52

TANI VE TEDAVİ BÖLÜMLERİ...TANI VE TEDAVİ BÖLÜMLERİ Çocuk Hastalıkları, Dahiliye, Kadın Doğum, Genel Cerrahi, Ortopedi Bölümlerimiz 7/24 Hizmet Vermektedir. Acil Servis

  • Upload
    others

  • View
    68

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

TANI VE TEDAVİ BÖLÜMLERİ

Çocuk Hastalıkları, Dahiliye, Kadın Doğum, Genel Cerrahi, Ortopedi Bölümlerimiz 7/24 Hizmet Vermektedir.

Acil Servis ve Ambulans Hizmetleri Ağız ve Diş Sağlığı

Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Oral İmplantoloji Ortodonti Pedadonti Periodontoloji Protez

AnesteziGenel ve Lokal AnesteziSpinal/ Epidural Anestezi

Beslenme ve Diyet Beyin Cerrahisi

Bel ve Boyun FıtığıMikrocerrahiDisk CerrahisiKranial Cerrahi

Check-Up Programları Ayrıntılı Check-upÇocuk Sağlığı Check-upErkek Sağlığı Check-upGenel Check-upGöz Sağlığı Check-upKadın Sağlığı Check-upVIP Kadın Check-upVIP Erkek Check-up

Çocuk CerrahisiSünnet Fıtık Ameliyatı

Çocuk Psikiyatri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Alerji TestleriSağlıklı Çocuk Takibi

DermatolojiLazerle terleme tedavisiCiltte PRP TedavisiDermatoskopiSaç Ekimi

Fizik Tedavi ve Uygulama ESWT

Gastroenteroloji Gastroduedonoskopi Kolonoskopi Endoskopik Kanama Müdahaleleri

Genel Cerrahi Endokrin Cerrahi Gastroenteroloji Cerrahisi Karaciğer,Pankreas,Safra Yolları Cerrahisi Meme Cerrahisi

Göğüs Hastalıları Allerji ve Aşı Solunum Fonksiyon Testleri

Göz Hastalıkları Glokom Katarakt ve Refraktif Cerrahi Kornea ve Kontakt Lens Lazer Tedavileri Okulaplastik Cerrahi Retina ve Diyabet Şaşılık

İç Hastalıkları

Kadın Hastalıkları ve DoğumGebelik ve DoğumJinekolojik Cerrahi /Myom ve Over KistiLaparoskopik/ Histeroskopik MüdahaleMenapoz Takibi

Kalp ve Damar Cerrahisi Varis Cerrahisi

Kardiyoloji Efor- Treadmill Holter (24 saat EKG) EKG Ekokardiyografi

Klinik Laboratuvar Allerjenler Biyokimya Endokrinoloji Hematoloji Mikrobiyoloji Moleküler Biyoloji Seroloji

Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Baş Boyun CerrahisiKulak CerrahisiEndoskopik Sinüs Cerrahisi

Nöroloji EEG EMG

Nöro-Psikiyatri Odyoloji ve İşitme TaramaOrtopedi ve Travmatoloji

Artroplasti-Kalça Cerrahisi Ayak Cerrahisi Diz Cerrahisi Omuz ve Dirsek Cerrahisi Spor YaralanmasıAğrı Tedavisi-PRP

PerinatolojiPlastik, Estetik ve Rekonstruktif Cerrahi Psikiyatri Psikoloji

Psikoterapi Radyoloji

Bilgisayarlı Tomografi Direkt Röntgen Kontrastlı Tetkikler Kemik Dansitometri Mamografi MR (Manyetik Rezonans) Renkli Doppler Ultrason Ultrasonografi

Uyku Laboratuvarı Üroloji

Prostat Cerrahisi Mikrocerrahi Varikosel Cerrahi Erkek Cinsel ve Üreme Sağlığı

Yoğun Bakımlar Genel Yoğun Bakım Neonatal (Yeni Doğan) Yoğun Bakım Cerrahi Yoğun Bakım Koroner Yoğun Bakım

Günlük hayatımızda sağlık ve sıhhat kelimeleri belki de en fazla kullandığımız kelimelerin başında geliyordur.

Evrensel kabulde olan “sağlık ve sıhhat” kelimeleri aynı zamanda hastanelerin temel çalışma prensiplerini de oluşturur ve asıl değerlerini hastanelerde kazanırlar.

Bizler de yaptığımız işin çok kıymetli, aynı zamanda sorumluluğu çok yüksek bir alan olduğu bilincinde hareket ediyoruz. Hizmeti doğru zamanda, doğru yerde ve en doğru kalitede sunmanın gayretini yaşıyoruz. Sağlık hizmet sunum kalitesini gerek yeni branşların oluşturulması gerekse yeni doktor kadroları ile en üste seviyeye taşımaya çalışıyoruz.

Sahip olduğumuz ve içtenlikle inandığımız kaliteli sağlık hizmetlerimizi en yakınımızdan başlayarak komşu kurumlara ulaştırmak ve güçlü bir işbirliği oluşturmak için bir çalışma başlattık. Bu süreç içinde İstanbul Adliyesi ile ortak bir çalışma gerçekleştirdik ve binlerce çalışanına hastanemizi tanıtma fırsatı bulduk. Sektörlerde haklı yer edinmiş değerli kurumlarla buna benzer çalışmalarımız devam edecek ve güçlü işbirlikleri kuracağız.

Türkiye Hastanesi ailesini yeni uzman isimlerle büyütmeye devam ediyoruz; Kardiyoloji, Çocuk Hastalıkları, Kadın Doğum ve Kulak Burun Boğaz klinikleri yeni doktorlarımızla şimdi daha güçlü.

Reçete Dergisi’nin bahar sayısında, özellikle merakla bekleyen ve arşiv oluşturan hastalarımız için; mevsime özgü yazılar, kadınların sağlık taramaları, sıkça rastlanan ve hep merakla izlenen sağlık konuları bulacaksınız. Doktorlarımız, güncel olan ve sıkça yaşadığımız hastalıkları ele alarak bu hastalıklara karşı nasıl önlem alınacağı bilgilerini sizlerle paylaştılar.

“Hayatın içinden” sayfalarımızda da ülkemizin en önemli müzelerinden olan İstanbul Modern’in detaylı bir tanıtımını okuyacaksınız.

Ülkemizin doğal ve tarihsel güzellikteki yörelerini tanıtmaya devam ediyoruz. Bu sayıda da doğal güzellikleri ve bol oksijenli havasıyla görülmeye değer Kaz Dağları’nı tanıttık. Bahar mevsimini ve doğanın ilk uyanışını Kaz Dağları’na giderek görebilirsiniz.

Bu vesile ile bütün sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramlarını tebrik ediyoruz.

Sağlıklı günler dileriz efendim.

Merhaba Sevgili Türkiye Dostları,

Faruk KocaTürkiye Hastanesi Başhekim

Türkiye Hastanesi Reçete 1

İÇİNDEKİLER

06 08 38KRONİK ÖKSÜRÜK VE

TEDAVİSİ

SPASTİK KOLON

“YAS” YAŞANILMASI GEREKEN BİR DÖNEMDİR

Öksürük, solunum yollarından irritan ve kimyasal maddeleri temizlemek, fazla oluşan sekresyonları atmak için yapılan bir savunma mekanizmasıdır.

Hastalığın belirtileri son derece değişken ve çeşitli olabilmektedir. En sık karşımıza çıkan şikâyet, karın ağrısı olmaktadır.

Yas, kayıp yaşayan bireylerde bu kayba karşı verilen uyum tepkileridir.

Anestezi nedir? Neden korkmamalıyız?Diz Artrozu ve Total Diz Protezi AmeliyatıPsikiyatrik Tedaviler ve PsikoterapiOrtopedik Rehabilitasyon Nedir?

Bizden HaberlerHorlama ve Uyku ApnesiKadın Genital Kanserlerinde Erken TanıGöz İçi İlaç Uygulamaları

04101416

18202324

2015 Mart-Mayıs

2 Türkiye Hastanesi Reçete

Türkiye HastanesiAdına İmtiyaz Sahibi ve BaşhekimDt. Faruk Koca Sorumlu Yazı İşleri MüdürüHayati Odabaşı

Yayın KuruluDr. Mehmet SargınOp. Dr. Nevra TopalismailoğluSemra KayaOktay Sever

Yönetim YeriTürkiye HastanesiMerkez Mah. Darülacaze Cad. No.14/1 34381 Şişli/İstanbul Tel: 0212 214 14 14 Faks: 0212 314 14 15www.turkiyehastanesi.com

AcilDr. Mehmet SargınDr. Wassim BekrakiDr. Ayhan CıblakDr. Işıl ÇekinDr. M. Fehim Doğru

AnesteziUzm. Dr. Şaban BayyozgatUzm. Dr. Figen Ergün

Beyin CerrahisiOp. Dr. Levent Akduygu

BiyokimyaUzm. Dr. Özkan Özbaş

CildiyeUzm. Dr. Metin Oğuz

Çocuk CerrahisiOp. Dr. Cem Kara

Çocuk HastalıklarıUzm. Dr. Salim ErdoğanUzm. Dr. Şükrü ÇidoUzm. Dr. Mustafa TengirşekUzm. Dr. M. Masum Koşal

Diş ÜnitesiDt. Yılmaz CebecioğluDt. Yusuf Sert

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Mehmet Saka

GastroenterolojiUzm. Dr. Refik OkçuUzm. Dr. Turan Çalhan

Genel CerrahiProf. Dr. Hasan TaşçıOp. Dr. Cavit HamzaoğluOp. Dr. Ece Koçum

Göğüs Hastalıkları-AlerjiProf. Dr. Recep Aydilek

Göz HastalıklarıProf. Dr. Tunç OvalıDoç. Dr. Hanefi ÇakırDoç. Dr. Mehmet ÇakırOp. Dr. Nusret BaşOp. Dr. H. Ahmet BaşOp. Dr. M. Kadir EgemenoğluOp. Dr. Çolpan Ovalı

İç HastalıklarıDoç. Dr. Sabahattin GülUzm. Dr. Ahmet Faruk YağcıUzm. Dr. Canan Çelebi

Kalp Damar CerrahisiOp. Dr. Cafer Abbasoğlu

KardiyolojiProf. Dr. Rifat Eralp Ulusoy Doç. Dr. Sibel Enar

Kadın DoğumProf. Dr. Mustafa Küçük (Perinatoloji)Op. Dr. Nihal ÇakırOp. Dr. Nevra TopalismailoğluOp. Dr. Figen Ezen İşlerOp. Dr. Özge ÇoşkunOp. Dr. Özgür ÇetinerOp. Dr. Tülay KoldaşOp. Dr. Roza Eskandari Zanjani

Kulak-Burun-BoğazProf. Dr. İsmet Ercan CanbayOp. Dr. Ahmet YıldırımOp. Dr. İlhan ÖzbekOp. Dr. Cevat Uçar

NörolojiUzm. Dr. Yılmaz Kendirli

Nöro-PsikiyatriUzm. Dr. Akın Gürdil

Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. İrfan ÖztürkOp. Dr. Mehmet HelvacıOp. Dr. Tarık Şener

Plastik ve Rekonstrüktif CerrahiOp. Dr. Tekin Gümüşoğlu

RadyodiagnostikUzm. Dr. Necati SönmezUzm. Dr. Nilgün ErenUzm. Dr. Funda AkaçlıUzm. Dr. Adnan Alptekin

ÜrolojiOp. Dr. Ahmet Talha Beşışık

PsikiyatriUzm. Dr. Aytül Gürbüz Tükel Uzm. Dr. Bahar Cömert

Çocuk PsikiyatriUzm. Dr. Özen Alemdar

Klinik PsikolojiUzm. Psk. Aslı ÖzlüUzm. Psk. Gülşah Dursun

Beslenme ve DiyetDyt. Bahattin ArslanDyt. Ayşenur Cumurcu

Danışma Kurulu

Tel: 0212 452 24 90 www.dvciletisim.com

Kreatif DirektörAytekin Karaca

Reçete Dergisi Türkiye Gazetesi Hastanesi’nin sağlık sektöründeki mesleki

süreli yerel yayınıdır. 3 ayda bir yayınlanır.

Dergide yer alan bilgiler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

EditörLevent Çelik

Grafik TasarımSerdar Mert

Fotoğraf İbrahim Karaca

Baskıİhlas Gazetecilik. A.Ş.Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41Yenibosna-Bahçelievler/ İSTANBULTel: 0212 454 30 00

Yapım

42KAZDAĞLARIAlplerden sonra dünyanın en fazla oksijen üreten dağı Kazdağları’ymış. Akçay’a girerken tabelada “Nefes alıyorsanız Kazdağları’ndasınızdır!” yazıyor.

Meme Kanseri Tanı YöntemleriAlt Sindirim Sistemi Kanamaları Türkiye’de Sanatı İstanbul Modern’de Takip EdinKitapTeknolojiBulmaca

263034464748

Türkiye Hastanesi Reçete 3

BİZD

EN H

ABER

LER

Sağlıkta işbirliği doğrultusunda, İstanbul Adliyesinde Türkiye Hastanesi tanıtım standı açıldı.

Standımızda Adliye çalışanlarına yönelik avantajlı indirimler ve hastane hizmet birimleri tanıtıldı. Çalışanların yoğun ilgi gösterdiği stantta Türkiye Hastanesinin sunduğu birçok hizmet anlatılarak sağlıklı ve güvenli bir hayatın ipuçları verildi.

Standın açılışı ve yapılan işbirliği hakkında konuşan hastanemizin Genel Müdür Yardımcısı Hayati Odabaşı, İstanbul Adliyesinde Türkiye Hastanesi olarak yer almaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi. Tam 24 yıldır İhlas Holding bünyesinde halkımıza hizmet verdiklerini vurgulayan Odabaşı, “Vatandaşlarımıza daha iyi hizmet vermek için yola çıktık. Halkımıza güven, huzur ve sağlık içinde hizmet vermeye çalışıyoruz.” dedi.

İstanbul Adliyesi ile yapılan çalışmaya da değinen Odabaşı, “Adliye çalışanlarımızla yaptığımız çalışmamızı, hazırladığımız avantajlardan herkesin faydalanması yönünde atılmış bir adım olarak görüyorum.” dedi.

Hastanenin, Adliye’nin tam karşısında olmasının çalışanlar için büyük bir avantaj olduğunu kaydeden Odabaşı, yoğun mesai içinde sağlık problemleri için vakit ayıramayan hâkim, savcı, avukat ve daha birçok çalışanı, mesaileri zarar görmeden kaliteli, huzurlu ve kurumsal bir hizmet alabilecekleri Türkiye Hastanesine beklediklerini söyledi.

Bugüne kadar Adliye çalışanlarından çok olumlu geri dönüşler aldıklarını da dile getiren Odabaşı, “Aldığımız geri dönüşleri dikkatlice değerlendiriyoruz. Amacımız, diğer kurumlarla da bu tür organizasyonların içinde yer almaktır.” diyerek sözlerine son verdi.

