Upload
others
View
26
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI
DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI
PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ
Yüksek Lisans Tezi
ÖMER TOPCU
İstanbul, 2006
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI
DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI
PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Ömer TOPCU
Danışman: YRD. DOÇ. DR. Kürşad DEMİRCİ
İstanbul, 2006
1
1.GİRİŞ
1.1. Konu ve Amaç
Toplumlar da bireyler gibi, yekdiğeriyle sürekli ilişki içindedir. Bu ilişkileri belirleyici
faktörlerden en önemlilerinden birisi de dindir. Toplumların dinî kimlikleri ve din algıları,
“diğerleri”ne yaklaşımda son derece etkilidir. Toplumlara, dinî kimliklerini ve din algılarını
kazandıran temeller ise büyük oranda, o dinin kutsal metinlerinde bulunmaktadır.
“Din” kelimesi Arapça olup “gidilen yol, örf, âdet, hüküm, ceza” gibi anlamlara
gelmektedir. Din kelimesinin Latin menşeli dillerde kullanılan karşılığı olan “religion” ise, “bir işi
tekrar yapmak” anlamındaki “relegere” ya da “bağlanmak” anlamındaki “religare”den
gelmektedir.1
Hiç şüphesiz dininin ne olduğu sorusuna, sayısız cevap bulmak mümkündür. Fakat
bu cevaplar ne olursan olsun, aşikâr olan bir şey var ki o da, dinin, tarihî, sosyolojik, kültürel
ve psikolojik boyutları olan bir kavram olduğudur. Bu yüzden onun tam olarak anlaşılabilmesi
için, bütün yönleriyle ele alınması gerekmektedir.2 Dini tanımlamaya çalışanlardan her biri,
onun farklı bir yönüne işaret ettiği için, değişik tarifler ortaya çıkmıştır.3 Mesela kimileri, dinin
cemaat meydana getirici yönüne, kimileri dindeki mutlak itaat duygusuna, kimileri dinin
kurumsal önemine4, kimileri ise dinin insan yetilerini sınırlandıran yasaklayıcı yönüne işaret
etmiştir5. Kimileride asıl bizim konumuzu oluşturacak olan , dinlerin yayılmacı yönlerine işaret
etmiştir6
Bu çalışmada, konu gereği, dinlerin özelde Hristiyanlığın daha da özelde
Protestanlığın yayılmacı yönünü incelenecektir. Her şeyden önce din, sosyal varlık alanını
belirleyen kurumlardan birisidir7 ve toplum için hayatî öneme hâizdir.Hayati öneme sahip olan
din, Batı’da gelişen Pozitivist akımlar ve bu akımların bütün dünya çapında gösterdiği etkiler
sonucunda sekülerizm gelişmiş ve din ikinci plana atılmıştır.Fakat günümüzde din yaklaşık
dört yüz yıllık fetret döneminden sonra yine geri dönmüş ve bir kere daha insanoğlunun hayat
alanındaki merkezi yerini almaya başlamıştır.Doğudan Batıya Kuzeyden Güneye yaşayan
bütün insanlar toplumlarında ve ister yeni ister eski bütün irfan havzalarında dini hareketler,
dipten gelen dalgalar halinde yükselerek gelmektedir.
1 Şaban Kuzgun, Dinler Tarihi, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1993, s.16 2 Eliade Mircae, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Din Bilimler Yayınları, Konya 1995, s.27 3 Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1993, s. 5 4 A.g.e., s.6 5 Felicien Challage, Dinler Tarihi, Çev. Samih Tiryekioğlu, Varlık Yayınları, İstanbul 1994, s. 208 6 A.g.e., s.6 7 Zeki Arslantürk, Tayfun Amman, Sosyoloji, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2001, s. 148
2
Modernizmin ve teknolojik gelişimin insan ruhunu ihmal etmesi, insanları tekrar metafizik
ve dini arayışlara yöneltmiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerde refah düzeyinin artması sonucunda
sanayi ve teknolojinin imkânlarından geniş bir şekilde yararlanmaya başlayan insanlar, ruhun
ve duyguların ihmali ile kendilerini bir bunalımın içinde bulmuşlardır. Bu durum bu ülkelerde
ruhsal rahatsızlık ve intiharları da beraberinde getirmiştir.
Aradıkları barış ve huzuru dine yönelerek bulmaya çalışan insanlar, çeşitli dini akımların
ve bu arada yayılmacı bir anlayışı benimseyen evrensel dinlerin kapsama alanına
girmektedirler. Bu bağlamda günümüz Hıristiyanlığının banisi olarak kabul edilen Pavlus’tan
bu yana misyonerlik zihniyetini daima taşıyan Hıristiyanlık dini de, boşluk içindeki insanları
hedef kitle alarak misyonerlik faaliyetlerini hızlandırmıştır.
Misyonerlik faaliyetleri için her türlü araç ve vasıtayı kullanan Hıristiyan misyonerler
dünyanın dört bir tarafında açılan kiliseler, vakıflar, yayın evleri, çağımızın kitle iletişim araçları
olan televizyon,radyo ve internet sahalarınada da el atmışlardır.Protestan Misyonerler tarihsel
metodlarına ek olarak günümüz teknoloji ve imkanlarınıda kullanarak Hristiyanlaştırma
faaliyetlerine devam etmektedirler.
1.2. Metodoloji
Sosyal olayların araştırılmasında başlıca iki metot kullanılmaktadır. Bunlardan
birincisi, ilgili belgelerin incelenmesini ve çözümlenmesini ifade eden dokümantasyon metodu;
ikincisi ise, anket, mülâkat ve soru cetvelleri yoluyla sosyal realitenin doğrudan gözlenmesine
dayanan uygulamalı metottur.8 Bu araştırmada konu gereği, dokümantasyon metodu
kullanılacaktır.
Öncelikle misyon ve misyonerlik kavramsal çerçevede açıklanacak sonra Protestanlık
hakkında bilgi verilecektir. İkinci bölümde , Protestanlığın kısa tarihsel geşimine değinilecek
ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemin de faaliyet gösteren yapılanmalar hakkında bilgi
verilecektir
Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde misyonerlerin günümüz Türkiye’sinde Misyonerlik
faaliyetleri için ne türlü araç ve vasıtalar kullanandıklarına değinilecektir. Hıristiyan
misyonerlerin özellikle çağımızın yeni bir kitle iletişim araçları olan internet ve basın-yayın
8 Zeki Arslantürk, Araştırma Metod ve Teknikleri, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul,1999, s.80
3
organlarını ne kadar yoğun ve aktif bir şekilde kullandıkları belgeleriyle kanıtlanmaya
çalışılacaktır.
4
2. MİSYON VE PROTESTANLIK
2.1. Kavramsal Çerçeve
2.1.1. Misyon ve Misyonerlik Kavramları
Din ve inançların yayılmasını ifade eden çeşitli kavramlar vardır. Bunların başında
‘misyon’ kavramı gelmektedir. Latince ‘missio’dan gelen ‘mission’ kelimesi, sözlük anlamı
itibariyle görev, yetki anlamlarındadır ve ‘mittere’den gelmektedir.9 Kavram olarak ise
misyon’bir şahıs veya heyete verilen umumi vazife, dini, diplomatik, bilimsel görev
yüklenmişkimselerin tümü’dür.10 Misyonerde görevli kişi anlamındadır.Ancak spesifik olarak
misyon ‘bir dinin yayılması, dindar olmayanların dine kazandırılması için yapılan faaliyetler
anlamına gelmektedir.’11
Günümüzde misyonerlik dendiği zaman akla önce Hristiyanlık gelmektedir.Bu açıdan
bakıldığında kavramı; Bir kilise teşkilatı veya herhangi bir Hristiyan cemaat tarafından
Hristiyanlığı veya İncil’in mesajını yaymak amacıyla özel olarak yetiştirilen ve bu çerçevede
özellikle Hristiyan olmayan toplumlarda görevlendirilen kişiyi ve böylesi kişilerin oluşturduğu
hareketi ve faaliyetlerini’ ifade eder.12 Bir başka değişle Misyoner belli bir görevle
vazifelendirilen insan topluluğu ve din probagandası yapmakla görevli din adamları için
kullanılmaktadır.13
Hristiyan Misyonerliği dini anlamını korumakla birlikte 1960’lı yıllardan itibaren barış,
toplumsal ahenk ,renkli ırkların hürriyetlerine kavuşturulması, diğer dinlere hoşgörü ve diyalog
gibievrensel değerlere hizmet de misyonerliğin sınırları içersine dahil edilmiştir.14
Misyonerlere göre ‘misyon’, Hristiyan kutsal kitabına ait bir kelimedir. Hem ‘misyon’
kelimesine hemde misyonerliğe yüklenen anlamı Paris Katolik enstitüsü Profesörlerinden ve
misyonerliğin liderlerinden olan Kardinal J.Danielou, 1956’Lı yıllarda, Katolik Kilisesinin özel
yayını olan ‘Histoire Universelle des Missions Catholiques’ başlıklı dört ciltlik eserin birinci
ciltinde yer alan makalesinde açık bir şekilde ortaya koymaktadır: ‘Misyon (mission) kelimesi,
Yeni Ahit’in diline aittir ve Hristiyan İlahiyatının özel bir kategorisini teşkil etmektedir. Misyon
9 Charles W. Formen, ‘missionary movements’ Dictionary of Comparative Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970, s.444 10 Nasuh Günay, Günümüz Türkiyesiinde Misyonerlik Faaliyetleri,Fakülte Kitapevi,Isparta 2005, s.1 11 Charles T. Paul, ’Missions Movements’, A Dictionary of Religion and Ethics,(DRE)),(Edit. Shailer Mathew-Gerald Simith)USA 1921, s.286 12 Günay, a.g.e., s.2 13 Omer Faruk Harman , Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri , İstanbul ,2004 , s.26 14 Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki
Amerikan Misyoner Okullar, İst.-1991, 2. Bası, Arba Yay., s.64
5
bu konuda, yetki sahibi otorite tarafından, yetki ile donatılmış birinin resmi olarak
görevlendirmesini belirtmektedir. Kelime, farklı şekillerde kullanılmaktadır. O, tam olarak
teolojij düzende, Baba tarafından Oğul’un ve Kutsal Ruhun gönderilmesini belirtmektedir. İlahi
misyonlardan işte bu anlamda söz edilmektedir. İkinci olarak misyon kendisiyle aynı yetkilere
sahip olan havarilere, Mesih tarafından tevdi edilen vazifeyi ifade edebilmektedir. Bu iki anlam,
zaten, Masih’in, ‘Baba’nın beni gönderdiği gibi bende sizi gönderiyorum’15 sözüne göre
birbirinin yerine kullanılmaktadır. Sonuncu olarak o, kilise üyelerinden bazılarına tevdi edilen
İncil’i putperestlere görevini ifade edebilmektedir.16
Misyon kelimesinin kullanılagelen anlamı, bu sonuncu anlamıdır. Pavlus’un şu metni,
hemen hemen onun temel unsurlarını en iyi bir şekilde bir araya getirmektedir: ‘İmdi kendisine
iman etmedikleri kimseyi nasıl çağıracaklar? İşitmedikleri kimseye nasıl inanacaklar? Eğer
gönderilmezlerse nasıl vaaz edecekler?17 Msyonun diğer etapları, burada burada iyi bir şekilde
tasvir edilmiştir. Bu etaplardan birincisi olan gönderme, özel anlamda misyon demektir. İkinci
olarak elçinin görevi, özellikle sözün anlatılmasıdır. Misyonun son amacı ise gidilen ülkede
hiyerarşiyi yerleştirmektir.18 Belirtilen amaçların gerçekleştirilmesinde her türlü yol ve yönetim
meşrudur.
Misyonerler, Misyonerliği, farklı şekilde anlamaya ve Yeni Ahit’in kendilerine yüklediği
bir görev saymaya çalışmış; ‘durumdan vazife çıkarmışlardır’. Onların inanışlarına göre;
Hristiyan olmayan birini veya biryeri kendi gurubuna kazandırma, cenneti kazanmanın
şartlarındandır. Bunları yapmak onlar için bir emirdir.
Misyonerlerin gayesinin; bazı Hristiyan guruplarda olmak üzere Hristiyanlığın veya
‘kendi inancı /anlayışı’ dışında kalanları kazanmak, kazanamadıklarınıda kendi toplumu içinde
çatışır hale getirmek olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin değişik
yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar yere, zamana ve topluma göre değişmektedir. Birinci
basamağı, ‘kendi gurubuna /anlayışına’ katmak; ikinci basamağı ‘mabet’ kurmak; üçüncü
basamağı o toplumdan ‘görevliler / ruhbanlar’ oluşturmaktır. Bu basamaklar misyonerler ,için
yeterli değildir. Mensup oldukları anlayışın bir ülkede ayakta kalabilmesi; o ülkenin kültürüyle
bütünleşmesine ve ülke halkından devam eden cemaat oluşturulmasına bağlı görülmektedir.19
Diğer taraftan Hristiyan geleneğinde dini yayılmayı idafe eden başka kavramlarda
vardır. Bunlar içersinde en çok kullanılan İncil’i vaaz etme anlamında da kullanlılan evangelizm
15 Yuhanna,20:21 16 Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye’de Misyonerlik, Dinler tarihi Araştırmaları-Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Ankara 2005, s.20. 17 Romalılara Mektup,10:14-15 18 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.21. 19 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.21,22
6
ve evangelizasyon, Hıristiyan mesajının insanlara ulaştırılmasını hedefleyen anlayışı ifade
ederken, christanization ve conversion, diğer insanları Hıristiyanlaştırma ya da Hıristiyan
inancına ihtida ettirme bağlamında kullanılmaktadır.20 Bunlardan başka Hıristiyan mesajına
şahitlik(witness), mesajın ilanı(proclamation) ve (şehadet) martyria gibi kavramlar da misyonla
ilişkili olarak kullanılmaktadır.21
Evangelizm kelimesinin misyon yerine tercih edilmesinin sebebi, misyon kelimesinin
tarih içinde negatif bir manaya bürünmesidir. Evagelizm’in iyi haber, güzel haber sunma gibi
olumlu manaları kullanılarak eski misyon anlayışı değişik bir isim altında devam etmektedir.
Bu tarz yaklaşımlar biraz daha farkılılıklar olmakla beraber İslamda’da vardır. Örneğin
Kur’an’da, bu çerçevede, insanlara iyiliği emredecek / öğretecek hayra çağıracak ve onları
kötülükten sakındıracak bir grubun her zaman bulunmasının önemi vurgulanır.22 Ayrıca dinin
insanlara tebliğ edilmesinin gerekliliği üzerinde durulur23 ve peygamberlere hitaben
‘Rabbinden sana indirileni duyur,eğer bunu yapmazsan onun mesajını duyurmamış
olursun,Allah seni insanlardan korur….24denilir. Bu bağlamda zaman zaman ‘ey insanlar’ diye
başlayan ifadelerle Kuran mesajının bütün insanlığa yönelik olduğuna işaret edilir25. Benzer
şekilde diğer evrensel dinlerde de dinin öğretilerinin insanlara ilan edilmesi ve yayılması
üzerinde önemle durulur.
2.1.1.1. Misyonerlik-Tebliğ
Kelime olarak tebliğ; bildirme, erişme, haber verme, mesaj gibi anlamlara gelmektedir.
Terim olarak tebliğ; bir konudan,herhangi bir olaydan, belirli bir mesajdan, yaşanan bir
gelişmeden, vahyedilmiş bir dinden haberi olmayanları haberci, ukal, ‘elçi’, vaiz gibi aracılarla
haberdar etme yöntemidir.26
Tebliğ kelimesi karşılığı olarak tam anlamıyla olmasa da, Hristiyanlığın il
dönemlerinde yüklenen anlamıyla ‘misyon’ kelimesi kullanılmaktadır.Fakat, misyonerlik
sıradan ya da rastgele bir tebliğ faaliyetinin ifadesi değildir. Hıristiyan geleneğinden
kaynaklanan belirli metotları kullanarak, Hıristiyan dinsel değerlerinin yayılması ve diğer
insanların Hıristiyanlaştırılması için yapılan sistematik aktiviteleri ifade etmektedir.Bu
bağlamda misyonerlik,bir kurum olarak İslam’daki tebliğ ve irşad faaliyetlerinden ayrılır27.Aynı
20 Şinasi Gündüz , Misyonerlik ,Kaknüs Yayınları , İstanbul ,2002 , s. 14 21 Ömer Faruk Harman , a.g.e s.26 22 Ali İmran 104 23 Tevbe 122 ,Nahl 125 24 Maide 67 25 Nisa 170,174,Hac 49,Bakara 21.168 26 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.23 27 Şinasi Gündüz. A.g.e. s.15
7
şekilde Hıristiyan misyonerliği her ne kadar Batılı din bilimcileri bunların tebliğ faaliyetlerini de
misyonerlik kapsamında değerlendirseler de Hristiyanlığa ait misyon kurumundan
ayrılmaktadır.28
2.1.1.2. İslamdaki Tebliğ ve Hristiyanlıktaki Misyonerlik Kurumu
İslam’daki tebliğ ve irşad çabalarının temel amacı Kur’an’ın Maide suresi 67.
ayetinde ifade edildiği gibi İslami öğretilerin insanlara duyurulmasıdır.Oysa Hıristiyan
misyonerliğinde,Matta İncili 28:19-20’de vurgulandığı gibi muhatap alınan kimselerin İsa Mesih
öğrencileri yapılmaları ve vaftiz edilmeleri yada ilk Hıristiyan misyoner Pavlus’un bir
mektubunda vurguladığı gibi ‘ne yapıp edip insanların kazanılması’ amaçlanır.
Kur’an çeşitli ayetlerinde Hz. Muhammed’e (ve onun şahsında
Müslümanlara),görevinin yalnızca duyurmak olduğunu,insanların inanıp inanmamaları
konusunun ise Allahile insanlar arasında bir şeyler olduğunu hatırlatmıştır.Nitekim
müsümanlar yaklaşık 1400 yıllık İslam tarihi süresince yüzyıllarca egemenlikleri altında kalan
bölgelerdeki gayrimüslimleri ‘ne yapıp edip Müslümanlaştırmaya’çalışmamışlar;onlara tabiki
İslam inanç ve değerlerini anlatmışlar,fakat inanıp inanmama konusundaki tercihi kendilerine
bırakmışlardır.Yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde kalmasına rağmen
Balkanlar,Yunanistan,Ege adaları ve diğer bölgeler,Hıristiyan kimliğini kaybetmemiştir.Zira
Müslümanlar,egemenlikleri altında yaşayan bu gayrimüslim insanlara,İslamı tebliğ etmekle
birlikte,geniş bir hoşgörü ve inançlara saygı göstermişler,onları Müslümanlaşmaları konusunda
zorlamamışlardır.
Diğer taraftan misyonerlik anlayışı çerçevesinde Hıristiyanlar,tarih boyu gittikleri
yörelerde hitab ettikleri insanlara Hıristiyan mesajını duyurmayı değil onları Hıristiyanlaştırmayı
hedeflemişlerdir.Örneğin Amerika kıtasının Batılı Hıristiyanlarca işgalinden yaklaşık iki yüzyıl
geçmeden ,Güneyi ve kuzeyiyle bütün kıtanın yerli inanç ve kültürleri hızla yok edilmiş;Ortaçağ
engizisyonunu aratmayacak yöntemlerle farklılıklar üzerinde şiddet estirilmiş ve yöre halkları
hızla Hıristiyanlaştırılmıştır.Aynı durumu Avustralya’da ,Yeni Zelanda’da,Batı emperyalizmini
yaşayan Afrika ülkelerinde ve diğer bölgelerde görmek mümkündür.
Esasen İslam,tarih boyu inançlara saygılı ve hoşgörülü olmuştur. Kur’an’daki ‘dinde
zorlama yoktur’29,’senin dinin sana benim dinim bana’30 ya da ‘ey insanlar,size rabbinizden
gerçek geldi,artık kim yola gelirse kendisi için gelir kim de saparsa kendi zararına sapar’31gibi
adeta inanç ve düşünce özgürlüğünün evrensel manifestosu mahiyetindeki ayetlerden
28 Şinasi Gündüz. A.g.e. s.15 29 Bakara 256 30 Kafirun 6 31 Yunus 108
8
hareketle İslam toplumları , egemenlikleri altındaki çeşitli inanç sistemlerine bağlı halklara
geniş bir hoşgörüyle yaklaşmış;onların varlıklarını devam ettirmelerine ve kendilerini ifade
etmelerine imkan tanımıştır.Bu noktalar misyonerlik ve tebliğ kavramlarını kavram tartışması
dışında ,yaşanan hayatın bizzat içinde farklılaştırmıştır.
2.1.2 İncil’de Misyonerlik
Hıristiyanlık, sahip olduğu “misyon” anlayışının bir sonucu olarak, tarih boyunca dışa
açık ve yayılmacı yaklaşımın en gözde örneklerinden biri olmuştur. Genel anlamda Tevrat’ta,
sadece İsrailoğullarını seven ve onları seçmiş bir Tanrı tanımlamasına yer verilirken; İncil’de
Tanrı, insanlar ve milletler arasında fark gözetmeyen bir “Baba” olarak görülmüştür. Çünkü
bütün insanlar Tanrı’nın çocuklarıdır ve Yeni Ahid bütün milletlere gönderilmiştir.32
Aslında İsa, ilk zamanlar misyon faaliyetini Yahudilerle sınırlı tutmuş, onların
dışındakilere karşı ise, tıpkı Yahudilikteki gibi, dışlayıcı bir tutum sergilemiştir.Nitekim o,
havarilerinden, başka milletlere ve Sâmirîlerin şehirlerine gitmemelerini istemiş, onları, İsrail’in
kaybolan koyunlarını bulmakla görevlendirmiştir.33 Sur ve Sayda taraflarına geçtiğinde, Yahudi
olmayan bir kadın kendisine gelip kızını iyileşmesi için yardım istemiş, ancak İsa kendisinin,
“İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmediğini” ifade etmiş ve çocukların
ekmeğini alıp köpeklere atmanın iyi olmadığını söyleyerek onu geri çevirmiştir. Ancak kadının
“köpekler efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yerler” demesi üzerine, onun imanının
büyük olduğunu söyleyip, isteğini yerine getirmiştir.34 Görüldüğü gibi burada Yahudi
olmayanlara yönelik misyona yer verilmemiş, hatta onlar, efendilerine bağlı köpekler olarak
tanımlanmışlardır.* Bu anlayış, daha sonraki resûller döneminde de zaman zama kendisini
göstermiştir. Nitekim, Yahudilerce Yeruşalim ve Sâmirîye’nin değişik yerlerine dağıtılan
resûller, sözü Yahudilerden başkasına söylemeyerek Fenike’ye, Kıbırs’a ve Antakya’ya kadar
gitmişlerdir.35 İşte, Yeni Ahid dönemi hıristiyanlarının, pagan dünyayla doğrudan ilişkiye girip
girmeme konusunda ilk zamanlar yaşadığı bu kısa süreli tereddütün temelleri, kimileri
tarafından, ötekilere karşı hep ihtiyatlı olan Eski Ahid’e kadar dayandırılmaktadır.36
Daha sonraları ise, Yahudilerin baskılarının artması, buna bağlı olarak da iyi ve üstün
Yahudi imajının değişmesi üzerine, mesajın Yahudi olmayanları da kapsadığı ileri sürülmeye
başlanmıştır.37 Nitekim Luka’da anlatılan “iyi Sâmirî” örneği, diğerlerinin de Yahudiler kadar
32 Galatyalılara 2/2; Efesoslulara 3/1-6; Arsel, a.g.e., s. 226 33 Matta 10/5-6 34 Matta 15/21-28 35 Resullerinin İşleri 11/19-20 36, Mustafa Alıcı, “Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim Işığından İslam-Hıristiyan Diyaloğu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi, SBE, 2001. s.44 37 Mahmut Aydın,Monologdan Diyoloğa ,Ankara Okulu Yayınları.Ankara 2001, s. 32
9
misyona muhatap olmayı hak ettiklerini göstermektedir.38 Böylece misyon anlayışı değişmeye
ve gelişmeye başlamış, İsa Yahudiler dışındakilerede İncil’i vazetmiştir. İsa’nın Yahudiye’den
ayrılıp Celile’ye gitmesi, Yahudi liderlerin kendisini reddetmiş olduğunu anlayıp, diğer uluslara
yönelişini ifade etmektedir. Çünkü Yahudiye, Yahudi din kurumunun merkezi iken; Celile, diğer
ulusların ağırlıkta olduğu bir bölgedir. İsa’nın öğrencilerine gitmeyi yasakladığı Sâmirîye’ye,
kendisinin gidip misyon faaliyetini yürütmesi de, misyonun genişlediğini ve onun içine Yahudi
olmayanların da girdiğini göstermektedir.39
Bundan sonra İsa, kapının, çalan herkese açık olduğunu dillendirmiş40 ve kendisini
“dünyanın nuru” olarak tanıtmıştır.41 Öğrencilerinden de “dünyanın ışığı”42 olmalarını istemiştir.
Bunu gerçekleştirmeri için de bütün dünyaya gidip, İncil’i bütün hilkate vazetme43 ve böylece
milletleri şakirt etme44 görevini onlara vermiştir.
İsa zamanla, Yahudilerle olan bağlantısını da koparmıştır. Zira o, kan bağına değil,
din bağına dikkat çekmiştir. Ona, annesinin ve kardeşinin kendisini dışarıda bekledikleri
söylendiğinde, o, asıl kızkardeşi ve annesinin, Allah’ın iradesine uygun hareket edenler
olduğunu söylemiştir.45 Böylece kan bağının yerini din bağı almış, bu din bağının içine ise
misyon yoluyla bütün insanlar alınmaya çalışılmıştır. Zira İncil’in mesajı, milletlerin bütününe
şahadet olmak üzere, bütün dünyada vaaz edilmelidir.46 İsa, Sâmirîyeli bir kadından su
istemiş, ancak kadın ilk anda “Yahudiler Sâmirîlerle iş yapmazlar” diyerek bunu yadırgamış;
İsa ise bu ayrımı kabul etmeyip, ona “hayat suyu” vermeyi teklif etmiştir.47 Sonuçta kadın iman
etmiş ve kadının şahadeti üzerine, Sâmirîlerden birçoğu da İsa’ya inanmıştır.48
Ancak “misyon” kavramı, İsa’nın öğrencileri ve özellikle de Pavlus eliyle zengin bir
içerik ve büyük bir dinamizm kazanmıştır. Zira İsa, Pavlus’u, “ismini milletler, krallar ve
İsrailoğulları önüne getirmek için seçilmiş bir alâmet” olarak tanımlamış49 ve onu, milletler
arasında Mesih’i vazetmekle görevlendirmiştir.50 Pavlus, açıkça Yahudi ile Yahudi olmayan
arasında bir fark olmadığını, hem de Eski Ahid’deki “her kim Rabbin ismini çağırırsa
kurtulacaktır”51 ifadesine dayanarak anlatmaya çalışmıştır.52 O, İsrail’in kaybolmuş
38 Luka 10/25 39 Luka 9/52-53 40 Luka 11/10 41 Yuhanna 8/12 42 Matta 5/14 43 Markos 16/15-16 44 Matta 28/19 45 Matta 4/33 46 Matta 24/14 47 Yuhanna 4/7-10 48 Yuhanna 4/39 49 Resullerinin İşleri 9/15 50 Galatyalılara 1/15 51 Yoel 2/32 52 Romalılara 10/12-13 Ayr. Bkz. Pavlus’un Galatyalılara Mektubu 3/28-29
10
koyunlarının içine bütün ulusları dâhil etmiş, İsrailîlik tanımına yeni bir yorum getimiştir: “...
