78
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ Yüksek Lisans Tezi ÖMER TOPCU İstanbul, 2006

PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR... · 16 Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye’de

  • Upload
    others

  • View
    26

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI

DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI

PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ

Yüksek Lisans Tezi

ÖMER TOPCU

İstanbul, 2006

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLAHİYAT ANABİLİM DALI

DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI

PROTESTANLARIN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Ömer TOPCU

Danışman: YRD. DOÇ. DR. Kürşad DEMİRCİ

İstanbul, 2006

1

1.GİRİŞ

1.1. Konu ve Amaç

Toplumlar da bireyler gibi, yekdiğeriyle sürekli ilişki içindedir. Bu ilişkileri belirleyici

faktörlerden en önemlilerinden birisi de dindir. Toplumların dinî kimlikleri ve din algıları,

“diğerleri”ne yaklaşımda son derece etkilidir. Toplumlara, dinî kimliklerini ve din algılarını

kazandıran temeller ise büyük oranda, o dinin kutsal metinlerinde bulunmaktadır.

“Din” kelimesi Arapça olup “gidilen yol, örf, âdet, hüküm, ceza” gibi anlamlara

gelmektedir. Din kelimesinin Latin menşeli dillerde kullanılan karşılığı olan “religion” ise, “bir işi

tekrar yapmak” anlamındaki “relegere” ya da “bağlanmak” anlamındaki “religare”den

gelmektedir.1

Hiç şüphesiz dininin ne olduğu sorusuna, sayısız cevap bulmak mümkündür. Fakat

bu cevaplar ne olursan olsun, aşikâr olan bir şey var ki o da, dinin, tarihî, sosyolojik, kültürel

ve psikolojik boyutları olan bir kavram olduğudur. Bu yüzden onun tam olarak anlaşılabilmesi

için, bütün yönleriyle ele alınması gerekmektedir.2 Dini tanımlamaya çalışanlardan her biri,

onun farklı bir yönüne işaret ettiği için, değişik tarifler ortaya çıkmıştır.3 Mesela kimileri, dinin

cemaat meydana getirici yönüne, kimileri dindeki mutlak itaat duygusuna, kimileri dinin

kurumsal önemine4, kimileri ise dinin insan yetilerini sınırlandıran yasaklayıcı yönüne işaret

etmiştir5. Kimileride asıl bizim konumuzu oluşturacak olan , dinlerin yayılmacı yönlerine işaret

etmiştir6

Bu çalışmada, konu gereği, dinlerin özelde Hristiyanlığın daha da özelde

Protestanlığın yayılmacı yönünü incelenecektir. Her şeyden önce din, sosyal varlık alanını

belirleyen kurumlardan birisidir7 ve toplum için hayatî öneme hâizdir.Hayati öneme sahip olan

din, Batı’da gelişen Pozitivist akımlar ve bu akımların bütün dünya çapında gösterdiği etkiler

sonucunda sekülerizm gelişmiş ve din ikinci plana atılmıştır.Fakat günümüzde din yaklaşık

dört yüz yıllık fetret döneminden sonra yine geri dönmüş ve bir kere daha insanoğlunun hayat

alanındaki merkezi yerini almaya başlamıştır.Doğudan Batıya Kuzeyden Güneye yaşayan

bütün insanlar toplumlarında ve ister yeni ister eski bütün irfan havzalarında dini hareketler,

dipten gelen dalgalar halinde yükselerek gelmektedir.

1 Şaban Kuzgun, Dinler Tarihi, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1993, s.16 2 Eliade Mircae, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Din Bilimler Yayınları, Konya 1995, s.27 3 Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1993, s. 5 4 A.g.e., s.6 5 Felicien Challage, Dinler Tarihi, Çev. Samih Tiryekioğlu, Varlık Yayınları, İstanbul 1994, s. 208 6 A.g.e., s.6 7 Zeki Arslantürk, Tayfun Amman, Sosyoloji, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2001, s. 148

2

Modernizmin ve teknolojik gelişimin insan ruhunu ihmal etmesi, insanları tekrar metafizik

ve dini arayışlara yöneltmiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerde refah düzeyinin artması sonucunda

sanayi ve teknolojinin imkânlarından geniş bir şekilde yararlanmaya başlayan insanlar, ruhun

ve duyguların ihmali ile kendilerini bir bunalımın içinde bulmuşlardır. Bu durum bu ülkelerde

ruhsal rahatsızlık ve intiharları da beraberinde getirmiştir.

Aradıkları barış ve huzuru dine yönelerek bulmaya çalışan insanlar, çeşitli dini akımların

ve bu arada yayılmacı bir anlayışı benimseyen evrensel dinlerin kapsama alanına

girmektedirler. Bu bağlamda günümüz Hıristiyanlığının banisi olarak kabul edilen Pavlus’tan

bu yana misyonerlik zihniyetini daima taşıyan Hıristiyanlık dini de, boşluk içindeki insanları

hedef kitle alarak misyonerlik faaliyetlerini hızlandırmıştır.

Misyonerlik faaliyetleri için her türlü araç ve vasıtayı kullanan Hıristiyan misyonerler

dünyanın dört bir tarafında açılan kiliseler, vakıflar, yayın evleri, çağımızın kitle iletişim araçları

olan televizyon,radyo ve internet sahalarınada da el atmışlardır.Protestan Misyonerler tarihsel

metodlarına ek olarak günümüz teknoloji ve imkanlarınıda kullanarak Hristiyanlaştırma

faaliyetlerine devam etmektedirler.

1.2. Metodoloji

Sosyal olayların araştırılmasında başlıca iki metot kullanılmaktadır. Bunlardan

birincisi, ilgili belgelerin incelenmesini ve çözümlenmesini ifade eden dokümantasyon metodu;

ikincisi ise, anket, mülâkat ve soru cetvelleri yoluyla sosyal realitenin doğrudan gözlenmesine

dayanan uygulamalı metottur.8 Bu araştırmada konu gereği, dokümantasyon metodu

kullanılacaktır.

Öncelikle misyon ve misyonerlik kavramsal çerçevede açıklanacak sonra Protestanlık

hakkında bilgi verilecektir. İkinci bölümde , Protestanlığın kısa tarihsel geşimine değinilecek

ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemin de faaliyet gösteren yapılanmalar hakkında bilgi

verilecektir

Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde misyonerlerin günümüz Türkiye’sinde Misyonerlik

faaliyetleri için ne türlü araç ve vasıtalar kullanandıklarına değinilecektir. Hıristiyan

misyonerlerin özellikle çağımızın yeni bir kitle iletişim araçları olan internet ve basın-yayın

8 Zeki Arslantürk, Araştırma Metod ve Teknikleri, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul,1999, s.80

3

organlarını ne kadar yoğun ve aktif bir şekilde kullandıkları belgeleriyle kanıtlanmaya

çalışılacaktır.

4

2. MİSYON VE PROTESTANLIK

2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.1. Misyon ve Misyonerlik Kavramları

Din ve inançların yayılmasını ifade eden çeşitli kavramlar vardır. Bunların başında

‘misyon’ kavramı gelmektedir. Latince ‘missio’dan gelen ‘mission’ kelimesi, sözlük anlamı

itibariyle görev, yetki anlamlarındadır ve ‘mittere’den gelmektedir.9 Kavram olarak ise

misyon’bir şahıs veya heyete verilen umumi vazife, dini, diplomatik, bilimsel görev

yüklenmişkimselerin tümü’dür.10 Misyonerde görevli kişi anlamındadır.Ancak spesifik olarak

misyon ‘bir dinin yayılması, dindar olmayanların dine kazandırılması için yapılan faaliyetler

anlamına gelmektedir.’11

Günümüzde misyonerlik dendiği zaman akla önce Hristiyanlık gelmektedir.Bu açıdan

bakıldığında kavramı; Bir kilise teşkilatı veya herhangi bir Hristiyan cemaat tarafından

Hristiyanlığı veya İncil’in mesajını yaymak amacıyla özel olarak yetiştirilen ve bu çerçevede

özellikle Hristiyan olmayan toplumlarda görevlendirilen kişiyi ve böylesi kişilerin oluşturduğu

hareketi ve faaliyetlerini’ ifade eder.12 Bir başka değişle Misyoner belli bir görevle

vazifelendirilen insan topluluğu ve din probagandası yapmakla görevli din adamları için

kullanılmaktadır.13

Hristiyan Misyonerliği dini anlamını korumakla birlikte 1960’lı yıllardan itibaren barış,

toplumsal ahenk ,renkli ırkların hürriyetlerine kavuşturulması, diğer dinlere hoşgörü ve diyalog

gibievrensel değerlere hizmet de misyonerliğin sınırları içersine dahil edilmiştir.14

Misyonerlere göre ‘misyon’, Hristiyan kutsal kitabına ait bir kelimedir. Hem ‘misyon’

kelimesine hemde misyonerliğe yüklenen anlamı Paris Katolik enstitüsü Profesörlerinden ve

misyonerliğin liderlerinden olan Kardinal J.Danielou, 1956’Lı yıllarda, Katolik Kilisesinin özel

yayını olan ‘Histoire Universelle des Missions Catholiques’ başlıklı dört ciltlik eserin birinci

ciltinde yer alan makalesinde açık bir şekilde ortaya koymaktadır: ‘Misyon (mission) kelimesi,

Yeni Ahit’in diline aittir ve Hristiyan İlahiyatının özel bir kategorisini teşkil etmektedir. Misyon

9 Charles W. Formen, ‘missionary movements’ Dictionary of Comparative Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970, s.444 10 Nasuh Günay, Günümüz Türkiyesiinde Misyonerlik Faaliyetleri,Fakülte Kitapevi,Isparta 2005, s.1 11 Charles T. Paul, ’Missions Movements’, A Dictionary of Religion and Ethics,(DRE)),(Edit. Shailer Mathew-Gerald Simith)USA 1921, s.286 12 Günay, a.g.e., s.2 13 Omer Faruk Harman , Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri , İstanbul ,2004 , s.26 14 Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki

Amerikan Misyoner Okullar, İst.-1991, 2. Bası, Arba Yay., s.64

5

bu konuda, yetki sahibi otorite tarafından, yetki ile donatılmış birinin resmi olarak

görevlendirmesini belirtmektedir. Kelime, farklı şekillerde kullanılmaktadır. O, tam olarak

teolojij düzende, Baba tarafından Oğul’un ve Kutsal Ruhun gönderilmesini belirtmektedir. İlahi

misyonlardan işte bu anlamda söz edilmektedir. İkinci olarak misyon kendisiyle aynı yetkilere

sahip olan havarilere, Mesih tarafından tevdi edilen vazifeyi ifade edebilmektedir. Bu iki anlam,

zaten, Masih’in, ‘Baba’nın beni gönderdiği gibi bende sizi gönderiyorum’15 sözüne göre

birbirinin yerine kullanılmaktadır. Sonuncu olarak o, kilise üyelerinden bazılarına tevdi edilen

İncil’i putperestlere görevini ifade edebilmektedir.16

Misyon kelimesinin kullanılagelen anlamı, bu sonuncu anlamıdır. Pavlus’un şu metni,

hemen hemen onun temel unsurlarını en iyi bir şekilde bir araya getirmektedir: ‘İmdi kendisine

iman etmedikleri kimseyi nasıl çağıracaklar? İşitmedikleri kimseye nasıl inanacaklar? Eğer

gönderilmezlerse nasıl vaaz edecekler?17 Msyonun diğer etapları, burada burada iyi bir şekilde

tasvir edilmiştir. Bu etaplardan birincisi olan gönderme, özel anlamda misyon demektir. İkinci

olarak elçinin görevi, özellikle sözün anlatılmasıdır. Misyonun son amacı ise gidilen ülkede

hiyerarşiyi yerleştirmektir.18 Belirtilen amaçların gerçekleştirilmesinde her türlü yol ve yönetim

meşrudur.

Misyonerler, Misyonerliği, farklı şekilde anlamaya ve Yeni Ahit’in kendilerine yüklediği

bir görev saymaya çalışmış; ‘durumdan vazife çıkarmışlardır’. Onların inanışlarına göre;

Hristiyan olmayan birini veya biryeri kendi gurubuna kazandırma, cenneti kazanmanın

şartlarındandır. Bunları yapmak onlar için bir emirdir.

Misyonerlerin gayesinin; bazı Hristiyan guruplarda olmak üzere Hristiyanlığın veya

‘kendi inancı /anlayışı’ dışında kalanları kazanmak, kazanamadıklarınıda kendi toplumu içinde

çatışır hale getirmek olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin değişik

yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar yere, zamana ve topluma göre değişmektedir. Birinci

basamağı, ‘kendi gurubuna /anlayışına’ katmak; ikinci basamağı ‘mabet’ kurmak; üçüncü

basamağı o toplumdan ‘görevliler / ruhbanlar’ oluşturmaktır. Bu basamaklar misyonerler ,için

yeterli değildir. Mensup oldukları anlayışın bir ülkede ayakta kalabilmesi; o ülkenin kültürüyle

bütünleşmesine ve ülke halkından devam eden cemaat oluşturulmasına bağlı görülmektedir.19

Diğer taraftan Hristiyan geleneğinde dini yayılmayı idafe eden başka kavramlarda

vardır. Bunlar içersinde en çok kullanılan İncil’i vaaz etme anlamında da kullanlılan evangelizm

15 Yuhanna,20:21 16 Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye’de Misyonerlik, Dinler tarihi Araştırmaları-Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Ankara 2005, s.20. 17 Romalılara Mektup,10:14-15 18 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.21. 19 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.21,22

6

ve evangelizasyon, Hıristiyan mesajının insanlara ulaştırılmasını hedefleyen anlayışı ifade

ederken, christanization ve conversion, diğer insanları Hıristiyanlaştırma ya da Hıristiyan

inancına ihtida ettirme bağlamında kullanılmaktadır.20 Bunlardan başka Hıristiyan mesajına

şahitlik(witness), mesajın ilanı(proclamation) ve (şehadet) martyria gibi kavramlar da misyonla

ilişkili olarak kullanılmaktadır.21

Evangelizm kelimesinin misyon yerine tercih edilmesinin sebebi, misyon kelimesinin

tarih içinde negatif bir manaya bürünmesidir. Evagelizm’in iyi haber, güzel haber sunma gibi

olumlu manaları kullanılarak eski misyon anlayışı değişik bir isim altında devam etmektedir.

Bu tarz yaklaşımlar biraz daha farkılılıklar olmakla beraber İslamda’da vardır. Örneğin

Kur’an’da, bu çerçevede, insanlara iyiliği emredecek / öğretecek hayra çağıracak ve onları

kötülükten sakındıracak bir grubun her zaman bulunmasının önemi vurgulanır.22 Ayrıca dinin

insanlara tebliğ edilmesinin gerekliliği üzerinde durulur23 ve peygamberlere hitaben

‘Rabbinden sana indirileni duyur,eğer bunu yapmazsan onun mesajını duyurmamış

olursun,Allah seni insanlardan korur….24denilir. Bu bağlamda zaman zaman ‘ey insanlar’ diye

başlayan ifadelerle Kuran mesajının bütün insanlığa yönelik olduğuna işaret edilir25. Benzer

şekilde diğer evrensel dinlerde de dinin öğretilerinin insanlara ilan edilmesi ve yayılması

üzerinde önemle durulur.

2.1.1.1. Misyonerlik-Tebliğ

Kelime olarak tebliğ; bildirme, erişme, haber verme, mesaj gibi anlamlara gelmektedir.

Terim olarak tebliğ; bir konudan,herhangi bir olaydan, belirli bir mesajdan, yaşanan bir

gelişmeden, vahyedilmiş bir dinden haberi olmayanları haberci, ukal, ‘elçi’, vaiz gibi aracılarla

haberdar etme yöntemidir.26

Tebliğ kelimesi karşılığı olarak tam anlamıyla olmasa da, Hristiyanlığın il

dönemlerinde yüklenen anlamıyla ‘misyon’ kelimesi kullanılmaktadır.Fakat, misyonerlik

sıradan ya da rastgele bir tebliğ faaliyetinin ifadesi değildir. Hıristiyan geleneğinden

kaynaklanan belirli metotları kullanarak, Hıristiyan dinsel değerlerinin yayılması ve diğer

insanların Hıristiyanlaştırılması için yapılan sistematik aktiviteleri ifade etmektedir.Bu

bağlamda misyonerlik,bir kurum olarak İslam’daki tebliğ ve irşad faaliyetlerinden ayrılır27.Aynı

20 Şinasi Gündüz , Misyonerlik ,Kaknüs Yayınları , İstanbul ,2002 , s. 14 21 Ömer Faruk Harman , a.g.e s.26 22 Ali İmran 104 23 Tevbe 122 ,Nahl 125 24 Maide 67 25 Nisa 170,174,Hac 49,Bakara 21.168 26 Abdurrahman Küçük, a.g.e., s.23 27 Şinasi Gündüz. A.g.e. s.15

7

şekilde Hıristiyan misyonerliği her ne kadar Batılı din bilimcileri bunların tebliğ faaliyetlerini de

misyonerlik kapsamında değerlendirseler de Hristiyanlığa ait misyon kurumundan

ayrılmaktadır.28

2.1.1.2. İslamdaki Tebliğ ve Hristiyanlıktaki Misyonerlik Kurumu

İslam’daki tebliğ ve irşad çabalarının temel amacı Kur’an’ın Maide suresi 67.

ayetinde ifade edildiği gibi İslami öğretilerin insanlara duyurulmasıdır.Oysa Hıristiyan

misyonerliğinde,Matta İncili 28:19-20’de vurgulandığı gibi muhatap alınan kimselerin İsa Mesih

öğrencileri yapılmaları ve vaftiz edilmeleri yada ilk Hıristiyan misyoner Pavlus’un bir

mektubunda vurguladığı gibi ‘ne yapıp edip insanların kazanılması’ amaçlanır.

Kur’an çeşitli ayetlerinde Hz. Muhammed’e (ve onun şahsında

Müslümanlara),görevinin yalnızca duyurmak olduğunu,insanların inanıp inanmamaları

konusunun ise Allahile insanlar arasında bir şeyler olduğunu hatırlatmıştır.Nitekim

müsümanlar yaklaşık 1400 yıllık İslam tarihi süresince yüzyıllarca egemenlikleri altında kalan

bölgelerdeki gayrimüslimleri ‘ne yapıp edip Müslümanlaştırmaya’çalışmamışlar;onlara tabiki

İslam inanç ve değerlerini anlatmışlar,fakat inanıp inanmama konusundaki tercihi kendilerine

bırakmışlardır.Yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde kalmasına rağmen

Balkanlar,Yunanistan,Ege adaları ve diğer bölgeler,Hıristiyan kimliğini kaybetmemiştir.Zira

Müslümanlar,egemenlikleri altında yaşayan bu gayrimüslim insanlara,İslamı tebliğ etmekle

birlikte,geniş bir hoşgörü ve inançlara saygı göstermişler,onları Müslümanlaşmaları konusunda

zorlamamışlardır.

Diğer taraftan misyonerlik anlayışı çerçevesinde Hıristiyanlar,tarih boyu gittikleri

yörelerde hitab ettikleri insanlara Hıristiyan mesajını duyurmayı değil onları Hıristiyanlaştırmayı

hedeflemişlerdir.Örneğin Amerika kıtasının Batılı Hıristiyanlarca işgalinden yaklaşık iki yüzyıl

geçmeden ,Güneyi ve kuzeyiyle bütün kıtanın yerli inanç ve kültürleri hızla yok edilmiş;Ortaçağ

engizisyonunu aratmayacak yöntemlerle farklılıklar üzerinde şiddet estirilmiş ve yöre halkları

hızla Hıristiyanlaştırılmıştır.Aynı durumu Avustralya’da ,Yeni Zelanda’da,Batı emperyalizmini

yaşayan Afrika ülkelerinde ve diğer bölgelerde görmek mümkündür.

Esasen İslam,tarih boyu inançlara saygılı ve hoşgörülü olmuştur. Kur’an’daki ‘dinde

zorlama yoktur’29,’senin dinin sana benim dinim bana’30 ya da ‘ey insanlar,size rabbinizden

gerçek geldi,artık kim yola gelirse kendisi için gelir kim de saparsa kendi zararına sapar’31gibi

adeta inanç ve düşünce özgürlüğünün evrensel manifestosu mahiyetindeki ayetlerden

28 Şinasi Gündüz. A.g.e. s.15 29 Bakara 256 30 Kafirun 6 31 Yunus 108

8

hareketle İslam toplumları , egemenlikleri altındaki çeşitli inanç sistemlerine bağlı halklara

geniş bir hoşgörüyle yaklaşmış;onların varlıklarını devam ettirmelerine ve kendilerini ifade

etmelerine imkan tanımıştır.Bu noktalar misyonerlik ve tebliğ kavramlarını kavram tartışması

dışında ,yaşanan hayatın bizzat içinde farklılaştırmıştır.

2.1.2 İncil’de Misyonerlik

Hıristiyanlık, sahip olduğu “misyon” anlayışının bir sonucu olarak, tarih boyunca dışa

açık ve yayılmacı yaklaşımın en gözde örneklerinden biri olmuştur. Genel anlamda Tevrat’ta,

sadece İsrailoğullarını seven ve onları seçmiş bir Tanrı tanımlamasına yer verilirken; İncil’de

Tanrı, insanlar ve milletler arasında fark gözetmeyen bir “Baba” olarak görülmüştür. Çünkü

bütün insanlar Tanrı’nın çocuklarıdır ve Yeni Ahid bütün milletlere gönderilmiştir.32

Aslında İsa, ilk zamanlar misyon faaliyetini Yahudilerle sınırlı tutmuş, onların

dışındakilere karşı ise, tıpkı Yahudilikteki gibi, dışlayıcı bir tutum sergilemiştir.Nitekim o,

havarilerinden, başka milletlere ve Sâmirîlerin şehirlerine gitmemelerini istemiş, onları, İsrail’in

kaybolan koyunlarını bulmakla görevlendirmiştir.33 Sur ve Sayda taraflarına geçtiğinde, Yahudi

olmayan bir kadın kendisine gelip kızını iyileşmesi için yardım istemiş, ancak İsa kendisinin,

“İsrail evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmediğini” ifade etmiş ve çocukların

ekmeğini alıp köpeklere atmanın iyi olmadığını söyleyerek onu geri çevirmiştir. Ancak kadının

“köpekler efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yerler” demesi üzerine, onun imanının

büyük olduğunu söyleyip, isteğini yerine getirmiştir.34 Görüldüğü gibi burada Yahudi

olmayanlara yönelik misyona yer verilmemiş, hatta onlar, efendilerine bağlı köpekler olarak

tanımlanmışlardır.* Bu anlayış, daha sonraki resûller döneminde de zaman zama kendisini

göstermiştir. Nitekim, Yahudilerce Yeruşalim ve Sâmirîye’nin değişik yerlerine dağıtılan

resûller, sözü Yahudilerden başkasına söylemeyerek Fenike’ye, Kıbırs’a ve Antakya’ya kadar

gitmişlerdir.35 İşte, Yeni Ahid dönemi hıristiyanlarının, pagan dünyayla doğrudan ilişkiye girip

girmeme konusunda ilk zamanlar yaşadığı bu kısa süreli tereddütün temelleri, kimileri

tarafından, ötekilere karşı hep ihtiyatlı olan Eski Ahid’e kadar dayandırılmaktadır.36

Daha sonraları ise, Yahudilerin baskılarının artması, buna bağlı olarak da iyi ve üstün

Yahudi imajının değişmesi üzerine, mesajın Yahudi olmayanları da kapsadığı ileri sürülmeye

başlanmıştır.37 Nitekim Luka’da anlatılan “iyi Sâmirî” örneği, diğerlerinin de Yahudiler kadar

32 Galatyalılara 2/2; Efesoslulara 3/1-6; Arsel, a.g.e., s. 226 33 Matta 10/5-6 34 Matta 15/21-28 35 Resullerinin İşleri 11/19-20 36, Mustafa Alıcı, “Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim Işığından İslam-Hıristiyan Diyaloğu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi, SBE, 2001. s.44 37 Mahmut Aydın,Monologdan Diyoloğa ,Ankara Okulu Yayınları.Ankara 2001, s. 32

9

misyona muhatap olmayı hak ettiklerini göstermektedir.38 Böylece misyon anlayışı değişmeye

ve gelişmeye başlamış, İsa Yahudiler dışındakilerede İncil’i vazetmiştir. İsa’nın Yahudiye’den

ayrılıp Celile’ye gitmesi, Yahudi liderlerin kendisini reddetmiş olduğunu anlayıp, diğer uluslara

yönelişini ifade etmektedir. Çünkü Yahudiye, Yahudi din kurumunun merkezi iken; Celile, diğer

ulusların ağırlıkta olduğu bir bölgedir. İsa’nın öğrencilerine gitmeyi yasakladığı Sâmirîye’ye,

kendisinin gidip misyon faaliyetini yürütmesi de, misyonun genişlediğini ve onun içine Yahudi

olmayanların da girdiğini göstermektedir.39

Bundan sonra İsa, kapının, çalan herkese açık olduğunu dillendirmiş40 ve kendisini

“dünyanın nuru” olarak tanıtmıştır.41 Öğrencilerinden de “dünyanın ışığı”42 olmalarını istemiştir.

Bunu gerçekleştirmeri için de bütün dünyaya gidip, İncil’i bütün hilkate vazetme43 ve böylece

milletleri şakirt etme44 görevini onlara vermiştir.

İsa zamanla, Yahudilerle olan bağlantısını da koparmıştır. Zira o, kan bağına değil,

din bağına dikkat çekmiştir. Ona, annesinin ve kardeşinin kendisini dışarıda bekledikleri

söylendiğinde, o, asıl kızkardeşi ve annesinin, Allah’ın iradesine uygun hareket edenler

olduğunu söylemiştir.45 Böylece kan bağının yerini din bağı almış, bu din bağının içine ise

misyon yoluyla bütün insanlar alınmaya çalışılmıştır. Zira İncil’in mesajı, milletlerin bütününe

şahadet olmak üzere, bütün dünyada vaaz edilmelidir.46 İsa, Sâmirîyeli bir kadından su

istemiş, ancak kadın ilk anda “Yahudiler Sâmirîlerle iş yapmazlar” diyerek bunu yadırgamış;

İsa ise bu ayrımı kabul etmeyip, ona “hayat suyu” vermeyi teklif etmiştir.47 Sonuçta kadın iman

etmiş ve kadının şahadeti üzerine, Sâmirîlerden birçoğu da İsa’ya inanmıştır.48

Ancak “misyon” kavramı, İsa’nın öğrencileri ve özellikle de Pavlus eliyle zengin bir

içerik ve büyük bir dinamizm kazanmıştır. Zira İsa, Pavlus’u, “ismini milletler, krallar ve

İsrailoğulları önüne getirmek için seçilmiş bir alâmet” olarak tanımlamış49 ve onu, milletler

arasında Mesih’i vazetmekle görevlendirmiştir.50 Pavlus, açıkça Yahudi ile Yahudi olmayan

arasında bir fark olmadığını, hem de Eski Ahid’deki “her kim Rabbin ismini çağırırsa

kurtulacaktır”51 ifadesine dayanarak anlatmaya çalışmıştır.52 O, İsrail’in kaybolmuş

38 Luka 10/25 39 Luka 9/52-53 40 Luka 11/10 41 Yuhanna 8/12 42 Matta 5/14 43 Markos 16/15-16 44 Matta 28/19 45 Matta 4/33 46 Matta 24/14 47 Yuhanna 4/7-10 48 Yuhanna 4/39 49 Resullerinin İşleri 9/15 50 Galatyalılara 1/15 51 Yoel 2/32 52 Romalılara 10/12-13 Ayr. Bkz. Pavlus’un Galatyalılara Mektubu 3/28-29

10

koyunlarının içine bütün ulusları dâhil etmiş, İsrailîlik tanımına yeni bir yorum getimiştir: “...