Türkiye Hastanesi Sağlıkta

İstanbul Adliyesinin Yanında

Ispartakule’nin en gözde konut projelerinden Bizim Evler 6, doktorlarımızdan tam not aldı. Gayrimenkul yatırımlarını değerlendirmek amacıyla Bizim Evler 6 satış ofisinde bir araya gelen doktorlarımız, bölgenin en düşük KDV oranının Bizim Evler projesinde olmasının çok büyük bir fırsat olduğunu belirttiler.

Bu önemli fırsatı değerlendirmek için doktorlarımıza özel olarak Şatto Restoranda tanıtım toplantısı yapıldı. Toplantıya, başta İhlas Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Av. Mehmet Okyay olmak üzere Türkiye Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı Hayati Odabaşı, Bizim Evler Satış ve Pazarlama Müdürü Mehmet Erhan Değerli, Türkiye Hastanesi Başhekimi Dr. Faruk Koca, Türkiye Hastanesi Mali İşler Müdürü İsmail Mert, İhlas Vakfı Doktorlar Kulübü Başkanı Dr. Nezih Berksoy ve Türkiye Hastanesinde görev yapan doktorlar katıldı.

Ispartakule ve çevresindeki bütün gelişmeleri takip ettiklerini belirten doktorlarımız, Ispartakule’nin yatırım açısından avantajlı bir bölge olduğunu ifade etti. Tanıtım toplantısı sonunda Bizim Evler 6 satış ofisine giden heyet, maket üzerinden, yapılan evler hakkında bilgi aldı.

Doktorlarımızın Tercihi “Bizimevler” Oldu

4 Türkiye Hastanesi Reçete

Op. Dr. Levent Akduygu

Finlandiya’da

Hastanemizin başarılı doktorlarından Beyin Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Levent Akduygu macera dolu gezilerine bir yenisini daha ekledi. Dünyanın çeşitli bölgelerine geniş kapsamlı geziler yapan başarılı doktorumuz, son olarak Kuzey Finlandiya – Laponya bölgesine gitti. Zorlu kış şartlarına rağmen gezisinden büyük keyif aldığını söyleyen Akduygu, vakit buldukça bu tip aktivasyonlara devam edeceğini söyledi. Akduygu ayrıca yapmış olduğu geziden bizler için Türkiye Hastanesi bayrağı ile çektirdiği fotoğrafları da paylaşmayı ihtimal etmemiş.

Aramıza Katılanlar

Prof. Dr. Mustafa KüçükKadın Hastalıkları ve Doğum

Prof. Dr. Rifat Eralp UlusoyKardiyoloji

Prof. Dr. İsmet Ercan CanbayKulak Burun Boğaz

Op. Dr. Özgür ÇetinerKadın Hastalıkları ve Doğum

Uzm.Dr. Bahar CömertPsikiyatri

Uzm.Dr. M. Masum KoşalÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Türkiye Hastanesi Reçete 5

Öksürük, solunum yollarından irritan ve kimyasal maddeleri temizlemek, fazla oluşan sekresyonları atmak için yapılan bir savunma

mekanizmasıdır. Ancak öksürük uzun süre devam ederse hasta açısından oldukça sıkıntılı bir durum ortaya çıkabilir. Uzun söner ve şiddetli seyreden öksürüğün birçok yan etkisi oluşur:

Akciğer zarı arasına (plevra) hava dolarsa pnömotoraks ortaya çıkar. Havanın baskısı sonucu akciğer süner, şiddetli göğüs ağrısı ve nefes darlığı oluşabilir.

Öksürüğe bağlı olarak göğüs kaslarında zedelenme olabilir ve her öksürükte kaburgalar arasında ağrı oluşur.

Aşırı öksürük, bazı insanları depresyona sokabilir.

Şiddetli öksürük sonucu senkop dediğimiz bayılmalar olabilir.

Öksüren hastadaki yaralar geç iyileşir ve ameliyat dikişleri zarar görür.

Öksürük sonucunda özellikle göğüs kemiklerinde çatlak ve kırıklar oluşabilir.

Hastada, bel fıtığı, boyun fıtığı veya kasık fıtığı varsa bunlarda ilerleme meydana gelir ve ağrılar çoğalır.

Öksürük, sinirler vasıtasıyla iletilir. Öksürüğü ilk başlatan reseptörler; üst solunum yolu, alt solunum yolu, akciğer zarı, mide mukozası, yemek borusu, kulak zarı ve dış kulak yolu, kalp zarı gibi hem solunum sisteminde hem de solunum sistemi dışında bulunur. Bu yüzden öksürük nedenlerini buna göre aramak gerekir.

Kronik Öksürükve Tedavisi

Göğüs Hastalıkları UzmanıProf. Dr. Recep Aydilek

8 haftadan fazla süren öksürüklere kronik öksürük denir. 3-8 hafta süren öksürüklere ise “subakut” öksürük denmektedir.

6 Türkiye Hastanesi Reçete

Öksürüğün üst solunum yolu nedenlerinden en başta; alerjik rinit, non-alerjik rinit, sinüzit, postenfeksiyöz öksürük (gripal veya bakteriyel enfeksiyon sonucu oluşan) gibi durumlar gelir. Alerjik rinit, mevsim boyunca veya bütün yıl olabilir.

Öksürüğün en fazla görülen bölgesi üst solunum yollarıdır. Öksürüğün diğer bir nedeni alt solunum yolunda oluşan astım, KOAH, bronşektazi ve eozinofik bronşittir. Bizzat akciğere ait tüberküloz, akciğer kanseri, interstisyel akciğer hastalıkları ve sarkodioz gibi hastalıklarda da kronik öksürük görülmektedir.

Kronik öksürük, solunum sistemi dışı hastalıklarda da görülür. Bunların en başında mide içeriğinin yemek borusuna kaçması ile oluşan reflü ve bu olayın devamlılık göstermesi hâlinde ise reflü hastalığı gelir. Reflüye bağlı öksürükte nefes darlığı, balgam gibi akciğer ve solunuma ait şikâyetler yoktur. Yemek sonunda ve sırt üstü yatmakla öksürük artar. Ayrıca bazı tansiyon ilaçlarına bağlı (ACE inhibitörleri) kronik öksürük oluşur. Bunlar kuru öksürük olup ilacı kestikten 3-4 hafta sonra kaybolur.

Psişik öksürükler özellikle çocuklarda çok görülür. Bu tür öksürükler uyurken, meşguliyet durumunda veya neşeli durumlarda kaybolur.

Kronik öksürük tedavisinde, öncelikle hastayı çok iyi sorgulamak gerekir. “Öksürüğün süresi, kuru veya balgamlı olup olmadığı, eforla etkileşimi, gece veya gündüz olması, ısı farkından etkilenmesi, geniz akıntısı, baş ağrısı var mı, burun tıkalı mı, nefes darlığı var mı, hışıltılı solunum oluyor mu, ateş var mı, kanlı balgam çıkıyor mu, ses kısıklığı yapmış mı, kokulardan, rüzgârdan, klimadan etkileniyor mu, evde sigara içiliyor mu?” gibi sorular bizi tanıya yaklaştırır. Tedavide bize ışık tutması açısından gerekli olduğu hâllerde paranasal sinüs grafisi, alerji testleri, balgam muayeneleri, solunum fonksiyon testi, akciğer filmi laboratuvar testleri yapılır. Bunların sonucunda öksürük için önleyici ve koruyucu önlemler anlatılır ve hastalığın tipine göre çeşitli ilaç tedavilerine başlanır. Alerjik rinitte; burun damlası, topikal nazal kortikosteroidli spreyler,

antihistaminikler, dekonjestanlar, sinüzitte; drenaj yollarını rahatlatıcı ilaçlar, gerekirse antibiyotik ve cerrahi tedavi, astımda; koruyucu tedavilerin yanında nefes açıcı ve astım atağına yönelik ilaçlar verilir. KOAH’ta; şiddetine göre ara ara veya devamlı nefes açıcı, balgam sökücü ve gerektiğinde antibiyotik kullanılır. Bazı hastalara solunum egzersizleri yaptırılır ve solunum fizyoterapisi uygulanır. Bronşektazide antibiyotikler, nefes açıcı ilaçlar ve fizyoterapi uygulanır. Tek taraflı bronşektaziler gerekirse ameliyat edilir. Eozinofilik bronşitte, kortikosteroid tedavisi çok iyi gelir.

Bizzat akciğerde olan tbc, akciğer kanseri hastalıklarında ise kendilerine özgü tedaviler uygulanır.

Reflü hastalığında bir gastroenterologla temas kurulmalı, tansiyon ilaçlarına bağlı öksürük var ise ilaç kesilmelidir.

Psikolojik öksürüklerde ise hasta gerekirse bir psikiyatriste yönlendirilmelidir.

Türkiye Hastanesi Reçete 7

Stresin neden olduğu pek çok hastalığın yanı sıra, sanki bağırsakların strese verdiği bir cevap olarak nitelenebilecek

oldukça yaygın bir hastalıktır. Belli bir organik neden ile açıklanamayan, daha çok stres ve psikolojik gerginlikle ortaya çıkan ya da şiddeti artan karın ağrısı, çoğu kez birbirini izleyen ishal ve kabızlık nöbetleri ile çok değişik belirtilerle karşımıza çıkan fonksiyonel bir bağırsak hastalığıdır.

Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere bağırsağın organik yapısında bir problem söz konusu değildir.

Rahatsızlığın nedeni bağırsağın fonksiyonu ile ilgilidir.

Bu hastalık birden fazla isimle de anılagelmektedir. Örneğin: İrritabl kolon

sendromu, spastik kolit, müküs kolit, labil kolon ve irritabl bağırsak sendromu gibi. Bütün

bu tanımlardan sonra aslında en iyi tanımlama irritabl bağırsak sendromu olacaktır. Zira bu hastalık bağırsak sisteminin tamamını etkilemektedir. Bu hastalığın nedeni konusunda açık bir bilgi henüz yoktur. Bağırsak alışkanlığının bozulmuş olması ön plandadır. Bu tabloya karın ağrısı eşlik edebildiği gibi karın ağrısı olmaksızın da bu hastalık görülebilmektedir. Hastalarda genellikle anxiete, depresyon, saldırganlık, rijidite

İç Hastalıkları UzmanıDoç. Dr. Sabahattin Gül

Spastik Kolon

8 Türkiye Hastanesi Reçete

gibi psikolojik bozuklukların bulunması daha çok psişik kaynaklı olma yönünde yol gösterici olmaktadır. Bağırsak hormonlarının da bu hastalıktaki rolü üzerinde araştırmalar mevcuttur.

İrritabl bağırsak sendromundan dolayı hastaların hekime başvurma yaşı genellikle 40’lı yaşlardır. Kadınlarda daha sık olup yaşlılıkta kadın popülasyonu açısından önemli bir problem olarak görülmektedir.

Hastalığın belirtileri son derece değişken ve çeşitli olabilmektedir. En sık karşımıza çıkan şikâyet, karın ağrısı olmaktadır. Bu ağrı, karakteristik bir ağrı olmayıp yeri, süresi ve şiddeti hastalarca birbirinden çok farklı bir biçimde tarif edilmektedir. Genellikle psikolojik travmalarla artan bir ağrıdır ve dışkılamakla hafiflediği ifade edilmektedir. Göbek altında kalın bağırsak hattının herhangi bir yerinde olabilen bu ağrı, bazı yiyeceklerin alınması ve soğuk içeceklerle artması gibi özelliklere de sahip olabilir. Genellikle hastanın uykusunu bölerek onu uyandıracak tarzda bir ağrı değildir.

İkinci olarak önemli bir belirti dışkılama düzenindeki değişikliklerdir. Şöyle ki: Kabızlık ve ishal dönemleri birbirini izleyebilir. Kabızlık döneminde sert, kuru ve keçi pisliği gibi tane tane dışkılama oldukça tipiktir. İshal döneminde ise yumuşak pelte kıvamında dışkılama olur ki hasta özellikle kahvaltıdan sonra dışkılama ihtiyacı duyar. Hastalarda dışkılama esnasında bağırsak içi müküs salgısı da artarak bazen sadece sümüksü bir müküs dışkılayabilmektedirler.

Bu belirtiler dolayısıyla hastalarda hazımsızlık, gaz, geğirme, hâlsizlik, güçsüzlük, baş dönmesi, baygınlık hâli, hatta bayılma, terleme ve baş ağrısı şeklinde belirtilerin de eşlik etmesi sıklıkla gözlenmektedir.

Yukarıda saydığımız bütün belirtiler birçok organik kaynaklı mide bağırsak sistemi hastalıklarında sıklıkla görülebilen belirtilerdir. Dolayısıyla bir hastanın irritabl bağırsak sendromu tanısı konmadan önce diğer hastalıkların olmadığı konusunda emin olacak şekilde mide bağırsak sistemi ya da diğer organlarının incelemesi yapılmalı, sonuçta herhangi bir diğer hastalık bulunmadığı kesin olarak bilindikten ve emin olunduktan sonra bu tanı üzerinde yoğunlaşılmalıdır.

Aksi takdirde bu hastalığın belirtilerinin çeşitliliği yanlış tanı konmasını kaçınılmaz hâle getirecektir. Bu araştırmaların en başında büyük tuvalet incelemesi ve kalın bağırsak görüntülenmesi gelmektedir. Bundan sonra da gerekli görülmesi hâlinde üst sindirim sistemi incelemeleri de yapılarak organik bir hastalık ekarte edilmelidir.

İrritabl bağırsak sendromu tanısının konmasından sonra sıra tedaviye gelecektir. Tedavi alternatifleri birçok basamaktan oluşacaktır. Bunların başında diyet uygulamaları ve günlük hayatın düzene sokulması gelmektedir. Zeminde yer almakta olan psikolojik bozuklukların tedavisi bir psikiyatri uzmanının yardımını çoğu zaman gerekli kılar. Ayrıca tıbbı tedavi amaçlı ilaçlar da uygun vakalarda hekimce seçilerek kullanılmalıdır.

Bütün bu tedavilere rağmen hastalık zaman zaman alevlenmeler ve düzelmelerle yıllarca sürebilir. Öncelikle hastaların bu durumla baş edebilmeyi öğrenmeleri ve kişisel gayretleri çok önemlidir. Belirtilerin başlamasını takip eden dönemde erkenden tedaviye başlanan hastalarda tedavi sonuçları daha yüz güldürücü olmaktadır.

Türkiye Hastanesi Reçete 9

KBB UzmanıProf. Dr. İsmet Ercan Canbay

Horlama ve Uyku ApnesiHorlama tek başına sosyal bir olay olarak karşımıza çıkabildiği gibi ciddi tıbbi problem olan tıkayıcı tip uyku apnesi sendromunun bir parçası olabilir.

