124
T.C. ANKARA NİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTS KAMU YNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI TRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE KURUMSALLAŞMASI SRECİNDE SİYASAL SE˙KİN-AYDIN SE˙KİN İLİŞKİSİ (AHMET AĞAOĞLU RNEĞİ) YKSEK LİSANS TEZİ TEZ DANIŞMANI: Prof.Dr.MEHMET ALİ AĞAOĞULLARI SLEYMAN GNGR ANKARA

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULMASI VE KURUMSALLAŞMASI SÜRECİNDE

SİYASAL SEÇKİN-AYDIN SEÇKİN İLİŞKİSİ (AHMET AĞAOĞLU ÖRNEĞİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI: Prof.Dr.MEHMET ALİ AĞAOĞULLARI

SÜLEYMAN GÜNGÖR

ANKARA

Page 2: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

2

1995 T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ (SİYASET BİLİMİ)

ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULMASI VE KURUMSALLAŞMASI SÜRECİNDE

SİYASAL ELİT-AYDIN ELİT İLİŞKİSİ (AHMET AĞAOĞLU ÖRNEĞİ)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

SÜLEYMAN GÜNGÖR

ANKARA

Page 3: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

3

1995

Page 4: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

4

İÇİNDEKİLER KISALTMALAR GİRİŞ ..................................................................................................................... 1

1- SEÇKİN KAVRAMI VE AZGELİŞMİŞ ÜLKE SEÇKİNİ....................... 1 A- SEÇKİN KAVRAMI VE KİMİ TARTIŞMALAR ........................ 1 B- AZGELİŞMİŞ ÜLKE SEÇKİNLERİ ............................................ 10

2- AYDINLAR VE AYDIN MUHALEFETİ................................................ 19 3-TÜRKİYE'DE SİYASAL SEÇKİNLER VE AYDIN................................. 28

I. SİYASAL SEÇKİNİN YANINDAKİ AYDIN OLARAK AHMET AĞAOĞLU.............................................................................................. 34

1. YENİ REJİM İÇİN İDEOLOJİ ÖNERİSİ................................................. 34 2- AYDINLARLA İLİŞKİSİ......................................................................... 48 3- SİYASAL SEÇKİNLERLE İLİŞKİSİ ....................................................... 53

II. SİYASAL SEÇKİNİN KARŞISINDAKİ AYDIN OLARAK AHMET AĞAOĞLU.............................................................................................. 57

1. REJİME İÇERİK YÖNÜNDEN ELEŞTİRİSİ .......................................... 57 A. 1926 RAPORU ............................................................................. 57 B. SERBEST FIRKA DÖNEMİ......................................................... 63 C. "1930 SENESİNİN BİLANÇOSU" ............................................... 71

2. AYDINLARLA İLİŞKİSİ......................................................................... 73 3. SİYASAL SEÇKİNLERLE İLİŞKİSİ ....................................................... 78

III. MUHALİF AYDININ SONU............................................................................ 82 1. AHMET AĞAOĞLU'NUN TASFİYESİ .................................................. 82 2. AYDIN TASFİYESİNE İKİ ÖRNEK....................................................... 90

A. AHMET HAMDİ BAŞAR ............................................................ 92 B. KADROCULAR ........................................................................... 96

SONUÇ .................................................................................................................. 102 KAYNAKLAR ....................................................................................................... 109 ZUSAMMENFASSUNG ........................................................................................ 116

Page 5: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

5

KISALTMALAR AİTİA Ankara İktisadi İlimler Akademisi bkz. Bakõnõz B. Baskõ BYYO Basõn-Yayõn Yüksekokulu C. Cilt CDTA Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi CHF Cumhuriyet Halk Fõrkasõ Der. Derleyen FEF Fen Edebiyet Fakültesi GÜ Gazi Üniversitesi KB Kültür Bakanlõğõ KTB Kültür ve Turizm Bakanlõğõ MEB Milli Eğitim Bakanlõğõ MÜ Marmara Üniversitesi ODTÜ Ortadoğu Teknik Üniversitesi s. Sayfa S. Sayõ SBF Siyasal Bilgiler Fakültesi SBFD Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi SCF Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ TDV Türk Demokrasi Vakfõ TODAİE Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü TSİD Türkiye Siyasi İlimler Derneği TTK Türk Tarih Kurumu Ya. Yayõnõ-Yayõnevi

Page 6: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

6

GİRİŞ

1- SEÇKİN KAVRAMI VE AZGELİŞMİŞ ÜLKE SEÇKİNİ

A- SEÇKİN KAVRAMI VE KİMİ TARTIŞMALAR

Toplumlar, tarih boyunca farklõ şekillerde düzenlenmiş siyasal

rejimler altõnda yaşamõşlardõr. Bunlarõn adõ ve niteliği ne olursa olsun,

yöneticilik ya da son kararõ verme yetkisi, sürekli olarak toplumun

bütününe oranla azõnlõğõn elinde olmuştur. Yani insanoğlu sürekli

olarak bir azõnlõk tarafõndan yönetilmiştir.1

Bu azõnlõğõn nitelik ve adõnõn belirlenmesi konusu devamlõ olarak

tartõşõlmõştõr. "Seçkin" (Elit) kavramõ, bu süreç içinde liberal düşünürler

tarafõndan Marksist "sõnõf" kavramõna karşõ üretilmiştir.2 Seçkin, "seçkin

dolaşõmõ" kavramõyla birlikte telaffuz edilegelmiştir. Bununla

toplumlarda girip çõkmasõ kolay, ama bireysel nitelik ve yeteneklerle

çok yakõndan ilgili katmanlarõn varlõğõ dile getirilir. Diğer yandan miras

alõnan ve bõrakõlan sõnõflarõn bulunmadõğõ ortaya konmuş olur. Seçkin

teorilerinin bu boyutuna ileride değinilecektir.

Siyaset felsefesi içinde sürekli olarak seçkinlere değinilmiştir. Bir

kõsõm düşünürler, devlet yönetiminin gerçekten seçkinler tarafõndan

yürütülmesini gerekli görmektedir. Platon'un bilge-kral tiplemesi3 bunun

en bilinen örneğidir. Platon, yönetimi seçkinlere verebilmek için,

toplumu "kastlara" ayõrma yolunu kullanõr. Diğer yandan, tam tersine 1 Raymond ARON, Sýnýf Mücadelesi, B.2, Dergah Ya., Ýstanbul, 1992, s.172. 2 Maurice DUVERGER, Siyaset Sosyolojisi,Varlýk Ya., Ýstanbul,Tarihsiz, s.160. 3 Eflatun, Devlet, B.4., Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1980, s.163.

Page 7: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

7

siyasal iktidarõn ortadan kaldõrõlmasõ için "iyi doğmuş" bireylere görev

verenler de vardõr. Her türlü iktidarõ zorbalõk olarak niteleyen La

Boétie'ye göre, entellektüel ağõrlõklõ seçkinler, iktidar ilişkisini ortadan

kaldõrabilecek biricik odaktõr.4

Seçkin kavramõnõ sosyoloji literatürüne Vilfredo PARETO

kazandõrmõştõr. Pareto'nun bu terimi iki farklõ biçimde tanõmlamaktadõr.

İnsanõn her türlü etkinliği puanla değerlendirildiğinde, en yüksek notu

alanlarõ, birinci anlamda "seçkin" olarak tanõmlar. İkinci tanõmõnda ise,

seçkinleri hükümete etkileri açõsõndan değerlendirir ve bunlarõ ikiye

ayõrõr: "Yönetici Seçkin" ve "Yönetici-Olmayan Seçkin".5

Pareto, ilk seçkin tanõmõnõ toplumsal alanda bireysel nitelik ve

yeteneklerin eşitsizliğini gösterebilmek için kullanõr. Asõl kaygõsõ,

yönetici seçkinlerin varlõğõnõ açõklayabilmektir. Yönetici seçkini

belirleyen faktör, kişilerin toplumsal rolleridir. Yaptõğõ tanõmlamalarla

Pareto üç toplumsal kategori belirler: Yönetici seçkinler, yönetici

olmayan seçkinler ve seçkinler dõşõndaki bütün halk. Yönetici seçkinler,

toplumsal hareketlilik sayesinde yeni üyelerin katõlõmõna sürekli açõk ve

bireysel yeteneği yetersiz olan herkesin aşağõ katmanlara düşmesine

eğilimlidir. Eğer bu süreçte bir tõkanma yaşanõrsa, yönetici seçkinler

arasõnda yorulmuş, yõpranmõş öğeler artacak; alt katlarda yetenekli

insanlar birikecektir. O zaman seçkinlerin bir devrimle topluca

değişmesi ve düzenin yeniden kurulmasõ gündeme gelecektir.

4 M.Ali AÐAOÐULLARI ve Levent KÖKER, Tanrý Devletinden Kral-Devlete, Ankara, Ýmge Ya., s.282. 5 DUVERGER, Siyaset Sosyolojisi, s.161; Raymond ARON, Sosyolojik Düþüncenin Evreleri, B.2, Bilgi Ya.,Ankara, 1989, s.319-320.

Page 8: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

8

Pareto'dan başka seçkin sorunuyla ilgilenen diğer bir düşünür

Gaetano MOSCA'dõr.6 Mosca'ya göre, "uygarlõğõn doğuşundan beri, en

ilkelinden en ilerisine kadar bütün toplumlarda birisi iktidarda ve

egemen, diğeri de bunun dõşõnda olan iki sõnõf vardõr."7 Mosca'nõn

seçkin tanõmõnda vurgulanan ilk özellik, bunun örgütlü oluşudur.

"Azõnlõk, örgütlü ve birleşmiş bir aktör olarak örgütsüz çoğunluk

üzerinde kaçõnõlmaz şekilde egemendir. Azõnlõk iktidarõ, çoğunluğun

herbir üyesi için karşõ konulmaz niteliktedir. Çünkü örgütlü azõnlõk

karşõsõnda hepsi ayrõlmõş durumdadõr. Diğer yandan azõnlõk, sõrf azõnlõk

olmasõ nedeniyle örgütlüdür. Ortak bir planla hareket eden yüz kişi,

uzlaşamamõş bin kişiyi yener. Bin kişi değil de yalnõzca yüz kişiden

oluşan birinci grup (azõnlõk), sõrf bu nedenle daha kolay ortak hareket

etmektedir. Bunun sonucu olarak, siyasal birlik ne kadar büyük ise,

yönetilen çoğunluğa oranla yönetici azõnlõk daha küçüktür, çoğunluğun

örgütlü azõnlõğa karşõ koyabilmesi de o kadar zordur."8 Mosca,

iktidardaki örgütlü azõnlõğa "siyasal sõnõf" adõnõ verir.

Hem Pareto, hem Mosca "yönetici seçkinler" veya "siyasal

sõnõf"õn farklõ toplumsal kümelerden meydana geldiğini kabul

etmektedir.9 İkisinin ayrõldõğõ nokta ise, demokrasiye bakõş

açõlarõndadõr. Pareto'ya göre, yöneten-yönetilen ayrõmõnõn varlõğõ,

demokrasiyi diğer rejimlerle aynõ konuma yerleştirir. Oysa Mosca,

demokrasilerde diğer rejimlerden farklõ olarak seçkinlerle kitle arasõnda

karşõlõklõ bir etkileşim olduğundan bahseder.

6 Mosca, seçkin kuramýný ilk ortaya koyduðu kitabýný, Pareto'nun kitabýndan 17 yýl önce yayýnlamakla birlikte, önceliðini yeterince kabul ettirememiþtir. ARON, Sosyolojik Düþüncenin.., s.341, 9.dipnot. Fakat bu önceliði kabul edenler de vardýr. "Seçkin teorisi, etkili ve kesin temelini Gaetano Mosca ile kazanmýþtýr" diyen Urs JAEGGÝ bunlardan birisidir. Urs JAEGGÝ, Die Gesellschaftliche Elite, Verlag Paul Haupt, Bern-Stuttgart, 1960, s.26. 7 Gaetano MOSCA, Die Herschende Klasse, Verlag A.Francke, A.G.Bern, 1950, s.53. 8 MOSCA, Die Herschende Klasse, s.55. 9 BOTTOMORE, Seçkinler ve Toplum, Gündoðan Ya., Ankara, s.11.

Page 9: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

9

Seçkinlerin varlõğõnõn demokrasi açõsõndan değerlendirilmesinde

Pareto'ya önemli itirazlar vardõr. Herşeyden önce demokrasilerde

"seçkinlerin özgürce oluşmasõna dayalõ ve seçkinler arasõnda iktidar

konumlarõ için kurallara bağlanmõş bir rekabet" bulunuyor olmasõ

gerçeği gözardõ edilemez.10

Seçkinci yazarlara karşõ demokrasinin savunmasõnõ Giovanni

SARTORİ yapar. Demokrasiyi bir hükümet sistemi olarak algõlayan

Sartori, başsõzlõk veya lidersizliğin bir çözüm olmadõğõnõ belirtmektedir.

"Hiç şüphe etmeyelim ki, iyiyi seçmeye değer vermemekle kötüyü

seçeriz; liyakatte eşitliğe değer vermemekle de liyakatsizlikte eşitlik

sağlarõz" diyen yazara göre, "seçkin"le "eşitlik" birleştirilerek somut bir

değerler yükselmesi gerçekleştirilecektir.11 Seçkinlerin varlõğõyla

uzlaştõrdõğõ demokrasiyi de şöyle tanõmlamaktadõr: "Demokrasi, a)

seçim pazarõndaki yarõşmacõ niteliği açõk bir poliarşi yaratan, b) halka

iktidar veren ve c) özellikle yönetenlerin yönetilenlere karşõ duyarlõğõnõ

güçlendiren usul ve/veya bir düzenektir."12

İnsanlar arasõnda yetenek farklarõnõn olduğunu düşünen Joseph A.

SCHUMPETER, her sõnõfõn toplumsal bağlamda bir görevi bulunduğunu

ileri sürer. Bu yetenek doğal olabileceği gibi, sonradan da kazanõlmõş

olabilir. Bir sõnõf, toplumda üstlendiği görevin gerektirdiği yetenekleri

yitirince, içindeki yetenekli unsurlarõn da katõlõmõyla güçlenen bir başka

sõnõf o görevi üstlenir. Yöneticilik için de aynõ süreç söz konusudur.

Demokrasi, önderlerin yarõşma sonucunda belirlendiği bir sistem

olduğundan, önderlik mutlak değildir. Kaldõ ki, Schumpeter'in çizdiği

süreç işlediği takdirde, hiçbir siyasal yapõda mutlak önderlik

10 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.119. 11 Giovanni SARTORÝ, Demokrasi Teorisine Geri Dönüþ, TDV Ya., Ankara, 1993, s.186. 12 SARTORÝ, Demokrasi ..., s.170.

Page 10: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

10

kurumlaşamaz. Demokrasilerdeki yarõşmacõlõk ise mutlakçõlõğõn önünü

hemen hemen tümüyle keser. İktidarõ kullanacak kişileri seçmenlerin

belirlediği siyasal yapõnõn adõ olan demokraside yönetim bir araçtõr.

Demokrasinin anlamõ da, "halkça benimsenen yönetim"dir.13

Demokrasiyi Raymond ARON ise şöyle tanõmlamaktadõr: "Her

türlü konu üzerinde münakaşa mümkün olduğu takdirde bir cemiyete

demokratik diyoruz, ama bizzat devletin dayandõğõ prensiplerin herkesçe

kabul edilmesi veya kabul edilmiş gibi olmasõ sayesinde iktidar bir

istikrara kavuşabilmektedir."14 İktidarõn seçime dayalõ olmasõ Aron'a

göre aynõ zamanda meşruiyetin de temelidir. Demokratik süreç,

ideolojik yarõşõn ölümcül bir savaşa dönüşmesini de engellemektedir.

Toplumda güç odaklarõnõn çokluğunu ve bu çokluğun temel ilkelerde

uzlaşmasõnõ öngören Aron, iktidarõn da bu ilkeler ve yaşamõn gerçekliği

tarafõndan sõnõrlandõğõnõ dile getirmektedir.15 Seçkinler bu çoğulcu

birlik çerçevesinde yarõşmaktadõr.

"Seçkin kavramõnõ genel bir tartõşma kategorisi olarak yerleştiren"

LASSWEL'in tanõmõ şudur: Siyasal seçkin tepedeki iktidar sõnõfõdõr.16

LASSWEL'in "yüksek iktidar sõnõfõ" halkõn desteğine ihtiyaç duymakla

birlikte kendi üstünlüklerine de inanmõş, az çok türdeş bir azõnlõktõr.

Bunlar iktidarõ ellerinde tutmakla beraber, yõğõnlarõn denetimine

açõktõrlar. Böylece yazar, demokrasiyi sorumluluk temeline dayalõ

olarak tanõmlamaya çalõşmaktadõr.17

13 Sami SELÇUK, "Seçkinler ve Az Geliþmiþ Ülkelerde Konum ve Ýþlevleri", Seha L.Meray'a Armaðan, C.2, SBF Ya., Ankara, 1982, s.574-575. 14 ARON, Sýnýf Mücadelesi, s.184-185. 15 ARON, Sýnýf Mücadelesi, s.178-184. 16 SARTORÝ, Demokrasi ..., s.157. 17 SELÇUK,"Seçkinler...", s.575; Mehmet TURHAN, Siyasal Elitler, Gündoðan Ya., Ankara, 1991, s.33;

Page 11: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

11

Karl MANNHEIM, bireysel yurttaşõn en azõndan belli aralõklarla

arzularõnõ duyurabilmesini demokrasi için yeterli sayar. Demokrasinin

özelliği seçkin katmanõn yokluğu değil, seçkinlerin seçilme tarzõ ve

kendilerini yorumlamalarõnda yatar.18

Siyasal partilerin üst yönetimlerinde oligarşik bir yapõ

kurulduğunu savunan Robert MICHELS'in "oligarşinin tunç yasasõ",

demokratik ortamlarda bile, seçkinlerin örgüt içerisinde kendi

iktidarlarõnõ pekiştirmeye çalõştõklarõnõ dile getirir.19 Michels'e göre,

demokratik örgütlerde bile oligarşik yönelimin varlõğõ, insan doğasõnõn,

siyasal mücadelenin ve örgütlenmenin gereği olarak anlaşõlmasõnõ

gerektirir.20

Görüldüğü gibi demokratik seçkin kuramcõlarõnõn düşüncelerine

göre, demokrasinin tanõmõ, halk yõğõnlarõnõn yönetime katõlõmõdõr. Halk

tarafõndan, doğrudan yönetimin olabileceği iddiasõ reddedilmektedir.

İşte demokrasi, seçkinlerle bu noktada barõştõrõlmaktadõr.

Yukarõda da değinildiği gibi seçkin teorileri, iktidar

mücadelesinin sõnõflar mücadelesi olmadõğõnõ ortaya koymak için ileri

sürülmüştür. Temelde demokrasi ile bir dertleri yoktur. Amaçlarõ

sosyalistlerin, özellikle MARX'õn sõnõf anlayõşõnõ yanlõşlamaktõr.

Marksist düşüncede de bir "seçkin" anlayõşõ vardõr. Bu anlayõş şöyle

ifade edilebilir, devlet otoritesini kullanarak siyasal iktidarõ elinde tutan

üretim araçlarõna sahip sõnõftõr.21 Kitlelerin öncülüğünü yapan devrimci

aydõnlar grubu ve/veya parti Marx'taki seçkin anlayõşõnõn bir başka

yönünü oluşturmaktadõr.22 Sartori'ye göre, bir parti önderi olan Lenin'de

18 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.120. 19 DUVERGER,Siyaset Sosyolojisi, s.176-177. 20 JAEGGÝ, Die Gesellschaftliche Elite, s.39-40. 21 TURHAN,Siyasal Elitler, s.35. 22 SARTORÝ, Demokrasi ..., s.526/dipnot 29.

Page 12: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

12

örgütlü seçkincilik açõkça ortaya çõkmaktadõr.23 Marx ve takipçileri

sõnõflar-arasõ mücadelede işçi sõnõfõnõn iktidarõndan yana olmuşlardõr.

İşçi sõnõfõnõn içinde toplumsal konumunun bilincine varmõş kişilerin

öncülüğünde, işçi sõnõfõnõn devrimi gerçekleştireceği, Komünist

Manifesto'da dile getirilmiştir.24 Seçkin kuramcõlarõ Marksizme iki temel

eleştiri getirirler:25 Birincisi, değişmez ve kapalõ bir egemen sõnõf

oluşmasõnõ önleyen seçkinlerin sürekli olarak dolaşõmõnõ ortaya koyarak,

Marksist bir egemen sõnõf kavramõnõn yanlõş olduğunu göstermek.

İkincisi de, toplumlarõn her türlüsünde yönetimin bir azõnlõğõn elinde

olduğunu göstererek, sõnõfsõz toplumun olanaksõzlõğõnõ ortaya koymak.

Yugoslavya'da Başbakan Yardõmcõlõğõ'na kadar yükselmiş olan

Milovan Djilas, "Yeni Sõnõf" adlõ kitabõnda uygulamadaki komünizmin

yeni bir sõnõfsal yapõ oluşturduğunu yazmõştõr. "Yeni bir ekonomik şekli

ikmal etmek için değil, kendisi yeni bir ekonomik şekil kurmak için,

yani cemiyet üzerinde hakimiyet tesisi gayesiyle iktidara gelmiş" olan

bu sõnõfõn iktidarõ, Djilas'a göre "tarihin daha önceki sõnõflarõndan

birinin iktidarõndan daha kuvvetli(dir)."26 Bu sõnõfõn proleteryadan

kaynak bulmasõna karşõn, şimdiki görüntüsü kitleye egemen olacak

şekilde örgütlenmiş bürokrasidir. Yeni sõnõf, kollektif mülkiyet üzerinde

mutlak yetkilere sahip, gelmiş geçmiş bütün sõnõflardan daha örgütlü ve

sõnõf bilinci daha güçlü oluşu nedeniyle sağlam bir yapõ oluşturmuştur.

Yazar, bu oluşumun en önemli aktörü olarak Stalin'i göstermekte ve

içinde bulunduklarõ durumu Marx'õn da endişe ettiği olasõ bir sonuç

olarak açõklamaktadõr.27

23 SARTORÝ, Demokrasi ..., s.501ve s.527/dipnot 38. 24 SELÇUK,"Seçkinler...", s.577. 25 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.21. 26 Milovan DJILAS, Yeni Sýnýf, Doðuþ Matbaasý, Ankara, 1959, s.50-51. 27 DJILAS, Yeni Sýnýf, s.50-83.

Page 13: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

13

"İktidar Seçkinleri" adlõ kitabõnda ABD'deki seçkinleri ele alan

Wright MILLS, kavram seçimi yaparken "egemen sõnõf" deyimine karşõ

çõkar. Çünkü "sõnõf, ekonomik bir terim, yönetim ise siyasal bir terimdir.

Bu nedenle yönetici sõnõf deyince, ekonomik bir sõnõfõn siyaseten de

ülkeyi yönettiği söylenmiş oluyor. Mills, böylesine yalõn bir ekonomik

belirlenimciliğe dayalõ tekbirimli (monolitik) yaklaşõmõn, siyasal düzene

ve etkenlere özerklik alanõ bõrakmadõğõnõ ileri sürmektedir. Bu görüşün,

"siyasal belirlenimcilik" ve "askeri belirlenimcilik" ile geliştirilmesi

gerektiğini savunur. İktidarõ kullanma alanõnda ekonomik, siyasal ve

askeri çevrelerin arasõnda dengeli bir ilişki bulunduğunu düşünür.28

Bottomore, Mills'in iktidar seçkinlerini; ekonomik, siyasal ve askeri

seçkinlerin sõkõntõlõ birlikteliği şeklinde tanõmlamasõnõ, Marksist egemen

sõnõf kapsamõndan çõkmaya çalõşmak şeklinde değerlendirmektedir.29

Buradaki iktidar seçkinleri bir egemen sõnõf değildir, ama bu üç kümenin

çõkarlar, toplumsal köken, tutum ve beklentiler bakõmõndan benzerliği

söz konusudur. Seçkinlerin de bu benzerliklerin farkõnda olduğunu

belirten Mills, bu bilinci "sõnõf"a değil "statü grubu" olgusuna

bağlamaktadõr.30

Seçkinler konusunda yaşanan kavram kargaşasõna çözüm arayan

Tom BOTTOMORE, Pareto ve Mosca'nõn ortaya attõklarõ deyimleri

yeniden tanõmlama yoluna gitmektedir. Mosca'nõn "siyasal sõnõf"

kavramõna, siyasal erk ve nüfuz kullananlarla siyasal önderlik

savaşõmlarõna katõlan tüm kümeleri kapsayõcõ bir anlam yükleyen

Bottomore, Pareto'nun "siyasal seçkinler"ini siyasal sõnõf içinde belli bir

zamanda, belli bir toplumdaki siyasal erki gerçekten kullanan

28 Wright MILLS, Ýktidar Seçkinleri, Bilgi Ya., Ankara, 1974, s.386-387. 29 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.35-37. 30 MILLS, Ýktidar Seçkinleri, s.11-18 ve dipnot 4.

Page 14: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

14

bireylerden oluşan küme olarak tanõmlar.31 Bu çalõşmada Bottomore'un

yaptõğõ tanõmlarla hareket edilecektir.

SELÇUK şöyle bir dizi genelleme ve uzlaşma noktalarõ sõralar:32

a- Rejimin adõ ne olursa olsun, seçkinler bir toplumsal olgu

olarak vardõr. Her toplumda yönetenler yönetilenlere oranla küçük bir

azõnlõktõr. Bu saptamadan sonra seçkinler lehinde veya aleyhinde ileri

sürülen görüşler kişisel tercihten ibarettir.

b- İktidar azõnlõk durumundaki seçkinler tarafõndan kullanõlsa da,

rejimler arasõ bir özdeşliği doğurmaz. Rejimlerle birlikte halk

yõğõnlarõnõn bilgi ve bilinç düzeyi, seçkinlerin iktidarõnõn şekil ve

sõnõrlarõnõ belirler.

c- Seçkinler, yönetici olmalarõ nedeniyle, kararlarõnõ yönetilen

yõğõnlardan bağõmsõz oluşturamazlar. Çünkü tarih boyunca diktatörler

bile halkõn desteğini yanõna alma zorunluluğunu duymuşlardõr. Bu

zorunluluk, seçkinlerin toplumsal eğilimi dikkate almasõnõ gerektirirken,

onlarõ toplumsal eğilimi kendi arzularõ yönünde oluşturma gayretinden

alõkoyamaz. Bu noktada, seçkinlerin halka yönelik ideolojik eğitim ve

propaganda çalõşmalarõ gündeme gelir.

d- Seçkinler homojen bir yapõda olmadõklarõ gibi, bir toplumsal

sõnõf bütünlüğü de göstermezler. Farklõ sõnõfsal kökenlerden

gelebilmekte, çeşitli sõnõflarla kesişmekte ve içiçe girmektedirler. Ancak

bir sõnõf bütünlüğü oluşturmadõğõndan bahsettiğimiz seçkinler, iktidarõ

kullanõrken yakõnlarõnõ ve çevrelerini kendisinin çõkar, saygõnlõk ve

olanaklardan daha fazla yararlandõrarak halktan biraz daha farklõlaşõrlar.

Bu bağlamda seçkinler içindeki aydõn kesimin durumu daha farklõdõr. 31 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.17. 32 SELÇUK, "Seçkinler...", s.580-583.

Page 15: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

15

İleride ele alõnacağõ için, aydõnõn, sõnõflar üstü niteliği gereği, hiçbir

kesimle tam barõşõk kalamadõğõnõ belirtmekle yetiniyorum.

B- AZGELİŞMİŞ ÜLKE SEÇKİNLERİ

Azgelişmiş ülke kavramõ, genel olarak modern sanayi toplumu

aşamasõna gelememiş, fakat bu yönde çaba gösteren toplumlar için

kullanõlmaktadõr. Bu toplumlar için ortak olan bir yön, modernleşme

sürecinde, eski yapõlarõn çözülmesi ve yerini modern toplumsal ilişki ve

yapõlarõn almasõdõr.33

Azgelişmişlik, gelişmişliğe bağlõ olarak şöyle tanõmlanabilir:

Çağdaş sanayi toplumlarõnõn yapõsõna ve düzeyine ulaşamamõş bir

sosyal ve ekonomik yapõlanõşõn adõdõr. Azgelişmiş, gelişmekte olan ya

da geri kalmõş olarak adlandõrõlan bu toplumlarõn büyük bir kesimi eski

sömürgelerden ibarettir. Bir bölümü de, Batõ'nõn yaşadõğõ teknolojik

gelişme ölçüt olarak alõndõğõnda, onun gerisine düşmüş olanlardõr.

Siyasal gelişme açõsõndan "geçiş toplumlarõ" olarak adlandõrõlarak

azgelişmiş ülkelerin şöyle kümelendirilmesi de mümkündür: Birinci

grup, bağõmsõzlõk kazanmõş eski sömürge olsalar da, geleneksel

hükümdarlarõn varlõğõnõ sürdürdüğü (Laos, Ürdün, Fas gibi) ülkelerdir.

İkinci grupta, sanayileşmiş ülkelerin eski sömürgeleri olup Batõ tipi

siyasal kurumlarõn sağlam biçimde kurulabildiği ülkeler vardõr. Az

sayõdaki bu ülkelere Hindistan ve Filipinler örnek gösterilmektedir. Son

olarak üçüncü grup, tam sömürge olmamõş fakat bir dönemde yarõ

sömürge durumuna düşmüş ülkeleri kapsamaktadõr. Bu ülkelerde

33 Gencay ÞAYLAN, Türkiye'de Kapitalizm, Bürokrasi ve Siyasal Ýdeoloji, TODAÝE Ya., Ankara, 1974, s.39.

Page 16: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

16

monarşiler yõkõlmõş, siyasal partiler ve seçimlere dayalõ parlamenter

rejimler kurulmuştur. Ancak bu grup ülkelerde karizmatik liderlerin

egemenliğinde diktatörlükler oluşmuştur. Bu gruba Çin, Mõsõr, Irak,

Türkiye gibi ülkeler örnek verilmiştir.34

Sömürge deneyimi yaşamõş olsalar da bazõ toplumlarda kabile ve

kabile reisliği gibi varlõğõnõ sürdüren geleneksel kurumlar, çağdaş ulusal

ve uluslararasõ siyasetin gereklerini yerine getiremeyecek durumdadõr.

"Bir ülkenin sömürge olarak kalmasõ, aydõnlarõn siyasal eylemlerine

karşõ koyabilecek eski toplumsal-siyasal yapõnõn gücünü yitirmesine

neden oldu. ... Aydõnlar; çağdaş örgütleri yaratabilecek, yabancõlara

karşõ mücadele verebilecek uluslaşma sorunlarõ ile baş edebilecek tek

grup olarak ortaya çõkõyordu." Sömürgeciler kendi verdikleri eğitimle

kendi siyasal temellerini sarsacak devrimcileri yetiştirdiler.35 Azgelişmiş

ülkeler üzerindeki çalõşmamõzõ sömürge olmuş olmamõş ayrõmõna ağõrlõk

vermeden genel olarak bakarak sürdüreceğiz.

Azgelişmiş ülke seçkini için Kõşlalõ'nõn önerdiği bürokrat ve

aydõn ikili ayrõmõna36, geleneksel seçkinleri de ekleyerek bir

sõnõflandõrma yapõlabilir. Çünkü bu toplumlarda geleneksel nitelikli

toprak seçkini oldukça önemli bir kontrol gücüne sahiptir.37

Bottomore'un yaptõğõ sõnõflandõrma ise şöyledir: 1-Hanedan seçkinleri,

2-Orta sõnõf, 3-Devrimci aydõnlar, 4-Sömürge yöneticileri, 5-Ulusçu

önderler.38 Yaşanan devrimler ve Batõ siyasal denetiminin gönüllü veya

zorla geri çekilmesi gibi etkenler, Batõlõ olmayan toplumlarda yeni tip

34 Fred M.RIGGS, "Bürokratlar ve Siyasal Geliþme: Çeliþmeli Bir Görüþ", Amme Ýdaresi Dergisi, C.4, S.2, (Özet-çeviri: Selçuk Yalçýndað), s.90-91. 35 Türker ALKAN, Geliþen Ülkelerde Aydýnlar ve Siyaset, ODTÜ Ya., Ankara, 1977, s.17. 36 Ahmet Taner KIÞLALI, Siyaset Bilimi, Ýmge Ya.,Ankara, 1992, s.282. 37 Bülent DAVER, "Az Geliþmiþ Ülkelerde Siyasi Elit (Seçkinler)", SBFD, C.XX, S.2, 1965, s.526. 38 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.102.

Page 17: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

17

siyasal seçkinlerin güçlenmesini sağlamõştõr.39 Azgelişmiş ülkelerde

diğer seçkin gruplarõnõn yetersizliği nedeniyle aydõnlarõn daha çok

ağõrlõk kazandõğõ da bir gerçektir.40 Bu durum azgelişmiş ülke

aydõnlarõnõn üstlendikleri fonksiyonlar ele alõnõrken daha açõklõk

kazanacaktõr.

Azgelişmiş ülke seçkinleri, geleneksel seçkin yapõsõnõn devamõ

olan toprak seçkini ve din adamlarõnõn yanõ sõra; büyük ölçüde içiçe

girmiş nitelikteki yeni tip bürokrat ve aydõn seçkinlerden oluşur. Son

ikisi yetişme tarzõ ve amaç bakõmõndan hemen hemen aynõdõr. Batõ'da ya

da Batõ tipi okullarda eğitim görmüşler ve toplumlarõnõ batõlõlaştõrma

misyonunu yüklenmişlerdir.41 Azgelişmiş ülkelerde bürokratlarõn

zayõflõğõ, aydõnlarõ bir siyasal güç olarak daha net biçimde ortaya

koymaktadõr. Ancak okuyucu kitlesinin az, basõnõn cõlõz olmasõ,

aydõnlara siyasal ağõrlõklarõnõ yeterince hissettirme fõrsatõnõ

kaçõrtmaktadõr.42 İlk ikisi ise, toplum tarafõndan öteden beri kabul

edilmiş otoritelerini sürdürmek için mücadele ederler. Bu mücadeleyi ya

diğerlerine ayak direyerek mevzilerini savunma şeklinde ya da onlarõn

yanõnda yer alõp kişisel iktidarõnõ devam ettirme şeklinde yaparlar.

(Türkiye'de din adamlarõnõn laikleşme sürecindeki tutumlarõ, her iki

hareket biçimine de örnek oluşturmaktadõr.43) Zaman içinde bu yapõya,

yeni çõkar kümelerinin temsilcileri de katõlacaktõr.

39 Harry J. BENDA, "Non-Western Ýntelligentsias as Political Elites", Political Change in Underdeveloped Countries, (Der. John H. Kautsky), Seventh Printing, John Wiley and Sons Inc., New York, 1967, s. 235. 40 Ýttihat ve Terakki'nin Türk burjuvazisinin yokluðunda, onu ikame ediþi hakkýnda, Sina AKÞÝN, Ýttihat ve Terakki ve Jön Türkler, Remzi Kitabevi Ya., Ýstanbul, 1987, s.80-81; Hindistan örneði için BOTTOMORE, Seçkinler..., s.104. 41 Baskýn ORAN, Azgeliþmiþ Ülke Milliyetçiliði -Kara Afrika Modeli-, B.2, Iþýk Ya.,Ankara, 1980, s.15; Rupert EMERSON, Sömürgelerin Uluslaþmasý, TSÝD Ya., Ankara, 1965, s.230; BENDA, "Non-Western...", s.236-237. 42 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.72. 43 Mete TUNÇAY, TC'de Tek Parti Yönetiminin Kurulmasý, B.3, Cem Ya., Ýstanbul, 1992, s.64-67'deki "Bir Risale Savaþý" baþlýklý parça bu konuda çarpýcý bir örnek vermektedir.

Page 18: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

18

Bürokratlar ve aydõnlar ideolojik olarak milliyetçiliği ve

toplumsal reformculuğu benimserler. Yaşanan değişimler ve siyasal

kurumlarõn zayõflamasõyla bürokratlar otoritelerini kuvvetlendirirler.

Siyasal seçkin ise, sõrtõnõ yasladõğõ parti kanalõyla bürokrasinin gücünü

kõrmaya çalõşõr. Bu çatõşmanõn şiddetlenmesi durumunda, "silahlõ siyasal

parti" olan asker bürokrat, sivil bürokratõn da desteğiyle iktidarõnõ ilan

eder. Ordunun zaman zaman yaptõğõ bu çõkõşlar demokrasiye sekte

vurmakla birlikte, muhalefetin suskun olduğu ortamlar oluşturup

toplumu batõlõlaştõrõcõ yönde eylemlerin yapõlmasõna fõrsat tanõr.44

Bürokratlarõn yenilenmesi gerektiği durumlarda dinç kuvvetler olarak

aydõnlar devreye sokulur. Böylelikle aydõnlarõn köktenci eylem arzularõ

törpülenmiş olmaktadõr. Zaten aydõnla bürokratõn ayrõm noktasõ,

bürokratlarõn yaptõklarõ iş gereği uzmanlaşmõş olmalarõndan başka

birşey değildir.

