21
P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE ZARAR VERİCİ DAVRANIŞLARI OLAN BİR OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLGUSU Begüm ÖZCAN 1 , Doğa SEVİNÇOK 1 , Mutlu Muhammed ÖZBEK 1 , Müge ÇETİNER 1 , Hatice AKSU 1 1 Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD [email protected], [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanılı çocuk ve ergenlerde irritabilite , kendine zarar verici davranışlar (KZVD) ve öfke nöbetlerinin sık görüldüğü bilinmektedir. Başta atipik antipsikotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar OSB’de görülen KZVD, irritabilite, saldırganlık gibi sorunlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu vaka sunumunda çeşitli ilaç tedavilerinden fayda görmeyen dirençli KZVD’leri olan bir OSB olgusunun intramusküler depo Risperidon ile tedavisinin sunulması amaçlanmıştır. 15 yaş, OSB tanılı erkek hasta son üç aydır artan kendine zarar verici davranışlar sebebiyle polikliniğimize başvurdu. İki çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak miadında normal doğum ile 2500 gr doğmuş. Gelişim basamaklarında gecikme olan olgunun özgeçmişinde ve soygeçmişinde özellik yoktu. Öyküsünden üç yaşındayken dönen nesnelere aşırı ilgili, dokunmaya karşı hassasiyet, bağırma, konuşmama, diğer çocuklara vurma şikayetiyle ilk çocuk psikiyatrisi başvurusunun olduğu, “atipik otizm” ve “orta düzeyde zihinsel yetersizlik” tanıları aldığı saptandı. Olgunun 8 yaşından itibaren kolunu ısırma, kendine vurma, hırçınlık sebebiyle Risperidon, Aripiprazol, ve ketiapin tedavisi ile kısmi faydalanım olduğu öğrenildi. Tarafımıza başvurusunda temel otizm belirtilerinin yanında ajitasyonu gözlenen, sürekli kafasına şiddetli vurma davranışı ve bağırması olan hastada vurduğu temporal bölgede alopesik alan olduğu gözlendi. Risperidon ve Ketiyapin tedavilerini kullanan, oral tedaviye uyumu olmayan hastanın tedavisi İntramuskuler depo Risperidon 25 mg/2 haftada bir ve Risperidon solusyon 1 mg/g olarak düzenlendi. Bir ay sonra kendine vurma davranışında belirgin azalma olan hastanın tedavisinin devamı planlandı. Çocuk ve ergenlerde risperidon tedavisi ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına karşın uzun etkili depo risperidonun kullanımı ile ilgili veriler sınırlıdır. Tedavi uyumu olmayan olgularda uzun etkili risperidonun etkinliğini değerlendiren bir çalışmada ; uzun etkili risperidonun tedavi uyumsuzluğundan dolayı oral preparat alamayan davranış bozukluğu olan hastalarda etkili bulunmuştur. Olgumuzda depo risperidonun

P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

  • Upload
    others

  • View
    15

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE ZARAR

VERİCİ DAVRANIŞLARI OLAN BİR OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLGUSU

Begüm ÖZCAN1, Doğa SEVİNÇOK1, Mutlu Muhammed ÖZBEK1, Müge ÇETİNER1, Hatice AKSU1

1Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected] , [email protected] ,

[email protected] , [email protected]

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) tanılı çocuk ve ergenlerde irritabilite,

kendine zarar verici davranışlar (KZVD) ve öfke nöbetlerinin sık görüldüğü

bilinmektedir. Başta atipik antipsikotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar OSB’de görülen

KZVD, irritabilite, saldırganlık gibi sorunlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu vaka

sunumunda çeşitli ilaç tedavilerinden fayda görmeyen dirençli KZVD’leri olan bir OSB

olgusunun intramusküler depo Risperidon ile tedavisinin sunulması amaçlanmıştır.

