık hakkında tahliye kararıverildi.

Tahliye edilen sanıkların adları şöyle: HADEP Adana İlÖrgütü yöneticileri İbrahim Yakut, Mahmut Erdem,Mehmet Aksu, Şemsi Aydın, Ömer Çınar, Reşit Gültekin,Seyhan ve Yüreğir ilçe örgütleri yöneticileri AbdullahÇiçek, Durmaz Özmen, Abuzer Çalışkan, Aydın Sincar,Hasan Yaş, Sori Atilla, Mehmet Demir, Mehmet Danış,Kadir Yağmur, Sultani Harman, İsmet Çetin, öğrencivelileri Sakine Bayav, Zehra Bayav, Fatma Aykut,Cevahir Aykut.

Davanın 19 Nisan günü yapılan duruşmasında HADEPAdana İl Örgütü Başkanı O. Fatih Şanlı, HADEP Seyhanİlçe Örgütü Başkanı Ahmet Gül, Yüreğir İlçe BaşkanıZeki Sekin, İl Örgütü Sekreteri Ahmet Yıldız, İl ÖrgütüSaymanı Hasan Beliren, Fatih Demir, Ferit Tatlı, LeylaBayram, İl Kadın Kolları Sekreteri Fadile Bayram tahliyeedildi. DGM, Zeki Köklü, Saim Yalçın, Süleyman Sayar,Halil Bedir, Mehmet Cançelik, Zeki Aslan, Nihat Gök,Mehdi Yalçın, A.Selam Akdemir adlı sanıklar hakkındakigıyabi tutuklama kararını da kaldırdı. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Van DGM

Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe eğitim”için dilekçe veren öğrenciler hakkında “PKK’ye yardımettikleri” iddiasıyla açılan dava 21 Haziran günü Van

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 15

Page 22: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

DGM’de başladı. Duruşmada tutuklu yargılanan 16öğrenci tahliye edildi. 8 öğrenci hakkındaki gıyabitutuklama kararı da kaldırıldı. Dava 2002 yılındasonuçlanmadı.

Rektörlüğe “Kürtçe eğitim” için dilekçe veren 700öğrenci hakkında “yasadışı örgüte yardım” ettikleriiddiasıyla dört ayrı dava daha açıldı. Van DGM’degörülen davalar 2002 yılında sonuçlanmadı.

Muş’un Malazgirt ilçesinde kaymakamlığa “Kürtçeeğitim” için dilekçe verdikleri gerekçesiyle 7 kişihakkında açılan dava yıl içinde sonuçlanmadı.Aralarında HADEP Malazgirt İlçe Başkanı TurgayTuran’ın da bulunduğu sanıklar 9 Ağustos günü yapılanduruşmada tahliye edildi.

Diyarbakır DGM

Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçeeğitim” için dilekçe veren Zeynep Demir, Umur Aydın,Ali Rıza Çiftçi adlı öğrencilerin yargılandığı dava 10 Eylülgünü sonuçlandı. Diyarbakır DGM, Avrupa Birliği’neuyum sağlamak amacıyla çıkarılan 4771 sayılı yasanınanadilde eğitime olanak tanıması nedeniyle öğrencilerhakkında beraat kararı verdi.

Aynı nedenle yargılanan Ömer Kaçmaz, Reşat Bağıç veAbdurrahim Demir adlı öğrenciler ise “PKK’ye yardımettikleri” iddiasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumedildiler. Öğrencilerin Eylül ayında yaptıkları temyizbaşvurusunda, aynı iddiayla yargılanan Zeynep Demir,Umur Aydın ve Ali Rıza Çiftçi adlı öğrenciler hakkındakiberaat kararının emsal kabul edilmesi istendi.

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe eğitim” içindilekçe veren Ahmet Turan ve Hamit Kaçak adlıöğrenciler, 24 Ekim günü Diyarbakır DGM’de yapılanduruşmada beraat etti.

11 Aralık 2001 tarihinde Diyarbakır’ın Çarıklı beldesinde“okullarda Kürtçe eğitim yapılması” için düzenlenenyürüyüş nedeniyle yaşları 11 ile18 arasında değişen 27çocuk hakkında “yasadışı örgüte yardım” iddiasıylaaçılan dava, 11 Haziran günü Diyarbakır DGM’debaşladı. Sanıkların yaşlarının küçük olması nedeniylebasına kapalı yapılan duruşmada iddianameninokunmasından sonra çocukların ifadesi alındı. AvukatTahir Elçi ise davanın Anayasa’ya ve Birleşmiş MilletlerÇocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu,jandarmanın yaptığı soruşturmada da CezaMuhakemeleri Usulü Yasası ile Gözaltına Alma ve İfadeAlma Yönetmeliği’ne aykırılıklar bulunduğunu söyledi.Elçi, çocukların slogan atmadıklarını olay günü İnsanHakları Haftası nedeniyle toplanan kalabalık arasındakaldıklarını belirtti. Dava 10 Eylül günü DiyarbakırDGM’de beraatla sonuçlandı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde 13 Şubat günü “Kürtçeeğitim için gösteri düzenledikleri” gerekçesiyle 7 kişihakkında açılan dava 19 Kasım günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM, Mehmet Atay, Faris Aslan, Süleyman

Aslan, Hüseyin Pekbay, Adnan Ağırman A.VahapAbandır ve Nadir Duran’ı “yasadışı örgüte yardımettikleri” gerekçesiyle 3 yıl 9 ay hapis cezasınamahkum etti.

Ankara DGM

Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe eğitim içindilekçe veren” 12 öğrenci hakkında açılan dava, 21Mayıs günü Ankara DGM’de başladı. Duruşmadadavanın tek tutuklu sanığı Selma Güzel tahliye edildi.Davanın 24 Temmuz günü yapılan duruşmasında esashakkındaki görüşünü açıklayan DGM Savcısı, “suçunkanıtları oluşmadığı” için beraat kararı verilmesiniistedi. Dava 5 Eylül günü yapılan duruşmada beraatlasonuçlandı. Davada, Selma Güzel, Nazım Duman, EylemTuna, Tuba Atakan, Mesut Çağlan, Gözlem Güleç,Kahraman Elaltunkara, Durmuş Doğuateş, Özen MeralUç, Serkan Erdoğan, Melih Gülgösteren ve DeryaCangöz adlı öğrencilerin TCY’nin 169. maddesi uyarıncacezalandırılmaları isteniyordu.

İçişleri Bakanlığı’na, “Kürtçe eğitim” için dilekçeverdikleri gerekçesiyle Yozgat E Tipi Cezaevi’ndebulunun 32 mahkum hakkında açılan dava 25 Eylülgünü beraatla sonuçlandı. Duruşmada, esas hakkındakigörüşünü açıklayan DGM Savcısı, “sanıkların ülkeyibölmeye yönelik faaliyetlerinin olmadığını” belirtti.DGM de “suç unsurları oluşmadığı” gerekçesiylesanıklar hakkında beraat kararı verdi. Davada herbiriPKK davalarından tutuklu ya da hükümlü olan Sinanİyit, Abdülkerim Asdlan, Abdulselam Süsin, AhmetMakas, Ramazan Kıran, Hüseyin Bozkurt, Halil Aksal,Osman Kapan, Bünyamin Altunel, Baran Gültekin,Diyaveddin Turhan, Mehmet Sait Dayan, Şükrü Karaca,Nizamettin Mahmutoğlu, Cahit Özlü, İkram Güren, İdrisÇalışkan, İzzettin Sayhan, İsmet Aydın, Halil Temel,Tehvit Yemez, Ramazan İldem, Davut Akgül, SüleymanTatar, Selim Erten, Selahattin Demir, Mehmet İleri,Yavuz İleri, Deniz İnan, Özel Katar, Mehmet Ayçiçek veMehmet Bakmaz hakkında TCY’nin 169. maddesiuyarınca hapis cezası isteniyordu. Ankara 2 No’luDGM’nin davaya ilişkin gerekçeli kararında şu ifadelereyer verildi:

“... Sanıkların İçişleri Bakanlığı’na hitaben müşterekenyazdıkları davaya konu dilekçede... özet olarak anadildeöğrenim hakkı taleplerine destek verildiğibelirtilmektedir. Dilekçe içeriğinde silahlı terör örgütüPKK’nin ismi zikredilmediği gibi, PKK örgütünüçağrıştıracak herhangi bir işaret veya ibare mevcutdeğildir. Bir hakkın dile getirilerek talep edilmesi, aynıtalepleri terör örgütünün de dile getirdiği iddiaolunarak terör örgütüne yardım edildiğini göstermez.Diğer bir anlatımla ‘kişinin fikri ne ise zikri de odur’mantığı ile varsayımına dayanılarak hüküm kurulamaz.

Ayrıca yasal bir hakkın talep edilmiş olması suçoluşturmaz. nitekim anadilde öğrenim ile ilgili Anayasave yasalarımızda yeni düzenlemeler yapılmış olup, bumeyanda... sanıkların üzerlerin atılı bulunan yasal

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

16 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 23: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından tüm sanıklarınatılı suçtan beraatlarına karar verilmiştir”.

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde “Kürtçe’ninseçmeli ders olarak okutulması” istemiyle dilekçeverdikleri için haklarında dava açılan Ali Demir, BurhanYeşilbaş, Ersin Urman ve Ömer Afşin adlı öğrenciler 14Mayıs günü Ankara DGM’de yapılan duruşmada beraatetti.

Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe eğitim”için dilekçe verdikleri gerekçesiyle 6’sı tutuklu 25öğrenci hakkında açılan dava 2 Mayıs günü AnkaraDGM’de başladı.

İzmir DGM

İzmir Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe eğitim”için dilekçe veren 10 öğrenci hakkında açılan dava 28Şubat günü İzmir DGM’de sonuçlandı. Hatip Aydın,Berivan Alataş ve Sanem Erdil adlı öğrencileri 3 yıl 9’aray hapis cezasına mahkum eden DGM, yedi öğrencihakkında ise beraat kararı verdi. Karar Eylül ayındaYargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. Kararda,dilekçe verme eylemiyle TCY’nin 169. maddesindebelirtilen “yasadışı örgüte yardım” suçunun oluşmadığı,öğrencilerin beraat etmesi gerektiği belirtildi. Dava yıliçinde sonuçlanmadı.

İzmir’in Menemen ilçesinde de “Kürtçe’nin seçmeli dersolarak okutulması” için dilekçe verdikleri gerekçesiyle7 kişi hakkında açılan dava 27 Mart günü başladı.Duruşmada HADEP Menemen İlçe Örgütü yöneticisiLokman Aydemir, Nihat Diner, Ramazan Çavak, İsmailSoysal ve Ercan Topuz tahliye edildi. Sanıklardan NurayHalisdemir ve Vahit Çakar’ın tutuksuz yargılandığı.davada sanıkların “yasadışı örgüte yardım ettikleri”iddiasıyla cezalandırılması isteniyor.

Malatya DGM

Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe’ninseçmeli ders olarak okutulması” için dilekçe verenöğrencilerden Mehmet Bal, Muhammed Demirtaş,Zeynep Köse, Evren Aras, İsmail Korkut, Numan Çelebi,Salih Çetin, Burcu Özcan, Erhan Kula, Hüseyin Demirci,Gülşen Aydın, Nesrin Gökalp, İdris Benek, Sinan Yavaş,Reşit Yazıcı, Hüseyin Aslan ve Ramazan Yıldırım 22Ocak günü “PKK’ye yardım ettikleri” iddiasıyla MalatyaDGM tarafından tutuklandı. Daha sonra serbestbırakılan öğrenciler, gözaltında tutuldukları 4 günboyunca “gözleri bağlı bir şekilde sandalyedeoturtulduklarını, konuşmalarının ve uyumalarınınyasaklandığını, sorgu sırasında kafalarının duvaravurulduğunu, gözlerine parmak sokulduğunu, cop vesopalarla dövüldüklerini” bildirdiler. Öğrencilerişkenceyi protesto etmek amacıyla açlık greviyaptıklarını belirttiler. Öğrenciler hakkında TCY’nin 169.maddesi uyarınca açılan dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Elazığ’da “Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması”amacıyla Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe verdikleri

için 30 Ocak günü tutuklanan öğrenci velileri HatunYılmaz, Fikriye Demirtaş ve Mukadder Uzun, MalatyaDGM’de 9 Nisan günü yapılan duruşmada tahliye edildi.Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

“Kürtçe eğitim” için Malatya İnönü ÜniversitesiRektörlüğü’ne dilekçe veren 35 öğrenci hakkındaaçılan davanın 16 Nisan günü yapılan duruşmasındatutuklu olarak yargılanan 13 öğrenci tahliye edildi.Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Erzurum DGM

“Kürtçe eğitim” için dilekçe verdikleri gerekçesiyleErzurum Cezaevi’nde bulunan 19 tutuklu ve hükümlühakkında açılan dava, 7 Mayıs günü beraatlasonuçlandı. İddianamede Mehmet Hanifi Demir, TufanErdal, İzzettin Bozkuş, Mehmet Emin Doğan, EbubekirYulu, Mecit Aladağ, Mehmet Aras, Zahir Tencik, KeremYükselir, Abdulkadir Altun, Ahmet Gerez, Mehmet EminKaradeniz, Salih Tikiz, Memduh Savaş, Cengiz Eker,Mustafa Ceylan, Mustafa Kemal Tunç ve HamitŞenol’un TCY’nin 169. maddesi uyarıncacezalandırılmaları isteniyordu.

İdari Soruşturma ve Davalar

TİHV’nin kampanya çerçevesinde üniversiterektörlüklerine verdikleri dilekçeler nedeniyleüniversite disiplin kurulları tarafından hakkında idariişlem yapılan öğrencilere ilişkin derlediği bilgiler şöyle:

Marmara Üniversitesi

Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması talebiyleMarmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçe veren 107öğrenci Üniversite Disiplin Kurulu tarafından çeşitlisürelerle okuldan uzaklaştırıldı. Kararı protesto etmekiçin 3 Nisan günü yapılan protesto gösterisinemüdahale eden polis 13 öğrenciyi gözaltına aldı.Gözaltına alınanlardan Şükran Alcu, Kadir İmrak, RıdvanAkgül, Rezan Öner, İbrahim Halil Soytürk, Şöhret Hanlı,Harun Ece, Hilayet Orman, Özlem Cihan, Engin Boltaş’ınadları öğrenildi.

Disiplin Kurulu kararıyla okuldan uzaklaştırılanöğrencilerden Mahfuz Arıtürk, Heval Altürk, ErkanÖzkan, Ruşen Mahmutoğlu, Necip Demirel, İhsan Polat,Hidayet Orman, Esra Aytaç, Rıdvan Akgül, MusaKarman, Hasan Alma, Şenay Acar, Cihan Erbaş, Kadirİmrak, Dalokay Şanlı, Engin Baltaş, Celal Emer, ŞükranAlcu, Şöhret Tanlı, Mahfuz Can, Veysel Bakır ve M. ŞefikArı, Mayıs ayında İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde iptaldavası açtılar.

Başvurularda, Yüksek Öğrenim Kurumları ÖğrenciDisiplin Yönetmeliği’nin 9/d maddesi uyarınca verilencezanın ağır olduğu ve telafisi mümkün olmayansonuçlar doğurabileceği vurgulandı. “Dilekçe vermeninAnayasa’nın 74. maddesinde düzenlendiği ifade edilendilekçede, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının KullanılmasınaDair Yasa’nın 7. maddesinin “Türk vatandaşlarınınkendileri ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 17

Page 24: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

konusunda yetkili makamlara yaptıkları başvurularınsonucu veya yapılmakta olan işlemin safahatıhakkında dilekçe sahiplerine en geç iki ay içinde cevapverilir” hükmünü taşıdığına dikkat çekildi ve kaydedildive “Gerek Anayasa gerekse 3071 sayılı yasa dilekçeniniçeriği ile ilgili bir sınırlama getirmiş değildir” denildi.

Çeşitli üniversitelerde dilekçe veren öğrencilerhakkında farklı uygulamaların gündeme geldiğianlatılan başvuruda “Hangi sebeple farklı uygulamayapıldığı da belirsizdir. Aynı şekilde dilekçe verenbirçok öğrenciye de neden disiplin soruşturmasıaçılmadığı, bunun ölçütünün ne olduğuanlaşılamamaktadır” denildi. Aynı fiile farklı cezalaruygulayan idarenin, ayrımcılık yasağını ihlal ettiği veidari işlemin hukukun eşitlik ilkesine aykırılık taşıdığıifade edilen başvuruda bir kişinin örgüt üyesi olupolmadığına idari makamların değil cezamahkemelerinin karar verebileceği hatırlatıldı.

Davaya bakan İstanbul 4. İdare Mahkemesi Haziranayında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yürütmeyidurdurma kararı şu gerekçeyle verildi:

“Disiplin cezasına konu olan dilekçe metniirdelendiğinde, ceza ve disiplin hukuku bakımından suçniteliği taşıyan herhangi bir ifade içermediği, davacınınsöz konusu dilekçeyi idareye verirken herhangi birşiddet veya protesto eylemini gerçekleştirmemesi,davacının bilim, kültür ve özgürlük ortamı olduğutartışılmaz olan üniversitenin bir üyesi olduğu veeyleminin bir kamu kurumundan anayasal ve yasaldilekçe hakkını kullanarak ‘bir istemde bulunma’ fiiliolması, davalı idarece bu davranışı nedeniyle davacınınyasadışı bir terör örgütüne yardım veya benzeridavranışlarda bulunduğu, ilgili hakkında suçduyurusunda bulunduğu veya ceza kovuşturmasıolduğu yolunda herhangi bir bilgi ve belgesunulmaması...”.

Üniversite Disiplin Kurulu tarafından okuldan bir aysüreyle uzaklaştırılan Bülent Kaya, Erkan Eryiğit, RezanÖner, Hamdullah Erdoğan, Yeter Şit, M. SalihDemirkaya, Deniz Cangöz, Serdar Kapan, SebahattinAltunkıran, Bayram Koç, Diyadin İnan, ÇağdaşSöylemez, Yılmaz Kurşun, Veysi Yiğit, Sinan Erdoğan,Harun Ece, Şenol Çekin, Saadet Yüksel, Cengiz Çiçek,Zeyni Kartal, M. Salih Turan, Esat Öznur, HamdullahUral, Güler İnce ve Faruk Uysal’ın kararların iptaliistemiyle İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde açtıklarıdavalarda ise yürütmeyi durdurma istemi reddedildi.

İstanbul Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi Disiplin Kurulu, Şubat ve Martaylarında yaptığı toplantılarda, Rektörlüğe dilekçeveren öğrencilerden 32’sine okuldan atılma, 38’sine ikidönem uzaklaştırma, 7 öğrenciye de bir dönemuzaklaştırma cezası verdi.

Okuldan atılan öğrencilerden Mustafa Yıldırım, HakanŞimşek, Mustafa Çalışkan, Nurşen Yalçın, M. Emin

Turan, Fatma Kıraç, Yeşim Sönmez, Sinan Güner, SalimÇakar, Yılmaz Melek, Torgay Dokak, Haşim Gülen,Nurettin Fırat, Yüksel Ekinci, Özgün Açıkalın, YavuzUçak, Yıldız Polat, Ruken Buket Işık, Münir Ay, AliTurgay, Mürsel Bek ile iki dönem uzaklaştırma cezasıalan öğrencilerden Nihat Turan, Cihan Özkan, ZekeriyaGözpek, Kenan Abi, Ömer Şahin, Cafer Arpacı, AbdüllatifGümüşgöz, Onur Zerk, Hamit Kapalıgöz, Halil Çadırcı,Lale Ünlü, Sıdıka Yeşimçürük, Nilay Yılmaz, Erol Ak,Rojda Alaç, Sabır Karasaç, Turan Atak, Osman Toprak,Übeyt Salim, Muzaffer Karadeniz, İlyas Erdem, ErcanBayraz, Ongun Yücel, Heval Bozbay, Murat Tokdemir,M. Halit Çölgeçen, Salman Suna, Ali Kaya, YükselKanmaz, Eşref Kazcı’nın İstanbul 4. ve 6. idaremahkemelerinde açtıkları iptal davalarında yürütmeyidurdurma kararı verildi.

Okuldan atılan Özcan Özsoy ve Mürsel Sargut’unİstanbul 6. İdare Mahkemesi’nde açtıkları davalardayürütmeyi durdurma talebi reddedildi.

Okuldan bir dönem uzaklaştırma cezası alan ÖzkanGüven, Gülten Erbaş, Selda Ekincioğlu, Engin Altun,Baran Karaca, Nuran Kaya ve Şükrü Akçadağ’ın açtıklarıiptal davaları ise 2002 yılında sonuçlanmadı.

Yıldız Teknik Üniversitesi

Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçe verenöğrencilerden 10’una çeşitli sürelerle okuldanuzaklaştırma cezası verildi.

Okuldan bir dönem uzaklaştırılan Eser Kurban, UfukDaşcan, Sefa Öztürk, Hasan Ekinci, Sayra Tayhan,Osman Demir ve M. Metin Doğrul’un İstanbul 3. ve 5.idare mahkemelerinde açtıkları iptal davalarındayürütmeyi durdurma kararı verildi.

Van 100. Yıl Üniversitesi

Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörlüğü’ne için dilekçeveren 24 öğrenci okuldan atıldı, 21 öğrenciye 6 ay, 387öğrenciye de 1 hafta okuldan uzaklaştırma cezasıverildi. Üniversiteden atılan 24 öğrenciden adlarıöğrenilenler şöyle: Mehmet Ali Ertaş, AbdurrahimAslan, Muhammed Gayrıanal, Yusuf Demir, YunusDemir, Figen Yardımcıel, Tekin Çakmak, Gülşen Varışlı,Sevda İldan, Mehmet Siraç Alp, Birkan Doğan, MehmetCan Diri, Cihan Ballıkaya, Yakup Şahin, Çetin Işık vePınar Barlas.

38 öğrenci Nisan ayında kararın iptali istemiyle VanBölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruyugörüşen Van İdare Mahkemesi Mayıs ayında yürütmeyidurdurma kararı verdi. Kararda, “Disiplinsoruşturmasıyla görevlendirilen kişi delilleri toplayıp,ilgilinin savunmasını aldıktan sonra kendi kanaatini debildirir şekilde rapor hazırlar. Raporu hazırlayankişilerin kurula katılarak oy kullanması disiplinhukukunda kabul edilemez.” denildi.

Haklarındaki disiplin cezalarının iptali istemiyle 171öğrencinin Van İdare Mahkemesi’nde açtıkları dava da

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

18 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 25: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

25 Eylül günü görüldü. Okuldan bir yıl uzaklaştırılan 16,bir dönem uzaklaştırılan 17 ve bir hafta uzaklaştırılan138 öğrenci tarafından açılan davada savunma yapanAvukat Fesih Kınav, üniversitede öğrenciler hakkındasoruşturmayı yürüten ve disiplin cezası verenkomisyonlarda aynı üyelerin görev yaptığını belirterekbu durumun Anayasa’nın 36. maddesindeki adilyargılanma hakkına aykırı olduğunu söyledi.Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararında özetleşöyle denildi:

“Disiplin cezasına konu olan dilekçe metniirdelendiğinde, disiplin hukuku bakımından suç niteliğitaşıyan herhangi bir ifade içermediği, davacının sözkonusu dilekçeyi idareye verirken herhangi bir şiddetveya protesto eylemini gerçekleştirmediği, davacınınbilim, kültür ve özgürlük ortamı olduğu tartışmasızolan üniversitenin bir üyesi olduğu, davalı idarecedavacının yasadışı bir terör örgütüne yardım veyabenzeri davranışlarda bulunduğunu ispatlayacakherhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı dikkatealındığında; dava konusu işlemin, “dilekçe vermeeyleminin dispilin suçu oluşturduğu” şeklinde ortayaçıkan sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğugörülmektedir.”

Ancak Üniversite Disiplin Kurulu, haklarındaki cezalarİdare Mahkemesi tarafından iptal edilen 175 öğrencihakkında, usul hatasını gidererek, Aralık ayında ikincibir kez çeşitli sürelerle uzaklaştırma cezaları verdi.Öğrenciler kararın iptali için bir kez daha İdareMahkemesi’ne başvurdu.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçeveren 52 öğrenciye iki dönem, 55 öğrenciye de birdönem okuldan uzaklaştırma cezası verildi.

Disiplin cezası alan öğrencilerden İskender Doğan,Nizamettin Yiğittekin, Zeynel Doğan, Ali Gül Berkpınar,Nurhan Şahin, Şilan Ülgen, Erdinç Altay, Beran Yalçın,Abdülbaki Yünli, Önder Bayındır, Mehtap Özsoy, AhmetDurman, İbrahim Yıldırım, Cuma Bozkurt, Ayşe RojdaŞendur, Hasan Ekincidir, Nevroj Ayduran, Ali BertanBora, Galip Aslan, Melek Aslan, Pınar Dölen, MehmetNur Ay, Erkan Şahin, Serkan Hallı, Mehmet Nesih Özen,Serdal Yalçın, Ahmet Sürer, Ruken Sarıhan, Latife Altun,Murat Ekinci, Emin Çetinkaya, Murat Oruç, Siam Eroğlu,Ergin Koç, Mert Tezcan, Maruf Kurt, Şilan Melek, BoraBarlas, Onur Çeliker, İbrahim Köroğlu, MustafaKorucuoğlu, Şan Ararat Halis, Fehmi Bozkurt, ÜmitDede, Deniz Akdağ, Kenan Direk, Nazım Ünal Yılmaz’ınEskişehir İdare Mahkemesi’nde açtıkları iptal davalarıreddedildi.

Öte yandan Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde 6 Kasım2001 tarihinde YÖK’ü protesto gösterisi düzenleyenöğrencilerin okuldan uzaklaştırılması nedeniyle 25Ocak günü sessiz gösteri düzenleyen öğrencilerdenGözde Mollaibrahimoğlu, Mustafa Karadağ, Nuray

Büyücek, Özgür Cihan Tıknazoğlu ve Pınar Çelikhakkında da okuldan atılma cezası verildi. Pınar Çelik’inkararın iptali istemiyle açtığı davada Danıştay 8.Dairesi, Ekim ayında yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Diyarbakır Dicle Üniversitesi

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçe verenöğrencilerden Ahmet Turhan 1 yıl, Abdurrahim Demir,Hamit Koçak, Reşat Bağcı ve Ömer Kaçmaz 6’şar ay,Kasım Kenan ve Mehmet Tanrıkurt 1’er hafta süreyleokuldan uzaklaştırıldılar.

Ahmet Turhan, Abdurrahim Demir ve Hamit Koçak adlıöğrencilerin kararın iptali istemiyle yaptığı başvuruyuAralık ayı sonlarında görüşen Diyarbakır Bölge İdareMahkemesi davalarda yürütmeyi durdurma kararıverdi.

Mahkeme’nin emsal nitelikli kararında özetle şöyledenildi:

“Davacıya ceza verilmesine dayanak olunanyönetmelik hükmünde dil, ırk, renk, din ve mezhepaçısından kutuplaşmalara yol açıcı faaliyetlerdebulunmanın bir veya iki yarıyıl YükseköğretimKurumu’ndan uzaklaştırma cezasını gerektirdiğiaçıklanmıştır.

Davacının anadili olduğu anlaşılan Kürtçe’nin seçmeliders olması talebinin ‘kutuplaşmalara yol açıcı nitelikte’bir davranış olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

İnsanlık kendi doğasının bir sonucu olarak ırklara(beyaz, sarı, siyah), ırklar milletlere, milletler alt kültürgruplarına bölünmüştür. (....) Her millet veya etnikkimlik kendini diğerlerine göre tanımlamasını mümkünkılan tarih, dil, kültür, din, coğrafya vb. ortak değersistemlerine veya unsurlarına sahiptir. Bu sayılanlararasında ‘millet’ veya etnisiteyi en somut bir biçimdeifade eden ‘kültür’ ve ‘dil’dir. Ancak dil, milleti veyaetnik kimliği tarifte kültüre nazaran daha merkezi biröneme sahiptir. Zira bir millet veya etnik grup, dinini,coğrafyasını diğer değer sistemlerini değiştirmekle millivarlık veya kimliğini kaybedemeyebileceği halde, kendiöz dilinin yerine başka bir dili ikame etmekle kendivarlığını kolayca kaybedebilir. Tarih dilini kaybeden birçok ulusun varlığını devam ettiremediği konusundainsanlığa çok çarpıcı bilgiler sunmaktadır. Mesela Turani(Türki) toplumlardan olan Hunlar, Hazarlar, Kumanlar,Peçenekler, Bulgarlar, Cermen, Slav ve Fin-Macartoplumları içinde erimiş Tabgaçlar, Naymanlar, Çin veMoğol toplumları içinde erimiş, anılan Türk topluluklarıiçlerine girdikleri kavimlerin zaman içinde dillerinibenimsemekle Turani (Türki) kimlik ve karakterlerinikaybetmişlerdir. Bir dilin tarih sahnesinde varlığınısürdürebilmesi, o dilin yazılı bir dil olma niteliğinikazanması, edebiyatını oluşturarak gelişipzenginleşmesiyle mümkün olabilir. İnsan olarak herferdin yaşama hakkının olduğu nasıl inkâr olunamazsa,dillerin de yaşama ve yaşatılma hakkının olduğununkabulü gerekir.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 19

Page 26: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Resmi otoritelerin tanıdığı diller dışındaki dillerinöğrenilmesinin veya konuşulmasının kısıtlamalarınımeşru gören bir yaklaşım totalist bir anlayışıdoğurur.Böyle bir tavır, insanlığın ve diğer canlılarınvaroluşunu inorganik maddenin kendiliğinden organikmaddeye dönüşme kabiliyetinin tabii bir neticesi olarakgören maddeci felsefe ve bilimsel kuramların (...)tabiata atfettikleri belirleyicilik karşısında haklı vemakul olamayacağı gibi tabiatı, tabiat üzerindeyaşayan canlıları ve insanlar ilahi bir iradenin zuhuruolarak gören mistik yaklaşım karşısında da makulnitelikte değildir.

Diğer taraftan hukuk, özüne ve karakterine uygunbiçimsel (formel) yapısı nedeniyle toplumsal fiziksel vetabii olay ve olguları kuşatma tanımlamayeteneğinden mahrumdur. Bu alanlar çeşitli bilimdisiplinlerinin çalışma sahalarını oluşturmaktadır.

Hukuk kültürel değerlerin neler olduğu ve nelerin sözkonusu kültürün öz kendi malı olduğuna karar vermez.Bu alan tamamen toplumbilimine aittir. Hukuk ancakkamu düzenini tanımlayabilir. Çünkü kamu düzenikavramı hukuksal bir kavramdır.

Muhakkak ki insanoğlunun kendi çevresi ve bütüntabiat üzerinde yararlanmak amacıyla tasarruftabulunma yetkisi vardır. Bu yetki doğal ve doğuştankazanılan yaradılışa bağlı bir yetkidir. Bu nedenle insantarafından çevresine kendi ihtiyaçları nedeniyle yaptığıetki de doğal ve meşrudur. Ancak bu doğallığın vemeşruiyetin de bir sınırı olduğunun bilinmesi gerekir.Tabiat ve insanın yakın çevresi insani iradeye ramolurken, tabiata onun içinde bulunduğu ekolojikdengeye hiçbir zarar verilmemelidir. (...) “Biz dünyayıatalarımızdan miras almadık, gelecek kuşaklardanödünç aldık” diyen Kızılderili atasözü, bu insaniyükümlülüğü veciz şekilde ifade eder.

İnsanlık âleminin birer ayrı birimi niteliğinde olanmilletlerin veya etnik unsurların varlığını devamettirmelerini mümkün kılacak insani bir üniversalzeminin oluşturulması da bir bütün olarak ‘insanlığınkendi bütününün sahip olduğu doğal yapınınkorunması’ için gerekli olan ve tüm toplumlara (millet,etnik kimlik) düşen doğal bir görev ve sorumluluktur.Aksi bir düşünceyle, büyük toplumsal birimlere,küçüklerinin iltihakını gerekli gören ya da mümkünkılan bir anlayış ve bu yönde kullanılan bir iradeinsaniyetin sahip olduğu tabiata, haklı ve meşruolmayan bir müdahale anlamını taşır. Zira, insanlığınfarklı toplumsal öbeklere ayrılması, insani bir iradeninsonucu değildir.

O halde onun tabiatını ve bileşimini değiştirmeyekalkışmak da hiçbir toplumun hakkı olamaz. Tabii vehaklı olmayan müdahaleci bir iradenin dayanacağı yer‘toplum mühendisliği’dir. Toplumları şekillendirme vemuayyen bir yapıya uydurma demek olan ‘toplummühendisliğini’ insan hakları ve hukukun üstünlüğükavramlarıyla bağdaştırılamaz.

Herhangi bir kimsenin kimliğini ve kişiliğinin bir ve enönemli parçası olan anadilini (bilimsel bir şekilde)öğrenmesini mümkün kılacak bir eğitim ve öğretimhizmetini ilgili kamu kurumu veya kuruluşundan talepetmesinde yanlış bir yön görülemez.

Böyle bir talebin din, dil, ırk, renk ve mezhep açısındankutuplaşmalara yol açacağı endişesi de şayan-ı kabuldeğildir. Zira anadili Kürtçe olduğu anlaşılan davacı ilediğer dilekçe sahiplerinin disiplin cezasına konu edilenbu eylemleri nedeniyle anadili Türkçe olan Türkvatandaşları arasında herhangi bir sürtüşme ve gerilimdoğmamıştır.

Hukuk kültürel değerlerin neler olduğu ve nelerin sözkonusu kültürün kendi öz malı olduğuna kararveremez. Bu alan tamamen toplum bilimi olansosyolojiye aittir. Hukuk ancak kamu düzeninitanımlayabilir. İnsanlığın farklı toplumsal öbeklereayrılması insani bir iradenin sonucu değildir.

O halde onun tabiatını ve bileşimini değiştirmeyekalkışmak da hiç bir toplumun hakkı olamaz. Tabii vehaklı olmayan müdahaleci bir iradenin varıpdayanacağı yer ‘Toplum mühendisliği’ kavramıdır.Toplumları şekillendirme ve bir yapıya uydurma demekolan toplum mühendisliği insan hakları ve hukukunüstünlüğü kavramıyla bağdaştırmaya imkan yoktur.”

Afyon Kocatepe Üniversitesi

Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçe veren 38öğrenciye iki dönem, 7 öğrenciye 1 dönem, 4öğrenciye de bir ay süreyle okuldan uzaklaştırmacezası verildi. Öğrencilerin disiplin cezalarının iptaliistemiyle Denizli İdare Mahkemesi’ne yaptıklarıbaşvurular reddedildi.

Çukurova Üniversitesi

Adana Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçeveren 1037 öğrenci hakkında açılan soruşturmaHaziran ayında tamamlandı. Çukurova ÜniversitesiDisiplin Kurulu, 21 öğrencinin okuldan atılmasına kararverdi. 66 öğrenci bir ya da iki yarıyıl okuldanuzaklaştırıldı. 100’den fazla öğrenciye ise kınamacezası verildi.

Disiplin cezası alan 87 öğrencinin yürütmenindurdurulması talebiyle Adana 2. İdare Mahkemesi’ndeaçtıkları dava Eylül ayında sonuçlandı. Mahkeme, davadosyasındaki gözaltı ve DGM ifade tutanaklarınınincelenmesi sonucu yürütmeyi durdurma şartlarınınoluşmadığı gerekçesiyle talebi reddetti.

Mahkeme üyesi Mustafa Arslan ise gözaltı ve DGMifade tutanakları arasında Tıp Fakültesi öğrencisiHamza Aktaş’a ait ifade tutanaklarının yer almadığı içinkarara muhalefet şerhi koydu. Aktaş, söz konusu ifadetutanaklarının getirilerek incelenmesinden sonra birkarara varılmasını istedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

20 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 27: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Aktaş’ın avukatı Pınar Gül müvekkilinin ne polistarafından gözaltına alındığını, ne de DGM’de ifadeverdiğini belirterek kararın bozulması için Adana Bölgeİdare Mahkemesi’ne başvurdu.

Adana 1 ve 2 No’lu idare mahkemeleri, okuldan atılan4 ve çeşitli sürelerle okuldan uzaklaştırılan 49öğrencinin yaptığı başvuruda Kasım ayında yürütmeyidurdurma kararı verdi. Kararlarda “dilekçe vermeninanayasal bir hak olduğu” ve “üniversite yönetimininverdiği cezaların hukuka uygun olmadığı ve cezanıntelafisi imkansız zararlara yol açacağı” belirtildi.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi

18 Mart Üniversitesi Disiplin Kurulu, rektörlüğe dilekçeveren öğrencilerden Muharrem Çıplak, Çiğdem Demir,Celal Coşkun, Bülent Levent Güven, Kadir Kısa, MehmetÇimen, Zakir Demir, Erdal Arslan, Seyit Ahmet Atmaz,Ayson Çolak, Gülüzar Doğan, Hüseyin Balcı, MuhteremMur Erdoğan, Ceren Akbayır, Cemil Asıl, Zeynep İnağ,Ferhan Yıldız, Şehmus Güler, Lokman Konak, ÖzcanÖzgül, Ozan Metlioğlu, Ferhat Sezgin, Meltem Aydın,Veli Erdal ve Yadigar Acar’ı birer ay; Şirin Akın, KemalYiğit, Serpil Baran Demir, Osman Çelikay, Abdullah Asıl,Mücahit Kara, Buluş Giyik, Abdulbaki Kardaş, MuratÇekiç, İsmet Şahin, Gazi Değirmenci, Serap Atak, AliOğuz, Erdal Gürer, Özcan Kıyak, Sadi Tanrıverdi, CerenAkbayır, Ozan Metlioğlu, Erdal Özalp, İlker Ateş veBeyler Erkmen birer dönem okuldan uzaklaştırdı.

21 öğrencinin haklarında verilen cezaların iptaliistemiyle Bursa 1. ve 2. idare mahkemelerine yaptıklarıbaşvurularda yürütmeyi durdurma talebi reddedildi.

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğü’nedilekçe veren 251 öğrenciye bir ay, 57 öğrenciye birdönem, 3 öğrenciye bir yıl okuldan uzaklaştırma cezasıverildi. 9 öğrenci ise okuldan atıldı. Öğrenciler kararıniptali istemiyle Adana İdare Mahkemesi’nebaşvurdular. Mahkeme “Prof. Dr. HayrettinOcakverdi’nin hem Soruşturma Kurulu’nda hem deDisiplin Kurulu’nda yer almasının hukuka aykırıolduğu” gerekçesiyle, okuldan atılan Çetin Oral adlıöğrenci hariç, tüm öğrenciler hakkında verilen cezalarıiptal etti.

Diğerleri

İnönü Üniversitesi’ne dilekçe veren öğrencilerden20’sinin okulla ilişiği kesildi; 14 öğrenciye de bir yıluzaklaştırma cezası verildi.

Kocaeli Üniversitesi Disiplin Kurulu, Nevruze Şanlı,Azat Mete, Sonay Bakıray, Ulaş Yılmaz, Yücel Kırbaş,Sadık Eryılmaz, Ercan Can, Engin Söylemez, GültenPolat, Bülent Onur, Osman Arga, İbrahim Aslan veSelim Cantürk adlı öğrencilere birer dönemuzaklaştırma cezası verdi. Öğrencilerin Sakarya İdareMahkemesi’nde açtıkları iptal davalarında yürütmeyidurdurma kararı verildi.

Balıkesir Üniversitesi’nde Mehmet Fatih Aykoz, ÖzelÇaylak ve Sinan Arga adlı öğrencilere Nisan ayındaikişer dönem uzaklaştırma cezası verildi. ÖğrencilerinBursa İdare Mahkemesi’nde açtıkları iptal davalarındayürütmeyi durdurma talebi reddedildi.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçeveren Şeyma Kantarcı, Evren Çoban, Derya DenizPaklayıcı ve Halil Kaplan adlı öğrencilere çeşitlisürelerle uzaklaştırma cezası verildi.

Sakarya Üniversitesi’nde de 4 öğrenciye ikişer dönemuzaklaştırma cezası verildi.

Kürtçe Adlara Yönelik Engellemeler

İçişleri Bakanlığı tarafından 2001 yılı sonundayayınlanan gizli ibareli bir genelgede çocuklarınaKürtçe ad verenlerin saptanması ve bildirilmesi istendi.Genelge uyarınca Kürtçe adlara yönelik engellemler2002 yılında artarak devam etti. TİHV’nin derlediğibilgilere göre yıl içinde, “çocuklara verilen Kürtçeadların iptali istemiyle” 76 dava açıldı.

Kürtçe adlara yönelik engellemeler devam ederkenKültür Bakanı Hüseyin Çelik, 25 Kasım günü yaptığı biraçıklamada çocuklara, “anlamı düşmanlık içermeyenher türlü adın konulabilmesi gerektiğini” söyledi. Çelikşöyle konuştu: “Neden Berivan gibi isimler olmasın ki?Sonuçta terminatör gibi düşmanlığı da çağrıştırmıyor.Yani bir isim, kulak tırmalamadıktan, düşmanlığıçağrıştırmadıktan sonra tiyatro oyununda da yeralabilir, nüfus cüzdanında da. Bakın, Berivan bir şarkıyave diziye de ismini vermiş. İsmin Kürtçe olması sakıncadoğurmaz.”

Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu da 23 Kasımgünü yaptığı açıklamada baronun Kürtçe adlarınnüfusa kaydedilmemesi ilgili olarak başvuranlarahukuki destek vereceğini bildirdi. Tanrıkulu, “1970’lerdeve 1980 darbesinden sonra Kürtçe isim konusundaciddi sorunlar yaşanmıştır. 12 Eylül döneminde yasakadlar listesi gönderilmiştir... 1990’lı yıllarda bu sorununfiili olarak çözülmüş göründüğü sırada özelliklejandarma kaynaklı sıkıntılar yaşanmaya başlandı.Yasaklı isimler listeleri tekrar gündeme geldi. Yargıtay2000 yılında bir karar ile bu soruna son noktayıkoymuş ve ‘çocuğa isim verme anne ve babanınyetkisi altındadır’, demiştir” dedi. Yargıtay’ın kararınarağmen yönetmelikler ve genelgeler ile yeni sorunlarçıkarıldığını belirten Sezgin Tanrıkulu, NüfusKanunu’nda nüfus memurluğuna herhangi bir takdirhakkı tanınmadığına belirterek şöyle devam etti:“Nüfus müdürü çocuğa istenilen ismi koymakzorundaydı. Sadece durumu savcılığa bildirmekzorunluluğu vardı. Şimdiye kadar uygulama buyöndeydi. Yeni yönetmenlik ile yetkinin valiliklereverilmesi, nüfus müdürlüğüne daha fazla karar hakkıtanındığını gösteriyor. Bu uygulamalar yasaya aykırıdırve bunlarla ilgili gerekli girişimleri yapacağız”.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 21

Page 28: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Engellenen İsimler ve İptal Davaları

2001 yılı sonunda İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığıgenelgede şöyle deniliyordu:

“1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 16/4 maddesi ‘Millikültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve âdetlerimizeuygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adlarkonulamaz’ hükmünü getirmiş ve bu hallerde ne yoldaişlem yapılacağı da nüfus hizmetlerine ait kuruluş,görev ve çalışma yönetmeliğinin 77/2 maddesindegösterilmiştir. 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 16/4maddesine aykırılığı nüfus müdürlüklerince açık vekesin bir şekilde bilinse dahi bakanlığımızgenelgelerinde belirtildiği gibi, doğum tutanağıistenilen isimle aile kütüğüne tescil edilerekbakanlığımız görüşü istenecektir. Konuya ilişkinbilgilerinizi ve gereğinin bu yolda yapılmasını ricaederim.”

Genelgenin ardından Diyarbakır Jandarma BölgeKomutanlığı’nın 600 adlık bir liste hazırlayarakDiyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiğibasında yer aldı. Çocuklarına Kürtçe ad koyanlarhakkında dava açılması istenen yazıda, “Kürtçe adkoyma talebinin PKK’nin siyasallaşma için önünekoyduğu hedeflerden biri olduğu” belirtilerek “Kürtçeadlarda ısrar edenlerin PKK doğrultusunda hareketettiği” ileri sürüldü.

Bunun ardından Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde JandarmaKomutanlığı’nın ilçe nüfus müdürlüğünde yaptığıincelemede, Meydan, Uğrak, Üzümlü, Bozoba ve Çavlıköylerinden yedi ailenin çocuklarına Berivan, Zilan,Rojda, Baver, Welat, Serhat, Kendal, Zinar, Hebun,Baran, Rojhat, Agit, Zelal ve Zozan adını verdiklerisavcılığa bildirildi.

İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından 21 Aralık 2001tarihinde Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suçduyurusunda, 21 çocuğun adının “PKK’nin militanlarınaverdiği kod adlar olduğu” ileri sürüldü. Bunun üzerinehazırlanan iddianamede, 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun16. maddesinin “Çocuğun adını anne babası koyar,ancak milli kültürümüze, ahlak kurallarına, örf veâdetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu incitenadlar konulamaz’ hükmü içerdiği belirtilerek, şöyledenildi: “Davalıların çocuklarına verdiği yukarıdabelirtilen adlar, PKK’nın kendi mensuplarına verdiği kodisimler olduğu, bu isimlerin milli kültürümüze, örf veâdetlerimize uygun düşmediği ve kamuoyunu incitenisimler olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle isimlerin anılankanun uyarınca değiştirilmesi talep olunur.”

16 Nisan günü Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi’ndebaşlayan davaya, kendi adı da Kürtçe olan hâkimŞirvan Ertekin baktı. Duruşmada söz alan Avukat FıratAnlı, Yargıtay içtihatları1 uyarınca böyle bir davanınaçılmayacağını belirterek, “Rojda” adının “Türk örf veadetlerine aykırı olmadığına” dair Yargıtay 18. HukukDairesi’nin 1992/1351 sayılı kararını mahkemeye verdi.

Mahkeme, “adların Türk milli kültürüne, ahlakkurallarına, örf ve adetlerine uygun olupolmadıklarının” Türk Dil Kurumu’na sorulmasına kararverdi.

Dava 21 Mayıs günü sonuçlandı. Duruşmada Türk DilKurumu tarafından mahkemeye gönderilen yazıokundu. “Baver”, “Serhat” ve “Baran” adlarının Farsçaolduğu, “Zilan”, “Berivan”, Velat”, “Rojda”, “Kendal”,“Zınar”, “Rojhat”, “Agit”, “Zelal”, ve “Zozan” isimlerininise Türkçe olmadığı kaydedilen yazıda, adların Türk adverme adetlerine uymadığı ifade edildi. Ancak,Mahkeme davanın usul yönünden reddine karar verdi.

Davanın reddine ilişkin gerekçeli karar Haziran ayındaaçıklandı. Gerekçeli kararda, “kişiliğin ayrılmaz vevazgeçilmez bir öğesini oluşturan” ismi özgürce seçmeve taşıma hakkının olduğu ve bunun Anayasa’dankaynaklandığı belirtildi. İsim verme hakkının 1587 sayılıNüfus Yasası’nın 16. maddesi uyarınca ana ve babayatanındığı anlatılan kararda, yasal sınırlama dışında biradın çocuğa konulması halinde vatandaşın idare ileilişkilerini düzenleyen genel kuralların bulunduğu, ilgiliidari merci ve idari yargı yoluna başvurulması gerektiğiifade edildi.

Kararda, “İsmin sırf yabancı (Farsça, Arapça) kökenliolmasının Medeni Kanun’un 26. maddesi anlamındahaklı sebep teşkil etmeyeceği ve bu durumun kamuvicdanını incittiğinden bahsedilmez. Kaldı ki, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 7 Nisan 1987 tarih, 3766 karar sayılıilamında da belirtildiği üzere, 1587 sayılı NüfusYasası’nın 46. maddesinde cumhuriyet savcısınaverilen dava açma yetkisinin, yanlış veya gerçeğeaykırı olan kaydın düzeltilmesi, yanlış olanın yerinedoğru adın yazılması ile sınırlıdır. Yoksa dava açmayetkisinin bireyin kazanılmış adının iptali amacınayönelik değildir. Davamızda her ne kadar ‘isimlerindüzeltilmesi’ ibaresi kullanılmış ise de adların gerçeğiyansıtmadığı, yahut yanlış yazıldıklarına dair bir iddiabulunmuyor. Davaya konu adların yasadışı örgütünkullandığı kod isimler olması sebebiyle, milli kültüre,örf ve adetlere uygun düşmediği ve kamuoyunuincitici mahiyette olduğu gerekçesine dayandırılmıştır.İsimlerin yanlış ve gerçeğe aykırı olduğunun iddiaedilmediği, bu halde davanın adın ‘düzeltilmesine’ilişkin değil, ‘iptaline’ yönelik bir davadır. Cumhuriyetsavcısının adın iptaline yönelik böyle bir dava açmayayetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır” denildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

22 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

1 Kürtçe isimlerle ilgili daha önce de onlarca mahkemede dava

açılmıştı. 1989 ve 1992 yılında Berfin ve Rojda adları yerel mahkemeler

tarafından iptal edildi. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 1989/1520 sayılı

kararında şöyle denildi: “İsim, kişiye sıkı sıkıya bağlı şahsi haktır. Hiçbir

kişi veya kurum, kişinin rıza ve muvafakati olsa da bu hakka

dayanarak taşınan bir ismi iptal edemez. Kişiyi isimsiz bırakamaz.

Böyle bir işlem, mahkeme kararına da konu olamaz.”

Yargıtay 18. Dairesi’nin 1992/1351 sayılı kararında ise “Anayasamızın 2.

maddesinde belirtilmiş olduğu üzere, insan haklarına saygılı bir hukuk

devleti olan ülkemizde böyle bir davanın açılması söz konusu olamaz.

Kanunda da bu tür davaya yer verilmemiştir” denildi.

Page 29: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Dicle Cumhuriyet Savcılığı, kararın bozulması istemiyleYargıtay’a başvurdu. Temyiz dilekçesinde “davanın birisim düzeltme davası olduğu” belirtildi ve mahkemenindavanın esasına girerek davalıların isimlerinin anılanyasaya aykırı olup olmadığının belirlenmesi gerektiğikaydedildi.

Ardahan’da çocuklarına Kürtçe “Rojin”, “Rojhat” ve“Berivan” adı vermek isteyen Koç ve Akcan ailelerihakkında Nisan ayında soruşturma açıldı. İlksoruşturma Bayramoğlu köyünde yaşayan KocalakKoç’un yeni doğan oğluna Rojhat ismini vermekistemesi üzerine açıldı. Ardahan Nüfus Müdürlüğü’ne

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 23

İsimsiz/Doç. Dr. Mithat Sancar (Radikal-5 Mart 2002)

Nobel edebiyat ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago, “Bütün İsimler” isimli romanına şu epigrafla başlar:

Sana verilen ismi biliyorsun, bilmediğin sahip olduğun isim.

19 Şubat 2002 tarihli Cumhuriyet’in “Kürtçe isme takip” başlıklı haberini okuyup, İçişleri Bakanlığı’nın “Kürtçe isim eylemi”konusunda valiliklere gizli bir genelge gönderdiğini öğrenince, bu sözlerin Kürtlerin dilinden şu haliyle döküldüğünü duyar gibioldum:

Bana verilen ismi biliyorsun, bilmediğin sahip olduğum isim.

Evet, “Kürtçe seçmeli ders”ten sonra, şimdi de “Kürtçe isim” eylemi “gündem”de. “Gündem”i tırnaklamamın nedenini açıklamamçoğumuza gereksiz gelebilir, ama yine de buna bir-iki cümlelik açıklamayı kimse fazla bulmaz herhalde. MGK’nın “Kürtçeseçmeli ders” konusundaki tavrını bildirmesinden bu yana, bu tür meseleler genel kamuoyunun demokratik tartışma nesnesiolma anlamında gündemden tam anlamıyla düştü; asayiş tedbirleri nesnesi olma anlamında devletin gizli gündemine hapsoldu.Öyle ki, büyük gazetelerin hiçbiri konuyu haber değerinde görmedi. Cumhuriyet’ten öğrendiğimize göre konu şu:

“İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen imzasıyla 81 il valiliğine gönderilen genelgede, il ve ilçe nüfus müdürlüklerinin çocuklarakonulan Kürtçe isimler konusunda uyarılması istendi. Kürtçe isimde ısrarlı olanların bakanlığa bildirilmesi istenen genelgeüzerine, nüfus müdürlükleri vatandaşların bu konudaki taleplerini geri çevirmeye başladı.”

Haberde, Bakanlığın, Kürtçe isim taleplerinin PKK tarafından başlatılan kampanyanın bir unsuru olduğu tespiti üzerine hareketegeçtiği de vurgulanıyor.

Kürtçe konuşmanın yasaklanması gibi, Kürtçe isimlere ambargo konması uygulamasını da çoğu kimse doğrudan 12 Eylül’lebağlantı içinde hatırlar ve düşünür. Bu durumun anlaşılır bir yanı bulunmakla beraber, gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu dabelirtmek gerekir. Meselenin evveliyatına ilişkin belirlemeyi, bu yazının iskeletini oluşturan aşağıdaki verilerin tamamınıkendisinden aldığım, dolayısıyla yazının gerçek mimarı olan çok sevgili dostum Sezgin Tanrıkulu’nun notlarından aktarmakistiyorum: Kürtlerin, kendilerine kendi dillerinden isim koyması, devletle tanışmalarından bu yana hep sorun olmuştur. Sorun,bütün vatandaşların soyadı almalarını gerektiren 1934 tarihli “Soyadı Kanunu” ve aynı tarihli “Soyadı Nizamnamesi” ilebaşlamıştır. Bu Nizamnameden sonra nüfus kayıtlarına geçirilen soyadlarının önemlice bir kısmı, dönemsel - geleneksel olarakaşiret düzeni içerisinde yaşayan Kürtlerin kendi tercihi olmamıştır. Kürtlerin yaşadığı bölgede, Cumhuriyetin diğer bölgelerinenazaran, hemen hemen her ilçede bazen birden çok ailede “Türk”, “Türkoğlu”, “Türkekul” gibi soyadlarına sıkça rastlanmasıbunun çarpıcı göstergesidir.

İsim sorununun güncel hukuksal kaynağını ise, 1972 tarihli “Nüfus Kanunu”nun 16. maddesinde yer alan “millî kültürümüze,ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adlar konulamaz” hükmünde yatmaktadır. “NüfusHizmetlerine ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği”nin 77.maddesi de, bu esaslara aykırı isimler konulmuşsadeğiştirilmesinin isteneceğini, buna rağmen nüfus kütüğüne yazılmışsa değiştirilmesi için dava açılmak üzere durumunCumhuriyet Savcılığına bildirileceğini hükme bağlamaktadır. Kürtçe isim yasağı uygulamaları, geçmişte de bugün de bu isimlerin“millî kültürümüze” ve “örf ve adetlerimize” uygun düşmediği gerekçesine dayandırılmaktadır. Çeşitli tarihlerde muhtelifyerlerdeki ilk derece mahkemeleri de isim yasağı anlamına gelen isim değişikliği kararlarını da bu gerekçelerletemellendirmişlerdir. İçişleri Bakanlığı’nın son genelgesinde de yine zikrettiğimiz hükümlere atıf yapılmıştır.

Aslında Kürtçe isim konusundaki resmi tutum, 90’ların başından itibaren, özellikle de dönemin Başbakanının “Kürt realitesi”nintanındığına ilişkin ünlü beyanından sonra, giderek daha az gürültülü bir hal almıştı. Bu gelişmeyi yargı kararlarında da izlemekmümkün. Örneğin, “Berfin”, “Nuşin” gibi isimler yerel mahkemelerce “millî kültür” ve “örf ve adetler”e aykırı bulunarak iptaledilmiş, ancak bu kararlar Yargıtay 3. Dairesi tarafından bozulmuştur (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin, Esas 1986/5558, Karar1986/8433 ve 22.09.1986 Tarih, Esas 1988/11737 Karar 1989/1520 ve 09.02.1989 Tarih sayılı kararları).

Kuşkusuz yargı düzlemindeki en önemli gelişme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bundan tam iki yıl önce verdiği kararlayaşanmıştır. Karara konu olayda Bitlis’in Güroymak ilçesinde bir baba, 1992 doğumlu kızının aile içinde ve çevresinde ‘Mizgin’adıyla bilinip tanındığını ileri sürerek nüfusta yazılı ‘Hatice’ adının ‘Mizgin’ olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmıştır.Mahkeme, çocuğun adının değiştirilmesini gerektiren haklı nedenlerin bulunmadığı, ayrıca Türk dilinde olmayan ve birbirine zıtanlamlar içeren ‘Mizgin’ sözcüğünün ad olarak verilmesinin millî kültüre, örf ve adetlere uygun düşmeyeceği, kamu vicdanınıinciteceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, davacı hükmü temyiz etmiştir.

Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozmuş, fakat yerel mahkeme kararında direnince,konu Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna (HGK) intikal etmiş, HGK yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bulmayarakbozmuştur. Bu kararın gerekçesinde, “millî kültür” ve “örf ve adet” kavramlarının “Türk etnisi” ile daraltılmış algılanışı yerine,

Page 30: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

epeyce temkinli bir tarzda da olsa demokratik çoğulculuğa kapıları açan ülkesel-toplumsal-tarihsel bir yorumu esas alınmıştır.Gerekçenin önemli bölümlerini olduğu gibi aktaralım:

“Nüfus Yasasının 16. maddesi Türk dilini yabancı sözcüklerden korumak arındırmak amacıyla değil, millî kültüre, ahlakkurallarına, örf adetlere uymayan adların konulmaması için getirilmiştir. Doğu ve Güneydoğu sadece belli etnik kökenlilerin değilülkemiz gerçekliğinde var olan çeşitli etnik kökenli insanların yaşadığı vatanın bir bölümüdür. Toplumun en küçük birimi olanaile ve onu oluşturan bireylerin toplumun içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve kültürel dokulardan örf ve adetlerdenetkilenmesi yadsınamaz bir gerçektir. O nedenle bireyin kendi yapısı içerisinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Dahası bireyinbölgeye özgün şekillenmesi de göz ardı edilmemelidir. Gerçekte de kökleşmiş bu oluşumun mili kültürümüzün, örf veadetlerimizin bir parçasını oluşturduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Nitekim ülkemizdeki kişi adlarının Türkçesözcükler yanında daha çok tarihi süreç içinde millî kültürümüze ve geleneklerimize yerleşmiş bulunan Arapça ve Farsça gibiyabancı sözcüklerden türemiş oldukları bilinen bir gerçektir. (...) Millî kültürümüzü oluşturan, örf ve adetlerimize kaynak olantarihi geçmişimiz ile çağdaş toplumsal yaşamımızın gerekleri dikkate alındığında ‘Mizgin’ sözcüğünün salt yabancı (Farsça)kökenli olması ve Türk dilinde değişik anlamlara gelmesi kişiye ad olarak verilmesine engel oluşturmayacağı gibi, bunu kamuvicdanını inciteceğinden söz edilemeyeceği cihetle mahkemenin bu yöne ilişkin değerlendirmeleri yerinde değildir.” (01.03.2000tarih, E:2000/18-127 ve K:2000/154 sayı).

Buraya aldığımız ifadelerdeki çekingenliği, bazı sözcüklerin kullanılmasından kaçınma şeklinde ortaya çıkan aşırı tutumluluğu;buraya almadığımız kısımlardaki bazı çelişkileri ve fuzuli açıklamaları; kararın Yargıtay HGK’ndan çıktığı gerçeği ve sonucununönemi karşısında bir kenara bırakabilir ve uygulamanın insan onuruna saygı yönünde şekilleneceği umudunu beslemeyegeçebiliriz. Ama galiba bu ülkede en zor beslenen şeylerden biri de umuttur. Evet, işte besleniyor derken, birden yine bir gıdaambargosuyla karşılaşıyoruz. Bu ambargonun resmiyete dökülen en önemli belgesi kuşkusuz İçişleri Bakanlığının genelgesi.Lakin genelge, kendi başına değil, bir süreci başlatması açısından önemli. Nitekim bu sürecin başka resmi adımlarla ilerletildiğinimuhataplar/mağdurlar öğrenmeye başladılar bile. Diyarbakır’ın Dicle ilçesi C. Başsavcılığının 28.12.2001 tarihinde açtığı “isimtashihi davası”, bu adımların önemli bir örneği ve geleceğe ilişkin ciddi bir işarettir. Başsavcının davanamesindeki gerekçe sizcede ilginç değil mi: “Davalıların çocuklarına verdikleri yukarıda belirtilen Zilan, Berivan, Rojda, Velat, Serhat, Kendal, Zınar, Hebun,Baran, Rojhat, Agit, Zelal, Azad ve Zozan isimlerinin PKK terör örgütünün kendi mensuplarına verdiği kod isimler olduğu, buisimlerin millî kültürümüze, örf ve adetlerimize uygun düşmediği ve kamuoyunu inciten isimler olduğu anlaşıldığından (...)isimlerinin anılan kanun ve yönetmelik hükümleri uyarınca düzeltilmesi kamu adına talep ve dava olunur.” Dicle’de açılan budava dışında, Diyarbakır il merkezinde aynı yöntemle yaklaşık 600 isimle ilgili bir soruşturmanın başladığı ve tamamlanmaaşamasına geldiği belirtiliyor.

Bu yaşananlara ne isim koyalım acaba? Aslında isim koyma hakkımızın epeyce sınırı olduğunu da biliyoruz. Ne diyelim sahiden?İnsan haklarının bütününü, dışarıdan tanımlanmama, özellikle de devlet tarafından şekillendirilmeme, daha da kapsayıcı birterimle “kendi olma hakkı”nda özetleyebiliriz. İsim de, kendi olma hakkının; tartışılması, hele de yasaklanması en son aklagelebilecek ya da akla hiç gelmemesi gereken kendiliğinden ve alabildiğine saf parçasıdır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, isimhakkına müdahale “kendi olma hakkı”na dolaysız ve ağır bir müdahaledir. Üstelik bu müdahale, demokratikleşmeden en çoksöz edilen ve demokratikleşme adına yasama faaliyetinin en süratli dönemini yaşadığı bir zamanda oluyor. Acaba diyorum, “birsözün hakikatine varmak için, onu tersinden oku” gibi bir tavsiyenin en geçerli olduğu bir ülkede mi yaşıyoruz?

(…)

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

24 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

giderek oğlu için Rojhat, kimliği olmayan kızına daRojin adıyla nüfus cüzdanı çıkarmak isteyen KocalakKoç’a isteğinin yerine getirilemeyeceği söylendi. Kürtçeadlarda ısrar eden Koç, polis tarafından gözaltına alındı.Bağdeşen köyünden Tufan Akcan ise yeni doğan kızına“Berivan” adı vermek için Nüfus Müdürlüğü’nebaşvurdu. Akcan’ın işlemleri yerine getirilerek nüfuscüzdanı çıkarıldı. Ancak Nüfus Müdürü KadriyeAksu’nun Ardahan Cumhuriyet Savcılığı’na bilgivermesi üzerine hem Akcan, hem de Koç hakkındasoruşturma açıldı.

Ardahan Asliye Ceza Mahkemesi de Koç ve Akcan’ındosyalarını TMY ve TCY’nin 169. maddeleri uyarıncaErzurum DGM’ye gönderdi. Erzurum DGM Savcılığı,Tufan Akcan ve Kocalak Koç hakkında TCY’nin 169.maddesi uyarınca açılan soruşturmada takipsizlikkararı verdi.

Akçan ve Koç hakkında çocuklarına verdikleri adlarındeğiştirilmesi istemiyle Ardahan Asliye HukukMahkemesi’nde açılan dava daha sonra reddedildi.

Koç ve Akcan’ın çocuklarının isimleri nüfus kütüğünekaydeden Merkez İlçe Nüfus Müdürü Kadriye Aksu vememur Şengül Gök hakkında “görevi kötüye kullanma”iddiasıyla açılan dava da 18 Temmuz günü beraatlasonuçlandı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde ise kızına “Rojin” adınıverdiği için HADEP İlçe Başkanı Hasan Bozkurt hakkındadava açıldı.

Malatya’da da kızına Jiyan adını veren Kadir Bilgiç,nüfus cüzdanı çıkarmak isterken gözaltına alındı.

21 Mayıs günü İzmir Nüfus Müdürlüğü’ne giderekçocuklarına Kürtçe, “Helin”, “Keji”, “Diyar”, “Rojhat”,“Şiyar”, “Metroş” ve “Zozan” adlarını vermek isteyenHamdiye Sincar, Uğur Çelik, Halis Kaplan, MehmetKaplan, Sait Ataç, Siraç Aksoy, Lokman Barış, HasneYıldız, Abdullah Kol ve Erkan Dal’ın istemleri reddedi.Aynı gün evlerine yapılan baskında gözaltına alınansöz konusu kişiler ertesi gün çıkarıldıkları İzmir DGMtarafından serbest bırakıldı.

Page 31: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu, 19 Haziran günüolayla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, isimkayıtlarını yapmayan nüfus memurları ile polismemurlarının “görevi kötüye kullanma, siyasi maksatlakeyfi muamele yapma” gerekçesi ile cezalandırılmalarıistendi.

İçişleri Bakanlığı, görevli memurlar ve polisler hakkındaEkim ayında soruşturma başlattı.

İzmir’de çocuğuna Kürtçe “Roger (Gündolaşan)” isminikoymak için Mayıs ayında Balçova Nüfus Müdürlüğü’nebaşvuran ancak talebi reddedilen Gürsel Karabil,Balçova Nüfus Müdürlüğü’nün ihbarı üzerine 4Temmuz günü gözaltına alındı. Karabil, emniyetteifadesi alınırken çocuğuna koymak istediği ismin“PKK’nin siyasallaşma çabaları” ile bağlantılandırıldığını,polisin kendisine, “Bu isim yasak, yasalar izin vermiyor,ne yapacaksın” diye sorduğunu söyledi. 6 saatgözaltında tutulduktan sonra DGM Savcılığı’naçıkarıldığını belirten Gürsel Karabil, şunları anlattı:

“Savcı ‘Roger’in ne anlama geldiğini sordu. Ben deTürkçe ‘Gündolaşan’ anlamına geldiğini söyledim.Kürtçe ismin PKK’nin siyasallaşma çabalarının bir ürünüolduğunu ve bununla devletin çökertilmek istendiğinisöyledi. ‘Neden başka isim değil de Kürtçe isimkoymak istiyorsun?’, ‘Bu isteğin bölücü örgütle birbağlantısı var mı?’ şeklinde sorular yöneltti. Ben de,‘Kürtdüm ve çocuğumun ismini de kendi dilimdekoymak istiyorum’, dedim.”

Kurtalan (Siirt) Cumhuriyet Savcılığı, Nizam Dilek, ErcanAydınlı, Şabeddin Delen, Mehmet Zakir Baba, İlhamiSak, Feyzullah Bitkay, Mehmet Salim Atakan, MuhsinKavak, Adli Baysal, Selman Deniz, Ali Haydar Kayra,Behçet Baysal, Beşir Petek, İbrahim Kayra, Yusuf Tilki,Kamuran Karaman, İsmet Akkurt, Sait Kul ve LezginSakkoyan adlı kişilerin çocuklarına verdikleri “Dilan”,“Sefkan”, “Helin”, “Nupelda”, “Gülşilan”, “Pelşin”, “EmineHelen”, “Berşan”, “Sutail Can”, “Nujiyan”, “Berzan”,“Berfin”, “Zilan”, “Baran”, “Sipan”, “Zişar” ve “Dilgeş”adlarının iptali istemiyle dava açtı. Kurtalan NüfusMüdürlüğü’nün ihbar yazısı üzerine açılan dava 17Ekim günü Kurtalan Asliye Hukuk Mahkemesi’ndebaşladı. Mahkeme, “idari yargıya başvurulmasıgerektiği” görüşüyle görevsizlik kararı verdi.

Van’da yaşayan Mehmet Salih Acar adlı kişi, “Rojhat”adını koymak istediği için oğlunun nüfus kaydınınyapılmadığını açıkladı. 25 Temmuz günü Van NüfusMüdürlüğü’ne gittiğini belirten Acar kendisine“Valilik’ten gelen bir yazı uyarınca Türkçe olmayanisimlerin yazılmadığının” söylendiğini ifade etti.

Acar daha sonra Nüfus Müdürlüğü aleyhine Van AsliyeHukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Dava dilekçesindeRojhat adının diğer nüfus idarelerinde kabul edildiğinianlatan Acar, Hakkari Nüfus Müdürlüğü’ne 1991 yılındakaydolan Rojhat Kurt örneğini gösterdi. Dilekçede

ayrıca Nüfus Müdürlüğü’nün “Rojhat” adının kabuledilmeme gerekçesi olarak gösterdiği Nüfus Yasası’nın16. maddesinin 4. fıkrasına ilişkin Yargıtay HukukGenel Kurulu’nun 1 Mart 2000 tarihli kararı dahatırlatıldı. Yargıtay Genel Kurulu’nun söz konusukararında, “Farklı etnik yapıdaki insanların gelenek vegöreneklerini, milli kültürün örf ve adetlerinin birparçası” olarak gösterildiği belirtilerek Rojhat adınınnüfus idaresince tescil edilmesi istendi

Van’ın Kalecik köyünde yaşayan Umut Yorulmaz adlıkişi de, oğluna “Rojhat” adını koymak için 5 Ağustosgünü Van Nüfus Müdürlüğü’ne gittiğini ancak talebininaynı gerekçeyle reddedildiğini açıkladı.

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde Avukat Bedran Acun,çocuğuna Kürtçe “Hejarpola” adını koymasınınengellendiği gerekçesiyle Eylül ayında AİHM’ebaşvurdu. Ergani Kaymakamlığı ve Nüfus Müdürlüğü’neyaptığı başvurularının sonuçsuz kalması üzerine baroaracılığıyla yeniden başvurduklarını anlatan AvukatBedran Acun, dilekçenin “kimin tarafındangönderildiğinin belli olmadığı” gerekçesiyle iadeedildiğini bildirdi. Acun, Ergani Kaymakamlığı ve NüfusMüdürlüğü’ne yaptığı yazılı başvurularının sonuçsuzkaldığını, dilekçelerinin kabul edilmemesi nedeniyleidare mahkemesi dahil hiçbir mahkemeye başvuruyapamadığını ve böylece iç hukuk yollarının tıkandığınıkaydetti.

Diyarbakır Barosu avukatlarından Muharrem Erbey,çocuğuna Kürtçe “Robin” adını vermesinin İl NüfusMüdürlüğü tarafından engellendiğini bildirdi. Erbey, 29Ağustos günü gittiği Nüfus Müdürlüğü’nde kendisine“Kürtçe ad verilmemesi konusunda emir geldiğinin”söylendiğini ve başka bir ad önerildiğini söyledi. Erbey,“Kürtçe isimin nüfus kağıdına yazılmamasının nedeniNüfus Müdürlüğü Kanunu’nun 16. maddesi gerekçegösteriliyor. Ancak 16. maddede geçen gelenek,görenek, örf ve adetlere uygun düşmeyen isimler‘müstehcen ve ayıplı isimler’ için geçerli bu Kürtçeisimler için geçerli değil. Nüfus müdürlükleri bu hali ileyasaları kendisi yorumluyor. Ancak nüfusmüdürlüklerinin yasayı yorumlama yetkisi yokturyasayı ancak yasa koyucular yorumlayabilir. Buradauygulananlar mevzuata aykırıdır” dedi.

Tunceli’nin Pertek ilçesinde, İlyas Sayıt adlı kişininçocuğuna verdiği Kürtçe “Berzan” adının iptali istemiylePertek Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı.

Bitlis’in Hizan ilçesinde Ahmet Şimşek adlı kişininçocuğuna verdiği “Berivan” adının iptali istemiyle davaaçıldı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşayan Saliha Bilen adlıkadın 1.5 yaşındaki çocuğuna “Diyar” adını koymak içingittiği İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde kendisine “Kürtçeisimleri kaydetmememiz için Kaymakam bize bir yazıgönderdi. Bu nedenle Diyar ismini de kaydedemiyoruz”denildiğini belirtti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 25

Page 32: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Diyarbakır Nüfus Müdürlüğü, Aziz İnci adlı kişinin kızınaErmenice “Lorin” adını koymasına “adın, Türk örf adetve geleneklerine uygun olmadığı” gerekçesiyle izinverilmedi. Aziz İzci, görüştüğü Nüfus Müdürü’nünkendisine Yargıtay’ın bu konuda kararı olduğunusöylediğini ancak kararı göstermediğini söyledi.

Siirt’in Eruh ilçesinde yaşayan Selahattin Erden adlıkişinin çocuklarına Kürtçe adlar vermesine NüfusMüdürlüğü tarafından izin verilmediğini bildirdi. Erden,“Çocuklarıma Serhıldan, Hünermend, Rêber ve Rênasadlarını vermek istedim. İlk gittiğimde bana gerekçebile gösterilmeden bu isimlerin yazılamayacağınısöylediler. Ben ısrar edince ‘çocukların isimlerininbölücülüğü çağrıştırdığı’ gerekçesiyle kayıtyapamayacaklarını söylediler. Ayrıca ellerinde birlistenin olduğunu bu listede olan isimlerin kesinliklekaydedilemeyeceğini belirttiler. Fakat ellerindekilistede benim çocukların isimleri yoktu. Buna rağmenisimleri yazmadılar” dedi.

Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı Yuvacık köyünde yaşayanKerem Alsak adlı kişinin, bir yaşındaki oğluna “Baran”ismini verme talebinin İlçe Nüfus Müdürlüğü tarafındanreddedildiği bildirildi. Alsak, nüfus müdürlüğüne aynıtaleple 4 kez başvurduğunu ve her defasındabaşvurusunun reddedildiğini belirtti. Alsak, “yetkilileriprotesto etmek için çocuğuna kimlik almama kararıaldığını”ifade etti.

Bitlis’in Tatvan ilçesinde Selahattin Özel adlı kişinin,çocuğuna verdiği Kürtçe “Helin” isminin iptali istemiyleTatvan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı.

Mersin’de yaşayan Mehmet Ali Aydın, 8 Kasım günüdoğan kız çocuğuna “Jelya” adını vermek için 11 Kasımgünü İl Nüfus Müdürlüğü’ne yaptığı başvurununreddedildiğini bildirdi. Aydın bunun üzerine kızına“Nupelda” ve “Eftalya” isimlerini vermek istediğini, buisimlerin de Kürtçe ve Rumca olduğu gerekçesiylereddedildiğini belirtti.

Diyarbakır’da yaşayan Veli Aydıner de çocuğuna“Amed” adını vermek için 7 Kasım günü İl NüfusMüdürlüğü’e yaptığı başvurunun reddedildiğini bildirdi.Aydıner ayrıca Nüfus Müdürlüğü’nde yetkililerletartıştığını bunun üzerine gözaltına alındığını belirtti.Aydıner, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na İl NüfusMüdürlüğü hakkında suç duyurusunda bulundu.

Mersin’de Filiz Coşkun adlı kişinin çocuğuna verdiğiKürtçe “Şiyar” adının değiştirilmesi için dava açıldı.Dava, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 18 Aralıkgünü başladı.

Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde 15 ailenin çocuklarınaverdiği adların Türkçe olmaması nedeniyle Kasımayında dava açıldı. Cihanbeyli Nüfus Müdürlüğü’nünbaşvurusu üzerine Cihanbeyli Asliye HukukMahkemesi’nde açılan davada değiştirilmesi istenenadlar şöyle: Baret, Zana, Avaşin, Rohan, Nikolaj, Berfin,Ammer, Bese, Rojda, Azad Serbılınd, Bedirhan Anatoli,

Ronay, Dennis, Canbek Delali, Julia ve Jiyan.

Davada çocuklarına verdikleri adları değiştirmeleriistenen kişiler şunlar: Dilek Biçer, Metin Çolak, İzetYüksel, Reşat Mehmet Kaya, Mehmet Bilen, ÖmerÇelik, Özlem Sağıcı, İsmet Özdem, Reşat Mehmet Kaya,Cevdet Kara, Hasan Baran, Hayri Önder, Cengiz Yıldırım,Nurettin Taşkın, Ömer Savran ve Hatice Akkoyun.

Mersin’de kızına “Jelya” ismini vermek isteyen MehmetEmin Aydın adlı kişinin talebinin Mersin NüfusMüdürlüğü tarafından reddedildiği bildirildi. Aydın, 11Kasım günü Mersin Nüfus Müdürlüğü’nebaşvurduğunu, ancak nüfus memurlarının “Jelya”isminin Türkçe olmadığı, Türk örf ve adetlerineuymadığı gerekçesiyle ismi kayda geçiremeyeceklerinisöylediklerini belirtti. Aydın, yaptığı itirazlar üzerineyetkililerin “Jelya” ismi ile ilgili başvuruyu araştırılmaküzere Türk Dil Kurumu Komisyonu’na göndereceklerinisöylediklerini açıkladı.

Diyarbakır’da yaşayan Şehmus Mete adlı kişi, 14Ağustos günü doğan kız çocuğuna “Serhıldan” isimivermek için 2 Aralık günü Nüfus Müdürlüğü’ne yaptığıbaşvurunun reddedildiğini bildirdi.

Mersin’de yaşayan Ali Aşkan, 1 Şubat 1998’de dünyayagelen kızına “Zozan” ismini vermek için Hakkari veMersin nüfus müdürlüklerine yaptığı başvurununreddedildiğini bildirdi.

Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde yeni doğan çocuğuna“Rozerin” ismini vermek isteyen Mehmet Sert’in talebiDicle Nüfus Müdürlüğü’nce reddedildi. Sert, aynı talepleDicle Kaymakamlığı’na yaptığı başvurunun da,“Rozerin, Abdullah Öcalan’ın korumasının ismi”denilerek reddedildiğini ifade etti.

Siirt’in Baykan ilçesinde yeşil kart almak için VeyselKarani Jandarma Komutanlığı’na müracaat eden M. Aliİvdil, çocuklarına Kürtçe isim verdiği için, karakoldagörevli Uzman Çavuş İbrahim Oral’ın hakaretine maruzkaldığını bildirdi. İvdil, Oral’ın tutanağı hazırladığıesnada kendisine “Sen seçimlerde DEHAP’a çalışıp,DEHAP’a oy verdin mi?” şeklinde sorular sorduğunu vekendisini tehdit ederek hakarette bulunduğunu belirtti.İvdil şunları söyledi: “Oral bana, ‘sizler teröristsiniz gidinYeşil Kartı DEHAP size versin. Ayrıca çocuklarınaverdiğin Mizgin, Berivan ve Hogır isimleri de teröristismi. Siz vatan hainisiniz o yüzden işini yapmıyorum”.İvdil, “Yeşil Kart almaması için yanlış tutanakdüzenleyerek kendisine hakaret ve küfür ettiği”iddiasıyla 2 Aralık günü Oral hakkında BaykanCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Mersin’de yaşayan Zeki Geriş adlı kişinin çocuğunaverdiği Kürtçe “Ronahi” adının değiştirilmesi istemiyleAralık ayında Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndedava açıldı. Geriş, nüfusa kayıtlı olmayan diğer dörtçocuğuna vermek istediği “Xebat”, “Baver”, “Delil”, ve“Xerib” isimlerinin de Mersin Nüfus Müdürlüğütarafından reddedildiğini bildirdi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

26 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 33: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Diğer Davalar

Muş Valiliği tarafından yasaklanan Cıwan Haco’nun“Gırtıye Azadiye” adlı kasetini sattığı gerekçesiylehakkında dava açılan Necmettin Kaya, 19 Şubat günüyapılan ilk duruşmada 4 milyar 196 milyon ağır paracezasına mahkum edildi.

“Yolcu minibüsünde Kürtçe müzik dinlettiği”gerekçesiyle Diyarbakır DGM’de yargılanan AbdullahYağan adlı kişi hakkında TCY’nin 169. maddesiuyarınca açılan dava Temmuz ayında sonuçlandı.Mahkeme, Yağan’ı 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumetti. Bingöl’ün Karlıova ilçesinde minibüs şoförlüğüyapan Yağan, bir subayın şikayeti üzerine 2001 yılıAğustos ayında gözaltına alınmıştı.

Aynı gerekçeyle Diyarbakır DGM’de yargılananSülhaddin Önen, 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumedildi. 9 Nisan günü sonuçlanan davada SülhaddinÖnen’e TCY’nin “yasadışı örgüte yardım” suçuna ilişkin169. maddesi uyarınca verilen ceza ertelendi. Davanıngelişimi şöyle:

Diyarbakır’la Çınar ilçesi arasında yolcu taşıyanSülhaddin Önen, 11 Eylül 1999 tarihinde minibüsünebinen Ömer Şener adlı astsubay tarafından “yerelsanatçılar Welat ve Zozan’ın ‘Soze Feleke’ adlı Kürtçekasetini defalarca çalarak PKK propagandası yaptığı”gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. İki gün gözaltındatutulan Önen hakkında Diyarbakır DGM Savcılığıtarafından, “bölücülük propagandası yaptığı” iddiasıylaTMY’nin 8. maddesi uyarınca dava açılmış ve DGM,Sülhaddin Önen’i 10 ay hapis ve 666 milyon 666 bin666 lira para cezasına mahkum etmişti. Yargıtay iseÖnen’in “yasadışı örgüte yardım suçundanyargılanması gerektiği” görüşüyle bozmuştu.

29 Ocak günü “625 Sayılı Özel Öğretim Yasası’namuhalefet edildiği” gerekçesiyle kapatılan KürtEnstitüsü’nün Başkanı Hasan Kaya ile Zend şirketisahibi Eşref Doğaner’in yargılanmasına 3 Mayıs günüİstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Dava,15 Mayıs günü Şişli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeberaatla sonuçlandı.

Kaya hakkında ayrıca “bölücülük propagandası yaptığı”iddiasıyla açılan dava, 27 Ağustos günü İstanbulDGM’de sonuçlandı. Duruşmada, esas hakkındakigörüşünü açıklayan DGM Savcısı, Kaya hakkında beraatkararı verilmesini istedi. DGM de, “suçun yasal unsurlarıoluşmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verdi.

Enstitü’de “Kürtçe kursu düzenlendiği” gerekçesiyleKaya’nın Şişli 10. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyargılandığı dava 28 Aralık 2001 tarihinde beraatlasonuçlanmıştı. Mahkeme, dosyanın “Kaya’nıneylemlerinin TMY’ye göre suç olup olmadığınınbelirlenmesi için” İstanbul DGM Savcılığı’nagönderilmesine karar vermişti.

Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi eski Başkanı HayrettinAltun, Şube Mali Sekreteri Medeni Alpkaya ve KESKMüzik Grubu üyeleri hakkında “2 Şubat günü yapılangenel kurul toplantısında Kürtçe müzik dinletisidüzenlendiği ve Kürtçe eğitim için pankart asıldığı”gerekçesiyle açılan dava 19 Aralık günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM’de yapılan duruşmada, Altun, Alpkaya,müzik grubu üyeleri Sedat Balibey, Neşet Güçmen,Bendiwelat Eminoğlu, Ertaç Demirel, Ramazan Demir,Zahire Tetikbaşı ve Cangin Doğan hakkında “suçununsurları oluşmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildi.

Eğitim-Sen Elazığ Şubesi eski Başkanı Mehmet NafizKoç, Medya TV’de yaptığı “anadilde eğitim hakkınailişkin” bir konuşma nedeniyle 28 Şubat günütutuklandı. Koç avukatlarının itirazı üzerine 1 Martgünü tuutksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Koçhakkında TCY’nin 169. maddesi uyarınca açılan dava 8Ağustos günü Malatya DGM’de beraatla sonuçlandı.

SES Van Şubesi’nin 2 Şubat günü yapılan genel kurultoplantısında asılan “Kendim ve Çocuğum İçin AnadildeEğitim İstiyorum” yazılı pankart nedeniyle ŞubeBaşkanı Rıdvan Çiftçi, şube yöneticileri Yılmaz Berke,Aynur Engin, Fikret Doğan, Songül Morsümbül, ZiyaBalamir, Faruk Yavrutürk, Kemal Tunçdemir ve ÖzcanGüneş hakkında açılan dava 4 Eylül günü Van DGM’deberaatla sonuçlandı. Beraat kararının ardından VanBölge İdare Mahkemesi, Rıdvan Çiftçi, Aynur Engin,Fikret Doğan, Faruk Yavrutürk, Ziya Balamir, YılmazBerki ve Songül Morsümbül’ün başka illere atanmasınailişkin kararda 13 Kasım günü yürütmeyi durdurmakararı verdi.

“Kürtçe eğitim için dilekçe veren Van Yüzüncü YılÜniversitesi öğrencilerine hukuki danışmanlıkyaptıkları” gerekçesiyle Van Baro Başkanı HüsnüAyhan, Baro Yönetim Kurulu üyeleri Bekir Kaya veAyhan Çabuk hakkında “yasadışı örgüte yardım”iddiasıyla açılan dava, 27 Eylül günü Van DGM’deyapılan ilk duruşmada beraatla sonuçlandı.

Malatya DGM Savcılığı, Tunceli Baro Başkanı HüseyinAygün ve Eğitim-Sen Şube Başkanı Murat Polathakkında Eğitim-Sen Tunceli Şubesi’nin genelkurulundaki konuşmaları nedeniyle dava açtı. HüseyinAygün ve Murat Polat’ın konuşmalarında “Kürtçeeğitim isteyenlere uygulanan baskıları kınamaları vebu kişilere yasal haklarını hatırlatmaları” nedeniyleaçılan davada sanıkların “PKK kararlarınıdestekledikleri, yasadışı örgüt propagandası yaptıklarıve yasadışı örgüte yardım ettikleri” ileri sürüldü.Malatya DGM’de görülen dava Ekim ayında beraatlasonuçlandı.

Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyelerihakkında, 2001 yılında 5 Ekim Dünya ÖğretmenlerGünü nedeniyle Türkçe-Kürtçe bastırılan davetiyelerde‘bölücülük propagandası’ yapıldığı gerekçesiyle açılandava 13 Kasım günü sonuçlandı. Diyarbakır DGM’deyapılan duruşmada, sanıklar hakkında “delil

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 27

Page 34: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verildi. DavadaMedeni Alpakaya, Hayrettin Altun, Serdar İnal, VedatKuşsever ve Veli Sürer hakkında TMY’nin 8. maddesiuyarınca hapis cezası isteniyordu. Eğitim-SenDiyarbakır Şubesi yöneticileri hakkında 2000 yılındaaynı gerekçeyle açılan dava beraatla sonuçlanmıştı.2

Şubat ayında düzenlenen Eğitim-Sen 5. Kongresi’ndekikonuşmalarında “üniversitelerde Kürtçe eğitimverilmesini istedikleri” gerekçesiyle Eğitim-SenDiyarbakır eski Şube Başkanı Şeyhmus Çakırtaş veDEHAP yöneticisi Celalettin Erkmen hakkında açılandava, Diyarbakır DGM’de 15 Kasım günü yapılanduruşmada beraatla sonuçlandı.

İHD Van Şubesi yöneticileri hakkında, Şubat ayındadüzenlenen şube kongresinde asılan “Anadilde EğitimHakkı Temel İnsanlık Hakkıdır” pankartı nedeniyle davaaçıldı. Dava 5 Ağustos günü “suç unsuru oluşmadığı”gerekçesiyle beraatla sonuçlandı. Van DGM’de görülendavada Şube Başkanı Abdülvahap Ertan’ın daaralarında bulunduğu 6 sanığın TCY’nin 169. maddesiuyarınca cezalandırılmaları isteniyordu.

Eğitim-Sen Van Şubesi eski Başkanı Hasan Çiftçihakkında, “Kürtçe eğitim için dilekçe veren öğrencileridesteklediği” gerekçesiyle TCY’nin 312. maddesiuyarınca açılan 29 Kasım günü Van 1. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada beraatlasonuçlandı.

5 Ekim günü, Şırnak’ta “PKK/KADEK” propagandasıyaptıkları iddiasıyla Haydar Çevik (20), Abdi Çevik (23)ve Abdülkerim Yorgun. (17) adlı kişiler gözaltına alındı.Edinilen bilgiye göre olay şöyle gelişti:

Berberlik yapan Haydar Çevik’e (20) ait işyeri “Kürtçemüzik kaseti çalarak ‘PKK/KADEK propagandasıyaptığı’” iddiasıyla 5 Ekim günü Şırnak EmniyetMüdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından basıldı. HaydarÇevik’in baskın sırasında gözaltına alınmasınınardından, söz konusu kaseti Çevik’e hediye ettikleriiddia edilen Abdi Çevik ve Abdülkerim Yorgun (17) adlıkişiler de işyerlerinden gözaltına alındılar. Gözaltınaalınanlar 6 Ekim günü “yasadışı örgüt propagandasıyaptıkları” iddiasıyla tutuklandılar. Diyarbakır DGMSavcılığı tarafından 23 Ekim günü düzenleneniddianamede, “sanıkların ‘PKK/KADEK’ örgütününpropagandasını içeren kaseti bilerek aldıkları vedinlemek suretiyle örgüte yardım ve yataklık ettikleri”savunuldu. İddianamede, Haydar ve Abdi Çevikhakkında 4.5 yıldan 7.5 yıla kadar, Abdülkerim Yorgun.hakkında ise 1,5 yıldan 2,5 yıla kadar hapis cezasıistedi. Sanıkların avukatı Tahir Elçi’nin, “emniyettarafından yapılan kaset çözüm tutanağında yasadışıbir olguya rastlanmadığını” belirterek müvekkillerinintutuklanmasına yaptığı itirazın reddedildiği bildirildi.

Dava 13 Kasım günü Diyarbakır DGM’de başladı.Duruşmada sanıklar hakkında beraat kararı verildi.Sanıklar hakkında “orduya hakaret” iddiasıyla açılandava ise Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.

TMMOB Van Temsilcisi Şevket Akdemir, Van DemokrasiPlatformu üyesi sıfatıyla 11 Ocak günü İHD VanŞubesi’nde anadilde eğitim isteyen öğrencilere destekamacıyla yapılan basın açıklamasına imza attığı için 26Haziran günü Asliye Ceza Mahkemesi’nde ifade verdi.“Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencilerinin anadilde eğitimiçin verdikleri dilekçeyi desteklemek ve üniversitelerdeKürdoloji kürsülerinin kurulmasını talep etmekle”suçlanan Akdemir, ifadesinde amaçlarının kamuoyunuyaşanan olumsuzluklar karşısında bilgilendirmekolduğunu söyledi.

Diyarbakır DGM Savcılığı, 3 Kasım seçimlerinden önceŞırnak’ta DEHAP’ın aracında “Kürtçe şarkı çaldıkları”iddiasıyla tutuklanan İbrahim Demir, Abdullah Gözlek,Hüseyin Usal ve İhsan Uslu hakkında “yasadışı örgütpropagandası yaptıkları” iddiasıyla dava açtı. 21 Ekimgünü tutuklanan Demir, Usal ve Gözlek avukatlarınınitirazı üzerine 20 Kasım günü tutuksuz yargılanmaküzere serbest bırakıldılar.

Eğitim-Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı AhmetKorkmaz ve Cafer Polat adlı öğretmen “Medya TV’dekatıldıkları bir programda ‘Kürtçe’nin seçmeli dersolarak okutulmasını” istedikleri gerekçesiyle 4 Martgünü gözaltına alındılar. Korkmaz 6 Mart günü İstanbulDGM tarafından tutuklanırken Polat tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı. Korkmaz ve Polathakkında “yasadışı örgüte yardım ettikleri” iddiasıylaaçılan dava 22 Mayıs günü başladı. Duruşmada AhmetKorkmaz tahliye edildi.

Anayasa’nın 42. maddesinin değiştirilmesi talebiyleTBMM’ye dilekçe gönderen HADEP İzmir İl Örgütü veKonak İlçe Örgütü yöneticilerinden İsmail Şahin,Şerafettin Yetim, Ramazan Özen, Mehmet Şerif Yıldız,Deham Akın ve Şürkrüye Tunç hakkında “PKK’yeyardım ettikleri” iddiasıyla dava açıldı. İzmir DGMSavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklarınTCY’nin 169. maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.

Van DGM Savcılığı, HADEP Kadın Kolları Genel MerkeziYöneticisi Fatma Nevin Vargül hakkında, Van KadınPlatformu tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

28 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

2 Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri Figen Aras,

Nesip Gültekin, Hüseyin Kaya, Müzeyyen Akıncı, Ali Erdemirci ve

Medeni Kaya hakkında 2000 yılı 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü

nedeniyle yapılması planlanan etkinlik için “Kürtçe davetiye

bastırdıkları” gerekçesiyle dava açıldı. Diyarbakır DGM Savcılığı

tarafından hazırlanan iddianamede sendikacıların “davetiyelerde

Türkçe ve Kürtçe’yi yan yana kullanarak ‘bölücülük propagandası’

yaptıkları” gerekçesiyle TMY’nin 8. maddesi uyarınca cezalandırılmaları

istendi. Sendikacılar daha sonra Diyarbakır Valiliği tarafından

görevlerinden alındılar. İddianamede, Davanın 13 Aralık 2000 tarihinde

yapılan ilk duruşmasında, Eğitim-Sen yöneticileri, savunmalarında,

“bölücülük propagandası yapma” amaçlarının olmadığını söylediler.

Öğretmenler Kürtçe ve Türkçe basılan davetiyelerin devletin aleyhine

propaganda içermediğini belirttiler. DGM Savcısı’nın esas hakkındaki

görüşünde de “davetiye metninin yasalar açısından suç teşkil

etmediği” belirtildi. DGM, öğretmenler hakkında beraat kararı verdi.

Page 35: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Günü’nde düzenlenen panelde yaptığı konuşmada“yasadışı örgüte yardım yataklık ettiği iddiasıyla davaaçtı. İddianamede Vargül’ün, “PKK/KADEK’in 7.Konferans kararlarına göre anadilde eğitim hakkındakonuşma yaptığı” iddia edildi.

Diyarbakır DGM Savcılığı, Şanlıurfa’nın Viranşehirilçesinde gözaltına alınan Ali Şüşük adlı kişi hakkında“Kürtçe eğitim için dilekçe topladığı” iddiasıyla Ağustosayında dava açtı. Şüşük, “yasadışı örgüte yardım ettiği”iddiasıyla yargılanıyor.

Malatya DGM Savcılığı, Adıyaman’da 2001 yılında 1Mayıs kutlamaları sırasında “Kürtçe eğitim için veKADEK lideri Abdullah Öcalan lehine slogan attıkları”iddia edilen 16 kişi hakkında dava açtı. Davada, ÖmerKurt (21), Abdullah Kar (17), Ebu Sıddık Orakçı (19),Abuzer Kısa (22), Hıdır Beyazyıldız (39), Yusuf Çavuş(20), Mehmet Resat Şimşek (21), Neşet Gül (21), İbrahimHalil Akşin (21), İlhan Çetinkaya (19), Bilal Güngür (18),Mehmet Barak (19), Nevroz Uslu (22), Yılmaz Dede (21)ve Ramazan Erdal (19) adlı gençlerin TCY’nin 169.maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.

HADEP Bağcılar (İstanbul) İlçe Yönetim Kurulu üyelerihakkında 1 Mayıs 2001 İşçi Bayramı’nda Kürtçe “Biji 1Gulan” (Yaşasın 1 Mayıs) bildirisi hazırladıklarıgerekçesiyle Mart ayında dava açıldı.

İddianamede, HADEP İlçe Yönetim Kurulu üyeleri ÜmitÇelik, Cebrail Aksoy, Nimet Solmaz, Mehmet Ali Gülün,Abdullah Aydil, Mehmet Haluk Dağ, Mehmet SaitŞaşmaz ve Abdullah Şaşmaz’ın SPY’nin “siyasi partilerinTürkçe’den başka dil kullanamayacaklarını” hükmebağlayan 81. maddesine aykırı davrandıklarıgerekçesiyle, aynı yasanın 117. maddesi uyarınca 6aydan az olmamak üzere hapis cezasına mahkumedilmesi istendi. Dava, 5 Haziran günü başladı.

17 Nisan günü Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde oğlu FerhatÇelik’i döven öğretmeni şikayet etmek için savcılığagiderken gözaltına alınan Kudbettin Çelik tutuklandı.Çelik hakkında “halkı düşmanlığa kışkırttığı” iddiasıylaTCY’nin 312. maddesi uyarınca dava açıldı. Çelik’in oğluFerhat Çelik, “okulda Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle”16 Nisan günü Meliha Kahraman adlı öğretmentarafından dövüldü.

Ankara DGM Savcılığı, Fırat Üniversitesi öğrencisi HalitErtaş hakkında Kasım ayında “internet üzerindekiyazışmaları ile KADEK’e yardım ettiği” iddiasıyla davaaçtı. “www.dmoz.org” adlı sitede “etnik gruplar”bölümünün “Kürtler” alt başlıklı kısmının gönüllüeditörlüğünü yapan “alexwurz” takma adlı kişinin HalitErtaş olduğunun tespit edildiği belirtilen iddianamede,Ertaş’ın burada KADEK’in propagandasını yaptığı, kişiselbilgisayarında da KADEK propagandası içeren e-maillerbulunduğu anlatıldı. İddianamede Ertaş’ın TCY’nin 169ve TMY’nin ceza artırımı öngören 5. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

HADEP Batman eski İl Başkanı Aydın Üneşli, DEHAP İlBaşkanı Nazif Akar ve DEHAP Batman Milletvekiliadayları Murat Ceylan ile Nurettin Sönmez hakkında“seçim propagandasını Kürtçe yaptıkları gerekçesiyle”soruşturma açıldı. DEHAP’lılar 11 Aralık günü BatmanCumhuriyet Savcılığı’na ifade verdiler.

Van’ın Gevaş ilçesinde milletvekili seçimleri nedeniyle27 Ekim günü düzenlenen bir toplantıda Kürtçekonuşan HADEP Gevaş İlçe Başkanı Muzaffer Yıldızhakkında, “Türkçe dışındaki dillerde propagandayaparak Seçim Yasası’na muhalefet ettiği” iddiasıyladava açıldı. Dava, 20 Aralık günü Gevaş Asliye CezaMahkemesi’nde başladı.

HADEP Osmaniye İl Örgütü yöneticileri AbdullahAydemir, Metin Şakir, Maşallah Çetin, Emrullah Şakar,Fatma Ayhan, Ahmet Birgül ve Mehmet Alkış hakkında2002 yılında düzenlenen Newroz kutlamalarındaKürtçe konuşulduğu ve kutlama davetiyelerindeNewroz’un “w” harfiyle yazıldığı gerekçesiyle davaaçıldı. Dava 20 Aralık günü Mersin 1. Asliye CezaMahkemesi’nde başladı.

3 Kasım seçimlerinde DEHAP Bursa milletvekili adayıolan Ayla Yıldırım hakkında seçim mitinginde Kürtçe“Biji Aşiti” ve “Biji Bıratiya Gelan” ifadelerini kullanarak“bölücülük yaptığı” iddiasıyla açılan dava 25 Aralıkgünü başladı. Bursa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndegörülen duruşma eksikliklerin tamamlanması için 20Şubat 2003 tarihine ertelendi.

Diyarbakır’da yayın yapan Gün Radyo yöneticilerihakkında, radyoda “De Xalo” adlı Kürçe parçayıyayınlayarak “orduya hakaret ettikleri” iddiasıyla davaaçıldı. Davaya 2003 yılı Mart ayında başlanacağıbildirildi.Gün Radyo yöneticileri hakkında daha önceaynı parçayı yayınlayarak “bölücülük propagandasıyaptıkları” iddiasıyla açılan dava beraatlasonuçlanmıştı.

3 Kasım 2002 genel seçimleri öncesinde DEHAP Hakkariİl Örgütü tarafından düzenlenen ve parti genelbaşkanlarının da katıldığı mitingde Kürtçe şarkılarsöylendiği ve “Biji DEHAP” sloganı atıldığı gerekçesiyleHADEP eski Genel Başkanı Murat Bozlak, DEHAP GenelBaşkanı Mehmet Abbasoğlu, SDP Genel Başkanı AkınBirdal, sanatçı Ferhat Tunç ve Koma Azad adlı müzikgrubu üyeleri ile miting tertip komitesinde yer alanDEHAP İl Başkanı Musa Çiftçi, il yöneticileri Selim Engin,Aysel Selçuk İdris, Ertuş, Alaattin Ege, Üzeyir Işık veMehmet Ata hakkında soruşturma başlatıldı.

Mitingde yaptıkları konuşmalarda “Halkı, din, dil, ırkayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa teşvik ettikleri”gerekçesiyle Murat Bozlak, Akın Birdal, MehmetAbbasoğlu ve HADEP Genel Başkan Yardımcısı HamitGeylani hakkında ikinci bir soruşturma daha açıldığıbildirildi.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Mayıs ayında gözaltınaalınan 11 Eğitim-Sen üyesi öğretmen ve bir ziraat

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 29

Page 36: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

mühendisi hakkında “yasadışı örgüte yardım ettikleri”iddiasıyla açılan dava 5 Eylül günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM’de yapılan duruşmada Yakup Başboğa,Aldülkerim Koşar, Masum Bilen, Faruk Kılınç, NurettinDemir, Zübeyir Avcı, Mahmut Kuzu, Abdülaziz Yücedağ,Lokman Koçan, Şermin Erbaş, Mikail Bülbül ile ZiraatMühendisi Ahmet Ökten hakkında beraat kararı verildi.Gözaltına alındığında hamile olan Şermin Erbaş,işkence nedeniyle düşük yapmış, diğer sanıklar daişkence görmüştü. (Bkz. Kişi Güvenliği)

Nisan ayında Erzurum’un Hınıs ilçesinde kaymakamlıkve İlçe Eğitim Müdürlüğü’nün köylülere Türkçekurslarına katılmaları için baskı yaptıkları ileri sürüldü.Yetkililerin köylülere “Kurslara katılırsanız Yeşil Kartınızkalır ve sosyal yardımı almaya devam edersiniz,katılmazsanız ikisini de keseriz” dediği ileri sürüldü.HADEP Hınıs İlçe Başkanı M. Diyettin İmre, 2002 yılıbaşında gündeme getirilen Türkçe kurslarının Hınıs’abağlı 82 köyün çoğunda sürdürüldüğünü söyledi. İmre,kursların başlatıldığı Akçamelik, Parmaksız, Erence,Derince, Akören, Yeşilyazı, Yeniköy, Burhan, Alınteri,Avcılar, Güzeldere, Meydan, Bayyurdu ve Tekmanilçesine bağlı Gökoğlan köylerinden kendilerine şikayetulaştığını bildirdi.

Hasankeyf’in Ilısu Barajı sularının altında kalmamasıiçin Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği tarafındanüçüncüsü gerçekleştirilen etkinliğe polis müdahaleederek Kürtçe şarkı söylenmesini engelledi. 5 Mayısgünü Diyarbakır’dan gelip Hasankeyf’te çadır kuranöğrencilere, geziye sanatçıların katılmaması ve basınaçıklaması yapılmaması şartıyla izin verildi. Ancak,tiyatro oyunu ve skeçlerle başlayan gezi programınamüdahale eden polisler, Kürtçe sözlü “Êdî bese lêdayê” oyununun sahnelenmesine izin vermedi. GrupDicle müzik grubunun Kürtçe şarkı söylemesi deengellendi. Bunun üzerine Kürtçe şarkılar enstrümantalolarak çalındı.

Diyarbakır Sur Belediyesi’nin ikincisini düzenlediği“Çocuk Şenliği” çerçevesinde 11 Mayıs günü içinplanlanan “Çocuk Sevgi Yürüyüşü” güvenlikgerekçesiyle yasaklandı.

Mehmet Nakaş adlı kişi “Kürtçe kaset sattığı”gerekçesiyle 23 Temmuz günü Ağrı’nın Doğubeyazıtilçesinde gözaltına alındı.

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde Grup Eylül Yağmurları’nınverdiği konsere polis müdahale etti. Polislerin, grubu,Kürtçe türkü söylemeye başlayınca sahnedenindirdikleri bildirildi.

Kürtçe eğitime izin veren yasanın kabul edilmesinedeniyle 13 Ağustos günü Nusaybin’de halka çiçekdağıtan Abdullah Aktürk ve Aydın Kök adlı HADEPüyeleri gözaltına alındı. Aktürk ve Kök, bir süre sonraserbest bırakıldı.

Van’ın Çatak ilçesinde 28 Ekim günü yapılan birdüğüne baskın düzenleyen polisler, Kürtçe şarkısöylediği gerekçesiyle Koma Gulen Azad müzikgrubunun üyesi İsmail Ayhan’ı gözaltına aldı. EmniyetMüdürlüğü’nde ifadesi alınan Ayhan, daha sonraserbest bırakıldı.

Diyarbakır’da Kürtçe kaset satan Tahsin Bellek’inKürtçe müzik albümlerinin yer aldığı 90 adet kaset ve30 adet CD’sine el konulduğunu öğrenildi. Ekim ayıbaşlarında Diyarbakır’ın Seyrantepe semtinde DEHAPseçim bürosunun açılışı sırasında görevli polislerinistemi üzerine çalmakta olduğu Kürtçe kasetin sesiniaçtığını belirten Bellek, akşam saatlerinde ise başka birpolis ekibinin dükkanına gelerek tüm kasetlerinitopladığını söyledi. Bellek, polislerin kendisine “haKürtçe kaset satmışsın ha bizi öldürmeye çalışmışsınaynı şey” dediklerini”, ardından da duvarlarda bulunanposterleri söktüklerini anlattı. Bellek olayla ilgili yasalişlem başlatılması amacıyla gittiği CumhuriyetBaşsavcılığı’ndan “Bu sana 7-8 milyara patlar” şeklindebir yanıt aldığını ifade etti.

Mersin’in Yenişehir beldesinde 23 Ekim günü yapılanbir düğünde, Kürtçe şarkı söyleyen Devran Salış ve evsahibi Sıddık Aydın, “bölücülük propagandası yaptıklarıve PKK üyesi oldukları” iddiasıyla tutuklandı.

İstanbul Ümraniye’de Savaş Kütüz adlı kişi “ceptelefonundan gönderdiği Kürtçe mesajda ‘KADEKpropagandası’ yaptığı” iddiasıyla 14 Kasım günügözaltına alındı. Kütüz, İstanbul DGM Savcılığıtarafından serbest bırakıldı.

Mardin’in Savur ilçesine bağlı Sürgücü beldesinde 17Aralık günü yapılan bir düğünde Kürtçe şarkı söyleyenFikri Güler ile Hasan Akgül, Mahmut Güler ve SıddıkGüler gözaltına alındı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

30 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 37: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

30 Mayıs günü yapılan MGK toplantısında OHALuygulamasının Tunceli ve Hakkari’de 30 Temmuz günüsona erdirilerek bu illerin mücavir il statüsünegeçirilmesi, Diyarbakır ve Şırnak illerinde ise son defaolmak üzere 4 ay daha uzatılmasına dair tavsiye kararıalındı. Karar 19 Haziran günü yapılan TBMM GenelKurulu’nda aynen benimsendi. Böylece 1 Aralık günü15 yıl süren Olağanüstü Hal uygulaması yasal olaraksona ermiş oldu. Ancak OHAL Valiliği’nin fiili varlığı2002 yılı sonuna kadar devam etti. 13 Aralık günüDiyarbakır’da katıldığı bir tören sonrasındagazetecilerin “OHAL kalktığı halde kendisinin nedenhala Bölge Valisi sıfatıyla hareket ettiğine” ilişkinsorularını yanıtlayan Gökhan Aydıner “OHAL Valiliği’ninbir kararname ile kurulduğunu ve ancak başka birkararname ile kaldırılabileceğini” ve “Uygulamanıntamamen kalkması için çalışmaların devam ettiğini”söyleyerek OHAL’in fiilen devam ettiğini kabul etti.

TBMM Genel Kurulu’nun 19 Haziran günü yapılantoplantısının ardından, bölgede OHAL sonrası dönemdeyürürlüğe konulacak yeni idari uygulamalara dairtartışmalar kamuoyunun gündemine oturdu. MGK’nın,29 Haziran günü yapılan toplantısında OHAL’in yerinekurulması önerilen “Güneydoğu Müşteşarlığı”, Temmuzayında çeşitli siyasi parti ve sivil demokratik kuruluşlartarafından yoğun olarak tartışıldı.

İHD İstanbul Şubesi tarafından 1 Temmuz günü yapılanaçıklamada, “Güneydoğu Müsteşarlığı” tartışmasının“bölge insanına yönelik ayrımcı uygulamaların devamedeceği ve OHAL’in kaldırılmasının sözde kalacağını”gösterdiği savunuldu. HADEP Şırnak İl Başkanı ResulSadak da, 15 Haziran günü Evrensel gazetesindeyayınlanan açıklamasında OHAL’den sonra getirilmekistenen müsteşarlığın isim değişikliğinden ibaretolacağını oysa mevcut zihniyetin değişmesi gerektiğinifade etti.

“Güneydoğu Müsteşarlığı”nın güvenlikten öte bölgeyiekonomik ve sosyal açıdan kalkındıracak bir kurumolarak lanse edildiğini kaydeden eski DEP MilletvekiliSedat Yurtdaş, devletin politik yaklaşımınınoluşturulacak yapının niteliğini belirleyeceğini dilegetirdi. “Niyeti anlamak gerekir. İlk çağrışım OHALyerine benzer görevleri başka bir kuruma yapmak gibigörünüyor. Umarım niyet bu değildir” diyen Yurtdaş,şiddet araçlarının çözüm olmayacağına dikkat çekerekbölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarınıçözecek bir yapılanmanın Kürt sorununa katkısağlayabileceğini savundu. EMEP Diyarbakır İl BaşkanıYavuz Karakuş ise müsteşarlık adı altında getirilenuygulamanın OHAL’in başka bir ad altında devamettirilmesi izlenimini verdiğini ve her şeyden önceOHAL uygulamalarının tümden kalkması gerektiğinibelirtti. Karakuş, “OHAL kalkacak deniyor ama enküçük bir hak talebine bile tahammül edilmiyor.

Örgütlenme hakkı önündeki engeller kaldırılmalı,köylülerin köylerine geri dönüşü sağlanmalı vezararları tazmin edilmelidir. Devletin yapması gerekenilk başta budur” diye konuştu.

Tunceli’de Ağustos ayında yaşanan hak ihlalleri deOHAL’in kaldırılmasının kağıt üzerinde kalabileceğikaygılarını artırdı. 235 No’lu KHK’nin 11/e maddesiuyarınca bölgeye girişi yasaklanan Yedinci Gündemgazetesinin 3 Ağustos günü yayınlanan sayısı,Tunceli’de OHAL kaldırılmış olmasına rağmen Emniyetmüdürlüğü tarafından toplatıldı. Söz konusu maddeuyarınca bölgeya girişi yasaklanmış yayınların, OHAL’inkaldırılmasının ardından Tunceli il sınırlarında dağıtımıidari kararlarla engellendi. Yerel kaynaklardan edinilenbilgilere göre, Tunceli’de, merkez ve ilçe yollarıüzerindeki arama noktalarında kimlik kontrolleri eskisıklıkla olmamakla birlikte Ağustos ayı boyunca sürdü.Ovacık ilçesi yolu üzerinde bulunan Geyiksu, Tornova,Halbori ile Ovacık-Gözeler mevkii, Hozat İlçesi girişindebulunan Merkez ve Çiçekli karakolları ve Pertekilçesindeki İplik fabrikası girişinde ve feribot noktasındabulunan arama noktaları kaldırılmadı.

Ağustos ayında düzenlenen 3. Munzur Kültür ve DoğaFestivali’ni izlemek için Tunceli’ye giden Atlas dergisifoto muhabirleri Ferda Çağlayan ve Dilek Çağlayanfestivalin ardından fotoğraf çekmek için gittikleriAliboğazı mevkiinde gözaltına alındılar. Sekiz saatsonra nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakılanmuhabirlerin çektikleri fotoğraflara “incelenmek” üzereel konuldu.

Ferda Çağlayan, “OHAL kaldırıldığı için izin almayagerek olduğunu düşünmedik. İkinci günün ardındanevden alınarak karakola götürüldük. Jandarma,Aliboğazı bölgesinde ‘ne yaptığımızı’ sordu. Bize oranın‘yasak bölge olduğunu ve şüpheli şahıs olduğumuzgerekçesiyle bizi vurabilme durumlarının bulunduğunu’söylediler” dedi.

Jandarmaya OHAL kaldırıldığı için izin almadıklarınısöylediklerini aktaran Çağlayan buna karşılıkkendilerine “OHAL kaldırıldı ama OHAL Yasası içindebulunan Mücavir İller Yasası uygulanıyor” denildiğiniaktardı.

Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu 13 Aralıkgünü Özgür Gündem gazetesinde yayınlananaçıklamasında OHAL uygulamasının kaldırılmasınailişkin olarak şunları söyledi:

“OHAL yönetim biçimleri, bütün ülkelerde hatta TürkiyeCumhuriyeti Anayasası'nda kısa süreli rejimler olaraktarif edilir, geçicidir. Ancak 23 yıl süren bu rejim, OHALyönetim rejimini bölgede sürekli hale getirmiştir. Buyönü ile OHAL, yönetim kriterlerine aykırı bir durumyaşanmasına neden olmuştur. Sıkıyönetim rejimini bir

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 31

2 - OLAĞANÜSTÜ HAL UYGULAMASI

Page 38: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yana bırakırsak, gerek 2 bin 845 sayılı OHAL yasası,gerek bu yasaya dayalı olarak çıkarılan 285 sayılı KHKve gerekse bu kararnamede değişiklik yapan 424, 425ve en son hali ile 430 sayılı KHK'ler OHAL BölgeValisi'ne bu rejim adına çok sınırsız yetkilertanımaktaydı. Ve OHAL Bölge Valiliği de geçtiğimiz süreiçerisinde bu yetkilerini sonuna kadar kullandı. Buyetkiler köy boşaltmalardan, kamu personelinin bölgedışına gönderilmesine kadar, toplantı ve gösterilerinhatta siyasi partilerin toplantılarının yasaklanmasınakadar uzun bir listeyi kapsamaktadır.

…OHAL uygulamalarına yargı yolunun kapalı olması isebu hukuksuzluğu arttıran başka bir hukuksuzlukörneğidir. Yargı yolunun kapalı olması hiçbir biçimdedemokrasilerdeki hukuk ile izah edilemez. Dolayısıylabölge, bu süre zarfında evrensel hukuk ilkelerine aykırıbir biçimde yönetilmiştir.

…Peki OHAL sürecinde hak ihlallerine maruz kalmışolanlar ne yapacak, sorun burada düğümleniyor.OHAL'in kalkmasından sonra kendi haklarını nasılkullanacaklar? Sürgün edilmişler, köyleri boşaltılmış,dernekleri kapatılmış. Bunların durumu ne olacak?Bunların sorunları da yeni bir yasal çerçeve iledüzenlenmeli. 1987'den itibaren bölgedeki STK'larOHAL'e karşı olağanüstü bir çaba vermişlerdi. Bunoktadan sonra halkın mahrumiyetlerini ortadankaldırmak için de Baro olarak üzerimize düşen göreviyapacağız ancak OHAL kalkacak her taraf hak veözgürlükler ile dolacak diye bir şeyi düşünmemeklazım. Bundan sonra bölgede çalışan kamu personeline'kritik il' tanımlanması getirildi. Şimdi kritik il bile tekbaşına rahatsız edici, hukuk dışı, hiçbir alt yapısıolmayan bir uygulama. İçişleri Bakanı'nın ilk demecikritik il söylemi oldu, bu oldukça rahatsızlık verici.”

30 Kasım günü OHAL uygulamasına son verilenDiyarbakır ve Şırnak’ta da insan hakları ihlalleri yılsonuna kadar ciddi bir değişiklik olmaksızın devametti. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı MehmetElkatmış, 12 Aralık günü yaptığı açıklamada OlağanüstüHal uygulaması bütün illerde kaldırılmış olmasınarağmen bölgeden sürekli şikâyet geldiğini belirterekKomisyon’un ilk incelemelerini Güneydoğu’dayapmasını isteyeceğini belirtti.

Kısa OHAL Bilançosu

1979 ilan edilen sıkıyönetimin 19 Temmuz 1987tarihinde Diyarbakır, Bingöl, Hakkari, Mardin ve Siirt’tesona ermesinin ardından 10 Temmuz 1987 tarihli 285Sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kurulanOHAL Bölge Valiliği’nin yetki kapsamına ilk olarakBingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tuncelive Van illeri alındı. Adıyaman, Bitlis ve Muş ise mücaviril oldu. 6 Mayıs 1990 tarihinde Batman ve Şırnak’ın ilolmasıyla, Bölge Valiliği sorumluluk alanındaki il sayısı13’e yükseldi. 19 Mart 1994 tarihinde de Bitlis,Olağanüstü Hal kapsamına alındı; Elazığ’da iseOlağanüstü Hal kaldırıldı ve mücavir il oldu. 19

Temmuz 1995 tarihinde Adıyaman mücavir ilkapsamından çıkarıldı. 30 Kasım 1996 tarihinde Elazığmücavir il kapsamından çıkarıldı, aynı tarihte Mardinmücavir il kapsamına alındı. 6 Ekim 1997 tarihindeBatman, Bingöl ve Bitlis’te Olağanüstü Hal uygulamasıkaldırıldı. Bu iller mücavir il kapsamına alındı. 30 Kasım1999 tarihinde Siirt mücavir il kapsamına alındı, 30Temmuz 2000 tarihinde de Van’da olağanüstü halkaldırıldı. OHAL uygulamasına 30 Temmuz günüTunceli ve Hakkari’de, 30 Kasım günü de Diyarbakır veŞırnak’ta son verildi.

Uygulamanın başladığı 19 Temmuz 1987 tarihinden 30Kasım gününe kadar OHAL uygulaması 4 aylık sürelerle57 kez uzatıldı.

OHAL uygulaması bu sure içinde yalnızca resmenuygulandığı illerde değil “mücavir” illerde ve bukapsamla ilgisi resmen ilan edilmemiş bulunan başkaillerde de insan hakları ihlallerine yasal çerçeveoluşturdu. Silahlı çatışma döneminde tamamı içgüvenlik harekâtı alanı haline gelen bölgede, 1990’lıyıllar boyunca yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler,kayıplar, gözaltına ölümler, kitlesel köy/evyakma/boşaltma uygulamaları, işkence, tecavüz gibiağır insan hakları ihlalleri, Kürt sorununun askeriyöntemlerle çözülmesinde ısrarın yarattığı trajik insandışılık durumları sürekli gündemde oldu.

285 No’lu KHK uyarınca kurulan OHAL Bölge Valiliği,valilere son derece geniş yetkiler tanırken, KHK’nın 7.maddesi ile bu yetkilerin kullanılmasından doğan hertürlü uygulama, yargı denetiminden muaf tutuldu.

OHAL Valiliği’ne verilen yetkiler 10 Nisan 1990 tarihli413, bunu izleyen 424-425 ve son olarak 15 Aralık1990 tarihinde yürürlüğe konulan “Olağanüstü HalBölge Valiliği ve Olağanüstü Halin Devamı SüresinceAlınacak İlave Tedbirler Hakkındaki” 430 No’lu KHK ilegenişletildi.

OHAL valiliğine verilen yerleşim birimlerini boşaltmayetkisi 430 No’lu KHK’nın 1/b maddesinde “Olağanüstühal ilan edilen illerde genel güvenlik ve kamu düzenibakımından, yer değiştirmek talebinde bulunanlar ileisteyerek veya zor ve baskı sonucu zararlı faaliyetlerdebulunanlar veyahut kamu düzenini bozan veya kamudüzenini bozacağı kanısını uyandıran kişi veyatopluluklardan gerekli görülenler, Olağanüstü Hal BölgeValisinin takdirine göre, olağanüstü hal süresiniaşmamak üzere bölge dışına çıkarılır” ifadesiylepekiştirildi.

430 No’lu KHK’nın 1/a maddesi OHAL Bölge Valisi veyaOlağanüstü Hal Bölgesindeki il valilerine “Bölgedekifaaliyetleri yanlış aksettirmek veya gerçek dışı haberve yayınlar yapmak suretiyle bölgedeki kamudüzeninin ciddi şekilde bozulmasına veya bölgehalkının heyecanlanmasına neden olacak veyagüvenlik kuvvetlerinin görevlerini gereği gibi yerinegetirmelerini engelleyecek şekilde yayınlanan her türlü

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

32 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 39: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

basılmış eserin; kitap, dergi, gazete, broşür, afiş vebenzeri matbuanın basılmasını, çoğaltılmasını,yayınlanmasını ve dağıtılmasını, bunlardan OlağanüstüHal Bölgesi dışında basılmış veya çoğaltılmış olanlarınbölgeye sokulmasını ve dağıtılmasını yasaklama veyaizne bağlama” yetkisi tanıyordu. Bu madde uyarınca30’u aşkın gazete ve derginin OHAL’e girişi yasaklandı.

430 No’lu KHK’nın OHAL Valisi’ne “OHAL ilan edilenillerde ve OHAL’in devamı süresince grev, lokavtyetkisinin kullanılması, irade beyanı, referandum gibisendikal faaliyetleri durdurabilir veya izne bağlama;tahrip, yağma, işgal, fiili durum, boykot, işyavaşlatılması, çalışma özgürlüğünün kısıtlanması veişyerlerinin kapatılması gibi hareketleri yasaklama,önleme veya gerekli göreceği başkaca önleyicitedbirleri de alabilme” yetkisini tanıyan 2. maddesi ile,“Görev alanı içindeki illerde güvenlik, asayiş ve kamudüzeni bakımından çalışmalarında sakınca görülen vehizmetlerinden yararlanılamayan kamu personelininyer değiştirmesini veya görev alanı dışında geçici veyasürekli olarak görevlendirilmesini sağlama” yetkisiniveren 3/a maddesi uyarınca Valiliğin yetki alanıdahilinde her türlü sendikal eylem yasaklanarak,sendikal faaliyetlerde bulunanlar bölge dışına sürüldü.

430 No’lu KHK’nın 3/c. maddesinde OHAL Valisi’netanınan gözaltı sürelerinin takdire göre 40 güne kadaruzatılması yetkisi bölgede işkence ve gözaltında ölümgibi kiş güvenliğine yönelik ihlallerin “yasal bir yetkidahilinde” sistematik düzeyde uygulanmasını sağladı.Madde şöyle:

“Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hal ilanınaneden olan suçların soruşturmasında ifadelerinebaşvurulması gerekenler, Olağanüstü Hal BölgeValisinin teklifi üzerine yetkili Cumhuriyet Başsavcısınıntalebi ve hakimin kararı ile, her defasında on günügeçmemek üzere ceza infaz kurumu veya tutukevindenalınabilir. Bu süre hükümlülük veya tutuklulukta geçmişsayılır. Hükümlü veya tutuklu, ceza infaz kurumu veyatutukevinden ayrılış ve dönüşlerinde sağlık durumunundoktor raporu ile tespitini talep edebilir.”

Son olarak aynı KHK’nın 8. maddesinde “İçişleriBakanı’nın, Olağanüstü Hal Bölge Valisi’nin veolağanüstü hal bölgesi dahilindeki il valiliklerininkendilerine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili kararve tasarruflarının her türlü cezai, mali veya hukukisorumluluk iddiasından bağışık olduğu ve bu sebeplesöz konusu yetkililer hakkında herhangi bir yargımerciine başvurulamayacağı” öngörüldü.

OHAL uygulamasının yürürlükte kaldığı dönemboyunca yaşam hakkına ve kişi güvenliğine yöneliktehditler had safhaya ulaştı. Özellike PKK hareketininkitleselleştiği 1990’lı yılların ilk yarısında yargısızinfazlar, kaybetme olayları, faili meçhul cinayetler,yerleşim bölgelerine ve sivillere yönelik saldırılargündelik yaşamın olağan parçaları haline geldi.

TİHV’nin ulaşabildiği bilgilere göre, yargısız infaz olarakdeğerlendirilen ev ve işyeri baskınları, dur ihtarınauymayanlara ateş açma, rastgele ateş açma,yakaladıktan sonra öldürme gibi uygulamalarsonucunda, OHAL bölgesinde1990-2002 yılları arasındaen az 933 kişi öldürüldü. Yargısız infaz olayları 1991yılının ortalarından 1994 yılı sonlarına kadarkidönemde yoğunlaştı. TİHV’in kayıtlarına göre budönemde Türkiye genelinde meydana gelen 699yargısız infaz olayının 492’si OHAL bölgesindegerçekleşti. Ancak, geri kalan 207 olayın önemli birkısmının mağdurlarını da Kürt sorununa ilişkin görüşve eylemleri nedeniyle hedef alınanlar oluşturdu.

Faili meçhul cinayetler, bir başka temel OHAL pratiğiolarak ortaya çıktı. TİHV’nin verilerine göre 1990-2002yılında Türkiye genelinde yaşanan 1.774 faili meçhulsiyasi cinayetin 1.650’si OHAL bölgesinde meydanageldi. 1992-1995 yılları arasında OHAL Valiliği’nin yetkialanında en az 1.363 faili meçhul siyasi cinayet işlendi.

Yine TİHV’nin verilerine göre 1989-2002 yılları arasındaOHAL bölgesinde gözaltına alındığı ya da güvenlikgörevlileri tarafından götürüldüğü konusunda ciddidelil ve tanık anlatımları bulunan en az 176 kişikaybedildi. Kaybetme pratiğinin en üst düzeye ulaştığı1994 yılında gerçekleşen 57 olayın 53’ü OHALbölgesinde meydana geldi.

Silahlı çatışma döneminde tamamı aktif operasyonalanı haline dönüştürülen OHAL bölgesinde1992-2002yılları arasında TİHV’nin tespit edebildiği mayın ya dasahipsiz bomba patlamaları sonucu en az 575 kişiöldü, yüzlerce kişi yaralandı. 8 Kasım günü İHDarafından hazırlanan “Kara mayınları-TürkiyeRaporu”nu açıklayan İHD Genel Saymanı Nejat Taştan,1990-2002 yılları arasında 512 mayın patlamasında 838kişinin öldüğünü, 937 kişinin de yaralandığını bildirdi.Raporda, aynı dönemde sahipsiz askeri malzemelernedeniyle 146 olayda 137 kişinin öldüğü, 213 kişininde yaralandığı belirtildi.

285 No’lu KHK’nin 2. maddesinin “OHAL Bölge Valisigüvenlik yönünden gerekli düzenlemeleri yapabilmekiçin geçici veya sürekli olarak görev alanı içindebulunan köy, mezra, kom ve benzeri yerleşimbirimlerini boşalttırabilir, yerlerini değiştirebilir,birleştirebilir ve bu maksatla gereken kamulaştırma vediğer işlemleri re’sen ve ivedilikle yapabilir” hükmüyleyasallaştırılan yerinden etme politikası OHAL’in enkapsamlı ve sonuçları itibarıyla en kalıcıuygulamalarından birisi oldu. Yerleşim birimlerinin idarîya da askerî kararla boşaltılması, sistematik bir politikave bir “iç güvenlik harekâtı” yöntemi olarak 1990’lıyıllar boyunca uygulandı.

Meclis Araştırma Komisyonu’nun 1998 yılındaaçıklanan raporunda, 1997 yılı Kasım ayı itibariyleOHAL ve mücavir alanı kapsayan bölgede 905’i köy,2.523’ü mezra olmak üzere toplam 3.428 yerleşimbiriminin boşaltıldığı, 378.335 kişinin yerinden edildiğibelirtildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 33

Page 40: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’de faaliyet gösteren insan haklarıkuruluşlarının verilerine göre ise bu dönemde yaklaşık4.000 köy ve köyaltı yerleşim birimi boşaltıldı ve üçmilyonun üzerinde insan zorla göç ettirildi. Zorla göçettirme uygulamaları, 1990’lı yılların ortalarında OHALbölgesi ve “mücavir” illerin yanı sıra, “iç güvenlikharekâtı” uygulamalarının geçerli olduğu bütün illerdeyürürlüğe konuldu. Bu uygulama 1993-1996 yıllarıarasında en üst düzeye ulaştı. TİHV ve İHD’nin yanısıra,Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve İnsan Hakları İzlemeÖrgütü ve Uluslararası Af Örgütü gibi kurum vekuruluşların raporlarında bu dönemde 3.000’inüzerinde köy ve köyaltı yerleşim biriminiyakıldığı/boşlatıldığı belirtildi.

Uygulama 1997 yılından itibaren sayıca azalmaklabirlikte, koruculuğa zorlama, gıda ambargosu, tarla vebahçelerin yakılması, yerleşim birimlerininçevresindeki ormanların yakılması, köy baskınlarındakötü muamele ve işkence gibi uygulamalar, sistematikolarak devam etti. Bu dönemde yerleşim birimlerinintamamen ya da kısmen boşaltılmasının yanı sıra, belirliaile ya da kişilerin zorla göç ettirilmesi uygulaması daetkin olarak sürdürüldü.

OHAL ile birlikte yürürlüğe giren gıda ambargosu veyayla yasağı uygulamaları bölgedeki toplumsal veiktisadi hayat üzerinde tehlikeli sonuçlara yol açtı. İlkolarak 1991 yılında Tunceli ili kırsalında uygulanan gıdaambargosu, kısa sürede Bingöl’e ve Diyarbakır’ın Liceilçesine bağlı köyleri de içine alacak biçimdegenişletilmişti. Şırnak’taki gıda ambargosuuygulamaları 1992 yılında başladı ve kısa süredemerkez ilçe ile Cizre, İdil, Beytüşşebap, Güçlükonak,Uludere ilçeleri ve bağlı köyleri içine aldı. Gıdaambargosu, ya da resmi ifadeye göre “Kontrollü GıdaSevkiyatı” uygulaması 1990’ların ikinci yarısından sonrauygulamanın kapsadığı alanlar açısından daralmagösterse de, yaklaşık on yıl boyunca yoğun biçimdedevam etti. Bu dönem boyunca gıda ambargosuuygulamasından en çok Tunceli, Şırnak, Bingöl,Diyarbakır, Siirt, Batman, Bitlis, Hakkari, Mardin ve Ağrıillerine bağlı ilçe ve köyler etkilendi. Tunceli dönemboyunca gıda ambargosunun en yaygın ve enacımasızca uygulandığı il oldu. 1994 yılında Vali AtılUzelgün tarafından “Kontrollü Gıda Sevkiyatı” adıaltında resmiyete kavuşturulan, ancak resmiaçıklamalarda ısrarla reddedilen ambargo nedeniyle1994 yılında Tunceli genelinde köylerde bulunan undeğirmenleri bile kapatılmıştı. Tunceli’de uygulanangıda ambargosu, Valiliğin 2 Ekim 2000 tarihliaçıklamasıyla resmen kaldırıldı. Resmi kaynaklarbunun bölgede “Geniş Ölçekli Gıda KontrolüUygulamaları”nın sonu olduğunu ifade ettiler. Ancak2001 yılında da gıda ambargosu uygulamaları raporedildi.

4 Nisan 1985 tarihinde 3175 sayılı kanunla 442 sayılıKöy Kanunu’nda yapılan değişiklikle uygulamayakonulan “Geçici Köy Koruculuğu” sistemi OHAL ile

birlikte sistematikleşti. İlk olarak Siirt’in Eruh ilçemerkezi ve köylerinde 40 kişiyle başlayan korucularınsayısı, zaman içinde yüzbinlere ulaştı. Silahlı çatışmadöneminde “halkın öz savunma araçlarının yaratılması”iddiasıyla başlatılan uygulama ilk günden itibarenbölgedeki ağır insan hakları ihlallerinin belli başlınedenlerinden birisi oldu. Köy korucuları 90’lı yıllarboyunca öldürme/yaralama, işkence, tecavüz gibiinsan hakları ihlalleri, kaçakçılık, gasp, çetecilik gibisuçlarla birlikte anıldılar. 1998 yılı Ocak ayındaBaşbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafındanhazırlanan “Susurluk Raporu”nda geçici köykorucularının sayısal olarak “kirli işlere” en fazlabulaşan kesim oldukları saptandı.

OHAL bölgesinde silahlı çatışmaların ciddi ölçüdeazalmasının ardından yerinden etme, gıda ambargosuve yayla yasağı gibi uygulamalarda da benzer bir birazalma yaşanmasına rağmen, bu dönemde sivil halküzerindeki korucu baskısı tehdit edici boyutlardadevam etti. TİHV’nin tespitlerine göre, 2002 yılındakorucular tarafından öldürülen köylülerin sayısı 12’yeulaştı.

Bu dönem içinde köy korucusu olarak istihdam edilentoplam kişi sayısı hakkında net veriler olmamaklabirlikte bu sayının yüzbinlerle ifade edildiği biliniyor.ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Şubat 2001 tarihli raporunda,askeri yetkililerden alınan bilgiler doğrultusunda, 2000yılı sonu itibarıyla 65 bin kişinin bilfiil geçici köykorucusu olarak çalıştığı belirtildi.

SP Van Milletvekili Fethullah Erbaş, Ağustos ayındayaptığı açıklamada halen yaklaşık “56 bin kişinin GKKolarak istihdam edildiğini” belirtti. GKK uygulaması,1999 yılı Ağustos ayından bu yana silahlı çatışmaolaylarının büyük ölçüde azalmasıyla beraber her nekadar cazibesini yitirmişse de şu ana kadar buuygulamanın yürürlükten kaldırılması için somutherhangi bir adım atılmadı. Ancak OHAL uygulamasınason verilmesinin tartışılmaya başlanmasıyla birlikteGKK uygulamasının akıbeti konusundaki tartışmalar dahız kazandı.

Kamoyunda GKK uygulaması hakkında yapılantartışmaların en önemli gündemini uygulamaya sonverildiği takdirde ortaya çıkacak “istihdam” sorunu,köylerine dönmek isteyen zorunlu göç mağdurları ilekorucular arasında çıkabilecek muhtemel çatışmalarınönlenmesi yolunda alınacak tedbirler ve korucularınnormal yaşama yeniden ayak uydurabilmeleri içinverilmesi gereken sosyal, psikolojik ve iktisadi destekoluşturuyor.

2002 yılında OHAL’de İnsan Hakları

OHAL bölgesinde sistematik insan hakları ihlalleri 2002yılında da devam etti. TİHV’nin derlediği bilgilere görebu yıl OHAL bölgesinde en az 26 kişi yargısız infazolaylarında öldürüldü (ayrıca 3 güvenlik görevlisi deöldü), en az 6 kişi faili meçhul cinayetler sonucuhayatını kaybetti, en az 2 kişi kaybedildi. Bölgede

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

34 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 41: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

meydana gelen mayın/sahipsiz bomba patlamalarındada en az 31 kişi öldü.

Bölgede korucu saldırıları 2001 yılında yaşam hakkınayönelik en ciddi tehditlerin başında geldi. Yerleşimmerkezlerine yönelik baskılar, geçmiş yıllara oranlabüyük ölçüde azalmakla birlikte sürdü. Bölgede siyasipartiler, sendikalar ve sivil demokratik kurumlarınçalışmalarına yönelik engellemeler bu yıl da devametti. Onlarca kamu görevlisi valilik kararlarıyla ya bölgedışına sürgün edildi ya da görev yerleri bölge içindedeğiştirildi.

Ancak OHAL uygulamasının kaldırılmasıyla birlikte, 285ve 430 No’lu KHK’lar uyarınca kapatılan dernek, vakıfve benzeri kuruluşlar yeniden çalışmaya başladılar ve30’u aşkın gazete ve derginin bölgeye girişi önündekiyasal engel kalktı.

Korucu Saldırıları

Sivil halka yönelik korucu saldırıları 2002 yılında,özellikle köye dönüşlerin yoğunlaştığı yaz aylarında,kaygı verici ölçülerde arttı. TİHV’nin derlediği bilgileregöre 2002 yılında 12 kişi korucular tarafındanöldürüldü.

Mehmet Şerif Acar

Mehmet Şerif Acar adlı kişinin Şırnak’ın Beytüşşebapilçesinde korucular tarafından öldürüldüğü bildirildi. 12Mayıs günü İHD Van Şubesi’ne başvuran Kerim Acar,“45 gün kadar önce Ilıca köyünde oturan kardeşi HacıAcar’ı ziyarete giden oğlu Mehmet Şerif Acar’ınkorucular ve askerler tarafından öldürüldüğünü”bildirdi. Bunun üzerine girişimlerde bulunan İHD VanŞube yöneticileri, Beytüşşebap Cumhuriyet Savcılığı’nınolaya ilişkin bilgisinin olmadığını öğrendiler. KerimAcar, oğlunun “PKK üyesi olduğu” iddiasıyla 9 yıl 6 ayhapis cezasına mahkum edildiğini ve 6 ay önce serbestbırakıldığını bildirdi. Olağanüstü Hal Bölge Valiliğitarafından 5 Mayıs günü yapılan açıklamada“Beytüşşebap’ta bir PKK üyesinin ölü ele geçirildiği”ileri sürülmüştü.

Nureddin Köyü Olayı

Muş’un Malazgirt ilçesine bağlı Nureddin (Nordin)köyünde 9 Temmuz günü ot biçmek isteyen köylülerekorucuların açtığı ateş sonucunda Abdulsamet Ünal,Abdurrahim Ünal ve Yusuf Ünal adlı köylüler öldü.Ünal ailesinin, köylerinin 27 Kasım 1993 tarihindedüzenlenen bir askeri operasyondan sonraboşaltılmasının ardından Van’a göç ettikleri ve bu yılHaziran ayı sonunda köylerine geri döndükleriöğrenildi. Abdulsamet, Abdurrahim ve Yusuf Ünal’ınöldürülmesinden sonra gözaltına alınan koruculardan22’si Malazgirt Sulh Ceza Mahkemesi tarafındantutuklandı. Koruculardan üçünün adının Mustafa Polat,Bahattin Polat ve Hüseyin Polat olduğu öğrenildi.14’ü,15 Temmuz günü Malazgirt Sulh Ceza Mahkemesitarafından tutuklandı.

Görgü tanıklarından Dilaver Demir, savcılıkta verdiğiifadede olayı şöyle anlattı:

“Sabah saatlerinde tanımadığım bir şahıs Yusuf Ünal’aot satın almak için geldiğini söyledi. Korucular dakamyonun geldiğini görmüş olacak ki 20-25 kişilik birgrup yanımıza geldi. İçlerinden biri Yusuf Ünal ile ‘Senbu otu taşıyamazsın, bu ot buradan gitmez’ şeklindetartışmaya başladı. Bu sırada Yusuf’a bir yumruk attı.Diğer korucular da ellerinde silahlarıyla üzerimizeyürüdü, 15 kişiydik. Tekme ve dipçiklerle vurmayabaşladılar. Arbedede bir silah sesi duyunca kaçmayabaşladık. Biz olay yerine yakın bulunan Konakkuran(Dügnük) Karakolu’na doğru kaçarken, silah sesleriarttı, korucular olay yerinde kalan Yusuf’u oğlunu vekardeşini silahla taramışlardı.”

Abdulsamet Uçak adlı tanık ise “Korucuların ateşaçması üzerine olay yerinden kaçtık. En yakın yer olanKonakkuran Karakolu’na gittik. Karakol komutanınakorucuların silahlı saldırısına uğradığımızı, bazıköylülerin olay yerinde kaldığını ve can güvenliklerininolmadığını söyledim. Bana ‘Hadi s..tir ulan, gidinotunuzu biçin, eski tantanaları yapmayın. Yaralı yok,ölü yok. Bir olay olsun sonra gelin’ dedi. Karakoldanayrıldıktan sonra Malazgirt’e geri döndük. Bizden sonrayaşananları ise görmedik.” dedi.

Yusuf Ünal’ın eşi Nafya Ünal, Malazgirt’e getirilenyakınlarının cenazelerini almak için hastaneyegittiğinde askerlerle tartıştığını, bu sırada da üstünepanzer sürüldüğünü söyledi. Ünal, olayı şöyle anlattı:“Eşim, köye gitmeden önce bana askerlere 4 milyarlira rüşvet verdiğini söylemişti. Ama nereye verildiğinisöylememişti. Cenazelerin Malazgirt’e getirildiğiniöğrendikten sonra yakınlarımla birlikte oraya gittim.Eşimin ve oğlumun eşyaları ile parayı almak istedim.Hastane önünde bulunan askerlere içeri gireceğimisöyledim, bırakmadılar. Ben de onlara ‘Köyegidebilmemiz için önce bizden para alıyorsunuz, dahasonra da koruculara öldürtüyorsunuz’ deyince, üzerimepanzeri sürdüler, o sırada yüzüstü yere düştüm.Yüzüm yara bere içinde kaldı. Eşim ve çocuklarıma aithiçbir şeyi alamadan geri döndüm.”

Olayı araştırmak için HADEP’in çağrısı üzerineoluşturulan bir heyet 18 Temmuz günü bölgeye gitti.HADEP Parti Meclisi üyesi Orhan Miroğlu, gazetecilerFerai Tınç, Celal Başlangıç, Oral Çalışlar, HelsinkiYurttaşlar Meclisi’nden Prof. Büşra Ersanlı, ToplumsalHukuk Araştırma Vakfı’ndan Niyazi Bulgan ve MustafaEraslan yer aldığı heyet aynı gün Muş Valisi CengizAkın’la görüştü. Akın’ın heyet üyelerine olayın siyasiboyutunun olmadığını söylediği, köylüler ile koruculararasında 1994 yılında yaşanan bir olay nedeniyledüşmanlık bulunduğunu anlattığı bildirildi. Heyetüyeleri daha sonra İHD Muş Şubesi’ni ve HADEPörgütünü ziyaret etti. Heyet üyelerinin olay yerinegitmesine izin verilmedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 35

Page 42: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Gazeteci Celal Başlangıç, heyetin incelemelere ilişkinyaptığı açıklamada köye dönüşleri engellemek için“korucu tehlikesinin” yeni bir bahane olarakgösterilebileceğini vurguladı. Başlangıç, “Bunlar yalnızcabir köyde çıkan sorunlar, ve bu sorunu çıkaranlar dasadece 39 korucu. Tüm bölgede şu an 70 bin korucuolduğunu hatırladığımızda olayın vehameti daha açıkgörülür” diye konuştu.

Olayı gören kişilerle yaptıkları görüşmeler hakkındabilgi veren Başlangıç, şunları belirtti:

“Köylüler olayı bize şöyle anlattı: On gündür köye gidipotlarımızı biçiyorduk. Korucular 9 Temmuz günüarazisini kullanmaya giden Ünal ailesine saldırdı. Üçkişiyi önce dipçiklerle döverek her taraflarını kaniçinde bıraktılar. Daha sonra üzerlerine kurşun sıktılar.Korucubaşları köydeki diğer korucuları çağırarakhepsine üç köylünün üzerine ateş açmayı emrettiler.Jandarmalar gelene kadar öldürdükleri köylülerinbaşında duran korucular daha sonra kaçarak dağıldı.”

Olayın yaşandığı Nureddin köyünde 25’i geçici 14’ü degönüllü olmak üzere 39 korucunun olduğunu belirtenBaşlangıç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Koruculardan 20’sişu an gözaltında tutuluyor. Muş Valiliği korucularıngörevlerinden alınacağını söyledi. Nureddin köyüne1993 yılında korucu olmaları yönünde baskılar olmuş.400 haneli köyden 35 hane korucu olmayı kabulediyor. Koruculuğu kabul etmeyenler de köyü terketmek zorunda bırakılıyorlar. Korucular on yıldır köydeboşalan arazileri kullanıyor. şimdi de köylerinedönerek arazilerini kullanmak isteyen köylülere araziyikaptırmak istemiyorlar.”

Heyetin ziyaret sırasında edindiği bulgulara ilişkin biraçıklama yapan HADEP yöneticisi Kapazan şunlarısöyledi: “Kaymakam da ‘ailenin resmi olarak başvuruyaparak, köyüne döndüğünü’ söyledi. Olay ‘kan davası’gibi yansıtılmak istenmektedir. Ancak olay böyledeğildir. Öldürülen kişilerin öldürülenlerle hiçbir alakasıyoktur” dedi. Kapazan “Hem halkın bize verdiğibilgilere göre, hem bizim edindiğimiz izlenimlere göre,10 yıl sonra bu ailenin buralara dönmesi, 30 bindönüm arazinin üzerine konan korucuları rahatsızetmiş durumda. Yani ateş ile barutu yan yana koyargibi, bu köylüleri göndermişler ancak yeterince tedbiralmamışlar. Olay günü köyde hiçbir asker yok. Sadecekorucular var, onlarda tarayıp öldürmüşler Herkestedbir alınmamasından şikayetçi” diye konuştu.

Pazarcık Olayı

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Harmancıkköyünde çobanlık yapan üç kişi 21 Ağustos günüöldürüldü. Tahir Kasakoğlu (12) ve Mustafa Yentek’in(15) cesetleri evlerinde, Hasan Yentek’in (25) cesedi isePozaklı mevkii kırsal alanında bulundu. Her üç kişininde başlarına kısa mesafeden sıkılan tek kurşunlaöldürüldükleri bildirildi. İHD Gaziantep Şubesi’ne bilgiveren yakınları cinayetten korucu Hasan Dağlan’ı

(Dağılhan) sorumlu tuttular. İHD raporunda şu bilgilereyer verildi:

“1991 yılında Harmancık köyünde korucuların evlerineyönelik bir eylemde Hasan Dağlan’ın (İnce Hasan) eşive çocuğu öldürülmüştü. Hasan Dağlan bu olayınintikamını alacağının söyleyerek köylüleri tehditetmişti. Köy korucuları köyden alınarak Pazarcıkmerkezinde bir mahalleye yerleştirilmişlerdi.

20 Ağustos günü Harmancık köyü çobanları ve köyhalkı İnce Hasan lakaplı Hasan Dağlan’ı asker kıyafetigiymiş halde ve silahlı olarak köy civarındagördüklerini muhtara söyleyerek önlem alınmasını, buşahsın çok tehlikeli olduğunu ve bir komplo peşindeolduğunu söylemişler. 21 Ağustos günü Hasan Yentek,Mustafa Yentek ve Tahir Kasakoğlu, ikisi kardeş biriteyze çocuğu aynı evden üç kişi kafalarına kısamesafeden tek kurşun sıkılarak öldürülmüş şekildebulunmuşlar. Olay duyulur duyulmaz baba HüseyinKasakoğlu, Baba Ali Yentek ve anne Elif Yentekgözaltına alınarak üç gün karakolda tutulmuşlar, ve busüre içerisinde ‘bu olayı komşularının yaptığı, kiminlesorunlu olduklarını söylemeleri” yönünde baskıyamaruz kalmışlardır. Aile kimseyle sorunları olmadığını,bu olayın Hasan Dağlan ve adamları tarafındanyapıldığını söylemiştir. Bütün bunlara rağmen köydeçok sayıda kişinin gözaltına alınarak olayınçarpıtılmaya çalışıldığı iddia edilmektedir.

Çeşitli girişimler sonucu olay köy karakoluna intikalettirilince Hasan Dağlan ve eşi karakola alınmıştır. Busırada karakolda gözaltında tutulan köylüleriniddiasına göre Dağlan’ın eşi karakolda ‘Kocam askerelbisesi giyip çıktığında üç çocuğu öldüreceğininereden bilebilirdim’ şeklinde konuşmuş ancak busözleri ifade tutanağına geçirilmemiştir. Daha sonraHasan Dağlan’ın evinde, üzerinde kan lekeleri olan birgiysi bulunduğu ve bunun üzerine mezarların açılarakdoku örneği alındığı söylenmektedir.”

Hasan Dağlan 4 Eylül günü tutuklandı.

Uğrak (Cadé) köyü Olayı

26 Eylül günü Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Uğrak(Cadê) köyünde, korucuların bir ailenin üzerine ateşaçması sonucunda biri çocuk üç kişi öldü, 6 kişi deyaralandı. Edinilen bilgiye göre, 8 yıl önce köyden göçederek Diyarbakır’a yerleşen Tekin ailesi geri dönüşeizin verilmesi üzerine 26 Eylül günü köylerine geridöndüler. Köyün dışında kurdukları barakalarayerleşen Tekin ailesinin üzerine saat 17.00 sıralarındaköyde bulunan korucular tarafından ateş açıldı.Saldırıda Agit Tekin (6), Nezir Tekin (45) ve İkramTekin (45) öldü, 6 kişi ise yaralandı. Yaralılardandördünün adının Veysi Tekin, Güzel Tekin, Erhan Tekinve Mazlum Tekin olduğu öğrenildi.

Saldırıya katıldıkları ileri sürülen Emin Güçlü, İbrahimGüçlü, Hasan Güçlü ve Hanifi Güçlü adlı korucular 27Eylül günü gözaltına alındı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

36 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 43: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Olaydan sonra İHD Diyarbakır Şube Başkanı AvukatSelahattin Demirtaş, Göç-Der Şube Başkanı SerdarTalay ve İHD Yönetim Kurulu üyesi Metin Kılavuz’danoluşan bir heyet, Bismil Kaymakam Vekili İdris Akgül,Cumhuriyet Savcısı İlkay Özcan ve HADEP İlçe BaşkanıNedim Biçer’le görüştü.

Köyden göç eden ailelerin 10 gün kadar önce BismilKaymakamlığı’na köylerine dönmek içinbaşvurduklarını anlatan Demirtaş, “Kaymakamlıkdilekçeleri İlçe Jandarma Komutanlığı’na havale ediyor,10 gün sonra gelen sonuçta da köylerine geridönebilecekleri söyleniyor. Köylüler 26 Eylül günüköye gittikten sonra korucular öğle saatlerinde havayaateş açıyor. Bunun üzerine aileler tekrarKaymakamlığa geliyor ve korucular tarafından tehditedildiklerini söylüyorlar. Kaymakamlık kendilerini İlçeJandarma Komutanlığı’na gönderiyor. İlçe JandarmaKomutanlığı’nda, aileden 4 kişi yüzbaşı ile görüşüyor.Yüzbaşı, güvenlik sorunu olmayacağını söylüyor veköylülerle birlikte köye gidiyor. Köy meydanındaköylülerle 15 dakika oturduktan sonra JandarmaKomutanı, bir kilometre uzaklıktaki Kamışlı JandarmaKarakolu’na gidiyor. Korucular, jandarma gittikten 5dakika sonra meydanda bulunanları tarıyor.” dedi.Demirtaş, saldırının Uğrak köyü korucubaşı Emin Güçlütarafından azmettirildiği sonucuna vardıklarını bildirdi.

Saldırıya uğrayanlardan Hüseyin Tangüner yaşadıklarınışöyle anlattı:

“Olay günü 35-40 kişi köye gider gitmez koruculartarafından havaya ateş açıldı. Biz bu sırada eşyalarımızıindirdik. Köyün karakol komutanı yanımıza geldi.Durumu komutana anlattık, o da bize dönmek içinBismil İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan yazı getirmemizgerektiğini, aksi halde köye girişimize izinvermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Mehmet, Sait,Mehdi Tangüner adlı akrabalarım Bismil’e yüzbaşı ilegörüşmeye gittiler. Daha sonra yüzbaşı ile birlikte geridöndüler. Yüzbaşıya, Emin Güçlü’nün bizim köyü terketmemizden sonra 8 yıldır amcamın evinde izinsizoturduğunu söyledik. Bunun üzerine yüzbaşı bir haftasonra gelip bizi korucularla barıştıracağını, şimdievlerimizi yapmamızı söyledi. Bizler de korucularınellerinde silah olduğunu ve yanımızda gezindiklerini,güvenliğimizi sağlayacak birkaç asker bırakmasınıistedik. Komutan da ‘korucuların ellerindeki silahlardevletin, onlar devletin silahıyla hiçbir şey yapamazlar,size ateş edemezler’ deyip gitti. Komutan tepeyi aşaraşmaz, 2 kişi dereden, 2 kişi de yukarı taraftan gelipsaat 19.00 sıralarında 40 kişinin üzerine rasgele ateşettiler. Saklanabileceğimiz hiç bir yer yoktu. Yalnızcayere uzandık, ateş 15 dakika kadar sürdü. Bir arabanındeposu ateş alınca korucular uzaklaştı. Olaydan 15dakika sonra askerler geldi.”

Gazetecilere açıklama yapan Tekin ailesinin bir yakınıise “Aileleri yüzbaşı köye çağırıyor. ‘Gelin bir sorun yok,köyünüzde yaşayın, topraklarınızı ekin’ diyor. Ailelerde gidince başta barakalara yerleşiyorlar. Ama

aldığımız bilgilere göre, askerler saldırıdan önce Tekinailesine gelip, ‘çocuklarınızı barakalarda tutmayın’diyorlar. Bu olayın planlı olduğundan kuşkuduyuyoruz” dedi.

Saldırıda ölen Agit Tekin, Nezir Tekin ve İkram Tekin’inköyde gömülmesine muhtar ve askeri yetkililer izinvermedi. Cenazeler bu nedenle Diyarbakır’da toprağaverildi.

Bu arada köylülerin, zorla köylerinden göç ettirildiklerive arazilerinin korucular tarafından işgal edildiğigerekçesiyle AİHM’e başvurdukları öğrenildi. Tangünerve Tekin ailelerinin de arazilerinin korucular tarafındanişgal edilmesi ve izinsiz ekilmesi nedeniyle davaaçtıkları ve mahkemenin araziler üzerine ihtiyati tedbirkararı aldığı bildirildi. Avukat Sabahattin Acar, davanınHaziran ayında sonuçlandığını ve mahkemeninkorucular tarafından ekilen ekinlerin hasadından sonraarazilerin hak sahiplerine teslim edilmesine kararverdiği belirtti.

Olayla ilgili olarak İHD, Göç-Der, TİHV, mimar-mühendisodaları ile sendikaların oluşturduğu heyetin hazırladığırapor 2 Ekim günü açıklandı. Düzenlenen basıntoplantısında konuşan İHD Diyarbakır Şube BaşkanıSelahattin Demirtaş, bazı yetkililerin olayı bir kandavasının sonucu gibi yansıtmak istediğini belirtti.Demirtaş, “20 yıl önce yaşanmış olan kan davası Güçlüile Tangüner aileleri arasında olmuştur. Oysa olaydayaşamını yitirenlerin tümü Tekin ailesindendir. Olayköye geri dönüş yapmak isteyen ve buna çıkarlarızedeleneceğinden dolayı izin vermeyen köy korucularıarasında yaşanmıştır” dedi. Kamışlı Karakolu’ndagörevli astsubayın olay günü korucuların havaya ateşettiğinden haberdar olduğunu ifade eden Demirtaş,köylülerin güvenliğinin sağlanmamasının görevi ihmalolduğunu vurguladı.

Mazlum-Der tarafından hazırlanan başka bir rapor da31 Ekim günü açıklandı. Mazlum-Der Genel BaşkanıYılmaz Ensaroğlu, tarafından açıklanan raporda, olay“tipik bir korucu terörü” olarak nitelendirildi. Koruculuksisteminin tümüyle tasfiye edilmesi istenen raporda,köylerine dönmek isteyen Tekin ve Tangünerailelerinden kadın ve çocukların köyde çadırlardayaşadığı, erkeklerin ise can güvenliği endişesiyleşehirde kalmaya devam ettiği belirtildi. Korucu Güçlüailesinden 10 kişinin tutuklandığı kaydedilen raporda,şu öneriler yer aldı: “Devletin yıllardır bölgedeuyguladığı politikalar, korucu ve ailelerine sağlananimkanlar, bazı kesimlere düşman muamelesiyapılması, toplumsal ilişkilerde onarılmayacak yaralaraçıyor. Bu nedenle gerçekten köye dönüş isteniyorsadaha ciddi ve köklü projeler geliştirilmelidir. Köylerdeailelerin mağduriyetlerinin tazmin edilip, geçimlerinitemin edebilecekleri, sağlıklı ve güvenli bir yaşamsürdürmeleri sağlanmalıdır. Tazminatyükümlülüğünden kurtulmak için köylülere kendiistediğimizle köyü terk ettik şeklindeki belgelerinimzalatılması uygulamasından vazgeçilmelidir. Kamu

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 37

Page 44: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

görevlilerin korucuların hukuk dışı ve keyfiuygulamalarına destek verdiği yönünde bölge halkındaoluşan kanaatin ortadan kalkması için önlemlerinalınması gerekiyor.”

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı saldırıyı düzenledikleriiddia edilen 10 korucu hakkında Aralık ayında davaaçtı. Olayın eskiye dayanan kan davasının devamıolduğu ileri sürülen iddianamede, olay şöyle anlatıldı:

“Jandarma köyden ayrıldıktan 15-20 dakika sonra da,saat 18:43 civarında korucubaşı muhtar Mehmet EminGüçlü ve diğer korucu sanıklar köy camiinin bulunduğuyerde toplanarak olayı planladılar. Ardından olayıngerçekleştiği yere gelen Emin ve Hanifi Güçlü’nün küfürederek, ‘Bu köy onlara mı kalacak’ dedikleri veardından Emin Güçlü’nün ateş ettiği diğer sanıkların daplanlı bir şekilde maktüllerin cesetlerinin bulunduğuyere, bir kısım sanıkların da güney istikametindebulunan dere yatağından, bir kısım sanıkların iseelektrik trafosu tarafından üç grup halindemanevralarla maktül ve müştekilerin bulunduğu yereellerinde kaleşnikof silahlarla seri şekilde ateş ettikleri,25-30-40-60 metre mesafelere kadar yaklaştıkları ve10 dakika boyunca devam eden silahlı saldırısonucunda olayın sonuçlandığı anlaşılmıştır.”

İddianamede, Zeydin Güçlü (16), Abdülvahap Güçlü,Hasan Güçlü, Mehmet Hanifi Güçlü, Süleyman Güçlüİbrahim Güçlü, Ahmet Emin Güçlü, Emin Güçlü, ZekiGüçlü ve Mehmet Gök’ün TCY’nin “cinayet” suçunailişkin 448 ve “suçun birden çok işlenmesi durumundacezanın artırılmasını” öngören 463. maddeleri uyarıncacezalandırılması istendi.

Dava 26 Aralık günü başladı. Diyarbakır 3. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada sanıklarAbdülvahap Güçlü ve İbrahim Güçlü, saldırıyakatıldıklarını kabul ettiler. Diğer sanıklar ise olaylailgileri olmadığını iddia ettiler. Olayda yaralananköylülerden Veysi Tekin, Erhan Tekin, Mazlum Tekin veGüzel Tekin ise sanık korucuları teşhis ettiler. Mağduryakınlarından tanık Zeynep Tangüner, “Benim yanımdatorunum Mazlum Tekin vardı, kurşunlar ona da isabetetmişti. Mazlum yanıma gelmeye çalışıyordu. Amabağırsakları dışarı sarktığı için gelemiyordu” dedi.Mazlum Tekin (11) de koruculardan Emin Güçlü, HanifiGüçlü, İbrahim Güçlü ve Zeydin Güçlü’yü teşhis etti.Mahkeme heyeti, sanıklardan Hanifi Güçlü, SüleymenGüçlü, İbrahim Güçlü, Ahmet Emin Güçlü ve MehmetGök’ün tahliyelerine karar verdi.

Necip Demir

28 Eylül günü Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlıBağışlı köyünde, eski muhtar Necip Demir, MHP ilörgütü başkanı T. Yoldaş’ın kuzeni ve eski korucubaşıolan Zeki Yoldaş tarafından silahla vurularak öldürüldü.Olay günü Demir’i arayan Yoldaş, karakol komutanınınkendilerini çağırdığını belirterek buluşmalarını istediğive evinin önüne gelen Demir’i vurdu. Boğazından yara

alan Demir, olay yerinde öldü. Zeki Yoldaş’ın cinayetiişlediğini itiraf ettiği bildirildi.

M. Nuri Keskin

25 Ekim günü Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Gülyazıköyünde, Mesut ve Hacı E. adlı korucular, köylerinegelen ve düğünlerde saz çalan yerel sanatçı M. NuriKeskin adlı kişiyi, aralarında çıkan tartışma sonucuöldürdüler ve olay sonrası kaçtılar.

Diğer GKK Saldırıları

Muş’a bağlı Suluca köyünde 28 Temmuz günü otbiçmeye giden Elhan ailesi korucuların saldırısınauğradı. Olayda Netice Elhan (15) adlı çocuk, koruculartarafından silahla yaralandı. Edinilen bilgiye göre, olayşöyle gelişti:

Mayıs ayında İzmir’den köylerine dönen Elhanailesinden Maşallah Elhan, 28 Temmuz günü otbiçerken köy muhtarı Kamil Aktaş, korucular TajdinAktaş, Sadettin Aktaş, Gıyasettin Aktaş ile ŞevketSolgun, Ali Solgun ve Şehmus Solgun tarafındansopalarla dövüldü. Daha sonra köye giden korucularElhan’ların evine ateş açtı. Olayda Netice Elhan adlıçocuk ile evi tarayan koruculardan Tekin Aktaşyaralandı. Maşallah Elhan’ın olayın ardından gözaltınaalındığı bildirildi.

Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Samanyolu köyükorucuları 30 Temmuz günü aynı köyde oturanMehmet Kaplan adlı HADEP üyesinin evine baskındüzenlediler. Edinilen bilgiye göre, Kaplan’ı evdebulamayan korucular kızları Laleş Kaplan ve HanifeKaplan’ı feci şekilde dövdü. Olay günü işte olduğunubelirten Mehmet Kaplan, baskının korucubaşı AhmetAvcı öncülüğünde yapıldığını iddia etti. Korucularınuzun bir süreden beri kendisini rahatsız ettiğini dilegetiren Kaplan, “Bu adamlarla bir alıp veremediğimizyok. HADEP’li olduğum için saldırı yapılmıştır. Dahaönce de bazı sorunlar bahane gösterilerek bu şekildeüzerimize geliyorlardı. Ancak bu kez çok çirkin birsaldırıda bulundular” dedi.

Hasankeyf’in İncirli köyünde korucular ile köy sakinleriarasında 7 Ağustos günü kavga çıktı. Gerçüş’ünSerinköy, Deveiçi, Seki, Gönüllü ve Yaka köylerindenİncirli köyüne göçen korucular ile köy muhtarı M. EminToy, Cemil Toy ve Halil Sönmez arasında samandeposu yüzünden çıktığı bildirilen kavgada M. EminToy, Cemil Toy ve Halil Sönmez yaralandı. Muhtar EminToy, korucular ile aralarında sürekli tartışmalarınyaşandığını belirterek “Onların köyde bir karış toprağıyok. Biz bu yıl onlara ödünç verdiğimiz samandeposunu almak istedik. Bu yüzden taşla sopayla bizesaldırdılar” dedi. Olaydan sonra kavgaya karıştığı iddiaedilen koruculardan Katibe Doğan ve Şevket Yılmazgözaltına alındı.

Iğdır’ın Aralık ilçesine bağlı Yukarı Çamurlu köyündeEylül ayı başlarında köy korucuları İsmail Savu ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

38 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 45: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mehmet Dere’nin etrafa rasgele ateş açması sonucuHADEP üyesi Mehmet Mercan’ın evi isabet aldı. Olayınardından iki taraf arasında gerginliğin tırmanmasıüzerine korucuların gözaltına alındığı ve silahlarına elkonularak 500’er milyon lira para cezasına mahkumedildikleri bildirildi.

Van’ın Şabaniye mahallesinde 15 Eylül akşamı yapılanbir düğünü basan Şimşekler Özel Tim Grubu’na bağlıbir grup korucu düğün sahibi İshak Dağ’ı yaraladı. Olaybüyümeden önlenirken, korucubaşı ŞabanKahraman’ın “olayın yanlış anlamadan meydanageldiğini, çocuklarının hakarete maruz kaldığınısandıkları için evi bastıklarını” söylediği öğrenildi.

Tunceli’ye bağlı Mazgirt ilçesi Darıkent nahiyesindeŞükrü Bilen (80) adlı kişiyi sık sık dövdüğü belirtilenkorucubaşı Hüseyin Demirtaş hakkında Eylül ayındasoruşturma açıldı. Edinilen bilgiye göre olaylar şöylegelişti:

Darıkent nahiyesinde birbiriyle akraba olan Şükrü Bilenve korucubaşı Hüseyin Demirtaş arasında bir yıl öncearazi anlaşmazlığı yüzünden kavga çıktı. Olaydan sonraDemirtaş tarafından dövülen Bilen’in oğlu DüzgünBilen, İHD Elazığ Şube Başkanı Cafer Demir’den yardımistedi. Demir’in konuyu Mazgirt Kaymakamı AkifYorulmaz’a aktarması üzerine Kaymakamlık, olaylailgili soruşturma başlattı.

Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Yanık köyüyakınlarında Mustafa Kapu, Haci Bulak, Vahap Bor veÖmer Can adlı köylülerin 26 Ekim günü oduntoplamaya gittikleri ormanlık alanda Taşlıçay köyükorucuları tarafından dövüldüğü bildirildi.

Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Koruklu köyünde Alkanailesinin korucuların saldırısına uğradığı bildirildi. 1996yılında boşaltılan köylerine bir süre önce dönen Alkanailesinin evine 12 Ekim günü gelen korucu BahattinGöle, kızı korucu Alya Göle ve altı kişinin Tahir Alkan’ıbıçakla yaraladığı, eşi, annesi ve çocuklarını dövdüğüöğrenildi. Tahir Alkan, olaydan sonra gittiği KaynarcaJandarma Karakolundan kovulduklarını söyledi. TatvanCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunanTahir Alkan, aynı korucuların daha önce de kendilerinesaldırdıklarını, ancak savcılığa ve kaymakamlığa yaptığıbaşvuruların sonuçsuz kaldığını belirtti. Saldırınınardından Tahir Alkan’ın, beyin travması teşhisiyle VanDevlet Hastanesine kaldırıldığı, eşinin ise, Tatvan DevletHastanesi’nden 7 günlük iş göremez raporu aldığıöğrenildi.

Hakkari’de koyun ticaretiyle uğraşan Abdullah Esen,Abdulhakim Sadak ve Abdullah Soğunç adlı kişilerinEkim ayında koyunlarını almak için gittikleriBüyükçiftlik köyünde korucular tarafından ölümletehdit edildikleri öğrenildi. Edinilen bilgiye göre olayşöyle gelişti:

Abdullah Esen, Abdulhakim Sadak ve Abdullah Soğunç,1999 yılında 700 koyunla birlikte Esendere Sınır

Kapısını geçmek isterken operasyon düzenleyenEsendere Sınır Jandarma Karakolu devriyelerincegözaltına alındı. Hayvanlara el koyan jandarma, yasalişlem başlatılması için koyunları GümrüklerMüdürlüğü’ne teslim etti. Koyunlar daha sonrayediemin olarak Pinyaniş aşiretinden korucubaşıMustafa Zeydan’a bağlı Büyükçiftlik köyü korucularıSıddık Toktamış, Ömer Kulaç, Zübeyir Kulaç, Naif Duruile Hıdır Tatlı’ya teslim edildi.

Koyun tüccarları hakkında “1918 sayılı KaçakçılıkYasasına muhalefet ettikleri” gerekçesiyle dava açıldı.Hakkari 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava 19 Ocak2001 tarihinde beraatla sonuçlandı. Bunun üzerinetüccarların avukatı Mikail Demiroğlu, koyunların iadesiiçin mahkeme kararını Esendere GümrüklerMüdürlüğü’ne götürdü.

Bunun üzerine Gümrük Müdürlüğü, koyunları yedieminolarak teslim ettiği koruculara iki defa tebligat yaptı.Demiroğlu, bir süre önce koyunlarını istemeye gidenmüvekkillerinin korucular tarafından ölümle tehditedildiğini söyledi. Demiroğlu korucuların,müvekkillerini, “Ne koyunu, siz buranın neresiolduğunu biliyor musunuz? Sizi bir daha buradagörmeyelim, yoksa hepiniz ölürsünüz” şeklinde tehditettiklerini bildirdi.

Van’ın Çatak ilçesine bağlı Dağseven köyüne 23 Kasımgünü korucular ve askerler tarafından baskındüzenlendi. Edinilen bilgiye göre 7 yıl önce boşaltılanDağseven köyüne geçtiğimiz yaz dönen ailelerin Bilgeköyü korucularına ait hayvanları arazilerindençıkarmaları üzerine köye baskın düzenleyen askerler,İhsan Ağıç, Hadi Avşar, Mehmet Aydın ve Hacı Aslanadlı köylüleri “koruculara ait koyunları çaldıkları”iddiasıyla gözaltına aldı. Çatak İlçe JandarmaKomutanlığı’na götürülen 4 köylü savcılık tarafındanserbest bırakıldı.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Özbek köyündeyaşayan Ali İhsan Polat, 15 Kasım günü kendisine aitağaçları kesen korucular Seyithan Polat ve MahmutPolat’ı uyardığı için saldırıya uğradı. Ayağındanyaralanan Polat’ın Diyartbakır Devlet HastanesiOrtopedi bölümünde beş gün tedavi altında tutulduğuöğrenildi.

Iğdır’da yaşayan Mustafa Karadağ ve Nurettin Karadağadlı kişilerin 6 Aralık günü, Yüzbaşılar köyündekoruculuk yapan Tahir Akkuş, Muhittin Akkuş veHamit Akkuş ile yakınlarının saldırısına uğradığıbildirildi. Korucuların sopayla dövdüğü NurettinKaradağ’ın 5 dişi kırıldı. Saldırının 6 ay önce NurettinKaradağ ile aynı korucular arasında çıkan bir kavgayüzünden meydana geldiği iddia edildi.

28 Aralık günü Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesine bağlıHebana köyünden Viranşehir’e doğru yola çıkan EsatSakin (50) ve Mehmet Sakin (60) adlı kardeşlere ait özelaraç Sesik köyü yakınlarında tarandı. Saldırıda sol

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 39

Page 46: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

bacak kasığı ve diz kapağına kurşun isabet eden EsatSakin ağır yaralandı. Saldırıdan yara almadan kurtulanMehmet Sakin, saldırının Beyan aşireti korucularındanAbdullah Diken, Abid Diken, Salih Diken ve MahmutDiken tarafından düzenlendiğini iddia etti. Korucularınkendilerini tanıdıklarını, bilinçli olarak ve öldürmemaksatlı ateş ettiklerini söyleyen Sakin şöyle konuştu:

“Beni öldürmek istediklerini bildiğim için hızla ana yolagirdim. Arkamızdan 3-4 şarjör bitirinceye kadartaradılar. Bu korucular hırsızlık, yol kesme ve adamöldürme gibi birçok olaya karışmışlar. Bunlar soygunve adam öldürme gibi işler için defalarca devletinsilahını kullandılar.”

Mehmet Sakin’in ifadesi üzerine gözaltına alınan SalihDiken, Abid Diken, Mahmut Diken, Abdullah Diken veadı öğrenilemeyen bir korucu ifadeleri alınarak ertesigün serbest bırakıldılar.

2002 yılında korucuların kendi aralarında çıkançatışmalar da basına yansıdı.

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Hemkan köyünden12 korucu ot biçmek amacıyla 15 Temmuz günügittikleri Suvari Xelil bölgesinde Çeman köyükorucularının saldırısına uğradı. Çatışmada, adıöğrenilemeyen bir korucu başından yaralandı.

Ağustos ayı başlarında Van’ın Çaldıran ilçesinde Şexkiile Bekiran aşiretleri arasında arazi yüzünden kavgaçıktı. Edinilen bilgiye göre, Çaldıran’a göç eden Bekiranaşireti üyeleri, Egekümeyt ve Şexheyder köylerinedönerek arazilerinde ekim yapmak isteyince, Şexkiaşireti mensuplarının saldırısına uğradı. Üç kişininyaralandığı kavganın ardından Çaldıran JandarmaKomutanlığı’nın sokağa çıkma yasağı ilan ettiğibildirildi.

Yerleşim Merkezlerine Yönelik Saldırılar

Muş’un Varto ilçesinde 17 Temmuz günü Güzel Han,adı öğrenilemeyen 5 yaşındaki kızı, Davut Han,Mahmut Han (17), Şerafettin Han ve İmdat Hangözaltına alındı. Davut Han’ın KADEK militanı olduğu vetedavi için doktora götürüldüğü iddia edildi. Gözaltınaalınanlardan Güzel Han ve kızı 18 Temmuz günüserbest bırakıldı. Aynı gün Varto’ya bağlı İnak köyünedüzenlenen baskında da aynı aileden Hacı Ahmet Han(90) gözaltına alındı. Görgü tanıkları baskındajandarmaların yanında bulunan Mahmut Han’ındurumunun iyi olmadığını ve işkence gördüğününanlaşıldığını bildirdiler.

Van’ın Gevaş ilçesine bağlı Dokuzağaç köyünde bir eve9 Ağustos günü yapılan baskının ardından bir evinateşe verildiği bildirildi. Edinilen bilgiye göre Salih Barlıkadlı köylünün “uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı” ihbarıüzerine Van Alay Komutanlığı’nda görevli özel timgörevlileri ile askerler Barlık’ın evine baskın düzenledi.Yerel kaynaklar askerlerin arama yaptıktan sonra evi

ateşe verdikleri, bu sırada yaşanan tartışma üzerineköy muhtarı Mahir Altın ile oğlunun askerler tarafındantartaklandığını ve havaya ateş açıldığını, olaydan sonraköye giriş ve çıkışların kontrol edildiğini bildirdiler.

Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Yukarı Çığ, Dağlı İsa veSerpme Kaya köylerine Ağustos ayı ortalarında baskındüzenlendi. Baskınlar sırasında, Hacı Yusuf Kısoğlu’nun(80) evinin bir bölümünün askerler tarafından yıkıldığıiddia edildi. Baskınlarda gözaltına alınan Ekrem Genç,Selim Kısoğlu, Mehmet Ali Temuroğlu ve Ferit Karabağ17 Ağustos günü “KADEK/PKK’ye yardım ettikleri”iddiasıyla tutuklandılar.

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Andaç (Şefrezan)köyünün 6 Aralık günü askerler tarafından basıldığıbildirildi. Edinilen bilgiye göre Bölük Komutanı,köylüleri meydanda toplayarak “Aranızda şerefsizlervar, daha birkaç gün önce 30 askerimiz şehit edildi.Şerefsizlere yardım ediyorsunuz, sizi gözaltınaalacağım” diyerek tehditler savurdu. Baskın sırasındaaskerlerin havaya ateş açtıkları da bildirildi. Bununüzerine köylüler olayı protesto etmek amacıylaUludere İlçesi’ne doğru yürüyüşe geçtiler. AncakGülyazı Alay Komutanı’nın araya girmesi ile eylemisona erdirdiler. Olay üzerine açıklama yapan HADEPŞırnak İl Başkanı Resul Sadak, “Bu olay OHAL’inkaldırılmasının bir makyaj olduğunu kanıtladı. OHALŞırnak’ta sistem olarak hala vardır. Yetkililerden, derhalolaya müdahale ederek, köylülerin can güvenliğininsağlanmasını bekliyoruz” diye konuştu.

11 Aralık günü Şırnak'a bağlı Toptepe köyü ve kentmerkezinde düzenlenen ev baskınlarında çok sayıdakişi gözaltına alındı. Evine baskın düzenlenenlerdenYusuf Uğur, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulundu. Yusuf Uğur, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlıkve İçişleri Bakanlığı’na da gönderdiği dilekçesinde, geceyarısı hiçbir gerekçe gösterilmeden kar maskeli polislertarafından evinin basıldığını, evde bulunanlarındövüldüğünü bildirdi. 13 Aralık günü düzenlenen evbaskınlarında da bazı kişiler gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlardan adları öğrenilenler şöyle:

Sevkan Duru, Nasır Duru, Osman Geliş, Reşit Doğan,Emin Güngen, Tahir Güngen, Ferhan Katar, SüleymanKatar, Resul Katar, İdris Katar, Emin Üstek, ZübeytGülenç, Hüsnü Uğur, Beşir Düşkün, Ömer Külter, ÇetinBayat ve Emin Urat. Gözaltına alınanlardan 11’i 15Aralık günü tutuklandı. Tutuklananların adları şöyle:Tahir Güngen, Emin Urat, Resul Katar, Hüsnü Uğur,Beşir Çoşkun (Düşkün), Reşit Doğan, Emin Üstek,Zübeyt Gülenç, Nasır Duru, Sevkan Duru ve ÖmerKültür (Külter).

Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Feyzo köyüne 19 Aralıkgünü jandarma birlikleri tarafından baskın düzenlendi.Baskın sırasında tüm evlerde arama yapanjandarmaların, daha sonra köylüleri dışarıya çakartaraksaatlerce kar üstünde beklettikleri ileri sürüldü.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

40 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 47: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Andrea Wolf’un Öldürülmesi

Van’ın Çatak ilçesi Keleş köyü yakınlarında 23 Ekim1998 tarihinde düzenlenen operasyonda Almanvatandaşı PKK militanı Andrea Wolf’un öldürülmesinedeniyle3 açılan soruşturma 4 Mayıs günü takipsizlikkararıyla sonuçlandı. Wolf ailesinin avukatı ErenKeskin’in başvurusu üzerine Çatak Cumhuriyet Savcılığısoruşturma başlatmış ve olayda yakalanan PKK’lilerinDGM’de verdikleri ifadeleri incelemeye almıştı. Savcınınbaşka bir yere tayininin çıkması üzerine yerine bakanCumhuriyet Savcısı ise operasyona katılan görevlilerinifadelerinin ve olay tespit tutanağının incelenmesisonucunda “operasyonda herhangi bir PKK üyesininsağ veya ölü ele geçirilmediği” gerekçesiyle takipsizlikkararı verdi.

Avukat Eren Keskin, takipsizlik kararının iptali için ağırceza mahkemesine başvurdu. Keskin, olaydan sonraAlmanya’da sivil kişiler ve hukukçulardan oluşansoruşturma komisyonu tarafından dinlenen tanıkların,olayda yakalanan ve ölen kişilerin adlarını açıkladığınıbildirdi. İçişleri Bakanlığı’na yazdığı yazıya gelenyanıttaki tanık adlarının komisyonun dinlediğitanıkların adlarıyla örtüştüğünü belirten Keskin,“Savcılığa Wolf’un gömülü olduğu yerle ilgili bilgiverdik. Bizdeki tanık beyanları doğrultusundamezarlığın açılması konusunda talebimiz oldu. Ancaksavcı talebimizi dikkate almadan takipsizlik kararıverdi. Mezarın yerini bilmemize rağmen mezarıaçtırmadan bitirdiler” dedi.

Wolf’la ilgili hiçbir resmi kaydın olmadığının adliyazışmalarla ortaya çıktığını anlatan Keskin, “Olay sonderece önemli ve araştırılması gereken bir iddiasözkonusudur. Bu olayda Türkiye’de sonuç almakisteriz. Ağır Ceza Mahkemesi de takipsizlik kararınıkaldırmazsa dosyayı AİHM’e götüreceğiz. Olay daha dabüyüyecek o zaman. Olayın daha da büyümesiistenmiyorsa biran önce aydınlatılması gerekir” dedi.

Beytüşşebap Olayı

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Ilıcak, Ortalı,Dağaltı ve Aşat köylerine 2001 yılında düzenlenenbaskınlarda gözaltına alınan 31’i korucu 32 kişihakkında açılan dava 2002 yılında sonuçlanmadı.

Davanın 4 Nisan günü Diyarbakır DGM’de yapılanduruşmasında söz alan Avukat Sezgin Tanrıkulu, AdliTıp Kurumu’ndan gelen raporu kabul etmediğinibelirterek müvekkillerinin vücutlarında işkenceizlerinin bulunduğunu söyledi. Adli Tıp raporununmüvekkillerinin gözaltına alınmasından 4 ay sonrahazırlandığına dikkat çeken Tanrıkulu, “Hukuka aykırıbir şekilde gözaltına alınan müvekkillerim sıcakçatışma döneminde koruculuk yapmışlardır, mayındöşemeleri söz konusu değildir. Diyarbakır Adli TıpKurumu 10 yıldır hiç kimseye işkence gördüğüne dairrapor vermemiştir. Bu yüzden Türkiye işkencevakalarından dolayı AİHM’de defalarca mahkumolmuştur.” dedi.

Sanıklardan Bengün Aşkan, 4 Nisan; Mustafa Aşkan, 23Mayıs; Fahri Ceylan, Seyhmus Abi, Keser Acar, OrhanAbi ve Yakup Ceylan 27 Eylül günü tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi Ilıcak köyü yakınlarında 26Haziran 2001 ve 8 Temmuz 2001 tarihlerinde mayınabasan İsmail Kıvrak adlı askerin ölümü, Turhan Ataş,Sebahattin Çoban, Ali Osman Tekel, Nihat Döner,Gürkan Sarı ve Abdullah Demir adlı askerlerin deyaralanması üzerine Ilıcak, Ortalı, Dağaltı ve Aşatköylerine düzenlenen baskınlarda gözaltına alınansanıkların yakınlarından Halit Aslan ve Ebuzeyt Aslan 7Eylül 2001 tarihinde Yeşilöz köyü Geçitli mezrasıDereyatağı bölgesinde güvenlik görevlileri tarafındanöldürülmüştü.

İddianamede, Şemsettin Abi, Cafer Aslan, İsa Abi, YasinAbi, Keser Acar, Fahri Ceylan, Şehmus Abi, Kemal Acar,Sadun Yeşil, Hamit Acar, Orhan Abi, Yakup Ceylan,Kerim Acar, Karaman Abo, Ali Abo ve Nazmi Abihakkında TCY’nin 125. maddesi uyarınca ömür boyuhapis, Mirza Aşan, Naif Aşan, Yakup Aşan, EkremAşkan, Nezir Abo, Zeydin Aşan, Hekim Aslan, HakkıAşan, Turan Aslan ve Bahattin Aslan hakkında TCY’nin168/2 ve TMY’nin 5. maddesi, İsa Abi, Ahmet Abi, FakiAşkan, Nazmi Aslan, Cemil Abi ve Bengin Aşkanhakkında da TCY’nin 169 ve TMY’nin 5. maddesiuyarınca hapis cezası isteniyor.

Operasyonlar sırasında Ilıcak köyünden kaçıp İHDDiyarbakır Şubesi’ne başvuran Kasım Aslan,Beytüşşebapa dönüşü sırasında can güvenliğininsağlanması için Ekim ayında İçişleri Bakanlığı, AdaletBakanlığı ve Şırnak Valiliğine başvurdu. Kasım Aslanbaşvurusunda, 9 Temmuz 2001 tarihinde İlçe JandarmaKarakol Komutanı Hakan Turun yönetimindeki askeribirliklerin köylere operasyon düzenleyerek aralarındaoğlu Cafer Aslan ve akrabalarının bulunduğu 37 kişiyigözaltına aldığını, yoğun işkence göreceklerini bildiğiiçin operasyon sırasında gizlenip daha sonra köyünüterk ettiğini ve o günden bu yana köyünden uzakyaşadığını belirtti.

Gazal Berü’nün Öldürülmesi

19 Mart 2001 tarihinde Bingöl’ün Karlıova ilçesi Yiğitlerköyünde askerlerin köpekleri tarafından öldürülenGazal Berü’nün (11) yakınları İçişleri Bakanlığı aleyhine1 trilyon 100 milyar liralık tazminat davası açtı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 41

3 Almanya’daki sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu komisyonun

yaptığı araştırmalarda Wolf’un yakalandıktan sonra ağır işkencelerle

öldürüldüğünün tespit edilmesi üzerine Frankfurt Eyalet Mahkemesi

savcıları soruşturma başlatmıştı. Olaydan sağ kurtulan PKK’lilerin hem

Almanya’daki sivil toplum örgütlerine, hem de Frankfurt’ta

soruşturmayı yürüten savcılara verdikleri yazılı ifadelerde, Wolf’un sağ

yakalandıktan sonra askerler tarafından çırıl çıplak soyulduğunu,

göğüslerinin kesildiğini, cinsel organına ve kafasına kurşun sıkıldığını

anlatmışlardı. Anne Liselotte Wolf ise kızının cesedini almak için

Türkiye’de girişimlerde bulunmuştu

Page 48: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Gazal Berü’nün babası Hacı Berü, köpeklerin karakolnöbetçisi er tarafından çocukların üzerine saldırtıldığını,olay yerine 5 metre mesafedeki jandarmanın herhangibir müdahalede bulunmadığını bildirdi. Davadilekçesinde “karakolda tutulan köpeklerin terörlemücadele amacıyla eğitildiği, operasyon dışındabağlanmaları gerekirken yaya yollarına yakın yerlerdeserbest bırakıldığı, bu nedenle idarenin olaydan birincidereceden sorumlu olduğu” vurgulandı. Olaydan sonrayapılan resmi açıklamada, köpeklerin karakola aitolmadığı ileri sürülmüştü. Dava, Malatya İdareMahkemesi’nde görülüyor.

İHD heyetiyle görüşen ve Cumhuriyet Savcılığı’na ifadeveren köylüler köpeklerin karakola ait olduğunusöylemişlerdi. Karlıova Kaymakamlığı’nın, olaydansorumlu tutulan askerler hakkında soruşturma iznivermemesi nedeniyle “görevi ihmal” suçlamasıylaaçılan soruşturma takipsizlik kararıyla sonuçlanmıştı.Berü ailesinin avukatları, takipsizlik kararının iptali içinMuş Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptıkları başvurununreddedilmesi üzerine, askerler hakkında KarlıovaCumhuriyet Savcılığı’na “kasten adam öldürme”iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak, busoruşturma da takipsizlikle sonuçlanmıştı. Avukatlarınbu kararın iptali ve memurların yargılanmasına ilişkinyasanın iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nebaşvurulması talebi halen Muş Ağır Ceza Mahkemesitarafından değerlendiriliyor.

Vedat Aydın’ı Anma Töreni

Kapatılan HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ınöldürülmesinin 11. yıldönümü nedeniyle Diyarbakır’da10 Temmuz günü yapılmak istenen anma töreninepolis müdahale etti.

Olayda, Selami Demizhan, Şehnaz Turan, Gani Alkan,Umut Tekin, Veysi Akbaş, Nazım Çağlak, Nuran Ekti,Mehmet Yeşilbaş, Şerif Seven, Mehmet Deviren, AynurYapsun ve Medeni Kaya adlı kişiler yaralandı. Durumuağır olan Şerif Seven, hastaneye kaldırıldı.

Osman Baydemir (İHD Şube Başkanı), Arif Akkaya (TekGıda İş 1 Nolu Şube Başkanı), Abdullah Akengin(TAYDER Başkanı), Mefahir Altındağ (HADEP İl BaşkanYardımcısı), Elif Tokay (HADEP İl Kadın Kolları Başkanı),Şerif Camcı (HADEP Merkez İlçe Başkanı), Şakir Doğru,Mehmet Akın, Tezcan Us, Mehmet Ergük, Gülay Tekin,Necla Korkmaz, Hüseyin Bayrak, Veysel Dallı, ZekiDoğrul, Zübeyde Zümrüt, Pirozhan Doğrul, Erkan Erenci,Mehmet Akcan, Hasan Eroğlu, Abdullah Aydın, MetinBaran, İbrahim Doğan, Şehmus Özcan, ReyhanYalçındağ, Hanefi Işık, Halit Yaşa, Siracettin Irmak,Murat Avcı, Şaide Demirkıran, Musa Tekin, Sıddık Şeker,Halim Yamaç, Necdet Atalay, Fethullah Batur ilesoyadları öğrenilemeyen Ramazan ve Ömer adlı kişilerde gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Metin Barandışında, aynı gün serbest bırakıldılar.

Gözaltına alınanlardan HADEP Diyarbakır İl BaşkanYardımcısı Abdulgani Alkan, Diyarbakır Emniyet

Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Bülent Yavaşoğluhakkında suç duyurusunda bulundu. Alkan,Yavaşoğlu’nun adliye binasında kendisini tehdit ettiğinive hakarette bulunduğunu belirtti.

Diğer Olaylar

Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kazancı (HaciyaKurmanca) köyündeki ilköğretim okulunda Türkbayrağının yırtılması nedeniyle Kemal Saruhan, SaitSaruhan ve Müslüm Saruhan adlı kişiler 18 Eylül günügözaltına alındı. Gözaltına alınanlar aynı gün serbestbırakıldı. Olayla ilişkili olduğu gerekçesiyle gözaltınaalınan Fuat Saruhan’ın ise Bismil Cezaevi’nde bir haftatutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakıldığı bildirildi.

19 Eylül günü Van’ın Bostaniçi beldesinde yaşayanAyhan Yıldız’ı (28) gözaltına almak için Esenderemahallesinde operasyon başlatan askerler ve özel timgörevlileri, Yıldız’ı bulmak için Bahçeli sokakta 10 evebaskın düzenledi. Yaklaşık 3 saat süren operasyonsonucunda Yıldız gözaltına alındı. Yıldız’ın hangigerekçeyle gözaltına alındığı konusunda bilgialınamadı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde görev yapan SeyfettinYavuz (26) adlı öğretmen 20 Eylül günü gözaltına alındı.21 Eylül günü Diyarbakır’a götürülen SeyfettinYavuz’un JİTEM tarafından sorgulandığı ileri sürüldü.Yavuz’un sorgusunun ardından “yasadışı örgütüyeliği”suçlamasıyla tutuklanarak Diyarbakır Özel TipCezaevi’ne konulduğu bildirildi.

Van’ın Saray ilçesinde İran sınırına yakın Beyaslan,Kapıköy ve Çılık köylerinin sınırındaki 5 kilometreuzunluğunda bir alana girişlerin Kaymakamlıktarafından izne bağlandığı bildirildi.

Saray Kaymakamı İsmail Ustaoğlu, “Araziye giden bazıköylülerin sınırda başka işlerle uğraştığı için yeni biruygulama başlatma kararı aldıklarını” söyledi.Kendilerine başvurarak arazi tapularını ibraz edilenköylülerin, daha sonra İlçe Jandarma KarakolKomutanlığı’na gönderilerek “kimlik belgesi” verildiğinibelirten Ustaoğlu, isteyen her köylüye izin belgesiverdiklerini, köylülerin mağdur edilmediğini öne sürdü.

Silahlı Çatışmalar

OHAL Bölge Valiliği tarafından yapılan açıklamada,OHAL uygulamasının yürürlükte olduğu 19 Temmuz1987-30 Kasım 2002 tarihleri arasında bölgedemeydana gelen silahlı çatışmalarda 23.535 PKKmilitanı, 5.050 güvenlik görevlisi ve 4.485 sivilinöldüğü; 625 PKK militanı, 11.098 güvenlik görevlisi ve5.514 sivilin yaralandığı bildirildi.

TİHV’nin derlediği bilgilere göre 2002 yılında, çoğunluğuOHAL Bölgesi’nde olmak üzere, meydana gelen 17silahlı çatışma olayında toplam 11 militan, 15 asker, 4MİT görevlisi ve 2 korucu öldü.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

42 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 49: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ordu’nun Ünye ilçesine bağlı Yeşilkent beldesiyakınlarında 21 Mart günü çıkan çatışmada “DHKP-Cmilitanı oldukları” öne sürülen üç kişi öldürüldü.Ölenlerin adlarının Gökçe Şahin, İpek Yücel4 ve TuranŞahin olduğu ileri sürüldü.

TAYAD tarafından 22 Mart günü yapılan açıklamada,Turan Şahin’i toprağa vermek için 21 Mart günüÜnye’den yola çıkan yakınlarının Tokat’ın Niksar ilçesigirişinde askerler tarafından durdurulduğu bildirildi.Buna karşı çıkılması üzerine asker ve polislerin Şahin’inyakınlarının dövüldüğü ve cenaze için tutulanotobüsün camlarının kırıldığı ifade edilen açıklamada,engellemeler nedeniyle Şahin’in İstanbul’da toprağaverildiği bildirildi.

12 Mayıs günü Giresun’un Yağlıdere ilçesi yakınlarındaDSP Espiye İlçe Başkanı Recai Zaim, Soğukpınar beldesiBelediye Başkanı İbrahim Akgün, Espiye Orman İşletmeMüdürü Ahmet Akbulut ve sürücü Mehmet Külah’ınkaçırılmasından sonra Sıvas-Tokat arasındaki bölgede12 Mayıs gecesi TİKKO militanları ile güvenlik görevlileriarasında çıkan çatışmada TİKKO militanı Cafer Özdemiröldürüldü. 16 Mayıs gecesi de Yağlıdere ilçesiyakınlarındaki Çıkrıkkapı yaylasında arama çalışmalarıyapan jandarma timlerinin birbirlerine ateş açmasısonucunda Astsubay Erkan Dedeoğlu ve er HüseyinDemircan öldü, Murat Sucu ve Ferdi Ovalı adlı erler deyaralandı. (Bkz. Yasadışı Örgüt Saldırıları)

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından Haziran ayındayapılan açıklamada, “Hakkari’de gerçekleştirilenoperasyonda KADEK üyesi bir kişinin öldürüldüğü”bildirildi. Ancak açıklamada öldürüldüğü ileri sürülenkişinin kimliği ve olay tarihi hakkında bilgi verilmedi.

3 Haziran günü Amasya’ya bağlı Hasabdal köyüyakınlarında DHKP-C üyesi oldukları ileri sürülen birgrupla askerler arasında çatışma çıktı. Çatışma ölen yada yaralanan olmadı.

Ordu’nun Mesudiye ilçesi yakınlarında da 18 Hazirangünü TİKKO militanları ile güvenlik görevlileri arasındaçatışma çıktığı, çatışmada ölen ya da yaralananolmadığı bildirildi.

Almanya’da yayınlanan Özgür Politika gazetesinininternet sitesinde 10 Haziran günü yayınlanan birhaberde, 7 Haziran günü Güneydoğu AnadoluBölgesi’nde PKK-KADEK militanları ile askerler arasındaçatışma çıktığı bildirildi. Çatışmada bazı askerlerinöldüğü ileri sürüldü.

Özgür Politika gazetesinin internet sitesinde yayınlananbir başka haberde de, Bingöl’ün Yayladere ilçesinebağlı Şexan köyü yakınlarında 2 Haziran günü çıkançatışmada 3 askerin öldüğü, iki askerin de yaralandığıileri sürüldü.

20 Haziran günü Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde bulunanGaz Tepesi Jandarma Karakolu’na düzenlenen silahlısaldırıda 3 asker yaralandı.

13 Temmuz günü Şırnak’ın Uludere ilçesinde Iraksınırındaki Elcan mevkiinde gerçekleştirilen sınırdenetimi sırasında, korucularla kimliği belirlenemeyenkişiler arasında çıkan silahlı çatışmada Mahmut Benek(26) adlı korucu öldü, Salih Bilen adlı korucu dayaralandı.

Diyarbakır yakınlarında 2 Ağustos günü KADEK/PKKmilitanları ile güvenlik görevlileri arasında çıkançatışmada 2 KADEK militanı ve 2 güvenlik görevlisiöldü, 4 güvenlik görevlisi ve 2 korucu da yaralandı.Ölen askerlerden birinin Astsubay Ramazan Kalyoncuolduğu öğrenildi.

Ölen iki KADEK/PKK militanından birinin adının VedatKoç olduğu öğrenildi. Vedat Koç’un babası MehmetKoç, önce kendisine ölen kişinin oğlu olmadığınınsöylendiğini, ısrarı üzerine mezarın açıldığını belirterekoğlunun gömülmeden önceki fotoğrafında uzun saçlıve sakallı olduğunu cesette saç ve sakal olmadığınısöyledi. Oğlunun yüzünde yanık izleri bulunduğunu dakaydeden Mehmet Koç, DNA testi yaptırılacağıgerekçesiyle cesedin verilmediğini belirtti.

1 Ekim günü Bingöl’ün Karlıova ilçesi yakınlarında üçKADEK militanının korucular tarafından öldürüldüğübildirildi. Öldürülen KADEK militanlarından İskenderYıldız, 10 Ekim günü Batman’da toprağa verildi.

12 Ekim günü Şırnak’ın Güçlükonak ilçesi Bulmuşlarköyü yakınlarında çıkan çatışmada Mehmet Özalp adlıkorucu öldü, oğlu korucu Abdurrahman Özalpyaralandı.

23 Ekim günü Bingöl’ün Yayladere ilçesine bağlı Korluköyü yakınlarında KADEK militanları ile askerlerarasında çıkan çatışmada adı öğrenilemeyen bir askeröldü, bir asker de yaralandı.

Tunceli’nin Sütlüce köyü yakınlarında 26 Ekim günüKADEK militanları ile askerler arasında çıkan çatışmadabir KADEK militanının öldürüldüğü, beş askerin deyaralandığı ileri sürüldü.

KADEK tarafından yapılan açıklamada, 20 Kasım günüKuzey Irak’ın Haftanin bölgesinde çıkan çatışmada 7asker ve 4 MİT görevlisinin öldüğü iddia edildi.

29 Aralık günü Tokat yakınlarında çıkan çatışmada,“DHKP-C yöneticilerinden olduğu” iddia edilenCelalettin Ali Güler öldürüldü.

Önceki yıllara ilişkin olaylar

Haziran ayında Batman’ın Sason ilçesine bağlı Tanze(Heybeli) köyü Nawala Çarge (Beşevler) mezrası kırsalkesiminde içinde 8 kişinin kemikleri bulunan bir mezarbulundu. Kemiklerin 1999 yılı Mart ayında güvenlikgüçleri tarafından kimyasal silahla öldürüldüğü önesürülen 17 PKK’liden 8’ine ait olduğu iddia edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 43

4 Milliyet gazetesinde 12 Eylül 1998 tarihinde yayınlanan bir haberde

de İpek Yücel’in çatışmada öldürüldüğü ileri sürülmüştü.

Page 50: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Köylülerin İHD Batman Şubesi’ne başvurmalarınınardından kemiklerin fotoğraflarının çekildiği ve kimliktespiti için 27 Haziran günü Batman CumhuriyetSavcılığı’na başvurulduğu öğrenildi.

İHD Batman Şube Başkanı Sadi Özdemir, “Daha önce detoplu mezarların olduğuna dair duyumlar alıyorduk.Ancak bu kez ciddi bir iddia olarak bize geldi. Yapılaninceleme sonucu, olayın doğru olduğu tespit edildi vebunlar çekilen fotoğraflarla belgelendi” dedi.

Ailelerin çatışmalarda yaşamını yitiren çocuklarına aitcesetlerin bulunması için sık sık kendilerinebaşvurduğunu belirten Özdemir, bu nedenle ortayaçıkarılan toplu mezardaki cesetlerin kimlik tespitlerininyapılmasının önem taşıdığını vurguladı. Özdemir,“Çatışmalarda ölenlerin cenazeleri genelde ailelerineverilmiyordu. Birçok aile de cesetlerin toplu haldegömülmesi nedeniyle yakınlarının cenazelerinialamıyordu. Bölgemizde bu şekilde mağdur olanyüzlerce aile var.Yapılacak incelemeler sonucu,cesetlerin kimlere ait olduğunun tespit edilerek,kamuoyuna açıklanması gerekiyor” diye konuştu.

1999 yılı Şubat ayı sonlarında yaşanan olayda 17 PKKmilitanı ile bölgede hayvan otlatan 9 ve 11 yaşındakiiki çocuğun helikopterden atılan kimyasal bombalarsonucu öldürüldüğü ileri sürülmüştü. Olaydan sonra

bölgeye giden asker ve korucuların, cesetleri yaktıktansonra gömdüğü iddia edilmişti.

X.X., X.X., X.X., X.X., X.X.

Mart ayı ortalarında PKK tarafından yapılanaçıklamada, Şırnak’ın Cizre ilçesine bağlı Başkaya köyüyakınlarında bir çukura atılmış 5 ceset bulunduğubildirildi. Cesetlerinin 4’ünün sivil giyimli olduğu, birininüzerinde de PKK militanlarının kullandığına benzergiysiler bulunduğu, çukurun çevresinde de boşkovanlara ve iplere rastlandığı kaydedildi.

Bu haberin yayınlanmasından sonra 12 Mart gecesiCizre’de düzenlenen ev baskınlarında Başkaya köyünüfusuna kayıtlı 15 kişi gözaltına alındı. Gözaltınaalınanların adları şöyle:

Mahmut Atabey, İsa Atabey, Ahmet Atabey, AliAtabey, Tahir Atabey, Halil Yılmaz, İsa Ural, soyadlarıöğrenilemeyen Sefer, Şeref, Ali, Ebubekir, Sıtkı, Yusuf,Abdullah ve Ahmet.

X.X., X.X.

Ekim ayı başında Bingöl’ün Karlıova ilçesi yakınlarındasilahla öldürülmüş iki kişinin cesedi bulundu. Cesetlerinüzerinde PKK militanlarının giydiği giysilerden olduğuöğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kürt Sorunu ve OHAL Uygulamaları

44 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 51: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’de yıllardır tartışılan ölüm cezası, 2001 yılı sonuve 2002 yılında yapılan yasal değişikliklerle kısmenkaldırıldı2. 1984 yılından bu yana ölüm cezasıkararlarını uygulamayıp Meclis’te bekleten Türkiye’ninbu yasal değişiklikleri yapması, insan hakları kaygılarıya da kamuoyunun baskısından değil, Avrupa Birliği’neüyelik çalışmalarından kaynaklandı. Tartışmalar, ölümcezasının Türkiye’nin “içinde bulunduğu koşullardagerekli olduğu” ya da PKK/KADEK lideri AbdullahÖcalan’a Ankara DGM tarafından verilen cezanınuygulanmasından sonra, ölüm cezasının kaldırılmasıüzerinden de yürütüldü.

Başbakan Bülent Ecevit, 2 Ocak günü yaptığıaçıklamada, “Türkiye bu kadar sorunlar geçirdi,terörizm karşısında bu kadar sıkıntılar çekti, onarağmen hiçbir ölüm cezasını uygulamadı. Demek kifiilen ölüm cezası kalkmıştır. Hukuken kalkmış durumagetirmek belki biraz daha zaman alabilir” dedi.

Ecevit, ölüm cezasının kaldırılması konusunda MHP’ninitirazlarıyla ilgili olarak da, AB’ye üyeliğin koşullarındanbirisinin ölüm cezasının kaldırılması olduğunu MHP’ninde bildiğini belirterek, “kendi iç sorunları var.Geçmişten gelen bağımlılıkları var. Bunları da anlayışlakarşılamak gerekir. Türkiye’deki ve dünyadakideğişiklikleri tabii MHP de içinde yaşayarak izliyor.Onun için bu sorunun da ben fazla gecikilmedençözülebileceğine inanıyorum” dedi.

MHP lideri Devlet Bahçeli daha sonra yaptığı biraçıklamada ölüm cezası konusunda şunları söyledi:

“Diğer iki hükümet ortağı ölüm cezasının kaldırılması

noktasında farklı görüşte olabilir. DSP ve ANAP ölümcezasının kaldırılmasını isteyebilir. Bunu son günlerdegündeme getiriyorlar. Ama, MHP terör suçlarında ölümcezasının kaldırılmasını Türkiye’nin hassasiyetleriaçısından doğru bulmamaktadır. Teröristlerin ölümcezasının kaldırılması ile AB’ye gireriz düşüncesimantıklı değildir. MHP her konuda olduğu gibi bukonuda da Türk milleti için en doğru olanı yapmaktakararlıdır.”

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Bakanlar Kurulu’nun18 Şubat günü yapılan toplantısına beş ayrı yasatasarısı taslağı sundu. Toplantıdan sonra açıklamayapan Hükümet Sözcüsü Yılmaz Karakoyunlu, kuruldaağırlıklı olarak Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanantaslakların görüşüldüğünü belirterek, değişikliklerkonusunda bakanlardan herhangi bir itiraz gelmediğinibelirtti. “TCY ile Kaçakçılığın Men ve Takibine DairKanun’da Yer Alan Cezaların Yeniden DüzenlenmesiHakkında Kanun Tasarısı” başlıklı tasarıda ölüm

2002 yılında güvenlik görevlilerinin “yargısız infaz”olarak değerlendirilen ev ve işyeri baskınları, durihtarına uymayanlara ateş etme, çevreye rastgele ateşaçma, sağ yakalayıp kurşuna dizme, gösterileremüdahale ederken silah kullanma gibi uygulamalarıönceki yıllara göre azalma gösterdi. 2002 yılındagüvenlik görevlilerinin yaşam hakkı ihlalleri, korucusaldırıları, faili meçhul cinayetler, mayın ve sahipsizbomba patlamaları, yasadışı örgüt saldırıları, sivil

çatışmalar ve silahlı çatışmalar sonucunda en az 144 1

kişi öldü.

“Yaşam hakkı” konusunda yılın en önemli gelişmesi,uzun yıllardır tartışılan ölüm cezasının kaldırılmasıoldu. Avrupa Birliği’ne girme çabaları çerçevesindeölüm cezasının kaldırılması olumlu bir adım sayılsabile, “yargısız infaz”la suçlanan güvenlik görevlilerininyargılanması ve bu tür olayların önüne geçilmesikonularında önemli bir adım atılmadı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 45

YAŞAM HAKKI

1 Bu rakama, Newroz kutlamaları sırasında Mersin’de polis panzeri

tarafından ezilerek öldürülen Mehmet Şen ve kalp krizi geçirerek ölen

Ömer Aydın da dahildir.

2 Başbakan Bülent Ecevit, başbakan yardımcıları Mesut Yılmaz, Devlet

Bahçeli ve 288 milletvekilinin imzası ile verilen “Türkiye Cumhuriyeti

Anayasası’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun

Teklifi”nin 14 Ekim 2001 tarihinde kabul edilmesiyle (4709 sayılı yasa)

Anayasa’nın 38. maddesine “Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör

halleri dışında ölüm cezası verilemez” fıkrası eklendi. Teklife eklenen

bir geçici madde ile özellikle PKK lideri Abdullah Öcalan hakkındaki

ölüm cezası kararının infaz yolu açık tutuldu.

1 - ÖLÜM CEZASI

Page 52: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

cezasının tümüyle değil, sınırlı olarak kaldırılmasıöngörüldü.

“Terör suçları” ile “savaş ve çok yakın savaş tehdidi”hallerinde işlenmiş suçlarda ölüm cezasını koruyantaslakta, bunların dışında kalan ve TCY’de başta adamöldürme suçu olmak üzere ilgili maddelerdeki (teröramacıyla işlenmemiş orman suçları dahil) ölümcezalarıyla kaçakçılık suçlarındaki ölüm cezalarınınkaldırılması ve ömür boyu hapis cezası verilmesiöngörüldü.

Taslakla, TCY’deki adam öldürme suçlarına verilecekölüm cezaları ile Kaçakçılık Yasası’ndaki ölüm cezalarıkaldırılırken, terör suçu sayıldıkları için TCY’nin 125(devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine eylemler), 131(savaşta askeri tesisleri tahrip), 146 (anayasal düzenideğiştirmeye eylemli kalkışma), 147 (hükümet

üyelerine suikast), 149 (halkı silahlı isyana teşvik) ve156. (cumhurbaşkanına suikast) maddeleri ile OrmanYasası’ndaki “terör amaçlı yangın çıkarmak” suçunaölüm cezası korundu. Değişiklikte, taslak kapsamındakimahkumların dosyalarının “acele iş” olarak bir ayiçinde yetkili mahkemelerce karara bağlanması da şartkoşuldu.

Şubat ayında Genelkurmay Başkanlığı tarafındanBaşbakanlık, Adalet ve Dışişleri bakanlıkları ile ABGenel Sekreterliği’ne gönderildiği ileri sürülen bilginotunda, 33 maddelik Anayasa değişiklik paketindeölüm cezasının “terör, savaş ve yakın savaş tehlikesi”ile sınırlandırıldığı vurgulanarak, uyum yasalarındayapılacak düzenlemenin yeterli olduğu kaydedildi. Bilginotunda, ölüm cezasıyla ilgili olarak TCY’nin 125.maddesinin Anayasa’ya uygun hale getirilmesininyeterli olacağı görüşü savunuldu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

46 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Avrupa Konseyi

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) Katılım Ortaklığı Belgesi uyarınca orta vadede onaylamayı taahhüt ettiği “Uluslararası Medeni veSiyasi Haklar Sözleşmesi” Ocak ayında Meclis gündemine geldi. Sözleşmenin “yaşam hakkı”nı düzenleyen 6. maddesi, idamcezasıyla ilgili şu hükmü içeriyor:

“Ölüm cezasını kaldırmamış olan ülkelerde ölüm hükmü; ancak suçun işlendiği anda yürürlükte olan yasalara uygun olarak vebu sözleşme ile “Soykırımı Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” hükümlerine aykırı olmamak şartı ile en ağırsuçlar için verilebilir. Bu ceza ancak yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş kesin bir karar üzerine uygulanabilir.”

Şubat ayında da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, “AİHS’nin ölüm cezasının her koşulda kaldırılmasını düzenleyen 13 NumaralıProtokolü”nü kabul etti. 6 No’lu protokolden farklı olarak, “barış zamanı–savaş zamanı” ayrımına yer vermeyen ve ölümcezasının her hal ve şart için kaldırılmasını öngören 13 No’lu protokole taraf olacak devletlerin, ölüm cezasını “savaşzamanında” ya da “yakın savaş tehlikesi durumunda” işlenen suçlar için saklı tutma imkanı kalmıyor. Protokol, on devletinonaylamasıyla, onaylayan devletler açısından yürürlüğe girdi. Mayıs ayında AİHS’ne taraf olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerinimzasına açılan 13 No’lu protokole, bir ay içinde Avrupa Konseyi üyesi 44 ülkeden 36’sı imza koydu. Protokolü ilk olarak AvrupaKonseyi üyesi 15 Avrupa Birliği ülkesi imzaladı. Türkiye ise 13 No’lu protokol bir yana, ölüm cezasının kaldırılması konusundadaha esnek düzenlemeler getiren 6 No’lu protokolü bile imzalamayan tek Avrupa ülkesi durumunda.

Protokolün 1. maddesinde “Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve infaz edilemez. Hiçbir gerekçe bucezayı geçerli kılamaz” deniliyor.

Genelkurmay: İdam tartışmasına bizi karıştırmayın/Murat Yetkin (Radikal-26.02.2002)

Öncelikle şunu söyleyelim ki, askerler, ölüm cezasının kaldırılması tartışmalarına karıştırılmaktan rahatsız.

Dün bir gazetenin manşetinde Genelkurmay İkinci Başkanı Büyükanıt’ın hükümete ‘Terör suçları için ölüm kalkmasın’ yolundabir bildirimde bulunduğu haberinin yer almasıyla bu rahatsızlık daha da artmış bulunuyor. (...)

Ve Büyükanıt’ın hükümete böyle bir bildirimde bulunması ise bir yanıyla askerin siyasete doğrudan müdahalesi anlamınıtaşıyor, diğer yandan hem Kıvrıkoğlu’nun, hem de Başbakan Ecevit’in dediklerinde ani bir değişim olduğunu gösteriyor olurdu. (...)

Dün bu soruları Genelkurmay’ın en üst düzeyindeki kaynaklarımla konuşma fırsatım oldu. Söz verdiğim için isimyayımlayamıyorum ama ölüm cezasının kaldırılması tartışmalarında Genelkurmay’ın resmi görüşünün dün öğleden sonrasıitibarıyla şöyle olduğunu söyleyebiliyorum:

* Genelkurmay, ölüm cezasının kaldırılması tartışmalarına adının karıştırılmasından rahatsız. Bu tartışmalara askerin adınınkarıştırılmasının arkasında kendi siyasi görüşlerine askeri alet etmek isteyen çevrelerin olduğuna, bu tür haberlerin de aynıgruplarca yayıldığına inanıyorlar.

* ‘Ne Büyükanıt, ne Kıvrıkoğlu, ne de Türk Silahlı Kuvvetleri adına herhangi bir kişinin’ ölüm cezası konusunda ‘ne Başbakan’a,ne de hükümet adına bir kişiye’ bu konuda bir bilgi ya da görüş iletmediğini’ söylüyorlar.

* Silahlı Kuvvetler’in ölüm cezası ve özel olarak da Öcalan’ın ölüm cezası konusundaki görüşlerinin 3 Eylül 1999’daKıvrıkoğlu’nun dile getirdikleriyle aynı olduğunu vurguluyor. Yani, ‘Asker taraf. O yüzden görüş belirtmiyor ve kararı siyasilerebırakıyor.’ (...)

Page 53: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ölüm cezası, 27 Şubat günü yapılan MGK toplantısındada gündeme geldi. MGK’nin asker üyelerinin ölümcezasının kaldırılmasıyla ilgili olarak, “Biz bu konudagörüşlerimizi zamanında söyledik. Konuyu, TBMM’ye vehükümete bırakıyoruz” görüşünü dile getirdikleribildirildi. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın ölümcezasının “insani boyutuna” dikkat çektiği toplantıda,dünyadaki uygulamalara ilişkin bir brifing sunuldu.

Tartışmalarda “ölüm cezasının kaldırılması için anayasa

değişikliği gerekip gerekmediği” konusu da gündemegeldi. Hükümetin ANAP ve DSP kanadı “anayasadeğişikliğine gerek olmadığı” görüşünü dile getirirkenMHP, “anayasada değişiklik yapılması gerektiğini”savundu. Bu nedenle Mart ayında Başbakanlık, ölümcezasının anayasa değişikliği olmadan yasaldüzenleme ile kaldırılıp kaldırılmayacağı konusundaDanıştay’dan görüş istedi. Ancak bu da MHP’derahatsızlık yarattı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 47

İdamda 22’ler kavgası/Murat Yetkin (Radikal-20.02.2002)

Başbakan Ecevit’in MHP lideri Bahçeli ile ‘hükümeti bozma nedeni olmayacağı’ konusunda anlaştığı idam cezasının kaldırılmasıkonusu Ankara’nın siyaset gündemine yerleşiyor.

Anayasa’nın 38. maddesinin değiştirilmesiyle kapsamı daraltılan idam cezasına ilişkin uyum yasasının pazartesi (18 Şubat) günüBakanlar Kurulu’nda imzaya açılmasıyla tartışmalar somutlaşmaya başladı. Aynı gün ANAP lideri Yılmaz 28 Şubat’ta başlayacakAvrupa Konvansiyonu’na hazırlık toplantısında, ‘idam cezasının kaldırılmasının AB üyeliği yolunda bir gereklilik olduğunu’ birkez daha söyledi. Daha önce, Dışişleri Bakanı Cem, ‘idam cezasının 2002’de AB ile ilişkilerde en siyah-beyaz konu olduğunu’söylemişti.

Dün Adalet Bakanı Türk yeni bir yaklaşım getirdi. Türk, idamın kaldırılması için Anayasa’nın değiştirilmesine gerekduyulmayacağını şöyle açıkladı:

38. madde ‘savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez’ diyordu. Ama bu üç suç türüneölüm cezası verme zorunluluğu getirmiyordu. O halde yasa koyucu, yani Meclis bu durumlar için de ölüm cezasını kaldırabilirdi.Yani Anayasa değişikliği gerekmiyordu.

Bu durum MHP’nin söylemiyle çelişiyor mu?

(...) MHP Genel Başkan Yardımcısı Yahnici şunları söyledi:

“MHP ölüm cezasının bu üç suç için kaldırılmamasını istiyor. Diğer partiler bunu TCY’nin bölücülük ve terörizm suçlarınıbelirleyen 125. maddesini değiştirerek, böyle bir değişikliği Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan tasarıya ekleyerek yapabilir.Çünkü Anayasa 38’deki terör suçları ifadesi doğrudan TCY 125’i adres gösteriyor. 125 de, mesnetini 38’den alıyor. Hukukmantığıyla bunlar birbirinden ayrı düşünülemez ama, 125’teki suçların idam kapsamından çıkarılmasıyla, Anayasa değişikliğigerekmeden ölüm cezasını kaldırılabilir. Şimdi her ne kadar ölüm cezasına karşı görünüyor olsalar da, DYP de İkinci DemokrasiPaketi’nde ölüm cezasının kaldırılmasından yana tavır almıştı 3. Yani istiyorlarsa ölüm cezasını kaldırabilirler.”

Yahnici bu noktada, partisinin ölüm cezası tartışmaları sırasında Meclis’te kullanacağı polemik malzemesi konusundaki ipucu daveriyor:

“Yalnız milletvekillerinin şunu bilmesi gerekir: Ölüm cezası mevcut haliyle Türkiye’de Apo dahil sadece 22 adamı etkiliyor. Çıkıp‘Biz Apo dahil 22 adamı affediyoruz, asılmalarını istemiyoruz’ diyebilmeleri lazım. Çünkü ölüm cezasının kaldırılması yalnızca bu22 adamın idamını önleyecek. Diğer cezalar için idam zaten kalktı.”

Bu noktada, Anayasa’daki 38 maddenin kelimelendirilmesini yapan zamanın Partilerarası Uzlaşma Komisyonu Başkanı, şimdininİnsan Hakları Bakanı ANAP’lı Arseven’e danışmakta yarar vardı. Arseven 38’inci maddenin iki unsur getirdiğini vurguluyor:

1- Bundan böyle hangi suçlara ölüm cezası verilemeyeceğini belirlemek,

2- Bundan böyle hangi parametrelerle oynanarak idamın kaldırılabileceğini göstermek.

“Anayasa’yı hiç değiştirmeden ölüm cezası kaldırırsınız” diyor Arseven. “Yarın bir başka Meclis çoğunluğu, yapabiliyorsa, ölümcezasını geri getirebilir.”

Yahnici’nin “22 adamı affediyoruz diyebilmeliler” sözüne ise Arseven şöyle bir tepki veriyor:

“Ben kimseyi affediyor değilim. Ama Fehriye Erdal’ı, Kaplan’ı ölüm cezası nedeniyle geri alıp yargılayamıyoruz. Geçen haftaVerheugen’le konuşurken PKK’yı, DHKP-C’yi neden AB terör listesine almadıklarını sordum. ‘Sizde ölüm cezası var’ dedi.Uygulamadığımız bir yasa elimizi kolumuzu bağlıyor. Yani Türkiye’nin geleceğini 22 adam mı engellesin? Doğrusu, Türkiye’ninsavaş ve yakın savaş tehdidi dışında ölüm cezasını kaldırmasıdır.” (...)

Ancak görüntü yanıltmasın. Asıl çekişme MHP-ANAP değil, MHP-DYP arasında.

1 DYP, 23 Haziran 1998’de yayımladığı 2. Demokrasi Paketi’nde “Ölüm

cezasının kaldırılmasının referanduma götürülmesini” istemişti. (Dipnot

Murat Yetkin’in)

Page 54: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Danıştay’dan Mart ayında gelen yanıtta, anayasadadeğişiklik yapılmadan “savaş, çok yakın savaş tehdidive terör suçları” için TCY’de yapılacak değişiklikle ölümcezasının kaldırılabileceği bildirildi.

Yasa tasarısı, 15 Nisan günü TBMM Başkanlığı’nasunuldu. “Savaş, yakın savaş tehdidi ve terör suçları”dışında ölüm cezasının kaldırılmasını öngören tasarıylaTCY’nin 450. maddesi ile 1918 sayılı Kaçakçılığın Menve Takibi Hakkında Kanun’un 30. maddesindeki ölümcezalarının yerine ağırlaştırılmış ömür boyu hapiscezası getirildi. Bu iki madde dışında TCY, Askeri CezaYasası ve Orman Yasası’nda yer alan toplam 39maddede ise ölüm cezası varlığını korudu.

Tasarının TCY’de ölüm cezasının ömür boyu hapiscezasına çevrilmesini düzenleyen hükümleri aynenkorundu. Bir başka düzenlemeyle de ölüm cezalarıömür boyu hapis cezasına dönüştürülenler hakkındakihücrede tecrit cezalarının iki kat arttırılarakuygulanması öngörüldü.

Tasarı, gerek hükümet ortakları gerek diğer partilerarasında tartışmalara neden oldu. MHP’nin olumsuztavrı nedeniyle tasarıda ölüm cezası tümüylekaldırılamadı. DYP, AKP ve SP ise bu konuda net birtavır belirlemek yerine, hükümet ortaklarının kendiaralarında anlaşmasını beklemeyi tercih ettiler.

Yasa tasarısı, 18 Nisan günü TBMM AdaletKomisyonu’nda aynen kabul edildi.

Bu arada Mehmet Fidancı, Mehmet Sıddık Biçer,Adem Kepeneklioğlu, Mehmet Hakan Canpolat veTurhan Tarakçı adlı kişiler hakkında verilen ölümcezalarının yerine getirilmesine ilişkin iki BaşbakanlıkTezkeresi, Nisan ayında TBMM Başkanlığı’na sunuldu.Böylece Adalet Komisyonu’nda bekleyen dosya sayısı65’e, ölüm cezası hükümlüsü sayısı da 127’ye yükseldi.TCY’nin 125. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkumedilen Mehmet Fidancı ve Mehmet Sıddık Biçer’indosyası daha önce TBMM Başkanlığı’na sunulmuş,ancak yeniden değerlendirilmek üzere 15 Şubat 2000tarihinde Meclis’ten geri çekilmişti. AdemKepeneklioğlu, Mehmet Hakan Canpolat ve TurhanTarakçı’nın ise TCY’nin 146/1 maddesi uyarınca ölümcezasına mahkum edildikleri bildirildi.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, tasarının görüşülmesisırasında yaptığı konuşmada, ölüm cezasınınkaldırılmaması durumunda Türkiye’nin yalnızkalacağını, bu durumda Türkiye’nin Avrupa Birliği’nekabul edilmeyeceğini söyledi. Türk’ün AdaletKomisyonu’nda verdiği bilgilere göre 1999 yılı sonuitibarıyla 70 ülke yasalarından ölüm cezasını çıkardı, 13ülke istisnalar dışında kaldırdı; 23 ülke de ölümcezasını fiilen uygulamıyor. Buna karşılık 90 ülkehukuk sisteminde ölüm cezasını koruyor4.

ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı MesutYılmaz 3 Mayıs günü yaptığı açıklamada, ölümcezasının kaldırılması konusunda koalisyon ortakları

arasında “kısmi mutabakata varıldığını” söyledi. Yılmaz,Türkiye’nin 2002 yılı sonunda Avrupa Birliği ile tamüyelik müzakerelerine geçebilmesi için, Kıbrıssorununun çözülmesi, ölüm cezasının kaldırılması, anadilde yayın ve eğitime olanak tanınması gerektiğinibildirdi.

Tartışmalar sürerken “üst düzey bir askeri yetkili”ninKADEK lideri Abdullah Öcalan’ın durumu için ortayaattığı “Hess formülü” gündeme geldi. “Ölüm cezasınınve affın kaldırılması” olarak özetlenebilecek formülde,ölüm cezasının kaldırılması ancak ölüm cezasınamahkum edilenlerin affedilmemek kaydıylacezaevinde tutulması öngörüldü.

Ölüm cezasının kaldırılmasında anayasa değişikliğiningerekip gerekmediği tartışması, AKP Genel BaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’ın, “AKP olarak biz ölümcezasının kaldırılmasını destekliyoruz. Burada şartımızölüm cezasının yerine ağırlaştırılmış müebbet hapiscezasının getirilmesidir. Af yasalarıyla ceza ve adaletsistemimiz son derece dejenere edilmiş olduğu içinağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Anayasa’da yeralmasını ve af kapsamı dışında bırakılmasını istiyoruz.Ölüm cezasının kaldırılması ile ağırlaştırılmış müebbethapis cezasının Anayasa’da yer alması eşzamanlıolarak yapılmalıdır” açıklaması ile Haziran ayındayeniden gündeme geldi. AKP’nin bu şartı, Anayasadeğişikliğine en az 367 oy gerektiği için ölüm cezasınınkaldırılmasını zora soktu.

Ölüm cezasının kaldırılmasının önündeki önemliengellerden biri olan MHP’nin tavrı, BaşbakanYardımcısı Devlet Bahçeli’nin 4 Haziran günüdüzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarıyla birazdaha netleşti. Avrupa Birliği’ne üyelik konusundapartisinin görüşlerini açıklayan Bahçeli, “AB sürecinde

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

48 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

4 Tüm suçlarda ölüm cezasını kaldıran ülkeler: Andorra (1990), Angola

(1992 ), Avustralya (1985), Avusturya (1968), Belçika (1996), Kamboçya

(1989), Cape Verde (1981), Kolombiya (1910), Costa Rica (1877),

Hırvatistan (1990), Çek Cumhuriyeti (1990), Danimarka (1978), Dominik

Cumhuriyeti (1966), Ekvador (1906), Finlandiya (1972), Fransa (1981),

Almanya (1987), Yunanistan (1983), Gine Bissau (1993), Haiti (1987),

Honduras (1956), Macaristan (1990), İzlanda (1928), İrlanda (1990), İtalya

(1994), Lihtenştayn (1987), Lüksemburg (1979), Mauritus (1995),

Moldava (1995), Mozambik (1990), Namibya (1990), Hollanda (1982),

Yeni Zelanda (1989), Monako (1962), Nikaragua (1979), Norveç (1979),

Portekiz (1876), Romanya (1989), San Marino (1865), Slovenya (1989),

İspanya (1995), İsveç (1972), İsviçre (1992), Uruguay (1907), Vatikan

(1969), Venezüella (1863).

Ölüm cezasını uygulayan ülkeler: Afganistan, ABD, Cezayir, Ermenistan,

Azerbaycan, Bahamalar, Bangladeş, Barbados, Belarus, Belize, Benin,

Burkina Faso, Burundi, Kamerun, Çad, Şili, Çin, Komoros, Kongo

Demokratik Cumhuriyeti, Küba, Dominik, Mısır, Eritre, Estonya,

Etiyopya, Gabon, Gürcistan, Gana, Guatemala, Gine, Guyana, Hindistan,

İran, Irak, Jamaika, Lübnan, Lesoto, Liberya, Libya, Litvanya, Malavi,

Malezya, Moritanya, Moğolistan, Fas, Mynanmar, Nijerya, Oman,

Pakistan, Polonya, Katar, Rusya Federasyonu, S.Arabistan, Sierra Leone,

Singapur, Somali, Sudan, Suriye, Tayvan, Tanzanya, Yemen,

Yugoslavya, Zambiya, Zimbabve, Endonezya.

Page 55: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

somut adım sağlayamayanlar başkalarını suçlamakyerine düşünmeli ve özeleştiri yapmalı. Türkiye’yi,‘AB’ye karşı olanlarla olmayanlar’ diye ikiye bölmenin,‘Avrupa trenini kaçırırsak geleceğimiz karanlık’ gibisöylemlerin yararı yok. Türkiye, her kritik aşamaöncesinde, ‘yol ayrımı sendromu’na sokuluyor.Teslimiyetçi zihniyet, Türkiye’nin haklarını asgaridüzeyde de olsa gözetmeli. Kendileri gibidüşünmeyenleri ‘AB karşıtı’ gibi göstermeleri, MilliyetçiHareket’e dil uzatmaları tek çıkar yol olmaktadır.Ancak, böyle bir çıkar yol, partimiz ve Türkiyebakımından bir yolun başlangıcı olmakta.” dedi.

Bahçeli ölüm cezası konusunda şunları söyledi:

“Bazı çevreler AB yöneticilerinin sık sık dillendirdiklerigibi bir an önce idamın kaldırılmasını talep etmekte.Bu durumda, açıkça ifade edilmese de terörist başınınkonumu göz önüne alınmakta. Türk milleti vedevletinin birlik ve dirliğine musallat olmuş örgüt vecaniler hak ettikleri sonuca katlanmak zorunda.Terörist başının kurtarılması için kampanyalar açılması,terör örgütünün siyasallaşma sürecinin yeni biraşaması olarak ülke gündemine sokulabilecek.Türkiye’nin bu oyunlara fırsat anlamı taşıyan ve ileridetelafisi mümkün olmayan yanlışlara ortamhazırlayacak adımlarla bir yere varması imkânsızdır.Bunun için de AİHM’deki yargılama tamamlandığındainfaz süreci işlemeli ve dosya Meclis’e gelmelidir. Nihaikararı verecek olan Meclis’tir. MHP bu tavrından bugünde yarın da asla taviz vermeyecektir.”

Partiler arasında bir uzlaşmanın sağlanamaması,DSP’nin Meclis tatile girmeden ölüm cezasınınkaldırılması yönündeki girişimlerini de sonuçsuz bıraktı.

Bu arada 2000 yılında çıkan Şartla Salıverme Yasası’nın22 Mayıs günü yürürlüğe girmesinin ardından yasakapsamına giren suçlardan ölüm cezasına mahkumedilen 42 kişiye ilişkin 34 dosya Başbakanlığa iadeedildi. Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa, 80kişinin ise yasadan yararlanamadığını söyledi.

Kopenhag Siyasi Kriterleri’ne uygun düzenlemeleriiçeren Avrupa Birliği’ne uyum paketinin TBMM’dekigörüşmeleri, 30 Temmuz günü başladı. Uyum paketiönce “tali” olarak belirlenen İçişleri, Sağlık, Milli Eğitimve Anayasa komisyonlarında ele alındı5.

Anayasa Komisyonu’nda paketin ölüm cezasına ilişkinbölümü görüşüldü. Komisyon, AB Uyum Yasa

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 49

İdam ve Kürtçe için kritik zirve/Sedat ERGİN (Hürriyet-09 Mayıs 2002)

Koalisyonun DSP ve ANAP kanatları AB’den müzakere tarihi alabilmek için 3 başlık altında çalışmaya başladı. DSP ve ANAP, MHPLideri Bahçeli’nin onayını alırsa değişiklikleri haziranda TBMM’den geçirecek. Geçen haftaki liderler zirvesinde Dışişleri Bakanıİsmail Cem’in “Uygulamayacağımız bir idam cezası için AB tam üyelik sürecini geciktirmek doğru olur mu?” sorusundaki, mesajBahçeli’ye gitti.

Dışişleri Bakanı İsmail Cem, ortaya şöyle konuşuyor: “İdam cezasını yaklaşık 20 yıldır uygulamıyoruz. Ama yürürlükten dekaldırmıyoruz. Eğer ileride yeniden uygulamaya koymak gibi bir niyetimiz varsa, o takdirde mevzuatımızda muhafaza edelim.Yok, eğer uygulamayacaksak, o zaman da yürürlükten kaldıralım” diye devam ediyor Cem ve şu soruyu yöneltiyor:

“Hiçbir zaman uygulamayacağımız bir idam cezası için Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tam üyelik sürecini neden geciktirelim?”

Cem, bu çıkışını geçen perşembe (2 Mayıs) AB’nin PKK ve DHKP-C’yi terör örgütü listesine almasının hemen ertesindedüzenlenen liderler zirvesinde yapıyor. Salonda hazır bulunanlar, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli,Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan.

Cem, bu sözleri görünüşte ortaya söylüyor. Ancak gerek Ecevit, gerek Yılmaz’ın idamın kaldırılmasına kuvvetle taraftar olduklarıhatırlandığında, mesaj buna muhalefet eden MHP Lideri Bahçeli’ye gidiyor.(...)

İdam cezasının kaldırılması ve Kürtçe TV yayınlarında esneklik gösterilmesi konusunda koalisyonun DSP ve ANAP kanatlarıarasında tam bir mutabakat mevcut. MHP ise her iki açılıma da karşı çıkıyor. Ana dilin öğrenilmesi konusunda ANAP ve DSP’ninde tereddütleri var. MHP’nin fazlasıyla var.

Ordunun üst kademeleri ise idam cezası konusunda nötr çizgide kalırken, radyo ve ana dilin öğrenilmesi konularında MHP’ninkaygılarına katılıyor. Kaygıların gerisinde yasakların kaldırılmasının PKK’nın siyasallaşmasına, bölücü faaliyetlerin güçlenmesineyarayacağı görüşü yatıyor.

5 İçişleri Komisyonu’nda, uyum paketinin, Dernekler, Vakıflar, Toplantı

ve Gösteri Yürüyüşleri ile Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda

değişikliklerle ilgili beş maddesi ele alındı. Düzenlemeler, MHP’nin karşı

çıkmasına rağmen, ANAP, DYP, DSP, AKP, SP ve YTP’lilerin oyları ile

kabul edildi. Sağlık Komisyonu’nda ise uyum paketinde yer alan

serbest bölgelere ilişkin madde görüşüldü. Görüşmelerde İş Güvencesi

Yasa tasarısı da uyum paketine eklendi. Görüşmeler sırasında basın

çalışanlarını da yasası kapsamına alan önerge kabul edildi. Milli Eğitim

Komisyonu’nda da paketin Kürtçe yayın ve kurslara olanak sağlayan,

anadil dışında yayın ve öğrenimin önündeki engelleri kaldıran

maddeleri ele alındı. Paketin, Kürtçe’nin özel kurslarda öğrenilmesine

olanak tanıyan bölümü, MHP’li milletvekillerinin ret oylarına karşın

kabul edildi. Kursların “eğitim dili ile resmi dilin Türkçe olmasına aykırı

olmamak koşuluyla” ve kursların açılış ile denetimine ilişkin esasların

Milli Eğitim Bakanlığı yerine Bakanlar Kurulu’nca belirlenmesi

yönündeki değişiklik önergesinin, DSP, ANAP, YTP ve AKP

milletvekillerinin desteğiyle kabul edilmesi komisyonda tartışmalara

neden oldu.

Yasanın ölüm cezasına ilişkin 1. maddesi için Bkz. Ek3

Page 56: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Teklifi’nin “terör suçlarından ölüm cezasını kaldıran”birinci maddesini MHP, AKP ve SP milletvekillerinin retoylarına karşın kabul etti.

Yasa teklifi, 31 Temmuz günü TBMM AdaletKomisyonu’nda kabul edildi. Görüşmelerde MHP, ölümcezası, ana dilde öğrenim ve yayına karşı çıktı ancakAKP milletvekillerinin verdiği DYP’nin de desteklediği,“ölüm cezası düzenlemesinin Anayasa’da yapılması içintasarıdan çıkarılmasına ilişkin” önergeyi desteklemedi.Daha önce tasarıya karşı çıkan MHP milletvekilleriKomisyon’da çekimser kalırken, kabul oyu veren DYP,SP milletvekillerinin daha sonra “muhalefet şerhi”yazmasıyla yaşanan karışıklık, Komisyon Başkanı EminKaraa’nın oylamayı esas kabul etmesiyle giderildi.

Uyum paketinin TBMM Genel Kurulu’ndagörüşülmesine 1 Ağustos günü başlandı. Tasarınıntümü üzerindeki görüşmelerin ardından maddeleregeçilmesi 112’ye karşı 323 oyla kabul edildi. Yasateklifi 2-3 Ağustos günlerinde TBMM Genel Kurulu’nda152 ret oyuna karşılık 253 oyla kabul edildi.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 4771 sayılı ÇeşitliKanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’u 8Ağustos günü onayladı.

Teklifin en tartışmalı maddesi olan ölüm cezasınınkaldırılmasını öngören 1. madde üzerindeki görüşmeleriki saat sürdü. MHP ve AKP milletvekillerinin bumaddenin metinden çıkarılmasına ilişkin önergesireddedilirken DSP Milletvekili Ali Arabacı vearkadaşlarının ölüm cezasının 13 No’lu protokoleuygunluk sağlanarak tümüyle kaldırılması için verdiğiönerge de kabul edilmedi. Maddenin tümününoylamasına 411 milletvekili katıldı. 152 ret oyunakarşılık 253 oyla bu madde kabul edilirken ANAP’lıMusa Öztürk çekimser kaldı.

TCY’de yapılan değişiklikle “terör suçlarında” da ölümcezası kaldırıldı ve ömür boyu hapis cezasınadönüştürüldü. Ancak “savaş ve yakın savaş tehdidi”hallerinde işlenmiş suçlara verilen ölüm cezalarıkorundu. Ölüm cezaları ömür boyu ağır hapis cezasınadönüştürülen “terör” suçluları, ceza indirimlerinden veşartla salıvermeden yararlanamayacaklar. Bunlarhakkında ömür boyu ağır hapis cezası ölünceye kadarsürecek. Kaçakçılığın Men ve Takibine İlişkin Yasa ileOrman Yasası’nda yer alan ölüm cezaları da ömürboyu ağır hapis cezasına dönüştürüldü.

Adalet Bakanlığı verilerine göre, ölüm cezasınınkaldırılması yaklaşık 2.500 kişiyi etkiledi. Nisan 2002rakamlarına göre ölüm cezası istemiyle yargılanan 515siyasi mahkum ve 897 adli zanlı için ağırlaşmış hapiscezası istendi. Cezaevlerinde bulunan ölüm cezasıhükümlülerinin cezaları da yasaya göre ağırlaştırılmışömür boyu hapis cezasına çevrildi. Siyasi hükümlülerömür boyu cezaevinde kalırken adli suçlardan ölümcezasına mahkum olanlar 30 yıllarını cezaevindegeçirdikten sonra şartla salıverilebilecek.

Ölüm cezasının kaldırılmasından sonra, TBMM veBaşbakanlık’ta bulunanlar da dahil olmak üzere ölümcezası dosyaları, ilgili mahkemelere gönderilmeyebaşlandı.

Yasa uyarınca siyasi suçlardan ölüm cezası verilenhükümlülerin Yargıtay’a gönderilmemiş ya da YargıtayCumhuriyet Başsavcılığı’nda bulunanlar ile daha önceTBMM’ye gönderilmiş dosyaları; hükmü verenmahkeme, Yargıtay’da bulunanlar; ilgili ceza dairesitarafından “acele iş” kapsamında TCY’nin 2. maddesidikkate alınarak, karara bağlandı. Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı’nda veya TBMM’de bulunan dosyalar da biray içinde hükmü veren mahkemeye geri gönderildi.

TBMM’de bulunan ölüm cezası dosyaları Ağustos ayısonunda Başbakanlığa iade edildi. TBMM Başkanlığıdaha önce de Şartla Salıverme, Dava ve CezalarınErtelenmesine Dair Yasa uyarınca, adi suçlara ilişkin 34ölüm cezası dosyasını Başbakanlığa iade etmişti.

Dosyası iade edilen 87 hükümlünün adları şöyle:

Bekir Gedik, Nizamettin Özoğlu, Mehmet Sait Dayan,Sinan İyit, Ali Osman Köse, Rabbena Hanedar, HasanŞahingöz, Ali Nazik, Selmani Özcan, Cemal Çakmak,Kemal Gömi, Aslan Kaya, Abdurrahim Akalp, Ali Teke,Yusuf Akbaba, Türkan İpek, Mehmet Darga, Celal Türk,Salih Gün, Zübeyir Paksoy, Yusuf Çabuk, MehmetBabür, Hüseyin Güçlü, Bayram Kaymaz, Fikri Demir,Lütfi Topal, Ali Tekin, Mehmet Yıldırım, Nihat Yağız,Mehmet Emin Çeçi, Cumali Karsu, Enver Özer, AhmetGüven, Kadri Sönmez, Ramazan Akdağ, Nadir Kalkan,Vefa Kartal, Ramazan Kızıldağ, Mutlu Akın, MehmetNuri Özen, Hasan Aşkın, Şeyhmus Poyraz, AbdullahAksel, Şemdin Sakık, Muhsin Erbaş, Harun Gülbaş, BekirÇınar, Erol Kaya, Ahmet Turan Kılıç, Kenan Kale, HarunYıldız, Zafer Yelok, Yunis Karataş, Halil İbrahimDüzbiçer, Ömer Faruk Gez, Ahmet Oflaz, Ekrem Kurt,Erkan Çetintaş, Faruk Kaya, Hayrettin Gül, Harun Kavak,Süleyman Toksun, Hayreddin Yeğin, Mehmet Yılmaz,Adem Kozu, Mustafa Uğur Yaraş, Faruk Belkavli, ÖmerDemir, Alim Özhan, İbrahim Duran, Etem Ceylan, VahitKaynar, Turan Kaya, Cafer Tayyar Soykök, FarukCeylan, Şahin Gümüş, Nuri Akbulut, Cemalettin Polat,Mehmet Fidancı, Mehmet Sıddık Biçer, Salih İzzet Erdiş,Hasan Aydoğan, Türkan Özen, Adem Kepeneklioğlu,Mehmet Hakan Canpolat, Turhan Tarakçı ve AliGülmez.

Emniyet Genel Müdürlüğü de, Türkiye’ye iade amacıylaaranan 638 kişiden, haklarında ölüm cezası bulunan136’sı ile ilgili yasal değişiklik doğrultusundagüncelleme çalışması yapıldığını açıkladı. Türkiye’niniadesini istediği kişiler arasında “Sabancı cinayeti”nedeniyle Belçika’da tutuklu bulunan Fehriye Erdal,Almanya’da yaşayan “Anadolu Federe İslam Devleti”örgütü lideri Metin Kaplan ve Hizbullah lideri olduğuileri sürülen İsa Altsoy da bulunuyor.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

50 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 57: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

87 hükümlünün dosyalarının Başbakanlığa iadeedilmesinin ardından PKK lideri Abdullah Öcalan’ındosyası gündeme geldi. Güvenlik gerekçesiyle DevletArşivleri Genel Müdürlüğü’ndeki özel bir kasada 3 yılboyunca saklanan dosya 23 Eylül günü Ankara DGM’yeiade edildi.

MHP, Eylül ayı başında 4771 sayılı yasanın 6.maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nebaşvurdu. MHP Genel Başkanı ve Başbakan YardımcısıDevlet Bahçeli, iptalini istedikleri düzenlemeleri iseşöyle sıraladı:

* Terör suçlarında ölüm cezasının kaldırılması

* Abdullah Öcalan için özel af anlamına gelecekdüzenlemeler yapılması

* Anadilde eğitim ve öğrenim ile yayın yapılmasınailişkin düzenlemeler

* Müslüman olmayan azınlıkların cemaat vakıfları içingetirilen yeni imtiyazlar

* Türk hukukunun ve mahkemelerinin Avrupahukukunun vesayeti altına sokulması ve bu amaçlayeniden yargılamaya ilişkin olarak getirilen hükümler.

Anayasa Mahkemesi, MHP’nin iptalini isteminde ilkincelemesini 12 Eylül günü yaptı. Anayasa MahkemesiBaşkanvekili Haşim Kılıç, başvurudaki “Ölüm cezasınınbazı hallerde kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin bir afniteliğinde olduğu, bu nedenle değişikliğin TBMM’debeşte üç çoğunlukla kabul edilmesi gerektiği”yönündeki itirazını görüşüp karara bağladıklarınıbildirdi. Kılıç, MHP’nin bu itirazının Anayasa’nın 148.maddesine göre 10 gün içinde yapılmadığınıbelirlediklerini, bu yüzden de itirazı süre yönündenreddettiklerini söyledi. Mahkeme, ölüm cezasınıkaldıran, Kürtçe eğitim ve yayına olanak tanıyandüzenlemelerinin iptali istemini ise esastan görüşmeyekarar verdi.

Milli Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu 27 Ekimgünü yaptığı açıklamada, “yakın savaş, savaş hali veterör suçları dışındaki askeri suçlarda ölüm cezasınınkaldırılması için” yasa tasarısı taslağı hazırlandığınıbildirdi. Çakmakoğlu, Askeri Ceza Yasası’nda değişikliköngören taslakta “seferberlik hali” ve “savaş”durumlarında ölüm cezasının korunduğunu bildirdi.

PKK/KADEK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarınınbaşvurusunu değerlendiren Ankara DGM, Öcalanhakkındaki ölüm cezası kararını “ölünceye kadar ömürboyu hapis” cezasına çevirdi. Yasa uyarınca Öcalan,hiçbir şekilde aftan yararlanamayacak.

Ömür boyu hapis cezasına, Öcalan davasının müdahilavukatları itiraz etti. Türkiye Kamu-Sen’in avukatıSedat Aksakallı tarafından yapılan başvuruda, yasadageçen “savaş ve yakın savaş tehdidi kavramlarınıniçeriğinin belirsiz olduğu savunuldu.

Öcalan’ın avukatları da, cezanın “ölünceye kadar ömürboyu hapis” değil “ömür boyu hapis” cezasınaçevrilmesi gerektiği görüşüyle Yargıtay’a başvurdular.Başvuruda, kararın TCY’nin “suçun işlendiği zamanyürürlükte olan kanun ile sonradan yayınlanankanunun hükümleri birbirinden farklıysa, failinlehindeki kanun tatbik olunur” hükmü taşıyan 2.maddesine aykırı olduğu belirtildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Öcalan’ın ölüm cezasının ömürboyu ağır hapis cezasına dönüştürülmesi kararınayapılan temyiz istemini Aralık ayında sonuçlandırdı.Yargıtay, Ankara DGM tarafından verilen kararın “itirazatabi karar” olduğuna karar verdi.

Öcalan’ın avukatlarından İrfan Dündar, dosya AnkaraDGM’ye gönderildikten sonra karara itiraz edeceklerinisöyledi. Dündar, “Daha önce yaptığımız temyizbaşvurusunda ‘Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’ ile‘Terörle Mücadele Kanunu’nun şartla salıverilmeyeilişkin hükümlerinden yararlanamamasının Anayasa’yaaykırı olduğunu belirtmiştik. Temyiz dilekçesindeayrıca DGM’de yapılan yargılamaya ve müdahilavukatların durumu, ‘Çok yakın savaş tehdidi’ olarakdeğerlendirilmesi istemine de itirazda bulunduk. Buitirazların değerlendirilmesi gerekirdi. Tebligattarihinden sonra Ankara DGM’ye verilen karara itirazbaşvurusunda bulunacağız” dedi.

Ancak, Ankara DGM tarafından verilen kararınonanması yönünde görüş bildiren Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararınıinceledikten sonra itiraz edip etmeyeceğine kararverecek. Başsavcılık itiraz ederse dosya Yargıtay CezaGenel Kurulu’na gidecek.

Abdullah Öcalan’ın Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’nde (AİHM) görülen davasıyla ilgili karar da2003 yılına ertelendi. Erteleme kararının 4771 sayılıYasa ile birlikte Öcalan’a verilen cezanın infaz edilmesiolasılığının ortadan kalması gerekçesiyle alındığıbildirildi. Türk mevzuatında yeni bir değişiklik olmazsa,kararın 2003 yılının Ocak ayında açıklanmasıbekleniyor.

Almanya’da yayınlanan Özgür Politika gazetesinde 1Ekim tarihinde çıkan bir haberde Türk Hükümeti’ninAİHM Büyük Dairesi’nde görülen dava ile ilgili kararınyenilenmesini talep ettiği belirtildi. Habere göre,“Adalet Bakanlığı 3 Ağustos kararlarının ardındanAİHM’e yolladığı bir yazıda, ülkede idamınkaldırıldığını”, dolayısıyla “Öcalan’a yönelik idamtehdidinin ortadan kalktığını belirterek “yaşam hakkınıgüvenceye alan AİHS’in 2. maddesinin davakapsamından çıkarılmasını” istedi. Bu taleple ilgili karar,Öcalan’ın avukatlarının görüşleri alındıktan sonraverilecek.

Abdullah Öcalan’ın avukatlarının, İmralı duruşmalarısırasında AİHS’nin “Yaşam hakkını garanti altına alan 2.,kötü muameleyi yasaklayan 3., özgürlük ve güvenlik

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 51

Page 58: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

hakkını içeren 5., adil yargı hakkını muhafaza eden 6.,hukuk dışı cezalandırmayı yasaklayan 7., kişisel veailesel yaşam hakkını koruyan 8., düşünceözgürlüğünü içeren 9., ifade özgürlüğünü içeren 10.,etkili soruşturma hakkını koruyan 13., ayrımcılığıyasaklayan 14., haklar üzerindeki sınırlandırmalarıönleyen 18. ve kişisel başvuru hakkını koruyan 34.maddelerinin” ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’yeyaptıkları başvuru 14 Aralık 2000 tarihinde kabuledilebilir bulunmuştu. (Ölüm cezası konusunda daha ayrıntılı bilgi için EK-A’ya bkz.)

Davalar

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, “1999 yılında İstanbulOrtaköy’de Şehriban Coşkunfırat adlı genç kızı ‘şeytanakurban etmek’ amacıyla öldürdükleri” gerekçesiyleyargılanan sanıklara İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesitarafından verilen 25’er yıl hapis cezası kararını bozdu.Dairenin kararında, Zinnur Gülşah Dinçer, Ömer Çelik veEngin Arslan adlı sanıkların TCY’nin ölüm cezasıöngören 450. maddesi uyarınca yargılanması gerektiğibelirtildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Şubat ayında,Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin “radikal İslamcı İBDA-Cörgütünün lideri” Salih İzzet Erdiş’e (Salih Mirzabeyoğlu)verilen ölüm cezasının bozulması kararına itiraz etti.Yargıtay Ceza Genel Kurulu da, CumhuriyetBaşsavcılığı’nın itirazını kabul etti. Bu nedenle dosyayıesastan inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Erdiş’everilen ölüm cezası ile Sadettin Ustaosmanoğlu veMehmet Fazıl Aslantürk’ün 18’er yıl hapis cezasınıonadı.

İstanbul DGM’de 2 Nisan 2001 tarihinde sonuçlanandavada Erdiş, TCY’nin 146. maddesi uyarınca ölüm,Sadettin Ustaosmanoğlu ve Mehmet Fazıl Aslantürk de“yasadışı örgüt üyesi olmak” suçundan TCY’nin 168.maddesi uyarınca 18’er yıl hapis cezasına mahkumedilmişti. Tutuksuz sanık Hüsnü Göktaş’ın dosyası iseŞartla Salıverme Yasası uyarınca ertelenmişti. Yargıtay9. Ceza Dairesi, Erdiş’e verilen ölüm cezası kararını 26Aralık 2001 tarihinde “İstanbul DGM’nin gerekçelikararında Salih İzzet Erdiş’in kimlik bilgilerinin kısayazılması, hüküm fıkrasının yazılmaması ve hükümfıkrasının yer aldığı duruşma tutanağınınmühürlenmemesi” gerekçeleriyle usulden bozulmuştu.Yargıtay, ölüm cezası kararı usulden bozulduğu içinhapis cezasına mahkum edilen SadettinUstaosmanoğlu ve Mehmet Fazıl Aslantürk hakkındakarar vermemiş, Hüsnü Göktaş hakkındaki temyizistemini reddetmişti.

“İslami Hareket Örgütü üyesi oldukları, Hürriyetgazetesi yöneticisi Çetin Emeç, şoförü Aydın Ercan, dinaraştırmacısı Turan Dursun ve İran uyruklu Ali AkbarGorani’yi öldürdükleri” iddia edilen 44 kişi hakkındaaçılan davanın temyiz duruşması 30 Ocak günüYargıtay 9. Ceza Dairesi’nde yapıldı. Sanıklardan İrfanÇağrıcı’nın avukatı Abdurrahman Sarıoğlusavunmasında, “laik düzeni müvekkilinin de kendisinin

de kabul etmediğini” belirterek “Laik devletinMüslümanları yargılama yetkisi yoktur. Şu anda laikrejimi değiştirme gücümüz yok. Türkiye’de bir laikanti-laik çatışması var. Bu çatışma bitsin. Müslümanlaraazınlık hakları verilsin. İşte ben burada Müslümanlaradına kendimi imam ilan ediyorum ve laik devletinbenimle sözleşme yapmasını istiyorum” dedi.

Yargıtay’ın kararı 6 Mart günü açıklandı. Yargıtay 9.Ceza Dairesi, İrfan Çağrıcı’ya verilen ölüm, Mehmet AliŞeker, Cengiz Sarıkaya (felçli) ve Tamer Arslanhakkındaki ömür boyu hapis, Ziver Kartal ve RıdvanÇağrıcı’ya verilen 12 yıl 6’şar ay hapis cezası kararlarınıonadı. Yargıtay, Ekrem Baytap, İhsan Deniz, MehmetKaya, Avukat Hüsnü Yazgan, Mehmet Zeki Yıldırım,Mehmet Salih Yıldız ve Kudbettin Gök hakkındakihapis cezalarını ise bozdu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, savunması nedeniyleAbdurrahman Sarıoğlu hakkında TCY’nin 312. maddesiuyarınca suç duyurusunda bulundu.

24 Temmuz 2000 tarihinde İstanbul DGM’desonuçlanan davada, İrfan Çağrıcı “Anayasal düzeni silahzoruyla değiştirmeye kalkıştığı” iddiasıyla TCY’nin 146.maddesi uyarınca ölüm, Cengiz Sarıkaya, EkremBaytap, Tamer Aslan ve Mehmet Ali Şeker ise aynıiddiayla ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmişti.Rıdvan Çağrıcı, Ziver Kartal, Mehmet Okatan, Gül Aslan,Avukat Hüsnü Yazgan, Mehmet Kaya, Kutbettin Gök,Mehmet Zeki Yıldırım, İhsan Deniz ve Mehmet ZekiDeniz “yasadışı örgüt üyesi oldukları” gerekçesiyleTCY’nin 168. maddesi uyarınca 12 yıl 6’şar ay,Abdülkerim Yağmur ve Mehmet Salih Yıldız ise“yasadışı örgüte yardım ettikleri” gerekçesiyle TCY’nin169. maddesi uyarınca 3 yıl 9’ar hapis cezasınamahkum edilmişti. 20 sanık hakkında beraat kararıverilirken, bir sanığın da dosyası ayrılmıştı. Davada, 26sanık hakkındaki karar temyiz edilmemişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “TİKB üyesi oldukları, itirafçıAdil Özbek ve Ömer Demirbağ adlı kuyumcuyuöldürdükleri” iddiasıyla yargılanan AdemKepeneklioğlu, Turan Tarakçı ve Mehmet HakanCanpolat hakkındaki ölüm cezası kararını onadı.Sanıklar, İstanbul DGM tarafından 3 Nisan 1998tarihinde ölüm cezasına mahkum edilmişti.

“Komünist Parti İnşa Örgütü (KP/İÖ) üyesi oldukları”iddiasıyla 6 kişi hakkında açılan dava, 4 Şubat günüİstanbul DGM’de sonuçlandı. DGM, Mehmet Canpolat,Fikret Yıldız, Atilla Dinçer Tekel, Engin Çakmak veKenan Taybora’yı (ölüm orucunda sağlığı bozulduğuiçin tahliye edildi) ölüm cezasına mahkum etti. Ölümcezası daha sonra ömür boyu hapis cezasına çevrildi.Sanıklardan Özcan Erol ise “yasadışı örgüt üyesiolduğu” iddiasıyla 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumedildi.

“Radikal İslamcı İBDA/C örgütü üyesi oldukları ve 2kişiyi öldürdükleri” ileri sürülen 31 kişi hakkında açılandava 7 Şubat günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Ender

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

52 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 59: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Toz, Serdar Ataş ve Mehmet Şahin adlı sanıkları TCY’nin146/1. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum etti.Ceza daha sonra ömür boyu hapis cezasına çevrildi.DGM bu sanıklar hakkında gıyabi tutuklama kararıverdi. “İBDA/C yöneticisi olduğu” iddia edilen Ali OsmanZor’u 18 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum eden DGM,Şamil İğde, Olcay Oğuz, Ramazan Göngör, ŞabanÇavdar, Alaattin Baki Aytemiz, Önder Erdem, MehmetFatih Aydın ve Mehmet Galis Turan’a da “yasadışı örgütüyesi oldukları” gerekçesiyle 12 yıl 6’şar ay hapiscezası verdi. “Yasadışı örgüte yardım” iddiasıylayargılanan 19 sanık hakkındaki dava ise ŞartlaSalıverme Yasası uyarınca ertelendi.

“PKK üyesi oldukları ve İstanbul’da 4 Mayıs 1995tarihinde düzenlenen gösteride bir giyim mağazasınamolotof kokteyli atarak üç kişinin ölümüne nedenoldukları” gerekçesiyle 3 kişi hakkında açılan dava 12Şubat günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Murat Kıt veOrhan Bingöl adlı sanıkları TCY’nin 125. maddesiuyarınca ölüm cezasına mahkum etti. Ceza daha sonraömür boyu hapis cezasına çevrildi. Tutuksuz yargılananAbidin Doğan ise “yasadışı örgüte üye olduğu”gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildi.

Eski Çankırı Valisi Ayhan Çevik’e yönelik bombalı saldırı(5 Mart 1999) nedeniyle açılan dava 14 Şubat günüsonuçlandı. Ankara DGM, Kemal Ertürk, Küçük HasanÇoban, Kemal Kaygısız ve Mesut Deniz’i, TCY’nin“Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeyekalkışmak” suçuna ilişkin 146/1. maddesi uyarıncaölüm cezasına mahkum etti. Lale Açık, Nihat Konak veHakan Eren’i 15’er yıl, Savaş Kör’ü ise 15 yıl 1 günhapis cezasına mahkum eden DGM, Şener Kökten,Erkan Balçık, Devrim Karacan, Bülent Ertürk, ÖzgürDeniz Demirdiş, Arap Deniz, Bilal Ekin, Halil Köseoğlu,Cemile Sönmez, Serdal Çitil, Murat Yılmaz, SevinçGüden, Selahattin Yurdaer, Murat Demirdiş, Turan Açık,Ömer Necmi Hatipoğlu, Aziz Batur, Cafer Kaya Bozkurt,Metin Sezgin ve Eren Karacan hakkındaki davayı ŞartlaSalıverme Yasası uyarınca erteledi. Ölüm orucundaölen Muharrem Horuz hakkındaki dava ise ortadankalktı.

“PKK üyesi olduğu, 7 asker ve iki sivilin ölümüylesonuçlanan saldırılara katıldığı” iddiasıyla DiyarbakırDGM’de yargılanan Serdar Güzelçay adlı kişi, 28 Şubatgünü sonuçlanan davada ölüm cezasına mahkumedildi.

“Devrimci Sol örgütü üyesi oldukları” iddiasıyla İstanbulDGM’de yargılanan Ümit Günger ve Gökhan Gündüz, 18Mart günü sonuçlanan davada TCY’nin 146. maddesiuyarınca ölüm cezasına mahkum edildi. Ceza dahasonra ömür boyu hapis cezasına çevrildi.

Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde 18 Ekim1982 tarihinde başlayan Devrimci Yol davası, yaklaşık20 yıl sonra 16 Temmuz günü Ankara 6. Ağır CezaMahkemesi’nde sonuçlandı.

Mahkeme, sanıklardan Cahit Akçam, Halil YasinKetenoğlu, Bünyamin İnan, Murat Parlakay, TuranYalçın Bürkev, Erdoğan Genç, Nuri Özdemir, OsmanNuri Ramazanoğlu, Hıdır Adıyaman, Nurettin Aytun,Emin Koçer, Hasan Ertürk, Yaşar Kambur, Atalay Dede,Mehmet Akın Dirik, Melih Pekdemir, Celal Murat, Hilmiİzmirli, Mehmet Hassoy ve Yusuf Yıldırım’ı ölümcezasına mahkum etti. Cezalar daha sonra ömür boyuhapis cezasına çevrildi.

Terörle Mücadele Yasası’nda 1991 yılında yapılandeğişiklik uyarınca, 1991 yılından sonra işlenen suçlarnedeniyle verilen ömür boyu hapis cezaları 8 yıl olarakinfaz ediliyor. Bu nedenle kararın Yargıtay’da onanmasıdurumunda, ömür boyu hapis cezasına mahkumedilen sanıkların bir kısmı daha önce cezaevindekaldıkları süre dikkate alınarak tutuklanacak.Sanıklardan Veli Yıldırım ve Hüseyin Aslan’a verilenölüm cezası ise suç tarihinde 18 yaşından küçükolmaları ve duruşmalardaki iyi halleri nedeniyle 16 yıl8 ay hapis cezasına indirildi. Mahkeme hiçbir sanıkhakkında tutuklama kararı vermedi. Yeter Güneşhakkındaki dosya ise savunması alınamadığı içinayrıldı.