İsrail soyundan gelenleri hepsi İsrailli sayılmaz. İbrahim’in soyundan olsalar bile hepsi onun
çocukları değildir...”53 Pavlus ve Barnabas Yahudilere: “Ebedî hayata lâyık olmadığınıza siz
hükmediyorsunuz, işte biz de milletlere dönüyoruz” diyerek, geniş manada misyon faaliyetini
başlatmışlardır.54
Petrus ise, Allah’ın milletlere ya da şahıslara bakmadığını, hengi milletten olursa
olsun, kendisinden korkan ve salâh işleyenlerin, onun katında makbul olduğunu ifade
etmiştir.55 O, Yahudilikteki üstün ırk anlayışını yıkmaya çalışmış, kendisini çağıran yüzbaşı
Karnelius’un yanına gittiğinde, bu düşüncesini belirtmiştir. Hatta Yahudiye’de olan resûller,
sünnetsizlerin yanına (Karnelius) girdiği ve onlarla beraber yediği için kendisiyle çekişmişler56;
ancak Petrus’un açıklamalarından ikna olup, “Allah’ın hayat için tövbeyi milletlere de ihsan
ettiğini” kabul etmişlerdir.57
Havariler döneminde, gentileler arasındaki misyon faaliyeti sonucunda Hıristiyan
olanların, sünnet edilip edilmeyeceği tartışma konusu olmuş, Yahudiye’den bazı kişiler
bunların mutlaka sünnet olması gerektiğini söyleyince, Pavlus ve Barnabas, bu meseleyi
oradakilerle tartışmak için Kudüs’e gönderilmişlerdir.58 Yapılan toplantıda, Ferisîlikten gelme
bazı kişiler sünnet olmalarının gerekliliğini, bunun kurtuluş için şart olduğunu ileri sürmüşler,
ancak Petrus buna karşı çıkmıştır. Havari Yakup ise, milletlerden iman etmiş olanları fazla
sıkmamak gerektiğini ve onların putlardan, zinadan, kandan ve boğulmuş olandan
sakınmalarının yeterli olacağını söylemiştir.59 Daha sonra Yeruşalim’deki kardeşler de bu dört
hususu karar altına alarak yazmışlardır.60 Pavlus da sünnete hiç gerek görmemiştir.61 O,
şeriatı gözetmeyen bir sünnetlinin sünnetsiz olacağını, şeriatı tutan bir sünnetsizin ise sünnetli
sayılacağını; çünkü asıl sünnetliliğin bedenin sünnetliliği değil, yüreğin sünnetliliği olduğunu
savunmuştur.62 Pavlus, Petrus’a sünnetlilik İncili’nin, kendisine ise sünnetsizlik İncili’nin
verildiğini de söylemiştir.63
53 Romalılara 9/6-7 54 Resullerinin İşleri 13/46 55 Resullerinin İşleri 10/34 56 Resullerinin İşleri 11/3 57 Resullerinin İşleri 17-18 58 M.S. 50 yılında Havariler tarafından Kudüs’te yapılan bu toplantıyı konsillerin başlangıcı sayanların varlığını düşünürsek, bu konsilde ele alanına problem Yahudi-Hıristiyan çizgisinin netleştirilmesi olmuştur. Aydın Mehmet, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999, s.1
59 Resullerinin İşleri 15/1-20 60 Resullerinin İşleri 21/25 61 Galatyalılara 5/6;6/12-13; Romalılara 3/29-30 62 Romalılara 2/25-29 63 Galatyalılara 2/7
11
İncil’de, misyon faaliyetini yerine getirmek için değişik yöntemlerin kullanıldığı
görülmektedir. Bunlardan birisi anlatmak ve öğretmektir. İsa, insanlarla karşılaştığında kendini
hep muallim, karşıdakini de öğrenci olarak görmüştür.64 İnsanlara dini anlatmış, öğretmiş,
davet etmiş ama insanları asla zorlamamıştır.65 Hatta o, kendisini kabul etmeyen bir köye
girmede ısrar bile etmemiş, havariler köyü helâk etmesini istediği halde o başka bir köye
yönelmiştir. Yine bir başka yerde, mesajı kabul etmeyenlerle arkadaşlığı yasaklanmış, ama
aynı zamanda onlara düşman olmamaları ve onlara kardeş gibi nasihat etmeleri gerektiği de
ifade edilmiştir.66 Buradan da anlaşılıyor ki misyon, baskı ve zorlayama değil, davet ve hür
iradeye dayanmalıdır.
Bir diğer yöntem insanlara hizmet etmek67, onların sıkıntılarını gidermek ve özellikle
de hastalarını iyi etmek suretiyle onların kalplerini yumuşatmaktır. Zira İsa gittiği yerlerdeki
hastalara, Yahudi gentile ayrımı yapmaksızın şifa dağıtmış68; gideceği yerlere daha önceden
göndermek için seçtiği yetmiş kişiden de, hastaları iyi etmelerini istemiştir.69 İsa, cinlere
hükmetme ve hastaları iyi etme kuvvetini havarilere de vermiş, onları Allahın melekûtunu ilân
etmek ve hastalara şifa vermek için göndermiştir.70 Gerek Pavlus71, gerek Petrus72, gerekse
Filipus73 şifa verme geleneğini sürdürmüşlerdir.
Misyonda, herkese kaldırabileceği yükü yüklemek gerekmektedir. Çünkü Pavlus,
misyon faaliyetini yürütürken buna dikkat etmiş, gentilenin sünnet olmasını gerekli görememiş,
Korintuslular’a da şöyle demiştir: “Size yiyecek değil süt verdim; çünkü daha kadir değildiniz ve
şimdi bile kadir değilsiniz.”74 Onun da etkisiyle Kudüs toplantısında, gentilenin dikkat etmesi
gereken dört kural belirlenmiştir.
Misyondaki en etkili yöntemlerden birisi de sevgidir. Tanrı, müjdeyi dünyaya
duyurmaları için İsa’nın öğrencilerine en etkili silahı, sevgi silahını vermiştir.75 Bu sevgi
duygusal sevgi değil, göksel olan mükemmel sevgidir. Duygusal sevgi her insanda bulunabilir
ama mükemmel sevgi için göksel yaşam yaşanması gerekmektedir.
64 Matta 27/57; Luka 14/26-27 65 Matta 19/21-22 66 II. Selaniklilere 3/13-15 67 Matta 20/26 68 Bkz. Matta 12/9-13; 14/34-35; 15/29-30; 15/21-28 Hatta bir havra reisi olan Yairus, kızını kurtarması için İsa’ya gelmiş, İsa da ölmüş olan kızı diriltmiştir Bkz. Markos 6/21-34 69 Luka 10/1-9 70 Luka 9/1-2 71 Resullerinin İşleri 19/11-12 72 Resullerinin İşleri 3/1-7 73 Resullerinin İşleri 8/4-8 74 I. Korintoslulara 3/2 75 Luka 6/27-29
12
2.2 Protestanlığa Genel Bir Bakış
Protestantism kelimesinin ası l çıkış yeri itibariyle ve açılımı latincede en çok
mahkemelerde karar anlarında kullanılmaytaydı.Kelime manası ise ‘bir şeye şahitlik etmek’
‘kabul etmek’ y a d a ‘açıkça beyan etmek’ mümkün mertebe halka açık bir beyan
anlamlarındadır.76 Kelime teknik olarak ise Lutheran Prenslerin krala karşı yapmış oldukları
protestodan ortaya çıkan yapılanma için kullanılır.77
Protestanlık onaltıncı yüzyılda ortaya çıkmış dünya çapında bir harekttir.78 Ortaçağ
Avrupasında bu dünya çapındaki hareketi oluşturan sebepleri siyasi ve dinsel olarak ikiye
ayrırabiliriz.
2.2.1 Protestanlığı Hazırlayan Siyasi Gelişmeler
14. yüzyılda merkezi krallıklar gücünü kaybetmiş yerel krallıklar güçlenmişti.Paplığın
nüfuzunu çok genişletmesi yerel krallıklar tarafından hoş karşılanmamaya başlanmış ve
Papa’ya karşı isyanlar başlamıştı.Kiliselerin halktan haksız kazanç elde etesi Reformcuları
hem rahatsız etmiş hemde harekete geçmelerine sebep olmuştur.
Bu gelişmeler esnasında Almanya’daki durumda reform tarihi açısından büyük önem
taşımantadır. Alman şehirlerinin siyasi özgürlüğü, piskoposların siyasi güç haline gelmesi ve
Almanlar arasında bağımsız bir Alman Kilisesi kurma fikrinin oluşması Reform’un Almanya’da
başlaması için uygun bir zemin oluşturmuştur.79
14. yüzyılın başında baş gösteren kıtlık, veba salgınları ve ticaretin önem kazanması
toplumsal yapı üzerinde çok etkili olmuştur.Bir diğer önemli gelişme olan matbaanın icadı
Protestanlığı hazırlayan siyasi sebepler olmuşlardır.
2.2.2. Protestanlığı Hazırlayan Dini Sebepler
Avrupa’da reform öncesi, Katolik Kilisesi’nin kabul ettiği inanç ve uygulamalara
muhalif bazı akım ve guruplar oluşmuştur. Bu muhalifler Papalık tarafından engizisyon
mahkeleri kullanılarak sert bir biçimde cezalandırılmışlardır.80
76 J.L Payton,Protestant, Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, TNT Clark,The Scolar Pres,Edınburg 1980,s.410-411-412 77 a.g.e., s 411 78 ‘Protestantism’ Encyclopedia of Religion, Thomson Gale , U.S.A, 2005, s.7446 79 Kırsten Birlet, Reformun Özü, Bütün Dünya kitaplığı, İstanbul 2003, s.35-36. 80 Erbaş, a.g.e., s.7014.
13
14. ve 15. yüzyılda da kiliseye karşı sesler yükselmeye devam etmişti.Oxford
Üniverstesinin ünlü reformcularından John Wyclif’de kiliseyi ve din adamlarını eleştirmi,
herkesin kutsal kitabı kendi diliyle okuması gerektiğini savunmuş ve İncil’i İngilizce’ye
çevirmiştir. Daha sonraları onun fikirlerini savunanlara Lollardlar denilmiştir.. Onlarda kutsal
kitabn ana dilde okunması gerektiğini savunmuşlar ve rahibin ana görevinin vaaz etmek
olduğunu söylemişlerdir.81
Bu dönemde din adamlarının yanlışları kınanmış, batıl inançlara kutsal inançlar içinde
yer olmadığı söylenmiş, dini törenciliğine, ruhban hiyerarşisine, din adamlarının para
toplamsına ve Papa’nın mutlak otoritisine karşı çıkılmıştır.Bu görüşleri ifade edenler ya idam
edilmiş yada yakılmıştır.
14. yüzyılın ortalarında Hollanda’da ortaya çıkan ve yukarıda sayılan görüşleri
dillendiren ‘ortak yaşam kardeşleri’ aslı gurup ileride Reform hareketini başlatacak olan Martin
Luther’in zihinsel gelişimde etkili olmuştur.82
Özetleyecek olursak, Katolik inancındaki bozulma, rubanların dini istismar etmesi,
endüljans problemleri ve kilisenin halk fakirleşirken giderek zenginleşmesi, Luther öncesi
reform hareketlerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
2.2.3. Protestan Hareketin Gelişimi
Martin Luther (1483-1546), yeni kurulan Wittenberg Üniverstesinde endüljanslar
hakkında başlattığı tartışmayı 31 Ekim 1517’de ’95 Tez’ adıyla sunmuştur.83 Bu tartışma kısa
sürede bütün Avrupa’da yayılmıştır.Luther’in görüşleri uzun zamandır varalon bir birikimin dışa
yansıma vesilesi olmuştur.İleriki zamanlarda Leibzig’de Papa’nın üstünlüğüne karşı
çıkmıştır.84 Ve devam eden itirazları sonucunda Paplık tarafından aforoz edilmiş ve yasal
hakları elindne alınmıştır. Luther, bundan sonraki süreçte halka yönelik kitaplar yazma
konusuna ağırlık vermiş, kutsal kitabı tercüme edip halkı Roma ile olan anlaşmazlıklar
konusunda bilgilendirmiştir. 1529 yılında Speyer Meclisinde İmparator V. Karl luther’İ
durdurmak istemiş ancak Alman Prenslerin bazıları bu durumu ‘Koruyucu, günahtan kurtancı
ve bir gün hakimimiz olacak olan yegane yaratıcımız Tanrı onünde protesto ediyoruz ve
Tann'ya, Kutsal sözüne, vicdanımıza ve Spire'deki son karara aykırı olarak önerilen hiçbir kararı
81 Tim Dowley, ‘John Wyclif’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.346. 82 Ali Erbaş, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi ,İnsan Yayınları,İstanbul,2004 , s33 83 Ali Erbaş ,a.g.e.,s.41-42 84 Mircea Elliade, a.g.e., s.268-269.
14
benimsemiyoruz’85 diyerek protesto etmişler ve hareketin ‘Protestan’ şeklinde adlandırılmasına
sebep olmuşlardır.
19 Nisan 1529’da beş prens ve ondört kent yöneticisi tarafından gerçekleştirilmiş olan
protestoda imparatorun ve Katoliklejrin kararların kendilerini bağlamayacağı vurgulanmiş ve
Luther'in yanmda yer alacaklan bildirilmiştir. Bunu metin haline getirilip imzalamış olanlara o
günden itibaren "Protestan prensler" adi verilmiştir. Bu olaydan itibaren Lutherci reformlan
tanıyanlar "Protestanlar" diye nitelendirilmişlerdir .86
Bu olaylardan sonra Katolik Kilisesinde bir bölünme olmuş ve bağımsız bir kilise,
Protestan Kilisesi ortaya çıkmıştır.87
Luther’in fikir yapısını özetleyecek olursak; O, Tanrısal düzene bağlı kalmış ve ruhsal
uygulamları yerine getirmiştir. Ona göre günahkar olan insanlık Tanrı’dan uzaktır ve Mesih
tanrı tarafından insnalara ulaşmak amacıyla gönderilmiştir. Reformculara göre Tanrının Lütfu ,
tövbe eden Hristiyan din adamlarıyla değil, Tanrının Sözü’nün duyulması ve Kutsal Ruh’un
gücü aracılığı ile ulaşıyordu. Dolayısıyla Luther’in Görüşleri Protestan Reformu’nun üç ana
prensibini ortaya çıkarmıştır.88
Bunlardan ilki Tanrı Sözü’nn yetkisidir. Reformcular, Kitab-ı Mukaddes yoluyla
Tanrı’nın insanlarla konuşmaya devm ettiğine inanıyorlardı. İnançlar ve kilise uygulamaları
Tanrı sözünden farklıysa kabul edilemezdi. Kalvinciler geleneklere Luthercilerden daha fazla
karşı gelmişlerdir. Protestan Reformcular; Rabbin sonrasındaki et ve kana dönüşümü, Rabbin
sofrası ayininin Mesih’in kurban edilmesi inanışını, geçici cehennemi, ölüler için dua
edilmesini, günah itirafını, rahiplerin evlenmesini, ve ayin dilinin Latince olmasını
reddetmişlerdir. İkinci görüş imanla kurtulmadır. Mesih’in ölüp dirilmesiyle günahtan
kurtulunacağına inanılır. Üçüncü görüş ise, Mesih’e inanan herkesin rahip olabileceği
inancıdır. Bu bi anlamda ruhbanlığın reddi anlamınada gelmektedir. Rahiplerin özel yetkileri
yoktur. Reformculara göre kilise, Tanrı’nın kurtuluşa çağırdığı bütün insanlardan oluşmuştur.89
Luther ve arkadaşlarının hareketi ,aslında Hıristiyanlıkta reformdan çok bir öze dönüş
hareketiydi, zira dinde temel referans olarak kutsak kitabı kabul eden bu reformistler, örneğin
egemenlik konusunda Pavlusçu çizginin esas alınmasını öngördüler. Pavluscu yaklaşım
tanrının egemenliğini yalnızca metafizik alana ve iman, tövbe, yargılama vb. konulara
85 Ali Erbaş ,a.g.e.,s.60 86 Ali Erbaş,a.g.e. s. 61 87 James Atkinson, ‘Reform’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.369-372. 88 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.372 89 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.374-375
15
hasretmekte, dünyevi konularda ise siyasal/laik iktidarlara mutlak egemenlik tanımaktaydı.
Dolayısıyla ‘kimin toprağı onun dini’ ilkesi çerçevesinde reformistler, kilisenin ve Papalığın
dünyevi iktidar iddiasını (dolayısıyla teokrasiyi)reddeymekteydiler. Bu teolojik ve sosyolojik
ayrılıklar kısa zamanda Avrupa’nın önemli bir kesiminin, Hıristiyanlığın ana gövdesinden
Protestanlar olarak kopmasına neden oldu. Tanrı adına iktidar elinde bulundurduğunu iddia
eden Papalığa karşı çıkan Protestanlar yine tanrı adına iktidarın kilise dışı siyasal egemenlere
verilmesi gerektiğini savundular. Böylelikle dinin siyasallaşma sürecinde Katolisizm Papalı ve
kilise merkezli bir din anlayışını vurgularken Protestanlık ise kilise dışı iktidarlar merkezli bir
din anlayışını ön plana çıkardı.90
Özetle, bütün Avrupa’da gelişen Reform 3 değişik şekilde yapılanmıştır, Bunlar,
Almanya ve İskandinavya ‘da yayılan Luthercilik, İsviçre, Hollanda,Fransa ve İskoçya’da
gelişen Zwingli ve Kalvincilik ve ingiltere’de ortaya çıkan İngiliz Reformu ve İngiliz Kilisesidir.
Sosyal, politik ve ekonomik değişmeler Protestanlığı şekillendirmiştir. Bunun sonucunda
Reform bağlıları geleneklerden ve eski inançlardan uzaklaşmışlardır.91
Protestan Reformunun yayılmasında matbaanında önemini unutmamamak gerekir.
Hristiyanlık Dünyasında, matbaada basıldığı bilinen ilk kitap 1456 yılında yayınlanan Kutsal
Kitap’tır. Reform hareketini resmen başlatan Luther, 1483 yılında doğduğunda matbaa bütün
Avrupaya yayılmıştı. Reformcuların görüşleri matbaa ile basılarak kısa z a m anda bütün
Avrupa’ya dağılmıştır.
2.2.4. Anlam Olarak Protestanlık
Alman imparatoru Şarlken'in Luther'i ve taraftarlanni 1529'da protesto ettigi için
Almanya'da yeni oluşan bu mezhebe Protestanlık dendigi de belirtilmektedir. Protestocular
anlamına gelen "Protestanlar" ismini onlara kendi taraftarlan degil, Roma Kilisesi taraftarları
verilmiştir.Yayimlanan bu metin yerel idarecilerin Luther ve Reform hareketinin yanmda ve
imparatorun karşısında olduklarının i lk resmi beynı olmuştur. Ilk Protestanlardan olan bu
idarecilerden sonra, Reform'un prensiplerine bağlı herkese, özellikle de Almanya dışında
yaşayanlara yavaş yavaş Protestan denmeye başlanmıştır.Akla büyük önem vererek yerleşmiş
kaideleri protesto ettikleri için bu adi almış olduklan da ifade edilmektedir. Onaltinci yüzyil
dilinde "protesto etmek" önceleri bir çatışma ve reddetme durumuna işaret etmemekteydi.
Spire Deklerasyonu'nun başında yer alan bu terim "kanıtlamak, açıklamak, halkin önünde
ispat etmek" anlamlanm ifade ediyordu. Hatta "imanını protesto etmek" sozü "imanını
açıklamak" anlamında kullanılıyordu. Prenslerin imparatorluk kararına itirazları onaltıncı
90 Şinasi Gündüz , Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 1 91 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.369-372
16
yüzyılda kelimenin müsbet anlamıyla bir protestoyu içeriyordu. Bugün ise kelime genel olarak
menfi bir anlam taşımamaktadır.
"Protestan" terimi ç ok erken tarihlerden itibaren k u l l a n ı l m ı ş olmasına
rağmen,"Proptestanlik" Luther ile başlayan Reform hareketlerinin ardından doğan kiliseleri ve
bu doğrultdakı akımları belirtmek için 1620 dolaylarinda kullanılmaya başlanmiştır92.
Uzmanlar terimin doğuşuyla ilgili üç görüş ileri sürmektedirler:
1."Protestanlık", Reform taraftarlanın Hristiyanlarn b i r l iğ ini yeniden sağlama
hareketlerini hedefleyen ilk projeden vazgegmeleri ile doğmuştur Reform taraftarlan Kilise'yi
tümüyle reforme etmeyi diüşünmüyorlar, birbirinden ayrılmış cemaatler oluşturmak ve Katolik
anlayışın karşısında yer almakla yetiniyorlardi. Dolayısıyla Protestanhk Reform'un prensiplerini
kabul eden farklı kiliselerin teşekkülü 93olarak tanımlanmaktadir.
2. 'Protestanlik", reforme olmuş kiliselerin Katolikliğe karşı d a -yamgma içerisine
girdikleri andan itibaren ortaya çıkmıştır. Baglangiçta reforme olmuş Lutherci Kiliseler ile
radikaller arasındaki farklılıklar Roma ile olan farklılıklardan daha derin idi. Lutherciler, reforme
kiliseler ve Anglikanlar Katoliklikten çok Anabaptizm ile savaşıyorlardı. 17. yüzyıldan itibaren
özellikle de Nantes Fermanının iptalinin ardından ve 19. yüzyılda radikal gruplara karşı
devletlerin sıkıntıları sebebiyle yakınlaşmalar ve ittifaklar gerçekleşmiş ve "Protestanlık" ismi
etrafında toplanma anlayışı doğmaya başlamıştır.94
3.Alman teolog ve tarihçi Ernst Troeltsch'e göre Batıda , Kutsal Kitap tenkidi ve
toplumun sekülerleşmesi anlayışları ortaya çıkmıştır . Bu iki faktör sosyal, din ve entellektüel
durumları büyük ölçüde değiştirmiştir. Daha önce çözümü mümkün o lmayan problemler
masaya yatırılıp tartışılmaya başlanmıştır. Bu hareket gok farklı düşünme, inanma ve yaşama
biçimlerinin doğmasına ve Reform'dan doğan kiliselerin başlangıçta sahip oldukları çehreden
başka bir çehreye dönüşmesine sebep olmuştur95.
"Protestanlik" terimi, bir harekete veya bir hareketler bütününe işaret etmektedir.
Bu terim aynı zamanda din ve spiretüel bir yapi arzetmektedir'. Protestanlığa resmi olarak
bağlı olan kimselerin her zaman "Protestanlaşmışlar" diye anılma beklentileri vardir. Zira
kendileri de sık sık; "biz reforme olduk, çünki her zaman reforme olmak zorundayız" derler.
92 Ali Erbaş, a.g.e. s.60 93 Ali Erbaş , a.g.e. s. 60 94 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61 95 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61
17
"Protestanlık" yerine bazen "Protestanlıklar" kavramını kullanmanın daha uygun
olduğunu düşünenler de vardır. Zira daha sonraki zamanlarda, b irbirinden farklı otuz
civarında değişik isimlerle anılan gruplar ortaya gıçmıştır. Bunların her biri kendisini
Protestan olarak kabul etmekte, ancak örneğin Anglikanizm, Evanjelizm, Pietizm, Bap-tizim,
Pentekotizm, Uniteryanizm vs. isimleri kullanmayi tercih etmektedirler.96 Evanjelizm’in
diğerleri içinde daha özel bir yeri vardır,Hristiyan mesajının , iyi-haberin bütün insanlara
iletilmesi anlamına gelmekte olan bu terim çözellikle misyonerlişk teriminin Hristiyan
olmayan kültürler üzerinde oluşturduğu olumsuz imajı imajı değiştirmek amacıyla
kullanılmaya başlandı97. Evanjelizm kavramının muahatabı sade Hritiyanlık dışı diğer din
mensupları değil ,dine karşı ilgisiz ilgisiz olan Hristiyanlarıda kapsayacak şekilde tüm
insanlar olarak görülür.98
Yukarıda isimleri zikredilen Protestan grupların her biri kendi içinde farklı
sistemlere gore organize olmuş bir Kilise görünümü vermektedirler. Yani bunların
birbirinden çok farklı teolojileri, ayinleri ve organizasyonlan vardir. Bu gruplann ve
aralarındaki farklılıkların çokluğu bu kiliselerin "Protestanlik" çatısı altında toplanamayacaği
anlayışını ortaya çıkarmıştir. Bununla birlikte bu farklılıkların abartiımamasi gerektiğini,
çoğunun kilise organizasyonu gibi noktalar üzerinde yoğunlağının, dolayısıylala özde uyum
içerisinde olmalarının mümkün olabileceğini düşünenler de vardir. Ancak yine de bu ismin
"Protestanlık" yerine "Protestanlıklar" şeklinde çoğul olarak kullanılması gerektiği tezi
güncelliğini muhafaza etmektedir.99
Luther'in bir protesto amacıyla başlattigi harekete daha sonra Re
form adı da verilmiştir. 100
2.2.5. Protestan Hareketin Sonuçları
Protestanlık sadece sosyal hayatta değil ekonomik hayatta da büyük değişikliklere
sebep olmuştur. Max Weber’in ünlü tezine göre; önceleri incil’de geçen ‘ona yeter’ ifadesinden
hareketle daha az çalışmayı daha çok kazanmaktan cazip gören bir anlayış hakimken,
Protestanlık meseleye farklı bir bakış getirmiştir. Bireylerin kendileri için değil, başkaları için
çalışmak olduklarını savunan Luther’e göre çalışmamak Tanrı katında haksız, bencil, dünyevi
ödevlerden kendini sıyıran ve sevgisiz bir tutumdu. Sonuç olarak Avrupa’da zengin kentlerin
96 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61 97 Şinasi Gündüz ,a.g.e. s.43 98 Şinasi Gündüz ,a.g.e. s.43 99 Ali Erbaş, a.g.e. s 62 100 Ali Erbaş, a.g.e. s 62
18
çoğu 16. yüyılda Protestanlığı kabul etmiş ve zengin zanaatkarlar çoğunlukla Protestanlar
arasından çıkmıştır.101
Her şeyden önce Reform, kilise otoritesinin yaşam üzerinden kaldırılması değil, var
olan biçimin farklı anlamla değiştirilmesi şeklinde tezahür etmiştir.
