ANKARA ÜNIVERSITESI İ LÂH İ YAT FAKÜLTESI YAYINLARI LXIX İ SLAM FELSEFES İ NDE ALLAH'IN VARLI Ğ ININ DELILLERI Doç. Dr. İbrahim Agâh ÇUBUKÇU A. Ü. Ilâhiyat Fakültesi Islâm Felsefesi Kürsüsü ANKARA ONIVERS İ TESI BASIMEVI .1967
LXIX
DELILLERI
A. Ü. Ilâhiyat Fakültesi Islâm Felsefesi Kürsüsü
ANKARA ONIVERS TESI BASIMEVI .1967
BÖLÜM I
KELAMCILARA GÖRE ALLAH'IN VARLI I
Gerçekte Islam felsefesinde Allah' n varl n isbatlama i i, en
önemli yeri tutar. Henüz kelâm ilmi geli irken bu sorunun isbat
için deliller ortaya konmu tur. Ancak her taife bu delilleri kendi
aç sndan açklamaa çal m tr.
Ha eviye frkas Allah' n varl n n ancak i itme yoluyla isbatlana- ca
n ileri sürmü tür. Bu taife mensuplar akln rolünü inkâr etmi -
lerdir ".
Mutezile ise Allah' n varl nn ancak ak lla bilinece i tezini
savunmu tur. Bu konuda Nazzam (Ölm. H. 231 / M. 845) öyle söy- lemi
tir: "ak ll bir insan eriattan önce dü ünce ile Allah' n varl n
bilir" 12. Ebu Huzeyl al - Allaf (Ölm. H. 235 / M. 849) ise Allah'
n ve bütün bilgilerin ancak akii zaruretle bilinece ini söylemi tir
". Has l belli ba l Mutezile frkalar Allah' n eriatten önce aklen
bilin- mesi gerekti i tezini savunmu lard r 14 .
Ma'turidrye (Ölm. H. 333 / M. 944) göre Allah' n varl ak lla, dini
teklif ise eriatla bilinir.
E 'ari ise bu konuda orta bir yol tutmu tur. Ona göre Allah' tan
mak ilkin ak l ile sa lanr. Sonra eriatla da vâcip olur.
Il Bak. bn Rüd, Kitab al - Kef An Menahic al-Edille, bn Rüd'ün
Felsefesi adiyle çeviren: N. Ayasbeyo lu, s. 37, Ankara 1955. Ha
eviye frkas bir çok taifeleri içine al r. Ge- nellikle donuk ve dar
fikirli kimseleri Ha eviye f rkas temsil eder. Örne in Müebbihe'den
olanlar ha evidir. Bak. al - Gazzali, lcâm al - Avâm An lm al -
Kelâm, s. 2, M s r 1309.
12 Bak. bn an - Nedim, al - Fihrist, s. 252, Matbaat al - stikâmet
bask s , al - Kahire (tarihsiz).
13 Bak. Ayn eser, s. 251; Albert N. Nader, Le Syst&ne
Philosophique des Mutezile, s. 239, Beyrouth 1956.
14 Bak. I. A. Çubukçu, Mu'tezile Ve Ak l Meselesi, lâhiyat Fak.
Dergisi, s. 58 - 59, Ankara 1964.
10
kamttr. Kur'an'da bunlara benzer daha bir çok âyetler vard r. Bu
etüdümüzün slam dü ünürlerine ay rd m z bölümlerinde bu âyet-
lerden yeri geldikçe bahsedece iz. Esasen bu etüdümüzde Allah' n
varl n kelâmc lara, slam filozoflar na, insan ve sorunlara göre
açklyaca z.
9
güzellik ve iyilik idesidir. Bu ideler, iyinin ve do runun kayna
drlar. Böylece Eflatun en yüksek derecede iyilik idesinin Tanr ile
ayn ey olduunu ima etmi tir 8 .
Aristo da her eyin nedeni olan bir Tanr nn varl n kabul et- mi tir.
Ancak Aristo'ya göre madde de öncesizdir. Maddeye hareketi veren
güç yani Muharrik ise Tanr 'd r. u kadar var ki Tanr bu hare- keti
kendili inden vermemi tir. Madde onun tanr l na kar bir öz- leyi
duymu ve bunun sonucu olarak da Tanr onu harekete getirmi - tir.
Tanr 'n n kendisi hareketsizdir, öncesizdir. O ilk ve son sebeptir
6.
Stoallar da Tanr 'n n varl n kabul etmi lerdir. Onlara göre alemde
etken prensip ve edilgen madde vard r. Etken prensip bizzat Tanr
'dr. O maddeye etki yapar. Ancak Stoal larn. Tanr s âlemin d nda da
de ildir. O adeta âlemin ruhudur. Görünmiyen bu tanr ince bir madde
de say labilir. Böylece Stoal lar panteist bir görü ü benimsemi
lerdir. Onlar n Tanr saydklar Logos kainat n her par- ças nda, her
zaman bulunur. Kainattaki düzen Tanr nn eseridir. Tanr 'nn varl n d
âlemin varl ndan çkarabilece imiz gibi, sezgi gücüyle de
kavrayabiliriz. Stoal lar böylece slam felsefesinde geli en vandet
- i vücut nazariyesinin ilk çekirdeklerini dile getirmi
oluyorlar.
Yunan felsefesinde oldu u gibi Kur'anda ve slam felsefesinde de
Allah' n varl n isbatl yan dililler vard r.
Kur'an'da kainat n yarat l na dikkatler çekiliyor. Canl larn çift
yarat l lar , göklerin katlar , sular n ak , gece ve gündüzün olu u
Allah' n Varl na delil olarâk gösteriliyor'. Dü ünen insanlar için
gece ile gündüzün bir biri ard ndan gelmesinde, dünya ve y ldzlar
ale- minin yarat lmas nda, denizlerde, deniz hayvanlar nda,
rüzgârlarda Allah' n varl na dair deliller oldu u belirtiliyor 8 .
Kur'an'da bulunan "çürümü kemikleri, onlar ilk kez yaratan
diriltir" 9 anlamndaki ayet de Allah' n varl nn ba ka bir
delilidir. "Ancak her eyin yarat - c s bir tek Allah vard r" 10
ayeti onun mevcudiyetini gösteren di er bir
5 Platon, Timee, Oeuvres Compretes, C. II, s. 443 - 458. 6
Aristotle, Metaphysics, Richard Mc. Keon' n Introduction to
Aristotle edl eseri
içinde, s. 249, 257, 284 - 294, New York (tarihsiz); Macit Gökberk
Felsefe Tarihi, 91 - 92! Alfred Weber, an lan eser, 56 - 66; Kâm
ran Birand, an lan eser, s. 78 - 80.
7 Bak. an - Nebe, ayet: 6 - 16. 8 Bak. al - Bakara, ayet: 164. 9
Bak. Yasin, ayet: 79.
10 Bak. al - Enfâl, ayet: 102.
8
di. Gerçekte Sokrates, kendi hiçli ini ve eksikli ini hissetti i
anda, içinde duyduunu sand Tanr 'n n sesi "Daimonion" ile bir vecd
haline yükseliyordu 2 . Bu da bizzat insan n Tanr 'y kendi içinde
bulaca mn bir kan t olarak gösterilebilir.
Eflatun da kâinata düzen veren bir Tanr 'n n varl n kabul eden
filozoflardand r. Özellikle Tim4bs'da maddeye idelere göre biçim
veren Demiurg ad nda bir Tanr 'n n varl ndan söz ediyor. Ona göre
gö- rünü ler alemi ideler alemine uygun olarak böyle üstün bir
kuvvet tarafndan düzenlenmi tir.
Eflatun, Devlet'in ikinci kitab na ve biraz da Phaidros'da din dü
üncesine dokunuyor. Ona göre Tanr , en iyi ve en olgun olan n ba dr
. O var olan her eyin sebebidir. Baka bir deyimle Tanr , iyilik
idesinin ve her eyin nedeninin kendisidir. Her eyin üstünde olan
Tanr , bilginin ve ahlakili in de özüdür 3 .
Eflatun'un görü lerinden Allah' n varl na dair ba lca iki delil ç
karmam z mümkündür. Bunlar da hareket ve kozmolojik deliller-
dir.
r- Hareket delili : 7 türlü hareket unlardr: r- dairevi hareket. 2-
Soldan saa olan hareket. 3- Sa dan sola do ru olan hareket. 4-
Önden arkaya do ru hareket. 5- Arkadan öne do ru hareket. 6-
Yüksekten alça a do ru olan hareket. 7- A a dan yukarya do ru
hareket.
Eflatun'a göre âlemin hareketi düzenli dairevi harekettir. Bu ha-
reket âlemin gücü d nda olan bir harekettir. Bu hareketin sebebi dü
ünen bir varl kt r. Bu da Tanr d r.
2— Kainat'da bir güzellik ve düzen vard r. E yamn cüzleri ara- snda
da bir düzen vard r. Bu düzenin tesadüri olmas imkans zd r. Her eyi
bir amaçla yapan bir düzenleyici vard r. Bu da Tanr d r 4 .
Dier yandan Eflatun'a göre görünü ler âlemindeki güzellik vas flar
, eyadan eyaya de imektedir. Bu da ad geçen vas flarn güzelli in
zat olmadklarn gösterir. Onlar n as llar , ideler âlemindeki
2 Bak. Alfred Weber, Felsefe Tarihi, Türkçe'ye çeviren: Prof. H.
Vehbi Eralp, s. 39, stanbul 1949; Prof. Macit Gökberk, Felsefe
Tarihi, s. 51 - 52, st. 1961; Prof. Kam ran Birand, lk Ça Felsefesi
Tarihi, s. 39 - 40, Ankara 1958.
3 Bak. Platon, P1-16:Ire, Oeuvres Compltes, c. II, s. 32-45,
Pleiade bas ks 1950; Kam - ran Birand, lk Ça Felsefesi Tarihi, s.
57, 68 - 69; Prof. Macit Gökberk Felsefe Tarihi, s. 77 - 78; Alfred
Weber, an lan eser, s. 50.
4 Bak. Platon, Tim&, Oeuvres Compltes, c. II, 444 - 446, 449 -
257; Yilsuf Kerem, Tarih al - Felsefet al - Yunâniye, s. 81 - 82,
al - Kahire M. 1953 / H. 1373.
7
G R
Allah dü üncesinin neden ve nas l doduu hakknda çe itli görü - ler
ortaya at lm tr. Bu dü üncenin ilkel kavimler aras nda efsanelerle
kar k bulunduunu söyliyenler olmu tur.
Baz bilginler de Allah dü üncesinin bir nevi ruhiye mezhebinden
doduunu ileri sürmü lerdir. Bu mezhebi savunanlara göre canl veya
cansz olsun her eyin bir ruhu vard r. nsan, bir çe it çocuk
gibidir. Bir çocuk nas l kendinin dü mesine sebep olan bir
sandalyeyi canl ve kabahatl sanarak dö erse, ilk insanlar da cans z
varl klarda dahi bir ruhun bulunduunu dü ünerek görünmeyen varl
klar n mevcudiyetine inanrlard . Hatta bunlar y ldzlar n tanr lar
olduklarn san rlard .
Bir tak m kimseler de Allah dü üncesinin ve dini inançlar n sihir-
den çktklar n iddia etmi lerdir.
nsanlarn tabiat kuvvetleri kar s nda güçsüzlüklerini hissettik-
leri için, Allah'a ve ruhlara inand klar n söyliyenler de olmu
tur.
Allah dü üncesinin asl nn totemcilikten ç kt n savunanlara da
rastlanm t r.
Baz filozoflar da dini inançlar n, sosyal ve ki isel olmak üzere
iki kaynaktan do duunu söylemi lerdir i.
Bütün bu nazariyeler, Allah' n varl n göstermekten çok, dinle- rin
douunu aç klamak için meydana ç km t r. Allah' n varl nn
isbatlanmas ise felsefi dü ünceler ve tek tanr c dinlerle ba lam t
r.
slam ilahiyat da ilk Peygamber ve ilk insan olan Hz. Adem'in tek
bir Allah' n varl na inand n ve onun emirlerine uyduunu kabul
eder.
Düünce tarihinde Tanr 'n n varl hakk nda bir çok dü ünürler fikir
yürütmü lerdir.
