22
P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE ZARAR VERİCİ DAVRANIŞLARI OLAN BİR OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLGUSU Begüm ÖZCAN 1 , Doğa SEVİNÇOK 1 , Mutlu Muhammed ÖZBEK 1 , Müge ÇETİNER 1 , Hatice AKSU 1 1 Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD [email protected], [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanılı çocuk ve ergenlerde irritabilite, kendine zarar verici davranışlar (KZVD) ve öfke nöbetlerinin sık görüldüğü bilinmektedir. Başta atipik antipsikotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar OSB’de görülen KZVD, irritabilite, saldırganlık gibi sorunlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu vaka sunumunda çeşitli ilaç tedavilerinden fayda görmeyen dirençli KZVDleri olan bir OSB olgusunun intramusküler depo Risperidon ile tedavisinin sunulması amaçlanmıştır. 15 yaş, OSB tanılı erkek hasta son üç aydır artan kendine zarar verici davranışlar sebebiyle polikliniğimize başvurdu. İki çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak miadında normal doğum ile 2500 gr doğmuş. Gelişim basamaklarında gecikme olan olgunun özgeçmişinde ve soygeçmişinde özellik yoktu. Öyküsünden üç yaşındayken dönen nesnelere aşırı ilgili, dokunmaya karşı hassasiyet, bağırma, konuşmama, diğer çocuklara vurma şikayetiyle ilk çocuk psikiyatrisi başvurusunun olduğu, “atipik otizm” ve “orta düzeyde zihinsel yetersizlik” tanıları aldığı saptandı. Olgunun 8 yaşından itibaren kolunu ısırma, kendine vurma, hırçınlık sebebiyle Risperidon, Aripiprazol, ve ketiapin tedavisi ile kısmi faydalanım olduğu öğrenildi. Tarafımıza başvurusunda temel otizm belirtilerinin yanında ajitasyonu gözlenen, sürekli kafasına şiddetli vurma davranışı ve bağırması olan hastada vurduğu temporal bölgede alopesik alan olduğu gözlendi. Risperidon ve Ketiyapin tedavilerini kullanan, oral tedaviye

P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE ZARAR

VERİCİ DAVRANIŞLARI OLAN BİR OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLGUSU

Begüm ÖZCAN1, Doğa SEVİNÇOK1, Mutlu Muhammed ÖZBEK1, Müge ÇETİNER1,

Hatice AKSU1

1Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected] , [email protected] ,

[email protected] , [email protected]

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanılı çocuk ve ergenlerde irritabilite, kendine zarar

verici davranışlar (KZVD) ve öfke nöbetlerinin sık görüldüğü bilinmektedir. Başta atipik

antipsikotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar OSB’de görülen KZVD, irritabilite, saldırganlık gibi

sorunlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu vaka sunumunda çeşitli ilaç tedavilerinden

fayda görmeyen dirençli KZVD’leri olan bir OSB olgusunun intramusküler depo Risperidon

ile tedavisinin sunulması amaçlanmıştır.

15 yaş, OSB tanılı erkek hasta son üç aydır artan kendine zarar verici davranışlar sebebiyle

polikliniğimize başvurdu. İki çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak miadında normal doğum

ile 2500 gr doğmuş. Gelişim basamaklarında gecikme olan olgunun özgeçmişinde ve

soygeçmişinde özellik yoktu. Öyküsünden üç yaşındayken dönen nesnelere aşırı ilgili,

dokunmaya karşı hassasiyet, bağırma, konuşmama, diğer çocuklara vurma şikayetiyle ilk

çocuk psikiyatrisi başvurusunun olduğu, “atipik otizm” ve “orta düzeyde zihinsel yetersizlik”

tanıları aldığı saptandı. Olgunun 8 yaşından itibaren kolunu ısırma, kendine vurma, hırçınlık

sebebiyle Risperidon, Aripiprazol, ve ketiapin tedavisi ile kısmi faydalanım olduğu öğrenildi.

Tarafımıza başvurusunda temel otizm belirtilerinin yanında ajitasyonu gözlenen, sürekli

kafasına şiddetli vurma davranışı ve bağırması olan hastada vurduğu temporal bölgede

alopesik alan olduğu gözlendi. Risperidon ve Ketiyapin tedavilerini kullanan, oral tedaviye

Page 2: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

uyumu olmayan hastanın tedavisi İntramuskuler depo Risperidon 25 mg/2 haftada bir ve

Risperidon solusyon 1 mg/g olarak düzenlendi. Bir ay sonra kendine vurma davranışında

belirgin azalma olan hastanın tedavisinin devamı planlandı.

Çocuk ve ergenlerde risperidon tedavisi ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına karşın uzun

etkili depo risperidonun kullanımı ile ilgili veriler sınırlıdır. Tedavi uyumu olmayan olgularda

uzun etkili risperidonun etkinliğini değerlendiren bir çalışmada ; uzun etkili risperidonun

tedavi uyumsuzluğundan dolayı oral preparat alamayan davranış bozukluğu olan hastalarda

etkili bulunmuştur. Olgumuzda depo risperidonun yan etki oluşturmaması, tedavi uyumunu

artırması ve belirtilerde iyileşme sağlaması OSB’de görülen davranışsal sorunların

tedavisinde iyi bir seçenek olabileceğini düşündürmektedir.