Azgelişmiş ülkelerde, ekonomik istikrarsõzlõk kadar, siyasal

istikrarsõzlõk da egemendir. Çok partili rejimi seçmiş olan ülkelerde

bürokrasi, asker kanadõn darbe dönemleri dõşõnda siyasal seçkinden

sonraki sõralarda yer alõr. Bu tip rejimlerde ordu, "parlamenter gelenek

ve kamuoyu yokluğunun doğurduğu boşluğu dolduran"45 ve batõlõlaşma

idealini en ciddi savunan bir örgüttür. Bu yönüyle toplumda siyasal

iktidarõ sõnõrlayõp denetleyen bir unsur olarak çalõşõr. Çok partili siyasal

rejimi seçmemiş toplumlarda ise, siyasal katõlõmõn en yoğun olduğu

kesim, asker ve sivil bürokratlardõr.46

Siyasal seçkin, bürokratlar karşõsõnda kendisini bilgisiz ve acemi

bulduğu için eziklik duygusuyla hareket eder. Onlarla gizli veya açõk bir

44 EMERSON, Sömürgelerin Uluslaþmasý, s.254-255. 45 SELÇUK, "Seçkinler...", s.591. 46 Tom B. BOTTOMORE, Siyaset Sosyolojisi, Ankara, 1987, Teori Ya., s.27.

Page 19: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

19

savaşa tutuşur. Buna karşõn "azgelişmiş ülkelerde gelişme yolunun

kararlaştõrõlmasõnda başõ çekenler" de siyasal seçkinlerdir.47

Bottomore, yukarõda söz ettiğimiz beşli sõnõflandõrmasõndaki iki

grubun (sömürge yöneticileri ve hanedan mensuplarõ) etkisinin zaman

içinde azaldõğõndan söz eder. Aydõn ve bürokratlarõ orta sõnõf olarak

tanõmlar. Çünkü bu toplumlarda orta sõnõfõ oluşturacak ticaret sõnõfõ

yoktur. Siyasal bağõmsõzlõk sonrasõnda ekonomik girişimler genellikle

kamu eliyle yapõldõğõndan işadamlarõ henüz ortaya çõkmamõştõr. Orta

sõnõf üyesi saymakla birlikte bürokratlarõ, siyasal pratikteki daha

belirgin rolleri nedeniyle ayrõ bir grup olarak alõr. Yeni uluslarõn

kalkõnmasõ açõsõndan bürokratlar 18. ve 19. yüzyõl Batõ toplumlarõnda

kapitalistin rolünü üstlenmişlerdir.48

İdeolojik seçim açõsõndan azgelişmiş ülke aydõnõ için Marksizm

çekicidir. Çünkü devrimci aydõn seçkinlerin "görevleri için yetersiz

kaldõklarõ yerlerde komünizm ilerici bir güç" olarak yardõmlarõna

koşmuştur.49 Batõ'ya ve kapitalizme karşõ olmak noktasõnda uzlaşmõş

aydõnlar için sosyalizm, bir başvuru kaynağõ rolü oynamaktadõr.50

"Komünizmin cazibesi, komünist partilerin Marksizm'deki etkili bir

siyasal formüle -yani peşinde koşulacak amaçlarõ açõkça ifade eden ve

yönetici seçkinlerin ve eylemlerinin ahlaki bir haklõlanmasõnõ sağlayan

bir akideye- sahip olmasõyla artmaktadõr."51 Ancak komünist partiler,

Marksizmin entellektüel şema olarak doğurduğu kuşku ve itirazlar

yanõnda SSCB örneğinden kaynaklanan kaygõlar nedeniyle, her yerde

egemen olamamõştõr. Öte yandan pek çok azgelişmiş ülkede Marksizme

47 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.105. 48 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.102-105. 49 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.107. 50 BENDA, "Non-Western...", s.242. 51 BOTTOMORE,Seçkinler..., s.108.

Page 20: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

20

karşõ geleneksel-dinsel seçkinlerden ve batõlõ liberal fikirlere inanmõş

kesimlerden itirazlar gelmiştir.

Azgelişmiş ülke aydõn ve siyasal seçkininin yayõlmacõlõk ve

sömürgecilik karşõtõ mücadelede Marksizm dõşõnda kullandõğõ bir siyasal

formül de milliyetçilik olmuştur.52 Milliyetçilik, yabancõlara karşõ

verilmiş savaşõn galibi olarak önderlerini iktidara taşõmõştõr. Ama

milliyetçi önderler, kendi yanlarõndaki gelenekçiler ve modernistler

arasõndaki çatõşmalar nedeniyle ciddi sõkõntõlar yaşamaktadõrlar.

Milliyetçi önderler de, her zaman olmamakla birlikte pek çok kere

"okumuş orta sõnõf"tan kaynak bulmaktadõr.53

Aydõn, bürokrat veya politikacõ kümelerinden hangisi ağõrlõğõnõ

koyarsa koysun, azgelişmiş toplumlardaki siyasal seçkinler, diğer

toplumlardakine göre daha fazla halktan kopuktur. Halkõ bir yöne

kanalize etmek istediği için de çok defa otoriter bir eğilim sergiler.54 Bu

kopukluk, tutucu tavõr içindeki toprak seçkininin yeni siyasal seçkin

kümeleri karşõsõndaki gücünü artõrõcõ bir rol oynar.55

Azgelişmiş ülkelerde seçkinlerin temel arzularõ ve iddialarõ

ekonomik ve sosyal kalkõnmayõ sağlamaktõr. Yukarõda da, yer yer

değinilen seçkin içi mücadele bu arzu ile yakõndan ilgilidir.

Seçkinlerin bir bölümü tutucudur. Diğer bölümü oluşturan reformcular

ise, kalkõnmanõn nasõl olacağõ konusunda birbirlerinden farklõ tutumlar

içindedir.56

52 DAVER,"Az Geliþmiþ..", s.531. 53 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.106-107. 54 DAVER, "Az Geliþmiþ...", s.527. 55 SELÇUK,"Seçkinler...", s.601. 56 BOTTOMORE,Seçkinler..., s.99-102.

Page 21: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

21

Bu ülkelerde seçkinler arasõ iktidar mücadelesi, seçkin gruplarõ

halkçõlõğa yöneltmiştir.57 Bu yöneliş "halkla beraber, halk için"58

şeklinde formüle edilirken; iktidarõnõ sağlamlaştõran seçkin grup,

kendisini halk adõna düşünüp hareket etmeye yetkili bularak "halka

rağmen, halk için"59 sloganõnõ kullanacaktõr. Bu hareket biçimi yukarõda

da değinilen otoriter tutumu doğurur.60

Halkçõlõğõn, yeni bağõmsõzlõk kazanan genç ülkeler için genel bir

eğilim olduğunu belirten Crawford MacPherson'a göre, bir inanç, bir de

hareket yönü vardõr. İnanç yönü; "fazilet(in) basit, olağan halkta ve

onun ortak geleneklerinde yaşadõğõ" kabulüne dayanõr. MacPherson

hareket olarak halkçõlõğõ ise şöyle tanõmlanõr: "Hõzlõ ekonomik,

toplumsal, kültürel ve siyasal değişikliğin baskõsõna, varolan siyasal

yapõdan yabancõlaşmõş entellektüeller başta olmak üzere,

başkaldõranlarõn ya da tepki duyanlarõn tüm halkõn çõkarlarõ için iktidarõ

hedefledikleri hareketlerdir."61

Halkçõlõk düşüncesinin Türkiye'ye Rusya ve Balkanlar üzerinden

geldiğini Gevgilili şu cümlesiyle belirtmektedir: "Köycülük, halkçõlõk ve

ulusçuluk akõmlarõ, özellikle Rusya ve Balkanlar'da narodnik, populist,

sosyalist ve giderek Marksist akõmlarõn gelişimine oldukça eş bir çizgi

içinde Kõrõm, Kafkasya ve Balkan (kökenli) Türk düşünür ve yazarlar

57 BOTTOMORE, Seçkinler..., s.117. 58 Aðaoðlu'nun Ankara hükümetini meþru göstermek için çalýþýrken kullandýðý en önemli söylemin, halkýn Ankara'daki Meclis'i ve Kuva-i Milliye'yi desteklemesi olduðu ileride görülecektir. 59 Þevket Süreyya AYDEMÝR, Ýnkýlap ve Kadro, B.3, Remzi Kitabevi , Ýstanbul, 1986, s.71. 60 Burada sözü edilen sürecin Türkiye'de yaþanan örneði için bkz. ALKAN, Geliþen Ülkelerde .., s.59 ve Levent KÖKER, Modernleþme, Kemalizm ve Demokrasi, B.2, Ýletiþim Ya., Ýstanbul, 1993, s.137-149. 61 Zafer TOPRAK, "Popülizm ve Türkiye'deki Boyutlarý", TARÝH VE DEMOKRASÝ Tarýk Zafer Tunaya'ya Armaðan, Cem Ya., Ýstanbul, 1992, s.46.

Page 22: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

22

arasõnda yankõlar yaratõr."62 Sõradan halkõn, özellikle de köylünün

yüceltilmesi temeline dayalõ milliyetçilik, İttihat ve Terakki

Türkçülüğünün ayõrõcõ özelliği olmuştur. Ancak köye karşõ sõcak

duygularõna karşõn halkçõ aydõn genellikle kentli, en azõndan

kentlileşmiştir. Gerçek köyü bilmiyor ya da yüzeysel olarak biliyor,

hatta bilmek bile istemiyor. Köylülüğü, köy cemaatini, köy halkõnõ

sadece ideolojik bir sembol olarak görüyor. Bu şekilde seçkinin

zihnindeki halk imajõ ile yaşayan halk gerçeği arasõndaki farklõlõklar,

bazõ sorunlarõn da kaynağõ olacaktõr.63

Azgelişmiş ülkelerde (özellikle sömürgelerde) Batõ'nõn, kendisini

uygarlõk çizgisinin ulaşõlabilecek son noktasõ olarak sunmasõ ile

karşõlaşõlõr. Bir anlamda Batõ, uygarlaştõrõcõlõk rolü üstlenerek kendisini

bir yük altõna sokmuştur.64 Buna karşõ "uluslarõn ilk gösterdiği tepki,

mevcut düzeni savunan, yabancõ düşmanõ bir direniş65 (olurken); ikinci

safhada, meseleyi iyice incelemeden kendini horgörmeye ve

yabancõlarõn üstünlüğünü kabullenmeye doğru bir eğilim beliriyordu.

Üçüncü safhada ise, Hegel'in diyalektiğine uygun bir şekilde milliyetçi

bir sentez meydana geliyordu. Bu sentezde toplumun kendisine ve

geçmişine olan övünçlü inancõ yeniden beliriyor, aynõ zamanda

batõlõlaşmaya ve modernleşmeye doğru bir yöneliş -hiç değilse toplumun

liderleri arasõnda- devam ediyordu."66 Milliyetçi grubun iktidara

62 Ali GEVGÝLÝLÝ, Türkiye'de Yenileþme Düþüncesi, Sivil Toplum, Basýn ve Atatürk, Baðlam Ya., B.2, Ýstanbul, 1990, s.75. 63 TOPRAK, "Popülizm ...", s.50. 64 Barrington MOORE Jr, Diktatörlüðün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri, B.2, Verso Ya., Ýstanbul, 1992, s.274'te "Ýngilizlerin Hindistan'da fatihler ve yeni uygarlýðýn baþlýca taþýyýcýlarý olarak bulunduklarý düþünülürse..." diyerek sömürgecinin uygarlaþtýrýcýlýðýný belirtmektedir. s.275'te "Hukuk ve düzene ek olarak, Ýngilizler Hint toplumuna, ondokuzuncu yüzyýlda demiryollarý getirdiler ve azýmsanamayacak miktarda sulama sistemi kurdular." derken de uygarlaþtýrýcý rolün uygulamalarýna örnekler vermektedir. 65 Türkiye örneðine iliþkin olarak bkz. Taner TÝMUR, Türk Devrimi ve Sonrasý, Ýmge Ya., Ankara, 1993, s.24. 66 EMERSON, Sömürgelerin Uluslaþmasý, s.11.

Page 23: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

23

geldiğinde yaşadõklarõ gelenekçi-modernist tartõşmasõ da tam bu noktada

ortaya çõkmaktadõr. Şehirlerde oturan seçkinler son derece batõlõlaşmõş

olarak ulusal harekete önderlik etmişler ve bağõmsõzlõk sonrasõnda

hükümeti oluşturmuşlardõr. Gerek kendileri, gerekse halk için Batõ tipi

eğitimi öngören seçkinler, yine de emperyalist yöneticilerin varisi

durumundadõrlar. Aynõ zamanda halk yõğõnlarõndan oldukça uzaktõrlar.

Çünkü bu azõnlõk batõlõlar gibi eğitilmiş ve onlar gibi yaşõyorken, kitle

yeniliklerden yer yer etkilenmiş olmakla birlikte hâlâ eski düzenden

kopamamõştõr.67 Geçiş toplumlarõnda başat durumuna gelmeye başlamõş

sosyo-ekonomik düzenin değerleri ile yer yer güçlü olan eski düzenin

değerleri yanyana ve savaşõm halindedir.68

Son olarak azgelişmiş ülkelerdeki sosyal, siyasal ve ekonomik

istikrarsõzlõk kendisini seçkinler üzerinde de hissettirir. Çünkü seçkin

grubun batõcõ kanadõ, Batõ'ya karşõ yürüttüğü bir savaşõn sonrasõnda

kazanõlan zaferle kendisini kanõtlamõştõr. Diğer taraftan, topluma eski

düşmanõ bir model olarak sunmaktadõr. Bu durumu kitleye

açõklayabilmenin zorluğunu oldukça yoğun biçimde hissederken,

geleneksel seçkinlere karşõ yürüttüğü siyasal ve ideolojik savaşta da,

güçlüklerle karşõlaşmaktadõr. Seçkinler, işte bu kargaşa ortamõnda

üstlendikleri modernleştiricilik rolünü oynamaya çalõşõrlar.

67 EMERSON, Sömürgelerin Uluslaþmasý, s.18-19. 68 ORAN, Azgeliþmiþ Ülke Milliyetçiliði..., s.14.

Page 24: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

24

2- AYDINLAR VE AYDIN MUHALEFETİ

"Aydõn ne demektir?" veya "kim aydõndõr?" sorularõ tek ve

tartõşmasõz bir yanõt bulamadõğõ gibi, hiç de yanõtsõz kalmamõştõr. Aydõn

tanõmlarõ, bu konuda tanõmlama yapan kişiler kadar çoktur, denilebilir.

Türkçe'de aydõn deyimiyle anlatõlan kavram, "akõl, zekâ ile ilgili"

anlamõndaki entellektüel'in karşõlõğõdõr. Entelijansiya terimi de 19.

yüzyõl Rusyasõ'nõn ürünü olup aydõnlar için kullanõlõr.69 Buradan aydõnõn

varlõk nedeninin bilgi ve düşünce ile ilgili olduğu ortaya konabilir.70 Bu

anlamõyla aydõn tarihin çok eski dönemlerine kadar kökenleri

aranabilecek niteliktedir. Cemil Meriç'in yaptõğõ da budur. Çağdaş

aydõnõn ilk atasõnõn İ.Ö. 5.yüzyõldaki sofistler olduğunu belirttikten

sonra, filozoflarõn 19.yüzyõldaki takipçilerinin kendilerini "entellektüel"

diye adlandõrdõklarõnõ vurgular.71 Meriç yapõlmõş tanõmlamalarla ilgili

bir derleme sunar. Schumpeter'e göre her diplomalõ entellektüel değildir,

ama bir aday durumundadõr. Belirgin özelliği kendisinin yaşamadõğõ 69 SELÇUK,"Seçkinler...", s.605. 70 Murat BELGE, "Geliþim Süreci Ýçinde Aydýnlar", CDTA, C.1, Ýletiþim Ya., Ýstanbul, s.122. 71 Cemil MERÝÇ, "Batý'da ve Bizde Aydýnýn Serüveni", CDTA, C.1, s.130-131.

Page 25: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

25

olaylar hakkõnda eleştiriciliğidir. Robert Michels'te ise entellektüel,

hükümlerini düşünceye ve ilme dayamõş kişidir. Shills için diğer

insanlara göre genel sembollere ve soyut referanslara daha sõk

başvuranlar aydõndõr.72 Ancak azgelişmiş ülkelerde, ileri düzeyde

eğitim almõş olmak kişiyi aydõn kõlar.73 Gramsci'ye göre organik parçasõ

olduğu toplumsal çevrenin tutarlõlõğõnõ sağlama görevini üstlenen aydõn,

iktidarõ oluşturan bloğun ideolojik hegemonyasõnõ kurar. Eğer aydõn,

iktidar dõşõndaki sõnõfõn içinde ise, bu sõnõfõ iktidara taşõyacak toplumsal

ittifakõn ideolojik-politik hegemonya mücadelesinde galip gelmesine

çalõşõr.74

Meriç, tanõmlar gezintisinden sonra şu genellemeyi yapar:

"Aydõn, hiçbir çağda ve hiçbir ülkede bağõmsõz bir sõnõf olmamõştõr."

Üyesi olduğu toplumun vicdanõ olmasõ dolayõsõyla "namuslu aydõn,

kucağõnda yaşadõğõ çevreye uymayan" bir kişilik sergiler. İktidara

yükselen burjuvazinin öncülüğünü yapan batõlõ aydõn, bu sõnõfõn düşüşe

yönelmesinden sonra kendisine yeni dostlar aradõ. Artõk ona düşen

görev, işçi sõnõfõ için stratejiler çizmekti. Bu konuda da üstüne düşeni

yaptõ ama, dördüncü sõnõf üçüncü sõnõf kadar da ayakta duramadõ ve

iktidara gelemeden donup kaldõ.75 Diğer yandan işçi sõnõfõnõn yanõnda

yer alan aydõn, bir yabancõ olduğundan ötürü, bu sõnõfõn üyelerine

yeterince güven duygusu verememişti. Bu şüpheyi yenebilmek için

aydõn, bu sõnõfõn ideolojisiyle abartõlõ bir özdeşlik kurmaya yönelir.76

19.yüzyõlõn sonlarõndan itibaren batõlõ aydõn burjuvazi ve proleterya

arasõnda seçim yapmak zorunda kaldõ. Bu ayrõm toplumun -öyle veya

böyle- değişmesinden yana olanlar ve olmayanlar şeklinde anlam

72 MERÝÇ, "Batý'da...", s.132. 73 ARON, Sýnýf Mücadelesi, s.309. 74 "Gramsci'ye Göre Aydýnlar", CDTA, C.1, Ýletiþim Ya., s.125. 75 MERÝÇ,"Batý'da ...", s.132. 76 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.52.

Page 26: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

26

kazandõ. 18. ve 19.yüzyõlda güçlenen ideolojiler ile birlikte, ideoloji

dünyasõnõn baş aktörü durumundaki aydõnlar da prestij kazandõ. 20.

yüzyõlda bilginin üretilmesi ve uygulanmasõ her alanda önemli bir sorun

haline gelince; aydõn kategorisi önem kazanmaya devam etti.

Lipset'in aydõn tanõmõ şöyledir: Kültürü yani sanat, bilim ve din

dahil olmak üzere insanõn sembolik dünyasõnõ yaratan, yayan ve

uygulayan kişiler aydõndõr.77 Bu tanõmda ortaya koyduğu yaratõcõ, yayõcõ

ve uygulayõcõ şeklindeki üçlü sõnõflandõrmadaki uygulayõcõlarõn

Avrupa'da aydõn kapsamõnda görülmesine karşõn Amerika'da aydõn

sayõlmadõklarõndan söz etmektedir. Kültür yaratõcõsõ aydõnlar, eylemleri,

çõkarlarõ, olaylarõ ve başka düşünceleri de tartarak ideolojileri

formülleştirirler. Yaratõcõ aydõn tipinin fonksiyonu, halkõn siyasal

eğitiminde kullanõlacak olan materyalleri üretmektir. Çeşitli sanat

dallarõndaki uygulayõcõlarõn, öğretmenler ve gazetecilerin çoğunluğunu

yayõcõ aydõnlar olarak sõnõflandõran yazar, işinin bir parçasõ olarak

kültürü uygulayan serbest meslek sahiplerini (doktor, hukukçu vb.) de

uygulayõcõ aydõnlar kategorisine yerleştirir.78

Eğitimin zenginliğe bağlõ olduğu dönemde yetişmiş olan

Montesquieu ve Tocqueville, yönetimin zengin ve aydõn kesim elinde

bulunduğunu düşünmektedir.79 Wright Mills, aydõnlarõn da geçinmek

için işe gereksinim duyduklarõnõ ve iş ilişkileri içinde aydõnõn özgür

çalõşma olanağõnõ yitirdiğini belirtmektedir. Eğitimin zenginliğe bağlõ

olduğu dönemde, iktidar sahibinin aynõ zamanda "bilgi"ye de sahip

olduklarõnõ belirterek, bu açõdan 1950'li yõllarda 18. yüzyõla göre

gerileme yaşandõğõnõ savunmaktadõr.80 Her ne kadar, aydõnõn siyasal

77 S. Martin LIPSET, Siyasal Ýnsan, Teori Ya., Ankara, 1986, s.304. 78 LIPSET, Siyasal Ýnsan, s.305. 79 ARON, Sosyolojik Düþüncenin..., s.178. 80 MILLS, Ýktidar Seçkinleri, s.496-497.

Page 27: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

27

alanda bulunmamasõ gerektiğini düşünenler varsa da (Charles Péguy,

Julien Benda, Eric Hoffer vs.), aydõnõn siyasal rolü reddedilemez bir

önem taşõr. Aron, aydõnlarõn düşünceye hizmetten uzaklaşmalarõnõ doğru

bulmaz.81 Karl Mannheim, Paul Baran, Wright Mills, Edward Shils gibi

yazarlar, aydõnlarõn siyasetle uğraşmasõnõ yararlõ bulurlar. Jean-Paul

Sartre, insanõn dünyaya ve kendisine karşõ varoluştan doğan

sorumluluklarõ olduğunu düşünmektedir. Kendisi de, "işçilerden oluşan

ideal tipte bir devrimci" yaratmaya çalõşõrken, iktidarõn meşruiyetini

sarsmaya yönelir.82 Buradan hareketle, siyasette aydõnlara rol verenler

arasõnda Sartre'õn da sayõlmasõ gerektiğini söyleyebiliriz. Lipset, "siyasal

aydõn" diye adlandõrdõğõ fikir adamlarõnõn hiçbir tutarsõzlõğõ

savunamayacaklarõnõ belirtir. Her statüko tutarsõzlõklar, katõlõklar ve

dogmatizmlerle bezenmiş olduğu için aydõnlar, içinde yaşadõklarõ

düzenin sõnõrlõlõklarõna saldõrarak yaratõcõ bir rol oynayacaklardõr.83

Aydõnlar bu saldõrõyõ, geleneksel değerler veya gerçekleşmesi arzulanan

eşitlikçi ülkünün değerleri açõsõndan olmak üzere, iki ayrõ yönden

yapabilirler. Lipset bu noktayõ, aydõnlarõn düzene yönelttikleri saldõrõlarõ

hem vazgeçilmez bir hakkõn kullanõlmasõ, hem de çatõşmaya dayalõ

demokrasinin güç kaynağõ diye düşünmektedir.84 Aydõnõn seçtiği saldõrõ

yönü, ideolojik yönelimiyle doğrudan bağlantõlõdõr.85

Batõ toplumlarõnda aydõn, içinden çõktõğõ sõnõfla da pek çok kere

kavgalõ oluşu nedeniyle, hemen hemen hiçbir sõğõnağa sahip değildir. Bu

konumundan kaynaklanan bir tutumla o da bütün topluma karşõ amansõz

bir eleştirmen olarak yaklaşõr. Üstelik ürettiği ideoloji, ütopya veya

81 SELÇUK,"Seçkinler...", s.609-610; ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.87. 82 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.87-92. 83 LIPSET, Siyasal Ýnsan, s.315-316. 84 LIPSET,Siyasal Ýnsan, s.340. 85 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.56.

Page 28: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

28

bilimsel teoriyi bütün toplum adõna düşündüğü ve hareket ettiği

önyargõsõyla imzalar.86

Azgelişmiş ülke aydõnlarõ, gelişmiş ülkelerdeki aydõnlarõn

sõkõntõsõnõ da daha yoğun olarak yaşarlar. Azgelişmiş ülke aydõnõ,

modern bir devleti kurma görevini de üstlenmek zorunda kalõr. Çünkü

azgelişmiş toplumlarda, Batõ toplumlarõnda bu işi yapan sõnõflarõn

işlevini yüklenecek başka hiçbir unsur yoktur. Giriştiği savaşta aydõn,

kurulu düzenin iktidar sahipleriyle (aristokrasi ve din adamlarõ) rekabet

ederken; destek bulmayõ umduğu halk yõğõnlarõna alabildiğine

yabancõlaşmõştõr. Böylesi bir ortamda aydõn, toprak ve din seçkinlerini

zayõflatmaya çalõşõrken, "bir takõm sorunlarla karşõlaşõr. Birincisi,

Batõya nasõl bir tavõr takõnacaktõr? İkincisi, arkaizm ve fütürizm arasõnda

bocalar. Üçüncüsü, cahil kitlelerle ilişkisini düzenleme konusunda ne

yapacağõnõ pek bilemez."87 Batõya karşõ tavrõndaki zorluğu; asõl

mücadeleyi batõnõn siyasal ve ekonomik hegemonyasõna karşõ vermiş

olmasõna rağmen, toplumu batõlõ bir sosyo-ekonomik düzene

kavuşturmak istemesi ikileminden kaynaklanõr. İkinci sorun ise,

toplumun özündeki güçleri yücelterek batõya karşõ savaşmõş olmasõndan

kaynaklanõr. Çünkü bu güçler, çağdaş toplumun kurulmasõnda destekten

çok engel olacaktõr. Üçüncü sorun, aydõnõn cahilliği yenebilmek için

halka inmesi gerektiğini bilmesine rağmen, ona ulaşamamasõ, halka

onun diliyle seslenememesinden kaynaklanõr. Kaldõ ki, aydõnõn halkõ

algõlayõşõ, sömürgecininkinden o kadar da farklõ değildir. Bu noktada,

aydõnõn özellikle azgelişmiş toplumlarda halkõ temsil yeteneğinden ne

derece mahrum olduğu ortaya çõkmaktadõr. Azgelişmiş ülke aydõnõnõn

temel çelişkisi, "toplumun belli bir kesimiyle ve genel olarak düzenle

86 BELGE,"Geliþim Süreci...", s.123. 87 ORAN, Azgeliþmiþ Ülke Milliyetçiliði..., s.93.

Page 29: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

29

birleşmeleri (niteliği gereği) zor"88 iken, toplumun düzenini kurmak

zorunda oluşlarõdõr.

Azgelişmiş ülkelerde aydõnlar ve bürokratlarõn içiçe girmiş

durumu önceki bölümde belirtilmişti. İçiçelik durumu, aydõnlarõn ve

bürokratlarõn yetişmeleri ve amaçlarõ bakõmõndan özdeşliğinden

kaynaklanõr. Pek çok kere siyasal iktidarõ kullanan seçkin zümre de

(Türkiye örneğinde yaşandõğõ gibi) aydõn ve bürokrat kesimlerden taze

kan bulmaktadõr. Bu noktada meslekten politikacõ ve meslekten bürokrat

kesimler arasõnda bir etkinlik savaşõ patlak verebilmektedir. Pratik

politikanõn doğrudan içinde yer almõş olmalarõnõn da etkisiyle, zaten

batõyõ (düşünce ve yaşantõda) takip etmek için uğraşan azgelişmiş ülke

aydõnõ, Lipset'in sõnõflandõrmasõndaki ikinci kategoride yani kültür

yayõcõsõ aydõn olarak kalõr.89

Azgelişmiş ülke aydõnõnõn uygulayõcõ kategoride kalmasõnõn ayrõk

bir yanõ daha vardõr. Aydõn içinden çõktõğõ azgelişmiş toplumu,

kurguladõğõ kusursuz topluma ulaştõrmak amacõyla uğraşõrken genellikle

bir batõlõ kültürü kendisine "model" olarak seçer. Çağdaşlaşma ya da

çağdaşlaştõrma sürecine girerken, seçtiği model kültürün bir anlamda

tüketicisi olur. İşte bu tüketim sõrasõnda, azgelişmiş ülkenin gelenekleri

ve Batõ'nõn yaratõlmõş yüksek kültürü aydõnlar elinde bir sentez

oluşturur.90 Sentez, zaman zaman bir bileşik bütünlüğü gösterirken;

zaman zaman bir karõşõm görüntüsünde eklektizm örneği sergiler.

Aydõnlarõn pratik siyaset içindeki konumlarõna gelince; ikisi

arasõnda ne tür ilişkiler kurulabileceği üzerinde de durulmalõdõr.

88 KIÞLALI, Siyaset Bilimi, s.283. 89 KIÞLALI, Siyaset Bilimi, s.283; LIPSET, Siyasal Ýnsan, s.304. 90 SELÇUK, "Seçkinler...", s.606-607.

Page 30: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

30

Bottomore bu açõdan üç ilişki çeşidi saptar.91 Birincisi, yeni bir siyasal

kuramõn ilkelerini formüle eden düşünür veya düşünürler kümesinin,

toplumsal hareket ve siyasal partileri etkilemesi şeklindedir. İkincisinde

aydõnlar, mevcut bir kuramõ somut şartlar için yeniden yorumlarlar. Bu

grup aydõnlardan doğrudan siyasete katõlanlar da olmakla birlikte,

siyasal örgütlerle açõktan yakõnlõğõ daha az olanlarõn etki çevreleri daha

geniştir. Üçüncü tür ilişkide, aydõnlarõn daha çok uzmanlõk alanlarõyla

bağlantõlõ olarak resmi kurumlar veya siyasal partilerde danõşmanlõk

yapmalarõ tanõmlanõr. Son ilişki, "yeni bir teknik-bürokratik sõnõfõn ya

da seçkinlerin iktidara yükselmelerinin" yan ürünüdür.

Aydõnlarõn bürokrasiye veya siyasete doğrudan katõlmalarõ

olgusu, ayrõ bir ilişki türü olarak alõnabilir. Bu ilişkide yaşanan; aydõnõn

aynõ zamanda bürokrat veya politikacõ kimliği de kazanmasõdõr. Ancak

aydõnõn bürokratlaşmasõ ya da politikacõ olmasõ aydõn niteliğini yok

ederse, kurumlarda gelenekselliği, tutuculuğu güçlendirir ve gelişmeyi

durdurur.92 Çünkü politikacõ kendisini iktidara getiren siyasal düzenin

savunucusu olmalõdõr. Bürokrat ise, siyasal alanda egemen seçkinlerin

buyruğuna tabi bir işgörendir. Zaten, o da siyasal ortamõn bir

üyesi/öğesidir. Kendisinden beklenen tutucu bir tavõr içinde olmasõdõr.

(Devrim ortamõnda da en ileri devrimcilik buradaki anlamõyla tutucu bir

davranõştõr. Çünkü kişi devrim süreciyle birlikte iktidara yükselmiş veya

bu dönemde de iktidarõnõ korumak istemektedir.) Oysa aydõn, kendisini

nasõl toplumsal sõnõflarõn üstünde görürse, kurum ve kurallarõn da

üstünde görür. Dolayõsõyla bürokrat ve politikacõ sõfatõyla düzenin

ajanlõğõnõ üstlenmesi, kurumlarõn tutuculuğu nedeniyle onu sõnõrlayan ve

körelten bir işlev görecektir. Aydõn niteliği, "eleştiri silahõnõ ödünsüz

kullanan" bir dile ve kaleme bağlõdõr. 91 BOTTOMORE, Siyaset Sosyolojisi, s.71. 92 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.71.

Page 31: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

31

Azgelişmiş ülke aydõnõnõn siyasal konumunda şu gelişme

gözlenmektedir: "Ülke geliştikçe, işlevsel ayrõm artacağõndan,

aydõnlarõn girişimleri azalabilir. Aydõnlar, kültürel uğraşlarõ kendi ana

işlevleri olarak benimsemeye başlarlar. Siyasal çabalarõnõn kendi siyasal

etkinliklerini azaltmaya yönelmiş olduğu düşünülebilir. Kalkõnma

idealleri gerçekleştiği zaman, aydõnlarõn siyasetteki etkinlikleri

azalacaktõr. Aydõnlarõn siyasetteki başarõlarõ, siyasetteki

başarõsõzlõklarõnõ doğurmaktadõr."93

Azgelişmiş ülkelerin içinde yaşadõklarõ geleneksellik ile

modernlik arasõndaki kültürel ikilem, toplumda bir değerler anarşisi ve

anomi doğurur. Bu ortamda her toplumsal birim kendi içine çekilmekte

ve süreç "toplumsal atomlaşma" ile sonuçlanmaktadõr. Yerli ve Batõlõ

kültürleri üzerinde taşõyan aydõnlar, çok zor olan uyumu

gerçekleştiremezlerse, toplum «kültürel melezleşme» bunalõmõna

düşer.94 Çözülme halindeki bu toplumda, üzerinde uzlaşõlmõş kültürü

yaratma görevi de, kendiliğinden aydõnõn omuzlarõna yüklenecektir.

Aydõnlar, bu görevi yerine getirirlerken daha çok evrimci ve tek partili

sistemleri seçmekte; sahip olduklarõ saygõnlõk sayesinde içlerinden

"karizmatik önderler" çõkarmaktadõrlar. Milliyetçilik kavramõnõ aydõn,

batõdan ödünç alõr ve bununla toplumda birleştirici rol oynamaya

çalõşõr.95

Tek parti, toplumsal öncü rolü ile yõğõnlarõn dinamik ve hareketli

bir hal almalarõnõ, bulunduklarõ konum hakkõnda bilinçlenmelerini ve

93 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.31. 94 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.49. 95 SELÇUK, "Seçkinler...", s.608-613. Bernard LEWIS, milliyetçiliðin Türk devriminde de önemli bir kuvvet olduðunu vurguladýktan sonra, diðer milliyetçi hareketlerden farklýlýk gösteren iki noktayý açýklar: Türk liderlerin, uzun devlet deneyimine dayanan gerçekçi ve soðukkanlý tutumlarý ile "Batý'ya sýrt çevirdikten sonra bile Batý'da ve Batý hayat tarzýnda geleceðin en iyi umudunu" görmeleri. Modern Türkiye'nin Doðuþu, B.4, TTK Ya., Ankara, 1991, s.476-477.

Page 32: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

32

çağdaşlaşmayõ istemelerini sağlayacaktõr. En azõndan bu iddiadadõr.

Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, azgelişmiş ülkelerde "modernleşme,

demokratikleşmeyi ihmal eder."96

Özetlersek, karşõmõzda birbirinden farklõ iki aydõn tipi vardõr.

İlki, temel görevi mevcut durumu eleştirerek halkõn ve yöneticilerin

önünde yeni ufuklar açõlmasõnõ sağlamak olan gelişmiş ülkelerdeki

aydõnlar. Diğeri, genel olarak yüksek öğrenim görmüş kişilerden ibaret

olduğu kabul edilen, gelişmekte olan ülke aydõnlarõdõr.97 Bunlardan

baskõn nitelikte olanõ, yeni bir düzen kurmak zorunda kalan ve kuruluşu

tamamladõktan sonra iktidarõ bürokrat ve politikacõlara ya da kendi

içinden bu katmanlara geçenlere devreden aydõn tipidir. Bu aydõn tipi,

yeniden kültür ve bilim alanõna döndüğünde, yeni toplumsal/siyasal

düzenin gerektirdiği simgeleri üretmeye yönelecektir. Bunlardan ayrõca,

ya geleneksel yapõdan kaynaklanan eleştirilerle ya da daha değişik bir

devrimsel yönelimden yola çõkarak yeni kurulan düzene karşõ çõkan

aydõnlar da belirmektedir. Bu aydõn tipinin Türkiye örneğinde iki tür

davranõş gözlenmektedir. Kendi amaçlarõna yönelik, yasal olsa da

olmasa da yürütülecek yayõnlar ve örgütlü etkinlikler içine girebileceği

gibi, kovuşturulma ve cezalandõrõlma kaygõsõyla ya da dilediği yaşamõ

kurma umuduyla ülke dõşõna çõkabilmektedir.98

96 Mehmet ALTAN, "Kemalizm Bir Ordu Ýdeolojisidir", Dünya KÝTAP, Mart 1994, S. 29, s.9; Muharrem TOROS, "Türkiye'de Bürokrasi Egemenliði", TEZKÝRE Dergisi, S. 4, s.73. 97 ARON, Sýnýf Mücadelesi, s.309. 98 Mehmet Akif, yeni Türkiye`de kendisinin arzuladýðý siyasal yapýnýn gerçekleþmeyeceðini anladýðýnda yurt dýþýna çýkmýþtýr.(Emin ERÝÞÝRGÝL, Ýslamcý Bir Þairin Romaný, Türkiye Ýþ Bankasý Ya., Ankara, 1986 s.379-380) 1925 yýlýnda komünistler üzerinde uygulanan baskýlar sonucu Dr.Þefik Hüsnü, Nazým Hikmet gibileri de yurt dýþýna çýkarak etkinliklerini orada sürdürmeyi seçmiþlerdir. (Aclan SAYILGAN, Solun 94 Yýlý, Mars Matbaasý, Ankara, 1968, s.185.)