Diğer önemli bir nokta Protestanlığın çıkışından sonra misyoner hareketlerin bir ivme
kazanmasıdır. 19. yüzyılın sonlarında dünyanın hemen her ülkesinde Hristiyanlığın
probaganda çalışmları sürdürülürken bu çalışmlar şu dört faktör sayesinde gerçekleşmiştir:
1. Protestan Müjdeleme hareketinin kökleri 18. yüzyıldaki ‘Evanjelik Uyanış’
olmuştur. Burada bireysel inanç ve kutsal bir yaşam vurgulanmıştır.
2. İncil’in yayılmasında Protestan ve Katolikler bu yüzyılda başarı
sağlamışlardır.
3. İncil2in yayılması politik, ekonomik ve kültürel emperyalizm ile birlikte
olmuştur.
4. Protestanlığın İncil hareketi, eğitimli Hristiyan seçkinleri ortaya
çıkartmıştır.102
Bilimsel ilerlemeler, toplumdaki geleneksel düzenin çökmesi, Avrupalıların
inançlarından uzaklaşmarı sonucunda laik yaşam etkili hale gelmiştir. Bunun üzerine 1910
senesinde Edinburg’da kilise temsilcileri toplanarak ‘Dünya Kiliseler Konseyi’nin temelleri
atılmıştır.
1. ve 2. Dünya Savaşları Hristiyan Batı imajına büyük zarar vermiştir.Savaş sonrası
Protestan İncili yayma cemiyetleri harekete geçmiş ve dünyaya yayılmışlarıdr.Halen 3. Dünya
ülkelerinde birçok Hristiyan Kilise ve kurumu yabancı kaynaklara bağımlı olarak yaşamlarına
devam etmektedirler.
2.3 Protestanlıkta Misyonerliğin Önemi
Misyonerlik faaliyetleri Hristiyanlığın doğuşundan bu yana sürekli gündemde kalmış
bir konudur.Tariha bakarsak Hz.İsa , Havariler, Pavlus gibi Hristiyan büyükleri ile başlamış ve
Hristiyanlığın her döneminde çok çeşitli metodlar kullanılarak devam etmiştir.
101 Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s.32, 34, 40, 53, 71, 95. 102 D. Rene Padilla, ‘Özgürlük Dönemi’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.630-631.
19
Hristiyan misyonerliğinin teolojik tarafını Matta İncil’inin Hz. İsa’ya atfettiği ‘İsa
yanlarına gelipkendilerine şunları söyledi; Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.Bu
nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları baba, oğul ve kutsal ruh
adıyla vaftiz edin’
Hristiyanlar tarafından ilk misyoner olarak kabul edilen Pavlusun gerek sözlerini
ihtiva eden mektuplarından ve gerekse gerekse sergilediği davranışlarından bütün
misyonerlerin etkilendiği görülmektedir.
Protestanlığın ilk dönemlerinde Katolik Kilisesi'ne benzer bir misyonerlik faaliyetine
başvurulmamıştır. Ne Luther'in ne de Calvin' in misyonerlik gibi bir faaliyeti olmuştur. Onlar
daha çok doktrinci yapıyı oluşturmaya çalışmışlardır. Bu zamanın önde gelen misyoneri
Hollandalı Adrien Savaria'dir (1531-1613)103Adrian Savaria Protestanlığın Müslümanlarla ve
Yahudilerle ilişki igerisinde olmasını istiyordu. Bir yandan da Protestan ülkelerin paganlara
ulaşması gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla Isveg'in ilk kralı Gustave Vasa (1490-i60)
Laponya paganlarına misyonerler göndermiş, bu misyonerler onları Protestan Hristiyanlığına
davet etmişlerdir.104
Protestan güçlerin sömürgelere ulaşmasi için de bir misyonerlik kurumu organize
edilmiştir, Hollanda Compagnie Neerlandaise des missions (1602) isimli misyoti teşkilatının
desteğiyle bu faaliyet sahasında ilk sırada yer alır.Misyonerler 1624'den itibaren özellikle
Brezilyada faaliyet göstermişlerdir. Kitabl Mukaddes Tupice'ye tercüme edilmiş, Paraupata ve
Paty isimli iki yerli, Hollanda'da ikametleri sırasında Kalvinist olmuşlar; Brezilya'ya
donüşlerinde bu inanci orada yaymaya çalışmışlardır. Justinien von Weltz (1621-1668) ve
arkaşı Jean George Gichtel (1638-1710) misyon amacıyla "İsa Toplumu’ isimli bir teşkilat
kurmuştur.Bir vaiz olan Jhon Eliot (1603-1690) "Yeni-İngiltere'de İsa Mesih'in İncili'nin
Propagandasi ve Yiikseltilmesi Topluluğu'nun yardımıyla ABD yerlilerini Hristiyanlaştırrıştır.
Tebliğ edilen Hristiyan mezhebi Protestanlıktır. Daha sonraki yıllarda misyon toplulukları
büyük bir gelişme göstermiştir.Bunların ilki kabul edilen ‘Modern zaman Topluluğu’ önceleri bir
ayakkabıcı olan William Caraey tarafından yabancı ülkelerde İncili yayma cemiyeti adıyla
kurulmuştur(1701). Amerika,Almanya İsviçre, Fransa, İsveç, N orveç, Finlandıya teşkilatları
oluşturularak bütün dünyayı Hristiyanlaştırmak istemişlerdir.Misyonerlik faaliyetlerine
2.Dünya Savaşından sonrada hızlanara devam edilmiş.Bu dönemde yerel unlara saygı
gösterme konusu ön plana çıkmış bu methodla faaliyetlere devam edilmiştir.
Protestan misyonerler de tıpkı Katolik meslektaşları gibi Hıristiyan olmayan
muhataplarla birlikte gerek Katolikleri gerekse diğer Hıristiyan kilise bağlılarını hedef
103 Ali Erbaş, a.g.e. s.91 104 Ali Erbaş, a.g.e. s.92
20
aldılar.Kendi siyasal-sosyal anlayışlarını ve bu çerçevede oluşturdukları din yorumlarını diğer
bölgelere ihraç etmeyi hedeflediler.
İlerleyen dönemlerde gerek Katolik gerekse Protestan misyoner kuruluşlarının önemli
bir hedefi başta Ortadoğu ve Doğu Avrupa olmak üzere çeşitli yörelerde yaşayan ve genellikle
Müslümanların siyasal egemenliği altında bulunan doğu Hıristiyanları oldu.Özellikle sömürge
dönemlerinde bu farklı Hıristiyan grupların Katolikleşmesi veya Protestanlaştırılması amacıyla
çeşitli Katolik veya Protestan ülkelere mensup misyonerler yoğun bir uğraş verdiler.Bunun
neticesinde örneğin Katolikleşmiş ya da Prptestanlaşmış Süryaniler,Ermeniler vb gruplar
(Türkiye’deki Protestan Ermeni kilisesi gibi)ortaya çıktı.(diğer Hristiyan grupların
Hıristiyanlaşması)105
3. TÜRKİYE MİSYONERLERİ
3.1. Osmanlı Döneminde Protestan Misyoner Guruplar,
Kiliseler ve Sosyal Kurumlar
19. yüzyılda İstanbul ve Anadolu sadece Osmanlının değil, Balkanlardan Orta
Asya’ya geniş bir coğrafyanın merkeziydi. Amerikan Misyonerlerinin misyonerlik açısından
‘Türkiye, Asya’nın anahtarıdır’ sözü bu durumu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.106Bu
yüzden Osmanlı daima misyonerlerin ilgi odağı olmuştur.
19. Yüzyılda Protestan misyonerlerin Osmanlı’ya akın etmesinden önce , İstanbu’da
az sayıda Protestan bulunmaktaydı. Bu kişilerin çoğunluğu ticaretle meşgul olmakta ve
konsoloslukların himayesi altında yaşamaktaydı. Fakat bu kişiler ilerleyen zamanlarda gelecek
olan misyonerlere bir çok konuda yardımcı olmuşlar ve doğu kiliseleri ile misyonerler arasında
köprü vazifesi görmüşlerdir.107
Osmanlı topraklarında ilk örgütlü Protestan Misyonerlerin gelişi Moravya Kilisesi
(Moravian Church veya United Brethren) misyonerleri ile olmuştur. Bu misyonerler 1740
yılında İstanbul’a gelmişler ve bazı yerel kilise yetkilileri ile görüşmüşlerdir. İlk gelen
105 Şinasi Günsüz , a.g.e. s.32 106 Mustafa Numan Malkoç, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri,İstanbul , 2004 , Ensar Neşriyat ,s.163 107 a.g.e., s.163
21
misyonerlerin amaçları müslümanları Hristiyanlaştırmaktan ziyade, Doğu Kiliselerinde reform
yaparak İncil’in ruhunun anlaşılmasını sağlamaktır.108
Sayınlarının artmasıyla daha organize hale gelen İstanbulda’ki Protestan Cemaat,
1850 yılında İngiltere’nin baskıları sonucu Aldülmecid tarafından ‘millet’ yani ‘ yasal dini
cemaat’ olarak tanındı.109 Protestan misyonerler Osmanlı topraklarına girdikten 100 sene
sonra resmi hüveyete bürümüşlerdir. Şimdi bu misyoner guruplardan önde gelen bir kaçını
yakından inceleyelim.
Osmanlı topraklarına ilk giriş yapan Protestan misyonerler Moravya Kilisesi (Moravian
Church veya United Brethren) misyonerleri110 olmasına rağmen biz öncelikle Osmanlı
topraklarında nüfuz ve nüfus açısından en büyük olması hasabiyle ABCFM’yi111
inceleyeceğiz..
3.1.1. ABCFM: Amerikan Board Teşkilatı
ABCFM’ yi özet bir şekilde tanıyacak olursak (Amerikan Board of Commissioners for
Foreing Missions), ABD'deki Protestan misyoner örgütlerinin en kıdemlisi ve de en
büyüklerinden birisidir. ABCFM, Calvinci geleneği temsil eden, XVI. yüzyıl sonları ile XVII.
yüzyılda İngiltere ve Amerika'nın doğusunda filizlenen Puritan akımın belli başlı üç
temsilcilerden Congregationalistlerce 1810 yılında Boston'da kurulmuştur. Tüm Protestan
misyoner örgütleri içinde gelir ve misyoner sayısı yönünden ABD'de %30-35'lik bir paya
sahiptir. Amerikan misyoner örgütleri içinde aslan payını alan örgütlerden birisi (her zaman ilk
üçe girmek üzere) ABCFM'dir.BOARD'un, yapısı ve işleyişi iyi belirlenmiş katı bir örgütsel
sistemi vardır. Bu sisteme zaman zaman ABD içinde bile itirazlar olmuş, ABCFM, "Anayasal
yönetim içinde bir tür usule aykırı yönetim yaratmakla" suçlanmıştır. ABCFM'İN tüzüğüne göre
amacı, "dinsizler arasında Hıristiyanlığı yaymak"tı. ABCFM’nin hareket alanları içine
müslümanları ve diğer din mensuplarını alması Hristiyanlık hatta Protestanlık dışındaki din
mensuplarını ‘dinsiz’olarak tanımladığını bize göstermektdir. 112
ABCFM Osmanlı topraklarında ilk olarak ilişkilerini Yahudiler, Nasturiler, Asuriler,
Ortodox Ermeni’ler , Rumlar ve Bulgarlar ile kurmuşlardır.Yerli kiliseler ile iyi ilişkiler kurmuşlar
ve ‘İncil Hristiyanğını’ vurgulamışlardır’.113 Bu samimi kurulan ilişkilerin ileriki zamanlarda iç
108 Leon Arpee, A Century of Armenian Protestaism 1846-1946, Armenian Missionary Association of America, New York 1946, 52 109 a.g.e., s.168 110 Kocabaşoğlu, a.g.e.,s. 46 111 a.g.e., s.47 112 . Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.16 113 Ömer Turan , Avrasya’da Misyonerlik , Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara 2002, s.9-10
22
isyanlara sebep olacak kadar ileri gittiğini görmekteyiz. ABCFM misyonerleri Bağımsız
Ermenistan düşüncesine sempati ile bakarken büyük bir bölümü de Anadolu’da federal bir
çözümden yana olmuşlardır.114
Hatta Osmanlı topraklarının Türklere ait olmadığını idda edecek kadar kendilerine
güven içindedirler. ABCFM'li misyoner Everett P. Wheeler'in ifadesiyle "Biz Türkiye'de
Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve
eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi istemeyebilir, ama oranın sahibi Türkler değil ki..."115
ABCFM’nin 1890 tarihli raporuna göre 1819’da kurulan batı Türkiye Misyonunun 71
misyoneri, 33 kilisesi, 2967 üyesi, 1836’da kurulan Doğu Türkiye Misyonunun 47 misyoneri,
40 kilisesi ve 2686 üyesi, 1847 kurulan İç Bölgeler Misyonunun 28 misyoneri, 33 kilisesi ve
4188 üyesi, 1858’de kurulan Avrupa Türkiye Misyonunun 23 misyoneri, 9 kilisesi ve 682 üyesi
bulunmaktadır.116
ABCFM Osmanlı’nın son zamanlarıda Kalvinciliğin sosyal değerlerini (kişisel
sorumluluk, çalışma ahlakı, demokrasi…) bırakarak sivil toplumcu bir yönelime ulaşmaya
gayret etmişlerdir.Hatta hizmetlerinde Müslüman çoğunluğa hitap etmeye başlamışlarıdr.117
3.1.2. ABCFM Dışındaki Protestan Misyoner Örgütler:
1740 yılında faaliyetlerine başlayan ve yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Osmanlı
topraklarına ilk giren misyoner guruplardan olan British and Foreign Bible Societies matbaayı
kullanarak etkin olmuştur.118Osmanlı topraklarına ilk örgütlü Misyonerlerin gelişi ise Moravna
Kilisesi olarakta bilinen Brethren’s Societhy for the Furtherance of the Gospel Among the
Heathen misyonerleri olmuştur.119 .
1698’de kurulan Hristiyan Bilgisi’ni Yayma Cemiyeti (Society for Promoting Christian
Knowledge) ve 1701’de kurulan İncil’i Propaganda Cemiyeti (Society for the Propagation of
the Gospel) ismi zikredilebilecek faal misyoner örgütlerden bazılarıdır. Ele aldığımız coğrafya
ve dönem bakımından iki asra yakın ömrü bulunan İngilizlerin The Society for Missions to
Africa and the East (daha sonraki adıyla Church Missionary Society, en son sekliyle ise
Church Mission Society) 1799 yılında kurulmuş ve hala önemini korumaktadır.
114Hans Lukas Kieser, Iskalanmış Barış Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik ve Devlet1839-1938, Atilla Dirim (çev.) İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s.513 115 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler I, Ank.-2000, Turhan Kitabevi yay., s. 321-332. 116Krikor Hagop Basmacıyan, Şarkta Toplumsal ve Dini Hayat, Aras Yayıncılık, İstanbul 2005, s.71 117Kieser, a.g.e., s.742-744 118 Mustafa Numan Malkoç , a.g.e. , s.164-165 119 Erol Güngör, Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri, İstanbul 1999, s.16
23
Protestan misyonerlik teşkilatlarının en güçlüleri Amerikan misyonerlik teşkilatlarıdır.
Bugün Amerika’da en çok misyoner gönderen cemiyetlerin başında "Southern Baptist
Convention İnternational Mission Board", daha sonra "Wycliffe Bible Translators USA",
"Assemblies of God", "New Tribes Mission" ve "Campus Crusade for Christ İnternational"
gelmektedir . 120
YMCA (Hristiyan Genç Erkekler Cemiyeti) Amerikan Board’ın yanında 19.yüzyılın
ikinci yarısında misyonerlik faaliyetlerine başlayan gurup, Robert Koleji'nin himayesinde
Türkiye'ye girmiştir. Genel sekreteri Wishard'ın 1891-2 öğretim yılında okulu ziyaretiyle birlikte
YMCA'nın Robert Kolej kolu kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Kolejdeki Protestanlık
propagandası 1891'den itibaren YMCA aracılığı ile yürütülmüştür.121 YMCA propaganda ve
örgütlenme faaliyetlerinde sporu etkin bir araç olarak kullanmıştır. YMCA'nın İstanbul, Beyoğlu
ve Çarşıkapı'da bulunan şubelerinde yüzücülük, voleybol, basketbol, atletizm, futbol, tenis gibi
spor dallarında faaliyet gösterilmiştir. Basketbol ve voleybol gibi spor dallarını Türkiye'ye ilk
getiren YMCA olmuştur122
Ayrıca aynı bünyede çalışan bir diğer gurupta Hristiyan Genç Kadınlar Cemiyeti
(YWCA)’dir.Bu iki cemiyet birlikte savaş yıllarında zor durumda kalan kimsesiz ve ve fakir
çocuklarla ilgilenmişleridir.123
3.1.3. Osmanlı’da Faaliyet Gösteren Misyoner Kiliseler
1)Union Church Of İstanbul :ABCFM misyonerleri tarafından İstanbul’da
kurulmuştur.
2)Bible House İmmanuel Protestan Kilisesi
3)Aynalıçeşme Ermeni Protestan Kilisesi
4)Gedikpaşa Ermeni Kilisesi
5)İstanbul Alman Protestan Kilisesi
6)Halıcıoğlu Protestan Kilisesi
7)Üsküdar Ermani Protestan Kilisesi
120 Ömer Turan , Avrasya’da Misyonerlik , s.24 121 Kocabaşoğlu , a.g.e. s.26 122 . Kocabaşoğlu, s. 29. 123 Zafer Toprak,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993
24
8) St Helena Kilisesi
9)All Saints kilisesi
10)Chirst Kilisesi
11)St Nicolas Kilisesi
12)St John Kilisesi
13)St Mary Magdalane Kilisesi
14)Kırım İngiliz Protestan Kilisesi124
Bu kiliselerle asıl amaçlanan yerli kilise ve din adamı üretmek125 bu vasıtaylada
Hristiyanlığı yaymaktır.Gittikleri yerlerde halkın tepkisini çekmemek için yerli halkın dillerini
öğrenmişler ve onlar gibi giyinmişleridir.126Bununla birlikte kendilerinin yerli halktan üstün
olduklarını, kendileri dışındakilerin eksik olduklarını savunmuşlardır.
3.1.4. Protestanların Osmanlı Anadolusun’da Açtığı Okullar
Amerikalı Misyonerler, Doğu Kiliselerinin rahiplerinin eğitim düzeylerini düşük
görmüşler, bu nedenle geri kaldıklarını, kurtulmaları içinde Anadoluya Protestan yüksek eğitim
modelinin getirilmesi gerektiğini iddia etmişlerdir.1838’de İstanbul’a gelen Cyrus Hamlin
Ortadoğuda’ki Amerikan yüksek eğitimini kuran kişidir., Hamlin, 1840 yılında Theological
Seminary’i açmıştır. Bundan beş yıl sonra Pera ve Hasköy’de Female Seminary kurulmuştur.
Bu okuldan Protestan topluluğun ilk kadın öğretmenleri yetişmiştir.Adı geçen okullar beklenen
başarıyı gösteremeyince Anadolu’ya taşınmıştır.127
1850’den sonra İncil’in öğretilmesinden çok, bilgi ve beceriye önem veren bir eğitim
anlayışı öne çıkmya başlamıştır. Bu vasıta ile İstanbulda laik eğitime geçişler
başlamıştır.Protestanların açtığı ilkokuldan kolej düzeyine kadar olan okullardaki öğrencilerin
çoğunluğu Ermeni öğrencilerden oluşmaktaydı. Okullar Protestan misyonerlerin gözetiminde
ve çoğu Ermeni Protestan topluluğu tarafından işletiliyordu. Yüksek okulların yönetim ve
124 Ali Rıza Bayzan , Küresel Vaftiz, İstanbul, 2004 , s.34.35.36 125 H. Esra Danacıoğlu, Osmanlı Anadolu’sunda Anglo-sakson (Protestan) Misyoner Faaliyetleri (1816-1856), (Basılmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniverstesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü), s.82 126 a.g.e., s.49-54 127 Malkoç, a.g.e., s.126
25
öğretim kadroları bizzat Amerika’dan geliyordu. Ayrıca öğretim dili İngilizce olup bütün
okullarda Protestanlık probagandası yapılıyordu.128
1860’dan sonra Kolejlere ağırlık verilmiştir. Bunun sonucunda 1863 yılında dört
öğrenci ile Robert Kolej, 1871 yılında Gedikpaşa’da, daha sonra Üsküdara taşınacak olan
İstanbul Kız Koleji açılmıştır.129
İstanbul, İzmir ve Kayseri’de İngiliz Okulları açılmış ancak 1.Dünya savaşı yıllarında,
kurallara uymamaları nedeniyle hükümet tarafından kapatılmışlarıdr.
Diyarbakır’da Amerikalı Protestanların iki büyük, İngilizlerin bir küçük okulu
bulunmaktadır.130Protestanlar kız çocuklarını okula gönderme konusunda bir kısıtlama
yapmamışlarıdr. Bu nedenle 1900’lerde Diyarbakır’da gayrimüslim okulları arasında sadece
Protestan okulunda kız çocukları öğrenim görebilmiştir.131
Protestan okulların finansmanları Amerikan Bord’un katkıları, özel yurt dışı bağışları,
yerel Protestanlar tarafından ödenene adidatlar, hediyeler ve satın alınan mülklerden eldi
edilen gelirlerden sağlanmıştır.132
1908 sonrası Amerikan okullarında bulunan Müslüman öğrencilerin sayısı artmıştır.
Örneğin Kayseri’de açılan Young Men’s Club isimli ABCFM’nin kurduğu kulübe yarı yarıya
Müslüman gençler katılmıştır.133
2. Meşruiyetin ilanında sonra Maarif Nezaretinin sıkı denetimi altına giren okulların
birçoğu 1915’te Kapitülasyonların kaldırılmasıyla birlikte kapanmıştır.134
Ülkede kalan ve eğitim öğretime devam eden okullar ise Arnavuyköy amerikan Koleji,
Robert Kolej ve amerikan Board’a bağlı bulunan Tarsus Amerikan Koleji, İzmir Amerikan Koleji
ve Üsküdar Amerikan Lisesi’dir.Ancak bu okullar 1936’da sonra Milli eğitim Bakanlığı
denetimine geçmiştir.135 Yukarıda ismi verieln üç Amerikan okulu SEV’in yönetimine
devredilmiştir.
128 Necdet Sakaoğlu, ‘Protestan Okulları’ İstanbul Ansiklopedisi: dünden bugüne , İlhan Tekeli (haz.), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, 6, 287-288. 129 A.g.e. , s.287-288 130 Mehmet Şimşek, Süryaniler ve Diyarbakır, Çivi Yayınları, İstanbul 2003, s.188-189. 131 Mehmet Şimşek, a.g.e., s.179 132 Kieser, a.g.e., s.93 133 Kieser, a.g.e., s.430-431 134 Sakaoğlu, a.g.e., s.287-288 135 Sakaoğlu, s.287-288
26
3.1.5. Basın Yayın
Protestanlığın yayılmasında matbaanında önemli rolü olmuştur.1822’de önce
Malta’da kurulan matbaaon yıl faaliyetten sonra önce İzmir’e, 21 yıl sonra 1853 yılında
İstanbul’a, 1872 yılında da Rıza Paşa yokuşundaki Bible House136 binasına taşınan matbaanın
yaptığı değişik dillerdeki kitap ve dergi gibi yayınlar , Protestanlığın yayılmasına büyük katkı
sağlamıştır.Aynı dönemde Müslümanlar arasında matbaanın daha yeni yeni kullanılmaya
başlanmış hatta matbaanın kullanımına karşı çıkılıyor olması, misyonerlerin devrin şartları
içinde ne kadar etkin olduklarını görmemiz açısından çarpıcıdır.