574 sanıklı Devrimci Yol davası, 18 Ekim 1982tarihinde, Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’ndebaşlamıştı. Sanık sayısının zaman içinde 723’e ulaştığıdava, 19 Temmuz 1989’da sona erdi. SıkıyönetimAskeri Mahkemesi, 7 kişi hakkında ölüm, 39 kişihakkında ömür boyu, 346 kişi hakkında 2 ile 20 yılarasında değişen ağır hapis cezası verdi. 27 Aralık 1995tarihinde Yargıtay 11. Ceza Dairesi, hapis cezasınamahkum edilen 23 sanığın ölüm cezasına mahkumedilmesi görüşüyle Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararınıbozdu. Sıkıyönetimin kaldırılması nedeniyle davayaAnkara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Adana’da 23 Ekim 2001 tarihinde icra işlemi için evinegelen Avukat Savaş Bedir ve icra memuru HasanFındıl’ı öldüren Sedat Gözüküçük hakkında, AdanaCumhuriyet Savcılığı TCY’nin 450/5. maddesi uyarıncaiki kez ölüm cezası istemiyle dava açtı. Dava, 3 Ocakgünü Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Erzurum DGM Savcılığı, Almanya’da tutuklu bulanan“Anadolu Federe İslam Devleti” lideri Metin Kaplanhakkında ölüm cezası istemiyle dava açtı.

Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, İstanbul Avcılar’daNedret Abdullahoğlu adlı kadını öldürdükleri iddiaedilen Bahar Karulman ve Eralp Erol hakkında ölümcezası istemiyle dava açtı.

Bursa Cumhuriyet Savcılığı, Lütfullah Ahmet Erdin,Efkan Açıcı ve Bülent Kepçeli adlı kişileri 31 Ocak günüöldürdükleri gerekçesiyle Adem Güney, Figen Yıldırımve firari sanık Şahin Korkmaz hakkında ölüm cezasıistemiyle dava açtı.

İstanbul Avcılar’da 10 Mayıs 1999 tarihinde Yıldırım Taşve Hasan Hüseyin Mercan adlı kişilerin öldürülmesi

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 53

Page 60: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

nedeniyle açılan davaya 22 Ocak günü İstanbulDGM’de devam edildi. Duruşmada, hakkında ölümcezası istenen Aysel Alhan’ın Pişmanlık Yasası’ndanyararlanma isteğinin İçişleri Bakanlığı tarafındanreddedildiği bildirildi. Aysel Alhan, 1995 yılında da “PKKüyesi olduğu” gerekçesiyle Adana DGM’de yargılandığıdavada Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmıştı. Davada,tutuksuz sanıklar Selçuk Güngör, Hakan Tunç, MustafaGül, Yüksel Kaya ve ölüm orucunda sağlığı bozulduğuiçin tahliye edilen Bülent Aytunç Cömert hakkındahapis cezası isteniyor.

PKK yöneticilerinden olduğu iddiasıyla Moldova’danTürkiye’ye getirilen Cevat Soysal, SES eski yöneticisi AliKandemir ve HADEP eski Genel Başkan YardımcısıOsman Özçelik’in yargılandığı davaya yıl içinde devamedildi.

31 Mayıs günü Ankara DGM’de yapılan duruşma,Soysal’ın “TCY’nin ‘yasadışı örgüt yöneticiliği’ suçunailişkin 168/1. maddesi uyarınca karar verilmesi” olasılığınedeniyle ek savunma hazırlanması için ertelendi.

Dava, 25 Haziran günü Ankara DGM’de sonuçlandı.DGM, Cevat Soysal’ı “yasadışı örgüt yöneticisi” olduğugerekçesiyle 18 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etti.DGM, Ali Kandemir hakkında beraat kararı verdi.Osman Özçelik hakkındaki dava ise Şartla SalıvermeYasası uyarınca ertelendi.

Şırnak’ın Uludere ilçesinde “PKK üyesi oldukları vePKK’ye yardım ettikleri” ileri sürülen 6’sı korucu 12 kişihakkında açılan davaya 29 Ocak günü DiyarbakırDGM’de devam edildi. Duruşmada söz alan sanıklardanHamdullah Salman, Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmaisteğini tekrarladı.

Dava 7 Mayıs günü Diyarbakır DGM’de sonuçlandı.Duruşmada Mustafa Ürek, Ömer Yaman, Kerem Bilenve Hamdullah Salman’a TCY’nin 125. maddesi uyarıncaölüm cezası, tutuksuz yargılanan Kerem Ürek,Ramazan Yaman, Süleyman Yaman, M. Salih Ürek,Mahmut Ender adlı koruculara da TCY’nin 169. maddesiuyarınca 3’er yıl 9’ar ay hapis cezası verildi. DGM, ölümcezasını ömür boyu hapis cezasına çevirdi.

“MHP Kartal (İstanbul) İlçe Başkanı Nihat Uygun ileAdana Cumhuriyet Savcısı Ethem Ekin’i öldürdükleri veTİKB üyesi oldukları” iddia edilen 9’u tutuklu 23 kişihakkında açılan davaya 8 Şubat günü İstanbul DGM’dedevam edildi. Duruşma, ölüm orucunda sağlık durumubozulan Tamer Tuncer’in ifadesinin Kocaeli Ağır CezaMahkemesi tarafından alınması için 26 Nisan gününeertelendi. Davada, Tamer Tuncer, Sevgi Ülkemin Ordu,Mete Tuncer, Ergül Çelik, Nuri Akalın, Kenan Güngör,Sefa Gönültaş ve Turgay Ulu hakkında ölüm cezasıisteniyor. Avukat Gülizar Tuncer, 6 yıldır tutuklubulunan Turgay Ulu hakkında duruşmalara daha öncegiren savcının beraat, daha sonra gelen savcının iseölüm cezası istediğini bildirdi.

Dava, 26 Nisan günü İstanbul DGM’de sonuçlandı. DGM,sanıklardan Tamer Tuncer (ölüm orucu nedeniylesağlık durumu ileri derecede bozuk) ve Sefa Gönültaş’ıTCY’nin 146. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkumetti. Ergül Çelik, Kenan Güngör, Nuri Akalın ve TurgayUlu ise ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.Mete Tuncer ve Zeynep Saral’ı TCY’nin 168/2. maddesiuyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edenDGM, diğer sanıklar hakkındaki kararı Şartla SalıvermeYasası uyarınca erteledi. Kararın açıklanmasındansonra slogan atan sanıklara Nihat Uygun’un yakınlarısaldırdı. Uygun’un yakınları, DGM çıkışında da TamerTuncer ve Mete Tuncer’in ağabeyi Nihat Tuncer’i detartakladı.

İşadamı Üzeyir Garih’in 25 Ağustos 2001 tarihindeöldürülmesi nedeniyle Yener Yermez hakkında ölümcezası istemiyle açılan davaya yıl içinde Eyüp 2. AğırCeza Mahkemesi’nde devam edildi.

İş ortağı Ali Cafer Lüle’yi öldürdüğü iddiasıyla MertKulabaş adlı kişi hakkında ölüm cezası istemiyle açılandava 5 Mart günü Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndebaşladı. Davada, Kulabaş’ın babası Erkan Kulabaş,annesi Aybikem Kulabaş ve kardeşi Onur Kulabaş’ın dahapis cezasına mahkum edilmesi isteniyor.

6 Nisan 2001 tarihinde Balıkesir’in Susurluk ilçesindeAvşar Sıla Çaldıran (11) adlı çocuğu boğarak öldürdüğüiddia edilen Recep İpek hakkında ölüm cezasıistemiyle açılan davaya 30 Mart günü Balıkesir AğırCeza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada, ManisaRuh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından Recepİpek hakkında hazırlanan rapor okundu. Rapordaİpek’in akli dengesinin yerinde olduğu belirtildi.Cinayeti işlediğini itiraf eden Recep İpek, “Cinayetiişlemem için tanımadığım iki kişi beni zorladı. Kızınbabasıyla alacak davaları varmış. Onların zoruylayaptım, pişmanım” dedi. Dava, yıl içinde sonuçlanmadı.

Sıvas’ta 2 Temmuz 1993 tarihinde 37 kişinin yakılaraköldürülmesi nedeniyle açılan dava, 4 Nisan günüAnkara DGM’de sonuçlandı. İlk kararında direnen DGM,haklarında verilen karar usul yönünden bozulan üçsanıktan Ali Kurt ve Mevlüt Atalay’ı ölüm, DurmuşTufan’ı da 20 yıl hapis cezasına mahkum etti. DGM,Durmuş Tufan ve Ali Kurt’un Pişmanlık Yasası’ndanyararlanma isteminin reddedildiğini açıkladı. Yargıtay 9.Ceza Dairesi, Sıvas katliamı davasında verilen 33 ölümcezası kararından 31’ini onamış, Atalay ve Kurthakkındaki kararı ise Pişmanlık Yasası’ndanyararlanmak için talepte bulunan sanıklara yanıtverilmediği için usulden bozmuştu.

“PKK üyesi oldukları” iddiasıyla 14 kişi hakkında açılandava 17 Nisan günü İstanbul DGM’de sonuçlandı. DGM,sanıklardan Ramazan Kortak, Zeynep Avcı, MehmetAkpolat ve Abdulvahap Kavak’ı TCY’nin 125. maddesiuyarınca ölüm cezasına mahkum etti. Çetin Duruşkanadlı sanığın “yasadışı örgüt üyesi olduğu” gerekçesiyle18 yıl hapis cezasına mahkum edildiği davada, İhsan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

54 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 61: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yıldız ve Özdemir Akpolat hakkında beraat kararıverildi. Arif Çin, Kadri Özgün, Nurettin Aydoğan, DahamAslan, Mehmet Ertem, Şükrü Aygül ve Kazım Demirhakkında açılan dava Şartla Salıverme Yasası uyarıncaertelendi. 24 Kasım 1996 tarihinde İzmir’de gözaltınaalınan Zeynep Avcı, gözaltında kendisine tecavüzedildiğini açıklamıştı.

28 Kasım 1998 tarihinde tutuklanan Güneş Baltaş iletutuksuz sanıklar Mehmet Salih Adanmış, ÖzlemAydemir, Şakir Uluğ ve Abdürrahim Uluğ hakkında“PKK üyesi oldukları” iddiasıyla açılan davaya 2 Nisangünü İstanbul DGM’de devam edildi. Avukat ErenKeskin, gözaltında tecavüze uğrayan Baltaş’a İstanbulÜniversitesi Tıp Fakültesi tarafından verilen raporda“travmatik bulgulardan” söz edildiğini hatırlattı.Müvekkilinin PKK ile ilişkisini kabul ettiğini ancak silahlıeylemi bulunmadığını kaydeden Keskin, tedaviedilebilmesi için Baltaş’ın serbest bırakılmasını istedi.Baltaş’ın tahliye istemini reddeden DGM duruşmayıerteledi. Dava, yıl içinde sonuçlanmadı. DGMSavcılığı’nın esas hakkındaki görüşünde Baltaş’ınTCY’nin 125. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkumedilmesi, diğer sanıklar hakkındaki davanın ŞartlaSalıverme Yasası uyarınca ertelenmesi isteniyor.

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Ilıcak, Ortalı,Dağaltı ve Aşat köylerine 2001 yılında düzenlenenbaskınlarda gözaltına alınan 30’u korucu 31 kişihakkında açılan davaya 4 Nisan günü DiyarbakırDGM’de devam edildi. Duruşmada söz alan AvukatSezgin Tanrıkulu, Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporukabul etmediğini belirterek müvekkillerininvücutlarında işkence izlerinin bulunduğunu söyledi.Adli Tıp raporunun müvekkillerinin gözaltınaalınmasından 4 ay sonra hazırlandığına dikkat çekenTanrıkulu, “Hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınanmüvekkillerim sıcak çatışma döneminde koruculukyapmışlardır, mayın döşemeleri söz konusu değildir.Diyarbakır Adli Tıp Kurumu 10 yıldır hiç kimseyeişkence gördüğüne dair rapor vermemiştir. Bu yüzdenTürkiye işkence vakalarından dolayı AİHM’de defalarcamahkum olmuştur.” dedi.

DGM, Dağaltı köyünde koruculuk yapan Bengin Aşkanhakkında “PKK üyesi olduğu” iddiasıyla açılan davanınbu dava ile birleştirilmesine ve Aşkan’ın tahliyesinekarar verdi. Dava, yıl içinde sonuçlanmadı.

Sanıklar, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi Ilıcak köyüyakınlarında 26 Haziran 2001 ve 8 Temmuz 2001tarihlerinde mayına basan İsmail Kıvrak adlı askerinölümü, Turhan Ataş, Sebahattin Çoban, Ali OsmanTekel, Nihat Döner, Gürkan Sarı ve Abdullah Demir adlıaskerlerin de yaralanması üzerine Ilıcak, Ortalı, Dağaltıve Aşat köylerine düzenlenen baskınlarda gözaltına

alınmıştı. Sanıkların yakınlarından Halit Aslan veEbuzeyt Aslan’ın yakınları da 7 Eylül 2001 tarihindeYeşilöz köyü Geçitli mezrası Dereyatağı bölgesindegüvenlik görevlileri tarafından öldürülmüştü. Ilıcakköyünden 28 Temmuz 2001 tarihinde kaçarak baskılarıİHD Diyarbakır Şubesi’ne haber veren Kasım Aslan vebölgeye giden insan hakları heyetine köylerdeyaşananları anlattığı için gözaltına alınıp işkence görenRasim Aşan adlı gencin akrabalarının da bulunduğuköylülerin mayınları yerleştirdikleri ve PKK militanlarınayardım ettikleri iddia edilen iddianamede, ŞemsettinAbi, Cafer Aslan, İsa Abi, Yasin Abi, Keser Acar, FahriCeylan, Şehmus Abi, Kemal Acar, Sadun Yeşil, HamitAcar, Orhan Abi, Yakup Ceylan, Kerim Acar, KaramanAbo, Ali Abo ve Nazmi Abi hakkında TCY’nin 125.maddesi uyarınca ölüm, Mirza Aşan, Naif Aşan, YakupAşan, Ekrem Aşkan, Nezir Abo, Zeydin Aşan, HekimAslan, Hakkı Aşan, Turan Aslan ve Bahattin Aslanhakkında TCY’nin 168/2 ve TMY’nin 5. maddesi, İsa Abi,Ahmet Abi, Faki Aşkan, Nazmi Aslan, Cemil Abi veBengin Aşkan hakkında da TCY’nin 169 ve TMY’nin 5.maddesi uyarınca hapis cezası isteniyor.

“DHKP-C üyesi oldukları ve 7. Cumhurbaşkanı KenanEvren’e suikast düzenlemeyi planladıkları” ileri sürülenErcan Kartal, Fadime Baştuğ ve Berkan Abatayhakkında açılan dava, 26 Nisan günü yeniden başladı.22 Nisan 1999 tarihinde sonuçlanan davada, haklarındaölüm cezası istenen Abatay ve Baştuğ’a “yasadışıörgüte üye oldukları” gerekçesiyle 12 yıl 6 ay, İlhanUçar’a “yasadışı örgüte yardım ettiği” gerekçesiyle 3 yıl9 ay hapis cezası verilmişti. Hakkında ölüm cezasıistenen Ercan Kartal ile Filiz Gencer, Şerif Minaz veCanan Ferai Köker ise beraat etmişti. Yargıtay, Kartal’ınberaatı ile Berkan Abatay ve Fadime Baştuğ’a verilenhapis cezalarını bozmuş, Uçar hakkındaki hapis cezasıile Filiz Gencer, Şerif Minaz ve Canan Ferai Kökerhakkındaki beraat kararlarını onamıştı. Bunun üzerineyeniden görülen dava, 8 Mayıs 2001 tarihindesonuçlanmış ve Kartal, TCY’nin 146/1. maddesiuyarınca ölüm cezasına mahkum edilmişti. Abatay veBaştuğ’a ise “yasadışı örgüt üyesi oldukları”gerekçesiyle 15’er yıl hapis cezası verilmişti. DGM, İlhanUçar hakkında ise “ilk yargılamada verilen hapiscezasının Şartla Salıverme Yasası uyarıncaertelenmesine” karar vermişti.

Adnan Ağaoğlu adlı kişinin 12 Ekim 2001 tarihindeöldürülmesi nedeniyle eşi Selva Ağaoğlu ile MehmetTank ve Mustafa Karlı kişiler hakkında ölüm cezasıistemiyle açılan davaya 10 Haziran günü İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 55

Page 62: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

2002 yılında güvenlik görevlileri ve koruculartarafından, ev ve işyeri baskını, dur ihtarınauymadıkları ileri sürülenlere ateş açma ya da rasgelesilah kullanma gibi olaylar sonucunda TİHV’ninbelirlemelerine göre en az 38 7 kişi öldü. Yıl içinde sivilhalka yönelik korucu saldırıları da özellikle köyedönüşlerin yoğunlaştığı yaz aylarında kaygı vericiölçülerde arttı.

1) Mahmut Ölçer

2) Şiyar Bahtiyar (Ahmet)

16 Ocak günü Diyarbakır’ın Silvan ilçesi Mescitmahallesinde bir eve saat 21.30 sıralarında düzenlenenbaskında Mahmut Ölçer ve Kuzey Iraklı Şiyar Bahtiyar(Ahmet) adlı PKK militanları öldürüldü.

Diyarbakır Valisi Ahmet Cemil Serhadlı, “teslim ol”çağrılarının yaklaşık iki saat sürdüğünü, bu sürezarfında teslim olmayan iki kişinin evde bulunan ikiçocuk, bir kadın ve 23 yaşındaki bir kişiyi dışarıgönderdikten sonra çatışmaya girdiğini söyledi.Serhadlı, bir kişinin çatışmada öldürüldüğünü, diğerininde güvenlik güçlerine el bombası atarken, bombanınpatlaması sonucu öldüğünü ifade etti. Yurtdışındayayınlanan Özgür Politika gazetesinin internet sitesindeyer alan haberde ise “evde bulunan iki halk milisininintihar ettiği” bildirildi.

Evin kuşatıldığı sırada dışarıda olan Fahriye Kaya’nıneve doğru gelirken gözaltına alındığı ve “teslim ol”çağrısının Fahriye Kaya’ya yaptırıldığı bildirildi.Anonstan sonra ev sahibinin iki oğlunun dışarı çıktığı,bu sırada evden bomba ve silah sesinin duyulmasıüzerine polislerin ateş açtığı kaydedildi. Ateşin birbuçuk saat kadar sürdüğü ileri sürüldü.

Çatışmanın yaşandığı evin sahibi Fahriye Kaya, oğullarıİbrahim Kaya (17), Metin Kaya (13) ve Yaşar Şimşekdaha sonra gözaltına alındı. Fahriye Kaya, İbrahim Kayave Yaşar Şimşek 21 Ocak günü Diyarbakır DGMtarafından tutuklandı.

Metin Kaya, serbest bırakıldıktan sonra gazetecilereyaptığı açıklamada, “Biz yan odada televizyonizliyorduk. Bazı sesler duyduk, diğer odaya geçtik.Telsiz sesleri geliyordu. İçerdeki iki kişi kardeşimlekonuşup bizim dışarı çıkmamızı istediler. Önce bensonra ağabeyim İbrahim çıktı. Polisler bizi yereyatırdılar. Orada annemi gördüm. Bizi karakol vehastaneye götürdüler. Annemi ve İbrahim’i götürdüler.Beni komşumuza bıraktılar” dedi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir görgü tanığı iseşunları söyledi:

“21.30 sularında dışarıda sesler duymaya başladım.Pencereden bakınca Fahriye Kaya’nın ‘çocuklarıma birşey yapmayın’ diyerek polislerle tartıştığını gördüm.

Her taraf polis ve özel tim doluydu, içerden birileriçıktı. Polis onları yere yatırdı ve teslim aldı. 10 dakikageçtikten sonra bir el silah ve bomba sesi duyduk.Ardından polis evi taramaya başladı. Bir buçuk saatsonra silah sesleri kesildi. Yaklaşık 7 saat eve kimseyiyaklaştırmayan polis evi tazyikli suyla yıkadı.”

Tutuklanan ev sahibi Fahriye Kaya, İbrahim Kaya veYaşar Şimşek’e gözaltında işkence yapıldığı bildirildi. 21Ocak günü Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde AvukatReyhan Yalçındağ ile görüşen Fahriye Kaya, gözaltındagözleri bağlanarak sorguya götürüldüğünü belirterek,“tecavüzle tehdit edildiğini, dövüldüğünü, saçlarınınçekildiğini ve iyi Türkçe bilmediği halde Türkçe ifadelerimzalatıldığını” bildirdi.

Reyhan Yalçındağ’ın verdiği bilgiye göre, İbrahim Kaya“Silvan’da gözaltına alındıktan sonra bindirildiğimizarabada polisler kendi aralarında ‘keşke bu üçünü deöldürseydik’ diyorlardı. Diyarbakır EmniyetMüdürlüğü’nde yapılan sorguda ayak parmaklarımaelektrik verdiler ve dövüldüm. Kulağım ve boğazımdankan akmaya başladı, halen de kan durmadı” dedi.Daha önce kalp ameliyatı geçirdiğini ifade eden YaşarŞimşek’in de “testislerinin sıkıldığı, dövüldüğü ve tehditedildiği” bildirildi.

Mahmut Ölçer, 21 Ocak günü toprağa verildi. ŞiyarBahtiyar adlı PKK militanının cesedi uzun bir süreDiyarbakır Devlet Hastanesi morgunda bekletildiktensonra 7 Şubat günü polisler tarafından MardinkapıMezarlığı’na gömüldü.

3) Hatip (Habib) Dağ

4) Arif Keser

Adana’nın Aydınlar mahallesinde 6 Mart günü saat04.00 sıralarında düzenlenen ev baskınında iki kişiöldürüldü. Öldürülen kişilerin “Hizbullah üyesioldukları” iddia edilen Hatip (Habib) Dağ ve Arif Keserolduğu öğrenildi.

Adana Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılanaçıklamada, söz konusu kişilerin polislerin “teslim ol”çağrısına silahla karşılık verdikleri, bunun üzerine çıkançatışmada öldürüldükleri iddia edildi. “Evin kapısınıçalan polislerin üzerine atılan el bombaları nedeniyle 9polisin yaralandığı” kaydedilen açıklamada, “dahasonra içeridekilere ‘teslim ol’ çağrısı yapan polislerinsilahla karşılık verilmesi üzerine içeri gaz bombasıattığı ve evden bir kadın ve 4 kız çocuğunun çıktığı, ikikişinin ise çatışmada öldürüldüğü” ileri sürüldü.Öldürülen Hatip Dağ’ın Adana DGM’de, Arif Keser’in iseDiyarbakır DGM’de Hizbullah davalarında yargılandıklarıve bir süre tutuklu kaldıkları öğrenildi. Keser’in,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

56 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

2- YARGISIZ İNFAZ, DUR İHTARI, RASGELE ATEŞ AÇMA OLAYLARI

7 Olağanüstü hal bölgesinde korucular tarafından 12 kişi de bu

rakamın içindedir. Bu olaylar için Kürt Sorunu bölümüne bakınız.

Page 63: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Hizbullah’ın Gaziantep bölgesindeki yöneticilerinden,Dağ’ın da Hizbullah’ın İlimciler kanadının Mardin AskeriKanat sorumlusu olduğu öne sürüldü.

5) Suat Durmuş (29)

6) Mustafa Muratoğlu (35)

6 Mart günü İstanbul Kadıköy Kazasker’de bir bankaşubesini soyan Suat Durmuş ve Mustafa Muratoğlu adlıkişiler, banka güvenlik görevlisi Engin Bozkurttarafından öldürüldü. Soygunun siyasi bir yönüolmadığı bildirildi.8 Engin Bozkurt, 11 Mart günütutuklandı.

Durmuş ve Muratoğlu’nun öldürülmesi tartışmalaraneden oldu. Engin Bozkurt’un “soygunuseyredemeyeceği, görevinin gereğini yerine getirdiği”yolundaki görüşlere karşı, “Bozkurt’un görevinin sınırınıaştığı, iki kişiyi öldürmek yerine yaralayarakdurdurması” görüşü ileri sürüldü.

Örneğin Hürriyet gazetesinin görüşlerini aldığı Prof. Dr.Süheyl Donay, Prof. Dr. Kayıhan İçel “Bozkurt’unyasanın verdiği yetkiyi kullandığını, bu nedenle cezaalmaması gerektiğini” söylediler. Ankara EmniyetMüdürü Hasan Yücesan da, “Banka güvenlik görevlisine zaman işe yarayacaktı? Banka işte böyle korunur”dedi.

Daha sonra Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı tarafındanaçılan davada, Bozkurt’un TCY’nin ömür boyu hapiscezası öngören 450/5 ve “meşru müdafaa vezorunluluk halinde işlenen suçlarda ceza indirimi”öngören 49 ve 50. maddeleri uyarınca yargılanmasıistendi.

Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 Haziran günübaşlayan davada ifadesi alınan Bozkurt, öğlesaatlerinde güvenlik masasında form doldurduğusırada vezne kısmından olağanüstü sesler duymasıüzerine yerinden doğrulduğu sırada bir şahsın başınasilah dayayarak vurduğunu anlattı. Panik içinde kaç elateş ettiğini anımsamadığını ifade eden Bozkurt,“Kaçmaya başladılar. Dışarı çıkınca, havaya ateş ettim.”dedi. Mahkeme, Engin Bozkurt hakkında tahliye kararıverdi.

7) Metin Güneş

12 Ocak günü Van’ın Özalp ilçesi yakınlarında İran’ageçmek isteyen Metin Güngör (18) ve Hasan Kalkan(15) adlı kişilere askerler tarafından ateş açıldı. Olayda,ilçenin Yukarı Turgalı köyünde yaşadığı bildirilen MetinGüneş öldü.

8) Ahmet Cabbar

9) Cuma Yıldız (24)

10) Mehmet Yıldız (22)

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 4 Mart günü Türkiye-Suriyesınırını yasadışı yollarla geçmek istedikleri ileri sürülenbir gruba askerler tarafından ateş açıldı. Olayda Irak

uyruklu Ahmet Cabbar ile sınırı geçmesi için Cabbar’ayardım ettikleri ileri sürülen Cuma Yıldız ve MehmetYıldız adlı kardeşler öldü. Resmi açıklamada, sözkonusu kişilerin dur ihtarına silahla karşılık verdiklerive çatışmada öldürüldükleri ileri sürüldü.

Olaydan sonra Irak uyruklu Hasan Ali, TalipMuhammed, Salim Tala, Diya Muhammed Ali veFilistinli Zekeriya Hüseyin adlı kişiler de gözaltına alındı.

11) Bedri Esmer (Necdet Güneş)

18 Mart günü Elazığ’ın Rüstempaşa mahallesinde“Hizbullah militanı olduğu” iddia edilen bir kişiöldürüldü. Üzerinden “Necdet Güneş” adınadüzenlenmiş kimlik çıkan söz konusu kişinin adınınBedri Esmer olduğu ileri sürüldü. Resmi açıklamada,Necdet Güneş’in kendisini izleyen polislere ateş açmasıüzerine çatışmada öldürüldüğü iddia edildi. Olaysırasında Bedri Esmer’in yanında bulunan iki kişinin isekaçtığı bildirildi.

Esmer’in, Diyarbakır’ın Bağlar semtinde bir eve 28 Mart2001 tarihinde düzenlenen baskında öldürülen HasarSarıağaç’ın akrabası olduğu öğrenildi.

12) Turan Çalışkan

Malatya’da 5 Mayıs günü tartıştığı Ayhan Toraman adlıkişiyi yaraladıktan sonra ağabeyinin evine sığınanTuran Çalışkan, polisler tarafından öldürüldü. EmniyetAmiri Abdülkadir Topaktaş, Çalışkan’ın açtığı ateşsonucu yaralandı.

Turan Çalışkan’ın ağabeyi Ayhan Çalışkan, “kardeşininbacağından yaralanarak etkisiz hale getirildikten sonraöldürüldüğünü” ileri sürdü. Kardeşinin, yaşadığıgecekondunun yanında yapılan bir lokantanın sahipleritarafından tehdit edildiğini belirten Ayhan Çalışkan,olay günü kardeşinin lokantanın sahibinin oğlu AyhanToraman’ı “kendi yaptığı av tüfeği ile yaraladıktansonra eve sığındığını” belirtti. Ayhan Çalışkan şunlarısöyledi:

“Ben olay yerine geldiğimde evin etrafı özel timlercesarılmıştı. Amirlerinin yanına gittim, ‘Kardeşim tehlikelideğil, elindeki silahı da biliyorum. İçeri girip onu iknaedeyim dedim. Ancak bana, ‘Seni öldürebilir içeri

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 57

8 Aynı gün 4. Levent’teki İş Bankası Şubesi de 4 kişi tarafından

soyuldu. Soyguncular olaydan sonra Erdal Demir adlı polisi rehin alarak

kaçtı. Demir, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Soygunu

gerçekleştirdikleri ileri sürülen Dr. Hakan İnce, Mehmet Boz ve Bahtiyar

Gönül adlı kişiler Adana ve Çorum’da gözaltına alındı. Dr. Hakan

İnce’nin “radikal İslamcı bir örgüt kurmaya çalıştığı” öne sürüldü.

Hakan İnce ve arkadaşlarının, İş Bankası soygununun dışında, 8 yıl

önce Konya’nın Akşehir İlçe Jandarma Komutanlığı önünde nöbet

tutan askerin silahını gasp ettikleri, 5 Kasım 2001 tarihinde Ankara’dan

gasp ettikleri bir arabayla İş Bankası Bolvadin (Afyon) şubesini

soydukları iddia edildi. Hakan İnce, Bahtiyar Gönül, Fatih Meclis,

Mehmet Boz ve Seydi Boz 3 Nisan günü İstanbul DGM tarafından

tutuklandı. Gültekin İnce, Celal Çiftçi, Zafer Şahin ve Fadime İnci ise

serbest bırakıldı.

Page 64: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

girmene izin vermeyiz’ dediler. Kardeşim psikolojiktedavi görüyordu. Olay esnasında doktorunu aradım.Doktor, ‘Polisleri oradan uzaklaştırın o kendisi silahınıbırakıp gelecektir’ dedi. Amire doktorun söyledikleriniaktardım. Biraz sonra çekilir gibi yaptılar. Ardından evinpenceresine giderek kardeşime, ‘Çık dışarı birazkonuşalım’ dedim. O ise bana ‘çatıda geziyorlar ayaksesleri geliyor. Beni kandırıyorsunuz’ dedi ve dışarıçıkmadı. Ardından içeri gaz bombası attılar. Birkaç özeltim içeri girdi. Ancak kusarak tekrar dışarı çıktılar. Dahasonra özel tim amirinin içeri girdiğini gördüm. İki üçsaniye sonra ‘amirimiz vuruldu (Abdülkadir Topaktaş)’diye sesler işittim. Ardından üç özel tim daha içerigirdi. Önce bacağından sonra da kafasına yakınmesafeden iki kurşun sıkıldı. İçeriye giren herkes iki-üçsaniye sonra kusarak çıkıyordu. Kardeşim ise 5dakikadan beri içerdeydi. O esnada baygın olmasıgerekiyordu. Bacağına sıkmışlardı zaten etkisizkalmıştı. Sağ yakalayabilirlerdi.”

Olaydan sonra götürüldüğü karakolda, kendisine neyazdığını bilmediği birtakım ifadelerin imzalatıldığınıanlatan Çalışkan, polisler, lokantanın sahibi MuharremToraman ve “olayı çarpıtarak veren” basın kuruluşlarıhakkında suç duyurusunda bulunacağını bildirdi.

Malatya Cumhuriyet Savcılığı, Haziran ayında MesutAyar, Musa Yücel ve Erkan Çiftçi adlı polisler hakkındadava açtı. İddianamede, polislerin TCY’nin “adamöldürmek” suçuna ilişkin 448 ve “memurların görevsırasında işledikleri suçlara” ilişkin 251. maddesi“Zaruretin tayin ettiği hududa tecavüz suretiyle adamöldürmek” fiilini düzenleyen 251. maddeleri uyarıncacezalandırılması istendi.

13) Burak Yapıcı

22 Mayıs günü İstanbul Bakırköy İlçe EmniyetMüdürlüğü’ne girmeye çalışan Burak Yapıcı (26),“intihar saldırısı düzenleyeceği” kuşkusuyla polislertarafından vuruldu. İncirli Caddesi üzerinde bulunanemniyet müdürlüğü binasına 19.30 sıralarında gelenBurak Yapıcı’nın polislerin “dur” ihtarına uymayarakbahçe kapısından geçtiği ve binaya girdikten sonra“canlı bomba” diye bağırdığı ileri sürüldü. Tişörtününaltında pet şişe bulunduğu belirtilen Yapıcı’ya BakırköyEmniyet Müdürü Cengiz Pınarbaşı’nın odasınınbulunduğu ikinci kata çıkan merdivenlere yöneldiğisırada ateş açıldı. Karın boşluğuna iki, sağ koluna birkurşun isabet eden Yapıcı, hastaneye kaldırıldı. Ateşsırasında bir komiser de hafif yaralandı.

İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, Yapıcı’nın“yasadışı örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklandığınıve bir süre önce tahliye edildiğini söyledi. Yapıcı’nınüzerinde bomba bulunamadığını bildiren Özdemir,“Üzerinden bazı haplar çıktı. Ne olduğunu bilmiyoruz.İlk ifadesinde, ‘İntihar etmek için bu yolu seçtim’demiş. Bir örgüt var mı ya da kriz geçirip hap aldıktansonra söylediği gibi intihar etmek için mi bu yoluseçtiği bilinmiyor.” dedi. Yapıcı’nın bazı gazetelerde

PKK, bazı gazetelerde ise DHKP-C üyesi olduğu haberiyer aldı.

Burak Yapıcı, 27 Mayıs günü tedavi gördüğü BakırköyDevlet Hastanesi’nde öldü. Olayda karnından vebacağından yaralanan Yapıcı’nın “kan zehirlenmesi”nedeniyle öldüğü bildirildi.

14) Mümtaz Özdemir

24 Mayıs günü Van’ın Başkale ilçesi Kızılca köyüyakınlarında jandarmaların “dur ihtarına uymadığı”gerekçesiyle bir kamyonete ateş açması sonucundaşoför Mümtaz Özdemir öldü. Resmi açıklamada,jandarmaların kamyonetin tekerlerine ateş açtığı,seken bir merminin Özdemir’in ölümüne neden olduğuileri sürüldü. Olaydan sonra yapılan açıklamadaÖzdemir’in sağ bacağına mermi isabet ettiği, ancakbulaşan kan nedeniyle ilk müdahalenin sol bacağayapıldığı ileri sürüldü.

Başkale Kaymakamlığı olay hakkında soruşturma iznivermedi. Kaymakamlıktan yapılan açıklamada, “olaydaöldürme kastı olmadığı ve arabanın lastiklerindenseken mermilerin Özdemir’in ölümüne neden olduğu”iddia edildi. Başkale Cumhuriyet Savcılığı ve Özdemirailesinin avukatı Nejdet Edemen, kaymakamlığın bukararına itiraz ettiler.

Edemen, Başkale Kaymakamlığı’nın Temmuz ayındaverdiği kararın ardından Van İl İdare Kurulu’nun daaynı doğrultuda karar verdiğini belirtti ve karara karşı8 Kasım günü Van Bölge İdare Mahkemesi’nebaşvurduklarını anlattı.

Van Valiliği’nin “soruşturmaya izin vermeme” kararıAralık ayında Van Bölge İdare Mahkemesi tarafındaniptal edildi. Mahkeme kararında, “delillerindeğerlendirilmesinin bağımsız yargı organlarının göreviolduğu” belirtildi. Dosya, sorumlular hakkındasoruşturma yürütülmesi için Van CumhuriyetSavcılığı’na gönderildi.

Bu arada Mümtaz Özdemir’in öldürülmesi ile ilgiliolarak Van Barosu tarafından hazırlanan rapor daTemmuz ayında açıklandı. Özdemir ailesinin başvurusuüzerine Avukat Ayhan Çabuk ve Avukat NejdetEdemen tarafından hazırlanan raporda, MümtazÖzdemir’in sağ yakalanabilecekken öldürüldüğübelirtildi. Raporda, vücuduna dört kurşun isabet edenÖzdemir’in bacağına isabet eden kurşunun atardamarıparçalaması sonucu kan kaybından öldüğü ifade edildi.Ayrıca “taşıma kapasitesinin çok üzerinde yüklü olanaracın, yolun üst tarafında bulunan görevlilertarafından durdurulabileceği” belirtildi ve “Kaçsa bile 3kilometre mesafedeki Anıl, 5 kilometre mesafedekiAlbayrak, 10 kilometre mesafedeki Bebleşin karakollarıile irtibata geçilerek yakalanması olanağı vardı” denildi.

Jandarmaların Mümtaz Özdemir’in yaralı bacağını değilsağlam bacağını sardıklarına dikkat çekilen raporda,“havanın karanlık olması ve sağlam bacağa bulaşan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

58 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 65: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kanın jandarmaları yanılttığı” iddiasının inandırıcıolmadığı anlatıldı. Olayın saat 01.00-01.30 sıralarındameydana gelmesine karşın Mümtaz Özdemir’in 25kilometre uzaklıktaki Başkale Devlet Hastanesi’nesabah saat 05.00 sıralarında götürüldüğüne de dikkatçekilen raporda, bilirkişilerin sadece silah kullanan ikiaskeri dinlediği, olay yerinde araştırma yapmadığı,diğer tanıkları ve mağdur yakınlarını dinlemediğibelirtildi.

15) X.X.

16) X.X.

17) X.X.

27 Mayıs günü Erzincan’ın Aksu köyü yakınlarında ikiAfganistan ve bir Bangladeş vatandaşı askerlertarafından öldürüldü. Erzincan Valisi Halil İbrahimAltınok, “Türkiye’ye kaçak olarak giren kişilerinaskerlere ateş açtığını” iddia etti. Halil İbrahim Altınok,mültecilerin olaydan bir süre önce bir kişiyi rehinaldıklarını ve daha sonra serbest bıraktıklarını belirtti.Altınok, gruptaki 30 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

18) Ali Kalabay

27 Mayıs gecesi İstanbul Kadıköy’de “dur ihtarınauymadığı ve polislere ateş açtığı” iddia edilen AliKalabay (26) adlı genç öldürüldü. Eski sevgilisi GülçinBozkurt’un evine zorla girmeye kalkışan Ali Kalabay’ınolay yerine polislerin gelmesi üzerine havaya ateşaçarak kaçmaya çalıştığı, bunun üzerine ayağındanvurulduğu ileri sürüldü. Kalabay’ın yaralandıktan sonrayeniden ateş etmeye başlayınca öldürüldüğü bildirildi.

19) Sıllıh Peder

20) Cahır X.

19 Haziran günü Hatay’ın Yayladağ ilçesi Aslanyazıköyü yakınlarında Suriye’den Türkiye’ye kaçak yollarlagirmeye çalıştıkları ileri sürülen bir gruba askerlertarafından ateş açıldı. Olayda, Bangladeş uyruklu SıllıhPeder (23) ve soyadı öğrenilemeyen Cahır (28) adlı kişiöldü. Olayın ardından Bangladeş uyruklu MusiyarRahman, Abdurraaf Tazel İslam ve soyadıbelirlenemeyen Cihlurahman adlı kişi gözaltına alındı.

21) Hüseyin Sarıağaç

22) Cihan Karadavut (polis)

23) Mehmet Ali Şahin (polis)

24) Cevdet Yeşilay (polis)

Elazığ’da 5 Temmuz günü saat 03.00 sıralarında bir evedüzenlenen baskında çatışma çıktı. ÇatışmadaHizbullah üyesi olduğu ileri sürülen Hüseyin Sarıağaçile komiser Cihan Karadavut, polis memurları MehmetAli Şahin ve Cevdet Yeşilay öldü. Çatışma sırasındaHüseyin Sarıağaç’ın eşi Ünzile Özcan da yaralandı.

Olaydan sonra yapılan resmi açıklamada Sarıağaç’ınDiyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polismemurunun öldürülmesi eylemine katıldığı ilerisürüldü. Hüseyin Sarıağaç’ın 28 Mart 2001 tarihindeDiyarbakır’da polisler tarafından öldürülen HasanSarıağaç’ın ağabeyi olduğu öğrenildi.

Elazığ Valisi Osman Aydın ve Elazığ Emniyet MüdürüAtilla Germiyanlıoğlu 6 Temmuz günü basın toplantısıdüzenledi. “Hüseyin Sarıağaç’ın, Hizbullah’ın İlimGrubu’nun askeri kanadında faaliyet gösterdiğini”anlatan Vali Aydın, Sarıağaç’ın yanında bulunan MP-5makineli tabancanın Diyarbakır eski Emniyet MüdürüGaffar Okkan ve 5 polisin öldürülmesi eylemindekullanıldığını söyledi. Olayla ilgili olarak 4 kişiningözaltına alındığı bildirildi.

25) X.X.

11 Temmuz günü Küçük Ağrı Dağı’nın Gölbaşıbölgesinde yol kontrolü yapan jandarmaların durihtarına uymadığı ileri sürülen bir gruba ateş açıldı.Olayda adı öğrenilemeyen Pakistan uyruklu bir kişiöldü, bir kişi de yaralandı. Resmi açıklamada, “yasadışıyollardan İran’dan Türkiye’ye geçmek isteyen 25 kişilikgruptan da güvenlik güçlerine ateş açıldığı” ilerisürüldü.

26) X.X. (Mahmut kod adlı)

27) X.X. (Dilşat kod adlı Suriye uyruklu)

28) Hakim Güneş

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından yapılanaçıklamada, 22 Temmuz gecesi Batman-Mardinyolunun Batman’a bağlı Suçeken köyü yakınlarındakibölümünde güvenlik görevlileri tarafındandurdurulmak istenen bir tankerde bulunan PKK/KADEKmilitanlarının güvenlik güçlerine ateş açması üzerineçatışma çıktığı, olayda 3 KADEK militanının öldüğü, 2militanın (Abdullah Çetinkaya ve Cevdet Aybar)yaralandığı, araç sürücüsünün de sağ olarak gözaltınaalındığı iddia edildi. Ölenlerden birinin adının HakimGüneş olduğu öğrenildi.

Yedinci Gündem gazetesinin internet sayfasında yeralan haberde, bölgedeki görgü tanıklarının “çatışmaçıkmadığı, askerlerin 72 DC 460 plakalı tankeridurdurduktan sonra roketlerle ateş açtıklarını”söyledikleri belirtildi.

Olayda ağır yaralanan ve Diyarbakır Dicle ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan AbdullahÇetinkaya da 24 Temmuz günü ameliyat edildi ve 25Temmuz günü yakınlarıyla görüştürüldü.Akrabalarından Tevfik Çetinkaya, Abdullah Çetinkayaile yoğun güvenlik önlemleri altında beş dakikagörüşebildiğini ve Kürtçe konuşmalarına izinverilmediğini söyledi. Çetinkaya, olay hakkındakonuşmamaları için polisler tarafından tehditedildiklerini öne sürdü.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 59

Page 66: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Abdullah Çetinkaya daha sonra, Avukat Meral Danış ilegörüştü. Danış, Çetinkaya’nın “tankere yolda bindiğinive iddia edildiği gibi KADEK üyesi olmadığını” anlattığınısöyledi.

Olaydan sonra gözaltına alınan sürücü Muhyettin Polat,Cevdet Aybar ve Abdullah Çetinkaya 27 Temmuz günütutuklandı. Diyarbakır DGM Savcılığı tarafından açılandavada Cevdet Aybar ve Abdullah Çetinkaya’nınTCY’nin 125, Muhyettin Polat’ın da 169. maddesiuyarınca cezalandırılması istendi. Dava, 17 Ekim günübaşladı.

29) Semra Kayacan

19 Eylül günü akşam saatlerinde İstanbul Kavacık’taçalıntı olduğu iddia edilen bir aracı takip edenpolislerin açtığı ateş sonucunda, olay yerinden geçenbir arabada bulunan Semra Kayacan (31) adlı kadınöldü. Olaydan sonra gözaltına alınan Nusret Akıner adlıpolis 21 Eylül günü tutuklandı. Kartal Bölge TrafikMüdürü Esat Bitnel ve polis memuru Ayhan Işık iseserbest bırakıldı. Akıner, adliyeye girişi sırasında,gazetecilere “Ben silah kullanmadım. Kullansaydımgasp edilen otoya kullanırdım. Ben düştükten sonrasilah patladı” dedi.

Kayacan’ın öldürülmesi nedeniyle, Esat Bitnel, NusretAkıner ve Ayhan Işık adlı polisler hakkında dava açıldı.Olay sırasında Akıner’in beş el, Bitnel ve Işık’ın birer elateş ettiği belirtilen iddianamede, mermi çekirdeğininkaybolması nedeniyle Semra Kayacan’ın kimintarafından öldürüldüğünün belirlenemediği ifade edildi.İddianamede, polislerin “kasten ve faili belli olmayacakşekilde adam öldürmek” suçundan cezalandırılmasıistendi.

30) Serkan Dikbaş

24 Eylül günü İstanbul Bayrampaşa Tuna caddesindekibir parkta Mithat Toksa adlı kişiyi soygun amacıylaöldürdükten sonra olay yerine gelen polislerdenkaçmaya çalıştığı ileri sürülen Serkan Dikbaş (22)polisler tarafından öldürüldü. Olay sırasında SerkanDikbaş’ın Ali Vural adlı polisi bıçakla yaraladığı bildirildi.

31) Mehmetcan Alkan (Kayhan)

28 Ekim günü Van’ın Başkale ilçesine bağlı Saçan köyüyakınlarında “dur ihtarına uymadığı” iddia edilenMehmetcan Alkan (Kayhan) (18) askerler tarafındanöldürüldü. Askerlerin, Başkale Cumhuriyet Savcılığı’nda“Alkan’ın mazot kaçakçılığı yaptığı ve dur ihtarınauymadığı için ateş açtıkları” şeklinde ifade verdikleriöğrenildi. Yakınları ise Türkiye-İran sınırındaki Gelincikbölgesinde arkadaşlarıyla birlikte hayvan otlatanMehmetcan Alkan’ın yiyecek almak için köye indiğini,dönerken sınırın iki kilometre kadar yakınında askerlertarafından bacağından vurulduğunu bildirdiler. Alkan’ınbölgede beş saat kadar bekletildiği için kan kaybındanöldüğü belirtildi. Köylüler, askerlerin havaya ateşaçarak kimseyi olay yerine yaklaştırmadığını ve

araçları olduğu halde Alkan’ı hastaneyegötürmediklerini bildirdi.

Rasgele Ateş Açma Olayları

32) Yüksel Aktaş

2 Ocak günü İstanbul Esenler’de bulunan metroistasyonunda Salih Hacısüleymanoğlu adlı polismemuru, tartıştığı iki kişiye ateş açtı. Olayda YükselAktaş öldü, Zeki Kaya ise ağır yaralandı. SalihHacısüleymanoğlu daha sonra tutuklandı.

33) Mehmet Damar

Şubat ayında Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı Yeniköyyakınlarındaki Taşocağı bölgesinde Mehmet Damar adlıkişinin cesedi bulundu. Daha sonra Damar’ın,yakınlarda atış talimi yapan İstanbul EmniyetMüdürlüğü’nde görevli Y. Atilla adlı polisin silahındançıkan kurşunla vurulduğu anlaşıldı.

34) Mahmut Gezgin

Mahmut Gezgin (5) adlı çocuk 8 Mart günü AfyonSadıkbey köyü yakınlarında silahla öldürüldü. MahmutGezgin’in açık hava poligonunda eğitim atışı yapanpolisler tarafından yanlışlıkla vurulduğu açıklandı.Afyon Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılanaçıklamada, çocuğun poligondan 500-600 metreuzaklıkta vurulduğu, polislerin kullandığı tabancalarınetkili menzilinin ise 25-30 metre olduğu belirtildi.Ancak, polislerin uzun menzilli silahlarla atış yapıpyapmadığı belirlenemedi. Sadıkbey köyündeyaşayanlar, polislerin atış yapacakları zamankendilerine haber vermediğini, bölgede daha önce dehayvanlarının vurulduğunu bildirdiler.

35) Mehmet Dikici

36) Ayşen Dikici

Emekli subay Mehmet Dikici ve eşi Ayşen Dikici, 18Eylül günü Çanakkale’nin Ayancık ilçesinde polismemuru H. Özcan tarafından öldürüldü. H. Özcan’ın eşiile tartıştığı sırada, kendilerini gürültü yapmamaları içinuyaran Mehmet ve Ayşen Dikici’yi öldürdüğü bildirildi.

37) Yaşar Yılmaz

1 Ekim günü Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Tarlabaşıköyü yakınlarında arkadaşlarıyla ava çıkan YaşarYılmaz adlı genç, gece saatlerinde kimliği belirsiz kişilertarafından öldürüldü. Olay yerinde yapılan incelemedeaskerlerin kullandığı G-3 tüfeğine ait boş kovanlarbulundu.

38) Bora Sezik

Bora Sezik, 23 Kasım gecesi İstanbul Tarlabaşı’nda,Ahmet Ünlü adlı polis tarafından öldürüldü. Tinerbağımlısı olduğu bildirilen Bora Sezik ve arkadaşlarınınsivil giyimli Ahmet Ünlü’den sigara istediği, Ünlü’nüngençleri terslemesi üzerine tartışma çıktığı öğrenildi.Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Ahmet Ünlü,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

60 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 67: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Bora Sezik’i silahla vurdu. Olaydan sonra gözaltınaalınan Sezik’in arkadaşları işkence gördükleriniaçıkladılar. (Bkz. Kişi Güvenliği)

Yaralanma İle Sonuçlanan Olaylar9

Erhan Esin: İzmir’in Asarlık beldesinde Erhan Esin (15)adlı çocuk 27 Şubat günü polisler tarafından silahlayaralandı. Edinilen bilgiye göre olay şöyle gelişti:

Üç ay kadar önce bir arkadaşıyla kavga ettiği içinFatma Koşay İlköğretim Okulu’ndan atılan Erhan Esin27 Şubat günü arkadaşlarını ziyaret etmek için okulagitti. Kendisini uzaklaştırmak için müdürün polisçağırdığını öğrenince okuldan ayrıldığını belirten ErhanEsin, bu sırada ekip arabasının geldiğini, kendisinin dekorkup kaçmaya başladığını söyledi. Kısa birkovalamacadan sonra çalılık bir yerde yakalandığını vepolislerin kendisini yere yatırıp ellerini arkadankelepçelediğini söyleyen Esin, “Polislerin biri belimevurmaya başladı. İkinci polis, ben yerde yatarkensilahıyla topuğumdan vurdu. Daha sonra arabayabindirip Menemen Devlet Hastanesi’ne götürdüler. İlkmüdahale yapıldıktan sonra eve bıraktılar” dedi. ErhanEsin, polislerin ertesi gün sabah saatlerinde kendisinievden alıp Cumhuriyet Savcılığı’na götürdüklerinibelirterek savcının savunma yapmasını istemedenkendisini “içeri atabileceğini” söyleyip, serbestbıraktığını aktardı. Esin ailesi polisler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Gürkan Kanbaz: Hakkari’nin Ortaç köyü yakınlarındaözel harekat görevlileri tarafından vurulan GürkanKanbaz (10) adlı çocuk ağır yaralandı. Hakkari EmniyetMüdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nde görevyapan Serkan Duman ve Murat Dedeoğlu adlı polislerin4 Mart günü Hakkari’nin Yüksekova ilçesine giderkenOrtaç köyü yakınlarında açtıkları ateş sonucundayaralanan Gürkan Kanbaz’ın bir süre Van Yüzüncü YılÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun BakımServisi’nde tutulduğu bildirildi. Gürkan Kanbaz’ın babasıAbidin Kanbaz’ın şikayeti üzerine haklarındasoruşturma açılan polislerden Serkan Duman’ıntutuklandığı, Murat Dedeoğlu’nun ise tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldığı öğrenildi.

Oğlunun yaralandıktan sonra saatlerce olay yerindebekletildiğini söyleyen Abidin Kanbaz, şunları anlattı:

“Olay yerine gittiğimizde oğlum cansız yerde yatıyordu.Öldüğünü zannettik. Nabzına bakınca yaşadığını farkettim. Hastaneye kaldırdık. Kurşun alnının üstkısmından girip sol kulağının üzerinden çıkmış.Yeniköprü Karakolu’ndaki askerler olaydan hemensonra boş kovanları toplayıp telsizle anons etmişler.Askerlerin erken davranmasıyla özel timler yakayı eleverdi. Eğer boş kovanlar ve çocukların anlatımlarıolmasaydı, olay faili meçhul şekilde kalacaktı.Yüksekova Emniyet Müdürü çocuğumu ziyaret etti.Beni teselli etmeye çalıştı, özür diledi.”

Hacı Aydın: 8 Mayıs günü Şırnak’ın Cizre ilçesindeçalışan belediye işçileri ile getirdiği traktöre toprakyüklememeleri nedeniyle tartışan bir polis ateş açtı.Olayda Hacı Aydın adlı belediye işçisi kolundanyaralandı.

T.S.: 20 Haziran günü İstanbul Bağcılar’da Semra Süreçadlı kadının çantasını çalıp kaçtığı ileri sürülen T.S. (16)adlı çocuk, olay yerinde bulunan bir polis tarafındansilahla yaralandı. T.S.’yi yaralayan polis Ekrem Özkaradaha sonra gözaltına alındı.

Kemal Babayiğit: Kemal Babayiğit adlı kişi 10 Hazirangünü İstanbul Maltepe’de Uzman Çavuş SebahattinDurmuş tarafından silahla yaralandı. Yakınlarınınanlatımına göre olay şöyle gelişti:

Zümrütevler semtinde manavlık yapan KemalBabayiğit, 10 Haziran günü kayınbiraderinin evi yerineyanlışlıkla Durmuş’un kapı zilini çaldı. Kapıyaçıkanlardan özür dilemesine rağmen aralarındaDurmuş’un da bulunduğu üç kişi tarafından zorla içerigötürülmek istenen Babayiğit, Durmuş tarafındansilahla yaralandı. Şakağına isabet edilen tek kurşunlaağır yaralanan Babayiğit, kaldırıldığı MarmaraÜniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına aldı. Gözaltınaalınan 2. Zırhlı Tugayı Kartal Dikimevi’nde görevliSebahattin Durmuş ise daha sonra serbest bırakıldı.

Yılmaz Alter: 1 Eylül günü İzmir Eski Çamlık semtindeYılmaz Alter adlı kişi polisler tarafından silahlayaralandı. Hırsızlık suçundan sabıkası olan YılmazAlter’in akşam geç saatlerde evine gelen polislerdenkaçmak isterken vurulduğu bildirildi. Olaydan sonraYılmaz Alter ve polis araçlarının camını kıran annesigözaltına alındı.

Lokman Çiçek, Natali X.: 24 Ekim günü Burdur’unÇeltikçi ilçesi yakınlarında “dur ihtarı”na uymadığı ilerisürülen bir araca jandarmalar tarafından ateş açıldı.Olayda, Lokman Çiçek ve soyadı öğrenilemeyen Nataliadlı kadın yaralandı. Muhammet Çiçek, Sinan Öztürk veadları öğrenilemeyen üç kişi gözaltına alındı.

Alaattin Suluca: 25 Ekim günü Diyarbakır’ın Şehitliksemtinde Alaattin Suluca adlı genç, polisler tarafındansilahla yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Ticaret Lisesiönünde Alaattin Suluca, Muhlis Işıktaş ve soyadıöğrenilmeyen Remzi adlı gençler, DEHAP kokartlarınedeniyle polisle tartıştılar. Tartışmanın büyümesiüzerine bir polis Alaattin Suluca’yı sol bacağındansilahla yaraladı. Muhlis Işıktaş ve Remzi adlı kişi isegözaltına alındı. Devlet Hastanesi’nde tedavi edilenSuluca da akşam saatlerinde gözaltına alındı.

İsmail Can: Tunceli’nin Sütlüce köyü yakınlarında 28Ekim günü ava giden dört köylüye “dur ihtarınauymadıkları” gerekçesiyle askerler tarafından ateşaçıldı. Olayda İsmail Can, adlı köylü yaralandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 61

9 Korucular tarafından düzenlenen saldırılar sonucu yaralananlar için

Kürt Sorunu bölümüne bakınız.

Page 68: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mutlu Aksoy: 25 Kasım günü İstanbul Maltepe’dekapkaççılık yaptığı öne sürülen Mutlu Aksoy (24), SamiSağlam adlı polis tarafından ayağından yaralandı.Aksoy’un “dur ihtarı”na uymadığı ve kaçarken havayaateş ettiği bildirildi.

Yargısız İnfaz Davaları

Gazi Davası: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, İstanbul Gazimahallesinde 1995 yılının Mart ayında 19 kişininöldürüldüğü olaylar nedeniyle açılan davada TrabzonAğır Ceza Mahkemesi’nin polisler Adem Albayrak veMehmet Gündoğan hakkında verdiği hapis cezasıkararını, Temmuz ayı ortalarında onadı. Kararla birliktepolislerin cezasının Şartla Salıverme Yasası uyarıncaertelenmesi de kesinleşti.

Yargıtay kararının açıklanmasından sonra 17 Temmuzgünü davanın müdahil avukatları ile olayda yakınlarınıkaybedenler Gazi Cemevi’nde basın toplantısıdüzenledi. Toplantıda konuşan Avukat Remzi Kazmaz,“12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde bir katliamyaşandı. İstanbul’da görülmesi gereken dava, 1200kilometre uzağa sürgün edilerek karar için 7 yılbekletildi. 21 kişinin ölümünden sorumlu olanpolislerin cezaları 24 yıl olması gerekirken bu karar ileortalama 1 yıl 8 ay ceza almış oluyorlar. Hukuk devletiadına kocaman bir sıfır olan bu durumun düzeltilmesiiçin AİHM’ye başvurmak zorunda kaldık.” dedi.

İlk yargılama Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Mart2000 tarihinde sonuçlanmıştı. Mahkeme, AdemAlbayrak hakkında, Ali Yıldırım, Fadime Bingöl veZeynep Poyraz’ı öldürmek suçundan “delil yetersizliği”gerekçesiyle beraat kararı vermişti. Dilek Sevinç, ReisKopal, Fevzi Tunç ve Sezgin Engin’i öldürmeksuçlarından ayrı ayrı 24’er yıl hapis cezasına mahkumedilen Albayrak, çeşitli indirimlerle 6 yıl 8 ay hapiscezasına mahkum edilmişti. Albayrak, 2 yıl 4 aydırcezaevinde bulunduğu için tahliye edilmişti. MehmetGündoğan’a ise sadece Zeyrep Poyraz ve MümtazKaya’yı öldürmek suçundan toplam 1 yıl 8 ay hapiscezası verilmişti. 18 polis ise beraat etmişti.

Yargıtay 2001 yılı Haziran ayında 18 polisin beraatkararını onamıştı. İki polis hakkındaki karar ise “olaylarsırasında göstericilerin polise taşlı sopalı saldırıdabulunduğu” gerekçesiyle TCY’nin “yetkili bir mercidenverilen bir emir doğrultusunda, kanunun tanıdığı biryetkiyi kullanan kişilerin ceza alamayacağı” hükmünüiçeren 49/1. maddesinin uygulanması gerektiğigörüşüyle bozulmuştu.

Bunun üzerine yeniden görülen dava, 5 Kasım 2001tarihinde sonuçlanmış ve Adem Albayrak’a, 3 kişiyiöldürdüğü gerekçesiyle 5 yıl hapis ve 9 aymemuriyetten men, Mehmet Gündoğan’a ise bir kişiyiöldürdüğü gerekçesiyle 1 yıl 8 ay hapis ve 3 aymemuriyetten men cezası verilmişti. Polislere verilencezalar da Şartla Salıverme Yasası uyarıncaertelenmişti.

Murat Bektaş, Erdinç Aslan: Yargıtay, Adana’nınAkıncılar mahallesinde iki eve 5 Ekim 1999 tarihindedüzenlenen baskında Murat Bektaş ve Erdinç Aslan adlıkişilerin öldürülmesi nedeniyle 4 polise verilen hapiscezası ile iki polis hakkındaki beraat kararını Ağustosayı başında onadı.

9 Mayıs 2001 tarihinde Adana 1. Ağır CezaMahkemesi’nde sonuçlanan davada Bektaş’ınöldürülmesi olayına katıldıkları iddia edilen NurettinBülbül, Eyüp Yalçınkaya, Ali Erdurucan ve Haydar Erol’a“kastı aşan müessir fiil sonucu ölüme sebebiyetvermek” suçundan TCY’nin 448 ve 450/2. maddeleriuyarınca 8’er yıl hapis cezası verilmiş, bu ceza TCY’ninindirim öngören çeşitli maddeleri uygulanarak 6 ay20’şer güne indirilmiş ve “polislerin sabıkasız olmalarıve suç işleme eğiliminde olmamaları” gerekçesiyleertelenmişti. Erdinç Aslan’ın öldürülmesi olayınakatıldıkları öne sürülen Fevzi Mustan ve MuammerTopaç hakkında ise “verilen emri ve görevlerini yerinegetirdikleri” gerekçesiyle TCY’nin 49. maddesi uyarıncaberaat kararı verilmişti.

Fuat Erdoğan, Elmas Yalçın, İsmet Erdoğan: İstanbulBeşiktaş’taki bir kafeteryaya 28 Eylül 1994 tarihindeyapılan baskında “Devrimci Sol üyesi oldukları” önesürülen Avukat Fuat Erdoğan, Elmas Yalçın ve İsmetErdoğan adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle HilmiKalaycı, Şefik Kul, Mustafa Karabulut ve Ramazan Ayanadlı polisler hakkında açılan davaya 22 Ocak günüİstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayanCumhuriyet Savcısı, “olayda polislerin ‘Teslim ol’çağrısına ateşle karşılık verilmesi üzerine çatışmaçıktığını” ileri sürerek “yeterli delil bulunmadığı”gerekçesiyle beraat kararı verilmesini istedi.

Dava, 7 Şubat günü sonuçlandı. Mahkeme, “sanıklarınsuçu, kendilerine yönelik saldırıyı engellemek amacıylagörevleri sırasında yasal savunma koşulları içindeişlediği” gerekçesiyle beraat kararı verdi. SanıklardanBaki Avcı dava açıldıktan sonra ölmüştü.

Müdahil avukatı Behiç Aşçı, dosyadaki delil durumunagöre hüküm beklediklerini belirterek “Polislerin iddiası,kendilerine açılan ateşe cevap verdikleri ve polisler,olay sırasında kafenin alt katında ya da dışarıdaolduklarını söylediler. Oysa ölenlere isabet edenkurşunlar, üst taraftan girip alt taraftan çıkmış. FuatErdoğan’ın kafasından girip göğsünden çıkmış vezemine saplanmış. Polisler yukarı doğru ateşetmişlerse bu mümkün değil” dedi.

Görgü tanığı kafe sahiplerinin ifadelerinde, silahseslerinin 15-20 saniye sürdüğünü ve seri silah sesiduyduklarını söylediklerine de dikkat çeken Aşçı,“Öldürülenlerde ya bir ya da ikişer kurşun çıktı vehepsi öldürücü bölgelere isabet etmiş. Polis,öldürülenlerin parmaklarında yapılacak barutincelemesini de engelledi” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

62 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 69: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Cem Selçuk Akgül, Sadık Mamati: 4 Haziran 1999tarihinde İstanbul Tarlabaşında Cem Selçuk Akgül veSadık Mamati’nin öldürülmesi nedeniyle İstanbulEmniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’de görev yapan SamiŞen, Selim Orhan Doğan ve Rüştü Güneş adlı polislerhakkında açılan dava 4 Mart günü sonuçlandı.

Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşmada, “polislerin meşru müdafaa hakkınıkullandığı ve savunma amacıyla ateş ettikleri”gerekçesiyle beraat kararı verildi. Ancak yargılamasırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafındanmahkemeye gönderilen Kriminal Laboratuvarıraporunda, Akgün ve Mamati’nin cesedinden çıkarılankurşunların yakın mesafeden ve arkaları dönükkenatıldığı belirtilmişti.

“DHKP-C üyesi oldukları ve ABD Konsolosluğu’na silahlısaldırı düzenlemeye hazırlandıkları” iddia edilen Akgülve Mamati, konsolosluğun karşısındaki bir binanınbodrum katında öldürülmüşlerdi. Olaydan sonra üçpolis hakkında açılan dava, müdahil avukatlara haberverilmemişti. Müdahil avukatlar davayı rastlantı sonucuöğrenmiş ve ilk olarak 2 Şubat 2000 tarihinde yapılanduruşmaya katılabilmişlerdi. Daha sonra da Haziranayında yapılan duruşmada, müdahil olmak için 50avukatın yaptığı başvuru dilekçelerinin kaybolduğuortaya çıkmıştı.

Burhan Koçkar: 30 Ekim 2001 tarihinde Ağrı’nınDoğubeyazıt ilçesinde bir eve düzenlenen baskındaBurhan Koçkar’ın öldürülmesi nedeniyle Halil Akdağadlı polis hakkında açılan dava 24 Ocak günüDoğubeyazıt Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Duruşmada Koçkar’ın eşi Ufuk Koçkar, babası MehmetKoçkar, annesi Rabia Koçkar, ağabeyi Emin Koçkar,Selim Koçkar, Figan Koçkar ve Ayşe Koçkar tanık olarakdinlendi. Daha sonra söz alan Koçkar ailesinin avukatıErdoğan Teomete, savcının olay esnasında delilleriyeterince toplamadığını, bu nedenle mevcut delillerinolayı tam yansıtmadığını ifade etti. Teomete, “Koçkar’ınevi şu ana kadar kullanılmadı ve delillerin hiçbirinedokunulmadı. Delillerin kaybolmaması için olay yerindeen kısa zamanda bir keşfin yapılmasını talep ediyoruz.Olay yerinde iki delil görmezden gelinmiş. Duvarda izibulunan üç mermi ile kan ve et parçası yansıtılmamış.Ayrıca görev yapan tüm polislerin silahının incelemeyealınmasını istiyoruz.” dedi. Diğer avukatlar da Koçkar’ınevinin çatısında bulunan 5 adet boş mermi kovanınımahkemeye sundu.

İddianamede, 3 Kasım 2001 tarihinde tutuklanan HalilAkdağ’ın TCY’nin “kasten adam öldürmek” suçunailişkin 448. maddesi uyarınca cezalandırılması ancak“verilen emri yerine getiren memurlara cezaverilmemesi”ni öngören 49. maddenin gözönünealınması isteniyor.

Bu arada ilk duruşma için adliyeye gelen Ağrı BelediyeBaşkanı Hüseyin Yılmaz (HADEP) ve HADEP Ağrı İl

Başkanı Ayhan Demir gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar 25 Ocak günü serbest bırakıldı.

Dava daha sonra sanık avukatlarının istemi üzerine“güvenlik” gerekçesiyle Ankara’ya gönderildi. HalilAkdağ, 8 Nisan günü Ankara 9. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada tahliye edildi.Mahkemenin kararı doğrultusunda 29 Nisan günüKoçkar’ın evinde keşif yapıldı.

11 Kasım günü sonuçlanan davada, Ankara 9. Ağır CezaMahkemesi, Akdağ’a önce TCY’nin “kasten adamöldürme” suçuna ilişkin 448. maddesi uyarınca 24 yılhapis cezası verdi. Ceza, “Akdağ’ın olayda yasanınbelirlediği zaruret sınırını aşmadığı ve duruşmalardakiiyi hali” nedeniyle 3 yıl 4 ay hapis ve 3 aymemuriyetten men cezasına indirildi.

Bu arada olaydan sonra evde video kamera ile çekimyapan ancak kaseti “yandığı” gerekçesiyle CumhuriyetSavcılığı’na teslim etmeyen polisler Burhan Yener, AliYener ve Hasan Çakırlar hakkında “görevlerini ihmalettikleri” gerekçesiyle dava açıldığı öğrenildi. Dava 18Haziran günü Doğubeyazıt Asliye Ceza Mahkemesi’ndebaşladı.

İsmail Kahraman: İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, İsmailKahraman’ın 6 Temmuz 2001 tarihinde İstanbulAvcılar’da “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyleöldürülmesi nedeniyle Nihat Çulhaoğlu ve İsmailErşan10 adlı polisler hakkında dava açtı.

Dava 22 Mayıs günü Beyoğlu 5. Ağır CezaMahkemesi’nde başladı. Duruşmada, polislerin avukatıİlhami Yelekçi’nin istemi üzerine yayın yasağı getirildi.Duruşmada söz alan polisler, İsmail Kahraman’a “dur”ihtarında bulunduklarını ve önce havaya ateşaçtıklarını söylediler. Polisler, kendilerine ateş açanKahraman’ın çatışma sonucunda öldüğünü iddia ettiler.Müdahil avukatlar ise daha önce bir çok yargısız infazdavasında yargılanan polislerin tutuklanmasınıistediler. Bu istek reddedildi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Akkise Olayları11 : 9 Ağustos 2001 tarihindeKonya’nın Ahırlı ilçesi Akkise beldesinde çıkan olaylarnedeniyle 52 asker ve 22 sivil hakkında açılan dava, 15

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 63

10 Ali Erşan ve Nihat Çulhaoğlu, işkence davalarının yanısıra yargısız

infaz davalarında da yargılanmıştı. Ali Erşan, 9 Şubat 1996 tarihinde

İstanbul Bahçelievler’de Meral Akpınar, Ayten Korkulu ve Fuat Perk’in,

4 Ağustos 1994 tarihinde İstanbul Bağcılar’da Güner Şar, Özlem Kılıç ve

Hüseyin Arslan’ın, 12 Temmuz 1991 tarihinde İstanbul Nişantaşı’nda

İbrahim İlçi ve Bilal Karakaya’nın öldürülmesi nedeniyle açılan

davalarda yargılanmıştı. Nihat Çulhaoğlu da, Meral Akpınar, Ayten

Korkulu ve Fuat Perk’in öldürülmesi nedeniyle açılan davada

yargılanmıştı. Davalar beraatla sonuçlanmıştı.

11 Olay günü kimlik kontrolü için Akkise’ye gelen Ahırlı Jandarma

Karakolu Komutanı Astsubay Recep Karabacak komutasındaki 20

kadar jandarmanın, askere gidecek gençlerin arkadaşlarıyla eğlendiği

kahvede üzerinde kimlik bulunmayan iki genci götürmek istemesi

Page 70: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ocak günü Ahırlı Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı.Duruşmada okunan iddianamede, askerlerin “kötümuamele”, Akkiselilerin de “kamu malına zararvermek” ve “kolluk güçlerine direnmek” suçlarındancezalandırılması istendi.

Duruşmada ifade veren sanık askerler “olay günüvatandaşların kendilerine hakaret ederek görevyapmalarına engel olduklarını, ateş etmeleri içinkimsenin kendilerine emir vermediğini” söylediler.Akkiseliler ise “askerlerin kusuru bulunmadığını, olayınbüyümesinden Ahırlı eski Jandarma Bölük KomutanıAstsubay Ali Çalışkan’ın sorumlu olduğunu” belirttiler.

12 Mart günü yapılan duruşmada ifade veren mağdursanık Hasan Gök ise olay gecesi jandarmaların beldeyeikinci gelişlerinde jandarma komutanı Astsubay AliÇalışkan’ın silahını çekerek önce havaya sonrakendilerine doğru ateş ettiğini anlattı. Gök, Akkisebeldesinde kimsenin askerlere direnmediğini dekaydetti.

7 Mayıs günü yapılan duruşmada söz alan avukatlarMustafa Akgül ve Şaban Üçlüsoy, davanın Astsubay AliÇalışkan hakkında “kasten adam öldürmek, kastenadam öldürmeye teşebbüs etmek ve kötü muamele”suçlarından Seydişehir (Konya) Ağır CezaMahkemesi’nde açılan dava ile birleştirilmesiniistediler. Mahkeme de Seydişehir Ağır CezaMahkemesi’ne yazı yazılmasına karar verdi.

Bu arada Astsubay Ali Çalışkan, Seydişehir Ağır CezaMahkemesi’nin kararı üzerine 16 Mayıs günü İzmir’degörev yaptığı birliğinde tutuklandı. Çalışkan hakkındaaçılan davaya da 29 Mayıs günü Seydişehir Ağır CezaMahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada dinlenentanıklar, olayda askerlerin doğrudan beldemeydanındaki kalabalığın üzerine ateş açtığınısöylediler. 17 Haziran günü yapılan duruşmada tanıkolarak dinlenen Akkise Belediye Başkanı AbdullahKayaalp, meydanda bir masanın üzerine çıkanÇalışkan’ın havaya ateş ettiğini anlattı. Çalışkan’a engelolmak istediğinde kendisine dipçikle vurduğunubelirten Abdullah Kayaalp, Çalışkan’ın “Benim burada50 kişiyi öldürmeye yetkim var” diyerek ateş etmeyisürdürdüğünü söyledi.

Ali Çalışkan ise 15 Temmuz günü yapılan duruşmada,“Olay gecesi vatandaşlar bizi çembere aldı. Her taraftantaş ve sopalarla saldırı oluyordu. O sırada hiç emirvermediğim halde askerler canlarını kurtarmak içinateş etmeye başladı. Emir-komuta zinciri kırıldı. Banasaldırı başlayınca havaya ateş ettim. Havaya ateşaçarak, araçlara kaçtık” dedi. Tanık olarak dinlenen 5jandarma da, “Komutan ateş emri vermedi. Köylülersaldırınca havaya ateş açtık. Komutanın ateş açtığınıda görmedik” dediler.

9 Eylül günü Akkise beldesinde yapılan keşifte,“Saldırıya uğrayınca kendimizi korumak için havayaateş açtık. Ben öldürmedim” diyen Ali Çalışkan, 26

Aralık günü yapılan duruşmada da “Akkise’de çoksayıda suçlu yakaladığı için kendisine kin beslendiğini,bu nedenle tanıkların aleyhinde ifade verdiğini” iddiaetti.

Her iki dava da yıl içinde sonuçlanmadı.

Özkan Tekin: 10 Aralık 2000 tarihinde İstanbulOkmeydanı’nda Özkan Tekin adlı gencin öldürülmesi,Şükrü Yıldız ve Şamil Camekan’ın yaralanmasınedeniyle 13 polis hakkında açılan dava 5 Şubat günübaşladı. Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşmaya sanık polisler katılmadı. Tekin’in silahkullanmadığını belirten müdahil Avukat Keleş Öztürk,olayın “kasten adam öldürme” olduğunu söyledi.Öztürk, sanık polislerin “delilleri yok etme olasılıkları”nedeniyle tutuklanmasını istedi.

Polislerin avukatı Ekrem Demirer ise “Özkan Tekin’inpolislere ateş ettiğini ve çatışmada öldürüldüğünü”iddia etti.

Sanık polislerden Kadir Gümeş, Celalettin Durmuş veMehmet Yabul 7 Mayıs günü yapılan duruşmada ifadeverdiler. Kadir Gümeş, olay gecesi hiç silahkullanmadığını, Celalettin Durmuş ise meşru savunmahakkını kullandığını söyledi. Mehmet Yabul ise yaralıeylemcinin kendisine ateş ettiğini, bu nedenle kendinikorumak amacıyla ateş açtığını belirtti.

Tekin’in avukatı Faruk Ertekin ise olay gecesi ÖzkanTekin’in üzerinden silah bulunmadığını bu nedenlesanık polislerin tutuklanmasını istedi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Davada, Necati Öcel, Hüseyin Yağmur, Halil Yorulmaz,Kemal Koçer, Kadir Gümeş, Celalettin Durmuş, KöksalÖztaş, Ayhan Mert, Satılmış Karakaya, Mehmet Yabul,Sabri Kahraman, Seyfettin Kara ve Nevzat Demirel adlıpolislerin TCY’nin “adam öldürme” suçuna ilişkin 448ve “faili belli olmayacak şekilde adam öldürme”suçuna ilişkin 463. maddeleri uyarınca yargılanması,ancak “suçun bir yasa hükmünü ya da yetkili amirinemrini yerine getirirken işlenmesi durumunda cezaverilmemesine” ilişkin 49. maddesinin uygulanmasıisteniyor.

Haşim Beyazgül: 19 Eylül 2001 tarihinde Van’ınBaşkale ilçesi Yüksel köyü yakınlarında askerlertarafından öldürülen Haşim Beyazgül (25) adlı sağır-dilsiz gencin ailesi, İçişleri Bakanlığı’ndan 30 milyar liratazminat istedi. İçişleri Bakanlığı’nın talebi kabuletmemesi durumunda idare mahkemesinde tazminatdavası açılacak.

Haşim Beyazgül’ün öldürülmesi nedeniyle 7 askerhakkında açılan davaya da 25 Eylül günü devam edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

64 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

üzerine gerginlik çıkmıştı. Recep Karabacak’ın durumu bildirdiği Ahırlı

Jandarma Bölük Komutanı Astsubay Ali Çalışkan’ın 100 kadar

jandarmayla beldeye gelmesinden sonra yaşanan kavga sırasında

jandarmaların açtığı ateş sonucu Hasan Gültekin (21) ölmüş, Sami

Tokmak, Kemal Candan ve İsmet Taşbaşı adlı kişiler de yaralanmıştı.

Page 71: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmadasöz alan Beyazgül ailesinin avukatı Murat Timur, “görevsırasında yetkiyi aşarak adam öldürme ve adlitahkikatı gerektiren bir olayda ölen kişiyi yasadışıbiçimde gömmek” suçlarından yargılanan sanıklarıntutuklanmasını istedi. Tutuklama istemini reddedildi.Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Avukat Emrullah Akyürekli ve Avukat Murat Timur’unverdiği bilgiye göre, davada Üsteğmen Adem Kardaş ileRahim İskender Demir, Murat Dikbaş, Turan Sayar,Bayram Çetin, Kenan Uysal, Recep Kaymaz adlıaskerler yargılanıyor.

Sağır-dilsiz Haşim Beyazgül’ün hayvan otlattığı bölgedeİran’dan mazot getiren köylülere karşı operasyondüzenleyen askerler tarafından öldürüldüğü ilerisürülmüştü. Yakınları, sol koltuk altına isabet eden tekkurşunla ölen Haşim Beyazgül’ün cesedinin olayyerinde bir çukura konulup üzerinin örtüldüğü, 20 Eylülgünü bir köylünün haber vermesi üzerine cesedinbulunduğunu açıklamışlardı.

Eda Yüksel, Taşkın Usta, Sabahat Karataş:İstanbul’un Çiftehavuzlar semtindeki bir eve 17 Nisan1992 tarihinde düzenlenen baskında Eda Yüksel,Taşkın Usta ve Sabahat Karataş adlı kişilerinöldürülmesi nedeniyle 22 polis hakkında açılan dava,20 Aralık günü yeniden başladı. Kayseri 2. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşma 6 Şubat 2003 tarihineertelendi.

13 Temmuz 2001 tarihinde sonuçlanan davada, polislerReşat Altay, İbrahim Şahin, Vasfi Kara, Abdullah Dindar,Mehmet Şakir Öncel, İsmail Alıcı, Adnan Taşdemir, RuhiFırat, Aslan Pala, Mehmet Düzgün, Adalet Üzüm, ŞenelKaraman, Ömer Mesut Yağcıoğlu, İsmail Türk, Ali

Türken, Yahya Kemal Gezer, Zülfikar Çiftçi, Sönmez Alp,Ayhan Çarkın, Salih Tonga ve Yaşar Karaçam beraatetmiş, dava sürerken ölen Mehmet Baki Avcıhakkındaki dava ise düşmüştü. Yargıtay ise kararıusule ilişkin eksiklikler nedeniyle bozmuştu.

Nermin Karabulut: Sıvas’ın Hafik ilçesi Göydünköyünde 29 Temmuz 1998 tarihinde Nermin Karabulut(15) adlı genç kızın askerler tarafından öldürülmesinedeniyle altı jandarma hakkında açılan dava 25 Aralıkgünü başladı. Sıvas 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada ifade veren emekli AstsubayMehmet Elagöz, “Elinde bulunan sopayı silah zannettik.‘Dur’ ihtarına uymayınca açtığımız ateşte yaralandı.Hastaneye götürdük. Ama kurtarılamadı” dedi.Duruşma, diğer sanıklar Fatih İnce, Adem Erdönmez.Levent Tarım, Salih Yıldırım ve Ergün Sungurtekin’inifadesinin alınması için ertelendi.

Olay tarihinde sinir hastası Serap Karabulut’un (16)ilaçlarını almak için Sıvas’a gitmek üzere köydenayrılan Nermin ve Serap Karabulut’un üzerine, araçbulamadıkları için yürürken Erzurum-Sıvas karayoluyakınlarında askeri bir araçtan ateş açılmıştı. Bu aradaaskerlerin Nermin Karabulut’a tecavüz ettikleri de iddiaedildi.

Süleyman Ekrem: EMEP Pertek İlçe Örgütü yöneticisiSüleyman Ekrem’in, 29 Kasım 1999 tarihindeTunceli’nin Pertek ilçesine bağlı Pirinçli köyündeöldürülmesi nedeniyle yakınları tarafından açılan 100milyar liralık maddi-manevi tazminat davası reddedildi.Ekrem ailesinin avukatı Yıldız İmrek, Malatya İdareMahkemesi’nin 4 Ekim günü aldığı kararın kendilerine23 Aralık günü tebliğ edildiğini bildirdi. Karara karşıDanıştay’a başvuracaklarını bildiren İmrek, daha sonrada davayı AİHM’e götüreceklerini söyledi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 65

3 - FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER

1993-1996 yıllarında işlenen faili meçhul cinayetlerdeyakınları öldürülenler, 2 Nisan günü döneminCumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Genelkurmay eskiBaşkanı ve DYP Kilis Milletvekili Doğan Güreş, döneminBaşbakanı Tansu Çiller, dönemin İçişleri Bakanı İsmetSezgin, Emekli Orgeneral Necati Özgen, EmekliOrgeneral Teoman Koman, Emekli Korgeneral HasanKundakçı, Emekli Korgeneral Atilla Kurtaran, EmekliOrgeneral Adnan Doğu, eski Emniyet Genel Müdürü veDYP Antalya Milletvekili Kemal Çelik, eski EmniyetGenel Müdürü ve DYP Ankara Milletvekili Saffet ArıkanBedük, eski Olağanüstü Hal Bölge Valisi ve DYPİstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu, eski OlağanüstüHal Bölge Valisi Ünal Erkan ve Elazığ bağımsızMilletvekili Mehmet Ağar hakkında suç duyurusundabulundular.

İstanbul Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasındakonuşan Pervin Buldan12, “özgürlükçü ve tam

demokratik topluma ulaşabilmek için geçmişteyaşanan olayların sorumlularının tam olarak açığaçıkarılması gerektiğini” belirtti.

Suç duyurusunda siyasi ve askeri yöneticilerin KorkutEken’le ilgili açıklamalarının “bu kişilerin çete ile ilişkisiolduğunu gösterdiği” vurgulanarak sorumluların“cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak”,“taammüden adam öldürmeye azmettirmek”,“kanunun suç saydığı fiili övmek”, “görevi kötüyekullanmak” suçlarından yargılanması istendi.

12 Pervin Buldan, 3 Haziran 1994 tarihinde öldürülen Savaş Buldan’ın

eşi. İstanbul Yeşilköy'deki Çınar Oteli'nden kimliği belirsiz kişiler

tarafından kaçırılan işadamı Savaş Buldan (30) ile Adnan Yıldırım (37)

ve Hacı Koray 4 Haziran 1994 tarihinde Bolu'nun Yığılca köyü

yakınlarında ölü olarak bulundu. Savaş Buldan ve 2 arkadaşının

işkence gördükleri ve kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldükleri

belirlendi.

Page 72: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

1993-1996 yıllarında birçok faili meçhul cinayetinişlendiği, binlerce köyün boşaltıldığı ve milyonlarcainsanın göç etmek zorunda kaldığı anlatılan suçduyurusunda, bu dönemde infaz timi kurulduğu ve buçetenin faaliyetlerini devlet gücünden aldığı ifadeedildi. Suç duyurusunda bulunanlar arasında yakınlarıfaili meçhul cinayetlerde öldürülen Şükran Aydın,Orhan Miroğlu, Dicle Anter, Pervin Buldan, Cihan Sincar,Tomris Özden ve köyleri yakılan muhtarlar bulunuyor.

2002 yılında TİHV’nin belirlemelerine göre, faili meçhulsiyasi cinayetlerde altısı Doğu ve Güneydoğu Anadolubölgelerinde olmak üzere 7 kişi öldürüldü.

Şeredin Sancar, Newroz Sancar

Mardin’in Nusaybin ilçesinde bağlı Xanike köyündeYezidi Kürtlerinden Şeredin Sancar ve eşi NewrozSancar’ın kimliği belirlenemeyen kişiler tarafındanöldürüldüğü bildirildi. Almanya’da yayınlanan Özgür

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

66 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Mağdurlar çete peşinde/Celal Başlangıç (Radikal-14.04.2002)

Kiminin bir yakını ‘faili malum’a kurban gitmiş, kiminin eşi kaybedilmiş, kimi ise köyünden olmuştu. Sultanahmet Adliyesi’ninönünde toplandılar. İstekleri çetecilerin yargılanmasıydı

İstanbul’daki evinin kapısı birkaç kez çalınmıştı ‘kimliği belirsiz’ kişilerce. Hatta bir keresinde “Kim o?”ya yanıt bile vermişlerdi“Kapıyı aç” diye. “Kimsiniz?” sorusunun karşılığı da ilginçti; “Mehdi Zana’yım ben.” Oysa Musa Anter iyi tanırdı Diyarbakır’ın eskiBelediye Başkanı Mehdi’nin sesini. Açmamıştı kapıyı. Diyarbakır’da imza günü vardı ‘Ape Musa’nın. 1992 Eylül’ünün 20’si.‘Samimi itirafçılar’ haber göndermişlerdi “Bizi bağışlasınlar. Çok zarar verdik Kürt halkına”diye. Musa Anter’le görüşmekistiyorlardı. Bir kişi gelip otelden alacaktı Musa Anter’i. O gün de yeğeni Orhan Miroğlu’nun konuğuydu. ‘Ape Musa’ yeğeniOrhan’la beraberken buluşacakları kişi geldi. Bir taksiye binip Ergani yoluna çıktılar. Aradığı yeri bir türlü bulamıyordu gelen kişi.Hatta bir ara “Burası Silvan yolu değil mi?” diye sordu. Anlaşılan, çetenin diğer üyeleriyle buluşacakları yeri şaşırmıştı. Hattabuluşmaktan vazgeçmiş, görevini oracıkta yapabilmek için resmen Musa Anter’le yeğenini öldürebileceği uygun bir yeraramaya başlamıştı. Sonunda bir sokağa girdiler. Taksi gitti. Saat 20.00’ye gelmişti. İyiden iyiye kararıyordu hava. Sokak içindesilahını çekti. Musa Anter ile Orhan Miroğlu’nu taramaya başladı ‘samimi itirafçı’.

Musa Anter’e üç, Orhan Miroğlu’na beş kurşun isabet etmişti. Kanlar içersinde yatıyorlardı yerde. Musa Anter yaşamını yitirmişti.Orhan Miroğlu ağır yaralıydı. ‘Samimi itirafçı’nın sıktığı mermiler iki ayağına, bir eline ve göğsüne saplanmıştı. Giderken de bir elsırtına sıkmıştı. Ama yine de yaşıyordu. Uğradığı silahlı saldırının izlerini hala taşıyordu Orhan Miroğlu. Ama bir yandan da hem‘Ape Musa’ya, hem de kendisine yapılan silahlı saldırının peşindeydi. Suikasttan bir yıl sonra ortaya çıkan bir ‘samimi itirafçı’ birgazeteye yaptığı açıklamada Musa Anter cinayetinin ‘baştan sona Olağanüstü Hal Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilindegerçekleştirildiğini’ söylüyordu. İşin ilginci o günlerde Musa Anter, Ünal Erkan hakkında hayli sert yazılar yazıyordu ÖzgürGündem gazetesine. Musa Anter’in oğlu Dicle Anter ve Orhan Miroğlu da diğerleri gibi Sultanahmet Adliyesi’nin önündeydi.Suikastı düzenleyen çeteciler hakkında suç duyurusunda bulunuyordu. Şikayetçiler arasında yakınlarını faili meçhulcinayetlerde kaybedenler de vardı. Vedat Aydın’ın eşi Şükran, Savaş Buldan’ın eşi Pervin, Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde,Mehmet Sincar’ın eşi Cihan, Rıdvan Özden’in eşi Tomris... Hanım Tosun da oradaydı. Lice’nin Licek köyündendiler. Eşi Fehmi‘PKK’ya yataklık’tan üç yıl hapis cezası almıştı. 1993’te Lice yakılıp yıkıldıktan sonra beş çocuğuyla İstanbul’a göçmüştü HanımTosun. Fehmi de cezaevinden çıkınca yanına geldi. Avcılar’da bir ev tutmuşlardı. Fehmi seyyar satıcılık yapıyordu.

“Sabah evden çıktı Fehmi. Akşam yemeği hazırladım. Kızım telaşla geldi. ‘Babamı bir arabayla getirdiler, çok halsizdi. Kollarındantutup arka bahçeye götürdüler’ dedi. Kocam Fehmi’ye bir yer kazdırmışlardı bahçede. 15 dakika durdular. Sonra tekrar arabayadoğru götürdüler. Bu arada Fehmi ‘Beni öldürüyorlar, yetişin’ diye bağırdı. 14 yaşındaki oğlum arabaya doğru koştu. Hızlauzaklaştı araba. Bu olay 1995 yılının 19 Ekim’inde meydana geldi. O günden beri kocamdan haber alamadım.” SultanahmetAdliyesi’nin önünde bekleyen Hanım Tosun’un yanında kardeşi Goran Demir faili mechul cinayete kurban giden Vedat, oğluCeyhan Doğan gözaltında kaybedilen Ramazan da vardı. Çetelerin yargı önüne çıkarılmasını isteyenlerden eşi Halil Alpsoygözaltında kaybedilen Fikriye, faili meçhul bir biçimde öldürülen Ahmet Kaya’nın kızı Emine, Adil Beyhan’ın eşi Ayten, RamazanAslan’ın babası Şerif, Abdülselam Tunç’un babası Sabri, Rıdvan Karakoç’un ağabeyi Hasan, Cengiz Altun’un ablası Sebahat, HacıKaray’ın eşi Nişan, Adnan Yıldırım’ın eşi Hasibe, Ziya Beyhan’ın eşi Kamile, Salih Üren’in babası Mehmet, Ahmet Üren’in babasıMahmut, Hayrettin Demir’in babası Halef, Kerem Gencer’in ablası Gülendan, Kasım Alpsoy’un eşi Fatma Erdoğan da çetelerdenşikayetçi olmak için Sultanahmet Adliyesi’nin önündeydiler.

‘Cesetler yakıldı’

Mardin İli Dargeçit ilçesi Çelik köyü Muhtarı Ata Aktürk de Sultanahmet Adliyesi’ne başvuranlar arasındaydı. Aktürk’ün köyü1993 yılında boşaltılmıştı. “Köyümüzde iki bin nüfus yaşıyordu. Bir de tabur vardı. Köyümüzden PKK’ya katılanlar vardı amabizim köye hiç gelmezlerdi. Bir gece silah sesleri duyuldu. Sonradan öğrendiğimize göre karakola saldırı olmuş. Kaç askerinöldüğünü bilmiyoruz hala. Ama bizim köyü taramaya, evleri yakmaya, hayvanları öldürmeye başladılar. Bu arada köyümüzdenyedi kişi de kurşuna dizildi. Sonra yedi cesedi yaktılar. Günlerce defnedemedik. Bir daha köyümüze dönemedik. Çoğumuzİstanbul’a geldik. Hepimiz perişanız.” Köyleri boşaltılan Tatvan’ın Suboyu köyü Muhtarı Cemal Gercüş de, Odabaşı köyü MuhtarıZiya Gümüş de suç duyurusunda bulunanlar arasındaydı. Fehime Algül de oradaydı. 1992 yılının Temmuz ayında, Nusaybin ilçemerkezindeki evleri basılmıştı Algül ailesinin. Kocası Emin inşaat işçisiydi. İş buldukça çalışıyordu. Evin çevresi panzerler,askerler, özel timciler ve sivillerce kuşatılmıştı. İçeriye girenler sorguluyordu Emin Algül’ü. Eşi Fehime’nin duyduğuna göre,“Gelenlere sen yardım ediyorsun” diye bağırıp sorguluyorlardı Emin’i. Birkaç saat sürdü Emin’in sorgusu. Sonra herkesin gözleriönünde taradılar. Arkasından bir el bombası atıldı eve. Bir çatışma görüntüsü vermek için dışardan da içeri doğru ateş açıldı.Bütün eşyalarıyla birlikte yandı evleri. Beş çocuğu ile ortada kalıverdi Fehime Algül. Koskoca bir ilçenin ortasındaki ev basılmış,

Page 73: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Politika gazetesinin internet sitesinde 18 Mart günüyayınlanan habere göre, 12 Mart günü Mezrikeköyünden tarlalarını ekmek için Xanike köyüne gidenŞeredin ve Newroz Sancar kimliği belirlenemeyenkişiler tarafından kaçırıldı. Daha sonra Şeredin Sancar’ıncesedi Midyat’a bağlı Daline köyü yakınlarındaarabasında bulundu. Şeredin Sancar’ın trafik kazasındaöldüğü ileri sürüldü. Yurtdışında bulunan “KürdistanYezidiler Federasyonu” Başkanı Ancur Ağırman, Sancarçiftine ilişkin haberlerin Medya TV’de ve Özgür Politikagazetesinde yayınlanmasından sonra NusaybinCumhuriyet Savcılığı’nın Şeredin Sancar’ın cesediniotopsi için mezardan çıkarttığını söyledi. ŞeredinSancar’ın ölümünden bir kaç gün sonra da NewrozSancar’ın cesedinin Xanike köyünde bir kuyudabulunduğu öğrenildi. Elleri arkadan başörtüsüylebağlanan Newroz Sancar’ın sırtına da büyük bir taşbağlandığı ileri sürüldü.

Ferhat Dikmen

30 Mart günü İstanbul Üsküdar Haydarpaşa NumuneHastanesi yakınlarında Ferhat Dikmen (27) uğradığısilahlı saldırı sonucunda öldü. Ferhat Dikmen’in PKKitirafçısı olduğu bildirildi.

Abidin Ovat

Abidin Ovat, 27 Kasım günü Siirt’in Şirvan ilçesine bağlıDişlinar köyü yakınlarında öldürüldü. Ovat’ın kardeşiHayrettin Ovat, ailelerinin kan davası olmadığını veağabeyinin düşmanı bulunmadığını bildirdi.

Ağabeyinin koruculuğu kabul etmediğini belirten Ovat,“Ağabeyim, 3 Kasım seçimlerinde DEHAP adına köydemüşahitlik yaptı. Seçim akşamı eve geldiğinde ÖzpınarKarakolu’nda görev yapan Uzman Çavuş Nezir HasanKonak tarafından tehdit edildi. Konak’ın kendisine‘Seçimden sonra seninle görüşürüz’ dediğini öğrendik”dedi.

Olayın ardından İHD Siirt Şubesi tarafından oluşturulanbir heyet, incelemelerde bulunmak üzere köye gitti.İHD Siirt Şube Başkanı Siyamet Yılmaz’ın da aralarındabulunduğu İHD heyeti, Ovat’ın yakınlarıyla ve ÖzpınarKarakol Komutanı Mevlüt Doru ile görüştü.

Nihat Ezer

Nihat Ezer, 27 Kasım günü Diyarbakır’da uğradığı silahlısaldırı sonucunda öldü. Ezer’in kardeşi Rıdvan Ezer,olayla ilgili olarak şunları söyledi:

“Ağabeyimin ne kan davası vardı, ne de alacakverecek meselesi. Apartmanda gürültü duyduk, neolduğuna bakmak için aşağıya indik. 8. kattan 5. katainene kadar polis gelmişti. 27 Kasım PKK’nin kuruluşyıldönümü olduğundan o gece bütün polis teşkilatıalarmdaydı. Apartmanın 50 metre ötesinde de özeltimler nöbet tutuyordu. İsteseler katili hemenyakalayabilirlerdi. Daha sonra cenazeyi alıp götürdüler.Babamı ve ağabeyimin ortağını da gözaltına aldılar.Otopsi raporunda hiç parmak izi yok.”

Olaydan sonra gözaltına alınan Ezer’in ortağı MehmetGüzel de, olay günü kahvehaneyi birlikte kapattıklarınıbelirterek, “Bana gözaltında cinayeti kabullenmemyönünde baskı yaptılar. Ben etmeyince ‘kimin yaptığınıbiliyorsun, bize söyle’ dediler. 3 gün boyunca işkencegördüm” dedi. Nihat Ezer’in eşi Suriye Ezer de, 1992yılında eşinin kardeşinin PKK militanlarına katılmasıüzerine Kulp ilçesinden Diyarbakır’a göç ettiklerinisöyledi.

Ezer’in komşusu Nafia Kızıl ise, olayı şöyle anlattı:

“Önce tek silah sesi geldi. Hemen ardından 5 el dahaduydum. Silah sesi durduğu zaman gidip kapıyı açtım.Biri kanlar içinde yüzü koyun yatıyordu. Bütünapartman barut kokuyordu. Nihat’ı o andatanıyamadım. Korkmuştum, birini öldürdüler diyebağırdım. Komşuların hiçbiri kapıyı açmadı. Hemenbalkona koştum, apartmandan uzun boylu biri sakinsakin çıktı, ara sokağa girdi. Onun dışında hiçbir şeygörmedim.”

İbrahim Karakaş

Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Aşağı İncesuköyündeki evinden 25 Kasım günü ayrılan İbrahimKarakaş’ın cesedi, 6 Aralık günü köy yakınlarındabulundu. HADEP üyesi İbrahim Karakaş’ın ensesinesıkılan tek kurşunla öldürüldüğü bildirildi.

HADEP Karayazı İlçe Başkanı Suat Gündüz, olayhakkında şunları söyledi:

“Edindiğimiz bilgiye göre, 25 Kasım günü evindenayrılan İbrahim Karakaş, Erzurum’a gitmiş. Amcasınınoğlu ile bayramdan altı gün önce Erzurum’dakarşılaşmış ve ailesine erzak göndermiş. Eve degeleceğini söylemiş. Bayramdan birkaç gün önce deyakınları Karakaş’ı Erzurum’da görmüş. En son 3 Aralık’ı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 67

içeride bir kişi öldürülmüş, sonra ev bombalanmıştı. Tek bir kişi de gelip sormamıştı Fehime Algül’e “Ne oldu?” diye. Savcılıkifadesini bile almamıştı.(...)

Olağanüstü Hal’de yaşanan acının, akan kanın, gözyaşının mağdurları ‘Çetelere Karşı Halk İnisiyatifi’ oluşturmuşlardı. Bu başvurubir başlangıçtı. “Yaklaşık beş bin faili meçhulun, bir o kadar da kayıpları ve dört bine yakın köyün boşaltılmasındakisorumluların açığa çıkarılmasını istiyoruz. Türkiye’de gerçek demokrasi, ancak insan hakları ve hukuk temelinde geçmişiylehesaplaşmaktan geçmektedir. Gerçek barış ve kardeşlik böyle bir yaklaşımla yaratılabilir” diyorlar ve çetelere sahip çıkanlarınyargı önüne çıkarılarak hak ettikleri cezalara çarptırılmalarını istiyorlardı. Her dilekçe bir büyük acıyı simgeliyordu. Bir döneminhesabını soruyorlardı. ‘Sanıklar’ listesindeki adların hepsi tanıdık, bildikti. Türkiye özgürlüğe ve gerçek bir demokrasiyeçetecilerin, yaşanılan acıların sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanmaları kadar yakın ya da bir o kadar uzaktı!

Page 74: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

4 Aralık’a bağlayan gece sahur zamanı İstanbul’dakiablasını aramış ancak ulaşamamış. Aynı gece ablasıKarakaş’ı aramış ancak cep telefonu kapalı olduğu içinulaşamamış. İbrahim Karakaş, 6 Aralık günü Aşağıİncesu köyüne 3 kilometre uzaklıkta çobanlartarafından ölü olarak bulundu.”

Suat Gündüz, Karakaş’ın HADEP çalışmalarına aktifolarak katıldığını ve daha önce gözaltına alınmadığınısöyledi. Gündüz, Erzurum Alay Komutanlığıyetkililerinin Karakaş’ın yakınlarına, “cinayeti yılbaşınakadar aydınlatmak için söz verdiğini” kaydetti. İHD MuşŞube Başkanı Sevim Yetkiner de, Karakaş’ın üzerindebulunan paraya dokunulmadığını sadece ceptelefonunun kaybolduğunu belirtti.

Necip Hablemitoğlu

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralıkgünü Ankara’da öldürüldü. Saat 20.00 sıralarındaÇankaya Portakal Çiçeği sokaktaki evinin önündearabasından indikten sonra silahlı saldırıya uğrayan

Hablemitoğlu, olay yerinde öldü.

“Fethullahçılar” olarak bilinen dini grubun lideriFethullah Gülen hakkında açılan davaya müdahilolarak katılan Necip Hablemitoğlu’nun Emniyet içindekiFethullah Gülen yanlısı örgütlenmeye” ilişkin bir kitaphazırladığı, ancak hiçbir yayınevinin basmayayanaşmadığı öğrenildi. Ankara DGM Savcısı Nuh MeteYüksel’in Bergama’da siyanürlü altın çıkarılmasına karşımücadele eden köylüler ve Alman vakıfları hakkındaaçtığı “casusluk” davası da Hablemitoğlu’nun “AlmanVakıfları ve Bergama Köylüleri” adlı kitabınadayanıyordu.

Olay nedeniyle 19 Aralık günü Başbakan AbdullahGül’le görüşen Emniyet Genel Müdürü Kemal Ünal,saldırıda bir örgüt bağlantısı olmadığını söyledi.

Ünal, Başbakanlık’tan ayrılırken gazetecilere yaptığıaçıklamada, “Eldeki deliller son derece azdır. Bunları eniyi şekilde değerlendirip, sonuca ulaşmak amacımızdır.Sanıyorum kısa sürede sonuca ulaşılır” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

68 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

4 - KARA MAYINLARI

Türkiye’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolubölgelerinde önemli bir sorun olan kara mayınlarınıntemizlenmesi konusunda 2002 yılında da önemli biradım atılmadı. Yetkililerin bu konuda yaptıklarıaçıklamalar önceki yıllarda olduğu gibi sözde kaldı.

Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner, 28 Ocakgünü yaptığı açıklamada, Mardin ve çevresindekimayınlı bölgeleri temizlemek için 7. KolorduKomutanlığı ile ortak bir çalışma başlattıklarını söyledi.Aydıner, “Projeyi hazırladıktan sonra GenelkurmayBaşkanlığı’na sunacağız. Gerekli izin çıktıktan sonrainsan gücü gerekli, bu da askeri birliklerde var. Bir depahalı birtakım araçlara ihtiyaç var. Bunları da teminedersek bu işe başlayacağız. Yaklaşık 400 bin dekarlıkbir alanı mayından temizlemeyi planlıyoruz.” dedi.Aydıner, son 6 ay içinde 55’i Şırnak ve Hakkariyakınlarında toplam 88 mayına basma olayıyaşandığını, patlamalarda 5 kişinin öldüğünü, 33güvenlik görevlisi ve sivilin de yaralandığını bildirdi.

Önceki yıllarda da gündeme gelen Türkiye-Suriyesınırındaki mayınların temizlenmesi konusu yıl içindede tartışıldı. Genelkurmay Başkanlığı’nın, Türkiye-Suriyesınırındaki mayınların 5 yıl içinde temizlenmesi içinhazırladığı 50 trilyon liralık projeyi uygulamayakoyacağı Şubat ayında gazetelere yansıdı.Genelkurmay Başkanlığı’nın proje için hükümetten 35milyon dolar istediği, projenin ilk aşaması içinGenelkurmay Başkanlığı’na 15-17 trilyon liraaktarılacağı bildirildi. Proje çerçevesinde, Mardin,Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerinin Suriye ile877 kilometrelik sınırındaki mayınların Kara Kuvvetleri

Komutanlığı’na bağlı istihkam birlikleri tarafındantemizleneceği bildirildi.

DYP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya,temizlenecek alanda ek bir yatırıma gerek kalmadanyıllık 64 trilyon lira gelir getirecek pamuk üretimiyapılacağını belirtti. Yalçınkaya, “Mayınlarıntemizlenmesiyle sulamaya hazır 350 bin dönüm arazitarıma açılacak. Mayınların yerine ekilecek pamuktan160 bin ton ürün bekleniyor. Bu da yıllık 64 trilyonliralık gelir anlamına gelir.” dedi.

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ve İHD Genel SaymanıNejat Taştan, 8 Kasım günü düzenledikleri basıntoplantısında “Kara mayınları-Türkiye Raporu”unuaçıkladılar. Türkiye’nin 1997 yılında Birleşmiş Milletlertarafından onaylanan Ottowa Sözleşmesi’niimzalamadığını belirten Taştan, 1990-2002 yıllarıarasında 512 mayın patlamasında 838 kişininöldüğünü, 937 kişinin de yaralandığını bildirdi. Rapordaaynı dönemde sahipsiz askeri malzemeler nedeniyle146 olayda 137 kişinin öldüğü, 213 kişinin deyaralandığı belirtildi. Raporda, 1983-1990 yıllarıarasındaki verilere ise ulaşılamadığı kaydedildi.

Tunceli’nin Pertek ilçesine bağlı Günboğazı köyündeyaşayan 16 aile, arazilerine 1995 yılında askerlertarafından döşenen mayınların temizlenmesi için davaaçtı. Pertek Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülendavada köylülerin zararlarının karşılanması ve arazininmayınlardan temizlenmesi isteniyor.

Diyarbakır’a bağlı Dicle ilçesi Orak köyünde 7 Temmuz2001 tarihinde meydana gelen patlamada Recep Özer

Page 75: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

(8), Leyla Özer (7) ve Mehmet Özer (4) adlı çocuklarınyaralanması üzerine Dicle Cumhuriyet Savcılığıtarafından açılan soruşturma, Temmuz ayındatakipsizlik kararıyla sonuçlandı. Kararın İlçe JandarmaKomutanlığı’nın “olay tarihinde ve öncesinde askerlerinköye gitmediği” yolundaki yazısı üzerine “patlayıcımaddenin askeri bir araçtan düştüğü veya atıldığınadair müştekinin iddiası dışında delil olmadığı”gerekçesiyle verildiği öğrenildi.

Özer ailesinin avukatı Muharrem Erbey ise askeriaracın köye girip çıktığına ilişkin tanıklar bulunduğunubelirtti. Sol eli bilekten kesilen Recep Özer’in maddisıkıntılar nedeniyle hastanede tedavi edilmediğinibelirten Erbey, Özer’in eline protez takılması ve aileninuğradığı zararın tazmini için Savunma Bakanlığı’ndan50 milyar lira tazminat talebinde bulundukları bildirdi.

Takipsizlik kararının ardından Dicle CumhuriyetSavcılığı, çocukların annesi Zülfiye Özer hakkında davaaçtı. “8, 5 ve 2 yaşlarındaki çocukların bakımı,koruması ve gözetim sorumluluğunu yeterince yerinegetirmediği, çocukların yaralanmasına sebebiyetvererek kusurlu davrandığı” ileri sürülen iddianamedeZülfiye Özer’in TCY’nin 459/2 maddesi uyarıncacezalandırılması istendi. Özer’in yargılanmasına 13Aralık günü Dicle Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

Mayın-Bomba Patlamaları

Çatışma döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolubölgelerine döşenen mayınlar ya da çoğunlukla askeribirliklerin yakınlarında bulunan bomba ve değişikpatlayıcılar nedeniyle 2002 yılında 22’si çocuk en az 38kişi öldü, 70’den fazla kişi de yaralandı.

Diyar Aslan (9), Hediye Aslan: Hakkari’nin Yüksekovailçesi İpek mahallesindeki bir evde 17 Temmuz günümeydana gelen patlamada Diyar Aslan (9) ve HediyeAslan adlı çocuklar öldü, Şiar Aslan ve Şacan Aslanyaralandı. Olaydan sonra çocukların arazide bulduklarıroketatar mermisini eve getirdikleri ve kurcaladıklarıiddia edildi. Ancak daha sonra roketatar mermisininyakınlardaki İlçe Jandarma Tabur Komutanlığı’ndanatıldığı ileri sürüldü.

Olaydan sonra Aslan ailesini ziyaret eden HADEPHakkari İl Başkanı Selahattin Suvağcı, HADEP Van İlBaşkanı Mehmet Tekin ve İHD Van Şubesi yöneticisiAvukat Emrullah Akyürekli’nin görüştüğü görgütanıkları, resmi açıklamanın aksi yönünde bilgi verdiler.

Heyet üyelerine bilgi veren Aslan ailesininkomşularından Semra Han, “Çocuklar bahçedeoynarken ben de evimin balkonundaydım, kuş gibi birşeyin bahçeye indiğini gördüm. Tam o sırada patlamameydana geldi” dedi. Han, Cumhuriyet Savcılığı’naifade verdiğini de söyledi. Çocukların amcası HüsnüAslan ise “Taburdan atılan bir roketle iki çocuğumuzölmüş, bir çocuğumuz ve o sırada çamaşır toplayananneleri yaralanmıştır. Bomba uzmanlarınca serinumarası tespit edilen roketin tabura ait olduğutartışılmaz bir gerçektir” dedi.

Agit Bayar: 16 Ağustos günü Şırnak’ın Namaz dağıyakınlarında mayına basan Agit Bayar (13) öldü, AbbasAtak (12) yaralandı. Agit Bayar’ın babası Bahattin Bayargazetecilere yaptığı açıklamada şunları anlattı:

“Olay olduğu zaman ben evde yoktum. Daha sonraöğrendiğimde hemen Şırnak Tümen Komutanlığı’nınbulunduğu alana gittim. Bizi yaklaştırmadılar. Çocuklarzaten çöp toplamak için gitmişler oraya. İşleri bittiktensonra gidecekleri yol güzergahına askerlerin müdahaleettiği söylentileri var. Askerlerin, çocuklara ‘Bu yoldandeğil başka yoldan’ gidin dedikleri söyleniyor. Doğrulukpayını bilmiyorum. Agit 4 saat kadar bekletildiktensonra Şırnak Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. O zamanakadar ölmüştü. Bizim ısrarla cenazeyi istememizerağmen vermediler, üstelik Agit’in bulunduğu bölümedahi yaklaştırmadılar. Zaten çok sayıda asker, sivil polisvardı. Eğer çocuklar mayına basmış olsalar ayaklarınınkopmuş olması gerekiyordu ya da oynamaya kalkmışolsalar elleri kopmuş olması gerekiyordu. Böyle bir şeyyoktu. Sadece dizlerinin üzerinde izler vardı.”

Abbas Atak’ın yakınlarından Ahmet Atak da, “Abbas’ınbize anlattığına göre patlama onların yakınlarındaolmamış. Sadece bir ateşin kendilerine doğru geldiğinisöylüyor. Mayın olmadığını daha çok bubi tuzağı ya dalav silahı olduğunu belirtiyor. Tam olarak patlamanınneden meydana geldiğini belirtmiyor ama mayınolmadığını kesin olarak dile getiriyor.” dedi.

Hacı İrvan, Emrah Bitirge (5), Melek Bitirge (7), NeclaBitirge: 9 Kasım günü Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesiYaygınyurt köyü yakınlarında askeri tatbikat sırasındahedef olarak kullanılan bir varille oynayan Hacı İrvan,Emrah Bitirge (5), Melek Bitirge (7) ve dilsiz olduğuöğrenilen Necla Bitirge (10) adlı çocuklar, varilin ateşalması nedeniyle yaralandı. Çocukların babası ResulBitirge, askerlerin köyün 40-50 metre dışında tatbikatyaptığını belirterek varilin ateş almasına askerlerinkayıtsız kaldığını ileri sürdü. Bitirge, “Çocuklarınhastaneye kaldırması gerektiğini söyledik. Onlar olayyerine uzaklaşamayacaklarını söylediler. ‘Çocuklarölsün mü’, dedim. ‘Emir gelene kadar yerimizdenayrılamayız’ dediler. Öylece kaldılar. Kendiimkanlarımızla hastaneye kaldırdık” dedi. Hacı İrvan 16Kasım günü tedavi gördüğü Erzurum AraştırmaHastanesi’nde öldü.

29 Ocak günü Batman’ın Sason ilçesine bağlı Yolüstüköyü Yörüklü mezrasında mayına basan FerhatBulgan (6) ve Davut Bulgan (7) adlı çocuklar öldü.

17 Şubat günü Hakkari’nin Çukurca ilçesindekicezaevinin yakınlarında buldukları el bombasınıkurcalayan Cüneyt Keskin (9) ve Ayhan Keskin (11)adlı çocuklar öldü, İmdat Şen (9) adlı çocuk yaralandı.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 18 Şubat günü hurdacılıkyapan Ahmet Bakış, sökmeye çalıştığı roketatarmermisinin patlaması sonucu öldü. Patlamada,Abdülselam Kurhan, Talip Kırboğa, Cırci Atabey, Ahmet

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 69

Page 76: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Atabay, Cihan Biçer ve Fatma Biçer adlı kişiler deyaralandı.

Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir evde 19 Şubat günümeydana gelen patlamada Fikret Şengül (10) öldü,Kıymet Şengül (20), Pakize Şengül (22), Saliha Şengül(21), Hanife Şengül (42), Yılmaz Şengül (8), Zeki Şengül(12) ve Fahriye Şengül (8) yaralandı. İHD DiyarbakırŞube Başkanı Osman Baydemir ve İHD Bölge TemsilcisiHanefi Işık, 25 Şubat günü yaralıları hastanede ziyaretetti. Patlamanın çocukların yakınlardaki askeriçöplükten getirdikleri bir roket mermisindenkaynaklandığı bildirildi.

15 Mart günü Siirt’in Çakmak mahallesi yakınlarındakiaskeri atış alanı yakınlarında buldukları el bombasınıkurcalayan çocuklardan Rıdvan Özalp (15) öldü, AhmetÖzalp ağır yaralandı.

Mart ayında Türkiye-Yunanistan sınırında meydanagelen mayın patlamasında Sezgin Sayan (24) veTahsin Esen (22) öldü. Yunanistan yetkilileri tarafındanyapılan açıklamada, Türkiye’den Yunanistan’a kaçakyollarla geçmek isteyen 4 kişinin mayına bastığı,bunlardan ikisinin öldüğü, birinin de yaralandığıbelirtildi. Sayan ve Esen’in cenazeleri 27 Mart günüTürkiye’ye getirildi.

28 Mart günü Batman’ın Beşiri ilçesi Yolderen köyündebuldukları bir havan topu mermisini sobaya atançocuklardan Ahmet Kuze (11) ve Mehmet Kuze (13)öldü, Sait Kuze (6) ise ağır yaralandı. Sait Kuze de, 31Mart günü öldü.

Yunanistan Sınır Muhafız Birliği tarafından yapılanaçıklamada, 28 Mart günü Türkiye-Yunanistansınırındaki mayınlı bölgeye giren bir kişinin öldüğü, üçkişinin de yaralandığı bildirildi. Mayınlı bölgeyegirenlerden birinin Cezayir, üçünün Fas, ikisinin de Irakvatandaşı olduğu belirtildi.

4 Nisan günü Van’ın Özalp ilçesi Şehittepe köyündebuldukları el bombasıyla oynayan çocuklardan CihanYazan (7) öldü, Ömer Yazan (10) ve Hayati Yazan (9)yaralandı.

6 Nisan günü Giresun’un Görele ilçesine bağlı Çavuşlubeldesinde Okan Dalcı (6) adlı çocuk bomba patlamasısonucu öldü. Mehmet Dalcı (6) ise ağır yaralandı.Patlamanın, çocukların kısa bir süre önce askerdendönen Zafer Menteşe adlı akrabalarının getirdiğibomba atar mermisini kurcalamaları sonucu meydanageldiği öğrenildi.

Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Derebaşı köyüyakınlarında 24 Nisan günü mayına basan Hülya Kaçar(20) öldü, Teybet Arsu (45) ise yaralandı.

Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Boztepe köyüyakınlarında mayına basan Mehmet Alkış öldü.Patlamada Hamdi Alkan ve Soner Alkan adlı kardeşlerde yaralandı.

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından Mayıs ayındayapılan açıklamada, Van, Şırnak ve Mardin kırsalalanlarında döşenen mayınlara basan 2 kişinin öldüğü,5 kişi ile 2 güvenlik görevlisinin yaralandığı bildirildi.Ancak ölen ve yaralananların kimlikleri ile patlamalarıntarihi hakkında bilgi verilmedi.

1 Mayıs günü Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesiyakınlarındaki Cindere yaylasında bulduğu elbombasını kurcalayan Mustafa Dilik (19) adlı çoban,bombanın patlaması sonucu öldü.

4 Haziran günü Van’ın Başkale ilçesine bağlı Buşanköyünde mayına basan Esher (Asker) Demir (14) adlıçocuk öldü.

10 Haziran günü Van’ın Başkale ilçesi yakınlarındabuldukları roketatar mermisini eve getirerekkurcalayan çocuklardan Ozan Çiçek (6) öldü. FatmaÇiçek (10), Felat Can Çiçek (5) ve Nazlı Varşak (10) dayaralandı.

14 Haziran günü Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesiYeşilkent beldesi Kuzukent bölgesinde Duran Kazan(18) adlı çoban, bulduğu bir bombanın patlamasısonucunda öldü. Patlamada üç hayvanın da telefolduğu öğrenildi.

16 Haziran günü Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlıAktuğlu köyü yakınlarında buldukları el bombasınıkurcalayan çocuklardan Saddam Poker (11) veMuharrem Poker (9) öldü. Melih Poker (5), Serhat Poker(8), Oktay Poker (3) yaralandı.

26 Temmuz günü Bitlis’in Güroymak ilçesi Cevizyatağıköyü yakınlarında mayına basan Durmaz Oruç (19)adlı çoban öldü.

28 Ağustos günü saat 03.00 sıralarında Türkiye’denYunanistan’a kaçak olarak girmeye çalışan üç kişidenbiri öldü, ikisi yaralandı. Yunanistan GenelkurmayBaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Meriç (Evros)bölgesinde meydana gelen olayda yaralanan iki kişininDimetoka Hastanesi’ne kaldırıldığı bildirildi. Ölen kişininKonya’nın Kulu ilçesi nüfusuna kayıtlı Hasan Badıllı(35) olduğu ileri sürüldü.

23 Eylül günü Mardin’in Nusaybin ilçesi Tepeüstü köyüyakınlarında mayına basan Edip İşler (30) öldü. Dahasonra köye giden askerlerin, yakınlarını vearkadaşlarını, “İşler’in KADEK militanlarına yiyecekgötürürken mayına bastığı” yolunda ifade vermeyezorladığı bildirildi.

Olay sırasında İşler’in yanında bulunan arkadaşıMuhammet Ali Çelik, “Üç arkadaş pazar sabahı avagittik, akşam üzeri eve dönerken, köye yaklaşık 4kilometre mesafede mayın patladı. Edip İşler’in bacağıkoptu. Köye kadar sırtımızda taşıdık ondan sonraNusaybin’e hastaneye götürdük. Hastanede yaşamınıyitirdi. Olaydan bu yana askerler ‘siz gerillalara yiyecekgötürdünüz’ diye bize sık sık baskı yapıyorlar. Özelliklebizi Edip İşler’in gerillalara yiyecek götürdüğüne dair

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

70 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 77: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ifade vermeye zorluyorlar” dedi. Edip İşler’in annesiHatice İşler de, torunlarının 2-3 kez karakolagötürüldüğünü ve “Edip İşler’in PKK militanlarınayiyecek götürdüğü” yönünde ifade vermeyezorlandıklarını anlattı.

20 Ekim günü Şırnak’ın Güneyce köyü yakınlarındamayına basan Adalet Güngör (20) adlı kadın öldü,Zahide Güngör (16) ve Elmas Güngör (16) ise yaralandı.

26 Ekim günü Tunceli’nin Hozat ilçesinde çöplüklerdenhurda toplayan gençlerin bulduğu havan topumermisinin patlaması sonucunda Gürkan Günel (14),Uğur Günel (14) ve Ergün Aslan (14) öldü. Hayri Çiçek(12), Hıdır Çelik (27) ve Murat Doğan (14) ağır yaralandı.Yaralılardan Hayri Çelik’in sol bacak ve sol dizinde kırıkolduğu, göğüs kısmında ise şarapnel parçalarıbulunduğu belirlendi. Hıdır Çelik’in ise sağ gözünükaybettiği, sağ bacağının kırık olduğu ve vücudunundeğişik yerlerinde şarapnel parçaları bulunduğu tespitedildi. Belediye çöplüğüne askeri malzemelerin deatıldığını belirten görgü tanıkları, olay sırasındapatlamayan üç merminin daha sonra askerlertarafından imha edildiğini bildirdiler.

Olay nedeniyle, İHD Elazığ şubesi tarafından hazırlananrapor Kasım ayı başında açıklandı. Rapora göre, olaydayaralanan Hayri Çiçek, arkadaşlarıyla birlikte madenihurda toplamak için “kurşunluk” denilen atışpoligonuna uğradıklarını anlattı. Çiçek, “bulduklarımadeni maddeleri el arabasına koyup şehir merkezinegetirdiklerini, bunlardan pil büyüklüğünde olanınpatladığını” söyledi. Çiçek, “atış poligonunda bumaddelerden çok sayıda bulunduğunu” da ifade etti.

Hurda ticareti yapan Hıdır Çelik ise çocukların getirdiğihurdaların arasında pil büyüklüğündeki maddeyigörünce “Dikkat bomba olabilir” dediğini, bununüzerine çocuğun elindeki maddeyi yere attığını vebüyük bir patlamanın meydana geldiğini söyledi.Raporda, atış poligonunun çevresinin telle çevriliolmadığı ve patlayıcı maddelere ilişkin işaretbulunmadığı kaydedildi.

Aralık ayında da olay nedeniyle suç duyurusundabulunuldu. Avukat Barış Yıldırım tarafından HozatCumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurusunda,sorumluların “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu birdenfazla kişinin ölümüne ve yararlanmasına neden olmak”suçundan yargılanması istendi.

30 Kasım günü İzmir’in Menemen ilçesine bağlı Asarlıkbeldesi yakınlarındaki askeri alanda havan topumermisinin patlaması nedeniyle Halit Kaya ve üveyoğlu Abdullah Vahap Doğan öldü. Hurdacılık yapanKaya ve Doğan’ın satmak için boş kovan toplamakamacıyla askeri alana girdikleri bildirildi.

3 Aralık günü Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlıBölecik köyü yakınlarında mayına basan ÖmerAkdoğan (14) adlı çocuk ağır yaralandı. Patlamada,ayakları kopan Akdoğan 4 Aralık günü tedavi gördüğüŞırnak Askeri Hastanesi’nde öldü.

Yaralanma İle Sonuçlanan Olaylar

Kilis’in Bulamaçlı köyü yakınlarında Suriye-Türkiyesınırındaki mayınlı bölgeye giren Hasan Uzunca, mayınpatlaması sonucu yaralandı. Uzunca’nın kaçak olarakSuriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışırken yaralandığıbildirildi.

1 Nisan günü Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Şinşir köyüÇıkrıklı mezrasında hayvan otlatan Servet Boğgan (12)ve Ayhan Bilmez (13) adlı çocuklar, arazide bulduklarımermilerin patlaması sonucu yaralandı.

Muş’un Kızılağaç beldesi yakınlarında bir havan topumermisinin patlaması sonucunda Ercan Gündüz (13),Güler Gündüz (20), Gürkan Gündüz (27) ve çocuklarınbabası Ömer Gündüz yaralandı. Ercan Gündüz’ün havantopu mermisini 6 Nisan günü Kızılağaç JandarmaKarakolu’ndan yapılan atışlardan sonra bularak evinegötürdüğü öğrenildi.

20 Nisan günü Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Aşağı Kayalarköyü yakınlarında mayına basan Ercan Torun (12) adlıçocuk yaralandı.

21 Mayıs günü İstanbul İkitelli’de dedesinin evinintavan arasında bulduğu uçaksavar mermisinikurcalayan İsmail Çağlar (11) adlı çocuk yaralandı.Çağlar’ın parmaklarının koptuğu öğrenildi.

3 Haziran günü Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlıİslamköy’de yolda buldukları bombaya ateş eden BakiFidan ve Necmettin Önen adlı korucular, bombanınpatlaması sonucunda ağır yaralandılar.

18 Temmuz günü Hakkari’ye bağlı Derinkaya beldesiyakınlarında mayın patlaması sonucunda NusretTuncer, Salih Gültekin, Fahri Kaya ve İsmail İnci adlıçobanlar yaralandı.

21 Eylül günü İstanbul İkitelli’de çöplükte bulduklarıfünyeyi kurcalayan Erkan Acar, Serkan Acar, İlker Aşçı,Recep Aşçı, Tayyar Dündar, Sefa Yavuz ve Musa Şahinadlı çocuklar hafif yaralandı.

10 Ekim günü Siirt’in Pervari ilçesi yakınlarındakiÇemikari yaylasında mayına basan Ahmet Baykara (10)adlı çocuk yaralandı.

15 Ekim günü Van’ın Başkale ilçesine bağlı Koçdağı(Xelkava) köyünde buldukları el bombasını kurcalayanNadir Demir (11) adlı çocuk ağır yaralandı. NadirDemir’in babası Kadir Demir, olaydan sonra VanAraştırma Hastanesi’ne kaldırılan oğlunun tedavisininparasızlık yüzünden tamamlanamadığını bildirdi. KadirDemir, “Hastaneye ilk gittiğimizde yeşil kartımızolmadığı için bana boş senet imzalattılar. Tedavisüresinde boş senede karşılık 350 milyon lira ödememiistediler. Parayı ödedim. Sonra, ikinci bir senetimzalatmak istediler, ancak ‘param yok, imzalamam’deyince, hastane görevlileri de bana ‘O zaman oğlunugötüreceksin’ dediler. Bir süre görevlilerle tartıştım,sonra oğlumu çıkardım. Senet dışında hastaneye 275milyon lira daha ödedim” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 71

Page 78: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

30 Kasım günü Şırnak’a bağlı Uludere ilçesi Tekevlerköyü yakınlarında mayına basan Şahin Sak (15) adlıçocuk yaralandı.

6 Aralık günü Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağlı Ataçınar

köyü yakınlarında mayına basan Hatun Yeşiltepe (32)

yaralandı. Hayvanlarını toplamak için jandarma

karakolunun çevresindeki mayınlı alana giren Hatun

Yeşiltepe’nin sol ayağının koptuğu bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

72 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

5 -YASADIŞI ÖRGÜT SALDIRILARI

5 Ocak günü Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki MerkezKarakolu’na ateş açıldı. Olayda, Ahmet Kılıç adlı polisyaralandı.

Recai Zaim, İbrahim Akgün, Ahmet Akbulut veMehmet Külah’ın Kaçırılması: 12 Mayıs günüGiresun’un Yağlıdere ilçesi yakınlarında DSP Espiye İlçeBaşkanı Recai Zaim, Soğukpınar beldesi BelediyeBaşkanı İbrahim Akgün, Espiye Orman İşletme MüdürüAhmet Akbulut ve sürücü Mehmet Külah, silahlı kişilertarafından kaçırıldı. İbrahim Akgün kısa bir süre sonra,diğer üç kişi de gece yarısı serbest bırakıldı. EylemiTİKKO militanlarının düzenlediği öğrenildi.

İbrahim Akgün, “Akpınar mevkiinde aracımızın önünüsilahlı bir grup kesti. Bizi araçtan indirdiler. Eylemlerininpropaganda amaçlı olduğunu söylediler. Beni köyeyakın bir yerde bıraktılar. Daha sonra köy meydanındahalkı toplayıp propaganda yaptılar. Ondan sonrayanlarındaki kişilerle birlikte köyden kaçtılar” dedi.

Olaydan sonra güvenlik görevlileri Giresun, Ordu, Sıvas,Tokat, Erzincan ve Tunceli bölgelerinde operasyonbaşlattı. Sıvas-Tokat arasındaki bölgede 12 Mayısgecesi TİKKO militanları ile güvenlik görevlileri arasındaçıkan çatışmada TİKKO militanı Cafer Özdemiröldürüldü.

Giresun Valisi Ali Haydar Öner, 16 Mayıs gecesiYağlıdere ilçesi yakınlarındaki Çıkrıkkapı yaylasındaarama çalışmaları yapan jandarma timlerininbirbirlerine ateş açması sonucunda Astsubay ErkanDedeoğlu ve er Hüseyin Demircan’ın öldüğünü, MuratSucu ve Ferdi Ovalı adlı erlerin de yaralandığını bildirdi.

29 Mayıs günü ise Giresun’un Dereli ilçesi Bektaşyaylasında TİKKO militanları ile özel tim görevlileriarasında çıkan çatışmada Murat Akkaya adlı özel timgörevlisi yaralandı.

Daha sonra Tunceli’nin Çemişkezek ilçesi yakınlarındakiAliboğazı bölgesine kaydırılan operasyon nedeniyleTunceli Valiliği tarafından yapılan açıklamadaÇemişkezek’ten başlayarak Erzincan’ın Kemaliye veTunceli’nin Ovacık ilçesine kadar uzanan alana,Olağanüstü Hal Bölge Yasası’nın 9 ve 11. maddeleriuyarınca sivillerin girmesinin yasaklandığını açıklandı.

Tokat’a bağlı Sırçalı köyünde Muharrem Hız adlı kişi,silahlı bir grup tarafından kaçırıldı. Hız’ın cesedi 12Haziran günü köy yakınlarında bulundu. Resmiaçıklamada Muharrem Hız’ın “TİKKO militanlarıtarafından öldürüldüğü” iddia edildi.

Hacı Mehmet Canbolat

8 Kasım gecesi İstanbul Maltepe’de Hacı MehmetCanbolat (18) adlı genç, 10-15 kişilik bir grup tarafındandövülerek öldürüldü. Edinilen bilgiye göre, Canbolat’ınbindiği servis aracı saat 23.00 sıralarında Gülensumahallesinde bir grup tarafından durduruldu.Gruptakiler tarafından ağır bir biçimde dövülenCanbolat, olay yerinde öldü. Hacı Mehmet Canbolat’ınbirkaç gün önce ölüm orucu nedeniyle düzenlenen bireyleme katılanlarla tartıştığı ve eylemcilere küfrettiğiöğrenildi. Olaydan sonra “TİKKO üyesi oldukları veCanbolat’ı öldürdükleri” iddia edilen Cemal Uluç, BaysalDemirhan, Hüseyin Uzundağ, Gökhan Aydın, SerkanAykol ve Medine Şahin gözaltına alındı. Bu kişilerdenCemal Uluç, Baysal Demirhan, Hüseyin Uzundağ veGökhan Aydın 14 Kasım günü İstanbul DGM tarafındantutuklandı.

Canbolat’ın öldürülmesi nedeniyle İHD İstanbul Şubesitarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Mehmet Canbolat adlı gencin maskeli kişilerceotobüsten indirildikten sonra dövülerek öldürülmesi,toplumsal şiddetin vardığı boyutu gözler önünesergilemektedir. Gazetelere yansıyan gerekçe isetüyler ürperticidir. Yaşam hakkına yönelik saldırınınkaynağı kim olursa olsun karşı çıkılmalı veeleştirilmelidir. Hak ve özgürlükler mücadelesi verdiğiiddia eden kesimlerin bu tür linç eylemine girişmesinianlamak mümkün değildir. Şiddet, şiddeti doğuruyor.Bu tür eylemler, gücünü şiddetten alan sistemin,şiddeti tüm toplumsal katmanlara yaydığının birgöstergesidir. Haklar ve özgürlükler mücadelesi verenkesimlerin yaşam hakkına saygı daha fazla göstermesigerekir. Bizler insan hakları savunucuları olarak;kaynağı kim ve neresi olursa olsun şiddete karşıolduğumuzu, yaşam hakkını ortadan kaldıran eylemlerikınamaya devam edeceğimizi bir kez dahavurguluyoruz.”

Radikal İslamcı Örgütler

Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner, 2001 yılınıdeğerlendirmek amacıyla 28 Ocak günü düzenlediğibasın toplantısında, 2001 yılında Hizbullah’a yönelik625 operasyonda gözaltına alınan 1462 kişiden 570’inintutuklandığını söyledi.

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından Haziran ayıbaşında yapılan açıklamada da, Ocak-Mayıs aylarıarasındaki dönemde Hizbullah’a karşı düzenlenen

Page 79: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

operasyonlarda 311 kişinin gözaltına alındığı, bukişilerden 109’unun DGM’ler tarafından tutuklandığıbildirildi.

Almanya’da cezaevinde bulunan Anadolu Federe İslamDevleti adlı örgütün lideri Metin Kaplan’ın Türkiye’yeiadesi Haziran ayında gündeme geldi. Ancak Kaplan,Türkiye’de ölüm cezasının varlığı nedeniyle Almanyatarafından iade edilmedi.

İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, 10 Haziran günüAlmanya İçişleri Bakanı Otto Schily’ye gönderdiğimektupta Metin Kaplan’ın iadesinin Türkiye açısındanönemine dikkat çekti. Yücelen mektubunda, “iadeleriniveya sınır dışı edilmesini istedikleri tüm terörsuçlularıyla zanlıları arasında ayrım yapılmadantümünün Türkiye’ye iadesinin kamuoyu açısındanönemli olduğuna” dikkat çekti.

Gaffar Okkan Suikastı18

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a 24 Ocak2001 tarihinde düzenlenen suikastten sonra 2002 yılıiçinde, saldırıya katıldıkları iddia edilen bazı kişilergözaltına alındı, 7 kişi hakkında ömür boyu hapiscezası istemi ile açılan davalar da sürdü.

6 Nisan günü İstanbul Bağcılar’da bir eve düzenlenenbaskında “Hizbullah üyesi oldukları” ileri sürülen 3 kişigözaltına alındı. Kısa süreli çatışmanın yaşandığıbaskında gözaltına alınanlardan birinin adının BurhanKılıç olduğu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü GaffarOkkan’a düzenlenen saldırıya katıldığı ileri sürüldü.

Erzurum Emniyet Müdürü Özdemir Gürsu Haziranayında yaptığı açıklamada, “Hizbullah üyesi oldukları”iddiasıyla Fuat Kaya, Ramazan Güngör, AbdurrahimÖzalp, Özgür Bozkurt, Süleyman Adıyaman, MustafaTekiner, Erkan Elkoç, Fedai Kılıç, Oktay Bozkurt, CüneytGümüş, Hacı Sökmen ve Fevzi Altınkaynak adlı kişileringözaltına alındığını, gözaltına alınanlardan birinin 22Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürü GaffarOkkan’a düzenlenen saldırıya katıldığını söyledi. Gürsu,saldırıya kimin katıldığı konusunda bilgi vermedi.

6 Ekim günü Diyarbakır’ın Kayapınar beldesinde bireve düzenlenen baskında silahlı çatışma çıktı. Kısasüren çatışmanın ardından “Hizbullah üyesi olduğu”iddia edilen Abdülkadir Aktaş gözaltına alındı.Diyarbakır Emniyet Müdürü Atilla Çınar, 9 Ekim günüdüzenlediği basın toplantısında, Aktaş’ın, Diyarbakıreski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastının yanısıra,Kemal Türk, Namık Değer ve Şeyhmus Aziz’inöldürülmesi, Mehmet Günaydın, Mehmet Demir ve 2polisin yaralanması eylemlerine de katıldığını belirtti.

12 Ekim günü tutuklanan Aktaş, aynı gün 430 sayılıKHK uyarınca cezaevinden çıkarılarak sorguyagötürüldü. İHD Diyarbakır Şubesi, Abdülkadir Aktaş için21 Ekim günü Uluslararası Af Örgütü’ne acil eylemçağrısında bulundu.

Saldırıya katıldığı iddia edilen Bedran Selamboğa ile

Veysi Şanlı, Mahmut Tetik ve Ömer Akgül hakkındaaçılan davaya yıl içinde devam edildi. 14 Kasım günüDiyarbakır DGM’de yapılan duruşmada Mahmut Tetikve Ömer Akgül tahliye edildi. İddianamede, 13 kişiyiöldürdüğü, 9 kişiyi de yaraladığı iddia edilenSelamboğa’nın ömür boyu, Veysi Şanlı, Mahmut Tetikve Ömer Akgül’ün de 15’er yıl hapis cezasına mahkumedilmesi isteniyor.

Saldırıya katıldıkları öne sürülen Servet Yoldaş, ŞenerDünük, Suat Çetin ve Veysi Şanlı adlı kişiler hakkındaaçılan dava da yıl içinde sonuçlanmadı. ServetYoldaş’ın 17 kişinin öldürülmesi, 11 kişinin deyaralanması eylemine katıldığı ileri sürüleniddianamede, üç sanığın da TCY’nin 146. maddesiuyarınca cezalandırılması isteniyor.

Şahin Çeribaşı ve Mehmet Fidancı hakkında açılan ikiayrı dava da yıl içinde sürdü. Fidancı’nın 14 kişiyiöldürdüğü ileri sürülüyor.

Fidancı, 12 Şubat günü yapılan duruşmada, psikolojikrahatsızlıkları olduğunu belirtti. Gaffar Okkan suikastınakatılmadığını öne süren Fidancı, gözaltında işkencegördüğünü söyledi.

Gözaltına Alınanlar, Tutuklananlar

Batman’da 22 Ocak günü düzenlenen Hizbullahoperasyonu çerçevesinde iki eve baskın yapıldı.Evlerden birinde çıkan çatışmada adı öğrenilemeyenbir polis yaralandı. Operasyonda “Hizbullah üyesioldukları” ileri sürülen 10 kişi gözaltına alındı. Baskındagözaltına alınan 10 kişiden İbrahim Gülceğiz veMustafa Bozkurt’un Diyarbakır eski Emniyet MüdürüGaffar Okkan’a düzenlenen suikaste katıldıkları ilerisürüldü. Polislerin önce “yanlışlıkla” operasyondüzenlenen eve değil, üst katındaki eve ateş açtıklarıbildirildi. Evde meydana gelen hasarın Batman EmniyetMüdürlüğü tarafından ödeneceği açıklandı.

“Hizbullah örgütünün yöneticilerinden olduğu” iddiaedilen Mehmet Salih Kölge, Nisan ayı ortalarındaDiyarbakır’da gözaltına alındı.

Kölge’nin yer göstermesi üzerine Gaziantep Emekmahallesi Ali Ünver caddesi 6. sokaktaki bir evde 17Nisan günü yapılan araştırmada “Hizbullah militanlarıtarafından öldürüldüğü” ileri sürülen 3 kişinin cesedibulundu. Öldürülenlerin “daha önce Hizbullah içindefaaliyet gösteren” Hamza Karaarslan, Mehmet Ali

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 73

18 Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis, 24 Ocak 2001

tarihinde düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldü. Gaffar Okkan Emniyet

Müdürlüğü binasından ayrıldıktan sonra, binaya 500 metre kadar

uzaklıktaki Şehitlik kavşağında saldırı gerçekleşti. Saldırganlar, Okkan’ın

makam aracı, motosikletli eskortlar ve bir koruma aracından oluşan

konvoya önce el bombaları attılar, daha sonra da ateş açtılar. Saldırıda,

Gaffar Okkan’la birlikte Atilla Durmuş (eski Sağlık Bakanı Osman

Durmuş’un yakın akrabası), Mehmet Kamalı, Sabri Kün, Mehmet

Sepetçi ve Selahattin Baysoy öldü. Nuri Bozkurt, Mustafa Dinçer, Veli

Göktepe ve Fatih Gökçek adlı polisler de yaralandı.

Page 80: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Karaarslan ve Mehmet Salih Karaarslan olduğubelirlendi. Mehmet Salih Karaarslan’ın eşi ÖzgürElmas’ın cesedi ise Gaziantep ve Kahramanmaraş’ınPazarcık ilçesi Narlı beldesine bağlı Çöçelli köyüyakınlarında yürütülen çalışmalara karşın bulunamadı.Özgür Elmas’ın o dönemde 4 yaşında olduğu belirlenenoğlu Gökhan Elmas’ın nerede olduğu da saptanamadı.Aynı evde daha önce yapılan aramalarda da silahbulunmuştu.

Resmi açıklamada, daha önce pavyonda çalışan veMehmet Salih Karaarslan’la evlenen Özgür Elmas’ın1998 yılında Cemal Tutar (Diyarbakır DGM’deyargılanıyor), Hamza Kararaslan ve Mehmet AliKaraarslan tarafından öldürüldüğü ileri sürüldü.Açıklamada, bunun ardından Mehmet SalihKaraarslan’ın öldürüldüğü, Hamza Kararaslan veMehmet Ali Karaarslan’ın ise “tanık bırakmamak için”öldürüldüğü iddia edildi.

“Çok sayıda kişiyi öldürdüğü, 46 kişinin öldürülmesi içinemir verdiği” öne sürülen Mehmet Salih Kölge, 22Nisan günü Diyarbakır DGM tarafından tutuklandı.Kölge’nin DGM Savcılığı’nda verdiği ifadede, GüneydoğuAnadolu Bölgesi’nde 1992-1993 yılları arasında işlenen13 faili meçhul cinayeti üstlendiği ileri sürüldü.

Mehmet Salih Kölge’nin tutuklandıktan sonra 430 sayılıKanun Hükmünde Kararname uyarınca yenidensorguya alındığı öğrenildi. Kölge’nin, Diyarbakır DGMSavcılığı’ndan aldıkları izinle 25 Nisan günü DiyarbakırEmniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne gidenannesi Peyruze Kölge ve babası Osman Kölge ilegörüştürülmediği bildirildi. Osman Kölge, “Görevliler 26Nisan günü gelmemizi ve yanımızda elbise getirmemiziistediler. Bunun üzerine 26 Nisan günü elbiselerlebirlikte yeniden gittim. Bu kez oğlumun Batman’agötürüldüğü söylendi. İzin belgesi almak için DGMSavcılığı’na gittiğimde ancak on gün sonragörüşebileceğim söylendi. Bu arada dilekçelerimelimden alındı ve bana herhangi bir belge verilmedi”dedi.

Daha sonra Diyarbakır DGM Savcılığı tarafından açılandavada, Mehmet Salih Kölge’nin 2 kişiyi öldürdüğü, 81’iöldürme 127 eylem emri verdiği ileri sürüldü veTCY’nin 146. maddesi uyarınca ömür boyu hapiscezasına mahkum edilmesi istendi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü tarafından 5 Ekim günüyapılan açıklamada, “Hizbullah’ın İlim kanadına üyeoldukları” iddia edilen 5 kişinin gözaltına alındığıbildirdi.

Açıklamada, gözaltına alınanların 3 Eylül 1994 tarihindeDiyarbakır’da Metin Balaban’ın öldürülmesi, 29 Mart1993 tarihinde Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısıAbdülkadir Altan’ın, 8 Eylül 1993 tarihinde MehmetTarduş’un, 13 Ekim 1993 tarihinde Özgür Gündemgazetesi dağıtımcısı Aziz Karadeniz’in, 17 Eylül 1993

tarihinde Cavit Olcay ve Kahraman Balin’nin, 9 Ekim1993 tarihinde Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısıRecep Demirtaş’ın yaralanması eylemlerine katıldıklarıiddia edildi.

Açıklamada, son 6 ay içinde 170 Hizbullah üyesiningözaltına alındığı bunlardan 45’inin tutuklandığıbelirtildi.

“Radikal İslamcı Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi oldukları”iddiasıyla Ankara’da gözaltına alınan Sezai Deniz,Erdoğan Güven, Muharrem Karakaş, Kanal 7televizyonu kameramanı Ali Esteklik ve Metin Alnıaçıkadlı kişiler 31 Ekim günü Ankara DGM tarafındantutuklandı. 3 kişi ise serbest bırakıldı.

6 Ekim günü İstanbul’daki evinde meydana gelenpatlamada yaralanan Abdullah Ekim, tedavi için gittiğihastanede gözaltına alındı. Ekim’in Çapa Tıp FakültesiHastanesi’nde yaradaki barut izlerini farkedendoktorların polise durumu bildirmesi üzerine gözaltınaalındığı öğrenildi. Ekim, “İBDA-C üyesi olduğu ve TürkHava Kurumu’na, Ermeni Kilisesi’ne, Aya Yani TürkOrtodoks Kilisesi’ne, Bağımsız Ortodoks Patrikhanesi’neve Surp Kirkor Musonoviç Ermeni Kilisesi’ne bombakoyduğu” iddiasıyla 9 Kasım günü İstanbul DGMtarafından tutuklandı.

19 Kasım günü Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde “Hizbullahmilitanlarına ait olduğu” iddia edilen bir evedüzenlenen baskında çatışma çıktı. Çatışmadan sonrabir kişinin gözaltına alındığı, bir kişinin ise kaçtığı önesürüldü.

Davalar

“Hizbullah üyesi oldukları” ileri sürülen 14 kişihakkında açılan dava, 26 Mart günü Adana DGM’desonuçlandı. DGM, Ramazan Yavuz Atmaca, DavutTaştekin, Nezir Şen, Mehmet Tosun, Mustafa Kara,Mehmet Altınbaş ve Mecit Horoz adlı sanıkları “yasadışıörgüt üyesi oldukları” gerekçesiyle 12 yıl 6’şar ay hapiscezasına mahkum etti. Tutuklu sanık Seydi Ataç,tutuksuz sanıklar Kasım Aslancan, Mehmet Sezer,Mustafa Sezer, Müslüm Taş, Mustafa Gül ve ŞahinEvsen ise “örgüte yardım ettikleri” iddiasıyla 3 yıl 9’aray hapis cezasına mahkum edildi. Bu sanıkların cezası,Şartla Salıverme Yasası uyarınca ertelendi.

“Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi oldukları” iddiasıyla AdanaDGM’de yargılanan Mustafa Güler (tutuklu), MesutYıldız, Celil Cevher, Ömer Akkoyun, Halil Sezen veMehmet Ali Çelebi 4 Mart günü yapılan duruşmadaberaat etti.

“Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi oldukları” iddia edilen 22kişi hakkında açılan dava 13 Mart günü sonuçlandı.Ankara DGM, Remzi Özer’i 4 yıl 2 ay hapis ve 4 milyar745 milyon lira para cezasına mahkum etti. 21 sanığaise 2 yıl 6 ayla 6 ay arasında değişen hapis cezalarıverildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

74 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 81: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

”Hizbullah üyesi oldukları ve Diyarbakır’ın Bağlarsemtindeki bir eve 11 Ekim 2000 tarihinde yapılanbaskında Adem Bayrakçı adlı polisi öldürdükleri”iddiasıyla Leyla Gülsever, Remziye Solmaz ve CumaGüzel hakkında açılan dava, 9 Nisan günü DiyarbakırDGM’de sonuçlandı. Cuma Güzel’i TCY’nin 146/1maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum eden DGM,daha sonra cezayı ömür boyu hapis cezasına çevirdi.DGM, Leyla Gülsever’i TCY’nin 168/2 maddesi uyarınca12 yıl 6 ay, Remziye Solmaz’ı ise TCY’nin 146/3.maddesi uyarınca 6 yıl 5 ay hapis cezasına mahkumetti.

“Hizbullah üyesi olduğu ve bir polis memurununyaralanması olayına karıştığı” iddia edilen Edip Balıkhakkında açılan dava da 31 Ekim günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM, Balık’ı TCY’nin “Anayasal düzeni silahzoruyla yıkmak amacıyla çete kurmak” suçuna ilişkin146/1. maddesi uyarınca ömür boyu hapis cezasınamahkum etti.

“Radikal İslamcı İBDA-C örgütü üyesi oldukları ve bazıbombalama eylemlerine katıldıkları” iddia edilen 3 kişihakkında açılan dava, 8 Kasım günü sonuçlandı.İstanbul DGM, Fahri Önder’i ömür boyu, Ümit Altun’u29 yıl, Sebahattin Koçak’ı da 23 yıl 6 ay hapis cezasınamahkum etti.

“Hizbullah üyesi oldukları” iddia edilen 20 kişi hakkındaaçılan dava 12 Kasım günü Diyarbakır DGM’desonuçlandı. DGM, Muhteşem Kaya, A.Selam Kaymaz,Resul Artağan, Mirzeyda Uyan, Mehmet Üçenap veZekeriya Binen adlı sanıkları TCY’nin 168/2. maddesiuyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. 14sanığa “yasadışı örgüte yardım” suçundan verilen 3 yıl9’ar ay hapis cezası ise “suçun 23 Nisan 1999tarihinden önce işlenmesi” nedeniyle Şartla SalıvermeYasası uyarınca ertelendi.

9 Temmuz 2001 tarihinde Diyarbakır’da düzenlenen birev baskınında “Hizbullah üyesi olduğu” iddia edilenAbdülhakim Tan adlı kişinin polisler tarafındanöldürülmesinden sonra gözaltına alınan dokuz kişihakkında açılan dava, 19 Kasım günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM, Veysi Alabalık, Göksel Güneş veMahmut Akgül’ü “yasadışı örgüt üyesi oldukları”gerekçesiyle 12 yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkumetti. Mahmut Erdoğan, Mehmet Erdoğan, Şerif Fırat,Muhyettin Çınar, Hacı Çınar ve Remziye Güneş iseberaat etti.

“Hizbullah üyesi oldukları” iddiasıyla Ankara DGM’deyargılanan Mehmet Emin Alpsoy, Mustafa Gürlüer veŞeyhmus Alpsoy TCY’nin 146. maddesi uyarınca ölümcezasına mahkum edildi. 19 Nisan günü sonuçlanandavada, Aysel Aldanmaz, Ayşe Sudan, Veli İnce, HalitKarslı, Ahmet Akbulut ve Hüseyin Tamer hakkındaberaat kararı veren DGM, Abdulsamet Yıldız, SadullahArpa ve Abdurrahman Alpsoy’u “yasadışı örgüt üyesioldukları” gerekçesiyle TCY’nin 168/2 ve TMY’nin 5.maddesi uyarınca 15’er yıl hapis cezasına mahkum

etti. Davada, 15 sanık da “yaşadışı örgüte yardım”iddiasıyla TCY’nin 169 ve TMY’nin 5. maddesi uyarınca4 yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkum edildi. MahmutKaya ve İsmail Kaya adlı sanıklar da “suç tarihinde 18yaşından küçük oldukları” gerekçesiyle aynı maddeleruyarınca 3’er yıl hapis cezasına mahkum edildi.

“Hizbullah üyesi oldukları ve aralarında DEP MilletvekiliMehmet Sincar’ın da bulunduğu 28 kişininöldürülmesine katıldıkları” iddia edilen Rıfat Demir,Ahmet Durmaz, Ahmet Şahin ve Mehmet Garip Özerhakkında açılan dava 12 Mart günü başladı. DiyarbakırDGM’de yapılan duruşmada ifade veren Demir,suçlamaları reddetti. Demir, ifadeleri işkence nedeniyleimzaladığını söyledi. İddianamede, sanıklar hakkındaTCY’nin 146/1. maddesi uyarınca ölüm cezası isteniyor.İddianamede, sanıklarla birlikte ele geçirilen silahlarınHizbullah itirafçısı Şaban Elaltunteri ve MehmetElaltunteri (25 Ağustos 2001) ile polis memurlarıMustafa Biricik, Mustafa Koçak ve Köksal Bulut’un (14Ekim 2001) öldürülmesinde kullanıldığı ileri sürülüyor.

Siyasi Cinayet Davaları

Kemal Türkler: Ünal Osmanağaoğlu hakkında 22Temmuz 1980 tarihinde İstanbul Merter’de DİSK GenelBaşkanı Kemal Türkler’i öldürdüğü iddiasıyla açılandava yıl içinde sürdü. İstanbul 2. Ağır CezaMahkemesi’nde görülen davada Osmanağaoğlu’nunavukatları “Türkler’in öldürülmesi emrini verdiklerigerekçesiyle yargılanan Alparslan Türkeş, Berkerİnanoğlu ve DYP Milletvekili Celal Adan’ın beraatettiğini”, Osmanağaoğlu’nun da Adan’la ilişkisinedeniyle davaya dahil edildiği iddiasını sürekligündeme getirdiler. Avukatların bu nedenle Adan’ıntanık olarak dinlenmesi istemi mahkeme tarafındanreddedildi. Duruşmalar, Eylül ayına kadar Ankara 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenen MHP ana davasıdosyasının beklenmesi için ertelendi. 50 klasör tutanMHP ana davası dosyasının mahkemeye ulaşmasındansonra da duruşmalar, dosyanın Cumhuriyet Savcısı veavukatlar tarafından incelenmesi için 2003 yılınaertelendi.

Bahçelievler Katliamı: Ankara’nın Bahçelievlersemtinde 8 Ekim 1978 tarihinde TİP üyesi 7 gencinişkenceyle öldürüldüğü saldırıya katıldığı için arananMahmut Korkmaz, Şubat ayında Erzincan’ın Refahiyeilçesinde yakalandı.

Mahmut Korkmaz’ın Kurban Bayramı nedeniyle geldiğimemleketi Erzurum’dan 25 Şubat günü Ankara’ya yolaçıktığı ve Refahiye ilçesi yakınlarındaki AkarsuJandarma Karakolu önünde yol kontrolü içindurdurulduğu sırada yakalandığı öğrenildi. Yakalandığısırada Korkmaz’ın yanında eşi, çocuğu ve annesininbulunduğu bildirildi. Korkmaz’ın yakalandığına ilişkinbilgi, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 26 Şubat günüulaştı. Refahiye Adliyesi’ne sevk edilen Korkmaz,hakkındaki gıyabi tutuklama kararı vicahiye çevrilerekErzincan Cezaevi’ne konuldu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 75

Page 82: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Korkmaz’ın 2000 yılında af tartışmaları sırasında MHPyöneticileriyle ilişkiye geçerek teslim olmak içingüvence istediği, ancak MHP’nin Şartla SalıvermeYasası’nda istediği düzenlemeleri yapamaması üzerineteslim olmaktan vazgeçtiği iddia edilmişti.

1986 yılında yakalanan Korkmaz, 15 yıl hapis cezasınamahkum edilmişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nuncezayı az bularak kararı bozması üzerine Mahkeme,her bir ölüm için 15’er yıl olmak üzere 105 yıl ağırhapis cezasına hükmetmişti. Yargıtay bu cezayı dabozmuştu. Korkmaz, yargılama sürerken 1991 yılındaŞartla Salıverme Yasası uyarınca tahliye edildi veortadan kayboldu. Son olarak Ankara 3. Ağır CezaMahkemesi’nde 1999 yılında sonuçlanan davadaKorkmaz’ın dosyası ayrılmıştı. Korkmaz ve katliamınserbest olan tek sanığı Kadri Kürşat Poyraz hakkındaölüm cezası (yıl içinde ölüm cezasının kaldırılmasındansonra ömür boyu hapis cezası) istemiyle açılan davaAnkara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.

Bahçelievler katliamı davasının müdahil avukatı ErşenSansal, katliamın Mahmut Korkmaz’ın sahibi olduğuevde planlandığını söyledi. Mahmut Korkmaz’ın 1986yılında yakalandığını anımsatan Sansal, şunları anlattı:

“Mahmut Korkmaz, Ankara 3. Ağır CezaMahkemesi’nde yargılaması sürerken, iki kez dilekçevererek ‘Pişmanlık Yasası’ndan faydalanmak istedi.Ancak mahkeme, Korkmaz’ın bu taleplerini ‘samimi’bulmayarak reddetti. Yargılama sonunda mahkeme,Mahmut Korkmaz’ı 15 yıl hapis cezasına mahkum etti.Bu arada 1991 yılında TMY’de yapılan değişiklikuyarınca Mahmut Korkmaz tahliye edildi. Yargıtay,hapis cezasını sanık aleyhine bozunca da, MahmutKorkmaz hemen ortadan kayboldu.” Avukat Sansal,Mahmut Korkmaz’ın bugüne kadar kim ya da kimlercekorunduğunun ortaya çıkarılması gerektiğini belirtti.

Firari sanık Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz’ınyargılanmasına 7 Mart günü Ankara 3. Ağır CezaMahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada ifade verenMahmut Korkmaz, arandığını bilmediğini söyledi.Tahliye edildiği 1991 yılından itibaren İstanbul’da aynıadreste oturduğunu belirten Korkmaz, bu süre içindeehliyet aldığını ve seçimlere katıldığını söyledi.

Dava 14 Mayıs günü sonuçlandı. Duruşmada, söz alanmüdahil avukatlardan Erşen Sansal, esas hakkındakiiddialarında, Korkmaz’ın 7 öğrencinin öldürülmesindeön planda ve aktif konumda yer aldığını belirterek,Bahçelievler katliamının asli faillerinden biri olduğunukaydetti. Sansal, TCY’nin “öldürme fiilini” düzenleyen450/4. maddesi uyarınca Korkmaz’ın her bir öldürmeolayı nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılmasını istedi.Mahmut Korkmaz’ın avukatları ise müvekkillerinincezaevinde kaldığı sürenin verilecek hapis cezasınıkarşıladığını öne sürerek, TMY ve Şartla SalıvermeYasası uyarınca, Korkmaz’ın tahliye edilmesigerektiğini ileri sürdüler.

Mahkeme, Korkmaz’ı TCY’nin 450/4 ve “suç ortaklığı”nailişkin 65/3. maddeleri uyarınca, öldürülen her bir kişiiçin 15 yıl olmak üzere toplam 105 yıl hapis cezasınamahkûm etti. Bu ceza, TCY’nin “cezaların üst sınırını”belirleyen 77. maddesi uyarınca toplam 36 yıl ağırhapis cezasına çevrildi. Gıyabi tutuklu Kadri KürşatPoyraz’ın dosyası ise ayrıldı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Korkmaz’a verilen cezayıKasım ayında onadı.

Kadri Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, ÜnalOsmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı ve Abdullah Çatlı’nınyargılandığı dava Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1Kasım 1999 tarihinde sonuçlanmıştı. Mahkeme, 1999yılında yakalanan Bünyamin Adanalı ve ÜnalOsmanağaoğlu’nu 7’şer kez ölüm cezasına mahkumetmişti. Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlıhakkındaki dava düşmüş, Poyraz ve Korkmaz’ındosyası ise yakalanamadıkları için ayrılmıştı. Yargıtay9. Ceza Dairesi, 14 Temmuz 2000 tarihinde BünyaminAdanalı ve Ünal Osmanağaoğlu’nun cezasını bozmuş,Mahkeme ise 15 Şubat 2001 tarihinde sanıklarıyeniden aynı cezaya mahkum etmişti. Yargıtay’ınbozmasına karşın ilk kararda direnildiği için dava,Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda ele alınmıştı. GenelKurul 2001 yılı Haziran ayında Adanalı veOsmanağaoğlu’nun ölüm cezası kararını onamıştı.

Bedrettin Cömert’in Öldürülmesi: 1978 yılındaAnkara’da Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Bedrettin Cömert’i öldüren Rıfat Yıldırım, Türkiye’yeiade edildi. Almanya’da yakalanan Yıldırım, AB’yeuyum yasaları çerçevesinde ölüm cezasınınkaldırılmasından sonra Türkiye’ye iade edilen ilk siyasisuçlu oldu. 2 Aralık günü İstanbul’a getirilen RıfatYıldırım uçakla Ankara’ya gönderildi. “Suç işlemekamacıyla çete kurmak ve adam öldürmek” suçlarındanaranan Cesur Özbay da Türkiye’ye iade edildi.

12 Eylül öncesi eylemler, Susurluk çetesi veuyuşturucu kaçakçılığı konularında sorgulanan RıfatYıldırım, 3 Aralık günü tutuklandı.

Umut Operasyonu: Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı,Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy’un öldürülmesininde aralarında bulunduğu 22 olayın failleri olduklarıgerekçesiyle 24 kişi hakkında açılan dava, 7 Ocak günüAnkara DGM’de sonuçlandı.

Duruşmada söz alan Ferhan Özmen, Necdet Yüksel veRüştü Aytufan’ın avukatı İbrahim Ceylan,müvekkillerinin ifadelerinin işkence altında alındığınıbelirterek, soruşturmanın genişletilmesini istedi. DGMbu isteği reddetti. Sanıkların son sözlerininsorulmasının ardından duruşmaya kararın açıklanmasıiçin ara verildi.

Aradan sonra kararı açıklayan DGM Başkanı, FerhanÖzmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan’ın, “mevcutanayasal düzeni silah zoruyla yıkıp, yerine dinkurallarına dayalı devlet kurmak için oluşturulan silahlı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

76 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 83: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

çeteye üye oldukları ve anayasal düzeni değiştirmeyecebren teşebbüs ettikleri” gerekçesiyle TCY’nin 146/1.maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edildiğinibildirdi. DGM, “sanıkların eylemlerinin yoğunluğu,birden fazla öldürme ve yaralama eylemine katıldıkları,kamu özgürlüğünü etkiledikleri ve ceza adaletininsağlanması” gerekçeleriyle indirim yoluna gitmedi.

DGM, Hasan Kılıç’a, TCY’nin 168/1 ve TMY’nin 5maddesi uyarınca 18 yıl 9 ay, Yusuf Karakuş’a, TCY’nin168/2 ve TMY’nin 5. maddeleri uyarınca 15 yıl hapiscezası verdi. Kararla, daha önce Çorum Ağır CezaMahkemesi tarafından 30 yıl hapis cezasına mahkumedilen Karakuş hakkındaki şartla tahliye kararınınkaldırılması da gündeme geldi. Davada Mehmet AliTekin, Abdülhamit Çelik, Muzaffer Dağdeviren, FatihAydın, Mehmet Şahin, Talip Özçelik, Hakkı Selçuk Şanlı,Mehmet Kassap, Mehmet Gürova, Adil Aydın ve MuratNazlı, TCY’nin 168/2 ve TMY’nin 5. maddeleri uyarınca12 yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkum edildi. Bunedenle tutuksuz sanık Murat Nazlı hakkında gıyabitutuklama kararı verildi.

Derviş Polat ve Yüksel Pekdemir’i, TCY’nin “yasadışıörgüt üyeliği” suçuna ilişkin 169. maddesi uyarınca 3yıl 9’ar ay hapis cezasına mahkum eden DGM, MusaKoca, İsmail Koçhan, Şeref Dursun ve Adnan Yükdağhakkında beraat kararı verdi. Abdullah Argun Çetin ise“Uğur Mumcu’nun öldürülmesi olayına katıldığı”suçlamasından beraat etti. DGM, Çetin hakkında “çeteüyeliği” suçundan açılan davada görevsizlik verdi.Dosya, ağır ceza mahkemesine gönderildi. Arif Tarıhakkındaki dava da, Şartla Tahliye Yasası uyarınca 5 yılsüreyle ertelendi.

DGM’nin gerekçeli kararı 29 Mart günü açıklandı.Sanıkların “İran’da eğitim gördüğü” ileri sürülengerekçeli kararda, olaylar ve “İran’dan talimatıverenler” ayrıntılarıyla anlatıldı. Gerekçeli kararda,Mumcu, Kışlalı, Aksoy ve Üçok’a yönelik suikastkararını kimin verdiği “ismen” belirtilmedi ancak“talimatların genel olarak İran tarafından verildiği”vurgulandı.

Gerekçeli kararda, delil ve sanıkların hukuki konumlarıdeğerlendirilirken, Sincan’da araziye terk edilmiş olarakbulunan silah ve patlayıcı maddelerin ambalajındakiparmak izinin Özmen’e ait olduğu belirtildi. Bombaimha uzmanı tarafından düzenlenen raporda, Özmen’inanlatımları, olayları gerçekleştirme şekli, bulgular vekullandığı terimlerin “çok ciddi bir bomba eğitimi”aldığının kanıtı olduğu kaydedildi. Kararda işaret edilenraporda, olaylarda kullanılan bombaları Özmen’inyapabilecek teknik kapasite ve altyapıya sahip olduğuanlatıldı. Adli tıp raporunda, Bahriye Üçok’un ölümüneneden olan bombalı paketin ambalaj kağıdındabulunan adrese ilişkin el yazılarının “bazı harfleryönünden sanığın el yazısına benzediği” belirtildi. İlkolarak 1987 yılında İran’a giden Özmen’in KudüsOrdusu yetkililerinden Ahmet Daudi ile tanıştığıanlatılan kararda, 1991 yılında da Necdet Yüksel vefirari sanık Oğuz Demir ile İran’a gittiği belirtildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi de davaya ilişkin kararını 13Kasım günü açıkladı. Daire, Necdet Yüksel ve RüştüAytufan’ın cezasını “ölüm cezası kaldırıldığı için ömürboyu hapis cezasına çevirerek” onadı. Yargıtay, DervişPolat, Yüksel Pekdemir, Mehmet Gürova, MehmetKassap, Adil Aydın, Talip Özçelik, Hakkı Selçuk Şanlı veMurat Nazlı’ya verilen hapis cezaları ile Abdullah ArgunÇetin hakkında “Mumcu’nun öldürülmesine katılmaksuçunu işlemediği” gerekçesiyle verilen beraat kararınıda onadı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “Muammer Aksoy’uöldürdüğü, Bahriye Üçok’a bombalı paket gönderdiği,Uğur Mumcu suikastına katıldığı ve Ahmet TanerKışlalı’nın aracına yerleştirilen bombayı hazırladığı”iddia edilen Ferhan Özmen hakkındaki ölüm cezasıkararını ise Üçok ve Aksoy suikastları yönündenbozdu. Özmen’in Kışlalı ve Mumcu cinayetlerinekatıldığını kabul eden Daire, bozma kararını “Aksoy’unöldürülmesinde kullanılan silahtan çıkan 3 kovanınaynı silaha ait olup olmadığının kuşkuya yerbırakılmayacak şekilde tespit edilmemesi, Üçok’abombalı paket gönderilmesi olayında kargo görevlisiGülay Calap’ın duruşmada dinlenmemesi ve Özmen’yeyüzleştirilmemesi” gerekçeleriyle aldı.

Daire, 15 yıl hapis cezasına mahkum olan YusufKarakuş, 12 yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkum olanMehmet Ali Tekin, Abdülhamit Çelik, MuzafferDağdeviren20, Fatih Aydın, Mehmet Şahin ile 18 yıl 9 ayhapis cezasına mahkum olan Hasan Kılıç hakkındakikararları ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu.Kararda bu sanıkların İran uyruklu AbbasGulamzade’nin kaçırılması eylemine katılıpkatılmadıklarının kesin biçimde belirlenmesi gerektiğibelirtildi.

Yargıtay, Adnan Yükdağ, Arif Tarı, İsmail Koçan, MusaKoca, Şeref Duran ve Abdullah Argun Çetin hakkındakigörevsizlik kararlarına yönelik temyiz istemini isereddetti. Arif Tarı hakkında verilen erteleme ileYükdağ, Tarı, Koçan, Koca, Duran ve Çetin hakkındakiberaat kararları ise temyiz edilmemişti.

Davanın müdahil avukatları, daha sonra kararındüzeltilmesi istemiyle Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı’na başvurdular. Dairenin “sadece suçtandoğrudan zarar görenlerin müdahil olabileceklerine”ilişkin hükmünün düzeltilmesini isteyen avukatlar,“Karar, müdahillerin örgüt hakkında kanıt getirme,iddia ve beyanda bulunma olanaklarını ortadankaldırmaktadır” görüşünü dile getirdiler.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 77

20 Dağdeviren, Susurluk davası sanığı Haluk Kırcı ve yeraltı dünyasının

ünlü adlarından Kürşat Yılmaz ile 13 kişi hakkında, “işadamı Cüneyt

Yaşar Kılıç’ı tutuklu bulundukları Eskişehir F Tipi Cezaevi’ne adamları

aracılığıyla çağırarak 5 milyon dolar para istedikleri” iddiasıyla açılan

dava 15 Kasım günü İstanbul DGM’de başladı. İddianamede, Kırcı,

Dağdeviren ve Yılmaz hakkında “Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak”,

diğer sanıklar hakkında da “Tehdit, silahlı gasp ve adam kaçırmak”

suçlarından hapis cezası isteniyor.

Page 84: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kararın düzeltilmemesi durumunda Ferhan Özmen’inyeniden yargılanmasına sadece Aksoy ve Üçokdavasının müdahil avukatlarının katılabileceğihatırlatılan başvuruda, özetle şöyle denildi:

“Sanıklar, bu suikastlara karar, iletişim, tetikçilik vesuikast araçlarını tedarik aşamasında katılmışlar vemüdahiller bu yüzden örgütün eylemleri gereği işlenensuçtan zarar görmüşlerdir. Dairenin kararından,‘Müdahiller, örgütün faaliyetlerinden zarargörmemişlerdir. Dolayısıyla örgüt hakkında iddiadabulunamazlar’ gibi sakıncalı sonuçlar çıkmaktadır. Buyaklaşım, hak arama özgürlüğünü temelinden sarsar.CMUK’un 365. maddesi müdahillik için suçtan doğrudanya da dolaylı zarar görmeyi yeterli kabul etmiştir.Uygulamada fiilin yanı sıra ona yardım ve yataklıkeden sanıklar aleyhine de müdahillik istemindebulunabilmektedir. Cumhuriyet savcılığı, mahkeme vedaire içtihat ve görüşlerinde bir uyuşmazlıkbulunmadığı halde, kimi sanıkların seçilerek, ‘Bunlareyleme doğrudan katılmamışlar, o halde onlarhakkında müdahillik kararı verilmesi yokhükmündedir’ gibi bir görüş sergilenmesi, eyleminarkasındaki örgütü göz ardı ettiği için mutlakagiderilmesi gerekli önemli bir çelişkidir. Aydınların,Özmen ve Necdet Yüksel’in bireysel eylemleriyleöldürülmedikleri, bir örgüt talimatı gereğincesuikastların yapıldığı kesinleşmiş olduğu halde, aksinedüşünce bizzat dairenin benimsediği gerekçeyi desakatlamaktadır.”

Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan’ın Öldürülmesi:30 Aralık 1994 tarihinde İstanbul Taksim’deki TheMarmara Oteli’nin girişindeki Opera Pastanesi’neyerleştirilen bombanın patlaması sonucu gazeteci-yazar Onat Kutlar ve arkeolog Yasemin Cebenoyan’ınölümü nedeniyle “PKK üyesi oldukları” iddia edilen 20kişi21 hakkında İstanbul DGM’de görülen dava yıliçinde sonuçlanmadı.

Daha önceki duruşmalarda esas hakkındaki görüşünüaçıklayan DGM Savcısı, sanıklardan Deniz Demir(itirafçı), Hicran Kaçmaz (itirafçı), Abdülcelil Kaçmaz veHasan Kızılkaya’nın ölüm, Abdülhaluk Yunus Şen,Hasan Ergun ve Abdürrezzak Aydın’ın 22 yıl 6 ay ile 15yıl arasında, 9 sanığın 7 yıl 6 ay ile 4 yıl 6 ay arasındahapis cezasına mahkum edilmesini, üç sanığın daberaat etmesini istemişti. Bombalı saldırı, radikalİslamcı İBDA/C örgütü tarafından üstlenildiği halde,DGM Savcılığı “PKK üyesi olduğu” ileri sürülen 20 kişihakkında dava açmıştı.

Mısır Çarşısı: 9 Temmuz 1998 tarihinde İstanbul’dakiMısır Çarşısı’na bomba yerleştirerek 7 kişinin ölümüne120 kişinin yaralanmasına neden oldukları iddia edilen15 kişinin yargılandığı dava, yıl içinde sonuçlanmadı. 27Şubat günü İstanbul DGM’de yapılan duruşmada AdliTıp raporu okundu. Raporda, “patlamanın nedenininanlaşılmasının mümkün olmadığı” belirtildi. Sanıklardanitirafçı Alaattin Öget, daha önceki duruşmalardakiiddialarını tekrarlayarak bombanın Pınar Selek ve diğer

sanıklar tarafından konulduğunu ileri sürdü. Öget,“Pınar Selek ve diğer sanıklar PKK üyesidir.” dedi. DGMSavcısı ise patlamanın nedeninin ODTÜ, Makine KimyaEnstitüsü ve Jandarma Kriminal Laboratuarıgörevlilerinden oluşacak bilirkişi heyeti tarafındanyeniden incelenmesi için Ankara’ya gönderilmesiniistedi. Bu talebi kabul eden DGM, Baran Öztürk veDelibaş Arat adlı sanıklar hakkında tahliye kararı verdi.

29 Mayıs günü yapılan duruşmada söz alan AlaattinÖget, daha önceki “Pınar Selek’in talimatı üzerine MısırÇarşısı’nı bombaladıkları ve Erdal Nayır’ı öldürdükleri”yolundaki ifadelerini “baskı altında olduğu için”verdiğini öne sürdü. İtirafçı olmak istemediğini belirtenÖget, “Pınar Selek ve diğerlerini mahkûm ettirmek içinbana baskı yapıldı. Korktum ve itirafçı olmak içindilekçeler verdim. Selek’i mahkum etmek için beniaracı olarak kullandılar” dedi. İfadesi sırasında Selek’edönen Öget, “Öldürüleceksin dikkat et” dedi. Yine dahaönceki duruşmalarda itirafçı olmak istediği yönündeaçıklamalarda bulunan sanık Kadriye Sevgi Kübra dabu duruşmada Selek’i ve diğer sanıkları tanımadığınısöyledi.

7 Ağustos günü yapılan duruşmada, AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen talimat üzerinedört bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ile bir bilirkişitarafından düzenlenen başka bir rapor okundu.Raporlardan birinde patlamanın nedeninin “bomba”olduğu ileri sürülürken, diğer raporda “gaz sıkışması”üzerinde durulduğu bildirildi.

Davada, Pınar Selek, Abdülmecit Öztürk (tutuklu),Alaattin Öget (tutuklu), İsa Kaya (tutuklu), KübraSevgi’nin (tutuklu) TCY’nin 125. maddesi ömür boyuhapis, Baran Öztürk, Heval Öztürk (tutuklu), Ercan Alır,Maşallah Yağın (tutuklu), Delibaş Arat, Menderes Öget,Erkan Öget, Hasan Kılıçdoğan, Alican Öget ve SuatKaya’nın ise 3 yılla 31 yıl arasında hapis cezasınamahkum edilmesi isteniyor.

Mavi Çarşı: “13 Mart 1999 tarihinde İstanbulGöztepe’de Mavi Çarşı adlı iş merkezine molotofkokteyli atarak 13 kişinin ölümüne neden oldukları”iddiasıyla Ergin Atabay, Abdullah Günay, Azime Işık veMetin Yamalak hakkında ömür boyu hapis cezasıistemiyle açılan davaya 28 Mart günü İstanbul DGM’dedevam edildi. Duruşmada tanık olarak dinlenen sanıkAzime Işık’ın annesi Sahime Işık, olay günü kızıylabirlikte olduklarını ve olayı televizyondanöğrendiklerini anlattı. Avukat Eren Keskin de tanıkların

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

78 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

21 Davada, Hasan Kızılkaya, Hasan Ergün, Kemal Aydın, Deniz Demir,

Hicran Kaçmaz, Abdullah Yunus, Zeydin Güleç, Abdullah Çolak, Hamit

Şen, Ömer Filizer, Nimet Kaçmaz, Sait Aytemiz, Abdulkadir Er,

Abdülrezzak Aydın, Ramazan Gülle, Mehmet Ali Güneşli, Mehmet Şah

Altan, Abdülhalik Yunus, Abdülcelil Kaçmaz ve Mehmet Uğurlu

yargılanıyor. Sanıklardan Hasan Kızılkaya, 30 Haziran 1995 tarihinde

Batman Emniyet Müdürlüğü’nde işkence gördüğünü ve tecavüze

uğradığını açıklamıştı. Kızılkaya, Hasan Ergün ve Kemal Aydın hakkında

açılan dava daha sonra Kutlar davasına eklenmişti.

Page 85: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

poliste verdikleri ifadelerin birbirini tutmadığınıvurguladı ve Metin Yamalak’ın olay günü HADEPgörevlisi olarak Adana’da olduğuna dair tanıklarbulunduğunu söyledi. Abdullah İzgi adlı tanık da 7Haziran günü yapılan duruşmada HADEP Genel MerkezGençlik Kolları üyesi Metin Yamalak’ın seçimçalışmaları nedeniyle 3 Mart 1999 tarihinde Adana’yageldiğini ve daha sonra Mersin’e geçtiğini söyledi.Hayrettin Yıldız adlı tanık ise Metin Yamalak’ın 5 ya da6 Mart 1999 tarihinde Mersin’e gelip 6 gün kendisindekaldığını, olayın olduğu günlerde Mersin’debulunduğunu söyledi.

1 Kasım günü yapılan duruşmada söz alan AvukatAyhan Erdoğan, mahkemenin savunma hakkınınkullanılmasına engel olduğunu iddia ederek, “Bizsavunma olarak değil, usulen buradayız” dedi.Müvekkillerinin ifadelerinin işkence ile alındığınıbelirten Erdoğan, olay yerinde yapılan keşfe ilişkinvideo görüntülerinin Adli Tıp Kurumu tarafındanincelenmesi isteklerinin reddedildiğini anımsattı.Erdoğan, görüntülerden müvekkillerine işkenceyapıldığının anlaşılacağını savundu. Erdoğan savunmahakkının kısıtlanması nedeniyle dosyayı 10 gün içinde

AİHM’e götüreceklerini bildirdi. Avukat Eren Keskin de“Polis ifadeleri, olay tutanağı ve tanık ifadelerindeçelişkiler vardır. Uzun süren tutukluluk sürecinde,müvekkillerimin lehine gelişen hiçbir şey olmadı. Dahaçok aleyhine gelişen şeyler oldu. Dosyada somutdeliller yoktur” dedi.

Cem Alptekin’in Yargılanması: “16 Mart Katliamı”davası avukatlarından Cem Alptekin hakkında “MİT’ehakaret ettiği ve MİT görevlisinin kimliğini açıkladığı”iddiasıyla açılan dava 1 Mayıs günü İstanbul DGM’deberaatla sonuçlandı. İstanbul 5. Ağır CezaMahkemesi’nde 16 Ekim 2000 tarihinde beraatlasonuçlanan dava, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 15Mart 2001 tarihinde “TMY’nin 6. maddesi uyarıncaaçılan davaların DGM’de görülmesi gerektiği” görüşüylebozulmuştu. 31 Ocak günü yeniden başlayan davada,Alptekin hakkında “MİT’e ait belgelerin açıklanması(MİT Yasası) ve MİT’e hakaret ettiği (TCY 159)”iddialarıyla ilgili olarak Şartla Salıverme Yasasıuygulanmış, “terörle mücadelede görev alanlarınkimliğini açıklamak (TMY 6)” iddiasıyla ilgili dosya iseDGM’ye gönderilmişti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 79

6 - SİVİL ÇATIŞMALAR

Esenler Olayı-Nusret Özcan (38), Volkan Karaöz (22)

İstanbul’un Esenler mahallesinde iki grup arasında 2Mart gecesi başlayan ve 3 Mart günü de sürenkavgada Nusret Özcan adlı kişi öldü, 12 kişi deyaralandı. Esenler Karabayır mahallesinde Siirtli biralüminyum doğramacının alacaklı olduğu Romanvatandaştan parasını istemesi üzerine kavga çıktığı,kavganın daha sonra Romanlarla mahallede Romanlarıistemeyenler arasında çatışmaya dönüştüğü ilerisürüldü. Başka kaynaklar ise olayın 2 Mart günü Alevibir çocuğun aşırı sağ görüşlü kişiler tarafındandövülmesiyle başladığını, aynı gün akşam saatlerindede Ülkü Ocaklarında ve Milli Gençlik Vakfı’nda toplanankalabalık bir grubun mahalledeki Alevilerin ve solgörüşlülerin evlerine saldırdığını açıkladı. Polisbaskınlarının da ağırlıklı olarak bu evlere düzenlendiğibildirildi. Polislerin ölüm orucunda sağlık durumubozulduğu için tahliye edilen İsmet Sınağ’ın evini debastığı kaydedildi.

3 Mart günü sabah saatlerinde çoğunluğunu Siirtli veSinopluların oluşturduğu yaklaşık 75 kişilik bir grupSakarya caddesinde toplandı. Cadde üzerinde sürekliolarak tur atan grup bir yandan tekbir getirirken diğeryandan da esnafı kepenk kapatmaları konusundauyardı. Bu sırada ara sokaklardan ana caddeye çıkmakisteyen araçlara izin verilmedi. Ellerinde sopa ve taşlarbulunan grup, Romanlara saldırıya geçti.

Karakol polislerinin çatışmaya müdahalede yetersizkalması üzerine mahalleye çevik kuvvet ekipleri

çağrıldı. Grubun silah seslerinin yükselmesiyledağılmaya başlaması üzerine bazı kişilerin “Mahallemiziçin gün bugündür. Bugün erkeklik günüdür” diyebağırarak çatışmaya katılmayanları kavgaya çağırdığıileri sürüldü. Silah, molotofkokteyli, taş ve sopalarınkullanıldığı çatışmada Romanların açtığı ateş sonucuyaralanarak hastaneye kaldırılan Nusret Özcan öldü,Tuncay Ünverdi (25) ameliyata alındı. Nusret Özcan’ınsağ görüşlü olduğu bildirildi.

Çatışma sırasında çevik kuvvet ekipleri panzerlerlebirlikte ara sokaklarda kavga edenleri kovalarken,binaların çatılarından polislere taş ve kiremit atıldı.Çevredeki binalara giren polisler 21 kişiyi gözaltına aldı.İki grup arasındaki kavgayı kısa sürede yatıştıran çevikkuvvet ekipleri daha sonra ara sokakları keserekgüvenlik önlemleri aldı. Gözaltına alınan 21 kişininüzerinde 9 tabanca ele geçirildiği açıklandı.

Kavganın ardından 7 Mart günü de Esenler Davutpaşacaddesinde Volkan Karaöz adlı genç bıçaklanaraköldürüldü.

Olayda kurşunla bacaklarından yaralanan MustafaArıboğan ve Nazmi Özkan ile Bülent Gezginci 3 Martgünü taburcu oldu. Murat Bal, Murat Mızrak, Birol Atlı,Kadir Bal, Esat Özkan, Serdar Basınç, Memduh Basınç,Nedim Basınç ve Şennur Sağır’ın tedavileri ayaktayapıldı.

Esenler Kaymakamı Ali Gün, 3 Mart günü Bağcılarcaddesinde ikinci bir emre kadar gece sokağa

Page 86: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

çıkmanın yasaklandığını açıkladı. Polisin durumukontrol altına almasından sonra öğle saatlerindeİstanbul Valisi Erol Çakır ve Emniyet Müdürü HasanÖzdemir incelemelede bulunmak üzere bölgeye geldi.Çakır ve Özdemir’in bulunduğu grup, bir sokaktangeçerken taşlandı. Güvenlik güçleri, Çakır ve Özdemir’ihızla sokaktan uzaklaştırdı.

Olaya karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan 43 kişiden39’u 7 Mart günü “Ateşli Silahlar Yasası’na muhalefet”,“kamu malına zarar vermek”, “polise mukavemet”,“adam yaralamak” ve “ölümle biten kavgayakarışmak” iddialarıyla tutuklandı. 4 kişi ise tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı. Daha önce serbestbırakılan 95 kişiden 17’si ise başka suçlardanarandıkları için Asayiş Şube Müdürlüğü’ne gerigötürüldü. Nusret Özcan’ı öldürdüğü iddiasıyla arananEyüp Göçer adlı kişi de 22 Mart günü gözaltına alındı.

İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, olaylarnedeniyle 148 kişi hakkında dava açtı. Davada 45’itutuklu 48 kişinin “Faili belli olmayacak şekilde adamöldürmek ve yaralamak”, “Polise mukavemet”. “Kamumalına zarar vermek” suçlarından cezalandırılmasıistendi.

Selami Zencir

İstanbul Esenler’de yaşananlara benzer bir olay daAdana’nın Yüreğir ilçesinde yaşandı. 8 Mart günüYüreğir Sinanpaşa mahallesi Kışla caddesinde “Cono”aşiretinden Orhan Hızavcılar’ın arabasıyla hız yapmasıüzerine mahalledeki gençlerle tartıştığı ve Hızavcılar’ınbir süre sonra arkadaşlarıyla geri döndüğü bildirildi.Burada çıkan kavgada Selami Zencir (31) adlı kişi öldü,6 kişi de yaralandı.

Bu olayın ardından 11 Mart günü “Cono” aşiretindenOrhan Eken’in G.Y. (16) adlı kızı kaçırması üzerinetoplanan kalabalık bir grup önce Eken ailesinin evinitaşladı. Daha sonra eve ateş açan grup ardından eviyaktı. Evde bulunan sekizi çocuk 15 kişi polisler veitfaiyeciler tarafından kurtarıldı. Kurtarma çalışmalarısırasında grubun polisleri engellemeye çalıştığıbildirildi.

Evde bulunanlardan Nayme Eken (45) ve Pınar Şahin’in(28) silahla, Burhan Eken (42), Metin Eken (44), NurhanEken (33), Ali Eken (8) ve Anıl Eken’in (6) de dumandanzehirlendiği ve atılan taşlar nedeniyle yaralandığıöğrenildi. Kalabalık Yüreğir Emniyet Müdürü HüseyinÇapkın tarafından yatıştırıldı.

Yaralılardan Burhan Eken, yeğeni Orhan Eken’inKayserili bir ailenin kızı olan G.Y.’yi kaçırmasınedeniyle, kızın akrabaları tarafından evlerininyakıldığını söyledi. Silahla yaralanan iki kadın da,kendilerini Hüseyin Akkaya adlı kişinin silahlayaraladığını iddia ettiler. Saldırıyı başlatarak, halkıkışkırttığı ileri sürülen Ordubey Çirkin, İzzet Çirkin,Hasan Hüseyin Akkaya, Hasan Yıldız, Güler Yıldız veCengiz Türk gözaltına alındı.

Turan Kılınç

İzmir’in Bergama ilçesine bağlı Pınarköy’de bazıköylülerin siyanürle altın çıkarmaya çalışan Normandyfirmasından rüşvet aldığı iddiaları üzerine çıkankavgada Turan Kılınç öldü. Edinilen bilgiye göre olayşöyle gelişti:

Yaklaşık bir yıl önce Alevi dedesi Tahir Kılınç (50) vekardeşi İzzet Kılınç’ın, ‘köylülerin siyanürlü yöntemlealtın çıkarılmasına karşı çıkmasını önlemek içinNormandy firmasından 40 milyar lira para aldığı’ ilerisürüldü. Bu söylentiler üzerine köylüler, yeni dedeolarak Kılınç kardeşlerin amca çocukları Kemal Kılınç’ı(70) seçti. Bunun üzerine İzzet ve Tahir Kılınç kardeşlerile Kemal Kılınç arasında gerginlik başladı. 21 Ağustosgecesi babası Kemal Kılınç’ın dövüldüğünü öğrenenTuran Kılınç ile Tahir ve İzzet Kılınç arasında tartışmaçıktı. Olayda Turan Kılınç, silahla öldürüldü, yakınlardaoyun oynayan Oğuzhan Kılınç da (13) yaralandı.Olaydan sonra, Tahir Kılınç, Abidin Kılınç, Rıza Kılınç,Mustafa Kılınç, Erdoğan Kılınç ve Şahin Kılınç gözaltınaalındı. İzzet Kılınç ise yakalanamadı. Mustafa Kılınç’ın,“Turan Kılınç’ı kendisinin vurduğunu söylediği”öğrenildi.

Sinan Kayış

31 Ağustos gecesi İstanbul Okmeydanı’nda bildiridağıtan ÖDP yanlısı bir gruba silahlı saldırı düzenlendi.Olayda ÖDP üyesi Sinan Kayış (22) öldü. Olay şöylegelişti:

Saat 21.30 sıralarında Mahmutşevketpaşa mahallesindebildiri dağıtan dört ÖDP’li ile Yücetepe Gençlerkahvesinin sahibi Ziya Yücetepe arasında tartışma çıktı.Tartışmanın büyümesi üzerine Ziya Yücetepe grubunüzerine ateş açtı. Olayda Sinan Kayış ve Yalçın Köse(30) silahla yaralandı. Kayış, kaldırıldığı hastanede öldü.Sinan Kayış, 2 Eylül günü Sıvas’ın Hafik ilçesine bağlıÇakmak köyünde toprağa verildi.

Saldırıda karnından ve omzundan yaralanan YalçınKöse, 6 Eylül günü hastaneden taburcu edildi.Gazetecilerle görüşen Yalçın Köse, olayı şöyle anlattı:

“Bize ateş açan Ziya Yücetepe mahallemizin çocuğu.Kendisiyle de ağabeyleriyle de merhabamız var. Oakşam da ÖDP’nin seçim bildirisini dağıtmak içinkahveye gittik. Ziya’nın ağabeyi de kahvedeydi, hattamerhabalaşıp şakalaştık. Ortada hiçbir gerginlik yokkenZiya küfretmeye başladı ve bizi kovdu. Ben bununyasal bir bildiri olduğunu söyledim. Ama öfkesi giderekartıyordu. Sanki orada olan birilerine kendini ispatetmeye çalışıyordu. O sırada diğer ağabeyi üzerimizeyürüdü. Kısa süreli bir arbede yaşandı. Bunun üzerinekahveden çıktık. İçeride düşen gözlüğümüngetirilmesini beklerken bizimle birlikte olan birarkadaşımızı iterek yere düşürdüler. Onu kaldırmakiçin içeri girdiğimizde Ziya üzerimize kurşunyağdırmaya başladı. Tam iki şarjör kurşun boşaltıldı. İlkben vuruldum. Dizlerimin üzerine çöktüğümde Ziya’yı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

80 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 87: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

elinde silah ile, ‘Çıkın gidin’ diye bağırırken gördüm. Busırada Sinan önüme düştü. ‘Vuruldum, ölüyorum’diyordu. Sonra ikinci kurşun geldi. Kendimdengeçmişim, gözümü hastanede açtım.”

Olaydan sonra Ziya Yücetepe kaçtı, Yücetepe’ninağabeyi Muharrem Ziya Yücetepe ve arkadaşı MehmetKeskin gözaltına alındı. 2 Eylül günü polise teslim olanZiya Yücetepe ve olaydan sonra Yücetepe’nin silahınıaldığı ileri sürülen Ömer Karakuş, 4 Eylül günü Şişli 1.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı.

Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı davada, Yücetepeve Karakuş’un “kasten adam öldürmek”, “müessir fiil”,“ruhsatsız silah taşımak” suçlarını işledikleri iddiasıyla25 ile 34 yıl arasında hapis cezasına mahkum edilmesiistendi. İddianamede, Ömer Karakuş’un olay sırasındakahveden çıktığı ve posta kutusunda saklanan birtabancayla ÖDP’lilerin üzerine ateş açtığı belirtildi. Dava14 Kasım günü İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndebaşladı.

Bu arada olayın yaşandığı kahve 5 Eylül gecesi kimliğibelirlenemeyen kişiler tarafından bombalandı. Patlamakahvehane ve çevredeki binalarda hasara neden oldu.

Emir Carlı

1 Kasım günü İstanbul Sultanbeyli’de, AKP afişleri asanbir grup ile çevrede bulunanlar arasında çıkantartışmada AKP’li Emir Carlı (37) kafasına aldığı darbelersonucu öldü.

Ömer Ekinci

8 Kasım gecesi Yozgat’ta ATP ile MHP üyeleri arasındaçıkan kavgada MHP’li Ömer Ekinci (21) öldü, RecepÇetintaş ve Ahmet Aslan yaralandı. Olaydan sonra 12kişi gözaltına alındı.

Şeref Akbulut, Oğuzhan Melek, Cemil Ballı

İstanbul Zeytinburnu Nakliyeciler Sitesi’nde Türk-İş’ebağlı TÜMTİS ve DİSK’e bağlı Nakliyat-İş sendikalarınınüyeleri arasında iki ay süren gerginlik 20 Kasım günüçatışmaya dönüştü. Kavgada, Şeref Akbulut (48),Oğuzhan Melek (25) ve Cemil Ballı (28) adlı Nakliyat-İşüyeleri bıçaklanarak öldürüldü, 7 kişi de yaralandı.Olayın ardından çok sayıda işçi ve sendikacı gözaltınaalındı. Gözaltına alınan 47 kişi, 23 Kasım günüZeytinburnu Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edildi.Adliyeye sevk edilenlerden Hasan Doğan, AzizÖzdoğan, İlker Dilcan ve Kemal Karabulut nöbetçimahkeme tarafından tutuklandı, Mehmet Birsin, HasanÖzdoğan ve Ramazan Karaduman ise tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı.

İki sendika arasındaki gerilimin, sitedeki şirketlerdeçalışan 800 işçinin bir süre önce TÜMTİS’ten istifaederek Nakliyat-İş’e üye olmalarından kaynaklandığıbildirildi. 19 Kasım günü Nakliyat-İş üyelerinin TÜMTİSeski yöneticilerinden Hüseyin Özdoğan’ı dövdükleri, 20Kasım günü de Nakliyat-İş üyesi bir işçinin Yenibosnasemtinde dövüldüğü öğrenildi.

İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, “kavganınçıkış nedeninin rant olduğunu” öne sürdü. Her ikisendikanın yetkilileri ise işçi aidatlarının Özdemir’iniddia ettiği gibi rant doğuracak büyüklükte olmadığınısavundular.

TÜMTİS Genel Başkanı Sabri Topçu, olaya Nakliyat-İşSendikası’nın neden olduğunu iddia ederek “Nakliyat-İş’e kayıt yaptırmaları yönünde bir süredir işçilerebaskı yapılıyordu. Dün bir grup, TÜMTİS’in Topkapı’daki1 No’lu şubesine saldırmış. Camları kırmışlar” dedi.

Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Küçükosmanoğluda, “TÜMTİS sarı sendikacılık yapmaktadır. Burada birhazımsızlık içinde olan TÜMTİS, dışarıdan getirdiğikişilerle işçiler üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır”dedi.

The Marmara Oteli Baskını

İstanbul Taksim meydanında bulunan The MarmaraOteli 4 Mayıs günü sabah saatlerinde Çeçen uyrukluMustafa Yıldırım (29) tarafından basıldı. Edinilen bilgiyegöre olay şöyle gelişti:

Olay günü saat 10.30 sıralarında The Marmara Oteli’negiren Yıldırım, fiyatlar hakkında bilgi aldıktan sonraotelden ayrıldı. Yaklaşık yirmi dakika sonra oteledönen Yıldırım elindeki otomatik silahla havaya 5-6 elateş açarak lobide bulunanları yere yatırdıktan sonraüçü Japon, dördü Bulgar olmak üzere 13 kişiyi yaklaşıkbir buçuk saat boyunca rehin aldı.

Eylem sürerken İstanbul Emniyet Müdürü HasanÖzdemir otele girerek Yıldırım’ı ikna etmeye çalıştı.Yıldırım, Çeçenistan ve Filistin ile ilgili bir bildiriokuyacağını söyleyerek gazetecilerin yanınagetirilmesini istedi. Yıldırım talebinin yerinegetirilmeyeceğini anlaması üzerine tekbir getirerekteslim oldu. Yıldırım’ın ifadesinde “eylemi tek başınaplanladığını, amacının Çeçenya ve Filistin’deyaşananlara dikkat çekerek Türkiye’ye faydalı bir işyapmak olduğunu” söylediği öğrenildi.

Mustafa Yıldırım, 8 Mayıs günü İstanbul DGMtarafından tutuklandı. Yıldırım’ın “birden çok kişininhürriyetini kısıtlamak, panik yaratacak şekilde meskunmahalde ateş etmek ve silah bulundurmak”suçlarından tutuklandığı öğrenildi. Mustafa Yıldırım’ayardım ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan kardeşi İsaYıldırım ise serbest bırakıldı.

İstanbul DGM Savcılığı daha sonra Mustafa Yıldırımhakkında görevsizlik kararı verdi. DGM Savcılığı, dosyayı“Yıldırım’ın suçunun terör kapsamına girmediği”gerekçesiyle İstanbul Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı’nagönderdi. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı da Yıldırımhakkında “siyasi amaçla birden çok kişinin hürriyetinikısıtlamak”, “korku yaratacak şekilde ateş açmak” ve“ruhsatsız silah bulundurmak” iddialarıyla dava açtı.

Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya üzerindeyaptığı inceleme sonucunda Mustafa Yıldırım ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 81

Page 88: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

tutuksuz yargılanan kardeşi İsa Yıldırım’ın suçlarınındevlet güvenlik mahkemelerinin görev alanına girdiğigerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Bu kararınardından dosyayı inceleyen İstanbul DGM degörevsizlik kararı verdi. Dosya “davaya hangimahkemenin bakacağına karar verilmesi” için Yargıtay5. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Yargıtay’ın Ağır CezaMahkemesi’nin görevli olduğu yönündeki kararıüzerine Mustafa Yıldırım ve İsa Yıldırım’ınyargılanmasına Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndebaşlandı. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Davalar

Hüseyin Duman: 17 Nisan 1999 tarihinde SİP üyesiHüseyin Duman’ı öldürdüğü gerekçesiyleKüçükbakkalköy Ülkü Ocakları Başkanı İhsan Bal22

hakkında açılan davaya 25 Ocak günü Kadıköy 2. AğırCeza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada,Hüseyin Duman’ın öldürülmesinde kullanılan silahınİhsan Bal’a ait olduğuna ilişkin Makine Kimya EndüstrisiKurumu raporu okundu. Bal ise silahı olaydan bir süreönce kaybettiğini iddia etti.

19 Mart günü yapılan duruşmada esas hakkındakigörüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, İhsan Bal’ın“kasten adam öldürmek” suçundan cezalandırılmasınıistedi.

Dava 16 Mayıs günü Kadıköy 2. Ağır CezaMahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme, İhsan Bal’ıTCY’nin “kasten adam öldürmek” suçuna ilişkin 448.maddesi uyarınca 24 yıl hapis cezasına mahkum etti.Ancak, Bal’ın cezası Şartla Salıverme Yasası uyarıncaertelendi.

Zeki Genç: 14 Kasım 2001 tarihinde HADEP İstanbul İlÖrgütü ve Şişli İlçe Örgütü binalarına saldırı düzenleyenZeki Genç hakkında açılan davaya 1 Kasım günüİstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.Duruşmada, Zeki Genç’in 15 Kasım 2001 tarihinde İHDİstanbul Şubesi’ne düzenlediği saldırı nedeniyleyargılandığı Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ninyanlışlıkla gönderdiği yazı üzerine 18 Temmuz günütahliye edildiği bildirildi. Zeki Genç’in aranmasınadevam edildiği ve yazı nedeniyle soruşturma açıldığıbildirildi. Genç’in, “silahlı tehdit, hürriyeti tahdit, silahlaetkili eylem ve bıçakla etkili eylem” suçlarındancezalandırılması istenen iddianamede, Turgay Araz veBülent Şat hakkında da 6 ay ile 1 yıl arasında hapiscezası isteniyor. Zeki Genç, 2002 yılında yakalanamadı.

Swissotel Baskını: 22 Nisan 2001 tarihinde İstanbulSwissotel’i basan 13 kişi hakkında açılan davada,İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul DGMarasındaki olumsuz görev uyuşmazlığı, Mayıs ayındaYargıtay tarafından çözüldü. Yargıtay, davanın İstanbul1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verdi.

18 Kasım günü yapılan duruşmada esas hakkındakigörüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, sanıklarınTCY’nin 313. maddesi uyarınca “suç işlemek için

teşekkül oluşturmak”, “panik yaratmak için silahkullanmak” ve “silahla birçok kişinin hürriyetinikısıtlamak” suçlarından 7 yıldan 19 yıla kadar değişenhapis cezalarına mahkum edilmelerini istedi.

Dava 30 Aralık günü sonuçlandı. İstanbul 1. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada Muhammet EminTokcan “hürriyeti kısıtlamak”, “meskûn mahalde ateşetmek” ve “ruhsatsız silah taşımak” suçlarından 11 yıl10 ay 6 gün, Emin Taştan “hürriyeti tahdit” ve“ruhsatsız silah taşımak” suçlarından 8 yıl 20 gün, AliTokcan, Hayri Kadı, Yüksel Özdemir, Yalçın Şahin, BahriDemir, Atilla Kivik, Bünyamin Kivik, Hayati Ak, MehmetYapıcı, Serdal Seferoğlu ve Ramazan Karabulut ise 3 yıl10 ay 20’şer gün hapis cezasına mahkum edildi.Sanıklar “suç işlemek için çete kurmak” suçundan iseberaat etti. Mahkeme, Tokcan dışındaki sanıklarıntahliye edilmelerine karar verdi.

Tokcan ise 16 Ocak 1996 tarihinde Avrasya feribotununkaçırılması nedeniyle hükümlü olduğu için serbestbırakılmadı. Tokcan, eylem nedeniyle 8 yıl 10 ay 20gün hapis cezasına mahkum edilmiş ve 3 Ekim 1997tarihinde Dalaman Yarı Açık Cezaevi’nden firar etmişti.29 Nisan 1999 tarihinde İstanbul’da yakalananMuhammet Emin Tokcan, Şartla Salıverme Yasasıuyarınca 22 Aralık 2000 tarihinde serbest bırakılmıştı.Bu arada Avrasya Feribotu’nun kaçırılması nedeniylehapis cezasına mahkum edilen ve daha sonra tedaviamacıyla kaldırıldığı hastaneden firar eden Çeçeneylemci Viskhan Abdurrahmanov Haziran ayında sınırdışı edildi. Abdurrahmanov Gürcistan’a gönderildi.

Olaylar

Konya Selçuk Üniversitesi öğrencisi AbdülkadirBozdoğan, 29 Aralık 2001 tarihinde MHP yanlısı birgrubun saldırısı sonucu yaralandı.

Zonguldak’ın Devrek ilçesinde de aynı gün MehmetBudak adlı yerel sanatçı MHP’liler tarafından dövüldü.Budak’ın olaydan iki gün önce sahneye çıktığı birotelde, Devrek Ülkü Ocağı Başkanı Erdal Çolak vekardeşi Engin Çolak’ın istediği bir şarkıyı söylemediğigerekçesiyle dövüldüğü öğrenildi. Çolak kardeşlerolayın ardından polise teslim oldu

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe’ninseçmeli ders olarak okutulması” için dilekçeyle

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

82 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

22 2000 yılı Aralık ayında İhsan Bal hakkında, “kasten adam öldürmek”

suçundan dava açılmış ve 22 Aralık 2000 tarihinde de Bal hakkında

gıyabi tutuklama kararı verilmişti. Bal, Şartla Salıverme Yasası’nın

yayınlanmasının ardından 4 Ocak 2001 tarihinde teslim olmuş ve aynı

gün 10 milyar lira kefaletle serbest bırakılmıştı. İhsan Bal’ın adı 23

Nisan 1977 tarihinde Kurtuluş örgütü yanlısı Ali Güngör’ün, 22 Şubat

1979 tarihinde de Akıncılar Derneği Başkanı Metin Yüksel’in

öldürülmesine karışmıştı. İlk olay nedeniyle Kadıköy 3. Ağır Ceza

Mahkemesi’nde, ikinci olay nedeniyle de İstanbul Sıkıyönetim

Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yargılanan Bal’ın “delil yetersizliği”

gerekçesiyle beraat ettiği öğrenildi.

Page 89: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

başvuran öğrenciler MHP’lilerin saldırısına uğradı. 22Kasım 2001 tarihinde dilekçe veren öğrenciler,haklarında açılan soruşturma çerçevesinde evlerinegönderilen mektuplarla 6 Ocak Pazar günü okulaçağrıldıklarını bildirdiler. Öğrenciler, MarmaraÜniversitesi kampüsüne gittiklerinde ifadelerininalınmadığını, bunun yerine “Dilekçeyi kendi arzunuzlamı yazdınız?”, “İçeriğinden haberdar mıydınız?”,“Herhangi bir teşvik ya da baskı gördünüz mü?”,“İsterseniz isim belirtiniz”, “Dilekçenin içeriğine halakatılıyor musunuz?” gibi soruların yer aldığı bir anketiyanıtlamalarının istendiğini söylediler. Hafta sonuolmasına karşın yoğun güvenlik önlemleri alındığınıbelirten öğrenciler, okul çıkışında kalabalık bir MHP’ligrubun saldırısına uğradıklarını, olayda RamazanAdıyaman adlı öğrencinin ağır yaralandığını ifadeettiler.

Olayın ardından öğrenciler, “kendilerini pazar günüokula çağıran rektörlük ve polisler hakkında, cangüvenliklerini tehlikeye attıkları ve saldırılara gözyumdukları” iddiasıyla suç duyurusunda bulundular.Öğrencilerin avukatı Çetin Yüksel de, “toplu dilekçevermenin” YÖK Disiplin Yönetmeliği’ne göre suç teşkiletmediğini belirtti. Öğrencilerden Harun Ece, “Dilekçeverdiğimiz günden itibaren yalnız yürüyemez olduk.Özellikle isimler kapılara asıldıktan sonra sık sıktehditler, gözaltılar yaşadık. Bazı isimlerin karşısıçarpıyla işaretlendi. Evlerimiz polis tarafından basılıyor,bazı arkadaşlarıma ajanlık teklif ediliyordu. Bir dekendilerine ‘ülkücü’ diyen insanlar var. Onların direktsaldırılarına maruz kalmaya başladık. Artık hiç kimseokuldan yalnız ayrılamıyor” dedi.

Uğur Mumcu’ya düzenlenen suikastın 9. yıldönümünedeniyle 24 Ocak günü Eskişehir OsmangaziÜniversitesi’nde Atatürkçü Düşünce Kulübü’nündüzenlediği anma törenine katılan Vedat Doğan adlıöğrenci MHP’lilerin saldırısına uğradı. Okul kantinindeDoğan’ı döven saldırganlar tutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakıldı.

7 Mart günü Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) BaşkanıProf. Dr. Engin Bermek’in İstanbul Kadıköy’deki evininönüne bırakılan bombanın patlaması sonucundaBermek’in oğlu Esen Bermek ağır yaralandı. EsenBermek hastanede tedavi altına alındı. Saldırının amacıkonusunda bilgi edinilemedi.

Gaziantep Üniversitesi’nde 2001 yılı Aralık ayında “oruçtutmadıkları” gerekçesiyle sağ görüşlü öğrencilertarafından kaçırılarak dövülen ve daha sonradüzenlenen protesto gösterisinde gözaltına alınanöğrenciler okuldan uzaklaştırıldı. Üniversite DisiplinKurulu’nun Şahin Bakır, Orhan Çiftçi, Vural Tarla, SezaiKaratay, Sunrullah Canbey, Gökhan Kurtbeyoğlu, AliSönmez adlı öğrencileri okuldan attığı, Salman Kılınç,Aydın Çelik, Anıl Oktay Çelik, Ümit Özoktay, YusufÇiftçi, Haydar Akışhan, Murat Aktaş, Erol Kanar, RediAdıbelli, Zekeriya Çetinkaya adlı öğrencilere bir dönem,Özgür Vicdan, Durmuş Sağlam, Yılmaz Çağlar ve İsmail

Elmalı adlı öğrencilere de bir hafta uzaklaştırma cezasıverdiği öğrenildi.

Bir dönem uzaklaştırılan öğrencilerin “sınavlaragiremeyecekleri ve gerekli not ortalamasınıtutturamayacakları için okuldan atılmış” sayılacaklarıbildirildi. 3 Aralık 2001 tarihinde üniversitenin ElektrikMühendisliği bölümü kafeteryasında oturan bir grupsol görüşlü öğrenci MHP’lilerin saldırısına uğramıştı. 4Aralık 2001 tarihinde Gaziantep Üniversitesi ÖğrenciYurdu’nda Burhan Çelik ve soyadı öğrenilemeyenSedat adlı öğrenciler MHP’liler tarafından dövülmüş, birgün sonra da üniversitede açılan “Kürtçe OkumaMasası”nın başında bekleyen sol görüşlü öğrencilerMHP’lilerin saldırısına uğramıştı. Daha sonra yurt veöğrenci evlerine düzenlenen baskınlarda, çok sayıdaöğrenci gözaltına alınmış, 13’ü tutuklanmıştı. Öğrencilerilk duruşmada tahliye edilmişti.

Ankara Cumhuriyet Lisesi öğrencisi Onurkan Pekdemir(Avcı), 28 Mart günü okulda sağcı öğrenciler tarafındandövüldüğünü bildirdi. Daha önce de tehdit edildiğinibelirten Pekdemir, silahla gelen sağcıları okulyönetimine bildirdiği ve sağcıların koydukları kurallarauymadığı için saldırıya uğradığını söyledi. Pekdemir’eiki günlük rapor verildi.

Mersin Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi ÖmerKılıç, 11 Mart günü Yurt-Kur öğrenci yurdundakiodasında ayakları iple bağlanmış ve bilekleri jiletlekesilmiş olarak bulundu. Kılıç’a aralarında öğrenciolmayanların da bulunduğu MHP yanlısı kişilerinsaldırdığı bildirildi. Kılıç’ın odasında yapılan aramada“Kurtların olduğu yerde çakallar barınamaz” yazılı birnot bulundu. Kılıç’ın oda arkadaşlarından BurakSatıcıoğlu, uykudayken tanımadığı birkaç kişininsaldırısına uğradıklarını ve kendisinin güçlüklekurtulduğunu söyledi.

Ancak olayın ardından Mersin Emniyet Müdürlüğütarafından yapılan açıklamada, “Kılıç’ın intiharakalkıştığı” iddia edildi. Açıklamada, odada bulunannotun Kılıç tarafından yazıldığı belirtildi. Kılıç’ınkendisini nasıl dövdüğü ve ayaklarını neden bağladığıkonusunda bilgi verilmeyen açıklamada “Şahıs, maddive manevi yönden zor günler geçirdiğini, bunalımagirerek siyasi içerikli not yazdığını ve maket bıçağı ileher iki bileğini kestiğini, tişörtü boğazına sarıpayaklarını bağlayarak intihara teşebbüs ettiğini beyanetmiştir” denildi.

Yazının saldırganlar tarafından kendisine zorlayazdırıldığını belirten Kılıç, sorumlular hakkında davaaçması için CHP Merkez İlçe Başkanı Avukat AdnanGündoğdu’ya vekalet verdi.

Mersin Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulunan Gündoğdu şunları anlattı:

“Ömer’le görüştüm. İntihar etmediğini, saldırıyauğradığını söyledi. Kendisine baskı yapıldığını anlattı.Koma halinde bulunduğu yerde polisin eline geçen

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 83

Page 90: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yazının kendisine, saldırganlar tarafından zorlayazdırıldığını belirtti. Yazı iyice incelendiğinde elitutularak zorla yazdırıldığının anlaşılacağını söyledi.”

Saldırıyı öğrenci olmadığı halde 5-6 yıldır yurtta kalan“Reis” Kenan adlı kişinin örgütlediğini belirten AvukatGündoğdu, Mersin Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi’nde Dr. Özmen Metin’in hazırladığı rapordaKılıç’a “saldırı düzenlendiğine” ilişkin ifadeler yeraldığına dikkat çekti. Emniyet Müdürlüğü’nün saldırıyaintihar süsü vermek istediğini belirten Gündoğdu,“Bunun arkasında yatan gerçek ise Mersin Yurt-Kurbinasında kalan demokrat öğrencilere yapılan baskıyıgizlemektir. Yıllarca öğrenci olmadığı halde yurttabarınan ‘Reis Kenan’ gibi öğrenci kılığındaki kişilerin biran önce temizlenmesi gerekir” dedi.

14 Mart günü olayı protesto amacıyla gösteridüzenleyen öğrencilere müdahale eden polisler, 100kadar öğrenciyi gözaltına aldı.

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde İP (İşçi Partisi)yanlısı öğrencilerle sol görüşlü öğrenciler arasındaçıkan kavgada 10 kişi yaralandı. Kampüste 5 Nisangünü İP yanlısı öğrencilerin düzenlemek istediği basınaçıklamasının sol görüşlü öğrenciler tarafındanengellenmesinin ardından 8 Nisan günü SBF önünegelen 80 kadar İP yanlısı öğrenci, sol görüşlü üçöğrenciyi dövdü. Polislerin kampüse gelmesindensonra da Eğitim Bilimleri Fakültesi önünde taşlı sopalıçatışma çıktı. Olayda 10 öğrenci yaralandı.

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Hüseyin Camcı, 9Nisan günü okul çıkışında aşırı sağ görüşlülerinsaldırısına uğradı. Başına aldığı satır darbesiyleyaralanan Camcı, “Biri okul dışındandı. Diğer ikisinitanıyorum. Bizim üniversitede okuyorlar. Satırla benibaşımdan yaralayan bizim okulda okuyan Hasan adlıöğrencidir” dedi. Camcı, olay yerine gelen polislerinsaldırganlara müdahale etmediğini bildirdi.

Ankara Gazi Üniversitesi’nde 17 Nisan günü sağ görüşlüöğrenciler arasında çıkan çatışmada 5 kişi yaralandı.Olayın, MHP’nin gençlik örgütlenmesi ÜlküOcakları’ndan ayrılan bir grubun Büyük Birlik Partisi’nin(BBP) gençlik örgütlenmesi Alperen Gençlik Ocakları’nageçmesinden kaynaklandığı bildirildi. Öğle saatlerindeÜlkü Ocakları Genel Başkanı Atilla Kaya’nın daaralarında bulunduğu kalabalık bir grubun EğitimFakültesi’nde Ülkü Ocakları’ndan ayrılanlara saldırmasıüzerine başlayan kavgada taş ve sopaların yanı sırasilah da kullanıldı.

Çatışmadan sonra gözaltına alınan 100 kadar öğrenci,18 Nisan günü serbest bırakıldı. Akşam saatlerindeAnkara Cumhuriyet Savcılığı’na götürülen öğrencilerebir konuşma yapan Cumhuriyet Savcısı Ahmet Mutlu,“İsteseydim sizi sulh ceza mahkemesine tutuklanmaküzere gönderirdim, ama yetkimi kullanarak sizi serbestbırakıyorum. Derslerinize çalışın diye bunuyapmıyorum. Okulda eğitim için bulunduğunuzuunutmayın. Olay çıkarmayın. Ankara huzurlu bir kent,

bunu siz okulunuzda bozmayın. Eğitim sezonunun songünlerine geldiğimiz şu günlerde adliyeye gelmektenutanç duymalısınız. Söz verin, en ufak bir gürültü-olayçıkarmayacaksınız. Geçmiş olsun…” dedi.

Radikal gazetesi muhabiri ile konuşan Savcı Mutlukararının gerekçesini şöyle açıkladı:

“Yaptığım doğru, onları okullarına geri gönderdim.Savcılığın yetkileri var, bunun ne olduğunu öğrettim.Savcının tutuklama isteme kadar istememe yetkisi devar. Bu bizim yetkimiz. Daha önce de benzerproblemler vardı. Savcı çoğu kez ikna yolunu dakullanır. Çünkü olaya katılanların sinirleri gergin. 150kadar kişinin ismi geçiyordu hiçbirine tutuklamaistemedim. Hepsini serbest bıraktım. Hem kavga edenöğrenciler tamamen karşıt görüşlerden değil ki, aynıgruptan kişiler. Onlara yarından itibaren kavga etmeyindedim. Ayrılıp gittiler, birbirlerine sarıldılar. Hem ortadaçok büyük suç da yok.”

“Dava açılmayacak mı?” sorusuna Mutlu, “Tabii serbestkaldılar diye dava açılmayacağı anlamına gelmez.İcabında dava açılacaktır. Ancak, buraya gelen kişilerinhepsine dava açılırsa beraat ederler. Silah kimindirnasıl bileceksiniz? Masumiyet ilkesi var. Davaaçılmasına gerek görülürse de dikkatli ayıklama yapılır.Karambolden de tutuklama olmaz.” yanıtı verdi.

Mutlu, benzer olaylarda sol görüşlü öğrencilerintutuklandığının hatırlatılması üzerine de “Benim zamanzaman sol görüşlüleri serbest bıraktığım da olmuştur.”dedi. Savcı Mutlu olayda çok sayıda bıçak ve sopanınyanısıra bir de silahın ele geçirilmesi ile ilgili olarak ise“Kimse bu silahları üstlenmiyor. Ayrıca bakın o kadarkişinin katıldığı kavgada cenaze çıkmaması büyükbaşarıdır. Hem bir tek yaralı bile yok.” dedi.

Nisan ayı ortalarında sağ görüşlü bir grubun saldırısınauğrayan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğrencileriİlkay Özalan, Erkin Can, Refah Tanrıverdi ve Mehmet AliIşık yaralandı. Öğrencilerin, 3 günle 12 arasında değişensürelerle rapor aldıkları öğrenildi.

23 Nisan günü Niğde’de sağ görüşlü iki öğrencinindövülmesi nedeniyle gözaltına alınan Haydar Oğuz,İrfan Çaynak, Ali Çicek, İsmail Kama, Zeki Kabalcı, RicalDişibüyük ve Can Tuna adlı öğrenciler 25 Nisan günütutuklandı, Muhammed Okulmuş ve Halil Kapazan iseserbest bırakıldı.

8 Mayıs günü Bursa’nın İnegöl ilçesi Hamidiyemahallesinde bir apartmanda meydana gelenpatlamada İnegölspor Kulübü eski başkanlarındanMünir Kaner’in kardeşi Temel Kaner (26) ağır yaralandı.Saldırının siyasi bir yönü bulunmadığı bildirildi.

13 Mayıs günü İstanbul’da Ritz Carlton ve Ceylanİntercontinental otellerinin yakınlarında iki bombapatladı. Patlamalarda yaralanan olmadı.

17 Mayıs günü Malatya’da Veli Doğan-Cesur ÇamResim Kursu bombalandı. Patlama nedeniyle resim

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

84 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 91: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kursunda maddi hasar meydana geldi. Olay yerindeyapılan incelemede “Ya Sev Ya Terket” yazılı bir kağıtbulundu. Yedinci Gündem gazetesinde yer alanhaberde “1995 Türkiye Desen birincisi olan VeliDoğan’ın daha önce Malatya Ülkü Ocakları’na üyeolduğu, İnönü Üniversitesi’nde ‘reis’lik yaptığı ve kursu,‘ilgi görmediği için bombalattığı’ iddia edildi.” denildi.

7 Mayıs günü Konya Selçuk Üniversitesi Fen EdebiyatFakültesi öğrencisi olduğu öne sürülen bir grup MHPyanlısı, karşıt görüşlü öğrencilere saldırdı. Kavgasırasında sağ görüşlü öğrencilerden birinin kurusıkıtabancayla ateş ettiği iddia edildi. Yaralanan solgörüşlü öğrencilerden Alaaddin Aktaş, İlhan Kılıç, SedatErol, Mehmet Zana Kibar ve Ayetullah Güven TıpFakültesi Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı.Öğrenciler tarafından yapılan açıklamada, saldırıyakatılanlardan üçünün adının Zeki Zorlu, Yusuf Narin veLevent Akkuş olduğu iddia edildi.

Saldırı nedeniyle 9 Mayıs günü İHD Konya Şubesiönünde toplanan 300 kadar öğrenci basın açıklamasıyaptıktan sonra rektörlüğe yürüdüler. Öğrencilerburada, Selçuk Üniversitesi yöneticileri ile görüşereksaldırılara ilişkin bilgi verdiler. Ancak, SelçukÜniversitesi Rektörlüğü, yürüyüşe katılan 65 öğrencihakkında soruşturma açtı.

Manisa’nın Akhisar ilçesinde SES üyesi SadiyeHalisdemir, eşi ÖDP üyesi Hıdır Halisdemir, SES üyesiSeyran Ürembay ve eşi Astsubay Ali Ürembay, 11Mayıs gecesi sağcıların saldırısına uğradı. SaldırıdaSadiye Halisdemir’in başından ve yüzündenyaralandığı, Hıdır Halisdemir’in de kaburgalarınınkırıldığı bildirildi. Saldırganların Cumhuriyet Savcılığı’ndaifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldığı bildirildi.

Balıkesir Kredi ve Yurtlar Kurumu öğrenci yurdundakalan Cihan Güngör adlı öğrenci, 13 Mayıs gecesi sağgörüşlü beş kişi tarafından dövüldü. 14 Mayıs günü İHDBalıkesir Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyenöğrenciler, Cihan Güngör’ün kaldığı odayı basansağcılardan üçünün öğrenci olmadığını ve yurttakalmadığını bildirdiler. Öğrenciler, saldırganlardanüçünün adının Murat Yorgancı, Deniz Kocaekiz veOğuzhan Kesici olduğunu açıkladılar. Cihan Güngör’ündövülmesi üzerine inceleme yapmak için yurda gidenİHD Balıkesir Şube yöneticileri içeri alınmadı.

Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrenci DerneğiBaşkanı Sinan Cem Uzunget’in 23 Mayıs günü MHPyanlısı bir grubun saldırısına uğradığı bildirildi. TıpFakültesi Öğrenci Derneği tarafından yapılanaçıklamada, 20 Mayıs gününden itibaren MeslekiEğitim Fakültesi’nde 6, Eğitim Fakültesi’nde 2 ve TeknikEğitim Fakültesi’nde de bir öğrencinin MHP’lilerinsaldırısına uğradığı belirtildi.

İstanbul Maltepe Orhangazi Lisesi öğrencisi Sultan Kura23 Mayıs günü MHP’liler tarafından bıçakla yaralandı.

Karnından ve başından yaralanan Sultan Kurahastaneye kaldırıldı. Kura, 2001 yılı Ekim ve Kasımaylarında da MHP’lilerin saldırısına uğramıştı.

3 Haziran günü İstanbul Beşiktaş ve Sultanahmet’te ikiparka bırakılan ses bombaları patladı. Patlamalardayaralanan olmadı.

23 Haziran günü de Şişli ve Beyoğlu’nda, 3 ayrı yerebırakılan bombalar patladı. İlk patlamalar sabahsaatlerinde Şişli Halaskargazi caddesi üzerindemeydana geldi. İki ayrı bombanın patlaması sonucubazı işyerleri hasar gördü. Daha sonra Beyoğlu KaraköyKemeraltı caddesi Sakızca sokakta bulunan Surp KrikorLusavoriç Ermeni Kilisesi önünde de bir patlamagerçekleşti. Bombanın patlaması sonucu, kilisekapısında küçük çapta maddi hasar meydana geldi.

İzmir İnciraltı Atatürk Öğrenci Yurdu’nda kalan DokuzEylül Üniversitesi öğrencisi Cem Erol, 13 Haziran gecesisağ görüşlü bir grup öğrenci tarafından ağır bir biçimdedövüldü. Erol, 19 Haziran günü İHD İzmir Şubesi’ndedüzenlediği basın toplantısında yaşadıklarını şöyleanlattı:

“Biz odada dört kişiydik. 10 kişilik faşist öğrenci grubugeldi. Kendileriyle gelmemi söylediler. Arkadaşlarımazarar gelmemesi için gittim. Beş kişi benimle gelirken,diğer beşi odada kaldı. Arkadaşların cep telefonlarınael koyup, psikolojik baskı uygulamışlar. Beş kişilik grupbeni başka bir bloktaki odalarına götürdü. Önce sözlüsataşmalar başladı. Kendilerinin ‘ülkücü teşkilat’tanolduklarını söylediler. Onlara karşı koyunca fiilisaldırılar başladı. Kimleri tanıdığımı, hangi örgütle ilişkiliolduğuma dair sorular sordular. Bir süre sonra ‘reis’geldi. Önce beni tehdit etti. Bana ‘Ya ülkücü teşkilatta,devletle işbirliği yapacaksın ya da ölümü tercihedeceksin’ dedi. Elindeki şişeyi yarım saat boyuncaboynuma ve başıma vurdu. “Bize kalsa, biz seni döver,odana geri gönderir, iki günde yurdu terkedeceksinderdik. Ama abilerimiz bizden haber bekliyor. Seniburada öttürmek zorundayız” dediler. Benimkonuşmayı reddetmem üzerine iki saat süreyle dayakattılar. Bayıldıktan sonra ıslatıp yine aynı şekildeişkenceye devam ettiler.”

Sakarya Üniversitesi öğrencisi Ulaş Gökpınar ve PınarKurt, bir grup sağ görüşlü tarafından dövüldükleriniaçıkladılar. Adapazarı kent merkezinde saldırıyauğrayan öğrencilerden Ulaş Gökpınar, “Saldırganlar 15-20 kişiydi ve hiçbiri okuldan değildi. Önce arkadanbenim başıma kalas indirdiler. Ardından kız arkadaşımPınar Kurt’a saldırdılar. Pınar’ın da başına 5 dikiş atıldı.”dedi. Birinci sınıftan beri sağcı öğrencilerin kendisinirahatsız ettiklerini anlatan Gökpınar, Ocak ayında dasakalını kesmediği için aralarında okuldaki sağcılarınliderleri Haluk Akdaş ve İbrahim Ergün’ün debulunduğu 6 kişinin saldırısına uğradığını söyledi.

TÜMTİS’e üye oldukları için Antalya Arıcı taşımacılıkşirketinde işten atılan işçiler, bir grubun saldırısına

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 85

Page 92: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

uğradı. 10 Temmuz gününden itibaren işyerininönünde bekleyen işçilere, 27 Ağustos günü bıçaklarlasaldıran grubun arasında şirketin sahipleri Hakan Arıcıve Ahmet Arıcı’nın da bulunduğu ileri sürüldü. ErdoğanYüksel ve Sait Turan adlı işçilerin yaralandığı olayınardından sadece iki saldırganın gözaltına alındığınıbildirildi.

15 ve 16 Temmuz günleri İstanbul Gazi mahallesindebir kahvehaneye ve Taksim’de polis noktasına bombalısaldırı düzenlendi. 15 Temmuz günü akşam saatlerindeGazi mahallesinde çoğunlukla polislerin gittiği Özcan 3kahvehanesine atılan bombanın patlaması sonucumaddi hasar meydana geldi. 16 Temmuz günü sabahsaatlerinde de Taksim parkının yakınlarındaki polisnoktasına bomba atıldı.

İzmir’de çevreci bir grubun çıkardığı “Güne Bakış”gazetesini Erzurum’da satmaya çalışan gençler, 17Temmuz günü bir grubun saldırısına uğradı. “İnsanlaraçevre bilincini aşılamak” amacıyla gazeteyiçıkardıklarını belirten gençler, yanlarına yaklaşan birgrubun arkadaşlarından Özlem Naci’yi sözle tacizettiğini, ardından da kendilerini dövdüğünü anlattılar.Murat Kaya (26), Cemil Otar (25), Metin Bozan (21),Özlem Naci (19) ve Asiye Kansu’yu (20) dövensaldırganlar daha sonra kaçtı. Olayda Asiye Kansu’nunkaburga kemiğinin zedelendiği ve sağ kaşının patladığıöğrenildi.

Asiye Kansu, daha sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

“İlk önce üç kişiydiler, bir anda 15-20 kişi oldular. Kızerkek demeden hepimize vurmaya başladılar. Kentmerkezinde bizi evire çevire dövdüler. Tebrizkapı PolisKarakolu’na gidip şikayette bulunduk. Oradaki polisler,‘Ya kardeşim ne olmuş yani. Onları yakalasak bileErzurumlu oldukları için serbest kalırlar. Unutun gitsin’diye konuştu. Bir ton sopa yediğimiz yetmemiş gibipolisler bizi gece 24.00’e kadar karakolda tuttu.”

26 Ağustos günü İzmir’in Şirinyer ve Bornovasemtlerinde “Komünist” gazetesinin satışını yapan TKPüyeleri, MHP yanlısı oldukları sanılan bir grubunsaldırısına uğradı. Olayda 20 kadar TKP üyesi yaralandı.

MHP’nin 27 Ağustos günü İstanbul Kartal’da bulunantemsilciliğine düzenlenen bombalı saldırıda maddihasar meydana geldi.

10 Ekim günü İzmir Ege Üniversitesi’nde iki gruparasında çıkan çatışmada iki öğrenci yaralandı. Olayın,Atatürkçü Düşünce Kulübü (ADK) üyesi bir grubun,Edebiyat Fakültesi’nde asılan sol görüşlü bir gruba aitpankart ve afişleri yırtması üzerine başladığı öğrenildi.Olayda Özgür Cafer Kalafat ve Kenan Yılmazişler adlıöğrenciler, ADK üyeleri tarafından demir çubuklarladövüldü. Öğrencilerin başlarından yaralandığı bildirildi.

23 Ekim günü Ankara Çankaya Lisesi’nde öğrencilerarasında çıkan kavgada O.Ö. adlı öğrenci, DEP eski

milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu C. İle D.G., E.I., Y.K., B.G.,A.E., S.G., E.Ö. ve N.Ç.B. adlı öğrencileri bıçakla yaraladı.Resmi açıklamada, olayın siyasi bir yönünün olmadığıiddia edildi.

28 Ekim günü İstanbul Küçükyalı’da bir işyerini basanMHP’liler DEHAP üyesi Yakup Oğuz Timur’u bıçaklayaraladı. MHP’li grubun işyerini, “DEHAP afişi asıldığı”gerekçesiyle bastığı belirtildi.

9 Kasım günü Bodrum’da Ülkü Ocakları üyesi GökhanÇandarlı ve Onur Galipoğlu, Mehmet Can Kahyaoğlu veSerhat Boşduvar adlı kişileri, “Ülkü Ocakları’na bağıştabulunmadıkları” gerekçesiyle silahla yaraladılar.Saldırganlar olaydan sonra gözaltına alındı.

Ankara Gazi Üniversitesi öğrencileri Murat Korkut veSerkan Onur Yıldız’ın oruç tutmadıkları gerekçesiyle 13Kasım günü akşam saatlerinde dövüldüğü bildirildi.Korkut ve Yıldız’ın Gazi Üniversitesi Hastanesi’ndetedavi altına alındığı bildirildi.

14 Kasım günü Ankara Gazi Üniversitesi’nde sağ ve solgörüşlü öğrenciler arasında kavga çıktı. Olaydan sonrakısa bir süre gözaltına alınan Mahir Balyan adlı öğrenci,15 Kasım günü yeniden gözaltına alındı.

Erzurum Atatürk Üniversitesi Pasinler MeslekYüksekokulu Doğal Gaz Sıhhi Tesisat bölümü öğrencisiYusuf Bilmez’in MHP’lilerin tehditleri nedeniyle, kayıtyaptırdıktan bir gün sonra okulu bıraktığı bildirildi.Cumhuriyet gazetesinde 25 Kasım günü yayınlananhabere göre, okul yurdunda kalmaya başlayan YusufBilmez, ilk gün akşam saatlerinde namaza çağrıldığını,olumsuz yanıt vermesi üzerine “Müslüman değilmisin?” sorusuyla karşılaştığını bildirdi. Yusuf Bilmez,Tuncelili olduğunu öğrenen MHP’lilerin kendisini“Alevisin ama mecburen geleceksin. Burası bizimegemenliğimizde. Namaz kılıp, oruç tutacaksın, ülküocaklarına da geleceksin. Yoksa burada okumanimkansız” diye tehdit ettiklerini bildirdi. Yusuf Bilmez,baskılar nedeniyle okulu bıraktığını anlattı.

Trakya (Edirne) Üniversitesi öğrencileri Hakan Çetin veUğur Tütenocaklar, oruç tutmadıkları gerekçesiyle 27Kasım günü bir grubun saldırısına uğradı. Olayınardından K.A., S.Z., A.Ö., S.M., A.K., E.A. adlı kişilergözaltına alındı.

27 Kasım günü Malatya Sanayi Sitesi’nde el arabası ilemüzik kaseti satan Ali Kaya Karataş, Hakan Gültekinadlı kişi tarafından silahla yaralandı. Gültekin’inKarataş’ı “yüksek sesle müzik çalarak orucunubozduğu” gerekçesiyle vurduğu öğrenildi.

23 Kasım günü Malatya’nın Yeşilyurt ilçesindekiHacımustafaağa Camii’nin girişindeki ayakkabılığayerleştirilen bombanın patlaması sonucu MehmetCanal (65) adlı kişi yaralandı. Canal’ın sağ elinin 4parmağının koptuğu öğrenildi.

Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde Gazi Yılmaz adlıöğrenciyi “ölümle tehdit ettikleri” ileri sürülen sağ

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

86 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 93: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

görüşlü İbrahim Kurt (Ülkü Ocakları dergisi DenizliTemsilcisi), Serdar Sönmez, Gürkan Karaca, Kürşat SeyitKayabaşı, Kürşat Narin ve Eren Başer gözaltına alındı.Gözaltına alınanlardan Kurt, Sönmez, Karaca ve Başertutuklandı.

Şırnak’ın İdil ilçesinde CHP İlçe Başkanı ŞehmusKaplan’ın evine 7 Aralık günü saat 19.30 sıralarındabombalı saldırı düzenlendi. Kaplan’ın evine 10 metreuzaklıkta bulunan inşaatta gizlenen kişiler tarafındanatılan iki el bombasından biri evin önündeki otomobile

isabet etti, diğeri havada patladı. Saldırıda ölen ya dayaralanan olmadı. Kaplan, saldırının kimler tarafındanyapıldığını bilmediğini, işyerine de 1999 yılındabombalı saldırıda bulunulduğunu belirterek, “İşyerimve evim emniyet müdürlüğü binasına 150 metremesafede olmasına rağmen iki keredir saldırıyauğruyorum. Ancak emniyet her iki olayda da failleri birtürlü yakalayamıyor” dedi.

HADEP İstanbul Güngören İlçe Örgütü yöneticisi AliÇalış, 22 Aralık günü silahlı saldırıya uğradı. Saat 16.30

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 87

‘Savaş artığı’ 30 can aldı (Celal Başlangıç/Radikal-16.12.2002)

(...) Baba Şehmus Kaplan aynı zamanda CHP İdil İlçe Başkanı. İşyerleri 1991’de, 1992’de, 1993’te yakılmış. Kardeşi Hasip Kaplan1999’da Abdullah Öcalan’ın avukatı olduktan sonra bu kez evleri bombalanmış. Oysa Kaplan ailesinin evi İlçe EmniyetAmirliği’ne 200 metre, polis lojmanlarına 20 adım uzaklıkta. Bugüne kadar hiçbir saldırının failleri yakalanmamış. Yapılanincelemede eve ve araca birer el bombası atıldığı anlaşılıyor. El bombalarından biri Makine Kimya Endüstrisi, diğeri de Almanyapımı. Taarruz tipi el bombaları. Mandallarından ve pimlerinden anlaşıldığına göre çok temiz, yani yeni el bombalarıymış.

Şehmus Kaplan’ın oğlu Faik bir süredir tehdit alıyormuş.

“Bu olaydan dört ay önce kendisini JİTEM mensubu olarak tanıtan bir şahıs beni işyerimden, evimden, cep telefonumdanarayarak tehdit etmişti.

‘Yıldırım’ adını kullanan şahıs, ‘Sen Hasip Kaplan’ın yeğenisin. Amcan Apo’nun avukatlığını yapıyor. Sen de teröristsin. Ya bizepara verirsin ya da seni ve aileni havaya uçururum’ demişti. Tehdit telefonlarından sonra İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na suçduyurusunda bulundum. Şahsın beni tehdit ettiği telefon zaten ekranda görünüyordu. Yapılan araştırma sonucu bu kişininHabur Gümrük Kapısı’nda görevli Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı olarak çalıştığı ortaya çıktı. Ev adresi bile belirlendi.”

Türkiye’de 15 yıl boyunca yaşanan ve 35 bin kişinin canına mal olan ‘düşük yoğunluklu savaş’ın artığı JİTEM ve el bombaları,Türkiye, Avrupa Birliği’nden tarih alabilmek için Kopenhag’ın kapısına dayandığı günlerde bile işbaşındaydı. (...)

Şaka bir yana, Kopenhag Kriterleri bir yana, ama ‘Lice kriterleri’ bambaşka bir yana.

Türkiye’nin en çok acı yaşamış ilçelerinden biri Lice. 1990’lı yılların başında birkaç kez yakılıp yıkıldı. Dönemin başbakanları,başbakan yardımcıları bile ilçeye giremedi. 1993’te meydana gelen yakma, yıkma olayından sonra 247 Liceli AİHM’e başvurdu.Türkiye Cumhuriyeti, AİHM’de yapılan yargılama sonucu, ‘dostane çözüm’ çerçevesinde bu 247 dosya için toplam 4.4 trilyon liratazminat ödemeye mahkûm oldu. Bu karar, daha önce AİHM’ye başvurmaya korkan Licelileri cesaretlendirdi. Şu anda 1993’temeydana gelen olaylar için hazırlanan tam 1500 dosya Avrupa yolunda. Diyeceksiniz ki, olayın üzerinden neredeyse 10 yılgeçmiş, hala bu başvuruların geçerliliği var mı? AİHM’ye başvuru süresi altı ay değil mi?

Evet, ama işin şöyle bir inceliği var: Lice olayları ile ilgili olarak Diyarbakır DGM’nin başlattığı soruşturma dosyası hala açık. Yanibir anlamda, iç hukuk yolları bile, geçen 10 yıla karşın hala tükenmemiş. İşte olayı uyutmak için açılan dosyayı adliyenin tozluarşivlerinde sonsuzluğa doğru ışınlamak, bazen gelip insanın ayağına Avrupa yolunda dolaşıyor.

İşin ilginci de bu dosyaların büyük bölümünün avukatı, Şırnak’ta abisinin evi bombalanan Hasip Kaplan. Liceli Mehmet EminAlagündüz de Kaplan’ın müvekkillerinden biri. Geçen gün tutuklandı Alagündüz. Nedeni de ilginç. Arkadaşlarıyla Lice BelediyeBahçesi’nde buluşuyor. Saat 21.45’te bahçe kapanınca evlerine gitmek üzere dışarı çıkıyorlar. Halka açık yerlerin bu saattekapanmasının nedeni Licelilere göre saat 22.00’den sonra uygulanan ‘ilan edilmemiş sokağa çıkma yasağı.’

Mahkeme kayıtlarına da geçen anlatımına göre, Alagündüz kendisine “Hala neden sokaktasınız? Saat 10.00’da her yerinkapandığını bilmiyor musunuz?” diyen polislere, “OHAL kalktı. Niye böyle yapıyorsunuz?” yanıtını verince tartışma başlıyor.Sonunda ‘görevli memura hakaret’ten tutuklanıyor Alagündüz. Yapılan itiraz üzerine de iki gün sonra serbest bırakılıyor.

Alagündüz, Lice Belediyesi’nde emlak şefi olarak çalışıyordu. Kaymakamlık’tan gelen bir yazı üzerine, Belediye Başkanı FeyziÇelik bir yazı göndermiş Alagündüz’e:

“12.10.2002 günü DEHAP’ın açılış törenine ve 26.10.2002 günü aynı partinin ilçemizde yaptığı mitinge katıldığınız tespit edilerekilgi yazı ile bildirilmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı 657 sayılı DMK’nın (Devlet Memurları Kanunu) 7. maddesineaykırı davrandığınızdan, aynı kanunun 125. maddesi gereğince hakkınızda soruşturma açıldığından, soruşturma sonuçlanıncayakadar 657 sayılı DMK’nın 137. ve 138. maddelerine istinaden geçici olarak görevden uzaklaştırılmanız tarafımdan uygungörülmüştür.” (...)

Page 94: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

sıralarında Topkapı’da kimliği belirlenemeyen kişilertarafından üzerine ateş açılan Ali Çalış’ın koluna vekarnına dört kurşun isabet etti. Ali Çalış hastaneyekaldırıldı.

İzmir’in Güzelyalı semtinde, 18 Aralık günü evine girenFırat Mamuk (24) adlı kişiyi öldüren Astsubay BaycanŞahan, 19 Aralık günü tutuklandı.

İstanbul Kadıköy’de 15 Mart günü İpek Küçükçelebiadlı kadının cep telefonunu çalarak kaçan OrhanYılmaz (16) adlı çocuğu silahla öldüren işadamı ErkanSadıkoğlu’nun yargılandığı dava, 13 Aralık günüsonuçlandı. Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi,Sadıkoğlu’nu 1 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum etti.Gasp suçundan yargılanan Çetin Yılmaz ve FevziBaykanoğlu ise 16 yıl 8’er ay hapis cezasına mahkumedildi. Z.Y. (17) adlı sanık ise beraat etti. Olay sırasındaOrhan Yılmaz tarafından kolundan bıçakla yaralananSadıkoğlu, 12 Kasım günü yapılan duruşmada tahliyeedilmişti.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.Zekeriya Beyaz’a 8 Ocak 2001 tarihinde bıçakla saldıranHalil Cihan, Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından11 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasına mahkum edildi. 2Aralık günü sonuçlanan davada, tutuksuz sanıklarHatice Kuyrukçu, Hakkı Barutçu, Bekir Çete ve MustafaCeveci ise beraat etti.

Trakya Üniversitesi’nde 27 Aralık sağ görüşlü birgrubun saldırısına uğrayan sol görüşlü dört öğrenciyaralandı. 28 Aralık günü de Selimiye Yurdu önündesol görüşlü 5 öğrenci saldırıya uğradı. Bu olaylarınardından 29 Aralık günü sağ görüşlü öğrencilerinAyşekadın kampüsünde sol görüşlü öğrencileresataştıkları ve okuldan çıkan öğrencilere taşlarlasaldırdığı bildirildi.

Daha sonra üniversite yönetiminin aralarında saldırıyauğrayanların da bulunduğu 50 öğrenci hakkındagerekçe göstermeden disiplin soruşturması açtığı veüniversitedeki kültürel faaliyetlerin de durdurulduğuöğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

88 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Trakya Üniversitesi’nde Olaylar (Oral Çalışlar/Cumhuriyet-28.12.2002)

Gençler okullarda polisin, ülkücülerin saldırılarına uğruyor. Bu da yetmiyor okuldan atılma tehdidiyle yüz yüze geliyorlar. TrakyaÜniversitesi’nde geçen günlerde bazı gençler saldırılara uğradı. Aralarından yaralananlar oldu. Bir grup Trakya Üniversitesiöğrencisi ziyaretime geldi ve başlarına gelenleri anlattılar. Bu arada saldırıya uğramanın karşılığı olarak haklarında soruşturmaaçıldığını da belirttiler. (...)

İşte gençlerin anlattıkları:

“Bizler Trakya Üniversitesi öğrencileriyiz. 27 Kasım 2002 tarihinde Üniversitemizin Güllapoğlu yerleşkesinde, kendisine ‘ülkücü’diyen bir grup, beş arkadaşımıza saldırıda bulunmuş ve ardından ‘ülkücü hareket engellenemez’ sloganları ve ‘tekbir...’sesleriyle Selimiye Yurdu ve Tıp Fakültesi civarında dolaştıktan sonra dağılmışlardır. Bu saldırılar sonrasında bir kişi ağır olmaküzere beş arkadaşımız yaralandı.

Ertesi gün ise Ayşekadın yerleşkesine gelen saldırganlar, sözlü ve fiziksel sataşmalarla birtakım olayların yaşanmasınasebebiyet verdiler. Aynı günün akşamı, okulun dışında toplanarak silah ve kesici aletlerle okula girmek istemişler ve okulundışından taşlarla saldırıda bulunmuşlardır. Üniversite içerisinde, ellerinden kamerayı düşürmeyen Özel Güvenlik Birimleri,olayların yaşandığı sırada saldırganların görüntülerini almayarak taraflı tutumlarını sergilemişlerdir.

Yaşananların ardından Üniversite Rektörlüğü, ‘suçluların cezalandırılması’ adına 50 arkadaşımıza (ne ile suçlandığı bilebelirtilmeden) ‘olaylara katılmaktan’ ötürü soruşturma başlatmış, (olaylarla hiç bir şekilde alakası olmayan) sosyal- kültüreltoplulukların bazılarının faaliyetlerini durdurmuştur.

Yaşananları, 15 arkadaşımızın (haklarında yapılan bir suç duyurusu üzerine) Edirne Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne ‘ifadevermek’ için çağrılmaları takip etmiştir. Üniversite yönetimi ve polis, yaşananları, üniversite disiplinini bozan bir sağ-solçatışması şeklinde lanse ederek saptırmaya çalışmış ve bilinçli bir tercihle bizi sindirmeye yönelmiştir.

Saldırıya maruz kalan herkes gibi bizim de silahlı, satırlı, taşlı, sopalı güruhun karşısında kendimizi savunduğumuz doğrudur.Ama bu asla bizim saldırıya maruz kalan taraf olduğumuz gerçeğini değiştirmez. Rektör Osman İnci’nin ‘Üniversitede eğitim veöğretimi bozacak iç ve dış müdahalelere asla izin verilmeyecek’ söyleminin anlamını, olayların ardından yaşananlar, herhangibir söze gerek kalmaksızın açıklıyor.” (...)

Page 95: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yakınları güvenlik güçleri tarafından öldürülen ya dafaili meçhul cinayetler sonucunda kaybedenlerinAİHM’e yaptıkları başvurulara ilişkin bilgiler şöyle:

Salih Sabuktekin: AİHM, 19 Mart günü SultanSabuktekin’in HADEP üyesi eşi Salih Sabuktekin’in 28Eylül 1994 tarihinde öldürülmesi nedeniyle yapılanbaşvuruyu geri çevirdi. Karar, Salih Sabuktekin’in“güvenlik görevlileri ya da güvenlik görevlilerinindesteği ile öldürüldüğü” yolunda yeterli ve ikna edicidelil olmaması nedeniyle alındı.

Vahit Haran: Vahit Haran adlı kişinin 12 Mayıs 1994tarihinde Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Arıklı köyündeaskerler tarafından öldürülmesi nedeniyle açılan dava26 Mart günü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye,Haran’ın yakınlarına 80 bin İngiliz Poundu ödemeyikabul etti.

İsmail Oral: 19 Mayıs 1991 tarihinde İstanbulKadıköy’de bir eve düzenlenen baskında öldürülenİsmail Oral’ın yakınlarının yaptığı başvuru 28 Mart günüdostane çözümle sonuçlandı. AİHS’in “yaşam hakkı”nailişkin 2. maddesinin ihlal edildiğini kabul eden Türkiye,Oral’ın yakınlarına 500 bin Fransız Frankı ve yargılamagiderlerini ödemeyi kabul etti. Baskında, Oral ilebirlikte Hatice Dilek adlı kadın da öldürülmüştü.

Mehmet Salim Acar: Diyarbakır’in Bismil ilçesi Ambarköyünde Mehmet Salim Acar adlı kişinin 1994 yılıAğustos ayında kaybolmasından sonra kardeşitarafından açılan dava 9 Nisan günü dostane çözümyoluyla sonuçlandı. Başvuruda, AİHS’nin 2. (yaşamhakkı), 3. (işkence yasağı), 5. (kişisel güvenlik) ve 13.(etkili yargı) gibi maddelerinin ihlal edildiği ilerisürülmüştü.

Türkiye, başvurucuya 70 bin Pound ödemeyi kabuletti. Türkiye tarafından yapılan resmi açıklamada,“Kayda geçmemiş gözaltı ve kaybolma şikayetleri ileilgili yetersiz soruşturmaların, bu durum(lar)da olduğugibi, AİHS’nin 2., 5. ve 13. maddelerinin ihlali olduğumuhakkaktır. Hükümetimiz, özgürlükten yoksunbırakılma olaylarının hepsinin yetkililer tarafındandoğru kaydedileceği ve kaybolma şikayetlerinin etkilisoruşturulacağına dair uygun talimatlar yayınlayıpgereken tüm önlemleri alacaktır. Bakanlar Komitesi’nindenetimi bu ve benzer konularda ilerleme yapılmasınısağlayacaktır” denildi.

Ender Toğcu: 29 Kasım 1994 tarihinde kaybolan EnderToğcu’nun yakınları tarafından açılan dava, 9 Nisangünü dostane çözümle sonuçlandı.

Dava nedeniyle Türk hükümeti tarafından yapılanbildirimde, “Kayıt tutulmayarak kişilerin özgürlüğündenyoksun bırakılması ve kayıp iddialarının yeterincearaştırılmaması ile sözleşmenin 2., 5. ve 13.

maddelerinin ihlal edildiği kabul edilmektedir.Hükümet, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerigereği özgürlükten yoksun bırakılanların tümüyle vedoğru bir biçimde kayıt altına alınmasını sağlamak vekayıp iddialarını etkin bir biçimde araştırmak üzeregerekli emirleri verecek ve tüm gerekli önlemlerialacaktır. Hükümet, bu ve benzeri davalarda verilenmahkeme kararlarının Bakanlar Komitesi tarafındandenetlenmesinin, bu çerçevede yapılacak iyileştirmeleriçin uygun bir mekanizma olduğunu kabuletmektedir…” denildi. Türkiye, Toğcu’nun yakınlarına70.00 pound ödemeyi kabul etti.

Şemse Önen: 16 Mart 1993 tarihinde Mardin’inMazıdağı ilçesinin Karataş köyüne PKK militanlarıtarafından düzenlenen saldırıda Halil Önen, eşi NamiyeÖnen ve oğlu Orhan Önen’in öldürülmesi, kızı ŞemseÖnen’in de yaralanması nedeniyle, Şemse Önentarafından yapılan başvuru 14 Mayıs günü Türkiyealeyhine sonuçlandı.

AİHM, AİHS’in “yaşam hakkı”na ilişkin 2. maddesinin“cinayetin etkin soruşturması yapılmadığı için” ihlaledildiğine karar verdi. Mahkeme, işkence yasağınailişkin 3. madde, özel hayatın ve aile hayatınınkorunmasına ilişkin 8. madde ve ayrımcılığınyasaklanmasına ilişkin 14. madde konusunda ise ihlalolmadığına karar verdi. Mahkeme zararların etkintazminine ilişkin 13. maddenin ihlal edildiği sonucunaulaştı.

Mahkeme, başvurucuya ve kız kardeşi Mekiye Önen’e16’şar bin Euro maddi, 15’er bin Euro manevi vemahkeme harçları için de 2,500 Euro ödenmesinekarar verdi.

Maşallah Öneryıldız (Ümraniye Çöplüğü Patlaması): 28Nisan 1993 tarihinde İstanbul Ümraniye’deki çöplüktemeydana gelen patlamada Öneryıldız ailesinden dokuzkişinin ölümü nedeniyle Maşallah Öneryıldız’ın“mülkiyet hakkı” ve “yaşama hakkı”nın ihlal edildiğigerekçesiyle yaptığı başvuru 18 Haziran günüsonuçlandı. AİHM, Türkiye’nin Öneryıldız’a mahkememasrafları dahil 164 bin Euro (yaklaşık 245 milyar lira)ödemesini kararlaştırdı.

Olay üzerine İstanbul ve Ümraniye belediye başkanlarıhakkında “görevlerini ihmal ettikleri” gerekçesiyleaçılan dava 4 Nisan 1996 tarihinde sonuçlanmıştı.Mahkeme, belediye başkanlarını 160 bin lira para veTCY’nin 230 maddesi uyarınca da 3 ay hapis cezasınamahkum etmiş, cezalar ertelenmişti.

Öneryıldız ayrıca, İstanbul İdare Mahkemesi’nde deyakınlarının ölümü ve mülkünün zarar görmesinedeniyle dava açmıştı. 30 Kasım 1995 tarihindesonuçlanan bu davada da belediye Öneryıldız ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 89

7 - AİHM KARARLARI

Page 96: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

çocuklarına 100 milyon lira manevi, 10 milyon lira damaddi tazminat ödemeye mahkum edilmişti.

Selim Orhan, Hasan Orhan, Cezayir Orhan:Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Deveboyu (Adrok)köyünün 6 Mayıs 1994 tarihinde yakılıp-boşaltılması veköylülerden Selim Orhan, Hasan Orhan ve CezayirOrhan’ın kaybolması nedeniyle Salih Orhan’ın AİHM’eyaptığı başvuru 18 Haziran günü sonuçlandı. AİHMkararında, olayda AİHS’in “yaşam hakkı”, “mülkdokunulmazlığı”, “işkence”, “aile ve özel yaşama saygı”maddelerinin ihlal edildiği, Türkiye’nin yargı sürecindeyüzeysel davrandığı belirtildi. AİHM, Türkiye’nin Orhanailesine 150 bin Euro tazminat ödemesine karar verdi.

Salih Orhan, olay tarihinde köylerine baskındüzenleyen askerlerin kendi evi dahil tüm evleriyaktıklarını söylemişti. Salih Orhan, AİHM’e verdiğiifadede, 7 Mayıs 1994 tarihinde kardeşleri Selim Orhanve Hasan Orhan ile oğlu Cezayir Orhan’nın Kulp BölgeJandarma Komutanlığı’na başvurarak tarlalarınınhasadını toplayana kadar köyde kalmak için izinistediklerini, bu isteğin kabul edildiğini ancak, 24 Mayıs1994 tarihinde askerlerin köye baskın düzenleyerek üçkişiyi gözaltına aldığını söylemişti. Söz konusukişilerden bir daha haber alınamadı.

Yezal Yaşa, Veysi Yaşa: 19 Aralık 1992 tarihindeDiyarbakır’a bağlı Tepecik köyüne baskın düzenleyenaskerlerin evlerine attığı el bombasının patlamasısonucu eşi Yezal Yaşa ve oğlu Veysi Yaşa’nın öldüğügerekçesiyle Sıddık Yaşa’nın yaptığı başvuru 27 Hazirangünü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye, SıddıkYaşa’ya 89 bin Sterlin ödemeyi kabul etti.

Ülkü Ekinci: AİHM, 25 Şubat 1994 tarihinde AnkaraGölbaşı’nda ölü bulunan Avukat Yusuf Ekinci’nin eşiÜlkü Ekinci’nin açtığı davayı 16 Temmuz günüsonuçlandırdı. AİHM, Türkiye’nin Ekinci’ye 15.590 Eurotazminat, diğer masraflar için de 5.200 Sterlinödemesini kararlaştırıldı.

Davada, Ekinci ailesi tarafından gösterilen bir görgütanığının kimliğini açıklamaması nedeniyle AİHM,“mağdurun doğrudan devlet ya da devlet destekligüçler tarafından öldürüldüğüne dair yeterince kanıtolmadığı” görüşüne vardı. Ancak, soruşturmada buyöndeki iddiaların incelenmemiş olması da “devletinyaşam hakkını korumaması” olarak yorumlandı. AİHMkararında, Türk hükümetinin yaşam hakkına ilişkin ilgili2, işkence ve kötü muameleye ilişkin 3 ve olayınsoruşturulmasında etkin yolların kullanılmamasınailişkin 13. maddeyi ihlal ettiği belirtildi.

Orhan Yakar: 1996 yılında ölen Orhan Yakar’ın (16)babası Mehmet Yakar’ın başvurusu 26 Kasım günüdostane çözümle sonuçlandı. Türkiye, Yakar’a 40 binEuro tazminat ödemeyi kabul etti. “PKK üyesi olduğu”gerekçesiyle 17 Kasım 1996 tarihinde Bingöl’degözaltına alınan Orhan Yakar, bir gün sonra “İhsanMeriç adlı militanın cesedini göstermesi için”götürüldüğü kırsal alanda mayın patlaması sonucuölmüştü.

Dilek Demir, Dilan Demir, Yusuf Demir: Diyarbakır’ınTepecik köyüne 1992 yılı Aralık ayında askerlertarafından düzenlenen baskında kuzenleri Dilek Demirve Dilan Demir’in öldürülmesi, babası Yusuf Demir’inde yaralanması nedeniyle Mahmut Demir tarafındanaçılan dava, dostane çözümle sonuçlandı. AİHM,olaydaki sorumluluğunu kabul eden Türkiye’nin184.140 euro tazminat ödemesine karar verdi.

İsmail Hakkı Adalı, Fevzi Yalçın, Kemal Soğukpınar,Refa Şen: 7 Ekim 1988 tarihinde İstanbul Tuzla’daİsmail Hakkı Adalı, Fevzi Yalçın, Kemal Soğukpınar veRefa Şen23 adlı gençlerin polisler tarafındanöldürülmesi nedeniyle açılan dava dostane çözümlesonuçlandı. Türkiye, Adalı, Yalçın ve Soğukpınar’ınailelerine 55’er bin Sterlin, Şen’in ailesine de 70 binSterlin ödememeyi kabul etti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Yaşam Hakkı

90 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

23 Uyarı yapılmadan yaylım ateşi açılan bulunan Adalı’ya 15, Yalçın’a

7, Şen’e 20, Soğukpınar’a 32 kurşunun isabet etmişti. Araçta daha

sonra yapılan aramada ise sadece bir tabanca bulunmuştu.

Kamuoyuna “çatışma” olarak yansıtılan olay nedeniyle açılan dava 6

Şubat 1995 tarihinde İstanbul Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde

sonuçlandı. Mahkeme, çok sayıda işkence davasında da yargılanan

Bayram Kartal ile Celal Demirtaş, Halil Yalçındağ, Taki Süme, Abdullah

Süzer, Hüseyin Demir, Ali Çetkin, Enver Aytemür, Fahrettin Meral, Enver

Aslan, Efraim Erkek, Mehmet Kulaç, Abuzer Fidancı, Fikret Işınkaralar,

İsmail Alıcı ve Metin Öztürk adlı polisler hakkında beraat kararı verdi.

Page 97: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Zorunlu göç uygulamasının yarattığı sorunlar ve busorunların çözüme kavuşturulmasına dair 2002 yılındada etkin bir adım atılmadı. TİHV’nin derlediği bilgileregöre 2002 yılında yakılan/boşaltılan yerleşim birimiolmadı, ancak köylerine dönmek isteyenlere yönelikbaskı ve engellemeler devam etti. 1984-1999 yıllarıarasında devam eden silahlı çatışma dönemindezorunlu göçün önemli nedenlerinden biri olankoruculuk uygulamasının kaldırılmasına yönelikherhangi bir girişim de gündeme getirilmedi. Köylerinedönmek isteyen/dönen zorunlu göç mağdurlarınayönelik korucu saldırıları 2002 yılında artarak devametti. 1990’lı yıllarda boşaltılan köylerine 2002 yılındadönen en az 6 kişi köy korucuları tarafından öldürüldü(Bkz. Korucu Saldırıları). Hükümet dışı kuruluşlar vemeslek örgütlerinin Köy-Kent ve benzeri resmiprojelere yönelik eleştirileri ve zorunlu göç sorununçözümüne yönelik önerileri bu dönem boyunca dadikkate alınmadı

Silahlı çatışma döneminde yakılan /boşaltılan yerleşimbirimlerinin yeniden iskana açılması ve göç ettirileninsanların köylerine dönmeleri için hükümet tarafındanyürütülen Köye Dönüş Projesi hakkında bu yıl dayeterli bilgi edinilemedi.

Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner, 27 Eylülgünü yaptığı açıklamada “Bölge Valiliği inisiyatif veöncülüğünde valiliklerce tespit edilen merkezi köyleredönüş çalışmalarının etkin bir şekilde uygulandığını” ve“çalışmaların başladığı 2000 yılının Haziran ayından buyana 35.513 kişinin köye döndüğünü” ifade etti.Aydıner, köylerine dönen ailelere sağlanan maddiyardımın da 4 trilyon 145 milyar liraya ulaştığını veİçişleri Bakanlığı’nın köye dönüş projesi için 2002yılında 5 trilyon 616 milyar liralık bir bütçe ayrıldığınıiddia etti.