Yunan filozoflar ndan Sokrates, Atina'n n tanr larmn üstünde yeni
bir tanr anlay m gençlie a lad için ölüme mahkûm edil-
1 Bak. Abbas Mahmud al - Akkâd, Allah, s. 7 - 16, M s r
(tarihsiz).
6
ÖNSÖZ
slam felsefesinde Allah' n varl ve birli i önemli bir iman soru-
nudur. te bunun içindir ki gerek kelâmc lar ve gerekse slam
filozof- lar Allah' n varl nn isbat üzerinde çok durmu lard
r.
Esasen din felsefesinde, Allah' n varl n n isbat , Peygamberlik
felsefesi, Alemin yarat l ve Ahiret sorunu, üzerinde durulmas
gereken ba l ca konulard r. Bu konular aras nda din felsefesi aç -
s ndan en önemli olan da Allah' n varl nn isbat d r. Bu konu, yaln
z slam felsefesinde de il, genellikle çe itli felsefi okullarda da
önde gelen sorunlar aras ndad r. üpheci, inkarc veya kendine has
özellikleri olan belli say da baz dü ünürler bir tarafa b rak lrsa,
Doulu ve Bat l de i ik zamanlarda yeti mi bir çok filozoflar,
Allah' n varl n kabul etmi lerdir.
slamda felsefe olmad n ileri sürenlere, bu etüdümüzde müslü- man dü
ünürlerin felsefi bir konuda yaln z nakil ile yetinmeyip' ele -
tirici bir zihniyetle akla da ba vurduklar n gösterme e çal t k.
Hattâ baz islam filozofunda yeni say labilecek dü ünceleri
belirttik. Bu ara- da slam dü ünürlerinin baz Bat l filozoflara
etki yapt n bile kay- dettik.
Allah' n varl n gösteren bu küçük etüdümüzün, din felsefesi aç s
ndan bir çok kimselerin güçlüklerini çözece ini umar z. Elimizden
geldi i kadar konumuz için Kur'an'dan, hadislerden ve slam dü ü-
nürlerinden deliller verdi imiz gibi, insanla ilgili sorunlar
mantki bir biçimde çözümliyerek de Allah' n varl n isbatlamay
denedik.
Bu denememizle slam felsefesine küçük bir hizmette bulunabil-
diysek ne mutlu bize! ...
5
Ölüm ve ya ama 29
Kar tlar ve e ler 29
Yokluk ve varl k 31.
Kuvvetliler ve zayflar 32
Duyumlar ve üphecilik 35
Aç klk ve sa lamlk 37
Mantk kurallar 39
Gerçek ak 43
Genel Indeks 49
Eflâtun'a göre Tanr 'n n varl 7
Aristo'ya göre ilk Muharrik 8
Stoallara göre Tanr 8
Kur'an'da Allah' n varl na dair ayetler 8
Bölüm I
Ha eviyye 10
Bak llâni'ye göre âlem hâdistir 11
Bakllâni'ye göre Allah' n varl 12
mam al - Harameyn'in delilleri 12
Sufiler ve Allah'a kavu ma 13
Bölüm II
Kindi 14
Farabi 18
3
ILÂIIIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI
DELILLERI
A. Ü. lâhiyat Fakültesi slâm Felsefesi Kürsüsü
ANKARA ÜNIVERSITESI BASIMEV . 1967
YANLI - DO RU CETVELI
Yanl
Timaos kozmolojik delil- lerdir hakk na mücahade cisimin An'l-illet
Maddi srk öne bi k s nda arl mn bulunan ölmiyn fadalanmak varl m bi
poblem e il An llet Muslum An llet Timaos
Do ru
Timaios Kozmoloji delilleridir
hakknda mücahede cismin Ani'l- llet Mehdi srf önce bir kar s nda
varl nn bulunana ölmiyen faydalanmak varl n bir problem de il
Ani'l- llet Muslim Ani'l- llet Timaios
E 'ari (Ölm. H. 33o / M. g4 ) Allah' n varl n öyle isbatlar : nsan
olgun bir varl ktr. Ba lang çta insan, küçük bir meni parças idi.
Daha sonra p ht la m bir madde oldu. Sonra onda et, kan ve kemik
türedi. En sonra da insan oldu. Insanda olgunlu a do ru olan bu de
imeleri yapan bizzat insan n kendisi de ildir. Çünkü insan ol- gun
halinde bile i itme ve görme duyusunu yaratmaktan yoksundur. Sperma
halinde ise olgun halindeki durumundan daha güçsüzdür. O halde
insandaki bedeni olgunlu a do ru olan de i melerin sebebi bizzat
insan olamaz. lk tohumu yaratan da insan de ildir. O halde onu
yaratan ve halden hale de i tiren murid bir sebep vard r. Bu da
Allah'tr. Bunu ba ka bir örnekle de aç klyabiliriz : Pamuk, iplik
haline, iplik kuma haline, kuma da elbise haline sebepsiz gelemez.
Kim arada mutavass t yap c lar olmaks zn pamuun elbise haline geldi
ini iddia ederse, böyle bir kimsesin akl ndan üphe edilir. Yahut
topra n kendili inden bir bina haline gelece ine inanan kimseye
cahil denir. Görülüyor ki var olan bir eserin, bir yap c s da vard
r. O halde insan ve kâinat yapan ve yaratan sebep de vard r. Bt
sebep de âlim ve hakim olan Yüce Allah't r 15 . "Döktüünüz meniyi
gördü- nüz mü? Onlar siz mi yaratt nz, yoksa biz mi" 16 mealindeki
âyet de bu gerçe e i aret ediyor. Yine "nefisleriniz hakk na
düünmüyor musunuz" 17 âyeti de insan n yarat l ndaki hikmete
dikkati çekiyor.
Eer' birisi nutfenin k demini iddia ederse, ona denir ki kadim olan
de i iklie u ramaz. Çünkü de i iklik, hâdis olann yani sonradan
vücut bulan n özelli idir. Nutfe de i ti ine göre kadim olamaz.
Olsa olsa hâdis olur. Hâdis olunca da kendisini var eden bir
muhdise muh- taç olur. Bu muhdis de hiç üphesiz Yüce Allah't
r.
E 'arrnin izinden giden bir çok Islam dü ünürleri, Allah' n var- l
hakknda birbirine benzer deliller vermi lerdir. Ebu Bekr Muham- med
al - Bak llani (Ölm. H. 4o3 / M. o 2) de bu dü ünürlerden bir
tanesidir. Bak llani bu konuyu Alemin hâdis olmas sorununa ba l -
yor:
Kâinat cevher ve arazlarla doludur. Cevher ve arazlar ise muhdes-
tirler yani sonradan olmu lard r.
Arazlar sonradan meydana gelmi lerdir. Çünkü sükün geldi i vakit
hareket son bulur. E er bir eye sükûnun gelmesiyle hareket
son
15 Bak. al - Es'ari, Kitab al - Luma' fi'r - Redd ala Ehl az - Zeyg
va'l-Bida', s. 17 - 19, M sr 1955.
16 Bak. al - Vâk a, âyet: 58 - 59. 17 Bak. az - Zâriyât, âyet:
21.
11
bulmasayd , hareket ve süld n o eyde ayn anda var olmu olurlard .
Böylece bir cismin ayn anda hem sakin, hem de hareketli olmas ge-
rekirdi. Bunun saçmal ise bedihi olarak bilinir.
Cevherlerin yahut cevherlerden meydana gelen cisimlerin hudû- suna
yani sonradan var olmas na gelince: Cisimler olaylardan önce var
olamazlar. Olaylardan önce var olm yan eyler ise onlar gibi son-
radan olan varl klard r. Yani muhdestirler. Olaydan önce var ol-
myan bir cisim, ya olayla beraber var olur veyahut ondan sonra mey-
dana gelir. Her iki hal de cismin hudûsunu yani sonradan olu unu
gösterir. Cismin olaylardan önce mevcut olarruyaca nn isbat ise
öyledir : Bir cisim var oldu u zaman onun cüzleri ya bir arada ve-
yahut ayr ayr olabilirler. Çünkü cüzlerin biti ik veya ayr k olmas
arasnda üçüncü bir a ama yoktur. Biti ik yahut ayr k olmak ise bir
olaydr. O halde cisim olaydan önce var olamaz. Olaydan önce var ol-
myan cisim ise t pk onu meydana getiren olay gibi sonradan olmad r.
Çünkü cisim ya olayla beraber yahut da • olaydan sonra meydana
gelmi tir.
Cisim ve arazlarn hâdis yani sonradan olduklar isbat edilince
âlemin de hâdis olduu sonucu ç kar.
Âlem hâdis olunca, kendisine biçim veren bir muhdise muhtaç olur.
Bir yaz , yazars z yaz lamaz. Bir bina, bir mimar veya yap c olmaks
- z n vücût bulamaz. Bir resim, ressams z çizilemez. O halde
bunlardan çok daha incelik ve acaiplik ta yan âlemin de bir muhdisi
veya yara- tan bulunmal dr. Bu muhdis veya yaratan da Yüce Allah't
r ".
mam al - Harameyn al - Cuveyni (Ölm. H. 478 / M. 1085) de Allah' n
varl n isbat için fikir beyan etmi tir. O da cevher ve araz- lar n
hâdis olduklar n isbatl yarak âlemin sonradan var olu unu gös-
termi tir. Buna dayanarak da Allah' n varl n isbatlam tr : Hâdis
ola- n n vücûdu caizdir. Yok iken var olmu tur. Onun var oldu u
zaman- dan daha önce ihdas edilmesi, imkân dahilinde görülebilir.
Yahut var olduu zamandan bir süre sonra ihdas edilmesi de dü
ünülebilir. Yok- luktan sonra hâdis olan n, meydana ç k aç k
olduuna göre, onu özel bir zamanda var eden muhass s vard r. Bu
bedild olarak bilinir Bir muhass s n yani hadisi ihdas edicinin
bulundu u böylece anla l nca, geriye bu muhass sn hâdis olam nas l
vücts de getirdi i kalyor: Mu- hasss ya öyle bir sebeptir ki sebep
oldu u eyin varl n gerektirir. Yahut etki yap c bir tabiatt r.
Veyahut da hür ve yarat c bir fâildir.
18 Bak. al - Bakillar l, at - TemhIci, s. 44 - 45, al - Kahire
1947/1366.
12
Muhasss, malülu gerektiren bir illet yani sebep gibi dü ünülemez.
Çünkü sebep ma'lf la yani sebep oldu u eye iktiran ederek etki
yapar. E er muhass s böyle bir sebep say l rsa, bu sebep ya kadim,
ya da hâ- dis olur. Eer kadim olursa âlemin de kadim olmas gerekir.
Çünkü sebebin iktiran üzere etki yapt n dü ünmü tük. Oysa ki âlemin
hâdis olduu isbatland . E er sebebin hâdis oldu u ileri sürülürse,
o zaman bu sebep de bir muhass sa muhtaç olur. Bu ikinci muhass s
da var olmak için üçüncüye, üçüncü dördüncüye muhtaç olur. Has l
hepsi birbirinin sebebi olan sonsuz muhass slar dizgisi meydana
gelir ki bu da bizi muhale götürür.
lk muhass s sebebin, bir tabiat kuvveti olaca n sananlara gelin-
ce: Onlar derler ki engeller kalk nca muhass s her eyi yapm
tr.
Bu düünce yanl tr. Eer etken tabiat kadim olursa, âlem de kadim
olur. E er tabiat hâdis olursa di er bir muhass sa muhtaç olur.
Alemin kadim olmad ve sonsuz muhass slar dizgisinin saçmal ise
yukarda gösterildi.
Hâclis olan n muhass snn, icabi bir sebep veya tabiat kuvveti olmad
anla l nca, bu muhass s n bir hür yarat c oldu u sabit olur. Bu
yarat c her eyi diledi i vas flarla, diledi i zamanda yarat r 19
.
Kelamc lar gibi sufiler de Allah' n varl na delil getirmi lerdir.
Fakat sufilerin yolu ak l ve dü ünce yolu de ildir. Onlar n yolu
iba- det, zikir ve ahlâk yoludur. Ba ka bir deyimle ki isel deney
yoludur. Onlara göre ehvetleri terkeden, niyetini temizliyen, do
ruluktan ay- r lmyan ve zikir yolunu tutan kimse Allah' n varl m
kendi içinde duyar. Sufiler "bizim u rumuzda mücahade edenleri
hidayet yolu- muza kavu tururuz" 20 ve "Allah için takva yolunda
olunuz, Allah size ö retin." 21 âyetlerini davalar na delil olarak
gösterirler.