Page 33: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

33

3-TÜRKİYE'DE SİYASAL SEÇKİNLER VE AYDIN

Türkiye'de seçkin gruplar, genelde bütün toplumsal kurumlar için

söylenebileceği gibi, Osmanlõ'dan miras kalmõştõr. Çünkü yeni devleti

kuran önderler, Osmanlõ Devleti'nin askerleri, memurlarõ ve genel olarak

yurttaşlarõdõr.

Osmanlõ'da siyasal seçkin, klasik dönem için şöyle

sõnõflandõrõlabilir: Askerler, ulema ve idareciler.99 Tanzimat sonrasõnda

bu üç gruptan idarecilerin (bürokrasi) baskõn nitelik kazandõğõ

gözlenmektedir. Yabancõ dil bilen, Batõ'yõ tanõmõş kalem efendilerinin

oluşturduğu bu yeni memurlarõn güçlenmesi, batõlõlaşmayla doğrudan

bağlantõlõdõr. Devlet işlerini eline geçiren bürokrasi, devlet yönetimine

yalnõz kendilerini layõk görmektedir. Önceleri padişahõn otoritesini

sõnõrlayan ilmiye sõnõfõnõn (ulema) nüfuzu bile, yeni bürokratlarõn

karşõsõnda yetersiz kalõr ve zayõflamaya başlar. Bu gelişmeyi sağlayan

değişim, memurlarõn "padişahõn kulu" olmaktan kurtulmalarõdõr.

Batõlõlaşma hareketleriyle birlikte, ulemanõn dõşõnda ve yeni memurlarla

benzer nitelikte, yeni tip aydõnlar da ortaya çõkmaya başlamõştõr.100

Tanzimat döneminde merkezi iktidarõ kullanan seçkin gruplar,

önceden olduğu gibi, taşradan kopuk niteliktedir. Taşradan kopukluk

olgusu, Kurtuluş Savaşõ sõrasõnda ve zaferi izleyen tek parti döneminde

de devam etmektedir. I. TBMM'de II. Grup adõyla örgütlenen taşra,

Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ ve Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ'nda

99 Þerif MARDÝN, "Tanzimat ve Ýlmiye", Türkiye'de Toplum ve Siyaset, Ýletiþim Ya., Ýstanbul, 1992, s.266 100 MARDÝN, "Yeni Osmalýlarýn Hakiki Hüviyeti", Türkiye'de Toplum..., s.275-287.

Page 34: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

34

kendisini gösterecektir. Taşranõn siyasal alanda, dinsel gericilik ve

bölücülük suçlamalarõyla bastõrõlmasõ da, merkezin tipik davranõşõnõ

oluşturmaktadõr.

Belkemiğini asker ve sivil bürokratlarõn oluşturduğu Cumhuriyet

Halk Fõrkasõ (CHF), eşrafõ (yerel seçkin) ve uyumlu ulemayõ (dinsel

seçkin) bünyesinde barõndõrõr. Bunlar aracõlõğõyla taşra, merkezin

denetiminde tutulmaktadõr. Halk ise, CHF'nõn uzağõna düşmüş

durumdadõr.101

İktidar odağõndan uzak tutulan halkla özdeşleşmek, aydõnlarõn

üstlendiği bir görev haline gelecektir. Osmanlõ döneminde başlayan ve

devam edegelen halkçõlõk düşüncesi, bu görevin yerine getirilmesinin bir

ürünü gibidir. Erdemin sõradan halkta bulunduğu, egemenliğin sahibinin

de halk olduğu yolundaki söylemle çok sõk karşõlaşõlmaktadõr. Gelecek

bölümde ele alacağõmõz "Köylü Türk'ün efendisidir" sloganõ, halkçõlõğõn

bir siyasal araç olarak kullanõmõnõn en belirgin örneğidir.

Türk aydõnõ, yalnõzca halkõ "mutmain kõlma" misyonunu

taşõmakla kalmaz, aynõ zamanda yeni kurulan devletin düşünce

temellerini hazõrlamakla uğraşõr. Türk aydõnõnõn bu rolünü anlatmadan

önce ideolojik gelişiminin klişeleşmiş Osmanlõcõlõk, İslamcõlõk ve

Türkçülük akõmlarõndan geçen kronolojik çizgisini belirtmek gerekir.

Çünkü Milli Mücadele, Türkçü akõmõn öne geçmesini izleyen bir

dönemde yapõlmõştõr.

Bu ortamda yeni devletin düşünsel sisteminin oluşturulmasõ

görevini yüklenen aydõn iki yönlü rol oynamaktadõr. Birinci rol, eski

rejimin değer yargõlarõnõ ve meşruiyetini ortadan kaldõrmaktõr. İkincisi 101 MARDÝN, "Türk Siyasasýný Açýklayabilecek Bir Anahtar: Merkez - Çevre Ýliþkileri", Türkiye'de Toplum..., s.34-76; ve "Türkiye'de Muhalefet ve Kontrol", Türk Modernleþmesi, B.2, Ýletiþim Ya., Ýstanbul, 1992, s.177-194.

Page 35: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

35

ise, yeni değer yargõlarõnõ ve meşruiyet temellerini oluşturmaktõr.102 Bu

iki rol, niteliği gereği eşzamanlõ olarak oynanmaktadõr. Ahmet

Ağaoğlu'nun "İhtilal mi, İnkõlap mõ?" derlemesi bunun güzel bir

örneğini oluşturmaktadõr.

Kuruluş ve kurumsallaşma sürecinde siyasal seçkin, aydõnlarõn

kendisinin denetiminde olmasõnõ ister. İş, muhaliflerin bile

denetlenmesini isteyecek dereceye varõr. Bunun için bütün toplumu

temsil eden tek partili siyasal yapõ öngörülür. Bu yapõ, muhalefeti

bastõrõrken, daha da hazõrlõklõ olmaya iter.103 Siyasal seçkin, aydõnlarõ

siyasal yaşamõn içine çekerek denetlemeyi tercih eder. Eğitimci,

hukukçu, doktor, gazeteci ve bankacõ meslek gruplarõnõ aydõn olarak

nitelersek, TBMM'de aydõnlarõn payõ şöyle görülmektedir:104

1920 1923 1927 1931

%25 %33 %36 %39

1923-1931 dönemi, tek parti yönetiminin kuruluş dönemi olarak

nitelenirse, bu rakamlardan tek parti rejiminin uzmanlõk sahibi kişilere

verdiği önemi de gösterir. Yukarõdaki oranlarõ, egemen grup içinde

aydõnlarõn etkinliğinin göstergesi olarak da yorumlamak mümkündür.105

1931 yõlõnda Türk Ocağõ'nõn partiye katõlmasõ kararõ da siyasal seçkinin,

102 ALKAN, Geliþen Ülkelerde..., s.94. 103 Nükhet TURGUT, "Türkiye'de Siyasal Muhalefet Olgusu ve Anlayýþý", Türk Siyasal Hayatýnýn Geliþimi, (Der. Ersin KALAYCIOÐLU ve Yaþar SARIBAY), Beta Ya., Ýstanbul, 1986, s.436. 104 TURHAN, Siyasal Elitler, s.109. 105 Fikret BAÞKAYA, Paradigmanýn Ýflasý, Doz Ya., Ýstanbul, 1991, s.21.

Page 36: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

36

aydõnõ denetlemeye yönelik önemli bir girişimidir.106 İktidarõn Türk

Ocaklarõ çevresindeki aydõnlarõ denetleme gereğini Oktay'la birlikte

şöyle açõklamak mümkündür: "II. Meşrutiyet Türkçülerinin oluşturduğu

Türk Ocaklarõ'nõn genişlemesi ve Hamdullah Suphi önderliğinde giderek

siyasal bir güç haline gelmesi, yeni rejimi tedirgin" etmiştir.107

İncelememiz, Mardin'in bir söyleşide kullandõğõ ifadesiyle, "suyu

arayanlar kuşağõ"na ilişkindir. Aydõn suyu arayan kuyu kazõcõsõ ise,

politikacõ suyu çõkaran ve kullanan kişidir. Aydõnõn dramõ da, tam

burada ortaya çõkmaktadõr. Çünkü aydõn, sõradan bir kuyunun suyunu

kullanmaya razõ olmaz. Bu noktada politikacõnõn dayatmasõna

aldõrmayan aydõn, sürekli olarak kuyu kazmaktan yorgun düşer. Yorulan

aydõnõ saf dõşõ bõrakmak, politikacõnõn sõradan işlerinden birisidir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşõk ilk on yõlõnõ ele aldõğõmõz bu

çalõşmada, aydõnõn tasfiyesi diye adlandõrdõğõmõz olgu, kuyu kazõcõsõnõn

saf dõşõ bõrakõlmasõdõr.

Siyasal seçkinle aydõn seçkin arasõndaki bu ilişkide bürokrat,

siyasal seçkinin önünde veya arkasõnda ama her zaman beraberindedir.

Aydõnlar arasõndan siyasal seçkin veya bürokrasi içinde yer alanlar, yeni

rollerini benimsemişlerdir. Organik olarak siyasal iktidara bağõmlõ bu

aydõnlar, siyasal yapõnõn meşrulaştõrõlmasõ sürecinin aktörleridir. Siyasal

seçkinle uzlaşamayan aydõnlar ise, eski rejimin meşruiyetinin

yõkõlmasõnda, zaten üzerine düşeni yapmõştõr.

106 TUNÇAY, TC'de Tek Parti..., s.295-299. 107 Ahmet OKTAY, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatý 1923-1950, KB Ya., Ankara, 1993, s.20. Nisan 1931'deki kurultayýnda kapanma kararý alan Türk Ocaklarý, mal varlýðýný CHF'na devreder. Þubat 1932'de de partiye baðlý olarak Halkevleri kurulur. Yeni örgüt, yeni rejimin tabana yayýlmýþ güçlü bir halk eðitimi kurumu olarak çalýþmýþtýr. LEWIS, Modern ..., s.379; Ahmet Temir, Yusuf Akçura, KTB Ya., Ankara, 1987, s.47. Karpat, Halkevleri'ni, siyasal,toplumsal ve kültürel halkçýlýðý yerleþtirmeye yönelik çalýþmalarý ve halký çaðdaþ kültürle tanýþtýrma gayretleriyle ele alýr. Kemal KARPAT, Çaðdaþ Türk Edebiyatýnda Sosyal Konular, Varlýk Ya., Ýstanbul, 1962, s.29-30.

Page 37: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

37

Siyasal seçkinle aydõnlar arasõnda bu tarz bir ilişkinin ortaya

çõkmasõnda Milli Mücadele'yi yürüten koalisyonun ideolojik yapõsõ

önemli bir etkendir. Milli Mücadele, "öznel niyetlerin değil, nesnel

koşullarõn" gereği iki amaç için yapõlmaktaydõ: Hilafet ve saltanatõn

makamlarõnõn kurtarõlmasõ ve hakimiyet-i milliye düşüncesinin hayata

geçirilmesi.108 Birbirinden farklõ katmanlarõ birleştiren bu iki amaç,

dinin bir ideoloji olarak kullanõlmasõnõ gerektiriyordu.109 Ancak

koalisyon üyelerinin ideolojik yönelimleri, toplumsal kaynaklarõ kadar

farklõdõr. Önder kadroyu oluşturan yeni orta sõnõf diyebileceğimiz batõcõ

ideolojiye bağlõ asker-sivil bürokratlar ve serbest meslek sahipleri110,

zafer sonrasõ iktidar savaşõna avantajlõ başlayacaktõr. Bu önderler grubu,

iktidarõ kazandõktan sonra da, Kemalist düşünceyi oluşturup uygulamaya

koyacak kadrodur. Taşrada eşrafa dayalõ niteliğiyle, Osmanlõ'nõn

geleneğini sürdüren Ankara'daki bürokrat ve aydõn ittifakõ, bürokrat

egemenliğinde iktidarõ paylaşacaktõr.111

Bürokrat-aydõn ittifakõ, islamcõ, milliyetçi, bağõmsõzlõk yanlõsõ ve

sosyalist renkler taşõyan ideolojisinin eklektik niteliği112 gereği,

sarsõntõlar geçirecektir. Zaferin peşi sõra aydõnlar ve onlarõ yönlendiren

bürokratlar, toplumu değiştirme hareketlerine girişirler.113 Bu girişim,

düşüncedeki ayrõlõklarõn su yüzüne çõkmasõna yol açtõğõndan, ittifakta

çatlamalar doğuracaktõr. I. ve II. dönemlerde TBMM içinde, sõrasõyla II.

Grup ve Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ örgütlenmeleri, bu

ayrõlõklarõn ürünüdür.

108 Ömür SEZGÝN, Türk Kurtuluþ Savaþý ve Siyasal Rejim Sorunu, Birey ve Toplum Ya., Ankara, 1984, s.18. 109 SEZGÝN, Türk Kurtuluþ..., s.136. 110 Doðu ERGÝL, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1981, s.47. 111 TURHAN, Siyasal Elitler, s.108. 112 TÝMUR, Türk Devrimi...,s.97. 113 Þükrü KARATEPE, Tek Parti Dönemi, s.53.

Page 38: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

38

İktidarda yine bir bürokrat-aydõn ittifakõ bulunmakta ve iktidarõnõ

sağlamlaştõrana kadar muhalefeti sert bir tutumla karşõlamaktadõr.

Kendisini güvende hissedince, denetimi altõnda bir muhalefet

örgütlemeye girişir. Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ, bu noktada siyaset

sahnesine çõkar. Ama halkõn yoğun ilgisi ve taşrada görevli bir kõsõm

memurlarõn işgüzarlõğõ nedeniyle, iktidar grubu bu güdümlü muhalefeti

bile hazmedemez. Girişim başarõsõzlõkla sonuçlanõr.114 Bu deneyimin

ideolojik boyutunu, tek parti iktidarõnõn devletçi anlayõş ve uygulamalarõ

karşõsõnda liberallerin tepkisi oluşturmaktadõr.

Kemalist uygulamalar, Kurtuluş Savaşõ'nõn önderleri arasõnda yer

alan eşrafõn tutuculuğu ve halka ulaşma bakõmõndan yaşanan zorluklar

nedeniyle otoriter nitelik kazanmak zorunda kalõr.115 Bu zorunluluk,

daha önce belirttiğimiz gibi azgelişmiş ülkelerde modernleştirici

seçkinlerin çok kez karşõlaştõklarõ bir durumdur. Türkiye'de

otoriterleşmenin önemli bir belirtisi, devletin parti ile

özdeşleşmesidir.116 Partinin ve dolayõsõyla devletin ideolojisinin

formülasyonu da bu aşamada yapõlmaktadõr. "Altõ Ok" adõ verilen

ilkeler, 1931 yõlõndaki CHF Kurultayõ'nda benimsenir ve Kemalizm'in

ilkeleri olarak kabul edilir. Bu ilkeler, 1937 yõlõnda Anayasa'ya da

yerleştirilerek, partinin ideolojisi doğrudan devlete mal edilir.

Resmi ideolojiden farklõ bir düşünceyi benimseyen, hatta onu

benimseyip de parti yönetiminden bağõmsõz olarak tanõmlamaya çalõşan

aydõn, iktidardaki bürokrat-aydõn ittifakõ tarafõndan ya iktidar bloğu

dõşõna itilir, ya da pasifize edilir. Ahmet Ağaoğlu ve Ahmet Hamdi

Başar iktidar bloğundan çõkartõlmõş, Kadro Dergisi ekibi ise

114 TURHAN, Siyasal Elitler, s.131. 115 TURHAN, Siyasal Elitler, s.133. 116 TUNÇAY, TC'de Tek Parti..., s.322.

Page 39: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

39

susturularak pasifleştirilmiştir. Bu tezde, tasfiye diye nitelediğimiz bu

olayõ, daha çok tasfiye edilen açõsõndan ele almaya çalõşacağõz.

Page 40: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

40

I. SİYASAL SEÇKİNİN YANINDAKİ AYDIN OLARAK

AHMET AĞAOĞLU

1. YENİ REJİM İÇİN İDEOLOJİ ÖNERİSİ

Ahmet Ağaoğlu'nun Ankara'daki aydõn ve politikacõlarla ilişkisine

eğilecek olan çalõşmamõzõn bu aşamasõnda yaşamõnõn daha önceki

dönemini kõsaca belirtmek yararlõ olacaktõr. 1869 yõlõnda Azerbaycan'õn

Suşa kentinde doğan Ağaoğlu, burada Rus Ortaokulunu ve Tiflis

Lisesi'ni bitirdi. Bu dönemde Arapça, Farsça ve Rusça öğrendi. Daha

sonra Fransa'ya giderek hukuk, tarih ve filoloji öğrenimi yaptõ. Fransa'da

başta Ahmet Rõza olmak üzere Jön Türklerden ileri gelenleri ile tanõşma

olanağõ buldu. 1894 yõlõnda Azerbaycan'a dönerek Hüseyinzade Ali gibi

belli başlõ Türkçülerle birlikte hareket etti. Bir taraftan öğretmenlik

yaparken, bir taraftan da gazete ve dergilerde yazõlar yazdõ. Hayat,

İrşat ve Terakki bu gazetelerden bazõlarõdõr. 1908'de Osmanlõ

Devleti'nde meşrutiyet ikinci kez ilan edilince Çarlõk Rusyasõ'nõn

baskõlarõndandolayõ İstanbul'a taşõnõr. Çeşitli devlet memurluklarõnda

bulunur ve İttihat ve Terakki Merkez Heyeti'nde görev alõr. Burada da

Türkçü aydõnlarla birliktedir. Türk Yurdu dergisinin ve Türk Ocağõ'nõn

kurucularõ arasõndadõr. Darülfünun'a Rusça ve Türk-Moğol tarihi

müderrisi olarak atanan Ağaoğlu, bütün bunlarla birlikte gazete ve

dergilerde yazmaya devam etmektedir. 1912 yõlõnda Afyon mebusu

olarak Meclis-i Mebusan'a girmekle birlikte 1917 yõlõnda Kafkas Ordusu

siyasi müşavirliği göreviyle Azerbaycan'a gönderilir. Mütareke

sonrasõnda İstanbul'a dönüşüyle birlikte tutuklanarak önce Bekirağa

Bölüğü'ne hapsedilir, ardõndan Malta'ya sürülür.

Page 41: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

41

Ahmet Ağaoğlu, 1921 yõlõnda Malta'dan kurtulunca Ankara'ya

gidecek ve Milli Mücadele'ye katõlacaktõr. Çünkü Türklüğün geleceğini

ancak Türkiye Türkleri kurtaracaktõr. Ayrõca sürgünden kurtulmalarõnõ

sağlayan Ankara Hükümeti'ne minnetle bağlõdõr.117 Sürgünden önce

İstanbul'daki Ankara yandaşlarõnõn örgütü olan Müdafaa-i Milliye içinde

çalõşmõştõr.118 Asõl bu niteliği dolayõsõyla Ankara'nõn, Ağaoğlu'nu

benimsemesi zor olmamõştõr. 1923 yõlõnda II. dönem Kars Milletvekili

olarak TBMM'ye girer ve 1927 seçimleri sonrasõnda da bu görevi

sürdürür. 1931 seçimlerinde aday değildir ve etkin siyasetten

uzaklaşmõştõr.

Ağaoğlu, Anadolu'ya katõlmasõ ile birlikte, "Ulusal Hareketin yarõ

sözcüsü durumunda olan ve Mustafa Kemal'in denetiminde çõkarõlan

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi"nin119 başyazarõ olur. Hakimiyet-i

Milliye'deki yazõlarõndan bir kõsmõ, 1942 yõlõnda "İhtilal mi, İnkõlap

mõ?"120 adõyla bir kitapta toplanõr. Bu yazõlarõn gazetede yayõnlandõğõ

1922 yõlõnda henüz Kurtuluş Savaşõ devam etmektedir.

Ağaoğlu, daha Milli Mücadele'nin devam ettiği bir dönemde şu

sorulara yanõt arar: "Biz neyiz? Nereye doğru yürüyoruz? Ufkun öte

tarafõnda bizi ne bekliyor? Memleketimiz ve milletimiz için ne gibi

müstakbel bir hayat tasavvur ediyoruz? Hülasa hangi mefkurenin

tahakkukuna doğru yürüyoruz?"121 Yazõlarõn yayõnlandõğõ tarih dikkate

alõndõğõnda erken sayõlabilecek bu sorular, oldukça anlamlõdõr.

117 Samet AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, B.3, Baha Matbaasý, Ýstanbul, 1969, s.8. 118 Nazým H.POLAT, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlýðý Ya., Ankara, 1991, s.27. 119 Ýhsan GÜNEÞ, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Düþünsel Yapýsý (1920-1923), Anadolu Üni. Ya., Eskiþehir, 1985, s.57. Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nin resmi niteliði için ayrýca bkz. Nurettin GÜZ, Türkiye'de Basýn-Ýktidar Ýliþkileri (1920-1927), GÜ BYYO Ya., Ankara, 1991, s.198 ve M.Nuri ÝNUÐUR, Basýn ve Yayýn Tarihi, 2.B., Çaðlayan Kitabevi Ya., Ýstanbul, 1982, s.353. 120 Ahmet AÐAOÐLU, Ýhtilal mi, Ýnkýlap mý?, Alaeddin Kýral Basýmevi, Ankara, 1942. 121 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.7.

Page 42: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

42

Öncelikle Milli Mücadele'nin geçmişten kopuşun başlangõcõ olduğunun

ifadesidir.122 Bir "yürüyüş" durumu dile getirilerek geleceğe ilişkin

sorunlar gündeme getiriliyor. Dünden ve bugünden farklõ bir gelecek

umudu ima edilmektedir. "Hangi mefkurenin tahakkukuna doğru

yürüyoruz?" sorusu ile Milli Mücadele'nin dayandõğõ düşünce sistemi,

ideolojisi araştõrõlõyor. Bu da, yöneldiği "mefkure" araştõrõlan

"yeni"nin, "eski"den kopuşu gerektirdiği önkabulüne dayanõyor.

Herşeyin başõnda, "biz neyiz?" soruluyor ki, sonraki yanõtlara zemin

oluşturulsun.

Ağaoğlu, Milli Mücadele'yi bir ittifakõn ürünü olarak

tanõmlõyor.123 Bu tanõm, dönemin tarihine ilişkin çeşitli açõlardan

yapõlmõş çalõşmalarda da paylaşõlmaktadõr.124 İttifakõn kurulmasõnõ

sağlayan ortak amaç, Ağaoğlu'nun diliyle söylersek şudur: "Haki paki

vatanõ istihlas ve mevcudiyeti milliye ve istiklali millimizi temin."125

"Vatanõ ve milleti kurtarmak", dile getirilen öncelikli amaçtõr.126 Zaten

daha sonra yapõlacaklar konusunda konuşmaktan özellikle kaçõnõlõyordu.

İşte Ağaoğlu'nun yaptõğõ şey, bunu belirlemeye çalõşmak ve kendi

önerisini sunmaktõr.

Ağaoğlu, Milli Mücadele'nin ideolojik eğilimini belirlemeye

çalõşõrken, şu kaynaklara dayanõyordu:127 1921 ve 1922 yõllarõnda,

Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'ndeki konuşmalarõ, Misak-õ

Milli ve Teşkilat-õ Esasiye Kanunu. Kaynak olarak kullandõğõ bu

metinlerin, teorik nitelik taşõmadõğõnõ doğrudan olaylarõn sonucu olduğu

122 Edebiyatý da etkilediði için "kopuþ"a iliþkin bir deðerlendirme için bkz. Ahmet OKTAY, Cumhuriyet ..., s.5-76. 123 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.8. 124 TÝMUR, Türk Devrimi.., s.31; KARATEPE, Tek Parti.., s.53; ERGÝL, Milli Mücadelenin ..., s.47-48, Falih Rýfký ATAY, Çankaya, Bateþ Ya., Ýstanbul, 1984, s.360-362. 125 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.8. 126 ATAY, Çankaya, s.206. 127 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.7.

Page 43: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

43

saptar. Zaten "Harekat-õ Milliye ne bir nazariyenin, ne bir felsefe

cereyanõnõn, ne de muayyen bir siyasi ve içtimai temayülün

mahsulüdür."128 Ağaoğlu, yaşanan olaylarõn özündeki düşünce çizgisini

ortaya koymaya çalõşmaktadõr.

Milli Mücadele, somut sorunlar karşõsõnda kendiliğinden başlamõş

ve bir merkezin yönetimine zamanla girmiştir. Ankara Hükümeti, bu

merkezin adõdõr. Ankara Hükümeti'nin halkõn içinden çõkmõş olmasõ,

ahlaki ve dolayõsõyla hukuki meşruluğunun kanõtõdõr. Bu durum dince de

doğrulanmaktadõr. "Ahlakiyat noktai nazarõndan bizce yalnõz vicdanõ

umuminin tasvibine mazhar olan herhangi bir hükümet meşrudur."129

diye yazarken Ağaoğlu, Ankara Hükümeti'ni tarif etmektedir. Ahlak

açõsõndan doğrulanan yeni hükümet, hukuken de doğrulanmaktadõr.

Yazarõn aynõ yerdeki şu cümleleri bunun içindir:130

"Bu nazariye bazen resmi hukukla tesadüm eder. Fakat bu tesadüm sõrf

zahiri ve resmidir. Hakikatte ahlakla hukukun menşei müştereken aynõ

vicdanõ umumi olduğundan aralarõnda tesadüm gayri tabiidir. Ahlak

umdeleri vicdanõ umumice kabul ve tasvib olunan kõymetlerden

olduğundan tabiatõyle her ahlaki fiil aynõ zamanda da meşrudur."

Milli Mücadele, Anadolu'da kamusal vicdanõn patlamasõdõr. Bu

nedenle doğuştan beri varlõğõ ve oluşturduğu kurumlarõ meşrudur. Fakat

biçimsel hukuk belgelerine göre, yasadõşõ bir durum söz konusudur.

Oysa kamusal destekten yoksun ve bir avuç "levanten"e dayanan

İstanbul Hükümeti, ahlak açõsõndan "gayri meşrudur ve binaenaleyh

128 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.22. 129 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.11. 130 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.11.

Page 44: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

44

gasõp ve cebbardõr, işlediği her fiil gayri meşrudur. Böyle bir hükümete

tâbiiyet günah olduğu gibi, aleyhine kõyam da bir vecibe ve sevaptõr."131

Ağaoğlu'nun bu tezine dini kavramlardan destek aramasõ dikkat

çekicidir. Bu yazõda açõkça, İstanbul Hükümeti'nin buyruklarõna

uymanõn günah, karşõ çõkmanõn sevap ve bir din görevi olduğu ileri

sürülmektedir. Dinin, bu düzeyde kullanõlmasõnõn çeşitli nedenleri

vardõr. Bana kalõrsa, başta gelen neden, Anadolu halkõna etki

edebilecek en önemli söylemin, din adõna ortaya konulanlar olduğu

düşüncesidir. Bir başkasõ da, dinin İstanbul Hükümeti elinde bir silah

gibi kullanõlmasõna karşõlõk, savunma kaygõsõdõr. Dinin siyasal alanda

karşõlõklõ kullanõmõnõ TİMUR şöyle yorumluyor: "Nasõl emperyalizm ve

işbirlikçi İstanbul Hükümeti İslam'õ karşõ devrimci bir araç olarak

kullanõyorsa, Mustafa Kemal de Milli Mücadele'de aynõ silahõ devrimci

bir biçimde kullanarak mukabele etmektedir."132

Ağaoğlu, Ankara Hükümeti'nin meşruluğunu gösterebilmek için,

dinden yalnõzca "sevap" ve "günah" kavramlarõnõ almakla yetinmez.

Halkõ iktidar kaynağõ olarak kabul eden "hakimiyet-i milliye"

düşüncesine, islami temel arar. Bu temeli de, "icmai ümmet"

kavramõnda bulur. Ağaoğlu'nun bu konudaki düşüncesi şudur: "Tarihte

ilk evvel... İslamiyet, ... halkõ hükümet ve hukukun esasõ ve menbaõ

olarak kabul etti. İcmai ümmet bugünkü tabir ile ifade olunan

Hakimiyeti Milliye'den başka bir şey değildir."133

Ağaoğlu'nda karşõlaştõğõmõz bu yöntem, ona özgü değildir.

"İstibdat"a karşõ mücadele eden Namõk Kemal, meşrutiyeti benimsetmek

131 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.11. 132 TÝMUR, Türk Devrimi, s.27. 133 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.14.

Page 45: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

45

için İslamiyet'in orjinalinden dayanak arar. Meşrutiyetin, dine aykõrõ

olmadõğõnõ, tersine dinin gereği olduğunu şu sözlerle iddia edecektir:

"Meşruta rejiminin kabulü, Batõ rejimlerini taklit etmek değildir. Bu,

İslamlõğõn şeriat hükümlerinin, ümmetin icmaõ zamanõn koşullarõna göre

değişebilir oluşundan ötürü mümkündür. İslamlõkta, dünyanõn

neresinden gelirse gelsin (isterse Çin'den gelsin) nerede bir ilerleme

varsa onu almak bize emredildiğinden geriye dönme ya da

bulunduğumuz durumda kalma zorunluluğu yoktur. Sõrf Batõ'da

denendiği ve tutulduğu için meşruta rejiminin bir yenisini icada lüzum

yoktur; o bizim geçmişimizde zaten vardõ."134

Bernard Lewis, başka bir örnek vererek, 14 kasõm 1909'da

Osmanlõ meclisinin açõlõşõ dolayõsõyla padişahõn konuşmasõndaki

"şeriatta emredilen parlamenter hükümet" ifadesini yaygõn bir eğilime

bağlamaktadõr. Bu eğilim, ortaya çõkan yenilikleri bilinen ve tanõnan

şeylere bağlayarak daha kabul edilebilir duruma getirme gayretidir.135

Namõk Kemal'in ve Ağaoğlu'nun dayanak olarak dini almalarõnõn

arkasõnda yatan güdüler araştõrõlmadan da, yöntemdeki benzerlik

gözlenebilmektedir. Ağaoğlu, bu yöntemi kullanarak, İslam'a

uygunluğunu gösterdiği "hakimiyet-i milliye" anlayõşõnõ güçlendirmeye

çalõşmaktadõr.136 Diğer yandan İstanbul Hükümeti'nin, Ankara karşõtõ

propagandasõnõn önemli bir aracõnõ etkisizleştirmeye yönelmiştir. Bunu

da, açõkça söylemekte ve İstanbul'daki iktidar sahiplerini, aynõ şekilde

suçlamaktadõr.

134 Niyazi BERKES, Türkiye'de Çaðdaþlaþma, Doðu-Batý Ya., Ýstanbul, Tarihsiz, s.289. 135 Bernard LEWIS, "Geliþen Ülkelerde Deðiþen Toplumsal Geðerler Meseleleri", Az Geliþmiþ Ülkeler, B.2, Milliyet Kültür Kulübü, Ýstanbul, 1966, s.107. 136 Bu yaklaþým, Alkan'ýn "benzeyiþ grubu" adýný verdiði olgu ile açýklanabilir. Kitleye verilmek istenen yeni biçim, tarihsel ve/veya dinsel temellere baðlanarak sunulmaktadýr. ALKAN, Geliþen Ülkelerde ..., s.38-41.

Page 46: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

46

"İstanbul'un siyasi mahafili, ... Ankara'yõ asi ilan etti. Halbuki isyan bir

camianõn ittihaz etmiş olduğu istikamete karşõ hareket etmeğe denilirse,

hakikatte asi Saray ve Babõali idi. Zira Ankara'daki icmai ümmete karşõ

muhalefet eden onlar idi."137

Ankara'da yaşanan gelişmelerin niteliğini sorgulayan Ağaoğlu,

olanlarõ "ihtilal" ya da "inkõlap" kalõplarõna sõğdõramaz. "Fakat ikisini de

şamil gayet vasi ve derin bir hadisedir ki, ... yalnõz bizim değil, bütün

Garbi ve Orta Asya'nõn da tarih ve mukadderatõna yeni bir istikamet

tayin etmeğe namzettir."138 Anadolu'daki Kurtuluş Savaşõ'nõ "Harekat-õ

Milliye" diye adlandõrmayõ yeğlemesi, bu iki kavramõn yeterince

kapsayõcõ olmayõşõndandõr.

Milli Mücadele'nin bu denli geniş çapta etkisi olmasõ beklenirken,

teorik zeminden yoksun olmasõ bir çelişki gibi görünmektedir.

Ağaoğlu'nun da dediği gibi, Milli Mücadele, bir düşünsel modelin

uygulanmasõ kaygõsõyla başlamamõş ve belirli ideolojik sõnõrlarla

kendisini bağlamamõş bir bağõmsõzlõk savaşõdõr. İşte başka toplumlara

örnek olacak yanõ da, burasõdõr. Anadolu'da "istiklal-i tamme" yani, tam

ve bütün yönleriyle bağõmsõzlõk için yapõlan topyekün savaş ve yaklaşan

başarõ, aynõ durumdaki diğer toplumlar için de bir umut õşõğõ olacaktõr.

Milli Mücadele'nin önderlerinin anti-emperyalist tutumu, bağõmsõzlõk

isteğiyle paraleldir ve sömürgeler için örnek olma konumunu

güçlendirir.

Ağaoğlu, Milli Mücadele'nin ideolojik temelini milliyetçi, halkçõ

ve köylücü anlayõş olarak vurgular. Milli Mücadele, yöneticilerin

zihnindeki Anadolu halkõyla ilgili imajõ değiştirmiştir. Önceden

Anadolu, "şuursuz, idraksiz, istenildiği zaman, istenildiği surette 137 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.16-17. 138 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.18.

Page 47: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

47

kullanõlabilecek, muti, münkat, muayyen kuvveti haiz bir yõğõn" insanõn

yaşadõğõ bir yer olarak algõlanõrdõ. Ağaoğlu, bu anlayõş değişikliğinin

"en beliğ ve veciz ifadesini Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin"

dilinden aktarõyor: "Memleketin efendisi köylüdür."139 Mustafa Kemal'in

bu sözleri, bunalõm döneminde Babõali'nin ve halkõn sergilediği

tutumdan doğar. Çünkü Dünya Savaşõ sonrasõnda, "herkes için zahir ve

bahir oldu ki, birisi [Babõali] manevi ve maddi esaret, ölüm ve tefessüh

menbaõdõr. Diğeri [halk] ise şan, şeref, haysiyet, ulviyet, istiklal, varlõk

ve hayat serçeşmesidir."140

Milli Mücadele'nin önderinin sözleriyle, köylünün efendi olduğu

tescil edilmiştir. Peki "efendi" ne demektir? Ağaoğlu, bunu da açõklõyor:

"Efendi Türkçe kelime değildir. Efendi mefhumunu Türkler bey

kelimesi ile ifade ederler. Bey kelimesi ise bekçiden gelir. Bekçi olan

beydir. Yani kendisine teslim edilen vediayõ muhafaza eden, ona ait

vazifelerini sadakat ve merbutiyetle ifa eyleyendir ki, kendisine efendilik

ve beylik ünvanõnõ verdirir. Zaten Türk'ün zihniyetinde asalet kanla

değil, vazifeye sadakatle müterafiktir.

"Hadisat ispat etti ki, bekçilik hassasõ, vazifeye sadakat seciyesi köylüde

mahfuzdur. Binaenaleyh efendi de odur. Bekçi ve vazifeşinas

olduğundan tabiatõyle mülk ve devletin sahibi de odur. Zaten ef'al ve

harekatõ ile de bunu ispat etmiştir."141

Görüldüğü gibi, Ağaoğlu, köylüyü göreve bağlõlõğõ nedeniyle

efendi diye niteler. Yine aynõ nedenle, devletin ve ülkenin sahibi olarak

görür. Bu düşünce, Milli Mücadele'nin yoksulluk ortamõnda doğal

139 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.37. 140 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.34-37. 141 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.37.

Page 48: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

48

karşõlanacak gibi görünse de, bir değişimin ifadesidir. Diğer yandan

Türk aydõnõ, halkçõ-köylücü düşünceye hazõrdõ. Anadolu'daki kurtuluş

savaşçõlarõ, milliyetçilikle birlikte "halka doğru" hareketi ile de

tanõşmõşlardõ.142 Halkçõlõğõ dönemin siyasal liderlerinin tanõmlayõşõndaki

vurgu, İstanbul Hükümeti'ne karşõ bir siyasal silah olarak kullanõldõğõnõ

düşündürmektedir. Bu tanõmda halkçõlõk, "kudretin, kuvvetin,

hakimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesi"143

anlamõndadõr.