Anahtar Sözcük : Otizm, Risperidon, zarar verici davranış

P/2 OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU VE ARNOLD CHİARİ TİP 1

MALFORMASYONU:BİR ERGEN OLGU

Çisel Yazan Songür1,Fatma Sibel Durak1,Melek Hande Bulut Demir1

1.Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi,Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği,İZMİR

[email protected],[email protected],[email protected]

Otizm spektrum bozuklukları (OSB), belirtileri erken çocukluk çağında başlayan, sosyal-

iletişimsel alanda yetersizlikler, sınırlı ve tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanlarıyla seyreden

nörogelişimsel bir bozukluktur. Bu bildiride; OSB ve Arnold Chiari Tip 1 birlikteliğini

vurgulamak amacıyla OSB tanısıyla izlenen ve takiplerinde Arnold Chiari Tip 1 tanısı

konulan bir olgu paylaşıldı. 14 yaşındaki erkek olgu; 5 yaşından itibaren OSB ve eşlik eden

Page 3: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir. Geçen yıl kış

ayında pnömoni geçirdikten sonra yüzünü, kolunu , bacaklarını yolma şeklinde kendisine

zarar verici davranışlar ve tik bozukluğu şeklinde değerlendirilen istem dışı hareketler

başlamış. Sertralin 50 mg ve Risperidon 1 mg tedavisi ile kendisine zarar verici davranışları

kontrol altına alınmış ancak tikleri devam etmiş. Bu yıl kış ayında kendisine zarar verici

davranışları tekrarlamış. Tedavisi Sertralin 50 mg, Risperidon 2 mg, Hidroksizin 25 mg ve

Aripiprazol 5 mg olarak düzenlenmiştir. Ancak Aripiprazol eklenmesiyle birlikte vücudunda

çeşitli yerlerde kasılma ile birlikte tuhaf sesler çıkarma gibi ani başlayan davranış

değişiklikleri olması üzerine nörolojiye konsülte edilmiş ve yapılan tetkiklerle Arnold Chiari

Tip 1 malformasyonu tanısı almıştır. Kendisine zarar verici davranışlarının yoğun bir şekilde

devam etmesi üzerine tedaviden Aripiprazol çıkarılarak ,Lorazepam 1 mg eklenmiştir.

Lorezapam tedavisi ile olgunun yakınmaları azalarak kaybolmuştur. Otizmin pek çok genetik

ve nörolojik hastalıkla birlikte görülebildiği bildirilmektedir. Literatürde; Arnold Chiari Tip 1

malformasyonuna eşlik eden anksiyete bozukluğu,bipolar bozukluk ve otizm spektrum

bozukluğu vakaları bulunmaktadır. Arnold Chiari sendromununun nörobilişsel

disfonksiyonlara yol açabileceği düşünülmektedir. Kliniğe başvuran olgularda anamnezin

detaylı alınması ve multidisipliner değerlendirilmesi en uygun tanı ve tedavinin planlanması

ile prognozu olumlu yönde etkileyecektir.

Anahtar Sözcükler: OSB, Arnold Chiari Tip 1,Zarar Verici Davranışlar

P/3 ATOMOKSETİN TEDAVİSİ SIRASINDA KARACİĞER FONKSİYON TESTLERİ YÜKSEKLİĞİ

OLAN OLGUDA N-ASETİL SİSTEİN KULLANIMI: BİR OLGU SUNUMU

Damla Balkan1, Eda Kabukcu2, Azat Duman3, Özlem Nehir Yazıcı4, Gülsüm Demirkan5, Nilfer

Şahin6

Page 4: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

1. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

2. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

3. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

4. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

5. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

6. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

Atomoksetinin bilinen yan etkileri arasında iştah azalması, kalp atım hızında ve kan

basıncında artış, sedasyon, fizksel yorgunluk, uykusuzluk, baş dönmesi, anksiyete, ajitasyon,

agresyon, irritabilite, bulantı, kusma, dispepsi, karın ağrısı, hipomani, seksüel işlev bozukluğu,

nadiren intihar düşüncesinin aktivasyonu, karaciğer hasarı vardır.

N-Asetil sistein (NAC) antioksidan özellikleri olan karaciğeri koruyan bir aminoasit türevidir

Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde NAC kullanımını araştıran artan bir literatür vardır.

Bu olgu sunumunda DEHB ve Bipolar Bozukluk tanıları olan bir ergende atomoksetin tedavisi

eklenmesiyle ortaya çıkan karaciğer fonksiyon testi bozukluğunun NAC augmentasyonu ile

düzelme süreci sunulmuştur.

Page 5: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

Olgu

17 yaşında erkek hasta. 12 yaşından itibaren DEHB tanısı ve metilfenidat tedavisi ile

izlenmekte olan hasta, 14 yaşında metilfenidat ve risperidon kullanırken ilk manik atağını

geçirdi. Atak sonrasında risperidon, valproik asit ve metilfenidat tedavisi düzenlenen

hastanın bu ilaç kombinasyonları ile bir hipomanik ve bir karma epizot bipolar atağı oldu.

Ataklar arasında metilfenidat ile DEHB semptom kontrolünün yeterli olmaması ve 3 kez atak

geçirmesi nedeniyle hastanın tedavisi valproik asit, risperidon ve atomoksetin olarak

düzenlendi. Atomoksetin dozu 80 mg/g’e çıkıldığında AST ve ALT değerlerinde yükselme

oldu, ilaç dozu 40 mg/’e düşürüldüğünde AST ve ALT değerleri normal aralığa geriledi. Ancak

DEHB semptom kontrolü sağlanamadığı için atomoksetin 80 mg/g’e yeniden çıkılarak NAC

1200 mg/g augmentasyonu yapıldı. Bu tedavi sonrasında hastanın, bipolar bozukluk ve DEHB

semptomları kontrol altında olup, karaciğer fonksiyon testleri de normal sınırlarda olarak

izlemleri devam etmektedir.

Tartışma

NAC şu anda herhangi bir psikiyatrik hastalık için onaylanmamıştır. Bununla birlikte,

endikasyon dışı ve genellikle diğer tedavilere ek olarak birçok psikiyatrik hastalık üzerinde

araştırılmıştır ve umut veren sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bizim olgumuzda da NAC eklenmesi

ile hem karaciğer fonksiyon testlerinde düzelme sağlanmış hem de DEHB ve bipolar bozukluk

semptom kontrolü daha kolay sağlanmıştır. Olgumuz bu açılardan klinisyenlere yol gösterici

olabilir.

Anahtar kelimeler; atomoksetin, hepatotoksisite, n-asetil sistein.

Page 6: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

P/4 MİZOFONİ: ERGEN KIZ OLGULARDA PSİKİYATRİK DEĞERLENDİRME

VE TANILAMA

Rahime Duygu TEMELTÜRK1, Merve CANLI1, Didem Behice ÖZTOP2

1Ankara Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected], [email protected]

‘Mizofoni’, sesten nefret etme veya bazı seslere karşı aşırı duyarlı olma olarak tanımlanır.