10 Türkiye Hastanesi Reçete

Çok şiddetli horladığınız söyleniyorsa sabahları yorgun uyanıyorsanız ve gündüzleri uyukluyorsanız uykuda solunum duraklamaları

(uyku apnesi) sorununuz olabilir.

Uyku apnesi; erkeklerde, kadınlardan 2-3 kat daha sıktır ve daha çok orta yaş üzerindeki erişkinlerde görülür. Ayrıca tıkayıcı tipte uyku apneli hastaların yaklaşık %70’i şişman olup görülme sıklığı yaşla birlikte belirgin olarak artar.

Aşırı yorgunluk, fazla alkol veya uyku ilacı alımını takiben görülen, ara sıra olan horlama veya sadece sırtüstü yatma sırasında ortaya çıkan pozisyonel horlama patolojik kabul edilmemektedir. Ayrıca tıkayıcı tipte uyku apnesi ve basit horlamanın çocukluk döneminde de görülebilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.

Apne: 10 saniyeden uzun süreli nefes durması durumudur. Uyku devam ettiği sürece tekrarlayıcıdır.

Horlama: Uykuda başlıca nefes alımı sırasında yumuşak damak ve dil kökü kaynaklı titreşimler sonucunda oluşan sestir.

Uyku apnesi iki türlüdür:Tıkayıcı tipte uyku apnesi: Daha sık rastlanan bu apne türünden; boğazdaki kasların, havanın geçeceği alanı kapatacak şekilde gevşemesi sorumludur.

Merkezî uyku apnesi: Bu tür apne beynin solunumu kontrol eden kaslara doğru sinyaller göndermemesi sonucunda görülür.

Tıkayıcı tipte uyku apnesi uyku boyunca üst solunum yolunun tekrarlayıcı tıkanmaları ile karakterizedir. Buna, genellikle kan oksijen düzeyindeki düşmeler eşlik edebilir. Diğer bir ifade ile hava yolu çeşitli seviyelerde tıkanır. Tıkayan faktörler, üst solunum yolunu çevreleyen dokulardaki şişkinlikler, büyük bademcikler, büyük dil ve uykuda gevşeyen üst solunum yolu kaslarıdır.

Diğer bir tıkanma noktası burun olabilir. Çenenin küçük olması ve üst solunum yolunun yapısı da tıkanma yapabilir. Ayrıca tıkanma olmaksızın solunum tembelliğine bağlı merkezî uyku apnesi de vardır.

Her ne kadar erişkinlerde, erkeklerde, horlayanlarda, menopoza girmiş bayanlarda, yaşlılarda ve kilolularda daha sık görülmekte ise de tıkayıcı tipte uyku apnesi çocuklarda, genç bayanlarda ve zayıf insanlarda da tespit edilmektedir.

Uyku apnesi orta yaştaki kilolu erkeklerin hastalığıdır şeklindeki izlenim yanlıştır. Ayrıca hastaların 1/4’ü şişman değildir. Gerçekte şişman erkeklerin çoğu ve kilolu bayanların çok büyük bir kısmında apne yoktur.

Özetle; basit horlama, sadece sosyal bir hastalık olup tedavisi isteğe bağlı olmakla birlikte, tıkayıcı tipte uyku apnesi çok ciddi, hatta ölüme neden olabilen bir hastalık olup tedavisi tıbben zorunlu bir hastalıktır.

Erişkinlerde yumuşak damak, küçük dil, bademcik ve dil kökü sorunları, çocuklarda ise geniz eti ve bademcik büyümesi en sık görülen nedenlerdir.

Geciken vakalarda ameliyat zorlaşır, kalıcı hasarlar meydana gelebilir.

Türkiye Hastanesi Reçete 11

Apneli hastalarda en tipik yakınma HORLAMA olup yukarıda da bahsedildiği gibi her horlayan tıkayıcı tipte uyku apnesi olmamakla birlikte, tıkayıcı tipte uyku apneli hastaların hemen hepsi horlar. Horlama ve uykuda boğulma ve zorlukla soluma nöbetleri, aslında hastadan çok, yatak arkadaşının veya ev halkının bir yakınması olarak dikkati çekmektedir.

Bir diğer ilginç yakınma ise bu hastaların gün boyu yoğun uyuklama içinde olmalarıdır. Gece yeterince uyuyamayan, sabah yataktan dinlenmiş olmak yerine dayak yemiş gibi kalkan bu hastalar, gün içinde her fırsatta uyuklamaktadırlar. Gün boyu yoğun uyuklama hâli özellikle şoför, polis, bekçi, hava trafik kontrolörü gibi aşırı dikkat gerektiren işi olan kişilerde ciddi sorunlara neden olabilir.

Ayrıca özellikle çocuklarda kişilik sorunlarına (hırçın, uyumsuz, hiperaktif), okul başarısızlıklarına ve beden-beyin gelişim sorunlarına neden olmaktadır.

Uyku Apnesi:- Basit bir horlama mı?- Yoksa uyku apnesi sendromu? olduğunun ayrımında,- Ya da tıkayıcı tipte bir apne mi?- Uyku merkezinden kaynaklanan bir apne mi?

Olduğunun tespitinde tek ve altın standart tetkik “POLİSOMNOGRAFİ-PSG” (uyku testidir). Bu nedenle bu hastalıkların değerlendirilmesinde hastalar uyku laboratuvarında bir gece yatırılarak pek çok parametre ölçülmektedir.

Tıkanıklığın seviyesinin tespitinde; tam bir kulak burun boğaz ve baş-boyun muayenesi ile bütün üst havayolunun fleksibl endoskopi ile değerlendirilmesi, bilgisayarlı tomografi veya MR görüntüleme yapılmalıdır.

Tedavi: Basit horlamada tedavi isteğe bağlı olup hasta ve/veya yatak arkadaşının çözüm isteyip iste-memesine bağlıdır. Ancak toplumdaki genel kanının aksine horlama tedavi edilemez bir durum değildir ve yumuşak damak, küçük dil ile bademcikler bölgesin-den yapılacak tek aşamalı bir girişimle büyük oranda başarı elde edilebilir. Tıkayıcı tipte uyku apnesi ise

Uyku apnesi orta yaştaki kilolu erkeklerin hastalığıdır şeklindeki izlenim yanlıştır.

12 Türkiye Hastanesi Reçete

yukarıda bahsedildiği gibi tıbben mutlaka tedavi edilmesi gerekli bir klinik durum olup kontrol altına alınmadığında ölüme kadar gidebilen ciddi sonuçlara yol açabilmektedir.

Temel olarak tıkayıcı tipte uyku apnesinde 2 tedavi yöntemi vardır: Tıbbi tedavi ve cerrahi tedavi.Tıbbi tedavide uyku hijyeni, hayat tarzının düzenlenmesi, ideal kiloya ulaşmak gibi öneriler vardır. Eşlik eden hastalıkların tedavisi yapılmalıdır. Burundan bir maske yardımıyla uyku sırasında pozitif hava basıncı veren aletler kullanılır. Daha çok uyku merkezinden kaynaklanan uyku apnelerinde oldukça yararlıdır.

Cerrahi tedavi, burundan gırtlağa kadar uzanan solunum yolunda tıkanıklığı ortadan kaldıran girişimler uygulanarak solunum yolunun rahatlatılmasıdır. Burna yönelik cerrahi işlemler içinde burun etlerinin küçültülmesi, varsa poliplerin alınması, burun orta bölmesindeki (septumdaki) eğriliklerin düzeltilmesidir. Geniz etinin alınması da geniz bölgesindeki tıkanıklığı ortadan kaldıracaktır.

Boğaz bölgesine yönelik cerrahi girişimler:Küçük dilin ve yumuşak damağın radyofrekansla gerdirilmesi ya da cerrahi olarak yumuşak damak ve

küçük dile yapılacak kısaltıcı ve gerdirici operasyonlar ve bademciklerin alınarak boğaz girişinin rahatlatılması işlemleridir.

Ayrıca dil köküne yönelik cerrahi girişimler ve dil köküne radyofrekans uygulaması ve dil köküne askılı dikiş konulması, dil kökü bölgesinde hava pasajını rahatlatacaktır. Çocuklarda tıkayıcı tipte uyku apnesi’nin temel tedavisi, geniz eti ve bademciklerin alınmasıdır.

Alt çeneyi öne alma gibi alt çene kemiğine yönelik operasyonlar, dil kemiğini askı ile öne çekme çok ciddi vakalarda uygulanan nadir operasyonlardandır.

Türkiye Hastanesi Reçete 13

Kadın Genital Kanserlerinde Erken Tanı

Kadın genital sistem kanserlerinde tarama yöntemlerinden bahsetmeden önce hastalıkları anatomik bölümlere göre sınıflandırarak göz atmakta fayda olacaktır.

Kadın genital sistemi vulva-vajen (dış kısım ve hazne), serviks (rahim ağzı), uterus (rahim) ve over (yumurtalık) olmak üzere dört kısımda incelenebilir. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvuran hastaların jinekolojik değerlendirmesinde hekim bu dört bölümü de rutin olarak değerlendirir. Böylelikle tarama, önce jinekolojik muayene ile başlar; hekimin gerekli gördüğü durumda da testlerle devam eder. Düzenli jinekolojik kontrol, kanser taramasının ve kanserden korunmanın en önemli parçasıdır.

1- Vulva-Vajen Bölgesi Kanserlerinde TaramaDış genital bölge, kanser taraması için rutin olarak bir test kullanılmasından ziyade hastanın varsa yakınmaları ve doktorun rutin muayene değerlendirmesi ön plandadır. Dış genital organla ilgili herhangi bir yakınması olmayan ve muayenede anormal bir bulguya rastlanmayan bir hastada ayrıca bir tarama testi yapılmasına gerek yoktur. Ancak var ise ele gelen şişlik, sertlik ya da gözle görülür yara olması durumunda jinekoloğun ultrason, kolposkopi ve biyopsi gibi ileri tetkikler ile değerlendirmesi gerekebilir.

2- Serviks (Rahim Ağzı) Kanserinde TaramaDaha önceleri en sık rastlanan kadın genital sistem kanseri olmasına rağmen smear testi ile kanser öncesi hücrelerin saptanabilmesi veya kanserin tanısının erken konabilmesi sayesinde serviks kanseri şu anda kadın genital kanserleri arasında üçüncü sıklıkta rastlanmaktadır. Rahim ağzında kanser öncesi değişiklik gösteren hücreler 5-10 yıl gibi uzun bir süre sonra kansere dönüşürler. Dolayısıyla düzenli smear testi taraması yaptıran bir kadının ilk kez saptanan kanser öncesi hücrelerine rastlanmış olması henüz hastalığın erken aşamasında yakalandığı anlamına gelir. Ancak düzenli smear testi yaptırmamış bir kadına yapılan smear testinde kanser öncesi hücreler tespit edildiğinde bu hastalığın kendisinde ne kadar zamandır olduğunun bilinmesi mümkün olmamaktadır. Bu da smear testinin düzenli yapılması gerektiğinin önemini ortaya koymaktadır.

Kadın Hastalıkları ve Doğum UzmanıOp. Dr. Figen Ezen İşler

14 Türkiye Hastanesi Reçete

kanama, menapoz sonrası kanama ya da anormal âdet kanamaları gibi yakınması olan hastaların bu yakınmalarını ciddiye alarak vaktinde jinekoloğa başvurmaları tarama testinden daha kıymetlidir. Jinekolojik değerlendirmede tarama amacıyla ultrasonografi yapılmakta, gerekli görüldüğünde rahim içi küretajı yapılarak biyopsi alınmakta ve patolojik incelemeye gönderilmektedir.

Rutin tarama ise yüksek risk grubunda olan kadınlara önerilmektedir.

Kimler Risk Altında?Yumurtlama bozukluğu olanlar (polikistik over sendromu)Hiç doğum yapmamış olanlarErken yaşta âdet görmeye başlayanlarGeç menapoza girmiş olanlarObezite (şişmanlık)Yüksek tansiyon (hipertansiyon)Şeker hastalığı (diyabet)

4- Over (Yumurtalık) Kanserlerinde TaramaSinsi bir dönemin ardından geç bulgu verdikleri için genellikle kanserin ilerlemiş dönemlerinde hastalar yeni başlayan yakınmalar ile başvururlar. Şikâyetler genellikle spesifik değildir, yani yumurtalığa özgü tipik bir bulgusu olmayabilir. Karın ağrısı, şişkinlik, mide ve bağırsak şikâyetleri gibi hiç bir hastalığı spesifik olarak düşündürmeyen yakınmalara da neden olabilir. Her yaşta görülebilir. Bazı hastalarda karında ele gelen kitle, sertlik, âdet düzensizliği, idrar ve büyük abdest yakınmalarına da neden olabilir. Hastalık mevcut ise tanı koyduracak bir takım tetkikler mevcut olmasına rağmen bütün toplumu smear testinde olduğu gibi taramaya yarayacak erken tanı koydurucu bir tarama testi maalesef bulunmamaktadır. Bu noktada özellikle risk grubunda olan kadınların sık aralıklarla jinekolojik muayene, ultrason, kanda marker testleri ve benzeri yöntemlerle taranması söz konusudur.

Kimler Risk Altında?Ailesinde (anne, kız kardeş, teyze, anneanne gibi yakın akrabalarda) yumurtalık ve/veya meme kanseri öyküsü olanlarYumurtlamayı arttırıcı ilaç kullananlarHiç gebe kalmamışlar

Serviks kanserinin bazı özellikleri, bu kanseri toplum taraması açısından uygun hâle getirmektedir. Taranmamış grupta serviks kanserinin sık olması, erken bulunduğunda prognozun (hastalığın seyrinin) iyi olması, geç teşhis edildiğinde ölümcül olması, klinik bulgu vermeden önceki (şikâyetlere yol açmadan önceki sinsi dönem) periyodun uzun olması ve bu dönemde yapılan sitolojik incelemelerle (smearda alınan örneğin patoloji doktoru tarafından incelenmesi) hastalığa tanı konulabilmesi, tarama testinin avantajları arasında sayılabilir.

Kimler Risk Altında?Başlıca risk grubunu teşkil eden kadınlar:

Erken yaşta cinsel yaşamı başlayanlar (ilk cinsel ilişki yaşının 18 yaş altında olması)Birden fazla cinsel partnerHuman Papilloma Virus (HPV) maruziyeti

Bu üç grubun dışında kalan kadınlarda da bu hastalık pek tabii gözükebilir. Dolayısıyla bütün kadınların serviks kanseri açısından smear testi yaptırması gereklidir. İlk smear testi, cinsel hayat başladıktan üç yıl sonra yapılmalı, daha sonra 30 yaş altındaki kadınlara yılda bir kez, 30 yaş üstündekilere sitoloji ve HPV testi de yapılmak kaydıyla risk faktörü olmayan kadınlara en geç üç yılda bir yapılmalıdır. Risk faktörü olan kadınlara ise doktorunun uygun gördüğü sıklıkta smear testi yapılmalıdır.

