2
Mahmud Kemal Son Hat- tatlar eserinde sülüs. nesih ve ta' lik sonra rik'a bi- ve örnek- ler Bunlar Ali Ah- med Arifi Ali Fuad Bey, Emin Esad Bey, Cemi! Hadi Hüseyin Bey, Bey. Kamil Kemal Bey, Mahmud Celaleddin Bey, Said Bey. Efendi rik'a güzel ya- zan Sülüs. nesih ve ta'lik da Mehmed Bey, Ferid Bey, Hasan, Tahsin Hilmi, Mehmed Vahdeti, Sami Efendi, Sofu Mehmed Efendi, Hak- Altunbezer. Kamil Akdik, Necmeddin Okyay, Macit Ayral, Harnit Aytaç, Halim ve Kemal Batanay güzel yazan : Sanat, 1934, s. 106; a.mlf.. Türklerde Anka ra 1958, s. 69-71; Eski Oku- ma 1974, s. 140-1 42; A. Sü- heyl Ünver. Türk 1953, s. 20; M. Tayyib Gökbilgin, Medeniyet Tarihi Çerçe-- vesinde Paleogra{ya ve Diplomatik mi, istanbul 1979, s. 46 ; Cahit Pa- 1989, s. 28; Mübahat S. Belgelerinin Dili (Diploma- tik), 1994, s. 67; Ali Alparslan. Osman- Hat Tarihi, s. 198-202; M. Derman, Üniversitesi Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçme- ler, 2002, s. 20; Muhittin Serin, Hat Sa- ve Hattatlar, 2003, s. 328. L Iii MuHiTiiN SERiN RiKA' ( ti.S}f) sitte) biri. _j Sözlükte yürümek" rak' kökünden türeyen, ve deri gelen ruk'a ke- limesinin olan rika' , hat küçük ve par- üzerine süratle Emeviler dönemin- de idari kurumlarda mektup ve ilmi sahada müellif, müstensih ve katipler mak üzere papirüs ve uygun, kalem eni konusuna ve göre Bu içinde ll. (VII I. ) da katip ve Yusuf Lakve sülüs yeni bir tarz "riyasi" ve daha son- ra "kalemü't-tevkiat" verilen bu dan rika' Rika' kalemi olmakla beraber genelde tevki' ka- leminin ve nesih kalemi eninde- dir (bk Harf ve harf tevki' biçiminde olmakla beraber rika' kaleminin özel- likleri Elif harfinin boyu sülüste ye- di nokta iken tevki' ve rika'da kendi kale- mine göre sittenin gibi rika'da da harflerin eni ve boyu, olan meyli. kaselerin. küplerin ve de- gibi estetik kurallar kendi kalemine göre tir. Tevki' kalemine göre rika'da harfler da- ha (mukavver) . elif, ra ve vav gibi harflerin harfiere kelimelerin birbirine yak- görülür. Bu ve toplanma rika' ve (seyyal iyet). çizgiler ise ve ha- reket verir. Harflerin boyu tevki' kalemine göre daha küçük, ince ve güzeldir. Kelimenin ve sonunda kaf, mim, vav harflerinin gözü belli belirsiz ka- tevki' kaleminde "lamelif'in dü- yok sad, ta harfinin gözü ile kelimenin ve da harfinin ve kasesi yuvarlak, Sev h Hamdullah rika' nr. 2429/7) Ri KA' ru yükselir. Rika' hat icazetname- lerinde sebebiyle ica- ze" de ve özellikleri yönüy- le tevki' olan rika' kul- sebebiyle, ait elde bulunan belge ve hat tarihinde beliren ve ilk tamamlayan an- IV. (X.) ka- dar devam eden, "el-hattu'l-mevzGn" diye devrede tevki' ve rika' özellikle Katipierin üç tecrübe ve hat da "el-hattu'l-mensub" denilen yeni bir dö- nem Mukle ve Ebu Abdullah Hasan belli geometrik ölçü ve kurallara Ebu Abdullah neshi, Muk- le ise özellikle tevki' ve rika' ni- zam ve ahenginin elde edilmesinde büyük çaba Mukle'nin üslubu- nu sitte- nin yeni bir bu yolu izleyen ve diye bilinen Ebü'I-Fazl Ahmed b. Muhammed ed-Dine- veri tevki' ve rika' klasik ölçü- lerini ortaya 109

Ri KA'Ri KA' Müze ve kütüphanelerde günümüze ula şan örneklerden Yaküt el-Müsta'sımi eko lünde diğer hat çeşitleriyle beraber rika' yazısının da güzelleştiği görülür