Genellikle insanlar tarafından çıkarılan yemek yerken ağız şapırdatma, sakız çiğneme, nefes

alma, öksürme, burun çekme, yazı yazma gibi bazı seslere karşı yoğun duygusal tepkiler

(öfke, iğrenme, korku ve kaygı) ve kaçınma davranışının görüldüğü bir durumdur. Mizofoni,

bireyin günlük aktivitelerini, sosyal hayatını ve diğer insanlarla ilişkilerini büyük ölçüde

etkilemektedir. Henüz bir psikiyatrik bozukluk olarak tanılanmasa da son zamanlarda

epidemiyolojisi, etyolojisi, klinik görünümü, psikiyatrik komorbiditesi ve tedavisine yönelik

yapılan araştırmalarla bu durumun daha iyi anlaşılmasına çalışılmaktadır. Olguların

tanımlanmasının ardından eşlik eden psikiyatrik belirti/bulguların belirlenmesi ve doğrudan

mizofoniye ve/veya eşlik eden bozukluklara yönelik tedavilerin planlanması

hedeflenmektedir. Ergen örnekleminde yapılan bir çalışmada, mizofoni belirtilerinin sıklığı

%20 olarak belirtilmekle birlikte kızlarda önemli düzeyde daha fazla görülmektedir. Eşlik

eden psikiyatrik bozukluklar içerisinde en sık Obsesif Kompulsif Bozukluk, Anksiyete

Bozuklukları ve Depresif Bozukluk bulunmaktadır. Bildirimizde, beş ergen kız mizofoni

olgusu tanımlanarak psikiyatrik değerlendirmeleri, eşlik eden psikiyatrik bozukluklar ve

tedavi müdahaleleri tartışılacaktır.

Page 7: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

Anahtar Kelimeler: Mizofoni, ergen kız, psikiyatrik değerlendirme, tanı.

P/5 Tekrarlayıcı Ciddi Kendine Zarar Verme Davranışları ile Seyreden Bir Olgunun

Mavi Balina Oyunu ile İlişkili Paylaşılmış Psikotik Bozukluk Kapsamında

Değerlendirilmesi

Gökçe Yağmur Efendi1, Özhan Yalçın1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected]

Paylasılmıs psikotik bozukluk ya da Folie a deux adıyla bilinen bozukluk literatürde ilk kez

1877 yılında Lasegue ve arkadasları tarafından tanımlanmıstır. Gralnick 1942 yılında bu

tabloyu iliski psikozu olarak adlandırmıs, yakın iliski sonucunda sanrısal düsünce ve/veya

anormal davranısların bir kisiden diğerine aktarılması olarak tanımlamıstır. Yakın iliski,

sosyal yalıtılmıslık, pasif kisilik, bilissel bozulma, dil güçlükleri ve yasam olayları risk

faktörleri olarak bildirilmistir. Paylasılmıs psikotik bozuklukta en yaygın görülen psikotik

belirtiler sanrılardır. En sık görülen sanrılar olarak da perseküsyon sanrıları ve grandiyöz

sanrılar bildirilmektedir. Gralnick , bu bozukluğu tanımlamak için 4 farklı alt tür özetlemiştir:

1)Dayatılmış delilik (Folie imposee), bozukluğun klasik formu olan bu türde sanrıları olan

birey, kolay etkilenen bir başka bireye sanrılarını aktarır; 2) Eş zamanlı delilik (Folie

simultanee), kalıtsal olarak psikoza yatkın olan, uzun süredir yakın ilişki içinde olan iki

bireyde aynı sanrıların eş zamanlı ortaya çıktığı türdür; 3) Bulaştırılmış delilik (folie

communique), ikincil hastanın, birincil hastanın sanrılarına uzun bir süre direnç gösterdikten

sonra bağımsız sanrılar geliştirdiği durumdur; 4) Tetiklenmiş delilik (Folie induite), birincil

bir psikotik bozukluğu olan hastanın, başka bir kişinin sanrıları etkisiyle kendi sanrılarını

zenginleştirmesidir. Bildirimizde son bir yıldır ciddi ve tekrarlayıcı kendine zarar verme

davranışları olan ve psikotik bozukluk tanısı düşünülen 16 yaşında bir erkek ergen olgunun

Page 8: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

varsanılarının ve sanrılarının, babası tarafından mavi balina oyununa ilişkin sanrısal nitelik

taşıyan öğeler ile zenginleştirilmesi ‘folie induite’ ayırıcı tanısı bağlamında tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kendine zarar verme, ergen, psikiyatrik değerlendirme, paylaşılmış

psikotik bozukluk.

P/6 KENDİNE ZARAR VERME VE İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BAĞLANMANIN

ROLÜ: BİR OLGU SUNUMU

Leyla Seviçin* Neslihan Taştepe * Sevgi Özmen * Esra Demirci*

*Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim

Dalı

[email protected], [email protected],

[email protected], [email protected]

İntihar, insanın kendi kendisini cezalandırmak ve kendisini kasıtlı olarak dünyadan ayırmak

için giriştiği bir eylem iken; intihar girişimi, bu biçimde tanımlanan, ama ölüm sonucu

doğmadan durdurulan fiile denir. Bebeklik ve çocukluk döneminde ebeveynlerle olan

etkileşimler ve bunların sonucunda ortaya çıkan bağlanma tarzları ergenlik ve yetişkinlik

dönemlerinde bireylerin psikolojik sağlıklarını etkilemekte ve intihar girişimi ile kendine

zarar verme davranışının da dahil olduğu çeşitli davranış bozuklukları göstermelerine neden

olmaktadırlar. Yakın ilişkilerinin çalkantılı ve yüzeysel olması, ilişkiye aşırı tutunma, bir

ilişkiyi sona erdirmede aşırı zorlanma, yalnızlığa toleransın düşük olması; bağlanma

bozukluğu, borderline kişilik özellikleri ve intihar davranışının kesişim özellikleri olarak

düşünülmektedir. Borderline kişilik yapılanması olan hastalar intihar niyeti olmadan çeşitli

kendine zarar verme eylemleri de sergileyebilirler. Bu olgu sunumunda bağlanma

Page 9: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

bozukluğuna sahip bir ergende borderline kişilik yapılanması, kendine zarar verme davranışı,

intihar girişimi, olası sebepleri ve eşlik eden psikopatolojilerden bahsedilecektir.