Halkçõ ve köylücü söyleme dayanarak Ankara Hükümeti'nin

meşruluğunu gösteren Ağaoğlu'nun, konuyla bağlantõlõ olan demokrasi

konusundaki düşüncelerine eğilmek gerekir. Ağaoğlu, demokrasi

hakkõnda yazarken, halka verdiği yeri de açõkça belirtir:

"Biz köylünün, çiftçinin doğrudan doğruya icrayi hükümet etmesi

taraftarõ olmadõğõmõzõ açõk ve sarih bir lisanla beyan ettik. Zaten bunun

imkan haricinde olduğunu da izaha çalõştõk. Lakin taraftarõ olduğumuz

münevver zümrenin de bütün emsal ve harekatõnda, bütün amal ve

efkarõnda yalnõz ve yalnõz bu köylü ve çiftçiden mülhem olmasõnõ, onun

iradesinin, ihtiyacatõnõn, maddi ve manevi amal ve efkarõnõn mütercimi

olmasõnõ da kat'i ve layetezelzel bir esas olarak kabul ediyoruz.

Münevver zümre yalnõz onun namõna ve yalnõz onun iradesinin

hakimiyetinin tercümanõ olarak hareket edebilir."144

142 GEVGÝLÝLÝ, Türkiye'de ..., s.75'de Kýrým, Kafkas ve Balkan kökenli yazarlar eliyle Türkiye'ye taþýndýðýndan söz edilen köycülük, halkçýlýk ve milliyetçilik düþüncelerinin ayný kiþilere dayanmasý ile ilgili TEMÝR þöyle yazýyor: "Türk Yurdu dergisi etrafýnda toplanan Türkçü aydýnlar arasýnda 1912'den itibaren halkçýlýk fikrinin araþtýrma ve inceleme konusu olarak ele alýndýðýný görüyoruz. Türk Yurdu'nun bir kolu olarak 1329 (1913)'te Halka Doðru dergisinin yayýnlanmasý, bunun zirvesini teþkil eder. Türk Yurdu'nun yazarlarý olan Celal Sahir, Halide Edip, Ahmet Aðaoðlu, Ali Hüseyinzade, Akil Muhtar, Mehmet Fuat (Köprülü), Ziya Gökalp, Mehmet Emin, Yusuf Akçura vb. ayný zamanda halkçýlýk hareketinin de öncüleri idiler. Bundan maksat, halk aðzýna yakýn bir dille pratik meselelerin ele alýnmasý ve halkýn yetiþtirilmesi ve tenviri idi." TEMÝR, Yusuf Akçura, s.66. 143 GÜNEÞ, Birinci Türkiye..., s.172. 144 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.58.

Page 49: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

49

Görüldüğü gibi, halkõn arzularõ "aydõn" dediği bir seçkin grubu

tarafõnda dile getirilecektir. Halkõn doğrudan iktidarõnõ mümkün

olmadõğõnõ ileri sürer ve seçkinlerin her rejim için bir zorunluluk

olduğunu savunur. Halkõn, iktidarõn ve ülkenin sahibi olduğu düşüncesi

ise, iktidarõ kullanan seçkinlerin halkõn düşünce ve emellerine tercüman

olmalarõ ile gerçekleşecektir. Zaten bu uyum sağlanamazsa, azõnlõktaki

yöneticilerle çoğunluğu oluşturan halk arasõnda büyük bir çatõşma

doğacaktõr. Bu da bir toplum için en büyük tehlikedir.145 Bu bağlamda

demokrasiye şöyle bir tanõm getirir:

"Benim anlayõşõma göre, demokrasi demek, ekseriyetin hakimiyeti,

ekseriyetin taşõdõğõ zihniyetin, tarzõ telakkinin revacõ, ekseriyet

ihtiyacõnõn tatmini, ekseriyet temayülatõnõn ve arzularõnõn hayatõ milliye

üzerine tesiri demektir."146

Ağaoğlu'nun bu düşüncesine itiraz edebilmek o kadar da kolay

değildir. Ancak bir çekince koymak gerekirse, çoğunluğun egemen

oluşunun güvencesinin ne olacağõ sorusu açõkta kalmaktadõr. Şayet

çoğunluk, arzularõnõn uygulamaya yansõmadõğõ kanõsõnda ise, yaşanacak

çatõşma ne gibi bir sonuç doğurur, halk ne yapabilir? Milli Mücadele'nin

İstanbul Hükümeti'nce yasadõşõ ilan edilmesine karşõn, halkõn TBMM ile

birlikte oluşu bu soruya uygulamalõ bir karşõlõktõr, diye düşünebiliriz.

Ağaoğlu, tarih boyunca Doğu'da çoğunluk azõnlõğõn elinde

ezilmiştir derken, hala Doğu'lu olan Türkler için de aynõ durumun

geçerli olduğunu belirtir. Bütün Doğu'da ve doğal olarak Türkler'de de

demokrasinin yokluğu, tarih boyunca süren bir eksikliktir. Milli

Mücadele, en azõndan Türkler için, bu eksikliği giderecek bir çõkõştõr.

145 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.39-40. 146 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.42.

Page 50: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

50

Daha doğru deyişle, Ağaoğlu'na göre Milli Mücadele, demokrasinin

kurulmasõnõ da sağlamalõdõr.

Azõnlõğõn kim adõna hükümet edeceği sorusuna, 1921

Anayasasõ'nõn 5. maddesinde "Büyük Millet Meclisi azasõnõn herbiri

kendisini intihap eden vilayetin ayrõca vekili olmayõp umum millletin

vekilidir"147 diye yanõtlanmaktadõr. Burada benimsenen genel temsil

ilkesi, Osmanlõ Mebusan Meclisi'nde de uygulanmõş olan sistemdir.148

Ağaoğlu'nun temsil konusundaki düşünceleri de şöyledir:

"İslami noktai nazardan serbestçe tezahür eden iradei milliye hükümetin

yegane binasõdõr. Fakat bir kerre tezahür ederek filan yahut filanõn

şahsõnda maddileşmiş olan iradei milliye bununla inkõtaa uğramõş ad

edilemez. Tabiriaherle, kendini temsil etmek için intihap ettiği zat

veyahut zevat bir vekili mutlak sõfatõnõ haiz ad olunamazlar. Bilakis

iradei milliye her zaman faal, müteharrik ve münteşirdir. Yani hakkõ

murakabesini muhafaza etmektedir, kendini temsil edenlerin ef'al ve

harekatõnõ daima teftiş eylemek selahiyetini haizdir."149

Ağaoğlu, İslam hukukunun mantõğõyla hareket ederek ulusal irade

ile icmai ümmeti özdeşleştirir. Yukarõda aktardõğõmõz cümlelerinde,

"emredici vekalet"e yakõn görünmekle birlikte, önerdiği "temsili

vekalet"tir. Ulusal iradeye, temsilcisini sürekli denetleme yetkisi

tanõmaktadõr. Ancak temsilciden, temsil yetkisini geri alma sorununu

gündeme getirmez. Ayrõca ulusal iradenin belli kişi veya kişilerde

somutlaşabileceğini belirterek, siyasal seçkinleri doğal olarak sunmakta

147 Ergun ÖZBUDUN, 1921 Anayasasý, Atatürk Araþtýrma Merkezi Ya., Ankara, 1992, s.21. 148 1876 Kanun-u Esasisi 7. madde: "Heyet-i Mebusan azasýnýn herbiri kendini intihap eden dairenin ayrýca vekili olmayýp umum Osmanlýlar'ýn vekili hükmündedir." Erdoðan TEZÝÇ, Anayasa Hukuku, Beta Ya., Ýstanbul, 1991, s. 98, dipnot 3. 149 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.14.

Page 51: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

51

ve bu arada TBMM'yi de ulusal iradenin somutlaşmõş hali olarak

meşrulaştõrmaktadõr.

Ağaoğlu, yönetici azõnlõğõn belirlenmesi sürecinde örgütlenme ve

yarõşma özgürlüğü yani çok partili siyasal yapõ öngörmektedir. Ona

göre, Türk toplumunun geri kalmasõnõn temelinde de yarõşma ortamõnõn

yokluğu yatmaktadõr. Ağaoğlu, Türk toplumunun geri kalmõşlõğõnõ yeri

geldikçe ifade etmektedir. Çoğulcu siyasal yapõyõ, çağdaşlõğõn bir gereği

olarak önerirken, çağdaşlõk çizgisi olarak Batõ medeniyetini

göstermektedir. Çoğulcu demokrasi hakkõndaki düşüncelerini şöyle

ortaya koymaktadõr:

"Bizim müdiranõ umur da hakikaten mümtaz, zübde, müntehap olmalõdõr

ve bunun için de iki şartõn mevcudiyeti elzemdir: Serbest taazzuv ve

tenevvü, serbest rekabet. Asrõmõz içtimai tecemmüler ve taazzuvlar

asrõdõr... Teşkilat ve müesseseler ne kadar tenevvü ve tekessür ederse, o

nispette o memleketin hayatõ inkişaf eder ve o nispette de erbabõ liyakat

ve istidat yetiştirir."150

Sivil toplum örgütlerinin yaygõnlaşmasõ ve çoğalmasõ, daha

yeterli ve yetenekli kişilerin yönetici olmasõnõ sağlayacaktõr. Ağaoğlu'na

göre yöneticiler, "mümtaz" ve "müntehap" yani, seçkin ve seçilmiş

olmalõdõr. Bu özelliği taşõyan yöneticilerin ortaya çõkabilmesi,

örgütlenme ve yarõşma serbestliği ortamõna bağlõdõr.

Ağaoğlu, seçkin ve seçilmiş azõnlõğõn yönetiminde, çoğunluğun

isteklerine göre çalõşan bir hükümet yapõsõ önerir. Önerdiği yapõnõn

içinde aydõnlara da, rehberlik görevi yüklemektedir. Bu çerçevede

aydõna düşen iş, "milletin amakõ derununda asõrlardan beri meknuz

150 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.53.

Page 52: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

52

kalan amal ve arzularõ"151 açõğa çõkarmaktõr. Ayrõca teorik temelden

yoksun olarak gelişmiş Milli Mücadele'nin ilkelerini ve hedeflerini

belirlemek de aydõnlarõn görevidir.152

Yukarõda da değindiğimiz gibi, Ağaoğlu, Türk toplumunun Batõ

medeniyetine ulaşmasõnõ istemektedir. Bunu, Malta sürgünü sõrasõnda

yazdõğõ "Üç Medeniyet" adlõ kitabõnda ortaya koymuştur. Ağaoğlu'nun

batõcõlõğõ, medeniyet yarõşõnda Batõ'nõn önde oluşundan

kaynaklanmaktadõr. Ancak Türk toplumunu batõlõlaştõrõrken, Ziya

Gökalp'le güçlenen "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasõrlaşmak"

eklektizminden yana tavõr almõştõr. Ağaoğlu, bu tavrõnõ benzer şekilde

"Hars itibariyle Türk-İslam kalmak ve medeniyet itibariyle de Avrupalõ

olmak isterim!"153 sözüyle açõklõyor.

Ağaoğlu'na göre Batõ medeniyetine girmek, Milli Mücadele'nin

temel amacõ olan bağõmsõzlõk için de gereklidir. Doğulu kalmak

isteyenlere karşõ çõkmak için yazdõğõ bir makalesinde bu gerekliliği

vurgular:

"Hakimiyet-i Milliye, Garp'tan geldi. Şark medeniyetini bõrakmadan,

Garp'tan gelen bu usulü yerleştirmek mümkün değildir.

"Hakimiyet-i Milliye zihniyeti bize münhasõran Garp'tan gelmiştir ve

bütün Şark'õn bütün medeniyetine, bütün ananelerine tamamen

muhaliftir. O halde siz nasõl hem Hakimiyet-i Milliye taraftarõ

oluyorsunuz ve hem de Şark medeniyeti bize kifayet eder, Garp

medeniyetine ihtiyacõmõz yoktur, diyorsunuz?"154

151 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.21. 152 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.62. 153 AÐAOÐLU, Ýhtilal mi..., s.65. 154 AÐAOÐLU, "Garp ve Þark", VATAN Gazetesi, 5 Eylül 1923. Bu makalenin muhatabý, Tevhid-i Efkar Gazetesi baþyazarý Velit Ebuzziya Bey'dir.

Page 53: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

53

Batõlõlaşma sorununa Ağaoğlu, toplumsal bir olay olarak

bakmaktadõr. Siyasal kurumlarõn batõlõlaşmasõ da, toplumsal alanõn bir

yansõmasõdõr. Buradaki bütün yönleriyle batõlõlaşma isteği, eklektik

nitelikli batõcõlõkla çelişki doğurmaktadõr. Ziya Gökalp ile ilişkisini ele

alõrken, bu çelişki karşõmõza yeniden çõkacağõndan çözümlemeyi de

oraya erteliyorum.

Page 54: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

54

2- AYDINLARLA İLİŞKİSİ

Ahmet Ağaoğlu İstanbul aydõnlarõ ile Paris'teki öğrenciliği

döneminde ilişki kurmaya başlar. Ahmet Rõza ile tanõşmasõ bunun

başlangõcõdõr. Azerbaycan'dan İstanbul'a taşõndõktan sonra, İttihat ve

Terakki'li aydõnlarla birlikte çalõşmaya başlar. Aynõ zamanda İstanbul

siyasetine de girmiştir. Afyon temsilcisi olarak Meclis-i Mebusan'da yer

alõr. İttihat ve Terakki'nin yan kuruluşu niteliğindeki Müdafa-i Milliye

Cemiyeti'nde de çalõşmõştõr. Kuvayi Milliye ve Müdafa-i Hukuk

örgütlenmelerinin zeminini hazõrlayan bu dernekte "Tenvir-i Efkar"

kurulunda görev yapmõştõr. Bu kurul, derneğin üyesi aydõnlardan oluşan

fakat gazetecilerin çokluğu dikkati çeken birimidir.155 Bu dönemde

aydõn niteliği ile yaptõğõ etkinlikler daha çok bilinmektedir. Türk Yurdu,

Türk Ocağõ ve Türk Bilgi derneklerinin kurucularõndandõr.156 Yazõlarõnõ

çeşitli dergi ve gazetelerde yayõnlarken, kimi yayõn organlarõnõn

yönetimini üstlenir. Türkçülük düşüncesinin önemli isimlerinden birisi

durumundadõr.157

Ağaoğlu, pek çok İttihatçõ ve Türkçü ile Malta'ya sürülür.

Sürgünden Ankara hükümetinin İngiltere ile yaptõğõ anlaşma sayesinde

kurtularak Anadolu'ya geçer.158 Ankara'da hemen göreve başlayan

Ağaoğlu öncelikle kalemiyle hizmet eden bir aydõndõr. Matbuat ve

İstihbarat Umum Müdürlüğü ve Hakimiyet-i Milliye gazetesi

başyazarlõğõ görevlerini yürütür.

155 POLAT, Müdafaa-i ..., s. 27 ve s.172. 156 TEMÝR, Yusuf Akçura, s. 40-46. 157 David KUSHNER, Türk Milliyetçiliðinin Doðuþu ( 1876-1908 ), Kervan Ya.,Ýstanbul, 1979, s.18-24. 158 Bilal ÞÝMÞÝR, Malta Sürgünleri, B.2, Bilgi Ya., Ankara, 1985, s. 348-356.

Page 55: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

55

Osmanlõ Devleti'nin Türk olmayan unsurlarõnõn ayrõlmasõ ve

Kurtuluş Savaşõ'nõn Batõ emperyalizmine karşõ yapõlmasõ nedenleri ile

Türkçülük vurgulu şekilde dile getirilmektedir. Ağaoğlu da bir

Türkçüdür, ama Türk düşünce yelpazesi içinde Batõcõ olarak

adlandõrõlacak niteliktedir. Batõcõlõk ve Türkçülüğün birleşebilmesinde,

Batõ'ya karşõ kazanõlmõş zaferin verdiği özgüven önemli bir etken

olmalõdõr.159 "Üç Medeniyet" adlõ kitabõnõ Malta'da yazan Ağaoğlu, Batõ

medeniyetinin, İslam ve Buda-Brahma medeniyetleri karşõsõndaki

üstünlüğünü dile getirir. Medeniyeti hayat tarzõ olarak tanõmlarken şöyle

demektedir:

"Hayatõn bütün tecellilerini, maddi ve manevi bütün olaylarõnõ o kavram

içine koymalõdõr. O halde medeniyet, düşünce ve tecessüs tarzõndan

başlayarak, giyiniş şekline kadar hayatõn bütün olaylarõnõ içine alõr.' 160

Buradaki yaklaşõmõn ilk önemli noktasõ, Ziya Gökalp'in temsil

ettiği kültür ve medeniyet ayrõmõnõ161 kaldõrmasõdõr. Ağaoğlu, Batõ

medeniyetinin üstünlüğünden bahsederken, bütüncü düşünmektedir.

Daha sonra "gardrop devrimciliği" diye adlandõrõlacak girişimlerin

habercisi gibi görünmektedir. Çünkü Ağaoğlu, Türk toplumunu,

batõlõlarõn düzeyine kavuşturmak istiyordu. (Milli Mücadele döneminde

İslam'õ birinci dayanak olarak kullanõşõnõn siyasal nedenlerden

kaynaklandõğõ böylece daha açõk olarak ortaya çõkmaktadõr.)

Medeniyetteki bütüncü yaklaşõmõnõn yansõmalarõ çoktur. Örnek vermek

gerekirse, 1924 Anayasasõ TBMM'de görüşülürken sergilediği tutum

ilginçtir.

159 LEWIS, Modern ..., s.477. 160 Ahmet AÐAOÐLU, Üç Medeniyet, M.E.B. Ya.,Ýstanbul , 1972 , s. 3-4. 161 Selahattin HÝLAV, "Düþünce Tarihi 1908-1980", Türkiye Tarihi C.4 - Çaðdaþ Türkiye 1908-1980, (Der. Sina AKÞÝN), Cem Ya., Ýstanbul, 1992, s.367.

Page 56: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

56

"(Komisyonun hazõrladõğõ Anayasa Taslağõ'nda) muayyen bir sistem,

muayyen bir usul, muayyen bir yol kabul edilmemiştir. Muhtelif usuller,

muhtelif sistemler tertip edilmek istenilmiş ve meydana muhtelif bir şey

çõkmõştõr ve bundan dolayõ biz, mütemadi tezatlar içerisinde

yuvarlanõyoruz...

Efendiler! Emin olalõm ki, hayat, tarih, vekayi bizi mevcut olan

sistemlerin, usullerin birisinin içine ithal edecektir."162

Ağaoğlu bu sözleriyle, hukuk sisteminin, "hayat tarzõ" bütününden

ayrõlamayacağõnõ ortaya koymuştur. Şapka Kanunu'nun Teşkilat-õ

Esasiye'ye aykõrõ olduğunu ileri süren Bursa milletvekili Nuretin Paşa'nõn

önerisi görüşülürken söyledikleri de, hukuk ile giyiniş arasõnda ilişki

kuracaktõr. Bu ilişkiye uygun olduğu için Şapka Kanunu'nu destekler.

"Teşkilat-õ Esasiye Kanunu'nu kabul eden bir muhit, o teşkilat-õ esasiyeyi

doğurmuş olan muhitin ruhunu da almalõdõr. Ruhunu almadõkça, Teşkilat-õ

Esasiye Kanunu'nu almõş olanlar boş kalõr.

Teşkilat-õ Esasiye Kanunu'nun ruhunun, ledünniyatõnõn doğmuş olduğu

medeni milletlerin muhitlerini, zevahirini almõş olmak icap eder.

Alõnmadõkça Teşkilat-õ Esasiye ile onu taşõyan insanlar arasõnda daima tezat

ve ihtilaf mevcuttur. O tezat ve ihtilafõ bertaraf etmek için Teşkilat-õ

Esasiye Kanunu'nu doğurmuş olan medeni muhitlerin, medeni ihtiyaçlarõnõ

da tespit ve kabul etmek mecburiyetindeyiz ve el'an Teşkilat-õ Esasiye

Kanunu eski zihniyetlerle yani, kalpak ile fotin ile alakadar olduğunu

zanneden milletlerde bu kanun tekevvün etmemiştir."163

Bütün bunlarõ sergiledikten sonra, çelişkiye düştüğünü daha önce

belirttiğimiz konuyu şöyle açõklayabiliriz. Kurtuluş Savaşõ başlamadan 162 TBMM Zabýt Ceridesi, C.8/1, Devre II, Ýçt.Sn.II, Ankara, 1975, s.621-623. 163 TBMM Zabýt Ceridesi, C.19, Devre II, Ýçt.Sn.III, s.225.

Page 57: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

57

önce Malta'da yazdõğõ Üç Medeniyet'te ve zafer sonrasõnda ortaya koyduğu

düşüncelerinde Ağaoğlu, tam anlamõyla ve bütün yönleriyle batõlõlaşma

taraftarõdõr. Savaş sõrasõndaki yazõlarõnda ise, Türk-İslam kültürü ve Batõ

medeniyetinin birleştirilmesini istemektedir. Bu isteği, dönemin koşullarõ

gereği İslamlõk ve Türklük duygularõndan beklediği güdüleme yeteneğine

bağlayabiliriz. Çünkü Batõ, kendisiyle cephede savaşõlan düşmandõ.

Öyleyse, karşõsõnda direnişi sağlayacak bir öğeye dayanõlmalõydõ. Türk-

İslam kültürü diye, işte bu öğeyi adlandõrõyordu. Zaferden sonra, Türk

toplumunun batõlõlaşmasõna ilişkin düşüncelerini yeniden dile getirmesinin

bir sakõncasõ kalmamõştõ. Burada Ağaoğlu'nun çelişkisi, kendisine özenilen

ve kendisiyle savaşõlan iki Batõ arasõnda kalõşõn doğurduğu şaşkõnlõkla da

açõklanabilir. Oran, azgelişmiş ülke aydõnõnõn bu durumunu "Batõ'ya

hayranlõk-Batõ'ya kõrgõnlõk ikilemi" olarak adlandõrõyor.164

Ağaoğlu'nun Batõyla ilgili düşüncelerine değinirken, Ziya

Gökalp'in eklemeci anlayõşõna karşõ çõktõğõnõ belirtmiştik. Ziya Gökalp'la

Ağaoğlu, Türkçü dergi ve derneklerle, İttihat ve Terakki'de birlikte

çalõştõlar. Sürgünde de beraberlikleri devam etti. Sürgünden kurtulunca

Ağaoğlu'na Ankara'da görev verilirken, Gökalp Diyarbakõr'da dergi

çõkarmaya başlar. Gökalp, barõştan sonra Ankara'ya çağrõlõr. 1924

Anayasasõ'nõ hazõrlamakla görevli komisyonda Ağaoğlu'yla yine

beraberdir. Her ikisi de Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yazmaktadõr.

Bu iki eski dost, birbirinden farklõ düşünceleri savunan rakip

durumundadõr.

Ziya Gökalp, "hak yok vazife var" sloganõ ile devletçiliği

önerirken, Ağaoğlu bireyin ve devletin birlikte varlõğõnõ savunmaktadõr.

Bu tartõşmadan Ağaoğlu yenik çõkacaktõr. Gökalp, İttihat ve Terakki'de

olduğu gibi, şimdi de CHF'nda "mürşit" rolündedir. Bu rol gereği sahip 164 ORAN, Azgeliþmiþ Ülke Milliyetçiliði..., s.190.

Page 58: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

58

olduğu etki, 1924 Anayasasõ'nda kendisini göstermektedir.165 Fakat

Ağaoğlu, bireyciliği "tutarlõ ve dürüst bir liberal"166 diye anõlmasõnõ

sağlayacak şekilde savunmaya devam etmektedir.

Bir aydõn örgütü olan Türk Ocağõ'nõn kurucu üyelerinden olan

Ağaoğlu, bu dernekteki diğer Türkçü aydõnlarla birliktedir. Bunlarõn

önde gelenleri, Yusuf Akçura ve Hamdullah Suphi Tanrõöver'dir.

Hamdullah Suphi, Türk Ocağõ başkanõ olmasõ nedeniyle Ağaoğlu'nun

yakõn çalõşma arkadaşlarõndandõr. Yusuf Akçura da, aynõ dergi ve

derneklerde etkinlik göstermenin yanõ sõra, Ağaoğlu gibi Rusya

kökenlidir.

Bu dönemde Ağaoğlu, resmi otoritenin uygulamalarõnõ

doğrulamaya çalõşan aydõn grup içindedir. Hilafet tartõşmalarõnõn devam

ettiği dönemde "Hilafet ve Hakimiyet-i Milliye" adlõ ortak kitaba yedi

bölüm yazar. Bu kitap, halifenin varlõğõnõ savunanlarõn tezlerini

çürütmek için, özellikle Hoca Şükrü'nün "Hilafet-i İslamiye ve BMM"

adlõ broşürüne karşõ hazõrlanmõştõr.167

Ağaoğlu'nun bu dönemde iktidara organik olarak bağlõ, "resmi

aydõn" olduğunu söyleyebiliriz.

165 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.8-10. 166 TÝMUR, Türk Devrimi..., s.162. 167 TUNÇAY, Tek Parti..., s.64-67.

Page 59: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

59

3- SİYASAL SEÇKİNLERLE İLİŞKİSİ

Ağaoğlu, siyasetin doğrudan içinde yer almõştõr. Mebusan

Meclisi'nde Afyon temsilcisi, İttihat ve Terakki genel merkez yöneticisi

olarak görevler yapmõştõr. "Asayişi bozmak ve Ermeniler'e zorbalõk

yapmak"168 suçlamalarõyla Malta'ya sürülmesinde bu görevlerinin de

payõ vardõr.

Malta sürgününden sonra kendilerini kurtaran Ankara

Hükümeti'nin bürokratik kademelerinde görev alõr. 1923 yõlõnda yapõlan

seçimlerle TBMM II. döneminden itibaren Kars milletvekilliği yapar.

Bu dönemde kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ'na karşõ CHF

içinde kalmaya devam eder. İleride yine üzerinde duracağõmõz Serbest

Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn kurucularõ arasõnda yer alõr. Milletvekilliği, bu

partinin başarõsõzlõkla sonuçlanmasõna kadar sürer. Yukarõda da

belirtildiği gibi, 1924 Anayasasõ'nõ hazõrlayacak kurulda üyelik

yapmõştõr.

Ankara'da Matbuat Umum Müdürü olarak bir bürokrat, II. ve III.

dönem TBMM'de bulunan bir politikacõ ve resmi yayõn organõnda

başyazar olarak aydõn rolleri üstlenen Ağaoğlu, Hukuk Fakültesi'nde de

ders vermiştir. Ağaoğlu'nun çok yönlü çalõşmasõnõn bir nedeni ideolojik

ise, bir başka nedeni kişiseldir. Çünkü sürgünden kurtulmasõnõ sağlayan

güç Ankara Hükümeti'nin diplomasisidir. Bu yardõm, Ağaoğlu'nu

Ankara'ya karşõ minnetle borçlandõrmõştõr. Bu borçluluğu yaşamõ

boyunca taşõyacak olan Ağaoğlu, düşünce olarak zaten desteklediği

Milli Mücadele'ye bütün varlõğõyla katõlmõştõr. Hakimiyet-i Milliye

gazetesinin yönetiminin kendisine verilmesi, Milli Mücadele

168 ÞÝMÞÝR, Malta..., s.264.

Page 60: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

60

önderlerinin eski İttihatçõlara karşõ dikkatli davrandõklarõ bir dönemde

Ağaoğlu'na duyduklarõ güveni göstermektedir.169

TBMM'nin özellikle I. döneminde yoğun bir şekilde yaşanan

tutucularla yenilikçiler arasõndaki mücadeleye, Ağaoğlu Hakimiyet-i

Milliye'deki yazõlarõyla katõlõr. Doğal olarak yenilikçi kanadõn

yanõndadõr. Hatta zaman zaman hükümetin alttan alma politikasõyla

çelişme pahasõna yazmaktadõr. Samet Ağaoğlu'ndan bir alõntõ ile buna

bir örnek vermek istiyorum:170

"Birinci Meclisin içinde muhafazakarlõk-yenilik mücadelesinin tarihi

hadiseleri vardõr:

Bir gün Edirne Mebusu merhum Şeref bir vesile bularak kürsüye çõktõ.

Ağõr,eski kelimelerle dolu, yapmacõklõ, yüzünün mimikleri, ellerinin,

kollarõnõn hareketleriyle garip bir nümune teşkil eden meşhur hitabetiyle

Osmanlõ İmparatorluğu'nun ta Mütareke yõllarõna kadar çökme

sebeplerini Devlet idaresinin din kaidelerinden uzaklaşmõş olmasõna

bağladõ. Genç Osman, Birinci Mahmut gibi inkõlapçõ hükümdarlarõ,

bütün Tanzimat adamlarõnõ, İttihat ve Terakki'nin bütün içtimai

hamlelerini yerin dibine batõrdõ, sonunda da bu söylediği fikirlerin

aleyhinde olanlarõ toptan küfürle, dinsizlikle suçladõ.

Meclis muhafazakarlarõn çõlgõnca alkõşlarõyla çõnlõyor, yenilik

taraftarlarõndan hiç kimse bu heyecan karşõsõnda söz alõp konuşamağa

cesaret edemiyordu.

169 Milli Mücadele'nin kadrolarý aðýrlýklý olarak Ýttihat ve Terakki'nin eski üyeleri veya en azýndan taraftarýdýr. Fakat bir kýsým Ýttihatçýlar, Ankara'daki Mustafa Kemal'in önderliðini hazmedemezler. Bu önderliðe karþý çeþitli uðraþlara girenler, 1926'da Ýzmir Süikasti'ni düzenlemek suçlamasýyla Ýstiklal Mahkemeleri'nde yargýlanacaklar ve içlerinden idam edilenler de olacaktýr. Bkz. AKÞÝN, Ýttihat ve Terakki ve Jön Türkler, s.308; TUNÇAY, Tek Parti, s.161-167. 170 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.94-95.

Page 61: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

61

Edirne Mebusu'nun arkasõndan zamanõn Şer'iye Vekili (Din İşleri

Bakanõ) de kürsüye çõkarak onu destekleyen bir konuşma yaptõ. Bu

telkinlerin tesiri öylesine ağõr bastõ ki, dayanamayarak yerinden kalkan

Hamdullah Suphi Tanrõöver'e reis söz vermedi.

Ertesi günü Hakimiyet-i Milliye gazetesinde o sõrada Matbuat ve

İstihbarat Umum Müdürü olan merhum Ahmet Ağaoğlu'nun "Nereye

Gidiyoruz?!" isimli bir başmakalesi çõktõ. Babam bu yazõsõnda Meclis'in

o toplantõsõndaki manzarayõ, söylenen fikirleri, yapõlan iddialarõ tahlil

ederek "Derviş Vahdetilerin ruhu hortluyor, bu ruh memleketi nereye

götürecek?" diye soruyordu. O gün öğleye doğru Başvekil (Rauf

Orbay), babamõ çağõrdõ:

<<Sen ne yaptõn Hocam, diye başladõ, bu sõrada böyle yazõ yazõlõr mõ?

Hocalar toptan yanõma geldiler, ateş püskürüyorlar. Bu vaziyette hem

onlarõ teskin, hem de seni korumak için istifa etmeni istiyorum!>>"

Ağaoğlu, Ankara dõşõnda olan Gazi'yi beklemek bahanesiyle istifa

etmese de, hükümetin geri çekilici tutumu açõkça ortaya çõkmaktadõr.

Ağaoğlu, bu dönemde siyasal önderler karşõsõnda dostlarõnõn

adõna ricacõlõk ve onlarõn dertlerini aktarma işlevi de üstlenmiştir. Yusuf

Akçura, bu durumu Ağaoğlu'nun cesaretine bağlamaktadõr.171 Bu konuda

kendisini zor durumda bõrakacak kadar ileri de gittiği olmuştur.

Üniversite reformu sõrasõnda Milli Eğitim Bakanõ olarak Ağaoğlu'nun

kadro dõşõ bõrakõlmasõnda etkin olan Reşit Galip ile Keçiören'den

komşudur. Reşit Galip eski İttihatçõlar'dan Dr. Nazõm'õn idamõna karar

veren İstiklal Mahkemesi'nde üyedir. Ağaoğlu, komşusundan eski

171 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, Ankara, 1940, s.32.

Page 62: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

62

arkadaşõnõn haksõzlõğa uğramamasõnõ istemekle kendisinin de

ittihatçõlõğõnõ hatõrlatmõştõr.172

Bu dönemde Ağaoğlu, aydõn olarak inandõğõ bir mücadelenin

ideolojisini üretmek için etkinlik gösterirken, politikacõ kimliğiyle

Meclis'te iktidarõn savunmasõnõ yapmaktadõr. Politikacõ Ağaoğlu, aydõn

Ağaoğlu'nun Meclis'teki temsilcisi gibidir. Bu durum, Milli Mücadele

nedeniyle oluşmuş toplumsal uzlaşmanõn içinde egemen konumda

bulunan grupla Ağaoğlu'nun ideolojik tutumlarõ arasõnda paralellikle de

bağlantõlõdõr. CHF söz konusu koalisyonun büyük bölümünü içine

almõştõr. Mustafa Kemal'in şahsõnda CHF ile uyum içinde olan Ağaoğlu,

partili muhalefet yapan Terakkiperver Fõrka'ya yakõnlõk göstermez.

172 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.144.

Page 63: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

63

II. SİYASAL SEÇKİNİN KARŞISINDAKİ AYDIN OLARAK

AHMET AĞAOĞLU

1. REJİME İÇERİK YÖNÜNDEN ELEŞTİRİSİ

A. 1926 RAPORU173

Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar'a verilmiş olan ve hazõrlandõğõ

tarihten adõnõ alan bir rapordur. Ağaoğlu, "Müncimiz Büyük Gazi

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine" şeklinde hitapla başlattõğõ raporu,

"bendeleri" diye imzalayarak bitirir.

Rapor, yazarõn bağlõlõğõnõn uzun uzun anlatõlmasõyla

başlamaktadõr. Zaten hitap sözleri de bağlõlõğõn düzeyini göstermektedir.

Diğer taraftan Ağaoğlu'nun Gazi'ye bağlõlõğõnõn, raporda da dile

getirilen, kişisel gerekçeleri vardõr. Bir göçmen olarak geldiği Türkiye'yi

yurt edinmiştir. Ağaoğlu, yeni yurdunun yaşanan gelişmelerden zarar

göreceği düşüncesiyle, bu raporu yazmõştõr.

Ağaoğlu, Türk İnkõlabõ'yla çürümüş, asõrlõk ilkelerin yõkõldõğõnõ,

fakat yeni ilkelerin henüz yerleşmemiş, netleşmemiş olduğunu

vurgulamaktadõr. Devletin yabancõ sermaye tarafõndan boykot edildiğini

belirterek, vergi konulmasõnda halkõn yükünü dikkate almak gereğini

173 Hasan Rýza SOYAK, Atatürk'ten Hatýralar, C.2, Yapý Kredi Bankasý Ya., Ýstanbul, 1973, s.493-499.

Page 64: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

64

vurgular. Rapora göre, burada gösterilecek özen, yeni ilkelerin

benimsenmesinde çabukluk ve kolaylõk sağlayacaktõr.

Ağaoğlu, raporunda Türk İnkõlabõ'nõn çap ve sürat bakõmõndan

dünyada bir benzerinin daha olmadõğõnõ dile getirir. Bunda da "Türk

inkõlapçõlarõnõn başõndaki dahinin" rolünün altõnõ çizer. "Gazi Paşa'nõn

icra etmiş olduğu ... mucizevi ve efsanevi" inkõlap hareketlerinin

başarõsõnõn dayanağõ manevi prestijdir. İşte rapor, bu prestijin korunmasõ

ve güçlendirilmesi gerekirken darbelere maruz kalõşõndan ötürü

yazõlmõştõr. Raporda bu darbeler "1-Feragati nefs kifayetsizliği, 2-

Fõrkanõn ataleti, 3-Mütekabil murakabenin eksikliği" diye üç maddede

sõralanmaktadõr.

Raporda ilk olarak, Cumhuriyet Halk Fõrkasõ (CHF) üyelerinin

"halka karşõ mütehakkim ve mütekebbir vaziyetler" almalarõ, özel iş

takipleri, israf ve eğlenceye yönelmiş görüntüleri eleştirmektedir. Kaldõ

ki, bu kişiler "paraya, ticarete ve menfaate dalmakla" partilerinin

haysiyet ve şerefine yönelik ithamlara malzeme hazõrlamaktadõrlar.