İsrail soyundan gelenleri hepsi İsrailli sayılmaz. İbrahim’in soyundan olsalar bile hepsi onun

çocukları değildir...”53 Pavlus ve Barnabas Yahudilere: “Ebedî hayata lâyık olmadığınıza siz

hükmediyorsunuz, işte biz de milletlere dönüyoruz” diyerek, geniş manada misyon faaliyetini

başlatmışlardır.54

Petrus ise, Allah’ın milletlere ya da şahıslara bakmadığını, hengi milletten olursa

olsun, kendisinden korkan ve salâh işleyenlerin, onun katında makbul olduğunu ifade

etmiştir.55 O, Yahudilikteki üstün ırk anlayışını yıkmaya çalışmış, kendisini çağıran yüzbaşı

Karnelius’un yanına gittiğinde, bu düşüncesini belirtmiştir. Hatta Yahudiye’de olan resûller,

sünnetsizlerin yanına (Karnelius) girdiği ve onlarla beraber yediği için kendisiyle çekişmişler56;

ancak Petrus’un açıklamalarından ikna olup, “Allah’ın hayat için tövbeyi milletlere de ihsan

ettiğini” kabul etmişlerdir.57

Havariler döneminde, gentileler arasındaki misyon faaliyeti sonucunda Hıristiyan

olanların, sünnet edilip edilmeyeceği tartışma konusu olmuş, Yahudiye’den bazı kişiler

bunların mutlaka sünnet olması gerektiğini söyleyince, Pavlus ve Barnabas, bu meseleyi

oradakilerle tartışmak için Kudüs’e gönderilmişlerdir.58 Yapılan toplantıda, Ferisîlikten gelme

bazı kişiler sünnet olmalarının gerekliliğini, bunun kurtuluş için şart olduğunu ileri sürmüşler,

ancak Petrus buna karşı çıkmıştır. Havari Yakup ise, milletlerden iman etmiş olanları fazla

sıkmamak gerektiğini ve onların putlardan, zinadan, kandan ve boğulmuş olandan

sakınmalarının yeterli olacağını söylemiştir.59 Daha sonra Yeruşalim’deki kardeşler de bu dört

hususu karar altına alarak yazmışlardır.60 Pavlus da sünnete hiç gerek görmemiştir.61 O,

şeriatı gözetmeyen bir sünnetlinin sünnetsiz olacağını, şeriatı tutan bir sünnetsizin ise sünnetli

sayılacağını; çünkü asıl sünnetliliğin bedenin sünnetliliği değil, yüreğin sünnetliliği olduğunu

savunmuştur.62 Pavlus, Petrus’a sünnetlilik İncili’nin, kendisine ise sünnetsizlik İncili’nin

verildiğini de söylemiştir.63

53 Romalılara 9/6-7 54 Resullerinin İşleri 13/46 55 Resullerinin İşleri 10/34 56 Resullerinin İşleri 11/3 57 Resullerinin İşleri 17-18 58 M.S. 50 yılında Havariler tarafından Kudüs’te yapılan bu toplantıyı konsillerin başlangıcı sayanların varlığını düşünürsek, bu konsilde ele alanına problem Yahudi-Hıristiyan çizgisinin netleştirilmesi olmuştur. Aydın Mehmet, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999, s.1

59 Resullerinin İşleri 15/1-20 60 Resullerinin İşleri 21/25 61 Galatyalılara 5/6;6/12-13; Romalılara 3/29-30 62 Romalılara 2/25-29 63 Galatyalılara 2/7

11

İncil’de, misyon faaliyetini yerine getirmek için değişik yöntemlerin kullanıldığı

görülmektedir. Bunlardan birisi anlatmak ve öğretmektir. İsa, insanlarla karşılaştığında kendini

hep muallim, karşıdakini de öğrenci olarak görmüştür.64 İnsanlara dini anlatmış, öğretmiş,

davet etmiş ama insanları asla zorlamamıştır.65 Hatta o, kendisini kabul etmeyen bir köye

girmede ısrar bile etmemiş, havariler köyü helâk etmesini istediği halde o başka bir köye

yönelmiştir. Yine bir başka yerde, mesajı kabul etmeyenlerle arkadaşlığı yasaklanmış, ama

aynı zamanda onlara düşman olmamaları ve onlara kardeş gibi nasihat etmeleri gerektiği de

ifade edilmiştir.66 Buradan da anlaşılıyor ki misyon, baskı ve zorlayama değil, davet ve hür

iradeye dayanmalıdır.

Bir diğer yöntem insanlara hizmet etmek67, onların sıkıntılarını gidermek ve özellikle

de hastalarını iyi etmek suretiyle onların kalplerini yumuşatmaktır. Zira İsa gittiği yerlerdeki

hastalara, Yahudi gentile ayrımı yapmaksızın şifa dağıtmış68; gideceği yerlere daha önceden

göndermek için seçtiği yetmiş kişiden de, hastaları iyi etmelerini istemiştir.69 İsa, cinlere

hükmetme ve hastaları iyi etme kuvvetini havarilere de vermiş, onları Allahın melekûtunu ilân

etmek ve hastalara şifa vermek için göndermiştir.70 Gerek Pavlus71, gerek Petrus72, gerekse

Filipus73 şifa verme geleneğini sürdürmüşlerdir.

Misyonda, herkese kaldırabileceği yükü yüklemek gerekmektedir. Çünkü Pavlus,

misyon faaliyetini yürütürken buna dikkat etmiş, gentilenin sünnet olmasını gerekli görememiş,

Korintuslular’a da şöyle demiştir: “Size yiyecek değil süt verdim; çünkü daha kadir değildiniz ve

şimdi bile kadir değilsiniz.”74 Onun da etkisiyle Kudüs toplantısında, gentilenin dikkat etmesi

gereken dört kural belirlenmiştir.

Misyondaki en etkili yöntemlerden birisi de sevgidir. Tanrı, müjdeyi dünyaya

duyurmaları için İsa’nın öğrencilerine en etkili silahı, sevgi silahını vermiştir.75 Bu sevgi

duygusal sevgi değil, göksel olan mükemmel sevgidir. Duygusal sevgi her insanda bulunabilir

ama mükemmel sevgi için göksel yaşam yaşanması gerekmektedir.

64 Matta 27/57; Luka 14/26-27 65 Matta 19/21-22 66 II. Selaniklilere 3/13-15 67 Matta 20/26 68 Bkz. Matta 12/9-13; 14/34-35; 15/29-30; 15/21-28 Hatta bir havra reisi olan Yairus, kızını kurtarması için İsa’ya gelmiş, İsa da ölmüş olan kızı diriltmiştir Bkz. Markos 6/21-34 69 Luka 10/1-9 70 Luka 9/1-2 71 Resullerinin İşleri 19/11-12 72 Resullerinin İşleri 3/1-7 73 Resullerinin İşleri 8/4-8 74 I. Korintoslulara 3/2 75 Luka 6/27-29

12

2.2 Protestanlığa Genel Bir Bakış

Protestantism kelimesinin ası l çıkış yeri itibariyle ve açılımı latincede en çok

mahkemelerde karar anlarında kullanılmaytaydı.Kelime manası ise ‘bir şeye şahitlik etmek’

‘kabul etmek’ y a d a ‘açıkça beyan etmek’ mümkün mertebe halka açık bir beyan

anlamlarındadır.76 Kelime teknik olarak ise Lutheran Prenslerin krala karşı yapmış oldukları

protestodan ortaya çıkan yapılanma için kullanılır.77

Protestanlık onaltıncı yüzyılda ortaya çıkmış dünya çapında bir harekttir.78 Ortaçağ

Avrupasında bu dünya çapındaki hareketi oluşturan sebepleri siyasi ve dinsel olarak ikiye

ayrırabiliriz.

2.2.1 Protestanlığı Hazırlayan Siyasi Gelişmeler

14. yüzyılda merkezi krallıklar gücünü kaybetmiş yerel krallıklar güçlenmişti.Paplığın

nüfuzunu çok genişletmesi yerel krallıklar tarafından hoş karşılanmamaya başlanmış ve

Papa’ya karşı isyanlar başlamıştı.Kiliselerin halktan haksız kazanç elde etesi Reformcuları

hem rahatsız etmiş hemde harekete geçmelerine sebep olmuştur.

Bu gelişmeler esnasında Almanya’daki durumda reform tarihi açısından büyük önem

taşımantadır. Alman şehirlerinin siyasi özgürlüğü, piskoposların siyasi güç haline gelmesi ve

Almanlar arasında bağımsız bir Alman Kilisesi kurma fikrinin oluşması Reform’un Almanya’da

başlaması için uygun bir zemin oluşturmuştur.79

14. yüzyılın başında baş gösteren kıtlık, veba salgınları ve ticaretin önem kazanması

toplumsal yapı üzerinde çok etkili olmuştur.Bir diğer önemli gelişme olan matbaanın icadı

Protestanlığı hazırlayan siyasi sebepler olmuşlardır.

2.2.2. Protestanlığı Hazırlayan Dini Sebepler

Avrupa’da reform öncesi, Katolik Kilisesi’nin kabul ettiği inanç ve uygulamalara

muhalif bazı akım ve guruplar oluşmuştur. Bu muhalifler Papalık tarafından engizisyon

mahkeleri kullanılarak sert bir biçimde cezalandırılmışlardır.80

76 J.L Payton,Protestant, Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, TNT Clark,The Scolar Pres,Edınburg 1980,s.410-411-412 77 a.g.e., s 411 78 ‘Protestantism’ Encyclopedia of Religion, Thomson Gale , U.S.A, 2005, s.7446 79 Kırsten Birlet, Reformun Özü, Bütün Dünya kitaplığı, İstanbul 2003, s.35-36. 80 Erbaş, a.g.e., s.7014.

13

14. ve 15. yüzyılda da kiliseye karşı sesler yükselmeye devam etmişti.Oxford

Üniverstesinin ünlü reformcularından John Wyclif’de kiliseyi ve din adamlarını eleştirmi,

herkesin kutsal kitabı kendi diliyle okuması gerektiğini savunmuş ve İncil’i İngilizce’ye

çevirmiştir. Daha sonraları onun fikirlerini savunanlara Lollardlar denilmiştir.. Onlarda kutsal

kitabn ana dilde okunması gerektiğini savunmuşlar ve rahibin ana görevinin vaaz etmek

olduğunu söylemişlerdir.81

Bu dönemde din adamlarının yanlışları kınanmış, batıl inançlara kutsal inançlar içinde

yer olmadığı söylenmiş, dini törenciliğine, ruhban hiyerarşisine, din adamlarının para

toplamsına ve Papa’nın mutlak otoritisine karşı çıkılmıştır.Bu görüşleri ifade edenler ya idam

edilmiş yada yakılmıştır.

14. yüzyılın ortalarında Hollanda’da ortaya çıkan ve yukarıda sayılan görüşleri

dillendiren ‘ortak yaşam kardeşleri’ aslı gurup ileride Reform hareketini başlatacak olan Martin

Luther’in zihinsel gelişimde etkili olmuştur.82

Özetleyecek olursak, Katolik inancındaki bozulma, rubanların dini istismar etmesi,

endüljans problemleri ve kilisenin halk fakirleşirken giderek zenginleşmesi, Luther öncesi

reform hareketlerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

2.2.3. Protestan Hareketin Gelişimi

Martin Luther (1483-1546), yeni kurulan Wittenberg Üniverstesinde endüljanslar

hakkında başlattığı tartışmayı 31 Ekim 1517’de ’95 Tez’ adıyla sunmuştur.83 Bu tartışma kısa

sürede bütün Avrupa’da yayılmıştır.Luther’in görüşleri uzun zamandır varalon bir birikimin dışa

yansıma vesilesi olmuştur.İleriki zamanlarda Leibzig’de Papa’nın üstünlüğüne karşı

çıkmıştır.84 Ve devam eden itirazları sonucunda Paplık tarafından aforoz edilmiş ve yasal

hakları elindne alınmıştır. Luther, bundan sonraki süreçte halka yönelik kitaplar yazma

konusuna ağırlık vermiş, kutsal kitabı tercüme edip halkı Roma ile olan anlaşmazlıklar

konusunda bilgilendirmiştir. 1529 yılında Speyer Meclisinde İmparator V. Karl luther’İ

durdurmak istemiş ancak Alman Prenslerin bazıları bu durumu ‘Koruyucu, günahtan kurtancı

ve bir gün hakimimiz olacak olan yegane yaratıcımız Tanrı onünde protesto ediyoruz ve

Tann'ya, Kutsal sözüne, vicdanımıza ve Spire'deki son karara aykırı olarak önerilen hiçbir kararı

81 Tim Dowley, ‘John Wyclif’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.346. 82 Ali Erbaş, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi ,İnsan Yayınları,İstanbul,2004 , s33 83 Ali Erbaş ,a.g.e.,s.41-42 84 Mircea Elliade, a.g.e., s.268-269.

14

benimsemiyoruz’85 diyerek protesto etmişler ve hareketin ‘Protestan’ şeklinde adlandırılmasına

sebep olmuşlardır.

19 Nisan 1529’da beş prens ve ondört kent yöneticisi tarafından gerçekleştirilmiş olan

protestoda imparatorun ve Katoliklejrin kararların kendilerini bağlamayacağı vurgulanmiş ve

Luther'in yanmda yer alacaklan bildirilmiştir. Bunu metin haline getirilip imzalamış olanlara o

günden itibaren "Protestan prensler" adi verilmiştir. Bu olaydan itibaren Lutherci reformlan

tanıyanlar "Protestanlar" diye nitelendirilmişlerdir .86

Bu olaylardan sonra Katolik Kilisesinde bir bölünme olmuş ve bağımsız bir kilise,

Protestan Kilisesi ortaya çıkmıştır.87

Luther’in fikir yapısını özetleyecek olursak; O, Tanrısal düzene bağlı kalmış ve ruhsal

uygulamları yerine getirmiştir. Ona göre günahkar olan insanlık Tanrı’dan uzaktır ve Mesih

tanrı tarafından insnalara ulaşmak amacıyla gönderilmiştir. Reformculara göre Tanrının Lütfu ,

tövbe eden Hristiyan din adamlarıyla değil, Tanrının Sözü’nün duyulması ve Kutsal Ruh’un

gücü aracılığı ile ulaşıyordu. Dolayısıyla Luther’in Görüşleri Protestan Reformu’nun üç ana

prensibini ortaya çıkarmıştır.88

Bunlardan ilki Tanrı Sözü’nn yetkisidir. Reformcular, Kitab-ı Mukaddes yoluyla

Tanrı’nın insanlarla konuşmaya devm ettiğine inanıyorlardı. İnançlar ve kilise uygulamaları

Tanrı sözünden farklıysa kabul edilemezdi. Kalvinciler geleneklere Luthercilerden daha fazla

karşı gelmişlerdir. Protestan Reformcular; Rabbin sonrasındaki et ve kana dönüşümü, Rabbin

sofrası ayininin Mesih’in kurban edilmesi inanışını, geçici cehennemi, ölüler için dua

edilmesini, günah itirafını, rahiplerin evlenmesini, ve ayin dilinin Latince olmasını

reddetmişlerdir. İkinci görüş imanla kurtulmadır. Mesih’in ölüp dirilmesiyle günahtan

kurtulunacağına inanılır. Üçüncü görüş ise, Mesih’e inanan herkesin rahip olabileceği

inancıdır. Bu bi anlamda ruhbanlığın reddi anlamınada gelmektedir. Rahiplerin özel yetkileri

yoktur. Reformculara göre kilise, Tanrı’nın kurtuluşa çağırdığı bütün insanlardan oluşmuştur.89

Luther ve arkadaşlarının hareketi ,aslında Hıristiyanlıkta reformdan çok bir öze dönüş

hareketiydi, zira dinde temel referans olarak kutsak kitabı kabul eden bu reformistler, örneğin

egemenlik konusunda Pavlusçu çizginin esas alınmasını öngördüler. Pavluscu yaklaşım

tanrının egemenliğini yalnızca metafizik alana ve iman, tövbe, yargılama vb. konulara

85 Ali Erbaş ,a.g.e.,s.60 86 Ali Erbaş,a.g.e. s. 61 87 James Atkinson, ‘Reform’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.369-372. 88 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.372 89 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.374-375

15

hasretmekte, dünyevi konularda ise siyasal/laik iktidarlara mutlak egemenlik tanımaktaydı.

Dolayısıyla ‘kimin toprağı onun dini’ ilkesi çerçevesinde reformistler, kilisenin ve Papalığın

dünyevi iktidar iddiasını (dolayısıyla teokrasiyi)reddeymekteydiler. Bu teolojik ve sosyolojik

ayrılıklar kısa zamanda Avrupa’nın önemli bir kesiminin, Hıristiyanlığın ana gövdesinden

Protestanlar olarak kopmasına neden oldu. Tanrı adına iktidar elinde bulundurduğunu iddia

eden Papalığa karşı çıkan Protestanlar yine tanrı adına iktidarın kilise dışı siyasal egemenlere

verilmesi gerektiğini savundular. Böylelikle dinin siyasallaşma sürecinde Katolisizm Papalı ve

kilise merkezli bir din anlayışını vurgularken Protestanlık ise kilise dışı iktidarlar merkezli bir

din anlayışını ön plana çıkardı.90

Özetle, bütün Avrupa’da gelişen Reform 3 değişik şekilde yapılanmıştır, Bunlar,

Almanya ve İskandinavya ‘da yayılan Luthercilik, İsviçre, Hollanda,Fransa ve İskoçya’da

gelişen Zwingli ve Kalvincilik ve ingiltere’de ortaya çıkan İngiliz Reformu ve İngiliz Kilisesidir.

Sosyal, politik ve ekonomik değişmeler Protestanlığı şekillendirmiştir. Bunun sonucunda

Reform bağlıları geleneklerden ve eski inançlardan uzaklaşmışlardır.91

Protestan Reformunun yayılmasında matbaanında önemini unutmamamak gerekir.

Hristiyanlık Dünyasında, matbaada basıldığı bilinen ilk kitap 1456 yılında yayınlanan Kutsal

Kitap’tır. Reform hareketini resmen başlatan Luther, 1483 yılında doğduğunda matbaa bütün

Avrupaya yayılmıştı. Reformcuların görüşleri matbaa ile basılarak kısa z a m anda bütün

Avrupa’ya dağılmıştır.

2.2.4. Anlam Olarak Protestanlık

Alman imparatoru Şarlken'in Luther'i ve taraftarlanni 1529'da protesto ettigi için

Almanya'da yeni oluşan bu mezhebe Protestanlık dendigi de belirtilmektedir. Protestocular

anlamına gelen "Protestanlar" ismini onlara kendi taraftarlan degil, Roma Kilisesi taraftarları

verilmiştir.Yayimlanan bu metin yerel idarecilerin Luther ve Reform hareketinin yanmda ve

imparatorun karşısında olduklarının i lk resmi beynı olmuştur. Ilk Protestanlardan olan bu

idarecilerden sonra, Reform'un prensiplerine bağlı herkese, özellikle de Almanya dışında

yaşayanlara yavaş yavaş Protestan denmeye başlanmıştır.Akla büyük önem vererek yerleşmiş

kaideleri protesto ettikleri için bu adi almış olduklan da ifade edilmektedir. Onaltinci yüzyil

dilinde "protesto etmek" önceleri bir çatışma ve reddetme durumuna işaret etmemekteydi.

Spire Deklerasyonu'nun başında yer alan bu terim "kanıtlamak, açıklamak, halkin önünde

ispat etmek" anlamlanm ifade ediyordu. Hatta "imanını protesto etmek" sozü "imanını

açıklamak" anlamında kullanılıyordu. Prenslerin imparatorluk kararına itirazları onaltıncı

90 Şinasi Gündüz , Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 1 91 Atkinson, Reform, Hristiyanlık, s.369-372

16

yüzyılda kelimenin müsbet anlamıyla bir protestoyu içeriyordu. Bugün ise kelime genel olarak

menfi bir anlam taşımamaktadır.

"Protestan" terimi ç ok erken tarihlerden itibaren k u l l a n ı l m ı ş olmasına

rağmen,"Proptestanlik" Luther ile başlayan Reform hareketlerinin ardından doğan kiliseleri ve

bu doğrultdakı akımları belirtmek için 1620 dolaylarinda kullanılmaya başlanmiştır92.

Uzmanlar terimin doğuşuyla ilgili üç görüş ileri sürmektedirler:

1."Protestanlık", Reform taraftarlanın Hristiyanlarn b i r l iğ ini yeniden sağlama

hareketlerini hedefleyen ilk projeden vazgegmeleri ile doğmuştur Reform taraftarlan Kilise'yi

tümüyle reforme etmeyi diüşünmüyorlar, birbirinden ayrılmış cemaatler oluşturmak ve Katolik

anlayışın karşısında yer almakla yetiniyorlardi. Dolayısıyla Protestanhk Reform'un prensiplerini

kabul eden farklı kiliselerin teşekkülü 93olarak tanımlanmaktadir.

2. 'Protestanlik", reforme olmuş kiliselerin Katolikliğe karşı d a -yamgma içerisine

girdikleri andan itibaren ortaya çıkmıştır. Baglangiçta reforme olmuş Lutherci Kiliseler ile

radikaller arasındaki farklılıklar Roma ile olan farklılıklardan daha derin idi. Lutherciler, reforme

kiliseler ve Anglikanlar Katoliklikten çok Anabaptizm ile savaşıyorlardı. 17. yüzyıldan itibaren

özellikle de Nantes Fermanının iptalinin ardından ve 19. yüzyılda radikal gruplara karşı

devletlerin sıkıntıları sebebiyle yakınlaşmalar ve ittifaklar gerçekleşmiş ve "Protestanlık" ismi

etrafında toplanma anlayışı doğmaya başlamıştır.94

3.Alman teolog ve tarihçi Ernst Troeltsch'e göre Batıda , Kutsal Kitap tenkidi ve

toplumun sekülerleşmesi anlayışları ortaya çıkmıştır . Bu iki faktör sosyal, din ve entellektüel

durumları büyük ölçüde değiştirmiştir. Daha önce çözümü mümkün o lmayan problemler

masaya yatırılıp tartışılmaya başlanmıştır. Bu hareket gok farklı düşünme, inanma ve yaşama

biçimlerinin doğmasına ve Reform'dan doğan kiliselerin başlangıçta sahip oldukları çehreden

başka bir çehreye dönüşmesine sebep olmuştur95.

"Protestanlik" terimi, bir harekete veya bir hareketler bütününe işaret etmektedir.

Bu terim aynı zamanda din ve spiretüel bir yapi arzetmektedir'. Protestanlığa resmi olarak

bağlı olan kimselerin her zaman "Protestanlaşmışlar" diye anılma beklentileri vardir. Zira

kendileri de sık sık; "biz reforme olduk, çünki her zaman reforme olmak zorundayız" derler.

92 Ali Erbaş, a.g.e. s.60 93 Ali Erbaş , a.g.e. s. 60 94 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61 95 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61

17

"Protestanlık" yerine bazen "Protestanlıklar" kavramını kullanmanın daha uygun

olduğunu düşünenler de vardır. Zira daha sonraki zamanlarda, b irbirinden farklı otuz

civarında değişik isimlerle anılan gruplar ortaya gıçmıştır. Bunların her biri kendisini

Protestan olarak kabul etmekte, ancak örneğin Anglikanizm, Evanjelizm, Pietizm, Bap-tizim,

Pentekotizm, Uniteryanizm vs. isimleri kullanmayi tercih etmektedirler.96 Evanjelizm’in

diğerleri içinde daha özel bir yeri vardır,Hristiyan mesajının , iyi-haberin bütün insanlara

iletilmesi anlamına gelmekte olan bu terim çözellikle misyonerlişk teriminin Hristiyan

olmayan kültürler üzerinde oluşturduğu olumsuz imajı imajı değiştirmek amacıyla

kullanılmaya başlandı97. Evanjelizm kavramının muahatabı sade Hritiyanlık dışı diğer din

mensupları değil ,dine karşı ilgisiz ilgisiz olan Hristiyanlarıda kapsayacak şekilde tüm

insanlar olarak görülür.98

Yukarıda isimleri zikredilen Protestan grupların her biri kendi içinde farklı

sistemlere gore organize olmuş bir Kilise görünümü vermektedirler. Yani bunların

birbirinden çok farklı teolojileri, ayinleri ve organizasyonlan vardir. Bu gruplann ve

aralarındaki farklılıkların çokluğu bu kiliselerin "Protestanlik" çatısı altında toplanamayacaği

anlayışını ortaya çıkarmıştir. Bununla birlikte bu farklılıkların abartiımamasi gerektiğini,

çoğunun kilise organizasyonu gibi noktalar üzerinde yoğunlağının, dolayısıylala özde uyum

içerisinde olmalarının mümkün olabileceğini düşünenler de vardir. Ancak yine de bu ismin

"Protestanlık" yerine "Protestanlıklar" şeklinde çoğul olarak kullanılması gerektiği tezi

güncelliğini muhafaza etmektedir.99

Luther'in bir protesto amacıyla başlattigi harekete daha sonra Re

form adı da verilmiştir. 100

2.2.5. Protestan Hareketin Sonuçları

Protestanlık sadece sosyal hayatta değil ekonomik hayatta da büyük değişikliklere

sebep olmuştur. Max Weber’in ünlü tezine göre; önceleri incil’de geçen ‘ona yeter’ ifadesinden

hareketle daha az çalışmayı daha çok kazanmaktan cazip gören bir anlayış hakimken,

Protestanlık meseleye farklı bir bakış getirmiştir. Bireylerin kendileri için değil, başkaları için

çalışmak olduklarını savunan Luther’e göre çalışmamak Tanrı katında haksız, bencil, dünyevi

ödevlerden kendini sıyıran ve sevgisiz bir tutumdu. Sonuç olarak Avrupa’da zengin kentlerin

96 Ali Erbaş , a.g.e. s. 61 97 Şinasi Gündüz ,a.g.e. s.43 98 Şinasi Gündüz ,a.g.e. s.43 99 Ali Erbaş, a.g.e. s 62 100 Ali Erbaş, a.g.e. s 62

18

çoğu 16. yüyılda Protestanlığı kabul etmiş ve zengin zanaatkarlar çoğunlukla Protestanlar

arasından çıkmıştır.101

Her şeyden önce Reform, kilise otoritesinin yaşam üzerinden kaldırılması değil, var

olan biçimin farklı anlamla değiştirilmesi şeklinde tezahür etmiştir.