Sufiler, Allah'a giden yolun zevk, ahlâk ve hal yolu oldu unu söy-
lemi lerdir. Allah gerçekten seven ve onda yok olmak için çal an
kimse, onun varl n hakkalyakin yani gerçe i gerçekle tirmek dere-
cesinde anlar.
Demek oluyor ki sufilerin tuttu u yol ak l yolu de il, duyu , sezi
ve dou yoludur 22 .
19 Bak. Imam al - Harameyn al - Cuveyni, Kitâb al - Ir âd, s. 28 -
29, Badâd (tarih- siz).
20 Bak. al - Ankebût, ayet: 69. 21 Bak. al - Bakara, ayet: 282. 22
Sufiye hakk nda bak n z: bn ar - Ru d, Kitab al - Ke f, Ayasbeyo lu
çevirisi, s.
51 - 52.
SLÂM FLOZOFLARINA GÖRE ALLAH'IN VARLI I
al - Kindi (Ölm. Hicri 252, Milâdi 866 y l ndan sonra) : Kindi
Allah' n varl n isbat etmek için ilkin âlemin hâdis ol-
duunu isbata çal m t r. Ona göre âlem hâdistir. Çünkü kadim ol-
sayd , bilfiil gerçekle mezdi. Kadim olan, sonsuz oland r. Sonsuz
olan da bilkuvve mevcut olur. Alem bilfiil gerçekle ti ine göre
hâdistir.
Kindi âlemin hudusunu isbatlamak için riyazi sa lamlkda bir tak m
önermelere dayanm tr. Ayr ca âlemin sonsuz oldu unu farzet- mi tir.
Daha do rusu riyazi sa laml kda olan önermelere dayanarak, âlemin
sonsuz olaca faraziyesinin çürüklü ünü göstermi tir. Kindi- nin
dayand bu önermeler unlard r :
— Ayn cinsten olan ve birbirinden büyük bulunm yan iki kemi- yet e
ittirler.
2—Bütün buutlar ve cüzleri ile birbirinden farks z olan kemiyet-
ler bilfiil ve bilkuvve yekdi erine e ittirler.
3—Sonlu kemiyetler, sonsuz olamazlar.
4—E it eylerden birine ayn cinsten di er bir ey kat lnca e it- lik
bozulur. Kendisine katk yap lan ey, eski halinden daha büyük
olur.
5—Sonlu kemiyetlerin bir araya gelmesiyle vücut bulan ey, sonlu
olur. Ba ka bir deyimle ayn cinsten sonlu kemiyetlerden baz s sonlu
olunca tamam da sonlu olur.
6—Ayrl cinsten sonsuz iki kemiyetin biri di erinden daha az veya
daha çok olamaz 23 .
Kindi bu önermelere dayanarak âlemin sonlu ve dolay siyle
23 Bak. al - Kindi, Kitâb al - Kindi ila Mu'tas m Billah, Resâil al
- Kindi al - Felsefiyye
içinde, s. 114 - 115, M s r 1950.
14
hâdis olduunu isbatlam t r. Alemi sonsuz farzederek giri ilecek
isbat n , böyle bir faraziyeyi muhalle sonuçland raca m göstermi -
tir :
Sonsuz bir cisimin bilfiil varl n farzedelim. Bundan belli ve sonlu
bir parça kopar ld m dü ünelim. Cismin geriye kalan ksm ya sonlu
olur veya sonsuz olur. E er cismin geriye kalan k sm sonlu olursa,
sözü geçen 5 nci madde gere ince cismin tamam sonlu olmu olur. O
halde burada aç k bir çeli me vard r. Çünkü bir cismin hem sonsuz,
hem sonlu olduu sonucuna var ld .
imdi de di er ihtimal üzerinde dural m: Cismin geriye kalan k sm nn
sonsuz olduunu dü ünelim. Buna cisimden ayr lan parçay katnca has l
olan miktar, bu katk yap lmadan önceki miktardan ya büyük olur,
yahut da ona e it olur. E er büyük olursa,!sonsuz olan n, sonsuz
olandan daha çok olmas gerekir ki bu da bizi sözü geçen 6 nc madde
gere ince muhale götürür. Çünkü sonsuz olan iki kemiyetten birinin
di erinden daha az veya çok olmas düünülemez.
E er parçay katmakla has l olan miktar, kendisine katk yap lan
miktara e it olursa, bir miktara di er bir miktar kat lnca e itlik
bozulmuyor demektir. Bu ise sözü geçen 4 ncü maddeye ayk rd r. Cüz,
büyük miktara kat lnca ayn büyüklüün de i memesi cüzle kül aras nda
fark n bulunmad sonucunu verir. Yahut parça ile bütünün ayn
büyüklükte oldu u dü üncesini dourur. Bu ise aç k bir çeli
medir.
Bütün bu faraziyeler bizi muhale ve çeli me e götürdü ünden bir
cismin bilfiil sonsuz olmyaca sonucu ç kar. Ba ka bir deyimle,
kemi- yet sahibi eyin, bilfiil sonsuz olam yaca anla lr. Bu da
âlemin kadim olmad m, sonlu olduunu ve ba langc nn bulunduunu
gösterir. Bu demektir ki âlem hâdistir. Alem hâdis olunca bir
muhdise ihtiyaç gösterir. Bu muhdis de Yüce Allah't r ".
Kindi zaman ve hareketin hâdis olmas ndan da âlemin sonradan yarat
ld n isbatlam t r. Ona göre geçmi hareket veya geçmi zaman sonsuz
olsayd , sonsuz olann kuvveden fiile ç km olmas gerekirdi. Bu ise
imkans zdr. Di er yandan geçmi hareket ve geçmi zamandan her biri
sonsuz olsayd , imdiki zamana ula mak imkans z olurdu. Çünkü imdiki
zamana ula mak, sonsuz farzedilen hareket
24 Bak. al - Kindi, an lan eser, s. 70, 98 - 117. al - Kindi, al -
Ibâne An llet al - Fâ ile al - Karibe li-l-Kevn Va'l-Fesâd, Resâil
al - Kindi al - Felsefiyye içinde, s. 215; Risâlet al - Kindi fi
Kemiyet Kutub Aristotales, s. 373; Abd al - Halim Mahm0d, at -
Tefkir al - Fel- sefi fi'l - Islâm, s. 103 - 105, M s r
(tarihsiz).
15
veya zaman n bilfiil gerçekle mesiyle mümkündür. Sonsuz olan ise
bilfiil gerçekle mez. O halde hareket ve zaman sonsuz de il,
sonludur.
Kindi bu konuda öyle bir dü ünce de yürütmü tür
Alemde bulunan her ey hareketlidir. Hareket hallerin de i me-
sidir. Her de i me, de i enin yani cismin süresinin say s dr. O
halde her de i me zaman sahibidir. Bundan zaman n, hareketin say s
odu- u sonucu ç kar. Hareket var olursa, zaman da var olur. Hareket
olmazsa, zaman da olmaz. Hareket ise cismin hareketidir. Cisim var
olursa, hareket de var olur. Cisim olmazsa, hareket de olmaz. O
halde cisim, hareket, ve zaman var olma bak m ndan birbirlerinden
daha önce bulunamazlar. Zaman ise sonludur. Sonsuz derecede bilfiil
zaman n mevcudiyeti dü ünülemez. Çünkü imdiki zamana ula l- m tr ve
çünkü hareketli cisim sonludur. O halde cismin hareketi de
sonludur. Zaman da sonludur 25 . Sonuç olarak âlem sonlu
olur.
Alemin hâdis olmas demek, sonradan olmas demektir. Sonra- dan olma
ise yokluktan varl a geçmektir. Bu ise bir harekettir. Hareket
sonradan olunca zaman da sonradan olur. Demek ki za- man n bir ba
lang c vard r. Biz bilkuvve sonsuz zamanlar dü ünsek, her zaman var
eden ve önce gelen di er bir hareketin varl na inanmam z gerekir.
Bu ise bizi sonsuz sebepler dizgisine götürür. Teselsül ad verilen
sonsuz sebepler dizgisi ise muhaldir. O halde cismi, hareketi ve
zaman var eden bir ilk yarat c veya muharrik sebep vard r. Bu da
Allah't r 26 .
E er birisi "âlem kadim ve sâkin idi; sonradan harekete geçti"
derse, denir ki bu iddia kadim olan n de i iklie u ramas n ge-
rektirir. Kadim hakk nda böyle bir de i iklik ise muhaldir.
Dier yandan al - Kindi çokluk ve birlik dü üncesinden hareket
ederek de Allah' n varl n isbatlam t r: E yada çokluk , birliksiz
mümkün olamaz. Duyularla bilinen eylerde birlik, çokluktan ayr var
olmaz. Bilinmesi duyulara ba l eylerde birlik ve çokluk, ortak
bulunduuna göre, bu ortakl n bir sebebi vard r demektir. Böyle bir
ortakl k, tesadüfi olamaz. Bu sebep, birlikde ve çoklukda ortak
olan eyin zat ndan meydana gelmez. E er e yada bulunan birlik
ve
25 Bak. Resâil al - Kindi al - Felsefiyye, C. I, s. 71 - 74, 117,
121 - 122, 197, 204 - 205, 217 - 218. 259; Hanna'l - Fahürl, Halil
al - Carr, Tarih al - Felsefet al - Arabiyye, c. II, s. 75 - 76,
Beyrin (tarihsiz).
26 Bak. Ahmed Fuâd al - Ehyâni, Al - Kindi, A History of Muslim
Philosophy, s. 429, Wiesbaden 1963; G. Quadri, La Philosophie Arabe
Dans L'Europe Medivale, s. 66, Paris, 1947; J. Comair, al - Kindi,
s. 12, Beyrût (tarihsiz).
16
çokluun sebebi bizzat kendileri olsayd , sonsuz derecede bilfiil
sebep- lerin bulunmas gerekirdi. Ba ka bir deyimle bir sebep için
di er bir sebep ve di er sebep için de ba ka bir sebep aran rd .
Böylece sebepler dizgisi sonsuza kadar uzan rd . Oysaki sonsuz
derecede bilfiil sebepler bulunamaz. O halde birlik ve çoklu un e
yadaki ortakl , kendi zat- larnn d nda bir sebeple olmu tur. Bu
sebep, birlik ve çokluktan daha üstün ve daha erefli bir sebeptir.
Çünkü bu sebep, müsebbepten önce gelmi tir. te her eyden önce gelen
bu üstün ve erefli sebep de Al- lah't r 27 .
al - Kindi, âlemdeki düzen ve ahenk dü üncesinden hareket ederek de
Allah' n varl n göstermi tir. Alemde her ey belli bir düzen ve
sraya göre yarat lm t r. Baz eyin fiili, bir dierine ba ldr. Bir
yarat k, di erine itaat ediyor. Bir di er yarat a ba ka bir varlk
etki yapyor. Her ey en iyi ve en olgun biçimde takdir edilmi tir.
Bütün bunlar tesadüfi olamazlar. Bunlar en sa lam bir tedbirin ve
en sa lam bir hikmetin mevcudiyetini gösteriyor. Tedbir ve hikmet
bulundu una göre, bunlar yapan müdebbir ve hakim bir ilk sebep de
vard r. Bu sebep de Yüce Allah't r 28 .
Kindrnin bu isbat tarz mütekelliminden al - E 'ari tarafndan da
kullan lm tr.
Kindrnin bu sonuncu isbat biçimi ile Aristo'nun varl k için gös-
terdi i gal sebep aras nda da ilinti kurulabilir.
Ancak Kindrnin Allah' , islâm' n Allah' d r. Baz filozoflar nki
gibi sadece varl n icab olan itici ve hareket verici bir kuvvetten
ibaret de ildir. Kindi Allah' n varl n bir tak m sfatlarla da
anlat- m t r. Ona göre gerçek varl k Allahtr. O hiç yok olmam t r
ve ol- myacakt r. O yarat c olarak devam etmektedir. O, birdir,
diridir. Onda çokluk olmaz. O, kendisi için sebep bulunm yan bir
Sebeptir. Kendisi için fâil bulunm yan bir Fâildir. Tamamlay c s
bulunm yan bir Mütemmimdir. Her eyi yoktan yaratan Odur. Baz
eyleri, di er baz lar için sebep yapan da Odur ".