Oysa üyesi bulunduklarõ partinin konumunu güçlendirmek her birisinin

ilk görevi olmalõdõr.174

"Fõrkanõn ataleti" konusunda, parti yönetiminin çalõşmadõğõndan

bahsederek özellikle "divan"õn cansõz ve durgun durumunu eleştirir.

Dünyanõn her yerinde olduğu gibi bizde de parti, hükümetinin işlerini

kolaylaştõrmak; yükünü azaltmak yoluyla içinden çõkardõğõ hükümeti

kuvvetlendirmelidir. Kõsaca parti çalõştõrõlmalõ ve bu herkese

gösterilmelidir. 174 Ýleri gazetesi yazarý Suphi Nuri, Cumhuriyet'in ilanýndan önceki tartýþmalar sýrasýnda Mustafa Kemal'in Mussolini ve Lenin gibi bir diktatör olmasýný önerir. Buna gerekçe olarak da, Halk Fýrkasý'nýn görevini yapmadýðý gibi, bir fikir partisinden çok menfaatperestlerin toplandýðý bir yer durumuna geldiðini yazar. Buradan da, en azýndan bir kaç yýldan beri, Aðaoðlu'nun partinin yapýsýný eleþtirirken yaptýðý saptamalarýn yaþanan olumsuzluklar olduðunu çýkartabiliriz. GÜZ, Basýn-Ýktidar ..., s.79.

Page 65: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

65

Eleştirisinin üçüncü maddesinde (yanlõş anlaşõlma endişesiyle

olsa gerek) demokratlõğõ demagoglukla bir tutar ve bunu savunmadõğõnõ

söyler. Zaten "binbir başlõ kütlelerin herhangi bir işi" başaramayacağõna

inanmaktadõr. "Siyasi ve içtimai tecrübeden" yoksun ve geri kalmõş

yerlerde "kuvvetli hükümetlerin ve mütebariz şahsiyetlerin" önemi çok

büyüktür. Türkiye için de, kuvvetli hükümeti gerekli görür. İyi niyetli ve

õlõmlõ kontrol, kuvvetli hükümet için ilk şarttõr. Bu kontrolün

kurulamadõğõ durumlarda ortaya çõkacak olan şahsi iktidarlarda, iktidar

sahipleri ne kadar faziletli ve başarõlõ olursa olsunlar suistimal

önlenemez. Böylelikle hükümet, halkõn güvenini yitirmektedir.

Ağaoğlu, iyi niyetli denetim için muhalefet partisi öngörmez.

Kuvvetli hükümeti kuracak olan parti, "hayõrhahane murakabe usulünü"

temin etmelidir. Bu görev de yine "Fõrka Divanõ"na yüklenmektedir.

Yapõlmasõ gerekeni şöyle tarif eder: "Fõrka divanõ reislerin bilakaydüşart

itimat ettiği zevattan teşekkül etmelidir. Bu suretle teşekkül ettikten

sonra artõk bu divan hükümete ve fõrkaya ait bütün meseleleri, bir

hürriyet ve serbestii tam içinde müzakere etmek, duyduğu ve müşahade

ettiği hatalarõ, idaresizlikleri, yolsuzluklarõ bilaperva divan içtimalarõnda

tetkik eylemek ve bunlar hakkõnda kararlar ittihaz etmek salahiyetleriyle

mücehhez olmalõdõr. Bu suretle idare eden fõrka, aynõ zamanda

murakabe vazifesini de üzerine almõş olur."

Kuvvetli hükümeti oluşturmaya katkõsõyla birlikte, denetim

metodu, Ağaoğlu'na göre başka iki nedenle daha gereklidir. İlki,

Cumhuriyet rejimi için bir destek görevi üstlenecektir. Ayrõca halk,

denetimin uygulandõğõnõ göreceğinden yönetime daha çok güven

besleyecek ve gönül rahatlõğõ içinde olacaktõr. Sonuçtaki ümidi de,

partililer, basõn ve meclisin buna alõşmasõ ve normal bir hürriyet

ortamõnõn oluşmasõdõr.

Page 66: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

66

Ağaoğlu, 1926 yõlõnda tek partili siyasal yapõ ile barõşõktõr. Çok

önem verdiği ve özgürlük ortamõnõ hazõrlayacağõnõ düşündüğü siyasal

denetimi bile tek parti düzeninde gerçekleştirmeye yönelir. Demagoji

olarak gördüğü demokrasinin, biçimsel ve tanõmlayõcõ öğelerinden olan

çok partililiği175 şimdilik düşünmez bile. Ağaoğlu, parti içindeki denetim

mekanizmasõnõn işleyişiyle birlikte, çok partili siyasal yapõnõn

kurulmasõnõ geleceğe bõrakmaktadõr. Geleceğe ilişkin umudu, toplumun

denetim ve özgürlük ortamõna bütün kurumlarõyla hazõrlanmasõ

noktasõnda yoğunlaşmaktadõr. Gerçi Falih Rõfkõ Atay'a göre, bu

dönemde partinin yapõsõna bakõlõnca, tek-parti nitelemesi haksõzlõktõr.

Çünkü parti, en koyu gericilerden en öndeki ilericilere kadar her türlü

eğilimi kendi içinde barõndõrmaktadõr. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk

Partisi karma parti diye nitelenmelidir.176 Siyasal sõnõf içindeki konumu

dikkate alõnõrsa, Falih Rõfkõ'nõn mantõk zinciri, o dönemin genel

anlayõşõnõn ifadesi olarak kabul edilebilir. Bu durumda Ağaoğlu'nun,

denetim organõ biçiminde çalõşmasõnõ öngördüğü muhalefeti parti örgütü

içine yerleştirmesini, fazla yadõrgamamalõdõr.

Bu raporda parti yönetimi ataletle, tembellikle ve halktan

uzaklaşmakla itham edilmektedir. İhtikar, gayri meşru ticaret ve

israfçõlõk noktalarõndan da İttihat ve Terakki'nin kötü şöhretiyle

benzerlikler kurulmaktadõr. Eleştirilerden uzakta tutulan yalnõzca

Gazi'nin kendisiydi. Çünkü Gazi, çevresindekilerce yanõltõlmakta ve her

şeyin toz pembe olduğuna inandõrõlmaktadõr.177 Bu anlayõşõn sonucu

olarak yanlõşlarõn ve hatalarõn sorumluluğu en yakõn çevresindeki

kişilere yüklenmektedir. İsmet Paşa'dan da övgüyle söz eder.

175 G. Bingham POWEL, Çaðdaþ Demokrasiler, S Yayýnlarý, Ankara, 1990, s.4. 176 ATAY, Çankaya, s.448. 177 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.37.

Page 67: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

67

Eleştirilerinin kaynağõ, kendisini de katarak "bizler" diye bahsettiği

kişilerdir.

"Büyük Gazi! Bu millet ve Devlet ne sizin gibi ibdakar bir dehayõ ve ne

de İsmet Paşa Hazretleri gibi yapõcõ, kudretli bir zekayõ ne bundan evvel

görmüştür ve ne de bundan sonra kolay kolay bulabilecektir. Fakat

sizin etrafõnõzõ almõş olan bizler, maatteesüf vaziyetin ehemmiyetini

takdir edemiyoruz. Üzerimize düşen maddi ve manevi vazifeleri

bihakkõn ifa ederek sizin himmet ve gayretlerinizi müsmir kõlmak için

çalõşmak zevkini duymuyoruz!"178

Ağaoğu, bu raporunda da sõk sõk kullandõğõ gibi, Mustafa Kemal'e

yüceltici sõfatlarla hitap eder. "Büyük dahimiz", "büyük rehberimiz",

"büyük müncimiz" gibi. Ağaoğlu'nun bu üslubunda belirleyici olan

güdü, siyasal iktidardan çõkar sağlama kaygõsõ değil, "toplum

felsefesinde «fert»e verdiği yer"dir.179 Ağaoğlu'nun iktidarla ters

düştüğü dönemde aynõ üslubu sürdürmesi, çõkar kaygõsõ gütmediği

yargõsõnõ destekleyen başka bir olgudur.

Ağaoğlu, bu raporuyla Mustafa Kemal'i uyararak içinin

rahatladõğõnõ itiraf etmektedir. Ayrõca CHF yönetimiyle ilk ayrõlõk

adõmõnõ attõğõnõn da farkõndadõr.180 Bu ayrõlõk şu açõdan önem

kazanacaktõr: İlerideki sayfalarda konu edineceğimiz SCF deneyiminde

alacağõ yeri, bu raporla birlikte başladõğõ CHF eleştirileri ile

belirlemiştir. SCF'nin yeni kurulduğu sõralarda, bu partiye girmesi

Ağaoğlu'na yöneltilen eleştirilere konu olunca, son yõllarda CHF içinde

178 SOYAK, Atatürk'ten ..., s.498. Cümlelerin altýndaki çizgiler Atatürk'e aittir. 179 Murat YILMAZ, Ahmet Aðaoðlu -Milliyetçilik ve Liberalizm-, Basýlmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1991, s.30-33. 180 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.45.

Page 68: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

68

gelişmelerden zaten rahatsõz olduğunu bu raporu kendisine kanõt

göstererek dile getirmiştir.181

Samet Ağaoğlu, bu rapordan sonra İsmet İnönü'nün babasõna

karşõ tavõr aldõğõnõ yazmaktadõr. Kendi cümleleriyle aktaralõm:

"Hükümet partiyi atõl bõrakarak onun yapmasõ gereken murakabeden

kendisini sõyõrmõş, inkõlaplarõn asõl mana ve hedefini ihmal ederek

sadece şekil üzerinde kalmõştõr. İnönü raporda hakkõnda kullanõlan

cümlelerin nezaketi altõnda yatan gerçeğin bu olduğunu anlamõştõ elbet.

Bunun için de o günden sonra babama hep şüphe ile bakmõş, onun

kendisini iyi bir Başbakan saymadõğõnõ söylemekten geri durmamõştõ."182

SCF kapandõktan sonra Ağaoğlu'nun siyasetin dõşõna itilmesini,

üniversite reformu sõrasõnda da kadro dõşõ bõrakõlmasõnõ ve Akõn

gazetesinin kapatõlmasõnõ İnönü'nün öc alma hareketleri olarak

değerlendirmektedir.183

181 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.121. 182 Samet AÐAOÐLU, Demokrat Partinin Doðuþ ve Yükseliþ Sebepleri Bir Soru, Baha Matbaasý, Ýstanbul, 1972, s.97. 183 S. AÐAOÐLU, Demokrat Partinin..., s.98.

Page 69: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

69

B. SERBEST FIRKA DÖNEMİ

Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn Takrir-i Sükûn'la biten

macerasõnõ takiben yaşanan tek partili şeflik dönemi içindeki ikinci ve

sonuncu muhalefet partisi girişimi Serbest Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn (SCF)

kurulmasõyla başlar.

Kuruluş, Ali Fethi Bey ile Mustafa Kemal Paşa arasõnda teati

edilen mektuplarla kamuoyuna duyuruldu. Bu mektuplarda Fethi Bey

eleştirilerini ortaya koyarken; Mustafa Kemal Paşa bundan

memnuniyetini ve aralarõndaki benzerlikleri (ki, rejimin temel taşlarõdõr)

dile getiriyor. Mustafa Kemal'in mektubundaki şu ifade bunu açõkça

ortaya koyar: "Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, laik cumhuriyet

esasõnda beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta tek taraflõ olarak daima

aradõğõm ve arayacağõm temel budur."184 Laikliğin en önemli unsur

olarak vurgulanmasõ, çağdaşlaşma atõlõmlarõnõ genel anlamõyla temsil

ediyor olmasõndandõr. Ayrõca Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn

Şeyh Sait ayaklanmasõyla özdeşleştirilmesinden dolayõ dinciliğin önemli

bir siyasal muhalefet aracõ olduğunun farkõna varõlmasõ da rol oynamõş

olmalõdõr.

Yeni parti ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir nokta da,

kuruluş isteğinin Fethi Bey'den değil; Mustafa Kemal Paşa'dan

geldiğidir. Mektuplaşma ile bütün dünyanõn gözü önünde Mustafa

Kemal'den güvence alõnmõş oluyordu.185 Güdümlü niteliği gereği

184 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.23. 185 CUMHURÝYET Gazetesi, 19 Aðustos 1930.

Page 70: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

70

partinin kurucularõ ve mebuslarõ da genel başkanõ gibi tayinle

belirleniyordu.186

Ahmet Ağaoğlu, öteden beri aykõrõ ve muhalif tavrõyla bu partinin

kurucularõ arasõna ilk tayin edilenlerden birisidir.187 Anõlarõnda, yine de

kendisinin ikna edilmesi için uğraşõldõğõnõ anlatõyor.188 Serbest Fõrka,

adõyla beraber savunacağõ görüşler belirlenmiş bir partidir. Serbestlik

yanlõsõ bir yazar ve darülfünun hocasõ olan Ağaoğlu da, özel

niteliklerinden ötürü partinin ideoloğu konumundadõr.189

Ağaoğlu bu parti ile ilgili 1934 yõlõnda yazdõğõ anõlarõnda çizdiği

tabloyu şöyle değerlendirebiliriz190: Senarist ve yönetmeni Mustafa

Kemal ve oyuncularõ bütün parti ve basõn ileri gelenleri olan, zaman

zaman da doğaçlamaya fõrsat tanõnan bir piyes. Çünkü Mustafa Kemal,

iktidar partisinin genel başkanõ olmasõna rağmen, kurulan yeni partinin

genel başkanõnõ, sekreterini ve milletvekillerini tayin ediyor, adõnõ

koyuyor ve fikir yapõsõnõ belirliyor.191 Bu nedenle Ağaoğlu, yeni

partinin kuruluş gerekçesini de Gazi'nin iç dünyasõnda arõyor: "Gazi her

sene bir yenilik çõkarõr, kimsenin aklõna ve hayaline gelmeyen yeni bir

meseleyi ortaya atar... Nihayeti gelmeyen bütün bu yenilikler Gazi'nin

psikolojisine has olan bir ihtiyacõn mahsulüdür. Sükun ve istikrar Gazi

için yabancõ bir alemdir."192 Oysa Ağaoğlu, 1926 yõlõnda vermiş olduğu

raporda "Gazi'nin icra etmiş olduğu tahavvüller sürat ve vüsat itibariyle

adeta mucizevî ve efsanevîdir" diyordu. Bu iki yorum arasõndaki fark,

186 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.27. Lewis, SCF'nýn kuruluþunda Mustafa Kemal'in rolünü muhalefete izin vermek ve "ima"ya indirgemektedir. Yine de bu partinin baðýmlý niteliðini vurgulamaktadýr. LEWIS, Modern ..., s.278-279. 187 AKÞAM Gazetesi, 22 Aðustos 1930, S.AÐAOÐLU, Demokrat Partinin ..., s.28. 188 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka s.23-29. 189 TUNÇAY, Tek Parti, s.261. 190 Buradakine yakýn bir benzetme için bkz. S. AÐAOÐLU, Demokrat Partinin..., s.28. 191 TUNÇAY, Tek Parti, s.36. 192 TUNÇAY, Tek Parti, s.34.

Page 71: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

71

geçen zaman içinde kendisinin maruz kaldõğõ uygulamalardan

kaynaklanõyor olmalõ. Hatõralarõnõ yazdõğõ dönemde öyle bir küskünlük

ve yalnõzlaştõrõlmõşlõk içindedir ki, partisinin lideri Fethi Bey'le ilgili acõ

acõ sitemler sõralar.193

Mustafa Kemal'in himayesinde başlayan iki partili siyasetin tadõ

çok çabuk kaçar. CHF genel merkez ve taşra yöneticileri, SCF

faaliyetlerini engellemekte, en azõndan zorlaştõrmaktadõrlar.194 İzmir

olaylarõ bunun en uç örneği ve iplerin kopma noktasõdõr.195 Bir de

alelacele girilen mahalli seçimlerde yaşananlar katõlõnca, yeni partinin

başladõğõ gibi gitmeyeceği ortaya çõkar. Basõnõn ve CHF yöneticilerinin

etkisiyle Mustafa Kemal ile karşõ karşõya gelmek durumunda bõrakõlan

SCF önderleri 17 Kasõm 1930 günü partiyi kapatma kararõ alõrlar.196

SCF ideolojik tavrõnõ yayõnladõğõ programõnda ve yasa diye

adlandõrdõklarõ tüzüğünde açõkça dile getirir.197 Kendisini cumhuriyetçi,

milliyetçi ve laik olarak niteleyen parti, bu ilkeleri ebedileştirmeyi

amaçlar. Devlet ancak fertlerin gücünün yetmediği durumlarda doğrudan

iktisadi teşebbüse yönelmelidir. Vergiler, fertlerin iktisadi teşebbüs

kabiliyetlerini sarsmayacak dereceye indirilmelidir. Bürokrasinin

azaltõlmasõnõ, rüşvet ve suistimallerin önlenmesini ister. Milli hakimiyet

ilkesinden hareketle özgürlükleri önemle vurgular. SCF Yasasõ,

193 Örnek için, AÐAOÐLU, Serbest Fýrka ..., s.58. 194 Ýhsan KESER, Türkiye'de Siyaset ve Devletçilik, Gündoðan Ya., Ankara, 1993, s.90; AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.47-64. 195 Ýzmir'deki olaylarda ölüm ve yaralanmalarla birlikte halkýn, CHF ve Anadolu gazetesinin binalarýna karþý hareketleri söz konusudur. Aðaoðlu'nun CHF ve özellikle Ýzmir Valisi'nin tutumundan kaynaklandýðýný ileri sürdüðü olaylarýn, resmi yayýnlarda deðerlendirilmesi "bazý müfsitlerle ve komünist temayülatýnda bulunan birkaç kiþi"nin sorumlu olduðu yolundadýr. AÐAOÐLU, Serbest Fýrka ..., s.54-58; Hariciye Vekaleti, Ayýn Tarihi, C.22-23, S.75-78, Haziran-Eylül 1930, s.6585. 196 TUNAYA, Türkiye'de Siyasal Partiler, s.630-631; KARPAT, Türk Demokrasi Tarihi, Ýstanbul Matbaasý, Ýstanbul, 1967, s.63; AÐAOÐLU, Serbest Fýrka ..., s.106. 197 Program metni: TUNAYA, Türkiye'de Siyasal Partiler, s.633-634; TUNÇAY, Tek Parti, s.404-405. Yasa metni: TUNAYA, Türkiye'de Siyasal Partiler, s.398-404.

Page 72: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

72

4.maddedeki "Vicdan hürriyeti, mesai serbestisi, fikir, kelam ve içtima

hürriyetleri, icra kuvvetini murakabe ve kontrol salahiyeti ve halk

kütlelerinin belediye ve vilayet idarelerinde kendi işlerini kendileri

görmeleri esasõ fõrkanõn hassaten benimsediği umdelerdir" cümlesi,

özgürlük vurgusuna iyi bir örnektir.

Ağaoğlu, SCF'nõn bakõş açõsõnõ politikacõ olarak da, aydõn olarak

da demeçlerinde ve yazõlarõnda açõklamak için çalõşmõştõr. Bu dönemde

günlük siyasetten başka, özellikle devletçilik üzerinde durmuştur.

Cumhuriyet Gazetesi'nin 19 Ağustos 1930 günlü sayõsõnda çõkan

demecinde "İsmet Paşa Hükümeti devletçiliği başka bir şekilde anlõyor.

Halbuki bizce devletçilik menafii umumiyeye müteallik işlerde halk

lehine bizzat devletin müteşebbis mevkiinde bulunmasõdõr" der. Yeni

partinin adõnõ Serbest Cumhuriyet olarak koyanlarõn aynõ zamanda CHF

için devletçi niteliği seçtiklerini düşünmektedir.198 Daha sonra gerek

anõlarõnda, gerek Kadrocularla tutuştuğu tartõşmalarda CHF'nõn

devletçiliğini kendisininkinden pek farklõ görmediğini yazacaktõr. "Ben

Serbest Fõrka kurulduğu zamana kadar Cumhuriyet Halk Fõrkasõ'nõn

tamamen liberal, demokrat ve benim kadar devletçi bir fõrka olduğu

kanaatinde idim. Binaenaleyh bende değişen hiçbir şey yoktur. ..."199

İsmet Paşa'nõn 30 ağustos 1930 Sivas200 Nutku bu konuda önemli

bir dönüm noktasõdõr. Burada hükümetin "mutedil devletçiliği" muhalif

fõrkanõn itirazlarõna rağmen resmen dile getirilmektedir.201 İsmet Paşa,

bu konuşmasõnda, "bizim politikamõzõn anahatlarõ, Türk tarihinin seyri,

õzdõraplarõ ve ihtiyaçlarõ göz önünde bulundurulmaksõzõn anlaşõlamaz.

198 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.30. 199 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.102. 200 Aðaoðlu, hatalý bir biçimde, bu nutkun yerini Samsun diye yazar, Serbest Fýrka .., s.30. Nutkun tam metni için bkz. Ayýn Tarihi, s.6528-6547. 201 KESER, Siyaset ve Devletçilik, s.89.

Page 73: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

73

Biz lazõm gördüklerimizi yalnõz okuyarak ve düşünerek çõkarmadõk"

derken, teorik liberalizme dayalõ muhalefete karşõ kendisini

savunmaktadõr. Devletçiliği, liberalizme tercih ettiklerini açõkça da

söylemektedir. "Liberalizm nazariyatõ bütün memleketin güç anlayacağõ

bir şeydir. Biz iktisadiyatta hakikaten mutedil devletçiyiz. Bizi bu

istikamete sevk eden bu memleketin ihtiyacõ ve bu milletin fikri

temayülleridir."202

Ağaoğlu'nun bildiği CHF ideolojisinin değişmesi, rejime yeni bir

yön verilmesinin de göstergesidir. Bu değişim yaşanõrken, Ağaoğlu SCF

içinde yer alõr ve liberal-demokrat çizgide õsrar eder. İktidar odağõnõn

isteğine direnmesi, onu "siyasal sõnõf" içinde yalnõzlõğa, "siyasal

seçkin"in dõşõna itecektir. 1931 yõlõnda yenilenen seçimlerle TBMM ve

bir anlamda da siyasal sõnõf dõşõnda kalacaktõr.

Devletçilik konusu Cumhuriyet Gazetesinin sütunlarõnda

başlayõp daha sonra kitaplaşacak bir polemiğin de odak noktasõnda yer

alõr. İki tur süren bu tartõşma, Şevket Süreyya'nõn "İnkõlap ve Kadro"

kitabõnõn Ağaoğlu tarafõndan eleştirilmesiyle, 13 Teşrinisani 1932 günü

başlar. Şevket Süreyya'nõn ikinci turdaki son yazõsõ 27 Kanunusani 1933

tarihinde yayõnlanacaktõr. Bu diziyi, 5 Şubat 1933'te, kendilerini böyle

kimselerle meşgul ettiği için okuyucudan özür dileyen yazõsõ ile

Ağaoğlu bitirir. Bu tartõşma sõrasõnda Ağaoğlu, başkentten ve pratik

siyasetten uzaklaşmõş bir darülfünun hocasõdõr. Bu polemikteki görüşleri

özetle şöyledir:203

Kendilerini Kemalist, inkõlapçõ ve devletçi olarak niteleyen, Türk

İnkõlabõnõn sürekliliğini göstermek ve ideolojik sistemini kurmak için

202 MÝLLÝYET Gazetesi, 31 Aðustos 1930. 203 Kadrocularýn dünya görüþü ile ilgili noktalar, Aðaoðlu'nun aydýnlarla iliþkisi incelenirken ve Kadrocularla ilgili bölümde ele alýnacaktýr.

Page 74: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

74

çõkan Kadro dergisi ekibinin karşõsõna bir liberal, milliyetçi ve

demokrat olarak çõkar. Ancak Kemalizmi, inkõlapçõlõğõ ve devletçiliği de

elden bõrakmaz. Kendisi bu durumu şöyle ifade eder: "Benim gibi bir

çok Türk vatandaşlarõ da hem Kemalist, hem inkõlapçõ ve hem de

devletçi olduklarõ halde bu mefhumlarõ anlamak hususunda

Kadroculardan ayrõlõyoruz."204

Ağaoğlu'na göre, bütün devletler niteliği gereği devletçidir. Sorun

devlet müdahalesine sõnõr çizilmesinde çõkar.205 Kadrocularõn

devletçiliğine eleştirisi de tam bu noktadadõr. Devlet müdahalesinin

sõnõrõ olarak önerdiği ölçü, SCF'nõn görüşlerinin tekrarõ gibidir: "Bizde

devlet yalnõz ferdin yapamadõklarõnõ üzerine almalõ ve mütebakisini

ferdi mesaiye bõrakmalõdõr."206 Zaten kadrocularõn anladõğõ biçimiyle

devletçilik, "Türk cemaatinin kültür seviyesini, iktisadi ve içtimai

vaziyetlerini" göz önüne getirince, uygulanabilir değildir.207

Bu tartõşmada Ağaoğlu da düşüncelerini Kemalizm adõna ortaya

koymaktadõr. Ona göre, "Kemalist devletin birinci hedefi ferdi himaye

ve teşvik ve ferdin inkişaf ve yükselmesini temin etmektir."208 Çünkü

bütün Doğu toplumlarõna olduğu gibi Türkiye'de de fert sürekli

ezilmiştir. Doğunun Batõ karşõsõnda gerilemesinin altõnda yatan neden

de budur.209 Türkiye'nin gelişmesi, çağdaşlaşmasõ da ferdi hürriyetlerin

genişletilmesine bağlõdõr. Hürriyet ortamõnda her türlü kabiliyet gelişme

alanõ bulabilecektir. Sanõlanõn tersine; "hürriyetten anarşi değil, nizam

ve intizam doğar. Anarşiden kaçõnmak bahanesiyle hürriyeti inkar eden

204 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.56-57. 205 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.30-31. 206 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.105. 207 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.117. 208 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.75. 209 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.27.

Page 75: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

75

istibdattõr ki, anarşi için daima zemin, imkan ve ihtimal hazõrlar."210

Teşkilat-õ Esasiye Kanunu'nun ferdi ve onun aracõlõğõyla toplumu

kurtarmaya yönelik olarak kurduğu demokrasi de,211 ferdi hürriyet

temeli üzerine kurulur.212

Hürriyet ve demokrasi, bu dönemde Ağaoğlu'nun gündeminin

önemli bir maddesidir. Anõlarõnda ortaya koyduğu vurgu ile yaşadõğõ

ortamda özgürlüğün olmadõğõnõ dile getirir. Mustafa Kemal'in sofrasõnda

ona hitaben "serbesti öyle birşeydir ki, sizi kuşatan havadõr"213

diyecektir. Yine aynõ kitabõnda, geriye baktõğõnda şu sonuca varacaktõr:

"Bizde Cumhuriyetten en uzak bir alamet bile yoktur. Bizdeki rejim tam

manasõyla ve en şiddetli bir diktatörlüktür ve bunu hepsi, herkes

biliyor!"214 Rejimin bu niteliği almasõnda sorumlusu Ağaoğlu'na göre

aydõnlardõr. Türk toplumunun yirminci yüzyõlda Menemen'deki gibi bir

faciayõ yaratacak kadar geri kalmasõnda aydõnlarõn payõ büyüktür.

Ağaoğlu, Türk aydõnlarõnõn Cumhuriyet'in yerleşmesi için halkõ

aydõnlatmak için çalõşmadõklarõnõ, tersine kişisel çõkarlar peşinde

Cumhuriyet'i bile istismar ettiklerini söylemektedir.215

Bir ütopya şeklinde yazdõğõ "Serbest İnsanlar Ülkesinde" ile

insanõ saran özgürlük atmosferi tasvir edilmektedir. "Cumhuriyet'in

manevi cepheden ideolojisini" kurmak için, kitapta Kemalist bir

210 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.87. 211 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.30. 212 Hatýrlanmasý gereken bir nokta: 1926 raporunda demokrasiyi demagoji ile denk sayarken, burada, Teþkilat-ý Esasiye Kanunu'nun "tam ve þamil demokrasi sistemi" kurduðunu ileri sürmektedir. SCF varlýðýný sürdürürken yazýlmýþ olan "Serbest Ýnsanlar Ülkesinde" adlý kitabýnda çizilen Kemalist düzende, siyasal yapý çok partilidir. Kemalist rejimin ilk belirmeye baþladýðý dönemin resmi yayýn organý durumundaki "Hakimiyet-i Milliye"de (7 Haziran 1922) milli tarihimizde demokrasinin yokluðundan hayýflanýr. ( Ýhtilal mi, Ýnkýlap mý? s.42) 213 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.26. 214 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.106. 215 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.112.

Page 76: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

76

uygulama önerilir.216 Bu düzende; bilgiye, tecrübe ve ihtisasa büyük

önem verilmektedir. Ancak her vatandaşõn kamusal işleri ve yetkilileri

denetleme hakkõ vardõr.217 Çok partili bir siyasal yapõ sergileyen

Ağaoğlu'nun ütopyasõ, sözde, fikirde ve işte temizliğin; özel ve

toplumsal alanlarda sadeliğin yüceltildiği bir ülkedir. "Fikir ayrõlõklarõ

ve bunlarõn ifadesi hürriyetin gereğidir"218 diye düşünen Ağaoğlu, bu

ülkede tenkit ve serbest düşüncenin hükümeti yanlõş ve hatalardan

koruduğunu gözler.219 Şahit olduğu birşey de, birbirine karşõ fikirler dile

getirilirken; konudan sapmalar, şahsiyete saldõrmalar ve bütün demogoji

eğilimlerinden uzak durulduğudur.220 Bu ülkede siyasal ve toplumsal

yapõnõn ilkelerinin temelinde yatan insandõr.221 Meşruiyet, insanõn

iradesinde kaynak bulur. O nedenle bir kültür meselesi olarak görülen

hürriyetin yurttaşlarca özümsenmesi için eğitim çalõşmalarõ yaygõndõr.

Siyasal ahlakla ilgili düşüncelerini de sergilediği bu kitabõnda

Ağaoğlu'nun, 1926 yõlõna göre, siyasal yapõlanõş konusunda

görüşlerindeki değişimi de gözlemekteyiz. Eskiden geleceğe bõraktõğõ

çok partililiği, şimdi kesin bir şekilde gerekli görmektedir.

Yazõlõp yayõnlandõğõ dönem ve yüklendiği anlam açõsõndan bu

kitabõ Ahmet Ağaoğlu'nun düşünce dünyasõnõ ortaya koyar. Aynõ

zamanda içinde yer aldõğõ siyasal tutumun doğrulanmasõ işlevini görür.

Bu ütopik ülke, Kemalist bir rejim uygular. Burada yaşanan Kemalizm,

Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Kemalizm'den çok farklõdõr. Farklõlõklarõn

ortaya konulmasõ, yaşanan Kemalizm'e yönelik bir eleştiridir.

Kendisinin yaptõklarõ, eleştiri ve önerileri de, olmasõnõ istediği biçimiyle

216 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.6. 217 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.8. 218 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.76-77. 219 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.88. 220 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.83. 221 AÐAOÐLU, Serbest Ýnsanlar, s.13-14.

Page 77: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

77

Kemalizm'de büyük değer taşõyan muhalefettir. O da Kemalist bir

muhalif olarak aynõ ilkelere bağlõ olduğu iktidarõ uygulamalardaki

yanlõşlarõ nedeniyle uyarmaktadõr.

Page 78: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

78

C. "1930 SENESİNİN BİLANÇOSU"

"1930 Senesinin Bilançosu" Ağaoğlu'nun, Son Posta Gazetesinin

1931 yõlbaşõ eki için yazdõğõ bir makaledir. Sergilediği muhalefetin

SCF'nõn kapanmasõndan sonraki örneği olarak anlamlõdõr. Adõndan da

anlaşõldõğõ gibi SCF'nõn kurulup feshedildiği 1930 yõlõna ilişkin genel bir

değerlendirmedir.

Makalede mali konulara (paranõn değeri, bütçe), 1929 ekonomik

krizinin etkilerine ilişkin görüşleriyle birlikte, siyasal konulara da

değinir. Bunlarõ "Şark Hadisesi"222, "Harici Siyasetimiz", "İkinci Fõrka

Meselesi" ve "Fõrka Niçin Dağõldõ?" başlõklarõyla ele alõr.

Konumuzla doğrudan ilgili olan son iki başlõk altõnda ileri

sürdüğü düşünceler şunlardõr: SCF, "cumhuriyetin bir tek fõrka ile idare

edilememesi faraziyesi"ne dayanõlarak kurulmuştur. Parti;

cumhuriyetçi, laik ve milliyetçi olmasõna ve kuruluş hikayesinin

herkesçe bilinmesine rağmen, kõsa sürede düşmanlõk ve ithamla

karşõlaştõ. Anarşi ve irticayõ barõndõrmakla suçlandõ. Bütün bunlara parti

neden olmasa da, bu anlayõş devam ederse anarşinin gerçekten

doğabileceği endişesi duyulur. Bunun üzerine memleket için sağlõklõ yol

olarak görülen siyasetten çekilme kararõ verilir. Serbest cumhuriyete

inandõklarõ için hüsrana uğramõşlardõr. Çünkü ona göre "müminlerine

hüsran ve münkirlerine saadet temin eden" tek iman serbest cumhuriyet

imanõdõr. Bundan sonrasõ için Ağaoğlu'nun dileği, Halk Fõrkasõ'nõn

olaylardan ibret alarak ciddi çalõşmasõdõr.

222 Ýncelediðim konuyla baðlantýlý olmasa da, sorunun güncelliði bakýmýndan "Þark Hadisesi" hakkýndaki düþüncelerini özetlemek istiyorum: Doðu'daki olaylar artýk müzminleþmiþtir ve zaman zaman yeniden gündeme geleceði kesindir. Þimdilik askeri önlemlerle olay bastýrýlmýþsa da, toplumsal ve siyasal temelden doðan bu sorun, yalnýzca askeri yöntemlerle tedavi edilemez. Tedavi için siyasal ve toplumsal mahiyette, devamlý, etkili tedbirlere ihtiyaç vardýr. "Asýl mesele hariçteki tahrikatla dahildeki (tahrike) müsait zemini bertaraf edecek tedbirleri ittihaz etmektir."

Page 79: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

79

Güdümlü ve başarõsõz da olsa, çok partili siyasal hayat

denemesinin sonrasõnda Ağaoğlu bu yorumu yapõyor. İktidar çevresinin

düşünce biçimini yansõttõğõnõ söyleyebileceğimiz Recep Peker'in,

muhalefeti değerlendirmesine göz atmak ilginç olacaktõr. Baştan

belirtilmesi gereken bir nokta, bu değerlendirmenin 1937 yõlõnda

yapõlmõş olduğudur. 1937 yõlõ, tek parti yönetiminin tüm kurumlarõnõn

oluşturulmuş bulunduğu bir dönemdir. Peker'in muhalefeti ve muhalif

parti kurulmasõnõ yorumlayõşõ şöyledir:

"Muhalefet etmek, tenkit etmek maksatlarõ bir fõrka teşkili için esas

olamaz. Muhalif fõrka mefhumu bizde yanlõş anlaşõlmõş ve yanlõş tatbik

edilmiştir....

Bir fõrka teşkil etmek, mevcut bir fõrkaya veya fõrkalara muhalif yollarõ

takip eylemek gibi sabit bir fikre esir olmak demek değildir. Böyle

hareket edenler, ileri gidişi tutan, yoldan alõkoyan menfi insanlardõr.

Bunlar kendilerini beğendirmek için başkalarõna fena demeği tek vasõta

olarak kullanan insanlara benzerler.

Yeni fõrkalara «şu işleri bu tarzlarda ve şu yollarõ takip ederek

göreceğim» diyerek emek, gayret ve dikkat mahsulü olan esaslar ve

prensiplerle meydana çõkmalõdõr."223

Recep Peker'in iktidara alternatif siyasal partilerin varlõğõna karşõ

hoşgörülü düşüncelerini anlattõğõ bu ders notlarõ, Kadro Dergisi'nin

yayõnlanmasõ dönemindeki tutumu ile çelişki doğurmaktadõr. Gelecek

bölümde değinilecek olan, siyasetin her alanõndaki tekelci tutumu,

herhalde 1937 yõlõndaki somut şartlarõn verdiği bir özgüvenle terk

edilmiş olmalõdõr.

223 Recep PEKER, Vatandaþ Ýçin Medeni Bilgiler, II. Kitap, Devlet Basýmevi, Ýstanbul, 1937, s.76-77.

Page 80: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

80

2. AYDINLARLA İLİŞKİSİ

Ağaoğlu, muhalif tutum içine girdikten sonra da SCF kuruluşuna

kadar iktidar tarafõndan dõşlanmamõştõr. Gazi'nin sofrasõnda yeri

olmuştur. Bunun etkisi ile aydõnlar arasõnda yerini ve Ankara Hukuk

Fakültesi'nde hocalõğõnõ korumuştur.

Ta ki SCF kurulmuş ve CHF ile ilişkisi gerginleşmiştir. O zaman

Ağaoğlu'nun, karşõsõndaki CHF aydõnlarõyla iyi ilişkisi de bozulmuştur.