Diğer önemli bir nokta Protestanlığın çıkışından sonra misyoner hareketlerin bir ivme

kazanmasıdır. 19. yüzyılın sonlarında dünyanın hemen her ülkesinde Hristiyanlığın

probaganda çalışmları sürdürülürken bu çalışmlar şu dört faktör sayesinde gerçekleşmiştir:

1. Protestan Müjdeleme hareketinin kökleri 18. yüzyıldaki ‘Evanjelik Uyanış’

olmuştur. Burada bireysel inanç ve kutsal bir yaşam vurgulanmıştır.

2. İncil’in yayılmasında Protestan ve Katolikler bu yüzyılda başarı

sağlamışlardır.

3. İncil2in yayılması politik, ekonomik ve kültürel emperyalizm ile birlikte

olmuştur.

4. Protestanlığın İncil hareketi, eğitimli Hristiyan seçkinleri ortaya

çıkartmıştır.102

Bilimsel ilerlemeler, toplumdaki geleneksel düzenin çökmesi, Avrupalıların

inançlarından uzaklaşmarı sonucunda laik yaşam etkili hale gelmiştir. Bunun üzerine 1910

senesinde Edinburg’da kilise temsilcileri toplanarak ‘Dünya Kiliseler Konseyi’nin temelleri

atılmıştır.

1. ve 2. Dünya Savaşları Hristiyan Batı imajına büyük zarar vermiştir.Savaş sonrası

Protestan İncili yayma cemiyetleri harekete geçmiş ve dünyaya yayılmışlarıdr.Halen 3. Dünya

ülkelerinde birçok Hristiyan Kilise ve kurumu yabancı kaynaklara bağımlı olarak yaşamlarına

devam etmektedirler.

2.3 Protestanlıkta Misyonerliğin Önemi

Misyonerlik faaliyetleri Hristiyanlığın doğuşundan bu yana sürekli gündemde kalmış

bir konudur.Tariha bakarsak Hz.İsa , Havariler, Pavlus gibi Hristiyan büyükleri ile başlamış ve

Hristiyanlığın her döneminde çok çeşitli metodlar kullanılarak devam etmiştir.

101 Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s.32, 34, 40, 53, 71, 95. 102 D. Rene Padilla, ‘Özgürlük Dönemi’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004, s.630-631.

19

Hristiyan misyonerliğinin teolojik tarafını Matta İncil’inin Hz. İsa’ya atfettiği ‘İsa

yanlarına gelipkendilerine şunları söyledi; Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.Bu

nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları baba, oğul ve kutsal ruh

adıyla vaftiz edin’

Hristiyanlar tarafından ilk misyoner olarak kabul edilen Pavlusun gerek sözlerini

ihtiva eden mektuplarından ve gerekse gerekse sergilediği davranışlarından bütün

misyonerlerin etkilendiği görülmektedir.

Protestanlığın ilk dönemlerinde Katolik Kilisesi'ne benzer bir misyonerlik faaliyetine

başvurulmamıştır. Ne Luther'in ne de Calvin' in misyonerlik gibi bir faaliyeti olmuştur. Onlar

daha çok doktrinci yapıyı oluşturmaya çalışmışlardır. Bu zamanın önde gelen misyoneri

Hollandalı Adrien Savaria'dir (1531-1613)103Adrian Savaria Protestanlığın Müslümanlarla ve

Yahudilerle ilişki igerisinde olmasını istiyordu. Bir yandan da Protestan ülkelerin paganlara

ulaşması gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla Isveg'in ilk kralı Gustave Vasa (1490-i60)

Laponya paganlarına misyonerler göndermiş, bu misyonerler onları Protestan Hristiyanlığına

davet etmişlerdir.104

Protestan güçlerin sömürgelere ulaşmasi için de bir misyonerlik kurumu organize

edilmiştir, Hollanda Compagnie Neerlandaise des missions (1602) isimli misyoti teşkilatının

desteğiyle bu faaliyet sahasında ilk sırada yer alır.Misyonerler 1624'den itibaren özellikle

Brezilyada faaliyet göstermişlerdir. Kitabl Mukaddes Tupice'ye tercüme edilmiş, Paraupata ve

Paty isimli iki yerli, Hollanda'da ikametleri sırasında Kalvinist olmuşlar; Brezilya'ya

donüşlerinde bu inanci orada yaymaya çalışmışlardır. Justinien von Weltz (1621-1668) ve

arkaşı Jean George Gichtel (1638-1710) misyon amacıyla "İsa Toplumu’ isimli bir teşkilat

kurmuştur.Bir vaiz olan Jhon Eliot (1603-1690) "Yeni-İngiltere'de İsa Mesih'in İncili'nin

Propagandasi ve Yiikseltilmesi Topluluğu'nun yardımıyla ABD yerlilerini Hristiyanlaştırrıştır.

Tebliğ edilen Hristiyan mezhebi Protestanlıktır. Daha sonraki yıllarda misyon toplulukları

büyük bir gelişme göstermiştir.Bunların ilki kabul edilen ‘Modern zaman Topluluğu’ önceleri bir

ayakkabıcı olan William Caraey tarafından yabancı ülkelerde İncili yayma cemiyeti adıyla

kurulmuştur(1701). Amerika,Almanya İsviçre, Fransa, İsveç, N orveç, Finlandıya teşkilatları

oluşturularak bütün dünyayı Hristiyanlaştırmak istemişlerdir.Misyonerlik faaliyetlerine

2.Dünya Savaşından sonrada hızlanara devam edilmiş.Bu dönemde yerel unlara saygı

gösterme konusu ön plana çıkmış bu methodla faaliyetlere devam edilmiştir.

Protestan misyonerler de tıpkı Katolik meslektaşları gibi Hıristiyan olmayan

muhataplarla birlikte gerek Katolikleri gerekse diğer Hıristiyan kilise bağlılarını hedef

103 Ali Erbaş, a.g.e. s.91 104 Ali Erbaş, a.g.e. s.92

20

aldılar.Kendi siyasal-sosyal anlayışlarını ve bu çerçevede oluşturdukları din yorumlarını diğer

bölgelere ihraç etmeyi hedeflediler.

İlerleyen dönemlerde gerek Katolik gerekse Protestan misyoner kuruluşlarının önemli

bir hedefi başta Ortadoğu ve Doğu Avrupa olmak üzere çeşitli yörelerde yaşayan ve genellikle

Müslümanların siyasal egemenliği altında bulunan doğu Hıristiyanları oldu.Özellikle sömürge

dönemlerinde bu farklı Hıristiyan grupların Katolikleşmesi veya Protestanlaştırılması amacıyla

çeşitli Katolik veya Protestan ülkelere mensup misyonerler yoğun bir uğraş verdiler.Bunun

neticesinde örneğin Katolikleşmiş ya da Prptestanlaşmış Süryaniler,Ermeniler vb gruplar

(Türkiye’deki Protestan Ermeni kilisesi gibi)ortaya çıktı.(diğer Hristiyan grupların

Hıristiyanlaşması)105

3. TÜRKİYE MİSYONERLERİ

3.1. Osmanlı Döneminde Protestan Misyoner Guruplar,

Kiliseler ve Sosyal Kurumlar

19. yüzyılda İstanbul ve Anadolu sadece Osmanlının değil, Balkanlardan Orta

Asya’ya geniş bir coğrafyanın merkeziydi. Amerikan Misyonerlerinin misyonerlik açısından

‘Türkiye, Asya’nın anahtarıdır’ sözü bu durumu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.106Bu

yüzden Osmanlı daima misyonerlerin ilgi odağı olmuştur.

19. Yüzyılda Protestan misyonerlerin Osmanlı’ya akın etmesinden önce , İstanbu’da

az sayıda Protestan bulunmaktaydı. Bu kişilerin çoğunluğu ticaretle meşgul olmakta ve

konsoloslukların himayesi altında yaşamaktaydı. Fakat bu kişiler ilerleyen zamanlarda gelecek

olan misyonerlere bir çok konuda yardımcı olmuşlar ve doğu kiliseleri ile misyonerler arasında

köprü vazifesi görmüşlerdir.107

Osmanlı topraklarında ilk örgütlü Protestan Misyonerlerin gelişi Moravya Kilisesi

(Moravian Church veya United Brethren) misyonerleri ile olmuştur. Bu misyonerler 1740

yılında İstanbul’a gelmişler ve bazı yerel kilise yetkilileri ile görüşmüşlerdir. İlk gelen

105 Şinasi Günsüz , a.g.e. s.32 106 Mustafa Numan Malkoç, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri,İstanbul , 2004 , Ensar Neşriyat ,s.163 107 a.g.e., s.163

21

misyonerlerin amaçları müslümanları Hristiyanlaştırmaktan ziyade, Doğu Kiliselerinde reform

yaparak İncil’in ruhunun anlaşılmasını sağlamaktır.108

Sayınlarının artmasıyla daha organize hale gelen İstanbulda’ki Protestan Cemaat,

1850 yılında İngiltere’nin baskıları sonucu Aldülmecid tarafından ‘millet’ yani ‘ yasal dini

cemaat’ olarak tanındı.109 Protestan misyonerler Osmanlı topraklarına girdikten 100 sene

sonra resmi hüveyete bürümüşlerdir. Şimdi bu misyoner guruplardan önde gelen bir kaçını

yakından inceleyelim.

Osmanlı topraklarına ilk giriş yapan Protestan misyonerler Moravya Kilisesi (Moravian

Church veya United Brethren) misyonerleri110 olmasına rağmen biz öncelikle Osmanlı

topraklarında nüfuz ve nüfus açısından en büyük olması hasabiyle ABCFM’yi111

inceleyeceğiz..

3.1.1. ABCFM: Amerikan Board Teşkilatı

ABCFM’ yi özet bir şekilde tanıyacak olursak (Amerikan Board of Commissioners for

Foreing Missions), ABD'deki Protestan misyoner örgütlerinin en kıdemlisi ve de en

büyüklerinden birisidir. ABCFM, Calvinci geleneği temsil eden, XVI. yüzyıl sonları ile XVII.

yüzyılda İngiltere ve Amerika'nın doğusunda filizlenen Puritan akımın belli başlı üç

temsilcilerden Congregationalistlerce 1810 yılında Boston'da kurulmuştur. Tüm Protestan

misyoner örgütleri içinde gelir ve misyoner sayısı yönünden ABD'de %30-35'lik bir paya

sahiptir. Amerikan misyoner örgütleri içinde aslan payını alan örgütlerden birisi (her zaman ilk

üçe girmek üzere) ABCFM'dir.BOARD'un, yapısı ve işleyişi iyi belirlenmiş katı bir örgütsel

sistemi vardır. Bu sisteme zaman zaman ABD içinde bile itirazlar olmuş, ABCFM, "Anayasal

yönetim içinde bir tür usule aykırı yönetim yaratmakla" suçlanmıştır. ABCFM'İN tüzüğüne göre

amacı, "dinsizler arasında Hıristiyanlığı yaymak"tı. ABCFM’nin hareket alanları içine

müslümanları ve diğer din mensuplarını alması Hristiyanlık hatta Protestanlık dışındaki din

mensuplarını ‘dinsiz’olarak tanımladığını bize göstermektdir. 112

ABCFM Osmanlı topraklarında ilk olarak ilişkilerini Yahudiler, Nasturiler, Asuriler,

Ortodox Ermeni’ler , Rumlar ve Bulgarlar ile kurmuşlardır.Yerli kiliseler ile iyi ilişkiler kurmuşlar

ve ‘İncil Hristiyanğını’ vurgulamışlardır’.113 Bu samimi kurulan ilişkilerin ileriki zamanlarda iç

108 Leon Arpee, A Century of Armenian Protestaism 1846-1946, Armenian Missionary Association of America, New York 1946, 52 109 a.g.e., s.168 110 Kocabaşoğlu, a.g.e.,s. 46 111 a.g.e., s.47 112 . Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.16 113 Ömer Turan , Avrasya’da Misyonerlik , Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara 2002, s.9-10

22

isyanlara sebep olacak kadar ileri gittiğini görmekteyiz. ABCFM misyonerleri Bağımsız

Ermenistan düşüncesine sempati ile bakarken büyük bir bölümü de Anadolu’da federal bir

çözümden yana olmuşlardır.114

Hatta Osmanlı topraklarının Türklere ait olmadığını idda edecek kadar kendilerine

güven içindedirler. ABCFM'li misyoner Everett P. Wheeler'in ifadesiyle "Biz Türkiye'de

Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve

eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi istemeyebilir, ama oranın sahibi Türkler değil ki..."115

ABCFM’nin 1890 tarihli raporuna göre 1819’da kurulan batı Türkiye Misyonunun 71

misyoneri, 33 kilisesi, 2967 üyesi, 1836’da kurulan Doğu Türkiye Misyonunun 47 misyoneri,

40 kilisesi ve 2686 üyesi, 1847 kurulan İç Bölgeler Misyonunun 28 misyoneri, 33 kilisesi ve

4188 üyesi, 1858’de kurulan Avrupa Türkiye Misyonunun 23 misyoneri, 9 kilisesi ve 682 üyesi

bulunmaktadır.116

ABCFM Osmanlı’nın son zamanlarıda Kalvinciliğin sosyal değerlerini (kişisel

sorumluluk, çalışma ahlakı, demokrasi…) bırakarak sivil toplumcu bir yönelime ulaşmaya

gayret etmişlerdir.Hatta hizmetlerinde Müslüman çoğunluğa hitap etmeye başlamışlarıdr.117

3.1.2. ABCFM Dışındaki Protestan Misyoner Örgütler:

1740 yılında faaliyetlerine başlayan ve yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Osmanlı

topraklarına ilk giren misyoner guruplardan olan British and Foreign Bible Societies matbaayı

kullanarak etkin olmuştur.118Osmanlı topraklarına ilk örgütlü Misyonerlerin gelişi ise Moravna

Kilisesi olarakta bilinen Brethren’s Societhy for the Furtherance of the Gospel Among the

Heathen misyonerleri olmuştur.119 .

1698’de kurulan Hristiyan Bilgisi’ni Yayma Cemiyeti (Society for Promoting Christian

Knowledge) ve 1701’de kurulan İncil’i Propaganda Cemiyeti (Society for the Propagation of

the Gospel) ismi zikredilebilecek faal misyoner örgütlerden bazılarıdır. Ele aldığımız coğrafya

ve dönem bakımından iki asra yakın ömrü bulunan İngilizlerin The Society for Missions to

Africa and the East (daha sonraki adıyla Church Missionary Society, en son sekliyle ise

Church Mission Society) 1799 yılında kurulmuş ve hala önemini korumaktadır.

114Hans Lukas Kieser, Iskalanmış Barış Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik ve Devlet1839-1938, Atilla Dirim (çev.) İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s.513 115 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler I, Ank.-2000, Turhan Kitabevi yay., s. 321-332. 116Krikor Hagop Basmacıyan, Şarkta Toplumsal ve Dini Hayat, Aras Yayıncılık, İstanbul 2005, s.71 117Kieser, a.g.e., s.742-744 118 Mustafa Numan Malkoç , a.g.e. , s.164-165 119 Erol Güngör, Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri, İstanbul 1999, s.16

23

Protestan misyonerlik teşkilatlarının en güçlüleri Amerikan misyonerlik teşkilatlarıdır.

Bugün Amerika’da en çok misyoner gönderen cemiyetlerin başında "Southern Baptist

Convention İnternational Mission Board", daha sonra "Wycliffe Bible Translators USA",

"Assemblies of God", "New Tribes Mission" ve "Campus Crusade for Christ İnternational"

gelmektedir . 120

YMCA (Hristiyan Genç Erkekler Cemiyeti) Amerikan Board’ın yanında 19.yüzyılın

ikinci yarısında misyonerlik faaliyetlerine başlayan gurup, Robert Koleji'nin himayesinde

Türkiye'ye girmiştir. Genel sekreteri Wishard'ın 1891-2 öğretim yılında okulu ziyaretiyle birlikte

YMCA'nın Robert Kolej kolu kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Kolejdeki Protestanlık

propagandası 1891'den itibaren YMCA aracılığı ile yürütülmüştür.121 YMCA propaganda ve

örgütlenme faaliyetlerinde sporu etkin bir araç olarak kullanmıştır. YMCA'nın İstanbul, Beyoğlu

ve Çarşıkapı'da bulunan şubelerinde yüzücülük, voleybol, basketbol, atletizm, futbol, tenis gibi

spor dallarında faaliyet gösterilmiştir. Basketbol ve voleybol gibi spor dallarını Türkiye'ye ilk

getiren YMCA olmuştur122

Ayrıca aynı bünyede çalışan bir diğer gurupta Hristiyan Genç Kadınlar Cemiyeti

(YWCA)’dir.Bu iki cemiyet birlikte savaş yıllarında zor durumda kalan kimsesiz ve ve fakir

çocuklarla ilgilenmişleridir.123

3.1.3. Osmanlı’da Faaliyet Gösteren Misyoner Kiliseler

1)Union Church Of İstanbul :ABCFM misyonerleri tarafından İstanbul’da

kurulmuştur.

2)Bible House İmmanuel Protestan Kilisesi

3)Aynalıçeşme Ermeni Protestan Kilisesi

4)Gedikpaşa Ermeni Kilisesi

5)İstanbul Alman Protestan Kilisesi

6)Halıcıoğlu Protestan Kilisesi

7)Üsküdar Ermani Protestan Kilisesi

120 Ömer Turan , Avrasya’da Misyonerlik , s.24 121 Kocabaşoğlu , a.g.e. s.26 122 . Kocabaşoğlu, s. 29. 123 Zafer Toprak,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993

24

8) St Helena Kilisesi

9)All Saints kilisesi

10)Chirst Kilisesi

11)St Nicolas Kilisesi

12)St John Kilisesi

13)St Mary Magdalane Kilisesi

14)Kırım İngiliz Protestan Kilisesi124

Bu kiliselerle asıl amaçlanan yerli kilise ve din adamı üretmek125 bu vasıtaylada

Hristiyanlığı yaymaktır.Gittikleri yerlerde halkın tepkisini çekmemek için yerli halkın dillerini

öğrenmişler ve onlar gibi giyinmişleridir.126Bununla birlikte kendilerinin yerli halktan üstün

olduklarını, kendileri dışındakilerin eksik olduklarını savunmuşlardır.

3.1.4. Protestanların Osmanlı Anadolusun’da Açtığı Okullar

Amerikalı Misyonerler, Doğu Kiliselerinin rahiplerinin eğitim düzeylerini düşük

görmüşler, bu nedenle geri kaldıklarını, kurtulmaları içinde Anadoluya Protestan yüksek eğitim

modelinin getirilmesi gerektiğini iddia etmişlerdir.1838’de İstanbul’a gelen Cyrus Hamlin

Ortadoğuda’ki Amerikan yüksek eğitimini kuran kişidir., Hamlin, 1840 yılında Theological

Seminary’i açmıştır. Bundan beş yıl sonra Pera ve Hasköy’de Female Seminary kurulmuştur.

Bu okuldan Protestan topluluğun ilk kadın öğretmenleri yetişmiştir.Adı geçen okullar beklenen

başarıyı gösteremeyince Anadolu’ya taşınmıştır.127

1850’den sonra İncil’in öğretilmesinden çok, bilgi ve beceriye önem veren bir eğitim

anlayışı öne çıkmya başlamıştır. Bu vasıta ile İstanbulda laik eğitime geçişler

başlamıştır.Protestanların açtığı ilkokuldan kolej düzeyine kadar olan okullardaki öğrencilerin

çoğunluğu Ermeni öğrencilerden oluşmaktaydı. Okullar Protestan misyonerlerin gözetiminde

ve çoğu Ermeni Protestan topluluğu tarafından işletiliyordu. Yüksek okulların yönetim ve

124 Ali Rıza Bayzan , Küresel Vaftiz, İstanbul, 2004 , s.34.35.36 125 H. Esra Danacıoğlu, Osmanlı Anadolu’sunda Anglo-sakson (Protestan) Misyoner Faaliyetleri (1816-1856), (Basılmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniverstesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü), s.82 126 a.g.e., s.49-54 127 Malkoç, a.g.e., s.126

25

öğretim kadroları bizzat Amerika’dan geliyordu. Ayrıca öğretim dili İngilizce olup bütün

okullarda Protestanlık probagandası yapılıyordu.128

1860’dan sonra Kolejlere ağırlık verilmiştir. Bunun sonucunda 1863 yılında dört

öğrenci ile Robert Kolej, 1871 yılında Gedikpaşa’da, daha sonra Üsküdara taşınacak olan

İstanbul Kız Koleji açılmıştır.129

İstanbul, İzmir ve Kayseri’de İngiliz Okulları açılmış ancak 1.Dünya savaşı yıllarında,

kurallara uymamaları nedeniyle hükümet tarafından kapatılmışlarıdr.

Diyarbakır’da Amerikalı Protestanların iki büyük, İngilizlerin bir küçük okulu

bulunmaktadır.130Protestanlar kız çocuklarını okula gönderme konusunda bir kısıtlama

yapmamışlarıdr. Bu nedenle 1900’lerde Diyarbakır’da gayrimüslim okulları arasında sadece

Protestan okulunda kız çocukları öğrenim görebilmiştir.131

Protestan okulların finansmanları Amerikan Bord’un katkıları, özel yurt dışı bağışları,

yerel Protestanlar tarafından ödenene adidatlar, hediyeler ve satın alınan mülklerden eldi

edilen gelirlerden sağlanmıştır.132

1908 sonrası Amerikan okullarında bulunan Müslüman öğrencilerin sayısı artmıştır.

Örneğin Kayseri’de açılan Young Men’s Club isimli ABCFM’nin kurduğu kulübe yarı yarıya

Müslüman gençler katılmıştır.133

2. Meşruiyetin ilanında sonra Maarif Nezaretinin sıkı denetimi altına giren okulların

birçoğu 1915’te Kapitülasyonların kaldırılmasıyla birlikte kapanmıştır.134

Ülkede kalan ve eğitim öğretime devam eden okullar ise Arnavuyköy amerikan Koleji,

Robert Kolej ve amerikan Board’a bağlı bulunan Tarsus Amerikan Koleji, İzmir Amerikan Koleji

ve Üsküdar Amerikan Lisesi’dir.Ancak bu okullar 1936’da sonra Milli eğitim Bakanlığı

denetimine geçmiştir.135 Yukarıda ismi verieln üç Amerikan okulu SEV’in yönetimine

devredilmiştir.

128 Necdet Sakaoğlu, ‘Protestan Okulları’ İstanbul Ansiklopedisi: dünden bugüne , İlhan Tekeli (haz.), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, 6, 287-288. 129 A.g.e. , s.287-288 130 Mehmet Şimşek, Süryaniler ve Diyarbakır, Çivi Yayınları, İstanbul 2003, s.188-189. 131 Mehmet Şimşek, a.g.e., s.179 132 Kieser, a.g.e., s.93 133 Kieser, a.g.e., s.430-431 134 Sakaoğlu, a.g.e., s.287-288 135 Sakaoğlu, s.287-288

26

3.1.5. Basın Yayın

Protestanlığın yayılmasında matbaanında önemli rolü olmuştur.1822’de önce

Malta’da kurulan matbaaon yıl faaliyetten sonra önce İzmir’e, 21 yıl sonra 1853 yılında

İstanbul’a, 1872 yılında da Rıza Paşa yokuşundaki Bible House136 binasına taşınan matbaanın

yaptığı değişik dillerdeki kitap ve dergi gibi yayınlar , Protestanlığın yayılmasına büyük katkı

sağlamıştır.Aynı dönemde Müslümanlar arasında matbaanın daha yeni yeni kullanılmaya

başlanmış hatta matbaanın kullanımına karşı çıkılıyor olması, misyonerlerin devrin şartları

içinde ne kadar etkin olduklarını görmemiz açısından çarpıcıdır.