Allah öncesizdir. Yokluk onun için söz konusu olamaz. Onun varl -
bakas na ba l de ildir. Öncesiz varl k için sebep aranamaz. Onun
vaz'edilmi , hamledilmi olmas da dü ünülemez. Öncesiz olan
Allah
27 Bak. Kitâb al - Kindi Ila'l - Mu'tas m Billah fi'l Felsefet al -
Ulâ, s. 133 - 144; Han- na'l - Fahüri Ve Halil al - Carr, an lan
eser, c. II, s. 84 - 85.
28 Bak. al - Kindi, al - Ibâne An'l - Illet al - Fâile al - Karibe
li-l-Kevn Va'l-Fesâd, Resâil al - Kindi al - Felsefiyye, c. I, s.
215.
29 Bak. al - Kindi, an lan ser, c. s. 215.
17
için ne sebep, ne de fâil yani yarat c söz konusu de ildir. Onun
cinsi de yoktur, fasl da yoktur. Allah, hakimdir, rahimdir,
mubdi'dir ve tamd r ".
Görülüyor ki Kindrnin Allah'a verdi i sfatlar, slam ilâhiyat nn
verdi i sfatlara kar t dü memektedir. Bu bak mdan Kindrnin iman - n
n do ru yönde geli ti ini söyliyebiliriz ".
Kindi hakknaki sözlerimizi bitirmeden önce bir noktaya i aret
etmeden geçemiyece iz : Gerek S. Munk ve gerekse G. Quadri,
32
Kindrnin Allah' ancak menfi s fatlarla tan mlad n ileri sürmü ler-
dir. Bu demektir ki, Kindi, Allah' n u veya bu ey olmad n söyli-
yerek onu anlatm tr. Gerçekte ise Kindi, Allah'a müsbet s fatlar
isnat etmi tir. Onun bir oldu unu savunduu gibi, hayat sahibi bulu-
duunu da kaydetmi tir. Daha yukarda gördü ümüz gibi, Kindi Allah'a
ba ka müsbet s fatlar da vermi tir. Bu sebeple gerek Munk'un ve
gerekse Quadri'nin bu konudaki iddialar yanl tr. Kindrnin 195o y
lnda yay nlanan ve bu etüdümüzde kulland mz baz risa- leleri , bu
konuya k tutmu tur.
al - Fârd l f (Ölm. H. 339 / M. 95o) :
Fârâbl, Allah' n varl için ba lca 3 delil vermektedir. Bunlar imdi
düzenli bir biçimde a a da aç klama a çal al m:
— Alemi var eden bir etken sebep vard r. Bu sebep, varl klar n en
üstün ve en önce olan d r. Onu var eden di er bir sebep yoktur. O
kendili inden vard r. O yetkindir, olgundur ve tamd r. Bu sebeple
onda eksiklik bulunmaz. O sebeplerin sebebidir ". Duyumlar ve ak
lla anlyoruz ki tabiatta bir tak m de i meler vard r. Bu de i
melerin bir sebebi vard r. Her sebebin de di er bir sebebi olmas
gerekir. Sonsuza kadar tükenmez sebepler bulmak imkâns zd r. O
halde bir ilk ve etken sebebin varl n kabul etmek gerekir ".
30 Bak. al - Kindi, al - Felsefet al - Ula, c. I, s. 113; Comair,
al - Kindi, s. 13, 27, 38. 31 Kindi için baknz: Said b. Ahmed,
Tabakât al - Umem, s. 80 - 84, Matbaat as - Saâde
Ms r (tarihsiz); bn Culcul, Tabakât al - Etibbâ Va'l - Huke na, s.
73 - 74, al-Kahire 1955; bn an - Nedim, al - Fihrist, s. 371 - 379,
Matbaat al - Istikamet, al - Kâhire (tarihsiz); Ebû'l-Abbas Ahmet
b. al - Kas m, Uyûn al - Enbâ fî Tabakât al - Etibbâ, c. II. s.
178-191, Beyrût 1956; Zahit- ad - Din al - Beyhaki, Tarih Hukemâ al
- Islam, s. 41, Dime k 1946; Muhammed Lutfi Cum'a, Tarih Felâsifet
al - slam, s. 1 - 12, M s r 1927.
32 Bak. S. Munk, Melanges de Philosophie Juive et Arabe, s. 341;
Paris 1955; Quadri, La Philosophie Arabe Dans L' Europe Medievale,
s. 66.
33 Bak. Farabi, al - Medinet al - Facl la, Çeviren: Nafiz Dan man,
s. 1, stanbul 1956.
34 Ord. Prof. Ayd n Say l , Farabi Ve Tefekkür Tarihindeki Yeri,
Belleten, XV, say :
57, s. 35, Ankara 1951.
18
A, B'nin, B, C'nin, C' D'in sebebi olabilir. Fakat A için sebep dü
ünemez hale geliriz, A kendi kendinin sebebi olmal dr. Bunu ka-
bule akl mz bizi zorlar. A için de bir sebep arad mz zaman, saçma
sebepler zincirinden kurtulamay z ".
Etken sebep delilini bir de öyle aç kl yabiliriz :
Yokluktan varl a geçi , gerçekten bir sebebe muhtaç olur. Bu
sebebin özü, ya \m-Ula ayn eydir veya de ildir. E er var olma
sebebi, varl kla ayn ey ise, onun var olmas sebepsizdir demektir. E
er de il- se, varl k dier bir eyden gelmi olmaldr. Di er bir ey de,
ba ka bir eyden domal dr. Böylece her ey için bir neden aranarak lk
sebebe kadar var lr. Bu ilk sebebin de özü ile varl birbirinden ay
m- 11 de ildir. lk neden olan bu Varl n sebebi, bizzat kendisidir
".
Böyle bir Varl n baka bir eye ihtiyac yoktur. "Onun var ol- mas
için "onunla oldu", "ondan oldu" veya "onun için oldu" denecek hiç
bir sebep bulunamaz" ".
Onun varl madde ve suretin d ndad r. Onun var olmas için bir amaç
da yoktur. Onun varl , hiçbir eye borçlu da de ildir. K sa- cas o
sebeplerin Sebebidir. Böyle bir varl k da Yüce Allah't r ".
2—Hareket ve hareketli olan ey vard r. Bunlar var olunca bir
muharrikin de bulunmas gerekir. Bir hareketi do uran arac muharrik
kuvvetler bulunsa bile, bir son Muharrik'e varmak zorunlulu u vard
r. Çünkü sonsuz derecede muharrikler dizgisi bizi mant kszl a
götürür. Her eye ilk hareketi veren bu son Muharrik sebep de
Allah't r ". Farabi'nin bu hususta Aristo'dan faydaland inkar kabul
etmez bir surette aç kt r.
3—Vücudü vacip olan, zorunlu olarak vard r. Onun varl n inkar etmek
muhale götürür. Vacibul-vücüa için sebep aranmaz.
35 Robert Hammond, The Philosophy of Alfarabi And Its Influence on
Medieval Thought s. 19 - 21, Newyork 1947.
36 Bak. Robert Hammond, an lan eser, s. 19 - 20; Ord. Prof. Ayd n
Say l , anlan ma- kale, s. 35.
37 Bak. al - Medinet al - Fad la, s. 3. 38 Allah' n varl na dair
deliller için ayr ca baknz: Henri Corbin, Histoire De la
Philo-
sophie slamique, s. 226, Gallimard bask s 1964; Muhsin Maddi,
Alfârabi's Philosophy of Plato and Aristotle, s. 14 - 18, The Free
Press of Glencoe bask s 1962; Muhammed Lutfi Cum'a, Tarih Felas fet
al - slam fi'l - Ma rk Va'l - Magrib, s. 27 - 28, M s r 1927;
brahim Madkour, al - Farabi, A History of Muslim Philosophy c. I.
s. 458 - 459, Wiesbaden 1963; Mehmet Ali Ayni, Farabi, s. 42 - 43,
stanbul 1332.
39 Bak. al - Farabi, Uyûn al - Mesai]. fi'l-Mant k Va Mebacti al -
Felsefet al - Kadime, s. 10, al - Kahire 1910; Ord. Prof. Ayd n Say
l , anlan makale, s. 35; Comair, al - Farabi, Felasifet al - Arab
içinde, c. I, s. 14, Beyrût (tarihsiz).
19
Onun vücûdü ba ka bir eyle var olmaz. O e yan n var olma sebebi-
dir.
Vücûdü mümkin olan n ise var olmak için bir sebebe ihtiyac vard r.
Çünkü onun vücûdünün kendi kendine var olmas gerekmez.
Mümkin varl klar n mevcudiyetine sebeb bulmak için sonsuza kadar
uzanmak imkâns zdr. Bunlar için ba ka bir nedene muhtaç olmyan bir
sebeb vard r. Bu sebeb de Vâcibu'l - vücûd olan Yüce Allah't r 4°
.
Farâbi, Allah' n varl n böylece gösterdikten sonra onun s fat- lar
n da kendi anlay na göre aç klam t r:
Fârâbi'ye göre Allah için cins, fasl, tarif dü ünülemez. Her eyin
ilk nedeni odur. Onun vücûdü zatiyle öncesizdir ve sonsuzdur. Bil-
kuvve mevcut de ildir. Onun olmamakl mümkin de ildir. O bekas için
bir eye muhtaç da de ildir. Bir halden di er hale geçmez. Bölün-
meyi kabul etmez. Hakikati, bizzat kendisidir. Ona miktar, zaman ve
yer de isnat edilemez. Cisim de ildir. Maddesi ve sureti de yoktur.
Z dd da bulunmaz. O s rf hay rdr, s rf ak ldr, sirk makuldur ve s
rf âluld r. Bunun hepsi de bir ve aym varl ktr. O haklindir,
diridir, âlimdir, kâdirdir, muridtir. Olgunluk ve güzelli in amac
dr. O ilk â ktr ve ilk ma üktur. Her eyin vücûdü ondan onun
dilemesiyle var olmu tur 4". Basittir, tamd r ve benzeri yoktur' 42
. Onun basit olmas , mürekkep olmamas demektir 4 '. O vüc'ûtlar n
en üstünü ve en önce olandr. Onun olgunluunu tam olarak kavramak
idrâkimizin öte- sindedir 44 .
Bat da yeti mi ünlü ortaça filozofu Saint Thomas (ölm. M. i274) da
Allah' n varl n isbat etme e çal anlardand r. Saint Thomas'n
n
40 al - Farabi, Uyûn al- Mesail, s. 4; Hanna'1- Fahûri ve Halil al-
Cerr, an lan eser, c. II, s. 109 - 110; Comair, al - Farabi, c. I,
s. 13 - 14; Abd al - Halim al - Mahmûd, at-Tefkir
al - Felsefi fil- slam, c. II, s. 144, M s r (tarihsiz); Henri
Serouya, La Pensee Arabe, s, 91 Paris 1962; Quadri, an lan eser, 2.
72; De Boer, Tarih al - Felsefe 11'1 - slam, arapçaya çevi- ren:
Ebû Ride, s. 162, al - Kahire 1954; Ord. Prof. Hilmi Ziya Ülken;
slam Felsefesi Tari- hi, II, s. 149, st. 1957.
41 Bak. Uyûn al - Mesâil, s. 5.
42 Bak. Fal-abi, limlerin Say m , çeviren: Prof. Ahmet Ate , s.
115, stanbul 1955;
Comair, al - Farabi, c. II, s. 15.
43 Bak. Hanna'l Fahûri, c. II, s. 110.
44 Farabi hakk nda u eserlere de bak n z; bn Ebi Useybia, Uyûn al -
Enbâ fi Tabakât
al - Etibbâ, c. III, s. 223 - 232, Beyrût 1956; al - K fti, Kitab
Ahbâr al - Ulema bi - Ahbâr
al - Hukemâ, s. 183, M s r 1326; bn an - Nedim, al - Fihrist, s.
382, al - Kahire (tarihsiz); Ebti'l- Kas m Said, Tabakât al - Umem,
s. 83, M s r (talihsiz); Ord. Prof. Hilmi Ziya
Ülken, Farabi Meselesi, Farabi Tetkikleri içinde, st. 1950.