Bunlar daha çok gazete sütunlarõnda görüş açõklayan politikanõn

içindeki ve iktidara bağlõlõk taşõyan aydõnlardõr: Yunus Nadi, Siirt

Mebusu Mahmut (Soydan), Falih Rõfkõ (Atay) gibi.

Ölçülü, soğukkanlõ diye tanõmladõğõ Mahmut Bey, yazõlarõyla

Ağaoğlu hakkõnda imalar ve ithamlarda bulunacaktõr. Yunus Nadi,

Ağaoğlu'na sütunlarõnõ açmakta olan Cumhuriyet gazetesinin

başyazarõdõr. SCF'nõn kuruluşunu umut ve iyiniyetle yorumlamõş;

Ağaoğlu'nu hep dost olarak göreceğini yazmõştõr. Daha sonra parti

mücadelesinin rengi değişince "sabõk dost" diye niteleyecektir.224 Gerçi

Ağaoğlu SCF feshedildikten sonra tekrar Cumhuriyet'te yazacaktõr, ama

parti mücadelesi sõrasõnda yazõlarõnõ sadece Son Posta'da

yayõnlayacaktõr. Diğer gazetelerde verdiği demeçlerine haber-yorum

niteliğindeki yazõlar içinde yer verilecektir.

Hakimiyet-i Milliye başyazarõ Falih Rõfkõ'yla ise, daha çok Akõn

gazetesini çõkarõrken karşõ karşõyadõr. Ona karşõ CHF programõndaki

224 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.65.

Page 81: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

81

õlõmlõ devletçilik anlayõşõnõ savunur.225 Bu tartõşma, Kadrocularla yaptõğõ

"Devlet ve Fert" başlõklõ polemiğin yansõmasõdõr.

Ağaoğlu, SCF'nõn yandaşõ ve resmi organõ görünümlü Yarõn

gazetesinin başyazarõ Arif Oruç'a hiç iyi gözle bakmaz. Onun başõna

buyruk, ama SCF'na mal edilen yazõlarõ iki parti arasõnda ilişkinin

bozulmasõnda etkili olduğunu düşünmektedir.226 Kendisi de Yarõn'a yazõ

vermemekle baştan tepkisini koymuştur. Fakat bu gazetenin yayõna

başlamasõ ve yayõn politikasõ SCF deneyimi ile bağlantõlõdõr.227

Ağaoğlu, aydõn çevreden en çok Kadrocularla ilgilenmiştir.

İdeolojisi ne olursa olsun Kadro Dergisini önemli ve yararlõ

bulmaktadõr. Ancak düşünceleri nedeniyle Kadrocularõ ve sözcüleri

Şevket Süreyya'yõ eleştirmektedir. Bu eleştiri, "İnkõlap ve Kadro"

kitabõ dolayõsõyla başlayan ve "Devlet ve Fert" adõyla kitaplaşan

yazõlarõ yaratmõştõr.

Öncelikle Şevket Süreyya'nõn şahsi düşüncelerini inkõlabõn

ideolojisi şeklinde sunmasõna karşõ çõkar. "İnkõlabõn prensipleri ve

istinat ettiği esaslarõ inkõlabõn kendi seyrinden çõkarmalõdõr" demesine

225 Korkmaz ALEMDAR, "Basýnda Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi Ýle Ýlgili Bazý Görüþler", KADRO Dergisi, C.1, Týpkýbasým, A.Ý.T.Ý.A. Ya., Ankara, 1978 s.29. 226 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.32. 227 4 Mart 1929'da Takrir-i Sükun Kanunu'nun yürürlükten kalkmasýndan sonra basýnda muhalif sesler yükselmeye baþlamýþtýr. Aralýk 1929'da çýkmaya baþlayan Arif Oruç'un Yarýn'ý da bu çerçevede önemli bir yer tutmaktadýr. Gazetenin eleþtirilerinin odaðý, hükümet ve özellikle Ýsmet Paþa ve iktisadi politikasýdýr. Hatta Arif Oruç, "tahrik edici makaleler yazmak" suçundan Mayýs 1930'da mahkum olur, ama gazetesini yeniden yayýnlamasýna izin verilir. Daha önceki uygulamalardan yumuþak kalan bu tutum, Lewis tarafýndan Mustafa Kemal'in muhalefete kapýyý açmasýnýn ilk örneði olarak deðerlendirilir. Arif Oruç, SCF'nýn kapatýlmasýný izleyen günlerde yayýnlarý nedeniyle birkaç kere daha yargýlanacaktýr. Yarýn gazetesi son olarak 19 Aðustos 1931 günü 597. sayýsýný çýkaracaktýr. Tunçay, gazetenin kapanýþýný sorumlu müdür Süleyman Tevfik Bey'in tutuklanmasýna baðlamaktadýr. Goloðlu, muhalif durumdaki basýn organý olarak Yarýn'ýn dýþýnda yazý iþleri müdürlüðünü Zekeriya Sertel'in yaptýðý Son Posta gazetesinden de söz eder. Yukarýda da belirtildiði gibi Aðaoðlu, SCF döneminde genellikle bu gazetede yazmýþtýr. LEWIS, Modern ..., s.278; TUNÇAY, Tek Parti ..., s.278-280; Mahmut GOLOÐLU, Devrimler ve Tepkiler (1924-1930), Baþnur Matbaasý, Ankara, 1972, s.282.

Page 82: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

82

rağmen, inkõlabõn ideolojisi dediği sistemi kendi düşünce zincirinde

üretiyor ve inkõlaba atfediyor.228 Ağaoğlu da inkõlabõn ideolojisini,

önderlerin sözlerinden ve yaşananlardan çõkarmak gerektiğini

düşünmektedir. Vardõğõ nokta çok farklõdõr. Ama her iki taraf da,

"Kemalist inkõlabõn fikir manzumesini tedvin" ettikleri iddiasõndadõr.

Kadrocular, "sosyalist değildir. Çünkü zahiren mülkiyet usulünü

benimsiyorlar. Fakat aynõ zamanda Marksist olduklarõndan sosyalist

metodun taraftarõdõrlar." Kadrocular, dünyayõ sömüren ve sömürülen

çelişkisi üzerine bina ederler ve Türk inkõlabõnõ yabancõ ekonomik

baskõya karşõ koymak olarak algõlarlar. Ağaoğlu, inkõlabõn bu niteliğini

kabul eder, ama bundan ibaret olmadõğõnõ vurgular.229

Her iki taraf da Doğu ile Batõ arasõndaki farkõ kabul ederler.

Kadro bu farkõ sömürüye dayandõrõrken, Ağaoğlu bireysel özgürlük

açõsõndan değerlendirme yapar:

"Garbõn yükselmesinde başlõca sebep ferdi hürriyetlerin genişlemesi ve

bu sayede ferdin tedricen açõlmasõ olmuştur... Boğulmuş ve kendi kõnõ

içine girmiş zayõf ve cõlõz fertlerden mürekkep şark cemaatleri de

boğulmuşlar, zayõflamõşlardõr. Aksi de olarak mütemadiyen kuvvetleşen

fertlerden mürekkep garp cemaatleri kuvvetleşmişlerdi. Ve nihayet iki

alem arasõnda kadrocularõn şikayet ettikleri fark hasõl olmuştur".230

Ağaoğlu, Kadrocularõn henüz ortaya çõkmamõş sõnõflaşmayõ

önlemek için önerdikleri "planlõ sosyal devlet" anlayõşõna da karşõdõr.

228 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.12. 229 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.13. Aðaoðlu, burada sosyalizmle Marksizm arasýnda ayrým yapmakta ve Marksizm'i sosyalizmin ötesinde bir metot olarak tanýmlamaktadýr. Sosyalizmi, özel mülkiyeti benimsemiþ olduklarý için Kadrocularýn uzaðýna yerleþtiren Aðaoðlu, kullandýklarý diyalektik metot nedeniyle onlarý Marksist olarak nitelendirir. Doðal olarak bu nitelemede Kadrocularýn Marksist geçmiþlerinin de payý olmalýdýr. 230 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.27.

Page 83: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

83

Ona göre bu anlayõş, bireyin ezilmesini devam ettirecektir. Halbuki

"demokrasi devrinin açõlmasõnõ görmeden ve bu açõlmanõn doğurduğu

tezatlar çõkmadan görülmüş ve çõkmõş gibi davranmak devleti felce

uğratmaktan başka netice vermez".231

Ağaoğlu bir mektubunda bu tartõşmayõ "fert ve hürriyet için

mücadele ediyorum" diye takdim eder.232 Tartõşmadaki ilk muhatabõ

olan Şevket Süreyya'nõn, Ağaoğlu'nun ölümü üzerine Ulus'ta yayõnladõğõ

yazõsõndaki şu cümle bir ölünün ardõndan yazõlmõş olmanõn da ötesinde

anlam taşõyor: "Hadiselerin çoğu da onun görüşlerini müstesna bir

isabetle teyit etmiştir".233

Ağaoğlu için aydõn çevreden önemli bir dost da Peyami Safa'dõr.

Samet Ağaoğlu, babasõnõn onunla ilgili duygularõnõ şöyle anlatõr:

"Peyami'den bahsederken, ona senin kadar muhabbetim var diyordu.

Daha bu halka toplanmadan evvel, bütün ahbaplarõn etrafõmdan

dağõldõklarõ, beni yalnõz bõraktõklarõ zaman bu Peyami beni aradõ.

Yalnõzlõğõmõ benimle paylaştõ. Tek meşgalem oldu".234 Aynõ zamanda

Peyami Safa, Ağaoğlu'nun yanõnda yer alarak Kadrocularõ eleştirmiş bir

yazardõr. Kadrocularõ, "Karl Marks iktisadiyatõnõ milli bir kadro içine

sokmağa çalõşan telifçiler" diye niteleyen Peyami Safa, bir de ad verir:

Türk Faşizmi. Ona göre, "Türk Faşistleri tezlerine isim koymaktan

çekinerek herkesi önünde eğilmeğe mecbur edecek bir tabir bulmuşlardõ:

Kemalizm."235

Ne var ki, Samet Ağaoğlu, "Babamõn Arkadaşlarõ" kitabõnda

Peyami Safa'ya yer vermez. Peyami Safa, 14 Şubat 1958 tarihli

231 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.66. 232 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, s.38. 233 Þevket Süreyya AYDEMÝR, "Bir Üstün Adamýn Ölümü", ULUS Gazetesi, 21.5.1939 234 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, s.48. 235 ALEMDAR, "Basýnda ...", s.27.

Page 84: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

84

Milliyet'teki "Objektif" köşesinde, bu kitapta eksiklikler bulunduğunu

yazar. Örnek olarak da kendisini gösterir. "Ahmet Ağaoğlu'nun aile

mesafesinde yakõn dostlarõndan biri de bendim" şeklinde sitem eder.236

Bu siteme rağmen, Samet Ağaoğlu 1969 tarihli "ilavelerle 3.baskõ"

notunu taşõyan "Babamõn Arkadaşlarõ"nda Peyami Safa'dan yine

bahsetmez. Üstelik önsözünde, "böylece babamõn arkadaşlarõ defteri de

kapanmõş oldu" der. Samet Ağaoğlu'nun Peyami Safa'yõ õsrarla bu

defterin dõşõnda tutmasõnda, kendisinin de etkin olarak yer almõş olduğu

çok partili dönemdeki bazõ olaylar etkili olmalõdõr. 1950 yõlõnda

Demokrat Parti iktidara gelince Ulus'ta yazan Peyami Safa, Falih Rõfkõ

Atay gibi başka yazarlarla birlikte Ağaoğlu ailesine ve onlarõn Kafkasya

kökenli oluşlarõna ilişkin yazõlar yazmõştõr. Bu saldõrõlar, CHP Kars

milletvekili olan Ahmet Ağaoğlu'nun kõzõ Tezer Taşkõran'õn 1950 yõlõ

sonunda partisinden istifa etmesine neden olacak kadar yoğunlaşmõştõ.237

Samet Ağaoğlu, Peyami Safa'nõn yaptõklarõnõ eski dostluğa yakõşmayan

vefasõzlõk olarak değerlendirmiş ve "babasõnõn arkadaşlarõ defterinden"

silmiş olabilir.

Ağaoğlu, "Devlet ve Fert" polemiği sõrasõnda Kooperatif

Dergisinde, Kadrocularõn yanõnda devletçiliği savunan Ahmet Hamdi

Başar'dan "Limancõ Hamdi" diye söz eder. "Bu adam bana karşõ

nihayetsiz bir samimiyettir"238 dediği Başar, Ağaoğlu'nun yaşlõlõk

dönemindeki düzenli ziyaretçilerinden birisidir. Zaten bu dönemde onun

yalnõzlõğõ, birkaç sürekli misafiri ile dağõlõr.239 Ağaoğlu, aydõnlardan beklediğini bulamamõştõr. Ona göre, "Cumhuriyet başlõ başõna bir dindir, bir imandõr. Fakat bu dinin henüz kitabõ yazõlmadõ. Nefislerini unutarak, bütün varlõklarõnõ

236 Peyami SAFA, "Ahmet Aðaoðlu'nun Ýki Hikayesi", MÝLLÝYET Gazetesi, 14 Þubat 1958. 237 S.AÐAOÐLU, Demokrat Partinin..., s.163-168. 238 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, s.49. 239 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, s.45.

Page 85: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

85

Cumhuriyete hasretmiş havarileri çõkmadõ".240 İşte cumhuriyet dininin kitabõnõ yazacak olanlar, aydõnlardõ. Ağaoğlu'na göre, bu görev yerine getirilmemiştir.

240 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.112.

Page 86: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

86

3. SİYASAL SEÇKİNLERLE İLİŞKİSİ

Ağaoğlu, "hükümet uzun müddetten beri mürakabesiz kalmõştõr.

Dünyanõn hiçbir yerinde böyle bir tarzõ idare mevcut değildir. Fõrkasõz

murakabe, murakabesiz cumhuriyet olmaz"241 demecini verirken;

SCF'nõn program taslağõ ve Fethi Bey'in, "Türkiye Reisicumhuru Gazi

Mustafa Kemal Hazretlerine" hitaplõ mektubu basõna yeni yansõmõştõ.

Böylece Ağaoğlu, bir siyasal parti çatõsõnda muhalefete başlamõş oldu.

Serbestlik ortamõ, farklõ fikirlerin varlõğõ ve ifade edilebilmesi, tenkidin

fazileti ve yararlarõ üzerine yazarken; Ağaoğlu kendi durumunu da

doğrulama gayreti içindedir. Artõk iktidardaki grubun karşõsõnda, onun

felsefesini ve uygulamalarõnõ eleştiren, iktidara alternatif grubun

içindedir.

Ağaoğlu, kendisinin yeni partiye birden bire giriverdiği yolundaki

eleştirilere verdiği yanõtta şöyle demektedir:

"... o zamanlar fõrka teşkilatõ esasiyeye, nizamnameye, kanuna muhalif

harekette bulunmuyordu, fakat bir müddetten beri fõrkanõn bu doğru

yoldan inhiraf ettiğini gördük. Gerek hususi ve şahsi olarak fõrka

riyasetine takdim ettiğim raporlarla ve gerek Meclis'e sevk edilen,

prensiplerle alakadar addettiğim kanunlar hakkõnda aldõğõm vaziyetle

fõrkanõn almõş olduğu bu yeni yola karşõ itirazdan geri durmadõm"242

Bu sözlerle Ağaoğlu, CHF ile ilgili rahatsõzlõklarõnõn geçmişe

dayandõğõnõ ortaya koymaktadõr. 1926 yõlõnda yazdõğõ raporu da bunun

241 CUMHURÝYET Gazetesi, 11 Aðustos 1930. 242 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.120.

Page 87: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

87

somut örneği olarak sunmaktadõr.243 Diğer yandan 1933'te yayõnladõğõ

bir yazõsõnda CHF'yi ideolojik açõdan demokrat ve liberal olarak

nitelemeye devam eden Ağaoğlu bu düşüncesini "fõrkanõn meydana

koyduğu eserlerden, yaptõğõ kanunlardan, fõrkanõn rehberi olan yüksek

şahsiyetlerin nutuklarõndan" aldõğõnõ yazmaktadõr.244

SCF olarak iktidara gelmeyi düşündüklerini dile getirdiklerinde,

CHF önderlerinin tutumu sertleşti. Bu ortamda bir süre Gazi'nin

korumasõnda kaldõlar. Daha sonra basõnõn etkisiyle Gazi,

cumhurbaşkanlõğõ görevi bitince partisinin başõnda siyasal mücadeleye

devam edeceğini açõklar. Ağaoğlu'nun Serbest Fõrka Hatõralarõ'nda

anlattõğõ bu gelişmeler sonucu SCF, Mustafa Kemal'e karşõ olmamak

için fesih yolunu seçecektir. Çünkü yaşanõlan ortamda, Mustafa Kemal'e

rağmen hareket mümkün değildir. Öyle ki, birbirinden çok farklõ

düşünceler bile Kemalizm adõyla gündeme getirilmektedir.245 Bunda

Kemalizm için öneri olma niteliği kadar, bu adõn dokunulmazlõk

sağlamasõ da etken olmuştur. İleri sürülen görüşleri doğrulamak için

Gazi'nin sözleri en önemli malzemedir ve önemini belirten vurgu ile

kullanõlõr.246

Ağaoğlu, muhalif niteliği ile iyice belirdiği zaman siyasal

ilişkilerinin merkezi İstanbul'dur. Çünkü SCF, Gazi Yalova'da iken

243 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.121. 244 AÐAOÐLU, "Bir Ýzah", Kooperatif -Seçme Yazýlar-, (Der.Bülent Varlýk), GÜ BYYO, Ankara, 1982, s.137 245 Ele aldýðýmýz devletçilik tartýþmasýnda olduðu gibi bir liberal de, bir devletçi de kendisini ve düþüncelerini Kemalizm'e mal etmektedir. Bu davranýþýn arkasýnda yatan kaygý, dokunulmazlýk ve güvence bulabilmek umudu olabilir. 246 AÐAOÐLU, Devlet ve Fert, s.88'de bunun güzel bir örneði bulunmaktadýr: "Bakýnýz Türk inkýlabýnýn en yüksek ve en selahiyattar þahsiyeti bu mesele hakkýnda ne diyor. 'Hürriyete karþý konulabilecek yegane silah gene hürriyettir.' Türk inkýlabýnýn yüksek rehberinin bu vecizesi tam bir devlet, bir ahlak ve bir vatandaþlýk felsefesinin hülasasýdýr"

Page 88: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

88

kurulur ve ilk çalõşmalarõna İstanbul'da başlar.247 Ancak buradaki

aktörler, yine de Ankara'nõn siyasal sõnõfõnõn üyeleridir.248

Ağaoğlu'nun siyasal önderlerle ilişkisi, aydõnlarla olduğu gibi

komşulukla bağlantõlõdõr. Samet Ağaoğlu'nun dediğine göre, Ankara

siyasetinin önemli birçok ismi Çankaya'da yerleşmiştir.249 Başkent

oluşla birlikte Keçiören bağlarõ, yeni Ankaralõlar'õn topluca oturduklarõ

ikinci merkezdir. Ağaoğlu, Keçiören'de oturanlardandõr. Yine aynõ

yazarõn anlattõklarõna bakõlõrsa, "yüzde yüz siyasetçi"lerle kalõcõ

dostluğu olmamõştõr.

SCF, yaşadõğõ üç aylõk dönem içinde bir yerel seçime katõlõr. Bu

seçimde polis ve jandarmanõn, yöneticilerin halka yönelik baskõlarõna

rağmen Samsun'da yeni partinin adayõ kazanõr. Ağaoğlu, yerel

seçimlerde devlet görevlilerinin tutumlarõndan ötürü, İçişleri Bakanõ

olan Şükrü Kaya ile Gazi'nin sofrasõnda tartõşõr.250 SCF'nõn feshedildiği

günle ilgili anõlarõnõ yazarken İsmet Paşa ve beraberindekiler hakkõnda

şu yorumu yapar: "Geliniz de bundan sonra dostluktan, açõklõktan,

doğruluktan bahsediniz! Geliniz de işlerimizin emin ellerde olduğunu

sokak başlarõnda bağõrõnõz! Geliniz de idare edenlere itimat ediniz ve

onlarõn sözlerine güvenerek bir işe giriniz!"251

Ağaoğlu, Serbest Fõrka Hatõralarõ'nõ yazarken, Mustafa

Kemal'le ilgili olarak, onun kendilerini yanõlttõğõnõ düşünmektedir.

Ayrõca basõnõn aleyhlerinde başlattõğõ kampanyanõn arkasõnda da

Gazi'nin otoritesinin varlõğõnõ iddia eder.252 "Bizdeki rejim tam

247 CUMHURÝYET Gazetesi ve YARIN Gazetesi, 19 Aðustos 1930. 248 TUNÇAY, Tek Parti, s.257-262'de SCF kurucusu ve üyesi milletvekilleri hakkýnda bilgiler verilmektedir. 249 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.180. 250 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.79-80. 251 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.105. 252 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.68.

Page 89: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

89

manasõyla ve en şiddetli diktatörlüktür"253 derken, diktatör olarak Gazi

ve onun emrindeki CHF ileri gelenlerinden başkasõnõ kastetmiyordu.

Fakat Mustafa Kemal, onun için vazgeçilmezliğini korumaya devam

edecektir. Öyle ki, SCF macerasõndan sonra da kendisini Kemalist,

düşüncelerini ise Kemalizm olarak nitelemeyi sürdürecektir. Gazi'nin

ona "sõğõntõ" demesi dünyasõnõ karartacaktõr.254 Yine de Atatürk'ün

ölümü, Ağaoğlu'na ihtiyarlõğõ hatõrlatacak kadar etkili olmuştur.255

253 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka, s.106. 254 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.211-212. 255 S. AÐAOÐLU, Babamdan Hatýralar, s.50-51.

Page 90: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

90

III. MUHALİF AYDININ SONU

1. AHMET AĞAOĞLU'NUN TASFİYESİ

Ağaoğlu, SCF olayõnõn peşinden İstanbul'a taşõnõr. "Ankara,

hükümet merkezi oldu olalõ siyaset adamlarõnõn gözden düştükleri

zaman İstanbul'a taşõnmalarõ bir an'anedir".256 Her ne kadar eşinin

rahatsõzlõğõ taşõnmasõnda etkili olmuşsa da, geleneğe uymaktadõr.

İstanbul'da Darülfünun hocalõğõnõ sürdürür. Bu dönemi,

Cumhuriyet'te Şevket Süreyya ile tartõşmasõna değin sessizdir. 1933

yõlõnda Akõn gazetesini257 çõkartmasõyla konuşmasõnõ sürdürür.

Gazetenin genel olarak aşõrõ bir tutumunu göremediğimizi belirterek

kimi yazõlarõnõ gözden geçirelim:

Ağaoğlu, "Nizamlõ Hürriyet" adlõ 5 Haziran 1933 günü 8.

sayõdaki başyazõda Recep (Peker) Bey'in Ülkü dergisinde yayõnlanan

"Disiplinli Hürriyet" makalesini ele alõyor. Halkevleri'nin etkinliklerini,

Ülkü ve Yeni Türk dergilerini övdüğü bu yazõda uzlaştõklarõ sonucuna

ulaşõyor. Bu şekildeki iyi sözlerle birlikte eleştiriden de geri

durmamõştõr. Örneğin 1 Haziran tarihli 4. sayõda "Herşeyden Evvel

Muallim" başlõklõ yazõda öğretmenin önemini vurguladõktan sonra

maaşlarõnõn aylardõr ödenememesini gündeme getirmektedir. Ağaoğlu'na

göre eğitim politikasõnda "Türk ferdine içinden vazifeye sarõlmak hissi

256 S. AÐAOÐLU, Babamýn Arkadaþlarý, s.53. 257 Akýn gazetesinin ilk sayýsýný 29 Mayýs 1933'te yayýnlanmýþtýr. 8 sayfa ve 5 Kuruþ fiyatla çýkan gazetenin logosunda Aðaoðlu Ahmet baþyazar olarak bildirilir. TBMM Kütüphanesi'nde aralýksýz 117 sayýnýn mikrofilmi bulunmaktadýr. 25 Aðustos 1933 tarihli 89. sayýdan itibaren baþyazarý belirtilmemektedir. 20 Eylül 1933 tarihli 115. sayýdan itibaren sayfa sayýsý dörde, ücreti ise 3 Kuruþa düþmüþtür. Gazetenin görülen son sayýsý 22 Eylül 1933 tarihlidir.

Page 91: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

91

telkin edilmelidir."258 Buradan Ağaoğlu'nun eğitimden beklediği şeylerin

o tarihte henüz gerçekleşmediğini düşündüğünü çõkarabiliriz.

Çeşitli ekonomik konularda da yazmõş olan Ağaoğlu, zaman

zaman hükümeti eleştirmiştir. Bazõ tarõm ürünlerinin fiyat düşüklüğünü

ortadan kaldõrmak için yönetimin aldõğõ önlemleri yavaş ve yetersiz

bulur.259 Tarõm ve sanayiden hangisine ağõrlõk verilmesi gerektiği

konusunda, iki alan arasõnda dengenin kurulmasõ ve birinin diğeri ihmal

edilmesi pahasõna büyütülmemesi gerektiğini düşünmektedir.260

Tekellerle ilgili düşüncelerini dile getirirken, konuya devletçilik

anlayõşõnõn gerektirdiği şekilde yaklaşmaktadõr. Ona göre, "inhisarlardan

azami faide temin olunmalõdõr. İş tiçari zihniyet yerine kõrtasi

zihniyetle" yürütüldüğü için tekellere karşõ çõkmaktadõr.261 "Suiistimal

İle Mücadele" başlõklõ 11 Haziran tarihli yazõsõnda yöneticilerin

ellerindeki gücü kötüye kullanmalarõnõ konu edinmekte ve bunu

önlemeyi cumhuriyet yönetiminin görevi olarak ortaya koymaktadõr.

Kayõrmacõlõğa 17 Haziran tarihindeki "Nepotizm" adlõ yazõsõnda da

değinir. Kayõrmacõlõğõ engelleyeceğini düşündüğü cumhuriyetin özünün

ve erdemlerinin yerleştirilmesinde aydõnlardan önemli beklentileri

olduğunu daha önce de belirtmiştik. Ancak Türk aydõnõ bir takõm

zaaflarõ nedeniyle üzerine düşeni yapamamaktadõr. Ağaoğlu'na göre

temel zaaf, aydõnlar arasõnda uyuşma ve dayanõşmanõn olmayõşõdõr. Bu

durum ortak çalõşma ve dolayõsõyla gelişme yolunda ortak önerilerin

oluşumunu olanaksõz kõlõyor.262

258 Ahmet AÐAOÐLU, "Vazife", AKIN Gazetesi, 31 Mayýs 1933, S.3. 259 Ahmet AÐAOÐLU, "Fazla Ucuzluk Ýyi Bir Alamet Midir?", AKIN Gazetesi, 12 Haziran 1933, S.15. 260 Ahmet AÐAOÐLU, "Ziraat Mi, Sanayi Mi?", AKIN Gazetesi, 3 Haziran 1933, S.6. 261 Ahmet AÐAOÐLU, " Ýnhisarlardan Azami Faide Temin Olunmalýdýr", AKIN Gazetesi, 31 Temmuz 1933, S.64. 262 Ahmet AÐAOÐLU, "Türk Entellektüellerinin Zaaflarý", AKIN Gazetesi, 7 Haziran 1933, S.10.

Page 92: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

92

Tatil dönemi başlayacak olmasõ nedeniyle yazdõğõ "Büyük Millet

Meclisi" adlõ başyazõda, meclis tutanaklarõnõn yayõnlanmasõnõn gerekli

ve yararlõ olduğunu savunan Ağaoğlu, ortaya atõlmõş olan bağõmsõz

milletvekilliği düşüncesini desteklemektedir. "Bizde tecrübe ile anlaşõldõ

ki muhalif fõrkalar teşikkül edemiyor veyahut yaşayamõyor." geçmişteki

başarõsõzlõklarõ andõktan sonra partinin, parti dõşõ denetime gereksinim

duymasõnõ önemli bir gelişme olarak değerlendirmektedir. Çünkü

iktidarõ kullanan partinin denetlenmesi zorunludur. Yoksa suistimaller

sürekli yaşanacaktõr. Diğer yandan yönetimin yanlõşlõğa düşmesi de

azaltõlmõş olacaktõr.263 27 Haziran'da "Ana Kanunlar ve Nazõm

Kanunlar" başlõklõ yazõda düşünce ve ifade özgürlüğünün yasa

metinlerine girmesini savunmaktadõr.

Akõn gazetesinde toplumsal değişimin yönü üzerine de yazan

Ağaoğlu, "Özcülük ve Özgecilik (Egoizm ve Altörizm)" adlõ 30 Mayõs

tarihli yazõsõnda dile getirdiği gibi bencilliğin Türk toplumunda tarihsel

bir karakter olduğu kanõsõndadõr. Kurtuluş Savaşõ'ndan beri bu özellik

yõkõlmaya başlamõştõr. Ona göre, bu yolda atõlmõş en önemli adõmlar,

padişahõn istibdadõnõn ve kandõnlarda örtünme zorunluluğunun

kaldõrõlmasõdõr. 25 Haziran'da yazdõğõ "Serbest Kadõn"da olduğu gibi

kadõnõn özgürleşmesi üzerinde önemle durmaktadõr. Kadõnõn topluma

karõşmasõ gerektiğini düşünmektedir.

Ağaoğlu, kendisini kadro dõşõ bõrakan üniversite reformu ile ilgili

haberlere geniş yer verdiği264 gazetesinde konuyu başyazõlarõnda da

işler. Örneğin 6 Ağustos'ta "Üniversite Kadrosuna Alõnmõş Eska

Arkadaşlara" başlõklõ yazõsõnda kendisi gibi kadro dõşõ bõrakõlanlar

belirlenirken hangi ölçütlerin kullanõldõğõnõ sorar.

263 Ahmet AÐAOÐLU, "Müstakil Mebusluklar", AKIN Gazetesi, 15 Haziran 1933, S.18. 264 AKIN Gazetesi, 29 Temmuz 1933, S.65 ve devam eden sayýlar.

Page 93: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

93

Akõn gazetesi, 12 Haziran'da adõnõ ve tarihini belirtmediği bir

başyazõ dolayõsõyla kendisi hakkõnda dava açõldõğõ haberini vermektedir.

20 Ağustos tarihli 90.sayõsõnda "Akõn Kanuna Hürmet ve Yalnõz Halka

Hizmet Edecektir" sloganõnõ büyük harflerle yazarak üzerindeki

baskõlarõn ağõrlõğõnõ dile getirirken, belki de aynõ zamanda direnme

kararõnõ açõklamaktadõr. Bunu izleyen dönemde sayfa sayõsõnõn

eksiltilmesi, yaşanmasõ olasõ baskõlarõn ürünü olabilir. Akõn gazetesi

kõsa sürede kapatõlacaktõr. Kapatõlõşõn öyküsünü Samet Ağaoğlu şöyle

anlatõr:265

"Bir gece o sõrada İstanbul'da bulunan Atatürk babamõ Dolmabahçe'ye

sofrasõna davet etti. Uzun zamandanberi karşõlaşmamõşlardõ. Serbest

Fõrka macerasõndan sonra bu Fõrkanõn başõnda olanlardan tekrar Halk

Partisi'ne, veya Devlet hizmetine dönmiyen hemen hemen yalnõz babam

kalmõştõ. Akõn gazetesi iktidar çevresinin bir kõsmõ için muhalefetin sesi

addediliyordu. Bu sebeple babam Atatürk'le tekrar karşõlaşmasõnõn nasõl

bir hava içinde olacağõnõ endişe ile düşünüyordu. Gece yarõsõndan biraz

sonra eve döndüğü zaman doğru haftalardanberi yatakta olan annemin

yanõna gitti. Annem, evlendikleri gündenberi kocasõnõn yüzünü bu

akşamki kadar meyus ve õzdõraplõ pek az görmüştü. Daha babam

başlamadan «iyi geçmedi değil mi?» diye sordu. Babam, evet dedi, iyi

olmadõ. Paşa önce çok iltifat etti, yanõna oturttu, sofrada ... beylerle ...

hanõmlar vardõ. Bir aralõk Akõn gazetelerini çõkarõn diye emir verdi.

Gelen gazetelerden makalelerimi birer birer okuttu, her makalede ne

demek istediğimi sordu. Bütün bu yazõlarõn içtimai tenkitler olduğunu,

cemiyetimizin kusurlu ve iyi taraflarõnõ göstermekten ibaret

bulunduğunu anlattõm. O zaman Atatürk, ...'na işaret ederek,

«Beyefendi, bir zat hem Darülfünun'da hocalõk eder, hem de iktidarõ

265 S.AÐAOÐLU,Babamýn Arkadaþlarý, s.210-212.

Page 94: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

94

tenkit ederse bunun neticeleri iyi olur mu?» diye sordu. Muhatabõ

«elbette doğru değil» cevabõnõ verdi. Bu suali diğer bazõlarõna da tekrar

etti. Hemen hepsi aynõ sözleri söylediler. Yalnõz .... Bey, «şayet rejim ve

iktidar kuvvetli ise bir kimsenin hem Darülfünun'da hocalõk etmesi, hem

de muhalif olmasõ hiç bir zarar doğurmaz. Şayet rejim ve iktidar zaif ise

bunun tehlikeleri vardõr» dedi. Atatürk bana dönerek sordu: «Bak ne

diyorlar?». «Paşam, herkes başka türlü düşünebilir. Ben ne yapayõm?»

cevabõnõ verdim. Atatürk birdenbire, «anlaşõlõyor, diye bağõrdõ, onlara

cevap vermeğe tenezzül etmiyorsun, pekiyi, işte ben söylüyorum, hem

Darülfünun'da hocalõk, hem muhaliflik olmaz.» Sonra ilave etti: «Söyle

bakalõm, sen bu gazeteyi çõkartmak için parayõ nereden buldun?»

O zaman ne kadar korkunç bir entrikanõn döndüğünü anladõm. «Paşam,

dedim, Akõn nüshalarõ meydana çõkarak makalelerim okunmağa

başladõğõ zaman gazeteyi kapatmağa karar vermiştim. Fakat madem ki

böyle bir şüphe var, müfettişlerinizi göndererek parayõ nereden, nasõl

bulduğumu tahkikle ilan etmedikçe gazeteyi kapatmayacağõm.» Bunun

üzerine Gazi, «Demek kafa tutuyorsun» diye bağõrdõ. «Hem sen

unutuyorsun ki bir sõğõntõsõn!»

Mustafa Kemal'in Ağaoğlu'nu "sõğõntõ" diye nitelemesi oldukça

ağõr bir azardõr. Çünkü Ağaoğlu, daha önce belirtildiği gibi, Azerbaycan

kökenlidir. İçinde bulunduğu milliyetçi hareketler nedeniyle uğradõğõ

Çarlõk yönetiminin baskõlarõndan kurtulabilmek için II. Meşrutiyet

döneminde İstanbul'a göç eder. İstanbul'da çeşitli basõn organlarõnda ve

ittihat ve Terakki üst yönetiminde görevler alõr. İngilizler tarafõndan

Malta'ya sürülür ve Ankara Hükümeti'nin girişimleri sayesinde diğer

sürgünlerle birlikte kurtarõlõr. Malta'dan sonra Ankara'ya yerleşen

Ağaoğlu, buradaki yeni oluşumda yer alõr. Bu yaşam çizgisini izlemiş

bir kimseye, son yerleştiği devletin "tek adam"õ aşağõlar biçimde

Page 95: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

95

durumunu dile getirirse, elbette acõ olacaktõr. Oysa ağaoğlu, yeni

yurdunu benimsemişti. En güçlü silahõ olan kalemiyle bildiği doğrularõ

ortaya koyarak ülke hizmetine girmişti. "Sõğõntõ" olduğunun

hatõrlatõlmasõ ise, kendisinin inandõğõ doğrularõ inatla yazmasõndan

kaynaklanmaktadõr.