İlk dergi niteliğindeki yayın 15 Eylül 1832’de yayınlanan Friend of Youth’dur.Üç

sayfası İngilizce, bir sayfası Rumca olan dergi onbeşgünde bir yayınlanmaktaydı.yayın hayatı

kısa süren bu dergiyi1837 yılında Rumca olarak yayınlanan Yararlı Bilgiler Dergisi izlemiştir.137

1855 yılından itibaren yayınlanan Avedaper adındaki dergi önceleri Ermenice ike

daha sonra Ermenice-Türkçe yayınlanmaya başlamıştır.Yayıncılık Alanındaki çalışmalar

Amerikan Bible Society, Amerikan Tract Society ve Londra merkezli Religious Trackt Society

tarafından finanse edilmiştir.138

Bir Minyon kuruluşu olan ve 20. Yüzyılda ülkede çalışmlar yapan Young Men’s

Christian Assocition’nın çıkardığı üç dergi vardır. Bunlar, ‘ The Assocation Quarterly-

Constantinopole’, ‘Young Men of Turkey’, ‘Pera Young Men’dir.139

Bütün bu faaliyet çokluğuna bakıldığı zaman dahi, Protestan Misyonerlerin

amaçlarına tam olarak ulaşamadıklarını görmekteyiz.Sonuç olarak hedeflenen, Doğu

Kilisesindeki değişim sağlanamamıştır.Ancak bıraktıkları bazı kalıcı etkiler olmuştur.Azınlıklara

kazandırdıkları milliyetçiliğe bağlı olarak yeni devletler oluşmuştur.Ayrıca açtıkları okullar kültür

düzeyini yükseltmiştir.Ortadoğu Dillerinde bir edebiyat meydana getirmişlerdir.140

3.2. Günümüz Türkiye’sindeki Protestan Gruplar ve Kiliseler

Cumhuriyet’in ilanından sonra yeni yönetim, yabancılara ve dini kurumlara şüphe ile

bakmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında misyonerlerin durumları üç dönem halinde

değerlendirebilir. Cumhuriyetin kuruluş yılları olan 1920-1924 döneminde misyoner

136 Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.46-48 137 Uygur Kocabaşoğlu, a.g.e. , s.48 138 Kieser, a.g.e., s.89 139 Zafer Toprak, a.g.e., s.531 140 Omer Turan, Avrasyada Misyonerlik, s.33-35

27

kuruluşların hukuki dayanakları Türk iç hukuku sınırları içine çekilmiştir. 1924-1927 yıllarını

içine alan ikinci döenmde idari ve hukuki tedbirlerle mesyonerlerin çalışma alanları daraltılmış,

gereken şartlara uymayan okullar kapatılmış ve perk çok misyonerlik kuruluşunun

çalışmalarına son verilmiştir. Bir kısmıda yeni şartlara uymayı kabul etmiş ve çalışmalarına

laik ortamda devam etmişlerdir. 1927 yılından sonraki üçüncü dönemde açık kalan misyoner

okulları ve hastanelere ağır vergiler konulmuş ve çalışmları zorlaştırılmıştır. Ancak, İnsanları

Hristiyanlaştırma düşüncesinden vezgeçilmemiştir.141

Bunlara rağmen Amerikan Board Cumhuriyetin ilanından sonra yeni hükümetle

uzlaşarak Türkiye’de kalmıştır. 24 temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış

Antlaşmasının ‘Ekaliyetlerin Himayesi’ başlığı altındaki 37-45 maddeleriyle azınlıklar

Müslümanlarla eşit haklara sahip kabul edilmişler ve bundan dolayı da kendilerini her yönden

koruma altında hissetmişlerdir.142

Çalışmalarına devam eden bir diğer kurumda YMCA’dır.Önceleri değişik spor

dallarında faaliyet gösteren YMCA 1939 yılında çalışmalarına ara vermişancak bir süre sonra

Amerikan Lisan Dershanesi adıyla tekrar açılmıştır. Günümüzde Akedemi İstanbul Vakfı adı

altında reklamcılık, gazetecilik, radyo-tv, İşletme İletişimi, Tiyatro, Müzik, Dans Bale, Dil Eğitimi

gibi alanlarda faaliyetlerine devam etmektedir.143

1960’lı yıllara kadar çok aktif olmadan devam eden misyoner gurupların çalışmaları,

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa Birliği temellerinin atılması ve Türkiye’nin 1961 yılında

Ankara Antlaşmasını imzalayarak bu birliği yönelmesiyle yeniden artırmıştır.144 60’lı yıllarda

parklarda, caddelerde Hristiyanlıkla ilgili materyaller ve İncil dağıtılarak probaganda

yapılmıştır. Genede bu yıllarda Türkiye’deki Protestanların büyük kısmını Ermeniler, Süryaniler

ve Rumlar oluşturmaktaydı.

Türkiye’de Özal iktidarı ile başlayan dışa açılma süreci özellikle Protestan misyoner

örgütler için tam bir dönüm noktası olmuştur.Bunun bir sonucu olarak yerden mantar

bitercesine Türkiyenin dört bir tarafında kiliseler açmaya başlamışlardır.145

1986 yılında çoğunluğu Türk Protestanların oluşturduğu ve ilk resmi organizasyon

olarak kabul edilebilen bir Türk Protestan kilisesi Kurulmuştur.146

141 Omer Turan, a.g.e, s.67-68 142 M.Hidayet Vahapoğlu, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Boğaziçi Yayınları,İstanbul 1992, s131-137. 143 http:/www.akedemi-istanbul.com.tr/anasayfa.htm (04 Nisan 2006) 144 Malkoç , a.g.e. s.178 145 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.57 146 Malkoç, Protestan Kiliseler, s.31

28

1987 yılında Bakırköy Kilisesi bir yer kiralayarak, burada ibadet yapıldığını noter

aracılığı ile ilgili makamlara bildirmesiyle Prıtestan topluluklar çalışmlarını ilk kez

resmileştirmiştir. 1990 yılında İngiliz Hükümet görevlisinin girişimi sonucunda, Protestnalara bir

yer kiralanarak burada serbes bir şekilde ibadet etmelerine dönemin hükümeti tarafından izin

verilmiştir. Bundan sonra zaman içinde yeni kiliseler kurulmuştur.147

Hristiyanlığın yayılması için bir çok alanda faaliyetler yapılmaktadır. Konserler,

kutlamalar, dergi, üviverste öğrencileri ile ilgilenme, radyo, mektuplaşma, ev ziyaretleri ve

anketler vasıtasıyla İncil anlatılmakta ve probaganda yapılmaktadır.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve Şubat 2001 ekonomik Krizi misyonerlerin

işlerini kolaylaştırmıştır, mağdur olan depremzedelere yardım etme bahenesiyle sempati

kazanmaya çalışan misyonerler ,bu yardım anında da Hristiyanlık probagandası yaparak

dönemin gazetelerinede konu olmuşlardır.Yerel bir gazetnin iddiasına göre bu yıllarda 2500

kişinin Hristiyanlaştırıldığı ve 2002 yılında bir televizyonun haber bülteninde Amerikalı

Protestan bir yetkilinin Türkiye’de 1500 Protestan Misyoner olduğunu bildirmesi misyonerlerin

çalışmaları açısından bize fikir vermektedir.148

Günümüzde Protestanların misyonerlik probaganda çalışmaları ülkemizin bütün

bölgelerinde hızlı bir şekilde devam etmektedir.Protestan misyonerler İstanbul, Ankara ve

İzmir gibi büyük şehirlerimizde çok sayıda bulunan ve probaganda amaçlı kullanılan ev

kiliselerde sohbetler düzenlemekte, parklarda İncil, broşür ve el ilanı dağıtmaktadırlar.Ayrıca

Üniversite öğrencilerine burs vererek, yaz aylarında gençlik kampları düzenleyerek ve buna

benzer yollarla gençleri kendilerine ısındırmakta sonra Hristiyanlaştırmaktadırlar.149

Ülkemizde kapı kapı gezilerek , probagandaya yönelik hazırlanan beş milyon parça

kitap ve broşür dağıtılmıştır.Sadece 1992 yılında 250.000 İncil posta ile dağıtılmıştır.Bu ve

benzeri çalışmaların ağırlığı zaman içinde yabancı kökenli misyonerlerde, yerli misyonerlerin

üzerine yüklenmeye başlanmıştır.150

Son yıllarda Misyonerlerin işilerini kolaylaştıran bir çokta gelişme olmuştur..Avrupa

Birliğine Uyum süreci içersinde Protestanlar ve diğer gayrimüslim topluluklar çeşitli haklar elde

etmişlerdir.Üçüncü reform paketi ile Denekler Kanunu’na değişikil getirilmiş, cemaat vakıfları,

vakfiyenin olup olmamasına bakmaksızın mülk alım-satımına yetkili kılınmıştır ve tasarrufları

147 Malkoç, Protestan Kiliseler, s.30 148 Süleyman Kocabaş, Misyonerlik ve Misyonerler, İstanbul, 2002, 181, 190-191 149 Ergun Poyraz, Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001, s.32-33 150 Turan, a.g.e. s.15-16

29

altında bulunduklarını ispatladıkları taşınmazları tescil hakkına sahip hale getirilmişleridr.Bu

durumdan ancak vakıf statüsünde olan cemaatler yararlanabilecektir151

3.2.1. Cumhuriyet Döneminde Faaliyetlerine Devam Eden Misyoner

Kiliseler

Günümüz misyonerliğinin en önemli birimleri olması hasabiyle, günümüz misyoner

kiliselerini bu bölümde ele almayı uygun gördük.Protestan misyonelerinin eğitim, medya,

internet v.b. gibi alanlardaki faaliyetleri ‘Protestan Misyonerlerinin Amaç ve Yöntemleri’ başlığı

adı altında işlenecektir.

Son dönemde açılan Protestan kiliseler , son yıllarda bir çok kez medyaya konu

olmuşlar ve medyaca bazılarının açılması resmi prosedüre uygun olmadığı için ‘korsan

kiliseler’ olarak tanımlanmıştır.

Türkiye’deki Protestanlar şu şekilde yapılanmışlardır.

a. Osmanlı döneminde Protestanlaştırılan ermeni ve Süryani gibi azınlıkların kurduğu

ve günümüze kadar gelen kiliseler,

b. Osmanlı zamanında misyonerler tarafından kurulan, elçiliklerin ve konsoloslukların

himayesinde çalışan kiliseler,

c. Özellikle büyük şehirlerde, ‘uluslar arası…’ adıyla kurulmuş olan, mezhepçiliğin

belirgin olmadığı ve çoğunluğunu yabancı uyruklu kişilerin oluşturduğu Protestan kiliseler,

d. Sonradan Protestan olan Türklerin kurduğu kiliseler,

e.Uluslararsı Potestan mezhep ve akımların Türkiye’deki kolu olan kiliseler.

Türkiye’deki Protestan kiliselerin yönetim şekilleri, dünyada olduğu gibi temelde

Episkopal, Presbiteryen ve az da olsa Kongregasyonaldir. Ancak Türkiye’deki kiliseler için

genelleme yapmak yanlış olablir zira Türkiyenin kendine has yapısından kaynaklanan özel

durumlar söz konusudur. Kiliselerin büyük çoğunluğu olışumunu tamamlamadığı için

Episkopal yapıya eğilimlidir. Bunun yanında Reform-Presbiteryen kiliseleri Presbiteryen tarzda

ve Lüteryen ve Anglikan kiliseleri Episkopal tarzda yönetilmektedir. Ayrıca Pentekostal ve

Karizmatik Kiliselerin büyük çoğunluğu Presbiteryen tarza yakın Episkopal yönemtim şekliyle

151 Malkoç, a.g.e. , s.180-181

30

idare edilir. Buna göre başta bir pasör bulunu, onun altında da ihtiyar heyeti vardır. Ayrıca

Baptist Kiliseleri ve ermeni Protestan Kilisesi Kongregasyonal tarzda yönetilmektedir.

Bugün Türkiye’deki Protestanların büyük bir kısmı kendilerine Mesih inanlısı

demektedir.

Bu Guruplar, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, Kendi inancını

seçebilme, cemaat oluşturabilme, beraber ibadet edebilme, inancını yaybilme, öğrenebilme ve

öğretebilme haklarına sahip görmektedirler.152 Yapılanmalarını kısaca zikrettiğimiz kiliseleri

şöyle sıralayabiliriz;

3.2.1.1. İstanbul’da Faaliyet Gösteren Protestan Kiliseler;

1)İstanbul Presbiteryen Kilisesi (Moda Presbiteryen Kilisesi) : Kurucusu Turgay

Üçal’dır. Presbiteryen Kilisesicemaati , Moda’daki All Saint Kilisesi’nde toplanmaktadır.153

Turgay Üçal , 1986’da kurulan ve daha sonradan Türk Protestan Kilisesi adını alan

dahildi.Üçal 1993 te bu topluluktan ayrılarak küçük bir dua gurubu oluşturmuştur.Üçal 1993

tekı Kore ziyaretinden sonra Protestanlığın bir kolu olan Presbiteryen bir kilise kurmaya karar

vermiştir.Kurulan gurup 1996 tan itibaren All Saint Kilisesinde toplanmaya başlamıştır. Turgay

Üçal bu aşamadan sonra Türk Protestanlığı papazı diye bir hüviyet oluşturmuş ve

faaliyetlerine bu kimliğiyle devam ettirmiştir.

Üçal la ilgili kayda değer bir diğer ayrıntıda Hristiyan olduktan sonra Arap Dili ve

Edebiyat’ı bölümünü tercih etmiş olmasıdır154

Üçal , Miami Uluslar Arası Teoloji fakültesi’yle birlikte Mayıs 2003’ten beri Türk

Misyonerlere ve pastörlere yönelik olarak Açık Öğretim Teoloji Programı’nı

düzenlemektedir.Bu öğretim faaliyetleri sertifika,üniverste,master,ilahiyat master’ı,doktora

programlarını içermektedir.155

2) Avcılar Bağımsız Protestan Topluluğu

3) Bakırköy Protestan Topluluğu

152 www.hristiyan.net/resmibelgeler/mih.htm (27 Ağustos 2005) 153 www.yagercekse.com/kilise.htm 154 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.59 155 Ali Rıza Bayzan, a.g.e s.60

31

4) Beşiktaş Protestan Kilisesi:

1991'de kurulmuştur. 1994'te şimdiki iki katlı yerine taşınmıştır. Vaizlerinden birisi

Eyüp Özkan'dır. Üyelerinin çoğunluğu Türk vatandaşıdır.

5) Beşiktaş Türk Protestan Kilisesi:

6) Anadolu Türk Protestan Kilisesi, (Moda).

7)Dirisukilisesi:

8)Güngören Bağımsız Protestan Kilisesi:

9) Zeytinburnu İsa Mesih İnanlıları Kilisesi:

Başlangıcı 1987'de Samatya Surp Hığutyun Ermeni Katolik Kilisesi'nde toplanmaya

başlayan bir gruptur. 1993'te şimdiki çok katlı bina satın alınarak devreye sokulmuştur.

Kurucusu ve papazı sonradan Protestanlaştırılmış bir Süryani olan İlyas Anlı'dır. Cemaati

Türk, Ermeni, Süryani ve Güney Korelilerden oluşur. Zeytinburnu İsa Mesih İnanlıları

Kilisesi'nin Ermenilerle özel bir yakınlığının olduğunu da belirtmeliyiz. Nitekim bu grubun

çekirdek kadrosu başlangıçta (1987'den itibaren) Samatya'da bulunan Surp Hığutyun Ermeni

Katolik Kilisesi'nde toplanmaya başlamıştır. 18 Mart 1993'te Zeytinburnu'ndaki iki katlı bina

satın alınarak yeni bir örgütlenmeye gidilmiştir. Samatya'da toplanırken 40-50 kişiye ulaşan

grup propaganda faaliyetleriyle 150-200 kişiye ulaşmış durumdadır.156

10) Yeni Yaşam Kilisesi, (Göztepe).

11) Türk-Uluslararası Mesih Topluluğu: (Asian Side Intenational Fellowship-ASIF) .

Üyelerinin yarısını Güney Koreliler ve Türkler oluşturur. Amerika'dan İran'a pek çok

ülkeden üyesi vardır. Öncülerinden birisi Ömer Diren'dir. Başlangıç 1992'de İdealtepe,

1994'ten itibaren Kadıköy'deki yerinde. Ömer Diren aynı zamanda İstanbul Protestan

Kilisesi'nin kurduğu vakfın kurucu üyeleri arasında yer almaktadır.157

12) Kartal Kilisesi,

13) Koca Mustafa Paşa Kilisesi, (Cerrahpaşa).

156 Bayzan, a.g.e. , s.66 157 http://www.muhabberat.com/detay.asp?hid=1477

32

14) Ortaköy İncil Kilisesi

15) Son Buyruk Üsküdar Kilisesi:

Bakırköy International Fellowship'ten doğan bir gruptur. Başlangıçta çoğunluğu İngiliz,

Amerikalı ve Alman üyeler oluşuyordu. Kilise 1991'de kuruldu, 1998'lerde papazı Ian Mitchell

idi. Şimdiki papazı Metin Mintaz'ın verdiği bilgilere bakarsak şimdi Türkler çoğunluğu

oluşturmakta ve üyeleri, çocuklar hariç kırk kişiye ulaşmıştır.158

16) Türk Protestan Kilisesi: (Tarlabaşı/Taksim)

Ekim 1998'de İsveç Büyükelçiliği'nin bahçesindeki kilisede faaliyete geçmiştir.

1996'dan itibaren Aynalıçeşme Ermeni Protestan Kilisesi'nde toplanmaktadırlar. Üyelerinin

büyük çoğunluğu Türklerden oluşur. Şimdiki papazlarından birisi Levent Kınran'dır.159

17) Bostancı Protestan Kilisesi:

Beşiktaş Protestan Topluluğu'ndan ayrılan biri yabancı iki kişi tarafından 1 Mayıs

1995'te Bostancı'da kurulmuştur. Cemaatın çoğunluğu Türk vatandaşıdır. Kilise'nin ileri

gelenlerinden ikisi Carlos Madrigal ve M. Ali Şimşek'tir.160

18) Kut Kilisesi, (Kadıköy)

19) Ümraniye Son Buyruk Kilisesi:

20) İstanbul Yeni Havariyyun Kilisesi: (New Apostolic Church):

21) Yedinci Gün Adventist Kilisesi: (Seventh-Day Adventist Church):

Şimdiki yerinde Mayıs 1958'de kuruldu. Cemaat üyelerinin çoğu Türk, Arap ve

Süryani'dir. İçlerinde az da olsa Amerikalı ve Avrupalı vardır. Türkiye'deki liderleri Sylvain

Romain'dir. Stephen S. Bairaktar ve Ohannes Delice ise yardımcılarıdır. Kendi verdikleri

istatistiklere göre 1990'a kadar Türkiye'deki Yedinci Gün Adventistlerin sayısı 8 idi. 2000'e

kadar yaptıkları propaganda çalışmaları ile 46 üyeye ulaşmışlar.

22. Bible House İmmanuel Protestan Ermeni Kilisesi (Rıza Paşa Yokuşu Eminönü):

158 www.uskudarsonbuyrukkilisesi.com 159 Bayzan, a.g.e. , s.68 160 Bayzan, a.g.e. , s.68

33

Amerikalı misyonerler tarafından 1908'de inşa edilmiştir. Kilise 1997'de yenilenmiş

olarak yeniden devreye girmiştir. Ermeni kilisesi olmakla birlikte şimdi bu kilisenin çatısı altında

sonradan Protestanlaştırılan Süryanilerin öncülüğünde ikinci bir cemaat oluşturulmuştur.

Protestanlaştırılan Süryanilerin öncülüğünde oluşturulan cemaat içinde, Türk, Kürt ve Rumlar

yer almaktadır. Bu grup içerisinde az sayıda da olsa grup içindeki Amerikalı ve Güney Koreli

misyonerler yer almakta. Bu grubun papazı Behnan Konutgan'dır. 161

3.2.1.2. Protestan Misyonerlerin İstanbul Dışındaki Üsleri :

Diğer Misyoner Örgütler gibi Protestan Hıristiyanlar da, İstanbul'dan sonra en çok

İzmir'de örgütlenmiş durumdadır. Protestan Misyoner Örgütlerin üçüncü gözde mekanı

Ankara'dır.

1) Efes Protestan Kilisesi, (Atatürk Mh)

2) Bornova Protestan Kilisesi. (Ergene Mh).

3) İzmir İsa Mesih Topluluğu: (Protestan Kilisesi, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı,

K a r a t a ş ) :

Öncülüğünü Zekai Tanyar yapmaktadır. Zekai Tanyar'ın en büyük başarısı Ekim

1999'da uluslararası destekçileri ile düzenlemiş oldukları Efes Kutlamaları (Celebration

Ephesus) olmalı. Efes Kutlamalarının finansmanını, Protestan bir Amerikan misyoner örgütü

olan "Global Harvest Ministries" üstlenmiştir.162

Organizasyonda Kwang Lim, Kim Sundo gibi Koreli misyonerler de aktif rol almıştır.

62 milletten, 5.000 kişinin katıldığı organizasyonda Türk Hıristiyanlar 500 kişi ile yerlerini

almıştır.163

4) Karşıyaka Protestan Kilisesi, (Karşıyaka Sevgi Protestan Topluluğu).

Öncülüğünü Thomas Diez yapmaktadır.

5) Buca Protestan Kilisesi,

6) Güney Ege Protestan Kilisesi,

7) Ödemiş Protestan Kilisesi,

161 Bayzan, a.g.e. , s.70 162 Zekai Tanyar, 'Efes Kutlaması', Gerçeğe Doğru, sayı: 14, Ocak-Şubat 2000, s. 28. 163 www.globalharvestministries.org/home.qry?ID=204.

34

8) İzmir Bağımsız Protestan Kilisesi (Alsancak):

9) İzmir Karizma Center Türk Protestan Topluluğu.

10) İzmir Enternasyonal Protestan Kilisesi:

3.2.1.3. Ankara'da Son Zamanlarda Kurulan Protestan Kiliseler:

1) Kurtuluş Kilisesi:

Kurucusu eski bir solcu ve tiyatrocu olan İhsan Yenal Özbek'tir. İhsan Özbek, kendi

deyişleriyle "Türkiye'yi Seven Koreli Protestanlar Grubu Başkanı" olan Hong Jung Kil ile birlikte

Yalova başta olmak üzere deprem bölgesinde faaliyet göstermiştir.164

2) Ulus Mesih İnanlıları Topluluğu.

3) Balgat Uluslararası Protestan Kilisesi.

4) Batıkent Protestan Kilisesi.

Bağımsız Protestan Kiliseler Birliği'nin çatısı altında yer almaktadır. Bağımsız

Protestan Kiliseler Birliği ise Osmanlı'da Ermeni Olaylarının çıkmasında etkili olan Amerikan

Board Teşkilatı ile ilişkilidir165

5) Keçiören Müjde Kilisesi:

3.2.1.4. Diğer Protestan Kiliseler:

Diğer en önemli Protestan örgütlenmeler, Antalya'daki kiliseler ve Aziz Pavlus Kültür

Merkezi'dir.

1) Antalya Uluslararası Kilisesi (International Church Of Antalya).

2) Antalya İncil Kilisesi.

Bu iki kilise altlı üstlü olmakla birlikte ibadet dili birinin Türkçe birinin de İngilizce'dir.

İbadet dili İngilizce olan Antalya Uluslararası Kilisesi'nin kurucusu ABD'li James Bultema'dır.

164 http:/onnurtv.com/international news 165 http://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3852

35

Bayan Renate Bultema da eşine katkıda bulunmaktadır. İbadet dili Türkçe olan Antalya İncil

Kilisesi'nin kurucusu ve papazı ise Eui-Hong Lee adlı bir Güney Koreli bir diş hekimidir. 166.

3) Bursa Protestan Kilisesi:

Bu kilise son zamanlarda oldukça aktif bir propagandaya başlamıştır. Bursa Protestan

Kilisesi, İngiliz misyoner örgütlerinden de destek almaktadırlar. Bursa Protestan Kilisesi'nin

faaliyetleri zaman zaman medyaya da konu olmuştur. 167

4) İzmit Protestan Kilisesi:

5) Denizli Protestan Kilisesi:

6) Gaziantep İsa Mesih Sevgi Topluluğu Ve Kilisesi.

Cumhuriyet döneminde, Gaziantep'teki Protestan misyonerlerin faaliyetleri ilk olarak

1988'de

medyaya konu olacak kadar eskidir.

7) Antakya Yeni Havariyyun Kilisesi:

Bu kilisede medyada yer alan kiliselerden bir tanesidir.168

8) Mersin Protestan Kilisesi:

Bu kilise, apartman katını kullandığı için 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu gereği

İstanbul'daki 4 kiliseyle birlikte kapatılmıştı.169

9) Diyarbakır İncil Topluluğu

Protestan Misyoner Örgütlerin özel ilgi alanlarından birisi Diyarbakır'dır. Aslında bu

ilgi daha geniş çerçevede Kürt kökenli yurttaşlarımızı Hıristiyanlaştırmak ve

azınlıklaştırmaktır.170

Bugünki kilisenin yapımına 5-6 sene kadar Ofis semtinde açılan ve Diyarbakırda

oldukça tanınmış bir mekan olan Işık Kırtasiye irtibat yeri olarak kullanılmıştır. Bu süre

zarfında faaliyetler de ev toplatısı tarzında, şehir merkezinde tutlan evlerde sürdürülmüştür.

166 Bkz., http://dentistry.yonsei.ac.kr/eng/alumni.html. 167 www.tercüman.com.tr/haber/212?-d (19.10.2002). 168 www.zaman.com.tr/haber/hdgd8?=8wga (02 07 2000) 169 www.milliyet.com.tr/sondakıka/23?df_= (24.12.2001) 170 Bayzan, a.g.e. , s.96-97

36

Kilise cemaati daha sonra kilise önderlerinden biri olacak olan Türkmen Alevi Pastör Ahmet’in

Hristiyanlığa geçmesinden sonra171 sık sık gündeme gelmeye başlamıştır.

Dibakır İncil Topluluğu Kilisesi, Sur İçinde tarihi Meryem Ana kilisesi karşısında inşa

edilmiş üç katlı bir yapıdır. Kilisede en üst kat ibadet, giriş kat misafirler, alt katta çocuklar ve

gençlere yönelik aktiviteler için tesis edilmiştir. Binada hiçbir masraftan kaçınılmayarak her

şey ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür.172

Kilisenin önderliğinin her ikiside Türkmen Alevi kökenli olan Ahmet B. Ve Cengiz B.

yapmaktadır. Bayanlara yönelik faaliyetleri Kore’li gönüllü misyonerler üstlenmektedir.173 Son

yıllarda Türkiye’de misyonerlik yapan Protestanlar arasında Güney Kore’lilerin önemli yeri

vardır. Kore Kiliseleri ABD’den sonra ülke dışına en çok misyoner gönderen ikinci ülkedir.

2004 yılı verilerine göre Türkiye’deki 556 misyonerden 120’si G.Kore’lidir.174

Kilise bünyesinde geçlere yönelik gezi programları, futbol, basketbol turnuvaları

düzenlenmekte ve çeşitli illere geziler düzenlenmektedir. Toplantılarada özellikle lise ve

üniverste öğrencileri katılmaktadır.175

Bugün kiliseye devam eden kişilerin toplamı 30-40 kişi arasında değişmektedir.

Topluluk üyelerinin ifadelerine göre, daha önce Müslüman olanlardan Hristiyanlığı kabul

edenlerin sayıları 55 civarındadır. Kiliseye gidip gelen lerin çoğunluğuda sempatizanlar yada

gözlem yapmak isteyenler oluşturmaktadır.176

3.2.2. Türkiye Misyonerlerinin Yurtdışı Bağlantıları

Daha önceki bölümlerde ismi geçen Turgay Üçol gibi veya Cumhuriyet döneminde,

özellikle son dönemde açılan kiliselerin kurucularına baktığımız, bu yapılanmaların dış

kaynaklar tarafından organize edildiği anlaşılmaktadır. Din adamı veya misyoner olarak

seçilen ve yurdumuzda görevlendirilen kişileri iki guruba ayırabiliriz. Bunlardan birincisi Turgay

Üçol gibi Müslüman-Türk kimliğini taşırken, yurt dışı bağlantıları ve oralarda gördükleri

eğitimden sonra Türkiye’ye gelerek taşıdıkları kimliklerini Türklük yanlarını muhafaza ederek

Hristiyanlağı seçip misyoner olanlardır. Bu noktada ileride değinilecek olan ‘Şartlara Uydurma

ve Kültürlenme’ yöntemi177 k ullanılarak geri kalmışlık, fakirlik, eğitimsizlik gibi problemlerin

Türk kimliğinden değil İslamdan kaynaklandığı tezi savunulacak, eğer İslam terk edilirse bu

171 Davut Muratoğlu, Neden Hristiyan Oldular, Müjde Yayıncılık, İstanbul 2002, s.99-106 172 Talip Atalay, a.g.e., s.2 173 a.g.e. s.148 174 Jİ Hyun Li, Türkiye’deki Misyonerlik; ‘Güney Koreli Misyonerlerin faaliyetleri’ (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Ankara 2004, s.86-89. 175 Talip Atalay, s.g.e., s.148 176 Talip Atalay, s.g.e., s.148 177 Mahmut Aydın ,Misyonerlik ,Kaknüs İstanbul, 2002 sf87

37

sorunların aşılacağı fikri aşılanmaya çalışılmaktadır. Böylece yerel unsur olan Türk’lere

Türklüğünüze zarar gelmeden Hristiyan olabilirsiniz mesajı verilmeye çalışılmaktadır.