15 yaş, OSB tanılı erkek hasta son üç aydır artan kendine zarar verici

davranışlar sebebiyle polikliniğimize başvurdu. İki çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak

miadında normal doğum ile 2500 gr doğmuş. Gelişim basamaklarında gecikme olan

olgunun özgeçmişinde ve soygeçmişinde özellik yoktu. Öyküsünden üç yaşındayken

dönen nesnelere aşırı ilgili, dokunmaya karşı hassasiyet, bağırma, konuşmama, diğer

çocuklara vurma şikayetiyle ilk çocuk psikiyatrisi başvurusunun olduğu, “atipik otizm”

ve “orta düzeyde zihinsel yetersizlik” tanıları aldığı saptandı. Olgunun 8 yaşından

itibaren kolunu ısırma, kendine vurma, hırçınlık sebebiyle Risperidon, Aripiprazol, ve

ketiapin tedavisi ile kısmi faydalanım olduğu öğrenildi. Tarafımıza başvurusunda temel

otizm belirtilerinin yanında ajitasyonu gözlenen, sürekli kafasına şiddetli vurma

davranışı ve bağırması olan hastada vurduğu temporal bölgede alopesik alan olduğu

gözlendi. Risperidon ve Ketiyapin tedavilerini kullanan, oral tedaviye uyumu olmayan

hastanın tedavisi İntramuskuler depo Risperidon 25 mg/2 haftada bir ve Risperidon

solusyon 1 mg/g olarak düzenlendi. Bir ay sonra kendine vurma davranışında belirgin

azalma olan hastanın tedavisinin devamı planlandı.

Çocuk ve ergenlerde risperidon tedavisi ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına

karşın uzun etkili depo risperidonun kullanımı ile ilgili veriler sınırlıdır. Tedavi uyumu

olmayan olgularda uzun etkili risperidonun etkinliğini değerlendiren bir çalışmada ;

uzun etkili risperidonun tedavi uyumsuzluğundan dolayı oral preparat alamayan

davranış bozukluğu olan hastalarda etkili bulunmuştur. Olgumuzda depo risperidonun

Page 2: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

yan etki oluşturmaması, tedavi uyumunu artırması ve belirtilerde iyileşme sağlaması

OSB’de görülen davranışsal sorunların tedavisinde iyi bir seçenek olabileceğini

düşündürmektedir.

Anahtar Sözcük : Otizm, Risperidon, zarar verici davranış

P/2 OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU VE ARNOLD CHİARİ TİP 1

MALFORMASYONU:BİR ERGEN OLGU

Çisel Yazan Songür1,Fatma Sibel Durak1,Melek Hande Bulut Demir1

1.Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi,Çocuk ve Ergen Ruh

Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği,İZMİR

[email protected],[email protected],[email protected]

Otizm spektrum bozuklukları (OSB), belirtileri erken çocukluk çağında başlayan, sosyal-

iletişimsel alanda yetersizlikler, sınırlı ve tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanlarıyla seyreden

norogelişimsel bir bozukluktur. Bu bildiride; OSB ve Arnold Chiari Tip 1 birlikteliğini

vurgulamak amacıyla OSB tanısıyla izlenen ve takiplerinde Arnold Chiari Tip 1 tanısı konulan

bir olgu paylaşıldı. 14 yaşındaki erkek olgu; 5 yaşından itibaren OSB ve eşlik eden Dikkat

Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısıyla izlenmektedir. Geçen yıl kış ayında

pnomoni geçirdikten sonra yüzünü, kolunu , bacaklarını yolma şeklinde kendisine zarar verici

davranışlar ve tik bozukluğu şeklinde değerlendirilen istem dışı hareketler başlamış. Sertralin

50 mg ve Risperidon 1 mg tedavisi ile kendisine zarar verici davranışları kontrol altına alınmış

Page 3: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

ancak tikleri devam etmiş. Bu yıl kış ayında kendisine zarar verici davranışları tekrarlamış.