20
bu. çal malar nda Farâbrden çok faydaland görülmektedir. Bat l
filozof ile islâm filozofu aras nda Allah' n varl nn delilleri
konusunda yap lacak bir kar la trma slam filozofunun Bat l 'ya çok
etki yapt - n göstermektedir. Özellikle hareket, etken sebep ve
vâcibu'l-vücüd delilleri her iki filozofda da vard r ". Saint
Thomas'mn ayr ca bn Sirâ'dan da faydaland anla lmaktadr.
bn Sinâ (Ölm. H. 428 / M. o37):
Bir çok sorunlarda Fârâbi: (Ölm. H. 339 / M. 95o)'nin izinden gi-
den bn Sinâ, Allah' n varl n n isbat nda da onun görü lerinden çok
faydalanm tr. Hattâ bu konuda Fârâbrnin kulland deliller
çerçevesinde kalm tr. Her iki me âi filozof aras nda varl k
sorununda da uygunluk görülür. Her ikisi de Yeni Eflatunculu a
dayanan sudur nazariyesini . benimsemi lerdir.
Allah' n varl nn isbatnda ise her iki filozof da Aristo'nun görü
lerinden etkilenmi lerdir. bn Sinâ, Aristo felsefesinin bir çok
özelliklerini Fârâbrnin eserlerinden ö renmi tir. bn Sinâ, Allah' n
var- l na dair nedensellik ve hareket delilini kullanmay ihmal
etmemi tir. Hele vâcib ve mümkin kavramlar n tpk Farâbi gibi kaleme
alm tr. Demek oluyor ki bn Sinâ Allah' n varl n göstermekte
Fârâbrnin daha önce aç klad m z üç delilini kullanm tr. Bu sebeple
biz bura- da tekrardan kaç nmak amaciyle ayn delilleri aç klamaya
lüzum görmüyoruz".
Gazzâlf (Ölm. H. 505 / M. 'Ili):
Gazzâll Allah' n varl n isbatlamak için kendinden öne gelen slam
filozoflar ndan ayr ml deliller kullanmay ihmal etmemi tir.
45. Bak. Robert Hamand, an lan eser, s. 19 - 23; Emile Brh;er, La.
Philosophie Du Mo- yen Age, s. 313 - 315, Editions Albin Michel,
Paris (tarihsiz); John Hick, Classical And Contempory Reading in
the Philosophy of Religion, s. 40 - 42, Prentice - Hall, Inc,
United States of America 1964; Majid Fahkry, Islamic Occasionalisms
And Its Critique by Averroes and Aquinas, Ruskin House, London
1958.
46 Allah' n varl na dair bn Sina'n n verdi i deliller için bak nz:
bn Sina, al - I ârât Va't-Tenbihât, c. s. 36 - 43, Dâr Ihyâ al -
Kutub al - Arabiyye bask s , Ms r (tarihsiz); bn Sinâ, an - Necât,
s. 235, M sr 1357 / 1938; bn Sinâ, T s'u Resâil fil-Hikmet Va't -
Ta- biiyyât, s. 112 - 113, 125, M s r 1326 / 1908; Ord. Prof. Hilmi
Ziya 'Diken, bn Sinâ, Islam Ansiklopedisi, c. 48. s. 816, stanbul
1950; Louis Gardet, La Pensee Religieuse D'Avicenne, s. 41, Paris
1951; H. Gurabe, al - Islâm Va'l - Felsefet as - Sinâviyye, Le
Livre Du
d'Avicenne içinde, s. 106 - 108, Tehran 1956; Halil Nimetullah
Öztürk, bn Sinâ'nn Metafizi i, bn Sina adiyle yay nlanm yaz lar
içinde, Türk Tarih Kurumu yay nlarndan s. 52, stanbul 1937; Fazl ar
- Rahman, bn Sinâ, A History of Muslim Philosophy içinde, s. 482 -
482. 501 - 504; Seyyed Hossein Nasr, Three Muslim Sages, s. 24 -
25, Harvard Uni- versity press, Cambridge, Massachusetts 1964;
Soheil M. Afnân, Avicenna His Life and Works s. 168 - 169, Ruskin
House, London (tarihsiz) ; Hanna'l - Fahüri, an lan eser, c. II, s.
171.
21
O üphe krizi geçirdi i için iman sorununu sa lam delillerle çöz- me
e çal m t r. man sorununun en önemli konusu Allah' n varl - d r.
imdi GazzaWnin bu konudaki dü üncelerini s rasiyle görelim:
— Sezgi insan Allah' n varl na•inandran bir güçtür. Nitekim
Gazzali,Kimya'y Saadet'de 47 "Allah' tan mak ve onun huzurunun
güzelli ini mü ahede etmek kalbin s fat dr" demi tir. O böylece
kalp- le Allah' n varl n n tannaca n ifade etmek istemi tir. Yine
al—Mun- kiz MM ad-Dalâl'da 48 Allah' n kalbine att bir nurla
üpheden kurtul- duunu söylemi tir. Gazzali bütün bu aç klamalariyle
sezgi gücüne dayanarak iman ve özellikle Allah' n varl n kabul etti
ini anlatmak istemi tir.
2—Filozofumuz, insann kendi varl n n, Allah' n varl na delil
olduunu söylemi tir: nsan, bir an dü ünceye dalsa, kendi varl n
anlar. nsan, var olunca onu yaratan bir Allah' n da var olmas gere-
kir ". Gazzali, gerek Kimya-y Saadet ve gerekse al - Hikmet fi
Mahlükât Allah 50 adl eserlerinde bir kaç cümle ile bunu anlatma a
çal m tr. Hattâ O, al - Hikmet fi Mahlükât Allah'da "ben dü ünü-
yorum O halde var m. Ben var olunca da beni yaratan da vard r"
demek istemi tir. Bu türlü bir aç klama ise, Descartes' n bu konuda
söyledi i sözlerin yüzy llarca önce Gazzali taraf ndan ifade edilmi
olduunu gösterir.
3—Gazzali, Mizân al - Amel'de ihtimal yoluyla Ahiretin varl - n
ortaya koymaya çal m t r. O bu metotla Allah' n varl n is- batlamay
Pascal (Ölm. 1662)' dan önce denemi tir 51 . Gazzali, Hz. Ali'nin
bir dinsize "ikhiret yoksa ben inanc mdan dolay bir ey kay- betmem
; fakat Ahiret ve Allah varsa ben kurtulurum; sen ise tehlike- de
olursun" dedi ini hatrlatmaktad r. Bir tâcir kazanç h rsiyle nas l
zarar ihtimalini de göze alarak yat rm yaparsa, bir insan n da
sonsuz hayat kazanmak için inanç yat r m yapmas gereklidir. Böyle
bir insan n sonsuz hayat kazanma ihtimali vard r. Fakat Allah'
inkar edenin bu hususta hiç bir ümidi ve kazanc olmyacakt r.
Gazzali, kâinatta görülen düzen dü üncesinden hareket ederek de
Allah' n varl n isbatlam tr 52 .
47 Bak. Gazzali, Kimya-y Saadet, c. I, s. 11, Tahrân 1333. 48 Bak.
al - Gazzali, al - Munkiz MM ad - Dalâl , s. 5, M s r 1309. 49 Bak.
Kimyâ -y Saadet, c. I. s. 11 - 12. 50 Bak. al - Gazzali, al -
Hikmet fi Mahlûkât Allah, s. 33, 62 - 63, M sr 1903. 51 Diken,
Islam Felsefesi Tarihi II, s. 380 - 387. 52 Bak. al - Gazzali, Ihya
Ulûm ad - Din, c. I. s. 105 - 106, Istikâmet Matbaas , M s r
(tarihsiz).
22
5— Gazzali, sebepler, karineler ve tecrübelerle Allah'a, Ahirete ve
Peygambet'e inand n söylemi tir 53 . O, sebeplerle nedensellik
prensibini kasdetmi tir. Her eyin bir sebebi vard r. K'ainat n var
olmas nn sebebi de Allah't r.
Gazzall, karinelerle sezgiyi kasdetmi olabilir.
Tecrübelet e gelince: Bu da yapt incelemeler ve ibadetlerdir. Kendi
ifadesine göre zikir sonucunda mutasavv flarda olan baz hallere eri
mi tir. Bu da onun Allah'a inanc n kuvvetlendirmi tir.
Gazzali böylece varl n isbatlad Allah' n, kadim olduunu do rulam
tr. O'nun ilim , kudret, irade, hayat, basar, sem' ve kelam s
fatlar n kabul edip aç klam t r. (*)
Dü ünürümüz, Allah' Kur'an'a uygun olarak öyle anlatm tr: Allah' n
varl evvel olduu gibi, bât n, zâhir ve âhirdir. O, yer kapl yan bir
cevher de ildir. Allah cicim gibi nitelenemez. Allah araz da de
ildir.
Allah yönle ilgili olmaktan münezzehtir. Arz üzerine yay lm - tr.
Ancak yay lmas cisimlerin yay lmas na benzemez. Böyle bir yay l- ma
Allah' n büyüklüüne yara an bir yay lmadr.
Allah biçim, a rlk ve yönlerden münezzeh olmakla beraber, Ahirette
gözle görülür.
Allah birdir. Onun orta yoktur. Ona e it hiç bir varl k mevcut de
ildir. Yaratma a ve her eyi yoktan yapma a kâdirdir. Ba kas nn yard
mna ihtiyac yoktur.
bn Tufeyl (Ölm. H. 581 I M. 1186): bn Tufeyl de âlemin fâilinin
varl n isbata çal m tr. Ona
göre bütün kâinat ince bir san'at n mahsulüdür. Her eyde bir düzen
ve birlik vard r. Her ey, birbirine ba l dr. Alem hâdis
farzedilirse, bir muhdisin bulunmas laz mdr. Alemin kadim olduuna
inaml rsa, onun öncesiz olarak hareket etti ini kabul etmek
gerekir. Her hareketin ise bir muharriki vard r. te bu alemi
meydana getiren de böyle mu- harrik bir sebeptir. Ancak bu sebep
âlemden zat itibariyle öncedir; zaman bak m ndan de il. Nitekim bi
insan eline bir sopa alsa ve elini hareket ettirse, el zat
itibariyle sopadan önce ve fakat zaman bak mn- dan sopa ile
birlikte hareket eder 54 .
53 Bak. I. A. Çubukçu, Gazzâli ve üphecilik, s. 85, Ankara 1964. *
Bak. Ihyâ Ulûm ad - Din, e. I. s. 108 - 110; Gazzâli, al - Iktisâd
haz rla-
yanlar: I. A. Çubukçu ve H. Atay, s. 79 - 114, Ankara 1962. 54 Bak.
bn Tufeyl, Hayy b. Yakzân, s. 92 - 101, yay nlayan: Ahmed Emin, Dâr
al-
Maaârif bask s , Ms r (tarihsiz); Bahtiyâr Husain S ddqi, bn
Tufeyl, A History of Muslim Philosophy içinde, s. 533.
23
Ona göre biz âlemin failini duyularla bilemeyiz. Onun duyularla
bilinece ini söylemek, onu cisimlere benzetmek demektir ". Allah,
cisim olmaktan münezzehtir. Eksik de il, tamdr, olgundur !...
bn Tufeyl varlk sorununda mütereddit bir tutum gütmü tür. Âlemin ne
hâdis, ne de kadim oldu unu söylememi tir. Bununla be- raber bu
konuda yapt aç klamalar onun âlemin k demine inand n göstermektedir
56 .
bn Rüd (Ölm. H. 595 / M. '198) :
bn Rü d, Allah' n varl n isbat etmeden önce kendinden evvel gelen
taifelerin delillerini ele tirmi tir. nceleme konusu yapt bu
taifeler Ha eviyye, E ariyye, Mu'tezile ve Sufiye'dir
Ha eviye, daha önce k saca dokunduumuz gibi Allah' n varl - n tan
mak için s rf nakle dayanm tr. Bu konuda akl ihmal etmi tir.
Oysaki bizzat Kur'an- Kerim, insanlar Allah' n varl na inanmalar
için dü ünme e ça rm t r. Baka bir deyimle akl kullan- man n
gerekli olduunu belirtmi tir. Bu konuda baz ayetler vermek de
mümkündür:
"Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz" ".
"Gökleri yaratan Allah' n varl nda üphe var m " 58 ? "Onlara gök-
lerin ve yerin yarat l hakk nda sorarsan elbette Allah derler"
".
Görülüyor ki bütün bu ayetler dikkatleri yaratma sorunu üzerine
çekmi tir.
E 'ariler ise Allah' n varl nda hem akla, hem de nakle dayan- m
lard r. Daha önceki bölümde belirtti imiz gibi âlemin hâdis ol-
masna dayanarak Allah' n varl n isbatlam lard r.