"Birkaç hafta sonra Akõn gazetesi kapandõ. Bir müddet daha geçince

Darülfünun reformu sõrasõnda babamõn kürsüsünü de elinden aldõlar. O

zaman Atatürk'e çok yakõn bir dostu babama ortaklarõndan birisinin

bütün hususi konuşmalarõ, gazetenin içinde olup bitenleri hergün jurnal

ettiğini haber verdi."266

Milli Mücadele Ankarasõ'na geldiği gün "resmi aydõn" niteliği

kazanmasõna rağmen, Ağaoğlu artõk bir "sõğõntõ" idi. Çünkü iktidarõn

katlanõlamayacağõ kadar aykõrõ duruma gelmişti. Ağaoğlu'nun yaşadõğõ

bu tatsõz sonu Samet Ağaoğlu'nun değerlendirmesi, 1926 yõlõnda yazdõğõ

rapordan beri İsmet Paşa'nõn babasõ hakkõnda kin beslemesine

dayanmaktadõr.267 1934 yõlõnda yazdõğõ anõlarõnda, SCF'nõn kapanmasõ

üzerine yaptõğõ şu yorumda Akõn gazetesi deneyiminin etkisi de olmalõ:

"Ondan evvel gerek Meclis'te ve gerek Fõrka'nõn içinde ve dõşõnda az çok

söz söylemek, yazõ yazmak ve kontrol yapmak imkanõ vardõ. Şimdi

bunlar da kalktõ."268

Ağaoğlu, 1933 yõlõnda Üniversite Reformu ile emekli edilerek,

kadro dõşõna çõkarõlõr. Gerçi kendisi 1925 yõlõnda Meclis'te "Darülfünun"

konusu tartõşõlõrken; "Heyeti Aliyenizi temin ederim ki, bir darülfünunda

muallimlik ünvanõnõ dahi ihraz etmek liyakatini haiz değilim"269 demişti.

266 S.AÐAOÐLU,Babamýn Arkadaþlarý, s.213. 267 S.AÐAOÐLU, Demokrat Partinin ..., s.98. 268 AÐAOÐLU, Serbest Fýrka Hatýralarý, B.2, Ýstanbul, 1969, s.94'ten aktaran, TÝMUR, Türk Devrimi, s.162. 269 TBMM Zabýt Ceridesi, Devre II, Ýçtima Senesi II, C.18, s.310.

Page 96: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

96

Ama emekliliğine, kendisinin yõllar önce söylediği yetersizlik değil,

siyasal tutumu neden olacaktõr. Çünkü iktidar çevrelerince hocalõk,

muhalifliği engelleyen bir nedendir. Burada görüyoruz ki, siyasal iktidar

kendisinden farklõ düşünen ve bunu dile getiren kişileri, üniversiteye

layõk görmemektedir. Yani resmi aydõn olmadan, aydõnõn faaliyet

gösterebilmesi oldukça güçtür. Elinden kürsüsü alõnõr, öğrencisi alõnõr,

gazetesi alõnõr. Yazmakta õsrar ederse, onaylanmõş yayõn organlarõnda

yazmasõna fõrsat verilmektedir. Çünkü o platformda "zararlõ" şeyler

yazamayacaktõr.

Ağaoğlu, 1926 yõlõnda hazõrladõğõ ve yukarõda incelediğimiz

raporunda, Mustafa Kemal'in etrafõndaki herkesi õslah veya tasfiye

edebileceğini dile getirmişti.270 Ağaoğlu'na göre, bunun için Gazi'nin

tutumundaki küçük bir değişiklik yetecektir. 1933'te kendisinin yaşadõğõ

durum da, Ağaoğlu hakkõnda Gazi'deki tutum değişikliğinden ibarettir.

Bu tasfiye edilmek demektir. Kurtuluş yolu, kendisine dikkat etmesi ve

õslah olduğunu göstermesidir.

Matbuat Kanunu'nun Bakanlar Kurulu'na verdiği yetkiyle

gazetesi kapatõlmõş, yeni düzenleme sõrasõnda üniversiteden atõlmõş bir

yazar olarak kalakalõr. Bundan sonra Cumhuriyet'te aralõklarla "İçtimai

Musahabe" başlõklõ yazõlar yazacaktõr. Zaman zaman da kimi dergilere

yazõlar yazar, fakat gazete veya dergi çõkartmaya bir daha yeltenmez.

Yunus Nadi'nin Cumhuriyet'inde yazõ yazmasõ, Ağaoğlu'nun tasfiye

edilmesine rağmen, yine de gözden çõkartõlmadõğõ anlamõ taşõr. Çünkü

Cumhuriyet, Ulus gazetesi gibi resmi organ değilse de, Gazi'nin

onayõnõ almõş durumdadõr. Yunus Nadi, İstanbul'da yayõnlamaya

başladõğõ Yeni Gün gazetesini Anadolu'ya taşõyarak Anadolu'da Yeni

Gün adõyla devam ettirir. Bu gazete, Yunus Nadi'nin milletvekili ve 270 SOYAK, Atatürk'ten..., s.499.

Page 97: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

97

Mustafa Kemal'in yakõn çevresinde oluşu nedeniyle daha cesur yazõlar

yayõnlayabilmiştir. Yunus Nadi, 1924 yõlõ başlarõnda kapattõğõ bu

gazetenin yerine 7 Mayõs 1924'ten başlayarak Cumhuriyet gazetesini

çõkarõr. Yayõn politikasõ Yeni Gün'de olduğu gibi Ankara Hükümeti'nin

doğrultusundadõr.271 1925'ten başlayarak 1952 yõlõna kadar "La

Respublique" adõyla Fransõzca olarak da yayõnlanan272 gazete, çizgisini

Mustafa Kemal'e göre belirmektedir. Bu gazetede Ağaoğlu'nun sürekli

bir sütun sahibi olmasõ, yukarõda değinildiği gibi, Gazi için hala değer

taşõdõğõnõ göstermektedir. Zaten bu dönemde yazdõklarõ ile Ağaoğlu, çok

da katlanõlmaz değildir.

271 GÜZ, Basýn-Ýktidar ..., s.37-38 ve s.340-341. 272 Orhan KOLOÐLU, Türk Basýný, KB Ya., Ankara, 1993, s.71.

Page 98: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

98

2. AYDIN TASFİYESİNE İKİ ÖRNEK

Ahmet Ağaoğlu'nun tasfiye edilişi sürecini sunduktan sonra şu

sorularõn yanõtlanmasõ gerkiyor: Tasfiye edilmek, kişisel olarak

Ağaoğlu'na özgü bir sonuç mudur? Aydõnlar arasõnda, siyasal iktidarõn

bu uygulamasõyla karşõlaşan başkalarõ da var mõdõr? Bana göre aşağõda

ele alacağõm Ahmet Hamdi Başar ve "Kadrocular" diye anõlan grup da

tasfiyeye uğramõştõr. Bu örneklere geçmeden önce belirtilmesinde yarar

gördüğüm bir kaç noktayõ vurgulamak istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu için gerekli ortamõ hazõrlayan

Kurtuluş Savaşõ, işgal ve işgal tehditleri karşõsõnda birleşmiş ama

hedefleri birbirinden çok farklõ insanlarõn oluşturduklarõ bir kadro

tarafõndan yönetilmiştir. Bunu I.TBMM'nin anlatõmlarõnda, şu örnekte

olduğu gibi sõkça görüyoruz: "Birinci BMM bambaşka bir alemdi. Orada

entarisinin üstüne ceketini çekmiş, başõna fesini giymiş bir kõsõm

mutaassõp kişilerden tutun da Kürt, Çerkez yerli kõyafetlerine bürünmüş

kişiler, başlarõ kalpaklõ milliciler, doktor, eczacõ, kumandan, ulema,

hakim, derviş, şeyh, avukat, telgraf memuru vb. her çeşitten, her

meslekten paşa, bey, efendi, ağa, hacõ, hoca, cemiyetin her çeşitinden

kişileri bulabilirdiniz. ... Bu meclisin tek kusuru kendisini tertip eden

üyelerin, ülkenin muhtaç olduğu siyasal ve toplumsal devrim konusunda

görüş ve kanõ bakõmõndan birbirinden çok farklõ kişiler olmasõydõ."273

Kurtuluşu izleyen dönemde, farklõlõk gösteren kişilerin kendi

aralarõndaki mücadele açõğa çõkar. Bu kadro içinde bir etkinlik

kavgasõdõr. Bununla birlikte, olaylarõn gelişiminde kendi arzularõnõ 273 Ali KILIÇ, Hatýralar, Ýstanbul, 1955, s.67'den aktaran BERKES, Türkiye'de Çaðdaþlaþma, s.491-492.

Page 99: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

99

bulamayanlardan, (Mehmet Akif gibi) ülkeyi terk etmeyi yeğleyenler de

olacaktõr.274 Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn kurucularõnõn,

1919'da Mustafa kemal'in ilk silah arkadaşlarõ olmasõ etkinlik/önderlik

yarõşõnõn ulaştõğõ noktanõn göstergesidir.

Şeyh Sait ayaklanmasõnõ bastõrmak için çõkartõlan Takrir-i Sükun

Kanunu, muhalif partinin ve basõnõn susturulmasõnõ da sağlayacaktõr. Bu

yasa 4 Mart 1925'te kabul edilir edilmez, basõnõn üzerine gidilir. Hemen

6 Mart'ta Tevhid-i Efkar, İstiklal, Son Telgraf, Sebilürreşat, Aydõnlõk

ve Orak Çekiç gazete ve dergileri hükümet tarafõndan kapatõlõr. Bunlara

12 Mart'ta İkaz gazetesi, 14 Nisan'da Resimli Ay ve bir gün sonra

Tanin eklenir. Bu arada bazõ gazeteciler tutuklanarak İstiklal

Mahkemesi'nde yargõlanõrlar.275 Yine aynõ dönemde özellikle sol yayõn

organlarõnõn ve bunlarõn yazarlarõnõn üzerine de gidilir. Dr.Şefik Hüsnü

ve şair Nazõm Hikmet gibi yurtdõşõna çõkanlar hariç, Aydõnlõk ve Orak

Çekiç üyesi 38 kişi tutuklanõrlar. Bunlar, 1926 Cumhuriyet Bayramõ

dolayõsõyla hükümet tarafõndan affedilirler.276 Terakkiperver Cumhuriyet

Fõrkasõ da aynõ yasaya dayanõlarak 3 Haziran 1925 tarihinde Bakanlar

kurulu kararõ ile kapatõlacaktõr.

274 BERKES, Türkiye'de Çaðdaþlaþma, s.538. Mehmet Kaplan, "Atatürk Milliyetçiliði Açýsýndan Mehmet Akif Ersoy", Ölümünün 50. Yýlýnda Mehmet Akif Ersoy, MÜ FEF Ya., Ýstanbul, 1986, s.1-2'de Akif'in Mýsýr'a gidiþinin iki açýklamasýnýn olduðunu yazýyor: "1. Atatürk'ün yaptýðý inkýlaplarý içine sindirememesi; 2. Türkiye'de iþ bulamamasý ve Mýsýr'dan hocalýk için teklif almasý" Yazarýn konuyu bu þekilde sunmasýnýn amacý, Atatürk ile Akif arasýnda ayrýlýkla ilgili yorumlarý yumuþatabilmek olabilir. 275 TUNÇAY, Tek Parti..., s.142-143; GÜZ, Basýn-Ýktidar ..., s.274-275. 276 GÜZ, Basýn-Ýktidar ..., s.195-196; Þevket Süreyya AYDEMÝR, Suyu Arayan Adam, B.8, Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1987, s.367 ve s.406.

Page 100: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

100

A. AHMET HAMDİ BAŞAR

Ahmet Hamdi Başar (1897-1971), siyaset sahnesine 1930 yõlõnõn

sonunda Mustafa Kemal'in yurt gezisine katõlmasõyla girer. Bu seyahatte

Gazi'nin iktisat danõşmanõdõr.277

Başar'õn bu göreve getirilmesi, gençliğinden beri yaptõğõ

çalõşmalarõnõn ürünüdür. İttihat ve Terakki'nin milli iktisat anlayõşõnõ,

uygulamaya yönelir. Türk burjuvazisinin oluşmasõ ve güçlenmesi için

uğraşõr. Yerli müteşebbisleri dõşarõda tanõtmak için 1922 yõlõnda Milli

Türk Ticaret Birliği adõyla bir dernek kurar. 1923 İzmir İktisat

Kongresi'ne bu örgütün İstanbul delegesi olarak katõlõr. Bütün bu dönem

içinde çeşitli dergiler yayõnlar. İstanbul Müdafaa-i Milli Cemiyeti içinde

etkinlikler göstermiştir. İstanbul Ticaret Odasõ'nõn yabancõ ve azõnlõk

unsurlarõn tekelinden kurtulmasõnda önemli roller üstlenir. 1925 yõlõnda

kurduğu İstanbul Liman Şirketi, limanlarõn millileşmesinde rol

oynamõştõr.278 SCF'nõn kaldõrõlmasõnõ istediği liman tekelinin,

İstanbul'daki organõ bu şirkettir. Başar, buradaki genel müdürlüğü

nedeniyle «Limancõ Hamdi» lakabõyla anõlacaktõr.279

Başar, SCF'nõ Batõ taklitçiliği ile suçlar. Fakat kişisel düşünceleri,

ana çizgisini (Genel Sekreter olduğu için) Recep Peker'in belirlediği

CHF ile de uyumlu değildir. Partiyi bir çok bakõmdan eleştirmektedir.

SCF'nõn güç bulmasõnõ bu noktalarla ilişkilendirir.280 İktisat politikasõ

açõsõndan da CHF'dan ayrõ düşer. Uygulanan devletçiliği «hükümetçilik»

277 TUNÇAY, Tek Parti..., s.284, dipnot 4. 278 Hilmi Ziya ÜLKEN, Türkiye'de Çaðdaþ Düþüncenin Tarihi, Ülken Ya., Ýstanbul, s.472. 279 TUNÇAY, Tek Parti ..., s.284. Bülent VARLIK, "Kooperatif Dergisi ve Ahmet Hamdi Baþar", Kooperatif -Seçme Yazýlar-, (Der.B.Varlýk), Ankara, 1981, s.22. 280 TUNÇAY, Tek Parti ..., s.286.

Page 101: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

101

diye adlandõrõr. Ona göre devletçilik şu rolü üstlenmelidir: "Türkiye'de

devletçilik ileri bir halk demokrasisine geçmek ve milli kalkõnmamõzõn

başlõca davalarõnõ devlet eliyle ve inkõlap metotlarõyla halletmek

içindir."281 Bu çerçevede plana önem verir. Devletin ilk işi planlamadõr.

O kadar ki, devletin karõşmayacağõ alanlar da planlanmalõdõr. Ahmet

Hamdi, parti çizgisinin dõşõnda olduğunun ortaya çõkmasõyla birlikte,

lidere ulaşamaz duruma düşer. Hazõrladõğõ raporu bile ulaştõramadan

mişavirlik görevinden alõnõr. Bunun üzerine raporundaki düşüncelerini

kitaplaştõrarak dizi biçiminde yayõnlar.282

Başar, 1932 Haziran'õndan itibaren Kooperatif dergisini

yayõnlamaya başladõ. Bu dergi, liman şirketi çalõşanlarõnõn kurduğu

tüketim kooperatifinin bir organõ olarak kooperatifçilik düşüncesini

yaymak amacõyla çõkartõlmaktadõr. Fakat Başar'õn 14 Mayõs 192 tarihli

raporunu izleyen günlerde yayõna başlamasõ ve "iktisadi devletçilik"

anlayõşõnõ dile getirmesi ile Başar tarafõndan kitaplarla başlatõlan yayõn

zincirinin bir halkasõ olduğunu düşündürmektedir.283 Küçük, Başar'õn

yayõn faaliyetlerini şöyle değerlendirmektedir: "Gazi, Ahmet Hamdi ile

ciddi ciddi konuşmadõkşa Ahmet Hamdi ciddi kitaplar yazõyor."284

Dergi, Mayõs 1934 tarihli 24. sayõsõyla yayõn dünyasõndan çekiliyor.

Kapitalist ve sosyalist sistemlerin dõşõnda bir ekonomik yapõlanõş,

Türkiye gibi geri kalmõş ülkeler ve hatta bunalõm içindeki kapitalist

ülkeler için kurtuluş yolu olacaktõr. Bu yolu uygulayabilecek ilk ülke

281 Ahmet Hamdi BAÞAR, Atatürk'le Üç Ay ve 1930 Sonrasý Türkiye, B.2, AÝTÝA Ya., Ankara, 1981, s.55. 282 TUNÇAY, Tek Parti ..., s.283-286. 283 BAÞAR, Atatürk'le ..., s.148; VARLIK, "Kooperatif ...", s.24. 284 Yalçýn KÜÇÜK, "Bilmeyi Bilmek veya Limancý Ahmet Hamdi", Kooperatif -Seçme Yazýlar-, s.8.

Page 102: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

102

olarak Atatürk'ün önderliğindeki Türkiye gösterilmektedir. Başar'a göre,

bunu yapabilmek için inkõlapçõ bir kadronun başta olmasõ gereklidir.285

Başar, yayõnlarõnda dile getirdiği düşünceleri dikkate alõndõğõnda,

yurt gezisinden bir yõl sonra yayõnlanmaya başlayan Kadro dergisi'nin

çizgisine çok yakõn görülür. Türk İnkõlabõ, Batõ'nõn yaşadõğõ

«müstemleke tezadõ»nõn sonucudur. İnkõlap rejimi, bütün ulusu

şekillendirecek bir «iktisadi devletçilik» uygulamalõdõr.286 Kadro ile

pek çok düşünceyi paylaştõklarõnõ Başar da dile getirir. Bu arada bazõ

ayrõlõklarõn bulunduğunu belirtirken şunlarõ yazar:

Kadro sanayileşmek davasõnõ müdafa ediyor; Avrupa memleketlerinin

sanayi kanalõ ile açõk pazar gibi bizi istismar etmesini önlemek lazõmdõr,

diyordu. Kadro bir otarşi istiyordu. Ben ise davayõ böyle ortaya

atmanõn aleyhindeydim. Bir sanayii değil, fakat bazõ sanayii de içine alan

ve esasõ ziraata dayanan bir istihsal planõ yapõlmasõna taraftardõm.

Sanayiin himayelerle kurulmasõndan dolayõ köylü, işçi ve memur

aleyhine doğacak fiyat makasõnõn çok tehlikeli olacağõnõ iddia ediyor ve

ancakmahdut sanayi için iç pazar istismarõna müsade etmemiz lazõm

geldiğini söylüyordum. Otarşiye ise şiddetle aleyhtardõm.

Kadro ile aramõzda demokrasi fikri üzerinde de hafif bir ayrõlõk vardõ.

Ben beynelmilel mübadeleyi ve demokrasiyi insanlõğõn bir tekamülü

olarak görüyordum. Bunlarõn reddedilemeyeceğini, fakat yeni şekiller

alabileceğini söylüyordum. Kadro, beynelmilel mübadele yerine

otarşiyi, demokrasi yerine de inkõlap disiplinini ele alõyordu."287

285 ÜLKEN, Türkiye'de ..., s.475-476. 286 KESER, Siyaset ve Devletçilik, s.145-147. 287 BAÞAR, Atatürk'le ..., s.148.

Page 103: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

103

Başar tarafõndan, Kadro dergisindeki bazõ makalelere karşõ çeşitli

yazõlarõn yayõnlandõğõ Kooperatif'te, Kadroculardan Şevket Süreyya

(Aydemir) ve Burhan Asaf (Belge)'nin de yazõlarõna yer verilir. Ayrõca

Başar, Kooperatif'teki iki yazõsõyla Ağaoğlu ile Şevket Süreyya

arasõndaki tartõşmaya Şevket Süreyya'nõn yanõnda katõlacaktõr. Bu

katõlõm dolayõsõyla Ağaoğlu'nun bir yazõsõ da aynõ dergide yayõnlanõr.288

Ahmet Hamdi Başar'õn Gazi'ye danõşmanlõğõ noktasõna dönersek,

yaşadõklarõnõ nasõl değerlendirmeliyiz? Başar, Cumhurbaşkanõ'nõn iktisat

danõşmanõ olarak atanmasõna ve yurt gezisinde ona eşlik eden grupta yer

almasõna rağmen görevinin gereğini yerine getirememiştir. Çünkü

hazõrlamõş olduğu raporu sunup savunmaya fõrsat bulamamõştõr. Bunun

nedeni de, Gazi'nin yakõn çevresini ve partinin üst yönetimini oluşturan

kişilere aykõrõ gelen görüşlerini, raporun hazõrlanmasõndan önce yapõlan

çalõşma toplantõlarõnda dile getirmesidir. Doğal olarak rahatsõzlõk

yaratan bu durum, Gazi ile Başar arasõnda aşõlmasõ güç bir duvar

örmüştür. Bence bu gelişmeler siyasal seçkinin kendisinden farklõ olanõ

saf dõşõ etme eğiliminin ürünleridir. Başar açõsõndan Ağaoğlu'nda

gözlediğimiz gibi bir tasfiyeden söz etmenin zorluğu açõktõr. Fakat

lidere ulaşmasõnõn engellenmesi yoluyla onun etkisizleştirildiği sonucu

ortadan kalkmamaktadõr. Önceden de belirtildiği gibi, Başar'õn kitaplar

ve dergiler aracõlõğõyla görüşlerini dile getirmesi Gazi'nin etrafõndaki

duvarõ aşabilmek içindir.

288 Bülent VARLIK, "Kooperatif'te Yayýnlanan Makaleler Dizini", Kooperatif -Seçme Yazýlar-, s.41-50.

Page 104: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

104

B. KADROCULAR

Yayõnladõklarõ derginin adõyla anõlan bir aydõn grubudur.

Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, İsmail Hüsrev Tökin,

Burhan Asaf Belge, Şevki Yazman ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu'dan

oluşan dar bir ekiptir.289

Kadro dergisi, çõkõş gerekçesini Türk inkõlabõnõn dayandõğõ

teorik unsurlarõ bir "fikriyat sistemi içinde terkip ve tedvin" etmek

şeklinde açõklõyor:290

Kadro'nun yayõna başladõğõ dönemde bütün dünyada ideolojiler

yarõşõ egemendir. Türk inkõlabõnõn ideolojisi ise, hala yazõlmamõştõr.

İnkõlabõn ideolojisi, hareketlerin içinden çõkarõlacaktõr. Kadrocular,

inkõlabõn düşünce sistemini kurarken, işte buradan yola çõktõklarõnõ

söylerler.

Birinci sayõsõ İkincikanun 1932'de yayõnlanan Kadro dergisinin

çõkõş döneminde ülke içinde SCF'nõn kapatõlmasõndan doğan

huzursuzluk ve 1929 bunalõmõnõn etkileri yaşanmaktadõr. Dünyayõ

algõlayõş noktasõnda Kadro, sömüren-sömürülen çelişkisini odağa

yerleştirir. Türk inkõlabõ sömürüye, dõş ekonomik baskõlara karşõ çõkõşõn

önderi oluşu bakõmõndan sömürge ülkelere örnektir. Örneklik olgusu,

faşist ve komünist ideolojilere karşõ, "İnkõlap" kendine özgü ideolojisini

kurarak da sergilenmelidir.291

Kadro'ya göre, Türkiye'nin savaşõ özgürlük ve bununla birlikte

kalkõnma yolundadõr. Kapitalizm ve komünizm karşõtõ nitelikteki Türk 289 AYDEMÝR, Suyu ..., s.443. 290 "Kadro", Kadro Dergisi, C.1, S.1, s.3. 291 Þevket Süreyya AYDEMÝR, Ýnkýlap ve Kadro, B.3, Remzi Kitabevi Ya., Ýstanbul, 1986, s.79-84.

Page 105: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

105

inkõlabõ, gelişmiş ülkelerin yaşadõğõ tezattan milleti korumalõdõr.

Kemalizm, bu nedenle devletçidir.

"Siyaseten hür ve iktisaden cüzü tam bir bünyeye istihalesini yaparken

garp milletlerini birer tezatlar mecmuasõ haline getiren sõnõf davalarõnõ,

sõnõflarõn teşekkülünü peşinen önlemekle, reddeden Türk milleti, bu

hareketi ile ileri bir sosyal nizamõn temellerini attõ."292

"Türkiye o memleketlerden bir tanesi ve öyle bir hareketin ele başõsõdõr

ki, orada ileri tekniğe ve hakiki 'makina medeniyeti'ne kavuşmak,

ammenin yani siyasi istiklalini iktisadi istiklali ile tamamlamak kararõnda

olan milletin bir arzusu ve ammenin yani böyle bir milletin milletçe

masruf olacak gayretiyle yani Devlet eliyle ve Devlet elinden tahakkuk

edecek bir davadõr."293

"Müstemlekeciliğe karşõ bir aksülamali bütün şuur ile temsil ettiği

içindir ki, Kemalizm, samimi olarak, iç iktisatta da, dõş iktisatta da

devletçidir. Ve bu itibarla, hem içeriye, hem dõşarõya doğru, yani hem

sõnõflar, hem de milletler bakõmõndan tezadõ reddeylemektedir.

"Türk inkõlabõ, bütün diğerleri (komünizm ve faşizm) gibi, bir harp

sonrasõ hareketi olmak ve ancak bu itibarla ve pek tabii olarak

diğerlerile bazõ benzeme noktalarõ ihtiva etmekle beraber, harp

sonrasõnõn milli ve beynelmilel manada en adaletli ve en ileri hareketini

teşkil etmek iddiasõndadõr. Onun böyle olduğunun şimdiye kadar meçhul

kalmasõ, Türk milletinin cibilli bir vasfõndan, şamata ve tefahürden

hoşlanmamasõndan başka bir şeye atfedilemez."294

292 "Kadro", Kadro Dergisi, C.1, S.7, s.3-4. 293 B. Asaf, "Makina Medeniyeti", Kadro, C.1, S.7, s.30. 294 B. Asaf, "Faþizm ve Türk Milli Kurtuluþ Hareketi", Kadro, C.1, S. 8, s.39.

Page 106: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

106

Kadro'nun önerdiği devletçilik yalnõz ekonomik planlamayõ değil,

toplumsal ve bireysel alanda da plancõlõğõ gerektirmektedir. Ancak bu

şekilde bir planlama ile mutlu toplum yaratõlabilecektir.

"... Planlõ cemiyet mefhumu, bir milli kurtuluş hareketi yaşayan Türk

cemiyetinde tezatsõz ve mücadelesiz bir cemiyetin doğuşunun, mesut bir

kurtuluşun ifadesidir."295

"İnkõlabõn menfaatõ, kendi dairesine aldõğõ beşer kütlelerinin fiil ve

hareketleri gibi, bu kütleleri teşkil eden fertlerin ruh ve fikir temayülleri

üstünde de kendi kontrolünü tesis etmesindedir."296

"Sõnõfsõz ve tezatsõz bir Türk milleti"297 kurma ümidiyle Kadro,

tek parti yönetiminin varlõğõnõ doğru bulur. Onlara göre egemen tek

parti, devrimin yeni ve genç kadrolarõnõ yetiştirmekle de görevlidir.

Bunun için bir "Fõrka Mektebi" kurulmasõ önerilir. Bu okulda, devrimin

dünya görüşü kazandõrõlmõş, nitelikli elemanlar yetiştirilecektir.298

İsmet Paşa, 10.yõl dolayõsõyla Kadro'ya yazdõğõ makalede,

devletçilik üzerinde durur. Burada belirtildiği biçimiyle ortaya konan

devletçilik, Kadro'nun devletçiliğinden farklõdõr. İsmet Paşa, artõk

"mutedil" sõfatõnõ kullanmõyorsa da, õlõmlõ devletçi bir tutum

sergiliyordu. "Devlet, ancak ferdin yapamayacağõ şeyleri yapmağa

çalõşmalõdõr". Bu yazõdaki biçimiyle Türk devletçiliği, "iktisadiyatta

devletçilik anlayõşõ"nõn bir örneğidir.299 Yani İsmet Paşa'nõn devletçiliği,

Kadro'nunki gibi totaliter bir öneri değildir.

295 Þ. Süreyya, "Plan Mefhumu Hakkýnda", Kadro, C.1, S.5, s.12. 296 Þ. Süreyya, "Bir Ruh Fantazisi", Kadro, C.1, S.1, s.31. 297 V. Nedim, "Sýnýflaþmamak ve Ýktisat Siyaseti", Kadro, C.1, S.11, s.17. 298 B. Asaf, "Fýrka Mektebi", Kadro, C.1, S. 9, s.30-33. 299 Baþvekil Ýsmet, "Fýrkamýzýn Devletçilik Vasfý", Kadro, C.2, S. 22, s.6.

Page 107: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

107

İdeolojilerin yarõştõğõ bir dönemde ortaya çõkmõş olan Kadro

hareketi, ideolojik eğitimin önemini vurgular. Faşist İtalya'da ideolojinin

bütün topluma öğretildiğini, ama Türkiye'de bu konuda bir belirsizlik ve

dağõnõklõk olduğunu söyleyip içinde bulunduklarõ ortamdan yakõnõr.300

Kadro hareketi, adõndan da anlaşõldõğõ gibi seçkinci bir anlayõşa

sahiptir. İnkõlabõn ideolojisini kurabilecek olan seçkin grubu, yani

aydõnlar, Kadrocularõn ilk muhatabõdõr. Eğer Türk inkõlabõ düşünce

sistemine ulaşamamõşsa, sorumluluk aydõnlardadõr. Bu yalnõzca ulusal

bir sorumluluk değildir. Türk aydõnõ, bütün sömürge milletlerin

kurtuluşunu ellerinde tutmaktadõr. Ancak Kadro'nun aydõn anlayõşõ

kendine özgüdür. Kadro'dan farklõ düşünenler, gerçek aydõn kategorisine

giremezler, onlar yalnõzca yarõ-aydõn veya "inkõlap öncesi

münevverleri"dir.301 Bu yaklaşõmõ, Şevket Süreyya'nõn birkaç

cümlesinde daha açõk görebiliriz:

"Kadronun mevzuu Türk inkõlabõnõn ideolojisi ve muhatabõ, inkõlap

münevverliğidir."302

"Şarklõ ve karõşõk bir cemaatin Millet; bir milli mücadelenin iktisadi ve

siyasi bir sistem haline getirilmesi ve bu sistemin, çağõn büyük bir

çelişkisini, yani hakim ve mahkum ülkeler, hakim ve mahkum sõnõflar

tezadõnõ çözümlemeye yürüyen bir ülkü haline gelmesi demek olan Türk

inkõlabõ, yalnõz çağõmõz ve yalnõz memleketimiz için değil, bütün

insanlõğõn geleceği hesabõna da, dikkatle incelenmeye değer bir davadõr.

Eğer bu dava işlenemez ve inkõlap soysuzlaştõrõlõrsa, bundan zarar

300 Þ. Süreyya, "Gençnesil Meselesi", Kadro, C.1, S. 4, s.5-9. 301 Naci BOSTANCI, Kadrocular ve Sosyo-ekonomik Görüþleri, Kültür Bakanlýðý Ya., Ankara, 1990, s.31. 302 Þ. Süreyya, "Yarý Münevverler Kulübü", Kadro, C.1, S. 8, s.42.

Page 108: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

108

görecek olan yalnõz Türk milleti değildir. Bu netice, bütün insanlõk için

bir kayõp olacak ve bu neticeden Türk aydõnõ suçlu sayõlacaktõr. ..."303

"Kadro; kendisine karşõ çõkõşlarõ, inkõlap öncesi aydõnlarõn

inkõlap münevverliği (Kadrocular) ile olan fikir ve telakki ayrõlõğõnõ

gösteren bir delil" olarak sunar.304 Bunlar daha çok üniversitedeki

liberallerdir ve en önemli temsilcisi de Ahmet Ağaoğlu'dur.305

Kadro dergisi, ileri, disiplinli, öncü kadroya verdikleri görevi, bu

azõnlõğõn bir üyesi olarak yerine getirmeye yönelir. İnkõlap

yöneticilerine ideolojik bir çerçeve sunar. Kadrocular, ideolojisini

oluşturduklarõ inkõlabõ şöyle tanõmlarlar: "İnkõlap; halkõn hayrõna

olanlarõ halka rağmen, fakat halk için, halka getirmektir."306

Kadro dergisi çõkõşõndan itibaren aydõn çevrede önemle izlendi.

Bu çevreden Ahmet Hamdi Başar, Kooperatif dergisinde pek çok

konuda Kadro'ya destek verirken, Ahmet Ağaoğlu ve Peyami Safa

Cumhuriyet'te, Hüseyin Cahit (Yalçõn) Fikir Hareketleri dergisinde,

Siirt Mebusu Mahmut (Soydan) Milliyet'te Kadrocularõn karşõsõnda yer

aldõlar.307 En ciddi eleştiri CHF yöneticilerinden ve İş Bankasõ

çevresinden geldi. Özellikle İş Bankasõ çevresinin saldõrõsõ, Kadro'nun

kapanõşõnda önemli rol oynar. Diğer taraftan Kadro grubu (Yakup Kadri

hariç) Marksist kökenli olduklarõ için komünistlikle suçlanõrken, soldan

da döneklik ithamõyla karşõlaştõlar.308 Kadro hareketinin bunlarla birlikte

303 AYDEMÝR, Ýnkýlap ve Kadro, s.82-83. 304 Þ. Süreyya, "Milli Kurtuluþ Hareketleri Hakkýnda Bizim Tezimiz", Kadro, C.1, S. 12, s.39. 305 AYDEMÝR, Suyu..., s.444. 306 AYDEMÝR, Ýnkýlap ve Kadro, s.71. 307 ALEMDAR, "Basýnda ...", s.29; KESER, Siyaset ve Devletçilik, s.135; Halil Ýbrahim GÖKTÜRK, Bilinmeyen Yönleriyle Þevket Süreyya Aydemir, Arý Matbaasý, Ankara, 1977, s.149 308 Ömür SEZGÝN, "Kadro Hareketi", Kadro, Týpkýbasým, C.1, s.20; KESER, Siyaset ve Devletçilik, s.135. Aclan SAYILGAN, Solun 94 Yýlý (1871- 1965), Mars Matbaasý, Ankara, 1968, s.269'da Kadro hareketini, Türkiye Komünist Partisi ile devrin iktidarýný birleþtirmeye giriþmiþ "cepheleþme faaliyeti" olarak niteler. KARPAT ise, saðdan ve soldan eleþtirileri

Page 109: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

109

CHF bürokratlarõnca da dikkatle takip edildiği biliniyor. Çünkü başta

Recep Peker olmak üzere bunlara göre, parti felsefesini formüle etmek

sorumluluğu bireylere değil, partiye düşen bir iştir.309 Ülkü dergisinin

yayõnlanmasõna (1933) neden olan bu bakõş açõsõ, Kadro'nun varlõğõnõ

hazmedemiyordu. Kemalizm adõna konuşulacaksa, bunu parti yetkilileri

yapmalõdõr.310 Bütün bunlara rağmen derginin devamõ Mustafa Kemal'in

korumasõnda mümkün olabildi.311 Bir müddet iki dergi de çõkmaya

devam etti. Fakat sonunda Kadro geçici olarak yayõnõna ara verdi.

Çünkü sahibi Yakup Kadri, Tiran'a "zoraki diplomat" yapõlmõştõ.

Kõsacasõ Kadrocular, tek parti rejimi içinde, Gökalp'in İttihat ve

Terakki'de oynadõğõ role benzer bir konuma ulaşmak istiyorlardõ. Bu

konumu, "inkõlap münevverliği" tanõmlamasõyla ve "destancõ"

nitelemesiyle kendi kendilerine almaya kalkmõşlardõr. Fakat zamanõn

siyasal seçkini bu konuma ve role izin vermeyecektir. Serbest Fõrka

deneyinin etkileri kaybolup devletçilik uygulamasõ yoluna girince, bu

eleştirilere karşõ Kadro'yu korumaya gerek kalmamõştõ. Himayenin

kalkmõş olmasõ da Gazi'nin artõk onlarõn yanõnda olmadõğõnõ

gösteriyordu. Yakup Kadri'ye yurt dõşõnda görev verilmesi ise bu

durumun nazik ifadesi oldu.

birleþtirerek þu deðerlendirmeyi yapar: "Kadro'nun felsefesi Marksizmin, milliyetçilik ve korporatizmin sathi derlenmiþ bir karmasý idi." Türk Demokrasi Tarihi, s.66. Ayný yazar, daha önce yayýnlanan bir kitapçýðýnda kadro dergisinin kapanýþýyla ilgili olarak þöyle yazmýþtý: "Kapanma sebebi, sanayileþme ilerledikçe ve sosyal farklýlaþma hýzlandýkça ortaya çýkan bazý toplumsal ve ekonomik çatýþmalara halkýn dikkatini çekmesidir. Bu düþünceler belki doðru ama zamansýzdý; üstelik parti hiyerarþisinde hoþnutsuzluk yaratýyordu." Çaðdaþ ..., s.67/dipnot 21. 309 KARPAT, Türk Demokrasi Tarihi, s.68/dipnot 122. 310 Recep Peker'in Yakup Kadri'ye «bu selahiyeti nereden alýyorsunuz? Böyle bir organý çýkarýrsak ancak biz çýkarabiliriz.» demesi, bu tavrýn derecesini göstermektedir. Yakup kadri KARAOSMANOÐLU, Politikada 45 Yýl, B.2, Ýletiþim Ya., Ýstanbul, 1984, s.108. 15 Haziran 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Recep Peker'in "Rusya'da Stalin'in yaptýðý gibi" partinin kontrolünü eline geçirmek istediði için Atatürk tarafýndan azledildiðini yazmaktadýr. Bkz. KARPAT, Türk Demokrasi Tarihi, s.68/dipnot 124. 311 GÖKTÜRK, Bilinmeyen..., s.149.