Yurt dışı bağlantılarının ikinci kısmını direk olarak misyonerlik yapmak üzere Amerika,

Avrupa, Avustralya ve G.Kore’den gelen misyonerler oluşturmaktadır. Amerika örneğine

bakacak olursak; Amerika dışında faaliyet gösteren Amerikalı misyoner sayısı 105.689’dur.

Ayrıca Amerikalı olmayıp fakat Amerika tarafından desteklenen 30.326 misyoner vardır.178

Daha önceki bölümlerde isimlerini verdiğimiz bir çok kilisenin kuruculuğunu bu yabancı

misyonerler üstlenmişlerdir. Yabancı misyonerlerin organizasyonu ile açılan bu kiliselerin

bazıları(Antakya Yeni Havariyyum Kilisesi’nin açılısı G.Kore büyükelçisi tarafından yapılmıştır)

misyonerlerin bağlı oldukları ülkelerinin büyük elçileri veya üst düzey devley görevlileri

tarafıdan yapılmıştır. Bu siyasi kişilerin bu kiliselerin açılması sürecindeki izin işlerimlerinde

siyasi nüfuzlarını kullandıklarıda muhakkaktır.

Yurt dışı bağlantılarının öne çıktığı ikinci bir noktada basın yayın ve internet

dünyasıdır. Yerden mantarcasına biten misyon amaçlı bir çok internet sitelerinin bir kısmı

yurtdışından açılan server’lar vasıtasıyla faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu siteler içerik

olarak desteklenmekte hemde bu vasıta ile Türkiye Cumhuriyeti devlet makamları tarafından

yapılacak herhangi bir yaptırımdan uzak kalmaktadırlar.

Protestan misyonerlerin üzerinde önemle çalıştığı ve günümüzün beklide en önemli

ve etkin bilgilendirme aracı olan televizyon yayıncılığı konusunda da yurt dışı bağlantıları

vesilesiyle bazı çalışmları vardır. Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü Sevgi Ernol’un basına

yaptığı açıklamada‘Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan örgütlerin, başta ABD olmak üzere

yabancı ortaklarıyla birlikte "TÜRK 7" adıyla bir televizyon kanalı kurmak için hazırlık

yaptıklarını bildirmiştir’179 Burada da gene dışarıdan desteklenen yapının bir başka örneğini

çarpıcı bir şekilde görmekteyiz.

Ülkemizde halen faaliyet gösteren bazıları 200 senenin üzerinde bu topraklarda olan

misyoner kilise, vakıf, radyo, internet sitelerinin bağlı olduğu guruplar şunlardır;

Amerikan Board Heyeti,

Associacion De Pastores,

Boulevard Christian Church,

Centre for Asian Studies,

Centre for World Mission - British Columbia,

Church of the Nazarene,

178 Ömer Turan,Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri;Avrasya Etüdleri Dergisinin Kış/1999 sayısı 179 www.haber3.com/gundem?123=a (03.03.2004)

38

World Mission Division,

Evangelical Free Church Mission,

IBRA Radio (Sweden),

Operation Mobilisation,

Pentecostal European Mission,

Rockdale Alliance Church,

Scripture Gift Mission International,

Spear Trust,

Turkish World Outreach (TWO),

WEC International,

Mission to Unreached Peoples,

Campus Crusade for Christ International,

Frontiers,

Pioneers,

Christian Aid Mission,

Mission to the World,

TransWorld Radio,

Southern Baptist Convention International Mission Board,

Wycliffe Bible Translators USA,

New Tribes Mission,

Assemblies of God,

YMCA (Young Men's Chiristian Association),

YWCA,

American Bible Society,

The Near East Relief Organization,

İncilî Yayın Kurumu ( merkezi Hollanda),

IBT (Institute of Bible Translation, merkezi İsveç),

Hollanda'da, Müjde Kurumu, (Enschede) başında Necmi adlı bir Türk var.

İngiltere'de, London Downs Baptist Church,

Yine Hollanda'da, Amsterdam Müjde Kilisesi,

Belçika'da, başında papaz Sarkis Paşaoğlu adında Türkiye kökenli bir Ermeni

olan, Brüksel Avederanagan (İncili) Kilisesi,

Almanya'da, Papazı Recep Avşer olan Türkçe Konuşan Kilise Topluluğu,

Sindelfingen).180

180Bayzan, a.g.e., s.65

39

4. PROTESTANLARIN MİSYONERLİK AMAÇ VE

YÖNTEMLERİ

4.1. Amaçlar

Patrick Johnson’un hazırladığı “Operation Word” isimli esere göre: “Türkiye’de

yaşayan 14 azınlık grubunun diline İncillerin tercümesi yapılmıştır. 1993 yılı itibarıyla

Türkiye’de mevcut, Türkçe Hıristiyanlık propagandası yapan kitapların sayısı 40’tır.” 7 sene

içinde bu sayı birkaç misli artmıştır. ODTÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer

Turan’ın yazısına göre: “... Cumhuriyetin ilk yıllarında, doğrudan Hıristiyanlık propagandası

yapmak yasaklanıyor; bunun üzerine, şöyle bir sav geliştiriyorlar: Bütün bu insanları Hıristiyan

yapabilirsek iyi olur. Yapamazsak da o kadar önemli değil; en önemlisi bu insanları,

Hıristiyanca yaşatmak, Hıristiyan felsefesini, yaşam tarzını, düşünce tarzını benimsetirsek,

mesele kalmamıştır.” Nitekim 1990’lı yılların başında bir Amerikan dergisinde Yeni Dünya

Düzeni ile ilgili bir yorumda, bu düzende Müslümanlara tanınan hak sadece Müslüman ismi

taşısınlar ama doğumlarından ölümlerine kadar Hıristiyan gibi yaşasınlar181. Bu sözlere

bakarak misyonerlerin amaçlarını net bir şekilde görebilmekteyiz.

Hıristiyan misyonerliği geleneksel olarak şu ana hedefleri öngörmektedir;

1) Hıristiyan inancının propagandasını yapmak.

2)İsa’nın temel mesajı olan Tanrı’nın Krallığı anlayışını Hıristiyan olmayanlara da

benimsetmek suretiyle onun alanını genişletmek.

3) Kafirleri (bu terim son zamanlara kadar tüm Hıristiyan olmayanlar için

kullanılmaktaydı) Hıristiyan yapmak suretiyle onları hidayete erdirmek.

4) Bütün bunları yaparak dünyanın her tarafında yeni yeni kiliseler tesis etmek.182

Özetle diyebiliriz ki Hıristiyanlar ilk dönemlerden itibaren yürüttükleri misyonerlik

faaliyetleriyle inançlarını tüm dünyaya yaymak suretiyle bütün dünyayı batı Hıristiyanlığının

hakimiyeti altına almaya ve sonuçta da Hıristiyanlık dışındaki tüm dinsel gelenekleri ortadan

kaldırmayı hedefliyorlardı.Kanaatimize göre bu tarz bir misyon anlayışının en önemli dayanağı

181 www.turkıyegazetesi.com.tr (6.12.2000) 182 Mahmut Aydın , a.g.e. s.88

40

Hıristiyan misyonerliğinin temel dayanağı olarak kabul edilen Matta 28:18-20 ifadesidir. Zira bu

ifadede şu üç nokta önemle vurgulanmaktadır.

1) Gökte ve yeryüzünde tüm yetki İsa’ya verildiği için onun mesajı tek doğru

mesajdır.Bu nedenle tüm insanların bu mesaja inanmaları zorunludur.

2) İsa taraftarlarını kendi mesajını diğerlerine sadece sunmaya değil,aynı zamanda

onları ne yapıp yapıp kendi öğrencisi yapmaya da davet etmektedir.

3) İsa’nın mesajını kabul eden kişiler mutlaka Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz

edilmelidir. Vaftiz işlemi kilisede olduğu için bu son ifade dünyanın her tarafına yeni yeni

kiliselerin inşa edilerek onun egemenlik alanının genişletilmesi anlamına gelmektedir.183

4.2 Misyonerlik Yöntemleri

Misyonerlerin Yöntemlerine bakmak için öncelikle Pavlus’un öğretilerinde hangi

yöntemleri öne çıkardığına bakmak gerekmektedir. Pavlus, insanları kendi öğretilerine

inandırmak için adeta her şeyi caiz gördüğünü ve her yolu denediğini, inanıp kabul etmediği

halde karşısındakileri kendi tarafına çekebilmek amacıyla onların çeşitli inanç ve görüşlerini

kabul ediyormuş gibi görünüp en masun bir ifadeyle ‘takiyye’ yaptığını, kısaca amacını

gerçekleştirebilmek için her yolu denediğini anlatmaktadır.

İslam düşüncesinin son derece önem verdiği ya olduğun gibi görün göründüğün gibi

ol’ prensibine karşı, hedefe ulaşmak için ‘gerektiğinde olmadığın gibi görünebilirsin’ tavrını

yeğlemesidir. Burada Makyavelli’nin (N.Machiavelli) çokça tartışılan meşhur ‘davaya giden her

yol mübahtır’ akla gelmektedir. Günümüz misyonerlerinin gittikleri yörelerde başvurdukları

yöntemler dikkate alındığında, Pavlus’un bu metodolojisinin misyonerlikte temel alındığı

anlaşılmaktadır.

Günümüz Protestan misyoner gurupların en önemli misyonerlik yöntemlerinden biri

’şartlara uydurma ve kültürlenme ‘(inkültürasyon) yöntemidir184. Kavram sosyoloji ve

antropolojide ,insanların sosyal eğitim süreci içinde nasıl sosyalleştirileceği anlamında

kullanılır.Ancak sözcük, kilise teolojisi içinde kullanılmaya başlandığında, iletişim içinde olan

Hristiyanlığın inancının, misyon yönlerinden biri anlamına gelmektedir. Yani tamamen

evangelizasyon (incil’i insanlar asında yayma) anlayışıyla ilişkilidir.185İnkültürasyon(İncil’i

kültüre yerleştirme) İncil’in, tohumun, İsa’nın, halihazırda bulunduğunun, yeni bir kültüre,

183 Mahmut Aydın , a.g.e. s.67 184 Mahmut Aydın, a.g.e. s.87,88 185 Dursun Ali Aykıt, Misyon ve İnciller Misyonerliğin Tarihsel Kökenleri, Kesit dinler Tarihi, İstanbul 2004, s.93

41

Kutsal Ruh’un yönlendirmesiyle ekimi ve yeni, yerli bir kilisenin yapılmasıdır’ şeklinde tarif

edilmiştir.186

Bu kavram ilk defa 1970’li yıllarda Dünya kiliseler Birliğinin yayınladığı

dökümanlarda, kilise memuriyetleri için eleman yetiştiren kuruluşlarla ilgili kullanılmaya

başlamış zamanlada bütün misyonerlik faaliyetleri dahil olmak üzere her alanda

kullanılmıştır.187

Hristiyan misyonerler, inkültürasyon gerçekleştirmek istedikleri bölgenin insanlarına,

yeni inançlarını uygulamada pagan kültüründen gelmeyip onun hatırlanmasına neden olmayan

bir takım kültürel elementleri kullanma iznini verirler. Ayrıca İnkültürasyonu gerçekleştirirken

kültürün elemenlerine, bütün bir parça olarak bakmayıp bunların birbirinden ayrı öğeler olduğu

düşünülüp Hristiyan kilisenin hizmeti doğrultusunda neyin devam etmesi ne neyinde

uygulanmaması gerektiğine dikkat edilmelidir.

İncil’i kültüre yerleştirmede inanç, tohum ve uygulamada kabuk olarak algılanır. Batı

kiliselerinde olduğu şekliyle inanç, özdür, tohumdur; bununla beraber misyonerlerin gitmiş

olduğu yerler ise kabuktur. Tohumun gelişmesi için, hiçbir değişikliğe uğramadan yeni kültür

içinde adaptasyonunun sağlanması gerektiği gibi bu yeni kültürde tohuma adapte edilmeli onu

yabancı görmemelidir.

Bu konuda misyonerlere nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bilgi verilirken 1959

yılında yapılan bir bildiride ‘Misyonerlerin, gitmiş oldukları bölgedeki insanların yapıp

ettiklerinin dine ve ahlaka aykırı olmadığı sürece bu kişilere herhangi bir zorlamada

bulunmamalarının’ gerekliliği dile getirilmiştir.188

Metod ülkemizde özellikle Kürt ve Alevi asıllı vatandaşlarımız üzerinde başarıyla

uygulanmaktadır. Hristiyanlığı seçen Alevi asıllı vatandaşlarımızın, Hristiyanlığı seçtikten

sonrada saz ve semah gibi kendi kültürel öğelerini devam ettirmeleri metodun başarıyla

uygulandığının bir göstergesidir.

Yönetemin Protestanların misyonerlik faaliyetlerine faydalarını da şöyle sıralarabiliriz:

1)Bu çerçevede yapılan misyonerlik Tanrının sadece belli bir kültüre değil bütün

kültürlere yönelik olduğu tezini savunmaktadır.Buda dolayısıyla misyonerliği evrensel boyuta

taşımaktadır.

186 a.g.e., s.93 187 Mahmut Aydın, a.g.e. s.88 188 Aykıt, a.g.e., s.98

42

2)Şartlara uydurma bağlamında yapılan misyonerlik ülkemizde özellikle büyük şehirler

ve Güney Doğu bölgemizde olduğu gibi bir çok yerel legal ve illagel(Türkiyede ev kiliseler

olarak adlandırılmıştır) mahalli kiliselerin oluşmasına sebp olmuştur189.

Bu ik i maddeye katkı olarak bu metodla, misyonerlik yapılacak bölgenin kılcal

damarlarına kadar girildiğini söylemek çok yerinde olacaktır.

Günümüzde kullanılan bir çok misyonerlik yöntemi Şartlara Uydurma ve Kültürlenme

yöntemi vasıtasıyla ortaya çıkmıştır. Bunlardan diğer bi dikkat çekici olanı ise misyonerlere

gösterilen tepkinin azaltılması için İncilin ve misyonerlik faaliyetlerinde kullanılan materyallerin

yerel dillere çevrilerek sunulmasıdır. Ülkemizde bunun en dikkat çekici örneği İncillerin

Kürtçe’ye çevrilerek basılıp dağıtılmasıdır. Emniyet yetkilileri, son 3 yılda dağıtılan İncil

sayısının 8 milyonu aştığını, bu kadar İncil'i ücretsiz dağıtmanın büyük bir maddi güç

gerektirdiğini dile getirerek, misyonerlik yapan kuruluşların gelir kaynaklarının ve ödedikleri

vergi miktarının bilinemediğini vurguladılar.190

Protestan misyonerler teknolojiyide çok aktif bir şekilde kullanmaktadırlar. Hatta

kendilerinin teknolojide üstün olmalrını kendi mezheplerine bağlamaktadırlar.191

4.3. Basın Yayın

Çağımızda insanlara ulaşmanın en kolay yolu medya denen fenomendir.

Televizyonlar, gazeteler, dergiler, internet siteleri, kitaplar insanlığı yönlendirmenin bir açıdan

da yönetmenin en kolay yolu haline gelmiştir.Bu gerçeği fark eden misyonerler 200 sene önce

Osmanlı’da ABCFM’nin ilk defa Girit’te kurduğu bugun SEV ile faaliyetlerine devam eden

matbaa ile bu basın yayım hayatına girmişler, günümüzde onlarca internet sitesi, yayın evleri,

gazeteler, dergiler, radyolar ile faaliyetlerine devam etmektedirler.

4.3.1. Yayın Evleri

4.3.1.1. Kapsam Yayıncılık

Kendilerine Mesih inanlısı adını veren , önceleri broşür dağıtarak misyonerlik yapan 3

kişi tarafından 1993 yılında Kapsam Yayıncılık ve Kapsam Gazetesi kurulmuştur.Önceleri

ayda bir yayın yaparken şuan 2 ayda bir çıkmaktadır192.

189 Mahmut Aydın, a.g.e. s.89 190 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (01.05.2004) 191 Danacıoğlu, a.g.e., s.210 192 www.kapsamgazetesi.com

43

Haber ve magazin gazeteciliği altında İncil’den pasajlar ve Hıristiyan öğreti ile örtüşen

birtakım köşe yazıları ile Hıristiyanlık propagandası yapan Kapsam gazetesi, İslam dinine

karşı da önyargı ve art niyet taşıyan bir politika sergilemektedir.193

4.3.1.2. Yeni Yaşam Yayınları

Kuruluş tarihi 1987’dir.194

4.3.1.3. Lütuf Yayıncılık

4.3.1.4. Kaya Basın Yayın Dağıtım

4.3.1.5. Sevgi Yayınları195

4.3.1.6. Kucak Yayıncılık

Bünyesinde aylık kucak dergisini yayınlamaktadır196 Bu vasıtayla çocukların beyinleri

bu yaşlarda zehirlenmeye çalışılmaktadır.

4.3.1.7. Zirve Yayıncılık

Görsel ve basılı yayınlar yönelik faaliyetleri bulunmaktadır.197

4.3.1.8. SEV Matbaacılık ve Yayıncılık(Redhouse Pres):

Vakıflar ilgili bölümde daha ayrıntılı değineceğimiz SEV Vakfı bünyesinde faaliyet

göstermektedir.ABCFM ile Osmanlı topraklarına giren yapılanmanın SEV Vakfına devrinden

sonra bu ismi almıştır.198

4.3.2. Basın Dünyası

4.3.2.1 www.radyokumru.com

Radyo Kumru, kendi ifadesi ile Kutsal Ruh’un simgesi olarak Tanrı’nın kendi özünden

çıkarıp görsel sevgiyi insan yüreğine taşıyan radyo dalgalarını temsil eden bir radyodur.

İsa’nın filmini iki bölüm halinde veren, bunun yanı sıra bazı Hıristiyanlık propagandası

içerikli filmleri de gösterime sunan Radyo Kumru, hazırlamış olduğu bu sitede ücretsiz CD,

sohbet panosu, vaaz ve soru-cevap bölümlerine yer vermek sureti ile misyonerlik

faaliyetlerinde bulunmaktadır.

193 www.kapsamgazetesi.com 194 Yeni Yaşam Yayınları Tanıtım Broşürü 195 www.sevgiyayınlari.com 196 www.kucak.org 197 www.zirveyayincilik.com 198 www.sevvakfi.org.tr

44

“Tiyatro Programları” adlı kısımda “Üniversite Bahçesi” adlı tiyatro oyununu

dinlediğimizde kendi aralarında sohbet eden gençlerin sevgi konusu ile söze başlayarak

neticeyi İsa Mesih merkezli inanç mevzusuna götürmek sureti ile Hıristiyanlık propagandası

yaptıklarını gözlemliyoruz. Bu tiyatro oyununda Tanrı sevgisi sözü ile başlayan sohbette

“seven herkes tanrıdan doğmuştur.” Sözü ile Hıristiyan iman esasları başında gelen söylemler

aktarılmaktadır.199

4.3.2.2 www.familyradio.com

Pek çok dilde yayın yapan sitenin Türkçe sayfası “Tanrı Sizi Seviyor” ifadesi ile

başlıyor.

Günümüz insanının sevgi ve merhamete muhtaç ruh halinden faydalanmaya yönelik

metafizik bazı soruları Hıristiyanlık öğretisine göre cevaplandıran ve bu yolla Hıristiyanlık

propagandası yapan site, misyonerlik amaçlı canlı radyo yayını da yapmaktadır.

“Tanrı beni seviyor mu?”, “Eğer kendisi bu kadar sevgi dolu bir Tanrı ise; dünyada bu

kadar çok acı ve üzüntü neden vardır?”, “Tanrı’ya inanmak ne demektir?”, “İsa’dan başka

cehennemden kurtuluş yolu yok mudur?” tarzında sorularla manevi boşluk yaşayan insanları

saflarına çekmeye çalışan site yazışma adresi olarak; 200

4.3.2.3 www.gnmmujde.com

Müjde Hizmet Grubu adı altında yayıncılık, radyoculuk ve TV yayınları yapan site

kurucuları, ülkemiz Hıristiyanlarının kitap ihtiyacını karşılamak ve araştırmacılara kaynak

oluşturmak için çalışmalar yaptıklarını belirtmektedirler 201

‘Müjde Hakkında’ adlı bölümde İslamiyet’ten Hıristiyanlık dinine geçen Mustafa EFE

adlı kişinin tanıklığı yer alıyor. Hıristiyanlığa geçiş hikâyesini anlatan Mustafa EFE,

inanmadığı Kur’an’ı referans göstererek İncil’in ve Tevrat’ın aslının değişmediğine

değinmektedir. Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerinden yola çıkarak İslam’ı sevgi ve hoşgörüden

yoksunmuş gibi takdim etmeye çalışan EFE, Hıristiyanlığın gerçek sevgi ve kurtuluş kaynağı

olduğunu öne sürmektedir.Müjde Hizmet Grubu hakkında bilgi verirken yayıncılık, radyo ve TV

dışında Kürtçe projelerin de tasarım aşamasında olduğunu görmekteyiz.202

199 www.radyokumru.com 200 www.familyradio.com 201 milliyet gazetesi, (01.10.1995) 202 www.gnmmujde.com

45

Gerçeğe Doğru gibi aktüel konu ağırlıklı, çok yönlü ve kapsamlı bir dergide bu gurup

tarafndan çıkarılmaktadır203.

Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz bir çok radyo kanalı gibi Protestan misyonerlerin

televizyon açma projeleride hayata geçmek üzeredir. Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü

Sevgi Erenerol, Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan örgütlerin, başta ABD olmak üzere

yabancı ortaklarıyla birlikte "TÜRK 7" adıyla bir televizyon kanalı kurmak için hazırlık

yaptıklarını bildirmiştir.204

İsmi zikredilen TV kanalı 10 Ocak 2006 tarihinden itibaren, Hotbird uydu kanalı , sat7

televizyonu frekansından haftalık düzenli TV yayınlarına başlamıştır.Yayınlar her Salı ve

Perşembe Türkçe olarak yapılmaktadır. Turk-7 Limited şirket ve hayır kurumu olarak tescil

edilmiş bir uluslar arası ortaklıktır. Amacı Türkiye’deki Kilise için bir Hristiyan Televizyon Kanalı

oluşturmaktadır. 205

Devletin ilgili birimleri durumun hassasiyetine binaen bazı önlemler almaya

çalışmışlardır. Rtük, bölücü-yıkıcı nitelikli yayınlarla mücadele çerçevesinde yurt içi yayınların

yanı sıra, yurt dışından Türkiye'ye yönelik ideolojik yayın yapan kuruluşları da takip etmektedir.

Basında yer alan habere göre; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), biri

Portekiz'den 3 de Türkiye içinden Hıristiyanlıkla ilgili yayın yapan radyoları izlemeye almıştır.

RTÜK'ün 2003 Faaliyet Raporu'nda yer alan bilgilere göre, Portekiz'den internet aracılığıyla

orta dalga üzerinden Türkiye'ye yayın yapan Kumru Radyo'nun Hıristiyanlık dini ile ilgili

yayınları kayda alınarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Ayrıca, Hıristiyanlıkla ilgili Türkiye

içinden yayın yapan 3 radyo kuruluşunun misyonerlik faaliyetinde bulunup bulunmadıklarının

belirlenmesi amacıyla RTÜK İstanbul Bölge Müdürlüğü ve merkezde takibi yapılmaktadır.206

4.4. İnternet

İnternet yüzyılımızın belkide televizyon yayıncılığından sonra en etkin ikinci iletişim

vasıtasıdır. Bu aracı kullanan ve sitelerde gezinen kesimin entellektüel seviyesi yüksek ve yaş

olarak da genç olan kesim olduğunu hatırladığımızda, misyonerlerin internet vasıtası ile

yaptıkları propagandanın hedef aldığı kitle bakımından doğuracağı muhtemel sonuç etkili bir

toplumsal değişmeyi de beraberinde getirecektir.

203 Mustafa Numan Malkoç, İstanbul’daki Protestan Kiliseler, İstanbul 1999, s.152-153 204 www.haber3.com (15 Mart 2004) 205 www.acctr.org/modules/news/article.php?storyid=21 (18 Ocak 2006) 206 http://www.haberanaliz.com/haber.php?id=20961

46

Araştırmanın amacı internet yolu ile misyonerlik faaliyetlerinin etkinliğini gözler önüne

sermektir. Tezimizin bu bölümü internetin dini propaganda amacı ile etkin bir şekilde

kullanıldığı iddiasındadır.

4.4.1. www.incil.com

Hıristiyan İnternet Topluluğu adı altında Hıristiyanlara yönelik olduğu izlenimini veren

site, Protestan Hıristiyanlar tarafından oluşturulmuş. Sitenin ana sayfasında “Gündelik

Ekmeğimiz” başlığı altında İncil’den bir bölüm bulunmaktadır. Burada İncil ayetleri sıralanmış

olup, hemen altında ayetlerin açıklamasına yer verilmektedir.207

4.4.2. www.protestan.org

Protestan Hıristiyanlar tarafından hazırlanan site, Katolik mezhebi ile Protestanlık

mezhebi arasındaki farkları anlatmakta ve Katolikliğin Eski Roma putperest inancından

etkilenmiş bir inanç yapısına sahip olduğunu iddia etmektedir.208

4.4.3. www.isamesih.org

Hıristiyanlığın Portal İnanç Savunası olarak tanımlayan bu site, ana sayfada

Hıristiyan olmak için neler yapmak gerektiğini anlatıyor ve bunun için linklerdeki dört adet flash

dosyasının indirilmesi gerektiğini tavsiye ediyor209

4.4.4. www.islamacevap.net

Sitenin amacının diğer inanç ve dinlere saldırı olmadığını ve kesinlikle rencide edici

ifadelerden uzak kalındığını ana sayfada belirtilmesine rağmen Kuran-ı Kerim’in çelişkiler ve

tezatlarla dolu olduğu ifade edilmekte; hurafe kitabı olduğu iddia edilmektedir. İslamiyet’in de

din olarak hoşgörü ve sevgiden uzak olduğu belirtilmektedir.210

4.4.5. www.kutsalkitap.org

“İsa Mesih’te bulduğumuz yeni yaşamı müjdelemek amacıyla kurduk.” Diye söze

başlanılan sitede inançla alakalı samimi ve mantıklı sorulara chat ve forumlar yolu ile cevap

verileceği belirtilmekte ve isteyene İncil ve kitap hediye edileceği de ifade edilmektedir.211

207 www.incil.com 208 www.protestan.org 209 www.isamesih.org 210 www.islamacevap.net 211 www.kutsalkitap.org

47

4.4.6. www.giriskapisi.net

İlgilenenlere Türk Hıristiyan kaynaklar bulmalarına yardımcı olmak amacı ile kurulan

sitede video, radyo ve sesli- görüntülü vaaz programlarının yanı sıra çeşitli web siteleriyle

kilise adresleri verilmektedir.212

4.4.7. www.kilisemiz.cjb.net

Ümraniye Protestan Kilisesi tarafından hazırlanan sitede, Mustafa Kemal Mah. 3001

Cadde No: 104/ 1 Mustafa Kemal/ Ümraniye/ İST. adresindeki kilisenin her Pazar saat 13.00-

15.00 arası ibadet yapıldığı belirtilmektedir.213

4.4.8. www.hasret-duyulan.com

Ali Topuksöken adlı bir kişi tarafından, jenerik ve içerik olarak merak

uyandıracak bir tarzda hazırlanan site, yaşam yönetim ve mutlulukla alakalı birtakım slogan ve

sorularla işe başlıyor.214

4.4.9. www.hristiyan.net

Kapsamlı ve efekt olarak zengin olan site Hıristiyanlık propagandası maksatlı olarak

hazırlanmış. Sitede tema olarak daha ziyade İsa ele alınmaktadır.