Tedavisi Sertralin 50 mg, Risperidon 2 mg, Hidroksizin 25 mg ve Aripiprazol 5 mg olarak

düzenlenmiştir. Ancak Aripiprazol eklenmesiyle birlikte vücudunda çeşitli yerlerde kasılma ile

birlikte tuhaf sesler çıkarma gibi ani başlayan davranış değişiklikleri olması üzerine norolojiye

konsülte edilmiş ve yapılan tetkiklerle Arnold Chiari Tip 1 malformasyonu tanısı almıştır.

Kendisine zarar verici davranışlarının yoğun bir şekilde devam etmesi üzerine tedaviden

Aripiprazol çıkarılarak ,Lorazepam 1 mg eklenmiştir. Lorezapam tedavisi ile olgunun

yakınmaları azalarak kaybolmuştur. Otizmin pek çok genetik ve norolojik hastalıkla birlikte

gorülebildiği bildirilmektedir. Literatürde; Arnold Chiari Tip 1 malformasyonuna eşlik eden

anksiyete bozukluğu,bipolar bozukluk ve otizm spektrum bozukluğu vakaları bulunmaktadır.

Arnold Chiari sendromununun norobilişsel disfonksiyonlara yol açabileceği

düşünülmektedir. Kliniğe başvuran olgularda anamnezin detaylı alınması ve multidisipliner

değerlendirilmesi en uygun tanı ve tedavinin planlanması ile prognozu olumlu yonde

etkileyecektir.

Anahtar Sozcükler:Otizm Spektrum Bozukluğu,Arnold Chiari Tip 1,Zarar Verici Davranışlar

P/3 ATOMOKSETİN TEDAVİSİ SIRASINDA KARACİĞER FONKSİYON TESTLERİ YÜKSEKLİĞİ OLAN OLGUDA N-ASETİL SİSTEİN KULLANIMI: BİR OLGU SUNUMU

Damla Balkan1, Eda Kabukcu2, Azat Duman3, Özlem Nehir Yazıcı4, Gülsüm Demirkan5, Nilfer

Şahin6

Atomoksetinin bilinen yan etkileri arasında iştah azalması, kalp atım hızında ve kan

basıncında artış, sedasyon, fizksel yorgunluk, uykusuzluk, baş donmesi, anksiyete, ajitasyon,

Page 4: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

agresyon, irritabilite, bulantı, kusma, dispepsi, karın ağrısı, hipomani, seksüel işlev bozukluğu,

nadiren intihar düşüncesinin aktivasyonu, karaciğer hasarı vardır.

N-Asetil sistein (NAC) antioksidan ozellikleri olan karaciğeri koruyan bir aminoasit türevidir

Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde NAC kullanımını araştıran artan bir literatür vardır.

Bu olgu sunumunda DEHB ve Bipolar Bozukluk tanıları olan bir ergende atomoksetin tedavisi

eklenmesiyle ortaya çıkan karaciğer fonksiyon testi bozukluğunun NAC augmentasyonu ile

düzelme süreci sunulmuştur.

Olgu

17 yaşında erkek hasta. 12 yaşından itibaren DEHB tanısı ve metilfenidat tedavisi ile

izlenmekte olan hasta, 14 yaşında metilfenidat ve risperidon kullanırken ilk manik atağını

geçirdi. Atak sonrasında risperidon, valproik asit ve metilfenidat tedavisi düzenlenen

hastanın bu ilaç kombinasyonları ile bir hipomanik ve bir karma epizot bipolar atağı oldu.

Ataklar arasında metilfenidat ile DEHB semptom kontrolünün yeterli olmaması ve 3 kez atak

geçirmesi nedeniyle hastanın tedavisi valproik asit, risperidon ve atomoksetin olarak

düzenlendi. Atomoksetin dozu 80 mg/g’e çıkıldığında AST ve ALT değerlerinde yükselme

oldu, ilaç dozu 40 mg/’e düşürüldüğünde AST ve ALT değerleri normal aralığa geriledi. Ancak

DEHB semptom kontrolü sağlanamadığı için atomoksetin 80 mg/g’e yeniden çıkılarak NAC

1200 mg/g augmentasyonu yapıldı. Bu tedavi sonrasında hastanın, bipolar bozukluk ve DEHB

semptomları kontrol altında olup, karaciğer fonksiyon testleri de normal sınırlarda olarak

izlemleri devam etmektedir.

