Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İbnülemin Mahmud Kemal Son Hattatlar adlı eserinde sülüs. nesih ve ta'lik hattatlarından sonra rik'a hattatlarının biyografılerini yazmış ve yazılarından örnekler vermiştir. Bunlar arasında Ali Paşa. Ahmed Arifi Paşa . Ali Fuad Bey, Emin Paşa. Esad Bey, Cemi! Paşa. Hadi Paşa. Hüseyin Haşim Bey, İsmet Bey. Kamil Paşa. Kemal Bey, Mahmud Celaleddin Paşa. Reşid Bey, Said Bey. Şerifı Efendi rik'a yazıyı güzel yazan hattatlardandır. Sülüs. nesih ve ta'lik hattatları rik'ayı da yazmıştır. Mehmed Şefik Bey, Ferid Bey, Hafız Hasan, Tahsin Hilmi, Mehmed Şevket, Vahdeti, Sami Efendi, Sofu Mehmed Efendi, İsmail Hakkı Altunbezer. Kamil Akdik, Necmeddin Okyay, Macit Ayral, Harnit Aytaç, Halim Özyazıcı ve Kemal Batanay rik'ayı güzel yazan hattatlardandır.
BİBLİYOGRAFYA :
lsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Sanat, İstanbul 1934, s. 1 06; a.mlf.. Türklerde Yazı Sanatı, Ankara 1958, s. 69-71; MahmutYazır. Eski Yazıları Okuma Anahtarı, İstanbul 1974, s. 140-142; A. Süheyl Ünver. Türk Yazı Çeşitleri, İstanbul 1953, s. 20; M. Tayyib Gökbilgin, Medeniyet Tarihi Çerçe-vesinde Osmanlı Paleogra{ya ve Diplomatik İlmi, istanbul 1979, s. 46; Cahit Baltacı , İslam Paleogra{yası, İstanbul 1989, s. 28; Mübahat S. Kütükoğlu. Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İ stanbu l 1994, s. 67; Ali Alparslan. Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul )999, s. 198-202; M. Uğur Derman, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, İstanbul 2002, s. 20; Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2003, s . 328.
L
Iii MuHiTiiN SERiN
RiKA' ( ti.S}f)
Altı çeşit yazıdan (aklam-ı sitte) biri.
_j
Sözlükte "hızlanmak, hızlı yürümek" ma~ nasındaki rak' kökünden türeyen, "kağıt ve deri parçası" anlamına gelen ruk'a kelimesinin çağulu olan rika' , hat sanatında boyutları belirlenmiş küçük kağıt ve parşömen parçaları üzerine süratle yazılan yazının adı olmuştur. Emeviler döneminde genişleyen idari kurumlarda mektup ve yazışmalarda, ayrıca ilmi sahada müellif, müstensih ve katipler tarafından kullanılmak üzere boyutları belirlenmiş parşömen, papirüs ve kağıtlara uygun, kalem ağzı eni değişik, konusuna ve kağıt ebadına göre adlandırılan yazılar geliştirilmiştir. Bu hızlı oluşum içinde ll. (VII I.) yüzyılın ortalarında katip ve şair Yusuf Lakve sülüs yazıdan yeni bir tarz çıkarmış. "riyasi" ve daha sonra "kalemü't-tevkiat" adı verilen bu yazıdan rika' yazısı doğmuştur. Rika' kalemi
değişik olmakla beraber genelde tevki' kaleminin yarısıdır ve nesih kalemi enindedir (bk AKLAM-ı SİTIE).