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ri KA'Ri KA' Müze ve kütüphanelerde günümüze ula şan örneklerden Yaküt el-Müsta'sımi eko lünde diğer hat çeşitleriyle beraber rika' yazısının da güzelleştiği görülür

İbnülemin Mahmud Kemal Son Hat­tatlar adlı eserinde sülüs. nesih ve ta'lik hattatlarından sonra rik'a hattatlarının bi­yografılerini yazmış ve yazılarından örnek­ler vermiştir. Bunlar arasında Ali Paşa. Ah­med Arifi Paşa . Ali Fuad Bey, Emin Paşa. Esad Bey, Cemi! Paşa. Hadi Paşa. Hüseyin Haşim Bey, İsmet Bey. Kamil Paşa. Kemal Bey, Mahmud Celaleddin Paşa. Reşid Bey, Said Bey. Şerifı Efendi rik'a yazıyı güzel ya­zan hattatlardandır. Sülüs. nesih ve ta'lik hattatları rik'ayı da yazmıştır. Mehmed Şefik Bey, Ferid Bey, Hafız Hasan, Tahsin Hilmi, Mehmed Şevket, Vahdeti, Sami Efendi, Sofu Mehmed Efendi, İsmail Hak­kı Altunbezer. Kamil Akdik, Necmeddin Okyay, Macit Ayral, Harnit Aytaç, Halim Özyazıcı ve Kemal Batanay rik'ayı güzel yazan hattatlardandır.

BİBLİYOGRAFYA :

lsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Sanat, İstanbul 1934, s. 1 06; a.mlf.. Türklerde Yazı Sanatı, Ankara 1958, s. 69-71; MahmutYazır. Eski Yazıları Oku­ma Anahtarı, İstanbul 1974, s. 140-142; A. Sü­heyl Ünver. Türk Yazı Çeşitleri, İstanbul 1953, s. 20; M. Tayyib Gökbilgin, Medeniyet Tarihi Çerçe-­vesinde Osmanlı Paleogra{ya ve Diplomatik İl­mi, istanbul 1979, s. 46; Cahit Baltacı , İslam Pa­leogra{yası, İstanbul 1989, s. 28; Mübahat S. Kütükoğlu. Osmanlı Belgelerinin Dili (Diploma­tik), İ stanbu l 1994, s. 67; Ali Alparslan. Osman­lı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul )999, s. 198-202; M. Uğur Derman, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçme­ler, İstanbul 2002, s. 20; Muhittin Serin, Hat Sa­natı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2003, s . 328.

L

Iii MuHiTiiN SERiN

RiKA' ( ti.S}f)

Altı çeşit yazıdan (aklam-ı sitte) biri.

_j

Sözlükte "hızlanmak, hızlı yürümek" ma~ nasındaki rak' kökünden türeyen, "kağıt ve deri parçası" anlamına gelen ruk'a ke­limesinin çağulu olan rika' , hat sanatında boyutları belirlenmiş küçük kağıt ve par­şömen parçaları üzerine süratle yazılan yazının adı olmuştur. Emeviler dönemin­de genişleyen idari kurumlarda mektup ve yazışmalarda, ayrıca ilmi sahada müellif, müstensih ve katipler tarafından kullanıl­mak üzere boyutları belirlenmiş parşömen, papirüs ve kağıtlara uygun, kalem ağzı eni değişik, konusuna ve kağıt ebadına göre adlandırılan yazılar geliştirilmiştir. Bu hızlı oluşum içinde ll. (VII I.) yüzyılın ortaların­da katip ve şair Yusuf Lakve sülüs yazıdan yeni bir tarz çıkarmış. "riyasi" ve daha son­ra "kalemü't-tevkiat" adı verilen bu yazı­dan rika' yazısı doğmuştur. Rika' kalemi

değişik olmakla beraber genelde tevki' ka­leminin yarısıdır ve nesih kalemi eninde­dir (bk AKLAM-ı SİTIE).