İsa’nın hayatı tarihsellik açısından ele alınırken- dünyaca ünlü yazar, akademisyen ve

düşünürlerin İsa hakkındaki sözlerine referans olarak yer verilemektedir.215

4.4.10. www.anadolukilisesi.com

Kitab-ı Mukaddesin öğreti ve iman esaslarını temel alan Kilise, Kadıköy’de faaliyet

göstermektedir. Kutsal Kitap, Tanrı Baba, İsa Mesih, Kutsal Ruh, İnsanın Günahlı durumu,

Kurtuluş Müjdesi, Yargı ve Sonsuzluk ve Kilise olarak konu başlıklarına sitede yer

verilmektedir.216

212 www.giriskapisi.net 213 www.kilisemiz.cjb.net 214 www.hasret-duyulan.com 215 www.hristiyan.net 216 www.anadolukilisesi.com

48

4.4.11. www.protestankilisesivakfi.org

24 Haziran 2001 tarihinde 24442 (sayfa 89) resmi gazete ilanı ile kurulan Vakıf,

kuruluş amacını Kutsal Kitabı öğrenme ve inancı kamuoyuna açıklama gibi Protestanların

temel dini ihtiyaçlarını karşılamak olarak açıklıyor.217

4.4.12. www.twpc93.com

İstanbul Moda’da faaliyet gösteren Türk Dünyası Presbiteryen Kilisesi tarafından

hazırlanan sitede, ilk olarak kilise hakkında bilgi verilmektedir. 1993 yılında kurulan kilise

Türkçe konuşan cemaatin bulunduğu yörelerde ve yurt dışında da düzenli olarak ibadet

yapmakta ve Hıristiyan cemaatin dini vecibelerini yerine getirmede yardımcı olmaktadır.

Sitede Hıristiyan ilahiyatı üzerine eğitim görmek isteyenlere Hıristiyanlar için açılmış

olan bir açık öğretim kurumu olan MINTS olan Miami Uluslararası İlahiyat Fakültesi’nden söz

edilmektedir. MINTS’in Türkçe açık öğretim bölümü 2003 yılı Mayıs ayında başlamış olup,

İstanbul’daki şubesi İstanbul Presbiteryen Kilisesi’dir. “Türkiye ve Protestanlık” başlıklı yazıda

Protestanlığın sosyolojik durumunda bahsedilirken özgür inanç kavramından yola çıkarlardı.

Önemli olanın nüfus cüzdanında yazan inançların değil kalplerde olan inanç olduğunun

vurgulanması dikkatleri çekmektedir.

Turgay ÜÇAL imzalı yukarıda adı geçen yazıda Hıristiyanlığın laik bir ülke olan

Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık dini olarak gösterilmemesi gerektiği söylenmekte ve inancı ne

olursa olsun herhangi bir dini kurum ya da kuruluşun öne çıkarılmaması gerektiği ifade

edilmemektedir.

Sitede diğer misyonerlik sitelerinin çoğunda olduğu gibi ücretsiz İncil ya da online İncil

okumaları gibi çalışmalar yok.218

4.4.13. www.isamesih.org

Gaziantep’te 24 Kasım 1999’da resmi ibadete başlayan Gaziantep Kilisesi’nin

hazırladığı bu site, amaçlarını Gaziantep ve çevresinde İsa Mesih’e iman eden kişilere iman

ve uygulamalarını geliştirmelerinde yardımcı olmak, iletişim ağını güçlendirmek ve Müjde’yi

yaymak olarak açıklamaktadır.219

217 www.protestankilisesivakfi.org 218 www.twpc93.com 219 . www.isamesih.org

49

4.4.14. www.members.tripod.com

‘Kurban kesmek’ başlığı ile başlayan site başlangıcı sevgi olan diğer misyonerlik

sitelerinden farklı değildir. Site amacını Hıristiyan inancına göre kurban ibadetini ele almak

olarak açıklıyor.220

4.4.15. www.yedidya.tr.gs

Türk Hıristiyan Bayanlar, İsa Mesih, İncil başlığıyla karşımıza çıkan site, bize güzel

görünümlü fotoğrafla karşılıyor. Ruha sükûnet veren bir müziğin eşliğindeki görüntülerin

arasına sıkıştırılan Hıristiyan akidesini aşılayan sözler ve birtakım resimler sitenin hazırlanış

amacı hakkında bize fikir vermektedir: Hıristiyanlık Propagandası

Sitenin müziğini Grup Logos hazırlamış. Bu grup kendisini Türkiye’nin ilk Hıristiyan

Rock Grubu olarak tanımlayan bir müzik grubu.

Türkiye’nin dört bir yanındaki Protestan Kiliselerinin adres, telefon numaraları ve web

adresleri de sitede yer almaktadır.

Sitede ilgi çeken bir başka yazı da kadın hakları konusunda hazırlanan bir raporda -

CEDAW için hazırlanacak Rapor diye geçiyor.- Kürt kadınların haklarından bahsedilmektedir.

Burada “Kendi Dilini Konuşamamak da Şiddettir.” başlıklı yazıda şiddet denilince akla

sadece aile içi şiddetin gelmemesi gerektiği söylenerek, insanların hala kendi dile ile

konuşamaması da şiddettir fikri vurgulanmaktadır.

Raporun hazırlandığı CEDAW, Kadınlara Karşı Ayrımcılığı Önleme Komitesinin

İngilizce kısaltılmış şeklidir.

“Çocuklar İçin” bölümünde İncil ve Eski Ahit kaynaklı hikâyeler anlatılmakta ve bu

yolla Hıristiyanlık propagandası yapılmaktadır. Hikâyelerde sorulan sorularla çocuğun zihnine

dolaylı yoldan Hıristiyanlık inancının en üstün inanç olduğu fikri aşılanmaya çalışılmaktadır.

Sitede ücretsiz İncil ve CD sipariş formları ve iletişim bölümü de yer almaktadır.221

220 www.members.tripod.com 221 www.yedidya.tr.gs

50

4.4.16. www.ankaraprotestanchurch.org

İngilizce, Almanca ve Türkçe olarak yayınlanan site IPCA (Ankara Uluslararası

Protestan Kilisesi)’ya ait.1990 yılında açılan kilise; tapınma, Pazar gününün önemi, Rabbin

sofrası, dua ve vaftiz konulu başlıkları altında Hıristiyanlık hakkında bilgi vermektedir.222

4.4.17. www.yeniyasam.org

İstanbul’da öğrenim gören üniversite öğrencileri için hazırlanan bu site, Hıristiyanlık

propagandası yapmaya yönelik faaliyetleri duyuruyor.

Site kendilerinin Hıristiyan ve Hıristiyanlığa ilgi duyan bir grup öğrenci olduğunu

söyleyen, İsa Mesih, Kutsal Kitap ve yaşama bakış açılarını kampüslerdeki öğrenci

arkadaşlarıyla paylaşmak ve böylece bir fikir zenginliği oluşturmayı hedeflediklerini belirten

üniversite öğrencileri aracılığı ile yapılan bir misyonerlik çalışması.223

4.4.17. www.churchizmir.org

İzmir Protestan Baptist Kilisesi’nin kurduğu site inanç bildirgesi, bina tarihçesi, tüzük

ve iletişim bölümlerinden meydana gelmektedir.

İnanç bildirgesinde, teslis anlayışına dayalı olan tek tanrıya inandıklarını ifade eden

ve kitap olarak da Kutsal Kitabı kabul ettiklerini belirten Baptist Kilisesi mensupları, bina

tarihçesinde uzun süre kilise harici kullanımda olan binanın 2001 yılından itibaren kilise binası

olarak kullanımı izni alındığından bahsetmektedirler.224

4.4.18. www.gnmmujde.com225

4.4.19. www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm

Hıristiyanlık ve İslamiyet Öğretişlerini Karşılaştırma Tablosu

İslamiyet ile Hıristiyanlık arasında Kur’an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes referans olmak

üzere karşılaştırma yapılan sitede propagandaya dayalı direkt bir ifade yok.Ancak konu ile ilgili

222 www.ankaraprotestanchurch.org

223 www.yeniyasam.org 224 www.churchizmir.org 225 www.gnmmujde.com

51

ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere, misyonerlik amacını saklamayan www.isamesih.org sitesini

ziyaret etmeleri önerilmektedir.226

4.4.20. www.isa-mesih.com

Site sahipleri “İnternet sayfamıza hoş geldiniz! Bu sayfanın amacı, İsa Mesih üzerine

hazırlanmış bütün Türkçe web sayfalarıyla bağlantı kurmanızı sağlamaktır.” diye giriş yapan

site, konuları “İsa hakkında Türkçe olarak hazırladığımız web siteleriniz ya da internet

sayfalarınız varsa bizimle irtibata geçiniz” diyerek iletişim için bir de mail adresi bırakmışlar.227

4.4.21. www.isanıncilesi.com

Son günlerin Popüler filmi “İsa’nın Çilesi”nin Türkçe web sitesinde de yoğun bir

misyonerlik faaliyeti göze çarpıyor.

“İsa Kimdir?”, “İsa’yı Kişisel Olarak Tanımak İster misiniz?”, “ İsa Kendisi Hakkında

Ne Söyledi?”, “Filmin Fragmanı”, “Basından Haberler”, “Soru-Cevap Köşesi” ve “İletişim” gibi

bölümler sitede yer alıyor.

“İsa Kimdir” bölümünde İsa Peygamber hakkında İncil referanslı bilgi veren site, Hz.

İsa’nın Mesihliğini ispatlamak için deliller sıralamaktadır.228

4.4.22. www.circassiancanada.com

Kanada’da yaşayan Hıristiyan Çerkezler tarafından kurulan, Türkçe ve İngilizce

dillerinde yayın yapan bu site, Hıristiyanlık propagandası yapmak maksadı ile kurulmuş bir

sitedir.

Vaftiz nedir, kimlere vaftiz yapılır, nasıl yapılır, suyla vaftiz gibi konulara değinen

site kurucularının kullandıkları isimden Çerkez oldukları anlaşılmaktadır. Site, Kuban adlı bir

şahsın adına kayıtlıdır ki bu bir Çerkez adıdır.

Site içinde haber, araştırma, edebiyat, kültür, sanat, yemek, spor, turizm, din,

mektup ve dernekler gibi başlıkları görüyoruz.

Tarih bölümüne giriş yaptığımız zaman Türkiye’deki bazı ünlü köşe yazarlarının

Çeçen ve Çerkezlerle alakalı tarih yazılarını görmekteyiz.

226 www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm www.isa-mesih.com 227 www.isamesih.com 228 www.isanıncilesi.com

52

Din başlığı altında bazıları tanıdık isimler olan din ile alakalı yazılarını görmekteyiz.

Burada dikkati çeken husus yazarların Bekir Coşkun, Meral Tamer gibi dine karşı yakınlığı

olamayan kimselerden seçilmiş olduğudur.

“Çerkezlerin Dini Geçmişleri” adlı yazarının adının belirtilmediği bir yazıda

Müslümanlıkla Çerkezliği bağdaştırmanın hatalı olduğu ifade edilmekte ve Hıristiyanlıktaki

hoşgörü ortamının Çerkezlerin yaşam biçimi ile örtüştüğü iddia edilmektedir.

Çerkez kültürünü asimile eden en büyük etkenin İslamiyet olduğu da ifade

edilmektedir. Müslüman ülkelerin geçmişleri itibari ile göçebe ve çadır kültürü olduğu

söylenirken, Çerkez milletinin tarihsel geçmişin de göz önünde bulundurulması gerektiği

vurgulanmakta ve yeni bir dini kimlik oluşturulması gerektiği iddia edilmektedir. Görüldüğü gibi

bu yazıda Çerkezlerin milli duygularının kullanılarak Hıristiyanlık propagandası

yapılmaktadır.229

4.5. Vakıflar

25/06/2001 tarihli Zaman gazetesi'nde yer alan biir habere göre:"İstanbul Protestan

Kilisesi, vakıf kurdu. Resmi Gazete'de yer alan ilana göre, vakıf, Protestan inancına mensup

olan vatandaşlar ile yabancıların dini ihtiyaçlarını karşılayacak. Vakfın kurucuları arasında

Salih Kurtbaş, Beryl Margaret Şimşek, Cemal Ercüment Tarkan, M. Ali Şimşek, M. Celalettin

Çıkın, Yüksel Köroğlu, Birsen Ayhan, Zeynep Hatun Gümüş, Timur Topuz, Fatma Özkan, Mert

Subaşıoğlu, Ömer Diren, Nuray Köylü, Zeynep Köylü, Selma Gümüş, Hülya Yılmaz, Rana

Tarkan gibi isimler yer alıyor." 230

"İstanbul Protestan Kilisesi Vakfı", Bostancı'daki Protestan Kilisesi tarafından

kurulmuştur. Bostancı/Altıntepe Protestan Kilisesi ise Beşiktaş Protestan Topluluğu'ndan

ayrılan biri yabancı iki kişi tarafından 1 Mayıs 1995'te kurulmuş. Kilisenin üyelerinin çoğunluğu

sonradan Hıristiyanlaştırılan Türkler oluşturmaktadır. Söz konusu kilisenin öncü isimleri,

Carlos Madrigal ve M. Ali Şimşek. M. Ali Şimşek, muhtemelen eşi olan Beryl Margaret Şimşek

ile vakfın kurucuları arasında da yer almaktadır. Şimşek'ten daha önemli isim ise Carlos

Madrigal. 13 yılı aşkındır Türkiye'de profesyonel bir misyoner olarak görev yapmıştır. Üstelik

Türkçe'yi, propaganda amaçlı vaaz verecek ve kitap yazacak kadar iyi bilmektedir. Örneğin

"İncil'in Vahiy Bölümünün Yorumu/Kıyamet Günü"231adlı kitabın da yazarıdır.

229 www.circassiancanada.com 230 .www.zaman.com.tr/kose22yazıları?ewr234=1 (Murat Uçar 05.07.2003) 231, Yeni Yaşam Yayınları. İstanbul-2000

53

Bostancı/Altıntepe Protestan Kilisesi vakfının izini arkasında da ABCFM durmaktadır..

ABCFM daha öncede değindiğimiz gibi Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren ilk Amerikan

Protestan misyoner örgüttür. Çok daha önemlisi Osmanlı topraklarında kurduğu kolejler

aracılığı ile ABCFM Ermeni terörünün doğmasında hatırı sayılır bir katkısı olmuştur.232

Türkiye'deki Protestan kiliseler kendi aralarında bir üst örgütlenmeye gittiklerini de

belirtmeliyiz. İstanbul'daki Türk Protestan Kilisesi, Ankara ve İzmir'de bulunan Protestan

kiliseler 1986'dan itibaren bir araya gelmeye başlamıştır. Zamanla üç ayda bir düzenli bir

biçimde toplantılar yapılmaya başlanmıştır. Organizasyonun başlangıçtaki adı "Bağımsız

Protestan Kiliseleri Danışma Kurulu" idi.233

Bu "Danışma Kurulu" medyada yer alan haberlere göre artık bir "Türkiye Protestan

Kiliseleri Birliği"ne dönüşmüş durumdadır234.

Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği'nin Basın Danışmanı 1995'ten beri Süryani kökenli

bir Protestan olan İsa Karataş'tır. Birliğin Başkanı ise Behnan Konutgan'dır; Konutgan da

Süryani kökenli bir Protestandır.

Bible House İmmanuel Protestan Ermeni Kilisesi'ndeki Protestanlaştırılan Süryanilerin

papazı olan Behnan Konutgan, aynı zamanda "American Bibles Socıety" yetkililerindendir.

Bible Society'nin direktörünün AMENIEL BAĞDAŞ olduğunu kaydedelim. Başka deyişle

Ameniel Bağdaş ve Behnan Konutgan çalışma arkadaşıdır. Türkiye Protestan Kiliseleri

Birliği'nin başta Amerika, İngiltere ve Almanya olmak üzere uluslararası bağlantılarında,

"American Bibles Society"nin önemli bir köprü olduğunu belirtmeliyiz.235

İsmi zikredilebilecek bir diğer vakıfta Kardelen Derneği’dir.Ankara’da 1999 yılında

kurulmuş olan Kardelen Derneğinin Kurucuları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bayanlardır.

Ayrıca üyeleri arasında Alman, Hollandalı, İngiliz ve Amerikalı’lar da bulunmaktadır236

Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz yabancı kaynaklı bir çok vakıf gibi yurtiçi kaynaklı bir

çok vakıfta bulunmkatadır. Şimdi isimlerini zikredeceğimiz vakıfların diğerlerinden farkı

görünüş itibariyle misyonerlik amaçlı olmayıp yaptığı faaliyetler sonucunda devlet birimleri

tarafından misyonerlik şüphesiyle incelemeye alınan vakıflar olmasıdır.

232 www.bbie.org/turkish/App/App03.html 233 Bayzan, a.g.e. s.107 234 Bayzan, a.g.e. s.107 235 bayzan, a.g.e., s.48 236 Malkoç , a.g.e. s.185

54

Bunlardan basında da sıkça yer alanlarda iki tanesi Milli İstihbarat Teşkilatı’nın

Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlattığı yazıda ismi geçen , Profesör Türkan Saylan ve

onun faaliyetlerine başkanlık yaptığı vakfı ÇYDD ve ABCFM ile sıkı ilişkileri olan Sağlık ve

EğitimVakfı’dır.. Türkiye’deki bazı Amerikan okullarının kurucusu olan Amerikan Bord Heyeti,

bu faaliyetini SEV vakfı eliyle yürütmaktedir. Milli İstihbarat Teşkilatı İstihbarat Başkanı Cemal

Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlığa gönderilen iki sayfalık yazıda,

Hıristiyanlığın bir kolu olan Protestanlığın Türkiye’de yayılması için faaliyet gösteren Dünya

Kiliseler Birliği’nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini

Sağlık ve Eğitim Vakfı eliyle yürütmektedir. Yazıda Amerikan Bord adına Türkiye’de faaliyet

yaptığı belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın mütevelli heyetinin başında ise Yaşar Yaşer

bulunmaktadır.237…………………………………………………

Ayrıca faaliyetlerini yabancı müessese sıfatıyla yürüten ve son yıllarda yeni mülk

edinmeyen Amerikan Bord Heyeti’nin tasarrufu altındaki mülklerini de Sağlık ve Eğitim

Vakfı’na (SEV) devrettiği ve halihazırda faaliyetlerini SEV aracılığıyla yürüttüğü intikal eden

bilgilerdendir. Öte yandan Amerikan Bord Heyeti’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Kitab—ı

Mukaddes şirketinin yöneticisi olan Süryani Asıllı Emanuel Bağdaş’ın, Türkiye Ermenileri

Patriği Metrof Mutafyan ile Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondonis’in Haziran 2000 ayı

içinde yaptıkları görüşmede vardıkları mutabakat gereği, 17 Ağustos 1999 yılı Marmara

depremi ardından ortaya çıkan Kiliseler arası deprem yardım komisyonu başkanlığı yaptığı

öğrenilmiştir. 238

Amerikan Bord heyeti ile aynı adreste faaliyet gösteren Sağlık Eğitim Vakfı’nın ise

ülkemizde sağlık, eğitim, kültür kurum ve kuruluşlarına yardım amacıyla 1968 yılında

kurulduğu, vakfın üye sayısının yaklaşık 12 bini bulduğu, üyelerinin Amerikan Bord heyeti ve

SEV’e bağlı okullardan mezun olan şahıslardan oluştuğu, 1999 yılı itibariyle 15 trilyon TL’yi

bulan malvarlığına sahip olduğu yönünde duyumlar alınmıştır. Başkanlığını Gülseven Yaşer’in

yaptığı Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ile Amerikan Bord Heyeti ve SEV koordinasyon içerisinde

olup, ÇEV deprem bölgesinde eğitim ve öğretim evi projesi hazırlayarak Amerikan Bord’dan

yardım talebinde bulunmuştur. ÇEV, ayrıca üç bine yakın öğrenciye burs vermektedir.

Yazıda, doğrudan Amerikan Bord ile bir ilişkisi olup olmadığı belirtilmemekle birlikte

Profesör Türkan Saylan’a ve onun başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme

Derneği’ne de genişçe yer veriliyor. Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş

Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılaplarını kalkan olarak kullanıp, bir

çok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın

237 www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006) 238 www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006)

55

yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum

kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde

yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine

muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu

yapılmıştır. 239

Profesör Türkan Saylan hakkında yapılan incelemede annesinin Raber Ragman ve

Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan olduğu, Lili

Mina Raiman ismini taşımakta iken 1936 yılında Leyla ismini aldığı hususları tespit edilmiştir.

Mardin Midyatt’ta öğretmen olarak bulundumuz zaman dilimi içersinde Türkan Saylan

il valisi ,ilçe milli eğitim müdürü de katılımıyla o tarihte görev yaptığımız Aydın Acun ilköğretim

Okulu’nun yeni binasının açılışını yapmış , gene aynı gün ÇYDD tarafından Midyat ilçe

merkezinde yapılan kız yurdunu da faalieyete açmıştır.Yaşadığımız bu örnek, vakfın

faaliyetlerini ilçelere kadar ulaştırdığını göstermesi açısından çarpıcıdır. Okul açılışında

yapılan konuşmada , bu yurtlarda başarılı olan kız çocuklarının İstanbul, Ankara, İzmir gibi batı

illerine hatta Avrupa’daki okullara gönderileceği belirtilmiştir.

Bu kısa aneknottan sonra vakıf üyelerini basında yer alan bazı demeçlerine bakarsak

durumun vehameti ve gerçekliği daha açıkça ortaya çıkacaktır. Sağlık Eğitim Vakfı’nın

görevlilerinden Belkıs Aktürk ise Aksiyon’a şu açıklamayı göndermiştir: “Amerikan Bord Heyeti,

Türkiye’de malvarlığını dinî kökenli olmayan, mezunları tarafından kurulmuş laik bir vakıf olan

Sağlık ve Eğitim Vakfı(SEV)’na devretmiştir. Bu, dünyadaki ilk ve tek örnektir. Dolayısıyla

Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın Amerikan Bord Heyeti ve bağlı olduğu merkezle olan bağı eğitim ve

sağlık hizmetleri ile sınırlıdır. Cumhuriyet öncesi dönemde anaokulundan üniversite düzeyine

ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri,

hastaneleri ve yayınevi de bulunan Amerikan Bord Heyeti cumhuriyetin kurulmasından sonra

da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlamıştır. Milli Eğitim

Bakanlığı’nın müfredatına uygun bir program takip eden okullarımızın temel amacı Atatürk ilke

ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmektir.240

Protestan misyonerlerin bütün sıraladığımız bu faaliyetlerinin toplum üzerinde ne

kadar etki yaptığını görmemiz açısından istatikler önem arzetmektedir. 1927 Nufüs sayımına

göre ülkedeki Protestanların sayısı 6658’dir. Bu nüfusun 4421’i İstanbul’da, 495’i İzmir’de,

352’side Ankarada’dır.241 1945 verilerine göre toplam Protestan sayısı 8486’ya yükselmiştir.

1955’te toplam Protestan sayısı 8952’dir. Din istatiğinin yapıldığı son nüfus sayımı olan 1965

239 www.aksiyon.comçtr/detay.php?id=11956 (07.12.2006) 240 Aksiyon, 4.3.2005 241 Fuat Dündar, Türkiye Nüfus Sayımlarında Azınlıklar, Çiviyazıları, İstanbul 2000, s.158-159

56

yılındaki verilere göre Türkiyede toplam 22983 Protestan vardır. Burada Protestan sayasının

artışı muhtemelen o tarihlerde ülkede bulunan ve ana dili İngilizce ve Almanca olan yabanciı

nüfusun artışından kaynaklanmaktadir.242

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye

göre 1960’dan bu güne kadar hristiyanlığa geçenlerin sayısı 1000 kişidir. Bunlardan 963’ü

2000 yılından sonra Hristiyan olmuştur.243

2000 yılı verilerine göre Türkiye’de 1235 Anglikan, 600 Karizmatik,559 Bağımsız

Protestan, 25 Güneyli Baptist, 2000 yerli Mesih İnanlısı, 600 Azınlıklara mensup Protestan;

559 yabancı Protestan, 24 Adventist ve 135 Yeni Havariyyun Kilisesi üyesi bulunmaktadır.244

Protestanların kendi beyanlarına göre günümüzde ev kilise de dahil olmak üzere

Türkiye’de 29 ilde 90’ın üzerinde kilise ve yaklaşık beş bin Protestan bulunmaktadır.245

Rakamlardan gördüğümüz kadarıyla Protestan Misyonerler sayı ularak istedikleri

hedeflere ulaşamadıkları görülmektedir. Ancak misyon hedefinin sadece Hristiyanlanlaştırmak

değil, adı Hristiyan olmasada yaşam tarzı olarak Hristiyan gibi yaşayan bir toplum ortaya

çıkarmak olduğunu düşünürsek, verdikleri tahribat konusunda çok net bulgulara ulaşamayız.