56. Hükümetin İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş ise, Ekimayı başında yaptığı açıklamada, 2000 yılı Haziranayından itibaren iki yıllık süre içinde OHAL ve mücaviril kapsamında bulunan 11 ilde toplam 51.152 kişininköylerine geri döndüğünü bildirdi. 3 Kasım 2002 genelseçimlerinin ardından İçişleri Bakanlığı görevine atananAbdülkadir Aksu ise, Aralık ayında yaptığı açıklamada,Haziran 2000 ile Aralık 2002 dönemi arasında köyedönüş projesinden yararlananların sayısının 58.513olduğunu iddia etti. Aksu, ayrıca, OHAL Bölgesi

kapsamında bulunan 11 ilde köye dönüş yapanlar için8.8 trilyon lira harcama yapıldığını söyledi. Ancak sözkonusu açıklamalarda kaynakların nasıl, neredekullanıldığına dair bilgi verilmedi.

Yetkililer tarafından yapılan çelişkili açıklamalarzorunlu göç ile ilgili çalışma yürüten sivil toplumörgütleri tarafından da inandırıcı bulunmadı. Örneğin,Nisan ayı başlarında OHAL Valiliği tarafından “2000 yılıNisan ayı ile 2002 yılı Nisan ayı arasındaki iki yıllıksüreçte 37 bine yakın kişinin köylerine geridöndüklerine” ilişkin açıklamayı değerlendiren Göç-DerBaşkanı Şefika Gürbüz, “İçişleri Bakanlığı’nın bu sonprojesi ile, 37 bin kişi döndü diyorlar ama aslındadönmedi, 7 kişi bir köye dönüyorsa orada bir muhtarseçiyorlar ve o köyü dolu gösteriyorlar” dedi.

1994 yılında uygulamaya konulan Köy-Kent projesidevam ederken, Ocak ayında, İçişleri Bakanlığı, GAPKalkınma İdaresi Başkanlığı, Köy Hizmetleri GenelMüdürlüğü ve ilgili valilikler tarafından yürütülecek“Merkez Köy” adı altında yeni bir projenin dahauygulamaya konulduğu bildirildi. Diyarbakır ValisiCemil Serhadlı, 24 Ocak günü yaptığı açıklamada“dağınık yerleşim yerlerini biraraya toplamak veköyden kente göçü önlemek amacıyla” gündemegelen proje dahilinde 21 ilde araştırma yapıldığınıancak, uygulamanın ilk etapta Diyarbakır’ın Çüngüş,Bingöl’ün Karlıova, Erzurum’un Karayazı, Hakkari’ninÇukurca ilçeleri ile Siirt merkeze bağlı Sağurlu köyündeuygulanacağını” bildirdi. Çüngüş ilçesi Yeniköyü’ndemerkez köy için çalışmalara başladıklarını açıklayanSerhadlı, burada yapılacak Merkez köye, Çüngüş’ünYeniköy, Aydınlı, Alpadere, Seferuşağı, Bağcılar ileÇermik’in Elifuşağı köylerinde yaşayan 216 aileninyerleştirileceğini belirtti. Merkez köye yerleşecek heraileye ücretsiz bin metrekarelik arsa ve 6 milyartutarında konut kredisi verileceğini iddia eden Serhadlı,Merkez köylerde her türlü altyapının, ekonomik, sosyalve kültürel hizmet verecek birçok tesisin kurulacağınıda sözlerine ekledi. Ancak, yıl içinde, doğrudan projekapsamında yapılanlara ilişkin herhangi bir açıklamayapılmadı.

1 Mayıs günü Başbakan Bülent Ecevit’in başkanlığındadüzenlenen ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz,Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Selçuk Polat ile ilgilibürokratların katıldığı bir toplantıda, Dünya Bankası

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 91

ZORUNLU GÖÇ

Page 98: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye Temsilcisi Ajay Chibber’a Köy-Kent projesi içinDünya Bankası’ndan sağlanacak 300 milyon dolarlıkkredinin nerelerde kullanılacağı anlatıldı. Toplantınınardından yapılan resmi açıklamada Chibber’in, “DünyaBankası’nın, köykent projelerini hayranlıkla izlediğinive gelişmekte olan ülkelere, kırsal kalkınma modelleriiçerisinde örnek olarak gösterdiğini” ifade ettiğibildirildi.

Başbakan Bülent Ecevit’in, Temmuz ayında, MustafaYılmaz’dan boşalan Devlet Bakanlığı’na atadığı MehmetKocabatmaz, işe Ecevit’in rüyası olan “Köy-Kent”projelerinden başladı. Devlet Bakanlığı’ndan yapılanaçıklamada, Bakan Kocabatmaz’ın bağlı kuruluşlardanbrifingler aldığı, Dünya Bankası uzmanları ile de biraraya geldiği belirtildi. Kocabatmaz, bu çerçevededeğerlendirilen yeni 10 Köy-Kent projesinden Van-Özalp-Doruktay ile Düzce-Kaynaşlı-Çamoluk- Tavakprojelerininin “süratle bitirileceğini” kaydederken diğer8 projenin de hızlandırılacağını söyledi.

Siirt Valisi Nuri Okutan 24 Ocak günü yaptığıaçıklamada, 2002 yılında Siirt’e bağlı 14 köye geridönüş izni verileceğini bildirdi. Vali Okutan, Ocak ayıitibariyle “Köye Dönüş Projesi” kapsamında Siirt’e bağlı16 köye 4 bin kişinin geri dönüşünün sağlandığınıbelirterek bu çalışmalar için 1 trilyon liranın üzerindeharcama yaptıklarını ifade etti. Nuri Okutan, Ekimayında yaptığı açıklamada ise Siirt Valiliği tarafından2001 yılı sonbaharında uygulamaya konulan “GönüllüKöye Dönüş” projesi kapsamında, 8 bin nüfuslu 1.400ailenin köylerine döndüklerini, yerel yönetimlerindönüş yapılan köylerde altyapı çalışmalarınıgerçekleştirdiğini, köye dönen ailelere evlerininonarımı için çeşitli yardımlar yapıldığını bildirdi.

Diyarbakır Valisi Cemil Serhadlı, Köye Dönüş Projesiçerçevesinde Diyarbakır’a bağlı 48 köy ile 58 mezranınyerleşime açıldığını bildirdi. Ancak açıklamada sözkonusu köy ve mezraların hangileri olduğuna dairherhangi bir bilgi verilmedi. Serhadlı, ayrıca, Diyarbakıril sınırı dahilinde köyüne dönenlerini toplam sayısının8.568 olduğunu iddia etti.

Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı bazı köylere Martayından itibaren geri dönüş izni verildiği bildirildi. Yerelkaynaklardan edinilen bilgilere göre Meşeli, (MeledikéMezin), Yalınağaç (Melediké Biçuk), Kebapçı, Gewré,Derecik (Tawsi) ve Xirbe Halela köylerine son aylardadönen yaklaşık 50 aile evleri yıkıldığı için uzunca birsüre çadırlarda yaşamak zorunda kaldılar. Köylerde,elektrik, su, yol gibi altyapı hizmetlerinin olmadığı, geridönenlere bir kaç torba çimento dışında yardımyapılmadığı öğrenildi. Yaklaşık iki yıl önce yenidenyerleşime açılan Mazıdağı’na bağlı Çankaya (Birké) veİkisu (Mendela) köylerinin ise evlerin onarıldığı,elektrik, yol, su gibi altyapı çalışmalarınıntamamlandığı bildirildi.

Van Valisi Durmuş Koç, Ağustos ayında yaptığıaçıklamada ilde yürütülen “Köye Dönüş Projesi”

kapsamında 5 bin kişinin köylerine döndüğünü bildirdi.Yaz aylarında 36 ailenin geri döndüğü Gürpınar ilçesinebağlı Taşyazı köyünü ziyaret eden Vali Koç, “altyapıçalışmaları tamamlanan 14 köyün yeniden yerleşimeaçılmaya uygun hale getirildiğini” ve “15 bin kişininköylerine geri dönemesini sağlamayı hedeflediklerini”belirtti.

Mardin Valisi Temel Koçaklar da 31 Ağustos günüyaptığı açıklamada, Dargeçit ilçesinde 15, Mardinmerkez ilçede 16, Derik’te 9, Kızıltepe’de 13,Mazıdağı’nda 19, Midyat’ta 10, Nusaybin’de 31,Ömerli’de 25, Savur’da 13 ve Yeşilli’de 3 köy olmaküzere Mardin merkez ve ilçelerine bağlı toplam 154köye geri dönüş izni verildiğini belirti. Açıklamadahangi köylere geri dönüş izni verildiği belirtilmedi.

Öte yandan Mazıdağı Kaymakamı Mehmet Özmenköylerine dönen ailelere araç gereç yardımı yapıldığınıve köylerde altyapı çalışmalarının devam ettiğinibildirdi.

Ancak köye dönüşler 2002 yılında da dağınık vekitlesel olmayan bir düzeyde devam etti. OHALuygulamasına 30 Temmuz günü Tunceli ve Hakkari, 30Kasım günü de Diyarbakır ve Şırnak’ta son verilmesinerağmen kolluk güçleri ve mülki amirlerin köylerine geridönmek isteyenlere yönelik yaklaşımlarındakaydadeğer bir değişiklik gözlenmedi.

Örneğin, Mayıs ayında 1990’lı yıllarda boşaltılan 31köye geri dönmek isteyen 166 ailenin Tunceli BarışHukuk Bürosu avukatları aracılığıyla Valiliğe yaptıklarıbaşvuruya, “Hozat ve Ovacık ilçelerine bağlı 27 köyegeri dönüşün ‘güvenlik nedeniyle’ uygun bulunmadığı”yanıtı verildi. Daha sonraki girişimlerden de olumlusonuç alınamadı. Diyarbakır Valisi Cemil Serhadlı da 18Aralık günü yaptığı açıklamada, Dicle ve Kulp ilçelerinebağlı 12 köye geri dönüşlere “güvenlik nedeniyle” izinverilmediğini belirtti.

Tunceli’de bulunan Barış Hukuk Bürosu avukatları,köye dönüş projesi çerçevesinde kendilerine vekaletveren 166 aile adına 15 Mayıs günü HozatKaymakamlığı’na, 17 Mayıs günü de Tunceli ValiliğiOHAL Bürosu’na başvurdu. Barış Hukuk Bürosuavukatlarından Tunceli Baro Başkanı, Hüseyin Aygünyaptıkları başvurularda “köye geri dönüş önündekiengellerin kaldırılması ve Anayasa’nın 125. maddesigereğince göç ettirilenlere tazminat ödenmesitaleplerinin yer aldığını” belirtti.

Tunceli Valiliği Haziran ayında köye dönüşbaşvurularını yanıtladı. Yanıtta geri dönüş talep edilen31 köyden yalnızca 4’üne izin verileceği kaydedildi.Geri dönüşe izin verilmeyen köyler şöyle:

Hozat’a bağlı Kurukaymak, Akören, Boydaş, Koruköy,Kalecik, Bilekli, Ağırbaşak, Yenibaş (Amutka), Yüceldi,Kozluca, Kızılkilise, Ovacık’a bağlı Çambulak, Eskigeldik,Şahverdi, Kozluca, Elgazi, Ağaçpınar, Çat, Yalmanlar,Yoğunçam, Otlubahçe, Çalbaşı, Aktaş, Buzultepe,Işıkvuran, Yakatarla, Eğimli köyleri.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

92 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 99: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Hüseyin Aygün, Hozat’a bağlı Karaca, Taşıtlı, DervişCemal köyleri ile Ovacık’a bağlı Büyükköy’e ise ilçemerkezlerine ve karakollara yakın olmaları nedeniyledönüş izni verildiğini ifade etti. Ancak söz konusu 4köye geri dönüşlerine izin verilen 8 aile yardımalamadıkları için köylerine geri dönemediler. .

166 aile bunun üzerine “görevi ihmal” gerekçesiyleEylül ayında Tunceli Valisi Mustafa Erkal, HozatKaymakamı Ahmet Avşar ve Ovacık Kaymakamı M.İlker Haktankaçmaz hakkında Cumhuriyet Savcılığı’nasuç duyurusunda bulundu. Aileler adına HüseyinAygün ve Avukat Özgür Ulaş Kaplan tarafından yapılanbaşvuruda Vali ve iki kaymakamın “köylere dönüşlereizin vermediği, konut ve mülkiyetlerini kullanmahaklarına saygı göstermediği, tazminat ödenmesitaleplerini ise reddettiği belirtilerek “görevi ihmal suçuişledikleri” savunuldu.

Bu arada Hozat ilçesine bağlı köylerine geridönebilmek için başvuran ailelere her yıl “kira yardımı”adı altına verilen maddi yardımın 2002 yılında HozatKaymakamlığı’nın emriyle askıya alındığı bildirildi.Uygulamanın nedenini öğrenmek isteyen ailelerekaymakamlık tarafından “Siz avukatınız aracılığıyla bizi,devleti şikayet etmişsiniz. AİHM’e gideceğinizisöylüyorsunuz. Bundan sonra kira yardımınız askıyaalınmıştır” şeklinde yanıt verildiği öğrenildi.

Köye Dönüşlere Yönelik Baskı ve Engellemeler

AİHM’in, Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Alaca(Nederan) köyünde 11 kişinin kaybolması nedeniyleTürkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmesininardından1 Kulp Kaymakamlığı’nın, Alaca köyünü“sakıncalı” ilan ederek, köylülerin geri dönüşleriniyasakladığı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Alaca köyü Muhtarı Vehbi Baserile yedi köylü, 15 Şubat günü Kulp Kaymakamı İbrahimAkın ile görüşerek köylerine dönmek istediklerinibildirdiler. “Alaca köyünün sakıncalı olduğu” yanıtınıveren Kaymakam Akın ise köylülerin sorunlarınıDiyarbakır Valiliği ve Lice Tugay Komutanlığı’nailetmelerini istedi. Bu girişimlerin de sonuçsuz kalmasıüzerine, 11 aile uğradıkları zararın ödenmesi talebiyleEylül ayında Diyarbakır İdare Mahkemesi’nde dava açtı.

Aileler adına bir açıklama yapan Avukat Meral Danışköylülerin 9 yıllık giderlerinin yanısıra üretimdenkoptukları süre içinde uğradıkları maddi ve manevitazminatlarının ödenmesini istediklerini kaydetti. Danış,İdare Mahkemesi’ne yapılan başvurunun sonuçsuzkalması durumunda AİHM’e başvuracaklarını belirtti.

1993 yılında boşaltılan Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlıDüzcealan (Çorsin) köyüne geri dönmek isteyenköylülerin Şubat ayında Tatvan Kaymakamlığı’nayaptıkları başvuru “şartlı olarak” kabul edildi.Kaymakam Ali Yener Erçin tarafından yapılanaçıklamada, köylülerin geri dönmelerine, ancak“PKK’nin baskıları sonucu köyümüzü terkettik,

devletten herhangi bir talepte bulunmuyorum”şeklinde yazılı beyanat vermeleri durumunda izinverilebileceği bildirildi.

Erçin tarafından yapılan açıklamada, “İlçemize bağlıDüzcealan köyü, 1993 yılında PKK terör örgütününbaskıları sonucu köy halkının kendi iradesiyleboşalmıştır. Köyde yapılan incelemede şahsınızın halenköye dönüş yapmadığı ve köyde ikamet etmediğitespit edilmiştir. Dilekçenizde iddia edilen hususlarlailgili olarak köy muhtarı ve halen ikamet eden 5 ailereisiyle köyde yapılan mülakat ve alınan yazılıifadelerinde, yakılan ve yıkılan ev olmadığı, ağaçlarınkesilmediği, ancak ağır kış şartları ve bakımsızlıktanzarar görmüş olabileceği, arazilerinizin kullanıma hazırolduğu, köy halkının köyden ayrılırken büyük veküçükbaş hayvanlarını para karşılığı sattıkları,eşyalarını da yanlarına aldıkları tespit edilmiştir” 2

denildi.

1996 yılında Hakkari’nin Berwar bölgesindekiköylerinin boşaltılması üzerine Van’a göç eden 11köyün sakinlerinin Mart ayında köylerine dönmek içinHakkari Valiliği’ne verdikleri dilekçeler, “mayınlarıntemizlenmesi ve devlet yardımı taleplerininbulunması” nedeniyle iade edildi. Hakkari Valisi OrhanIşın’ın daha sonra köy muhtarlarını çağırarak, “Bundansonra köye dönüş için dilekçe verenler sadece‘köyümüze dönmek istiyoruz’ diye yazsınlar, mayıntemizlenmesi gibi saçmalıklar yazmasınlar. Ayrıcadevletin yapacağı yardım, köylerinize dönmenize izinvermesidir. İmkanı olan dönsün” dediği iddia edildi.

Valiliğe dilekçe veren köylülerden Sait Kaya, Van’dayaşamakta zorlandıklarını, bu nedenle köylerine geridönmek istediklerini belirterek, şunları söyledi:

“15 yıldır bölgeye mayın döşenmiş, bomba bırakılmış,çeşitli patlayıcılar unutulmuş ve her gün de insanlargöz göre göre ölüyor. İş bulamadım, evime ekmekgötüremediğim zamanlar oluyor. Mayınları, patlayıcılarıtoplayıp, köyleri güvenli hale getirmek devletingörevidir. Ayrıca dönebilmem için devletin yardımyapması ve köyümü yeniden inşa etmesi gerekir.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 93

1 Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Naderan (Alaca) köyü 9 Ekim 1993tarihinde düzenlenen bir askeri operasyonun ardından yakılarakboşaltıldı. Operasyon sırasında gözaltına alındıktan sonra kaybolan M.Şah Atala (24), Bahri Şimşek, Hasan Avar (41), Şerif Avar (24), NusrettinYerlikaya, Turan Demir (27), Behçet Tutuş (40), Abdi Yamuk, SalihAkdeniz (65), Celil Aydoğdu, Ümit Taş adlı köylülerin yakınları 3 Nisan1995 tarihinde AİHM’e başvurdu. Dava, 31 Mayıs 2001 tarihindesonuçlandı. AİHM, Türkiye’nin, AİHS’nin yaşama hakkı, kişi güvenliği,etkili iç hukuk yollarının olmayışı, işkence yasağının ihlali ve tanıklarabaskı konularına ilişkin 2., 3., 5., 13. ve 34. maddelerini ihlal ettiğigerekçesiyle kayıp yakınlarına 629.840 pound (yaklaşık 1 trilyon 38milyar lira) ödemesine karar verdi. (Bkz. Türkiye İnsan HaklarıRaporu 2001)2 Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı bağlı Çorsin (Düzcealan) köyü 23 Aralık1993 tarihninde roket ve top ateşine tutularak boşaltılmıştı.Bombardıman sırasında Kasım Çaçar adlı köylü hayatını kaybetmişti.Çorsin köyü olaydan bir süre önce Tatvan 6. Zırhlı Tugay KomutanıTuğgeneral Korkmaz Tağma tarafından “hakkından geleceğiz” şeklindehedef gösterilmişti.

Page 100: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

1990 yılında boşaltılan Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Hol(Ulusu) ve Kal (İnceler) köylerinden göçettirilen 73 aile,20 Mart günü Siirt Valiliği, Pervari Kaymakamlığı veİçişleri Bakanlığı’na başvurdu. Dilekçelere, “köylerinyerleşime elverişli olup olmadığına ilişkin incelemeninsürdüğü” yanıtı verildi. Köylülerden Mustafa Bilen, ilgilimakamlara aynı taleple daha önce 8 kez dilekçeverdiklerini ama cevap alamadıklarını, sondilekçelerine cevaben yapılan açıklamanın da“köylerine dönmelerinin istenmediğini ve buna izinverilmeyeceğini” gösterdiğini belirtti.

Köye dönüş başvuruları ile ilgili Mayıs ayında biraçıklama yapan HADEP Tunceli İl Başkanı Alican Ünlü“Tunceli’de 1989’lardan itibaren sistemleşen köyboşaltmaların Çiller-Güreş-Ağar döneminde bir yıl gibikısa süreye sığdırıldığı” ve halen kentte “nüfus, tarım,hayvancılığa kadar birçok şeyin bitiş noktasındaolduğunu” belirtti. Köye dönüşlere verilecek izinlerkonusunda “yetkinin kimde bulunduğu” kargaşasınınyaşandığına ifade eden Ünlü “İçişleri Bakanlığı’nayapılan başvurularda olumlu cevap alıyorsunuz. ‘Köyedönmeniz önünde hiçbir engel yoktur’ deniliyor. Valiyegittiğinde o da onay veriyor. Ama bu sefer JandarmaGüvenlik Komutanlığı devreye giriyor ve ‘hayır, köyegiremezsin’ diyor. Askeriye de izin verse bu sefer de oköyde ya da o köye yakın herhangi bir karakol‘gelemezsiniz’ diyor. Yetki çok, herkes müdahaleedebiliyor. Bundan dolayı başvurular sonuçsuz kalıyor.Kimi zaman yetkiyi birbirlerinin üzerlerine atıyorlar.Böylesine bir karmaşa yaşanıyor. Herhangi bir sorunyaşadığında muhatap alacağın, derdini anlatacağınmakam da belli değil” diye konuştu.

Köylerine dönmek isteyenlere yönelik koruculukdayatmaları 2002 yılında da devam etti. 1994-1995yılları arasında boşaltılan Hakkari’nin Berwaribölgesindeki Kaymaklı (Şimonis), Çatıkuru (Sevin),Doğanca mezrası (Qrite), Sütlüce (Afkanis), Koçlu(Babanis), Yukarıköy (Guncork) ve Elké köylerine Mayısayından itibaren dönmeye başlayan köylülerinkoruculuk dayatmasıyla karşılaştıkları bildirildi.

Mayıs ayı ortalarında Hakkari merkezden Berwaribölgesine gelen bir üst düzey askeri yetkilininköylülerin güvenliklerinin sağlanabilmesi için “herköyden 10 kişinin korucu olması gerektiğini” ilerisürmesi üzerine başlayan koruculuk dayatmasınedeniyle Çatıkuru (Sevin) köyünde yaşayan FazılŞahin, Mecit Şahin, Mehmet Erdoğan, Sabri Şahin, İlhanŞahin, Samet Şahin, İskan Taş ve Şeyhmus Taş adlıköylülerin ücretsiz olarak koruculuk yapmayı kabulettikleri bildirildi.

1994 yılında boşaltılan Hakkari’nin Berwaribölgesindeki Ördekli (Kotranis) köyüne Mayıs ayındageri dönen Tayyar Yaşar adlı köylü, 8 Temmuz akşamıtutuklandı. Hakkari’de yürütülen Köy-Kent projesi ileilgili olarak Kotranis köyünü ziyaret eden valilikyetkililerine “Yalan söylemeye gerek yok. Köyümüzü

siz boşalttınız. Bizi mağdur eden sizsiniz” dediğiiddiasıyla tutuklanan Yaşar hakkında TCY’nin 159.maddesi uyarınca dava açıldı.

1989 yılında boşaltılan Van’ın Çatak ilçesi Ünlüceköyünden Van’ın Bostaniçi beldesine göç eden aileler,Van Valiliği, Çatak Kaymakamlığı ve Çatak İlçeJandarma Karakol Komutanlığı’nın izniyle Mayıs ayıortalarında köylerine döndükten bir hafta sonraaskerler ve korucular tarafından köylerindençıkarıldılar.

Edinilen bilgiye göre, aileler, köylerine dönmek için 3Mayıs günü makamlara başvurdular ve başvurularınaolumlu yanıt verilmesi üzerine 17 Mayıs günü iki gruphalinde Ünlüce köyüne gittiler. Ancak bir hafta sonraköye baskın düzenleyen askerler ve korucular,köylülerin kaldıkları çadırlar ile ev yapımındakullandıkları araçlarına el koyarak köylüleri göçezorladılar. Köylülerden Ömer İtah olaya ilişkin olarakşunları söyledi:

“Askerler, hazine aradığımızı öne sürdüler. İzinbelgemizi göstermemize rağmen, ‘vali gelsin buradasize izin versin, burası bizden sorulur’ diyerek biziköyden çıkardılar. Anladığım kadarıyla işi korucularkarıştırıyor. Köye geri dönmemizi korucular ve bundaçıkarı olan bazı karakol komutanları istemiyor. Çünküağaçlarımızı kesiyor, arazimizi istedikleri gibikullanıyorlar”.

Koruculuğu kabul etmedikleri için 1993 boşaltılanKulp’un Akdoruk (Gevdas) köyüne yaz aylarında geridönen ailelerin kurdukları çadırlara, 17 Temmuz günükorucular ve askerler tarafından el konuldu. Edinilenbilgiye göre, evleri tamamen kullanılmaz hale geldiğiiçin çadırlarda yaşamaya başlayan köylüler, 17Temmuz günü Kulp Zeyrek Karakolu’na bağlı askerlerve çevredeki korucuların saldırısına uğradı. Çadırdayaşayanları sopalarda dövüp hakaret ettikleri önesürülen asker ve korucular naylon çadırları askeriaraçlara yükleyerek köyden ayrıldılar.

Akdoruk köylülerinden Mahmut Coşkun olayınardından İHD Diyarbakır Şubesi’ne yaptığı başvuruda“askerlerin kendilerine ikinci kez Narlıca ve İslamköyarasında bulunan Şekiran çayı kenarında yaşamalarınısöylediklerini, köylere gündüz gidilmesini ve geceköyde kalınmamasını, aksi taktirde ‘kötü şeylerinolacağı’ tehdidinde bulunduklarını” ifade etti.Coşkun’un verdiği bilgilere göre Akdoruk köylüleriköye dönüş için önce Kulp Kaymakamlığı’na ardındanda Lice’de bulunan Tugay Komutanlığı’na başvurdular.Buradan da tekrar Kulp Kaymamalığı’na gönderilenköylülerin İçişleri Bakanlığı’na, OHAL Valiliği’neyaptıkları başvurulardan da bir sonuç alınamadı.

1993 yılında göç ettirildikleri Mardin’in Derik ilçesinebağlı Bağarası (Mezrageri) köyü sakinlerinin, yazbaşında Derik Kaymakamlığı’na yaptıkları köye dönüşbaşvurularının Temmuz ayında “her köylünün ayrı ayrı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

94 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 101: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

dilekçe yazarak ‘Köyümüzü PKK yaktı’ şeklinde ifadevermeleri” şartına bağlandığı bildirildi. Kaymakamlığınşartını kabul etmeyeceklerini bildiren Bağarasıköyünden 20 aile İHD’ye başvurdu. Koruculuğu kabuletmedikleri için göçe zorlandıklarını belirtenköylülerden Salih Kaya, Muharrem Eya, Hasan Alataş,Hasan Ateş ve Kemal Derin “Köyümüzü, bizikoruculuğa zorlayan askerler ve Metina aşiretine bağlıkorucular yaktı. Evlerimizi yakmakla kalmadılar.Ekinlerimizi ve toplanmış üzüm bağları ilebahçelerimizi de ateşe verdiler” dediler.

Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Erişimli (Xarbebıra)köyü sakinleri, 1992 yılında boşaltılan köylerine geridönmek için Mardin Valiliği’ne yaptıkları başvurununsonuçsuz kalması üzerine, Temmuz ayında OHALValiliği ve İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulundu.

Köylüler, “1992 yılında boşaltılan köylerinegidemediklerini ve arazilerini ekemediklerini” belirttiler.

Göç-Der Diyarbakır Şube Başkanı Serdar Talay, Ağustosayında yaptığı, açıklamada “Köylerine dönmek içinresmi makamların değil, kendi hazırladıkları dilekçeylebaşvuran Mardin’e bağlı Senarlı (Dengiza) köylülerineizin verilmediğini” söyledi. Olayı yerinde incelemek içinMardin’e gittiklerini belirten Talay, “Köylüler kendiyazdıkları dilekçeyle başvurmuş, ‘bizim hazırladığımızdilekçeyi imzalarsanız köyünüze dönersiniz’ yanıtıylakarşılaşmış. Kabul edilmeyince, geri dönememişler”dedi.

1995 yılında boşaltılan Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlıArısu (Gulegule) köyüne yaz aylarında geri dönenköylülerin de köylerinde kalmaya devam edebilmekiçin “Köyümüzü PKK yaktı” şeklinde dilekçe yazmayazorlandıkları bildirildi.

Köylülerden M. Nuri Aktaş, “1995 yılında jandarma vekorucuların baskısı nedeniyle 150 haneli köylerininboşaltıldığını, köylülerin metropollere göç etmekzorunda kaldığını” belirtti. “Çatışmalı ortamın sonaermesiyle Diyarbakır, İstanbul ve İzmir’e göç eden 60’ayakın ailenin köye dönüp kendi imkanlarıyla yıkılanevlerini onarmaya çalıştıklarını” söyleyen Aktaş, “köyedönen ailelerin Mazıdağı İlçe Jandarma KarakolKomutanlığı’nda görevli bir üsteğmenin baskılarınamaruz kaldıklarını” savundu. Aktaş, köye baskındüzenleyen üsteğmenin köylüleri “Gelin her biriniz ayrıayrı dilekçe yazıp ‘köyümüzü PKK yaktı’ deyipimzalayın. Bunu yaparsanız, her aileye 10’ar koyun veevlerinizi yeniden inşa etmeniz için malzeme veririz.Ayrıca köyünüzün okul ve camisini de yaparız. Aksitakdirde sizi tekrar köyden atarım” diyerek tehditettiğini öne sürdü.

Aktaş, köylerini yakan korucu ve askerleri AİHM’eşikayet ettiklerini ve dosyalarının halen AİHM’deolduğunu söyledi. Arısu köyü 1995 yılında güvenlikgüçleri ve Metina aşiretine bağlı korucular tarafındanboşaltılmıştı.

Tunceli merkez ilçeye bağlı Aşağı Bor köyünden 1994yılında zorla göç ettirilen köylülerin “köye dönüşlerininsağlanması ve köylerine yol, su, elektrik vb.hizmetlerin götürülmesi talebiyle Tunceli Valiliği’neyaptıkları başvuruya olumsuz yanıt verildiği bildirildi.Eylül ayında gazetelerde yer alan haberlere göre, AşağıBor köylüleri Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden, köyyolunun yapılmasını istedi. Bunun üzerine SütlüceJandarma Karakolu yetkilileri, Aşağı Bor köyününyollarının yapılması için kendilerine Valilikten yazıgelmediğini, köylülerin Valiliğe dilekçe vermesigerektiğini açıkladılar. Bunun üzerine Tunceli Valiliği’nebaşvuruda bulunan köylülerden, dilekçelerine“köyümüzü PKK yaktı” ifadesini eklemeleri istendi.Köylülerin bu isteği kabul etmedikleri ve dilekçelerininde bu nedenle kabul edilmediği bildirildi.

Köylülerden Uğur Çetinkaya, 1994 yılında boşaltılanköylerinin askeri yasak bölgede bulunduğunu veköyde sağlam hiç bir evin bulunmadığını belirtti. İkiyıldır ilkbaharda izin alarak köylerine gidebildikleriniaktaran Çetinkaya, “Bir buçuk saat yaya yürüyerekköye gidiyoruz. Köyde kimse yaşamıyor. Evlerimizyıkılmış. Hiçbir ev yok. Bahçeler mezralar bile yakılıpyıkılmış. Önceki sene bir gece kalmamız için izinverdiler. Gece dışarıda yattık. Köylülerin hepsi şehirmerkezinde oturuyor. Köye dönmek, çıkmak kadar zorhale geldi. Bizim talebimiz köye dönebilmek” dedi.

Eylül ayı sonlarında, Hakkari’ye bağlı Çukurca ilçesinde1995’de boşaltılan köylerine ceviz toplamak için gidenÇayırlı köylülerinin, “korucularla köylüler arasındaçıkacak olası bir çatışma” gerekçe gösterilerek” ÇayırlıJandarma Karakolu yetkilileri tarafından köyealınmadıkları bildirildi. Köylülerden Tahir Taş, “Bir haftaönce yaklaşık 100 kişilik bir grupla birlikteYüksekova’dan köye gittik. Gittiğimizde ÇayırlıJandarma Karakolu yetkilileri bizi Çayırlı’ya bağlı Pınarlıve Kınıklı mezralarına gönderdiler. Herhangi biraçıklama da yapmadılar. Nedenini sorunca da köydekorucular kalıyor. Giderseniz, aranızda kavga çıkar’yanıtını verdiler. 3 gün ailemle köye gitmek içinbekledik. Köye sokulmayınca mecburen geri döndük”dedi.

Benzer bir olay Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlıAyranlı köyünde de yaşandı. Edinilen bilgiye göre,1994yılında boşaltılan Ayranlı köyünden 110 kişi, Eylül ayıbaşlarında Şemdinli Alay Komutanlığı’na başvurudabulunarak, ceviz toplamak için köye dönüşlerine izinverilmesini istediler. 50 ailenin yaptığı başvuruyudeğerlendiren askeri yetkililer 25 Eylül günü köylüleregiriş izni verdi. Bunun üzerine 27 Eylül günü yola çıkanköylüler, köy girişinde askerler tarafından geri çevrildi.Aktütün köyünde 3 gün bekleyen köylüler,komutanlıktan yanıt alamayınca Şemdinli’ye döndüler.Köylülerin ikinci kez Alay Komutanlığı’na yaptığıbaşvuru “Köyde KADEK militanlarının bulunduğu”gerekçesiyle reddedildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 95

Page 102: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Van’ın Bostaniçi beldesine bağlı Yalımerez mahallesineyerleştirilen eski korucular, köylerine geri dönüşlerininsağlanması ve zararlarının karşılanması için Ekimayında İHD Van Şubesi’ne başvurdu. Mahalle MuhtarıAli Kaya, eski korucular Halis Dayan ve Musa Duman’ınyaptığı başvuruda, “İl Özel İdare Müdürlüğü tarafındanyapılan kömür, yiyecek ve ilaç yardımının 2000 yılındakesildiği, daha önce elektrik parası alınmayacağınınaçıklanmasına rağmen 1995 yılından bu yana birikenfaturaların da alınmak istendiği” belirtildi.

1994 yılında boşaltılan Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinebağlı Akarsu köyünden göç ettirilen Şemsettin Abi,köyüne geri dönebilmek için Cumhurbaşkanlığı’nayaptığı başvuruya yanıt olarak Van’da yaptırılan ve boşyer bulunmayan geçici konutlara yerleşmesininönerildiğini bildirdi. Daha önce BeytüşşebapKaymakamlığı, Şırnak Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’nayaptığı başvuruların da sonuçsuz kaldığını ifade edenAbi, bahar aylarına kadar köyüne dönmesininengellenmesi durumunda AİHM’e başvuracağını belirtti.

AİHM KARARLARI

Köylerine geri dönmek isteyen ancak kolluk kuvvetlerive/veya mülki amirlerin engellemeleriyle karşılaşançok sayıda zorunlu göç mağduru, iç hukuk yollarınınsonuç vermemesi üzerine 2002 yılında AİHM’ebaşvurdu.

Örneğin, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Konuklu köyünden1994 yılında göç eden ve “Köye Dönüş Projesi”kapsamında valilikten izin alarak köyüne dönmekisteyen Yusuf Zümrüt, karşılaştığı engellemelernedeniyle askerler hakkında yaptığı suç duyurularınıntakipsizlikle sonuçlanması üzerine AİHM’e başvurdu.TİHV’nin derlediği bilgilere göre süreç şöyle gelişti:

Konuklu köyünün 21 Mart 1994 tarihinde boşaltılmasıüzerine Diyarbakır’a göç eden 20 kişilik Zümrüt ailesi,29 Aralık 1998 tarihinde köye geri dönmek içinDiyarbakır Valiliği’ne başvurdu. Başvuru, Valiliktarafından “Yapılan araştırma neticesinde, köyedönmenizde sakınca bulunmadığı, Konuklu köyününyerleşime açık olduğu, köyde ikamet edenvatandaşların olduğu tespit edilmiştir” şeklindeyanıtlandı.

Zümrüt ailesinin bu izne dayanarak 2 Nisan 2001tarihinde köylerine gitmek istediği, ancak İlçeJandarma Komutanlığı’nda görevli bir astsubaytarafından engellendiklerini ve tehdit edildiklerinibildirdi.

28 Temmuz 2001 tarihinde Konuklu köyüne gidenYusuf Zümrüt, köyde bir süre kaldıktan sonra köyüneski muhtarı kardeşi Nesibullah Zümrüt ile birlikte köyyakınındaki Sivrice Karakolu’na çağrıldıklarını veburadaki komutanın kendilerini tehdit ettiğini bildirdi.Bunun üzerine Diyarbakır’a döndüklerini ve 1 Ağustos2001 tarihinde Diyarbakır Vali Yardımcısı’ndan yenidenizin aldıklarını ifade eden Zümrüt, bu kez de Sivrice

Karakolu’nda görevli Menaf adlı bir astsubay tarafındanengellendiklerini, bu astsubayın kendilerine “Biz Valiyitanımıyoruz. Biz ne dersek o olur. Bir daha gelirseniz...”diye tehdit ettiğini söyledi. Yusuf ve Nesibullah Zümrütbunun üzerine, kendilerinin engelleyen yetkililerhakkında Kulp Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulundular. Kulp Cumhuriyet Savcılığı’nınkarakoldaki görevliler hakkında takipsizlik kararıvermesi üzerine Zümrüt, İHD Diyarbakır Şubesi veDiyarbakır Valiliği İnsan Hakları Kurulu’na başvurdu. Bugirişimlerin de sonuçsuz kalması üzerine aile AİHM’ebaşvurdu.

AİHM, 21 Şubat günü Temmuz 1993’te Şırnak’ın Basogköyüne köy korucularınca düzenlenen operasyonunardından evinin ve mülklerinin yıkılıp yakıldığını iddaeden İzzet Matyar’ın başvurusunu geri çevirdi.Mahkeme, Boyunlu köyünden korucular ile PKK’lilerarasında bir çatışma çıktığını, çatışmanın ardından daPKK’lilerin etrafa ateş açarak Ormandişi’ne doğrukaçtıklarını, bu sırada da iki kişinin ölümüne nedenolduklarını bildiren Türkiye’nin açıklamasının ardından,delillerin korucuların çatışmayla ilgili ifadelerinidoğruladığı kararına vardı. Mahkeme ayrıca köylününevinin ve öteki mülklerinin korucular ve güvenlikgüçlerince tahrip edildiğine ilişkin yeterli, güvenilir vetutarlı delil olmadığına karar verdi. Mahkeme bugerekçelerle oybirliği ile sözleşmenin 3, 6, 8, 13, 14 ve18. maddelerinin ve Protokol 1’in 1. maddesinin ihlaledilmediğine karar verdi3.

Mahkeme, yetkililerin başvurusundan vazgeçmesi içinbaşvurucuyu korkutup üzerinde baskı kurduklarıyönünde de yeterli delil olmadığı gerekçesiyle dördekarşılık üç oyla Devlet’in 25. maddede belirlenenyükümlülükleri yerine getirmediği iddiasının daincelenmesine gerek olmadığına karar verdi.

AİHM, Türkiye’ye karşı İpek (Başvuru No. 25760/94)dosyasını ise 14 Mayıs günü oy birliği ile kabuledilebilir bulduğunu açıkladı. Abdurrezzak İpek, AİHM’eyaptığı başvuruda Kasım 1994 tarihinde Diyarbakır’ınLice ilçesine bağlı Töreli köyünün Dahla mezrasındabulunan evinin Lice Jandarma komutanlığı’na bağlıaskerlerce yakıldığını ve baskın sırasında gözaltınaalınan oğulları Servet ve İkram İpek’in kaybolduklarınıbelirterek Türkiye’nin AİHS’nin 2, 3, 5, 13, 14 ve 18.maddeleri ile AİHS 1 No’lu Protokolü’nün 1. maddesiniihlal ettiğini ileri sürmüştü .

Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Adrok (Deveboyu)köyünün 6 Mayıs 1994 tarihinde yakılıp-boşaltılması veköylülerden Selim Orhan, Hasan Orhan ve CezayirOrhan’ın kaybolması nedeniyle Salih Orhan’ın AİHM’eyaptığı başvuru 18 Haziran günü sonuçlandı. AİHM,davada Türkiye’nin Orhan ailesinin sözleşmenin“Yaşama hakkı ve özgürlükler, mülk dokunulmazlığı,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

96 Türkiye İnsan Hakları Raporu

3 Olayda, İkram İpek ve Servet İpek’in yanısıra Seyithan Yolur, Ali İhsan

Çiçek (19), Tahsin Çiçek (47) ve Çayan Çiçek (15) de kaybolmuştu.

Page 103: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

işkenceye karşı korunma ve aile ile özel yaşama saygıprensipleri” fiillerini düzenleyen 2, 3, 5, 8, 13, 14, 34 ve1. protokolün 1. maddesini ihlal ettiğini açıkladı. AyrıcaAİHM kararında, Türkiye’nin yargı sürecinde yüzeyseldavrandığı belirtildi.

AİHM, Türkiye’nin, davacı Orhan ailesine 150 bin Eurotazminat ödemesine karar verdi. AİHM’e daha önceifade veren Salih Orhan, askeri bir konvoyun köylerinebaskın düzenlediğini, askerlerin kendi evi dahil tümköyü yaktıklarını söylemişti. 7 Mayıs 1994 tarihinde iseSalih Orhan’ın iki kardeşi Selim ve Hasan Orhan ile oğluCezayir Orhan’ın Kulp Bölge Jandarma Komutanlığı’nabaşvurarak tarlalarının hasadını toplayana kadar köydekalmaları için izin talebinde bulunduklarını belirtenOrhan, jandarmanın izin verdiğini ancak, 24 Mayıs 1994tarihinde askerlerin köye baskın düzenleyerek, Selim,Hasan ve Cezayir Orhan’ı gözaltına aldığını kaydetmişti.Orhan, üç kişinin son olarak karakolda canlı olarakgörüldüğünü söylemişti.

Mahkeme üç kişinin kaybolmasının soruşturmanıneksik yapılmasıyla ilgili şu yargılarda bulundu:

Soruşturma yüzeysel yürütülmüş ve ivediliklesonuçlandırılmamış.

Soruşturma sözkonusu güvenlik görevlilerine doğrudanbağlantısı olan Kulp İdari Mahkemesi tarafındanyürütülmüş. Bu nedenle bağımsız bir soruşturmadansöz edilemez.

Başvurunun iddia ettiği olayları gören kişilerin görüşlerialınmamış.

Güvenlik güçlerinin bölgedeki operasyonları ya dagözaltı ve kaybolmaların gerçekleştiği söylenenkarakolla ilgili bilgi alınmamış.

Olaydan beş yıl sonra gözaltı kayıtlarına ulaşılmasınınardından açılan üçüncü soruşturmada başvuru yenigörgü tanıkları gösterdiyse de olayda adı geçenjandarma ya da köylülerle görüşülmemiş. Askerioperasyonlar ile ilgili kayıtlar incelenmemiş.

Yargı sürecindeki gelişmelerden, alınan kararlardan yada soruşturmanın seyrinden başvuruya bilgiverilmemiş.

Başlatılan kimi soruşturmalar yarım bırakılmış.

Uluslararası Tepki ve Girişimler

2002 yılında, Birleşmiş Milletler, Avrupa KonseyiParlamenterler Meclisi, Dünya Bankası ve İnsan Haklarıİzleme Örgütü’nün (HRW) de içinde bulunduğu çeşitliuluslararası kurum ve kuruluşlar Türkiye’de zorunlugöç uygulaması, uygulamanın yarattığı sorunlar veçözüm yolları konusunda girişimlerde bulunup önerilersundular. Avrupa Konseyi ve HRW tarafındanyayınlanan raporlarda zorunlu göç uygulaması veyürürlükte olan resmi projeler yoğun biçimdeeleştirildi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM)tarafından 2002 Mart ayında yayınlanan “Türkiye’deYerinden Edilen Kürt Nüfusun İnsani Koşulları”başlıklı raporda Türkiye’ye, “uluslararası insanikuruluşların bölgeye girişine izin verilmesi”, “OHAL’inkaldırılması”, “insan hakları bağlamında en ciddi endişekonusu olan köy koruculuğu sisteminin lağvedilmesi”,“geri dönüşlere izin verilmesi”, “geri dönmekisteyenlere ‘köyümüzü PKK baskısıyla, terör nedeniyleboşalttık’ türünden dilekçeler imzalatılması” gibiuygulamalara son verilmesi ve “yerinden edilenlerinmaddi zararlarının tazmin edilmesi” çağrısı yapıldı.

Rapora göre, AKPM’nin Türkiye’den istekleri şöyle:

* OHAL uygulamasına bir an önce son verilmesi,

* Olası köy boşaltmalarının engellenmesi,

* Bölgedeki askeri uygulamalar üzerinde sivilkontrolün tesis edilmesi ve askeri yetkililerineylemlerinden sorumlu tutulacaklarının garantiedilmesi,

* İnsan hakları ihlalleri iddialarının hızlı bir şekildesoruşturulması,

* AİHM kararlarının etkin bir şekilde uygulanması,

* Köy koruculuğu sistemine son verilmesi,

* Güneydoğu illerinde iktisadi ve toplumsal kalkınmave yeniden yapılanmaya yönelik çalışmaların devamettirilmesi,

* Köye dönüşe ilişkin program ve projelerinhazırlanmasına yerinden edilen kişilerin temsilcilerininkatılması,

* Dönüşlerin hızlandırılması,

* Önceden alınacak bir izin gerekli olmaksızın bireyseldönüşlere izin verilmesi,

* Köylerine dönmek isteyen kişilere koruculukuygulamasına katılmaları yönünde baskı yapılmamasıve köylerini terketme nedenlerinin bildirilmesininistenmemesi,

* Dönüş programları çerçevesinde Avrupa KonseyiKalkınma Bankası tarafından finanse edilecek yenideninşa projelerinin hazırlanması,

* Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşamak isteyenyerinden edilmiş kişilerin (gündelik yaşama) entegreedilmesi ve zararlarının karşılanması için önelemleralınması.

Raporda ayrıca, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası’nınTürkiye’nin güneydoğusunda yerinden edilen kişileringeri dönüşlerine yönelik projeleri değerlendirmesi deistendi. AKPM’nin 12 Eylül günü Strazburg’da yaptığıtoplantıda AK Kalkınma Bankası’nı bu amaçla devreyesokulması kararlaştırıldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 97

Page 104: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

BM Genel Sekreteri’nin Yerinden Edilenlerle ilgili ÖzelTemsilcisi Dr. Francis M. Deng, 27 Mayıs-2 Haziranarasında Türkiye’ye resmi bir ziyaret düzenledi.Türkiye ziyareti programı çerçevesinde Ankara,Diyarbakır ve Şanlıurfa’da yetkililer ve hükümet dışıkuruluşların temsilcileriyle görüşen M. Deng, Türkiye’deyaşanan zorunlu göç sorunu ve köykent projesi ile ilgiligözlemlerini 5 Haziran günü yaptığı basın açıklamasıyladuyurdu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından hazırlanan“Türkiye’nin Başarısız Köye Dönüş Programı” başlıklırapor, 30 Ekim günü İstanbul Taksim Hill Otel’deaçıklandı. Basın toplantısında konuşan HRW TürkiyeMasası Sorumlusu Jonathan Sugden, köyünden zorlagöç ettirilen insanların geri dönüşü için Türk Hükümetitarafından hazırlanan Köye Dönüş ve RehabilitasyonProjesi’nin şeffaf olmadığını belirtti. Bir yıldır Köy-Kentprojesi hakkında bilgi alamadıklarını ifade eden

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

98 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Deng’in Türkiye ziyareti nedeniyle BM tarafından yapılan açıklama:

5 Haziran 2002

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Yerinden Edilenlerle İlgili Özel Temsilcisi Dr. Francis M. Deng, Türkiye Hükümetinin davetiüzerine, 27-31 Mayıs günleri arasında Türkiye’ye resmi bir ziyaret düzenledi.

Temsilci’nin Türkiye ziyaretinin amaçları ülkedeki yerinden etme uygulamasını araştırmak ve Hükümet, uluslararası kuruluşlar,mali yardım sağlayan ülkelerin ve hükümet dışı kuruluşların temsilcileriyle diyalog geliştirerek Türkiye’de yerinden edilenlerindurumlarına yönelik etkin adımlar atılmasını sağlamaktı.

Temsilci Ankara’da İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Nejat Arseven, Kadın ve Çocuklardan Sorumlu Devlet BakanıSayın Hasan Gemici, İçişleri Bakanı Sayın Rüstü Kazim Yücelen, Büyükelçi Ugur Ziyal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve BüyükelçiDaryal Batibay, Selçuk Polat, Başbakanlı Müşteşar Yardımcısı Dr. Olcay Ünver, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) BölgeselKalkınma Dairesi Başkanı ve Parlamento İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcı ve üyeleriyle resmi görüşmelerde bulundu.Temsilci, ayrıca, Birleşmiş Milletler birimleri ve diğer uluslararası kuruluşların temsilcileri, mali yardım sağlayan ülkelerintemsilcileri ve yerel hükümet dışı kuruşlarla toplantılar düzenledi. Temsilci program dahilinde Diyarbakır, Şırnak ve Şanlıurfaillerini de ziyaret ederek OHAL Bölge Valisi Sayın Gökhan Aydıner ile Şırnak ve Şanlıurfa valileri dahil olmak üzere yerelhükümet yetkilileri, hükümet dışı kuruşlar ve yerinden edilen kişilerle görüştü.

Temsilci ziyaret öncesinde Türkiye’deki yerinden edilme sorununun, özellikle ülkenin güneydoğusunda güvenlik güçleri ve PKKarasındaki çatışmadan kaynaklanan uygulamaların bazı hükümet birimleri ile hükümetler arası ve hükümet dışı bir dizi aktöriçin ciddi bir kaygı ve endişe nedeni olduğunun bilincindeydi. Doğrusu, Hükümet’in soruna büyük oranda bir inkar tavrıylayaklaştığı, bu tavrın yerinden edilenlerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla uluslararası yardım olanaklarının araştırılmasınıdahi önleyecek bir noktaya ulaştığının yaygın olarak paylaşılan bir görüş olduğu gözlemlenmiştir. Hükümetin konuya yönelikolduğu iddia edilen hassasiyetinin sonucunda uluslararası topluluk, özellikle ülkedeki Birleşmiş Milletler birimleri, sorunuyetkililerle açık bir şekilde tartışmaktan kaçınmışlar ve ülkede yerinden edilenlerin de yaşadığı bölgelerde yürürlüğe konulanancak bu kişilerin doğrudan hedeflenmediği projeler çerçevesinde yapılan girişimler hariç, çatışmadan kaynaklı nedenlerleyerinden edilmiş kişilere herhangi bir koruma ve yardım sağlamaktan uzak durmuşladır.

Temsilci yetkililerle yaptığı görüşmelere görevini ve yerinden edilme sorununa ilişkin yaklaşımını açıklayarak başlamıştır. Buyaklaşıma göre, yerinden edilme sorunu bir iç sorun olduğu, dolayısıyla devlet egemenliği kapsamı içerisine girdiği kabuledilmektedir. Ancak egemenlik uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi önünde bir engel olarak görülmemekte; devlet sorumluluğugereği vatandaşların korunması ve desteklenmesi, gerekirse bu konuda uluslararası toplumun desteğini alması ilkesini esasalan pozitif bir egemenlik anlayışına dayanmaktadır.

Bu çerçevede, Temsilci’nin görevi, yerinden etme uygulamalarının yaşandığı ülkelerin hükümetlerini ihtiyaç gruplarına karşısorumluluklarını yerine getirmeleri doğrultusunda desteklemek amacıyla uluslararası işbirliği için ortak bir zemin geliştirmeyeçalışmaktır.

Temsilci, Devlet Bakanları ve hükümet yetkilileri ile yaptığı görüşmeler ışığında soruna yönelik Hükümet politikalarıhakkındadaki negatif izlenim ile ziyareti boyunca karşılaştığı pozitif tavır arasında bir örtüşmezlik olduğunu kaydetmetedir.Temsilci’nin Bakanlar ve farklı düzeylerdeki yetkililerle yaptığı görüşmelerde, yetkililerin yerinden etme sorununun farklıboyutlarını tartışma noktasında şaşırtıcı bir açıklık ve şeffaflık sergiledikleri görülmüştür. Bu tavır, sorunun nedenleri, özelliklegüneydoğudaki çatışma ve sivil nüfusun yerinden edilmesi konusunda her iki tarafında sorumluluğu bulunduğu noktasında vede husumetlerin 1990’ların sonlarına doğru ciddi ölçüde azalması üzerine yerinden edilenlerin geri dönüşü ve yerleştirilmeleriyönünde atılmakta olan adımları tartışma eğiliminde de gözlemlenmiştir. Gerçekte, Hükümet’in Temsilci’ye ülkeyi ziyaretetmesi için çağrıda bulunma kararı, kendi yaklaşımında meydana gelebilecek olası bir değişimin ilk göstergesi olarak kabuledilmiştir. Hükümet’in yaklaşımındaki ilerlemenin sürekliliği, Temsilci’nin ziyareti esnasında OHAL uygulamasına, halenyürürlükte olduğu dört ilden ikisinde son verilmesi kararı ve yakın bir tarihte diğer iki ilde de uygulamaya son verilmesiamacında olunduğunun açıklanması ile ortaya konulmuştur.

Temsilci’nin kanaatine göre şu an kritik bir öneme sahip olan husus, uluslararası topluluğun yerinden edilen nüfusun isteğebağlı olarak geri dönüşü, yerleştirmesi ve yeniden entegrasyonun sağlanması gibi ağır bir görevi yerine getirirken TürkiyeHükümeti’ne yardım etme olanağının var olmasıdır. Temsilci bu süreci hızlandırmak (kolaylaştırmak) amacıyla hükümete birkaç başlangıç yönergesi sunmuştur: Hükümet konuya yönelik açık bir politika geliştirmeli ve bu politika ve ilgili programlar tümtaraflar için şeffaf bir biçimde yürütülmelidir; Hükümet kendi içerisinde özel çalışma birimleri oluşturarak ilgili Hükümet

Page 105: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sugden, “Ben köylülerin yerinde olsam hakkında hiçbirşey bilmediğim böyle bir projeye kuşkuyla bakardım.Bu proje hakkında hiçbir bilgi olmaması uluslararasıstandartlara aykırı. Proje şeffaf olmalı” dedi.

HRW raporunun “Giriş” bölümünde şu bulgu vegörüşlere yer verildi:

“Resmi rakamlara göre, hükümet güçleri ve PKKarasında 15 yıl süren çatışma sırasında 380.000 kişi göçettirilmiştir. Hükümet dışı örgütlerin tahminlerine göre,göç ettirilen ve esas olarak Kürt olan köylülerin sayısı1,5 milyondur. Göç ettirilenlerin çoğu, jandarma ve köykorucuları tarafından evlerinden sürülmüştür. Sözkonusu olan düzenli ve yasal bir yeniden yerleştirmeprogramı değildir. Tersine, yüzlerce ‘ortadan kaybolma’ve yargısız infaz içeren keyfi ve şiddete dayalı birkampanyadır. Köylülerin gözleri önünde evleri yakıldı,ürünleri ve hayvanları yok edildi.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve PKK’nintek taraflı olarak 1999 yılında ateşkes ilan etmesindenbu yana yok denecek kadar az çatışma meydana geldi.Ülke içinde zorla göç ettirilen kişiler için birşeyleryapma beklentisiyle karşı karşıya olan hükümet,cömert ve inandırıcı gibi görünen geri dönüş veyeniden yerleştirme programı ilan etti. Ancakköylülerin çok az bir kesimi geri dönüş yolunu tutuyor.Kentlerdeki koşulların zorluğuna karşın, bu insanlarTürkiye’nin batı kentlerinde veya güneydoğunun civarkent ve kasabalarında kalmaya devam ediyor. Yerelmülki amirler ve jandarma, köylerin yasak askeribölgede bulunduklarını ileri sürerek, bazı köylülerin geridönüşüne engel olmaktadır. Bazı köylüler ise geridönüş konusunda isteksizdir çünkü geri döner dönmezhükümet güçlerinin taciz ve baskısının yenidenbaşlayacağına inanmaktadırlar. Dönüş girişimindebulunan bazı köylüler kendilerini tehdit eden ve geriçeviren askerlerle karşılaşmaktadır.

Diğer bazıları ise köyden uzak oldukları süre içindekomşu köy korucularının topraklarına, hatta evlerine elkoyduklarını öğrenmektedir. Daha önceki üretkenyaşamlarına yeniden dönmek istemelerine karşıngeçim kaynaklarından uzak oldukları on yıldan sonra,

zorunlu aletleri, tohumu ve hayvanları satın alıp yenibir başlangıç yapmak için gerekli sermayeleri yoktur.2001 yılında bile yeni zorla göç ettirme olaylarıyaşanmıştır. Bu nedenle, bir kez daha sürülmeleriolasıyken geri dönüşle ilgili kişisel ve mali riskleri gözealmak istememektedirler.

Türk hükümeti, güvenlik güçlerinin yüzbinlercevatandaşa karşı işlediği suçları hiçbir zaman kabuletmemiştir. Meclis’teki Göç Komisyonu göç ettirilmeolayının boyutlarını saptamış ve esas sorumluluğunjandarmaya ait olduğunu ifade etmiştir. Buna karşınhükümet, komisyonun 1995 tarihli raporundakiönerilerin çoğunu gözardı etmiştir. AİHM bir dizikararında zorunlu göç ettirme olayını uluslararasıkayıtlara geçirmiş ve Türkiye’yi mülkiyet hakkını ihlaletmekle suçlu bulmuştur. Bu davaların davacılarınatazminat ödenmesi kararlaştırılmış olmakla birlikte,bunlar toplam mağdurların çok az bir kısmınıoluşturmaktadır. Hatta bu kişiler bile evlerine haladönememiştir. Mahkeme kararlarının yerine getirilmesigöreviyle yükümlü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi,lehine karar verilen kişilerin mülklerine geri dönüşünüsağlamakla görevlidir. Ancak, ne bu konuda ne de Türkhükümetinin genel bir geri dönüş programıuygulamasını sağlama konusunda başarılı olmuştur.

Birbirini izleyen Türk hükümetleri bir dizi geri dönüşprogramı hazırlamış, ancak bu programları gerektiğigibi planlayıp finanse etmemiştir. Ayrıca, köylüleri herzaman planlama sürecinin dışında tutmuşlardır. Bunedenle, bu inisiyatifler çoğunlukla başarısız kalmıştır.2001 yılı Haziran ayında, İnsan Hakları İzleme Komitesien son geri dönüş programını (Köye Dönüş veRehabilitasyon Projesi) incelemek için bir girişimdüzenledi. Bu girişimde büyük zorluklarla karşılaşıldı.Kamuya açık tek bilgi kaynağı, siyasilerin ve yerelvalilerin kamuoyuna yaptıkları açıklamalardır. Buaçıklamalar, yardım konusunda aciliyet, istek vehazırlık vurguları yapılmakta, ancak bu vurgular gerçekdurumla şaşırtıcı bir tezat oluşturmaktadır. Görevliler,köylülerin evlerine döndüklerini gösteren, ancakkaynağı kuşkulu istatistikler yayınlamaktadır. Hükümetbunu yüzbinlerce kişinin gereksinimlerini karşılayacak

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 99

kuruluşları, bölgesel otoriteler ve uluslararası topluluk arasında koordinasyonu geliştirmeli ve yerinden edilen nüfusun acilihtiyaçlarının karşılanması için uluslararası toplulukla geliştirilecek işbirliğine yönelik program ve stratejilerin formule edilmesiamacıyla yakın gelecekte ortak bir toplantı düzenlemelidir.

Temsilci, Hükümet ve hükümetdışı kuruluşlarla yaptığı görüşmelerde tarafları, yerinden edilen kişilerin yararına olacak yakın birişbirliğine davet etmiştir. Temsilci, Hükümet, sivil toplum ve uluslararası kuruluşlar arasında geliştirilecek açık ve yapıcı birortaklığın Hükümet’in geri dönüş politikasının zamanında ve etkin olarak uygulanmasını kolaylaştıracağını ve aynı zamandahükümet dışı kuruluşlar tarafından dile getirilen kaygıların azalmasını ve sorunun hem ülke içinde hem de dışarıda ileridüzeyde kavranmasını beraberinde getireceğini düşünmektedir.

Temsilci ziyaretine ilişkin bulguları İnsan Hakları Komisyonu’na sunulacak ayrıntılı bir raporla açıklayacaktır. Temsilci bulgularınıayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve ana insan hakları kuruluşları, insani yardım örgütleri ve kalkınma örgütlerindenoluşan Kuruluşlararası Daimi Komite ile de paylaşacaktır.

Dr. Deng, Temsilcilik 1992 yılında İnsan Hakları Komisyonu tarafından kurulduğu tarihten bu yana Birleşmiş Milletler GenelSekreteri’nin Yerinden Edilenlerle İlgili Temsilcisi görevini yürütmektedir.

Page 106: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ve devletçe yürütülen bir kırsal kalkınma ve yenideninşa projesi olarak sunmaktadır. Bununla birlikte, hiçbirgörevli bu projenin amaç ve yöntemlerini gösterenhiçbir bilgiyi kağıt üzerinde İnsan Hakları İzlemeKomitesi’ne gösterememiştir. Projeyi yönetecekherhangi bir kurumun tayin ve belirgin bir bütçenintahsis edilmemiş olması nedeniyle, üç yılı aşkın birgeçmişe sahip olan Köye Dönüş ve RehabilitasyonProjesi’nin tek ürünü, halen yayınlanmamış olan birpilot çalışmayla sınırlı kalmıştır.

Tüm engellere karşın az sayıda köylü sözü edilenprojenin ciddiyetini sınamaktadır. Bazıları ürün hasadıiçin kentle köy arasında gidip gelmekte, bazıları iseçadırda veya camide yatarak yeniden ekim yapmaktave ev inşa etmektedir. Ayrıca, Van yakınlarındakiKonalga ve Diyarbakır yakınlarındaki İslamköy gibiköylerde hükümetçe finanse edilen yeniden yerleştirmeprojeleri de bulunmaktadır. Ancak bu ‘merkez köyleri’esas olarak 1980 sonları ve 1990 başlarında PKK saldırıve öldürme eylemleri nedeniyle göç ettirilmiş bulunanköy korucuları için hedeflenmiş gibi görünmektedir. Göçettirilmiş köy korucularının normal yaşama dönüş içinher türlü hükümet yardımına hakları vardır. Fakat aynışey köy koruculuğunu reddettikleri için yerlerindenedilen ve sayıları çok daha fazla olan diğer köylüler içinde geçerlidir.

Valiler, her türlü tazminat haklarından vazgeçtiklerinibelirten bir form imzalamayan köylülere geri dönüşizni vermemektedir. Söz konusu form, ayrıca, devletigöç ettirme eyleminden kaynaklanan cezaisorumluklardan aklayan bir deklarasyon daiçermektedir. Valiler ve jandarma komutanları sözkonusu formu imzalamayı reddeden köylülere izinvermemekle kalmamış, kendilerine hakaret ve tehdittebulunmuştur.

Köylülerin çoğu yasal yollara başvurma konusundaisteksizler, çünkü lehlerine bir sonuç çıkma olasılığınainanmamaktadırlar. Göç ettirme sürecinin tümününkayıt dışında tutulmuş olması nedeniyle dava açmakiçin bir tutunma noktası bulamamaktadırlar. Mülklerinegeri dönemeyeceklerini belirten belgelere sahip olanköylülerin sayısı çok azdır. Bu konuyla ilgili ilginç birparadoks yaşanmaktadır: Çoğu okuma-yazmabilmeyen ve göç ettirilmiş köylüler yargı ve hükümetdairelerine yazılı dilekçeler verirken, devlet bürokrasisişifahi yöntemi tercih etmektedir. Yerel yöneticiler geridönüş iznini verip vermediklerini sözlü olarakbelirtmektedir. Böylece, daha sonra mahkemeye intikaledebilecek tasarrufların varlığını gizleyebilmektedirler.

Ayrıca, köylüler dava açmanın kendilerini güvenlikgüçleri ile karşı karşıya getirmesinden endişeetmektedirler. Hukuk yoluna başvuran az sayıdaköylünün uğradığı baskı ve şiddet uygulamaları butürden endişeleri haklı çıkarmaktadır. Bizlere bilgi verenkişilerin çoğu, ancak kimliklerinin saklı tutulmasıkoşuluyla İnsan Hakları İzleme Komitesi’ylegörüşeceklerini belirtmiştir.

Özet olarak, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi, BMÜlke İçinde Zorunlu Göç Ettirme Konusunda YolGösterici İlkeleri’nde tanımlanan standartların çokaltında kalmıştır. Köye Dönüş ve RehabilitasyonProjesi’nin amaçlarıyla ilgili olarak çok kötümsertahminler yapılmaktadır. Birçok köylü, yetkililerin geridönüşün hiçbir şekilde gerçekleşmemesine kararverdiğine inanmaktadır. Ordu ve hükümetin Güneydoğuile ilgili bir ana plan hazırladığı doğrudur, ancak buplanın içeriği gizlidir. Köylüler, projenin uygulansa bilemerkezileşmis ve jandarma tarafından korunmuş birköy koruculuğu ağı oluşturacağından ve bunlarınçevresindeki kırsal alanın boş bırakılacağından kuşkuduymaktadır. Hükümet açısından, bu tür bir çözümhem daha kolay denetime olanak verecek hem de Kürtkesiminin metropoliten merkezlerde tutulmasınısağlayacaktır. Ayrıca, köylülerin göçmenliklerinin ikincion yılına girildiği bu aşamadan sonra kendilerine özgüdil ve kültür özelliklerini kaybetmelerine nedenolacaktır.

İnsan Hakları İzleme Komitesi, PKK’yla çatışmasürecinde çoğu zaman hükümet güçlerince yerlerindenedilen yüzbinlerce Türk vatandaşının geri dönüşünü veyeniden yerleştirilmesini kolaylaştıracak işlemlere dahabüyük bir ivedilik kazandırması için Türk hükümetineçağrı yapmaktadır. Türk hükümeti, geri dönüşprojelerini BM Ülke İçinde Zorunlu Göç EttirmeKonusunda Yol Gösterici İlkeleri’ne uyumlu olarakuygulamalıdır. Bu ilkeler, ülke içinde göç ettirilenkişilere danışmaya ve ilgili insani hak örgütlerininsürece erişim hakkına vurgu yapmaktadır.

Türk hükümeti, mevcut geri dönüş programıuygulamalarına hükümetler arası uzman örgütlerininkatılımını engellemiştir. Gerçekte, söz konusu programo denli kötü hazırlanmıştır ki, birkaç uluslararası örgütbu programa katılmaktan özellikle çekinmektedir.Tutarlı bir programın uluslararası destek ve dahaönemlisi finansman bulması ciddi bir olasılıktır.Dünyadaki benzer çatışma-sonrası durumlarında,özellikle komşu Balkanlar’da, göç ettirilen nüfusyeniden inşa sürecinde ciddi miktarda maddi yardımelde etmiştir. Bu yardım, Avrupa Komisyonu, DünyaBankası, Avrupa Kalkınma ve Yeniden İnşa Bankası,Avrupa Yatırım Bankası ve diğer yardımkuruluşlarından elde edilmiştir. Türk hükümetinin ayakdiremesi, Güneydoğu’daki yoksul köylülerin hakettikleri uluslararası yardımı almalarının önündeki enbüyük engeldir.

Türk hükümeti, göç ettirilenlerin temsilcilerinin ve göçettirilme konusunda uzmanlık ve ilgi sahibi olan ve BMGöçmenler Yüksek Komisyonu (BMGYK-UNHCR), BMKalkınma Programı (BMKP-UNDP), Kızıl HaçUluslarararası Komitesi (KH/KAUK-ICRC) ve AvrupaGüvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİÖ-OSCE) gibi örgütleriiçeren hükümet dışı ve uluslararası örgütlerin dekatılacağı bir forum toplayarak yeni bir yönelim içinegirme konusundaki istekliliğini gösterebilir”.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

100 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 107: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Raporun “Öneriler” başlıklı bölümünde ise şunlarkaydedildi:

“1984-99 yıllarında, PKK saldırıları Güneydoğu’da önemlisayıda köylüyü zorunlu göçe zorlamıştır. Bununlabirlikte, çok sayıda belge ve AİHM kararları nüfushareketlerinin çoğundan Türk devletinin sorumluolduğuna ve bu politikanın şiddetle uygulandığınaişaret etmektedir.

Türk hükümeti bir an önce:

* Geri dönen topluluklarının ve geri dönmeyenlerinkanıtlanabilir listeleri dahil olmak üzere, geri dönüşleilgili gelişmeler hakkında kapsamlı bilgi yayınlanmalıdır.

* Dönüşe açık veya geçici olarak kapalı köylerin adları,proje amaç ve hedefleri, geri dönüşten sorumluhükümet organları, bütçeler ve gelişmelerle ilgili bilgilerdahil olmak üzere, geri dönüş programları hakkındaayrıntılı bilgi yayınlanmalıdır.

* Ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin geri dönüşünüuygulayacak uzman bir hükümet kuruluşuoluşturulmalıdır.

* Uygun uzmanlığa sahip hükümet dışı, hükümet vehükümetler arası örgüt temsilcileri ve göç ettirilenköylü temsilcilerinin katılımıyla bir forumoluşturulmalıdır. Forum, ülke içinde zorla göç ettirilmişkişilerin evlerine güven içinde ve onurlu bir şekildedönmelerine ve geçim uğraşlarını başlatmalarınaolanak verecek bir plan geliştirmelidir. Tüm geri dönüşprogramları BM’nin Ülke İçinde Zorunlu Olarak GöçEttirilme Konusunda Yol Gösterici İlkeleri’yle uyumluolmalı ve ülke içinde göç ettirilmiş topluluklarınhaklarına saygı göstermelidir. Bu kuruluş köykorucularının topraklara el koyduğuyla ilgili iddialarıaraştırmalı, yerel savcılık makamlarına gerekli ihbardabulunmalı ve bu tür eylemlere son vermelidir.

* Ülke içinde göç ettirilmiş kişilerin, yeni dönenlerin vebunlara yardım edenlerin tacizine son verilmelidir.

* Köy koruculuğu sistemine son verilmelidir

* Devam eden silahlı çatışma veya sivil kişilerinyaşamını tehdit edecek temizlenmemiş mayınlarınvarlığı gibi durumlardan kaynaklanan meşru güvenliknedenleri haricinde, köylülerin evlerine dönmelerine izinverilmelidir.

* Köyler mayınlardan arındırılmalı ve dönüşten önceköylerin mayın ve cephaneden arındırıldığına dairköylülere belgesel kanıt verilmelidir.

* Köy ve yerleşim birimleriyle ilgili altyapı hizmeti,masrafları devlete ait olacak şekilde, en azından yıkımve boşaltma öncesindeki standartlar düzeyinegetirilmelidir.

* Güvenlik nedenleriyle veya mayınlanmış olmalarınedeniyle köylerin girilemez durumda olmaları halinde,geçinme masrafları dahil olmak üzere, göç ettirilen

kişilere tazminat ödenmeli ve bu kişilerin sağlıkhizmeti, eğitim ve iş olanaklarına sahip olmalarısağlanmalıdır.

* Tüm güneydoğu bölgesinde hükümet dışı örgütlere,özellikle uluslararası ve ulusal insan hakları örgütlerinegiriş olanağı sağlanmalıdır.

* 2000 yılı Mayıs ayında MGK’den geçen ve gizli tutulan“Doğu ve Güney-Doğu Eylem Planı” yayınlanmalıdır.

* Daha sonra mahkemede açılacak davalara halelgetirmeden, geri dönüş öncesi, süreci ve sonrasındaköylülere yapılacak pratik ve mali yardımlarla ilgiligeçici bir program hazırlanmalıdır.

(Raporun Türkçe tam metnine;http://www.hrw.org/reports/2002/turkey/turkey-rep-trksh adresinden ulaşılabilir)

Zorunlu Göç Araştırma Raporu

Göç-Der tarafından hazırlanan “Zorunlu Göç AraştırmaRaporu”, 5 Nisan günü dernek genel merkezindedüzenlenen bir toplantıyla kamouyuna açıklandı.İstanbul, İzmir, Mersin, Diyarbakır, Van ve Batman’da2.139 hanede yaşayan 17.845 kişiyle görüşülerek 2yıllık bir sürede hazırlanan “Zorunlu Göç Araştırması”Sosyolog Mehmet Barut tarafından rapor halinegetirildi. Rapor, içeriği, kapsadığı iller ve görüşülenhane sayısı gözönünde bulundurulduğunda bu konudabugüne dek yapılmış en kapsamlı araştırma olmaniteliğini taşıyor.

Araştırmanın ortaya koyduğu bulgular RaportörMehmet Barut tarafından şöyle özetlendi:

Araştırma, Diyarbakır, Van, Batman, İstanbul, İzmir, İçelillerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın göç veren ilkonusunda ortaya koyduğu bulgulara göre Doğu veGüneydoğu’daki göç hareketleri Türkiye genelindekigöç hareketlerinin yüzde 98.8’ini oluşturmaktadır. Göçhareketinin yüzde 81.7’si köy-mezra, yüzde 18.3’ü deilçe, il merkezli kökenlidir. Gerçekleşen göç hareketiyoğun oranda 1991-2000 yılları arasında yaşanmıştır.Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nden 1991-2000yılları arasında gerçekleşen göç hareketinin yüzde 79’uDiyarbakır, Van, Mardin, Batman, Siirt ve Hakkariillerinden gerçekleşmiştir. Bu iller arasında, Diyarbakırili, hem dışarıya en çok göç veren il, hem de, kendi ilçeve köyleri ile, kendi dışındaki bölge illerinden en çokgöç alan il durumundadır.

Göç edenlerin göç etmesine yol açan nedenlerçözümlendiğinde, Olağanüstü Hal ve uygulamaları,koruculuğu kabul etmeme, can güvenliği korkusu,çatışmalar, güvenlik gerekçesi ile köy-mezraboşaltılması ve yayla yasağı uygulaması, göçedoğrudan yol açan etkenler, geçim sıkıntısı, eğitimolanaklarının yokluğu ve sağlık sorunları da göçükolaylaştıran etkenlerdir. Göçün bu nedenselliği, göçüngerçekleşme biçiminde dışa yansımaktadır. Şöyle ki,gerçekleşen göç yüzde 86.4 oranında kitlesel göç olarak

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 101

Page 108: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ortaya çıkmakta, göç hareketi genellikle akrabalar veköy halkı ile birlikte gerçekleştirilen bir göç olmaktadır.Köy-mezra boşaltmalarında ortaya çıkan ilginç birdurum, bu boşaltmanın yazılı bir emir ya dayönetmeliğe göre yapılmadığı, işlemin kendisinin zatenortaya çıkışta yasal ve hukuki olmayan bir işlemolduğudur.

Göçün, göç edenlerin isteği dışında gerçekleşmesi,zorunlu nedenlere dayalı olması ve göç edilenbölgelerdeki çatışmalı ortam, göç edenlerin temelyurttaşlık hakları konusunda kayıplarının oluşmasınayol açmaktadır. Mülkiyet hakkı, yerleşim hakkı,güvenlik hakkı gibi alanlarda ortaya çıkan bu kayıplariçin, göç edenlerin çok küçük bir bölümünün idari ya dayasal yollara başvurduğu ve bu başvurulardan daönemli oranda sonuç alınmadığı görülmektedir. Ayrıcagöç süreci sonrasında da, göç edenler üzerindekibaskıların son bulmadığı, göç edenlerin yüzde36.3’ünün çoğunlukla politik nedenlerle gözaltınaalınması-tutuklanması ile açıklanabilir. Gözaltına alınanya da tutuklananların savunma haklarını da yeterincekullanmadıkları ortaya çıkmaktadır.

Araştırmada tek tek incelenen göçün gerçekleşmeöyküsü de, göçün zorunlu bir göç olduğunu ortayakoymaktadır.

Araştırmanın göç öncesine ilişkin çözümlemesonuçlarına göre, göç eden nüfus köylü nüfustur. Sahipolunan toprak büyüklüğü, toprağın işlenme biçimlerideğerlendirildiğinde, orta köylülük, yoksul köylülük vetopraksız tarım işçiliği ağır basmaktadır. Göç öncesiyerleşim birimlerinin (göç veren-alan) çoğunluğunu daköy yerleşim birimleri oluşturmaktadır ve buyerleşimlerin yüzde 56.6’sı 100 haneye kadarbüyüklüğü olan yerleşim alanları niteliğindedir. Buyerleşim alanlarından dışarıya doğru gerçekleşen göç,ağırlıklı olarak 1989-1999 yılları arasındagerçekleşmiştir.

Araştırmada çözümleme birimi olarak (görüşülenkişilerin yanıtlarına dayalı olarak) hane halkıçözümlemesi kullanılmıştır. Bu çözümlemeçerçevesinde, ortalama hane başına düşen insan sayısı8 kişidir. Araştırmanın yapıldığı iller arasında hanebüyüklüğünün en yüksek olduğu il Batman (hanebaşına düşen kişi sayısı 11 kişi) ili, en düşük il de İzmir(hane başına düşen kişi sayısı ortalama 7 kişi) ilidir.

Araştırmada incelenen hane halkı üyelerinin büyükçoğunluğunu 0-14 çocuk yaş grubu ve 15-24 yaş gençyaş grubu oluşturmaktadır. Göç sonrası aile üyelerininancak yüzde 18.1’inin düzenli bir gelir getiren işteçalıştığı, yüzde 82.9’unun çalışmadığı düşünüldüğünde,göç sonrası kentsel yaşamla bütünleşme, kentselyaşama uyma olanaklarının olmadığı ve zor koşullardayaşama savaşımı verdikleri kendiliğinden açığaçıkmaktadır. Düzensiz, mevsimlik ve belirsiz işlerdeçalışma, sosyal güvence alanında da dışa yansımakta,aile üyelerinin ancak yüzde 4.9’unun bu güvenceyesahip olduğu görülmektedir.

Görüşülenlerin büyük çoğunluğunu Türkiyeortalamalarına göre açlık sınırının altında bir gelirleyaşamaya çalışanlar oluşturmaktadır.

Görüşülenlerin bildiği dil/diller değerlendirildiğinde,Türkçe-Kürtçe dillerinin birlikte bilinmesi çoğunluğuoluşturmaktadır.

Görüşülenlerin çoğunluğunu, ilkokul mezunlarıoluşturmaktadır. Ancak Türkçe okuma yazma bilmemeoranları da, Türkiye nüfusunun ortalamalarınınüzerindedir.

Araştırmanın göç öncesi ve göç sonrası konut, konutunalt yapısı, konut donanımı konusunda ortaya koyduğusonuçlar incelendiğinde, göç öncesi genellikle müstakilköy evi yaşantısından, göç sonrası ağırlıkla gecekonduyaşamına geçiş söz konusudur. Gecekondu yaşamınedeniyle, oturulan konut ve çevresinde göç edenleraçısından temel alt yapı ve çevre sorunlarının varlığısöz konusu olmakta, gecekondu yaşamının yoksulluğuve yoksunluğu konutun eşya ve iç donanımına dayansımaktadır. Konutta tek aile olarak yaşama, göçöncesi ile göç sonrası çok önemli orandafarklılaşmamakta, göç sonrasında da, güvenlik vegeçim sıkıntısı nedenleriyle birden çok ailenin bir aradayaşama eğilimi sürdürüldüğü gözlenmektedir.

Göç edenler için göç sonrasında ortaya çıkan temelsorunlardan birisinin beslenme sorunu olduğunuaraştırma ortaya koymaktadır.

21. Yüzyıl açısından ortaya çıkan insanlık dramınınönemli bir boyutunu da, hala çadır yaşamının varlığıoluşturmaktadır. Göç edenler arasında genellikle iş-çalışma nedeniyle böyle bir yaşamın seçildiği, çadırlarıniş-çalışma mevsimine göre kurulup, yer değiştirdiği,temel insani ihtiyaçları karşılamaktan uzak giderekyerleşik bir yaşamın yerini aldığı gibi, çarpıcı bir sonuçaçığa çıkmaktadır.

Kitlesel, zorunlu göç, göç sonrası, göç edenlerin önemliproblemler yaşamasına yol açmaktadır. Bu problemler,“iş-gelir-ekonomik”, “eğitim-beslenme-sağlık” ve“çevreye uyumsuzluk, dil-kültür anlaşmazlığı ve göçedenlerin duyduğu korku-psikolojik tedirginlik”problemleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Göç sonrası, alt yapı ve çevresel sorunların varlığı,yoksulluk ve yoksunluk içinde sürdürülen bir yaşam,göç edenlerin sağlık sorunlarını giderek arttırmakta,salgın hastalıkları yaygınlaştırmaktadır. Sağlıksorunlarının yaygınlığı, salgın hastalıklar, göç edenlerinyanı sıra toplum sağlığını da tehdit eder bir boyutaulaşabilmekte, bu potansiyeli kendi içinde taşımaktadır.Göç edenler arasında sağlık-sosyal güvencesizlik, sağlıksorunlarının çözülememesine ve giderekkronikleşmesine yol açmaktadır. Özellikle, anne-çocuksağlığı alanında çok ciddi problemler ortaya çıkmakta,00-04 yaş çocuk ölümü oranı giderek artmaktadır.

Göç sonrası 06-14 yaş temel eğitim çağı çocuklarının

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

102 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 109: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

eğitim-öğretim koşulları incelendiğinde, okul çağındakiçocukların yüzde 43.4’ünün okulla ilişiğinin kesildiğini,okulla ilişiğin kesilmesinde ailenin ekonomik koşullarıönemli oranda rol oynamaktadır. Okula devam edençocuklar açısından ise ortaya çıkan temel sorun,çocuğun Türkçe bilmeme sorunu olarak karşımızaçıkmaktadır. Bunun yanı sıra, ailenin okul masraflarınıkarşılayamama, çocuğu okul dışında çalışmaya(özellikle de sokakta) itmekte, bu durum, çocuğun okulve aile ile olan bağlarını zayıflatmaktadır. Ayrıca, göçedilen yeni yerleşim alanında, göç sürecinin niteliği,Türkiye’de yaşanan sorunların niteliğine bağlı olarak,çocukların etnik köken nedeniyle de aşağılanma,geleceğin potansiyel suçluları gibi değerlendirmelerlede karşılaşmaları, çocukların eğitim-öğretim yaşamınıolumsuz etkilemektedir.

Bu araştırmada, görüşülen göç edenlerin büyükçoğunluğunun nüfus cüzdanının olması, son nüfussayımında sayılmaları ve oturdukları mahalleninmuhtarlığına kayıtlı olmaları, göç edenlerin bütünleşmepotansiyeli taşımaları biçiminde değerlendirilmiştir.Ancak, bu bütünleşme potansiyeli, göç edilen yeniyerleşim alanının kamu kurumları, yerel örgütlenmelerive sivil-demokratik örgütleri tarafındandeğerlendirilememiş, göç edenlere yönelik sorunlarınıçözme konusunda maddi-manevi desteklersunulmamıştır. Bu durum, göç edenleri yeni yerleşimalanında kendi mahalleri, oturdukları alanla sınırlı biryaşam sürmeye doğru itmiş, sınırları belirgin ve çevresiduvarlarla çevrili olmasa da, “kültürel” niteliği ile gettoadını verebileceğimiz alanların oluşmasına yol açmıştır.Kendi mahallesi ve yaşam alanı ile sınırlı yaşamda, göçöncesinden getirilen akrabalık ilişkileri, aşiret ve benzeritoplumsal dayanışma örüntüleri, kent yaşamıiçerisinde, sürdürülmektedir.

Araştırmada, göç edenlerin özel yaşam, komşulukilişkileri ve çalışma yaşamı içerisindeki dil tercihleriincelendiğinde, Kürtçe’nin çoğunlukla kullanıldığıgörülmektedir. Göç edenlerin, göçe zorlananların Türkçebilme düzeyleri cinsiyet ve nüfus gruplarına göreincelendiğinde de, özellikle kadın nüfus içerisindeTürkçe bilmeme derecesi oldukça yüksek düzeydedir.Türkçe bilmeme, göç öncesi sorunlar, yaşanan baskılarve göç süreci sonrasında da devam edenuygulamalarla birleştiğinde, göç edenlerin, yeniyerleşim alanında ev bulmakta, işe girmekte zorlukyaşadığı, anadil ve etnik köken farklılığı nedeniylekamusal hayata katılma zorlukları çektiğigözlenmektedir. Göç sonrası süreçte kadın, çocuk nüfusgrubu kadar problem yaşayan gençlerin de değişiksorunlar yaşadıkları gözlenmektedir. Gençlerin yaşadığısorunlar, “işsizlik, eğitim olanaklarının olmayışı”,potansiyel suçlu muamelesi görme” ve “can güvenliğisorunu” başlıklarında toplanmaktadır.

Araştırmanın en kritik, can alıcı sonuçları, zorla göçetmiş, göç ettirilmiş Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyetiyurttaşlarının geri dönüş eğilimleri ile ilgili olan

sonuçlardır. Zorla, zorunlu nedenlerle göç edenlerinbüyük çoğunluğunun işsizlik, geçim sıkıntısı çekme,kendisini dışlanmış aşağılanmış hissetme, kendisiniyaşadığı yere ait hissetmeme, ana dil, kültür farklılığıyaşama nedeniyle, göç sonrası yeni yerleşim alanınauyum çekmekte zorluk çektiği, büyük çoğunluğununzorunlu göçe neden olan yapısal, olgusal etkenlerinçözümlenmesi, ekonomik, sosyal destekler veyatırımların yapılması koşuluyla memleketlerine geridönmek istedikleri, köy-kent ve merkezi köy politikasınıkabul etmedikleri, ancak çok küçük bir bölümününmemleketine geri dönme koşulları gerçekleşmezse,köy-kentte gidebilecekleri açığa çıkmaktadır.

Araştırma sonuçları, göç edenlerin göç öncesindenbaşlayarak, göç sonrasını da kapsayacak bir biçimdedeğişik baskılar, hak kayıpları yaşadıklarını, göçedenlerin beslenme, barınma, sağlık başta olmak üzeretemel insani koşullardan uzak bir yaşam sürdürmeyeçalıştıkları, bu yaşamın onların psikolojik yapılarınıbozduğunu ortaya koymaktadır.

(Raporun tam metni için Bkz. http://www.gocder.com)

1- İLTİCA HAKKI VE MÜLTECİLERİN DURUMU

Asya ve Afrika ülkeleri ile Avrupa arasındaki sığınmacı(mülteci adayı) trafiğinde önemli geçiş noktalarındanbiri olan Türkiye’de, 2002 yılında onbinlerce insan“kaçak göçmen” oldukları gerekçesiyle yakalanaraksığınma talepleri incelenmeden sınırdışı edildi. Basınayansıyan haberler yıl ortasından sonra eksilip yılsonuna doğru durma noktasına geldi. Yıl boyuncaderlenen gazete haberlerine göre 12 ayda en az 124insan göç yolunda öldü. Bu olaylar, Avrupa’ya doğruyola çıkan mültecilerin ölümü göze alarakmemleketlerini terkettiklerini kanıtlar niteliktedir.

Bilindiği gibi Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nekoyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle Avrupa dışındangelenlere mülteci statüsü tanımıyor. Türkiye’nin doğuya da güney sınırındaki ülkelerden gelenler sığınmacıstatüsüne başvuru yapsalar da Türkiye’dekalamıyacaklarına göre daha çok batı ve kuzeysınırından bir çıkış yolu aramaktan başka çareleri yok.Hatta küçümsenmeyecek sayıda T.C. vatandaşı dabaskılara dayanamayıp ya da daha iyi yaşam koşullarıbulma umuduyla Asya veya Afrika ülkelerindengelenlerle birleşip aynı yolculuğa çıkmaktadır. Bu dainsanlar üzerine ticaret yapmaktan çekinmeyençevrelere bir kazanç kapısı açmış durumda.

Türkiye; Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951Sözleşmesini 29 Ağustos 1961 tarihinde 359 sayılıKanunla, 1951 Sözleşmesine Ek 1967 Protokolü’nü ise 5Ağustos 1968 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan6/10266 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylayarakkabul etmiş ve 1951 Tarihli Mültecilerin HukukiDurumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne, 1967 tarihliEK Protokol’e coğrafi çekince ile taraf olmuştur.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 103

Page 110: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’de iltica-sığınma talebinde bulunanyabancıların talepleri; 1951 Tarihli Mültecilerin HukukiDurumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli EKprotokole bağlı olarak çıkarılmış 94/6169 sayılıBakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 30.11.1994 tarihve 22127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarakyürürlüğe giren “Türkiye’ye İltica Eden veya Başka BirÜlkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzniTalep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca SığınmaAmacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve OlabilecekNüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve EsaslarHakkında Yönetmelik” hükümlerine göredeğerlendirilmektedir.

Eleştirilere Resmi Yanıt

Avrupa çapında 21-22 Haziran tarihlerinde düzenlenenSevilla zirvesi öncesi ve sonrası ve Haziran ayınınbaşında ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan “köle ticareti”konusunda gelen eleştirilere cevaben resmi çevrelerdeyoğun bir çaba gözlendi.

İngiltere’nin “The Guardian” gazetesinin 20 Mayıs 2002tarihli sayısında, Seumas Milne-Alan Travis ortakimzasıyla ve “Blair’in Gizli Eylem Planı” başlıklı bir yazıDışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde özet olarakçevrildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

104 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Blair’in Gizli Eylem Planı “The Guardian”, 20 Mayıs 2002

“Başbakanlık’tan Guardian’a ulaşan resmi bir belgede, Tony Blair’in, sığınmacılara yönelik kişisel bir politik tutumla tüm kontrolüeline almış olduğu belirtildi. Belgede ayrıca, Blair’in, Kraliyet Donanması’na ait savaş gemilerinin Akdeniz’deki insan tacirlerininyolunu kesmek, Kraliyet Hava Gücü’ne ait nakil uçaklarının da sınırdışı edilen kaçak göçmenlerin taşınması için seferberedilmesi yönündeki öneriler üzerinde durduğu kaydediliyor.

“İçişleri Bakanlığı tarafından Başbakan için hazırlanan ve dün Blair’in başkanlık ettiği bir toplantı öncesinde bakanlara dağıtılmışolan gizli bir ‘eylem planı’ söz konusu. Bu, İngiltere’deki uygunsuz sığınma başvurularını olabildiğince aza indirmeyi hedefleyengizli bir ‘eylem planı’.

“Başbakanlık siyasi danışmanlarından Olivia Mcleod tarafından yazılan bir memorandumda, ‘Başbakanın bu konudakitartışmalarından ortaya çıkan şu ki, sığınma başvurularının kabulünde köklü bir eleme sisteminin uygulanabilmesi için hükümetiçinde ortak bir eyleme geçilmesi gerekmektedir’ deniliyor.

“Blair’in sığınmacılar krizinin üstesinden gelmek için önerdiği planların kapsamı, İngiltere, Avrupa ve gelişmekte olan ülkelerdekimülteci meseleleriyle ilgilenen örgütler arasında endişe yaratacaktır.

“Ulaşan belgelerde sözü edilen ‘ortak eylem’, Avrupa Birliği kadar İngiltere’nin de, kalkınma yardımları karşılığında Somali, SriLanka, Türkiye ve sığınmacı trafiğinin önemli hareket noktaları olan ülkelere, reddedilen sığınma başvurularının sahiplerini gerialma kaydı getiriliyor.

“Özellikle Türkiye ile, Kuzey Irak ve Afganistan’a iadeleri konusunda kolaylık sağlamasıyla ilgili görüşmeler yapılmasıplanlanıyor; ele geçen belgelere göre, bakanlar aynı zamanda işbirliğine yanaşmayan ülkelere yaptırım uygulanması konusundada çalışmalar yapacaklar.”

Yine Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde İngilizceolarak yazılmış bir yanıt yayınlandı. “Yasadışı göç”(illegal immigration) başlığıyla yayınlanan yorumdaözetle şöyle denildi:

“Türkiye illegal göç tehditi altında bulunan ülke olarakhem Avrupa’ya açılan bir kapı (transit ülke), hem hedefülke, hem de kaynak ülke konumundadır. Bununyanında kaçak göçmenler birçok başka ülkeden transitolarak geçmektedir. Türk güvenlik kuvvetlerininkararlılığı yüzünden birçok kaçak göçmen artık güneygüzergahını (Irak-Suriye-Lübnan) ya da kuzeygüzergahını (İran-Kafkas ülkeleri-Ukrayna)kullanmaktadır.

“İllegal göçü önlemek için hem Türkiye içinde bulunanyetkili organlar arasında telefon ve faks kullanarak hızlıbir iletişim sağlanmış, hem de İnterpol, yabancıistihbarat servisler ve AB ile AB aday ülkeler arasındakurulmuş olan CIREFI isimli erken uyarı sistemi gibiolanakları kullanarak Türkiye hızlı bir bilgi akışı inşaetmek için elinden geleni yapmıştır.

“İllegal göçte kullanılabilecek gemiler limanlardagözetim altına aılnmış, yollarda sık sık yapılankontrollerde kaçak göçmenler gemilere ulaşmadanyakalanmıştır. Sahil bölgelerinde yapılan bukontrollerde 2000 yılında 29.390 kişi yakalandı, 2001yılında ise 24.314 kişi ülkeyi terketmeden yakalanmışoldular.

“Türkiye Yunanistan ve Suriye ile kaçak göçmenleriniadesi için anlaşmalar imzalamıştır. Yunanistan ileyapılan protokol TBMM tarafından onaylanmıştır. 1.300personel kaçak göçü, köle ticareti ve yolsuzlukhakkında eğitilmiştir. Eğitilecek personel sayısının2.000’e çıkartılması hedeflenmektedir... 4

“21 Kasım 2001 tarihine Türkiye ile AB arasında yapılantoplantıda Schengen anlaşmasına bağlı Avrupaülkelerinde iltica talepleri reddedilen Kuzey Irak’lıvatandaşların istedikleri takdirde Türkiye üzerinden

4 İllegal göç ile mücadele hakkında verilen istatistik bilgiler için (Bkz

TİHV 2001 İnsan Hakları Raporu)

Page 111: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

memleketlerine dönmeleri kabul edilmiştir. Bu şekildeİsveç ve Hollanda’dan 29 Kuzey Irak’lı 2002 yılındagönüllü olarak dönüş yapmıştır. Ancak seyahatbelgelerinde “sadece Türkiye’ye seyahat için” ya da“dönüş vizesi yoksa dönüşü yasak” gibi ibarelerbulunanlar kabul edilmemiştir. Durum düzeltilinceyedek yapılan anlaşma 9 Nisan 2002 tarihinde iptaledilmiştir.

“Schengen anlaşmasına bağlı olmayan Büyük Britanyaile 16 Nisan 2002 tarihinde yapılan bir toplantıda İngilizyetkililer, gönüllü olarak dönmek isteyen Irak’lılar içinfarklı seyahat belgeleri düzenlemeyi önerdiler. Bunagöre geldikten sonra Kuzey Irak’a dönmemeye kararveren bir kişi ya da 6 ay içerisinde ülkemize yasadışıyollardan giriş yapan bir kişinin Büyük Britanya’ya gerigönderilmesi olanaksız...

“Kaynak ülkelerinin ekonomik ve sosyal sorunlarçözülmeden problemin çözüme kavuşmasıdüşünülemez. Üçüncü dünya ülkelerinden gelenlertarafından transit ülke olarak kullanılan Türkiye, aynızaman Avrupa ülkelerinden yasadışı göçle mücadeledeyeterince destek görmemektedir. Yük paylaşmayayanaşmayan Avrupa ülkeleri, çabamızı görmezliktengelerek haksız eleştiriler yöneltmekle iyi niyet sınırlarınızorlamaktadır. Basınımızın doğru bilgilendirmegerekliliği ile çabamız ancak hak edildiği gibi takdiredilebilir.”

Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir habere göreAvrupa Birliği’nin 21-22 Haziran günlerindegerçekleştirdiği Sevilla Zirvesi’nden önce Adalet veİçişleri Bakanları’nın çalışmaları sonunda AB’nin devletve hükümet başkanlarının onayına sunulmasıdüşünülen bir önlem paketi hazırlandı. Pakette şubaşlıklara yer verildi:

Havalimanlarına sıkı denetim: Üye ülkelerinuluslararası havalimanlarına yasadışı göç konularıylailgili irtibat görevlileri ve uzmanlaşmış sınır polislerininyerleşmesini sağlayacak bir ağ kurulması.

Ortak eğitim: Üye ülkelerin sınır polislerine ve yasadışıgöçle ilgili birimlerinde görevlendirilecek yetkililerebenzer eğitimin verilmesi. Bu görevlilerin ortak eğitimalmaları ve ortak operasyon yapabilmelerininsağlanması.

Ani müdahale birimi: Üye bir ülkeye dönük yüksekyoğunluklu bir yasadışı göç hareketinin belirlenmesi veüye ülkenin başvurması durumunda uluslararası bir animüdahale biriminin oluşturulması.

Vize belgelerinin yeniden düzenlenmesi: Vize vediğer seyahat belgelerinin sahteleri yapılamayacakşekilde düzenlenmesi.

Sınır polisi: Önlemlerin başında sınırda denetiminkalitesini ve etkinliğini arttırmak geliyor. Bu kapsamdaAvrupa sınır polisi kurumu oluşturulabilir. Aynı şekildeAB, ortak sahil güvenlik önlemlerini de araştırabilir.

Haziran ayının başında ABD Dışişleri Bakanlığı’nca“köle” ticaretine ilişkin bir rapora yanıt veren DışişleriBakanlığı Sözcüsü Hüseyin Diriöz, raporda Türkiye’ninbu konuda gösterdiği gayretlerin göz ardı edildiğini veverilen bilgilerin dikkate alınmadığının görüldüğünüaçıkladı.

ABD’nin eleştirilerine İçişleri Bakanlığı da bir raporlayanıt verdi. Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı’nın“Dünyada ve Türkiye’de Yasadışı Göç” başlığıylahazırladığı rapora göre son beş yılda 346.948 kaçakgöçmenin yakalandığı, 45.779 yabancının yasadışı göçekarışmasından endişe duyularak yurda alınmadığıbelirtilirken, gasp, hırsızlık, sahtecilik, kaçakçılık gibisuçlara karışan 175.493 yabancının da sınırdışıedildiğine dikkat çekildi. Rapora göre yasadışı göçlemücadele sırasında son iki yılda çok sayıda organizatörde yakalandı. 1998’de 98, 2000’de 850, 2001’de 1.155,2002 yılında da Nisan ayı başına kadar 280 olmaktoplam üzere 2.520 organizatör ele geçirildi.

Rapora göre, 1995 ile 2002 Haziran ayı arasındakidönemde, ülkelerarası çatışmalar, iç savaşlar,ekonomik zorluklar, açlık, kıtlık, salgın hastalıklar, dahaiyi bir yaşam arzusu ve insan hakları ihlalleri nedeniyleülkelerini terk ederek yasal veya yasadışı yollardanTürkiye’ye gelen sığınmacılardan 11.867’sinin üçüncüülkelere gitmesine izin verildi. Aynı kurumun internetsitesinde, 1 Mart 2002 tarihi iltibariyle iltica-geçicisığınma talebinde bulunmuş 12.517 yabancının Türkiyeiçinde bulunduğu bildirildi. (İran’dan 6.369, Irak’tan4.503, Afganistan’dan 1.344 ve diğer ülkelerden 301).Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı’nın raporunda2002’nin 5 aylık döneminde 32.932 yabancıuyruklunun Türkiye’ye yasadışı yollardan girmeyeçalışırken yakalandığı belirtildi.

Aralık ayı başında Van Valiliği tarafından yapılan biraçıklamaya göre sadece 2001 yılında 60 bine yakıninsan, kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yapmakisterken yakalandı. Yakalanmadan Türkiye’ye girişyapıp Van’daki Birleşmiş Milletler Ofisi’ne başvurmayıbaşaranların sayısı ise 2002 yılının ilk 10 ayında 805’tir.Mülteci statüsünü talep edenlerden 392 kişiye olumluyanıt verildi. Aynı dönemde Hakkari’den başvuran400’e yakın göçmenden ise 164’ünün talebi kabuledildi. Ülke genelinde sığınmacı statüsü kabul edilengöçmen sayısı, bu yılın ilk 10 ayında ise 2 bin 600olarak verilmektedir.

Uyum Yasaları

Avrupa Birliği’ne girmek amacıyla kabul edilen “uyumyasaları” ile “insan kaçakçılığı” suçunu düzenleyenyasada değişiklik yapıldı. İnsan kaçakçılığına verilecekcezaların yeniden düzenlenmesi ile Avrupa’nın konuylailgili beklentilerine yanıt verilmiş oldu.

Değişiklik ile “insan kaçakçılığı” suçunu işleyenlere 2yıldan 5 yıla kadar hapis ve bir milyar liradan azolmamak üzere para cezası verilmesi yasalaştı. “Kaçakgöçmenlerin yaşamlarını veya vücut bütünlüklerinitehlikeye soktuğu veya insanlık dışı veya onur kırıcı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 105

Page 112: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

muamele biçimlerine tâbi kılınmalarına neden olduğuhâllerde faillere verilecek cezalar, yarısı oranında; ölümmeydana gelmiş ise bir kat artırılacak.” İnsankaçakçılığı suçunun örgütlü olarak işlendiği tespitedilecek olursa da verilecek cezalar bir kat artırılarakuygulanacak. (4771 sayılı yasanın ilgili maddeleri içinBkz. Ek 3)

Savaşa hazırlık

2003 yılı başında patlak vermesi beklenen ABD-Iraksavaşına karşı Türkiye’den beklenenlerin başındamültecilerin Türkiye’ye sığınması beklentisi ile yılortasından itibaren kamuoyunda sürekli bu konudahaberlere yer verildi.

İçişleri Bakanlığı tarafından 5 Haziran 2002 tarihinde‘Yağmur Harekât Planı’ isimli bir önlem paketi ilgilikurumlara dağıtıldı. Plana göre İçişleri Bakanlığı;Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Van ve HakkariValiliklerini görevlendiriyor. Yağmur Harekât Planı’nagöre, Irak toprağında kurulacak 18 İnsani DestekToplama Merkezleri’nde 105 bin mülteci birinciöncelikli toplama merkezinde olmak üzere 276 bin kişibarındırılacaktı.

Mültecilerin sayısının 276 bini aşması durumunda SivasGürün toplama bölgesine sevk edilecekti. Göç akımınınyoğunlaşması nedeniyle Avrupa ülkelerinin Türkiye’ninyükünü hafifletmek amacıyla sığınmacıların birbölümünü kabul ettikleri ülkelere transferini sağlamaküzere bindirme bölgesi olan Antalya’ya sevkedilebileceği gözönünde bulundurularak çalışmayapılacaktı.

Türkiye’ye gelecek mültecileri barındırmak için veAvrupa Birliği’ne üye olma olasılığına karşın Temmuzayında mülteci ve sığınmacı kabul ve geri göndermemerkezleri kurulması gündeme geldi. Türkiye’nin, 1951tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Sözleşmesi’nekoyduğu coğrafi çekincenin Avrupa Birliği’ne (AB) girişlebirlikte ortadan kalkacağı ve doğudan mülteci akınıbaşlayacağı ihtimaline karşı Emniyet Genel MüdürlüğüYabancılar Hudut İltica Daire’sinde 12 ilde bu türmerkezleri kurma planları geliştirildi.

11 Temmuz günü Daire Başkanı Mehmet Terzioğlu,Türkiye’de halen biri Kırklareli’nde diğeri de Yozgat’taolmak üzere yaklaşık 7.600 kişilik 2 mültecimisafirhanesi bulunduğunu belirtti. Ayrıca ülkeyesığınmacı olarak gelenler için de İstanbul, Ankara, İzmirve Antalya’da yaklaşık 300 kişilik misafirhanelerolduğunu söyledi. Terzioğlu, sığınmacılar içinErzurum’da 30, Hatay’da da 50 kişilik misafirhaneoluşturma çalışmalarının sürdüğünü bildirdi. Terzioğlu,şöyle konuştu: “Coğrafi çekince kalkarsa 2 tane olanmülteci misafirhanemiz ve illerdeki geri göndermemerkezleri olarak kullanılan misafirhaneler yeterliolmayacaktır. Kabul ve geri gönderme merkezleriyapılacak Erzurum, Siirt, Hatay, Trabzon, Muş, Iğdır,Van, Aksaray, Çankırı, Afyon, Balıkesir ve Kırklareliillerinde bu merkezlerin yapılacağı arsalar tespitedilmiştir. Bu merkezlerde, seyahat belgesi ve vize gibi

işlemlerin yanında sağlık ve psikolojik tedavi hizmetleride verilecek.”

23 Aralık akşamı Başbakanlık’ta gerçekleştirilen veBaşbakan Abdullah Gül, Genelkurmay BaşkanıOrgeneral Hilmi Özkök ile üst düzey askeri ve sivilyöneticilerin katıldığı iki aşamalı “Irak” zirvesinde dışbasında da geniş yer bulan kararlar alındı. Zirvede, ilkeolarak ABD istemleri kabul edildi. Bunlara karşılıkTürkiye, 2003 yılı Nisan ayında her şeyin bitmesini,K.Irak’taki PKK-KADEK varlığına yönelik özel bir korumayapılmamasını, Türkmenlerin Mesud Barzani ve CelalTalabani ‘ye bağlı grupların statüsüne getirilmesiniistedi. Doğu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerindebulunan havaalanı ve limanların ABD’nin kullanımınaverilmesi benimsendi. İngiliz askerlerinin Türkiyetopraklarını kullanmasına izin verilmedi. Türkiye,“lojistik üs” konumunda olacaktı. ABD askerlerinin tümgereksinimi Türkiye’de depolanacaktı. ABD ordusunungıda gereksiniminin önemli bir bölümü Türkiye’denkarşılanacaktı.

24 Aralık tarihinde ise Başbakanlık Müsteşarı FikretÜçcan başkanlığında yapılan Kriz Koordinasyon Kurulutoplantısında, Irak’tan Türkiye’ye olabilecek göçkonusunda alınacak önlemler görüşüldü. Toplantıya,İçişleri, Milli Eğitim ve Maliye bakanlıklarınınmüsteşarları, Türkiye Kızılay Derneği Genel BaşkanıErtan Gönen ile ilgili bürokratlar katıldı. 36. ve 37.paraleller arasında toplam 12 mülteci kampı kurulmasıkararlaştırılan toplantıda, bu şekilde 150 bin kişininsınır dışında barındırılabileceği ifade edildi.

Bu ara TBMM, Kuzeyden Keşif Harekâtı’nın görevsüresinin 31 Aralık 2002 tarihinden itibaren 6 aysüreyle uzatılmasını 25 Aralık tarihinde kabul etti.Görüşmeler sırasında Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış şöylekonuştu: “Gerginlik ve belirsizliklerin hüküm sürdüğüKuzey Irak’ta Kuzeyden Keşif Harekâtı’nın devametmesi Türkiye’nin dış politika dengeleri açısındangereklidir. Bu, bölgede yuvalanan PKK-KADEK’e karşımücadele açısından da yararlı olmuştur.”

Irak’tan gelebilecek mülteci akınına karşı endişelenenİçişleri Bakanlığı, İngilizce bilen 27 vali yardımcısınaAralık ayının son haftasında ‘çok özel savaş eğitimi’verdi. Genelkurmay’daki eğitim programına katılan 27vali yardımcısı, harekatın başlamasıyla Irak sınırındakurulacak ‘İnsani Destek Toplama Merkezleri’nde (İDTB)görev alacak. Mülki amirlere, toplama ve barınmaalanlarının kurulması, istihbarat, TV ve elektronikyayınlara karşı koyma gibi başlıklar altında çok özeldersler verildi.

En ilginç eğitimlerin başında ise sansür uygulamalarıyer aldı. Bu derste, Körfez Harekâtı sırasındagazetelerde yayınlanmış gazete haberlerinden örneklerverildi. En dikkat çekici konu başlıklarından birini isenükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) silah saldırılarınakarşı savunma eğitimi oluşturdu. Vali yardımcıları,karartma, ikaz hizmetleri, sığınaklar, yangına karşıtedbirler konusunda da detaylı şekilde bilgilendirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

106 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 113: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye birinci öncelikli olarak Kuzey Irak’ta bulunan36. ve 37. paraleller arasında 6, ikinci öncelikle 37.paralel ile sınırlarımız arasında 7, üçüncü öncelikliolarak da sınırlarımız içine 5 İDTB oluşturacak. ABD’ninIrak’a müdahalesiyle birlikte vali yardımcıları bumülteci kamplarında görevlendirilecek, buradakiçalışmaları yönlendirecek. Vali yardımcıları sınırdakonuşlandırılacak ABD askerleri ile de iletişimsağlayacak.

Ölümle sonuçlanan olaylar

TİHV derlemesine göre 12 ayda en az 124 insan göçyolunda öldü. Olayların ayrıntılı dökümü şöyle:

Edirne’nin Budakdoğanca köyünün Havuzderebölgesinde yasadışı yollardan sınırı geçmek isterkenaçlık ve yorgunluk nedeniyle uyuyan Ali MuhammetMusa El Decil adlı Irak vatandaşı 9 Ocak günüsoğuktan donarak öldü.

12 Ocak günü Van’ın Özalp ilçesi yakınlarında İran’ageçmek isteyen Metin Güngör (18) ve Hasan Kalkan(15) adlı kişilere askerler tarafından ateş açıldı. Olayda,ilçenin Yukarı Turgalı köyünde yaşadığı bildirilen MetinGüneş öldü, Hasan Kalkan yaralandı.

20 Mart günü Türkiye-Yunanistan sınırında meydanagelen mayın patlamasında ölen kişilerin adlarınınSezgin Sayan (24) ve Tahsin Esen (22) olduğuöğrenildi. Sayan ve Esen’in cenazeleri 27 Mart günüTürkiye’ye getirildi.

Yunanistan Sınır Muhafiz Birliği tarafından yapılanaçıklamada 28 Mart günü Türkiye-Yunanistansınırındaki mayınlı bölgeye giren bir kişinin öldüğü, üçkişinin de yaralandığı bildirildi. Mayınlı bölgeyegirenlerden birinin Cezayir, üçünün Fas, ikisinin de Irakvatandaşı olduğu belirtildi.

Van Valisi Durmuş Koç da Mart ayında Aşağı Gülderenköyü yakınlarından Türkiye’ye girmeye çalışan 19kişinin, kar kalınlığının yaklaşık 3-4 metreyi bulduğubölgede donarak öldüklerinin belirlendiğini açıkladı.

6 Nisan günü Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberegöre Bodrum’dan yasadışı yollarla Yunanistan’ınİstanköy (Kos) Adası’na geçmek isteyen Eritreli 3’ü kız4 üniversite öğrencisi, Yunan güvenlik güçlerinceyakalandıktan sonra can yeleği giydirilerek denizeatıldı. Mültecilerden biri boğuldu. Kurtulan mültecilerinifadesine göre yakalanan 40 kişilik gruptan 4’üTürkiye’ye gönderilecekleri söylenerek gece oluncacan yelekleri ile tekneye bindirildiler. Tekne açıldıktansonra mülteciler suya atıldılar. Melina Meles (24),Chlebah Ebolette (21) ile Marine Casberg (22)kurtulurken Miki Cheber (25) öldü.

18 Nisan günü Milliyet gazetesinde çıkan bir başkahabere göre Ege Denizi’nde ambarında kaçak taşıyan“Bandırma” adlı balıkçı teknesi Naksos Adasıyakınlarında battı. Yunan Deniz Ticaret Bakanlığıteknede yaklaşık 40 kişinin bulunduğunu, bunlardan31’inin kurtarıldığını, 2’sinin de cesedinin çıkarıldığını

açıkladı. Olaya ilişkin Yedinci Gündem gazetesindeçıkan haberde ise 33 kişinin kurtarıldığı, 7 kişinin decesetlerinin bulunduğu yazıldı. Gemide bulunanmültecilerin çoğunun Kürt olduğu bildirilirken ölenmültecilerin uyrukları hakkında bir açıklama yapılmadı.

Milliyet gazetesinde 30 Nisan günü yer alan bir haberegöre de Çatalca’da TEM Otoyolu Ahmediye gişeleriyakınındaki park alanında Bangladeşli üç mültecinincesedi bulundu. Edinilen bilgiye göre, jandarmaekiplerinin bir TIR’da yaptığı aramada yasadışıyollardan Türkiye’ye girdikleri belirlenen 12 Bangladeşligözaltına alındı. Bu kişilerin ifadesi üzerine TIRdorsesinde havasızlıktan öldükleri anlaşılan üç kişinincesetleri park alanında bulundu.

Almanya’da yayınlanan Özgür Politika gazetesinde 16Mayıs günü yer alan haberde, Hırvatistan ve Bosnaarasındaki Sava nehrinde bir botun alabora olmasısonucu 12 Kürt mülteci boğularak öldü. Hırvatistanİçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, olay 13Mayıs gecesi Zupanja kenti yakınlarında meydanageldi. Kazadan Yaşar Kırım, Kemal Karadağ, Sadık Türeve Ali Tüm sağ kurtuldu. Ölenlerden yalnızca Bingölnüfusuna kayıtlı Mühtefin Ay’ın kimliği tespitedilebildi. Ölenlerin arasında iki çocuk da bulunduğubildirildi

22 Mayıs günü KKTC karasularında mültecilerinbulunduğu bir tekneye askerler tarafından ateş açıldı.Olayda Mardin nüfusuna kayıtlı Hıdır Akay adlı mülteciöldü, 5 mülteci de yaralandı. Edinilen bilgiye göreiçinde 233 mülteci bulunan Hayrı Reis adlı tekneSilifke-Anamur arasındaki Yeşilovacık beldesisahilinden saat 04.30 sıralarında hareket etti. Tekneninuluslararası sulara doğru yol alması üzerine sahilgüvenlik botları tarafından ateş açıldı. Ateş sonucuyaralanan altı mülteciden biri daha sonra öldü.Teknede 12 Faslı, 2 Afgan, 11 Iraklı ve 92’si çocuk 208Türk mülteci bulunduğu öğrenildi.

Bu olaydan bir gün sonra, Erzurum’un Köprüköy ilçesiyakınlarında mülteci taşıyan bir kamyonun devrilmesisonucu Kuzey Iraklı Hiva Fazıl Emin (32) öldü, 21 kişiyaralandı. Ayakta tedavi edilen 13 kişi ise daha sonragözaltına alındı.

28 Mayıs günü İran üzerinden Türkiye’ye gelenAfganistan, Pakistan ve Bangladeş uyruklu 39 mülteci,Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı Örtülü köyüyakınlarında güvenlik güçlerinden saklanmak içinsazlık alana girdiler. Kaçaklardan 4’ü boğulurken, 35’ijandarma tarafından yakalandı.

İzmir’in Menderes ilçesinde 29 Mayıs gecesi 5 kişinincesedi bulundu. Yapılan incelemelerde cesetlerinPakistan uyruklu kişilere ait olduğu belirlendi.Ölenlerden birinin kimliğinin Hamid Mahmut olduğusaptandı. 5 Pakistanlının cesedinin bulunmasınınardından 8 ile 11 Haziran günlerinde de sahile vurankimliği belirsiz birer ceset daha bulundu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

Türkiye İnsan Hakları Raporu 107

Page 114: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

8 Haziran günü İtalya’nın Puglia sahilinde Kürtgöçmenler yakalandı. İtalya’ya getirilen 43 Kürtten1’inin öldüğü, 2’sinin yaralandığı, 4 kişinin ise kayıpolduğu bildirildi. İtalya Sahil Güvenlik Polisi’nin yaptığıbir açıklamada, “Yunanistan üzerinden İtalyasahillerine taşınan Kürtler, Puglia sahillerinde yüzerekkıyıya ulaşmaya zorlanmış. Olayın haber alınmasındansonra Güvenlik birimlerince yapılan müdahale sonrası2’si yaralı, 36 kişi kurtarılırken, 1 kişi ölü bulunmuş, 4kişiye ise hala ulaşılamamıştır” denildi.

19 Haziran günü de Hatay’ın Yayladağ ilçesi Aslanyazıköyü yakınlarında Suriye’den Türkiye’ye kaçak yollarlagirmeye çalıştıkları ileri sürülen bir gruba askerlertarafından ateş açıldı. Olayda, Bangladeş uyruklu SıllıhPeder (23) ve soyadı öğrenilemeyen Cahır (28) adlıkişiler öldü. Bangladeş uyruklu Musiyar Rahman,Abdurraaf Tazel İslam ve soyadı belirlenemeyenCihlurahman adlı kişiler de gözaltına alındı.

24 Haziran günü Uğur Gürdeğil yönetimindeki araç,yasadışı yollardan Yunanistan’a götürmek istediği 5Afganistan vatandaşı ile Edirne’nin Üyüklütatar köyüyakınlarında sınır devriyelerinden kaçmaya çalışırkenkaza yaptı. Kazada, Gürdeğil ve Afganistan vatandaşıMubarek Yağderi öldü. Hafif yaralanan 4 Afgan isegözaltına alındı.

27 Haziran günü Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlarbeldesinden Yunanistan’ın İstanköy (Kos) adasınagitmeye çalışan bir Türk kaptan ve 17 Somalilininbulunduğu tekne, Datça açıklarında battı. Kazanınardından 6 kişinin cesedi bulundu, 6 kişi kurtarıldı, 6kişi ise kayboldu. Kurtarılan Somalili kaçaklarınifadelerinde “teknenin Yunan adası tarafından gelerekprojektörlerini yakan büyük bir teknenin çarpmasısonucu battığını” iddia ettikleri öğrenildi.

Ağustos ayı sonlarında bir TIR ile Bulgaristan’danİtalya’ya geçmek isteyen 9 Iraklı Kürtten 5’ihavasızlıktan boğularak öldü. TIR şöförü Rinaldo DeAngeris, polise verdiği ifadesinde, “Nirbella kasabasınageldiğimizde TIR’da bazı sesler duymaya başladık. Yolkenarına çekip, resmi mührü kırmak zorunda kaldım. 5genç ölmüş, diğer 4 kişi can çekişiyordu. Hemen polisehaber verdim” dedi.

Polis yetkilileri havasızlıktan ölen 5 kişinin, 18 yaşındanküçük olduğunu ve Türkiye’den geldiğini açıkladı. Tümaramalara rağmen Kürt gençlerinin aileleri ortayaçıkmayınca cenazelerin İtalya’da defnedilmesikararlaştırıldı.

23 Eylül günü Türkiye’de Çaldıran İlçe JandarmaKomutanlığı’na bağlı Beydoğan Jandarma Karakoluaskerlerince mültecilere karşı operasyon düzenlendi.İran’dan Türkiye’ye yasadışı yollardan girmek isteyen76 Bangladeşli mülteci, Beydoğan köyü kırsalındagözaltına alındı. Operasyon sırasında Bangledeşvatandaşı 60 yaşındaki Muhammed Sarad kalp krizi

geçirerek öldü. Göçmenler ise işlemlerinintamamlanması sonrasında sınır dışı edilecek.

Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Narlı köyü açıklarındaYunanistan’ın Midilli (Lesbos) Adası’na geçmek isteyen22 mülteci adayını taşıyan bir tekne, 26 Eylül günüfırtına nedeniyle battı. Olayda 3 kişi öldü, 10 kişi isekayboldu. Teknede bulunanların Filistin, Sudan ve SriLanka’dan İstanbul’a geldiği öğrenildi. Kaybolan 10kaçaktan 2’sinin cesedi 4 Ekim günü bulundu.

9 Ekim günü Didim’den Yunanistan’a geçmeye çalışanmültecilerin bindiği teknenin kayalıklara çarpmasısonucu 2 kişi boğularak öldü, 7 kişi de kayboldu. 24kişinin bulunduğu tekneden 15 kişi ise balıkçılartarafından kurtarıldı. Kaçakların 10 kişilik bir tekneye24 kişi binerek Yunanistan’ın Farmako adasınageçmeye çalıştıkları öğrenildi. Ölenlerin biri hamile ikiNijeryalı kadın olduğu bildirildi.

Ekim ayı ortasında Yunanistan Deniz Ticaret BakanlığıMidilli (Lesbos) Adası yakınlarında bir teknenin batmasısonucu 6 göçmenin öldüğünü açıkladı. Uyruklarıbelirlenemeyen 3’ü çocuk 6 kaçak mültecinin Türkiyekıyılarından denize açıldıklarının sanıldığı bildirildi.

18 Aralık gününde Ege Denizi’nde, çoğunluğunu Afganve Iraklı’nın oluşturduğu 70 kişinin bulunduğu birtekne battı. Olay yerine gelen Yunan Sahil Güvenlikekipleri 58 mülteciyi kurtarırken bir kişinin de cesedinibuldu.

Ertesi gün Atina’ya 110 kilometre mesafedeki Eviaadası açıklarında, fırtınaya yakalanarak bir gemi dahabattı. Çoğu Iraklı ve Afgan olmak üzere, yaklaşık 100göçmen kurtarıldı. Sahil güvenlik ekipleri, denizdentoplam 13 göçmenin cesedini çıkardı. Yaklaşık 20kişinin de kaybolduğu belirtildi.

Çoğunluğu Kuzey Iraklı 160 mülteciyle Yunanistan’ınPatra kentinden İtalya’ya hareket eden bir tekne, 24Aralık günü Korfu Adası’nda karaya oturdu. Kazasonucu biri 4 yaşında 2 kişi boğularak hayatınıkaybederken, mültecilerin büyük bir bölümünün sahilekadar yüzmeyi başardıkları açıklandı.

İran’da İdam İddiası

Kürdistan Demokrat Partisi-İran (KDP-İ) tarafındanyapılan açıklamada, Türkiye’nin İran’a iade ettiğiHamza Gaderi, Xalid Şowgi (50) ve Celil Zewai (30) adlıKDP-İ üyelerinin 8 Ekim günü Zerdeşt ve Urmiyekentlerinde idam edildiği bildirildi. Cenaze törenidüzenlenmesinin şiddete başvurularak engellendiğiifade edilen açıklamada, Xalid Şowgi’nin ailesineyönelik baskılar nedeniyle üçüncü bir ülkeye geçmekamacıyla Türkiye’den iltica talebinde bulunduğubelirtildi. Xalid Şowgi’nin İran’da işkence gördüğü veölüm cezasının ömür boyu hapis cezasına çevrilmesinekarşın asıldığı da kaydedildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Zorunlu Göç

108 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 115: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yıllardır sistematik bir sorgulama yöntemi olarakkullanılan işkence, 2002 yılında da varlığını sürdürdü.2002 yılında, AB’ye uyum çalışmaları çerçevesinde,“işkence ve kötü muameleyi engelleme-durdurma”iddiasıyla gündeme gelen yasa değişiklikleri olumluolsa da uygulamada bir sonuç vermedi. TİHV’nin

belirlemelerine göre, yıl içinde 5 kişi gözaltında öldü,yüzlerce kişiye emniyet müdürlükleri, jandarma vepolis karakolları, ev baskınlarında ya da güvenlikgörevlileri tarafından götürüldükleri ıssız yerlerdeişkence yapıldı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 109

KİŞİ GÜVENLİĞİ

1 - YASAL DEĞİŞİKLİKLER

Uyum Yasası

AB’ye uyum çalışmaları çerçevesinde 2001 yılı sonundaAnayasa’da yapılan değişiklikler nedeniyle gündemegelen “uyum yasaları” Şubat ve Mart aylarında TBMMGenel Kurulu’nda kabul edildi. 3 veya daha fazla kişininkatılımıyla işlenen toplu suçlarda, savcının talebi vehakim kararıyla 7 güne kadar uzatılabilen gözaltısüresi, yapılan değişikliklerle 4 güne indirildi. Ancakdeğişiklikte Olağanüstü Hal ilan edilen bölgelerde,yakalanan ya da tutuklanan kişilerin gözaltı sürelerininyine savcının talebi ve hakim kararıyla 7 güne kadaruzatılabilmesi de öngörüldü. Tutuklu sanığın avukatı ileher zaman görüşebilmesine imkan tanınandüzenlemede, savcının gözaltı süresinin uzatılmasınayazılı olarak emir vermesinden sonra gözaltındabulunan kişinin bu haktan yararlanması da hükmebağlandı.

Kamuoyunda “2. uyum yasası” olarak bilinen yasadeğişikliği ile de Devlet Memurları Yasası’nın 13.maddesine “İşkence ya da zalimane, gayri insani veyahaysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsanHakları Mahkemesi’nce verilen kararlar sonucundadevletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlupersonele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkrahükmü uygulanır” hükmü eklendi1.

Gözaltı Genelgesi

Temmuz ayında İçişleri Bakanlığı tarafından “insanlarınhaksız yere gözaltına alınmasını” engellemek amacıylabir genelge yayınlandı. Dönemin İçişleri Bakanı RüştüKazım Yücelen imzasıyla valiliklere gönderilengenelgede şu konulara dikkat çekildi:

“(…) Bilgilerin güvenilirliği, kişilerin mağdur olmaması vearananların yakalanmasında etkinliğin sağlanması için

tahdit ve aranan kişiler hakkında yapılacak veri giriş veiptal işlemlerinde gecikmeye meydan verilmeyecek,bilgilerin güncel olması sağlanacaktır.

Yakalama, gıyabi tevkif hazırlama müzekkeresi, adlipara cezası veya mahkemede bulundurma nedeniylearananların, bilgisayara veri girişi ve iptali, öncelikliolarak suç yeri il emniyet müdürlüğü tarafındanyapılacaktır. Ancak aranması için bilgisayara bilgi girişiyapılan kişinin suç yeri dışında veya arama kaydınıgiren ilden farklı bir ilde yakalanması durumunda,kişiyi yakalayan il emniyet müdürlüğü tarafındanbilgisayardan düşüm yapılacak, ayrıca arama kaydınaalan il emniyet müdürlüğüne, suç yerine ve kişininnüfusa kayıtlı olduğu yere de bilgi verecektir.

Kişinin, arananlar programından iptali işlemi sırasında,iptale konu olan suçtan ikinci kaydı olup olmadığı vebaşka bir suçtan kaydının bulunup bulunmadığı tahditve aranan şahıslar programından kontrol edilecek.Belirlenen kayıtlar hakkındaki işlemlerin yerinegetirilmesi için ilgili il emniyet müdürlüğü ile koordinekurulacaktır.”

Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de CezaMuhakemeleri Usulü Kanunu’nda (CMUK) değişiklikyapılması için yasa tasarı taslağı hazırlandığını bildirdi.Türk, 17 Temmuz günü düzenlediği basın toplantısında

1 Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreteri Volkan Vural, 8 Şubatgünü düzenlenen “Türkiye-AB İlişkileri” konulu paneldekikonuşmasında şöyle dedi:“Daha yapmamız gereken şeyler var. Örneğin işkence iddiaları. AB’deolmuyor mu, oluyor. Ama orada devlet üstlenmiyor. Yapanın yakasınayapışılıyor. Bireye havale ediliyor. Birey cezalandırılıyor. Biz isebireyselleştiremedik. İşkence davaları uzun sürüyor. Adam maaş alıyorama yakalanamıyor. Hem kurum hem devlet yara alıyor. Bu kabuledilemez.”

Page 116: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

CMUK ve 5 yasada değişiklik öngören taslaklarhakkında bilgi verirken, “tasarılar ile adalet sistemininhızlanacağını ve hukuk sisteminin bir eksiğinintamamlanacağını” ileri sürdü.

CMUK tasarısının öngördüğü yenilikler şöyle:

“Tutuklama tedbirine en son çare olarak başvurulacak,telefon dinleme, gözaltı ve tutukluluk sürelerihakkında yeni düzenlemeler getirilecek, gıyabitutuklama kaldırılacak, bireye; cumhuriyet savcısına,şikayetçiye, sanık ve avukatlara, tanıklara doğrudansoru yöneltme hakkı verilecek, AİHM’nin ihlal kararları,yargılanmanın hükümlü lehine yenilenmesinisağlayacak, istinaf yolu getirilecek.”

CMUK’nin değişiklik öngören yasa tasarısı taslağı ilebirlikte Başbakanlık’a teslim edilen diğer tasarıtaslakları şöyle:

“Hukuk Usulü Mahkemeleri (HUMK) Kanunu’ndaDeğişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı, CMUK’ninYürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa Tasarısı,Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleriyle İlgiliYasa Tasarısı, İş Mahkemeleri Yasası’nda DeğişiklikYapan Yasa Tasarısı, Adli Yargı İlk ve Bölge AdiyeMahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve YetkileriHakkındaki Yasa Tasarısı.”

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade AlmaYönetmeliği

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade AlmaYönetmeliği’nde yapılan değişiklik, 18 Eylül günüResmi Gazete’de yayınlandı. Bağımsız İçişleri BakanıMuzaffer Ecemiş ve Adalet Bakanı Aysel Çelikel2

tarafından hazırlanan yönetmelik uyarınca gözaltınaalınan kişiye, gözaltına alınma gerekçesinin yanı sıra,

hakkındaki iddialar da söylenecek. Yakalanan kişiye,yakalanmaya itiraz etme hakkı bulunduğu bildirilerek,bu hakkın nasıl kullanılacağı açıklanacak.

Değişiklikle, bir kişinin gözaltına alındığının yakınlarınaduyurulmasında daha önce gözetilen “soruşturmanınkapsam ve konusunun açığa çıkması bakımından kesinsakınca doğmaması” çekincesi kaldırıldı. Buna göre,yakalama ve yakalama süresinin uzatılması,yakalananın yakınlarına cumhuriyet savcısınınkararıyla gecikmeksizin haber verilecek. Haberverilecek kişi, yakalananın belirlediği bir başka kişi deolabilecek.

Yeni düzenlemeye göre, yakalanan kişinin doktormuayenesi, “doktor-hasta ilişkisi çerçevesinde”yapılacak. Ancak, doktor ya da yakalanan kişi, kişiselgüvenlik endişesini ileri sürerek muayenenin kollukkuvvetleri gözetiminde yapılmasını isteyebilecek.

Yönetmelik değişikliği ile DGM’lerin görev alanına girensuçlar da dahil olmak üzere, gözaltı süresi dört günlesınırlandı. Eski yönetmelikteki “4 günlük uzatmayarağmen soruşturma tamamlanamazsa cumhuriyetsavcısının istemi ve hakim kararı ile şüphelilerin hakimönüne çıkarılmaları yedi güne kadar uzatılabilir”hükmü kaldırılarak, yerine, “Kimse, bu sürelergeçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetindenyoksun bırakılamaz” hükmü getirildi. Ancak DGM’leringörev alanına giren suçların Olağanüstü Hal ilan edilenbölgelerde işlenmesi durumunda, dört günlük gözaltısüresi savcının talebi ve hakim kararıyla yedi günekadar uzatılabilecek. Ancak yeni düzenleme ile uzatmaiçin yargıcın gözaltına alınan kişiyi dinlemesi kuralıgetirildi. Eski yönetmelikte bu süre on güne kadaruzatılabiliyordu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

110 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

MADDE 1 - 1/10/1998 tarih ve 23480 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfadeAlma Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkradan sonra gelmek üzereaşağıdaki iki fıkra eklenmiştir.

“Yakalama sırasında kişiye, suç ayrımı gözetilmeksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddialar ile susma ve müdafidenyararlanma hakları, herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal bildirilir.”

“Yakalamadan ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin emirden, yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiyeCumhuriyet Savcısının kararıyla gecikmeksizin haber verilir.”

“Yakalanan kişiye yakalanmaya itiraz etme hakkı bulunduğu bildirilerek, bu hakkın nasıl kullanılacağı açıklanır.”

MADDE2 - Yönetmeliğin 9 uncu maddesi birinci fıkrasının (d) bendinden sonra gelen cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,üçüncü ve dördüncü fıkralar madde metninden çıkarılmıştır.

“haber vermek istediği bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gözaltına alındığı veya gözaltı süresinin uzatıldığı ile ilgili olarakCumhuriyet Savcısının kararıyla haber verilmesi sağlanır.”

MADDE 3 - Yönetmeliğin l0 uncu maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Doktor ile muayene edilen şahsın yalnız kalmaları, muayenenin doktor hasta ilişkisi çerçevesinde yapılması esastır. Ancak,

2 TBMM’nin 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılması kararı nedeniyle Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelenve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural görevlerinden istifa ettiler. Seçim Yasası uyarınca görevlerinden ayrılan bakanların yerine Ağustos ayı başındabağımsız isimler atandı. İçişleri Bakanlığı’na Bakanlık Müsteşarı Muzaffer Ecemiş, Adalet Bakanlığı’na İstanbul Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesiöğretim üyesi Prof. Dr. Aysel Çelikel, Ulaştırma Bakanlığı’na da Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu getirildi.

Page 117: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

3 Kasım seçimlerinin ardından AKP hükümetiningöreve başlamasından sonra da 12 Aralık Kopenhagzirvesine yetiştirilmesi planlanan 36 maddelik “uyumpaketi” hazırlandı.

Çok sayıda yasada değişiklik yapılmasına ilişkin “uyumpaketi”nin ilk halinde AİHM kararlarından sonrayeniden yargılanma ve işkence suçlarındazamanaşımının kaldırılmasının da bulunduğu açıklandı.

Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, 28 Kasımgünü yaptığı açıklamada, AİHM’de mahkumiyetlesonuçlanan davaların Türkiye’de yeniden görülmesidüzenlenirken, mevcut yasadaki önemli ikisınırlamanın da kaldırıldığını söyledi. Yalçınbayır,

yargılamanın yenilenmesinde “başvurunun tazminatlagiderilemeyecek sonuçlar doğurduğunun anlaşılması”şartının kaldırılmasıyla, AİHM tazminata hükmetmiş vebu para ödenmiş olsa bile o davaların yenidengörülmesinin sağlanacağını belirtti. Yalçınbayır,yeniden yargılamanın son uyum yasasının kabulündenbir yıl sonra açılacak davalarda uygulanma koşulununkaldırılmasıyla da Türkiye’den AİHM’e giden ve bugünekadar mahkumiyetle sonuçlanan çoğu insan haklarıylailgili 300’e yakın davanın yeniden görülebileceğinikaydetti.

İşkence ve kötü muamele suçlarında memurlarınyargılanmasına ilişkin yasadan “amir izni” şartınınkaldırılacağını ifade eden Yalçınbayır, TCY’nin 243 ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 111

doktor veya şüpheli, sanık ya da gözaltına alınan kişi, kişisel güvenlik endişesini ileri sürerek muayenenin kolluk kuvvetlerigözetiminde yapılmasını isteyebilir. Bu istek belgelendirilerek yerine getirilir.”

MADDE4 - Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”

“Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçların olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde işlenmesi durumunda, 4günlük süre Cumhuriyet Savcısının talebi ve hakim kararı ile 7 güne kadar uzatılabilir. Hakim karar vermeden önce yakalanankişiyi dinler.”

MADDE 5 - Yönetmeliğin 20 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, son fıkradan sonra gelmek üzereaşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda ise, yakalanan kişi, ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından gözaltısüresinin uzatılmasına yazılı olarak emir verilmesinden sonra müdafii ile görüşebilir.”

“Her kolluk biriminde görüşme için uygun şartlara haiz görüşme yeri ayrılır.”

MADDE 6 - Yönetmeliğin 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlar hariç müdafi, hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamınıincelemek ve istediği evrakın bir suretini harçsız almak hakkına sahiptir. Ancak bu hakkın kullanılması hazırlık soruşturmasınınamacını tehlikeye düşürebilecek ise, sulh hakiminin kararı ile hazırlık soruşturması sırasında bu hak kısıtlanabilir. Bu husustakikarar Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine verilebilir. Bununla beraber yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içerentutanak ile bilirkişi raporları ve yakalanan kişinin veya şüphelinin hazır bulunmaya yetkili olduğu adli işlemlere ilişkin evrakınincelenmesinde bu hakkın kısıtlanmasına karar verilemez. “

MADDE 7 - Yönetmeliğin 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile İkinci fıkranın birinci cümlesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiş, üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden çıkartılmıştır.

“b) Yakalama ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin emirden, yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiyeCumhuriyet Savcısının kararıyla gecikmeksizin haber verildiği veya verileceği bildirilir.”

“ Müdafi sadece hukuki yardımda bulunabilir, şüphelinin ifadesi alınırken şüpheliye sorulan soruya doğrudan cevap veremez,onun yerini aldığı izlenimi veren herhangi bir müdahalede bulunamaz.”

MADDE 8 - Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin son fıkrasına (EK-A) “Şüpheli ve Sanık Hakları Formu’nun metin kısmının III, V, VI ncıbentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“III- Yakalandığınızı ve/veya gözaltına alındığınızı yakınlarınıza veya belirlediğiniz bir kişiye haber verme hakkınız vardır. Habervermek istediğiniz yakınınıza veya Büyükelçiliğinize/Konsolosluğunuza durum derhal bildirilecektir.

V- Müdafi tayin hakkınız vardır. Müdafi tayin edebilecek durumunuz yoksa, Baro tarafından tayin edilecek bir müdafiin hukukiyardımından yararlanabilirsiniz. Müdafi ile görüşme ve konuşma hakkınız vardır. Müdafiiniz ifade alma esnasında hazırbulunabilir. (DGM kapsamındaki bir suçtan gözaltına alınmış iseniz, ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından gözaltı sürenizinuzatılmasına yazılı olarak emir verilmesinden sonra müdafiiniz ile görüşebilirsiniz).

VI- Yakalamaya ve gözaltı süresinin uzatılmasına karşı hakime itiraz hakkınız vardır. Bunun için bir dilekçe vermeniz yeterlidir.Dilekçeniz en seri şekilde yetkili hakime ulaştırılacaktır.”

MADDE 9 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 10 - Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet ve İçişleri Bakanları yürütür.

Page 118: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

245. maddelerinde zamanaşımının kaldırılacağınıanlattı.

Yalçınbayır Aralık ayında da “gözaltında kayıplarınönüne geçilmesi” amacı taşıyan “İletişim Birlikteliği”adlı projeyi açıkladı. Gözaltına alınan kişilerin, gözaltınaalındıkları andan mahkemeye sevk edilmelerine kadarinternetten izlenebilmesine olanak veren projenin,Bakanlar Kurulu’nda görüşülüp imzalandıktan sonraİçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle uygulamayakonulacağı bildirildi

Radikal gazetesinde yayınlanan habere göre,Yalçınbayır, gözaltına alınanların kayıtlarının en kısasürede bilgisayara girileceğini ve bilgilerin kurulacaknetwork hattı sayesinde adliye karakolu aracılığıylaCumhuriyet Başsavcılığı ve Baro Başkanlığı’nailetileceğini söyledi. Yapılan değişikliğe göre,bilgisayarda bir “Gözaltı Kayıt Formu” oluşturulacak. Buformda, gözaltına alınan kişinin kimlik bilgileri, hangibirim tarafından gözaltına alındığı, alınma nedeni vezamanı, verilen talimat, salıverilmiş ise bırakıldığı tarihve saate ilişkin bilgiler yer alacak. Gözaltındaki kişilerinkimlik bilgilerine ilişkin ikinci formda ise gözaltına alanemniyet birimi, kişinin tutulduğu yer ve varsasavcılıkça verilmiş ek gözaltı süresi de yer alacak.

Projenin pilot uygulama olarak Bursa’da uygulamayakonulacağını belirten Yalçınbayır, “Emniyet güçlerininyürüttüğü hizmetlerde şeffaflık sağlanmış olacak.Gözaltına alınmalar, Cumhuriyet Başsavcılıklarıtarafından çok etkin bir şekilde denetlenebilecek.Vatandaşlar, gözetim altında tutulan yakınlarınıEmniyet dışında Cumhuriyet Başsavcılığı ve BaroBaşkanlığı aracılığıyla da öğrenebilecek. Böylece, insanhakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin korunması veuygulanmasında emniyet, savcılık ve baro arasındaönemli bir iletişim birlikteliği sağlanmış olacak.” dedi.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı HukukiYardım Projesi

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı HukukiYardım Projesi sorumlusu Avukat Eren Keskin, Ağustosayı içinde yaptığı açıklamada proje çerçevesinde 1997yılının Temmuz ayından itibaren kendilerine 155kadının başvurduğunu bildirdi.

Proje nedeniyle haklarında “devlet güçlerine hakaretettikleri iddiasıyla” yedi dava açıldığını söyleyenKeskin, “Cinsellik tabu olarak algılandığı için kadınlaryaşadıklarını ifade etmekte çok zorlanıyor. Bazılarıyıllar sonra hukuki yollara başvuruyorlar ve delilyetersizliği nedeniyle davaları düşüyor” dedi.Kendilerine yardım için başvuran 21 mağduruncezaevinde bulunduğunu anlatan Keskin, devam eden80 davadan 25’inin AİHM gündeminde olduğunu, 3davada takipsizlik kararına itiraz ettiklerini ancakhenüz karar verilmediğini söyledi. Eren Keskin,kendilerine başvuran 32 kadının korku nedeniylehukuki işlem başlatmadığını, 9 mağdurun da dava

devam ederken baskılar sonucu işlemlerini sonaerdirdiklerini anlattı.

Keskin, TCY’de tecavüzün tanımının yetersiz olduğunadikkat çekerek “Tecavüz yalnızca erkek cinselorganıyla yapılır sınırlaması var. Oysa başka birçokyoldan tecavüz gerçekleşiyor” dedi. Kanunlarda cinseltacizin bir suç unsuru olmadığını da anlatan Keskin,yalnızca TCY’nin 421. maddesinde sarkıntılık suçununolduğunu kaydetti.

Projede görev alan avukatların yıl içinde gündemegetirdiği önemli bir konu da Gülistan Durç adlı kadınıngözaltında tecavüze uğraması oldu.

Gülistan Durç: Eren Keskin, 21 Mart 1996 tarihinde 16yaşındayken Mardin’in Kızıltepe ilçesinde gözaltınaalınan Gülistan Durç’a Mardin Emniyet Müdürlüğü’ndetecavüz edildiği gerekçesiyle Eylül ayı başında suçduyurusunda bulundu. Suç duyurusu yıl içindesonuçlanmadı.

Keskin, HADEP Mardin Kadın Kolları’nda çalışan GülistanDurç’un 7 gün işkence gördüğünü belirterek, şunlarısöyledi:

“Durç’u şehir dışında olduğu tahmin edilen pis kokulubir yere götüren polisler sopa ile dövüp üzerine dışkıdolu lağım suyu dökerler. Terörle Mücadele Şubesi’negetirildikten sonra çırılçıplak soyulur. Sürekli ağzaalınmayacak sözlerle taciz edilir. Polisler elleri ilemüvekkilimin vücuduna dokunurlar. Kendisine yoğunfiziki işkence de uygulayan polisler ‘Artık elimizdesin.Namusunu da bize teslim edeceksin’ derler. Bir süresonra da iki polis Durç’a tecavüz eder. Aradan günlergeçtikten sonra giydirdikleri müvekkilimi ormanlıkalana götürüp kafasına silah dayayıp boş tetikdüşürdükten sonra evinin yakınlarında arabadanatarlar.”

Bundan sonra Durç’un polis takibine alındığını belirtenKeskin, çeşitli illerde tam 15 kez gözaltına alınanDurç’un 1 Mart 2000 tarihinde tutuklandığını, İHD veTBMM eski İnsan Hakları Komisyonu Başkanı SemaPişkünsüt’ün çabalarıyla 9 Eylül 2001 tarihinde tahliyeedildiğini belirtti. Durç’un, 21 Ekim 2001 tarihindeavukatı aracılığıyla Toplumsal Hukuk AraştırmalarıVakfı’na başvurduğunu kaydeden Keskin, şöylekonuştu:

“Durç, avukatlarına işkenceleri anlatıp suçduyurusunda bulunmuş ancak tecavüzleri gizli tutmuş,suç duyurusuna konu etmemiş. Gördüğü yoğunişkencelerden dolayı sol kolunu hiç kullanamayan,eklem ağrıları çeken, bağırsaklarında sürekli kanamaolan ve çevresine uyum sağlamakta güçlük çekenDurç, tedavisine başlanmasının ardından bizimletemasa geçince tecavüz olaylarını da açıkladı. Biz desuç duyurusunda bulunduk. Suç duyurusunaGülistan’ın yaşadığı işkencenin fiziksel ve ruhsalyapısında yarattığı tahribatı belgeleyen doktorraporunu da ekledik. Ayrıca, Uluslararası Af Örgütü’nün

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

112 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 119: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

de işkencelerin bir bölümünü yansıtan açıklamalarınıdosya kapsamına ilave ettik.”

Sema Pişkinsüt ve Hüseyin Akgül Hakkında Fezleke

İzmir Cumhuriyet Savcılığı, Ocak ayında eski TBMMİnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı SemaPişkinsüt ve Komisyon Başkanı Hüseyin Akgülhakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiylefezleke hazırladı. Başbakanlık tarafından TBMMBaşkanlığı’na ulaştırılan fezlekeler Anayasa ve AdaletKarma Komisyonu’na gönderildi.

İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nın MHP Milletvekili HüseyinAkgül ve DSP Milletvekili Sema Pişkinsüt hakkında“işkence gördüklerini komisyona açıklayan kişilerinaçık kimliklerini savcılıklara bildirmediklerigerekçesiyle” açtığı soruşturma nedeniyle hazırlananfezlekelerde milletvekillerinin TCY’nin “görevi kötüyekullanma” suçuna ilişkin 230/1. maddesi uyarıncayargılanabilmesi için dokunulmazlıklarının kaldırılmasıistendi.

Akgül gazetecilere yaptığı açıklamada, “Komisyonolarak işkence gördüğünü açıklayan ancak yenidenmağdur edilme korkusu yaşayan tutuklu vehükümlüleri korumak için isimlerini bildirmedik. Yanietik davrandık. Fezleke işleme konduğundadokunulmazlığımın kaldırılmasını isteyeceğim” dedi.

Uluslararası Girişimler

“İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya daAşağılayıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”ninek protokolü, Kasım ayında Birleşmiş Milletler GenelKurulu’nda kabul edildi. İşkenceyi engellemek içinuluslararası bir kontrol sistemi kurulmasını öngörenprotokol, Afgan savaş esirlerini tuttuğu Guantanamoüssünün denetime açılmasını önlemek isteyen ABD’ninmuhalefetine karşın kabul edildi.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Girişimi Ocak ayında,“işkencecilerin cezasız kalmaması” amacıyla birkampanya başlattı. Kampanya nedeniyle yapılanaçıklamada, 1983 yılında imzalanan Roma Tüzüğü’nün“işkencecilerin kendi ülkeleri dışında kurulacakuluslararası mahkemelerde yargılanması” ilkesinigetirdiği hatırlatıldı. Kampanyada işkenceye karşı tümsivil toplum kuruluşlarının işbirliği öngörüldü.

İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin (Human RightsWatch), 2001 raporu Ocak ayında yayınlandı. Raporda,Türkiye’de işkence ve kötü muamele uygulamalarınınarttığı belirtildi ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu eskiBaşkanı Sema Pişkinsüt’ün gözaltına alınan çocuklarınyüzde 90’ının işkence gördüğüne ilişkin açıklamasınadikkat çekildi. Gözaltındaki kadınların cinsel tacizemaruz kaldığı suçlamalarına yer verilen raporda,işkence yapanlar için dokunulmazlığın sürdüğükaydedildi.

Mart ayında da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafındanhazırlanan yıllık insan hakları raporu açıklandı. Raporun

Türkiye’ye ilişkin bölümünde, “Güvenlik güçlerininişkence, dayak ve diğer hak ihlalleri yaygın biçimdedevam etmiştir, ancak saptanan toplam işkence olayısayısında azalma kaydedilmiştir. İnsan haklarıgözlemcileri ve tıbbi uzmanlara göre, Türk güvenlikgüçleri genellikle, gözaltındakileri cop ve yumrukyerine ağır torbalarla dövmek ya da elektriği doğrudanvücutlarına vermek yerine, elektrik şoku uygulananmetal sandalyelere oturtmak gibi fiziksel izbırakmayan işkence yöntemlerini yeğlemektedirler”denildi. Raporda, işkence suçlusu polis ve diğergüvenlik güçlerine nadiren ceza verilmesi, verilencezaların da hafif kalmasının bu alandaki sorunuartırdığına dikkat çekildi.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi

12-14 Eylül 2001 tarihleri arasında Ağrı, Ankara, Çervas,Edirne, Elazığ, Erzurum, İstanbul, Kapıkule, Patnos,Şanlıurfa, Sivrice, Suruç, Tekirdağ ve Van illerinde poliskarakollarını, Elazığ, İmralı, Şanlıurfa, Sincan, Tekirdağve Van illerindeki cezaevlerini, Ankara ve Elazığ’dakiçocuk ıslahevlerini ziyaret eden Avrupa İşkenceyiÖnleme Komitesi, raporunu 24 Nisan günü açıkladı.

Komite sözcüsü Trevor Stevens, geçmiş yıllara oranlaTürkiye’de gözaltında kötü muamelenin azaldığınıbelirterek, cezaevi koşulları ve kötü muameleninönlenmesi konusunda hala sorunlar bulunduğunusöyledi. Türkiye’de cezaevi ve gözaltı koşullarıyla ilgiliyasaları ve değiştirilen mevzuatı memnuniyetlekarşıladıklarını bildiren Stevens, cezaevi vekarakollarda görevli personelin yasalarıuygulamalarının önemine dikkat çekti. Stevens,gözaltından sonra avukata başvurmak için geçerlisürenin 4 günden 2 güne düşürülmesinin dememnuniyetle karşılandığını, ancak Türkiye’dengözaltına alınan kişilerin hemen avukat çağırmahakkına sahip olmasıyla ilgili bir düzenlemebeklediklerini söyledi.

Özellikle İstanbul bölgesinde gözaltında elektrik vermeve kollardan asılma gibi yöntemlere ilişkin şikayetlerinazaldığı, ancak falaka türü kötü muamelenin devamettiği yolunda şikayetlerin bulunduğu ileri sürülenraporda, Ağrı, Elazığ ve Van illerindeki emniyetmüdürlüklerinin terörle mücadele bölümlerindesorgulama yerlerine ilişkin eleştiriler getirildi veburaların düzeltilmesi ya da hizmet dışı bırakılmasıistendi. Raporda Elazığ, Şanlıurfa ve Van illerindekicezaevlerinde sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığıbelirtildi. Raporda şöyle denildi:

“CPT delegasyonu İstanbul, Elazığ, Van ve Şanlıurfa’dapolis karakollarını gezdi. Polisin gözaltı sırasındauyguladığı işkence ve kötü muamelede 2000 yılınagöre azalma gözleniyor. Yakın zaman önce gözaltınaalınan kişilerle yapılan görüşmeler, kötü muameleninazaldığını gösteriyor. Ancak özellikle İstanbul’daki poliskarakollarında ‘falaka’ sıklıkla kullanılıyor. Elazığ, Vanve Şanlıurfa’daki karakollarda ‘elektrik şoku’nun yaygın

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 113

Page 120: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kullanıldığı öğrenildi. Gözaltına alınanlar ilk iki günavukatlarıyla görüştürülmüyor. Kadın tutuklularınkoşulları tatmin edici değil. Hamileler özel muameleyetabi tutulmuyor.

Delegasyon Sincan ve Tekirdağ F tipi cezaevlerini deziyaret etti. Tutuklular cezaevlerinde yapılan ortakaktivitelere katılmak konusunda isteksiz. Bu dayetkililerin işini zorlaştırıyor. Ancak kütüphanelertutuklulara açık değil. Bununla birlikte tutuklulara ortakyaşama alanları oluşturulması konusunda gelişmesağlandı. Tutukluların ortak yaşam alanları ve saatleriartırılabilir.

Tutukluların telefonla konuşabilmelerine ve ziyaretlereizin verilmesi ise olumlu bir gelişme. Bununla birlikte Ftipi cezaevlerindeki koşullarının iyileştirilmesi büyük birölçüde cezaevi görevlilerinin eğitimine bağlı.

Öcalan’ın koşulları ‘çok iyi’. Bununla birlikte dışarıylatemasının artırılması için bir radyo verilebilir. Televizyonimkanı sağlanabilirse çok daha iyi olur. Diğer tutuklulargibi Öcalan’a da telefonla konuşma imkanı sağlanmalı.Ayrıca sağlık koşullarına ilişkin şu anda devam etmekteolan gözlem süreci de tekrar gözden geçirilebilir.Öcalan’ın tecridine de bir süre sonra son verilmesi vediğer tutuklularla temasının sağlanması gerekli.Öcalan’ın yaşama alanının genişletilmesi, sağlığıaçısından da olumlu bir etki yapacaktır. Türk yetkilileriise buna karşı çıkıyor.”

Raporda, sorgu sırasında gözlerin bağlanmasıuygulamasına son verilmesi, polis ve jandarmanındoktor kontrolüne katılmaması da istendi.

Aİ Raporu

Uluslararası Af Örgütü’nün 2001 yılına ilişkin raporu iseMayıs ayında açıklandı. Raporun Türkiye’ye ilişkinbölümünde, kötü muamele ve işkencenin “yaygın vesistematik” olarak sürdüğü belirtildi. RaporunTürkiye’ye ayrılan 3 sayfalık bölümünde, kötümuamele ve işkenceyle genellikle “sol görüşlülerin,Kürt yanlılarının ve İslamcı grupların temsilcilerinin”karşılaştığı belirtildi.

İşkence ve kötü muamelenin “özellikle polis vejandarmada gözaltının ilk günlerinde uygulandığı”belirtilen raporda yaygın kullanılan işkence yöntemleriarasında “kötü biçimde dayak, göz bağlama, kollarveya bileklerden askıya alma, elektrik şoku, cinseltaciz, aç ve uykusuz bırakma” sayıldı. Ayrıca güvenlikkuvvetlerinin gözaltında tecavüz olaylarına karıştığı dabelirtildi.

Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’de yaptığıincelemelere ilişkin rapor, Avrupa Birliği (AB)Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki “İlerlemeRaporu”nun yayımlamasından kısa bir süre önce Eylülayı ortalarında açıklandı. AB Komisyonu’nun genişlemesürecinden sorumlu yetkilisi Günter Verheugen ve ABüyesi ülkelerin temsilcilerine de gönderilen raporda,

“Türkiye’de işkencenin yaygın ve polis kuvvetleritarafından sürekli başvurulan bir yöntem olduğu”,“işkence görenler arasında kadın ve çocukların dabulunduğu” belirtildi. TBMM’de kabul edilen uyumyasalarının Kopenhag Kriterleri’ni karşılamaktan uzakolduğu vurgulanan raporda, AB Komisyonu’ndan budurumu dikkate alması istendi.

Uluslararası Af Örgütü’nün AB’den sorumlu yetkilisiDick Oosting, “Türkiye’nin AB’ye üye olarak kabul edilipedilmemesi konusunda somut bir görüşümüz yok.Ancak, bütün aday ülkelerin, insan haklarına saygıgöstermesi gerekiyor” dedi.

Raporda, 2002 yılının ilk altı ayında aralarındaçocukların da yer aldığı 60 kişinin işkence ve kötümuamele gördüğü ve bu dönemde Türkiye’dekullanılan işkence yöntemlerinde artış olduğukaydedildi.

Günter Verheugen de 25 Eylül günü yaptığıaçıklamada, Türkiye’nin AB’ye katılabilmesi için “insanhakları durumunu iyileştirmesi ve işkenceyi ortadankaldırması” gerektiğini söyledi. Verheugen, Paris’tegazetecilere yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin 1.5 yıldırşaşırtıcı ilerlemeler gösterdiğini, ancak hala çözülmesigereken sorunları bulunduğunu” ifade etti. Verheugen,“Türk dostlarımızın, işkenceyi ortadan kaldırabilecek vearalarında gazeteciler ve parlamenterlerin debulunduğu düşünce suçlularının serbest bırakılmasıiçin cezaevlerinin kapılarını açabilecek durumdaolmaları gerekiyor.” dedi.

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 18 Aralık günü yapılanoturumunda, 12 Aralık Kopenhag Zirvesi değerlendirildi.Oturumda konuşan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nungenişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen,Türkiye’de işkence tamamen ortadan kalkmadanmüzakerelerin başlayamayacağını söyledi. Verheugen,işkencenin sadece yasayla yasaklandığını görmenin ABaçısından yeterli olmadığını da vurguladı.

İlerleme Raporu

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan“Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Katılım Sürecine İlişkin2002 Yılı İlerleme Raporu” 9 Ekim günü açıklandı.Raporda, Türkiye’de işkencenin sürdüğününbelirtilmesi ve ay ortasında Manisa davasınınsonuçlanması, Ekim ayında işkence konusununkamuoyunda yoğun bir biçimde tartışılmasına nedenoldu.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Sözcüsü FeyzullahArslan 11 Ekim günü düzenlediği haftalık basıntoplantısında, “İddiaları kesinlikle kabul etmiyoruz.Türkiye’de işkence var deniyor ama somut olaygösterilmiyor” dedi. Arslan, 2000 yılında ‘kötümuamele’ iddiasıyla 766 polis hakkında adli işlemyapıldığını, bunlardan 61’inin suçlu bulunduğunu, 2001yılında da aynı maddeden işlem gören 446 polisten11’inin hüküm giydiğini açıkladı. Son dokuz ayda ise

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

114 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 121: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

153 personel hakkında şikayette bulunulduğunu vebunlardan sadece birinin suçlu bulunduğunu anlatanArslan, “Bu işkencenin sistematik bir şekilde olmadığınıve çok aza indiğini gösteriyor” dedi.

Adalet Bakanı Aysel Çelikel, 17 Ekim günü düzenlediğibasın toplantısında, “Türkiye’de sistematik işkenceolmadığı” iddiasını yineledi. Çelikel, “İşkence ve kötümuameleyi kim yapıyor? Kamuda devletin gücünükullananlar yapıyor. İşkence insanlık suçudur ve ağırbir ithamdır. Bakanlık rakamlarına göre 2000’de 57 kişi,2001’de 54 kişi, 2002’de de 31 kişi işkence suçundanmahkum olmuş. Bu rakamları, sistematik işkence içinesokulacak rakamlar olarak görmüyorum” dedi.

Sistematik işkenceyi “her karakolda her zamanherkese işkence” olarak tanımlayan Aysel Çelikel,gazetecilerin, “Sistematik işkence için ne kadar rakamgerekli” yönündeki ısrarlı soruları üzerine, “Sistematikdeğil ama yaygın işkence bulunduğunu söyleyebiliriz”dedi.

AİHM Kararları

AİHM’in 21 Ocak günü yayımlanan yıllık verilerine göre2001 yılında toplam 889 dosya karara bağlandı. Ayrıca8.929 dosyayla ilgili olarak da başvurununreddedilmesine ya da davanın listeden çıkarılmasınakarar verildi. Mahkeme, dosyalardan 683’ünde AİHS’inen az bir maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Kararabağlanan dosyalardan yarısından fazlasını (359)İtalya’nın, dörtte birini de (169) Türkiye’nin taraf olduğudavalar oluşturdu.

Adli Tıp Kurumu’nda görev yapan Dr. Esin Akgün’ünhazırladığı “AİHM Türkiye Kararlarında Yaşam Hakkı veİşkence Yasağı İhlali Olgularının Adli Tıp Boyutu”konulu uzmanlık tezinde ise Türkiye’nin bireyselbaşvuru hakkını tanıdığı 1987 yılından 15 Nisangününe kadar AİHM’e, Kıbrıs Rum kesiminden mülkiyethakkına ilişkin 2.250, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden1.500, Yüksek Askeri Şûra kararıyla ordudanuzaklaştırılan 60, devlet başvuruları için 2, partikapatma davalarıyla ilgili 8, mülteci başvurularıyla ilgili23, kamulaştırmayla ilgili 701, 12 Eylül dönemidavalarıyla ilgili 26 kişisel başvuru yapıldı. Bunlararasında yaşam hakkının ihlaline ilişkin 148, işkenceiddialarıyla ilgili de 330 kişisel dava bulunuyor.

Toplam 4.570 dava içinde, 269 başvurunun Türkiyealeyhine sonuçlandığı belirtilen tezde, 130 davanın isedostane çözümle sonuçlandığı kaydedildi. Tezde,Türkiye’nin aleyhte sonuçlanan davalar için 9.274.905,dostane yolla çözüme ulaşılan davalar için ise6.671.998 dolar tazminat ödediği vurgulandı.

AİHM’de bekleyen dava sayısı açısından birinci olanTürkiye’yi Rusya, Polonya, Ukrayna, Romanya veFransa’nın izlediği belirtilen tezde, yasalarda yakalamave gözaltı koşulları hakkında yapılan değişikliklerinardından, son birkaç yıl içinde Türkiye’den yaşamhakkı ve işkenceye ilişkin kişisel başvuruların

azaldığına dikkat çekildi. AİHM’in 2002 yılında daTürkiye’den 183 yeni davayı kabul ettiği öğrenildi.

İstanbul’da konferanslar vermek ve Ankara’da bazıbakanlarla görüşmek üzere Nisan ayında Türkiye’yegelen AİHM Başkanı Luzius Wildhaber, Türkiye’denAİHM’ye gelen davaların sayısında düşüş olduğunubelirtti.

Türkiye’den gelen 2.300 davanın sürdüğünü belirtenWildhaber, toplam olarak 20 binin üzerinde davayabaktıklarını söyledi. Wildhaber, “Geçen yıllara bakarakbir değerlendirme yapıldığında bize gelen tüm davalariçinde Türkiye’den gelenler yüzde 8 gibi bir oranoluşturuyor. Nüfusa göre dava sayısı oranınabakıldığında Türkiye orta sıralarda” dedi.

Wildhaber, yeni gelen dava sayısında başı çekenRusya’dan çalışanların ve emeklilerin maaşlarınınödenmemesi, polisin kötü muamelesi gibi konulardadavalar aldıklarını, İtalya’nın ise ‘yargı sürecininuzunluğu’ davalarında birinci sırada olduğunu söyledi.Wildhaber Fransa ve İngiltere’den de çocuk hakları,ailenin çocuk üzerindeki hakları, mülkiyet davaları gibikonularda davalar aldıklarını belirtti.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK), 10 Temmuzgünü Türkiye’nin AİHM tarafından 1996-2002 yıllarıarasında verilen 42 kadar kararının yerine getirilmesikonusunda kaydettiği ilerleme ve yerine getirilmesigereken unsurlara ilişkin yeni geçici bir karar aldı. AKtarafından yapılan açıklamada, güvenlik güçlerininöldürme, işkence, gözaltında kayıp ve mülkiyetin yokedilmesi gibi AİHS ihlallerine ilişkin AİHM kararlarınınçoğunun 1990’lı yıllarının ilk yarısında Doğu veGüneydoğu Anadolu bölgelerinde meydana geldiğibelirtildi.

Komite tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin sondönemde AİHM kararlarına uymak amacıylagerçekleştirdiği reformların Bakanlar Komitesitarafından olumlu karşılandığı, ancak işkence ve kötümuamelenin sürmesinden kaygı duyduğu vurgulandı.

Açıklamada Komite’nin, Türkiye’yi polis vejandarmaların eğitiminin yeniden düzenlenmesi içinçaba göstermeye çağırdığı, güvenlik güçlerinin suçişlemesine karşı etkin ve caydırıcı önlemlerinuygulanabilmesi amacıyla gerekli reformlarınyapılmasını beklediği kaydedildi.

Olağanüstü halin yavaş yavaş kalkmasından veTürkiye’nin AİHS’in 15. maddesine koyduğuçekincelerinin 29 Ocak günü geri çekilmesindenKomite’nin memnun olduğu ifade edilen açıklamada,insan haklarını ihlal eden devlet memurları hakkındasavcıların doğrudan soruşturma yürütebilmeleriistendi3.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 115

3 (İngilizce tam metin için:http://cm.coe.int/stat/E/Public/2002/adopted_texts/resDH/2002resdh98.htm)

Page 122: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Avrupa Birliği’ne girmek amacıyla kabul edilen “uyumyasaları” ile Türkiye, AİHM kararları konusunda daönemli bir adım attı. (4771 sayılı yasanın ilgilimaddeleri için Bkz. Ek 3)

Avrupa Komisyonu (AK) Hukuk ve İnsan HaklarıKomitesi raportörü Hollandalı sosyalist milletvekili ErikJurgens tarafından hazırlanan rapor ise 23 Eylül günüAK Parlamenterler Asamblesi’nde (AKPA) tavsiye kararıolarak kabul edildi.

AİHM’in Türkiye aleyhinde verdiği çok sayıda kararınuygulanmadığı belirtilen raporda, Türkiye’nin yerinegetirmesi istenen bazı konular şöyle:

“* AİHM tarafından belirlenen tazminatlara ilişkinödemelerin, mahkemenin kararlarına uygun birbiçimde yerine getirilmesi (90 dava);

* Adil olmayan yargılamaların sonucunda mahkûmolan başvuru sahiplerinin yeni bir gecikme olmadanyeniden yargılanması ya da benzer telafi ediciönlemlerin alınması için yasal düzenlenmelerinyapılması (Selim Sadak, Leyla Zana, Hatip Dicle, OrhanDoğan);

* Başvuru sahiplerinin sivil ve siyasi haklarının iadesidahil olmak üzere, sözleşmeyi ihlal edenmahkûmiyetlerin sonuçlarının derhal silinmesinisağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması (18 ifadeözgürlüğü davası),

* Güvenlik güçlerinin eğitilerek ve etkin önlemlergeliştirilerek sözleşmenin hayata saygı ve işkenceninyasaklanmasına ilişkin 2. ve 3. maddelerinin yenidenihlal edilmesinin önlenmesi için daha çok ilerlemesağlanması (güvenlik güçlerinin davranışlarına ilişkin 38dava)”

Kararda ayrıca, Türkiye’nin AİHM’in Loizidou davasınailişkin tazminat kararını uygulamayı süreklireddetmesinden duyulan kaygılar da dile getirildi.Türkiye’nin Loizidou davasına ilişkin tutumunusürdürmesi halinde AK Bakanlar Komitesi’nin tümgerekli önlemleri alması istendi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan rapora karşı yapılan açıklamadaise Türkiye’nin AİHM kararlarına tam olarak uyduğuileri sürüldü. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hüseyin Diriöz,eski DEP milletvekillerinin yeniden yargılanmasının,mümkün olmadığını belirtti. Diriöz, AİHM’in Türkiyealeyhine verdiği kararlarda tazminatların da AİHS‘inöngördüğü süreler içinde ödendiğini bildirdi. AİHM’ninLoizidou davasında siyasi bir karar aldığını anlatanDiriöz, konunun muhatabının Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti olduğunu söyledi.

Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, AİHM’eTürkiye’den yapılan başvurulara ilişkin bir araştırmanınsonuçları Aralık ayında açıklandı. Emniyet GenelMüdürlüğü’nün araştırmasına göre, bugüne kadarAİHM’e Türkiye aleyhinde yapılan 5 bin bireyselbaşvurudan 361’inde polis suçlandı. Bu 361 davadan21’i Türkiye aleyhine ihlal kararıyla, 44’ü dostane

çözüm yoluyla, 17’si mahkeme tarafından “kabuledilmezlik” kararıyla, 10’u da “kayıttan düşürülerek”sonuçlandırıldı, 269 dava ise sürüyor.

Türkiye, ihlal kararıyla sonuçlanan 21 davada, 1 milyon355 bin Fransız Frangı, 1 milyon 80 bin 370 İngilizSterlini ve 3.000 ABD Doları tazminat ödemeyemahkum oldu. Dostane çözüm yolunun benimsendiği44 davada ise 4.031 bin Fransız Frangı, 120.000 AlmanMarkı ve 20.000 İngiliz Sterlini ödemeyi kabul etti.

Emniyet’in araştırmasına göre, 2001 yılı Kasım ayıitibarıyla Türkiye aleyhine sonuçlanan 316 davanın“ihlal edilen haklar” açısından dökümü de şöyle:Mülkiyet hakkı 153 başvuru, etkili başvuru hakkı 29başvuru, adil yargılanma hakkı 27 başvuru, işkence 26başvuru, yaşam hakkının ihlali 22 başvuru, özgürlük vegüvenlik hakkının ihlali 19 başvuru, ifade özgürlüğününihlali 18 başvuru, başvuru hakkının engellenmesi 6başvuru, özel hayatın gizliliğinin korunmaması 6başvuru, yasal olmayan cezalar verilmesi nedeniyle 3başvuru, dernek kurma ve toplantı özgürlüğünü ihlali 3başvuru, din ve vicdan özgürlüğünü ihlali 2 başvuru,özgürlüklerin olağanüstü hal bölgesinde askıyaalınması nedeniyle 1 başvuru, eğitim hakkınınengellenmesi nedeniyle 1 başvuru.

AİHM’de Görülen Davalardan Örnekler

“İşkence”, “kötü muamele”, “uzun gözaltı süresi”, “adilyargılanmama”, “savunma hakkının kısıtlanması” gibigerekçelerle yapılan başvurularda AİHM’in yıl içindealdığı kararlardan bazı örnekler şöyle:

Hasan Özbey (Başvuru no. 31883/96): 27 Ocak 1995tarihinde DHKP-C eylemlerine katıldığı iddiasıylagözaltına alınan ve 2 Haziran 1995 tarihinde İstanbulDGM tarafından 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumedilen Hasan Özbey’in “gözaltında işkence gördüğü”gerekçesiyle açtığı dava 31 Ocak günü dostaneçözümle sonuçlandı. Türkiye, Özbey’e 100 bin FransızFrangı ödemeyi kabul etti.

Vahdettin Yolcu (Başvuru no. 34684/97): 24 Temmuz1996 5 Ağustos 1996 tarihleri arasında 12 güngözaltında tutulan Vahdettin Yolcu’nun “uzun gözaltısüresi” nedeniyle AİHS’in 5. ve “gözaltında hukukiyardım almasının engellenmesi” nedeniyle de 6.maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla açtığı dava, 5 Ocakgünü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye, Yolcu’ya40 bin Fransız Frangı ödemeyi kabul etti. “PKKeylemlerine katıldığı” iddiasıyla gözaltına alınanVahdettin Yolcu, 23 Mayıs 1997 tarihinde TMY’nin 5.maddesi uyarınca 5 yıl hapis cezasına mahkumedilmişti.

Faruk Kaplan (Başvuru no. 24932/94): 10 Şubat 1994tarihinde gözaltına alınan Faruk Kaplan’ın “işkence” ve“yargıç önüne çıkarılmadığı” gerekçesiyle açtığı dava26 Şubat günü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye,Kaplan’a toplam 24 bin Fransız Frangı maddi ve manevitazminat ile masraflarını ödemeyi kabul etti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

116 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 123: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Esma Erat, Metin Sağlam (Başvuru no. 30492/96): 27Şubat 1995 tarihinde İstanbul’da gözaltına alınan EsmaErat ve 8 Mart 1995 tarihinde gözaltına alınan MetinSağlam’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi’nde işkence gördükleri gerekçesiyleyaptıkları başvuru 26 Mart günü Türkiye’nin 150 binFransız Frangı tazminat ödemeyi kabul etmesiyledostane çözümle sonuçlandı.

Mehmet Göç: AİHM, 11 Temmuz günü, 1995 yılıTemmuz ayında “hırsızlık ve sahtekarlık” iddiasıylagözaltına alınan Mehmet Göç’ün açtığı davayı kararabağladı. Göç, “soruşturma aşamasında eksikbilgilendirildiği ve haksız yere gözaltına alındığı”gerekçesiyle şikayetçi olmuştu. AİHM, AİHS’nin adilyargılanma hakkına ilişkin 6. maddesinin ihlal edildiğigörüşünü benimsedi.

Mehmet Aydın: 30 Aralık 1993 tarihinde İstanbul’dagözaltına alınan ve 10 Ocak 1994 tarihinde tutuklananMehmet Aydın’ın davası 16 Temmuz günü sonuçlandı.Türkiye, Aydın’a 32 bin Euro tazminat ödemeyi kabuletti.

Mehmet Aydın, 27 Mart 1995 tarihinde 3 polishakkında suç duyurusunda bulunmuş, ancak savcılıkiki polis hakkında dava açmıştı. Dava, 18 Temmuz 1995tarihinde beraatla sonuçlanmıştı.

Özgür Yıldız: 19 Nisan 1993 İstanbul’da gözaltınaalınan Özgür Yıldız’ın davası da 16 Temmuz günüsonuçlandı. Türkiye, Özgür Yıldız’a 30.489 Eurotazminat ödeyecek.

Adli Tıp Kurumu, Özgür Yıldız’a, 27, 29 Nisan ile 6 Mayıs1993 tarihlerinde “kalıcı yaraların” bulunduğuna dairrapor vermişti. Haklarında dava açılan iki polis, 27Haziran 1996 tarihinde beraat etmişti. Yıldız, 29 Mayıs1995 tarihinde İstanbul DGM tarafından “Devrimci Solörgütüne üye olduğu” iddiasıyla 12 yıl 6 ay hapiscezasına mahkum edilmişti.

Yalçın Önder: 1995 yılı Ocak ayında “TDKP üyesiolduğu” iddiasıyla İzmir’de gözaltına alınan YalçınÖnder’in davası 25 Temmuz günü sonuçlandı. Türkiye,Önder’e 16.800 Euro ödemeyi kabul etti.

“Önder’in gözaltında işkence gördüğü” yönündekirapora karşın savcılık polisler hakkında takipsizlikkararı vermişti.Önder, 2 Nisan 1997 tarihinde “yasadışıörgüte yardım ettiği” iddiasıyla yargılandığı davadaberaat etmişti.

Halil Gündoğan: 17 Ekim 1995 tarihinde “TİKKO üyesiolduğu” iddiasıyla İstanbul’da gözaltına alınan HalilGündoğan’ın başvurusu 10 Ekim günü sonuçlandı.AİHM, AİHS’nin “uzun gözaltı süresine” ilişkin 5/5.maddesi uyarınca Türkiye’nin 2.750 Euro manevi, 1.500Euro da maddi tazminat ödemesine karar verdi. HalilGündoğan 12 Kasım 1999 tarihinde TCY’nin 146/1.maddesi uyarınca ömür boyu hapis cezasına mahkumedilmişti.

Süleyman Kaplan: 3 Mayıs 1995 tarihinde “TDKP üyesiolduğu” iddiasıyla Ankara’da gözaltına alınan SüleymanKaplan ve eşinin “işkence, uzun gözaltı süresi ve adilyargılanmama” gerekçesiyle Türkiye aleyhine açtığıdava 10 Ekim günü dostane çözüm yoluyla kapatıldı.Türkiye, Kaplan’a 28 bin Euro tazminat ödemeyi kabuletti. Kaplan, 24 Haziran 1996 tarihinde 12 yıl 6 ay hapiscezasına mahkum edilmişti.

Mehmet Sıddık Öncü: 5 Temmuz 1993 tarihindeişkence nedeniyle ölen Mehmet Sıddık Öncü’nünyakınları tarafından açılan dava 17 Ekim günü dostaneçözüm yoluyla kapatıldı. Türkiye, Öncü ailesine 100 binEuro maddi ve manevi tazminat ödemeyi kabul etti.

21 Haziran 1993 tarihinde Diyarbakır’ın Çınar ilçesininKirkat mezrasına düzenlenen baskında gözaltına alınanMehmet Sıddık Öncü, köy dışında ve gözaltındagördüğü işkence nedeniyle 5 Temmuz 1993 tarihindeölmüştü. Adli Tıp Kurumu tarafından 17 Eylül 1993tarihinde düzenlenen raporda, Öncü’nün kafasına sertbir cisimle vurulmasından kaynaklanan beyinkanaması sonucu öldüğü belirtilmişti.

Meryeme Algür: 21 Mart 1995 tarihinde İstanbul’da“PKK üyesi olduğu” iddiasıyla gözaltına alınan MeryemeAlgür’ün “işkence ve adil yargılanma hakkının ihlali”gerekçeleriyle açtığı dava, 22 Ekim günü sonuçlandı.Türkiye, Algür’e 28 bin Euro tazminat ödeyecek.

Algür, 25 Mayıs 1996 tarihinde TCY’nin 168. maddesiuyarınca 15 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş, ceza16 Haziran 1997 tarihinde Yargıtay tarafındanonanmıştı.

Recep Maraşlı, Nuran Çamlı, Murat Satık, FahriyeSatık: 8 Temmuz 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltınaalınan Komal Yayınevi Genel Yönetmeni yazar RecepMaraşlı, eşi Nuran Maraşlı, Murat Satık ve FahriyeSatık’ın “işkence ve uzun gözaltı süresi” nedeniyleaçtıkları dava 22 Ekim günü sonuçlandı. AİHM, herdavacıya ayrı ayrı 5.273 Euro ödenmesine karar verdi.Başvurucular halen mülteci statüsüyle Avrupa’dabulunuyor.

Bekir Sıtkı Keçeci: 1993 yılında eşi ile birlikte gözaltınaalınan ve gözaltında işkence gören Bekir SıtkıKeçeci’nin başvurusu da 26 Kasım günü dostaneçözümle sonuçlandı. Türkiye, Keçeci’ye 15 bin Eurotazminat ödemeyi kabul etti. “DHKP-C üyesi olduğu”iddiasıyla 26 Ocak 1993 tarihinde gözaltına alınan BekirSıtkı Keçeci, kendisine ve eşine işkence yapıldığıgerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu. 28 Şubat 1995tarihinde 10 polis hakkında açılan işkence davası, 13Mart 1997 tarihinde beraatla sonuçlanmıştı.

Erhan Kuray: “PKK ile ilişkisi bulunduğu” gerekçesiyle17 Aralık 1996 tarihinde gözaltına alınan Erkan Kuray’ın“gözaltı süresinin uzunluğu” nedeniyle yaptığı başvuru26 Kasım günü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye,Kuray’a 5.250 Euro tazminat ödemeyi kabul etti.

Makbule Kınay: Makbule Kınay’ın “evinin askerlertarafından yakılması ve hakarete maruz kalması”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 117

Page 124: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

nedeniyle yaptığı başvuru da 26 Kasım günü dostaneçözümle sonuçlandı. Türkiye, Kınay’a 59 bin Eurotazminat ödemeyi kabul etti. Makbule Kınay, eşiRamazan Kınay’ın Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklubulunduğu sırada, 18 Eylül 1995 tarihinde Muş’unMalazgirt ilçesindeki evlerinin askerler tarafındanyakılması nedeniyle AİHM’e başvurmuştu.

Yaşar Özel: Yaşar Özel adlı kişinin başvurusunu 7Kasım günü sonuçlandıran AİHM, Türkiye’nin “adilyargılanma hakkını ihlal ettiği” gerekçesiyle 3.000 Eurotazminat ödemesine karar verdi. 1994 yılı Ekim ayındagözaltına alınan Yaşar Özel, “kimse ilegörüştürülmeden 15 gün gözaltında tutulduğu, işkencegördüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği”gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu. Halen BayrampaşaCezaevi’nde bulunan Özel, 4 Mart 1997 tarihinde“TKEP/KKP örgütü adına gasp” iddiasıyla İstanbul DGMtarafından ömür boyu hapis cezasını mahkumedilmişti.

Sevil Dalkılıç: 1994 yılı Mart ayında gözaltına alınanAvukat Sevil Dalkılıç’ın başvurusunda AİHM, Türkiye’nin“uzun gözaltı süresi” nedeniyle 7 bin euro maddi vemanevi tazminat ödemesine karar verdi.

Baroların Çalışmaları

İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubu’nun mahkemekayıtlarından 1997-2001 yılları arasındaki dönemeilişkin yaptığı incelemenin sonuçları 24 Mayıs günüaçıklandı. İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan, zanlılarınsavcılık ifadesinin alınması sırasında işkence ve kötümuameleye maruz kaldığı yönündeki beyanlarınıntutanaklara geçirilmediğini ve savcıların bu konudasoruşturma açmadığını bildirdi. Özkan, “Gözaltındaişkence ve kötü muamele iddiasında bulunan mağdursanıklar hakkında, gözaltında memura mukavemetettiği yönünde tutanaklar tutulup, bunun gözaltındaişkencenin kamufle edilmesine yönelik bir işlemolduğu, yönünde ciddi belirtiler ortaya çıkmıştır” dedi.

Grup üyesi avukatların 1997-2001 yılları arasında İzmirve Bornova’da toplam 7 ağır ceza ve 21 asliye cezamahkemelerinin kayıtları üzerinden bir araştırmayaptığını anlatan Özkan, “Bu araştırma çalışmasınıntamamlanması sonucunda ortaya vahim bir tabloçıkmıştır. Bu 5 yıl içinde gözaltında işkence gördüğünüiddia eden her 1 yurttaşa karşı, gözaltındaki sanıktarafından kötü muameleye maruz kalan polis sayısı6’dır. Yani bu tabloya göre asıl mağdur sanık değilgüvenlik görevlisidir” dedi. Yine bu 5 yıllık süre içindeişkence ve kötü muamele suçlamasıyla 94 davaaçıldığını ifade eden Özkan, bu dönemde sadece TİHVİzmir Temsilciliği’ne yapılan başvuru sayısının 848olduğunu belirtti.

İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafındanhazırlanan “İşkence Mağdurlarına Adli Yardım Projesi”çerçevesinde başlatılan meslek içi eğitim çalışmasıHaziran ayı başında sonuçlandı. 44 avukatın sertifika

aldığı çalışma nedeniyle bir açıklama yapan AvukatŞeref Turgut, amaçlarının “işkence konularında bilgisahibi olmayanlara ya da ekonomik nedenlerleşikayette bulunamayanlara, hakkını arayamayanlarabir nevi hukuki danışmanlık ve ücretsiz avukatlıkyapmak” olduğunu belirtti.

430 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname4

Olağanüstü Hal Bölgesi’nde tutuklananlarıncezaevinden çıkarılarak sorguya götürülmesine olanaktanıyan 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK),2002 yılında da yoğun bir biçimde tartışıldı. Olağanüstühalin ilanından sonra çoğunlukla itirafçılarıncezaevinden çıkarılması için kullanılan kararname5,gözaltı süresinin kısaltılmasından sonra, 2001 yılındatutuklanan kişilerin yeniden sorgulanması içingündeme getirildi.

430 sayılı KHK uyarınca cezaevinden alınarak sorguyagötürülenlerin işkence gördüğünün ortaya çıkmasıüzerine Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 13 Ocak günüyaptığı açıklamada, OHAL’de uygulanan 10 günlükgözaltı süresini 7 güne indireceklerini, ancak 430 sayılıKHK’nin değiştirilmesinin ise söz konusu olmadığınısöyledi.

Türk, şöyle konuştu: “Biz Anayasaya uyum yasalarıarasında hazırladığımız bazı kanunlarda değişiklikyapacağız. CMUK ve DGM kanununda gözaltı sürelerini4 güne indiriyoruz. OHAL bölgesindeki gözaltı süresi şuanda 10 güne kadar çıkarılıyor, ancak biz bunu 7 güneindiriyoruz. İnsanlar cezaevlerinde OHAL uygulanan 430sayılı KHK dayandırılarak 10 günlük süreyle gözaltınaalınıyor. Bu kararnamenin şu anda değiştirilmesi sözkonusu değildir.”

Adalet Bakanlığı tarafından 5 Şubat günü yayınlanangenelge ile Olağanüstü Hal Bölgesi’nde hükümlü vetutukluların her defasında 10 günü geçmemek üzerecezaevinden alınmalarında gereksiz süre uzatımınagidilmemesi istendi. Genelgede, hükümlü vetutuklunun cezaevinden ayrılış ve dönüşlerinde doktorkontrolünden geçirilmesi de istendi. (Genelge metniiçin Bkz. Ek 7)

Adalet Bakanlığı 13 Eylül günü 430 sayılı KHK’ninuygulanmasında keyfiliği önlemek için yeni bir genelge

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

118 Türkiye İnsan Hakları Raporu

4 “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Ve Olağanüstü Halin Devamı SüresinceAlınacak İlave Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” 16Aralık 1990 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı.5 430 sayılı KHK’nin 3. maddesinin (c) fıkrası şöyle:Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hal ilanına neden olansuçların soruşturmasında ifadelerine başvurulması gerekenler,Olağanüstü Hal Bölge Valisinin teklifi üzerine yetkili CumhuriyetBaşsavcısının talebi ve hakimin kararı ile, her defasında on günügeçmemek üzere ceza infaz kurumu veya tutukevinden alınabilir. Busüre hükümlülük veya tutuklulukta geçmiş sayılır. Hükümlü veyatutuklu, ceza infaz kurumu veya tutukevinden ayrılış ve dönüşlerindesağlık durumunun doktor raporu ile tespitini talep edebilir.Bu süre içinde tutuklama kararının kaldırılması ya da hükümlülüksürelerinin sona ermesi durumunda, keyfiyet derhal bulundurulduğuyer Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir.

Page 125: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yayınladı. Hikmet Sami Türk’ün bakanlığı dönemindede çıkarılan genelgelerle aynı içerikteki genelgedeşöyle denildi:

“430 sayılı KHK uyarınca 10 gün süreyle cezaevlerindenalınan hükümlü-tutukluların hakim huzurunaçıkarılmadan ikinci kez süre talebinde bulunulduğubakanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmıştır.DGM Yasası’nda son yapılan değişiklik uyarınca;Olağanüstü Hal Bölgesi’nde yakalananlarla ilgili dörtgün olarak belirlenen süre savcının talebi ve hakimkararıyla ancak yedi güne kadar uzatılabilir. KHK’ninuygulanmasında, Şubat ayındaki genelgenin yanı sıra,Anayasa ve DGM Yasası’ndaki hükümlerin olağanüstühalin ilanına neden olan suçların soruşturmasındabilgilerine başvurulmak üzere ceza ve tutukevinden 10gün için alınan hükümlü veya tutukluların, hakimönüne çıkarılarak yeniden süre talep edilmesini, buşekilde mağduriyetlerin önlenmesi hususunda gerekendikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim”

Türk hükümeti, Ocak ayı sonunda, Olağanüstü HalBölgesi’nde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS)öngörülen gözaltı sürelerine uyacağını AvrupaKonseyi’ne bildirdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Diriöz, 30 Ocakgünü düzenlediği haftalık bilgilendirme toplantısındaTürkiye’nin AİHS’nin 5. maddesini askıya alan beyanınıgeri çektiğini açıkladı. Türkiye’nin 6 Ağustos 1990tarihinde AİHS’nin gözaltı ve tutuklamaya ilişkin 5.maddesinin uygulamasını askıya aldığını hatırlatanHüseyin Diriöz, “Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nehükümetimiz adına yapılan bir bildirimle, OlağanüstüHal Bölgesi’nde sözleşmenin 5. maddesini askıya alanbeyanımız geri çekilmiştir. Askıya alma beyanımızıngeri çekilmesi, ülkemizde demokratikleşme, hukukunüstünlüğü ve insan hakları alanında kaydedilengelişmelerin anlamlı bir göstergesidir” dedi.

Hüseyin Diriöz, mevzuatın AİHS ve AİHM içtihatlarındanoluşan Avrupa insan hakları sistemiyle uyumlukılınması çalışmaları çerçevesinde Anayasa’da yapılanson değişikliklerle gözaltı süresinin dört güneindirildiğini ifade etti ve “Böylece bu konuda, Türkmevzuatının AİHM içtihatlarına uygunluğu sağlanmıştır.Artık, askıya alma beyanımızın gerekçesi de ortadankalkmıştır” dedi.

Adalet Bakanlığı, Diyarbakır’da gözaltına alınanEmrullah Karagöz ve Mustafa Yaşar adlı kişilerin gözaltısüresinin 430 sayılı KHK uyarınca uzatılmasına izinvermeyen Diyarbakır DGM Yargıcı Ali Haydar Yücesoyhakkında soruşturma açtı.

29 Ekim 2001 tarihinde gözaltına alınan EmrullahKaragöz ve Mustafa Yaşar6 3 günlük sorgulamanınardından 1 Kasım 2001 tarihinde Diyarbakır DGMtarafından tutuklanmış, ancak aynı gün 430 sayılı KHKuyarınca cezaevine gönderilmeden 10 gün süreyletekrar sorgulanmak üzere jandarmaya teslim edilmişti.

Gözaltı süresi ikinci kez 10 gün daha uzatılan sanıklarhakkında 20 Kasım 2001 tarihinde üçüncü kez uzatmatalebinin gelmesi üzerine avukatları itiraz etmişti.İtirazı inceleyen Diyarbakır DGM Yedek Üyesi Hakim AliHaydar Yücesoy, gözaltı süresinin uzatılmasınıreddetmişti. Red kararında şöyle denildi:

“Mahkememizin 24.10.2001 tarih ve 2001/130 sayılıyazılarında ve önceden verilmiş bu konu ile ilgili birkısım kararlarda talep konusunda değerlendirmeyapmak ve karar vermek üzere dayanak alınabilecekbilgi ve belgelerin sunulması istenmesine karşın bugereğin yerine getirilmesinde herhangi bir hassasiyetgösterilmeyip sadece talep yazısı gönderilmesi ileyetinildiği görülmüştür. 430 sayılı KHK’nın 3/c maddesiesasen ‘her defasında 10 günü geçmemek üzere’diyerek ek süre verilmesi yoluyla sürenin aynı dönemiçerisinde 10 günü aşmamasını amaçlamıştır.Mahkemelerin karar verme esasları yasalarlasaptanmış olup, herhangi bir delil ve belge olmadansadece talep yazısıyla karar vermek yasal 10 günlüksürenin aşılması sonucunu doğurur.”

Diyarbakır DGM Savcılığı’nın red kararına itirazı üzerineDiyarbakır DGM, Yücesoy’un kararını kaldırdı. BöyleceKaragöz ve Yaşar her seferinde 10’ar gün uzatmakararı alınarak 44 gün gözaltında tutuldu.

Konuyla ilgili haberlerin basına yansımasından sonraAdalet Bakanlığı, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin talebiüzerine Yücesoy hakkında soruşturma başlattı.“Yücesoy’un, süregelen genel uygulama ve yasaldüzenlemenin aksine ilgili KHK’ya dayanılarak yapılanteklif ve talepleri olaya özgü değerlendirmedenreddettiği ve itiraz merciinin aksi kararlarına karşınaynı tutumu sürdürdüğü”, “Yasal dayanağı olmadığıhalde 430 sayılı KHK’nın 3/c maddesi ile ilgili teklif vetaleplerin nasıl yapılması gerektiği hususundaDiyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkereyazdığı” gerekçeleriyle açılan soruşturmada,Yücesoy’un “Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiğigüven duygusunun sarsılmasına sebebiyet verdiği”iddia edildi.

Yücesoy hakkında 17 Ekim 2001 tarihinde Diyarbakır’ınSilvan ilçesinde düzenlenen ev baskınında üç kişininöldürülmesinden sonra güvenlik görevlileri hakkındasuç duyurusunda bulunması nedeniyle de soruşturmaaçıldığı öğrenildi.

Ali Haydar Yücesoy ise Adalet Bakanlığı aleyhinetazminat davası açtı. Yücesoy’un avukatı Muzaffer Sarıtarafından hazırlanan dava dilekçesinde şu görüşlereyer verildi:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 119

6 29 Aralık 2001 tarihinde Tutuklu ve Hükümlü Aileleri YardımlaşmaDerneği polisler tarafından basıldı. Derneğin salonu “izinsiz lokalişletildiği” gerekçesiyle mühürlendi. 30 Aralık 2001 tarihinde de derneküç ay süreyle kapatıldı. Baskının Mustafa Yaşar ve Emrullah Karagöz’ünifadeleri üzerine düzenlendiği bildirildi.

Page 126: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Hukuk devleti olmanın gereği, terör suçları dahil hertürlü suçla hukuk kuralları çerçevesinde mücadeleetmektir. Yargı görevlilerinin görevi, hukukuuygulamak, keyfiliği ve hukuk dışılığı önlemek,yasaların tanıdığı görev ve sorumlulukları bilmek,yerine getirmek, yetkileri fiilen devretmemek,cezalandırmayı değil aksine taltifi gerektiren meslekitutum ve davranış olarak algılanmalıdır. Atatürkçü laikdemokratik hukuk devletine bağlıcumhuriyetçiliğimden asla taviz vermedim, günükurtarma, görmezlikten gelme, kişisel ikbal esiri olmagibi anlayış bozuklukları içine girmedim. Bu niteliklerigerçekte özümseyememiş kişilerin cumhuriyetisavunmada yeterince etkili olabileceği de şüphelidir.Bu kişilerin açıkça dile getiremedikleri kendianlayışlarına uygun görev yapmayan yargı görevlilerinikategorize edip, ihbarladıkları, sindirmek için çaba içinegirdikleri örnekler yaşıyoruz.

Özveriyle, kısıtlamalarla, yasaları özlerine-hukukauygun biçimde uygulayarak görev çabası içindeyken,kararlarımdan dolayı ‘OHAL şartları’ gibi örtülü ve fiilinedenle cezalandırılmak istenmemle bireysel kişilik vebununla bütünleşen mesleki kişilikte manevi anlamdayıkım ve saygınlık zedelenmesine yol açılmıştır.Bireysel, ailevi ve mesleki yaşamımı olumsuzetkileyen, onur kırıcı hakaret olarak da algılananişlemler nedeniyle uğradığım manevi zarar karşılığı 10milyarın davalı kurumdan tahsiline karar verilmesiniarz ve talep ederim.”

21 Aralık 2001 tarihinde Diyarbakır’da gözaltına alınanNaif Demirci ve 22 Aralık 2001 tarihinde gözaltınaalınan eşi Mekiye Demirci’nin 4 günlük yasal gözaltısüresinin sonunda tutuklandıkları ancak aynı gün 430sayılı KHK uyarınca tekrar sorguya götürüldükleribildirildi. 26 Aralık 2001 tarihinde Diyarbakır DGMtarafından tutuklanan Mekiye Demirci’nin gözaltındaişkence gördüğü ve DGM’de kızıyla konuşmayaçalışması üzerine askerler tarafından dövüldüğübelirtildi. 11 Aralık 2001 tarihinde Diyarbakır’dagözaltına alınan Medeni Kavak adlı kişinin de aynıbiçimde gözaltında tutulduğu öğrenildi.

Naif ve Mekiye Demirci’nin gözaltı süresininuzatılmasına yapılan itiraz Diyarbakır DGM tarafındanreddedildi. İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonuüyelerinden Cihan Aydın, Ayla Akat ve MetinKılavuz’un DGM’ye yaptıkları itiraz başvurusunda,Anayasa değişikliği ile gözaltı süresinin 4 günlesınırlandırıldığı belirtildi ve “SS (sansür-sürgün)kararnamesi” olarak da bilinen 430 sayılı KHK’ninçıkartıldığı 1990 yılında Meclis’te görüşülmediği içingeçerliliği olmadığı belirtildi.

Diyarbakır DGM’nin kararında ise Anayasa’nın 19.maddesinin 5. fıkrasının ilk cümlesinin gözaltı süresinidört günle sınırlamasına karşın diğer cümlelerdedeğişiklik yapılmadığı belirtildi. Anayasa’dakideğişikliğin Olağanüstü Hal Bölgesi’ni kapsamadığı ilerisürülen kararda “Fıkranın son cümlesinde belirtildiğiüzere ‘Gözaltı süresi olağanüstü hal uygulananyerlerde uzatılabilir hükmü’ ve DGM Yasası’nın 16.maddesi hükümleri dikkate alındığında da dört güngözaltı süresi olağanüstü hal uygulama bölgesindekesin süre niteliğinde değildir” denildi.

Birleşmiş Milletler 26 Haziran İşkence GörenlerleUluslararası Dayanışma Günü nedeniyle DiyarbakırBarosu, Diyarbakır Tabipler Odası, TİHV DiyarbakırTemsilciliği ve İHD Diyarbakır Şubesi tarafındandüzenlenen basın açıklamasında konuşan DiyarbakırBaro Başkanı Mustafa Özer, ulusal ve uluslararası insanhakları kuruluşlarının tespitlerine göre, Türkiye’deişkencenin halen varlığını sürdürdüğünü bildirdi.

İHD Diyarbakır Şube Başkanı ve Genel BaşkanYardımcısı Osman Baydemir ise “Diyarbakır’da 2002yılının ilk 5 ayında kötü muamele ve işkencekonusunda yapılan başvurularda, 2001 yılının aynıdönemine oranla yüzde 50 azalma var” dedi.Baydemir’in açıklamasının, İHD Diyarbakır Şubesi’neyılın ilk beş ayında yapılan başvurularla sınırlı olmasınakarşın, basında “işkence yüzde 50 azaldı” biçimindeduyuruldu.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek de, CHP Ankara MilletvekiliYakup Kepenek’in işkenceye ilişkin soru önergesine

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

120 Türkiye İnsan Hakları Raporu

İşkencede OHAL duvarı/Tahir Elçi (Radikal-8 Mayıs 2002)

Avukat, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi

Türkiye’de işkencenin nasıl önleneceğine ilişkin neredeyse söylenmedik söz kalmadı. İnsan hakları konulu resmi veyagayriresmi yapılan tüm toplantılarda işkence hep ön sıralarda yer alır. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde faaliyet yürütençeşitli insan hakları kuruluşlarının işkence üzerine hazırlayıp yayımladıkları binlerce belge bulmak mümkün. (...)

Mağdurların hak aramalarının önünde halen o kadar çok hukuki ve fiili engel var ki; birçok dolambaçlı yolu aşarak adaleteulaşmaya çalışmak, işkence görmek kadar bıktırıcı. İşkence gibi ağır bir travmaya maruz kalarak fiziksel ve ruhsal bütünlüğüzarar görmüş; korkmuş, örselenmiş ve her türlü maddi ve manevi destekten yoksun mağdurların tüm bu engelleri aşması iseolanaksız.

Hak arama yoluna düşmüş işkence mağdurları veya onların avukatları çok iyi bilir; işkence şikâyetiyle çalınan her kapı ‘açılmak’bir yana, bir duvara dönüşür. Kendiliğinden harekete geçerek işkence kanıtlarını toplama ve sorumlularını tespit ederek adaletönüne çıkarmakla görevli makamlar; mağdurdan adeta sorumluları kendi elleriyle bulup getirmesini ve iddiasını standardıyüksek kanıtlarla ispatlamasını bekler. Böyle bir tutumla karşılaşan işkence mağduru, bulmaca gibi hukuksal yollarla da yüzyüze gelince, baştan adalete olan inancını yitirerek, hak aramayı artık aklına bile getirmez.

Page 127: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

verdiği yanıtta, 2000-2002 yılları arasında 4.600 kişinin“işkence gördükleri” gerekçesiyle suç duyurusundabulunduğunu bildirdi.

Çiçek, 2000 yılında 1.633 başvurunun 490’ı, 2001 yılında1.605 başvurunun 245’i, 2002 yılında 1.362 başvurunun210’u nedeniyle dava açıldığını, diğer suç duyurularınınise görevsizlik, yetkisizlik ve takipsizlik kararlarıylasonuçlandığını açıkladı.

Adalet Bakanı Çiçek söz konusu dönemde TCY’nin“işkence” suçuna ilişkin 243 ve “kötü muamele”suçuna ilişkin 245. maddeleri uyarınca toplam 2.471dava açıldığını da kaydetti. Çiçek, işkence-kötümuamele nedeniyle AİHM’e bugüne kadar Türkiyealeyhine 344 başvurunu yapıldığını, bu davalardan247’sinin sürdüğünü, 32 başvuruda ihlal kararıverildiğini, 65 başvuruda ise dostane çözüm yolunagidildiğini belirtti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 121

430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerine

Avukat Cihan Aydın (Yedinci Gündem-12 Ocak 2002)

Anayasanın 91. maddesi olağan dönemlerde çıkarılacak olan KHK’lerle; temel hakları, kişi, siyasi hak ve ödevlerindüzenlenemeyeceğini belirtmektedir. Ancak aynı madde “sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere” ifadesi ileolağan KHK’ler ile öngörülen sınırlamanın dışına çıkılmıştır. Bu yetkiye dayanılarak; 285, 424, 425, 430 vb. birçok KHKçıkarılmıştır. Anayasa Mahkemesi 424 ve 425 sayılı KHK’lerini Anayasa’ya aykırı bularak esastan incelemeye karar verdi.Dönemin hükümeti, bu KHK’lerin iptal edilme ihtimallerinin yüksek olduğunu görünce hemen 424 yerine onu ortadan kaldıran430 sayılı KHK’yi 15.12.1990 tarihinde yürürlüğe koydu. Anayasa’nın 121. maddesi OHAL süresince çıkarılacak KHK’ler için “Bukararnameler, Resmi Gazete’de yayınlanır ve aynı gün TBMM’nin onayına sunulur, bunların Meclis tarafından onaylanmasınailişkin süre ve usul, iç tüzükte belirlenir” hükmü vardır.

Meclis İç Tüzüğünün 128. maddesi de “Anayasa’nın 121 ve 122. maddeleri gereğince çıkarılan ve TBMM’ne sunulan KHK’ler,Anayasa ve İç Tüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre, ancak Komisyonlarda ve GenelKurul’da diğer KHK’ler, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içerisinde görüşülür ve karara bağlanır.Komisyonda en geç yirmi gün içinde görüşülmeleri tamamlanmayan KHK’ler, Meclis Başkanlığı’nca doğrudan doğruya Genel

İşkence mağduru Olağanüstü Hal Bölgesinde yaşıyorsa, ek olarak OHAL mevzuatının öngördüğü engelleyici duvarları aşmayıdaha baştan göze almak zorundadır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nın (CMUK) 154/3. maddesi, adli görev nedeniyle işlenen suçlarda, cumhuriyet savcılarınındoğrudan soruşturma yapabileceklerini, dolayısıyla kamu görevlilerinin yargılama usulüne ilişkin 4483 sayılı yasa uyarınca,idareden izin almaya gerek bulunmadığını düzenler.

Uluslararası platformlarda veya insan haklarıyla ilgili toplantılarda yetkililer, bu hükme dayanarak Türkiye’de işkencenindoğrudan soruşturulmasının önünde engel olmadığını savunur. Uygulamadan iyi biliyoruz ki, bu hükme rağmen bugüne kadarçok az sayıda işkence şikâyeti, idareden izin istenmeden, doğrudan cumhuriyet savcılarınca kamu davasına konu edilerekmahkemeler önüne götürüldü. 1913 tarihli ünlü Memurin Muhakematı Kanunu yürürlükteyken de durum böyleydi. Yineidareye gönderilen çok az sayıda işkence dosyasıyla ilgili olarak, ‘Evet soruşturulabilir’ şeklinde izin çıkmaktadır.

İstisnalar dışında işkence; zanlıların soruşturulması sırasında, bilgi almak veya suçu kabul ettirmek amacıyla yapılmaktadır. Birsuç isnadıyla gözaltına alınarak karakolda sorgulama işleminin yasanın tabiriyle ‘adliyeye müteallik görev ve işlemlerden’olduğundan kuşku bulunmamaktadır. Ancak uygulamada genellikle savcılıklar şu şekilde karar vermektedir:

“Kamu görevlisi olan sanık/lar hakkında işkence iddiasında bulunulmuş ise de, işkence fiilinin hangi görev nedeniyle (adli-idari)işlendiği sabit olmadığından dosyanın ilgili makama gönderilmesine...”

Böylece, ‘işkencenin soruşturulması’ idareye havale edilmektedir. Soruşturma izni vermeye yetkili makam olan vali vekaymakamlar, doğal olarak incelemeyi kendileri bizzat yapmamakta, bir kamu görevlisini görevlendirmektedirler.

Bu işlemeler o kadar itinasız yapılır ki, çoğu kere bizzat işkenceden sorumlu olduğu ileri sürülen görevlilerin amirlerinden biriinceleme yapmakla görevlendirilmektedir. Tabii, direkt veya dolaylı kendisinin de sorumluluğu olabilecek bir olayın objektifsoruşturulması inceleme yapan/soruşturmacı kamu görevlisinden beklenemez.

Soruşturma izni vermeyen karara karşı idari yargıya itiraz yolu bulunsa da, mahkeme incelemeyi dosya üzerinden yapmaktadır.Mahkeme, idari inceleme aşamasında görevlendirilen memurun düzenlediği rapordaki bilgilere göre değerlendirmeyapmaktadır. Kuşkusuz işkencenin adli görev nedeniyle işleneceği dikkate alınıp, hukuka uygun olarak doğrudan soruşturmanınyürütüldüğü ve kamu davasının açıldığı örnekler olduğunu da unutmamak gerekir.

Olağanüstü Hal Bölgesi’nde ise OHAL mevzuatında başka hükümler keşfedilerek, işkence şikâyetlerine ilişkin dosyalartartışmasız idareye gönderilmektedir. 285 sayılı OHAL Kararnamesi’nin 4/i maddesinde; “Olağanüstü Hal Bölge Valisi’nin emrindebulunan güvenlik kuvvetleri hakkında bu görevlerinden ötürü Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna göre işlem yapılır”şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. 4483 sayılı Memurların Yargılanması Yasası da, diğer kanunlarda halen yürürlüktebulunmayan MMK’nın uygulanacağı belirtilen durumlarda yeni kanuna göre işlem yapılacağını, yani idari makamdansoruşturma izni alınacağını öngörmektedir. Daha önce ‘adli veya idari görev mi, belli değil’ denilerek işkence mağdurları önüneçıkan duvarlara, şimdi de OHAL Kararnamesi duvarı da eklendi.(...)

Page 128: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

122 Türkiye İnsan Hakları Raporu

2 - KAYIPLAR

Dünya Kayıplar Haftası

Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı MücadeleKomitesi’nin (ICAD) 4. Kurultayı 17 Mayıs günüAlmanya’nın Nürnberg kentinde başladı. KurultayaArjantin, Şili, Kolombiya, Suriye , İran, Irak, Etiyopya,Kongo, Almanya, İngiltere, Fransa, İsviçre, Filistin, Nepal,Peru, Kıbrıs, Togo, Cezayir, Türkiye’den kayıp yakınlarıve kayıplara karşı mücadele eden örgütlerintemsilcileri katıldı.

Kurultayda çeşitli çalışma grupları “Gözaltında Kayıplar-Toplumsal muhalefeti bastırmak için başvurulansistematik bir yöntem.”, “Diri diri gömülmek- Tecritcezası, ‘güvenlik’ gerekçesiyle yapılan gözaltılar ve gizlicezaevleri”, “Küreselleşme ve insan hakları üzerindekiolumsuz etkisi (Ana konuşmacı Haluk Gerger)”,“Terörizm” ve “Güvenlik” konularını ele aldı.

17-31 Mayıs günleri arasında da “Dünya KayıplarHaftası” nedeniyle çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. 17Mayıs günü İstanbul İstiklal Caddesi’nde toplanantutuklu yakınları, “Barış Anneleri”, İHD ve CumartesiAnneleri Derneği üyesi yaklaşık 50 kişinin basınaçıklaması polisler tarafından engellenmek istendi.Polis şefleriyle yaşanan kısa bir tartışmanın ardındanbasın açıklamasını okuyan Leman Yurtsever, “Türkiyeyakın geçmişinde, İHD’ye 500’den fazla resmi kayıpbaşvurusu var. Gayri resmi sayının çok daha fazlaolduğu biliniyor. ‘Kaybetme politikası’ ise ne yazık kidevam ediyor” dedi.

2001 yılında Silopi’de gözaltına alınan Serdar Tanış veEbubekir Deniz’den, 2002 yılında da Coşkun Doğan’danhaber alınamadığını belirten Yurtsever, “Bu topraklarda

hala insanlar kayboluyorlar. Hasan Ocak, RıdvanKarakoç gibi kayıpların yakınlarının verdiği öncümücadele, Cumartesi Anneleri’nin sessiz çığlıkları, butoplumun gündemine kayıp gerçeğini ortaya koydu”dedi. Basın açıklamasında Coşkun Doğan’ın annesiFidan Doğan da bir konuşma yaptı. Etkinliklerçerçevesinde gözaltında kaybedilen Hasan Ocak veRıdvan Karakoç’un7, mezarları 19 Mayıs günü ziyaretedildi.

Yakınlarını Kaybeden Aileler Derneği (Yakay-Der)tarafından Kayıplar Haftası nedeniyle 26 Mayıs günüHADEP Küçükçekmece İlçe Örgütü binasında bir paneldüzenlendi. Panele, Leman Yurtsever, Yakay-Der üyesiTomris Özden8, Avukat Fırat Aydınkaya ve HADEP İlÖrgütü yöneticisi Sabahattin Hallı katıldı. İHD İstanbulŞubesi üyeleri de 27 Mayıs günü Kayıplar Haftasınedeniyle hazırlanan bülteni İstanbul İstiklalcaddesinde dağıttılar.

ÇHD Adana Şubesi’nde 30 Mayıs günü düzenlenenbasın toplantısında konuşan Avukat Fevzi Çakıt,“gözaltında kayıp” politikasının Türkiye’de 1930’lardabaşladığını, 12 Eylül darbesinden sonra da

7 15 Şubat 1995 tarihinde İstanbul’da, polis tarafından gözaltınaalındıktan sonra kaybolan Rıdvan Karakoç’un cesedi 2 Mart 1995tarihinde; 21 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gedikpaşa’da “polis olduğu”bildirilen kişiler tarafından götürüldükten sonra kaybolan HasanOcak’ın cesedi ise 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz’un Buzhane köyüyakınlarında, işkenceyle öldürülmüş olarak bulundu. Rıdvan Karakoçve Hasan Ocak’ın akıbetleri ancak 1996 yılı Mayıs ayında aileleritarafından öğrenilebildi. 8 19 Ağustos 1995 tarihinde Mardin’in Savur ilçesi Ormancık köyüyakınlarında kuşkulu bir biçimde öldürülen Albay Rıdvan Özden’in eşi.

Kurul gündemine alınır” denilmektedir.

430 sayılı KHK, aynı gün Meclis Başkanlığı’nca İçişleri ve Plan Bütçe Komisyonu’na yollanmış, ancak bu Komisyonlardagörüşülmemiştir. 430 sayılı KHK, Anayasa’nın 121. maddesi ve İç Tüzüğün 128. maddesinde öngörülen prosedürleritamamlanmamış ve kadük kalmış, yani geçersiz bir kararnamedir. Dolayısıyla 1990 yılından bu yana 430 sayılı KHK’ye göreyapılmış işlemeler kanunsuzdur.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi 430 Sayılı KHK’nin 1/a, 5 ve 6. maddeleri Olağanüstü Hal KHK unsurları taşımadığı gerekçesi ileAnayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir.

Anayasa’nın 148/1. maddesinde, olağanüstü hallerde çıkarılan kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığıiddiasıyla Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açılamayacağı belirtilmiş, ancak bu KHK’ların Anayasa’ya aykırılıklarının “def’iyoluyla” ileri sürülmesine herhangi bir engel konulmamıştır. Şayet; Anayasa yapılırken olağanüstü hallerde çıkarılan KHK’larınAnayasa’ya aykırılıklarının “def’i yoluyla” da ileri sürülemeyeceği düşünülmüş olsa idi, bu husus 148/2. maddede olduğu gibiaçık ve net bir şekilde belirtilirdi. Bu nedenle olağanüstü hallerde çıkarılan KHK’ların “def’i yoluyla” anayasaya aykırılıklarınınileri sürülemeyeceğine ilişkin Anayasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak bu yönlü talepler yerel mahkemelercereddedilmektedir.

Uluslararası sözleşmeler ve denetim mekanizmaları olan merciler; devletin güvenliğini tehdit eden savaş, kamusal tehlikezamanlarında kişi özgürlüğü hakkının geçici olarak askıya alınabileceğini kabul etmektedir. Bununla birlikte olağanüstü hallerdedahi, “habeas corpus” yani “yargıç güvencesi” askıya alınamaz ya da etkisizleştirilemez. Bu hukuk yolunun amacı, gözaltınaalınan kişinin derhal yargıç önüne çıkarılmasının teminidir; böylece, yargıcın, gözaltına alınan kişinin hala yaşayıp yaşamadığı yada işkence ya da fiziksel yahut psikolojik istismara maruz kalıp kalmadığını doğrulayabilmesi olanaklıdır. 430 sayılı KHK’nin 3/cmaddesine dayanarak tutuklu ya da hükümlülerin süresi belli olmayacak periyotlarla gözaltına alınmaları ve sorgulanmaları,işkence ve kötü muamele ya da insanlık dışı, onur kırıcı muamele kaygılarına da yol açmaktadır ya da karinedir. Bu KHKkapsamında gözaltında tutulan ve sorgulananların yargılamaları, adil yargılanma ilkesine tümüyle aykırıdır.

Page 129: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yaygınlaştırıldığını söyledi. Avukat Çakıt, 1926-1980yılları arasında 5 olan gözaltında kayıp sayısının 12Eylül’den sonra hızla arttığını belirterek, 1993 yılındanitibaren de özellikle OHAL bölgesinde yoğunlaştığınadikkat çekti.

Serdar Tanış-Ebubekir Deniz: 25 Ocak 2001 tarihindekaybolan HADEP Silopi (Şırnak) İlçe Başkanı Serdar Tanışve İlçe Sekreteri Ebubekir Deniz’in akıbeti hakkındabilgi edinilemedi.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı MehmetBekaroğlu’nun Tanış ve Deniz’in durumuna ilişkin soruönergesini yanıtlayan İnsan haklarından sorumluDevlet Bakanı Nejat Arseven, bir yıldır sürdürülenaraştırmalara karşın sonuç alınamadığını bildirdi. Tanışve Deniz’in bulunması için iki özel ekip kurulduğunuifade eden Arseven, “Bulunmamaları faili meçhulcinayet anlamına gelmemektedir. Zira bu şahıslarınölmüş ya da öldürülmüş olduklarını gösteren herhangibir bilgi mevcut değildir. Halen kayıp şahıs olarakaranmaktadırlar” dedi.

Tanış ve Deniz’in kaybolmasının yıldönümü nedeniyle25 Ocak günü çeşitli kentlerde düzenlenen basınaçıklamalarına polis müdahale etti. (Bkz: Toplantı veGösteri Hakkı)

Cüneyt Aydınlar: 20 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’dagözaltına alındıktan sonra ortadan kaybolan CüneytAydınlar için Aralık ayında suç duyurusunda bulunuldu.Avukat Naciye Kaplan, Cüneyt Aydınlar için 9 yılaradan sonra ilk defa suç duyurusunda bulunduklarınıbelirtti. Kaplan, takipsizlik kararı verilmesi durumundaAİHM’e başvuracaklarını kaydetti.

Cüneyt Aydınlar ile birlikte “PKK’ye yardım ettikleri”iddiasıyla gözaltına alınan 14 kişi o dönemde yaptıklarıaçıklamada, ağır işkence gören Cüneyt Aydınlar’ın 2Mart 1994 tarihinde hücresine gelen 6 polis tarafından“Ölüme hazır mısın, ölüme gidiyorsun” denilerekgötürüldüğünü belirtmişlerdi.

Dönemin İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin de,İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden “Aydınlar’ın kaçtığı”yanıtını alınca, Aydınlar’ın son götürüldüğü eve gitmişve ev sahibi Esmer Bardakçı ile görüşmüştü. Aydınlar’ınçok kötü işkence gördüğünü, ayakta duramadığı içinonu sürekli ayakta tutmaya çalıştıklarını anlatan EsmerBardakçı, Aydınlar’ın kendisine “Teyze bu benigötürdükleri 25. ev. Ne yapmak istiyorlaranlayamadım” dediğini anlatmıştı. Bardakçı, daha sonraaynı polislerin eve gelip “Çocuk elimizden kaçtı bunuimzala” dediklerini ve kendisini karakola götürüp birkağıda parmak bastırdıklarını aktarmıştı.

Keskin, mahalledeki çocukların da, polislerin CüneytAydınlar’ı inşaata götürdüklerini ve daha sonra silahsesleri duyduklarını aktardığını söylemişti.

Coşkun Doğan

Tunceli’de 24 Şubat günü “PKK üyesi olduğu” iddiasıyla

gözaltına alınan Coşkun Doğan’dan haber alınamadığıbildirildi. Doğan’ın annesi Fidan Doğan, oğlunungözaltına alındıktan sonra çekilen görüntülerinin aynıgün akşam saatlerinde televizyonlarda yayınlandığınıbelirterek girişimlerden bir sonuç alamadıklarınıbildirdi.

Avukat Fatma Karakaş da Tunceli CumhuriyetSavcılığı’na başvurduğunu ancak yanıt alamadıklarınısöyledi. Coşkun Doğan’ın Nisan ayı ortalarında askerlertarafından Sıvas’ın Kangal ilçesine bağlı köylerdedolaştırılırken akrabaları ve tanıdıkları tarafındangörüldüğünü belirten Karakaş, şunları söyledi:

“Erzurum, Diyarbakır ve Malatya DGM’lerde araştırmayaptım, kaydı yok. Daha sonra Kangal ve Kavakjandarma karakollarını aradım. Karakol yetkilileri‘Coşkun Doğan’ı arıyorduk. Ancak 1 Mart günüyakalandığı yazısı geldi, biz de arama kaydını sildik.’bilgisini verdiler. Yetkililerden söz konusu yazınınkimlerden geldiğini ve müvekkilimin neredetutulduğunu sordum. ‘Bu kadar’ deyip telefonukapattılar. Ancak hem Tunceli emniyeti hem dejandarması gözaltını kesinlikle reddediyor.”

Fatma Karakaş, Coşkun Doğan’dan 2 aydan uzun sürehaber alınamaması üzerine Malatya DGM Savcılığı’nasuç duyurusunda bulunduğunu kaydetti. FatmaKarakaş, müvekkili hakkında İstanbul DGM’nin gıyabitutuklama kararı olduğunu ama DGM’ye de bilgiverilmediğini söyledi.

İHD İstanbul Şubesi Kayıplar Komisyonu üyesi LemanYurtsever de, Coşkun Doğan’ın durumunu AdaletBakanlığı’na sorduklarını ancak yanıt alamadıklarınıbelirterek, Uluslararası Af Örgütü’ne “acil eylem”çağrısında bulunduklarını açıkladı.

Sıddık Kaya

Muş’un Varto ilçesine bağlı Karapınar köyündeyaşayan Sıddık Kaya, 20 Kasım günü kayboldu. Yeşilkart çıkarmak için gittiği ilçe merkezinde kız kardeşiHerdem Şengül’ü ziyaret eden Sıddık Kaya’nın, evdençıkarken “ilçe girişindeki köprüde Astsubay Celal Şenile görüşeceğini” söylediği öğrenildi.

Varto Emniyet Müdürlüğü’nden ve Varto JandarmaKomutanlığı’ndan Sıddık Kaya’nın gözaltınaalınmadığını öğrenen ailesi 22 Kasım günü İHD MuşŞubesi’ne başvurdu.

Başvuru üzerine İHD Genel Sekreter Yardımcısı Emir AliTürkmen, İHD Bölge Temsilcisi Hanefi Işık, İHD BingölŞube Başkanı Rıdvan Kızgın, İHD yöneticisi MihdiPerinçek, İHD Van Şube Başkanı Abdülvahap Ertan veİHD Muş Şube Başkanı Sevim Yetkiner’den oluşanheyet Varto’ya gitti. 28 Kasım günü tamamlananincelemeden sonra hazırlanan raporda, “Astsubay CelalŞen ile Sıddık Kaya arasında tartışmasız bir ilişkiolduğu” belirtildi. 30 Kasım günü İHD GenelMerkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 123

Page 130: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Hanefi Işık, “Kaymakam Özgür Kürekçi ile yaptığımızgörüşmede, Kaymakam olaya özel bir önemgösterdiklerini belirtti. Kaymakam ayrıca AB ve insanhakları ihlalleri konularının güncel olduğu bir süreçteböyle bir kaybedilme olayının devlet veya kamugüçlerince gerçekleştirilmiş olabileceği ihtimalinin izahıgüç bir çelişki olacağını belirtti” dedi.

Daha sonra Varto Cumhuriyet Başsavcısı Aziz Angay ilegörüştüklerini belirten Işık, “Savcı bize Sıddık Kaya ileAstsubay Celal Şen arasında yeşil kart alınmasıyönünde bir ilişki olduğunu belirtti. Ayrıca savcı beyinsöylediğine göre Muş İl Jandarma AlayKomutanlığı’ndan bir subay da olay hakkındaincelemelerde bulunmak üzere Varto’ya gelmiş.Ailesinin başvurusu üzerine savcı Astsubay’ın ifadesinialmış. Astsubay ifadesinde Kaya ile telefondagörüştüğünü kabul etmiş ancak daha sonra buluşmagibi bir söz vermediğini söylemiş” dedi.

Hanefi Işık, olay hakkında şu bilgileri verdi:

“Sıddık Kaya’nın babası Tekdemir Kaya, oğlunun dahaönce PKK’ye yardım iddiasıyla birkaç kez gözaltınaalındığını ve işkence gördüğünü söyledi. Bu durumdaSavcılık ve Kaymakamlık ile Kaya ailesinin söyledikleriçelişiyor. Tekdemir Kaya, oğlu ile astsubayındiyaloglarının iyi olduğunu söyledi. Geçtiğimiz 1Temmuz’da Kaya ailesinin köyü Karapınar’da ot biçenAhmet Kartal öldürülmüş. Olayın PKK tarafındanyapıldığı iddia ediliyor ve Kartal ailesi de bu durumdanKaya ailesini sorumlu tutuyor. Yine Kaya ailesi CelalŞen’in o akşam Sıddık Kaya’yı yanına çağırdıktan sonraKartal ailesini teslim etmiş olabileceği kaygısını taşıyor.Kızkardeşi Herdem Şengül de Sıddık Kaya’nın Celal Şentarafından arandığını doğruladı. Sıddık Kaya, en son kızkardeşinin evine gitmiş. Kız kardeşi bize saat 17.00sıralarında ağabeyinin arandığını ve ‘tamam geliyorum’dediğini söyledi. Kız kardeşinin ısrarı üzerine SıddıkKaya ‘Celal Şen ile görüşmek üzere Varto çıkışındaki

köprüye gidiyorum. Korkma ben tuzağa düşmem’demiş. Ayrıca Kaya, gitmeden önce kardeşine zarfiçinde yüklü bir miktarda para bırakmış. İşin ilginç yanıise bu zarfın içinde Astsubay Celal Şen’in ev ve ceptelefonu olması. Astsubay Celal Şen ile Sıddık Kayaarasında tartışmasız bir ilişki mevcut, hatta bu ilişkicep telefonlarından aranılacak kadar yakın. 1 Temmuz2002 tarihinde Ahmet Kartal isimli şahsın öldürülmesiolayında Sıddık Kaya’nın suç işleyenleri barındırdığıiddia ediliyor. Ancak Sıddık yerine 70 yaşındaki babasıgözaltına alınıyor.”

Işık, savcılığın Sıddık Kaya’nın kaybolması konusundainceleme başlatmadığını, Şen ve Kaya’nın ceptelefonlarına ilişkin kayıtların da istenmediğine dikkatçekti.

Rapora göre, Sıddık Kaya’nın babası Tekdemir Kaya,“Astsubay Celal Şen yaklaşık dört yıldır bizimburalardandır. Köyümüze de sık sık gelip gider.Tahminen yirmi kez bizim evimize gelmiştir. OğlumSıddık ile astsubay Şen zaman zaman görüşüyorlardı.Aslen bizim köylü olup ancak göçtükleri Taşolukköyünde koruculuk yapan Ahmet Kartal, 1 Temmuzgünü köyümüz Karapınar’daki arazisinde ot biçerkenöldürüldü. Celal astsubayın, oğlumu Ahmet Kartal’ınölümünden ailemizi sorumlu tuttuklarınıdüşündüğümüz Kartal ailesine teslim etmiş olabileceğikaygısını taşıyoruz” dedi.

Aralık ayında Astsubay Celal Şen’le görüşen SıddıkKaya’nın kuzeni Sabri Kaya, Şen’in, Kaya’yı aradığınıkabul ettiğini ancak, yeşil kart dışında herhangi birkonunun gündeme gelmediğini söylediğini belirtti.Kaya, “Astsubay Şen, Sıddık Kaya’yı ortayaçıkarabileceğini söyledi” dedi.

Bu arada, telefon görüşmelerinin saptanması içinyapılan araştırmada, Kaya’yı Şen’den önce VartoEmniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ndegörevli Cengiz adlı polisin de aradığı belirlendi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

124 Türkiye İnsan Hakları Raporu

3 - GÖZALTINDA ÖLÜM OLAYLARI

TİHV’nin belirlemelerine göre, 2002 yılı içinde gözaltımerkezlerinde 5 kişi öldü.

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Feyzullah Arslan, 18Ekim günü yaptığı açıklamada, Emniyet GenelMüdürlüğü bünyesinde nezarethane intiharlarınınkontrol edilmesi ve önlenmesi amacıyla temel eğitimprogramı başlatıldığını bildirdi. Arslan, ABD’de uzmanolarak görev yapan Melda Türker’in öncülüğündeyürütülen programın ilk aşamasında asayiş, kaçakçılıkve organize suçlar ile terörle mücadele birimlerindeçalışan 120 personelin eğitimden geçirilmesininplanlandığını bildirdi.

Arslan, “Bu ihmalin ötesinde bir suçlamaylakarşılaşılıyor. Deniliyor ki gözaltındaki ölümlere polis

sebep oluyor. Aslında biz sebep olmuyoruz. Olmak daistemiyoruz. İnsan haklarını korurken, özgürlükleringüvencesi olurken hiç kimsenin hakkına da zararvermek istemiyoruz” diye konuştu.

Arslan, 1995 yılında 11, 1996 yılında 9, 1997 yılında 10,1998 yılında 13, 1999 yılında 9, 2000 yılında 4, 2001yılında 7 ve 2002 yılında da 5 kişinin gözaltındaöldüğünü bildirdi.

Bu kişilerden 37’sinin intihar ettiğini, 20’sinin sağlıksorunları nedeniyle öldüğünü, 8 kişinin ise cinayetsonucu öldüğünü anlatan Arslan, bir kişinin kaçtıktansonra ölü bulunduğunu, bir kişinin ölüm nedenininbelirlenemediğini, bir kişinin “darp neticesi” öldüğünüsöyledi.

Page 131: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Arslan’ın “intihar ettiğini” ileri sürdüğü 37 kişiden23’ünün kendini astığı, sekizinin emniyet binalarındanatladığı, ikisinin “kendini darp ettiği”, birinin yergösterme sırasında av tüfeğiyle kendisini vurduğu,birinin yer gösterme sırasında yüksek bir yerdenatladığı, birinin kendini bıçakladığı, birinin de silahlakendini vurduğu iddia edildi.

1 Aralık günü Antalya’da adli bir olay nedeniyle arananRagıp Kayatepe (42) adlı kişi, evine gelen polislerdenkaçmak isterken öldü. 5. kattaki evinin balkonundansarkan anten kablosuyla aşağı inmek isteyenKayatepe’nin kablonun kopması sonucu düştüğübildirildi.

11 Aralık günü de Adapazarı’nda gözaltına alınmakistenen Alaattin Bayraktar adlı kişi intihar etti.Edinilen bilgiye göre, “İzmit’te daha önce bir aracı gaspederek kaçmak isterken dur ihtarına uymadıkları vepolise ateş açtıkları” tahmin edilen Alaattin Bayraktarve Mustafa Taşkın, saat 15.00 sıralarında Turan caddesiDayı sokakta polis tarafından durduruldu. MustafaTaşkın’ın teslim olduğu, Alaattin Bayraktar’ın isesilahını çekerek önce polislere doğrulttuğu, daha sonrada intihar ettiği bildirildi.

Varvara Savastin

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar ŞubeMüdürlüğü’nde “kaçak çalışmak ve vize ihlali”nedeniyle gözaltında tutulan Moldova uyruklu VarvaraSavastin (46) adlı kadın 1 Ocak günü öldü. Savastin’in“kalp ve solunum yetmezliği” nedeniyle öldüğübildirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafındanyapılan açıklamada, yılbaşından önce eşi IvanAnghelcev’le birlikte Eminönü’nde gözaltına alınanSavastin’in 1 Ocak günü sabah saatlerinde gözaltındakidiğer kadınlar tarafından yatağında ölü bulunduğubildirildi.

Ahmet Arslan

8 Nisan günü sabah saatlerinde İstanbul Fikirtepe’de“bir kadına sarkıntılık ettiği” iddiasıyla gözaltına alınanAhmet Arslan, gözaltında tutulduğu HasanpaşaKarakolu’nda öldü. Güvenlik kamerasıyla izlenennezarethanede geceyi geçirdikten sonra ifadesininalınıp işlemlerin yapılması için saat 10.35 sıralarındabodrum kattaki nezarete inen polislerin Arslan’ıncesedini bulduğu açıklandı. Kazağıyla kendininezarethane parmaklıklarına astığı öne sürülenArslan’ın cesedi otopsi için Adli Tıp Kurumu’nakaldırıldı.

İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, AhmetArslan’ın ölümü nedeniyle soruşturma açıldığını ve ikipolisin açığa alındığını bildirdi.

Yaşar Demirbağ (37)

Mersin’de “gasp” iddiasıyla gözaltına alınan YaşarDemirbağ adlı kişinin “sakladığı silahı teslim etmek içinpolislerle gittiği bir akrabasının evinde intihar ettiği”

ileri sürüldü. Yaşar Demirbağ’ın Çay mahallesinde biryakınının evine yer göstermeye götürüldüğü belirtilenaçıklamada, Demirbağ’ın burada sakladığı yerden aldığısilahla polislere ateş açtıktan sonra intihar ettiği ilerisürüldü. Demirbağ’ın ateş ettiği Ziya Aybar adlı polisinde hafif yaralandığı bildirildi.

Zübeyir Tekin

Batman’da 8 Haziran günü gözaltına alınan ZübeyirTekin (55) öldü. Edinilen bilgiye göre olay şöyle gelişti:Çamlıca mahallesinde öğle saatlerinde iki aile arasındaçıkan kavgaya müdahale eden polisler, Zübeyir Tekinile kızları Hatice Tekin ve Herdem Tekin’i gözaltına aldı.Zübeyir Tekin, gözaltına alınırken fenalaşmasına karşın10 Nisan Polis Karakolu’na götürüldü. Burada durumuağırlaşan Zübeyir Tekin, Batman Devlet Hastanesi’negötürülürken yolda öldü. Batman Devlet Hastanesi’ndeyapılan otopsi sonucunda Tekin’in kalp krizi nedeniyleöldüğü açıklandı. Yakınları ise Zübeyir Tekin’in hastalığıolmadığını, polisin ihmali nedeniyle öldüğüneinandıklarını açıladılar.

İlkay Taşdemir

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş ŞubeMüdürlüğü’nde gözaltında tutulan İlkay Taşdemir’inelleri kelepçeli olduğu halde 5. kattan atlayarak intiharettiği bildirildi. Taşdemir’in 5 Ağustos günü Kadıköy’de“hırsızlık” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra AsayişŞube Müdürlüğü’ne getirildiği öğrenildi.

Resmi açıklamada, Kadıköy’de hırsızlık yaptığıiddiasıyla gözaltına alınan İlkay Taşdemir’in, sabıkalıolduğu ortaya çıkınca İstanbul Asayiş ŞubeMüdürlüğü’ne götürüldüğü, burada da elleri kelepçeliolduğu halde polis nezaretinde Teknik Büro’nunbulunduğu 5. kata çıkartıldığı bildirildi. Açıklamada,yanında bulunan iki polisten birinin evrak almak içinbaşka bir birime gitmesinin ardından diğerinindalgınlığından yararlanan Taşdemir’in, açık penceredenatlayarak intihar ettiği ileri sürüldü. Bu arada ablasıİlknur Taşdemir, kardeşinin gözaltında dövüldüğünüsöyledi.

İlkay Taşdemir’in ölümü üzerine 12 Ağustos günüEmniyet Müdürlüğü önüne giden İHD yöneticilerininyapmak istedikleri basın açıklaması polisler tarafındanengellendi. İHD yöneticileriyle polis yetkilileri arasındayaşanan tartışmanın ardından İHD İstanbul ŞubesiBaşkanı Avukat Eren Keskin, Avukat Gülseren Yoleri,Doğan Genç, Sakine Sevim, Kıvanç Sert, Avukat OyaErsoy Ataman, Raşit Kaplan, Ali Kapılan ve NebahatGülhan gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar daha sonraserbest bırakıldı.

Daha sonra İHD İstanbul Şubesi tarafından yapılanyazılı açıklamada, Taşdemir’in ölümü ile ilgili kuşkularşu şekilde sıralandı:

“Taşdemir’in penceresinden atladığı iddia edilen odadapolis memuru yok mudur?

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 125

Page 132: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Eğer yoksa şüpheli bir kişi penceresi açık bir odadanasıl bekletilir?

Taşdemir kelepçeli bir şekilde nasıl atlama fırsatıbulmuştur?

Eğer intihar etmişse kendisini intihara sürükleyen nasılbir baskı olmuştur?”

Gözaltında Ölüm Davaları

Çanakkale’nin Yenice ilçesinde 6 Temmuz 1999tarihinde gözaltına alınan Mustafa Koca’nın ölümünedeniyle yargılanan ve 30 Temmuz 2001 tarihinde 6yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edilen Niyazi Çağlaradlı polis 7 Ocak gecesi oğlu Taylan Ozan Çağlar’ıöldürdükten sonra intihar etti. Çağlar, cezaevindekaldığı süre dikkate alınarak kararla birlikte tahliyeedilmiş ve emekliye ayrılmıştı. Bu olayın ardındanMustafa Koca’nın eşinin Niyazi Çağlar aleyhine açtığıtazminat davasından vazgeçtiği öğrenildi.

Şaban Cadıroğlu: 16 Ağustos 1999 tarihinde Van’dapolisler tarafından dövülerek öldürülen ŞabanCadıroğlu’nun (14) babası Süleyman Cadıroğluhakkında “sahtekarlık yaparak mahkemeyi yanılttığı”iddiasıyla dava açıldı. Süleyman Cadıroğlu, Valilikaleyhine 30 milyarlık tazminat davası açtığını ancakmahkemeye sunduğu fakirlik belgesindeki imzalarınbirbirine benzememesi nedeniyle hakkında davaaçıldığını bildirdi.

Cadıroğlu, “Fakirlik kağıdı için muhtar ve iki azanınimzası gerekiyordu. Muhtarın onay verdiği belge, ikiaza tarafından da imzalandı. Ancak azalar isimleriniyazmamış. İmzaların kime ait olduğunu tespitedemedik. Bu yüzden hem dava reddedildi, hemhakkımda dava açıldı. Şimdi evrakta sahtekarlıkyaptığım iddiasıyla 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıisteniyor” dedi.

Cadıroğlu’nun avukatı Abdulmenaf Kıran da, olaydansonra Adli Tıp Kurumu’na gönderilen otopsi raporlarınaherhangi bir yanıt verilmediğini belirterek, savcılığınsoruşturma başlatılması için raporu Van Valiliği’negönderdiğini, Valilik’ten izin çıkmaması nedeniylepolisler hakkında soruşturma başlatılamadığını belirtti.Kıran, “Yasal olarak dosyalara bakmamız gerekirdi.Ancak soruşturma aşaması olduğu gerekçesiyledosyayı inceleyemiyoruz. Haklarında rapor tutulanpolislerin bilgileri de Valilik’te. Daha kaç polisinsorumlu tutulduğunu dahi bilmiyoruz. Polisler afyasasından yaralanmış da olabilirler” dedi.

Cadıroğlu’nun öldürülmesine tanık olan 8 kişi ile babasıSüleyman Cadıroğlu, 22 Ekim 1999 tarihinde VanEmniyet Müdürlüğü’nde ifade verdiler. AbdülrezzakKurt, Adil Kurt, Hacı Kurt, Nazmi Kurt, Yusuf Kurt,Abdullah Kurt, Veysi Kurt ve Ramazan Özer adlıtanıklar, ifadelerinde “Şaban Cadıroğlu’nu polisinöldürdüğünü” söylemeleri üzerine dövüldüklerini,

kafalarının duvara vurulduğunu ve polisler tarafındanhazırlanan ifadeleri imzalamaya zorlandıklarınıbildirdiler. Baba Cadıroğlu da, Asayiş Şube MüdürüSadettin Bora’nın “davacı olmaması için kendisini iknaetmeye çalıştığını” bildirdi.

Açılan soruşturma çerçevesinde 1999 yılı içindetanıklarla yüzleştirilmeyen Seyit Demir ve MustafaSıvacı adlı polisler hakkında “Lüzum-u Muhakame”kararı çıktı. Ancak sanık polislerin itirazı üzerine davaDanıştay’a gönderildi. Danıştay’dan yıl içinde kararçıkmadı.

Zeynel Durmuş: İstanbul Valiliği, Zeynel Durmuş’un 1Eylül 2001 Dünya Barış Günü etkinlikleri sırasındapolislerden kaçarken ölümü nedeniyle soruşturmaaçılmasına izin vermedi. 31 Ağustos 2001 gecesi saat23.00 sıralarında Ankara’ya yola çıkmak üzere İstanbulZeytinburnu, Bağcılar, Küçükçekmece ve Kartal’datoplananlar, polisler tarafından zor kullanılarakdağıtılmış, olay sırasında polisten kaçarak Veliefendimahallesindeki HADEP Zeytinburnu İlçe Örgütü binasınagiren Zeynel Durmuş ve Yaşar Özdurak adlı gençler,havalandırma boşluğuna düşmüştü. GençlerdenDurmuş (20) olay yerinde ölmüş, Yaşar Özdurak (19) iseyaralanmıştı. Olayda, yaklaşık 200 kişi de gözaltınaalınmıştı.

Olaylardan sonra avukatlar, polisler hakkında “görevisuistimal”, “kötü muamele” ve “ölüme neden olmak”iddialarıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılık dadosyayı Memurların Yargılanması Yasası uyarıncaİstanbul Valiliği’ne göndermişti.

Baki Erdoğan9 : Baki Erdoğan’ın işkence sonucu ölümünedeniyle 6 polisin yargılandığı dava, Aydın 1. AğırCeza Mahkemesi’nde 5 Mart günü sonuçlandı.Mahkeme, Emniyet Müdür Yardımcısı İbrahim Türedi,Siyasi Şube Müdürü Necmettin Aydınkaya ileAbdurrahman Çetinkaya, Ayhan Erdal, Cahit Sandıkçıve Ali Kumal adlı polisleri “suçu söyletmek için fenamuamele sonucu ölüme sebebiyet vermek” suçundan5 yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkum etti. Polisler,İnfaz Yasası uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün cezaevindekalacaklar.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

126 Türkiye İnsan Hakları Raporu

9 Aydın’da Dev-Sol üyesi olduğu iddiasıyla 11 Ağustos 1993 tarihindegözaltına alınan Baki Erdoğan, kaldırıldığı hastanede 21 Ağustos 1993tarihinde öldü. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi tarafından hazırlananotopsi raporunda Erdoğan’ın “solunum yetmezliği ve açlık grevine bağlıakciğer ödemi” sonucu öldüğü belirtildi. İzmir Tabip Odası’nınhazırladığı alternatif raporda ise Erdoğan’ın işkence nedeniyle öldüğüvurgulandı. Bunun üzerine mahkeme, karşılaştırılması için iki raporuAdli Tıp Genel Kurulu’na gönderdi. Genel Kurul, ölümün işkence sonucugeliştiğine yönelik bir rapor verdi. Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde21 Nisan 1998 tarihinde sonuçlanan davada polislere 5 yıl 6 ay 20’şergün hapis cezası verildi. Bu karar 23 Aralık 1998 tarihinde Yargıtay 8.Ceza Dairesi tarafından bozuldu. 25 Haziran 1999 tarihinde sonuçlananikinci davada, polislere aynı ceza verildi. Mahkemenin kararındadirenmesi üzerine dosyayı ele alan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2000yılı Ocak ayında kararı bozdu.

Page 133: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Davanın temyiz duruşması 27 Kasım günü Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nde yapıldı. Duruşmada savunmasınıyapan Avukat İbrahim Pehlivan, suçun ŞartlaSalıverilme Yasası kapsamına girmesi için polislerin“işkenceden değil TCY’nin “cinayet” suçuna ilişkin 448ve 452. maddeleri uyarınca yargılanmasını” istedi.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Aralık ayında hapis cezalarınıonadı. Kararda, “bir suç isnadıyla karşı karşıya kalanbireyin, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasındaişkence, onur kırıcı ve aşağılayıcı bir işleme maruzkalmamasının en önemli insan haklarından olduğu”vurgulandı ve “Çağımızda işkence, insanlık dışı alçaltıcıbir muamele olarak nitelenmekte ve evrensel anlayışve kabulde bu yönde bulunmaktadır” denildi.Anayasa’nın 17. maddesi ile Türkiye’nin taraf olduğuuluslararası sözleşmelerin, işkenceyi, diğer zalimane,insanlık dışı, küçültücü ceza ve muameleleriyasakladığı belirtilen kararda, Baki Erdoğan’ın gözaltısırasında sorgusunu yapan polisler tarafındanişkenceye maruz bırakıldığı ve bunun sonucunda daöldüğünün kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşıldığıkaydedildi.

Bu arada Baki Erdoğan’ın yakınları tarafından AİHM’eyapılan başvuru da Haziran ayında sonuçlandı. Dostaneçözümle sonuçlanan davada Türkiye, Erdoğan’ınyakınlarına 100 bin Euro tazminat ödemeyi kabul etti.

Mahmut Yıldız: Siirt’te 1997 yılında gözaltına alınanMahmut Yıldız’ın (16) işkence sonucu ölümü nedeniylebir binbaşı ve 6 astsubay hakkında açılan dava 29Ocak günü sonuçlandı. Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada, sanıklardan Adana AsayişKomutanı Albay Dursun Şenol, astsubaylar BestamiGelebek, Cemalettin Evgi ile Yıldıray Görlek, HıdırKüçük, Ahmet Bozkuş ve Celalettin Demir adlı askerlerhakkında beraat kararı verildi.

22 Kasım 1997 tarihinde gözaltına alınan ve Siirt AlayKomutanlığı’nda sorgulanan Mahmut Yıldız, gördüğüişkence nedeniyle 25 Kasım 1997 tarihinde DiyarbakırAskeri Hastanesi’ne kaldırılmış ve 5 Aralık 1997tarihinde “künt travmaya bağlı hematom sonucu”ölmüştü. Olay üzerine Siirt Cumhuriyet Savcılığıtarafından açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanmış,ancak davanın götürüldüğü AİHM’nin olumlu kararıüzerine Adalet Bakanlığı’nın kararıyla soruşturmayeniden açılmıştı.

Süleyman Yeter: Limter-İş Sendikası Eğitim UzmanıSüleyman Yeter’in 7 Mart 1999 tarihinde gözaltındaölümü nedeniyle Ahmet Okuducu, Mehmet Yutar(tutuklu) ve Erol Erşan (tutuklu) adlı polislerinyargılandığı davanın yıl içinde yapılan duruşmalarındaönemli bir gelişme yaşanmadı10.

17 Temmuz günü İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada söz alan müdahil avukat ErcanKanar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün hakkındagıyabi tutuklama kararı çıkarılan Ahmet Okuducu’yu

yakalama gereği duymadığını söyledi. İstanbul EmniyetMüdürlüğü’nde keşif yapılmasını talep eden Kanar,İstanbul Emniyet Müdürü ve Terörle Mücadele ŞubeMüdürü hakkında da soruşturma başlatılmasını istedi.Mahkeme, Ahmet Okuducu’nun durumu hakkındaİstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yeniden yazıyazılmasına karar verdi.

Avukat Ercan Kanar 1 Ekim günü yapılan duruşmadada, soruşturmanın yüzeysel biçimde yapıldığını,uluslararası hukuk kurallarına uyulmadığını belirtti.Yeter’in ölümünden sonra 16 sanık hakkında fezlekedüzenlenmesine karşın 3 sanık hakkında davaaçıldığına dikkat çeken Kanar, delillerin de süreklikarartılmaya çalışıldığını söyledi. Ercan Kanar, döneminEmniyet Müdürü olan Hasan Özdemir, TerörleMücadele Şube Müdürü Şefik Kul, İstanbul EmniyetMüdür Yardımcısı Atilla Çınar ve Terörle MücadeleAmiri Sedat Ay hakkında da soruşturma başlatılmasıgerektiğini savundu. Adli Tıp Kurumu raporlarına göreSüleyman Yeter’e işkence yapıldığının kesinlikkazandığını, fiilin “İşkenceyle adam öldürmek” şeklindetanımlanması gerektiğini vurgulayan Kanar, faillerinTCY’nin 450/3 maddesi uyarınca cezalandırılmasıgerektiğini savundu.

Cumhuriyet Savcısı, 27 Kasım günü yapılan duruşmadaesas hakkındaki görüşünü açıkladı. Esas hakkındakigörüşte, gıyabi tutuklu Komiser Yardımcısı AhmetOkuducu’nun dosyasının davanın sürüncemedekalmaması için ayrılması, polis memuru Erol Erşanhakkında “Yeter’in sorgusuna katılmadığı için” beraatkararı verilmesi, Mehmet Yutar’ın ise “SüleymanYeter’in ölümüne kimin neden olduğu belirlenemediği”gerekçesiyle “Faili belli olmayacak şekilde işkenceyleadam öldürmek” suçundan cezalandırılması istendi.

Asım Ceylan: Trabzon’da 20 Mart 2001 tarihinde AsımCeylan adlı kişinin ölümü nedeniyle Komiser HüseyinÇapkın (28) ile “ölümle biten kavgaya karıştıkları”iddiasıyla Servet Özlü, Birol Ceylan, Çetin Koçkeser adlıkişiler hakkında açılan davaya, 7 Şubat günü TrabzonAğır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma, olaygünü Asım Ceylan’ın evinin yakınlarında havaya ateşeden Çetin Koçkeser’in ifadesinin alınması için

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 127

10 Aralarında Süleyman Yeter’in de olduğu “MLKP üyesi oldukları” iddiaedilen 18 kişinin yargılandığı dava, 16 Ekim günü sonuçlandı. Yeterhakkındaki davanın düşmesine karar veren İstanbul DGM, Necati Abay,Hasan Ozan, Erdoğan Yılmaz, Ayşe Yılmaz, Ferhat Akçay, Mesut Gerçek,Mukaddes Çelik, ÇGD İstanbul Şube eski Yönetim Kurulu üyesi SultanArıkan Seçik, Birsen Kaya, Sedat Şenoğlu hakkında “delil yetersizliği”gerekçesiyle beraat kararı verdi. “Patlayıcı madde bulundurmak”suçundan beraat eden, kapanan Özgür Atılım dergisi Genel YayınYönetmeni Bayram Namaz hakkında “yasadışı örgüte yardım”suçundan zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verildi.DGM, Asiye Güzel Zeybek, Gönül Karagöz, Arif Çelebi, Zabit İltimur veErdoğan Ber’i ise “yasadışı örgüte üye oldukları” gerekçesiyle 12 yıl 6ay hapis cezasına mahkum etti. Gönül Karagöz, Arif Çelebi, Zabit İltimurve Erdoğan Ber hakkında “patlayıcı madde bulundurmak” suçundan iseberaat kararı verildi. Yakalanamayan Serdar Güzel hakkındaki dosyaise ayrıldı.

Page 134: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ertelendi. 20 Mart 2001 tarihinde evinin yakınındaki birkahvenin önünde üç el ateş edilmesi üzerine sokağaçıkan Asım Ceylan bağırmaya başlayınca polislermüdahale etmişti. Dövülerek polis arabasına bindirilenAsım Ceylan arabada ölmüştü. Daha sonra havaya ateşeden kişinin Çetin Koçkeser olduğu öğrenilmişti.

Alpaslan Yelden: İzmir’de gözaltına alınan AlpaslanYelden’in 15 Temmuz 1999 tarihinde işkence sonucuölümü nedeniyle 10 polis hakkında açılan davaya 27Şubat günü İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devamedildi. Polislerin avukatları, Alpaslan Yelden’inölümünün epilepsi nöbetine bağlı düşmedenkaynaklandığı iddiasıyla dilekçe verdiler. Yeldenailesinin avukatları ise Alpaslan Yelden’in ölümnedenine ilişkin Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) raporunumahkemeye sundu. Avukat Gül Kireçkaya, rapordaölüm nedeni olarak “dıştan gelen etki”nin gösterildiğinibelirtti. Rapora göre Yelden’in kafasında üç yara izibulunduğunu ifade eden Kireçkaya, raporun Yelden’indüşme sonucunda ölmediğini kanıtladığını ifade etti.Mahkeme, dilekçe ve raporun değerlendirilmek üzereAdli Tıp Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verdi. 22Mayıs günü yapılan duruşma da, olaydan sonraYelden’i muayene eden hekimlerin dinlenmesi içinertelendi. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Davada, İzmir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi FailiMeçhul Cinayetleri Araştırma Bürosu’nda görevliBaşkomiser İbrahim Peker, komiser yardımcıları TarkanGündoğdu ve Hakan Ergüden ile Muharrem Çetinkaya,Ali Aykol, Hikmet Kudu, Yusuf Oyan, Uğur Kocal veNevzat Sağoğlu hakkında “Alpaslan Yelden’e işkenceyaparak ölüme neden oldukları” iddiasıyla 15 yılakadar, Başkomiser Cemil Bulut hakkında da “görevisavsaklamak” iddiasıyla 3 aydan bir yıla kadar hapiscezası isteniyor.

Yunus Güzel: İstanbul Fatih Cumhuriyet Savcılığı,Yunus Güzel’in 23 Ekim 2001 tarihinde İstanbulEmniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ŞubeMüdürlüğü’nde ölümü nedeniyle 7 polis hakkındaTemmuz ayında dava açtı. İddianamede, TerörleMücadele Şubesi’nden Sorumlu Emniyet MüdürYardımcısı Şefik Kul, Terörle Mücadele Şube MüdürüMehmet Artunay, Osman Kurşun, Saldıray Öztürk, CelilZilyaoğlu, Yücel Ceylan ve Ahmet Asım Işık’nın “göreviihmal” suçundan cezalandırılması istendi.

Avukat Behiç Aşçı yaptığı açıklamada, “görevi ihmal”iddiasıyla dava açılmasını, “Yunus Güzel olayınınüstünü örtme” çabası olarak değerlendirdi. Aynı tarihtegözaltında bulunanların Güzel’in işkence gördüğünüsöylediklerini hatırlatan Aşçı, Yunus Güzel’in planlı vekasıtlı bir şekilde öldürüldüğünü düşündüklerini belirtti.

Dava 19 Eylül günü Fatih 5. Asliye Mahkemesi’ndebaşladı. Duruşmada ifadesi alınan Şefik Kul,“nezarethanede yatakların yere sabitlendiğini” söyledive olay sırasında nezarethanede bulunan polislerinkusuru olmadığını” iddia etti.

14 Kasım günü yapılan duruşmada ifade veren polisSaldıray Öztürk ise kendisinin olay akşamı görevlibulunan polis grubunun sorumlusu olduğunu söyledi.Yunus Güzel’in 7 gün boyunca sorgulandığını,görevlerinin gözaltında kalan insanları kontrol edip,ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu anlatan Öztürk, olaygünü saat 21.30’da polis memuru Yücel Ceylan’ıGüzel’in kaldığı nezarethaneye gönderdiğini veihtiyaçlarının o akşam giderildiğini ancak sabahkontrolünde Güzel’i kendini asmış bir şekildebulduklarını söyledi. Müdahil avukat Behiç Aşçı isesanık ifadelerinin eksik alındığına dikkat çekti. Dava yıliçinde sonuçlanmadı.

Yunus Güzel 16 Ekim 2001 tarihinde, “DHKP-C üyesiolduğu ve intihar saldırısına hazırlandığı” iddiasıylagözaltına alınmış, 23 Ekim 2001 tarihinde dehücresinde asılı bulunmuştu. Resmi açıklamadaGüzel’in yere sabitlenen ranzayı sökerek duvarayasladığı ve çarşafı ranzanın ayağına bağlayarak intiharettiği ileri sürülmüştü.

Faruk Tuna: Faruk Tuna’nın 8 Ağustos 1980 tarihindeİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde işkence sonucuölümü nedeniyle İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeaçılan dava, 1 Temmuz günü sonuçlandı. Mahkeme,Yusuf Tokur adlı polise 10 yıl 8 ay hapis cezası verdi.Ceza daha sonra “Tokur’un duruşmalardaki iyi hali”nedeniyle 4 yıl 5 ay 10 güne indirildi. Tokur, üç aysüreyle de meslekten men edildi. Sebahattin Tür,Necdet Göksel, Mustafa Soylu, Hüseyin Gök adlı polislerise beraat etti.

Polislerin yargılanma süreci şöyle gelişti:

Tuna’nın ölümünden 8 yıl sonra 1988 yılında SinanYalçın adlı polis memuru hakkında dava açıldı. İstanbul5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 yıl süren yargılamasonucunda Sinan Yalçın’a 4 yıl 5 ay hapis cezası verildi.

Sinan Yalçın yargılama aşamasında, dönemin İstanbulEmniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın “ceza almayacağıgüvencesi vererek kendisini kurban seçtiğini” belirttive Tuna’ya işkence yaptığını ileri sürdüğü 5 polisinadlarını açıkladı.

Sinan Yalçın, kararın Yargıtay tarafındanonanmasından sonra, 26 Kasım 1997 tarihindecezaevine girdi ve 16 Ekim 1998 tarihinde serbestbırakıldı. Ancak Tuna’nın yakınları Yalçın’ın “olayla ilgisiolmadığını” savunarak, hukuki girişimlerini sürdürdüler.

Yalçın’ın adlarını verdiği polislerin yargılanmasına 11Şubat 1993 tarihinde İstanbul 7. Ağır CezaMahkemesi’nde başlandı. Tuna ile birlikte gözaltınaalınan kız arkadaşı Ferhan Çinioğlu, olayın üzerindençok zaman geçtiği için polisleri, mahkeme önündeteşhis edemedi. Mahkeme de 21 Aralık 1995 tarihindepolisler hakkında “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraatkararı verdi. Beraat kararı, 1997 yılında Yargıtaytarafından “eksik soruşturma” gerekçesiyle bozuldu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

128 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 135: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Bu arada yargılama sürerken Faruk Tuna’nın babasıBaran Tuna ve Avukat Ergin Cinmen tarafından 9Ağustos 2000 tarihinde İstanbul CumhuriyetBaşsavcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, SinanYalçın’ın ifadelerinde adı geçen Halis Yelmen veMustafa Yıldırım adlı polislerin de “işkence sonucuölüme neden olmak” suçundan yargılanması istendi.Halis Yelmen ve Mustafa Yıldırım hakkında açılansoruşturma 2000 yılı Aralık ayında takipsizliklesonuçlandı.

Birtan Altunbaş: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, BirtanAltunbaş’ın gözaltında ölümü nedeniyle yargılanan 10polis hakkındaki kararı Ekim ayında usulden bozdu.Bozma kararı, “Sanıklardan Hasan Cavit Orhan’a doğumve adli sicil kaydı ile Altunbaş’ın otopsi tutanağı ve AdliTıp raporunun okunup diyeceklerinin sorulmaması”,“tanık Nebih Alpaslan’ın ifadesinin alındığı talimattutanağına görüşü alınan cumhuriyet savcısının adınıncelse başında yazılmaması” gerekçeleriyle verildi.

Yargıtay’ın kararından sonra dava, 19 Kasım günüAnkara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başladı.Duruşmada, yakalanamadıkları için dosyaları ayrılanemekli polisler Naim Kılıç ve Ahmet Baştan’ın adresininsaptanmasına ve tebligat yapılmasına kararı verildi.Müdahil avukatlardan Oya Aydın ise bu sanıklarınadreslerini Emekli Sandığı’ndan belirleyerekmahkemeye verdiklerini, ancak bunun dikkatealınmadığını belirtti. Müdahil avukatlar, “sanık polisleribulup mahkemeye getirmeyerek davada sonuçalınmasına engel oldukları” gerekçesiyle İçişleriBakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü hakkında suçduyurusunda bulundular. Müdahil avukatlar,Yargıtay’ın sanıklardan “Cavit Orhan’a sabıka ve adlisicil kaydının sorulmamasını” bozma gerekçesiyaptığını, ancak bu işlemlerin yerine getirildiğinibelirterek, mahkemeden ilk kararında direnmesiniistediler. Davada zamanaşımı 2006 yılı Ocak ayındadolacak.

18 Temmuz 2001 tarihinde Ankara 2. Ağır CezaMahkemesi’nde sonuçlanan davada, polisler İbrahimDedeoğlu, Sadi Çaylı, Hasan Cavit Orhan ve SüleymanSinkil, 4 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezasına mahkumedilmişti. Tansel Kayhan, Talip Taştan, Mehmet Kırpıcıve Muammer Ekin ise “delil yetersizliği” gerekçesiyleberaat etmişti. Gıyabi tutuklu sanıklar Ahmet Baştanve Naip Kılıç’ın dosyaları ise ayrılmıştı.

Ankara’da 10 Ocak 1991 tarihinde gözaltına alınanBirtan Altunbaş, 16 Ocak 1991 tarihinde Gülhane AskeriHastanesi’nde ölmüştü.

Metin Yurtsever: Metin Yurtsever adlı kişiningözaltında ölümü nedeniyle 16 polis hakkında açılandavaya, 1 Kasım günü devam edildi. Kocaeli 2. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşma, tanıklarındinlenmesi için ertelendi. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

İddianamede Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Siyasi ŞubeMüdürü Şinasi Yılgın, Başkomiser Şıh Ömer Ediz,Komiser Yardımcısı Şaban Kurnaz ile Süleyman Başkal,İsmail Türkdemir, Sadettin Topal, Bülent Oral Tunar,Bekir Şahin, Temel Çakmak, Kadir Cenk, Onur Düzcan,Cemil Çetin, Nihal Yücesoy, Mehmet Gürcan, MustafaAtik ve Recai Ergün adlı polislerin “görev sırasında failibelli olmayacak ve kastı aşacak biçimde adamöldürmek” suçundan 8 yıla kadar hapis cezasınamahkum edilmeleri isteniyor.

Yurtsever, 20 Kasım 1998 tarihinde HADEP Kocaeli İlÖrgütü’ne yapılan baskında gözaltına alınmış, gördüğüişkence nedeniyle 23 Kasım 1998 tarihinde ölmüştü.

Özgür Ünal: Özgür Ünal adlı gencin 22 Ağustos 2001tarihinde Edremit Emniyet Müdürlüğü’nde ölümünedeniyle Komiser Yardımcısı Hakan İzmir, HayriGüntürk, Yakup Kadri Öztürk, Salih Köksal, Engin Ayışık,Ekrem Çırakoğlu ve Hüseyin Duran adlı polislerhakkında açılan davaya 12 Aralık günü Edremit AsliyeCeza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmadamüdahil avukatların Özgür Ünal’ın “işkence nedeniyleöldüğü, bu nedenle mahkemenin görevsizlik kararıvermesi” isteminin daha sonra incelenmesine kararverildi. Duruşma, 20 Şubat 2003 tarihine ertelendi.

Davada polislerin “18 yaşından küçük sanığı gözaltındatuttukları ve CMUK hükümlerine karşın derhal savcılığasevketmedikleri” gerekçesiyle TCY’nin ”görevi ihmal”suçuna ilişkin 240. maddesi uyarınca cezalandırılmasıisteniyor.

AİHM Kararları

Gözaltında işkence nedeniyle ölenlerin yakınlarıtarafından AİHM’e yapılan başvurularda alınankararlardan bazı örnekler şöyle:

Abdülselam Orak: Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlıAnadere köyünde 10 Haziran 1993 tarihinde gözaltınaalınan ve 25 Haziran 1993 tarihinde gözaltında ölenAbdusselam Orak’ın ailesi tarafından açılan dava, 14Şubat günü sonuçlandı. AİHM, kararında AİHS’in “yaşamhakkı”, “etkin soruşturma yapılması” ve “işkence”yeilişkin maddelerinin ihlal edildiği belirtildi.Abdurrahman Oruk’un iç hukuk yollarını kullanmasınınengellendiğine de dikkat çekilen kararda, 26 bin 500Euro manevi, 46 bin Euro maddi tazminat, mahkemeve cenaze masrafları için de 3.117 Euro ödenmesiöngörüldü.