Mutezile'ye gelince : bn Rü d, bunlar hakk nda Allah' n varl - nn
isbat na dair kendisine kitaplar ula mad n , bu konuda
mutezililerin de E 'ariler gibi dü ünmeleri gerekti ini kaydediyor.
Bilindi i üzere Mu'tezile bu konuda E 'arilerden daha çok akla önem
vermi tir.
Sufilerin yolu ise yukarda sözü geçen taifelerden çok farkl dr.
Sufiler Allah' n varl na inanman n, bir sezgi, bir kalp veya bir
ahlak
55 Bak. Comair, bn Tufeyl, 26 - 27, al - Matbaat al - Katolikiyye
bask s , Beyrût (Ta- rihsiz).
56 Bak. Hannâ'l - Fahûri, an lar eser, s. II, s. 370.
57 Bak. al - Bakara, ayet: 21.
58 Bak. Ibrâhim, ayet: 10.
59 Bak. Lokmân, ayet: 25.
24
sorunu olduunu kaydediyorlar. Onlara göre kalbi bütün kötülüklerden
ar tmak ve takvan n yolunu tutmak, insan Allah'a ve imana götürür
60 .
bn Rü d, Allah' n varl n isbatlyan kendi görü ünü ise ba l - ca iki
delille aç klamaktad r. Bunlar da inayet ve ihtira
delilleridir:
— nayet delili: Bu delil de iki esasda toplanabilir :
a) Arz mzda bulunan bütün varl klar, insann varl na uy-
gundur.
b) Bu uygunluk bir amaç ve irade sahibi fâil yani Allah taraf n-
dan yap lm t r.
Bu sonuç zorunlu olarak ç kmaktad r. Çünkü böyle bir uygun- luun
tesadüfen ç kmas mümkün de ildir.
Varlklar n insan n varl na uygun olmas n öyle aç klyabiliriz : 4
mevsimin düzenli bir surette birbirinin izinden gelmesi, güne ve ay
n durumu, gece ile gündüzün vaki olu u insana uygundur. Bunlar n
hepsi, insan tabiat n n ihtiyaçlar na göre yap lm tr. Hayvanlar,
ne- batlar, akar sular, denizler ve cans z varl klar da insann
istifadesine uygun bir durumda yap lm tr. Ate , su, hava ve topra n
insan tabia- tine uygun olmas bir yarat c n n varl n
göstermektedir. te böylece anla lyor ki inayet delili Allah' n varl
n anlamak için vazgeçilmez bir esast r ".
2— ihtira delili: Bu delil de iki bölümde incelenebilir.
a) Bütün hayvanlar n, nebatlar n, cans zlarn ve âlemin var oluu,
Allah' n da var olduuna delildir. Bunu bütün insanlar n yara- t l
lar ndan da ç karabiliriz. Bütün varl klar ihtira olunmu tur. Yüce
Allah "sizin Allah' brakp tapt n z putla bir araya toplansalar
bile, gerçekten bir sinek bile yapamazlar" 62 diye buyurmu tur.
Tabiatta bir tak m olu lar, k prdan lar ve geli meler oluyor.
Bunlar icad ve ihsan eden mucid ve muhsin bir varl k vardr. Bu da
Yüce Allah't r.
b) Her ihtira edilmi eyin bir muhteri'i vard r. Baka bir deyim- le
her yap lan veya icad edilen eyin bir yap c s veya mucidi bulunur.
Kâinat da vard r. O halde onun da bir mucidi yani muhteri'i vard r.
Bu muhteri' de Yüce Allah't r. Allah' n varl n do ru bir bilgiyle
bil- mek isteyen kimse, varl klar n gerçekli ini bilme e çal mal d
r. Çün- kü bir eyin gerçekli ini bilmiyen, muhteri'ini de bilmez ".
Nitekim
60 Bak. bn Rud, Kitâb al - Ke f An Menahic al - Edille, çeviren:
Nevzat Ayasbeyo lu, s. 37 - 52, Ankara 1955; Hannâ'l - Fah0ri, an
lan eser, c. II, s. 441.
61 Bak. bn Rüd, anlan eser, s. 53. 62 Bak. al - Hac, ayet: 73. 63
Bak. bn Rud, an lan eser, s. 53 - 54.
25
bir âyetde öyle buyrulmu tur. "Onlar Allah' n yer ve göklerdeki
büyük saltanat na, Allah' n yaratt herhangi bir eye, belki ecel-
lerinin yakla m olduuna bakmazlar m " 64?
bn Rü d, yukarda aç klad m z delillerini do rulayan di er baz
âyetlere de dayanm t r. Ona göre bu ayetlerin baz lar inayet, baz
lar da ihtira delilini do rulamaktad r. Her iki delile uygun
ayetler de vard r. imdi bu gibi ayetlerden örnekler verelim:
nayet deliline uygun baz ayetler :
"Biz yeri bir be ik , da lar birer kaz k yapmad k m ? Sizi çift
çift yaratt k. Uykunuzu dinlenme yapt k. Geceyi örtü k ldk" 65 .
"Gök- te burçlar yaratan, onlar n içinde bir güne (çera ) ve kl bir
at ya- pan Allah' n an yücedir" ". " nsan yedi i taama (ibretle)
baks n" ".
htira delilini gösteren ayetler:
" nsan neden yarat ld na baks n. O at lp dökülen bir çe it sudan
yarat lm tr" 68 . "Onlar hala devenin nas l yarat ld na bakmaz- lar
m " 69 ?. " üphesiz ki ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve
yeri yaratm bulunan Allah'a yönelttim. Ben mü riklerden de ilim"
".
nayet ve ihtira delillerinin ikisine de uygun olan ayetler: "Ey
insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb nza. ibadet
ediniz. Umulur ki takva sahibi olursunuz. Rabb nz yer yüzünü sizin
için bir dö ek ve göü bir bina yapt . Gökten su indirip onunla size
rzk olarak meyveler ç kard . Kendiniz bunlar bildi iniz halde
Allah'a e ler tammaymz" ". "Onlar (o sa lam ak l sahipleri) öyle
insanlard r ki ayakta iken, otururken, yanlar üstüne yata.rken hep
Allah' hat rlay p anarlar, göklerin ve yerin yarat l hakk nda
inceden inceye dü ünür- ler ; ey Rabb mz sen bunlar bo una yaratmad
n. Sen pak ve münez- zehsin" 72 .
Görülüyor ki bn Rü d, Allah' n varl n isbatlamak için akl ve dü
ünceyi kullanmakla beraber, kendi delillerini naslara dayatmay da
ihmal etmemi tir. Verdi i delilleri Kur'an' n âyetleriyle de aç k-
lama a çal m tr.
64 Bak. al - A'râf, ayet: 185. 65 Bak. an - Nebe, ayet: 6 - 10. 66
Bak. al - Furkan, ayet: 61. 67 Bak. Abese, ayet: 24. 68 Bak. at -
Tark, ayet: 5 - 6 . 69 Bak. al - Gâsiye, ayet: 17. 70 Bak. al -
En'âm, ayet: 79. 71 Bak. al - Bakara, ayet: 21 - 22. 72 Bak. Al - i
mran, ayet: 191.
26
bn Rüd, tevhid görü ü üzerinde de durmu tur 73 . Allah' n bir
olduunu ve benzerinin bulunmad n do rulam tr.
bn Rü d, Allah' n ilim, hayat, kudret, irade, sem', basar ve ke-
lam sfatlar nn onun zat nda kadim olduunu söylemi tir. Ancak
bunlara delalet eden lâfizlar mahlüktur.
bn Rü d, âlemin yarat l konusunda Mütekellimin'den ayr l- m tr.
Alemin öncesiz olarak Allah'tan hudüs etti ini ileri sürmü tür.
Böylece de âlemin k demini ileri süren Aristo'nun etkisinde kalm
tr. Bu iddias n hareket. zaman ve imkân delilleriyle isbatlama a
çaba- lam t r.
bn Rü d'e göre Kur'an'da Allah' n alemi yaratt na delil gös-
terilen ayetler, gerçekte O'nun yarat klar üzerindeki inayet ve
hik- metini göstermek için indirilmi tir. nsanlar n çou örneksiz
bir eyi anlamad klar için Yüce Allah, yaratmadan söz eden âyeter
yollam t r. Kur'an'da bulunan "Onun ar su üzerinde idi" 74 ve "Rabb
nz olan Allah yer ve gökleri 6 günde yaratt " " mealindeki ayetleri
kültürsüz halk için tevil etmemek gerekir. bn Rü d'e göre kelân
clar bunu aç klamakla hata etmi lerdir.
Allah' n iradesi kadim olduuna göre, yaratma da kadimdir. Kadimden
yok olacak bir ey ç kmaz. O halde Mem de kadimdir 76 .
Allah' n ilmi de kadimdir. Bizim ilmimiz e yann de i mesiyle
beraber de i ir. Fakat Yüce Allah' n ilmi böyle de ildir. Onun ilmi
de i melerden ve e yadan öncedir. Hattâ onlar n sebebidir. Onun
ilmi e ya ile beraber de i mez. Allah' n ilminde de i iklik
olmaz.
Görülüyor ki bn Rü d'ün âlemin hud'ûsu konusundaki görü ü
mütekelliminden farkl dr. Bu konuda Gazzali'den de ayr lm tr.
Bununla beraber bn Rü d, Allah' n âlemin varl nn sebebi olduunu do
rulam tr. Bu konuda verdi i delilleri kendinden önce gelenle den
ayr ml bir tutumla anlat dikkati çekicidir. u kadar var ki onun
âlemin k demi konusundaki görü üne kat lmaa imkân yoktur 77.
73 Bak. bn Rü d, an lan eser, s. 58, 63. 74 Bak. Held, ayet: 7. 75
Bak. al - A'raf, ayet: 53. 76 Bak. bn Rüd, Tehâfut at - Tehâfut, s.
19 - 20, al al - Matbaat al - Hayriyye, M s r
1319. 77 bn Rü d için bak n z : Mâcid Fahri, bn Rud, s. 80 - 92, al
- Matbaat al - al - Ka-
tolikiyye, Beyrut (tarihsiz); E. Renan, bn Rud Va'r - Ru diyye,
arapçaya çeviren: Adil Zueytr, s. 122 - 127, al - Kahire 1957,
Hannal - FallUri, Tarih al - Felsefet al - Arabiyye, c. II. II. s.
447 - 458; Ahmed Fuad al - Ehvâni, bn Ru d, A History of Muslim
Philosophy içinde, s. 544 - 564; Muhammed Gallab, al - Felsefet al
- Islâmiyye, s. 75, M sr 1948.
27
bn Rü d, bir yandan Allah' n varl ndan ve yaratmas ndan söz
ederken, di er yandan da âlemin kadim oldu unu söylemi tir. Böylece
de çeli meye dü er gibi görünmektedir. Bu çeli meden kurtulmak için
de tevil yolunu tutmu tur . Kur'an'da yaratmadan söz eden
âyetlerin, kültürsüz kimselere Allah' n varl n göstermek için
indirildi ini söy- lemi tir. Allah' n sfatlar nn, özellikle ilminin
ve iradesinin kadim olmasndan hareket ederek de âlemin k demini
ileri sürmü tür. Onun bu yola sap , Yunan filozoflar n n ve
özellikle Aristo'nun etkisinde kalmas ndan ileri gelmi tir.
slam lâhiyat , Allah' n âlemi hür iradesiyle yaratt n ve bunu
yapmaa kâdir olduunu üpheye yer vermiyecek biçimde aç klam - tr. bn
Rüd'ün âlemin k demi dü üncesine kar olmakla beraber, onun Allah' n
zat itibariyle her eyden önce var oldu unu do - rulamas n da
takdirle anar z. Filozofumuzun Allah' n varl n ken- dine özgü
delillerle kaleme al da slâmiyet aç sndan lehinde kay- dedece imiz
hususlardand r.
Görülüyor ki ister kelamc , ister sufi, isterse de me ai olsun bü-
yük slam dü ünürleri Allah' n varl nda uyu mu lard r. Bundan
sonraki bölümde ise kendi aç mzdan insan ve sorunlara göre Allah' n
varl n isbatlamay deneyece iz.