Harf ve harf birleşimleri tevki' biçiminde olmakla beraber rika' kaleminin ayrı özel­likleri vardır. Elif harfinin boyu sülüste ye­di nokta iken tevki' ve rika'da kendi kale­mine göre beş noktadır. Aklam-ı sittenin diğer çeşitlerinde olduğu gibi rika'da da harflerin eni ve boyu, satıra olan açısı,

meyli. kaselerin. küplerin genişlik ve de­rinliği , keşidelerin uzunluğu gibi estetik kurallar kendi kalemine göre belirlenmiş­tir. Tevki' kalemine göre rika'da harfler da­ha yuvarlaktır (mukavver) . Bitişmeyen elif, ra ve vav gibi harflerin diğer harfiere bağ­landığı, kelimelerin birbirine iliştiği. yak­laştığı görülür. Bu birleşme ve toplanma isteği rika' yazısına devamlılık ve akıcılık (seyyal iyet). eğri çizgiler ise canlılık ve ha­reket verir. Harflerin boyu tevki' kalemine göre daha kısa, küçük, ince ve güzeldir. Kelimenin ortasında ve sonunda ayın , kaf, mim, vav harflerinin gözü belli belirsiz ka­palı, tevki' kaleminde açık, "lamelif'in dü­ğümü yok olmuştur ; sad, ta harfinin gözü ile kelimenin başında ve yalnız yazıldığın­da ayın harfinin ağzı açık yazılır. "Vav"ın başı ve kasesi yuvarlak, bitişi yukarı dağ-

Sev h Hamdullah

hattıyla

rika' kıta (TİEM, nr. 2429/7)

Ri KA'

ru yükselir. Rika' yazısına hat icazetname­lerinde kullanılması sebebiyle "hatt-ı ica­ze" de denilmiştir.

Yazım kuralları ve yazı özellikleri yönüy­le tevki' yazısına bağlı olan rika' geniş kul­

lanım alanı sebebiyle, gelişme safhalarına ait elde bulunan belge ve örnekıerden hat sanatı tarihinde beliren ve gelişmesini ilk tamamlayan yazı tarzlarından olduğu an­laşılmaktadır. IV. (X.) yüzyılın başlarına ka­dar devam eden, "el-hattu'l-mevzGn" diye adlandırılan devrede tevki' ve rika' yazıla­rı özellikle Dlvanü'l-inşa'da işlenip gelişti­rilmiştir. Katipierin üç asırlık tecrübe ve arayışlarını değerlendirerek hat sanatın­da "el-hattu'l-mensub" denilen yeni bir dö­nem başlatan İbn Mukle ve kardeşi Ebu Abdullah Hasan yazı çeşitlerini sınıflan­dırarak belli geometrik ölçü ve kurallara bağlamış , Ebu Abdullah neshi, İbn Muk­le ise özellikle tevki' ve rika' yazılarının ni­zam ve ahenginin elde edilmesinde büyük çaba göstermiştir. İbn Mukle'nin üslubu­nu geliştiren İbnü'I-Bewab aklam-ı sitte­nin oluşumunda yeni bir çığır açmış, bu yolu izleyen ve İbnü'I-Hazin diye bilinen Ebü'I-Fazl Ahmed b. Muhammed ed-Dine­veri tevki' ve rika' yazılarının klasik ölçü­lerini ortaya koymuştur.

109

Page 2: Ri KA'Ri KA' Müze ve kütüphanelerde günümüze ula şan örneklerden Yaküt el-Müsta'sımi eko lünde diğer hat çeşitleriyle beraber rika' yazısının da güzelleştiği görülür

Ri KA'

Müze ve kütüphanelerde günümüze ula­şan örneklerden Yaküt el-Müsta'sımi eko­lünde diğer hat çeşitleriyle beraber rika' yazısının da güzelleştiği görülür. Osmanlı hat ekolünde XX. yüzyıla kadar bu mek­tebe bağlı hattatların zevk ve sezişleriyle işlenerek değişikliğe uğrayan rika' Osman­lılar'da tarihi gelişimini tamamlamıştır. Di­vanlarda resmi kayıt ve yazışmaların, hat­tat icazetnameleriyle ketebe satırlarının, yazma eserlerde asıl metinden ayrı yazı­lan hüküm, mülahaza, mütalaa, mukabe­le, sema', temellük, ketebe, ferağ ve M­time gibi kayıtların genelde rika' kalemiy­le yazılması gelenek halini almıştır. Kitap sanatlarında görülen bu kayıtlar, rika' hat­tının ilk şekli hakkında bilgi veren ve XX. yüzyıla kadar geçirdiği gelişme safhalarını belgeleyen örneklerdir. Osmanlılar'da ka­dılığın düzenlediği borç alım satım senet­lerinde, vakfiyelerde divani yazının belir­mesine ve İran'da ta'likin ortaya çıkması­na kadar genelde resmi belgelerde rika' yazısı kullanılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