Oruk’un babası Abdurrahman Oruk’un suç duyurusuüzerine dört jandarma hakkında açılan dava 25 Kasım1997 tarihinde Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraatlasonuçlanmıştı.

Hüseyin Ülger: 19 Mart 1995 tarihinde Türkiye DevrimPartisi üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınanHüseyin Ülger’in “gerekçe gösterilmeden gözaltınaalındığı”, “on gün yargıç önüne çıkarılmadan”gözaltında tutulduğu için AİHS’in 5/1, 2, 3, 4, 5.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 129

Page 136: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı başvuru28 Mart günü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye,Hüseyin Ülger’e 300 bin Fransız Frankı maddi vemanevi tazminat ödemeyi kabul etti.

Züleyha Yılmaz: 28 Ekim 1992 tarihinde afiş asarkenpolis tarafından silahla yaralanarak gözaltına alınan vedaha sonra “TİKB üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklananZüleyha Yılmaz’ın “yakalanması sırasında ve gözaltındaşiddete maruz kaldığı (AİHS 3. madde)” gerekçesiyleyaptığı başvuru, dostane çözüme ulaşılması nedeniylelisteden çıkarıldı. Türkiye, başvurucuya maddi-manevizararlarını ve mahkeme masraflarını karşılamak üzereyaklaşık 30 bin Euro ödemeyi kabul etti.

Mehmet Özcan: 11-24 Temmuz 1995 tarihleri arasındaİstanbul’da gözaltına tutulan Mehmet Özcan’ın“gözaltında işkence gördüğü” gerekçesiyle yaptığı

başvuru Nisan ayında dostane çözümle sonuçlandı. Türkhükümeti yaklaşık 30 bin Euro ödemeyi kabul etti.

Atalay Dede, Mehmet Kumral, Hüseyin Hakki Zabcı,Mehmet Akın Dirik: AİHM, Devrimci Yol örgütüne üyeoldukları iddiasıyla 1981 yılında gözaltına alınan, dahasonra tutuksuz olarak yargılanan Atalay Dede, MehmetKumral, Hüseyin Hakki Zabcı, Mehmet Akın Dirik’in“yargılama süresinin uzunluğu” nedeniyle yaptıklarıortak başvuruyu 7 Mayıs günü sonuçlandırdı. AİHM,başvuruculardan ikisinin 14 yıl, ikisinin ise 21 yıl sürenyargılaması nedeniyle, Türkiye’nin AİHS’nin “makulsürede yargılanma hakkı”na ilişkin 6. maddesinin 1.fıkrasını ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme,Türkiye’nin başvuruculara kişi başına 15.250 Euromaddi tazminat ve kişi başına mahkeme masrafı için1.200 Euro ödemesini kararlaştırdı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

130 Türkiye İnsan Hakları Raporu

4 - İŞKENCE OLAYLARI

Yıllardır sistematik bir sorgulama yöntemi olanişkence, tüm girişimlere, yasal düzenlemelere veverilen sözlere karşın 2002 yılında da gündemdendüşmedi. TİHV’nin belirlemelerine göre, yıl içindeemniyet müdürlüklerinde, polis-jandarmakarakollarında ve ıssız yörelerde en az 988 kişi işkencegördü. Yıl içinde gözaltı merkezlerinde, cezaevlerindeya da diğer yerlerde güvenlik görevlilerinin işkenceyaptığı 365 kişi, TİHV’nin Ankara, Adana, Diyarbakır,İstanbul ve İzmir’deki tedavi ve rehabilitasyonmerkezlerine başvurdu.

TİHV’nin çalışmalarında savcılığa suç duyurusundabulunan, mahkemeler ya da basın-yayın organlarıaracılığı ile işkence gördüğünü açıklayan ya da TİHV’nintedavi merkezlerine başvuranlara ilişkin bilgiler esasalınmıştır. Çalışmada kuşkulu ya da tutarsız görünenbilgiler dikkate alınmamıştır. İşkencenin sistematik birsorgu yöntemi olarak “siyasi-adli” ayrımı yapılmadanuygulanmasına karşın adli nedenlerle gözaltınaalınanların hak arama yoluna daha az başvurmasıişkence olaylarının çoğunun ortaya çıkmasınıengellemektedir. Bu nedenle; “işkence ve kötümuamele”den şikayet edenlerin ve rapor alanlarınçoğunu siyasi nedenlerle gözaltına alınanlaroluşturmaktadır. Büyük kentler dışından sağlıklı haberalma zorluğu da buna eklenirse, yıl içinde TİHV’ninbelirlediği işkence olaylarının gerçek sayının oldukçaaltında olduğu ortaya çıkar.

İşkence ve kötü muamele konusunda ilginç bir örnekde Polis Akademisi, İngiltere’nin WestminsterÜniversitesi, British Council ve Marmara Üniversitesitarafından “zanlıya verilen hakların polisler tarafındanne oranda benimsendiğini” anlamak amacıylayürütülen “Yakalama ve Gözaltına Alma SırasındaSanık Haklarının Kullandırılması” konulu ankette ortayaçıktı.

Ankara ve İstanbul’da görev yapan 679 polisin rastgeleörnekleme yoluyla seçildiği ankete katılan polislerinönemli bir bölümü, yakalama ve gözaltına almasırasında zanlıya “susma hakkı”nı hatırlatmanın suçunaraştırılmasına engel olduğu görüşünde birleşti.

Ankette “Şüpheli ya da sanığa susma hakkınınhatırlatılması, suçun araştırılmasını engeller mi?”sorusuna 260 polis “Zaman kaybına neden olur, susmahakkını öğrenirse suçun araştırılması zorlaşır” gibigerekçelerle “Evet” dedi. “Hayır” diyen 414 polis isegerekçe olarak “Susarsa suçlu sayılır, susma hakkınıkullanmanın soruşturmayı aleyhine döndüreceğininfarkındadır” görüşünü dile getirdi. “Şüpheli ya da sanığabir yakınıyla haberleşme hakkı olduğununhatırlatılması, suçun araştırılmasını engeller mi?”sorusuna ise 413 polis “Hayır” derken, 254 polis“Yakınları delilleri karartabilir” gerekçesiyle “Evet” dedi.

“Avukatın gözaltı birimine gelmesi, hukuki yardımdabulunması, suçun araştırılmasını engeller mi?” sorusunada 243 polis “Avukat polisin psikolojisini bozuyor, suçortaklarına bilgi taşıyor. Şüpheliyle ortak hareketediyor” gerekçesiyle “Evet” yanıtını verdi. 413 polis isebu soruya “Hayır” dedi. Polislerden 134’ü “Sanığasusma hakkını hatırlatır” gerekçesiyle, avukatın ifadealma sırasında hazır bulunmasından yana olmadığınısöyledi. 183 polis de “Bilgiçlik yaparlar” gerekçesiyleavukatın ifade alınırken hukuki yardım yapmasınıdesteklemediğini kaydetti.

İşkence olaylarına ilişkin bazı örnekler şöyle:

Aziz Bayın: 1 Ocak günü Diyarbakır’da “HADEP’e ÜyeOl” yazılı afişleri asan Aziz Bayın adlı genç, polislertarafından dövüldü ve gözaltına alındı. Yürüme özürlüolduğu bildirilen Aziz Bayın 2 Ocak günü serbestbırakıldı. İHD Diyarbakır Hukuk Komisyonu’na başvuranAziz Bayın, 8 Ocak günü polisler hakkında suç

Page 137: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

duyurusunda bulundu. Bayın dilekçesinde, afiş asmakiçin alınan izin belgesini polislere gösterdiği haldegözleri bağlanarak gözaltına alındığını ve EmniyetMüdürlüğü’ne götürüldüğünü belirtti. Gözaltındadövüldüğünü ifade eden Aziz Bayın, sabaha karşı04.00’te Dağkapı semtinde bırakıldığını, daha sonraDevlet Hastanesi’nde tedavi gördüğünü ve raporaldığını kaydetti.

Abdülkerim Özdemir, Hamza Özdemir, RamazanÖzdemir, Abdullah Kutlutekin, Hasan Özdemir,Neşet Başlı, Mesut Sadak, Hasan Aybi, Raşit Sadak,Yakup Aybi, Mahmut Özdel, Hazım Raşitoğlu: 3 Ocakgünü Şırnak’ın Silopi ilçesi Görümlü beldesiyakınlarında ava çıkan 12 korucu ve sivil, askerlertarafından dövüldü. Edinilen bilgiye göre beldeyakınlarında avlanan 12 kişi akşam saatlerindebeldeye dönerken askerler tarafından durduruldu.Burada silahlarına el konulan ve dövülen 12 kişininseslerini duyan kalabalık bir grup olay yerine gitti.Grubun gelmesi üzerine geri çekilen askerler, 12 kişiyijandarma karakoluna götürdü. Söz konusu kişiler 3saat kadar sonra Belde Sağlık Ocağı’nda tedaviedildikten sonra serbest bırakıldı. 4 Ocak günü beldeyegelen Jandarma Tabur Komutanı’nın Yarbay Erol,“olayın yanlış anlamadan kaynaklandığını” belirterekdövülenlerden özür diledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir korucuyaşadıklarını şöyle anlattı:

“Belde dışındaki bölge yasaklandığı zaman muhtar vebelediye aracılığıyla bize bildiriyorlardı. Ancak 2 ayayakın bir süredir herhangi bir yasaklama yoktu.Avlanmak için korucularla araziye gittik. Çünkü epeybir süredir çobanlar da sürülerini götürüyor, odunculargidiyor, arıcılık yapanlar, avcılar da gidiyordu. 3 Ocakgünü ava çıktık, av dönüşünde akşama doğru beldeyeyakın bir boğazda askerler bizi durdurdu. Askerlerdenizin almıştık. ‘Birkaç gün önce keçilerimiz kaybolmuştu,onları aramadan geliyoruz’, dedik. Askerler, ‘Bizanlamayız, Tabur Komutanı’nın emri var, bize gelenleriyakalayın, dedi’ şeklinde cevap verdiler. Silahlarımızıaldılar. Beldeye yakın bir yerde bizi dövmeyebaşladılar, yerlerde sürüklediler. Halk bizi görünce,kadınların bağırma ve ağlama sesleri duyuldu. Haberverilmesiyle halk ayaklandı. Bizim öldürüldüğümüzüsandılar. Askerlerin bulunduğu yere kadar geldiler.Askerler de korktu, bizleri bırakıp geri çekildi. Sonrabizleri ifade almaya götürdüler. Burada da dayakattılar. Hiç birimizin ayakta duracak hali yoktu.Beldedeki hastaneye kaldırdılar. İlaç, pansumanyetersiz olduğu için doktor tarafından Silopi’ye sevkedildik. Ancak Tabur Komutanlığı ilçeye sevkedilmemize izin vermedi. Taburun doktoru geldi bizebaktı. Tabur komutanı doktorun yanında bizlere ‘Neoldu, kayadan mı düştünüz?’ dedi. Hasan Aybi isekomutana, ‘Komutanım köye girişteki boğazda siz veaskerleriniz beni ve diğer arkadaşlarımı dövdünüz. Bukadar insan birden kayadan düşer mi, yüz kişinin

önünde bizi aldınız ve dövdünüz’ dedi. Komutan sesiniçıkarmadı. Sonraki gün yarbay ve bazı subaylarbeldeye geldi. Bizlerden özür diledi. ‘Kusar bakmayın,çok büyük bir hata yapıldı. Bir daha olmayacak’dediler. Korkudan ve tehditlerden dolayı şikayettebulunamadık. Zaten ilçe merkezine gitmemize de izinverilmedi.”

Sıraç Budancır (15), Orhan Armutçu, Yüksel Azak,Erkan Yıldırım, Ahmet Akbaş, Mahmut Buğruhan,Türkan Buğruhan: Bingöl’de 8 Ocak günü gözaltınaalınan Sıraç Budancır adlı kişi, gözaltında tutulduğuBingöl Emniyet Müdürlüğü’nde işkence gördüğünüaçıkladı. Budancır, serbest bırakıldıktan sonra İHDBingöl Şubesi’ne yaptığı başvuruda, gözaltındadövüldüğünü, karın içinde çırılçıplak bekletildiğini vevücuduna elektrik verildiğini bildirdi. İşkence sırasındagözlerinin bağlandığını anlatan Budancır, kendisineişkence yapanlardan birinin Emniyet Müdürü olduğunusesinden anladığını, diğerinin de Tuncay adlı bir polisolduğunu ifade etti. Budancır, Özgür Halk dergisimuhabiri Orhan Armutçu’nun da kendisiyle birlikteişkenceye maruz kaldığını söyledi. Aynı operasyondagözaltına alınan Orhan Armutçu ve Ahmet Akbaş 12Ocak günü tutuklandı. 11 Ocak günü gözaltına alınanYedinci Gündem gazetesi dağıtımcısı Yüksel Azak ise14 Ocak günü savcılık tarafından serbest bırakıldı.Yüksel Azak, Bingöl Emniyet Müdürlüğü’nde işkencegördüğünü açıkladı. Azak, “Sorgulanma sırasında banasürekli olarak elektrik verildi ve dövüldüm” dedi.

İHD Bingöl Şubesi gözaltına alınanlar için 11 Ocak günüUluslararası Af Örgütü’ne acil eylem çağrısındabulundu. Şube tarafından yapılan açıklamada, gözaltınaalınanların durumlarına ilişkin resmi bilgi verilmediğinedikkat çekildi.

Şehmus Algor, Şehmus Vural, Mustafa Konur:Şırnak’ın Silopi ilçesinde 9 Ocak günü gözaltına alınanŞehmus Algor, Şehmus Vural ve Mustafa Konur adlı liseöğrencileri gözaltında dövüldüklerini, kafalarının duvaravurulduğunu ve hakarete maruz kaldıklarını açıkladılar.Silopi Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, tarih dersindeyaşanan bir tartışmanın ardından MHP’li olarak bilinentarih öğretmeni Selda Sıdıka Ataca’nın ihbarı üzerineevlerine düzenlenen baskında gözaltına alındıklarını ve10 Ocak günü savcılıkta ifadeleri alındıktan sonraserbest bırakıldıklarını bildirdiler. Öğrenciler, devlethastanesinde doktorun muayene etmeden kendilerinesağlam raporu verdiğini belirttiler. Mart ayı başlarındada öğrenciler hakkında “görevli memura hakaretettikleri” iddiasıyla dava açıldı.

526 öğrenci: Van 100. Yıl Üniversitesi’nde 9 Ocak günügözaltına alınan 526 öğrenciden 250’si 10 Ocak günüserbest bırakıldı. Öğrenciler, götürüldükleri JandarmaAlay Komutanlığı’nda psikolojik baskı gördüklerini, bunedenle bazı arkadaşlarının Kürtçe eğitim içinverdikleri dilekçeleri geri aldığını söylediler.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 131

Page 138: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Öğrencilerden Mehmet Ali Ertaş, Abdurrahim Aslan,Muhammed Gayrıanal, Yusuf Demir, Yunus Demir,Figen Yardımcıel, Tekin Çakmak, Gülşen Varışlı, Sevdaİldan, Mehmet Siraç Alp, Birkan Doğan, Mehmet CanDiri ve Cihan Ballıkaya, 12 Ocak günü Van DGMtarafından “PKK’ye yardım ettikleri” iddiasıylatutuklandı.

Serbest bırakılan öğrenciler İHD Van Şubesi’neyaptıkları başvurularda, gözaltında dövüldüklerini, 4gün aç bırakıldıklarını psikolojik baskıya maruzkaldıklarını, okumadıkları bir metni imzalamayazorlandıklarını ve uzun süre soğukta bekletildiklerinibildirdiler. Öğrencilerden Gülşen Varışlı’nın ayaklarınıntutmadığı ve birkaç kez baygınlık geçirdiği, TekinÇakmak’ın başında darp izi olduğu, Cihan Ballıkaya’nında kulağının net duyamadığı bildirildi.

Ali Karaaslan ve Bir Grup Öğrenci: Malatya İnönüÜniversitesi Rektörlüğü’ne “Kürtçe’nin seçmeli dersolarak okutulması” amacıyla dilekçe verdiği içingözaltına alınan öğrencilerden Ali Karaaslan, gözaltındaişkence gördüklerini bildirdi. Götürüldükleri MalatyaBeylerderesi Jandarma Karakolu’nda tüm öğrencileringözlerinin bağlandığını belirten Ali Karaaslan,uyumalarının ve konuşmalarının yasaklandığını söyledi.Öğrencilerin avukatı Kadir Akgüneş de öğrencilere ilk24 saat yemek verilmediğini bildirdi.

Öğrencilerden Mehmet Bal, Muhammed Demirtaş,Zeynep Köse, Evren Aras, İsmail Korkut, NumanÇelebi, Salih Çetin, Burcu Özcan, Erhan Kula, HüseyinDemirci, Gülşen Aydın, Nesrin Gökalp, İdris Benek,Sinan Yavaş, Reşit Yazıcı, Hüseyin Aslan veRamazan Yıldırım 22 Ocak günü “PKK’ye yardımettikleri” iddiasıyla Malatya DGM tarafından tutuklandı.Serbest bırakılan öğrenciler, gözaltında tutuldukları 4gün boyunca “gözleri bağlı bir şekilde sandalyedeoturtulduklarını, konuşmalarının ve uyumalarınınyasaklandığını, sorgu sırasında kafalarının duvaravurulduğunu, gözlerine parmak sokulduğunu, cop vesopalarla dövüldüklerini” bildirdiler. Öğrencilerişkenceyi protesto etmek amacıyla açlık greviyaptıklarını belirttiler.

Hüseyin Güzel: Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’ne“Kürtçe eğitim” için dilekçe veren öğrencilerdenHüseyin Güzel, ajanlık yapması için polisler tarafındantehdit edildiğini açıkladı. Rektörlüğe dilekçe verdiktensonra 10 Ocak günü gözaltına alındığını belirten Güzel,gözaltında kaldığı 4 gün boyunca soğukta bekletildiğiiçin bronşit hastalığının ilerlediğini söyledi. Güzel, “Biryıl önce evimize yapılan baskında gözaltına alındım.Gözaltında özgeçmişimin altına zorla ‘polise yardımcıolacağımı’ yazdılar, ilk kez gözaltına alındığım içinkorktum ve imzaladım. Serbest bırakıldıktan sonrasürekli ajanlığa zorlandım ve tehdit edildim. Ailem depolisler tarafından sürekli aranarak rahatsız edildi. 10Ocak günü gözaltına alındığımda polisler, ‘niçin imzanınarkasında durmadın, imzanı okula asacağız, herkessenin ajan olduğunu bilsin. Ya bize yardımcı olacaksın

ya da seni rahat bırakmayacağız’ dediler. Süreklihakaret ettiler ve peşimi bırakmayacaklarınısöylediler.” dedi.

Tayfun Çelikeş (17), Ahmet Bayır: İstanbulBeylikdüzü’nde “hırsızlık yaptıkları” iddiasıyla 13 Ocakgünü gözaltına alınan Tayfun Çelikeş (17) ve AhmetBayır adlı gençlerin, Beylikdüzü Jandarma Karakolu’ndaişkence gördükleri bildirildi. Tayfun Çelikeş, CumhuriyetSavcılığı’nda verdiği ifadede “Gözaltındayken suçukabul etmemiz için işkence yapıldı. Soğuk su altındatutulduk. El ve ayaklarıma copla vurdular. Korktuğumiçin şikayetçi olmadım” dedi. Çelikeş ve Bayır’a Adli TıpKurumu tarafından 10’ar günlük rapor verildi.

Ramazan Şimşek, Murat Avcı (24): Diyarbakır’da 14Ocak günü gözaltına alınan Murat Avcı ve RamazanŞimşek adlı kişiler gözaltında kaldıkları iki gün boyuncadövüldüklerini, çırılçıplak soyularak vücutlarına basınçlısu sıkıldığını, ıslak durumda klimanın önündebekletildiklerini, testislerinin sıkıldığını hakaret vetehditlere maruz kaldıklarını bildirdiler.

Fahriye Kaya, İbrahim Kaya (17), Metin Kaya (13),Yaşar Şimşek: 16 Ocak günü Diyarbakır’ın Silvan ilçesiMescit mahallesinde bir eve saat 21.30 sıralarındadüzenlenen baskında Mahmut Ölçer ve Kuzey IraklıŞiyar Bahtiyar (Ahmet) adlı PKK militanlarınınöldürülmesinden sonra gözaltına alınan Fahriye Kaya,İbrahim Kaya, Metin Kaya ve Yaşar Şimşek, gözaltındaişkence gördüklerini açıkladılar.

Zübeyde Sapan: HADEP Adana İl Örgütü Kadın Kollarıyöneticisi Zübeyde Sapan, polisler tarafındandövüldüğünü açıkladı. Ocak ayı ortalarında Barbarosmahallesindeki bir arkadaşını ziyaret etmek için evdençıkan Sapan, polisler tarafından durdurulduğunu ve birara sokağa götürüldüğünü belirtti. Bir polisin kendisinidövdüğünü, diğer polislerin sokak başında beklediğinianlatan Sapan, şunları söyledi:

“Yüzümün her tarafı kan içinde kalmıştı, kanı farkedince kaçıp gitmemi söylediler, kaçarsam infazedeceklerini düşündüm onların gitmesini bekledim.Giderken bana sopayı göstererek, ‘bir daha seninlekarşılaşmayalım, karşılaşırsak sopayla ne yapacağımızıbiliyorsun’ şeklinde tehdit edip gittiler. Tanımadığım birevin kapısını çaldım, içeri girer girmez de bayıldım.Daha sonra gittiğim doktor, darp izinin olduğunu,başımın şiştiğini sağ kulağımın tam duymadığını, birtravma geçirebileceğimi söyledi. İki gün boyuncahareket edemeden yatakta yattım.”

L.N., A.B., İ.N., D.T., M.B.: Diyarbakır Atatürk Lisesi’ndedağıtılan “Kürtçe Eğitim Kampanyası” bildirilerinedeniyle L.N. (17), A.B., İ.N., D.T. (17) ve M.B. (17) adlıöğrenciler 30 Ocak günü gözaltına alındı. Polisler veokul yöneticileri tarafından önce okulda sorgulananöğrencilerin daha sonra Diyarbakır Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüğü bildirildi.Öğrencilerden L.N. yaşadıklarını şöyle anlattı:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

132 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 139: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Beni sınıftan alan okul müdürü ve iki müdüryardımcısı iki saat boyunca sorguladı. Daha sonrapolisler odaya girdi. Onlar da beni bir süresorguladıktan sonra Terörle Mücadele Şubesi’negötürdü. Beni sorgu odasına aldılar. Sürekli olarak‘Okulda bildiriyi siz mi dağıttınız’, ‘Anadilde eğitmedestek verdiğinizi itiraf et’ dediler. ‘Hayır biz yapmadık’dediğim zamanda sürekli olarak beni dövdüler.Gözümü bağladılar ve yine aynı soruları sordular bana.Ben tekrar ‘hayır’ dediğim zaman elbiselerimiçıkardılar. Tazyikli soğuk su sıktılar. Sonra ayakparmaklarıma elektrik verdiler. Bu tahminen aralıklarla15 dakika sürdü. Sürekli olarak küfür ettiler ve beniboğmaya çalıştılar. Daha sonra ilerleyen saatlerdetekrar beni sorgu odasına aldılar. ‘Sizi HADEPörgütlüyor, PKK’nin siyasallaşma hareketinidestekliyorsunuz itiraf et seni bırakacağız’ dediler. Ben‘hayır’ dedim ve bu ifadeleri imzalamayacağımısöyledim. Ardından tekrar beni dövdüler kafamayumruklarla vurdular. ‘Sana tecavüz edeceğiz’ dediler.O an çok korktum, ama yine de imzalamadım.”

D.T. adlı kız öğrenci de “Ben de müdür odasınaalındıktan sonra bir süre burada öğretmenlertarafından sorgulandım. Ardından odaya gelen polislerbeni Terörle Mücadele Şubesi’ne götürdü. Gözlerimibağladıktan sonra tekmelerle rasgele vurmayabaşladılar. ‘Her şeyi itiraf et yoksa sana tecavüz ederizartık kimsenin yanına da gidemezsin’ dediler. Ben birşey yapmadım ve bilmiyorum deyince de saçımıçektiler, tekme attılar. Saat 02.00 sıralarında tekrarçağırdılar ve aynı şeyleri yaptılar. Okumama izinvermeden bir ifadeyi imzalatmaya çalıştılar. Ben ‘Hayırimzalamam’ dediğim zaman ‘Seni cezaevine atarız vebir daha çıkamazsın oradan’ dediler ve vurmayabaşladılar. Sonradan ‘HADEP’te örgütlendiğim, okuldaslogan attığım, anadilde eğitime destek verdiğim vearkadaşım L.’nin bütün bu eylemleri yaptığını’ yazanbir ifadeyi imzalattılar. Ben ifadede neler yazdığınısavcıya ifade verirken duydum.” dedi.

Öğrencilerden M.B. ise gözaltında dövüldüğünü bunedenle ifadeyi okumadan imzaladığını bildirdi.

Serbest bırakıldıktan sonra İHD Diyarbakır Şubesi’nebaşvuran öğrenciler, polisler ve okul yönetimihakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Mustafa Kaya, Yılmaz Yiğit, Erdal Usluer, SeyfettinElçiboğa, Sabiha Temizkan, Aydın Şahin, AbdullahTöre, Özmen Durmuş, Abdullah Vural, MehmetBakır, Mehmet Emin Toktaş, Adem Sönmez, ÖmerDemir, Muzaffer Bilgiç, Mehmet Aslan, Edip Kaya,Adem Gümüş: Gaziantep’te 22 Ocak günü düzenlenenev baskınlarında gözaltına alınan HADEP Şehitkamil İlçeGençlik Kolları Başkanı Mustafa Kaya, Yılmaz Yiğit veErdal Usluer, 28 Ocak günü tutuklandı. HADEP İl GençlikKolları Başkanı Seyfettin Elçiboğa, Sabiha Temizkan,Aydın Şahin, Abdullah Töre, Özmen Durmuş, AbdullahVural, Mehmet Bakır, Mehmet Emin Toktaş, AdemSönmez, Ömer Demir, Muzaffer Bilgiç, Mehmet Aslan,

Yedinci Gündem gazetesi dağıtımcıları Edip Kaya veAdem Gümüş ise serbest bırakıldı. Serbestbırakılanlardan Sabiha Temizkan daha sonra yaptığıaçıklamada gözaltında işkence gördüklerini bildirdi.Temizkan, “Basınçlı su sıkıldı, elektrik verildi vedövüldük” dedi.

Deniz Doğan: Diyarbakır Barosu avukatlarından DenizDoğan, 22 Ocak günü katıldığı bir panelde üzerininaranmasına izin vermemesi üzerine polisler tarafındandövüldüğünü bildirdi. Diyarbakır Büyükşehir BelediyesiTiyatro salonunda yapılan “Sendikal HareketinGeleceği” konulu panele katılan Avukat Doğan,üzerinin aranmasına izin vermeyince DiyarbakırEmniyet Müdürlüğü Siyasi Partiler Masası Büro AmiriBahattin Çetindere ve Güvenlik Şube Müdürü BülentYavaşoğlu ile tartışmaya başladığını anlattı. Doğan,“Ben avukatların ağır cezayı gerektiren suçüstühallerinde aranacağını söyledim. Bülent Yavaşoğlubana ‘Ukalalık yapma. Ben kanunu senden iyibiliyorum. Defol seni içeri almıyorum’ diyerek ense veyakamdan tutup yanındaki polislere ‘atın bunu dışarı’dedikten sonra beni tekmeledi” dedi. Avukat DenizDoğan, hastaneden rapor aldığını ve DiyarbakırCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunubildirdi.

Yılmaz Sorgüç: 2 Şubat günü Diyarbakır’ın İskanevlerisemtinde bir kahvehanede arama yapmak isteyenpolislerle tartışan akli dengesi bozuk Yılmaz Sorgüçdövülerek gözaltına alındı. Babası Mehmet Sorgüç, İHDDiyarbakır Şubesi’ne yaptığı başvuruda “Oğlumun aklidengesi bozuk, cebinde sürekli raporunu taşıyor.Polisler tarafından komalık edilmiş ve hareketsizvücudu bir arabaya konulup götürülmüş.” dedi.

Metin Acet, Mehmet Işık, Fevzi Şahin, Ali İhsanGündoğdu, Tahir Özmen, İbrahim Şahin: 4 Şubatgünü Gaziantep’te gözaltına alınan Yedinci Gündemgazetesi muhabiri Metin Acet, dağıtımcı Mehmet Işık,Fevzi Şahin, Ali İhsan Gündoğdu, Tahir Özmen veİbrahim Şahin’in gözaltında işkence gördüğü bildirildi.Işık serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamada,gözaltında dövüldüklerini, üzerlerine basınçlı susıkıldığını, askıya alındıklarını ve vücutlarına elektrikverildiğini bildirdi.

Metin Acet, Eylül ayında yaptığı açıklamada da polislertarafından sürekli rahatsız edildiğini bildirdi. Acet,“Polisler, bana içinde benimle birlikte 500 kişininisminin olduğu bir listeyi göstererek sürekli takipedildiğimi söylediler. Bana ‘Ayağını denk al, yapacağınher şeyden bizi haberdar edeceksin, şehir dışına çıksanbile. Aksi halde senin için iyi olmaz’ diye tehdit ettiler”dedi.

Feride Köroğlu, A. Ferhat Kala, A. Çiçek, S. Ocak, Ö.Ozan ve 11 kişi: 6 Şubat günü İstanbulÜniversitesi’nde yapılan basın açıklamasında gözaltınaalınan öğrenciler, polis araçlarında ve daha sonragötürüldükleri Beyazıt ve Eminönü polis karakollarında

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 133

Page 140: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

dövüldüklerini bildirdiler. Öğrenciler, serbestbırakıldıktan sonra İHD İstanbul Şubesi’ne başvurdular.

Orhan Kop: “PKK’nin Romanya sorumlusu olduğu”iddiasıyla Türkiye’ye getirilen ve 8 Şubat günü İstanbulDGM tarafından tutuklanan Orhan Kop, gözaltındaişkence gördüğünü açıkladı. Bayrampaşa Özel TipCezaevi’nde avukatı Eren Keskin’le görüşen Kop’unİstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ŞubeMüdürlüğü’nde vücuduna elektrik verildiğini vedövüldüğünü söylediği öğrenildi. Eren Keskin’in verdiğibilgiye göre Kop, “Gözaltından sonra çıkarıldığımdoktor durumumun iyi olmadığını, tedavi edilmemgerektiğini söylediği halde tedavi edilmedim. Elektriknedeniyle ayaklarımda uyuşma, dayak nedeniylebacak, sırt ve kollarımda ağrılar ve morluklar var” dedi.

Orhan Tunç: Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Belediye Meclisiüyesi Orhan Tunç (HADEP), oğluna Kürtçe ad verdiği içinKaymakam Rahmi Köse tarafından tehdit edildiğinibildirdi. Yeni doğan oğluna Kürtçe “Heval” adınıverdiğini belirten Orhan Tunç, bir süre öncekaymakamın kendisini aradığını belirterek “Kaymakamtelefonda bana ‘senin hayatınla oynarım, yalancı, alçakşerefsiz’ dedi. ‘Üslubunuzu düzeltin’ dediğimde dahada hırçınlaşarak küfürlere devam etti.” dedi. Tunç,“tehdit edildiği” gerekçesiyle 11 Şubat günü DiyadinSavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti.

Özkan Şahin: 10 Şubat günü aldığı cep telefonu bozukçıktığı için Ankara Maltepe pazarındaki satıcılarlatartışan Özkan Şahin, pazar yerinde görevli bir sivilpolis tarafından dövüldüğünü açıkladı. Olayda burnukırılan Özkan Şahin’e 3 günlük rapor verildi.

Fatma Maçin: Diyarbakır’da 12 Şubat günü gözaltınaalınan Fatma Maçin (45) adlı kadın gözaltında işkencegördüğünü bildirdi. Fatma Maçin, kendisine daha önceJİTEM tarafından gözaltına alınan kişilerin sorulduğunu,sorguda hakarete maruz kaldığını ve tekmelendiğinisöyledi. Yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığıbulunduğunu belirten Fatma Maçin, hastaneyekaldırıldıktan sonra yeniden sorguya götürüldüğünü,kusmaya başlaması üzerine ikinci kez hastaneyekaldırıldığını bildirdi. Maçin, hastanede serbestbırakıldığını kaydetti.

X.X.: PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’yegetirilmesinin yıldönümü nedeniyle 15 Şubat günüBatman’da düzenlenen gösteride gözaltına alınan biröğrenci, Batman Emniyet Müdürlüğü’ndedövüldüklerini ve hakarete maruz kaldıklarını söyledi.

Tamer Topçuoğlu: Yaşamda Atılım gazetesidağıtımcısı Tamer Topçuğlu, 20 Şubat günü İHDİstanbul Şubesi’nde yaptığı basın açıklamasında, 19Şubat günü Esenyurt’ta gazetenin özel sayısınıdağıtırken jandarma tarafından gözaltına alındığını vekarakolda işkence yapıldığını söyledi.

Natalia Öztürk (24): Rus uyruklu Natalia Öztürk adlıkadın, 21 Şubat günü İstanbul Beşiktaş’ta adres

sorduğu iki polisin kendisine tecavüz ettiğini açıkladı.Trabzon’da yaşadığı öğrenilen Natalia Öztürk’ünşikayeti üzerine Nihat Yıldız adlı polis 22 Şubat günütutuklandı. Engin Konak adlı polis ise serbest bırakıldı.İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Mart ayında Yıldız veKonak hakkında dava açtı. Davada, Nihat Yıldızhakkında 17 yıla kadar, Konak hakkında da “NihatYıldız’a yardım ettiği” gerekçesiyle 8 yıl 6 aya kadarhapis cezası istendi. Engin Konak hakkında da gıyabitutuklama kararı verildi.

Nihat Yıldız ve Engin Konak hakkında açılan dava, 25Nisan günü başladı. İstanbul 1. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmaya katılan EnginKonak hakkındaki gıyabi tutuklama kararı vicahiyeçevrildi. Dava, 23 Ekim günü beraatla sonuçlandı.Beraat kararı, “Natalia Öztürk’ün üzerinde prezervatifbulunması nedeniyle kendi rızasıyla ilişkiye girdiğikanaatine varıldığı” gerekçesiyle verildi.

Hüseyin Akın, Özkan Poçulu: İçel’in Anamur ilçesinde“hırsızlık yaptıkları” iddiasıyla 10 Şubat günü gözaltınaalınan Hüseyin Akın ve Özkan Poçulu’nun işkencegördükleri bildirildi. Polisler hakkında AnamurCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunan Akınve Poçulu’ya Devlet Hastanesi’nden “ayaktabanlarındaki ödem ve travma” nedeniyle 2’şergünlük rapor verildi.

İpek Avcı, Yener Arslan: Ankara Cumhuriyet Savcılığı,26 Şubat günü Ankara Demetevler’de İpek Avcı veYener Arslan adlı kişileri dövdükleri gerekçesiyle üçpolis hakkında iki ayrı dava açtı. Olaydan sonra polislerhakkında suç duyurusunda bulunduklarını bildirenAvukat Nuray Özdoğan, Ankara CumhuriyetSavcılığı’nın “kötü muamele ve işkence olaylarındaMemurların Yargılanmasına İlişkin Yasa uyarınca İlİdare Kurulu’ndan izin alınmasına gerek olmadığı”gerekçesiyle Ankara Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi’nde görev yapan Mustafa Özdemir,Yusuf Koç ve Mehmet Nedim Emre adlı polislerhakkında TCY’nin “kötü muamele” suçuna ilişkin 245ve “öldürme kastı olmadan saldırı” suçuna ilişkin 456.maddeleri uyarınca dava açtığını bildirdi. 22 Mayısgünü açılan bu dava, Ankara 16. Asliye CezaMahkemesi’nde görülüyor. Özdoğan, 16. Asliye CezaMahkemesi’nin dosyayı “polislerin yargılanıpyargılanmamasına karar verilmesi için” Ankara İl İdareKurulu’na gönderdiğini söyledi. Özdoğan, bu aradaAnkara Altındağ İlçe İnsan Hakları Kurulu kanalıylaolayın TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nayansıdığını ve komisyonun da suç duyurusundabulunduğunu kaydetti. Özdoğan, TBMMKomisyonu’nun suç duyurusu üzerine AnkaraCumhuriyet Savcılığı’nın polisler hakkında ikinci birdava daha açtığını belirtti. Bu dava 30 Aralık günüAnkara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Bu arada İpek Avcı ve Yener Arslan hakkında “polisedirendikleri” iddiasıyla açılan dava da Ankara 24. AsliyeCeza Mahkemesi’nde sürüyor.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

134 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 141: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kürtçe Eğitim İçin Dilekçe Veren 18 Kişi: İstanbulKağıthane Milli Eğitim Müdürlüğü’ne “okullardaKürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması” için dilekçeverdikleri gerekçesiyle 2 Mart günü gözaltına alınan 18kişinin polisler tarafından dövüldüğü bildirildi. İHDİstanbul Şubesi’nde 3 Mart günü düzenlenen basıntoplantısında konuşan Mustafa Tunç, baskınlardagözaltına alınanların dövüldüğünü ve hakaretleremaruz kaldığını söyledi. Tunç, “Gözaltına alınanlardanNeriman Aycan’ın evine arama belgesi gösterilmedeniçeriye girilmiş, polis tarafından dövülerek vesaçlarından sürüklenerek gözaltına alınmış.” dedi.

Gözaltına alınanlardan adları öğrenilenler şunlar:Neriman Aycan, Zeliha Tacar, Azize Tacar, MecbureTacar, Zaide Azrak, Hazal Çakır, Perihan Akbulut, AytenOk, Şirin Yaşıl, Melike Güven, Kibar Öner, KibarAksungur, Bilmez Atilla, Süslü Tayfur, Sezgi Solmaz, AliGöreğen ve Hakime Tayfur.

Pelin Çalışkan: Atılım gazetesi Bursa Temsilcisi PelinÇalışkan, 3 Mart günü gözaltına alındı. Atılımgazetesinden yapılan açıklamada, bir gün gözaltındatutulan Pelin Çalışkan’ın fiziksel ve psikolojik işkencegördüğü belirtildi.

Hamdiye Aslan: 3 Mart günü Mardin’in Kızıltepeilçesinde 3 kişiyle birlikte gözaltına alınan HamdiyeAslan’ın gözaltında işkence gördüğü bildirildi. MardinEmniyet Müdürlüğü’nde üç gün gözaltında tutulanAslan’a Devlet Hastanesi’nde görevli Dr. Ayhan Özdentarafından “sağlam” raporu verildiği öğrenildi.Cumhuriyet Savcılığı’nda gözaltında işkence gördüğünüanlatması üzerine yeniden Devlet Hastanesi’negönderilen Aslan’ı muayene eden Dr. Metin Çılgın’ınhazırladığı raporda ise “Sol koltuk altında iç kısmındadirseğe kadar yaygın ekimozlar, yaklaşık (2-5 günarası), sağ kolu altında aynı şekilde ekimozlar mevcut.Sol kulak altında yüzünde ödem ve hassasiyet mevcut,çekilen filminde kırık yoktu. Aynı zamanda her ikiayak tabanında ödem ve hassasiyet mevcuttur”denildi. İki rapor arasındaki çelişki üzerine son olarakDr. Ata Hıtay tarafından muayene edilen Aslan’a bukez de “sağlam” raporu verildi.

İşkence olayı nedeniyle Mardin Cumhuriyet Savcılığı’nınTerörle Mücadele Şubesi’nde görevli Komiser LeventBirsel, sorgu amiri Abdülkadir Özer, Bayram Ural, NazımEge ve Hanife Şennur Pat adlı polisler hakkındasoruşturma açtığı öğrenildi.

Hamdiye Aslan da, Dr. Ayhan Özden ve Dr. Ata Hitayhakkında Türk Tabipleri Birliği’ne suç duyurusundabulundu.

Soner Çiçek, Burhan Ayhan, Hüseyin Berk ve CihanX.: 3-4 Mart günlerinde Antep’te Emekçi KadınlarBirliği’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkinbildirilerini dağıtırken gözaltına alınan Soner Çiçek,Burhan Ayhan, Hüseyin Berk ve soyadı öğrenilemeyenCihan adlı kişi, gözaltında işkence gördükleriniaçıkladılar.

H.T.: İstanbul Maltepe’de 8 Mart günü gözaltına alınanH.T. (23) adlı kadın İstanbul Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi’nde işkence gördüğünü açıkladı.İstanbul DGM tarafından “PKK üyesi olduğu” iddiasıylatutuklanan H.T., 28 Mart günü Gözaltında Cinsel Tacizve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi Bürosu’nayaptığı başvuruda gözaltında tutulduğu 4 gün boyuncagözlerinin bağlandığını, çırılçıplak soyularak vücudunave cinsel organına basınçlı su sıkıldığını, tuvalette insanpisliklerinin üzerinde oturmaya zorlandığını, elle tacizedildiğini bildirdi. H.T.’nin avukatı Eren Keskin, polislerhakkında Fatih Cumhuriyet Savcılığı’nı suçduyurusunda bulundu. Keskin, H.T.’nin işkencenedeniyle geceleri uyuyamadığını ve titreme nöbetlerigeçirdiğini belirtti.

Cemal Ersan: İHD Mersin Şubesi yöneticisi Cemal Ersan,8 Mart günü Mersin Öğretmen Evi’nden çıkarkengözaltına alındığı ve işkence gördüğünü bildirdi.Psikolojik baskıya maruz kaldığını belirten Ersan,“Ayaklarıyla diz kapaklarıma vurarak PKK’ye yardımyataklık yaptığımı, HADEP için mücadele ettiğime dairsuçları itiraf etmemi istediler ve baskı uyguladılar. ‘İHDile ilişkini kes, seni görmek istemiyoruz; görürsek iyiolmaz’ diye tehdit ettiler. İşbirliği teklifi yaparak ancako şekilde rahat bırakacaklarını söylediler. Sonra GaziMustafa Kemal Bulvarı güzergahında beni indirdiler”dedi. Ersan 12 Nisan günü polisler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Zeliha Kaya, Mücahit Koyuncu, Ahmet Esat Şani:Başörtülü öğrencilerin okullara alınmamasını protestoamacıyla 14 Mart günü İstanbul Eyüp İmam HatipLisesi önüne siyah çelenk bırakmak isteyenöğrencilere polis müdahale etti. Yaklaşık 20 öğrencininpolisler tarafından tartaklandığı olayda, üç öğrenci degözaltına alındı. Polislerin dövdüğü öğrencilerden ZelihaKaya, Mücahit Koyuncu ve Ahmet Esat Şani, savcılığasuç duyurusunda bulundu. Öğrenciler, polisinmüdahalesinin TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesiMehmet Bekaroğlu ve insan hakları savunucularının, 13Mart günü okula gelerek polislerle tartışmasındankaynaklandığını ileri sürdüler. Polislerin olay sırasındafotoğraf çeken öğrencilerin fotoğraf makinelerini dekırdığı bildirildi.

Resul Ermiş, Şahin Ermiş, Ercan Can: HADEP’in NewrozBayramı afişlerini Gebze Dilovası’nda asarken gözaltınaalınan 19 kişiden Resul Ermiş ve Şahin Ermiş, 15 Martgünü tutuklandı. Resul Ermiş ve Şahin Ermiş’in DilovasıEmniyet Müdürlüğü’nde işkenceye maruz kaldığı,işkence sonucu Resul Ermiş’in iki dişinin kırıldığıöğrenildi. Gözaltına alınanlardan HADEP Kocaeli İlÖrgütü Gençlik Kolları Başkanı Ercan Can da 15 Martgünü İHD Kocaeli Şubesi’nde yaptığı basınaçıklamasında, işkence gördüğünü ve ajanlık yapmasıiçin tehdit edildiğini söyledi.

Selahattin Polat, Salih Zirek, Ahmet Temel, MahmutKaya, Metin Alkan, Güzel Serin, Nimet Tekin (22),Cahit Savan: Newroz Bayramı’nda Mersin’de çıkan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 135

Page 142: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

olaylar sırasında gözaltına alınan Cavit Savan adlıkişinin polisler tarafından ağır biçimde dövüldüğübildirildi. Gözaltına alındığında çok sayıda polis ve özelharekat görevlisi tarafından dövüldüğünü anlatanSavan, işkencenin daha sonra götürüldüğü SitelerKarakolu’nda da sürdüğünü ifade etti. Savan,“Karakolda beni muayene eden doktor, omzumunçıktığını, durumumun iyi olmadığını söyleyerek,polislere ‘bunu bırakın, kaydını yapmayın’ dedi. Polislerde beni ambulansa bindirerek, serbest bölge civarındayol kenarına attı” dedi.

Kendisiyle birlikte Siteler Karakolu’nda 85 kişiningözaltında tutulduğunu kaydeden Savan özellikle adınıbilmediği genç bir kızın çok ağır dövüldüğünü, kafasınasopayla vurulduğu için kan kaybettiğini bildirdi.

Nimet Tekin de yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Newroz günü polis beni gözaltına aldı. SoğuksuKarakolu’na götürdü. Götürürken tekme tokat dayakyedim. Gözaltında kaldığım 4 gün içinde işkencegördüm. 1999 yılında böbreklerimden ameliyatolduğum yerden darbe aldım. Gözaltından sonrabaygın halde doktora çıkartıldım. Doktor durumumunciddi olduğunu söyledi. Ancak ben serbestbırakılmadım ve tutuklandım. Cezaevine götürüldüğümaynı gün yatağa düştüm. Ağrılarımın geçmesi içingünde 7 iğne yapılıyordu. Birçok kez hastaneye sevkedildim. Ama ciddi bir tedavi uygulanmadı.”

Selahattin Polat, Newroz kutlamalarına katılmadığını,bir arkadaşının çay ocağında otururken polislertarafından gözaltına alındığını belirterek “Karakoldaişkence gördüm, 4 kaburgamı kırdılar. Korkudan neyapmak istediklerini bile soramadım. Daha sonrasavcılığa çıkartıldım ve kendimi cezaevinde buldum.İşkenceden dolayı vücudumda kalıcı hastalıklar çıktı.İdrarımdan kan geliyor” dedi.

Sabah saatlerinde evlerinin polisler tarafındanbasıldığını anlatan Salih Zirek de, “Polisler evde aramayapmak istediklerini söylediler, biz de izin verdik. Evdebir şey bulamadılar. Daha sonra beni, babamı, dayımı,amcamı kimliğimizi bile sormadan ayakkabımızıgiymemize izin vermeden apar topar arabayabindirdiler. Bindirirken de dayaktan geçirdiler. Dahasonra savcılığa çıkartılıp tutuklandık.” dedi.

Ahmet Temel (62) ise gözaltında iki gün işkencegördüğünü, bu nedenle mide ve idrar yollarırahatsızlığı bulunduğunu bildirdi. Mahmut Kaya veGüzel Serin (19) de gözaltında işkence gördükleriniaçıkladılar.

Saadet Erdem: Ankara Abdi İpekçi Parkı’ndadüzenlenen Newroz kutlamaları sırasında polislertarafından ağır bir biçimde dövülen İHD Ankara ŞubesiYönetim Kurulu üyesi Saadet Erdem HacettepeÜniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Erdem’in başınadikiş atıldı.

Saadet Erdem’in dövülmesi nedeniyle açılansoruşturma Çankaya Kaymakamlığı’nın “izinvermemesi” nedeniyle Haziran ayında kapandı.Çankaya Kaymakamlığı’nın “İzzettin Açıkgöz adlı polishakkında, Erdem’in beyan ve teşhisi dışında herhangibir tanıklık ya da belge bulunmadığı” gerekçesiylesoruşturma izni vermediği öğrenildi. AnkaraCumhuriyet Savcılığı’nın itirazı üzerine ÇankayaKaymakamlığı’nın kararı iptal edildi. Bu karardan sonraİzzettin Açıkgöz adlı polis hakkında açılan dava 12Kasım günü başladı. Ankara 24. Asliye CezaMahkemesi’nde görülen dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Metin Doğan Korkmaz, Celal Doğan, MuzafferKorkmaz, Muzaffer Çavuş, Diyar Almaz: Konya’daNewroz Bayramı kutlamalarında gözaltına alınanHADEP İl Gençlik Kolları yöneticileri Metin DoğanKorkmaz, Celal Doğan, Yedinci Gündem gazetesidağıtımcısı Muzaffer Korkmaz, Muzaffer Çavuş ve DiyarAlmaz, 25 Mart günü tutuklandı. Tutuklananlar,gözaltında işkence gördüklerini açıkladılar.

Gökmen Örnek, Murat Kaymaz, Ali Kemal: 16 Mart1978 tarihinde İstanbul Üniversitesi EczacılıkFakültesi’nde öğrencilere düzenlenen saldırınınyıldönümünde Adalet Bakanlığı’na faks çektikten sonragözaltına alınan öğrencilerin işkence gördüğü açıklandı.18 saat gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılanöğrencilerden Gökmen Örnek’in evine döndüktensonra rahatsızlandığı ve hastaneye kaldırıldığı bildirildi.Gökmen Örnek’in gözaltında tutulduğu sırada çekilenröntgen filmine bakan hekimin belkemiğindezedelenme saptadığı, ancak filmin gözaltındaçekildiğini öğrenince rapor vermeyi reddettiği ifadeedildi. Devlet Hastanesi’nde de Gökmen Örnek’e raporverilmediği öğrenildi. Gözaltında böbreklerine veçenesine vurulduğu için yürüme ve konuşma zorluğuçeken Murat Kaymaz’ın da rapor alamadığı kaydedildi.Murat Kaymaz, Ali Kemal adlı arkadaşlarının gözaltınasara krizi geçirdiği halde kelepçelerinin çözülmediğinisöyledi.

D.D.: 18 Mart günü Diyarbakır’da gözaltına alınan D.D.adlı kişi, gözaltında işkence gördüğünü bildirdi. 20 Martgünü İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuran D.D.,yaşadıklarını şöyle anlattı: “Saat 18.00 sıralarında Fatihcaddesinde gözaltına alındım. Devlet Hastanesi AcilServisi’ne, oradan da Diyarbakır Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüm. Emniyetbinasına girerken montumla kafamı örttüler. Beni tekbaşıma bir hücreye kapattılar. Yarım saat geçtiktensonra gözlerimi bağlayarak sorgu odasına götürdüler.Sorguda, sürekli olarak Kürtçe eğitim için dilekçe veripvermediğimi ve Newroz çalışmalarına katılıpkatılmadığım konusunda sorular soruyorlardı. İddialarıkabul etmeyince beni işkenceyle tehdit ediyorlardı.Gözaltında kaldığım sürece bu uygulamalara defalarcamaruz kaldım. Ayrıca tuvalete çıkartılmadım, suihtiyacım karşılanmadı, az miktarda yemek verdiler,sürekli yüksek sesle müzik dinlettiler, küfür ve hakaretgibi uygulamalara maruz kaldım.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

136 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 143: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Şiyar Akbulak, Turgay Soyugüzel, Hüseyin Ülkü,Kerem Eldeş, Sertan Başboğa, Orhan Ekinci,Abdulsamet Aşut, Caner Ülkü, Recep Araz, RemziSorhanlı, Bülent Bezirganoğlu, Umut Bezirganoğlu,Serhat Özcan, Emrullah İşlek, Abbas Gürbüz: Bitlis’teNewroz kutlamaları nedeniyle 20 Mart günü gözaltınaalınan ve 22 Mart günü tutuklanan Şiyar Akbulak,Turgay Soyugüzel, Hüseyin Ülkü, Kerem Eldeş, SertanBaşboğa, Orhan Ekinci, Abdulsamet Aşut, Caner Ülkü,Recep Araz, Remzi Sorhanlı, Bülent Bezirganoğlu, UmutBezirganoğlu, Serhat Özcan, Emrullah İşlek ve AbbasGürbüz, gözaltında işkence gördüklerini açıkladılar. Sözkonusu kişiler, 29 Mart günü Bitlis Cezaevi’ndekendilerini ziyaret eden İHD Diyarbakır Şubesiavukatları Meral Danış Beştaş, İlknur Yokuş ve EjderTalay’a, ilk olarak Karabulak Karakolu’nda, nemli,soğuk ve dar hücrelerde tutulduklarını, iki saatboyunca ayakta bekletilerek dövüldüklerini söylediler.Daha sonra Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüklerinianlatan söz konusu kişiler, burada gözleri bağlı olarakbekletildiklerini, sürekli ayakta tutulduklarını, zamanzaman dövüldüklerini ve hakarete maruz kaldıklarınıbelirttiler. İşkence mağdurları, iki gün içindekendilerine sadece bir kez yemek verildiğini, tuvaleteçok ısrar ettiklerinde izin verildiğini ve ifadeleriningözleri bağlı olarak zorla imzalatıldığını da anlattılar.

Adnan Kocaoğlu (16), Mevlüt Kocaoğlu (17), OsmanKocaoğlu, Müslüm Kocaoğlu, Adem Bayan, RamazanÖzgül, Ömer Doğan, Osman Duran, Davut Duran,Fuat Kocaoğlu, Mustafa Taşkıran, Behçet Taşkıran,Seydi Ercan: Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine bağlı Hacılarköyü İlköğretim Okulu’nun bahçesindeki Atatürkbüstünün 22 Mart günü kırılması nedeniyle gözaltınaalınan 8’i çocuk 13 kişinin Yaylak JandarmaKarakolu’nda işkence gördükleri bildirildi. Gözaltınaalınanların adları şöyle: Adnan Kocaoğlu, MevlütKocaoğlu, Osman Kocaoğlu, Müslüm Kocaoğlu, AdemBayan, Ramazan Özgül, Ömer Doğan, Osman Duran adlıçocuklar ile Davut Duran, Fuat Kocaoğlu, MustafaTaşkıran, Behçet Taşkıran ve Seydi Ercan. Gözaltındagözlerinin bağlandığını belirten Adnan Kocaoğlu,yaşadıklarını şöyle anlattı:

“25 Mart günü öğleden sonra askerler beni evdenalarak karakola götürdü. Gece saat 03.00’a kadarkarakol avlusunda bekletildik. Bu bekleme sırasındabizi gözümüzü kapatarak nezarethaneye alıpdövüyorlardı. Beni nezarethaneye aldılar gözümkapalıydı. Başıma silah dayayarak bana bu eylemibüyüklerimin yaptırdığını söylememi istediler. Tekmetokat vurup küfrediyorlardı. Köy muhtarının yanındakomutan benim için ‘Bu çocuktan iyi bir terörist olur,inşallah dağda karşılaşırız’ deyip bağırıp çağırıyordu.”

Adnan Kocaoğlu’nun babası Hamit Kocaoğlu iseçocuklardan bir gün sonra gözaltına alındığını bildirdive gözaltında kendilerine Atatürk büstününkırılmasıyla ilgili soru sorulmadığını, HADEP’in köydefazla oy almasının nedenleri konusunda

sorgulandıklarını söyledi. Yaylak Jandarma Karakolu’nageçici olarak gelen Osman adlı astsubayın kendisine,“Bu köyü haritadan silmek gerekir” dediğini söyleyenKocaoğlu, gözaltına alınanlarından Davut Duran veSeydi Ercan’ın okulda çocuğu olmadığını, sadece HADEPüyesi oldukları için gözaltına alındıklarını kaydetti.

N.K.: “Kadın satıcılığı yaptığı” gerekçesiyle İstanbul’dagözaltına alınan N.K. (21) adlı kadının Ataköy OsmaniyePolis Karakolu’nda tecavüze uğradığı bildirildi. N.K.’ninşikayeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, AsımÇetin adlı polis hakkında “tecavüz” iddiasıyla dava açtı.İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından açığa alınanAsım Çetin hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi.

Emine Pak: İstanbul Haznedar’da “hırsızlık” yaptığıiddiasıyla gözaltına alınan Emine Pak adlı kadın,Güngören Polis Karakolu’nda işkence gördüğünüaçıkladı. Emine Pak, karakolda iki çocuğunun önündedövüldüğünü ve cinsel tacize maruz kaldığını bildirdi.Emine Pak, Avukat Eren Keskin aracılığıyla suçduyurusunda bulundu.

Onur Ekinci, Nezir Naz, Düzgün Bilgin, HozanFetihoğlu: İstanbul’da üniversite rektörlüklerine“Kürtçe eğitim için” dilekçe verdikleri gerekçesiyletutuklanan Onur Ekinci, Nezir Naz, Düzgün Bilgin veHozan Fetihoğlu adlı öğrenciler gözaltında işkencegördüklerini açıkladılar. Avukatları aracılığıyla açıklamayapan öğrenciler, gözaltında yaşadıklarını şöyleanlattılar:

“Bazı isimler vererek tanıyıp tanımadığımızı öğrenmekistediler. YDÖ diye bir örgütün varlığınıkabullendirmeye ve başkaları üzerine ifade vermeyezorladılar. Bu konularda bilgimiz olmadığınısöylediğimizde ise haya sıkma, cop ile cinsel taciz,basınçlı su sıkma gibi işkencelere maruz kaldık. Ayrıcaişkenceye maruz kalan diğer arkadaşlarımızın sesleridinletildi.”

Edibe Dalgalı: İstanbul Esenler Kaymakamlığı’na“Kürtçe eğitim” için dilekçe verenler hakkında açılandavanın 25 Mart günü yapılan duruşmasını izleyenEdibe Dalgalı’nın polisler tarafından dövüldüğü vegözaltına alındığı bildirildi. Dalgalı’nın 27 Mart gününekadar gözaltında tutulduğu öğrenildi.

Mehmet Aydoğan, Haydar Renkli, İsmail Ülger,Cuma Renkli, Ahmet Menek, Ali Çiftçi, HüseyinGüryol, Selma Gonca, Serpil Menek:Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Alibeyuşağıköyüne askerler tarafından düzenlenen baskında,Mehmet Aydoğan, Haydar Renkli, İsmail Ülger, CumaRenkli, Ahmet Menek, Ali Çiftçi, Hüseyin Güryol, SelmaGonca ve Serpil Menek gözaltına alındı. Baskının“yasadışı örgüt üyesi oldukları” iddiasıyla arananMehmet Renkli ve İbrahim Renkli’yi bulmak amacıylayapıldığı bildirildi. Hüseyin Güryol ve Ali Çiftçi adlıköylüler serbest bırakıldıktan sonra yaptıklarıaçıklamada, “gözaltına alınanların şiddete maruzkaldığını” bildirdiler.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 137

Page 144: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yüksel Bulut, Eylem Çolak: 8 Nisan günü tutuklananAtılım gazetesi Gaziantep muhabiri Yüksel Bulut veEğitim-Sen üyesi Eylem Çolak, avukatlarının itirazıüzerine 19 Nisan günü serbest bırakıldı. Yüksel Bulutve Eylem Çolak, İHD Gaziantep Şubesi’ndedüzenledikleri basın toplantısında, gözaltındatutuldukları süre içinde askıya alındıklarını, üzerlerinebasınçlı su sıkıldığını ve cinsel tacize uğradıklarınıbildirdiler.

Muhbet Kaval: Van DGM Savcılığı’nın Newrozkutlamaları nedeniyle açtığı soruşturma nedeniyle 19Nisan günü ifadesi alınan Muhbet Kaval adlı kadıntutuklandı. Kaval’ın cezaevine götürülmek üzeremahkeme salonundan çıkarılırken koridorda bekleyenpolisler tarafından ağır bir biçimde dövüldüğü bildirildi.

Hüseyin Uçak, Baran Ok: Diyarbakır DicleÜniversitesi’nde okuyan Hüseyin Uçak ve Baran Ok adlıöğrenciler, polis tarafından dövüldükleri gerekçesiyleCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundular.Yemekhane çıkışında polisler tarafından gözaltınaalındıklarını ve Tıp Fakültesi binası içindeki polisodasına götürüldüklerini belirten öğrenciler buradadövüldüklerini bildirdiler.

Ferhat Çelik, Kudbettin Çelik: 16 Nisan günüDiyarbakır’ın Hazro ilçesinde lise öğrencisi Ferhat Çelik,“Kürtçe konuştuğu” için Meliha Kahraman adlıöğretmen tarafından dövüldü. Bu olay üzerine 17 Nisangünü suç duyurusunda bulunmak için CumhuriyetSavcılığı’na giden babası Kudbettin Çelik deöğretmenin polis eşi Mesut Kahraman tarafındangözaltına alındı. Kudbettin Çelik daha sonra “halkıdüşmanlığa kışkırttığı” iddiasıyla TCY’nin 312. maddesiuyarınca tutuklandı. Babasının gözaltına alınmasındansonra Emniyet Müdürlüğü’ne ifade vermeye çağrıldığınıanlatan Ferhat Çelik, Murat adındaki bir başkomisertarafından dövüldüğünü ve ifadesinin de farklı birşekilde yazıldığını söyledi.

Gökmen Alakuş: 17 Nisan günü İstanbul Küçükyalı’da“hırsız olduğu” iddiasıyla gözaltına alınan GökmenAlakuş adlı kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü AsayişŞube Müdürlüğü’nde işkence gördüğünü açıkladı.Alakuş gözaltında, gözlerinin ve ellerinin bağlandığını,çırılçıplak soyularak ellerinden elektrik verildiğini,hayalarının sıkıldığını bildirdi. 15 dakika kadar işkencegördükten sonra kendisine gelmesi için vücuduna susıkıldığını anlatan Alakuş, hırsız olmadığınınanlaşılmasından sonra iki gün daha gözaltındatutulduğunu söyledi.

Ahmet Yıldız, Zeki Kılavuz, Yıldız Kılavuz, İzzetEnsen: 18 Nisan günü İzmir’in Buca ilçesinde “hırsızlık”iddiasıyla gözaltına alınan Ahmet Yıldız, Zeki Kılavuz,Yıldız Kılavuz ve İzzet Ensen adlı kişilerin KapıkayaJandarma Karakolu’nda işkence gördükleri bildirildi.Zeki Kılavuz, üç kişi tarafından ağzının bantlakapatıldığını ve ormanlık bir alana götürüldüğünüsöyledi. Kılavuz, burada kafasına tabanca dayandığını,

sürüklendiğini, hayalarına ve bacaklarına coplavurulduğunu, tuvalet ve su ihtiyaçlarınınkarşılanmadığını bildirdi.

Gözaltında hakarete maruz kaldığını anlatan AhmetYıldız da “Küçük bir odaya alınarak çırılçıplak soyulduk.10 dakika sonra ‘giyinin’ diyerek diğerlerini alıpgötürdüler. Sonra bana ‘sen cezalısın tekrar soyun’dediler. Sürekli ayakta tutuldum, 5-6 saat boyuncaellerim başımın iki yanında duvara dayalı şekildebekletildim. Bana yemek verilmedi, tuvalete deçıkartılmadım” dedi.

Yıldız ve Kılavuz’la benzer uygulamalara maruz kalanİzzet Ensen ise “suçu kabul etmezsen çocuğunukaçırırız” diyerek tehdit edildiğini anlattı.

Söz konusu kişilere, gözaltında görüştükleri avukatlarıAykut Dikencik’e “işkence gördüklerini söylemeleri”nedeniyle yeniden işkence yapıldığı bildirildi. AvukatDikencik’in haber vermesi üzerine 19 Nisan günükarakola giden İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubuüyeleri, İstanbul Protokolü uyarınca mağdurlarınhastaneye sevkedilmesini sağladı.

Avukatlar, Torbalı İlçe Jandarma Bölük Komutanı ŞerifBek hakkında da suç duyurusunda bulundu.Avukatların saat 21.00 sıralarında görüştüğü TorbalıCumhuriyet Savcısı’nın talimatı üzerine Zeki Kılavuzavukatı refakatinde İzmir Atatürk Eğitim ve AraştırmaHastanesi’ne kaldırıldı. Zanlılar daha sonra Torbalı SulhCeza Mahkemesi tarafından “hayvan hırsızlığı”iddiasıyla tutuklandı. Atatürk Eğitim ve AraştırmaHastanesi’nde Zeki Kılavuz’a hayalarında şişkinlik vekan toplama emarelerinin bulunmasına rağmen“önceden görülen enfeksiyona bağlı olarak meydanagelmiş” şeklinde bir rapor verildiğini ifade edenavukatlar, karakolda Kılavuz’a “eskiden meydana gelenbir kazada hayalarından yaralandığı” yolunda raporimzalatıldığını bildirdiler.

İşkence olayı nedeniyle Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığısoruşturma takipsizlik kararıyla sonuçlandı.

İlk kez işkenceye gözaltı sürecinde müdahale edilerekİstanbul Protokolü’nün uygulanmasının sağlandığınıvurgulayan avukatlar, “Protokol çerçevesinde işkenceyapan jandarma hakkında ilk aşamada suçduyurusunda bulunduk. İşkencenin etkinsoruşturulması için sanıkların protokol kriterleridoğrultusunda adli tıp ve üniversite hastanelerinesevklerini talep ettik. İzlenecek yöntemleri hayatageçirmek için TİHV ile temasa geçtik. Delillerintoplanması aşamasında müdafilerin aktif katılımınıistedik. Bu çerçevede hastaneye sevkedilen sanıklarınyanında avukatını bulundurduk. Sanıkların psikolojikmuayenelerini gerçekleştirdik. Karakolda bulunanlarınsanıklarla yapılan yüzleştirmelerinde işkence yapan birkişi sanıklar tarafından teşhis edildi.” dediler.

Kürtçe Eğitim İçin Dilekçe Veren 45 kişi: Anayasa’nın“eğitim ve öğrenim hakkı”na ilişkin 42. maddesinin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

138 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 145: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kaldırılması istemiyle 26 Nisan günü TBMM’ye mektupgönderen HADEP Gaziantep İl Örgütü üyelerinemüdahale eden polisler, Raşit Güneş, Hüseyin Dengiz,Ramazan Yakut ile adları öğrenilemeyen bazı kişilerigözaltına aldı. Daha sonra HADEP İl Örgütü binasında daİl Başkanı Abdullah İnce, Parti Meclisi üyesi CemilAydoğan, Abdurrahman Doğar, AbdurrahmanKandemir, Vakkas Dalkılıç, Osman Bilgiç, Şahinbey İlçeBaşkanı Rıdvan Özer, Şehitkamil İlçe Başkanı MehmetAslanoğlu, Tahir Ürper, Halil Çıkan, Nesrin Aydemir,Fatma İnce, Rabia Özer, Fadile Tizkaya, Hasan Yılmaz,Mehmet Yaman, Hacı Erkan Sezai Karatay, GülsümDemir, Sakine Demir ve Yedinci Gündem gazetesidağıtımcısı Mehmet Işık gözaltına alındı. Gözaltınaalınan 45 kişi 27 Nisan günü sabaha karşı serbestbırakıldı. İnce, gözaltına alınanlardan bazılarının polislertarafından dövüldüğünü bildirdi.

Bahattin Doğru: Diyarbakır Bağlar beldesinde 26 Nisangünü gözaltına alınan Bahattin Doğru, gözaltınaişkence gördüğünü açıkladı. 4 gün gözaltında kaldıktansonra tutuklanan Bahattin Doğru, cezaevinde avukatıReyhan Yalçındağ ile yaptığı görüşmede gözaltındaçırılçıplak soyulduğunu, dövüldüğünü, hayalarınınsıkıldığını ve vücudunda sigara söndürüldüğünüsöyledi. Doğru, vücudundaki izlere karşın Bağlar 3 No’lusağlık ocağında görevli hekimin kendisine “darp vecebir izi yok” şeklinde rapor verdiğini ifade etti.

Ahmet Uçar, Murat Teber, Sezen Harnuboğlu: 3Mayıs günü İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklamasıyapan Ahmet Uçar, Murat Teber ve Sezen Harnuboğlugözaltında işkence gördüklerini açıkladı. Uçar, 26 Nisangünü Teber ile birlikte gözaltına alındıktan sonraişkenceye maruz kaldıklarını, kendilerine ajanlık teklifedildiğini ve serbest bırakıldıktan sonra da ölümletehdit edildiklerini söyledi. 28 Nisan günü gözaltınaalınan Harnuboğlu da götürüldüğü Küçükçekmece İlçeEmniyet Müdürlüğü’nde işkence gördüğünü bildirdi.

Cengiz Yetkin: Cengiz Yetkin İHD İzmir Şubesi’ndedüzenlediği basın toplantısında 30 Nisan günüKarşıyaka ilçesinde gözaltına alındığını ve dövüldüğünüaçıkladı. Yetkin, İHD İzmir Şubesi’nde düzenlenen basıntoplantısında olay günü bir arkadaşına ait araçlaBostanlı sahilinden Karşıyaka iskelesine giderkenpolisler tarafından durdurulduklarını ve Bostanlı PolisKarakolu’na götürüldüklerini söyledi. Aracı kendisininkullanmasına rağmen arkadaşının suçlandığını aktaranYetkin, şunları söyledi:

“İtiraz edince sarışın bir polis memuru, ‘şerefsiz, o...çocuğu’ diyerek küfretti. Ben de ‘beyefendi ben sizedüzgün bir şekilde hitap ediyorum siz de o şekildehitap ediniz’ dedim. Bunun üzerine 5-6 polis üstümesaldırdı. Her yerden darbeler aldım. Suratıma vegözüme peşpeşe yumruk darbeleri indi. Yeredüştüğüm halde tekmelemeye devam edildi. Birtekme de çeneme aldım ve bir dişim kırıldı. Dudağımyarıldı. Hastaneye götürmek yerine beninezarethaneye koydular. Daha sonra alkol muayenesi

için Adli Tıp Kurumu’na götürüldüm. Fenalaşmamüzerine Bayraklı Hastanesi’ne oradan da EgeÜniversitesi Hastanesi’ne götürüldüm. O gece oradakaldım. Ertesi gün kırılan burnumun ameliyat edilmesigerekiyordu. Ancak apar topar savcılığa çıkarıldım.Hastaneden rapor alabilmem için 129 milyon paragerekiyordu, ödeyemediğim için raporu alamadım. AdliTıp’taki raporlarımı da vermediler, hala karakoldaduruyor.”

Yetkin karakolda görevli 3 polis ile bir komiserhakkında 2 Mayıs günü Karşıyaka CumhuriyetSavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu da söyledi.

Ali Taman, Ali Yıldız: 1 Mayıs İşçi Bayramıkutlamalarında Tunceli’de gözaltına alınanların işkencegördüğü bildirildi. EMEP Tunceli İl Örgütü’nden yapılanaçıklamada, kutlamalar sırasında EMEP İl Sekreteri AliTaman’ın dövüldüğü ve polis köpeği tarafından ısırıldığıbelirtildi. Gözaltına alınanlardan Ali Yıldız’ın dagötürüldüğü Tunceli Merkez Karakolu’nda ağır biçimdedövüldüğü ve işkence nedeniyle yürüme güçlüğüçektiği kaydedildi. 1 Mayıs günü Tunceli’de düzenlenenbasın açıklaması sırasında gözaltına alınan Ali Yıldız veGökhan Gündoğan adlı EMEP üyeleri tutuklandı.

C.A. Ö.Ö.: “İstanbul’da 2001 yılı Mart ayında YaseminDurgun adlı genç kızı öldürdükleri” iddiasıyla 5 Mayısgünü gözaltına alınan C.A. ve Ö.Ö. adlı gençlerinişkence gördüğü bildirildi. İstanbul Barosu CMUKUygulama Servisi avukatlarından Metin İriz’in verdiğibilgiye göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü OrganizeSuçlar Şube Müdürlüğü’nde 4 gün işkenceye maruzkalan gençlere Haseki Hastanesi ve Beyoğlu Adli TıpŞube Müdürlüğü tarafından “sağlam” raporu verildi.Ancak itiraz üzerine Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığıtarafından İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim DalıBaşkanlığı’na sevk edilen gençlere “vücutlarına elektrikverildiği ve gözaltında dövüldükleri” yönünde raporverildi. Avukat Metin İriz, polisler ve sağlam raporuhazırlayan hekimler hakkında suç duyurusundabulunduklarını bildirdi.

Yakup Başboğa, Zübeyir Avcı, Aziz Yücedağ, ŞerminErbaş, Lokman Koçhan, Mahmut Kuzu, MahsumBilen, Mikail Bülbül, Abdülkerim Koşar, Faruk Kılıç,Lokman Kuzu, Ahmet Ökten: Mardin’in Kızıltepeilçesinde 7 Mayıs gecesi düzenlenen ev baskınlarındagözaltına alınan Yakup Başboğa, Zübeyir Avcı, AzizYücedağ, Şermin Erbaş, Lokman Koçhan, MahmutKuzu, Mahsum Bilen, Mikail Bülbül, Abdülkerim Koşar,Faruk Kılıç, Lokman Kuzu adlı öğretmenler vemühendis Ahmet Ökten 10 Mayıs günü tutuklandı.Tutuklama kararının “evlerde bulunan Kürtçe kitaplar”nedeniyle verildiği öğrenildi.

İHD Mardin Şube Başkanı Hüseyin Cangir, tutuklananöğretmenlerden 3 aylık hamile olan Şermin Erbaş’ınişkence nedeniyle gözaltında düşük yaptığını bildirdi.Cangir, Lokman Koçhan ve Abdülkerim Koşar’ın daHepatit-B hastası olduğunu söyledi. Eğitim-Sen Mardin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 139

Page 146: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Şubesi tarafından yapılan açıklamada da gözaltınaalınanların işkence gördüğü bildirildi. Açıklamada,gözaltına alınanların üzerine basınçlı su sıkıldığı,başlarına naylon torba geçirilerek havasız bırakıldığı,dövüldüğü, üç gün aç-susuz bırakıldığı, çırılçıplaksoyulduğu, testislerinin sıkıldığı ve zorla marşokutulduğu bildirildi. Açıklamada Şermin Erbaş’ınişkence nedeniyle rahatsızlandığı ve Diyarbakır TıpFakültesi Hastanesi’ne kaldırıldığı da kaydedildi.

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Osman Baydemir, 15Mayıs günü düzenlediği basın toplantısında, “Gözaltınaalınan edebiyatçılar, soğuk ve tazyikli su ile ıslatılıpkoridorda ayakta yüzleri duvara dönük bir şekildebekletildi. Başlarına kumaştan yapılmış torba geçirilenöğretmenler, üç gün boyunca uykusuz bir şekildeayakta bekletildiler. Öğretmenlere, psikolojik işkenceamaçlı yüksek sesle müzik dinletilip, aç bırakıldılar”dedi.

Uluslararası Af Örgütü de gözaltına alınanların işkencegörmesi nedeniyle acil eylem çağrısında bulundu. AfÖrgütü’nün çağrısında, protesto mektuplarının İçişleriBakanı Rüştü Kazım Yücelen, Mardin Emniyet MüdürüOrhan Kaya ve insan haklarından sorumlu DevletBakanı Nejat Arseven’e gönderilmesi istendi.

Şermin Erbaş, Aziz Yücedağ, Nurettin Demir, Faruk Kılıçve Mahmut Kuzu adlı öğretmenler ile mühendis AhmetÖkten, avukatlarının itirazının kabul edilmesi üzerine14 Mayıs günü serbest bırakıldı. Yakup Başboğa,Zübeyir Avcı, Lokman Koçhan, Mahsun Bilen, MikailBülbül, Abdülkerim Koşar da 3 Haziran günü serbestbırakıldı.

Cem Çakabay: Cem Çakabay (23) adlı genç, İzmir’inMenderes ilçesine bağlı Ahmetbeyli beldesindejandarma karakolunda görevli astsubaya “komutanım”diye hitap etmediği için işten atıldığını ve jandarmalartarafından dövüldüğünü açıkladı. Bingöl’den çalışmakiçin İzmir’e geldiğini anlatan Cem Çakabay, bir konuüzerine konuştuğu Jandarma Karakolu’ndan “Şükrü”adlı uzman çavuşun kendisine, “Bana komutanım diyehitap edeceksin” dediğini, kendisinin de “Benaskerliğimi yaptım, kimseye komutanımdemeyeceğim” yanıtı verdiğini söyledi. Çakabay,jandarmaların iş yerine gelerek rahatsız etmelerinedeniyle 9 Mayıs günü işten atıldığını söyledi. Aynıgün iş çıkışında jandarma aracına zorla bindirildiğinibelirten Çakabay, Şükrü adlı uzman çavuşun daaralarında bulunduğu dört kişi tarafından ıssız bir yeregötürüldüğünü ve kalaslarla dövüldüğünü bildirdi.Çakabay, “Dördü birden kalaslarla kafama vurmayabaşladı. Ellerimle kafamı korumaya çalışıyordum ancakellerimi zorla başımdan aşağı indirip kafama vurmayadevam ediyorlardı. Daha sonra sürüklenerek yolkenarına bırakıldım. Zorla ayağa kalkarak eve gittim.Bayılınca arkadaşlarım tarafından Ege Üniversitesi AcilServisi’ne kaldırıldım” dedi. Hastanede Çakabay’a üçgünlük rapor verildiği öğrenildi.

İsa Demirci: Adıyaman’ın Kahta ilçesinde “EmniyetMüdürlüğü binasına şüpheli baktığı” iddiasıylagözaltına alınan İsa Demirci adlı kişi, polisler tarafındandövüldüğünü bildirdi. Demirci, ertesi gün baş dönmesive mide bulantısı üzerine Kahta Devlet Hastanesi’negittiğini belirterek, “Israrlarım üzerine Adıyaman DevletHastanesi’ne sevk edildim. Sevk edilmeme rağmenhastane bana bakmayı kabul etmedi. Bunun üzerineİHD Adıyaman Şubesi’ne başvurdum. Şube yöneticileriile Adıyaman Devlet Hastanesi’ne gittik, ancak polislerhastanede yoğun önlem almıştı. Bu nedenle raporalamadan döndük” dedi.

Vakkas Beran, Maşallah Uçar, Abdullah Vural: HADEPGaziantep İl Örgütü Gençlik Kolları tarafından 21 Nisangünü düzenlenen etkinlikle ilgili ifadelerinin alınmasıiçin Emniyet Müdürlüğü’ne çağrılan üç HADEP’linindövüldüğü bildirildi. HADEP Gaziantep İl BaşkanıAbdullah İnce, 10 Mayıs günü Emniyet Müdürlüğü’negittiklerinde yanında bulunan Vakkas Beran, MaşallahUçar ve Abdullah Vural’ın polisler tarafındandövüldüğünü söyledi.

Salih Yılar: 14 Mayıs günü Diyarbakır’ın Kaynartepemahallesinde gözaltına alınan Salih Yılar, DiyarbakırEmniyet Müdürlüğü’nde işkence gördüğünü açıkladı.Yılar, şunları söyledi:

“1. katta kimliğim alındıktan sonra hücreyegötürüldüm. Daha önce 6 kez gözaltına alındığımdanburanın Çevik Kuvvet olduğunu anladım. Üzerimisoydular, ayakkabılarımı çıkardılar, gözlerim gözbandıyla kapalı bir şekilde sorgu odasına götürüldüm.Beni arabaya bindiren ve sorgu odasına götüren her ikipolisi de daha önce alındığım gözaltılarımdantanıyorum. Sorgu odasında bana önce çok kibardavrandılar, benimle arkadaş olmak istediklerinisöylediler. HADEP’te hakkımda ajanlık söylentilerininolduğunu, milis olduğumu söyleyerek birlikte çalışmayıönerdiler. Ben bunları reddedince soyunmamı istediler.Çırılçıplak soyulduktan sonra yandaki odayagötürüldüm. Götürüldüğüm odada iki kişi kollarımınüzerine oturdu, diğerleri de parmak uçlarıma elektrikvermeye başladılar. Bu işkence kısa aralıklarla yaklaşıkyarım saat devam etti. Yüzümde ve sol dizimde sigarasöndürdüler. Daha sonra başka bir odaya götürüp,üzerime kovayla su dökmeye başladılar. Bu sıradakendimi kaybettim. Uyandığımda Diyarbakır DevletHastanesi’ndeydim. Doktor adımı ve soyadımı sordu, osırada 4 sivil polis içeri girip doktoru dışarı çıkardılar.Bana gayet sakin bir şekilde ‘sana elimizden gelenyardımı yapacağız, sana bunu yapanlar alkollüarkadaşlarınmış, onları da cezalandıracağız,HADEP’lilerinin seni dövdüğünü söyle.’ şeklindekonuştular. Ellerindeki belgeleri imzalamamı vesoyadımı kimseye söylemememi istediler. O esnadadoktor içeri girerek kan kaybından öleceğimi vehemen ameliyata alınmam gerektiğini söyledi.Ameliyattan çıktıktan sonra polisler tekrar odayagelerek ailemi ve diğer hastaları dışarı çıkardılar. Dört

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

140 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 147: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

polis yanımda kaldı. Aralarından biri aynı şeyleritekrarladı. Hastanede kaldığım sürece polis hepyanımdaydı ve aynı teklifler devam etti. Ayrıcaameliyattan sonra sol elimin 4 parmağı işlevini yitirdi.15 Mayıs günü saat 11.000-12.00 sıralarında iki polisaracı gelerek beni ve abimi alarak emniyete götürdü.Beni götüren polisler oradaki yetkililere ‘biz bu şahsısizin mıntıkanızda bulduk’ dediler. Ancak oradakilerbunu kabul etmeyince tartışma yaşandı. Bununüzerine bizi Çevik Kuvvete götürerek boş bir odayabıraktılar. Daha sonra beni boş bir odaya götürerekgözlerimi açtılar ve ellerindeki ifadeleri imzalamamıistediler. Ben reddedince ‘üzgünüz seni yarın yineburaya getireceğiz’ deyip bizi eve bıraktılar.”

Yılar, işkence nedeniyle belinde, kollarında,omuzlarında, kasıklarında ve testislerinde ağrılarolduğunu, sırtında darp izleri, kollarında da sigarayanığı izlerinin bulunduğunu söyledi.

Tahsin Gündüz: Tahsin Gündüz adlı kişi 18 Mayıs günüDiyarbakır’da sivil polisler tarafından dövüldüğünübildirdi. Gündüz, olay günü Ofis semtinden Seyrantepesemtine gitmek üzere bindiği minibüste yer olmadığıiçin ayakta yolculuk yaptığını belirterek minibüsünfren yapması üzerine iki kişinin üzerine devrildiğinianlattı. Bu kişilerin kendisine hakaret ettiğini ifadeeden Tahsin Gündüz, minibüsten inince bu kişileringözüne sert bir cisimle vurduğunu söyledi.

Gündüz, “Bana saldıranlar, olay yerinden ayrılırkenpolisler tarafından durduruldu ve Güven PolisKarakolu’na götürüldük. Orada beni dövenlerin sivilpolis oldukları ortaya çıkınca serbest bırakıldılar.Karakol polisleri beni bilmediğim bir yere götürerekkafama silah dayadı ve şikayetçi olmam durumunda

ölümle tehdit ettiler. Sonra polisler tarafından DicleÜniversitesi Tıp Fakültesi’ne götürüldüm. Buradatedavim yapıldı. Ancak Ali Tahir Yıldız adına sahte birrapor düzenlediler.” dedi.

Gündüz, kendisini döven polisler ve sağlık raporunasahte isim yazanlar hakkında suç duyurusundabulundu.

Tahir Can: Tahir Can adlı öğrenci Mardin’in Kızıltepeilçesinde “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve SporBayramı’nda İstiklal Marşı okunurken saygı duruşundabulunmadığı” gerekçesiyle polisler tarafından dövüldü.Polislerin olaya müdahale etmek isteyen ağabeyi liseöğretmeni Erdal Can ve bazı öğretmenleri detartakladığı bildirildi. Tahir Can’a 7 günlük raporverildiği öğrenildi.

Şahin Köse: Tınazlı (Erzurum) muhtarı Şahin Köse, 5polisi dövdüğü gerekçesiyle tutuklandı. Erzurum BaroBaşkanı Faruk Terzioğlu’nun verdiği bilgiye göre olayşöyle gelişti: 19 Mayıs günü içkiliyken minibüsşoförleriyle tartışan Köse, olay yerine gelen polislertarafından dövüldü. Daha sonra elleri kelepçeli olarakhastaneye götürülen Köse burada da “küfrettiği”gerekçesiyle 20 kadar polis tarafından tekrar dövüldü.Polislerden beşi “kendilerini dövdüğü” gerekçesiyleKöse hakkında suç duyurusunda bulundu. Köse bununüzerine “görevli memura darp” iddiasıyla tutuklandı.

Ali Aslan: İHD Adana Şube Başkanı Şeyhmuz Kaya, 25Mayıs günü Sarıçam mahallesinde kendisini gözaltınaalmak isteyen polislere direnen Ali Aslan adlı kişinindövüldüğünü bildirdi. Kaya, Sarıçam’ın hastanedenrapor almasına karşın polisler hakkında soruşturmabaşlatılmadığını söyledi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 141

Hortum Süleyman sunar!/Murat Çelikkan (Radikal-29 Mayıs 2002)

Müzikhol tıklım tıklımdı. İçerde her zamanki gibi Anadolu’dan, çevre semtlerden gelen erkekler içki içiyordu. Birden bir adambağırarak içeri girdi: “İbneler bu semte adım atamayacaksınız.” Bağıran adam komiserdi ve yanında baskın için gelen polislervardı. Müzikholü hakaretlerini sürdürerek boşalttı. Dışarıda sıraya dizdiği müşterilere şunları söylüyordu: “Nonoş musun? Seninibne olduğun her tarafından belli, bıyığın da olsa fark etmez.” Adamları yumruklayıp tekmeliyordu.

“Yasal olarak böyle bir şey yapmaya hakkınız yok” diyen mekan sahibi de nasibini aldı. Bu bir film ya da Nazi dönemini anlatanbir romandan değil, İstanbul’dan. Geçen cumartesi gecesi (25 Mayıs) Fatih’teki Değirmen Müzikholü’nde yaşandı. Baskını yapanSüleyman, namı diğer ‘hortum Süleyman’. Hani gözaltına alınan travestilere hortumla dayak atarken görüntüleri yayımlananadam. Hala gözaltındakilere kötü muameleden 27 yıl hapis istemiyle Beyoğlu’nda yargılanıyor. Olsun, emniyet teşkilatı onubaşka bir semtin başına bela etmekten geri durmuyor. Şimdi Fatih’de ‘görev’ yapıyor. Hem de İstanbul Emniyet Müdürü HasanÖzdemir’in, bir hafta önce sarf ettiği şu sözlere rağmen: “İnsan hakları konusunda büyük devletlerde ne varsa, bizde de oolacak. Yakalanan kim olursa olsun dövme, sövme olamayacak. Savcılarımız sanıklara nasıl davranıyorsa, polis de aynı şekildedavranacak.”

Süleyman Ulusoy11 hakkında cumartesi gecesi yaptıkları nedeniyle soruşturma açılacak mı? Görevden alınacak mı? Kafayı budenli travestiler ve gay’lere takmasının altında özel bir psikolojik neden aranacak mı? Yoksa görevde kalacak mı? Özdemir,sözlerinde samimi mi?

Osman Karademir: İstanbul Üsküdar’da 25 Mayıs günü“hırsızlık” iddiasıyla gözaltına alınan Osman Karademir,Üsküdar Asayiş Büro Amirliği’nde (Çinili Karakol)işkence gördüğünü açıkladı. Hakkındaki şikayetnedeniyle çağrıldığı Çinili Polis Karakolu’nda dahaönceden tanıdığı Hakan ve Mesut adlı polislerle

karşılaştığını belirten Karademir, hırsızlıkla ilgisinin

olmadığını belirtince polislerin “şikayetçinin ‘teşkilattan

11 18 Eylül günü İstanbul Aksaray’da, üzerinde silah gördüğü MehmetErdoğan adlı kişiye kimliğini soran Vedat Ulusoy adlı polis memurusilahlı saldırıya uğradı. Başkomiser Süleyman Ulusoy’un kardeşi VedatUlusoy 23 Eylül günü hastanede öldü.

Page 148: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

birinin akrabası’ olduğunu söylediklerini aktardı.Karademir, “Mesut ve Hakan adlı polisler ellerimiarkadan kelepçeleyip gözlerimi bağladı.Merdivenlerden aşağı kata indirildim. Tanımadığım ve‘Komiser Dündar’ diye hitap ettikleri bir polisin sesiduyuluyordu. Beni çırılçıplak soydular. Küfür edipdövmeye başladılar. Ayak parmaklarıma, göğüsuçlarıma ve cinsel organıma kablo bağladılar veelektrik verdiler. Öyle canım acıyordu ki kafamı yerevuruyordum. Hakan ve Mesut’a, ‘Yapmadığım suçubana atıyorsunuz. Beni tanıdığınız halde bunuyapıyorsunuz. Vicdanınız yok mu’ dediğimde Dündarisimli polis bana ‘onlar burada değil’ diyordu. Sonrabayılmışım.” dedi.

Gözünü açtığında tanıdığı polislerle birlikte kendini birotomobilde bulduğunu belirten Karademir, polislerinkendisine, “Kusura bakma bu iş bizi aşıyordu. İşkencegörmene üzüldük. Ama biz yoktuk aşağıda” dedikleriniaktardı.

Karademir daha sonra götürüldüğü HaydarpaşaNumune Hastanesi’nde yaşadıklarını doktoraanlatmasına karşın kendisine sağlam raporu verildiğinibildirdi. 29 Mayıs günü Üsküdar kaymakamıAbdülvahap Yıldırım tarafından çağrıldığını belirtenKarademir, daha sonra gönderildiği hastaneden“elektrik işkencesine bağlı olarak cinsel bölgede ağrıve hassasiyet olduğu, idrarından kan geldiği” yolundarapor verildiğini anlattı.

Karademir, serbest bırakıldıktan sonra 5 polis hakkındaönce İstanbul Valiliği’ne, sonra Üsküdar CumhuriyetSavcılığı’na ve Üsküdar Kaymakamlığı’na şikayettebulundu. Üsküdar Kaymakamlığı’nın “yeterli delilbulunmadığı” gerekçesiyle polisler hakkındasoruşturma izni vermemesi üzerine Karademir,İstanbul İdare Mahkemesi’ne başvurarak karara itirazetti.

Karademir, İdare Mahkemesi’nin Aralık ayında polisleretebligat yapması üzerine kendisine işkence yapılmasıiçin emir veren Başkomiser Remzi Akıncı’nın kendisinidavasından vazgeçmesi için iki kez ölümle tehditettiğini bildirdi. Karademir, Başkomiser Akıncı’nınkendisine, “İtimiz kopuğumuz çok. Seni birisineöldürtürüm. Kimsenin haberi bile olmaz” dediğini ilerisürdü.

Sıddık Onay: Diyarbakır’da hırsızlık yaptığı iddiasıyla 25Mayıs günü gözaltına alınan Sıddık Onay (16) adlıçocuğa işkence yapıldı. 29 Mayıs günü tutuklananSıddık Onay’a avukatı Şehmus Kabadayı’nın polislerhakkındaki suç duyurusu üzerine götürüldüğü Adli TıpKurumu’ndan rapor verildiği bildirildi. Sıddık Onay’ınCumhuriyet Savcılığı’nda ifadesinin alınması sırasındaavukatının ısrarına karşın işkence izlerinin tutanağageçirilmediği bildirildi. Avukat Mesut Beştaş da Onay’aişkence yapılması nedeniyle AİHM’e başvurdu.

Abbas Görür, Ali Taş, Oruç Ay: 28 Mayıs günü

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde “duvarlaraKADEK/PKK ve Abdullah Öcalan lehine sloganyazdıkları” iddiasıyla gözaltına alınan üç kişinin işkencegördüğü açıklandı. “Yasadışı örgüte yardım” ettikleriiddiasıyla tutuklanan Abbas Görür, Ali Taş ve OruçAy’ın yakınları tarafından yapılan açıklamada, üçgencin gözaltında dövüldüğü, üzerlerine basınçlı susıkıldığı bildirildi. Açıklamada, gençlerin polis baskısınedeniyle işkenceyi açıklamaya çekindikleri debelirtildi.

Zülfü Ulumaskan (16), Mustafa Ulumaskan:Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde 4 Aralık 1997tarihinde kaybolan Sadık Ulumaskan (75) ve oğluSeyithan Ulumaskan’ın (29) yakınlarının AİHM’yebaşvurmalarından sonra tehdit edildikleri vekaçırıldıkları bildirildi. Arama çabalarının Türkiye’desonuç vermemesi üzerine 4 Nisan 2001 tarihindeAİHM’ye başvurduklarını anlatan Sadık Ulumaskan’ınoğlu Mustafa Ulumaskan, AİHM’ye yaptıklarıbaşvurunun ardından telefonla tehditler aldığınısöyledi.

Kendisinin “Yeşil’in sağ kolu olduğunu” belirten biritarafından sürekli tehdit edildiğini ifade eden MustafaUlumaskan, telefonla “Siz niye AİHM’ye başvurdunuz.Şimdi bunun bedelini ödeyeceksiniz. Sizi yaşatmam”tehditlerinin ardından oğlu Zülfü Ulumaskan’ın Mayısayı sonlarında kaçırılarak işkence yapıldığını kaydetti.Ulumaskan, “Oğlum kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı veçırılçıplak soyularak işkence yapıldı. Oğluma itirafçılıkdayatıldı. Benden de 150 bin Euro para isteniyor.Ödemezsem, babam ve kardeşim gibi öldürüleceğimtehdidinde bulundular” dedi. Ulumaskan, telefon edenkişilerin 150 bin Euro’nun 100 bininin Diyarbakır’dagörev yapan Yüzbaşı Mithat Batur’a, diğer 50 binininise kendilerine verilmesini istediklerini söyledi.

Ali Gezer, Ali Uğurlu: İHD Adana Şubesi’nde 14Haziran günü basın toplantısı düzenleyen DevrimciDemokrasi gazetesi çalışanı Ali Polat, 1 Haziran günüsaat 11.30 sıralarında sivil polisler tarafından gözaltınaalınan gazete çalışanı Ali Gezer’in, arabadadövüldüğünü ve hakarete uğradığını bildirdi. Ali Polat,Ali Gezer’in daha sonra bilmediği bir yere götürülerekaskıya alındığını ve 2 Haziran günü Adana Şakirpaşamahallesinde boş bir arazide bırakıldığını söyledi. AliPolat, 5 Haziran günü gözaltına alınan Ali Uğurlu adlıkişinin de işkence gördüğünü bildirdi.

Şefik Çelik: Siirt’te Şefik Çelik adlı hamal askerlertarafından dövüldü. Edinilen bilgiye göre, Yaşar Yıldızadlı astsubayın evini taşıyan Şefik Çelik, daha sonraparasını alamadı. Şefik Çelik’in parasını alabilmek içinbirkaç kez haber göndermesi üzerine Haziran ayındaYaşar Yıldız, Muharrem Beyazıt ve Mesut Demir adlıastsubay arkadaşlarıyla birlikte Çelik’i Güreşcaddesinde ağır bir biçimde dövdü. Ardından ŞefikÇelik’i bir arabaya bindirerek kent dışına götürdüler.Çevrede bulunanların ihbarı üzerine arabayı kentdışında durduran polisler, üç astsubayı gözaltına aldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

142 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 149: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yaşar Yıldız, Muharrem Beyazıt ve Mesut Demir, SiirtCumhuriyet Savcılığı’nda ifadeleri alındıktan sonraserbest bırakıldı.

Bayram Bozyel, Ümit Tektaş, Kemal Aras, HaydarFırat, Mehmet Eren: HAK-PAR Diyarbakır İl Örgütübinasına 12 Haziran günü düzenlenen baskındagözaltına alınanların kötü muamele gördüğü bildirildi.HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Güçlü,yaptığı açıklamada 12 Haziran günü gözaltında alınan23 kişinin sorgularının sürdüğünü, Avukat SedatÇınar’ın gözaltında tutulanlardan Genel BaşkanYardımcısı Bayram Bozyel, Ümit Tektaş, Kemal Aras,Haydar Fırat ve Mehmet Eren ile görüştüğünü bildirdi.İbrahim Güçlü’nün verdiği bilgiye göre, müvekkillerinin“kötü koşullarda sorgulanması nedeniyle” DiyarbakırDGM Başsavcılığı’na başvuran Avukat Sedat Çınar,dilekçesinde şöyle dedi:

“Müvekkillerim havasız, doğal aydınlatması olmayanhücrelerde tecrit koşullarında tutuldukları, gözleri bağlısorgulandıkları, az yiyecek verildiği ve sınırlı sayıdatuvalete götürüldükleri, Ceza Muhakemeleri UsulüYasası’nın 15. maddesinde yer alan sanık haklarındanyararlanamadıkları, susma hakkının militanca birtutum olduğu konusunda uyarıldıkları, suçlama içinciddi bir kanıt gösterilmediği, polisin araştıracağı birdelilin bulunmadığı ortak özellikler olarak ortayaçıkmaktadır.”

Gözaltına alınanlardan HAK-PAR İl Yönetim Kuruluüyesi gazeteci Mehmet Eren, 17 Haziran günüDiyarbakır DGM tarafından tutuklandı. Diğer 22 kişi iseDGM Savcılığı tarafından serbest bırakıldı. Serbestbırakılanlar gözaltında kötü muamele gördükleri içinTİHV’ye başvurdu.

Memduh Özbey: 16 Haziran günü Van’da gözaltına

alınan Memduh Özbey adlı kişinin polisler tarafındandövüldüğü bildirildi. Edinilen bilgiye göre 16 Hazirangünü kavgaya karışan bir yakınını hastaneye götürenMemduh Özbey, burada kavgaya karışan diğer kişilerletartıştı. Bunun üzerine Çarşı Karakolu’na götürülenÖzbey, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Karakolda ‘vatan haini, namussuz, o... çocuğu’şeklinde küfürler ederek birkaç polis tekme veyumruklarla başıma vurdular. Burnum kırıldı, yüzümdeyaralar meydana geldi. Beni baygın bir halde VanAraştırma Hastanesi’ne kaldırdılar. Polis raporvermemesi için doktora baskı yaptı. Burada ayaktatedavim yapıldıktan sonra savcılığa çıkarıldım.”

Atilla Güray: İşçi-Köylü gazetesinin Mersin bürosununaçılışı nedeniyle 22 Haziran günü Mersin yakınlarındakiFındık Pınarı bölgesinde düzenlenen piknikte gözaltınaalınan Atilla Güray adlı kişinin işkence gördüğübildirildi. İHD Tarsus Şubesi Yönetim Kurulu üyesi BekirGeyik’in verdiği bilgiye göre, Mersin Merkez JandarmaKarakolu’na götürüldüğünde kalorifer borularınakelepçelenen Atilla Güray, serbest bırakıldığı 24Haziran gününe kadar hakarete maruz kaldığını vedövüldüğünü belirtti.

Halit Tosun, Ferdi Denizhan: Bursa’da “KADEK’ekatılmaları için HADEP tarafından kaçırıldıkları” iddiaedilen ve 25 Haziran günü gözaltına alınan Halit Tosun(16) ve Ferdi Denizhan’ın (20) gözaltında işkencegördükleri öğrenildi. 25 Haziran günü gözaltınaalındığını belirten Ferdi Denizhan, yaşadıklarını şöyleanlattı:

“Polislere ‘babamla tartıştım, o yüzden evden kaçtım’diye yanıt verdim. ‘yalan’ dediler, Bağırmaya başladılar.Görevlilerden biri dizime tekme savurdu. Daha sonraHalit Tosun’u içeri aldılar. Beni kapının arkasına aldılar,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 143

Dilekçe zulmü/Celal Başlangıç (Radikal-15 Temmuz 2002)

(...) Yıldız Polat Sivas doğumlu. (...) Girdiği üniversite sınavında da ilk tercihi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nikazanmış. İstanbul’a gelmiş, Vezneciler’de bulunan kız yurdunda kalıyor. Öğrenciliğinin ikinci yılında gündeme ‘Kürtçeninseçmeli ders olması’ geliyor. Rektörlüğe bu konuda dilekçe verilmesi için çaba harcıyor, kendi adına da bir dilekçe veriyor.

(...) 25 Aralık’ta okuldan çıktıktan sonra Vezneciler’deki kız yurduna gider Yıldız. Binanın karşısındaki Adalet Yüksek okulununönündeki sivil bir araçta bekleyen dört kişi dikkatini çeker. Kapıda kimliğini göstererek içeri girmek ister. Arkasından biri “Sendur!” diye bağırır. O anda bir çift el gözlerini ve ağzını kapatır, bir başkası kafasına bere geçirir, dışarıda bekleyen araca doğrusürüklerler. Yurttaki görevli peşlerinden “Durun, kimsiniz” diye bağırır. Kimlik göstermek gereği bile duymazlar. “Polisiz” derlerson anda.

Hatta sonradan başka kızların da aynı yöntemle gözaltına alınmasına yurt görevlilerinin “Şehir magandası gibi davrandılar”diyerek tepki gösterdiğini, yurt yönetiminin de bu tür gözaltına alma yöntemine karşı suç duyurusunda bulunduğunu öğrenir.

Vatan’a götürürler Yıldız’ı. Dilekçe verdiği için kendisi gibi gözaltına alınan dört üniversiteli öğrenci daha vardır hücrede.

°ßSürekli sorgudaydım. O kadar yoğundu ki, hücreye gelince kendimi beş yıldızlı otelde zannediyordum. Gözlerim bağlıydısorguda. Diz üstüne çökerterek ifade alıyorlardı. Her sorguda kaba dayak vardı. Tekme, tokat atıyorlar, saçlarımı yoluyorlardı.Cinsel tacizle tehdit ediyorlardı. Arkadaşlarımın karşısında çırılçıplak soyacaklarını, elektrik vereceklerini söylüyorlardı. Bizimokulla ilgili bir şema hazırlamışlardı. Beni de okuldaki PKK’ye bağlı olduklarını iddia ettikleri Yurtsever Demokrat öğrencilergrubunun bir üyesi olarak göstermişlerdi şemada. Sürekli olarak HADEP’in ilçe binalarında PKK’ye yönelik eğitim aldığımızı kabulettirmek istiyorlardı.

(...)

Zorla imzaladığı ifadeyi okuyamaz bile. Gözleri bağlıdır. Okumak isteyince polisler dayak atarlar, yerlerde sürüklerler.(...)

Page 150: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Halit Tosun’u beni görmeyecek şekilde oturttular.Halit’e ‘konuş’ dediler. Halit, çok halsiz ve bitkingörünüyordu. Yürümekte güçlük çekiyordu. Onuçıkardıktan sonra ‘Halit’in söylediklerini duydun, sen deaynısını söyleyeceksin’ dediler. Ben ısrarla ‘böyle birşey yok niye üstleneyim’ dedim. İçlerinden kısa boyluve yaşlı olan birisi, ‘gerçeği söyle, yoksa seni aşağıgötürüp çarmıha gereceğim, doğruları söylemenibekleyeceğim’ diye tehdit etti beni. Benden kendiyazdıkları ifadeyi imzalamamı istediler. Kendilerine‘yazdığınız ifadeyi zorla imzalatırsanız mahkemede oifadeyi reddederim’ yanıtı verdim.”

Sorgudan sonra hücreye indirildiğini ve akşamsaatlerinde Halit Tosun’la birlikte tekrar sorgu odasınaalındıklarını belirten Denizhan, “Beni odaya aldılar. Sıksık ‘kimin ilgisi var? İstanbul’da buluştuğunuz İbrahimeski bir HADEP’li. Bu yüzden bu işin bizzat sorumlusuHADEP’tir. HADEP mi sizi gönderiyor?’ diye sorusoruyorlardı. ‘doğru değil’ deyince biri bağırarak, ‘kabuledeceksin. HADEP’le ilgisi olduğunu söyleyeceksin. HalitTosun kabul etmiş sen de edeceksin’ şeklinde baskıuyguladılar” dedi.

Kendisine yüklenmek istenen suçlamaları kabuletmemesi üzerine tekme-tokat dövülmeyebaşlandığını, bu sırada duvara çarparak yeredüştüğünü kaydeden Denizhan, “Sen konuşmazsan bizseni konuşturmasını biliriz” denilerek tekrar aşağıhücreye indirildiğini belirtti. Sabaha doğru tekrar HalitTosun’la birlikte sorguya alındıklarını anlatan Denizhan,yazdıkları ifadeyi imzalaması için kendisine baskıuygulandığını, reddedince polislerin kendisinebağırdığını belirterek, “Ben de ‘Tamam yazın, amamahkemede reddedeceğim’ dedim. Yazdıkları metnibana imzalattılar. Ancak ne yazıldığını banaokutmadılar. Sonra tekrar hücreye gönderdiler” dedi.

9 saat hücrede tutulduktan sonra tekrar sorgu odasınaalındığını ifade eden Denizhan, şöyle devam etti:

“Kamera getirmişlerdi. ‘bu ifadeler içinde sana sorularsoracağız, sen de cevaplayacaksın’ dediler. ‘Kamerayakonuşmam’ dedim. Dışarı çıkarıp yarım saat sonratekrar içeri aldılar. ‘Bak kamera yok, konuş’ dediler.Ben de sorulan soruları yanıtladım. ‘Tamam’ dediler,‘aşağı in Halit Tosun’u da yumuşat. Bunu Halit’lebirlikte yaptık diyeceksin.”

Mahkemeye çıkarıldıkları gün, “Verdiğiniz ifadelerikabul edeceksin. Mahkemede HADEP bu işin içindeydi,diye ifade vereceksin” şeklinde kendisine baskıuygulandığını dile getiren Denizhan, kendisine“HADEP’lilerin üstüne at. HADEP zaten kapanacak,üstlerinde kalsın. Böyle yaparsan ceza yemekten senikurtarırız. Yoksa 12 yıl ceza alırsın” denildiğini söyledi.

Halit Tosun da, Yavuz Selim Polis Karakolu’na kendirızasıyla gittiğini, buradan Bursa Emniyet Müdürlüğü’nesevkedildiğini belirterek, 3 gün boyunca uykusuzkalarak ifade vermeye zorlandıkları sorgu odasında

kendisine küfür edildiğini, tekme-tokat dövüldüğünüve psikolojik baskıya tabi tutulduğunu bildirdi.

Basında çıkan “Parola: Rakı içer misin? Hayır, biz viskiseveriz” şeklindeki ifadelerin kendisine ait olmadığınıbelirten Tosun, kendisine HADEP Yıldırım İlçe BaşkanıKemal Yıldırak ve sözü edilen İbrahim’le ilgili özelsohbetleri olup olmadığının sorulduğunu söyledi.İfadelerinde tüm baskılara rağmen HADEP aleyhindekonuşmadığını anlatan Halit Tosun, savcılığaçıkarıldıklarında Denizhan’la Kürtçe konuştuklarını, busırada yanlarına gelen bir polisin kendilerini döverek,“Kürtçe konuşmayın, ne dediğinizi anlamıyoruz”dediğini, Kürtçe konuşmaya devam etmeleri üzerineKürtçe bilen bir polisin yanlarına gönderildiğini söyledi.

İlhan Entelli: 28 Haziran günü gözaltına alınan TAY-DER İzmir Şube Saymanı İlhan Entelli, polislerinkendisine ajanlık teklif ettiğini açıkladı. Entelli, “PTTönünde zorla arabaya bindirildikten sonra beni birbirahaneye götürdüler. Bana TAY-DER’in çalışmalarıhakkında bilgi verirsem karşılığında para vereceklerinisöylediler. 50 milyona yakın parayı masaya koydularve almam için ısrar ettiler. Kabul etmeyincedüşünmem için bana süre tanıyacaklarını söyleyipserbest bıraktılar.” dedi.

Mehmet Aslan: Diyarbakır’ın Bağlar beldesindeMehmet Aslan adlı inşaat işçisi, “bir binaya girenşüphelinin peşinden gidince polisler tarafındangözaltına alınıp dövüldüğü” gerekçesiyle İHD DiyarbakırŞubesi’ne başvurdu. Oturduğu mahallede bir kişiyi“şüpheli biçimde” bir binaya girip çıkarken gördüğünübelirten Aslan, “Ben bu kişiye ne aradığını sorduğumdaoradan uzaklaştı. Bir süre sonra iki resmi bir sivil polisotosu geldi mahalleye. Polisler bana, ‘az önceki gençlekonuşan sen misin?’ dediler. ‘Evet’ dememle birliktearabaya attılar beni. Üç kişi üzerime çullanıp dövmeyebaşladılar. Daha sonra Bağlar Polis Karakolu’nagötürdüler” dedi. Karakolda da 5 polis tarafındandövüldüğünü anlatan Aslan, saat 02.30 sıralarındapolisler tarafından Diyarbakır-Mardin karayolundaserbest bırakıldığını söyledi.

Diyarbakır Devlet Hastanesi tarafından Mehmet Aslan’a“kolunda ve kaburgasında kırıklar olduğu” yolundarapor verildi. Aslan, polislerin röntgen filmlerine elkoyduğunu bildirdi.

İ.T., Merve Şen (Avukat): İstanbul’da “hırsızlık”iddiasıyla gözaltına alınan İ.T. (16) adlı çocuk, ÇağlayanPolis Karakolu’nda işkenceye maruz kaldı. AvukatMerve Şen de bu durumu tutanağa yazdığı için polislertarafından tartaklandı. Şen’in verdiği bilgiye göre olayşöyle gelişti:

İstanbul Barosu tarafından savunma içingörevlendirilen Şen, karakola gittiğinde İ.T.’ninvücudundaki darp izlerini gördü, İ.T. de polislertarafından dövüldüğünü, kendisine yemek suverilmediğini ve “copla tecavüz edileceği” söylenerek

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

144 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 151: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

tehdit edildiğini bildirdi. Merve Şen, “Çocuğun susmahakkını kullandığına ilişkin ifade tutanağınıimzalamamı istediler. Ben, tutanağın altına, çocuğunkarakolda dövüldüğünü, yemek ve su verilmediğini bunedenle imzadan imtina ettiğimi yazdım” dedi. Bununüzerine çevresini saran 7-8 polisin tutanağı elindenzorla aldıklarını ve yırttıklarını anlatan Merve Şen, dahasonra İ.T.’yi Şişli Etfal Hastanesi’ne götürerek raporaldığını bildirdi. Avukat Merve Şen’e de İstanbulÜniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalıtarafından rapor verildi. Raporda, Şen’e travmaya bağlıolarak “Akut Stres Bozukluğu Reaksiyonu” teşhisikonulduğu belirtildi. Merve Şen, maruz kaldığıuygulama ve İ.T.’ye işkence yapılması nedeniyle suçduyurusunda bulundu.

Mehmet Ali Gür: Tunceli’nin Mazgirt ilçesinde EMEPİlçe Örgütü yöneticisi Mehmet Ali Gür, MİT görevlileritarafından tehdit edildiğini bildirdi. Haziran ayısonlarında işyerine gelen sivil giyimli kişilerin “Bizbakanlıktan görevli geldik, sana yardım etmekistiyoruz” dediğini ve Tunceli’de bir adrese gelmesiniistediklerini belirten Gür, Tunceli’de gittiği yerin MİTbinası olduğunu öğrendiğini belirterek, “İşyerime gelenkişiler tarafından burada sorgulandım. Bana, ‘SenTDKP’lisin. Birçok kişiyi tanıyorsundur. Bunların neredeolduğunu ve ne iş yaptıklarını söyleyeceksin’ dediler.Sonra zorla ‘teröristlik yapmayacağım ve vatanınbölünmez bütünlüğünü savunacağım’ yazılı bir kağıtimzalattılar” dedi. Mehmet Ali Gür, daha önce deoğlunun polisler tarafından sokak ortasındadövüldüğünü kaydetti.

Kürşat Yılmaz: 4 Temmuz günü “organize suç örgütülideri olduğu” iddiasıyla gözaltına alınan KürşatYılmaz’ın işkence gördüğü bildirildi. Mazlum-Derİstanbul Şubesi Hukuk Komitesi Başkanı AvukatMustafa Ercan, 6 Temmuz günü düzenlediği basıntoplantısında, işkence nedeniyle Kürşat Yılmaz’ın soltestisinde patlama olduğunu ileri sürdü.

Kamil Öksüzer: Mersin’de Kamil Öksüzer adlı kişi 5Temmuz günü kardeşinden şikayetçi olmak için gittiğiMersin Aslanköy Jandarma Karakolu’nda işkencegördüğünü açıkladı. İHD Mersin Şubesi’ne başvuranÖksüzer, Astsubay Bahtiyar Dağdan ve soyadınıbilmediği Astsubay Ekrem tarafından dövüldüğünüsöyledi. Öksüzer yaptığı açıklamada önce bir kovasuyla ıslatıldığını, ardından önce tekmelerle daha sonrada sopayla dövüldüğünü ifade etti. Öksüzer, doktoragötürülmesini talep ettiğini, ancak bu talebinin geriçevrildiğini ve yemekhanede uzun süre bekletildiğiniekledi. Öksüzer, ertesi gün askerler hakkında suçduyurusunda bulunmak için savcılığa giderken yenidengözaltına alındığını ve tehdit edilip yenidendövüldüğünü söyledi. Öksüzer, okumasına izinverilmeyen bir tutanağın da kendisine zorlaimzalatıldığını, baskılara karşın askerler hakkında suçduyurusunda bulunduğunu bildirdi. Suç duyurusununardından hastaneye sevkedilen Öksüzer’e parası

olmadığı için Yemliha Doğan adındaki doktortarafından rapor verilmediği, savcılığın masraflarıödeyeceğini bildirmesi üzerine gerekli tetkiklerinyapılarak rapor verildiği öğrenildi.

Abdülgani Alkan: 1991 yılında öldürülen Halkın EmekPartisi Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın ölümyıldönümünde düzenlenen anma töreninde gözaltınaalınan HADEP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı AbdülganiAlkan, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Güvenlik ŞubeMüdürü Bülent Yavaşoğlu hakkında suç duyurusundabulundu. Alkan, Yavaşoğlu’nun adliye binasındakendisini tehdit ettiğini ve hakarette bulunduğunubelirtti.

Müge Molvalı, Ali İhsan Topçu, Necati Abay, GökçenArabul, Gökhan Özdemir, Nuran Doğan, SevilGültekin, Altan Koman, Nadiye Gürbüz, SonnurSağlamer, Remziye Tursun, Songül Akbay, MuratGüneş, Burcu Gümüş: Yeniden Atılım gazetesine vegazetenin basıldığı Etkin Ajans’a 10 Temmuz günüdüzenlenen baskında 14 kişi gözaltına alındı. İHDİstanbul Şubesi’nde 12 Temmuz günü düzenlenenbasın toplantısında konuşan gazetenin sahibi veYazıişleri Müdürü Müge Molvalı, 4 gün boyuncagözaltında kaldıklarını belirterek, bu süre içinde“uykusuz bırakma, yorma, saatlerce sandalyedeoturma, psikolojik baskı, ajanlık teklifi, tutuklatmak içinkomplo kurma ve yakınlarımızın gözaltına alınacağıtehditleriyle karşılaştık” dedi.

Abdülaziz Doğan, Ramazan Çelik, Şükrü Oran, EşrefAdak: İstanbul Zeytinburnu’nda 15 Temmuz günügözaltına alınan Abdülaziz Doğan, Ramazan Çelik (23),Şükrü Oran (18) ve Eşref Adak’ın (19) ZeytinburnuMerkez Efendi Polis Karakolu’nda işkence gördükleribildirildi. “KADEK lehine slogan attıkları” iddiasıylagözaltına alınanlardan Abdülaziz Doğan, aynı günHaseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, 16 Temmuzgünü de Yedikule Göğüs Cerrahi Merkezi’ne götürüldü.Her iki hastanenin raporları doğrultusunda BakırköyAdli Tabipliği tarafından hazırlanan raporda, Doğan’ınhayati tehlikesi bulunduğu belirtildi.

Abdülaziz Doğan, olay günü İstanbul ZeytinburnuÇırpıcı mahallesinde gençler arasında bir kavgaçıktığını, kendisinin kavgaya karışmadığı haldedövülerek gözaltına alındığını belirterek, daha sonrayaşadıklarını şöyle anlattı:

“5-6 polis beni dövüp yerde sürükleyerek, ekiparabasına bindirdi. Arabanın içinde ve karakola giriştesürekli coplarla dövdüler. Nezarethanede polisin biriyere yatırıp üstüme çıktı, zıpladı, tekmeledi. Saatlercesüren bu dayak sonucu fenalık geçirince önce HasekiHastanesi’ne götürüp, filmlerimi çektiler. OradanTaksim’de bir hastaneye, durumum daha dakötüleşince Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’negötürdüler. Doktorlar ‘durumumun iyi olmadığını,hastanede kalmam’ gerektiğini söyleyince, bir polisellerimi kelepçeleyip sabaha kadar yanımda bekledi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 145

Page 152: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Hastanede bana 4 iğne yaptılar. Sabah bir polis yanımageldi, ifademi aldıktan sonra serbest olduğumusöyleyip, beni orada bıraktı. Daha sonra hastaneraporuyla başvurduğum Bakırköy Adli Tabipliği de 25gün iş göremez raporu verdi.”

Doğan, “25 gün iş göremeyeceği” raporu nedeniyleCumhuriyet Savcılığı’na çıkarılmadan serbest bırakıldı.Adli Tıp Kurumu, Ramazan Çelik’e 7, Şükrü Oran’a 10,Eşref Adak’a da 5 günlük rapor verdi.

Tutuklanan Adak, Oran ve Çelik’le Metris Cezaevi’nde19 Temmuz günü görüşen Mazlum-Der avukatlarındanGülden Sönmez, şunları söyledi:

“Birinin tek gözünde morarma ve yoğun derecedekanlanma, burnunda, el, kol ve yüzde bir sürü yara-bere, yeni kabuklanmaya başlamış yara izleri,morartılar, çürükler gördüm. O tutuklu karınbölgesindeki çok ciddi ağrıdan şikayetçiydi. Karnınaaldığı tekmelerden dolayı olduğunu söyledi.Ayaklarında çok yoğun ağrı olduğunu söyledi, ayaklarıkıpkırmızıydı. Sırtına, kalça ve bacak bölgesine aldığıyoğun cop darbeleri yüzünden çok ciddi çürümeler veağrılar olduğunu söyledi. Bir diğerinin cop darbeleriylekafası yarılmış, hatta beyin tomografisi de çekilmiş.Gördüğümde kafasında pıhtılaşmış kan vardı. Onun davücudunda çok sayıda yara izi gördüm. Birinin dedudağının üzerine dikiş atılmıştı. Onun da muhtelifyerlerinde çürüme, yara-bere izleri vardı. O aynızamanda özellikle bacak ve kalça bölgesindeki copdarbelerinin çok yoğun olduğunu ve yanmış deri gibitamamen siyahlaşmış olduğunu söyledi. Hepsinin kol,el, gördüğümüz yerleri, mor, siyahlanmaya yönelikyara bereler vardı.”

İşkence mağdurlarıyla görüşmek için Metris Cezaevi’negiden Avukat Gülden Sönmez ve Avukat SevimAniktaş’ın da Cezaevi 1. Müdürü ve gardiyanlartarafından tartaklandığı bildirildi.

Müvekkillerinin tedavisinin yapılması için cezaevidoktoruyla görüştüğünü belirten Gülden Sönmez,bunun için Cezaevi 2. Müdürü’ne dilekçe verirkenyaşadıklarını şöyle anlattı:

“Tam çıkarken, 1. Müdür Özen Korkmaz küfür ederekyanımıza geldi. Yanımda bulunan avukat arkadaşımıkolundan tutarak merdivenlerden aşağıya itti. Bir anda10’a yakın gardiyan başımıza üşüştü. Benim itirazetmemden sonra beni de aynı şekilde merdivendenaşağıya itti. Tartaklanarak cezaevinin dışına atıldık.”

Şeyhmus Acun: Diyarbakır’da 16 Temmuz gecesigözaltına alınan Şeyhmus Acun işkence gördüğünüaçıkladı. Acun, 6 saat tutulduğu EmniyetMüdürlüğü’nde üzerine basınçlı su sıkıldığını,dövüldüğünü ve hayalarının sıkıldığını bildirdi.Kendisine okutulmadan 15’e yakın belgeninimzalatıldığını anlatan Şeyhmus Acun, 19 Temmuzgünü Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na polislerhakkında suç duyurusunda bulundu.

Mahmut Han: Muş’un Varto ilçesinde 17 Temmuzgünü Güzel Han, adı öğrenilemeyen 5 yaşındaki kızı,Davut Han, Mahmut Han (17), Şerafettin Han ve İmdatHan gözaltına alındı. Davut Han’ın KADEK militanıolduğu ve tedavi için doktora götürüldüğü iddia edildi.Gözaltına alınanlardan Güzel Han ve kızı 18 Temmuzgünü serbest bırakıldı. 18 Temmuz günü ayrıcaVarto’ya bağlı İnak köyüne düzenlenen baskında aynıaileden Hacı Ahmet Han (90) gözaltına alındı. Görgütanıkları baskında jandarmaların yanında bulunanMahmut Han’ın durumunun iyi olmadığını ve işkencegördüğünü belirttiler.

Ayşe Çaruş: 19 Temmuz günü Mardin’in Nusaybinilçesinde gözaltına alınan Ayşe Çaruş’un (19) gözaltındaişkence gördüğü ve cezaevinde tedavisinin yapılmadığıbildirildi. Çaruş’un ağabeyi Halef Çaruş, İHD DiyarbakırŞubesi’ne yaptığı başvuruda, işkence nedeniylekardeşinin diz kapaklarında ve yüzünde darbe izleribulunduğunu belirtti. Halef Çaruş, kardeşinin elek-trokardiyografisinin çekilmesi için sevk kararı almasınarağmen cezaevi yönetimi tarafından hastaneyegönderilmediğini bildirdi.

İsmet Demirbilek: Bismil (Diyarbakır) HADEP İlçeÖrgütü eski yöneticisi İsmet Demirbilek, kendisinidövdükleri ve hakaret ettikleri gerekçesiyle 3 polishakkında suç duyurusunda bulundu. Polis olduklarınıbelirten kişiler tarafından telefonla aranıp “ifadevermek için” çağrılan İsmet Demirbilek, adliyedeTerörle Mücadele Şubesi’nde görevli 3 polis tarafındandövüldüğünü ve hakarete maruz kaldığını açıkladı.Demirbilek olaydan sonra polisler hakkında suçduyurusunda bulundu. Savcılık, Demirbilek ile adliyememurları Mehmet Mehdi Alkan, Nofer Şen ve M. ŞirinŞehmuzoğlu’nun ifadesini aldı.

Mahmut Çakan: 21 Temmuz günü İstanbul’unBüyükçekmece ilçesi Kıraç beldesinde HADEP örgütünedüzenlenen baskında gözaltına alınan Mahmut Çakan,işkence gördüğünü açıkladı. 27 Temmuz günü İHDİstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyen Çakan,jandarmalara arama için savcılıktan izin alınıpalınmadığını sorduktan sonra yaşadıklarını şöyleanlattı:

“Bana ‘yasaları senden mi öğreneceğiz’ diyereküzerime yumruklarla saldırdılar. Hepimizeküfrediyorlardı. Ben tekrar aynı soruyu sorunca hepsibirden üzerime çullanıp beni otobüse kadar sürükleyiptekmelediler. Beni Kıraç Belde Karakolu’na götürdüler.Orada saatlerce dövüp psikolojik baskı yaptılar. Dahasonra Esenyurt Jandarma Karakolu’na götürüpdövmeye devam ettiler. Komutanın birisi askerlerebeni göstererek, ‘bakın bu HADEP’lidir, size emanetediyorum’ dedi ve onlarca asker beni tekmeleyipdövmeye başladı. 2 gün karakolda kaldım, daha sonraEsenyurt Savcılığı’na çıkardılar. Oradan da BakırköySavcılığı’na gönderdiler. Büyükçekmece Hastanesidoktorları raporumda işkence gördüğümü belirttilerama beni bu sefer Bakırköy Hastanesi’ne götürdüler.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

146 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 153: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Orası da ‘biz bakamayız’ deyince tekrar gerigötürdüler. En sonunda serbest bırakıldım”

Halis Ertaş: Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlıDalbahçe köyünde yaşayan Halis Ertaş adlı HADEPüyesi, “Suluçem Karakol Komutanı tarafından bir haftaboyunca her gün karakola çağrılıp dövüldüğü”gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Halis Ertaş, 29Temmuz günü Doğubeyazıt Cumhuriyet Savcılığı’naverdiği suç duyurusu dilekçesinde, soyadını bilmediği“Muhsin” adlı karakol komutanının kendisini “seninyaşaman suç” diyerek dövdüğünü belirtti.

Celil Özer: Hakkari’nin Şemdinli ilçesi yakınlarındaIrak’tan Türkiye’ye geçmek isterken 24 Temmuz günügözaltına alınan Celil Özer, 25 Temmuz günütutuklandı. Özer’in gördüğü işkence nedeniyletutuklandıktan sonra Şemdinli Devlet Hastanesi’nekaldırıldığı öğrenildi. Özer’le birlikte gözaltına alınanSeferi Yılmaz ve Enver Atabağ serbest bırakıldı.

Celil Özer’in eşi Nedimhan Özer, eşinin işkence görmesinedeniyle Şemdinli Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulundu. Celil Özer’in gözaltındadövüldüğü bildirilen suç duyurusu dilekçesinde,Şemdinli Devlet Hastanesi’nin Özer’e rapor vermediğikaydedildi.

Remzi Karaduman, Uğur Uçar, Reşat Uçar: “Hizbullahüyesi oldukları” iddiasıyla tutuklanan RemziKaraduman, Uğur Uçar ve Reşat Uçar adlı kişilerintutuklandıktan sonra 430 sayılı KHK uyarıncacezaevinden alındıkları bildirildi.

İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuran Avukat VedatKaraduman, müvekkillerinin 26 Temmuz günüAnkara’da gözaltına alındıktan sonra 28 Temmuz günüDiyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü ve 31Temmuz günü Diyarbakır DGM tarafındantutuklandıklarını açıkladı. Karaduman, müvekkillerinin1 Ağustos günü kararname uyarınca cezaevindençıkarılarak 10 gün süreyle sorguya alındığını söyledi.

1 Ağustos günü polisler hakkında suç duyurusundabulunan Avukat Vedat Karaduman, Diyarbakır DGMSavcılığı’nın, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin isteğiyle 1Ağustos günü üç sanık hakkında DGM yedekhakimliğinden ek süre talebinde bulunduğunu, ancakmahkemenin “bilgi ve belge sunulmadığı” gerekçesiylegözaltı talebini reddettiğini bildirdi. Bunun üzerine DGMSavcılığı’nın 4 No’lu DGM’ye itiraz ederek yedekhakimliğin kararını kaldırdığını anlatan Avukat VedatKaraduman, cezaevinden alınmadan önce görüştüğümüvekkillerinin Ankara ve Diyarbakır’da işkencegördüklerini açıkladıklarını söyledi. MüvekkillerininDGM Savcılığı’nda “Ankara ve Diyarbakır’da gözaltındabulundukları süre içerisinde basınçlı su sıkma, hayaburma, yüzüstü yatırıp tekmeleme, ayak, cinsel organve göğüs uçlarından elektrik verme gibi işkenceleremaruz kaldıklarını” söylediklerini belirten Karaduman,“DGM yedek hakiminin ek gözaltı süresini reddettiği

kararda müvekkillerimle ilgili, ‘sanıkların yorgun bitkinve yürüyemeyecek halde olduğu görüldü. Gereğinintakdir ve ifası için cumhuriyet savcılığına...’ diye birifade vardır. Yedek hakimliğin bu tespiti adıkonulmamış bir suç duyurusu ve işkencenin tespitianlamına gelmektedir” dedi.

Ali Kalik: 9 Ağustos günü İskenderun’da gözaltınaalınan Yedinci Gündem gazetesi Antakya dağıtımcısıAli Kalik, Antakya Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi’nde 12 saat sorgulandığını vekendisine ajanlık teklif edildiğini bildirdi. Kalik, “Polislerilk önce Antakya sınırları dışına çıkarttılar vekendileriyle beraber çalıştığım taktirde her türlüihtiyacımı karşılayacakları söylediler. Daha sonra saat14.30 sıralarında Antakya Emniyet Müdürlüğü’negötürdüler. Antakya Savcılığı’nca gıyabi tutuklamakararımın olmadığını öğrenince de serbest bıraktılar”dedi.

Sabri Fidan, Ömer Tekin, Ebubekir Tuğle: 14 Ağustosgünü Mardin’in Nusaybin ilçesinde “KADEK üyesioldukları” iddiasıyla gözaltına alınan Sabri Fidan (16),Ömer Tekin (25) ve Ebubekir Tuğle (20), gözaltındaişkence gördüklerini açıkladılar. Tutuklandıktan sonraAvukat Hüseyin Cangir aracılığıyla İHD Mardin Şubesi’nebaşvuran gençler, Nusaybin Emniyet Müdürlüğü’nde 4gün gözaltında tutulduklarını ve bu süreçte“dövüldüklerini ve ıslak battaniyelere sarıldıklarını”bildirdiler.

Gülhanım Rençber: İHD İstanbul Şubesi’nde 15 Ekimgünü basın toplantısı düzenleyen Gülhanım Rençber,14 Ağustos günü İstanbul Sultanahmet’te gözaltındaalındığını ve götürüldüğü Sultanahmet Turizm PolisKarakolu’nda dövüldüğünü açıkladı. Rençber,“İşportacılık yaptığım yerde iki polis yanıma geldi.Polislerden biri ‘Amirim şimdi ne yapalım’ dedi. İsmininKemal olduğunu sonradan öğrendiğim karakol amiri,‘Mallarını belediyeye verin onu da Sirkeci Karakolu’nagötürün’ dedi. Bunun üzerine ben de ‘Başkomiserimekmeğimi kazanıyorum bana yardımcı olun’ dedim.Komiser öfkeli bir şekilde üzerime yürüyerek, ‘Sen kimoluyorsun da bana akıl veriyorsun’ deyip benikarakoldaki çay ocağına doğru itti. Burada en az 20polisin gözleri önünde beni tekme tokat döverek yeredüşürdü ve yoruluncaya kadar dövdü. Daha sonra dahiç bir işlem yapılmadan beni karakoldan attılar” dedi.

Rençber, daha sonra İstanbul Valiliği’ne veSultanahmet Kaymakamlığı’na gittiğini, ancakkendisine yardım edilmediğini belirtti. Rençber’inavukatı Eren Keskin de Rençber’e 3 günlük raporverildiğini bildirdi.

Haydar Durmaz: Ankara’da 17 Ağustos günü gözaltınaalınan Haydar Durmaz adlı seyyar satıcı, polislertarafından dövüldüğünü açıkladı. Bentderesi semtindeseyyar satıcılık yapan Haydar Durmaz, daha önce birarkadaşının dövülerek gözaltına alınmasına müdahaleettiğini, bunun ardından 17 Ağustos günü aynı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 147

Page 154: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

polislerin kendisini de gözaltına aldığını bildirdi. AnkaraEmniyet Müdürlüğü’ne kadar polis aracında dövülerekgötürüldüğünü anlatan Haydar Durmaz, burada daellerinin arkadan kelepçelendiğini, ayağına zincirvurulduğunu, dövüldüğünü ve üzerine soğuk susıkıldığını bildirdi. Durmaz, hakkında herhangi bir işlemyapılmadan 18 Ağustos günü saat 15.00 sıralarındaserbest bırakıldığını söyledi.

Durmaz’ın suç duyurusunun ardından AnkaraCumhuriyet Savcılığı, Tayfun Nalçakar ve Ali Gültepe12

adlı polisler hakkında dava açtı. İddianamede,Durmaz’ın bindirildiği ekip otosunda Tayfun Nalçakarve Ali Gültepe tarafından dövüldüğü, götürüldüğüAsayiş Şube Müdürlüğü’nde el ve ayaklarındankelepçelendiği, gözaltında tutulduğu iki gün süresinceüzerine soğuk su sıkıldığı, dövüldüğü ve hakaretemaruz kaldığı anlatıldı. İddianamede, 20 Ağustos günüAdli Tıp Kurumu’ndan verilen rapora göre, Durmaz’ındirsek, kol, kalça, göbek ve bacaklarında ekimozbulunduğu, ensesinde ağrı saptandığı belirtildi.İddianamede, Nalçakar ve Gültepe’nin TCY’nin “kötümuamele” suçuna ilişkin 245. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

Dava 14 Kasım günü başladı. Ankara 9. Asliye CezaMahkemesi’nde 14 Kasım günü başlayan davada ifadeveren polisler Haydar Durmaz’a işkenceyapmadıklarını, Durmaz’ın kendilerine saldırdığını iddiaettiler. Tanık olarak dinlenen Eyüp Acay ise polislerinDurmaz’ı dövdüğünü anlattı. 16 Aralık günü yapılanduruşmada da savunma tanıkları Çetin Acar, AhmetAslan ve Erol Boz dinlendi. Çetin Acar ifadesinde olaytarihini hatırlamadığını belirterek, Durmaz’ı kendisinindövdüğünü söyledi. Ahmet Aslan da MahkemeBaşkanı’nın “Yaz mıydı, kış mıydı biliyor musun?”sorusuna “Bilmiyorum, ben şimdi hangi aydaolduğumu da bilmem” yanıtı verdi. Erol Boz da,polislerin Durmaz’ı dövmediklerini ileri sürdü. HaydarDurmaz’ın avukatı İmam Buğu, “Tanıklar o çevrede işyapan kişilerdir. Ticari işleri nedeniyle polisin etkisialtındadır” dedi. Dava, yıl içinde sonuçlanmadı.

Mustafa Aydın, Eren Kaya: 20 Ağustos günü İstanbulKüçükçekmece’de Mustafa Aydın ve Eren Kaya’nınpolisler tarafından dövüldüğü bildirildi. 22 Ağustosgünü basın toplantısı düzenleyen ÖDP Küçükçekmeceİlçe Başkanı Fuat Yüksek’in verdiği bilgiye göre olayşöyle gelişti:

“34 LZA 35 plakalı minibüsten inen polisler,durumlarından şüphelendikleri Aydın ve Kaya’nınkimliklerini sordular. Gençler, hiçbir gerekçegöstermeden minibüse binmelerini söyleyen polislere,‘durum ailelerine bildirilirse geleceklerini’ söylediler. Busırada olay yerine gelen 2 sivil ve 2 resmi polisaracından inen polisler, Aydın ve Kaya’yı dövmeyebaşladılar. Polisler, fenalaşmaları üzerine, Kaya veAydın’ı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nekaldırdılar.”

Yüksek, polisler hakkında suç duyurusundabulunulduğunu belirtirken, Mustafa Aydın ve ErenKaya’ya hastaneden verilen raporlara polislertarafından el konulduğu bildirildi.

Zahide Durgun, Şükriye Beyter: Hakkari’de 21Ağustos günü düzenlenen ev baskınlarında gözaltınaalınan Zahide Durgun ve Şükriye Beyter adlı kadınlarınişkence gördüğü açıklandı. Kuzey Irak’tan akrabalarınıziyaret etmek için Hakkari’ye geldiği öğrenilen ZahideDurgun’un “Özgür Kadın Partisi (PJA) yöneticisi olduğu”iddiasıyla gözaltına alındığı bildirildi. Cezaevinde İHDavukatlarından Bedia Özgökçe Ertan ile görüşen ZahideDurgun, gözaltında dövüldüğünü, kulağından elektrikverildiğini ve tecavüzle tehdit edildiğini bildirdi. ZahideDurgun’a üç günlük rapor verildiği bildirildi. KuzeyIrak’tan akrabalarını ziyaret etmek için gelen ŞükriyeBeyter de işkence gördüğünü ve öldürülmekle tehditedildiğini söyledi.

Mikail A., Mustafa A., Cengiz Y., Hasan G.:Gaziantep’te çöp kutularına “PKK” ve “Abdullah Öcalan”yazdıkları iddiasıyla 22 Ağustos günü gözaltına alınanMikail A. (12), Mustafa A.(12), Cengiz Y.(13) ve HasanG.(10) adlı çocuklar, gözaltında işkence gördükleriniaçıkladılar. 23 Ağustos günü serbest bırakılan çocuklar,polislerin kendilerini “Gaziantep HADEP Şehitkamil İlçeGençlik Kolları yöneticisi Yılmaz Yiğit aleyhinde ifadevermeye zorladığını” bildirdiler.

Yalçın Işıltan, Erman Pedük ve Metin Apak: 25Ağustos günü İstanbul’un Çatalca ilçesinde “hırsızlıkyaptıkları” iddiasıyla gözaltına alınan Yalçın Işıltan,Erman Pedük ve Metin Apak adlı gençlerin HadımköyJandarma Karakolu’nda işkence gördükleri bildirildi.Gençlerin avukatı Ersin Dere, işkence gören gençlereÇatalca Devlet Trafik Hastanesi’nde görevli Dr. AkifErsoy’un sağlam raporu verdiğini, tutuklama kararıveren Çatalca Sulh Ceza Mahkemesi yargıcı CengizKutlu’nun da, gençlerin işkence gördüklerinisöylemelerine karşın herhangi bir işlem yapmadansadece tutanağa “sanıklardan Erman Pedük’ün sol gözaltında darp izi olduğu görüldü” yazdırdığını bildirdi.Avukat Dere, Çerkezköy Cumhuriyet Savcılığı’nayaptıkları suç duyurusu üzerine olaydan üç gün sonraAdli Tıp Kurumu’na sevkedilen Erman Pedük’e 5günlük rapor verildiğini, Yalçın Işıltan ve Metin Apak’ada işkence gördüğüne ilişkin rapor verildiğini bildirdi.

Hakkı Ak, M. Halim Özçınar: Diyarbakır’ın Bismililçesine bağlı Ambar beldesinde gözaltına alınan HADEPbelde örgütü yöneticileri Hakkı Ak ve M. HalimÖzçınar’ın işkence gördükleri bildirildi. 27 Ağustos günügözaltına alınan HADEP yöneticilerinden Hakkı Ak,yaşadıklarını şöyle anlattı:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

148 Türkiye İnsan Hakları Raporu

12 Ali Gültepe’nin 1992 yılında “kötü muamele” suçundan ceza aldığıortaya çıktı. Gültepe’nin, İsmail İğde adlı kişiyi dövdüğü gerekçesiyleAnkara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada, TCY’nin“kötü muamele” suçuna ilişkin 245. maddesi uyarınca 3 ay hapis ve 3ay memuriyetten cezasına mahkum edildiği, cezanın paraya çevrilerekertelendiği bildirildi.

Page 155: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Yaklaşık bir yıl önce beldeye gelen Astsubay Birolbeni iki defa karakola çağırıp HADEP’e üye olmamamiçin tehdit etti. Ben HADEP’in yasal bir parti olduğunubelirttim. Ardından HADEP’in belde teşkilatı açmaçalışmalarını başlattık. İki gün önce saat 17.30sularında ben evde yokken gelip beni sormuşlar.Kahvede olduğumu öğrenince oraya geldiler. AstsubayBirol, herkesin önünde beni çenemden kavrayıp küfüretmeye başladı. ‘Sen elime düştün’ diyerek benikarakola götürdüler. Karakolda, Astsubay Birol bana‘Seni iki defa uyarmıştım. Benim bölgemde bu partiyikuramazsınız. Evinizi yakarım’ dedi.”

Daha sonra yaklaşık bir saat dövüldüğünü anlatan Ak,“HADEP’ten istifa etmem için bana iki gün süre verildi.Yoksa farklı şeyler yapacaklarını söylediler” dedi. M.Halim Özçınar ise soyadını bilmediği Kasım adlı KarakolKomutanı Yardımcısı’nın kendisine işkence yaptığınıbildirdi. Özçınar, Komutan Yardımcısı’nın karakolunönünde kafasına boş bir silah dayayıp tetiğe bastığınıve kendisini dövdüğünü kaydetti. Bismil DevletHastanesi’nden 3 günlük rapor alan Ak ve Özçınar,askerler hakkında suç duyurusunda bulundular.

Sebahat Kızılkaya: İstanbul Bağcılar’da Eylül ayıbaşında gözaltına alınan HADEP Kadın Kolları üyesiSebahat Kızılkaya, gözaltında ajanlık yapması içintehdit edildiğini bildirdi. Seçim çalışmaları nedeniyleHADEP Bağcılar İlçe Örgütü yöneticisi AbdurrahmanKarakaş’la birlikte Bağcılar Evren mahallesimuhtarlığına gittiklerini anlatan Sebahat Kızılkaya,muhtarlığın önünde bekledikleri sırada gözaltınaalındıklarını söyledi. Sebahat Kızılkaya, yaşadıklarınışöyle anlattı:

“Neden gözaltına alındığımızı sorduğumuzda, muhtarınşikayette bulunduğunu belirterek, ‘Kurallara aykırıdavranmak ve devlet memurunu rahatsız etmekten’dediler. Sonra bize nereli olduğumuzu sordular. BenimTokatlı arkadaşın ise Bitlisli olduğunu öğrendiklerindebana, ‘Sen bir Türksün, ne işin var bu Kürtlerin, buteröristlerin arasında’ dediler. Sonra beni ayrı bir odayaaldılar. Önce kadın polis geldi, beni çırılçıplak soyarakarama yaptı. Sonra bir komiser ve bizi şikayet edenmuhtar geldi. Polis bana bir telefon kartı vererekHADEP’lilerin yaptığı çalışmalar konusunda kendilerinibilgilendirmemi istedi. Ben kabul etmeyince bağırarak‘Seni bacaklarından tavana asar her şeyi yaparım, onagöre’ diyerek tehdit etti.”

Serbest bırakıldıktan sonra sık sık polisler tarafındanaranarak tehdit edildiğini belirten Sebahat Kızılkaya,avukatı İlhami Sayan aracılığıyla, Muhtar OsmanGölmez ve Bağcılar Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi polisleri hakkında suç duyurusundabulunduğunu bildirdi.

7 genç: İstanbul’un Silivri ilçesi Akören köyünde 3 Eylülgünü çıkan bir kavga nedeniyle gözaltına alınan 16-20yaşlarındaki 7 gencin işkence gördüğü bildirildi.Gençlerin avukatı Leyla Dilbaz, gençlerin götürüldükleri

Silivri Jandarma Karakolu’nda Astsubay Aydın Kaçmaztarafından copla ve ıslak havluyla dövüldüklerinibildirdi. Dilbaz, gençlerden dördünün Aydın Kaçmazhakkında suç duyurusunda bulunduğunu, üç kişinin isekorktuğu için davacı olmadığını söyledi.

Raize İvdil: Marmaris’te 4 Eylül gecesi düzenlenen evbaskınlarında “yasadışı kitap sattıkları” iddia edilenHADEP Muğla İl Örgütü yöneticisi Mehmet Şimşek,Özgür Şimşek, Marmaris İlçe Örgütü yöneticisiRamazan Özpolat, Özgür Kadın dergisi çalışanı Raizeİvdil, Gaffar Oyabakan ile Mehmet Yiğit, MehmetÖzpolat ve soyadı öğrenilemeyen Kerem adlı kişilergözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, 5 Eylül günüCumhuriyet Savcılığı tarafından serbest bırakıldı. Raizeİvdil, gözaltında hakarete maruz kaldığını veMarmaris’e gelmemesi için tehdit edildiğini bildirdi.

Ahmet Ün: Gaziantep’te yayımlanan “Fırat’ta Yaşam”gazetesinin Diyarbakır muhabiri Ahmet Ün, 4 Eylülgünü Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele birimi(JİTEM) üyesi oldukları iddia edilen silahlı kişilertarafından kaçırıldı. Ahmet Ün, ölümle tehdit edildiğinibildirdi.

Mehmet Çiçek: Mehmet Çiçek adlı kişi, Bingöl EmniyetMüdürlüğü’nde görevli Gökhan adlı polis memuruhakkında kendisini tehdit ederek ajanlık teklifindebulunduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Şubat ayında Gökhan adlı polisin kendisini polisaracına zorla bindirip ajanlık yapması için tehdit ettiğiiçin suç duyurusunda bulunduğunu belirten Çiçek, suçduyurusunun ardından 5 Eylül günü aynı polisinkendisini yine bir polis aracına zorla bindirmeyeçalıştığını ve “Beni şikayet ettin. Şikayetini gerialmazsan senin için iyi olmaz” diyerek tehdit ettiğinibildirdi.

Ahmet Yıldırım: İHD Ankara Şube Başkanı EnderBüyükçulha, Hacettepe Üniversitesi öğrencisi AhmetYıldırım’ın polisler tarafından ajanlığa zorlandığınıaçıkladı. Büyükçulha, 5 Eylül günü evinden telefonlaAkdere Muhtarlığı’na çağrılan Yıldırım’ın Mehmet AliAltun caddesinde siyasi polisler tarafından birapartman boşluğuna götürüldüğünü ve burada ajanlıkyapması için tehdit edildiğini belirtti.

Askeri Tamir: Diyarbakır’da 5 Eylül günü gözaltınaalınan bir yakınının durumunu öğrenmek için DağkapıSağlık Polis Karakolu’na giden Askeri Tamir adlı kişi,polisler tarafından dövüldüğünü açıkladı. Tamir dahasonra “polislere hakaret ettiği” iddiasıyla tutuklandı.Avukatları aracılığıyla İHD Diyarbakır Şubesi’nebaşvuran Tamir, olayı şöyle anlattı:

“Yakınımı sormak için karakola gitmiştim. Memurlar‘ailesinin gelmesi gerek’ dediler. Karakoldan ayrılırkennöbetçi polis neden geldiğimi sordu. Yakınımı görmekiçin geldiğimi söyledim. Bana küfür etmeye başladı.Ardından diğer polisler de beni dövmeye başladılar. Birgece gözaltında tutulduktan sonra çıkarıldığım

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 149

Page 156: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

mahkemede ‘görevli memura hakaret’ten dolayıtutuklandım”

Yusuf Bulat: Tunceli’de minibüs şoförlüğü yapanYusuf Bulat, “minibüsüne fazla yolcu aldığı”gerekçesiyle jandarmalar tarafından dövüldüğünübelirterek, “Darkent beldesine varmadan önce ikiyolcuyu arabaya aldım. Az sonra karakolda durdular.Kimlik kontrolü yaptıktan sonra beni indirip komutanınyanına götürdüler. Bir saat kadar bekletildiğimkarakolda dövüldüm ve hakarete uğradım.” dedi.

Daha sonra kendisine “Ilıca ilçesine gidip gelme”cezasının verildiğini anlatan Yusuf Bulat, Ilıca’da daFeriş Karakolu’ndaki askerlerin kendisine 66 milyon liraceza verdiklerini bildirdi. Yusuf Bulat, CumhuriyetSavcılığı’na suç duyurusunda bulunduktan sonra datehdit edildiğini kaydetti.

G.D.: İstanbul Çeliktepe’de G.D. adlı kadına tecavüzettiği ileri sürülen Murat Subaşı adlı polis 12 Eylül günütutuklandı. Edinilen bilgiye göre, olay şöyle gelişti: 11Eylül gecesi G.D. ile eşi C.D. arasında bir parkta yaşanantartışmaya, yoldan geçen polis ekibi müdahale etti. Çiftdaha sonra Çeliktepe Karakolu’na götürüldü. Dahasonra Murat Subaşı, G.D.’yi gece kalması için LeventBüyükakyüz adlı arkadaşının yakınlardaki evinegönderdiği ve C.D.’yi gönderdikten sonra eve giderekG.D.’ye tecavüz ettiği ileri sürüldü.

S.K., G.K.: Sakarya’nın Geyve ilçesinde “hırsızlık”iddiasıyla gözaltına alınan S.K. (15) ve G.K. (15) adlıçocuklara, tatbikat için götürüldükleri bir evdejandarmalar tarafından kadın iç çamaşırı giydirildi.Çocukların durumu tatbikatı izleyen gazetecilertarafından görüntülendi ve yayınlandı. Olayın ardındanSakarya Valisi M. Cahit Kıraç ile Jandarma AlayKomutanlığı, soruşturma açıldığını açıkladılar.

16 Eylül günü “çocuklara kombinezon giymeleri içinbaskı yaptığı” iddia edilen Geyve Jandarma MerkezBölük Komutanı Teğmen Kemal Sönmezoğlu, pasifgöreve alındı. İl Jandarma Alay Komutanı Albay YükselSönmez de gençlerin ailelerini evlerinde ziyaret edipözür diledi.

Kemal Üstündağ: Özgür Gündem gazetesinin Erzurumdağıtımcılarından Kemal Üstündağ 16 Eylül günügözaltına alındı. Üstündağ, serbest bırakıldıktan sonrayaptığı açıklamada, Mahallebaşı semtinde gözaltınaalındığını ve Gölbaşı Karakolu’na götürüldüğünübelirterek, polislerin bir süre sonra kendisini ıssız biryere götürerek dövdüğünü söyledi. Üstündağ,yanındaki gazetelere de el konulduğunu bildirdi.

Saadettin Günel: Ölüm orucunda sağlık durumubozulduğu için geçici olarak tahliye edilen Zeynel Sararile Mustafa Zorlucan, Saadettin Günel, Latif Kütük veEmine Ertaş, 16 Eylül günü gözaltına alındı. Sarar,Zorlucan ve Kütük daha sonra İstanbul DGM tarafındantutuklandı. 22 Eylül günü İHD İstanbul Şubesi’ndedüzenlenen basın toplantısında konuşan Saadettin

Günel, gözaltında dövüldüğünü, tehdit ve hakaretemaruz kaldıklarını bildirdi.

Abdullah Kaya: 19 Eylül günü Ankara’da gözaltınaalındıktan sonra 23 Eylül günü Diyarbakır DGMtarafından tutuklanan Abdullah Kaya’nın, gözaltındaişkence gördüğü ve 430 sayılı KHK uyarıncacezaevinden çıkarılarak yeniden sorguya götürüldüğübildirildi.

Ankara Gazi Üniversitesi’nde okuyan kardeşinin 19Eylül günü Ankara’da adli bir olay nedeniyle gözaltınaalındığını belirten ağabeyi Alaaddin Kaya, “Ancakkardeşim 1992 yılında Hizbullah üyesi olduğugerekçesiyle gözaltında alındığından onu Diyarbakır’agönderdiler ve Diyarbakır DGM tarafından tutuklandı.Kardeşimi 23 Eylül günü cezaevinde ziyaret ettim.Abdullah gözaltında yoğun işkencelere maruz kalmış,durumu hiç iyi değildi. 24 Eylül günü beni EmniyetMüdürlüğü’nden aradılar. Bunun üzerine annemleberaber Emniyet Müdürlüğü’ne gittik, orada müdürolduğunu söyleyen sivil giyimli biri bizimle konuştu.Bize, ‘Kardeşin itirafçı olmak için bize başvurdu biz deonu 10 günlüğüne tekrar gözaltına aldık eğer ailesiolarak siz de uygun görürseniz Abdullah’a yeni birkimlik ve estetik ameliyat ile yeni bir yüz verebiliriz’dediler ancak ben de annem de karşı çıktık” dedi.

N.Ç., S.Y.: Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze KarşıHukuki Yardım Projesi avukatlarından Eren Keskin veFatma Karakaş, 24 Ekim günü düzenledikleri basıntoplantısında, İstanbul’da 23-24 Eylül günlerindegözaltına alınan N.Ç. ve S.Y. adlı kadınların işkence vecinsel tacize maruz kaldığını açıkladılar.

Avukat Karakaş, olaylar hakkında şu bilgileri verdi:

“Bize başvuran N.Ç., 23 Eylül günü Atışalanı Köprüsüüzerinde, S.Y. de 24 Eylül günü Göztepe Çeşmedurağında Terörle Mücadele Ekipleri’nce gözaltınaalınıp İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle MücadeleŞubesi’ne götürülmüş. Burada kaldıkları 4 gün boyuncaişkence gördüklerini belirten iki mağdurunanlatımlarına göre N.Ç., sahte kimlik kullandığıgerekçesiyle önce ablasının evine getirilir. Burada N.Ç.,kimliği nereye koyduğunu söylemesi için dövülerekçırılçıplak soyulur, tecavüzle tehdit edilir. Sonra da birbenzin istasyonunda üzerine benzin dökülüpyakmakla korkutulur. Benzin istasyonundan daİstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülür. Buradabütün gözaltı süresi boyunca ayakta tutulur, açbırakılır, tuvalete dahi götürülmez. Örgüt üyesi olmaklasuçlarlar ve suçlamaları kabul etmezse tecavüzetmekle tehdit ederler. Çırılçıplak soyup, adet gördüğühalde vajinasına soğuk su tutarlar, iz bırakmaması içinyine vajinasının üzerine pamuk koyarak elektrikverirler, ağzına defalarca tükürerek tükürüğü zorlayuttururlar. Birkaç polis cinsel organlarını yüzüne sürer,ağzını zorla açtırarak cinsel organlarını ağzına sokarlar.Yine çırılçıplak bir halde yere yatırılır ve polislerüzerine uzanarak cinsel organlarını vücudunda

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

150 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 157: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

gezdirirler, tecavüz edeceklerini söylerler, makatınahortum sokarlar. Aynı işkenceler S.Y.’ye de yapılır. N.Ç.ve S.Y. zorla bazı belgeler imzalar.”

N.Ç. ve S.Y.’nin 27 Eylül günü İstanbul DGM Savcılığı’nasevk edildiğini buradan gönderildikleri Adli TıpKurumu’nda sırtlarındaki ve omuzlarındaki işkenceizlerinin saptandığını belirten Karakaş, “Şu anda ikisi detutuklu. Yaşadıklarının etkisinden kurtulamadıkları içinpsikolojileri çok kötü, sürekli ağlıyorlar. Halen düzensizkanamaları oluyor, karınlarına atılan tekmeleryüzünden sancılanıyorlar. Uykusuzluk ve buna bağlıolarak konsantrasyon güçlüğü yaşıyorlar” dedi. ErenKeskin de, “Tecavüzün hukuki bir tanımı yok.Mahkemeler de hem bu hem de siyasi nedenlerlecinsel işkencelere yanlış yaklaşıyorlar. Tecavüz yalnızcapenisle yapılmıyor, ama mahkemeler ya da savcılıkgenelde sadece böylesi tecavüzleri tecavüz sayarak,elle ya da farklı araçlar kullanılarak yapılan tecavüzleritecavüz olarak görmüyor. N.Ç.’nin de S.Y.’nin deyaşadıkları tecavüzdür, tecavüz girişimidir. Kadınlardayarattığı etki direkt tecavüz etkisidir, yaratacağıtravma aynıdır. Ama devlet olayı böyle görmüyor,çünkü görmek istemiyor” dedi.

Serdar Nalbant, Metin Atilla, Fuat Keskin, ŞemşettinAkçay Hayrettin Gülen, Çetin Harmancı, ErdoğanKandemir, Habib Uzun, Yavuz Bingöl: İHD BingölŞubesi tarafından yapılan açıklamada, Bingöl’ünKarlıova ilçesinde “Hizbullah üyesi oldukları” iddiasıylagözaltına alınan Serdar Nalbant, Metin Atilla, FuatKeskin, Şemşettin Akçay Hayrettin Gülen, ÇetinHarmancı, Erdoğan Kandemir, Habib Uzun ve YavuzBingöl’ün işkence gördükleri bildirildi. Açıklamada,Yavuz Bingöl’ün işkence nedeniyle hastaneyekaldırıldığı belirtildi. Gözaltına alınanlar 27 Eylül günütutuklandı.

Yusuf Ertekin: Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde“özürlü personel” kadrosunda çalışan Yusuf Ertekin adlıkişi, “Mardinli olduğu için” kurumda hakarete maruzkaldığını ve daha sonra götürüldüğü Manisa EmniyetMüdürlüğü’nde işkence gördüğünü açıkladı.

29 Mayıs 2001 tarihinde Manisa İl Milli EğitimMüdürlüğü’nde hizmetli olarak göreve başladığınıanlatan Ertekin, Müdür Muavini Üstün Gürol’unkendisine sürekli “Mardin’den çıksa çıksa terörist çıkar”diyerek hakaret ettiğini ve aynı dönemde işe başlayan5 kişiye kadro verilmesine rağmen kendisine kadroverilmediğini bildirdi. Ertekin, yaşadıkları ile ilgili olarakşunları anlattı:

“24 Temmuz günü Üstün Gürol, Hilmi Ünal, Eray Gülgörbana kurum binasında saldırdı. Kafamdan vevücudumun birçok yerinden aldığım darbeler sonucubayılmışım. Bunlar beni hastaneye kaldırdı. Ancakhastanede, benim adıma Hüseyin Doğru adlı bir kişiyeimza attırmışlar ve bisikletten düştüğümü söylemişler.Olayın ardından Manisa Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulunmak istedim ancak savcılık

‘Konuyla Manisa Valiliği ilgilenir’ diyerek beni geriçevirdi. Ben de savcıya yargının bağımsız olduğunusöyledim. Ancak savcı bu sefer de beni polisevermekle tehdit etti.”

Yusuf Ertekin, daha sonra görüştüğü Manisa Valisi RasilÖzbek’in de “Amirindir seni dövebilir. Sen onu şikayetedemezsin. Küçük memurlar büyük memurları şikayetedemez” dediğini ifade etti.

Olayların ardından Manisa Dündar Çiloğlu AnadoluLisesi’ne sürgün edildiğini ve can güvenliği için kurusıkı bir tabanca aldığını anlatan Ertekin, “Milli EğitimMüdürlüğü’ne 27 Eylül günü evrak götürdüm. Bu aradagörevli bana belimdeki tabancayı sordu. Ben de kurusıkı olduğunu söyledim. Alıp baktı ve sonra geri verdi.Binadan çıkınca, kapının önünde beni Manisa TerörleMücadele Şubesi polislerinin beklediğini gördüm.Şikayet olduğunu söyleyerek, ‘Devlet dairesini işgal’ettiğim gerekçesiyle beni karakola götürdüler ve oradabana bir gün boyunca işkence yaptılar” dedi.

Serbest bırakıldıktan sonra rapor almak için hastaneyegittiğini belirten Yusuf Ertekin, şöyle konuştu:

“Milli Eğitim Müdürlüğü’nden sevkli olduğum halde,hastanede fiş kesilerek para istendi. Buna karşı çıktımve evraklarımı istedim. Bunun üzerine doktorlarhastanede görevli polis memurlarını çağırdı. Polismemuru Seyfi Uysal bana hakaret etmeye başladı. Bende onu uyardım. Ama polis hakarete devam edipüzerime saldırdı. Hastanede bulunan vatandaşlar olayamüdahale etti ve beni polisin elinden zor kurtardı.Daha sonra Adli Tıp’a ardından da İzmir CumhuriyetSavcılığı’na başvurdum. Adli Tıp Kurumu’ndan iki gün işgöremez raporu verdiler. Cumhuriyet Savcılığı’nagittiğimde Savcı beni dinlemedi. Israrla olay yerinepolis gönderilmesini ve olaya şahit olan vatandaşlarınolduğunu söyledim. Fakat savcı ‘Gerek yok, bizsoruşturma açar, olayı öğreniriz’ dedi.”

Dosya daha sonra Savcılık tarafından, MemurlarınYargılanmasına İlişkin Yasa uyarınca AlsancakKaymakamlığı’na gönderildi. Kaymakamlık, Seyfi Uysalhakkında soruşturma açılmasına “yeterli delil olmadığı”gerekçesiyle izin vermedi.

Yahya Akgün: Diyarbakır’da Yahya Akgün (24) adlıgencin polisler tarafından dövüldüğü bildirildi. İHDDiyarbakır Şubesi’ne başvuran Mustafa Akgün, olayışöyle anlattı:

“27 Eylül günü akşam saatlerinde evimizin yakınlarındakavga çıktı. Bu sırada oğlum da motosikletle evegeliyordu, polis oğlumun kavgaya karışıp karışmadığınısordu ben de katılmadığını yeni geldiğini söyledim. Osırada Yahya birden polislere küfür etmeye başladı. Birsopayla da polise vurdu. Daha sonra kendinijiletlemeye başladı. Oradaki tüm polisler Yahya’yavurmaya başladı. Yahya bayılmasına rağmen halavuruyorlardı.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 151

Page 158: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mustafa Akgün, oğlunun uyuşturucu hap kullandığı içintedavi gördüğünü söyledi.

Makbule İbrahimoğlu: 4 Ekim günü İstanbul KadıköyAnadolu İmam Hatip Lisesi önünde okula alınmayanbaşörtülü öğrencilerin eylemine müdahale edenpolisler, 3 öğrenci ve 6 öğrenci velisini tartaklayarakgözaltına aldı. Öğrenci velilerinden Makbuleİbrahimoğlu, polisler hakkında suç duyurusundabulundu. Makbule İbrahimoğlu ve adı öğrenilemeyen 5kişi 6 Ekim günü tutuklandı.

Mehmet Yazıcı, Murat Vural, Seyit Kaşdaş: Adana’nınKüçükdikili beldesinde 8 Ekim günü gözaltına alınanÖzgür Halk dergisi çalışanı Mehmet Yazıcı, HADEPKüçükdikili Gençlik Kolları yöneticisi Murat Vural veHADEP İl Gençlik Kolları üyesi Seyit Kaşdaş, 9 Ekimgünü Adana DGM Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.

Mehmet Yazıcı, gözaltında Küçükdikili JandarmaKarakol Komutanı Bahtiyar Doğan’ın kendilerinehakaret ettiğini belirterek ,“Komutan beni ‘bir dahaburada dergi dağıtma’ diyerek tehdit etti, bana vearkadaşlarıma ağza alınmayacak küfürler etti” dedi.Yazıcı, gözaltında sivil kişiler tarafından fotoğraf vevideo çekimi yapıldığını, fotoğraflarının üzerine“yasadışı örgüt üyeleri yazıldığını” bildirdi.

Gökhan İmrek: 10 Ekim günü DEHAP’ın GaziantepBozoklar mahallesindeki seçim bürosunun açılışınıizleyen Evrensel gazetesi muhabiri Gökhan İmrek,dövülerek gözaltına alındı. İmrek, Ocaklar PolisKarakolu’nda 24 saat tutulduğu halde bununtutanaklara 19 saat olarak yazıldığını kaydederek,gözaltında dövüldüğünü ve Evrensel gazetesindenayrılması için tehdit edildiğini söyledi. İmrek,“Gaziantep Devlet Hastanesi benim için ‘sağlamdır’raporu verirken dört polis memuruna ise ‘iş göremez’raporu verdi. Adli Tıp Kurumu bana ‘iş göremez’ raporuverdi. Serbest bırakıldıktan sonra polisler hakkındaGaziantep Cumhuriyet Savcılığı’nda suç duyurusundabulundum ve İHD Gaziantep Şubesi’ne başvurdum.Avukatım eşliğinde ‘polise mukavemet’ iddialarınakarakolda yanıt verirken ‘polise saldırdığım ve kimlikgöstermediğim’ yolundaki iddiaların asılsız olduğunubildirdim.” dedi.

Hasan Sonkaya: Deri-İş sendikasına üye oldukları içinİstanbul Tuzla’da bulunan Kampana, Güven Karaca veTabak-San fabrikalarından atılan işçilerin eylemine 11Ekim günü polisler müdahale etti. 8 işçiyle birliktegözaltına alınan Deri-İş Tuzla Şube Başkanı HasanSonkaya, götürüldükleri karakolda polisler tarafındanağır bir biçimde dövüldüğünü açıkladı. Avukat ZeynelPolat, polisler hakkında suç duyurusundabulunduklarını bildirdi.

Şerafettin Göksoy: 16 Ekim günü Muş’un Vartoilçesinde DEHAP’ın seçim çalışmalarını görüntüleyenŞerafettin Göksoy, “Medya TV’ye çekim yaptığı”gerekçesiyle gözaltına alındı. Bir saat kadar sonra

serbest bırakılan Göksoy, “Polisler koluma girip, ‘senhangi ajanstansın’ diye sordular. Ben de ‘kendimeçekim yapıyorum’ dedim. Sonra köşeye kadar çekipdövmeye başladılar. Benim Medya TV’ye çekimyaptığımı iddia ettiler, kabul etmedim. EmniyetMüdürlüğü’nde dövüp, küfür ettiler” dedi.

Arif Çelik: Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde yaşayan ArifÇelik, 17 Ekim günü evine düzenlenen baskındaişkence gördüğünü bildirdi. Çelik, yaşadıklarını şöyleanlattı:

“Saat 21.00 sıralarında adını sonradan öğrendiğimMehmet Akçay adlı polisin de aralarında bulunduğu üçsivil polis evime geldi. Kardeşim Kazım’ın neredeolduğunu sordular. Ben de ‘nerede olduğunubilmiyorum’ dedim. Bunun üzerine Mehmet Akçay vebaşka bir polis beni üst kata çıkardı, Mehmet Akçay,kollarımdan tutarak sırtımı duvara vurmaya başladı.Ben bayılana kadar bu dayak devam etti.”

Daha sonra hastaneye gittiğinde Mehmet Akçay’ın,kaldığı odaya geldiğini anlatan Çelik, “Odadabulunanları dışarı çıkardıktan sonra kolumdaki serumugöstererek, ‘bu ne’ dedi. Ben de ‘sen biliyorsun’ dedim.Bunun üzerine bana ‘ister rapor al isterCumhurbaşkanı’na git, ailece size ne yapacağımıbiliyorum’ dedi ve bağırarak üzerime yürüdü. Bu sıradadışarıda bekleyen bir polis içeri girerek ona müdahaleetti.” İHD Van Şubesi’ne başvuran Çelik, Şemdinli,Yüksekova (Hakkari) ve Van devlet hastanelerindenrapor alamadığını bildirdi.

Mustafa Akçiçek: Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde 21Ekim günü gözaltına alınan Mustafa Akçiçek’in işkencegördüğü belirtildi.

Olay şöyle gelişti: Saat 11.00 sıralarında eşiyle tartışanve çevreye ateş açan Mustafa Akçiçek olay yerinepolislerin gelmesi üzerine kaçmaya başladı. Akçiçek’iizleyen polislerin bulunduğu araç Eski Urfa yolundakaza yaptı. Kazada, İsmail Yeni, Hasan Top, HüseyinBatlı ve Yılmaz Batlı adlı polisler ağır yaralandı. Akçiçekdaha sonra başka bir ekip tarafından yakalandı.Gözaltına alındığı sırada Mustafa Akçiçek’in polislertarafından ağır bir biçimde dövüldüğü iddia edildi.Akçiçek, saat 13.00 sıralarında Siverek DevletHastanesi’ne sedyeyle getirildi. Kardeşinin işkencegördüğünü ileri süren Siverek Belediye BaşkanYardımcısı Mehmet Akçiçek ile polisler arasındatartışma yaşandı. Daha sonra Mustafa Akçiçek’inişkence gördüğüne ilişkin rapor alınması amacıylaDiyarbakır’a götürülmesi sırasında da polisler MustafaAkçiçek’in elindeki kelepçeyi anahtar olmadığıgerekçesiyle çıkarmadılar. Bunun üzerine Akçiçeksedyeyle Siverek sanayii sitesine götürüldü. MustafaAkçiçek, kelepçe makasla kesildikten sonraDiyarbakır’a gönderildi.

Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfa ŞubeBaşkanı Şehmus Ülek, 24 Ekim günü düzenlediği basın

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

152 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 159: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

toplantısında, Akçiçek’in ellerinin arkadankelepçelenerek tabanca kabzası ile dövüldüğünükaydederek şunları söyledi:

“Daha sonra getirildiği kaza yerinde ve kaldırıldığıhastanede çok sayıda polis memuru tarafından darpedilmek suretiyle burnu kırılmış, işkenceye maruzkalmıştır. Daha sonra mağdur yakınları derneğimizebaşvuruda bulunmuştur. Burnu 4 yerden kırık olanmağdur ameliyat geçirmiş, konuşmakta güçlük çekerbir vaziyette evinde yatmaktadır. Akçiçek’e yönelikişkencenin çok sayıda vatandaşın gözleri önündeyapıldığı bildiriliyor. İddialar doğru ise polis amirlerininde hazır olduğu bir ortamda gerçekleşmiş olmasıolayın vahametini daha da artırmıştır.”

Veysi Karakeçi: Özgür Gündem gazetesinin Mersinbürosunda çalışan Veysi Karakeçi, 24 Ekim günüpolisler tarafından dövüldüğünü bildirdi. MersinPostanesi’nin önünde minibüs beklediğini söyleyenKarakeçi, “Motosikletli iki polis kaldırımın üzerindegeliyorlardı, yanımda durdular, bana elindeki poşettene var diye sordular, dağıtımcı olduğum için poşetiniçinde gazete olduğunu söyledim. Benden kimliğimiistediler. Ben de kimliğimi verdim, sonra bana küfüretmeye başladılar ve bana ‘sen vatan hainisin’ dediler.Hakaret etmemelerini söyledim. Sonra oraya gelenüçüncü polis bana hakaret etmeye başladı. Daha sonraelimi kelepçeleyerek yere yatırdılar ve rasgele kafama,sırtıma tekmeyle vurmaya başladılar. Polisler, ‘Bizistersek seni buradaki halka linç ettiririz’ dediler. Dahasonra oraya gelen basın masasından iki sivil polis benigazetemizin bürosuna getirdi” dedi.

Aynı gün öğle saatlerinde Devlet Hastanesi’ne gittiğinibelirten Karakeçi, suç duyurusunda bulunmakistediğini anlatınca doktorun “Sen devleti şikayetedeceksin” diyerek sağlam raporu verdiğini söyledi.

Erhan Yılmaz: Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yaşayanErhan Yılmaz (20), polisler tarafından ajanlığa zorlandığıgerekçesiyle İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdu. Martayında bir arkadaşı ile birlikte gözaltına alındığını vekendisine boş bir kağıt imzalatıldığını ifade edenYılmaz, “Benden o zaman telefon numaramı aldılar veçağırdıkları takdirde yanlarına gelmemi istediler. Bunuüzerine korktum ve Bursa’ya çalışmaya gittim. Bursadönüşümde tekrar gözaltına alındım. 4 gün önce (23Ekim) tekrar gözaltına alındım ve JandarmaKarakolu’na götürüldüm. Burada Ali adlı bir sivil polisile Karakol Komutanı bana, ‘fabrikadan aldığın zaten 5-10 milyon. Gel bizimle çalış biz sana bunun iki katınıverelim. Ama bizim için DEHAP’ın içinde ne olupbittiğini anlatacaksın’ dediler. Daha sonra serbestbıraktılar.” dedi.

Yılmaz, 25 Ekim günü kimliğini alması için karakolaçağrıldığını, karakolda Ali adlı polisin kendisine randevuverdiğini ancak kendisinin gitmediğini bildirdi.

Nihat Aydın: İzmir’in Narlıdere ilçesinde gözaltına

alınan Nihat Aydın adlı kişi, işkence gördüğünüaçıkladı. El konulan motosikletini almak için 28 Ekimgünü Narlıdere Polis karakoluna gittiğini anlatan NihatAydın, “Motorumu almaya gittiğimde beni hemendövmeye başladılar. Aralarında Başkomiser Mustafa’nında bulunduğu birkaç polis bana işkence yapmayabaşladı. Önce bacaklarımdan falakaya aldılar. Dahasonra kafama ve özellikle kaburgalarıma vurdular”dedi.

Aynı karakolda daha önce işkence gören “Apo” adlıarkadaşının akli dengesini yitirdiğini öne süren NihatAydın, “Polisler bana işkence yaparken ‘Bunu da Apogibi delirtelim’ diye kendi aralarında konuşuyorlardı.Bana 5 saat boyunca işkence yaptılar. Beni nezareteattılar. Ben de bıraksınlar diye kendimi jiletle kesmeyebaşladım. Ancak bunu görünce daha fazla vurmayabaşladılar. Fenalaşınca beni Balçova polikliniğinegötürdüler. Daha sonrada kendimi Çamlık’ta buldum.Orda bana rastlayan arkadaşlarım eve götürdü” dedi.Nihat Aydın’ın babası Şahabettin Aydın, İHD İzmirŞubesi’ne başvurdu.

Mehmet Türkmen: Gaziantep’de Özgür Gündemgazetesinin dağıtımını yapan Mehmet Türkmen, Eylülayında yaptığı açıklamada sivil polisler tarafındandövüldüğünü ve tehdit edildiği söyledi. Türkmen, Ekimayında da kent merkezinde “abone listesini isteyen”sivil polisler tarafından dövüldü.

Ali Korkmaz, Hüseyin Polat: “Uyuşturucu ticaretiyaptıkları” iddia edilen Ali Korkmaz ve Hüseyin Polatadlı uzman çavuşlar ile Sadi Özatak adlı korucuhakkında açılan davaya 7 Kasım günü Van DGM’dedevam edildi. Duruşmada savunmalarını yapan AliKorkmaz ve Hüseyin Polat, 30 Nisan günü gözaltınaalındıklarını belirterek Yüksekova (Hakkari) TaburKomutanlığı’nda işkence gördüklerini bildirdiler.

Okan Yurdabak: 5 Kasım günü Van’ın Saray ilçesinebağlı Beyaslan köyünde arazi anlaşmazlığı nedeniyleçıkan kavgadan sonra gözaltına alınan Okan Yurdabak(24), Saray İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı’ndaişkence gördüğünü ve copla tecavüz edildiğini açıkladı.Yurdabak’a 15 günlük rapor verildi.

Yurdabak, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“5 Kasım günü köyümüzde arazi yüzünden bir kavgaçıktı. Karakola giden iki köylü benim havaya ateşaçtığımı ihbar etmiş. Saat 16.00 sıralarında evimebaskın yapan askerler beni karakola götürerek silahıgetirmemi istediler. Ben de silah olmadığını söyledim.Kur’an getirdiler, yemin etmemi istediler. Ben deyemin ettim. Bu sırada, karakol komutanı ‘Senteröristsin, yeminine inanmam’ dedi. Bunun üzerinekarakolun nezarethanesine aldılar. Tüm elbiselerimiçıkardıktan sonra bir üsteğmen, bir uzman çavuş ile birer bana tekme yumruk ve coplarla vurmaya başladılar.Postallarıyla ayaklarıma bastılar. Ayak tırnaklarımdankan gelmeye başladı, bir tırnağım tamamen yerinden

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 153

Page 160: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

söküldü. Daha sonra da ağzıma ve gözlerime tuzserptiler ve su döktüler. Bir süre de bu şekildefalakaya yatırdıktan sonra uzman çavuş ile askerbanyoya götürüp copla tecavüz ettiler. Daha sonra danezarethaneye götürüp, ertesi gün iftar saatine kadaraç bıraktılar. 6 Kasım günü saat 16.00 sıralarındakarakola doktor geldi. Önce yanıma gelerek kafamabaktı. Sonra yerine oturup birşeyler yazdı. Daha sonrada savcılığa çıkardılar. Savcı doktorun yazdığı raporagöz attıktan sonra beni götüren askerlere ‘Ben buraporu kabul etmiyorum, adamı çarşamba pazarınaçevirmişsiniz’ dedi ve beni serbest bıraktı.”

Okan Yurdabak, serbest bırakıldıktan sonra 7 Kasımgünü askerler hakkında Saray CumhuriyetBaşsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcılıktarafından Van Devlet Hastanesi’ne sevkedilen OkanYurdabak’a 15 günlük rapor verildi. Yurdabak, coplatecavüz olayını utandığı için doktorlara anlatmadığınısöyledi.

Okan Yurdabak, 17 Kasım günü yeniden gözaltınaalındı. Aynı gün serbest bırakılan Yurdabak, “Askerlerbeni karakola götürdü. Komutanın odasına çıkardılar.Gider gitmez komutan, ‘kimi kime şikayet ediyorsun,ulan şerefsiz’ diye küfür etmeye başladı. Bana, ‘sanasavcılar hakimler mi akıl verdi. Adalet, madaletdiyorsun ama üzerinize bir sürü bomba, silah bırakır,seni de, savcıyı da, hakimi de içeri tıkarım. NedenVan’a gidip rapor almışsın, burada doktor yok muydu?Köyünde adamlarım var, evine silah, eroin bırakırım,içeri tıkarım. Git adam ol, jandarma hakkında şikayetçiolma. Yoksa seni bu köyden sürerim’ dedi. Daha sonraserbest bırakıldım” dedi.

Veli Kaya: YÖK’ün kuruluş yıldönümü nedeniyle 6Kasım günü Ankara’da düzenlenen gösteri sırasındaVeli Kaya adlı öğrencinin polisler tarafından bir depodadövülmesi nedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü veAnkara Valiliği tarafından inceleme başlatıldı. Kasım ayısonlarında tamamlanan soruşturmada, “Kaya’nıngözaltına alınması ve Şekerbank deposuna götürülmesitalimatı veren Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğluile Kaya’yı döven polisler hakkında işlem yapılmasınagerek olmadığına” karar verildi.

Ankara Valiliği İl İdare Kurulu ise polisleri suçsuz bulanraporu kabul etmedi. Veli Kaya’nın gözaltına alınmasıemrini veren Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı ZekaiBaloğlu’nun suçsuz olduğuna karar veren kurul,raporun aksine, Kaya’yı döven polislerin suçlu, Kaya’nınserbest bırakılması emrini veren Çevik Kuvvet ŞubeMüdürü Mehmet Yüksel’in suçsuz olduğuna kararverdi. Yüksel’in yargılanması gerektiği isteminireddeden kurul, iki çevik kuvvet polisininyargılanabilmesi için hukuki prosedürü başlattı. Kurul,iki polisin yargılanması gerektiği yönünde verdiğikararıyla birlikte dosyayı Ankara CumhuriyetBaşsavcılığı’na gönderdi.

Veli Kaya daha sonra Ankara Valiliği İl İdare Kurulu’nun

kararına itiraz etti. Kaya’nın avukatı Gökçen Zorcu,Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda,“olay nedeniyle polislerin yargılanmaması gerektiği”yolundaki müfettiş raporunun İl İdare Kurulutarafından kısmen onaylandığını belirtti. Gökçen Zorcu,“İl İdare Kurulu, yalnızca iki polisin yargılanmasıyönünde karar verdi. Mahkemeye, işkenceyi yapan,yapılmasını kolaylaştıran ve bu konuda emir verendiğer sorumluların da yargılanması amacıylabaşvurduk” dedi.

Erdal Tuncel: İstanbul Barosu avukatlarından ErdalTuncel, 9 Kasım günü evine polisler tarafındandüzenlenen baskında dövüldüğünü bildirdi. Polislerinistemesine karşın kimlik göstermediğini belirtenTuncel, şunları anlattı:

“Onlara avukat olduğumu ve arama izni olmadanarama yapamayacaklarını söyledim. Bunun üzerinehakaretlerde bulunup, tekme tokat dövmeyebaşladılar. Sürekli kardeşlerim Serhan ve Uygar’ınyerini soruyorlardı. Onların arandığını ve benim onlarısakladığımı söylüyorlardı. Daha sonra evin her tarafınıaradılar. Dosyalarımı ve müvekkillerimle yaptığımgörüşme notlarını incelediler. Bu esnada, HADEP üyesiolmam nedeniyle Şişli İlçesi HADEP parti teşkilatınayatırdığım aidata ilişkin makbuzu ve Özgür Gündemgazetesini gördüler. Bunların yasal olduğunubelirtmeme rağmen, sürekli dövüyor ve ‘namussuz,şerefsiz, terörist, hem siz teröristsiniz hem desavunduğunuz insanlar. Sizin gibi teröristleri savunanavukatlar olmasa bu memleket düzelirdi. Sizsavunduğunuz için teröristler artıyor. Teröristi savunanda teröristtir. Zaten Kürtler teröristtir. Siz Kürtlerinköklerini kurutmak gerek. Devlet size bu avukatlıkruhsatını, teröristleri savunasınız diye mi verdi?Alçaklar.’ şeklinde bağırıp hakaretlerde bulunuyorlardı.Arama bittikten sonra da ayağımı denk almamkonusunda uyarılarda bulundular. HADEP’le ilişkimikesmemi, Özgür Gündem okumamamı, DGM’lerdegörülen siyasi duruşmalara katılmamamı vekardeşlerim Serhan ve Uygar’ı teslim etmemgerektiğini söylediler. Hatta ‘Aksi taktirde sen ve ailenfaili meçhule kurban gidebilirsiniz’ şeklinde tehdittebulundular.”

Tuncel, polisler hakkında Eyüp Cumhuriyet Savcılığı’nada suç duyurusunda bulundu.

Deniz Yılmaz, Serdar Önder (23): 10 Kasım günüEskişehir’de oynanan Eskişehirspor-GüngörenBelediyespor maçında gözaltına alınan Deniz Yılmaz,işkence gördü. Stadyumdan dövülerek çıkarılanEskişehirspor Taraftarlar Derneği Başkanı Yılmaz, ÇarşıPolis Karakolu’na götürüldü. Yılmaz, daha sonra“rahatsızlandığı” gerekçesiyle Devlet Hastanesi’ne,ardından da Osmangazi Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi’ne kaldırıldı. Burada Yılmaz’ın akciğerininpatladığı ve kaburgalarının kırıldığı belirlendi.

Yılmaz’ın yakınları şunları söylediler:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

154 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 161: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Maçta polisler bir genci (Serdar Önder) dövüyormuş.Deniz de dernek başkanı olduğu için müdahale etmiş.Deniz’i de dövmüşler. Karakolda da ‘Ramazanda içkiiçmeye utanmıyor musun?’ diye dövmeye başlamışlar.Deniz kelepçeli olarak Devlet Hastanesi’ne getirilmiş.Durumu ortaya çıkınca polis kelepçesini çözüp ortadankaybolmuş.”

Yılmaz ve Önder’in, “alkollü olduklarını, stadyumdaolay çıkardıklarını ve taraftarları polise karşıkışkırttıklarını” iddia eden Emniyet Müdürlüğüyetkilileri, “Deniz Yılmaz karakola götürülürken sürekliküfretmiş. Telefon edeceğini belirtip girdiği Tekelbayiinde bira şişesini kırıp kendisini yaralayacağınısöyleyerek kaçmış. Kısa süre sonra yakalanıp getirildiğikarakolda başını duvarlara vurarak kendini yaralamış.Götürüldüğü hastanede aşırı alkollü olduğu belirlenmişve koma tutanağı tutulduğu için ifadesi alınamamıştır”açıklamasını yaptı.

Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavigördüğü yoğun bakım servisinden 12 Kasım günüçıkan Yılmaz, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Maçın devre arasında tribünde arbede oldu. Polislerbir taraftarı dövüyordu. Dernek başkanı olarak ayırmakisterken polisler bana saldırdı. Beni döverek stad dışınaçıkardılar. Serdar Önder’i ve beni polis minibüsünebindirip kolumuza kelepçe taktılar. Onlara kolumunacıdığını söyleyince, minibüs içinde bizi dövmeyebaşladılar. Karakola geldikten sonra beni tekrarstadyuma getirdiler. Kulüp başkanıyla görüşmekistedim. Başkana bize sahip çıkmasını söyledim amapolis beni yeniden karakola götürdü. Karakola girergirmez yere yatırıp dövdüler.”

Yılmaz’la birlikte gözaltına alınan Serdar Önder de,“Nezarethaneyle tuvaletlerin arasındaki koridordapolisler üzerine çullandıkları Deniz’i yere yatırıpdövmeye başladı. Nezarethaneden hepsini gördüm.Deniz, 15-20 dakika kıvranarak yerde yattı. Polislerdenfeci dayak yedi.” dedi. İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş,Deniz Yılmaz’a yapılan işkenceyi araştırmak için ikimüfettiş görevlendirildiğini açıkladı.

Rıdvan Yıltaş, Nizamettin Yıltaş, Sadık Yıltaş, SalimYıltaş, Serdar Yıltaş, Şakir Yıltaş, Mahmut Beyoğlu:Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Tepe köyünde, arazianlaşmazlığı nedeniyle çıkan kavgadan sonra gözaltınaalınan köylülerin işkence gördüğü bildirildi. Gözaltınaalınan, Rıdvan Yıltaş, Nizamettin Yıltaş, Sadık Yıltaş,Salim Yıltaş, Serdar Yıltaş, Şakir Yıltaş ve MahmutBeyoğlu 15 Kasım günü Lice Cumhuriyet Savcılığı’naTepe Jandarma Karakol Komutanı Osman Bakan veaskerler hakkında suç duyurusunda bulundular.Köylüler suç duyurusunda olayı şöyle anlattılar:

“Budak köyü ile aramızda arazi anlaşmazlığıbulunmaktaydı. Bunun için 14 Kasım günü köyemahkemeden keşif heyeti geldi. Keşif sırasında Budakköyü sakinleri ile aramızda tartışma çıktı. Herhangi bir

kavga yaşanmadı. Bunu gören askerler tartışmayıyatıştırmak bahanesi ile yoğun bir şekilde havaya ateşaçmaya başladılar. Daha sonra 9 kişi askerlertarafından dövülerek karakola götürüldü. Saat13.30’dan gece 02.00’ye kadar karakol bahçesindeayakta bekletildik ve sürekli dövüldük. Rıdvan Yıltaşve Serdar Yıltaş bayıldılar. Karakol komutanı bizesürekli ‘Ben sizi niye dövüyorum biliyor musunuz? Size‘4 Kasım sabahı görüşürüz’ demiştim. ‘Bu olay dabahane oldu. Sizi DEHAP’a oy vermeyin diyeuyarmıştım’ diyordu”

Sıracettin Karataş: 16 Kasım günü Mersin’de gözaltınaalınan Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı SıracettinKarataş, gözaltında ölümle tehdit edildiğini söyledi.Akşam saatlerinde tartaklanarak gözaltına alındığını veYumuktepe Karakolu’na götürüldüğünü anlatanKarataş, karakolda da tartaklandığını bildirdi.Mersin’den ayrılması için ölümle tehdit edildiğinikaydeden Demirtaş, “Polisler beni iki kez hastaneyegötürdüler fakat tartaklamalar nedeniyle ellerimuyuşmuştu, yüzümde ve sırtımda ağrılar vardı. Bunarağmen doktor bana sağlam raporu verdi. 17 Kasımgünü savcılıkta ifadem alınmadan serbest bırakıldım”dedi.

Tevfik Fukra: 17 Kasım günü Tel Aviv-İstanbul seferiniyapan İsrail havayolları uçağını kaçırma girişimindebulunmakla suçlanan Filistin asıllı İsrail vatandaşıTevfik Fukra, “gözaltında polisler tarafından hadımedilmekle tehdit edildiğini” bildirdi. İngiliz TheIndependent gazetesinin, İsrail’de yayınlanan Ha’aretzgazetesine dayanarak verdiği habere göre, Fukra, Türkpolisinin kendisini sıkıştırması üzerine herşeyi itirafettiğini söyledi. Fukra, “Bana, ‘Bizimle işbirliğiyapmayanları hadım ediyoruz’ tehdidinde bulundular.Ben de onların duymak istediği şeyleri söyledim vesuçu kabul ettim” dedi.

Erdal Güler: Diyarbakır’da 19 Kasım günü gözaltınaalınan Erdal Güler (12) adlı çocuğun işkence gördüğübildirildi. İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuran Fahri Güler,Balıkçılarbaşı semtindeki evine baskın düzenleyenpolislerin, aradıkları oğlu Ekrem Güler’i (17)bulamayınca kardeşi Erdal Güler’i gözaltına aldıklarınıbelirtti. Evlerine 4 yıldır sürekli polisler tarafındanbaskın düzenlendiğini anlatan Fahri Güler, “OğlumEkrem günlerce eve gelmiyor. Polisler de gece evebaskın düzenleyerek onu bizden istediler. Ekremolmayınca 12 yaşındaki oğlum Erdal’ı gözaltına aldılar.Ekrem eve gelmeden Şehitlik ve Bağlar karakollarınagittim. Fakat bulamadım. Arkamdan çocuğu serbestbırakmışlar. Ama her tarafı şiş içindeydi, gözleri, bacakve karın bölgesinde şişmeler ve darp izleri vardı.” dedi.Erdal Güler ise önce Şehitlik Karakolu’na ardından daDiyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünübelirterek, yarım saat boyunca dövüldüğünü ve 15-20dakika tek ayak üzerinde bekletildiğini anlattı.

B.A.: Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kazancı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 155

Page 162: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

köyünde ilköğretim okulunda okuyan B.A. (14) adlıöğrencinin tören sırasında “Ne mutlu Kürdüm” dediğiiddiasıyla okul müdürü ve öğretmenler tarafındandövüldüğü bildirildi. B.A.’nın daha sonra jandarmalartarafından gözaltına alındığı öğrenildi.

Nadir Çiftçi, Resul Çiftçi, Kemal Ege: Hakkari’de“yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla gözaltına alınanNadir Çiftçi, Resul Çiftçi ve Kemal Ege adlı kişiler,gözaltında işkence gördüklerini açıkladılar.

Avukat Mikail Demiroğlu, kaçak yollardan İran’a gidenResul Çiftçi ve Kemal Ege’nin İran askerleri tarafındangözaltına alındıktan sonra 17 Kasım günü EsendereSınır Jandarma Karakolu’na teslim edildiklerini,Yüksekova Savcılığı tarafından “Pasaport Kanunu’namuhalefet etmek” suçundan 54 milyon lira paracezasına mahkum edildiklerini ve daha sonra serbestbırakıldıklarını söyledi. Daha sonra 19 Kasım günüHakkari’de gözaltına alınan müvekkillerinin dört güngözaltında kaldıktan sonra 22 Kasım günü “yasadışıörgüte yardım” iddiasıyla tutuklandığını anlatanDemiroğlu, müvekkillerinin savcılığa çıkarılmadan öncegötürüldükleri Hakkari Devlet Hastanesi’nde polislertarafından kullanılan bir odada muayene edildiklerinibildirdi.

Mikail Demiroğlu, Nadir Çiftçi’nin işkence nedeniyleağzından ve idrarından kan geldiğini, bu nedenle 25Kasım günü hastaneye kaldırıldığını bildirdi. MikailDemiroğlu, 26 Kasım günü polisler hakkında suçduyurusunda bulunduklarını kaydetti.

İşkence mağdurlarına daha sonra da şikayetlerini gerialmaları için baskı yapıldığı açıklandı. Aralık ayındaHakkari Kapalı Cezaevi’nden Bitlis Cezaevi’negönderilmek üzere geçici olarak Van Kapalı Cezaevi’nesevkedilen Nadir Çiftçi, Resul Çiftçi ve Kemal Ege, VanKapalı Cezaevi’nde, Van ve Hakkari’den gelen iki ayrıpolis ekibinin kendileriyle görüştüğünü ve ifadelerinigeri almaları için baskı yaptığını bildirdiler. İHD VanŞube Başkanı Abdulvahap Ertan, cezaevi yetkililerinin,polislerin cezaevine geldiğini doğruladığını, ancaktutukluların kabul etmemesi nedeniyle görüşmeningerçekleşmediğini söylediklerini kaydetti.

Nadir Çiftçi, Resul Çiftçi ve Kemal Ege’ye işkenceyapılması nedeniyle açılan soruşturma 6 Aralık günütakipsizlik kararıyla sonuçlandı. Hakkari CumhuriyetSavcılığı’nın kararı, “Sanıkların cezaevine girdiktensonra Hakkari Devlet Hastanesi’nden aldıkları raporlarınpolisle ilişkili olmaması” gerekçesiyle aldığı öğrenildi.Savcılığın polislerin ifadesini almadığını bildiren AvukatMikail Demiroğlu, kararın kaldırılması için Ağır CezaMahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi.

Önder Bayındır: 22 Kasım günü Eskişehir’de evinedüzenlenen baskında gözaltına alınan AnadoluÜniversitesi öğrencisi Önder Bayındır’ın gözaltındaişkence gördüğü öne sürüldü. Bayındır’ın ablası HADEPGenel Sekreter Yardımcısı Sevahir Bayındır, kardeşinin

Terörle Mücadele Şubesi’nde işkenceye maruz kaldığınıifade ederek, Önder Bayındır’ın kendisine “Bana soğukve tazyikli suyla işkence yaptılar. Kafama vurdular vecinsel organımı sıktılar” dediğini aktardı. 25 Kasım günüçıkarıldığı Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı tarafından“yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla tutuklanan Bayındır,geçtiğimiz öğretim yılında anadilde eğitim talebiniiçeren dilekçe verdiği için Rektörlük tarafından 4dönem uzaklaştırma cezası almıştı.

F.Y. (12), L.K. (15), A.U. (15), F.U. (16), H.Y. (16), T.U.(17), Tufan Fetih Sezik (25): 23 Kasım gecesi İstanbulBeyoğlu’nda çıkan bir kavga sırasında polis memuruAhmet Ünlü tarafından silahla vurularak ölen BoraSezik’in arkadaşları, F.Y., L.K., A.U., F.U., H.Y., T.U. veTufan Fetih Sezik (25) gözaltında işkence gördükleriniaçıkladılar.

Çocuklardan A.U., olayı şöyle anlattı:

“Polis olduğunu bilmediğimiz sivil giyimli, sarhoş biradam ve yanındaki 2 travesti bize doğru geliyordu.Bora Sezik, adama doğru yaklaşarak, sigara istedi.Adam sigara vermeyip Bora’ya tokat attı. O da karşılıkverince tartışma çıktı. Biz de ne olduğunu öğrenmekiçin onların yanına gittik. Bu sırada adam silahını çektive iki el ateş etti. Kurşunlardan biri Bora’nın karınboşluğuna isabet etti. Sonra kaçmaya başladı. Biz deyakalayıp dövdük. Polisler gelince adamı bırakıporadan uzaklaştık. Bora’yı hastaneye götürdüğümüzdegözaltına alındık. Bizi Beyoğlu Merkez Karakolu’nagötürüp hepimizi bir hücreye koydular. Daha sonraBora’nın ağabeyi Tufan Fetih Sezik’i de getirdiler. Amaonu ayrı bir hücreye koydular. Avukat istedik ‘yok’dediler. Ailemize haber vermemize izin vermediler. 3gün boyunca bize hiçbir şey vermeyip çok kötüdavrandılar. Hepimizi dövdüler. Benim boğazımı sıkıp,tekme tokat vurdular. Özellikle son gün çok dövdülerve kendilerinin hazırladığı ifadeyi bize zorlaimzalattılar.”

F.U. da “Diğer çocuklarla birlikte aynı hücredeydik. Bizisürekli dövüyorlardı. Bize, ‘Siz polise onu soymak içinsaldırdınız. Sonra silahını alıp ona ateş ettiniz. Bu sıradaarkadaşınız Bora Sezik’i de vurdunuz’ diyerek, buyönde ifade vermemizi istiyorlardı. Hiç birimiz bunukabul etmedik. Bunun üzerine bize işkence yaptılar.Bana önce tazyikli soğuk su sıktılar. Sonra çırılçıplaksoyup betona yatırdılar. Sürekli hayalarımı sıkıp, tekmetokat dövüyorlardı. Diğer çocuklar üzerine ifadevermemi istiyorlardı.” dedi.

Çocukların haber vermesi üzerine olay yerine gittiğinibelirten Bora Sezik’in ağabeyi Tufan Fetih Sezik (25),kardeşinin ilgisizlik nedeniyle öldüğünü belirterek,“Kardeşim hastaneye götürüldüğünde durumu iyiydi.Ne olduysa hastanede oldu. Öyle sanıyorum ki kimsesiyok diye ilgilenmediler ve bu yüzden öldü” dedi.Çocukların avukatı Bülent Kurt, polisler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

156 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 163: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ümit Tunç: Bir bıçaklama olayına tanık olduğugerekçesiyle İstanbul Yakacık Karakolu’na götürülenÜmit Tunç (19), kendisine işkence yapıldığını bildirdi.Tunç, 23 Kasım günü yanında bulunan arkadaşı KenanTopçuoğlu’nun Kartal Yunus mahallesinde bıçaklısaldırıya uğradığını belirtti. Yaralanan KenanTopçuoğlu’nu Pendik Devlet Hastanesi’ne kaldırdığını,kendisinin de ifadesine başvurulmak üzere YakacıkKarakolu’na götürüldüğünü anlatan Tunç, şunlarısöyledi:

“Yakacık Araştırma Ekipleri benden arkadaşımıbıçaklayan kişinin adresini istediler. Ben arkadaşımıbıçaklayanı tanımadığımı söyledim. Soyadınıbilmediğim ‘İbrahim’ adlı polis bana işkence yaptı. Benidakikalarca soğuk suyun altında tuttu. Vücuduma,göğsüme yumruklar attı. Sırtıma vantilatör tuttu. İççamaşırımı zorla çıkardı. Yaklaşık 20 dakika kadarişkenceye maruz kaldım. Daha sonra beni bıraktılar.Bunun üzerine Pendik Devlet Hastanesi’ne gidip darpraporu aldım.”

Mehmet Gürür: İHD Gaziantep Şubesi’nde 4 Aralıkgünü basın açıklaması yapan Mehmet Gürür adlı kişi,24 Kasım günü sivil polisler tarafından kaçırıldığını vekendisine ajanlık teklif edildiğini söyledi. Gürür,kendilerini polis olarak tanıtan iki kişinin “İHD ve Atılımgazetesinde ne olup bittiğini kendilerine bildirmesini”istediğini, karşılığında tüm ihtiyacımı karşılayacaklarınısöylediklerini anlattı.

Necdet Bozkurt, İdris Kaya, Ebubekir Bozkurt, X.X.(17): Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde yaşayan NecdetBozkurt, kendisinin ve yakınlarının polisler tarafındandövüldüğünü bildirdi. İHD Diyarbakır Şubesi’nebaşvuran Necdet Bozkurt, 26 Kasım günü polislerin, birsüre önce cezaevinden çıkan kardeşi YükselBozkurt’un (18) arkasından ateş açtıklarını, silahsesinden korkan kardeşinin kaçtığını anlattı. Kendisininolaydan habersiz bir şekilde eve giderken polislertarafından durdurulduğunu belirten Necdet Bozkurt,Dicle Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü söyledi.Necdet Bozkurt şöyle konuştu:

“Gözaltına alındığımda hiçbir şeyden haberim yoktu.Terörle Mücadele Şubesi’nde görev yapan MehmetAcar adlı komiser bana, ‘hep sıyırıyorsun ama bu defayakayı ele verdin’ diyerek kardeşim Yüksel Bozkurt’usordu. Ben de ‘nerede olduğunu bilmiyorum’ dedim.Bu arada beni tokatlayarak bağladılar. Bana ‘bütüntalimatları sen veriyorsun’ dediler. ‘Az önce kardeşinYüksel Bozkurt pankart açmaya çalışırken peşinedüştük, hatta silah sıktık ama kaçtı. Seni DiyarbakırTEM’e göndereceğiz’ dediler. Bu arada özel timler geldi.Beni tokatlamaya devam ettiler. Polisler beni aramaiçin eve götürdüler.”

Ergani ve Eğil ilçelerinde bulunan akrabalarınınevlerinin de basıldığını ifade eden Necdet Bozkurt,“Aynı gece dayım İdris Kaya ve babam EbubekirBozkurt’u da gözaltına almışlar. Dayımı ağzından ve

burnundan kan akana kadar dövmüşler. Kardeşimingidebileceği yer olarak bir de Zeliha Uyguner’in evinebaskın düzenleniyor aynı gece. Burada Uyguner’in 17yaşındaki oğlu dövülüyor” dedi.

Mehmet Güzel: Nihat Ezer adlı kişinin 27 Kasım günüDiyarbakır’da öldürülmesinden sonra gözaltına alınanortağı Mehmet Güzel, “Bana cinayeti kabullenmemyönünde baskı yaptılar. Ben etmeyince ‘kimin yaptığınıbiliyorsun, bize söyle’ dediler. 3 gün boyunca işkencegördüm” dedi.

Ergin İpteç, Servet Kaş: 29 Kasım günü Antalya’nınSerik ilçesinde Emniyet Müdürü Selman Kerimoğlu’nuneşi Serpil Kerimoğlu’na kimlik soran okul müdürü Erginİpteç ve Öğretmenevi Müdürü Servet Kaş, polislertarafından dövüldü. Edinilen bilgiye göre olay şöylegelişti:

Bir öğrenciye yardım etmek amacıyla iki kadın sivilpolisle birlikte Cumhuriyet İlköğretim Okulu’na gidenKerimoğlu’nun polis eşi Serpil Kerimoğlu, koridorlardadolaşırken, Okul Müdürü Ergin İpteç ile karşılaştı. İpteç,sınıflara girip çıkan üç kadına kim olduklarını sorunca“Biz sana biraz sonra kim olduğumuzu gösteririz”yanıtını aldı. Bunun üzerine, olayı bildirmek üzerekaymakamlığa giden Ergin İpteç, dışarıda bekleyenpolisler tarafından gözaltına alındı. Arkadaşlarınıngözaltına alındığını öğrenen öğretmenlerin EmniyetMüdürlüğü önünde toplanmaya başladığı sırada eşi iledışarı çıkan Emniyet Müdürü Selman Kerimoğlu,gazetecileri azarladı. Kerimoğlu, açıklamalarına tepkigösteren öğretmenlerin arasında bulunan ÖğretmeneviMüdürü Servet Kaş’ı içeri çağırdı. EmniyetMüdürlüğü’ne giren Kaş, kısa bir süre sonra yüzü gözükan içinde dışarı çıktı.

Kaş, bir sivil polisin kendisini tekme tokat dövdüğünü,bir odaya kilitlemeye çalıştığı sırada elinden kurtulupkaçmayı başardığını anlattı. Hastaneye giden Kaş’a, 3günlük rapor verildi. Serik Kaymakamı Mehmet Aydınyaptığı açıklamada, “Kaş, kargaşa sırasında başınıkapıya çarpmış olabilir” diyerek idari soruşturmaaçacağını söyledi. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da,olayı incelemek için müfettiş görevlendirdiğini açıkladı.

Soruşturma çerçevesinde Emniyet Müdürü SelmanKerimoğlu ve polis memuru Mehmet Atasiper açığaalındı.

Mustafa Ünver: Diyarbakır’da Mustafa Ünver adlıkişinin 30 Kasım günü işyerine gelen sivil polislertarafından dövüldüğü bildirildi. Ünver, olayı şöyleanlattı:

“İçindekilerin tümü sivil olan bir araba geldi. Biriarabada bekledi diğerleri içeri girdi. Sekreterime ‘Senarkaya geç’ dediler. Daha sonra küfür etmeyebaşladılar. Biri yakamdan tuttu, diğeri bana vurmayabaşladı. Neye uğradığımı şaşırdım. Bir hafta önceişyerime telefon etmek için gelen bayanı rahatsızettiğimi ileri sürdüler. Sonra da ‘Akşama gelip senidaha da beter edeceğiz’ diyerek çekip gittiler.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 157

Page 164: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ünver’in avukatı Sedat Yurtdaş, polisler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Mevlüt Aytekin: Van’ın Başkale ilçesine bağlı Bilgeçköyünde 3 Aralık günü gözaltına alınan MevlütAytekin, Bebleşin Jandarma Karakolu’nda dövüldüğünübildirerek İHD Van Şubesi’ne başvurdu. Başkaleyakınlarında kimlik kontrolü yapan askerler tarafından“yanındaki keçilerin sağlık raporu olmadığı”gerekçesiyle gözaltına alındığını belirten Aytekin,yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Askerler keçiler için veterinerlikten sağlık raporunuistedi. Ben ‘50 milyon lira masrafı göze alamadığım içinrapor almadım’ deyince hakaret etmeye başladılar.Komutanın emri üzerine karakol nezarethanesinegötürdüler, burada yaklaşık yarım saat tekme tokat vedizleriyle vurdular. Bayılana kadar dövdüler. Beniayıldıktan sonra oradan geçen bir minibüse teslimettiler. Keçileri de iade ettiler. Karakol komutanıminibüs sahibine ‘kardeşim bu adamı buradan götür,sağlık raporunu istemiyoruz, yeter ki buradanuzaklaştır’ dedi.”

Maşallah Uçar: 10 Aralık günü Gaziantep’te gözaltınaalınan Maşallah Uçar, Gaziantep EmniyetMüdürlüğü’nde işkence gördüğünü bildirdi. Cezaevindeağabeyi Cahit Uçar’ı ziyaret ettikten sonra gözaltınaalındığını belirten Maşallah Uçar, “Birçok defa gözaltınaalındım fakat bu sefer polisler beni çok dövdü. Polislerbeni dövdükten sonra bana kendileri ile birlikteçalışmamı söylediler. Nerede birşey varsa kendilerineiletmemi istediler” dedi.

Yusuf Uğur: 11 Aralık günü Şırnak’ta düzenlenen evbaskınlarında çok sayıda kişi gözaltına alındı. Evinebaskın düzenlenenlerden Yusuf Uğur, CumhuriyetSavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yusuf Uğur,Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı’nada gönderdiği dilekçesinde, gece yarısı hiçbir gerekçegösterilmeden kar maskeli polisler tarafından evininbasıldığını, evde bulunanların dövüldüğünü bildirdi. 13Aralık günü düzenlenen ev baskınlarında da bazı kişilergözaltına alındı.

Gözaltına alınanlardan adları öğrenilenler şöyle: SevkanDuru, Nasır Duru, Osman Geliş, Reşit Doğan, EminGüngen, Tahir Güngen, Ferhan Katar, Süleyman Katar,Resul Katar, İdris Katar, Emin Üstek, Zübeyt Gülenç,Hüsnü Uğur, Beşir Düşkün, Ömer Külter, Çetin Bayat veEmin Urat.

Ergin Güven: DEHAP Gençlik Kolları üyesi Ergin Güven,15 Aralık günü Bursa’da işyerine gelen polislertarafından ajanlık yapmaya zorlandığını bildirdi. Güven,şunları söyledi:

“Terörle Mücadele polisleri 15 Aralık günü işyerimegelerek patronumla konuştular. Sonra beni dışarıçıkardılar ve ‘Özgür Gündem okuyor musun? Medya TVizliyor musun? DEHAP’a gidiyor musun?’ gibi sorularsordular. ‘Biz devletiz. Bizimle işbirliği yapmazsan her

şeyi yaparız. İşyerini kapatıp seni ekmeksiz bırakırız’dediler ve tekrar geleceklerini söyleyerek ayrıldılar. 18Aralık günü saat 17.00’de tekrar geldiler. Beni bir aracazorla bindirerek DEHAP’ı bırakmamı söylediler.”

Levent Atasert: Kızıl Bayrak dergisinden yapılanaçıklamada, 16 Aralık günü İstanbul’da kimliğibelirlenemeyen kişiler tarafından kaçırılan LeventAtasert’e işkence yapıldığı bildirildi. Açıklamada, saat10.00 sıralarında evinden çıkarken 4 kişi tarafındanzorla bir arabaya bindirilen Atasert’in boş bir yerdesorgulandığı ve dövüldüğü kaydedildi.

Filiz Şaybak: Van’ın Bostaniçi beldesinde 19 Aralıkgünü düzenlenen ev baskınlarında gözaltına alınanHADEP Bostaniçi Belde Örgütü yöneticisi Hamza Özkan,Hakim İta, Abdullah Kaçan, Nuriye Gencer, HalimeKamiş ve Nazmi Peyan 21 Aralık günü tutuklandı. FilizŞaybak (16) ise serbest bırakıldı. Şaybak, gözaltındaajanlık yapması için zorlandığını belirterek, “Gözaltındahakaretlere maruz kaldım. Bana gözaltında psikolojikbaskı uygulandı ve HADEP’in bundan sonrakiçalışmaları hakkında kendilerine bilgi vermemiistediler. Ben bunu kabul etmediğim için, saçlarımıçektiler. Kendisine komutan diye hitap edilen birkişinin sözlü hakaretlerine maruz kaldım.” dedi.

Murat Şen: Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde ÖzgürGündem gazetesinin dağıtımını yapan Murat Şen,gözaltında işkence gördüğünü açıkladı. 21 Aralık günüakşam saatlerinde Yukarıbayır mahallesinde gözaltınaalındığını belirten Murat Şen, “Gözlerim bağlanarakbilmediğim bir yere götürüldüm. Polisler pankartastığımı söylüyorlardı. İki gün boyunca gözlerimkapalıydı ve işkence yapıldı. 23 Aralık günü serbestbırakıldım” dedi.

Burak Başkaya, Behlül Ocak, Özlem Oral, SerkanYılmaz: 19 Aralık cezaevleri operasyonunyıldönümünde İstanbul İstiklal caddesinde düzenlenenbasın açıklaması sırasında gözaltına alınanlar,gözaltında işkence gördüklerini açıkladılar. İHD İstanbulŞubesi’nde 24 Aralık günü basın toplantısı düzenleyenBurak Başkaya, Behlül Ocak, Özlem Oral ve SerkanYılmaz, gözaltına alındıktan sonra bindirildikleri polisaracında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ve İstanbulAdliyesi’nde işkence gördüklerini bildirdiler. BurakBaşkaya, gözaltına alınanlardan bazılarına çeşitlisürelerle rapor verildiğini bildirdi.

Kaze Özlü: 19 Kasım 1999 tarihinde evine düzenlenenbaskında polislerin copla tecavüz ettiği Kaze Özlü adlıkadın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM)açtığı davayı geri çekmesi için tehdit edildiğini açıkladı.Kaze Özlü, polislerin 28 Aralık günü evine gelmesindensonra Adana Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulunduğunu ifade etti.

Adana’nın Gülbahçe mahallesindeki evine düzenlenenbaskında tecavüze uğrayan, boğazı ütü kablosuylasıkılan Kaze Özlü, TİHV’e başvurmuş ve 7 Aralık 1999

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

158 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 165: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

tarihinde polisler hakkında suç duyurusundabulunmuştu. Suç duyurusu üzerine, 27 Aralık 1999tarihinde eve baskın yapan polisler, TİHV tarafındanverilen raporu istemişti. Bunun ardından Özlü’nünevine çeşitli tarihlerde sürekli baskın düzenlenmişti. 24Haziran 2000 tarihinde düzenlenen baskında ölümletehdit edilen Kaze Özlü, kendisine tecavüz edenpolislerin de baskına katıldığını söylemişti. Kaze Özlü,evine 19 Kasım 2000 tarihinde düzenlenen baskındada dövüldüğünü ve ölümle tehdit edildiğini açıklamıştı.Kaze Özlü, polisler hakkındaki suç duyurularınıntakipsizlikle sonuçlanması üzerine AİHM’ebaşvurmuştu. Özlü’nün evi 2001 yılı Haziran ayında dabasılmıştı.

2002 Öncesine İlişkin Olaylar

2002 yılından önce yaşanmasına karşın yıl içindegündeme gelen, bu nedenle daha önceki yıllara ilişkinraporlarda yer almayan işkence olayları şöyle:

Cevdet Sinan Özdemir, İzzet Özdemir, MehtapÖzdemir, Mehmet Ali Çelebi, Cevdet Sinan: “PKKüyesi oldukları” iddiasıyla dört kişi hakkında açılandava 21 Kasım günü İstanbul DGM’de sonuçlandı.Duruşmada savunmasını yapan Avukat Hacer Çekiç,1997 yılında gözaltına alınan müvekkillerinin işkencegördüklerini ve copla tecavüze uğradıklarını söyledi.Müvekkillerinin 14 Mayıs 1998 tarihinde yapılanduruşmada işkence gördüklerini anlatmalarına karşınmahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığınıifade eden Hacer Çekiç, “Müvekkillerim şubeye girergirmez gözleri bağlanmış, çırılçıplak soyulmuşlar.Hayaları sıkılmış, cop ya da benzeri bir şeyle tecavüzeuğramışlar. Tazyikli su, elektrik verilerek askıyaalınmışlar. Askıdayken, hayaları sıkılarak aşağıyaçekilmişler. Issız bir ormana götürülerek ağızlarına silahsokularak öldürülme korkusu yaşamışlar. İşkenceyapanların alkollü kusmuklarını ağızlarınaboşaltmalarına maruz kalmışlar. Tuvaletegötürülmemiş, bulundukları yerde dışkılarınıçıkartmaya zorlanmış ve sonra da bu dışkılarımüvekkillerimden birine yalatmışlar. Cevdet SinanÖzdemir ve İzzet Özdemir’in kardeşi Mehtap’a gözleriönünde tecavüz edilmiş ve aynı şekilde fiili olarakMehmet Ali Çelebi ile Cevdet Sinan’a tecavüzedilmiştir.” dedi.

Mehmet Ali Çelebi ve Abdurrahim Şen’i ömür boyuhapis cezasına mahkum eden DGM, İzzet Özdemir’e 14yıl, Cevdet Sinan Özdemir’e de 12 yıl 6 ay hapis cezasıverdi.

Mürsel Sargut: İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne“Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması” içindilekçe veren öğrencilerden Mürsel Sargut’ungözaltında işkence gördüğü bildirildi. Avukat FatmaKarakaş tarafından Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na verilensuç duyurusu dilekçesinde, 30 Kasım 2001 tarihindegözaltına alınan Edebiyat Fakültesi öğrencisi MürselSargut’un yaşadıkları şöyle anlatıldı:

“Beni sorgulayan polisler, örgüt üyesi olduğumyönündeki suçlamaları kabul etmemi ve yeni isimlervermemi istedi. Suçlamaları kabul etmedim. Bununüzerine soyunmamı istediler. Daha sonra çırılçıplak birşekilde yere yatırarak, hayalarımı sıkıp rasgelevurmaya başladılar. Ardından başka bir yere alarakhortum ile soğuk su sıktılar. Sonra tehditlerdebulundular. Eğer kabul etmezsem copla tecavüzedeceklerini ve ormana götürüp öldüreceklerinisöylediler.”

Daha sonra tutuklanan Sargut’un Bayrampaşa Özel TipKapalı Cezaevi’ne girişinde de askerler tarafındançırılçıplak soyularak dövüldüğü bildirildi.

Cengiz Dündar: 4 Aralık 2001 tarihinde Diyarbakır’dapolisler tarafından dövülen Cengiz Dündar, biryumurtalığının patladığını, olayın ardından şikayetçiolmaması için tehdit edildiğini bildirdi. Bir futbol maçıiçin arkadaşlarıyla gittiği Atatürk Stadyumu’ndaDiyarbakır Emniyet Müdürlüğü Asayiş ŞubesiYankesicilik Bürosu’ndan bir grup polis tarafındandövüldüğünü belirten Cengiz Dündar, Diyarbakır DevletHastanesi Acil Servisi’nde kendisine ağrı kesici iğneyapıldığını bildirdi. Hastanede görevli polislerinanlattıklarını ciddiye almadığını ifade eden CengizDündar, daha sonra evine gittiğini gece yarısına doğruağrıların artması üzerine Tıp Fakültesi Hastanesi’negittiğini söyledi. Cengiz Dündar, burada yanına gelenYankesicilik Büro Amiri’nin “Ben onların adına sendenözür diliyorum” dediğini belirtti.

Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 5 Aralık 2001 tarihindeyapılan ameliyatla yumurtalıklarından biri alınanDündar, 10 gün kadar kaldığı hastanede polislerin sıksık ziyaretine geldiğini ve kendisini döven polislebarışmasını ya da “İki kişi kavga ederken ben ayırmakistedim, bu nedenle darbe aldım” şeklinde ifadevermesini istediklerini anlattı. Polislerin kendisine parateklif ettiklerini de belirten Cengiz Dündar, birkomiserin de kardeşine, “Şikayet etmesin. Eğer şikayetederse, ya Diyarbakır’ı terkedecek ya da onun işinihallederiz” dediğini aktardı. Ocak ayında taburcuolduktan sonra ifade vermek için CumhuriyetSavcılığı’na gittiğini ancak savcıyı bulamadığı için geridöndüğünü belirten Dündar, daha sonra evine gelenpolislerin kendisini savcılığa götürerek, “Kavgayıayırdığım sırada yaralandım” şeklinde ifade vermesiiçin baskı yaptıklarını, kendisinin de korktuğu içinsavcıya polislerin istediği gibi ifade verdiğini söyledi.Savcının bu ifadeye inanmaması üzerine yaşadıklarınıanlattığını kaydeden Cengiz Dündar, savcı tarafındanAdli Tıp Kurumu’na sevk edildiğini bildirdi. CengizDündar, evine gelen polislerin 600 milyon lira veyiyecek bıraktığını da kaydetti.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı Dündar’ın suç duyurusuüzerine İsmail Bayır ve Zafer Ağırkaya adlı polislerhakkında TCY’nin 245. maddesi uyarınca dava açtı.Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava,2002 yılında sonuçlanmadı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 159

Page 166: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Hamit Sefa: Iğdır’ın Halfeli beldesinde HADEP BeldeÖrgütü Başkanı Hamit Sefa, 31 Aralık 2001 tarihindegözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü’nde çırılçıplaksoyulan Sefa’nın HADEP’ten istifa etmesi için tehditedildiği bildirildi. Sefa, aynı gün serbest bırakıldı.

Şefik Tekkaynar: Bingöl’ün Solhan ilçesinde 31 Aralık2001 tarihinde gözaltına alınan Şefik Tekkaynar,işkence gördüğünü açıkladı. Solhan DevletHastanesi’nde yatan bir arkadaşını ziyaret etmeyegiderken gözaltına alınan Tekkaynar, götürüldüğü ŞehitRecep Batal Karakolu’nda bir bilardo masasınabağlanarak dövüldüğünü, karakol komutanınınkafasının üzerine çıktığını ve hakarete uğradığınıbildirdi. Tekkaynar, işkence nedeniyle SolhanCumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunubildirdi.

Mesut Fırat: Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde “Kürtçeeğitim kampanyasını destekledikleri” gerekçesiyleMesut Fırat, Leyla Durmuş ve Rojhat Kayran adlıöğretmenler hakkında “yasadışı örgüte yardım”iddiasıyla açılan davaya 29 Ocak günü devam edildi.Diyarbakır DGM’de yapılan duruşmada, savunmasınıyapan Mesut Fırat, gözaltında işkence gördüğünü veifadesinin okutulmadan imzalatıldığını belirtti.Duruşmada, Mesut Fırat tahliye edildi.

İşkence Davaları

İşkence suçlularının yargılanamaması ya da yargılansabile caydırıcı biçimde cezalandırılmaması, önemli birsorun olarak 2002 yılında da varlığını sürdürdü. İşkencekonusunda yasal düzenlemeler yapılsa bile (işkencenedeniyle AİHM tarafından verilen tazminatkararlarının personele ödettirilmesinin gündemegetirilmesi, gözaltı süresinin kısaltılması gibi)işkencecilerin yargılanması konusunda dikkate değerbir adım atılmadı.

Yasal düzenlemeler dışında işkence (ve işkencenedeniyle ölüm) davalarının mağdurlara veavukatlarına haber verilmemesi, dosyaların“unutulması” olaylarına da rastlandı. Örneğin Kasımayında gazetelere yansıyan bir olay şöyle:

Antalya’da 23 Aralık 1997 tarihinde sonuçlanan birişkence davasının, karardan dört yıl sonra bu yılınOcak ayında Yargıtay’a gönderildiği ortaya çıktı. Bunedenle Yargıtay, dosyanın geciktirilmesine nedenolanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

Antalya’da 4 polis memuru hakkında TCY’nin “işkence”suçuna ilişkin 243. maddesi uyarınca açılan dava, 23Aralık 1997 tarihinde Antalya 1. Ağır CezaMahkemesi’nde beraatla sonuçlandı. Karar, müdahillertarafından 29 Aralık 1997 tarihinde temyiz edildi.Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise temyiz istemlidava dosyasını 4 Ocak günü Yargıtay’a gönderdi.

Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 11Kasım günü “zamanaşımı” nedeniyle davanın ortadan

kaldırılmasına karar verdi. Yargıtay, davanınzamanaşımına uğramasına neden olan görevlilerhakkında suç duyurusunda bulundu.

Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Osman Vuraloğlu,“Konuyla ilgili tahkikat başlattık. Yüzlerce, binlercedosyanın arasından bir dosya kasıt olmadan arşivekaldırılmış olabilir. Çok yönlü araştırıyoruz’ dedi.Dosyanın, Adalet Bakanlığı müfettişlerin denetimlerisırasında bulunduğunu bildiren Vuraloğlu, “Polislerhakkında şikayetçi olan davanın müdahil tarafları dadosyayla hiçbir şekilde ilgilenmemişler” dedi.

Dr. Ayhan Sandal ve Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu:Mustafa Albayrak ve Tufan Mengi’ye “işkencegördükleri” yönünde rapor verdikleri için HasekiHastanesi doktorlarından Dr. Ayhan Sandal ve Dr.Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu hakkında “sahte raporhazırladıkları” iddiasıyla açılan dava, 17 Haziran günüİstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Dr. Sandal savunmasında, o tarihte nöbetçi olduğu içinrutin muayenelerini sürdürdüğünü, İstanbul EmniyetMüdürlüğü Organize Suçlar Şubesi ekipleri tarafındangetirilen 7-8 kişi içinde yer alan Tufan Mengi’yimuayene ettiği sırada Mengi’nin kendisine “işkencegördüğünü ve polisler olmaksızın muayene edilmekistediğini” söylediğini bildirdi. Dr. Sandal bunun üzerineyönetmelik gereği polisleri dışarı çıkararak Mengi’yimuayene ettiğini, erkeklik organı ve dizinde travmatikizler tespit ettiğini anlattı. Dr. Sandal şunları söyledi:

“Bu sırada göz muayenesi için Orhan geldi. Mengi’ninmuayenesi bitmiş, Mustafa Albayrak gelmişti. O da‘işkence gördüğünü’ söyledi. Polislerin çıkmasınıistedim. Onların çıkmamakta ayak diretmeleri üzerineDr. Orhan yönetmelikleri hatırlatarak çıkmalarınısöyledi. Albayrak’ta da aynı izlere rastladım. Muayenebitmeden Dr. Orhan daha sonra gelmek üzere oradanayrıldı. Polislerin dediği gibi kötü niyetli olsaydımgeçmişten kaynaklanan rahatsızlığından dolayıvücudunda izler bulunan Necmi Kadıoğlu hakkında daaynı raporu vermem gerekirdi. Mustafa Albayrakmuayene çıkışında bana ‘Bize normal rapor verin.Yoksa içerde bize daha çok işkence yapacaklar’ dedi.”

Dr. Orhan Gümrükçüoğlu ise olayla ilgisinin muayenesırasında çıkmak istemeyen polislere yönetmeliklerihatırlatmaktan ibaret olduğunu ifade etti.Gümrükçüoğlu, “Daha sonra yaptığım incelemelerdemuayeneden iki gün önce Mengi’nin bir ilaç içipintihara teşebbüs ettiğini öğrendim. Zorlanmayan birineden intihar etsin” dedi. Gümrükçüoğlu, polislerin bukişiler hakkında işkence yapılmadığı şeklinde raporalıncaya kadar dört ayrı hastaneye götürmelerinindikkat çekici olduğunu belirterek, “Haseki’den sonraÇapa’ya götürülüyorlar. Buradaki doktor da Mengi vebaşka bir sanığın üzerinde darp izleri olduğu şeklinderapor veriyor. Bunun üzerine Okmeydanı’nagötürülüyorlar. O sırada nöbetçi olmayan doktorlardanısmarlama rapor alınıyor.” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

160 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 167: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

18 Kasım günü yapılan duruşmada tanık olarakdinlenen Mustafa Albayrak, gözaltında işkencegördüğünü söyledi. İşkence mağduru Hayrettin Köktaşda, kendisine Dr. Sandal’ın görevli olduğu HasekiHastanesi’nde değil İstanbul Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi’nde “işkence” raporu verildiğini hatırlatarak,gözaltında oldukları süre boyunca işkence raporlarınıyalanlamak için polislerin kendilerini birçok hastaneyegötürdüğünü söyledi.

25 Aralık günü sonuçlanan davada, İstanbul 1. AğırCeza Mahkemesi, Sandal ve Gümrükçüoğlu hakkındaberaat kararı verdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yürütülen yolsuzlukoperasyonu kapsamında 2001 yılı Eylül ayındagözaltına alınan Mustafa Albayrak, Necmi Kadıoğlu veHarun Karaca’nın işkenceye maruz kalması nedeniyleaçılan soruşturma 2002 yılı başında takipsizlik kararıylasonuçlandı. Mağdurların avukatı Faik Işık, FatihCumhuriyet Savcılığı’nın takipsizlik kararının iptaledilmesi istemiyle Şubat ayında Beyoğlu Ağır CezaMahkemesi’ne başvurdu.

Faik Işık itiraz dilekçesinde, müvekkillerinin gözaltındagünlerce gözleri bağlı bir şekilde beton zemindebekletildiğini, cinsel organlarına, karınlarına ve ayakparmaklarına elektrik verildiğini, çırılçıplak soyularakgezdirildiklerini bildirdi. Işık dilekçesinde, “Elektrikverilerek yapılan işkence izlerinin tesbitinin mümkünolduğunu ve öncelikle bu izlerin kaybolmaması içinsavcılığa başvurarak müvekkillerinin bu konuda uzmanhastanelere sevkini istediğini, 15 kadar işkence tanığıolmasına rağmen bunların ifadelerinebaşvurulmadığını, diğer delillerin toplanmadığını, DGMkapsamında olmadığı bilinen suçlamaların DGMkapsamındaymış gibi gösterilerek avukatların devredışı bırakıldığını, savunma haklarının tamamenkullanılamaz hale getirildiğini” vurguladı. Işık, işkencenedeniyle AİHM’e başvuracaklarını kaydetti.

Yargılanan Avukatlar: “Diyarbakır’daki karakollardagözaltına alınanların kötü muameleye maruz kalmasınıprotesto amacıyla” 1999 yılı Haziran-Eylül aylarındaCeza Muhakemeleri Usulü Yasası’nın gerektirdiğihizmetleri vermeyen 23 avukat hakkındaki beraatkararı, Yargıtay tarafından bozuldu.

Diyarbakır Barosu’nun kararıyla savunma hizmetivermeyen avukatlar hakkında Diyarbakır EmniyetMüdürlüğü’nün suç duyurusu üzerine açılan dava 14Aralık 2000 tarihinde beraatla sonuçlanmıştı. TCY’nin“görevi ihmal” suçuna ilişkin 230. maddesi uyarıncayargılanan avukatların adları şöyle:

Muhsin Bilal, Metin Kılavuz, Cihan Aydın, Zafer Yaşlı,Arzu Yeşilkaya, Şehnaz Turan, Mehmet GazanferAbbasioğlu, Mehmet Yaşar, Songül Ulaş, Şengül Hevint,Raşit Ocak, Mehmet Eminoğlu, Ayla Akad, NurettinSevim, Yusuf Tosun, Serhat Aktan, Nevzat Eren, SedatAydın, Mahsum Batı, B. Dulkadir Güleç, Burhan Deyar,Fehmile Kaş, Bayram Aydemir.

Manisa Davası: “Manisalı gençlere” işkence yaptıklarıiçin 10 polis hakkında açılan dava, zamanaşımısüresinin dolmasına kısa bir süre kala 16 Ekim günüsonuçlandı. Kamuoyunda işkence davalarınınneredeyse tek örneği olarak izlenen davanın yıliçindeki gelişimi şöyle:

Manisa Ağır Ceza Mahkemesi’nde 23 Ocak günüyapılan duruşmada söz alan müdahil avukatlardanManisa Baro Başkanı Serhan Özbek, “İfadesi gelmediğisöylenen polis memuru Engin Erdoğan’ın ifadeverdiğini öğrendik” dedi. Mahkeme de, İzmir’de görevyapan Engin Erdoğan’ın ifadesinin alınmasınıngecikmesinde ihmali bulunanlar için suç duyurusundabulunmayı kararlaştırdı.

Özbek, 4 Mart günü yapılan duruşmada da İzmir’inBornova ilçesinde görev yapan Engin Erdoğan’ınifadesinin 4 Aralık 2001 tarihinde Bornova Asliye CezaMahkemesi tarafından alınmasına karşın ifadeninaradan geçen 49 güne karşın mahkemeyeulaşmamasının anlamlı olduğunu söyledi.

25 Mart günü yapılan duruşmada polisleri savunandokuz avukatın davadan çekildiklerine ilişkin dilekçesiokundu. Avukat Serhan Özbek, duruşmadan sonrayaptığı açıklamada, suç tarihinin 26 Aralık 1995’tebaşladığını, 7.5 yıllık zamanaşımının dolmasına 14 aykaldığını belirterek, “Hukukta bir yıl kısa süredir, çabukgeçer. Müdahil avukatı olarak bu davanınzamanaşımına yol almasından ciddi endişe duyuyoruz.Müvekkillerimiz bu suçtan çok ağır zarar gördü. Ayrıcabizzat devletin ve yargının saygınlığı söz konusu.” dedi.

15 Nisan günü yapılan duruşmada da sanıkavukatlarından Hülya Ada, Roza Karkan, Maha Tekkılıçve Talat Tekkılıç davadan çekildiklerini açıkladılar.Serhan Özbek, polislerin ve avukatlarının savunmahakkını kötüye kullandıklarını belirterek, asıl amacındavayı zamanaşımına uğratmak olduğunu kaydetti.

6 Mayıs günü yapılan duruşmada, davadan çekilensanık avukatlarıyla ilgili tebligatların sanıklar TurgutDemirel, Fevzi Aydoğdu, Turgut Özcan, Musa Geçer,Ramazan Kolak ve Halil Emir’e yapıldığı ve henüz yanıtalınmadığı açıklandı. Sanık polis Levent Özvez’in yeniavukatı Rüçhan Ayşe Baygo ise dosyayı incelemediğinibildirerek mahkeme heyetinden süre istedi.

27 Mayıs günü yapılan duruşmada ise bazı sanıkavukatları, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli TıpAnabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem KorurFincancı’nın raporunu “hastaları görmeden verdiği”niiddia ettiler ve raporun Adli Tıp Kurumu’ndangetirtilmesini istediler. Müdahil avukatları bu isteme“zamanaşımı süresini doldurmaya yönelik” olduğugerekçesiyle karşı çıktılar.

17 Haziran günü yapılan duruşma 7 dakika kadarsürdü. Duruşmada söz alan Serhan Özbek, iki sanığatebligat yapılamadığı gerekçesiyle davanınsürüncemede kaldığını belirterek, şunları söyledi:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 161

Page 168: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Gelinen aşamada, sanıkların birlikte yargılanmasındabir fayda olmadığını düşünüyoruz. Sanıkların durumları,artık birbirlerinden bağımsızlaşmıştır. Çünkü, hersanığın hangi mağdurla ilgili suçu işlediği ortadadır.Davanın, tek dava olarak yürümesi, zamanaşımınasürüklenmesine hizmet etmektedir. Fotokopileriçekilerek, tebligat yapılamayan sanıklar hakkında yenibir dosya oluşturulabilir. Devlet için, adaletin tecellisi,fotokopi sorunundan daha önemlidir.”

17 Temmuz günü yapılan duruşmada, sanıkpolislerden Turgut Özcan’a tebligat yapılamadığıaçıklandı. Mahkeme, Özcan’la ilgili yazışmalara rağmenbugüne kadar olumlu cevap verilmemesi nedeniylesorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasınakarar verdi. Avukat Özbek, daha sonra yaptığıaçıklamada, “Dosyada bununla ilgili, bizim de suçduyurusunda bulunduğumuz birçok delil var. Fakatbugüne kadar bir işlem yapılmadı. Manisa’da görevlibir polise tebligat gönderiliyor, Bornova’ya tayini çıktığıbelirlenerek tebligat oraya yönlendiriliyor, burada isepolisin emekli olduğu mahkemeye bildiriliyor. Bu,idarenin bizzat yargıyı yanıltma çabası içine girdiğinigösteriyor. Bunun, bir iki polisin meslektaşınıkorumaktan öte bir anlamı olduğunu düşünüyoruz.”dedi.

21 Ağustos günü yapılan duruşma da sadece beşdakika sürdü. Duruşma, Ankara’da görev yapan sanıkTurgut Özcan’a “avukatlarının davadan çekildiğine dairyazının tebliğ edilememesi” nedeniyle ertelendi.

18 Eylül günü yapılan duruşmada ise işkencemağdurlarından Münire Apaydın’ın gönderdiği iddiaedilen bir mektup okundu. Mektupta, “polislerinzanlılara işkence yapmadığı, zanlıların avukatlar PelinErda, Sema Pekdaş ve söz konusu dönemdemilletvekili olan Sabri Ergül tarafından yönlendirildiği”iddia edildi. Serhan Özbek, mektubun gerçeğiyansıtmadığını, davanın zamanaşımına uğratılmayaçalışıldığını bildirdi. Mahkeme Başkanı Mehmet Yılmazda, bu tür mektupların herkes tarafından mahkemeyegönderilebileceğini, davanın bu aşamasında, Yargıtaykararının bağlayıcı olduğunu belirterek, mektubudikkate almadı. Münire Apaydın da daha sonragazetecilere yaptığı açıklamada, mahkemeye mektupgöndermediğini bildirdi.

Dava 16 Ekim günü sonuçlandı. Duruşmada söz alanpolislerin avukatı Rüçhan Ayşe Baygo, döneminİstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanı Prof. Dr. ŞebnemKorur Fincancı’nın olaydan dört yıl sonra verdiği“işkence var” şeklindeki raporun geçersiz olduğunu ilerisürdü. Kamuoyunun bu dava için önceden kararverdiğini iddia eden Baygo, “AB, polisleri mahkumettirmek istiyor. Mahkumiyet çıkarsa, AB bizi alacakmı?” dedi. Sanık avukatı Haluk Tardu’nun da, “İki kereberaat verdiniz. Mahkeme, Yargıtay doğrultusundaişlemez” demesi üzerine, Mahkeme Başkanı MehmetYılmaz, “14 mağdur davadan vazgeçse bile Yargıtaykararı beni bağlar” yanıtı verdi.

Polis Levent Özvez de “mahkemenin üzerinde baskıolduğunu” iddia etti ve “kararın önceden belliolduğunu” savundu. Hakim Mehmet Yılmaz bu sözlerüzerine, “Bize bugüne kadar en küçük bir baskı olmadı.Olsa hemen deşifre ederim. Hür iradeyle kararvereceğiz” dedi.

Daha sonra kararını açıklayan Mahkeme Heyeti,TCY’nin 243. maddesi uyarınca Halil Emir’i 10 yıl 10 ay,Levent Özvez’i 10 yıl, Engin Erdoğan, Mehmet Emin Dal,Ramazan Kolak ve Fevzi Aydoğ’u 9 yıl 2 ay, KomiserAtilla Gürbüz ve polis memuru Musa Geçer’i 8 yıl 4 ay,Turgut Özcan’ı 5 yıl 10 ay, Turgut Demirel’i de 5 yılhapis cezasına mahkum etti13.

Sanık avukatları, Yargıtay’ın kararı onanması halindeAİHM’e başvuracaklarını açıkladılar.

Karardan sonra mağdurların avukatı Manisa BaroBaşkanı Serhan Özbek ve İzmir Baro Başkanı NoyanÖzkan, basın toplantısı düzenledi. Özbek, “Dava henüzbitmedi. Mahkeme gerekçeli kararını yazacak vekararın temyiz aşaması başlayacak. Karar tebliğiaşaması ve temyiz süreci bu davada alışılagelengüvensiz uygulamalara muhatap edilmemeli. Budavanın uzaması için bugüne kadar birçok yöntemkullanıldı. 23 Haziran 2003 tarihine kadar kararYargıtay’da kesinleşmezse dava zamanaşımınauğrayacak” dedi.

Bu arada işkence mağdurlarından Ayşe MineBalkanlı’nın “10 ay tutuklu kaldığı” için açtığı tazminatdavası Ekim ayında sonuçlandı. İzmir 5. Ağır CezaMahkemesi, 26 Aralık 1995 tarihinden 15 Ekim 1996tarihine kadar tutuklu kalan Balkanlı’ya 5 milyar liramanevi tazminat ödenmesine karar verdi. Balkanlı’nınmaddi tazminat talebi ise “tutuklu kaldığı süredeöğrenci olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı için gelirkaybının olamayacağı” gerekçesiyle kabul edilmedi.Balkanlı davada, 5 milyar lira maddi, 50 milyar lira damanevi tazminat istemişti.

Sema Taşar’ın “3 ay 20 günü tutuklu kaldığı” için açtığıtazminat davası da Aralık ayında sonuçlandı. 26 Aralık1995-14 Nisan 1996 tarihleri arasında tutuklu kalanSema Taşar, “hakkında İzmir DGM tarafından verilenberaat kararının kesinleştiği, bu süre içerisinde hemailesinin hem de kendisinin maddi-manevi kayıplarauğradığı” gerekçesiyle 3 milyar lira maddi, 30 milyarlira da manevi tazminat ödenmesi için mahkemeyebaşvurmuştu. “Sema Taşar’ın, tutuklu kaldığı süreiçinde öğrenci olduğu, çalışmadığı için gelir kaybının

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

162 Türkiye İnsan Hakları Raporu

13 Manisa Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk yargılama 11 Mart 1998tarihinde polislerin beraatıyla sonuçlandı. Kararın aynı yılın Ekimayında Yargıtay’da bozulmasından sonra yeniden başlayan yargılama27 Ocak 1999 tarihinde yine beraat kararıyla sonuçlandı. Mahkemeninkararında direnmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza GenelKurulu, 15 Haziran 1999 tarihinde kararı “polislerin gençlere işkenceyaptığı” gerekçesiyle bozdu. Ceza Genel Kurulu kararları kesin olduğuiçin beraat kararı veremeyen Manisa Ağır Ceza Mahkemesi, 15 Kasım2000 tarihinde polisleri çeşitli hapis cezalarına mahkum etti. Yargıtay 8Ceza Dairesi bu kararı da 2 Mayıs 2001 tarihinde usul yönünden bozdu.

Page 169: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

olamayacağı” gerekçesiyle maddi tazminat talebinireddeden İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 500 milyonlira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Bu arada Manisa davasında yargılanan 16 genç, Martayında AİHM kararıyla “gözaltı süresinin uzunluğu”nedeniyle toplam 1 milyon 690 bin Fransız Frangı(Yaklaşık 295 milyar lira) tazminat aldı.

Muharrem Şahin: Şırnak’ın Uludere, Güçlükonak veBeytüşşebap ilçelerinde seçimi Diyarbakır Barosu adınaizleyen Avukat Muharrem Şahin’in tartaklanmasınedeniyle açılan soruşturma sonuçlandı. BeytüşşebapCumhuriyet Savcılığı, soruşturmada “Kamu yararıaçısından kovuşturmaya gerek görülmediği”gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Açık oy kullanıldığıihbarı üzerine Beytüşşebap’a bağlı Ayvalık köyünegiden Avukat Şahin, Tahir Adıyaman’a bağlı koruculartarafından tehdit edildiği ve tartaklandığı, askerlerin deolaya seyirci kaldığı gerekçesiyle suç duyurusundabulunmuştu.

Muharrem Akburak: Görev yaptığı Kütahya’nınTavşanlı ilçesi cezaevinde 20 Ocak 2000 tarihinde siyasipolis tarafından gözaltına alınan Tüm Yargı-SenKütahya Şube Başkanı Muharrem Akburak’a gözaltındaişkence yaptıkları gerekçesiyle Murat Tener, HalukGökçe ve Yaşar Özkan adlı polisler hakkında 2000 yılıHaziran ayında açılan dava 29 Ocak günü Kütahya AğırCeza Mahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme, polislerhakkında beraat kararı verdi. Akburak’ın avukatı ElifUysal, mahkemenin Adli Tıp Kurumu’nun 7 günlükraporunu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi TıpFakültesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nün “ağır travma”nedeniyle verdiği 90 günlük raporu dikkate almadığınısöyledi.

Muharrem Akburak, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“20 Ocak 2000 tarihinde cezaevindeki bazı evraklarıTavşanlı Adliyesi’ne götürdüm. Burada CumhuriyetBaşsavcısı Kemal Demirdön beni odasına çağırdı.Kapıda da 5-6 sivil giyimli kişi vardı. Başsavcı bana‘Muharrem aranıyorsun, evini ara herhangi bir şeyvarsa yok etsinler, evin aranacak’ dedi. Eşimi arayarakdurumu anlatacaktım ki kapıda bulunan sivil kişilerbana başsavcının odasında saldırdı, onlar banasaldırırken başsavcı da ortadan kayboldu. Daha sonraarama için eve götürüldüm. Polisler, evde eşime vekızkardeşime kötü muamelede bulundular. KütahyaEmniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulduğum bir günboyunca işkence gördüm. Gözaltından sonragötürüldüğüm Tavşanlı 1 No’lu Sağlık Ocağı’nda Dr.Feyzullah Sacit Öztoprak vücudumdaki işkence izlerinerağmen bana sağlam raporu verdi. Savcılık tarafındanserbest bırakıldıktan sonra gece rahatsızlandım.Tavşanlı Devlet Hastanesi’nde işkence gördüğüme dairrapor alarak, polisler hakkında suç duyurusundabulundum. Savcılık beni Bursa Adli Tıp Kurumu’nagönderdi. Burada da işkence gördüğüme dair raporverildi.”

Akburak hakkında “yasadışı örgüt üyeliği” iddiasıylaAnkara DGM’de açılan dava beraatla sonuçlandı. Buarada Akburak 2001 yılında Tavşanlı CumhuriyetBaşsavcısı Kemal Demirdön’ün şikayeti üzerineKırıkkale’nin Sulakyurt ilçesine atandı. Atama kararınakarşı Eskişehir İdare Mahkemesi’ne yaptığı itirazreddedilen Akburak, bu kez de Hakkari’nin Çukurcailçesine atandı. Sağlık durumu elvermediği için atandığıyerde göreve başlamayan Muharrem Akburak, 2001yılı Aralık ayında görevden atıldı.

Şehriban Şahin: Sıvas’a bağlı Kurtlapa beldesiJandarma Karakol Komutanı Astsubay Sezgin Civelekhakkında Şehriban Şahin adlı genç kıza tecavüz ettiğigerekçesiyle açılan dava 18 Şubat günü Sıvas 1. AğırCeza Mahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme, Civelek’iTCY’nin “tecavüz” suçuna ilişkin 417 ve 418. maddeleriuyarınca 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etti.

İlhan Türk, Şahabettin Arpacı: İlhan Türk veŞahabettin Arpacı adlı üniversite öğrencilerinin 15 Ocak1999 tarihinde Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsüyakınlarındaki Çevik Kuvvet otobüsünde dövülmesinedeniyle 21 polis hakkında açılan dava 26 Şubat günüsonuçlandı. Öğrenciler, duruşmaya ilk kez katılanCoşkun Hasan Evim adlı polisi teşhis ettiler. Ankara 23.Asliye Ceza Mahkemesi, Coşkun Hasan Evimhakkındaki davanın Şartla Salıverme Yasası uyarınca 5yıl süreyle ertelenmesine karar verdi. 20 polis iseberaat etti.

Gülderen Baran: Gözaltında gördüğü işkencenedeniyle bir kolu sakatlanan Gülderen Baran’aişkence yaptıkları gerekçesiyle Başkomiser MustafaSara, polisler İbrahim Batur, Metin Şenol, Mustafa TanerPaylaşan ve Yakup Doğan hakkında açılan davazamanaşımına uğradı. 12 Mart günü İstanbul 6. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada AvukatGülizar Tuncer, Gülderen Baran’ın gözaltında cinseltacize maruz kaldığını belirterek, sanıklar hakkındaTCY’nin 416. maddesi uyarınca suç duyurusundabulunulmasını istedi. Mahkeme ise sanıkların ifadevermesinin üzerinden 6 yıl geçmesine karşınsonuçlandırılamadığı için davanın zamanaşımınauğradığını açıkladı.

Baran 27 Eylül 2000 tarihinde yapılan duruşmada,polislerden Mustafa Taner Paylaşan’ı teşhis etmişti.Avukat Gülizar Tuncer, işkence davasının 1996 yılındaaçılmasına karşın kendilerine haber verilmediğiniaçıklamıştı. Tuncer, bu nedenle ilk üç duruşmayakatılamadıklarını, 6 Mart 1997 tarihinde yapılanduruşmadan da rastlantı sonucu haberdar olduklarınıbildirmişti.

“Türkiye Devrim Partisi üyesi olduğu” iddiasıyla 4kişiyle birlikte İstanbul DGM’de yargılanan GülderenBaran 1997 yılı Mayıs ayında sonuçlanan davada ömürboyu hapis cezasına mahkum edilmiş, karar 1999 yılıMart ayında Yargıtay tarafından bozulmuştu. 2 Mart2000 tarihinde sonuçlanan ikinci yargılamada daBaran’a aynı ceza verilmişti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 163

Page 170: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Şehri Erkoca: Ankara Cumhuriyet Savcılığı, TahirDuman ve Ercan Ağlar adlı polisler hakkında “yoldakimlik sormak için durdurdukları Şehri Erkoca adlıkadını dövdükleri” gerekçesiyle dava açtı.İddianamede, 9 Haziran 2001 tarihinde Şehri Erkoca veerkek arkadaşının kimlik kontrolü için polislertarafından durdurulduğu, polis aracına bindirilen ŞehriErkoca’nın dövüldüğü belirtildi. İddianameye göre,Çankaya Kaymakamlığı 10 Ağustos 2001 tarihindepolisler hakkında soruşturma izni verdi. Duman veAğlar’ın buna karşı Bölge İdare Mahkemesi’neyaptıkları itiraz da reddedildi.

Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülendavada, polislerin TCY’nin “etkili eylem” suçuna ilişkin456/4 ve “memurların görev başında işlediklerisuçlarda cezanın artırılmasına” ilişkin 251. maddesiuyarınca cezalandırılması isteniyor.

Zafer Koluman, Şehmus Mete, Heybet Mete, NofaKoluman: Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, PKK lideriAbdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından23 Şubat 1999 tarihinde kepenk kapattıkları içingözaltına alınan Zafer Koluman, Şehmus Mete, HeybetMete ve Nofa Koluman adlı kişilere işkence yaptıklarıgerekçesiyle Komiser Bekir İlker Uyan, Haluk BayramDeniz, Hüseyin Demir, Lütfi Aydoğdu ve Musa Güvenhakkında dava açtı. İddianamede, polislerin TCY’nin“işkence” suçuna ilişkin 243. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

Leyla Bozacı: Leyla Bozacı adlı kadına İstanbul Şile’de30 Ağustos 2001 tarihinde tecavüz eden polis memuruKerem Döndü ile Döndü’ye yardım eden polis memuruBenal Demir ve Mehmet Pot hakkında TCY’nin“tecavüz”, “darp” ve “zorla alıkoyma” suçlarına ilişkinmaddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılandava 7 Ocak günü Üsküdar 1. Ağır CezaMahkemesi’nde başladı. Duruşmada ifade veren KeremDöndü, Leyla Bozacı ile kendi isteğiyle birlikteolduklarını, kaçırma ya da zorlama olmadığını iddiaetti. 27 Şubat günü yapılan duruşmada Benal Demirtahliye edildi.

17 Nisan günü yapılan duruşmada Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Dairesi’nin raporu okundu.Raporda, LeylaBozacı’nın travmaya uğradığı ve travma sonrasıilişkinin gerçekleştiği belirtilerek şöyle denildi:

“Sağ omuz üzerinde 3x1.5 santim mor renkli ekimoz,sağ omzunun önünde 2.5x1 santim açık kırmızı renkteekimoz, sol omzun önünde 3.5x2 santim mor renkliekimoz, sağ üst kolda 1/3 ön kol yan yana 3 adet 1-1.5santim çaplı açık mor renkli ekimoz, sağ ve sol kürekkemiği üzerinde 3.5 ila 5x3 santim çapında diş izlerineuyan ekimozlar. Sağ ve sol kalça üzerinde 5x3 santimila 6.5x4.5 santim ebadında açık mor renkli ekimozlar.Anüs mukozasında, 1 santim uzunluğunda çatlakbelirlenmiştir.”

Leyla Bozacı’nın olay günü giydiği külottan alınan

sperm örneklerinin incelemesinde sanık KeremDöndü’ye ait olduğunun belirlendiği rapor da açıklandı.Duruşmada söz alan Bozacı’nın avukatı Canan Arın,raporun iddialarını kanıtladığını belirterek, “Olağan birilişkide insan, partnerinin yüzünü gözünü patlatıp,ilişkiye girmez” dedi.

5 Ağustos günü yapılan duruşmada söz alan Bozacı’nınavukatı İstanbul Kadın Hakları Uygulama Merkezi’ndenAyten Ağırdemir, sanıkların suç tarihinde polisolduklarını hatırlatarak, tanıkların bu nedenleçekindiklerini söyledi.

Dava 31 Aralık günü sonuçlandı. Duruşmada, KeremDöndü 15 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi. BenalDemir ve Mehmet Pot ise beraat etti. Bu arada KeremDöndü ve Döndü’ye yardım eden Benal Demirhakkında açılan idari soruşturma Ağustos ayındatamamlandı. Soruşturma sonucunda Döndü ve Demirmeslekten ihraç edildi.

Metin Candoğan, İsmail Candoğan: Ankara’nınTuzluçayır semtinde çıkan bir kavgaya karıştıklarıgerekçesiyle 26 Haziran 2001 tarihinde gözaltına alınanMetin Candoğan ve İsmail Candoğan adlı kardeşleregözaltında işkence yaptıkları iddiasıyla 30 Ağustos PolisKarakolu’nda görevli İlhan Bozkurt, Yılmaz Çetin, AliHaşim Erkuş, M. Kemal Yıldırım, Musa Aktürk, NedimBinay, Yusuf Büyükoğlu ve Şerafettin Varol hakkındaaçılan davaya, 12 Şubat günü Ankara 3. Asliye CezaMahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmada, Candoğan kardeşlere olay günü “sağlam”raporu veren Dr. Cumhur Akpınar ile suç duyurusuüzerine üç gün sonra yeniden muayenelerini yapan ve15’er günlük “iş göremez” raporu düzenleyen DoktorFuat Karaduman tanık olarak dinlendi. Akpınar,hakimin raporlar arasındaki çelişkiye ilişkin sorusuüzerine, raporu düzenlediği tarihte mağdurların birşikayeti olmadığını ileri sürerek, “Şahıs kaburgasındakırık olduğunu söyleseydi muayene ederdim. Ancaksuç tarihinde böyle bir şikayeti olmamış ki böyle birrapor düzenledik. Bizim rapor 24 Haziran 2001tarihinde, Fuat Karaduman’ın ki ise 29 Haziran 2001’dedüzenlenmiştir. Raporumda yaptığım muyanede tespitettiğim bulgu ve tespitleri belirttim” dedi.

Doktor Fuat Karaduman ise “Suç tarihinde hem şahsıhem de Ankara Numune Hastanesi’nce yapılanincelemeye göre raporu düzenledim. Ayrıca 3. vertebratransfer çıkıntıda kırık saptanmıştır. İlk muayenede bukırık ağrı yapmayabilir, şahıs şikayetçi olmayabilir,sonradan da çıkabilir” dedi.

Dava, 24 Mayıs günü sonuçlandı. Ankara 3. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada, esas hakkındakigörüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, “delilyetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verilmesiniistedi. Müdahil Avukat İmam Buğu ise soruşturmanıngenişletilmesini ve müvekkillerinin karakolagötürüldüğü gün bölgede bir kavga olup olmadığınınaraştırılmasını istedi. Raporlar arasında çelişki

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

164 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 171: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

bulunduğuna dikkat çeken Buğu, duruşmalardadinlenen doktorların beyanlarından polislerin işkencesuçunu işlediğinin anlaşıldığını vurguladı. Buğu, Adli TıpKurumu’nda görevli Dr. Cumhur Akpınar’ın sağlamraporunu muayene yapmadan verdiğinin kendiifadesinden anlaşıldığını söyledi.

Daha sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti,“yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle İlhan Bozkurt, AliHaşim Erkuş, M. Kemal Yıldırım, Musa Aktürk, NedimBinay, Yusuf Büyükoğlu, Şerafettin Varol ve YılmazÇetin hakkında beraat kararı verdi.

Fatma Deniz Polattaş, Ceren Samanoğlu: 1999 yılıMart ayında İskenderun’da gözaltına alınan FatmaDeniz Polattaş ve Ceren Samanoğlu adlı genç kızlaragözaltında işkence yaptıkları gerekçesiyle İskenderunEmniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memurları MuratÇıkar, Halil Özkan, Aysun Yüksel ve Siyasi Polis BüroAmiri Gürkan İlhan hakkında açılan davaya yıl içindeİskenderun Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Murat Ağartıcı: Askerden firar ettiği gerekçesiyletutuklanan Murat Ağartıcı adlı kişiye Edirne AskeriCezaevi’nde işkence yaptıkları gerekçesiyle, CezaeviKomutanı Yüzbaşı Mustafa Reşit Beyit ile gardiyanaskerler Sinan Mıh, Ferit Fidan, Erdoğan Bozkurt veMehmet Çınar hakkında açılan dava 7 Mart günüberaat kararıyla sonuçlandı. Edirne 3. Mekanize PiyadeTümen Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülendavada sanıkların TCY’nin “görevi ihmal” suçuna ilişkin230 ve “kötü muamele” suçuna ilişkin 245. maddesiuyarınca cezalandırılması isteniyordu.

Ağartıcı’nın yaşadıklarının gelişimi şöyle:

1993 yılında askere gittikten sonra Bosna-Hersek’tegörev yapan Türk birliğinde görev alma isteğinin kabuledilmemesi üzerine firar eden Ağartıcı, 1998 yılındayakalandı. Firar nedeniyle Edirne’de 3. Tümen AskeriCezaevi’ne 6 ay tutuklu kalan Ağartıcı buradaBaşgardiyan Erol Yıldız Tekin tarafından dövüldüğünübildirdi. Beş ay sonra hastalanan ağabeyini ziyaretetmesine izin verilmediği için firar eden Murat Ağartıcı,3 ay sonra yeniden teslim oldu. Yine aynı cezaevinekonulan ve bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakılan Ağartıcı yeniden askerliğine başladı.Ağartıcı firar davasında Askeri Mahkeme tarafından 4ay hapis cezasına mahkum edilmesi üzerine EdirneMerkez Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Çıktıktan sonrayeniden askerliğine başladı.

Askerliği sürerken psikolojik durumu bozuk olan FuatSaka adlı askerin cezaevi doktorunu dövmesinemüdahale eden Ağartıcı, Saka ve arkadaşlarının bıçaklısaldırısından sonra “can güvenliği olmadığı”gerekçesiyle üstlerine yaptığı başvurudan sonuçalamaması üzerine terhisine 73 gün kala yeniden firaretti. Ağartıcı, 20 gün sonra bu askerin terhis olmasınınardından yeniden gelip teslim olunca bir kez dahatutuklandı ve askeri cezaevine konuldu.

Askeri cezaevine girer girmez gardiyanlar tarafındançırıl çıplak soyulan Ağartıcı, başgardiyanın “esas duruşageç” komutuna uymadığı için tekme tokatdövüldüğünü, ardından yemekhaneye indirildiğini veburada çok sayıda asker tarafından kendisine işkenceyapıldığını bildirdi. Soğuk su altında tutulduğunu,ellerine yüzlerce kez copla vurulduğunu, tekme-tokatdövüldüğünü belirten Ağartıcı, işkence sonucundaburnunun ve dişinin kırıldığını belirtti. Ağartıcı,işkenceden sonra yanına götürüldüğü Cezaevi MüdürüYüzbaşı Mustafa Reşit Beyit’e hastaneye sevkedilmekistediğini söylediğinde, “Seni hücreye gönderirim birsabuna basıp düşer ölürsün” tehdidiyle karşılaştığınıifade etti.

Askeri mahkemenin tahliye kararıyla 42 gün sonracezaevinden çıkan Murat Ağartıcı, yeniden askerliğinebaşladı ve yattığı günler askerlikten sayıldığı için kısasürede terhis oldu.

Terhis olduktan sonra firar nedeniyle yargılandığıdavada, Ağartıcı’nın Askeri Cezaevi’nde kendisinin vediğer mahkumların maruz kaldıkları işkenceyianlatması üzerine, Askeri Mahkeme, görevlilerhakkında suç duyurusunda bulundu. Soruşturmayıyürüten Askeri Savcı Hulusi Gül, Cezaevi MüdürüYüzbaşı Beyit, gardiyanlar Sinan Mıh, Erdoğan Bozkurt,Ferit Fidan ve Mehmet Çınar hakkında, “görevi kötüyekullandıkları ve Ağartıcı’ya kötü muameledebulundukları” gerekçesiyle dava açtı.

Davada dinlenen 52 tanık, davanın sürdüğü tarihlerdecezaevinde ya da kışlada olmalarına karşın hemkendilerinin hem de Ağartıcı’nın maruz kaldığıişkenceleri ayrıntılarıyla anlatmışlardı.

Selahattin Öge, Fesih Ata, Fuat Ata, Mehmet Özen,Mustafa Boylu, Remzi Gerçi: 2001 yılı Şubat ayındaBingöl’ün Karlıova ilçesinde gözaltına alınan SelahattinÖge, Fesih Ata, Fuat Ata, Mehmet Özen, Mustafa Boyluve Remzi Gerçi adlı köylülere işkence yaptıklarıiddiasıyla altı asker hakkında dava açıldı.

Adalet Bakanlığı’nın 3 Eylül 2001 tarihinde verdiğisoruşturma izni ile Muş Cumhuriyet Başsavcılığı’nınyürüttüğü soruşturma sonucunda, Karlıova JandarmaKarakol Komutanı Ali Özsevim, Karakol KomutanYardımcısı Hasan Çoban, astsubaylar Şinasi Bilici veKenan Gayaker, erler Oğuzhan Türkoğlu ve HüseyinSelçuk hakkında “işkence, kötü muamele ve görevikötüye kullanmak” suçlarından açılan dava, 17 Mayısgünü Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

İddianamede, sanıkların 19 Şubat 2001 tarihindeBingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Yorgançayır köyünedüzenlenen baskında yüzlerine kar maskesi takarak,Hüseyin Ata’nın evine gittikleri, evden zorlaçıkarılanları korkutmak için ateş açtıkları, Fesih Ata vekardeşi Fuat Ata’nın, Ali Özsevim ve Oğuzhan Türkoğlutarafından dövüldüğü, daha sonra sanıkların SelahattinÖge ve Fesih Ata’yı yanlarına alarak köyden ayrıldıkları

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 165

Page 172: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

anlatıldı. İddianamede, “Sanıklar ilçeye dönerken FesihAta’yı yolda araçtan indirip Selahattin Öge’yi jandarmabölük komutanlığına götürüp nezarethaneye atmışlar.Sanıkların, Öge’yi suçunu itiraf etmesi için dövdüklerive bazı yakınlarını gözaltına aldıkları, Öge’yi daha sonrayatılı okulun yanında karın içine atarak olay yerindenuzaklaştıkları belirlenmiştir. Mağdurların doktorraporlarından anlaşıldığı gibi yaralandıkları, bu sıradaKarlıova ilçe merkezinde ikamet eden Mehmet Özen,Mustafa Boylu, Remzi Gerçi’nin yasalara aykırı birşekilde gözaltına aldıkları belirlenmiştir” denildi.

Hasan Irmak: 2000 yılı Mayıs ayında gözaltına alınanHasan Irmak adlı kişiye işkence yaptıkları gerekçesiyleKamber Özperçin ve Mustafa Yücel hakkında açılandava 18 Nisan günü sonuçlandı. Diyarbakır 1. Ağır CezaMahkemesi, “sanıkların işlediği suçun OHALKanunu’nun 3. maddesi uyarınca Olağanüstü Halilanına neden olan suçun kovuşturması sırasındaişlendiği” gerekçesiyle Olağanüstü Hal Bölge Valiliği veOlağanüstü Halin Devamı Süresince Alınacak İlaveTedbirler Hakkında 285 sayılı KHK’nin 4-i maddesiuyarınca Olağanüstü Hal Bölge Valiliği emrinde görevlisanıklar hakkında soruşturma yapılması için izinalınması gerektiğine” karar verdi. Kararda, “Davanın buşartın yerine getirilmeden açılmış bulunduğuanlaşılmakla, konuyla ilgili Yargıtay Ceza GenelKurulu’nun içtihatı da gözetilerek, muhakemenin CezaMuhakemeleri Usulü Kanunu’nun 253/4 maddesiuyarınca dava şartının gerçekleşmemiş olmasınedeniyle durdurulmasına karar verildi” denildi.