28
Ölüm Ve Ya ama:
nsan ölümlü bir varl kt r. Her geçen gün, onun ömründen kay- bolan
bir gündür. Biz h zla ölüme do ru ko maktay z. Hep yar nlar düünün
ve gelecek günlerin bizim için daha iyi olaca n sanrz. Dili- mizle
ölece imizi söylesek de, halimizle gidece imiz yere yakla mad - mz
anlatma a çal rz. Çoumuz ya l görünmekten ho lanmay z. Böylece ne
olduumuzu yahut ne olaca m z inkâra çal rz. Sanki marifetmi gibi
birbirimize hay rl ömürler de il de, uzun ömürler dileriz. Oysaki
ister genç, ister ya l olal m, ölüm bir gün kap mz çalacakt r. Ölüm
kr snda âciz durumday z. Fakat bu âcizli imizin çok kez fark nda
bile de iliz. nsan n kendisini bu âlemde sonsuz olarak ya atmak
gücünden yoksun olu u, Allah' n arl n n en büyük delillerinden
birisidir. E er insano lu, kendi kendisini yaratan sebep olsayd ,
her an özledi i sonsuz hayat bu âlemde gerçekle tirirdi. Diledi-
ine, sevdiklerinden de çok sevdi i sonsuz ya amaya ula amyan varl k
ise eksiktir. nsan eksik olduu için de Allah vard r. nsann hep 8
ya- ndaym gibi genç kalmas imkâns zdr. Insan n bunu sa lama a gücü
yetmez. Güçsüz bir varl k ise nas l olur da kendi kendisinin var
olma sebebi olur. Onu var eden, kendinden ölçüsüz derecede daha
güçlü bir varlktr. Bu da Allah't r.
Kar tlar Ve E ler:
Tabiata bakal m : Örnek olarak kar t veya e olan eyleri kar la -
tral m : Tabiat kar t olan veya e olan eylerle doludur. Souk s - ca
n, ya kurunun, di i erke in kar tdr. Cömert cimrinin, sa lam
çürüün, yufka yürekli zalimin, çal kan tembelin ve yetkinlik de
eksik- ligin kar t dr. Tabiatta birbirine kar t olanlar say
lamyacak kadar çoktur. Madem ki her eyin bir kar t var, söz geli i,
ölenin kar t kabul
29
edilen ölmiyenin, yok olan n kar t san lan bizatihi var olan n ve
sonlu varl n bir an için kar t gibi görünen sonsuz olan n
mevcudiyetini dü ünmemiz gerekir". Ölene kar l k ölmiyen, yok olana
kar l k bizatihi var olan ve sonlu bulunan kar l k sonsuz olan varl
k da Allah't r. E er "sizin söyledi iniz örnekler birbirine
gerçekte kar t farzedilen de il, e gibi görünen eylerdir. Nitekim,
di inin e i erkek- tir. So uun e i s caktr. Kurunun e i ya t r. Has
l tabiatta kar t- lar de il e ler vard r" diye itirazda bulunursan
z, size cevab m udur:
Madem ki her eyin bir e i olduunu kabul ediyorsunuz. O halde örnek
olarak yok olan n, ölenin ve sonlu olan n da e inin bir an için
bulunduunu farzetmeliyiz. Bunlar n e i farzedilen de daima var
olan, ölmiyen ve sonsuz bulunan varl kt r. E er bunu inkâr
ederseniz, kendi mant k kural nza ayk r hareket etmi olursunuz. te
sizin deyiminizle yok olan n, ölenin ve sonlu olan n e i farzedilen
daima var, hiç ölmiyn ve sonsuz olan varl k da Allah't r.
Has l tabiatta bulunan eyleri biribirine ister kar t, ister e
olarak dü ünelim, onlar n üstünde sonsuz bir varl k vard r. Bu varl
k da Allah't r.
Belki bu sözlerimize itiraz ederek "sizin sözlerinizden Allah' n
kendisine kar t veya e olan bir varl a benzedi i sonucu ç kar.
Oysa- ki Allah' n kar t veya e i olamaz. Bu sebeple aç k bir hata
içine dü ü- yorsunuz" derseniz, deriz ki böyle bir itiraz n içine
ald Allah' n kar t veya e i olmyaca dü üncesini biz de do rular z.
Fakat dikkat edilirse "Allah' n varl n örneklerle anlatmak"la
"Allah' n kar t veya e i vard r" demek aras nda farklar vard r.
Biraz dü ünülünce bunlar n ba ka ba ka eyler oduklar anla lr.
Bunlardan birincisi mümkin, ikincisi ise muhaldir. Mümkin ile muhal
aras nda da farklar vard r. Biz dü üncelerimizi kavramlar, tarifler
ve benzetme (analogie) yoluyla anlatabiliriz. Zaten sözümüzün ba
nda da "örnek olarak kar t veya e olan eyleri kar la tral m" demi
tik. "Allah, kar t veya e i olan bir eydir" demedik. Benzetme
yoluyla onun varl n isbatlamaa çal tk. Allah' n kdem, güç ve di er
özellikleriyle hiç bir nesneye benzemedi i aç kt r. ki Allah' n
varl farzedilse, bunlar- dan birincisi, ikincisinden ya güçlü, ya
güçsüz olur. Yahut da ikisi de e it olurlar. Bunlar her bak mdan e
it iseler aralar nda fark yoktur demektir. Çünkü her bak mdan ayn d
rlar. Birlik yerine ikili in kon- mas için aralar nda farklar olmas
gerekir. Fark olmay nca da ikilik
78 Allah' n kar t veya e i yoktur. Biz Allah' inkâr edenlere Onun
varl n isbatlamak için bir mant k küral olarak analogie'yi de
kulland k.
30
söz konusu de ildir. Birlik vard r. Ba ka bir deyimle bir tek Allah
vard r demektir.
Varl farzedilen iki Allah'tan birincisinin, ikinciden güçlü ol-
olduu dü ünülürse, deriz ki ikinci olan Hah olamaz. Çünkü gücü ek-
siktir. l3irinciye uymak zorundad r. Birincinin ikinciden daha
güçsüz olduu ileri sürülürse, ayn gerekçe ile birincinin Hah olm
yaca söy- lenir. En güçlü olan, dierini yönetir. Yönetme gücünden
yoksun olup bakas na uyan ise ilah olamaz.
Has l sorunu, hangi taraftan al rsak alal m, biribirine e it ve
ben- zer iki ilah bulunamaz. Allah birdir. Onun kar t , e i ve
benzeri yoktur. Ancak onun varl n anlatmak için kavramlardan,
tariflerden ve ben- zetmelerden fadalanmak mümkündür. Nitekim
kelamc lar Allah' n zati s fatlar n , insan n sfatlar na benzeterek
anlatm lard r. Fakat Yüce Allah' n bilmesinin, görmesinin veya i
itmesinin bizim s fat- lar mz cinsinden olmad n da belirtmi lerdir.
Yüce Allah her türlü cismi s fattan münezzehtir.
Taklak Ve Varl k:
Yok olmak hiç bir ey de ildir. Var olmak her eydir. Tabiatta
bulunan her ey varl k - yokluk mücadelesi halindedir. En küçü ünden
en büyüüne kadar bütün yarat klar yokluu yenip vat l klarm sa la-
mak isterler. Küçük bir ar , kendi varl n korumak için, dü man na
inesini bat r r. Bir y lan n can n yakmay gör. Hemen seni s r p
zehi- rini ak tmak ister. Arkas nda civcivleriyle dola an tavua
sata ma a gelmez. Kendi neslinin varl n korumak için sana kafa
tutar. Elinden ekme i alnan çocuk a lar, açl n yerine tokluu var
etmek için. Millet- ler birbirlerini öldürürler, kendi öhretlerini
ve bekalar n var etmek için. Bir ülkeyi her eyi ile yok etmek için
kullamlma a yaryan atom bombas , gerçekte di er bir ülke halk m var
etmek için yap lm tr. Görülüyor ki tabiatta yoklu a kar , bir varl
k mücadelesi vardr.
Ayr ayr fertleri al rsak da durum ayn d r. En baya fertten en büyük
kahramana kadar herkes, varl k - yokluk mücadelesi yapar. Iddial
bir sorun yüzünden adam öldüren bir ki i, kendi erefinin yok
farzedildi ini hissetti i için katil olmu tur. Baka bir deyimle
kendi izzet-i nefsinin var olduunu isbatlamak için bu kötü i i yapm
- t r. Kendinde yok farzedilen cesaretin, gücün ve erefin var
olduunu topluma anlatmak istemi tir. Bir kahraman, ad n n sonsuz
olarak var olmas n ve milletinin bekas m sa lamak için kendisini
ölümün i ine atmaktan çekinmemi tir. Fedakar ve vefakâr veliler de
öyledir. Bun-
31
lar yokluktan korkmu lar, varl a ko mu lardr. Yahut yokluktan
nefret edip varl seçmi lerdir. Sonsuz olanda var olmak istemi ler-
dir. Kendilerinde bulunan kötülükleri yok ederek gerçekde varl sa -
lamay dü ünmü lerdir. Büyük dü ünürler de dehalar mn var olduunu
isbata çal rlar. F ç içinde ya yan, lahana yiyen ve ihsan yerine
güne isteyen Diogenes, K ral varsa ben de var m demek istemi tir.
Ad n ve ilkelerini sonsuz olarak var etmeyi dü ünmü tür.
Görülüyor ki hangi örne i al rsak alal m, yokluk hiç bir ey de
ildir. Varl k her eydir. Sokrates, mutluluu "insan n kendi kendi-
siyle uyum halinde olmas d r" diye anlatmak istemi . Sokrates'in
hakk var. Onun söyledi i bu ahlak kural n , Allah' n varl na bir
delil olarak kullanma a çal al m: nsan n, kendi kendisiyle uyum
halinde olabilmesi için, öldükten sonra da var olaca na inanmas
gerekir. Çün- kü o yokluktan ho lanmaz. Yokluktan korkar. Varl
sever. nsan, öldükten sonra var olaca na ve kendisini var edenin
bulundu una inand anda, bir nedeni çözmenin huzurunu duyar. nsan n
öldük- ten sonra var olmas , ondan üstün yarat c bir Sebebin var
olmas na ba l dr. Sonsuzda var olmas gereken bu varl k yani bu
Sebep de Allah'tr. E er sonsuzda böyle bir varl k yoksa, insan n
öldükten sora her eyi ile yok olmas akla daha uygundur. Mutluluk
için insan n öldük- ten sonra var olaca na ve kendisini var edenin
varl na inanmas gere- kir. Bir an için varl k yerine yokluu koyal
m. Her eyin anlam de i- i ir. Tabiat saçmal klarla dolu görünür.
Fakat yokluk yerine varl koyal m. Her eyde bi ümit belirir.
Gönüller ferahlar. Çabalar artar. E er sen dü ünceli bir insansan,
bir hiç olan yoklu u de il, her ey olan varl seçersin. Gerçek varl
k ise geçici olan de il, de i meyen ve sonsuz olan varl ktr. Bu da
Allah't r.
Kuvvetliler Ve Zay flar:
Bu âleme öyle bir bakt mz zaman her eyin nisbi bir surette ya
kuvvetli ya da zay f olduunu görürüz. Fareye nisbetle kedi
kuvvetlidir. Kediye nisbetle aslan, aslana nisbetle de ak l sahibi
olan insan daha kuvvetlidir. Bunu ba ka bir türlü ifade etmek de
mümkündür. Ak l gücüne sahip olan insandan aslan, aslandan kedi,
kediden de fare daha zay ft r.
Bunu bitkilere de uygulayabiliriz. Kuvvetli bir a acn alt nda bitmi
olan fidan fazla büyümez. Kuvvetin kar snda aczini, dier a ac n
üstünlüünü kabul etmi tir.
Gök yüzüne baksak da durum de i mez. Bizim kandilimiz, lamba- m z
ve elektiri imiz güne yannda hiçtir. Gök yüzünde ke -
32
•
fedemedi imiz nice güne ler vard r. Acaba y ld z adn verdi imiz bu
güne lerden hangisi en kuvvetlidir? Say lmyacak kadar çok olan gök-
teki y ldzlar n baz s bize daha yak n, baz s da bize binlerce y lda
gelecek kadar uzakt r. Acaba bunlar n en uzakta olan hangisi?