Anahtar Sözcükler: İntihar girişimi, kendine zarar verme, borderline, bağlanma

P/7 TRİPOFOBİDEN DEPRESYONA UZANAN YOL: BİR OLGU SUNUMU

Merve CANLI1

1 Ankara SBÜ. Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Klinikte oldukça nadir karşılaşılan özgül fobilerden biri olan tripofobi genellikle delikler,

tekrarlayan şekiller ve çıkıntılar içeren nesnelere yönelik yoğun ve aşırı korku ve rahatsızlık

hissi olarak tanımlanmaktadır. İnternet üzerinde çeşitli platformlarda yoğun bir şekilde

tartışılmış iken tıbbi literatürde henüz son zamanlarda belgelenmeye başlamıştır. Balpeteği, su

damlacıkları ve gözenekli cisimler kişiye yoğun bir rahatsızlık ve tiksinti vermektedir.

Nüfusun yaklaşık % 16'sının duyarlı olduğu tahmin edilmektedir. Kadınlarda daha sık ve

kalıcı olduğu bildirlmiştir. Pek çok psikiyatrik komorbidite ile ilişkili olup, en sık major

depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları ile birlikte görülmektedir. Bu yazıda 10 yaşından

beri tripofobiden muzdarip olan, halihazırda depresyon nedeniyle polikliniğimize başvurmuş

15 yaşında bir erkek olgu sunulacaktır. Klinik pratikte çocuk ve ergenlerde sık

karşılaşılmayan bir durum olması ve daha önce bildirilmiş vakalar içerisinde erkek olguya

rastlanmamış olması nedeniyle bu olgu sunumu tripofobi ve komorbid durumların çocuk ve

ergenlerde tanınması açısından önemli olacağı düşünülmüştür.

Anahtar Kelimeler: tripofobi, delik, özgül fobi

Page 10: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

P/8 MODERN DÜNYADAKİ YANLIZLIK: TÜRKİYE’DEN BİR HİKİKOMORİ

VAKASI

Japonca ‘’hikikomori’’ terimi ‘’mahkûm olmak’’ anlamına gelmektedir. Japonya’da yaygın

olarak görülen, uzun süreli sosyal geri çekilme ile karakterize olan psikososyal ve ailesel bir

patolojidir. 1970’lerden itibaren görülmekte ergenler ve genç yetişkinlerde yaklaşık %1-2

oranında, ağırlıklı olarak erkeklerde görülmektedir. Bu bozukluk çoğunlukla, dünyayla

iletişimini kesme, ebeveynlerinin evlerinde kendi yatak odalarına günlerce, aylarca hatta

yıllarca kendini kilitleme şeklinde ortaya çıkmakta ve sıklıkla genç nüfusu etkilemektedir. Bu

yazıda yaklaşık 1 yıldır okula gitmeme, odasından temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında

çıkmama, odasında internette oyun oynayarak ve televizyon izleyerek vakit geçirme, ailesi

dâhil kimseyle konuşmama yakınmaları ile yatış amaçlı ve zorla Ankara Yıldırım Beyazıt

Üniversitesi Yenimahalle Eğitim Araştırma Hastanesi yataklı çocuk ergen psikiyatri kliniğine

getirilen 14 yaş 8 aylık bir erkek hasta nedeniyle Hikikomori Sendromu tartışılmıştır. Hasta

klinik muayene ve standart tanı araçları ve aile görüşmeleri ile ayrıntılı olarak

değerlendirilmiştir. Ayırıcı tanıda depresif bozukluk, psikotik bozukluklar, sosyal fobi ve

otizm spektrum bozuklukları (OSB) düşünülmüştür. Depresif duygudurumu, anhedonisi

olmaması, sanrı, varsanı tariflememesi ve gerçeği değerlendirmesinin bozulmamış olması,

sosyal ortamlara girerken veya tanımadığı kişilerle bir aktivite gerçekleşeceği zaman kaygı

taşımaması, sosyal iletişimindeki kısıtlılığının zamanla artış göstermesi ve stereotipik

hareketler, rutinde ısrarcılık, rutinden çıkınca huzursuzluk yaşama gibi semptomlarının

olmaması nedeniyle ayırıcı tanılar dışlanmıştır. Sosyal izolasyonun herhangi bir psikopatoloji

ile bağlantılı olmaması ve hastanın kendi tercihi olması nedeniyle hastaya hikikomori tanısı

konmuştur. Hikikomori gibi ciddi sosyal izolasyon olguları Japonya’da daha çok tanımlanmış

olsa da, bu olgu dünyanın farklı kültürlerine sahip ülkelerinde de hikikomori nin görüldüğünü

kanıtlar niteliktedir. Bu olgu bildiğimiz kadarıyla Türkiye’den bildirilen ilk hikikomori

Page 11: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

vakasıdır. Klinisyen tarafından fark edilip uygun sosyal ve psikoeğitimsel müdahalelerin

zamanında yapılması nedeniyle artık Türkiye için de bir gündem konusu olmaya

başlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hikikomori, çocuk ve ergen, sosyal izolasyon

Yazarlar:

Dr.Meryem KAŞAK: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve

Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Cafer Doğan HACIOSMANOĞLU: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle

Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Selma TURAL HESAPÇIOĞLU: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle

Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Mehmet Fatih CEYLAN: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve

Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

P/9 BULİMİA NERVOZA HASTASINDA KENDİNE ZARAR VERME DAVRANIŞI:

BİR VAKA SUNUMU

Neslihan Taştepe*, Semiha Dursun*, Leyla Seviçin*, Şule Aydın*, Esra Demirci*, Sevgi

Özmen*

Page 12: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

*Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları

[email protected] , [email protected], [email protected],

[email protected], [email protected], drsevgiö[email protected]