Ne Zaman Smear Yapılmalı?En uygun zaman âdet bitiminden sonraki 3 ila 10. günler arasında yapılmasıdır. Smear alınmadan önceki son 24 saat içinde cinsel ilişkiye girilmemeli, vajinal duş alınmamalı ve vajinal yoldan alınan herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır. Bazı görüşlere göre bu süre en az 72 saat olmalıdır. Sürenin uzaması, testin yanlış sonuç verme ihtimalini azaltır. Gebelikte de smear testi yapılabilir. Düzenli jinekolojik takip yaptırmamış kadınlar için gebe kaldıkları zaman, doğal olarak kadın doğum doktoruna kontrole gelmeleri smear testi yaptırmaları açısından fırsat olabilir. Aşırı iltihaplı akıntısı olan hastalarda ancak enfeksiyonu tedavi edildikten sonra smear testi yapılabilir.

3- Uterus (Rahim) Kanserlerinde TaramaHastaların klinik olarak erken dönemde yakalanmasından dolayı bu kanserin prognozu nispeten daha iyi seyirlidir. Toplum taraması yapılması rutin olarak önerilmemektedir. Bu nedenle özellikle ara

Türkiye Hastanesi Reçete 15

Göz Hastalıkları UzmanıOp. Dr. Çolpan Ovalı

Göz İçiİlaç Uygulamaları

16 Türkiye Hastanesi Reçete

Göz içi (intravitreal) enjeksiyon ilk olarak 1911 yılında retina dekolmanı tedavisinde gaz uygulanması ile başlamıştır. Kortikosteroid olan

triamsinolone asetonide intravitreal olarak uygulanan ilk ilaçtır. Günümüzde anti-VEGF ajanların da intravitreal olarak uygulanmaya başlaması ile birçok retina hastalığının tedavisi mümkün olmaktadır.

Yaşa bağlı makula dejenerasyonunun (sarı nokta hastalığı) exudatif (yaş) tipinde başta olmak üzere diyabetik retinopati, kistoid makula ödemi, retina ven tıkanıklıkları, üveit, endoftalmi tedavisinde intravitreal ilaç enjeksiyonları en sık uygulanan yöntem hâline gelmiştir.

Kistoid makula ödeminin intravitreal enjeksiyon öncesi OCT görüntüsü

Kistoid makula ödeminin tedavi sonrası OCT görüntüsü

İntravitreal tedavi, başlangıçta aylık enjeksiyonlar hâlinde uygulanır ve daha sonra hastalığın verdiği cevaba göre uygulama süresi ve sıklığı belirlenir.

Anti-VEGF ajanlar yeni damar oluşumunu engelleyen maddelerdir. Yaşa bağlı makula dejenerasyonu, diyabetik retinopati, retina ven tıkanıklıkları ve bazı hastalıklarda oluşan yeni damarların ve buna bağlı gelişen kanama veya ödemin tedavisinde etkilidirler.

Yaşa bağlı makula dejenerasyonu (exudatif tip) intravitreal enjeksiyon öncesi OCT tetkiki

Yaşa bağlı makula dejenerasyonu tedavi son-rası OCT tetkiki

Kortikosteroidler üveit gibi oküler inflamatuar hastalıkların tedavisinde uzun süredir kullanılmaktadır. Hedef organa yüksek konsantrasyonda ilaç erişimini sağlamak ve sistemik yan etkileri azaltmak için ilaçların göz içi enjeksiyonu tercih edilmektedir.

İntravitreal antibiyotik enjeksiyonu ise endoftalmi tedavisinde uygulanan yöntemlerden biridir.

İntravitreal enjeksiyon tekniği: Uygulama, ameliyathane veya gerekli şartların sağlandığı özel ortamlarda gerçekleştirilir. Hasta sırt üstü yatırılır; baş ve boyun, hareket etmeyecek şekilde yerleştirilir. Uy-gulama sırasında doktorun ve hastanın konuşmaması, enfeksiyon gelişmemesi açısından önemlidir. Enjeksiyon uygulanacak göze önce topikal anestezik damla ve 10-15 saniye sonra da betadine damlatılarak beklenir. Göz çevresi betadine ile silinerek steril örtü kapatılır. Gözün açık kalmasını sağlayan blefarosta, kapaklara yerleştirilir. Göze tekrar betadine damlatılarak limbustan yaklaşık 3.5 mm uzaklıktan enjeksiyon uygulanır. Uygulama sonrası hastanın ışık algılaması kontrol edilir. Topikal antibiyotik uygulanarak işlem sonlandırılır.

Aynı gün hastanın gözünde betadine uygulamaya bağlı batma, sulanma şikâyetleri olabilir. Kortikosteroid uygulamasından sonra gözde hareketli siyah gölgeler görülebilir.

İntravitreal ilaç uygulamasından sonra gelişen komplikasyonlar arasında kanama, endoftalmi, retina yırtığı/dekolman, katarakt gelişimi, glokom sayılabilir.

İntravitreal ilaç uygulaması

Türkiye Hastanesi Reçete 17

Anestezi nedir? Neden korkmamalıyız?

Hastalarımızın anestezi nedeniyle korku ya da kaygı duymaları son derece doğal bir durumdur. Burada bahsedilen hastanın

bilincinin kapalı olduğu narkoz olarak da bilinen ‘genel anestezi’ uygulamasıdır.

Genel anestezi uygulanmış hasta da tam bir bilinç kaybı olur. Hasta kendi üzerinde hiçbir kontrolünün kalmadığı geçici bir döneme rıza göstermiş olur.Hiçbir şekilde denetleyemeyeceği bir sürece girmenin kişiye rahatsızlık vermesi çok doğal bir durumdur.

Anestezi hakkındaki bilgi eksikliği ve yanlış inançlar da korkunun diğer sebebidir.

Uygun şartlar altında, deneyimli bir anestezi uzmanı tarafından özenle uygulanan anestezi sizin ameliyat sırasında güvenliğinizi ve konforunuzu sağlayacak, bu şartlar altında ameliyat olduğunuzu bilmeniz bu süreci endişesiz olarak yaşamanızı sağlayacaktır.

Anestezi Nedir? Anestezi, kelime anlamı olarak “hissizlik, duyusuzluk” demektir. Bundan dolayı ameliyatlar hasta için ağrısız ve hatırlanmayan işlemlerdir. Ancak güvenle ameliyat olabilmeniz için duyunun ortadan kaldırılması gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Ameliyat sırasında, solunum, dolaşım gibi yaşamsal işlevleriniz de kontrol altında tutulmaktadır daha da ötesi anestezi doktorunuz sizin her bakımdan koruyucunuzdur.

Anesteziyoloji, öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere ameliyat süresince hastanın ağrı duymamasını, konforunu ve yapılan girişime tahammülünü sağlamak üzere geliştirilmiş bir dizi tıbbi uygulamayı içeren bilim dalının adıdır. Teorik olarak anestezinin pek çok riski olsa da, uygulama da tam donanımlı bir hastanede deneyimli bir anestezi ekibi tarafından yapılan anestezi uygulamasının, aracınızla trafiğe çıkmaktan daha güvenli olduğu söylenebilir. Anestezi uzmanı doktorunuz, Tıp Fakültesi mezunu, bu dalda dört yıllık uzmanlık eğitimi almış olan, üst düzey tıp teknolojisini kullanabilen ve bu bilgi ve becerisi ile sizin ameliyat sürecini güvenle geçirerek sağlığınıza kavuşmanıza olanak sağlayan kişidir. Anestezi ilaçlarının, yöntemlerinin, teknolojinin gelişmesi ve anestezi uzmanlarının sayıca artması her geçen gün anestezinin güvenliğini de artırmaktadır.

Anestezi çeşitleri nelerdir?

1. Genel Anestezi: Eğer hasta anestezi altında tamamen şuursuz ise buna “Genel Anestezi” denir. Genel anestezi için pek çok ilaç kullanılır. Bunlar damara verilen ilaçlar olduğu gibi, oksijen ile birlikte kullanılan gazlar da vardır. Her hastanın özelliğine göre uygun ilaçlar seçilir

Anestezi UzmanıUzm. Dr. Figen Ergün

18 Türkiye Hastanesi Reçete

2. Bölgesel Anestezi: Vücudun bir kısmının; ( kol, bacak, göğüs vs. ) iğne yapılarak uyuşturulmasına “Bölgesel Anestezi” denilir. Bunun da spinal, epidu-ral, sinir bloğu gibi çeşitleri vardır.

3. Lokal Anestezi: Küçük cerrahi girişimlerde sa-dece girişimin yapıldığı kısım uyuşturulur .Yaşamsal fonksiyonlarınızın takibi veya sakinleştirilme gereksi-nimi doğduğunda anestezi doktorunuz yine yanınızda olacaktır.

Anestezi uzmanınız ameliyattan önce :Sizi odanızda ziyaret edip; muayene eder, gerekli tetkikleri ve gerekiyorsa diğer branş hekimlerinden konsültasyon ister.

Muayene, tetkikler ve konsültasyon sonuçlarına göre anestezi yöntemine karar verir ve yöntem hakkında size bilgi vererek sorularınızı yanıtlar. Bu sırada endişeleriniz büyük ölçüde ortadan kalkar.

Anesteziden önce size gereken ilaçları yaptırır.

Ameliyat süresince :Ameliyatta ağrı duymamanız ve tamamen uyumanız için gerekli ilaçları verir, kalbinizin ve akciğerlerinizin düzenli çalışmasını kontrol eder, bunların ve diğer organlarınızın iyi bir şekilde çalışması için gerekli tedavileri yapar, serum, kan ve diğer ilaçları verir.

Başınızda anestezistiniz varken cerrahınız sizin bakımınızın emin ellerde olduğunu bilerek, bütün dikkatini kendi işine verir.

Ameliyattan sonra :Anestezi doktorunuz, ameliyattan sonra da ağrı duymamanız ve sağlıklı kalmanız için gerekli bakım ve tedavilerin hazırlığını yapar ve bunları uygulatır.

SIK SORULAN SORULAR

Anestezi vücutta kalıcı hasar yapar mı?Bu tip korkuların hiçbir bilimsel ve tıbbi dayanağı yoktur. Mevcut bilgilerimizle, anestezinin beyin fonksiyonları ya da diğer organlar sistemleri üzerinde herhangi bir kalıcı olumsuz etkisi gösterilememiştir. Yeni anestezi ilaçlarının etki süresi oldukça kısa ve güvenlik marjları oldukça geniştir. Uygun ilaç seçimi ve uygun dozaj ile üstüste anestezi uygulamaları bebekler tarafından bile kolayca tolere edilir.

Anestezinin etki etmemesi ya da uyanık olmak ve ağrı duymak mümkün mü?Bu duruma tıpta “Anestezi altında farkındalık” denmektedir. Tıbbın tanımladığı farkındalık, ağrı hissedilmeden ameliyattan bazı kısa anların ameliyat sonrası hatırlanması şeklindedir. Deneyimli bir anestezi doktoru, böyle bir uyanıklığı daha başından farkedecek ve bunu engelleyecek eğitim ve donanıma sahiptir.

Anesteziden uyanmamak mümkün mü? Sıklıkla duysak da “Fazla narkoz verildiği” ya da “Hasta narkozu kaldıramadığı” için anesteziden uyanmamak gibi bir durum söz konusu değildir. Hastanın kendine özel artmış rikleri (mevcut kalp, akciğer, böbrek…vs hastalıkları); verilen anestezik ilaçlar ve yapılan ameliyatın çeşidi sonucunda insan bedeninde karmaşık bazı süreçler başlayabilir ve nadiren de olsa ölüm yada sakatlık gibi istenmeyen sonuçlar doğabilir. Fakat bu durum anesteziyi atamama ya da narkozdan uyanamama olarak tanımlanamaz. Sonuçta, en sık kullanılan ağrı kesicilerin bile prospektüsü incelendiğinde pek çok istenmeyen etkisinin var olduğu gözlenir. Elbette anestezinin de riskleri ve olası komplikasyonları var. Ancak, tam donanımlı bir hastanede ve deneyimli bir anestezi doktoru varlığında risk ve olası komlikasyonlar çok düşüktür. Anestezi doktoruna tüm endişelerinizi ve merak ettiğiniz sorularınızı sorup ne kadar çok bilgi sahibi olursanız ve anestezi doktorunuza güven duyarsanız, kaygılarınız o kadar azalacaktır.

Türkiye Hastanesi Reçete 19

Ortopedi ve Travmatoloji UzmanıOp. Dr. Tarık Şener

Diz Artrozu ve

Diz eklemi; uyluk, kaval, diz kapağı olmak üzere 3 kemiğin eklemleşmesi ile oluşan vücudumuzun en geniş yüzeyli eklemidir. Bu

3 kemiğin birbirine bakan yüzleri âdeta porselen bir sır gibi kıkırdak dokusu ile kaplıdır.

Kıkırdak doku, kemiklerin birbirine sürtünüp ağrı oluşmasını engelleyen, eklemin rahat hareketini sağlayan çok özel bir dokudur. Ancak bazı sebeplerle bu kıkırdak yüzeyde bozulmalar ve aşınmalar oluşur. Bu aşınmalar sonucu kıkırdak doku dökülür ve alttaki kemik doku açığa çıkar. Bu durum dizde hareket kısıtlılığı ve ağrı gibi belirtilere yol açar. Halk arasında kireçlenme olarak adlandırılan bu duruma gonartroz ismi verilmektedir.

Gonartrozun en sık nedeni; diz eklemine fazla kilolu olmak, dizini aşırı yüke maruz bırakmak sonucunda eklem kıkırdağında bozulmalar olmasıdır. Bazı romatizma hastalıkları, enfeksiyon gibi durumlar, diz ekleminde oluşan bağ ve menisküs yaralanmaları eklem kıkırdağının hızlı bozulmasına yol açarak daha erken yaşlarda diz artrozuna sebep olabilir.

BelirtilerDiz ekleminde önceleri hafif, zaman zaman olan daha sonra gittikçe çoğalan ağrı söz konusudur.

Total Diz Protezi AmeliyatıDiz eklemi; ayakta durmamızda, yürümemizde, özellikle de merdiven inip çıkma, çömelip kalkma gibi hareketlerde vücudumuzu taşıyan en önemli eklemdir.

20 Türkiye Hastanesi Reçete

Dizde hareket gittikçe azalır, şişlikler oluşur. İleri durumlarda dizlerde şekil bozukluğu ve yürüme zorluğu oluşur.

Başlangıçta ayakta fazla kalma, merdiven inip çıkma gibi dizi zorlayan durumlardan sonra olan ağrı, artroz ilerledikçe istirahatte bile olan şiddetli ağrıya dönüşür. Dizde hareket gittikçe azalır, şişlikler oluşur. İleri durumlarda dizlerde şekil bozukluğu ve yürüme zorluğu oluşur.