Tartışma

Page 5: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

NAC şu anda herhangi bir psikiyatrik hastalık için onaylanmamıştır. Bununla birlikte,

endikasyon dışı ve genellikle diğer tedavilere ek olarak birçok psikiyatrik hastalık üzerinde

araştırılmıştır ve umut veren sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Bizim olgumuzda da NAC eklenmesi ile hem karaciğer fonksiyon testlerinde düzelme

sağlanmış hem de DEHB ve bipolar bozukluk semptom kontrolü daha kolay sağlanmıştır.

Olgumuz bu açılardan klinisyenlere yol gosterici olabilir.

Anahtar kelimeler; atomoksetin, hepatotoksisite, n-asetil sistein.

1. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

2. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

3. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

4. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

5. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

6. [email protected], Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

P/4 MİZOFONİ: ERGEN KIZ OLGULARDA PSİKİYATRİK DEĞERLENDİRME VE TANILAMA

Page 6: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Rahime Duygu TEMELTÜRK1, Merve CANLI1, Didem Behice ÖZTOP2

1Ankara Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected], [email protected]

‘Mizofoni’, sesten nefret etme veya bazı seslere karşı aşırı duyarlı olma olarak tanımlanır.

Genellikle insanlar tarafından çıkarılan yemek yerken ağız şapırdatma, sakız çiğneme, nefes

alma, öksürme, burun çekme, yazı yazma gibi bazı seslere karşı yoğun duygusal tepkiler

(öfke, iğrenme, korku ve kaygı) ve kaçınma davranışının görüldüğü bir durumdur. Mizofoni,

bireyin günlük aktivitelerini, sosyal hayatını ve diğer insanlarla ilişkilerini büyük ölçüde

etkilemektedir. Henüz bir psikiyatrik bozukluk olarak tanılanmasa da son zamanlarda

epidemiyolojisi, etyolojisi, klinik görünümü, psikiyatrik komorbiditesi ve tedavisine yönelik

yapılan araştırmalarla bu durumun daha iyi anlaşılmasına çalışılmaktadır. Olguların

tanımlanmasının ardından eşlik eden psikiyatrik belirti/bulguların belirlenmesi ve doğrudan

mizofoniye ve/veya eşlik eden bozukluklara yönelik tedavilerin planlanması

hedeflenmektedir. Ergen örnekleminde yapılan bir çalışmada, mizofoni belirtilerinin sıklığı

%20 olarak belirtilmekle birlikte kızlarda önemli düzeyde daha fazla görülmektedir. Eşlik

eden psikiyatrik bozukluklar içerisinde en sık Obsesif Kompulsif Bozukluk, Anksiyete

Bozuklukları ve Depresif Bozukluk bulunmaktadır. Bildirimizde, beş ergen kız mizofoni

olgusu tanımlanarak psikiyatrik değerlendirmeleri, eşlik eden psikiyatrik bozukluklar ve

tedavi müdahaleleri tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Mizofoni, ergen kız, psikiyatrik değerlendirme, tanı.