İlk dergi niteliğindeki yayın 15 Eylül 1832’de yayınlanan Friend of Youth’dur.Üç
sayfası İngilizce, bir sayfası Rumca olan dergi onbeşgünde bir yayınlanmaktaydı.yayın hayatı
kısa süren bu dergiyi1837 yılında Rumca olarak yayınlanan Yararlı Bilgiler Dergisi izlemiştir.137
1855 yılından itibaren yayınlanan Avedaper adındaki dergi önceleri Ermenice ike
daha sonra Ermenice-Türkçe yayınlanmaya başlamıştır.Yayıncılık Alanındaki çalışmalar
Amerikan Bible Society, Amerikan Tract Society ve Londra merkezli Religious Trackt Society
tarafından finanse edilmiştir.138
Bir Minyon kuruluşu olan ve 20. Yüzyılda ülkede çalışmlar yapan Young Men’s
Christian Assocition’nın çıkardığı üç dergi vardır. Bunlar, ‘ The Assocation Quarterly-
Constantinopole’, ‘Young Men of Turkey’, ‘Pera Young Men’dir.139
Bütün bu faaliyet çokluğuna bakıldığı zaman dahi, Protestan Misyonerlerin
amaçlarına tam olarak ulaşamadıklarını görmekteyiz.Sonuç olarak hedeflenen, Doğu
Kilisesindeki değişim sağlanamamıştır.Ancak bıraktıkları bazı kalıcı etkiler olmuştur.Azınlıklara
kazandırdıkları milliyetçiliğe bağlı olarak yeni devletler oluşmuştur.Ayrıca açtıkları okullar kültür
düzeyini yükseltmiştir.Ortadoğu Dillerinde bir edebiyat meydana getirmişlerdir.140
3.2. Günümüz Türkiye’sindeki Protestan Gruplar ve Kiliseler
Cumhuriyet’in ilanından sonra yeni yönetim, yabancılara ve dini kurumlara şüphe ile
bakmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında misyonerlerin durumları üç dönem halinde
değerlendirebilir. Cumhuriyetin kuruluş yılları olan 1920-1924 döneminde misyoner
136 Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.46-48 137 Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.48 138 Kieser, a.g.e., s.89 139 Zafer Toprak, a.g.e., s.531 140 Omer Turan, Avrasyada Misyonerlik, s.33-35
27
kuruluşların hukuki dayanakları Türk iç hukuku sınırları içine çekilmiştir. 1924-1927 yıllarını
içine alan ikinci döenmde idari ve hukuki tedbirlerle mesyonerlerin çalışma alanları daraltılmış,
gereken şartlara uymayan okullar kapatılmış ve perk çok misyonerlik kuruluşunun
çalışmalarına son verilmiştir. Bir kısmıda yeni şartlara uymayı kabul etmiş ve çalışmalarına
laik ortamda devam etmişlerdir. 1927 yılından sonraki üçüncü dönemde açık kalan misyoner
okulları ve hastanelere ağır vergiler konulmuş ve çalışmları zorlaştırılmıştır. Ancak, İnsanları
Hristiyanlaştırma düşüncesinden vezgeçilmemiştir.141
Bunlara rağmen Amerikan Board Cumhuriyetin ilanından sonra yeni hükümetle
uzlaşarak Türkiye’de kalmıştır. 24 temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış
Antlaşmasının ‘Ekaliyetlerin Himayesi’ başlığı altındaki 37-45 maddeleriyle azınlıklar
Müslümanlarla eşit haklara sahip kabul edilmişler ve bundan dolayı da kendilerini her yönden
koruma altında hissetmişlerdir.142
Çalışmalarına devam eden bir diğer kurumda YMCA’dır.Önceleri değişik spor
dallarında faaliyet gösteren YMCA 1939 yılında çalışmalarına ara vermişancak bir süre sonra
Amerikan Lisan Dershanesi adıyla tekrar açılmıştır. Günümüzde Akedemi İstanbul Vakfı adı
altında reklamcılık, gazetecilik, radyo-tv, İşletme İletişimi, Tiyatro, Müzik, Dans Bale, Dil Eğitimi
gibi alanlarda faaliyetlerine devam etmektedir.143
1960’lı yıllara kadar çok aktif olmadan devam eden misyoner gurupların çalışmaları,
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa Birliği temellerinin atılması ve Türkiye’nin 1961 yılında
Ankara Antlaşmasını imzalayarak bu birliği yönelmesiyle yeniden artırmıştır.144 60’lı yıllarda
parklarda, caddelerde Hristiyanlıkla ilgili materyaller ve İncil dağıtılarak probaganda
yapılmıştır. Genede bu yıllarda Türkiye’deki Protestanların büyük kısmını Ermeniler, Süryaniler
ve Rumlar oluşturmaktaydı.
Türkiye’de Özal iktidarı ile başlayan dışa açılma süreci özellikle Protestan misyoner
örgütler için tam bir dönüm noktası olmuştur.Bunun bir sonucu olarak yerden mantar
bitercesine Türkiyenin dört bir tarafında kiliseler açmaya başlamışlardır.145
1986 yılında çoğunluğu Türk Protestanların oluşturduğu ve ilk resmi organizasyon
olarak kabul edilebilen bir Türk Protestan kilisesi Kurulmuştur.146
141 Omer Turan, a.g.e, s.67-68 142 M.Hidayet Vahapoğlu, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Boğaziçi Yayınları,İstanbul 1992, s131-137. 143 http:/www.akedemi-istanbul.com.tr/anasayfa.htm (04 Nisan 2006) 144 Malkoç , a.g.e. s.178 145 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.57 146 Malkoç, Protestan Kiliseler, s.31
28
1987 yılında Bakırköy Kilisesi bir yer kiralayarak, burada ibadet yapıldığını noter
aracılığı ile ilgili makamlara bildirmesiyle Prıtestan topluluklar çalışmlarını ilk kez
resmileştirmiştir. 1990 yılında İngiliz Hükümet görevlisinin girişimi sonucunda, Protestnalara bir
yer kiralanarak burada serbes bir şekilde ibadet etmelerine dönemin hükümeti tarafından izin
verilmiştir. Bundan sonra zaman içinde yeni kiliseler kurulmuştur.147
Hristiyanlığın yayılması için bir çok alanda faaliyetler yapılmaktadır. Konserler,
kutlamalar, dergi, üviverste öğrencileri ile ilgilenme, radyo, mektuplaşma, ev ziyaretleri ve
anketler vasıtasıyla İncil anlatılmakta ve probaganda yapılmaktadır.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve Şubat 2001 ekonomik Krizi misyonerlerin
işlerini kolaylaştırmıştır, mağdur olan depremzedelere yardım etme bahenesiyle sempati
kazanmaya çalışan misyonerler ,bu yardım anında da Hristiyanlık probagandası yaparak
dönemin gazetelerinede konu olmuşlardır.Yerel bir gazetnin iddiasına göre bu yıllarda 2500
kişinin Hristiyanlaştırıldığı ve 2002 yılında bir televizyonun haber bülteninde Amerikalı
Protestan bir yetkilinin Türkiye’de 1500 Protestan Misyoner olduğunu bildirmesi misyonerlerin
çalışmaları açısından bize fikir vermektedir.148
Günümüzde Protestanların misyonerlik probaganda çalışmaları ülkemizin bütün
bölgelerinde hızlı bir şekilde devam etmektedir.Protestan misyonerler İstanbul, Ankara ve
İzmir gibi büyük şehirlerimizde çok sayıda bulunan ve probaganda amaçlı kullanılan ev
kiliselerde sohbetler düzenlemekte, parklarda İncil, broşür ve el ilanı dağıtmaktadırlar.Ayrıca
Üniversite öğrencilerine burs vererek, yaz aylarında gençlik kampları düzenleyerek ve buna
benzer yollarla gençleri kendilerine ısındırmakta sonra Hristiyanlaştırmaktadırlar.149
Ülkemizde kapı kapı gezilerek , probagandaya yönelik hazırlanan beş milyon parça
kitap ve broşür dağıtılmıştır.Sadece 1992 yılında 250.000 İncil posta ile dağıtılmıştır.Bu ve
benzeri çalışmaların ağırlığı zaman içinde yabancı kökenli misyonerlerde, yerli misyonerlerin
üzerine yüklenmeye başlanmıştır.150
Son yıllarda Misyonerlerin işilerini kolaylaştıran bir çokta gelişme olmuştur..Avrupa
Birliğine Uyum süreci içersinde Protestanlar ve diğer gayrimüslim topluluklar çeşitli haklar elde
etmişlerdir.Üçüncü reform paketi ile Denekler Kanunu’na değişikil getirilmiş, cemaat vakıfları,
vakfiyenin olup olmamasına bakmaksızın mülk alım-satımına yetkili kılınmıştır ve tasarrufları
147 Malkoç, Protestan Kiliseler, s.30 148 Süleyman Kocabaş, Misyonerlik ve Misyonerler, İstanbul, 2002, 181, 190-191 149 Ergun Poyraz, Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001, s.32-33 150 Turan, a.g.e. s.15-16
29
altında bulunduklarını ispatladıkları taşınmazları tescil hakkına sahip hale getirilmişleridr.Bu
durumdan ancak vakıf statüsünde olan cemaatler yararlanabilecektir151
3.2.1. Cumhuriyet Döneminde Faaliyetlerine Devam Eden Misyoner
Kiliseler
Günümüz misyonerliğinin en önemli birimleri olması hasabiyle, günümüz misyoner
kiliselerini bu bölümde ele almayı uygun gördük.Protestan misyonelerinin eğitim, medya,
internet v.b. gibi alanlardaki faaliyetleri ‘Protestan Misyonerlerinin Amaç ve Yöntemleri’ başlığı
adı altında işlenecektir.
Son dönemde açılan Protestan kiliseler , son yıllarda bir çok kez medyaya konu
olmuşlar ve medyaca bazılarının açılması resmi prosedüre uygun olmadığı için ‘korsan
kiliseler’ olarak tanımlanmıştır.
Türkiye’deki Protestanlar şu şekilde yapılanmışlardır.
a. Osmanlı döneminde Protestanlaştırılan ermeni ve Süryani gibi azınlıkların kurduğu
ve günümüze kadar gelen kiliseler,
b. Osmanlı zamanında misyonerler tarafından kurulan, elçiliklerin ve konsoloslukların
himayesinde çalışan kiliseler,
c. Özellikle büyük şehirlerde, ‘uluslar arası…’ adıyla kurulmuş olan, mezhepçiliğin
belirgin olmadığı ve çoğunluğunu yabancı uyruklu kişilerin oluşturduğu Protestan kiliseler,
d. Sonradan Protestan olan Türklerin kurduğu kiliseler,
e.Uluslararsı Potestan mezhep ve akımların Türkiye’deki kolu olan kiliseler.
Türkiye’deki Protestan kiliselerin yönetim şekilleri, dünyada olduğu gibi temelde
Episkopal, Presbiteryen ve az da olsa Kongregasyonaldir. Ancak Türkiye’deki kiliseler için
genelleme yapmak yanlış olablir zira Türkiyenin kendine has yapısından kaynaklanan özel
durumlar söz konusudur. Kiliselerin büyük çoğunluğu olışumunu tamamlamadığı için
Episkopal yapıya eğilimlidir. Bunun yanında Reform-Presbiteryen kiliseleri Presbiteryen tarzda
ve Lüteryen ve Anglikan kiliseleri Episkopal tarzda yönetilmektedir. Ayrıca Pentekostal ve
Karizmatik Kiliselerin büyük çoğunluğu Presbiteryen tarza yakın Episkopal yönemtim şekliyle
151 Malkoç, a.g.e. , s.180-181
30
idare edilir. Buna göre başta bir pasör bulunu, onun altında da ihtiyar heyeti vardır. Ayrıca
Baptist Kiliseleri ve ermeni Protestan Kilisesi Kongregasyonal tarzda yönetilmektedir.
Bugün Türkiye’deki Protestanların büyük bir kısmı kendilerine Mesih inanlısı
demektedir.
Bu Guruplar, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, Kendi inancını
seçebilme, cemaat oluşturabilme, beraber ibadet edebilme, inancını yaybilme, öğrenebilme ve
öğretebilme haklarına sahip görmektedirler.152 Yapılanmalarını kısaca zikrettiğimiz kiliseleri
şöyle sıralayabiliriz;
3.2.1.1. İstanbul’da Faaliyet Gösteren Protestan Kiliseler;
1)İstanbul Presbiteryen Kilisesi (Moda Presbiteryen Kilisesi) : Kurucusu Turgay
Üçal’dır. Presbiteryen Kilisesicemaati , Moda’daki All Saint Kilisesi’nde toplanmaktadır.153
Turgay Üçal , 1986’da kurulan ve daha sonradan Türk Protestan Kilisesi adını alan
dahildi.Üçal 1993 te bu topluluktan ayrılarak küçük bir dua gurubu oluşturmuştur.Üçal 1993
tekı Kore ziyaretinden sonra Protestanlığın bir kolu olan Presbiteryen bir kilise kurmaya karar
vermiştir.Kurulan gurup 1996 tan itibaren All Saint Kilisesinde toplanmaya başlamıştır. Turgay
Üçal bu aşamadan sonra Türk Protestanlığı papazı diye bir hüviyet oluşturmuş ve
faaliyetlerine bu kimliğiyle devam ettirmiştir.
Üçal la ilgili kayda değer bir diğer ayrıntıda Hristiyan olduktan sonra Arap Dili ve
Edebiyat’ı bölümünü tercih etmiş olmasıdır154
Üçal , Miami Uluslar Arası Teoloji fakültesi’yle birlikte Mayıs 2003’ten beri Türk
Misyonerlere ve pastörlere yönelik olarak Açık Öğretim Teoloji Programı’nı
düzenlemektedir.Bu öğretim faaliyetleri sertifika,üniverste,master,ilahiyat master’ı,doktora
programlarını içermektedir.155
2) Avcılar Bağımsız Protestan Topluluğu
3) Bakırköy Protestan Topluluğu
152 www.hristiyan.net/resmibelgeler/mih.htm (27 Ağustos 2005) 153 www.yagercekse.com/kilise.htm 154 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.59 155 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.60
31
4) Beşiktaş Protestan Kilisesi:
1991'de kurulmuştur. 1994'te şimdiki iki katlı yerine taşınmıştır. Vaizlerinden birisi
Eyüp Özkan'dır. Üyelerinin çoğunluğu Türk vatandaşıdır.
5) Beşiktaş Türk Protestan Kilisesi:
6) Anadolu Türk Protestan Kilisesi, (Moda).
7)Dirisukilisesi:
8)Güngören Bağımsız Protestan Kilisesi:
9) Zeytinburnu İsa Mesih İnanlıları Kilisesi:
Başlangıcı 1987'de Samatya Surp Hığutyun Ermeni Katolik Kilisesi'nde toplanmaya
başlayan bir gruptur. 1993'te şimdiki çok katlı bina satın alınarak devreye sokulmuştur.
Kurucusu ve papazı sonradan Protestanlaştırılmış bir Süryani olan İlyas Anlı'dır. Cemaati
Türk, Ermeni, Süryani ve Güney Korelilerden oluşur. Zeytinburnu İsa Mesih İnanlıları
Kilisesi'nin Ermenilerle özel bir yakınlığının olduğunu da belirtmeliyiz. Nitekim bu grubun
çekirdek kadrosu başlangıçta (1987'den itibaren) Samatya'da bulunan Surp Hığutyun Ermeni
Katolik Kilisesi'nde toplanmaya başlamıştır. 18 Mart 1993'te Zeytinburnu'ndaki iki katlı bina
satın alınarak yeni bir örgütlenmeye gidilmiştir. Samatya'da toplanırken 40-50 kişiye ulaşan
grup propaganda faaliyetleriyle 150-200 kişiye ulaşmış durumdadır.156
10) Yeni Yaşam Kilisesi, (Göztepe).
11) Türk-Uluslararası Mesih Topluluğu: (Asian Side Intenational Fellowship-ASIF) .
Üyelerinin yarısını Güney Koreliler ve Türkler oluşturur. Amerika'dan İran'a pek çok
ülkeden üyesi vardır. Öncülerinden birisi Ömer Diren'dir. Başlangıç 1992'de İdealtepe,
1994'ten itibaren Kadıköy'deki yerinde. Ömer Diren aynı zamanda İstanbul Protestan
Kilisesi'nin kurduğu vakfın kurucu üyeleri arasında yer almaktadır.157
12) Kartal Kilisesi,
13) Koca Mustafa Paşa Kilisesi, (Cerrahpaşa).
156 Bayzan, a.g.e. , s.66 157 http://www.muhabberat.com/detay.asp?hid=1477
32
14) Ortaköy İncil Kilisesi
15) Son Buyruk Üsküdar Kilisesi:
Bakırköy International Fellowship'ten doğan bir gruptur. Başlangıçta çoğunluğu İngiliz,
Amerikalı ve Alman üyeler oluşuyordu. Kilise 1991'de kuruldu, 1998'lerde papazı Ian Mitchell
idi. Şimdiki papazı Metin Mintaz'ın verdiği bilgilere bakarsak şimdi Türkler çoğunluğu
oluşturmakta ve üyeleri, çocuklar hariç kırk kişiye ulaşmıştır.158
16) Türk Protestan Kilisesi: (Tarlabaşı/Taksim)
Ekim 1998'de İsveç Büyükelçiliği'nin bahçesindeki kilisede faaliyete geçmiştir.
1996'dan itibaren Aynalıçeşme Ermeni Protestan Kilisesi'nde toplanmaktadırlar. Üyelerinin
büyük çoğunluğu Türklerden oluşur. Şimdiki papazlarından birisi Levent Kınran'dır.159
17) Bostancı Protestan Kilisesi:
Beşiktaş Protestan Topluluğu'ndan ayrılan biri yabancı iki kişi tarafından 1 Mayıs
1995'te Bostancı'da kurulmuştur. Cemaatın çoğunluğu Türk vatandaşıdır. Kilise'nin ileri
gelenlerinden ikisi Carlos Madrigal ve M. Ali Şimşek'tir.160
18) Kut Kilisesi, (Kadıköy)
19) Ümraniye Son Buyruk Kilisesi:
20) İstanbul Yeni Havariyyun Kilisesi: (New Apostolic Church):
21) Yedinci Gün Adventist Kilisesi: (Seventh-Day Adventist Church):
Şimdiki yerinde Mayıs 1958'de kuruldu. Cemaat üyelerinin çoğu Türk, Arap ve
Süryani'dir. İçlerinde az da olsa Amerikalı ve Avrupalı vardır. Türkiye'deki liderleri Sylvain
Romain'dir. Stephen S. Bairaktar ve Ohannes Delice ise yardımcılarıdır. Kendi verdikleri
istatistiklere göre 1990'a kadar Türkiye'deki Yedinci Gün Adventistlerin sayısı 8 idi. 2000'e
kadar yaptıkları propaganda çalışmaları ile 46 üyeye ulaşmışlar.
22. Bible House İmmanuel Protestan Ermeni Kilisesi (Rıza Paşa Yokuşu Eminönü):
158 www.uskudarsonbuyrukkilisesi.com 159 Bayzan, a.g.e. , s.68 160 Bayzan, a.g.e. , s.68
33
Amerikalı misyonerler tarafından 1908'de inşa edilmiştir. Kilise 1997'de yenilenmiş
olarak yeniden devreye girmiştir. Ermeni kilisesi olmakla birlikte şimdi bu kilisenin çatısı altında
sonradan Protestanlaştırılan Süryanilerin öncülüğünde ikinci bir cemaat oluşturulmuştur.
Protestanlaştırılan Süryanilerin öncülüğünde oluşturulan cemaat içinde, Türk, Kürt ve Rumlar
yer almaktadır. Bu grup içerisinde az sayıda da olsa grup içindeki Amerikalı ve Güney Koreli
misyonerler yer almakta. Bu grubun papazı Behnan Konutgan'dır. 161
3.2.1.2. Protestan Misyonerlerin İstanbul Dışındaki Üsleri :
Diğer Misyoner Örgütler gibi Protestan Hıristiyanlar da, İstanbul'dan sonra en çok
İzmir'de örgütlenmiş durumdadır. Protestan Misyoner Örgütlerin üçüncü gözde mekanı
Ankara'dır.
1) Efes Protestan Kilisesi, (Atatürk Mh)
2) Bornova Protestan Kilisesi. (Ergene Mh).
3) İzmir İsa Mesih Topluluğu: (Protestan Kilisesi, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı,
K a r a t a ş ) :
Öncülüğünü Zekai Tanyar yapmaktadır. Zekai Tanyar'ın en büyük başarısı Ekim
1999'da uluslararası destekçileri ile düzenlemiş oldukları Efes Kutlamaları (Celebration
Ephesus) olmalı. Efes Kutlamalarının finansmanını, Protestan bir Amerikan misyoner örgütü
olan "Global Harvest Ministries" üstlenmiştir.162
Organizasyonda Kwang Lim, Kim Sundo gibi Koreli misyonerler de aktif rol almıştır.
62 milletten, 5.000 kişinin katıldığı organizasyonda Türk Hıristiyanlar 500 kişi ile yerlerini
almıştır.163
4) Karşıyaka Protestan Kilisesi, (Karşıyaka Sevgi Protestan Topluluğu).
Öncülüğünü Thomas Diez yapmaktadır.
5) Buca Protestan Kilisesi,
6) Güney Ege Protestan Kilisesi,
7) Ödemiş Protestan Kilisesi,
161 Bayzan, a.g.e. , s.70 162 Zekai Tanyar, 'Efes Kutlaması', Gerçeğe Doğru, sayı: 14, Ocak-Şubat 2000, s. 28. 163 www.globalharvestministries.org/home.qry?ID=204.
34
8) İzmir Bağımsız Protestan Kilisesi (Alsancak):
9) İzmir Karizma Center Türk Protestan Topluluğu.
10) İzmir Enternasyonal Protestan Kilisesi:
3.2.1.3. Ankara'da Son Zamanlarda Kurulan Protestan Kiliseler:
1) Kurtuluş Kilisesi:
Kurucusu eski bir solcu ve tiyatrocu olan İhsan Yenal Özbek'tir. İhsan Özbek, kendi
deyişleriyle "Türkiye'yi Seven Koreli Protestanlar Grubu Başkanı" olan Hong Jung Kil ile birlikte
Yalova başta olmak üzere deprem bölgesinde faaliyet göstermiştir.164
2) Ulus Mesih İnanlıları Topluluğu.
3) Balgat Uluslararası Protestan Kilisesi.
4) Batıkent Protestan Kilisesi.
Bağımsız Protestan Kiliseler Birliği'nin çatısı altında yer almaktadır. Bağımsız
Protestan Kiliseler Birliği ise Osmanlı'da Ermeni Olaylarının çıkmasında etkili olan Amerikan
Board Teşkilatı ile ilişkilidir165
5) Keçiören Müjde Kilisesi:
3.2.1.4. Diğer Protestan Kiliseler:
Diğer en önemli Protestan örgütlenmeler, Antalya'daki kiliseler ve Aziz Pavlus Kültür
Merkezi'dir.
1) Antalya Uluslararası Kilisesi (International Church Of Antalya).
2) Antalya İncil Kilisesi.
Bu iki kilise altlı üstlü olmakla birlikte ibadet dili birinin Türkçe birinin de İngilizce'dir.
İbadet dili İngilizce olan Antalya Uluslararası Kilisesi'nin kurucusu ABD'li James Bultema'dır.
164 http:/onnurtv.com/international news 165 http://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3852
35
Bayan Renate Bultema da eşine katkıda bulunmaktadır. İbadet dili Türkçe olan Antalya İncil
Kilisesi'nin kurucusu ve papazı ise Eui-Hong Lee adlı bir Güney Koreli bir diş hekimidir. 166.
3) Bursa Protestan Kilisesi:
Bu kilise son zamanlarda oldukça aktif bir propagandaya başlamıştır. Bursa Protestan
Kilisesi, İngiliz misyoner örgütlerinden de destek almaktadırlar. Bursa Protestan Kilisesi'nin
faaliyetleri zaman zaman medyaya da konu olmuştur. 167
4) İzmit Protestan Kilisesi:
5) Denizli Protestan Kilisesi:
6) Gaziantep İsa Mesih Sevgi Topluluğu Ve Kilisesi.
Cumhuriyet döneminde, Gaziantep'teki Protestan misyonerlerin faaliyetleri ilk olarak
1988'de
medyaya konu olacak kadar eskidir.
7) Antakya Yeni Havariyyun Kilisesi:
Bu kilisede medyada yer alan kiliselerden bir tanesidir.168
8) Mersin Protestan Kilisesi:
Bu kilise, apartman katını kullandığı için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu gereği
İstanbul'daki 4 kiliseyle birlikte kapatılmıştı.169
9) Diyarbakır İncil Topluluğu
Protestan Misyoner Örgütlerin özel ilgi alanlarından birisi Diyarbakır'dır. Aslında bu
ilgi daha geniş çerçevede Kürt kökenli yurttaşlarımızı Hıristiyanlaştırmak ve
azınlıklaştırmaktır.170
Bugünki kilisenin yapımına 5-6 sene kadar Ofis semtinde açılan ve Diyarbakırda
oldukça tanınmış bir mekan olan Işık Kırtasiye irtibat yeri olarak kullanılmıştır. Bu süre
zarfında faaliyetler de ev toplatısı tarzında, şehir merkezinde tutlan evlerde sürdürülmüştür.
166 Bkz., http://dentistry.yonsei.ac.kr/eng/alumni.html. 167 www.tercüman.com.tr/haber/212?-d (19.10.2002). 168 www.zaman.com.tr/haber/hdgd8?=8wga (02 07 2000) 169 www.milliyet.com.tr/sondakıka/23?df_= (24.12.2001) 170 Bayzan, a.g.e. , s.96-97
36
Kilise cemaati daha sonra kilise önderlerinden biri olacak olan Türkmen Alevi Pastör Ahmet’in
Hristiyanlığa geçmesinden sonra171 sık sık gündeme gelmeye başlamıştır.
Dibakır İncil Topluluğu Kilisesi, Sur İçinde tarihi Meryem Ana kilisesi karşısında inşa
edilmiş üç katlı bir yapıdır. Kilisede en üst kat ibadet, giriş kat misafirler, alt katta çocuklar ve
gençlere yönelik aktiviteler için tesis edilmiştir. Binada hiçbir masraftan kaçınılmayarak her
şey ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür.172
Kilisenin önderliğinin her ikiside Türkmen Alevi kökenli olan Ahmet B. Ve Cengiz B.
yapmaktadır. Bayanlara yönelik faaliyetleri Kore’li gönüllü misyonerler üstlenmektedir.173 Son
yıllarda Türkiye’de misyonerlik yapan Protestanlar arasında Güney Kore’lilerin önemli yeri
vardır. Kore Kiliseleri ABD’den sonra ülke dışına en çok misyoner gönderen ikinci ülkedir.
2004 yılı verilerine göre Türkiye’deki 556 misyonerden 120’si G.Kore’lidir.174
Kilise bünyesinde geçlere yönelik gezi programları, futbol, basketbol turnuvaları
düzenlenmekte ve çeşitli illere geziler düzenlenmektedir. Toplantılarada özellikle lise ve
üniverste öğrencileri katılmaktadır.175
Bugün kiliseye devam eden kişilerin toplamı 30-40 kişi arasında değişmektedir.
Topluluk üyelerinin ifadelerine göre, daha önce Müslüman olanlardan Hristiyanlığı kabul
edenlerin sayıları 55 civarındadır. Kiliseye gidip gelen lerin çoğunluğuda sempatizanlar yada
gözlem yapmak isteyenler oluşturmaktadır.176
3.2.2. Türkiye Misyonerlerinin Yurtdışı Bağlantıları
Daha önceki bölümlerde ismi geçen Turgay Üçol gibi veya Cumhuriyet döneminde,
özellikle son dönemde açılan kiliselerin kurucularına baktığımız, bu yapılanmaların dış
kaynaklar tarafından organize edildiği anlaşılmaktadır. Din adamı veya misyoner olarak
seçilen ve yurdumuzda görevlendirilen kişileri iki guruba ayırabiliriz. Bunlardan birincisi Turgay
Üçol gibi Müslüman-Türk kimliğini taşırken, yurt dışı bağlantıları ve oralarda gördükleri
eğitimden sonra Türkiye’ye gelerek taşıdıkları kimliklerini Türklük yanlarını muhafaza ederek
Hristiyanlağı seçip misyoner olanlardır. Bu noktada ileride değinilecek olan ‘Şartlara Uydurma
ve Kültürlenme’ yöntemi177 k ullanılarak geri kalmışlık, fakirlik, eğitimsizlik gibi problemlerin
Türk kimliğinden değil İslamdan kaynaklandığı tezi savunulacak, eğer İslam terk edilirse bu
171 Davut Muratoğlu, Neden Hristiyan Oldular, Müjde Yayıncılık, İstanbul 2002, s.99-106 172 Talip Atalay, a.g.e., s.2 173 a.g.e. s.148 174 Jİ Hyun Li, Türkiye’deki Misyonerlik; ‘Güney Koreli Misyonerlerin faaliyetleri’ (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Ankara 2004, s.86-89. 175 Talip Atalay, s.g.e., s.148 176 Talip Atalay, s.g.e., s.148 177 Mahmut Aydın ,Misyonerlik ,Kaknüs İstanbul, 2002 sf87
37
sorunların aşılacağı fikri aşılanmaya çalışılmaktadır. Böylece yerel unsur olan Türk’lere
Türklüğünüze zarar gelmeden Hristiyan olabilirsiniz mesajı verilmeye çalışılmaktadır.