Bu şikâyetler ile başvuran hastanın yapılan muayenesinden sonra dizin röntgenleri çekilir. Özellikle ayakta basarken, diz eklemine yük binerken çekilen ön arka ve yan grafiler ile dizdeki artrozun değerlendirmesi yapılır. Bazı durumlarda MR (manyetik rezonans) değerlendirmesi istenir.

Konservatif TedaviErken dönemlerde amaç, hem hastaların ağrısını azaltıp hareket kısıtlılığını gidererek hayat kalitesini arttırmak ve hem de ilerde gerekebilecek ameliyatları geciktirmektir. Konservatif tedavi; dize binen yükleri azaltmak, egzersiz ve bir takım ilaçlarla kıkırdağı güçlendirerek ağrıyı azaltma esasına dayanır.

Fazla kilolu hastalarda ilk istenen, hastanın kilo vermesidir. Hastaya, merdiven inip çıkma gibi dize yük veren hareketlerden kaçınması önerilir. Dize yük bindirmeyen ancak bacak kaslarını güçlendiren düzenli egzersizler oldukça faydalıdır. Bazen hastaya dizlik kullanması önerilir.

İlaç tedavisi olarak hastanın ağrısını azaltma amacıyla aneljezik ve antienflamatuar etkili ilaçlar kullanılır. Son yıllarda glukozamin ve chondroitin içeren vitamin preperatları da takviye olarak kullanılmaktadır. Bazı durumlarda diz içine yapılan hyaluranik asit enjeksiyonları ve hastanın kendi kanından elde edilen PRP uygulamaları ile hastaya fayda sağlanmaktadır.

Cerrahi TedaviCerrahi tedavide esas olarak iki çeşit ameliyat söz konusudur. Erken vakalarda artroskopik ameliyatlarla

Türkiye Hastanesi Reçete 21

menisküs yırtıklarının temizlenmesi, eklem kıkırdaklarının canlandırılması, eklemin yıkanması ve temizlenmesi işlemleri yapılır. Ancak ileri vakalarda tek çözüm diz protezi ameliyatıdır.

Diz Protezi AmeliyatıDiz protezi ameliyatıyla hastanın şiddetli ağrıları giderilir, yürümesi rahatlar, bacaktaki eğrilik düzelir, dizler rahat ve ağrısız hareket eder hâle gelir.

Diz protezi ameliyatları 30 yıldır bütün dünyada giderek artan sıklıkta yapılmaktadır. Türkiye Hastanesinde 20 yıldan beri binlerce hastamıza

Önce Sonra

başarıyla diz protezi ameliyatı uygulanmıştır. Diz protezi ameliyatlarının yüz güldürücü sonuçları giderek artan sayıda yapılmasına sebep olmaktadır.Diz protezi ameliyatında esas olan, bozulmuş eklem yüzeylerini değiştirmektir. Dizi oluşturan kemiklerin yüzeyleri temizlenir ve diz uygun metal protezlerle kaplanır, araya özel plastik türevi contalar konur. Ağrısız, dengeli ve rahat hareket eden bir eklem oluşturulur.

Diz protezi ameliyatından bir gün önce hasta, hastaneye yatırılır. Ameliyatla ilgili tetkikler hazırlanır. Ameliyatı, genel anestezi ve bel bölgesine yapılan bir iğneyle bacakları uyuşturan spinal anestezi ile uygulamak mümkündür. Hastanın her iki dizi aynı anda ameliyat edilebildiği gibi bazı vakalarda tek dizi ameliyat edilip daha sonra diğer dizi ameliyat edilebilir.

Ameliyat sonrası özel cihazlarla dize hemen hareket verilir. İkinci gün hasta ayağa kaldırılıp destekle yürütülür. 4. gün hasta taburcu edilir, yara iyileşmesi ve kas güçlendirilmesi sonucu hasta desteksiz olarak rahatça yürümeye başlar.

Diz protezi ameliyatının geç sonuçları da oldukça başarılıdır. 20 yılı geçen sürelerde başarılı sonuçlar söz konusudur

KomplikasyonlarDiz protezi ameliyatında en önemli komplikasyon, enfeksiyon oluşmasıdır. Enfeksiyonu önlemek için ameliyattaki sterilizasyon oldukça önemlidir. Ayrıca hastaya mutlaka antibiyotik proflaksisi uygulanmaktadır. Bu şartlara titizlikle uyulan hastanemizde enfeksiyon oranı yüzde birin altındadır.

Protez ameliyatında bir diğer önemli komplikasyon da damarda pıhtı oluşması esasına dayanan tromboembolidir. Bu durumu önlemek için hem hastanede hem de hasta taburcu olduktan sonra özel kan sulandırıcı, pıhtı oluşumunu engelleyici ilaçlar kullanılmaktadır.

22 Türkiye Hastanesi Reçete

Günümüzde en sık rastlanan hastalıkların başında depresyon, panik bozukluk gibi psikiyatrik hastalıklar gelmektedir. Yoğun

çalışma süreleri, artan ekonomik stresler ve modern dünyanın hızlı döngüsü psikiyatrik problemlerin daha sık rastlanılmasının bir sebebi olabilir. Ülkemizde hâlen psikiyatrik hastalıklar nedeniyle psikiyatriste başvurma bir “ayıp” olarak görülse de hızla bu etiketlenme duygusu ortadan kalkmaktadır. Halkımız psikiyatri hekimine başvurma ve yardım almayı tıpkı dâhiliye bölüne başvurma kadar doğal olarak karşılama eğilimindedir.

Sıkça karşılaşılan çelişkilerden biri şudur: Acaba ruhsal sıkıntı durumunda kime başvurmalı? Psikolog mu, psikiyatri hekimi mi?

İnsanlarımız arasında gözlemlediğim yanlış kanaat şudur: Hekim ilaç verir, psikolog ise konuşur.

Öncelikle belirtmeliyim ki ruhsal sıkıntıların hemen hepsi beyin hastalığıdır ve hepsinin tedavisi

mümkündür. Beynimiz, dışarıdan ve iç dünyamızdan gelen uyaranlara, strese duyarlıdır ve daimi değişim ve etkileşim içindedir. Psikiyatri hekimi de hastasını konuşarak, izleyerek muayene eder. Gerekli durumlarda ilaç başlar. İlaçların hemen hepsi bağımlılık yapmayan, yan etkileri azaltılmış ve kişiyi normal hayata döndürmeye yönelik modern ilaçlardır.

Genellikle ilaç tedavisi var olan dönem ve sorunun giderilmesinde etkin olsa da tedavinin sürecine terapi eklenmesi uzun vadede sorunların çözülmesi ve hastalıkların tekrarlanmasının önlenmesinde çok etkili bir tedavi yöntemidir.

Her konuşma terapi değildir. Psikolog ve psiki-yatristler, eğitim süreçlerinde, farklı terapi yöntemleri-nin eğitimlerinden geçerek hastalarına yardım etmeyi usta-çırak ilişkisi içinde öğrenirler.

Aile terapileri, psikanalitik psikoterapiler (bilinçdışı çalışmaları), psikoanaliz, cinsel işlev bozukluğuna yönelik terapiler, bilişsel davranışçı terapiler, hipnoterapiler, destekleyici terapiler, grup terapileri, psikodrama gibi değişik terapi teknikleri ve terapiler örnek olarak verilebilir. Yardım için başvuran hastalarımıza hangi terapi tekniğinin faydalı olacağı hekim tarafından hastanın da onaylaması üzerine eklenirse hastanın iyileşme süreci hızlanmakta, hastalığın tekrarlama ihtimali azalmaktadır.

Psikiyatrik Tedaviler ve Psikoterapi

Psikiyatri UzmanıUzm.Dr. Bahar Cömert

Türkiye Hastanesi Reçete 23

Fizyoterapist Kübra Kavacık

Ortopedik Rehabilitasyon Nedir?Ortopedik problemlerde ve cerrahilerinden

sonra sınırlanmış olan fonksiyon ve becerilerin yeniden kazanılarak günlük yaşam

aktivitelerinin ve bağımsızlığın arttırılması için yapılan çalışmalardır.

Günümüzde sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyin yükselmesi, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin etkisi ile yaşam süresinin uzaması dejeneratif artroz gelişme sıklığını ve total eklem artroplasti uygulamasını arttırmıştır. Total eklem artroplastisinde hedef; ağrıyı azaltmak, stabil bir hareketlilik kazandırmak ve şekil bozukluğunu düzeltmektir.

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda total eklem protezi uygulamaları giderek artan oranlarda yapılmaktadır. En çok uygulan eklemler, diz ve kalça protezleridir.

Kalça ve Diz Protezlerinde Rehabilitasyon Süreci Nasıldır?

Preop rehabilitasyon (ameliyat öncesi) Postop rehabilitasyon (ameliyat sonrası) olarak ayrılır.

Preop Rehabilitasyon Hastanın, operasyona fiziken ve psikolojik olarak hazırlık aşamasıdır. Hastaya operasyon süresi ve sonrasında yapması gerekenler anlatılıp bilgi verilir. Hastalar sadece opere edilecek eklem bölgeleri yönünden değil bir bütün olarak düşünülmeli ve fonksiyonel kapasitesinin arttırılmasına yönelik uygun programlar ile hazırlanmalıdır.

Ameliyat öncesi rehabilitasyon programının hastanede yatış süresini azalttığı, maliyeti düşürdüğü ve ameliyat sonrası komplikasyonları en aza indirgediği bilinmektedir.

Postop Rehabilitasyon Hastanedeki yatış süresindeki uygulamalar,Klinik rehabilitasyon olarak ayrılır.

Postop Rehabilitasyonun Amacı:Ağrı ve oluşan ödemi en aza indirmek ve oluşmasını engellemek

İmmobilizasyon sonrası gelişebilecek derin ven trombozu, pulmoner emboli, inaktivasyon atrofisi gibi komplikasyonları önlemek

Fonksiyonel bir eklem hareket açıklığı sağlamak

Diz eklemi stabilitesini sağlayan diz çevresi kaslarını güçlendirmek

24 Türkiye Hastanesi Reçete

Hastanın bağımsız olmasını sağlayarak yaşam kalitesini yükseltmek

Hastanemizde rehabilitasyon süreci, ameliyatın hemen ardından başlar. Hastamız, cerrahi servisindeki odasına alınmasının ardından aynı gün içinde fizyoterapistlerimiz tarafından görülüp hastanede kalacakları süreçteki rehabilitasyon programı hakkında bilgilendirilir.

Hastanedeki Yatış Süresindeki Postop Rehabilitasyon1) Yatak İçi Egzersiz Programı2) Belirli aralıklarla soğuk uygulamalar3) CPM (continuous passive motion)

Hastanede kalış süresince günün belli zaman dilimlerinde CPM (continius pasif motion) cihazından destek alınarak hastamız hastaneden çıkmadan diz ve kalça eklemi için belli bir hareket kapasitesine ulaşmak hedeflenir. CPM cihazı kademeli olarak belli açılara ayarlanır, hastamızın opere edilmiş eklemi ayarlanan açıda, belirlenen zamanda sürekli olarak hareket ettirilir. 4) Mobilizasyon Programı

Yürüme eğitimiTuvalet eğitimiMerdiven eğitimi

5) Hasta ve Yakınlarının EğitimiEv programı Ameliyat sonrası için öneriler ve tedbirler hakkında bilgi paylaşımı

Ameliyat sonrası en önemli şey, yapılacak rehabilitasyon programıdır. Ameliyatın başarılı olmasına rağmen hastanın günlük aktivitelerindeki rahatlık artışı, yaptığı programla doğru orantılıdır. Ayrıca tatbik edilen eklem implantının daha uzun ve sağlıklı bir şekilde kullanımına devam etmek için de rehabilitasyon programı önem taşır.

Ameliyat sonrası yapılması gereken egzersizleri yapmayan hastalarda eklemin hareket kapasitesinin ve kas kuvvetinin azalıp yetersiz kaldığı, denge problemlerinin yaşandığı, günlük yaşam aktivitelerinde kısıtlanmaların olduğu tecrübe edilmiştir.

Klinik Rehabilitasyon Programı FES (fonksiyonel elektrik stimülasyonu) bu uygula-ma ile egzersiz öncesi istenen kas grubu uyarılır, aynı zamanda dolaşımı arttırma etkisi vardır.- Sıcak-Soğuk Uygulamalar- CPM (continuous passive motion)- Aralıklı Pnömatik Kompresyon Tedavisi- İleri Dönem Egzersiz Programı

Aktif eklem hareket açıklığını sağlamaya yönelik egzersizler

İzometrik quadriceps egzersizleri

Eklem stabilizasyonu ve aktif kas kuvvetlendirme egzersizleri (uygun dönemde, uygun ağırlık ile çalışmalar)

Denge ve proprioseptif (algılama) egzersizleri

Proprioseptif egzersizler

Yürüme ve merdiven eğitimi

Belirtilen klinik çalışmalar, hastanın isteği doğrultusunda fizyoterapist eşliğinde, ev ortamında da uygulanması mümkün olan çalışmalardır.

Operasyon sonrası hastanın uygun egzersizleri yapması ile yaşam kalitesinde artış gözlenir. İyileşme süresi daha hızlı gerçekleşir. Hareketleri ve gün içindeki aktiviteleri daha rahat hâle gelir. Artan hareketlilik, psikolojik anlamda da destek sağlayarak hastanın sosyalleşmesine destek sağlayacaktır.

Türkiye Hastanesi Reçete 25

Meme kanserinde tanı yöntemleri 1. Fizik muayene2. Serolojik testler3. Görüntüleme4. Biyopsi - patolojik inceleme5. Moleküler yöntemler, meme kanserinde radyolojik tanı yöntemleri

Meme kanserinde görüntüleme yöntemleri Kullanım sırasına göre:

Mamografi (konvansiyonel, dijital, tomosentez)Ultrasonografi (gri skala, renkli doppler, elastografi)Magnetik rezonans görüntülemeGirişimsel radyoloji - görüntüleme yöntemleri rehberliğinde biyopsi veya tel ile lezyon işaretleme işlemleri

Mamografi Mamografi, meme kanserini erken yakalamak için bilinen en etkili görüntüleme yöntemidir.

Meme kanserinin erken tanınması, mortaliteyi yaklaşık % 30-50 arasında azaltmaktadır.

Mamografi çekimi için ön hazırlığa gerek yoktur. Âdet bitimini takip eden hafta, meme hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Bu nedenle bu aralıkta çekilmesi, ağrı daha az olacağı için önerilebilir.

Görüntüyü etkileyebileceğinden koltuk altına losyon, deodorant gibi şeylerin sürülmemesi tavsiye edilir. Silikon implantı, mamografiye mani değildir. Çekimi yapan teknisyene implant olduğu belirtilmelidir. Doz ve

Radyoloji UzmanıUzm. Dr. Nilgün Eren

Meme Kanseri Tanı Yöntemleri

26 Türkiye Hastanesi Reçete

pozisyondaki ayarlamalar, implanta göre değiştirilebilir. Silikon implantı olan hastalarda mamografiye, ultrasonografi eşlik etmelidir.