Page 110: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

110

SONUÇ

Bu çalõşmada düşüncelerini ve ilişkilerini ele aldõğõmõz Ahmet

Ağaoğlu hem Osmanlõ, hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin "siyasal sõnõf"õ

içindedir. Zaman zaman "siyasal seçkin" içine girse de, sürekli olarak

aydõn kimliğini korumuştur.

Çalõşmaya başlarken amacõm, bir azgelişmiş ülke aydõnõnõn

siyasal süreç içinde üstlenebileceği rolleri gözleyebilmekti. Türkiye

Cumhuriyeti, gerikalmõş ama açõkça sömürge olmamõş bir ülkede, yeni

kurulmuş bir devlet olarak ilginç özellikler taşõmaktadõr. Bu devletin

kuruluş ve kurumsallaşma sürecinin içinde yaşamõş bir aydõn olan

Ağaoğlu, kişisel özellikleri dolayõsõyla örnek olarak seçildi.

Ağaoğlu, Kemalist düşüncenin de temellerini oluşturan İttihat ve

Terakki'de etkinlik gösterdi. Milli Mücadele'nin yapõldõğõ, cumhuriyetin

ilan edildiği ve yeni düzenin gerektirdiği atõlõmlarõn başladõğõ 1920'li

yõllarda "resmi aydõn" olarak görev aldõ. Milli Mücadele'nin ve yeni

rejimin değerlerinin oluşup önceki rejimin değerlerin yerine geçerken,

bunlarõn meşrulaştõrõlmasõnda rol oynadõ. Bu dönemde, 1923'ten itibaren

milletvekilliği de yaptõ. Ancak Ağaoğlu, düşünce dünyasõnda sistemli

bir doğrular bütünü bulunan aydõn olarak, benimsemediği uygulamalar

karşõsõnda itiraz ve eleştirilerden geri durmadõ. Bu niteliği gereği,

"muvazaalõ" muhalif SCF'nõn kurucularõ arasõna tayin edildi. Partinin

kendisini feshetmesiyle, sadece üniversitedeki ve yayõn dünyasõndaki

işleriyle uğraşmaya başladõ. Çõkardõğõ Akõn Gazetesi iktidarõ eleştirdiği

için kapatõldõ. Aynõ yõl üniversite reformuyla da kadro dõşõ bõrakõlarak

emekli edildi.

Page 111: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

111

Siyasal yaşamõnõ kõsaca özetlediğimiz Ağaoğlu'nu, siyasal ve

bürokratik görevlerde bulunmuş, tipik bir azgelişmiş ülke aydõnõ olarak

niteleyebiliriz.

Bu tez çalõşmasõna konu olan dönemde Ağaoğlu iki farklõ

konumda karşõmõza çõkar: İktidarõn yanõnda ve karşõsõnda. Her iki

konumda da aydõn niteliğini yitirmeden bulunmaktadõr. Öncelikle

gerçekleşmesine katkõda bulunduğu iş, İstanbul Hükümeti'nin meşruluk

dayanaklarõnõ yõkõlmasõdõr. Bununla eş zamanlõ olarak, yeni iktidar

odağõ adõna yeni semboller üretmekte ve mevcut sembollerle birlikte

bunlarõ Ankara Hükümeti'nin meşrulaştõrõlmasõnda kullanmaktadõr. Bu

dönemde, Ağaoğlu'nun kişisel görüşlerini, rejimin ideolojisi diye

sunduğu gözlenmektedir. Dönemin düşünce ortamõnõn kargaşasõ göz

önünde tutulduğunda, bunu doğal karşõlamak gerekir. Ankara'daki

iktidar odağõ ile uyum içinde olduğu sõrada, bir süre resmi yayõn

organõnõn yönetimini üstlenen Ağaoğlu'nun siyasal seçkin içinde önemli

bir yeri vardõr. Liderin sofrasõna da sõk sõk davet edilmektedir.

İktidarõn uygulamalarõndan, memnun olmadõklarõnõ eleştiren

Ağaoğlu, kendisinin yanlõş olarak nitelediği gelişmeleri, lidere bir

raporla bildirebilecek kadar cüretkardõr. 1926 yõlõnda hazõrladõğõ bu

raporda, milletvekili bulunduğu tek partiyi eleştirmektedir. Ancak

öndeki iki kişinin dokunulmazlõğõnõ gözeterek, Gazi'ye ve ismet Paşa'ya

güven ve bağlõlõk bildirmektedir. Rapor, bu özelliğine rağmen, partiyle

Ağaoğlu'nun yollarõnõn ayrõlmasõnõn ilk işaretidir. Fakat parti içinde

kalmayõ sürdürür. Zaten ikinci bir parti yoktur.

Ağaoğlu, ikinci parti kurulurken, kurucular arasõndadõr. CHF

içinde bulunduğu ve muhalefete başladõğõ dönemin gereğidir, yeni

partide yer alõşõ. Burada da benzer eleştirilerini sürdürür. Denetim

altõndaki bu muhalif parti, iktidar partisince tehlikeli bulununca,

kendisini feshetme yoluna gidecektir. SCF'nõn milletvekillerinden, eski

Page 112: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

112

partisine dönmeyen Ağaoğlu, bu yanõyla "dürüst aydõn" nitelemesini hak

ettiğini düşündürüyor.

Muhalefete geçtikten sonra Ağaoğlu, rejimden daha çok

uygulamalara karşõ çõkmaktadõr. Ama rejimin içeriğinin belirlenmesi

için yaptõğõ önerilere sadõk kalmayõ sürdürmektedir. Uygulamaya

yönelik itirazlarõ, içeriğe ilişkin önerilerinin yansõmalarõdõr, denilebilir.

Örneğin devletçilik uygulamasõna karşõ çõkõşõ, liberal önerilerinin

ürünüdür. Kõsacasõ Ağaoğlu, rejimin adõnda (Kemalizm) uzlaşmakla

birlikte, içeriğine hala karşõdõr.

Olaylarõ bugün değerlendirirken, Ağaoğlu'nun karşõ çõkõşlarõnõ,

gelişmeleri kavramada gecikmesine bağlayabiliriz. Çünkü kendisinin

ifade ettiği gibi, Serbest Fõrka kurulurken CHF'nõ ancak kendisi kadar

devletçi sanmaktadõr. Oysa CHF ve rejim, onun benimseyemeyeceği bir

yöne akmaya 1924 Anayasasõ ile başlamõştõ. Ağaoğlu, gecikmesinin

bedelini "siyasal sõnõf" dõşõna itilerek alacaktõr. Zaten tek partinin

otoritesine bağõmlõ siyasal yapõ312, içinde Ağaoğlu tipinde bir aydõnõn 312 Tek partili ve üzerinde çalýþtýðýmýz Atatürk'lü dönemde, rejimin nasýl nitelenmesi gerektiði konusunda tartýþma vardýr. Siyasal düzenin otoriter (yetkeci) olduðu noktasýnda uzlaþýlmakla birlikte, totaliter (bütüncül) olarak adlandýrýlabileceðini rahatlýkla söyleyemiyoruz. Çalýþmamýzýn doðrudan konusunu oluþturmadýðý için yalnýzca bazý yazarlarýn düþüncelerini bir notla kýsaca belirtmeyi yararlý buluyorum. Tek parti Türkiyesi'ni totaliter olarak nitelendiren yazarlara örnek olarak Paul DUMONT'a bakacak olursak, mantýk zincirini "diktatörlük" terimi üzerine kurduðunu görüyoruz. Yazar, Mustafa Kemal, KB Ya., Ankara, 1993, s.125'te þunlarý yazýyor: "Diktatörlük. Kelime, iki harp arasýnda Türk rejiminin vasfýný tayine çalýþan müþahitleri korkutmamaktadýr. Bir kiþinin diktatörlüðü. Mustafa Kemal Atatürk çok güçlüdür, Meclis'e ve Hükümet'e, alýnacak kararlarý tavsiye ederek Türkiye'yi kendi tarzýnda yönetmektedir. Bir de tek parti diktatoryasý. 1923'te Gazi tarafýndan kurulmuþ olan Cumhuriyet Halk Partisi, totaliter bir teþekkülün bütün belirgin vasýflarýný taþýmaktadýr ve hatta, devrin diðer totaliter partilerinin iþleyiþ ve yapýsýndan az farkla ayýrd edilmektedir. Ebedi Þef'in -1930'lardan sonra Mustafa Kemal böyle anýlacaktýr- uysal hizmetkarý bu parti, hiçbir muhalefeti hoþgörmemekte, toplumun bütün tabakalarýný sadece kendisi temsil ettiðini iddia etmekte ve deðiþik kültürel teþekkülleri aracýlýðý ile milletin ideolojik ve siyasi þekilllendirilmesinin üzerinde hemen hemen tam denetim icra etmektedir." Siyasal yapýyý otoriter olarak görseler de, totaliterliðin gerçekleþmediðini savunan yazarlar (Bahri Savcý, Fahir Giritlioðlu, Sina Akþin, Bülent Tanör, Taner Timur gibi) dönem içinde diðer ülkelerdeki siyasal düzenlerle karþýlaþtýrma yaparlar. Bu karþýlaþtýrmadaki soru, rejimin ne derece demokratik olduðunu ortaya koymaya yöneliktir. "yetkeci tek parti yönetimi niteliðini" vurgulamakla birlikte bütüncüllüðe varmadýðýný belirten AKÞÝN'e göre ("Atatürk Döneminde Demokrasi", SBFD, C.47, S.1-2, Ocak-Haziran 1992, SBF Ya., Ankara, 1992, s.246-249'da), Atatürk dönemi için diktatörlük denilebilirse de, dönemindeki "öbür diktatörlüklerin çoðundan, belki hepsinden, daha ehven bir niteliði vardý." Yazar, egemen partinin durumunu da, devletin

Page 113: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

113

barõnmasõna fõrsat vermezdi. Olayõn garip yanõ, yapõnõn oluşumunda

bizzat Ağaoğlu'nun da pay sahibi olmasõdõr. Serbestlik isterken ve birey

özgürlüğünü savunurken, bunlarõ tek partili siyasal yaşamda olabilecek

şeyler, diye sunmaktadõr. 1926 raporunda (ki, Hasan Rõza Soyak'õn

aktardõğõ metne göre Gazi tarafõndan dikkatle incelenmiştir), iktidar

tekeline sahip partinin kendi içinde hükümeti denetleyebileceğini ileri

sürmektedir.

Milli Mücadele'nin çoğulcu yapõsõndaki bir kanadõn, iktidar

yarõşõndaki aracõ durumunda olan Terakkiperver Cumhuriyet Fõrkasõ'nõn

karşõsõnda iktidar bloğu içinde bulunmuştur. Bu seçimini doğal

bulmakla beraber, bu partinin varlõğõnõ sürdürmesi yolunda görüş

bildirmesi beklenirdi. Bu yönde herhangi bir beyanõna rastlanmadõ.

Daha sonraki SCF'nõn kendini feshetmesi, Terakkiperver Fõrka'nõn

kapatõlmasõyla benzer anlamdadõr. Aralarõndaki fark, partilerin ve

kurucularõnõn niteliğinden ibarettir. Terakkiperver Fõrka gerçek rakipler

tarafõndan kurulurken, Serbest Fõrka Gazi'nin güvendiği dostlarõnca

kurulmuştur. Ama aynõ sonu paylaşõrlar.

Ağaoğlu, partisinin kapanõşõnõ takiben muhalefetten vazgeçmez

ve iktidardaki seçkinler tarafõndan tasfiye edilir. Ağaoğlu'nun tasfiyesini

anlatõrken değinildiği gibi, sadece siyasal dõşlamayla değil, hem de

partiyi yutmasý olarak deðerlendirmektedir. TANÖR, Osmanlý-Türk Anayasal Geliþmeleri, Der Ya., Ýstanbul, 1992, s.261-264'te rejimin otoriterliði nedeniyle muhalefete karþý hoþgörüsüz olduðunu, ama kendisini demokratik bir toplum ve devlet düzenine geçiþte bir ara dönem olarak algýladýðýný savunur. Yazara göre, "Demokratikleþ(tir)me eðilimi, otoriter rejim koþullarýna karþýn, dikkatten kaçýrýlmamasý gereken bir sualtý akýntýsýdýr." TÝMUR da (Türk Devrimi ...), s.264 ve 288-289. Atatürk döneminin diktatörlük olduðunda uzlaþmýþtýr, ama bu "demokratik diktatörlük"tür. Timur, "her devrim egemen ve ayrýcalýklý sýnýfý tasfiye ettiði ölçüde bir demokratik devrimdir" derken, devrimler "jakoben yöntemler de kullansalar" demokratik yönler taþýyabilir savýný açýklamaktadýr. Türk devrimini de bu baðlamda deðerlendirerek "demokratik diktatörlük" diye tanýmlar. Halkevlerinin kuruluþu gibi, totalitarizme kanýt olarak gösterilen olaylarý da, "Cumhuriyet yönetiminin giderek merkezileþmesi, otoriterleþmesi, onun demokratik diktatörlüðünün pekiþmesidir" þeklinde yorumlar. SAVCI da, Kemalizm'in "komünizm ve faþizm totalitarizmine düþmeden" kendine özgü bir yol çizdiðini savunmaktadýr. Demokrasimiz Üzerine Düþünceler, SBF Ya., Ankara, 1963, s.32.

Page 114: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

114

toplumsal yalnõzlaştõrmayla karşõ karşõya kalõr.313 Bunun nedeni, siyasal

seçkinlerin katlanamayacağõ kadar aşõrõ muhalefette õsrar etmesidir.

Çünkü iktidar grubuna göre, "hem muhalif hem müderris olunmaz" idi.

Akõn Gazetesinin kapatõlmasõ ve üniversitedeki görevinden

çõkarõlmasõyla Ağaoğlu, artõk ne muhalif, ne de hocadõr. Bunu tasfiye

diye nitelemek doğru olsa gerektir.

Ağaoğlu, tasfiyesini izleyen dönemde Cumhuriyet gazetesinde

yazmaya başlayacaktõr. Bu konuya da daha önce değinildiği için kõsaca

şu denilebilir: Ağaoğlu, iktidara yönelttiği amansõz eleştirileri nedeniyle

tasfiye edilmiş, fakat lidere olan bağlõlõğõnõn sürmesi nedeniyle de tam

anlamõyla ortadan silinmemiştir.

Tasfiye olarak nitelediğimiz bu olay, Ağaoğlu'na özgü bir

rastlantõ mõdõr? Bu soruya yanõt ararken, ilk göze çarpan olay, üniversite

hocasõ ve SCF İstanbul il başkanõ İsmail Hakkõ Baltacõoğlu'nun yine

üniversite reformu ile kadro dõşõ bõrakõlmasõdõr. Oysa Baltacõoğlu,

"Darülfünun Emini" yani rektör olarak da görev yapmõş bir kişiydi.314

"Aydõn Tasfiyesine İki Örnek" başlõğõ altõnda ele almaya

çalõştõğõmõz Ahmet Hamdi Başar ve Kadrocular da, bu zincirin önemli

halkalarõdõr. Bunlar da, siyasal iktidarõn tahammül sõnõrõnõ aşõp tasfiyeye

uğramõşlardõr. Şekli farklõ da olsa, tasfiye edilmiş olmak bakõmõndan

benzerdir.

Ahmet Hamdi Başar, Mustafa Kemal'in 1931 yõlõndaki yurt

gezisine iktisat danõşmanõ olarak katõlõr, ama hazõrladõğõ raporu bile

sunabilme fõrsatõ bulamaz. Çareyi, eleştiri ve önerilerini kitaplaştõrarak

yayõnlamakta bulur.

313 AÐAOÐLU, "Yeni Nesil Arasýnda", CUMHURÝYET Gazetesi, 4 mart 1935'te Ýstanbul gibi büyük bir kentte gidecek bir yer bulamadýðýndan ve avarelikten yakýnmakta olan yazar, bunu her ne kadar çeþitli toplumsal gruplarýn örgütlenmeyiþine baðlýyorsa da, kiþisel iliþkilerinin daralmasý da etkili olmalýdýr. 314 TUNÇAY, Tek Parti, s.85-86.

Page 115: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

115

Kadro dergisi ekibi, siyasal seçkinin tutumundan payõna düşeni,

daha nazik bir biçimde alõr. Bu nezaket, Yakup Kadri'nin gerek Gazi,

gerekse İsmet Paşa başta olmak üzere diğer üst yöneticilerin yanõnda

değerli bir yerinin bulunmasõndan dolayõdõr.315 Derginin sahibi olarak

görünen Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bir görevle yurtdõşõna tayin

edilir. Bu tayin, Türk İnkõlabõ'nõn "destancõsõ" derginin kapanmasõ (daha

doğrusu kapatõlmasõ) anlamõna gelir.

İncelediğimiz tasfiye örneklerinin en dramatiği Ahmet

Ağaoğlu'nun yaşadõğõdõr. Çünkü ömrü boyunca bağlõ kaldõğõ Mustafa

Kemal, onu sõğõntõ olarak gördüğünü sinirli bir anõnda söyleyivermiştir.

Ağaoğlu, bir zamanlarõn "resmi aydõn"õ iken, böylece "sokak aydõnõ"

olarak kalakalõr.316

Gözlediğimiz olaylara dayanarak diyebiliriz ki, yeni oluşan siyasal

seçkinler, yararlanabildiği sürece aydõnlara katlanõr. Başka bir deyişle

"yönetici seçkin" aydõnlarõ kullanabildiği sürece, onlara "siyasal sõnõf"

içinde yer verir. Ama iktidar, kendisine karşõ çõkmaya kalkõşan aydõnõ

sõrtõnda taşõmayacaktõr. Bu tip aydõnlarõ bir kenarda ve yalnõzlõğa terk

edecektir. İktidarõnõn kökleşmesi, yeni kurum ve kurallarõn yerleşmesi,

gerektiği zaman iktidar tarafõndan dikbaşlõ aydõnõn saf dõşõ bõrakõlmasõnõ

kolaylaştõrõr. Bu gelişim, "azgelişmiş ülkede kurulmuş yeni devlet" niteliği

taşõyan Türkiye Cumhuriyeti'nde de yaşanmõştõr.

Toplumsal ve siyasal devrim niteliğindeki dönüşüm sürecinde aydõn,

kuruluşunda rol oynadõğõ sistemin kurbanõ olur. Yeni kurulmuş olmasõ

dolayõsõyla savunma mekanizmalarõ tetikte ve güçlü olan rejim, karşõtlarõnõ

kolayca düşman ilan edecek ve ortadan (en azõndan siyasal alandan)

kaldõracaktõr. Yeni iktidar odağõna karşõ koymaya kalkõşan kişi ya da grup,

partinin, rejimin ve devrimlerin düşmanõ, komünist veya gerici olmakla 315 BOSTANCI, Kadrocular..., s.148. 316 Vedat Nedim, "Devletçilik Karþýsýnda Zümre Menfaati ve Münevver Mukavemeti", Kadro, C.2, S. 21,s.19.

Page 116: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

116

suçlanacaktõr. Bu suçlamalar o kadar soyuttur ki, yalnõzca iktidar sahipleri

ve resmi aydõnlar tarafõndan tanõmlanabilir. Çünkü bu kişiler, devrimin ve

rejimin somutlaşmõş şekli, hatta sahibidirler. Rejimin sahibinin kararõna

uymayan her kim olursa olsun suçludur. Ahmet Ağaoğlu, Ahmet Hamdi

Başar, Kadro Dergisi çevresi gibi.

Son not olarak, kendisine bu kadar kolayca düşmanlar türeten ve

otoriter nitelikteki böylesi bir siyasal yapõ, gerçek düşmanlarõnõ yer altõna

itmektedir. Türkiye'de bugün karşõlaşõlan laiklik ve Kemalizm düşmanõ

oluşumlar, tek parti yönetiminde sõkça kullanõlan otoriter uygulamalarõn

ürünüdür. Çok partili siyasal hayat denemelerinin yaşandõğõ dönemlerde,

tek partinin yer altõna ittiği öğelerin su yüzüne çõktõğõ ve legal ortamlarõ

kullanmaya çalõştõğõ görülmektedir. Siyasal kaygõyla bunlarõn kollanmasõ,

güçlenmelerini doğurmaktadõr.317 Bu gelişmeler, ( bugün Türkiye'de olduğu

gibi) yõllar sonra bile rejim sorununun devam etmesine yol açmaktadõr.

Bugün yaşadõklarõmõz, doğal sonuçtan başka birşey değildir.

Sistem dõşõna itilen veya kendisini sistem dõşõ addeden unsurlarõn,

çoğulcu demokratik yapõlanõş aracõlõğõ ile sisteme uyumlu duruma

getirilmeleri, kaybedilen zamana rağmen mümkün olabilir.

317 Demokrat Parti ile ilgili yorum için, Bülent DAVER, "Atatürk ve Sosyo-Politik Sistem Görüþü", Çaðdaþ Düþünce Iþýðýnda Atatürk, Eczacýbaþý Vakfý Ya., Ýstanbul, 1983, s.274-275.

Page 117: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

117

KAYNAKLAR

Ahmet AĞAOĞLU, Devlet ve Fert, Sanayiinefise Matbaasõ, İstanbul, 1933.

"Garp ve Şark", VATAN Gazetesi, 5 Eylül 1923.

İhtilal mi, İnkõlap mõ?, Alaeddin Kõral Basõmevi, Ankara, 1942.

Serbest Fõrka Hatõralarõ, B.I, Nebioğlu Ya., İstanbul, Tarihsiz.

Serbest İnsanlar Ülkesinde, Sanayiinefise Matbaasõ, İstanbul, 1930.

Üç Medeniyet, M.E.B. Ya.,İstanbul , 1972.

Samet AĞAOĞLU, Babamõn Arkadaşlarõ, B.3, Baha Matbaasõ, İstanbul, 1969.

Babamdan Hatõralar, Ankara, 1940.

Demokrat Partinin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri Bir Soru, Baha Matbaasõ, İstanbul, 1972.

M.Ali AĞAOĞULLARI ve Levent KÖKER, Tanrõ Devletinden Kral-Devlete, İmge Ya., Ankara,1991.

Sina AKŞİN, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Remzi Kitabevi, İstanbul,1987. "Atatürk Döneminde Demokrasi", SBFD, C.47, S.1-2, Ocak- Haziran 1992.

Korkmaz ALEMDAR, "Basõnda Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi İle İlgili Bazõ Görüşler", KADRO Dergisi, C.1.,Tõpkõbasõm, 1978.

Türker ALKAN, Gelişen Ülkelerde Aydõnlar ve Siyaset, ODTÜ Ya., Ankara, 1977.

Mehmet ALTAN, "Kemalizm Bir Ordu İdeolojisidir", Dünya KİTAP, Mart 1994, S. 29.

Raymond ARON, Sõnõf Mücadelesi, B.2, Dergah ya., İstanbul, 1992.

Page 118: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

118

Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, B.2, Bilgi Ya.,Ankara, 1989.

Falih Rõfkõ ATAY, Çankaya, Bateş Ya., İstanbul, 1984.

Şevket Süreyya AYDEMİR, "Bir Üstün Adamõn Ölümü", ULUS Gazetesi, 21.5.1939.

İnkõlap ve Kadro, B.3, Remzi Kitabevi Ya.,İstanbul, 1986.

"Plan Mefhumu Hakkõnda", Kadro, C.1, S.5.

"Bir Ruh Fantazisi", Kadro, C.1, S.1.

"Gençnesil Meselesi", Kadro, C.1, S.4.

"Milli Kurtuluş Hareketleri Hakkõnda Bizim Tezimiz", Kadro, C.1, S.12.

Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1987.

"Yarõ Münevverler Kulübü", Kadro, C.1, S.8.

Ahmet Hamdi BAŞAR, Atatürk'le Üç Ay ve 1930 Sonrasõ Türkiye, B.2, AİTİA Ya, Ankara,1981.

Fikret BAŞKAYA, Paradigmanõn İflasõ, Doz Ya., İstanbul, 1991.

Harry J. BENDA, "Non-Western İntelligentsias as Political Elites", Political Change in Underdeveloped Countries, (Der. John H. Kautsky), Seveth Printing, John Wiley and Sons Inc., New York, 1967. Burhan Asaf BELGE, "Faşizm ve Türk Milli Kurtuluş Hareketi", Kadro, C.1, S.8.

"Fõrka Mektebi", Kadro, C.1, S.9.

"Makina Medeniyeti", Kadro, C.1, S.7.

Murat BELGE, "Gelişim Süreci İçinde Aydõnlar", C.D.T.A., c.1, İletişim Ya., İstanbul.

Niyazi BERKES, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu-Batõ Yayõnlarõ, İstanbul, Tarihsiz.

Naci BOSTANCI, Kadrocular ve Sosyo-ekonomik Görüşleri, KB Ya., Ankara, 1990.

Tom B. BOTTOMORE, Siyaset Sosyolojisi, Teori Ya, Ankara, 1987.

Seçkinler ve Toplum, Gündoğan Ya., Ankara.

Page 119: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

119

Bülent DAVER, "Az Gelişmiş Ülkelerde Siyasi Elit (Seçkinler)", SBFD, C.XX, S.2, 1965.

"Atatürk ve Sosyo-Politik Sistem Görüşü", Çağdaş Düşünce Işõğõnda Atatürk, Eczacõbaşõ Vakfõ Ya., İstanbul,1983.

Milovan DJİLAS, Yeni Sõnõf, Doğuş Matbaasõ, Ankara,1959.

Paul DUMONT, Mustafa Kemal, KB Ya., Ankara, 1993.

Maurice DUVERGER, Siyaset Sosyolojisi,Varlõk Ya., İstanbul,Tarihsiz.

EFLATUN, Devlet, B.4, Remzi Kitabevi, İstanbul,1980.

Rupert EMERSON, Sömürgelerin Uluslaşmasõ, Türk Siyasi İlimler Derneği Ya., Ankara, 1965.

Doğu ERGİL, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1981.

Emin ERİŞİRGİL, İslamcõ Bir Şairin Romanõ, Türkiye İş Bankasõ Ya., Ankara, 1986.

Ali GEVGİLİLİ, Türkiye`de Yenileşme Düşüncesi, Sivil Toplum, Basõn ve Atatürk, B.2, Bağlam Ya., İstanbul, 1990.

Mahmut GOLOĞLU, Devrimler ve Tepkiler (1924-1930), Başnur Matbaasõ, Ankara, 1972.

İbrahim GÖKTÜRK, Bilinmeyen Yönleriyle Şevket Süreyya Aydemir, Arõ

Matbaasõ, Ankara, 1977.

"Gramsci'ye Göre Aydõnlar", CDT Ans.,İletişim Ya. C.1.

Halil İhsan GÜNEŞ, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Düşünsel Yapõsõ (1920-1923), Anadolu Üni. Ya., Eskişehir, 1985.

Nurettin GÜZ, Türkiye`de Basõn-İktidar İlişkileri (1920-1927), GÜ BYYO Ya., Ankara,1991.

Selahattin HİLAV, "Düşünce Tarihi 1908-1980", Çağdaş Türkiye 1908-1980, (Der. Sina AKŞİN), Cem Ya., İstanbul,1982.

İsmet İNÖNÜ, "Fõrkamõzõn Devletçilik Vasfõ", Kadro, C.2, S.22.

M.Nuri İNUĞUR, Basõn ve Yayõn Tarihi, B.2, Çağlayan Kitabevi, İstanbul,1982.

Page 120: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

120

Urs JAEGGİ, Die Gesellschaftliche Elite, Verlag Paul Haupt, Bern- Stuttgart, 1960.

"Kadro", Kadro Dergisi, C.1,S.1.

"Kadro", Kadro Dergisi, C.1, S.7.

Mehmet KAPLAN, "Atatürk Milliyetçiliği Açõsõndan Mehmet Akif Ersoy", Ölümünün 50. Yõlõnda Mehmet Akif Ersoy, MÜ FEF Ya., İstanbul, 1986.

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Politikada 45 Yõl, B.2, İletişim Ya., İstanbul, 1984.

Şükrü KARATEPE, Tek Parti Dönemi, Ağaç Ya., İstanbul.

Kemal KARPAT, Çağdaş Türk Edebiyatõnda Sosyal Konular, Varlõk Ya., İstanbul,1962.

Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul Matbaasõ, İstanbul, 1967.

İhsan KESER, Türkiye'de Siyaset ve Devletçilik, Gündoğan Ya., Ankara, 1993.

Ahmet Taner KIŞLALI, Siyaset Bilimi, İmge Ya.,Ankara, 1992.

Orhan KOLOĞLU, Türk Basõnõ, KB Ya., Ankara, 1993.

Levent KÖKER, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Ya., İstanbul, 1993, II.Baskõ,

David KUSHNER, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu ( 1876-1908 ), KervanYa., İstanbul, 1979.

Yalçõn KÜÇÜK, "Bilmeyi Bilmek veya Limancõ Ahmet Hamdi", Kooperatif (Seçme Yazõlar), (Der.Bülent Varlõk), GÜ BYYO, Ankara, 1982. Bernard LEWIS, "Gelişen Ülkelerde Değişen Toplumsal Değerler Meseleleri", Az Gelişmiş Ülkeler, B.2, Milliyet Kültür Kulübü Ya., İstanbul, 1966. Modern Türkiye`nin Doğuşu, B.4, TTK Ya., Ankara, 1991.

Seymour M. LIPSET, Siyasal İnsan,Teori Ya., Ankara, 1986.

Şerif MARDİN, "Tanzimat ve İlmiye", Türkiye'de Toplum ve Siyaset, İletişim Ya., İstanbul, 1992.

"Yeni Osmalõlarõn Hakiki Hüviyeti", Türkiye'de Toplum...

Page 121: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

121

"Türk Siyasasõnõ Açõklayabilecek Bir Anahtar: Merkez- Çevre İlişkileri", Türkiye'de Toplum...;

"Türkiye'de Muhalefet ve Kontrol", Türk Modernleşmesi, B.2, İletişim Ya., İstanbul, 1992,

Cemil MERİÇ, "Batõ'da ve Bizde Aydõnõn Serüveni", C.D.T.A., C.1.

Wright MILLS, İktidar Seçkinleri, Bilgi Ya., Ankara, 1974.

Barrington MOORE Jr, Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri, B.2, Verso Ya., İstanbul, 1992.

Gaetano MOSCA, Die Herschende Klasse, Verlag A.Francke, A.G.Bern, 1950.

Ahmet OKTAY, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatõ 1923-1950, KB Ya., Ankara,1993.

Baskõn ORAN, Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği -Kara Afrika Modeli-,B.2, Işõk Ya., Ankara, 1980.

Ergun ÖZBUDUN, 1921 Anayasasõ, Atatürk Araştõrma Merkezi Ya., Ankara, 1992.

Recep PEKER, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, II. Kitap, Devlet Basõmevi, İstanbul, 1937.

Nazõm H. POLAT, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlõğõ Ya., Ankara, 1991.

G. Bingham POWEL, Çağdaş Demokrasiler, S Ya., Ankara, 1990.

Fred M. RIGGS, "Bürokratlar ve Siyasal Gelişme: Çelişmeli Bir Görüş", Amme İdaresi Dergisi, C.4, S.2, (Özet-çeviri: S.Yalçõndağ)

Peyami SAFA, "Ahmet Ağaoğlu'nun İki Hikayesi", Milliyet Gazetesi, 14 Şubat 1958.

Giovanni SARTORİ, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, TDV Ya., Ankara, 1993.

Aclan SAYILGAN, Solun 94 Yõlõ (1871-1965), Mars Matbaasõ, Ankara, 1968.

Bahri SAVCI, Demokrasimiz Üzerine Düşünceler, SBF Ya., Ankara, 1963.

Sami SELÇUK, "Seçkinler ve Az Gelişmiş Ülkelerde Konum ve İşlevleri", Seha L.Meray'a Armağan, C.2, SBF Ya., Ankara, 1982.

Page 122: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

122

Ömür SEZGİN, Türk Kurtuluş Savaşõ ve Siyasal Rejim Sorunu, Birey ve Toplum Ya., Ankara, 1984.

"Kadro Hareketi", Kadro, Tõpkõbasõm, c.1

Hasan Rõza SOYAK, Atatürk'ten Hatõralar, C.2, Yapõ ve Kredi Bankasõ Ya., İstanbul, 1973.

Gencay ŞAYLAN, Türkiye'de Kapitalizm, Bürokrasi ve Siyasal İdeoloji, TODAİE Ya., Ankara, 1974.

Bilal ŞİMŞİR, Malta Sürgünleri, B.2,Bilgi Ya.,Ankara, 1985.

Bülent TANÖR, Türk-Osmanlõ Anayasal Gelişmeleri, Der Ya., İstanbul, 1992.

Ahmet TEMİR, Yusuf Akçura, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Ya., Ankara, 1987.

Erdoğan TEZİÇ, Anayasa Hukuku, İstanbul, 1991, Beta Yayõnlarõ.

Taner TİMUR, Türk Devrimi ve Sonrasõ, İmge Ya., Ankara, 1993.

Zafer TOPRAK, "Popülizm ve Türkiye'deki Boyutlarõ", TARİH VE DEMOKRASİ Tarõk Zafer Tunaya'ya Armağan, Cem Ya., İstanbul, 1992.

Muharrem TOROS, "Türkiye'de Bürokrasi Egemenliği", TEZKİRE Dergisi, S.4

Vedat Nedim TÖR, "Sõnõflaşmamak ve İktisat Siyaseti", Kadro, c.1, sayõ 11.

"Devletçilik Karşõsõnda Zümre Menfaati ve Münevver Mukavemeti", Kadro, c.2, S.21. Tarõk Zafer TUNAYA, Türkiye'de Siyasi Partiler, Doğan Kardeş Ya., İstanbul, 1952

Mete TUNÇAY, TC'de Tek Parti Yönetiminin Kurulmasõ, B.3, Cem Ya., İstanbul, 1992.

Nükhet TURGUT, "Türkiye'de Siyasal Muhalefet Olgusu ve Anlayõşõ", Türk Siyasal Hayatõnõn Gelişimi, (Der. Ersin KALAYCIOĞLU ve Yaşar SARIBAY), Beta Ya., İstanbul, 1986.

Mehmet TURHAN, Siyasal Elitler, Gündoğan Ya., Ankara, 1991.

Hilmi Ziya ÜLKEN, Türkiye'de Çağdaş Düşüncenin Tarihi, Ülken Ya., İstanbul.

Page 123: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

123

Bülent VARLIK, "Kooperatif Dergisi ve Ahmet Hamdi Başar", Kooperatif - Seçme Yazõlar-, (Der.B.Varlõk), GÜ BYYO Ya., Ankara, 1981

Murat YILMAZ, Ahmet Ağaoğlu -Milliyetçilik ve Liberalizm- , Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1991.

AKIN GAZETESİ

AKŞAM GAZETESİ

AYIN TARİHİ

CUMHURİYET GAZETESİ

HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ

MİLLİYET GAZETESİ

TBMM Zabõt Ceridesi

ULUS GAZETESİ

YARIN GAZETESİ

Page 124: TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI VE … · 2002-06-03 · sosyalistlerin, özellikle MARX’ın sınıf anlayışını yanlışlamaktır. Marksist düşüncede de bir "seçkin"

124

ZUSAMMENFASSUNG

Die Beziehung von politische und gebildete Elite Waehrend der Zeit

die Grundung und die Anmassung der Türkischen Republik ( Muster: Ahmet

Ağaoğlu)

Soviel wir von den Namen verstehen, dass mit diesem Thema Ahmet

Ağaoğlu als Beispiel genommen und gebildete und politische Elite werden

untersucht. Wenn Elite und ebildete Elite sich diskotiert werden, dann sagt

man, dass dies in dieser Beziehung wurden die Situatinonnen in der Türkei

und die wenig entwickelte Laender festgestellt.

Die Türkei wegen gebildete und der machtkraft sehr wenig entwickelt

war. Der Charakterzug den gebildete Personen ist immer kritisierend.

Politische Elite akzeptiert sehr wenig die Kritik. Wenn diese überwunden

wird, dann wird durch politische elite Oppositionpartei geschwiegen. Ahmet

Ağaoğlu hat diese Arbeitsfach festgestellt. Er war zu erst bei dem Macht, dann

war er dagegen. In der ersten Zeit war er gebildet Person, in der zweiten Zeit

war kritisierte person. Waehrend er in der Opposition war, wurde er von der

politischen Klasse ausgeworfen. Bei diesem Thema wurde es als Beseitigung

genannt. Sind die anderen gebildete Personen beseitigt? Es ist festgestellt,

dass Ahmet Hamdi Başar und "Kadro Dergisi" alle beseitigt und diese Frage

ist als positif beantwortet worden. Bei diesem Thema wurde es festgestellt: In

der Regierung von wenig entwickelte Land, d.h. in der Türkei, die nue

gegründet wurde, wenn gebildete Personen, die sich in Opposition befinden

und über die politik behaupten, dann werden sie durch Regierung beseitigt.