Yurt dışı bağlantılarının ikinci kısmını direk olarak misyonerlik yapmak üzere Amerika,
Avrupa, Avustralya ve G.Kore’den gelen misyonerler oluşturmaktadır. Amerika örneğine
bakacak olursak; Amerika dışında faaliyet gösteren Amerikalı misyoner sayısı 105.689’dur.
Ayrıca Amerikalı olmayıp fakat Amerika tarafından desteklenen 30.326 misyoner vardır.178
Daha önceki bölümlerde isimlerini verdiğimiz bir çok kilisenin kuruculuğunu bu yabancı
misyonerler üstlenmişlerdir. Yabancı misyonerlerin organizasyonu ile açılan bu kiliselerin
bazıları(Antakya Yeni Havariyyum Kilisesi’nin açılısı G.Kore büyükelçisi tarafından yapılmıştır)
misyonerlerin bağlı oldukları ülkelerinin büyük elçileri veya üst düzey devley görevlileri
tarafıdan yapılmıştır. Bu siyasi kişilerin bu kiliselerin açılması sürecindeki izin işlerimlerinde
siyasi nüfuzlarını kullandıklarıda muhakkaktır.
Yurt dışı bağlantılarının öne çıktığı ikinci bir noktada basın yayın ve internet
dünyasıdır. Yerden mantarcasına biten misyon amaçlı bir çok internet sitelerinin bir kısmı
yurtdışından açılan server’lar vasıtasıyla faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu siteler içerik
olarak desteklenmekte hemde bu vasıta ile Türkiye Cumhuriyeti devlet makamları tarafından
yapılacak herhangi bir yaptırımdan uzak kalmaktadırlar.
Protestan misyonerlerin üzerinde önemle çalıştığı ve günümüzün beklide en önemli
ve etkin bilgilendirme aracı olan televizyon yayıncılığı konusunda da yurt dışı bağlantıları
vesilesiyle bazı çalışmları vardır. Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü Sevgi Ernol’un basına
yaptığı açıklamada‘Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan örgütlerin, başta ABD olmak üzere
yabancı ortaklarıyla birlikte "TÜRK 7" adıyla bir televizyon kanalı kurmak için hazırlık
yaptıklarını bildirmiştir’179 Burada da gene dışarıdan desteklenen yapının bir başka örneğini
çarpıcı bir şekilde görmekteyiz.
Ülkemizde halen faaliyet gösteren bazıları 200 senenin üzerinde bu topraklarda olan
misyoner kilise, vakıf, radyo, internet sitelerinin bağlı olduğu guruplar şunlardır;
Amerikan Board Heyeti,
Associacion De Pastores,
Boulevard Christian Church,
Centre for Asian Studies,
Centre for World Mission - British Columbia,
Church of the Nazarene,
178 Ömer Turan,Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri;Avrasya Etüdleri Dergisinin Kış/1999 sayısı 179 www.haber3.com/gundem?123=a (03.03.2004)
38
World Mission Division,
Evangelical Free Church Mission,
IBRA Radio (Sweden),
Operation Mobilisation,
Pentecostal European Mission,
Rockdale Alliance Church,
Scripture Gift Mission International,
Spear Trust,
Turkish World Outreach (TWO),
WEC International,
Mission to Unreached Peoples,
Campus Crusade for Christ International,
Frontiers,
Pioneers,
Christian Aid Mission,
Mission to the World,
TransWorld Radio,
Southern Baptist Convention International Mission Board,
Wycliffe Bible Translators USA,
New Tribes Mission,
Assemblies of God,
YMCA (Young Men's Chiristian Association),
YWCA,
American Bible Society,
The Near East Relief Organization,
İncilî Yayın Kurumu ( merkezi Hollanda),
IBT (Institute of Bible Translation, merkezi İsveç),
Hollanda'da, Müjde Kurumu, (Enschede) başında Necmi adlı bir Türk var.
İngiltere'de, London Downs Baptist Church,
Yine Hollanda'da, Amsterdam Müjde Kilisesi,
Belçika'da, başında papaz Sarkis Paşaoğlu adında Türkiye kökenli bir Ermeni
olan, Brüksel Avederanagan (İncili) Kilisesi,
Almanya'da, Papazı Recep Avşer olan Türkçe Konuşan Kilise Topluluğu,
Sindelfingen).180
180Bayzan, a.g.e., s.65
39
4. PROTESTANLARIN MİSYONERLİK AMAÇ VE
YÖNTEMLERİ
4.1. Amaçlar
Patrick Johnson’un hazırladığı “Operation Word” isimli esere göre: “Türkiye’de
yaşayan 14 azınlık grubunun diline İncillerin tercümesi yapılmıştır. 1993 yılı itibarıyla
Türkiye’de mevcut, Türkçe Hıristiyanlık propagandası yapan kitapların sayısı 40’tır.” 7 sene
içinde bu sayı birkaç misli artmıştır. ODTÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer
Turan’ın yazısına göre: “... Cumhuriyetin ilk yıllarında, doğrudan Hıristiyanlık propagandası
yapmak yasaklanıyor; bunun üzerine, şöyle bir sav geliştiriyorlar: Bütün bu insanları Hıristiyan
yapabilirsek iyi olur. Yapamazsak da o kadar önemli değil; en önemlisi bu insanları,
Hıristiyanca yaşatmak, Hıristiyan felsefesini, yaşam tarzını, düşünce tarzını benimsetirsek,
mesele kalmamıştır.” Nitekim 1990’lı yılların başında bir Amerikan dergisinde Yeni Dünya
Düzeni ile ilgili bir yorumda, bu düzende Müslümanlara tanınan hak sadece Müslüman ismi
taşısınlar ama doğumlarından ölümlerine kadar Hıristiyan gibi yaşasınlar181. Bu sözlere
bakarak misyonerlerin amaçlarını net bir şekilde görebilmekteyiz.
Hıristiyan misyonerliği geleneksel olarak şu ana hedefleri öngörmektedir;
1) Hıristiyan inancının propagandasını yapmak.
2)İsa’nın temel mesajı olan Tanrı’nın Krallığı anlayışını Hıristiyan olmayanlara da
benimsetmek suretiyle onun alanını genişletmek.
3) Kafirleri (bu terim son zamanlara kadar tüm Hıristiyan olmayanlar için
kullanılmaktaydı) Hıristiyan yapmak suretiyle onları hidayete erdirmek.
4) Bütün bunları yaparak dünyanın her tarafında yeni yeni kiliseler tesis etmek.182
Özetle diyebiliriz ki Hıristiyanlar ilk dönemlerden itibaren yürüttükleri misyonerlik
faaliyetleriyle inançlarını tüm dünyaya yaymak suretiyle bütün dünyayı batı Hıristiyanlığının
hakimiyeti altına almaya ve sonuçta da Hıristiyanlık dışındaki tüm dinsel gelenekleri ortadan
kaldırmayı hedefliyorlardı.Kanaatimize göre bu tarz bir misyon anlayışının en önemli dayanağı
181 www.turkıyegazetesi.com.tr (6.12.2000) 182 Mahmut Aydın , a.g.e. s.88
40
Hıristiyan misyonerliğinin temel dayanağı olarak kabul edilen Matta 28:18-20 ifadesidir. Zira bu
ifadede şu üç nokta önemle vurgulanmaktadır.
1) Gökte ve yeryüzünde tüm yetki İsa’ya verildiği için onun mesajı tek doğru
mesajdır.Bu nedenle tüm insanların bu mesaja inanmaları zorunludur.
2) İsa taraftarlarını kendi mesajını diğerlerine sadece sunmaya değil,aynı zamanda
onları ne yapıp yapıp kendi öğrencisi yapmaya da davet etmektedir.
3) İsa’nın mesajını kabul eden kişiler mutlaka Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz
edilmelidir. Vaftiz işlemi kilisede olduğu için bu son ifade dünyanın her tarafına yeni yeni
kiliselerin inşa edilerek onun egemenlik alanının genişletilmesi anlamına gelmektedir.183
4.2 Misyonerlik Yöntemleri
Misyonerlerin Yöntemlerine bakmak için öncelikle Pavlus’un öğretilerinde hangi
yöntemleri öne çıkardığına bakmak gerekmektedir. Pavlus, insanları kendi öğretilerine
inandırmak için adeta her şeyi caiz gördüğünü ve her yolu denediğini, inanıp kabul etmediği
halde karşısındakileri kendi tarafına çekebilmek amacıyla onların çeşitli inanç ve görüşlerini
kabul ediyormuş gibi görünüp en masun bir ifadeyle ‘takiyye’ yaptığını, kısaca amacını
gerçekleştirebilmek için her yolu denediğini anlatmaktadır.
İslam düşüncesinin son derece önem verdiği ya olduğun gibi görün göründüğün gibi
ol’ prensibine karşı, hedefe ulaşmak için ‘gerektiğinde olmadığın gibi görünebilirsin’ tavrını
yeğlemesidir. Burada Makyavelli’nin (N.Machiavelli) çokça tartışılan meşhur ‘davaya giden her
yol mübahtır’ akla gelmektedir. Günümüz misyonerlerinin gittikleri yörelerde başvurdukları
yöntemler dikkate alındığında, Pavlus’un bu metodolojisinin misyonerlikte temel alındığı
anlaşılmaktadır.
Günümüz Protestan misyoner gurupların en önemli misyonerlik yöntemlerinden biri
’şartlara uydurma ve kültürlenme ‘(inkültürasyon) yöntemidir184. Kavram sosyoloji ve
antropolojide ,insanların sosyal eğitim süreci içinde nasıl sosyalleştirileceği anlamında
kullanılır.Ancak sözcük, kilise teolojisi içinde kullanılmaya başlandığında, iletişim içinde olan
Hristiyanlığın inancının, misyon yönlerinden biri anlamına gelmektedir. Yani tamamen
evangelizasyon (incil’i insanlar asında yayma) anlayışıyla ilişkilidir.185İnkültürasyon(İncil’i
kültüre yerleştirme) İncil’in, tohumun, İsa’nın, halihazırda bulunduğunun, yeni bir kültüre,
183 Mahmut Aydın , a.g.e. s.67 184 Mahmut Aydın, a.g.e. s.87,88 185 Dursun Ali Aykıt, Misyon ve İnciller Misyonerliğin Tarihsel Kökenleri, Kesit dinler Tarihi, İstanbul 2004, s.93
41
Kutsal Ruh’un yönlendirmesiyle ekimi ve yeni, yerli bir kilisenin yapılmasıdır’ şeklinde tarif
edilmiştir.186
Bu kavram ilk defa 1970’li yıllarda Dünya kiliseler Birliğinin yayınladığı
dökümanlarda, kilise memuriyetleri için eleman yetiştiren kuruluşlarla ilgili kullanılmaya
başlamış zamanlada bütün misyonerlik faaliyetleri dahil olmak üzere her alanda
kullanılmıştır.187
Hristiyan misyonerler, inkültürasyon gerçekleştirmek istedikleri bölgenin insanlarına,
yeni inançlarını uygulamada pagan kültüründen gelmeyip onun hatırlanmasına neden olmayan
bir takım kültürel elementleri kullanma iznini verirler. Ayrıca İnkültürasyonu gerçekleştirirken
kültürün elemenlerine, bütün bir parça olarak bakmayıp bunların birbirinden ayrı öğeler olduğu
düşünülüp Hristiyan kilisenin hizmeti doğrultusunda neyin devam etmesi ne neyinde
uygulanmaması gerektiğine dikkat edilmelidir.
İncil’i kültüre yerleştirmede inanç, tohum ve uygulamada kabuk olarak algılanır. Batı
kiliselerinde olduğu şekliyle inanç, özdür, tohumdur; bununla beraber misyonerlerin gitmiş
olduğu yerler ise kabuktur. Tohumun gelişmesi için, hiçbir değişikliğe uğramadan yeni kültür
içinde adaptasyonunun sağlanması gerektiği gibi bu yeni kültürde tohuma adapte edilmeli onu
yabancı görmemelidir.
Bu konuda misyonerlere nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bilgi verilirken 1959
yılında yapılan bir bildiride ‘Misyonerlerin, gitmiş oldukları bölgedeki insanların yapıp
ettiklerinin dine ve ahlaka aykırı olmadığı sürece bu kişilere herhangi bir zorlamada
bulunmamalarının’ gerekliliği dile getirilmiştir.188
Metod ülkemizde özellikle Kürt ve Alevi asıllı vatandaşlarımız üzerinde başarıyla
uygulanmaktadır. Hristiyanlığı seçen Alevi asıllı vatandaşlarımızın, Hristiyanlığı seçtikten
sonrada saz ve semah gibi kendi kültürel öğelerini devam ettirmeleri metodun başarıyla
uygulandığının bir göstergesidir.
Yönetemin Protestanların misyonerlik faaliyetlerine faydalarını da şöyle sıralarabiliriz:
1)Bu çerçevede yapılan misyonerlik Tanrının sadece belli bir kültüre değil bütün
kültürlere yönelik olduğu tezini savunmaktadır.Buda dolayısıyla misyonerliği evrensel boyuta
taşımaktadır.
186 a.g.e., s.93 187 Mahmut Aydın, a.g.e. s.88 188 Aykıt, a.g.e., s.98
42
2)Şartlara uydurma bağlamında yapılan misyonerlik ülkemizde özellikle büyük şehirler
ve Güney Doğu bölgemizde olduğu gibi bir çok yerel legal ve illagel(Türkiyede ev kiliseler
olarak adlandırılmıştır) mahalli kiliselerin oluşmasına sebp olmuştur189.
Bu ik i maddeye katkı olarak bu metodla, misyonerlik yapılacak bölgenin kılcal
damarlarına kadar girildiğini söylemek çok yerinde olacaktır.
Günümüzde kullanılan bir çok misyonerlik yöntemi Şartlara Uydurma ve Kültürlenme
yöntemi vasıtasıyla ortaya çıkmıştır. Bunlardan diğer bi dikkat çekici olanı ise misyonerlere
gösterilen tepkinin azaltılması için İncilin ve misyonerlik faaliyetlerinde kullanılan materyallerin
yerel dillere çevrilerek sunulmasıdır. Ülkemizde bunun en dikkat çekici örneği İncillerin
Kürtçe’ye çevrilerek basılıp dağıtılmasıdır. Emniyet yetkilileri, son 3 yılda dağıtılan İncil
sayısının 8 milyonu aştığını, bu kadar İncil'i ücretsiz dağıtmanın büyük bir maddi güç
gerektirdiğini dile getirerek, misyonerlik yapan kuruluşların gelir kaynaklarının ve ödedikleri
vergi miktarının bilinemediğini vurguladılar.190
Protestan misyonerler teknolojiyide çok aktif bir şekilde kullanmaktadırlar. Hatta
kendilerinin teknolojide üstün olmalrını kendi mezheplerine bağlamaktadırlar.191
4.3. Basın Yayın
Çağımızda insanlara ulaşmanın en kolay yolu medya denen fenomendir.
Televizyonlar, gazeteler, dergiler, internet siteleri, kitaplar insanlığı yönlendirmenin bir açıdan
da yönetmenin en kolay yolu haline gelmiştir.Bu gerçeği fark eden misyonerler 200 sene önce
Osmanlı’da ABCFM’nin ilk defa Girit’te kurduğu bugun SEV ile faaliyetlerine devam eden
matbaa ile bu basın yayım hayatına girmişler, günümüzde onlarca internet sitesi, yayın evleri,
gazeteler, dergiler, radyolar ile faaliyetlerine devam etmektedirler.
4.3.1. Yayın Evleri
4.3.1.1. Kapsam Yayıncılık
Kendilerine Mesih inanlısı adını veren , önceleri broşür dağıtarak misyonerlik yapan 3
kişi tarafından 1993 yılında Kapsam Yayıncılık ve Kapsam Gazetesi kurulmuştur.Önceleri
ayda bir yayın yaparken şuan 2 ayda bir çıkmaktadır192.
189 Mahmut Aydın, a.g.e. s.89 190 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (01.05.2004) 191 Danacıoğlu, a.g.e., s.210 192 www.kapsamgazetesi.com
43
Haber ve magazin gazeteciliği altında İncil’den pasajlar ve Hıristiyan öğreti ile örtüşen
birtakım köşe yazıları ile Hıristiyanlık propagandası yapan Kapsam gazetesi, İslam dinine
karşı da önyargı ve art niyet taşıyan bir politika sergilemektedir.193
4.3.1.2. Yeni Yaşam Yayınları
Kuruluş tarihi 1987’dir.194
4.3.1.3. Lütuf Yayıncılık
4.3.1.4. Kaya Basın Yayın Dağıtım
4.3.1.5. Sevgi Yayınları195
4.3.1.6. Kucak Yayıncılık
Bünyesinde aylık kucak dergisini yayınlamaktadır196 Bu vasıtayla çocukların beyinleri
bu yaşlarda zehirlenmeye çalışılmaktadır.
4.3.1.7. Zirve Yayıncılık
Görsel ve basılı yayınlar yönelik faaliyetleri bulunmaktadır.197
4.3.1.8. SEV Matbaacılık ve Yayıncılık(Redhouse Pres):
Vakıflar ilgili bölümde daha ayrıntılı değineceğimiz SEV Vakfı bünyesinde faaliyet
göstermektedir.ABCFM ile Osmanlı topraklarına giren yapılanmanın SEV Vakfına devrinden
sonra bu ismi almıştır.198
4.3.2. Basın Dünyası
4.3.2.1 www.radyokumru.com
Radyo Kumru, kendi ifadesi ile Kutsal Ruh’un simgesi olarak Tanrı’nın kendi özünden
çıkarıp görsel sevgiyi insan yüreğine taşıyan radyo dalgalarını temsil eden bir radyodur.
İsa’nın filmini iki bölüm halinde veren, bunun yanı sıra bazı Hıristiyanlık propagandası
içerikli filmleri de gösterime sunan Radyo Kumru, hazırlamış olduğu bu sitede ücretsiz CD,
sohbet panosu, vaaz ve soru-cevap bölümlerine yer vermek sureti ile misyonerlik
faaliyetlerinde bulunmaktadır.
193 www.kapsamgazetesi.com 194 Yeni Yaşam Yayınları Tanıtım Broşürü 195 www.sevgiyayınlari.com 196 www.kucak.org 197 www.zirveyayincilik.com 198 www.sevvakfi.org.tr
44
“Tiyatro Programları” adlı kısımda “Üniversite Bahçesi” adlı tiyatro oyununu
dinlediğimizde kendi aralarında sohbet eden gençlerin sevgi konusu ile söze başlayarak
neticeyi İsa Mesih merkezli inanç mevzusuna götürmek sureti ile Hıristiyanlık propagandası
yaptıklarını gözlemliyoruz. Bu tiyatro oyununda Tanrı sevgisi sözü ile başlayan sohbette
“seven herkes tanrıdan doğmuştur.” Sözü ile Hıristiyan iman esasları başında gelen söylemler
aktarılmaktadır.199
4.3.2.2 www.familyradio.com
Pek çok dilde yayın yapan sitenin Türkçe sayfası “Tanrı Sizi Seviyor” ifadesi ile
başlıyor.
Günümüz insanının sevgi ve merhamete muhtaç ruh halinden faydalanmaya yönelik
metafizik bazı soruları Hıristiyanlık öğretisine göre cevaplandıran ve bu yolla Hıristiyanlık
propagandası yapan site, misyonerlik amaçlı canlı radyo yayını da yapmaktadır.
“Tanrı beni seviyor mu?”, “Eğer kendisi bu kadar sevgi dolu bir Tanrı ise; dünyada bu
kadar çok acı ve üzüntü neden vardır?”, “Tanrı’ya inanmak ne demektir?”, “İsa’dan başka
cehennemden kurtuluş yolu yok mudur?” tarzında sorularla manevi boşluk yaşayan insanları
saflarına çekmeye çalışan site yazışma adresi olarak; 200
4.3.2.3 www.gnmmujde.com
Müjde Hizmet Grubu adı altında yayıncılık, radyoculuk ve TV yayınları yapan site
kurucuları, ülkemiz Hıristiyanlarının kitap ihtiyacını karşılamak ve araştırmacılara kaynak
oluşturmak için çalışmalar yaptıklarını belirtmektedirler 201
‘Müjde Hakkında’ adlı bölümde İslamiyet’ten Hıristiyanlık dinine geçen Mustafa EFE
adlı kişinin tanıklığı yer alıyor. Hıristiyanlığa geçiş hikâyesini anlatan Mustafa EFE,
inanmadığı Kur’an’ı referans göstererek İncil’in ve Tevrat’ın aslının değişmediğine
değinmektedir. Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerinden yola çıkarak İslam’ı sevgi ve hoşgörüden
yoksunmuş gibi takdim etmeye çalışan EFE, Hıristiyanlığın gerçek sevgi ve kurtuluş kaynağı
olduğunu öne sürmektedir.Müjde Hizmet Grubu hakkında bilgi verirken yayıncılık, radyo ve TV
dışında Kürtçe projelerin de tasarım aşamasında olduğunu görmekteyiz.202
199 www.radyokumru.com 200 www.familyradio.com 201 milliyet gazetesi, (01.10.1995) 202 www.gnmmujde.com
45
Gerçeğe Doğru gibi aktüel konu ağırlıklı, çok yönlü ve kapsamlı bir dergide bu gurup
tarafndan çıkarılmaktadır203.
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz bir çok radyo kanalı gibi Protestan misyonerlerin
televizyon açma projeleride hayata geçmek üzeredir. Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü
Sevgi Erenerol, Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan örgütlerin, başta ABD olmak üzere
yabancı ortaklarıyla birlikte "TÜRK 7" adıyla bir televizyon kanalı kurmak için hazırlık
yaptıklarını bildirmiştir.204
İsmi zikredilen TV kanalı 10 Ocak 2006 tarihinden itibaren, Hotbird uydu kanalı , sat7
televizyonu frekansından haftalık düzenli TV yayınlarına başlamıştır.Yayınlar her Salı ve
Perşembe Türkçe olarak yapılmaktadır. Turk-7 Limited şirket ve hayır kurumu olarak tescil
edilmiş bir uluslar arası ortaklıktır. Amacı Türkiye’deki Kilise için bir Hristiyan Televizyon Kanalı
oluşturmaktadır. 205
Devletin ilgili birimleri durumun hassasiyetine binaen bazı önlemler almaya
çalışmışlardır. Rtük, bölücü-yıkıcı nitelikli yayınlarla mücadele çerçevesinde yurt içi yayınların
yanı sıra, yurt dışından Türkiye'ye yönelik ideolojik yayın yapan kuruluşları da takip etmektedir.
Basında yer alan habere göre; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), biri
Portekiz'den 3 de Türkiye içinden Hıristiyanlıkla ilgili yayın yapan radyoları izlemeye almıştır.
RTÜK'ün 2003 Faaliyet Raporu'nda yer alan bilgilere göre, Portekiz'den internet aracılığıyla
orta dalga üzerinden Türkiye'ye yayın yapan Kumru Radyo'nun Hıristiyanlık dini ile ilgili
yayınları kayda alınarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Ayrıca, Hıristiyanlıkla ilgili Türkiye
içinden yayın yapan 3 radyo kuruluşunun misyonerlik faaliyetinde bulunup bulunmadıklarının
belirlenmesi amacıyla RTÜK İstanbul Bölge Müdürlüğü ve merkezde takibi yapılmaktadır.206
4.4. İnternet
İnternet yüzyılımızın belkide televizyon yayıncılığından sonra en etkin ikinci iletişim
vasıtasıdır. Bu aracı kullanan ve sitelerde gezinen kesimin entellektüel seviyesi yüksek ve yaş
olarak da genç olan kesim olduğunu hatırladığımızda, misyonerlerin internet vasıtası ile
yaptıkları propagandanın hedef aldığı kitle bakımından doğuracağı muhtemel sonuç etkili bir
toplumsal değişmeyi de beraberinde getirecektir.
203 Mustafa Numan Malkoç, İstanbul’daki Protestan Kiliseler, İstanbul 1999, s.152-153 204 www.haber3.com (15 Mart 2004) 205 www.acctr.org/modules/news/article.php?storyid=21 (18 Ocak 2006) 206 http://www.haberanaliz.com/haber.php?id=20961
46
Araştırmanın amacı internet yolu ile misyonerlik faaliyetlerinin etkinliğini gözler önüne
sermektir. Tezimizin bu bölümü internetin dini propaganda amacı ile etkin bir şekilde
kullanıldığı iddiasındadır.