Mamografi, tarama ve tanısal amaçlı kullanılabilir.

Meme kanseri Tarama Rehberi Ulusal Meme Derneğinin 2010 yılında yayınladığı konsensüs raporuna ve Türk Radyoloji Derneği Tarama Rehberi’ne göre ülkemizde, 40-70 yaş arasının yılda bir kez mamografi çektirmesi tarama yöntemi olarak kabul görmüştür. 70 yaş üstünde ise hastanın mamografi çektirmesine mani bir hastalığı yok ise yılda bir veya iki yılda bir mamografi tetkiki yaptırması önerilir.

Mamografi niçin 40 yaş?Meme kanseri riski yaşla birlikte artmaktadır.Meme kanserinin radyolojik olarak saptanabilirliği ile klinik olarak belirgin hâle gelmesi için geçen süre sojourn zaman olarak bilinir.Erken yaşlarda görülen meme kanserinde sojurn zamanı kısa olduğundan büyüme hızı daha fazladır.Meme kanseri görülme ihtimali mevcuttur.

Taramada bazı özel durumlarda gerekirse ultrasonografi ve manyetik rezidans da eklenebilmektedir.

Mamografi çekimleri rutin olarak her iki meme için craniocaudal (CC) ve mediolateraloblik (MLO) olmak üzere iki pozisyonda yapılır. Gerekirse ek pozisyonlar alınabilir.

Teknik DozMamografide 4 film için uygulanan ortalama doz 3-4 mSv’dir.Doğadan 1 yılda alınan radyasyon dozuna eşittir.

Meme ultrasonografisi hangi durumlarda yapılır?

Meme dokusu yoğun kişilerde,Genç bir hastada, meme dokusunda palpasyonla bir sertlik hissedilmesi durumunda,Mamografide şüpheli görünen kitlelerin iç yapısını ve kontur özelliklerini daha net görmek amacıyla yapılır.

Meme UltrasonografisiTarama duyarlılığı düşüktür. (%35-40)Tanısal duyarlılık ise yüksektir. (%92)

Meme ultrasonografisi için kullanılan cihazlar yüksek rezolusyonlu olmalıdır.

Renkli Doppler UltrasonografiMemede saptanan kitlelerin vasküler özelliklerini gösterir. Vasküler yapıdan zengin olan kitleler malignite yönünden şüphelidir.

Türkiye Hastanesi Reçete 27

Magnetik Resonans Görüntüleme (MRG)Meme kanserini göstermede

Duyarlılık %85-100Özgüllük %30-95

Meme MR, mamografi ve ultrasonografiden farklı olarak meme lezyonlarının şekil, kontur, boyut gibi morfolojik özelliklerine ilave olarak meme parankimi ve bu zemindeki kitle lezyonlarının perfüzyon karakteristiklerini fonksiyonları olarak göstermektedir. Meme MR çekimi ideal dönem âdetin 5-12. günleri arasındadır. Âdet dönemi yapılan çekimlerde meme parankimi yoğun kontrast tutarak zemindeki olası kitle lezyonları gizlemektedir. Oral kontraseptif veya hormon replasman tedavisi kullanan olgularda meme MR çekimi ilaçların kesilmesini takiben 2-3 ay sonra yapılması uygundur. Meme MR kontrast madde enjeksiyonu öncesi veya sonrası yapılır. American Kanser Enstitüsü BRCA genleri açısından pozitif olan ya da 1. derece akrabasında BRCA geni taşıyan kişilerde yıllık MR yapılmasını önermektedir.

MRG EndikasyonlarıYüksek riskli hastalarda tarama amaçlı Meme Ca tanısı almış kişilerde yayılımın değerlendirilmesi amacıylaOperasyon ve radyoterapi sonrası skar ile nüks ayırımı içinİmplant meme değerlendirmesiYoğun meme dokusu nedeniyle tanıda güçlük varsa Kemoterapiye yanıt değerlendirmek amacıylaPrimeri bilinmeyen aksiller metastazların değerlendirilmesinde uygulanır.

Meme kanserinde girişimsel radyolojinin yeri nedir?Meme biyopsileri, görüntüleme yöntemlerinde saptanan şüpheli bölgelere yapılır. Bu şüpheli bölgelerin sıklıkla elle muayenede karşılığı mevcut değildir. Radyolojik yöntemlerin (ultrasonografi, mamografi veya manyetik rezonans) rehberliğinde şüpheli bölgeden ıska geçmeden hastaya en az zarar verilecek şekilde yeterli miktarda doku veya hücre radyolog tarafından patolojik inceleme için çeşitli iğnelerle alınır. Histopatolojik durum gerek-tiren tanıda radyoloğun görevi hasta için en az zararı, patolog için en fazla bilgi veren biyopsi yolunu seçip uygulamaktır.

İnce iğne aspirasyon biyopsisi Tru-cut biyopsi Hem hasta hem hekim için biyopsisinde ultrasonografi, hem hasta hem hekim için en konforlu bir yöntem olması, radyasyon içermemesi, işlemin ekranda sürekli takip edilebilmesi nedeni ile tercih edilmektedir.

Biyopsi günü meme bölgesine deodorant, losyon veya parfüm uygulanmamalıdır. Anestetik maddelere karşı alerji varsa doktora söylenmelidir. Kan sulandırıcı kullanılıyorsa bunun 3 gün önceden bırakılması istenir. İşlemden önce biyopsi yapılacak bölge temizlenir ve sterilize edilir. Biyopsi yapılacak bölgeye lokal anestezi uygulanır. Biyopsi iğnesi, biyopsi yapılacak alana doğru ilerletilir. İnce iğne aspirasyon biyopsisi az miktar hücre almak amacıyla yapılır. Alınan örnek, patolog tarafından incelenir, yeterli hücre varsa işlem sonlandırılır. İşlem yaklaşık 10-30 dakika sürer. İşlem sonrasında biyopsi yapılan lokalizasyona bası yapılır, dikiş gerektirmez.

Tru-cut (kalın iğne biyopsisi)Örnek doku almak amacı ile yapılır. Kullanılan iğneler daha kalın olduğu için işlem yapılacak bölgeye küçük bir kesi uygulanır, dikiş gerektirmez. İşlemden sonra yara izi kalmaz. İşlem sonrasında günlük aktivitelere dönülebilir, kanama riski % 1’den azdır. Enfeksiyon riski % 0- 1’den daha azdır.

Vakum biyopsiVakum biyopsiler genellikle ultrasonografide görülmeyen tanı için daha fazla dokunun istendiği

28 Türkiye Hastanesi Reçete

mikrokalsifikasyonların varlığında sterotaksik momografi sistemleri rehberliği ile veya sadece MR’da görülen lezyonlar için MR rehberliğinde kullanılmaktadır. Malzeme fiyatı diğer sistemlere göre daha yüksektir.

Tel ile işaretleme yöntemi ile lezyon işaretlenerek eksizyonu uygulanan yöntemlerden biridir.

Sterotaksi iki ayrı planda çekilen grafide bilgisayar yardımı ile lezyonun üçüncü boyutta lokalizasyonunu yapan bir sistemdir.

Sterotaksi rehberliğinde sonografide gözükmeyen, sadece mamografide gözüken lezyonların veya çok küçük lezyonların lokalize edilerek biyopsisi ve işaretlenmesi mümkün olmaktadır.

Türkiye Hastanesi Reçete 29

Genel Cerrahi UzmanıOp. Dr. Cavit Hamzaoğlu

Kanamaları

Makattan kan gelmesi normal bir durum değildir ve her zaman bir hastalık belirtisidir. Çok değişik hastalıklar

kanamaya neden olabilir. Çoğu zaman ihmal edilir ve insanlar çekindikleri için doktora gitmemeleri nedeni ile bu durum çok kötü sonuçlara yol açabilir. Doktora gitmemek veya geç gitmek çok değerli zaman kaybına neden olabilir.

Makat Kanaması Nedenleri:

HEMOROİD: Makat kanamasının en çok görülen nedenidir. Hemoroid, makat bölgesindeki toplardamarların şişmesidir. İç ve dış olarak ikiye ayrılır:

İç hemoroidler 4 dereceye ayrılır. Hemoroidlerde en çok görülen şikâyet, makattan kırmızı kanamadır. Bu durum; damlama, fışkırma veya çizgi şeklinde olabilir. Bazen makatı silerken kan görülebilir. Genellikle ağrı veya sancı olmaz. Ikınmaya bağlı tromboz (kan pıhtısı) gelişebilir, bu durumda şiddetli ağrı olabilir.

ANAL FİSSÜR: Makatın çatlaması veya yırtılmasına anal fissür denir. Bu, kabızlık veya ishal sonrası oluşur. Bu durum, dışkılama esnasında veya sonrasında şiddetli sancı yapar, az miktarda çizgi şeklinde kanama ve ara sıra damlama şeklinde kanama olabilir. Fissür, erken safhada teşhis edilirse ilaç tedavisi ile geçer,

Alt Sindirim Sistemi

30 Türkiye Hastanesi Reçete

Kanama olmuşsa mutlaka doktora muayene olmanız gerekir

kronikleşirse makatta apse, fistül ve hemoroide neden olabilir.

ANAL FİSTÜL:Fistül, cilt ile bağırsak arasında oluşan kanaldır. Ge-nellikle makat apsesi sonrası gelişir. Kanama yapabilir. Kanama az miktarda ve irin ile olur.

POLİP: Polipler, bağırsak içinde gelişen siğil şeklinde oluşumlardır. Bağırsağın son bölümündeki polipler kırmızı kanamalara neden olabilir, daha yukarıda olanlar daha çok gizli kanama şeklinde kanama yapar ve kansızlığa neden olur. Poliplerin değişik tipleri var, bir kısmında kanser gelişebilir. Bunlara prekanseröz oluşumlar denir ve bunların alınmaları gerekir.

BAĞIRSAK KANSERİ: Kalın bağırsak son bölüm kanserleri taze kırmızı kanamaya neden olabilir; bunlar bazen sümükümsü kanamalar olabilir. Kalın bağırsağın daha üst bölü-mündeki kanserler daha çok gizli kanama yaparak kansızlığa neden olur. Bu kısımdaki kanserlerde aşırı kanama olursa kırmızı veya siyah renkli dışkılama oluşur. Kalın bağırsak kanamaları ile genellikle dışkı alışkanlığında değişiklikler olur. Kabızlık ve ardından ishal oluşabilir. Kalın bağırsak kanserlerinde erken teşhis çok önemlidir. Kanama, ilk belirti olabilir ve erken teşhise neden olabilir.

BAĞIRSAĞIN İNFLAMATUAR HASTALIKLARI:Bağırsağın mikropsuz iltihabıdır. Ülseratif kolit gibi bağırsağın inflamatuar hastalıkları alevlendiği zamanlar aşırı kanamaya neden olabilir.

DİVERTİKÜLOZİS: Kalın bağırsakta baloncukların oluşmasına divertikül denir. Bunların sayısı çok fazla olursa bunlara divertikülozis denir. Divertiküloziste 2 tehlikeli olay gelişebilir: Biri kanama diğeri divertikül iltihabı.

Divertikül kanamaları çok fazla miktarda olabilir. Kanama, medikal tedavi ile durdurulamazsa ameliyat gerekir. Divertikülozisi artıran en büyük neden kabızlıktır.

İNCE BAĞIRSAKTAN GELEN KANAMALAR: En çok Meckel divertikülü ince bağırsakta kanamaya neden olur. Meckel divertikülü ince bağırsakta doğuştan sonra kapanması gereken bir çıkıntının kapanmamasından kaynaklanan bir oluşumdur. Bazen içinde mide mukozasına benzer yapı olur ve bu, kanamaya neden olabilir. İnce bağırsak tümörleri, polipleri ve bazı diğer hastalıkları kanamaya neden olabilir.

Türkiye Hastanesi Reçete 31

ENFEKTİF KOLİTLER: Bağırsakların mikrobik iltihabı, çoğu zaman ishal ile kanamaya neden olabilir.

TEŞHİS VE TEDAVİ: Genellikle hastalar, makat kanamalarının hemoroid hastalığına bağlı olduğunu düşünerek kendi başlarına eczaneden aldıkları ilaçları kullanırlar. Böylece yanlış teşhis ve tedavilere neden olup önemli zaman kaybına ve gecikmelere neden olurlar.

Makatta kanama olursa mutlaka bir uzman doktora muayene olmak gerekir. Doktor önce çıplak gözle

muayene eder, bazı hastalıklar (anal fissür, fistül ve kondiloma gibi hastalıklar) sadece bakılarak teşhis edilebilir. Bu hastalıklar gözle muayene edilmeden teşhiş edilmeyebilir, hatta endoskopide bile gözden kaçabilir.

İkinci yapılacak işlem tuşe rektal muayenedir. Bu muayene hekimin işaret parmağı ile makatın iç kısmını kontrol etmesidir. Çok basit bir işlem olmasına rağmen çok önemli hastalıklarda erken tanıya ve neticede hayat kurtarmaya neden olabilir. Bu

32 Türkiye Hastanesi Reçete

muayenede anal fissür, hemoroid ve kalın bağırsağın son 7-8 cm mesafedeki kanserlerin teşhisi konabilir.

Dışkı tahlili yapılarak iltihap olup olmadığı ve dışkıda gizli kan olup olmadığına bakılır.

En değerli tetkiklerden biri kolonoskopidir. Kolonoskopide ışıklı ve kameralı, ince hortum benzeri bir alet ile makattan girilerek kalın bağırsağın hepsi ve ince bağırsağın son 20 cm’si incelenebilir. Bu tetkikle iç hemoroid, kanser, polip, ülseratif kolit,

Crohn, divertikulozis gibi çoğu hastalıkların tanısı konulabilir. Biopsi yapılabilir ve bazen polip gibi kanayan lezyonlara da müdahale yapılabilir.

Makat kanaması çok tehlikeli hastalıkların belirtisi olabilir, kanama olmuşsa mutlaka doktora muayene olmanız gerekir. Bazen iki değişik hastalık aynı zamanda kanamaya neden olabilir. Örneğin hemoroid kanaması varsa bağırsağın daha üst kısmında kanser kanaması göz ardı edilebilir. Bu nedenle rutin muayene ve tetkikler tam yapılmalıdır.

Türkiye Hastanesi Reçete 33

Türkiye’de Sanatı İstanbul Modern’de Takip Edin

KÜLTÜR

34 Türkiye Hastanesi Reçete

Aslında her şey 1987 yılında İstanbul’da düzenlenen bir sergiyle başlıyor. Bu serginin İstanbul’un sanat ortamına getirdiği ilgi ve

dinamizm o kadar etkili oluyor ki, İstanbul’da daimi bir modern sanat müzesi kurulması yönünde ciddi fikirler ortaya çıkıyor.