İbnü'n-Ned!m, el-Fihrist (Teceddüd), s. ll; Kal­kaşend1, Şubf:ıu'l-a'şa, lll, 115; Abdurrahman b. Yusuf İbnü's-Sayiğ, Tut:ıfetü üli'l-elbiib {i şına'a­ti'l-l]at ve'l-kitab (nşr. Hilal Nacl), Tunus 1967, s. 100; Kumm1, Gülistan-ı Hüner, s. 16, 17; Aıı. Menakıb-ı Hünerveran, s. 10; Müstakimzade. Tuhfe, s. ll, 79; Hab!b, Hat ve Hattatan, İstan­bul 1305, s. 48; lsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Sanat, İstanbul 1934, s. 102; Mahmud Bedreddin Yazır, Medeniyet Aleminde Yazı ve islam Medeniyetin­de Kalem Güzeli (haz M. Uğur Derman), Anka­ra 1972-89,1,95, 102; lll, 331, 334; Yasin Hamid Safadi, lslamic Calligraphy, London 1978, s. 74; Hablbullah Fezai11, Atlasu l]at, İsfahan .1362 hş., s. 274; Nihad M. Çetin, "Hat Sanatının Doğuşu ve Gelişmesi", islam Kültür Mirasında Hat San 'a­tı (haz M. Uğur Derman), İstanbull992, s. 14-32; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Di­li (Diplomatik), İstanbul 1994, s. 58, 59.

L

liJ MuHirriN SERiN

Ri KAB (yi.S".))

Bazı Türk-İslam _ devletlerinde ve özellikle Osmanlılar'da

sultanın katını veya maiyetini ifade eden terim.

_j

Kelimenin sözlük anlamı "uzengi"dir. Sel­çuklular'da ve Osmanlılar'da rikil.b kelime­siyle sultanın bizzat kendisi, yanı, katı veya maiyetiyle huzura kabulü kastedilirdi. Os­manlılar'da hükümdarın maiyeti için mev­kib-i hümil.yun tabiri de kullanılmıştır. Se­ferde padişahın yanında koruma hizme­ti yapan, merasimlerde ona eşlik eden

110

Yeniçeri Ocağı'na mensup solaklara "ri­kab solakları", hükümdarınkabul töreni­ne "resm-i rikab", huzurunda yapılan top­lantıya rikab denilirdi. "Padişahın huzuru" anlamında ise daha ziyade "rikab-ı hüma­yun" tabiri geçer. "Ma'rGzat-ı rikab" terki­biyle de padişaha sunulan arzuhaller kas­tedilirdi.

Serdar-ı ekrem unvanıyla seferde bulu­nan ve padişahın yanında kendisine veka­let eden sadrazam vekili rikab-ı hümayun kaymakamı olarak anılırdı . Diğer yüksek rütbeli görevlilerin memuriyet unvaniarının başına rikab kelimesi eklenir ve bunlara rikab defterdarı. rikab reisi, rikab amedci­si denirdi. Bu sırada yapılan divan toplan­tılarında alınan kararların yazıldığı defter­ler rikab mühimmesi, rikab defterdarının tuttuğu defterler rikab ahkam defterleri, RuGs Kalemi'nde tutulanlar ise rikab ru­Gsları gibi adlarla belirtilirdi. Sadrazam ve

Edirne'de · bostancıbaş ı

o lanların her yı l

göndermeleri ~adet olan

rikabiyye ile ilgi li evrak

(BA, Cevdet-Saray, nr. 224)

hükümet erkanı seferden döndükten son­ra bu rikab memurlarının görevleri sona ererdi.

Padişahın yakınında bulunan ve atının yanında yürüyen mirahur, mir-i alem, ka­pıcılar kethüdası, kapıcıbaşılar, çavuşbaşı;

atmacacıbaşı. şahincibaşı ve çakırcıbaşı­dan oluşan şikar ağaları; Yeniçeri Ocağı'­nın yüksek rütbeli zabitleriyle diğer yaya kapıkulu ocaklarının ağaları, dört bölük ağaları da denilen kapıkulu süvarilerinin zabitleri gibi saray ve ordu mensupları ağa­lar rikab-ı hümayun ağaları, rikab ağaları, bazan da üzengi ağaları şeklinde nitelen­dirilirdi. Rikab-ı hümayun ağalarının baş­lıca görevleri alay günlerinde padişah ata binerken ona yardım etmekti. Atın iç rika­bını büyük mirahur, dış rikabını başkapı­cıbaşı. dizginini mlr-i alem tutardı. Diğer kapıcıbaşı ağalar etrafında dururlar, çaş­niglrbaşı padişahın koltuğuna girerek onu