ÖZET

Bulimiya nervoza; yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı tıkanırcasına yeme dönemlerinin

ve telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve diüretikleri yanlış yere

kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) üç ay içinde, haftada en az bir kere olmasıyla

karakterize olan ve kişinin kendini çoğunlukla görünüm ve kilosuyla değerlendirip

yargılamasına yol açan bir yeme bozukluğu türüdür. Kendine zarar verme davranışı, bilinçli

bir ölüm isteği olmadan, isteyerek ve amaçlı olarak, hafif veya orta düzeyde fiziksel zarar

beklentisi ile yapılan ve doku hasarı ile sonuçlanan, yineleyici bir şekilde kişinin kendi

bedenine yönelik girişimidir. Genellikle ortama uyum sağlayamamanın ve tahammülsüzlüğün

yarattığı baskıya karşılık olarak gelişmektedir. Kendini yaralama eylemi varlığıyla seçilmiş

kişilerden oluşan örnek topluluklarda yeme bozukluğu öyküsünün yüksek hızda görülmesi

gibi, aynı zamanda yeme bozukluğu varlığı nedeniyle seçilen hasta topluluklarında da kendini

yaralama davranışı hızının yüksek olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu vakada 16 yaşında

bulimik kız hastada kendine zarar verme davranışından ve bu davranıştaki dürtüselliğin yeme

kontrolünü sağlamaya çalışmasındaki dürtüsellikle benzer olduğundan bahsedilmektedir.

Anahtar Sözcük: bulimia nevroza, kendine zarar verme davranışı, dürtüsellik

GİRİŞ

Bulimiya nervoza; yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı tıkanırcasına yeme dönemlerinin

ve telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve diüretikleri yanlış yere

Page 13: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) üç ay içinde, haftada en az bir kere olmasıyla

karakterize olan ve kişinin kendini çoğunlukla görünüm ve kilosuyla değerlendirip

yargılamasına yol açan bir yeme bozukluğu türüdür (1). Bulimiya nervozalı hastalar ya

normal ya da normalin üstünde kilodadırlar ve bu özellikleriyle beden ağırlıkları normalde

olmaları gerekenin %15 altında olan anoreksiya nervozanın tıkanırcasına yeme/çıkarma tipli

hastalarından farklılardır. Yine telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve

diüretikleri yanlış yere kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) varlığı nedeniyle de

tıkanırcasına yeme bozukluğu tanılı hastalardan ayrılmaktadırlar. BN, toplumda yaklaşık %1

oranında görülmektedir. Genç kızlarda ve kadınlarda erkeklere oranla 10 kat sık görülür.(2)

Kendine zarar verme davranışı, bilinçli bir ölüm isteği olmadan, isteyerek ve amaçlı olarak,

hafif veya orta düzeyde fiziksel zarar beklentisi ile yapılan ve doku hasarı ile sonuçlanan,

yineleyici bir şekilde kişinin kendi bedenine yönelik girişimidir. Genellikle ortama uyum

sağlayamamanın ve tahammülsüzlüğün yarattığı baskıya karşılık olarak gelişmektedir.(4)

Kendini yaralama eylemi varlığıyla seçilmiş kişilerden oluşan örnek topluluklarda yeme

bozukluğu öyküsünün yüksek hızda görülmesi gibi, aynı zamanda yeme bozukluğu varlığı

nedeniyle seçilen hasta topluluklarında da kendini yaralama davranışı hızının yüksek olduğu

izlenimi edinilmektedir. Yeme bozukluğu bulunan hastaların oluşturduğu alt gruplarda,

kendini yaralama davranış hızları değişebilmektedir. Garfinkel ve ark. bulimik hastalarda

anorektik hastalara göre, kendini yaralama öyküsünün daha sık görüldüğünü gözlemlemiştir

(3).Bizim vakamızda; 16 yaşında bulumia nervosa ile takip edilen kız hastada kendine zarar

verme davranışıyla yeme bozukluğu arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir.

VAKA

16 yaş 10. sınıfa giden kız hasta çocuk psikiyatri polikliniğimize yemek yemek isteme ama

kilo almaktan korkma şikayeti ile başvurdu. Alınan hikayesinde; bu problemin 2 yıl önce

Page 14: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

başladığı, şiddetinin giderek arttığı, yemek yemek özellikle de çikolata ve dondurma yemek

istediğini ama kilo almak istemediği için kendisini kontrol etmeye çalıştığını ve en sonunda

kontrolden çıktığını, çikolata ve dondurmadan fazlaca yediğini, sonra pişman olduğunu ve

kendini kusturduğunu, bu durumun ev ve okul fark etmeksizin her ortamda olduğunu, okulun

yemeklerini yağlı bulduğu için okulda yemek istemediğini ancak arkadaşlarının yemek

yemediğini fark etmelerini istemediği için öğle araları yemek yiyip sonra tuvalette kendini

kusturduğunu, evde annesinin yemekleri yağsız yaptığını o yüzden evde yemekleri

yiyebildiğini ancak tıkınırcasına yediği zamanlarda evde de kendisini kusturduğunu, geçmişte

kendisine kilolu olduğunu birkaç kişinin söylediğini, bunun üzerine 2 yılda yaklaşık 10 kg

verdiğini, geçmişte aynaya baktığında kendisini kilolu gördüğünü ancak şimdi aynaya

baktığında kendisini kilolu görmediğini, mevcut olduğu 48 kiloda devam etmek istediğini, bu

kiloyu korumak için gün içerisinde birkaç sefer tartıldığını ifade etti. Anamnez

ayrıntılandırıldığında; kendisinin hoşlandığı çocuğun zayıf bir kızla görüşmeye başladıktan

sonra kendisinin de zayıf olması gerektiği ve zayıf olursa erkekler tarafından beğenileceği

düşüncesi olduğu, herkes tarafından beğenilmek ve sevilmek istediğini, sınıflarındaki en silik

karakterin kendisi olduğunu düşündüğünü ancak herkes tarafından beğenilen ve konuşulmak

istenen bir insan olmak istediğini, kendisinin sınıftaki popüler kızların olduğu gruba

alınmadığını, o gruba girmek için çabaladığında reddedildiğini ve reddedilmeye tahammül

edemediğini ve kendisini yetersiz ve değersiz gördüğünü, çok mutsuz hissettiğini, böyle

durumlarda eve geldiğinde rahatlayabilmek için iğneyi eline batırıp kanattığı ya da bıçakla

kolunun ön yüzüne yüzeyel çizikler attığı ve rahatladığını fark ettikçe de gün geçtikçe bu

kendine zarar verme davranışını artırdığı öğrenildi.