Diyarbakır Valiliği, Haziran ayında Kamber Özperçin veMustafa Yücel’in yargılanmasına “MemurlarınYargılanmasına Dair Yasa” uyarınca izin vermedi.

Davada, sanıkların TCY’nin 243. maddesi uyarınca hapiscezasına mahkum edilmesi isteniyordu. Davada ifadeveren Dr. Hatice Şanlı, sağlık ocağında muayenesiyapılacak kişileri tek tek odaya aldığını ve içeriyegüvenlik görevlilerini almadığını belirterek, görevlipolislerin kendisine tepki gösterdiğini söylemişti.Bunun üzerine İl Sağlık Müdürü Emirhan Yardan14

tarafından “Burası OHAL bölgesi, bu şahısları muayeneederken en azından bir güvenlik görevlisi almanızgerekir” diye uyarıldığını anlatan Dr. Hatice Şanlı,“Sağlık Müdürü’nün bu sözlü uyarısından sonraşahısları muayene ederken odaya birer görevlialıyorduk. Müştekiyi muayene ederken de bir polisodada vardı. Kendisi polisten çekindiği için açıkçakonuşarak söylemedi, ama işaretle muayene edilmesigereken yerleri gösterdi ve ben de muayene ettim”demişti.

8 Travesti: Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevyaptığı dönemde 8 travestiyi hortumla döverkençekilen görüntüleri televizyonda yayınlanan “HortumSüleyman” takma adlı Başkomiser Süleyman Ulusoyhakkında açılan davaya 18 Nisan günü Beyoğlu 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmadamağdurlardan Muammer Akkuş’un ifadesi alındı.

Akkuş, Süleyman Ulusoy’un kendilerini herhangi birgerekçe olmadan dövdüğünü söyledi. Duruşma,Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptaledilen Şartla Salıverme Yasası’ndaki yenidüzenlemelerin beklenmesi için 18 Şubat 2003 tarihineertelendi. İddianamede, Ulusoy’un, “kötü muamele”gerekçesiyle, 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezasınamahkum edilmesi isteniyor.

Cevahir Temel: 17 Ocak 1997 tarihinde Adana’dadüzenlenen ev baskınında Cevahir Temel adlı kadınaişkence yapan üç polis hakkında açılan dava 9 Eylülgünü sonuçlandı. Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada, Sami Çelik, Osman Soyuer veMurat Esertürk hakkındaki davanın 4616 sayılı ŞartlaSalıverilme Yasası uyarınca ertelendiği açıklandı.

Cevahir Temel’in 7 Şubat 1997 tarihinde savcılığayaptığı suç duyurusu reddedilmişti. Ancak davanınAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından “kabuledilebilir” bulunması üzerine Adalet Bakanlığı’nınkararıyla dava açılmıştı. Davada, polislerin “kötümuamele” ve “görevi kötüye kullanmak” iddiasıylacezalandırılması isteniyordu.

Abdurrahim Demir: “PKK üyesi olduğu” iddiasıyla 9Ekim 1995 tarihinde gözaltına alınan AbdurrahimDemir’e işkence yaptıkları gerekçesiyle TerörleMücadele Şubesi Müdür Yardımcısı DursunKüçükyılmaz ve Atilla Atasoy adlı polis memuruhakkında açılan dava Mart ayında sonuçlandı. Davasüreci şöyle gelişti:

Gözaltında vücuduna elektrik verilen, falakayayatırılan, dövülen, askıya alınan, aç-susuz bırakılan vehakarete uğrayan Abdurrahim Demir’in şikayetiüzerine iki polisin ifadesi olaydan altı ay sonra 29 Mart1996 tarihinde alındı.

Küçükyılmaz ve Atasoy hakkında TCY’nin “işkence”suçuna ilişkin 243. maddesi uyarınca açılan dava daolaydan yaklaşık 2,5 yıl sonra başladı. İstanbul 5. AğırCeza Mahkemesi’nde görülen dava sırasında Demirhakkında Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından 6Mayıs 1998 tarihinde hazırlanan raporda “Demir’inişkenceye maruz kaldığı ve yaraların sorgu sırasındaoluştuğu” belirtildi. 5 Aralık 2001 tarihinde yapılanduruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayanCumhuriyet Savcısı ise “yaraların boğuşma sonucuoluştuğu ve bu nedenle sanıkların ‘işkence’ değil ‘kötümuamele’ suçundan cezalandırılması gerektiğini” iddiaetti. Mahkeme de polisler hakkında TCY’nin “kötümuamele” suçuna ilişkin 245. maddesi uyarınca işlem

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

166 Türkiye İnsan Hakları Raporu

14 Yardan, 2000 yılı Haziran ayında Diyarbakır’ın Silvan ilçesindegözaltına alınan Mehmet Sait Kaplan ve Sait Dönmüş adlı kişilere“sağlam raporu verilmesi için” hekimlere baskı yaptığı gerekçesiyleDiyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. EmirhanYardan, 15 Kasım 2001 tarihinde TCY’nin “görevi kötüye kullanma”suçuna ilişkin 240. maddesi uyarınca 10 ay hapis ve 2 ay 15 günmemuriyetten men cezasına mahkum edilmiş. Cezalar daha sonratoplam 988 milyon 650 bin lira para cezasına çevrilerek ertelenmişti.

Page 173: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yaptı ve dava 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasasıuyarınca ertelendi.

Demir’in avukatı Şeref Turgut’un “suçun 245. değil 243.madde kapsamına girdiği, bu nedenle ŞartlaSalıverilme Yasası maddelerinin uygulanamayacağı”yolundaki itirazı ise 25 Mart günü İstanbul 6. Ağır CezaMahkemesi tarafından reddedildi. Şartla SalıverilmeYasası uyarınca karar verildiği için dosyanınkapanmadığını, sadece ertelendiğini belirten ŞerefTurgut, bu nedenle kararın temyiz edilemediğini“suçun Şartla Salıverilme Yasası kapsamına giripgirmediği” konusunda itirazda bulunabildikleriniaçıkladı.

12 Kişi: İstanbul’da 8 Eylül 1996 tarihinde “MLKP üyesioldukları” iddiasıyla gözaltına alınan 12 kişiye işkenceyaptıkları gerekçesiyle 7 polis hakkında açılan dava, 25Nisan günü sonuçlandı.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşmada Başkomiser Bayram Kartal15 , TCY’nin“işkence” suçuna ilişkin 243. maddesi uyarınca bir yılhapis ve 3 ay memuriyetten men cezasına mahkumedildi. Bu ceza daha sonra 10 ay hapis ve 2 ay 15 günmemuriyetten men cezasına indirildi. Komiseryardımcıları Yusuf Öz, Ali İhsan Kaya, polis memurlarıMustafa Ünal, Yalçın Büyükhan, Zafer Virlan ve NafizAktaş ise 1 yıl 2’şer ay hapis ve 3 ay 15’er günmemuriyetten men cezasına mahkum edildiler. Ancakmahkeme, sanıkların hapis ve memuriyetten mencezalarını “aynı suçu bir daha işlemeyeceklerinekanaat getirildiği” gerekçesiyle erteledi.

Davada yargıçlardan Mehmet Uysal cezanınertelenmesine, diğer işkence davaları nedeniylemuhalefet şerhi koydu. Uysal, karşı oy gerekçesindeözetle şöyle dedi:

“Bu davada isimleri geçen sanıklar hakkında,mahkememizde, benzer iddialarla birden çok kamudavası açılmıştır. Sanıkların bu dava dosyalarınayansıyan eğilimlerine göre ilerde bir daha suçişlemekten kaçınmayacakları anlaşılmaktadır. Buitibarla, sanıklara verilen cezaların ertelenmesiyolundaki mahkememizin çoğunluğunun görüş veuygulamasına katılmadım.”

Bülent Gedik, Zülcihan Şahin, Ali Kılıç, Sinan Kaya,Sevgi Kaya, Arzu Kemanoğlu, Levent Bağdadi, OkanKaplan, İzzet Tokur, Ulaş Batı: “Türkiye KomünistEmek Partisi-Leninist (TKEP-L) örgütüne üye oldukları”iddiasıyla 1996 yılının Mart ayında gözaltına alınangençlere işkence yaptıkları” gerekçesiyle 6 polishakkında açılan davaya 22 Mayıs günü devam edildi.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayanCumhuriyet Savcısı, polislerin mağdurlara işkenceyaptığını bildirdi. Gözaltına alındığında hamile olanDevrim Öktem’in işkence sonucunda düşük yaptığınave mağdurların çeşitli sürelerle rapor aldığına dikkat

çeken Cumhuriyet Savcısı, TCY’nin 243. maddesininmağdurların gözaltına alındığı dönemde İstanbulEmniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde amirkonumunda olan Mustafa Taner Paylaşan ve MustafaSara’ya 12’şer kez uygulanmasını istedi. Savcı, 243.maddenin Ahmet Bereket, Fatih Berkup ve AtillaÇavdar’a 4’er kez, Yakup Doğan’a da 2 kezuygulanmasını istedi.

Daha sonra söz alan Avukat Gülizar Tuncer,cumhuriyet savcılarının iddianame ve esas hakkındakigörüşlerinde “işkence” sözcüğünü kullanmadıklarınadikkat çekti ve davada zamanaşımı süresinin Temmuzayında dolacağını hatırlattı.

Tuncer, gözaltına alınan gençlerin tümünün savcılıkifadelerinde işkence gördüklerini açıkladıklarını ancaksadece Bülent Gedik, Zülcihan Şahin, Ali Kılıç, SinanKaya, Sevgi Kaya, Arzu Kemanoğlu, Levent Bağdadi,Okan Kaplan, İzzet Tokur ve Ulaş Batı’ya işkenceyapıldığı gerekçesiyle dava açıldığını söyledi. Tuncer,“İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kamil Hondu, esashakkındaki mütalaasında polislerin işkence yaptığıyönünde görüş bildirdi. Sanık avukatı İlhami Yelekçi16,savunma için ek süre isteyerek davayı uzatıyor. Dava,zamanaşımı süresi dolmadan sonuçlanmalı” dedi.

17 Temmuz günü yapılan duruşmada, polislerinavukatı İlhami Yelekçi’nin sanık avukatlığındanayrıldığına ilişkin dilekçesi okundu ve sanıklardan AtillaÇavdar’ın öldüğü bildirildi. Müdahil avukatlardan GülizarTuncer, Yelekçi’nin istifasını, “Davanın zamanaşımınauğraması için, zaman kazanabilmek amacıyla yapılanbir taktik” olarak değerlendirdi.

25 Aralık günü yapılan duruşmada söz alanCumhuriyet Savcısı, Mustafa Taner Paylaşan, AhmetBereket, Fatih Berkup, Atilla Çavdar ve Yakup Doğanhakkındaki davanın zamanaşımı süresi dolduğu içindüşürülmesini istedi. Savcı, Başkomiser MustafaSara’nın ise “sadece Bülent Gedik’e işkence yaptığınınkanıtlanması” nedeniyle TCY’nin 243. maddesi uyarıncacezalandırılmasını istedi. Duruşma, 5 Şubat 2003tarihine ertelendi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 167

15 Sanıklardan Bayram Kartal ve Yusuf Öz, aralarında gözaltındaöldürülen Süleyman Yeter’in de bulunduğu 15 kişiye işkence yaptıklarıgerekçesiyle aynı mahkemede yargılanıyor. Aynı operasyondagözaltına alınan Asiye Zeybek Güzel de gözaltında kendisine tecavüzedilmesi için Bayram Kartal’ın emir verdiğini açıklamıştı. Nafiz Aktaş daYücel Özen’in 1991 yılı Kasım ayında işkence sonucu öldürülmesinedeniyle Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve 31Mayıs 2001 tarihinde beraat etmişti. 16 Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu, işkence ve yargısız infazdavalarında polislerin avukatlığını yapan İlhami Yelekçi’ye İstanbulBarosu Disiplin Kurulu tarafından verilen meslekten men cezasını“Avukatlık Yasası’nda öngörülen 4,5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu”gerekçesiyle kaldırdı. Yelekçi, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7Temmuz 1997 tarihinde görülen bir işkence davasında, işkencemağduru Bülent Gedik’e “susturun şu vatan hainini” diye bağırdığı içinİstanbul Barosu’na şikayet edilmişti. Avukat Gülizar Tuncer’in suçduyurusu üzerine açılan soruşturmada Baro Disiplin Kurulu, Yelekçi’ye“sözlerinin savunma sınırlarını aştığı” gerekçesiyle Türkiye Barolar BirliğiMeslek İlkeleri’nin 4. ve Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi uyarınca 3 aymeslekten men cezası vermişti.

Page 174: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Avukat Gülizar Tuncer, dosyaya daha sonra eklenenMustafa Sara açısından zamanaşımı süresinin 14 Nisangünü dolacağına dikkat çekerek, “Biz iki yıldır davanınzamanaşımına uğrama tehlikesinin bulunduğunudevamlı söylüyorduk. Fakat mahkeme heyeti,zamanaşımı dolmadan karar verilmesi yönündekiisteklerimize sözlü olarak zamanaşımını dosyayasonradan eklenen Mustafa Sara üzerindenhesaplanacağını söylüyordu. Zaten hukuken böyle birdurum yok ama mahkeme böyle bir şey yapacağınısöyledi. Mahkeme bizi bilerek oyaladı” dedi.

Duruşmaya daha önce giren Cumhuriyet Savcısıtarafından hazırlanan esas hakkındaki görüşte,gözaltına alındığında hamile olan Devrim Öktem’inişkence sonucunda düşük yaptığına ve mağdurlarınçeşitli sürelerle rapor aldığına dikkat çekilerek TCY’nin243. maddesinin mağdurların gözaltına alındığıdönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi’nde amir konumunda olan MustafaTaner Paylaşan ve Mustafa Sara’ya 12’şer kez, AhmetBereket, Fatih Berkup ve Atilla Çavdar’a 4’er kez,Yakup Doğan’a da 2 kez uygulanmasını istemişti.

Bu arada Haziran ayında AİHM gençlerin avukatıGülizar Tuncer tarafından yapılan başvuruyu esastangörüşmeye karar verdi. AİHM, davayı AİHS’in “işkence”yasağına düzenleyen 3. maddesi açısındaninceleyecek. Devrim Öktem’in de aralarında bulunduğu23 gencin 1996 yılında gözaltına alınmasından sonraAvukat Gülizar Tuncer, Fatih Cumhuriyet Savcılığı’nınpolisler hakkında açtığı soruşturmanın sonucunubeklemeden AİHM’e başvurmuştu. Tuncerbaşvurusunda, soruşturma sonucunu beklememesiningerekçesini, “Türkiye’de işkence soruşturmalarınınçoğunun takipsizlikle sonuçlanması ya da açılandavaların çok uzun yıllar sürmesine karşın sonuçalınamamasına” bağlamıştı.

İbrahim Dumlu, Erkan Dumlu: İzmir’de SosyalSigortalar Kurumu’nu dolandırdıkları iddiasıyla 2001yılında gözaltına alınan İbrahim Dumlu ve oğlu ErkanDumlu’ya işkence yaptıkları ileri sürülen 6 polishakkında dava açıldı. İddianamede, İzmir EmniyetMüdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar ŞubeMüdürlüğü Mali Büro Amirliği’nde görevli BaşkomiserAdnan Aykuş, aynı şubede görevli polis memurlarıYavuz Uçar, Ömer Gülbak, Özcan Gündoğdu, komiseryardımcısı Şerif Ali İlkar ve polis memuru BülentUzun’un TCY’nin 243. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

Dava 1 Temmuz günü İzmir 3. Ağır CezaMahkemesi’nde başladı. Duruşmada savunmasınıyapan Adnan Aykuş, kimseye işkence yapmadıklarınıileri sürdü. Aykuş, “Yasal olarak ifade veripvermeyeceği sorulmuştur. ‘Susma hakkını’ kullanarakifade vermedi. Dövmüş ve darp etmiş değiliz.Mahkemeye sevk edilirken doktor raporları alındı”dedi. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Mehmet Kartal, Mehmet Baysal, MehmetEbuzeyitoğlu, Derviş Algül, Kamuran Kabul, Hacıİnan, Mahmut Bulduş: 21 Mart 2001 tarihindeŞırnak’ta gözaltına alınan 7 kişiye işkence yaptıklarıiddia edilen 5 polis ile işkence mağdurlarına sağlamraporu veren 6 doktor hakkında açılan dava, 12 Eylülgünü Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı.Mahkeme, polisler ve doktorlar hakkında “delilyetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verdi.

Şırnak Emniyet Müdürlüğü Terörle MücadeleŞubesi’nce düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınansöz konusu yedi kişi, 11 gün gözaltında tutulmuş,serbest bırakıldıktan sonra da cinsel organ veparmaklara elektrik verme, cop sokma, haya sıkma,tazyikli su sıkma, ıslak zeminde yatırma ve askıyaalma gibi kötü muamele ve işkenceye maruzkaldıklarını gerekçesiyle polis memurları Uğur SelçukŞener, Bülent Yılmaz, Faruk Yakıcı, Ahmet Gök,Abdülkadir Yüce hakkında suç duyurusundabulunmuşlardı. Suç duyurusunda ayrıca Hatice Taslak,Orhan Kaştan, Duran Akmirza, Vildan Baki, Bülent Sarıve Gelincik Semra Özten adlı doktorların da “işkencebulgularını gizledikleri” için haklarında dava açılmasıistenmişti.

Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde önce takipsizlik kararıverilen dava, avukatların bir üst mahkemeye yaptıklarıitiraz üzerine yeniden açılmıştı. Davada polismemurlarının TCY’nin işkence suçunu düzenleyen 243.maddesi uyarınca cezalandırılmaları isteniyordu. Buarada sanık polislerden Abdülkadir Yüce’nin “işkence”suçundan sabıkalı olduğu öğrenildi.

Erol Evcil: İşadamı Erol Evcil’e Bursa EmniyetMüdürlüğü’nde gözaltında tutulduğu 1999 yılındaişkence yaptıkları ileri sürülen 11 polisin yargılandığıdava yıl içinde sonuçlanmadı. Bursa 2. Ağır CezaMahkemesi’nde 18 Temmuz günü yapılan duruşmada,Evcil’in “polisleri seslerinden tanıyabilmesi” için “sesteşhisi” yaptırıldı.

Polisler, Mahkeme tarafından verilen bir metni arkasıdönük duran Evcil’e okudular. “Ses teşhisinde” Evcil,dönemin İstihbarat Şube Müdürü Sırrı Tuğ’un sesinitanıdığını söyledi. Evcil, “Sorgulamam sırasında sürekliiki kişinin sesi vardı. Sesini tanıdığım bu kişi,sorgulamayı yürüten ve sürekli soruları yöneltenkişiydi. Ancak işkence sırasında sadece bir kişininsesini duydum. O ses ise şu an dinlediklerim arasındayer almıyor. Bana elektrik verildiği esnada odadabulunan kişilerden biri, ‘Kemal Abi yeter öldüreceksin’şeklinde konuştu. Bu kişinin de Kemal Nair olduğunusanıyorum” dedi.

Davada, söz konusu dönemde Bursa EmniyetMüdürlüğü’nde görev yapan Sırrı Tuğ, CandemirÖzdemir, Ahmet, Hakan Ünsal Yalçın, Metin SonerŞentürk, Ragıp Doğandemir, Harun Özkay, Kemal Nair,Mehmet Kaçmaz, Yaşar Usta ve Mustafa Ak adlıpolisler yargılanıyor. Ünlü tefeci Nesim Malki’nin 28

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

168 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 175: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kasım 1995 tarihinde Bursa’da öldürülmesi vedolandırıcılık suçları nedeniyle 27 Ekim 1999 tarihindeMudanya’da gözaltına alınan Evcil, Bursa EmniyetMüdürlüğü’nde sorgulanmıştı. Evcil’e, İstanbul AdliTabipliği tarafından beş günlük rapor verilmişti.

Neytullah Getiren: İstanbul Göztepe’deki Mavi Çarşıadlı alışveriş merkezine 13 Mart 1999 tarihindedüzenlenen saldırıya katıldığı iddiasıyla tutuklananNeytullah Getiren adlı kişiye işkence yaptıklarıiddiasıyla iki polis hakkında açılan davanın 25 Nisangünü sonuçlandığı öğrenildi. Avukat Gülizar Tuncer,İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Hüseyin Gelener,Mustafa Kara adlı polisler hakkında “fiilin Getiren’esuçunu söyletmek amacını taşımadığı, suçun NeytullahGetiren’in yer gösterme sırasında kaçmaya çalışmasıüzerine meydana geldiği” gerekçesiyle beraat kararıverdiğini bildirdi.

Avukat Tuncer, Neytullah Getiren’e 14 Mart 1999tarihinde sağlam raporu verildiğini ancak 21 Mart 1999tarihinde hazırlanan üç ayrı raporda Getiren’invücudundaki işkence izlerinin anlatıldığını kaydetti.

Süleyman Yeter ve 13 kişi: 7 Mart 1999 tarihindeİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde işkence sonucu ölenLimter-İş Sendikası eğitim uzmanı Süleyman Yeter ilearalarında gazetecilerin de bulunduğu 14 kişiye 1997yılında gözaltında işkence yapan 8 polisinyargılanmasına 23 Eylül günü İstanbul 7. Ağır CezaMahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmada sanık polislerin avukatı İlhami Yelekçi,davadan çekildiğini açıkladı. Mağdur avukatları iseYelekçi’nin görevden çekilmesinin zamanaşımı süresinidoldurmaya yönelik bir girişim olduğunu belirttiler.

28 Ekim günü yapılan duruşmada söz alan sanıkErdoğan Oğuz’un avukatı Ömer Yeşilyurt, polislertarafından sorgulanan itirafçı Semra Polat Duyar’ıntanık olarak dinlenmesini istedi. Süleyman Yeter’inavukatı Keleş Öztürk ise “Bilindiği üzere emniyetgörevlileri tim tim çalışır ve örgütlere göre ayrılır. Bizimmüvekkilimiz MLKP’den sorgulanmıştır. Semra Polat iseDHKP-C’den alınıp sorgulanmıştır. Dolayısıyla farklı ikiörgütün sorgulanmasını yapan tim ayrıdır. Bu durumdavayı uzatmak amaçlıdır. Yine duyumlarıma görekamuoyunda Manisa davası olarak bilinen davada dabu şekilde bir tanık dinlenmesi gündeme getirilmiştir.Aynı taktik bu dosyada da uygulanmaktadır. Butanığın dinlenmesini kabul etmiyoruz. Öncekiiddialarımız doğrultusunda karar verilmesini istiyoruz.”dedi. Mahkemenin Semra Polat Duyar’ın tanık olarakdinlenmesini reddetmesi üzerine, Ömer Yeşilyurt“savunma hakkının kısıtlandığı” gerekçesiyle davadançekileceğini bildirdi.

6 Kasım günü yapılan duruşmada da polislerden YusufÖz’ün avukatı Ekrem Demirer, “MLKP örgütüne üyeolduğu” iddiasıyla daha önce yargılanan itirafçı AhmetHaşim Baran’ın tanık olarak dinlenmesini istedi. Avukat

Gülizar Tuncer ise “Ahmet Haşim Baran’ın bu davaylailgisi yok, kendisi itirafçıdır. Baran’ın dinlenmesi sonucuetkilemeyecektir, davayı uzatmak için polislerinyönlendirmesidir.” dedi. Avukat Keleş Öztürk de,Ahmet Haşim Baran’ın 1996 yılı Haziran ayındagözaltına alındığını, Süleyman Yeter ve diğermağdurların ise 1997 yılı Şubat ayında gözaltınaalındığını belirtti. Baran’ın dinlenmesi isteği reddedildi.

Duruşmanın ertelenmesi kararına karşı çıkanmahkeme üyesi Mehmet Uysal, karşı oy yazısında“Avukatların davayı uzatmak için takındıkları tutumamüsamaha göstererek davanın zamanaşımınauğramasına sebebiyet verir şekilde taleplerin kabuledilmesine ilişkin mahkemenin çoğunluğunun kararınakatılmam mümkün olmamıştır. Hakime havale ettirilendilekçede, asile tebligat yapılması isteminin yerinegetirilmediği için mahkeme kalemindeki görevlipersonel hakkında disiplin işlemi yapılması gerektiği...”dedi.

Dava 2 Aralık günü sonuçlandı. İstanbul 7. Ağır CezaMahkemesi, Şahin Kaplan17, Zülfikar Özdemir, ŞabanToz, Bülent Duramanoğlu ve Necip Tükenmezhakkında “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararıverdi. Mahkeme, Bayram Kartal, Yusuf Öz, ErdoğanOğuz ve Sedat Selim Ay’a TCY’nin 243. maddesiuyarınca 1’er yıl hapis ve 3’er ay meslekten mencezası verdi. Ceza, “suçun birden çok kez işlenmesi”nedeniyle 1 yıl 2 aya çıkarıldı. Bu ceza da TCY’nin 59.maddesi uyarınca “sanıkların duruşmalardaki iyihalleri” nedeniyle 11 ay 20’şer gün hapis ve 2 ay 27’şergün memuriyetten men cezasına indirildi. Mahkemedaha sonra, “sanıkların sabıkasız olmaları ve aynı suçubir kere daha işlemeyeceklerine kanaat getirildiği” içincezaların ertelenmesine karar verdi.

Mahkeme üyesi Mehmet Uysal karara “Sanıklar,işkence ile tanık elde etmeyi bir yöntem olarakbenimsemiştir. Haklarında beraat kararı verilensanıkların dava dosyasındaki belgelerden mağdurlarınsorgularında hazır bulunduğu ve işkence suçunakatıldığı sabittir” diyerek muhalefet şerhi koydu. Uysalmuhalefet şerhinde, “haklarında takipsizlik kararıverilerek dava açılmayan polisler Erdinç Aydemir,Kemal Karakaş ve Erol Aybaz ile yargılanansanıklarının, Asiye Zeybek Güzel’e gözaltında tecavüzedilmesi suçuna katıldıkları” gerekçesiyle suçduyurusunda bulunulmasını istedi. Davada zamanaşımısüresi 17 Aralık günü doldu.

Mağdur avukatlarından Avukat Keleş Öztürk, dahasonra gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Devletin temel kurumları var. Bunlar arasında ordu vepolis de bulunuyor. Ordu ve polis görevlileri, yaptıklarıyasalara aykırı da olsa pratikte korunuyorlar. Devlet bu

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 169

17 2000 yılı Şubat ayında yapılan duruşmaya izleyici olarak gelenKaplan, mağdurlar tarafından teşhis edilmişti. Bunun üzerine Kaplanhakkında ek iddianame ile dava açılmıştı

Page 176: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

görevlileri koruduğu gibi, işkence yapan görevliler deişkenceyi “devlete karşı gelen insanlara” yaptıklarınısanıyorlar. Yapılan düzenlemeler tek başına yeterlideğil. İşkence ve kötü muameleden açılan davalarınçoğunluğu beraatle bitiyor. Nadiren de yasanınöngördüğü cezanın alt sınırından cezalar veriliyor.Alınan sonuçları yürekli hakim ve savcılara bağlıyorum.Onların ise yetersiz kaldıklarını düşünüyorum. İbrahimÇiçek ve arkadaşlarına işkence yapan polislerinertelenmeden hapis cezasına mahkum edilmelerini vedün üye hakim Mehmet Uysal’ın muhalefet şerhikoymasını da yine bu cesur yargı mensuplarınınbulunmasına bağlıyorum. Devletin bu süreçte tartışılanişkence ile bir problemi yok. İşkence sistematik birsorgulama biçimi olarak halen kullanılıyor.”

İbrahim Çiçek, Ali Hıdır Polat, Delil İldan, HacıOrman, Füsun Erdoğan, Birol Paşa, Hakkı Mıhçı, AliOcak, Doğan Şahin: 15 Mart 1996 tarihinde gözaltınaalınan Atılım gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahimÇiçek, Ali Hıdır Polat, Delil İldan, Hacı Orman, FüsunErdoğan, Birol Paşa, Hakkı Mıhçı, Ali Ocak ve DoğanŞahin’e işkence yaptıkları gerekçesiyle Bayram Kartal,Sedat Selim Ay, Mustafa Ünal, Yalçın Büyükhan, YusufÖz, Nafiz Aktaş ve Sönmez Alp adlı polisler hakkındaaçılan davaya 11 Eylül günü İstanbul 7. Ağır CezaMahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmada, bir önceki duruşmada istifa eden sanıkavukatlarının yerine göreve başlayan avukatlardan ikisivekaletnamelerini bir dahaki duruşmada sunacaklarınıbildirdiler. Mağdur avukatlarından Keleş Öztürk isedavada zamanaşımı süresinin 26 Eylül günü dolacağınadikkat çekerek sanık avukatlarının bundanyararlanmaya çalıştıklarını bildirdi. Duruşma 23 Eylülgününe ertelendi. 23 Eylül günü yapılan duruşma dagöreve yeni başlayan avukatların vekaletlerininhazırlanması için 25 Eylül gününe ertelendi.

Dava, beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına birgün kala 25 Eylül günü sonuçlandı. “Savunmahaklarının kısıtlandığını” iddia eden polislerin avukatlarıduruşmaya katılmadı. Duruşmada söz alan CumhuriyetSavcısı, duruşmada hazır bulunmayan sanıkavukatlarının davayı zamanaşımına uğratmayaçalıştıklarını bildirdi ve sanıklara ceza verilmesiyönündeki görüşünü yineledi.

Mahkeme, olay tarihinde Terörle Mücadele ŞubeMüdürlüğü’nde görevli Başkomiser Bayram Ali Kartal,Komiser Sedat Selim Ay, Komiser Yusuf Öz, polismemurları Nafiz Aktaş ve Sönmez Alp’e TCY’nin“işkence” suçuna ilişkin 243. maddesi uyarınca 1 yıl2’şer ay hapis ve 3 ay 15’er gün memuriyetten mencezası verdi. Cezalar paraya çevrilmedi ve ertelenmedi.Polis memurları Mustafa Ünal ve Yalçın Büyükhan iseberaat etti.

İddianame, 16 Mayıs 1997 tarihinde hazırlanmış,davanın görülmesine de 26 Eylül 1997 tarihindebaşlanmıştı.

Şafak Gümüşsoy: Devrimci Mücadele dergisine 2001yılı Kasım ayında düzenlenen baskında gözaltına alınanŞafak Gümüşsoy’a “kötü muamelede bulundukları”gerekçesiyle Tekin Ünal, Enver Cengiz, Ümit Sönmeziç,Kamil Çelik, Mehmet Mustafa Akkaya, Ahmet Çanakçıve Turan Şahin adlı polisler hakkında açılan davaya 17Eylül günü devam edildi. Beyoğlu 11. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada, Gümüşsoy’unavukatı Gülizar Tuncer, polislerin “kötü muamele”değil, “işkence” suçundan yargılanması gerektiğinibelirterek, görevsizlik kararı verilmesini ve dosyanınağır ceza mahkemesine gönderilmesini istedi.Mahkeme, bu konunun polislerin ifadesitamamlandıktan sonra görüşülmesine karar verdi.Duruşma, 30 Ocak 2003 tarihine ertelendi.

Mustafa Evren, Dursun Taşçı, Ali Taşçı, Sefer Taşçı,Nail Akın, Şahin Akın, Yaşar Ekşi, Mehmet Tufan,Hüseyin Uzun, Uğur Ulusoy, Günay Demirağ: Uşak’ınSivaslı ilçesine bağlı köylerden koyun çaldıklarıiddiasıyla 23 Ocak 2001 tarihinde gözaltına alınanMustafa Evren, Dursun Taşçı, Ali Taşçı, Sefer Taşçı, NailAkın, Şahin Akın, Yaşar Ekşi, Mehmet Tufan, HüseyinUzun, Uğur Ulusoy ve Günay Demirağ’a işkenceyaptıkları gerekçesiyle astsubaylar Hasan Öz, BayramDilmaç ve Nadir Murat Demir hakkında açılan davaya20 Eylül günü Uşak Ağır Ceza Mahkemesi’nde devamedildi.

Duruşmada, Jandarma Karakol Komutanı Astsubayİbrahim Sarı hakkında açılan davanın bu dava ilebirleştirilmesine karar verildi. Duruşmada daha sonrabir astsubay, aynı günlerde karakolda sorgulanan NihatDönmez ve 27 Ocak 2001 tarihinde köylülerin serbestbırakılmasından önce sağlam raporu veren Dr. HasanGökçe tanık olarak dinlendi.

Nihat Dönmez ifadesinde karakolda kendilerine baskıyapılmadığını söyledi. Ancak, 23-24 Ocak 2001tarihinde Nihat Dönmez’in işkence nedeniyle baygınlıkgeçirdiği, bu nedenle Erdoğan Kartal adlı kişinin ‘NihatDönmez’ kimliğiyle doktor kontrolüne götürüldüğüiddia edilmişti. Sivaslı Devlet Hastanesi’nde görevli Dr.Hasan Gökçe, jandarmaların baskısı olmadan zanlılarıtek tek üstlerini soydurarak muayene ettiğini,kimsenin herhangi bir şikayette bulunmadığını vekimliklerini kontrol ettikten sonra raporlarıdüzenlediğini söyledi. Mahkeme Başkanı’nın UşakTabip Odası (UTO) Başkanı’na daha önce farklı beyandabulunduğunu hatırlatması üzerine Gökçe, yanlışlığınUTO Başkanı’ndan kaynaklandığını iddia etti. İşkencemağdurları ise kendilerini muayene eden doktorun Dr.Gökçe olmadığını söylediler.

Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Gözaltına alınan 11 köylüden 7’si işkence gördüklerigerekçesiyle 2 Şubat 2001 tarihinde Uşak CumhuriyetSavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuşlar ve “hırsızolmadıklarını ısrarla söylemelerine rağmen süreklidövüldüklerini, yere yatırılıp çiğnendiklerini, çırılçıplak

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

170 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 177: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

soyularak saatlerce ayakta bekletildiklerini, betonaçıplak olarak yatırıldıklarını ve cinsel tacizeuğradıklarını” belirtmişlerdi. Köylüler, dört günlükgözaltı süresinde sadece bir kez yemek yediklerini,yakınlarının gönderdiği yiyecek ve giyeceklerinkendilerine verilmediğini de vurgulamışlardı. Davadasanıkların TCY’nin “işkence” suçuna ilişkin 243. maddesiuyarınca cezalandırılması isteniyor.

Muzaffer Çınar: 1999 yılında Siirt’in Baykan ilçesindegözaltına alınan Muzaffer Çınar’a işkence yaptıkları ilerisürülen 8 polisin yargılanmasına 25 Eylül günü Siirt 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşmada Çınar’ınavukatları Cihan Aydın ve Ayla Akat’ın sanık polislerintutuklanması istemi reddedildi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Muzaffer Çınar, “PKK yöneticilerinden oluğu ilerisürülen Cevat Soysal’ın telefon defterinde adıbulunduğu” gerekçesiyle 21 Temmuz 1999 tarihindeSiirt’in Baykan ilçesinde gözaltına alınmış ve 29Temmuz 1999 tarihinde serbest bırakılmıştı.

Cafer Kurt: 21 Mayıs 1998 tarihinde İstanbul’dagözaltına alınan Cafer Kurt adlı kişiye işkence yaptıklarıiçin beş polis hakkında açılan davanın, Kurt’a veavukatlarına bildirilmediği ortaya çıktı. Evrenselgazetesinde yer alan habere göre, olay şöyle gelişti:

Gözaltında 4 gün boyunca işkenceye maruz kalan Kurt,İstanbul DGM tarafından tutuklandı. Bu arada Kurt’unifadesi üzerine DGM Savcılığı’nın polisler hakkındaaçtığı soruşturma görevsizlik kararıyla FatihCumhuriyet Savcılığı’na gönderildi. Fatih CumhuriyetSavcılığı’ndan bir sonuç çıkmaması üzerine avukatlarMuammer Çöpür ve Zeynel Polat, savcılığa suçduyurusunda bulundular. Ancak savcılıktan 13 ayboyunca herhangi bir yanıt alınamadı. Bunun üzerineavukatlar AİHM’e başvurdular. AİHM, daha sonra“soruşturma yürütülmediğine” ilişkin belge istedi.Bunun üzerine soruşturmanın durumunu öğrenmekiçin savcılığa giden avukatlara, “Dosyanın İstanbulCumhuriyet Savcılığı’na gönderildiği, polisler hakkındayeterli delil elde edilmediği, bu nedenle soruşturmayürütülmesine gerek olmadığı” yolunda bir yazı verildi.Bu yazıyı AİHM’e gönderen avukatlar, Fatih Ağır CezaMahkemesi’ne başvurarak savcılığın kararına itirazettiler. Ancak, mahkeme itirazı reddetti. Avukatlar,Fatih Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu yazısını da AİHM’egönderdiler. Hükümet tarafından 18 Eylül günü AİHM’egönderilen yazıda 5 polis hakkında 1999 yılında davaaçıldığı ve yargılamanın sürdüğü belirtildi. Hükümetinyazısında Ümraniye Cezaevi’nde bulunan Kurt’un ifadevermeye çağrıldığı halde gitmediği de belirtildi.

Avukat Zeynel Polat, müvekkilinin davadan haberiolmadığı için gelen mahkeme celbini hakkında açılandavalardan biri sandığını, bu yüzden gitmediğinisöyledi. Polat, çağrı yazılarında olay anlatılmadığı içindava açıldığını bilmeyen kişinin yanılgıyadüşebileceğini belirtti. Son duruşması 21 Kasım günü

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan davada,Nafiz Aktaş, Sedat Selim Ay, Taner Aydın, MuhammetDalga ve Sönmez Alp adlı polisler yargılanıyor18.

Ali Şahin Pütün, Alev Yıldız, Mustafa Tosun, NazımMercan, Özcan Kumuz: “DHKP-C üyesi oldukları”iddiasıyla 1995 yılında gözaltına alınan Ali Şahin Pütün,Alev Yıldız, Mustafa Tosun, Nazım Mercan ve ÖzcanKumuz’a işkence yaptıkları gerekçesiyle sekiz polishakkında açılan dava Kasım ayında sonuçlandı.Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 7 polise verilen hapis cezasınıoybirliği ile onadı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ninkararında, polis Savaş Akın’a, Özcan Kumuz ve Ali ŞahinPütün’e işkence yaptığını kabul etmesine karşıncezada sadece 1/6 oranında artırım yapılması yetersizbulundu. Daire bu nedenle Savaş Akın hakkındakikararı bozdu. Kararda, Savaş Akın’a verilecek cezada,TCY’nin 80. maddesi uyarınca artırım yapılması yerine,işkence suçunu iki kez işlediğinin kabul edilerek hapiscezası miktarının ikiye katlanması gerektiği bildirildi.

Komiserler Fethi Vuruşkan, Dursun Ali Öztürk, SavaşAkın, komiser yardımcısı Erkan Kabakçılı ile polislerNuh Çelik, Erhan Mamikoğlu, Halil Melengeç ve TalipKaya hakkında açılan dava 14 Aralık 2000 tarihindesonuçlanmıştı. Polislere önce 1 yıl hapis ve 3 aymemuriyetten men cezası veren İstanbul 1. Ağır CezaMahkemesi, daha sonra cezayı TCY’nin 59/1 maddesiniuygulayarak 10 ay hapis ve 2 ay 15 gün memuriyettenmen cezasına indirmiş, bu cezayı da “sanıkların birdaha suç işlemeyeceklerine dair kanaat” edinildiğigerekçesiyle ertelemişti.

Abdulvahap Terzi, Recai Erkmen: Yargıtay Ceza GenelKurulu, iki kişiye işkence yaptıkları gerekçesiyleyargılanan iki polise verilen para cezasını bozdu vepolislerin hapis cezasına mahkum edilmesine kararverdi.

Edinilen bilgiye göre yargılama süreci şöyle gelişti:

Mersin’de 21 Mayıs 1997 tarihinde gözaltına alınanAbdulvahap Terzi ve Recai Erkmen adlı kişilereBaşkomiser Soner Dülger ve polis memuru İbrahimAltuntaş tarafından işkence yapıldı. Ancak, 23 Mayıs1997 tarihinde Dr. Suat Tekin Turhan mağdurlarasağlam raporu verdi. Aynı gün suç duyurusundabulunan ve Cumhuriyet Savcılığı’nın emriyle başka bir

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 171

18 Polislerden Nafiz Aktaş, Sedat Selim Ay ve Sönmez Alp, 15 Mart1996 tarihinde gözaltına alınan Atılım gazetesi Genel Yayın Yönetmeniİbrahim Çiçek ile Ali Hıdır Polat, Delil İldan, Hacı Orman, Füsun Erdoğan,Birol Paşa, Hakkı Mıhçı, Ali Ocak ve Doğan Şahin’e işkence yaptıklarıgerekçesiyle İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Beşyıllık zamanaşımı süresinin dolmasına bir gün kala 25 Eylül günüsonuçlanan davada, Sedat Selim Ay, Nafiz Aktaş ve Sönmez Alp, 1 yıl2’şer ay hapis ve 3 ay 15’er gün memuriyetten men cezasına mahkumedilmişti.Sanıklardan Sönmez Alp, İstanbul’un Çiftehavuzlar semtindeki bir eve17 Nisan 1992 tarihinde düzenlenen baskında Eda Yüksel, Taşkın Ustave Sabahat Karataş adlı kişilerin öldürülmesi nedeniyle de yargılanmışve beraat etmişti.Nafiz Aktaş da, Yücel Özen’in işkence nedeniyle 24 Kasım 1991tarihinde ölümü nedeniyle yargılanmış ve beraat etmişti.

Page 178: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

hekim tarafından muayene edilen mağdurlara işkencegördüklerine ilişkin rapor verildi. Bunun ardındanDülger ve Altuntaş hakkında “işkence ve hakaret”, Dr.Turhan hakkında da “görevi kötüye kullanmak”iddiasıyla dava açıldı.

Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Dr.Turhan beraat etti, daha önce aynı suçtan iki ayrısabıkası olduğu öğrenilen Dülger, “kötü muameledebulunduğu” gerekçesiyle 3.5 ay hapis cezasınamahkum edildi. Bu ceza 1 milyon 50 bin lira ağır paracezasına çevrildi. Altuntaş’a verilen 3 ay hapis cezasıda 900 bin lira ağır para cezasına çevrildi. “Hakaret”suçundan beraat kararı veren Mahkeme, polislerin 3 ve3.5 ay memuriyetten uzaklaştırılmasını öngördü.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi ise olayda iki mağdurunbulunması nedeniyle sanıkların ikişer kezcezalandırılması gerektiği görüşüyle kararı bozdu.Yargıtay kararında, işkence suçundan sabıkalı SonerDülger’in cezasının “aynı suçu işlemekteki ısrarlıtutumu” nedeniyle paraya çevrilmesinin de yasalaraaykırı olduğu belirtildi.

Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise “işkence suçununoluşabilmesi için gözaltına alınan kişi hakkında davaaçılarak sanık durumuna düşürülmesi gerektiği; ancakbu durumda yasada belirtilen ‘sanığın suçunusöyletmek kastıyla işkence etmek, zalimanedavranmak’ suçunun oluşacağı” gerekçesiyle ilkkararında direndi. Mahkeme, Dr. Suat Tekin Turhanhakkında da “suçun görevi ihmal olarak görülmesidurumunda dahi, ‘Af Yasası’ uyarınca hakkındakidavanın erteleneceği, ancak ‘beraat kararınınertelemeye göre daha teminatlı olacağı” görüşüylekararında direndi. Mahkemenin ilk kararında direnmesiüzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda elealındı. Genel Kurul, Dr. Suat Tekin Turhan hakkındaerteleme kararını onadı. Yerel mahkemenin direnmekararını kaldıran Genel Kurul, Başkomiser SonerDülger’in “işkence suçundan” 6 yıl 8 aya kadar, İbrahimAltuntaş’ın ise 5 yıla kadar hapis cezasınaçarptırılmasına oybirliğiyle karar verdi.

X.X.: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 1999 yılında Şanlıurfa’dagözaltına alınan bir kişiye işkence yaptıklarıgerekçesiyle yargılanan iki jandarma hakkındakiberaat kararını bozdu. Yargıtay kararındajandarmalardan birinin “işkence”, diğerinin de “kötümuamele” suçundan cezalandırılması gerektiğibelirtildi. Sanıklar yeniden Şanlıurfa 1. Ağır CezaMahkemesi’nde yargılanacak.

Kenan Ak, Serkan Aksoy: İstanbul’da hırsızlıkyaptıkları iddiasıyla 5 Haziran 2000 tarihinde gözaltınaalınan Kenan Ak ve Serkan Aksoy adlı kişilere işkenceyapan Küçükçekmece Asayiş Büro Amiri BaşkomiserNevzat Ayar ve Feridun Koç adlı polis hakkında açılandavaya 13 Kasım günü devam edildi. Bakırköy 1. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada söz alanmüdahil Avukat Murat Salman, halen Sinop

Cezaevi’nde bulunan Serkan Aksoy’a Sinop MerkezSağlık Ocağı tarafından verilen raporu kabuletmediklerini söyledi. Avukat Murat Salman, SerkanAksoy’un Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesini istedi.Avukat Salman, işkence nedeniyle polislerin 200 milyarlira tazminat ödemesini de istedi. Duruşma 21 Ocak2003 tarihine ertelendi.

Davada, polislerin TCY’nin “işkence” suçuna ilişkin 243.maddesi uyarınca ikişer kez cezalandırılması isteniyor.

Enver Gündüz, Şehabettin Alp, Hanifi Turan, HüseyinAvcu, M. Avcu, Şirin Ağahatun: 1995 yılındaDiyarbakır’da gözaltına alınan Enver Gündüz,Şehabettin Alp, Hanifi Turan, Hüseyin Avcu, eşi M. Avcuve Şirin Ağahatun adlı kişilere gözaltında işkenceyapan 18 polisin yargılanmasına 13 Kasım günüDiyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.Duruşma, eksik belgelerin tamamlanması içinertelendi.

Davada, dönemin Diyarbakır Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele Şube Müdürü Ramazan Sürücü ileHaluk Bayram Deniz, Hasan Koçak, Nebil Alpaslan,Gıyasettin Özturan, Mustafa Bölük, Cafer Ongün, ŞevkiTaşçı, Yusuf Ziya Evran, İhsan Kara, Recep Kaplan,Tevfik Işık, Ömer Uslu, İbrahim Uçar, Numan Çakır,Ekrem Korkmaz, Mahmut Yılmaz ve Orhan Çerçi adlıpolislere TCY’nin işkence ve kötü muamele suçunudüzenleyen 243., 245. ve “görevi ihmal” suçuna ilişkin230. maddeleri uyarınca 5 yıla kadar hapis cezasıverilmesi isteniyor.

Hakkı Saygılı: İstanbul Emniyet Müdürlüğü OrganizeSuçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile Ufuk Baysanve Dinçer Karataş adlı polisler hakkında, Buca Cezaevieski Müdürü Hakkı Saygılı’ya işkence yaptıklarıiddiasıyla dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığıtarafından hazırlanan iddianamede, polislerin “1 Aralık1997 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndegözaltında tutulan bir kişiyi kurtarmak için rüşvet aldığıileri sürülen Hakkı Saygılı’ya işkence yaptıkları”belirtildi. İddianamede, Saygılı’nın 5 Aralık 1997tarihinde İstanbul Özel Tip Kapalı CezaeviTabipliği’nden, 8 Aralık 1997 tarihinde de Adli TıpKurumu Başkanlığı Eyüp Şube Müdürlüğü’nden raporlaraldığı kaydedildi. Davada sanıkların TCY’nin 245.maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.

Hüseyin Altuncu: 1998 yılında gözaltına alınanHüseyin Altuncu adlı kişiye işkence yaptıklarıgerekçesiyle Beşiktaş Emniyet Müdürlüğünde görevliKomiser Altay Atıcı, Emniyet Müdürü MustafaGünaydın, polis memurları Selahattin İpek ve GaziÖzüok adlı polislerin yargılanmasına 26 Kasım günüİstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. HüseyinAltuncu, adliyede yaptığı açıklamada, polislertarafından ölümle tehdit edildiği için duruşmayakatılamadığını söyledi. Polislerin ilk yargılamada beraatettiği ancak kararın Yargıtay tarafından bozulduğuöğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

172 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 179: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Eşi Sebahat Altuncu ile birlikte gözaltına alındığınıbelirten Altuncu yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Polisler beni kaçak arabaya ruhsat yapmak veruhsatsız silah vermek suçlamasıyla gözaltınaalmışlardı. Gözaltında suçlamayı kabul etmem için hergün gece saat 01.00 ile 03.00 arasında alıp işkenceyapıyorlardı. Vücudumun çeşitli yerlerine elektriklerveriyorlar, Filistin askısına alıyorlar ve soğuk subidonuna sokup 15 dakika boyunca bekletiyorlardı.”

Musa Yılmaz: 1998 yılı Temmuz ayında İstanbul’dagözaltına alınan Musa Yılmaz adlı kişiye İstanbulEmniyet Müdürlüğü Gaziosmanpaşa Asayiş BüroAmirliği’nde (Küçükköy Karakolu) işkence yaptıklarıgerekçesiyle dört polis hakkında açılan dava 26 Kasımgünü sonuçlandı. Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemesi,Gökhan Şimşekoğlu, Zakir Altuntaş, Hikmet YaşarAşkar ve Mustafa Hakan Savaş adlı polisler hakkındaberaat kararı verdi.

Erkan Polat, Osman Yazıcı, Kadir Sağın: 13 Temmuz1998 tarihinde İstanbul’da gözaltına alınan Erkan Polat,Osman Yazıcı ve Kadir Sağın adlı kişilere İstanbulEmniyet Müdürlüğü Gaziosmanpaşa Asayiş BüroAmirliği’nde (Küçükköy Karakolu) işkence yaptıklarıgerekçesiyle Zekai Yakıcı, Zakir Altuntaş ve İsmailKöker hakkında açılan davaya 30 Ekim günü Eyüp 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma, 26Şubat 2003 tarihine ertelendi. Avukat Fatma Karakaş,mağdurların “işkence ve uzun gözaltı (13 Temmuz-19Temmuz 1998)” nedeniyle AİHM’e başvurduklarınıbildirdi.

Akın Çağlayan, Fahriye Çetinkaya: 29 Temmuz 2001tarihinde İstanbul’da gözaltına alınan Akın Çağlayan veFahriye Çetinkaya adlı kişilere İstanbul EmniyetMüdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde işkenceyaptıkları gerekçesiyle Feyzullah İlker Serdar ve MuratSelim Kodaman adlı polisler hakkında açılansoruşturmanın 5 Mart günü takipsizlik kararıylasonuçlandığı öğrenildi.

A.A. (9), A.A. (14), B.B. (10), Ö.A. (10): Ankara Dikmenvadisi parkında görev yapan özel güvenlik görevlileriGültekin Gürbüz, Selim Şakar, Atasoy Kara, MustafaParla ve Murat Özel hakkında “A.A., A.A., B.B. ve Ö.A.adlı çocuklara kötü muamelede bulundukları”iddiasıyla açılan davaya 18 Aralık günü Ankara 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmadaifade veren A.A. adlı çocuk parkta dolaşırken güvenlikgörevlileri tarafından tribün altındaki odalaragötürüldüklerini söyledi. A.A. güvenlik görevlilerinin“sünnetli olup olmadıklarını” kontrol etmek için iççamaşırlarını çıkarttırdığını, çıkartmayan çocuklarıncopla dövüldüğünü ve kelepçelendiğini bildirdi.

Mustafa Nayhu, Nihat Aykın, Kemal Karateke,Ramazan Demir: İstanbul Pendik’te “hırsızlıkyaptıkları” iddiasıyla 29 Ekim 2001 tarihinde gözaltınaalınan Mustafa Nayhu, Nihat Aykın, Kemal Karateke veRamazan Demir’e işkence yaptığı gerekçesiyle PendikMerkez Jandarma Karakol Komutanı Astsubay KamilKıtay hakkında açılan dava 26 Aralık günü sonuçlandı.Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu yargılananKıtay’a, 1 yıl hapis ve 1 yıl memuriyetten men cezasıverdi.

Seyithan Kırar, Mehmet Acar, Mazhar Çınar: BatmanCumhuriyet Savcılığı’nın, 9 Haziran günü Batman’dagözaltına alınan Seyithan Kırar, Mehmet Acar veMazhar Çınar adlı kişilere işkence yapılması nedeniyleYusuf Dönmez ve Kenan Yıldırım adlı astsubaylarhakkında açtığı dava 27 Aralık günü Batman Ağır CezaMahkemesi’nde başladı. Duruşmada söz alan AvukatÜmit Kılınç, müvekkillerinin gözaltında tutulduklarıBeşiri Jandarma Karakolu’nda gözlerinin bağlandığını,dövüldüklerini, üzerlerine basınçlı su sıkıldığını,falakaya yatırıldıklarını ve psikolojik baskı gördüklerinibildirdi. Duruşma savunmaların hazırlanması için 27Şubat 2003 tarihine ertelendi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Kişi Güvenliği

Türkiye İnsan Hakları Raporu 173

Page 180: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

2002 yılı, cezaevlerinde yaşam hakkının ortadankaldırıldığı, baskıların sürdüğü, tecritin olağan biruygulama haline dönüştürüldüğü bir yıl oldu. 2002yılında cezaevlerinde ölüm orucu, hastalık, intihar,mahkumlar arasında kavga gibi nedenlerle toplam 43kişi öldü. Gerek siyasi gerek adli tutuklu ve hükümlüleryıl boyunca sistematik olarak baskılara maruz kaldılar.Tutuklu ve hükümlülerin tedavileri engellendi, hemcezaevinde hem de mahkeme ve hastanelere gidişgelişlerinde kötü muamele ile karşılaştılar.

2000 yılı Ekim ayında F tipi cezaevlerine karşıbaşlatılan “ölüm oruçları”nda 2002 yılında 21 kişi öldü.“Hayata Dönüş Operasyonu”na karşın ölüm oruçlarıcezaevlerinde ve dışarıda sürdürüldü. 21 Mart 2001tarihinde Cengiz Soydaş’ın ölmesinin ardından ölümorucu ve bağlı nedenlerle ölenlerin sayısı 62’ye ulaştı.Ölüm oruçlarının sona erdirilmesi için yapılan bütüngirişimler de sonuçsuz kaldı.

Ölüm oruçlarının sona erdirilmesi için 2001 yılının songünlerinde İstanbul, İzmir ve Ankara baro başkanlarıtarafından gündeme getirilen ve 3 Ocak günü basıntoplantısı ile duyurulan “Üç Kapı, Üç Kilit” önerisi isedevlet yetkilileri tarafından olumlu bir adım olarakdeğerlendirilmedi. Özellikle Ocak ayında yoğuntartışmalara neden olan önerinin Adalet Bakanlığıtarafından kabul edilmesi durumunda ölüm oruçlarınınsona erdirileceği mahkumlar tarafından açıklandı.Ancak, Adalet Bakanlığı’nın öneriyi geri çevirmesiüzerine sürdürülen eylem ölümlere neden olmayadevam etti.

Ölüm orucuna bağlı gerekçelerle sağlık durumubozulanların ise cezaları Cumhurbaşkanı Ahmet NecdetSezer tarafından affedildi. Cumhurbaşkanı ilk olarakölüm orucunda Wernicke-Korsakoff sendromunayakalananlardan Erdal Doğan adlı siyasi hükümlününcezasını affetti. Sezer’in, orucu sonucu kalıcı rahatsızlığıbulunan bir hükümlüyü affetmesine ilişkin bu kararı 28Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı.Sezer, 2002 yılı içinde yaklaşık 70 siyasi hükümlününcezasını affetti.

2002 yılı içinde cezaevlerinde yaşanan olaylar ya dacezaevi yönetimlerinin ihmalleri sonucunda toplam 22kişi cezaevlerinde öldü. İntihar eden mahkumlardan

özellikle Halil Koçyiğit ile Volkan Ağırman’ın ölümlerikuşkulara neden oldu.

Cezaevi koşullarına bağlı olarak sağlık durumlarıbozulan kimi mahkumların tedavi edilmeleri yaengellendi ya da geciktirildi. Sözkonusu durumlarçoğunlukla cezaevi yöneticilerinin ilgisizliklerindenkaynaklandı.

Cezaevi İzleme Kurulları

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Şubat ayında TBMMGenel Kurulu’nda bir sözlü soru önergesine verdiğiyanıtta, ağır ceza mahkemesinin olduğu 128 yerde“Cezaevi İzleme Kurulu” oluşturulduğunu açıkladı. Türk,tasarı ile kurulacak eğitim merkezlerinde süreklimeslek içi eğitim verilmesinin amaçlandığını bildirdi.İzleme kurullarının oluşumuna, özellikle “ManisaDavası” olarak bilinen işkence davasında polislerisavunan avukatların kurullara seçilmesine yönelikeleştirilere de cevap veren Türk şu açıklamadabulundu:

“Hakkari ve Manisa’daki izleme kurullarınınoluşturulması konusunda, basında yer alan bazıhaberlere dayalı eleştiriler yapılmıştır. Her şeyden önceşunu söylemek isterim ki, izleme kurulları, konuyailişkin kanunda öngörülen kriterlere göre, bağımsızyargı tarafından seçilmektedir. İzleme kurulları, belirliağır ceza merkezlerinde, adli yargı adaletkomisyonlarınca seçilmektedir. Bu seçim yapılırken,gerektiğinde, kamu kurumu niteliğinde meslekkuruluşlarının görüşleri de alınmaktadır; ancak, kararyetkisi, adli yargı adalet komisyonlarına aittir; bukonuda, Bakanlığımızın herhangi bir müdahalesi sözkonusu değildir. Seçilen kimselerin hepsi, komisyonunoybirliğiyle seçilen, çevrelerinde, meslek alanlarındasaygınlıklarıyla tanınmış kişilerdir. Yalnız, kanunda,örneğin, 35 yaşını doldurmuş olmak, belirli alanlardaen az on yıl çalışmış olmak gibi birtakım koşullararandığı için, bazı yerlerde, bu koşulları bulma olanağıbulunamamaktadır. Örneğin bu nedenle, halenŞebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresindebu kurulu oluşturma olanağı bulunamamıştır; ancak,128 ağır ceza merkezinde izleme kurullarıoluşturulmuş bulunmaktadır. Bu izleme kurulları,meslek dağılımı itibariyle şöyle görünmektedir: 145hukukçu, 115 doktor, 77 öğretmen, 56 eczacı, 39

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 175

CEZAEVLERİ VE İNSAN HAKLARI

Page 181: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

öğretim görevlisi, 9 mühendis, 18 sosyal hizmetuzmanı ve 181 diğer meslek mensubu. Bu kurullar,yeni olmakla birlikte, şu ana kadar çok yararlıçalışmalar yapmışlardır.

Bu arada, Manisa’daki izleme kuruluna seçilen ikiavukatın, bir davada, savundukları kişiler itibariyle, bukurulun yapısının eleştirildiği görülmektedir. Avukatlar,savunma mesleğinin gereği olarak herkesisavunabilirler, avukatın savunduğu kişiler ile kendisiarasında bir özdeşleştirme yapılamaz. Bu, savunmamesleğine saygıyla bağdaşmaz.”

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu BaşkanıHüseyin Akgül, Ocak ayı sonunda yaptığı açıklamadacezaevlerine yönelik şikayetlerin büyük çoğunluğununcezaevi yönetimlerinden kaynaklandığı savunarak“Türkiye’de cezaevlerini, her cezaevi müdürü kendikafasına göre yönetiyor maalesef. Artık bu döneminsona ermesi gerekiyor” dedi. Akgül, Komisyon olarakcezaevlerini yerinde incelemeye başlamadan önce biraraştırma formu hazırlanacağını, formun aynı zamandadenetimleri yapacak üyeler için, “hangi taşın altınabakılacağını” gösteren bir kılavuz olacağını belirtti.

Komisyon bünyesinde oluşturulan alt komiteler,değişik illerdeki cezaevleri, karakollar, bakımevleri ilegençlik yurtlarına baskınlar düzenleyerek “insanhakları ihlallerini” inceledi. Çalışmalarını tamamlayanTrabzon ve Van komiteleri hazırladıkları raporlarıaçıkladılar. Mart ayında açıklanan raporda Van E TipiCezaevi’nin kapasitesinin 260 olmasına karşın 700’eyakın mahkumun kaldığını ve yetersiz yatak nedeniylemahkumların nöbetleşe uyudukları kaydedildi.Raporda ayrıca “20 yıllık bir bina olan cezaevi haraphalde olup sağlık ve hijyenik koşullar bir yana, normalbarınma koşullarını dahi taşımamaktadır. Bu cezaeviiçin insan hakları normları kapsamında yorum yapmakmümkün değildir” denildi. Trabzon Cezaevi’ndekitutuklu ve hükümlülerle de görüşen alt komisyonheyeti, bazı mahkumların hakaret ve kötümuameleden yakındıklarını belirledi.

Gözaltına alınan kişilerle ilgili araştırma sonucundahazırlanan raporda da “yakınlarına bildirilme” ile“avukat isteme” gibi yasal hakların kullanılmasındankaçınıldığı, mahkumların ‘kaba işkenceyi küfürişitmeye tercih ettikleri’ dile getirildi. Karakollaragetirilen şüpheliler ile cezaevindeki tutuklulardanbazılarının “yakınlarının hemen haberdar edilmesini”istemediği anlatılan raporda, gözaltına alınan zanlılarınçoğunun CMUK’un “avukat isteme” hakkınıkullanmadığı belirtildi. Bir karakolun iki günlüknezarethane kayıtlarına göre 196 kişiden yalnızca21’inin avukat istediği ifade edilen raporda, gözaltınaalınan bazı kişilerin “yakınlarına haber verilmediği”yakınmaları ile güvenlik görevlilerinin gözaltına alınankişiye “Avukatın parasını sen vereceksin. Avukatusulen gelir” dediği yolundaki anlatımları rapora girdi.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (AİÖK)

AİÖK 24 Nisan günü Türkiye raporunu açıkladı. 12-14Eylül 2001 tarihleri arasında Komitenin Türkiye’deyaptığı incelemeleri ve tavsiyeleri içeren raporda çeşitliillerdeki polis karakollarının yanısıra F tipi cezaevleri,İmralı Cezaevi ile Abdullah Öcalan’ın durumu, Van,Şanlıurfa ve Elazığ cezaevleri değerlendirildi.

Raporun Sincan ve Tekirdağ F tipi cezaevlerine ilişkinyorumlarında, bu tür cezaevlerinin genel olarakbeklentileri karşıladığından sözedildi. Ancak, eğitim vesohbet amacıyla mahkumların bir arada geçireceklerizamanın uzatılması, tüm mahkumların bu türdenetkinliklere katılımının da bir biçimde sağlanmasıistendi. Ayrıca mahkumların doktora çıkışlarındayanlarında infaz koruma memurlarının bulunmasınınkurallara uygun olmadığı, bu durumun mahkumlarüzerinde baskı oluşturduğu, hasta kayıtlarınınkesinlikle gizli tutulması gerektiği belirtildi.

F tipi cezaevlerinde karşılaşılan en yaygın kötümuamele örneğinin sayımlarda zorla ayağa kaldırmakolduğu bildirilen raporda bu şikayetlere karşılık Türkyetkililerinin verdiği yanıtın “mahkumların kalkmayazorlanmadığı, sayımı yapan memurun görebileceği birkonuma gelmeleri istendiği” bildirildi. Ayrıca kimimahkumların dövüldükleri, tartaklandıkları yolundaifadeler verdiği de raporda anlatıldı. Heyette bulunandoktorlardan birinin bir mahkumu muayenesi sonucuvücudunda iddiaları doğrulayacak yara, bere vemorlukların bulunduğu tespit edildi.

İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’ındurumunun da değerlendirildiği raporda koşullarıniyileştirilmesi, hatta Öcalan’ın başka bir cezaevinegönderilmesi istendi. İmralı’da ağır tecrit koşullarınyaşayan Öcalan’a en azında bir radyo, olanaklı ise birtelevizyon verilmesi, akraba ve avukatları ile telefondagörüşmesinin sağlanması da raporun öneri ve istekbölümlerinde yer aldı. Ayrıca tek başına bir cezaevindekalmasının uygun olmadığı; bu ağır tecrit koşullarınınortadan kalkması için başka mahkumlarlagörüşmesinin, etkinliklere katılmasının önününaçılmasını gerektiği vurgulandı.

Heyetin Van, Şanlıurfa ve Elazığ cezaevlerinde yaptığıincelemeler de birtakım aksaklıkların gündemegelmesini sağladı. Raporda cezaevlerinde kapasiteninüzerinde mahkum bulunduğu ve buna bağlı olarakyaşam koşullarının ağırlaştığı örnekleriyle anlatıldı vemahkumların fiziksel ya da sözlü olarak kötümuameleye maruz kaldıklarını söyledikleri de bildirildi.

Heyetin yaptığı incelemeler sonucunda cezaevlerindesağlık hizmetlerinin yeterli olmadığı da belgelendi.Cezaevlerinde psikiyatrist ya da psikoloğun hiçbulunmadığı, çocuk, kadın (özellikle hamile olanlar)mahkumlara yönelik bakım ve muayeneninyapılmadığı açıklanan raporda vurgulanan başka birkonu da disiplin cezalarının verilmesi ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

176 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 182: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

uygulanmasında karşılaşılan sorunlar oldu. Heyet,disiplin soruşturmasından geçen mahkumlarasuçlamaların bildirilmediğini ve mahkumlara savunmahakkı tanınmadığını da saptadı. Soruşturmalarsonucunda hücre hapsi verilen mahkumların çok ağır

tecrit koşullarında yaşamak zorunda bırakıldıkları,bunun da önünün alınması gerektiği istendi. Raporda,cezaevlerinde gerçekleşen intiharların ruhsalsorunlardan kaynaklandığı, bu yönde girişimlerinyapılması gerektiği de vurgulandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 177

1 - CEZAEVLERİNDE ÖLÜMLER

2002 yılı içinde cezaevlerinde yaşanan olaylar ya dacezaevi yönetimlerinin ihmalleri sonucunda toplam 22kişi cezaevlerinde öldü. İntihar eden mahkumlardanözellikle Halil Koçyiğit ile Volkan Ağırman’ın ölümlerikuşkulara neden oldu.

11 Nisan günü Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan adlitutuklu Halil Koçyiğit, intihar etti. “Çıkar amaçlı suçörgütü lideri olduğu” iddiasıyla Ankara DGM’deyargılanan Halil Koçyiğit’in tek kişilik koğuşundakendisini çarşafla astığı bildirildi. Cezaevi yöneticileri,Halil Koçyiğit’in daha önce kaldığı koğuştaarkadaşlarıyla kavga ettiğini, bu yüzden tek kişilikkoğuşa konulduğunu bildirdiler.

Volkan Ağırman adlı tutuklu 15 Temmuz gecesiKandıra F Tipi Cezaevi’nde öldü. TUYAB tarafındanyapılan açıklamada, 15 Temmuz günü Ağırman ailesiniarayan cezaevi yöneticilerinin “Volkan Ağırman’ınçarşafla kendisini asarak intihar ettiğini” söyledikleribildirildi. Ailesine haber verilmeden otopsi yapılan,boynunda ve vücudunda izler olduğu bildirilen VolkanAğırman’ın 16 Temmuz günü İstanbul’da toprağaverildiği kaydedildi.

Volkan Ağırman’ın babası Niyazi Ağırman, AdaletBakanı Hikmet Sami Türk ve cezaevi görevlilerihakkında 24 Temmuz günü İHD İstanbul Şubesi’ndesuç duyurusunda bulduğu bildirildi.

Ağırman’ın intiharı nedeniyle cezaevi yöneticileri vegörevliler hakkında dava açıldı. Kandıra CumhuriyetSavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Ağırman’ınöldüğü gece görev yapan Cezaevi 1. Müdürü RecepGüven, Başgardiyan Bayram Cengiz, gardiyanlar AhmetAydın, Yusuf Sözen, Mehmet Yüksel ve Engin Evren’inTCY’nin “görevi ihmal” suçuna ilişkin 230. maddesiuyarınca cezalandırılması istendi.

Eskişehir Kapalı Cezaevi’nde Cafer Özpınar adlı tutuklu3 Ocak günü çarşafla kendini asarak intihar etti.Özpınar, 2 Ocak günü eşini öldürdüğü gerekçesiyletutuklanmıştı.

Kayseri Cezaevi’nde Selahattin Kuyak (56) adlıtutuklunun 18 Ocak günü intihar ettiği öne sürüldü.“Küçük yaştaki kıza sarkıntılık ettiği” iddiasıylatutuklanan Selahattin Kuyak’ın, soba demirini karnınasaplayarak intihar ettiği öne sürüldü.

15 Mart günü İstanbul Bayrampaşa Özel TipCezaevi’nde Rumen uyruklu Pavel Adrian Schiopu adlı

mahkum, Azerbaycan uyruklu Rezzak Aliyevtarafından iple boğularak öldürüldü.

Orman Bakanlığı’na 47 milyon lira borcu nedeniyle 29Mart günü tutuklanan Rıfat Özman adlı çiftçi 30 Martgünü Kula (Manisa) Cezaevi’nde öldü. Hakkında icraişlemi yapılan Rıfat Özman hakkında mal beyanındabulunmadığı için Kula İcra Tetkik Mahkemesitarafından 10 gün hapis cezası verildiği ve Özman’ınİnfaz Yasası uyarınca 5 gün cezaevinde kalacağıöğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Kula ilçesi Esenyazıköyünde yaşayan Rıfat Özman, 28 Mart günü kendisinialmaya gelen jandarmalara “astım hastası olduğunu,kapalı yerde kalamayacağını” söyledi. Bunun üzerinejandarmalar Rıfat Özman’ı almadan köyden ayrıldılar.29 Mart günü jandarma karakoluna teslim olan RıfatÖzman, doktorun “İlaçlarını yanına almak koşuluylacezaevine girebilir” demesi üzerine cezaevine konuldu.Özman, 30 Mart günü geçirdiği astım krizi sonucundaöldü. Otopside Özman’ın astım krizinden öldüğübelirlendi. Yakınları, Rıfat Özman’ın ilaçlarının evdenalınmadığını, yanına da ilaç verilmediğini öne sürdüler.

Iğdır’ın Aralık ilçesindeki cezaevinde bulunan CumaliBaşaran adlı mahkum 31 Mart günü öldü. Başaran’ınrahatsızlanması nedeniyle Iğdır Devlet Hastanesi’nekaldırıldığı ve sabah saatlerinde öldüğü öğrenildi.

Giresun Kapalı Cezaevi’nde bulunan Recep Akarsu (22)adlı tutuklu 15 Nisan günü tuvalette kendini asarakintihar etti.

Sincan F Tipi Cezaevi’nden 15 gün kadar öncetüberküloz teşhisiyle Ankara Sanatoryum Hastanesi’nekaldırılan Hıdır Demir adlı hükümlü 27 Nisan günü öldü.Hıdır Demir’in “TİKKO üyesi olduğu” iddiasıyla 12 yıl 6ay hapis cezasına mahkum edildiği öğrenildi.

İzmir Urla Cezaevi’nde bulunan Osman Aslan adlısiyasi hükümlü 23 Mayıs günü öldü. Beynindeki urnedeniyle bir süre önce Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ndeameliyat olan Osman Aslan’ın, “PKK üyesi olduğu”iddiasıyla 12 yıl hapis cezasına mahkum edildiği ve 24Temmuz günü cezasını tamamlayarak serbestbırakılacağı öğrenildi.

Bolu Kapalı Cezaevi’nde bulunan Müjdat Kanze adlımahkum, koğuşunda intihar etti. 29 Mayıs günü cesedibulunan Kanze’nin “kızkardeşine tecavüz ettiği”iddiasıyla cezaevinde olduğu öğrenildi.

Page 183: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kastamonu’nun İnebolu ilçesindeki Özel Tip KapalıCezaevi’nde aynı odada kalan Ali Koç (46) ve HalilBalaman (38) adlı hükümlülerin 6 Haziran günü intiharettiği açıklandı. Gardiyanların Ali Koç’u odanın üst katpencere demirinde, Halil Balaman’ı ise banyopenceresinin demirinde çamaşır ipiyle asılı olarakbuldukları bildirildi. Koç ve Balaman’ın “tecavüz”suçundan hükümlü olduğu öğrenildi.

Van Cezaevi’nde bulunan Mehmet Teke adlı adlitutuklu 28 Temmuz günü intihar etti. “Uyuşturucu”suçundan tutuklu olduğu öğrenilen Mehmet Teke’nin28 Temmuz günü duruşmadan getirildikten sonra gecesaatlerinde koğuştaki kalorifer borusuna geçirdiği ipleintihar ettiği bildirildi.

Ankara’nın Elmadağ ilçesindeki Çocuk Islahevi’nde 25Eylül günü tutuklular arasında çıkan kavgada Ömer G.(16) adlı tutuklu, Selim K. (17) adlı tutuklu tarafındanöldürüldü.

Samsun Kapalı Cezaevi’nde yatan Mustafa Toramanadlı mahkum, 3 Ekim günü kendini asarak intihar etti.Toraman’ın Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından“yaralama” suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezasınamahkum edildiği öğrenildi.

Bingöl Özel Tip Cezaevi’nde tutuklu bulunan AydınAdkovayçin adlı adli hükümlü 22 Ekim günü koğuştaranzaya bağladığı iple intihar etti.

Edirne E Tipi Cezaevi’nde bulunan Kemal Çelik adlı adlihükümlü, 6 Kasım günü öldü. Kemal Çelik’inrahatsızlanması üzerine Trakya Üniversitesi TıpFakültesi Hastanesi’ne kaldırıldığı, geçirdiği midekanaması nedeniyle öldüğü bildirildi.

Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mesut Turan (21)adlı tutuklu 11 Kasım günü kendisini iple asarak intiharetti.

Aksaray Kapalı Cezaevi’nde adli mahkumlar arasında 1Aralık gecesi çıkan kavgada Mahmut Bilgiç veAbdullah Aktürk adlı mahkumlar şişlenereköldürüldü. Olayda Bilal Ateş ve Ali Gültaçoğlu adlımahkumlar da yaralandı.

İstanbul Metris Cezaevi’nde bulunan Mehmet Zorlu adlıadli hükümlü, belirlenemeyen bir nedenle çıkankavgada öldürüldü. Mehmet Zorlu, 8 Aralık günüVan’da toprağa verildi.

Cezaevlerinde Olaylar

İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi1 A bloktabulunan çocuklar, “cezaevinde karşılaştıkları sorunlar”nedeniyle 14 Ocak günü isyan çıkardı. 50 kadarçocuğun direnişi jandarmaların müdahalesiyle sonaerdirildi. Olayda iki çocuk dumandan etkilendi,bazılarının cam kırıklarından elleri kesildi. BakırköyCumhuriyet Başsavcısı Celil Demircioğlu, bir grupçocuğun “yeterli ısınamadıkları ve buna benzer”iddialarla A6, A8 ve A9 koğuşlarında isyan çıkardıklarınısöyledi.

İlk açıklamada ısınma sorunu nedeniyle çıktığısöylenen isyanın daha sonra cezaevindeki kötümuameleden kaynaklandığı ortaya çıktı. BakırköyCumhuriyet Başsavcılığı’nda ifadesi alınan çocuklar,gardiyanlar tarafından sürekli dövüldüklerini,yemeklerinden böcek çıktığını, çay alabilmek içinrüşvet vermek zorunda kaldıklarını, banyo yapmak,saç kestirmek gibi temizlik ihtiyaçlarınınkarşılanmadığını söylediler.

Çocuklardan bazılarının ifadeleri şöyle:

G.K. (17 yaşında, altı aydır tutukevinde): “Cezaevineyeni atanan iki infaz koruma memuru tarafındanneden gösterilmeden sürekli dövülüyorum. Çok dayakyediğim için sinir krizleri geçirmeye başladım. Benimüdürün yanına götürdüler. Ona dövüldüğümüanlattım. ‘Gereğine bakarız’ dedi. Emanetten çay ya dabenzeri bir şey almak istediğimizde, gardiyanlar bizdenrüşvet istiyor. Yemeklerin içinden böcek çıkıyor.Müdüre ulaşıp, derdimizi anlatamıyoruz.”

M.Y. (17 yaşında, üç aydır tutukevinde): “Bazı memurlarbize çok kötü davranıyor. 15-20 gün önce koğuştaki ikiarkadaş arasında ufak bir kavga çıktı. Benimle birliktebirkaç arkadaşı idarede kabine götürdüler. Orada yedi-sekiz gardiyan bizi dövdü. Koğuş değiştirmekistediğimizde, gardiyanlar bizden rüşvet istiyor.Yemeklerin içinden de böcek, sigara izmariti çıkıyor.İsyan sırasında infaz koruma memurları beni yakalayıpdövdü.”

G.T. (17 yaşında, üç aydır tutukevinde): Hasımlarımolmasına rağmen koğuş değiştirmeme izin vermediler.Gardiyanlar çok kötü davranıyorlardı. İki ay önce tam17 saat boyunca beni dövdüler. Sorunlarımızın ancakisyan çıkararak çözülebileceğini düşündük. Koğuşuateşe verdik. Görevliler geldi, pencereden onlarlakonuşmaya başladık. Yemeklerin kötü çıktığını, bizidövdüklerini söyleyip, ‘Savcı bey gelsin’ dedik. Bize, ‘Sizhiç mi babanızdan dayak yemediniz?’ dediler. İçerisiduman olmuştu. Koğuş kapısını açmak istedik, amaaçamadık.”

İsyan eden çocuklardan “elebaşı” olduğu iddia edilen18’i Kırklareli Cezaevi ile Edirne Cezaevi’ne gönderildi.38 çocuk hakkında ise Bakırköy CumhuriyetBaşsavcılığı tarafından “Devlet malına zarar vermek vecezaevinde isyan çıkarmak” suçundan soruşturmabaşlatıldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

178 Türkiye İnsan Hakları Raporu

1 TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu eski Başkanı SemaPişkinsüt, 2000 yılında Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndeincelemelerde bulunmuş, cezaevinde başta gardiyan dayağı ve kötümuamele olmak üzere pek çok sorun yaşandığını kamuoyunaaçıklamıştı. İzmir Barosu da, 2000 yılında hazırlanan raporun ardından,savcılığa ilgili görevliler hakkında görevi ihmal, görevi suiistimal,işkence ve kötü muamele savıyla suç duyurusunda bulunmuştu.Ancak, bu suç duyuruları “takipsizlik” kararıyla sonuçlandı.

Page 184: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İsyandan sonra çocukları savunmak için atanan AvukatMustafa Engin ise Bakırköy Kadın ve ÇocukTutukevi’nin yapısal olarak cezaevi olmaya uygunolmadığını çocuk cezaevi olmaya ise hiç müsaitolmadığını dile getirerek üç dört kişinin kalabileceği 40metrekarelik koğuşlarda 15-20 çocuğun kaldığınıbildirildi. Engin, cezaevinde bir doktor bulunduğunu vebunun da ihtiyacı karşılamadığını vurguladı.

Kendilerine taciz ve tecavüze ilişkin şikayetgelmediğini dile getiren Engin, bunun nedeninin iseerkek çocukların böyle bir olayı açıklamaktançekinmeleri olduğunu ifade etti. Engin, çocukların AdliTıp’a sevk edildiğini ve muayenelerinin de yapıldığınıancak sonuçlarının henüz ellerine ulaşmadığını bildirdi.

Keçiören’deki Çocuk Islahevi’nden 18 Mart günü F.B.,N.S., M.Y., E.K., İ.Ü. ve Ü.Ç. adlı 6 çocuk mahkum firaretti. Daha sonra yakalanan 4 çocuk, “Bize kötümuamele yapıyorlardı. Bunu anlatmak için kaçtık”dedi. Ancak çocuklar, kötü muamelenin neleriiçerdiğini polise anlatmadı. Çocuk mahkumlar, kötümuamelenin ayrıntılarını savcıya anlatmak istediklerinibelirtti.

Söke Cezaevi’de bulunan Mehmet Zaik adlı mahkumMayıs ayı başında tedavi için kaldırıldığı Söke DevletHastanesi’nden kaçmaya çalışırken görevli askertarafından ayağından vuruldu. Zaik, Aydın DevletHastanesi’ne kaldırıldı.

Amasya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 38 mahkum 15Haziran akşamı yedikleri yemekten zehirlendi.Mahkumların sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.

Bursa E Tipi cezaevinde kalan Ömer Burhan adlıtutuklu, firar etmek isterken havalandırma boşluğunadüştü. 24 Haziran akşamı gerçekleşen olaydayaralanan Burhan, Bursa Devlet Hastanesi’nde tedaviedildikten sonra cezaevine geri döndü.

28 Haziran günü Sincan F Tipi Cezaevi’nde 100 kadarmahkum ve gardiyan yemekten zehirlendi.Zehirlendikleri halde hastaneye kaldırılmayanmahkumlar, cezaevi yöneticileri hakkında suçduyurusunda bulundu.

Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunanmahkumların yakınları 1 Ağustos günü öğleyemeğinde verilen tavukların bozuk olması nedeniyle50 tutuklunun zehirlendiğini açıkladı. Cezaevi idaresi deolayı doğruladı.

Malatya E Tipi Cezaevi’nde bulunan Nurcan Yüce (27)adlı kadın hükümlü “KADEK lideri Abdullah Öcalan’ıntecrit altında tutulmasını protesto etmek için” 27Kasım günü kendisini yakmaya kalkıştı. Cezaevigörevlileri tarafından hastaneye kaldırılan Nurcan Yüce,ayakta tedavi edildi. Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi’nde dedört kadın mahkumun aynı nedenle açlık grevinebaşladığı bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 179

2 - CEZAEVLERİNDE BASKILAR

THYD-DER, Ocak ayında Amasya ve Yozgat Cezaevi’ndetutuklulara yönelik baskıların arttığını duyurdu. THYD-DER Ankara Şubesi tarafından yapılan açıklamadaAmasya Cezaevi’nde koğuşlararası görüşlerinkaldırıldığı, Yozgat Cezaevi’nde ise elektrik ve sufaturalarının tutuklu ve hükümlüler tarafındanödenmesi için baskı yapıldığı, cezaevlerine Kürtçekitap, gazete, dergilerin girmesinin engellendiğibelirtildi. Bursa Özel Tip Cezaevi’nde bulunan PKK’litutuklular adına yazılı açıklama yapan Nasrullah Kuranise ailelerin getirdikleri eşyaların verilmediğini veziyaretçilerin her türlü hakarete maruz kaldığınıaçıkladı.

Diyarbakır Barosu Kadın Komisyonu tarafındanDiyarbakır, Muş, Mardin, Batman ve Midyat (Mardin)cezaevlerindeki kadın mahkumların yaşadıklarısorunları saptamak amacıyla yürütülen çalışmanınsonuçları açıklandı. 27 Eylül günü düzenlenen basıntoplantısında konuşan Avukat Meral Danış Beştaş,kadın tutukluların yüzde 99’unun gözaltına alınırken yada cezaevine getirildikleri sırada bekaret kontrolündengeçirildiklerini, aynı oranda fiziksel ve cinsel şiddeteuğradıklarını söyledi. Beştaş, cezaevlerindeki kadınlarınağır sağlık sorunları yaşadığını ve tedavi sürelerininyetersiz olduğunu da vurguladı.

Kahramanmaraş Cezaevi

Kahramanmaraş Cezaevi’ndeki tutuklular tarafındanyapılan açıklamada, 9 Ocak günü koğuşlaradüzenlenen baskında, mahkumların tüm eşyalarına elkonulduğu, mahkumların görevlilerin hakaret vetehditlerine maruz kaldığı bildirildi. Açıklamada, MHPyanlısı olduğu belirtilen Kahramanmaraş Cezaevi 1.Müdürü Abbulkadir Öztüfekçi ve Cumhuriyet SavcısıAhmet Gökçınar’ın tutuklulara baskı yaptıklarıkaydedildi.

17 Ocak günü İHD Diyarbakır Şubesi, Adalet Bakanlığı,İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı,Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı, TBMM İnsanHaklarını İnceleme Komisyonu ve KahramanmaraşBarosu’na başvuran tutuklu yakınları, KahramanmaraşCezaevi’nde bulunan mahkumların baskı altındaolduğunu bildirdi. Başvurularda, cezaevindeki odalardaen fazla üç kitap bulundurma zorunluluğu getirildiği,daha fazla kitabın cezaevine alınmadığı, jandarmalarınaramalar sırasında tutukluları tehdit ettikleri belirtildi.Başvurularda “İçme suyu dahil odaların suları kesildiğiiçin tutuklular bidonlarda su biriktiriyor. Bulaşık suyudahil günlük olarak hiçbir şekilde sıcak suverilmemekle birlikte haftada bir gün 2 saat süreylesıcak su verildiği için bu süre zarfında odada

Page 185: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

bulunanların banyo ve çamaşır işlerini görmeleriisteniyor. Tutuklu vekilleri vekaletname ibrazetmelerine rağmen son aylarda tutuklularlagörüştürülmüyor” denildi.

Kahramanmaraş Cezaevi’nden tedavi için 5 Ocak günüAdana Balcalı Hastanesi’ne getirilen Hüseyin Çığ adlısiyasi tutukluya Adana Kürkçüler Cezaevi’nde işkenceyapıldığı bildirildi. Yakınlarının yaptığı açıklamada,Kürkçüler Cezaevi’nde 4 gün boyunca işkenceye maruzkalan Çığ’ın konuşamadığı ve tedavi edilmedenhücrede tutulduğu bildirildi.

Kahramanmaraş E Tipi Cezaevi’nde bulunan 11 siyasimahkum “baskıları protesto amacıyla” 24 Şubat günüaçlık grevine başladı. Mahkumlar tarafından yapılanaçıklamada, “ziyaretçilerin hakarete maruz kaldığı,ortak spor alanları ile diğer mekanların kullanılmasınıncezaevi yönetimi tarafından engellendiği” bildirildi.

Adana Kürkçüler Cezaevi

Adana Kürkçüler Cezaevi’nde tek kişilik hücrelerekonulan bazı mahkumlara bir ay görüş yasağı cezasıverildiği bildirildi. PKK davalarında yargılananmahkumlar tarafından yapılan açıklamada 11 Ocakgünü C-2 koğuşunda bulunan mahkumların cezaevigörevlileri tarafından dövüldüğü ve tuvalete konulduğubelirtildi.

Mazlum-Der Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, 13 Ocakgünü Adana E Tipi Cezaevi B-1 ve C-1 koğuşlarındakimahkumların gardiyanların saldırısına uğradığınıaçıkladı. Ensaroğlu, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık,Adalet Bakanlığı ve Meclis İnsan Haklarını İncelemeKomisyonu’na gönderdiği mektupta, “Olayı vekillerineanlatan mağdurların iddiasına göre, bu saldırının vehak gasplarının sebebi, tutuklu ve hükümlülerinolumsuz cezaevi koşullarını, bu yılın Ocak ayı başındaAdalet Bakanlığı ile Cezaevi İzleme Kurulu’nungündemine bir dilekçe ile taşımış olmalarıdır. Ayrıca bucezaevine yeni atanan 1. Müdürün cezaevindekiotoritesini pekiştirme isteğinin de bu uygulamalaraneden olduğu ifade edilmektedir. Saldırı sırasında,Cezaevi 1. Müdürü ile savcının da olay mahallinde yeraldığı iddiası da üzerinde önemle durulması gerekenbir başka noktadır” dedi. Mektupta, mahkumlarındoğal ihtiyaçlarını gidermelerine izin verilmediğinedikkat çekildi.

HADEP Mersin İl Örgütü yöneticisi Ali Güngör, AdanaKürkçüler Cezaevi’nde bulunan eşi Şadiye Güngör’üngardiyanlar tarafından dövüldüğünü bildirdi. Güngör,Newroz kutlamalarından sonra “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla tutuklanan eşi Şadiye Güngör’le 27Haziran günü görüştüğünü belirterek eşininsöylediklerini şöyle aktardı:

“Revire çıkmak istediğimi belirttiğimde Filiz adlıgardiyan hakaretlerde bulundu. Bu olaydan 20 dakikasonra beni çağırdılar. Ben revire gideceğimi sanarken,aralarında Başgardiyan ile Filiz adlı gardiyanın da

bulunduğu üçü kadın 10 gardiyan tarafındandövüldüm ve daha sonra bir hücreye konuldum.”Güngör, eşinin olaydan sonra görüştüğü müdüryardımcısı tarafından sorguladığını söyledi.

Erzurum Cezaevi

Erzurum Cezaevi’nde bulunan PKK’li tutuklular adınaOcak ayı başında açıklama yapan Yaşar Karadeniz veŞerikan Kara, “Tüm insani taleplerimiz genelgelergerekçe gösterilerek engellenmektedir” dediler.Cezaevinde yaşanan sağlık sorunların çözülmediğibelirtilen açıklamada hasta olan tutuklularıntedavilerinin yapılmadığı kaydedildi. Cezaevi idaresininailelerin getirdiği yiyecekleri almadığı da belirtildi.

Erzurum Cezaevi’nde bulunan PKK’li tutuklular adınaMart ayı ortasında Yaşar Karadeniz tarafından yapılanaçıklamada 6 kişilik koğuşlarda tutulan tutukluların biraraya gelmelerine izin verilmediği belirtildi. Koğuşlararası görüşmelerin gerçekleşmesi için cezaevimüdürüne yapılan başvuruların “askeri müdahaleyaparız” denilerek geri çevrildiği vurgulandı.

Erzurum Özel Tip Cezaevi’nde bulunan PKK’li tutuklularadına Temmuz ayında yapılan açıklamada gazetelerinkoğuşlararasında değiştirilmesinin engellendiği, haftalık5 saat olan sohbet süresinin 20 dakikaya düşürüldüğü,alışveriş olanaklarının kısıtlandığı ve sağlık durumubozulan tutukluların tedavi edilmediği bildirildi.

Yapılan başka bir açıklamada da Erzurum Özel TipKapalı Cezaevi’nde bulunan KADEK’li mahkumlarınzorunlu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları belirtildi.Ağustos ayında verilen yemek ve içme suyundanyaklaşık 100 tutuklunun zehirlendiği ancak tutuklularınsağlığı ile ilgilenilmediği belirtilen açıklamada, şöyledenildi:

“6 kişilik odalar 4’er kişiye indirildi. Rutubetli güneşgörmeyen son derece sağlıksız odalar nedeniyle birçokarkadaşımız tüberküloz ve hepatit hastalığınayakalandı. Mektup ve kitaplar keyfi olarakgeciktirilerek veriliyor. Kürtçe kitaplar ise içerisokulmuyor. Farklı bölümlerdeki arkadaşlarımızlagörüşmelerimiz engelleniyor. Radyo ve televizyona izinverilmiyor.”

Gebze Cezaevi

Bolu Cumhuriyet Savcılığı, 30 Temmuz 2001 tarihindeGebze Cezaevi’nden Bolu F Tipi Cezaevi’ne getirilenBülent Barmaksız ve Hüseyin Tut adlı mahkumların“işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları”gerekçesiyle açılan soruşturmayı 12 Aralık 2001tarihinde takipsizlik kararıyla sonuçlandırdı.

Avukat Gülizar Tuncer, “müvekkillerinin cezaevinegetirildiğinde çırılçıplak soyularak arandığı, saç vesakallarının zorla kesildiği, kayıt ve parmak izi almagibi işlemler için cezaevinde iç çamaşırlarıylagezdirildiği” gerekçesiyle Başgardiyan Abdullah Bayır,gardiyanlar Barbaros Dede ve İsrafil Yavuz ile

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

180 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 186: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

jandarmalar hakkında suç duyurusunda bulunduğunubildirdi. Savcılığın sadece gardiyanların ifadesini aldığını,mahkumları dinlemediğini, jandarmalar hakkında iseherhangi bir işlem yapmadığını belirten Tuncer, BoluCumhuriyet Savcısı İbrahim Tufan imzasıyla 12 Aralık2001 tarihinde verilen takipsizlik kararında, “Müştekininvekili marifetiyle yaptığı suç duyurusunun, görevlileribaskı altında tutmaya, yıldırmaya yönelik, ideolojikiçerikli olduğu sonucuna varıldığından görevlilerhakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yerolmadığına karar verildi” denildiğini bildirdi.

İşkence konusunda, bürokratların ve politikacıların“iddialar emniyeti zan altında bırakmaya yönelik”yorumu yaptıklarını hatırlatan Avukat Tuncer, savcılığınise böyle bir iddiada bulunamayacağına dikkat çekti.Tuncer, takipsizlik kararına itiraz edeceklerini, savcıhakkında da suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.

Gebze Cezaevi’nde tutuklu bulunan Rabia Şengör,sınav için gittiği İzmit Cezaevi’nden geri dönüştecezaevi nizamiyesinde dört saat boyunca yalınayakbekletilip, çırılçıplak soyularak arandı. 28 Ocak günüyaşanan olay nedeniyle Gebze CumhuriyetBaşsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Şengör,dilekçesinde şunları anlattı:

“Aramanın yapıldığı nizamiye bölümünde yaklaşık dörtsaat boyunca bekletildim. Asker sık sık arama içinkadın polis getirme ve beni cezaevine almamaklatehdit etti. Onlara insanlık onuruna aykırı bulduğumiçin ‘soyunarak’ aranmayacağımı, gardiyanları da bunuyapmaya zorlamamalarını söyledim. Nöbetçi subayeğer ‘zorluk’ çıkarmadan soyunursam gardiyanlarvasıtasıyla içerdeki tutuklulara ‘direndi, zorluk çıkardı’dedirtebileceğini söyleyerek işbirlikçilik teklif etti.Saatler süren ‘tehditle ikna’ faaliyeti sonuç vermeyincebeni bir odaya aldılar ve zorla soyarak aradılar. Buesnada benimle sınava gelen arkadaşları nizamiyebinasından uzaklaştırmışlardı.”

Bitlis Cezaevi

Bitlis Cezaevi’ndeki tutuklu ve hükümlülerin aileleritarafından Mart ayında yapılan açıklamada, HakkariCezaevi’nden Bitlis Kapalı Cezaevi’ne götürülen,aralarında Hakkari İl Başkanı Sabahattin Sıvacı’nın dabulunduğu 8 HADEP’linin “askerler tarafından çırılçıplaksoyulduktan sonra baskı altında spor yaptırıldığı”belirtildi. HADEP’lilerin daha sonra 3 gün süre ile tekkişilik hücrelerde tutulduğu, gazete, dergi ve kitaplaracezaevi müdürü tarafından el konulduğu bildirildi.

Bitlis Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklular, Nisan ayısonunda cezaevindeki baskılar nedeniyle dönüşümlüaçlık grevine başladı. Tutuklu yakınları tarafındanyapılan açıklamada cezaevine kitap ve gazetealınmadığı, görüşe gidenlerin baskı gördüğü bildirildi.

Bitlis Cezaevi’nde “KADEK üyesi olduğu” iddiasıylatutuklu bulunan Erol Aktan adlı mahkumun Eylülayında Yedinci Gündem gazetesi istediği için

gardiyanlar tarafından dövüldüğü bildirildi. Aktan’ınkardeşi Alparslan Aktan, Ağustos ayında cezaeviyönetiminden Yedinci Gündem gazetesi isteyenkardeşinin, birinin adı Rıza Özdoğan olan gardiyanlartarafından dövüldüğünü, bunun ardından hastaneyekaldırıldığını ve 10 günlük rapor verildiğini söyledi.

Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan KADEK’limahkumlar, “Muş Cezaevi’ne sevklerin geciktirilmesiniprotesto etmek için” 29 Ekim günü süresiz açlık grevibaşlattı. KADEK’li mahkumlar adına açıklama yapanİdris Erenç, Mehmet Sayınyiğit, Abdullah Yılmaz ileMevlüt Elmas, Muş Cezaevi’ne sevk edilmekistediklerini, taleplerinin yerine getirilmemesininyanısıra bazı hakların da ellerinden alındığını belirttiler.

Batman Cezaevi

Batman Cezaevi’ndeki PKK’li tutuklular Şubat ayıortasında aileleri aracılığıyla yaptıkları açıklamadakendilerine yönelik baskıların arttığını belirttiler.Tutuklular elektrik parasını ödemedikleri gerekçesiyleelektriklerinin kesildiğini, elektriklerinin kesilmesinedeniyle sıcak sularının olmadığını ve temizlikihtiyaçlarını karşılayamadıklarını açıkladılar. Sağlıkdurumu bozuk olan arkadaşlarının durumununkötüleştiğini belirten tutuklular, cezaevi idaresi veaskerlerin de aramalar ve görüşler sırasında kötümuamelede bulunduğunu ifade ettiler.

Batman Cezaevi’nde bulunan tutukluların yakınları,“cezaevi koşullarının sağlıksız olduğu” gerekçesiyleTemmuz ayı başında Adalet Bakanlığı, İHD, BatmanCumhuriyet Savcılığı ve Cezaevi Denetleme Kurulu’nabaşvurdu. Heybet Geçgin, Fatma Ekin, Sadiye Gülsün,Nedret Demir, Semiha Öner, Hayriye Kırtay, RaifeÖzbey ve Aysun Bayram tarafından yapılan başvuruda“kadın tutukluların insanlık onuruna yakışmayankoşullarda barındıkları, açık görüşün yapıldığı yerinsağlık kurallarına uymadığı, cezaevinde yemeklerinsağlıksız ve yetersiz olduğu” belirtildi.

Batman Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklular dabaskıları protesto etmek amacıyla 1 ve 2 Ekim günlerigörüşe çıkmadılar. Tutuklular tarafından yapılanaçıklamada, hasta tutukluların ilaçlarının teminedilmediği, yemeklerde ve görüşmelerde zorluklarçıkarıldığı, koğuşlar arası görüşmelerin yasaklandığıbelirtildi.

İskenderun Cezaevi

Şubat ayında İskenderun Cezaevi’nde bulunan PKK’litutuklular adına yapılan açıklamada ziyaretçilertarafından getirilen gazete, dergi ve kitapların cezaeviyönetimi tarafından kabul edilmediği ifade edildi.Mektuplara da el konulduğu vurgulanan açıklamada,Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması için yazılandilekçelerin ilgili makamlara gönderilmediği kaydedildi.

İskenderun Özel Tip Cezaevi’nde bulunan MahmutDunlayıcı adlı tutuklunun, hasta olduğu halde

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 181

Page 187: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

gardiyanlar tarafından dövüldüğü ve daha sonraAntakya Cezaevi’ne götürüldüğü bildirildi. Tutuklulartarafından Temmuz ayı başında yapılan açıklamadabel fıtığı ve Hepatit B hastası olan Dunlayıcı’ya, Cezaevi2. Müdürü ve gardiyanlar tarafından işkence yapıldığıbelirtildi. Açıklamada, Mahmut Dunlayıcı’nın AntakyaCezaevi’nde tek başına hücrede tutulduğu dakaydedildi.

İskenderun E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasitutuklular tarafından Ekim ayı ortasında yapılanaçıklamada, “Toplatma kararı olmamasına rağmenYeniden Özgür Gündem gazetesi çoğu zamanverilmiyor, Kürtçe yasağının kalkmasına rağmen Kürtçegazete, dergi, kitap içeri alınmıyor, diğercezaevlerindeki arkadaşlarımıza gönderdiğimiz faks vemektuplar hiçbir yasal gerekçe olmaksızın ya hiçgönderilmiyor, ya da yazılanların çoğu karalanarakgönderiliyor. Suriyeli arkadaşlarımızın aileleri ilegörüşmelerinde ciddi bürokratik engeller çıkartılıyor.Ciddi sağlık sorunları olan arkadaşlarımız tedaviedilmiyor. Aramıza gelmek isteyen diğerarkadaşlarımız itirafçı olmaya zorlanmaktadır” denildi.

Diyarbakır Cezaevi

Şubat ayı ortasında Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ndeoğlunu ziyarete giden Fatma Farisoğulları’nın Kürtçekonuştuğu için askerlerin engeliyle karşılaştığı bildirildi.Farisoğulları’na askerlerin “Burası Genelev mi, Türkçekonuş” diyerek hakaret ettiği, bir süre ziyaretegitmesinin engellendiği öğrenildi.

Kocaeli Cezaevi

Cezaevi İzleme Kurulu tarafından Şubat ayı başındaaçıklanan raporda 294 yatak kapasiteli Kocaeli MerkezKapalı Ceza ve Tevkifevi’nde, 650 civarında mahkumunbulunduğu ve tutuklu ve hükümlülerin uykularınınöbetleşe uyuduğu, bu şekilde ancak üçte biriningeceleri uyuyabildiği belirtildi. Diğer mahkumlarınancak gündüz uyuduğu belirtilen raporda cezaevindekisıkışıklığın Marmara depreminde yıkılan SakaryaCezaevi’nden sevk edilenlerden kaynaklandığı ifadeedildi.

Bayrampaşa Cezaevi

Demokratik Mücadele Platformu tarafından yapılanaçıklamada, 18 Şubat günü İstanbul DGM tarafındantutuklanan Habib Akkaya’nın Bayrampaşa Cezaevi’ndeannesiyle görüştükten sonra 15 gardiyan tarafındandövüldüğü belirtildi.

İHD İstanbul Şube eski Başkanı Eren Keskin, 2 Ağustosgünü düzenlediği basın toplantısında, BayrampaşaCezaevi’nde yaşanan insan hakları ihlalleri hakkındabilgi verdi. Keskin, Bayrampaşa Cezaevi’nde kendilerine“A Takımı” adını veren gardiyan ve askerlerinmahkumlara işkence yaptığını belirterek, “Geçtiğimizhafta İranlı bir tutuklunun hortumla dövüldüğübilgisine ulaştık. Yine siyasi tutuklulardan Hasan

Karabaş’ın duruşmaya götürülürken bayılana dekdövüldüğünü öğrendik. Karabaş’ın başındaki vevücudundaki dayak izleri tarafımızca da saptanmıştır”dedi.

İstanbul’da “araç sürücülerini soydukları” iddiasıylaTemmuz ayında tutuklanan E.Ç., Ö.N., İ.D. ve H.A. adlıtravestilerin Bayrampaşa Cezaevi’nde tecavüzeuğradığı ve işkence gördükleri ileri sürüldü. İHDİstanbul Şube Başkanı Eren Keskin, sanıklara, cezaevinegirdiklerinde geçici olarak konuldukları karantinakoğuşunda tecavüz eden dokuz gardiyan hakkındaEyüp Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturmaaçıldığını söyledi. Keskin, “siyasi mahkumların gözüönünde” yaşanan olayı kendilerine bir mahkumyakınının 24 Temmuz günü haber verdiğini bildirdi.Tecavüze uğrayan sanıkların daha sonra Kartal Özel TipCezaevi’ne gönderildiği öğrenildi.

Tarsus Cezaevi

Tarsus Cezaevi’nde cinayet suçundan tutuklu 8mahkum açlık grevi yaptılar. Nisan ayı ortasındabasına yansıyan habere göre mahkumların temizlik vebanyo gereksinimlerinin karşılanmadığı gerekçesiyleaçlık grevine başladıkları bildirildi. Cezaevi savcısıolayın basına yansıması üzerine bir açıklama yaparakeylemin başladığı gün sona erdiğini bildirdi.

Malatya Cezaevi

Tutuklu yakınları tarafından Mayıs ayı ortasındayapılan açıklamada Malatya E Tipi Cezaevi’nde bulunanmahkumların acil durumlar dışında reviregötürülmediği bildirildi. Açıklamada, 4 kişilik odalarda 8mahkumun tutulduğu, ziyaretçilerin getirdiği eşyalarıniçeri alınmadığı, odalarda kitap bulunmasına izinverilmediği, görüşmelerde Kürtçe konuşmanınyasaklandığı ve kantindeki malların piyasadan dahapahalıya satıldığı belirtildi.

Ankara Merkez Kapalı Cezaevi

Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasimahkumlar 11 ve 12 Haziran günleri gardiyanlartarafından dövüldü. Avukatların görüş sırasındaöğrenerek tutanağa geçirdiği olay şöyle gelişti:

11 Haziran günü sabah saatlerinde günlük ihtiyaçlarınkarşılanması için koğuşa gelen gardiyanlarmahkumlara hakaret etti. Akşam saatlerinde sayımiçin gelen 15-20 kadar gardiyan mahkumlardan “askeridüzende sayım verilmesini” istediler. Mahkumlarınbunu kabul etmemesi üzerine koğuştan ayrılangardiyanlar bir süre sonra daha kalabalık olarak geridöndüler ve mahkumları dövdüler. Saldırıda AlaattinUğraş, Mustafa Yaşar, Emrah Yayla, Ömer Faruk, ErdemGünedoğlu ve Ongun Yücel adlı mahkumlar yaralandı.Olayların 12 Haziran günü de sürdüğü öğrenildi.Tutukluların yazılı başvurularına karşın Adli TıpKurumu’na sevk edilmediği bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

182 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 188: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mardin Cezaevi

Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunanKADEK ve Hizbullah davası tutuklularının “görüşlerinyarım saatle sınırlandırılmasını ve yüz yüze görüşyerine telefon kullanılmasını” protesto amacıylaHaziran ayının son 3 haftası görüşe çıkmadıklarıbildirildi.

Tutuklu yakınları, Mardin Kapalı Cezaevi’nde bulunanmahkumların yaşam koşullarının olumsuzluğunedeniyle Ağustos ayında İHD’ye başvurdu.Koğuşlardaki koşulların hijyenik ve fiziksel olarak insansağlığını tehdit ettiği belirtilen açıklamada, şöyledenildi:

“Bakanlık planlamasına göre 8-10 kişilik olarakdüzenlenen odalarda 24, 6 kişilik odalarda ise 14tutuklu bulunmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin çoğu,yerlerde yatıyor. Odalardaki yemek masaları ihtiyaçlarıkarşılamıyor. Odalarda sandalye ve masa yetersizliğinedeniyle tutukluların çoğu ya ayakta ya da lavabodayemek ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalıyor. Aramaadı altında askerler, odalardaki eşyaları dağıtıyorlar.Ayrıca ziyaret için gittiğimizde bizlere de kötümuamelede bulunuluyor.”

Eylül ayında Mardin Cezaevi’nde yakınları bulunanhükümlü yakınları, cezaevindeki sorunlara ilişkin biraçıklama yaptı. Cezaevinde sportif ve kültürelfaaliyetlerin yapılmasına dahi izin verilmediği belirtilenaçıklamada, “Adalet Bakanlığı’nın bu koşullar içinuygun zemin hazırlamasına rağmen cezaevi yetkilileribu genelgeleri uygulamayarak keyfi şekildedavranıyorlar” denildi.

Cezaevinde hijyenik koşullara dikkat edilmediğikaydedilen açıklamada, şöyle denildi:

“10 kişilik odalarda 24 kişi, 6 kişilik odalarda 14 kişikalıyor. Tutukluların yarıdan fazlası ranza sayısıyetersiz olduğu için yerlerde yatıyor. Haftada sadeceyarım saat sıcak su veriliyor.” Açıklamada, tutuklularakitap, dergi ve gazetelerin geç verildiği ifade edilerek,“Yakınlarımıza verdiğimiz kitaplar önce emniyetegönderiliyor daha sonra tutuklulara veriliyor. Bu sürebazen 2-3 aya kadar varabiliyor.”

Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklularınyakınları tarafından Aralık ayında yapılan açıklamada,tutuklulara verilen yemeklerin sağlıksız ortamdahazırlandığı bildirildi. Açıklamada, “Son olarak kahvaltıiçin verdikleri eski, sağlıksız peynirden dolayı ZekiKayar, Abdullah Orak, Cuma Tanırgan, Murat Kayataşve Hadi Aksoy adlı yakınlarımız zehirlenmiştir. Buyakınlarımız hastaneye götürülmedikleri gibi,kaldırıldıkları revirde de gerekli ilaçların bulunmamasınedeniyle kendi hallerine bırakılmıştır. Ayrıcayakınlarımız Cezaevi 2. Müdürü’nün engelleyiciçıkışlarıyla da karşılaşmıştır.” denildi.

Gaziantep Cezaevi

Gaziantep Özel Tip Cezaevi’nde bulunan 4 siyasihükümlünün, dışarıya mektup, yazı ve şiir göndermesimahkeme kararıyla yasaklandı.

Gaziantep Özel Tip Cezaevi Disiplin KuruluBaşkanlığı’nın 19 Mart günü verdiği kararda, Ali Koç,Nizamettin Karaağar, Ruşen Tutku ve HüseyinYılmaz’ın “PKK propagandası yaptıkları” iddiasıyladışarıya her türlü yazıyı göndermelerini yasakladı.Disiplin Kurulu’nun kararında, Ali Koç’un ağabeyiAbdullah Koç’a göndermek istediği mektuplar,Nizamettin Karaağar’ın Mem Yayınları’na göndermekistediği 3 kitap ve 1 makale çalışması delil olarakgösterdi. Ruşen Tutku ve Hüseyin Yılmaz’ın daailelerine göndermek istediği kitap ve çeşitli yazılar“sakıncalı” olduğu gerekçesiyle yasaklandı.

Hükümlüler bu karara karşı önce Gaziantep İnfazHakimliği’ne ardından da Gaziantep 2. Ağır CezaMahkemesi’ne başvurdular. Ancak, Mahkeme,hükümlülerin aleyhine karar verdi. Ali Koç’un avukatıMahmut Vefa da “Mahkemeler suç unsuru aramıyor.Sadece ‘bu yazılar sakıncalıdır’ diyor. Ancak buyazıların sakıncalı olan konuları nelerdir belirtmiyor.Hatta daha önce bazı basın organlarında yayımlanmışkimi yazılar, haklarında dava açılmamasına rağmenCezaevi idaresi tarafından sakıncalı görülüyor, buradayasa dışı bir durum söz konusu” dedi.

Çankırı Cezaevi

Tutuklu yakınları tarafından Eylül ayında yapılanaçıklamada, Çankırı E Tipi Cezaevi’ne ziyaretegidenlerin baskıya maruz kaldığı bildirildi. Açıklamada,tutuklu yakınlarının arama adı altında sorgulandığı vegözaltına alındığı belirtilerek, “Cezaevi içindesoyunmaya zorlanıyoruz. Kadın, çocuk ve yaşlıdemeden bir çoğumuza hakaret ediliyor ve onur kırıcıdavranışlara zorlanıyoruz.” denildi.

Ümraniye Cezaevi

Ümraniye Cezaevi’ndeki tutukluların yakınlarıtarafından Eylül ayında yapılan açıklamada, cezaeviyönetiminin mahkumlar üzerinde baskı uyguladığıbildirildi. Tutuklu yakınlarının 30 Ekim günü yaptığıaçıklamada şöyle denildi:

“Havaların soğumasına rağmen kaloriferleryakılmamaktadır. Hasta tutukluların sorunlarıylailgilenilmemektedir. Tedavi yapılmadığı için BülentKudiş adlı tutuklu bir gözünü kaybetmiş, diğer gözüancak yüzde 50 oranında görmektedir. Yasal olmasınarağmen gazete ve kitaplar içeriye alınmıyor. Sıcak suihtiyacı idarenin keyfi uygulamalarına bırakılmışdurumdadır. Odaların birbiriyle görüşmelerine imkantanınmamaktadır. Cezaevinde bir tutuklunun sağlıklıyaşayabilme koşulları bulunmamaktadır ve birçoktutuklu sağlık sorunları yaşanmaktadır. Tutuklulartarafından savcılığa gönderilen dilekçelere idaretarafından el konulmaktadır.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 183

Page 189: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ağrı Cezaevi

Ağrı Özel Tip Kapalı Cezaevi’ndeki KADEK’li tutuklular,hücre sistemine geçilmesinin ardından tecritpolitikasıyla karşı karşıya kaldıklarını açıkladılar.Tutuklular adına Kasım ayı başında yazılı açıklamayapan Nizamettin Öztürk bir yıl önce hücre sisteminegeçilmesine rağmen tutukluların sosyal, kültürel vesportif olanaklardan yararlandırılmadığını söyledi.

Uşak Cezaevi

Uşak E Tipi Cezaevi’nde Hüsne Davran ve MürüvvetKüçük adlı siyasi mahkumların saldırıya uğradığıbildirildi. İHD İzmir Şubesi’nde 19 Kasım günüdüzenlenen basın toplantısında konuşan CezaevleriÇalışma Grubu üyesi Taşkın Türkmen, AdaletBakanlığı’nın Gebze Cezaevi’ne sevk isteyen Davran veKüçük’ün talebini “hücre cezaları bulunduğu”gerekçesiyle reddettiğini bildirdi. Bakanlığın bu yazısıüzerine, cezaevi yönetimi tarafından kaldırılan hücrecezasının uygulamaya konulduğunu anlatan Türkmen,buna itiraz eden mahkumların dövüldüğünü bildirdi.Türkmen, Hüsne Davran’ın sağ elinin kırıldığını,Mürüvvet Küçük’de de yoğun doku zedelenmesimeydana geldiğini, buna karşın mahkumların bir günhücrede tutulduğunu ve olaydan sekiz gün sonrahastaneye götürüldüğünü belirtti.

Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi

İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndebulunan B.K. (16) ve Y.B. (17) adlı gençler, cezaevindeişkence gördüklerini açıkladılar. Gençlerin avukatıİlhami Sayan, cezaevi görevlileri ve askerler hakkındasuç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesindecezaevinde yaşananlar şöyle anlatıldı:

“Cezaevine getirildiğimiz ilk gün, kapı girişindejandarma timleri bize tekme-tokat giriştiler. Birmüddet bizi bu şekilde hırpaladıktan sonraelbiselerimizi çıkarmamızı söylediler. Çırılçıplaksoyduktan sonra da sopalarla dövmeye başladılar.Sonra da zor spor hareketleri yaptırdılar. Son olarakadliyeye gidiş-gelişte de aynı şiddete ve küfürleremaruz kaldık.”

Avukat İlhami Sayan, müvekkillerinin “Eylül ayındaİstanbul Esenler Otogarı’nda Arnavutluk vatandaşı ErdıtQendor adlı kişiyi soydukları” iddiasıylatutuklandıklarını ancak Qendor’un Bakırköy 8. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan ilk duruşmada, kendisinisoyanların müvekkilleri olmadığı yolunda ifadeverdiğini bildirdi. Sayan, bu ifadeye karşınmüvekkillerinin tahliye edilmediğini de belirtti.

Yozgat Cezaevi

Tutuklu yakınları tarafından Kasım ayı başında yapılanaçıklamada, Yozgat Cezaevi’nde bulunan tutuklularınbaskı altında olduğu bildirildi. Açıklamada, “Cezaeviyetkilileri tarafından her türlü insanlık dışıuygulamalara maruz kalıyor ve hakaretler işitiyoruz.

Bazen sudan gerekçelerle yakınlarımızı görmemize bileizin vermiyorlar. Hasta yakınlarımızın tedavileriyapılmıyor, görüş saatleri keyfi olarak kısaltılıyor.Tutuklular, sevk sırasında askerlerin hakaret vedayağına maruz kaldıklarını söylüyorlar” denildi.

Tedavisi Engellenen Mahkumlar

Cezaevi koşullarına bağlı olarak sağlık durumlarıbozulan kimi mahkumların tedavi edilmeleri yaengellendi ya da geciktirildi. Sözkonusu durumlarçoğunlukla cezaevi yöneticilerinin ilgisizliklerindenkaynaklandı.

Geçirdiği bir trafik kazasından sonra boynundan aşağısıfelç olan ve 2001 yılı Temmuz ayında tutuklananHüseyin Yıldırım adlı siyasi tutuklu Adli Tıp Kurumuraporlarına karşın tahliye edilmedi. 5 Temmuz 2001tarihinde gözaltına alınan eşinin önce SağmalcılarCezaevi Hastanesi’ne ardından Tekirdağ DevletHastanesi’ne sevk edildiğini anlatan Nedime Yıldırım,Adli Tıp Kurumu’nun 14 Ocak günü verdiği “Cezaevişartlarında yaşamını sürdürmesinin mümküngörülmediği, sürekli bir başkasının bakım ve yardımınaihtiyacı olduğu, CMUK’un 399. maddesi uyarınca bir yılsüreyle cezasının tehiri gerekir” raporunun dikkatealınmadığını açıkladı.

16 Şubat günü Cumhuriyet gazetesinde Oral Çalışlar’ın“Sıfır Noktası” adlı köşesinde verilen bilgiye göre, 5Temmuz 2001 tarihinde evine düzenlenen baskındagözaltına alınan felçli Hüseyin Yıldırım, emniyetteoturtularak sorgulandı. Yıldırım, bir süre sonrarahatsızlanmasına karşın tutuklandı.

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde revire konulan Yıldırım,yemek, tuvalet gibi gereksinimlerini tek başınakarşılayamadığı için üç kişilik hücreye nakledildi. Dahasonra Edirne Cezaevi’ne gönderilen Yıldırım, ardındanyeniden Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne götürüldü. TekirdağDevlet Hastanesi’nden “Özel bakıma ihtiyacı vardır.Acilen cezasının tehiri gerekir. Cezaevinde yatmasısağlığı yönünden sakıncalıdır” yolunda rapor verilenYıldırım’ı muayene eden Adli Tıp Kurumu 3. İhtisasKurulu da 14 Ocak günü “Spastik Quadrparezi tanısınedeniyle cezaevi şartlarında yaşamını sürdürmesimümkün görülmediği, sürekli bir başkasının bakım veyardımına ihtiyacı olduğu, cezasının infazının CMUK’un399. maddesi gereği bir yıl ertelenmesi gerektiği”raporu hazırladı. Raporları görüşen İstanbul DGM iseYıldırım’ın serbest bırakılmasını kabul etmedi.

İHD İstanbul Şubesi’nde Yıldırım’ın durumunukamuoyuna duyurmak amacıyla 23 Eylül günü birbasın toplantısı düzenlendi. Toplantıda öncelikleYıldırım’ın serbest bırakılması istendi. Basıntoplantısında konuşan Nedime Yıldırım, eşinin 26 Mayıs2001 tarihinde geçirdiği trafik kazasında boyun kırığıve omurilik zedelenmesi nedeniyle felç olduğunubelirtti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

184 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 190: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Cezaevinde sürekli bir başkasının bakım ve yardımınaihtiyacı olduğunu ifade eden Yıldırım “Eşim DGM’degörülen duruşmalara da sağlık sorunu gerekçegösterilerek getirilmiyor. 3 kişilik hücrede bulunaneşimin sağlık sorunları hala devam etmektedir. AİHM’eyaptığımız acil çağrıya 12 saat içerisinde yanıt geldi”dedi.

Hüseyin Yıldırım hakkında “yasadışı örgüt üyesiolduğu” iddiasıyla açılan dava ise 26 Eylül günüİstanbul DGM’de başladı. Ambulans ve tekerleklisandalyede taşınması zorunlu olduğu halde cezaeviaracıyla DGM’ye getirilen Yıldırım, duruşma salonunaaskerler tarafından taşındı. Duruşma sırasında da,düşmemesi için Yıldırım’ın iki yanına askerleroturtuldu.

Yıldırım ifadesinde, Adana’da eylem düzenlediği iddiaedilen tarihlerde İstanbul’da oturduğunu belirtti vefelçli olduğu için tahliye edilmesini istedi. AvukatMihriban Kırdök de, Yıldırım hakkında “felçli haliylecezaevi şartlarında yaşamını sürdürmesinin mümkünolmadığı, cezasının ertelenmesi gerektiği” yolundakiAdli Tıp Kurumu raporunu mahkemeye sundu. DGM,“Sanığın ağır bedensel rahatsızlık geçirmesinin kaçmaşüphesini ortadan kaldırmayacağı” gerekçesiyle tahliyetalebini kabul etmedi.

Duruşmanın ardından Hüseyin Yıldırım, İstanbul DGMtarafından tedavi edilmesi için Tekirdağ DevletHastanesi’ne sevkedildi. Adalet Bakanı Aysel Çelikel,İHD İstanbul Şubesi tarafından yapılan başvuru üzerinekonuyu İstanbul DGM’ye iletti. Bunun üzerine 26 Eylülgünü yapılan ilk duruşmada tahliye talebi reddedilenHüseyin Yıldırım, hastaneye sevkedildi.

Davaya 27 Kasım günü İstanbul DGM’de devam edildi.Yıldırım, daha öncekilerin aksine bu duruşmayaambulans ve tekerlekli sandalye ile getirildi.Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan DGMSavcısı, Yıldırım’ın “TİKKO yöneticisi olduğu” iddiasıylahapis cezasına mahkum edilmesini istedi. DGM Savcısı,Yıldırım’ın dosyada bulunmayan “15 Mayıs 1992tarihinde Adana’da MİT’e ait bir araca düzenlenensilahlı saldırıda Günay Öztürk ve Uğur Borazan adlıaskerlerin öldürülmesi, bir aracın gasp edilmesi veAhmet Purak adlı kişinin yaralanması” nedeniyle deyargılanması gerektiğini bildirdi. Yıldırım’ın avukatıMihriban Kırdök ise iyileşmesi mümkün olmayanmüvekkilinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ninisteği üzerine kaldırıldığı Tekirdağ Devlet Hastanesi’ninkoşullarının “cezaevinden daha kötü olduğunu” bildirdi.Duruşma, 11 Aralık gününe ertelendi.

Dava 11 Aralık günü sonuçlandı. İstanbul DGM,Yıldırım’ı “TİKKO üyesi olduğu” gerekçesiyle ömür boyuhapis cezasına mahkum etti.

Ceyhan Cezaevi’nde bulunan Cuma Orhan (52) adlısiyasi hükümlü cilt kanseri hastalığının ilerlemesinekarşın tedavi edilmedi. Eşi Şerife Orhan, Ocak ayında

yaptığı açıklamada, eşinin serbest bırakılması içinCumhurbaşkanlığı’na başvurduklarını ancak “Cezaevisavcılığına başvurulmalıdır” yanıtı aldıklarını bildirdi.Ceyhan Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı başvurudansonuç alamadıklarını söyleyen Şerife Orhan, AdanaNumune Hastanesi’ne kaldırılan eşinin “ölüm sınırındaolmadığı” gerekçesiyle cezaevine gönderildiğinikaydetti. Orhan, eşinin ayağa kalkamadığını ve beldenaşağısının tutmadığını söyledi.

Gaziantep Özel Tip Cezaevi’nde bulunan Mehmet Kayaadlı mahkumun bel fıtığı rahatsızlığı tedavi edilmedi.Kızı Leyla Kaya, işkence nedeniyle rahatsızlananbabasının tedavi edilmesi istemiyle Mayıs ayındaAdalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve İHD DiyarbakırŞubesi’ne başvurdu.

Batman E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulanan AbdullahYılmaz adlı tutuklunun böbreklerinden rahatsız olduğuhalde tedavi edilmediği bildirildi. Mayıs ayında yapılanaçıklamada Yılmaz’ın Ocak ayında Batman DevletHastanesi’ne kaldırıldığı ve muayene edildiği, ancak birdaha hastaneye götürülmediği belirtildi. Annesi FatmaYılmaz, oğlunun tedavi edilebilmesi için DiyarbakırCezaevi’ne nakledilmesi konusunda cezaeviyönetimine ve Cumhuriyet Savcılığı’na başvurduklarını,ancak yanıt alamadıklarını söyledi.

Kandıra F tipi Cezaevi’nde bulunan Hepatit B hastasıHaydar Ceylan adlı mahkum raporlarında “sağlıkdurumunun ağır olduğu”nun belirtilmesine karşıntedavi edilmedi. Avukat Zeynel Polat, Temmuz ayındayaptığı açıklamada Ceylan’ın mahkemelere gidişgelişlerinde işkenceye maruz kaldığını, tutuklulukkoşullarında tedavisinin mümkün olmadığınınbelgelenmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesiamacıyla yaptıkları başvuruların da yanıtlanmadığınısöyledi.

Bayrampaşa Özel Tip Cezaevi’nde bulunan Zeki Şahinadlı mahkum beynindeki ur ile ülser, bel fıtığı ve sarahastalıklarına karşın tedavi edilmedi. Annesi GüzelŞahin, Temmuz ayında yaptığı açıklamada CerrahpaşaTıp Fakültesi’nde muayene edildiğinde beyninde urbulunan oğlunun tedavi edilmeden cezaevinegönderildiğini belirterek ülser rahatsızlığı nedeniyleverilen diyetin de cezaevi yönetimi tarafından “birhasta için diyet yemek hazırlayamayız” denilerekuygulanmadığını bildirdi.

Erzurum Özel Tip Cezaevi’nde bulunan Bekir Yulu adlıtutuklu da tedavi edilmedi. Cezaevinde Temmuzayında meydana gelen zehirlenme olayında tümtutuklulara iğne yapıldığı, iğnenin yan etkisi nedeniyleBekir Yulu’nun sol bacağının sakat kaldığı öğrenildi.

Avukat Gülizar Tuncer, 19 Aralık 2000 cezaevlerioperasyonundan sonra ruh sağlığı bozulan AhmetUğur’un Antakya Kapalı Cezaevi’ne götürülmesi içinailesinden yasalara aykırı bir şekilde para alındığınıaçıkladı. Ağustos ayında gerçekleşen olayın ardından

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 185

Page 191: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Gülizar Tuncer, 19 Aralık 2000 cezaevlerioperasyonundan sonra Ümraniye Cezaevi’nden KandıraF Tipi Cezaevi’ne götürülen Ahmet Uğur’a operasyondayaşadıkları ve Kandıra’da bir süre tek kişilik hücredetutulması nedeniyle Kocaeli Devlet Hastanesi PsikiyatriBölümü’nde “psikososyal kişilik bozukluğu” teşhisikonulduğunu belirtti. Hastalığı nedeniyle Uğur’unailesinin bulunduğu Antakya’ya nakli için AdaletBakanlığı’na başvurduklarını belirten Tuncer, budönemde Uğur ailesini arayan cezaevi yöneticilerininsevk için 850 milyon lira istediklerini anlattı.

Avukat Gülizar Tuncer konuyla ilgili yaptığı açıklamadaşöyle dedi:

“Para, altı asker ve şoförün yevmiyesi ve benzin bedeliolarak istenmiş. Bunu öğrenince Adalet Bakanlığı’nayeniden başvurduk. Biz bu yazışmalarla ilgilenirkencezaevi idaresi abla Fatma Uğur’u tekrar arayarakparayı hemen yatırmamaları halinde sevk işlemleriniiptal edeceklerini söylüyor. Bunun üzerine aile cezaeviyönetimiyle konuşup ancak 600 milyon liraverebileceklerini söyleyerek sevk işlemlerinigerçekleştiriyor.”

Sağlık gerekçesiyle yapılan sevk işlemlerinden paraalınamayacağını vurgulayan Tuncer, cezaeviyöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunduklarınıkaydetti.

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde bulunan Zeki Şahin adlıtutuklu, beynindeki tümöre karşın tedavi edilmedi.Zeki Şahin’in annesi Güzel Şahin Ağustos ayında yaptığıaçıklamada şunları söyledi:

“Yapılan tetkiklerde oğlumun beyninde 2 santimetreçapında bir tümör tespit edildi. Bu durum üzerinetedavisinin cezaevi koşullarında yapılamayacağını,tahliye edilmesi gerektiğini belirten dilekçelerimiCumhuriyet Başsavcılığı’na ve İstanbul DGMBaşsavcılığı’na ilettim. Ama hiçbir sonuç alamadım.Hatta dilekçemin cevabının gelip gelmediğini sormakiçin gittiğimde orada çalışan bir bayan bana ‘Biz içorganı olmayan bir tutukluyu bile tahliye etmedik,senin oğlundan ne çıkar’ dedi.”

Batman Cezaevi’nde tutuklu bulunan Gülay Söker’inağabeyi Ramazan Söker, kardeşinin astım ve kalprahatsızlığı nedeniyle cezasının ertelenmesi istemiyleBatman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu.İstanbul’da 1995 yılında gözaltına alınan ve “PKK üyesiolduğu” gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hapis cezasınamahkum edilen Gülay Söker’in, astım hastalığınedeniyle Bayrampaşa Cezaevi’nden BatmanCezaevi’ne sevk edildiği, kalp hastalığının da BatmanCezaevi’nde ortaya çıktığı bildirildi. Eylül ayındarahatsızlandığı için Batman Devlet Hastanesi’nekaldırılan Gülay Söker’in sevk kararına karşınDiyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’negönderilmediği öğrenildi.

Batman Cezaevi’ndeki Laleş Çeliker adlı siyasi tutuklubel fıtığı teşhisine karşın tedavi edilmedi. Eylül ayındaİHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuran Çeliker’in ağabeyiFaysal Çeliker, kardeşinin durumunun daha kötüyegittiğini söyledi. İHD Diyarbakır Şubesi, Çeliker’intedavisi için Adalet Bakanlığı’na başvurduklarınıaçıkladı.

Midyat Cezaevi’nde bulunan kadın tutuklulartarafından Eylül ayında yapılan açıklamada, bazıtutukluların ağır hasta olmalarına rağmen tedaviedilmedikleri bildirildi.

Açıklamada şöyle denildi:

“Bulunduğumuz yerde donanımlı hastanelerolmadığından tedaviler mümkün değil. Mardin veDiyarbakır’a sevkler Adalet Bakanlığı’na bağlıolduğundan iki üç aya sarkabiliyor. Bu nedenle bazıarkadaşlarımızın tedavi edilebilecekleri yerlere sevkedilmesini istedik. Ancak, bunun için sorumlu heyetlerde rapor vermiyor.”

Midyat Cezaevi’ndeki hasta tutuklulara ilişkin de şubilgiler verildi:

Fatma Savcı: Daha önce göğsünden kist ameliyatıoldu. Göğsünde tekrar kist oluştu. Uzun zamandırdizanteri hastalığı var. Sürekli zayıflıyor, bünyesihastaneye sevkleri kaldıramıyor. Tedavi için Ankara yada İstanbul’a gitmesi istendi ancak, ‘burada tedaviimkanı bulunduğu’ gerekçesiyle sevke izin verilmedi.

Güzel Çiçek: Sırtında fıtık, göğsünde kist var. Sağ elininparmakları donma nedeniyle kesildi. Tedavi içinİstanbul ya da Gebze’ye sevki istendi ancak raporverilmedi. Fizik tedavi görmesi gerektiği belirtiliyor.

Emanet Çeşme: Hemoroit hastalığının yanı sıra sürekligüçsüzlük, bir tarafının uyuşması gibi rahatsızlıkları var.Hastalığı için daha önce kas erimesi dendi ancak,sağlıklı bir teşhis yapılmadı.

Fatma Özbay: Migren ve Anemi hastalıkları var. AyrıcaHemoroit ameliyatı oldu.

Songül Onar: Yüksek tansiyon var. Hastaneninyakınlığı nedeniyle sevki Mardin’e çıkarıldı. Ancak ailedurumu nedeniyle sevkinin Batman’a dönüştürülmesiistendi. Halen bir yanıt alınamadı.

Gülazer Akın: Uzun süredir sırt ağrıları çekiyor.Göğsünde kist var. En son Diyarbakır’da kaldırıldığıhastanede kas düğümlenmesi olduğu söylendi.

Dilşah Ay: Göğsünde kist var.

Muş E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasi tutuklulartarafından Eylül ayında yapılan açıklamada, 9 yıldırcezaevinde bulunan Sabiha Sunar’ın 1998 yılından buyana Ankara Numune Hastanesi’nde 3. derece yanıkteşhisi ile tedavi gördüğü, 9 kez deri nakli yapıldığıancak tedavi sonuçlanmadan nakledildiği Muş E TipiKapalı Cezaevi’nde eski yaralarının tekrar açıldığı ifade

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

186 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 192: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

edildi. Sunar’ın eklem romatizması, akciğeriltihaplanması, idrar yolları enfeksiyonu gibirahatsızlıklarının devam ettiği belirtilen açıklamada,Sunar’ın Ankara veya İstanbul’da tedavi edilmesiyönündeki girişimlerin sonuçsuz kaldığı bildirildi.

“PKK üyesi olduğu” iddiasıyla Adana KürkçülerCezaevi’nde bulunan Şermin Doruk’un tiroid kanserihastalığı tedavi edilmedi. Avukat Eren Keskin, Ekimayında yaptığı açıklamda 1 Nisan günü İstanbul’dagözaltına alındıktan sonra Adana’ya gönderilen ŞerminDoruk’un tedavisi için Adalet Bakanlığı’na veUluslararası Af Örgütü’ne başvurdu.

Batman Cezaevi’nde bulunan Kader Özkan ve MalatyaCezaevi’nde bulunan Yahya Fidan adlı hükümlülertedavi edilmedi. Hükümlülerin yakınları, AdaletBakanlığı nezdinde girişimde bulunulması için Ekimayında İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdu. YahyaFidan’ın 1998 yılında İstanbul Ümraniye Cezaevi’ndekendini yaktığı öğrenildi.

İskenderun Cezaevi’nde bulunan Sadettin Ergün adlısiyasi hükümlü, vücudunda iki mermi çekirdeğibulunmasına karşın tedavi edilmedi. Kardeşi ZikrettinErgün Ekim ayında yaptığı bir açıklama ile birçatışmada yaralı olarak yakalandıktan sonra 25 yılhapis cezasına mahkum edilen Sadettin Ergün’ünboynundaki disk kayması nedeniyle felç olma tehlikesibulunduğunu bildirdi. Zikrettin Ergün, “Ağabeyim ayrıcaiç guatr ve astım hastası. İskenderun Devlet Hastanesi,ağabeyimi İstanbul’daki Bayrampaşa CezaeviHastanesi’ne sevk etti, ancak İskenderun Cezaevi hiçbirgerekçe göstermeden bu sevki uygulamıyor” dedi.

Ekim ayında Bayrampaşa Cezaevi’ndeki mahkumlartarafından yapılan açıklamada, değişik cezaevlerindentedavi için Bayrampaşa Cezaevi’ne gelen hastatutukluların tedavilerinin yapılmadığı belirtildi. Veremve hepatit-B hastalarının durumlarının cezaevininsağlıksız koşulları nedeniyle ağırlaştığı belirtilenaçıklamada, hastane ve mahkemeye götürülenmahkumların kötü muameleye maruz kaldıkları ifadeedildi. Adli tutukluların, siyasi tutuklulara karşıkışkırtıldığı vurgulanan açıklamada, sorunlar nedeniylecezaevi yönetimi, savcılık, tabur komutanlığı ve AdaletBakanlığı’na yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığıbildirildi.

Kasım ayında yapılan bir açıklamaya göre Sincan F TipiCezaevi’nde bulunan Enver Yanık adlı mahkum tedaviedilmedi. Geçirdiği rahatsızlık üzerine 1996 yılındaAnkara Numune Hastanesi’ne kaldırılan Yanık’a,hidrosefali (beyinde su toplanması) teşhisi konduğuöğrenildi. Daha sonra 1996 yılındaki ölüm orucunakatılan ve sinir sistemi ağır hasar gören Yanık’ınAnkara Merkez Kapalı Cezaevi’nde 26 Eylül 1999tarihinde düzenlenen operasyonda iki bacağındansilahla yaralandığı ve akciğerinde kanama olduğubildirildi. Bu arada Sincan F Tipi Cezaevi’ne gönderilenYanık’a “epilepsi” teşhisi konuldu. Şartla SalıverilmeYasası uyarınca tahliye edilen Yanık, cezasının yanlışhesaplandığı gerekçesiyle yeniden tutuklandı.Kafatasındaki deformasyon gözle görülür hale gelenYanık’ın, epilepsi krizleri geçirdiği, idrarını tutamadığıbildirildi.

Tunceli’de “PKK militanlarına yiyecek taşıdığı” iddiasıyla2001 yılında tutuklanan Emine Kıyançiçek’in (77)sağlık durumunun ağırlaştığı bildirildi. Avukat HüseyinAygün, Aralık ayında yaptığı açıklamada şeker vetansiyon hastalıkları bulunan Kıyançiçek’e Elazığ veTunceli devlet hastaneleri ile Ankara BüyükşehirBelediyesi Hastanesi tarafından, “cezaevinde yatamaz”raporu verildiğini hatırlattı. Aygün, daha önce deTunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na Kıyançiçek’inCMUK’un 399. maddesi uyarınca serbest bırakılmasıiçin başvurmuştu. Ancak, Adli Tıp Kurumu hastaneraporlarının aksine görüş belirtmişti.

“PKK’ye yardım ettikleri” iddiasıyla Malatya DGMtarafından 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edilen vecezaları 2000 yılı Aralık ayında Yargıtay tarafındanonanan Ali Adır (56), özürlü Naciye Sevük (20), GüllüÇelik (63), Yemiş Altıntaş (63), Emine Kıyançiçek veFatma Sevük (77) 2001 yılı Mart ayında tutuklanmıştı.

Aralık ayında yapılan bir açıklamada Gaziantep ÖzelTip Cezaevi’nde bulunan Hüsamettin Sevik adlıhükümlünün sağlık durumunun, omzunda bulunanmermi çekirdeğinin çıkarılmaması nedeniyle kötüyegittiği bildirildi. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1997 yılındaçıkan bir çatışmada yaralı olarak yakalanan ve ömürboyu hapis cezasına mahkum edilen Sevik’e çatışmadaiki kurşun isabet ettiği, bunlardan birinin çıkarıldığıöğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 187

3 - F TİPİ CEZAEVLERİ VE ÖLÜM ORUÇLARI

“Üç Kapı, Üç Kilit” Önerisi

2001 yılının son günlerinde İstanbul, İzmir ve Ankarabaro başkanları tarafından gündeme getirilen “Üç Kapı,Üç Kilit” önerisi 3 Ocak günü basın toplantısı ileduyuruldu. “Üç Kapı, Üç Kilit” önerisi kamuoyu veeylemcilerin de desteğini aldı. Özellikle Ocak ayındayoğun tartışmalara neden olan önerinin AdaletBakanlığı tarafından kabul edilmesi durumunda ölüm

oruçlarının sona erdirileceği mahkumlar tarafındanaçıklandı. Ancak, Adalet Bakanlığı’nın öneriyi geriçevirmesi üzerine sürdürülen eylem ölümlere nedenolmaya devam etti.

3 Ocak günü yapılan toplantıda konuşan İstanbulBarosu Başkanı Yücel Sayman, “Adalet Bakanlığı, F tipicezaevlerinin mimarisinde hiçbir değişikliğigerektirmeyen, üçer kişinin kaldığı, yan yana üç

Page 193: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

odanın kapısını açarak dokuz kişinin o birim içinde birarada olmalarını sağlasın. Bu uygulamayı, tecridi sonaerdirme iradesi olarak görsünler” dedi. Sayman, AnkaraBaro Başkanı Sadık Erdoğan, Antalya Baro BaşkanıGürkut Acar ve İzmir Baro Başkanı Noyan Özkan ilebirlikte hazırlanan ve tüm baroların destek verdiğiönerinin onlarca hayat kurtaracağını belirterek “Buöneri bakanlığa yanlış aktarıldı. Ana koridorda çıkışönerisi yok. Sadece birim koridoruna çıkılacak” dedi.Sayman, mahkumların ve mahkum yakınlarının öneriyikabul ettiklerini de kaydetti.

Baroların önerisini tutuklu ve hükümlülere iletenAvukat Behiç Aşçı, Hakan Karakuş ve Kemal Yıldız isedaha fazla ölümün yaşanmaması için önerinin kabuledilmesini istediler. Avukat Behiç Aşçı, tutuklularınöneriyi geri bir öneri olarak değerlendirdiklerini, ancaktecrit ve izolasyonun kaldırılması yönünde bir adımolması bakımında da önemli bulduklarını söylediklerinibildirdi. Bu öneri ile cezaevinin mimari ve yasaldüzenlemesinde bir değişiklik olmayacağını ancak aynıbirimde bulunan 9 kişinin bir araya geleceğini belirtenAşçı, tutukluların öneriyi kabul ettiklerini kaydetti.

Bu arada öneriye birçok sivil toplum kuruluşundan dadestek geldi.

Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) Türkiye BirimiBaşkanı Üstün Akmen, “üç kapı, üç kilit” önerisini, bukonudaki son şans olarak değerlendirdiklerini açıkladı.DİSK’e ve Türk-İş’e bağlı sendikalar da yaptıkları yazılıaçıklama ile ölümlerin durdurulması için öneriyidesteklediklerini kaydettiler.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise öneriyi kabuletmeyeceklerini yineledi. Türk, 9 Ocak günüdüzenlediği basın toplantısında öneriye karşı çıkışınıngerekçesini şöyle anlattı:

“Öneride, üç odanın kapısının gün boyunca açılarak,tutuklu ve hükümlülerin koridorda bir araya gelmeleriamaçlanıyor. Her şeyden önce yasalar buna engel.Zaten uygulanması fiziken olanaksız. Öneriuygulandığında hükümlü ve tutuklulara verilen birçokhizmet aksayacak. Bir koridora dokuz kişiyidoldurduktan sonra görevlilerin güvenliği de tehlikealtına girecek. Sayı dokuzla da sınırlı kalmaz. Önerigerçekleştiğinde cezaevinde güvenliği sağlama imkânıortadan kalkar, cezaevleri yine örgütlerin kontrolünegirer. Bu öneriyi kabul etmemiz mümkün değil. Çünkübu öneri eylemleri sürdürenleri cesaretlendirmekten,sorunları daha çok çıkmaza sokmaktan başka işeyaramaz.”

Türk, “üç kapı, üç kilit”e karşı “mahkumların 10’arkişilik gruplar halinde haftada toplam beş saat biraraya getirilmesi” yolundaki önerisini açıkladı. Türk,“Eylem sona erdiği takdirde, uygulamaya konulacak birgenelge hazır. Cezaevlerinde ortak etkinlik veyaiyileştirme programlarından en az birine katılanhükümlü ve tutuklular istedikleri takdirde 10 kişiyi

aşmadan idarenin gözetiminde, belirlenecek açık görüşalanlarında haftada beş saati aşmayacak şekilde,sohbet şeklinde bir araya gelebilecekler” dedi.

Adalet Bakanlığı’nın karşı öneri olarak gündemegetirdiği genelge, 18 Ocak günü yayınlandı. Genelgeyegöre “seçici komisyon” tarafından belirlenecek en fazla10 mahkum, haftada 5 saat sohbet için belirlenenalanlarda bir araya gelebilecek. Sohbet etmek isteyenhükümlü ve tutukluların, iyileştirme, eğitim, spor,meslek kazandırma, iş yurdu çalışmalarından en azbirine katılmaları gerekiyor. Genelge şöyle:

“Hükümlüler, işledikleri suçlara, kurumdakidavranışlarına, ilgi ve yeteneklerine göregruplandırılarak, güvenlik açısından tehlike yaratmadığıölçüde, kendileri için hazırlanmış iyileştirme ve eğitimprogramları çerçevesinde eğitim, spor, meslekkazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal vekültürel faaliyetlere katılırlar. Programların süresi vekatılacak hükümlülerin sayısı, her programın özelliği,güvenlik koşulları ve kurumun olanakları dikkatealınarak belirlenir. İyileştirme ve eğitim programlarınınamaca aykırı sonuçlar verdiği tespit edilen hükümlüleryönünden bu uygulamaya son verilebilir veya gereklideğişiklikler yapılabilir. Sözü edilen faaliyetlerden en azbirine katılan hükümlü ve tutuklulardan isteyenlerin,Seçici Komisyonca tespit edilecek 10 kişiyi aşmayacakgruplar halinde, idarenin gözetiminde ve idarecebelirlenecek açık görüş alanlarında veya diğer ortakyerlerdeki sosyal faaliyetler çerçevesinde haftadatoplam 5 saati aşmamak üzere sohbet amacıyla biraraya getirilmeleri uygun görülmektedir. Toplam 5saatlik sürenin hafta içindeki düzenlenmesi, açık görüş,avukat ve ziyaretçi görüşlerini aksatmayacak şekildeidarece yapılacaktır.”

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, F tipi cezaevlerindekitutuklu ve mahkumlara ortak kullanım alanlarında beşsaat sohbet edebilme hakkının sağlanmasından sonra14 kişinin ölüm orucunu bıraktığını açıkladı. Türk, 21Ocak günü itibariyle eylemlerin sürdürüldüğü cezaevisayısının 14, örgüt sayısının 12, sürekli açlık grevindebulunanların sayısının 1, ölüm orucunda bulunanlarınsayısının ise 129 olduğunu söyledi.

Türk’ün açıklamalarını değerlendiren Yücel Sayman,İnsanların ölümüne yol açan hukuki bir yorumunyapılamayacağını belirterek “Hükümet olarakinsanların ölmemesini sağlamak yükümlülüğüaltındalar. Bakan yorumunda haklı da olsa, en iyihukukçu da olsa, insanlar bu yorumla ölüyor. Bizcebakan yanlış yorum yapıyor” dedi. Sayman, AdaletBakanı’nın gerekçe gösterdiği 16. maddenin, öncekihalinde insanların bir araya gelmelerini mümkünkılmadığını, ancak yapılan değişiklikle bunun damümkün olduğunu söyledi.

Avukat Fikret İlkiz de, Türk’ün yorumuna ilişkin şudeğerlendirmeyi yaptı:

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

188 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 194: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Bakan, ‘16. maddeye göre öneri uygun değil’ diyor.Halbuki 16. maddede değişiklik yapılmasının temelamacı, açlık grevlerini sona erdirmek, insancayaşanacak bir ortam sağlamak ve insan hak veözgürlüklerine uygun bir cezaevi koşulu yaratmaktı.Şimdi en iyi biçimde cezaevlerindeki yaşamlarınsürmesi, ölüm oruçlarının sona ermesi için, buanlamda çıkarılan bir yasayı engel görmek mümkünmü?”

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu BaşkanıHüseyin Akgül, İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül,TMMOB Genel Başkanı Kaya Güvenç, TİHV BaşkanıYavuz Önen ve TTB İkinci Başkanı Metin Bakkalcı’yı 18Ocak günü kabul etti. Akgül, yaklaşık bir saat sürengörüşmeden sonra yaptığı açıklamada, ölümoruçlarının mutlaka sona erdirilmesi gerektiğini belirtti.Akgül, sivil toplum örgütleriyle birlikte, gelinennoktada yeni bir sürecin başlatılması için her türlügirişimde bulunmak üzere işbirliği yapma kararıaldıklarını söyledi.

İHD Kadın Çalışma Grubu, Özgür Kadın dergisi, YeniDemokrat Kadınlar, Halkevlerinden Kadınlar, İstanbulFeminist Grup gibi oluşumlara üye yaklaşık 30 kadın,Galatasaray Postanesi’nden Adalet Bakanı Hikmet SamiTürk’e mektup gönderdi. Kadınlar Adalet Bakanı Türk’egönderdikleri mektupta, “Üç Kapı Üç Kilit” önerisinin,bakanlık tarafından kabul edilmesi halinde 1 yıldanfazladır süren ölüm oruçlarındaki can kayıplarınınönleneceğini belirttiler.

Önerinin yaşama geçirilmesi amacıyla 20 Şubat günüİstanbul Sultanahmet meydanında düzenlenen eylememüdahale eden polisler, İHD İstanbul Şubesi BaşkanıEren Keskin, Gülseren Yoleri, Kıvanç Sert, Ümit Efe,Suzan Zezgin, Ali Armutlu, Gülnaz Koç, Huri Vayiç,Nurcan Sonuç, Zahide Honca, Reşit Salış, Nimet Aslan,Düzgün Akyol, Musa Kılıç, İsmail Karagöz ve BirsenGülünay’ı tartaklayarak gözaltına aldı.

Ölüm orucunu sürdüren tutuklu ve hükümlüleravukatları aracılığıyla bildirdikleri görüşlerinde “Dörtbaro başkanının ortaklaşa sunduğu ‘üç kapı,üç kilit’önerisini desteklediğimizi tüm ilerici demokratkamuoyuna, halklarımıza ve devlet yetkililerineduyuruyoruz. Her ne kadar, ‘üç kapı üç kilit’formülasyonuyla ifade edilen talepler ölüm orucudirenişimizin taleplerini karşılamıyorsa da, sorununçözümü bakımından bunu kabul edilebilir bir öneriolarak” değerlendirdiklerini açıkladılar.

İzmir’deki bir grup tutuklu ve hükümlü yakını da F tipicezaevlerine karşı sürdürülen ölüm orucu eylemindehükümeti duyarlı olmaya çağırdı. İHD İzmir Şubesi’ndebasın toplantısı düzenleyen aileler, Antalya, İzmir,İstanbul ve Ankara baroları tarafından önerilen “ÜçKapı, Üç Kilit” formülünün yaşama geçirilmesini istedi.

Ancak tüm bu girişimlere duyarsız kalan Bakanlık,öneriyi geri çevirdikten sonra tartışmalara taraf olmadı.

Ölüm orucunda sağlık durumunun ağırlaşması üzerinetahliye edilen Deniz Bakır’ın baroların “Üç Kapı, Üç Kilit”önerisinin kabul edilmesi için yeniden ölüm orucunabaşlaması nedeniyle 27 Ocak günü İstanbul Gazimahallesinde yapılan basın açıklamasına polismüdahale etti. Grubun polislere taş atarak karşıkoyması üzerine çıkan çatışmanın ardından YedinciGündem gazetesi muhabiri Fatih Atabey, YaşamdaAtılım gazetesi muhabiri Nuran Doğan ve 13 kişigözaltına alındı.

Bu arada SP Genel Başkan Yardımcısı MehmetBekaroğlu’nun bir soru önergesini yanıtlayan AdaletBakanı Hikmet Sami Türk, “ölüm oruçlarının sonaerdirilmesi için her türlü çabanın gösterildiğini”savundu. Türk yanıtında, “26 Aralık 2000’de süresizaçlık grevine katılanların sayısı 1596, ölüm orucunakatılanların sayısı 432 iken, 7 Ocak 2002’de süresizaçlık grevine katılanların sayısı sekize, ölüm orucunakatılanların sayısı 142’ye düşerek en alt seviyeyeinmiştir.” dedi. Türk, uygulamaların devam etmesi vebasın organlarının eylemlere ilgi göstermemesi halindeaçlık grevleri ve ölüm oruçlarının 1 yıl içinde sonbulabileceğini iddia etti.

Ne var ki eylem yeni katılımlarla sürdü. İHD GenelBaşkanı Hüsnü Öndül, 7 Mayıs günü Adalet BakanıHikmet Sami Türk ile cezaevleri sorunu ve ölümoruçları konusunda yaptığı görüşmeye ilişkinaçıklamasında, Bakan Türk’ün verdiği bilgiye göre, 306kişinin 8. grup olarak açlık grevine başladığını, 55kişinin ölüm orucunu sürdürdüğünü ve bunlardan15’inin sağlık durumlarının ağırlaştığını bildirdi. Türk’ün“Eylemler sona erdiğinde uluslararası cezaevlerisempozyumu düzenleyeceklerini ve bu sempozyumunsonuçlarını değerlendireceklerini” açıkladığını belirtenÖndül, “Bu açıdan tecrit sorununu merkeze alan biryaklaşım gereklidir. Seçenekler birden fazladır. Bubağlamda seçenekler üzerinde konuşmak tartışmak veçözümler üretmek mümkündür. İşte bu noktada,diyalogun önemini ortaya çıkarmaktadır” dedi.

Sorunu ele alış tarzında tutuklu ve hükümlüleraçısından da değişiklik yapma gereğinin ortaya çıktığınıifade eden Öndül, bu nedenle demokratik kamuoyunainisiyatif tanımak ve koşulların değişmesi konusundafarklı demokratik girişimlerin önünü açmak içineylemlerin sonlandırılmasının doğru olacağınainandıklarını belirtti. Uluslararası cezaevi sempozyumufikri de dahil olmak üzere yeni bir sürecinbaşlatılmasının; uzman kuruluşlar, insan haklarıörgütleri, tek tek bireylerin katılımı ve katkısıyla yenifikirlerin ve olanakların ortaya çıkmasını sağlayacağınıifade eden Öndül, kalıcı çözümlerin de bu yollabulunabileceğini, ölüm oruçlarının sonlandırılmasının,demokratik kamuoyunun ilgisini azaltmayacağını tamtersine hızla sorunların üzerine eğilmesinin önünüaçacağını vurguladı.

Bu arada çeşitli gerekçelerle eylemlerini sonaerdirenler de oldu. Cezaevinden tahliye olduktan sonra

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 189

Page 195: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ölüm orucunu İstanbul’da sürdüren Deniz Bakır veFikret Lüle ile İzmir’de sürdüren Cebrail Gündoğdu veKazım Özer, 13 Mayıs günü eylemlerine sonverdiklerini açıkladılar.

Fikret Lüle, F tipi cezaevleri konusunda uzlaşmayantarafın kendileri değil, devlet olduğunu ve taleplerininçok insani olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bizlerdışarıda ölüm orucunu sürdürerek, içeride ve dışarıdabu sürecin devam ettiğini ve edeceğini bir kez dahagösterdik. Ölümler zorunluluk olmaktan çıksınistiyoruz. Ölümlerin zorunluluk olmaktan çıkması,birçok parti, demokratik kitle örgütü ve sendikacabenimsenen ‘Üç kapı Üç kilit’ formülünde kamuoyuduyarlılığının geliştirilmesidir. Taleplerimizi tümüylekarşılamıyorsa bile, ‘Üç kapı Üç kilit’ önerisine olumluyanıt vermemizden, çözüme yanaşmayan tarafın bizolmadığımız, bizzat çözümün muhatabının devletolduğu ortaya çıkmıştır” dedi.

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül konu ile ilgili olarakyaptığı yazılı açıklamada, özetle şu noktalara değindi:“Ölüm orucu eylemi yaparak hak arayışına girentutuklu ve hükümlülerin sorunlarının çözümünüsağlayamadıkları ve bu eylem sonucu ölümleringerçekleştiği bilinmektedir. Dolayısıyla eylem, ölümorucu yapanların iradelerinin dışına taşarak ölümedönüşmüştür. Ölümler gerçekleşmesine rağmen sonuçalınamıyorsa ve sessizlik sürüyorsa, ölüme ‘dur’diyebilmek için demokratik kamuoyunun inisiyatifine,farklı tarzda girişimlerine ihtiyaç var demektir. İHDeylemcilere, eylemlerini sona erdirme çağrısı yaptı.Ama aynı zamanda Adalet Bakanlığı’na da çağrıdabulundu. Hangi demokratik ülke yurttaşları birer birerölürken kamu otoritesi diyalog yolunu reddeder,çözüm seçeneklerini ihmal edebilir? Ama tüm önerilerreddediliyor.”

30 Mayıs günü TİKB, TKP/ML, TKP(ML), MLKP, TDP,Direniş Hareketi, Marksist Leninist Silahlı PropagandaBirliği (MLSPB) ve Türkiye Komünist Partisi (Kıvılcım)davalarından cezaevlerinde bulunan mahkumlar adınayapılan bir açıklamada F tipi cezaevlerine karşı 2000yılı Ekim ayından bu yana sürdürülen ölüm orucunun28 Mayıs günü sona erdirildiği bildirildi.

Açıklamada “Değişik mücadele araç ve biçimleriylesürdürmekte olduğumuz direnişimizin ölüm orucubiçimini 28 Mayıs tarihinden itibaren sonlandırıyoruz.Son verilenin sadece ölüm orucu eylemi olduğunu,hala sürmekte olan hücre ve tecrit saldırısına karşıdirenişimizin kesintisiz devam edeceğini bir kez dahailan ediyoruz” denildi.

DHKP-C (31 kişi) ve TKEP-L (3 kişi) davalarındancezaevinde bulunan 34 tutuklu ve hükümlünün iseölüm orucuna halen devam ettikleri öğrenildi. Buarada Kandıra F Tipi Cezaevi’nde Hasan Öksüz adlımahkumun 30 Mayıs günü ölüm orucuna başladığıbildirildi. Öksüz’ün TKEP-L örgütü davasından tutuklubulunduğu bildirildi.

“Ölüm orucuna dikkat çekmek ve F tipi cezaevlerindekiuygulamaları protesto etmek” amacıyla, Kandıra F TipiCezaevi’nde intihar eden Volkan Ağırman’ın babasıNiyazi Ağırman, İstanbul Alibeyköy’de 13 Mayıs 1996tarihinde öldürülen Kurtuluş gazetesi dağıtımcısı İrfanAğdaş’ın ağabeyi Kemal Ağdaş ve Tekirdağ F TipiCezaevi’nde tutuklu bulunan Hasan Tahsin Akgün’ünannesi Melek Akgün 11 Ağustos günü açlık grevinebaşlayacaklarını duyurdular.

Açlık grevine katılan Melek Akgün ve Kemal Ağdaş 11Ağustos günü sabah saatlerinde, Niyazi Ağırman daaynı gün akşam saatlerinde gözaltına alındı.

Polisler, aralarında Melek Akgün ve Kemal Ağdaş’ınyanısıra Anadolu’nun Sesi Radyosu muhabiri SeldaDemir ve sanatçı Bilgesu Erenus’un da bulunduğuyaklaşık 20 kişiyi gözaltına aldı.

Polisin eve gidişlere izin vermemesi üzerine arasokaklarda toplanan yaklaşık 70 kişilik grup evinbulunduğu sokağa doğru yürüyüşe geçti. Kısa süreli birgerginlikten sonra polis, 6 kişilik bir grubungazetecilerle birlikte eve girmesine izin verdi. NiyaziAğırman, Akgün ve Ağdaş’ın gözaltında olmalarınakarşın açlık grevine başladıklarını söyledi.

Akgün, Ağırman ve Ağdaş 14 Ağustos günü İstanbulDGM Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.

Niyazi Ağırman, Kemal Ağdaş ve Melek Akgün 11Ağustos günü başlattıkları açlık grevini 24 Eylül günüsona erdirdi. Ağdaş yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Açlık grevini sürdüreceğimiz bu ev polis tarafındanabluka altına alındı. Ziyaretçilerimiz gözaltına alınmaklatehdit edildi... Bu 45 gün içerisinde kim bilir kaç kişizorla müdahale işkencesiyle sakat bırakıldı ve kim bilirdaha kaç kişi ağır tecrit koşullarında ruh sağlığını yitirdibilmiyoruz.”

"Üç Kapı, Üç Kilit" Eylemleri

Tutuklu yakınlarının “üç kapı üç kilit” önerisininyaşama geçirilmesi amacıyla imza toplamak için standkurması polisler tarafından engellendi. 3 Nisan günü“Ölümleri durdurun” ve Tecride hayır” yazılı önlüklergiyerek Yüksel Caddesi’nde iki masa kuran tutukluyakınlarını engelleyen polisler, önlüklere ve toplananimzalara da el koydu.

Nisan ayı ortasında Taksim’den “Üç Kapı Üç Kilit”,“Ölümlere Son” pankartları açarak GalatasarayPostanesi’ne kadar yürüyüş düzenlemek isteyen ÖzgürGençlik üyelerine polis müdahale etti. Müdahalesırasında tartaklanan Özgür Gençlik üyelerindenyaklaşık 15 kişi gözaltına alındı.

Baroların önerdiği “üç kapı üç kilit” uygulamasınınkabul edilmesi için 14 Nisan günü İstanbul Beyoğlu’ndadüzenlenen eyleme müdahale eden polisler, 12 kişiyidöverek gözaltına aldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

190 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 196: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Aynı nedenle Başbakan Bülent Ecevit’le görüşmekisteyen 16 tutuklu yakını gözaltına alındı.

16 Nisan günü Başbakanlık binasına giden tutukluyakınlarından dört kişinin Adalet Bakanlığı MüsteşarıYusuf Özmen ile görüşmesine izin verildi. Görüşmedensonra açıklama yapan Niyazi Yiğit adlı tutuklu yakını,“Özmen, Adalet Bakanlığı’nın gerekli açıklamalarıyaptığını ve geri adım atmayacağını ifade ettiğinisöyledi. Bize, ‘gidin MGK, Başbakan ve İçişleri Bakanı ilegörüşün. Bu işin içinde onlar da var’ dediler. Yanigörüşmemiz sonuç vermedi.” dedi.

Bu açıklamanın ardından Başbakan Bülent Ecevit’legörüşmeden binadan ayrılmayacaklarını söyleyenVeycan Arsu, Mercan Gerçek, Meliha Kayacı, NiyaziYiğit, Emine Gözel, Güldane İpek, Kuriye Gündoğdu,Haydar Polat, İsmail Karagöz, Hanife Yıldız, ŞahinCamekan, Cem Erol, Yaşar Tekin, Meral İpek, AslıBingöl, Ünal Aslan adlı tutuklu yakınları gözaltına alındı.

ÇHD İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan “F (Hücre)Tipi, İnsan Haklarına Saldırıdır” başlıklı rapor 19 Eylülgünü açıklandı. Raporun açıklanması için düzenlenenbasın toplantısında konuşan Avukat Hüsniye Karakuş, Ftipi cezaevlerindeki uygulamalar nedeniylemahkumlar, aileler ve avukatların mağdur olduğunusöyledi. Cezaevlerinde savunma hakkınınengellendiğini, aile görüşlerinde sorunlar yaşandığınıbelirten Karakuş, F tipi cezaevlerinde farklıuygulamalarla karşılaştıklarını belirtti. Raporda özetleşu bilgiler yer aldı:

“Avukatlar duyarlı kapıdan geçirildikleri halde, ayrıntılıbir şekilde elle aranmaktadır. Evraklar klasörlerdençıkarılarak gardiyanlar tarafından savunmaya ait olupolmadıkları incelenmektedir. İlk görüşten sonra vekaletistenmektedir. Hükümlülerde eski vekalet geçerliolmayıp vasiden vekalet istenmekte, olmamasıdurumunda bir kereye mahsus olmak üzere dahigörüşme yaptırılmamaktadır. Aile görüşü haftada birsaattir ve telefonla yapılır. Aile görüşüne, aynı hücredekalanlar aynı anda çıkarılmaktadır. Böylece görüşesnasında farklı hücreden bir kişiyi görme olanağıortadan kaldırılmış olmaktadır. Telefonla yapılan ailegörüşmeleri istendiği takdirde müdahale edilerekkesilebilmektedir. Mektuplar idare tarafındanoluşturulmuş ‘okuma komisyonu’ adı altında özel birkomisyon tarafından denetlenmekte ve tehlikeligörülen yerleri karalanmaktadır. Bazı mektuplar ‘örgütpropagandası yapıldığı’ gerekçesi ile imhaedilmektedir. Sevk araçlarının penceresi yoktur. Araçkendi içerisinde hücrelere ayrılmıştır. İçme suyu, hemiçmek hem de kullanmak için oldukça sağlıksızdır.Cezaevine üç kitap, üç dergi dışında yayınalınmamaktadır.”

TAYAD, Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan 85’i siyasi,20’si adli olmak üzere toplam 105 tutuklu vehükümlüyü kapsayan araştırmanın sonuçlarını Kasımayı sonunda açıkladı. Araştırmada tutuklular arasında

birçok hastalığın mevcut olduğu belirtilerek ortakrahatsızlıklar şöyle sıralandı:

“Kulaklarda uğultu olmak üzere, duymada zorlanma,zonklama, koku alma duyusundaki bariz kayıp, burunkanaması, burunda tıkanıklık, boğazda kuruma ve ağrı,midede ağrı, yanma, şişkinlik, sürekli ishal ya dakabızlık, bu ikisinin sürekli değiştiği dengesizlik ve gazşikayetleri, böbrek ve idrar yollarında ağrı, yanma,idrar çıkarmada sorun.”

TAYAD araştırmasında F Tipi koşullarının tutuklularüzerinde sadece fiziksel değil sosyal ve psikolojiksorunlar da yarattığı belirtilerek, şu bulgulara yerverildi:

“Tutuklular F Tipi’ne getirildikten sonra görülen enbelirgin etkilerden birisi de, herhangi bir konudakonuşurken, okurken veya yazarken yaşanan algılamabozukluğu. Tecrit koşullarında sosyal uyarıcılardanyoksunluk, bu şikayetlerin ortaya çıkmasının en büyüknedeni. Bir sayfalık metni bile okurken, anlayabilmekiçin birden fazla tekrarı, konuşurken kullanacağıkelimenin hatırlanamaması, çok iyi bilinen şeylerinhatırlanamaması, ya da konuşurken-yazarken ifadeetmekte zorlanma gibi somut örnekler yaşanılıyor.Aynı nedenin yol açtığı belirgin bir etki de, zamankavramının karıştırılması olarak görülüyor.”

Yıl boyunca ölüm oruçları ve F tipi cezaevleri ile ilgilibu gelişmeler yaşanırken TBMM’nin 3 Kasım günüerken seçim yapılmasını kararlaştırması nedeniyletartışmalara taraf olmamakta direnen Adalet BakanıHikmet Sami Türk görevinden istifa etti. Seçim Yasasıuyarınca görevinden ayrılan bakanın yerine İstanbulMaltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesiProf. Dr. Aysel Çelikel getirildi.

Adalet Bakanı Aysel Çelikel göreve geldikten sonrayayınladığı genelgeyle, hükümlü ve tutuklulara kötüdavranılmaması, hastalananların tedavileri konusundagerekli duyarlılığın gösterilmesi ve onur kırıcıhareketlerde bulunan personel hakkında yasal işlemyapılmasını istedi. Genelgeye göre, tutuklu vehükümlülerin sağlık, temizlik, beslenme, eğitim,barınma gibi sorunları konusunda gerekli duyarlılıkgösterilecek. Ziyaretçilerin üstlerinin aranması vegörüşme sırasında onurlarını kıracak hal vehareketlerde bulunulmaması için gerekli titizliğingösterilmesi istenen genelgede, can güvenliği veintihar riski olan hükümlü ve tutukluların izlenerekkaldıkları bölümlerdeki güvenlik önlemlerininarttırılması istendi.

Adalet Bakanı Aysel Çelikel göreve geldikten sonraölüm orucu eyleminin sona erdirilmesi için ÇHD, İHD veTAYAD temsilcileriyle görüştü.

Görüşmede, cezaevlerindeki sorunları anlatan siviltoplum örgütü temsilcileri eylemin bitirilmesi içinAdalet Bakanlığı’nın harekete geçmemesi halindeölümlerin devam edeceğini vurguladılar. Çelikel ise

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 191

Page 197: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Genelgelerle cezaevlerindeki birtakım sorunlarıgidermeye çalışıyoruz. Ancak görünen o ki, eyleminbitirilmesi için bu yeterli olmuyor. Bakanlık görevineyeni geldim. Olan biteni, sorunları anlamayaçalışıyorum. Bu konuda bir şeyler yapılmalı.Bürokratlarımla oturup bir değerlendirme yapacağım.Bunun çözülmesi için ölümlerin durması lazım” dedi.

Adalet Bakanı Aysel Çelikel Eylül ayında yayınladığı birgenelge ile terör ve çıkar amaçlı suç örgütü üyelerininde cezaevlerindeki ortak etkinliklere katılımlarınısağlamak üzere, psiko-sosyal servislerden etkin olarakyaralandırılmasını istedi. Çelikel, etkinliklerden en azbirine katılan hükümlü ve tutuklulardan isteyenlerin,seçici komisyonca tespit edilecek 10 kişiyi aşmayacakgruplar halinde, haftada 5 saati aşmamak üzere sohbetamacıyla bir araya getirilmelerinin genelge iledüzenlendiğini belirtti.

Adalet Bakanlığı’nın F tipi cezaevlerindeki mahkumlarınsohbet amacıyla bir araya gelmelerine ilişkin genelgesi10 Ekim günü yayınlandı. Cumhuriyet Savcılıklarınagönderilen genelgede, daha önce yayımlanangenelgeyle, F tipi cezaevlerinde belirlenen esaslarauygun olarak, eğitim, spor, meslek kazandırma, işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürelfaaliyetlerden en az birine katılan mahkumlardanisteyenlerin sohbet amacıyla da biraraya getirilmesininuygun görüldüğü hatırlatıldı. Genelgede, SeçiciKomisyon tarafından oluşturulan en fazla 10 kişilikgrupların, idarenin gözetiminde haftada toplam 5 saatiaşmamak üzere sohbet amacıyla bir araya getirilmesiiçin aranan “sosyal ve kültürel faaliyetlerden en azbirine katılma koşulunun” kaldırıldığı belirtildi.

Ölüm Orucunu Sürdürenler ve Ölenler

2000 yılı Ekim ayında F tipi cezaevlerine karşıbaşlatılan “ölüm oruçları” gerekçesiyle 2002 yılındatoplam 21 kişi öldü. “Hayata Dönüş Operasyonu”nakarşın ölüm oruçları cezaevlerinde ve dışarıdasürdürüldü. 21 Mart 2001 tarihinde Cengiz Soydaş’ınölmesinin ardından ölüm orucu ve bağlı nedenlerleölenlerin sayısı 62’ye ulaştı. Ölüm oruçlarının sonaerdirilmesi için yapılan bütün girişimler de sonuçsuzkaldı. .

30 Kasım günü Kandıra F Tipi, Tekirdağ F Tipi, Sincan FTipi, Kırıklar F Tipi, Kütahya E Tipi ve Manisa Kapalıcezaevleriyle Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’ndebulunan 8 mahkum daha katıldı. Son katılımla 2002 yılısonu itibariyle ölüm orucunu sürdüren mahkumlarınbulundukları cezaevleri ya da hastaneler şöyle:

Kandıra F Tipi Cezaevi: Yavuz Ateş, Nihat Palabıyık,Kemal GömiEdirne F Tipi Cezaevi: Mesut AkbulutTekirdağ F Tipi Cezaevi: Ümit Güner, Erkan Bülbülİzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi: Sinan Akbayır, Ali KılınçSincan F Tipi Cezaevi: Yusuf Aracı (ö. 26 Mart 2003),Erkan Koncuk, Mürsel Kaya

Bayrampaşa Cezaevi: Ali ŞahinBakırköy Kadın Tutukevi: Şengül Arslan, EylemGöktaşKütahya Cezaevi: Ayşe Sultan YazıcıManisa Cezaevi: Sibel ŞahanoğluAnkara Numune Hastanesi: Tanju Mete, Özlem Türk(ö. 11 Ocak 2003)

Ölüm orucu eyleminde ölenlerin sayıları ile ölümnedenleri şöyle:

19 Aralık Operasyonu’nda ölenler (32):

Bayrampaşa: Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, MustafaYılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, AşurKorkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgülü Güder Öztürk, GülserTuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan.

Ümraniye: Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, AlpAta Akçagöz, Rıza Poyraz, Haydar Akbaba, MuharremBuldukoğlu. (Akbaba ve Buldukoğlu’nun “ajanoldukları” gerekçesiyle mahkumlar tarafındanöldürüldükleri ileri sürülüyor)

Çanakkale: Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlkerBabacan.

Bursa: Murat Özdemir.

Çankırı: İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsanÖzkan.

Uşak: Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı.

Ceyhan: Halil Önder.

Askerler: Nurettin Kurt (Ümraniye), Mustafa Mutlu(Çanakkale)

Hapisanede ölenler:

1. Cengiz Soydaş 21 Mart 20012. Adil Kaplan 7 Nisan 20013. Bülent Çoban 7 Nisan 20014. Fatma Ersoy 10 Nisan 20015. Nergis Gülmez 11 Nisan 20016. Tuncay Günel 11 Nisan 20017. Celal Alpay 12 Nisan 20018. Abdullah Bozdağ 12 Nisan 20019. Erol Evcil 13 Nisan 200110. Murat Çoban 13 Nisan 200111. Gürsel Akmaz 16 Nisan 200112. Endercan Yıldız 18 Nisan 200113. Sibel Sürücü 22 Nisan 200114. Hatice Yürekli 22 Nisan 200115. Sedat Karakurt 24 Nisan 200116. Fatma Hülya Tümgan 28 Nisan 200117. Hüseyin Kayacı 6 Mayıs 200118. Cafer Tayyar Bektaş 6 Mayıs 200119. Veli Güneş 16 Haziran 200120. Aysun Bozdoğan 26 Haziran 200121. Gökhan Özocak 4 Temmuz 200122. Ali Koç 8 Temmuz 200123. Muharrem Horuz 2 Ağustos 2001

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

192 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 198: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

24. Ali Ekber Barış 18 Ekim 200125. Tülay Korkmaz 19 Kasım 200126. Ali Çamyar 2 Ocak 200227. Zeynel Karataş 5 Ocak 200228. Yusuf Kutlu 8 Mart 200229. Yeter Güzel 10 Mart 200230. Doğan Tokmak 15 Mart 200231. Meryem Altun 31 Mart 200232. Okan Külekçi 22 Mayıs 200233. Semra Başyiğit 29 Temmuz 200234. Fatma Bilgin 10 Ağustos 200235. Melek Birsen Hoşver 22 Ağustos 200236. Gülnihal Yılmaz 24 Ağustos 200237. Fatma Tokay Köse 31 Ağustos 200238. Hamide Öztürk 10 Eylül 200239. Serdar Karabulut 8 Kasım 200240. İmdat Bulut 19 Kasım 200241. Zeliha Ertürk, 30 Kasım 200242. Feridun Yücel Batu, 1 Aralık 200243. Berkan Abatay 20 Aralık 2002

Ölüm oruçlarına destek veren tutuklu yakınlarındanölenler:

1. Gülsüman Ada Dönmez 9 Nisan 20012. Canan Kulaksız 15 Nisan 20013. Şenay Hanoğlu 22 Nisan 20014. Erdoğan Güler 24 Nisan 20015. Zehra Kulaksız 29 Haziran 20016. Hülya Şimşek 31 Ağustos 20017. Özlem Durakcan 28 Eylül 2001

Tahliye olduktan sonra ölüm orucunu sürdürürkenölenler:

1. Uğur Türkmen 27 Mayıs 20012. Sevgi Erdoğan 14 Temmuz 20013. Osman Osmanağaoğlu 14 Ağustos 20014. Gülay Kavak 7 Eylül 20015. Ümüş Şahingöz 14 Eylül 20016. Abdülbari Yusufoğlu 20 Eylül 20017. Ali Rıza Demir 27 Eylül 20018. Ayşe Baştimur 28 Eylül 20019. Zeynep Arıkan Gülbağ 27 Eylül. 200110. Lale Çolak 8 Ocak 200211. Tuncay Yıldırım 21 Mart 200212. Feride Harman 15 Aralık 2002

Kendini yakanlar:

1. Kazım Gülbağ 25 Nisan 2001 Almanya’da2. İbrahim Erler 18 Eylül 20013. Eyüp Savur 7 Kasım 20014. Nail Çavuş 7 Kasım 20015. Muharrem Çetinkaya 12 Kasım 2001

Tedavi sırasında ölen:

1. Mustafa Coşkun 3 Ekim 2001 (Kanser tedavisi içinölüm orucuna ara verdiği dönemde yanlış sondakullanımı sonucu)

Saldırılar sonucu ölen:

1. Cafer Dereli 9 Aralık 2000 (Hollanda’da destek ölümoruççusu, destek ölüm orucundayken sağ görüşlülertarafından dövülerek öldürüldü.)

İntihar saldırısı sonucu ölenler:

1. Gültekin Koç (eylemci-3 Ocak 2001)2. Naci Canan Tuncer (polis-3 Ocak 2001)3. Uğur Bülbül (eylemci-10 Eylül 2001)4. Tuncay Karataş (polis-10 Eylül 2001)5. Halil İbrahim Doğan (polis-10 Eylül 2001)6. Amanda Rigg (turist-10 Eylül 2001)

5 Kasım 2001 Küçükarmutlu müdahalesi sırasındaölenler:

1. Arzu Güler (Destek ölüm oruççusu)2. Sultan Yıldız (Refakatçi)3. Bülent Durga (Refakatçi)4. Barış Kaş (Refakatçi)

Ölüm orucu eyleminin gelişimi ve daha önce eylemsürecinde çeşitli gerekçelerle ölenler ile ilgili ayrıntılıbilgi Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın İnsan HaklarıRaporu 2001'de bulunabilir. 2002 yılında ölüm orucunabağlı gerekçelerle ölenlerle ilgi ayrıntılar ise şöyle:

İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ölümorucunu sürdüren siyasi hükümlü Ali Çamyar (32) 2Ocak günü öldü. İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi’ndebulunan Ali Çamyar durumunun ağırlaşması üzerine birsüre önce hastaneye kaldırılmıştı. “Türkiye İhtilalciKomünistler Birliği üyesi olduğu” gerekçesiyle 1996yılında İzmir’de gözaltına alınan Çamyar’ın 18 yıl hapiscezasına mahkum edildiği öğrenildi.

6 Ocak günü de Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde ölümorucunu sürdüren tutuklu Zeynel Karataş öldü. 25Aralık 2000 tarihinde İstanbul Gaziosmanpaşa’da birpolis otobüsüne düzenlenen silahlı saldırı nedeniyletutuklanan Karataş’ın eylemin 240. gününde olduğubildirildi.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulduğu için 2001 yılıAralık ayında Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi’nden altı aysüreyle tahliye edilen ve hastaneye kaldırılan LaleÇolak (27), 8 Ocak günü İstanbul Üniversitesi TıpFakültesi Hastanesi’nde öldü.

Ankara Numune Hastanesi’nde ölüm orucunu sürdürenYusuf Kutlu (27) adlı mahkum 8 Mart günü öldü.“DHKP-C üyesi olduğu” gerekçesiyle hapis cezasınamahkum olan Kutlu’nun 285 gündür ölüm orucunusürdürdüğü öğrenildi. Kutlu’nun ölüm haberi üzerineKeçiören’deki Adli Tıp Kurumu’na giden 16 kişigözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Veli Saçılıkile avukatlar Betül Kozağaçlı ve Elvan Olkun’un dabulunduğu bildirildi.

Sağmalcılar Devlet Hastanesi’nde ölüm orucunusürdüren Yeter Güzel (38) de 10 Mart günü öldü. Güzel272 gündür ölüm orucunu sürdürüyordu. 1999 yılında

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 193

Page 199: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

tutuklanan ve ölüm orucuna katılan Güzel, 2001yılında tahliye edildikten sonra eylemini İstanbulAlibeyköy’de sürdürmüştü. 13 Kasım 2001 tarihindeAlibeyköy’de düzenlenen operasyondan sonratutuklanan Güzel, durumunun ağırlaşması üzerine birsüre önce Bayrampaşa Cezaevi içerisindeki SağmalcılarDevlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı.

13 Mart günü Bayrampaşa Cezaevi içinde bulunanSağmalcılar Devlet Hastanesi’nden Şişli Etfal Eğitim veAraştırma Hastanesi’ne kaldırılan Doğan Tokmak adlımahkum, 15 Mart gecesi öldü. Ölüm orucunun 290.gününde olduğu öğrenilen Tokmak’ın 9 Mart 2000tarihinde “DHKP-C üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklandığıbildirildi.

Ölüm orucunu İzmir’de sürdüren Tuncay Yıldırım (30)adlı eski mahkum 21 Mart günü öldü. Ölüm orucunun231. gününde olduğu öğrenilen Tuncay Yıldırım’ındurumunun ağırlaşması üzerine 15 Şubat günü serbestbırakıldığı bildirildi.

Tekirdağ Cezaevi’nde ölüm orucunu sürdüren OkanKülekçi adlı mahkum 22 Mayıs günü öldü.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulduğu içinSağmalcılar Devlet Hastanesi’ne kaldırılan SemraBaşyiğit (24), 29 Temmuz gecesi öldü. Başyiğit’in 6.ekiple birlikte 2001 yılı Temmuz ayında ölüm orucunabaşladığı bildirildi.

TAYAD tarafından yapılan açıklamada, ölüm orucunedeniyle bilincini yitiren Fatma Bilgin’e 1 Ağustosgünü Ankara Numune Hastanesi’nde müdahale edildiğibildirildi. Açıklamada, Bilgin’in bilincinin kapalı olduğuve yakınlarını tanıyamadığı belirtildi. Fatma Bilgin, 10Ağustos günü öldü.

Ekmek ve Adalet dergisi muhabiri Fatma Bilgin, 12Ağustos günü Antakya’da toprağa verildi. Kuzeytepebeldesinde düzenlenen cenaze törenine slogan atıldığıgerekçesiyle müdahale eden askerler, kitleyi biber gazısıkarak dağıttı. Olayda 13 kişi gözaltına alındı.

Ölüm orucunda sağlığının bozulması üzerine bir süreönce Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırılan MelekBirsen Hoşver (23), 22 Ağustos günü öldü.

Kütahya E Tipi Cezaevi’nde ölüm orucunu sürdürenGülnihal Yılmaz, 24 Ağustos gecesi öldü. Ölümorucuna dördüncü ekiple 2001 yılı Nisan ayındabaşladığı öğrenilen Gülnihal Yılmaz, 1993 yılı Temmuzayında Ankara’da “Devrimci Sol üyesi olduğu ve eskiCumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e suikast hazırladığı”iddiasıyla gözaltına alınmış ve 30 Haziran 1995tarihinde hapis cezasına mahkum edilmişti.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulduğu için bir süreönce hastaneye kaldırılan tutuklu Fatma Tokay Köse,31 Ağustos günü Ankara Numune Hastanesi’nde öldü.

31 Ağustos günü Evrensel gazetesinde yayınlananhaberde Kütahya E Tipi Cezaevi’nde ölüm orucunu

sürdüren Fatma Tokay Köse’nin eyleminin 399.gününde hastaneye kaldırıldığı, ardından AnkaraNumune Hastanesi’ne getirildiği bildirildi. Bir süremahkum koğuşunda tutulduktan sonra 26 Ağustosgünü zorla müdahale edilen Köse’nin yakınlarıylaancak iki gün sonra görüşebildiği belirtilen haberde,Köse’nin Serdal Karabulut ve Talat Şanlı adlımahkumlarla aynı koğuşta tutulduğu yazıldı. AblasıHalime Tokay, 15 dakika görebildiği kardeşininçırılçıplak soyulmuş bir biçimde ellerinden veayaklarından yatağa zincirlendiğini, üzerindeki çarşafınkan ve kusmuk içinde olduğunu, sağ kalçasındakiyaranın iyice açıldığını bildirdi. Yaraya üç gün öncekendi yaptığı pansumandan sonra dokunulmadığınıanlatan Halime Tokay, kardeşinin ıslak çarşaflar ve açıktutulan camlar nedeniyle sürekli üşüdüğünü ifadeederek şunları söyledi: “Kardeşim, giyinmek istediğini,müdahale istemediğini, mahkum koğuşunagötürülmek istediğini söylüyordu. Askerler 15 dakikasonra beni dışarı çıkardılar. Kardeşimle ilgilenendoktorlara gidip durumunu sorup isteklerini ilettiğimde‘çık git’ buradan dediler. İstediğim yere şikayetedebileceğimi söyleyip beni kovdular” dedi. Tokay,kendisine verilen refakatçi kartının da iptal edildiğinibildirdi.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulduğu içinSağmalcılar Devlet Hastanesi’ne kaldırılan HamideÖztürk, 10 Eylül günü öldü.

Ölüm orucuna 3 Haziran 2001 tarihinde başlayanHamide Öztürk, 19 Aralık 2000 cezaevlerioperasyonundan sonra Bakırköy Kadın ve ÇocukTutukevi’ne nakledilmişti. “DHKP-C üyesi olduğu”iddiasıyla 1995 yılında gözaltına alınan Öztürk, 1997yılında İstanbul DGM tarafından 12 yıl 6 ay hapiscezasına mahkum edilmişti.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulduğu için birsüredir Ankara Numune Hastanesi’nde tedavi görenSerdar Karabulut, 8 Kasım günü öldü. SerdarKarabulut’un “DHKP-C üyesi olduğu” iddiasıyla 1992yılında İzmir’de tutuklandığı ve 36 yıl hapis cezasınamahkum edildiği öğrenildi. Karabulut, 1995 yılıTemmuz ayında Buca Cezaevi’nde çıkan olaylarda dayaralanmıştı.

Avukat Zeki Rüzgar, Karabulut’un ölümünden AnkaraNumune Hastanesi Başhekimliği ve Ankara CumhuriyetSavcılığı’nın sorumlu olduğunu iddia etti. Ölüm orucueylemcilerinin çoğunun Ankara Numune Hastanesi’deöldüğüne dikkat çeken Zeki Rüzgar, hastanenin ölümorucu eylemcileri üzerinde deneyler yaptığı yönündekuşkuları bulunduğunu söyledi. Rüzgar, “AnkaraNumune Hastanesi Başhekimliği’nin Ankara Başsavcılığıile işbirliği yaparak, Serdar Karabulut’la görüşmemizehukuksuz bir biçimde izin vermemesi bu kuşkularımızıdoğruluyor.” dedi.

Ölüm orucunda rahatsızlandığı için Sağmalcılar DevletHastanesi’ne kaldırılan İmdat Bulut, 19 Kasım günü

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

194 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 200: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

öldü. 19 Aralık 2000 tarihindeki cezaevlerioperasyonundan sonra Ümraniye Cezaevi’nden KandıraF Tipi Cezaevi’ne gönderilen Bulut’un 3 Haziran 2001tarihinde ölüm orucuna başladığı öğrenildi.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulan Zeliha Ertürk,30 Kasım günü öldü. 19 Aralık 2000 cezaevlerioperasyonu sırasında Ümraniye Cezaevi’nde bulunanZeliha Ertürk daha sonra Kartal Özel Tip Cezaevi’negönderilmişti. Zeliha Ertürk’ün 3 Haziran 2001 tarihindeölüm orucuna başladığı öğrenildi.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulan Feridun YücelBatu 1 Aralık günü öldü. Buca Kırıklar Cezaevi’nde 8 ayönce ölüm orucuna başlayan Batu’nun bir süredirAtatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavigördüğü bildirildi. Batu, “DHKP-C üyesi olduğu”gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumedilmişti.

Ölüm orucunu sürdüren Feride Harman, 15 Aralıkgünü öldü. 1996 yılında “DHKP-C üyesi olduğu”iddiasıyla tutuklanan Feride Harman, 28 Temmuz 2001tarihinde 6. ekiple birlikte ölüm orucuna başlamıştı.Harman, sağlığının bozulması üzerine 23 Ağustos günütahliye edildikten sonra eylemini İstanbul Aksaray’dakibir evde sürdürüyordu.

Ölüm orucunu Bayrampaşa Cezaevi Hastanesi’ndesürdüren Berkan Abatay, 20 Aralık gecesi öldü. 19Aralık 2000 cezaevleri operasyonundan sonraÜmraniye Cezaevi’nden Tekirdağ F Tipi Cezaevi’negötürülen Berkan Abatay, 2001 yılı Mayıs ayında 4.ekiple birlikte ölüm orucuna başlamıştı.

Cezaları Affedilen Mahkumlar

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ölüm orucundaWernicke-Korsakoff sendromuna yakalananlardan ilkolarak Erdal Doğan adlı siyasi hükümlünün cezasınıaffetti. Sezer’in, orucu sonucu kalıcı rahatsızlığı bulunanbir hükümlüyü affetmesine ilişkin bu kararı 28 Aralık2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Sezer’inAnayasa’nın 104. maddesi uyarınca cezasını affettiğiErdal Doğan’ın 18 yıla hükümlü olduğu, hastanedetedavi edilemediği için altı ay önce CMUK uyarıncatahliye edildiği öğrenildi.

Sezer, 2002 yılı içinde çeşitli tarihlerde toplam 70kişinin cezasını affetti. Cezaları affedilenler ve afkararlarının Resmi Gazete’de yayınlanma tarihlerişöyle:

Yaşar Demircan ve İlhan Demirel 4 Ocak Ramazan Çiçek 9 Ocak Metin Günay 16 Ocak Atilla Selçuk ve Hasan Yıldız 2 Şubat Barış Kaya 12 Şubat Aydın Bayhan 19 Şubat Mehmet Tamer ve Mehmet Emin Ayın 21 Şubat Suat Karabulut ve Mustafa Acar 14 Mart Yusuf Gülhan ve Hasan Yiğit 22 Mart

Ümit Kanlı 2 Nisan Gülseven Öztürk 9 NisanFatma Güzel 2 Mayıs Ergün Bütüner 11 Mayıs Barış Yıldırım, Hakkı Şeker ve Nuray Gezici 30 Tamer Çadırcı 11 Haziran Ulaş Göktaş 13 Haziran Mesut Avcı 15 Haziran Madımak Özen 21 Haziran Özgül Dede, Yüksel Doğan ve Ayşe Eren 3 TemmuzMurat Candar 12 TemmuzOsman Ali Çöpel ve Mustafa Genç 30 TemmuzAyla Özcan 8 AğustosMehmet Şahin 19 AğustosGülperi Özen ve Haydar Baran 29 AğustosHatun An ve Hakan Baran 9 Eylül Yılmaz Babatümgöz 12 Eylül Resul Ayaz, Zeynel Yıldız ve Nazan Yılmaz 20 Eylül Hasan Çepe 2 Ekim Mete Yalçın, Mehmet Acettin, Barış Gönülşen,Esmahan Ekinci ve Ertuğrul Kaya 10 EkimTuğrul Caner Kılınç, Gürhan Hızmay, Ali Şahmo veErcan Uçuk 25 EkimSadık Yılmaz 6 KasımAydan Odabaş 8 KasımPetek Türkmen 17 Kasım Şaduman Kabacı, Leyla Alp, Haydar Özbilen,Muharrem Kurşun, Sedat Felek, Ali Haydar Geçgin 3AralıkGamze Bayram 4 Aralık Hüseyin Ali Günay, Erdal Arıkan 13 Aralık Suzan Baran, Namık Kemal Bektaş 21 Aralık Hülya Türüç, Nuray Özçelik 26 AralıkÖmer Ünal, Mahmut Yücel 28 Aralık İsmet Sınağ 31 Aralık

Bu arada ölüm orucu eyleminin 242. gününde sağlıknedeniyle 25 Ocak günü tahliye edilen Alınteri gazetesieski Yazıişleri Müdürü Merdan Özçelik, arandığıgerekçesiyle cezaevi kapısında jandarma tarafındangözaltına alındı.

Ölüm Orucunu Sürdürenlere Yönelik Baskılar

Ölüm orucunu sürdürenlere yönelik baskılar da 2002yılında da sürdü. Özellikle kimi eylemcilere zorlamüdahale edildi. Müdahale edilmeyenlerin deeylemlerine son vermeleri için baskı uygulandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nden 29 Aralık 2001 tarihindetahliye edilen Fikret Lüle adlı tutuklu, 8 Ocak günüevine düzenlenen baskında polisler tarafındanhastaneye kaldırıldı. Lüle’nin 243 gündür ölüm orucunusürdürdüğü bildirildi. Fikret Lüle’yi ziyaret etmek içinaynı gün hastaneye giden Gökçe Otlu ve Dilek Asu adlıkişiler de gözaltına alındı.

TAYAD tarafından yapılan açıklamada, Edirne F TipiCezaevi’nden hastaneye kaldırılan Cengizhan Pilaf adlıtutuklunun zorla müdahale nedeniyle belleğini yitirdiğiileri sürüldü. İlk müdahaleden sonra kendine gelen

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 195

Page 201: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Pilaf’ın kolundaki serumu çıkardığı belirtilenaçıklamada bilinci kapanınca yeniden müdahale edilentutuklunun ziyaretine gelen kız kardeşini tanımadığıbelirtildi.

Alibeyköy’de ölüm orucu eyleminin sürdürüldüğü eve4 Şubat günü polislerce baskın düzenlendi. DemokrasiMücadele Platform’u tarafından yapılan açıklamada“devletin ölüm orucu eylemcilerini tehdit edip gözdağıvermek istediği” belirtildi.

İHD İstanbul Şubesi’nde 13 Şubat günü basın toplantısıdüzenleyen tutuklu yakınları, ölüm orucunda durumuağırlaştığı için Kandıra F Tipi Cezaevi’nden İzmit DevletHastanesi’ne kaldırılan mahkumların “lağım sularınınaktığı bodrum katında tutulduğunu” bildirdiler.

Toplantıda konuşan Hasan Arslan, 257 gündür ölümorucunu sürdüren oğlu İrfan Arslan’ın görme, duyma,konuşma, hatırlama ve hareket zorluğu çektiği içinİzmit Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını belirtti. Oğluylabirlikte 10 mahkumun hastanenin bodrum katındatutulduğunu ifade eden Hasan Arslan, “Hastaneninönceden çamaşırhane olarak kullandığı bodrum tedaviiçin getirilen tutuklulara açılmış. Bodrum katınahastanenin lağım suları akıyor. Sadece oğlumun kaldığıodadaki boruların 4-5 yerinden lağım akıyor.” dedi.

Kardeşi Murat Aslan’ın Bayrampaşa DevletHastanesi’nde bulunduğunu söyleyen Erdal Aslan ise“Ağabeyim Bayrampaşa Hastanesi’ne kaldırıldı. Buradafeci şekilde dövüldü, ölüm orucundan vazgeçmesi içinişkence yapıldı.” dedi.

Ölüm orucunda sağlık durumu bozulan üç mahkumunAnkara’dan İstanbul’a su ve battaniye verilmeden ringaracıyla götürüldüğü bildirildi. Tutuklu yakınlarınınverdiği bilgiye göre, sağlık durumları bozulduğu içinSincan F Tipi Cezaevi’nden Ankara NumuneHastanesi’ne kaldırılan Yunus Özgür, Barış Gönülşenve Necati Gönenç adlı tutuklular İstanbul’daki Adli TıpKurumu’na gece geç saatlerde bindirildikleri ringaraçlarıyla götürüldüler. Yanlarına su ve battaniyealmalarına izin verilmeyen mahkumların yedi saatsüren yolculuktan sonra Metris Cezaevi’nde betonüzerinde saatlerce bekletildiğini belirten tutukluyakınları, Adli Tıp Kurumu’nda muayenenintamamlanmasından sonra mahkumların Ankara’yaaynı koşullarda götürüldüğünü açıkladılar.

Cezaları Ertelenmeyen Mahkumlar

Sağlık durumları bozulduğu için cezaları affedilen ya daertelenen onlarca mahkuma karşın sağlıkkuruluşlarınca hazırlanan "cezaevinde kalmasısakıncalıdır" raporu olan birçok mahkumun tahliyesiengellendi.

Tutuklu yakını Dursun Coşkun da Adli Tıp Kurumu’ndan“serbest bırakılması gerektiği” yönünde raporverilmesine karşın 203 gündür ölüm orucunu sürdürenkardeşi Celal Coşkun’un İstanbul DGM tarafındanserbest bırakılmadığını söyledi.

Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Bekir Sıtkı Keçeci adlısiyasi hükümlü Ankara Numune Hastanesi tarafındanhazırlanan rapora karşın serbest bırakılmadı. NumuneHastanesi tarafından hazırlanan 11 Aralık 2001 tarihliraporda Keçeci’ye “Wernicke-Korsakoff tanısıkonulduğunu” belirten avukatları, Keçeci’nin CMUK’un399. maddesi uyarınca serbest bırakılıpbırakılmayacağına karar verilmesi için dosyanınİstanbul Adli Tıp Kurumu’na postalandığını bildirdiler.Avukatlar, aradan geçen bir aylık süreye karşındosyanın İstanbul’a ulaşmadığını, bu nedenleKeçeci’nin yaşamının tehlikeye girdiğini ifade ettiler.

Wernicke-Korsakoff sendromu nedeniyle Edirne F TipiCezaevi’nden serbest bırakılan siyasi hükümlü ErdalArıkan sürenin dolması üzerine yeniden tutuklandı.Halkın Hukuk Bürosu’ndan yapılan açıklamada,Arıkan’ın sağlık durumunda herhangi bir düzelmeolmadığı bildirildi.

2001 yılı Ağustos ayında Ankara Numune Hastanesi’neyatırılan ve sağlık kurulu tarafından CMUK’un 399.maddesi uyarınca tahliye edilmesi gerektiği yolundarapor verilen Selahattin Hıra adlı siyasi hükümlüsalınmadı. Daha sonra sağlık durumunun bozulmasıüzerine Sincan F Tipi Cezaevi’nden Ankara NumuneHastanesi’ne kaldırılan Selahattin Hıra CMUK’un 399.maddesi uyarınca serbest bırakılıp bırakılamayacağınınsaptanması için bir kere daha İstanbul Adli TıpKurumu’na gönderildi. Babası Bektaş Hıra, yol parasınıSincan F Tipi Cezaevi’ne yatırdığını ancak jandarmakomutanlığının asker vermemesi nedeniyle oğlununyola çıkartılmadığını söyledi.

Ölüm orucunda sağlığı bozulan Kemal Yarar’ın tahliyeistemi Ankara DGM tarafından reddedildi. Adli TıpKurumu’nun Kemal Yarar için “hafızasını yitirdiği vehastalığın cezaevi koşullarında hayatı için kesin tehlikeyaratacak nitelikte olduğu, cezasının 5 ay süreyleertelenmesi gerektiği” yolunda rapor verdiğinivurgulayan Avukat Filiz Kalaycı, tahliye istemiyleAnkara 1 No’lu DGM’ye yapılan başvurununreddedildiğini bildirdi. Kalaycı, karara itirazı görüşen 2No’lu DGM’nin de “Yarar’ın halen Ankara NumuneHastanesi’nde tedavi altında bulunduğu, CMUK’unhükümlülerin durumunu düzenlediği ve tamamenkişisel gerekçelerle ve kendi isteği ile ölüm orucuolarak adlandırdığı bu eylem biçimini seçtiği”gerekçesiyle itirazı reddettiğini kaydetti.

Ölüm orucunda sağlık durumları bozulan MuratBahçeli ve Ali Rıza Seçik’in serbest bırakılması içinyapılan başvuru Adli Tıp Kurumu’nun verdiği“Wernicke-Korsakoff” raporuna karşın İstanbul 6 No’luDGM tarafından reddedildi. 6 No’lu DGM ret kararını“ölüm orucu nedeniyle tahliye edilen bazı sanıklarınyeniden eylemlere karıştıkları, adreslerini terk ettiklerive yurt dışına çıktıkları” gerekçesiyle verdiği öğrenildi.

Kandıra F Tipi Cezaevi’nde bulunan Yusuf Polat veErdal Öz ile Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde bulunan İhsan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

196 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 202: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Civelek adlı mahkumlar Adli Tıp Kurumu raporlarında“cezaevinde kalmalarının hayati tehlike doğuracağının”belirtilmesine karşın tahliye edilmedi.

Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde ölüm orucunu sürdürenCelal Keleş ve Erkut Cebeci, Adli Tıp Kurumu’nunserbest bırakılması yönündeki raporlarına karşınİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün “tahliye edilenlerineylemlere karıştıkları, adreslerini terk ettiklerini veyurtdışına çıktıkları” yolundaki yazısı üzerine serbestbırakılmadı. İstanbul 6 No’lu DGM’nin “Adli TıpKurumu’nun doğru rapor vermediği” gerekçesiylemahkumların yeniden muayene edilmesini istediği deöğrenildi. İstanbul 3 No’lu DGM’nin ise Wernicke-Korsakoff teşhisi konulan Muzaffer Acunbay adlımahkumu Emniyet Müdürlüğü’nün olumsuz yazısınakarşın serbest bıraktı.

İstanbul 2 No’lu DGM de Wernicke-Korsakoff teşhisikonan tutuklulardan Tamer Tuncer’in tahliye isteminireddetti. İHD Ankara Şubesi tarafından yapılanaçıklamada Sincan F Tipi Cezaevi’nde ölüm orucunusürdüren Halil Can Doğan, Barış Gönülşen, NecatiGönenç ve Yunus Özgür adlı hükümlüler, sağlıkdurumlarının ağırlaşmasına karşın Ankara NumuneHastanesi ve Adli Tıp Kurumu tarafından verilensağlam raporları nedeniyle serbest bırakılmadı. AvukatKazım Bayraktar da hastanelerin sağlık kurullarınınölüm orucunu bırakan mahkumlara karşı esnekdavrandığını söyledi.

Bayrampaşa Cezaevi Hastanesi’nde ölüm orucunusürdüren Ramazan Öktülmüş Adli Tıp Kurumutarafından verilen “cezaevinde kalması yaşamıaçısından tehlike doğuracaktır” yönündeki raporakarşın tahliye edilmedi.

Nisan ayında yapılan bir açıklamaya göre haklarındaAdli Tıp Kurumu tarafından “cezaevinde kalmalarınınhayati tehlike doğuracağı” yolunda rapor hazırlananErkan Tepeli, Binnaz Demirbaş, Şamil Camekan,Serdar Güzel, Murat Başusta adlı tutukluların daİstanbul DGM tarafından tahliye edilmedikleri bildirildi.

İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde bulunan Yüksel Mızrakadlı hükümlü, İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından 1Eylül 2000 tarihinde verilen “şizofren” raporuna karşınserbest bırakılmadı. İzmir DGM tarafından 1997 yılında,12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilen Mızrak’ınavukatı Zeynep Sedef Özdoğan, Eylül ayında yaptığıaçıklamada karar verildiğinde Fransa’da bulunanmüvekkilinin, 1999 yılı Aralık ayında tarihindeTürkiye’ye döndüğünde tutuklandığını bildirdi.Müvekkilinin bu tarihte de kendisine verilen cezayıalgılamayacak derecede rahatsız olduğunu anlatanÖzdoğan, İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nın raporlara karşınCMUK’un 399. maddesini uygulamadığını söyledi.Özdoğan, son başvurularının ardından müvekkilininManisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevkedildiğini kaydetti.

Halkın Hukuk Bürosu’ndan yapılan açıklamada, ölümorucunda sağlık durumları bozulan Okan Barış Ekincive Yusuf Kenan Dinçer Edirne Cumhuriyet Savcılığı’nınkararına karşın serbest bırakılmadı. “Sağlıkdurumlarının cezaevinde kalmaya uygun olmadığı”yönündeki Adli Tıp Kurumu raporları üzerine EdirneCumhuriyet Savcılığı’nın 1 Ekim günü Ekinci veDinçer’in serbest bırakılması için karar verdiği belirtilenaçıklamada, “Cezaevi idaresi Adalet Bakanlığı’nın‘Tahliye edilenler anne veya babalarına teslim edilirler’şeklindeki genelgesini gerekçe göstererek Ekinci veDinçer’i tahliye etmiyor. Oysa iki müvekkilimizin deailelerine ulaşılamıyor.” denildi.

Ölüm orucunda sağlık durumları bozulduğu içinCMUK’un 399. maddesi uyarınca altı ay süreyle serbestbırakılmasına karar verilen Turan Talay, Bilal Şimşek,İlhan Kozanlı, Hasan Gülbahar ve soyadıöğrenilemeyen İdris adlı hükümlüler Kandıra F TipiCezaevi’nden serbest bırakılmadı.

F Tipi Cezaevi Protestoları ve Baskılar

İstanbul DGM, 14 Ekim 2000 tarihinde alınan “ölümorucu eylemlerine ilişkin haberlere yayın yasağı”kararını 17 Temmuz günü kaldırdı. İstanbul DGM, “F tipicezaevleriyle ilgili haberlerde yasadışı örgütlerinpropagandası yapıldığı ve halkın düşmanlığakışkırtıldığı” iddiasıyla yayın yasağı kararı almıştı.İstanbul DGM’nin yayın yasağını “ölüm orucu ile ilgilihaberlerin basında ilgi görmemesi ve kararın hiçbiryararının olmaması nedeniyle” kaldırdığı öğrenildi.

F tipi cezaevleri sorununa dikkat çekmek için 13 Mayısgünü İstanbul Bayrampaşa Cezaevi önünde basınaçıklaması yapmak isteyen bir grup polisler tarafındanengellendi. Polisler, gruptan 2’si kadın 3 kişiyi gözaltınaaldı.

Ölüm orucunda sağlığı bozulduğu için 2001 yılıTemmuz ayında tahliye edilen Fedai Şahin’in İstanbulGülsuyu mahallesindeki evi, 12 Mayıs gecesi polislertarafından basıldı. Fedai Şahin’in eşi Türkan Şahin,baskından önce işyerinden gözaltına alındı. TürkanŞahin ile birlikte gözaltına alınan Ahmet Halil Canpolatve soyadı öğrenilemeyen Ali adlı kişi, aynı gece saat03.00 sıralarında serbest bırakıldı. Türkan Şahin de 13Mayıs günü serbest bırakıldı.

Gözaltında tutulduğu sırada, 18.30-24.00 saatleriarasında evinin 5 kez basıldığını söyleyen TürkanŞahin, eşinin nerede olduğunu bilmediğini söyledi.Türkan Şahin, “Bana sürekli Fedai Şahin’i sordular.Bilmediğimi söyledim. Onun şu anki durumuylayapamayacağı şeyleri üzerine yıkmaya çalıştılar. OysaFedai halen tedavi görüyor. Cezası mahkeme kararıylaiki kez ertelendi. Raporları var. Kaçırılmış olabileceğinidüşünüyorum” dedi.

16 Ağustos günü İstanbul Taksim’deki FransızBaşkonsolosluğu’na F tipi cezaevleriyle ilgili dilekçevermek isteyen bir grup, polisler tarafından zor

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 197

Page 203: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kullanılarak engellendi. Öğle saatlerinde konsoloslukönünde toplanan TAYAD ve Tutuklu Yakınları Birliği(TUYAB) üyesi 12 kişi, gösteri düzenlemedenbeklemelerine karşın dövülerek gözaltına alındı.Gözaltına alınanlardan Sadık Bayrakçı, Ünzile Kul, MuratBarbu, Aslan Gencay, Mehmet Yayla ve İşçi Köylügazetesi muhabiri Tugay Okay’ın adı öğrenildi.

Aynı amaçla 29 Ağustos günü başkonsolosluğa gidenbir grup da polisler tarafından zor kullanılarak dağıtıldı.TAYAD, TUYAB ve Halkevleri’nin çağrısıyla sabahsaatlerinde başkonsolosluk önünde toplanan grup,dilekçeleri verdikten sonra basın açıklaması yapmakistedi. Bunun üzerine polisler biber gazı sıkarak vecoplayarak grubu dağıttı. Olayda yaklaşık 40 kişidövülerek gözaltına alındı. Ağır biçimde dövülen MuratBağbu’nun Taksim İlkyardım Hastanesi’ne kaldırıldığıbildirildi.

Gözaltına alınanlardan Zeycan Aysu, Semiha Kırkoç,Goncagül Telek, Yıldız Yılmaz, Devrim Köksal, FahrettinKeskin, Sevilay Balıkçı, Sakine Öğeyik, Canan Özer,Yasemin Tank, Nihat Altuğ, Savaş Doğan, Yalçın Akar,Arzu Akar, Muharrem Ünal’ın adı öğrenildi.

1996 yılında gerçekleştirilen ölüm orucu eylemindeölenler için 27 Temmuz günü İstanbul Karacaahmet veSarıgazi mezarlıklarında düzenlenen anma törenlerinekatılan 58 kişi jandarma tarafından gözaltına alındı.Gözaltına alınanlardan Fikret Lüle, Semiray Yılmaz,Aysel Tepeli, Gülnaz Tepeli, Zozan Güneş, MehmetDoğan, Melek Altıntaş, Hanife Yıldız, Esen Ergin, İsmailKaragöz, Yeşim Sönmez ve Ersin Sedefoğlu’nun adıöğrenildi.

Yine Temmuz ayında İzmir’de Müjdat Yanat ve TahsinYılmaz’ın ölüm yıldönümü nedeniyle düzenlenenanma törenine müdahale eden jandarmalar grubunKaynaklar mezarlığına girmesine izin vermedi.Otobüsün içinde bulananların jandarmalar tarafındandövüldüğü öğrenildi. Olayda Yusuf Özseçkin, SelahattinSiraçoğlu ve Yılmaz Aydın gözaltına alındı. Jandarmalarsadece Yanat ve Yılmaz’ın ailelerinin mezarlığagirmesine izin verdi.

1996 ölüm oruçlarında ölenleri anmak için İstanbulSarıgazi mezarlığında düzenlenen anma törenisırasında gözaltına alınan Mehmet Soylu ve MetinAslandoğmuş, 31 Temmuz günü İstanbul DGMtarafından tutuklandı.

Ölüm orucunun ikinci yıldönümü nedeniyle 20 Ekimgünü İstanbul İstiklal caddesinde toplanan bir grubapolis müdahale etti. Galatasaray Lisesi önünde basınaçıklaması yapmak isteyen eylemcileri döverekdağıtan polisler yaklaşık 100 kişiyi gözaltına aldı.

Protesto Davaları

Sonuçlanan Davalar

11 Ocak 2001 tarihinde Ankara Üniversitesi önünde Ftipi cezaevlerine ilişkin yapılması planlanan basın

açıklaması nedeniyle 18 öğrenci ve iki tutuklu yakınıhakkında açılan dava 7 Şubat günü Ankara DGM’desonuçlandı. Duruşmada söz alan Avukat EnderBüyükçulha, tutuklu yakınlarının basın açıklaması ileilgilerinin olmadığını, aynı gün Kızılay’da gözaltınaalındıklarını bildirdi. Çulha, öğrenciler hakkında “izinsizgösteri düzenledikleri” gerekçesiyle Asliye CezaMahkemesi’nde açılan davanın beraatla sonuçlandığınada dikkat çekti. DGM, öğrenciler Ali Çelik, Nuray Aslan,Erhan Güneş, Kemal Us, Engin Yurdakul, İpekHacıtalipoğlu, Cihangir Aslan, Hüseyin Bozdağ, ÖzgürCihan Gül, Gülsema Erdal, Bilge Gündoğdu, EvrimDirican, Müslüm Aydoğan, Ethem Akdoğan, OzanDemirok, Özgür Onur, Serpil Şahin ve Mevlüt Uluşahinile tutuklu yakınları Ulviye Güneş ve Zeynep Doğanhakkında TCY’nin “yasadışı örgüte yardım” suçunailişkin 169. maddesi uyarınca 3 yıl 9’ar ay hapis cezasıverdi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2000 yılı Aralık ayında F tipicezaevlerine ilişkin basın açıklaması nedeniyle tutukluyakınları ve öğrenciler hakkında Ankara DGMtarafından verilen hapis cezası kararını bozdu. 24Kasım 2001 tarihinde sona eren davada, ŞahabattinArpacı, İsmail Tekeli, Metin Akbıyık, Ali Gül, Umut Kılıç,Birce Postacı, Süleyman Boyraz, Olcay Küçükçelik, AliÖztürk, Şafak Özgü, Başak Kavruker, Koray Ünal, MuratKorkut, Volkan Ayaz, Kazım Savcı, Deniz Sarıgil, İbrahimÇağlar Budak, Hatice Nevroz Tol, Yasemin Yüreğil,Sevda Öztekin, İsmail Doğan, Abdullah Soner, TahsinAkça ve Halil İbrahim Aksun adlı sanıklar TCY’nin 169.maddesi uyarınca hapis cezasına mahkum edilmişti.“Her sanığın eyleminin ne olduğunun ve eyleme hangiörgütsel bağlantılarla katıldığının araştırılmasıgerektiği” belirtilen bozma kararında “genel ve soyutbir gerekçe ile karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği”vurgulandı.

19 Aralık 2000 cezaevleri operasyonunu protestoamacıyla 21 Aralık 2000 tarihinde İzmir’de yapılanbasın açıklaması nedeniyle açılan dava 2 Nisan günüsonuçlandı. İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesi, ÖDP İlBaşkanı Haluk Tekeli’yi 1 yıl 6 ay hapis ve 91.260.000TL para, Kazım Bozkurt, Hayri Özzeybek, Elif Bakır veCelil Orhan’ı da 6 ay hapis cezasına mahkum etti.

13 Ocak 2001 tarihinde İzmir’de F tipi cezaevleri ve 19Aralık 2000 cezaevleri operasyonu nedeniyledüzenlenen basın açıklamasında “Adalet Bakanlığı’nave Bakan Hikmet Sami Türk’e hakaret edildiği”iddiasıyla TİHV İzmir Temsilciliği çalışanı Dr. Alp Ayan,Limter-İş Sendikası yöneticisi Mehmet Barındık veAbdülbari Yusufoğlu (20 Eylül 2001 tarihinde ölümorucunda öldü) hakkında açılan dava 10 Haziran günüsona erdi. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Alp Ayan’ı 1yıl 1 gün, Barındık’ı da 1 yıl hapis cezasına mahkumetti. Yusufoğlu hakkındaki dava ise düştü. Basınaçıklaması nedeniyle “izinsiz gösteri düzenlendiği”iddiasıyla İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılandava 26 Nisan 2001 tarihinde yapılan ilk duruşmada

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

198 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 204: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

beraatla sonuçlanmıştı. Ağır ceza mahkemesindekidava ise bu davanın ardından 16 Mayıs 2001 tarihindeaçılmıştı.

Süren Davalar

6 Mayıs 2001 tarihinde İzmir Yeşilyurt DevletHastanesi’nde ölen Hüseyin Kayacı’nın cenaze töreninedeniyle 51 kişi hakkında açılan davaya 10 Eylül günüİzmir DGM’de devam edildi. Sanıklardan Nuri İşbilir,Mihriban Karakaya, Meral İpek, Kamil Ağaoğulları,Özlem Gümüştaş, Nurcan Vahiç, Aliyar Demirci, MeralÜnal, Alp Ayan, Ercan Demir, Eylem Gülmez ve MustafaUfacık’ın katıldığı duruşmada savunmasını yapan Nuriİşbilir, cenaze törenine katıldığını ancak sloganattırmadığını ve atmadığını söyledi. TİHV çalışanıPsikiyatrist Alp Ayan ise “İnsanların bir ya da üç kişilikhücrelere kapatılması uygun değildir. Hiç bir insanhücrede yatacak kadar sağlıklı da değildir. AbdullahÇatlı’nın cenaze töreninde de olaylar yaşandı ama hiçkimse tutuklanmadı. Gencecik bir adamın cenazetörenine gösterilen tahammülsüzlüğü aklım almıyor”dedi. Duruşma, video kayıtlarının izlemesi içinertelendi.

Dava 8 Kasım günü sonuçlandı. İzmir DGM, aralarındaÇHD İzmir Şube Başkanı Mustafa Ufacık, Türkiye GenelHizmet İşçileri Sendikası (Genel-İş) yöneticisi YusufGencer, İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubeyöneticileri Mihriban Karakaya, Ecevit Piroğlu, AvukatCeren Demir, TİHV çalışanı Alp Ayan ve Yeniden Atılımgazetesi İzmir Temsilcisi Özgür Kaya’nın da bulunduğusanıklar hakkında beraat kararı verdi.

Bu arada F tipi cezaevlerini ve 19 Aralık 2000cezaevleri operasyonunu protesto etmek amacıyladüzenlenen bir gösteriden sonra gözaltına alınan 22kişi hakkında açılan dava, 18 Ekim günü başladı.İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşma, sanıkların savunmalarının alınması içinertelendi. Davada, Sinan Genceldi, Hakan Şimsek,Gökhan Ceylan, Ahmet Özcan, Umut Burç, YılmazDüzen, Evren Demircan, Emrah Akansu, Kaan Dinç,Deniz Önem, Atılım Alvur, Erdoğan Sinci, Yaşar Civelek,Evin Katurman, Ali Doğru, Tuncay Özçelik, Serap Şen,Utku Dinç, Ozan Erdoğan, Sinan Sütün, Özgür Özcan veAytaç Dalda yargılanıyor.

Küçükarmutlu Davası

Küçükarmutlu’da ölüm orucu eyleminin sürdürüldüğüeve 5 Kasım 2001 tarihinde düzenlenen operasyondaölen dört kişinin birinci dereceden yanık vekarbonmonoksit zehirlenmesi sonucu öldüğübelirlendi. Operasyona ilişkin soruşturmayıtamamlayan İstanbul DGM Savcısı ölenlerin kendileriniyaktığını ileri sürerek bu konuda dava açılmasınagerek olmadığını iddia etti.

Adli Tıp Kurumu raporunda kendilerini yaktığı iddiaedilen dört kişinin kendi üstlerine döktükleri veyangını hızlandıracak herhangi bir madde bulmadıklarıaçıkça ifade edildi.

Bu arada ölüm orucu sürdürülen evlere 5 Kasım ve 13Kasım 2001 tarihlerinde düzenlenen operasyonalardagözaltına alınan 19 kişi hakkında ise "silahlı çeteninsair efradı" olmaktan dava açıldı.

Savcı, Arzu Güler, Sultan Yıldız, Barış Kaş ve BülentDurgaç’ın ölümlerinin Adli Tıp Kurumu tarafındanhazırlana rapora “yanma, karbonmonoksit gazızehirlenmesi ve dumandan dolayı boğulma sonucugerçekleştiği” biçiminde yer almasını, olaya davaaçılmamasına gerekçe olarak kullanıyor.

Zeki Doğan, Sinan Tökü, Güzin Tolga, Eylem Göktaş,Ahmet Güzel, Gamze Turan, Vedat Çelik, Selma Kubat,Dursun Ali Pekin, Halil Aksu, Haydar Bozkurt, HakkıŞimşek, Hüseyin Akpınar, Serhat Ertürk, Özkan Güzel,Madımak Özen, Halil Acar, Serap Boyoğlu ve EnginKaragöz’ün “yasadışı örgüt üyesi oldukları” iddiasıylacezalandırılması istenen davaya 13 Mayıs günübaşlandı. İstanbul DGM’de yapılan duruşma diğersanıkların dinlenmesi için 28 Ağustos gününe ertelendi.

28 Ağustos günü ifadesi alınan tutuksuz sanıklardanHaydar Bozkurt, “Cezaevinden çıktıktan sonraKüçükarmutlu’daki evde ölüm orucuna devam ettim.Operasyonu protesto etmek için kendimi yakarakdışarı çıktım. Bu sırada polis ateş açarak benibacağımdan vurdu. Mermi plastik değil gerçekti. Onlarahiç bir şekilde karşılık verilmedi. Polisin yaptığıkurtarma operasyonu değil, öldürme operasyonuydu”dedi.

Tutuklu sanıklardan Ahmet Güzel de ölüm orucundabulunan kardeşini görmek için Küçükarmutlu’yagittiğini belirterek “Kardeşimle konuştuğumuz sırada,polisler panzer, silah, gaz bombasıyla eve saldırmayabaşladı. Bu esnada bayıldığım için gerisinihatırlamıyorum” dedi.

Davaya 20 Kasım günü devam edildi. İstanbul DGM’deyapılan duruşmaya Bakırköy Kadın ve ÇocukTutukevi’nde kalan sanıklar Güzin Tolga, Eylem Göktaş,Gamze Turan ve Semra Kürşat “yeterli kelepçeolmadığı” gerekçesiyle getirilmedi. Cezaevindengönderilen tutanakta, cezaevinde 4 sanık için 2kelepçe olduğu, ancak sanıkların iki kişiye bir kelepçetakılmasını kabul etmedikleri belirtildi.

Avukat Behiç Aşçı, “Biz devletin bir takım bozukluklarıolduğunu biliyorduk. Ama 4 kelepçeyi bulamayacakdurumda olduğunu düşünmüyorduk. Müvekkillerimizinözellikle savunma hakkının kısıtlanması içinduruşmaya getirilmediğini düşünüyorum. Bu uygulamanedeniyle cezaevi görevlileri hakkında yasal işlemyapılmasını ve savunma haklarının kısıtlanmasınaengel olunmasını istiyoruz” dedi.

Aşçı, F tipi cezaevlerinde sanıkların tecrit altındakaldığını, anne ve babaları dışında hiç kimseylegörüşmediklerini ifade ederek, “Tecritteki sanıklarinsan yüzüne hasret kalmıştır. Ahmet Güzel’inkardeşiyle konuşmasına yönelik tepkiniz hukuki

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 199

Page 205: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

değildir. Önyargılı olduğunuzu düşünüyoruz. Bunedenle sizi reddediyoruz” dedi.

Avukat Özgür Gider ise “Ben yeterli kelepçebulamayan görevlilere yazıklar olsun diyorum. Hakaretsuçundan benim hakkımda dava açılsın. Mahkemenizhakkımda suç duyurusunda bulunsun. Belki görevlilerduruşmaya gelir” dedi.

Avukat Özgür Gider’in, “hakkında hakaret suçundandava açılması” isteğinin DGM Savcılığı tarafındandeğerlendirilmesine karar veren DGM, reddi hakimtalebini reddetti. DGM, tutuksuz sanıklardan EnginKaragöz hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi.

Davaya 2003 yılında devam edilecek.

Bu arada düzenlenen operasyon sırasında evi yıkılanYücel Hanoğlu, evinin onarım çalışmalarının polislertarafından engellendiğini açıkladı. Yücel Hanoğlu 9Ocak günü yaptığı açıklamada, 5 Kasım 2001 tarihindedüzenlenen ilk operasyonda evinin güvenlik güçleritarafından yakıldığını, 13 Kasım 2001 tarihindedüzenlenen ikinci operasyonda da evin ön duvarının işmakineleriyle yıkıldığını bildirdi. Avukat Behiç Aşçı ilebirlikte Cumhuriyet Savcılığı’na hasar tespitiyaptırdıktan sonra onarım çalışmalarına başladığınıbelirten Hanoğlu, onarım için çalışan ustalardan ŞakirKan’ın 14 Aralık 2001 tarihinde gözaltına alınarakçalışmaması için tehdit edildiğini, kendisinin de çeşitlitarihlerde gözaltına alındığını ve evin onarımçalışmalarını durdurması için tehdit edildiğini bildirdi.28 Aralık 2001 tarihinde evde çalışan elektrik işçilerininpolisler tarafından benzer biçimde tehdit edildiğinikaydeden Hanoğlu, evin onarımı için izin almakamacıyla 2 Ocak günü İstanbul DGM Savcılığı’nabaşvurduğunu ancak savcılıktan “Böyle bir şey olmaz.Sana, mahkemeyi oyalamaktan dava açarız” yanıtıaldığını ifade etti.

F Tipi Cezaevlerinde Baskılar

İHD İstanbul Şubesi’nde 9 Nisan günü düzenlenenbasın toplantısında 23 Ocak günü İstanbul KartalCezaevi’nden, 20 Şubat günü de Eskişehir Özel TipCezaevi’nden Bolu F Tipi Cezaevi’ne gönderilenmahkumların kötü muameleye maruz kaldığı bildirildi.İBDA-C davalarından yargılanan mahkumların avukatıAhmet Aslan, mahkumlardan Kazım Albayrak’a“fiziksel şiddet uygulandığını” söyledi.

Mazlum-Der tarafından Kocaeli ve Bolu F tipicezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerlegörüşülerek hazırlanan rapor, 30 Mayıs günü Mazlum-Der İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısı ileaçıklandı.

Avukat Turgay Özdemir ve Mustafa Ercan’ın hazırladığıraporda mahkumların maruz kaldığı uygulamalar şöylesıralandı:

“Tutuklular çırılçıplak aranmışlar ve soyunmakistemeyen bir mahkum dövülmüş. Mahkumların

eşyaları kaybolmuş ve tehdit edilmişler. Namazkılanların yanında yüksek sesle müzik açılıyor. Yemekalınırken görevli ile yüz yüze gelinmiyor. Mahkumlaristedikleri televizyon kanalını seyredemiyor. Az yemekveriliyor ve yiyecekler fahiş fiyatta satılıyor. Hücrelereverilen su içilmiyor ve sıcak su haftada bir kez bir saatveriliyor. Diğer tutuklularla görüşme imkanı ve sporyapma izni verilmiyor. Diğer mahkumlarla ancakyazışarak görüşülebiliyor. Aramalarda şeker tuz gibimaddeler lavabolara dökülüyor. Öğrencilere pedagojikyardım yapılmıyor.”

Toplantıya katılan tutuklu yakınları ise çocuklarınıngardiyanlar tarafından dövüldüğünü ve görüşmesırasında herkesin içeri teker teker alınması yüzündengörüşme sürelerinin çok kısa tutulduğunu söylediler.

İHD Ankara Şubesi Cezaevi Komisyonu tarafındanhazırlanan Sincan F Tipi Cezaevi Raporu da 30 Mayısgünü basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıda konuşanİHD Cezaevi Komisyonu üyesi Saadet Erdem, ölümorucu eylemi dışında cezaevi koşulları nedeniyle HalilKoçyiğit ve Hıdır Demir’in öldüğünü hatırlatarak F tipicezaevlerinde intiharların artmasından kaygıduyduklarını vurguladı. Raporda mahkumlara yönelikkötü muamelenin sistematik olarak sürdüğü,mahkumların tüm taleplerin reddedildiği ve cezaeviyönetiminin keyfi uygulamalarının arttığına dikkatçekildi. Mahkumların mektuplarının büyük bölümünün“ölüm oruçlarını destekler nitelikte ifadelerkullanılması, eylemde ölenlerin şehit olarakgösterilmesi, ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nun katliamolarak nitelendirilmesi” gibi gerekçelerlegönderilmediği ya da imha edildiği kaydedilen rapordaSincan F Tipi Cezaevi’ndeki mahkumların “kötümuamele” nedeniyle Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nagönderdikleri 55 dilekçeden örneklere de yer verildi.

1 Temmuz günü İHD İzmir Şubesi’nde basın toplantısıdüzenleyen tutuklu yakınları, Kırıklar F Tipi Cezaevi’ndeYüksel Mızrak ve Ali Güzel adlı mahkumlarıngardiyanlar tarafından dövüldüğünü açıkladılar. Basıntoplantısında konuşan Meral İpek adlı tutuklu yakını,cezaevi hekiminin 17 Haziran günü yaşanan olaydansonra hazırladığı raporu Mızrak ve Güzel’e vermediğinisöyledi. Cezaevi Müdürü’nün tutukluları suçduyurusunda bulunmamaları için tehdit ettiğinibelirten İpek, “Ali Güzel’e, Mart ayında Newroz’ukutladığı için verilen görüş yasağı bugüne kadarbekletilip şimdi uygulamaya konulmuştur” dedi. YükselMızrak’ın babası Haydar Mızrak da oğlunun daha öncegördüğü işkence nedeniyle Manisa Ruh SağlığıHastanesi’nde 1,5 yıl tedavi gördüğünü, şu anda dakısmen iyileşmiş durumda olduğunu bildirdi. Tutukluyakınları daha sonra Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulundular.

Sincan F Tipi Cezaevi’nde mahkumların siyah ve beyazdışındaki renklerde giysi giymesinin yasaklandığıbildirildi. Gardiyan ve asker üniformalarınınrenklerindeki giysilerin “güvenlik” gerekçesiyle yasak

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

200 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 206: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

olduğunu bildiren Fatma Özçelik adlı tutuklu yakını,oğluna götürdüğü değişik renklerdeki gömleğingardiyanlar tarafından “renkli giysi yasak” denilerekalınmadığını söyledi. Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunanErsan Çağlar adlı mahkumun annesi Nergiz Çağlar da“oğlunun 45 dakikalık görüşte söyleyeceklerinidefalarca unuttuğunu ve algılamasının zayıfladığını”anlattı. Çağlar, mahkumlara verilen suyunrahatsızlıklara neden olduğunu ve bu suyun cezaeviyönetimi tarafından kullanılmadığını kaydetti.

Bu haberin gazetelerde yayınlanması üzerine açıklamayapan Sincan F Tipi Cezaevi Müdürü Cemil Çeribaşı,haberlerin doğru olmadığını ileri sürdü. 15 Ağustosgünü Evrensel gazetesinde yayınlanan habere göreÇeribaşı, “cezaevine, güvenlik nedeniyle gardiyan veasker üniformalarının renklerindeki giysilerle,mahkumların şerit halinde başlarına bağlamasınıengellemek için kırmızı giysilerin alınmadığını” söyledi.

Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan 130 mahkum,mektuplarının imha edildiği gerekçesiyle Ağustosayında suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusundabulunan mahkumlardan Selahattin Ünyay, şair AtaolBehramoğlu, yazar Hikmet Çetinkaya ve Nuray Mert’e,Kemal Ertürk, Avukat Ender Büyükçulha’ya, MuratYücesu da, Avukat Kazım Bayraktar’a gönderdiğimektupların imha edildiğini belirttiler. Ankara veSincan savcılıklarından avukatlara yapılan açıklamadaise “mektupların F tipi cezaevlerini karalayıcı ve ölümoruçlarını övücü” yazılar bulunduğu gerekçesiylecezaevleri tüzüğüne uygun olarak imha edildiği ilerisürüldü.

Sincan F Tipi Cezaevi’nde “çete” suçlarından tutuklubulunan 45 kişi, cezaevindeki uygulamaları protestoamacıyla 17 Eylül günü açlık grevine başladı.Mahkumlar Adalet Bakanlığı’na gönderdikleri dilekçedeisteklerini şöyle dile getirdiler:

“Tecrit kaldırılsın, gardiyanlar aramalarda kibardavransın, aile ve avukat görüşünde mahkumlarıntemel hakları verilsin, avukatlar görüşe evrak, kalemve kâğıtla girebilsin, çorap, çamaşır gibi ihtiyaçlaraileler tarafından getirilsin, haberleşme hürriyetitanınsın.”

Bolu ve Kandıra F tipi cezaevlerinde bulunan İBDA-Cdavası sanıklarının avukatları ve yakınları da 30 Ekimgünü İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısıdüzenledi. İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatıAhmet Arslan, Bolu ve Kandıra F tipi cezaevlerindebulunan müvekkillerinin ortak alan ve sosyalfaaliyetlerde bulunma haklarındanyararlandırılamadığını belirtti. Aslan, tutukluların sosyalve psikolojik bağları bulunmayan adli suçlularla veitirafçılarla ortak alana çıkmaya zorlandıklarını söyledi.

Mazlum-Der İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Mercan,Bolu F Tipi Cezaevi’nden gelen şikayetlerle ilgili raporu20 Aralık günü basına açıkladı. Açıklamada, Bolu F Tipi

Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlülerle yakınlarına karşıhak ihlallerinin sürdüğünü vurgulandı ve şöyle denildi:

“Ortak alanların azlığı” ile “hükümlü ve tutuklularıntecrit edilmesi” sorunu; sözkonusu cezaevinde aynendevam etmektedir. Ortak alanlardan yararlandırılanlarise kendi arkadaşları ile beraber bu alanlarıkullanamamaktadır (Örneğin spor alanında topverilmemekte, kütüphanedenfaydalandırılmamaktadırlar vb.). Açık ve kapalı görüşlerile telefon görüşmeleri cezaevi yönetimince keyfiolarak sınırlandırılmakta, zoraki yapılan görüşmeler ise,hiçbir mahremiyet gözetilmeksizin dinlenmektedir.Hükümlü ve tutukluların yakınları ile görüşme süreleriçok kısa tutulmakta, hatta ziyaret süresi içerisindehükümlü ve tutuklu yakınları cezaevine dahiulaşamamaktadırlar. F tipi cezaevlerinin tekövünülecek yanı olması gereken fiziksel/mimari şartlarda sağlıklı değildir. Kaloriferler kışın yanmamaktadır.Hükümlüler yazın aşırı sıcaklarla, kışın ise aşırı soğuklaboğuşmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin hastane verevirden faydalanması geciktirilmektedir. Ayrıca ilaçlarıda düzenli olarak verilmemektedir. Keyfi uygulamalarhakkında dilekçe verme hakları engellenmektedir.Hatta dilekçe yazacak kalem ve kağıt dahi günlercesonra kendilerine ulaştırılmaktadır. Kantinde satılanmallar çok pahalı ve yetersizdir.”

Tutuklu yakınları tarafından Aralık ayında yapılanaçıklamada da “Kandıra F Tipi Cezaevi yönetiminin,sorunlara ilişkin dilekçe veren 60 mahkuma ‘topludilekçe verdikleri ve diğer tutukluları kötü düşüncelerekışkırttıkları’ gerekçesiyle bir ay süreyle mektupalmama cezası verdiği” belirtildi.

Şartla Salıverilme Yasası

22 Aralık 2000 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarakyürürlüğe giren “4616 sayılı 23 Nisan 1999 TarihineKadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye,Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa”nın2 3.maddesinin 2001 yılı Temmuz ayında AnayasaMahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra yasadadüzenleme yapılması gündeme geldi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 201

2 Anayasa Mahkemesi, yasanın bazı maddelerinin iptali ve kapsamının

genişletilmesi istemiyle yapılan başvurulara ilişkin kararını 18 Temmuz

günü açıkladı. Mahkeme’nin kararı ile yasanın kapsamı sınırlı da olsa

genişletilirken, yasanın 23 Nisan 1999 tarihinden sonraki suçları da

kapsamasına ilişkin istem ise reddedildi. Anayasa Mahkemesi’nin

gerekçeli kararı da 27 Ekim 2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı.

Gerekçeli kararda, yasanın 23 Nisan 1999 tarihinden önceki suçları

kapsayacağını düzenleyen maddesinin iptal isteminin “yasama

organının af yasalarında yürürlük tarihi belirlemede takdir yetkisi

bulunduğu, bu yolla yeni suç işlenmesinin özendirilmesinin önüne

geçildiği” vurgulandı. Anayasa Mahkemesi, cezalarda yapılan 10 yıllık

indirim konusunda ise “indirimin toplam hükümlülük süresinden değil,

çekilmesi gereken cezadan yapılmasına” karar verdi.

Anayasa Mahkemesi’nin yasa kapsamı dışında bıraktığı suçlar şöyle:

İşkence (TCY 243),

Dolandırıcılık (TCY 503-504),

Page 207: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Adalet Bakanlığı bu amaçla Ocak ayı sonlarındayasanın iptal edilen 3. maddesini değiştiren yasataslağı hazırladı. Taslak, başta Yargıtay olmak üzereilgili kuruluşlara gönderilerek görüş istendi.

Anayasa Mahkemesi, yasanın 2. bendinin birinciparagrafındaki, “...şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayamahkûm edilenler ile aldıkları ceza, herhangi birnedenle şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayadönüştürülenlerin toplam hükümlülük süresinden onyıl indirilir” hükmünü iptal etmişti. Taslakla, şahsihürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenlerinçekmeleri gereken toplam cezalarından 10 yıllıkindirim yapılması öngörülüyor. Yeni düzenleme ilemüebbet ağır hapis cezasına çarptırılan bir kişininçekmesi gereken 20 yıllık cezasından 10 yıl indirimyapılacak ve 10 yıl yattıktan sonra cezaevindençıkacak. Hukukçular, maddenin bu şekliyle yasalaşmasıhalinde cezaevinden yeni tahliyelerin olabileceğinibildirdiler.

Erteleme konusu suçun, dava zamanaşımı süresiiçinde, bu suç ile aynı cins ya da daha ağır hapis cezasıgerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçnedeniyle dava açılacak ya da daha önce açılandavaya devam edilecek. Zamanaşımı süresindeyeniden bir suç işlenmezse dava açılmayacak, sürendava da ortadan kaldırılacak. Birden çok suçun varlığıhalinde cezası en ağır olanın dava zamanaşımı süresidikkate alınarak erteleme yapılacak. İptal edilendüzenlemede bu süre kabahatlerde bir, cürümlerde 5yıl olarak belirlenmişti, taslakta ise “dava zamanaşımı”süresi getirildi. Taslağın son maddesi, firarilerin yasanınyürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içinde teslimolmadıkları takdirde erteleme hükümlerindenyararlanamayacağını düzenliyor.

Bu arada yasanın çeşitli mahkemelerde farklıbiçimlerde uygulanması da tartışma konusu oldu.Örneğin, Zaman gazetesinde 27 Ocak günü yayınlananbir haberde, Balıkesir Cezaevi’nde yatan birmahkumun Çanakkale Cezaevi’ne naklini yaptırarakyasadan yararlandığı bildirildi. Habere göre, adınınaçıklanmasını istemeyen mahkum “Balıkesir Ağır CezaHakimliği’ne konuyu iletmemize rağmen olumlu cevapalamadık. Ben de, Aralık ayında Cumhuriyet Savcılığı’nabaşvurup, Çanakkale, Zonguldak ve Bilecik illerindenbirine naklimi istedim. Kabul edildi ve ÇanakkaleCezaevi’ne naklim gerçekleşti. Çanakkale Ağır CezaHakimliği, 10 yıllık ceza indirimini infaz süresindenyaptığı için hemen tahliye oldum.” dedi.

Mahkumların farklı şekilde tahliyelerine yol açanuygulama şöyle ortaya çıktı:

Anayasa Mahkemesi, yasanın “Toplam hükümlülüksüresinden 10 yıl indirilir” hükmünü iptal etti ve bukararın 6 ay sonra 27 Nisan günü yürürlüğe girmesinikararlaştırdı. Anayasa Mahkemesi, 27 Ekim 2001tarihinde yürürlüğe giren kararında “işlenen suçlarıninfaza esas olan cezalarının toplamından 10 yıl indirim

yapılması” gerektiğini belirtti. Bu hükümden sonrayerel mahkemeler farklı kararlar vermeye başladı.İnfaz Yasası’na göre mahkumlar, hüküm giydiklericezanın 5’te ikisi oranında hapis yatıyor. Bazı yerelmahkemeler, bu beşte ikilik oran üzerinden 10 yılindirim yaparken bazıları toplam hükümlülük süresiüzerinden 10 yıl indirim yaptı. İndirimi cezanın 5’te2’lik kısmı üzerinden hesaplananlar serbestbırakılırken, diğerleri tutuklu kaldı.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, bu ve benzerihaberler üzerine 26 Ocak günü yaptığı açıklamada,Yargıtay’daki farklı uygulamalar nedeniyledüzenlemeler yapacaklarını ve bazı hükümlülerin deyasadan yararlanabilmeleri olanağını yaratacaklarını

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

202 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Zimmet (TCY 202),

Çete suçları (TCY 313: Susurluk davası sanıkları İbrahim Şahin, Korkut

Eken, polisler, Haluk Kırcı, milletvekilleri Mehmet Ağar ve Sedat Bucak,

Alaattin Çakıcı, Nuri Ergin),

Evrakta sahtekarlık (TCY 339, 342, 343, 345, 346 ve 347: Hayali ihracat

suçları)

Rüşvet-zimmet-irtikap (TCY 202, 209, 219),

Tecavüz (TCY 414, 415, 416, 417, 418),

Kaçakçılık (TCY 264, 403, 404. maddeleri ile Kaçakçılık, Kültür ve Tabiat

Varlıklarını Koruma yasaları),

İhaleye fesat karıştırma (TCY 366, 367),

Orman suçları (Orman Yasası 91, 93, 108, 110),

Askeri Ceza Yasası’nın parasal suçlara ilişkin 79, 82, 88, 91 ve 131.

maddeleri,

Haksız servet ve vergi suçları (3628 sayılı yasa).

Anayasa Mahkemesi, yasadan yararlanmak için 22 Ocak günü biten

başvuru süresini kaldırırken, “yasadan yararlananların açık

cezaevlerinde bulundukları sürede cezalarından her ay 4 günlük ekstra

indirim yapılmayacağına” ilişkin madde ile “yasa çıktıktan sonra bir ay

içinde teslim olmayanların indirimden yararlanamayacağına” ilişkin

maddeleri de iptal ederek firarilere de af kapısını araladı.

Anayasa Mahkemesi’nin yasa kapsamına aldığı suçlar ise şöyle:

Tehditle bilgi alma, kişiyi inancını, siyasi, sosyal görüşünü açıklamaya

zorlama (TCY 188),

Tehdit (TCY 191),

Görevi kötüye kullanma (TCY 240),

Firar ve firara yardım (TCY 298),

Kusurlu yangın, infilak, deniz kazası, tahribata neden olma (TCY 383: 17

Ağustos depreminden sonra yıkılan binaların müteahhitleri hakkında

bu madde uyarınca dava açılmıştı).

Anayasa Mahkemesi, yasanın “Şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya (hapis

cezası) mahkum edilenlerle aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsi

hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin toplam hükümlülük

süresinden 10 yıl indirilir” hükmünü de hapis cezasına mahkum

edilenlerle ömür boyu hapis cezasına mahkum edilenler arasında

eşitsizlik yarattığı gerekçesiyle iptal etti.

Mahkeme, yasanın “Daha önce şartla salıverilme hükümlerinden

yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler ile daha önce

çıkarılmış bir aftan yararlananlar bu madde hükümlerinden

yararlanamazlar” hükmünü de iptal etti. Bu düzenleme ile aftan, Eşber

Yağmurdereli ve “Bahçelievler katliamı” sanıkları Haluk Kırcı, Bünyamin

Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu, Mehmet Ali Ağca’nın da yararlanması

mümkün kılındı. Bu kapsamdakiler adı geçen maddeden yararlansalar

bile af kapsamı dışında kalan suçları nedeniyle aldıkları ceza sürelerini

cezaevinde geçirecekler.

Page 208: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

bildirdi. Türk, “Bazı mahkemeler infaz yasasına göre,bazıları da ceza üzerinden indirim yaparak salıvermeuygulamasına gitmesi gibi farklılıklar oluştu. Bununlailgili Yargıtay’da farklı uygulamalar olduğu için yeni birkanun teklifi hazırlandı. Bununla ilgili tasarı TBMM’degörüşülüyor. TBMM’den geçerse, bir miktar hükümlüdaha yasadan faydalanabilecek. Bu da hükümlülerinlehine olacak” dedi.

Yasanın üç maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafındaniptal edilmesinden sonra, Anayasa Mahkemesi’nin yeniyasanın hazırlanması için tanıdığı 6 aylık süre 27 Nisangünü doldu.

Bu nedenle hazırlanan yeni yasa tasarısı 20 Nisan günüTBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tasarıda, “10 yıllıkindirimin, verilen hüküm üzerinden değil, mahkumlarıncezaevinde yatması gereken süre üzerindenhesaplanması” öngörüldü. Bu madde, ÅgBahçelievlerkatliamıÅh davası hükümlüsü Haluk Kırcı ve Abdiİpekçi suikastı sanığı Mehmet Ali Ağca’nın yasadanyararlanıp yararlanmayacağı tartışmalarına yol açtı.Kırcı ve Ağca’nın durumu için Yargıtay’dan görüşalınacağı bildirildi.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, tasarının AdaletKomisyonu’nda ele alınması sırasında yaptığıaçıklamada, yasadan toplam 39 bin 796 kişininyararlandığını, bunlardan 666 kişinin yenidencezaevine girdiğini açıkladı. Türk, bu tasarıdan da 5 binkişinin daha yararlanacağını söyledi.

Tartışmalara neden olan, Haluk Kırcı ve Mehmet AliAğca ile benzer durumdaki sağcıları cezaevindençıkartmak için hazırlandığı yolunda eleştirilen yasa 25Nisan günü Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Ancak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasayıyeniden görüşülmek üzere Meclis’e iade etti.

İade gerekçesinde yasanın içeriğini ve olası sonuçlarınıtartışmayan Sezer, yasanın Anayasa Mahkemesi’nin ilkŞartla Salıverilme Yasası’nın bazı maddelerinin iptalineilişkin gerekçeli kararına göre “özel af” niteliğindeolduğunu ve son Anayasa değişikliğine göre böyle biryasanın ancak Meclis’te üye tam sayısının beşte üççoğunluğunun kararıyla çıkarılabileceğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Sezer, ilk Şartla Salıverilme Yasası’nı da15 Aralık 2000 tarihinde Meclis’e iade etmişti. Ancakyasa 22 Aralık 2000 tarihinde yeniden çıkarılmıştı.Anayasa Mahkemesi yerel mahkemeler tarafındanaçılan 200’ü aşkın iptal davasının sonucundaCumhurbaşkanı Sezer’in iade gerekçelerine benzergerekçelerle yasanın bazı maddelerini iptal etmişti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin deSezer’in iade kararı üzerine yaptığı açıklamada “Yenibir yasa çıkmazsa boşluk olur. Bir engel kalktığı için,bir engele takılmadan daha başkaları, belkidüşünülenlerin dışında serbest bırakılmış olur. Dahaağır mahkûmiyet almış insanlar yasadan yararlanırken,daha hafif mahkûmiyet alanların bu yasadan

yararlanmamasının, hak, adalet, yasalara uygunolmadığını söyledim. Daha önce söylediğimizçerçevede yeni bir af çıkmazsa karmaşa olacak.” dedi.

Anayasa Mahkemesi’nin tanıdığı 6 aylık sürenin 27Nisan günü sona ermesi nedeniyle mahkemelertahliye kararı vermeye başladı. Bolu açık ve kapalıcezaevlerinden, 27 Nisan günü 23 mahkum tahliyeedildi. Hukuksal boşluk nedeniyle verilen tahliyekararları daha sonraki günlerde de sürdü. 28 ve 29Nisan günlerinde Akşehir’de 25, Eskişehir’de 63,Giresun’da 42, Kütahya’da 58, Çanakkale’de 20,Tavşanlı’da 6, Muğla’da 60 mahkum serbest bırakıldı.

Bolu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Karabeyoğlu,“Tahliyeler son yasayla ilgili değil, tamamıyla AnayasaMahkemesi’nin yürürlüğe koyduğu işlemlerkapsamında yapıldı. Anayasa Mahkemesi’nin tanıdığı 6aylık süre doldu. İptal edilen maddeler artık yürürlüktedeğil. Biz de kişilerin haklarını koruduk” dedi.

Bu arada Anayasa Mahkemesi, TCY’nin ÅgşantajÅhsuçunu düzenleyen 192. maddesinin yasa kapsamıdışında bırakan maddesini 17 Nisan günü Anayasa’yaaykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yenidengörüşülmek üzere Meclis’e iade ettiği “4616 sayılı 23Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan DolayıŞartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların ErtelenmesineDair Yasa” 1 Mayıs günü TBMM Anayasa ve Adaletkomisyonlarında görüşüldü.

Anayasa Komisyonu’nda yapılan oylamada yasanın“330 oyu gerektiren af düzenlemesi” değil “şartlasalıverilme yasası” olduğuna karar verildi. KomisyonBaşkanı Turhan Tayan ve ANAP’lı milletvekilleri bukararın tersi yönünde oy kullandı. Görüşmelersırasında söz alan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,Cumhurbaşkanı Sezer’in yasayı veto etmesininanayasa aykırı olduğunu belirterek cumhuriyetdöneminde 1924 Anayasası’nda veto yetkisi olmasınakarşın ilk üç cumhurbaşkanının Meclis iradesine saygıgöstererek bu yetkiyi hiç kullanmadıklarını söyledi.Yasanın şartla salıverilme niteliği taşıdığını kaydedenTürk, 1 Mayıs günü itibarıyla 1.070 mahkumunAnayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda tahliyeedildiğini bildirdi.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 21 Mayıs günüyaptığı açıklamada da Şartla Salıverilme Yasası’ndanbugüne kadar 40 bin kişinin yararlandığını, bunlardan700’ünün yeniden suç işleyerek cezaevine girdiğiniaçıkladı.

Şartla Salıverilme Yasası, 21 Mayıs günü Meclis GenelKurulu’nda değiştirilmeden kabul edildi. Oylamayakatılan 206 milletvekilinden 174’ü kabul, 32’si ret oyukullandı. Muhalefet partilerinin yanı sıra AnayasaKomisyonu Başkanı Turhan Tayan da (ANAP) yasanınyeniden çıkarılmasına Cumhurbaşkanı’nıngerekçelerine dayanarak tepki gösterdi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 203

Page 209: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Meclis’tedeğiştirilmeden kabul edilen yasayı Anayasa uyarınca22 Mayıs günü onayladı.

Yasa, ömür boyu ağır hapis cezasına hükümlüolanların, şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkumedilenlerin ya da aldıkları ceza herhangi bir nedenleşahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin,çekmeleri gereken toplam cezalarından 10 yıllıkindirim yapılmasını öngörüyor. Yasayla indirimin,verilmesi gereken her bir ceza için ayrı ayrı değil,toplam ceza üzerinden bir kereliğine yapılması kabuledilmiş oldu. Bir kişinin çeşitli suçları nedeniyle cezalarıayrı tarihlerde verilmiş olsa bile bu cezaların toplamıüzerinden yapılacak indirim 10 yılı geçemeyecek.Çekmeleri gereken toplam cezadan 10 yıllık indirimyapıldıktan sonra ceza süresi dolanların, iyi halli olupolmadıklarına bakılmaksızın derhal şartla salıverilmeside yasalaştı.

Toplam cezaları 10 yıldan fazla olanlar ise kalancezalarını çektikten sonra serbest bırakılmasıöngörülen yasayla ayrıca 23 Nisan 1999 tarihine kadarişlenen ve şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı 10yılı geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüztakibata geçilmeyen, dava açılmayan, hükümverilmeyen veya verilen hüküm kesinleşmeyen kişilerhakkında davaların açılması veya kesin hükmebağlanmasını ertelenecek.

Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içindebaşvurarak soruşturmaya veya davaya devamedilmesini istediklerini bildirenler hakkında işlemleredevam edilmesi de kabul edildi. Ancak mahkumiyethalinde verilen cezanın, zamanaşımı süresinceertelenmesi öngörüldü. Bu süre içinde aynı cins ya dadaha ağır cezayı gerektiren bir suç işlendiğindeertelenen cezanın da infaz edilmesi karara bağlandı.Suç işlenmeksizin bu süre geçirildiğinde mahkumiyetkararı verilmemiş sayılacak.

Cumhurbaşkanı Sezer yasayı onayladıktan hemensonra iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyleAnayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Sezer, başvurudilekçesinde daha önce Anayasa Mahkemesi’ninverdiği iptal kararı nedeniyle hukuksal boşlukdoğduğuna dikkat çekti ve bunun üzerine yenidendüzenlenerek 21 Mayıs günü kabul edilen 4758 sayılıyasada “af” sözcüğüne yer verilmemesine karşın,yasanın 1. maddesinin 2. bendinde getirilen kuralın “af”niteliğinde olup olmadığının saptanması gerektiğinivurguladı.

Dilekçesinde ilk Şartla Salıverilme Yasası ile yeni kabuledilen yasa arasında öz yönünden fark olmadığınıvurgulayan Sezer, “Her iki düzenlemede de ceza ya dacezalardan on yıllık indirim söz konusudur.Düzenlemeler arasındaki fark, on yıllık indirimin‘toplam cezadan ya da hükümlülük süresinden’ mi,yoksa ‘infaz kurallarına göre çekilmesi gerekensüreden’ mi yapılacağına ilişkindir. Bu durum, her iki

düzenlemenin, içeriğinin nitelenmesi yönünden farklıolmadığını göstermektedir.” dedi.

Bu niteliğiyle yasanın Anayasa’nın 87. maddesiuyarınca üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu olan330 oyla kabul edilmesinin “anayasal zorunluluk”olduğunu, ancak yasanın TBMM’de 174 oyla kabuledildiğini anımsatan Sezer, yasanın bu nedenle iptaliniistedi.

Anayasa Mahkemesi 28 Mayıs günü, Şartla SalıverilmeYasası’nı iptal etti. Anayasa Mahkemesi, yürütmeyidurdurma kararı vermediği için mahkumların serbestbırakılmasına devam edildi. Anayasa MahkemesiBaşkanvekili Haşim Kılıç, düzenlemeyi oybirliğiyle iptalettiklerini, ancak yürürlüğü durdurma isteminioyçokluğuyla reddettiklerini bildirdi.

Sezer’in yasayı onaylamasının ardından cezaevlerindentahliyeler de başladı. TBMM Adalet Komisyonu da 42kişinin ölüm cezasına mahkum edilmesine ilişkin 34dosyayı, hükümlüler Şartla Salıverilme Yasası’ndanyararlanacağı için Başbakanlığa iade etti. AKP AksarayMilletvekili Ramazan Toprak’ın soru önergesiniyanıtlayan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 25 Nisangünü itibarıyla 382.977 kişinin Şartla SalıverilmeYasası’ndan yararlandığını ve cezaevlerinden 40.518kişinin tahliye edildiğini bildirdi. Sezer ikinci yasadanda 29 Mayıs günü itibarıyla 2.950 kişinin yararlandığınıbildirdi.

10 Ağustos 1978 tarihinde üç arkadaşıyla birlikteAnkara’nın Balgat semtindeki 4 ayrı kahvehaneyitarayarak sol görüşlü 5 kişiyi öldüren, 12 kişiyiyaralayan İsa Armağan da,3 Şartla Salıverilme Yasasıuyarınca 26 Mayıs günü Bandırma Cezaevi’ndenserbest bırakıldı.

“DHKP-C yöneticisi olduğu” iddiasıyla cezaevindebulunan Şadi Özpolat’ın yasa uyarınca 23 Mayıs günüKocaeli F Tipi Cezaevi’nden serbest bırakıldığı bildirildi.Özpolat’ın, “terör suçlarından hüküm giymediği, hapiscezasının adli suçlardan verildiği” öğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

204 Türkiye İnsan Hakları Raporu

3 Saldırının ardından Armağan, Mustafa Pehlivanoğlu, Naim Yanık ve

Mehmet Varmı sıkıyönetim askeri mahkemesinde yargılanmıştı.

Armağan, “Türkiye Şeriatçı Komando Ordusu (TÜŞKO) örgütünün lideri

olduğu” ve “şeriat düzenine dayalı bir devlet kurmaya çalışmak”

suçlarından Mustafa Pehlivanoğlu ile birlikte TCY’nin 149/2. maddesi

uyarınca ölüm cezasına mahkum edildi. Armağan daha sonra ortaya

çıkan gasp suçları nedeniyle de 18 yıl hapis cezası aldı. Kararın 1980

yılında onanmasından 10 gün sonra Armağan ve Pehlivanoğlu Mamak

Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı. 12 Eylül darbesinden sonra Kütahya’da

yakalanan Pehlivanoğlu’nun cezası 7 Ekim 1980 tarihinde Eskişehir’de

infaz edildi. Armağan ise İran’a kaçtı. İran-Irak savaşı sırasında Devrim

Muhafızları safında yüzbaşı rütbesiyle savaşan İsa Armağan, daha

sonra da Afganistan’da da bir mülteci eğitim kampının komutanlığını

yaptı. Armağan, 27 Ağustos 1992 tarihinde Almanya’nın Bochum

kentinde yakalandı ve 30 Mayıs 1995 tarihinde Türkiye’ye iade edildi.

TMY’de 1991 yılında yapılan değişiklikle Armağan’ın ölüm cezası 10

yıla, gasp suçlarından aldığı 18 yıllık hapis cezası da 3 yıl 9 aya indirildi.

Page 210: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yasaya ilişkin tartışmalar özellikle Haluk Kırcı4 veMehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılıp bırakılmayacağıkonularında yoğunlaştı.

İpekçi ailesinin avukatı Turgut Kazan, Şartla SalıverilmeYasası’ndaki son düzenlemenin İpekçi’nin katili Ağcave Bahçelievler katliamı davası sanığı Kırcı’nın serbestkalması için yapıldığını vurguladı. Kazan, “Ancak,kamuoyunun tepkisinden çekinildiği için Ağca veKırcı’nın yasadan yararlanacaklarını açıkçasöyleyemiyorlar. Yasayı da dolambaçlı yazıyorlar.Ancak, başarılı olamayacaklar” dedi. Adalet BakanıHikmet Sami Türk’ün Kırcı ve Ağca’nın aftanyararlanması konusunda çelişkili açıklamalar yaptığınıifade eden Kazan, “Adalet Bakanı, hem Kırcı veAğca’nın yararlanacağını söylüyor hem deyararlanmayacağını söylüyor. Sonra da ‘Bunamahkemeler karar verecek’ diyor” dedi.

Avukat Rasim Öz ise Adalet Bakanı ve diğer yetkililerinyaptıkları açıklamalarla mahkemeleri, Kırcı ve Ağca’nınserbest kalması yönünde karar vermeye yönelttikleriniifade etti. Öz, “Bakanı ‘Bu kişilerin aftan yararlanmasınamahkemeler karar verecek’ diyerek suçumahkemelere atmaya çalışıyor. Kırcı ve Ağcamahkemeye başvurduklarında yasadanyararlanacaklar” dedi.

Yasanın TBMM’de görüşülmesi sırasında söz alan MHP’limilletvekilleri de Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıdoğrultusunda Kırcı’nın 36 yıllık cezasının çekmesigereken bölümünün 14 yıl 2 ay olduğunu, bu süredende 10 yıl indirildiğinde 4 yıl 2 ay sonra tahliye edilmesigerektiğini öne sürdüler.

Ancak Cumhuriyet gazetesinde 23 Mayıs günü AdaletBakanlığı kaynaklarına dayanılarak verilen haberde,Kırcı’ya Bahçelievler katliamı nedeniyle verilen 7 kezölüm cezasının TMY’de 1991 yılında yapılan değişiklikle(her ölüm cezası için 10 yıl olmak üzere) 70 yıl hapiscezasına çevrildiği belirtilerek TCY uyarınca hapiscezaları 36 yılı geçemediği için, Kırcı’nın bu süreyi“fiilen cezaevinde geçirmesi” gerektiği kaydedildi. Bunagöre Kırcı’nın, Bahçelievler katliamı nedeniyle yatmasıgereken süre 2024 yılında dolacak. Kırcı, Susurlukdavasından verilen 4 yıl hapis cezası nedeniyle İnfazYasası5 uyarınca 1 yıl 6 ay daha cezaevinde kaldıktansonra 2025 yılı ortasında tahliye edilebilecek.

“İpekçi cinayeti” nedeniyle ölüm cezasına mahkûmedilen ve cezası 10 yıl hapis cezasına çevrilen MehmetAli Ağca ise “gasp” suçundan verilen hapis cezası daeklendiğinde 17 yıl 6 ay cezaevinde kalacak. Buna göreAğca 2017 yılında tahliye edilebilecek.

Bu arada Anayasa Mahkemesi’nin TCY’nin “şantaj”suçuna ilişkin 192. maddesinin Şartla Salıverilme Yasasıkapsamına alınmasına ilişkin kararı Resmi Gazete’de 30Mayıs günü yayınlandı.

Avukatlara Baskılar

Ocak ayında İçişleri Bakanlığı tarafından Kandıra F TipiCezaevi’ndeki uygulamalara yönelik bir genelgeyayınlandı. Genelgede avukatların cezaevineuyuşturucu, silah ve cep telefonu sokmayaçalışabilecekleri iddia edilerek bunun engellenmesi içingardiyanlar yerine jandarmanın arama yapması istendi.

Genelgenin uygulamaya konulmasından sonra aramayıkabul etmeyen avukatlar tutuklularlagörüştürülmezken avukatların arama yapıldığına ilişkintutanak tutulması talebinin de jandarma tarafındanreddedildiği öğrenildi.

Kandıra F Tipi Cezaevi’nde 50 metrelik mesafede üçayrı yerde arama yapıldığına dikkat çeken AvukatBehiç Aşçı, “Genelgeyi görmek isteyen avukatagösteriyorlar, sonra geri alıyorlar” dedi.

Ankara Merkez Kapalı Cezaevi katliamı (26 Eylül 1999)davasının 5 Aralık 2000 tarihinde Ankara 5. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmasında yaşanan olaylarnedeniyle 27 avukat hakkında dava açıldı.

5 Aralık 2000 tarihinde yapılan duruşmada, sanıkyakınlarının duruşma salonuna alınmaması vemahkeme başkanının sanıkların dilekçeleriniokumasını engellemesi üzerine gerginlik yaşanmıştı.Mahkeme heyetinin tutumu üzerine avukatlar reddihakim talebinde bulunmuştu. Daha sonra slogan atansanıklar da jandarmalar tarafından dövülerek salondançıkarılmıştı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu 205

4 Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Bahçelievler katliamı hükümlüsü Haluk

Kırcı ile İsa Armağan’ın 12 Eylül öncesinde yaptıkları eylemleri

desteklediğini açıklayan MHP Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu

hakkında soruşturma başlattı. Bıçakçıoğlu hakkında açılan

soruşturmanın TCY’nin “kanunun suç saydığı fiili övme” hükmünü

içeren 312. maddenin birinci fıkrasına göre yürütüldüğü bildirildi.

Bıçakçıoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması için hazırlanan fezleke

ay sonunda Meclis’e gönderildi.

Kırcı ve Armağan’ın eylemlerini “sonuna kadar sahiplendiğini” belirten

Bıçakçıoğlu, şunları söylemişti:

“Haluk Kırcı’yı gündeme getirip bunları görmezden gelenler hiç mi

Allah’tan korkmazlar? Kırcı’yı, Armağan’ı, Ağca’yı eleştirenlerin

bunlardan haberi yok mu? Sahiplenmekse, Kırcı’yı 12 Eylül öncesi

yaptığı eylemlerden ötürü sonuna kadar savunuyorum. TİP’li 7 genç

insan evladı da, Şiran’da öldürülen 8 asker ot muydu? İpekçi

memleketin aydınıydı da Hergün Gazetesi yazarı İsmail Gerçeksöz taş

parçası mıydı?”

5 Ceza İnfaz Yasası’nın şartla salıverilmeyi düzenleyen 19. maddesine

göre, TBMM tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar

verilenler 30 yıllarını; ömür boyu ağır hapis cezasına hükümlüler 20

yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş

olanlar hükümlülük süresinin 1/2’sini çektiklerinde, yattıkları her ay

için 6 gün daha düşülerek şartlı olarak serbest kalabiliyorlar. 3 yıl hapis

cezası almış bir kişinin serbest kalabilmesi için, 36/2=18 aydan (540

gün), 8x6=108 gün çıkarılarak 432 gün cezaevinde kalması yeterli

görülüyor. Yani, 3 yıl hapis cezası alan kişi, 1 yıl 4 ay 4 gün sonra

cezaevinden çıkabiliyor.

Page 211: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Jandarma Genel Komutanlığı’nın avukatlar hakkındakiihbarı üzerine 2001 yılı sonlarında açılan soruşturmadadosya, CMUK uyarınca “en yakın ağır cezamahkemesinin bulunduğu” Kırıkkale’ye gönderilmişti.Kırıkkale Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülensoruşturmada “avukatların duruşmada, yasadışı örgütüyesi müvekkillerine slogan attırdıkları, salondabulunan izleyicileri görevlilere karşı kışkırttıkları” ilerisürüldü. Adalet Bakanlığı’nın da avukatlarınyargılanmasına izin vermesi üzerine KırıkkaleCumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlananiddianamede, avukatların TCY’nin “görevi kötüyekullanma” suçuna ilişkin 240. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi. Kırıkkale Ağır CezaMahkemesi’nin yetkisizlik kararı nedeniyle dosyaAnkara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.Hakkında dava açılan avukatların adları şöyle:

Medeni Ayhan, Nurten Çağlar, Fahriye Belgün, DilekMıdık, Vahide Özgür Sarıyıldız, Sevil Ceylan, AytülKaplan, Devrim Karakülah, Rıza Karaman, Gaye Dinçel,Hüseyin Yüksel Biçen, Nuray Özdoğan, Nazan BetülVangölü, Vedat Aytaç, Hacı Ali Özhan, Filiz Kalaycı,Suna Coşkun, Kazım Bayraktar, Gülizar Tuncer, İbrahimErgün, Selçuk Kozağaçlı, Sevim Akat, Keleş Öztürk,Göksel Arslan, Zeki Rüzgar, Mecit Engeci ve Oya Aydın.

9 Mayıs günü Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada söz alan sanık avukatlardanFahriye Belgin, davanın olay günü duruşma salonundabulunmayan M. Kemal Tekin adlı yüzbaşının “yetkililertarafından imzalanmadığı için tutanak yerine bilegeçmeyen” bir yazısına dayandığını söyledi. AnkaraMerkez Kapalı Cezaevi katliamını ortaya çıkarmak içinjandarmalar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını,uzun uğraşlar sonucunda sorumlular hakkında davaaçılabildiğini belirten Fahriye Belgin, idaremahkemesinin kararıyla açılabilen bu davada da sanıkaskerler hakkında beraat kararı istendiğine dikkatçekti. Belgin, “Her fırsatta bize saldırılacağını biliyorduk.Çünkü jandarmalar hakkında dava açılması katliamıgerçekleştirenlerin hoşuna gitmedi. Duruşmalardasavunma hakkı engelleniyordu. Ölüm orucundakitutuklular dövülüyor, mahkeme heyeti tarafından dasöz verilmiyordu. Son olarak sanıklar mahkemeyeverdikleri dilekçeyi okumak istediler. Ancak izinverilmedi. Biz de reddi heyet talebinde bulunduk.Talebimiz kabul edildikten sonra askerler tutuklularasaldırdı. Olaylarla arkadaşlarımız yaralandı” dedi.

Merkezi İsviçre’de bulunan Hakim ve AvukatlarınBağımsızlığı Merkezi (HABM) üyeleri de davayı izlemeküzere Türkiye’ye geldi. HABM raportörü Paul Richmondve temsilci Hasan Vahib, avukatların bağımsız

olmasının zorunlu olduğunu vurgulayarak, bu vebenzeri davaları izlemeyi sürdüreceklerini ve bir raporhazırlayacaklarını belirttiler. Richmond, “Ulucanlardavası avukatlarının yargılanması konusunda eğeriddia edildiği gibi mahkemede olaylar olmuşsa bununbir disiplin kovuşturmasını gerektireceğini” belirtti.Avukatların ancak hukuksal anlamda suç işlediğiortaya çıkarsa ceza mahkemelerine gidilebileceğinibelirten Richmond, “Bir avukatın ceza mahkemesinesevk edilmesi için suçun ciddi olması gerekir” dedi.

Dava 31 Ekim günü sonuçlandı. Ankara 1. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada avukatlarhakkında “suçun unsurları oluşmadığı” için beraatkararı verildi.

Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Barosuavukatlarından Filiz Kalaycı hakkında, Cumhuriyetgazetesinde yayımlanan açıklamalarında “AdaletBakanlığı’na hakaret edildiği” iddiasıyla dava açtı.“Kalaycı’nın ölüm orucuna katılan bazı müvekkillerininmağdur edildikleri düşüncesiyle Cumhuriyet gazetesineaçıklamalarda bulunduğu” belirtilen iddianamede,Kalaycı’nın 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasınamahkum edilmesi istendi. Dava, Kırıkkale Ağır CezaMahkemesi’nde görülecek.

19 Temmuz günü müvekkilleri Eşref Adak ve RamazanÇelik ile görüşmek için Metris Cezaevi’ne giden İstanbulBarosu’na bağlı avukatlar Gülden Sönmez ve SevimAniktar, cezaevi görevlilerinin saldırısına uğradıklarınıaçıkladılar. Edinilen bilgiye göre mahkumlarıngözaltında işkenceye maruz kaldığını ve vücutlarındaişkence izleri bulunduğunu gören avukatlar,mahkumların Adli Tıp Kurumu’na sevkedilmesi içincezaevi yönetimine dilekçe vermek istediklerini, ancakCezaevi 1. Müdürü ve 10 kadar görevlinin hakaretlerinemaruz kaldıklarını ve tartaklanarak cezaevindenatıldıklarını bildirdiler.

Denizli Barosu eski Başkanı Avukat Yıldırım Aycanhakkında, “cezaevine girerken üzerini aratmadığı”gerekçesiyle dava açıldı. TCY’nin “yetkili makamlarınemirlerine uymamak” suçuna ilişkin 526. maddesiuyarınca açılan dava, Denizli 1. Ağır CezaMahkemesi’nde görülecek.

17 Nisan 1999 tarihinde SİP üyesi Hüseyin Duman’ı (28)öldüren Küçükbakkalköy Ülkü Ocakları Başkanı İhsanBal’ın yargılandığı davada, mahkeme heyetine hakaretettikleri ileri sürülen müdahil avukatlar Bilgütay HakkıTurna ve Murat Çelik hakkında açılan dava başladı. 9Ekim günü Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşma, tanıkların dinlenmesi için ertelendi.Davaya 2003 yılında devam edilecek.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Cezaevleri ve İnsan Hakları

206 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 212: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Düşünce özgürlüğü” başlığı altında ele alınan haklara1,yönelik engelleme ve ihlaller 2002 yılında da yoğunbiçimde sürdü. Yetkililerin “devlet politikası” olarakbelirlediği argüman ve uygulamaları eleştiren kişi vekurumlar keyfi gözaltılarla, tehditlerle karşılaştılar,yargılandılar. İnsan hakları savunucuları ve sivil toplumörgütü temsilcileri başta olmak üzere, “devletpolitikalarının” dışında görüşleri savunan kişiler; bukişilerin örgütlendiği dernek, sendika, siyasal partilerve yayın kuruluşları 2002 yılında da DGM ve cezaevleritehdidi altında faaliyetlerini sürdürdüler.

Olağanüstü hal bölgesinde, düşünce özgürlüğüneyönelik engellemeler devam etti. Çok sayıda kitabın,gazetenin, müzik kasetinin olağanüstü hal bölgesindedağıtılması, satılması ve yayınlanması yasaklandı.Muhalif yayın kuruluşlarının çoğuna getirilenolağanüstü hal bölgesine giriş yasağı, 30 Kasım günüTBMM’nin aldığı kararla, 1 Aralık günü itibariyle sonaerdi. Ülkede Gündem, Özgür Bakış, 2000’de YeniGündem, Yedinci Gündem, Evrensel, Yeni Evrensel,Azadiya Welat, Roja Teze gazeteleri ile Özgür Halk,Yeni Özgür Halk, Yaşamda Gençlik, Bir Adım Daha İleri,Duvarların Ardındaki Özgürlük, Yaşamda Özgür Kadın,Pine ve Zır Pine gibi dergilerin de içinde bulunduğu çoksayıda yayının OHAL’e girişi, OHAL Yasası’nın 11/emaddesi uyarınca yasaklanmıştı. Son olarak da 9 Eylülgünü Yeniden Özgür Gündem gazetesinin OHALuygulamasının devam ettiği illere sokulması vedağıtılması aynı maddeye dayanılarak engellendi.

Kürt sorununun kamusal alanda tartışılması, dilegetirilmesi düşünce özgürlüğü kategorisine girenhakların yoğun biçimde ihlal edilmesine neden olmayadevam etti. Kürt sorunu, telaffuz edildiği her yerde‘ulusal çıkar ve güvenliği tehdit edici bir unsur’ olarakalgılanarak, ‘sakıncalı’ bulunan konuşmalar, yazılar vehaberler ‘cezalandırıldı’. 23 Haziran 2001 tarihindenitibaren 14 ay boyunca yayınlanan Yedinci Gündemgazetesi hakkında açılan ve yıl içinde sonuçlanandavalar sonucu gazetenin sahibi Hıdır Ateş ve YazıişleriMüdürü Hünkar Demirel hakkında toplam 270 milyar550 milyon TL para cezası verildi, ayrıca gazetenin detoplam 299 gün süreyle kapatılması kararlaştırıldı.

Yazıişleri Müdürü Hünkar Demirel hakkında 25 Eylül ve9 Ekim günlerinde İstanbul DGM’de sonuçlanandavalarda, TCY’nin 169. maddesi uyarınca toplam 8 yıl3 ay hapis cezası verildi. Ceza para cezasına çevrilmedive Demirel hakkında yurtdışına çıkış yasağı kondu.

2002 yılında, daha önceki yıllarda olduğu gibidüşüncelerini açıkladıkları, resmi görüşe uymayandüşünceler dile getirdikleri için siyasal partiler,hükümet dışı kuruluşlar, gazeteciler, yazarlar vesanatçılar üzerindeki baskılar sürdü. TİHV’in derlediğibilgilere göre 2002 yılında sözlü ya da yazılı olarakifade edilen görüşler, kitap, gazete, dergi gibi yayınlarnedeniyle en az 386 dava görüldü. 2002 yılındaTCY’nin 159. maddesi uyarınca en az 25 dava açıldı, yıliçinde sonuçlanan 39 davada 22 mahkumiyet, 17beraat kararı verildi. TCY’nin 312. maddesi uyarıncagörülen 47 davadan, 27’si (14’ü mahkumiyet, 12’siberaat) yıl içinde sonuçlandı. 58 dava TMY’nin 6.maddesi uyarınca görüldü; bunlardan sonuçlanan 28davadan 26’sında mahkumiyet kararı verildi. 55 davaise TMY’nin 8. maddesi uyarınca görüldü; bunlardan yıliçinde sonuçlanan 17 davanın 13’ünde mahkumiyetkararı verildi. TCY’nin 169. maddesi uyarınca görülen147 davadan 69’u sonuçlandı; 57 mahkumiyet kararıverildi.

2002 yılında, AB’ye adaylık sürecinin bir gereği olarak2001 yılı Ekim ayında kabul edilen 34 maddelikanayasa değişikliğinin ardından söz konusudeğişikliklere uygulanabilirlik kazandırılması amacıylahazırlanan uyum paketleri çerçevesinde yasaldeğişiklikler gerçekleştirildi. Şubat, Mart ve Ağustosaylarında kabul edilen üç paketle düşünce özgürlüğüile ilgili olarak TCY’nin 312, 159 ve TMY’nin 8. maddesigibi maddelerin yanı sıra Basın Kanunu’ndadeğişiklikler yapıldı. Söz konusu değişikliklerin düşünce

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 207

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

1 İfade özgürlüğüne ve “iletişim” (“basın özgürlüğü” ve “haber almaözgürlüğü” olarak anlaşılan haklar) özgürlüğüne ilişkin haklar, buraporda, Düşünce Özgürlüğü başlığı altında ele alındı. “Örgütlenmeözgürlüğü” ile “toplantı ve gösteri özgürlüğü” olarak adlandırılanhakların engellenmesi ve insan hakları savunucularına baskılar da,genellikle görüş, kanaat ya da bilgilerin ifade edilmesi, aktarılması yada faaliyetlere temel oluşturmasıyla ilgili olarak ortaya çıktı.

Page 213: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

özgürlüğü üzerindeki etkileri konusunda iseuygulamaya bakıldığında olumlu gelişme görmek yıliçinde pek mümkün olmadı. Yine aynı maddelerdendavalar açılmaya devam etti. Değişiklikleri takibenyapılan yeniden yargılamalar da çoğu kez Yeni Asyagazetesi sahibi Mehmet Kutlular örneğinde olduğu gibiaynı cezalarla sonuçlandı. Bu da değişikliklerin olumluetki doğurabilmesinin yargı organlarının yorumuna veanlayışına bağlı olduğu gerçeğini gösterdi.

Ayrıca TBMM Genel Kurulu’nda 15 Mayıs günü kabuledilen yeni RTÜK Yasası da yayın kuruluşlarına dahaağır para cezaları getirirken, medyadaki tekelleşmeninde sürmesine yol açacak değişiklikler öngördü.

Yasal Değişiklikler2

Birinci Uyum Paketi

6 Şubat günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve20 Şubat günü Resmi Gazete’de yayınlanarakyürürlüğe giren I. Uyum Paketi’ni oluşturan 4744 sayılı“Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”kapsamında düşünce özgürlüğü ile ilgili olarak TCY’nin312. ve 159. maddeleri ile TMY’nin 7. ve 8.maddelerinde değişiklikler yapıldı.

TCY’nin 312. maddesinde yapılan değişiklikle ikincifıkranın sonunda yer alan ağırlaştırıcı sebep maddemetninden çıkarılarak, “kamu düzeni için tehlikeliolabilecek şekilde” ifadeleriyle suçun unsuru halinegetirildi. Buna göre “sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veyabölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı kamudüzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığaveya kin beslemeye alenen tahrik eden” kimseler bumadde kapsamında cezalandırılabilecek. Değişiklik aynızamanda para cezasının kaldırılmasını da öngördü3.

TCY’nin 159. maddesindeki değişiklikle ise bumaddenin öngördüğü cezalar yeniden belirlenerek, biryıl olan alt sınır aynen korunurken, altı yıl olan üstsınır üç yıla indirildi. Maddede yer alan “ağır hapis”cezası “hapis cezasına” dönüştürüldü, “ağır para cezası”da metinden çıkartıldı4.

TMY’nin 7. maddesinin ikinci fıkrasında yapılandeğişiklikle “örgütle ilgili propaganda yapanlara”ibaresinin başına “terör yöntemlerine başvurmayaözendirecek şekilde” ibaresi eklenerek, herpropagandanın değil, terör yöntemlerine başvurmayaözendirecek propagandaların suç olması öngörüldü veböylece suçun oluşması eski düzenlemeye görezorlaştırıldı5.

Yine TMY’nin 8. maddesinde yapılan değişiklik eskisineoranla daha ağır sonuçlar doğuracak şekildegerçekleşti. Maddede yer alan ‘Devletin ülkesi vemilletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıylayazılı-sözlü propaganda gösteri ve yürüyüş yapılması’şeklindeki suç tanımı ve istenen 1-3 yıl hapis cezasıbenzer içerikte tekrar edilirken maddenin eski halindeolmayan ‘fiil daha ağır bir cezayı gerektirmiyorsa’ şartı

konuldu. Ayrıca suçun ‘terör yöntemlerine başvurmayaözendirecek şekilde işlenmesi halinde’ cezanın üçte biroranında artırılması yeniliği getirildi. Ancak bu şart,suçun oluşması için unsur olarak düzenlenmek yerine,cezanın artırımı için ilave koşul olarak maddeyeeklendi. Ayrıca yazılı ve sözlü propagandanın yanı sıragörüntülü propaganda da eklendi6.

İkinci Uyum Paketi

“İkinci Uyum Paketi”ni oluşturan 4748 sayılı “ÇeşitliKanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”, 26

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

208 Türkiye İnsan Hakları Raporu

2 Uyum paketlerinin tam metinleri için Bkz. Ekler 1,2,3 ve 4.3 TCYnin 312. maddesinin eski hali: Madde 312 - (Değişik: 7/1/1981 -2370/13 md.)Kanunun cürüm saydığı bir fiili açıkça öven veya iyi gördüğünüsöyleyen veya halkı kanuna itaatsizliğe tahrik eden kimse altı aydaniki yıla kadar hapis ve ikibin liradan onbin liraya kadar ağır paracezasına mahkum olur.Halkı; sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin vedüşmanlığa açıkça tahrik eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis veüçbin liradan onikibin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Butahrik umumun emniyeti için tehlikeli olabilecek bir şekilde yapıldığıtakdirde faile verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları 311. maddenin ikinci fıkrasındasayılan vasıtalarla işleyenlere verilecek cezalar bir misli artırılır.4 TCYnin 159. maddesinin eski hali: Madde 159 - (Değişik: 5/1/1961 -235/2 md) “Türklüğü, cumhuriyeti, Büyük Millet Meclisini, Hükümetinmanevi şahsiyetini, Bakanlıkları, Devletin askeri veya emniyetmuhafaza kuvvetlerini veya Adliyenin manevi şahsiyetini alenen tahkirve tezyif edenler bir seneden altı seneye kadar ağır hapis cezası ilecezalandırılırlar.Birinci fıkrada beyan olunan cürümlerin irtikabında muhatap sarahatenzikredilmemiş olsa bile onlara matufiyetinde tereddüt edilmiyecekderecede karineler varsa tecavüz sarahaten vuku bulmuş addolunur.Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına veya Büyük Millet Meclisi kararlarınaalenen sövenler 15 günden 6 aya kadar hapis ve 100 liradan 500 lirayakadar ağır para cezası ile cezalandırılır.5 TMY 7. maddesi ikinci fıkrasının eski hali: Yukarıdaki fıkra uyarıncameydana getirilen örgüt mensuplarına yardım edenlere ve örgütle ilgilipropaganda yapanlara fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca biryıldan beş yıla kadar hapis ve elli milyon liradan yüz milyon lirayakadar ağır para cezası hükmolunur.6 TMY 8. maddenin eski hali: Madde 8. – Türkiye CumhuriyetiDevletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefalan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüşyapılamaz. Yapanlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüzmilyon liradan üç yüz milyon liraya kadar ağır para cezasınahükmolunur. Bu suçun mükerreren işlenmesi halinde ise, verilecekcezalar paraya çevrilemez.Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun 5680 sayılı BasınKanununun 3. maddesinde belirtilen mevkuteler vasıtası ile işlenmesihalinde, ayrıca sahiplerine de mevkute bir aydan az süreli ise, birönceki ay ortalama satış miktarının yüzde doksanı kadar ağır paracezası verilir. Ancak verilecek para cezaları yüz milyon liradan azolamaz. Bu mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine verilecekpara cezasının yarısı uygulanır ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıhükmolunur.Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun ikinci fıkrada yazılımevkuteler dışında basılı eser ve sair kitle iletişim araçları ile işlenmesihalinde, sorumluları ve ayrıca kitle iletişim araçları sahipleri hakkındaaltı aydan iki yıla kadar hapis ve yüz milyon liradan üç yüz milyonliraya kadar ağır para cezasına hükmolunur. Ayrıca bu fiilin radyo vetelevizyonlar vasıtasıyla işlenmesi halinde mahkemece ilgili radyo vetelevizyon kuruluşunun bir günden on beş güne kadar yayındanmen’ine karar verilir.Birinci fıkrada yazılı fiillerin ikinci ve üçüncü fıkralarda yazılı kitleiletişim araçları ile işlenmesi halinde belirlenen ceza üçte birden yarıyakadar artırılır.

Page 214: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mart günü TBMM’de kabul edildi. Bu paketle dedüşünce özgürlüğü ile ilgili olarak Basın Kanunu’ndabazı değişiklikler yapıldı. Buna göre, kanunun Ek 1.maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekildedeğiştirildi ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırıldı7:

“Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün,milli güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakınkorunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile AtatürkAleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun veAnayasanın 174 üncü maddesinin kapsamında yer alaninkılap kanunları aleyhine işlenen suçlar için, tedbiryoluyla soruşturma safhasında cumhuriyet savcılığınıntalebi üzerine sulh ceza hakimince, kovuşturmasafhasında görevli mahkemece her türlü basılmışeserin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasınakarar verilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunanhallerde bu eserlerin dağıtımının önlenmesine veyatoplatılmasına doğrudan doğruya Cumhuriyetsavcılığınca yazılı olarak karar verilebilir. Bu haldeCumhuriyet savcısı kararını en geç yirmi dört saatiçinde yetkili sulh ceza hakiminin onayına sunar. Sulhceza hakimi kırk sekiz saat içinde kararını açıklar; aksihalde Cumhuriyet savcılığının kararı kendiliğindenhükümsüz sayılır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü,Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik aleyhindeişlenmiş bir suçtan mahkumiyet halinde, faillerden birveya birkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva edenmevkute veya mevkute sayılmayan basılmış eserlerinbasımında kullanılan makineler ile diğer basımaletlerinin müsaderesine de karar verilir.”

Basın Kanunu’nun Ek 2. maddesinin birinci ve üçüncüfıkraları da aşağıdaki şekilde değiştirildi8:

“Basın yoluyla işlenen ve Ek 1. maddede yazılısuçlardan mahkumiyet hallerinde, suç teşkil edenyazının yayınlandığı mevkutenin bir günden on beşgüne kadar kapatılmasına da mahkemece kararverilebilir.”

”Birinci fıkraya göre kapatılmasına karar verilenmevkutenin yayınına kapatılma suresinde devamedenler veya o mevkutenin açıkça devamı niteliğinitaşıyan yeni mevkute çıkaranlar bir aydan üç ayakadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.”

Üçüncü Uyum Paketi

4771 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasınaİlişkin Kanun” dan oluşan Üçüncü Uyum Paketi, 3Ağustos günü TBMM’de kabul edildi. Pakette düşünceözgürlüğü ile ilgili olarak TCY’de, Basın Kanunu’nda,Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve YayınlarıHakkında Kanun’da ve Yabancı Dil Eğitimi ve ÖğretimiKanunu’nda değişiklikler yer aldı.

-TCY’nin 159. maddesine aşağıdaki fıkra eklendi:

“Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkirve tezyif kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek

maksadıyla yapılan yazılı, sözlü veya görüntülüdüşünce açıklamaları cezayı gerektirmez.”

-Basın Kanununun 5. maddesinin üçüncü fıkrasının (6)numaralı bendinde geçen “bu Kanunun ek birincimaddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar” ibaresi,“bu Kanunun ek 1. maddesinin birinci fıkrasında yeralan suçlar” şeklinde değiştirildi.

-Basın Kanununun 2. maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirildi:

Madde 21.–9. maddenin birinci fıkrası ile 11. maddehükümlerine aykırı hareket edenler, on milyar liradanotuz milyar liraya kadar ağır para cezasına mahkûmedilirler.

9. maddenin son fıkrasına göre yayımı durdurulanmevkutenin yayınına beyanname vermeden devam

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 209

7 Basın Kanunu’nun Ek 1 maddesinin değiştirilen birinci ve ikincifıkralarının eski hali ile yürürlükten kaldırılan üçüncü fıkrası: Ek Madde1.-Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının birinci babının 1, 2 ve 4.fasıllarında veya 311 veya 312. maddelerinde yazılı suçları veyaDevlete ait gizli bilgileri ihtiva eden her türlü mevkute veya mevkutetanımına girmeyen diğer basılmış eserlerin dağıtımı, eserlerin basıldığıyerdeki sulh ceza hakiminin kararı ile ve gecikmesinde sakıncabulunan hallerde ise bu yerlerdeki Cumhuriyet Savcılığının yazılı kararıile önlenebilir. Cumhuriyet Savcılığı, bu kararını en geç yirmi dört saatiçinde sulh ceza hakimine bildirir. Hakim en geç kırk sekiz saat içindekararın onaylanıp onaylanmaması hakkında karar verir. Onaylanmamahalinde Cumhuriyet Savcılığının kararı hükümsüz kalır. Bu fıkraya göreverilen kararlar o yer Cumhuriyet Savcılığı tarafından eserin basıldığı vedağıtıldığı yerlerdeki Cumhuriyet Savcılıklarına en seri vasıtaylabildirilir.Yukarıdaki fıkrada sayılan suçlar ile Türk Ceza Kanunu’nun 426 ve 428.maddelerindeki suçları veya 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenenSuçlar Hakkında Kanunla veya 6187 sayılı Vicdan ve ToplanmaHürriyetinin Korunması Hakkında Kanunda yer alan suçları veyaDevlete ait gizli bilgileri ihtiva eyledikleri iddiasıyla aleyhlerinesoruşturma veya kovuşturmaya geçilmiş, her türlü basılmış eserlerintoplatılmasına, soruşturma safhasında sulh ceza hakimince,kovuşturma safhasında görevli mahkemece karar verilebilir. Ancaksoruşturma safhasında gecikmesinde sakınca bulunan hallerdeCumhuriyet Savcılığı da toplatma kararını yazılı olarak verebilir. Bukarar en geç yirmi dört saat içinde yetkili sulh ceza hakiminin onayınasunulur. Hakim, toplatmanın onaylanıp onaylanmaması hususundakırk sekiz saat içinde karar verir. Kararın onaylanmaması halindetoplatma kararı hükümsüz kalır. Bu fıkra hükmüne göre verilenkararlar, o yer Cumhuriyet Savcılığınca tüm Cumhuriyet Savcılıklarınaseri bir şekilde bildirilir.Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitabının Birinci Babının 1, 2 ve 4.fasıllarında veya 312. maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçların basınyoluyla işlemleri sebebiyle mahkumiyet halinde, faillerden bir veyabirkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva eden mevkute veya mevkutesayılmayan basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğerbasım aletlerinin müsaderelerine de karar verilir.8 Basın Kanunu’nun Ek 2. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının eskihali: Ek madde 2- Basın yolu ile işlenen ve ek birinci maddenin üçüncüfıkrasında yazılı suçlarla milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırıdavranışlardan mahkumiyet hallerinde, suç teşkil eden yazınınyayınlandığı mevkutenin üç günden bir aya kadar kapatılmasına dakarar verilebilir.Birinci fıkraya göre kapatılmasına karar verilen mevkutenin yayınınakapatılma süresinde devam edenler veya o mevkutenin açıkça devamıniteliği taşıyan yeni mevkute çıkaranlar bir aydan altı aya kadar hapisve yüz bin liradan üç yüz bin liraya kadar ağır para cezası ilecezalandırılırlar.

Page 215: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

edenler, yirmi milyar liradan altmış milyar liraya kadarağır para cezası ile cezalandırılırlar.

- Basın Kanununun 22. maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirildi:

Madde 22. - Hakikate aykırı beyanname veren kimse,fiil başka bir suç oluştursa bile yirmi milyar liradan yüzmilyar liraya kadar ağır para cezasına mahkûm edilir.

- Basın Kanununun 24. maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirildi:

Madde 24. – 12. maddenin birinci fıkrası hükmünüyerine getirmeyenler hakkında otuz milyar liradan yüzmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.

- Basın Kanununun 25. maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirildi:

Madde 25. – 13. maddede yazılı şart ve vasıfları haizolmayan kimseleri çalıştıranlar, onbeş milyar liradanaşağı olmamak üzere ağır para cezasıylacezalandırılırlar.

- Basın Kanununun 30. maddesinin üçüncü fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirildi:

Yukarıdaki fıkralar hükümlerine aykırı hareket edenler,yirmi milyar liradan yüz milyar liraya kadar ağır paracezası ile cezalandırılırlar.

- Basın Kanununun 33. maddesinin ikinci fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirildi:

Bu yasağa aykırı hareket edenler, on milyar liradanotuz milyar liraya kadar ağır para cezası ilecezalandırılırlar.

- Basın Kanununun 34. maddesinin ikinci fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirildi:

Bu defter tutulmadığı veya deftere noksan ve yanlışmalûmat geçirildiği veyahut savcılıkça talep vukuundadefter ve ihtiva etmesi gereken hususlar gizlendiğitakdirde mevkutenin sahibi veya onun mümessili, birmilyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezasınamahkum edilir.

11 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4778 sayılıyasanın 4. maddesi ile de basın yayın kuruluşlarısahibi, yazıişleri müdürü ve muhabirleri haberkaynaklarını açıklamaya zorlanamaz hükmü getirildi.

Yine Üçüncü Pakette yer alan Radyo ve TelevizyonlarınKuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4. maddesi veYabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nun 2.maddesinde yapılan değişikliklerle de “anadilde yayın”

ve “anadilin öğrenilmesi” diyebileceğimiz haklarla dakültürel haklar konusunda başlangıç niteliğindeadımlar atıldı. (Bkz. Kürt Sorunu).

Yukarıda değinilen tüm değişikliklerin olumlu etkidoğurabilmesinin, yargı organlarının anlayış veyorumuna, başka bir deyişle “uygulamaya” bağlıolduğunu belirtmek gerekir. Avrupa Komisyonutarafından 9 Ekim günü açıklanan “Türkiye’nin AvrupaBirliği’ne Katılım Sürecine İlişkin 2002 Yılı İlerlemeRaporu”nda Türkiye’de ifade özgürlüğünün mevzuatınyanısıra, yargı süreçlerinde ortaya çıkan farklı yorumlarnedeniyle de kısıtlandığı belirtilerek “uygulama”sorununa dikkat çekildi. Raporda, “Günlükuygulamalar, kanunun yorumlanmasındaki farklılıklarıgöstermektedir. Sonuç olarak, açıklık, şeffaflık vehukuki kesinlik açısından eksiklikler bulunmaktadır.Kanıtlar, bazı davalarda, aynı kanun hükmünüuygulayan hakimin beraat kararı verdiğini, başka birdavada ise farklı yönde bir karar çıktığınıgöstermektedir. Bu durum, kanunun yorumununöngörülemezliği sorununu ortaya çıkarmaktadır”denildi.

Raporda, Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesindeTCY’nin 159. ve 312. maddeleri ile TMY’nin 7. ve 8.maddelerinde yapılan değişikliklere önemli bir yerayrıldı. Değişikliklerle “suçun mevcut tanımınınkorunduğu” ancak cezaların değiştirildiği, dolayısıylayeni düzenlemelerin ancak “zamanla görülebileceği”vurgulandı. Raporda özetle şu görüşlere yer verildi:

“İfade özgürlüğü ile ilgili hükümlerdeki (TCY’nin 159,312 ve TMY’nin 8. maddesi) değişikliklere rağmen,TCY’nin değiştirilmemiş diğer hükümlerinin, savcılartarafından, ifade özgürlüğünü sınırlandıracak şekildekullanılması yönünde belli bir eğilim mevcuttur. Buhusus, özellikle üniversitede seçimlik dil dersi içindilekçe veren öğrencilere uygulanan 169. maddeaçısından (yasadışı silahlı örgüte yardım ve yataklık)geçerlidir.”

“…. İlk yasal değişikliklerin Şubat ayında yürürlüğegirmesinden itibaren, mevzuattaki değişiklikleredayanarak birçok dava açılmıştır. Mahkeme kararları,yasal değişikliklerin uygulanmasında fazla tutarlıdavranılmadığını göstermektedir. Bir dizi dava beraatlasonuçlanırken, benzer nitelikteki başka davalarda ağırcezalara hükmedilmiştir. Bu durum, hukuki kesinlikilkesini zedelemektedir.”

“…. Şiddet içermeyen görüşlerini açıklamaktan dolayıcezaevinde bulunan kişiler sorunu çözümlenmemiştir.”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

210 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 216: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Davalar

Akın Birdal

İHD eski Genel Başkanı ve Uluslararası İnsan HaklarıDernekleri Federasyonu (FIDH) Başkan Yardımcısı AkınBirdal hakkında 20 Ekim 2000 tarihinde Almanya’dakatıldığı bir panelde “Ermenilere soykırım yapılmıştır.Türkiye, özür dilemelidir” dediği iddiasıyla açılan davayıl içinde devam etti. Davada, Birdal’ın TCY’nin“Türklüğü alenen tahkir ve tezyif etmek” suçuna ilişkin159/1. maddesi uyarınca hapis cezasına mahkumedilmesi isteniyor.

Akın Birdal hakkında İHD Diyarbakır Şubesi’nin 20 Mart2001 tarihinde düzenlediği “Çok Kültürlülük ve İnsanHakları” konulu panelde yaptığı konuşmayla “yasadışıörgüte yardım ettiği” iddiasıyla açılan dava Kasımayında beraatle sonuçlandı. Ancak Ankara DGMBaşsavcısı kararı temyiz etti.

Eren Keskin

Eren Keskin hakkında, 25 Kasım 2001 tarihindeİstanbul Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’ndedüzenlenen “Kadına yönelik şiddet” konulu paneldekikonuşmasında “bölücülük propagandası” yaptığıiddiasıyla dava açıldı. İstanbul DGM Savcılığı tarafındanhazırlanan iddianamede, panelde Keskin’in “Kürdistanbölgesinde cezaevindeki bir kadının tacize uğradığınıaçıklamasında hiçbir şansı bulunmamaktadır. ÖrneğinMardin-Midyat cezaevlerinde Kürdistan’daki savaşsırasında kadınlara taciz istatistik verilerine göre ilksırayı polis, jandarma, korucular almakta” şeklindekonuştuğu belirtildi. Dava, 11 Nisan günü başladı. 4Temmuz günü yapılan duruşmada esas hakkındakigörüşünü açıklayan DGM Savcısı, Keskin’in, TMY’nin 8.maddesi uyarınca cezalandırılmasını istedi.

26 Aralık günü yapılan duruşmada söz alan Keskin,konuşmasında kadına yönelik devlet kaynaklışiddetten ve devlet güçleri tarafından cinsel taciz vetecavüze uğrayan kadınlardan söz ettiğini belirterek,“Derneğimizde bu olaylara maruz kalmış 165 kadınmüvekkilimiz var. Kadına yönelik şiddet yaşamın heranında var ve devlet güçlerinin kadına yönelik cinselşiddet uyguladığı bu durum karşısında da Türk hukuksisteminin yetersiz olduğunu söyledim” dedi.Konuşmada “Kürdistan” tabirini de kullandığını belirtenKeskin, “Ben bu tabiri günlük yaşamımda dakullanıyorum” diye konuştu.

Keskin hakkında ayrıca, 16 Mart günü Almanya’daAlevi Kadınlar Birliği tarafından düzenlenen ‘KadınHakları-İnsan Hakları’ konulu konferansta yaptığıkonuşma nedeniyle TCY’nin 312. maddesi uyarıncadava açıldı. 20 Eylül günü İstanbul DGM’de yapılan ilkduruşmada konuşan Keskin panele kendisiyle birlikte

Milletvekili Sema Pişkinsüt ve Prof. Dr. Necla Arat’ın dakatıldığını hatırlattı ve “Prof. Dr. Necla Arat’ın ihbarıüzerine hakkımda dava açılmıştır. Demokratikülkelerde böylesi bir ihbar ile dava açılamaz. Benkonuşmamda ordunun her eve girip kadınlara tecavüzettiğini söylemedim. Ama faillerden 115’nin polis,34’nün ise jandarma görevlisi olduğunu söyledim.Çünkü bizim ‘gözaltında cinsel taciz ve tecavüze karşıhukuk bürosu’ adı altında bir büromuz var. Bize süreklibaşvuru yapılmakta. Bu konuşmamı oradaki verileredayandırarak yaptım. İddianamede belirtildiği gibi‘Kürdistan’ kelimesini kullandım. Ancak bunubölücülük anlamında kullanmadım. Kaldı ki KürtlerleTürklerin bir arada yaşamasından yanayım. ‘Kürdistan’kelimesini bölgeyi tanımlamak için kullanmadım.Mustafa Kemal de ‘Kürdistan’ kelimesini bu anlamıylakullanmıştır” dedi. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Eren Keskin hakkında aynı konuşmada “polise veorduya hakaret ettiği” iddiasıyla başka bir dava dahaaçıldı. Bakırkoy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülendavada Keskin’in TCY’nin 159. maddesi uyarıncacezalandırılması isteniyor.

Keskin hakkında sözkonusu konuşması nedeniyle Martve Nisan aylarında özellikle Doğan Grubu’na ait basınyayın organlarında karalama kampanyası başlatıldı. 8Nisan günü Hürriyet gazetesi yazarı Fatih Altaylı, RadyoD’de sunduğu “Bab-ı Ali Yokuşu” adlı programda,Keskin’in cinsel taciz üzerine yaptığı konuşmayadeğinerek “Ben bu Eren Keskin’i ilk gördüğüm yerdecinsel tacizde bulunmazsam namerdim” dedi. Keskin’inİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suçduyurusu sonucunda Altaylı hakkında TCY’nin “yayınyoluyla hakaret” suçunu düzenleyen 480/1-4 maddesiuyarınca açılan dava Şişli 2. Asliye CezaMahkemesi’nde devam ediyor. Davanın bir sonrakiduruşması 29 Nisan 2003 tarihinde yapılacak.

Eren Keskin ve İHD İstanbul Şubesi eski YönetimKurulu üyeleri hakkında, “Adalet Bakanı Hikmet SamiTürk’e hakaret ettikleri” iddiasıyla açılan dava 12 Kasımgünü sonuçlandı. Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada, Eren Keskin, Kiraz Biçici, DoğanGenç, Leman Yurtsever, Oya Ersoy Ataman, MukaddesAlataş ve Gülseren Yoleri hakkında basınaçıklamasında geçen sözlerin “eleştiri sınırları içindeolduğu” gerekçesiyle beraat kararı verildi. Dava, 10Nisan 2001 tarihinde İHD İstanbul Şubesi tarafındandönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e çekilen “Ftipi cezaevi can almaya devam ediyor” başlıklı fakstayer alan “… Adalet Bakanı, 19 Aralık operasyonu öncesiverdiği sözleri, yaptığı yorumları unuttu… Kör birinadın içerisindedir… Evet, Sayın Tantan ve Türkverdiğiniz sözlerin hiçbirini tutmadınız… Cezaevleriniölüm yuvalarına çevirdiniz… İzlediğiniz insan hakları

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 211

1 - İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Page 217: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

karşıtı politikalar ve kör inadınızdan derhalvazgeçmenizi istiyoruz…” sözleri üzerine açılmıştı.İddianamede, Eren Keskin ve 6 yönetim kuruluüyesinin TCY’nin “sövme” suçunu düzenleyen 482/1-4ve “resmi sıfatlı kişilere karşı işlenen suçlarda cezanınartırılmasına” ilişkin 273. maddeleri uyarıncacezalandırılması isteniyordu.

Eren Keskin hakkında, 8 Ocak günü “ÜniversitelereÇağrı”, 14 Şubat günü “Anadil Hakkı-Anadilden YoksunBırakılmak”, 19 Mart günü “İnsan Hakları Bülteni” ve 21Mart günü “Bugün 21 Mart Newroz Bayramı” başlıklıbildirileri dağıtarak “yasadışı örgüte yardım ettiği”iddiasıyla Mayıs ayında dava açıldı. İddianamede,Keskin’in “PKK’nin hareketlerini kolaylaştırdığı veörgüte yardım suçunu işlediği” öne sürülerek TCY’nin169. maddesi uyarınca cezalandırılması istendi. Dava26 Aralık günü İstanbul DGM’de yapılan duruşmadaberaatle sonuçlandı.

Eren Keskin hakkında, 19-22 Nisan 2001 tarihlerindeMarsilya’da yayınlanan iki Fransız gazetesine verdiğidemeçler nedeniyle açılan dava, 27 Aralık günüsonuçlandı. Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada, Keskin beraat etti. Keskin,“yabancı ülkede cumhuriyete hakaret ettiği” iddiasıylayargılanıyordu.

Eren Keskin Kasım ayında, 1999 yılında Medya Güneşidergisinde yayımlanan bir röportajı nedeniyle TMY’nin8. maddesi uyarınca aldığı 1 yıl 1 ay 1 gün hapis cezasınedeniyle TBB tarafından bir yıl süreyle meslektenuzaklaştırıldı. Keskin’in meslekten geçici olarak ihracınailişkin karar, birçok sivil toplum örgütü tarafındaneleştirildi.

Kararla ilgili olarak İHD’den yapılan açıklamada da,“Keskin hakkındaki mahkumiyet ve ceza 4616 sayılıyasaya göre ertelendi. TBB kendi mensubu hakkındakarar verirken, kabul edilemeyecek nedenlerle,ertelemeyi yok saydı. Hukukumuzda; hangi nedenleolursa olsun cezanın ertelenmesi durumlarında,(Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 6. maddesiuyarınca ya da 4616 sayılı yasa gibi özel bir yasahükmü ile), asıl cezayla birlikte buna bağlı fer’i cezalarile hak yoksunluklarının da ertelenmiş olacağı hususutartışmasızdır. TBB’nin yargı kararını bilmemesidüşünülemez. TBB’yi ve kararı onaylayan AdaletBakanlığı’nı şiddetle kınıyoruz.” denildi.

Eren Keskin, 29 Kasım günü TBB kararının iptali istemiile İstanbul 11. İdare Mahkemesi’ne başvurdu.Başvuruda, TBB’nin verdiği 1 yıllık “meslekten men”cezasının iptal edilmesi, karar verilene kadar geçeceksüre zarfında da Keskin’in mesleğini yapabilmesi için“yürütmenin durdurulması” istendi.

Fikret Başkaya

Fikret Başkaya’nın TMY’nin 8. maddesinde yapılandeğişiklik uyarınca “infazının durdurularak tahliyeedilmesi” yönündeki talebi, Nisan ayı içinde Ankara

DGM tarafından reddedildi. Ancak DGM, davanınyeniden görülmesi talebini kabul etti. Başkaya’nınyeniden yargılanmasına 10 Mayıs günü başlandı.Duruşmada savunmasını yapan Avukat Aydın Erdoğan,TMY’nin 8/1. maddesinde geçen “yazılı, sözlü veyagörüntülü propaganda” ibaresinin Anayasa’nınöngördüğünden daha fazla sınırlama getirdiğini ifadeederek, Başkaya’nın infazının durdurulmasını ve buibarenin yasadan çıkarılması için AnayasaMahkemesi’ne başvurulmasını istedi. Dava 7 Hazirangünü sonuçlandı. Mahkeme Başkaya’ya yine TMY’nin 8.maddesi uyarınca 1 yıl 4 ay hapis cezası verdi.Başkaya’nın avukatı kararı temyiz etti.

Özgür Bakış gazetesinde 1 Haziran 1999 tarihindeyayınlanan “Tarihi Dava mı?” başlıklı yazısında“bölücülük propagandası yaptığı” iddiasıyla yargılananDoç. Dr. Fikret Başkaya, 1 yıl 4 ay hapis ve 1 milyar 66milyon para cezasına mahkum edilmişti. Başkaya,kararın 26 Ocak 2001 tarihinde Yargıtay tarafındanonanması üzerine 29 Haziran 2001 tarihinde cezaevinegirmişti. Davada, gazetenin sahibi Halis Doğan veYazıişleri Müdürü Hasan Deniz de para cezasınamahkum edilmişti.

Başkaya, cezasını tamamlayarak 27 Haziran günütutuklu bulunduğu Kalecik Cezaevi’nden tahliye edildi.

Ayşe Batumlu, Adnan Güneş

İHD Bursa Şube Başkanı Ayşe Batumlu ve TuncelililerDerneği Başkanı Adnan Güneş hakkında 26 Aralık 2001tarihinde F tipi cezaevleriyle ilgili basın açıklamasınedeniyle TCY’nin 312/1. maddesi uyarınca dava açıldı.Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava yıliçinde sonuçlanmadı.

Ayşe Batumlu

İHD Bursa Şube Başkanı Ayşe Batumlu hakkında 24Kasım 2001 ve 19 Aralık 2001 tarihlerinde yaptığıaçıklamalarla ilgili olarak TCY’nin 159. maddesiuyarınca açılan dava 11 Ekim günü sonuçlandı. Bursa 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Batumluberaat etti.

Mustafa Yağcı

Avukat Mustafa Yağcı hakkında 28 Şubat 2000tarihinde bir dava nedeniyle yazdığı dilekçe ile ilgiliolarak TCY’nin “görevli memura hakaret” suçuna ilişkin266. maddesi uyarınca açılan dava 10 Aralık günüsonuçlandı. Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi Yağcı’yı 6 ayhapis cezasına mahkum etti. Ceza daha sonra 851milyon TL para cezasına çevrilerek ertelendi.

Hasan Mezarcı

13 Mayıs 1992 tarihinde Güney Afrika eski DevletBaşkanı Nelson Mandela’ya çektiği bir telgraftaAtatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret ettiğigerekçesiyle hakkında kesinleşmiş 1 yıl hapis cezasıbulunan eski milletvekili Hasan Mezarcı, 5 Şubat günücezaevine girdi. Mezarcı, Edirne İpsala Cezaevi’nde

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

212 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 218: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

cezasını tamamlayarak 6 Mayıs günü tahliye oldu.

Mezarcı, kendisine verilecek olan Atatürk BarışÖdülünü reddeden Nelson Mandela’ya gönderdiğitelgrafta “İnsanlık tarihinin sayılı diktatörlerinden olanMustafa Kemal adına barış ödülünü reddetmenizsebebiyle sizi tebrik ediyorum” dediği gerekçesiyleAnkara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve19 Aralık 1998 tarihinde 5816 sayılı Atatürk Aleyhineİşlenen Suçlar Hakkında Kanun’un 1/1. maddesiuyarınca 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti.

Ahmet Mahmut Ünlü

Kamuoyunda “Cüppeli Ahmet Hoca” olarak bilinenAhmet Mahmut Ünlü, İstanbul DGM’nin verdiği hapiscezasının Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onanmasıüzerine 18 Ocak günü tutuklanarak cezaevinegönderildi. Ünlü 17 Ağustos 1999 depreminden sonra“dini gereklere uygun yaşamayanların felaketeuğradığı” yönündeki konuşması nedeniyle TCY’nin 312.maddesi uyarınca yargılanmış ve 2 yıl 7 ay 3 gün hapiscezasına mahkum edilmişti. Hapis cezası Yargıtaytarafından 21 Haziran 2001 tarihinde onanmıştı.

Ahmet Mahmut Ünlü, TCY’nin 312. maddesindekideğişikliğin ardından İstanbul DGM’de yenidenyargılandı ve 29 Mart günü aynı cezaya mahkumedildi. Ünlü, Ekim ayında cezasını tamamlayaraktutuklu bulunduğu Bandırma Cezaevi’nden tahliyeedildi.

Sultan Oğraş

HADEP Nusaybin (Mardin) İlçe Örgütü Kadın KollarıBaşkanı Sultan Oğraş hakkında 7 Ocak günü MedyaTV’de yayınlanan bir programda yaptığı konuşmanedeniyle açılan dava sonuçlandı. 13 Ağustos günüDiyarbakır DGM’de yapılan duruşmada, Oğraş’a TCY’nin“yasadışı örgüte yardım” suçuna ilişkin 169. maddesiuyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Sultan Oğraşcezaevinde kaldığı süre nedeniyle tahliye edildi.

İbrahim Güçlü

HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Güçlühakkında 22 Ocak günü Mersin’de düzenlediği basıntoplantısında Kürt sorunu ile ilgili olarak yaptığıkonuşma nedeniyle Adana DGM’de açılan dava 29 Martgünü sonuçlandı. Güçlü, TMY’nin 8/1. maddesi uyarınca1 yıl hapis cezası ve 1 milyar TL ağır para cezasınamahkum edildi.

Osman Baydemir, Kenan Çetin, Cafer Demir

İHD Elazığ Şubesi tarafından 21 Nisan 2001 tarihindedüzenlenen “Dayanışma Gecesi”nde yaptıklarıkonuşmalar nedeniyle İHD Genel Başkan YardımcısıOsman Baydemir, Elazığ Şube Sekreteri Kenan Çetin veElazığ Şube Başkanı Cafer Demir hakkında TCY’nin 312.maddesi uyarınca açılan dava 11 Nisan günüsonuçlandı. Malatya DGM, “suçun yasal unsurlarıoluşmadığından” sanıkların beraatine karar verdi.

Hüseyin Aygün, Murat Polat

Tunceli Baro Başkanı Hüseyin Aygün hakkında “Kürtçeeğitim için dilekçe veren öğrencilerin karşılaştığıbaskıları protesto etmek amacıyla yaptığı basınaçıklaması” nedeniyle açılan dava 3 Eylül günüsonuçlandı. Malatya DGM’de yapılan duruşmada,Aygün hakkında beraat kararı verildi.

Hüseyin Aygün ve Eğitim-Sen Şube Başkanı MuratPolat hakkında, Eğitim-Sen Tunceli Şubesi’nin GenelKurulu’nda yaptıkları konuşmalarda “Kürtçe eğitimisteyenlere uygulanan baskıları kınamak ve bu kişilereyasal haklarını hatırlatmak” suretiyle “PKK kararlarınıdestekledikleri, yasadışı örgüt propagandası yaptıklarıve yasadışı örgüte yardım ettikleri” iddiasıyla açılandava da Malatya DGM’de 3 Eylül günü beraatlesonuçlandı.

Siirt Belediyesi Halk Tiyatrosu Oyuncuları

Dario Fo’nun “Ödenmeyecek Ödemiyoruz” adlı oyunusahneleyen Siirt Belediyesi Halk Tiyatrosu’nun 14oyuncusu hakkında “orduya ve polise hakaret ettikleri”iddiasıyla Haziran ayında dava açıldı. Siirt Asliye CezaMahkemesi’nde TCY’nin 159. maddesi uyarınca açılandavada Mizgin Karadağ, Gülnur Kaya, Bedri Erdemci,Ayfer Sevimli, Serpil Ercan, Ercin Berrak, Alper Göyer,Sabahattin Kaya, Zülfü Kaya, Şoreş Yetiş, LokmanHekimoğlu, Abbas Dayan, Veysel Akcan ve EkremOktay adlı oyuncular yargılanıyor.

Necmettin Erbakan

Kapatılan RP eski Genel Başkanı Necmettin Erbakanhakkında 26 Temmuz günü Balıkesir’de yaptığıkonuşmada kullandığı “SP fabrikadır. Müslümanı alır,şuurlu müslüman yapar. Bir insanın başına cihad çivisiçakılırsa bu insan şuurlu müslüman olur” sözleriyle“halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıylaİstanbul DGM tarafından açılan soruşturma 4 Ekimgünü takipsizlikle sonuçlandı. Soruşturmayı yürütenSavcı Nazmi Kadir Yelkenci “AB uyum yasalarıçerçevesinde TCY’nin 312. maddesinde yapılandeğişiklikler de gözönüne alarak konuşmada suçunsuruna rastlanmadığını” ifade etti.

Necmettin Erbakan’ın avukatı Mehmet Ener’in TCY’nin312. maddesinde yapılan değişiklik uyarıncamüvekkilinin 25 Mart 1994 tarihinde Bingöl’de yaptığıkonuşma nedeniyle yeniden yargılanması içinDiyarbakır DGM’ye yaptığı başvuru kabul edildi. Davaya22 Ekim günü Diyarbakır DGM’de başlandı. Enerduruşmada, Erbakan hakkında verilen ve adli sicilkaydında yer alan mahkumiyetin, TCY’nin 312/2.maddesini yeniden düzenleyen 4744 sayılı yasa, 3682sayılı Adli Sicil Yasası ve 4454 sayılı yasa uyarıncakaldırılmasını, bu konudaki adli sicil kaydının dasilinmesini istedi. DGM Savcısı ise yasa değişikliğinin312. maddesinin birinci fıkrasını yürürlüktenkaldırmadığını belirterek Erbakan’ın konuşmasını“düşünce açıklama özgürlüğü” kavramı çerçevesinde

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 213

Page 219: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

değerlendirmenin mümkün olmadığını savundu. DGMSavcısı, “Hükümlünün konuşmasında; daha çok kendipartisinin taraftar ve sempatizanlarından oluşan kitleyikendilerinden farklı düşünenlere karşı, din ve ırk motifialtında kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği, butahrikin de kamu düzeni için tehlikeli olabileceknitelikte bulunduğu anlaşılmıştır” dedi. Duruşma,Ener’in savunmasını hazırlaması için ertelendi. Dava yıliçinde sonuçlanmadı. Necmettin Erbakan,konuşmasında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği”gerekçesiyle 10 Mart 2000 tarihinde Diyarbakır DGMtarafından 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti.

Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, 12 Nisan günügazetelerde yer alan “radikal İslamcı örgütlerin ‘cihadınher Müslüman için dini görev haline geldiğini’ ilanettikleri bildiride, kapatılan RP’nin Genel BaşkanıNecmettin Erbakan’ın da imzasının bulunduğu”yönündeki haberleri ihbar kabul ederek incelemebaşlattı. Daha sonra Erbakan hakkında soruşturmayagerek olmadığına karar verildi.

Mustafa Başoğlu

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası (Sağlık-İş) Genel BaşkanıMustafa Başoğlu hakkında, “Ankara Üniversitesi İlahiyatFakültesi öğrencilerinin düzenlediği bir toplantıda“başörtüsü yasağının Anayasa’ya aykırı olduğu”yönündeki konuşması nedeniyle açılan davalarberaatle sonuçlandı. Başoğlu hakkında TCY’nin 312/1.maddesi uyarınca “halkı kanunlara uymamaya teşvikettiği” iddiasıyla Sıvas 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeaçılan dava ise 23 Ekim günü “suçun unsurlarınınoluşmadığı” gerekçesiyle beraatle sonuçlandı. Ancakkarar Sivas Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edildi.

Başoğlu hakkında aynı suçlamayla Ankara 20. AsliyeCeza Mahkemesi’nde açılan dava da 22 Ekim günü “suçunsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle” beraatlesonuçlandı. Bu karar da Cumhuriyet Savcısı tarafındantemyiz edildi.

Başoğlu hakkında Marmara Üniversitesi İlahiyatFakültesi’nde yaptığı benzer bir konuşma sebebiyleİstanbul Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı tarafındanbaşlatılan incelemede de takipsizlik kararı verilmişti.

Memed Uzun

Memed Uzun hakkında, 2000 yılının Ocak ayındaEğitim-Sen Diyarbakır Şubesi tarafından düzenlenen“Dil, Edebiyat ve Kültür” konulu panelde yaptığıkonuşmada “bölücülük propagandası yaptığı” iddiasıyla1 Şubat günü Diyarbakır DGM tarafından tutuklamakararı çıkartıldı. Uzun’un avukatı Hasip Kaplan kendisive müvekkilinin “duruşma ve cezadan sonradanhaberdar edildiklerini” ifade etti. Davanın 8 Mart günüyapılan duruşmasında, Uzun’un avukatları İhsan Biçici,Mustafa Özer ve Muharrem Erbey, müvekkillerinin 14Nisan günü İstanbul DGM’de görülen bir davadatanıklık yapmak için İstanbul’a geleceğini belirterekhavaalanında gözaltına alınmaması için hakkındaki

gıyabi tutuklama kararının kaldırılmasını istediler. DGM,Memed Uzun hakkındaki gıyabi tutuklama kararınıkaldırdı. Dava 19 Nisan günü yapılan duruşmadaberaatle sonuçlandı.

Oktay Konyar

Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı Oktay Konyar,12 Nisan günü, Soma (Manisa) Eğitim-Sen şubesindedüzenlenecek basın toplantısı hakkında bildirimdebulunmak için gittiği Soma Emniyet Müdürlüğü’ndepolislerle tartıştığı gerekçesiyle tutuklandı. Hakkında,“hakaret” suçlamasıyla dava açılan Konyar 26 Nisangünü yapılan ilk duruşmada tahliye edildi. Dava 12Eylül günü sonuçlandı. Soma Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada, Konyar 5 ay hapiscezasına mahkum edildi. Ceza, Konyar’ınduruşmalardaki iyi hali ve cezaevinde kaldığı sürenedeniyle 1 milyar 272 milyon lira para cezasınaçevrildi. (Bkz. Örgütlenme Özgürlüğü)

Noam Chomsky

Noam Chomsky hakkında, 14 Şubat günü Diyarbakır’dadüzenlenen toplantıda “Ben umut ediyorum ki özerkbir Kürdistan olacaktır” sözleri nedeniyle DiyarbakırDGM Savcılığı tarafından başlatılan inceleme Nisanayında takipsizlikle sonuçlandı.

Hasan Celal Güzel

Yeniden Doğuş Partisi (YDP) eski Genel Başkanı HasanCelal Güzel hakkında “Halkı askerlikten soğuttuğu”iddiasıyla Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde açılandavanın sonucu 10 Mart günü Resmi Gazete’deyayınlandı. Kararda Güzel’in “suçun, yasal unsurlarıoluşmadığı” gerekçesiyle beraatine karar verildiği”bildirildi. 28 Aralık 2001 tarihli kararın Güzel’in “bilinentüm adreslerinde bulunamaması nedeniyle tebliğedilemediği” kaydedildi.

Güzel hakkında, Ayaş Cezaevi’nden 10 Mayıs 2000tarihinde tahliye olurken yaptığı konuşmada, “yargıyahakaret ettiği” gerekçesiyle açılan dava, 19 Eylül günüsonuçlandı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılanduruşmada Güzel “konuşmada suç unsuru olmadığı”gerekçesiyle beraat etti. İddianamede, Güzel’in “Hakkı,hukuku, milletin değerlerini, inançlarını, savunduğumiçin zorbalar tarafından cezaevine yatırıldım. Cuntayönetiminin siyasileştirdiği hukukun neticesinde, biravuç siyasallaşmış kişinin yanlış ve taraflı kararıylahakkı, hukuku savunduğum halde 5 ay haksız yereburada kaldım… Bu devleti her türlü kuruluşu ile eniyi ben tanıyorum. Tanıdıkça zorba devletten hukukunüstünlüğüne geçmenin gereğini daha iyi fark ettim…”dediği gerekçesiyle TCY’nin 159/1. maddesi uyarıncahapis cezasına mahkum edilmesi isteniyordu.

Sacit Kayasu

12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren hakkındaölüm cezası istemiyle dava açtığı için görevindenuzaklaştırılan eski Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

214 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 220: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kayasu hakkında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla Yargıtay 9.Ceza Dairesi’nde görülen dava 1 Şubat günüsonuçlandı. Yargıtay, Kayasu’ya önce 6 ay 20 gün hapiscezası verdi, daha sonra cezayı 608 milyon lira paracezasına çevirerek erteledi. Kayasu daha önce de“görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle 988 milyonlira para cezasına mahkum edilmiş, karar 15 Mayıs2001 tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafındanonanmıştı. Kayasu hakkında Evren hakkındakiiddianamesinde “orduya hakaret ettiği” suçlamasındanise beraat kararı verilmiş ancak karar iki kez YargıtayCeza Genel Kurulu tarafından bozulmuştu.

Cezayir Serin

Diyarbakır’ın Suriçi beldesi Belediye Başkanı CezayirSerin hakkında Fransa’da yayınlanan Nord Littoralgazetesine verdiği demeçle ilgili olarak TMY’nin 7.maddesi uyarınca açılan dava 27 Şubat günüsonuçlandı. Diyarbakır DGM, Serin hakkında beraatkararı verdi.

Coşkun Ak

İnternet şirketi Superonline’nin eski İnteraktif BölümlerKoordinatörü Coşkun Ak’ın, “Forum” sayfasındayayınlanan bir mesaj nedeniyle yenidenyargılanmasına 12 Şubat günü başlandı. İstanbul 4. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşma, TCY’nin 159.maddesinde yapılan değişikliğin Resmi Gazete’deyayınlanmasının beklenmesi için 12 Mart gününeertelendi. 12 Mart günü yapılan duruşmada, mahkeme,internette işlenen suçlarla ilgili yasal düzenlemebulunmamasına karşın suçun 4 kez işlendiğigerekçesiyle, Coşkun Ak’ı 40 ay hapis cezasınamahkum etti. Ceza, 6 milyon lira para cezasına çevrildi.“Forum” bölümüne “Bir İnsan” takma adıyla gönderilenbir mesajın kaldırılmasını isteyen Macit Musal adlıkişinin şikayeti üzerine Coşkun Ak hakkında davaaçılmıştı. 27 Mart 2001 tarihinde sonuçlanan davada Ak40 ay hapis cezasına mahkum edilmiş, Yargıtay 9. CezaDairesi ise kararı, “eksik soruşturma” gerekçesiyle 2001yılı Kasım ayında bozmuştu.

Aydın Sanatçı Girişimi

“Aydın Sanatçı Girişimi” üyeleri hakkında “yasadışıörgüte yardım ettikleri” iddiasıyla açılan dava 8 Nisangünü Ankara DGM’de yapılan ilk duruşmada beraatlasonuçlandı. Girişim üyeleri Ahmet Telli, Şükrü Erbaş,Zerrin Taşpınar, Selma Ağabeyoğlu, Fettah Köleli,Hüseyin Şahin, Aydın Çubukçu, İlhan Akalın, AbdullahAydın, Ali Balkız, Oktay Etiman, Yılmaz Demiral,Necmettin Salaz, Kuvvet Yurdakul ve fotoğraf sanatçısıMehmet Özer hakkında, cezaevlerindeki ölümoruçlarına dikkat çekmek amacıyla yaptığı bir basınaçıklaması nedeniyle 2001 yılında dava açılmasıüzerine 24 Eylül 2001 tarihinde kendileri hakkında suçduyurusunda bulunmuşlar ve haklarında davaaçılmıştı.

Koma Denge Aşiti

Koma Denge Aşiti adlı müzik grubunun üyeleri RaciÖzçelik, Sedat Işık, Ümit Ceyhan, Zahir Aksu ve Asurhanİbrahim hakkında, 25 Eylül 1999 tarihinde Bursa’dadüzenlenen bir düğünde seslendirdikleri Kürtçeşarkılarla “yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettikleri”iddiasıyla açılan dava Haziran ayında sonuçlandı.İstanbul DGM, sanıkları TCY’nin 169. maddesi uyarınca3 yıl 9’ar ay ağır hapis cezasına mahkum etti.Sanatçıların avukatları Aysel Tuğluk ve Fırat Aydınkayakararı temyiz etti.

Hasan Basri Aydın

Öğretmen Hasan Basri Aydın (70) hakkında“Cumhurbaşkanı’na, Meclis’e ve hükümete hakaretettiği” iddiasıyla açılan dava 15 Mart günü sonuçlandı.İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Aydın’ı TCY’nin 159.maddesi uyarınca 40 ay hapis cezasına mahkum etti.Aydın hakkında çeşitli tarihlerdeki yazı ve konuşmalarınedeniyle açılan dört dava birleştirilmişti. Hastamahkumlar Murat Dil ve Sevgi İnce tedavi edilmediğiiçin verdiği suç duyurusu dilekçesinde CumhurbaşkanıSüleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, BaşbakanYardımcısı Devlet Bahçeli, Meclis ve Milli GüvenlikKurulu’nu “ülkeyi iyi yönetmemek ve çeteler kurarakcinayet işlemekle” suçlayan Aydın hakkındaki sondava, 26 Ocak 2001 tarihinde Adalet Bakanlığıhakkında suç duyurusunda bulunduğu dilekçesinedeniyle açılmıştı. Hasan Basri Aydın cezasınınYargıtay’da onanması üzerine 12 Kasım günücezaevine girdi. Aydın’ın kalp damarlarında tıkanma,sağ bacağında da felç olduğu bildirildi.

Alp Ayan, Mehmet Barındık, Abdülbari Yusufoğlu9

13 Ocak 2001 tarihinde İzmir’de F tipi cezaevleri ve 19Aralık 2000 cezaevleri operasyonu nedeniyledüzenlenen basın açıklamasında “Adalet Bakanlığı’nave Bakan Hikmet Sami Türk’e hakaret edildiği”iddiasıyla TİHV İzmir Temsilciliği çalışanı Dr. Alp Ayan,Limter-İş Sendikası yöneticisi Mehmet Barındık veAbdülbari Yusufoğlu hakkında açılan dava 10 Hazirangünü sona erdi. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi, AlpAyan’ı 1 yıl 1 gün, Barındık’ı da 1 yıl hapis cezasınamahkum etti. Yusufoğlu hakkındaki dava ise düştü.Basın açıklaması nedeniyle “izinsiz gösteridüzenlendiği” iddiasıyla İzmir 4. Asliye CezaMahkemesi’nde açılan dava 26 Nisan 2001 tarihindeyapılan ilk duruşmada beraatla sonuçlanmıştı.

Alp Ayan, Mert Zengin, Ecevit Piroğlu, Gonca Çoban

Dr. Alp Ayan, Mert Zengin, İHD İzmir Şube YönetimKurulu üyesi Ecevit Piroğlu ve tutuklu yakını GoncaÇoban hakkında 10 Şubat 2001 tarihinde İzmir’deHücre Karşıtı Platform tarafından yapılan F tipicezaevlerine ilişkin basın açıklamasında “AdaletBakanlığı’na ve devletin askeri kuvvetlerine hakaret

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 215

9 Abdülbari Yusufoğlu 20 Eylül 2001 tarihinde ölüm orucunda öldü

Page 221: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

edildiği” iddiasıyla TCY’nin 159. maddesi uyarınca açılandavaya 30 Aralık günü devam edildi.

İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmayı,Uluslararası İşkence Kurbanları Tedavi-RehabilitasyonMerkezi (IRCT) Onursal Genel Sekreteri Dr. İngeGenefke, Dünya Psikiyatri Birliği (WPA) temsilcisi Dr.Marianne Kastrup, Avrupa Parlamentosu üyesi TorbenLund, Uluslararası Af Örgütü (AI) Medikal grubundan Dr.Astrid Sochting, Freihart Regner, Nükleer Savaşa KarşıHekimler Birliği (IPPNW) temsilcileri Dr. Gisela Penteker,Dr. Waltraud Wirtgen, Berlin İşkence Kurbanları TedaviMerkezi ve Berlin Tabip Odası temsilcisi Britta Jenkins,Kızıl Haç Örgütü’nden Per Stadig, İnsan HaklarıDernekleri Uluslararası Federasyonu temsilcileri Elsa LePenec, Catherine Teule izledi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Yücel Tunca

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Mayısayında düzenlenen 2. Kültür ve Sanat Festivaliçerçevesinde dia gösterisi düzenleyen fotoğrafsanatçısı Yücel Tunca hakkında Temmuz ayında davaaçıldı. Diyarbakır DGM Savcılığı tarafından hazırlananiddianamede, Tunca’nın silahlı kişilerin kırsal alandakifotoğraflarını gösterirken bir başka projeksiyonmakinesinden “Sen oğul oğul, kız kız, insan insanöldürülürken koşup gelmediğimi, sen ağaç ağaç, köyköy yakılırken karış karış mayınlanırken…”, kontrolnoktasında görev yapan askerlerin fotoğraflarıgösterilirken de “Biliyorum sen yine de bağışlarsın,bağışla. Silahların önüne çıkıp da durun diyemedim.Bağışla, ateşi söndüremedim, acıları dindiremedim,bağışla” dizeleriyle “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeinsanların öldürülmesi, köylerin yakılması,mayınlanması olaylarının sorumlusu olarak güvenlikgüçlerini gösterdiği” ileri sürüldü. Tunca ise diagösterisinde yer alan silahlı kişilerin iddianamede yeraldığı gibi PKK militanı değil Hakkari’deki Jirki vePinyaniş aşireti mensubu korucular olduğunu belirtti.Tunca, “Söz konusu fotoğraflar, 1994’te Panaroma veTurkuaz dergilerinde de yayımlandı. Bu dia gösterisiniOHAL dışında birçok yerde yaptım. Ancak OHALbölgesindeki bu durum, çifte standardı dışa vuruyor”dedi.

Dava 12 Ekim günü Diyarbakır DGM’de yapılanduruşmada beraatle sonuçlandı. DGM’nin beraat kararı“Okunan şiirler kamu düzeni için tehlikeoluşturmamıştır. İhtimal üzerine ve yorumla suçoluşturulamaz” gerekçesine dayandırıldı.

Nihat Sırdar

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Best FM sunucusu NihatSırdar hakkında “güvenlik görevlilerine hakaret ettiği”iddiasıyla Şubat ayında dava açtı. İddianamede NihatSırdar’ın “Nihat’la Curcuna” adlı programda İstanbulBostancı’da pazar yerine araçla girerek bir kişininölümüne, 9 kişinin de yaralanmasına yol açan

kapkaççılara ilişkin haberleri yorumlarken “hırsızlarlapolisin işbirliği içinde davrandığını” söylediği belirtildi.İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaberaatle sonuçlandı.

Aşkın Ayrancıoğlu, Seyit Saatçi

Karikatürist Aşkın Ayrancıoğlu ve Sinop Belediyesiçalışanı Seyit Saatçi hakkında çizdikleri karikatürlerde“orduya hakaret ettikleri” iddiasıyla TCY’nin 159.maddesi uyarınca dava açıldı. Davanın 20 Şubat günüyapılan ilk duruşmasında söz alan sanatçılar“karikatürlerinde devletin emniyet muhafaza güçlerinideğil, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanabilecekolumsuzlukları evrensel bir dille eleştirdiklerinibelirterek” beraatlerini istediler. 22 Mayıs günüBoyabat Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmadamahkeme heyeti TCY’de yapılan değişiklik nedeniylegörevsizlik kararı vererek dosyayı Boyabat Asliye CezaMahkemesi’ne gönderdi. 26 Eylül günü Boyabat AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada da,“sanatçıların ağır ceza mahkemesinde yargılanmalarıgerektiği” görüşüyle “görevsizlik” kararı verildi.

Aşkın Ayrancıoğlu, Seyit Saatçi ve Yaşar Topçu’nun,Sinop’un Boyabat ilçesinde açtıkları karikatür sergisi, 8Haziran 2001 tarihinde bazı karikatürlerin “devlete,orduya, polise hakaret niteliği ve bölücülük unsurlarıtaşıdığı” gerekçesiyle polis tarafından yasaklanmıştı.

Öte yandan 7 Haziran 2001 tarihinde evinde yapılanaramalarda el konulan çeşitli yayınlardan dolayı AşkınAyrancıoğlu hakkında Ankara DGM’de “yasadışı örgütüyeliği” iddiasıyla açılan dava 22 Nisan günü AnkaraDGM’de yapılan duruşmada beraatla sonuçlandı.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır KurultayıDavası

İstanbul’da 10-11 Haziran 2000 tarihinde düzenlenen“Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze HayırKurultayı”nda yaptıkları konuşmalarda “güvenlikgüçlerine hakaret ettikleri” ileri sürülen 19 sanıkhakkında açılan davaya, 10 Ekim günü Beyoğlu 1. AğırCeza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma, eksikbelgelerin tamamlanması, kurultayda kaydedilen videogörüntülerinin incelenmesi için ertelendi.

Yıl içinde sonuçlanmayan davada Gülizar Tuncer,Fatma Karakaş, Özgül Han, Duygu Aydın, Nazlı Top,Fatma Deniz Polattaş, Hayriye Ümin Yurdakul, SunaAras, Tülay Çağlar, Berrin Taş, Safiye Top, Sultan Seçik,Temin Samanoğlu (Polattaş’la birlikte işkence görenNazmiye Ceren Samanoğlu’nun babası), Cemile Güçlü,Derya Engin, Songül Yıldız, Nahide Kılıç, ZeynepOvayolu ve Fatma Kara hakkında TCY’nin 159. maddesiuyarınca hapis cezası isteniyor.

Seyfullah Karakurt

İstanbul’da yayın yapan Anadolu’nun Sesi RadyosuGenel Yayın Yönetmeni Seyfullah Karakurt hakkındaradyoda yayınlanan “İnançlar Mozaiği Anadolu” ve 19

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

216 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 222: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Aralık operasyonunun tutuklular tarafından anlatıldığı“İnsanlığımız Mektuplar” programları vecezaevlerindeki ölüm oruçları ile ilgili haberlerin yeraldığı haber bültenleri ile ilgili olarak 4 ayrı dava açıldı.Bu davalardan üçü “halkı ayrım gözeterek kin vedüşmanlığa sevk ettiği” iddiasıyla TCY’nin 312. maddesiuyarınca açıldı. Seyfullah Karakurt hakkında ayrıca aynıprogramlar nedeniyle TCY’nin 169. ve TMY’nin 5. veTCY’nin 31, 33. maddeleri uyarınca dava açıldı. Karakurtbu davada sözkonusu haber bültenlerini sunan spikerSelda Demir ile birlikte yargılanıyor. Davalar 2002 yılıiçinde sonuçlanmadı.

Atilla Yeşilada

İstanbul Şile’de 8 Haziran günü düzenlenen ekonomipolitikalarına ilişkin bir toplantıda yaptığı konuşmadaAbdullah Öcalan’dan “Sayın Öcalan” diye bahsedenekonomist Atilla Yeşilada, 24 Haziran günü gözaltınaalındı. Jandarmalar tarafından Eyüp’teki evindegözaltına alınan Yeşilada’nın ifadesi, Şile CumhuriyetSavcılığı tarafından alındı. TMY’nin 8. maddesi uyarıncatutuklanması istemiyle mahkemeye sevkedilen AtillaYeşilada, mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmaküzere serbest bırakıldı.

Yeşilada hakkındaki soruşturmayı yürüten İstanbulDGM Savcılığı, Temmuz ayında dosyayı “soruşturmanınTMY değil TCY’nin 312. maddesi uyarınca yürütülmesigerektiği” görüşüyle Şile Cumhuriyet Savcılığı’nagönderdi. Şile Cumhuriyet Savcılığı ise Temmuz ayındadosyayı yeniden İstanbul DGM’ye gönderdi. İstanbulDGM Savcılığı ise soruşturmada ikinci kez görevsizlikkararı verdi.

Merve Kavakçı

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, kapatılan FP eskiMilletvekili Merve Kavakçı hakkında “Katar’dan yayınyapan El Cezire televizyonunda yayınlanan birprogramda Cumhuriyete, Meclis’e ve devletin manevişahsiyetine hakaret ettiği” gerekçesiyle Şubat ayındadava açtı. Söz konusu konuşma 26 Kasım 2001tarihinde Kanal D televizyonunda da yayınlanmıştı.Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Fikri Sağlar, Oral Çalışlar, Ataol Behramoğlu, ŞenayŞenol, Yalçın Çakır, Akif Han, Hülya İmak, HasanSonkaya, Melek Altuntaş

Flash TV’de yayınlanan F tipi cezaevlerine ilişkin birprogramda yaptıkları konuşmalarda “Hükümete,adliyeye, orduya ve polise hakaret ettikleri” iddiasıylaeski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Cumhuriyet gazetesiyazarı Oral Çalışlar, Ataol Behramoğlu, Flash TV genelyayın yönetmeni Şenay Şenol, haber müdürü YalçınÇakır, Akif Han, Hülya İmak, Hasan Sonkaya ve MelekAltuntaş hakkında açılan dava, 19 Nisan günü başladı.Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava yıliçinde sonuçlanmadı.

Mahmut Şakar, Salih Yıldız, İrfan Dündar

Ankara DGM Savcılığı, Medya TV’de katıldıklarıprogramlar nedeniyle HADEP eski Genel Sekreteri veDEHAP Diyarbakır milletvekili adayı Mahmut Şakar,DEHAP Hakkari milletvekili adayı Salih Yıldız ve KADEKlideri Öcalan’ın avukatı İrfan Dündar hakkında Ekimayında dava açtı. İddianamede, Salih Yıldız’ın“bölücülük propagandası”, İrfan Dündar ve MahmutŞakar’ın da “yasadışı örgüte yardım” iddiasıylacezalandırılması istendi.

Hülya Avşar, Ali Bitiş, Karin Kazaryan, FazılAltıntaş

Sanatçı Hülya Avşar, Sony Müzik yöneticisi KarinKazaryan, İstanbul Tahtakale’de esnaflık yapan Ali Bitişve Fazıl Altıntaş hakkında “Bayrak Kanunu’namuhalefet ettikleri” iddiasıyla açılan davaya 17 Ekimgünü İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde devamedildi. Duruşmada söz alan Avşar’ın avukatı OsmanHacı Bekiroğlu “Milli takım için coşkuyu arttırmakamacıyla düzenlenen programda, Milli Takım içinbestelenen şarkı okunurken bu balonlardankullanılmıştır. Bayrak Kanunu’na göre Türk bayrağınınhalı, örtü ve döşeme olarak kullanılması suçtur. Buradaise böyle bir suç yoktur” şeklinde konuştu. Duruşma,Hülya Avşar’ın dinlenmesi için ertelendi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Dava, Hülya Avşar’ın televizyonda yayınlanan şovprogramında üzerinde Türk bayrağı bulunan balonutekmelemesi üzerine açılmıştı.

Doğu Perinçek

İP Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında, “28 Nisangünü düzenlediği basın toplantısında güvenlikgüçlerine hakaret ettiği” iddiasıyla Ekim ayında davaaçıldı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafındanhazırlanan iddianamede, Perinçek’in “MİT MüsteşarıŞenkal Atasagun’un, teşkilatın arşivini İsrail gizli servisiMOSSAD’ın denetimine bıraktığı, MİT’in CumhurbaşkanıAhmet Necdet Sezer’in çalışma odasına dinleme cihazıyerleştirdiği” yolundaki sözlerine yer verildi.

Sezgin Tanrıkulu, Eren Keskin, Pınar Selek

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından 8 Aralık 2001tarihinde düzenlenen “İnsan Hakları Sempozyumu”nakatılan TİHV Diyarbakır Temsilcisi Avukat SezginTanrıkulu, İHD İstanbul Şubesi eski Başkanı Eren Keskinve sosyolog Pınar Selek hakkında dava açıldı.Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlananiddianamede, Tanrıkulu, Selek ve Keskin’in“konuşmalarında güvenlik güçlerine hakaret ettikleri”iddiasıyla TCY’nin 159. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi. Dava, 30 Ocak 2003 tarihindeDiyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlayacak.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 217

Page 223: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Fehmi Atmaca

HAK-PAR Ağrı İl Başkanı Fehmi Atmaca hakkında 2Şubat günü Eğitim-Sen Ağrı Şubesi Genel Kongresi’ndeKürt sorunu ile ilgili olarak yaptığı konuşmada “halkıkin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla açılan dava12 Aralık günü sonuçlandı. Erzurum DGM’de yapılanduruşmada mahkeme Atmaca’ya TCY’nin 312. maddesiuyarınca 1 yıl hapis ve 1 milyar lira hapis cezası verdi.

İlyas Salman

Sinema sanatçısı İlyas Salman hakkında, 2001 yılı Martayında Gebze’de Bilim Kültür ve Araştırma Vakfıtarafından düzenlenen bir konferansta yaptığıkonuşmada “TBMM, 550 inekli ahır” dediği gerekçesiyleTCY’nin 159 maddesi uyarınca açılan dava, 18 Aralıkgünü Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraatlasonuçlandı.

Kiraz Biçici

İHD Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Şube BaşkanıKiraz Biçici hakkında, 20 Aralık 2000 tarihinde MedyaTV’de yaptığı konuşma nedeniyle açılan dava 5 Kasımgünü sonuçlandı. İstanbul DGM, “19 Aralık 2000cezaevleri operasyonuna ilişkin konuşması” nedeniyleBiçici’yi TCY’nin 169. maddesi uyarınca 3 yıl 9 ay hapiscezasına mahkum etti.

Mustafa Rollas

İHD İzmir Şubesi Başkanı Avukat Mustafa Rollashakkında, “F tipi cezaevleriyle ilgili bir basınaçıklamasında orduya hakaret ettiği” iddiasıyla açılandavaya 22 Kasım günü devam edildi. İzmir 2. Ağır CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada savunma avukatıEylem Yıldız, savcının mahkemeye farklı bir mütalaaverdiğini belirterek, savunma için ek süre istedi. Dava,13 Aralık günü beraatle sonuçlandı.

Handan İpekçi

Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, “Büyük Adam KüçükAşk” filminin yönetmeni Handan İpekçi hakkında Aralıkayında dava açtı. Filmde “güvenlik güçlerine hakaretedildiği” iddiasıyla TCY’nin 159. maddesi uyarınca açılandava Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 17 Nisan2003 tarihinde başlayacak. Söz konusu film Şubatayında Kültür Bakanlığı tarafından yasaklandı. (Bkz.Yasaklanan Filmler)

Siyah Beyaz Tiyatro Oyunevi oyuncuları

Batman’da sergilenen “Aladağlı Mıho” adlı tiyatrooyununda “Türk askerini rüşvetçi gösterip orduyahakaret ettikleri” iddiasıyla Siyah Beyaz TiyatroOyunevi oyuncuları Ahmet Bülent Tekik, AbdullahTarhan, Reisi Katanca, Hamdiye İnal, Nazan Güneş,Kemal Karabulut, Sabri Tüzün, Abbas Rüzgar,Sebahattin Şansi ve Mükerrem Akbaş’ın yargılandığıdava Aralık ayında sonuçlandı. Batman Ağır CezaMahkemesi’nde yargılanan oyuncular beraat etti.

Bahri Zengin

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yeni Asya gazetesininsahibi Mehmet Kutlular’ın mahkumiyet kararınınonanmasına ilişkin yaptığı bir açıklamada, Yargıtay 8.Ceza Dairesi Başkanı ve üyelere “hakaret ettiği”iddiasıyla eski SP milletvekili Bahri Zengin hakkındaAralık ayında dava açtı.

Musa Çiftçi

DEHAP Hakkari İl Başkanı Musa Çiftçi hakkında yaptığıbir basın açıklaması ile ilgili olarak TCY’nin 159.maddesi uyarınca açılan davaya 19 Kasım günüHakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerintamamlanması için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.Çiftçi, HADEP Hakkari İl Başkanı Sebahattin Suvağcı’nınŞubat ayında tutuklanması üzerine yazılı bir açıklamayaparak, ‘Tutuklama keyfidir’ diyerek tepki gösterdiğiiçin yargılanıyor.

Şefika Gürbüz, Mehmet Barut

Göç-Der tarafından hazırlanan “Zorunlu Göç AraştırmaRaporu” nedeniyle Göç-Der Genel Başkanı ŞefikaGürbüz ve raporu hazırlayan Mersin ÜniversitesiAraştırma Görevlisi Sosyolog Mehmet Barut’unyargılanmalarına 25 Kasım günü İstanbul DGM’debaşlandı. Duruşmada ifade veren Şefika Gürbüz, “Raportamamen bilimsel olup göç olgusunu irdeleyip,kamuoyuna yansıtmak amacıyla hazırlanmıştır. Buraporu hazırlamamızdaki amaç çatışmalı dönemlerde3.428 köyde yaşayan ve göçe zorlanan insanlarınİstanbul’a gelmesiyle yaşadıkları sosyal, siyasal veekonomik sorunları irdelemekti. Bu raporla devletekarşı bir tepki ve hakaret bulunmamaktadır” dedi.Davada, Gürbüz ve Barut hakkında “halkı ırk ve bölgefarklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrikettikleri” iddiasıyla TCY’nin 312. maddesi uyarınca 1 ile3 yıl arasında hapis cezası isteniyor.

Cihan Deniz Zarakolu

27 Ocak günü ölen Belge Yayıncılık sorumlusu AyşeNur Zarakolu’nun oğlu Cihan Deniz Zarakolu hakkında,annesinin cenaze törenindeki konuşması nedeniyleİstanbul DGM’de açılan dava 29 Kasım günü başladı.Duruşmada savunmasını yapan Cihan Deniz Zarakolu,“İleride bir gün Kürdistan kurulursa annemin adı birşehire verilir” sözlerinde suç kastı bulunmadığını ilerisürdü. Davada, Zarakolu’nun TCY’nin 312. maddesiuyarınca cezalandırılması isteniyor.

Murat Bozlak, Mehmet Abbasoğlu, Akın Birdal,Ferhat Tunç, Koma Azad

3 Kasım 2002 genel seçimleri öncesinde DEHAP Hakkariİl Örgütü tarafından düzenlenen mitingde Kürtçeşarkılar söylendiği ve “Biji DEHAP” sloganı atıldığıgerekçesiyle HADEP eski Genel Başkanı Murat Bozlak,DEHAP Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu, SDP GenelBaşkanı Akın Birdal, sanatçı Ferhat Tunç ve Koma Azad

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

218 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 224: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

adlı müzik grubu üyeleri ile miting tertip komitesindeyer alan DEHAP İl Başkanı Musa Çiftçi, il yöneticileriSelim Engin, Aysel Selçuk, İdris Ertuş, Alaattin Ege,Üzeyir Işık ve Mehmet Ata hakkında Aralık ayındasoruşturma başlatıldı.

Mitingde yaptıkları konuşmalarda “Halkı, din, dil, ırkayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa teşvik ettikleri”gerekçesiyle Murat Bozlak, Akın Birdal, MehmetAbbasoğlu ve HADEP Genel Başkan Yardımcısı HamitGeylani hakkında ikinci bir soruşturma daha açıldığıbildirildi.

Kıbrıs’ta Barış Korosu Üyeleri

ÖDP tarafından 15 Mayıs günü İstanbul’da düzenlenenbir etkinlikte konser veren “Kıbrıs’ta Barış Korosu”üyesi beş öğretmen hakkında “izinsiz yurtdışınaçıktıkları”, “görev yerlerini izinsiz terk ettikleri” ve“yurtdışında siyasi bir faaliyete katıldıkları” iddialarıylaaçılan dava 26 Eylül günü sonuçlandı. Lefkoşa’da,Kamu Hizmeti Komisyonu Disiplin Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada koro üyesi Kıbrıslı Türköğretmenler Asiye Özdevran, Emine Gazi, Nursal Vahip,Hatice Dilek Mesutoğlu ve Alev Özgü söz konusuiddialardan suçlu bulundu.

Ahmet Çakmak

4 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlık merkez binasıönünde yazarkasa ile eylem yapan ve 47 milyon lirahafif para cezasına mahkum edilen Ahmet Çakmakadlı kişi, olayın yıldönümünde Başbakanlık’ın internetsitesine art arda e–mail göndererek “huzur ve rahatıihlal ettiği” gerekçesiyle TCY’nin 547. maddesi uyarınca56 milyon 276 bin lira hafif para cezasına mahkumedildi. 8 Mayıs günü Ankara Adliyesine giderekdosyasını inceleyen Çakmak, gazetecilere yaptığıaçıklamada, “Ben açım diye bağırıyorum para cezasıveriyorlar. Bu cezayı nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum.”dedi.

Düşünceye Özgürlük Kampanyası

“Düşünceye Özgürlük 2000”

“Düşünceye Özgürlük 2000” kitabının yayıncılarının“bölücülük propagandası yaptıkları” ve “halkıdüşmanlığa kışkırttıkları” iddiasıyla yargılanmalarına 26Mart günü İstanbul DGM’de yeniden başlandı. Davanın7 Kasım günü görülen duruşmasında esas hakkındakigörüşünü açıklayan DGM Savcısı, Şanar Yurdatapan,Cengiz Bektaş (TYS Başkanı), Yılmaz Ensaroğlu(Mazlum-Der Genel Başkanı), Siyami Erdem (KESK eskiGenel Başkanı), Vahdettin Karabay (DİSK GenelBaşkanı), Ömer Madra, Etyen Mahçupyan, Ayşe LaleMansur, M. Atilla Maraş, Ali Nesin, Zuhal Olcay, HüsnüÖndül (İHD Genel Başkanı), Yavuz Önen (TİHV Başkanı),Erdal Öz ve Salim Uslu’nun (Hak-İş Genel Başkanı)TCY’nin 312 ve 169. maddeleri uyarıncacezalandırılmasını istedi. Duruşma sanık avukatlarının

savunmalarını hazırlaması için ertelendi. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

İstanbul DGM’de 13 Şubat 2001 tarihinde sonuçlanandavada Vahdettin Karabay, Saim Uslu, Siyami Erdem,Hüsnü Öndül, Yavuz Önen, Cengiz Bektaş, YılmazEnsaroğlu, Atilla Maraş, Zuhal Olcay, Lale Mansur, ŞanarYurdatapan, Ali Nesin, Erdal Öz, Ömer Madra, EtyenMahçupyan, Sadık Taşdoğan hakkında “delilyetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verilmişti.Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 2001 yılı Haziran ayında 15sanık hakkındaki kararı “yasanın suç saydığı yayınıdağıtmak suçundan yargılanmaları gerektiği” görüşüylebozmuş, Sadık Taşdoğan hakkındaki beraat kararını iseonamıştı.

“Düşünceye Özgürlük 2000” kitabının yayıncılarıhakkında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından18 Ocak 2001 tarihinde Üsküdar 2. Ağır CezaMahkemesi’nde TCY’nin 159. maddesi uyarınca açılandördüncü davanın ilk duruşması 19 Şubat günü yapıldı.Dava 26 Temmuz günü sonuçlandı. Üsküdar 2. AğırCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada VahdettinKarabay, Salim Uslu Siyami Erdem, Hüsnü Öndül, YavuzÖnen, Cengiz Bektaş, Atilla Maraş, Yılmaz Ensaroğlu,Zuhal Olcay, Lale Mansur, Şanar Yurdatapan, Ali Nesin,Erdal Öz, Ömer Madra ve Etyen Mahçupyan, SadıkTaşdoğan hakkında beraat kararı verildi.

Kitabın yayıncıları hakkında TCY’nin 155. maddesiuyarınca Ankara Genelkurmay Askeri mahkemesi’ndeaçılan iki dava da beraatle sonuçlandı. Beraat kararlarıyıl içinde Askeri Yargıtay tarafından onaylandı.

“Düşünceye Özgürlük-Herkes İçin”

“Düşünceye Özgürlük-Herkes İçin” kitapçığınınyayıncılarından 65’i hakkında İstanbul DGM’de açılandava yıl içinde sonuçlanmadı. 6 Kasım günü İstanbulDGM’de yapılan son duruşmada Mahkeme, sanıksavunmalarının tamamlanması için davayı 3 Şubat2003 tarihine erteledi. İddianamede sanıkların,Necmettin Erbakan, Hasan Celal Güzel, Akın Birdal,Murat Bozlak ve Eşber Yağmurdereli’nin daha öncesuça konu olmuş olan yazılarını “Düşünceye Özgürlük-Herkes İçin” adlı kitapçıkta yayınlayarak “aynı suçlarıyayın yoluyla yeniden işledikleri” iddia ediliyor. TCY’nin312/2 ve TMY’nin 8/1. maddeleri uyarınca hapiscezasına mahkum edilmesi istenen aydın ve sanatçılarşunlar:

Şanar Yurdatapan, Mustafa Kahveci, Hasan Basri Çıplak,Ziver Özdemir, Yaşar Buhan, Mustafa Altunel, MuratKaya, İsrafil Kahraman, Yılmaz Tunç, Abdullah Kaya,Dursun Güleç, Zuhal Olcay, Sabiha Ünlü, Ahmet Şişman,Mustafa İslamoğlu, İhsan Çelik, Oktay Saral, LaleMansur, Emine Şenlikoğlu, Adalet Ağaoğlu, CananCeylan, Ulvi Alacakaptan, Yalçın Balaban, ErdoğanTuran, Abdurrahman Dilipak, Mustafa Yavuz, AydınPolat, Atilla Dede, Ahmet Han Yılmaz, Hüsnü Öndül,Halil Ürün, Cengiz Tayfur, Rüstem Altunbaş, Şaban Sarı,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 219

Page 225: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Orhan Şahin, Bekir Gürsoy, İlhan Durmuş, Mehmet SamiBüyükyılmaz, Hatice Kübra Kalıpçı, HayrullahKüçükdağ, Süleyman Kurnaz, Necip Bilek, Bekir Özer,Gürsoy Bilgin, Mustafa Acar, Veli Tolu, Hasibe ÖzlemDemirel Çepni, Kazım Batmaz, Ahmet Sorgun, AhmetYaradanakul, Bahattin Yıldırım, Hasan Terzi, SuatAltınsoy, Ahmet Güney, Yusuf Karataş, Ali Aşlık, HalilGüven, Hasan Ünal, Ertan Kara, Hasan Burgan, MehmetÇelik, Muzaffer Cengiz, Mustafa Akkaş, Rıfat Çiftçi, AliGök.

“Düşünceye Özgürlük 2001”

İstanbul DGM Savcılığı, “Düşünceye Özgürlük-2001” adlıkitabın yayıncılarından Şanar Yurdatapan ve YılmazÇamlıbel hakkında dava açtı. Yayıncılar AbdurrahmanDilipak, Emine Şenlikoğlu, Eren Keskin, Fehmi Koru,Fikret Başkaya, Mehmet Kutlular, Nevin Berktaş, NoamChomsky ve Mehmet Bekaroğlu hakkında isetakipsizlik kararı verildi.

Yılmaz Çamlıbel ve Şanar Yurdatapan’ınyargılanmalarına 7 Ekim günü İstanbul DGM’debaşlandı. İstanbul DGM’de yapılan duruşmada, söz alanYurdatapan, iddianameyi hazırlayan İstanbul DGMSavcısı Muzaffer Yalçın’ı, “diğer dokuz yayıncı hakkındadava açmayarak Anayasa’nın ‘yasalar önünde eşitlik’ilkesine ilişkin 10. maddesini ihlal ettiğini” söyledi.Yurdatapan, daha sonra yaptığı açıklamada SavcıYalçın’ı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayetettiklerini ancak şikayet başvurularının takipsizlikkararı ile sonuçlandığını bildirdi. Davada Çamlıbel veYurdatapan’ın TCY’nin “Yasanın suç saydığı yayınıyaymak” suçuna ilişkin 162. ve Basın Yasası’nın“yayıncıların, yazar ve çevirmenle birlikte sorumlututulmasına” ilişkin 16/4. maddesi uyarıncacezalandırılması isteniyor.

23 Ocak günü yayınlanan “Düşünceye Özgürlük-2001”adlı kitapta, Abdurrahman Dilipak, Celal Başlangıç,Emine Şenlikoğlu, Eren Keskin, Fehmi Koru, FikretBaşkaya, Mehmet Kutlular, Nevin Berktaş, NoamChomsky ve Yılmaz Çamlıbel’e ait yasaklanan 10 yazıile Kürtçe eğitim için dilekçe verdikleri için haklarındadava açılan ilk 14 öğrencinin (Serhat Azizoğlu, MürselSargut, Özcan Özsoy, Abdülkadir Tunç, Nurcan Akyol,Mehmet Söğüt, Abdülcelil Kaya, M. Halit Çölgeçen,Haşim Gülen, Kenan Tilki, Ercan Yılmaz, Hüseyin Gökot,Handan Arslan ve İsmail Meriç) ifadeleri yer aldı.

Ankara Valiliği tarafından ÇGD’ye 15 Kasım 2002tarihinde gönderilen yazıda Düşünceye Özgürlük-38”kitabı nedeniyle hapis cezasına mahkum olan NevzatOnaran’ın Dernekler Yasası uyarınca üyeliktençıkarılması gerektiği bildirildi. Sanatçı Şanar Yurdatapanve ÇGD İstanbul Şube Başkanı Nevzat Onaran hakkında,“Düşünceye Özgürlük-38” kitapçığı nedeniyleGenelkurmay Askeri Mahkemesi’nde açılan dava 1Şubat 2000 tarihinde sonuçlanmıştı. Askeri mahkeme,Yurdatapan ve Onaran’ı 2’şer ay hapis cezasınamahkum etmişti. Vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin

bir açıklamasını içeren “Düşünceye Özgürlük-9”kitapçığının yayıncıları gazeteci Koray Düzgören vesanatçı Nilüfer Akbal’ın ceza alması üzerine, kitapçık“Düşünceye Özgürlük-38” adıyla yeniden yayınlanmıştı.

Yargılanan Gazeteciler

Memik Horuz- İşçi Köylü

İşçi-Köylü gazetesi Genel Yayın Yönetmeni MemikHoruz hakkında “yasadışı örgüt üyesi olduğu” iddiasıylaaçılan dava 12 Haziran günü Ankara DGM’desonuçlandı. Duruşmada savunmasını yapan Avukat FilizKalaycı, Horuz’un Tokat’ta TİKKO militanları ile röportajyaptığı ileri sürülen tarihte İstanbul’da olduğununkanıtlandığını vurguladı. Kalaycı, itirafçı sanık ErolÇetin’in kendisini kurtarmak için yalan söylediğinianlattı. DGM, Memik Horuz’u “yasadışı örgüt üyesiolduğu” iddiasıyla 15 yıl, Erol Çetin’i ise 12 yıl 6 ayhapis cezasına mahkum etti.

Memik Horuz, “yasadışı örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla25 Haziran 2001 tarihinde tutuklanmıştı. Horuz’unyaptığı ileri sürülen röportaj ise İşçi-Köylü gazetesindedeğil Özgür Gelecek dergisinde yayınlanmıştı. Röportajnedeniyle Özgür Gelecek Yazıişleri Müdürü Ali KemalKahraman da “yasadışı örgüte yardım” iddiasıylaİstanbul DGM’de yargılanıyor.

Memik Horuz’un davası 25 Aralık günü Yargıtay’dagörülmeye başlandı. Ankara DGM’nin aksi delilererağmen verdiği kararına bozulmasını isteyen Horuz’unavukatları, itirafçı beyanlarına dayandırılarak yapılanyargılamanın adil olmadığını belirttiler. Yargıtay davaile ilgili kararını 22 Ocak 2003 tarihinde açıklayacak.

Kadriye Kanat, Gülşen Bozkurt-Özgür Kadının Sesi

Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri Müdürü KadriyeKanat ve derginin sahibi Gülşen Bozkurt hakkındaderginin Nisan 2002 sayısında yayınlanan “KürtHalkının Efsanevi Kahramanı” ve “Yeni Bir BarışBayramında 8 Mart” başlıklı yazılar ile “İmralı’danNewroz Kutlaması” başlıklı haber nedeniyle TCY’nin169. maddesi uyarınca açılan davaya 15 Ekim günüİstanbul DGM’de devam edildi. Duruşmada YazıişleriMüdürü Kadriye Kanat hakkında tutuklama kararıverildiği bildirildi. Kadriye Kanat 27 Aralık günütutuklandı. (Kadriye Kanat ve Gülşen Bozkurthakkındaki diğer davalar için Bkz. Yargılanan DiğerGazeteciler)

Hasan Özgün-Özgür Gündem

Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin DiyarbakırTemsilcisi Hasan Özgün hakkında cezaevinde verdiğidilekçede “güvenlik görevlilerine hakaret ettiği”iddiasıyla dava açıldı. Diyarbakır DGM tarafından 1996yılı Ocak ayında verilen 12 yıl 6 ay hapis cezasınedeniyle halen Aydın Cezaevi’nde bulunan HasanÖzgün’ün Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı KutluSavaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’ndaki bilgileredayanarak davasının yeniden görülmesi istemiyle

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

220 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 226: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır DGMSavcılığı, Adalet Bakanlığı ve Aydın CumhuriyetSavcılığı’na dilekçe yazdığı öğrenildi. DiyarbakırCumhuriyet Savcılığı da dilekçe nedeniyle Özgünhakkında TCY’nin 159. maddesi uyarınca dava açtı.Nisan ayında Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde

başlayan dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Hasan Özgün, davasının yeniden görülmesi istemiyleverdiği dilekçelerle ilgili olarak hakkında dava açılmasıüzerine AİHM’e başvurdu. Özgün başvurusunda, dilekçevererek Anayasal bir hakkını kullandığını belirtti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 221

Bir röportaj yüzünden üç dava/ Celal Başlangıç (Radikal-13.03.2002)

Memik Horuz’un genel yayın yönetmenliğini yaptığı Özgür Gelecek gazetesinin Kasım 2000 sayısında ‘TKP/ML-TİKKO gerillalarıylaiki hafta’ başlıklı bir röportaj yayımlanır. Bu röportaj nedeniyle gazete toplatılır ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Ali KemalKahraman ile röportajı yazan muhabir Metin Akçiçek hakkında İstanbul DGM’de ‘yasadışı örgüte yardım ve yataklık’tan davaaçılır. Bu dava halen sürmektedir.

25 Mayıs 2001’de Hollanda’da 37 ülkeden 217 kitle örgütü ve 337 delegenin katılımıyla kuruluş kongresi yapılan HalklarınUluslararası Mücadele Ligi’nin yönetim kurulu başkanvekilliğine seçilir Memik Horuz. Türkiye’ye dönüşünden bir ay sonra birakrabasını Sultanahmet’te gezdirirken gözaltına alınır. Çünkü, silahıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olan ‘itirafçı’ Erol Çetin,daha önce yargı konusu olan ve başka sanıkları bulunan röportajı Karadeniz dağlarındaki kampa gelen ve 15 gün kalan MemikHoruz’un yaptığını öne sürmektedir.

Tokat’tan gelen jandarma ekibine Memik Horuz’u “Bundan bir şey çıkmaz, röportajı yapsa ne olur” diyerek teslim eder İstanbulpolisi. Eşi Seza’nın Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’na gönderdiği bir yazıda, jandarmadaki sorgusunda komutanın MemikHoruz’a “Neden devleti savunan herhangi bir gazetede çalışmıyorsun? Biz ülkemizde 40 yaşından sonra ‘Sosyalist düşünceyisavunuyorum’ diyenleri yaşatmayız, gençlere kötü örnek oluyorsunuz. Öyle bir ceza verdiririz ki yıllarca cezaevinde kalırsın”dediklerini savlar.

Sonunda Memik Horuz tutuklanır ve yargılanmaya başlar. Ancak dosyasında, özellikle tek kanıt olan itirafçının ifadelerinde çokbelirgin çelişkiler vardır. Memik Horuz ve avukatları Filiz Kalaycı ile Aydın Erdoğan yargılama süreci boyunca bir komplokurulduğunu savlayarak çelişkileri ortaya çıkarmaya çalışırlar.

‘Esas hakkındaki savunma’da avukatlara göre ‘itirafçı’ Erol Çetin’in farklı tarihlerde, Memik Horuz’u önceden tanıyıp tanımadığıyolundaki anlatımları birbiriyle çelişmektedir. Örneğin 3 Kasım 2001 tarihli duruşmada Erol Çetin “Ben huzurdaki Memik Horuz’uönceden tanımıyorum” der.

…’İtirafçı’nın ifadesinde başka çelişkiler de vardır. Bunlar yargı sürecinde ortaya çıkarılır. Örneğin ‘itirafçı’ 2000 Eylül’ünün ilkgünlerinde örgüte katıldığını, Memik Horuz’un da bu tarihten 10 gün kadar sonra kampa gelip 15 gün kalarak röportaj yaptığınısöylemektedir. Memik Horuz, duruşmada, söz konusu süre içersinde İstanbul’da olduğunu kanıtlar. 9 Eylül’de kargoya bir paketteslim etmiştir, 11 ve 12’sinde avukat Ahmet Kırım ile görüşmüştür, 15’inde Fatih Belediyesi’ne Çevre Temizlik Beyannamesivermiştir, 23’ünde İHD İstanbul Şubesi’nin düzenlediği ‘Duvarların Arkası’ ve ‘İnsan Hakları’ panelinde bir konuşma yapmıştır,30’unda mali müşavirine aylık ödeme yapıp makbuzunu teslim almıştır.

Bu durum karşısında, ilk duruşmalarda Memik Horuz’un tahliyesini isteyen savcılık iddianamesindeki ‘suç’ tarihlerini değiştirir.Ortaya çıkan bu yeni duruma göre Memik Horuz Ağustos ayının sonlarında gitmiştir kampa röportaj yapmak için. Ancak buradabaşka bir sorun çıkar. çünkü ‘itirafçı’ ısrarla kampa katıldığı eylül ayından sonra örgütün bölgede hiçbir kişi öldürmediğinisöylemektedir. Hatta yapılan röportajda da, muhabir kampta olduğu süre içerisinde örgütün kimseyi öldürmediğini yazar.Ancak röportajın yapıldığı savlanan tarih ağustos ayının sonuna doğru çekilince ortaya garip bir durum çıkar. Çünkü 29Ağustos’ta örgüt tarafından yörede iki muhtar öldürülmüştür. Bu durumda ya ‘itirafçı’nın örgüte katıldığını söylediği tarihdoğrudur, o zaman da ifadesindeki gibi Memik Horuz kendisinden sonra değil, kendisinden önce gitmiştir kampa. Ya da’itirafçı’nın verdiği tarih yanlıştır ve Memik Horuz kendisinden sonra kampa geldiyse, iki muhtarın öldürülme olayında ‘itirafçı’kamptaydı.

Memik Horuz’un avukatları duruşmalarda, ‘itirafçı’yla hukuk dışı bir ilişki kurulduğunu ve pazarlık yapıldığını, Memik Horuz’unmahkûmiyetine karşılık kendisinin hiçbir eyleme bulaştırılmadan tahliye sözü aldığına ilişkin kuşkuları olduğunu dile getirirler.Dosyaya kaynağı kuşkulu belgeler sokulur, 3.5 yıldır cezaevinde yatan bir başka itirafçıdan yıllar sonra Memik Horuz aleyhine‘yeni itiraflar’ alınarak dosyaya sokuşturulmaya çalışılır.

Bu arada, söz konusu röportajın da olduğu yazılar ‘Rüzgâr Bizden Yana Esiyor’ adı altında kitaplaştırılır ve Umut Yayıncılıktarafından yayımlanır. Daha önce röportajı yapmaktan yargılanan Metin Akçiçek, kitabı kendisinin yazdığına ilişkin resmibelgeler gönderir Almanya’dan mahkemeye. Yayınevi sahibi Barış Açıkel ‘yasadışı örgüte yardım ve yataklık’tan yargılanarak4.5 yıla mahkûm olur. Bu arada röportajın yayımlandığı Özgür Gelecek’in sorumlu yazıişleri müdürü ile muhabir MetinAkçiçek’in yargılanması da ayrıca devam etmektedir.

Bunlar, Memik Horuz’un dosyasına bakınca ilk göze çarpanlar. Elbette buraya sığmayacak kadar çok ayrıntı var dosyada. Ama,asla ayrıntı sayılamayacak başka bir olgu da var. Memik ile Seza’nın oğlu 10 yaşındaki Coşku Can önceleri uzaya gitmekistermiş. Ancak babası cezaevine girdiğinden bu yana fikrini değiştirmiş. Avukat olmak istiyormuş Coşku Can. Dileyelim ki,Coşku Can’ın avukat olduğu yıllarda, ne ‘itirafçı’ kalır, ne ‘Bul bir itirafçı, götür 100 kişiyi’ mantığı kalır; ne de bir röportaja üçdava açılır.

Page 227: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Özgün, AİHS’nin “yasaya dayanmayan bir cezaverilmeyeceği” ilkesini düzenleyen 7., “ifadeözgürlüğü”nü düzenleyen 10., “ayrımcılık yasağı”nıdüzenleyen 14., “hakların kötüye kullanımı yasağı”nıdüzenleyen 17. maddesi ile “hakların kullanımınınsınırlanması yasağı”nı düzenleyen 18. maddelerininihlal edildiğini ifade etti.

Mehmet Kutlular-Yeni Asya

Hakkında verilen 2 yıl 1 gün hapis cezası nedeniyle 22Mayıs 2001 tarihinde Metris Cezaevi’ne giren Yeni Asyagazetesi Sahibi Mehmet Kutlular, TCY’nin 312. ve 159.maddelerinde yapılan değişikliklerin ardından 21 Şubatgünü tahliye edildi. Ankara DGM tahliye kararını şöylegerekçelendirdi:

“4744 sayılı yasayla yapılan değişiklikle asıl suçunoluşabilmesi için tahrik eyleminin, kamu düzeni içintehlikeli olabilecek şekilde yapılması ölçütügetirilmiştir. Yapılan yasa değişikliğinin lehe sonuçdoğurma olasılığı kuvvetlidir. Bu nedenle hükümlününtelafisi imkansız olacak derecede zarara uğramasıtehlikesi bulunduğundan itirazın kabulü gerektiğindeninfazın tehirine, başka suçtan tutuklu hükümlü değilsesalıverilmesine karar verildi.”

Kutlular, 10 Ekim 1999 tarihinde, Saidi Nursi’ninölümünün 39. yıldönümü nedeniyle Ankara KocatepeCamii’nde düzenlenen mevlidin ardından yaptığıaçıklamada “17 Ağustos 1999 depreminin ilahi bir ikazolduğu” şeklindeki sözleriyle “halkı kin ve düşmanlığakışkırttığı” iddiasıyla yargılanmış ve 9 Mayıs 2000tarihinde 2 yıl 1 gün hapis cezasına mahkum edilmişti.Karar, 16 Ocak 2001 tarihinde Yargıtay 8. Ceza Dairesitarafından onanmıştı Kutlular, “suç 23 Nisan 1999tarihinden sonra işlendiği” için Şartla SalıvermeYasası’ndan yararlanamamıştı.

Mehmet Kutlular’ın yargılanmasına yeniden 28 Şubatgünü başlandı. Ankara DGM’de yapılan duruşmadaKutlular’ın avukatları Mehmet Ali Aslan ve MehmetÖzşahin, TCY’nin 312. maddesindeki değişiklikgözönüne alınarak müvekkilleri hakkında beraat kararıverilmesini istedi. Dava 11 Nisan günü yapılan ikinciduruşmada beraatle sonuçlandı. Ancak duruşmadaesas hakkındaki görüşünü açıklayan DGM Savcısı, dahaönce “yeniden yargılanma isteminin kabulünü” isteyenDGM Savcısı’nın aksi yönde görüş bildirdi. Savcı, TCY’nin312. maddesinde yapılan değişikliği “geniş bir yorumgerektirdiğini” belirtti. Yasal düzenlemenin sanık lehineolmasına karşın Kutlular açısından olağan veolağanüstü hukuk yollarının kapandığını belirten Savcı,mahkemenin kesinleşmiş karara ilişkin yeni bir hükümverme yetkisi olmadığını vurguladı. Savcı, davanınyeniden görülmesine ilişkin ara karardan dönülmesinive hükümlünün infazının devamına karar verilmesiniistedi. Bunun üzerine Ankara DGM Savcılığı Kutlularhakkında verilen beraat kararını 19 Nisan günü temyizetti. DGM Savcısı temyiz başvurusunda, “yargılamanın

yenilenmesi isteminin yerinde görülüp, duruşmaaçılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu” savundu.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 13 Haziran günü MehmetKutlular hakkındaki beraat kararını bozdu. KarardaTCY’nin 312. maddesindeki değişikliğin “yenidenyargılama koşulunu içermediğine” dikkat çekildi.Dairenin kararının gerekçesinde, yargılamanınyenilenmesi koşullarının Ceza Muhakemeleri UsulüYasası’nın 327. maddesinde belirlendiği ve bumaddenin 5. bendindeki “yeni vakıalar” kavramınınyasa değişikliğini kapsamayacağı vurgulandı.

Yargıtay’ın kararının ardından Kutlular’ınyargılanmasına yeniden başlandı. 19 Kasım günüsonuçlanan davada Ankara DGM, “TCY’nin 312.maddesinde yapılan değişikliğin “eylemi’ suç olmaktançıkarmadığı” gerekçesiyle Kutlular’ı 2 yıl 1 gün hapis ve352 bin lira para cezasına mahkum etti.

Nevzat Bingöl-Gün TV, Gün Radyo

Diyarbakır’da yayın yapan Gün TV ve Gün Radyo’nunsahibi Nevzat Bingöl hakkında, Ahmet Kaya’nınparçalarını yayınlanması nedeniyle açılan dava 14 Ekimgünü sonuçlandı. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi,Bingöl’ü 3257 Sayılı Video ve Müzik Eserleri Yasasıuyarınca 2 milyar 932 milyon lira para cezasınamahkum etti. Bingöl, “Bölgenin özellikleri nedeniyletoplumsal olaylara sebebiyet vermesi muhtemel yasakeserleri yayımlamakla” suçlanıyordu. DiyarbakırEmniyet Müdürlüğü, Gün TV’de 25 Temmuz 2001tarihinde yayınlanan ve Ahmet Kaya’nın seslendirdiği“Hani Benim Gençliğim Anne”, “Doğum Günün KutluOlsun” ve “Herkes Kendi İşine” adlı şarkılar nedeniylesuç duyurusunda bulunmuştu. Bingöl, CumhuriyetSavcılığı’nın 4 milyon liralık para cezasını ödemeyireddedince hakkında dava açılmıştı.

Nevzat Bingöl ve Gün Radyo’nun yöneticileri hakkında“korsan yayın yaptıkları” iddiasıyla açılan dava, 18Nisan günü Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeberaatla sonuçlandı. Beraat kararı “emniyetgörevlilerinin tebligatı usulüne uygun bir şekildeyapmadığı” gerekçesiyle verildi. “Korsan yayın yapıldığıve polis telsiz frekanslarının engellendiği” gerekçesiyle31 Eylül 2001 tarihinde Gün Radyo merkezine baskındüzenlenmişti. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı da, GünRadyo’nun sahibi Nevzat Bingöl ve yöneticileri ZaferGür, Baki Demirhan, Osman Özsat, Şemsettin Yıldırımhakkında 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşve Yayınları Hakkında Kanun’un 34/1 maddesi uyarıncadava açmıştı.

Nevzat Bingöl hakkında “De Xalo” adlı Kürtçe şarkının 4Ekim 2001 tarihinde yayınlanması” nedeniyle açılandava, 11 Nisan günü başladı. Duruşma, türkününbilirkişi tarafından yapılan çevirisi ile EmniyetMüdürlüğü’nde yapılan çevirisinin birbirine uymamasınedeniyle Ankara DGM’ye gönderilen kasetçözümlerinin incelenmesi için ertelendi. Bingöl’ün

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

222 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 228: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“bölücülük propagandası yaptığı” iddiasıyla TMY’nin 8.maddesi uyarınca cezalandırılmasının istendiği davaMayıs ayında beraatle sonuçlandı. Sözkonusu şarkınedeniyle RTÜK 7 Şubat günü aldığı bir kararla GünTV’nin 365 gün süreyle kapatılmasına karar verdi.(Bkz.RTÜK Uygulamaları)

Gün Radyo’nun, 31 Ekim 2001 tarihinde DiyarbakırCumhuriyet Savcılığı tarafından süresiz kapatılmasınailişkin kararı radyodan anons ederken suç işledikleriiddiasıyla Nevzat Bingöl ve sunucu Melike Irmakhakkında TCY’nin 64/1 ve 312/1. maddeleri uyarıncaaçılan davaya 8 Kasım günü Diyarbakır 1. Asliye CezaMahkemesi’nde devam edildi. Duruşma radyoçalışanlarının ifadelerinin alınması ve bant kayıtlarınınincelenmesi için 6 Şubat 2003 tarihine ertelendi.

Sinan Kara-Datça Haber

Doğan Haber Ajansı muhabiri ve yerel Datça Habergazetesi sahibi Sinan Kara hakkında 2001 yılı Ağustosayında yayınlanan ve Datça Kaymakamı SavaşTuncer’in bir açıklamasını konu alan “Köpeklerin SuyaGirmesi Yasak” başlıklı haberden sonra başlayansüreçte açılan 28 davanın 18’i toplam 9 yıl hapis ve 34milyar TL para cezası ile sonuçlandı. Kara hakkındaaçılan davalar genel olarak yasalarda bulunan fakatişletilemeyen “evinin bir odasını yerel gazetesinin idareyeri olarak göstermek”, “yerel gazeteyi takip defterineişlememek” gibi maddelere dayanılarak açıldı.

Sinan Kara hakkında “Datça Kaymakamlığı’na verilenDatça Haber gazetesinin alındı belgesini almadığı”gerekçesiyle 4 Nisan 2001 tarihinde verilen 3 ay hapisve 91 milyon 260 bin lira para cezası Ağustos ayındaYargıtay tarafından onaylandı. Kararın ardından, DatçaCumhuriyet Savcılığı, Kara’ya verilen cezanın, AvrupaBirliği’ne uyum amacıyla çıkarılan yasalara uymadığıgerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Datça CumhuriyetSavcısı Bestami Tezcan, Sinan Kara’nın yargılandığıBasın Yasası’nın ilgili maddelerinin bu ay başındaçıkarılan “uyum yasaları” ile değiştiğini belirterek yeniyasal düzenleme ile basın suçlarında hapis cezasıverilemeyeceğini hatırlattı. Bunun üzerine hapis cezası30 milyar lira para cezasına çevrildi. Datça CumhuriyetSavcılığı para cezasının tahsili için 14 Ekim günü ödemeemri çıkarttı. Kara bu cezayı ödeyemeyeceğini ve sonçare olarak Adalet Bakanlığı’na başvuracağını bildirdi.

Sinan Kara’nın sözkonusu cezayı ödeyememesi üzerineDatça Cumhuriyet Savcılığı 15 Kasım günü tutuklamakararı çıkarttı. Karar Şeker Bayramı nedeniyle 1 aysüreyle ertelendi. 25 Aralık günü Kaymakam SavaşTuncer, Müftü Osman Aytekin ve müteahhit MehmetKaradağ’ın açtığı davalarla, “yayın yasağını ihlal” ve“gerçekdışı işyeri adresi bildirmek” iddiasıyla açılandavaların duruşmalarına katılan Kara, avukatınıntutuklama kararına itirazı nedeniyle bir aylık sürenindolmasına karşın tutuklanmadı. Ancak Kara 26 Aralıkgünü tutuklanarak Ula Cezaevi’ne kondu.

Mustafa Erdoğan, Haluk Kürşat Kopuzlu-LiberalDüşünce

Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Liberal Düşünce dergisinin23. sayısında yayınlan “FP’yi Kapatma Kararı IşığındaTürkiye’nin Anayasa Mahkemesi Sorunu” başlıklıyazıda, “Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Buminve mahkeme üyelerine hakaret edildiği” gerekçesiyleHacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr.Mustafa Erdoğan ve derginin Yazıişleri Müdürü HalukKürşat Kopuzlu hakkında Ocak ayında 5 yıl 4’er ayakadar hapis istemiyle dava açtı. Ankara 1. Asliye CezaMahkemesi’nde Aralık ayında sonuçlanan davadaErdoğan ve Kopuzlu TCY’nin 482. maddesi uyarınca26’şar ay hapis cezasına mahkum edildiler. Mahkemecezaları erteledi.

Hakan Albayrak–Gerçek Hayat

Gazeteci Hakan Albayrak ve Gerçek Hayat dergisiYazıişleri Müdürü Atilla Bayramoğlu hakkında dergideyayınlanan “6 Ok’tan Geriye Ne Kaldı” başlıklı yazısında“orduya hakaret edildiği” iddiasıyla İstanbul 2. AğırCeza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava 5 Nisan günüyapılan duruşmada beraatla sonuçlandı.

Güler Yıldız-Çınar

Mersin’de yayınlanan “Çınar” gazetesi eski YazıişleriMüdürü Güler Yıldız, savcılıkça verilen ön ödemeli 213milyon TL para cezasını ödemediği gerekçesiyleHaziran ayı başında gözaltına alındı. Sekiz saatgözaltında kalan gazeteci, faiziyle 250 milyon TL cezayıödedikten sonra serbest bırakıldı. 8 Haziran 2001tarihinde gazetenin sahibi Bülent Ufuk Ateş veYazıişleri Müdürü Güler Yıldız, Tutuklu AilelerleYardımlaşma Derneği’nin (TAYAD) “Halkımıza Çağrı”başlıklı ilanı nedeniyle İstanbul DGM’nin “yayınyasağı”na uymadıkları gerekçesiyle Mersin 1. Sulh CezaMahkemesi tarafından 213’er milyon TL para cezasınamahkum edilmişti. 14 Aralık 2000 tarihinde İstanbul 4No’lu DGM, “F Tipi cezaevlerini protesto eden ölümorucu tutuklularına devletin yaptığı müdahaleye ilişkinhaberlere yasak” getirmişti.

2001 yılında Nadire Mater’in yazdığı “Mehmedin Kitabı”adlı kitabın tanıtım yazısı nedeniyle 10 ay hapis ve 600milyon lira para cezasına mahkum edilen Güler Yıldızyasa değişiklikleri nedeniyle yeniden yargılandı. Mersin1. Ağır Ceza Mahkemesi 24 Haziran günü Yıldız’ıTCY’nin 159. maddesi uyarınca aynı cezaya mahkumetti. Ceza ertelendi. Mahkumiyet kararı Aralık ayındaYargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay 9. CezaDairesi’nin 24 Aralık 2002 tarihli kararında TCY’nin 159.maddesinde Ağustos ayında yapılan düzenlemelerindikkate alınması gerektiği belirtildi.

Güler Yıldız Haziran ayında, gazetenin 142. sayısındayayımlanan ölüm orucundaki Uğur Türkmen’e MersinDemokrasi Platformu’nun yaptığı ziyareti konu eden“Ölümden Öte Köy Yok” başlıklı haber nedeniyle 213milyon TL para cezasına mahkum edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 223

Page 229: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Adnan Keskin-Radikal

İstanbul DGM Savcılığı, Radikal gazetesi muhabiriAdnan Keskin hakkında 25 Mart günü yayınlanan“Dilekçe Çeteden Beter” başlıklı haberi nedeniyle davaaçtı. Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in şikayetiüzerine açılan davanın Mayıs ayında başlamasınarağmen, Keskin ve avukatının ancak üçüncü duruşmaöncesinde davadan haberdar edildiği öğrenildi. Yıliçinde sonuçlanmayan davada Keskin’in TMY’nin“resmi görevlileri yasadışı örgütlere hedef gösterme”suçuna ilişkin 6. maddesi ve Basın Yasası uyarıncacezalandırılması isteniyor.

Keskin, söz konusu haberde üniversitelerde Kürtçeeğitim istemiyle dilekçe veren öğrencilere, çeteliderlerinden daha fazla ceza istendiğini belirtmişti.Haberde, Savcı Yüksel’in üniversite öğrencilerine açtığıdavada, öğrencilerin bir kısmına 22.5 yıla, bir kısmınaise 7 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası istenirken, çetekurmak suçuna öngörülen cezanın 2 yıla kadar hapisolduğuna dikkat çekilmiş, Susurluk davasından hükümgiyen Korkut Eken ve İbrahim Şahin’e en üst sınırdanancak 6 yıl ceza verilebildiği anımsatılmıştı.

Kazım Güleçyüz, Mustafa Döküler, Cevher İlhan, AliFerşadoğlu, Mustafa Özcan, Şevki Akgünler-YeniAsya

Yeni Asya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni KazımGüleçyüz, Yazıişleri Müdürü Mustafa Döküler, yazarlarCevher İlhan, Ali Ferşadoğlu, Mustafa Özcan ve ŞevkiAkgünler hakkında “17 Ağustos 1999 depreminintanrının bir uyarısı” olduğu yolundaki yazılarında “halkıdüşmanlığa kışkırttıkları” iddiasıyla açılan dava 11 Martgünü sonuçlandı. İstanbul DGM, Kazım Güleçyüz’ü 1 yıl8 ay, Cevher İlhan’ı 2 yıl 1 ay, Ali Ferşadoğlu, MustafaÖzcan, Şevki Akgünler’i 1 yıl 11 ay 10 gün ve YazıişleriMüdürü Mustafa Döküler’i 2 yıl 1 ay hapis cezasınamahkum etti. Döküler’in cezası 1 milyar 520 milyonlira para cezasına çevrildi. Güleçyüz, Ferşadoğlu, Özcanve Akgünler hakkındaki cezalar ertelendi.

Şaban Döğen, Sami Cebeci, Abdil Yıldırım-Yeni Asya

Yeni Asya gazetesi yazarları Şaban Döğen, Sami Cebecive Abdil Yıldırım hakkında “17 Ağustos 1999depreminin tanrının bir uyarısı” olduğu yolundakiyazıları nedeniyle açılan dava, 2 Eylül günü sonuçlandı.İstanbul DGM’de yapılan duruşmada gazeteciler 20’şeray hapis cezasına mahkum edildi. Gazeteciler dahaönce de yargılanmış ve TCY’nin 312. maddesi uyarıncahapis cezasına mahkum edilmişti. Kararın Yargıtay’daonanmasından sonra gazeteciler, Avrupa Birliği uyumyasaları nedeniyle yargılanmanın yenilenmesitalebinde bulunmuştu.

Fehmi Koru-Yeni Şafak

Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı Fehmi Koru’nun 13Ekim 1999 tarihinde Kanal 7’de yayınlanan bir haberprogramında yaptığı yorum nedeniyle yargılandığı

dava 5 Mart günü İstanbul DGM’de sonuçlandı.Duruşmada savunmasını yapan Fehmi Koru, “depremleilgili düşüncelerini açıkladığını, halkı kışkırtmak gibi birkastının olmadığını, konuşmaları nedeniyle kimsenintahrik olmadığını” söyledi. DGM de Fehmi Koruhakkında beraat kararı verdi. Davada Koru’nun“başörtüsü nedeniyle okula alınmayan MarmaraÜniversitesi öğrencisi bir kızın 17 Ağustos depreminianımsatan ‘7,4 yetmedi mi?’ yazılı pankartına ilişkinyorumu nedeniyle 4 yıl 6 aya kadar hapis cezasınamahkum edilmesi isteniyordu.

Sadık Albayrak-Yeni Şafak

Yeni Şafak gazetesi yazarlarından Sadık Albayrakhakkında 2 Ağustos 2000 tarihinde Milli Gazete’deyayınlanan “Bu Ne Biçim Zihniyet ki!”başlıklı yazısınedeniyle TCY’nin 312. maddesi uyarınca açılan dava18 Haziran günü İstanbul DGM’de yapılan duruşmadadüştü. Düşme kararı, Basın Yasası’nda dava açmasüresinin 6 ayla sınırlanması nedeniyle alındı.

Abdurrahman Dilipak-Vakit

Gazeteci Abdurrahman Dilipak hakkında, 23-29 Haziran2000 tarihli Cuma dergisinde yayınlanan “Kur’anKursları” başlıklı yazısı nedeniyle açılan dava 9Temmuz günü İstanbul DGM’de sonuçlandı. DGM,Dilipak’ı TCY’nin 312. maddesine muhalefet ettiğigerekçesiyle 2 yıl hapis cezasına mahkum etti. Cezadaha sonra 18 aya indirilerek ertelendi. Dilipak, kararıtemyiz edeceğini bildirdi.

Sakine Yalçın-Alınteri

21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız Alınteri gazetesininsahibi ve Yazıişleri Müdürü Sakine Yalçın hakkında,gazetenin 29 Kasım 2001 tarihli sayısında çıkan“Hücreleri Parçala” başlıklı yazıda “Yasalara hakaretedildiği” iddiasıyla açılan dava 22 Ekim günüsonuçlandı. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılanduruşmada, Yalçın önce, TCY’nin 159. maddesiuyarınca 15 gün hapis cezasına mahkum edildi. Hapiscezası daha sonra 71 milyon 182 bin 800 lira paracezasına çevrildi.

Yalçın hakkında Alınteri gazetesinde yayınlanan “19Aralık’ı Unutma” başlıklı yazı nedeniyle açılan dava da26 Aralık günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Yalçın’ı 7milyar lira para cezasına mahkum etti.

Sakine Yalçın gazetenin 8. sayısında yer alan “ZeynelKarataş Ölümsüzdür” başlıklı haberde “yasadışı örgüteyardım edildiği” iddiasıyla İstanbul DGM tarafından 9milyar lira para cezasına mahkum edildi.

Yalçın’ın Şubat Basım Yayın tarafından çıkarılan“Damlada Okyanus” adlı kitap nedeniyle “örgütüyelerinin propagandası yaptığı” iddiasıyla yargılandığıdava da Kasım ayında sonuçlandı. Yalçın, İstanbul DGMtarafından 7 milyar lira para cezasına mahkum edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

224 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 230: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ahmet Altan, Murat Tunalı-Aktüel

Ahmet Altan ve Aktüel dergisi Yazıişleri Müdürü MuratTunalı hakkında, Altan’ın dergide yayınlanan“Sarıkamış’tan Akdeniz’e Doğru” ve “Orada Geceler”başlıklı yazıları nedeniyle TCY’nin 159. maddesiuyarınca açılan iki ayrı dava, 15 Kasım günü İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraatla sonuçlandı.

Altan ve Tunalı hakkında 9-15 Kasım 2000 tarihlidergide yer alan “Bütün Generaller Kışlalarınıza Dönün”ve 14-20 Aralık 2000 tarihli dergide yer alan “BuGeneralleri Yargılayın, Bu Yazarları Açıklayın” başlıklıyazılarda “orduya hakaret edildiği” iddiasıyla yineTCY’nin 159. maddesi uyarınca açılan iki dava 27 Aralıkgünü sonuçlandı. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada Altan ve Tunalı beraat etti.

Zeynel Abidin Kızılyaprak-Özgür Bakış

Avukat Mükrime Tepe, müvekkili gazeteci ZeynelAbidin Kızılyaprak’a TMY’nin 8. maddesine muhalefetettiği iddiasıyla 5 Eylül günü İstanbul DGM tarafındanverilen ceza nedeniyle “iade-i muhakeme” talebindebulundu. Avukat Tepe, “Cezanın, Anayasa’da, BasınYasası’nda ve TMY’nin 7.-8. maddelerinde yapılandeğişiklikler uyarınca geçersiz hale geldiğini, bunedenle müvekkilinin yeniden yargılanması”gerektiğini belirtti. Başvuruyu görüşen İstanbul DGM,Ekim ayında, TMY’nin 8. maddesinde değişiklik yapan4744 Sayılı Bazı Yasalarda Değişiklik Yapılmasına DairYasa’nın, Zeynel Abidin Kızılyaprak’ın durumunudeğiştirmediğine karar verdi.

Kızılyaprak, “Özgür Bakış” gazetesinin kupon karşılığıvermek istediği “1900’den 2000’e Kürtler” adlıalbümdeki iki yazısında “bölücülük propagandası”yapıldığı iddiasıyla DGM’de yargılanmış; 2000 yılı Aralıkayında 1 yıl 4 ay hapis ve 1 milyar 622 milyon TL paracezasına mahkum edilmişti. Kararın 2001 yılı Haziranayında Yargıtay tarafından onanmasından ardındanKızılyaprak para cezasını ödemiş, hapis cezasınıninfazını 500 milyon lira kefalet karşılığı 4 aylığınaerteletmişti. Kızılyaprak, erteleme süresi dolduğu,yeniden yargılama talebi de reddedildiği içinTürkiye’ye dönmesi durumunda cezaevine girecek.

Aydın Doğan, Eren Güvener, Can Dündar-Milliyet,Hazım Oktay Başer, Selami Çalışkan-Milli Gazete

Milliyet gazetesinin sahibi Aydın Doğan, YazıişleriMüdürü Eren Güvener, Can Dündar, Milli Gazete’ninsahibi Hazım Oktay Başer ve Milli Gazete Yazıişlerimüdürü Selami Çalışkan hakkında Can Dündar’ın 29Nisan günü Milliyet gazetesinde yayınlanan, 30 Nisangünü de Milli Gazete’de alıntı yapılan “Avrupa’danTürkler’e Çağrı: Esne” başlıklı yazısında “Adalet BakanıHikmet Sami Türk’ü yasadışı örgütlere hedefgösterdikleri” iddiasıyla açılan dava 10 Eylül günüsonuçlandı. İstanbul DGM’de yapılan duruşmada,gazeteciler hakkında beraat kararı verildi.

Doğan Özgüden, Emin Karaca, Mehmet Emin Sert-Avrupa’da ve Türkiye’de Yazın

“Avrupa’da ve Türkiye’de Yazın” dergisinin Nisan 2002sayısında yer alan Emin Karaca’nın “Otuzuncu YılınAnımsattıkları”, Info-Türk Genel Yayın Yönetmenigazeteci Doğan Özgüden’in de “Otuz Yıl Sonra” başlıklıyazılarında “orduya hakaret ettikleri” iddiasıyla, Karaca,Özgüden ve derginin Yazıişleri Müdürü Mehmet EminSert hakkında TCY’nin 159. maddesi uyarınca davaaçıldı. Dava 26 Kasım günü İstanbul 2. Asliye CezaMahkemesi’nde başladı. Belçika’da yaşayan DoğanÖzgüden’in katılmadığı duruşma, eksiklikleringiderilmesi için ertelendi.

RSF Genel Sekreteri Robert Menard, Özgüden, Karacave Sert hakkında açılan davalarla ilgili olarak 17 Ekimgünü Adalet Bakanı Aysel Çelikel’e gönderdiğimektupta “gazetecilerin ‘Orduya hakaret’ iddiasıylacezalandırılmasının Avrupa Birliği’ne verilentaahhütlerin çiğnenmesi anlamına geleceğini” savundu.

Ersen Korkmaz–Demokrat İskenderun

Demokrat İskenderun gazetesinin Yazıişleri MüdürüErsen Korkmaz hakkında Nazmiye Ceren Samanoğlu veFatma Deniz Polattaş’a İskenderun EmniyetMüdürlüğü’nde copla tecavüz edilmesine ilişkin“İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek” başlıklı habernedeniyle açılan dava yıl içinde sonuçlanmadı. 8 Ekimgünü İskenderun 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşma, bilirkişi raporunun beklenmesi içinertelendi.

Ersen Korkmaz hakkında İHD İskenderun Şubesi’nin 10Aralık 2000 tarihinde düzenlediği paneldeki konuşmasınedeniyle TCY’nin 312. maddesi uyarınca açılan davaAdana DGM’de devam etti.

Korkmaz hakkında ayrıca gazetenin 23 Temmuz 2002tarihli sayısında yer alan “Dosya Bilirkişiye Gönderildi”,“Mahkemeyi Yanıltmak Değil mi?” başlıklı haberlerleilgili “bağımsız Türk yargısını ve emniyet güçlerinitoplum önünde yalancı ve taraflı bir tutum içindegösterme” iddiasıyla soruşturma açıldı.

Ersen Korkmaz ve gazetenin sahibi Zuhal Korkmazhakkında 19 Mayıs 2002 tarihli sayısında yer alan“Kaymakam Erdoğan’dan Anlamlı Çağrı Atatürk’ün TamBağımsız Türkiye İdealinin Ortadan KaldırıldığıKoşullarda Atatürk’ü Buruk Andık, 19 Mayıs’ı BurukKutladık” başlıklı haberle ilgili olarak TCY’nin 159.maddesi uyarınca soruşturma açıldı. Soruşturmalar yıliçinde sonuçlanmadı.

Mahfuz Uyanık- Batman Doğuş

Batman’da yayınlanan Batman Doğuş gazetesi sahibiMahfuz Uyanık hakkında 8 Mayıs günü yayınlananhırsızlık olaylarına ilişkin yazısında “Yargıya hakaretettiği” iddiasıyla açılan dava 26 Eylül günü Batman AğırCeza Mahkemesi’nde başladı. Dava yıl içindesonuçlanmadı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 225

Page 231: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Cumhur Kılıççıoğlu–Mücadele

Siirt’te yayımlanan Mücadele gazetesinin sahibi veYazıişleri Müdürü Cumhur Kılıççıoğlu, 13 Mayıs günügazetede yayınlanan “Siirtli Devrimciler” başlıklı DenizGezmiş’i anma mesajı nedeniyle TCY’nin 312. maddesiuyarınca açılan dava 28 Haziran günü Siirt Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan ilk duruşmada beraatlesonuçlandı.

Cumhur Kılıççıoğlu hakkında “Hediye Kabul EdenHakim İş de Halleder” başlıklı yazısı nedeniyle“adliyeye hakaret ettiği” iddiasıyla açılan dava, 4Haziran günü başladı. Siirt Asliye HukukMahkemesi’nde yapılan duruşmada ifade verenKılıççıoğlu, İstanbul DGM’de Susurluk davasına bakanyargıç Sedat Karagül’ün 28 Aralık 2001 tarihligazetelerde yer alan açıklaması üzerine söz konusuyazıyı yazdığını söyledi. Dava Temmuz ayında beraatlasonuçlandı.

Ahmet Aksoy-Yeni Oluşum

Gaziantep’in Nizip ilçesinde yayınlanan Yeni Oluşumgazetesinin sahibi Ahmet Aksoy, “Deniz, Yusuf veHüseyin” başlıklı yazısında “bölücülük propagandasıyapıldığı ve devlete hakaret edildiği” iddiasıyla 29Mayıs günü tutuklandı. Aksoy, 8 Ağustos günü AdanaDGM’de yapılan duruşmada tahliye edildi. Gaziantep veçevresindeki çeşitli özürlü derneklerinde yöneticilikyapan Aksoy, tutuklandıktan sonra Nizip Cezaevi’ne,Gaziantep E Tipi Cezaevi’ne ve Adana KürkçülerCezaevi’ne gönderildiğini söyledi. Aksoy 17 Eylül günüyapılan duruşmada delil yetersizliğinden beraat etti.

Burak Bekdil, Mine Çevik-Turkish Daily News

İngilizce yayın yapan Turkish Daily News gazetesiyazarı Burak Bekdil ve Yazıişleri Müdürü Mine Çevikhakkında 27 Ağustos 2001 tarihli gazetede yayınlanan“Turkey’s De Jure Untouchables” (Turkiye’nin HukuksalDokunulmazları) adlı yazı nedeniyle TCY’nin 159.maddesi uyarınca açılan dava 17 Mayıs günüsonuçlandı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi BurakBekdil’i 20 ay, Mine Çevik’i ise 10 ay hapis cezasınamahkûm etti. Cezalar ertelendi.

Murat Saraç-Özgür Ülke

“PKK üyesi olduğu” iddiasıyla 4 Ağustos günü İran’danTürkiye’ye iade edilen Özgür Ülke gazetesi eskiYazıişleri Müdürü Murat Saraç’ın yargılanmasına 31Ekim günü başlandı. Van DGM’de yapılan duruşmadaifade veren Murat Saraç, hakkındaki suçlamalarıreddetti. Yıl içinde sonuçlanmayan davada, MuratSaraç’ın TCY’nin “yasadışı örgüt üyeliği” suçuna ilişkin168. maddesi uyarınca hapis cezasına mahkumedilmesi isteniyor.

Şevket Başıbüyük, Ramazan Keskin-Medeniyet

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 13 Nisan 2001 tarihindeMedeniyet gazetesinde (Malatya) yayınlanan “İslam’ın

Nuru Bakidir” başlıklı yazı nedeniyle yazar ŞevketBaşıbüyük ve gazetenin sahibi Ramazan Keskin’eMalatya DGM tarafından verilen beraat kararını Kasımayı başında bozdu. Keskin ve Başıbüyük, ilkyargılamada Malatya DGM tarafından hapis cezasınamahkum edilmiş, ardından TCY’nin 312. maddesindeyapılan değişiklikten sonra yapılan yeniden yargılamasonucu beraat etmişlerdi. Yazıda “dinsiz olanlarınhesabının görüleceği” şeklindeki ifadelerle, bu kişilerekarşı eylemli mücadele çağrısı yapıldığını vurgulananYargıtay kararında, “halkın birbirine karşı kamu düzeniiçin tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa kışkırtıldığı”ifade edildi. Kararda, yerel mahkemenin TCY’nin 312.maddesinden yapılan değişiklikten sonra “eylemin suçolmaktan çıkmadığını gözetmediği” bildirildi.

Cengiz Kapmaz-Yedinci Gündem

Kapanan Yedinci Gündem gazetesinde çalışan gazeteciCengiz Kapmaz hakkında, Hürriyet gazetesi yazarıCüneyt Ülsever’le yaptığı röportaj nedeniyle davaaçıldı. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı tarafındanhazırlanan iddianamede, gazetenin 1-7 Haziran tarihlisayısında yayınlanan “HADEP Arabulucu RolüOynayabilir” başlıklı röportajda “orduya hakaretedildiği” ileri sürüldü. Cengiz Kapmaz’ın TCY’nin 159.maddesi uyarınca yargılandığı dava Beyoğlu AsliyeCeza Mahkemesi’nde görülecek. Aynı röportajnedeniyle İstanbul DGM Savcılığı tarafından gazeteninsahibi Hıdır Ateş ve Yazıişleri Müdürü Hünkar Demirelhakkında da dava açıldı. Davalar yıl içindesonuçlanmadı.

Yıldırım Türker-Radikal

Radikal gazetesi yazarı Yıldırım Türker hakkında 4Kasım günü yayınlanan “Vicdani Redde BakanFotoğrafı” başlıklı yazısında “halkı askerliktensoğuttuğu” iddiasıyla Adana 6. Kolordu Askeri Savcılığıtarafından soruşturma açıldığı bildirildi.

Mehmet Özcan-Akit

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, kapatılan Akit gazetesinde 25Kasım 2000 tarihinde Asım Yenihaber imzasıylayayımlanan “Başörtüsü Generalleri ve Saim Hoca”başlıklı yazıyla ilgili olarak Yazıişleri Müdürü MehmetÖzcan hakkında verilen beraat kararını bozdu. Özcan,İstanbul DGM’de TCY’nin 312. maddesi uyarıncayargılanmış ve 18 Nisan günü beraat etmişti.

Muharrem Cengiz, Ahu Zeynep Görgün-Kültür SanatYaşamında Tavır

Kültür Sanat Yaşamında Tavır dergisinin sahibiMuharrem Cengiz hakkında TCY’nin 169. maddesiuyarınca “yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek”,Yazıişleri Müdürü Ahu Zeynep Görgün hakkında iseTMY’nin 8. maddesi uyarınca “bölücülük propagandası”yaptıkları iddiasıyla açılan dava 10 Aralık günü başladı.Mahkeme Görgün’den TCY’nin 169. maddesi uyarıncaek savunma istedi. Cengiz ve Görgün, derginin Eylül

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

226 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 232: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

2002 tarihli 7. sayısında yer alan Pablo Neruda’ya ait“Oğulları Ölen Analara Türkü” başlıklı şiir ve SatılmışLüker tarafından yazılan “Merhaba İstanbul”, “Kapı ileDuvarın Düşündürdükleri”, “Açlığın Koynunda YarınlaraDuyulan Sevda”, “Düştüler Birer Birer DillerindeYeminler” ve “Yorgun” başlıklı yazılar nedeniyleyargılanıyorlar.

Sabri Ejder Öziç-Radyo Dünya

Radyo Dünya Genel Yayın Yönetmeni Sabri Ejder Öziçhakkında, Filistin sorununa ilişkin bir programda “halkıdüşmanlığa kışkırttığı” iddiasıyla açılan dava, 11 Aralıkgünü sonuçlandı. Adana DGM’de yapılan duruşmada,Öziç hakkında “programa katılmadığının anlaşılması”nedeniyle beraat kararı verildi.

Yargılanan Diğer Gazeteci ve Yazarlar

Önceki Yıllarda Açılan ve 2002 Yılında SonuçlananDavalar

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 23-29 Haziran 2001 tarihli 1.sayıda yer alan “Kürt Kimliği Zorluyor” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 4 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 4,152,000,000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 14-20 Temmuz 2001 tarihli 4.sayıda yer alan “Demokratik Eylemin Meşruiyeti”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 6.477.634.000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 7-13 Temmuz 2001 tarihli 3.sayıda yer alan “Çözümün adı Serhıldan” ve “ŞimdiSerhıldanların Zamanıdır” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Nisan günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 6.477.634.800 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi. Karar Yargıtay tarafından onandı.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 21-27 Temmuz 2001 tarihli 5.sayıda yer alan “Güneyde Savaş Hazırlıkları “ başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 30 Mayıs günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 7.781.885.200 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 11-17 Ağustos 2001 tarihli 8.sayıda yer alan “AB Yolunda Güvensiz Tartışmalar”,“Suskun Bir Volkan Gibiydi” ve “Kurtuluşun İlk Adımı”,“İlk Kurşun Cumhuriyetin Demokratikleşmesi İçindi” ve“O Gün Devrim Olmuş Gibiydi” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 7 Mayıs günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 7.781.885.200 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 18-24 Ağustos 2001 tarihli 9.sayıda yer alan “Adım Atılırsa Destek Veririz” ve“Halkla Hukukun Birleştiği Yerde Demokrasi Olur”başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Mahkeme Hünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapiscezası verdi. Hapis cezası 8.735.000.000 TL paracezasına çevrildi. Ayrıca gazetenin de 7 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 25-31 Ağustos 2001 tarihli 10.sayıda yer alan “Barış Umudu Yaratıldı” (Cemil Bayık-Röportaj)İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 27 Aralık 2001 tarihinde sonuçlandı.Mahkeme Hıdır Ateş’e 4.069.800.000 TL, HünkarDemirel’e 2.034.900.000 TL para cezası verdi. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi. Karar Yargıtay tarafından onaylandı.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar Demirel

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 227

Page 233: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Davaya Konu Olan Yazı: 01-07 Eylül 2001 tarihli 11.sayıda yer alan “PKK Başkanlık Konseyi: BarışaUlaşmakta Israrlıyız” ve “PKK Lideri A. Öcalan’ ın 1 EylülMesajı: Barışın Zaferine Kadar” başlıklı haberler.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Mahkeme Hıdır Ateş’e 3.177.000.000 TL, HünkarDemirel’e 1.588.000.000 TL para cezası verdi. Ayrıcagazetenin de 3 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 03-10 Eylül 2001 tarihli 1. özelsayıda yer alan “PKK’den Devlete Uyarı”ve “Filistin,Ermeni ve Kürtler Öcalan İçin Yürüdü” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 5680 sayılı ya. Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Mahkeme Hıdır Ateş’e 2.996.875.000 TL, HünkarDemirel’e 8.687.900.000 TL para cezası verdi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 15-21 Eylül 2001 tarihli 13.sayıda yer alan “Kürtler Kendi Anayasasını Yapmalı”(A.Öcalan) ve “Merhaba” başlıklı okur mektubu.İddia: 3713 sayılı Yasanın 8/2. maddesi, 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 28 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeHıdır Ateş’e 749.218.750 TL, Hünkar Demirel’e1.024.000.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 22-28 Eylül 2001 tarihli 14.sayıda yer alan “Savaş Çözüm Değil” (A.Öcalan), “PKKYöneticilerinden C. Bayık: Kimse Yanlış HesapYapmasın” başlıklı haber, “Forum-Gündem: Asıl TerörKürt Halkına Uygulandı” başlıklı yazı.İddia: 3713 sayılı Yasanın 6/2. maddesi, TCY’nin 312/2-son mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 7.911.750.000 TL, Hünkar Demirel’e4.810.068.600 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de15 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 29 Eylül-5 Ekim 2001 tarihli 15.sayıda yer alan “ 3. Doğuş” Eki.İddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme

Hünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 6.477.634.800.TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 6–12 Ekim 2001 tarihli 16.sayıda yer alan “PKK Lideri Öcalan 4. Yılına Giren 9Ekim Komplosunun Bütün Boyutlarını AİHMSunumunda Çözümlüyor. İnsanlığa Çözüm Armağanı”,3. Doğuş ekinde yeralan tüm yazılar ve bazı fotoğraflar.İddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 9 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HünkarDemirel’e 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi ve Demirelhakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 20-26 Ekim 2001 tarihli 18.sayıda yer alan “Irak’a Müdahalede Kürtler Belirleyici”başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Mahkeme Hünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapiscezası verdi. Hapis cezası 7.782.652.000 TL paracezasına çevrildi. Ayrıca gazetenin de 7 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 27 Ekim-02 Kasım 2001 tarihli19. sayıda yer alan “Kriz Demokratik CumhuriyetleAşılır” başlıklı yazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 10 Aralık günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 3.657.000.000 TL, Hünkar Demirel’e1.837.875.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 10-16 Kasım 2001 tarihli 21.sayıda yer alan “Kadınlar Öcalan’ın AİHM’e SunduğuSavunmaları Kendi Açılarından Değerlendirdi” başlıklıyazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Mahkeme Hıdır Ateş’e 16.468.200.000 TL, HünkarDemirel’e 8.234.100.000 TL para cezası verdi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

228 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 234: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 17-23 Kasım 2001 tarihli 22.sayıda yer alan “Halk Öcalan’a Özgürlük Diyor” ve“Öcalan’a Özgürlük Dediler” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 5680 sayılı ya. Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 24 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 7.782.650.000 TL para cezası verdi.Ayrıca gazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 24-30 Kasım 2001 tarihli 23.sayıda yer alan “Çeyrek Asırlık Hareket”, “BaşarınınKökü Başlangıçtaydı” ve “Neleri KazandığımızınTarihidir” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5.mad.,5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 19 Kasım günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 6.450.334.000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 08-14 Aralık 2001 tarihli 25.sayıda yer alan “Türkiye Çözümsüz Kalamaz” başlıklıyazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad.,5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Haziran günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 3.318.000.000 TL, Hünkar Demirel’e1.659.375.000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Önder gazetesi sahibi Talat Efendioğlu veyazar Hulusi ErdemDavaya Konu Olan Yazı: 14 Ağustos 2001 tarihligazetede yayınlanan “Savcılarla Davalaşan,Hakimlerden Şamar Yiyen ‘Bilgisiz Bakan’: Hikmet SamiTürk…” başlıklı yazıİddia: Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e hakaret Görüldüğü Yer: Milas Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 19 Kasım günü sonuçlandı. Erdem veŞener’e 3 ay 15’er gün hapis ve 166 milyon 93’er binlira para cezası verildi. Mahkeme, hapis ve paracezasını toplam 664 milyon 372 bin 800 lira paracezasına çevirdi ve erteledi.

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi YazıişleriMüdürü Oğuz ÇeltikçiDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin Mart 2001 sayısındayer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi

Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 23 Eylül günü sonuçlandı. Oğuz Çeltikçi 3yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edildi. Hapis cezası6.477.634.800 TL para cezasına çevrildi. Ayrıca dergininde 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi YazıişleriMüdürü Oğuz ÇeltikçiDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin Eylül 2001 sayısındayer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 5 Nisan günü sonuçlandı. Oğuz Çeltikçi 2 yılhapis cezasına mahkum edildi. Hapis cezası3.464.229.600 TL para cezasına çevrildi. Ayrıca dergininde 15 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi YazıişleriMüdürü Oğuz ÇeltikçiDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin Temmuz 2001sayısında yer alan bazı yazılarİddia: -Görüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 2 Temmuz günü sonuçlandı. Oğuz Çeltikçi3 ay 15 gün hapis ve 166 milyon TL para cezasınamahkum edildi.

Sanıklar: Düşünce ve Davranışta Yol dergisi YazıişleriMüdürü Oğuz ÇeltikçiDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Nisan2001 tarihli sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TMY’nin 8/2. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 13 Haziran günü sonuçlandı. Oğuz Çeltikçi1.649.328.000 TL para cezasına mahkum edildi. Ayrıcaderginin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgürlük Dünyası dergisi sahibi ve YazıişleriMüdürü Sedat İmzaDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Kasım 2001 tarihli115. sayısında yer alan “Emperyalist SavaşınGölgesinde Kürt Sorunu” başlıklı yazıİddia: “yasadışı terör örgütü açıklamalarına yervermek” TMY’nin 6/2. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 29 Mayıs günü sonuçlandı. Sedat İmza1.875.000.000 TL para cezasına çarptırıldı, derginin de 1gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Radikal gazetesi sahibi Aydın Doğan veYazıişleri Müdürü Hasan Çakkalkurt Davaya Konu Olan Yazı: 14 Ocak 2000 tarihli gazetedeyayınlanan ölüm oruçlarına ilişkin ‘ÖlümlerEngellenebilir’ başlıklı haberİddia: Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün hedefgösterildiğiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 16 Mayıs günü sonuçlandı. İstanbul DGM,Aydın Doğan ve Hasan Çakkalkurt hakkında beraatkararı verdi. Ancak, Yargıtay kararı usulden bozdu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 229

Page 235: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Doğan ve Çakkalkurt’un yeniden yargılanmalarına 22Ağustos günü başlandı.

Sanıklar: Radikal gazetesi Yazıişleri Müdürü HasanÇakkalkurtDavaya Konu Olan Yazı: 2, 3 ve 5 Temmuz 2001tarihlerinde yayınlanan “Gerçeğe Dönüş”, “İşte BöyleÖldüler” ve “Ümraniye Yağması” başlıklı haberlerİddia: “yasadışı örgüt propagandası” ve “yasadışı örgüteyardım yataklık etmek” Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 21 Mart günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Radikal gazetesi Yazıişleri Müdürü HasanÇakkalkurt, yazar Mine G. KırıkkanatDavaya Konu Olan Yazı: 19 Ocak 2000 tarihli gazetedeyayınlanan “Hokus Pokus Suç” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Bakırköy 2. Ağır Ceza MahkemesiKarar: Dava 11 Nisan günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Radikal gazetesi Yazıişleri Müdürü HasanÇakkalkurt, yazar Perihan MağdenDavaya Konu Olan Yazı: 1 Ağustos 2001 tarihindeyayınlanan cezaevleri operasyonuna ilişkin “TüpünSonu” başlıklı yazıİddia: “Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü yasadışıörgütlere hedef gösterdikleri” iddiasıyla TMY’nin 6.maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 24 Ekim günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Devrimci Demokrasi gazetesi YazıişleriMüdürü Mahir ZenginDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 1-16 Haziran tarihlisayısında yayınlanan “Komünist Önder İbrahimKaypakkaya Anıldı”, “İdeolojimizi Moralimiz, İrademizKazandı” başlıklı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 28 Kasım günü sonuçlandı. İstanbul DGM,Mahir Zengin’i TCY’nin 169. maddesi uyarınca 4 yıl 6 ayhapis cezasına mahkum etti. Ceza, 9 milyar 923 milyon640 bin lira para cezasına çevrildi. Gazetenin 16-30Kasım tarihli 5. sayısı da toplatıldı.

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü Aziz ÖzerDavaya Konu Olan Yazı: Nisan 2001 tarihli 46. sayıdayer alan “1 Mayıs’ ta Devrimci Saflara” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312/2-son maddesi.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 19 Eylül günü, Özer hakkında 2.871.000.000TL. para cezası ile sonuçlandı.

Sanıklar: Dayanışma gazetesi Yazıişleri Müdürü ErsinSedefoğluDavaya Konu Olan Yazı: Aralık 2001 tarihli gazetedeyer alan “Ölümü Yenenler Yenilmez” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312. maddesi.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Karar: Dava Mayıs ayında, Sedefoğlu hakkında 5 milyarTL. para cezası ile sonuçlandı.

Sanıklar: Cumhuriyet gazetesi Yazıişleri Müdürü Fikretİlkiz, Avukat Emin DeğerDavaya Konu Olan Yazı: 8 Şubat 2000 tarihli gazetedeyayımlanan “Ecevit-Gülen Küreselleşme Yolunda”başlıklı yazıİddia: “Atatürk’e hakaret etmek”Görüldüğü Yer: İstanbul 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 22 Ocak günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Milliyet gazetesi Yazıişleri Müdürü ErenGüvenerDavaya Konu Olan Yazı: 13 Nisan 2000 tarihli gazetedeyer alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile yapılansöyleşiİddia: “güvenlik görevlilerine hakaret etmek”Görüldüğü Yer: Bakırköy 2. Ağır Ceza MahkemesiKarar: Dava 11 Nisan günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü Aziz ÖzerDavaya Konu Olan Yazı: Mart 2001 tarihli 42. sayıda yeralan “Ulusal Baskılara Son” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312/2-son maddesi.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Haziran günü, Özer hakkında2.871.000.000 TL. para cezası ile sonuçlandı.

Sanıklar: Güney Kültür Sanat ve Edebiyat dergisiYazıişleri Müdürü İlyas EmirDavaya Konu Olan Yazı: Ocak-Şubat-Mart 2001 tarihli15. sayıda yer alan “Susma Sustukça Sıra SanaGelecek”, “Bizi Diri Diri Yaktılar”,”Sessiz miKalacaksınız”,”Mutlaka Kazanacağız. Bu NasılPervasızlıktır” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 5680 sayılı Basın Yasası Ek2/1. maddesi.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Haziran günü sonuçlandı. Mahkeme İlyasEmir’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi, bu ceza6.477.634.800 TL. para cezasına çevrildi. Ayrıca dergihakkında da 7 gün süreyle kapatma cezası verildi.

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü Aziz ÖzerDavaya Konu Olan Yazı: Ekim 1999 tarihli 27. sayıdayer alan “Cezaevinde Yargısız İnfaz” başlıklı yazı, Ocak2000 tarihli 30. sayıda yer alan “Bu Kadarı da Olmaz”başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi.Karar: Sanık Aziz ÖZER hakkında TCY’nin 159/1.maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası verildi. Dosya 6Mayıs günü Yargıtay’a gönderildi.

Sanıklar: Çınar gazetesi eski Yazıişleri Müdürü GülerYıldızDavaya Konu Olan Yazı: Gazetede yayınlanan NadireMater’in “Mehmedin Kitabı”nın tanıtımı için yazılan yazıİddia: TCY’nin 159. maddesi

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

230 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 236: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Görüldüğü Yer: Mersin 1. Ağır Ceza MahkemesiKarar: Dava 24 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeYıldız’ı 10 ay hapis ve 600 milyon lira para cezasınamahkum etti. Güler Yıldız, TCY’nin 159. maddesiuyarınca açılan davada, 21 Haziran 2001 tarihinde deaynı cezaya mahkum edilmişti. Yargıtay ise kararıyasada yapılan değişiklik nedeniyle usulden bozmuştu.

Sanıklar: Sabah gazetesi Yazıişleri Müdürü SemraUncu, yazar Ali BayramoğluDavaya Konu Olan Yazı: 10 Mayıs 2001 tarihli gazetedeyayımlanan “Ankara’da Kaos” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 159Görüldüğü Yer: İstanbul 2. Ağır Ceza MahkemesiKarar: Dava 22 Mart günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Milli Gazete Yazıişleri Müdürü SelamiÇalışkan, gazeteci Mehmet Şevki EygiDavaya Konu Olan Yazı: 15 Kasım 2000 tarihli gazetedeyayınlanan bir yazıİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 9 Ekim günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Eygive Çalışkan’ı 1 yıl 8’er ay hapis cezasına mahkum etti.Çalışkan’ın cezası 1 milyar 840 milyon lira paracezasına çevrildi. Eygi’nin cezası ise “yeniden suçişlemekten çekinmeyeceği kanaatine varıldığı”gerekçesiyle paraya çevrilmedi ve ertelenmedi. DGM,gazetenin de 3 gün süreyle kapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Milli Gazete Yazıişleri Müdürü SelamiÇalışkan, gazeteci Mehmet Şevki EygiDavaya Konu Olan Yazı: Gazetede 12 Mayıs günüyayınlanan “Başörtü Düşmanlığı” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 24 Aralık günü sonuçlandı. İstanbul DGM,Eygi ve Çalışkan’ı 1 yıl 8’er ay hapis cezasına mahkumetti. Çalışkan’ın cezası 4 milyar 398 milyon 432 bin lirapara cezasına çevrildi. DGM, gazetecilerin cezalarınıerteledi.

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 114. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 14 Nisan günü sonuçlandı. MahkemeKaya’ya 100 milyon TL, Doğru’ya 8.685.994.640 TL. paracezası verdi, ayrıca derginin de 30 gün süreylekapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 115. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-son

mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 1 Ağustos günü sonuçlandı. MahkemeKaya’ya 3.000.000.000 TL, Doğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapiscezası ve 1.500.000.000 TL. para cezası verdi, ayrıcaderginin de 1 gün süreyle kapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Özgür Halk dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 117. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Ekim günü sonuçlandı. MahkemeDoğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi.

Sanıklar: Özgür Halk dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 118. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Ekim günü sonuçlandı. MahkemeDoğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi. Hapis cezası,6.477.634.000 TL. para cezasına çevrildi. Ayrıca dergininde 7 gün süreyle kapatılması kararlaştırıldı.

Sanıklar: Yeni Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 5. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 12 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeKaya’ya 3.600.000.000 TL, Doğru’ya 7.977.634.000 TL.para cezası verdi. Ayrıca derginin de 1 gün süreylekapatılması kararlaştırıldı.

Sanıklar: Yeni Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 6. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 12 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeKaya’ya 3.750.000.000 TL, Doğru’ya 12.889.256.000 TL.para cezası verdi. Ayrıca derginin de 1 gün süreylekapatılması kararlaştırıldı.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Aralık 2000 tarihli 9.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 231

Page 237: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 6 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 4.152.000.000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcaderginin de 1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi sahibi GülşenBozan, Yazıişleri Müdürü Kadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Nisan 2001 tarihli 13.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 30 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 468.750.000 TL, Gülşen Bozan’a1.125.000.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de 7gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi sahibi GülşenBozan, Yazıişleri Müdürü Kadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Ağustos 2001 tarihli17. sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 30 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 1.102.413.000 TL, Gülşen Bozan’a937.500.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de 15gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Eylül 2001 tarihli 18.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 30 Temmuz günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 6.477.635.000 TL. para cezasına çevrildi. Ayrıcaderginin de 1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Ekim 2001 tarihli 19.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme KadriyeKanat’a 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Ayrıca derginin de7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

2002 Yılında Açılan ve Sonuçlanan Davalar

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 15-21 Aralık 2001 tarihli 26.

sayıda yer alan “Kürtlerle Bağ Kurmak İstiyorsanızÇözüm Üretmelisiniz”, “Kürtler Ulusal Birlik YolundaAdım Attı”, “Kürtlerin Milli Siyaseti Demokratikleşme veBarış”, “Her şeye Hazırız” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi. 3713 sayılı yasanın 5.mad., 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 10 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 9.348.000.000 TL para cezası verdi.Ayrıca gazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasınakarar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 22-28 Aralık 2001 tarihli 27.sayıda yer alan “Yeni Parti İhtiyacı”, “Afganistan’a TürkModeli”, “Tarih, Çağ Toplum ve İnsan KavrayışındanYoksun”, “Kürt Siyaseti Dünya Sahnesinde”, “BirlikGeleceğin Garantisidir”, “Öcalan’ın KaçırılmasındaMOSSAD’ın Rolü”, “Devleti Sansür Etmek” ve “OkurunGündemi” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi. 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad., 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 6 Eylül günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 1.521.093.000 TL, Hünkar Demirel’e7.950.009.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de10 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 29 Aralık 2001- 4 Ocak 2002tarihli 28. sayıda yer alan “Cezaevlerine Üçlü Önerisi”,“Kültürel Faaliyet Üzerine”, Bilanço 2001 Eki: “ A.ÖcalanRöportajı”, “Osman Öcalan röportajı” ve “32. sayfadayeralan tüm yazılar”.İddia: TCY’nin 169. maddesi. 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad., 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 28 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeHıdır Ateş’e 829.687.500 TL, Hünkar Demirel’e6.823.00.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de15 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 12-18 Ocak 2002 tarihli 30.sayıda yer alan “PKK Başkanlık Konseyi Üyesi O.Öcalan, Baskıları Arttıran Devleti Uyardı: Devlet TerörüDurdurulmalı” başlıklı haber-yazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad., 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 27 Aralık günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 4.000.500.000 TL, Hünkar Demirel’e2.000.250.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

232 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 238: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 19-21 Ocak 2002 tarihli 31.sayıda yer alan “Öcalan’dan Akçam’a Cevap” başlıklıyazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad., 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Haziran günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’e 4.445.000.000 TL, Hünkar Demirel’e2.000.250.000 TL para cezası verdi. Ayrıca gazetenin de7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 26 Ocak-1 Şubat 2002 tarihli32. sayıda yer alan “Devlet Dilinde Israrlı”, “Tutuklularasaldırı” ve “Ölümden Kurtulanlara İşkence”, “DevletKendi Dilinde Kürtler Anadilinde Israrlı” ve “Irak, HADEPve Kürtçe” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. ve 312/2-son mad. ile 3713 sayılıyasanın 8/2-son mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 25 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi veDemirel hakkında yurtdışına çıkma yasağı koydu.Ayrıca gazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 02-08 Şubat 2002 tarihli 33.sayıda yer alan “Yasaklamak Siyasallaştırmaktır”başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HünkarDemirel’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapis cezası1.538.000.000 TL para cezasına çevrildi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 02-08 Mart 2002 tarihli 37.sayıda yer alan “İdam ve Demokrasi”ve “Modern KürtKadın Hareketi” başlıklı haberler .İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 17 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumetti. Ceza 11.923.000.000 TL para cezasına çevrildi.Ayrıca gazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 09-15 Mart 2002 tarihli 38.

sayıda yer alan “Pişmanlık Değil Genel Af”, “PKK lideriA. Öcalan; Kazandıran Siyaset Yapılmalı”, “PişmanlıkÇözüm Değil” ve “Tabiat Ananın Sesi” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 26 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 11.923.000.000 TL para cezasınamahkum etti. Ayrıca gazetenin de 15 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 16-22 Mart 2002 tarihli 39.sayıda yer alan “Öcalan: Çözümden Yanayız” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 3 Eylül günü sonuçlandı. Mahkeme HünkarDemirel’i 1.759.125.000 TL, Hıdır Ateş’i 3.518.250.000 TLpara cezasına mahkum etti.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 23-29 Mart 2002 tarihli 40.sayıda yer alan “Newroz Dağda da Kutlandı” başlıklıhaber .İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 12 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 1.759.125.000 TL, Hıdır Ateş’i3.518.250.000 TL para cezasına mahkum etti.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 30 Mart- 05 Nisan 2002 tarihli41. sayıda yer alan “Halkın Mesajı Dikkate Alınmalı”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 19 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 11.682.125.000 TL para cezasınamahkum etti. Ayrıca gazetenin de 7 gün süreylekapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 06-12 Nisan 2002 tarihli 42.sayıda yer alan “İki Halkı İntihara Sürüklüyorlar” ve“Çocuk ve Genç A. Öcalan” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169.,3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HünkarDemirel’i 12.173.735.640 TL, Hıdır Ateş’i 2.250.000.000

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 233

Page 239: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

TL para cezasına mahkum etti. Ayrıca gazetenin de 7gün süreyle kapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 11-17 Mayıs 2002 tarihli 47.sayıda yer alan “Avrupa Nereye”, “Terörist Listesi”,“İktidar Olmak Şiddeti Meşrulaştırmaz”, “Kadına Genişİnisiyatif” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 6/2 mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HıdırAteş’i 4.840.875.000 TL, Hünkar Demirel’i ise14.343.460.540 TL para cezasına mahkum etti. Ayrıcagazetenin de 15 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 20-26 Nisan 2002 tarihli 44.sayıda yer alan “PKK 8. Kongresinde Değişimi Esas AlanYeni Bir Yapılanmaya Gidildi”, “Yeni Dönem YeniÖrgüt”, “Değişim 1993’te Start Aldı” ve “KongrePKK’deki Değişimin Zirvesi Oldu” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 8/2. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 2 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme HünkarDemirel’i 11.923.023.000 TL, Hıdır Ateş’i 4.500.000.000TL para cezasına mahkum etti. Ayrıca gazetenin de 7gün süreyle kapatılmasını kararlaştırdı.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 08-14 Haziran 2002 tarihli 51.sayıda yer alan “Demokratik Türkiye’ye Bağlıyız”başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son. mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 27 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 1.849.875.000 TL para cezasınamahkum etti. Hıdır Ateş’in davası tefrik edildi. Ayrıcagazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 15-21 Haziran 2002 tarihli 52.sayıda yer alan “İdam Tartışmaları: Türkiye’nin RudolfHess’i Kim?” ve “Kadının Toplumsal Sözleşmesi” başlıklıhaberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 17 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumetti. Ceza 11.923.000.000 TL para cezasına çevrildi.

Ayrıca gazetenin de 7 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 03-09 Ağustos 2002 tarihli 57.sayıda yer alan “Forum: Operasyon Tarihini SeçimBelirleyebilir” başlıklı yazı.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son. mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 12 Kasım günü sonuçlandı. MahkemeHünkar Demirel’i 2.092.500.00 TL para cezasınamahkum etti. Ayrıca gazetenin de 7 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Günlük Evrensel gazetesi Yazıişleri MüdürüTaylan Bilgiç, Cihan SoyluDavaya Konu Olan Yazı: 20 Ocak tarihli gazetedeyayınlanan “Kürt Sorunu Tüm İşçilerin Sorunudur”başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 24 Eylül günü sonuçlandı. Bilgiç, İstanbulDGM’de yapılan duruşmada TCY’nin 312. maddesiuyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildi.Ceza, 4 milyar 398 milyon 432 bin 280 lira paracezasına çevrildi. Yazıyı yazan Cihan Soylu’nun dosyasıise ayrıldı. DGM, Evrensel gazetesine 7 gün yayındurdurma cezası verdi.

Sanıklar: Günlük Evrensel gazetesi Yazıişleri MüdürüTaylan BilgiçDavaya Konu Olan Yazı: 12-13 Şubat tarihli gazetedeyayınlanan “Demokrasi Adına Amerikan Destekçiliği”başlıklı dizi yazılarİddia: “yasadışı örgüt propagandası”Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Ekim günü beraatla sonuçlandı.

Sanıklar: Günlük Evrensel gazetesi Yazıişleri MüdürüTaylan Bilgiç, gazeteci Serpil KurtayDavaya Konu Olan Yazı: 10 Eylül 2001 tarihli sayısındayayınlanan “Savcıdan Sahte Rapor” başlıklı haberİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Ankara 27. Asliye Hukuk MahkemesiKarar: Dava 1 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme, Bilgiçve Kurtay’ı toplam 2,5 milyar lira para cezasınamahkum etti.

Sanıklar: Kuzey Doğu Anadolu gazetesi sahibi veYazıişleri Müdürü Fakir YılmazDavaya Konu Olan Yazı: Gazetede yayınlanan “KinTutmak” başlıklı yazıİddia: “resmi heyete hakaret etmek”Görüldüğü Yer: Ardahan Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 21 Haziran günü sonuçlandı. MahkemeYılmaz’ı 7 ay 16 gün hapis cezasına mahkum etti.Hapis cezası para cezasına çevrildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

234 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 240: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: İşçi-Köylü gazetesi Yazıişleri Müdürü BarışAçıkelDavaya Konu Olan Yazı: 19 Temmuz 2001 tarihligazetede yayınlanan “Kimlik Savaşla Kazanılır” başlıklıhaberİddia: TMY’nin 6/2. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 11 Nisan günü Açıkel hakkında 83 milyonlira para cezası ile sonuçlandı.

Sanıklar: İşçi-Köylü gazetesi Yazıişleri Müdürü BarışAçıkelDavaya Konu Olan Yazı: Gazetede yayınlanan“Dünyadaki Savaşların, Sömürünün Tek SuçlusuEmperyalizmdir” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 312.maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 17 Ekim günü Açıkel hakkında 6 milyar666 milyon 259 bin 800 lira para cezası ile sonuçlandı.

Sanıklar: Azadiya Welat gazetesi sahibi NuriKarakoyun, Yazıişleri Müdürü Salih TuranDavaya Konu Olan Yazı: 1 Eylül 2001 tarihli gazetedeyer alan PKK lideri Abdullah Öcalan ve PKK yöneticisiOsman Öcalan’ın açıklamalarıİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava Haziran ayı başında sonuçlandı. MahkemeKarakoyun ve Turan’ı 142 milyon 365 bin lira paracezasına mahkum etti. Gazetenin de 7 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgürlük Dünyası dergisi sahibi ve YazıişleriMüdürü Sedat İmzaDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Ocak 2002 tarihli 117.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 8/2 ve 6/2. maddeleriGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 19 Haziran günü sonuçlandı. Sedat İmzatoplam 1.660.186.980 TL para cezasına mahkum edildi,derginin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Azadiya Welat gazetesi sahibi NuriKarakoyun, Yazıişleri Müdürü Salih TuranDavaya Konu Olan Yazı: Gazetede yayınlanan AbdullahÖcalan ve PKK/KADEK militanlarının fotoğraflarıİddia: TMY’nin 8., 5. ve TCY’nin 312 ve 169. maddeleriGörüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 10 Ekim günü sonuçlandı. İstanbul DGM,TMY’nin 8., TCY’nin 312 ve 169. maddeleri uyarıncayargılanan Karakoyun hakkında beraat kararı verdi.Mehmet Salih Turan, TCY’nin 169. ve TMY’nin 5.maddesi uyarınca 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumedildi. Ceza, 7 milyar 782 milyon 652 bin lira paracezasına çevrildi. Turan hakkında, TCY’nin 312 veTMY’nin 8. maddeleri yönünden ise beraat kararıverildi. DGM, gazeteye de 15 gün süreyle yayındurdurma cezası verdi.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 9. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: “Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ebasın yoluyla hakaret”Görüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Yalçın 660.372.800 TL para cezasına mahkumedildi.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 10.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 17 Temmuz günü 213. 548.400 TL paracezası ve matbaa makinasının müsaderesi kararıylasonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 14. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 17 Temmuz günü 213.548.400 TL paracezası ve matbaa makinasının müsaderesi kararıylasonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 16. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 17 Temmuz günü 213.548.400 TL paracezası ve matbaa makinasının müsaderesi kararıylasonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 18.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 6 Kasım günü 71.000.000 TL para cezasıylasonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 19.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 6 Kasım günü 71.000.000 TL para cezasıylasonuçlandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 235

Page 241: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 20.sayısında yer alan “19 Aralık’ı Unutma” başlıklı yazıİddia: “Silahlı çete propagandası”Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 26 Aralık günü sonuçlandı. Yalçın’ınsavunması alınmadan 7 milyar TL para cezasınamahkum edildiği bildirildi.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 21.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: “Cumhuriyete hakaret”Görüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 14 Haziran günü 109.050.400 TL para cezasıve baskı aletlerinin zorla alımı kararıyla sonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 22.sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 159.maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 19 Kasım günü 1.017.819.062 TL paracezasıyla sonuçlandı.

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin eki olarakyayınlanan Demokratik Üniversite Bülteni’nin Ekim2002 tarihli özel sayısında yer alan bazı yazılarİddia: “Yasalara hakaret”Görüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza MahkemesiKarar: Dava 17 Temmuz günü 213.548.400 TL paracezasıyla sonuçlandı.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 1. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 8/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 29 Temmuz günü sonuçlandı. MahkemeGülcan Kaya’ya 750.000.000 TL, Ayhan Doğru’ya1.086.820.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de 1gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 2. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme AyhanDoğru’ya 4 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Hapis cezası

7.501.962.800 TL para cezasına çevrildi. YazıişleriMüdürü Gülcan Kaya ise 625.000.000 TL para cezasınaçarptırıldı. Ayrıca derginin de 7 gün süreylekapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 5. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava yıl içinde Ayhan Doğru hakkında 4 yıl 3 ayhapis cezası ile sonuçlandı. Hapis cezası 8.439.462.800TL para cezasına çevrildi. Mahkeme Yazıişleri MüdürüGülcan Kaya’ya da 2.500.000.000 TL para cezası verdi.Ayrıca derginin de 1 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 6. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava yıl içinde Ayhan Doğru hakkında 4 yıl 3 ayhapis cezası ile sonuçlandı. Hapis cezası, 6.477.634.000TL para cezasına çevrildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 8. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 23 Ekim günü sonuçlandı. MahkemeGülcan Kaya’ya 3.000.000.000 TL, Ayhan Doğru’ya10.136.846.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 9. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son ve 8/2-son mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 23 Ekim günü sonuçlandı. MahkemeGülcan Kaya’ya 1.650.000.000 TL, Ayhan Doğru’ya1.679.000.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de15 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 10. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

236 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 242: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 28 Ağustos günü sonuçlandı. MahkemeAyhan Doğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi.Ayrıca derginin de 10 gün süreyle kapatılmasına kararverildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 11. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 18 Eylül günü sonuçlandı. Mahkeme AyhanDoğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi. AyrıcaDoğru’nun tutuklanmasına ve derginin de 15 günsüreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 12. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 24 Ekim günü sonuçlandı. Mahkeme AyhanDoğru’ya 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi. Hapis cezası9.923.735.000 TL para cezasına çevrildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi sahibi GülşenBozan, Yazıişleri Müdürü Kadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Temmuz 2002 tarihli23. sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 8/2-son mad. 5680 sayılıyasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 22 Kasım günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 562.000.000 TL., Gülşen Bozan’a1.125.000.000.000 TL. para cezası verdi. Ayrıca dergininde 1 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Şubat 2002 tarihli 22.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGMKarar: Dava 11 Eylül günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Hapiscezası 9.923.230.000 TL. para cezasına çevrildi. Ayrıcaderginin de 7 gün süreyle kapatılmasına karar verildi.

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi sahibi GülşenBozan, Yazıişleri Müdürü Kadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 24.sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad. 5680 sayılıyasanın Ek 2/1. mad.

Görüldüğü Yer: İstanbul DGM Mart 2002 tarihli 24.sayısındaKarar: Dava 30 Aralık günü sonuçlandı. MahkemeKadriye Kanat’a 468.750.000 TL, Gülşen Bozan’a1.125.000.000 TL para cezası verdi. Ayrıca derginin de 7gün süreyle kapatılmasına karar verildi.2002 Yılında Açılan ve Yıl İçinde SonuçlanmayanDavalar

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 09-15 Şubat 2002 tarihli 34.sayıda yer alan “Şimdi Halkın Zamanı”, “PKKFaaliyetlerini de Dondurdu” ve “Dağda ve SavaştaDoktor Olmak” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 27 Nisan-3 Mayıs 2002 tarihli45. sayıda yer alan “Bayık PKK’deki Değişimi Anlattı-Ortadoğu Aydınlanması İçin KADEK” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 8/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 04-10 Mayıs 2002 tarihli 46.sayıda yer alan “Kritik Günlere Doğru”, “Oyun Çözüm”,“Tarih Öcalan’ı Haklı Çıkardı”, “Muhalefetin Esin KaynağıOldular”, “Batman’da Bir Ordulu ve Nurhak’lardanBatman’a”, “ABD’nin Terör Listesi”, “Ankara’nın ManevraAlanı Kalmadı”, “Dil Özgürlüğü ve Siyasal Alan” ve“Arafat ve Öcalan” başlıklı haberler.İddia: 3713 sayılı yasanın 8/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 25-31 Mayıs 2002 tarihli 49.sayıda yer alan “Saldırıya Karşı Savunma Gücü” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 01-07 Haziran 2002 tarihli 50.sayıda yer alan “HADEP Arabulucu Rolü Oynayabilir”başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 8/2-son. mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 237

Page 243: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 11-28 Haziran 2002 tarihli 53.sayıda yer alan “Kürtler Artık Avukatsız Değil”,“Avrupa’ya Adalet Çağrısı”, “Kürtler Adalet İstiyor”başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 8/2-son. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 06-12 Temmuz 2002 tarihli 55.sayıda yer alan “Özgür Kadın Partisi (PJA) Kongresi” ve“Osman Öcalan: OHAL….” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 13-19 Temmuz 2002 tarihli 56.sayıda yer alan “Kürt Güçlere Çağrıda Bulunan KADEKGenel Başkanlık Konseyi Üyesi O. Öcalan: GüneydeDiyaloğa Açığız” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 6/2-son. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 17-23 Ağustos 2002 tarihli 59.sayıda yer alan “Mahsum Korkmaz (Agit) KürtlerinGönlünde Ölümsüzlüğe Ulaşan …” ve “Dağlardan AkanÖzgürlük: 15 Ağustos” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169., 3713 sayılı yasanın 5. mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 24-30 Ağustos 2002 tarihli 60.sayıda yer alan “Seçimler Kadın Özgürlüğü İçin BirFırsat” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son. mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 08-14 Eylül 2001 tarihli 12.sayıda yer alan “Yükselen Bir Altındağ” ve 18-24Ağustos 2001 tarihli 9.sayıda yer alan “HernepeşDiyarbekir” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 482/4. mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar Demirel

Davaya Konu Olan Yazı:29 Aralık–04 Ocak 2002 tarihli28. sayıda yer alan “Şimdilik JİTEM Kazanıyor” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 482/4., 273. mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 16-22 Mart 2002 tarihli 39.sayıda yer alan “Susurluk Paşaları” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 159. mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 23-29 Mart 2002 tarihli 40.sayıda yer alan “Newroz’u Kutlamak İsteyen HalkaPolis Saldırdı” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 159. mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 27 Nisan-03 Mayıs 2002 tarihli45. sayıda yer alan “Onlar Şimdi Yırtık Postal Sanığı”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 119/1. mad. ve 2253 sayılı kanunun40/1.mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 13-19 Nisan 2002 tarihli 43.sayıda yer alan “Tüm Dünyanın Tepkisini Çeken Bush-Şaron-Ecevit Üçlüsünün... İşte Gerçek Şer Ekseni”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 159.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 4 Eylül 2002 tarihli 3. sayıdayer alan “Dağdan Yansıyan Işık, Gerilla”, “Gerilla Şakası”,“Van’da Sloganlı Işık Gösterisi”, “Fatma Çolak Toprağaverildi”, “İmralı’ya Yüzlerce Mektup”, “Onlar EnginDenizlere Yelken Açtılar” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 8/2 mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 5 Eylül 2002 tarihli 4. sayıdayer alan “Dağlarda Yeni Bir Yaşam” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 8/2 mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi Ali

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

238 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 244: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Çelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 10 Eylül 2002 tarihli 9. sayıdayer alan “Güney’ den Notlar” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 8/2 mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 12 Eylül 2002 tarihli 11. sayıdayer alan “MHP Savaşı Kışkırtıyor” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 14 Eylül 2002 tarihli 13. sayıdayer alan “Newroz Tutuklularına Tahliye”, “Kürtçe EğitimTartışılıyor”, “Bir Bilgeler Kuşağına” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/1.mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 15 Eylül 2002 tarihli 14. sayıdayer alan “Osman Öcalan, Sol Blokun Umut YarattığınıSöyledi” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 16 Eylül 2002 tarihli 15. sayıdayer alan “Kürtler Festivalde Buluştu” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 18 Eylül 2002 tarihli 17. sayıdayer alan “Türkiye’nin Değişim Gerçeği”, “İstihbaratSkandalları” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 20 Eylül 2002 tarihli 19. sayıdayer alan “KADEK Özel Bölge İlan Etti” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi Ali

Çelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 22 Eylül 2002 tarihli 21. sayıdayer alan “Demokratik Güçler Birleşmeli” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 25 Eylül 2002 tarihli 24. sayıdayer alan “Kadınlar Çözüm Gücü Oluşturuyor” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2.mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 29 Eylül 2002 tarihli 28. sayıdayer alan “Öcalan: DEHAP’ın Potansiyeli Yüzde Yirmibeş”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 4 Ekim 2002 tarihli 33. sayıdayer alan “KADEK Lideri A. Öcalan İçin Doğum YeriUrfa’da Özgürlük İstendi”, “Urfa’da Öcalan’a ÖzgürlükSesleri” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 5 Ekim 2002 tarihli 34. sayıdayer alan “Öcalan: Demokratik Karakteri Yok” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 7 Ekim 2002 tarihli 36. sayıdayer alan “Seçimde Siyasal Yapı Değişecek” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 9 Ekim 2002 tarihli 38. sayıdayer alan “Bakış- Komplo ve Sonuç”, “Öcalan SavaşıEngelledi“, “9 Ekim Komplosu AB Sürecini Geciktirdi”,“Kürt Alerjisi”, “4 Ekim Erbil Toplantısı Nasıl

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 239

Page 245: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Değerlendirilmeli”, “PÇDK: Parlamento Tüm GüçleriKapsamalı”, “9 Ekim Komplosu Kınandı” başlıklıhaberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/2. ve8/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 10 Ekim 2002 tarihli 39. sayıdayer alan “Komplocuların Hesabı Tutmadı” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 11 Ekim 2002 tarihli 40. sayıdayer alan “KADEK’ ten Seçim Uyarısı” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 312/2 son mad., 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 13 Ekim 2002 tarihli 42. sayıdayer alan “DEHAP’a Başarılar”, “Bayrampaşa’da BaskılarArtıyor-Bayrampaşa’da Kötü Muamele” başlıklıhaberler.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2-son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 16 Ekim 2002 tarihli 45. sayıdayer alan “Komployu Boşa Çıkarmak”, “Savcı İmlayıZorladı” ve “Daha Fazla Başarı İçin”, “Sabih Kanadoğlu”başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/1mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 20 Ekim 2002 tarihli 49. sayıdayer alan “Tek Çözüm Gücü DEHAP” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 21 Ekim 2002 tarihli 50. sayıdayer alan “KADEK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi M.Karayılan, Güneyde Oluşturulan Medya SavunmaBölgelerini Değerlendirdi….” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 son ve 8/2 son mad. 5680

sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 1 Kasım 2002 tarihli 61. sayıdayer alan “3 Kasım Zafer Olsun” ve “Özgürlük İklimi”başlıklı haberler.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 son ve 8/2 son mad. 5680sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 4 Kasım 2002 tarihli 64. sayıdayer alan “Van’dan İmralı’ya Selam” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 5 Kasım 2002 tarihli 65. sayıdayer alan “KADEK Başkanlık Konseyi: Başarana KadarYürüyüşe Devam” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 8 Kasım 2002 tarihli 68. sayıdayer alan “Yeni Meclis Meşru Değil” ve “Özürlü MeclisinÖmrü Uzun Olmayacak” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 11 Kasım 2002 tarihli 71.sayıda yer alan “PJA Askeri Konferans Yaptı” ve “Öcalanİçin Eylemler Yaygınlık Kazandı”, “Öcalan’ a DestekEylemleri Sürüyor”, “PJA: Saldırmayacağız, KendimiziSavunacağız” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2son. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 12 Kasım 2002 tarihli 72.sayıda yer alan “Değişimin Yönü İyi Görülmeli” ve“İmralı’ ya Selam Eylemleri” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/2son. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi Ali

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

240 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 246: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Çelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 13 Kasım 2002 tarihli 73.sayıda yer alan “Gözler İmralı’da, Halk AçıklamaBekliyor” başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 15 Kasım 2002 tarihli 75.sayıda yer alan “Halkın İradesine Dikkat” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2 son mad. 5680 sayılı ya.Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 19 Kasım 2002 tarihli 79.sayıda yer alan “KADEK’ten Hükümete Süre” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/2 sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 21 Kasım 2002 tarihli 81.sayıda yer alan “Bakış- İktidar Bambaşka Bir Dünyadır”başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 22 Kasım 2002 tarihli 82.sayıda yer alan “10 Aralık’tan 15 Şubat’a Kampanya-Gençler Sokakları Terk Etmiyor ve PKK’nin KuruluşuAvrupa’da Kutlanacak”, “Kürtleri Uyaran KADEK GenelBaşkanlık Konseyi Üyesi O. Öcalan: İnce İmhaya SessizKalmayın” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 23 Kasım 2002 tarihli 83.sayıda yer alan “18 Kasım Unutulmadı” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 24 Kasım 2002 tarihli 84.sayıda yer alan “Gençler Öcalan’a Özgürlük İstedi”başlıklı haber.

İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 25 Kasım 2002 tarihli 85.sayıda yer alan “KADEK’in Hükümetten İstekleri”,“Hükümete Çözüm Bildirgesi” ve “KADEK’ liler AçlıkGrevine Başlıyor” başlıklı yazılar.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 26 Kasım 2002 tarihli 86.sayıda yer alan “Başarıya Engel, Dogmalardır” başlıklıhaber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 27 Kasım 2002 tarihli 87.sayıda yer alan “APO’cular PKK’yi Anlatıyor- Sözü veEylemi Bir Olan Hareket-Tarihte Bir Dönüm Noktası:PKK” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 28 Kasım 2002 tarihli 88.sayıda yer alan “PKK Eşittir KADEK Değil -PKK EfsanesiYaşayacak” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 29 Kasım 2002 tarihli 89.sayıda yer alan “PKK Egemen Erkeği Öldürdü” başlıklıyazı.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 29 Kasım 2002 tarihli 89.sayıda yer alan “Kürtçeye Özgürlük”, “Anadil Haftası”,“Demokratik Toplum Kuracağız”, “PKK nin KuruluşunaHavai Fişekli Kutlama”, “Hedef Demokratik Değişim”başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 241

Page 247: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

6/1.,8/2-son mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 30 Kasım 2002 tarihli 90.sayıda yer alan “Zindanlarda” ve “PKK, Ben İnsanımDiyenlerin Hareketidir” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 30 Kasım 2002 tarihli 90.sayıda yer alan “DEHAP’lı Vekiller Rollerini Oynamalı”, “Öcalan: Yeni Bir Dönem Başlıyor”, “Yüreğim HalklaBirleşmiştir” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 3 Aralık 2002 tarihli 93. sayıdayer alan “27 Kasım Kutlamaları Sürüyor” ve “Karasu:DEHAP’ ın Kapsamı Genişlemeli” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2.mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 6 Aralık 2002 tarihli 96. sayıdayer alan “KADEK: Barış Umutlarınızı Arttırın” ve “BayramBarışa Vesile Olsun” başlıklı haberler.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 7 Aralık 2002 tarihli 97. sayıdayer alan “KADEK’ten Bayram Mesajı” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 8 Aralık 2002 tarihli 98. sayıdayer alan “Geçiş Süreci Sona Erdi”, “Yeni Konsept Uyarısı:KADEK’ten Önemli Uyarılar” başlıklı haberler.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 6/1.mad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet Çolak

Davaya Konu Olan Yazı: 9 Aralık 2002 tarihli 99. sayıdayer alan “KADEK Demokratik Eylem KampanyasıBaşlattı” başlıklı haber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 10 Aralık 2002 tarihli 100.sayıda yer alan “Temel Sorun Kürt Sorunudur” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 11 Aralık 2002 tarihli 101.sayıda yer alan “10 Aralık-15 Şubat 2003 TarihlerindeKADEK Başkanı İçin Kampanya Düzenlenecek” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 12 Aralık 2002 tarihli 102.sayıda yer alan “Mersin’e Planlamacı Polis Müdürü” ve“Özgürlük Kampanyası Avrupa’ya Yayılıyor” başlıklıyazılar.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 13 Aralık 2002 tarihli 103.sayıda yer alan “BAKIŞ: A. Melik Fırat Ne Yapmakİstiyor” ve “Mustafa Yöndem: Siyasette Son Durum”başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 14 Aralık 2002 tarihli 104.sayıda yer alan “KADEK: Uyum Pratikleşsin” başlıklıhaber.İddia: 3713 sayılı yasanın 6/2. mad. 5680 sayılı ya. Ek2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 15 Aralık 2002 tarihli 105.sayıda yer alan “KADEK Başkanlık Konseyi Üyesi

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

242 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 248: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Öcalan: Türkiye Güneyi İşgal Etmeye Hazırlanıyor”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 16 Aralık 2002 tarihli 106.sayıda yer alan “15 Şubat’a Kadar Kesintisiz Eylem”başlıklı haber.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 10 Eylül 2002 tarihli 9. sayıdayer alan “Altındağ Altın Buldu” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 482/1-4. maddesi, 5680 sayılı Yasanın 16.mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 18 Eylül 2002 tarihli 17. sayıdayer alan “İstihbarat Skandalları” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 159. maddesi, 5680 sayılı Yasanın Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 9 Ekim 2002 tarihli 38. sayıdayer alan “Kürt Alerjisi (A. Kahraman)” başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 159. maddesi, 5680 sayılı Yasanın Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 13 Ekim 2002 tarihli 42. sayıdayer alan “Aynaya Tükürenler (A. Kahraman)” başlıklıyazı.İddia: TCY’nin 159. maddesi, 5680 sayılı Yasanın Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yeniden Özgür Gündem gazetesi sahibi AliÇelik Kasımoğulları, Yazıişleri Müdürü Mehmet ÇolakDavaya Konu Olan Yazı: 13 Ekim 2002 tarihli 42. sayıdayer alan “Aynaya Tükürenler (A. Kahraman)” başlıklıyazı.İddia: 5680 sayılı Basın Yasasının 22. maddesi.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü Aziz ÖzerDavaya Konu Olan Yazı: Haziran 2002 tarihli 6. sayıdayer alan “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi”, “Halkımıza”başlıklı yazılar.

İddia: TCY’nin 169. maddesi ile 3713 sayılı yasanın 6/2son mad. 5680 sayılı Yas. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Güney Kültür Sanat ve Edebiyat dergisiYazıişleri Müdürü İlyas Emir, Aziz Özerİddia: 5680 sayılı yasanın 10. maddesi. Adresdeğişikliğini bildirmeme.Görüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü Aziz ÖzerDavaya Konu Olan Yazı: Haziran 2002 tarihli 57. sayıdayer alan “Şövenist Çenelerini Tutmayı Bilmeyen…”başlıklı yazı.İddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Azadiya Welat gazetesi sahibi Mehmet NuriKarakoyun, Yazıişleri Müdürü Tahsin UyanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 12-18 Eylül tarihli349. sayısında yer alan bir haber İddia: TMY’nin 6/2. ve Basın Yasası’nın Ek/1 maddeleriGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi sahibi OğuzÇeltikçi ve Yazıişleri Müdürü Alaattin ErdoğanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Nisan2002 sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM, aynı sayı nedeniyle Fatih2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde de 2911 sayılı yasayamuhalefetten dava açıldı.

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi sahibi OğuzÇeltikçi ve Yazıişleri Müdürü Alaattin ErdoğanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Mart 2002sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Zafere Kadar Direniş gazetesi sahibi OğuzÇeltikçi ve Yazıişleri Müdürü Saniye Mavi GirginDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Eylül 2002sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgürlüğe Yürüyüş dergisi sahibi OğuzÇeltikçi ve Yazıişleri Müdürü Alaattin ErdoğanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Nisan2002 sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TMY’nin 8/1,2,4. maddeleriGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgürlüğe Yürüyüş dergisi Yazıişleri MüdürüAlaattin ErdoğanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Mayıs2002 sayısında yer alan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 243

Page 249: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Sanıklar: Özgürlüğe Yürüyüş dergisi sahibi Edip Bal veYazıişleri Müdürü Alaattin ErdoğanDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan Kasım2002 sayısında yer alan “Kürt Sorunu” başlıklı yazıİddia: TMY’nin 8/2. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 8. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 11.sayısında yer alan “Sabrımız Kalmadı” başlıklı yazıİddia: TMY’nin 8. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin toplatılan 25.sayısında yer alan “Newroz’a” başlıklı yazıİddia: TMY’nin 8. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Alınteri gazetesi sahibi ve Yazıişleri MüdürüSakine YalçınDavaya Konu Olan Yazı: Gazetenin 26. sayısında yeralan “Newroz İsyandır” ve “Dersim, Çürüme ve Onur”başlıklı yazılarİddia: TMY’nin 8. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi sahibi GülşenBozan, Yazıişleri Müdürü Kadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Nisan 2002 tarihli 25.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 6/2-sonmad. 5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Mayıs 2002 tarihli 26.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Haziran 2002 tarihli27. sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.

5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Kadının Sesi dergisi Yazıişleri MüdürüKadriye KanatDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Kasım 2002 tarihli 32.sayısında yayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 13. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 14. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 18. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 19. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 20. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 21. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad. 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı yasanın Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

244 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 250: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Önceki Yıllarda Açılan ve Yıl İçinde Süren Davalar

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 4. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 7. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 13. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi Yazıişleri Müdürü AyhanDoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 14. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. maddesi, 3713 sayılı yasanın 5. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 9. sayısındayayınlanan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Güney Kültür Sanat ve Edebiyat dergisiYazıişleri Müdürü İlyas EmirDavaya Konu Olan Yazı: Ocak-Şubat-Mart 2001 tarihli15. sayıda yer alan “Susma Sustukça Sıra SanaGelecek” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 03-09 Kasım 2001 tarihli 20.sayıda yer alan “Çiller Hizbullah’ın Anasıdır” ve“Ortadoğu Rönesansının Temellerini Atacak” başlıklıyazılar.İddia: TCY’nin 169. maddesi, 5680 sayılı ya. Ek 2/1.mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yedinci Gündem gazetesi sahibi Hıdır Ateş veYazıişleri Müdürü Hünkar DemirelDavaya Konu Olan Yazı: 01-07 Aralık 2001 tarihli 24.sayıda yer alan “PKK’de İsim Değişikliği Tartışılıyor”,“Öğrenciler Anadilini İstiyor”, “Anadilde Eğitim Talebi”,“Siyasallaşma Fobisi”, “Kimliğe Dair”, “Kimliğin YoksaÖzgürlüğün de Yoktur” başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 312/2-son, 3713 sayılı yasanın 8. mad.5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Çağrı dergisi Yazıişleri Müdürü İlyas EmirDavaya Konu Olan Yazı: Şubat 2001 tarihli 42. sayıdayer alan “Operasyonlar ve Cezaevlerine Devlet Saldırısı”başlıklı yazılar.İddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: İdea Politika dergisi Genel Yayın YönetmeniErol Özkoray, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF)Genel Sekreteri Robert MenardDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 13. sayısında yer alan“Türkiye Kendini Aldatıyor” başlıklı yazı, Menard ileyapılan “RSF: Türk Rejimi Şizofrenik” başlıklı röportaj.İddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: İdea Politika dergisi Genel Yayın YönetmeniErol ÖzkorayDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 12. sayısında yer alan“Ordu Ne İşe Yarar” başlıklı yazıİddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: İdea Politika dergisi Genel Yayın YönetmeniErol ÖzkorayDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 11. sayısında yer alan“Oligarşik Kare: Türkiye’nin canı Fena Halde Sıkılıyor” ve“Türkiye’nin İflası: Pandemonium” başlıklı yazılarİddia: TCY’nin 159/1. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Sanıklar: İdea Politika dergisi Genel Yayın YönetmeniErol Özkoray, yazar Nur DolayDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 12. sayısında yer alan“Kürt Yarası” başlıklı yazıİddia: TMY’nin 8. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Genç Bakış dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 4. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: TCY’nin 169. Maddesi ve TMY’nin 8/2. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Yeni Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya,Yazıişleri Müdürü Ayhan Doğru

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 245

Page 251: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Davaya Konu Olan Yazı: Derginin 7. sayısında yer alanbazı yazılarİddia: TCY’nin 169. mad., 3713 sayılı yasanın 8/2-sonmad. 5680 sayılı ya. Ek 2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgürlük Dünyası dergisi sahibi ve YazıişleriMüdürü Sedat İmzaDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Şubat 2001 tarihli108. sayısında yer alan “Eşit Özgür ve Sömürüsüz BirYaşam İçin Mücadele ve Barış Sorunu” başlıklı yazıİddia: 3713 sayılı yasanın 8/1-2 maddeleriGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgürlük Dünyası dergisi sahibi ve YazıişleriMüdürü Sedat İmzaDavaya Konu Olan Yazı: Derginin Aralık 2001 tarihli116. sayısında yer alan “Demokratik ve HalkçıMücadeleye Saldırının Yeni Platformu Demokrasi veKürt Sorunu Çözüm Girişi” başlıklı yazıİddia: 3713 sayılı yasanın 8/2 maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 119. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddelerive 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 120. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 6/2.maddeleri ve 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 121. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: 3713 sayılı yasanın 8/2. maddeleri ve 5680 sayılıyasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 122. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 8/2.maddeleri ve 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 123. sayısında yeralan bazı yazılar

İddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 8/2.maddeleri ve 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 124. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddelerive 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 125. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddelerive 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 126. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddelerive 5680 sayılı yasanın Ek.2/1. mad.Görüldüğü Yer: İstanbul DGM

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 122. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 120. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 122. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Özgür Halk dergisi sahibi Gülcan Kaya veYazıişleri Müdürü Ayhan DoğruDavaya Konu Olan Yazı: Derginin 117. sayısında yeralan bazı yazılarİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi

Sanıklar: Radikal gazetesi Yazıişleri Müdürü HasanÇakkalkurt, Neşe DüzelDavaya Konu Olan Yazı: 8 Ocak 2001 tarihli gazetede

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

246 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 252: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Alevi Yarası” başlığıyla yayınlanan Pir Sultan Abdal 2Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı MurtazaDemir’le yapılan röportajİddia: TCY’nin 312. maddesiGörüldüğü Yer: İstanbul DGMİzleyen Duruşma: 11 Nisan 2003

Sanıklar: Yeni Evrensel gazetesi Yazıişleri MüdürüBülent Falakaoğlu, Fatih Polat, Aydın Çubukçu, SemihHiçyılmazDavaya Konu Olan Yazı: Fatih Polat’ın 24 Nisan 2001tarihinde yayınlanan “Teröriste Derin Hoşgörü”, AydınÇubukçu’nun 25 Nisan 2001 tarihinde yayınlanan“Çeçenler Ölüm Orucu Yapsaydı” ve AydınÇubukçu’nun 26 Nisan 2001 tarihinde yayınlanan “İtDalaşı” başlıklı yazılarıİddia: TCY’nin 159. maddesiGörüldüğü Yer: Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesiİzleyen Duruşma: 25 Mart 2003

Düşünce Özgürlüğü İle İlgili AİHM Kararları

Eren Keskin

Eren Keskin’in Doz Yayınevi sahibi sıfatıyla yaptığıbaşvuru üzerine AİHM’de açılan dava 7 Şubat günüsonuçlandı. Mahkeme AİHS’nin 7. ve 10. maddelerininihlal edildiğine karar verdi.

Keskin 1994 yılında Özgür Gündem gazetesinde çıkanbir yazısı nedeniyle TMY’nin 8. maddesi uyarınca 2 yılhapis ve 250 milyon TL para cezasına mahkumedilmişti. Keskin’e yine aynı yıl editörlüğünü yaptığı veDoz Yayınevi tarafından basılan bir kitapta “bölücülükpropagandası yaptığı” gerekçesiyle 6 ay hapis ve 50milyon TL para cezası verilmişti. Keskin 1995 yılındaTMY’nin 8. maddesinde yapılan değişikliğin ardındanİstanbul DGM’de yeniden yargılanmış ve aynı cezayamahkum edilmişti.

Eren Keskin AİHM’e yaptığı başvuruda “TMY’nin 8.maddesinin kitap editörlerinin değil süreli yayıneditörlerinin cezalandırılabileceğine hükmettiğini”belirterek AİHS’in 7. maddesinin ihlal edildiğini ilerisürmüş ve kendisine iki kez ceza veren ve üyeleriarasında bir askeri hakim bulunan DGM’de adilyargılanmadığını da iddia etmişti.

Mahkeme oybirliği ile yasada kitap editörlerine cezaöngörülmediği gerekçesiyle 7. maddenin ihlaledildiğine karar verdi.

Mahkeme ayrıca yine oybirliği ile her iki cezayla ilgiliolarak 10. maddenin de ihlal edildiğine hükmetti.Mahkeme başvurucunun editörü olduğu kitapta yeralan kendi makalesinin de şiddet ya da düşmanlığa yolaçacak bir içeriği olmadığına ve verilen cezanın ağırolduğuna karar verdi. Kitap, uluslararası toplantılardayapılan konuşmaları içerdiği için yazıların bütün olarakdeğerlendirilmesi gerektiğine karar veren mahkemeher iki davada da verilen cezaların uygun olmadığınahükmetti. Oybirliği ile yargılama sürecine ve askeri

hakimin varlığına dayanarak 6 ve 1. maddenin ihlaledildiği kararına varan mahkeme, başvuru sahibine10.700 Euro manevi tazminat ve mahkeme masraflarıiçin 3000 Euro ödenmesine karar verdi.

Ahmet Altan

Gazeteci yazar Ahmet Altan’ın 1995 yılında Milliyetgazetesinde yayınlanan yazısında geçen “Atakürt”başlığı nedeniyle İstanbul DGM tarafından 1 yıl 8 ayhapis cezası ve 500,000 TL de para cezasına mahkumedilmesi üzerine yaptığı başvuru 14 Mayıs günüdostane çözümle sonuçlandı. Türkiye Ahmet Altan’amaddi zararları ve mahkeme giderlerini karşılamaküzere 4.573 Euro ödemeyi kabul etti.

Dostane çözüm teklif eden Türk hükümetininbeyanında “TCY’nin 312. maddesi ve TMY’ninhükümleri uyarınca verilen cezaların Mahkemetarafından ihlal olarak değerlendirmesi sonucu Türkyasalarının ve uygulamalarının AİHS’nin 10. maddesineuygun hale getirilmesi aciliyet taşımaktadır. Sözkonusudavada ortaya konulan şikayetler de bunun ileri birörneğini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Hükümet 24 Mart2001 tarihli Ulusal programında ortaya koyduğu gibikendi yasa ve uygulamalarında bu çerçevede gerekliolan değişiklikleri yapmayı üstlenmektedir” denildi.

Türk Hükümeti ayrıca Avrupa Konseyi BakanlarKurulu’nun 23 Temmuz 2001 tarihli ara kararındasözedilen bireysel önlemlere de göndermedebulunarak bunları uygulayacağını yineledi.

Eşber Yağmurdereli

AİHM 4 Haziran günü Eşber Yağmurdereli’ninbaşvurusunu karara bağladı. 1991 yılında TMY’deyapılan değişiklikten önce “bölücülük propagandası”yaptığı iddiasıyla 10 yıl cezaevinde kalan Yağmurdereli,23 Haziran 1994 tarihinde İstanbul DGM tarafından 20ay hapis cezasına mahkum edilmişti. Ceza daha sonra10 aya indirilmişti. Yağmurdereli’nin bu mahkumiyetinedeniyle daha önce yararlandığı şartlı tahliye ortadankalktı. Yağmurdereli, Samsun Ağır Ceza Mahkemesi’ninkararı ile 11 Eylül 1997 tarihinde yeniden cezaevinegirdi. Daha sonra 18 Ocak 2001 tarihinde yeni af yasasıile serbest bırakıldı.

Eşber Yağmurdereli AİHM’ne yaptığı başvurusundasözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. ve adilyargılanma hakkını düzenleyen 6. maddelerinin ihlaledildiğini ileri sürdü. Ayrıca DGM’lerde bir askerihakimin bulunmasından da şikayetçi oldu.

AİHM, Yağmurdereli’nin 1996 yılında yaptığı başvuruylailgili olarak Türkiye’nin AİHS’nin adil yargılanmahakkıyla ilgili 6. maddesini ve ifade özgürlüğüyle ilgili10. maddesini ihlal ettiği görüşüne vardı. Mahkemeyargı masrafları da içinde olmak üzere Türkiye’ninYağmurdereli’ye toplam 11.500 Euro ödemesine kararverdi. Kararda Yağmurdereli’nin haksız yere 2.5 yılcezaevinde kaldığına, cezaya neden olan konuşmanın

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 247

Page 253: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

barışçıl bir toplantıda yapılması nedeniylekovuşturmasının yapılamayacağına hükmedildi.

Ali Özler

İHD Tunceli Şubesi tarafından 5 ve 6 Haziran 1992tarihinde düzenlenen bir etkinlikte Kürt sorunu veçözümü hakkında yaptığı bir konuşma nedeniyleKayseri DGM tarafından 26 Ağustos 1993 tarihindeTMY’nin 8. maddesi uyarınca 2 yıl hapis ve 50 milyonlira para cezasına mahkum edilen Ali Özler’in davası 11Temmuz günü dostane çözümle sonuçlandı. TMY’nin 8.maddesinde yapılan değişiklikten sonra dava KayseriDGM’de yeniden görülmüş ve Özler, 28 Kasım 1998tarihinde 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti.Türkiye, Özler’e 7.000 Euro tazminat ödenmesini kabuletti.

Kamil Tekin Sürek

“Haberde Yorumda Gerçek” dergisinin 12. sayısında yeralan bir yazısında “yasadışı örgüt açıklamalarınıyayınladığı” gerekçesiyle 50 milyon, 16. sayısındayayınlanan bir yazıda “bölücülük propagandasıyapıldığı” iddiasıyla 100 milyon ve 27. sayısındayayınlanan bir yazıda “yasadışı örgüt açıklamasına yerverildiği”, bir diğer yazıda da “bölücülük propagandasıyapıldığı” iddiasıyla 125 milyon lira para cezasınamahkum edilen Avukat Kamil Tekin Sürek’in davası 16Temmuz günü dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye,Sürek’e 18.700 Euro tazminat ödemeyi kabul etti.

Mehmet Bayrak

1995 yılında “Kürt Halk Türküleri”, “Çağdaş KürtDestanları” adlı kitaplar nedeniyle yargılanan ve TMY 8.maddesi uyarınca toplam iki yıl hapis ve 150 milyon TLpara cezasına mahkum edilen Mehmet Bayrak’ınyaptığı başvuru 3 Eylül günü dostane çözüm yoluylasonuçlandı. Türkiye, Bayrak’a 11.000 Euro ödemeyi vesöz konusu yasaları değiştirmeyi kabul etti.

Ayşe Öztürk

Kızılbayrak dergisinin eski sahibi ve Genel YayınYönetmeni Ayşe Öztürk’ün İstanbul DGM tarafındanverilen para cezası nedeniyle yaptığı başvuru 15 Ekimgünü sonuçlandı. AİHM, AİHS’in “ifade özgürlüğüne”ilişkin 10. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyleTürkiye’nin Öztürk’e 4.000 Euro maddi-manevitazminat ödemesine karar verdi. Ayşe Öztürk, dergide1994 yılı Haziran ve Temmuz aylarında yayınlanançeşitli yazılar nedeniyle İstanbul DGM tarafındanTCY’nin 312 ve TMY’nin 8. maddeleri uyarınca paracezasına mahkum edilmişti.

Bahri Zülküf Karakoç, Mahmut Alpaslan, HamdullahAkyol

AİHS’in “ifade özgürlüğüne” ilişkin 10. maddesinin ihlaledildiği gerekçesiyle Türk-Harb İş Diyarbakır TemsilcisiBahri Zülküf Karakoç, Disk Genel-İş Şube BaşkanıMahmut Alpaslan ve Medya Güneşi gazetesi muhabiri

Hamdullah Akyol’un açtığı dava da 15 Ekim günüsonuçlandı. AİHM, Türkiye’nin başvuruculara toplam40.500 Euro tazminat ödemesine karar verdi.

27 Mayıs 1993 tarihinde Diyarbakır DemokrasiPlatformu tarafından “insan hakları ihlalleri” nedeniylehazırlanan bir bildiri nedeniyle Diyarbakır DGM’deaçılan dava 1994 yılı Nisan ayında sonuçlanmıştı.Diyarbakır DGM, Bahri Zülküf Karakoç, MahmutAlpaslan, Hamdullah Akyol, Aziz Akçan, Sedat Aslantaş,Tahir Keskin, Halil Öztopalak, Mehmet Yıldız, ZülküfAydın, Sadık Yaşar, Mehmet Tekin, Hasan Gürtek,Selahattin Güvenç, Veysi Parlı, Güzel Ak, Metin Akın,Mehmet Keşli, Hüseyin Bora, Fehim Işık, Sakine Fidanve Hanefi Yıldırım’ı 20’şer ay hapis ve 208’er milyonlira para cezasına mahkum etmişti. Davada sanıklardanAli Öncü ve Yüksel Zengin hakkında beraat kararıverilmiş, yargılama aşamasında ölen Cengiz Argüçhakkındaki dava ise düşmüştü.

Özkan Kılıç

Kapanan “Yeni Ülke” gazetesi ve “Alternatif” dergisininsahibi Özkan Kılıç’ın başvurusu, 26 Kasım günü dostaneçözümle sonuçlandı. AİHS’nin “düşünce özgürlüğüneilişkin maddelerinin ihlal edildiğini” kabul eden Türkiye,Kılıç’a 7.622 Euro ödemeyi kabul etti.

Halen İsviçre’de yaşayan Özkan Kılıç, 1993-1995 yılarıarasında “yayın yoluyla PKK’yi övdüğü, bölücülükpropagandası yaptığı ve halkı düşmanlığa kışkırttığı”iddialarıyla yargılandığı davalarda 160 milyon lira parave 19 ay hapis cezasına mahkum edilmişti.

Yalçın Küçük

KADEK lideri Abdullah Öcalan ile 1992 yılı Aralık ayındayaptığı söyleşiyi içeren “Kürt Bahçesinde Söyleşiler”adlı kitabı nedeniyle Yalçın Küçük’ün açtığı davada,AİHM Türkiye’nin AİHS’in düşünce özgürlüğüne ilişkinmaddelerine aykırı davrandığı için Aralık ayında 4.500Euro manevi tazminat ve 1.500 Euro masraf ödemesinekarar verdi. Yalçın Küçük ve Başak Yayınevi sorumlusuHikmet Koçak, kitap nedeniyle Ankara DGM’deyargılanmış, 2 Ağustos 1994 tarihinde sonuçlanandavada, Küçük TMY’nin 8. maddesi uyarınca 2 yıl hapisve 250 milyon lira para, Koçak da, 6 ay hapis ve 50milyon lira para cezasına mahkum edilmişti.

Yasaklanan Kitaplar ve Davalar

2002 yılında en az 42 kitap hakkında dava açıldı.Özellikle Kürt sorunu ile ilgili kitaplar basan yayınevleriyargı gölgesi altında faaliyetlerini sürdürmeye devamettiler. Örneğin Aram Yayınevi sahibi Fatih Taşhakkında İstanbul DGM’de yıl içinde sonuçlanandavalarda toplam 47 milyar 63 milyon TL para cezasıverildi. Taş’ın ceza aldığı 6 dava da TCY’nin 169.maddesi uyarınca açılmıştı. Mem Yayınevi sahibiGülcan Kaya hakkında yıl içinde sonuçlanan 8 davadatoplam 62 milyar 872 milyon TL para cezası verildi.Kaya hakkında Mem Yayınevinden çıkan “Savunmalar

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

248 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 254: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Üzerine Açıklayıcı Notlar”, “PKK VI. Ulusal Konferansı”,“Demokratik Uygarlık Yolunda Gençlik”, “PKK veDeğişim Stratejisi”, “Demokratik Uygarlık ManifestosuÇizgisi”, “Çeteciliğe Karşı Mücadele”, “KADEK KuruluşKongresi- PKK VIII. Kongresi- Belgeler” adlı kitaplarnedeniyle TCY’nin 169. maddesi uyarınca yıl içindeaçılan davalar İstanbul DGM’de sürüyor.

“Bunca Bilgiden Sonra Ne Bağışlaması-Kürdistanİzlenimlerim”-Jonathan Randall

ABD’li gazeteci Jonathan C. Randal’ın yazdığı ve AvestaYayınevi tarafından yayınlanan “Bunca Bilgiden SonraNe Bağışlaması-Kürdistan İzlenimlerim” adlı kitabınTürkçe çevirisi, “bölücülük propagandası yapıldığı”gerekçesiyle 23 Ocak günü İstanbul DGM tarafındantoplatıldı. İstanbul DGM tarafından yapılan incelemede,kitapta “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprakbütünlüğü içerisinde ayrı bir Kürt ulusunun ve ayrı birKürdistan devletinin varlığından söz edilerek açık birşekilde yayın yoluyla devletin ülkesi ve milletiylebölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda yapıldığı”ileri sürüldü.

Kitabı yayınlayan Avesta Yayınevi’nin sahibi AbdullahKeskin hakkında TMY’nin 8. maddesi uyarınca açılandava 3 Nisan günü başladı. İstanbul DGM’de yapılanduruşmada ifade veren Keskin, davanın Türkiye’nintaraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olduğunuve kitabın içeriğinin herhangi bir suç teşkil etmediğinibelirterek, “Bu kitap ABD, İngiltere ve İran gibi bir çokülkede de yayınlanmıştır ve hiç bir sorunyaşanmamıştır. Ama biz, Randal’ın bilgilerindenyararlanmak yerine onun kitabını burada yargılıyoruz.Kitabın göreceği muamele bu olmamalıydı” dedi.

Dava, 31 Temmuz günü sonuçlandı. İstanbul DGM,Keskin’i TMY’nin 8. maddesi uyarınca 6 ay hapis ve 100milyon lira para cezasına mahkum etti. Ceza 830milyon 466 bin lira para cezasına çevrildi.

“Kürt Ayaklanması”, “Kürdistan Tarihi”-AbdullahKeskin, Songül Keskin

Avesta Yayınevi’nin sahibi Abdullah Keskin ve SongülKeskin hakkında “Kürt Ayaklanması” ve “KürdistanTarihi” adlı kitaplar nedeniyle açılan dava 24 Aralıkgünü İstanbul DGM’de sonuçlandı. Duruşmadasavunmasını yapan Avukat Hasip Kaplan, kitaplarınTMY çıkmadan önce yazıldığını hatırlattı. Bu nedenlekitapların yazıldığı tarihte “bölücülük propagandası”suçunun bulunmadığını anlatan Kaplan, beraat kararıverilmesi gerektiğini söyledi. Kaplan, “Irak ve KürdistanDemokratik Partisi başkan ve temsilcileri her günTürkiye’ye geliyor. Resmi olarak karşılanıyor. Vemedya ‘Kürdistan’ kavramını kullanıyor. Peki neden bukonuda soruşturma açılmıyor? Bu kavramlar sadeceTürkiye’de suç unsuru olarak görülüyor. Yasaldeğişikliklere rağmen hukuk siyasetin gerisindekalıyor” diye konuştu. İstanbul DGM, Abdullah Keskin’i

TMY’nin 8/3. maddesi uyarınca 3 milyar 90 milyon lirapara cezasına mahkum etti. Songül Keskin hakkındaise beraat kararı verildi.

“Pontos Kültürü”- Ömer Asan

Ömer Asan’ın yazdığı ve 1996 yılında ayında BelgeYayınları tarafından yayınlanan “Pontos Kültürü” adlıkitap, “bölücülük propagandası yapıldığı” ve “DoğuKaradeniz Bölgesi’nde yeniden ‘Pontos Rum Devleti’kurma” teması işlendiği iddiasıyla Ocak ayında İstanbulDGM tarafından toplatıldı ve Ömer Asan hakkında“bölücülük propagandası” yaptığı iddiasıyla dava açıldı.Kitabı yayımlayan Belge Yayınevi sorumlusu Ayşe NurZarakolu hakkında ise ölümü nedeniyle ek takipsizlikkararı verildi. 10 Temmuz günü İstanbul DGM’debaşlayan dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Kitabın, Ocak ayında Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıpsunduğu Ceviz Kabuğu programında hedefgösterilmesinin ardından toplatılmasına tepki gösterenBelge Yayınları yöneticileri tarafından yapılanaçıklamada “Bu anlaşılmaz ve basın hukuku kurallarınıhiçe sayan yasaklama kararının avukatlarımızın yaptığıitirazlar sonucunda kaldırılacağı inancında olmakistiyoruz. Yoksa bir TV programında pervasızcasergilenen, engizisyonu andıran haksız saldırı ve linçprogramında verilmiş olan ‘karar’a hukuki bir kılıf mıuyduruluyor gibi bir sorunun yükselmesi kaçınılmazolacaktır. O zaman savcılara, mahkemelere ne gerek,herkes kendi siyasal yaklaşımına ve ideolojisine göreTV mahkemeleri düzenlesin, ardından da gerekenyapılsın” denildi.

“Pazar Sevişgenleri”-Metin Üstündağ

Karikatürist ve mizah yazarı Metin Üstündağ’ın SelYayıncılık tarafından yayınlanan “Pazar Sevişgenleri”adlı karikatür albümü 22 Ocak günü İstanbul 4. SulhCeza Mahkemesi tarafından “müstehcen olduğu”iddiasıyla toplatıldı. Daha sonra, Sel Yayıncılık şirketiavukatlarının itirazı üzerine toplatma kararı İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kaldırıldı.

Sel Yayıncılık Halkla İlişkiler Müdürü Selma Sancı,“kitabın muzır neşriyat” olduğu gerekçesiyle İstanbulBasın Savcılığı tarafından verilen 2 milyar 857 milyonlira para cezasını ödemeyeceklerini bildirdi. Cezanın 10gün içinde ödenmemesi durumunda yayınevi ve çizerhakkında dava açılacağını belirten Sancı, “Cezayıödeyince muzır neşriyat sayılmayacak. Parayı ödemeksuçu kabul etmek demektir. Suçu kabul etmeyeceğiz”dedi.

Bunun üzerine Metin Üstündağ ve yayıncı İrfan Sancıhakkında İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılandava, 4 Temmuz günü İstanbul 2. Asliye CezaMahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme “suç unsuruoluşmadığı” gerekçesiyle sanıkların beraatine kararverdi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 249

Page 255: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Elma”-Enis Batur

Enis Batur’un yazdığı ve Sel Yayıncılık tarafındanyayımlanan “Elma” adlı roman, Ocak ayında İstanbul 4.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından “müstehcen olduğu”iddiasıyla toplatıldı.

Enis Batur ile kitabı yayınlayan Sel Yayınları sorumlusuİrfan Sancı hakkında “genel ahlaka aykırı yayınyaptıkları” iddiasıyla İstanbul 2. Asliye CezaMahkemesi’nde dava açıldı. Dava 16 Temmuz günüsonuçlandı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Baturve Sancı hakkında beraat kararı verdi. Kitap hakkındakitoplatma kararı da kaldırıldı.

“Evlilik Rehberi”-Kütahya Belediyesi

Kütahya Belediyesi tarafından yayınlanan “EvlilikRehberi” adlı kitap, Kütahya Sulh Ceza Mahkemesitarafından toplatıldı. Evlenenlerin İslamiyet’in kurallarıdoğrultusunda yaşamalarını öneren kitabın, “MedeniKanuna aykırı olduğu” gerekçesiyle toplatıldığıöğrenildi. Kütahya Cumhuriyet Savcılığı da kitabı yazanKütahya Merkez Vaizi Mustafa Gazal ve kitabınönsözünü yazan SP’li Belediye Başkanı SüleymanCanan hakkında TCY’nin 312. maddesi uyarınca davaaçtı. Dava 18 Eylül günü sonuçlandı. Kütahya AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada, bilirkişiraporu doğrultusunda sanıklar hakkında beraat kararıverildi.

“Lazona-Laz Halk Gerçekliği”-Selma Koçiva

Selma Koçiva’nın yazdığı ve Tümzamanlar yayıncılıktarafından yayınlanan “Lazona-Laz Halk Gerçekliği” adlıkitap, İstanbul DGM tarafından toplatıldı. Selma Koçivave yayıncı Muammer Akyüz hakkında da “kitaptabölücülük propagandası yapıldığı” iddiasıyla TMY’nin 8.maddesi uyarınca dava açıldı.

“Yatak Odasında Terör”- Serge Bramly

Serge Bramly’nin yazdığı ve Türkçe baskısı EverestYayınları’ndan çıkan “Yatak Odasında Terör” adlıroman, İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından“Halkın ar ve haya duygularını incittiği, cinsi arzularıtahrik ve istismar ettiği, genel ahlaka aykırı vemüstehcen olduğu” gerekçesiyle Şubat ayındatoplatıldı. Çevirmen Nermin Acar ve yayıncısının dapara cezasına mahkum edildiği bildirildi.

“Hauptbahnhof’tan Bir Trene Bindim”-Erje Ayden

Erje Ayden’in “Hauptbahnhof’tan Bir Trene Bindim” adlıkitabında “halkın ar ve haya duygularının incitildiği”gerekçesiyle Piramit Yayıncılık şirketinin sahibi BedriBaykam hakkında Ağustos ayında dava açıldı. İstanbulCumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlananiddianamede, Mayıs ayında incelenen kitabın TCY’nin“müstehcenlik suçu”na ilişkin 426 maddesi uyarıncaBaşbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan KorumaKurulu’na gönderildiği belirtildi. Kurul tarafındanhazırlanan rapor doğrultusunda Baykam’a para cezası

verildiği bildirilen iddianamede, Baykam’ın paracezasını ödememesi nedeniyle dava açıldığı kaydedildi.

“Ararat’taki Esir General-Kan Çiçekleri”-MustafaBalbal

Mustafa Balbal’ın yazdığı ve Doz Yayınları arasındançıkan ve 1930 Ağrı isyanını anlatan “Ararat’taki EsirGeneral-Kan Çiçekleri” adlı kitap “bölücülükpropagandası yapıldığı” iddiasıyla 28 Ağustos günüİstanbul DGM tarafından toplatıldı. Yazar MustafaBalbal ve Doz Yayınları editörü Ahmet Zeki Okçuoğluhakkında TMY’nin 8. maddesi uyarınca dava açtı.

“Son Sürgün”-Dragan Babic

Dragan Babic’in Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan “SonSürgün” adlı romanı, “Halkın ar ve haya duygularınırencide ettiği” gerekçesiyle 22 Ocak günü İstanbul 3.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından toplatıldı. Kitabınyayıncısı Ömer Faruk ve çevirmeni Mustafa Balelhakkında TCY’nin 426. maddesi uyarınca açılan davaKasım ayında sonuçlandı. İstanbul 2. Asliye CezaMahkemesi, Faruk ve Balel’i 5 milyar 600 milyon TLpara cezasına mahkum etti. Mahkeme ayrıca kitabın“imhasına ve müsaderesine” karar verdi.

“Burada Hukuk Geçmez”- İbrahim Açan

Ankara Barosu avukatlarından İbrahim Açan’ın yazdığı“Burada Hukuk Geçmez” adlı kitap “yasadışı örgüteyardım ve yataklık edildiği” iddiasıyla 7 Ocak günüAnkara DGM Savcılığı’nın kararıyla toplatıldı.

“Bacıdan Bayana İslamcı Kadının Kamusal AlanTecrübesi”-Cihan Aktaş

Pınar Yayınlarından çıkan, Cihan Aktaş’ın yazdığı“Bacıdan Bayana İslamcı Kadının Kamusal AlanTecrübesi” adlı kitap “din farklılığı gözetilerek halkındüşmanlığa kışkırtıldığı” iddiasıyla İstanbul DGMtarafından 22 Ocak günü toplatıldı.

“Abdullah Öcalan’la İmralı’ya Uzanan Yol, PKK’ninOturduğu Eksen ve Ulusal Soruna Kısa Bir Bakış”-İbrahim Cihan

İbrahim Cihan’ın yazdığı ve Umut Yayıncılık tarafındanyayınlanan “Abdullah Öcalan’la İmralı’ya Uzanan Yol,PKK’nin Oturduğu Eksen ve Ulusal Soruna Kısa BirBakış” adlı kitap hakkında “bölücülük propagandasıyapıldığı” iddiasıyla İstanbul DGM tarafından toplatıldı.

“İlk Legal Kürt Öğrenci Derneği, Kürt Talabe-HeviCemiyeti (1912-1922)”–Malmisanij:

İsveç’te yaşayan Kürt yazar Malmisanij’ın AvestaYayınları tarafından yayınlanan “İlk Legal Kürt ÖğrenciDerneği, Kürt Talabe-Hevi Cemiyeti (1912-1922)” adlıkitabı İstanbul DGM tarafından toplatıldı. Toplatmakararı kitapta bölücülük propagandası yapıldığıgerekçesiyle alındı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

250 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 256: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Günyüzleri”, “Öteleri”-Güngör Gençay

Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyesiGüngör Gençay hakkında, Emek ve Evrenselgazetelerindeki yazılarından oluşan “Günyüzleri” ve“Öteleri” adlı kitapları nedeniyle Ekim ayında davaaçıldı. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı tarafındanhazırlanan iddianamede, Gençay’ın “Şirket Ortakları veMilletvekilleri”, “Devlet Çeteler Kilitli” ve “Devlet KiminNesi?” başlıklı yazılarda, “Meclise ve cumhuriyetehakaret ettiği” iddiasıyla TCY’nin 159. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

“Ankara Çetesinin Vatan Kurtaran Operasyonları”,“Çetenin Kimliği”-Salman Yüksel

“Ankara Çetesinin Vatan Kurtaran Operasyonları” ve“Çetenin Kimliği” adlı kitapları yazan Salman Yüksel’in26 Şubat günü Sıvas’ta gözaltına alındığı ve ertesi günserbest bırakıldığı öğrenildi. Kendi olanaklarıylabastırdığı kitapları nedeniyle gözaltına alınan SalmanYüksel, gözaltında fiziksel işkence görmediğini ancakkendisinin ve ailesinin baskı altında tutulduğunusöyledi.

“Savaş’a Mektuplar”- Muzaffer Erdoğdu

1994 yılında öldürülen Savaş Buldan’ın kardeşi NecdetBuldan’ın yazdığı “Savaş’a Mektuplar” adlı kitapnedeniyle Pencere Yayınları’nın sahibi MuzafferErdoğdu hakkında açılan dava 21 Kasım günüsonuçlandı. İstanbul DGM, Erdoğdu’ya “kitaptabölücülük propagandası yapıldığı” gerekçesiyle 1 yıl 1ay 10 gün hapis ve 1 milyar 111 milyon lira para cezasıverdi. Ceza, “sanığın bir daha suç işlemeyeceği kanaatioluşmadığı” gerekçesiyle ertelenmedi. DGM, kitaphakkında da toplatma kararı verdi.

“Ben de Tayyipçiyim”- Salim Koçak

Ankara DGM Savcılığı, yazar Salim Koçak hakkında “Bende Tayyipçiyim” adlı kitabı nedeniyle TCY’nin 312.maddesi uyarınca Kasım ayında soruşturma açtı.Koçak, soruşturma kapsamında 26 Kasım günü AnkaraDGM Savcılığı’nda ifade verdi.

“Cinlerin Çocukları Kürtler ve Ülkelerinin İzinde”-Margaret Kahn

Amerikalı yazar Margaret Kahn’ın AvestaYayınları’ndan çıkan “Cinlerin Çocukları Kürtler veÜlkelerinin İzinde” adlı kitabı, İstanbul DGM kararıylaKasım ayında toplatıldı. Toplatma kararı, “kitabın“Sunuş” ve “Önsöz” bölümlerinde “bölücülükpropagandası yapıldığı” iddiasıyla verildi. AvestaYayınları’nın konuyla ilgili açıklamasında, toplatmayagerekçe gösterilen “Sunuş” yazısının, Amerika BirleşikDevletleri’nde 1979 yılında kitabın birinci basımınıyapan yayınevinin, konuya yabancı okuru aydınlatmakamacıyla yazdığı belirtildi.

“Dilimiz Varlığımız- Dilimiz Kimliğimizdir”- GülçiçekGünel Tekin

İstanbul DGM Savcılığı, yazar Gülçiçek Günel Tekin veAram Yayınevi sahibi Fatih Taş hakkında “DilimizVarlığımız- Dilimiz Kimliğimizdir” adlı kitapla ilgili olarakTCY’nin 312. maddesi uyarınca dava açtı. Tekin, davanedeniyle 23 Aralık günü İzmir DGM’de ifade verdi.Tekin savunmasında “kitabının çok dilli, çok kültürlübir yapıya sahip olan ülkemizdeki dil ve kültürsorunlarına çözüm öneren bilimsel ve akademik birçalışma olduğunu” belirtti. Dünyada dil ve kültürhaklarının öncelikle insani boyutta ele alındığınıkaydeden Tekin, anadilde eğitimin uluslararasısözleşmelerde de hukuki olarak garanti altına alındığınıvurguladı.

“Geçmişten Günümüze Kürt Kadını”, “Kürt Müziği,Dansları ve Şarkıları”-Mehmet Bayrak

Mehmet Bayrak’ın yazdığı “Geçmişten Günümüze KürtKadını” ve “Kürt Müziği, Dansları ve Şarkıları” adlıkitaplar 27 Aralık günü Ankara DGM’nin kararıylatoplatıldı. Karar, “kitaplarda bölücülük propagandasıyapıldığı” iddiasıyla alındı.

Mehmet Bayrak’ın, 1993 yılında toplatılan kitaplarınedeniyle açtığı davada AİHM, Türkiye’nin 11.000 Eurotazminat ödemesine karar vermişti.

“Çokkültürlülükten Tekkültürlülüğe Anadolu”-Aytekin Yılmaz

Tohum Yayınevi tarafından yayınlanan“Çokkültürlülükten Tekkültürlülüğe Anadolu” adlı kitapnedeniyle yayınevi sahibi Mehmet Ali Varış hakkındaBeyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.TCY’nin 159. maddesi uyarınca “Türklüğe veCumhuriyete hakaret edildiği” iddiasıyla açılan dava yıliçinde sonuçlanmadı.

“Kemalizm”- Erdal Yeşil

Tohum yayınevi sahibi Mehmet Ali Varış hakkındaErdal Yeşil’in yazdığı “Kemalizm” adlı kitapta“bölücülük propagandası” yapıldığı iddiasıyla İstanbulDGM’de dava açıldı. Dava yıl içinde sonuçlanmadı.Varışhakkında aynı kitapta “Atatürk’e hakaret edildiğiiddiasıyla Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılandava da sürüyor.

“Yolumuza Devam Ediyoruz”- Mazlum Hayri Pir

Mazlum Hayri Pir tarafından derlenen ve KomalYayınevi tarafından yayınlanan “Yolumuza DevamEdiyoruz” adlı kitap 23 Eylül günü toplatıldı. Kitabıntoplatılmasının ardından yayınevine yapılan baskında1.414 kitaba el konuldu ve Tohum Yayınevi sahibiMehmet Ali Varış ile Komal Yayınevi sahibi TamerAkkoyun gözaltına alındı. Akkoyun ve Varış’ın ifadelerialındıktan sonra serbest bırakıldıkları bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 251

Page 257: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Tecrite Karşı Yoldaş Mektupları”- DamladaOkyanus”

Şubat Basım Yayın tarafından çıkarılan “Tecrite KarşıYoldaş Mektupları-Damlada Okyanus” adlı kitapyasadışı örgütlerin propagandası yapıldığı gerekçesiyletoplatıldı. Kitap nedeniyle yargılanan yayınevi sahibiSakine Yalçın, 20 Kasım günü 7 milyar 782 milyon TLpara cezasına mahkum edildi. Yalçın, İstanbul DGM’de,“örgüt üyelerinin propagandasını yaptığı” iddiasıylayargılanıyordu.

“Kavalın Ezgisi”-Berjin Haki

“Kavalın Ezgisi” adlı kitapla ilgili olarak Hevi Yayınevisahibi Gülşen Bozan hakkında açılan dava 19 Kasımgünü sonuçlandı. İstanbul DGM Bozan hakkında TCY’nin169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddesi uyarınca 3 yıl 9ay ağır hapis cezası verdi. Hapis cezası 9 milyar 920milyon TL para cezasına çevrildi.

“Kadının Toplumsal Sözleşmesi”

“Kadının Toplumsal Sözleşmesi” adlı kitapla ilgili olarakHevi Yayınevi sahibi Gülşen Bozan hakkında açılandava 22 Kasım günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Bozan’aTCY’nin 169. ve 3713 sayılı yasanın 5. maddesiuyarınca 3 yıl 9 ay ağır hapis cezası verdi. Hapis cezası6 milyar 477 milyon TL para cezasına çevrildi.

“Gerilla Şiirleri-1 Bu Yürek Dağlar Aşar”

Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş hakkında “GerillaŞiirleri-1 Bu Yürek Dağlar Aşar” adlı kitap nedeniyleTCY’nin 169. maddesi uyarınca İstanbul DGM’de davaaçıldı. 30 Eylül günü sonuçlanan davada Taş 4 yıl 6 ayhapis cezasına mahkum edildi. Ceza, 9 milyar 923milyon TL para cezasına çevrildi.

“Sevdam Güneş Tadında”- Gerilla Anıları-I

Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş hakkında “SevdamGüneş Tadında- Gerilla Anıları-1” adlı kitap nedeniyleTCY’nin 169. maddesi uyarınca İstanbul DGM’de davaaçıldı. 30 Aralık günü sonuçlanan davada Taş 4 yıl 6 ayhapis cezasına mahkum edildi. Ceza, 9 milyar 923milyon TL para cezasına çevrildi.

“İçimizden Bir Parça Ülke- Gerilla Anıları-II”

Aram Yayınevi sahibi Fatih Taş hakkında “İçimizden BirParça Ülke- Gerilla Anıları-II” adlı kitap nedeniyle“yasadışı örgüte yardım ettiği” iddiasıyla İstanbulDGM’de dava açıldı.

Kitabı yayına hazırlayan Sema Akay hakkında daTCY’nin 159. maddesi uyarınca Beyoğlu Asliye CezaMahkemesi’nde dava açıldı. Davalar yıl içindesonuçlanmadı.

“İmran – Bir İsyan Andı”

Doğa Basım Yayın tarafından yayınlanan “İmran – Birİsyan Andı” adlı kitabın 3. baskısında “halkı kin vedüşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla yayınevi sahibi vesorumlu müdürü Songül Özkan hakkında dava açıldı.

İstanbul DGM’de görülen dava 25 Eylül günü başladı.

“Sümer Rahip Devletinden Halk CumhuriyetineDoğru”

Mem Yayınevi tarafından yayınlanan “Sümer RahipDevletinden Halk Cumhuriyetine Doğru” adlı kitapnedeniyle yayınevi sahibi Gülcan Kaya hakkında“yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettiği” iddiasıylaaçılan dava 22 Nisan günü sonuçlandı. İstanbul DGM3713 sayılı yasayı iki kez uygulayarak Kaya’yı 3 yıl 9ay hapis cezasına mahkum etti. Ceza 15 milyar 565milyon TL ağır para cezasına çevrildi.

“1966 Yıl Sonra Uluslararası Komplo”- İrfan Doğan

Mem Yayınevi sahibi Gülcan Kaya hakkında “1966 YılSonra Uluslararası Komplo” adlı kitap nedeniyle“yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettiği” iddiasıylaaçılan dava 20 Eylül günü sonuçlandı. İstanbul DGMGülcan Kaya’yı 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etti.Ceza 7 milyar 782 milyon TL para cezasına çevrildi.

Daha Önceki Yıllarda Toplatılan ve 2002 YılındaDavaları Sonuçlanan Kitaplar

“Amerikan Müdahaleciliği”-Noam Chomsky

Noam Chomsky’nin “Amerikan Müdahaleciliği” adlıkitabında “bölücülük propagandası yapıldığı”gerekçesiyle Aram Yayınları sorumlusu Fatih Taşhakkında açılan dava, 13 Şubat günü yapılan ilkduruşmada beraatla sonuçlandı. Noam Chomsky’nindavaya sanık olarak katılma talebi, belli bir prosedürgerektiği için reddedildi. Esas hakkındaki görüşünüaçıklayan DGM Savcısı, “kitabın bütünü ele alındığındasuç unsuru bulunmadığı” gerekçesiyle beraat kararıverilmesini istedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), bir açıklamayayınlayarak Chomsky’nin yayıncısı Fatih Taş’ınyargılanmasını ‘Türkiye için bir utanç’ olaraknitelendirdi. Açıklamada, Türkiye’de ifadeözgürlüğünün hâlâ sorun olduğu ve TBMM’den yenigeçen kanunlarla bu alanda sadece ‘cüzi’ ve ‘yetersiz’değişiklikler yapıldığı bildirildi.

Davayı izlemek üzere İstanbul’da bulunan HRWTürkiye araştırmacısı Jonathan Sugden, ise “Türkiye,ifade özgürlüğünü kısıtlayan kanunlarla on yıldıroynuyor; ancak gösterebileceği kayda değer birilerleme yok. Art arda gelen hükümetler, eleştirileribastırmak amacıyla, bozukluğu aşikar kanunlardaönemsiz değişiklikler yaparak kendi kendilerini tatminediyorlar” dedi.

“İBO-İbrahim Kaypakkaya”-Turan Feyizoğlu, MustafaDemir

TİKKO’nun kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nınyaşamının anlatıldığı “İBO-İbrahim Kaypakkaya” adlıkitapta “yasadışı örgüt ve bölücülük propagandasıyapıldığı” iddiasıyla yazar Turan Feyizoğlu ile yayıncı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

252 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 258: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Mustafa Demir hakkında açılan dava 25 Eylül günüyeniden başladı. İstanbul DGM’de yapılan duruşmadasöz alan DGM Savcısı, beraat kararının bozulmasınailişkin Yargıtay kararına uyulmasını ve sanıklarınTMY’nin “bölücülük propagandası” suçuna ilişkin 8.maddesi uyarınca yargılanmasını istedi. 18 Aralık günüsonuçlanan davada mahkeme Feyizoğlu’na 1 yıl 1 ay10 gün hapis ve 1 milyar 110 milyon lira, Demir’e de 6ay hapis ve 1 milyar lira ağır para cezası verdi. Demir’inhapis cezasını daha sonra 300 milyon lira ağır parayaçeviren mahkeme heyeti, hapis ve para cezalarınıerteledi.

14 Ağustos 2000 tarihinde başlayan dava 24 Eylül 2001tarihinde beraat kararıyla sonuçlanmıştı. Yargıtay 9.Ceza Dairesi ise 10 Aralık 2001 tarihinde kararıbozmuştu.

“Özgürlük Türküsü”-Hüseyin Turhallı

27 Ocak günü ölen Belge Yayınları yöneticisi AyşenurZarakolu hakkında halen Fransa’da yaşayan kapatılanHEP Diyarbakır İl Başkanı Hüseyin Turhallı’nın “ÖzgürlükTürküsü” adlı kitabı nedeniyle dava açıldı. İstanbulDGM Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede“kitapta bölücülük propagandası yapıldığı” iddia edildive Zarakolu’nun TMY’nin 8. maddesi uyarınca paracezasına mahkum edilmesi istendi. Dava, 21 Mart günübaşladı. İstanbul DGM’de yapılan duruşma,Zarakolu’nun öldüğüne ilişkin nüfus kaydının gelmesiiçin 4 Haziran gününe ertelendi.

Duruşmanın ardından davayla ilgili bir açıklama yapanRagıp Zarakolu, “Ayşe hayatta olsaydı bu onun 34.davası olacaktı. Tam Kafkavari bir duruşmaydı. Sanıkmahali boştu. Ama Ayşe’nin ruhunun orda olduğunainanıyorum. TMY’nın 8. maddesi yazarları vegazetecileri terör suçlusu kapsamına alıyor. Bu yüzdenbu maddeden ceza alanlar diğer suçlara göre infazyasası gereği daha fazla hapis yatmak zorunda kalıyor.Bu ülkenin kendi yazar ve aydınını terörist olarakyorumlaması anlaşılır gibi değil” dedi. Dava, 4 Hazirangünü İstanbul DGM’de yapılan duruşmada düştü.

“Bir Dil Yaratmak”-Memed Uzun

Memed Uzun’un “Bir Dil Yaratmak” adlı kitabınedeniyle Gendaş Yayınları editörü Hasan Öztoprakhakkında açılan dava 20 Haziran günü İstanbul DGM’desonuçlandı. Öztoprak’ın beraat ettiği davada, kitaphakkındaki toplatma kararı da kaldırıldı. HasanÖztoprak’ın “kitapta halkın düşmanlığı kışkırtıldığı”iddiasıyla TCY’nin 312. maddesi uyarıncacezalandırılması isteniyordu.

“Korku Tapınağı”-Celal Başlangıç

Gazeteci Celal Başlangıç ve İletişim Yayınları SorumlusuOsman Nihat Tuna hakkında Başlangıç’ın “KorkuTapınağı” adlı kitabı nedeniyle açılan dava 22 Martgünü İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı.Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan

Cumhuriyet Savcısı, “kitabın içerik itibarıyla eleştirisınırları içerisinde yazıldığını” belirterek beraat kararıverilmesini istedi. Mahkeme de Celal Başlangıç veOsman Nihat Tuna hakkında beraat kararı verdi. Kitaphakkındaki toplatılma kararı da kaldırıldı.

“Türkiye’nin Gizlenen Yüzü”-Neşe Düzel

Radikal gazetesi yazarı Neşe Düzel ve İletişim Yayınevisorumlusu Osman Nihat Tuna hakkında, Düzel’in 1996yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde yayınlanan ve“Türkiye’nin Gizli Yüzü” adlı kitabında da yer verilen birsöyleşi nedeniyle TCY’nin 312. maddesi uyarınca açılandava, 19 Haziran günü sonuçlandı. Duruşmada esashakkındaki görüşünü açıklayan DGM Savcısı İsa Dalgıç,dava konusu röportajda Gazi Mahallesi’nde yaşayaninsanların sorunlarının incelendiğini, mahalle halkınıninancı nedeniyle yaşadıkları zor durumun ele alındığınıvurgulayarak, beraat isteminde bulundu. Mahkemeheyeti de suç unsurları oluşmadığı gerekçesiyle NeşeDüzel ve Osman Nihat Tuna’nın beraatine karar verdi.

“İki Kardeşin Hayatı-Canan ve Zehra”-AhmetKulaksız

Ölüm orucunda hayatlarını kaybeden Canan Kulaksız(15 Nisan 2001) ve Zehra Kulaksız’ın (29 Haziran 2001)babası Ahmet Kulaksız hakkında “İki Kardeşin Hayatı-Canan ve Zehra” adlı kitabında “yasadışı örgütpropagandası yapıldığı” iddiasıyla açılan dava 3 Hazirangünü sonuçlandı. İstanbul DGM, Ahmet Kulaksız veTavır Yayınevi’nin sahibi Muharrem Cengiz hakkındaberaat kararı verdi. Kitap hakkındaki toplatma kararıda kaldırıldı.

“Teyre Baz ya da Bir Kürt İşadamı HüseyinBaybaşin”-Mahmut Baksi

Peri Yayınları sahibi Ahmet Önal hakkında MahmutBaksi’nin “Teyre Baz ya da Bir Kürt İşadamı HüseyinBaybaşin” adlı kitabında TCY’nin 159. maddesinemuhalefet edildiği iddiasıyla açılan dava, 17 Nisan günüİstanbul DGM’de sonuçlandı. DGM Ahmet Önal’ı TCY’nin159. maddesini 4 kez ihlal ettiği gerekçesiyle öncetoplam 4 yıl hapis cezasına mahkum etti. Daha sonrabu cezayı 19 milyar 992 milyon TL ağır para cezasınaçevirdi.

Kürt iş adamı Hüseyin Baybaşin’in “devlet ve çeteilişkileri” ile ilgili açıklamalarına dayanarak hazırlananve Peri Yayınevi tarafından 1999 yılında yayınlanankitap “bölücülük propagandası yapıldığı” iddiasıylaİstanbul DGM tarafından toplatılmıştı. Kitapta “halkınkin ve düşmanlığa kışkırtıldığı” iddiasıyla açılan davada 6 Eylül 2001 tarihinde İstanbul DGM’de sonuçlanmışve DGM yazar Mahmut Baksi’ye 2 yıl 4 ay ağır hapiscezası vermişti. Ancak Baksi dava sonuçlandığı tarihtehayatta olmadığı için, DGM kitabı yayınlayan AhmetÖnal’a 5 milyar 366 milyon TL para cezası verilmesinekarar vermişti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 253

Page 259: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Dağlarda Yaşamın Dili”-Halil Uysal

Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş hakkında, HalilUysal’ın yazdığı “Dağlarda Yaşamın Dili” adlı kitapnedeniyle TCY’nin 169. maddesi uyarınca açılan dava17 Ekim günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Taş’ı TCY’nin169. maddesi uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezasınamahkum etti. Ceza, 6 milyar 477 milyon lira paracezasına çevrildi.

“Mavidir Avaşin’in Suları”-Selçuk Şahan

Aram Yayınevi’nin sahibi Fatih Taş hakkında, SelçukŞahan’ın yazdığı “Mavidir Avaşin’in Suları” adlı kitapnedeniyle açılan dava 17 Ekim günü sonuçlandı.İstanbul DGM, Taş’ı 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumetti. Ceza, 6 milyar 477 milyon lira para cezasınaçevrildi.

“Yüreğimi Dağlara Nakşettim”-Gurbetelli Ersöz

Aram Yayınevi’nin tarafından yayınlanan “YüreğimiDağlara Nakşettim” adlı kitap nedeniyle Fatih Taşhakkında açılan dava 26 Kasım günü sonuçlandı.İstanbul DGM, Taş’ı TCY’nin 169. maddesi uyarınca 3 yıl9 ay hapis cezasına mahkum etti. Ceza, 6 milyar 477milyon lira para cezasına çevrildi.

“Ammar İşaretleri”- Hüseyin Kaytan

Aram Yayınevi sahibi Fatih Taş hakkında Ammarİşaretleri adlı kitap nedeniyla açılan dava 3 Temmuzgünü sonuçlandı. İstanbul DGM, Taş’ı TCY’nin 169.maddesi uyarınca 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumetti. Ceza, 7 milyar 782 milyon TL para cezasınaçevrildi.

“Bir Yanılsamanın Sonu”- Mahsun Hayri Pir

Komal Yayınevi tarafından yayınlanan “BirYanılsamanın Sonu” adlı kitap nedeniyle yayınevisahibi Tamer Akkoyun, 3713 sayılı yasa uyarınca 4 yıl6 ay ağır hapis ve 7 milyar 800 milyon TL paracezasına mahkum edildi.

“Kürtlerin Barış Yürüyüşü, Öç alan Devlet mi?”-MelihPekdemir

Yargıtay, yayıncı-yazar Melih Pekdemir’e “KürtlerinBarış Yürüyüşü, Öç Alan Devlet mi?” adlı kitabınedeniyle İstanbul DGM tarafından verilen 3 yıl 9 ayhapis cezasını onadı. Kitap, 2000 yılı Kasım ayındaİstanbul DGM tarafından toplatılmış, Pekdemir de“yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettiği” iddiasıylaTCY’nin 169. maddesi uyarınca yargılanmıştı.

“Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği”- Abdullah Öcalan

“Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği” adlı kitap nedeniyleMem Yayınevi’nin sahibi Gülcan Kaya hakkında açılandava 12 Haziran günü sonuçlandı. İstanbul DGM Kaya’yıTCY’nin 169. maddesi uyarınca 3 yıl 9 ay hapiscezasına mahkum etti. Ceza 7 milyar 782 milyon TLpara cezasına çevrildi.

“Tarihe Ateşten Bir Sahne”- Diyarbakır Zindanı

“Tarihe Ateşten Bir Sahne- Diyarbakır Zindanı” adlıkitapta “yasadışı örgüte yardım ve yataklık edildiği”iddiasıyla Mem Yayınevi sahibi Gülcan Kaya hakkındaaçılan dava 24 Mayıs günü sonuçlandı. İstanbul DGMKaya’yı 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etti. Hapiscezası para cezasına çevrilmedi.

“Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan”- Abdullah Öcalan

“Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan” adlı kitap nedeniyleMem Yayınevi sahibi Gülcan Kaya hakkında “yasadışıörgüte yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla” açılan dava27 Aralık 2001 tarihinde sonuçlandı. İstanbul DGMKaya’yı 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etti. 8 milyar781 milyon TL para cezasına çevrilen ceza Yargıtaytarafından da onaylandı.

“Kürdistan’da Önderliksel Gelişme ve UluslararasıKomplo”- Mahsum Şafak

“Kürdistan’da Önderliksel Gelişme ve UluslararasıKomplo” adlı kitap nedeniyle Mem Yayınevi sahibiGülcan Kaya hakkında “yasadışı örgüte yardım veyataklık ettiği” iddiasıyla açılan dava 26 Ağustos günüsonuçlandı. İstanbul DGM Kaya’yı 3 yıl 9 ay hapiscezasına mahkum etti. Ceza 6 milyar 477 milyon TLpara cezasına çevrildi.

“İkiz Kızıl Ateş”- Ali Sapan

Mem Yayınevi tarafından yayınlanan “İkiz Kızıl Ateş”adlı kitap nedeniyle yayınevi sahibi Gülcan Kayahakkında açılan dava 27 Aralık 2001 tarihindesonuçlandı. Kaya İstanbul DGM tarafından 3 yıl 9 ayhapis cezasına mahkum edildi. 8 milyar 781 milyon TLpara cezasına çevrilen ceza Yargıtay tarafından daonaylandı.

“Serhıldan”

Mem Yayınevi tarafından yayınlanan “Serhıldan” adlıkitap nedeniyle yayınevi sahibi Gülcan Kaya hakkındaaçılan dava 2 Nisan günü sonuçlandı. Kaya İstanbulDGM tarafından 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumedildi. 7 milyar 701 milyon TL para cezasına çevrilenceza Yargıtay tarafından da onaylandı.

Kültür-Sanat Etkinliklerine Yönelik Engellemeler

“Theatre Orient” tarafından sergilenen “YürekCehennem” adlı oyunun 14-15 Ocak günleriDiyarbakır’da yapılması planlanan gösterimleri OHALValiliği tarafından yasaklandı. Tek kişilik olan oyunAhmet Arif’i anlatıyor ve şairin şiirde kullandığımalzemeler ve hayatındaki hikâyelerden oluşuyor.

Grup Yorum’un 1-2 Mart günleri Elazığ’da düzenlemeyiplanladığı konser Elazığ Valiliği tarafından “güvenliğinsağlanamayacağı” gerekçesiyle yasaklandı.

25 Mayıs-2 Haziran tarihlerinde düzenlenen DiyarbakırII. Kültür ve Sanat Festivali’nde gösterilmesi planlananTeatra Jiyana Nu’nun (Yeni Yaşam Tiyatrosu) “Şermola”(Avare), “TA” (Salıncak), “Gurzek Ne Ledan” (Vurulmayan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

254 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 260: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Gürz), adlı Kürtçe oyunlar, Diyarbakır Valiliği tarafındanOHAL Yasası’nın 11. maddesi gerekçe gösterilerekyasaklandı11. Valilik, ayrıca, festival etkinlikleri “DeAfdekening”, “Ada” ve “Zengin Mutfağı” isimli oyunlarınmetinlerinin kendilerine gönderilmesini istedi.

Festival kapanış gecesinde düzenlenen konserdesahneye çıkan Koma Asmin adlı müzik grubununüyeleri Kürtçe “Herne Peş” şarkısını söyledikleri

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 255

2002 Yılı İçinde Toplatılan Diğer Kitaplar10

Yayınevi Yazarın Adı Kitabın Adı

Anadolu Ali O. Köse Hapishanelerde Katliam

Anadolu Ali O. Köse İşkence I

Aram Antoloji Dağın Kalbinde Gizliyiz (Gerilla Şiiri 2)

Ayrıntı Marquis de Sade Yatak Odasında Felsefe

Bakış Ahmet Özcan Derin Devlet ve Muhalefet Geleneği

Boran Derleme Milliyetçilik Çıkmazı

BYK Mahir Kaynak Yel Üfürdü Sel Götürdü

Çetin A. Öcalan Apocu Siyaset

Çetin A. Öcalan Özgür Yaşamla Diyaloglar

Çetin Derleme PJA 4. Kongre Belgeleri

Çiviyazıları Hüseyin Demirel Yolcu

Çiviyazıları Orhan Gökdemir Pike: Bir Polis Şefinin Kısa Tarihi

Çiviyazıları Aysul Yüksel Koltuk Sevdası: TRT Çiftliği

Çiviyazıları Derleme Kafkasya Yazıları

Doğan Kemal Yalçın Emanet Çehiz

Doğan Kemal Yalçın Seninle Güler Yüzüm

Everest Elfride Jelinek Piyanist

Güncel Alina Reyes Lilit

Günizi Hıdır Aslan Şeriat Kıskacında Alevilik

Hades Apollinaire Onbirbin Kırbaç

Komal Yayınevi Gürdal Aksoy Kürtlerde Anadolu Merkezci Yabancılaşma-HalklarHapishanesi Anadolu”

Metis Filiz Bingölce Kadın Argosu Sözlüğü

Peri Murat Erol Coşkun Acının Dili Kadın

Peri Naci Kutlay 21. Yüzyıla Girerken Kürtler

Peri Munzur Cem Dersim’de Alevilik

Pınar Cihan Aktaş Bacıdan Bayana

Piramid Erje Aydın İkinci Caddenin Çılgın Yeşili

Si Salih Kevirbiri Bir Çığlığın Yüzyılı-Karapete Xaco

Su Zübeyr Kudra Fethullah’ın Copları

STKB - Hocanın Okulları

Umut Derleme İşkencehanelerde Kızıl Direniş Ruhu

Umut İbrahim Cihan A. Öcalan’la İmralı’ya

Umut Derleme Fırtınalar İçinde Bıçak Sırtında

Ütopya Selçuk Eralp İşçi Mücadelesi

Zaman Necati Kola Bir İsyanın Modeli: Terimizm

10 Türkiye Yayıncılar Birliği 2002 yılı raporundan da yararlanılmıştır.

11 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Yasası’nın 11. maddesinin (e) bendi,valilere “Gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerininbasılmasını, çoğaltılmasını, yayımlanmasını ve dağıtılmasını, bunlardanolağanüstü hal bölgesi dışında basılmış veya çoğaltılmış olanlarınbölgeye sokulmasını ve dağıtılmasını yasaklamak veya izne bağlamak;basılması ve neşri yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş vebenzeri matbuayı, toplatmak”; (f) bendi ise “Söz, yazı, resim, film, plak,ses ve görüntü bantlarını ve sesle yapılan her türlü yayını denetlemekgerektiğinde kayıtlamak veya yasaklamak” yetkisi veriyor.

Page 261: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

gerekçesiyle sahnede gözaltına alındılar. Gözaltınaalınan sanatçılar Besime Yağı, Kadriye Şenses, GülbaharKavcu, Serap Sönmez, Nurcan Değirmenci, YeşimCoşkun, Arife Düztaş, Zelal Gökçe, Kader Baştaş, RukenGökçe ve Selda Sezgin 3 Haziran günü Diyarbakır DGMSavcılığı tarafından serbest bırakıldı. Daha sonra açılandava da beraatle sonuçlandı.

Festival etkinlikleri çerçevesinde 24 Mayıs günüDiyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda“Hakkari’de Dört Mevsim” adlı dia gösterisi düzenleyenfotoğraf sanatçısı Yücel Tunca gözaltına alındı. Tuncaifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Sanatçı Ferhat Tunç’un 22 Haziran günü Van’dadüzenlemeyi planladığı konser, 21 Haziran günü İlEmniyet Müdürlüğü tarafından yasaklandı.Yasaklamaya gerekçe olarak 5442 sayılı İller İdaresiYasası’nın 11. maddesinin C bendi ve 2559 sayılı PolisVazife ve Selahiyetleri Yasası’nın Ek 1. maddesigösterildi.

Batman’da Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşmave Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) tarafındandüzenlenmesi planlanan dayanışma şenliği Eylülayında Batman Valiliği tarafından yasaklandı.

Bilgi Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı’nın(BEKSAV) Eylül ayında Bakırköy Özgürlük Parkı’ndagerçekleştirmeyi planladığı şölen, İstanbul EmniyetMüdürlüğü tarafından yasaklandı.