Ama bu o kadar kolay olmuyor tabii ki. Önce Haliç’te, 19. yüzyıl sanayi alanı olan Feshane, çağdaş sanat müzesine dönüştürülüyor. Bina, 1991 yılında 3. İstanbul Bienali’ne de ev sahipliği yapıyor fakat düşünülen uzun vadeli proje gerçekleşemiyor.

O günden sonra pek çok projeyle İstanbul’da bir modern sanat müzesi düşünün gerçekleşmesi denenmiş ama uygun bir yer bulunamadığından veya ana koleksiyon oluşturulamadığından girişimler sonuca ulaşamamış.

Projenin hayata geçirilmesi için aranılan özelliklere sahip bir yer arayışı uzun yıllar sürüyor. 2003 yılında 8. İstanbul Bienali’nin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisinin yanında yer alan dört numaralı gümrük antreposunda gerçekleştirilmesi ile bu hayalin gerçeğe dönüşmesi için büyük bir fırsat oluşuyor. Bu alanın daimi olarak müze alanı kalması için dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği onay ile modern sanat müzesi kurulması projesi hayata geçiyor.

T.C. Denizcilik İşletmeleri için kuru yük antreposu olarak inşa edilmiş olan 8000 m²’lik bu bina, bir mimarlık şirketi tarafından, tam donanımlı, modern bir müzeye dönüştürülerek günümüze kadar gelmiş.

Türkiye Hastanesi Reçete 35

Peki İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde Neler Yapılıyor? Kurulu olduğu devasa alan içinde birçok organizasyona ev sahipliği yapan İstanbul Modern Müzesi süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, restoran ve mağazası ile çok yönlü ve alternatifi bol hizmet sunuyor.

Müze, modern ve çağdaş sanat alanlarındaki üretimleri, uluslararası bir yönelimle koleksiyonunda topluyor, koruyor, belgeliyor ve sergileyerek sanatseverlerin erişimine sunuyor.Ayrıca müzedeki koleksiyonlar, sergiler ve eğitim programları müzenin ziyaretçilerine sanatı sevdirmeyi amaçlarken onların sanata olan katılımlarını da hızlandırıyor.

İki Sergi Salonunda İki Farklı Dünya İstanbul Modern, iki sergi salonuna sahip olup iki salonda da sanatın değerli ürünlerini görebilirsiniz. Üst katta bulunan salonda sanat tarihi ile bezenmiş olan bir koleksiyon, ziyaretçileri karşılıyor. Türkiye’deki modern ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne kadar geçen süreç, kronolojik bir sırayla anlatılırken bu anlatım metinlerle de destekleniyor.

Alt katta ise Süreli Sergiler Salonu, Fotoğraf Galerisi ve Kısa Süreli Sergi Alanları’nda aynı anda iki ya da üç süreli sergi sanatseverlerle buluşuyor.

36 Türkiye Hastanesi Reçete

Kütüphanesi ile örnek bir müze İstanbul Modern Müzesinin bünyesinde yer alan kütüphanedeki bilgisayarlardan, dünyanın belli başlı müze, galeri ve sanat kütüphanelerinin yanı sıra sanatla ilgili kuruluşların internet sitelerine de ulaşılabilir.İstanbul Modern Sinema’da gerçekleştirilen sinema etkinlikleri ve sergiler ile ilgili söyleşiler de kütüphanede DVD ve CD olarak yer alıyor. Bu arşiv malzemeleri yine kütüphanedeki bilgisayarlardan izlenebilir.

Ayrıca, 202 ülkeden 49.000 müze ve 143.000’in üzerinde sanatçı, galeri, yayıncı hakkında bilgi edinebilecek olan International Directory of Arts & Museums of the World CD-ROM veritabanı da kütüphane kullanıcılarının hizmetine sunulmuş. Müzede sergilenecek olan etkinlikler bir üst kurul tarafından değerlendirilerek takvime alınıyor. Etkinlik takvimi, müzenin www.istanbulmodern.org adresinden takip edilebilir.

Türkiye Hastanesi Reçete 37

Klinik Psikoloji UzmanıPsikolog Aslı Özlü

Yas, kayıp yaşayan bireylerde bu kayba karşı verilen uyum tepkileridir.

Yas, sevilen birinin kaybı karşısında verilebilecek en doğal tepkidir. Zorlayıcı bir süreçtir ancak hastalık değildir. Sevilen bir kişinin kaybı sonrasında gelişen yas tepkileri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bazıları tepkilerini açık bir şekilde yaşarken bazıları yoğun duygulanımlarını içlerinde saklamaktadırlar.

Normal yas sürecinde kişinin verdiği duygusal, bedensel ve davranışsal tepkiler anormal değildir. Bu doğal tepkilere müdahale edilmemesi gerekir. Kişinin hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için yas sürecinin yaşanması önemlidir. Yas tepkileri, depresyon semptomlarına çok benzemektedir.

Yas tutmak doğal bir süreçtir. Yas sürecinin uzaması, yaşanılan duygusal, bedensel ve davranışsal tepkilerin yoğunlaşması doğal süreci bozmaktadır. Çeşitli kültürel farklılıklar olmakla birlikte, yasın normal süreci 2 ay olarak kabul edilmektedir. Kayıptan

“Yas” Yaşanılması GerekenBir Dönemdir

38 Türkiye Hastanesi Reçete

Yas tepkileri, depresyon semptomlarına çok benzemektedir.

sonra en az 6 ay geçmesine rağmen kişinin işlevselliği bozulmaya (kişisel bakım, aile ve sosyal ilişkileri) ve yaşam kalitesi düşmeye devam ediyorsa bu durum patolojik yas olarak düşünülmektedir. Bu durumda kişinin profesyonel yardım alması gerekmektedir.

Normal Yas TepkileriNormal yas tepkilerini duygusal, fiziksel, bilişsel ve davranışsal boyutta ele alacak olursak;

Duygusal Tepkiler: Şok, üzüntü, öfke, çaresizlik; kendini, başkalarını suçlama, kaygı, korku, yalnızlık, isteksizlik, umutsuzluk…

Fiziksel Tepkiler: Kalpte sıkışma, mide problemleri, boğazda düğümlenme, sıkışma, seslere karşı duyar-lılık, nefes darlığı, hâlsizlik, ağız kuruluğu, enerji azalması, iştahta artma veya azalma…

Bilişsel Tepkiler: İnanamama, inkâr, ölen kişinin yaşadığı duygusu, görsel ve işitsel halüsinasyonlar, dikkat dağınıklığı, düşüncede karmaşıklık, unutkan-lık, rahatsız edici düşünce veya rüyalar…

Davranışsal Tepkiler: Alkol ve madde kullanma, uyku ve yeme sorunları, takıntılı davranma, kaybedi-len kişiyi hatırlatan yerlerden, kişilerden uzaklaşma, kaçma veya yakınlaşma, ölümü inkâr ederek kaybedi-len kişiyi arama…

Yas Tutma Sürecini Etkileyen Unsurlar Yas tepkileri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Kişilik özelliklerinin yanı sıra kaybedilen kişi ile olan ilişkinin doğası, kaybın şekli, kaybedilen kişinin kim olduğu, kaybın beklenip beklenmediği, kaybı yaşayan kişinin geçmiş travmatik yaşantıları/kayıpları, kayıptan önceki psikolojik durumu, sosyal desteği, baş etme yöntemleri, yas tutma sürecinde oluşan sıkıntılar yas sürecini etkilemektedir.

Yas Sürecinin Evreleri

1. Şok Kişi, kaybı öğrendiği anda şok ve hissizlik yaşamaktadır. Kayıp gerçeğini bir süre reddederek hiçbir şey olmamış gibi “Bu doğru değil, buna inanmıyorum!” şeklinde davranabilir.

2. Öfke ve İnkârKişi, kaybı kabullenmeme ve inkâr yoluna başvurmaktadır. Kaybedilen kişi hayattaymış gibi yaşadıklarını tekrar etmekte ve kaybettiği kişi ile ilgili hayaller kurmaktadır. Kişi her yerde kaybettiğini arar ve kaybedilen kişiye yönelik öfke duygusu “bırakıp gittiği için, hayattayken yaptığı ve yapmadığı şeyler için” açığa çıkabilir.

Türkiye Hastanesi Reçete 39

3. PazarlıkKaybedilen kişinin geri dönmesi beklenir. Kayıp yaşayan kişi, bunu kabullenmekte zorlanır; yalnızlık, öfke ve suçluluk duyguları hisseder.

4. DepresyonKişi bu dönemde kaybı kabullenmiş bir durumdadır. Kendini boşlukta ve yalnız hissedebilir. Kişinin işlevselliğinde ve yaşam kalitesinde aksamalar görülmektedir. Kişi öz bakımına önem vermemekte, banyo yapmak bile istememektedir. Kişisel ve sosyal ilişkilerinde bozulmalar (arkadaşlar ile konuşmak istememe, içe kapanma) olmaktadır.

5. Kabullenme ve yeniden yapılanmaKişi; kaybını kabullenir, hayatına devam eder. Boşluk, özlem, öfke, üzüntü bütün duygular iç içe geçmiştir. Kişi, yaşadığı kaybı kabul etmeye ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.

Patolojik Yas TanımıBireyin normal yas evresini tamamlayamaması ve yas evresinin birinde takılıp kalmasıdır. Patoloijik yas sürecinde, beklenmedik, uzamış tepkiler ya da tepkisizlik gelişebilmektedir. Patolojik yas; aşırı suçluluk hissi ve kendini suçlama, değersizlik hissi, hayatın gereklerini yerine getirememe ve intihar düşüncelerinin olmasıdır.

Patolojik Yas BelirtileriKaybı kabul etmekte güçlükAşırı acı çekmeKayıp sonrası kimseye güvenmemeÖzlem duygusunun yoğunluğuKayıp ile ilgili tekrar eden rüyalar ve kâbuslarDuygusal küntlük (duygusal olarak bir şey hissedememe)Hayatın anlamsızlığı, geleceğin kalmadığı duygusuKaybı hatırlatan kişilerden, yerlerden kaçınmaGünlük hayatı sürdürememe

Bu belirtilerin 6 aydan daha uzun sürmesi durumunda profesyonel destek alınması önemlidir.

Yas ve TedaviNormal yas sürecinde sosyal desteğin olması, bu sürecin atlatılmasına yardımcı olmaktadır. Patolojik yas sürecinde ise yasın sağlıklı bir şekilde tamamlanabilmesi için profesyonel yardım alınması gerekmektedir. Yas terapisi, kayıpla ilgili çözümlenmemiş çatışmaları ve duyguları çözmek, kişinin bu süreçte baş etme becerilerini geliştirmek amacını taşımaktadır. Terapide, kişinin çatışmalarını çözmesi, yasını anlamlandırması sağlanır.

40 Türkiye Hastanesi Reçete

Sabahattin Ali’nin kısa hikâyelerinden oluşan bir kitap var evde. Eğer yorgunsam ve fazla kitap okuyacak durumda değilsem elim hep bu kitaba

gidiyor son zamanlarda.

Bu kitabın içinde en az 10 kere okuduğum “Hasan Boğuldu” isminde bir hikâye var. Neden bilmiyorum ama bu hikâyeden acayip etkileniyorum. Sabahattin Ali bu kadar sade bir dilin içine böylesine yoğun bir hüznü nasıl yerleştirmiş diye hayret ediyorum. Sayfada kelimeler oldukça sakin gözüküyor ama satır aralarından gözyaşları akıyor. Tek tek cümlelere baksanız sessisce bekleşiyorlar sayfada. Ama sona doğru hepsi birleşip çığlık çığlığa bağırmaya başlıyor. Öyle acayip bir hikâye işte…

Aslında hikâyeyi özetlemeye niyetim vardı ama vazgeçtim. Güzelim hikâyeyi bir ortaokul proje ödevine çevirmek istemiyorum. İnşallah bir yerlerden bulup okursunuz.

Neyse, bir gezi yazısına girerken bu kadar edebiyat yapılmaz diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama bugün anlatacağım mekânların en gözde yeri Hasan Boğuldu. Yani yazının giriş bölümünde bahsettiğim hikâyedeki olayın yaşandığı yer. Eğer henüz Kazdağları’na gitmediyseniz mutlaka bu hikâyeyi okuyun ve öyle gidin. Böyle yaparsanız Kazdağları’nı çok daha değişik bir hissiyatla gezeceğinize inanıyorum.

Nasıl Gidilir?Aslında Kazdağları’na gitmek için birkaç yol var. Biz Bursa-Balıkesir-Edremit-Kazdağları güzergâhını takip ettik. Bu mesafe 509 kilometre. İstanbul’dan Bursa 2,5 saat sürüyor. Bursa’dan sonra 1,5 saat daha gidip Balıkesir’e geliyorsunuz. Balıkesir Edremit arası da 1 saat sürüyor. Oraya gelince zaten 8-10 kilometre sonra Kazdağları’na ulaşıyorsunuz. Yani yolculuk molalarla

GEZİSalih UYAN

NEFES ALIYORSANIZ KAZDAĞLARI’NDASINIZ!

42 Türkiye Hastanesi Reçete

6 saat falan sürüyor. Eğer uzun yolu sevmiyorsanız, siz de benim gibi Susurluk’ta yiyeceğiniz tostu hayal ederek direksiyon sallayın. Böylece vakit biraz daha hızlı geçiyor.

Akciğerlerimiz Şaşkın!Coğrafya bilgisi benim gibi zayıf olanlar, Kazdağları’nı birbirine yaslanmış birkaç dağdan ibaret sanabilir. Ama aslı öyle değil. Uzunluğu yaklaşık 60-70 kilometreyi bulan Kazdağları, Marmara ve Ege’yi birbirinden ayıran bir dağ silsilesi aslında. Bu alanın yaklaşık 21 bin hektarlık bölümünü Kazdağları Millî Parkı oluşturuyor. Millî Park, Edremit sınırları içinde ve her yıl on binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor.

Alplerden sonra dünyanın en fazla oksijen üreten dağı Kazdağları’ymış. Akçay’a girerken tabelada “Nefes alıyorsanız Kazdağları’ndasınızdır!” yazıyor. Gerçekten

de burada nefes alırken insan bir garip oluyor. Egzoz dumanına alışmış akciğerlerimiz biraz şaşkın. Saf oksijen, bünyede geçici sarhoşluk yapıyor.

Kazdağları’nda, kara ve deniz iklimi yıllardır seviyeli bir birliktelik yaşıyor. Bu ilişkiden meydana gelen bitki türü sayısı 800 civarında. Dört mevsim güzelliklere sahip olan bölgede şubatta badem çiçekleri, martta pembe ve mor anemonlar, baharda kırmızı gelincikler, yazın da katırtırnakları açıyor.