5.PROTESTANLARIN SOSYAL YAPIYI OLUŞTURAN FARKLI

UNSURLARA YÖNELİK FAALİYETLERİ

5.1. Kürtler Üzerindeki Faaliyetler

Daha önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi misyonerlerin çalışma amaçlarından

biride içine girdiklerikleri ülkenin milli ve dini bütünlüğünü hedef alan çalışmalardır. Bu amaçla

gittikleri yerler mikro milliyetçliği desteklemişleridir ve böylece toplumun ahengini bozmayı

hedeflemektedirler.246 Ülkemizde üzerinde faaliyet gösterdikleri etnik kimliklerin başında Kürt

vatandaşalarımız yer almaktadır. Osmanlı’nın son zamanlarından itibaren Kürtler üzerinde

yoğunlaşan faaliyetler meyvelerini isyanlar olarak vermiştir. 1858 yılında Ermeniler için

G.Doğu bölgesinde açılan 50 civarında okuldan Kürtlerde istifade ettirilmeye başlandı.247150

sene önce başlayan bu çalışmalar halen günümüzde hızlanarak devam etmektedir.

242 Fuat Dündar, a.g.e. , s 218-219 243 Fuat Dündar, a.g.e. , s 218-219 244 Patrick J. St. G. Johnstone Turkey Church Growth Statistics’, Operation World, Peternoster Publishing, 2001 245 Gerçeğe Doğru, Sayı 19 (Şubat-Nisan 2005), s.19 246 Günay, a.g.e., s.221 247 a.g.e., s.221-222

57

1830 yılında ABCFM, Güney doğu bölgemizde çalışmalarına başlamıştır. Çalışma

alanları daha çok okul, hastane, yetimhane, huzurevi, matbaakurma şeklinde olmuştur. Bu

kurumlar hedef olarak Ermenir, Asuriler, Aleviler ve Yezidiler’i belirlemişlerdir. Takip eden

zaman zarfı içinde 1857’de Ermeni alfabesiyle ve 1919’da Newyork’ta Osmanlı alfabesiyle

Kürtçe İncil basılmıştır. Öncelikle Alevi Kürtler hedef olarak alınmış daha sonra bu hedef

genişletilmiştir.248

Günümüze bakarsak; Protestan misyonerler Türkiye’de Türklerin Kürtlere baskı

yaptığı üzerinde durarak, Hristiyan olmaları halinde bu baskıdan kurtulacakları tezini

işlemektedirler. Yine Hristiyan olmaları halinde maddi imkanlarının da artacağı probagandasını

yapmaktadırlar. 1993 yılında da Doğu ve Güney Doğu’da 330’den fazla Kürt kökenli

vatandaşımız Hristiyan yapıldığı iddia edilmektedir.Amaç yerli kültüre dayanan bir kilise

oluşturmaktır.249

Misyonerlerin, Kürtçe öğrendikten sonra bölgeye geldiğine dikkat çeken yetkililer,

Güneydoğu Anadolu ile birlikte Irak'ta da Hıristiyanlığın yaygınlaşması için çalışma

yürüttüklerini, Hıristiyanlık propagandası içeren Kürtçe ve Arapça film çekimleri yapıldığı

kaydedildi. 250

Diğer taraftan PKK tarafından finanse edilen Med TV’nın İngiltere’de yayınına son

verilemsinden sonra Med TV yayın yapacak ülke bulamamaştır. Med TV strateji değiştirerek

farklı isimlerde tv kanalları kurmuştur.Bu kanal İsa’nın Çilesi filmini Kürtçe ve Türkçe dublajlı

olarak gösterime başlamıştır.251

İyi Haber’i Kürtler arasında yaymak için misyonu Almanya’dan ve ABD’den 75 birlik

desteklemektedir. 20 kuruluş, Kürtlere yapılacak farklı yollarda da olsa misyonfaaliyetini yapar.

Dünya çapında İnternet ağında 15 organizasyon Kürtlere İncil’i tanıtmayı amaçlamaktadır.

2001 yılı itibariyle Kürtçe’nin çeşitli diyalektiklerinde dört İncil yayınlanmıştır.252 Hatta Avrupa

ülkelerinde Kitab-ı Mukaddes’te Kürt başlığında bir kitap yayınlanmıştır.253

Birçok vaftiz töreninin Fırat Nehri'nde yapıldığını fotoğraflarla belgeleyen yetkililer, bu

törenlerde bazı Avrupa ülkelerinin konsolosluk görevlilerinin de hazır bulunduğunu, bu elçilik

248 Günay, a.g.e., s.222 249 www.yenimesaj.com.tr/indexphp?sayfa=yazıdizisi (29.03.2004) 250 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (21.11.2001) 251 Günay, a.g.e., s.230-231 252 Günay, a.g.e., s.228 253 www.vahdet.com.tr/isdunya/dosya4/10977html.

58

yetkililerinin Avrupa ülkelerine gitmek için vize almak isteyen vatandaşlara, vaftiz töreni

sonrasında kolaylık sağladığı belirtti. 254

Bu çalışmalar Türk Silahlı Kuvvetlerinin’de dikkatini çekmiş Misyonerler’in Aleviler ve

Kürtleri hedef alan misyonerlik faaliyetlerini masaya yatırmıştır. Rapor’a göre;

TSK’nın “Ülkemizdeki ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri” başlığıyla hazırlattığı

raporda, Türkiye’de faaliyet gösteren Protestan misyonerlerin, 2020 yılına kadar Türkiye

nüfusunun yüzde 10’unu Hıristiyanlaştırmayı ve 1 milyon İncil dağıtmayı hedefledikleri ileri

sürüldü. Çalışmada misyonerlerin manevi boşluk içerisinde olduğunu kabul ettikleri Alevi ve

Kürt vatandaşlara daha fazla yoğunlaştıkları ifade edildi.

Rapora göre; misyonerler Türkiye'deki İslam anlayışını Sünni ve Alevi diye ikiye

ayırıyor ve stratejilerini bu ayrım üzerinden belirliyor. Protestan misyonerler, iki-üç yıl içinde

gizli nitelik taşımayan teoloji (tanrı bilim) enstitüsü kurarak, din adamı ihtiyaçlarını buradan

karşılayacak. TSK'nın raporunda, Türkiye'de, 47'si Protestanlara, 9'u Bahailere, 13'ü Yehova

Şahitlerine ait olmak üzere tespit edilebilen 69 adet resmi olmayan ibadet yeri bulunduğuna

yer verildi.

Çalışmada son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinin artmasına paralel olarak, İslam

dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara (Bahailik, Yehova Şahitleri vb.) geçen Türk

vatandaşlarının sayısının 5 bin civarında olduğu belirtiliyor. 3 yıl içinde resmi olarak (185)

kişinin Hıristiyanlığı, 1 kişinin de Yahudiliği seçerek din değiştirdiği "Nüfus ve Vatandaşlık İşleri

Genel Müdürlüğü"nce de kayıt altına alındı. Misyonerlerin amaçlarına ulaşabilmek için, hedef

olarak, dini bilgiden yoksun, manevi boşluk içindeki gençler ile daha çok Kürt ve Alevi

vatandaşları seçtiklerine dikkat çekilen raporda şu görüşlere yer verildi: Misyonerler savaş, iç

çatışma ve terör ortamında yaşayanlar ile deprem gibi doğal afetlere maruz kalanları da

kazanmaya çalışıyor. Bu tür faaliyetlerin önüne geçmek için, valilikler, emniyet birimleri, il

müftülükleri ve milli eğitim müdürlükleri ile işbirliği içerisine girilerek, bu kesimlerin misyonerliğe

karşı bilgilendirilmesi gerekiyor. Misyonerlik faaliyetlerinin resmi kiliseler dışında, daha çok ev

kiliseleri ile yapıldığının ifade edildiği raporda, “Bu evlerde toplumun dini değerlerinin içi

Hıristiyan motifleriyle dolduruluyor.” denildi.255

Misyonerlerin genellikle kendilerini gizleyerek çalışmalarını yürüttükleri, mümkün

olduğunca da yerli halkı öne çıkarttıkları belirtiliyor. 256

254 Bayzan , a.g.e. s.75 255 www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004) 256 www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004)

59

Emniyet yetkilileri, son 3 yılda dağıtılan İncil sayısının 8 milyonu aştığını, bu kadar

İncil'i ücretsiz dağıtmanın büyük bir maddi güç gerektirdiğini dile getirerek, misyonerlik yapan

kuruluşların , Güneydoğu'yu Kürdistan olarak gösteren bölücü nitelikli haritalar yayınladığına

dikkat çekiyor. 257

Aşağıda ismi verilen yabancı kaynaklı internet siteleri Kürt vatandaşlarımızı

Hristiyanlaştırma amaçlı faaliyetlerine devam etmektedirler.

a)www.princepeaceembassy.org

b)www.kurd.org

c)www.kurdish-partnership.com

d)www.christiannews.org

Sonuç olarak, geleneklerine son derece bağlı Sünni kesim üzerinde etkili olamayan

kilise ve misyonerler, daha çok Türkmen Aleviler üzerinde çalışmış ve kısmende olsa başarılı

olmuştur. Direk olarak din değiştirmeyi kabul etmeyen Sünni-Kürt halkı üzerinde, misyonun

sadece Hristiyanlaştırmaktan ibaret olmadığının bilincinde olarak daha değişik oyunlar

oynanmaya çalışılmaktadır. Mikromilliyetçilik bu bölgede misyonerlerle doğup gelişmiş ve

bölge üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Bölgede Kürt vatandaşlarımızın Ermeni soyundan geldiği yani aslında Hristiyan

oldukları fakat Türkler tarafından zaman içinde zorla müslümanlaştrıldıkları tezi işlenmektedir.

Mardin’de öğretmen olarak görev yaptığımız 2003-2005 arası dönemde kendi yaşadığımız ve

gördüğümüz tecrübelerden de bu işlenmekte olan şahidi olmuşuzdur. Aynı okulda görev

yaptığımız Kürt kökenli arkadaşlarımızın hepsi Ermeni ve Asuri soyundan geldiklerini ısrarla

savunmuşlardır. Bölgede çalışan misyonerlerin ortaya çıkardıkları tahribat dini noktadan çok

milli noktalarda ortaya çıkmıştır ve tohumları 200 sene önce atılan ayrılık tohumlarının etkileri

hala sıkıntılı bir şekilde yaşanmaktadır.

5.2. Aleviler Üzerindeki Faaliyetler

ABCFM misyonerlerine göre Osmanlı topraklarında misyonerliğe kesimin başında

Aleviler gelmektetedir. Bu yüzden Alevileri Hristiyanlaştırmak için özel gayret sarfetmişlerdir.

Alevilerle ilgilenme sebebi olarak misyonerler Alevilerin İslami ibadetlerini yerine

getirmemeleri, Sünni gelenekten farklı anlayışlara sahip olmalarıdır. Alevilere yönelik

257 http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (21.11.2001)

60

misyonerlik faaliyetleri bazende başarılı olmuştur. Nitekim bazı Alevi aşiretlerin Protestan olup

kendilerine papaz gönderilmesini istekleri olmuştur.258

Misyonerler Alevilik ile Hristiyanlık arasında bazı ortak noktalar bulmaya çalışarak

onları etkilemeye çalışmışlardır.Örneğin; Alevi inancındaki 12 İmam’ın asıl itibariyle 12 Havari

olduğunu iddia etmişlerdir.259

Günümüzde gene, Avrupa Birliği yolunda çengel atılan dini grupların başında Aleviler

geliyor. Özellikle son beş yıldan beri AB çevrelerinin temel baskı noktalarından biri, Aleviliğin

ayrı bir din olarak tanınmasını sağlamaktır. Batı, ilk etapta Aleviliği “İslam dışı bir din”

konumuna itmek için yoğun çabalar harcamaktadır.

Avrupa Alevi federasyonları da bu çabalara yardımcı olmaktadırlar. Alevi–Bektaşi

Federasyonu Genel Başkanı Ali Doğan bu AB projesinin gerçekleşmesi için büyük uğraş

verenlerin başında gelen kişilerdendir. Doğan’ın görüşü AB ile aynı:“Alevilik İslam’dan binlerce

yıl önce vardı. İslam’ın dışındadır ve kendine özgüdür”.260 Alevi demek Hz. Ali’ye bağlı ve O’nu

seven demek. Yani bu tanımlamanın ortaya çıkması İslam’la ortaya çıkıyor. O halde Aleviliği

İslam öncesine itmek kimin işine yarıyor sorusunu irdelemek gerekiyor.

Prof. Dr. Fuat Bozkurt da, Ali Doğan gibi düşünüyor: “Alevilik Orta Asya’dan Ön

Asya’ya kadar bir çok dinin (Hinduizm, Zerdüşlük, Şamanizm, Yeni Eflatunculuk, Yezidilik,

Yahudilik, Manik ve Hıristiyanlık) karışımı bir Anadolu dini!” Bu sorunun cevabını Dünya Ehl–i

Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun veriyor: “Ben bizzat İzmir’de 80 Alevi gencinin Hıristiyanlığa

geçtiğine şahit oldum”.261 Yazar Ayhan Aydın Balkanlarda Cem Vakfı adına gerçekleştirdiği

gezilerde “İki Bektaşi tekkesinin kiliseleştirildiğini” söylüyor ve ilave ediyor:“ Makedonya’nın

Kırçova yöresindeki Hıdır Baba Tekkesi, Bulgaristan’ın Obroçiste şehrindeki Akyazılı Sultan

Türbesi kiliseye çevrildi”.262

Dr. Abdurrahman Daş, Tunceli’de bir çok Alevi’nin Hıristiyanlığa geçtiğini ve yeni

doğan çocuklarına Antoli, Roza, Julien gibi isimler verdiklerini anlatıyor ve ilave ediyor:

“Isparta’da evinde konuk olduğum bir Alevi dedesi sohbet sırasında İncil’den bölümler

okuyordu ve peygamberlerin hayatlarını Hıristiyan inanışına göre anlatıyordu.” Cem Vakfı

Başkanı İzzettin Doğan ise, bu gelişmelerin kendileri için sürpriz olmadığını söylemiştir.

258 Günay, a.g.e., s.233 259 Günay, a.g.e., s.233-234 260 www.zaman.com.tr/haber.h7g?hu543 (01.10.2004) 261 http://www.dipsizkuyu.net/forum/showthread.php?t=690 262 www.zaman.com.tr/haber.h7g?hu543 (01.10.2004)

61

Doğan, inançlarını öğrenemeyen bir toplumun başka inançlar tarafından kucaklanmasının

kaçınılmaz olduğunu dile getirmiştir263

Gerçekleştirlen misyonerlik faaliyetleri ile Alevi Bektaşi vatandaşlarımızı

Hıristiyanlaştırmaya, kendi İslam anlayışlarını kabul ettirmeye veya başarılamadığı takdirde

ülkemizde farklı bir dini veya etnik kültürel azınlık statüsü oluşturulmaya çalışılacaktır.

Diğer taraftan World Evangalization Research Center’ın yayınladığı çalışmada

Türkiyedeki Alevi Kürtlerin 155 bin civarında olduğu, bunlardan 26 bininin İncil’i duyduğu,

Mesih filminin dillerine (Kırmançi-Zazaki) tercüme edildiği, dillerinde yayın yapan radyoların

olmadığı, aralarında misyonerlerin bulunmadığı belirtilmekte; kilise üye sayısının ise 46 olduğu

vurgulanmaktadır. Alevi Kürtlerin 5000’i yerli Hristiyanlar, 25000’i ise dışardan gelen

Hristiyanlar tarafından Hristiyanlaştırılmaya çalışılmaktadır. USA kökenli Bethani World Prayer

isimli dua gurubuda diğer Hristiyanlardan Alevi Kürtlerinin kalbinin İncil’e karşı yumuşaması,

İncil cevirisinin Kırmançı diline yapılması ve onlara ulaştırılması az sayıda Hristiyan Alevi

Kürtlerinin sayılarının artması, Türkiyedeki Alevilerin güçlenmesi bir ordu oluşturmaları, onlara

ulaşacak radyo ve tv yayını, onların arasında çalışacak öğretmenler için dua edilmesini talep

etmektedir.264

Alevi Bektaşi vatandaşlarımızın duyarlılık ve sorumluluk anlayışı içinde hareket

ederek, bu tür dış destekli faaliyetlerin yol açabileceği olumsuz gelişmeleri

değerlendirebileceğinden ve önlenmesi için kendi içlerinde gerekli önlemleri alacağından

kimsenin şüphesi yoktur.265

6.PROSTESTANLIK VE DİYALOG

6.1. Diyalog

Yunanca “diologos”dan gelen “diyalog” kelimesi, iki veya birçok kişi arasındaki

karşılıklı konuşmayı ifade eder.266 Ancak diyalog, XVI. ve XVII. yüzyılda din, ekonomi ve

siyaset konularında farklı görüşlerin sergilendiği bir biçim olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dinlerarası diyalog ise, farklı dinlere mensup insanların, eşitlik, hoşgörü, doğruluk,

samimiyet, sevgi ve saygı çerçevesinde, ötekini öğrenmek, dinlemek ve anlamak maksadıyla,

karşılıklı konuşabilmelerini, işbirliğine gidebilmelerini, birlikte yaşayabilmelerini ve birbirlerini

263 www.zaman.com.tr./sondakika?86nd=f43 (11.10.2004) 264 www.ksafe.com/profiles/_code3/1473 265A.Y. Stratejik Araştırmamerkezihttp://www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=3854 266 “Diyalog”, Alıcı, a.g.e., s. 23 (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 396’ya atfen)

62

tecrübe edip hatta uzlaşabilmelerini sağlayan bir karşılaşma şeklidir.267 Bu tanımdan da

anlaşılacağı gibi üç tür diyalog vardır:

1-) Uzmanlar Diyalogu: Farklı din müntesiplerinin, bilhassa konuların uzmanı olan

bilim adamlarının, başta teoloji olmak üzere, din ve dindarları ilgilendiren pek çok mesele

hakkında konuşmak için bir araya gelmeleri, bilgi alışverişinde bulunmalarıdır. Buna

“diyalektik diyalog” adı da verilmektedir.268 Bu diyalog türünün üç merhalesi vardır: Birinci

aşama karşı tarafı anlama, ikinci aşama algılama ve üçüncü aşama ise daha önce iki tarafın

bir araya gelemedikleri değerlere varma safhasıdır.269

2-) Birlikte Yaşam Diyalogu: Daha çok pratik olup, kurumsal olmayan bir

karşılaşmadır. Farklı dinden insanların, paylaştıkları ortamda, çoğulculuk anlayışı içinde,

hayatın ortak yönlerini, meselelerini ve çözümlerini konuşmalarıdır. Hayatın daha çok insanî

yönüyle ilgilidir. Bu diyaloga bazen “seküler diyalog” adı da verilmektedir.

3-) Dinî Tecrübe Diyalogu: Dinî tecrübeye dayalı veya dinî fenomenlerin öne çıktığı

pratik bir süreçtir. Bu diyaloga “dinlerin mistik tecrübeleri arasındaki diyalog” ismini verenler de

vardır. Ayrıca ona, “maneviyat diyalogu” da denmektedir.270

Uzmanlar diyalogu olarak ifade edilen diyalog türü, aslında daha çok modern döneme

aittir. Onun kökenleri, XIX. ve XX. yüzyıllardaki sosyal ve siyasî gelişmeler üzerine,

misyonerlerin karşılaştığı problemlere; teolojik olarak ise Aydınlanma Çağıyla birlikte batı

akademilerinde ortaya çıkan entellektüel gelişmelere dayandırılmaktadır.271 Çok yaygın

olmamakla birlikte, örneklerine daha önceki dönemlerde de rastlanmaktadır. Nitekim Arapça

konuşan Necranlı Hıristiyanların Medine’ye gelerek Hz. Muhammed’le tartışmalarını (631), ilk

Hıristiyan-Müslüman diyalogu olarak değerlendirenler vardır.272 Ancak diyalog yaklaşımının

geniş kabul görmesi, hatta resmî öğreti haline gelmesi, modern döneme rastlamaktadır. Bu

yaklaşımın bir sonucu olarak 1948 yılında New York’da Dinlerarası Konferans toplanmış ve

bu konferansta komünizme karşı dinlerarasında, müşterek bir cephe kurulması

amaçlanmıştır..273 Ancak bu ve bunun gibi diyalog örnekleri, resmî bir kisve altında olmamıştır.

Diyalogun resmiyete bürünmesi, Katolik Kilise’si eliyle, II. Vatikan Konsili’nde gerçekleşmiştir.

267 Küçük, Abdurrahman, “Hıristiyanlıkta Misyon Anlayışı, Yeni yaklaşımlar ve Dinlerarası Diyalog”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara, 2002, s.359.

268 Alıcı, a.g.e .s.31 269 Alıcı, a.g.e., s. 11 270 A.g.e., ss. 32-35 271 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 12 272 Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Diğer Dinler, Pınar Yayınları, İstanbul, 2002, s. 148 (Maurice Borrmans, Guidelines for Dialogue Between Christians and Muslims, Fransızcadan Çev.R. Marston Speight, Paulist Press, New Jersey 1990, s. 13’e atfen) 273 “Dinlerarası Konferans”, Sebilürreşad, 1948, C.1, S: 9, s. 144

63

Papa VI. Paul, 6 Ağustos 1964’te, Konsil’in 2. ve 3. oturumları arasında ilân ettiği “Ecclesiam

Suam” isimli bildirgesinde, diyalogdan bahsetmiş ve böylece diyalog kavramı, konsil

dokümanlarına girmiştir. 274

Modern anlamda dinî diyalog, önce Hıristiyan mezhepleri arasında başlamış, buradan

elde edilen olumlu sonuçlara dayanılarak, yine Hıristiyanların inisiyatifinde, öteki dinlere

yönelik yeni anlayış ve çözümler üretmek şeklinde gelişmiştir.275 Ancak diyalogu, tek bir dine

mâletmek mümkün değildir. Ona, insanlığın geldiği ortak nokta gözüyle bakılmalıdır. Bu

noktaya gelişte muhakkak, modern dönemde yaşanan hızlı sosyal değişmeler etkili olmuştur.

Bu bağlamda modern toplum, hoşgörü ve uzlaşıya her zamankinden daha fazla muhtaçtır.

Çünkü günümüz dünyası, insanoğlunun kendi elleriyle hazırladığı büyük tehlikelerle karşı

karşıyadır. Ortaya çıkabilecek bir vahşet, tarihte eşi görülmemiş tahribatlara sebep

olabilecektir. Bu yüzden her toplum, kendi kültürüne eleştirel bir gözle bakmalı ve

hoşgörüsüzlüğe yol açan eski görüş ve yorumları terk edip, hoşgörüyü ön plana çıkaran bir

çizgiye doğru yaklaşmalıdır.276 Çünkü düşmanlık yolu ile birbirimizden kurtulmamız mümkün

olmadığı gibi, onun bir çare olarak görülmesi de doğru değildir. Tek çare insanların birbirlerine

katlanmayı öğrenmesidir.277

Modern dönemde dünyayı tehdit eden ortak problemler, dinlerarası diyalogu hem

zorunlu kılmakta hem de onun başarı şansını artırmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu

başarı, tarafların samimiyetine ve birbirlerine telkin edecekleri güven duygusuna bağlıdır. Bu

güven ortamının sağlanması için göz önünde bulundurulması gereken başlıca hususlar ise

şunlardır:

1-Diyaloga giren kişiler, dinî şahsiyetler olmalıdır.

2-Diyalogda amaç, öğrenmek ve gerçeğe ulaşmak olmalıdır.

3-Diyalog, sadece karşılıklı güven ve samimiyet ortamında oluşabilir.

4-Diyaloga, çözümü güç olan konularla başlanmamalıdır.

5-Diyalog, eşitlik ilkesine dayanmalıdır.

6-Diyaloga girenler, kendi dini hakkında oto-kritik yapabilmelidir.

274 Adam, 2002, a.g.e., s. 105 275 Alıcı, a.g.e., s. 23 (Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 396’ya atfen) 276 Mehmet Aydın, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999, s. 170 277 Köylü, Mustafa, Dinler Arası Diyalog, İnsan Yayınları, İstanbul, 2001 (Beyza Bilgin, “Mezhepler ve Dinlerarası Eğitim ve İşbirliği”, A.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, C:XXXIX, (Ankara 1999), s. 5’e atfen)

64

7-Diyalog, misyonerlik faaliyeti olarak görülmemelidir.278

Görüldüğü gibi sağlıklı bir diyalog ortamı için gerekli şartlardan birisi, misyoner bir

amacın olmamasıdır. Ancak II. Vatikan Konsili’nde, “diyalog” ve “misyonerlik”in beraber

zikredilmesi, diyalogun, misyonerliğin yeni bir metodu olarak görülmesine yol açmıştır.279 Bu

Konsil’den sonra, Hıristiyanlar tarafından resmî hale getirilen diyalog faaliyetleri, yayınlanan

dokümanlarda, açıkça misyonerliğin bir parçası olarak gösterilmiştir. Nitekim Papa II. John

Paul de, “Redemptoris Missio” adlı bildirgesinde, dinlerarası diyalogun, Kilise’nin misyonunun

bir parçası olduğunu belirtmiştir.280 Yani Katolik Kilisesi tarafından diyalog, misyon için bir

hazırlık safhası olarak görülmektedir.281

6.2. Protestan Diyaloğu

Hıristiyan mezhepleri arasında protestanlık, modern anlamda öteki din mensuplarıyla

sıcak ve daha yakından ilişkiyi başlatan ilk mezhep olmuş ve bu anlamda faal olarak ilk

temasını budistlerle kurmuştur.282

Diyalog fikrinin ilk olarak, Hıristiyan misyonuna yeniden işlevsellik kazandırmak için

1910 yılında Edinburg kentinde toplanan Dünya Misyonerlik Konferansı’nda (The Conference

of World Mission) dile getirildiği savunulmaktadır.283 Protestan misyon teolojisi, öteki din

mensuplarına yönelik genel Hıristiyan tavrının yeniden gözden geçirilmesi konusuda kendi

mensuplarına baskı yapmış, 1938 yılında Tambaram’da yapılan III. Dünya Misyoner

Konferansı’nda, Hıristiyan mesajı ile öteki dinler arasındaki kopukluğa dikkat çekilmiştir.