Harf ve harf birleşimleri tevki' biçiminde olmakla beraber rika' kaleminin ayrı özellikleri vardır. Elif harfinin boyu sülüste yedi nokta iken tevki' ve rika'da kendi kalemine göre beş noktadır. Aklam-ı sittenin diğer çeşitlerinde olduğu gibi rika'da da harflerin eni ve boyu, satıra olan açısı,
meyli. kaselerin. küplerin genişlik ve derinliği , keşidelerin uzunluğu gibi estetik kurallar kendi kalemine göre belirlenmiştir. Tevki' kalemine göre rika'da harfler daha yuvarlaktır (mukavver) . Bitişmeyen elif, ra ve vav gibi harflerin diğer harfiere bağlandığı, kelimelerin birbirine iliştiği. yaklaştığı görülür. Bu birleşme ve toplanma isteği rika' yazısına devamlılık ve akıcılık (seyyal iyet). eğri çizgiler ise canlılık ve hareket verir. Harflerin boyu tevki' kalemine göre daha kısa, küçük, ince ve güzeldir. Kelimenin ortasında ve sonunda ayın , kaf, mim, vav harflerinin gözü belli belirsiz kapalı, tevki' kaleminde açık, "lamelif'in düğümü yok olmuştur ; sad, ta harfinin gözü ile kelimenin başında ve yalnız yazıldığında ayın harfinin ağzı açık yazılır. "Vav"ın başı ve kasesi yuvarlak, bitişi yukarı dağ-
Sev h Hamdullah
hattıyla
rika' kıta (TİEM, nr. 2429/7)
Ri KA'
ru yükselir. Rika' yazısına hat icazetnamelerinde kullanılması sebebiyle "hatt-ı icaze" de denilmiştir.
Yazım kuralları ve yazı özellikleri yönüyle tevki' yazısına bağlı olan rika' geniş kul
lanım alanı sebebiyle, gelişme safhalarına ait elde bulunan belge ve örnekıerden hat sanatı tarihinde beliren ve gelişmesini ilk tamamlayan yazı tarzlarından olduğu anlaşılmaktadır. IV. (X.) yüzyılın başlarına kadar devam eden, "el-hattu'l-mevzGn" diye adlandırılan devrede tevki' ve rika' yazıları özellikle Dlvanü'l-inşa'da işlenip geliştirilmiştir. Katipierin üç asırlık tecrübe ve arayışlarını değerlendirerek hat sanatında "el-hattu'l-mensub" denilen yeni bir dönem başlatan İbn Mukle ve kardeşi Ebu Abdullah Hasan yazı çeşitlerini sınıflandırarak belli geometrik ölçü ve kurallara bağlamış , Ebu Abdullah neshi, İbn Mukle ise özellikle tevki' ve rika' yazılarının nizam ve ahenginin elde edilmesinde büyük çaba göstermiştir. İbn Mukle'nin üslubunu geliştiren İbnü'I-Bewab aklam-ı sittenin oluşumunda yeni bir çığır açmış, bu yolu izleyen ve İbnü'I-Hazin diye bilinen Ebü'I-Fazl Ahmed b. Muhammed ed-Dineveri tevki' ve rika' yazılarının klasik ölçülerini ortaya koymuştur.
109
Ri KA'
Müze ve kütüphanelerde günümüze ulaşan örneklerden Yaküt el-Müsta'sımi ekolünde diğer hat çeşitleriyle beraber rika' yazısının da güzelleştiği görülür. Osmanlı hat ekolünde XX. yüzyıla kadar bu mektebe bağlı hattatların zevk ve sezişleriyle işlenerek değişikliğe uğrayan rika' Osmanlılar'da tarihi gelişimini tamamlamıştır. Divanlarda resmi kayıt ve yazışmaların, hattat icazetnameleriyle ketebe satırlarının, yazma eserlerde asıl metinden ayrı yazılan hüküm, mülahaza, mütalaa, mukabele, sema', temellük, ketebe, ferağ ve Mtime gibi kayıtların genelde rika' kalemiyle yazılması gelenek halini almıştır. Kitap sanatlarında görülen bu kayıtlar, rika' hattının ilk şekli hakkında bilgi veren ve XX. yüzyıla kadar geçirdiği gelişme safhalarını belgeleyen örneklerdir. Osmanlılar'da kadılığın düzenlediği borç alım satım senetlerinde, vakfiyelerde divani yazının belirmesine ve İran'da ta'likin ortaya çıkmasına kadar genelde resmi belgelerde rika' yazısı kullanılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA :
İbnü'n-Ned!m, el-Fihrist (Teceddüd), s. ll; Kalkaşend1, Şubf:ıu'l-a'şa, lll, 115; Abdurrahman b. Yusuf İbnü's-Sayiğ, Tut:ıfetü üli'l-elbiib {i şına'ati'l-l]at ve'l-kitab (nşr. Hilal Nacl), Tunus 1967, s. 100; Kumm1, Gülistan-ı Hüner, s. 16, 17; Aıı. Menakıb-ı Hünerveran, s. 10; Müstakimzade. Tuhfe, s. ll, 79; Hab!b, Hat ve Hattatan, İstanbul 1305, s. 48; lsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Sanat, İstanbul 1934, s. 102; Mahmud Bedreddin Yazır, Medeniyet Aleminde Yazı ve islam Medeniyetinde Kalem Güzeli (haz M. Uğur Derman), Ankara 1972-89,1,95, 102; lll, 331, 334; Yasin Hamid Safadi, lslamic Calligraphy, London 1978, s. 74; Hablbullah Fezai11, Atlasu l]at, İsfahan .1362 hş., s. 274; Nihad M. Çetin, "Hat Sanatının Doğuşu ve Gelişmesi", islam Kültür Mirasında Hat San 'atı (haz M. Uğur Derman), İstanbull992, s. 14-32; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994, s. 58, 59.