4.4.1. www.incil.com
Hıristiyan İnternet Topluluğu adı altında Hıristiyanlara yönelik olduğu izlenimini veren
site, Protestan Hıristiyanlar tarafından oluşturulmuş. Sitenin ana sayfasında “Gündelik
Ekmeğimiz” başlığı altında İncil’den bir bölüm bulunmaktadır. Burada İncil ayetleri sıralanmış
olup, hemen altında ayetlerin açıklamasına yer verilmektedir.207
4.4.2. www.protestan.org
Protestan Hıristiyanlar tarafından hazırlanan site, Katolik mezhebi ile Protestanlık
mezhebi arasındaki farkları anlatmakta ve Katolikliğin Eski Roma putperest inancından
etkilenmiş bir inanç yapısına sahip olduğunu iddia etmektedir.208
4.4.3. www.isamesih.org
Hıristiyanlığın Portal İnanç Savunası olarak tanımlayan bu site, ana sayfada
Hıristiyan olmak için neler yapmak gerektiğini anlatıyor ve bunun için linklerdeki dört adet flash
dosyasının indirilmesi gerektiğini tavsiye ediyor209
4.4.4. www.islamacevap.net
Sitenin amacının diğer inanç ve dinlere saldırı olmadığını ve kesinlikle rencide edici
ifadelerden uzak kalındığını ana sayfada belirtilmesine rağmen Kuran-ı Kerim’in çelişkiler ve
tezatlarla dolu olduğu ifade edilmekte; hurafe kitabı olduğu iddia edilmektedir. İslamiyet’in de
din olarak hoşgörü ve sevgiden uzak olduğu belirtilmektedir.210
4.4.5. www.kutsalkitap.org
“İsa Mesih’te bulduğumuz yeni yaşamı müjdelemek amacıyla kurduk.” Diye söze
başlanılan sitede inançla alakalı samimi ve mantıklı sorulara chat ve forumlar yolu ile cevap
verileceği belirtilmekte ve isteyene İncil ve kitap hediye edileceği de ifade edilmektedir.211
207 www.incil.com 208 www.protestan.org 209 www.isamesih.org 210 www.islamacevap.net 211 www.kutsalkitap.org
47
4.4.6. www.giriskapisi.net
İlgilenenlere Türk Hıristiyan kaynaklar bulmalarına yardımcı olmak amacı ile kurulan
sitede video, radyo ve sesli- görüntülü vaaz programlarının yanı sıra çeşitli web siteleriyle
kilise adresleri verilmektedir.212
4.4.7. www.kilisemiz.cjb.net
Ümraniye Protestan Kilisesi tarafından hazırlanan sitede, Mustafa Kemal Mah. 3001
Cadde No: 104/ 1 Mustafa Kemal/ Ümraniye/ İST. adresindeki kilisenin her Pazar saat 13.00-
15.00 arası ibadet yapıldığı belirtilmektedir.213
4.4.8. www.hasret-duyulan.com
Ali Topuksöken adlı bir kişi tarafından, jenerik ve içerik olarak merak
uyandıracak bir tarzda hazırlanan site, yaşam yönetim ve mutlulukla alakalı birtakım slogan ve
sorularla işe başlıyor.214
4.4.9. www.hristiyan.net
Kapsamlı ve efekt olarak zengin olan site Hıristiyanlık propagandası maksatlı olarak
hazırlanmış. Sitede tema olarak daha ziyade İsa ele alınmaktadır.
İsa’nın hayatı tarihsellik açısından ele alınırken- dünyaca ünlü yazar, akademisyen ve
düşünürlerin İsa hakkındaki sözlerine referans olarak yer verilemektedir.215
4.4.10. www.anadolukilisesi.com
Kitab-ı Mukaddesin öğreti ve iman esaslarını temel alan Kilise, Kadıköy’de faaliyet
göstermektedir. Kutsal Kitap, Tanrı Baba, İsa Mesih, Kutsal Ruh, İnsanın Günahlı durumu,
Kurtuluş Müjdesi, Yargı ve Sonsuzluk ve Kilise olarak konu başlıklarına sitede yer
verilmektedir.216
212 www.giriskapisi.net 213 www.kilisemiz.cjb.net 214 www.hasret-duyulan.com 215 www.hristiyan.net 216 www.anadolukilisesi.com
48
4.4.11. www.protestankilisesivakfi.org
24 Haziran 2001 tarihinde 24442 (sayfa 89) resmi gazete ilanı ile kurulan Vakıf,
kuruluş amacını Kutsal Kitabı öğrenme ve inancı kamuoyuna açıklama gibi Protestanların
temel dini ihtiyaçlarını karşılamak olarak açıklıyor.217
4.4.12. www.twpc93.com
İstanbul Moda’da faaliyet gösteren Türk Dünyası Presbiteryen Kilisesi tarafından
hazırlanan sitede, ilk olarak kilise hakkında bilgi verilmektedir. 1993 yılında kurulan kilise
Türkçe konuşan cemaatin bulunduğu yörelerde ve yurt dışında da düzenli olarak ibadet
yapmakta ve Hıristiyan cemaatin dini vecibelerini yerine getirmede yardımcı olmaktadır.
Sitede Hıristiyan ilahiyatı üzerine eğitim görmek isteyenlere Hıristiyanlar için açılmış
olan bir açık öğretim kurumu olan MINTS olan Miami Uluslararası İlahiyat Fakültesi’nden söz
edilmektedir. MINTS’in Türkçe açık öğretim bölümü 2003 yılı Mayıs ayında başlamış olup,
İstanbul’daki şubesi İstanbul Presbiteryen Kilisesi’dir. “Türkiye ve Protestanlık” başlıklı yazıda
Protestanlığın sosyolojik durumunda bahsedilirken özgür inanç kavramından yola çıkarlardı.
Önemli olanın nüfus cüzdanında yazan inançların değil kalplerde olan inanç olduğunun
vurgulanması dikkatleri çekmektedir.
Turgay ÜÇAL imzalı yukarıda adı geçen yazıda Hıristiyanlığın laik bir ülke olan
Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık dini olarak gösterilmemesi gerektiği söylenmekte ve inancı ne
olursa olsun herhangi bir dini kurum ya da kuruluşun öne çıkarılmaması gerektiği ifade
edilmemektedir.
Sitede diğer misyonerlik sitelerinin çoğunda olduğu gibi ücretsiz İncil ya da online İncil
okumaları gibi çalışmalar yok.218
4.4.13. www.isamesih.org
Gaziantep’te 24 Kasım 1999’da resmi ibadete başlayan Gaziantep Kilisesi’nin
hazırladığı bu site, amaçlarını Gaziantep ve çevresinde İsa Mesih’e iman eden kişilere iman
ve uygulamalarını geliştirmelerinde yardımcı olmak, iletişim ağını güçlendirmek ve Müjde’yi
yaymak olarak açıklamaktadır.219
217 www.protestankilisesivakfi.org 218 www.twpc93.com 219 . www.isamesih.org
49
4.4.14. www.members.tripod.com
‘Kurban kesmek’ başlığı ile başlayan site başlangıcı sevgi olan diğer misyonerlik
sitelerinden farklı değildir. Site amacını Hıristiyan inancına göre kurban ibadetini ele almak
olarak açıklıyor.220
4.4.15. www.yedidya.tr.gs
Türk Hıristiyan Bayanlar, İsa Mesih, İncil başlığıyla karşımıza çıkan site, bize güzel
görünümlü fotoğrafla karşılıyor. Ruha sükûnet veren bir müziğin eşliğindeki görüntülerin
arasına sıkıştırılan Hıristiyan akidesini aşılayan sözler ve birtakım resimler sitenin hazırlanış
amacı hakkında bize fikir vermektedir: Hıristiyanlık Propagandası
Sitenin müziğini Grup Logos hazırlamış. Bu grup kendisini Türkiye’nin ilk Hıristiyan
Rock Grubu olarak tanımlayan bir müzik grubu.
Türkiye’nin dört bir yanındaki Protestan Kiliselerinin adres, telefon numaraları ve web
adresleri de sitede yer almaktadır.
Sitede ilgi çeken bir başka yazı da kadın hakları konusunda hazırlanan bir raporda -
CEDAW için hazırlanacak Rapor diye geçiyor.- Kürt kadınların haklarından bahsedilmektedir.
Burada “Kendi Dilini Konuşamamak da Şiddettir.” başlıklı yazıda şiddet denilince akla
sadece aile içi şiddetin gelmemesi gerektiği söylenerek, insanların hala kendi dile ile
konuşamaması da şiddettir fikri vurgulanmaktadır.
Raporun hazırlandığı CEDAW, Kadınlara Karşı Ayrımcılığı Önleme Komitesinin
İngilizce kısaltılmış şeklidir.
“Çocuklar İçin” bölümünde İncil ve Eski Ahit kaynaklı hikâyeler anlatılmakta ve bu
yolla Hıristiyanlık propagandası yapılmaktadır. Hikâyelerde sorulan sorularla çocuğun zihnine
dolaylı yoldan Hıristiyanlık inancının en üstün inanç olduğu fikri aşılanmaya çalışılmaktadır.
Sitede ücretsiz İncil ve CD sipariş formları ve iletişim bölümü de yer almaktadır.221
220 www.members.tripod.com 221 www.yedidya.tr.gs
50
4.4.16. www.ankaraprotestanchurch.org
İngilizce, Almanca ve Türkçe olarak yayınlanan site IPCA (Ankara Uluslararası
Protestan Kilisesi)’ya ait.1990 yılında açılan kilise; tapınma, Pazar gününün önemi, Rabbin
sofrası, dua ve vaftiz konulu başlıkları altında Hıristiyanlık hakkında bilgi vermektedir.222
4.4.17. www.yeniyasam.org
İstanbul’da öğrenim gören üniversite öğrencileri için hazırlanan bu site, Hıristiyanlık
propagandası yapmaya yönelik faaliyetleri duyuruyor.
Site kendilerinin Hıristiyan ve Hıristiyanlığa ilgi duyan bir grup öğrenci olduğunu
söyleyen, İsa Mesih, Kutsal Kitap ve yaşama bakış açılarını kampüslerdeki öğrenci
arkadaşlarıyla paylaşmak ve böylece bir fikir zenginliği oluşturmayı hedeflediklerini belirten
üniversite öğrencileri aracılığı ile yapılan bir misyonerlik çalışması.223
4.4.17. www.churchizmir.org
İzmir Protestan Baptist Kilisesi’nin kurduğu site inanç bildirgesi, bina tarihçesi, tüzük
ve iletişim bölümlerinden meydana gelmektedir.
İnanç bildirgesinde, teslis anlayışına dayalı olan tek tanrıya inandıklarını ifade eden
ve kitap olarak da Kutsal Kitabı kabul ettiklerini belirten Baptist Kilisesi mensupları, bina
tarihçesinde uzun süre kilise harici kullanımda olan binanın 2001 yılından itibaren kilise binası
olarak kullanımı izni alındığından bahsetmektedirler.224
4.4.18. www.gnmmujde.com225
4.4.19. www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm
Hıristiyanlık ve İslamiyet Öğretişlerini Karşılaştırma Tablosu
İslamiyet ile Hıristiyanlık arasında Kur’an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes referans olmak
üzere karşılaştırma yapılan sitede propagandaya dayalı direkt bir ifade yok.Ancak konu ile ilgili
222 www.ankaraprotestanchurch.org
223 www.yeniyasam.org 224 www.churchizmir.org 225 www.gnmmujde.com
51
ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere, misyonerlik amacını saklamayan www.isamesih.org sitesini
ziyaret etmeleri önerilmektedir.226
4.4.20. www.isa-mesih.com
Site sahipleri “İnternet sayfamıza hoş geldiniz! Bu sayfanın amacı, İsa Mesih üzerine
hazırlanmış bütün Türkçe web sayfalarıyla bağlantı kurmanızı sağlamaktır.” diye giriş yapan
site, konuları “İsa hakkında Türkçe olarak hazırladığımız web siteleriniz ya da internet
sayfalarınız varsa bizimle irtibata geçiniz” diyerek iletişim için bir de mail adresi bırakmışlar.227
4.4.21. www.isanıncilesi.com
Son günlerin Popüler filmi “İsa’nın Çilesi”nin Türkçe web sitesinde de yoğun bir
misyonerlik faaliyeti göze çarpıyor.
“İsa Kimdir?”, “İsa’yı Kişisel Olarak Tanımak İster misiniz?”, “ İsa Kendisi Hakkında
Ne Söyledi?”, “Filmin Fragmanı”, “Basından Haberler”, “Soru-Cevap Köşesi” ve “İletişim” gibi
bölümler sitede yer alıyor.
“İsa Kimdir” bölümünde İsa Peygamber hakkında İncil referanslı bilgi veren site, Hz.
İsa’nın Mesihliğini ispatlamak için deliller sıralamaktadır.228
4.4.22. www.circassiancanada.com
Kanada’da yaşayan Hıristiyan Çerkezler tarafından kurulan, Türkçe ve İngilizce
dillerinde yayın yapan bu site, Hıristiyanlık propagandası yapmak maksadı ile kurulmuş bir
sitedir.
Vaftiz nedir, kimlere vaftiz yapılır, nasıl yapılır, suyla vaftiz gibi konulara değinen
site kurucularının kullandıkları isimden Çerkez oldukları anlaşılmaktadır. Site, Kuban adlı bir
şahsın adına kayıtlıdır ki bu bir Çerkez adıdır.
Site içinde haber, araştırma, edebiyat, kültür, sanat, yemek, spor, turizm, din,
mektup ve dernekler gibi başlıkları görüyoruz.
Tarih bölümüne giriş yaptığımız zaman Türkiye’deki bazı ünlü köşe yazarlarının
Çeçen ve Çerkezlerle alakalı tarih yazılarını görmekteyiz.
226 www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm www.isa-mesih.com 227 www.isamesih.com 228 www.isanıncilesi.com
52
Din başlığı altında bazıları tanıdık isimler olan din ile alakalı yazılarını görmekteyiz.
Burada dikkati çeken husus yazarların Bekir Coşkun, Meral Tamer gibi dine karşı yakınlığı
olamayan kimselerden seçilmiş olduğudur.
“Çerkezlerin Dini Geçmişleri” adlı yazarının adının belirtilmediği bir yazıda
Müslümanlıkla Çerkezliği bağdaştırmanın hatalı olduğu ifade edilmekte ve Hıristiyanlıktaki
hoşgörü ortamının Çerkezlerin yaşam biçimi ile örtüştüğü iddia edilmektedir.
Çerkez kültürünü asimile eden en büyük etkenin İslamiyet olduğu da ifade
edilmektedir. Müslüman ülkelerin geçmişleri itibari ile göçebe ve çadır kültürü olduğu
söylenirken, Çerkez milletinin tarihsel geçmişin de göz önünde bulundurulması gerektiği
vurgulanmakta ve yeni bir dini kimlik oluşturulması gerektiği iddia edilmektedir. Görüldüğü gibi
bu yazıda Çerkezlerin milli duygularının kullanılarak Hıristiyanlık propagandası
yapılmaktadır.229
4.5. Vakıflar
25/06/2001 tarihli Zaman gazetesi'nde yer alan biir habere göre:"İstanbul Protestan
Kilisesi, vakıf kurdu. Resmi Gazete'de yer alan ilana göre, vakıf, Protestan inancına mensup
olan vatandaşlar ile yabancıların dini ihtiyaçlarını karşılayacak. Vakfın kurucuları arasında
Salih Kurtbaş, Beryl Margaret Şimşek, Cemal Ercüment Tarkan, M. Ali Şimşek, M. Celalettin
Çıkın, Yüksel Köroğlu, Birsen Ayhan, Zeynep Hatun Gümüş, Timur Topuz, Fatma Özkan, Mert
Subaşıoğlu, Ömer Diren, Nuray Köylü, Zeynep Köylü, Selma Gümüş, Hülya Yılmaz, Rana
Tarkan gibi isimler yer alıyor." 230
"İstanbul Protestan Kilisesi Vakfı", Bostancı'daki Protestan Kilisesi tarafından
kurulmuştur. Bostancı/Altıntepe Protestan Kilisesi ise Beşiktaş Protestan Topluluğu'ndan
ayrılan biri yabancı iki kişi tarafından 1 Mayıs 1995'te kurulmuş. Kilisenin üyelerinin çoğunluğu
sonradan Hıristiyanlaştırılan Türkler oluşturmaktadır. Söz konusu kilisenin öncü isimleri,
Carlos Madrigal ve M. Ali Şimşek. M. Ali Şimşek, muhtemelen eşi olan Beryl Margaret Şimşek
ile vakfın kurucuları arasında da yer almaktadır. Şimşek'ten daha önemli isim ise Carlos
Madrigal. 13 yılı aşkındır Türkiye'de profesyonel bir misyoner olarak görev yapmıştır. Üstelik
Türkçe'yi, propaganda amaçlı vaaz verecek ve kitap yazacak kadar iyi bilmektedir. Örneğin
"İncil'in Vahiy Bölümünün Yorumu/Kıyamet Günü"231adlı kitabın da yazarıdır.
229 www.circassiancanada.com 230 .www.zaman.com.tr/kose22yazıları?ewr234=1 (Murat Uçar 05.07.2003) 231, Yeni Yaşam Yayınları. İstanbul-2000
53
Bostancı/Altıntepe Protestan Kilisesi vakfının izini arkasında da ABCFM durmaktadır..
ABCFM daha öncede değindiğimiz gibi Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren ilk Amerikan
Protestan misyoner örgüttür. Çok daha önemlisi Osmanlı topraklarında kurduğu kolejler
aracılığı ile ABCFM Ermeni terörünün doğmasında hatırı sayılır bir katkısı olmuştur.232
Türkiye'deki Protestan kiliseler kendi aralarında bir üst örgütlenmeye gittiklerini de
belirtmeliyiz. İstanbul'daki Türk Protestan Kilisesi, Ankara ve İzmir'de bulunan Protestan
kiliseler 1986'dan itibaren bir araya gelmeye başlamıştır. Zamanla üç ayda bir düzenli bir
biçimde toplantılar yapılmaya başlanmıştır. Organizasyonun başlangıçtaki adı "Bağımsız
Protestan Kiliseleri Danışma Kurulu" idi.233
Bu "Danışma Kurulu" medyada yer alan haberlere göre artık bir "Türkiye Protestan
Kiliseleri Birliği"ne dönüşmüş durumdadır234.
Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği'nin Basın Danışmanı 1995'ten beri Süryani kökenli
bir Protestan olan İsa Karataş'tır. Birliğin Başkanı ise Behnan Konutgan'dır; Konutgan da
Süryani kökenli bir Protestandır.
Bible House İmmanuel Protestan Ermeni Kilisesi'ndeki Protestanlaştırılan Süryanilerin
papazı olan Behnan Konutgan, aynı zamanda "American Bibles Socıety" yetkililerindendir.
Bible Society'nin direktörünün AMENIEL BAĞDAŞ olduğunu kaydedelim. Başka deyişle
Ameniel Bağdaş ve Behnan Konutgan çalışma arkadaşıdır. Türkiye Protestan Kiliseleri
Birliği'nin başta Amerika, İngiltere ve Almanya olmak üzere uluslararası bağlantılarında,
"American Bibles Society"nin önemli bir köprü olduğunu belirtmeliyiz.235
İsmi zikredilebilecek bir diğer vakıfta Kardelen Derneği’dir.Ankara’da 1999 yılında
kurulmuş olan Kardelen Derneğinin Kurucuları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bayanlardır.
Ayrıca üyeleri arasında Alman, Hollandalı, İngiliz ve Amerikalı’lar da bulunmaktadır236
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz yabancı kaynaklı bir çok vakıf gibi yurtiçi kaynaklı bir
çok vakıfta bulunmkatadır. Şimdi isimlerini zikredeceğimiz vakıfların diğerlerinden farkı
görünüş itibariyle misyonerlik amaçlı olmayıp yaptığı faaliyetler sonucunda devlet birimleri
tarafından misyonerlik şüphesiyle incelemeye alınan vakıflar olmasıdır.
232 www.bbie.org/turkish/App/App03.html 233 Bayzan, a.g.e. s.107 234 Bayzan, a.g.e. s.107 235 bayzan, a.g.e., s.48 236 Malkoç , a.g.e. s.185
54
Bunlardan basında da sıkça yer alanlarda iki tanesi Milli İstihbarat Teşkilatı’nın
Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlattığı yazıda ismi geçen , Profesör Türkan Saylan ve
onun faaliyetlerine başkanlık yaptığı vakfı ÇYDD ve ABCFM ile sıkı ilişkileri olan Sağlık ve
EğitimVakfı’dır.. Türkiye’deki bazı Amerikan okullarının kurucusu olan Amerikan Bord Heyeti,
bu faaliyetini SEV vakfı eliyle yürütmaktedir. Milli İstihbarat Teşkilatı İstihbarat Başkanı Cemal
Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlığa gönderilen iki sayfalık yazıda,
Hıristiyanlığın bir kolu olan Protestanlığın Türkiye’de yayılması için faaliyet gösteren Dünya
Kiliseler Birliği’nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini
Sağlık ve Eğitim Vakfı eliyle yürütmektedir. Yazıda Amerikan Bord adına Türkiye’de faaliyet
yaptığı belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın mütevelli heyetinin başında ise Yaşar Yaşer
bulunmaktadır.237…………………………………………………
Ayrıca faaliyetlerini yabancı müessese sıfatıyla yürüten ve son yıllarda yeni mülk
edinmeyen Amerikan Bord Heyeti’nin tasarrufu altındaki mülklerini de Sağlık ve Eğitim
Vakfı’na (SEV) devrettiği ve halihazırda faaliyetlerini SEV aracılığıyla yürüttüğü intikal eden
bilgilerdendir. Öte yandan Amerikan Bord Heyeti’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Kitab—ı
Mukaddes şirketinin yöneticisi olan Süryani Asıllı Emanuel Bağdaş’ın, Türkiye Ermenileri
Patriği Metrof Mutafyan ile Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondonis’in Haziran 2000 ayı
içinde yaptıkları görüşmede vardıkları mutabakat gereği, 17 Ağustos 1999 yılı Marmara
depremi ardından ortaya çıkan Kiliseler arası deprem yardım komisyonu başkanlığı yaptığı
öğrenilmiştir. 238
Amerikan Bord heyeti ile aynı adreste faaliyet gösteren Sağlık Eğitim Vakfı’nın ise
ülkemizde sağlık, eğitim, kültür kurum ve kuruluşlarına yardım amacıyla 1968 yılında
kurulduğu, vakfın üye sayısının yaklaşık 12 bini bulduğu, üyelerinin Amerikan Bord heyeti ve
SEV’e bağlı okullardan mezun olan şahıslardan oluştuğu, 1999 yılı itibariyle 15 trilyon TL’yi
bulan malvarlığına sahip olduğu yönünde duyumlar alınmıştır. Başkanlığını Gülseven Yaşer’in
yaptığı Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ile Amerikan Bord Heyeti ve SEV koordinasyon içerisinde
olup, ÇEV deprem bölgesinde eğitim ve öğretim evi projesi hazırlayarak Amerikan Bord’dan
yardım talebinde bulunmuştur. ÇEV, ayrıca üç bine yakın öğrenciye burs vermektedir.
Yazıda, doğrudan Amerikan Bord ile bir ilişkisi olup olmadığı belirtilmemekle birlikte
Profesör Türkan Saylan’a ve onun başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği’ne de genişçe yer veriliyor. Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılaplarını kalkan olarak kullanıp, bir
çok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın
237 www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006) 238 www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006)
55
yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum
kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde
yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine
muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu
yapılmıştır. 239
Profesör Türkan Saylan hakkında yapılan incelemede annesinin Raber Ragman ve
Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan olduğu, Lili
Mina Raiman ismini taşımakta iken 1936 yılında Leyla ismini aldığı hususları tespit edilmiştir.
Mardin Midyatt’ta öğretmen olarak bulundumuz zaman dilimi içersinde Türkan Saylan
il valisi ,ilçe milli eğitim müdürü de katılımıyla o tarihte görev yaptığımız Aydın Acun ilköğretim
Okulu’nun yeni binasının açılışını yapmış , gene aynı gün ÇYDD tarafından Midyat ilçe
merkezinde yapılan kız yurdunu da faalieyete açmıştır.Yaşadığımız bu örnek, vakfın
faaliyetlerini ilçelere kadar ulaştırdığını göstermesi açısından çarpıcıdır. Okul açılışında
yapılan konuşmada , bu yurtlarda başarılı olan kız çocuklarının İstanbul, Ankara, İzmir gibi batı
illerine hatta Avrupa’daki okullara gönderileceği belirtilmiştir.
Bu kısa aneknottan sonra vakıf üyelerini basında yer alan bazı demeçlerine bakarsak
durumun vehameti ve gerçekliği daha açıkça ortaya çıkacaktır. Sağlık Eğitim Vakfı’nın
görevlilerinden Belkıs Aktürk ise Aksiyon’a şu açıklamayı göndermiştir: “Amerikan Bord Heyeti,
Türkiye’de malvarlığını dinî kökenli olmayan, mezunları tarafından kurulmuş laik bir vakıf olan
Sağlık ve Eğitim Vakfı(SEV)’na devretmiştir. Bu, dünyadaki ilk ve tek örnektir. Dolayısıyla
Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın Amerikan Bord Heyeti ve bağlı olduğu merkezle olan bağı eğitim ve
sağlık hizmetleri ile sınırlıdır. Cumhuriyet öncesi dönemde anaokulundan üniversite düzeyine
ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri,
hastaneleri ve yayınevi de bulunan Amerikan Bord Heyeti cumhuriyetin kurulmasından sonra
da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlamıştır. Milli Eğitim
Bakanlığı’nın müfredatına uygun bir program takip eden okullarımızın temel amacı Atatürk ilke
ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmektir.240
Protestan misyonerlerin bütün sıraladığımız bu faaliyetlerinin toplum üzerinde ne
kadar etki yaptığını görmemiz açısından istatikler önem arzetmektedir. 1927 Nufüs sayımına
göre ülkedeki Protestanların sayısı 6658’dir. Bu nüfusun 4421’i İstanbul’da, 495’i İzmir’de,
352’side Ankarada’dır.241 1945 verilerine göre toplam Protestan sayısı 8486’ya yükselmiştir.
1955’te toplam Protestan sayısı 8952’dir. Din istatiğinin yapıldığı son nüfus sayımı olan 1965
239 www.aksiyon.comçtr/detay.php?id=11956 (07.12.2006) 240 Aksiyon, 4.3.2005 241 Fuat Dündar, Türkiye Nüfus Sayımlarında Azınlıklar, Çiviyazıları, İstanbul 2000, s.158-159
56
yılındaki verilere göre Türkiyede toplam 22983 Protestan vardır. Burada Protestan sayasının
artışı muhtemelen o tarihlerde ülkede bulunan ve ana dili İngilizce ve Almanca olan yabanciı
nüfusun artışından kaynaklanmaktadir.242
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye
göre 1960’dan bu güne kadar hristiyanlığa geçenlerin sayısı 1000 kişidir. Bunlardan 963’ü
2000 yılından sonra Hristiyan olmuştur.243
2000 yılı verilerine göre Türkiye’de 1235 Anglikan, 600 Karizmatik,559 Bağımsız
Protestan, 25 Güneyli Baptist, 2000 yerli Mesih İnanlısı, 600 Azınlıklara mensup Protestan;
559 yabancı Protestan, 24 Adventist ve 135 Yeni Havariyyun Kilisesi üyesi bulunmaktadır.244
Protestanların kendi beyanlarına göre günümüzde ev kilise de dahil olmak üzere
Türkiye’de 29 ilde 90’ın üzerinde kilise ve yaklaşık beş bin Protestan bulunmaktadır.245
Rakamlardan gördüğümüz kadarıyla Protestan Misyonerler sayı ularak istedikleri
hedeflere ulaşamadıkları görülmektedir. Ancak misyon hedefinin sadece Hristiyanlanlaştırmak
değil, adı Hristiyan olmasada yaşam tarzı olarak Hristiyan gibi yaşayan bir toplum ortaya
çıkarmak olduğunu düşünürsek, verdikleri tahribat konusunda çok net bulgulara ulaşamayız.