Psikososyal gelişim öyküsünde; ilkokul zamanında başladığı, okuma yazmayı zamanında

öğrendiği, hep çok başarılı olduğu, başarılı olursam sevilirim diye düşündüğü, aile içi

ilişkilerinin iyi olduğu ama annesinin ilgili bir anne olduğunu bilmesine rağmen annesinden

Page 15: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

hep daha fazla ilgi beklediği, kendisinden 3 yaş küçük erkek kardeşini kıskandığı, genel

olarak kaygılı bir yapıya sahip olduğu öğrenildi. Özgeçmiş ve soygeçmişinde özellik yoktu.

Yapılan laboratuar tetkiklerinde demir ve vitamin B12 eksikliği saptandı ve tedavisi

planlandı. Fizik muayenesinde boyu: 161 cm va: 48 kg BKİ: 18.5 kg/m2 idi. Ruhsal durum

muayenesinde; hasta yaşının görünümünde, sosyokültürel seviyesi ile uyumlu giyimde,

konuşurken göz teması kurdu , afekti anksiyöz duygudurumu çökkündü, kilo almaktan

korktuğuna dair ve herkes tarafından beğenilmek sevilmek düşüncesi mevcuttu, algı kusuru

tariflemedi, gerçeği değerlendirme yargılama yerindeydi.

Bulimia nevroza ve depresif belirtilerinde eşlik ettiği hastaya fluoksetin 20 mg/g başlandı ve

bilişsel davranışçı terapi yapılmaya başlandı ve hastanın kilo alma, beğenilmeme ve

sevilmeme düşünceleri üzerinde çalışıldı. Kilo alması ve vermesi olmayan hasta kendisine

arkadaş grubu kurabildi ve sevilmeme beğenilmeme düşünceleri zaman içerisinde azaldı,

güzel olup beğenilmek için çok zayıf olmak gerekmediğini fark ettiğini söyledi. Diyetisyene

yönlendirilerek diyet programı hazırlandı. Takiplerinde fluoksetin 40 mg/g e çıkarılan

hastanın depresif belirtileri gerilemiş, kendine zarar verme davranışı geçmiş olup çocuk

psikiyatri polikliniğimizde hala takip ve tedavisine devam etmektedir.

SONUÇ

Yeme bozukluklarındaki dürtüsel davranışların öfkeyi ifade etmekteki güçlüklerle ilişkili

olabileceği düşünülmektedir. Bulimik hastaların, normal gruplara ve anoreksik hastalara

oranla daha yüksek öfke düzeyi gösterdikleri ve bulimiklerin, öfkeye ve saldırganlığa yol

açan düşük tolerans düzeyleri ve engellenmeleri, düşük dürtü kontrolünün anoreksiklere

oranla daha çok olduğu gösterilmiştir. Dürtüsel kendini yaralama daha çok dış etkenlerce

tetiklenir ve sıklıkla sınır, antisosyal, bağımlı ve histriyonik kişilik bozuklukları, yeme

bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve dissosiyatif bozukluklarla ilişkilidir. Klinik

ortamda yaygınlığı oldukça düşük tahmin edilse de yeme bozukluklarında kendini yaralama

Page 16: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

davranışının gizli bir belirti olarak %25-40 oranında ortaya çıktığı saptanmıştır. Kendini

yaralama öyküsü bulimik hastalarda anorektiklere kıyasla daha sık gibi görünmektedir (4).

Walsh BW (1988), bulimia bulunan ve bir ankete yanıt veren, rastgele yöntemle seçilmiş 81

hastadan 27sinde (%33) kendini yaralama davranışı öyküsü bildirildiğini aktarmaktadır.

Bulimia tedavisi için hastaneye yatırılan 44 kişinin izlendiği bir takip çalışmasında Winchel

RM hastaların %39’unda kendini yaralama davranışı öyküsü olduğunu belirlemiştir (3).

Bizim vakamızda, bulimik hastamızın dürtüsel yapısı ile hem yeme bozukluğu hem de

kendine zarar verme davranışı açıklanabilir. Beğenilmek için zayıf görünmeye çalışan ve bir

gruba ait olmak isteyen ve grup tarafından dışlandıkça engellenmiş olduğunu düşünen,

engellenmeye toleransı düşük olan hastamız bu durum sonucu öfkelenmekte ve bu durumda

kendisine zarar verme davranışı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu kendine zarar verme

davranışı, yemek yemek istememesine rağmen bunun kontrolünü sağlayamayıp dürtüsel

şekilde tıkınırcasına yeme davranışı ile benzer şekilde dürtüsellikle açıklanabilir. Geçmişte

yeme bozukluğu ve kendine zarar verme davranışı üzerine çalışmalar yapılmış olup bizim

vakamız da geçmişteki çalışmaları destekler niteliktedir.

KAYNAKLAR

1. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental

Disorders, 5th ed. Arlington, VA: American Psychiatric Publishing, 2013.

2. Smink FRE, van Hoeken D, Hoek HW. Epidemiology of Eating Disorders: Incidence,

Prevalence and Mortality Rates. Current Psychiatry Reports. 2012;14:406-14.

3. Favazza AR (1998) The Coming Of Age of Self- Mutilation. The Journal of Nervous

Mental Disease, 186: 5.

4. Favvaza AR, Rosenthal RJ (1993) Diagnostic ssues n Self-Mutilation. Hospital and

Community Psychiatry, 44: 2.