L
liJ MuHirriN SERiN
Ri KAB (yi.S".))
Bazı Türk-İslam _ devletlerinde ve özellikle Osmanlılar'da
sultanın katını veya maiyetini ifade eden terim.
_j
Kelimenin sözlük anlamı "uzengi"dir. Selçuklular'da ve Osmanlılar'da rikil.b kelimesiyle sultanın bizzat kendisi, yanı, katı veya maiyetiyle huzura kabulü kastedilirdi. Osmanlılar'da hükümdarın maiyeti için mevkib-i hümil.yun tabiri de kullanılmıştır. Seferde padişahın yanında koruma hizmeti yapan, merasimlerde ona eşlik eden
110
Yeniçeri Ocağı'na mensup solaklara "rikab solakları", hükümdarınkabul törenine "resm-i rikab", huzurunda yapılan toplantıya rikab denilirdi. "Padişahın huzuru" anlamında ise daha ziyade "rikab-ı hümayun" tabiri geçer. "Ma'rGzat-ı rikab" terkibiyle de padişaha sunulan arzuhaller kastedilirdi.
Serdar-ı ekrem unvanıyla seferde bulunan ve padişahın yanında kendisine vekalet eden sadrazam vekili rikab-ı hümayun kaymakamı olarak anılırdı . Diğer yüksek rütbeli görevlilerin memuriyet unvaniarının başına rikab kelimesi eklenir ve bunlara rikab defterdarı. rikab reisi, rikab amedcisi denirdi. Bu sırada yapılan divan toplantılarında alınan kararların yazıldığı defterler rikab mühimmesi, rikab defterdarının tuttuğu defterler rikab ahkam defterleri, RuGs Kalemi'nde tutulanlar ise rikab ruGsları gibi adlarla belirtilirdi. Sadrazam ve
Edirne'de · bostancıbaş ı
o lanların her yı l
göndermeleri ~adet olan
rikabiyye ile ilgi li evrak
(BA, Cevdet-Saray, nr. 224)
hükümet erkanı seferden döndükten sonra bu rikab memurlarının görevleri sona ererdi.
Padişahın yakınında bulunan ve atının yanında yürüyen mirahur, mir-i alem, kapıcılar kethüdası, kapıcıbaşılar, çavuşbaşı;
atmacacıbaşı. şahincibaşı ve çakırcıbaşıdan oluşan şikar ağaları; Yeniçeri Ocağı'nın yüksek rütbeli zabitleriyle diğer yaya kapıkulu ocaklarının ağaları, dört bölük ağaları da denilen kapıkulu süvarilerinin zabitleri gibi saray ve ordu mensupları ağalar rikab-ı hümayun ağaları, rikab ağaları, bazan da üzengi ağaları şeklinde nitelendirilirdi. Rikab-ı hümayun ağalarının başlıca görevleri alay günlerinde padişah ata binerken ona yardım etmekti. Atın iç rikabını büyük mirahur, dış rikabını başkapıcıbaşı. dizginini mlr-i alem tutardı. Diğer kapıcıbaşı ağalar etrafında dururlar, çaşniglrbaşı padişahın koltuğuna girerek onu