5.PROTESTANLARIN SOSYAL YAPIYI OLUŞTURAN FARKLI
UNSURLARA YÖNELİK FAALİYETLERİ
5.1. Kürtler Üzerindeki Faaliyetler
Daha önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi misyonerlerin çalışma amaçlarından
biride içine girdiklerikleri ülkenin milli ve dini bütünlüğünü hedef alan çalışmalardır. Bu amaçla
gittikleri yerler mikro milliyetçliği desteklemişleridir ve böylece toplumun ahengini bozmayı
hedeflemektedirler.246 Ülkemizde üzerinde faaliyet gösterdikleri etnik kimliklerin başında Kürt
vatandaşalarımız yer almaktadır. Osmanlı’nın son zamanlarından itibaren Kürtler üzerinde
yoğunlaşan faaliyetler meyvelerini isyanlar olarak vermiştir. 1858 yılında Ermeniler için
G.Doğu bölgesinde açılan 50 civarında okuldan Kürtlerde istifade ettirilmeye başlandı.247150
sene önce başlayan bu çalışmalar halen günümüzde hızlanarak devam etmektedir.
242 Fuat Dündar, a.g.e. , s 218-219 243 Fuat Dündar, a.g.e. , s 218-219 244 Patrick J. St. G. Johnstone Turkey Church Growth Statistics’, Operation World, Peternoster Publishing, 2001 245 Gerçeğe Doğru, Sayı 19 (Şubat-Nisan 2005), s.19 246 Günay, a.g.e., s.221 247 a.g.e., s.221-222
57
1830 yılında ABCFM, Güney doğu bölgemizde çalışmalarına başlamıştır. Çalışma
alanları daha çok okul, hastane, yetimhane, huzurevi, matbaakurma şeklinde olmuştur. Bu
kurumlar hedef olarak Ermenir, Asuriler, Aleviler ve Yezidiler’i belirlemişlerdir. Takip eden
zaman zarfı içinde 1857’de Ermeni alfabesiyle ve 1919’da Newyork’ta Osmanlı alfabesiyle
Kürtçe İncil basılmıştır. Öncelikle Alevi Kürtler hedef olarak alınmış daha sonra bu hedef
genişletilmiştir.248
Günümüze bakarsak; Protestan misyonerler Türkiye’de Türklerin Kürtlere baskı
yaptığı üzerinde durarak, Hristiyan olmaları halinde bu baskıdan kurtulacakları tezini
işlemektedirler. Yine Hristiyan olmaları halinde maddi imkanlarının da artacağı probagandasını
yapmaktadırlar. 1993 yılında da Doğu ve Güney Doğu’da 330’den fazla Kürt kökenli
vatandaşımız Hristiyan yapıldığı iddia edilmektedir.Amaç yerli kültüre dayanan bir kilise
oluşturmaktır.249
Misyonerlerin, Kürtçe öğrendikten sonra bölgeye geldiğine dikkat çeken yetkililer,
Güneydoğu Anadolu ile birlikte Irak'ta da Hıristiyanlığın yaygınlaşması için çalışma
yürüttüklerini, Hıristiyanlık propagandası içeren Kürtçe ve Arapça film çekimleri yapıldığı
kaydedildi. 250
Diğer taraftan PKK tarafından finanse edilen Med TV’nın İngiltere’de yayınına son
verilemsinden sonra Med TV yayın yapacak ülke bulamamaştır. Med TV strateji değiştirerek
farklı isimlerde tv kanalları kurmuştur.Bu kanal İsa’nın Çilesi filmini Kürtçe ve Türkçe dublajlı
olarak gösterime başlamıştır.251
İyi Haber’i Kürtler arasında yaymak için misyonu Almanya’dan ve ABD’den 75 birlik
desteklemektedir. 20 kuruluş, Kürtlere yapılacak farklı yollarda da olsa misyonfaaliyetini yapar.
Dünya çapında İnternet ağında 15 organizasyon Kürtlere İncil’i tanıtmayı amaçlamaktadır.
2001 yılı itibariyle Kürtçe’nin çeşitli diyalektiklerinde dört İncil yayınlanmıştır.252 Hatta Avrupa
ülkelerinde Kitab-ı Mukaddes’te Kürt başlığında bir kitap yayınlanmıştır.253
Birçok vaftiz töreninin Fırat Nehri'nde yapıldığını fotoğraflarla belgeleyen yetkililer, bu
törenlerde bazı Avrupa ülkelerinin konsolosluk görevlilerinin de hazır bulunduğunu, bu elçilik
248 Günay, a.g.e., s.222 249 www.yenimesaj.com.tr/indexphp?sayfa=yazıdizisi (29.03.2004) 250 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (21.11.2001) 251 Günay, a.g.e., s.230-231 252 Günay, a.g.e., s.228 253 www.vahdet.com.tr/isdunya/dosya4/10977html.
58
yetkililerinin Avrupa ülkelerine gitmek için vize almak isteyen vatandaşlara, vaftiz töreni
sonrasında kolaylık sağladığı belirtti. 254
Bu çalışmalar Türk Silahlı Kuvvetlerinin’de dikkatini çekmiş Misyonerler’in Aleviler ve
Kürtleri hedef alan misyonerlik faaliyetlerini masaya yatırmıştır. Rapor’a göre;
TSK’nın “Ülkemizdeki ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri” başlığıyla hazırlattığı
raporda, Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan misyonerlerin, 2020 yılına kadar Türkiye
nüfusunun yüzde 10’unu Hıristiyanlaştırmayı ve 1 milyon İncil dağıtmayı hedefledikleri ileri
sürüldü. Çalışmada misyonerlerin manevi boşluk içerisinde olduğunu kabul ettikleri Alevi ve
Kürt vatandaşlara daha fazla yoğunlaştıkları ifade edildi.
Rapora göre; misyonerler Türkiye'deki İslam anlayışını Sünni ve Alevi diye ikiye
ayırıyor ve stratejilerini bu ayrım üzerinden belirliyor. Protestan misyonerler, iki-üç yıl içinde
gizli nitelik taşımayan teoloji (tanrı bilim) enstitüsü kurarak, din adamı ihtiyaçlarını buradan
karşılayacak. TSK'nın raporunda, Türkiye'de, 47'si Protestanlara, 9'u Bahailere, 13'ü Yehova
Şahitlerine ait olmak üzere tespit edilebilen 69 adet resmi olmayan ibadet yeri bulunduğuna
yer verildi.
Çalışmada son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinin artmasına paralel olarak, İslam
dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara (Bahailik, Yehova Şahitleri vb.) geçen Türk
vatandaşlarının sayısının 5 bin civarında olduğu belirtiliyor. 3 yıl içinde resmi olarak (185)
kişinin Hıristiyanlığı, 1 kişinin de Yahudiliği seçerek din değiştirdiği "Nüfus ve Vatandaşlık İşleri
Genel Müdürlüğü"nce de kayıt altına alındı. Misyonerlerin amaçlarına ulaşabilmek için, hedef
olarak, dini bilgiden yoksun, manevi boşluk içindeki gençler ile daha çok Kürt ve Alevi
vatandaşları seçtiklerine dikkat çekilen raporda şu görüşlere yer verildi: Misyonerler savaş, iç
çatışma ve terör ortamında yaşayanlar ile deprem gibi doğal afetlere maruz kalanları da
kazanmaya çalışıyor. Bu tür faaliyetlerin önüne geçmek için, valilikler, emniyet birimleri, il
müftülükleri ve milli eğitim müdürlükleri ile işbirliği içerisine girilerek, bu kesimlerin misyonerliğe
karşı bilgilendirilmesi gerekiyor. Misyonerlik faaliyetlerinin resmi kiliseler dışında, daha çok ev
kiliseleri ile yapıldığının ifade edildiği raporda, “Bu evlerde toplumun dini değerlerinin içi
Hıristiyan motifleriyle dolduruluyor.” denildi.255
Misyonerlerin genellikle kendilerini gizleyerek çalışmalarını yürüttükleri, mümkün
olduğunca da yerli halkı öne çıkarttıkları belirtiliyor. 256
254 Bayzan , a.g.e. s.75 255 www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004) 256 www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004)
59
Emniyet yetkilileri, son 3 yılda dağıtılan İncil sayısının 8 milyonu aştığını, bu kadar
İncil'i ücretsiz dağıtmanın büyük bir maddi güç gerektirdiğini dile getirerek, misyonerlik yapan
kuruluşların , Güneydoğu'yu Kürdistan olarak gösteren bölücü nitelikli haritalar yayınladığına
dikkat çekiyor. 257
Aşağıda ismi verilen yabancı kaynaklı internet siteleri Kürt vatandaşlarımızı
Hristiyanlaştırma amaçlı faaliyetlerine devam etmektedirler.
a)www.princepeaceembassy.org
b)www.kurd.org
c)www.kurdish-partnership.com
d)www.christiannews.org
Sonuç olarak, geleneklerine son derece bağlı Sünni kesim üzerinde etkili olamayan
kilise ve misyonerler, daha çok Türkmen Aleviler üzerinde çalışmış ve kısmende olsa başarılı
olmuştur. Direk olarak din değiştirmeyi kabul etmeyen Sünni-Kürt halkı üzerinde, misyonun
sadece Hristiyanlaştırmaktan ibaret olmadığının bilincinde olarak daha değişik oyunlar
oynanmaya çalışılmaktadır. Mikromilliyetçilik bu bölgede misyonerlerle doğup gelişmiş ve
bölge üzerinde derin etkiler bırakmıştır.
Bölgede Kürt vatandaşlarımızın Ermeni soyundan geldiği yani aslında Hristiyan
oldukları fakat Türkler tarafından zaman içinde zorla müslümanlaştrıldıkları tezi işlenmektedir.
Mardin’de öğretmen olarak görev yaptığımız 2003-2005 arası dönemde kendi yaşadığımız ve
gördüğümüz tecrübelerden de bu işlenmekte olan şahidi olmuşuzdur. Aynı okulda görev
yaptığımız Kürt kökenli arkadaşlarımızın hepsi Ermeni ve Asuri soyundan geldiklerini ısrarla
savunmuşlardır. Bölgede çalışan misyonerlerin ortaya çıkardıkları tahribat dini noktadan çok
milli noktalarda ortaya çıkmıştır ve tohumları 200 sene önce atılan ayrılık tohumlarının etkileri
hala sıkıntılı bir şekilde yaşanmaktadır.
5.2. Aleviler Üzerindeki Faaliyetler
ABCFM misyonerlerine göre Osmanlı topraklarında misyonerliğe kesimin başında
Aleviler gelmektetedir. Bu yüzden Alevileri Hristiyanlaştırmak için özel gayret sarfetmişlerdir.
Alevilerle ilgilenme sebebi olarak misyonerler Alevilerin İslami ibadetlerini yerine
getirmemeleri, Sünni gelenekten farklı anlayışlara sahip olmalarıdır. Alevilere yönelik
257 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (21.11.2001)
60
misyonerlik faaliyetleri bazende başarılı olmuştur. Nitekim bazı Alevi aşiretlerin Protestan olup
kendilerine papaz gönderilmesini istekleri olmuştur.258
Misyonerler Alevilik ile Hristiyanlık arasında bazı ortak noktalar bulmaya çalışarak
onları etkilemeye çalışmışlardır.Örneğin; Alevi inancındaki 12 İmam’ın asıl itibariyle 12 Havari
olduğunu iddia etmişlerdir.259
Günümüzde gene, Avrupa Birliği yolunda çengel atılan dini grupların başında Aleviler
geliyor. Özellikle son beş yıldan beri AB çevrelerinin temel baskı noktalarından biri, Aleviliğin
ayrı bir din olarak tanınmasını sağlamaktır. Batı, ilk etapta Aleviliği “İslam dışı bir din”
konumuna itmek için yoğun çabalar harcamaktadır.
Avrupa Alevi federasyonları da bu çabalara yardımcı olmaktadırlar. Alevi–Bektaşi
Federasyonu Genel Başkanı Ali Doğan bu AB projesinin gerçekleşmesi için büyük uğraş
verenlerin başında gelen kişilerdendir. Doğan’ın görüşü AB ile aynı:“Alevilik İslam’dan binlerce
yıl önce vardı. İslam’ın dışındadır ve kendine özgüdür”.260 Alevi demek Hz. Ali’ye bağlı ve O’nu
seven demek. Yani bu tanımlamanın ortaya çıkması İslam’la ortaya çıkıyor. O halde Aleviliği
İslam öncesine itmek kimin işine yarıyor sorusunu irdelemek gerekiyor.
Prof. Dr. Fuat Bozkurt da, Ali Doğan gibi düşünüyor: “Alevilik Orta Asya’dan Ön
Asya’ya kadar bir çok dinin (Hinduizm, Zerdüşlük, Şamanizm, Yeni Eflatunculuk, Yezidilik,
Yahudilik, Manik ve Hıristiyanlık) karışımı bir Anadolu dini!” Bu sorunun cevabını Dünya Ehl–i
Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun veriyor: “Ben bizzat İzmir’de 80 Alevi gencinin Hıristiyanlığa
geçtiğine şahit oldum”.261 Yazar Ayhan Aydın Balkanlarda Cem Vakfı adına gerçekleştirdiği
gezilerde “İki Bektaşi tekkesinin kiliseleştirildiğini” söylüyor ve ilave ediyor:“ Makedonya’nın
Kırçova yöresindeki Hıdır Baba Tekkesi, Bulgaristan’ın Obroçiste şehrindeki Akyazılı Sultan
Türbesi kiliseye çevrildi”.262
Dr. Abdurrahman Daş, Tunceli’de bir çok Alevi’nin Hıristiyanlığa geçtiğini ve yeni
doğan çocuklarına Antoli, Roza, Julien gibi isimler verdiklerini anlatıyor ve ilave ediyor:
“Isparta’da evinde konuk olduğum bir Alevi dedesi sohbet sırasında İncil’den bölümler
okuyordu ve peygamberlerin hayatlarını Hıristiyan inanışına göre anlatıyordu.” Cem Vakfı
Başkanı İzzettin Doğan ise, bu gelişmelerin kendileri için sürpriz olmadığını söylemiştir.
258 Günay, a.g.e., s.233 259 Günay, a.g.e., s.233-234 260 www.zaman.com.tr/haber.h7g?hu543 (01.10.2004) 261 http://www.dipsizkuyu.net/forum/showthread.php?t=690 262 www.zaman.com.tr/haber.h7g?hu543 (01.10.2004)
61
Doğan, inançlarını öğrenemeyen bir toplumun başka inançlar tarafından kucaklanmasının
kaçınılmaz olduğunu dile getirmiştir263
Gerçekleştirlen misyonerlik faaliyetleri ile Alevi Bektaşi vatandaşlarımızı
Hıristiyanlaştırmaya, kendi İslam anlayışlarını kabul ettirmeye veya başarılamadığı takdirde
ülkemizde farklı bir dini veya etnik kültürel azınlık statüsü oluşturulmaya çalışılacaktır.
Diğer taraftan World Evangalization Research Center’ın yayınladığı çalışmada
Türkiyedeki Alevi Kürtlerin 155 bin civarında olduğu, bunlardan 26 bininin İncil’i duyduğu,
Mesih filminin dillerine (Kırmançi-Zazaki) tercüme edildiği, dillerinde yayın yapan radyoların
olmadığı, aralarında misyonerlerin bulunmadığı belirtilmekte; kilise üye sayısının ise 46 olduğu
vurgulanmaktadır. Alevi Kürtlerin 5000’i yerli Hristiyanlar, 25000’i ise dışardan gelen
Hristiyanlar tarafından Hristiyanlaştırılmaya çalışılmaktadır. USA kökenli Bethani World Prayer
isimli dua gurubuda diğer Hristiyanlardan Alevi Kürtlerinin kalbinin İncil’e karşı yumuşaması,
İncil cevirisinin Kırmançı diline yapılması ve onlara ulaştırılması az sayıda Hristiyan Alevi
Kürtlerinin sayılarının artması, Türkiyedeki Alevilerin güçlenmesi bir ordu oluşturmaları, onlara
ulaşacak radyo ve tv yayını, onların arasında çalışacak öğretmenler için dua edilmesini talep
etmektedir.264
Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın duyarlılık ve sorumluluk anlayışı içinde hareket
ederek, bu tür dış destekli faaliyetlerin yol açabileceği olumsuz gelişmeleri
değerlendirebileceğinden ve önlenmesi için kendi içlerinde gerekli önlemleri alacağından
kimsenin şüphesi yoktur.265
6.PROSTESTANLIK VE DİYALOG
6.1. Diyalog
Yunanca “diologos”dan gelen “diyalog” kelimesi, iki veya birçok kişi arasındaki
karşılıklı konuşmayı ifade eder.266 Ancak diyalog, XVI. ve XVII. yüzyılda din, ekonomi ve
siyaset konularında farklı görüşlerin sergilendiği bir biçim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dinlerarası diyalog ise, farklı dinlere mensup insanların, eşitlik, hoşgörü, doğruluk,
samimiyet, sevgi ve saygı çerçevesinde, ötekini öğrenmek, dinlemek ve anlamak maksadıyla,
karşılıklı konuşabilmelerini, işbirliğine gidebilmelerini, birlikte yaşayabilmelerini ve birbirlerini
263 www.zaman.com.tr./sondakika?86nd=f43 (11.10.2004) 264 www.ksafe.com/profiles/_code3/1473 265A.Y. Stratejik Araştırmamerkezihttp://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3854 266 “Diyalog”, Alıcı, a.g.e., s. 23 (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 396’ya atfen)
62
tecrübe edip hatta uzlaşabilmelerini sağlayan bir karşılaşma şeklidir.267 Bu tanımdan da
anlaşılacağı gibi üç tür diyalog vardır:
1-) Uzmanlar Diyalogu: Farklı din müntesiplerinin, bilhassa konuların uzmanı olan
bilim adamlarının, başta teoloji olmak üzere, din ve dindarları ilgilendiren pek çok mesele
hakkında konuşmak için bir araya gelmeleri, bilgi alışverişinde bulunmalarıdır. Buna
“diyalektik diyalog” adı da verilmektedir.268 Bu diyalog türünün üç merhalesi vardır: Birinci
aşama karşı tarafı anlama, ikinci aşama algılama ve üçüncü aşama ise daha önce iki tarafın
bir araya gelemedikleri değerlere varma safhasıdır.269
2-) Birlikte Yaşam Diyalogu: Daha çok pratik olup, kurumsal olmayan bir
karşılaşmadır. Farklı dinden insanların, paylaştıkları ortamda, çoğulculuk anlayışı içinde,
hayatın ortak yönlerini, meselelerini ve çözümlerini konuşmalarıdır. Hayatın daha çok insanî
yönüyle ilgilidir. Bu diyaloga bazen “seküler diyalog” adı da verilmektedir.
3-) Dinî Tecrübe Diyalogu: Dinî tecrübeye dayalı veya dinî fenomenlerin öne çıktığı
pratik bir süreçtir. Bu diyaloga “dinlerin mistik tecrübeleri arasındaki diyalog” ismini verenler de
vardır. Ayrıca ona, “maneviyat diyalogu” da denmektedir.270
Uzmanlar diyalogu olarak ifade edilen diyalog türü, aslında daha çok modern döneme
aittir. Onun kökenleri, XIX. ve XX. yüzyıllardaki sosyal ve siyasî gelişmeler üzerine,
misyonerlerin karşılaştığı problemlere; teolojik olarak ise Aydınlanma Çağıyla birlikte batı
akademilerinde ortaya çıkan entellektüel gelişmelere dayandırılmaktadır.271 Çok yaygın
olmamakla birlikte, örneklerine daha önceki dönemlerde de rastlanmaktadır. Nitekim Arapça
konuşan Necranlı Hıristiyanların Medine’ye gelerek Hz. Muhammed’le tartışmalarını (631), ilk
Hıristiyan-Müslüman diyalogu olarak değerlendirenler vardır.272 Ancak diyalog yaklaşımının
geniş kabul görmesi, hatta resmî öğreti haline gelmesi, modern döneme rastlamaktadır. Bu
yaklaşımın bir sonucu olarak 1948 yılında New York’da Dinlerarası Konferans toplanmış ve
bu konferansta komünizme karşı dinlerarasında, müşterek bir cephe kurulması
amaçlanmıştır..273 Ancak bu ve bunun gibi diyalog örnekleri, resmî bir kisve altında olmamıştır.
Diyalogun resmiyete bürünmesi, Katolik Kilise’si eliyle, II. Vatikan Konsili’nde gerçekleşmiştir.
267 Küçük, Abdurrahman, “Hıristiyanlıkta Misyon Anlayışı, Yeni yaklaşımlar ve Dinlerarası Diyalog”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara, 2002, s.359.
268 Alıcı, a.g.e .s.31 269 Alıcı, a.g.e., s. 11 270 A.g.e., ss. 32-35 271 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 12 272 Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Diğer Dinler, Pınar Yayınları, İstanbul, 2002, s. 148 (Maurice Borrmans, Guidelines for Dialogue Between Christians and Muslims, Fransızcadan Çev.R. Marston Speight, Paulist Press, New Jersey 1990, s. 13’e atfen) 273 “Dinlerarası Konferans”, Sebilürreşad, 1948, C.1, S: 9, s. 144
63
Papa VI. Paul, 6 Ağustos 1964’te, Konsil’in 2. ve 3. oturumları arasında ilân ettiği “Ecclesiam
Suam” isimli bildirgesinde, diyalogdan bahsetmiş ve böylece diyalog kavramı, konsil
dokümanlarına girmiştir. 274
Modern anlamda dinî diyalog, önce Hıristiyan mezhepleri arasında başlamış, buradan
elde edilen olumlu sonuçlara dayanılarak, yine Hıristiyanların inisiyatifinde, öteki dinlere
yönelik yeni anlayış ve çözümler üretmek şeklinde gelişmiştir.275 Ancak diyalogu, tek bir dine
mâletmek mümkün değildir. Ona, insanlığın geldiği ortak nokta gözüyle bakılmalıdır. Bu
noktaya gelişte muhakkak, modern dönemde yaşanan hızlı sosyal değişmeler etkili olmuştur.
Bu bağlamda modern toplum, hoşgörü ve uzlaşıya her zamankinden daha fazla muhtaçtır.
Çünkü günümüz dünyası, insanoğlunun kendi elleriyle hazırladığı büyük tehlikelerle karşı
karşıyadır. Ortaya çıkabilecek bir vahşet, tarihte eşi görülmemiş tahribatlara sebep
olabilecektir. Bu yüzden her toplum, kendi kültürüne eleştirel bir gözle bakmalı ve
hoşgörüsüzlüğe yol açan eski görüş ve yorumları terk edip, hoşgörüyü ön plana çıkaran bir
çizgiye doğru yaklaşmalıdır.276 Çünkü düşmanlık yolu ile birbirimizden kurtulmamız mümkün
olmadığı gibi, onun bir çare olarak görülmesi de doğru değildir. Tek çare insanların birbirlerine
katlanmayı öğrenmesidir.277
Modern dönemde dünyayı tehdit eden ortak problemler, dinlerarası diyalogu hem
zorunlu kılmakta hem de onun başarı şansını artırmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu
başarı, tarafların samimiyetine ve birbirlerine telkin edecekleri güven duygusuna bağlıdır. Bu
güven ortamının sağlanması için göz önünde bulundurulması gereken başlıca hususlar ise
şunlardır:
1-Diyaloga giren kişiler, dinî şahsiyetler olmalıdır.
2-Diyalogda amaç, öğrenmek ve gerçeğe ulaşmak olmalıdır.
3-Diyalog, sadece karşılıklı güven ve samimiyet ortamında oluşabilir.
4-Diyaloga, çözümü güç olan konularla başlanmamalıdır.
5-Diyalog, eşitlik ilkesine dayanmalıdır.
6-Diyaloga girenler, kendi dini hakkında oto-kritik yapabilmelidir.
274 Adam, 2002, a.g.e., s. 105 275 Alıcı, a.g.e., s. 23 (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 396’ya atfen) 276 Mehmet Aydın, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999, s. 170 277 Köylü, Mustafa, Dinler Arası Diyalog, İnsan Yayınları, İstanbul, 2001 (Beyza Bilgin, “Mezhepler ve Dinlerarası Eğitim ve İşbirliği”, A.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, C:XXXIX, (Ankara 1999), s. 5’e atfen)
64
7-Diyalog, misyonerlik faaliyeti olarak görülmemelidir.278
Görüldüğü gibi sağlıklı bir diyalog ortamı için gerekli şartlardan birisi, misyoner bir
amacın olmamasıdır. Ancak II. Vatikan Konsili’nde, “diyalog” ve “misyonerlik”in beraber
zikredilmesi, diyalogun, misyonerliğin yeni bir metodu olarak görülmesine yol açmıştır.279 Bu
Konsil’den sonra, Hıristiyanlar tarafından resmî hale getirilen diyalog faaliyetleri, yayınlanan
dokümanlarda, açıkça misyonerliğin bir parçası olarak gösterilmiştir. Nitekim Papa II. John
Paul de, “Redemptoris Missio” adlı bildirgesinde, dinlerarası diyalogun, Kilise’nin misyonunun
bir parçası olduğunu belirtmiştir.280 Yani Katolik Kilisesi tarafından diyalog, misyon için bir
hazırlık safhası olarak görülmektedir.281
6.2. Protestan Diyaloğu
Hıristiyan mezhepleri arasında protestanlık, modern anlamda öteki din mensuplarıyla
sıcak ve daha yakından ilişkiyi başlatan ilk mezhep olmuş ve bu anlamda faal olarak ilk
temasını budistlerle kurmuştur.282
Diyalog fikrinin ilk olarak, Hıristiyan misyonuna yeniden işlevsellik kazandırmak için
1910 yılında Edinburg kentinde toplanan Dünya Misyonerlik Konferansı’nda (The Conference
of World Mission) dile getirildiği savunulmaktadır.283 Protestan misyon teolojisi, öteki din
mensuplarına yönelik genel Hıristiyan tavrının yeniden gözden geçirilmesi konusuda kendi
mensuplarına baskı yapmış, 1938 yılında Tambaram’da yapılan III. Dünya Misyoner
Konferansı’nda, Hıristiyan mesajı ile öteki dinler arasındaki kopukluğa dikkat çekilmiştir.