Ancak yine de Tambaram misyoner konferansı, Karl Bath ve Hendrik Kramer gibi öteki dinleri

“insan icadı” veya “Tanrı’nın Mesih’teki vahyiyle çelişen yollar” olarak gören teologların ağır

baskısı altında kalmıştır. II. Dünya savaşıdan sonra değişen dünya konjöktüründe,

Protestanlarla Katolikler, diyalogu elden bırakmamak için bir yarışa girmişlerdir. Bu dönemden

sonra Protestanlar, öteki dinleri dışlayan Karl Bath teolojisinden diyaloga doğru kaymaya

başlamışlardır.284

Ancak diyalog konusunun asıl ele alındığı yer Dünya Kiliseler Birliği (DKB)’nin

yapmış olduğu toplantılar olmuştur. DKB, 1948 yılında, sayıları elliyi bulan katolik olmayan

kiliselerin bir araya gelmesiyle Hollanda’nın Amsterdam kentinde kurulmuştur.285 Bu birlik,

278 Köylü, a.g.e., ss. 17-19 279 Küçük, 2002, a.g.m. , s. 369 280 Adam, 2002, a.g.e., s. 106 281 Alıcı, a.g.e., s. 102 282 Alıcı, a.g.e., s. 22 283 Mahmut Aydın, a.g.e., ss. 180-182 284 Alıcı, a.g.e., s. 25 285 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 177

65

1960’lı yıllara gelinceye kadar yaptığı toplantılarda diyalog konusunu tartışmış, ancak, ilk defa

Yeni Delhi (1961) ve Meksika (1963) toplantılarında diyalog, diğer din mensuplarına karşı

takınılması gereken bir tutum olarak görülmeye başlanmıştır.286 Ancak dışlayıcılık henüz

etkinliğini tamamen kaybetmemiş, Edinburgh (1910), Kudüs (1928) ve Tambaram (1938) gibi

üç büyük misyoner konferansında olduğu gibi 1966 yılına kadar DKB de bu yaklaşımı devam

ettirmiştir.287

DKB’nin 1967’de Sri Lanka’nın Kandy kendinde yaptığı toplantının, Katolik olmayan

Hıristiyanların diyalog algısında emsalsiz bir yeri vardır. Çünkü burada da diyalog konusu

tartışılmış ve II. Vatikan Konsili’nde hazırlanan NA’nın bir benzeri olan “Diğer İnançların

Mensuplarıyla Diyalog Sürecinde Hıristiyanlar” adlı bir bildiri yayınlanmıştır.288 “Kandy Bildirisi”

olarak bilinen bu metinde “diyalog” şöyle tarif edilmiştir: “Diyalog, birbirlerinin kanaatlerine

karşılıklı olarak vâkıf olmak ve tebliğ sayesinde hakikatin daha derinden anlaşılması için

olumlu bir gayret demektir...Diyalog diğerlerini etkilemek kadar değişmeye hazır olmayı da

ifade eder.”

Bundan sonra DKB’nin girişimleriyle 1969’da Lübnan’ın Ajaltoun kentinde ilk defa çok

taraflı dinlerarası diyalog toplantısı gerçekleştirmiştır. Hıristiyan, Müslüman, Hindu ve Budist

temsilcilerin katıldığı bu toplantıda, bir inanca samimî bağlılığın diyalogu engellemediği, tam

tersine bunun, diyalogun en önemli temeli olduğu vurgulanmıştır.

DKB’nin 1971 yılında Addis Ababa’daki toplantısında, diyalogun Kilise için kaçınılmaz

ve tam bir fırsat ilişkisi olduğu dile getirilmiştir. Ayrıca Kilise bünyesinde bir diyalog birimi

kurulmuş289, bu diyalog birimine ise “Yaşayan İnançlar ve İdeolojilerle Diyalog Ünetesi” adı

verilmiştir.290 Bu birim 1990 yılında “Dinlerarası İlişkiler Bürosu” (Office on Inter-Religious

Relations) ismini almış, yayınladığı rehber kitaplarla üye kiliseleri Müslümanlar, Yahudiler ve

Hindularla diyaloga girmeye teşvik etmiştir.291

1977’de Tayland’ın Chiang Mai kentinde yapılan toplatıda, diyalog biriminin

faaliyetleri değerlendirilmiş ve diyalogun teolojik temelleri üzerinde durulmuştur. Buna göre

diyalogun biri dinî ikincisi de sosyal olmak üzere iki temeli mevcuttur. Dinî temel, On Emir’in

ikincisi olan “komşuna karşı yalan şahitlikte bulunmayacaksın” emridir. Sosyal temel ise daha

mükemmel ve sağlıklı bir dünya toplumu oluşturmaktır.292 DKB, 1979 yılında “Yaşayan Dinlerin

286 A.g.e., s. 189 287 Alıcı, a.g.e, s. 134 288 Mahmut Aydın, a.g.e., ss. 190-191 289 Alıcı, a.g.e., s.109 (Jutta Sperber, Christians and Muslims-The Dialogue Activities of the World Council of Churches and their Theological Toundation, Berlin/New York, 2000, ss. 249-250’ye atfen) 290 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 207 291 Alıcı, a.g.e., ss. 25-26 292 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 222

66

ve İnançların İnsanlarıyla Diyalogun Anahatları” (Guidelines on Dialogue with People of Living

Faiths and Ideologies) isimli bir eser yayınlamış; bu eserde Hıristiyanların günümüz

şartlarında değişik dinlerden insanlarla birlikte yaşamak zorunda kaldıklarından ve bunun

diyalogu gerekli kıldığından, Hırsitanların ise Mesih’in bahsettiği dünyayla uyumlu olma ve

ötekilerin hidayetini ümit etme gibi lütufların ışığında diyaloga katkıda bulunmaları

gerektiğinden bahsedilmiştir.293 Ayrıca bu eserde, diyalogun sevgi boyutuna işaret edilmiş ve

Hıristiyanların kendi iman şehadetini başkalarına taşıması için diyalogun zorunlu olduğu

belirtilmiştir. Böylece bu dokümanla, Katoliklerin Nosta Aetate’sinin benzeri olarak, diyalog

faaliyetleri resmî bir hüviyet kazanmıştır.294 Hatta bu eserde, dini çoğulculuktan da övgüyle

bahsedilmiş ve o, “Tanrı’nın insanlığa bir hediyesi” olarak görülmüştür.295

DKB tarafından 1990 yılında İsviçre’nin Baar kentinde düzenlenen tartışma

toplantısında bir bildiri yayınlanmış; ilgili bildirinin “Din Çoğulculuğun Teolojik Olarak

Anlaşılması” adlı bölümünde ise, çoğulcu yaklaşım benimsenmiştir. Önceden Tanrı’nın yaratıcı

eyleminin diğer dinlerde değil, mensuplarında bulunduğu ifade edilip, bu kurtarıcı vasfa

sadece Hıristiyanların sahip olduğu dillendirilirken; bu bildiride kurtarıcı eylemin sadece

Hıristiyanlıkta değil bütün dinlerde bulunduğu belirtilerek çoğulculuk anlamında önemli bir

adım atılmış, böylece “İsa merkezli” (kapsayıcılık) bir anlayıştan “Tanrı merkezli” (çoğulculuk)

bir yaklaşıma geçiş yapılmıştır. Bir anlamda dönüm noktası olan Baar Bildirisi’nde296,

diyalogdan şu ifadelerle bahsedilmiştir:

“Dinlerarası diyalog, çift şeritli bir yoldur. Hıristiyanlar bu yolda

kendi inançlarını diğerlerine sunmak suretiyle diğerlerine açık olma ve

diğerlerinden birşeyler öğrenme ruhu içine girmelidirler. Hakiki diyalog, her

iki tarafın da derinden Tanrı’ya dönmesini sağlar...diğer dinsel geleneklerin

taraftarlarıyla beraber yürümenin, hakikatı daha iyi anlamaya ve tecrübe

etmeye bizi götüreceğine inanıyoruz.”297

DKB’nin kurulmasından (1948), 1971’de diyalog ünitesinin açılmasına kadar geçen

zamanda, Karl Barth ve Hendrik Kraemer’ın dışlayıcı tutumu Katolik olmayan Hıristiyanlar

üzerinde etkili olmuştur. 1971’den 1979’da diyalog ilkelerinin belirlenmesine kadar geçen

zamanda diliminde ise, kapsayıcılar ile dışlayıcılar arasında bir mücadele gözlenmiştir.

İlkelerin belirlenmesinden sonra başlayan süreçte ise, Baar Bildirisi’yle çoğulcu bir yaklaşıma

293 Alıcı, a.g.e., ss. 111-112 (Guidelines on Dialogue with People of Living Faiths and Ideologies, Cenevre, 1979, ss. 1-2’ye atfen) 294 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 228 295 A.g.e., s. 231 296 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 236 297 A.g.e., s. 238 (“Baar Statemen:Religious Plurality”, s. 51’e atfen)

67

geçiş yapılmıştır.298 Aslında genel anlamda Ortodoks ve Protestan gelenekleri, kapsayıcı

karakterdedir. Çağımız ortodoslarından Metropolitan Georges Khord, 1971 yılında diğer

dinlerde İsa’nın saklı olarak bulunduğunu ileri sürmüştür.299 Günümüzde ise DKB’nin öteki

dinlere karşı yaklaşımı net değildir. Ancak son zamanlarda DKB’nin Mesih merkezli bir

kapsayıcılığa doğru kaydığı görülmektedir.300

Katoliklerle Prtotestanlar arasında, diyalogun teolojik temelleri konusunda ciddî görüş

ayrılıkları vardır.301 Genel olarak bakıldığında DKB, katolik Kilise’nin aksine kurtuluş merkezli

teolojik bir diyalog değil, birlikte yaşam merkezli sosyal bir diyalog anlayışına sahiptir.302

Ortodoks Hıristiyanların diyalog faaliyetleri ise genel anlamda diğer Hıristiyan

mezhepleri kadar yoğun olmamıştır.303 Protestanlar arasından diyaloga karşı olan gruplar da

çıkmıştır. Özellikle Muhafazakâr anglikanlar ve evanjelikler* , genel olarak diyaloga girmekte

gönülsüz davranmaktadırlar. DKB üyesi olmayan Ortodokslar ise hâlâ geleneksel görüşleri

üzerine teolojik açılım sağlamış gözükmemektedirler.304

298 A.g.e., ss. 242-244

299 Demirci Kürşat, Yahudilik ve Dinî çoğulculuk, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000.s.17

300 Alıcı, a.g.e., s. 135 301 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 195 302 Mahmut Aydın, a.g.e., s. 245 303 Alıcı, a.g.e., s. 79 * Evanjelikler, radikal hıristiyanlığı meydana getirmektedirler. En önemli temsilcileri Babtistler, Kongregasyonalistler, Metodistler ve Kuveykırlardır. 304 Alıcı, a.g.e., s. 136.

68

SONUÇ

Türkiye’deki Protestanlık tarihsel süreç içinde dört döneme ayrılabilir.

Protestanların 19. yüzyılın başlarında Türkiye’ye gelişi ve ardından yerli Hristiyanlar

özellikle de Ermeniler arasında yayılarak yerleşmeleri ilk dönem olarak kabul edilebilir.

İkinci dönem, Protestanların 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan göç dalgasıyla

Osmanlı topraklarını terk etmeleri, geride kalan kurumların da laik kurumlar haline gelmesidir.

Bu dönem Protestanlar için gerileme dönemidir.

Üçüncü dönem, 1940-1960 yıllarında ülkedeki Protestan sayısının göçler nedeniyle

azalmaya devam ettiği dönemdir. Bu tarihlerde probaganda çalışmaları az da olsa bireysel bir

şekilde devam etmiştir.

Organize probaganda çalışmaları 1960’lı yıllarda başlamıştır. Dördüncü dönem

diyebileceğimiz bu süreç içinde yapılan çalışmalar meyvelerini vermiş ve 198 yılında,

Cumhuriyet Döneminin ilk yerli Protestan Kilisesi İstanbul’da kurulmuştur. Bunu 1990’larda

Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde kurulan kiliseler izlemiştir. Bu yıllar kilisenin cemaat

toplama çalışmaları ile geçerken çalışmaların hedef kitleside değişmiştir. Osmanlı’da Ermeni

toplumunu hedef alan misyon çalışmaları artık Müslüman toplum üzerinde sürdürülmektedir.

2000’li yıllara gelindiğinde 1990’ların başlarında kurulan kiliseler Protestanlık içindeki çizgilerini

belirlemeye başlamışlar, kilise binası, kütüphane, kültür merkezi, yaz kampı gibi tesisler ve

vakıf, dernek gibi kurumlar oluşmuşlardır. Ayrıcayayıncılıkta da, daha önce probaganda

ağırlıklı olan kitapların yerini yavaş yavaş ilahiyat ağırlıklı ve daha seviyeli çalışmalar almaya

başlamıştır.

Protestanlık ülkemizde hem Müslümanlar hem de Hristiyanlarca çok az bilinmektedir.

Bunun nedeni de Protestanlaştırmadaki yöntemden kaynak lan ı r . Parachurch

organizasyonlarla veya değişik kiliselerin misyoner örgütleriyle Türkiye’ye gelen ve Baptist,

Metodist, Karizmatik, Pentekostal ve Presbiteryen gibi değişik akım ve mezheplere bağlı olan

misyonerler öncelikle İncil’e bağlı topluluklar oluşturmayı amaçlamaktadır. Genellikle evlerde

küçük gruplar halinde başlayan topluluklar belirli bir sayiya ulaşınca özel bir yer kiralanarak

69

resmi ibadet başvurusu yapmakta ve küçük bir kilise kurmaktadırç Daha sonra kilise içinde

Protestanlaşmış yerel önderler yurt içinde ve dışında ilahiyat eğitimi görmekte ve kilise bu

önderlere teslim edilmektedir. Yerlerini yerli Protestanlara bırakan yabancı önderler ise yeni

misyon bölgelerinde görevlendirmekte veya ülkelerine dönmektedir.

Avrupa Birliği Uyum Yaslarının tanıdığı halkadan istifade eden Protestan topluluklar,

yavaş yavaş apartmanlardan ve kiraladıkları yerlerden müstakil kiliselere geçmektedirler. Bu

vasıtayla Protestanların son yıllardaki sayısal artışıda dikkat çekicidir. Fakat bu sayısal artış

basında yer aldığı kadar abartılı değildir.

Protestanlar, Sünni kesim üzerinde istenilen hedeflere ulaşılamamış, çalışmalar

özellikle Alevi vatandaşlarımız üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Misyonerlik çalışmaları yapılırken

Alevi ve Kürt vatandaşlarımızın dini ve milli konularda olan hassasiyetleri ve farklılıkları

istismar edilerek devam ettirilmektedir. Bu kitleler Hristiyanlaştırılamasa dahi ana gövededen

ayrılmaları için her türlü faaliyet yapılmaktadır. Tarih boyunca misyonerlerin emperyalizmin

öncü kuvvetleri olarak çalıştığını hatırladığımızda, asıl devlet ve millet olarak dikkat etmemiz

gereken konunun Hristiyanlaşan küçük guruplardan çok, misyonerler vasıtasıyla atılan ayrılık

tohumları olmalıdır.

Devletin bir çok birimi bu yapılan çalışmalar karşısında raporlar yayınlamışlar ve

önlemler almaya çalışmaktadırlar. Fakat her şeyi devletten beklememek anlayışı gereği ilmi

çevreler son yıllarda artan misyonerlik faaliyetleri karşısında harekete geçmiş ve gerek alan

araştırmaları gerekse de teolojik manada misyonerlik ve protestanlık üzerine çok sayıda

çalışma yapılarak, halkımız misyonerlin tuzakları karşısında haberdar edilmeye çalışılmıştır.

70

1.GİRİŞ........................................................................................................................................ 1

1.1. Konu ve Amaç .................................................................................................................. 1 1.2. Metodoloji......................................................................................................................... 2

2. MİSYON VE PROTESTANLIK ........................................................................................... 4 2.1. Kavramsal Çerçeve.......................................................................................................... 4

2.1.1. Misyon ve Misyonerlik Kavramları........................................................................... 4 2.1.2 İncil’de Misyonerlik ................................................................................................... 8

2.2 Protestanlığa Genel Bir Bakış........................................................................................ 12 2.2.1 Protestanlığı Hazırlayan Siyasi Gelişmeler ............................................................. 12 2.2.2. Protestanlığı Hazırlayan Dini Sebepler ................................................................... 12 2.2.3. Protestan Hareketin Gelişimi................................................................................... 13 2.2.4. Anlam Olarak Protestanlık ...................................................................................... 15 2.2.5. Protestan Hareketin Sonuçları ................................................................................ 17

2.3 Protestanlıkta Misyonerliğin Önemi.............................................................................. 18 3. TÜRKİYE MİSYONERLERİ............................................................................................... 20

3.1. Osmanlı Döneminde Protestan Misyoner Guruplar, Kiliseler ve Sosyal Kurumlar....... 20 3.1.1. ABCFM: Amerikan Board Teşkilatı ....................................................................... 21 3.1.2. ABCFM Dışındaki Protestan Misyoner Örgütler:................................................... 22 3.1.3. Osmanlı’da Faaliyet Gösteren Misyoner Kiliseler ................................................. 23 3.1.4. Protestanların Osmanlı Anadolusun’da Açtığı Okullar........................................... 24 3.1.5. Basın Yayın ............................................................................................................. 26

3.2. Günümüz Türkiye’sindeki Protestan Gruplar ve Kiliseler ............................................. 26 3.2.1. Cumhuriyet Döneminde Faaliyetlerine Devam Eden Misyoner Kiliseler.............. 29 3.2.2. Türkiye Misyonerlerinin Yurtdışı Bağlantıları ........................................................ 36

4. PROTESTANLARIN MİSYONERLİK AMAÇ VE YÖNTEMLERİ ................................. 39 4.1. Amaçlar........................................................................................................................... 39 4.2 Misyonerlik Yöntemleri................................................................................................... 40 4.3. Basın Yayın .................................................................................................................... 42

4.3.1. Yayın Evleri............................................................................................................ 42 4.3.2. Basın Dünyası........................................................................................................ 43

4.4. İnternet............................................................................................................................ 45 4.4.1. www.incil.com ................................................................................................... 46 4.4.2. www.protestan.org ............................................................................................. 46 4.4.3. www.isamesih.org .............................................................................................. 46 4.4.4. www.islamacevap.net........................................................................................ 46 4.4.5. www.kutsalkitap.org........................................................................................... 46 4.4.6. www.giriskapisi.net............................................................................................ 47 4.4.7. www.kilisemiz.cjb.net ........................................................................................ 47 4.4.8. www.hasret-duyulan.com................................................................................... 47 4.4.9. www.hristiyan.net............................................................................................... 47 4.4.10. www.anadolukilisesi.com................................................................................... 47 4.4.11. www.protestankilisesivakfi.org.......................................................................... 48 4.4.12. www.twpc93.com............................................................................................... 48 4.4.13. www.isamesih.org .............................................................................................. 48 4.4.14. www.members.tripod.com ................................................................................. 49 4.4.15. www.yedidya.tr.gs.............................................................................................. 49 4.4.16. www.ankaraprotestanchurch.org........................................................................ 50

71

4.4.17. www.yeniyasam.org ........................................................................................... 50 4.4.17. www.churchizmir.org......................................................................................... 50 4.4.18. www.gnmmujde.com ......................................................................................... 50 4.4.19. www.carm.org/islam/grid_Turkish.htm ............................................................. 50 4.4.20. www.isa-mesih.com ........................................................................................... 51 4.4.21. www.isanıncilesi.com......................................................................................... 51 4.4.22. www.circassiancanada.com................................................................................ 51

4.5. Vakıflar........................................................................................................................... 52 5.PROTESTANLARIN SOSYAL YAPIYI OLUŞTURAN FARKLI UNSURLARA YÖNELİK FAALİYETLERİ..................................................................................................... 56

5.1. Kürtler Üzerindeki Faaliyetler ........................................................................................ 56 5.2. Aleviler Üzerindeki Faaliyetler ...................................................................................... 59

6.PROSTESTANLIK VE DİYALOG....................................................................................... 61 6.1.Diyalog ............................................................................................................................ 61 6.2. Protestan Diyaloğu.......................................................................................................... 64

72

KAYNAKÇA

Adam, Baki, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Diğer Dinler, Pınar Yayınları,

İstanbul, 2002

Alıcı, Mustafa, “Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim Işığından İslam-Hıristiyan

Diyaloğu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi, SBE, 2001

Arpee, Leon, A Century of Armenian Protestaism 1846-1946, Armenian Missionary

Association of America, New York 1946

Arslantürk, Zeki, Tayfun Amman, Sosyoloji, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2001

Arslantürk, Zeki, Araştırma Metod ve Teknikleri, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı

Yayınları, İstanbul,1999

Atkinson, James, ‘Reform’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni

Yaşam Yayınları, İstanbul 2004

Aydın, Mahmut ,Misyonerlik ,Kaknüs İstanbul, 2002

Aydın, Mahmut,Monologdan Diyoloğa ,Ankara Okulu Yayınları.Ankara 2001

Aydın, Mehmet, “Hoşgörünün Dinî Temelleri”, Mehmet S. Aydın ile İçe Kritik Bakış-

Din-Felsefe-Laiklik, Edt. Mehmet Gündem, İyi Adam Yayınları , İstanbul, 1999

Aykıt, Dursun Ali, Misyon ve İnciller Misyonerliğin Tarihsel Kökenleri, Kesit dinler

Tarihi, İstanbul 2004

Basmacıyan, Krikor Hagop, Şarkta Toplumsal ve Dini Hayat, Aras Yayıncılık, İstanbul

2005

Bayzan, Ali Rıza , Küresel Vaftiz, İstanbul, 2004

Birlet, Kırsten, Reformun Özü, Bütün Dünya kitaplığı, İstanbul 2003

Challage, Felicien, Dinler Tarihi, Çev. Samih Tiryekioğlu, Varlık Yayınları, İstanbul

1994

73

Danacıoğlu, H. Esra, Osmanlı Anadolu’sunda Anglo-sakson (Protestan) Misyoner

Faaliyetleri (1816-1856), (Basılmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniverstesi, Atatürk İlkeleri ve

İnkılap Tarihi Enstitüsü),

Demirci, Kürşat, Yahudilik ve Dinî çoğulculuk, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2000

Draz, Abdullah, Din ve Allah İnancı, Çev. Bekir Karlığa, Bir Yayıncılık, İstanbul,

Tarih Yok

Dowley Tim, ‘John Wyclif’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran (çev.), Yeni

Yaşam Yayınları, İstanbul 2004

Dündar, Fuat, Türkiye Nüfus Sayımlarında Azınlıklar, Çiviyazıları, İstanbul 2000

Eliade Mircae, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Çev. Mehmet Aydın, Din Bilimler

Yayınları, Konya 1995

Erbaş, Ali, Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi ,İnsan Yayınları,İstanbul,2004

Formen, Charles W., ‘missionary movements’ Dictionary of Comparative

Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970

Günay, Nasuh, Günümüz Türkiyesiinde Misyonerlik Faaliyetleri,Fakülte

Kitapevi,Isparta 2005

Gündüz, Şinasi, Misyonerlik ,Kaknüs Yayınları , İstanbul ,2002

Gündüz , Şinasi , Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi II (2002), Sayı: 1

Güngör, Erol, Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri, İstanbul 1999

Gökbel, Ebubekir Sıddık Yücel, Gökhan Sebati Işkın, Çev. Talip Özdeş, Cumhuriyet

Üniversitesi Rektörlüğü, Sivas, 2003

Harman, Omer Faruk , Türkiyede Misyonerlik Faaliyetleri , Ensar Vakfı Yayınevi,

İstanbul ,2004

Karaman, Ramazan, Sanayileşmenin Dine Etkisi, Matbu Dokora Tezi, Yayınevi Yok,

Konya, 2000

Kieser, Hans Lukas , Iskalanmış Barış Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik

ve Devlet1839-1938, Atilla Dirim (çev.) İletişim Yayınları, İstanbul 2005

74

Kocabaş, Süleyman, Misyonerlik ve Misyonerler, İstanbul, 2002

Kocabaşoğlu, Uygur , Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika/19. Yüzyılda Osmanlı

İmparatorluğu'ndaki Amerikan Misyoner Okullar, İst.-1991, 2. Bası, Arba Yay.,

Köylü, Mustafa, Dinler Arası Diyalog, İnsan Yayınları, İstanbul, 2001 (Beyza Bilgin,

“Mezhepler ve Dinlerarası Eğitim ve İşbirliği”, A.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, C:XXXIX,

(Ankara 1999),

Kuzgun, Şaban, Dinler Tarihi, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1993

Küçük, Abdurrahman, “Hıristiyanlıkta Misyon Anlayışı, Yeni yaklaşımlar ve Dinlerarası

Diyalog”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara, 2002

Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihçileri Gözüyle Türkiye’de Misyonerlik, Dinler tarihi

Araştırmaları-Türkiye Dinler Tarihi Derneği, Ankara 2005

Li, Jİ Hyun, Türkiye’deki Misyonerlik; ‘Güney Koreli Misyonerlerin faaliyetleri’

(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Ankara

2004

Malkoç, Mustafa Numan, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri,İstanbul , 2004 , Ensar

Neşriyat

Malkoç, Mustafa Numan, İstanbul’daki Protestan Kiliseler, İstanbul 1999

Muratoğlu, Davut, Neden Hristiyan Oldular, Müjde Yayıncılık, İstanbul 2002

Ortaylı, İlber, Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler I,

Ank.-2000, Turhan Kitabevi yayınları

Padilla, D. Rene, ‘Özgürlük Dönemi’, Hristiyanlık Tarihi, Sibel Sel ve Levent Kırıran

(çev.), Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 2004

Payton, J.L,Protestant, Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, TNT Clark,The Scolar

Pres,Edınburg 1980

Poyraz Ergun, Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001

Sakaoğlu Po Necdet, ‘Protestan Okulları’ İstanbul Ansiklopedisi: Dünden Bugüne ,

İlhan Tekeli (haz.), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, 6, 287-288.yraz Ergun,

Misyonerler Arasında Altı Ay,Ankara 2001

75

Şimşek, Mehmet, Süryaniler ve Diyarbakır, Çivi Yayınları, İstanbul 2003

Tanya, Zekair, 'Efes Kutlaması', Gerçeğe Doğru, sayı: 14, Ocak-Şubat 2000

Toprak, Zafer,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993

Turan, Ömer,Avrasya Coğrafyasında Misyonerlik Faaliyetleri, Avrasya Etüdleri

Dergisinin Kış/1999 sayısı

Turan, Ömer, Avrasya’da Misyonerlik , Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi,

Ankara 2002, s.9-10

Tümer, Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1993

Vahapoğlu, M.Hidayet, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Boğaziçi

Yayınları,İstanbul 1992

Weber, Max, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997

------------------------------------------------------------------------------------------------

Dictionary of Comparative Religion(DCR), (ed. SGF Brandon), London 1970

Charles T. Paul, ’Missions Movements’, A Dictionary of Religion and Ethics,USA 1921

Encylopaedıa of Relıgıon and Ethics, Hanstings, TNT Clark,The Scolar

Pres,Edınburg 1980,s.410-411-412

Toprak, Zafer,’YMCA’,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7, İstanbul 1993

----------------------------------------------------------------------------

www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11956 (07.12.2006)

76

http://www.tercumangazete.com/hoku.aspx?id=4451 (01.05.2004)

http://www.haberanaliz.com/haber.php?id=20961

www.zaman.com.tr./sondakika?86nd=f43 (11.10.2004)

www.zaman.com.tr/haber.htb.=447 (31.12.2004)

www.haber3.com/gundem?123=a (03.03.2004)