Dağın alt kesimlerde meşe ve bazı maki elemanları görülüyor. Biraz daha yükseklere çıkıldıkça meşe-kestane-gürgen, meşe-karaçam türlerini görebiliyorsunuz. Yaklaşık 600-700 m yükseklikten sonra Kazdağı göknarı ile dünyanın en güzel manzaralarından bir tanesi ortaya çıkıyor.

Başdeğirmen Köprüsü

Türkiye Hastanesi Reçete 43

Yürüyüş ParkurlarıYürüyüş yapmayı sevenler için Millî Park mükemmel bir parkur. Ancak kafanıza göre gidip yürüyemiyorsunuz. Mutlaka bir rehber eşliğinde gitmeniz gerekiyor. Önceki yıllarda özgüveni yüksek yürüyüşseverlerin başına gelen birkaç olaydan sonra böyle bir kural getirilmiş.

Millî park sınırları içinde tavsiye edilen iki yürüyüş parkuru bulunuyor: Şahin Deresi ve Sarıkız güzergâhları. Trekking sevdalıları uzak mesafelerden gelip buranın tadını çıkarıyor. Yabancı turist kadar yerli turistlerin de gözde trekking mekânlarından birisi burası…

Sutüven Şelalesi Ve Hasanboğuldu GöletiSutüven Şelalesi, Akçay yakınlarında. Altınoluk-Edremit yolunun 20. kilometresinden sola dönüp Zeytinli Köyü’ne ulaşıyorsunuz. Eğer aracınız yoksa buradan dolmuşlarla Sutüven Şelalesi’ne gidebilirsiniz.

Sutüven Şelalesi ve Hasanboğuldu Göleti, Kazdağları’nın denize bakan bir yamacında konumlanmış harika bir mekân. Şelale ne kadar gürültülü ve hoyratsa, gölet bir o kadar sakin ve huzurlu. Etrafta zeytinyağı, çam ve çiçek balı satan köylüler nasıl oluyorsa hep güleryüzlü… Sıkı bir pazarlama eğitiminden geçmiş gibiler. Hiç ihtiyaç olmasa bile gidip bir şeyler alası geliyor insanın.

Yürüyüş yapmak yerine piknik yapıp oturmayı tercih edenler genelde Hasan Boğuldu’yu tercih ediyorlar. Burada suya da girebilirsiniz. Ama çok kalabalık derseniz

siz de bizim gibi suyu takip edip biraz aşağılara doğru yürüyün. Yürüdükçe insanlar seyrekleşiyor ve keyifle yüzeceğiniz mekânlar beliriyor. Ama fazla keyiflenip yüzerken ağzınızı açmayın. Biraz yukarıda derede bulaşık yıkayan ablaları düşünüp ağzınızı mümkün olduğunca kapalı tutmaya çalışın.

Buradan dönerken de bence bir şişe zeytinyağı alın. Çünkü bu kadar kaliteli zeytinyağını İstanbul’da hiçir markette bulamazsınız. Hele şişenin içine kekik yaprağı konmuş olanlar var ki lezzeti inanılmaz güzel…

Hasan Boğuldu

Sutüven Şelalesi

44 Türkiye Hastanesi Reçete

Şehirlilerin Köy Hasretiİstanbul ahalisi gittiği her yerde şirin bir köy bulma çabasındadır. İlla bir tezek kokusu alacak, bir köy kahvesinde çay yudumlayacak. Siz de bu kadar yol gelmişken “Köyleri ziyaret edelim.” derseniz aşağıdaki bilgilere mutlaka bir göz atın:

Yeşilyurt KöyüYeşilyurt, Kazdağları’nın en güzel köyü diyebilirim. Köye ilk girdiğinizde çam ağaçlarının nefis kokusuyla büyüleniyorsunuz. Ama köyün en önemli özelliği, klasik mimarisiyle insanı farklı bir âleme götüren taş evleri. Bu evlerin bir kısmında gerçekten insanlar yaşıyor. Ama çoğu otel veya kafe olarak kullanılıyor. Bu şirin köyde geçim, büyük ölçüde zeytincilikle sağlanıyor. Ama en az zeytin kadar köylülerin yaptığı testi peyniri ve sepet peyniri de meşhur. Giderseniz sakın tatmadan dönmeyin. Testi peynirinin yapılışı da çok enteresan! Süt kaynatılıp mayalandıktan sonra bir toprak testiye basılıyormuş. Testi sonra toprağa gömülüyor ve toprakta üç ay bırakılıyormuş. Üç ay sonra da testiyi çıkarıp kırıyorlarmış.

Adatepe KöyüAdatepe de Yeşilyurt gibi taş evlerden oluşuyor. Burada yaşayan insanların neredeyse tamamı buraya dışarıdan gelmiş. Bu köyün de görülmesi gereken en güzel yeri Zeus Altarı. Köye girdikten sonra yaklaşık 10 dakika yürüyerek buraya ulaşabilirsiniz. Gargaran Tepesi

olarak adlandırılan bu mekândan manzarayı seyretmek bir ömre bedel diyebilirim. Mitolojiye göre Zeus gelip buradan Truva Savaşı’nı seyrediyormuş. Bu köye gittiğinizde köy meydanında oturup bir bardak çay içmeyi de ihmal etmeyin. Meydanı gölgeleyen iki ulu çınar var ve ikindi vaktinde meydan yaprak hışırtısıyla doluyor. Ben ortamdan dolayı çayın çok lezzetli geldiğini düşünüyordum ama kahveci, çayın içine köknar kozalağı koyduklarını söyledi. Bir deneyin! Ulu bir çınarın altında çam ormanının kokusunu yudumlamak her faniye nasip olmayacak bir tecrübe!

ZeytinliZeytinlinin ilginç bir özelliği var. Çünkü hem bir dağ köyü, hem de denize girebiliyorsunuz. Edremit ve Ak-çay’da neredeyse kum sayısına eşit insanlardan bunalanlar sakin bir şekilde denize girmek için buraya geliyor. Köye ulaşmak için sahilden biraz yürümeniz gerekiyor. Köyün en güzel ve mutlaka görülmesi gereken iki noktası, Millî Park sınırları içinde bulunan şelale ve doğal gölet.

Tahtakuşlar Tahtakuşlar Köyü’nde emekli öğretmen Alibey Kudar tarafından kurulan etnografya galerisi, Türkiye’nin ilk köy müzesi olma özelliğini taşıyor. Burada Kazdağları’nın geleneksel yaşantısından örnekler görmek mümkün. Ancak bu müzenin en önemli özelliği, dünyanın en büyük deniz kaplumbağasının sergileniyor olması. Latince ismi “Dermochhelys Corıacea” olan kaplumbağanın boyu 1.97 cm, ağırlığı da 360 kg. Ama gittiğinizde çipil çipil gözlerle size bakan sevimli bir kaplumbağa görmeyi hayal etmeyin. Çünkü kendisi maalesef yaşamıyor. Mumyalandığı için çok sevimli bir görüntüsü yok.

Tahtakuşlar Köyü

Adatepe Köyü

Türkiye Hastanesi Reçete 45

Hastanemizde 21 senedir iç hastalıkları uzmanı olarak çalışan Dr.Ahmet Faruk Yağcı’nın ilk kitabı çıktı.

“Şimdiki Aklım Olsa” uzun yıllardır çeşitli yerlerde yazıları yayınlanan Yağcı’nın hayatından kesitler içermekle beraber aynı zamanda hekimlik pratiğine ve insan ilişkilerine de değinen çok yönlü, okunması zevkli bir kitap.

Yağcı, kitabını anlatırken kullanılan Türkçe’ye özen gösterdiğini, kitabın bir anı ya da otobiyografi kitabından çok edebi bir eser olması için gayret sarf ettiğini ifade ediyor. Kitap gerçekten de eğlenceli kısımlar ve okuyan için sürpriz olacak konular içeriyor. Okuyanın kafasında “keşke daha uzun yazsaymış” düşüncesi oluşturuyor.

Şimdiki Aklım Olsa, üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde kısa bir hayat hikayesini takiben tıp fakültesinin

KİTA

P

Eğitimci-sosyolog Salih Uyan, geçtiğimiz günlerde yayınlanan “e-beveyn olmak” adlı kitabında, hemen her evde teknoloji kullanımıyla ilgili yaşanan problemlere ilişkin anne-babalara net bir yol haritası sunuyor.

Babıali Yayınevinden çıkan kitapta, internet dünyasını içinde türlü tehlikelerin kol gezdiği loş bir ortam olarak nitelendiren Uyan, teknolojiye bağımlı çocukları sanal dünyalarından koparmanın aileler için bir imtihana dönüştüğünü söylüyor.

Kitabında çocukların ruh dünyaları bitkisel hayata geçiş yapmadan önce teknolojik aletlerin fişini arada bir çekmek gerektiğini söyleyen Uyan, bitkisel hayata geçiş yaptıktan sonra çekilen fişlerin başlangıç değil, son olduğunu vurguluyor.

Sosyal medya, oyun bağımlılığı, cep telefonu kullanımı, siber zorbalık ve dijital vatandaşlık gibi konuların ele alındığı kitap, birçok anne babanın sıkça başvuracağı bir kaynak olma özelliği taşıyor.

Salih Uyan E-BEVEYN OLMAYA HAZIR MISINIZ?

Ahmet Faruk Yağcı DOKTOR “ŞİMDİKİ AKLIM OLSA” DERSE

ilk yıllarından itibaren hekimin nasıl yetiştiği, dönemin ruhuna uygun olarak anlatılıyor. Takip eden ikinci kısımda ise hekimin olgunluk döneminde yaşadıkları ve çevresi ile iletişimi, uzun olmayan hikayelerle kronolojik sıra takip etmeden okuyucuya veriliyor. Bu kısım hekimlerin çalışma şartlarını yakından bilmeyenler için farklı bir pencere olarak görülmeli

Son kısımda ise insan hikayeleri var. Edebiyatseverin içine girip etkisini uzun süre hissedeceği en lezzetli kısım da burası.

Bir ilk kitap olarak, kitabın eksiklerinin farkında olduğunu ifade eden Ahmet Faruk Yağcı, bir dönem anlatısı olacağını söylediği ikinci kitabında bunları asgariye indirmeyi umuyor.

Uyan: “ Anne babalar ebeveynlik görevlerini dijital ortama transfer etmeliler.”Kitabıyla ilgili açıklamalar yapan yazar, günümüzde sanal dünyanın balla zehrin aynı rafta durduğu bir ortam olarak gördüğünü ifade ediyor. Ailelerin klasik ebeveyn olmaktan öteye geçemedikleri zaman çocuklarının bu dijital ortamdaki bir çok tehlike ile karşı karşıya kalacaklarını vurgulayan yazar, “ Anne babalar günümüzde hala klasik yöntemlerle ebeveynlik yapmaya devam ediyorlar. Ancak dünya artık çok farklı bir yapıya büründü. Burada ailelere düşen görev ebeveynlik görevlerini dijital ortama transfer ederek çocuklarının dijital platformlardaki sanal kimlikleriyle tanışmalarıdır.”diyerek günümüz ebeveynlerine tavsiyelerde bulunuyor.

46 Türkiye Hastanesi Reçete

Felç önceden tespit edilebilir mi? Elektronik cihaz pazarının önemli oyuncularından olan Samsung, son projesi, beyin dalgaları ile felci önceden tespit edebilen bir sensör ile ilgili.

Samsung’un Ar-Ge merkezi Creativity Lab araştırmacıları tarafından geliştirilen proje, erken tespit sensörü ve algoritma paketi “Early Detection Sensor & Algorithm Package” (EDSAP) adını taşıyor.

Bu sistem sadece felç değil tarama seviyesi artırıldığı takdirde stres, aşırı heyecan ve uyku düzeni gibi faktörleri de takip edebiliyor. Ancak elde edilen sonuçlar kesin olmadığı için tıbbi olarak kontrole girilmesi gerektiği de belirtiliyor.

Modüler akıllı saat projesi Blocks’un prototipi gösterildiBlocks Wearables isimli şirket, CES 2015 Fuarı’nda akıllı saatin ilk prototipi kullanıcılara gösterildi.

Şirket, ürününü Intel’in “Make it Wearable” yarışması çerçevesinde katılımcı olarak Intel standında sergiledi. Ekranın bulunduğu modülde ana donanım yer alırken kordon şeklinde kullanılacak olan diğer eklenen modüllere ise genelde uzantılı donanımlar eklenebilecek. Ana modül akıllı saatlerde görmeye alışık olduğumuz bildirim iletme, fitness takibi gibi işlerde yardımcı olurken ek modüller mikrofon, GPS takibi, sim kart slotu, kalp ritim sensörü ve kablosuz bağlantı özelliklerini cihaza ekleyebiliyor. Ayrıca kullanıcılar batarya ihtiyacına göre de batarya modüllerini diğer modüller ile değiştirebilecek.

Geçici dövme ile diyabet testi Kaliforniya Üniversitesinde görev yapan Amay Bandodkar liderliğindeki bir ekip, geliştirdikleri esnek prototip biyosensörü geçici dövme kâğıdına basarak kolay ve acısız uygulanabilecek bir diyabet testi elde ettiler.

Prototip, geçici bir dövme şeklinde cilde uygulanırken üzerindeki elektrotlar aracılığıyla hastanın cildine çok hafif bir elektrik akımı geçiriyor. Bu akım, cilt hücrelerindeki sıvılarda bulunan sodyum iyonların elektrotlara doğru çekilmesine sebep oluyor. Bu iyonlar, içlerinde glikoz molekülleri taşıyor. Daha sonra geçici dövmenin üzerindeki sensör, bu glikoz akımı tarafından oluşturulan elektrik yükünün gücünü ölçüyor. Sonuç olarak kişinin kanında bulunan şeker oranı bu şekilde ölçülebiliyor.

TEKN

OLO

İnternet üzerinden beyin dalgalarını aktarabilmek mümkün hâle geliyorWashington Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan bir deney, internet üzerinden denekler arasında basit manada beyin kontrolünün mümkün olduğunu ortaya koydu. Özellikle resim, video, video oyunları gibi içeriklerin herkese ulaşabiliyor oluşu bazı gelişmelerin yaşanmasına da neden oluyor.

Araştırma ekibi, projesi için yaklaşık olarak 1 milyon dolar fonlama aldı ve daha ciddi deneyler yapmayı planlıyor. Bunlardan bazıları, düşünceleri, beyinler arasında doğrudan iletebilmek ve “Pasific Rim” filminde olduğu gibi beyinleri bir tepki verdiğinde birbirlerini anlayabilecek şekilde bağlamak. Ekip, beyinler arası veri aktarımının çok büyük bir potansiyeli olduğuna inanıyor.

Türkiye Hastanesi Reçete 47

ÇENGEL BULMACA

ANLAŞMALI KURUMLAR LİSTESİ

ANLAŞMA DETAYLARI İÇİN 0212 314 12 12’DEN BİLGİ ALABİLİRSİNİZ