,

Page 7: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

P/5 Tekrarlayıcı Ciddi Kendine Zarar Verme Davranışları ile Seyreden Bir

Olgunun Mavi Balina Oyunu ile İlişkili Paylaşılmış Psikotik Bozukluk

Kapsamında Değerlendirilmesi

Gökçe Yağmur Efendi1, Özhan Yalçın1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[email protected], [email protected]

Paylasılmıs psikotik bozukluk ya da Folie a deux adıyla bilinen bozukluk literatürde ilk

kez 1877 yılında Lasegue ve arkadasları tarafından tanımlanmıstır. Gralnick 1942

yılında bu tabloyu iliski psikozu olarak adlandırmıs, yakın iliski sonucunda sanrısal

düsünce ve/veya anormal davranısların bir kisiden diğerine aktarılması olarak

tanımlamıstır. Yakın iliski, sosyal yalıtılmıslık, pasif kisilik, bilissel bozulma, dil

güçlükleri ve yasam olayları risk faktörleri olarak bildirilmistir. Paylasılmıs psikotik

bozuklukta en yaygın görülen psikotik belirtiler sanrılardır. En sık görülen sanrılar

olarak da perseküsyon sanrıları ve grandiyöz sanrılar bildirilmektedir. Gralnick , bu

bozukluğu tanımlamak için 4 farklı alt tür özetlemiştir: 1)Dayatılmış delilik (Folie

imposee), bozukluğun klasik formu olan bu türde sanrıları olan birey, kolay etkilenen

bir başka bireye sanrılarını aktarır; 2) Eş zamanlı delilik (Folie simultanee), kalıtsal

olarak psikoza yatkın olan, uzun süredir yakın ilişki içinde olan iki bireyde aynı

sanrıların eş zamanlı ortaya çıktığı türdür; 3) Bulaştırılmış delilik (folie communique),

ikincil hastanın, birincil hastanın sanrılarına uzun bir süre direnç gösterdikten sonra

bağımsız sanrılar geliştirdiği durumdur; 4) Tetiklenmiş delilik (Folie induite), birincil bir

psikotik bozukluğu olan hastanın, başka bir kişinin sanrıları etkisiyle kendi sanrılarını

zenginleştirmesidir. Bildirimizde son bir yıldır ciddi ve tekrarlayıcı kendine zarar

verme davranışları olan ve psikotik bozukluk tanısı düşünülen 16 yaşında bir erkek

ergen olgunun varsanılarının ve sanrılarının, babası tarafından mavi balina oyununa

Page 8: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

ilişkin sanrısal nitelik taşıyan öğeler ile zenginleştirilmesi ‘folie induite’ ayırıcı tanısı

bağlamında tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kendine zarar verme, ergen, psikiyatrik değerlendirme,

paylaşılmış psikotik bozukluk.

P/6 KENDİNE ZARAR VERME VE İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BAĞLANMANIN ROLÜ: BİR OLGU SUNUMU

Leyla Seviçin* Neslihan Taştepe * Sevgi Özmen * Esra Demirci*

*Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

[email protected], [email protected], [email protected], [email protected]

İntihar, insanın kendi kendisini cezalandırmak ve kendisini kasıtlı olarak dünyadan ayırmak için

giriştiği bir eylem iken; intihar girişimi, bu biçimde tanımlanan, ama olüm sonucu doğmadan

durdurulan fiile denir. Bebeklik ve çocukluk doneminde ebeveynlerle olan etkileşimler ve

bunların sonucunda ortaya çıkan bağlanma tarzları ergenlik ve yetişkinlik donemlerinde

bireylerin psikolojik sağlıklarını etkilemekte ve intihar girişimi ile kendine zarar verme

davranışının da dahil olduğu çeşitli davranış bozuklukları gostermelerine neden olmaktadırlar.

Yakın ilişkilerinin çalkantılı ve yüzeysel olması, ilişkiye aşırı tutunma, bir ilişkiyi sona erdirmede

aşırı zorlanma, yalnızlığa toleransın düşük olması; bağlanma bozukluğu, borderline kişilik

ozellikleri ve intihar davranışının kesişim ozellikleri olarak düşünülmektedir. Borderline kişilik

yapılanması olan hastalar intihar niyeti olmadan çeşitli kendine zarar verme eylemleri de

sergileyebilirler. Bu olgu sunumunda bağlanma bozukluğuna sahip bir ergende borderline

kişilik yapılanması, kendine zarar verme davranışı, intihar girişimi, olası sebepleri ve eşlik eden

psikopatolojilerden bahsedilecektir.