Ancak yine de Tambaram misyoner konferansı, Karl Bath ve Hendrik Kramer gibi öteki dinleri
“insan icadı” veya “Tanrı’nın Mesih’teki vahyiyle çelişen yollar” olarak gören teologların ağır
baskısı altında kalmıştır. II. Dünya savaşıdan sonra değişen dünya konjöktüründe,
Protestanlarla Katolikler, diyalogu elden bırakmamak için bir yarışa girmişlerdir. Bu dönemden
sonra Protestanlar, öteki dinleri dışlayan Karl Bath teolojisinden diyaloga doğru kaymaya
başlamışlardır.284
Ancak diyalog konusunun asıl ele alındığı yer Dünya Kiliseler Birliği (DKB)’nin
yapmış olduğu toplantılar olmuştur. DKB, 1948 yılında, sayıları elliyi bulan katolik olmayan
kiliselerin bir araya gelmesiyle Hollanda’nın Amsterdam kentinde kurulmuştur.285 Bu birlik,
278 Köylü, a.g.e., ss. 17-19 279 Küçük, 2002, a.g.m. , s. 369 280 Adam, 2002, a.g.e., s. 106 281 Alıcı, a.g.e., s. 102 282 Alıcı, a.g.e., s. 22 283 Mahmut Aydın, a.g.e., ss. 180-182 284 Alıcı, a.g.e., s. 25 285 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 177
65
1960’lı yıllara gelinceye kadar yaptığı toplantılarda diyalog konusunu tartışmış, ancak, ilk defa
Yeni Delhi (1961) ve Meksika (1963) toplantılarında diyalog, diğer din mensuplarına karşı
takınılması gereken bir tutum olarak görülmeye başlanmıştır.286 Ancak dışlayıcılık henüz
etkinliğini tamamen kaybetmemiş, Edinburgh (1910), Kudüs (1928) ve Tambaram (1938) gibi
üç büyük misyoner konferansında olduğu gibi 1966 yılına kadar DKB de bu yaklaşımı devam
ettirmiştir.287
DKB’nin 1967’de Sri Lanka’nın Kandy kendinde yaptığı toplantının, Katolik olmayan
Hıristiyanların diyalog algısında emsalsiz bir yeri vardır. Çünkü burada da diyalog konusu
tartışılmış ve II. Vatikan Konsili’nde hazırlanan NA’nın bir benzeri olan “Diğer İnançların
Mensuplarıyla Diyalog Sürecinde Hıristiyanlar” adlı bir bildiri yayınlanmıştır.288 “Kandy Bildirisi”
olarak bilinen bu metinde “diyalog” şöyle tarif edilmiştir: “Diyalog, birbirlerinin kanaatlerine
karşılıklı olarak vâkıf olmak ve tebliğ sayesinde hakikatin daha derinden anlaşılması için
olumlu bir gayret demektir...Diyalog diğerlerini etkilemek kadar değişmeye hazır olmayı da
ifade eder.”
Bundan sonra DKB’nin girişimleriyle 1969’da Lübnan’ın Ajaltoun kentinde ilk defa çok
taraflı dinlerarası diyalog toplantısı gerçekleştirmiştır. Hıristiyan, Müslüman, Hindu ve Budist
temsilcilerin katıldığı bu toplantıda, bir inanca samimî bağlılığın diyalogu engellemediği, tam
tersine bunun, diyalogun en önemli temeli olduğu vurgulanmıştır.
DKB’nin 1971 yılında Addis Ababa’daki toplantısında, diyalogun Kilise için kaçınılmaz
ve tam bir fırsat ilişkisi olduğu dile getirilmiştir. Ayrıca Kilise bünyesinde bir diyalog birimi
kurulmuş289, bu diyalog birimine ise “Yaşayan İnançlar ve İdeolojilerle Diyalog Ünetesi” adı
verilmiştir.290 Bu birim 1990 yılında “Dinlerarası İlişkiler Bürosu” (Office on Inter-Religious
Relations) ismini almış, yayınladığı rehber kitaplarla üye kiliseleri Müslümanlar, Yahudiler ve
Hindularla diyaloga girmeye teşvik etmiştir.291
1977’de Tayland’ın Chiang Mai kentinde yapılan toplatıda, diyalog biriminin
faaliyetleri değerlendirilmiş ve diyalogun teolojik temelleri üzerinde durulmuştur. Buna göre
diyalogun biri dinî ikincisi de sosyal olmak üzere iki temeli mevcuttur. Dinî temel, On Emir’in
ikincisi olan “komşuna karşı yalan şahitlikte bulunmayacaksın” emridir. Sosyal temel ise daha
mükemmel ve sağlıklı bir dünya toplumu oluşturmaktır.292 DKB, 1979 yılında “Yaşayan Dinlerin
286 A.g.e., s. 189 287 Alıcı, a.g.e, s. 134 288 Mahmut Aydın, a.g.e., ss. 190-191 289 Alıcı, a.g.e., s.109 (Jutta Sperber, Christians and Muslims-The Dialogue Activities of the World Council of Churches and their Theological Toundation, Berlin/New York, 2000, ss. 249-250’ye atfen) 290 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 207 291 Alıcı, a.g.e., ss. 25-26 292 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 222
66
ve İnançların İnsanlarıyla Diyalogun Anahatları” (Guidelines on Dialogue with People of Living
Faiths and Ideologies) isimli bir eser yayınlamış; bu eserde Hıristiyanların günümüz
şartlarında değişik dinlerden insanlarla birlikte yaşamak zorunda kaldıklarından ve bunun
diyalogu gerekli kıldığından, Hırsitanların ise Mesih’in bahsettiği dünyayla uyumlu olma ve
ötekilerin hidayetini ümit etme gibi lütufların ışığında diyaloga katkıda bulunmaları
gerektiğinden bahsedilmiştir.293 Ayrıca bu eserde, diyalogun sevgi boyutuna işaret edilmiş ve
Hıristiyanların kendi iman şehadetini başkalarına taşıması için diyalogun zorunlu olduğu
belirtilmiştir. Böylece bu dokümanla, Katoliklerin Nosta Aetate’sinin benzeri olarak, diyalog
faaliyetleri resmî bir hüviyet kazanmıştır.294 Hatta bu eserde, dini çoğulculuktan da övgüyle
bahsedilmiş ve o, “Tanrı’nın insanlığa bir hediyesi” olarak görülmüştür.295
DKB tarafından 1990 yılında İsviçre’nin Baar kentinde düzenlenen tartışma
toplantısında bir bildiri yayınlanmış; ilgili bildirinin “Din Çoğulculuğun Teolojik Olarak
Anlaşılması” adlı bölümünde ise, çoğulcu yaklaşım benimsenmiştir. Önceden Tanrı’nın yaratıcı
eyleminin diğer dinlerde değil, mensuplarında bulunduğu ifade edilip, bu kurtarıcı vasfa
sadece Hıristiyanların sahip olduğu dillendirilirken; bu bildiride kurtarıcı eylemin sadece
Hıristiyanlıkta değil bütün dinlerde bulunduğu belirtilerek çoğulculuk anlamında önemli bir
adım atılmış, böylece “İsa merkezli” (kapsayıcılık) bir anlayıştan “Tanrı merkezli” (çoğulculuk)
bir yaklaşıma geçiş yapılmıştır. Bir anlamda dönüm noktası olan Baar Bildirisi’nde296,
diyalogdan şu ifadelerle bahsedilmiştir:
“Dinlerarası diyalog, çift şeritli bir yoldur. Hıristiyanlar bu yolda
kendi inançlarını diğerlerine sunmak suretiyle diğerlerine açık olma ve
diğerlerinden birşeyler öğrenme ruhu içine girmelidirler. Hakiki diyalog, her
iki tarafın da derinden Tanrı’ya dönmesini sağlar...diğer dinsel geleneklerin
taraftarlarıyla beraber yürümenin, hakikatı daha iyi anlamaya ve tecrübe
etmeye bizi götüreceğine inanıyoruz.”297
DKB’nin kurulmasından (1948), 1971’de diyalog ünitesinin açılmasına kadar geçen
zamanda, Karl Barth ve Hendrik Kraemer’ın dışlayıcı tutumu Katolik olmayan Hıristiyanlar
üzerinde etkili olmuştur. 1971’den 1979’da diyalog ilkelerinin belirlenmesine kadar geçen
zamanda diliminde ise, kapsayıcılar ile dışlayıcılar arasında bir mücadele gözlenmiştir.
İlkelerin belirlenmesinden sonra başlayan süreçte ise, Baar Bildirisi’yle çoğulcu bir yaklaşıma
293 Alıcı, a.g.e., ss. 111-112 (Guidelines on Dialogue with People of Living Faiths and Ideologies, Cenevre, 1979, ss. 1-2’ye atfen) 294 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 228 295 A.g.e., s. 231 296 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 236 297 A.g.e., s. 238 (“Baar Statemen:Religious Plurality”, s. 51’e atfen)
67
geçiş yapılmıştır.298 Aslında genel anlamda Ortodoks ve Protestan gelenekleri, kapsayıcı
karakterdedir. Çağımız ortodoslarından Metropolitan Georges Khord, 1971 yılında diğer
dinlerde İsa’nın saklı olarak bulunduğunu ileri sürmüştür.299 Günümüzde ise DKB’nin öteki
dinlere karşı yaklaşımı net değildir. Ancak son zamanlarda DKB’nin Mesih merkezli bir
kapsayıcılığa doğru kaydığı görülmektedir.300
Katoliklerle Prtotestanlar arasında, diyalogun teolojik temelleri konusunda ciddî görüş
ayrılıkları vardır.301 Genel olarak bakıldığında DKB, katolik Kilise’nin aksine kurtuluş merkezli
teolojik bir diyalog değil, birlikte yaşam merkezli sosyal bir diyalog anlayışına sahiptir.302
Ortodoks Hıristiyanların diyalog faaliyetleri ise genel anlamda diğer Hıristiyan
mezhepleri kadar yoğun olmamıştır.303 Protestanlar arasından diyaloga karşı olan gruplar da
çıkmıştır. Özellikle Muhafazakâr anglikanlar ve evanjelikler* , genel olarak diyaloga girmekte
gönülsüz davranmaktadırlar. DKB üyesi olmayan Ortodokslar ise hâlâ geleneksel görüşleri
üzerine teolojik açılım sağlamış gözükmemektedirler.304
298 A.g.e., ss. 242-244
299 Demirci Kürşat, Yahudilik ve Dinî çoğulculuk, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000.s.17
300 Alıcı, a.g.e., s. 135 301 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 195 302 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 245 303 Alıcı, a.g.e., s. 79 * Evanjelikler, radikal hıristiyanlığı meydana getirmektedirler. En önemli temsilcileri Babtistler, Kongregasyonalistler, Metodistler ve Kuveykırlardır. 304 Alıcı, a.g.e., s. 136.
68
SONUÇ
Türkiye’deki Protestanlık tarihsel süreç içinde dört döneme ayrılabilir.
Protestanların 19. yüzyılın başlarında Türkiye’ye gelişi ve ardından yerli Hristiyanlar
özellikle de Ermeniler arasında yayılarak yerleşmeleri ilk dönem olarak kabul edilebilir.
İkinci dönem, Protestanların 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan göç dalgasıyla
Osmanlı topraklarını terk etmeleri, geride kalan kurumların da laik kurumlar haline gelmesidir.
Bu dönem Protestanlar için gerileme dönemidir.
Üçüncü dönem, 1940-1960 yıllarında ülkedeki Protestan sayısının göçler nedeniyle
azalmaya devam ettiği dönemdir. Bu tarihlerde probaganda çalışmaları az da olsa bireysel bir
şekilde devam etmiştir.
Organize probaganda çalışmaları 1960’lı yıllarda başlamıştır. Dördüncü dönem
diyebileceğimiz bu süreç içinde yapılan çalışmalar meyvelerini vermiş ve 198 yılında,
Cumhuriyet Döneminin ilk yerli Protestan Kilisesi İstanbul’da kurulmuştur. Bunu 1990’larda
Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde kurulan kiliseler izlemiştir. Bu yıllar kilisenin cemaat
toplama çalışmaları ile geçerken çalışmaların hedef kitleside değişmiştir. Osmanlı’da Ermeni
toplumunu hedef alan misyon çalışmaları artık Müslüman toplum üzerinde sürdürülmektedir.
2000’li yıllara gelindiğinde 1990’ların başlarında kurulan kiliseler Protestanlık içindeki çizgilerini
belirlemeye başlamışlar, kilise binası, kütüphane, kültür merkezi, yaz kampı gibi tesisler ve
vakıf, dernek gibi kurumlar oluşmuşlardır. Ayrıcayayıncılıkta da, daha önce probaganda
ağırlıklı olan kitapların yerini yavaş yavaş ilahiyat ağırlıklı ve daha seviyeli çalışmalar almaya
başlamıştır.
Protestanlık ülkemizde hem Müslümanlar hem de Hristiyanlarca çok az bilinmektedir.
Bunun nedeni de Protestanlaştırmadaki yöntemden kaynak lan ı r . Parachurch
organizasyonlarla veya değişik kiliselerin misyoner örgütleriyle Türkiye’ye gelen ve Baptist,
Metodist, Karizmatik, Pentekostal ve Presbiteryen gibi değişik akım ve mezheplere bağlı olan
misyonerler öncelikle İncil’e bağlı topluluklar oluşturmayı amaçlamaktadır. Genellikle evlerde
küçük gruplar halinde başlayan topluluklar belirli bir sayiya ulaşınca özel bir yer kiralanarak
69
resmi ibadet başvurusu yapmakta ve küçük bir kilise kurmaktadırç Daha sonra kilise içinde
Protestanlaşmış yerel önderler yurt içinde ve dışında ilahiyat eğitimi görmekte ve kilise bu
önderlere teslim edilmektedir. Yerlerini yerli Protestanlara bırakan yabancı önderler ise yeni
misyon bölgelerinde görevlendirmekte veya ülkelerine dönmektedir.
Avrupa Birliği Uyum Yaslarının tanıdığı halkadan istifade eden Protestan topluluklar,
yavaş yavaş apartmanlardan ve kiraladıkları yerlerden müstakil kiliselere geçmektedirler. Bu
vasıtayla Protestanların son yıllardaki sayısal artışıda dikkat çekicidir. Fakat bu sayısal artış
basında yer aldığı kadar abartılı değildir.
Protestanlar, Sünni kesim üzerinde istenilen hedeflere ulaşılamamış, çalışmalar
özellikle Alevi vatandaşlarımız üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Misyonerlik çalışmaları yapılırken
Alevi ve Kürt vatandaşlarımızın dini ve milli konularda olan hassasiyetleri ve farklılıkları
istismar edilerek devam ettirilmektedir. Bu kitleler Hristiyanlaştırılamasa dahi ana gövededen
ayrılmaları için her türlü faaliyet yapılmaktadır. Tarih boyunca misyonerlerin emperyalizmin
öncü kuvvetleri olarak çalıştığını hatırladığımızda, asıl devlet ve millet olarak dikkat etmemiz
gereken konunun Hristiyanlaşan küçük guruplardan çok, misyonerler vasıtasıyla atılan ayrılık
tohumları olmalıdır.
Devletin bir çok birimi bu yapılan çalışmalar karşısında raporlar yayınlamışlar ve
önlemler almaya çalışmaktadırlar. Fakat her şeyi devletten beklememek anlayışı gereği ilmi
çevreler son yıllarda artan misyonerlik faaliyetleri karşısında harekete geçmiş ve gerek alan
araştırmaları gerekse de teolojik manada misyonerlik ve protestanlık üzerine çok sayıda
çalışma yapılarak, halkımız misyonerlin tuzakları karşısında haberdar edilmeye çalışılmıştır.
70
1.GİRİŞ........................................................................................................................................ 1
1.1. Konu ve Amaç .................................................................................................................. 1 1.2. Metodoloji......................................................................................................................... 2
2. MİSYON VE PROTESTANLIK ........................................................................................... 4 2.1. Kavramsal Çerçeve.......................................................................................................... 4
2.1.1. Misyon ve Misyonerlik Kavramları........................................................................... 4 2.1.2 İncil’de Misyonerlik ................................................................................................... 8
2.2 Protestanlığa Genel Bir Bakış........................................................................................ 12 2.2.1 Protestanlığı Hazırlayan Siyasi Gelişmeler ............................................................. 12 2.2.2. Protestanlığı Hazırlayan Dini Sebepler ................................................................... 12 2.2.3. Protestan Hareketin Gelişimi................................................................................... 13 2.2.4. Anlam Olarak Protestanlık ...................................................................................... 15 2.2.5. Protestan Hareketin Sonuçları ................................................................................ 17
2.3 Protestanlıkta Misyonerliğin Önemi.............................................................................. 18 3. TÜRKİYE MİSYONERLERİ............................................................................................... 20
3.1. Osmanlı Döneminde Protestan Misyoner Guruplar, Kiliseler ve Sosyal Kurumlar....... 20 3.1.1. ABCFM: Amerikan Board Teşkilatı ....................................................................... 21 3.1.2. ABCFM Dışındaki Protestan Misyoner Örgütler:................................................... 22 3.1.3. Osmanlı’da Faaliyet Gösteren Misyoner Kiliseler ................................................. 23 3.1.4. Protestanların Osmanlı Anadolusun’da Açtığı Okullar........................................... 24 3.1.5. Basın Yayın ............................................................................................................. 26
3.2. Günümüz Türkiye’sindeki Protestan Gruplar ve Kiliseler ............................................. 26 3.2.1. Cumhuriyet Döneminde Faaliyetlerine Devam Eden Misyoner Kiliseler.............. 29 3.2.2. Türkiye Misyonerlerinin Yurtdışı Bağlantıları ........................................................ 36
4. PROTESTANLARIN MİSYONERLİK AMAÇ VE YÖNTEMLERİ ................................. 39 4.1. Amaçlar........................................................................................................................... 39 4.2 Misyonerlik Yöntemleri................................................................................................... 40 4.3. Basın Yayın .................................................................................................................... 42
4.3.1. Yayın Evleri............................................................................................................ 42 4.3.2. Basın Dünyası........................................................................................................ 43
4.4. İnternet............................................................................................................................ 45 4.4.1. www.incil.com ................................................................................................... 46 4.4.2. www.protestan.org ............................................................................................. 46 4.4.3. www.isamesih.org .............................................................................................. 46 4.4.4. www.islamacevap.net........................................................................................ 46 4.4.5. www.kutsalkitap.org........................................................................................... 46 4.4.6. www.giriskapisi.net............................................................................................ 47 4.4.7. www.kilisemiz.cjb.net ........................................................................................ 47 4.4.8. www.hasret-duyulan.com................................................................................... 47 4.4.9. www.hristiyan.net............................................................................................... 47 4.4.10. www.anadolukilisesi.com................................................................................... 47 4.4.11. www.protestankilisesivakfi.org.......................................................................... 48 4.4.12. www.twpc93.com............................................................................................... 48 4.4.13. www.isamesih.org .............................................................................................. 48 4.4.14. www.members.tripod.com ................................................................................. 49 4.4.15. www.yedidya.tr.gs.............................................................................................. 49 4.4.16. www.ankaraprotestanchurch.org........................................................................ 50
71
4.4.17. www.yeniyasam.org ........................................................................................... 50 4.4.17. www.churchizmir.org......................................................................................... 50 4.4.18. www.gnmmujde.com ......................................................................................... 50 4.4.19. www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm ............................................................. 50 4.4.20. www.isa-mesih.com ........................................................................................... 51 4.4.21. www.isanıncilesi.com......................................................................................... 51 4.4.22. www.circassiancanada.com................................................................................ 51
4.5. Vakıflar........................................................................................................................... 52 5.PROTESTANLARIN SOSYAL YAPIYI OLUŞTURAN FARKLI UNSURLARA YÖNELİK FAALİYETLERİ..................................................................................................... 56
5.1. Kürtler Üzerindeki Faaliyetler ........................................................................................ 56 5.2. Aleviler Üzerindeki Faaliyetler ...................................................................................... 59
6.PROSTESTANLIK VE DİYALOG....................................................................................... 61 6.1.Diyalog ............................................................................................................................ 61 6.2. Protestan Diyaloğu.......................................................................................................... 64
72
KAYNAKÇA
Adam, Baki, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Diğer Dinler, Pınar Yayınları,
İstanbul, 2002
Alıcı, Mustafa, “Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim Işığından İslam-Hıristiyan
Diyaloğu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi, SBE, 2001
Arpee, Leon, A Century of Armenian Protestaism 1846-1946, Armenian Missionary
Association of America, New York 1946
Arslantürk, Zeki, Tayfun Amman, Sosyoloji, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2001
Arslantürk, Zeki, Araştırma Metod ve Teknikleri, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı
Yayınları, İstanbul,1999
Atkinson, James, ‘Reform’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni
Yaşam Yayınları, İstanbul 2004
Aydın, Mahmut ,Misyonerlik ,Kaknüs İstanbul, 2002
Aydın, Mahmut,Monologdan Diyoloğa ,Ankara Okulu Yayınları.Ankara 2001
Aydın, Mehmet, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-
Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999
Aykıt, Dursun Ali, Misyon ve İnciller Misyonerliğin Tarihsel Kökenleri, Kesit dinler
Tarihi, İstanbul 2004
Basmacıyan, Krikor Hagop, Şarkta Toplumsal ve Dini Hayat, Aras Yayıncılık, İstanbul
2005
Bayzan, Ali Rıza , Küresel Vaftiz, İstanbul, 2004
Birlet, Kırsten, Reformun Özü, Bütün Dünya kitaplığı, İstanbul 2003
Challage, Felicien, Dinler Tarihi, Çev. Samih Tiryekioğlu, Varlık Yayınları, İstanbul
1994
73
Danacıoğlu, H. Esra, Osmanlı Anadolu’sunda Anglo-sakson (Protestan) Misyoner
Faaliyetleri (1816-1856), (Basılmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniverstesi, Atatürk İlkeleri ve
İnkılap Tarihi Enstitüsü),
Demirci, Kürşat, Yahudilik ve Dinî çoğulculuk, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000
Draz, Abdullah, Din ve Allah İnancı, Çev. Bekir Karlığa, Bir Yayıncılık, İstanbul,
Tarih Yok
Dowley Tim, ‘John Wyclif’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni
Yaşam Yayınları, İstanbul 2004
Dündar, Fuat, Türkiye Nüfus Sayımlarında Azınlıklar, Çiviyazıları, İstanbul 2000
Eliade Mircae, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Din Bilimler
Yayınları, Konya 1995
Erbaş, Ali, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi ,İnsan Yayınları,İstanbul,2004
Formen, Charles W., ‘missionary movements’ Dictionary of Comparative
Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970
Günay, Nasuh, Günümüz Türkiyesiinde Misyonerlik Faaliyetleri,Fakülte
Kitapevi,Isparta 2005
Gündüz, Şinasi, Misyonerlik ,Kaknüs Yayınları , İstanbul ,2002
Gündüz , Şinasi , Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 1
Güngör, Erol, Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri, İstanbul 1999
Gökbel, Ebubekir Sıddık Yücel, Gökhan Sebati Işkın, Çev. Talip Özdeş, Cumhuriyet
Üniversitesi Rektörlüğü, Sivas, 2003
Harman, Omer Faruk , Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri , Ensar Vakfı Yayınevi,
İstanbul ,2004
Karaman, Ramazan, Sanayileşmenin Dine Etkisi, Matbu Dokora Tezi, Yayınevi Yok,
Konya, 2000
Kieser, Hans Lukas , Iskalanmış Barış Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik
ve Devlet1839-1938, Atilla Dirim (çev.) İletişim Yayınları, İstanbul 2005
74
Kocabaş, Süleyman, Misyonerlik ve Misyonerler, İstanbul, 2002
Kocabaşoğlu, Uygur , Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı
İmparatorluğu'ndaki Amerikan Misyoner Okullar, İst.-1991, 2. Bası, Arba Yay.,
Köylü, Mustafa, Dinler Arası Diyalog, İnsan Yayınları, İstanbul, 2001 (Beyza Bilgin,
“Mezhepler ve Dinlerarası Eğitim ve İşbirliği”, A.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, C:XXXIX,
(Ankara 1999),
Kuzgun, Şaban, Dinler Tarihi, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1993
Küçük, Abdurrahman, “Hıristiyanlıkta Misyon Anlayışı, Yeni yaklaşımlar ve Dinlerarası
Diyalog”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara, 2002
Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye’de Misyonerlik, Dinler tarihi
Araştırmaları-Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Ankara 2005
Li, Jİ Hyun, Türkiye’deki Misyonerlik; ‘Güney Koreli Misyonerlerin faaliyetleri’
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Ankara
2004
Malkoç, Mustafa Numan, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri,İstanbul , 2004 , Ensar
Neşriyat
Malkoç, Mustafa Numan, İstanbul’daki Protestan Kiliseler, İstanbul 1999
Muratoğlu, Davut, Neden Hristiyan Oldular, Müjde Yayıncılık, İstanbul 2002
Ortaylı, İlber, Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler I,
Ank.-2000, Turhan Kitabevi yayınları
Padilla, D. Rene, ‘Özgürlük Dönemi’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran
(çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004
Payton, J.L,Protestant, Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, TNT Clark,The Scolar
Pres,Edınburg 1980
Poyraz Ergun, Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001
Sakaoğlu Po Necdet, ‘Protestan Okulları’ İstanbul Ansiklopedisi: Dünden Bugüne ,
İlhan Tekeli (haz.), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, 6, 287-288.yraz Ergun,
Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001
75
Şimşek, Mehmet, Süryaniler ve Diyarbakır, Çivi Yayınları, İstanbul 2003
Tanya, Zekair, 'Efes Kutlaması', Gerçeğe Doğru, sayı: 14, Ocak-Şubat 2000
Toprak, Zafer,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993
Turan, Ömer,Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri, Avrasya Etüdleri
Dergisinin Kış/1999 sayısı
Turan, Ömer, Avrasya’da Misyonerlik , Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi,
Ankara 2002, s.9-10
Tümer, Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1993
Vahapoğlu, M.Hidayet, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Boğaziçi
Yayınları,İstanbul 1992
Weber, Max, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997
------------------------------------------------------------------------------------------------
Dictionary of Comparative Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970
Charles T. Paul, ’Missions Movements’, A Dictionary of Religion and Ethics,USA 1921
Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, Hanstings, TNT Clark,The Scolar
Pres,Edınburg 1980,s.410-411-412
Toprak, Zafer,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993
----------------------------------------------------------------------------
www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006)
76
http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (01.05.2004)
http://www.haberanaliz.com/haber.php?id=20961
www.zaman.com.tr./sondakika?86nd=f43 (11.10.2004)
www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004)
www.haber3.com/gundem?123=a (03.03.2004)