Siirt Valiliği, Koma Gulen Xerzan ve Koma Agire Jiyanmüzik gruplarının Siirt’te 19 Eylül günü düzenleyeceğikonserlere, “salonda X-Ray cihazı bulunmadığı”gerekçesiyle izin vermedi. Koma Agiré Jiyan’ınMersin’de vereceği konser de aynı gerekçeyle MersinValiliği tarafından yasaklandı.

Hollanda Rast Tiyatrosu ile Diyarbakır BüyükşehirTiyatro oyuncuları tarafından sahnelenen “Ahmed Arif,Bir Şehir Bir Şair” adlı oyunun gösterimi Şanlıurfa’nınSiverek ilçesinin ardından, Viranşehir’de de yasaklandı.Oyunun yasaklanmasına gerekçe olarak, “RastTiyatrosu oyuncularının Hollanda vatandaşı olması vebağlı bulundukları konsolosluktan izin almamaları”gösterildi. Siverek ve Viranşehir’de engellenen oyun, 20Kasım günü Şanlıurfa’da, daha önce de Ankara,İstanbul, İzmir, Antalya ve Adana’da sergilenmişti.

Yasaklanan Filmler

“Büyük Adam Küçük Aşk”-Handan İpekçi

Kültür Bakanlığı’na bağlı Sinema, Video ve MüzikEserleri Denetleme Kurulu, Handan İpekçi’nin yönettiği“Büyük Adam, Küçük Aşk” adlı filmin gösterim iznini 28Şubat günü iptal etti. Gösterim izninin Emniyet GenelMüdürlüğü’nün başvurusu üzerine iptal edildiğibildirildi.

“Büyük Adam Küçük Aşk” filmi, Güneydoğu AnadoluBölgesi’nde anne ve babası öldürülen, İstanbul’da

yanına sığındığı akrabaları da ev baskınında polislertarafından öldürülen küçük bir kızın komşuları emeklibir hakimin evine sığınmasını; evde Türkçe’den başkadil konuşulmasına izin vermeyen emekli hakim ileKürtçe’den başka dil bilmeyen kızın ilişkisini anlatıyor.

Kültür Bakanı İstemihan Talay, 3 Mart günü düzenlediğibasın toplantısında, Kültür Bakanlığı’nın desteğiyleçekilen filmin yasaklanmasında bakanlığın birsorumluluğu olmadığını savundu. Talay, Emniyet GenelMüdürlüğü’nden filmin gösterilmesinde bazı sakıncalarolduğuna ilişkin bir yazı geldiğini ve bunun üst kuruldadenetlenmesi talebi bulunduğunu belirterek, “Biz, budurumda sekreterya görevi yaparız. Üst Kurul da bufilmin gösteriminin yasaklanmasına ilişkin bir kararalmıştır” dedi. Bir soru üzerine, Emniyet GenelMüdürlüğü’nden gelen yazıya da değinen Talay, şöylekonuştu:

“Ailesini kaybeden ve büyük bir kentte yakınlarınınyanına bırakılan sözde Kürt ailenin küçük kızı Hejar’ınkaldığı eve polis tarafından operasyon düzenlenmesahnesinde, polisin hiçbir uyarıda bulunmadan içerigirerek, içerdeki tüm canlıları ayrım yapmadanöldürdüğü, çevredeki vatandaşlara kaba davrandığı veküçük kızın şans eseri kurtulduğu izlenimi verildiği,operasyon sahnesinde polisin yargısız infaz yaptığıizleniminin verildiği, bazı sözde Kürt kimliğine karşışoven yaklaşımların sergilendiği gibi bazı unsurlarıbelirterek, konunun yeniden değerlendirilmesikonusunda talepte bulunulmuştur.”

Mart ayında ise İstanbul Barosu Başkanı Yücel Saymanve Avukat Gökhan Candoğan filme getirilenyasaklamanın kaldırılması ve “Sinema Video ve MüzikEserlerinin Denetlenmesi Hakkındaki” yönetmeliğinbazı maddelerinin iptali için Danıştay’da dava açtılar.

Danıştay 10. Dairesi, filmin Eser İşletme Belgesi’niniptaline ilişkin kararının yürütmesini durdurdu.Danıştay, yönetmen Handan İpekçi ve yapımcı şirketin,kararın ve Sinema, Video ve Müzik EserlerininDenetlenmesi Hakkındaki Yönetmeliğin bazımaddelerinin iptali istemiyle açtığı davada,yönetmeliğin sinema, video ve müzik eserlerinindenetimine ilişkin hükümler içeren 7. maddesinin (B)bendi ile 8. maddenin 2. fıkrasının da yürütmesinindurdurulmasına karar verdi.

Aralık ayında ise filmin yönetmeni Handan İpekçihakkında filmde “güvenlik güçlerine hakaret edildiği”iddiasıyla dava açıldı.

“Sınır”-Gani Şavata

Sinema oyuncusu-yönetmen Gani Şavata tarafındanyapılan “Sınır” adlı film 18 Ocak günü Muş Valiliğitarafından yasaklandı. Senaryosunu Yaşar Güner ileUrya Şavata’nın yazdığı, Yaşar Güner ve Gürsel Ateş’inyönettiği filmin VCD’si, video kaseti ve tanıtımafişlerinin Muş’a sokulması, satılması ve çoğaltılmasınında yasaklandığı bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

256 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 262: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

“Pardon”-Vedat Özdemir

2001 Yılı Altın Portakal Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nüalan “Pardon” adlı kısa metrajlı film Kültür BakanlığıSinema Video ve Müzik Eserleri Denetleme Kurulutarafından Ekim ayında yasaklandı. Yönetmenliğini vesenaryo yazarlığını Vedat Özdemir’in yaptığı kısametrajlı film aynı yıl Cine 5 tarafından düzenlenen“Kısa Film Yarışması” ve “İstanbul Kısa FilmcilerDerneği”nin düzenlediği yarışmalarda “En İyi KurmacaFilm Ödülü”nü almıştı. “Pardon”, isim benzerliğiyüzünden gözaltına alınan bir gencin yaşadıklarınımizahi bir dille anlatıyor.

Zorunlu Askerlik

18 Ekim günü 9,5 ay süreyle askerlik yaptıktan sonravicdani ret hakkını kullanacağını açıklayan Mehmet Baladlı kişi 24 Ekim günü gözaltına alındı. Aynı güntutuklanan Mehmet Bal, Adana 6. Kolordu AskeriCezaevi’ne konuldu. Mehmet Bal’ın cezaevinde işkencegördüğü bildirildi. 11 Kasım günü İHD’de basıntoplantısı düzenleyen Avukat Suna Coşkun, Bal’ıncezaevinde tek tip elbise giymeyi reddetmesininardından ellerinin arkadan kelepçelendiğini, ardındanzor kullanılarak saçlarının kesildiğini ve bu sıradabaşına sert bir cisimle 4-5 kez şiddetli bir şekildevurulduğunu anlattı. Coşkun, elleri kelepçeli bir şekildehücreye konulan Bal’ın 25 Ekim günü açlık grevinebaşladığını, 30 Ekim günü de Cezaevi Müdürü DurduSolak tarafından dövüldüğünü ve bacağında 10-12santimlik bir yara oluştuğunu belirtti. Bal’ın 11 Kasımgünü Ankara Mevki Hastanesi’ne sevk edildiğiöğrenildi.

Mehmet Bal hakkında “emre uymamakta ısrar ettiği”gerekçesiyle açılan dava 13 Kasım günü Adana 6.Kolordu Askeri Mahkemesi’nde başladı. Mehmet Bal’ınduruşmaya üzerindeki askeri giysileri çıkararak iççamaşırlarıyla katıldığı bildirildi. Duruşmada, AvukatMeriç Tümer’in Mehmet Bal’ın Adli Tıp Kurumu’nasevkedilmesi istemi kabul edildi.

Davanın 25 Kasım günü yapılan duruşmasında ifadeveren Bal şunları söyledi:

“Cezaevi müdürü albay, kıyafeti zorla giydirdi.Çıkarmamam için ellerim arkadan kelepçelendi. Beşaltı askerin zoruyla saçım kesildi. Kelepçeli hücreyeatıldım, aynı gün açlık grevine başladım. Dört günsonunda iç havalandırmaya çıktığımda, cezaevimüdürü esas duruşta beklememi emretti. Reddedince,ayaklarıma kelepçe taktırdı. Bana, ‘Yunan Uşak’a girdimi?’ diye sordu. ‘Zannediyorum’ deyince, ‘Belli oluyor.Yunan gitmiş ama izleri kalmış’ dedi.” Mahkeme, Bal’ınaskerliğe elverişliliğinin belirlenmesi için tamteşekküllü askeri hastanede üç haftayı geçmeyecekşekilde bulundurulmasına ve tahliye edilmesine kararverdi.

Genelkurmay Askeri Savcılığı, Mehmet Bal hakkında“halkı askerlikten soğutmaya yönelik propagandayaptığı” iddiasıyla açılan soruşturmada takipsizlik kararıverdi. 26 Kasım günü verilen kararda, Mehmet Bal’ınvicdani ret deklarasyonunun ve basındaki haberlerin“demokratik bir hukuk devletinde ifade özgürlüğübağlamında, askerlik ile ilgili kişisel tercih vedüşüncelerin açıklanması niteliğinde olduğu” belirtildi.Bu konunun Askeri Ceza Yasası’nın “emre itaatsizlikteısrar suçunu” düzenleyen 87/1. maddesi çerçevesindedeğerlendirilebileceği anlatılan kararda “açıklamalarınhalkı askerlik hizmetinden soğutmaya yönelik olmadığıve askerlik hizmetini olumsuz etkilemeyeceği”kaydedildi. Takipsizlik kararıyla birlikte Bal hakkındatahliye kararı da verildi.

Mehmet Bal ve Avukat Suna Coşkun, 28 Kasım günüİHD Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenlediler.Coşkun, 26 Kasım günü Adana’dan ambulanslagetirilen Bal’ın ellerinin Cezaevi Müdürü Durdu Solak’ınemriyle arkadan kelepçelendiğini ve hakareteuğradığını anlattı. Mehmet Bal ise “şiddet içeren hiçbiryapı ve kurum içerisinde yer almayacağını” belirterek,“Kendi isteğimle birliğime teslim olmayacağım. Buradakaçmak gibi bir durum da yok. Adım ve adresimbellidir. İsterlerse gelip götürürler. Ancak ben kendiirademle gitmeyeceğim” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 257

2 - İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜSınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2002 yılıraporu 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ndeaçıklandı. Toplam 150 ülkede basının durumunuinceleyen 704 sayfalık Dünya Basın ÖzgürlüğüRaporu’na göre, 2001’de 31 gazeteci haber izlerkenöldürüldü, 1 Ocak 2002 itibarıyla dünyada 110 gazetecicezaevinde, 489 gazeteci gözaltına alındı. Gazetecilerekarşı 716 tehdit ve saldırı, 378 de sansür olayı yaşandı.Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde “2001 yılında 18gazetecinin yılın bir bölümünü (8’i yıl içinde tahliyeedildi) ya da tamamını cezaevinde geçirdiği RSF, en az30 gazetecinin gözaltına alındığı, 20 gazetecinin

saldırıya uğradığı, dört gazetecinin tehdit edildiği, 50gazetecinin yargılandığı” belirtildi. RSF raporunda,Türkiye’de halen cezaevinde bulunan Fikret Başkaya,Hasan Özgün, Asiye Zeybek Güzel, Mustafa Benli,Kemal Evcimen ve Nureddin Şirin’in bir an önce serbestbırakılması istendi12.

12 Özgür Gündem gazetesi muhabiri Hasan Özgün 9 Aralık 1993,İşçinin Yolu ve Atılım gazeteleri muhabiri Asiye Zeybek Güzel 22Şubat 1997, Hedef dergisi muhabiri Mustafa Benli 24 Şubat 1998,Özgür Karadeniz gazetesi çalışanı Kemal Evcimen 16 Şubat 1995,Selam gazetesi yazarı Nureddin Şirin 6 Şubat 1997 tarihinden bu yanacezaevindeler. Fikret Başkaya 29 Haziran 2001 tarihinde girdiğicezaevinden 27 Haziran günü tahliye edildi. (Bkz. İfade Özgürlüğü)

Page 263: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ÇGD İstanbul Şubesi Başkanı Barış Yarkadaş, 8 Mayısgünü yaptığı basın açıklamasında “demokratikleşmeadı altında yapılan yasal düzenlemelere rağmenvarolan yasaların halkın haber alma ve basınözgürlüğü önünde büyük bir engel oluşturmayadevam ettiğini” belirtti. Onlarca gazetecinindüşüncelerini ifade ettikleri için cezaevinde olduklarını,çok sayıda gazetecinin de işten çıkarıldığını vurgulayanYarkadaş “Bu tablo karşısında basın özgürlüğündenbahsetmek mümkün değildir” dedi.

Haber alma özgürlüğüne yönelik bürokratikengellemelere bir örnek Mayıs ayında yaşandı. AnkaraDGM Başsavcısı Cevdet Volkan, 23 Mayıs günü yaptığıbir açıklamada basından, DGM’lerin yürüttüğüsoruşturmalarla ilgili olarak, ‘kamuoyunu bilgilendirmeamacıyla dahi olsa’ başsavcılıklardan açıklamabeklememesini ve elde ettiği bilgileri haberyapmamasını istedi. Volkan, aksi davranıştabulunulması durumunda, açıklama yapanlar ve haberhaline getiren gazeteciler hakkında, soruşturmalarıngizliliğini ihlal ettikleri gerekçesiyle üç yıla kadar hapisistemiyle dava açılacağını belirtti. Öte yandan VanDGM’de görülen dava duruşmalarına basınmensuplarının alınmadığı bildirildi.

RSF Mayıs ayında “insan haklarının ihlal edildiğiülkelerin liderlerini teşhir etmek” amacıyla Paris’te birtren garında açtığı sergide “Basın ÖzgürlüğüDüşmanları”nın resimlerini sergiledi. Sergide resmininyer alması üzerine eski Genelkurmay BaşkanıOrgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, “fotoğrafının kamuyaaçık yerlere izinsiz asıldığı” gerekçesiyle RSF’e tazminatdavası açtı. Davanın 16 Ekim günü Paris Adliyesi’ndeyapılması gereken duruşması Kıvrıkoğlu’nun avukatınıntalebi üzerine ertelendi. Aynı gün yazılı bir açıklamayapan RSF Genel Sekreteri Robert Menard, “bu türdavaların, Türkiye’de basın özgürlüğüne ilişkin cidditartışmaları engellemeye yönelik olduğunu” savundu.Dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Yine RSF tarafından Ekim ayında açıklanan basınözgürlüğü endeksinde Türkiye, 139 ülke arasında99’ncu olarak gösterildi.

Ankara 1 No’lu DGM Yedek Hakimliği, bir kadınlaçekilen video görüntülerinin ortaya çıkarılmasındansonra Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na atanan eski DGMBaşsavcısı Nuh Mete Yüksel ile ilgili “basın ve medyayoluyla yapılacak her türlü yazılı, görsel ve işitselyayını” 23 Ekim günü yasakladı. Ankara DGMBaşsavcılığı’nın yaptığı başvuru üzerine alınan karar,“terörle mücadelede görev almış görevlinin kimliğininaçıklandığı ve yayımlandığı, bu yolla kişilere hedefgösterildiği” gerekçesine dayandırıldı. GazetecilerTayfun Devecioğlu ve Güngör Mengi’nin, 24 Ekim günü“Hürriyet” ve “Vatan” gazeteleri adına yayın yasağıniptali için Ankara 1 No’lu DGM Başkanlığı’na yaptıklarıbaşvurular 25 Ekim günü Ankara 2 No’lu DGMtarafından oybirliğiyle reddedildi.

Yayın Kuruluşlarına ve Gazetecilere Yönelik Baskılar

Yedinci Gündem gazetesi

Yayın hayatına 23 Haziran 2001 tarihinde başlayanYedinci Gündem gazetesi 24 Ağustos günü kapandı.Yayınlanan 60 sayısından 47’si hakkında toplatmakararı verilen gazetenin sahibi Hıdır Ateş ve YazıişleriMüdürü Hünkar Demirel hakkında gazetede yayınlanançeşitli yazılardan dolayı açılan 56 davadan 37’si yıliçinde sonuçlandı. Sonuçlanan davalarda Demirel veAteş’e toplam 270 milyar 550 milyon TL para cezasıverildi. Ayrıca gazetenin de toplam 299 günkapatılması kararlaştırıldı. (Ayrıntılı bilgi için bkz.Yargılanan Diğer Gazeteci ve Yazarlar)

Hıdır Ateş ve Hünkar Demirel hakkında açılandavalarda “yasadışı örgüte yardım ve yataklık etme”suçunu düzenleyen TCY’nin 169. maddesi 33 kez,TMY’nin “yasadışı örgütün açıklamalarını yayınlamak”suçunu düzenleyen 6. maddesi 18 kez uygulandı.

9 Ekim ve 25 Eylül günlerinde İstanbul DGM’desonuçlanan iki davada Hünkar Demirel TCY’nin 169.maddesi uyarınca toplam 8 yıl 3 ay hapis cezasınamahkum edildi. Bu davalarda hapis cezaları paracezasına çevrilmedi ve Demirel’in yurtdışına çıkışıyasaklandı. Demirel’in “yasadışı örgüte yardım veyataklık” iddiasıyla yargılanmasına ve ceza almasınaneden olan yazılar şunlar:

Gazetenin 6-12 Ekim 2001 tarihli 16. sayısında yer alan“PKK Lideri Öcalan 4. Yılına Giren 9 Ekim KomplosununBütün Boyutlarını AİHM Sunumunda Çözümlüyor”başlıklı yazı ve 26 Ocak-1 Şubat 2002 tarihli 32. sayıdayer alan “Devlet Dilinde Israrlı”, Tutuklulara Saldırı”,“Ölümden Kurtulanlara İşkence”, “Devlet Kendi DilindeKürtler Anadilinde Israrlı” ve “Irak, HADEP ve Kürtçe”başlıklı haber ve yazılar.

Yedinci Gündem gazetesi Bingöl dağıtımcısı YükselAzak 11 Ocak günü gözaltına alındı. 14 Ocak günüsavcılık tarafından serbest bırakılan Azak, BingölEmniyet Müdürlüğü’nde gözaltında işkence gördüğünüaçıkladı. Azak, “Sorgulanma sırasında bana sürekliolarak elektrik verildi ve dövüldüm” dedi.

Yedinci Gündem gazetesi çalışanları Sibel Güler veSelahattin Hakan Kemaloğlu, 17 Ocak günü İstanbulTaksim’de gözaltına alındı. Güler ve Kemaloğlu, 20Ocak günü serbest bırakıldılar.

Gaziantep’te 22 Ocak günü düzenlenen evbaskınlarında Yedinci Gündem gazetesi dağıtımcılarıEdip Kaya ve Adem Gümüş gözaltına alındılar.

Yedinci Gündem ve Azadiya Welat gazetelerininBatman büroları 24 Ocak günü polisler tarafındanbasıldı. Baskınlarda Yedinci Gündem Temsilcisi İrfanAydın ve Azadiya Welat Temsilcisi Hatice Şen gözaltınaalındı. Azadiya Welat bürosunda bulunan “Pine 2002”ajandalarına da el konuldu.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

258 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 264: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

24 Ocak günü İstanbul Gaziosmanpaşa Milli EğitimMüdürlüğü’ne “Kürtçe eğitim” istemiyle dilekçe vermekisteyen öğrenci velilerinin gözaltına alınmasını izleyenYedinci Gündem gazetesi muhabiri Cengiz Kapmaz,polisler tarafından dövüldü ve fotoğraf makinesi kırıldı.Azadiya Welat muhabiri Salih Demirkaya da gözaltınaalındı.

Yedinci Gündem gazetesinin Diyarbakır Bürosu HaberMüdürü Devrim Göktaş, 27 Ocak günü akşamsaatlerinde evinin bulunduğu bina içerisinde kimliğibelirsiz bir kişinin saldırısına uğradı.

Yedinci Gündem gazetesinin Van dağıtımcıları MehmetŞirin Harhar ve Altan Şen, 29 Ocak günü gözaltınaalındılar. 31 Ocak günü savcılık tarafından ifadelerialındıktan sonra serbest bırakılan Harhar ve Şengözaltında tutuldukları süre boyunca kendilerineajanlık teklif edildiğini ve gazetenin dağıtımınıyapmamaları için tehdit edildiklerini bildirdiler.

29 Ocak günü Siirt’in Pervari ilçesine Yedinci Gündemve Azadiya Welat gazetelerini götüren bir minibüsŞirvan’a bağlı Samanan Karakolu jandarmalarıtarafından alıkonuldu. Minibüs şoförü Mahmut Aşangözaltına alınırken minibüs de suç aleti taşıdığıgerekçesiyle bağlandı. Olayın ardından gazetelerleilgileri olduğu gerekçesiyle HADEP Pervari İlçe SekreteriHasan Sayır, Azadiya Welat gazetesi Siirt dağıtımcısıEmin Demir ve Pervari araçlarının kalktığı duraktasimsarlık yapan Ebubekir Aydar adlı kişinin degözaltına alındığı bildirildi.

Yedinci Gündem gazetesi Gaziantep bürosu çalışanıMetin Acet ve dağıtımcı Mehmet Işık, 3 Şubat gecesidüzenlenen ev baskınlarında gözaltına alındı. Acet veIşık gözaltında işkence gördüklerini açıkladılar. Işık,gözaltında dövüldüklerini, üzerlerine basınçlı susıkıldığını, askıya alındıklarını ve vücutlarına elektrikverildiğini bildirdi.

Batman’da 15 Şubat günü sabah saatlerindedüzenlenen gösterilerde aralarında Yedinci Gündemgazetesi Batman temsilcisi İrfan Aydın’ın da bulunduğuçok sayıda kişi gözaltına alındı. Daha sonra YedinciGündem gazetesi bürosuna düzenlenen baskında damuhabir Serdar Altan gözaltına alındı. Serdar Altandaha sonra serbest bırakıldı. İrfan Aydın ise 15 Şubatgünü “gösterilere katıldığı ve polis arabasının camınıkırdığı” iddiasıyla tutuklanarak Batman Cezaevinekondu. Petrolkent mahallesine gösterileri haberyapmak amacıyla gittiğini belirten Aydın gözaltındaşiddete maruz kaldığını ve kendisine zorla ifadeimzalatıldığını söyledi. İrfan Aydın hakkında “PKK lideriAbdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin yıldönümünedeniyle 15 Şubat günü Batman’da düzenlenengösterilere katıldığı” iddiasıyla TCY’nin 169. maddesiuyarınca dava açıldı. Dava 22 Mayıs günü DiyarbakırDGM’de başladı. Duruşmada savunmasını yapan Aydın“15 Şubat 2002 günü Batman Petrolkent Mahallesi’ndehaber izledikten sonra olay yerine gelen polisler

tarafından hırpalanarak gözaltına alındım. Polisler benipolis aracına zarar vermek ve olayları yönetmeklesuçladı. Polisler beni olay yerinden dönerken doktorraporunda da belirtildiği gibi kaba kuvvet kullanarakgözaltına aldı. Olay yerine görev gereği haber yapmakiçin gittim. Ben atılı suçlamaları kabul etmiyorum”dedi. DGM de Aydın hakkında tahliye kararı verdi. Dava19 Eylül günü sonuçlandı. Diyarbakır DGM’de yapılanduruşmada Aydın “delil yetersizliği” gerekçesiyleberaat etti.

Aydın’da Yedinci Gündem gazetesinin dağıtımını yapanA.Ö. (16), 16 Şubat günü gözaltına alındı. A.Ö., gazetehakkında toplatma kararının bulunmadığınınöğrenilmesi üzerine serbest bırakıldı.

Yedinci Gündem gazetesi dağıtımcısı Ömer Kincüce, 15Şubat günü İstanbul’da HADEP Kağıthane ilçe binasınayapılan baskında gözaltına alındı. Hakkında herhangibir işlem yapılmadan Çeliktepe Emniyet Müdürlüğü’negötürülen Kincüce’nin gözaltına alındığı önce kabuledilmedi. HADEP Kağıthane İlçe Başkanı Yusuf Erez’inEmniyet Müdürlüğü’ne yaptığı müracattabaşkomiserin, “Böyle biri burada yok. İnanmıyorsanıznezarethaneye bakın” dediği ancak Kincüce’ninkarakolda tutulduğunun ortaya çıktığı bildirildi.

Muş’ta Yedinci Gündem gazetesinin dağıtımcılığınıyapan Hüseyin Yıldız 10 Mart günü gözaltına alındı.

Yedinci Gündem gazetesi Antakya dağıtım sorumlusuAli Kalik 17 Mart günü gözaltına alındı. Kalik, gözaltındatutulduğu süre boyunca polislerin kendisine “Gazeteylenasıl tanıştın?”, “Neden sürekli buradasın?”, “Bu haftagazete sayısı neden arttı?”, “Evli değil misin, nedenevlenmiyorsun?” şeklinde sorular sorduklarını ve tehditettiklerini söyledi.

Yedinci Gündem gazetesi muhabiri Azad Adıyaman, 22Nisan günü HADEP İçel İl Gençlik Kolları’nın düzenlediği2. kuruluş yıldönümü şenliğinde gözaltına alındı.Adıyaman, “İzinsiz Newroz eylemlerine katıldığı, kamumalına zarar verdiği ve güvenlik güçlerine mukavemetettiği” iddiasıyla 23 Nisan günü tutuklandı. Hakkındakisuçlamaları reddeden Adıyaman, kendisinin gazetemuhabiri olduğunu, olayların olduğu bölgede de haberyapmak amacıyla görevli olarak bulunduğunu söyledi.Adıyaman’ın avukatı Hamza Yılmaz’ın müvekkilinintutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması talebireddedildi. Azad Adıyaman hakkında açılan dava, 26Haziran günü Adana DGM’de başladı. Duruşmadaifadesi alınan Adıyaman, Newroz kutlamalarınakatılmadığını, gazeteci olarak izlediğini söyledi.Duruşmada Adıyaman’ın tahliye istemi reddedildi.Dava 16 Ekim günü sonuçlandı. Adıyaman hakkındaberaat kararı verildi. Adıyaman, kararla birlikte tahliyeedildi.

Yedinci Gündem gazetesi dağıtımcısı İsmet Erdem, 8Nisan günü Van’ın Çaldıran ilçesinde gazete dağıtımıyaparken gözaltına alındı Yaklaşık üç saat gözaltındatutulduktan sonra Çaldıran Cumhuriyet Savcılığı’na

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 259

Page 265: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

çıkarılan Erdem, “Toplatılmasına karar verilmiş basılıevrak sattığı” gerekçesiyle 58 milyon para cezasıverildikten sonra serbest bırakıldı. Erdem 30 Nisangünü de aynı yerde gözaltına alındıktan sonra bir kezdaha para cezası verilerek serbest bırakıldı.

Yedinci Gündem gazetesi editörü Ayten Akgün, DavutUçar, Birsen Deli ve Azadiya Welat gazetesi çalışanıMikail Şit, 25 Nisan gecesi İstanbul Bahçelievler’degözaltına alındı. Ayten Akgün ve Birsen Deli, 26 Nisangünü serbest bırakıldı. Davut Uçar askerlik sorunu,Mikail Şit de bir davadan verilen para cezası nedeniylebir süre daha gözaltında tutuldular. Şit’in 27 Nisan,Uçar’ın ise 29 Nisan günü serbest bırakıldıkları bildirildi.

Yedinci Gündem gazetesinin Adana Bürosu’na 14Mayıs günü polisler tarafından baskın düzenlendi.Büroya, “gazetenin 46. sayısının toplatılması nedeniylerutin bir arama için geldiklerini” söyleyen polislerinarama izinleri olmadığı kaydedildi.

Muş’ta Yedinci Gündem gazetesinin dağıtımını yapanHüseyin Yıldız ve Gürkan Aşık, Azadiya Welat gazetesive Özgür Halk dergilerinin dağıtımını yapan Fikret Akarve Selahattin İşlek, İslami Bakış dergisinin takvimlerinisattıkları gerekçesiyle 3 ay hapis cezasına mahkumedildiler. Hapis cezası daha sonra para cezasınaçevrildi.

Van’ın Başkale ilçesinde Yedinci Gündem gazetesinindağıtımını yapan Hamza Bozkurt, Sinan Sayan veCevdet Yener, 22 Temmuz günü gözaltına alındı.Gazete dağıtımcıları 3 saat kadar sonra serbestbırakıldı.

Yedinci Gündem gazetesi Antakya Dağıtım SorumlusuAli Kalik 9 Ağustos günü gözaltına alındı. AntakyaEmniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde 12saat boyunca gözaltında tutulan Kalik daha sonraçıkarıldığı savcılık tarafından serbest bırakıldı. KalikTerörle Mücadele Şubesi’nde görevli polislerinkendisine ajanlık teklifinde bulunduğunu söyledi.

Yeniden Özgür Gündem

Yayın hayatına 2 Eylül günü başlayan Yeniden ÖzgürGündem gazetesinin OHAL bölgesine girişi, dağıtılması,satılması ve bulundurulması 9 Eylül günü OlağanüstüHal Bölge Valiliği kararıyla gazete hakkında herhangibir yargı kararı bulunmamasına karşın yasaklandı.Yapılan başvuruların sonuçsuz kalması üzerine buyasaklama ile ilgili olarak AİHM’e başvuru yapıldı.

Yeniden Özgür Gündem gazetesinin sahibi Ali ÇelikKasımoğulları ve Yazıişleri Müdürü Mehmet Çolakhakkında gazetede yer alan yazı ve haberlerle ilgiliolarak yıl sonuna kadar toplam 54 dava açıldı. Budavalarda TCY’nin “yasadışı örgüte yardım ve yataklık”suçunu düzenleyen 169. maddesi 35 kez ve TMY’nin“yasadışı örgütün açıklamalarını yayınlamak” suçunudüzenleyen 6. maddesi 24 kez uygulandı. (Bkz.Yargılanan Diğer Gazeteci ve Yazarlar)

Yeniden Özgür Gündem gazetesinin Erzurumdağıtımcısı Kemal Üstündağ 16 Eylül günü Mahallebaşısemtinde gözaltına alındı. Üstündağ, önce GölbaşıKarakolu’na, daha sonra da ıssız bir yere götürülerekdövüldüğünü söyledi. Üstündağ, yanındaki 39 gazeteyede el konulduğunu bildirdi.

Olağanüstü Hal uygulamasının kaldırılmasından sonraHakkari’nin Şemdinli ilçesine ilk kez Azadiya Welatgazetesi götüren Emrah Tarhan ve Muzaffer Gündüzadlı dağıtımcılar 15 Eylül günü gözaltına alındı.Dağıtımcıların daha sonra serbest bırakıldığı, ancak,gazetenin Hakkari’de bürosu bulunmadığı için satışınaizin verilmediği bildirildi.

Yeniden Özgür Gündem gazetesinin Ağrı temsilciliği 18Eylül günü polis tarafından basıldı. Baskında, MuratAlan ve İbrahim Öztekin adlı gazete çalışanlarıgözaltına alındı, gazetenin 34 nüshasına da el konuldu.Alan ve Öztekin aynı gün serbest bırakılırken, binasahibinin de polis tarafından, “Bu binaya günde 70kişiyi girip çıkıyor, dikkat et bir gün başına yıkılabilir”diye tehdit edildiği öğrenildi.

Gaziantep’te Yeniden Özgür Gündem gazetesidağıtımcısı Mehmet Türkmen’in 21 Eylül günü sivilpolisler tarafından dövüldüğü ve tehdit edildiği, diğerbir gazete dağıtımcısı Edip Kaya’nın da evinin basıldığıbildirildi. Gazetenin Gaziantep dağıtım sorumlusu MetinAcet de sivil polisler tarafından durdurularak tehditedildi.

Muş’ta Yeniden Özgür Gündem gazetesinin dağıtımınıyapan Cengiz Özcan, “yasak yayın sattığı” gerekçesiylepara cezasına mahkum edildi. Özcan hakkındagazetenin 4 ve 5. sayılarını sattığı gerekçesiyle TCY’nin526. maddesi uyarınca açılan dava 24 Eylül günü MuşSulh Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme,Özcan’a önce 3 ay hapis ve 54 milyon lira para cezasıverdi. Ceza daha sonra 381 milyon lira para cezasınaçevrildi.

Yeniden Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı SeyitAkyüz 1 Ekim günü İzmir’de gözaltına alındı. Akyüz’üngözaltı gerekçesi konusunda herhangi bir bilgialınamadı.

Yeniden Özgür Gündem gazetesi Van Doğubeyazıtdağıtımcısı Yusuf Abay, 4 Ekim günü gözaltına alındı.Abay, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.

Gaziantep’te Yeniden Özgür Gündem gazetesinindağıtımını yapan Mehmet Türkmen’in 8 Ekim günüpolisler tarafından dövüldüğü bildirildi. Gazetenindağıtım sorumlusu Metin Acet, kent merkezindeTürkmen’i durduran siyasi polisin abone listesiniistediğini, Türkmen’in listenin yanında olmadığınıbelirtmesi üzerine de dövüldüğünü açıkladı.

Yeniden Özgür Gündem gazetesi Şanlıurfa Bürosu’naAralık ayı sonunda düzenlenen baskında gazeteninŞanlıurfa Temsilcisi Mehmet Burtakuçin ve DİHAmuhabiri Mehmet Samur gözaltına alındı. Büroda

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

260 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 266: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

arama yapan polis gazete arşivinde bulunan bazıfotoğraf, dergi, gazete ve kitaplara ‘yasak yayın’oldukları gerekçesiyle el koydu.

Yeniden Özgür Gündem gazetesinin Gaziantepdağıtımcısı Mehmet Türkmen’in 4 Aralık günü sabahsaatlerinde Gaziantep Devlet Hastanesi önünde kimliğibelirlenemeyen üç kişinin döner bıçaklı ve usturalısaldırısına uğradığı bildirildi.

Yeniden Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakırdağıtımcısı Hanifi Kama Aralık ayı başında gazetesatarken sivil polislere ait olduğunu sandığı birarabanın kendisine çarparak kaçtığını bildirdi. Kama,“Lise caddesi üzerinde gazete satıyordum. Karşıdankarşıya geçtiğim sırada karşı yönden gelen bir araçellerimdeki gazeteleri görmüş olmalı ki birden hızınıarttırdı ve sol kalçamdan bana çarpıp hızla uzaklaştı.Ben çarpmanın etkisi ile yere düştüm. Vücudumunçeşitli yerlerinde kanamalar ve sıyrıklar oluştu” dedi

8 Aralık günü Yeniden Özgür Gündem gazetesininAdana dağıtımcısı Burhan Baday gözaltına alındı.Edinilen bilgiye göre Baday bisikletle gazete dağıtımıyaparken, polis, bisiklete 01 TL 894 plakalı araçlaçarparak durdurdu. Daha sonra Dağlıoğlu Karakolu’nagötürülen ve iki saat süre ile sorgulanan Baday’agazetede çalışmaması yönünde baskı yapıldı.

Yeniden Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Murat Şenpolis tarafından kendisine işkence yapıldığını bildirdi.21 Aralık günü Şahinbey İlçesi’ne bağlı YukarıbayırMahallesi’nde polisler tarafından gözaltına alınan Şen,olayı şöyle anlattı:

“Cumartesi akşamı eve dönerken kendilerinin polisolduğunu söyleyen birkaç kişi tarafından gözlerimbağlanarak bilmediğim bir yere götürüldüm. Polislerduvarlara pankart astığımı söylüyorlardı. Gazetedağıtımcısıyım, asla böyle birşey yapmadım, dedim. İkigün boyunca gözlerim kapalıydı ve işkence yapıldı.”Şen, 23 Aralık günü serbest bırakıldı.

Gazetenin Ankara dağıtımcısı Rahman Sümer, 31 Aralıkgünü abonelere dağıtım yaptığı sırada Mamak’tagözaltına alındı.

Azadiya Welat

Azadiya Welat gazetesinden edinilen bilgiye göre yıliçinde gazetenin İzmir, Diyarbakır, Batman, Van, Ağrıbürolarındaki hemen hemen tüm temsilci veçalışanları gözaltına alındı.

Gazete tarafından 2002 yılı için hazırlanan “Pine 2002”ajandasının Olağanüstü Hal Bölgesi’ne sokulması vedağıtılması Ocak ayında yasaklandı.

Gazetenin Diyarbakır temsilcisi Suat Özalp, 2 Ocakgünü evine düzenlenen baskında gözaltına alındı.Özalp hakkında OHAL’e girişi yasaklanan Azadiya Welatgazetesinin Bismil ilçesinde dağıtılması nedeniyle“PKK’ye yardım ve yataklık ettiği” iddiasıyla dava açıldı.

Azadiya Welat gazetesi Diyarbakır bürosu 13 Şubatgünü soyuldu.

Hakkari’de Azadiya Welat gazetesinin dağıtımını yapanNihat Yakın, Avdel Koç ve Nazime Sayık 17 Ağustosgünü gözaltına alındı. Dağıtımcılar altı saat gözaltındatutulduktan sonra serbest bırakıldı.

16 Kasım günü Mersin’de gözaltına alınan AzadiyaWelat gazetesi dağıtımcısı Siracettin Karataş,gözaltında ölümle tehdit edildiğini söyledi. Akşamsaatlerinde tartaklanarak gözaltına alındığını veYumuktepe Karakolu’na götürüldüğünü anlatanKarataş, karakolda da tartaklandığını bildirdi. Karataş,Mersin’den ayrılması için ölümle tehdit edildiğinikaydetti.

Ekmek ve Adalet

Ekmek ve Adalet dergisinin Mersin bürosu 8 Hazirangünü polis tarafından basıldı. Baskında İbrahim Ballı veAkil Nergüz adlı kişilerin “büroda yasak yayınbulunduğu” gerekçesiyle gözaltına alındığı bildirildi.

Mersin’in Silifke ilçesinde 1993 yılında öldürülen AliTarık Koçoğlu’nun mezarını 3 Ağustos günü ziyareteden Ekmek ve Adalet dergisi ile Türkmen gazetesiçalışanları gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ertesigün serbest bırakıldı.

20 Ağustos günü İstanbul’da Ekmek ve Adalet dergisi,Gençlik Gelecektir dergilerinin bürolarına polistarafından baskın düzenlendi. Ekmek ve Adalet dergisiçalışanlarının kapıya barikat kurması nedeniyle kapıyıbalyozla kırarak giren polisler dokuz kişiyi gözaltınaaldı. Gençlik Gelecektir dergisi bürosunda da sekizkişinin dövülerek gözaltına alındığı bildirildi.Baskınlarda gözaltına alınanlar şunlar:

Hüseyin Fevzi Tekin, Şadi Naci Özpolat, Sadık Eroğlu,Metin Yavuz, Ali Ercan Gökoğlu, Gülizar Kesici, İnanGök, Mehmet Doğan, Yılmaz Kaya ve TAYAD ÇalışanıHıdır Gül (Ekmek ve Adalet dergisi); Ayhan Mimtaş,Tuğba İyigün, Yeliz Türkmen, Songül Ergül, Sema Koç,Sevilay Balıkçı, Ercan Kutlu, Celal Ağar ve FigenKurtuluş (Gençlik Gelecektir dergisi).

Gözaltına alınan 19 kişiden dördü 21 Ağustos günüserbest bırakıldı. Avukat Behiç Aşçı, İstanbul EmniyetMüdürlüğü Siyasi Şube’de tutulanlardan İnan Gök veHüseyin Fevzi Tekin’in “ölüm oruçları sırasında bozulansağlık durumları nedeniyle CMUK’un 399. maddesiuyarınca tahliye edildiklerini”, Hıdır Gül ve SevilayBalıkçı’nın da “yaşlarının küçük olması nedeniyle 21Ağustos günü serbest bırakıldığını” bildirdi. Açıklamada,baskın esnasında teknik büronun büyük kısmınınyanarak kullanılamaz hale geldiği, birçok eşyanın datutanak tutulmadan götürüldüğü belirtildi. Gözaltınaalınan diğer 15 kişi ise 23 Ağustos günü FatihCumhuriyet Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.Gözaltına alınanlar hakkında İstanbul DGM Savcılığı’nıngörevsizlik kararı verdiği öğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 261

Page 267: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Baskını ve gözaltıları protesto etmek amacıyla 23Ağustos günü Yeniden Atılım gazetesi merkezbürosunda ortak bir açıklamayla açlık grevinebaşlanacağının duyurulmasının ardından büroyadüzenlenen baskında Yeniden Atılım gazetesi YazıişleriMüdürü Müge Molvalı, muhabirler Sevil Gültekin, BurcuGümüş, Nadiye Gürbüz, Nurcan Vayiç, Ekmek ve Adaletdergisi çalışanı Hasibe Çoban, Dayanışma gazetesiçalışanı Düzgün Akyol, Gençlik Gelecektir dergisiçalışanı Sevilay Balıkçı, Devrimci Hareket dergisiYazıişleri Müdürü Fehmi Kılıç ve çalışanı Volkan Ertartaklanarak gözaltına alındı. Gözaltına alınanlarakşam saatlerinde serbest bırakıldı.

Ekmek ve Adalet dergisi Adana bürosunun 21 Aralıkgünü kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilercekundaklandığı bildirildi. Edinilen bilgiye göre büroyagece geç saatlerde pencereden girdikleri belirtilen kişiya da kişiler, büroyu dağıtarak yangın çıkarttı.Bürodaki oturma gruplarının tahrip olduğu yangın, olayyerine gelen itfaiye ekipleri tarafından kontrol altınaalındı.

19 Aralık Cezaevleri Operasyonu sırasında ÜmraniyeCezaevi’nde bulunan 399 tutuklu ve hükümlühakkında Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılandavanın 9 Aralık günü yapılan duruşmasını izleyenEkmek ve Adalet dergisi muhabirinin filmine polisler elkoydu. Avukatların olaya müdahalesi üzerine, polislerfilmi geri verdi.

Yaşamda Atılım

Yaşamda Atılım gazetesi dağıtımcısı Günaydın Akar,İHD İstanbul Şubesi’nde yaptığı basın açıklamasında 5Şubat günü Alibeyköy’de 14 arkadaşıyla birlikte gazetedağıtırken sivil polisler tarafından üzerlerine ateşaçıldığını bildirdi. Görgü tanıklarından arabanınplakasının 34 NCU 46 olduğunu öğrendiğini belirtenAkar, daha sonra aynı polisler tarafından gözaltınaalındıklarını söyledi. Akar, polislerin kendisine ajanlıkteklif ettiklerini belirtti.

İskenderun’da Alınteri ve Atılım gazetelerinin büroları12 Şubat günü polisler tarafından basıldı. Alınterigazetesi bürosuna düzenlenen baskında Emel Gültekinadlı muhabirin gözaltına alındığı bildirildi.

Yaşamda Atılım gazetesinin dağıtımcısı TamerTopçuğlu, Esenyurt’ta gazetenin Şubat ayında çıkarılanözel sayısını dağıtırken jandarma tarafından gözaltınaalındığını ve kendisine karakolda işkence yapıldığını veajanlığa zorlandığını bildirdi.

Atılım gazetesi sahibi Mikail Vayiç ve muhabir AltanKoman, 10 Mart günü İstanbul’da gözaltına alındı. Dahasonra Vayiç ve Koman’ın evlerine düzenlenenbaskınlarda da Yılmaz Koruk, Meral Koca ve KayaZeybek adlı kişilerin gözaltına alındığı bildirildi.Gözaltına alınanlar, Mikail Vayiç dışında, 10 Mart günüserbest bırakıldılar.

İstanbul Gazi mahallesinde 16 Mart günü yapılanNewroz kutlamasını izleyen Atılım gazetesi muhabiriDeniz Sevimli gözaltına alındı.

Yeniden Atılım

Yeniden Atılım gazetesinin Gaziantep temsilciliği 1Temmuz günü basıldı. Baskında gözaltına alınantemsilci Yüksel Bulut aynı gün serbest bırakıldı.

Gazetenin Bursa bürosuna 2 Temmuz günü yapılanbaskında gözaltına alınan gazete çalışanı Veli Güngörertesi gün serbest bırakıldı.

Gazetenin İstanbul bürosu 3 Temmuz günü basıldı.Baskında gözaltına alınan gazete çalışanı Halil Dinç 5Temmuz günü tutuklanarak Tekirdağ F Tipi cezaevinekonuldu. Halil Dinç hakkında “yasadışı örgüt üyesiolduğu” gerekçesiyle dava açıldı. Halil Dinç 17 Ekimgünü İstanbul DGM’de yapılan duruşmada tahliyeedildi.

Yeniden Atılım gazetesi çalışanları Münevver İltimur veSelver Orman Temmuz ayında Ankara DGM tarafındanTCY’nin 169. maddesi uyarınca 3 yıl 9’ar ay hapiscezasına mahkum edildiler. İltimur ve Ormanhakkındaki dava 6 Kasım 2001 günü gazetenin Ankarabürosuna yapılan baskının ardından “büroda bulunanyayınlar” gerekçe gösterilerek açılmıştı.

Yeniden Atılım gazetesinin İstanbul’da basıldığı EtkinAjans’a 10 Temmuz günü baskın düzenlendi. Baskınsırasında Müge Molvalı, Ali İhsan Topçu, Necati Abay,Gökçen Arabul, Gökhan Özdemir, Nuran Doğan, SevilGültekin, Altan Koman, Nadiye Gürbüz, SonnurSağlamer, Remziye Tursun, Songül Akbay, Murat Güneşve Burcu Gümüş adlı gazete çalışanlarının gözaltınaalındığı, bilgisayarlara da el konduğu bildirildi. Gözaltınaalınan 14 kişi, 15 Temmuz günü serbest bırakıldı.Gözaltına alınanların İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeişkence gördükleri bildirildi. İHD İstanbul Şubesi’nde 18Temmuz günü düzenlenen basın toplantısındakonuşan gazetenin sahibi ve Yazıişleri Müdürü MügeMolvalı, 4 gün boyunca gözaltında kaldıklarını belirttive “Uykusuz bırakma, yorma, saatlerce sandalyedeoturma, psikolojik baskı, ajanlık teklifi, tutuklatmak içinkomplo kurma ve yakınlarımızın gözaltına alınacağıtehditleriyle karşılaştık” dedi.

Yeniden Atılım gazetesinin İskenderun Temsilcisi EsraYangın, gazete bürosuna 28 Ağustos günü düzenlenenbaskında adı öğrenilemeyen bir kişiyle birliktegözaltına alındı. Esra Yangın daha sonra, “polisedirendiği ve büroda toplatılmış yayın bulundurduğu”iddiasıyla tutuklandı. İki ay tutuklu kalan Yangınhakkında dava açıldı. İskenderun Asliye HukukMahkemesi’nde görülen dava yıl içinde sonuçlanmadı.

Yeniden Atılım gazetesi çalışanı Servet Demirpençe, 4Eylül günü İstanbul İHD Şubesi’nde düzenlediği basınaçıklamasında iki polis tarafından takip edildiğinibildirdi. Demirpençe, kendisini takip edenleri teşhisedebileceğini de söyledi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

262 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 268: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Günlük Evrensel

20 Ocak günü İstanbul Bağcılar’da Evrensel gazetesisatan Ali Doğan, Zilan Doğan, Mustafa Çakmak veGökhan Bulut adlı kişiler gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar bir süre sonra serbest bırakıldı.

Evrensel gazetesinin 12 Şubat günü yayınlanan sayısıCihan Aydıner’in yazdığı “Emperyalizmin KuyruğundaDeğişim Teraneleri” başlıklı yazıda “yasadışı örgütpropagandası yapıldığı” iddiasıyla İstanbul DGMtarafından toplatıldı.

Evrensel gazetesinin 13 Şubat günü yayınlanan sayısı,Cihan Aydıner’in yazdığı “Demokrasi Adına AmerikanDestekçiliği” konulu dosyanın “ABD PolitikalarınaHizmet” başlıklı bölümünde “yasadışı örgütpropagandası yapıldığı” iddiasıyla İstanbul DGMtarafından toplatıldı.

Evrensel gazetesi muhabiri Savaş Velioğlu, ölümorucunda Wernicke-Korsakoff sendromuna yakalananÖzkan Güzel’in ailesinin 19 Nisan günü düzenlediğibasın toplantısı nedeniyle gittiği İstanbul Esenler’degözaltına alındı. Savaş Velioğlu, akşam saatlerindeserbest bırakıldı.

2 Haziran günü İstanbul Bağcılar’da Evrensel gazetesisatan Mustafa Öztürk 4 kişinin saldırısına uğradı.Öztürk’ü omzundan bıçakla yaralayan saldırganlardaha sonra kaçtı.

10 Ekim günü DEHAP’ın Gaziantep’in Bozoklarmahallesindeki seçim bürosunun açılışını izleyenEvrensel gazetesi muhabiri Gökhan İmrek, dövülerekgözaltına alındı. İmrek, Ocaklar Polis Karakolu’nda 24saat tutulduğu halde bunun tutanaklara 19 saat olarakyazıldığını belirterek, gözaltında dövüldüğünü veEvrensel gazetesinden ayrılması için tehdit edildiğinisöyledi. İmrek, “Gaziantep Devlet Hastanesi benim için‘sağlamdır’ raporu verirken dört polis memuruna ise ‘işgöremez’ raporu verdi. Adli Tıp Kurumu bana işgöremez raporu verdi. Serbest bırakıldıktan sonrapolisler hakkında Gaziantep Cumhuriyet Savcılığı’ndasuç duyurusunda bulundum ve İHD GaziantepŞubesi’ne başvurdum. Avukatım eşliğinde ‘polisemukavemet’ iddialarına karakolda yanıt verirken‘polise saldırdığım ve kimlik göstermediğim’ yolundakiiddiaların asılsız olduğunu bildirdim.” dedi.

Özgür Halk

Özgür Halk dergisinin sahibi Gülcan Kaya ve YazıişleriMüdürü Ayhan Doğru hakkında 2002 yılında görülen23 davanın 14’ünde TCY’nin 169. maddesi uygulandı.Doğru ve Kaya yıl içinde sonuçlanan davalarda toplam47 milyar 980 milyon TL para cezasına mahkum edildi.

Ayhan Doğru hakkında derginin 117. sayısında yer alanbazı yazılar ile ilgili olarak TCY’nin 169. maddesiuyarınca açılan dava 2 Ekim günü İstanbul DGM’de 3yıl 9 ay hapis cezası ile sonuçlandı. Ayrıca yıl içindesonuçlanan davalarda dergi hakkında toplam 40 gün

kapatma cezası verildi. (Bkz. Yargılanan DiğerGazeteci ve Yazarlar)

Ayhan Doğru ve Gülcan Kaya hakkında derginin 116.,119.,120.,121.,122.,123.,124., 125. ve 126. sayıları ile ilgiliolarak açılan davalar İstanbul DGM’de devam etti.

Mem Basın Yayın Tic. Ltd. Şti.’nin kapatılması için 2001yılında açılan dava İstanbul 5. Asliye TicaretMahkemesi’nde devam etti.

Özgür Halk dergisi Elazığ Temsilcisi Erkan Yıldırım vemuhabir Orhan Armutçu 8 Ocak günü Bingöl’degözaltına alındı. 12 Ocak günü tutuklanan Yıldırım veArmutçu’nun gözaltında işkenceye maruz kaldıklarıbildirildi.

Özgür Halk çalışanı Özgür Güllü, 14 Ocak günü HADEPŞanlıurfa İl Örgütü binasına yapılan baskında gözaltınaalındı.

Özgür Halk dergisi İzmir Temsilciliği, 24 Ocak günü adlisuçlar nedeniyle gözaltına alınan bir kadının ifadesiüzerine basıldı. Baskında dergi temsilcisi İlhami Çınar,dergi çalışanları Ekrem Altun, Sultan Arasan, FatmaDuman, Günay Aktaş, Ahmet Duman ve Özgür KadınınSesi dergisi çalışanı Zeliha Akbay gözaltına alındı. Çınarve Akbay, 25 Ocak günü tutuklandı ve haklarında“PKK’ye yardım ettikleri” iddiasıyla dava açıldı. İlhamiÇınar ve Zeliha Akbay, 9 Nisan günü İzmir DGM’deyapılan duruşmada tahliye edildi.

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde Özgür Halk dergisinidağıtan Hasan Kaya, Zuhal Sertkaya, Erkan Yıldırım veMehmet Sarı adlı dağıtımcılar 1 Mart günü gözaltınaalındı.

Özgür Halk dergisi çalışanı Mehmet Göktaş, Van’da 10Mart gecesi düzenlenen bir ev baskınında gözaltınaalındı.

Özgür Halk dergisi Adana Temsilciliği’ne 13 Mart günübaskın düzenlendi. Baskının “Kürtçe EğitimKampanyası” nedeniyle düzenlediği bildirildi. 4 saatsüren baskın sırasında polisin bürodaki her yeridağıtarak arama yaptığı, çalışanların ve büroda misafirbulunanların kimlik bilgilerini aldığı öğrenildi.

Özgür Halk dergisi Diyarbakır bürosu çalışanı MehmetGündüz 28 Mart akşamı evine giderken gözaltınaalındı. Mehmet Gündüz’ün evine aynı gece baskındüzenlendi.

Bursa’da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Sümer RahipDevleti’nden, Halk Cumhuriyetine Doğru” adlı kitabınısattıkları gerekçesiyle 26 Aralık 2001 tarihindetutuklanan Özgür Halk dergisi çalışanları Devran Yükselve Genco Taş hakkında “yasadışı örgüte yardımettikleri” iddiasıyla açılan davaya 11 Nisan günü devamedildi. İstanbul DGM’de yapılan duruşmada, Taş veYüksel tahliye edildi.

29 Nisan günü İstanbul, İzmir ve Adana’da çeşitli dergibüroları polisler tarafından basıldı. İstanbul’da Özgür

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 263

Page 269: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Halk dergisi bürosuna düzenlenen baskında dergininYazıişleri Müdürü Ayhan Doğru gözaltına alındı. Aynıgün Yedinci Gündem gazetesinin İzmir ve Adanabüroları ile Özgür Halk, Atılım, Alınteri dergilerinin İzmirbüroları ve Mezopotamya Kültür Merkezi İzmir Şubeside basıldı. Baskınlarda 1 Mayıs İşçi Bayramı’na ilişkinafişlere ve çok sayıda belgeye el konuldu.

Özgür Halk dergisi İstanbul bürosuna 29 Nisan günüdüzenlenen baskında gözaltına alınan YazıişleriMüdürü Ayhan Doğru 2 Mayıs günü serbest bırakıldı.

Özgür Halk dergisi Elazığ bürosuna 2 Mayıs günüdüzenlenen baskında gözaltına alınan dergi çalışanıHasan Kaya, hakkında gıyabi tutuklama kararı olduğugerekçesiyle tutuklandı.

Özgür Halk dergisi Ağrı bürosu çalışanlarından İbrahimÖztürk 4 Temmuz günü gözaltına alındı.

Özgür Halk dergisi Batman bürosu, 5 Temmuz günübasıldı. Baskında gözaltına alınan olmazken çok sayıdakitaba el konulduğu bildirildi.

Mersin’de 24 Eylül günü gözaltına alınan Özgür Halkdergisi çalışanı Emine Erbey, “PKK/KADEK üyesi olduğu”iddiasıyla 27 Eylül günü tutuklandı.

Özgür Halk dergisi Adana bürosu çalışanı MehmetYazıcı, 8 Ekim günü gazete dağıtımı yaparken, HADEPKüçükdikili Gençlik Kolları yöneticisi Murat Vural veHADEP İl Gençlik Kolları üyesi Seyit Kaşdaş ile birlikteKüçük Dikili Jandarma Karakolu’na bağlı askerlertarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ertesigün Adana DGM Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.Mehmet Yazıcı, gözaltında Küçükdikili JandarmaKarakol Komutanı Bahtiyar Doğan’ın kendilerinehakaret ettiğini belirterek “Komutan beni ‘bir dahaburada dergi dağıtma’ diyerek tehdit etti, bana vearkadaşlarıma ağza alınmayacak küfürler etti” dedi.Yazıcı, gözaltında sivil kişiler tarafından fotoğraf vevideo çekimi yapıldığını, fotoğraflarının üzerine“yasadışı örgüt üyeleri yazıldığını” bildirdi.

Yerel Basın Yayın Kuruluşlarına Yönelik Baskılar

Batman Gazeteciler ve Yayıncılar Cemiyeti Başkanı M.Kemal Çelik, 10 Mart günü Batman’da oynananPetrolspor-Kayserispor maçını izledikten sonrastadyumdan çıkarken polisler tarafından dövüldü.Çelik’in, Batman Postası gazetesinde 8 Mart DünyaKadınlar Günü etkinliklerinde gazeteciler ve kadınlarabir polis memurunun gösterdiği tepki ile ilgili olarak“Heyecan Öfkeye Dönüşmemeli” başlığıyla yayımlananköşe yazısı nedeniyle dövüldüğü ileri sürüldü.

Batman’da yayın yapan Batman Doğuş adlı yerelgazete bürosu 4 Mayıs günü sabah saatlerinde MuratAyaz adlı kişinin taşlı saldırısına uğradı. Saldırı sırasındacamları kırılan büroda maddi hasar meydana geldiğiöğrenildi. Saldırının ardından gözaltına alınan Ayazertesi gün çıkarıldığı savcılık tarafından serbestbırakıldı.

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde haftada iki gün yayımlananÖncü Haber gazetesinin sahibi ve Yazıişleri MüdürüHasan Özdemir hakkında Mustafa Kemal ÜniversitesiReyhanlı Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin çıkardığı“İlk Adım” gazetesinin baskısını yaptığı gerekçesiyleHaziran ayında soruşturma açıldı. Edinilen bilgiye göreÖzdemir, kendisini bürosunda sorgulamak isteyenTerörle Mücadele Şubesi ekiplerinin talebini, “ancakistediği takdirde savcılık ve hakimliğe ifade vereceğini”söyleyerek reddetti. Bunun üzerine görevliler,Özdemir’in “ilçede bulunmadığına” ilişkin tutanak tuttu.Özdemir’in tutanağı düzenleyen polis memuru MustafaSaydam ile Emniyet Müdürü Fikri Doğan hakkındaReyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayetbaşvurusunda bulunduğu bildirildi.

Bartın Valisi Fatih Eryılmaz’ın “yerel Bartın gazetesininsahibi Esen Aliş’i ölümle tehdit ettiği” gerekçesiyleyargılandığı dava Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 26Haziran günü sonuçlandı. Eryılmaz 157 milyon lira paracezasına mahkum edildi. Eryılmaz, 2001 yılındamilletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplumörgütlerinin temsilcileri, daire müdürleri ve muhtarlarınkatıldığı bir toplantıda Esen Aliş’e, “Seni gebertirim”dediği gerekçesiyle yargılanıyordu.

Erzincan Valisi Halil İbrahim Altınok ile tartışan gazeteciHasan Uzunkaya, makamdan çıkarıldıktan sonragözaltına alınmak istendi. Edinilen bilgiye göre olayşöyle gelişti:

İstanbul’da Erzincanlılara yönelik yayınlanan‘Gurbetten Sılaya’ gazetesinin Genel Yayın YönetmeniHasan Uzunkaya, 6’ncı Kemah Sultanmelik Şenliklerinidüzenleyen heyetle birlikte 8 Temmuz günü Vali Halilİbrahim Altınok’u makamında ziyaret etti. Ziyaretsırasında Vali Altınok, Uzunkaya’yı eleştirerek, “Bizdenönceki vali döneminde bir uçak şirketi kurulmuş, bufakir milletin 400 milyarı havaya uçmuş. Erzincan Özelİdaresi uçak çalıştırabilir mi? Ben bunların hesabınısorarken, sizler beni haksız yere eleştiriyorsunuz” dedi.Gazeteci Uzunkaya’nın itiraz etmesi üzerine sinirlenenVali, korumalarını çağırdı ve gazeteciden dışarıçıkmasını istedi. Korumalar tarafından gözaltınaalınmak istenen Uzunkaya, araya dernek yöneticileringirmesiyle serbest bırakıldı.

Çağdaş Kars Haber gazetesinin yayını “Kars ValisiNevzat Turhan’a yönelik haberlerde eleştiri sınırlarınınaşıldığı ve kişilik haklarına saldırıldığı” gerekçesiyle Kars2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından durduruldu.Şubat ayında yayına başlayan Çağdaş Kars Habergazetesine önce “koşullara uygun olmadığı”gerekçesiyle resmi ilan verilmediği, bunun üzerinegazetenin “valiliğin çifte standart uyguladığı” iddiasıylabir gün ilk sayfa boş bırakılarak yayınlandığı bildirildi.Bu olayların ardından Vali Nevzat Turhan’ın “Valilikkonutunun bahçesindeki tavuk kümesine, seralarakalorifer bağlandığı, kendisinin ve yardımcılarınınmakamını, lojmanları yeniden restore ettiği” yönündekihaberler üzerine 30 Temmuz günü gazete yöneticileri

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

264 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 270: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

hakkında Kars 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne şikâyetdilekçesi verdiği öğrenildi. Dilekçeyi aynı gün görüşenve gazetenin Haziran ve Temmuz sayılarını inceleyenmahkemenin yayınının durdurulması kararı verdiğibildirildi. Aynı gün uygulanan karar uyarınca gazetenin31 Temmuz günü yayınlanan sayısına el konuldu.Gazetenin sahibi Burhan Demirtaş ve Yazıişleri MüdürüGümüşpala Kortağ’ın karara yaptıkları itirazın kabuledilmesi üzerine gazete 2 Ağustos günü yenidenyayına başladı. İtirazı görüşen mahkeme “sadece ValiNevzat Turhan hakkında eleştiri sınırlarını aşarak, kişilikhaklarına saldırı niteliğindeki yayınlarındurdurulmasına” karar verdi.

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yayınlanan Yeni Gebzegazetesinin sahibi İsmail Kahraman, DSP milletvekiliaday adayı Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisiemekli Binbaşı Harun Demirkaya tarafından dövüldü.Gazetenin yazarlarından Yılmaz Işık’ın “Demirkaya’nınAKP’ye geçebileceği” yolundaki yazısı üzerine 15Ağustos günü gazete bürosuna gelen HarunDemirkaya’nın İsmail Kahraman’ı yumrukladığıbildirildi. Kahraman, saldırıdan sonra üç günlük raporaldı.

Gaziantep’te yayımlanan “Fırat’ta Yaşam” gazetesininDiyarbakır muhabiri Ahmet Ün, JİTEM üyesi olduklarıiddia edilen silahlı kişiler tarafından kaçırıldı. Ahmet Ünolayı şöyle anlattı:

“4 Eylül günü, sabah 11.00 sularında telefonla arandım.Yapı Kredi Bankası Ofis şubesine adıma para geldiğini,almamı istediler. Ben de bankaya gittim. Böyle birşeyin olmadığını öğrenince bankadan ayrıldım.Yaklaşık 200 metre ilerlediğimde, sivil iki kişi beni zorlabeyaz bir arabaya bindirdiler. Arabada, başımıkoltuklar arasına eğdiler. Yaklaşık 1 saat gittiktensonra neresi olduğunu bilmediğim bir dağ eteğindesorgulamaya başladılar. Neden böyle bir gazetedeçalıştığımı, gazetenin hangi örgüte hizmet ettiğini,benim örgütle ilişkim olup olmadığını, haberlerinneden hep politik içerikli olduğunu sordular. Ben de‘kamuoyunu bilgilendirme görevini yaptığımı veherhangi bir örgütle ilişkimin olmadığını’ söyledim.Bunun üzerine kendileriyle çalışma yönünde tekliftebulundular. Ben de kabul etmeyince beni ölümletehdit ettiler. Kendileriyle çalışmam yönünde birkağıda imza atmaya zorladılar. Tekliflerin yerinegetirilmemesi halinde daha farklı yöntemlere başvuracaklarını yönünde ikinci kez ölümle tehditedildim.”

Şırnak’ta internet üzerinde yayın yapan“www.habur.net” sitesinin imtiyaz sahibi NurettinGüneş, Eylül ayında kaynağı belirsiz tehdit mesajlarınedeniyle sitede yer verilen “seçim anketi” ile “siyasiiçerikli haber başlıklarını” kaldırmak zorundakaldıklarını belirtti.

Ardahan’ın Göle ilçesinde yayınlanan Yeşil Gölegazetesinin yayını Ekim ayında Göle Asliye Ceza

Mahkemesi tarafından durduruldu. Yayın durdurmakararı “gazetenin Yazıişleri Müdürü Ulviye Kılıç’ınyaşının 21’den küçük olduğu” gerekçesiyle alındı.Sorunun Göle Kaymakamı Alper Faruk Güngör aleyhineyaptıkları haberlerden kaynaklandığını anlatan Kılıç,şunları söyledi: “Kaymakam Güngör’ün “tezekkokuyorlar” diye köylüleri makamından çıkarmasınıhaber yaptık. Haberler üzerine beni makamına çağırıp,tokat attı. Ben de kaymakamı şikayet ettim. Mahkemekararıyla, tanıkları olmasına rağmen tekzipyayınlattılar.” Gazete, Yazıişleri Müdürlüğü göreviniFakir Yılmaz’ın üstlenmesiyle 18 Kasım günü yenidenyayınlanmaya başlandı.

1 Kasım günü Bursa’da AKP mitingini izleyen Olaygazetesi muhabiri Tunca Çam, Bursa Hakimiyetgazetesi muhabirleri Ahmet Akhan ve Umut Tütüncü,Doğan Haber Ajansı muhabiri Erdoğan Paçin ileAnadolu Ajansı muhabiri Hüseyin Yeşilkavak polislertarafından cop ve tekmelerle dövüldü. BursaGazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı saldırganpolisler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunubildirdi.

Tarsus’ta yayınlanan haftalık Çağdaş ve Merhabagazetelerine yönelik polis baskısını kınayan TarsusGazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Geçim ileyönetim kurulu üyeleri Hilmi Dolaşmaz, Raci Bizik,Özkan Gür ve Asena Şadiye Üstün’ün “polise gözdağıvermek” iddiasıyla üçer yıl hapis istemiyleyargılanmalarına devam edildi. Tarsus Asliye CezaMahkemesi’nde 25 Kasım’da görülen duruşmayaMersin Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polisler veavukatları katılmadı. Yıl içinde sonuçlanmayan davadagazeteciler, “polise gözdağı vermek” iddiasıyla üçer yılhapis istemiyle yargılanıyor.

“Batman Express” gazetesinin Yazıişleri MüdürüMehmet Şah Ayaz, 11 Aralık günü akşam saatlerindeevinin önünde kimliği belirlenemeyen üç kişininsaldırısına uğradı. Sopalarla dövülen Ayaz’ın başındanve kollarından yaralandığı, kaburgasında da çatlakolduğu bildirildi. Ayaz, saldırının Batman’da kurulantermik santrale ilişkin yazıları nedeniyle işadamı NecatNasıroğlu ve oğlu Muzaffer Nasroğlu tarafındandüzenlenmiş olabileceğini bildirdi. Ayaz, ÇevreGönüllüleri Derneği üyesi olarak termik santralinkapatılması için dava açtığını da kaydetti.

Batman’da yayınlanan “GAP” gazetesinin sahibi MansurObut da, 21 Aralık günü Meydan mahallesindekiişyerinde saldırıya uğradı. İki kişi tarafından demirçubuklarla dövülen Obut, Batman Devlet Hastanesi’ndetedavi altına alındı. 10 günlük iş göremez raporu alanObut daha sonra yaptığı açıklamada saldırının termiksantrale ilişkin yazılarından kaynaklanmış olabileceğinisöyledi.

Ardahan’da yayınlanan Kuzey Anadolu gazetesininsahibi Fakir Yılmaz, gazetede yer alan haberlernedeniyle Valilik tarafından kendisine baskı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 265

Page 271: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

uygulandığını bildirdi. Yılmaz Aralık ayında yaptığıaçıklamada gazetede Valilik tarafından 1.5 trilyon liraverilerek resmi kurumlara alınan ve yanmadığı içintepkilere yol açan kömürü haberleştirdiği, 25.Mekanize Tugay Komutanlığı ihalelerinde usulsüzlükleriyansıttığı, aralarında Vali Konağı’nın da bulunduğu çoksayıda resmi kurumun ruhsatsız olduğunu açıkladığı,idarecilerin resmi araçlarla ailelerini taşıdığınıbelgelediği için sık sık baskılara maruz kaldığınısöyledi. Haberlerin yayınlanmasından sonra ValiMustafa Yiğit’in kendisine yönelik baskı uygulamayabaşladığını ileri süren Yılmaz, şöyle konuştu: “Öncegazetemin aldığı resmi ilanların gelirlerine ‘vergiborcun var’ denilerek el konuldu. Ardından mahkemekararı olmaksızın gönderdikleri tekzipleri yayınlamamızgerektiği yönünde baskı yaptılar. Kabul etmeyinceaileme yöneldiler. Babama ait işyeri gözlem altınaalındı. Babama ait işyerinin ruhsatı, diğer evraklarıtoplayıp mali inceleme başlattılar.”

Diğer Olaylar

Yeni Şafak gazetesinde 2 Ocak gününden itibarenyayınlanması planlanan “Örümcek Ağı” adlı dizi yazıAnkara DGM’nin kararıyla durduruldu. “Örümcek Ağı”adlı hayali ihracat operasyonuna ilişkin yazı dizisininyayınına “soruşturmanın gizliliği” gerekçesiyle izinverilmediği öğrenildi. Ankara DGM’nin kararı 1 Ocakgünü Yeni Şafak gazetesine tebliğ edildi.

Albayrak Holding yöneticileri hakkında İstanbulBüyükşehir Belediyesi’nin açtığı ihalelerde yolsuzlukyapıldığı gerekçesiyle açılan soruşturma çerçevesindeAlbayrak Holding tarafından yayınlanan Yeni Şafakgazetesi 5 Ocak günü polisler tarafından basıldı. Saat16.30 sıralarında gazete merkezine gelen polislerarama için binaya girmek istediler. Ancak polislerinbinaya girmesi, arama izinleri olmadığı için engellendi.Yaklaşık 2.5 saat sonra arama izniyle içeri girenpolisler, tüm çalışanların kimliklerini kontrol ettiler.

Yaşadığımız Vatan dergisi İstanbul Valiliği’nin kararıyla30 Aralık 2001 tarihinde kapatıldı. Kapatma kararının“Jenerik bilgileri içerisinde teknik servisin ne amaçlafaaliyet gösterdiğinin bilinmediği ve valiliğe herhangibir bildirimde bulunulmadığı” gerekçesiyle alındığıbildirildi.

Ocak ayı başında Alınteri gazetesi merkez bürosu polistarafından basıldı. Büroda bulunan bütün elektronikeşyalara el konulan baskında Ekrem Erdem ve BağdatMızrak adlı çalışanlar ile büroda bulunan iki misafirgözaltına alındı. Gözaltı sırasında Bağdat Mızrak’aajanlık teklif edildiği bildirildi. Çalışanlar hakkındaTCY’nin 169. maddesi uyarınca açılan dava İstanbulDGM’de beraatle sonuçlandı. Ocak ayında Alınterigazetesi sahibi Yazıişleri Müdürü Sakine Yalçınhakkında da aynı gerekçe ile dava açıldı.

HADEP Hakkari İl Örgütü tarafından bastırılantakvimlere ilişkin soruşturmanın haber yapılması

üzerine Radikal gazetesinin 14 Ocak günü Hakkari’desattırılmadığı bildirildi.

Ocak ayında Bodrum’un Konacık beldesinde,belediyedeki haciz işlemini görüntülemek isteyengazeteciler, zabıta memurlarınca dövülerek dışarıçıkartıldı. Olaydan sonra gazetecilerle görüşmekisteyen MHP’li Belediye Başkanı Hüseyin Kuru hiçbirşeyden haberinin olmadığını iddia ederek “Bizimçocuklar biraz acemice davranmış. Ben basının dışarıçıkarılmasını istemedim” dedi.

Cumhuriyet gazetesinde 1 Şubat günü yayınlanacak biryolsuzluk haberi mahkeme kararıyla engellendi. Karar,İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluklarnedeniyle aranan Ahmet Hamdi Pınarcık’ın avukatınınbaşvurusu üzerine Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesitarafından alındı. 29 Ocak günü alınan kararda KanalD’de yayınlanan Arena programının konuya ilişkinhaberinin yasaklanması istemi ise reddedildi.

Dema Nu gazetesi ve Deng dergisi Diyarbakır TemsilcisiMehmet Eren, “yasak yayın bulundurduğu”gerekçesiyle 2935 sayılı Olağanüstü Hal Yasası’nın25/b-1 maddesi uyarınca 8 ay hapis cezasına mahkumedildi. Diyarbakır 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 29 Ocakgünü sonuçlanan davada haklarında toplatma kararıbulunmayan Deng dergilerinin iade edilmesine kararverildi. Dava, Eren’in “Deng dergisini Olağanüstü HalBölgesi’ne sokulması yasaklandığı halde bulundurduğuve sattığı” gerekçesiyle açılmıştı. Aynı zamanda HAK-PAR Diyarbakır İl Yönetim Kurulu üyesi de olanMehmet Eren 12 Haziran günü partiye düzenlenenbaskında gözaltına alındı ve 17 Haziran günüDiyarbakır DGM tarafından tutuklandı. Eren 24 Hazirangünü serbest bırakıldı. Avukatlarının itirazının kabuledilmesi üzerine serbest bırakılan Mehmet Eren,cezaevinde bulunduğu sırada Diyarbakır Temsilciliğigörevini yürüttüğü Dema Nu gazetesinin polislertarafından basıldığını söyledi. Polislerin büroya büyükölçüde hasar verdiğini anlatan Mehmet Eren, çoksayıda yayına ve belgeye de el koyduğunu bildirdi.Mehmet Eren ve diğer bazı parti yöneticileri hakkında“Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) örgütününpropagandasını yaptıkları” iddiasıyla TMY’nin 7/2.maddesi uyarınca dava açıldı. Dava 24 Aralık günüDiyarbakır DGM’de sonuçlandı. Sanıklar hakkında “delilyetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verenmahkeme, Eren hakkında “Deng”, “Roja Teze” ve“Dema Nu” dergileri ile Kemal Burkay’ın “GeçmiştenGünümüze Kürdistan ve Kürtler: Tarih, Coğrafya veEdebiyat” adlı kitabı nedeniyle suç duyurusundabulunulmasına karar verdi.

Antalya’nın Belek Belediyesi’ne yönelik sürdürülenoperasyon kapsamında gözaltına alınan Belek BelediyeBaşkanı Yusuf Mecek’i sağlık kontrolü için getirildiğiAntalya Serik Devlet Hastanesi’nde görüntülemekisteyen gazeteciler saldırıya uğradı. Saldırıda AnadoluAjansı muhabiri Rıza Özel, DHA muhabiri Teslime Tosunve Ajans Bir kameramanı İsmet Kumasçıoğlu’nun

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

266 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 272: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yaralandıkları, NTV kameramanı Tanju İyidoğan’ınkamerasının hasar gördüğü bildirildi.

ATV Zonguldak muhabiri ve Zonguldak’ta yayınlananaylık Pusula dergisinin editörü Ali Rıza Tığ, 10 Şubatgünü silahlı saldırıya uğradı. Kimliği belirlenemeyen birkişi tarafından tabanca ile sol ayağından vurulan Tığ,Zonguldak Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

Karikatürist Doğan Güzel, 11 Şubat günü İstanbulAtatürk Havaalanı’nda gözaltına alındı. İspanya’yagiderken gözaltına alındığı öğrenilen Doğan Güzel, 12Şubat günü İstanbul DGM Savcılığı’nda ifadesialındıktan sonra serbest bırakıldı.

Alınteri gazetesi İskenderun muhabiri Emel GültekinŞubat ayında büroya yapılan baskında gözaltına alındıve polise mukavemet etmekten tutuklanarakcezaevine konuldu. Gültekin İskenderun Cezaevinde birhafta kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Medya Radyo Televizyon Gazeteciler Sendikası (Medya-Sen) Genel Başkanı Mete Gönültaş, Mart ayındapasaport işlemlerini yürütmek için gittiği AnkaraEmniyet Müdürlüğü’nde, 1992 yılında Şırnak’ta HADEP İlÖrgütü tarafından düzenlenen “Dayanışma Gecesi”ndeyaptığı konuşma hakkında açılan davanın devametmesi gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Nöbetçimahkemeye çıkarılan Gönültaş, tutuksuz yargılanmaküzere serbest bırakıldı.

Star TV ve Star gazetesi ile Telsim’in bulunduğu MedyaPark binasına, 1 Nisan günü 34 SGP 59 plakalı birotomobilde bulunan kişiler tarafından ateş açıldı.Saldırıda, ölen ya da yaralanan olmadı.

1 Nisan günü Eyüp Anadolu İmam Hatip Lisesi önündebaşörtülü öğrencilerin okullara alınmamasını protestoetmek amacıyla düzenlenen gösteriye yapılanmüdahaleyi görüntüleyen Yeni Şafak muhabiriÜmmühan Atak’ın polisler tarafından tartaklandığı vefotoğraf makinesinin kırıldığı bildirildi.

2 Nisan günü Bolu’da düzenlenen bir konser sonrasıöğrencilerle bir polisin tartışmasını görüntülemekisteyen İHA Bolu Büro Şefi Caner Güngör ile bazıgazeteciler polisler tarafından tartaklandı.

Gazeteci Faruk Aktaş, 18 Nisan günü bir yakınınınpasaportunu almak için gittiği İstanbul EmniyetMüdürlüğü’nde gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü’negirişte bıraktığı kimlik bilgilerinin sorgulanması üzerinegözaltına alınan Aktaş, Gayrettepe’deki Asayiş ŞubeMüdürlüğü İnfaz Masası’na götürüldü. Aktaş hakkında,kapatılan 2000’de Yeni Gündem gazetesindeyayınlanan “Demokratikleşme mi, Bürokratikleşmemi?” başlıklı bir yazı üzerine açılan davada gıyabitutuklama kararı verildiği iddia edildi. Aktaş, sözkonusu haberi kendisinin yapmadığının anlaşılmasıüzerine ertesi gün serbest bırakıldı.

Dayanışma gazetesi çalışanı Düzgün Akyol, 19 Nisangünü İstanbul DGM tarafından tutuklandı. 29 Nisan

günü itiraz üzerine serbest bırakılan Akyol, hakkındaTCY’nin 169. maddesi uyarınca açılan dava 19 Aralıkgünü beraatle sonuçlandı.

İşçi Köylü gazetesi Ankara bürosu çalışanları BetülKılıçarslan ve Erdinç Özbay ile Hakan Hakverdi, SevtapKulaksız, Haşem Atay, Ulaş Atalay, Leyla Çakırca veEren Emre Korkmaz adlı kişiler 23 Nisan günü gözaltınaalındı.

26 Nisan günü gözaltına alınan Devrimci Demokrasigazetesi İstanbul Kartal temsilcisi Nihat Akgül aynı günakşam saatlerinde serbest bırakıldı.

7 Mayıs günü, İstanbul Beyoğlu’nda bir çocuğunölümüne 2 çocuk ile bir kadının da yaralanmasınasebep olan 4 katlı ahşap binanın yıkılmasınıgörüntüleyen Cihan Haber Ajansı (CHA) muhabiri KazımCanlan ve kameraman Fatih Artun polisler tarafındantartaklandı. Artun’un kamerasının da yine polislertarafından kırıldığı bildirildi.

23 Mayıs günü MHP Genel Başkanı ve BaşbakanYardımcısı Devlet Bahçeli’nin Bor İlçesi (Niğde) BelediyeBaşkanı MHP’li Yavuz Can ile yaptığı görüşmeyi izleyenDHA muhabiri Tuncay Dağlı ve kameramanı MuratKibritoğlu, Işık TV kameramanı Sait adlı bir kişininsaldırısına uğradılar. Bahçeli’nin gözü önünde meydanagelen saldırı polis ve gazetecilerin araya girmesiyle sonbuldu.

23 Mayıs günü Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü YusufGökalp’in Sıvas’a yaptığı ziyareti izleyen Doğan HaberAjansı (DHA) muhabiri Eraydın Aytekin, Gökalp’inkorumaları tarafından dövüldü. Aytekin’in, HüsnüYusuf Gökalp’in ilaç içerken fotoğrafını çektiği içindövüldüğü öğrenildi. Olaydan sonra Sıvas CumhuriyetSavcılığı’na başvurarak kendisine saldıranlardaşikayetçi olan DHA muhabiri Eraydın Aytekin’e,gönderildiği Numune Hastanesi dövüldüğüne ilişkinrapor verdi. Sıvas Cumhuriyet Savcılığı’nın olay üzerineyasal işlem başlattığı bildirildi.

TİKKO’nun kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nın ölümyıldönümü nedeniyle hazırlanan afişleri asan DevrimYolunda İşçi Köylü gazetesi çalışanları Selma Kaan,Derya Gökmen, Sevilay Samay ve Güven Gülsuyu ileTohum Kültür Merkezi çalışanı İlyas Ekinci 26 ve 27Mayıs günleri İstanbul’da gözaltına alındılar.

29 Kasım 2001 tarihinde Alınteri gazetesininİstanbul’daki merkez bürosuna düzenlenen baskındagözaltına alınan Alınteri gazetesi çalışanları EkremErdem ve Bağdat Mızrak hakkında “yasadışı örgüteyardım ve yataklık ettikleri” iddiasıyla açılan davaTemmuz ayında beraatla sonuçlandı. Baskın sırasındael konulan faks metinleri, yazılı materyaller, fotoğraflar,dialar gerekçe gösterilerek Alınteri gazetesinin sahibive Yazıişleri Müdürü Sakine Yalçın hakkında aynıgerekçeyle dava açıldı. İstanbul DGM’de görülen davayıl içinde sonuçlanmadı. Baskında el konulanbilgisayar, faks, yazıcı gibi elektronik eşyaların dagazeteye geri verilmediği bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 267

Page 273: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Demokrat Gençlik dergisi, 55. sayısında yayınlanan birhaber nedeniyle Haziran ayında İstanbul DGMtarafından 7 gün süreyle kapatıldı.

9 Haziran günü Mersin’in Aydıncık ilçesinde yapımıtamamlanan Devlet Hastanesi’nin açılışı yapan SağlıkBakanı Osman Durmuş’un korumaları DHA muhabiriMithat Ünal’ı tartakladı. Edinilen bilgiye görehastanenin koridorlarında çekim yaparken Durmuş’unyanına fazla yaklaştığı gerekçesiyle Ünal’ı tartaklayankorumalar, bir yandan da kameradaki kaseti almayaçalıştı. Kaseti vermemek için direnen Mithat Ünal’ıyerlerde sürükleyerek götürdükleri başhekiminodasına kilitleyen korumalar, DHA muhabirinitartaklamayı burada da sürdürdü. Ünal’ın “Kasetialmak için beni öldürmeniz gerek” sözleri üzerine birkoruma, kamerayı kayıt moduna geçirerek, arbedegörüntülerinden bir bölümünü sildi. Korumalar, BakanDurmuş’un hastaneden ayrılacağı anons edilinceMithat Ünal ve kamerayı bırakarak ayrıldı.

Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahimYıldız, 14 Haziran gecesi Ankara’da gözaltına alındı. Birtoplantı için Ankara’ya gelen Yıldız’ın kaldığı otelden“hakkında tutuklama emri olduğu” gerekçesiyle saat02.00 sıralarında gözaltına alındığı ve 15 Haziran günüAnkara Cumhuriyet Savcılığı’nda ifadesi alındıktansonra serbest bırakıldığı bildirildi. 1996 yılındaCumhuriyet gazetesinde yayınlanan Halk Bankası’nailişkin bir haber nedeniyle Yıldız ve iki kişi hakkındadava açıldığı, diğer kişilerin beraat ettiği, Yıldızhakkındaki davanın ise “4304 sayılı 12 Temmuz 1997Tarihine Kadar Sorumlu Müdür Sıfatı İle İşlenen Suçlaraİlişkin Dava Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa”uyarınca ertelendiği öğrenildi. Kararın Yargıtay’dabozulmasının ardından Ankara 2. Asliye CezaMahkemesi’nin Yıldız hakkında gıyabi tutuklama kararıverdiği bildirildi. Bu süre içinde Yıldız’ın birçok kereyurt dışına çıktığını belirten gazete avukatları ne davane de gıyabi tutuklama kararı hakkında kendilerinetebligat yapılmadığını söylediler.

Devrimci Demokrasi gazetesi tarafından hazırlanan“İçerde-Dışarda Hücre ve Tecrit Terörünü Yeneceğiz”yazılı afişleri İstanbul Kartal’da asan Tuncay İşcen,Ahmet Baştuğ, Yeşim Sönmez ve Goncagül Telek 19Haziran günü gözaltına alındı.

Proteleter Devrimci Duruş dergisi çalışanları SevinçTanyıldız ve Yüksel Çamyar 22 Haziran günü dergininçıkardığı afişleri İstanbul’da asarken gözaltına alındılar.

Demokratik Mücadele Platformu’ndan yapılanaçıklamada, İstanbul’da Devrimci Demokrasi gazetesitarafından hazırlanan “İçerde-Dışarda Hücre ve TecritTerörünü Yeneceğiz” yazılı afişleri asan Kemal Işık,Ergün Ölmez, Dilek Aksu, Çağdaş Can, Goncagül Telek,Yeşim Sönmez, Ahmet Baştuğ, Şafak Kurt ve Tuncayİşcan’ın 23-26 Haziran tarihleri arasında gözaltınaalındığı bildirildi.

27 Haziran gecesi İstanbul’da bir gazinonun önündebekleyen Alem dergisi muhabiri Mustafa Deryahan ve

Star gazetesi muhabiri Okan Işık’a, yoldan geçen biraraçtan ateş açıldı. Saldırıda Deryahan sağ dizindenyaralandı. Olay nedeniyle Siirtli Ekdi aşiretinin lideriBedrettin Ekdi’nin oğlu Murat Ekdi ve Ali Meral adlı kişigözaltına alındı. Bu arada Star gazetesi muhabiriDenizhan Erkoç, “Yunuslar” olarak bilinen motorizepolis ekiplerinde görevli Emniyet Amiri Mehmet Betnitarafından dövüldüğü gerekçesiyle suç duyurusundabulundu. Denizhan Erkoç, 28 Haziran günü İstanbulCumhuriyet Savcılığı’na verdiği suç duyurusudilekçesinde, Ortaköy’de göreve giderken polis ekibitarafından gözaltına alındığını anlattı. Kendisine, “birkadın polis memuruna ıslık çaldığı gerekçesiylegözaltına alındığının” söylendiğini ve Emniyet AmiriBetni’nin odasına götürüldüğünü ifade eden Erkoç,“böyle bir şey yapmadığını” söylemesine rağmen,Betni’nin kendisini tehdit edip tokatladığını belirtti.

22 Ağustos günü Yaşamda Atılım gazetesinin İstanbulmerkez bürosuna yapılan baskında gözaltına alınanOdak dergisi sahibi ve Yazıişleri Müdürü KemalAydeniz, 25 Ağustos günü tutuklandı. Aydenizavukatlarının girişimlerinin ardından iki gün sonraserbest bırakıldı.

Doğan Haber Ajansı Güneydoğu Temsilcisi veGüneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Naci Sapan, 7Temmuz akşamı silahlı saldırıya uğradı. Sapan’ınayaklarından yaralandığı saldırı sırasında olay yerindengeçen bir kişi vücuduna isabet eden 2 kurşunlayaralandı. Saldırgan Mehmet Veysi Can yakalandı.Sapan, Mehmet Veysi Can’ın kardeşi Mücahit Cantarafından “azmettirildiğini” öne sürdü. Bunun üzerineSavcılık Mücahit Can hakkında gıyabi tutuklama kararıçıkardı.

M1 adlı televizyon kanalında çalışan kameraman SalihLevent Daysal 15 Temmuz günü İstanbul Kağıthane’desilahlı saldırıya uğradı. Bacağından yaralanan DaysalSSK Okmeydanı Hastanesi’ne kaldırıldı. Saldırganlaryakalanamadı.

İstanbul’da 26 Ağustos günü Devrimci Demokrasi,Kızılbayrak, Alınterimiz, Direniş, İşçi Köylü, MücadeleBirliği dergileri, Tohum Kültür Merkezi, Yüz Çiçek AçsınKültür Merkezi ve Yapı Sanat Evi polisler tarafındanbasıldı. Baskınlarda gözaltına alınan olmadı. Aramalarınİstanbul DGM’nin 23 Ağustos günü verdiği “1 EylülDünya Barış Günü etkinliklerinde provokasyonyapılacağı, aranan kişilerin bürolarda olabileceği vetoplatılmış yayınların bulunduğu” yolundaki kararıüzerine yapıldığı öğrenildi.

Komünist İsçi Partisi Girişimi’nin yayın organı olarakçıkarılması planlanan Komünist İsçi gazetesinin bürosu22 Eylül günü kundaklandı. Çalışanların bürodanolmadığı sırada meydana gelen olayda tümbilgisayarların hasar gördüğü bildirildi.

Polis tarafından 23 Eylül günü Komal Yayınevi veSterka Rızgari dergisinin bürosuna yapılan baskındabüroda bulunan “Bir Yanılsamanın Sonu” adlı kitaptan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

268 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 274: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

680 adet, “1924 Beytülşebap İsyanı” adlı kitaptan 15adedine ve 475 adet Sterka Rızgari dergisine de elkonulduğu bildirildi.

İşadamları Dinç Bilgin ve Cavit Çağlar’ı cezaevindenKartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülürkengörüntülemek isteyen Hürriyet muhabiri UğurluÖzdemir, CHA kameramanı Nuri Soylu ve foto muhabiriErcan Yıldız ile hastane görevlileri arasında çıkankavgadan sonra gazeteciler hakkında “görevli memuradirendikleri ve hakaret ettikleri” iddiasıyla açılan dava18 Eylül günü başladı. Kartal 5. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada ifade veren ErcanYıldız, olay günü hastane görevlileri Ömer Şahan,Hikmet Kılıç ve soyadını bilmediği Burhan’ın kendisinevurduğunu söyledi. Yıldız, olaydan sonra bir günlük işgörmez raporu aldığını belirtti. Tanık olarak dinlenenhastane güvenlik görevlisi Ömer Özaydın ise“Muhabirler resimleri çekemeyince koridorda idareye‘şerefsiz adiler’ diye bağırdılar. Biz onları içerialmayınca da ‘siz Cavit Çağlar’ın köpekleri misiniz?’şeklinde bize bağırdılar. Bu şekilde bağıran ErcanYıldız’dı. Onlarla itişip kakıştık ancak vurmadık” dedi.

Genç Parti’nin 3 Ekim günü Aydın’da düzenlediğimitingini haber yapmak amacıyla izleyen Doğan HaberAjansı muhabiri Gülay Bozkurt, miting alanındakigüvenlik görevlileri tarafından dışarı çıkarıldı. Alandabulunan diğer gazetecilerin de protesto amacıylamitingi terk ettikleri bildirildi.

Kaldıraç dergisinin Haziran sayısında yayınlanan ölümoruçlarına ilişkin haberlerde “yasadışı örgütlerinaçıklamalarına yer verildiği” gerekçesiyle açılan dava 3Ekim günü sonuçlandı. İstanbul DGM, Kaldıraç dergisine225 milyon lira para ve 7 gün yayın durdurma cezasıverdi.

Kapatılan Demokrasi gazetesinin sahibi Veli Mükyen,14 Ekim günü İstanbul Atatürk Havalimanı’ndagözaltına alındı. Belçika’dan geldiği öğrenilenMükyen’in Demokrasi gazetesi hakkında açılan davalarnedeniyle gözaltına alındığı bildirildi.

Yayın hayatına son veren “İşçinin Sesi” dergisininYazıişleri Müdürü Asiye Zeybek Güzel İstanbul DGM’de“yasadışı örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla yargılandığıdavanın 5 Haziran günkü duruşmasında tahliye edildi.Dava 16 Ekim günü sonuçlandı. DGM, Güzel’i “MLKPörgütüne üye olduğu gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hapiscezasına mahkum etti. Asiye Zeybek Güzel 21 Şubat1997 tarihinde gözaltına alınmıştı. Ardından “yasadışıörgüt üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklanan Güzel’ingözaltında işkence gördüğü ve tecavüze uğradığı ÇapaTıp Fakültesi Psikososyal Travma Merkezi raporlarıylakanıtlanmıştı. Güzel’in gözaltında tecavüze uğramasınedeniyle 8 polis hakkında açılan soruşturma 2000yılının Kasım ayında takipsizlikle sonuçlanmıştı. AsiyeZeybek Güzel davasını, aralarında RSF ve İsveç PEN’inde bulunduğu uluslararası insan hakları, ifadeözgürlüğü ve gazetecilik kuruluşları izliyordu. (Bkz. KişiGüvenliği)

İşçi Köylü gazetesi muhabiri Deniz Gülünay, 26 Ekimgünü İstanbul’da İstiklal caddesinde ABD’nin olası Irakoperasyonunu protesto etmek amacıyla düzenlenengösteride gözaltına alındı.

Samsun’da İşçi Köylü gazetesinin bildirilerini dağıtangazete çalışanları Derya Gökmen ve Derya Binay, 27Ekim günü gözaltına alındı.

16 Kasım günü İstanbul Beyoğlu’nda düzenlenen savaşkarşıtı gösteriyi izleyen Star gazetesi muhabiri CemalKöyük ve Flash TV kameramanı Hakan Aslan, gösteriyepolisin müdahale etmesi üzerine çıkan çatışmadayaralandı.

27 Kasım günü İstanbul Feshane’de gerçekleşenetkinlikleri izleyen Star TV kameramanı HikmetTekemen ve Star TV muhabiri Ceren Korkmaz, güvenlikgörevlilerinin saldırısına uğradı. İnsel Tanıtım Şirketi’nebağlı olarak çalışan ve adının Sinan olduğu öğrenilengüvenlik görevlisi, Korkmaz’a, “Siz buralara bedavageliyorsunuz, herşeyden bedava yararlanıyorsunuz”diyerek sözlü sataşmada bulundu. Star TV kameramanıHikmet Tekemen de olaya müdahale etmek isterkengörevlilerin saldırısına uğradı. Olayda muhabirlerdövüldü ve Tekemen’in kamerası kırıldı. Korkmaz veTekemen güvenlik görevlileri hakkında suçduyurusunda bulundu.

“TİKKO üyesi olduğu ve 1999 yılında Çankırı ValisiAyhan Çevik’e düzenlenen saldırıya katıldığı” iddiaedilen Selma Korkut adlı kişinin Sivas’ta teslimolmasından sonra verdiği ifadeler üzerine İşçi-Köylügazetesinin Tokat’ın Turhal ilçesindeki bürosuna 13Aralık günü düzenlenen baskında gazete çalışanlarıSefagül Keskin ve Derya Gökmen gözaltına alındı.

Habertürk gazetesinde 26 Aralık günü “Sansürlendik”başlığıyla verilen haberde, “İhlas Dosyası” konuluhabere daha yayınlanmadan Bakırköy 8. Asliye HukukMahkemesi’nce ihtiyati tedbir kararı konulduğubildirildi. Kararın İhlas Holding Yönetim Kurulu BakşanıEnver Ören’in başvurusuyla alındığına dikkat çekilenhaberde, kararın “Kişilik haklarını ihlal edici nitelikteyayın yapma tehlikesi vardır” gerekçesiyle alındığıbelirtildi.

Tutuklanan Gazeteciler

TİHV’nin derlediği bilgilere göre 2002 yılında en az 17gazeteci tutuklandı. Bu gazetecilerin adları veçalıştıkları yayın kuruluşları şöyle:

Erkan Yıldırım, Özgür Halk dergisi Elazığ temsilcisi,Tutuklanma tarihi: 12 Ocak 2002

Orhan Armutçu, Özgür Halk dergisi Elazığ muhabiri, 12Ocak 2002

İlhami Çınar, Özgür Halk dergisi İzmir temsilcisi İlhamiÇınar, 25 Ocak 2002

Zeliha Akbay, Özgür Kadının Sesi dergisi İzmir bürosuçalışanı, 25 Ocak 2002

İrfan Aydın, Yedinci Gündem gazetesi Batmantemsilcisi, 15 Şubat 2002

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 269

Page 275: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Azad Adıyaman, Yedinci Gündem gazetesi muhabiri,23 Nisan 2002

Emel Gültekin, Alınteri gazetesi İskenderun muhabiri,Şubat 2002

Düzgün Akyol, Dayanışma gazetesi çalışanı, 19 Nisan2002

Hasan Kaya, Özgür Halk dergisi Elazığ bürosu çalışanı,2 Mayıs 2002

Ahmet Aksoy, Gaziantep Nizip’te yayınlanan Oluşumgazetesinin sahibi, 29 Mayıs 2002

Mehmet Eren, Dema Nu gazetesi ve Deng dergisiDiyarbakır temsilcisi, 17 Haziran 2002

Halit Dinç, Yeniden Atılım gazetesi çalışanı, 3 Temmuz2002

Kemal Aydeniz, Odak dergisi sahibi, 25 Ağustos 2002

Esra Yangın, Yeniden Atılım gazetesi İskenderuntemsilcisi, 28 Ağustos 2002

Emine Erbey, Özgür Halk dergisi Mersin bürosuçalışanı, 27 Eylül 2002

Sinan Kara, Datça Haber gazetesi sahibi, 26 Aralık 2002

Kadriye Kanat, Özgür Kadının Sesi dergisi YazıişleriMüdürü, 27 Aralık 2002

RSF’in 102 kişiden oluşan Hapisteki GazetecilerListesi’nde Türkiye’den 5 gazeteci yer aldı:

-Kemal Evcimen, Özgür Karadeniz, 16.01.1995

-Mustafa Benli, Liseli Arkadaş/ Alevi Halk Gerçeği,01.02.1998

-Hasan Özgün, Özgür Gündem, 10.12.1993

-Nureddin Şirin, Selam, 06.02.1997

-Memik Horuz, İşçi Köylü, 18.06.2001

Basın Konseyi tarafından 31 Mart 2003 tarihindeyapılan açıklamada 1 Ocak 2003 tarihi itibariyle ve“gazetecilik işlevi” nedeniyle hapiste 5 gazetecininbulunduğu bildirildi. Buna göre hapisteki gazeteciler:Çağdaş Büyükbaş, Erdal Tan, Memik Horuz, NurettinŞirin ve Yaşar Çamyar.

Toplam 38 kişiyle ilgili olarak çalışma yürüten BasınKonseyi mahkumiyet veya tutuklanma nedenlerigazetecilikle ilgili olmadığı gerekçesiyle, AdnanAkdeniz Taş, Bülent Genç, Erhan Işık, Erdal Doğan,Faruk Demirel, Hasan Hüseyin Ebem, Hasan Özgün,Hüseyin Solak, İbrahim Özen, Kamber İnan, KazımAlbayrak, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Tari, ÖzgürGüdenoğlu, Özlem Türk, Sakine Topoğlu (Erdoğan), SalihDinç, Serdal Gelir, Sinan Rakip, Süleyman Altun, TayfunKoç, Veli Cenik, Veysel Eroğlu isimli kişilerin konsey’inilgi alanı dışında kaldıklarını belirtti.

Burhan Gardaş, Erkan Koncuk, Mustafa Benli ve SadıkÇelik isimli mahkumların adil yargılandıkları konusundakuşku bulunduğundan yeniden yargılanmalarınıisteyen Konsey, yeterli bilgi bulunmaması sebebiyleAhmet Aksu, Enver Elbat, İlhan Çaloğlu, Leyla Kizir veMehmjet Bakır isimli gazetecilerle ilgili güvenilir birkanaat oluşturulmadığını açıkladı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

270 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Hapisteki Gazeteciler (19.05.2003-Hürriyet)

TÜRKİYE’de “hapishanede bulunan” gazeteciler konusunu 1997 yılından beri inceleyen Basın Konseyi, ulaştığı sonuçları her yıl

27 Mart tarihinde kamuoyuna açıklamaktadır. Son raporumuzda da 1 Ocak 2003 itibarıyla hapishanede bulunan gazetecilerin

sayısının beş (Çağdaş Büyükbaş, Erdal Tan, Memik Horuz, Nurettin Şirin, Yaşar Çamyar) olduğunu duyurduk.

Bu haberle ilgili Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Sayın Ali Suat Ertosun’un, köşenizde çıkan mektubunda “… infaz evrakında

yapılan incelemelerde, bu kişilerin mesleklerinin gazetecilik olduğunu söylemeye imkán olmadığı gibi, anılan kişilerin

gazetecilik faaliyetlerinden değil, başka suçlardan dolayı cezaevlerinde bulunduğu anlaşılmıştır” dediğini doğrusu hayretle

okudum.

Sayın Ertosun’un “şunlar gazetecidir, bunlar değildir” gibi bir değerlendirme yapma yetkisine sahip olduğunu hiç sanmıyorum.

Kaldı ki “kim gazetecidir?” sorusu, bizzat gazeteciler dünyasında da uzun yıllardır tartışılan ve üzerinde net bir görüş birliği

sağlanamayan bir konudur. Olayların değerlendirmesine gelince: Yargı bir gazetecinin çalıştığı bürodaki çekmecesinde “terör

örgütü mensubu bir kişinin” (örneğin Şemdin Sakık’ın) resmi çıktı diye, o gazeteciyi “silahlı çeteye yardım ve yataklık etmek”

suçundan mahkûm edebiliyor. Oysa biz bir gazetecinin çekmecesinden bu tür resim veya belgeler çıkmasının onu “yasadışı

örgüte yardım ve yataklık etmiş” saymaya yetmeyeceğini düşünüyoruz. Bu durumdaki bir kimsenin aldığı ceza hangi maddeye

dayanırsa dayansın, ya “bu kişi aslında gazetecilikle ilgili bir suçtan hapse düşmüş” diyoruz, yahut da “bu yargılamanın adil

olmadığından kuşku duyduk” sonucuna varıyoruz.

Kaldı ki Basın Konseyi olarak sadece biz değil, Gazetecileri Koruma Komitesi veya Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü de aynı

yolu izliyor ve vardıkları sonucu bu şekilde açıklıyorlar. Dahası… Geçen yıllarda da Basın Konseyi aynı şekilde çalıştı. Sadece

yargının kararlarını esas alan yaklaşımı değil, olayın yapısını dikkate aldı ve buna göre hazırladığı raporu kamuoyuna açıkladı.

Bunları dikkate alınca, Sayın Ertosun’un neye itiraz ettiğini maalesef anlayamadık.

Oktay EKŞİ Basın Konseyi Başkanı

Page 276: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Toplatılan Yayınlar

2002 yılında da Yedinci Gündem, Yeniden ÖzgürGündem, Evrensel, Alınteri gazetesi, Odak, DevrimYolunda İşçi Köylü, Serbesti, Devrimci Demokrasi veİktidar İçin Mücadele Birliği gibi muhalif basın yayınorganları üzerinde yoğunlaşan toplatma kararlarıdevam etti. Toplatma kararları çoğunlukla “bölücülükve yasadışı örgüt propagandası yapmak”, “yasadışıörgüt açıklamalarına yer vermek” ve “devlete,cumhuriyete, orduya hakaret etmek” gibi iddialarlaalındı.

Yayın hayatına 2 Eylül günü başlayan Yeniden ÖzgürGündem gazetesinin 12 Şubat 2003 tarihine kadaryayınlanan 164 sayısından 60 sayısı toplatıldı.

Alınteri gazetesinin yıl içinde yayınlanan 13 sayısı“devlete ve cumhuriyete,yasalara ve orduya hakaretedildiği” gerekçesiyle toplatıldı.

15 günde bir yayınlanan İktidar İçin Mücadele Birliğidergisinin 2002 yılı içinde yayınlanan 16 sayısı İstanbulDGM’nin kararları ile toplatıldı.

Aylık olarak yayınlanan Genç Yoldaş dergisinin yıliçinde çıkan bütün sayıları İstanbul DGM’nin kararlarıile toplatıldı.

Serbesti dergisinin 8. sayısı “Editörden” köşesinde yerverilen “Kürdistan Perspektifi”, “Irak Senaryoları veGüney Kürdistan’dan Pantürkizm’in Son İmtihanı” ve“Kürdistan Federe Cumhuriyeti Geçici Anayasa” başlıklıyazılar nedeniyle 27 Ağustos günü toplatıldı. Toplatmakararının “yazılarda bölücülük propagandası yapıldığı”iddiasıyla alındığı bildirildi.

İstanbul DGM, BEKSAV tarafından yayınlanan “Sanat veHayat” dergisinin ilk sayısı hakkında toplatma kararıverdi. Toplatma kararının Doç. Haluk Gerger ve MuhsinKızılkaya imzalı yazılarda geçen “Kürt direnişi”, “Kürthalkı”, “Kürtlerin aydın kategorisi”, “PKK’ye kadar olanKürt hareketleri”, “PKK bunlardan ayrılarak bir köylülükhareketi olarak” ve “PKK’ye karşı gelen Kürthareketleri” ifadelerinin “bölücülük propagandasıiçerdiği” iddiasıyla alındığı öğrenildi.

Van 100. Yıl Üniversitesi öğrencileri tarafındanyayınlanan Yeni Tamara Biyani dergisinin yayını,Haziran ayının sonlarında, Van Sulh Ceza Mahkemesitarafından durduruldu. Kararın TCY’nin 312. maddesiuyarınca alındığı öğrenildi.

Yayın hayatına 1998’de başlayan İdea Politika dergisi,Şubat ayında “Basın ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayanTCY’nin 159. maddesi ile ilgili olarak Meclis’ten anlamlıbir reform çıkmaması nedeniyle siyasi yayın yapmakimkansız hale geldiği için” Bahar sayısı sonrasındayayınına son verme kararı aldı. Derginin bu kararınardından çıkan 2002/Bahar tarihli son sayısı da Şişli 1.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından “bazı yazılardacumhuriyete, hükümete ve orduya hakaret edildiği”iddiasıyla toplatıldı. Yayın Yönetmeni Erol Özkoray,

derginin son sayısının da toplatılmasını eleştirerek“İçinde yaşadığımız otoriter oligarşik sistemin diğer biradı da ‘Sinsi Totaliter Rejim’dir” dedi.

Aydınlık dergisinin 24 Şubat günü yayınlanan sayısıİstanbul DGM tarafından toplatıldı. Toplatılmayagerekçe olarak İstanbul 5 No’lu DGM’nin 21 Şubat’taAvrupa Komisyonu büyükelçisi Fogg’un elektronikposta mesajlarının yayınlanmasını yasaklamasınarağmen, derginin 24 Şubat 2002 tarihli 762. sayısındaaynı yönde yayın yapılması gösterildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)Uygulamaları

2002 yılında toplam 46 radyo ve 46 televizyonkuruluşuna RTÜK tarafından yayın durdurma veyauyarı cezası verildi. Yayın durdurma cezaları radyokuruluşları için 2.008 gün, televizyon kuruluşları 906gün olmak üzere toplam 3.914 gün olarak gerçekleşti.Ayrıca 3 Kasım 2002 tarihinde gerçekleştirilenseçimlerle ilgili olarak 3984 sayılı yasanın 4/nmaddesine ve YSK’nin 426 sayılı ilke kararının 2/cmaddesine aykırı davranılması nedeniyle YSKtarafından televizyon kanallarına toplam 53 gün yayındurdurma cezası verildi.

2002 yılında 3984 sayılı RTÜK Yasası’nın “toplumuşiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevkeden vetoplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlaraimkan verilmemesi”ne ilişkin 4. maddesinin (g),“Türkiye Cumhuriyetinin varlık ve bağımsızlığına,Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne”ilişkin (a) ve “radyo ve televizyon yayınlarının Türkçeyapılmasına” ilişkin (t) bentleri uyarınca radyo vetelevizyon kuruluşlarına toplam 3.308 gün yayındurdurma cezası verildi.

RTÜK ayrıca televizyon ve radyo kuruluşlarınaçoğunluğu RTÜK Yasası’nın “kişi ya da kuruluşlarıeleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcıveya iftira niteliği taşıyan yayın yasaklarına” ilişkin (j)bendi uyarınca olmak üzere toplam 75 kez uyarıcezası verdi.

RTÜK tarafından yıl içinde uzun süreli yayın durdurmaverilen radyo ve televizyon kanallarından bazılarışunlar:

Gün TV, Gün FM

RTÜK 7 Şubat günü yaptığı toplantıda aldığı kararlaDiyarbakır’da yayın yapan Gün TV’nin yayınlarınınRTÜK Yasası’nın “Toplumu şiddet, terör ve etnikayrımcılığa sevkeden ve toplumda nefret duygularıoluşturacak yayınlara imkan verilmemesine” ilişkin (g)bendi uyarınca 365 gün süreyle durdurulmasınıkararlaştırdı. Karara gerekçe olarak 4.10.2001 ve19.10.2001 tarihlerinde yayınlanan Kürtçe sözlü müzikparçaları gösterildi.

Gün TV Genel Yayın Koordinatörü Nevzat Bingölkararın iptali istemiyle Ankara 8. İdare Mahkemesi’ndedava açtı. İdare Mahkemesi de RTÜK kararı hakkında

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 271

Page 277: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararın gerekçesindeGün TV’de söz konusu tarihlerde yayınlanan veDiyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün yaptığı çevirisonucunda içinde “Dev-Sol” propagandası yapıldığıiddia edilen “De Xalo” adlı Kürtçe şarkıda adı geçenörgütün propagandasının yapılmasının imkansız olduğubelirtildi. Kararda, “De Xalo” adlı şarkının çok eski birhalk ezgisi olduğu ve 1800’lü yıllardan bu yanabölgede söylendiği belirtildi. Kararla ilgili olarak Ankara8. İdare Mahkemesi Mart ayı sonunda yürütmeyidurdurma kararı verdi.

13 Şubat günü yapılan toplantıda alınan kararla GünFM ve Gün TV’nin yayınlarının “Türkiye Cumhuriyeti’ninvarlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiylebölünmez bütünlüne” ilişkin (a) bendi uyarınca 365’şergün süreyle durdurulmasını kararlaştırıldı. Kararagerekçe olarak 2001 yılı Ağustos ayı içinde yayınlananbazı Kürtçe ve Ermenice şarkılar gösterildi.

Karesi TV

RTÜK 8 Şubat günü yaptığı toplantıda RTÜK Yasası’nın“Toplumu şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk edenve toplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlaraimkan verilmemesine” ilişkin (g) bendi uyarıncaBalıkesir’de yayın yapan Karesi TV’nin yayınının 90 günsüreyle durdurulmasını kararlaştırdı. Karara gerekçegösterilmedi.

Radyo Arkadaş

RTÜK 6 Şubat günü yaptığı toplantıda “Toplumu şiddet,terör ve etnik ayrımcılığa sevkeden ve toplumdanefret duyguları oluşturacak yayınlara imkanverilmemesine” ilişkin (g) bendi uyarınca RadyoArkadaş’ın yayınlarının 365 gün süreyle durdurulmasınıkararlaştırdı. RTÜK kararın gerekçeleri olarak radyoda15.09.2001 tarihinde yayınlanan programlarda“Cereyana, zincire boyun eğmedik/Direndik, direndikişkencelerde/ Halk uğruna bizden daha önce/ Ölenleriandık işkencelerde/ Kimimiz zindana kimimizdarağacına/ Yürüdük, yürüdük hep iktidara/ Kızıl ışıkserptik karanlıklara/ Alev alev yandık işkencelerde/Kimimiz yaralı, kimimiz öldük/ Kimimiz bilinmez yeregömüldük/ Kimimiz faşizme, zevke sunulduk/Kucaklara konulduk işkencelerde..” sözlerinin yer aldığışarkılara yer verilmesini, ayrıca 30.08.2001 tarihindekiyayınlarında, Bir Eylül Dünya Barış Günü nedeniyledüzenlenmesi planlanan ancak Valilik tarafından izinverilmeyen bir mitinge katılma çağrısı yapılmasınıgösterdi.

Özel FM

İstanbul’da yayın yapan Özel FM hakkında RTÜKtarafından yıl içinde toplam 451 gün yayın durdurmacezası verildi. 6 Şubat günü RTÜK tarafınan alınankararla RTÜK Yasası’nın 4. maddesinin “Toplumuşiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevkeden vetoplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlaraimkan verilmemesine” ilişkin (g) bendi uyarınca 30 gün

yayın durdurma cezası verildi. Karara gerekçe olarakradyoda 03.09.2001 tarihinde yayınlanan “MerakEttikleriniz” ve 14.09.2001 tarihinde yayınlanan “YeniDünya Düzeni” adlı programlar gösterildi.

13 Şubat günü alınan kararla yine (g) bendi uyarınca14, 16, 21, 23,25, 28 ve 30 Ocak 2002 tarihlerindeyayınlanan Tefsir Dersleri adlı program nedeniyleradyoya 120 gün yayın durdurma cezası verildi.Radyoya yine aynı programın 5-6 Şubat 2002tarihlerinde yayınlanan bölümleri nedeniyle 6 Martgünü alınan kararla 180 gün daha yayın durdurmacezası verildi.

RTÜK’ün 3 Nisan günü aldığı kararla “Anayasanın genelesaslar kısmında yer alan ilkelere, demokratikkurallara ve kişi haklarına” ilişkin (c), “İnsanların ırk,cinsiyet, sosyal sınıf veya dini inançları dolayısıylahiçbir şekilde kınanmaması”na ilişkin (f) ve “Toplumuşiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk eden vetoplumda nefret duyguları oluşturacak yayınlaraimkan verilmemesi”ne ilişkin (g) bentleri uyarınca ÖzelFM’e 120 gün süreyle yayın durdurma cezası verildi.

ART Radyo

7 Şubat günü, Ankara’da yayın yapan Art Radyohakkında 8.10.2001 ve 15.10 2001 tarihlerindeyayınlanan “Tasavvuf Sohbeti” adlı program nedeniyleRTÜK Yasası’nın 4. maddesinin “Anayasanın genelesaslar kısmında yer alan ilkelere, demokratikkurallara ve kişi haklarına” ilişkin (c) bendi uyarınca180 gün süreyle yayın durdurma cezası verildi.

Yine aynı bent uyarınca radyo hakkında 6 Mart günü 5Ekim 2001 ve 26 Ocak 2002 tarihlerinde yayınlananprogramlarda “…Yüce Rabbimizin Sayın Doktor...’eyazdırmış olduğu,... adlı eserden mutlaka edininiz.Sayın Doktor...”in gizlenerek ve saptırılarak cennetegirmeye mani olan... adlı eseri çıktı. Okudunuz mu?”ifadelerine yer verildiği gerekçesiyle 180 gün yayındurdurma cezası verildi.

Anadolu’nun Sesi Radyosu

İstanbul’da yayın yapan Anadolu’nun Sesi Radyosuhakkında 3 Nisan günü, 28.2.2002 tarihinde yayınlanan“Hukuka Bakış” adlı program nedeniyle 180 günsüreyle yayın durdurma cezası verildi. Ankara 4. İdareMahkemesi Mayıs ayında RTÜK’ün bu kararı ile ilgiliolarak yürütmeyi durdurma kararı verdi.

İmaj Radyo

RTÜK 6 Şubat günü yaptığı toplantıda RTÜK Yasası’nın4. maddesinin “Toplumu şiddet, terör ve etnikayrımcılığa sevkeden ve toplumda nefret duygularıoluşturacak yayınlara imkan verilmemesine” ilişkin (g)bendini ihlal ettiği iddiasıyla Ankara’da yayın yapanİmaj Radyo’nun yayınının 90 gün süreyledurdurulmasına karar verdi. Karara gerekçe olarak 2-3.08.2001 tarihlerinde saat 18.30 ile 00.30 arasındayayınlanan müzik programlarında yer alan “Biz

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

272 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 278: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

yüzyıllarca beraber yaşamış kardeş halklarız. Şu anülke ateş altında ve özgürlüğümüz paramparçadır.Türk, Kürt birlikte hareket edersek kurtulabiliriz. Sonrabir Anadolu Cumhuriyeti çatısında kardeşçepaylaşmaya hazırız, tek dil, tek halk ve tek bayrak. Yayahu kardeş bu yanlıştır diyenin sonu, elbede ceza,hapis, işkence, sürgün ve ölüm. Kardeş halk bu hale midüşürülmeliydi be! Yeter artık nice gülleri…. ölümlereverdik. Gel be ey ezildiğin din, kültür ve toprakkardeşliği, ey insanca yaşamak…” ifadeler gösterildi.

RTÜK Tarafından Yayını Süresiz Olarak DurdurulanKuruluşlar:

Denizli’de yayın yapan Mihr TV ve Mihr Radyo, veİstanbul’da yayın yapan Nur Radyo’nun yayınları RTÜKtarafından 27 Şubat günü yapılan toplantıda alınankararla süresiz olarak durduruldu. Kararın gerekçesinde“Üst Kurul, laik Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırıyayıncılık anlayışını sürdürmedeki ısrarları, uzun sürelimüteaddit cezalarla kapalı olması gereken tarihlerdeizinsiz-illegal yayın yapmaları ve bu konuda da ısrarlıoluşları, Üst Kurulca tesis edilen geçici rejim içindeyayın haklarının devamının yarattığı ciddi tehlikesebebiyle yayın izni uygulamasının anlamını yitirdiği,kamu hizmeti anlayışının tamamen terk edildiği vetanınan “yayın izni hakkının” suiistimal edildiği ve buhakkı korumanın olanaksız olduğu anlaşıldığından NurRadyo (İstanbul) ile Mihr TV (Denizli) ve Mihr Radyo’nun(Denizli) yayın izni uygulamalarının tamamendurdurulmasına karar vermiştir” denildi.

İlk kez bir kuruluşun yayın iznini iptal eden RTÜK, bukuruluşların yayın cihazlarına el konulması içincumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulundu.RTÜK, Nur Radyo’ya 1999 yılında 2 kez 180’er gün, 1gün ve 90 gün; 2000 yılında 180 gün, 2001 yılında da180 gün olmak üzere toplam 631 gün kapatma cezasıvermişti. Mihr TV, RTÜK’ün verdiği ceza nedeniylekapalı olması gereken dönemde Kanal 7’nin frekansınıkiralayarak uydudan yayın yapmaya başlamıştı.

RTÜK Kararlarına Karşı Açılan Davalar:

Marmara FM

RTÜK’ün Marmara FM’e 2001 yılı Mayıs ayında verdiği30 gün kapatma cezası Danıştay tarafından onandı.“İnsanı Onaran Konuşmalar” adlı program nedeniyleverilen kapatma cezası, Bölge İdare Mahkemesi’ninyürütmeyi durdurma kararı nedeniyle 26 Ocak günübir gün süreyle uygulanabilmişti. Bölge İdareMahkemesi daha sonra da RTÜK kararını iptal etmişti.RTÜK’ün başvurusu üzerine davayı inceleyen Danıştay,Bölge İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. MarmaraFM’in kalan 29 günlük yayın durdurma cezasınınuygulanmasına 26 Ocak günü başlandı.

Açık Radyo

Danıştay 10. Dairesi, Ankara 9. İdare Mahkemesi’ninyazar Charles Bukowski’nin bir öyküsünü yayınladığı

gerekçesiyle Açık Radyo’ya verilen 15 günlük kapatmacezasına ilişkin yürütmeyi durdurma kararını 13 Ocakgünü bozdu. 1 Mayıs 2000 tarihinde yayınlanan“Amma Hikaye” adlı programda Bukowski’nin“Kasabanın En Güzel Kızı” adlı öyküsünün okunmasıüzerine RTÜK, Açık Radyo’ya “Genel ahlak ve Türk aileyapısına aykırı yayın yaptığı” iddiasıyla 15 gün yayındurdurma cezası vermişti. Radyonun yürütmenindurdurulması istemiyle yaptığı başvuru Ankara 9. İdareMahkemesi tarafından kabul edilmişti. RTÜK’ün itirazıüzerine konuyu görüşen Danıştay 10. Dairesi ise İdareMahkemesi’nin kararını bozdu. Karar 15 Ocak günüuygulamaya konuldu. Açık Radyo 30 Ocak’tan itibarentekrar yayına başladı.

Radyo Dünya

RTÜK, 2 Şubat günü yaptığı toplantıda Adana’da yayınyapan Radyo Dünya’ya 15 günlük kapatma cezasıverdi. Karara gerekçe olarak, Radyo’nun 22 Temmuz2001 tarihinde yayınladığı “Yaşamda Yolculuk” adlımüzik programında RTÜK Yasası’nın 4 maddesinin“Toplumun şiddet, terör ve etnik ayrımcılığa sevk edenve toplumda nefret duyguları oluşturulacak yayınlaraimkan verilmemesi ilkesine” ilişkin (g) bendinin ihlaledilmesi gösterildi. Kararın 22 Mart gününden itibarenyürürlüğe konulması istendi Ancak, Radyo Dünyayetkililerinin Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde açtıklarıiptal davası aynı gün “yürütmeyi durdurma” kararıylasonuçlandı.

RTÜK İle İlgili Yasal Düzenlemeler

Radyo ve televizyon kuruluşları yöneticilerininBaşbakanlık’tan almakla zorunlu oldukları güvenlikbelgesine ilişkin yasal düzenlemeleri içeren “ÖzelRadyo ve Televizyon Kuruluşlarının Uyması GerekliAsgari İdari ve Mali Şartlarla Yayın Alanı, Yayın Saat veSüreleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik” 13 Nisan günü Resmi Gazete’deyayınlandı.

RTÜK tarafından hazırlanan yeni yönetmeliğe göre,özel radyo ve televizyonların kurucu ve ortakları ileyönetim kurulu başkan ve üyeleri, genel müdür veyardımcıları denetleme kurulu başkan ve üyeleri,sorumlu müdürler, yayın denetleme kurulu elemanlarıile unvanı ne olursa olsun haber, program ve teknikyayından sorumlu görevlilerinin şartları şöylebelirlendi:

“Taksirli suçlar hariç olmak üzere, affa uğramış olsalardahi ağır hapis veya 5 yıldan fazla hapis cezalarındabiri veya yayın tehdidi ile para ve menfaat temini,hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, inancı kötüyekullanma, yalan yere şahadet, yalan yere yeminetmek, iftira, suç tasnii ve resmi mercileri iğfal,müstehcen ve hayasızca yayın, fuhşiyata teşvik, hileliiflas, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, istismal ve istihlakkaçakçılığı dışındaki kaçakçılık suçlarından biri ile veyavergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 273

Page 279: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ideolojik ve anarşik eylemlere katılma ve bu eylemleritahrik ve teşvik suçlarından, TCY’nin 2. Kitabının 1.Babındaki, Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler ile aynıKanunun 168, 311, 312 ve 313 üncü maddelerindekisuçlar ile 3713 sayılı TMY’nin 7 ve 8 incimaddelerindeki suçlardan ve 4422 sayılı “Çıkar AmaçlıSuç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nda yer alansuçlardan hüküm giymemiş olmak”.

Söz konusu kişlerin belirtilen şartlara sahip olduklarınıgösterir belge ile Başbakanlıktan alacakları UlusalGüvenlik Belgesini Üst Kurul’a teslim etmelerigerekiyor. Yönetmelikte adı geçen mevki sahiplerinindeğiştirilmesi durumunda da Üst Kurul’a öncedenbildirimde bulunulması gerekiyor. Radyo ve televizyonyöneticisi olacak kişilerin ilgili suç bağlantıları hakkındayapılacak soruşturmalar, MİT tarafından yürütülecek.

RTÜK Yasa Tasarısı

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2001yılında veto edilen “Radyo ve Televizyonların Kuruluşve Yayınları Hakkında Yasa” 9 Nisan günü TBMMAnayasa Komisyonu’nda ele alındı. Komisyon’dayapılan görüşmede koalisyon ortaklarının temsilcileriAnayasa’nın 89. maddesinde yapılan değişikliknedeniyle Yasa’nın sadece ‘kısmi veto edilen’maddelerinin ele alınmasına karar verildi. Karara itirazeden DYP Milletvekili Ayvaz Gökdemir, CumhurbaşkanıSezer’in RTÜK Yasası’nın tümünü veto ettiğini, bunedenle bütün maddelerin tek tek görüşülmesigerektiğini belirtti. SP Milletvekili Mustafa Kamalak veAKP Milletvekili İsmail Alptekin tarafından verilen RTÜKyasa tasarısının Anayasa’ya aykırı olduğu yönündekiönergeler de reddedildi. Anayasa Komisyonu ilkgörüşmede yasayı değiştirmeksizin kabul etti

RTÜK yasa tasarısı ilk olarak 7 Haziran 2001 tarihindeTBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş 18 Haziran 2001tarihinde ise Cumhurbaşkanı Sezer tarafından yenidengörüşülmek üzere Meclis’e iade edilmişti.Cumhurbaşkanı Sezer iade gerekçesinde, “kamuyararıyla bağdaşmayan, demokratik geleneklere, temelhak ve özgürlüklere, hukuka ve anayasal ilkelereuygun düşmeyen kurallar içerdiğini” belirterek yasayıyayımlamayı uygun görmediğini ifade etmişti.

Cumhurbaşkanı Sezer 23 Nisan günü TBMM’nin 82.yıldönümü dolayısıyla verilen resepsiyonda kendisineRTÜK yasa tasarısı ile ilgili bir soru yöneltilmesi üzerineşunları söyledi:

“Ben RTÜK Yasası’nı veto ettiğimde de sayın Başbakanile görüşmemde bu yasayı kendi içine sindiremediğini,benim doğru yaptığımı söylemişti. Ama maalesefduyuyorum ki yasa yine Meclis gündeminde. Bunu dasayın Başbakan’a hatırlattım”

Yasa tasarısının Anayasa Komisyonu’ndadeğiştirilmeksizin ikinci kez kabul edilmesi RTÜKBaşkanı Nuri Kayış ve basın yayın kuruluşlarınıntepkisine neden oldu. Nuri Kayış 15 Nisan günü yaptığı

açıklamada RTÜK yasa tasarısını eleştirdi. RTÜK benzerikuruluşların özerk olmaları gerektiğini savunan Kayış,“RTÜK Yasası özerkliği ortadan kaldırıyor. RTÜK’übaşbakanlığa bağlıyor. Böyle bir yapı AB’nin kabuledeceği bir durum değil. Kabul edilirse hükümetözerkliği yeniden gündeme getirmek için kanunuyeniden gündeme getirecek” şeklinde konuştu.

Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) veçeşitli basın örgütleri tarafından 16 Nisan günü yapılanortak açıklamada, “Tasarı’nın, Türkiye’nin taraf olduğuuluslararası anlaşma hükümlerine, Avrupa Birliği (AB)ilkelerine ve Ulusal Program’a aykırı olduğu” bildirildi.RATEM Başkanı Dursun Güleryüz tarafından yapılanortak açıklamada, şöyle denildi:

“Anılan tasarı, taraf olduğumuz uluslararası anlaşmahükümlerine, girmeyi planladığımız AB’nin tümilkelerine ve dolayısıyla Ulusal Program’a da aykırıdır.Kamuoyunda tartışılmadan ve ilgili tarafların görüşlerialınmadan yasalaşma sürecine sokulan tasarı geriçekilmeli, konuyla ilgili bütün sivil toplumkuruluşlarının görüşleri alınarak, uluslararası ilkelereuygun, AB uyum yasaları çerçevesinde ülkemizingerçekleriyle bağdaşan, ortak katılımlı yeni bir tasarıhazırlanmalıdır.”

RTÜK yasa tasarısı Basın Konseyi Yüksek Kurulutarafından da eleştirildi. 25 Nisan günü Basın Konseyitarafından yapılan yazılı açıklamada“Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gerekçeleri aynenbenimsediğini” bildirilerek şunlar kaydedildi:

“Radyo ve televizyonlarda Türkçe’den başka dille yayınyapılamayacağı hükmünün kaldırılmasını, yasadageçen ‘izlenme oranı’ ve aynı amaçla mı kullanıldığıbilinmeyen ‘izlenme payı’ kavramlarının ne anlamageldiği açıkça belirtilmezse ‘tekelleşmeye’ hizmetedeceği anlaşıldığından, bunların tanımlanmalarını,Türkiye’yi dış dünyaya kapatan ‘yeniden iletişimyasağını’ kaldırıyormuş gibi görünen ama aslında‘süreklilik arz eden’ yayınların (örneğin BBC’nin veCNN’in) aktarılmasına yasak koyan hükmündeğiştirilmesini, radyo ve televizyonların gerçeksahiplerini ortaya çıkaracak düzenlemenin mutlakayapılmasını, ancak ‘sahiplik’ gibi ‘ihale yasağı’ gibikonuların haksız rekabeti önlemeyi amaçlayan yasalariçinde ve demokratik hukuk devleti ilkelerine göreyasalaştırılmalarını şart görmekteyiz” denildi.

RTÜK yasa tasarısı, 15 Mayıs günü TBMM GenelKurulu’nda değiştirilmeksizin kabul edildi. Tasarıya 202milletvekili kabul, 87 milletvekili de red oyu verdi. DSPAnkara Milletvekili Uluç Gürkan, görüşmeler sırasındainternet yayıncılığı ilgili madde üzerinde “Anayasa’yaaykırılık” önergesi verdi. Gürkan, yasanın büyük birbölümünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptaledileceğini savundu. SP Rize Milletvekili MehmetBekaroğlu, yasanın, radyo ve televizyon kuruluşlarınınyayın ilkelerini düzenleyen 17. maddesi görüşülürkenyaptığı konuşmada, birleşimi yöneten Başkanvekili

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

274 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 280: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yüksel Yalova’yı “taraflı olmakla” suçlayarak “Siztarafsınız, ama milletten yana değil medyapatronlarından yana tarafsınız. Kürsüden inin” diyekonuştu. “DSP ve ANAP’ın tavrını anladığını, ancakMHP’nin tavrını anlamakta güçlük çektiğini” ifade edenBekaroğlu, hiçbir iktidar partisi milletvekilinin kürsüyeçıkıp yasayı savunamadığını, bunun da TBMM veHükümet’in bir şeylerle tehdit edildiğini gösterdiğinisavundu.

Basında tekelleşmeye neden olacağı için eleştirilenRTÜK Yasası, radyo ve televizyon sahibi holdinglerinkamu ihaleleri ve borsaya girmelerinin önündekisınırları kaldırıyor. Yasanın getirdiği bazı düzenlemelerşöyle:

* RTÜK üyelerinin görev süreleri, yeni üyelerinatanmalarının ardından sona erecek. Kurulun yeniüyelerinden 5’i, siyasi partilerin gösterdiği adaylararasından TBMM Genel Kurulu tarafından seçilecek.Diğer 4 üyeyi de YÖK, Gazeteciler Cemiyeti, BasınKonseyi ve MGK Genel Sekreterliği’nin göstereceğiadaylar arasından Bakanlar Kurulu belirleyecek. Üyeler4 yıl süreyle görev yapacak. Daha önce Sayıştaytarafından denetlenen RTÜK, Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu’nun denetimine girecek.

* Yasa ile eski düzenlemede tekelleşmeye karşıgetirilen “özel radyo ve televizyonlarda yüzde 10’danfazla hissesi olanların devletten bir taahhüt işiniüstlenemeyecekleri ve borsada muameleyapamayacaklarına” ilişkin yasak kaldırıldı. Yeniyasaya göre yayın kuruluşları sahipleri, kamuihalelerine girebilecek ve menkul kıymetlerborsalarında işlem yapabilecek. Yasa sadece yıllıkizlenme oranı yüzde 20’yi geçen TV kanallarının yüzde50’sinden fazlasına sahip olanların kamu ihalelerinegirmesini yasaklıyor. Ancak Türkiye’de bu oranı aşantelevizyon kanalı bulunmuyor. Eski yasadaki birortağın yayın kuruluşunda yüzde 20’den fazla hissesahibi olamaması ve birden fazla kuruluştakihisselerinin toplamının da yüzde 20’yi geçememesineilişkin hüküm de kaldırıldı.

* Yasa uyarınca radyo ve televizyonlara yayındurdurma cezası verilemeyecek. RTÜK,yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve yayın ilkelerineaykırı davranan yayın kuruluşlarını önce uyaracak veaynı yayın kuşağında özür dilenmesini isteyecek.Aykırılığın tekrarı halinde söz konusu programın yayınıdurdurulacak. Yayın kuruluşunun ihlale devam etmesidurumunda ise para cezası verecek. Bir yılda üç kezaynı ihlalin olması halinde de yayın durdurma cezasıverilecek.

* Yasa ile bilişim teknolojileri ve internet ortamındasayfa açılması veya elektronik gazete, elektronikbülten yoluyla yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret,sesli veya sessiz görüntü, ileti ve benzerleri de basınyoluyla işlenen suçlar kapsamına alındı.

* RTÜK Yasası ile birlikte Basın Yasası’nda yapılandeğişikle yazılı basına verilebilecek para cezaları dafahiş oranda arttırıldı. Buna göre, basın yoluyla işlenensuçlarda uygulanacak en düşük para cezası 10 milyarlira, en yüksek para cezası da 150 milyar lira olacak.Basın Yasası’nın “Yalan haber, hakaret ve benzerifiillere” ilişkin hükümleri bilişim teknolojileri veinternet ortamında da uygulanacak. Yasa, internetsitelerinin “yayınlanan sayfalarından her güncumhuriyet savcılıklarına örnek gönderilmesi”koşulunu getiriyor.

RTÜK Yasası’nı tekrar Meclise iade etme hakkıolmayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 20Mayıs günü yasayı onayladı. RTÜK Yasası 21 Mayısgünü 4756 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş veYayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir VergisiKanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun” başlığıyla Resmi Gazete’deyayınlandı.

Cumhurbaşkanı Sezer 22 Mayıs günü 4756 SayılıYasanın “bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünündurdurulması istemiyle” Anayasa Mahkemesi’nebaşvurdu. Sezer, başvuru dilekçesinde özetle şukonulara dikkat çekti:

“Yasada yayın ilkeleri arasında sayılan “korku salacakyayın yapılmaması” ve “yayınların karamsarlık,umutsuzluk eğilimlerini körükleyici nitelikte olmaması”,Anayasanın 38. maddesinde yer alan “kanunsuz suç veceza olamayacağı” ilkesine aykırıdır.

RTÜK’ün 5 üyesinin TBMM tarafından seçilmesine ilişkinmadde, TBMM’nin Anayasanın 87. maddesinde sayılangörevleri arasında yer almamaktadır.

Yayın kuruluşlarına karşı açılacak davalarda tazminatınalt sınırının yasa ile belirlenmiş olması yargıcın takdirhakkını sınırlandırmaktadır. Kişinin, kişilik değerlerinesaldırıyla oluşacak zarar tutarının yasa ile belirlenmesi,sorumluluk konusunu düzenleyen hukukun temelkurallarıyla bağdaşmamaktadır.

Yasa ile sahip oldukları televizyon kanalları ya daradyoların yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranıyüzde 20’yi geçmemek koşuluyla bir gerçek ya datüzelkişi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden fazlatelevizyon ya da radyo kuruluşunun tümüne ya da birkısmına sahip olabilme; televizyon ya da radyokuruluşu sahiplerine kamu ihalelerine girebilme vemenkul kıymetler borsalarında işlem yapabilmeolanağı sağlanmaktadır. Yasa, özellikle büyük sermayegruplarının radyo ve televizyon alanındatekelleşmelerine yol açacak içeriktedir. Sermayeninbelli kişi ya da grupların elinde toplanmış olduğugerçeği, bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon veradyoyu sahiplenebilme olanağı ve ölçüsüz paracezaları uygulaması ile tekellerin oluşması kaçınılmazolacaktır. Anayasanın 167. maddesinde, devletin, para,kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı vedüzenli işlemesi için önlem alacağı, piyasalarda

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 275

Page 281: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

tekelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir. Bu kural iletekelleşme ve kartelleşme yasaklanmakla kalmamış,devlete de bunu engelleyici önlemleri alma göreviverilmiştir. Düzenlemeler, tekelleşme ve kartelleşmeyiönlemek bir yana, dolaylı olarak olanaklı kılacakniteliktedir. Televizyon ya da radyo kuruluşunun yıllıkortalama izlenme oranının yüzde 20’yi geçmesidurumuna bağlı olarak bir sınırlama getirilmiştir. Ancak,yüzde 20’lik oran uygulamada ulaşılması çok güç birorandır. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de en yüksekizlenme oranının yüzde 14-16 dolayında olduğunu vebu orana yalnızca bir yayın kuruluşunun ulaştığınıortaya koymaktadır. Ölçümleme güçlükleri degözönüne alınırsa getirilen sınırın uygulanabilirolmadığı açıktır. Bu sınırlamanın tekelleşme vekartelleşmeyi önlemesi olanaklı görülmemektedir.Tekelleşen medya, bir yandan ekonomik alandahaksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken haber almaözgürlüğünü de kısıtlayabilecektir.

Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadarözel güçlere karşı da korunmalıdır. Düzenleme, medyagücü kullanılarak ihalelerde haksız rekabete, borsadaçeşitli işlem oyunları yapılmasına neden olabilecektir.Devletle ticari ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasaliktidar lehine yayın yaparak ya da tam tersine baskıoluşturarak kamu ihalelerini alma avantajınısağlayabileceği kuşkusu, yukarıdaki ilkeninkorunmasının ne kadar önemli olduğunu ortayakoymaktadır. Medyanın kamuoyunu etkileme gücü,dolayısıyla bu gücün kötüye kullanılması olasılığınınyüksekliği, Batılı ülkelerde medya sahipliğinin diğer işalanlarından ayrılmasına, bu ayrımı sağlayacakönlemler alınmasına neden olmuştur. Devletin bu gücüdengeleyecek önlemleri alması, kamu yararı vedüzenini sağlamanın gereğidir. Eski yasadaki özel radyoya da televizyon kuruluşlarında belli oranın üzerindepay sahibi olanların kamu ihalelerine girebilme vemenkul kıymetler borsalarında işlem yapabilmesineilişkin yasağın korunması gerekirken tümüylekaldırılmış olması, yasaların kamu yararı amacıylaçıkarılması gerektiği ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Üst kurulun yayın kuruluşlarına vereceği uyarınıniçeriği konusunda bir açıklık, özür dilemenin ayrıntılarıyoktur. Bu belirsizlik, uygulanan yaptırımın onur kırıcıve teşhir edici bir özellik taşımasına neden olabilecektir.Aykırılığın yinelenmesi halinde ulusal düzeyde yayınyapan kuruluşlara 125-250 milyar lira arasında;bölgesel, yerel ya da kablo ortamından yayın yapankuruluşlara, kapsadığı yayın alanındaki il ve ilçenüfusuna göre 60-100, 30-60, 20-40 ve 5-10 milyar liraarasında idari para cezası uygulanabilecektir. Cezatutarları çok yüksektir. Basın Yasası’ndaki paracezalarının hiçbir yaptırım gücünün kalmadığı birgerçektir. Ancak, yapılan değişiklikle cezaların çokbüyük oranlarda yükseltilerek ödenemez durumagetirilmesi de hukuken savunulamaz. Hukukumuzda,hiçbir dönemde bu tür suçlar için böylesine ağır paracezaları öngörülmemiştir.”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ardından, 24Mayıs günü, 119 milletvekili de 4756 sayılı yasanın bazımaddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulmasıistemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. İptaldavasını ana muhalefet partisi sıfatıyla SP açtı.Başvuruyu, AKP’den 53, SP’den 46, MHP’den 4, TDP’den3, DSP’den 2, bağımsızlardan 11 milletvekili imzaladı. SPGrup Başkanvekili Yasin Hatipoğlu, kendi davalarıylaSezer’in açtığı dava arasında bazı maddeler yönündenfarklılık olduğunu söyledi. Hatipoğlu, RTÜK Yasası’nın,Anayasa’nın başlangıç bölümü ile özgürlükleridüzenleyen maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerekyasanın 13 maddesinin iptal edilmesini istediklerinibildirdi.

Anayasa Mahkemesi, 28 Mayıs günü yaptığı toplantıdaRTÜK Yasası aleyhine yapılan her iki başvuruyu daesastan incelemeye karar verdi. Mahkeme davanın“yürürlüğün durdurulması” istemli ilk aşamasını 12Haziran günü karara bağladı.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç’ın verdiğibilgiye göre yürürlüğün durdurulması kararı verilenmaddeler şöyle:

“RTÜK üyelerinden beşinin TBMM tarafından seçimineilişkin geçici madde,

-Yayın kuruluşlarına açılacak davalarda hükmedilecektazminatın alt sınırını 10 milyar lira olarak belirleyenmadde,

-İzlenme oranı yüzde 20’yi geçen yayın kuruluşlarındakişi ya da şirketlerin payının yüzde 50’yigeçemeyeceğini öngören 29. maddenin (d) ve (e)bentleri,

-Basın Yasası’nda basın yoluyla işlenen suçlardaverilecek tazminat miktarının alt sınırını 10 milyar liraolarak belirleyen madde.

-Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Sezer’inyönelttiği yürürlüğün durdurulması talebini reddettiğimaddeler ise şunlar:

-Yasanın yayın ilkelerini düzenleyen maddede yer alan“… korku salacak yayın yapılmaması”, “karamsarlık,umutsuzluk” ifadeleri,

-Yasanın “Uyarı, durdurma para cezası ve iptal”başlığını taşıyan 33. maddesini değiştiren hükmünbirinci ve ikinci fıkraları,

-Basın Yasası’nın öngördüğü yayınlarda istenilenhususları göstermeyenler 10 milyar liradan 50 milyarliraya kadar; bu hususları gerçeğe aykırı gösterenler ilesorumlularının belirlenmesini veya mahkemekararlarının uygulanmasını güçleştirecek şekildedeğiştirenler 30 milyar liradan 90 milyar liraya kadarağır para cezasına mahkûm edilmesini öngörenmadde,

-Yasa ile Basın Yasası’ndaki çeşitli fiillere verilecek paracezalarını arttıran düzenleme. Buna göre cevap ve

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

276 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 282: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

düzeltmede koşullara uyulmaması halinde 3 milyarliradan 5 milyar liraya; hâkim kararına karşındüzeltmenin yayımlanması halinde 10 milyar liradan20 milyar liraya; hâkimin yeniden yayımlanmasıkararıyla ikinci kez verilen düzeltmede yine koşullarauyulmaması halinde de 50 milyar liradan 150 milyarliraya kadar para cezası verilebilecek.

-Basın Yasası’nın “yalan haber, hakaret ve benzeri”fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgilihükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamındada uygulanacak.

Anayasa Mahkemesi, RTÜK Yasası’nın bazımaddelerinin iptali istemiyle 119 milletvekili tarafındanyapılan başvuruyu da 27 Haziran günü sonuçlandırdı.Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, dahaönce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’inbaşvurusunda yürütmeyi durdurma kararı verildiği içinmilletvekillerinin başvurusunda yeniden kararverilmediğini söyledi.

RTÜK Yasası’nın bazı maddelerinin iptali istemiyleAnayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurulara Haziranayında üçüncü bir başvuru eklendi. MHP, AKP, SP, TDP,BBP ve bağımsızlardan toplam 111 milletvekili, RTÜKYasası’nın 2 maddesinin bazı hükümlerinin iptali veyürürlüğünün durdurulması istemiyle AnayasaMahkemesi’nde dava açtı.

Dava dilekçesini 17 Haziran günü AnayasaMahkemesi’ne veren AKP Grup Başkanvekili MehmetAli Şahin, yasanın “Yayın İlkeleri” başlıklı 2. maddesinin(b) bendinde yer alan “…veya toplumda nefretduyguları uyandıran” ibaresi ile (r) bendinde yer alan“Televizyonda bölünür ekran yoluyla ana program ileilgili veya ilgisiz bilgiler veren konuları işleyenyayınların yapılmaması” cümlesinin ve “Uyarı, paracezası, durdurma ve iptal” başlıklı 16. maddesinin 5.fıkrasında yapılan değişikliğin iptalini istediklerinibildirdi. 5. fıkra şöyle:

“Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin varlık vebağımsızlığına, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmezbütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı yayınyapılmaması, toplumu şiddete, teröre, etnik ayrımcılığasevk eden veya halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep vebölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik edenveya toplumda nefret duyguları oluşturan yayınlaraizin verilmemesi ve yayınların, gerek yayın organı,gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmaküzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarıveya bir başka gerçek veya tüzel kişinin haksızçıkarları doğrultusunda kullanılmaması ilkelerine aykırıyayın yapılması halinde uyarı yapılmaz ve yayınkuruluşunun yayını bir ay durdurulur. İhlalin tekrarıhalinde yayın süresiz olarak durdurulur ve yayın lisansizni iptal edilir.”

Ancak Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu 25 Hazirangünü “gerekçe eksikliği’ bulunduğu gerekçesiyleincelemeye almadan iade etti.

RTÜK Yasası’na Karşı Tepkiler

RTÜK Yasası’nın TBMM Genel Kurulu’nun gündemindeolduğu günlerde çok sayıda basın yayın meslek örgütve sivil demokratik kuruluş yasa aleyhine eylemlerdüzenledi.

Emek Platformu, Yerel Televizyonlar Birliği, ÇGDİstanbul Şubesi, Radyo-TV Çalışanları Birliği ÖncüGirişimi, Anadolu Yayıncılar Birliği, Atatürkçü DüşünceDerneği, Türkiye Bilişim Vakfı, Bağımsız KamuGörevlileri Sendikası Konfederasyonu, MüstakilTüketiciler Birliği ve Ankara Tabipler Odası 13 Mayısgünü ortak bir açıklama yaparak, tüm yurttaşları RTÜKYasası’nın görüşüleceği oturuma çağırdılar. Bununüzerine ertesi gün Meclis’in Dikmen kapısı önündetoplanan sendika, meslek örgütü ve sivil toplumörgütü üyeleri “RTÜK Yasası’nın ülkenin yararınaolmadığını” belirterek bir basın açıklaması yapmakistediler. Ancak Basın açıklamasına izin verilmedi.

ÇGD İstanbul Şubesi 14 Mayıs düzenlediği birtoplantıyla, RTÜK yasa tasarısını protesto etti.Toplantıyı siyahlar giyerek ve ağızlarını siyah bantlakapatarak gerçekleştiren üyeler “RTÜK yasasına hayır”yazılı döviz taşıdı. ÇGD İstanbul Şube Başkanı BarışYarkadaş, TBMM gündeminde bulunan RTÜK yasatasarısının yasallaşmasıyla basın özgürlüğününtamamen yok olacağı endişesini taşıdıklarını ifade etti.Tasarının çağdışı olduğunu belirten Yarkadaş,milletvekillerini, yasayı veto ederek TBMM’ye gerigönderen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’indikkat çektiği noktaları tekrar gözden geçirmeyeçağırdı.

Eskişehir’de günlük olarak yayımlanan Akhabergazetesi de RTÜK Yasası’nı protesto etmek amacıyla14 Mayıs günü 1. sayfasını kararttı. Gazetenin 1. sayfasısiyah zemin olarak yayımlanırken, sayfanın alt kısmınşu ifadelere yer verildi: “Hâkimiyetin kayıtsız şartsızmillete ait olduğunu zannettiğimiz Türkiye BüyükMillet Meclisi’nde bugün görüşülecek olan ve milletingerçek temsilcisi Anadolu basınının sesini kısmayı,ulusal ve uluslararası tekellere hizmet etmeyiamaçlayan RTÜK Yasası’na oy verecek olanmilletvekillerini şiddetle protesto ediyoruz.”

RTÜK Yasası bazı uluslararası medya kuruluşlarıtarafından da tepkiyle karşılandı. UluslararasıGazeteciler Federasyonu (FIJ), TBMM Başkanı Ömer İzgi,Başbakan Bülent Ecevit, basından sorumlu DevletBakanı Yılmaz Karakoyunlu ve milletvekillerine birermesaj göndererek, RTÜK ve Basın Kanunu’ndadeğişiklikler öngören 4676 sayılı yasanın geri çekilmesitalebinde bulundu. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın(TGS) konuya ilişkin açıklamasında, FIJ Birinci BaşkanYardımcısı ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)Başkanı Gusttle Glattfelder tarafından gönderilenmesajda, 4676 sayılı yasanın 14 Mayıs 2002 Salı günüTBMM’de görüşülecek olmasından duyulan “derinkaygılara” işaret edildiği ve “Sizden, bu yasadan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 277

Page 283: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

vazgeçilmesi talebimizi desteklemenizi istiyoruz”denildiği bildirildi.

Almanya’da yayınlanan “Frankfurter Rundschau”gazetesinin 8 Mayıs günü yayınlanan sayısında RTÜKYasası’na ilişkin geniş bir haber yeraldı. “Türkiye’degeniş bir kitlenin protestosuyla karşı karşıya olanyasanın medyada tekelleşmeyi arttıracağı ve bunundabazı medya baronlarının gelecekte kamuoyunungörüşlerini kendi istekleri doğrultusunda manipüleedebileceklerine yol açaçağı endişesi yarattığı” ifadeedilen haberde ayrıca şu görüşlere yer verildi:

“Yeni yasadan en fazla çıkar sağlayacak kişi, şüphesiz,en büyük Türk medya holdinginin sahibi Aydın Doğanolacak. 66 yaşındaki Doğan’ın imparatorluğuna, sekiztane günlük gazete, iki TV kanalı ve çok sayıdamagazin dergisi dahil. Bunun dışında, satışa sunulanTürk yayınlarının yüzde 95’i de Doğan’ın kontrolüaltında. Tabii ki Doğan, yeni yasanın çıkması için enfazla girişimde bulunanların başında geliyor. Medyaholdinginde çalışan redaktörler ve köşe yazarları içinbu konu bir tabu. Hürriyet, Milliyet ve Radikal’inokurları da yasa tasarısıyla ilgili karşıt görüşlerkonusunda, aynen CNN Türk seyircileri kadar azbilgilendiriliyorlar. Cumhurbaşkanı Ahmet NecdetSezer, daha bir yıl öncesinden yasayı onaylamayıreddetmişti. Anayasa eski hakimi, 36 maddeden17’sinde eksiklik tespit etmişti. Cumhurbaşkanı’nınyasanın, kamuoyunun çıkarına hizmet etmediği vegeleneksel demokrasi, temel haklar, özgürlükler,yasalar ve anayasa ile bağdaşmadığı gerekçelerinidikkate almayan hükümet, yasa tasarısını ikinci bir kezMeclis’ten geçirmek istiyor. Şayet yasa Meclis’ten ikincikez geçerse, Sezer, yasayı imzalamak zorundakalacak.”

Medya’da RTÜK Yasası ve Tekelleşme Tartışması

Hürriyet gazetesi Genel Yayın yönetmeni ErtuğrulÖzkök, 5 Mayıs günü yayınlanan “Karanlıklar prensleri,sizi bekliyorum” başlıklı köşe yazısında RTÜK Yasası’nısavunarak “yasaya karşı çıkanların kara para aklamatelaşı içine giren dinci partiler” ile “onlara uyan birmedya cemaati” olduğunu iddia etti.

Özkök, “BURADAN, bu köşeden RTÜK Kanunu’ndakideğişikliğe karşı çıkan herkese meydan okuyorum.Günlerdir bizlere durmadan küfreden herkesi sanal birdüelloya davet ediyorum” diyerek başladığı yazısındaşöyle devam etti:

“Diyorlar ki, RTÜK Kanunu değişip, sahipler belli olursa,Türkiye’de televizyon alanında tekelleşme olur. Bu iddiasahiplerine buradan sesleniyorum. Ve bütün meslekikariyerimi ortaya koyarak kendilerini toplum önündebir iddiaya davet ediyorum. Bu kanun değiştiktensonra, mevcut sahiplik yapısında çok köklü değişiklermeydana gelir ve ülkede bizimki de dahil, herhangi birmedya grubu televizyon tekeli kurarsa, gazeteciliğibırakıyorum. Gazeteciliği bırakıyor ve kamuoyu önüneçıkıp, herkesten özür diliyorum. Evet iddiam bu kadarbasit ve açık. Ama’sı, şartı, şurtu yok.

Şimdi günlerdir bize hakaret eden, Meclis’te busahtekárlık kanununu değiştirmeye çalışanmilletvekillerine etmedik hakaret bırakmayan dincipartilerin milletvekillerine ve onlarla aynı sırada saftutan ‘medya cemaatine’ sesleniyorum. Bu kanundeğişir ve bu kanallar aynen devam eder, televizyonalanında bir tekelleşme meydana gelmezse sizler neyapacaksınız? Durmadan yalan söylediğiniz halktan,Meclis’te hakaret ettiğiniz milletvekillerinden, durmadanküfür ettiğiniz bizlerden özür dileyecek misiniz? … Bendiyorum ki, asıl tekelleşme bu naylon patronsahtekárlığı sayesinde gerçekleşir.Yeni kanun tamaksine tekelleşmeyi önler. O cemaat diyor ki, hayır bukanun değişirse tekelleşme olur… Birtakım karanlık güçodakları, nereden sağladıkları belli olmayan paralarlakurdukları televizyon kanallarını, devletin, maliyenin vehalkın denetiminden kaçırmak için muazzam birmücadele veriyor…. Korktukları bir şey var. Otelevizyonlara destek veren tarikatların ve kara paranınyüzündeki maske düşecek diye panikteler.”

Özkök’ün, düello çağrısına Cumhuriyet gazetesi yazarıAydın Engin, 9 Mayıs günü şöyle yanıt verdi.

“Medyada Tekelleşme mi Olacak?

Bir türlü çıkarılamayan; ya Çankaya’dan dönen, yaMeclis’te laf, hatta yumruk düelloları arasındaertelenen RTÜK yasa tasarısı medyada ‘sıkı’ tartışmalarıtetikledi.

Tasarıya TBMM’de karşı çıkanlar ağırlıklı olarak AKP veSP milletvekilleri. Bir de adeta tek tabanca savaşan DSPmilletvekili Uluç Gürkan. DYP’liler ise tasarıya ‘karşıymışgibi’ yaparak ve aslında karşı çıkmayarak‘parlamentoculuk’ oynamayı yeğliyorlar.

Meclis’teki tartışmaların ağırlık noktası Anadolumedyası denen yerel televizyon ve radyoların tasarıdaöngörülen ceza yaptırımları sonunda ya para cezalarınıödeyemeyip batacağı ya da yayın izninini (lisans)yitirip silineceği noktasında yoğunlaştı.

Meclis’teki tartışmalarda tasarıya adlı adınca ‘AydınDoğan Yasası” dendi. Milliyet patronluğuyla medyayagirip sonunda bir medya imparatorluğuna (Hürriyet,Milliyet, Radikal, Fanatik, Tempo, Kanal D, CNN Türk,Radyo Foreks, Radyo D, E Kolay Net, Doğan HaberAjansı, Turkish Daily News) tırmanan Aydın Doğan’ın,yasa tasarısı için hükümet koalisyonunu “ayarladığı” veRTÜK yasasında, medyanın bütün dallarından enerjidağıtımına, finans sermayesinin bankacılık, sigorta gibiana dallarından perakende pazarlama ağına (Hürpa,Milpa vb.) kadar uzanan holdingine ayak bağı olanmaddelerin ayıklanmasını dayattığı ileri sürülüyor.

… Eleştirilerin odak noktasında Doğan Medya Grubuolunca, gözler de ister istemez Doğan Medya Grubu’ndaçalışan gazetecilere dikildi. Gruptaki ağır toplar uzunsüre sustular. Ancak “Niye susuyorsunuz” ya da“Madem dürüst gazetecilersiniz RTÜK yasasını dayazsanıza” yollu baskılar yoğunlaşınca “en ağır top”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

278 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 284: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ertuğrul Özkök kaleme sarıldı. Hürriyet’te üst üste ikiyazı yazdı.

Yazdıklarının özü özeti şu:

Bir: RTÜK yasası çıkarsa, bugün sahiplerinin kim olduğubilinmeyen televizyonların gerçek sahipleri ortayaçıkacak. Medyaya aktarılan paraların “kara para” mı,“ak para” mı olduğu anlaşılacak.

İki: Medyada tekelleşme filan olmaz. Çünkü hiçbir enayikalkıp sürekli zarar eden, hiçbir ticari değeri olmayan,salt siyasal baskı ve ideolojik propaganda için yaşatılanyerel ya da görsel medyanın ikinci liginde oynayanulusal televizyon kanallarını satın almaz.

… Biliyorum, kimileriniz şaşıracak; kimileri “Sen de miAydın Engin” filan diyecek ama, ben de aynen böyledüşünüyorum.

Bir kere medya patronlarının kim olduğunu, kiminhangi medya kuruluşunda pay sahibi olduğunu,payının yüzde kaç olduğunu filan bilmek iyidir.

Hem o parayı nereden bulup da medyaya yatırdığınıöğrenmek kolaylaşır hem de sahibi olduğu medyakuruluşunun yayınlarını izleyerek o patronun (ya dapatronların) neden hiç de kârlı olmayan bu işe parayatırdığını anlamak kolaylaşır.

Ama daha da önemlisi hem de çok çok önemlisi şu:‘Yeni RTÜK yasası çıkarsa medyada tekelleşme olacak’deniyor.

Bence bunu diyenler, bunu savunanlar ya bilerek hedefsaptırıyorlar ya da herhangi bir ekenomipolitik elkitabında bulabilecekleri ‘Tekel nedir; tekelcilik nedir; ne

zaman tekelleşmeden söz edilebilir’ sorularının yanıtınıbilmiyorlar.

Hayııııır, Marksist terminolojideki ‘tekelleşme, tekelcisermaye’ terim ve kavramlarından filan sözetmiyorum. Düpedüz klasik ekonominin tekelleşme(=monopolisation) teriminden yola çıkıyorum.

En yalın tanımıyla tekelleşme ekonominin bir ya dabirkaç dalında, bir ya da birkaç sermaye grubununfiyatları ve kaliteyi denetleyebilecekleri, belirleyipdayatabilecekleri bir güce ulaşmalarına denir.

Umarım yukarıdaki son paragrafı okuduktan sonra‘Eeee, sonra ve yani’ gibi tuhaf sorularyöneltmemişsinizdir.

O paragrafın tek anlamı var:

Türkiye’de medya zaten tekelleşmiştir!

Hem de epeydir bu böyle.

İki grup (Doğan ve Bilgin Grubu) yazılı medyanın yüzde75’ini ellerinde tutuyorlar. Üstelik bunlardan BilginGrubu ‘Etibank serüveni’nin ardından tökezledi, kankaybetti, maaşları bile ödeyemez duruma düştü,(henüz doğrulatamadığımız söylentilere göre) paylaşıldı,yani meydanı hemen hemen tümüyle Doğan grubunaterk etti.

Görsel ve işitsel medyada da durum farklı değil.Medyanın dağıtım dalı ise neredeyse yüzde 100 DoğanGrubu’nun elinde.

Peki bundan daha çok tekelleşme nasıl olacak?”

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Düşünce Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 279

Page 285: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme hedefleridoğrultusunda yıl içinde TBMM’de kabul edilen “uyumyasaları” kapsamında toplantı ve gösteri özgürlüğününkullanılmasında önemli açılımlar sağlandı. Buçerçevede yapılan düzenlemeler ile dernek, sendika vemeslek kuruluşlarının amaçları dışında da toplantı vegösteri yürüyüşü yapabilmelerinin önü açılırken,toplantı düzenleme yaşı da 21’den 18’e indirildi.Yabancıların da, İçişleri Bakanlığı’nın izniyle toplantı vegösteri yürüyüşü düzenleyebilmesinin önünü açanyasal düzenleme ile yabancıların vali veyakaymakamların izniyle düzenlenmiş toplantılardakonuşabilmesi olanaklı hale geldi. Değişikliklerkapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşlerini haberverme süresi de 72 saatten 48 saate indirildi. Bu aradaToplantı ve Yürüyüşleri Yasası’ndaki il veya ilçelerdetoplantıların “yasaklanmasına” ilişkin hüküm de“ertelenmesine” şeklinde değiştirildi. (Bkz. Ek 2)

Tüm bu yasal düzenlemelere karşın güvenlik güçlerinintoplantı ve gösteri ya da çeşitli diğer etkinlikdüzenleyen ya da katılan sivil toplum örgütlerine veüyelerine yönelik baskılarında herhangi bir değişiklikolmadı. 8 Mart, 21 Mart, 1 Mayıs, 1 Eylül gibi Türkiyeçapında kitlesel eylem ve miting düzenlenen özelgünlerde binlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltınaalınanların birçoğu hakkında “izinsiz gösteridüzenlenmesi” ve “yasadışı örgüte yardım” iddialarıyladavalar açıldı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle 30 kadınkuruluşu ve Çankaya Belediyesi’nin işbirliğiyle Yükselcaddesinde düzenlenmesi planlanan şenliğe AnkaraValiliği izin vermedi. Çankaya Belediyesi’nin AnkaraValiliği’nin yasaklama kararından önce şenlikbaşvurusunu geri çektiği bildirildi.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Mersin KadınPlatformu tarafından düzenlenmesi planlanan mitingede İçel Valiliği tarafından izin verilmedi. Kararın “8 Martgünü Valilik tarafından etkinlik düzenleneceği”gerekçesiyle alındığı bildirildi. Bu kararın ardındanMersin Kadın Platformu’nun 8 Mart günü düzenlediğibasın açıklaması ise polislerin kadınların yürüyüşünüengellemesi nedeniyle Eğitim-Sen Mersin Şubesiönünde yapıldı.

HADEP Diyarbakır İl Örgütü, Merkez ilçe, Silvan, Dicle veErgani ilçeleri ile Kayapınar belde örgütleri 7 Mart günüpolisler tarafından basıldı. Baskınların 8 Mart DünyaKadınlar Günü nedeniyle hazırlanan bildirilerin izinsizdağıtıldığı gerekçesiyle düzenlendiği bildirildi.Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde Dünya Kadınlar Günü içinçalışma yürüten HADEP Kadın Kolları Başkanı SadiyeSüer ile Emine Özer, Hanım Tanrıverdi, Nesibe Uygun,Ayten Kılıç ve Dilek Özdaş adlı kadınlar gözaltına alındı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Van’ın Hacıbekirmahallesinde düzenlenen gösteride açılan ateş sonucuüç çocuk yaralandı. Edinilen bilgiye göre, gösteriyegitmek için saat 20.30 sıralarında korucuların evlerininbulunduğu Uğurlu 1. sokaktan geçen yaklaşık 200kişilik gruba dört evden ateş açıldı. Gürpınar ve Çatakilçelerinde görev yapan korucuların açtığı ileri sürülenateş sonucunda Abdullah Abi (16) adlı çocuk sırtından,adları öğrenilemeyen iki çocuk da kol ve başlarındanhafif yaralandı. Hastaneye kaldırılan Abdullah Abi, 9Mart günü taburcu edildi. Abdullah Abi’nin babasıMehmet Abi olayla ilgili olarak şunları söyledi:

“Oğlum polislere verdiği ifadede Uğurlu 1. sokaktaKenan, Zübeyir, İsmail, Rıfat ve Hikmet adlı korucularınevlerinden kendilerine ateş açıldığını söyledi. Polislergereken tutanakları tuttular. Ben de karakolda ateşaçanlardan davacı olduğumu söyledim. Savcılığa da suçduyurusunda bulunacağım. Bunların görev yerleriGürpınar, silahları yastıklarının altında hazır bekliyor.Geçen yıl da Newroz kutlamaları nedeniyle ateş yakançocuklara ateş açtılar.”

9 Mart günü gözaltına alınan Zübeyir adlı korucununVan Emniyet Müdürlüğü’nde Abdullah Abi ileyüzleştirildiği, Abi’nin korucuyu teşhis ettiği öğrenildi.

Gaziantep’te Emekçi Kadınlar Birliği’nin bildirilerinidağıtan Soner Çiçek ve Burhan Ayhan 3 Mart günü,Hüseyin Berk ve soyadı öğrenilemeyen Cihan adlı kişi 4Mart günü gözaltına alındı. 4 kişinin gözaltında işkencegördüğü bildirildi. Soner Çiçek 7 Mart günü “MLKP üyesiolduğu” iddiasıyla tutuklandı.

Gebze Emekçi Kadınlar Platformu tarafındanCumhuriyet meydanında düzenlenen basınaçıklamasından sonra HADEP İlçe Örgütü binasınadönen 30 kadın gözaltına alındı. Gebze’nin Dilovasıbeldesinde de 7 Mart günü çok sayıda kadının

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 281

TOPLANTI VE GÖSTERİ ÖZGÜRLÜĞÜ

Page 286: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

gözaltına alındığı bildirildi. Gözaltına alınan 70 kadarHADEP’li kadın 10 Mart günü serbest bırakıldı.

İstanbul’da düzenlenen mitingde ise Berna Aktaş veAyşe Akar adlı kadınlar “sarı-kırmızı-yeşil renklerdefular taktıkları” için gözaltına alındı.

8 Mart günü Tunceli’de yapılan basın açıklaması ileilgili olarak Malatya DGM Savcılığı Mayıs ayı içindeEMEP Tunceli İl Başkanı Salih Gündoğan ve 25 kişihakkında dava açtı. İddianamede, “Basın açıklamasındaatılan sloganlarla PKK tarafından başlatılan Kürtçeeğitim kampanyasının desteklendiği” öne sürülerek,sanıkların “yasadışı örgüte yardım” iddiasıylacezalandırılması istendi.

Newroz Kutlamaları

Hükümetin Newroz’un Türk bayramı “Nevruz” olarakkutlanması yönündeki çabalarında 2002 yılında da birdeğişiklik olmadı. Newroz öncesinde yoğun baskılarınyaşandığı bu dönemde 21 Mart öncesi başlayanetkinlikler engellendi, birçok kentte kutlamalara izinverilmedi. HADEP’ten yapılan açıklamaya göre özellikleŞırnak, Van, İstanbul, Mersin ve Tarsus’ta olmak üzereNewroz öncesinde düzenlenen ev baskınlarındaaralarında HADEP yönetici ve üyelerinin de bulunduğuyüzlerce kişi gözaltına alındı. Balıkesir, Bitlis, Edirne,Çanakkale, İçel, İstanbul, Kars, Kahramanmaraş, Şırnak,Yalova, Iğdır, Erzurum, Kırşehir, Sakarya, Kayseri, Muğlave Gebze’de (Kocaeli) Newroz kutlamaları için yapılanbaşvurular geri çevrildi. Mersin’de Newroz Bayramıkutlamaları için yapılan başvuru, Valilik tarafından“etkinliğin tamamen HADEP tarafından düzenlendiği veaynı saatlerde resmi kutlamalar yapılacağı”gerekçesiyle reddedildi. Şırnak’ın Silopi ilçesinde deKaymakamlık tarafından tertip komitesine iletilenyasak kararında “Kentteki yurttaşların gelenek vegöreneklerinde Nevruz kutlaması gibi bir gün ve böylebir talep bulunmuyor” denildi.

Van’da 10 Mart gecesi düzenlenen ev baskınlarındaİHD Van Şube yöneticisi Hüseyin Ayaz, HADEP GenelMerkez Gençlik Kolları Yöneticisi M. Salih Akdoğan,HADEP Van Gençlik Kolları Başkanı Azim Yacan, ÖzgürHalk dergisi çalışanı Mehmet Göktaş ile Metin Abi,Ferhat Sir, Lokman Gezgin, Naime Koçak ve İsmailAşkan adlı HADEP üyeleri gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlardan Mehmet Göktaş dışındakiler 15 Mart günüVan DGM tarafından tutuklandı.

17 Mart günü Batman’da çocukların yaptıklarıkutlamalara müdahale eden polis, çocukları döverekdağıttı.

Newroz öncesinde 17 ve 18 Mart günlerindeİstanbul’daki kutlamalara polisler müdahale etti.Bahçelievler Kocasinan’da ateş yakarak halay çekengruba müdahale eden polisler 35 kişiyi gözaltına aldı.İstanbul Gaziosmanpaşa Karayolları mahallesindedüzenlenen kutlama sırasında fotoğraf çeken bir İngilizgazeteci de gözaltına alındı.

Adana’nın Seyhan ilçesinde 18 Mart günü düzenlenenkutlamayı göz yaşartıcı bomba atarak dağıtan polislerbir kişiyi gözaltına aldı.

18 Mart günü İzmir’in Kadifekale semtinde düzenlenengösterinin ardından adları öğrenilemeyen 5 çocukgözaltına alındı.

Mersin’in Yenihal mahallesinde 19 Mart gecesidüzenlenen Newroz kutlamalarında da olay çıktı.Göstericilerle polisler arasında çıkan taşlı sopalıkavgada çok sayıda kişi yaralandı.

HADEP İstanbul ilçe örgütleri, 20 Mart günü İstanbulDGM’nin talimatıyla arandı. Newroz’a ilişkin afiş vebildirilere el konulan aramalarda Sultanbeyli ilçeörgütünde 19, Pendik’te 1, Kağıthane’de 3,Eminönü’nde 6, Avcılar’da da 9 HADEP üyesi gözaltınaalındı.

Şırnak’ın Silopi ilçesinde Newroz Tertip Komitesi üyeleriİsmet Tokay, Lezgin Şakir, Süleyman Ezen ve Celil Kıral20 Mart günü evlerine düzenlenen baskında gözaltınaalındı. Cizre ilçesinde de HADEP İlçe Örgütü yöneticisiMuhsin Gasır ile Zübeyir Zeybek ve Ramazan Demirgözaltına alındı.

Şırnak ve ilçelerinde Newroz öncesinde aralarındaHADEP Parti Meclisi üyesi Cemil Aydoğan ve HADEPCizre İlçe Başkanı Mehmet Dilsiz’in de bulunduğu 30kadar HADEP üye ve yöneticisinin gözaltına alındığıbildirildi.

21 Mart Newroz Bayramı, kutlamaların yasaklandığıİstanbul ve Mersin’de olaylı geçti. Valiliğin etkinliklereizin vermediği Mersin’de aralarında kadın ve çocuklarında bulunduğu kalabalık bir grup Güneşli mahallesi5021 sokaktaki semt pazarında toplandı. Polisleringrubu göz yaşartıcı bomba atarak ve havaya ateşaçarak dağıtmaya çalışması üzerine taşlı sopalı çatışmaçıktı. Çok sayıda kişinin polisler tarafından dövülerekyaralandığı olaylarda Mehmet Şen (34), polis panzeriile duvar arasına sıkışarak öldü. Ömer Aydın (39) adlıkişi de olaylarda ezilme sonucu kırılan kaburgakemiğinin kalbine batması nedeniyle öldü. Önce kalpkrizi sonucu öldüğü açıklanan Aydın’ın “polislerinkullandığı plastik merminin isabet etmesi sonucukırılan kaburgasının kalbini delmesi sonucu” öldüğüöne sürüldü. Aydın’ın yaralandıktan sonra polislertarafından evine götürüldüğü burada bir sürebekletildikten sonra hastaneye kaldırıldığı bildirildi.Aydın’ın cenazesi 22 Mart günü toprağa verildi.

Polis panzeri tarafından ezilerek öldürülen MehmetŞen’in cenazesi ise polisler tarafından toprağa verildi.Polislerin “kitlesel cenaze töreni yapılmaması için”Şen’in ailesini tehdit ettikleri ileri sürüldü. İçişleriBakanı Rüştü Kazım Yücelen, olayları araştırmak üzere2 mülkiye başmüfettişi ile bir polis başmüfettişininMersin’e gönderildiğini bildirdi. Mersin’de gözaltınaalınan 230 kişiden 50’si 22 ve 23 Mart günleri serbestbırakıldı. Gözaltına alınanlardan 159’u tutuklandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

282 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 287: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Şevket Sümer mahallesi 5980 sokaktaki semtpazarında toplanan grupla polisler arasında çıkançatışmada da polisler tarafından ağır biçimde dövülenyüzlerce kişi yaralandı. İçel Valisi Akif Tığ, olaylarda 41polisin de yaralandığını söyledi.

Bu arada sabah saatlerinde Mersin Gazi Mustafa KemalBulvarı Ahmet Taner Kışlalı üstgeçidinde devriye göreviyapan polis panzeri Adana-Mersin Karayolu’nayuvarlandı. Kazada, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ndengeçici görevle İçel’e gönderilen polis memurları HasanYılmaz (28) ve Çetin Ayaz (32) öldü, İçel EmniyetMüdürlüğü’nde görevli polis memuru Hilmi Yılmaz iseyaralandı.

Mersin’de Newroz Bayramı için başvuruda bulunanTertip Komitesi üyeleri 29 Mart günü tutuklandı.Cumhuriyet Savcılığı’nın gıyabi tutuklama kararıüzerine Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı MithatFahlioğulları, Erdal Ulaş, HADEP İl Örgütü yöneticisiRamazan Başaran, Suphi Aydın, HADEP Merkez İlçeGençlik Kolları Başkanı Cafer Şimşek ve İbrahim Şahin28 Mart günü gözaltına alındı. Tertip Komitesi üyelerihakkındaki gıyabi tutuklama kararı 29 Mart günüvicahiye çevrildi. Tutuklama kararının “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla verildiği öğrenildi.

28 Mart günü Mersin’deki olaylarla ilgili olarak siviltoplum örgütlerinin katılımıyla düzenlenen basınaçıklamasında olaylardan İçel Valisi Akif Tığ sorumlututuldu. İHD yöneticisi Avukat Kadir Arıkan, resmirakamlara göre 230, kendi saptamalarına göre 350kişinin gözaltına alındığını belirterek, aralarında 12-17yaşlarındaki 20 çocuğun da bulunduğu 158 kişinintutuklandığını söyledi. Arıkan, “Newroz’da çıkarılanolaylarda 2 polis 2 sivil olmak üzere 4 ölü var. Resmirakamlara göre 61 polis ve 9 sivilin yaralı olduğusöylendi. Ancak hastanelerdeki abluka kaldırılmadığıiçin yaralı konusunda net bir sayı alamıyoruz.Ablukanın nedeni ise silahla yaralananların ortayaçıkmasını önlemek” dedi.

Mersin’de Newroz kutlama komitesi üyeleri Genel-İşŞube Başkanı Mithat Fahlioğulları, TUHAD-DERYöneticisi Erdal Ulaş, HADEP İl Yöneticisi RamazanBaşaran, Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı CaferŞimşek ve parti üyeleri İbrahim Şahin ile Suphi Aydınhakkında “yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla davaaçıldı. Newroz kutlamalarına yapılan resmibaşvuruların reddedildiği İstanbul’da da etkinliklerolaylı geçti. Newroz kutlamaları için sabah saatlerindeFatih Yusufpaşa, Çapa, Şehremini, Sulukule, Aksaray,Edirnekapı, Merter, Bayrampaşa’da toplanan gruplarınTopkapı’ya ilerlemelerine izin verilmedi. Sulukule veEdirnekapı’da lastik yakan gruplarla polis arasındaçatışma çıktı. Panzerlerle göstericilere su sıkan polisler,gaz bombası ve plastik mermi kullandı. Polise taşlarlakarşılık veren çok sayıda gösterici dövülerek veyerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Olaylar sırasındabir kişi ayağına isabet eden plastik mermiyle yaralandı.

Çeşitli semtlerde toplanarak Topkapı’ya doğruyürüyüşe geçen küçük gruplar da polisler tarafındandağıtıldı. Olaylar sırasında en az 21 kişi yaralandı.İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılanaçıklamada kutlamalarda 546 kişinin gözaltına alındığıbildirildi. Gözaltına alınanlardan 81 kişi, 22 Mart günüZeytinburnu ve Fatih Cumhuriyet savcılıkları tarafındanserbest bırakıldı.

Şırnak’ın İdil ilçesi Atakent mahallesinde de toplanankalabalık bir grubun üzerine korucular tarafından ateşaçıldı. Bunun üzerine yaşanan taşlı sopalı çatışmadansonra çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Antalya’da yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı kutlamalaröncesinde polisler Newroz sözcüğünde “w” harfininkullanılması nedeniyle davetiyeleri topladı.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan, 22Mart günü düzenlediği basın toplantısında NewrozBayramı nedeniyle 26 izinsiz gösteri düzenlendiğini vebu gösterilerde 1201 kişinin gözaltına alındığını söyledi.Arslan, Newroz Bayramı’nda 44 ilde 40’ı yasal, 26’sıyasadışı olmak üzere toplam 66 gösteri düzenlendiğinibelirterek bu gösterilere toplam 200.364 kişininkatıldığını belirtti. Arslan, İstanbul’da 546, Bitlis’te 286,İçel’de 230, Şırnak’ta 60, Muğla’da 30, Yalova’da 22,Diyarbakır’da 17, Iğdır’da 7 ve Siirt’te 3 kişinin gözaltınaalındığını bildirdi.

Newroz Bayramı’nda Bitlis’te gözaltına alınan 52kişiden 12’si (Şiyar Akbulak, Turgay Soyugüzel, BülentBezirganoğlu, Serten Başboğa, Serhat Özcan, RemziSoranlı, Kerem Eldeş, Orhan Ekinci, Abbas Gürbüz,Umut Bezirganoğlu, Caner Ülkü ve Hüseyin Ülkü) 23Mart günü tutuklandı. 13 kişi ise tutuksuz yargılanmaküzere serbest bırakıldı. 24 Mart günü de AbdulsametAşut, Recep Araz ve Emrullah İşler adlı kişilertutuklandı.

22 Mart günü Erzurum’a bağlı Karaçoban ilçesinde veköylerde düzenlenen Newroz kutlamalarına müdahaleeden güvenlik görevlileri 100’e yakın kişiyi gözaltınaaldı.

Tarsus’ta gözaltına alınan Kutbettin Korhan, Adem Kılıç,Mehmet Güler, Muhittin Doğan, Serdar Beyazıt,Mehmet Salih Çelik, Tahsin Temel, Hasan Takır, İsmailKaruç, Latif Uluyazı, Cumali Bayram ve Nurettin Topçuda 25 Mart günü tutuklandı.

Erzurum’a bağlı Karaçoban ilçesinde ise gözaltınaalınan 60 kişiden 5’i tutuklandı.

Diyarbakır’da Newroz kutlamalarında gözaltına alınanRamazan Işık, Şahabettin Ay, Erhan Karahan veİbrahim Bozhan 27 Mart günü “yasadışı örgütpropagandası yaptıkları” iddiasıyla tutuklandı.Batman’da gözaltına alınan 11 kişinin de serbestbırakıldığı öğrenildi.

Söke (İzmir) HADEP İlçe yöneticileri hakkındadağıttıkları bildirilerde tarih ve imza kullanılmadığı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 283

Page 288: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

gerekçesiyle dava açıldı. İddianamede HADEP Söke ilçeyöneticileri Kasım Çalışkan, Ertin Akalın, Şefik İlten,Cesim Samancı ve Necmettin Uçar’ın aralarındabulunduğu komite üyelerinin “izinsiz gösteridüzenledikleri” gerekçesiyle yargılanması istendi.

Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Newrozkutlamaları için dağıtılan davetiyelerde “w” harfininkullanılması nedeniyle başlattığı soruşturmakapsamında HADEP Osmaniye İl Örgütü yöneticileriEmrullah Şakar, Ahmet Birgül, Metin Şakir, MaşallahÇetin, Fatma Ayhan, Abdullah Çelik ve M Salih Alkış’ınifadeleri alındı.

Mardin’in Mazıdağı ilçesindeki Newroz kutlamalarınakatılan 74 lise öğrencisi hakkında Milli EğitimMüdürlüğü idari soruşturma başlattı.

Ankara’nın Tuzluçayır semtinde gerçekleştirilenNewroz kutlamaları nedeniyle gözaltına alınan HADEPMamak İlçe Örgütü üyeleri savcılığa ifade verdi.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde düzenlenen Newrozkutlamalarında atılan sloganlar nedeniyle TertipKomitesi hakkında soruşturma açıldı. Muş’un Bulanıkilçesinde de HADEP tarafından düzenlenen Newrozkutlamaları ile ilgili olarak soruşturma başlatıldı.

Mersin’in Yenipazar, Güneş, Şevketsümer, Yenimahalle,Afetevler, Batıkent ve Eğriçam mahallelerinde 2 Nisangecesi Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafındandüzenlenen ev baskınlarında, Şadiye Güngör, MehmetGüngör, Necmettin Güngör, Serpil Dorak, NizamettinHanezay, Mazlum Vesek, Güzel Serin, Bahattin Serin,Hüsnü Özlü, Hayrettin Özlü, Abdurrahman Özlü ve Sabriİlge adlı kişiler Newroz kutlamaları ile ilgili olarakgözaltına alındı.

Davalar

2001 yılında Batman’ın Kozluk ilçesinde düzenlenenNewroz kutlamaları nedeniyle HADEP İlçe Örgütüyöneticileri hakkında açılan dava 12 Nisan günüsonuçlandı. Kozluk Asliye Ceza Mahkemesi, HADEPKozluk İlçe Başkanı Abdulselam Basutçu, ilçeyöneticileri M. Salih Dalmış, M. Sabri Bahşi, MehmetAltan, Seyithan Baran, Şevket Baz ve Burhan Atan’aSiyasi Partiler Yasası’nın 81/c maddesi uyarınca 6 ayhapis cezası verdi. Ceza daha sonra 854’er milyon paracezasına çevrildi. Kozluk Cumhuriyet Savcılığı,kutlamada alana izinsiz olarak “Biji Newroz”, “NewrozPiroz be” yazılı afişleri astıkları gerekçesiyle ilçeyöneticileri hakkında TCY’nin “izinsiz afiş asma” suçunailişkin 536. maddesi uyarınca dava açmıştı. Dava,Kozluk Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararıüzerine Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyordu.

21 Mart 2001 tarihinde İstanbul’daki Newrozkutlamaları nedeniyle Mirza Korkmaz ve MeryemSongur adlı kişiler hakkında “yasadışı örgüte yardım”iddiasıyla açılan dava 30 Eylül günü İstanbul DGM’deberaatla sonuçlandı.

Van DGM Savcılığı’nın Newroz kutlamaları nedeniyleaçtığı soruşturma nedeniyle 19 Nisan günü ifadesialınan Muhbet Kaval adlı kadın tutuklandı. Kaval’ıncezaevine götürülmek üzere mahkeme salonundançıkarılırken koridorda bekleyen polisler tarafından ağırbir biçimde dövüldüğü bildirildi. Bu arada Savcılık,HADEP Van İl Başkanı Mehmet Tekin ve Kadın KollarıBaşkanı Nezahat Ergüneş hakkında “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla dava açtı.

Mersin’de Newroz kutlamalarından sonra tutuklananSüleyman Oyar, Mahmut Kaya, İdris Kalık, AydınÖzdemir, Yusuf Turan, Şerif Aşkan, Ahmet Temel,Mehmet Can Alkaş, Raşit Azdin, Abdullah Şahin, İsmetBaran, Şerif Danış, Hüseyin Kaya, Halil Kara ve MesutOy 24 Temmuz günü tahliye edildi. Sıtkı Seçkin, AlhasGüzel, Emine Aydın, Cemal Demirtaş, AbdulhakimBahadır, Hafit Cihangir, Ubeydullah Aşkan, MuhittinDemir, Veynet Akdemir, Cuma Siyahlar, AbdullahNacar, Macit Albayrak ve Ubeyit Alim hakkında gıyabitutuklama kararı da kaldırıldı.

Mersin’deki Newroz kutlamalarından sonra tutuklanan207 kişiden 184’ü hakkında “yasadışı örgüte yardım”iddiasıyla açılan dava 9 Eylül günü Adana DGM’debaşladı. Sanık sayısı fazla olduğu için duruşmaya 25sanık getirildi. Duruşmada, Abdulselam Akın, RamazanYüce, Necla Yalişi, Ergün Çelik, Remzi Kaya, NizamettinBakırhan, yaşları 18’den küçük olduğu için tahliyeedildi. 16 Eylül günü yapılan duruşmada dört sanık, 20Eylül günü yapılan duruşmada İbrahim İşlek, SeyitBattal Turan, Ömer Benek, Perihan Dal, Osman Kaya veGüllü Ertaş, 26 Eylül günü yapılan duruşmada GurbetÖzer, Sultan Akgün, Ayşe Kayan ve Mesut Kılsız, 27Eylül günü yapılan duruşmada ise Adnan Narin, AhmetAykut, Bedirhan Demir, Adnan Alim, Ayşe Aydın, SemraDeğirmenci, Tuğba Bindirici, Gülistan Oğuz, Filiz Keskin,Murat Karaman, Mehmet Nezir Aslan, Cafer Şimşek,Hakim Yıldız ve Musa Fidan tahliye edildi.

Davanın diğer duruşmalarında da 3 Kasım günü,Mehmet Nuri Özen, Zeki Kaya, Suat Kutlu ve AgitÖzdemir; 13 Kasım günü Nimet Tekin, Ahmet Özdemir,Hüsnü Vural ve İslam Öztunç; 20 Kasım günü MahmutYılmaz, Ümit Aydın, Ramazan Yalışık, Mahmut ReşitDekak, Yılmaz Badir, Hasan Akınay, Kahraman Savurlu,Salahattin Aksu, Teyfik Kaya, Ali Aykut, Burhan Akoğlu,Ercan Bağlı, Şirin Oğuz, Hacı Demir, İhsan Aydın, AliGüven, Veysi Özer, Agit Orhan ve Lokman Bağdu adlısanıklar tahliye edildi. 28 Kasım günü de duruşmayakatılan 24 sanıktan 23’ü tahliye edildi.

Mersin’deki Newroz kutlamaları nedeniyle 169’ututuklu 207 kişi hakkında “izinsiz gösteridüzenledikleri” iddiasıyla açılan dava da 11 Eylül günüMersin 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı. 13 Eylülgünü de devam eden duruşmada tutuklu tümsanıkların tahliyesine karar verildi. Bu sanıklardan 111’iAdana DGM’de görülen davada tutuklu yargılandıklarıiçin serbest bırakılmadı. Tahliye edilenlerden SelahattinPolat, Salih Zirek, Ahmet Temel, Mahmut Kaya, Metin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

284 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 289: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Alkan ve Güzel Serin, gözaltında işkence gördükleriniaçıkladılar.

Bu arada Mersin Newroz Tertip Komitesi üyelerindenGenel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı MithatFahrioğulları, haksız yere tutuklandığı gerekçesiyleMersin Ağır Ceza Mahkemesi’nde tazminat davası açtı.Fahrioğulları ayrıca, 20 Mart günü yerel yayın yapanSun TV’deki konuşması nedeniyle Mersin Valisi Akif Tığhakkında “basın yoluyla kişilik haklarına saldırdığı”gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminatdavası açtı. Fahrioğulları, ayrıca Tığ hakkında “basınaçıklaması nedeniyle görevini kötüye kullandığı”gerekçesiyle de suç duyurusunda bulundu. Vali Tığ,Kasım ayı içinde Newroz kutlamalarında iki kişininölümü ile ilgili olarak ifade verdi.

İçel’in Tarsus ilçesinde yapılan Newroz kutlamalarınedeniyle 8’i tutuklu 50 kişi hakkında “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla dava açıldı. 28 Ağustos günü AdanaDGM’de yapılan duruşmada tutuklu sanıklar MehmetGüler, Cumali Bayram, Nurettin Topçu, Mehmet SalihÇelik, Tahsin Temel, Hasan Takır, İsmail Karuç ve LatifUluyazı tahliye edildi.

İstanbul Valiliği, Topkapı’daki Newroz kutlamalarısırasında polisler tarafından dövülen Sait Şaşmaz,Songül Çelik, Meliha Bayram ve Çiçek Yargı’nın suçduyurusu üzerine açılan soruşturmada, “olaylarsırasında plastik mermi kullanıldığı ve görev alanpolislerin adlarının belirlenemeyeceği” gerekçeleriyle4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu GörevlilerininYargılanması Hakkında Yasa’nın 6. ve 7.maddeleriuyarınca soruşturma izni vermedi.

1 Mayıs İşçi Bayramı

2002 yılında 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları önündekiengellemeler kaldırılmadı. 1 Mayıs nedeniyle Tunceli,Diyarbakır, Elazığ ve Bingöl’de miting düzenlenmesinevalilikler tarafından Olağanüstü Hal Yasası gerekçegösterilerek izin verilmedi.

Ancak 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle Türkiyegenelinde birçok kentte düzenlenen mitingler Valiliktarafından izin verilmeyen Diyarbakır ve Tuncelidışında olaysız geçti.

Tunceli’de Cumhuriyet meydanında toplanmak isteyengruplar polisler tarafından zor kullanılarak dağıtıldı.Olayda EMEP eski İl Başkanı Ali Taman ile iki EMEPüyesi yaralandı, HADEP İl Başkanı Ali Can Ünlü ve EMEPİl Başkanı Salih Gündoğan’ın da aralarında bulunduğu20 kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır’da Emek Platformu’nun Dağkapımeydanında düzenlemeyi planladığı basın açıklamasıpolisler tarafından engellendi. Sabah saatlerindenitibaren kentte bulunan sendika şube binalarınınçevresi ablukaya alındı. Daha sonra Türk-İş BölgeTemsilciliği’nde yapılması kararlaştırılan basınaçıklamasına da izin verilmedi. Sendika yöneticileriyle

polis yetkilileri arasındaki görüşmelerinsonuçlanmaması üzerine sendikacılar, polisintutumunu protesto etmek amacıyla bir günlük açlıkgrevine başladıklarını duyurdular. Bu tartışma sırasındaçeşitli yerlerde düzenlenen gösterilere müdahale edenpolisler 20 kadar kişiyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanlardan Ahmet Turhan 4 Mayıs günükendisini dövüp üzerindeki giysileri parçalayan polislerhakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusundabulundu. Turhan, şikayet dilekçesinde, alanı terkederken resmi polislerce dövüldüğünü ve bu nedenlevücudunda oluşan darp izlerinin tespit edilmesi içinAdli Tıp Kurumu’na sevkinin yapılmasını talep etti.

Mitinglerin yasaklandığı Mersin, Kars, Muş, Bitlis, Bingöl,Siirt, Osmaniye, Batman ve Muğla’nın Milas ilçesindeönemli bir olay yaşanmadı. Ancak Kars’ta 1 Mayıskutlamalarının ardından Hüseyin Özdoğdu ve SavaşKoçyiğit adlı üniversite öğrencileri tutuklandı.Öğrenciler 1 Ekim günü Erzurum DGM’de yapılanduruşmada tahliye edildi.

Iğdır’da HADEP Merkez İlçe Saymanı Bilal Yerlikaya ileBelediye Encümeni Hüseyin Adıgüzel’in de aralarındabulunduğu 9 kişinin evlerine 7 Mayıs günü polislertarafından baskın düzenlendi. Baskınlarda Yerlikaya veAdıgüzel ile birlikte 7 öğrenci 1 Mayıs günü bildiridağıttıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlardan İdris Kaplan, Mahir Kozan, AkınDemircan ve Yahya Kaya adlı üniversite öğrencileri 8Mayıs günü tutuklandı. Bilal Yerlikaya, HüseyinAdıgüzel, Reşat Taştan, İdris Ağacanoğlu ve adıöğrenilemeyen bir öğrenci ise serbest bırakıldı.

EMEP Tunceli İl Örgütü, Tunceli Emniyet Müdürlüğü’nebağlı polisler hakkında “1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyleyapılmak istenen basın açıklamasına gitmek isteyenüyelerine sert müdahalede bulundukları” gerekçesiylesuç duyurusunda bulundu. Tunceli CumhuriyetBaşsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda polislerinyasayla belirlenen görevlerini aştıkları belirtilerek “kötümuamele ve müessir fiil” suçundan cezalandırılmasıistendi.

1 Eylül Dünya Barış Günü

1 Eylül Dünya Barış Günü, ABD’nin Irak’a saldırıhazırlıklarının gölgesinde geçti. 1 Eylül günüdüzenlenen etkinlikler de birçok yerde ABD’yi protestogösterilerine dönüştü. 1 Eylül Dünya Barış Gününedeniyle İHD, Halkevleri ve HADEP’in de aralarındabulunduğu parti, dernek, sendika ve sivil toplumörgütleri tarafından İstanbul Şişli Abide-i Hürriyetmeydanında düzenlenmesi planlanan mitinge valilikizin vermedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafındanbaşvuru yapan sivil toplum örgütlerine gönderilenyazıda, “Açık hava toplantısının yapılması, seçimortamına girdiğimiz bir dönemde bunugerçekleştirmeye çalışan grupların bilinen yapılarınedeniyle ve yasadışı gruplarca provoke edilmek

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 285

Page 290: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

suretiyle istismar edileceği yolunda alınan bilgilerüzerine, halkın huzur ve güven ortamınınzedelenmemesi ve olabilecek provokasyonlara zeminhazırlanmaması için uygun görülmemiştir” denildi.

Çeşitli siyasi parti temsilcileri ve sivil toplumörgütlerinden oluşturulan Tertip Komitesi, mitinge izinvermeyen İstanbul Valisi Erol Çakır hakkında suçduyurusunda bulunduktan sonra gözaltına alındı.Konuyla ilgili olarak ifade vermeleri istenen ErenKeskin, Zeynep Çelik, Ahmet Sami Belek, TuncaySağıroğlu, İbrahim Derin ve Cafer Selçuk çağrıldıklarıİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındılar. Suçduyurusunun yapılacağı İstanbul Adliyesi önündeyoğun güvenlik önlemi alan polisler Engin Doğru, MusaSeçin, Meryem Mecit, Cemil Göktaş ve Caner Köse adlıkişileri gözaltına aldı.

İzmir’de de HADEP, ÖDP, EMEP ve SHP’nin düzenlemeyiplanladığı mitinge izin verilmedi.

İHD Siirt Şube Yönetimi hakkında “1 Eylül Dünya BarışGünü”nde yayımladıkları bildiriyi karar defterinegeçirmedikleri” iddiasıyla savcılık soruşturma başlattı.

Trabzon’da düzenlenen basın açıklaması nedeniyleTrabzon’daki memur sendikalarının yöneticileriMustafa Boz, Celal Akaç, Behzat Şanlı, Neşat Reis, İHDTrabzon Şube Başkanı Sinan Kutay, Gültekin Yücesayve Mazlum-Der Trabzon Şube yöneticisi Kadir Sağlamhakkında Trabzon 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde“izinsiz gösteri düzenledikleri” iddiasıyla dava açıldı.

1 Eylül günü ABD’nin olası Irak operasyonunu protestoamacıyla İzmir’de düzenlenen gösterinin ardındanEmek Platformu İzmir sözcüleri Kani Beko ve MusaSever gözaltına alındı. Daha sonra Beko ve Severhakkında açılan dava, 24 Ekim günü İzmir 4. AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada beraatlesonuçlandı.

Bu arada HADEP Tunceli İl Örgütü’nün 2001 yılındaki “1Eylül Dünya Barış Günü”nde yaşanan olayları kınamakamacıyla düzenlediği basın açıklaması nedeniyle açılandava, 25 Haziran günü Tunceli Asliye CezaMahkemesi’nde sonuçlandı. HADEP İl Başkanı AlicanÖnlü’nün de aralarında bulunduğu 23 HADEP’liye“izinsiz gösteri düzenledikleri” gerekçesiyle 1 ay hapiscezası verildi.

1 Eylül 2001 Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlenenmiting için Ankara’ya gitmek isterken Diyarbakır’dagözaltına alınan 29 kişi hakkında “polislerinyaralanmasına neden oldukları” iddiasıyla 8 milyar 635milyon 500 bin liralık tazminat davası açıldı. İçişleriBakanlığı tarafından açılan davada, olaylar sırasındayaralanan polisler Kubilay Yücesoy ve Atilla Özyürek’e287 milyon 850’şer bin lira, Yusuf Arslan, Adem Beyazıtve Semih Yılmaz’a 863 milyon 550’şer bin lira, YusufGüner’e 1 milyar 439 milyon 250 bin lira, Ergün Kasapve Halil Subaşı’na ise 2 milyar 14 milyon 950’şer binlira tazminat ödendiği belirtildi.

KESK Eylemleri (1 Aralık İş Bırakma Eylemleri)

Dönemin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen Ocakayında yaptığı açıklamada, 1 Aralık 2000 tarihindeyapılan iş bırakma eylemine katılan 20.086 memurhakkında adli ve idari işlem yapıldığını bildirdi. AKPAksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın soru önergesiniyanıtlayan Yücelen, İstanbul’da 9.752 kişi hakkındaidari işlem, Ankara’da 11 kişi hakkında adli 7 kişihakkında da idari işlem, İzmir’de hakkında idari işlemyapılan 10.033 kişiden 9.594’ü hakkında adli işlem,Aksaray’da da 283 kişi hakkında idari işlem yapıldığınıkaydetti.

Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde adımlaratılmasına karşın 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ndeAnkara 24. Asliye Ceza Mahkemesi tarafındanaçıklanan bir karar, Türkiye’nin geldiği noktayı bir kezdaha gözler önüne serdi. 7 Haziran 2001 tarihindeKızılay’da “memurlara grev ve toplusözleşme hakkıtanımayan yasa tasarısını protesto amacıyla”düzenlenen eylem nedeniyle 35 sendikacı hakkındaaçılan dava 10 Aralık günü sonuçlandı. Ankara 24.Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmadasavunma yapan Eğitim-Sen Genel Başkanı AlaaddinDinçer, demokratik ve barışçıl amaçlarla bir gösterigerçekleştirdiklerini, polisin “dağılın” uyarısındabulunmadan doğrudan müdahale ettiğini belirtti.

Sanık avukatlarının beraat istemini reddedenMahkeme, aralarında Alaaddin Dinçer’in de bulunduğu35 sendikacıyı “izinsiz gösteri düzenledikleri”gerekçesiyle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri YürüyüşleriYasası’nın 32/1. maddesi uyarınca 1 yıl 6’şar ay hapiscezasına mahkum etti. Ceza, “sanıklarınduruşmalardaki iyi hali” nedeniyle 1 yıl 3’er ay hapiscezasına indirildi. Ceza alan sendikacılar:

Alaaddin Dinçer (Eğitim-Sen Genel Başkanı), Sezai Kaya(Tarım Orkam Sen Genel Başkanı), Cengiz Faydalı (Yapı-Yol Sen Genel Başkanı), Nazım Alkaya (Eğitim-SenBasın-Yayın Sekreteri), Bedri Tekin (Yapı-Yol Sen GenelSekreteri), Sevil Erol (KESK eski Genel Sekreteri), HasanHayır (KESK eski YK üyesi), Sefa Koçoğlu (ESMYöneticisi), Cem Bilici (BES Yöneticisi), Nedime Kormaz(BES Yöneticisi), Murat Algün (SES Ankara ŞubeBaşkanı), Vehmet Karaaslan, Ali Kitapçı, Irgaz EmekKitapçı, Ergül Cengiz, Abdullah Aydınlı, Gülnaz Ulusoy,Gülseren Sarıpınar, Mahmut Konuk, Mümtaz Başar,Erkan Sümer, Esin Yelekci, Timur Aytek, Veysel Yıldız,Yusuf Kenan Kaya, Yusuf Uyan, Kazım Arslan, CevatHan, Hüseyin Gül, Abidin Kandeğer (TÜMTİS AnkaraŞube Sekreteri), Nurettin Kılıçdoğan (TÜMTİS AnkaraŞube Başkanı), Haydar Kaya (EMEP Genel BaşkanYardımcısı), Yıldırım Kaya (ÖDP eski Genel BaşkanYardımcısı), Ahmet Turan Demir (HADEP Genel BaşkanYardımcısı) ve Turgut Koçak (TSİP eski Genel Başkanı).

29 Aralık günü açıklanan gerekçeli kararda dasanıkların yeniden suç işleme eğiliminde oldukları önesürülerek, “Sanıkların duruşmada ve dosya

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

286 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 291: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kapsamından anlaşılan kişilikleri, geçmişteki halleri ilesuç işleme eğilimlerine göre ilerde bir daha suçişlemekten çekinecekleri hakkında mahkememizcekanaat oluşmadığından 647 sayılı yasanın 6.maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığınakarar verilmiştir” denildi.

İstanbul İdare Mahkemesi, Ocak ayı içinde EmekPlatformu tarafından 1 Aralık 2000 tarihindedüzenlenen bir günlük iş bırakma eylemine İstanbulBağcılar’da katılan öğretmenlerden Ergün Gürbüz’everilen “bir günlük maaş kesme” cezasını iptal etti.Benzer şekilde ceza verilen diğer öğretmenler için deemsal oluşturan kararda, Türkiye’nin İnsan HaklarıEvrensel Bildirgesi ve Uluslararası Çalışma Örgütüsözleşmelerini imzaladığı belirtildi. Kararda, eylemekatılmanın “bir hakkın kullanılması” olduğukaydedilerek, konunun disiplin hükümleri kapsamıdışında olduğu vurgulandı. Kararda özetle şöyle denildi:

“Dava konusu olayda, davacı öğretmen üyesi olduğusendikanın karar ve talimatları doğrultusunda hareketetmiş, başka bir anlatımla özürsüz ve mazaretsizolarak göreve gelmemeyi amaçlamamış olup, sendikaüyesi olmayı seçmesi nedeniyle bu yasal tercihiningerektiğini ve sendikanın da varlık nedeni olanhaklarını koruma ve geliştirme çabasına uygun, varolma amacıyla sınırlı davranışını örgütsel boyuttasergilemiş bulunmaktadır.

Hal böyle olunca Uluslararası Çalışma ÖrgütüAnayasası’nın onaylanmasıyla gerçekleşen UluslararasıÇalışma Örgütü üyesi devletlerce hukuksal bağlayıcılıkgetiren anayasal ilkeler arasında yer alan sendikaözgürlüğünün kullanımının kamu görevlilerini disiplincezası sonucuyla karşı karşıya bırakması olgusu;onaylayarak taraf olduğumuz 87, 98 ve 151 sayılısözleşmelere aykırı olduğu gibi, bu durum taraf devletolan ve Avrupa Birliği’ne girmeye aday ülkedurumunda bulunan Türkiye’yi hukuksalyükümlülüğünü yerine getirmemiş üye devletkonumuna itmektedir.”

Bir diğer emsal karar da Aralık ayı içinde Diyarbakırİdare Mahkemesi’nden geldi. Mahkeme, eylemeDiyarbakır’ın Ergani ilçesinde katılan Neşat Zerin adlıöğretmene verilen “maaş kesintisi” cezasını iptal etti.Kararda şöyle denildi:

“Ülkede, memurların içerisinde bulunduğu ekonomikve sosyal sıkıntıların bir ölçüde kamuoyunaduyurulması ve desteğinin sağlanması amacıylasendikaların kararı doğrultusunda etkinlikgöstermelerini doğal ve hoşgörü ile karşılamak gerekir.Olaylar, davacının bu eylemi, göreve gelmeme yolundakasıtlı bir davranış olarak değerlendirilemeyeceğinden,özürden ve toplum psikolojisinden kaynaklanandavranışın disiplin suçu kabul edilerek tesis edilenişlemde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır. Bu işlemnedeniyle parasal kaybın dava tarihinden itibarenhesaplanacak yasal faiziyle davacıya ödenmesine oybirliğiyle karar verildi.”

Ergani’de görev yapan 70 öğretmen, memur eyleminekatıldıkları gerekçesiyle verilen maaş kesme cezasınıniptali istemiyle Diyarbakır İdare Mahkemesi’nde 2001yılı içinde dava açmıştı. Dava dilekçelerinde, 30’da 1oranındaki maaş kesme cezasının ‘yasal olmadığı’savunulmuştu.

Tüm Bel-Sen Tunceli Şubesi’nin 17 üyesi hakkında 1Aralık 2000 tarihinde yapılan eyleme katıldıklarıgerekçesiyle açılan dava Ocak ayında başladı.

Emek Platformu tarafından 1 Aralık 2000 tarihindedüzenlenen iş bırakma eylemine katılan 194 öğretmenhakkında “izinsiz gösteri düzenledikleri” iddiasıylaaçılan dava 4 Mart günü İstanbul Bağcılar 2. AsliyeCeza Mahkemesi’nde başladı.

Emek Platformu’nun 2000 yılındaki bir günlük işbırakma eylemine katıldıkları gerekçesiyle Devlet Suİşleri İzmir 2. Bölge Müdürlüğü’nde çalışan 64 memurhakkında açılan dava, 2 Nisan günü Bornova 1. AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada beraatlasonuçlandı.

1 Aralık eylemine Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesindekatılan 16 memur hakkında açılan dava, 11 Nisan günüsonuçlandı. Ceylanpınar Asliye Ceza Mahkemesi,memurlardan 7’sine 4 ay hapis, 91 milyon lira para veüç ay memuriyetten men cezası verdi. Cezalar 380milyon lira para cezasına çevrilerek ertelendi. 9 memurhakkında ise beraat kararı verildi.

2000 yılındaki iş bırakma eylemine Marmaris’te katılan120 öğretmen hakkında açılan dava 17 Mayıs günüberaatla sonuçlandı.

Emek Platformu tarafından 1 Aralık 2000 tarihindedüzenlenen bir günlük iş bırakma eylemine İzmir’dekatılan 270 memur hakkında açılan dava 28 Hazirangünü sonuçlandı. Bornova 2. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada, memurlarhakkında beraat kararı verildi.

1 Aralık 2001 tarihinde Emek Platformu tarafındandüzenlenen bir günlük iş bırakma eylemineDiyarbakır’ın Silvan ilçesinde katılan 85 Eğitim-Senüyesi hakkında açılan dava, 22 Temmuz günü SilvanAsliye Ceza Mahkemesi’nde beraatla sonuçlandı.

2000 yılındaki iş bırakma eylemine Diyarbakır’ın Silvanilçesinde katılan 92 öğretmen hakkında açılan dava, 16Ağustos günü Silvan Asliye Ceza Mahkemesi’ndeberaatla sonuçlandı.

Zonguldak’ta 2000 yılındaki iş bırakma eyleminekatılan 130 memur hakkında açılan dava, 4 Ekim günüZonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraatlasonuçlandı.

Diğer Eylem ve Davalar

Bolu’nun Mengen ilçesinde DİSK’e bağlı TürkiyeDevrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası(Dev-Maden-Sen) tarafından düzenlenen miting

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 287

Page 292: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

jandarmalar tarafından engellendi. İlçede bulunanKuzey Anadolu Madencilik Anonim Şirketi’nin Dev-Maden-Sen’e üye olan işçileri işten çıkartmasınedeniyle 22 Ocak günü düzenlenen mitingde Dev-Maden-Sen Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün, GenelSekreter Yunus Akbağ, sendika çalışanları SüleymanÇıplak, Yılmaz Kızılırmak ve 15 işçi gözaltına alındı.Gözaltına alınanlar daha sonra serbest bırakıldı.

Diyarbakır’da SES üyesi 32 sağlıkçı hakkında 7 Haziran2001 tarihinde düzenlenen “iş bırakma eyleminekatıldıkları” gerekçesiyle açılan davaya 18 Mart günüDiyarbakır Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

KESK, hükümetin “eşit işe eşit ücret” adı altındauygulamaya koyduğu kararnamenin ücretadaletsizliğini gidermeyeceği görüşüyle 13 Nisan günüçeşitli kentlerde gösteriler düzenledi. İstanbul dışındakigösteriler olaysız geçti.

İstanbul’da Saraçhane Parkı’nda toplanarak Aksaray’adoğru yürüyüşe geçen Eğitim-Sen İstanbul şubeleriüyelerine müdahale eden polis, grubu zor kullanarakdağıttı. 40 kişi dövülerek gözaltına alındı. Daha sonraUnkapanı’nda bulunan KESK Genel Merkezi’neyürümek isteyen memurlar da polisler tarafındandağıtıldı. Ankara’da ise Ziya Gökalp bulvarı üzerindekiEğitim-Sen Ankara 1 No’lu Şube önünde toplanansendika üyelerinin yürümesi polisler tarafındanengellendi.

Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi tarafından 7 Haziran 2001tarihinde düzenlenen bir günlük iş bırakma eyleminedeniyle 1032 sendika üyesi hakkında TCY’nin “işbırakma eylemine” ilişkin 236. maddesi uyarınca açılandava, 6 Mayıs günü Diyarbakır Asliye CezaMahkemesi’nde başladı. İddianamede, şube yöneticisi15 öğretmenin TCY’nin “iş bırakma eylemlerine” ilişkin236. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla, diğer sanıklarında 4 aydan 1 yıla kadar memuriyetten men cezasınamahkum edilmesi istendi.

Memur maaşlarına yapılan zammı protesto amacıyla28 Haziran günü Mersin’de gösteri düzenleyen KESKüyelerine polis müdahale etti. Olayda 20 kadar memurgözaltına alındı.

Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kilis Şubesi eskiyöneticisi Kıyasettin Aslan hakkında, 2001 yılı Nisanayında Emek Platformu’nun eyleme çağrı bildirilerinidağıttığı gerekçesiyle “izinsiz bildiri dağıttığı” iddiasıylaaçılan dava, Temmuz ayında Kilis Asliye CezaMahkemesi’nde beraatle sonuçlandı.

Mersin’de KESK tarafıından maaş zamlarını, sürgünlerive üye kayıtlarının iptalini protesto amacıyla 9Temmuz günü düzenlenen eyleme polis müdahaleetti. Eğitim-Sen Şube Başkanı Ünsal Yıldız, YönetimKurulu Üyesi Hüseyin Doğan, SES Şube Başkanı AbbasKoluaçık, KESK eski MYK Üyesi Ali Rıza Özer ve ÖDP İlBaşkanı Abdurrahman Yıldız gözaltına alındı.

Ankara’da memur sendikaları ile hükümet arasındagerçekleştirilen toplu görüşmeler nedeniyle 26 Ağustosgünü KESK Diyarbakır Şubeler Platformu’nundüzenlemek istediği basın açıklaması polislertarafından engellendi. Polisler, 26 Ağustos günüDiyarbakır Postanesi önünde toplanan memurlarınbasın açıklaması yapmasına “OHAL Yasası ve seçimyasaklarını” gerekçe göstererek izin vermedi. Bununüzerine basın açıklaması Haber-Sen DiyarbakırŞubesi’nde yapıldı.

Memur maaşlarına yapılacak zam konusunda memursendikaları ile hükümet arasında süren görüşmelernedeniyle 16 Eylül günü bir çok ilde gösterilerdüzenlendi. Gösteriler, Muş ve Mersin dışında olaysızgeçti. Mersin’de öğle saatlerinde Kamu-Sen tarafındandüzenlenen eyleme katılmak isteyen KESK’e bağlısendikaların yönetici ve üyeleri polisler tarafındandövüldü. Olayda, Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı ÜnsalYıldız, Şube Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Doğan,Eğitim-Sen üyeleri Ersin Ayar, Metin Yıldız, SES ŞubeBaşkanı Abbas Koluaçık, Şube Yönetim Kurulu üyesiYılmaz Bozkurt, SES üyeleri Yetiş Kanbeyaz ve İlbayDuyar dövülerek gözaltına alındı.

Bu olayın ardından Mersin Belediyesi önündedüzenlenen basın açıklaması da polisler tarafındanengellendi. Basın açıklamasında BES Şube BaşkanıGülser Sığınır’ın gözaltına alınması memurlar tarafındanengellendi. Muş’ta ise basın açıklamasını engelleyenpolisler, daha sonra Eğitim-Sen Şube binasına baskındüzenlediler. Baskında gözaltına alınan Eğitim-SenŞube Yönetim Kurulu üyesi Kazım Sığınaç, kısa bir süresonra serbest bırakıldı.

Eğitim-Sen’in “baskı ve sürgünleri” protesto etmekamacıyla 3 Ekim günü Mersin’den başlattığı yürüyüş, 5Ekim günü Ankara’da sona erdi. Sabah saatlerindeGölbaşı’na varan öğretmenler burada uzun sürepolisler tarafından bekletildi. Bu arada saat 10.30sıralarında Ziya Gökalp caddesi üzerindeki Eğitim-Sen 1Nolu Şube önünde toplanan öğretmenlerin, Mersin’dengelen grubu karşılamak için yürüyüşe geçmesi polislertarafından engellendi. Barikatı aşmaya çalışanöğretmenler, polisler tarafından coplandı. Bununüzerine caddeyi trafiğe kapatarak oturma eylemiyapan öğretmenler, yetkililerle yapılan görüşmelerinardından Mersin’den gelen grupla buluşabildi.

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla VanValiliği önünde oturma eylemi yapan KESK’e bağlı 9sendika üyesi hakkında soruşturma başlatıldı. Eğitim-Sen Van Şube Sekreteri Hasan Umar, Tüm-Bel-SenŞube Başkanı Selim Bozyiğit ve Yönetim Kurulu ÜyesiNizamettin Bağlan, SES Şube Başkanı Yılmaz Berki veYönetim Kurulu Üyesi Kemal Tunçdemir hakkındakisoruşturmanın 2911 sayılı “Toplantı ve gösteriyürüyüşleri kanunu”na muhalefet ettikleri gerekçesiylesürdürüldüğü öğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

288 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 293: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Tunceli’nin Hozat ilçesinde KESK’e bağlı sendikalaraüye 33 memur hakkında, 17 Ekim günü yapılan“hastaneye sevk alma” eylemine katıldıklarıgerekçesiyle kaymakamlık tarafından soruşturmaaçıldı.

OHAL uygulamasının sadece Diyarbakır ve Şırnak’tasürmesine karşın OHAL Bölge Valiliği tarafındanmücavir il kapsamındaki 11 ilin valiliklerine gönderilen“gizli” bir yazıda, KESK’e bağlı memur sendikalarının 17Ekim günü yapacağı eylemin önlenmesi istendi. OHALBölge Valisi Gökhan Aydıner imzasıyla 11 Ekim günügönderilen yazıda, “KESK’e bağlı Yapı-Yol sendikasıncaönceki gün yapılan ‘Kamu çalışanlarının talepleri veekim ayında yapılan maaş artışları’ hakkındaki yazılıbasın açıklamasında, ‘17 Ekim’de KESK’e bağlısendikalar olarak üretimden gelen gücümüzükullanacağız’ şeklinde ifade kullanıldığı, bunun da işibırakma veya yavaşlatma şeklinde olacağı yönündekibilgiler bölge valiliğimize intikal etmiş bulunmaktadır.‘Sendika varsa, iş bırakma eylemi de olur’varsayımından hareketle, yasalarımıza açıkça aykırılıkteşkil eden bu eylemler, TCY’nin 236. maddesine göresuç teşkil ettiğinden, bu hususta kamu görevlilerininuyarılmasını, eylemlere katılanlar hakkında cezai veinzibati soruşturma yapılmasını teminen, süratlegerekli tedbirlerin alınmasını rica ederim” denildi.

KESK bağlı sendikalar 17 Ekim günü bir çok ilde“enflasyondan doğan farkların ödenmemesini, kamuçalışanlarının özlük ve sosyal haklarınıniyileştirilmesine yönelik çalışmaların başlatılmamasını”protesto etmek amacıyla eylem düzenledi. İstanbulKadıköy Belediyesi önünde toplanan memurlarınyürümesine izin vermeyen polisler 14 kişiyi gözaltınaaldı. Daha sonra küçük gruplar halinde Kadıköy İskelesiönünde toplanan memurlara hitaben bir konuşmayapan KESK Genel Sekreteri Mustafa Avcı da gözaltınaalındı. Aksaray’da düzenlenen eylemde de KESK GenelBaşkanı Sami Evren ve 12 KESK yöneticisi gözaltınaalındı. Sami Evren ve yöneticiler kısa bir süre sonraserbest bırakıldı. Van’da da memurların basınaçıklaması yapması polisler tarafından engellendi.

2001 yılı Şubat ayı içinde Tunceli’de katıldıkları bireylem nedeniyle Eğitim-Sen eski Şube Başkanı KemalTumar, Enerji Yapı-Yol Sen eski genel merkezyöneticilerinden Metin Turan, Yapı Yol-Sen Genel MaliSekreteri Cemal Söylemez, Tüm Bel-Sen TunceliTemsilcisi Mazlum Doğan ve SES Tunceli Şube BaşkanıHasan Toprak hakkında açılan dava 26 Aralık günüsonuçlandı. Mahkeme, sanıklar hakkında 3’er aymemuriyetten uzaklaştırma ve para cezası verdi.

Savaş Karşıtı Gösteriler

TKP Ankara İl Örgütü’nün Mart ayında düzenlemeyiplanladığı “Savaşa Hayır” mitingi Ankara Valiliğitarafından iki ay süreyle ertelendi. TKP’nin mitingeilişkin afiş asması ve ses araçlarıyla duyuru yapmasınada izin verilmedi.

10 Ekim günü İstanbul Beyazıt’ta cuma namazındançıkan bir grubun İsrail ve ABD’ye karşı düzenlediğigösteriye polis müdahale etti. Polisler, “eylemi organizeettiği” ileri sürülen 6 kişiyi gözaltına aldı.

26 Ekim günü İstanbul İstiklal caddesinde ABD’nin olasıIrak operasyonunu protesto etmek amacıyladüzenlenen gösteriye polis müdahale etti. Gösteridearalarında İşçi Köylü gazetesi muhabiri DenizGülünay’ın da bulunduğu yaklaşık 20 kişi gözaltınaalındı.

16 Kasım günü İstanbul Beyoğlu’nda üniversiteöğrencileri ve Halkevleri üyelerinden oluşan yaklaşık200 kişilik bir grubun gerçekleştirmek istediği savaşkarşıtı gösteriye polis müdahale etti.

Sivil polislerin, bir öğrencinin elindeki döviz sopasınıalarak kafasına vurması üzerine başlayan gerginliğintaşlı sopalı çatışmaya dönüşmesi üzerine, 22 polis, 20gösterici ve 2 gazeteci (Star gazetesi muhabiri CemalKöyük ve Flash TV kameramanı Hakan Aslan)yaralandı, yaklaşık 40 kişi de coplanarak, yerlerdesürüklenerek gözaltına alındı.

Taksim İlkyardım Hastanesi’ne kaldırılangöstericilerden ikisinin durumunun ağır olduğubildirildi. Olaylar sırasında polisin bir kişiyi silahla tehditettiği, ara sokaklarda göstericileri dağıtmak isteyenpolislerin havaya ateş ettiği iddia edildi.

Adana Savaş Karşıtları Platformu’nun ABD’nin olası Iraksaldırısını protesto amacıyla 22 Aralık günüdüzenlemeyi planladığı miting, Adana Valiliğitarafından iki ay süreyle ertelendi. Erteleme kararının,“Irak’taki durumun hassasiyeti, Adana’da ABDKonsolosluğu ve İncirlik Üssü’nün bulunması, mitingdeprovokasyon olabileceği, ABD vatandaşlarının cangüvenliğinin tehlike altında olması” gerekçeleriylealındığı bildirildi.

ABD’nin Afganistan’a saldırısını protesto amacıyla 29Eylül 2001 tarihinde İstanbul’da düzenlenen gösterinedeniyle aralarında İHD İstanbul Şube Başkanı ErenKeskin ve Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı AhmetMercan’ın da bulunduğu 50 kişi hakkında “izinsizgösteri düzenlerikleri” iddiasıyla açılan davaya yıliçinde devam edildi.11 Eylül günü Bakırköy 3. AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada İstanbulEmniyet Müdür Yardımcıları Turan Tuna, Mehmet Selvive Hüseyin Eroğlu tanık olarak dinlendi. Polisler,sanıkların “izinsiz gösteri düzenledikleri” gerekçesiylegözaltına alındığını söylediler. Melek Sağan adlı tanıkda, gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına dairrapor aldığını bildirdi.

İsrail’i Protesto Gösterileri

İsrail’in Filistin’e saldırısını protesto amacıyla Nisan ayıbaşlarında çok sayıda gösteri düzenlendi. 5 Nisan günüİstanbul Beyazıt Camii önünde düzenlenen eylememüdahale eden polisler, göstericileri basınçlı su sıkarak

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 289

Page 294: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ve göz yaşartıcı bomba atarak dağıttı. Gösteride çoksayıda kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde 5 Nisan günüdüzenlenen gösteriye müdahale eden polisler 20 kadaröğrenciyi tartaklayarak gözaltına aldı. 6 Nisan günü deBursa’da TKP tarafından düzenlenen basınaçıklamasına müdahale eden polisler aralarında TKPBursa İl Başkanı Menekşe Selvitopu ve Diyarbakır İlBaşkanı Kenan Aktan’ın da bulunduğu 23 kişiyigözaltına aldı.

TKP ve EMEP tarafından İstanbul Taksim’de 6 Nisandüzenlenen gösteriye de müdahale edildi. İstiklalcaddesinde toplanan yaklaşık 200 kişilik grubu cop vebiber gazı kullanarak dağıtan polisler çok sayıda kişiyigözaltına aldı.

8 Nisan günü Kadıköy’de İsrail’i protesto amacıyladüzenlenen basın açıklaması polisler tarafındanengellendi. Kadıköy Altıyol çevresindeki parti vesendika binalarını abluka altına alan polisler, aralarındaLimter-İş Genel Başkanı Kazım Bakış ve bazı sendikayöneticilerinin de bulunduğu 21 kişiyi gözaltına aldı.

İHD İstanbul Şubesi tarafından İsrail’i protesto amacıyla8 Nisan günü Beyoğlu’nda düzenlenmesi planlananyürüyüş de engellendi. Polisler gruptan 4 kişiyigözaltına aldı.

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısı 12 ve 13 Nisan günüçeşitli kentlerde düzenlenen gösterilerle protestoedildi. 12 Nisan günü cuma namazından sonra İstanbulBeyazıt Camii’nin avlusunda toplanan bir grup gazbombası kullanılarak dağıtıldı. Konya’da ise 12 Nisangünü Hacıveysizade Camii’nde toplanan yaklaşık binkişilik grubun yürümesi polisler tarafından engellendi.Olayda 42 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardanMuammer Yağız, Muhammed Bozkurt, Mehmet Tunave Bekir Demirayak, “izinsiz gösteri düzenledikleri”gerekçesiyle 13 Nisan günü tutuklandı. Van’da dagösteri yapmak isteyen gruptan 15 kişi gözaltına alındı.

Öğrenci Eylemleri

Ocak ayı başında İstanbul Demokratik Lise Birliği’nin(İDLB) parasız eğitim için yapmak isteği basınaçıklamasına polis müdahale etti. İstanbul İl Milli EğitimMüdürlüğü’ne dilekçelerin verilmesine izin vermeyenpolis, 9 öğrenciyi yerlerde sürükleyerek gözaltına aldı.

2001 yılı Ekim ayında YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ünVan’ı ziyareti sırasında “YÖK’e hayır” sloganı atanGülşen Barışlı, Suzan Kısıkyol, Melek Durgun, YusufTayhan, Meral Doğan, Gülay Trak, Gülfidan Güç vesoyadı öğrenilemeyen Murat adlı 100.Yıl Üniversitesiöğrencilerine Ocak ayı içinde 6 ay okuldanuzaklaştırma cezası verildi.

YÖK’ün kuruluş yıldönümünde düzenlenen protestogösterilerine katılan Eskişehir Anadolu Üniversitesiİktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencisi EmreAtmaca, Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ayşe RojdaŞendur ve İletişim Fakültesi öğrencisi Yeşim Çıtak’a

Ocak ayında 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası verildi.Anadolu ve Osmangazi üniversitelerinde 24 öğrenciyede 1 ya da 2 yarıyıl uzaklaştırma cezası verildi.

Uzaklaştırma kararı nedeniyle 25 Ocak günü gösteridüzenleyen öğrencilerden Gözde Mollaibrahimoğlu,Mustafa Karadağ, Nuray Büyücek, Özgür CihanTıknazoğlu ve Pınar Çelik okuldan atıldı. ÖğrencilerdenPınar Çelik’in avukatı Ender Çulhaoğlu, öğrencilerinokuldan atılmasına neden olan YÖK DisiplinYönetmeliği’nin 9. maddesinin iptali istemiyleDanıştay’a dava açtı.

Danıştay 8. Dairesi, Çelik’in açtığı davada 17 Ekim günüyürütmeyi durdurma kararı verdi. Daire’nin, YÖKDisiplin Yönetmeliği’nin toplu düşünce açıklamalarınıcezalandıran 9. maddesinin ilgili fıkrasının iptaliistemini ise daha sonra değerlendireceği bildirildi.

YÖK’ün kuruluş yıldönümünde Diyarbakır DicleÜniversitesi’nde düzenlenen protesto gösterisinedeniyle Kurtuluş Aydın, Burhan Ekinci, Özay Ekici,Erdal Karakuş, Deniz Özer, Mahmut Atakay, YılmazÖzalp, Berna Sipahioğlu ve Sultan Tugay adlı öğrencilerhakkında açılan dava 13 Mart günü başladı. Diyarbakır3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada,öğrencilerin “izinsiz gösteri düzenledikleri” ve “kamumalına zarar verdikleri” iddiasıyla cezalandırılmasıisteniyor.

Ege Üniversitesi’nde 28 öğrenci, YÖK’e karşı yapılanprotesto eylemine katıldıkları gerekçesiyle okuldanuzaklaştırıldı.

20 Mart günü Ankara Tuzluçayır Lisesi’nde YÖK yasatasarısına karşı gösteri düzenleyen lise öğrencilerinepolis müdahale etti. Öğrencileri döverek dağıtan polis,bir öğrenciyi gözaltına aldı.

Ankara Kızılay Meydanı’nda 18 Mayıs günü yeni YÖKYasa tasarısını protesto etmek amacıyla öğrencieylemi yapıldı. Eylem sonrasında yürüyüşe geçenöğrencilere çevik kuvvete bağlı polisler müdahale etti.Birçok öğrencinin yaralandığı olaylar sırasında 31öğrenci gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlardan 5’i “polise mukavemet ettikleri”iddiasıyla 20 Mayıs günü tutuklandı; 11 öğrenci isesavcılık tarafından serbest bırakıldı. Gözaltına alınandiğer 15 öğrenciden 9’u savcılık, 6’sı da nöbetçimahkeme tarafından 24 Mayıs günü serbest bırakıldı.

EMEP Ankara İl Başkanı İbrahim Akkaya da eylemdeçıkan olaylara karıştığı iddiasıyla 21 Mayıs günü TerörleMücadele Şubesi’nde ifade verdikten sonra gözaltınaalındı. Aynı gün Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi’ndesorgulanan Akkaya tutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakıldı. Akkaya ile 5’i tutuklu 23 öğrencihakkında “izinsiz gösteri düzenledikleri” ve “polisemukavemet” iddiasıyla açılan dava, 28 Haziran günüAnkara 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı.Duruşmada ifade veren öğrenciler, polisle çatışmaya

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

290 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 295: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

girmediklerini, polisler tarafından dövüldüklerinibildirdiler. Mahkeme, Emrah Ayda, Erdem Güdenoğlu,Ömer Faruk Gök, Mustafa Yaşar ve Ongun Yücel adlıöğrencilerin tahliyesine karar verdi.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü, Mayıs ayıiçinde YÖK Yasa tasarısını protesto eden 3 öğrenciye1’er hafta, 1 öğrenciye de iki hafta süreyle okuldanuzaklaştırma cezası verdi.

Aynı dönemde Adana Şehit Temel Cingöz Lisesi ve NuriÇomu Lisesi’nde okuyan iki öğrenciye, YÖK ve ÖSSsınav sistemini protesto ettikleri gerekçesiyle okuldanuzaklaştırma cezası verildi.

9 Haziran günü İstanbul Cağaloğlu’nda üniversiteseçme sınavının kaldırılması ve YÖK Yasa Tasarısı’nıngeri çekilmesi için açıklama yapmak isteyen liseöğrencilerine polis müdahale etti. İstanbul İl Milli EğitimMüdürlüğü önünde toplanan öğrencilerden yedisitartaklanarak gözaltına alındı.

İstanbul Üniversitesi’nin açılışı nedeniyle 3 Ekim günüdüzenlenen törende YÖK’ü protesto eden öğrencilerpolisler tarafından tartaklanarak gözaltına alındı.Rektör Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun konuşmasısırasında, ayağa kalkarak YÖK’ü protesto eden BaşakŞahin adlı öğrencinin gözaltına alınmasının ardındanbalkonda bulunan bir grup öğrenci de “IMF’ye hayır”,“Öğrencilere daha fazla söz hakkı” yazılı dövizleriaçarak slogan atmaya başladılar. Bu öğrenciler de aynıbiçimde tartaklanarak gözaltına alındı. Öğrencilersavcılıkta ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Gösteri düzenleyen 19 öğrenci hakkında daha sonradava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafındanhazırlanan iddianamede, Onur Karakaş, İsmail Karasu,Ayfer Çiçek, Rüya Kurtuluş, Başak Şahin, Özge Özen,Serpil Ocak, Meral Erdem, İnci Açık, Özge Pehlivan,Murat Kaya, Haşim Ersoy, Ahmet Özgüç, Erdinç Gök,Mert Özdoğan, Nuri Günay, Avni Can Okur, EmrecanBülbül ve İsmail Kayatepe adlı öğrencilerin “toplantınınhuzurunu bozdukları” iddiasıyla cezalandırılmasıistendi. Öğrencilerin yargılanmasına 9 Aralık günüİstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Dava,yıl içinde sonuçlanmadı. Bu arada gösteri nedeniyleöğrencilerden Rüya Kurtuluş ve Haşim Özgür Ersoy’unbirer yıl, 8 öğrencinin de birer ay okuldanuzaklaştırıldıkları bildirildi.

YÖK’ün kuruluş yıldönümü nedeniyle 6 Kasım günübirçok kentte öğrenciler tarafından gösteri düzenlendi.Ankara ve İstanbul dışındaki illerde önemli bir olayyaşanmadı.

Ankara’daki çeşitli üniversitelerden gelen öğrencileröğle saatlerinde Kızılay çevresindeki sokaklardatoplanmaya başladılar. Polisin Kızılay’a girmelerine izinvermemesi üzerine Zafer Çarşısı önünde toplananöğrencilerden yaklaşık 10’u gözaltına alındı. Dahasonra Mithatpaşa caddesinden Kızılay yönüne yürüyenöğrencilere müdahale eden polis, çok sayıda öğrenciyidöverek ve yerde sürükleyerek gözaltına aldı.

Bu sırada Veli Kaya adlı öğrenci bazı polisler tarafındanbir depoya götürülerek ağır bir biçimde dövüldü.Öğrenciyi depodan çıkarmak için müdahale edenvatandaşlarla polisler arasında da arbede yaşandı. VeliKaya, polis amirlerinin araya girmesi üzerine serbestbırakıldı.

Daha sonra Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünedönen öğrencilerle polisler arasında yeniden kavgaçıktı. Polisler, öğrencileri dağıtmak için yoğun trafiğekarşın havaya ateş açtılar. Bazı öğrenciler de polisleretaş atarak karşılık verdi. Ankara’daki olaylar sırasında16 öğrenci gözaltına alındı.

Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, olayın“polisin bireysel hatası olduğunu” iddia ederek,“teşkilatın böyle bireysel hatalarla yıpranmasınıistemediklerini” söyledi. Yılmaz, “Soruşturma başlattık.Öğrenciyi döven polislerin belirlenmesi için videokayıtlar toplandı. Bazı isimler belirlendi, ama şuaşamada açıklayamam. Belirlenen isimleri şu an açığaalma gereği duymadık. Çünkü delillerin karartılmasısöz konusu değil, ama bu polisleri, soruşturmanınilerleyen aşamasında açığa alacağız” dedi.

Veli Kaya ise yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Öğrenciler dağılırken, polis müdahale etti. İki çevikkuvvet polisi beni yere yatırdı. Tekme atıp küfrettiler.Gözlüğümü postallarıyla ezdiler. Saçımdan çekerekyerden kaldırdılar. Amirleri, eliyle bir bankaya aitlevazım deposunu gösterdi, beni oraya götürmeleri içintalimat verdi. Koluma giren iki polis ‘Şuraya girelim,göstereceğiz sana’ dediler. Kafamı deponun kapısınavurdular. İçeri girince, kapıyı kapatıp tekmeyle yereyıktılar. ‘Bir daha eylemlerde görürsek, başını taşlaezeriz’ diye tehdit ettiler. Belime kaldırım taşıylavurdular. İki de sivil polis geldi. Onlar kapıyı tutuporadaki vatandaşların girmesini engelliyor, arada geliptekme ve yumruk vuruyordu. Bir ara üniformalıpolislerden biri, yerde bulduğu bir çekiçle üzerimeyürümeye başladı. Ancak kapıdan sesler gelince, benibırakıp çekiç ve taşı depoya sakladılar. İçeri giren biramir, ‘Siz ne yapıyorsunuz’ diye tepki gösterdi. Halkınve avukatların tepkisi üzerine amirin verdiği emirleserbest bırakıldım.”

Olaydan sonra SSK Ankara Eğitim Hastanesi AcilServisi’ne götürülen Veli Kaya, “beyin sarsıntısı”kuşkusuyla bir süre gözetim altında tutuldu. Omuriliğive vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar saptananKaya’ya “Hayati tehlikesi bulunduğu” yönünde raporverildi.

Kaya, 7 Kasım günü avukatı Gökçen Zorcu ile birliktepolisler hakkında suç duyurusunda bulundu.Cumhuriyet Savcılığı tarafından Adli Tıp Kurumu’nasevkedilen Kaya’ya iki günlük rapor verildi.

Ankara’daki eylemlerde öğrencilerin dövülmesinedeniyle Emniyet Genel Müdürlüğü tarafındanbaşlatılan araştırma 27 Kasım günü tamamlandı. Polismüfettişleri, Veli Kaya adlı öğrencinin gözaltına

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 291

Page 296: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

alınması ve Şekerbank deposuna götürülmesi talimatıveren Emniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu ileKaya’yı döven polisler hakkında işlem yapılmasınagerek olmadığına karar verdi. Müfettişlerin raporunda,Veli Kaya’nın serbest bırakılması talimatını veren ÇevikKuvvet Şube Müdürü Mehmet Yüksel’in “gözaltınaalınan bir kişiyi hakkında işlem yapmadan serbestbıraktığı” için yargılanması gerektiği belirtildi. Raporda,polislerin Veli Kaya’yı dövmedikleri de iddia edildi.

Ankara Valiliği İl İdare Kurulu ise YÖK’ü protestoamacıyla 6 Kasım günü Ankara’da düzenlenen eylemsırasında Veli Kaya’yı döven polisleri suçsuz bulanraporu kabul etmedi. Aralık ayı başında yapılantoplantıda, Kaya’nın gözaltına alınması emrini verenEmniyet Müdür Yardımcısı Zekai Baloğlu’nun suçsuzolduğuna karar veren Kurul, müfettiş raporununaksine, Kaya’yı döven polislerin suçlu, Kaya’nın serbestbırakılması emrini veren Çevik Kuvvet Şube MüdürüMehmet Yüksel’in suçsuz olduğuna karar verdi.Yüksel’in yargılanması gerektiği istemini reddedenKurul, iki çevik kuvvet polisinin yargılanabilmesi içinhukuki prosedürü başlattı ve dosyayı AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

Kurul kararına itiraz eden Kaya’nın avukatı GökçenZorcu ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptığıbaşvuruda, “olay nedeniyle polislerin yargılanmamasıgerektiği” yolundaki müfettiş raporunun İl İdare Kurulutarafından kısmen onaylandığını belirtti. Gökçen Zorcu,“İl İdare Kurulu, yalnızca iki polisin yargılanmasıyönünde karar verdi. Mahkemeye, işkenceyi yapan,yapılmasını kolaylaştıran ve bu konuda emir verendiğer sorumluların da yargılanması amacıylabaşvurduk” dedi.

Bu arada YÖK’ün kuruluş yıldönümünde İstanbulBeyazıt meydanında da “Müslüman Öğrenci İnisiyatifi”adı altında toplanan öğrenciler eylem yaptı. Bu grubunolaysız biçimde dağılmasından sonra İstanbulÜniversitesi Merkez Kampüsü’ne girmeye çalışan solgörüşlü öğrencilere polis müdahale etti. Grubutartaklayarak ve biber gazı sıkarak dağıtan polisler 5öğrenciyi gözaltına aldı.

İstanbul’da gerçekleştirilen eylemde gözaltına alınanöğrenciler işkence gördüklerini açıkladılar. 9 Kasımgünü İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basıntoplantısında konuşan Ayşe Rojda Şendur, muayeneiçin götürüldükleri Haseki Hastanesi’nde polisinmuayene odasına girdiğini belirtti. Şendur, “Hastanedeellerimiz kelepçeli ve polis gözetiminde kontroledilmek istendik. Bunu kabul etmeyince doktor bizikontrol etmeden gönderdi. Ayrıca röntgen çektirmekiçin bizden para istediler. Polisler ve doktor hakkındasuç duyurusunda bulunduk” dedi.

Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde düzenlenen gösteridede 3 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

“YÖK’ü, ABD’nin olası Irak saldırısını ve haklarında

açılan soruşturmaları” protesto etmek amacıyla 17Aralık günü Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi’nde gösteridüzenleyen öğrencilere müdahale eden polisler 6öğrenciyi gözaltına aldı. Eylemin ardındanarkadaşlarının durumları ile ilgili olarak 18 Aralık günüEMEP İl Örgütü’nde basın açıklaması yapmak isteyen 8öğrenci de gözaltına alındı. 19 Aralık günü Sulh CezaMahkemesi’ne çıkarılan öğrenciler, tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılığın kararaitirazı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi, 12 öğrencihakkında “örgüt üyesi oldukları” iddiasıyla tutuklamakararı çıkardı. Tutuklanan öğrencilerden Kenan Ataç,Ömer Erdemir, Hasari Çiçek, Zekeriya Gündüz veFehmiye Baskın, avukatlarının itirazı üzerine 26 Aralıkgünü serbest bırakıldı. Ömer Faruk Akyüz, SevilayDemirbaş, Ahmet Sevinç, Ferhat Erdem, Şeref Balta,Burhan Güneş adlı öğrencilerin serbest bırakılmasıistemi ise kabul edilmedi. Meral Ay adlı öğrencinin isearandığı bildirildi.

Başörtüsü Eylemleri

Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtüsü yasağı nedeniyleokula alınmayan öğrenciler hakkında üniversiteyönetimi, Disiplin Yönetmeliği’nin “işgal ve boykotlarladersleri engellemek”le ilgili maddesine dayanarak 7Mart günü soruşturma açtı. Habibe Ustacık ve SibelKodakoğlu adlı öğrencilerin de soruşturma kapsamında22 Mart günü ifadeleri alındı. Kodakoğlu ve Ustacık’aMayıs ayında ikişer dönem uzaklaştırma cezası verildi.

“Okullardaki başörtüsü yasağına karşı 5 Mart günügösteri düzenledikleri” iddia edilen İstanbul EyüpAnadolu İmam Hatip Lisesi’nin 55 öğrencisi hakkındadaha sonra dava açıldı. 2 Ekim günü Eyüp 2. AsliyeCeza Mahkemesi’nde başlayan davada, öğrencilerbaşörtülü oldukları gerekçesi ile okula alınmadıklarınıkaydettiler. “Biz okulun önündeki caddede kurulanpolis barikatında okula girmek için bekledik. Bu sıradapolisler tarafından gözaltına alındık” şeklinde ifadeveren öğrencilerin avukatları da gözaltı tutanağındaeylemin gerçekleştirilmediğinin yazıldığını hatırlattılar.

Malatya İmam Hatip Lisesi’nde 70 kız öğrenci, uyarılararağmen türbanlı olarak derslere girdikleri gerekçesiyleokuldan atıldı. İl Milli Eğitim Müdürü İlhan Faydaver,öğrencileri İmam Hatip Lisesi’nde Kılık KıyafetYönetmeliği uyarınca, derslere başörtülü girmemelerikonusunda sürekli uyardıklarını, buna karşın Nisanayında Disiplin Kurulu’nun 293 öğrenciye türbanlıolarak derse girdikleri için 3 gün okuldan uzaklaştırmacezası verdiğini bildirdi. Faydaver, 70 kız öğrencininMilli Eğitim Müdürlüğü Merkez Disiplin Kurulu kararıylatasdiknameyle okuldan uzaklaştırıldığını söyledi.

30 Nisan günü başörtüsü yasağını protesto amacıylaATV televizyonu önünde düzenlenen eylemdegözaltına alınan Gürsoy Erol, Memiş Ekşi, OğuzhanTurgut ve Zekeriya Çelik adlı öğrenci velileri 1 Mayısgünü Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından serbestbırakıldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

292 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 297: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

3 Mayıs günü İstanbul Eyüp Camii önünde başörtüsüyasağını protesto eden gruba müdahale eden polis 4kişiyi gözaltına aldı.

Başörtülü öğrencilerin okullara alınmamasını protestoamacıyla 8 Mayıs günü İstanbul Kadıköy Anadoluİmam Hatip Lisesi önünde gösteri düzenleyenöğrencilere polis müdahale etti. Polisler, üzerinde“Sesimizi Duyun” yazılı bir pankart açan Esra Can veŞeyda Kahvecioğlu adlı öğrencileri tartakladı.

23 Mayıs günü İstanbul Kadıköy Anadolu İmam HatipLisesi’ne alınmayan başörtülü öğrencilerin okul önündetoplanmasına müdahale eden polislerin Sevinç Çelenkadlı öğrenci velisini dövdükleri bildirildi. Hastanedenrapor alan Çelik, “Kızımı gözaltına almak isterkenbenim sırtıma ve omuzlarıma sert bir cisimle veyumrukla vurdular.” dedi.

3 Ekim günü İstanbul Acıbadem’deki Kadıköy İmamHatip Lisesi’nin önünde başörtülü öğrencilerin okullaraalınmamasını protesto amacıyla kendilerini bahçegirişindeki demir parmaklıklara zincirleyen öğrencilerepolis müdahale etti. 10 öğrencinin gözaltınaalınmasından sonra polis araçlarının önünü kesen 10öğrenci velisi de tartaklanarak gözaltına alındı.

4 Ekim günü İstanbul Kadıköy Anadolu İmam HatipLisesi önünde okula alınmayan başörtülü öğrencilerineylemine müdahale eden polisler, 3 öğrenci ve 6öğrenci velisini tartaklayarak gözaltına aldı. Öğrencivelilerinden Makbule İbrahimoğlu, polisler hakkındasuç duyurusunda bulundu. Makbule İbrahimoğlu,Necmi Aköz, Mehmet Kahye, Yakup Er, MustafaKarataş ve Mehmet Fehmi Salihpaşaoğlu adlı kişiler 6Ekim günü “izinsiz gösteri düzenledikleri” iddiasıylayargılanmak üzere tutuklandı. Tutuklananlar 24 Ekimgünü tahliye edildi.

İstanbul Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde okulaalınmayan başörtülü öğrencileri desteklemek için 16Ekim günü okula giden İmam Hatip Liseleri Mezunlarıve Mensupları Derneği (ÖNDER) Genel Başkanı İbrahimSolmaz, Yönetim Kurulu üyeleri Güven Yılmaz ve SabriOtağ gözaltına alındı. ÖNDER yöneticileri savcılıktarafından serbest bırakıldı.

1 Kasım günü İstanbul Kadıköy İmam Hatip Lisesi’ndeokula alınmayan başörtülü öğrencilerle görüşenHuman Rights Watch Türkiye raportörü JonathanSugden, karakola götürüldü. Kadıköy İlçe EmniyetMüdürlüğü’ne götürülen Jonathan Sugden, kısa bir süresonra bırakıldı. Gözaltına alınmadığını, karakolaçağrıldığını belirten Jonathan Sugden, EmniyetMüdürlüğü’nde gözaltı hücrelerini görmesine izinverildiğini ve kendisine nazik davranıldığını söyledi.

Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in KaybolmasıNedeniyle Düzenlenen Gösteriler

Şırnak’ın Silopi ilçesinde HADEP İlçe Başkanı SerdarTanış ve İlçe Sekreteri Ebubekir Deniz’in kaybolmasının

yıldönümü nedeniyle 25 Ocak günü düzenlenen çeşitlietkinlik ve protestolar polis tarafından engellendi.Polislerin müdahalesinde çok sayıda kişi yaralandı,gözaltına alındı.

Siirt’te 4 polis ve 8 HADEP üyesinin yaralandığıolaylarda, 70 kişi gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlardan HADEP Genel Merkez Yöneticisi MehmetIşıktaş, HADEP İl Başkanı Ahmet Konuk, Merkez İlçeÖrgütü yöneticisi Ali Kaya ve Gençlik Kolları BaşkanıAbdullah Gürgen 27 Ocak günü tutuklandı.Tutuklananlar 28 Ocak günü kefaletle serbest bırakıldı.

Diyarbakır’da düzenlenen basın açıklamasına polislerinmüdahalesi sonucu 5 HADEP üyesi yaralandı, 14 kişigözaltına alındı. Gözaltına alınanlar daha sonra serbestbırakıldı. Ancak Merkez İlçe Örgütü yöneticisi OsmanOcaklık, savcılık tarafından serbest bırakıldıktan sonrayeniden gözaltına alındı.

Tarsus’ta aralarında Mersin İl Örgütü Sekreteri HasanYurtsever, İl Örgütü yöneticisi Ekrem Polat ve Tarsusİlçe Başkanı Abdullah Ölmez’in de bulunduğu 50 kişigözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 19’u aynı günserbest bırakıldı. Abdullah Ölmez, İlçe Sekreteri İdrisErkul, eski İlçe Başkanı Hacı Ateş, Beşir Aydın, ÖmerDemir, Erdal Dayan ve Adil Çatak ise 28 Ocak günütutuklandı.

Bingöl’de aralarında İHD Şube Başkanı Rıdvan Kızgın veHADEP İl Başkanı Mahmut Becerikli’nin de bulunduğu68 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan RıdvanKızgın ve HADEP İl Başkan Yardımcısı M. HadiKorkutata, İl Sekreteri Yaşar Yurtsever, Paşa Kılıç,Saadet Gündoğdu, DEHAP Parti Meclisi üyesi NiyaziAzak, DİSK Şube Temsilcisi Kasım Elçi daha sonratutuklandı. Bingöl’de düzenlenen eylem nedeniyle dedava açıldı. 20 Şubat günü Asliye Ceza Mahkemesi’ndebaşlayan davada, M. Hadi Korkutata, Yaşar Yurtsever,Paşa Kılıç, Saadet Gündoğdu, Niyazi Azak, RıdvanKızgın, Fevzi Akbulut ve Kasım Elçi’nin tahliye istemireddedildi.

18 Mart günü devam edilen duruşmada Korkutata,Yurtsever, Kılıç, Gündoğdu, Azak, Kızgın, Akbulut ve Elçi500’er milyon lira kefaletle tahliye edildi.

Batman’daki basın açıklamasında da aralarında HADEPGenel Başkan Yardımcısı Nurhayat Altun’un dabulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Gaziantep’te yapılan basın açıklamasında HADEP GenelBaşkan Yardımcısı Tuncer Bakır, İl Başkanı Abdullahİnce, Şehitkamil İlçe Başkanı Mehmet Aslanoğlu veŞahinbey İlçe Başkanı Rıdvan Özer gözaltına alındı.Gözaltına alınanlar üç saat sonra serbest bırakıldılar.

Van’da yapılan açıklamanın ardından gözaltına alınanHADEP Genel Sekreter Yardımcısı Ferhat Yiğen, Muş İlBaşkanı Naif Erol, İl Sekreteri Veysel Sakık, RemziKaraçelik, Fuat Özer, Mehmet Ali Karagüz ve MehmetCantoplu tutuklandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 293

Page 298: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Muş’ta HADEP İl Başkanı Naif Erol ile Ferhat Yeğin,Veysel Sakık, Remzi Karaçelik, M. Ali Karagüzel ve M.Can Toplu adlı HADEP üyeleri “25 Ocak günü SerdarTanış ve Ebubekir Deniz için yapılan eylem nedeniyle”26 Ocak günü tutuklandı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde düzenlenen basınaçıklaması da olaylı geçti. Düzenlenen basın açıklamasınedeniyle HADEP Nusaybin İlçe Örgütü yöneticilerihakkında “izinsiz gösteri düzenledikleri” iddiasıylaNusaybin Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Bu arada Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’inkaybolmasını protesto etmek amacıyla 2001 yılı Şubatayında HADEP Siirt İl Örgütü binası önünde basınaçıklaması yapan 40 HADEP’li hakkında açılan davanın11 Kasım günü sonuçlandığı öğrenildi. HADEP Siirt eskiİl Başkanı Ahmet Konuk, kararı kendilerine 27 Aralıkgünü yapılan tebligatla öğrendiklerini kaydetti. SiirtAsliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanıklar 1yıl 3’er ay hapis ve 118’er milyon para cezasınamahkum edildi. Mahkeme, Ahmet Konuk, Merkez İlçeBaşkanı Abdurrahman Taşçı, İl Sekreteri Abdullah Gök,il örgütü yöneticileri Aysel Adar, Bedrettin Polat, EminBatur, Mehmet Emin Köneş, Muhyettin Timurlenk veSüleyman Yaş dışındaki sanıkların cezalarını erteledi.

Çevre Eylemleri

14 Ocak günü İzmir Aliağa’da bulunan gemi sökümtesislerinde eylem düzenleyen Greenpeace gönüllülerigözaltına alındı. Sabah saatlerinde tesise giren 26eylemci söküm aşamasındaki İsviçre bandıralı birgemiye 60 metre uzunluğundaki “Zehirli gemilergiremez” yazılı pankartı astılar. Greenpeace gemisiRainbow Warrior’dan botlarla ayrılan eylemciler degemilerin üzerine “Zehirli gemiler giremez” yazdılar.Eylem nedeniyle tesislere gelen polisler önceeylemcileri yerlerde sürükleyerek götürmek istedi.Ancak olay yerine gazetecilerin gelmesinden sonrapolisler eylemcilere daha yumuşak davrandı.Kendilerini gemiye zincirleyen 17 eylemci ise zincirleroksijen kaynağıyla kesilerek gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar sevk edildikleri mahkemece tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı.

İzmir’in Bergama ilçesinde Normandy şirketininsiyanürle altın aramasına karşı mücadele edenköylüler 26 Mart günü İstanbul Boğaziçi Köprüsü’ndeprotesto gösterisi düzenledi. (Bergama ÇevreYürütme Kurulu ile ilgili diğer davalar için Bkz.Örgütlenme Özgürlüğü) Eyleme müdahale edenpolisler 36 kişiyi gözaltına aldı. Köylülerin götürüldüğüOrtaköy Polis Karakolu’nda Başkomiser BahattinKüçük’ün Bergama Çevre Yürütme Kurulu BaşkanıOktay Konyar’ın boğazını sıktığı ve “seni öldürürüm”dediği bildirildi. Gözaltına alınanlar, aynı gün akşamsaatlerinde savcılık tarafından serbest bırakıldı.

Oktay Konyar, Manisa’nın Soma ilçesi Eğitim-SenŞubesi’nde düzenlenmesi planlanan basın toplantısını

bildirmek üzere 12 Nisan günü gittiği EmniyetMüdürlüğü’nde “emniyet güçlerine hakaret”gerekçesiyle tutuklandı. Konyar hakkında açılan dava,26 Nisan günü başladı. Soma Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmada Konyar hakkındatahliye kararı verildi. 12 Eylül günü sonuçlanan davada,Konyar “hakaret” suçundan 5 ay hapis cezasınamahkum edildi. Ceza daha sonra Konyar’ınduruşmalardaki iyi hali ve cezaevinde kaldığı sürenedeniyle 1 milyar 272 milyon lira para cezasınaçevrildi.

Bu arada Yargıtay 8. Ceza Dairesi, İzmir’in Bergamailçesinde Normandy şirketinin siyanürle altınçıkarmasına karşı eylemler düzenledikleri için BergamaÇevre Yürütme Kurulu Başkanı Oktay Konyar ve kurulüyesi İrfan Keskin’e verilen mahkumiyet kararlarınıTemmuz ayında bozdu. Yargıtay’ın bozma kararında,özetle şöyle denildi:

“İdari yargı kararlarıyla bu şirketin faaliyetlerinindurdurulmasına karşın siyanürle altın aramaçalışmalarını sürdürdüğü düşüncesi ve siyanürün insanyaşamını ve çevreyi olumsuz yönde etkileyeceğiinancının ortaya çıkardığı ani tepkiyle, yörenin değişikköylerinden gelenlerle birlikte İzmir-Çanakkalekarayolunun önceden kararlaştırılmaksızın, duyarlılıkkazanmış bir konuda toplumsal refleks sonucu trafiğiaksatmadan tek sıra halinde yürümekten ibareteylemlerinde, 2911 sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Yasası’nın 28/1. madde ve fıkrasındatanımı yapılan kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşüdüzenleme veya yönetme suçunun unsurlarınınoluşmadığı gözetilmeden, dosya içeriğine uymayan birkabulle beraatleri yerine yazılı şekildemahkumiyetlerine karar verilmesi bozmayıgerektirmiştir.”

4 Temmuz günü İstanbul Boğazı’na giren bir hampetrol tankeri üzerinde eylem yaptıkları sıradagözaltına alınan 26 Greenpeace eylemcisi, 5 Temmuzgünü serbest bırakıldı. Savcılıkta ifadeleri alınaneylemcilerin tutuksuz yargılanacağı öğrenildi.

Sinop’un Soğuksu ve Samsun’un Alaçam ilçelerindebulunan zehirli atık varillerinin geri alınması için 16Aralık günü İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği önündegösteri düzenleyen Greenpeace üyeleri Tuna Türkmen,Pınar Şaşmaz, Banu Dökmecibaşı ve köylülerintemsilcisi Hale Özen gözaltına alındı.

Diğer Eylem ve Protestolar

İstanbul EMEP Eyüp İlçe Örgütü’nün, İETT araçlarındaindirim uygulamasının kaldırılmasına karşı 17 Şubatgünü yapmak istediği basın açıklamasına izinverilmedi. Polisler 17 kişiyi tartaklayarak gözaltına aldı.

Mersin Üniversitesi öğrencisi Ömer Kılıç’ın, 11 Martgünü sağ görüşlüler tarafından dövülmesinden sonra14 Mart günü üniversitede yapılan basın açıklamasınapolis müdahale etti. Çok sayıda öğrencinin gözaltına

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

294 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 299: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

alındığı olaylarda 50 öğrenci hakkında “izinsiz gösteri”düzenlendiği iddiasıyla dava açıldı. Mersin 2. AsliyeCaza Mahkemesi’nde görülen dava, 5 Haziran günüberaatle sonuçlandı. Bu arada “Basın açıklamasındaatılan sloganlar” nedeniyle 28 öğrenci hakkında AdanaDGM’de TCY’nin “yasadışı örgüte yardım” suçunudüzenleyen 168. maddesi uyarınca açılan davaya iseyıl içinde devam edildi.

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Türkiye’yiziyareti sırasında 19 Mart günü Ankara Kızılaymeydanında düzenlenmek istenen protesto gösterisipolisler tarafından engellendi. Sabah saatlerindenitibaren Kızılay çevresinde yoğun önlemler alanpolisler, “kuşkulu oldukları” gerekçesiyle 100’e yakınkişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar bir süre sonraserbest bırakıldı.

Kocaeli’ndeki 20 belediyede çalışan işçilerin uzunsüredir maaş alamamaları nedeniyle Gölcük’ten İzmit’edüzenledikleri yürüyüş polisler tarafından zorkullanılarak dağıtıldı. 1 Nisan günü sabah saatlerindeGölcük Belediyesi önünde toplanan yaklaşık bin işçi vebazı belediye başkanları daha sonra İzmit’e doğruyürüyüşe geçtiler. Yaklaşık 5 kilometre yürüyenişçilerin yolu İhsaniye beldesinde polisler tarafındankesildi. İşçilerin polis barikatlarını aşmaya çalışmalarıüzerine çevik kuvvet ekipleri işçileri coplayarak ve gözyaşartıcı sprey sıkarak dağıttı. Olayda iki işçininyaralandığı bildirildi.

İstanbul Eminönü ve Yeni Cami caddesindekitezgâhlarının belediye tarafından kaldırılmasınıprotesto etmek isteyen seyyar satıcıların 14 Nisangünü düzenlediği gösteri polisler tarafından zorkullanılarak engellendi. Seyyar satıcıları döverek veyerlerde sürükleyerek dağıtan polisler İkbal Işık, YavuzKahraman, Cengiz Kahraman, Melik Kahraman, ŞenolKahraman ve Mehmet Nuri Parlak adlı kişileri gözaltınaaldı. Yerde sürüklenen Emin Karataş adlı seyyar satıcıise hastaneye kaldırıldı.

Engellenen Etkinlikler

Dicle Kadın Kültür Merkezi tarafından 9 Şubat günükuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenmek istenenetkinlik, kurumun ‘sicilinin kabarık olması’ gerekçegösterilerek yasaklandı.

HADEP Siirt Gençlik Kolları’nın 2. kuruluş yıldönümügerekçesiyle 24 Nisan günü Kızlar Tepesi AnfiTiyatrosu’nda düzenlemeyi planlandığı şenliğe SiirtValiliği izin vermedi. Yasaklama kararının ardındanHADEP İl Teşkilatı’nda yapılan şenlik olaysız sona erdi.

Diyarbakır Sur Belediyesi’nin ikincisini düzenlediği“Çocuk Şenliği” kapsamında 11 Mayıs günü yapılmasıplanlanan “Çocuk Sevgi Yürüyüşü” OHAL yasasınadayanılarak güvenlik gerekçesiyle yasaklandı.

Celal Bayar Üniversitesi Öğrenci Derneği tarafından 29Mayıs günü yapılacak olan “İnsan Hakları İhlali Olarak

Yeni YÖK Yasa tasarısı, Öğrenci Hakları ve Sorunları”konulu panel Manisa Emniyet Müdürlüğü tarafından“etkinliğin halka açık olması” gerekçe gösterilerekyasaklandı.

22-24 Haziran tarihleri arasında düzenlenenDoğubeyazıt Kültür ve Sanat Festivali’ne katılan 51 kişihakkında “yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettikleri”iddiasıyla 9 Temmuz günü Doğubeyazıt Sulh CezaMahkemesi tarafından gıyabi tutuklama kararıçıkarıldığı öğrenildi. Karar üzerine HADEP Ağrı İl Örgütüüyesi Abdulmenaf Zengin ve Eylem Çağlan adlı kişilergözaltına alındı. Eylem Çağlan akşam saatlerinde 400milyon lira kefaletle serbest bırakıldı. Gözaltına alınanFigen Erkuş ve Meltem Erkuş adlı kişiler ise 26Temmuz günü tutuklandı. 28 Temmuz güne de AyşeKalmaç gözaltına alındı. Kalmaç daha sonra serbestbırakıldı.

Göç-Der tarafından “Göç Haftası” çerçevesinde 16Haziran günü İstanbul’da düzenlenmesi planlanan “GöçMağdurlarıyla Buluşma Konseri”ne EsenyurtKaymakamlığı izin vermedi.

Göç-Der Van Şubesi tarafından 21 Haziran günüdüzenlenmesi planlanan miting Van Valiliği tarafındanyasaklandı.

Göç-Der’in 23 Haziran günü İstanbul’da düzenlemeyiplanladığı mitinge 2911 sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Yasası’nın 17. maddesi (Kamu düzeniniciddi şekilde bozacak milli güvenlik gereklerinin ihlaledilmesi veya Cumhuriyetin ana niteliklerini yoketmek amacını güden fiillerin işlenmesinin, devletinülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün genelahlakın korunması) uyarınca izin verilmedi.

Göç-Der İzmir Şubesi tarafından 7 Temmuz günüdüzenlenmesi planlanan “Geri Dönüş Mitingi” İzmirValiliği tarafından yasaklandı. Yasaklama kararının“2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası”nın15. maddesine göre alındığı öğrenildi.