Page 17: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

P/10 İNTİHAR GİRİŞİMİ OLAN HASTALARIN YATAKLI SERVİSTE

TAKİPLERİNİN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

Özlem DOĞAN1, Enes BİNGÖL2 Özlem ÖZEL ÖZCAN3

1 Uzman Doktor İnönü Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

ABD

2Araştırma Görevlisi Doktor İnönü Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve

Hastalıkları ABD

3 Profesör Doktor İnönü Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

ABD

[email protected], bingö[email protected], [email protected]

İntihar davranışı; bireyin bilerek ve isteyerek kendi yaşamına son verme amacını içeren tüm

düşünce ve davranışlarını kapsayan bir terimdir. DSÖ’nün 2018 verilerine göre her yıl intihar

sebebiyle 800.000 kişi hayatını kaybetmektedir. Bunun 10-20 katı insan da intihar girişiminde

bulunmaktadır. Bu da demektir ki her 40 saniyede bir kişi intihara bağlı hayatını

kaybetmektedir. Çocuk ve ergen yaş grubunda intihar girişimi ve tamamlanmış intihar

oranlarının dramatik bir biçimde arttığı gözlenir. Küresel olarak, genç yetişkinler arasında 15-

29 yaş arası intihar, tüm ölümlerin %8,5'ini oluşturuyor. Dünyada ergen ve genç yetişkin yaş

grubunda ölümlerin %11’inden sorumludur. Bu çalışmanın amacı, Çocuk ve Ergen Ruh

Sağlığı ve Hastalıkları kliniğinde İntihar Girişimi (İG) nedeniyle takip edilen ergenlerin klinik

özelliklerini değerlendirmektir. Eylül 2018 Eylül 2019 tarihleri arasında Çocuk ve Ergen Ruh

Sağlığı ve Hastalıkları kliniğinde İG nedeniyle yatışı yapılmış hastaların dosyalarının

retrospektif değerlendirmeleri yapılmıştır. Son 1 yılda kliniğimizde İG nedeniyle takip edilen

37 hastanın takibi yapılmıştır. Bu hastaların 7’si (%18,9) erkek, 30’u (%81,1) kız olduğu

tespit edilmiştir. Bu hastaların yaş ortalaması 15,21±1,7, İG sayısı 1,75±1,2, yatış süresi

19,7±14,3 gün olarak tespit edilmişitir. Bu hastaların intihar girişim şekli incelendiğinde 26’sı

(%70,3) ilaç alarak, 4’ü (%10,8) yüksekten atlama, 4’ü (%10,8) kesici alet kullanma, 3’ü

Page 18: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

(%8,1) ası ile intihar ettiği bulunmuştur. Bu hastaların 12’sinde (%32,4) borderline kişilik

özellikleri, 10’u (%27,0) depresif bozukluk, 4’ü (%10,8) davranım bozukluğu, 3’ü (%8,1)

bipolar bozukluk, 2’si (%5,4) dissosiyatif bozukluk, 2’si (%5,4) psikotik bozukluk, 2’si

(%5,4) travma sonrası stres bozukluğu, 1’inde (%2,7) otizm spektrum bozukluğu, 1’inde

(%2,7) konversiyon bozukluğu psikiyatrik tanılarını aldığı tespit edilmiştir. İntihar girişimi

ilerideki tamamlanmış intiharın en iyi göstergesidir. Bu nedenle ciddi İG olan hastaların

yatarak takibi önemlidir. Bu hastaların risk değerlendirmelerinde kız cinsiyetin ve borderline

kişilik özellikleri ve depresif bozukluk tanılarının yüksek olduğu ve özellikle ergen yaş

grubunun ilaç alarak İG bulunduğu görülmüştür.

Anahtar kelimeler: intihar girişimi, yataklı servis, retrospektif, ergen

P/11 ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ TRAVMALARI, DUYGU DÜZENLEME

GÜÇLÜĞÜ VE KENDİNE ZARAR VERME DAVRANIŞI; BİR OLGU SUNUMU

Neslihan Taştepe*, Semiha Dursun*, Asilay Şeker*, Sevgi Özmen*, Esra Demirci*

*Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Kayseri

[email protected], [email protected], [email protected],

[email protected], [email protected]

GİRİŞ; Çocukluk çağı travmaları (ÇÇT) duygusal, fiziksel, bilişsel, davranışsal ve sosyal

alanlarda gelişimi etkileyen durumlardır. Çocukluk çağında fiziksel ve cinsel travmaya maruz

kalmak, ilerleyen yaşlarda kişilik bozukluklarına ve kendine zarar verme davranışına sebep

olmaktadır (Van der Kolk ve ark. 1991). Kendine zarar verenlerin %60’ında fiziksel ve/veya

cinsel kötüye kullanılma öyküsü olduğu bildirilmiştir (Brodsky ve ark. 1995). Ayrıca kendine

zarar verme davranışı olan kadınlarda, olmayanlara göre çocukluk çağında cinsel tacizin daha

sık olduğu ileri sürülmektedir (Van der Kolk ve ark. 1991).

Page 19: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

ÇÇT ile travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kaygı bozuklukları, madde kötüye

kullanımı, , depresyon gibi psikiyatrik hastalıkların yanısıra arasında duygu düzenleme

güçlüğü (DDG) arasında ilişki olduğu bildirilmiştir (Shipman ve ark. 2007). Araştırmalar

istismara maruz kalan çocukların, istismara maruz kalmayanlardan daha fazla DDG

yaşadıkları, duruma uygun duyguları daha az sergiledikleri, daha fazla duygusal dengesizlik

veya olumsuzluk sergiledikleri belirtilmiştir (Shipman ve ark. 2007). Ayrıca kendini yaralama

davranışlarının temelinde duygu düzenleme (emosyon regülasyon) güçlüğü olduğu ifade

edilmiştir (Linehan MM, 1993).

Bu bilgiler ışığında bu olguda çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kalan kendine

zarar verme davranışı ile polikliniğimize başvuran bir ergen tartışılmıştır.

OLGU;

15 yaşında kız hasta ilk olarak acilde sinir krizi geçirme, ardından kontrolünü yitirme,

kollarını kesme şeklinde kendine zarar verme nedeni ile değerlendirildi. Alınan öyküde son 1

yıldır depresif semptomlar sergileyen ergenin ders başarısında düşüş olduğu, okuldan kaçtığı,

sık sık sinir krizi geçirdiği, birkaç kez bayıldığı, kollarını jiletle çizme, saçını yolma, yüzünü

tırnaklama şeklinde kendine zarar vermelerinin olduğu öğrenildi, yapılan 3. görüşmede iki

kuzeni tarafından 6 yaşında başlayan cinsel istismar öyküsünün olduğu, bu durumdan daha

önce kimseye bahsetmediği, kuzeninde aynı şekilde istismar edildiğini öğrenmesi üzerine

bayılma ve kendine zarar verme şikayetlerinin arttığı öğrenildi. Yapılan görüşmelerde

kendine zarar verme davranışlarının çoğunlukla istismarı hatırlaması sonrasında olduğu, o

esnada ölecekmiş, çıldıracakmış gibi hissettiği, kendine zarar vererek rahatladığı öğrenildi.