Görülüyor ki bizde bir en kuvvetli, bir en son olan, en yakla lmaz
bulunan varl k dü üncesi vardr. Tabiatta bir en kuvvetlinin varl n
aryoruz da niçin tabiat var edecek kadar kuvvetli olan bir varl n
mevcudiyetini dü ünmüyoruz? Küçük bal n büyük bal k, küçük devletin
büyük devlet kar s ndaki aczini kabul ediyoruz da, niçin in- sann
tabiat var etmekten âciz oldu unu her an hat rlamyoruz? E er en
olgun olan insano lu kainat var etmekten yoksun ise , niçin kainat
n bir ilk nedeninin, yarat c s n n, bir en kuvvetlinin mevcudi-
yetine inanmyoruz?
Adâlet Ve E itsizlik:
Kanunlar çok yerde herkes için e it yap lr. Fakat baz yerde e it
uygulanmaz. Bütün siyasiler çok kez e itlikten yanad rlar. Fakat
bir çok siyasiler hiç bir zaman gerçek adaleti
uygulayamazlar.
Eflatun, Devletini bo una yazm , ideal devleti kurmak için. Farabi,
bo una al - Medinet - al - Fad la'y kaleme alm , gerçek ada- leti
göstermek için. Bo una dedik. Çünkü bizde bu dünyada asla ger-
çekle memi olan bir adalet dü üncesi vard r. Hiç bir yerde bulamad
- mz bu adaleti, her yerde dilimizle tekrarlar dururuz. Fakat yine
de çabalar mz bo a. Bizde bulunan gerçek adalet dü üncesi, bu
geçici alemde uygulanabilecek cinsten
Bu geçici alemde gerçek adaletin uygulanam yaca n söyledik. Bu
adaletsizli i, bu e itsizli i bizzat tabiatta gözlemek güç de
ildir. Birbirinin ayn iki insan gösteremezsiniz. Tabiatta bulunan
her cins varl k, di erlerinden daha ba ka yapdad rlar. Bunu
bitkilere, hayvanlara, insanlara uygulayabiliriz. sterseniz, insan
ele alal m: Baz s baz sndan daha güzel . Baz s baz sndan daha uzun
boylu. Baz s baz sndan daha ansl .
Ama bütün bunlara ramen , niçin biz hep e itli i ve adâleti seve-
riz? Çünkü bir ilahi adalet, bir ilahi e itlik var da ondan. Bize
gerçek adalet dü üncesini veren, bizden üstün bir varl ktr. Bu dü
ünceyi bize yerle tiren en adil bir varl k vard r. Bu da Allah't r.
Allah sab r sahibi olduu için geçici eylere ald rmaz. Gerçek
adaleti uygulayacak olan da, gerçek adil de kendisidir. Niçin
gerçek adaletin ve gerçek e itli in mevcudiyetini dü ünüyoruz da,
bu adalet ve e itli i uygulayacak güçte üstün bir varl n yani
Allah' n varl n dü ünmüyoruz?
33
Bilgi Ve Ak l: Baz lar mz bilgelik, baz lar mz da ak ll lk
iddiasndayz. Yaz-
d klar m z ve yapt klar mz çok be eniriz. Yazd klarmza o kadar
güveniriz ve o kadar ba lan rz ki birisi bunlar n de ersiz olduklar
n söylese, hemen ona k zarz. Yahut k zmasak bile kendi kendimize
üzülürüz. Çok iyi ve sa lam bilmi olmaktan ho lanrz biz. Az bilir
görünme e çal anlar m z bile, alçak gönüllülük u runa böyle görün-
me e çal rlar. Bilgelik yolunda olan herkesde bulunmasa bile, çok
kimsede var bu haller. Fakat ne kadar bilgin olursak olal m,
bilmedik- lerimizin yan nda bildiklerimiz hiç denecek kadar azd r.
Ilim, sonsuz bir okyanus gibidir. Baz s bundan bir bardak içer. Baz
s da bir kaç testi dolusu. Okyanusu bitirecek kadar kendisini
dolduran n bulunmas güçtür, hattâ imkâns zd r. Demek oluyor ki ne
kadar kendimize güve- nirsek güvenelim, biz her eyi en olgun
biçimde yapamay z ve bile- meyiz. Insano lunun daima bilemedi i ve
çözemedi i baz eyler ve nedenler bulunacakt r.
Fakat biz yine de bilge ki i olma a çal malyz. Çünkü Sokrates'- in
dedi i gibi bilgelik insana bir tak m faziletler verir. Faziletli
ile faziletsizi bir tutmak imkâns zd r.
Ak ll lk iddas nda bulunanlar m z n durumu, bilgelik iddia- s nda
olanlardan daha çok ele tirilme e müsaittir. Çünkü gerçekten bilge
ki i hiç olmazsa bir eyler biliyor demektir. Böyle bir kimsenin
belli bir konuda, belli bir bilgisi vard r. Halbuki ak ll lk iddias
nda olanlar bilmediklerini kabul etseler bile, ak ls zl klar m asla
söyliye- mezler. Çok kez ben cahilim diyen insan bile kendi akl n
çok be enir. Bu insanlar n bir za'fdr her halde.
Ama gerçekte de ak l öyle küçümsenecek bir nesne de ildir. Aksi- ne
herkesin ona sahip ç kmas na de er bir eydir ak l. Belki onun bu de
eri, zengin olsun, fakir olsun, bilgin olsun, cahil olsun, herkesin
ona sahip ç kmas n sa lam tr.
Ak la, ister hak edilsin, ister edilmesin, nas l sahip ç k lmaz ki!
.. O insan di er yarat klardan ay ran en üstün güçtür. Onunla dü
ünme, muhakeme etme ve her eyin sebebini arama mümkün olur. O
insanda bulunan bir k, tabiat yenme e çal an bir enerjidir. Fakat
deneyler ve bizzat ak ldan do an dü ünceler gösteriyor ki onun
çüzemiyece i s rlar ve nedenler de vard r.
Insano lu ne kadar bilge ve ne kadar ak ll olursa olsun, bu âlemin
niçin böyle var oldu unu çözememi tir. Alemin ne olaca n da ak lla
çözememi tir insano lu. Bir garip âlemde, garip varl klar
34
olarak dü ünüp duruyoruz. En büyük gücümüz olan ak l bile baz
sorular mza cevap veremiyor. Biz olay .arn ancak kanunlar n yani
sebep ve sonuçlar n bulabiliyoruz. Fakat onlar n mahiyetlerini
bile- miyoruz. Elektiri in nas l meydana geldi ini, insanl a nas l
faydal olaca n biliyoruz. Fakat elektiri in mahiyeti itibariyle ne
oldu unu bilemiyoruz. Herhangi bir enerji için de durum ayn dr.
Yahut kâinat ele alal m. Gök yüzünü ke fe çal yoruz. Belki bir gün
gök âleminde bir çok eyler ke fedilir. Fakat hiç bir zaman y
ldzlarn ve di er gök cisimlerinin ilk maddesinin nas l var olduunu
çözemeyiz. Güne sistemine dahil baz y ldzlar n güne ten ayrld
fara.ziyesini kabul edebiliriz. Fakat güne in ilk maddesinin"nas l
meydana geldi ini çözemeyiz. Demek oluyor ki insano lu ancak var
olan eylerin sebep ve sonuçlar n bulabiliyor. Fakat kâinatn ilk
tohumunun ve ilk mad- denin nas l var olduunu çözemiyor. O halde
çözemedi imiz bir eyin sebebini inkâra da lüzum yoktur. Enerji
formüllerini bilmesek bile, enerjinin varl n inkâr etmemek gerekir.
Yahut bir matematik prob- lemini çözmesek bile, bu problemin varl n
inkâr etmemek icabeder. O halde kâinat n ilk nedenini çözemiyoruz
diye, böyle bir nedeni inkâr etme e lüzum yoktur. te insano lunun
çözemedi i bu ilk neden Allah'tr. Her eyi yaratan da, yoktan var
eden de Odur.
Duyumlar Ve üpheciler:
Duyumlarn insan bazan aldatmas na bakarak üpheye dü en filozoflar,
gelip geçmi ler. Bunlar n ba da Pyrrhon'dur. Pyrrhon, her eyden
üphe etmek, hükmü ask da b rakmak ve törelere göre ya a- mak, en do
ru yoldur demi . Onun ö rencisi Timon da hem duyumla- ra, hem de
akla güvenmemi . üphecili i benimsemi . Do rusu a mak gerekir, bu
dü ünürlerin. dü üncelerine. Onlar, istedikleri kadar hüküm
vermekten kaç nsnlar. Hüküm veren, hüküm vermi ve onlar bu dün-
yaya getirmi . Acaba kendi varl klar n da ma inkâr edebilecek bu
türlü düünenler. Kendilerinin var olmu bulunmalar da bir hükmün
sonucu de il midir? Bir ey hakknda ilgisiz kalma a, lehte veya
aleyhte bir ey söylemiyerek susma a karar vermek de bir hükümdür.
Istedi i kadar Pyrrhon, içinde bulundu u gemi batma tehlikesi
geçirirken yerinden kpramas n. Yine istedi i kadar Pyrrhon, batakh
a düen Anaxarc- hos'un imdat ç lklarna ald r etmesin. Böylece de
her eye kar ilgisiz olduunu gösterme e çal s n. Böyle bir
'ilgisizlik, insan n kendi kendisiyle ilgisi demektir. Pe in
verilmi , yanl bir hükümde srar ve inat demektir. Gemiyi
terketmemek de bir hükümdür, bir durum almadr, bir erdemlilik
iddias dir. Bir ba kas na yard m etmemek ise
35
bencilliktir. Ba kalar n n lehine de il, sadece kendi dü ünceleri
lehine davranmakt r. Bencil bir tutum ve kanaat gütmektir.
Hem istedi i kadar insan tabiat kar s nda ilgisiz davranma a ça- l
s n. Bu, Allah yoktur demek de ildir. Tabiatm varl n nas l inkâr
edebiliriz ? Tabiat n srrm çözemiyoruz diye onu nas l yok sayabili-
riz ? nsann bir eyi anl yamay , o eyi inkâr etmesini gerektirmez.
Aksine böyle bir durum, duyumlar ve ak lla anla lamyan bir eyin
varl n gösterir.
Arkesilaos ve Karneades de duyumlar n insan bazan aldatma- lar n ,
üpheci felsefelerinin delilleri saym lar. Ainesidemos da duyu
organlar n n insan aldatt n göstermek için "tropes" lar düzenlemi .
Bir tak m önermeler ortaya koyarak her eyin insann ko ullar na göre
de i ti ini söylemi . Böylece de insan n hiç bir bilgisinin kesin
olam - yaca tezini savunmu . Sonuç olarak da Allah' n varl n da
bile- meyiz demek istemi tir.
Bu gibi üphecilerin hangisinin sözlerini al rsan z al nz, hepsinin
dayand klar temeller çürüktür. Bunlar duyumlar n insam bazan al-
datmas na bakarak, onlar n insan her zaman yan ltaca sonucuna varm
lard r. Hiç bir akl ba nda kimse, duyu organlar nn insan bazan
aldatt m inkar edemez. Fakat hiç bir akl ba nda kimse, duyular n
bizi her zaman yan ltt klar n da iddia edemez.
nsann duyum ve tasavvurlar n n, sarho luk, delilik, hastal k,
yaknlk, uzakl k, younluk, nisbet, tekerrür ve ya an lan ortama göre
az çok de i meleri mümkündür. Fakat içinde bulundu umuz durum ne
olursa olsun herhalde güne in varl n inkar edecek de iliz. Bir
bardak su, bir insana göre so uk, bir di erine göre s cak olsa
bile, her iki insana göre de su vard r. Bir cismi, uzaktan gören
küçük , ya- k ndan gören büyük bulsa bile, bu kimseler bu cismin
mevcudiyetini inkâr edemezler. Bir sarho ve bir ay k dinledikleri
bir musiki kar s nda ba ka ba ka reaksiyonlar gösterirler. Fakat
her ikisi de musikiyi din- lediklerini inkâr edemezler. inkar eden
olsa bile, gösterilen reaksiyon i itmenin vaki oldu unun delilidir.
O halde duyumlarn bazan bizi belli ölçülerde yan ltmalar na bakarak
hiç bir eyi bilemiyece imizi ve her eyden üphe etmek gerekti ini
söylemek do ru de ildir. Du- yumlar ve ak l birle erek bizi yanl
olm yan sonuçlara da götürür. Kal- d ki duyu organlar n n bize
verdiklerinin de üstünde bir sezgi gücü vard r. Buna baz veliler
ilham diyor. Baz lar dou ad n veriyor. A