Page 9: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Anahtar Sözcükler: İntihar girişimi, kendine zarar verme, borderline, bağlanma

P/7 TRİPOFOBİDEN DEPRESYONA UZANAN YOL: BİR OLGU SUNUMU

Merve CANLI1

1 Ankara SBÜ. Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Klinikte oldukça nadir karşılaşılan özgül fobilerden biri olan tripofobi genellikle delikler,

tekrarlayan şekiller ve çıkıntılar içeren nesnelere yönelik yoğun ve aşırı korku ve rahatsızlık

hissi olarak tanımlanmaktadır. İnternet üzerinde çeşitli platformlarda yoğun bir şekilde

tartışılmış iken tıbbi literatürde henüz son zamanlarda belgelenmeye başlamıştır. Balpeteği, su

damlacıkları ve gözenekli cisimler kişiye yoğun bir rahatsızlık ve tiksinti vermektedir.

Nüfusun yaklaşık % 16'sının duyarlı olduğu tahmin edilmektedir. Kadınlarda daha sık ve

kalıcı olduğu bildirlmiştir. Pek çok psikiyatrik komorbidite ile ilişkili olup, en sık major

depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları ile birlikte görülmektedir. Bu yazıda 10 yaşından

beri tripofobiden muzdarip olan, halihazırda depresyon nedeniyle polikliniğimize başvurmuş

15 yaşında bir erkek olgu sunulacaktır. Klinik pratikte çocuk ve ergenlerde sık

karşılaşılmayan bir durum olması ve daha önce bildirilmiş vakalar içerisinde erkek olguya

rastlanmamış olması nedeniyle bu olgu sunumu tripofobi ve komorbid durumların çocuk ve

ergenlerde tanınması açısından önemli olacağı düşünülmüştür.

Anahtar Kelimeler: tripofobi, delik, özgül fobi

P/8 MODERN DÜNYADAKİ YANLIZLIK: TÜRKİYE’DEN BİR HİKİKOMORİ VAKASI

Dr.Meryem KAŞAK: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Cafer Doğan HACIOSMANOĞLU: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Selma TURAL HESAPÇIOĞLU: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Dr.Mehmet Fatih CEYLAN: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Mail adresi: [email protected]

Page 10: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Japonca ‘’hikikomori’’ terimi ‘’mahkûm olmak’’ anlamına gelmektedir. Japonya’da yaygın

olarak gorülen, uzun süreli sosyal geri çekilme ile karakterize olan psikososyal ve ailesel bir

patolojidir. 1970’lerden itibaren gorülmekte ergenler ve genç yetişkinlerde yaklaşık %1-2

oranında, ağırlıklı olarak erkeklerde gorülmektedir. Bu bozukluk çoğunlukla, dünyayla

iletişimini kesme, ebeveynlerinin evlerinde kendi yatak odalarına günlerce, aylarca hatta

yıllarca kendini kilitleme şeklinde ortaya çıkmakta ve sıklıkla genç nüfusu etkilemektedir. Bu

yazıda yaklaşık 1 yıldır okula gitmeme, odasından temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında

çıkmama, odasında internette oyun oynayarak ve televizyon izleyerek vakit geçirme, ailesi

dâhil kimseyle konuşmama yakınmaları ile yatış amaçlı ve zorla Ankara Yıldırım Beyazıt