Daha sonra yaşadığı başka stresörler sonrası da sık sık kendine kollarını jiletle çizme, saçını

yolma, yüzünü tırnaklama, ısırma şeklinde zarar verdiği, eş zamanlı olarak çevresine ve

eşyalara da zarar verdiği öğrenildi. Kendine zarar vererek yaşadığı olumsuz duyguları

bastırabildiği gözlendi. TSSB tanı kriterlerini karşılayan hastanın Duygu Düzenleme

Page 20: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) puanının da 98 olduğu görüldü, kabul etmeme ve dürtü alt başlık

puanları özellikle yüksek değerlendirildi. Farmakolojik tedavisi düzenlenen hasta poliklinik

kontrolüne alındı, BDT planlandı, sorun çözme becerilerinin geliştirilmesi, sağlıklı duygu

düzenleme becerilerinin geliştirilmesi, sosyal desteğinin arttırılması hedeflendi.

TARTIŞMA-SONUÇ;

Yapılan araştırmalar, erken çocukluk travmalarında, TSSB’da ya da diğer psikiyatrik

bozukluklarda duygu düzenleme güçlüğünü temel alan kendini yaralama davranışlarına

yönelik tedavilerin geliştirilmesinin önemine, bu çerçevede duygu düzenlemenin duygu

kontrolü olarak değil, duyguya verilen tepkinin kontrolü olarak kavramsallaştırılmasının

gerektiğine işaret etmektedir. Ayrıca, bu tedavilerin önemli bir bileşeninin de uyumsal duygu

düzenleme becerilerinin kazandırılması olduğuna dikkat çekmektedir.

Kaynaklar;

Van der Kolk B, Perry JC, Herman JL. Childhood origins of self-destructive behavior. Am J

Psychiatry 1991;148:1665-1671

Brodsky BS, Cloitre M, Dulit RA. Relationship of dissociation to self-mutilation and

childhood abuse in borderline personality disorder. Am J Psychiatry 1995;152:1788-92

Linehan MM. Cognitive- behavioral treatment of borderline personality disorder. New York:

Guildford Press; 1993.

Shipman KL, Schneider R, Fitzgerald MM ve ark. (2007) Maternal emotion socialization in

maltreating and non-maltreating families: Implications for children’s emotion regulation.

Social Development 16:268-85.

Page 21: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

P/12 Farmakoterapiye dirençli Tourette Sendromlu bir ergen hastada transkranial

manyetik stimülasyon(TMS) olgu sunumu

Gülşen Kartalcı¹, Özlem Özel Özcan¹

¹İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri A.D. Malatya, Türkiye

Çocukluk çağının önemli nörogelişimsel hastalıklarından birisi olan Tourette sendromu(T.S.)

kronik motor ve vokal tiklerle karakterizedir. Tedavide en sık kullanılan yöntemler

farmakoterapi ve davranışçı yaklaşımlardır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda

supplementary motor area(SMA)‘ya uygulanan TMS’nin TS’daki tiklerin tedavisinde etkili

olabileceğini gösteren sonuçlar bildirilmiştir. Biz de bu olguda TS’lu bir ergen hastada

Tekrarlanan TMS’nin tiklerin tedavisindeki etkinliğini sunmaktayız.BA, 15 yaşında erkek

TS+Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanılarıyla 2013 yılından itibaren

kliniğimizde takipli. Daha önce klonidin dahil olmak üzere çoklu farmakolojik tedaviye yanıt

oranı düşük olan hastaya farmakoterpiye ek olarak SMA bölgesine 20 seans TMS uygulandı.

Hastanın genel durumu ve tiklerdeki değişim düzenli aralıklarla klinik global izlem ölçeği

(CGI) ve analog skala ile değerlendirildi. TMS öncesi 5 olan CGI değeri 10. Sansın sonunda

4’e ve 20. Seans sonunda da 3’e düşmüştür. CGI’daki bu düzelme TMS sonrası 3. Haftada da

devam etmekteydi. Tiklerdeki değişim analog skala ile değerlendirildiğinde ise, 1 vokal 1

motor tikinin tamamen gerilediği, vokal tiklerinde daha belirgin olmak üzere motor ve vokal

tiklerin her ikisinde de düzelme olduğu gözlendi. Hastadaki TS’yla birlikte bulunan DEHB

belirtilerinde ise herhangi bir değişiklik gözlenmedi. Bu tedavi sırasında ve sonrası

kontrollerde TMS’ye ait bir yan etki bildirilmemiştir. TS’nun kortiko-straito-talamo-kortikal

ağlardaki disfonksiyon ve motor korteksdeki aşırı uyarılabilirliğe bağlı olduğu konusunda

genel bir fikir birliği vardır. TS'te tik oluşumunda sıkça yer alan bölgelerden biri, motor

kontrol ve bilişsel işlemeyle ilişkili beyin alanlarıyla geniş bağlantıları olan SMA’dır. SMA

uyarılamasının tik oluşumuna katkıda bulunabileceği, SMA'ya uygulanan TMS kullanımı

Page 22: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN …ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/...Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir

ile kortikal inhibisyon yapıldığında ise TS'li bireylerde tiklerin azaldığı gösterilmiştir.Bizim

vakamızda da rTMS, önceki çalışmaların sonuçlarını doğrular şekilde bilateral SMA

inhibisyonuyla tikleri azaltmış olabilir. Sonuç olarak biz farmakoterapiye dirençli TS

olgularında tiklerin tedavisinde TMS’yi önemli bir tedavi seçeneği olarak önermekteyiz.

Anahtar kelime: Tourette, TMS, tik