Kadın Tavrını Geliştirme İnisiyatifi tarafından Konya’da13 Temmuz günü düzenlenmek istenen “KadınlarBirbirine Doğru Yürüyor” başlıklı toplantının yapılmasıpolisler tarafından engellendi. İstanbul, Ankara, Mersin,Bursa, İzmir, Antakya ve Batman’dan gelen kadınlarınkatıldığı toplantıyı izleyen polislerin toplantı salonunuterk etmelerinin istenmesinin ardından bir süregerginlik yaşandı. Toplantının bu koşullar altındaamacına ulaşamayacağını söyleyen Pınar Selek öncetoplantının iptal edildiğini açıkladı. Daha sonra toplantıpolislerin de katılımıyla 2 saat gecikme ile başladı vetoplantının ileri bir tarihe ertelendiği duyuruldu.

HADEP Adana İl Örgütü Kadın Kolları tarafından 21Temmuz günü düzenlenmesi planlanan “Kadın veDemokrasi” mitingi Adana Valiliği tarafındanyasaklandı. Yasaklama kararının Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Yasası uyarınca verildiği bildirildi.Yasaklama kararının bildirilmemesi nedeniyle saat

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 295

Page 300: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

16.00 sıralarında Uğur Mumcu Meydanı’nda toplananlarpolisler tarafından engellendi. Bu nedenle HADEPAdana İl Başkanı Fatih Şanlı ve İl Kadın Kolları BaşkanıLeyla Güven, basın açıklaması yaptılar.

Ankara Üniversitesi’nin açılışı nedeniyle “AnkaraÜniversitesi Gençlik İnisiyatifi tarafından 1 Ekim günüdüzenlenen açılış şenliği polisler tarafından engelledi.Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nün girişlerinitutan polisler, kimlik kontrolü yaptıktan sonraöğrencilerin pankartını da indirdi.

Hakkari Valiliği, 10-17 Aralık tarihleri arasında kutlananİnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında İHDŞubesi tarafından düzenlenmek istenen şöleni gerekçegöstermeksizin izin vermedi.

Müzik grubu Kızılırmak’ın Şanlıurfa’da 27 Aralık günüvereceği konser, Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğütarafından “salon güvenliğinin sağlanamayacağı”gerekçesiyle iptal edildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü

296 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 301: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünün önündekiengellerin aşılamadığı bu dönemde “demokratikleşme,Avrupa Birliği’ne uyum” adı altında yapılan yasaldeğişiklikler, örgütlenme hakkının önündekikısıtlamalarda bir azalmaya neden olmadı.

9 Nisan günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğegiren 4748 Sayılı Yasa ve 3 Ağustos günü TBMM’dekabul edilerek 9 Ağustos günü yürürlüğe giren 4771Sayılı Yasa ile örgütlenme özgürlüğü önünde bazıaçılımlar sağlandı. Bu düzenlemeler ile 18 yaşında

herkese dernek kurma hakkı tanındı ancak affauğramış olsalar bile, bazı suçlardan daha önce hükümgiyenlerin dernek kurması önündeki yasaklar isekorundu. TCY’nin 312. maddesinden hüküm giyenlerde 5 yıl süreyle bu haktan mahrum edildi. Yeni yasaldeğişiklikler çerçevesinde siyasi partilerin kapatılmasınızorlaştıran düzenlemelere gidildi. Ancak budüzenlemeler de Türkiye’deki siyasi partilerin, siviltoplum örgütlerinin, sendikaların ve üyelerininüzerindeki baskıların azaltılması yönünde uygulamadaönemli bir değişiklik sağlamadı. (Bkz. Ek 2 ve Ek 3)

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 297

ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ

Rapor: Yüzümüze tutulan ayna/İsmet Berkan (Radikal-10.10.2002)

Avrupa Birliği’nin hükümeti konumundaki Komisyon’un yıllık ilerleme raporu çıktı. Bu rapor, Türkiye açısından çok önemli. Oyüzden de merakla bekleniyor ve günlerdir hakkında spekülasyonlar yapılıyordu.

Önce rapora bir bakalım... Açıkçası, rapor bizim bilmediğimiz, yabancısı olduğumuz hiçbir şeyi söylemiyor. Yani, ağustostayapılan yasa değişikliklerinin Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirmeye yeterli olmadığını en azından ben bu köşede defalarcayazdım.

AB elbette bu kanunların uygulanmasını da istiyordu ama Türkiye’nin tek eksiği uygulama da değildi, Kopenhag SiyasiKriterleri’ni yerine getirme konusunda bir sürü yasal eksiğimiz de olmaya devam ediyor.

En basiti, hâlâ Türkiye’de ne ifade özgürlüğü ne gösteri ve toplantı özgürlüğü ne de örgütlenme özgürlüğü tamdır. Bu ülkedehâlâ işkence yapanın yanına kâr kalıyor, çünkü yasalarımız bilerek ve isteyerek işkenceyle mücadeleyi zayıf düşürüyor.

Bu eksiklerin AB tarafından bize söylenmesi, esasen yüzümüze tutulan bir aynadan başka bir şey değildir.

Ancak bu rapor teknik bir rapor olduğu kadar siyasi bir rapordur da. Yani, komisyon bir yandan durum tespiti yaparken biryandan da Avrupa diplomasisinin o çok özel dilini kullanarak siyasi bazı yargılarını da ortaya koymakta.

Ne bunlar?

En basiti, Türkiye için kullanılan dille mesela bizim gibi kapının önünde beklemekte olan Bulgaristan ve Romanya için kullanılandil aynı değil. Bu iki ülke ve diğer 10 ülke için daha dayanışmacı, yardımcı olucu bir pozisyon olan komisyon aynı şeyiTürkiye’den esirgiyor, deyim yerindeyse ‘kitabın dışına çıkmam’ diyen bürokratlara özgü bir tutum takınıyor.

Ancak yine de görmesini bilenler için ilginç bir tespit var raporda: AB, Bulgaristan ve Romanya’ya bir hedef veriyor, 2007.

İşte bu hedef Türkiye’nin de hedefi olmalı, olabilir.

Bu aşamada Türkiye’nin şanssızlığı, iktidarda AB yanlısı bir hükümet bulunmaması ve seçime kadar geçecek, hatta aralık başınakadar geçecek sürenin heba edilmesi.

Bu dönemde mutlaka AB nezdinde lobi yapmak gerek. Peki kim yapacak bu lobiyi?

Belki Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, İsmail Cem gibi isimler, seçim çalışmalarına bir-iki gün araverip mümkünse toplu halde Avrupa’ya bir çıkarma yapmalı ve Türkiye için lobi yapmalı.

Aynı şekilde Mesut Yılmaz’ın önerdiği ortak deklarasyon da iyi bir fikir. Keşke iktidarıyla muhalefetiyle bütün partiler bir ortakmetni imzalasalar ve bunu ilan etseler. Böyle bir adım Türkiye’nin AB nezdinde güvenilirliğini artırır.

İşin ilginci, bu öneriler ortada dolaştığı halde neredeyse hiç kimsenin şu günlerde AB için çaba sarf etmiyor olması.

Özellikle Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal’ın Avrupa’da kulis yapması çok önemli.

Aynı şekilde Türk özel sektörünün ve kamuoyunun baskısının da Avrupa üzerinde hissedilmesi gerek. Bu amaçla sivil toplumörgütlerine büyük görev düşüyor.

Ancak bu çabalardan sonra Kopenhag zirvesinden umutlu olabiliriz. Kopenhag’a hâlâ iki ay var. Unutmayın.

Page 302: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

TBMM’nin 31 Temmuz tarihli Genel Kurulu’nda erkenseçimin 3 Kasım günü yapılması kararlaştırıldı. SadeceDSP’nin erken seçime karşı çıktığı oturumda, karar 62ret oyuna karşılık 449 oyla kabul edildi. Kamuoyundauzun bir süre ertelenip ertelenmeyeceği tartışılan veülke çapındaki yüzde 10 barajı ile halk iradesininTBMM’ye yansımasının engellendiği bir sistemleyapılan seçimler öncesinde de yine seçim baskıları veyasakları gündemi oluşturdu.

3 Kasım günü Siirt’te yapılan seçimlerin yenilenmesikararının ardından Anayasa’nın 67, 76 ve 78.maddelerinde değişiklik yapan düzenleme 13 Aralıkgünü kabul edildi. 4774 sayılı yasa ile Anayasa’nın“milletvekili seçilme yeterliliği” başlıklı 76. maddesindeyer alan “ideolojik ve anarşik eylemlere” ibaresi “teröreylemlerine” biçiminde değiştirildi. Ayrıca maddeden“affa uğramış olsalar bile” ibaresi çıkarıldı. “Seçimlerinertelenmesini ve ara seçimleri” düzenleyen 78.maddede yapılan değişiklikle de, bir il ya da seçimçevresinin TBMM’de üyesinin kalmaması halinde, seçimyapılmasının önü açıldı. Cumhurbaşkanı Sezertarafından veto edilen yasa, 27 Aralık günü bir kezdaha TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildikten sonra31 Aralık günü Resmi Gazete’de yayınlanarakyürürlüğe girdi. (Bkz. Ek 6)

AİHM de 2002 yılı içinde örgütlenme özgürlüğününihlaline ilişkin iki davayı karara bağladı. AİHM’nin, HEPile ilgili kararı 9 Nisan günü açıklandı. Mahkeme,AİHS’in örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 11.maddesinin ihlal edildiğine ilişkin kararı oy birliği ilealdı. Ancak Mahkeme, başvuruda yer alan düşünceözgürlüğü (Madde 9), ifade özgürlüğü (Madde 10),ayrımcılığın yasaklanmasına (Madde 14) ilişkin şikayetgerekçelerinin 11. madde ile ilgili gerekçeyle aynıolması nedeniyle bu maddelere ilişkin şikayetlerinayrıca ele alınmasının gerekli olmadığına karar verdi.AİHM ayrıca, AİHS’in adil yargılanma hakkına ilişkin 6maddesinin ihlal edildiği iddiasını da kabul edilebilirbulmadığını açıkladı. AİHM, HEP’in üç üyesinin herbirine 10.000 euro manevi tazminat verilmesini kararabağladı.

HEP, 14 Temmuz 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesitarafından “partinin faaliyetlerinin devletin milletiylebölünmez bütünlüğünü tehdit etme olasılığı olduğu”gerekçesiyle kapatılmıştı.1

Başvuru sahipleri HEP’in kapatılmasıyla örgütlenmeözgürlüğünün (11. madde) ihlal edildiğini ileri sürdüler.Ayrıca 9., 10. ve 14. maddelerin de HEP’in savunduğusiyasi düşünceler nedeniyle ihlal edildiğinden şikayetçioldular. Son olarak da Anayasa Mahkemesi’nde yapılanduruşmanın aleniyet ilkesine aykırı bir şekildeyapıldığını (6. madde) öne sürdüler.

AİHM, HEP’in savunduğu ilkelerin (ulusların kendikaderini belirleme hakkı ve anadil) demokrasinintemel prensiplerine aykırı olmadığını kabul etti.Mahkeme ayrıca, bu ilkelerden kaynaklanan önerilerin

hükümet politikalarıyla ya da toplumdaki genelkanıyla çatıştığı durumlarda bile demokrasinin tamolarak işlemesinin siyasi grupların bu tarz düşüncelerikamuoyunda tartışmaya açabilmelerini gerektirdiğinigözönünde bulundurdu. Kararda, HEP’in “güvenlikgörevlilerini ağır bir biçimde eleştirmesinin, ‘şiddeteylemleri yapan silahlı gruplarla ilişkisi olduğu’biçiminde değerlendirilemeyeceği” vurgulandı.

Kararda, HEP’in “Türkiye’deki demokratik rejiminyıkılmasına yol açacak bir politika gütmemesi, siyasiamaçlarını gerçekleştirmek için şiddete başvurmayıteşvik etmemesi” nedeniyle kapatılmasının “acil birsosyal gereksinim” olarak kabul edilemeyeceğibelirtildi. Bu nedenle HEP’in kapatılmasıyla 11.maddenin ihlal edildiği kaydedildi.

AİHM, 13 DEP milletvekilinin DEP’in kapatılmasınınardından milletvekilliklerinin düşürülmesine ilişkinbaşvurusunu da 11 Haziran günü karara bağladı. AİHMkararında, demokrasilerde seçime katılma hakkınınelden alınmayacağına dikkat çekildi. Bir partininkapatılmasıyla milletvekilliklerinin düşürülmesini sertbir ceza olarak nitelendiren Mahkeme, bu cezanınsuçlamalarla orantılı olmadığını vurguladı. Bu nedenleAİHS’nin seçim hakkını öngören 1. protokolünün 3.maddesinin ihlal edildiği kanısına vardı.

Mahkeme, 1. protokolün 3. maddesinin demokrasininverimli işlemesinde ve güvence altına alınmasındaönemli bir rol oynadığına dikkat çekti. Sözkonusucezanın başvurucuların kişisel siyasi faaliyetlerigerekçesiyle verilmediği, üyesi oldukları partininkapatılmasının bir sonucu olarak verildiği belirtildi.Mahkeme, cezaların ölçüsüz olduğuna, seçilmehakkına aykırı olduğuna ve seçmenlerin özgüriradesiyle verdikleri seçme kararlarının çiğnendiğinekarar verdi. 1. protokolün 3. maddesine dayanılarakalınan karar uyarınca başvurucuların ötekişikayetlerinin ayrıca incelenmesine gerek olmadığınahükmedildi. Mahkeme Türkiye’nin her bir başvurucuya50.000 Euro zarar tazminata ve masraflar içinde Sadak,Zana, Dicle, Doğan, Türk, Sakık ve Yurtdaş’a 10.500,ötekilere de 9000 Euro ödemesine karar verdi.

DEP milletvekilleri Selim Sadak, Sedat Yurtdaş, MehmetHatip Dicle, Sırrı Sakık, Orhan Doğan, Leyla Zana, AhmetTürk, Nizamettin Toguç, Naif Güneş, Mahmut Kılınç,Zübeyir Aydar, Ali Yiğit ve Remzi Kartal DEP’inkapatılmasının ardından milletvekilliklerinindüşürülmesinden şikayetçi olmuşlardı.

Başvurucular, AİHS’in “yasanın suç saymadığı eylemiçin ceza verilemeyeceğine” ilişkin 7. maddesinin,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

298 Türkiye İnsan Hakları Raporu

1Kapatma karar›, “HEP’in Anayasa ve yasalara ayk›r› olarak faaliyetgösterdi¤i” gerekçesiyle verildi. Kararda, Meclis Baflkanvekili FehmiIfl›klar (HEP eski Genel Baflkan›), HEP eski Genel Baflkan› FeridunYazar ile HEP’in eski genel sekreterleri Ahmet Karartafl ve ‹brahimAksoy’un eylem ve aç›klamalar›yla HEP’in kapat›lmas›na nedenoldu¤u belirtildi. Bu nedenle Fehmi Ifl›klar’›n milletvekilli¤ine sonverildi. HEP’in kapat›lmas›na iliflkin gerekçeli karar 18 A¤ustos 1993tarihli Resmi Gazete’de yay›nlanarak yürürlü¤e girdi.

Page 303: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

düşünce özgürlüğüne ilişkin 9. maddesinin, ifadeözgürlüğüne ilişkin 10. maddesinin ve ayrımcılığıyasaklayan 14. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdüler.Ayrıca 11 madde ile güvence altına alınan örgütlenmeözgürlüğünün ihlal edildiğinden ve 1. protokolün 1.maddesine aykırı olarak da milletvekili haklarınınyitirilmesi ile varlıklarının barışçıl kullanımının önünegeçildiğinden şikayetçi oldular. Son olarak da madde6/1’e dayanarak adil yargılanmadıklarını söylediler. 30Mayıs 2000 tarihinde AİHM davanın 1. protokolün 3.maddesi kapsamında değerlendirilmesine karar verdi.

Başvurucular Selim Sadak, Sedat Yurtdaş, MehmetHatip Dicle, Sırrı Sakık, Orhan Doğan, Leyla Zana, AhmetTürk, Nizamettin Toguç, Naif Güneş, Mahmut Kılınç,Zübeyir Aydar, Ali Yiğit ve Remzi Kartal 1991 yılındamilletvekili olmuş, daha sonra da 1993 yılında DEP’ekatılmışlardı.

2 ve 4 Mart 1994 tarihlerinde milletvekilidokunulmazlıkları kaldırılan Dicle, Doğan, Sakık, Türk

ve Zana, Meclis’ten çıkarken tutuklanmışlardı. 16Haziran 1994 tarihinde de Anayasa Mahkemesi DEP’inkapatılmasına ve başvuru sahiplerinin milletvekillik-lerinin düşürülmesine karar vermişti.

Ankara DGM 8 Aralık 1994 tarihinde başvuruculardanSakık’ı “bölücülük propagandası” yaptığı iddiasıyla üçyıl, Türk, Dicle, Doğan, Sadak ve Zana’yı da “yasadışıörgüt üyeliği” iddiasıyla 15 yıl, Yurtdaş’ı da “yasadışıörgüte yardım ettiği” iddiasıyla 7.5 yıl hapis cezasınamahkum etmişti. 26 Ekim 1995 tarihinde de Yargıtay,Türk ve Yurtdaş hakkındaki kararları bozup şartlasalıverilmelerine karar vermiş, diğer başvurucularlailgili kararları ise onamıştı.

Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın1996 yılında yaptıkları başvuruyu değerlendiren AİHM,17 Temmuz 2001 tarihinde verdiği kararda“yargılamanın adil olmadığı” gerekçesiyle Türkiye’yimahkum etmişti.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 299

1 - SİYASİ PARTİLER

Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)

Kapatma Davası

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29 Ocak 1999tarihinde HADEP’in kapatılması istemiyle AnayasaMahkemesi’nde açtığı dava, 2002 yılında da sürdü.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, davanın“öncelikle ve ivedilikle” ele alınması yönündekieleştirileri yanıtlarken, DGM Savcılıkları tarafındanhazırlanan iddianamelerin Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı tarafından kanıt olarak gösterilmesinindavayı uzattığını söyledi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,Anayasa Mahkemesi’nde 17 Ocak günü yaptığıaçıklamada, hükümetin demokratikleşme yönündeattığı adımları da değerlendirerek, şunları söyledi:

“Siyasi Partiler Yasası’na göre TCK’nın 312/2 fıkrasındayazılı halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farkıgözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmeksuçundan mahkûm olanlar ‘partilere üye olamazlar’.Ayrıca TCK 168, 169 ve 125 ile TMY 8. maddelerdenceza alanlar da partiye üye olamaz. Bu suçlardan cezaalan 68 kişi il ve ilçe teşkilatlarında yönetimegetirilmiştir. Bu, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezbütünlüğüne aykırı amaçların eylem boyutunaulaşmasının parti genel merkezinin buna zımnen vefiilen geçit vermesinin açık kanıtıdır. TCK 125, 168, 169ve 312/2 ve TMY’deki bölücülük suçlarından cezasıkesinleşen çok sayıda kişinin yönetici yapılması,bunların amaçlarını gerçekleştirme olanağını bu partidegörmesi tesadüf değil, HADEP’in ülkeyi bölme amacına

yönelik bilinçli şekilde öngörülmüş kadrolaşmadır. Buyoğunluk HADEP’in bölücü eylemlerin odağı olduğunukabule yeterlidir.”

30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’nde sözlü savunmayapan HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, daha sonragazetecilere yaptığı açıklamada, Anayasa’da partikapatılmasını zorlaştıran değişiklikler yapıldığınıhatırlatarak, davanın reddedileceğine inandığınısöyledi. Bozlak, savunmasında Anayasa’da yapılandeğişikliklerden sonra, Siyasi Partiler Yasası’nın 78, 79,81 ve 82. maddelerinin Anayasa’ya aykırı halegeldikleri gerekçesiyle iptalini istediklerini belirtti.

Anayasa Mahkemesi iptal istemini, Temmuz ayı içinde“davada uygulanacak kural olmadığı” gerekçesiylereddetti.

İddianamede, HADEP’in, PKK ile “organik bağıbulunduğu”, “HADEP’in, daha önce kapatılan HEP ve DEPgibi, PKK’nın denetiminde olduğu”, “örgütten aldığıemirler doğrultusunda eylemler düzenlediği”, “HADEPkongrelerinin, PKK ve Abdullah Öcalan lehine gösteriyapılan alanlar haline getirildiği”, “HADEP il ve ilçeörgütlerinin düzenlediği seminerler ile gençlik, kadın,sağlık ve işçi komisyonlarının toplantılarına katılanlaraanayasal düzen ve üniter devlet yapısına karşıdüşmanlık derecesine varan görüşler empozeedilmeye çalışıldığı”, “HADEP’in il ve ilçe örgütlerinde,Kürt kökenli vatandaşları PKK etrafında örgütleme,PKK’ya taban oluşturma, örgüte militan göndermefaaliyetlerinin yürütüldüğü” ve böylece “HADEP il veilçe örgütlerinin PKK’nın ‘askere alma daireleri’ halinegetirildiği” iddialarına yer verilmişti.

Page 304: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Bayrak Davası

HADEP’in 23 Haziran 1996 tarihinde yapılankongresinde Türk bayrağının indirilmesi nedeniyleaçılan davanın 29 Ocak günü yapılan duruşmasındaAnkara DGM Savcısı esas hakkındaki görüşünü açıkladı.“Kongredeki olayların, PKK’nın bir gövde gösterisişeklinde geliştiğini ve planlı eylemler olduğunu” ilerisüren DGM Savcısı, “HADEP il ve ilçe örgütlerindegörevli sanıkların, parti bünyesinde PKK’ye tabanoluşturma, kırsal kesime ve yurtdışına militangönderme çalışmaları yaptıklarını” iddia etti ve“HADEP’in, PKK’nın siyasi uzantısı haline geldiğini, yasalalanda onun fonksiyonlarını üstlendiğini ve sanıklarında PKK’nin üyesi olarak hareket ettiklerini” öne sürdü.DGM Savcısı, aralarında Murat Bozlak’ın da bulunduğu41 sanık hakkında TCY’nin “yasadışı örgüt üyeliği”suçuna ilişkin 168/2 ve TMY’nin “ceza artırımını”öngören maddeleri uyarınca cezalandırılmasını istedi.

4 Temmuz günü sonuçlanan davada, aralarında HADEPGenel Başkanı Murat Bozlak’ın da bulunduğu sanıklarıneylemlerini TCY’nin 169. maddesi kapsamındadeğerlendiren Ankara DGM, dava, 4616 sayılı ŞartlaSalıverilme Yasası uyarınca erteledi.

Ankara DGM’de 4 Haziran 1997 tarihinde sonuçlanandavada, Murat Bozlak ve Kongre’nin Divan BaşkanıHikmet Fidan (İstanbul İl Başkanı) “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla 6’şar yıl hapis cezasına mahkumolmuştu. 28 parti yöneticisinin ise 4’er yıl 6’şar ayhapis cezasına mahkum olduğu davada, 14 kişi beraatetmişti. Yargıtay 18 Haziran 1998 tarihinde, aralarındaBozlak’ın da bulunduğu 43 sanık hakkındaki kararı“eksik soruşturma” gerekçesiyle bozmuştu. Yargıtay,Sırrı Sakık ve Abdurrahim Bilen hakkındaki beraatkararı ile “bayrağı indirdiği” gerekçesiyle FaysalAkcan’a verilen 22 yıl 6 ay hapis cezasını onamıştı.

Takvim Davası

HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ve 56 partiyöneticisi hakkında 1998 yılında bastırılan takvimnedeniyle açılan dava da 25 Eylül günü Ankara DGM’desonuçlandı. DGM, dava görülürken ölen AyşenurZarakolu, Mehmet Emin Altun ve İsa Karakurthakkındaki davanın düşmesine, diğer sanıklarhakkındaki davanın da Şartla Salıverilme Yasasıuyarınca beş yıl süreyle ertelenmesine karar verdi.

Diğer Dava ve Baskılar

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde HADEP İlçe Örgütü binası 8Ocak günü jandarmalar tarafından basıldı. Baskındaaralarında İlçe Örgütü yöneticilerinin de bulunduğu 15kişi gözaltına alındı.

HADEP Şanlıurfa İl Örgütü tarafından bastırılan 2002 yılıtakvimleri Şanlıurfa Sulh Ceza Mahkemesi tarafındantoplatıldı. Kararın ardından 10 Ocak günü Şanlıurfa’nınilçelerindeki HADEP örgütlerine düzenlenen baskınlardatakvimlere el konuldu.

13 Ocak günü Muş İl Örgütü’ne düzenlenen baskındaarşive el konuldu. Baskın sırasında İlçe eski SekreteriSelahattin İşlek ile Fikret Akan ve Gürkan Aşık adlıHADEP üyeleri gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar birgün sonra serbest bırakıldılar.

HADEP Esenler İlçe Örgütü’ne 14 Ocak günüdüzenlenen baskında İlçe Başkanı Lütfü Dağ gözaltınaalındı.

14 Ocak günü ev baskınlarında gözaltına alınan HADEPAdana Yüreğir İlçe Örgütü yöneticileri Hasan Yaş,Mehmet Demir ve Sori Atilla, 15 Ocak günü Adana DGMtarafından “yasadışı örgüte yardım” iddiasıylatutuklandı.

HADEP Muş İl Örgütü tarafından bastırılan 2002 takvimi,Muş Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararıyla toplatıldı.Toplatma kararı nedeniyle 18 Ocak günü HADEPTunceli İl Örgütü’ne giden polisler, burada bulunantakvimlere el koydu.

Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine bağlı Yaylak beldesinde19 Ocak günü gözaltına alınan HADEP Belde BaşkanıSalih Çetin, 21 Ocak günü tutuklandı. Çetin’in, “çay fonuoluşturmak, ruhsatsız silah, bağış makbuzu ve yasakyayın bulundurmak” iddialarıyla tutuklandığı öğrenildi.

HADEP Bursa İl Örgütü kongresinde dağıtılan Kürtçeajandalar “PKK propagandası yapıldığı gerekçesiyle”toplatıldı. Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararında,20 Ocak günü yapılan kongrede delegelere dağıtılan2002 yılı ajandalarında, PKK lideri Abdullah Öcalan’ınyakalandığı 15 Şubat’ın siyah çerçeve içine alındığıbelirtildi. Toplatma kararının ardından HADEP Bursa İl,Osmangazi ve Yıldırım ilçe örgütleri 23 Ocak günüpolisler tarafından basıldı. HADEP Bursa İl BaşkanıNizam Kaplan, Osmangazi İlçe Başkanı Recep Işık veYıldırım İlçe Başkanı Kemal Yıldırak, İl Örgütüyöneticileri Ayhan Koca, Kevser Tekdemir, AlaattinSönmez, Mehmet Şakir Demir ve eski İl Başkanı HıdırAlp gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar 24 Ocak günüCumhuriyet Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.

Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde Burhan Koçkar’ınöldürülmesi nedeniyle açılan davanın 24 Ocak günüyapılan duruşmasında gözaltına alınan Ağrı BelediyeBaşkanı Hüseyin Yılmaz, HADEP Ağrı İl Başkanı AyhanDemir ve Doğubeyazıt İlçe Örgütü yöneticisi TalhaKaya, 25 Ocak günü serbest bırakıldı.

HADEP Şırnak İl Başkanı Resul Sadak hakkında “ikiaskeri dövdüğü” iddiasıyla açılan dava, 16 Ocak günüŞırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nde sonuçlandı.Mahkeme, Resul Sadak’ı TCY’nin “darp” ve “görevlimemuru darp” suçlarına ilişkin 266, 271 ve 456.maddeleri uyarınca 2 milyar 372 milyon 760 bin lirapara cezasına mahkum etti. Sadak’ın cezası daha sonraertelendi.

Resul Sadak, 15 Nisan 2000 tarihinde durdurulduğuKasrik boğazı bölgesinde er Uğur Eker ve astsubay

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

300 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 305: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Ümit Kürkaya’yı yumrukladığı iddiasıyla 16 Nisan 2000tarihinde tutuklanmış, 16 Mayıs 2000 tarihinde yapılanilk duruşmada tahliye edilmişti. Resul Sadak hakkında,askerlere hakaret ettiği iddiasıyla TCY’nin 159. maddesiuyarınca açılan dava ise Şırnak Ağır CezaMahkemesi’nde 28 Şubat günü sonuçlandı. Şırnak AğırCeza Mahkemesi, Resul Sadak’ı TCY’nin 159. maddesiuyarınca 10 ay hapis cezasına mahkum etti. Sadak’ınbu cezası da ertelendi.

Ocak ayı içinde HADEP Hakkari binasında polislertarafından arama yapıldı. Aramada çok sayıdadokümana da el konuldu. HADEP Hakkari Merkez İlçeÖrgütü Başkanı Metin Tekçe, İl Saymanı SüleymanErtuş, İl örgütü yöneticileri Selim Engin, Recep Aktaş,Bedirhan Koç ve Kadın Kolları Başkanı Hatice Demir, 13Şubat günü “aramada PKK’ye ait bir bildiri bulunduğuve binada Kürtçe yarışma düzenlendiği” iddiasıylatutuklandı.

HADEP Tarsus İlçe Başkanı Abdullah Ölmez, İlçeSekreteri İdris Erkul, eski İlçe Başkanı Hacı Ateş, BeşirAydın, Ömer Demir, Erdal Dayan ve Adil Çatak 28 Ocakgünü tutuklandı. HADEP yöneticileri daha sonra AdanaDGM’de “yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla dava açıldı.

HADEP Bulanık (Muş) İlçe Örgütü Kadın Kolları BaşkanıHülya Karaçelik ve Belediye Meclis üyesi Gülay Bingöl,30 Ocak günü gözaltına alındı. Kısa bir süre sonraserbest bırakılan HADEP’lilerin üzerlerinde AminMalouf’un “Yüzüncü Ad” ve “Ne Yapmalı” adlı romanlarıbulunduğu gerekçesiyle gözaltına alındığı öğrenildi.

27 Ocak günü Hakkari’nin Yüksekova ilçesindegözaltına alınan HADEP üyeleri Rahmi Aşkan ve EcevitBozacı 1 Şubat, Fuat Durgun, Hamit Işık, Halit Çakır,Abdullah Tatlı ve Servet Adil ise 2 Şubat günütutuklandı. İl Genel Meclis üyesi Hasan Mert, BelediyeMeclis üyesi Ercan Bora, Fahri Işık, Sefer Duman veVeysi Bora ise serbest bırakıldı.

30 Ocak günü HADEP Pervari İlçe Örgütü binasınadüzenlenen baskında Sıddık Yılmaz ve Şahbaz Güneşadlı HADEP yöneticileri gözaltına alındıktan bir süresonra serbest bırakıldı.

HADEP Mersin İl Örgütü Gençlik Kolları BaşkanıNizamettin Almaz’ın, 1 Şubat günü sivil polislertarafından zorla bir arabaya bindirilerek gözaltınaalındığı bildirildi.

İzmir Karşıyaka’da Nihat Diner, Semra Kaya, MüzeyyenBozdoğan, Şemsettin Başçı ve Erol Berk adlı HADEPüyeleri 1 Şubat günü gözaltına alındı. Bozdoğan kısabir süre sonra, Kaya ve Berk de 2 Şubat günü serbestbırakıldı. Gözaltına alınan Nihat Diner ve Yılmaz Sürmeadlı HADEP üyeleri 4 Şubat günü tutuklandı.

Gaziantep’te Şubat ayı başında düzenlenen evbaskınlarında TAYDER Yöneticisi Sıtkı Bağrıyanık,HADEP üyeleri İbrahim Bulut, Ali İhsan Gündoğdu, NezirBozan, İbrahim Şahin, Mahmut Şahin, Mehmet Ali

Bozan, Fevzi Şahin ve HADEP Şahinbey İlçe GençlikKolları yöneticisi Hüseyin Dektaş gözaltına alındı. 1Şubat günü gözaltına alınan HADEP Mersin İl GençlikKolları Başkanı Nizamettin Almaz 3 Şubat günütutuklandı.

HADEP Kuşadası (Aydın) İlçe Örgütü üyesi Murat Taş veFedai Taş 4 Şubat günü gözaltına alındı. Sivil polislertarafından ilçe dışına götürülen gençlerin “HADEP’teçalışmamaları” için tehdit edildikten sonra serbestbırakıldığı bildirildi.

Erzurum’da gözaltına alınan Enes Alkan adlı HADEPüyesi 6 Şubat günü tutuklandı.

HADEP Mersin İl Örgütü’nün 2001 yılındaki 1 Eylül DünyaBarış Günü çalışmaları nedeniyle “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla Adana DGM’de yargılanan Merkez İlçeGençlik Kolları Başkanı Yılmaz Topalca ve Yılmaz Atillaadlı HADEP üyesi, 7 Şubat günü tahliye edildi.

Mehmet Selami Öz, Serdar Özlü, Fevzi Şahin, İbrahimHalil Şahin, Ali Gündoğdu, Tahir Özmen ve SıtkıBağrıyanık adlı HADEP üyeleri 7 Şubat günü “yasadışıörgüte yardım” iddiasıyla tutuklandı. HADEP’liler 18Nisan günü Adana DGM’de yapılan duruşmada tahliyeedildi.

HADEP Adana Küçükdikili Belde Örgütü yöneticisi CelalAba ve Küçükdikili Belediye Başkanı Mehmet Yaşıkhakkında, “aralarında kan davası olan iki aileyibarıştırdıkları” gerekçesiyle Şubat ayı başında davaaçıldı. İddianamede, “barıştırma girişiminin PKK’ninaldığı karara dayandığı” ileri sürüldü. “Kürtçe eğitimkampanyası” nedeniyle 9 Ocak günü Adana’dakiHADEP örgütlerine düzenlenen baskınlarda aylıkfaaliyet raporlarına el konulduğunu belirten Yaşık,raporlarda 10 Ekim 2001 tarihinde kendisi, Derik(Mardin) Belediye Başkanı Ayşe Karadağ ve CelalAba’nın katıldıkları bir düğünde “Örnek ve Aras aileleriarasındaki kan davasını sona erdirdiklerinin” yazılıolduğunu bildirdi. 4 Şubat günü Adana DGM Savcılığı’naifade veren Mehmet Yaşık ve Celal Aba hakkındaTCY’nin “yasadışı örgüte yardım” suçuna ilişkin 169.maddesi uyarınca dava açtı. Düğüne katılan AyşeKaradağ hakkında ise soruşturma açılmadı.

Mehmet Yaşık, 3 Nisan günü Adana ŞakirpaşaHavaalanı’nda polisler tarafından tartaklandığınıbildirdi. Kıbrıs’ta yapılacak Çukurova Belediyeler Birliğitoplantısına katılmak için 3 Nisan günü havaalanınagittiğini belirten Yaşık, “Güvenlik kontrolündengeçerken Ali adlı polis kimliğimi aldı ve kim olduğumusordu. Küçükdikili Belediye Başkanı olduğumusöyledim. Bunu söyledikten sonra polisin tavrı sertleşti.Önce kimliğimi yırtan polisler beni tartakladılar.Ardından Havaalanı Karakolu’nda 3-4 saat tutuldum vehakarete maruz kaldım” dedi.2

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 301

2 ‹çiflleri Bakanl›¤› Kas›m ay›nda Mehmet Yafl›k hakk›nda “ilkö¤retimokullar›ndaki Cumhuriyet Bayram› kutlamalar›na kat›lmad›¤›”gerekçesiyle soruflturma bafllatt›.

Page 306: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

9 Şubat günü Van’da düzenlenen ev baskınlarındaHADEP İl Gençlik Kolları yöneticileri Zennur Kızılkaya,Tekin Çakırgöz, Celil Aslan ve Kevser Aslan gözaltınaalındı.

HADEP Adana İl Örgütü yöneticisi İbrahim Yakut, 9Şubat günü Adana DGM tarafından tutuklandı.

Elazığ’da 9 Şubat günü gözaltına alınan HADEP GençlikKolları yöneticisi Mehmet Meki Kurt, 10 Şubat günütutuklandı.

Şanlıurfa’da 13 Şubat günü gözaltına alınan HADEPyönetici ve üyelerinden Şanlıurfa Gençlik KollarıBaşkanı Cezair Çelik, Cemal Yavuzus, Vahyettin Akyüzve Siracettin Irmak 17 Şubat günü tutuklandı.

İstanbul Bağcılar Cumhuriyet Savcılığı, HADEP Bağcılarİlçe Örgütü Yönetim Kurulu üyeleri hakkında, 2001 yılı1 Mayıs İşçi Bayramı için hazırlanan Kürtçe “Biji 1 Gulan(Yaşasın 1 Mayıs)” başlıklı bildiri nedeniyle dava açtı.İddianamede, HADEP İlçe Yönetim Kurulu üyeleri ÜmitÇelik, Cebrail Aksoy, Nimet Solmaz, Mehmet Ali Gülün,Abdullah Aydil, Mehmet Haluk Dağ, Mehmet SaitŞaşmaz ve Abdullah Şaşmaz’ın Siyasi Partiler Yasası’nın“siyasi partilerin Türkçe’den başka dilkullanamayacaklarını” hükme bağlayan 81. maddesineaykırı davrandıkları gerekçesiyle aynı yasanın 117.maddesi uyarınca 6 aydan az olmamak üzere hapiscezasına mahkum edilmesi istendi.

İzmir’in Konak ilçesinde HADEP İlçe Örgütü tarafından26 Ocak günü düzenlenen şenlik nedeniyle haklarındasoruşturma açılan HADEP Konak İlçe Başkanı MahmutSığak, İlçe Örgütü yöneticileri Mehmet Şerif Yıldız veŞükrüye Tunç ile HADEP üyeleri Muarrem Şener,Abdülrezzak Kartal, Halise Kaya, Fevzi Aslan ve İsmailŞener 5 Mart günü gözaltına alındı.

12 Mart günü HADEP Erciş (Van) İlçe Örgütü binasınadüzenlenen baskında İlçe Yönetim Kurulu üyesiMühtüllah Dağ ve Rukiye Çetin ile Gençlik KollarıBaşkanı Mehmet Emin Uzun, Fatma Geçer ve HaşimÜlke gözaltına alındı. Baskında çok sayıda yayına da elkonuldu. Daha sonra Van Gençlik Kolları üyesi 18 kişihakkında “yasadışı örgüte yardım ettikleri” iddiasıylaVan DGM’de dava açıldı.

14 Mart günü “üzerlerinde yasak yayın bulunduğu”gerekçesiyle gözaltına alınan HADEP Siirt İl Örgütüyöneticisi Meryem Cellek ve İl Kadın Kolları BaşkanıAdalet Taşçı 15 Mart günü tutuklandı. Belediye MeclisÜyesi Selim Can ise serbest bırakıldı.

HADEP Erzincan İl Örgütü tarafından düzenlenmesiplanlanan “Demokrasi ve Barış Şöleni”, valiliktarafından Terörle Mücadele Yasası’nın “bölücülükpropagandası” suçuna ilişkin 8. maddesinin “ihlaledilebileceği” gerekçesiyle yasaklandı.

HADEP Ergani (Diyarbakır) İlçe Örgütü’ne 23 Mart günüdüzenlenen baskında İlçe Başkanı Sündü Şener ile ilçeörgütü yöneticileri Muzaffer Okan, Ahmet Yılmaz ve

Ahmet Tektaş gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar dahasonra serbest bırakıldılar.

Gaziantep’in Islahiye HADEP İlçe Başkanı Zeki Manaz, 26Mart günü gözaltına alındı. Manaz, ilçe binasındayapılan aramadan sonra serbest bırakıldı.

Adana’da 30 Mart günü gözaltına alınan MehmetÇakmak, Mahmut Bağrıyanık, Ali Aslan ve MustafaAlkış 1 Nisan günü Adana DGM tarafından “yasadışıörgüte yardım” iddiasıyla tutuklandı.

HADEP İstanbul Fatih İlçe Örgütü yöneticisi Fatih Alkış,HADEP Eminönü İlçe Örgütü yöneticisi Yusuf Talay,Şehmuz Usanmaz, Vedat Demirkol, Engin Çetin ve CelalBozkurt adlı kişiler “yasadışı örgüt üyesi oldukları”iddiasıyla Nisan ayı başında İstanbul’da gözaltına alındı.

İzmir’in Çiğli ilçesinde HADEP binasına 17 Ekim 2001tarihinde düzenlenen baskında gözaltına alınan ve 19Ekim 2001 tarihinde tutuklanan Murat Yağcıbulut veÖzcan Erdem 16 Nisan günü İzmir DGM’de yapılanduruşmada tahliye edildi. Davada, Yağcıbulut veErdem’in TCY’nin 169. maddesi uyarınca hapis cezasınamahkum edilmesi isteniyor.

21 Nisan günü HADEP Mersin İl Örgütü tarafındandüzenlenen şenlikte HADEP Parti Meclisi üyesi HikmetFidan, HADEP İl Başkanı Muzaffer Akad ve YedinciGündem gazetesi çalışanı Azad Adıyaman gözaltınaalındı. Fidan ve Akad kısa bir süre sonra serbestbırakıldı. Adıyaman ise 22 Nisan günü tutuklandı.

HADEP Gaziantep İl Başkanı Abdullah İnce hakkında“yasadışı örgüte yardım” iddiasıyla açılan dava, 25Nisan günü Adana DGM’de yapılan duruşmada beraatlasonuçlandı.

27 Nisan günü Mardin’in Yalım beldesinde düzenlenenev baskınında HADEP Merkez İlçe Örgütü yöneticisiFahri Demirtaş, Mehmet Bakay ve oğlu Aziz Bakaygözaltına alındı.

İstanbul DGM Savcılığı, Mayıs ayı içinde HADEP İstanbulİl Örgütü Başkanı Doğan Erbaş, il yöneticileri Halil Salık,Yusuf Çirik, Ali Uçan, Nizamettin Öztürk, NurettinKaplan, Sabahattin Halli, Erengül Akçora ve NecmettinÇeçen ile Mem Yayınları sahibi Gülcan Kaya hakkında“şiddet içermeyen barışçıl eylemlerle PKK’ye yardım veyataklık ettikleri” iddiasıyla TCY’nin 169 ve TMY’ninceza artırımını öngören 5. maddesi gereğince 7.5 yılakadar hapis istemiyle dava açtı.

İstanbul DGM Savcılığı tarafından hazırlananiddianamede “PKK lehine faaliyet gösteren basın yayınorganlarınca ve kültür merkezlerince örgüte sıcakbakan sempatizanlara sürekli serhıldan çağrısındabulunarak örgütün tabanını sivil intifada tarzındaeylemlere yönlendirici ve örgütün stratejisine uygunyayınlar yapıldığı, bu eylemlerin HADEP’in lobi vesiyasal faaliyetleri içerisinde etkin bir şekildesürdürüldüğünün tesbit edildiği, söz konusufaaliyetlerin organizasyon ve yönlendirmesinin HADEP

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

302 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 307: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

il teşkilatında yapıldığı, korsan eylemlerde kullanılanafiş, pankart, dövizler ile molotof kokteyllerininburalarda hazırlandığı ve saklandığı” iddia edildi.3

HADEP Gaziantep İl Başkanı Abdullah İnce, “GaziantepCezaevi’nde bulunan PKK’li tutuklulara talimat verdiği”iddiasıyla 1 Mayıs günü gözaltına alındı. İnce ile birlikteHacı Özkal (40), Birsel Deniz (20) ve adlarıöğrenilemeyen iki kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

HADEP Siirt Gençlik Kolları Üyesi Gülhan Akın 4 Mayısgünü evine düzenlenen baskında gözaltına alındı. Aynıgün Batman’da düzenlenen ev baskınlarında HADEPüyeleri M. Şah Öner, Muzaffer Tekin, İzzettin Taş ileGemgin Durak gözaltına alındı.

HADEP Konak İlçe Örgütü (İzmir) yöneticileri ŞerafettinYetim ve Şerif Yıldız, 8 Mayıs günü gözaltına alındı.

HADEP Viranşehir (Şanlıurfa) İlçe Örgütü tarafından“Anneler Günü” nedeniyle düzenlenen pikniğemüdahale eden jandarmalar 25 kişiyi gözaltına aldı.

HADEP Doğubeyazıt (Ağrı) İlçe Başkanı Yusuf Söğüt, 11Mayıs günü Ağrı’nın Diyadin ilçesi yakınlarındagözaltına alındı. Söğüt, 12 Mayıs günü serbest bırakıldı.

Tunceli’nin Ovacık İlçesi’nde gerçekleştirilen evbaskınlarında aralarında Bülent Yılmaz, Özcan Yılmaz,Mustafa Aşık, Erol Çakmak, Mesut Aslan, Haydar Güneşve Mahmut Güloğlu’nun olduğu 20 HADEP üyesigözaltına alındı.

Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde HADEP İlçe Örgütü binası 6Haziran günü akşam saatlerinde polisler tarafındanbasıldı. Baskında İlçe Başkanı Nedim Biçer ve saymanMizbah Bozucu gözaltına alındı. HADEP yöneticileri 7Haziran günü serbest bırakıldı.

Bursa’da Halit Tosun (16) ve Ferdi Denizhan’ın (20)“KADEK’e katılmaları için HADEP tarafından kaçırıldığını”iddia eden bir grup, 24 Haziran günü HADEP BursaYıldırım İlçe Örgütü binasını bastı. Polislerin müdahaleetmediği olaylarda HADEP yöneticilerinden NizamKaplan yaralandı. Daha sonra olaya karışan polisler,HADEP Bursa İl Başkanı Hamdullah Yılmaz, Yıldırım İlçeBaşkanı Kemal Yıldırak ile Bursa HADEP İl Sekreteri,Hüseyin Armağan, parti üyeleri Vedat Oruç, FehmiYavuz ve kızı Semra Yavuz ile saldırganları gözaltınaaldı. Nizam Kaplan ise aynı gece saat 01.00 sıralarındaevinden gözaltına alındı. Aileler 25 Haziran günüserbest bırakıldı.

Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde yer alan haberlerde,kaçırıldığı iddia edilen Halit Tosun ve Ferdi Denizhan’ın“HADEP’lilerin telefon etmesi üzerine İstanbul’dabırakıldığı” iddia edildi. Haberlere göre, Bursa EmniyetMüdürü Reşat Altay, Halit Tosun ve Ferdi Denizhan’ınİstanbul’da ortaya çıktığını, 25 Haziran günü Bursa’yageldiklerini açıkladı.

Olayda gözaltına alınan yedi HADEP yöneticisi ilekaçırıldıkları iddia edilen Halit Tosun ve Ferdi Denizhan

27 Haziran günü serbest bırakıldı. 27 Haziran günüHADEP yöneticileri ile birlikte Bursa CumhuriyetSavcılığı’na getirilen Tosun ve Denizhan, adliye girişindegazetecilere “kaçırılmadıklarını” söylediler.

Cumhuriyet Savcılığı’nda ifadeleri alınan Tosun veDenizhan “yasadışı örgüt üyesi oldukları”, HADEPyöneticileri ise “yasadışı örgüte yardım ettikleri”iddiasıyla tutuklanmaları istemiyle mahkemeyesevkedildiler. Mahkemede ifadesi alınan dokuz kişiserbest bırakıldı. Mahkeme, “Tosun ve Denizhan’ıKADEK’e götürmek istediği” iddia edilen Asurhanİbrahim Recai Özçelik adlı kişi hakkında gıyabitutuklama kararı verdi. Tosun ve Denizhan daha sonraişkence gördüklerini açıkladılar. (Bkz. Kişi Güvenliği)

HADEP Iğdır İl Örgütü Gençlik Kolları yöneticisi YaşarAkkuş, Yüzbaşılar köyündeki evine 22 Haziran günüdüzenlenen baskında gözaltına alındı.

İzmir’in Buca ilçesinde HADEP İlçe Örgütü binası 30Haziran gecesi kimliği belirsiz kişilerin saldırısınauğradı. Saldırganların binada bulunan eşyaları tahripettiği bildirildi.

HADEP’in başlattığı “Türkiye’nin Demokratikleşmesi İçinBir İmza” kampanyası Van, Diyarbakır ve Ankara’dayasaklandı. Yasaklama kararı Van Sulh CezaMahkemesi tarafından dilekçe ve afişlerde “bölücülükpropagandası yapıldığı” iddiasıyla Siyasi Partiler Yasasıve Basın Yasası uyarınca verildi. Karar üzerine HADEPVan, Ankara ve Diyarbakır il örgütlerine giden polislerimza metinlerine el koydular. HADEP’in tarafındandüzenlenen “AB Süreci Kararlılıkla Sürdürülmelidir”başlıklı imza kampanyası da Gaziantep 2. Sulh CezaMahkemesi tarafından yasaklandı. Yasaklama kararıüzerine 26 Haziran günü HADEP Gaziantep İl Örgütü’negiden polisler dilekçelere el koydu.

“Demokratik Bir Türkiye İçin Bir İmza” kampanyası içinDiyarbakır’ın Çermik ilçesinde imza toplayan HADEPÇermik İlçe Başkanı Ahmet Karakoç, İlçe Örgütüyöneticileri İsmail Dinçer ve Hayati Kaya ile TahsinÇetin ve Bekir Özdemir gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde Temmuz ayıiçinde 50 HADEP üyesi “yasak yayın bulundurdukları”gerekçesiyle gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 6’sıdaha sonra tutuklandı. HADEP İlçe Başkanı BayramBozkurt, İlçe Sekreteri Hüseyin Yıldız, Sayman BülentAcar, Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Şahindal ile tutuklubulunan HADEP Elbistan Gençlik Kolları Başkanı OruçAy, HADEP Kadın Kolları Üyesi Besime Ay, HADEP

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 303

3 HADEP ‹stanbul ‹l Örgütü Baflkan› Do¤an Erbafl hakk›nda HADEPMalatya ‹l Örgütü’nde yapt›¤› konuflma nedeniyle aç›lan davaya day›l içinde devam edildi. 29 Kas›m 2001 tarihinde HADEP ‹stanbul ilörgütüne düzenlenen bask›ndan sonra HADEP ‹l Baflkan› Do¤anErbafl, ‹l Örgütü Sekreteri Halil Sal›k, ‹l Yönetim Kurulu üyesi YusufÇirik, Nizamettin Öztürk, Nusretin Kaptan, Sabahattin Hali, ErengülAkçolak ve Necmettin Çeten’in “yasad›fl› örgüte yard›m” iddias›ylacezaland›r›lmas› istemi ile aç›lan dava da y›l içinde sonuçlanmad›.

Page 308: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

üyeleri Mehmet Çağal, Ertuğrul Yıldız, Ali Kara. ile adıöğrenilemeyen bir kişinin yargılanmasına 17 Temmuzgünü Malatya DGM’de başlandı.

HADEP Erciş (Van) İlçe Başkanı Kemal Doğruel, hakkındaarama emri olduğu gerekçesiyle, 9 Temmuz günügözaltına alındı. Doğruel’in akşam saatlerinde serbestbırakıldığı öğrenildi.

Adana’da 14 Temmuz günü düzenlenen baskınlardaHADEP Seyhan İlçe Gençlik Kolları yöneticisi Ali Toprak,Mehmet Kısa, Salih Ergül, Zübeyir Beyav ve HüseyinKırgız gözaltına alındı.

Batman Belediye Meclisi üyesi Mahsun Akgül (HADEP) 5Ağustos günü evine düzenlenen baskında gözaltınaalındı.

Diyarbakır’ın Çarıklı beldesinde HADEP örgütünün 11Ağustos günü düzenlenen Gençlik Kolları kongresindeHADEP Çarıklı Belde Örgütü Başkanı Mehmet Işık,yöneticiler Kadafi Çınar, Fesih Demir, Şehmus Çınar,Abdulkadir Özkağan ve Mehmet Elaldı gözaltına alındı.HADEP’liler, 12 Ağustos günü Diyarbakır DGM tarafındanserbest bırakıldı.

Bingöl’ün Karlıova ilçesi Çırajor köyünde 14 Ağustosgecesi düzenlenen ev baskınlarında HADEP üyeleri AliTeymuroğlu, Ekrem Genç ve HADEP İlçe Örgütüyöneticisi Ferit Karabağ gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar 17 Ağustos günü “KADEK/PKK’ye yardımettikleri” iddiasıyla tutuklandılar.

Van’ın Çatak ilçesinde HADEP İlçe Örgütü yöneticisiNecati Cangöz, 22 Ağustos günü Görentaş köyündekievine düzenlenen baskında gözaltına alındı.

HADEP İstanbul Küçükçekmece İlçe Örgütü BaşkanıNecla Yıldırım, Yönetim Kurulu üyesi Abdulvahap Önerve Mehmet Kıymaz hakkında, ilçe binasında yapılanaramada yasak yayın ve Abdullah Öcalan’ın PKKmilitanlarıyla birlikte çekilmiş fotoğrafları bulunduğugerekçesiyle açılan dava 4 Eylül günü sonuçlandı.İstanbul DGM, Yıldırım ve Öner’i “yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla 3 yıl 9’ar ay hapis cezasına mahkumetti. Kıymaz hakkında ise beraat kararı verildi.

Muş’un Yaygın beldesinde HADEP belde örgütü kurmaçalışmalarını yürüten Sabahattin Varhan, JandarmaKarakol Komutanı Mehmet Karadere tarafından tehditedildiğini bildirdi. Varhan, Karadere’nin“Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı dahi sizemüsaade verse ben vermem. Burada yasa benim”dediğini söyledi.

Diyarbakır’da HADEP üyeleri Şahin Akşahin, MuratFarisoğulları, İsmail Kardaş, Veysi Akbaş, MahmutOrman ve Mehmet Ötenkuş 10 Eylül günü gözaltınaalındı. Gözaltına alınan HADEP’liler 13 Eylül günüçıkarıldıkları Diyarbakır DGM Savcılığı’nca serbestbırakıldı.

Gaziantep’in Nizip ilçesi Tatlıcak beldesinde 17 Eylül

günü gözaltına alınan HADEP Belde Başkanı BurhanAkpınar 19 Eylül günü tutuklandı. Belde Örgütüyöneticisi Ekrem Ateş ise serbest bırakıldı.

Danıştay, Eylül ayı ortalarında HADEP’li Van BelediyeBaşkanı Şahabettin Özarslaner’in görevdendüşürülmesine dair karar tebligatını gönderdi.Danıştay’ın karar gerekçesi olarak, Özarslaner’in 1998yılında Ağrı’da yaptığı konuşma nedeniyle ErzurumDGM tarafından TCY’nin 312. maddesi uyarınca verilenhapis cezası kararı gösterildi. Özarslaner daha sonrakarara itiraz etti.

Elazığ’da gözaltına alınan HADEP İl Örgütü yöneticisiVeli Kahraman 21 Eylül günü tutuklandı.

23 Eylül günü Van’ın Erciş ilçesinde HADEP binasınadüzenlenen baskında İlçe Başkanı Kemal Doğruel, ilçeörgütü yöneticileri Mehmet Sıdık Geçer, Murat Keser,Bülent Albayrak ve Selma Varlı gözaltına alındı.HADEP’liler 24 Eylül gecesi serbest bırakıldı.

DEHAP Ceyhan İlçe Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi İsmailOğaç ve oğlu Hikmet Oğaç “PKK/KADEK’e yardım veyataklık” ettikleri iddiasıyla 25 Kasım günü tutuklandı.

HADEP Diyarbakır İl Gençlik Kolları Başkanı KamuranYüksek, yönetim kurulu üyeleri Rukiye Erdemir veMahmut Duman ile parti üyesi Hacı Karakuzu, 2 Aralıkgünü gözaltına alındı.

İzmir’in Konak ilçesinde 11 Aralık günü düzenlenen evbaskınlarında TAYD-DER yöneticisi Evin Tunç, HADEPGençlik Kolları üyesi Serkan Okumuş, Hasan Manduz,Hüseyin Manduz, Mehmet Tanar, Yasin Tanaz ve ServetDemirkan gözaltına alındı.

Diyarbakır’da 16 Aralık günü Veysi Akbaş, Ömer Akbeyve Murat Önen, 17 Aralık günü de Mazlum Tekdağ veFerdani Gökderi adlı HADEP üyeleri gözaltına alındı.

Van’ın Bostaniçi HADEP belde örgütü yöneticisi HamzaÖzkan, Hakim İta, Abdullah Kaçan, Nuriye Gencer,Halime Kamiş ve Nazmi Peyan 21 Aralık günü, HADEPüyeleri Selim Öcek ve Fikret Ertoş ise 23 Aralık günüVan DGM tarafından tutuklandı.

Fazilet Partisi (FP)

Anayasa Mahkemesi’nin FP’nin kapatılmasına ilişkingerekçeli kararı, 5 Ocak günü Resmi Gazete’deyayınlandı. Anayasa Mahkemesi, FP’nin kapatılmasıkararını 22 Haziran 2001 tarihinde vermişti. Kararınyayınlaması ile birlikte İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcakve Tokat Milletvekili Bekir Sobacı’nın milletvekillikleridüştü. Nazlı Ilıcak, Bekir Sobacı, Merve Kavakçı,Ramazan Yenidede ve Mehmet Sılay hakkındaki “5yıllık siyaset yasağı” da bu tarihten itibaren başladı.(Bkz. Ek 8)

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı’nın AKP Genel Başkanı Recep Tayyip

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

304 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 309: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Erdoğan’ın kurucu üyelikten çıkarılması için yaptığıbaşvuruyu Şubat ayı başında kabul etti. Mahkeme,Erdoğan’ın genel başkanlık yetkilerinin iptal edilmesive başörtülü 6 kadının kurucu üyelikten çıkarılmasıistemini ise reddetti.

Anayasa Mahkemesi’nde 9 Ocak günü yapılantoplantıdan sonra bir açıklama yapan BaşkanvekiliHaşim Kılıç, Erdoğan’ın kurucu üyelikten çıkarılması içinAKP’ye ihtar verilmesi kararının 6’ya karşı 5 oylaalındığını bildirdi. Kılıç, Erdoğan’ın “genel başkanlıkyetkilerinin kullanmasının önlenmesi ve Ayşe Böhürler,Ayşenur Kurtoğlu, Fatma Ünal Bostan, Habibe Güner,Sema Ramazanoğlu ve Serap Yahşi Yaşar’ınkuruculuktan çıkarılması” isteminin ise oybirliğiylereddedildiğini kaydetti.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1992 yılındaRize’de yaptığı bir konuşma nedeniyle 25 Nisan günüAnkara DGM Savcılığı’na ifade verdi. Erzurum DGMSavcılığı tarafından başlatılan soruşturma Mayıs ayındagörevsizlik kararıyla sonuçlandı. Soruşturmayı sürdürenErzurum DGM Savcılığı, Erdoğan hakkında TCY’nin 146.maddesi kapsamına giren konuşmalarıyla ilgili dosyayı,Ankara DGM’ye gönderdi. Savcılık, “Cumhurbaşkanı’nahakaret, devletin askeri veya emniyet kuvvetlerinialenen tahkir ve tezyif” suçuyla ilgili dosyayı da RizeCumhuriyet Savcılığı’na iletti. Dosyayı inceleyen RizeCumhuriyet Savcılığı, takipsizlik kararı verdi.

Soruşturmayı devralan Ankara DGM Savcılığı, AKP lideriRecep Tayyip Erdoğan’ın tutuklanmasını istedi. AnkaraDGM ise tutuklama istemini reddetti. DGM Savcısı NuhMete Yüksel’in tutuklama isteminin reddine itirazıreddedildi.

Bu arada Adalet Bakanlığı, Erdoğan’ın ifadelerini basınayansıttığı ve yetkisi olmadığı halde soruşturmayürüttüğü iddialarıyla ilgili olarak Erdoğan’ınavukatlarının suç duyurusunun ardından DGMCumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel hakkında, Mayısayında soruşturma açtı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Bekir Selçuk, AKPGenel Başkanı Erdoğan hakkında, “haksız mal varlığıedindiği” iddiasıyla Haziran ayı içinde 5 yıl 10 ayakadar hapis cezası istemiyle dava açtı. 3628 SayılıKanun’un 14. maddesi uyarınca Erdoğan’ın haksızedindiği iddia edilen malların zor alımına kararverilmesi istenen iddianamede, ayrıca Erdoğan’ın ömürboyu kamu hizmetlerinden yasaklı tutulması, aynıyasanın 16. maddesi uyarınca cezaların teciledilmemesi, paraya veya tedbire çevrilmemesi ve önödeme ile düşürülmemesi de istendi.

Diyarbakır DGM Ağustos ayı içinde AKP Genel BaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’ın TCY’nin 312. maddesinin 2.fıkrasından aldığı mahkumiyet kararının adli sicilkaydından silinmesi istemini reddetti. Savcımütalaasında, 312. maddede yapılan değişiklikle“suçun ortadan kalkmadığını, suça yeni tanım ve

kapsam getirildiğine” işaret etti.

Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel,Ağustos ayında AKP’nin kapatılması istemiyle YargıtayCumhuriyet Başsavcılığı’na dosya gönderdi. Dosyada,Erdoğan hakkındaki Rize konuşması nedeniyle açılansoruşturma evrakları ile AKP Grup Başkanı BülentArınç’ın bazı konuşmalarına yer verildi.

Bu arada Anayasa Mahkemesi’nin TCY’nin 312.maddesi uyarınca hapis cezasına mahkum olanErdoğan’ın kurucu üyelikten çıkarılması için AKP’yeverdiği ihtar süresi 19 Ekim günü doldu. Bunun üzerineErdoğan, AKP kurucu üyeliğinden ayrıldı, ancak genelbaşkanlığı sürdüreceğini açıkladı. AKP de bu işlemi 22Ekim günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi.Bildirimde, AKP tüzüğünün kurucu üye dışındakilerinde parti lideri seçilebileceğine olanak tanıdığına dikkatçekildi.

Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 23 Ekim günü“Recep Tayyip Erdoğan’ın, yalnızca kurucu üyeliktenistifa etmesi genel başkanlığı ise sürdürmesi”nedeniyle AKP hakkında kapatma davası açtı. YargıtayCumhuriyet Başsavcılığı’nın ihtar kararının aslındayerine getirilmediği, üye olamayan kişinin genelbaşkan da olamayacağı gerekçesiyle hazırladığıiddianamede, AKP’nin “yasaya karşı hile yaptığı” ilerisürüldü. İddianamede, özetle şu görüşlere yer verildi:

“Siyasi parti üyesi olamayan kimsenin parti başkanıolması düşünülemez. Üyelikten öte siyasi aktiviteleriolan/olması gereken parti başkanının üye olamayan,üyeliğine engel bulunan birisince temsili hukukunkoruyabileceği iyi niyetle bağdaşmaz. Yasalzorunluluklara ve koşullara uymamanın doğalsonucunu yine yasal yaptırım ortaya koyar. Erdoğan’ıkurucu üyelikten çıkarıp genel başkanlık görevindenalmayarak bu görevini sürdürmesini sağlayan AKP’ninkapatılmasına karar verilmesi gerekmektedir.”

Dava ile ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtlayanYargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,davanın “temelli kapatma” değil “kapatma” davasıolduğunu bildirdi. Kanadoğlu, “Temelli kapatmada mil-letvekilliklerinin düşürülmesine de karar verildiği halde‘kapatma’ halinde yalnızca parti tüzelkişiliğinin ortadankalkacağını”, Anayasa’da parti ve üyeleri konusundageleceğe yönelik herhangi bir kısıtlamaöngörülmediğine dikkat çekti.

Davanın Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesineKasım ayında başlandı. 1 Kasım günü gazetecilereaçıklama yapan Anayasa Mahkemesi BaşkanvekiliHaşim Kılıç, davanın esastan görüşülmesine kararverildiğini bildirdi. Mahkeme, Erdoğan’ın genelbaşkanlık yetkilerinin tedbiren önlenmesine ilişkinistemin partinin savunması alındıktan sonra elealınmasına karar verdi. Mahkeme tedbir istemineilişkin savunmasını hazırlaması için AKP’ye 15 günlüksüre verdi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 305

Page 310: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

18 Kasım günü AKP tarafından Anayasa Mahkemesi’nesunulan ön savunmada, ihtar kararının eksiksiz olarakyerine getirildiği öne sürüldü. Savunmada, yüksekmahkemenin ihtar kararlarına uyulmaması durumundakapatma davası açılmasını öngören Siyasi PartilerYasası’nın 104. maddesinin, Anayasa’nın partikapatmalarını düzenleyen 69. maddesine aykırı olduğuiddia edildi. Anayasaya aykırılık durumunun yüksekmahkeme tarafından “ön sorun” olarak önceliklekarara bağlanması istenen savunmada, tedbiristeminin yasal dayanaktan yoksun olduğu belirtildi.

Anayasa Mahkemesi’nin ihtar kararının ardındanTCY’nin 312. maddesinde yapılan değişiklik ileErdoğan’ın fiilinin suç olmaktan çıktığı ifade edilensavunmada, bu durumda siyasi yasaklarının daortadan kalkacağı ileri sürüldü.

Haklar ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Abdülmelik Fırat’ınGenel Başkanı olduğu HAK-PAR’ın kapatılması istemiyle14 Mart günü Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.İddianamede, partinin tüzük ve programında, “Devletinülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırıhükümler” olduğu savunuldu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dava ile ilgili esashakkındaki görüşünü 19 Haziran günü AnayasaMahkemesi’ne sundu. Hak-Par Genel BaşkanıAbdülmelik Fırat tarafından 17 Eylül günü AnayasaMahkemesi’ni verilen 44 sayfalık esas hakkındakisavunmada, partinin 11 Şubat günü tüzel kişilikkazandığı hatırlatılarak, “Partimiz hakkında kapatmadavasının açıldığı ya da açılacağı konusu, 7 Mart 2002günü, yani iddianamenin Mahkemenize sunulmasındanbir hafta önce basına yansımıştır. İddianame, 28. 03.2002 günü partimize tebliğ edilmiştir” denildi.

AİHM’in parti kapatmalar ve diğer konularda Türkiyealeyhinde verdiği kararların tümünün, Türkiye’nindemokrasisini sorgulayıp, hukukunun demokratikkarakterini tartışmaya soktuğu ifade edilensavunmada, “İddia makamının belirttiği gibi partimizprogram ve tüzüğünde, Kürt sorununun Türkiye’nintemel sorunu olduğu; Kürt sorunu çözülmedendemokratikleşmenin olmayacağı, toplumsal barışınsağlanmayacağı tespiti hayati ve ana tespitlerdenbiridir. Ama, Başsavcının, parti programımızda sadece“Kürt kökenlilerin varlık ve kültürlerinin öne çıkarıldığı”görüşü, partimizin Türkiye’nin diğer sorunlarıküçümsediği, önemsemediği anlamında yanlıştır veyerinde bir tespit değildir” denildi.

HAK-PAR Genel Başkanı Abdülmelik Fırat ve GenelBaşkan Yardımcısı İbrahim Güçlü, 12 Aralık günü deAnayasa Mahkemesi’ne sözlü savunma yaptı. Güçlüdaha sonra yaptığı açıklamada, Kürtlerdenbahsetmenin azınlık yaratmayacağını, devletbütünlüğünü bozmayacağını dile getirdiklerinibelirterek, “Türkiye’nin birliğiyle değil, iç düzenlemeyle

ilgili sorunlarımız var. ‘Bu partiler Türkiye’de toprakbölmek istiyor’ gibi endişeler var. HEP, DEP gibi partilerde Kürtlerden bahsederken iç düzenlemeden sözediyordu. İç düzenleme şu: Bugün Kürtler temsiledilmiyor. Sistem, farklı etnik ve inanç gruplarınıntemsilini engelliyor” dedi.

HAK-PAR genel başkan yardımcıları İbrahim Güçlü,Reşit Deli ve Cevdet Kemal Kara hakkında “KuzeyKürdistan Demokrat Partisi üyesi oldukları” iddiasıylaaçılan dava 4 Haziran günü sonuçlandı. Ankara DGM,Şartla Salıverilme Yasası uyarınca davanınertelenmesine karar verdi.

HAK-PAR Diyarbakır İl Örgütü 12 Haziran günü polistarafından basıldı. Baskında HAK-PAR Genel BaşkanYardımcısı Bayram Bozyel, Ümit Tektaş, Mehmet Eren,Kemal Aras, Sait Bozyel, Paşa Akdoğan, Suphi Ekinci,Ramazan Eren, Naci Eren, Haydar Karaaslan, ZanaBudak, Şergır Budak, Ömer Mavlay, Evin Sıtkı, HaydarFırat, Mehmet Eren ve adı öğrenilemeyen 7 kişigözaltına alındı.

Gözaltında tutulan Bozyel, Tektaş, Aras, Fırat ve Erenile görüşen Avukat Sedat Çınar, müvekkillerinin “kötükoşullarda sorgulanması” gerekçesi ile Diyarbakır DGMSavcılığı’na başvurdu. Gözaltına alınan İl YönetimKurulu üyesi gazeteci Mehmet Eren, 17 Haziran günüDiyarbakır DGM tarafından “Olağanüstü Hal Bölgesi’negirişi yasaklanan yayınların evinde bulunması”nedeniyle tutuklandı. Diğer 22 kişi ise DGM Savcılığıtarafından serbest bırakıldı.

Mehmet Eren de 24 Haziran günü serbest bırakıldı.Avukatlarının itirazının kabul edilmesi üzerine serbestbırakılan Mehmet Eren, cezaevinde bulunduğu sıradaDiyarbakır Temsilciliği görevini yürüttüğü Dema Nudergisinin polisler tarafından basıldığını söyledi.Polislerin büroya büyük ölçüde hasar verdiğini anlatanMehmet Eren, çok sayıda yayına ve belgeye de elkoyduğunu bildirdi.

Diyarbakır DGM Savcılığı, HAK-PAR Genel BaşkanYardımcısı Bayram Bozyel, Diyarbakır İl Örgütüyöneticisi, Dema Nu gazetesi Diyarbakır TemsilcisiMehmet Eren, HAK-PAR üyeleri Selim Akgök veMahkum Yiğitel hakkında Eylül ayı içinde dava açtı.İddianamede, sanıkların “Kürdistan Sosyalist Partisi(PSK) örgütünün propagandasını yaptıkları” iddiasıylaTMY’nin 7/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istendi.Diyarbakır DGM’de 24 Aralık günü sonuçlanan davada,“delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, HAK-PAR’a “12 kurucu üyenin milletvekili seçilmeyeterliliğine sahip olmadıkları için kurucu üyeliktençıkarılması” amacıyla ihtar verilmesi istemiyle Ağustosayında Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Kanadoğlu, başvurusunda partinin kurucu üyesi veGenel Başkanı Abdülmelik Fırat ile kurucu üyelerAbdullah Durmuş, Ali Beyköylü, Fehmi Demir, Hasan

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

306 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 311: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Dağtekin, Nevzat Peker, Nurettin Buset, Salih Özçelik,Şerif Saydam, Hamiyet Özol, Muzaffer Kızıl ve SametEkinci’nin, Anayasa’nın 76/1-2 ve Milletvekili SeçimiKanunu’nun 11. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f)bentleri uyarınca kurucu üye olamayacaklarınınanlaşıldığını kaydetti.

HAK-PAR Genel Başkanı Abdülmelik Fırat hakkında,partisinin danışma kurulu toplantısında “Amed,Kürdistan’ın başkentidir” dediği gerekçesiylesoruşturma açıldı. Fırat, soruşturma nedeniyle 14 Ekimgünü Diyarbakır DGM Savcılığı’nda ifade verdi.

Abdülmelik Fırat, 21 Ekim günü de Diyarbakır’ın Liceilçesinde seçmenlerle Kürtçe konuştuğu için gözaltınaalındı. Daha sonra savcılığa sevkedilen AbdülmelikFırat’ın “izinsiz gösteri düzenlediği” iddiasıylatutuklanması istendi. Mahkeme, ifadesini aldıktansonra Fırat’ı serbest bıraktı. Fırat, seçim çalışmalarısırasında Kürtçe konuştuğu gerekçesi ile 23 Ekim günüyeniden gözaltına alındı. Fırat aynı gün serbestbırakıldı.

Diyarbakır Hazro ilçesinde seçim çalışmalarını yürütenHAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Güçlü, 25Ekim günü gözaltına alındı.

Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP)

TSİP eski Genel Başkanı Turgut Koçak ve TSİP eskiGenel Başkan Yardımcısı Necmi Özyurda, 1 Mart günüAnkara’da gözaltına alındı. Ankara DGM’nin verdiğigıyabi tutuklama kararı nedeniyle gözaltına alınanKoçak ve Özyurda daha sonra tutuklandı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, TSİP’in kapatılmasıistemiyle Haziran ayında Anayasa Mahkemesi’ne davaaçtı. TSİP Genel Başkanı Turgut Koçak ile TSİPyöneticileri Hasan Yavaş ve Necmi Özyurda’nın“yasadışı örgüte yardım ettikleri” iddiasıyla AnkaraDGM tarafından hapis cezasına mahkum edildiklerihatırlatılan iddianamede, “TSİP’in genel merkezi ve ilmerkezinin bulunduğu binada, 13 Aralık 2000 tarihindeyapılan aramada silahlı örgüt üyelerinin resimlerinin,döviz ve pankartlarının bulunduğu” belirtilerek,“pankart, döviz ve resimlerin parti binasındasaklanmasının, bu örgütlerin eylemlerinin partitarafından benimsendiği ve desteklendiğinin göstergesiolduğu” ileri sürüldü. İddianamede, TSİP’in Anayasa’nın68. maddesinde sayılan “sınıf diktatörlüğünü savunmave yerleştirmeyi amaçlamak” ve “suç işlenmesiniteşvik etmek” eylemleri nedeniyle kapatılması istendi.

Emeğin Partisi (EMEP)

İzmir’in Bornova ilçesinde EMEP bülteni dağıtan BülentKılıç, Turan Kara, Deniz Çetin ve Günay Ayaz adlı EMEPüyeleri 21 Nisan günü gözaltına alındı.

25 Nisan günü İstanbul Güngören’de EMEP’in 1 Mayısİşçi Bayramı afişlerini asan Güngören İlçe BaşkanıMehmet Turp ile Dilek Aslan, Memiş Adabaş, İbrahimDemirci ve soyadı öğrenilemeyen Murat adlı kişilergözaltına alındı.

Nisan ayı içinde 1 Mayıs afişlerini asan 24 EMEP üyesiçeşitli tarihlerde gözaltına alındı.

EMEP tarafından hazırlanan “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlikiçin OHAL Kaldırılsın” yazılı afişler Mayıs ayında Mersin4. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yasaklandı. EMEPafişlerine Manisa’da Mersin 4. Sulh Ceza Mahkemesi’ninyasaklama kararı gerekçe gösterilerek el konuldu.

EMEP Balıkesir İl binasına Mayıs ayı içinde yapılansaldırıda maddi hasar meydana geldi.

EMEP tarafından yürütülen “OHAL’e hayır” kampanyasıçerçevesinde Gaziantep’te açılan imza standına polislermüdahale etti. “Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik için OHALKaldırılsın” başlıklı afişler standa gelen polislertarafından indirildi.

EMEP Diyarbakır İl Başkanı Yavuz Karakuş’un 2001 yılı 1Mayıs İşçi Bayramı’nda yaptığı basın açıklamasınedeniyle yargılanmasına 31 Mayıs günü Diyarbakır 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme,TCY’nin 159. maddesi uyarınca açılan davadagörevsizlik kararı verdi.

1 Mayıs afişleri asarken 30 Nisan 2000 tarihindegözaltına alınan EMEP Gaziantep İl Örgütü yöneticilerihakkında, “izinsiz afiş astıkları” gerekçesiyle açılandava, Gaziantep 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 12Haziran günü yapılan duruşmada beraatla sonuçlandı.

13 Kasım 1999 tarihinde ABD Eski Başkanı BillClinton’un, Türkiye’yi ziyaretini protesto etmekamacıyla afiş asarken gözaltına alınan EMEP İstanbulGaziosmanpaşa İlçe Örgütü Üyeleri Mustafa Gürsoy,Kenan Topal, Gökhan Kıl, Leyla Işık ve Şerif Yeşilbingölhakkında “izinsiz afiş astıkları” gerekçesi ile açılan davaTemmuz ayında sonuçlandı. Gaziosmanpaşa 2. SulhCeza Mahkemesi, “Partinin afişlerinin yapıştırılmayacağıhususunda Valiliğin bir kararı bulunmadığı”gerekçesiyle beraat kararı verdi.

İstanbul Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası’nınkapatılmasını protesto amacıyla bir hafta süreylefabrika önünde sürdürülen “işyerini terk etmeme”eylemine destek ziyaretinde bulunan EMEP üyesi 32kişi 29 Temmuz günü gözaltına alındı.

Türkiye Komünist Partisi (TKP)

TKP’nin “Savaşa Hayır” afişleri Nisan ayında Zonguldak1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yasaklandı.Yasaklama kararının “Siyasi Partiler Yasası uyarıncapartilerin ‘komünist’ adını alamayacağı hükmüuyarınca” verildiği öğrenildi.

13 Nisan günü İstanbul’da TKP tarafından hazırlanan“Halk Muhtırayı 1 Mayıs’ta verecek” yazılı afişleri asan50 TKP üyesi gözaltına alındı.

19 Nisan günü İstanbul’un çeşitli semtlerinde TKP’nin 1Mayıs afişlerini asan 40 kişi gözaltına alındı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 307

Page 312: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İstanbul Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası’nınkapatılmasını protesto amacıyla TKP tarafındanhazırlanan bildirileri Üsküdar ve Kadıköy’de dağıtan 20kişi 27 Temmuz günü gözaltına alındı.

Eylül ayı içinde Ankara ve İstanbul’da “ParanınSaltanatı Varsa Halkın TKP’si Var” yazılı afişleri asarken32 TKP üyesi gözaltına alındı.

TKP tarafından yapılan yazılı açıklamada, 6 Ekim günüAnkara Abdi İpekçi Parkı’nda yapılacak mitingduyurusu için afiş asan 3 parti üyesinin gözaltınaalındığı bildirildi.

Anayasa Mahkemesi, 12 Kasım günü TKP’nin, adındaki“komünist” sözcüğü nedeniyle kapatılması istemiyleaçılan davada, ön inceleme yaparak tensip tutanağınıhazırladı. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç,tensip tutanağı ile birlikte iddianamenin TKP’yeiletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nagönderileceğini bildirdi.

SİP, 11 Kasım 2001 tarihinde toplanan 6. OlağanüstüKongresi’nde adını “Türkiye Komünist Partisi” olarakdeğiştirmişti. Partinin adının değiştirilmesinin ardındanYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, partinin adından“komünist” sözcüğünün çıkarılması için AnayasaMahkemesi’ne başvurmuştu. Başvuruda, 2820 SayılıSiyasi Partiler Yasası’nın 96. maddesine göre, siyasipartilerin “komünist, faşist” gibi adları kullanamayacağıbelirtilmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kasım ayı sonundaTKP’li 6 kişi hakkında, belirlenen yerler dışında izinsizafiş astıkları gerekçesiyle dava açtı. Nöbetçi AnkaraAsliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanıniddianamesinde, sanıkların 20 Ekim günü TKP’ye aitafişleri ilçe seçim kurulunun tespit ettiği yerler dışındaizinsiz olarak asarken yakalandıkları belirtilerekhaklarında, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri veSeçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 151/2. maddesiuyarınca 6’şar aydan 1’er yıla kadar hapis cezasıistendi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

308 Türkiye İnsan Hakları Raporu

2 - 3 KASIM MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ

Yasal Engellemeler ve Tartışmalar

3 Kasım seçimleri öncesinde gündemin en belirleyiciunsuru, baskıların ötesinde milletvekili adaylıkları vebunların Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilipedilmemesi oldu. Tartışmalar her ne kadar bu noktadaRecep Tayyip Erdoğan ve Necmettin Erbakan üzerindeyoğunlaştıysa da YSK başka birçok adayın da“milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadığına”karar verdi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı, seçim kararıalınmasının ardından, Diyarbakır 3 No’lu DGM’yebaşvurarak TCY’nin 312/2. maddesinde yapılandeğişiklik nedeniyle Erdoğan’ın mahkumiyet kararınınadli sicil kaydından silinmesini istedi. Ancak DGM,“suçun ortadan kalkmadığı” gerekçesiyle bu istemireddetti. Bu karara yapılan itirazı değerlendirenDiyarbakır 4 No’lu DGM ise 9 Eylül günü Erdoğan’ınmahkumiyet kararının adli sicilden silinmesine kararverdi.

Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı SabihKanadoğlu, 10 Eylül günü Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nebaşvurarak, Diyarbakır DGM’nin kararının bozulmasınıistedi.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Diyarbakır 3 No’lu DGM’nin adlisicil kaydının silinmesi isteminin reddine ilişkin kararınıonadı. Daire, Diyarbakır 4 No’lu DGM’nin, Erdoğan’ın adlisicil kaydının silinmesine ilişkin kararını ise “yokhükmünde” saydı. Kararı açıklayan Yargıtay 8. CezaDairesi Başkanı Naci Ünver, TCY’nin 312. maddesindekideğişikliğin eylemi suç olmaktan çıkarmadığını,unsurlarını yeniden düzenlediğini belirtti.

Kanadoğlu, 13 Eylül günü de Erdoğan’ın adaylığınınengellenmesi için YSK’ye, kapatılan RP Genel BaşkanıNecmettin Erbakan’ın adaylığıyla ilgili olarak da Konyaİl Seçim Kurulu’na ihbarda bulundu. BaşvurularındaTCY’nin 312. maddesi uyarınca verilen cezanın,Anayasa ve Seçim Yasası’na göre “milletvekiliseçilmeye engel oluşturduğunu” savunan Kanadoğlu,“sabıka kayıtlarının silinmesinin bu durumudeğiştirmeyeceğini” iddia etti. Yasağın kalkması içinberaat ya da memnu hakların iadesi kararınıngerektiğine dikkat çeken Kanadoğlu, Erdoğan veErbakan’ın adaylıkları incelenirken bu konularındikkate alınmasını istedi.

Konya İl Seçim Kurulu’nun 17 Eylül günü verdiğikararda, Erbakan’ın Konya’dan bağımsız milletvekiliadaylığı başvurusu reddedildi. Kararda, “NecmettinErbakan’ın kesinleşmiş ve ertelenmiş sabıka kaydıbulunduğu, her ne kadar 4616 sayılı yasaya göreerteleme kararı verilmiş ise de kararda yazılı ve 3 yıllıkdeneme süresinin henüz dolmadığı anlaşılmışolduğundan, Erbakan’ın milletvekili seçilmeyeterliliğinin bulunmadığına ve bağımsız adaylıkbaşvurusunun reddine karar verildi” denildi.

Kanadoğlu, HADEP eski Genel Başkanı Murat Bozlak veAkın Birdal’ın da adaylıklarına itiraz etti. DEHAPlistesinden aday olan HADEP eski Genel Başkanı MuratBozlak’ın TMY uyarınca 1998 yılında 1 yıl hapsemahkûm olduğunu, bu mahkûmiyetle ilgili Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 9 Eylül günü “memnuhakların iadesi” kararı verdiğini hatırlatan Kanadoğlu,Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın bu karara ilişkintemyiz başvurusunun halen Yargıtay 9. Ceza

Page 313: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Dairesi’nde bulunduğunu belirtti. Kanadoğlu, AkınBirdal’ın milletvekili adaylığına itirazında ise Birdal’ın1998 ve 1999 yıllarında TCY’nin 312. maddesi ve TMYuyarınca üç ayrı mahkûmiyet aldığını, Ankara 10. AğırCeza Mahkemesi’nin 11 Eylül günü benzer kararverdiğini, dosyanın Yargıtay’da incelenme aşamasındaolduğunu kaydetti.

YSK, geçici ilanı yapılan aday listelerine ilişkinincelemesini 19 Eylül günü tamamladı. YSK, yaklaşık 50kişinin adaylığını “seçilmeye engel sabıkalarıbulunduğu gerekçesiyle” reddetti. Ancak daha sonrayapılan itirazlardan bazıları YSK tarafından kabul edildive bu kişiler milletvekili adayı oldu. YSK bu çerçevede,Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan, MuratBozlak ve Akın Birdal’ın 3 Kasım seçimlerindemilletvekili adayı olamayacağına karar verdi. Erbakanve Erdoğan’la ilgili karar üçe karşı dört oyla, Bozlak veBirdal kararı ise oybirliği ile alındı.

YSK, bunlar dışında büyük bir kısmını DEHAPadaylarının oluşturduğu çok sayıda kişinin de TCY’nin312, 168 ve TMY’nin 8. maddeleri uyarınca cezaaldıkları gerekçesiyle milletvekili adayıolamayacaklarına karar verdi. YSK ayrıca DEHAPadaylarından 39’unun başvurusunu, başvurularındatemiz kağıdı, diploma, nüfus cüzdanı örneği gibieksikler olduğu gerekçesiyle geri çevirdi ve eksikleringiderilmesini istedi.

YSK, Abdi İpekçi suikastı ve uyuşturucu kaçakçılığısuçları nedeniyle yargılanan Oral Çelik ve “yaptığıkonuşma nedeniyle FP’nin kapatılmasına” neden olanBekir Sobacı’nın adaylığını ise kabul etti.

Recep Tayyip Erdoğan, YSK kararına karşı AİHM’ebaşvurdu. AİHM, AKP Genel Başkanı Recep TayyipErdoğan’ın sabıka kaydının silinmemesi yönündekiYargıtay kararına karşı “ihtiyati tedbir” isteminireddetti. AİHM’in 23 Eylül günü yapılan toplantısında,AİHS’in 39. maddesinin işletilmesine yönelik başvuruele alındı. AİHM 3. Dairesi’nde yapılan duruşmada,“ihtiyati tedbir kararlarının hayati tehlikesi bulunanbireyler için geçerli olması” nedeniyle Erdoğan’ınbaşvurusu reddedildi.

YSK, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı SabihKanadoğlu’nun adaylıklarına itiraz ettiği işadamı FadılAkgündüz ve İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’inadaylığına ise onay verdi.

Bu arada DEHAP’ın seçimlere katılıp katılamayacağı daseçim döneminde tartışma yarattı. YargıtayCumhuriyet Başsavcılığı’nın “DEHAP’ın ülke çapındakiörgütlenmesinin seçimlere katılabilmesi için yetersizolduğu ve evrakta sahtecilik yapıldığı” yönündekibaşvurusunu değerlendiren YSK, 15 Ekim günü “seçimiş ve işlemlerinin kesinleşmiş olması” nedeniyleDEHAP’ın seçimlere katılabileceğine karar verdi. YSKkararında özetle şöyle denildi:

“...Yargıtay Başsavcılığı’nın ‘sınırlı’ bir araştırmaylayetindiği, DEHAP’ın gerçek teşkilatlanma durumununsaptanması yoluna gitmediği gönderilen bilgi vebelgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır. Anılan yazılar,DEHAP’ın Yargıtay Başsavcılığı’na teşkilatlanmasıylailgili olarak bildirimlerinin gerçeğe uygun olmadığını,adı geçen partinin 63 ilde teşkilatının olmadığınısaptayacak belge niteliği taşımamaktadır. Bu durumda,Yargıtay Başsavcılığı’nca gönderilen bilgi ve belgelerleDEHAP’ın seçime girecek yeterli teşkilatı olmadığınınsaptanamaması, YSK’ca DEHAP’ın seçime girebileceğineilişkin kesin nitelikteki kararının kaldırılmasınıgerektirecek hukuken geçerli somut bilgi ve belgeninbulunmaması karşısında Yargıtay Başsavcılığı’nın istemiyerinde görülmediğinden oybirliği ile reddine...”

Seçim Baskıları ve Olayları

Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada,seçimler sırasında “sahte oy pusulası” nedeniyle 22,“mükerrer oy kullanmak” nedeniyle 25, “Seçim Yasasıve Yüksek Seçim Kurulu kararlarına aykırı davranmak”nedeniyle 125, “darp, tehdit, izinsiz gösteridüzenlemek” gibi nedenlerle 39, “silah bulundurmak”nedeniyle de 4 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. İHDve siyasi partiler tarafından yapılan açıklamalarda iseözellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindebirçok köyde insanların açık oy kullanmaya zorlandığıve DEHAP’a oy vermemeleri için tehdit edildiği bildirildi.

HADEP Hakkari İl Örgütü tarafından oluşturulan köykomisyonunun 21 Ağustos günü ziyaret ettiği Geçitlibeldesinde düzenlenen ev baskınlarında, Ali Demir,Necmettin Demir, Ahmet Demir, Serdar Canatak,Ahmet Abi ve Bahattin Abi adlı köylüler gözaltınaalındı. Aynı gece serbest bırakılan köylüler, “HADEP’edestek vermemeleri ve parti çalışmalarınakatılmamaları” için “uyarıldıklarını” açıkladılar.

Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde HADEP İlçe YönetimKurulu üyesi Mecit Sezgin, Siirt’te de HADEP Siirt KadınKolları Başkanı Adalet Taşçı, Merkez İlçe Kadın KollarıBaşkanı Sarya Batur, Gençlik Kolları Başkanı RıdvanOğuz ve altı kişi 23 Ağustos günü gözaltına alındı.

Mersin’de yeni seçmen yazımında sahtekarlıkyaptıkları iddia edilen 31 muhtar Ağustos ayında açığaalındı. Emniyet Müdür Vekili Akın Küçükbarak veEmniyet Müdür Yardımcısı Salih Torun başkanlığındayürütülen soruşturmalarda 1.222 kişinin belirttiğiadreste oturmadığı anlaşıldığı ileri sürüldü. Çeşitlitarihlerde Mersin Cumhuriyet Savcılığı’na ifade verenmuhtarlar hakkında Kasım ayı başında “evraktasahtekarlık yaparak menfaat temin ettikleri” iddiasıyladava açıldı.

HADEP İl Sekreteri Hasan Yurtsever, karşılaştıkları baskıuygulamaları ile ilgili olarak şunları anlattı:

“Baskılardan nasibini ilk olarak mahallelerden seçmenkütüklerine yazılmak isteyen kişileri ilçe seçim

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 309

Page 314: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

kuruluna taşıyan minibüslerin sahipleri aldı.Minibüslerin 15 gün trafiğe çıkması yasaklandı ve herşoföre 345 milyon para cezası kesildi. Seçmenkütüklerine yazılmak isteyen kişilere yardım edenokur-yazar kişiler tartaklandı ve karakollara götürüldü.Bu nedenle gözaltına alınıp tutuklanan bir kişiye isesavcının söylediği sözler herşeyi açıkça ortayakoyuyor: ‘Seni bir daha HADEP’e gitmemen içintutukluyorum’.”

Karakolların da seçmen kütüğüne yazılmak için gerekliolan aile bildirim formlarını kabul etmediğini belirtenYurtseven, “Polisler aileleri ‘Gidin, şimdi nedenyazılıyorsunuz, seçimlerden sonra gelirsiniz’ gibisözlerle geri çeviriyorlar” dedi.

HADEP Şırnak İl Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada,Silopi’ye bağlı Besta, Üçağaç, Yolağzı, Yeniköy(Xırabreşık), Dedeler (Babga), Yazı (Şemga), Uyanık(Xınıs), Başak (Zedga) ve Esenler (Germge) köylerininmuhtar ve yetkililerinin 20 Ağustos günü Silopi ilçekaymakamı ile jandarma komutanı tarafından tehditedildikleri öne sürüldü. 1992-1995 yılları arasındazorunlu göçe tabi tutulan köylülerle konuşankaymakam ve jandarma komutanının, köylüleri tehditederek seçime bir gün kala geri dönmeleri veköylerinde oylarını kullanmalarını istedikleri belirtildi.

Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Sulak (Bafê) köyünde,HADEP’e oy verilmemesi için Jandarma KarakolKomutanlığı’nda görevli askerlerin köylülere baskıuyguladıkları ileri sürüldü. HADEP İl Başkanı ResulSadak, “Karakol Komutanı, HADEP’e oy vermemeleriiçin şimdiden baskılara başlamış durumda. Örneğinköylülere ait minibüs, traktör gibi araçları hiçbir ücretödemeden kendisi ve memurlarının hizmetindekullandırıyor. Hayvanların araziye çıkması ve köylülerinbelli bir saatten sonra evlerinden dışarıya çıkmasıyasaklanmıştır” dedi.

Diyarbakır’ın Hani ilçesinde İlçe Jandarma BölükKomutanı’nın 18 köy muhtarıyla toplantı yaparakseçimler konusunda telkinlerde bulunduğu iddia edildi.Toplantıda askerlerin, “1992-93’lü yıllara dönmekistemiyorsanız, oy vereceğiniz partiyi iyi seçin”dedikleri ileri sürüldü.

Van’ın Çatak ilçesinde korucuların köylüleri ve esnafı“HADEP’e gitmemeleri için” tehdit ettikleri ileri sürüldü.HADEP Çatak İlçe Sekreteri Nihat Tuci, “İlçede herkesHADEP’e gitmeme konusunda tehdit edilerek, baskıaltına alınıyor. Halkın korkması ve psikolojisininbozulması amaçlanıyor” dedi.

Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Besta köyü imamının,camide verdiği vaaz sırasında “Bu seçimde oyunuzukendinize verin” diyerek DEHAP’a oy verilmesini teşvikettiği gerekçesiyle Besta Jandarma Karakolu’nda birsüre gözaltında tutulduğu ve tehdit edildiği iddia edildi.

Siirt’in Aydınlar ilçesinde DEHAP ilçe örgütü açılmasınınkaymakam ve emniyet müdürlüğü tarafından

engellendiği bildirildi. Partinin açılışı için girişimlerdebulunanların yanı sıra, binasını DEHAP’a kiralayanNecat Can’ın da tehdit edildiği öne sürüldü.

DEHAP Hakkari milletvekili adayı Salih Yıldız, 20 Ekimgünü gözaltına alındı. İtirafçı Gökhan Özer’in ihbarıüzerine gözaltına alındığı öğrenilen Yıldız, daha sonraserbest bırakıldı.

Iğdır’ın Enginalan köyünde DEHAP seçim bürosununönüne asılan bayraklar güvenlik görevlileri tarafındanindirildi. Seçim bürosu olarak kullanılan kahvehaneninsahibi İbrahim Cantepe de gözaltına alındı. Cantepe,Iğdır Cumhuriyet Savcılığı tarafından serbest bırakıldı.

26 Ekim günü İstanbul Gültepe’de seçim çalışmasıyapan DEHAP seçim otobüsüne düzenlenen silahlısaldırıda Mehmet Ali Kaya adlı kişi yaralandı. DEHAPİstanbul İl Örgütü yöneticisi Ergin Doğru, Ortabayırbölgesinden geçen seçim arabasının MHP seçimarabası tarafından durdurulduğunu belirterek,“MHP’liler ‘burası bizim mekanımız, buradangeçemezsiniz’ demişler. Tartışmadan sonraarkadaşlarımız olay yerinden ayrılmak isterkenMHP’liler yumruklarla arabaya saldırıyorlar. Mehmet AliKaya arkadaşımızın, yüzüne aldığı darbe sonucugözlüğü kırılıyor. Daha sonra silahını çeken isminibilmediğimiz bir şahıs, aracın içerisine doğru iki el ateşediyor. Kaya, bacağına isabet eden kurşunlayaralanıyor” dedi.

27 Ekim günü İzmir’de DEHAP tarafından oluşturulanaraç konvoyu Cennetçeşme semtinde MHP yanlısıgrubun saldırısına uğradı. Olayda, adı öğrenilemeyenbir DEHAP’lı yaralandı. Aynı gün İzmir’in Mavişehirsemtinde de DEHAP araç konvoyu polisler tarafındandurduruldu. Bunun üzerine oturma eylemi yapanDEHAP’lılar zor kullanılarak dağıtıldı. Polislerin cop vesopa kullandığı olayda 20 kadar DEHAP’lı yaralandı.

DEHAP Nevşehir milletvekili adayı Ekrem Gerçeker veDEHAP İl Örgütü yöneticisi Mesut Mahsun, 29 EkimCumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında AtatürkAnıtı’na çelenk koyduktan sonra saygı duruşundabulunmadıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Gerçekerve Mahsun Cumhuriyet Savcılığı tarafından serbestbırakıldı.

29 Ekim günü Van’ın Saray ilçesinde il merkezindengelecek DEHAP konvoyunu karşılamaya hazırlananHADEP eski İlçe Başkanı Mehmet Keskin, HADEP İlçeÖrgütü eski yöneticisi Abdulkadir Ateş ve DEHAP İlçeSaymanı Yusuf Bilici gözaltına alındı.

29 Ekim günü Mardin’in Derik ilçesinde de pamuktarlalarında çalışan 52 işçi, “DEHAP lehine sloganattıkları” gerekçesiyle gözaltına alındı. İşçiler bir süresonra serbest bırakıldı.

Diyarbakır’da seçmen kütükleri ve seçmen bilgikartlarındaki yanlışların düzeltilmesi için 31 Ekim günüİl Seçim Kurulu’na dilekçe vermek isteyen kalabalık birgrup polisler tarafından tartaklandı. Aralarında İHD

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

310 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 315: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dabulunduğu yaklaşık üç bin kişi, polisin engellemesinekarşın dilekçeleri Seçim Kurulu Başkanlığı’na verdi.

30 Ekim günü İstanbul Esenyurt’ta Kızılbayrak dergisitarafından desteklendiği belirtilen bağımsız milletvekiliadayı Müslüm Turfan’ın afişlerini asan bir grup, MHPyanlısı bir grubun saldırısına uğradı. Olayda, MuratElverişli adlı genç MHP’liler tarafından silahla yaralandı.Saldırganlardan bir kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

31 Ekim günü İstanbul Fatih’te DEHAP’a ait bir araçMHP’li oldukları ileri sürülen bir grup tarafından silahlatarandı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.

1 Kasım günü İstanbul Sultanbeyli Yavuzselimmahallesinde AKP’nin afişlerini asan bir gruplaçevredeki bazı kişiler arasında çıkan kavgada AKPyanlısı olduğu bildirilen Emin Carlı adlı kişi öldü.Olaydan sonra, AKP’lilere saldırdıkları iddia edilen BilalYıldız, Bilgin Altan, Selami Günay, Yusuf Tan ve BülentKaradağ gözaltına alındı. Polis yetkilileri, olayın siyasiyönü bulunmadığını, gözaltına alınanların alkollüolduğunu iddia ettiler.

31 Ekim gecesi DEHAP İstanbul Fatih İlçe Başkanlığı’naait seçim minibüsüne, MHP seçim minibüsündebulunan bir grup ateş açtı. Saldırıda araçta bulunanHüseyin Meçhul adlı DEHAP’lı ayağından yaralandı.

Siirt’in Kurtalan ilçesine bağlı Bölüktepe köyündenMustafa Sak adlı kişi, “köylülerin Kayabağlar JandarmaKarakolu’na bağlı askerler tarafından ‘DEHAP’a oyvermemeleri yönünde tehdit edildiğini” ileri sürerek, 1Kasım günü Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusundabulundu.

Seçimler nedeniyle yurtdışından da Türkiye’ye çoksayıda heyet geldi. 3 Kasım seçimlerini izlemek üzereTürkiye’ye gelen Norveç heyetinden Uluslararası AfÖrgütü görevlisi Ragnar Naess, seçim işlemi ile ilgiliolarak, “Biz Midyat ve Nusaybin’e gittik. Birkaç ihlaloldu. Açık oy kullandırma, askeri müdahale, bazıyerlerde de HADEP’lilere saldırı oldu” dedi.

Seçmenlerin asker ve korucular tarafından tehditedildiklerini anlatan Naess, heyete ise herhangi birmüdahalenin olmadığını bildirdi. Seçimleri izlemeküzere Türkiye’ye gelen AGİT heyeti de, seçimlerinolağan koşullarda yapıldığını, oyların kullanımı vesayımına ilişkin ciddi olumsuzluklara rastlamadıklarınıbildirdi.

Seçim günü yaşanan diğer bazı olaylar da şöyle:

Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde sandıklarda görevli 17DEHAP’lı müşahit gözaltına alındı. Batman’ın Gerçüşilçesine bağlı Yakıtlı köyünde sandıklara askerlertarafından el konulduğu ve DEHAP müşahidi HüseyinKırlan’ın gözaltına alındığı bildirildi. Seçimleri izlemekamacıyla Bingöl’de bulunan İtalyan heyeti de polistarafından engellendi. Kimliklerine ve pasaportlarına elkonularak kaldıkları otele gönderilen heyet üyelerininotelden çıkmasına izin verilmediği ileri sürüldü.

Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Dikmen beldesindeaçık oy kullanılmasına itiraz eden İHD’liler ve Norveçheyeti, güvenlik görevlileri tarafından tartaklandı, İHDMardin Şube Sekreteri Serdar Kılıçarslan olaylardayaralandı. Oy kullanma işlemi Cumhuriyet Savcılığıtarafından geçici olarak durduruldu. Oy verme işlemiolay yatıştıktan sonra yeniden başladı.

Mardin’in Savur ilçesine bağlı Sürgücü beldesindesandık başkanının açık oy kullandırtmasına itirazettikleri belirtilen DEHAP müşahitleri İsa Can, HasanUyuk, Hikmet Poyraz ve M. Salih Budak Sürgücüjandarmalar tarafından gözaltına alındı. Mardin’in Yeşillibeldesine bağlı Şure köyünde oy kullanan ErkanÖzdemir ve Servet Özdemir adlı kişiler tartaklanarakgözaltına alındı.

Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Dağdüşü köyünde DEHAPmüşahitleri Mehmet Timur, Hüseyin Oktay ve KasımYılmaz, korucular tarafından dövüldü. Siirt DevletHastanesi tarafından Timur’a 5 günlük, Yılmaz’a ise 7günlük sağlık raporu verildi. Dövülen müşahitler dahasonra korucular hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suçduyurusunda bulundu.

Siirt’in Baykan ilçesine bağlı Gültensüver beldesindeDEHAP’lıların tehdit edildiği iddiası üzerine olay yerinegiden İHD Siirt Şube yöneticilerinden Faik Ay veMehmet Demir polisler tarafından gözaltına alındı.

Bursa’da Esenevler Erdoğan Şahin İlköğretim Okulu’ndasandık başkanı ile tartışan DEHAP’ın sandık görevlisiFiliz Getiren, polis tarafından gözaltına alındı.

Antalya’nın Manavgat ilçesinde DEHAP seçimbürosunun kundaklanması sonucu büroda maddihasar meydana geldi.

Van’ın Muradiye ilçesinde DEHAP müşahidi OsmanBaşak, Balaklı köyünde ANAP Van milletvekili adayıŞeref Bedirhanoğlu’nun yakınlarının saldırısına uğradı.

Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Bağözü köyü Eymirmezrasında CHP’lilerle AKP’liler arasında çıkan kavgada7 kişi yaralandı. Siirt’te AKP ve CHP’liler arasında çıkankavga da 11 kişi hafif yaralandı.

Diyarbakır’da İHD, Diyarbakır Barosu ve siyasi partilertarafından seçimleri izlemek için oluşturulan komisyontarafından yapılan açıklamada, 57 kişinin gözaltınaalındığı, 32 kişinin tehdit edildiği, 98 engelleme, 14 açıkoy kullandırma ve 19 da darp ya da yaralama olayınınyaşandığı kaydedildi.

AKP’nin Trabzon Erdoğdu mahallesinde kurulan seçimirtibat bürosuna 5 Kasım günü kar maskeli üç kişitarafından molotof kokteyli atıldı. Saldırıda yaralananolmadı.

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde DEHAP’ın seçim bürosununaçılışına ve mitingine katıldıkları gerekçesiylehaklarında soruşturma açılan imam Yunus Aytek, MilliEğitim Müdürlüğü’nde görevli Etem Özen ve LiceBelediyesi’nde çalışan Mehmet Emin Akgündüz, 5

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 311

Page 316: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kasım günü “soruşturma sonuçlanıncaya kadar”görevden uzaklaştırıldı.

Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencileri YaseminKöroğlu, Onur Olgun Özdemir, Fevzi Demir, ErcanErdemir, Faruk Adıyaman, İsmail Aksu, Faruk Taştan da“DEHAP’ın seçim çalışmalarına katıldıkları” gerekçesiyle18 Kasım günü gözaltına alındılar.

Muş’ta da DEHAP’ın seçim mitingine katıldıkları

gerekçesiyle Eğitim-Sen Muş Şube Başkanı RahmiÇimcik, Şube Sekreteri Nimet Sezgin, Eğitim SekreteriKasım Sığınç, Eğitim-Sen üyeleri Mücahit Sönmez, ŞerefIşık, Enerji Sanayi Maden Sendikası İl TemsilcisiFahrettin Teker, üye Kasım Korkmaz, Tüm Bel-SenŞube Başkanı Uğur Turan, SES Şube Sekreteri SaitÇağlayan, Haber-Sen Şube Başkanı Mulazım Korkmazile Birleşik Taşımacılık Sendikası üyesi İlhan Bayrakhakkında idari soruşturma başlatıldığı bildirildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

312 Türkiye İnsan Hakları Raporu

3 - SENDİKALAR

Özellikle 1990’lardan itibaren örgütlenme çalışmalarınıyürüten, yasal bir dayanağa ise ancak 2001 yılındakavuşan kamu sendikaları üzerindeki baskı veengellemeler 2002 yılında da devam etti. Bu dönemdebaskılar, işçi sendikalarından daha çok kamu görevlilerisendikaları üzerinde yoğunlaşırken, düzenlenmekistenen birçok etkinlik engellendi, konfederasyonlararasında ayrımcı uygulamalara gidildi. Başbakan BülentEcevit imzası ile 6 Haziran günü yayımlanan genelgede,“örgütlenme özgürlüğü”nün ulusal düzeydeyasallaştırılması ve bu hakkın özgürce kullanımınınsağlanması istendi.

Bu arada KESK, 13 Ağustos 2001 tarihinde yürürlüğegiren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası veKamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu’nayönelik ayrımcı uygulama iddialarıyla ilgili olarak 28Mayıs günü ILO’ya Türkiye aleyhinde şikayettebulundu. Başvuruda, Yasa’nın 3/a, 15, 28 ve 30.maddelerinin, Türkiye’nin de onayladığı 87, 98, 151sayılı ILO sözleşmelerine ve iç hukuka aykırı olduğubelirtilerek, özetle şu şikayetlere yer verildi:

“4688 Sayılı Yasa’nın 15. maddesi, sendika üyesiolamayacaklar başlığıyla düzenlenmiş olup söz konusuyasanın bu maddesi ile ILO’nun 87 sayılı sözleşmesinin(Sendika özgürlüğünün ve örgütlenme hakkınınkorunmasına ilişkin) 2. maddesi, 3/2 maddesi ve 9.maddesi ihlal edilmektedir. Bu maddenin, üyelikleriniyasak kapsamına aldığı binlerce kamu emekçisi ‘haklarıgüvence altına aldığı’ iddia edilen bir kanun ile sendikalhaklardan yoksun kalmaktadır.

4688 sayılı yasanın 28. maddesi. toplu görüşmeninkapsamı başlığıyla düzenlenmiş olup, bu hüküm açıkolarak ILO’nun 98 sayılı Sendika ve Toplu Pazarlık HakkıSözleşmesi’nin 4. maddesinde belirtilen toplu pazarlıkhakkına ilişkin düzenlemeye aykırıdır. Sözleşmenin 6.maddesindeki yorum 151 sayılı sözleşmeninimzalanması ile tüm kamu görevlileri dahil edilecekşekilde genişletilmiştir.

4688 sayılı yasanın 30. maddesinin ‘her hizmet kolundaen çok üyeye sahip sendika ile bunların bağlı olduklarıkonfederasyonlar’ konusundaki düzenleme, 98 sayılı ILOsözleşmesinin toplu pazarlığın/toplu görüşmenintaraflarını belirleme özgürlüğünü güvenceye alan 4.

maddesi kuralına, yani gönüllü ve özgür toplu pazarlıkilkesine aykırıdır.

4688 sayılı yasada grev hakkı tanınmamıştır. TürkiyeCumhuriyeti Anayasası’na eklenen fıkrada, kamugörevlilerinin grev hakkının yasayla tanınıpdüzenlenmesine bir engel oluşturmamasına rağmen4688 sayılı yasada grev hakkına ilişkin bir düzenlemeyapılmamıştır. Yasanın en temel eksikliği, uluslararasısözleşmelere ve yerleşik denetim organları kararlarınaaykırılığı, grev hakkına ilişkin herhangi bir kuraliçermemesi ve böylece de mevzuattaki grev yasağırejimini sürdürmesidir.”

Hükümet tarafından 14 Kasım günü ILO’ya gönderilenyanıtta ise ilgili yasanın hazırlanmasında 87, 98 ve 151sayılı sözleşmelerin ilkelerinin yeterincedeğerlendirildiği savunularak, yasanın bazı kamugörevlilerini dışında bırakan 15. maddesinin iseTürkiye’de kamu çalışanlarına örgütlenme hakkınıntanınmasının yeni bir deneyim olmasındankaynaklandığı belirtildi. Yanıtta ayrıca sendikalararasında ayrımcılık yapılmaması konusunda çıkartılangenelgelere de atıfta bulunuldu.

İşçi Sendikaları

Türk-İş’in “İş Güvenliği Yasa tasarının kabul edilmesi”talebiyle 15 Mayıs günü Ankara Güvenpark’ta başlattığıeylem 16 Mayıs gecesi sona erdi. 15 Mayıs günüakşam saatlerinde işçileri desteklemek içinGüvenpark’a gelen bir grup öğrenci Türk-İş görevlileritarafından tartaklandı. Eylem nedeniyle gece parktakalacak işçiler için getirilen battaniyelerin dağıtılmasıda polisler tarafından engellendi. Bunun üzerineişçilerle polisler arasında çıkan kavgada, AnkaraEmniyet Müdürlüğü Dernekler Masası amirlerindenSerdar Ufuk Seyhan hafif yaralandı. Olayların ardındanTÜMTİS Ankara Şube Başkanı Nurettin Kılıçdoğan veŞube Sekreteri Abidin Kandeğer gözaltına alındı. Dahasonra Kılıçdoğan ve Kandeğer hakkında Serdar UfukSeyhan’ı dövdükleri iddiasıyla dava açıldı.

Tuzla’da Deri-İş Sendikası’na üye oldukları için iştenatılan işçilerin 29 Kasım günü yapacağı basınaçıklamasına müdahale eden jandarmalar, Türk-İşGenel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç, Deri-İş Genel BaşkanıYener Kaya, Genel Başkanvekili Musa Selvi, Tuzla Şube

Page 317: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Başkanı Hasan Sonkaya, Sendika yöneticileri YusufGökçe, Gürsel Menteş ve adı öğrenilemeyen 2 işçiyitartaklayarak gözaltına aldı.

TÜMTİS Genel Başkanı Sabri Topçu yaptığı yazılıaçıklamada 5 Ocak günü Ankara Şube Başkanı NurettinKılıçdoğan ile 2 yönetici ve 3 üyenin, 8 Ocak günü deŞube Sekreteri Abidin Kandeğer, Şube Mali SekreteriZeki Karacan ve 6 üyenin gözaltına alındığını, gözaltınaalınanların çıkarıldıkları savcılık tarafından serbestbırakıldığını bildirdi.

TÜMTİS Ankara Şube yöneticileri Hacı Çadırlı veHüseyin Babayiğit ile Akdeniz kargo şirketinde çalışansekiz işçi 17 Ocak günü gözaltına alındı. Gözaltınaalınanlar daha sonra serbest bırakıldı.

İstanbul’da bulunan Aktif Dağıtım adlı kargo şirketindeTÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan işçilerden BirolBozkurt, Yılmaz Togan ve Alim Ayyıldız’ın 13 Şubatgünü, işveren ve adamları tarafından dövüldüktensonra polisler tarafından gözaltına alındıkları bildirildi.

TÜMTİS’e üye oldukları için Antalya Arıcı taşımacılıkşirketinde işten atılan işçiler, bir grubun saldırısınauğradı. 10 Temmuz gününden itibaren işyerininönünde bekleyen işçilere, 27 Ağustos günü bıçaklarlasaldıran grubun arasında şirketin sahipleri Hakan Arıcıve Ahmet Arıcı’nın da bulunduğu ileri sürüldü. ErdoğanYüksel ve Sait Turan adlı işçilerin yaralandığı olayınardından sadece iki saldırganın gözaltına alındığınıbildirildi.

İstanbul Tuzla’da bulunan Yonca tersanesinde bazıişçilerin işten atılması üzerine çıkan olaylarda Limter-İşGenel Başkanı Kazım Bakış ve Genel Başkan VekiliHakkı Demiral ile 7 işçi gözaltına alındı. Limter-İşSendikası’ndan yapılan açıklamada, 27 Şubat günü ikiişçinin işten atılması üzerine diğer işçilerin işyavaşlatma eylemi yaptıkları, 28 Şubat günü deeyleme katılan 25 işçinin işten atıldığı bildirildi. İşyeriönünde bekleyen işçilerle, içeri girmeye çalışantaşeron işçiler arasında sabah saatlerinde yaşananarbede sırasında özel güvenlik görevlilerinin havayaateş açtıkları belirtilen açıklamada, bu sırada tersaneyegelen sendika yöneticilerinin ve bazı işçilerin gözaltınaalındığı kaydedildi. 12 Mart günü de işçilerin tersaneönüne kurduğu çadırı söken polisler, Limter-İş YönetimKurulu üyeleri Mehmet Barındık ve Cem Dinç ile 5işçiyi daha gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar dahasonra serbest bırakıldı.

Limter-İş tarafından İstanbul Tuzla’da YoncaTersanesi’nde sürdürülen greve katılan bir işçi de 3Mayıs günü gözaltına alındı.

Limter-İş’in İstanbul’daki merkezine 16 Mayıs günüdüzenlenen baskında Genel Başkan Kazım Bakışgözaltına alındı. Bakış hakkında “saldırıya azmettirdiği”iddiasıyla gıyabi tutuklama kararı verildiği öğrenildi.Bakış ve onunla birlikte aynı gün gözaltına alınanLimter-İş Genel Başkan Vekili Hakkı Demiral, GenelSekreter Hacı Yapıcı ile İstanbul Yonca tersanesinde

süren greve katılan Şahmettin Yaşa ve Haşim Tan, 19Mayıs günü Tuzla Cumhuriyet Savcılığı tarafındanserbest bırakıldı. Sendikacıların greve katılmayan birişçinin şikayeti üzerine gözaltına alındığı öğrenildi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Tüm Yargı-Sen Genel Başkanı Tekin Yıldız vesendikanın 16 yöneticisi hakkında, F tipi cezaevlerineilişkin yaptıkları basın açıklaması nedeniyle “yasadışıörgüte yardım ettikleri” iddiasıyla açılan dava, 13 Martgünü Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görüşüldü. Yargıtay9. Ceza Dairesi, Ankara DGM’nin sendika yöneticilerihakkında verdiği kararı bozdu. “Tüm Yargı-Sen’in yasalolarak kurulan bir sendika olduğuna ve sendikalarınüyelerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacınayönelik yasal eylemlerde bulunmalarının suçoluşturmayacağına” dikkat çekilen kararda, şöyledenildi:

“Sendikanın tüzüğünde yer alan ‘çalışanların,ekonomik, sosyal ve özlük hakları ile çalışmakoşullarının iyileştirilmesi’ için F tipi cezaevindeçalışacak infaz koruma ve diğer personelin sorunlarınıeleştirmek amacıyla oluşturulan platforma katılarak,belirlenen yasal eylemlerde bulunmaktan ibaretfaaliyetlerini, örgüte yardım ve yataklık suçunun yasalunsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, bu suçtansanıkların beraatları yerine, mahkûmiyetine kararverilmesi, bozmayı gerektirmiştir.”

Davanın görülmesine 23 Mayıs günü yeniden başladı. 6Haziran günü Ankara DGM’de sonuçlanan davada,sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Dava nedeniyleaçığa alınan yöneticiler de Ağustos ayı içindegörevlerine döndü.

6 Eylül 2001 tarihinde Ankara DGM’de sonuçlanandavada, sendika Genel Başkanı Tekin Yıldız, AnkaraŞube Başkanı Necdet Bekçi, Edip Binbir, Dursun Öztürk,Yıldız Çakmak, Hürriyet Pınar, Kutluay Öztürk, AhmetTanboğa, Bekir Akkaya, Figen Öner, Fatma Akkuş,İncehan Çağlayan, Erol Çavuş, Kamur Emir, Nano Kayave Ali Yücel Şahin TCY’nin 169. maddesi uyarınca 3 yıl9’ar ay hapis cezasına mahkum edilmişti.

Gaziantep PTT Başmüdürlüğü’nde görev yapanZekeriya Aslan, Halil Yalçınkaya ve Veysel Özdemir adlımemurların Haber-Sen’e üye oldukları gerekçesiylesürgün edilmesini protesto amacıyla düzenlenen basınaçıklamasına polis müdahale etti. 29 Mart günü PTTBaşmüdürlüğü önünde toplanan memurların basınaçıklamasından sonra binanın girişine siyah çelenkbırakmasını engelleyen polisler Haber-Sen Adana ŞubeBaşkanı, yöneticileri, Haber-Sen Gaziantep İl Temsilcisive Tüm-Bel-Sen Şube Başkan ve yöneticilerini gözaltınaaldı.

Haber-Sen Rize Şubesi Başkanı Emrullah Taşçı’nınMayıs ayında Rize’den Şırnak’a sürüldüğü öğrenildi.Sürgün kararının ardında Haber-Sen üyeleri birprotesto gösterisi düzenledi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 313

Page 318: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Haber-Sen İzmir Şubesi yöneticilerinden Ragıp RuhiSayır ve Hasan Solmaz da aynı dönemde il içindesürgün edildi.

Haber-Sen Diyarbakır Şubesi’nin 3 Şubat günü yapılankongresine katılan Eğitim-Sen Diyarbakır ŞubeSekreteri Medeni Alpkaya yaptığı konuşmanınardından gözaltına alındı. Polislerin salona asılanpankart ve afişlere el koyduğu bildirildi. Daha sonraAlpkaya hakkında “yasadışı örgüte yardım ettiği”iddiası ile açılan dava, 2 Ekim günü sonuçlandı.Diyarbakır DGM’de yapılan duruşmada Alpkayahakkında beraat kararı verildi.

Eğitim-Sen Bingöl Şubesi eski yöneticileri Şiraz Elçi,Cevdet Çaka, Tarkan Demirkuş, Ramazan Sönmez,Mustafa Akgül, Yavuz Karaaslan ve Abdullah Akgünşahile Eğitim-Sen genel kurulunda divan başkanlığı yapanTarım Orkam-Sen Temsilcisi Cihan Güreş 5 Şubat günügözaltına alındı. Sendikacıların genel kurulda salonaasılan afişler nedeniyle gözaltına alındığı öğrenildi.

9 Şubat günü Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde Eğitim-SenŞube Başkanı Mehmet Yılmaz, şube yöneticisi FerhatSayın ve Aynur Sayın adlı öğretmenler gözaltına alındı.Öğretmenlerin, okullardan kaymakamlık tarafındankaldırılan sendika panolarını yeniden asmaya giderkengözaltına alındığı öğrenildi.

Hatay’ın İskenderun ilçesinde Eğitim-Sen yöneticileriCoşkun Selçuk ve Yılmaz Vurucu’nun sürgün edilmesinedeniyle Hatay Valisi Zeki Şanal’a faks çeken 28öğretmen hakkında soruşturma açıldı.

Eğitim-Sen Bingöl Şubesi’nin 2 Şubat günü düzenlenengenel kurulunda asılan “Anadil haktır engellenemez”ve “Anadil bölmez bütünleştirir” yazılı pankartlarnedeniyle sendika yöneticileri hakkında açılansoruşturma Haziran ayında tamamlandı. Bingöl İl MilliEğitim Müdürlüğü Disiplin Kurulu, Şube Başkanı ŞirazElçi’nin Kastamonu’ya, Yavuz Karaaslan’ın Artvin’e,Saliha Aydın’ın Rize’ye, Tarkan Demirkuş’un İstanbul’a,Mustafa Akgül’ün Yozgat’a ve Cevdet Çaka’nın daKocaeli’ye atanmasına karar verdi. Kongre nedeniyleDiyarbakır DGM Savcılığı tarafından açılan soruşturmaise takipsizlik kararıyla sonuçlanmıştı.

Mersin’de Eğitim-Sen üyesi 17 kişinin Temmuz ayındasürgün edildiği öğrenildi. Sürgün edilenlerin adları vesürgün edildikleri yerler şöyle:

Ahmet Basri Aydın (Yozgat), Ahmet Falcıoğlu (Erzurum),Besey Küşne (Kastamonu), Nizamettin Çağlayan(Aksaray), İlknur Çelik (Sakarya), Bekir Doğru (Bilecik),Hüseyin Aktaş (Yozgat), Mustafa Eskici (Rize), BekirSarıaltın (belli değil), Ergin Çelik (belli değil), KezbanPolat (belli değil), Celalettin Polat (belli değil), Ali RızaÖzer (Yozgat), Mehmet Ali Önal (Uşak), CumaliAltundere (Isparta), M. Murat Okutan (İstanbul), GülcanYılmaz (Gümüşhane).

Eğitim-Sen ve KESK Şubeler Platformu tarafından 18Temmuz günü yapılan açıklamada, Eğitim-SenDiyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Demirbaş’ın e-posta ile ölüm tehditleri aldığını bildirildi.

Elazığ Milli Eğitim Müdürlüğü, 5 Temmuz günü yapılanHADEP Elazığ Merkez İlçe Kongresi’ne katılmak içinparti binasına gittikleri gerekçesiyle Eğitim-Sen ElazığŞube Başkanı Zeki Ay, Yönetim Kurulu üyeleri MehmetKılıçtepe ve Haydar Kalman hakkında soruşturmabaşlattı. Elazığ İl Milli Eğitim Müdürlüğü DisiplinKurulu’nun soruşturmayı 657 sayılı Devlet MemurlarıYasası’nda belirtilen ‘parti taraftarı olmama’ hükmüuyarınca yürüttüğü öğrenildi.

Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi yöneticileri hakkında, 5Ekim 2001 Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Kürtçe-Türkçe davetiye bastırdıkları için açılan dava 16 Ekimgünü Diyarbakır DGM’de yapılan duruşmada beraatlasonuçlandı. Davada, Eğitim-Sen Diyarbakır eski ŞubeBaşkanı Hayrettin Altun, Yönetim Kurulu üyeleriMedeni Alpkaya, Niyazi Erçek, Süleyman Yılmaz, HasanHayri Kılıç, Zemzem Fedai, Mehmet Atlıhan “yasadışıörgüte yardım” iddiasıyla yargılanıyordu.

SES Van Şubesi’nin 2 Şubat günü yapılan kurultayındaduvara “Çocuğuma anadilde eğitim hakkı istiyorum”yazılı döviz astıkları için “yasadışı örgüte yardım”suçlamasıyla yargılanan SES Van Şube Başkanı RıdvanÇiftçi, yöneticiler Yılmaz Berke, Aynur Engin, FikretDoğan, Songül Morsümbül, Ziya Balamir, FarukYavrutürk, Kemal Tunçdemir ve Özcan Güneş hakkında“suç unsuru oluşmadığı” gerekçesiyle Eylül ayındaberaat kararı verildi. Ancak Şube Başkanı RıdvanÇiftçi’nin Sinop’a, Yılmaz Berke’nin Eskişehir’e, AynurEngin’in Bolu’ya, Fikret Doğan’ın Kastamonu’ya, SongülMorsümbül’ün Bilecek’e, Ziya Balamir’in ise Afyon’asürgün edildiği bildirildi.

Bursa Sağlık Müdürlüğü’nün KESK’e bağlı SES üyesi olanya da hiçbir sendikaya üye olmayan sağlık çalışanlarınıilçe ve köylere tayin ettiği belirtildi. Temmuz ayı içindehastanelerde 120 ebe ve hemşirenin istekleri dışındabaşka ilçe ve köylere atandığına açıklayan SES BursaŞube Başkanı Dr. Çetin Erdolu, bu atamaların Kamu-Sen’e üye olmayı reddeden sendikasız çalışanlar ya daSES üyelerine yönelik olduğunu belirtti.

SES Bingöl Şube Başkanı Muharrem Aydınalp ve eşiMevlüde Aydınalp’in 10 Aralık günü Erzurum’a sürgünedildiği bildirildi. Mayıs ayında çalıştığı kurum amirihakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve bununlailgili olarak Ağustos ayı içinde kendisi hakkındasoruşturma yapıldığını belirten Muharrem Aydınalp,kendisi hakkında bir suç unsuruna rastlanmamasınakarşın sürgün kararının verildiğini söyledi.

İstanbul’da 5 Eylül gecesi düzenlenen ev baskınlarındaKESK’e bağlı sendikaların 6 yöneticisi gözaltına alındı.KESK Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri GüvenGerçek, Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Toprak,

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

314 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 319: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Sekreteri Hüseyin Sümrük,Tüm Bel-Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ali Ekber Işık, şubeyöneticisi Ali Koç ve Tüm Bel-Sen 1 No’lu Şubeyöneticisi Şeyhmus Erol, aynı gece ifadeleri alındıktansonra serbest bırakıldılar.

Polislerin, KESK Basın Yayın Sekreteri Nihat Değer, SESAksaray Şube Başkanı Songül Beydilli, ESM Şubebaşkanları Gürsel Ümit Sever ve Hasan Bektaş’ın daevine gittiği, ancak sendika yöneticilerinin evlerindebulunmadığı öğrenildi.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 315

4 - DERNEK, VAKIF VE SİVİL İNİSİYATİFLER

Konrad Adenauer Vakfı, Heinrich Böll, FriedrichNaumann, Körber Vakfı, Orient Enstitüsü

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÖğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı“Alman Vakıfları ve Bergama Köylüleri” kitabı ilebaşlayan tartışmalar sonrasında Ankara DGM SavcısıNuh Mete Yüksel, 24 Ekim günü “Normandy (eskiadıyla Eurogold) şirketinin Bergama’da siyanürkullanarak altın çıkarmasına karşı mücadele edenköylülerin Alman vakıfları tarafından finanse edildiği”iddiasıyla dava açtı. 72 sayfalık iddianamade, KonradAdenaur Vakfı Türkiye Temsilcisi Wulf Schönbohm,yardımcısı Dirk Tröndle, Heinrich Böll Vakfı TürkiyeTemsilcisi Fügen Fatma Uğur, Frederich Ebert VakfıBaşkanı Hans Schumaher, Frederich Naumann VakfıTürkiye Temsilcisi Wolfgang Sachsenröder, OrientEnstitüsü Başkanı Claus Schönig, yardımcıları AstridMenz, Börte Sagaster, İstanbul Barosu eski BaşkanıYücel Sayman, FİAN (FoodFirst İnformation and ActionNetwork) Başkanı Petra Sauerland, FİAN temsilcisi BirselLemke, Bergama Çevre Yürütme Kurulu Başkanı OktayKonyar, eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın,İzmir Barosu avukatları Semih Özay ve ÖzcanDurmaz’ın TCY’nin “devletin emniyetine karşı gizlianlaşma” suçunu düzenleyen 171. maddesi uyarıncacezalandırılması istendi.

Alman vakıflarının casuslukla suçlandığı iddianamedeşu görüşler öne sürüldü:

“Yürüttükleri faaliyet, ülkenin içişlerine karışmayı,hatta yönetim üzerinde etki kazanmayı hedeflediği,bizzat vakıf yöneticilerince itiraf edilmekte. Türkiyefaaliyetlerinde, konunun ‘legal bir casusluk faaliyeti’olduğuna ilişkin ciddi belirtiler var. Altın aramafaaliyetine karşı köylüleri desteklediler. Almanya’nınbu hassasiyeti, çevrecilikle açıklanabilir mi? İllegalyapılanmalar, rejim karşıtı güçlerle temasa geçmekte,etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını ele almakta,bunları derinleştirip ulus devleti zaafa uğratmayaçalışmakta. Vakıflar, Türk ordusu ve MGK’danrahatsızdır. Faaliyetleri, vakıflar ve FİAN örgütünün ülkebütünlüğüne ve rejime karşı faaliyet içingörevlendirildiği, yerli partnerleriyle irade birliğinevararak ittifak oluşturduğunu göstermekte.”

26 Aralık günü Ankara DGM’de başlayan davaya çoksayıda yerli ve yabancı izleyici de katıldı. Sanıkları100’den fazla avukatın savunduğu duruşmada, YücelSayman’ın avukatları da, müvekkillerinin, Heinrich Böll

Vakfı ile baronun ortak etkinlik düzenlemesi nedeniyleyargılandığını, etkinliklerin baro yönetim kurulununkararıyla gerçekleştirildiğini kaydettiler. Avukatlar,Sayman’ın görevi nedeniyle bir suçtan yargılanabilmesiiçin Avukatlık Yasası’nın 58. maddesine göre AdaletBakanlığı’ndan izin alınması gerektiğini belirttiler. YücelSayman da, davada delil olarak başkalarının yazdığıkitaplar ile bazı dedikoduların dosyaya konulduğunusöyledi.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasınıyapan Wulf Schonbohm, casusluk yapmadıklarını,Türkiye’de “stabil düzen” taraftarı olduklarını söyledi.Oktay Konyar da savunmasında, “Ben casus değil, buülkenin vatandaşıyım. Kurtuluş Savaşı yıllarında buülkenin efendisiydik, şimdi topraklarımızı korumakuğruna casuslukla suçlanıyoruz” dedi. Dava, 30 Ocak2003 tarihine ertelendi.

Göç-Der

Göç-Der’in İstanbul’da bulunan Genel Merkez bürosuna22 Haziran günü polisler tarafından düzenlenenbaskında İlyas Erdem ve Cahit Akdeniz adlı derneküyeleriyle Kenan Şen adlı misafir gözaltına alındı.

Dernek tarafından her yıl düzenlenen “Göç Haftası”etkinliklerine birçok yerde izin verilmemesi ile ilgiliolarak açıklama yapan Göç-Der Başanı Şefika Gürbüzgenel merkezleri başta olmak üzere tüm şubelerineyönelik baskıların arttığını belirti. Gürbüz, şunlarısöyledi:

“Van’da OHAL’ın kaldırılmasına rağmen halen OHALkanunları gerekçe gösterilerek şubemize yönelikbaskılar devam ediyor. 5 Haziran’da Van şubemizmiting için valiliğe başvurdu. Ancak valilik keyfi biruygulamayla başvuruyu alıp işleme bile koymadanOHAL valiliğinin aldığı bir karara göre bu dönemdemiting gibi açık hava etkinliklerine izin verilmeyeceğinisöyledi. OHAL’ın olmadığı bir yerde OHAL kararları nasılgeçerli olabilir? Bu da yapılan yasal düzenlemelerinkağıt üzerinde kaldığı ve pratiğe geçmediğinigösteriyor”

Göç-Der Van Şube Başkanı Şemsettin Takva, 1982yılında sıkıyönetim mahkemesi tarafından verilenhapis cezası nedeniyle görevden alındı. Van Valiliğitarafından derneğe 2 Eylül günü gönderilen yazıda, 27Şubat günü yapılan genel kurulda başkan seçilenTakva’nın Diyarbakır 1 No’lu Sıkıyönetim AskeriMahkemesi tarafından 1982 yılında verilen 8 yıl hapis

Page 320: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

cezası nedeniyle görevden alınması ve derneküyeliğinden çıkarılması istendi. 2000 yılında VanDGM’ye başvurarak sabıka kaydının silinmesi kararıaldığını anlatan Takva, DEHAP’tan milletvekili adayıolması nedeniyle bu konunun gündeme getirildiğiniileri sürdü.

Alevi Bektaşi Kuruluşları Birliği (ABKB)

İçişleri Bakanlığı’nın, ABKB’nin kapatılması istemiyleaçtığı dava, 13 Şubat günü Ankara 2. Asliye HukukMahkemesi’nde sonuçlandı. ABKB tüzüğünde geçen“Alevi, Bektaşi kültürünü öğretici çalışmalar yapar”ifadesinin Dernekler Yasası’nın 5. maddesine aykırıolduğu iddiasıyla açılan davada esas hakkındakigörüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, “Alevi sözcüğübir mezhep ve dini terimdir, bu ad altında dernekkurulamaz. Aksi halde karşıt ve benzer dini ve örfidernekler de kurulacak ve bu devletin milleti veülkesiyle bölünmez bütünlüğünü bozacaktır.” dedi.

Avukat Hıdır Özcan ise derneğin kuruluşundan sonraİçişleri ve Kültür bakanlıkları ile Diyanet İşleriBaşkanlığı’ndan görüş alındığını belirtti. Özcan, KültürBakanlığı’nın, bu tür derneklerin kültür zenginliğiolduğu ve haklarında Dernekler Yasası’nınuygulanmaması gerektiğini bildirdiğini, Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın ise Alevi ve Bektaşi adını kullanmanınbölücülük olduğunu savunduğunu, bu nedenle Diyanetİşleri Başkanlığı hakkında suç duyurusundabulunduklarını anlattı. Mahkeme, daha sonra derneğinfeshine karar verdi.

Fesih kararı, 11 Haziran günü Yargıtay 2. HukukDairesi’nde görüşülmeye başladı. Duruşmada savunmayapan Avukat Kazım Genç, fesih kararının “mezhep vedin farklılığı yaratıldığı” gerekçesiyle alındığınıbelirterek, Aleviliğin bir mezhep değil bir öğretiolduğunu söyledi. ABKB’nin kapatılmasının Kopenhagkriterlerine aykırı olduğunu vurgulayan Genç,soruşturmanın eksik yapıldığını anlattı.

Yargıtay, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ninABKB’nin kapatılmasına ilişkin kararını 5 Kasım günübozdu. Yargıtay kararında, özetle şöyle denildi:

“Derneğin amacı tüzükte açıklanmıştır. Amacın azınlıkyaratmak yahut belli bir din yahut mezhepmensubunu kendisinden olmayanlar nezdinde hakimkılmak yahut imtiyazlı sınıf yaratmak olmadığı açıktır.Yasalar sözüyle ve özüyle yorumlanmalıdır. DerneğinAnayasamızın başlangıç bölümünde yer alan temelilkelere aykırı olarak faaliyette bulunduğu ve DerneklerYasası’nın 5. maddesinde yer alan amaçları hedeflediğiyolunda bir delil de getirilememiştir. Tüzüğün kalemealınış biçimi de derneğin 50. madde uyarınca feshinigerektirmez. Gerçekleşen bu durum karşısında davanınreddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usulve yasaya aykırıdır.”

Diğer Sivil Toplum Örgütleri

İstanbul Demokratik Lise Birliği Yönetim Kurulu

Başkanı Barış Ünal, 16 Ocak günü gözaltına alındı. Ünal,“MLKP üyesi olduğu” iddiasıyla 19 Ocak günü İstanbulDGM tarafından tutuklandı.

İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, 68’liler BirliğiVakfı’nın “milli menfaatlere aykırı, siyasi düşünce veyabelli bir ırk cemaat mensuplarını destekleme yönlüfaaliyet gösterdiğini” ileri sürerek “vakfın dağıtılması,yöneticilerinin azledilmesi ve bir daha vakıf yöneticisiseçilmemeleri” istemiyle 2002 yılı başlarında dava açtı.Dava, 16 Mayıs günü Beyoğlu 1. Asliye HukukMahkemesi’nde başladı.

Ensar Vakfı Kocaeli Şubesi 9 Mart günü süresiz olarakkapatıldı. Şube Başkanı Mesut Barış, kapatma kararınıngerekçesi konusunda kendilerine bir açıklamayapılmadığını bildirdi.

Seyyar Satıcılar ve İşportacılar Derneği, Nisan ayı içindeMersin Valiliği tarafından “evraklarında eksiklik olduğu”gerekçesiyle süresiz olarak kapatıldı.

17 Mayıs 2000 tarihinden itibaren üçer aylık sürelerlekapatılan Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği 17 Kasımgünü açıldıktan sonra bir kez daha Olağanüstü HalBölge Valiliği’nin kararıyla kapatıldı. Dernek OHAL’inkaldırılmasının ardından Aralık ayında açıldı.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Haziran ayı başında ÇHDMersin Şube Başkanı Cebrail Uçar hakkında verilenhapis cezasını bozdu. “Basın toplantısında gazetecileredağıttığı metni 24 saat önceden mülki idare amirliğineteslim etmediği” gerekçesiyle Dernekler Yasasıuyarınca Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeyargılanan Uçar, 228 milyon 195 bin lira para cezasınamahkum edilmişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı “Sanık tarafından yapılankonuşma metninin dernek merkezinde basınaçıklaması şeklinde dağıtılması eyleminde suçun yasalunsurları oluşmamıştır” gerekçesiyle bozdu. Mahkemeilk kararında “Yasadaki düzenlemeyle, bildiri,beyanname ve benzeri yayınların yayımlanmadanönce en büyük mülki amir tarafından kontrol edilmesiile muhtemel bir suça meydan verilmemesiöngörülmüştür. Bu durumda suç unsurları oluşmuştur”gerekçesiyle direnmesi üzerine dava Yargıtay CezaGenel Kurulu tarafından incelendi. Genel Kurul,mahkemenin kararını 9. Ceza Dairesi ile aynıgerekçeyle bozdu.

4 Eylül günü Dicle Kadın Kültür Merkezi’nin İstanbul-Beyoğlu’nda bulunan merkez bürosuna yapılanbaskında Songül Çaptı, Sultan Yel, Nurten Öztürk,Müyeser Çelik ve Kandile Yeşilfidan adlı çalışanlargözaltına alındı. Çaptı ve Yel “PKK/KADEK üyesioldukları” iddiasıyla 6 Eylül günü İstanbul DGMtarafından tutuklandı. Diğerleri ise serbest bırakıldı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Milli GençlikVakfı’nın kapatılması istemi ile Ankara 25. AsliyeHukuk Mahkemesi’nde açılan dava, 19 Kasım günü

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

316 Türkiye İnsan Hakları Raporu

Page 321: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

sonuçlandı. Mahkeme, MGV’nin kapatılması isteminireddetti.

Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği, 17 Kasım günüaçıldıktan hemen sonra Olağanüstü Hal BölgeValiliği’nin kararıyla kapatıldı. Dernek ilk olarak 17Mayıs 2000 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü

tarafından “genel güvenliği ve kamu düzenini bozduğu,şiddet olaylarını yaygınlaştırdığı” gerekçesiyleOlağanüstü Hal Yasası uyarınca kapatılmıştı. Dernek,bundan sonra bölge valiliğinin üçer aylık kapatmakararları nedeniyle açıldıktan hemen sonrakapatılmıştı. Dernek OHAL’in kaldırılmasının ardındanAralık ayı başlarında tekrar açıldı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Örgütlenme Özgürlüğü

Türkiye İnsan Hakları Raporu 317

Page 322: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine yönelik yasaldüzenlemelerin yapıldığı, demokratikleşme yönündeaçılımların hedeflendiği 2002 yılında insan haklarısavunucularına yönelik baskılarda önemli bir azalmagörülmedi. Bu süreçte demokratik tepkilerini dilegetirmek üzere sokaklara inen insan haklarısavunucuları engellendi, İHD yönetici ve üyelerigözaltına alındı, tutuklandı, hakarete uğradı. İHD’ninpek çok etkinliğine izin verilmedi, bazı etkinlikleriengellendi, şubeleri polis tarafından basıldı. Ancak budönemdeki baskılar kendini güvenlik güçlerininsaldırılarının ötesinde daha çok yargı alanında gösterdi.

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, İHD’nin 16-17 Kasımgünlerinde gerçekleştirilen 11. Olağan Genel Kurulu’ndayaptığı konuşmada, “Son iki yılın İHD’ye yönelik baskıtüründeki değişime de dikkat çekmek isterim. İHDhakkında 14 yılda açılan toplam dava sayısı 300 iken,yalnızca son iki yılda açılan dava sayısı 437'ye

ulaşmıştır. Dünyada, 14 yöneticisi ve üyesi öldürülen,genel başkanı genel merkezinde öldürülmek istenen,bazı medya gruplarının, paramiliter grupların ve resmikurumların topyekün saldırısına uğrayan bir başkainsan hakları örgütüne az rastlanır. Son iki yıldaki baskıtüründeki değişiklik kendisini yargı baskısı olarak ifadeediyor” dedi.

Bu dönemde İnsan hakları savunucularına yöneliktahammülsüzlük cenaze törenlerine bile taşındı. 27Ocak günü ölen İHD kurucularından ve Onur Kuruluüyesi Ayşenur Zarakolu’nun cenaze töreninde yaptığıkonuşma nedeniyle oğlu Deniz Zarakolu, 28 Mart günügözaltına alındı. Zarakolu, 29 Mart günü İstanbul DGMSavcılığı tarafından ifadesi alındıktan sonra serbestbırakıldı.

Bu dönemde barışı savunan çocuklar ve öğretmenleribile soruşturmalara uğradılar.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 319

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA

BASKILAR

Radikal/18.02.2002/Bak şu vatanı bölenlere!

Milli Eğitim Bakanlığı Diyarbakır’da İnsan Hakları Haftası’yla ilgili resim ve kompozisyon yarışmasına katılan 20 çocuk ile 40resim ve edebiyat öğretmeni için soruşturma açtı.

10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri nedeniyle düzenlenen yarışmaya katılıp dereceye giren çocuklar takdiredileceklerine suçlu gibi sorgulandı. Yarışmaya katılan öğrencilerin resim ve edebiyat öğretmenlerine de soruşturma açılarak“Aynı konuda valiliğin düzenlediği resim ve kompozisyon yarışmasına katılmaları için öğrencilerinizi neden teşvik etmediniz?”denildi.

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından düzenlenen ‘İnsan Hakları’ konulu resim ve kompozisyon yarışmasına çeşitli okullardan 7-12yaşlarındaki çocuklar 150 resim ve 140 kompozisyonla katıldı. 15 Aralık 2001’de Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’ndadüzenlenen törenle her iki dalda ilk 10’a giren çocuklara ödülleri verildi.

1 Şubat 2002’de ise Milli Eğitim Bakanlığı iki müfettişini Diyarbakır’a yollayarak, soruşturma başlattı. Müfettişler, resim vekompozisyon dalında ilk 10’a giren öğrenciler ile 40 öğretmenin ifadesini aldı. İlk 10’a girenler arasında yedi yaşındaki dörtöğrenci de vardı. Müfettişler onlara ‘insaflı’ davranıp ifade almaya çağırmadı, sekiz yaşındakiler ve daha büyükler İl Milli EğitimMüdürlüğü’ne çağırıldı. Öğrencilere, ‘Size kim yarışmaya katılın dedi?’, ‘Yarışmayı nasıl öğrendiniz?’,

‘Resimleri nasıl verdiniz?’, ‘Törene katıldınız mı?’, ‘Size hediye olarak ne verildi?’, ‘Törende Kürtçe konuşuldu mu?’ sorularının yeraldığı bir form doldurtuldu. Öğrencilerden ad, soyadı, okul, ev adresi ve baba adlarını yazarak formu imzalamaları istendi.

Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çağırılan yaklaşık 40 resim ve edebiyat öğretmenine ise, ‘Öğrencileri yarışmaya teşvikettiniz mi?’, ‘Resimleri toplayıp verdiniz mi?’ soruları sorularak, “Bu yarışmadan bir hafta kadar önce valiliğin düzenlemiş olduğuresim-kompozisyon yarışmasına çocukların katılmasını niçin teşvik etmediniz?” denildi.

Öğretmenler ise valiliğin yarışmasının kendilerine geç iletildiğini ve İHD’nin yarışmasına önceden hazırlandıklarını söyledi.

İHD Yönetim Kurulu üyesi avukat Muharrem Erbey, insan hakları ve barış konusuyla ilgili olarak Avrupa’da insanların küçükyaşlardan itibaren eğitildiğini belirterek, “Derneğimizin bu etkinliğinden farklı amaçlar düşünerek 7-12 yaşlarındaki çocuklarısoruşturmaya tabii tutmak, sorgulamak, zihinlerinde çizmiş oldukları çöp adam, güneş ve ağaçların suç teşkil edeceği zannınıuyandırmak, suçlu psikolojisini uyandıracak şekilde koridorlarda sıraya dizerek bekletmek, suçlu arıyormuşçasına onlardan bilgialmaya çalışmak, öğretmenlerini ispiyonlatmaya çalışmak, anlaşılır gibi değil” diye konuştu.

Page 323: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İnsan Hakları Derneği (İHD)

Genel Merkez

İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, 2001 İnsan HaklarıDeğerlendirme raporunun açıklanması için 29 Martgünü İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıyıpolislerin de izlemek istemesi nedeniyle iptal etti.Öndül, gazetecilere raporu dağıtmakla yetindi.

Ankara DGM Savcılığı, İHD Van Şubesi’nin genelkurulunda asılan “Anadilde eğitim temel insanhakkıdır” yazılı pankart nedeniyle İHD Genel BaşkanıHüsnü Öndül ve 24 genel merkez yöneticisi hakkındasoruşturma açtı. Öndül ve İHD yöneticileri soruşturmanedeniyle 1 Mayıs günü Ankara DGM Savcılığı’nda ifadeverdiler. Hüsnü Öndül, Ankara DGM Savcılığı’nın“soruşturmanın gizliliği” gerekçesiyle daha öncekendilerine açıklama yapmadığını ancak AnadoluAjansı’na bilgi verildiğini ve ajansın 30 Nisan günü bukonuda haber geçtiğini bildirdi.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı, İHD Genel Başkanı HüsnüÖndül ve Genel Sekreter Selahattin Esmer hakkındaOcak ayında Bingöl’de gözaltına alınan bazı kişilereişkence yapılması üzerine İçişleri Bakanlığı’na yazılanyazı nedeniyle, Ağustos ayı içinde soruşturma başlattı.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı ayrıca İHD Genel BaşkanıHüsnü Öndül’ün de aralarında bulunduğu 46 kişihakkında da dava açtı. 25 Ocak 2001 tarihinde Ankara9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararıyla İHD GenelMerkezi’nde yapılan aramada hakkında toplatmakararı bulunan 33 kitabın bulunduğu belirtileniddianamede, Öndül ve diğer sanıkların TCY’nin “resmimakamların buyruğuna uymama” suçuna ilişkin 526/1.maddesi uyarınca 3 aydan 6 aya kadar hafif hapiscezasına mahkum edilmesi istendi.

Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davada,Hüsnü Öndül, Osman Baydemir, İsmail Boyraz, NejatTaştan, Lütfi Demirkapı, Kiraz Biçiçi, Keleş Öztürk,Şaban Dayanan, Fevzi Argun, Cafer Demir, Necla Şengül,İsmail Kartal, Abdurahman Saran, Reyhan Yalçındağ,

Figen Ulusoy, İlhami Yaban, Cihan Aydın, İbrahimGümüştaş, Metin Şahintürk, Celal Meral, ŞengülYıldırım, Bayram Çelik, Ali Göçmen, Abdullah Soner,Şeref Turgut, Meliha Özcan, Aydın Bolkan, Kenan Çetin,Hanefi Işık, Metin Kılavuz, Ensar İlyasoğlu, Hatice Can,Ayşe Batumlu, Engin Segin, Ali Murat Bilgiç, ErenKeskin, Kadir Arıkan, Dursun Dalga, Şirin Doğan, CengizKaygısız, Bayram Akarsu, Ömer Sarıyerlioğlu, Ayla Akat,Yusuf Alataş, 14 Şubat 2001 tarihinde ölen NebahatAltıok ve 27 Ocak günü ölen ölen AyşenurZarakolu’nun cezalandırılması isteniyor.

İHD Genel Merkezi’ne düzenlenen baskından sonraderneğin kapatılması istemiyle açılan dava ise 22 Ekim2001 tarihinde Ankara 24. Asliye HukukMahkemesi’nde beraatla sonuçlanmıştı.

Şubeler

Ölüm oruçları sırasında “yasadışı örgüt temsilcilerininİHD Şubesi ile ilişki kurdukları ve ölüm oruçlarınıdesteklemek amacıyla protesto eylemleri yaptırdıkları”iddiasıyla İHD Ankara Şubesi’nin kapatılması ve şubeyöneticilerinin “yasadışı örgüte yardım ettikleri”iddiasıyla cezalandırılması istemi ile açılan davaya 2002yılında Ankara DGM’de devam edildi. Dava, yıl içindesonuçlanmadı.

İddianamede, şubenin TMY’nin 7/4. maddesi uyarıncakapatılması ve mal varlıklarına el konulması; eski ŞubeBaşkanı Lütfi Demirkapı, şube yöneticileri İlhamiYaban, İsmail Boyraz, Erol Direkçi, Mesut Çetiner, ZekiIrmak, Rıza Reşat Çetinbaş, Cezaevi Komisyonu üyeleriAli Rıza Bektaş, Selim Necati Ort, Saniye Şimşek, EkremErdin, Gökçe Otlu ve Emrah Serhan Soysal’ın TCY’nin169. maddesi uyarınca hapis cezasına mahkumedilmesi isteniyor.

15 Kasım 2001 tarihinde İHD İstanbul Şubesi’ne saldırıgirişiminde bulunan Zeki Genç ile Genç’e yardımettikleri öne sürülen Bülent Şat ve Turgay Arazhakkında açılan dava, 31 Ocak günü Beyoğlu 12. AsliyeCeza Mahkemesi’nde başladı. Tutuklu yargılananGenç’in getirilmediği duruşmada ifade veren İHD

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 İnsan Hakları Savunucularına Baskılar

320 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Öğrencilerin valiliğin yarışmasına katılmamalarının kötü niyetten kaynaklanmadığını söyleyen Erbey, “Bunun tek nedeniduyuruların geç yapılması. Ayrıca oraya katılmadılar diye soruşturmaya tabi tutmak hukuka aykırı” dedi.

Diyarbakır Eğitim-Sen Başkanı Hayrettin Altun da etkinliğe 15 okulun katıldığını belirterek, soruşturmanın sürdüğünü söyledi.Altun, “Kongremize çiçek yollayan okul temsilcileri için de valilik soruşturma açtı” diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın soruşturmasına konu olan kompozisyonlardan bazı satırlar:

“Ben sınıfta iken uçaklar uçuyor, Afganistan’daki çocukların suçu ne? Savaş uçaklarından nefret ediyorum, insanları öldürüyorlar,şimdi Atatürk mezarında çok üzülüyordur.”

“Dün akşam bir rüya gördüm, tüm dünya çocukları eşit ve kardeştiler, uyandım ve Allah babaya yalvardım, bu rüya olmasın.”

“Geçen gün televizyonda savaş karşıtlarını dövdüler, ben üzüldüm, acaba savaş karşıtı olmak kötü mü, bunu söylesem benihapse mi atarlar, o zaman okula gidemem, en iyisi susmak. Bunları yok etmek için acaba çocuk birliği mi kursak?”

“Barış küsmek, kötülük, kavga değildir. Tinerci çocuklara, selpak satan ve araba camları silen çocuklara çok üzülüyorum.Çocuklar hastalandıklarında doktora gidebilmeliler.”

“Çocuklar güne top oynayarak başlıyordu. Salıncaklarda sallanmak bütün çocukların hakkı. Onların kırılması ise insan hakkıihlali.” İnsan hakları düşüncelerini resimlerle yazılara döken öğrencilere, ‘Size kim bu yarışmaya katılın dedi?’, ‘Törende Kürtçekonuşuldu mu?’ gibi sorular yöneltildi.

Page 324: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

İstanbul Şubesi çalışanı Şaban Dayanan, “Zeki Gençkapıyı açtı ve bir kere ateş etti. ‘Yere yatın, sürünün,eceliniz geldi’ diye bağırdı. Elinde bandajlı bir kutu vebir silah vardı. Üzerine atladım, bana ateş etti amasilahı patlamadı. Herhalde tutukluk yaptı. Daha sonrabıçağını çıkardı. Bıçağının üstünde Abdullah Çatlı’nınresmi vardı.” dedi. Dayanan, olaydan sonra ifadelerinialan polislerin bazı konuları zapta geçirmediğini vehastanede de ölümle tehdit edildiğini bildirdi.

Söz konusu dönemde İHD İstanbul Şube Başkanı olanEren Keskin ise Genç’in özel eğitim almış kontrgerillaelemanı olduğunu düşündüğünü belirtti. Keskin, “ZekiGenç askerliğini yaptığı Hakkari’den davranışbozukluğu yüzünden alınmış. Saldırı sonrasındaderneğimize ülkü ocakları afişleri bırakıldı. Beniöldürmek için gelmişti” dedi.

Genç hakkında 14 Kasım 2001 tarihinde HADEPİstanbul İl ve Şişli İlçe örgütlerine düzenlediği saldırınedeniyle açılan dava ile bu davanın aynı günbaşlamasının ve Genç’in duruşmaya getirilmemesininrastlantı olmadığını ifade eden Avukat Kadriye Doğruda saldırılarda öldürme kastı bulunduğu için davanınağır ceza mahkemesinde görülmesini gerektiğinibelirtti.

27 Şubat günü yapılan duruşmada ifade veren ZekiGenç, Eren Keskin’le konuşmak ve Türk Bayrağı hediyeetmek istediğini söyledi. Kapıdan girince paniğekapıldığını ve havaya bir el ateş ettiğini belirten Genç,daha sonra kendisinden geçtiğini gelişigüzel bağırıpçağırdığını ve bir iki kişiyle boğuştuğunu söyledi.Yargıcın “Olay günü üzerinde ne vardı?” sorusu üzerineGenç, “Üzerimde tabanca, ekmek bıçağı, Türk Bayrağıvardı” dedi. Yargıcın, olay günü üzerinde bunlarınyanısıra, HADEP İl binasının krokisi, Pınar Selek’eyazılmış bir mektup ve elinde bomba süsü verilmiş birpaketin oluğunu hatırlatması üzerine Genç, bunları dakabul etti.

Tanık olarak dinlenen İHD yöneticilerinden GülserenYoleri, olayı anlatarak, “Biz yan odada oturuyorduk. Dışkapı çalındı ve kapı açılır açılmaz birisinin ‘yere yatın,hepinizi geberteceğim’ diye bağırdığını duyduk. Hemensonra silah sesi duyduk. Bizim odaya geldi, silahı bizedoğrultarak, bağırmaya devam ediyordu. Biz hemenkapıyı tuttuk yoksa bizi öldürecekti. Biz odadançıktığımızda Şaban Dayanan arkadaşımız saldırganınelinden silahını almıştı. Yarım saat sonra da polis geldi.Bu arada saldırganın elinde bombaya benzer bir paketvardı” dedi.

Tanıklardan Doğan Genç ise bulunduğu odadansaldırganın üstüne atladığını belirterek, Genç’in paniğekapıldığını ve silahını bırakarak teslim olduğunusöyledi. İHD yöneticisi Ümit Efe, olay sırasında dışkapının yanındaki danışma masasında bulunduğunu,saldırganın içeri girer girmez ateş ettiğini ve kurşununçok yakınından geçtiğini belirterek, “Hepimiziöldürmekle tehdit ediyordu. Silahını bize doğru tuttu

ve ateş etti ama galiba silah tutukluluk yaptı. Yoksaöldürebilirdi bizi. Yanındaki bombaya benzer paketiayağımla iterek yan odaya sürükledim, ayrıca elindeüzerinde Abdullah Çatlı’nın fotoğrafı bulunan bir bıçakda vardı” dedi.

Davanın 17 Mayıs günü Beyoğlu 12. Asliye CezaMahkemesi’nde yapılan duruşmasında Adli TıpKurumu’nun Zeki Genç hakkındaki raporu okundu.Raporda, “Genç’in akli dengesinin yerinde olduğu”belirtildi. Mahkeme, “Zeki Genç’in ‘Kasten adamöldürmeye teşebbüs’ iddiasıyla yargılanması gerektiği”görüşüyle görevsizlik kararı verdi. Daha sonra Beyoğlu1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanandavada, Genç’in, “silahlı tehdit, hürriyeti tahdit, silahlaetkili eylem ve bıçakla etkili eylem” suçlarındancezalandırılması, Araz ve Şat hakkında da 6 ay ile 1 yılarasında hapis cezası verilmesi isteniyor.

Genç’in 14 Kasım 2001 tarihinde de HADEP İstanbul İlÖrgütü ve Şişli İlçe Örgütü binalarına düzenlediği saldırıile ilgili yargılanmasına da 1 Kasım günü İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada,Zeki Genç’in 15 Kasım 2001 tarihinde İHD İstanbulŞubesi’ne düzenlediği saldırı nedeniyle yargılandığıBeyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yanlışlıklagönderdiği yazı üzerine 18 Temmuz günü tahliyeedildiği bildirildi. Zeki Genç 2002 yılı içindeyakalanamadı.

İHD Elazığ Şubesi tarafından 21 Nisan 2001 tarihindedüzenlenen “Dayanışma Gecesi”nde yaptıklarıkonuşmalar nedeniyle TCY’nin 312. maddesi uyarıncaİHD Genel Başkan Yardımcısı Osman Baydemir, ElazığŞube Başkanı Cafer Demir ve Elazığ Şube SekreteriKenan Çetin hakkında açılan dava 28 Aralık 2001tarihinde başladı. Malatya DGM’de görülen davanın 12Nisan günü yapılan duruşmasında İHD yöneticilerihakkında beraat kararı verildi.

“Dayanışma Gecesi”nde yapılan konuşmalar nedeniyleşube yöneticileri hakkında “Dernekler Yasası’na aykırıdavrandıkları” iddiasıyla Elazığ 1. Asliye CezaMahkemesi’nde açılan dava da, 23 Mayıs günü yapılanduruşmada beraatla sonuçlandı.

İHD Elazığ Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri hakkında 29Ocak günü dernek binasında “uyum yasaları”konusunda düzenlenen basın toplantısı nedeniyleElazığ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

2001 yılı Aralık ayında Bingöl Valiliği tarafındangörevden alınan İHD Bingöl Şube Başkanı Rıdvan Kızgınhakkındaki karar, 2002 yılı başında kaldırıldı. Kızgın,valiliğin kararının 5 Ocak günü kendisine tebliğedildiğini bildirdi.

İHD Bingöl Şubesi’nin 5 Haziran Dünya Çevre Gününedeniyle düzenlemeyi planladığı “Uçurtma, Çocuk,Çevre Şenliği” polisler tarafından engellendi. İHD GenelBaşkanı Hüsnü Öndül’ün de katılacağı şenlik içinvalilikten izin alınmasına karşın polislerin alandaki

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 İnsan Hakları Savunucularına Baskılar

Türkiye İnsan Hakları Raporu 321

Page 325: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

platformu söktükleri ve şenliğin çalılıkların bulunduğudar bir alanda yapılmasını istedikleri bildirildi. Şenlikdaha sonra İHD yöneticileri tarafından iptal edildi.

3 Aralık 2001 tarihinde görevden alınan İHD BatmanŞubesi yöneticileri Batman Valiliği kararıyla yenidengöreve başladı. 1 Şubat günü İHD Batman Şubesi’negönderilen yazıda Dernekler Yasası’nın 45. maddesiuyarınca yapılan işlemde sayılan usulsüzlüklerin yerinegetirildiği, bu nedenle görevden almayı gerektirecekkoşulların ortadan kalktığı belirtildi. Şube yöneticileri“bazı dernek üyeleri hakkında çeşitli suçlar nedeniyleişlem yapılması”, “bazı dernek üyelerinin sabıka kaydıbulunması” ve “dernek üyeleri arasında memurlarınbulunması” gerekçesiyle görevden alınmıştı.

İHD Adana Şubesi 13 Mart günü polisler tarafındanbasıldı. Baskında İHD Şube Başkanı Şehmuz Kaya, ŞubeSekreteri Şengül Yıldırım ve şube yöneticileri MüslümKurucu, Haydar Çiğdemal, Disiplin Kurulu üyesi veYedinci Gündem gazetesi Adana Temsilcisi Halis Taşgirgözaltına alındı. Baskının, Kürtçe eğitim kampanyasıçerçevesinde şubede düzenlenen basın açıklamalarınedeniyle düzenlendiği öğrenildi. Gözaltına alınanlar 14Mart günü Adana DGM tarafından serbest bırakıldı.

7 Aralık 2000 tarihinde kapatılan İHD Gaziantep Şubesi5 Nisan günü açıldı. İHD Gaziantep Şubesi,“cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıylaşubede açlık grevi yapıldığı” gerekçesiyle süresiz olarakkapatılmıştı. Şube yöneticileri hakkında “yasadışıörgüte yardım” ettikleri iddiasıyla açılan davanınberaatla sonuçlanmasının ardından şube 5 Nisan günüyeniden faaliyetine başladı.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Nisan ayı içinde İHDDiyarbakır Şubesi yöneticileri hakkında iki ayrı davaaçtı.

Newroz’un şube karar defterinde ve Newroz Bayramınedeniyle düzenlenen resepsiyonda “w” harfiyleyazılması nedeniyle Diyarbakır 3. Asliye CezaMahkemesi’nde açılan davada Şube Başkanı OsmanBaydemir, şube yöneticileri Fikret Saraçoğlu, SelahattinDemirtaş, Abdulkadir Aydın, Reyhan Yalçındağ, MeralDanış Beştaş ve Piruzhan Doğrul’un Dernekler Yasasıuyarınca hapis cezasına mahkum edilmesi istendi.

İddianamede İHD yöneticilerinin 14 Mart günüimzaladıkları karar defterinde “20 Mart günüGüneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Lokali’ndedüzenlenecek Newroz Bayramı resepsiyonuna ilişkinkararda, “w” harfi kullandıkları ve resepsiyonda açılanafişin de aynı biçimde yazıldığı belirtildi.

1 Mayıs günü başlayan davada ifade veren İHDyöneticileri, “w” harfinin kullanılmasının suçolamayacağını belirttiler. 6 Haziran günü yapılanduruşmada ifade veren Piruzhan Doğrul, yüzyıllardanberi kullanıldığı için Newroz kelimesini “w” ileyazdıklarını söyledi. Mahkeme, “Newroz sözcüğününhalk arasında nasıl kullanıldığının tespit edilmesi” için

Türk Dil Kurumu’na yazı yazılmasına karar verdi.Avukatların bu konuda Türk Dil Kurumu’nun muhatapalınmaması yönündeki itirazları mahkeme tarafındanreddedildi. Son olarak 15 Ekim günü duruşması yapılandava, 18 Şubat 2003 tarihine ertelendi.

Bu arada Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeaçılan dava ise 3 Temmuz günü başladı. Duruşmadasöz alan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Osman Baydemir,özel bir ismi orijinal haliyle yazdıklarını ifade ederek,“Davetiyelerde ‘w’ harfini kullanmakta ayrıca birkastımız yoktu” dedi. Sanık avukatlarından MuharremErbey, Dernekler Yasası’na aykırı davranmanınsözkonusu olmadığını belirterek, “Bir cümle ile ifadesöz konusu değildir. Sadece bir kelimenin orijinalhaliyle söylenmesi söz konusudur. Davetiyedekullanılan dil, Türkçe’dir. ‘w’ harfinin kullanımınagelince insanlar bu sesi kullanıyor.” dedi.

Dava, 14 Ekim günü sonuçlandı. Diyarbakır 1. AsliyeCeza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada, esashakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı,beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme de, İHDyöneticileri hakkında beraat kararı verdi.

İddianamede, Osman Baydemir ile yöneticiler ReyhanYalçındağ, Pirozhan Doğrul, Meral Danış Beştaş,Selahattin Demirtaş, Abdulkadir Aydın ve FikretSaraçoğlu’nun Dernekler Yasası’nın 36. maddesindegeçen “Yazışmaların dili Türkçe’dir” ifadesine aykırıdavrandıkları gerekçesiyle yasanın 77/1 maddesiuyarınca, 2 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına mahkumedilmeleri ve derneğin kapatılması isteniyordu.

İHD Van Şubesi Kongresi’nde salona “Anadil Temelİnsan Hakkıdır” yazılı döviz asılması nedeniyle İHD VanŞubesi yöneticilerinden Hüseyin Ayaz, Burhan Altunlu,Ali Gezer ile M. Sıddık Kaya, 1 Nisan günü EmniyetMüdürlüğü Dernekler Şubesi’nde ifadeleri alındıktansonra DGM savcılığına çıkarıldı. “Yasadışı örgüteyardım” iddiasıyla tutuklama talebiyle nöbetçimahkemeye sevk edilen İHD’liler, tutuksuzyargılanmak üzere serbest bırakıldı. Şube BaşkanıAbdülvahap Ertan da aynı gerekçeyle ifadesi alınmaküzere 2 Nisan günü Emniyet Müdürlüğüne çağrıldı.Daha sonra Şube yöneticileri hakkında Van DGM’deTCY’nin 169. maddesi uyarınca açılan dava, 5 Ağustosgünü beraatla sonuçlandı.

İHD İzmir Şube Yönetim Kurulu üyesi Ecevit Piroğlu, 5Eylül günü gözaltına alındı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Şubesi

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Ocak ayı içinde TİHVDiyarbakır Temsilcisi Avukat Sezgin Tanrıkulu hakkında“izin almadan sağlık merkezi kurulduğu” iddiasıyladava açtı. İddianamede, 7 Eylül 2001 tarihinde TİHVDiyarbakır Temsilciliği’nde yapılan aramada“Olağanüstü Hal Bölgesi’ne sokulması yasak yayınlarbulunduğu”, “2219 sayılı Özel Hastaneler Yasası veTCY’nin 119. maddesi uyarınca ön ödeme önerisinde

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 İnsan Hakları Savunucularına Baskılar

322 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 326: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

bulunulmasına karşın, öngörülen süre içinde paracezasını ödemediği” ileri sürüldü. İddianamede,Tanrıkulu’nun TCY’nin “para cezalarınınödenmemesine” ilişkin 119 ve “yetkili makamlarınemirlerini dinlememek” suçuna ilişkin 526. maddesiuyarınca cezalandırılması istendi.

Sezgin Tanrıkulu, dava açılmadan önce 7 Ocak günüDiyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçede,TİHV Diyarbakır Temsilciliği’nde mahkeme kararıolmadan arama yapıldığını, aramada işkencemağdurlarının dosyalarına el konulduğunu belirtti.Diyarbakır DGM Savcılığı’nın “yasadışı örgüte yardım”iddiasıyla açılan soruşturmada takipsizlik kararı verdiğiifade edilen dilekçede TİHV Adana ve İstanbultemsilcilikleri hakkında benzer suçlamalarla açılandavaların beraatla sonuçlandığı kaydedildi.

Dava, 19 Mart günü Diyarbakır 2. Sulh CezaMahkemesi’nde başladı. Mahkeme, 22 Mart günü TİHVTemsilciliği’nde keşif yapılmasına karar verdi.

Bu arada TİHV Diyarbakır Temsilciliği hekimlerindenRecai Aldemir, Diyarbakır Valiliği İdare Kurulu’nunverdiği soruşturma açılması iznine itiraz etti. Aldemir,Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptığıbaşvuruda, “TİHV’de işkence mağdurlarının tedaviedilmediğini, tedavinin organize edildiğini”, “TİHV’deçalışması konusunda daha önce yaptığı başvurunundikkate alınmadığını” ve “TİHV’de çalışmasının ‘görevikötüye kullanma’ değil disiplin hükümleri çerçevesindedeğerlendirilmesi” gerektiğini belirtti.

19 Nisan günü Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeyapılan duruşmada, “2219 sayılı Özel Hastaneler Yasasıkapsamında suç unsuru bulunmadığı” gerekçesiyleberaat kararı verildi. Mahkeme, “Sezgin Tanrıkulu’nunOlağanüstü Hal Bölgesi’ne yasak yayın soktuğu”yolundaki suçlama hakkında ise görevsizlik kararıvererek dosyayı Diyarbakır Asliye Ceza Mahkemesi’negönderdi.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’nın TİHV DiyarbakırTemsilcisi Avukat Sezgin Tanrıkulu hakkında“temsilcilikte yasak yayın bulundurulduğu” iddiasıylaaçtığı dava ise 16 Temmuz günü başladı. Diyarbakır 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada ifadesialınan Tanrıkulu, 7 Eylül 2001 tarihinde TİHV DiyarbakırTemsilciliği’nde yasalara aykırı şekilde aramayapıldığını belirterek söz konusu yayınların temsilciliğeokunması amacıyla gönderildiğini ve daha sonraatıldığını söyledi. Duruşma, “izinsiz sağlık merkezikurulduğu” iddiasıyla Diyarbakır 2. Sulh CezaMahkemesi’nde açılan ve beraatla sonuçlanan davanınincelenmesi için ertelendi. Dava, 2002 yılı içindesonuçlanmadı.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği(Mazlum-Der)

Mazlum-Der Konya Şubesi tarafından 8 Mart günüdüzenlenmesi planlanan “Eğitim ve İnsan HaklarıKonulu” panel Konya Valiliği tarafından yasaklandı.Mazlum-Der Konya Şube Başkanı Mustafa Akmeşe,panelin “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası”uyarınca yasaklanması üzerine Konya İdareMahkemesi’nden yürütmeyi durdurma kararıaldıklarını ancak Valiliğin de mahkemeden yürütmenindurdurulmasının iptali kararı alarak paneli engellediğinibildirdi.

Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan, Mazlum-Der’e 5milyar lira tazminat ödemeye mahkum edildi. 3 Mart2000 tarihli köşe yazısında dönemin DanimarkaDışişleri Bakanı Peterson’un sivil toplum kuruluşları ilekapalı kapılar ardında görüştüğünü öne süren Çölaşan,İHD, TİHV ve Mazlum-Der’in “Türkiye’yi sattıklarını”iddia ederek bu kurumlar hakkında “işbirlikçi”, “satılık”,“muhbir” ve “hain” ifadelerini kullanmıştı. Bu ifadelerüzerine Mazlum-Der’in Çölaşan aleyhine Fatih 2. AsliyeHukuk Mahkemesi’nde açtığı manevi tazminat davasıÇölaşan’ın mahkumiyetiyle sonuçlandı.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 İnsan Hakları Savunucularına Baskılar

Türkiye İnsan Hakları Raporu 323

Page 327: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kanun No : 4744

Kabul Tarihi : 6.2.2002

Resmi Gazete : 19.2.2002 - 24676

MADDE 1.- 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun159 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir senedenaltı seneye kadar ağır hapis” ibaresi “bir seneden üç seneyekadar hapis” olarak, üçüncü fıkrasında yer alan “15 günden 6aya kadar hapis ve 100 liradan 500 liraya kadar ağır para”ibaresi “15 günden 6 aya kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 2.- Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesi aşağıdakişekilde değiştirilmiştir.

Madde 312. – Bir cürmü alenen öven veya iyi gördüğünüsöyleyen veya halkı kanuna uymamaya tahrik eden kimseyealtı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığınadayanarak, halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeliolabilecek bir şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenentahrik eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıverilir.

Halkın bir kısmını aşağılayıcı ve insan onurunu zedeleyecekbir şekilde tahkir eden kimseye de birinci fıkradaki cezaverilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçlar 311 inci maddenin ikincifıkrasında belirtilen araçlar veya şekillerle işlendiğindeverilecek cezalar bir katı oranında artırılır.

MADDE 3.– 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle MücadeleKanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Yukarıdaki fıkra uyarınca meydana getirilen örgütmensuplarına yardım edenlere veya terör yöntemlerinebaşvurmaya özendirecek şekilde örgütle ilgili propagandayapanlara fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca bir yıldanbeş yıla kadar hapis ve beşyüzmilyon liradan birmilyar lirayakadar ağır para cezası verilir.

MADDE 4. – Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 8. – Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiylebölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla yazılı, sözlü veyagörüntülü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüşyapanlar hakkında, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmedikçebir yıldan üç yıla kadar hapis ve birmilyar liradan üçmilyarliraya kadar ağır para cezasına hükmolunur. Bu suçun teröryöntemlerine başvurmaya özendirecek şekilde işlenmesihalinde verilecek ceza üçte bir oranında artırılır; mükerreren

işlenmesi halinde ise, verilecek hapis cezaları parayaçevrilemez.

Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun 5680 sayılı BasınKanununun 3 üncü maddesinde belirtilen bir mevkutevasıtasıyla işlenmesi halinde, ayrıca bunların sahiplerine ilgilimevkutenin varsa bir önceki ay ortalama satış bedelinindörtte üçü kadar ağır para cezası verilir. Ancak verilecek paracezası hiçbir halde üçmilyar liradan az olamaz. Bumevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine verilecek paracezasının yarısı uygulanır ve altı aydan iki yıla kadar hapiscezası verilir.

Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun ikinci fıkradayazılı mevkuteler dışındaki basılı eser ve sair kitle iletişimaraçları ile işlenmesi halinde, sorumluları ve kitle iletişimaraçları sahipleri hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis vebirmilyar liradan üçmilyar liraya kadar ağır para cezasınahükmolunur. Ayrıca mahkeme, ilgili radyo ve televizyonkuruluşunun bir günden yedi güne kadar yayından men’inekarar verir.

Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun ikinci ve üçüncüfıkralarda yazılı kitle iletişim araçları ile işlenmesi halindeverilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

MADDE 5.- 16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet GüvenlikMahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri HakkındaKanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesimadde metninden çıkarılmış, üçüncü ve dördüncü fıkraları iseaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilânedilen bölgelerde yakalanan veya tutuklanan kişiler hakkındaikinci fıkrada dört gün olarak belirlenen süre, Cumhuriyetsavcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadaruzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veyatutuklanan kişiyi dinler.

Tutuklu bulunan sanık, müdafii ile her zaman görüşebilir.Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltı süresinin uzatılmasınayazılı olarak emir verilmesinden sonra gözaltında bulunan kişihakkında da aynı hüküm uygulanır.

MADDE 6. – 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza MuhakemeleriUsulü Kanununun 107 nci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 107. – Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasınailişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediğibir kişiye, hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.

Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemekkaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediğibir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 325

EK : 1

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

(1. Uyum Paketi)

Page 328: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

MADDE 7. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 128 incimaddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metnindençıkarılmış ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yakalamadan ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkinemirden yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiye,

Cumhuriyet savcısının kararıyla gecikmeksizin haber verilir.

MADDE 8. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 9. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

326 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

EK : 2

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

(2. Uyum Paketi)

Kanun No : 4748

Kabul Tarihi : 26.3.2002

Resmi Gazete : 9.4.2002 - 24712

MADDE 1. - 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresiKanununun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Kaymakamlığa sadece mülki idare amirliği hizmetlerisınıfından olanlar vekalet edebilir.”

MADDE 2. - A) 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı BasınKanununun Ek 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarıaşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlüktenkaldırılmıştır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milligüvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakın korunması, suçişlenmesinin önlenmesi ile Atatürk Aleyhine İşlenen SuçlarHakkında Kanun ve Anayasanın 174 üncü maddesininkapsamında yer alan inkılap kanunları aleyhine işlenen suçlariçin, tedbir yoluyla soruşturma safhasında cumhuriyetsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hakimince, kovuşturmasafhasında görevli mahkemece her türlü basılmış eserindağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına karar verilebilir.Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu eserlerindağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına doğrudandoğruya Cumhuriyetsavcılığınca yazılı olarak karar verilebilir.Bu halde Cumhuriyet savcısı kararını en geç yirmidört saatiçinde yetkili sulh ceza hakiminin onayına sunar. Sulh cezahakimi kırksekiz saat içinde kararını açıklar; aksi haldeCumhuriyet savcılığının kararı kendiliğinden hükümsüz sayılır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü,Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik aleyhindeişlenmiş bir suçtan mahkumiyet halinde, faillerden bir veyabirkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva eden mevkute veyamevkute sayılmayan basılmış eserlerin basımında kullanılanmakineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de kararverilir.

B) Basın Kanununun Ek 2 nci maddesinin birinci ve üçüncüfıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Basın yoluyla işlenen ve Ek 1 inci maddede yazılı suçlardanmahkumiyet hallerinde, suç teşkil eden yazının yayınlandığımevkutenin bir günden onbeş güne kadar kapatılmasına damahkemece karar verilebilir.”

“Birinci fıkraya göre kapatılmasına karar verilen mevkuteninyayınına kapatılma suresinde devam edenler veya omevkutenin açıkça devamı niteliğini taşıyan yeni mevkute

çıkaranlar bir aydan üç aya kadar hapis cezası ilecezalandırılırlar.”

MADDE 3. - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet MemurlarıKanununun 13 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmeküzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcımuamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan HaklarıMahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenentazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesihakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

MADDE 4. -A) 22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi PartilerKanununun 101 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b)bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine, davakonusu fillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin almaktaolduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının yarısından azolmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamenyoksun bırakılmasına, yardımın tamamı ödenmişse aynımiktarı Hazineye iadesine karar verebilir.”

B) Siyasi Partiler Kanununun 102 nci maddesinin birinci veüçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde; ikinci fıkrasında geçen“Cumhuriyet Başsavcılığı” ibareleri, “Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı” olarak değiştirilmiştir.

“Siyasi partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla YargıtayCumhuriyet Başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilensüre içinde vermeyen siyasi partiye Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı tarafından ikinci bir yazı tebliğ olunur. Bu yazıda,bildirilen süre içinde cevap verilmediği ve istek yerinegetirilmediği taktirde o siyasi partinin kapatılması ya daDevlet yardımından kısmen veya tamamen yoksunbırakılması için dava açılabileceği de belirtilir. Bu tebliğdebildirilecek süre içinde yine istek yerine getirilmez veya cevapverilmezse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasi partininkapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veyatamamenyoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesindere’sen dava açabilir.”

“Siyasi parti, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istemyazısında belirtilen hususu yerine getirmediği taktirde,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinde osiyasi partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmenveya tamamen yoksun bırakılması için dava açar. YargıtayCumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenintebliğinden itibaren otuz gün içinde ilgili siyasi partitarafından söz konusu parti organı, merci veya kurulun işten

Page 329: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerin partiden kesinolarak çıkarılmaları halinde, o partinin kapatılması ya daDevlet yardımından kısmen veya tamamen yoksunbırakılması için açılan dava düşer. Aksi taktirde AnayasaMahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak, YargıtayCumhuriyet Başsavcısının ve siyasi parti temsilcilerinin sözlüaçıklamalarını, gerekli gördüğü hallerde diğer ilgilileri ve konuüzerinde bilgisi olanları da dinlemek suretiyle açılmış bulunandavayı karara bağlar.”

C) Siyasi Partiler Kanununun 103 üncü maddesine aşağıdakifıkra eklenmiştir.

“Bir siyasi parti, bu nitelikteki filler o partinin üyelerinceyoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyükkongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetimorganları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genelkurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkçabenimsendiği yahut bu filler doğrudan doğruya anılan partiorganlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusufiillerin odağı haline gelmiş sayılır.”

MADDE 5. - A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı DerneklerKanununun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 4. - Fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuşolan herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkınasahiptir.

Ancak:

1. Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel ve özel kolluk kuvvetlerimensupları ve özel kanunlarında dernek kuramayacaklarıbelirtilen memur statüsündeki kamu hizmeti görevlileri,

2. Affa uğramış olsalar bile;

a) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının birinci babında yazılısuçlardan biriyle mahkum olanlar,

b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflasgibi yüz kızartıcı suçlar, istimal ve istihlak kaçakçılığı dışındakalan kaçakçılık suçları ve resmi ihale ve alımsatımlara fesatkarıştırma suçlarından biriyle mahkum olanlar,

c) Türk Ceza Kanununun 316, 317 ve 318 inci maddelerindeyazılı suçlardan biriyle mahkum olanlar,

sürekli olarak,

3. a) Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin ikincifıkrasında yazılı suçtan mahkum olanlar hükmün kesinleştiği,

b) Kurulması yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenlerile dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmalarısebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilendemeklerin yöneticileri kapatma kararının kesinleştiği

tarihten itibaren beş yıl süre ile demek kuramazlar.”

B) Dernekler Kanununun 5 inci maddesinin (6) numaralı bendiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“6. Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde ırk, din, mezhep,kültür veya dil farklılığı veya bunlara dayanarak azınlıkyaratmak ya da herhangi bir bölgenin veya ırkın veya sınıfınveya belli bir din veya mezhepten olanların diğerlerine hakimveya diğerlerinden imtiyazlı olmasını sağlamak,”

C) Dernekler Kanununun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikteaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bazı ad ve işaretleri kullanma yasağı

Madde 6. - Derneklerin, mevcut veya kapatılmış bir siyasipartinin, bir sendikanın veya üst kuruluşun, bu Kanunhükümlerine göre mahkemece kapatılmasına karar verilen bir

demek veya üst kuruluşun adını, amblemini, rumuzunu,rozetini ve benzeri işaretleri ya da daha önce kurulmuş Türkdevletlerine ait topluma mal olmuş bayrak, amblem veflamaları kullanmaları yasaktır.

Dernekler, resmi işlemlerinde Türkçe kullanırlar.”

D) Dernekler Kanununun 34 üncü maddesinin birinci, ikinci veüçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Federasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en az beşderneğin; konfederasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en azüç federasyonun, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üyesıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulur.

Federasyon ve konfederasyonlara ilişkin diğer hususlarhakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.

Federasyonların üye sayısının beşten ve konfederasyonlarınüye sayısının üçten aşağı düştüğü ve bu durum üç ay içindegiderilmediği takdirde haklarında 51 inci maddede yazılıkendiliğinden dağılma hükümleriuygulanır.

E) Dernekler Kanununun 38 inci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

“Madde 38. - Yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrenciler,ancak eğitim. öğretim, çalışma, moral, beslenme, dinlenmeihtiyaçlarının karşılanması, beden ve ruh sağlığınıngeliştirilmesi ve öğrencilerin bu konularda kurum idaresi veyadiğer kuruluşlar nezdinde temsil edilmesi amaçlarıyla öğrenciderneği kurabilirler.”

F) Dernekler Kanununun 43 üncü maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

“Madde 43. -Dernekler, en az yedi gün önceden merkezlerininbulunduğu ve faaliyetin düzenleneceği illerin valiliklerinebildirimde bulunmak şartıyla yabancı ülkelerdeki dernek veyakuruluşların üyelerini Türkiye’ye davet edebilir ya da yabancıdernek veya kuruluşların davetlerine uyarak üyelerini veyademek üyesi olma hakkına sahip üçüncü kişileri yurt dışınagönderebilirler. Bildirimde, davetin amacı, tarihi, yerİ, ilgilidemek veya kuruluşun adı ve adresi ile katılacak üyelereveya temsilcilere ait bilgiler bulunur.”

MADDE 6. - A) 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı veGösteri Yürüyüşleri Kanununun 9 uncu maddesi aşağıdakişekilde değiştirilmiştir.

“Madde 9. - Bu Kanuna göre yapılacak toplantılar, filehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş, en az yedikişiden oluşan bir düzenleme kurulutarafından düzenlenir. Bukurul, kendi aralarından birini başkan seçer. Diplomatikdokunulmazlıkları bulunan kişiler, düzenleme kurulu başkanveya üyesi olamazlar.

Tüzel kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri,yetkili organlarının kararına bağlıdır.”

B) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17 inci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 17. - Bölge valisi, vali veya kaymakam, milli güvenlik,kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın vegenel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerininkorunması amacıyla belirli bir toplantıyı yasaklayabilir veyaiki ayı aşmamak üzere erteleyebilir.”

C) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 19 uncumaddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

“Bölge valisi, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesininönlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarınınhak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla bölgeye dahil

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 327

Page 330: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

illerin birinde veya birkaçında ya da bir ilin bir veya birkaç

ilçesinde bütün toplantıları üç ayı geçmemek üzere

erteleyebilir.”

MADDE 7. - Aşağıdaki kanun hükümleri yürürlükten

kaldırılmıştır.

A)Basın Kanununun 16 ncı maddesinin beşinci fıkrası,

B) Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 9 uncu

maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi,

C) 16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet GüvenlikMahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri HakkındaKanunun 16 ncı maddesinin son fıkrası,

D) Dernekler Kanununun 7, 11 ve 12 nci maddeleri,

E) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 21 incimaddesi.

MADDE 8.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 9.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

328 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

EK : 3

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun

(3. Uyum Paketi)

Kanun No: 4771

Kabul Tarihi : 3.8.2002

Resmi Gazete: 9.8.2002 - 24841

MADDE 1. – A) Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerindeişlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmaküzere, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 7.1.1932tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunile 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununda yer alanidam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür.

Şu kadar ki,

a) Türk Ceza Kanununun 47, 50, 51, 55, 58, 59, 61, 62, 64, 65,66, 102, 112, 451, 452, 462 ve 463 üncü maddeleri ile7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk MahkemelerininKuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 12nci maddesinin idam cezasına ilişkin hükümleri,

b) Türk Ceza Kanununun 17 nci maddesi ile 13.7.1965 tarihlive 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19 ve Ek 2 ncimaddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölümcezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkinhükümleri,

Saklıdır.

B) Bu Kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağırhapis cezasına dönüştürülenler hakkında Türk CezaKanununun 70, 73 ve 82 nci maddelerinde öngörülen süreleriki kat, terör suçluları hakkında üç kat olarak uygulanır.

Bu Kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağır hapiscezasına dönüştürülen terör suçluları hakkında Cezaların İnfazıHakkında Kanun ile 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı TerörleMücadele Kanununun şartla salıverilmeye ilişkin hükümleriuygulanmaz. Bunlar hakkında müebbet ağır hapis cezasıölünceye kadar devam eder.

MADDE 2. – A) Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesineaşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Birinci fıkrada sayılan organları veya kurumları tahkir ve tezyifkastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılanyazılı, sözlü veya görüntülü düşünce açıklamaları cezayıgerektirmez.

B) Türk Ceza Kanununun 201 inci maddesinden sonra gelmeküzere aşağıdaki 201/a ve 201/b maddeleri eklenmiştir.

MADDE 201/a. – Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddîmenfaat elde etmek maksadıyla, yabancı bir devlettâbiiyetinde bulunan veya vatansız olan veya Türkiye’desürekli olarak oturmasına yetkili mercilerce izin verilmemişbulunan kimselerin Türkiye’ye yasal olmayan yollardangirmelerini veya ülkede kalmalarını, bu kişilerin veya Türkvatandaşlarının yasal olmayan yollardan ülke dışınaçıkmalarını sağlamaya göçmen kaçakçılığı denilir.

Göçmen kaçakçılığı suçunun faillerine veya böyle bir suçaiştirak etmeksizin, daha önce ülkeye sokulmuş veya girmişkaçak göçmenleri, maddî menfaat elde etmek maksadıyla,yasal olmayan yollarla ülkeden çıkaranlara, yasal koşullarauymaksızın ülkede kalmalarını olanaklı kılanlara, bu maksatlasahte kimlik veya seyahat belgelerini hazırlayanlara veyatemin edenlere ya da bu suçlara teşebbüs edenlere, fiilleribaşka bir suç oluştursa bile ayrıca iki yıldan beş yıla kadarağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır paracezası verilir; suçun işlenmesinde kullanılan taşıtlar ve bu fiilnedeniyle elde edilen maddî menfaatler müsadere edilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı olan suçlar, kaçak göçmenlerinyaşamlarını veya vücut bütünlüklerini tehlikeye soktuğu veyainsanlık dışı veya onur kırıcı muamele biçimlerine tâbikılınmalarına neden olduğu hâllerde faillere verilecek cezalar,yarısı oranında; ölüm meydana gelmiş ise bir kat artırılarakhükmolunur.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçlar örgütlü olarak işlendiğindefaillere verilecek cezalar bir kat artırılarak hükmolunur.

MADDE 201/b. – Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek,esarete veya benzeri uygulamalara tâbi kılmak, vücutorganlarının verilmesini sağlamak maksadıyla, tehdit, baskı,cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak,kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarındanveya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmeksuretiyle kişileri tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka biryere götüren veya sevk eden, barındıran kimseye beş yıldanon yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamaküzere ağır para cezası verilir.

Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturaneylemler var olduğu takdirde, mağdurun rızası yok sayılır.

Onsekiz yaşını doldurmamış çocukların birinci fıkrada

Page 331: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, biryerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veyabarındırılmaları hâllerinde suça ait araç fiillerden hiçbirisinebaşvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalarverilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçlar örgütlü olarak işlendiğitakdirde faillere verilecek cezalar bir kat artırılarakhükmolunur.

MADDE 3.- A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı DerneklerKanununun yürürlükten kaldırılmış olan 11 inci maddesi,kenar başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yenidendüzenlenmiştir.

Türkiye'de kurulan derneklerin yurt dışındaki faaliyetleri

Madde 11.- Uluslararası alanda işbirliği yapılmasında yarargörülen hâllerde; uluslararası faaliyette bulunma amacınıgüden derneklerin kurulması, bu derneklerin yurt dışındaşube açması, yurt dışındaki benzer amaçlı dernek veyakuruluşlara üye olması veya bunlarla işbirliği yapması veyayurt dışında faaliyette bulunması, Dışişleri Bakanlığının görüşüalınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığınınönerisi üzerine BakanlarKurulununiznine bağlıdır.

Yurt dışındaki bir dernek ve kuruluşa üye olmak ya dabunlarla işbirliğinde bulunmak isteyen dernek veya üstkuruluş, bu dernek veya kuruluşun statüsünün Türkçeyeçevrilmiş noterden onaylı iki örneğini İçişleri Bakanlığınavermekle yükümlüdür.

Türkiye'deki derneklerin üye olduğu veya işbirliği yaptığıyabancı dernek veya kuruluşların kanunlarımıza ve millîmenfaatlerimize aykırı faaliyetlerde bulunması hâlinde,Türkiye'de kurulmuş derneğin, bu yabancı dernek veyakuruluşlarla olan ilişkilerine Dışişleri Bakanlığının görüşüalınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine BakanlarKurulu kararıyla son verilir.

B) Dernekler Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 12 ncimaddesi, kenar başlığı ile birlikteaşağıdaki şekilde yenidendüzenlenmiştir.

Yurt dışında kurulan derneklerin Türkiye’deki faaliyetleri

Madde 12.- Yurt dışında kurulan derneklerin, uluslararasıalanda işbirliği yapılmasında yarar görülen hâllerde vekarşılıklı olmak koşuluyla, kültürel, ekonomik, teknik, sportifve bilimsel konularda bilgi veya teknolojilerindenyararlanılmak üzere; Türkiye’de şube açmalarına, Türkiye’dekurulmuş bulunan derneklere üye olmalarına veya bunlarlaişbirliği yapmalarına, Türkiye’de faaliyette bulunmalarına,Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle, İçişleriBakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kuruluncaizin verilebilir.

Yukarıdaki fıkrada sözü edilen derneklerin, kanunlarımızaveya millî menfaatlerimize aykırı faaliyetlerde bulunmasıhâlinde, verilen iznin geri alınmasına Dışişleri Bakanlığınıngörüşü alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerineBakanlar Kurulunca karar verilir.

C) Dernekler Kanununun 15 inci maddesinin birinci ve ikincifıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

İçişleri Bakanlığınca Dernekler Daire Başkanlığında ve illerdevalilikler bünyesinde derneklerin kaydolunacağı DerneklerKütüğü tesis olunur.

Dernekler Daire Başkanlığındaki Dernekler Kütüğüne bütünkonfederasyon, federasyon ve dernekler ile şubeleri vemerkezleri yurt dışında bulunan derneklerin Türkiye’deaçılmış şubeleri kaydolunur.

D) Dernekler Kanununun 40 ıncı maddesinin kenar başlığı ve

birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Millî Savunma ve kolluk hizmetlerine hazırlayıcı faaliyettebulunma yasağı

Dernekler, askerliğe, millî savunma ve kolluk hizmetlerinehazırlayıcı öğretim ve eğitim faaliyetlerinde bulunamazlar. Buamaçları gerçekleştirmek üzere kamp veya talim yerleriaçamazlar.

E) Dernekler Kanununun 45 inci maddesi, kenar başlığıilebirlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Beyanname verme yükümlülüğü ve denetim

Madde 45.- Dernekler, faaliyetleri ile gelir ve gider işlemlerininsonuçları konusunda, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacakyönetmelikte belirtilen şekle uygun olarak düzenleyecekleribeyannameyi yıl sonu itibarıyla mahallin en büyük mülkîamirine verirler.

Gerek görülen hâllerde derneklerin yönetim yerleri,müesseseleri ve her çeşit eklentileri, defterleri, hesap veişlemleri, İçişleri Bakanlığı veya bulundukları yerin en büyükmülkî amiri tarafından her zaman denetlenebilir. İçişleriBakanlığı, bu denetlemeyi Dernekler Daire BaşkanlığıPersoneli veya Bakanlık Teftiş Kurulu aracılığıyla; en büyükmülkî amirler, bizzat veya görevlendirecekleri memur veyamemurlar aracılığıyla yaptırırlar.

Dernekler, amaç ve faaliyetleriyle ilgili olan bakanlıklarca dadenetlenebilir. Denetleme sonuçları, bilgi için İçişleriBakanlığına bildirilir.

Denetleme sırasında görevli memurlar tarafından istenecekher türlü bilgi, belge ve kayıtların, dernek yetkilileri tarafındangösterilmesi veya verilmesi, yönetim yerleri, müesseseler veeklentilerine girme isteğinin yerine getirilmesi zorunludur.

Denetim sırasında, suç teşkil eden fiillerin tespit edilmesihâlinde, ilgili mülkî amirlik durumu derhal Cumhuriyetsavcılığına bildirir.

F) Dernekler Kanununun 46 ncı maddesi, kenar başlığı ilebirlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Dernekler Daire Başkanlığı

Madde 46.- Dernekler ile ilgili hizmetleri yürütmek,tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacın gerçekleştirilmesiiçin sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusundafaaliyet gösterip göstermediklerini, defterlerini ve hesaplarınımevzuata ve tüzüklerine uygun olarak yürütüpyürütmediklerini denetlemek üzere İçişleri Bakanlığıbünyesinde Dernekler Daire Başkanlığı kurulur. Bu biriminkuruluş, çalışma şekli ve denetleme esas ve usulleri, İçişleriBakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

G) Dernekler Kanununun 62 nci maddesiaşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 62.- Dernekler tarafından tutulacak defterler ile ilgiliusul ve esaslar İçişleri ve Maliye Bakanlıklarınca birlikteçıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Bu defterlerin noterdenonaylı olması zorunludur.

H) Dernekler Kanununun 73 üncü maddesiaşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 73.- İçişleri Bakanlığınca, derneklere ilişkin iş veişlemleri yürütmek, hizmetleri görmek üzere illerde valilikler,ilçelerde de kaymakamlıklar bünyesinde derneklerle ilgili birbirim oluşturulur.

Bu birimin illerdeki teşkilâtlanması, kuruluş, görev ve yetkileriile 15 inci maddeye göre oluşturulacak Dernekler Kütüğününşekli, düzenleme ve kayıt esasları, İçişleri Bakanlığınca

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 329

Page 332: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 4. – A) 5.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı VakıflarKanununun 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralareklenmiştir.

Cemaat vakıfları, vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın,Bakanlar Kurulunun izniyle dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî vekültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmazmal edinebilirler ve taşınmaz malları üzerinde tasarruftabulunabilirler.

Bu vakıfların dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve kültürelalanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere, her ne suretleolursa olsun, tasarrufları altında bulunduğu, vergi kayıtları,kira sözleşmeleri ve diğer belgelerle belirlenen taşınmazmallar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ayiçinde başvurulması hâlinde vakıf adına tescil olunur. Cemaatvakıfları adına bağışlanan veya vasiyet olunan taşınmazmallar da bu madde hükümlerine tâbidir.

B) 8.6.1984 tarihli ve 227 sayılı Vakıflar Genel MüdürlüğününTeşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun HükmündeKararnameye aşağıdaki Ek Madde eklenmiştir.

EK MADDE 3. – Türkiye’de kurulan vakıflar, amaçlarıdoğrultusunda uluslararası alanda işbirliği yapılmasında yarargörülen hâllerde, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının görüşlerialınmak suretiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlıbulunduğu Bakanlığın önerisi üzerine Bakanlar Kurulununizniyle yurt dışında kurulmuş vakıf veya kuruluşlara üyeolabilirler.

Türkiye’de kurulan vakıfların vakıf senedinde belirtilenamaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyettebulunması ve yurt dışında şube açması ile yurt dışındakibenzer amaçlı vakıf veya kuruluşlarla işbirliği yapması, İçişlerive Dışişleri bakanlıklarının görüşleri alınmak suretiyle, VakıflarGenel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlığın önerisiüzerine Bakanlar Kurulunun iznine bağlıdır.

Yabancı ülkelerde kurulmuş vakıflar, uluslararası alandaişbirliği yapılmasında yarar görülen hâllerde, karşılıklı olmakkoşuluyla, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının görüşleri alınmaksuretiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğuBakanlığın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunun izniyleTürkiye’de faaliyette bulunabilirler, şube açabilirler, üstkuruluşlar kurabilirler, kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirlerveya kurulmuş vakıflarla işbirliği yapabilirler.

Bu vakıflar, Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulanvakıflar hakkında uygulanan mevzuata tâbidir.

MADDE 5. – A) 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı veGösteri Yürüyüşleri Kanununun 3 üncü maddesinin ikincifıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yabancıların bu Kanun hükümlerine göre toplantı ve gösteriyürüyüşü düzenlemeleri, İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.Yabancıların bu Kanuna göre düzenlenen toplantı ve gösteriyürüyüşlerinde topluluğa hitap etmeleri, afiş, pankart, resim,flama, levha, araç ve gereçler taşımaları, toplantının yapılacağımahallin en büyük mülkî idare amirliğine toplantıdan en azkırksekiz saat önce yapılacak bildirimle mümkündür.

B) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 10 uncumaddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinintamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantınınyapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleriiçinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilikveya kaymakamlığa verilir.

MADDE 6. – A) 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk UsulüMuhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinden sonragelmek üzere aşağıdaki 445/A maddesi eklenmiştir.

MADDE 445/A. – Kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olanbir kararın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, İnsanHaklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeninveya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiği saptandığında,ihlâlin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41 incimaddesine göre hükmedilmiş olan tazminatlagiderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa; AdaletBakanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Avrupa İnsan HaklarıMahkemesine başvuruda bulunan veya yasal temsilcisi,Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiğitarihten itibaren bir yıl içinde Yargıtay Birinci Başkanlığındanmuhakemenin iadesi isteminde bulunabilirler.

Bu istem, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenir. YargıtayHukuk Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesincesaptanan ihlâlin sonuçları tazminatla giderilmiş veya istemsüresi içinde yapılmamış ise reddine; aksi hâlde, dosyanındavaya bakması için kararı veren mahkemeyegönderilmesine duruşma yapmaksızın kesin olarak kararverir.

B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 448 incimaddesine son fıkra olarak aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

445/A maddesi hükümleri saklıdır.

MADDE 7. – A) 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı CezaMuhakemeleri Usulü Kanununun 327 nci maddesinden sonragelmek üzere aşağıdaki 327/a maddesi eklenmiştir.

MADDE 327/a. – Kesinleşmiş bir ceza hükmünün Avrupa İnsanHakları Mahkemesince, İnsan Haklarını ve Ana HürriyetleriKorumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâlisuretiyle verildiği saptandığında ihlâlin niteliği ve ağırlığıbakımından Sözleşmenin 41 inci maddesine görehükmedilmiş olan tazminatla giderilemeyecek sonuçlardoğurduğu anlaşılırsa; Adalet Bakanı, Yargıtay CumhuriyetBaşsavcısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurudabulunan veya yasal temsilcisi, Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıliçinde Yargıtay Birinci Başkanlığından muhakemenin iadesiisteminde bulunabilirler.

Bu istem, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenir. YargıtayCeza Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesincesaptanan ihlâlin sonuçları tazminatla giderilmiş veya istemsüresi içinde yapılmamış ise reddine; aksi hâlde, dosyanındavaya bakması için kararı veren mahkemeyegönderilmesine duruşma yapmaksızın kesin olarak kararverir.

B) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 335 inci maddesineson fıkra olarak aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

327/a maddesi hükümleri saklıdır.

MADDE 8.- A) 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo veTelevizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 4üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki hükümlereklenmiştir.

Ayrıca, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında gelenekselolarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.Bu yayınlar, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temelniteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezbütünlüğüne aykırı olamaz. Bu yayınların yapılmasına vedenetimine ilişkin usul ve esaslar, Üst Kurulca çıkarılacakyönetmelikle düzenlenir.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

330 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 333: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

B) Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları HakkındaKanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (f) ve (v) bentleriaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

f) Özel hayatın gizliliğine saygılı olunması.

v) Yayınların şiddet kullanımını özendirici veya ırkçı nefretduygularını kışkırtıcı nitelikte olmaması.

C) Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları HakkındaKanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Bu Kanuna aykırı olmamak kaydıyla, yayınların yenideniletimi serbesttir. Yeniden iletime ilişkin usul ve esaslar, ÜstKurulca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

MADDE 9. – A) 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı BasınKanununun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (6) numaralıbendinde geçen “bu Kanunun ek birinci maddesinin ikincifıkrasında yer alan suçlar” ibaresi, “bu Kanunun ek 1 incimaddesinin birinci fıkrasında yer alan suçlar” şeklindedeğiştirilmiştir.

B) Basın Kanununun 21 inci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 21. – 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 11 inci maddehükümlerine aykırı hareket edenler, onmilyar liradanotuzmilyar liraya kadar ağır para cezasına mahkûm edilirler.

9 uncu maddenin son fıkrasına göre yayımı durdurulanmevkutenin yayınına beyanname vermeden devam edenler,yirmimilyar liradan altmışmilyar liraya kadar ağır para cezasıile cezalandırılırlar.

C) Basın Kanununun 22 nci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 22. – Hakikate aykırı beyanname veren kimse, fiilbaşka bir suç oluştursa bile yirmimilyar liradan yüzmilyarliraya kadar ağır para cezasına mahkûm edilir.

D) Basın Kanununun 24 üncü maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 24. - 12 nci maddenin birinci fıkrası hükmünü yerinegetirmeyenler hakkında otuzmilyar liradan yüzmilyar lirayakadar ağır para cezasına hükmolunur.

E) Basın Kanununun 25 inci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 25. - 13 üncü maddede yazılı şart ve vasıfları haizolmayan kimseleri çalıştıranlar, onbeşmilyar liradan aşağıolmamak üzere ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.

F) Basın Kanununun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yukarıdaki fıkralar hükümlerine aykırı hareket edenler,yirmimilyar liradan yüzmilyar liraya kadar ağır para cezası ilecezalandırılırlar.

G) Basın Kanununun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu yasağa aykırı hareket edenler, onmilyar liradan otuzmilyarliraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar.

H) Basın Kanununun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasıaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu defter tutulmadığı veya deftere noksan ve yanlış malûmatgeçirildiği veyahut savcılıkça talep vukuunda defter ve ihtivaetmesi gereken hususlar gizlendiği takdirde mevkuteninsahibi veya onun mümessili, birmilyar liradan onmilyar lirayakadar ağır para cezasına mahkûm edilir.

MADDE 10. -A) 4.7.1934 tarihli ve2559sayılı Polis Vazife ve

Salâhiyet Kanununun 8 inci maddesinin (D) bendi aşağıdakişekilde değiştirilmiştir.

D) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne,Anayasa düzenine, genel güvenliğe ve genel ahlâka zararıdokunacak oyun oynatılan, temsil verilen, film veya videobant gösterilen yerler ile internet üzerinden yapılan yayınlaraizin verilen yerler,

B) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 9 uncu maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 9. - Polis, millî güvenlik ve kamu düzeninin, genelsağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak vehürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi,taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh,patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla usulüne göreverilmiş hâkim kararı veya bu sebeplere bağlı olarakgecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahallin en büyükmülkî amirinin vereceği yazılı emirle;

A) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunukapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığıyerde veya yakın çevresinde,

B) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindekimeslek kuruluşları veya sendikaların genel kurultoplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde,

C) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde,

D) Öğretim ve eğitim özgürlüğünün sağlanması için herderecede öğretim ve eğitim kurumlarının ve 20 nci maddeninikinci fıkrasının (A) bendindeki koşula uygun olarak girileceküniversite, bağımsız fakülte veya bağlı kurumların içinde,bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkış yerlerinde,

E) Umumî veya umuma açık yerlerde veya öğrenciyurtlarında veya eklentilerinde,

F) Yerleşim yerlerinin giriş ve çıkışlarında,

G) Her türlü toplu taşıma veya seyreden taşıt araçlarında,

Suçun önlenmesi amacıyla kişilerin üstlerini, araçlarını, özelkâğıtlarını ve eşyasını arar; suç unsurlarına el koyar ve evrakıile birlikte Cumhuriyet savcılığına tevdî eder.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlara göresuç iz, eser, emare veya delillerinin tespiti veya faillerininyakalanması amacıyla polis tarafından yapılacak aramalar içinde usulüne göre verilmiş hâkim kararı veya bu sebeplerebağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, diğerkanunlarda yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır.

5680 sayılı Basın Kanunu kapsamına giren basılı eserlerinarama ve zaptı, genel hükümlere tâbidir.

C) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 11 inci maddesinin (C)bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

C) Genel ahlâk ve edebe aykırı mahiyette her türlü sesli vegörüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızınüreten ve satanları,

D) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 12 nci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 12. - Kanunî istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence,oyun, içki ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılması iznebağlı yerlerde onsekiz yaşından küçükler çalıştırılamaz.

Polis bar, pavyon, gazino, meyhane gibi içkili yerler ilekıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlere yanlarında velive vasileri olsa bile onsekiz yaşını doldurmamış küçükleringirmesini meneder.

Bu madde hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında 17

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 331

Page 334: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

nci, işyerleri hakkında da 8 inci madde hükümlerine göreişlem yapılır.

E) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 13 üncü maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 13. - Polis,

A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğerhâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dairhaklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunanşüphelileri,

B) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veyatutuklama kararı bulunanları,

C) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecedesarhoş olanları veya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları,yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ilebaşkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,

D) Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren ya da haklarında sınırdışı etme veya geri verme kararı alınanları,

E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşıgelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,

F) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve buKanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirtilen esaslarauygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla,toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucumadde veya alkol bağımlısı serseri veya hastalıkbulaştırabilecek kişileri,

G) Haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merciönüne çıkarılmasına karar verilen küçükleri,

Yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar.

Yakalanması belirli bir usule bağlanmış kişilerle ilgili kanunhükümleri saklıdır.

Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasınınönlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecekşekilde her türlü tedbir alınabilir.

Yakalanan kişilere, yakalama sebebi herhalde yazılı ve bununmümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhal; toplusuçlarda ise en geç bu kişiler hâkim huzuruna çıkarılıncayakadar bildirilir.

Kişinin yakalandığı, istediği kanunî yakınlarına derhal bildirilir.

Yakalananlardan,

A) Uyuşturucu madde kullanmış olanlar ile sarhoş olanların,

B) Zor kullanılarak yakalananların,

C) Haklarında suç soruşturması yapılacak olan şüpheli vesanıkların,

Yakalanma anındaki sağlık durumları tabip raporuyla tespitedilir.

Yakalanan kişilerden suç işlediği şüphesi altında olanlar adlîmercilere sevk edilir. Haklarında ıslah veya tedavi tedbirialınması gerekenler, ilgili kurum yetkilileri tarafından teslimalınır. Yakalama sebebi ortadan kalkanlar derhal serbestbırakılır.

F) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun ek 1 inci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Ek Madde 1. - Umumî veya umuma açık yerler ile umumaaçık yer niteliğindeki ulaşım araçlarında, gerçek kişi veyatopluluklar, mahallin en büyük mülkî amirine, en az kırk sekizsaat önceden yazılı bildirimde bulunmak suretiyle, oyun vetemsil verebilir veya çeşitli şekillerde gösteri düzenleyebilir.

Bunlardan, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğüne, Anayasal düzene veya genel ahlâka aykırıolduğu tespit edilenler hakkında mahallin en büyük mülkîamiri tarafından derhal Cumhuriyet savcılığına suçduyurusunda bulunulur.

Birinci fıkra uyarınca yapılacak bildirimde oyun veya temsilekatılan yönetici ve diğer kişilerin kimlik, ikametgâh vetâbiiyetleri belirtilir.

MADDE 11. - A) 14.10.1983 tarihli ve 2923 sayılı Yabancı DilEğitimi ve Öğretimi Kanununun adı “Yabancı Dil Eğitimi veÖğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve LehçelerininÖğrenilmesi Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiştir.

B) Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununun 1 inci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 1. - Bu Kanunun amacı, eğitim ve öğretimkurumlarında okutulacak yabancı diller, yabancı dille eğitimve öğretim yapan okullar ile Türk vatandaşlarının günlükyaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil velehçelerin öğreniminin tâbi olacağı esasları düzenlemektir.

C) Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununun 2 ncimaddesinin birinci fıkrasının (a) bendine aşağıdaki hükümlereklenmiştir.

Ancak, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında gelenekselolarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunuhükümlerine tâbi olmak üzere özel kurslar açılabilir. Bukurslar, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine,Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırıolamaz. Bu kursların açılmasına ve denetimine ilişkin esas veusuller, Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikledüzenlenir.

MADDE 12. - Aşağıdaki kanun hükümleri yürürlüktenkaldırılmıştır.

A) Dernekler Kanununun 39, 47 ve 56 ncı maddeleri,

B) Basın Kanununun 31 ve ek 3 üncü maddeleri,

C) Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 11 inci maddesininson fıkrası,

D) 6.6.1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler KanunununGeçici 1 inci maddesi.

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihtenönce 1 inci maddenin (A) fıkrası kapsamına giren suçlardandolayı haklarında idam cezası verilen hükümlülerindosyalarından;

a) Henüz Yargıtaya gönderilmemiş veya Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığında bulunanlar ile daha önce Türkiye Büyük MilletMeclisine gönderilmiş olanlar hükmü veren mahkemece,

b) Yargıtayda bulunanlar ilgili ceza dairesince,

Acele işlerden sayılmak ve Türk Ceza Kanununun 2 ncimaddesi dikkate alınmak suretiyle karara bağlanır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Türkiye BüyükMillet Meclisinde bulunan dosyalar, gelişlerindeki usule uygunolarak Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir ay içindehükmü veren mahkemeye geri gönderilir.

Askerî mahkemeler, Askerî Yargıtay Başsavcılığı ve AskerîYargıtayda bulunan dosyalar hakkında da bu maddehükümleri kıyas yoluyla uygulanır.

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun 6 ve 7 nci maddeleri, bumaddelerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsanHakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecekkararlar hakkında uygulanır.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

332 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 335: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler,Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde yürürlüğekonulur.

Yürürlük

MADDE 13. - Bu Kanunun 6 ve 7 nci maddeleri, bu Kanunun

yayımı tarihinden bir yıl sonra, diğer hükümleri yayımı

tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 14. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 333

EK : 4

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun

(4. Uyum Paketi)

Kanun No: 4778

Kabul Tarihi : 2.1.2003

Resmi Gazete: 11.1.2003 - 24990

MADDE 1. - 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk CezaKanununun 245 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

243 üncü madde ile bu maddede yazılı suçlardan dolayıverilen cezalar, para cezasına veya tedbirlerden birineçevrilemez ve ertelenemez.

MADDE 2.- 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza MuhakemeleriUsulü Kanununun 316 ncı maddesine aşağıdaki fıkraeklenmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnametaraflara ilgili dairece tebliğ olunur.

MADDE 3. – 5.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanununun1 inci maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmişve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Cemaat vakıfları, vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın,Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle dinî, hayrî, sosyal, eğitsel,sıhhî ve kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzeretaşınmaz mal edinebilirler ve taşınmaz malları üzerindetasarrufta bulunabilirler.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar VakıflarGenel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlıkça çıkarılacakyönetmelikle düzenlenir.

MADDE 4. – 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı Basın Kanununun15 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Mevkute sahibi, mesul müdür ve yazı sahibi haberkaynaklarını açıklamaya zorlanamaz.

MADDE 5. – 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Damga VergisiKanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.

EK MADDE 1. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarınadayanılarak yapılacak ödemeler ile dostane çözümbağlamında yapılacak ödemelere ilişkin olarak düzenlenecekkâğıtlar damga vergisinden istisnadır.

MADDE 6. - 22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasî PartilerKanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Siyasî partiler, partiye üye olma yeterliğine sahip en az otuzTürk vatandaşı tarafından kurulur.

MADDE 7. - Siyasî Partiler Kanununun 11 inci maddesininikinci fıkrasının (b) bendinin (2), (3) ve (5) numaralı alt bentleriaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

2. Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflasgibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığıdışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlarafesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma suçlarındanbiriyle mahkûm olanlar,

3. Taksirli suçlar hariç beş yıl ağır hapis veya beş yıl ve dahafazla hapis cezasına mahkûm olanlar,

5. Terör eyleminden mahkûm olanlar,

MADDE 8. -Siyasi Partiler Kanununun 66 ncı maddesinin ikincifıkrasında geçen “ikimilyar liradan fazla kıymette aynî veyanakdî bağışta bulunması” ibaresinden sonra gelmek üzere“veya yayınları kullandırması” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 9. - Siyasî Partiler Kanununun 98 inci maddesininbirinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Siyasî partilerin kapatılması davalarında kapatılmaya kararverilebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır.

MADDE 10. - Siyasî Partiler Kanununun 100 üncü maddesininbirinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Anayasada yazılı nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığıtarafından bir siyasî partinin kapatılması davasının açılması;

a) Re’sen,

b) Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle,

c) Bir siyasî partinin istemi üzerine,

Olur.

MADDE 11. - Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesininbirinci ve üçüncü fıkralarında geçen “kapatılması ya da”ibareleri madde metninden çıkarılmış ve maddenin birincifıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Siyasî parti, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu istemlerinekarşı Anayasa Mahkemesine itiraz edebilir.

MADDE 12. - Siyasî Partiler Kanununun 104 üncü maddesininikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükümlere aykırılık görürsebu aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasî parti hakkında ihtarkararı verir. Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ay içindeaykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı osiyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamenyoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesine re’sen davaaçabilir.

MADDE 13. - Siyasî Partiler Kanununun 111 inci maddesine (c)bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendieklenmiştir.

Page 336: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

d) 104 üncü maddeye göre verilen ihtar kararının gereğiniyerine getirmeyerek partiyi Devlet yardımından kısmen veyatamamen yoksun bırakan sorumlular ile Devlet yardımındanfaydalanmayan siyasî partilerin sorumluları hakkında üçaydan altı aya kadar hafif hapis cezası,

MADDE 14. - 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili SeçimiKanununun 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Yukarıda yazılı haller dışında, bir ilin veya seçim çevresininTürkiye Büyük Millet Meclisinde üyesinin kalmaması halinde,boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk Pazar günüo seçim çevresinde ara seçim yapılır.

MADDE 15. - 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili SeçimiKanununun 11 inci maddesinin (f) bendinin (1) ve (3) numaralıalt bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

1. Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflasgibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığıdışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlarafesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma suçlarındanbiriyle mahkûm olanlar,

3. Terör eylemlerinden mahkûm olanlar,

MADDE 16. - Milletvekili Seçimi Kanununun 39 uncumaddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “altmışıncı günü”ibaresi “doksanıncı günü” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 17. - 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı DerneklerKanununun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 5. - Anayasada belirtilen Cumhuriyetin temel nitelikleriile 174 üncü maddesinde belirtilen inkılâp kanunlarınınkorunması hükümlerine, millî güvenliğe ve kamu düzenine,genel sağlık ve genel ahlâka aykırı olarak; TürkiyeCumhuriyetinde ırk, din, mezhep ve bölge farklılığı veyabunlara dayanarak azınlık yaratmak ve TürkiyeCumhuriyetinin üniter Devlet yapısını bozmak; Atatürk’ünkişiliğini, ilkelerini, çalışmalarını veya anılarını kötülemek veyaküçük düşürmek ya da başkalarının hürriyetlerini kısıtlamakamacıyla, dernek kurulamaz.

MADDE 18. - Dernekler Kanununun 6 ncı maddesinin ikincifıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Dernekler, Türkiye Cumhuriyetinin resmî kurumlarıylayazışmalarında Türkçe kullanırlar.

MADDE 19. - Dernekler Kanununun 16 ncı maddesinin birincifıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Fiil ehliyetine sahip gerçek ve tüzel kişiler derneklere üyeolabilirler.

MADDE 20. - Dernekler Kanununun 18 inci maddesininbeşinci fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

Tüzel kişinin üye olması hâlinde, yönetim kurulu başkanıveya temsille görevlendireceği kişi oy kullanır. Bu kişininbaşkanlık veya temsil görevi sona erdiğinde, tüzel kişi adınaoy kullanacak kimse yeniden belirlenir.

MADDE 21.- Dernekler Kanununun 44 üncü maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 44.- Dernekler tarafından yapılan bildiri, beyannameve benzeri yayınlar, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin temelniteliklerine ve 174 üncü maddede sıralanan inkılâpkanunlarının korunması hükümlerine aykırı; Devletin iç ve dışgüvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünübozucu mahiyette veya suç işlemeye, ayaklanmaya, isyanateşvik edici bir nitelik taşıdığı veya Devletin gizli belgeleriniaçıklamak, Atatürk’ün kişiliğini, ilkelerini ve çalışmalarını

küçük düşürmek ve kötülemek veya başkalarının şöhret vehaklarına, özel ve aile hayatlarına tecavüz etmek amacınayönelik bulunduğu takdirde, mahallin en büyük mülkîamirinin emriyle toplattırılabilir. Mahallin en büyük mülkîamiri bu kararını yirmidört saat içinde asliye ceza hakimliğinebildirir. Hâkim, mülkî amirin bu kararını en geç kırksekiz saatiçinde inceleyip karara bağlar. Bu süre içinde bir kararverilememesi halinde, mahalli mülkî amirin kararı hükümsüzsayılır.

Yukarıdaki hüküm siyasi partiler hakkında uygulanmaz.

MADDE 22.- 18.1.1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ileMahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi HakkındaKanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Milletvekili Seçimi Kanununun 7 nci maddesinin son fıkrasıgereğince yapılan seçimler hariç, milletvekili genel veya araseçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılmasıgereken mahalli idareler organlarına veya bu organlarınüyeliklerine ilişkin genel veya ara seçimler, milletvekili genelveya ara seçimleri ile birleştirilir.

MADDE 23. - 1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe HakkınınKullanılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.

Madde 1. - Bu Kanunun amacı, Türk vatandaşlarının veTürkiye’de ikamet eden yabancıların kendileriyle veya kamuile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, Türkiye Büyük MilletMeclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma haklarınınkullanılma biçimini düzenlemektir.

MADDE 24. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 2nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 2. - Bu Kanun, Türk vatandaşları ve Türkiye’de ikameteden yabancılar tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi ileidarî makamlara yapılan dilek ve şikâyetler hakkındakibaşvuruları kapsar.

MADDE 25. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 3üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Türkiye’de ikamet eden yabancılar karşılıklılık esasıgözetilmek ve dilekçelerinin Türkçe yazılması kaydıyla buhaktan yararlanabilirler.

MADDE 26. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 4üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkilimakamlara verilen veya gönderilen dilekçelerde, dilekçesahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresininbulunması gerekir.

MADDE 27. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 7nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 7. - Türk vatandaşlarının ve Türkiye’de ikamet edenyabancıların kendileri ve kamu ile ilgili dilek ve şikâyetlerikonusunda yetkili makamlara yaptıkları başvuruların sonucuveya yapılmakta olan işlemin safahatı hakkında dilekçesahiplerine en geç otuz gün içinde gerekçeli olarak cevapverilir. İşlem safahatının duyurulması halinde alınan sonuçayrıca bildirilir.

MADDE 28. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 8inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 8. - Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilendilekçelerin, Dilekçe Komisyonunda incelenmesi ve kararabağlanması altmış gün içinde sonuçlandırılır. İlgili kamukurum veya kuruluşları Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

334 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 337: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Komisyonunca gönderilen dilekçeleri otuz gün içindecevaplandırır. İnceleme ve karara bağlamanın esas ve usulleriTürkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde gösterilir.

MADDE 29. - 5.12.1990 tarihli ve 3686 sayılı İnsan Haklarınıİnceleme Komisyonu Kanununun 7 nci maddesinin ikincifıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Komisyon, başvuruların sonucu veya yapılmakta olan işlemhakkında başvuru sahibine en geç altmış gün içinde bilgiverir.

MADDE 30. - 22.11.1990 tarihli ve 3682 sayılı Adlî SicilKanununun 5 inci maddesinin kenar başlığı “Adlî sicilbilgilerini verebilecek merciler ve küçükler hakkındauygulanacak esaslar” şeklinde değiştirilmiş ve maddeyeaşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Onsekiz yaşından küçükler hakkında adlî sicile geçirilenbilgiler; ancak, soruşturma ve kovuşturma konusu olan işlersebebiyle Cumhuriyet savcıları ve mahkemelerce veyaTürkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği seçimleri ile ilgili olarakyetkili seçim kurullarınca istendiği takdirde verilir. Bu bilgilerbaşka herhangi bir iş ve konu için kullanılamaz.

MADDE 31. - Adlî Sicil Kanununun 8 inci maddesi aşağıdakişekilde değiştirilmiştir.

Madde 8. - Cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veyadüştüğü tarihten itibaren;

a) Kabahatten mahkûmiyet halinde, diğer bir cürüm veyakabahatten dolayı bir yıl içinde,

b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve dolanlıiflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla ağır hapis vehapis cezasına mahkûmiyetler on yıl içinde,

c) Beş yıl veya daha az ağır hapis veya hapis veya ağır paracezasına mahkûmiyet halinde diğer bir cürümden dolayı beşyıl içinde,

d) (b) bendindeki suçlara mahkûmiyetlerin; suçu işlediğizaman onsekiz yaşını doldurmamış olan küçükler hakkındaverilmesi halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıl içinde,

e) (c) bendindeki suçlara mahkûmiyetlerin suçu işlediği zamanonsekiz yaşını doldurmamış olan küçükler hakkında verilmesihalinde diğer bir cürümden dolayı iki yıl içinde,

Evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bircezaya mahkûm olunmadığı takdirde ilgilinin, Cumhuriyetsavcısının veya Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik GenelMüdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veyatalep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesinceduruşma yapılmaksızın adlî sicildeki kaydın çıkartılmasınakarar verilir. Ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamışsayıldığı hallerde ise, bu tarih esas alınır. Bu kararların birörneği Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik GenelMüdürlüğüne gönderilir.

Kanunlarda yapılacak değişiklikler sonucu suç olmaktançıkarılan veya idarî nitelikte cezaya dönüştürülen suçlarla ilgilibilgiler Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel

Müdürlüğünce re’sen adlî sicil kayıtlarından çıkartılır.

MADDE 32. - 15.12.1990 tarihli ve 430 sayılı Olağanüstü HalBölge Valiliği ve Olağanüstü Halin Devamı Süresince Alınacakİlâve Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3üncü maddesinin (c) bendinin birinci paragrafı aşağıdakişekilde değiştirilmiştir.

Hükümlü veya tutuklular, olağanüstü hal ilânına neden olansuçların soruşturulmasında ifade alma, yer gösterme,yüzleştirme, teşhis ve tıbbi muayene için Olağanüstü HalBölge Valisinin teklifi üzerine, yetkili Cumhuriyet Başsavcısınıntalebi ve hâkimin kararı ile, her defasında dört günügeçmemek üzere ceza infaz kurumu veya tutukevindenalınabilir.Bu süre hükümlülük veya tutuklulukta geçmiş sayılır.Hâkim, her defasında karar vermeden önce hükümlü veyatutukluyu dinler. Hükümlü veya tutuklu ceza infaz kurumuveya tutukevinden alındıktan sonra da yasal konumunungerektirdiği haklardan yararlanır. Ceza infaz kurumu veyatutukevinden ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veyatutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir.

MADDE 33. - 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar veDiğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 2nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 243 ve 245 inci maddeleri ile1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncümaddesinin dördüncü fıkrası kapsamında açılacak soruşturmave kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri uygulanmaz.

MADDE 34. - 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk MedenîKanununun 91 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 91. - Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçlarıgerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyette ve işbirliğindebulunabilirler, yurt dışında şube açabilirler ve yurt dışındakurulmuş dernek veya kuruluşlara üye olarak katılabilirler.

MADDE 35. - Türk Medenî Kanununun 92 nci maddesiaşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 92. - Yabancı dernekler, uluslararası alanda işbirliğiyapılmasında yarar görülen hallerde ve karşılıklı olmakkoşuluyla Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyleİçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye’de faaliyette ve işbirliğindebulunabilirler, şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilir vekurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler.

MADDE 36. - Bu Kanunla değiştirilen Türk Medenî Kanununun92 nci maddesi hükmü, dernek ve vakıf dışındaki diğer kâramacı gütmeyen kuruluşlar hakkında da uygulanır.

MADDE 37. - 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı ÇocukMahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama UsulleriHakkında Kanunun 34 üncü maddesi, 16.6.1983 tarihli ve 2845sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve YargılamaUsulleri Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncüfıkrası, 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun11 ve 12 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 38. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 335

Page 338: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Kanun No: 4793

Kabul Tarihi : 23.1.2003

Resmi Gazete: 4.2.2003 - 25014

MADDE 1. - 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk UsulüMuhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinin birincifıkrasına aşağıdaki 11 inci bent eklenmiştir.

11 - Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri KorumayaDair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyleverildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmişkararıyla tespit edilmiş olması.

MADDE 2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 447 ncimaddesine aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.

445 inci maddenin birinci fıkrasının 11 inci bendinde yazılısebepten dolayı iadei muhakeme müddeti Avrupa İnsanHakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren biryıldır.

MADDE 3. - 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza MuhakemeleriUsulü Kanununun 327 nci maddesine aşağıdaki 6 ncı benteklenmiştir.

6- Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana HürriyetleriKorumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâlisuretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesininkesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu halde,muhakemenin iadesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesikararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.

MADDE 4. - 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı DerneklerKanununun 82 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 82. - Bu Kanunun 43 üncü maddesine veya 45 incimaddesinin birinci ve dördüncü fıkralarındaki zorunluluğauymayanlar, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasında öngörülenbildirimi yapmayan veya Bakanlıkça belirtilen süredetaşınmaz mallarını paraya çevirmeyenler birmilyar liradanüçmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.

MADDE 5. - 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk UsulüMuhakemeleri Kanununun 445/A maddesi, aynı Kanunun 448inci maddesinin son fıkrası, 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı CezaMuhakemeleri Usulü Kanununun 327/a maddesi, aynıKanunun 335 inci maddesinin son fıkrası ile 3.8.2002 tarihli ve4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkinKanunun geçici 2 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun 1 ve 3 üncü maddeleri, buKanunun yürürlüğe girdiği tarihte Avrupa İnsan HaklarıMahkemesinin kesinleşmiş kararları ile bu Kanunun yürürlüğegirdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesineyapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkındauygulanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmişolan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkinmuhakemenin iadesi istemleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiğitarihten itibaren bir yıl içinde yapılır.

MADDE 6. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

336 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

EK : 5

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun

(5. Uyum Paketi)

EK : 6

2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasasının Bazı

Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun

Kanun No. 4777

Kabul Tarihi : 27.12.2002

MADDE 1. - 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı TürkiyeCumhuriyeti Anayasasının 76 ncı maddesinin ikincifıkrasındaki “ideolojik veya anarşik eylemlere” ibaresi “teröreylemlerine” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 78 incimaddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzereaşağıdaki beşinci fıkra eklenmiştir.

Yukarıda yazılı hallerden ayrı olarak, bir ilin veya seçim

çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde üyesininkalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan gündensonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır. Bu fıkra gereğiyapılacak seçimlerde Anayasanın 127 nci maddesinin üçüncüfıkrası hükmü uygulanmaz.

GEÇİCİ MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 67 ncimaddesinin son fıkrası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 ncidönemi içinde yapılacak ilk ara seçimde uygulanmaz.

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer vehalk oylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır

Page 339: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

ANKARA

04/02/2002

SAYI: B.03.0.CİG.0.00.00.04.- 3.3.3/14

KONU: 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ninuygulanması.

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

DGM CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3 üncümaddesinin (c) bendi uyarınca, olağanüstü hâl ilânına nedenolan suçların soruşturmalarında bilgilerine başvurulmasıgereken hükümlü ve tutukluların; soruşturma ile ilgilibilgilerinin saptanabilmesi amacıyla ceza infaz kurumu veyatutukevinden ya da tutuklanmasını müteakip henüz cezainfaz kurumu veya tutukevine dahi alınmadan on gün süre iletesliminin talep edildiği, bazen yetmediğinden bahsedilerekbu sürenin birçok kez uzatılması yoluna gidilmek suretiylemağduriyetlere neden olunduğu Bakanlığımıza intikal edenbilgilerden anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere; hukukumuzda gözaltı sürelerine ilişkindüzenlemeler; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 19 uncumaddesinin beşinci fıkrasında, Ceza Muhakemeleri UsulüKanunu’nun 128 inci maddesinde, Devlet GüvenlikMahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri HakkındaKanun’un 16 ıncı maddesinde ve Yakalama, Gözaltına Almave İfade Alma Yönetmeliğinin 13 üncü maddesindedüzenlenmiş bulunmaktadır. Bu konudaki uyum yasalarınailişkin çalışmalar da sürdürülmektedir.

Öte yandan; 16.12.1990 gün ve 20727 sayılı Resmî Gazete’deyayımlanarak yürürlüğe giren 430 sayılı Olağanüstü Hâl BölgeValiliği ve Olağanüstü Hâlin Devamı Süresince Alınacak İlâveTedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 3 üncümaddesinin (c) bendine göre;

“Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hâl ilânına nedenolan suçların soruşturmasında ifadelerine başvurulmasıgerekenler, Olağanüstü Hâl Bölge Valisinin teklifi üzerine

yetkili Cumhuriyet başsavcısının talebi ve hâkimin kararı ileher defasında on günü geçmemek üzere ceza infaz kurumuveya tutukevinden alınabilir. Bu süre hükümlülük veyatutuklulukta geçmiş sayılır. Hükümlü veya tutuklu, ceza infazkurumu veya tutukevinden ayrılış ve dönüşlerinde sağlıkdurumunun doktor raporu ile tespitini talep edebilir.

Bu süre içinde tutuklama kararının kaldırılması ya dahükümlülük sürelerinin sona ermesi durumunda, keyfiyetderhal bulundurulduğu yer Cumhuriyet başsavcılığınabildirilir.”

Ayrıca; Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade AlmaYönetmeliğinin, “Tanımlar” kenar başlıklı 4 üncü maddesininüçüncü fıkrası gereğince; “Gözaltına alma: Kanunun verdiğiyetkiye göre yakalanan kişinin, hakkındaki işlemlerintamamlanması amacıyla, adlî mercilere teslimine veyaserbest bırakılmasına kadar kanunî süre içerisinde sağlığınazarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarakkısıtlanıp alıkonulmasını ifade eder.”

Bu bakımdan; olağanüstü hâl ilânına neden olan suçlarınsoruşturmalarında bilgilerine başvurulması gereken hükümlüve tutuklular hakkında, 430 sayılı Kanun HükmündeKararname’nin 3 üncü maddesinin (c) bendininuygulanmasında;

a) Gereksiz süre uzatım istemlerinin önüne geçilmesinintemini bakımından; soruşturmalardaki tüm eksikliklerinönceden belirlenmesinden ve haklarında tutuklama kararıbulunan sanık veya sanıkların ceza infaz kurumu ya datutukevine alınmalarından sonra, anılan maddenin amacınauygun olarak talepte bulunulması,

b) Hükümlü ve tutukluların ceza evinden ayrılış vedönüşlerinde sağlık durumlarının doktor raporu ile tespitettirilmesi ve bu husustaki yakınmaların önlenmesi,

Konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini,keyfiyetin yargı çevrenizdeki Cumhuriyet başsavcılıkları ilebilgileri bakımından mahkemelere de duyurulmasını ricaederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK

BAKAN

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 337

EK : 7

T.C. Adalet Bakanlığı

Ceza İşleri Genel Müdürlüğü

EK : 8

Anayasa Mahkemesi’nin Kapatma İle İlgili Gerekçeli Kararı

XVIII - İnceleme

A- Kapatılan Refah Partisi’nin Fazilet Partisi Adı AltındaKurulduğuna İlişkin İddia Yönünden

1- Ön Sorunların İncelenmesi

a) Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai KUTAN’ın 2820 sayılı

Siyasi Partiler Kanunu’nun 104. maddesinde öngörülen “ihtar

yolu” işletilmeden temelli kapatılan bir siyasi parti’nin bir

başka ad altında kurulamayacağı iddiasıyla kapatma davası

açılamayacağı yolundaki 23.11.2000 günlü dilekçesi üzerine

Page 340: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 22.1.2001 günlü, SP. 95.Muh. 2000/586 sayılı görüşü alındıktan sonra Mustafa BUMİN,Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, AliHÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK, ErtuğrulERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN’ın katılmalarıylayapılan toplantıda gereği görüşülüp düşünüldü:

Davalı parti 23.11.2000 günlü dilekçesinde, 2820 sayılıYasa’nın 95. maddesinde yer alan “Temelli kapatılan” birpartinin bir başka ad altında kurulamayacağına ilişkin kuraladayanılarak kapatma davası açılabilmesi için önce aynıYasa’nın 104. maddesine göre “ihtar kararı” verilmesigerektiğini ileri sürmüştür.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 22.1.2001 günlü ve SP. 95.Muh. 2000/586 sayılı görüşünde, Anayasa’nın 69. maddesininyedinci fıkrasında yer alan “Temelli kapatılan bir parti birbaşka ad altında kurulamaz” hükmünün kesin ve buyurucunitelikte olduğunu, “ihtar” kararı verilmesine gerek olmadığınıbu nedenle, kapatılan partinin devamı niteliğinde bir partikurulması durumunda o partinin de temelli kapatılmasınınzorunlu bulunduğunu belirtmiştir.

2820 sayılı Yasa’nın 12.8.1999 günlü, 4445 sayılı Yasa iledeğiştirilen 104. maddesinin ilk fıkrasında, “Bir siyasi partininbu Kanunun 101 inci maddesi dışında kalan emredicihükümleriyle diğer kanunların siyasi partilerle ilgili emredicihükümlerine aykırılık halinde bulunması sebebiyle o partialeyhine Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet Başsavcılığıncare’sen yazı ile başvurulur.” İkinci fıkrasında da, “AnayasaMahkemesi, söz konusu hükümlere aykırılık görürse buaykırılığın giderilmesi için ilgili siyasi parti hakkında ihtarkararı verir. Bu karar, o siyasi parti genel başkanlığına yazılıolarak bildirilir. Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ayiçinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet BaşsavcısıAnayasa Mahkemesine bu siyasi partinin kapatılması içinresen dava açar.” denilmektedir. Aynı Yasa’nın 4445 sayılıYasa ile değiştirilen 95. maddesinde ise kapatılan siyasipartinin bir başka ad altında kurulamayacağı belirtilmektedir.

2820 sayılı Yasa’nın 101. maddesi dışında kalan emredicihükümleriyle diğer yasaların siyasi partilerle ilgili emredicihükümlerine aykırı davranan bir siyasi parti hakkındaAnayasa Mahkemesi’nce ihtar kararı verilebilmesi için buaykırılığın parti tarafından giderilebilme olanağının bulunmasıgerekir. Kapatılan bir siyasi partinin bir başka ad altındakurulması durumunda bu aykırılığın ihtar kararı verilerekgiderilmesi olanaklı değildir.

Açıklanan nedenlerle, bu konuda kapatılma davası açılmadanönce davalı Parti’ye ihtar kararı verilmesine gerekolmadığından “2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. ve104. maddeleri uyarınca yerinde görülmeyen istemin reddine,Mustafa BUMİN, Samia AKBULUT ile Fulya KANTARCIOĞLU’nunkarşıoyları ve oyçokluğuyla 30.1.2001” gününde kararverilmiştir.

b) Davalı Parti’nin savunmalarında, Necmettin ERBAKAN’laTBMM Başkanvekili Yasin HATİPOĞLU arasında geçen ve araçtelefonuyla yapılan görüşmeye ilişkin kasetin CMUK’nun 254.maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olarak elde edildiğibelirtilerek hükme esas alınamayacağı ileri sürülmüştür.

12.6.2001 gününde Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, YalçınACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, MahirCan ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU veAhmet AKYALÇIN’ın katılmalarıyla yapılan toplantıda, konuhakkındaki rapor, ilgili Anayasa ve Yasa kuralları ile dosyadakidiğer belgeler incelendikten sonra gereği görüşülüpdüşünüldü:

Yargı yerlerince uyuşmazlık konusu eylem veya hukukiolayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasında birkanıtlama aracı olan delilin, hükme esas alınabilmesi içinyasalarla kullanılmasına izin verilmesi gerekir.

CMUK’nun 254. maddesinin ikinci fıkrasında, “soruşturma vekovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettiklerideliller hükme esas alınamaz” denilmektedir. Bu kuralla,hukuka aykırı biçimde sağlanan delillerin hükümde gözönünealınmaması amaçlandığından söz konusu delillerin üçüncükişiler tarafından sağlanması hukuka aykırılığı ortadankaldırmaz. Delilin elde ediliş biçimi, kişilerin Anayasa iletanınmış haklarını ihlâl ediyorsa, onun hukuka aykırı olarakelde edildiğinin kabulü gerekir.

Anayasa’nın 22. maddesine göre, herkes, haberleşmehürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanun’unaçıkça gösterdiği hallerde usulüne göre verilmiş hakim kararıolmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde dekanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça;haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunlabelirlenir.

İddianemeye eklenen deliller arasında yer alan ve üçüncükişiler tarafından getirildiği belirtilen Necmettin ERBAKAN ileYasin HATİPOĞLU arasındaki araç telefonundan yapılankonuşma kaydının, Anayasa’nın 22. maddesinde belirtildiğibiçimde, usulüne uygun bir yargıç kararına ya da kanunlayetkili kılınan merciin emrine dayanmadığı bu nedenle dehaberleşme özgürlüğünü ihlâl ettiği açık olduğundan hukukauygun olarak elde edilmediği sonucuna varılan söz konusukonuşmaya ait kasetin, CMUK’nun 254. maddesinin ikincifıkrası gereğince hükme esas alınmamasına, Yalçın ACARGÜN,Mahir Can ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY ile AhmetAKYALÇIN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.

2- Esasın İncelenmesi

7.5.1999 ve 5.2.2001 günlü İddianamelerde, Fazilet Partisi’ninkapatılan Refah Partisi’nin başka bir ad altında kurulmuşdevamı niteliğinde olduğu ileri sürülerek Anayasa’nın 69.maddesi uyarınca kapatılması istenmiştir.

a) İddia ve Savunma

aa) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7.5.1999 Günlüİddianamesi ve 4.6.1999 günlü ekinde;

-Fazilet Partisi’nin, Refah Partisi’nin kapatılacağını anlayanyöneticileri tarafından kurdurulan hülle partisi olarakadlandırılabilecek bir parti olduğu, 147 milletvekili ile çoksayıda belediye başkanının Fazilet Partisi’ne geçmelerinin, bumilletvekillerinden bazılarının da Genel İdare Kurulu veDisiplin Kurulu üyesi olmalarının kapatılan Refah Partisi’nin birbaşka ad altında kurulduğunun kanıtı olduğu;

-Demokrat Türkiye Partisi’nin “23 Mart Salı gününden itibarenGenel Kurulda kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinedevam olunması” önerisinin Fazilet Partili TBMM BaşkanvekiliYasin HATİPOĞLU tarafından tamamen usule aykırı şekildegündeme alınıp oylanmasının sağlandığı (Buna ilişkin21.3.1999 günlü 60. Birleşime ait TBMM Tutanak Dergisi);

-21.3.1999 günlü oturumdan sonra Yasin HATİPOĞLU’nun buoturumda yaptığı işlemlerin kurallara uygun olmadığını itirafettiği kimi politikacıların, Fazilet Partili milletvekillerininseçimlerin ertelenmesi ve hükümetin düşürülmesi yolundayönlendirilmeleri için Fazilet Partisi yöneticileri yerineNecmettin ERBAKAN’la ilişki kurdukları ve Fazilet Partisi’ninkapatılan Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin ERBAKAN’ınemir ve talimatlarına uygun şekilde yönetildiği, bunun isminin

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

338 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Page 341: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

açıklanmasını istemeyen bir vatandaş tarafından getirilen21.3.1999 günü saat 20.15’de Necmettin ERBAKAN’ın YasinHATİPOĞLU ile araç telefonuyla yaptığı konuşmanınkasetinden anlaşıldığı; bu kaset “soruşturma ve kovuşturmaorganları” tarafından elde edilmediği için CMUK’nun 254.maddesi uyarınca delil olarak sunulmasında ve hükme esasalınmasında sakınca bulunmadığı,

-Necmettin ERBAKAN, Şevket KAZAN ve Ali OĞUZ’la ilgili olarakkimi gazetelerde yer alan haber ve söyleşilerin iki partiarasındaki ilişkiyi kanıtladığı,

-Merve KAVAKÇI’nın seçilmeden önce kimi konuşmalarınındeğerlendirilmesinden iki parti tarafından dagörevlendirildiğinin anlaşıldığı ve bu faaliyetleri nedeniylemilletvekili adayı olarak özenle seçildiği,

ileri sürülmüştür.

Davalı Partinin Savunmalarında

-Fazilet Partisi’nin, Refah Partisi’nin kapatıldığı 16.1.1998’denönce 17.12.1997’de kurulduğu, Refah Partisi’ninkapatılacağının önceden bilinemeyeceği; aynı anda mevcutolan iki partiden birinin diğerinin devamı olamayacağı; “hülle”kavramının subjektif olduğu, hukuki değerlendirmelere esasalınamayacağı; Fazilet Partisi’ne geçen Refah Partili milletvekilisayısının 147 değil 144 olduğu, bunun iki parti kadrolarıarasında kısmen benzerlik bulunduğunu gösterdiği, yasaklıolmayan partililerin hukuki engel bulunmadıkça bir başkapartide faaliyet göstermelerinin doğal olduğu, bunların Partiiçinde azınlıkta kaldıkları; Fazilet Partisi’nin tüzüğü veprogramının temel anlayış ve politikalar bakımındanfarklılıklar ve yenilikler içerdiği bu nedenle Fazilet Partisi’ninkapatılan, Refah Partisi’nin devamı sayılamayacağı;

-Yasin HATİPOĞLU’nun bir partili olarak değil, Anayasa’nın 94.maddesi çerçevesinde Meclis Başkanvekili sıfatıyla birönergeyi “usulsüz” bile olsa gündeme almasının FaziletPartisi’ni ilgilendiren bir yönü bulunmadığı, kaldı ki bugirişimin sonuç vermediği, belirtilen önergenin gündemealınmadığı;

-İnsan haklarını çiğneyerek elde edilen deliller CMUK’nun 254.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dikkate alınamayacağındanbir soruşturma ya da kovuşturma organı tarafından eldeedilmese de, Necmetin ERBAKAN’la TBMM Başkanvekili YasinHATİPOĞLU arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmasınailişkin kasetin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği;

-Kimi gazetelerde çıkan haber ve söyleşilerin doğruluğukonusunda kanıt bulunmadığı, önceden yakınlıkları olanFazilet Partililerin bireysel olarak ERBAKAN’la görüşmelerinininsani ilişkiler bakımından doğal karşılanması gerektiği,bundan Parti kimliğiyle ilgili sonuçlar çıkarılamayacağı,haberde iddia edilenler doğru olsa bile bunun FaziletPartisi’nin 2820 sayılı Yasa’nın 95. maddesi anlamında RefahPartisi’nin devamı olduğu anlamına gelmeyeceği, kişiseldeğerlendirme niteliğindeki Ali OĞUZ’a ait açıklamaların ise otarihte üyelik ilişkisi bulunmaması nedeniyle Fazilet Partisi’nibağlamayacağı;

-Merve KAVAKÇI’nın kapatılan Refah Partisi’nin de üyesiolmasının iki parti arasında anayasal ve yasal anlamda birdevamlılık ilişkisini göstermeyeceği, partide yetkili birkonumda bulunmayan kişinin kimi toplantılarda yaptığıkonuşmaların Parti’yi bağlamasının düşünülemeyeceği,

belirtilmiştir.

bb) 5.2.2001 günlü Ek İddianame Yönünden,

Ek İddianeme’de, Fazilet Partisi’nin 1. Olağan Kongresi’ne ait

Video kaset çözümlerinden ve buna uyan 15.5.2000 günlüHükümet Komiseri raporundan, kongre sırasında veöncesinde katılımcılar tarafından sık sık “Mücahit ERBAKAN -ERBAKAN nerede biz oradayız- Mücahit ERBAKAN, iştekomutan, işte asker” sloganları ile Anayasa Mahkemesi’ncetemelli kapatılan Refah Partisi’nin siyaset yasaklı GenelBaşkanı Necmettin ERBAKAN lehine tezahüratta bulunulduğuve kongre salonunda kurulan dev ekrandan da uzun süre“Mücahit ERBAKAN” şeklinde açık yazı geçildiğinin anlaşıldığı;bu kanıtların incelenip değerlendirilmesinden, FaziletPartisi’nin kapatılan Refah Partisi’nin başka bir adla kurulmuşdevamı niteliğinde olduğu kanısına varıldığı; AnayasaMahkemesi’nin bu durumu saptaması halinde kararlarınınbağlayıcılığının yeniden ve doğrudan sağlanması bakımındansöz konusu Parti’nin Anayasa’nın 69. maddesinin yedincifıkrası uyarınca kapatılmasına karar verilerek anayasaldüzenin korunmasının gerekli olduğu ileri sürülmüştür.

Davalı Parti’nin savunmalarında, ERBAKAN’ın Fazilet PartisiBüyük Kongresi’nde kadirşinaslık, hak ve hukuka saygıduygularıyla alkışlanmış olmasının bu Parti’nin AnayasaMahkemesi’nce temeli kapatılan bir partinin bir başka adaltında kurulmuş olduğu anlamına gelmeyeceği, FaziletPartisi’nin kapatılan Refah Partisi’nden önce kurulmasınedeniyle onun devamı sayılamayacağı belirtilmiştir.

b- Delillerin Değerlendirilmesi

Anayasa’nın 23.7.1995 günlü, 4121 sayılı Yasa ile değiştirilen69. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarında “temellikapatılan bir parti başka ad altında kurulamaz. Bir siyasipartinin temelli kapatılmasına beyan ve faaliyetleriyle sebepolan kurucuları dahil üyeleri Anayasa Mahkemesi’nin temellikapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeliolarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle birbaşka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisiolamaz” denildiği halde, Siyasi Partiler Yasası’nın kapatmadavasının açıldığı 7.5.1999’da yürürlükte bulunan 95.maddesinde, temelli kapatılan siyasi partilerin kapatılmatarihinde üyeliği devam eden, kurucuları, genel başkanı,merkez karar ve yönetim kurulu ile her kademedeki yönetimve disiplin kurulu üyeleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisisiyasi parti grubu üyelerinin başka bir siyasi partininkurucusu, yöneticisi ve denetçisi olamayacakları; bunlardanfiilleriyle siyasi partinin kapatılmasına neden olanların on yılsüreyle başka bir siyasi partiye alınamayacakları vemilletvekilliği için aday olamayacakları; kapatılmış bir siyasipartinin mensuplarının üye çoğunluğunun oluşturacağı birsiyasi parti de kurulamayacağı belirtilmiş ise de Anayasa’nın69. maddesine koşut olarak 12.8.1999 günlü 4445 sayılı Yasaile yeniden düzenlenen maddede, “Kapatılan siyasi parti birbaşka ad altında kurulamaz. Bir siyasi partinin kapatılmasınasöz veya eylemleriyle neden olan kurucuları dahil üyeleri,Anayasa Mahkemesi’nin kapatmaya ilişkin kesin kararınınResmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasındanbaşlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi,yöneticisi ve denetçisi olamazlar. Siyasi Partiler bu kişilerihiçbir suretle seçimlerde aday gösteremezler.” kuralına yerverilerek 95. madde yönünden Anayasa ile Siyasi PartilerYasası arasında uyum sağlanmıştır.

Temelli kapatılan bir partinin bir başka ad altındakurulamayacağına ilişkin kuralla yasaklanan, kapatılan birsiyasi parti ile aynı veya özdeş sayılabilecek yeni bir partininkurulmasıdır. Böyle bir durum da ancak, yeni partinin, tüzüğü,programı, kurucuları, yöneticileri, denetçileri ve faaliyetlerineilişkin konularda öz yönünden kapatılan partiden farklı

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 339

Page 342: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

olmaması ve doğal olarak bu partiden sonra kurulması ilegerçekleşebilir. Bu nedenle, kimi eylem ve söylemlerdekibenzerlik ile kapatılan partinin yöneticileri ile yakınlık gibihususlar temelli kapatılan bir siyasi partinin bir başka adaltında kurulduğunu ya da yeni kurulan partinin kapatılanpartinin devamı olduğunu kabule yeterli değildir. Ayrıca SiyasiPartiler Yasası’nda “devam”la ilgili sonuçları ve yaptırımı farklıözel bir kural olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.Gerçekten 96. maddenin ikinci fıkrasında “Kurulacak siyasipartiler Anayasa Mahkemesince kapatılan siyasi partilerindevamı olduklarını beyan edemez ve böyle bir iddiadabulunamazlar” denilmektedir. Bu nedenle, konunun“kapatılan siyasi parti bir başka ad altında kurulamaz” kuralıçerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Konuya ilişkin delillerin incelenmesinden, kapatılan RefahPartisi’ne mensup çok sayıda milletvekili ve belediyebaşkanının Fazilet Partisi’ne geçtikleri, bunlardan kimilerininde yönetim ve disiplin kurullarında görev aldıkları; FaziletPartisi’nin 1. Olağan Kongresinde de, kapatılan RefahPartisi’nin Genel Başkanı Necmettin ERBAKAN lehindetezahüratta bulunulduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, davalıParti tarafından da kabul edildiği gibi iki partinin kadrolarıarasında benzerlik olduğu ve Parti’lilerin NecmettinERBAKAN’a ilgilerinin sürdüğü açıktır.

İddianamede belirtilen ve davalı Parti tarafından da tümüylereddedilmeyen haber ve söyleşilerdeki görüşler ise kişiseldeğerlendirmeleri yansıtsa da iki parti arasındaki yakınlığıgöstermektedir.

Refah Partisi’nin kapatılma kararından sonra siyasi haklarınıkullanmalarına sınır getirilmeyen mensuplarının faaliyetlerinibağımsız olarak veya başka bir siyasi parti içindesürdürmelerine yasal bir engel bulunmamaktadır. KapatılanRefah Partisi’nin çok sayıda milletvekilinin ve üyesininkendilerine yakın buldukları Fazilet Partisi’nde siyasi

yaşamlarını sürdürmeye karar vererek bu Parti’yegeçmelerinin kadroları bakımından iki parti arasındabenzerliğe neden olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu benzerlikAnayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre Fazilet Partisi’ninkapatılan Refah Partisi’nin başka bir ad altında kurulmuş haliolduğunun kabulü için yeterli değildir. Böyle kabuledilebilmesi için bu benzerliğin yanısıra iki parti arasındatüzük ve programları yönünden de özdeşlik bulunmasıgerekir. Oysa, Fazilet Partisi ile Refah Partisi’nin tüzük veprogramlarının incelenmesinden iki parti arasında böyleözdeşliğe varan bir benzerlik olduğu kanısına varılamadığı gibiiddianamede de bu yolda bir sava yer verilmemiştir.

Öte yandan, iddianamede “Hülle Partisi” olduğu ileri sürülenFazilet Partisi 17.12.1997’de kurulmuş Refah Partisi ise16.1.1998’de kapatılmıştır. Anayasa Mahkemesi’ndegörülmekte olan davanın nasıl sonuçlanacağının öncedenbilinmesi olanaksız olduğundan ve kanıt dagösterilemediğinden bu konudaki iddia dayanaktan yoksunbulunmuştur.

Ayrıca İddianamede yer alan, TBMM Başkanvekili YasinHATİPOĞLU ile Fazilet Parti’li kimi milletvekillerini NecmettinERBAKAN’ın yönlendirdiği yolundaki savlar Yasa’ya aykırıbiçimde sağlanan telefon konuşmasının delil olamayacağı vebaşkaca kanıtlar da sunulamaması nedeniyle yerindegörülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Fazilet Partisi’nin kapatılan RefahPartisi’nin başka bir adla kurulmuş devamı niteliğindeolduğuna ilişkin kapatılma isteminin reddi gerekir.

Haşim KILIÇ ve Sacit ADALI bu sonuca değişik gerekçe ilekatılmışlardır.

Yalçın ACARGÜN, Ali HÜNER, Ertuğrul ERSOY ile Tülay TUĞCUise Parti’nin kapatılması gerektiği düşüncesiyle redde ilişkingörüşe katılmamışlardır.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

340 Türkiye İnsan Hakları Vakfı

EK : 9

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan

Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak

Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında

Yönetmelik

BİRİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

Amaç

Madde 1 —Bu Yönetmeliğin amacı, Türk vatandaşlarınıngünlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dilve lehçelerin öğrenilmesine ilişkin 8/6/1965 tarihli ve 625sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılabilecek özelkursların açılış, işleyiş ve denetim esaslarını düzenlemektir.

Kapsam

Madde 2 —Bu Yönetmelik, Türk vatandaşlarının günlükyaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil velehçelerin öğrenilmesi amacıyla, 8/6/1965 tarihli ve 625 sayılıÖzel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılabilecek özel

kurslara ilişkin iş ve işlemleri kapsar.

Dayanak

Madde 3 —Bu Yönetmelik, 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı MillîEğitim Temel Kanunu, 8/6/1965 tarihli ve 625 sayılı ÖzelÖğretim Kurumları Kanunu ve 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılıKanunla değiştirilen 14/10/1983 tarihli ve 2923 sayılı YabancıDil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil veLehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanuna dayanılarakhazırlanmıştır.

Tanımlar

Madde 4 —Bu Yönetmelikte geçen;

a) Bakanlık: Millî Eğitim Bakanlığını,

b) Kurs: Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel

Page 343: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım

olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesiamacıyla açılan özel kursu,

c) Kursiyer: Kuruma kayıt olan kursiyerleri,

d) Program: Bakanlıkça onaylı; adı, düzeyi ve süresi belirtilmişolan öğretim programlarını,

e) Dönem: Öğretim programında belirtilen toplam öğretimsüresini,

f) Dönem Plânı: Bir dönemdeki ders konularının haftalaradağılımını gösteren çizelgeyi

ifade eder.

Kursun amacı

Madde 5 —Kursun amacı, Türk Millî Eğitiminin genelamaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak, arzu eden Türkvatandaşlarının, günlük yaşamlarında geleneksel olarakkullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için faaliyettebulunmaktır.

İKİNCİ BÖLÜM

Kurum Açma ve Öğretime Başlama

Kurum açma ve öğretime başlama

Madde 6 —Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel ÖğretimKurumları Yönetmeliğinin "Kurum Açma" ve "ÖğretimeBaşlama" izinlerinin verilmesine ilişkin koşulların yerinegetirilmesi durumunda, Bakanlıkça kursa, "Kurum Açma" ve"Öğretime Başlama" izinleri verilir.

Görevlendirme

Madde 7 —Açılmasına izin verilen kursta; müdür, müdüryardımcısı, öğretmen ve usta öğretici ile diğer personelgörevlendirilir.

Çalışma izni verilecek personelin, 625 sayılı Özel ÖğretimKurumları Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı ÖzelÖğretim Kurumları Yönetmeliğinde belirtilen nitelik vekoşulları taşıması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması,Talim ve Terbiye Kurulunca belirlenen nitelik ve koşullarasahip olması gerekir.

Görevlendirilecek personele 625 sayılı Özel Öğretim KurumlarıKanununun 23 üncü maddesi ve Millî Eğitim Bakanlığına BağlıÖzel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin ilgili maddehükümlerine göre çalışma izni verilir.

Yönetici, öğretmen ve usta öğreticiler dışındaki diğerpersonelde;

a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,

b) En az ilköğretim okulu mezunu (16/8/1997 tarihli ve 4306sayılı Kanunun uygulamasından önce mezun olanların ilkokulmezunu) olmak,

c) Taksirli suçlar hariç mahkumiyeti bulunmamak, yüzkızartıcı suçlar ve Devlete karşı işlenen suçlardanmahkumiyeti olmamak ve kamu haklarından yoksunbulunmamak,

d) Görevini sürekli yapmasına engel olabilecek beden veruhsal hastalığı bulunmadığına ilişkin sağlık raporu almak,

koşulları aranır.

Kayıt kabul esasları

Madde 8 —Kurslara; Türk vatandaşı ve en az ilköğretim okulumezunu olanlar alınır. 18 yaşından küçüklerin kursa kabulü,anne ve babasının veya kanunen belirlenmiş olan velisininyazılı iznine bağlıdır.

İlköğretim okulu 6 ncı, 7 nci ve 8 inci sınıf öğrencileri de anneve babasının veya kanunen belirlenmiş olan velisinin yazılı

izniyle hafta sonu ve yaz tatillerinde kurslara kaydolabilirler.

Kurslar arasında kursiyer nakli yapılmaz.

Kayıt kabulde istenecek belgeler

Madde 9 —Kursa kaydı yapılacak kursiyerlerden istenenbelgeler:

a) Nüfus cüzdanı örneği.

b) Öğrenim belgesi veya örneği.

(Bu belgelerin aslı görülerek kurs müdürlüğünceonaylanabilir.)

c) Dört adet vesikalık fotoğraf.

Öğretim programı, dönemler, günlük çalışma saatleri

Madde 10 —Kursta uygulanacak öğretim programı Bakanlıkçaonaylanır.

Kursta sadece Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarındageleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerinöğrenilmesine ilişkin öğretim programı uygulanır.

Kaydedilen kursiyerlere ait liste, her dönemin başladığı gün,kursun doğrudan bağlı bulunduğu millî eğitim müdürlüğüneverilir.

Kursta, 08.00 ile 22.00 saatleri arasında faaliyet yapılabilir. Birders süresi 45 dakikadır.

18 yaşından küçüklerin öğrenimi mesai saatleri içinde yapılır.

Kurslar resmî bayram günlerinde faaliyette bulunamazlar.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Denetim

Madde 11 —Kursların denetimi Millî Eğitim Bakanlığıncayapılır. Denetim elemanlarıyla birlikte gerektiğinde valiliklerceuzmanlar da görevlendirilir.

Kılık-kıyafet

Madde 12 —Kurslarda; kurucu, kurucu temsilcisi, yönetici,öğretmen ve diğer personel hakkında; 22/7/1981 tarihli ve8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan"Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı OkullardakiGörevlilerle Öğrencilerin Kılık-Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik"hükümleri, kursa devam eden kursiyerler hakkında ise resmîyaygın eğitim kurumlarında uygulanan hükümler uygulanır.

Karma öğrenim

Madde 13 —Kurslarda, 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı MillîEğitim Temel Kanununun 15 inci maddesi ile Millî EğitimBakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 5inci maddesine uygun olarak karma öğrenim yapılır.

Diğer hususlar

Madde 14 —Bu Yönetmelikte yer almayan hususlarda, özelöğretim kurumlarına ilişkin mevzuat hükümleri uygulanır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Yürürlük ve Yürütme

Yürürlük

Madde 15 —Bu Yönetmelik, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Madde 16 —Bu Yönetmelik hükümlerini Millî Eğitim Bakanıyürütür.

Türkiye İnsan Hakları Raporu - 2002 Ekler

Türkiye İnsan Hakları Vakfı 341

Page 344: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 345: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 346: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 347: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 348: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 349: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 350: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 351: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 352: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 353: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 354: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 355: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 356: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 357: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 358: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 359: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 360: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 361: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 362: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 363: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 364: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 365: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 366: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 367: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 368: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 369: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 370: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 371: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 372: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 373: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 374: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 375: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 376: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 377: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 378: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım
Page 379: Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) BULUŞ Tasarım ......Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları (33) Yayına Hazırlayan: Dokümantasyon Merkezi BULUŞ Tasarım