Üniversitesi Yenimahalle Eğitim Araştırma Hastanesi yataklı çocuk ergen psikiyatri kliniğine

getirilen 14 yaş 8 aylık bir erkek hasta nedeniyle Hikikomori Sendromu tartışılmıştır. Hasta

klinik muayene ve standart tanı araçları ve aile gorüşmeleri ile ayrıntılı olarak

değerlendirilmiştir. Ayırıcı tanıda depresif bozukluk, psikotik bozukluklar, sosyal fobi ve otizm

spektrum bozuklukları (OSB) düşünülmüştür. Depresif duygudurumu, anhedonisi olmaması,

sanrı, varsanı tariflememesi ve gerçeği değerlendirmesinin bozulmamış olması, sosyal

ortamlara girerken veya tanımadığı kişilerle bir aktivite gerçekleşeceği zaman kaygı

taşımaması, sosyal iletişimindeki kısıtlılığının zamanla artış gostermesi ve stereotipik

hareketler, rutinde ısrarcılık, rutinden çıkınca huzursuzluk yaşama gibi semptomlarının

olmaması nedeniyle ayırıcı tanılar dışlanmıştır. Sosyal izolasyonun herhangi bir psikopatoloji

ile bağlantılı olmaması ve hastanın kendi tercihi olması nedeniyle hastaya hikikomori tanısı

konmuştur. Hikikomori gibi ciddi sosyal izolasyon olguları Japonya’da daha çok tanımlanmış

olsa da, bu olgu dünyanın farklı kültürlerine sahip ülkelerinde de hikikomori nin gorüldüğünü

kanıtlar niteliktedir. Bu olgu bildiğimiz kadarıyla Türkiye’den bildirilen ilk hikikomori vakasıdır.

Page 11: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Klinisyen tarafından fark edilip uygun sosyal ve psikoeğitimsel müdahalelerin zamanında

yapılması nedeniyle artık Türkiye için de bir gündem konusu olmaya başlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hikikomori, çocuk ve ergen, sosyal izolasyon

P/9 BULİMİA NERVOZA HASTASINDA KENDİNE ZARAR VERME DAVRANIŞI:

BİR VAKA SUNUMU

Neslihan Taştepe*, Semiha Dursun*, Leyla Seviçin*, Şule Aydın*, Esra Demirci*, Sevgi

Özmen*

*Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları

[email protected] , [email protected], [email protected], [email protected], [email protected],

[email protected]

ÖZET

Bulimiya nervoza; yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı tıkanırcasına yeme donemlerinin

ve telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve diüretikleri yanlış yere

kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) üç ay içinde, haftada en az bir kere olmasıyla

karakterize olan ve kişinin kendini çoğunlukla gorünüm ve kilosuyla değerlendirip

yargılamasına yol açan bir yeme bozukluğu türüdür. Kendine zarar verme davranışı, bilinçli

bir olüm isteği olmadan, isteyerek ve amaçlı olarak, hafif veya orta düzeyde fiziksel zarar

beklentisi ile yapılan ve doku hasarı ile sonuçlanan, yineleyici bir şekilde kişinin kendi

bedenine yonelik girişimidir. Genellikle ortama uyum sağlayamamanın ve tahammülsüzlüğün

yarattığı baskıya karşılık olarak gelişmektedir. Kendini yaralama eylemi varlığıyla seçilmiş

kişilerden oluşan ornek topluluklarda yeme bozukluğu oyküsünün yüksek hızda gorülmesi

gibi, aynı zamanda yeme bozukluğu varlığı nedeniyle seçilen hasta topluluklarında da kendini

yaralama davranışı hızının yüksek olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu vakada 16 yaşında

bulimik kız hastada kendine zarar verme davranışından ve bu davranıştaki dürtüselliğin yeme

kontrolünü sağlamaya çalışmasındaki dürtüsellikle benzer olduğundan bahsedilmektedir.

Anahtar Sözcük: bulimia nevroza, kendine zarar verme davranışı, dürtüsellik

GİRİŞ

Bulimiya nervoza; yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı tıkanırcasına yeme donemlerinin

ve telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve diüretikleri yanlış yere

kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) üç ay içinde, haftada en az bir kere olmasıyla

Page 12: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

karakterize olan ve kişinin kendini çoğunlukla gorünüm ve kilosuyla değerlendirip

yargılamasına yol açan bir yeme bozukluğu türüdür (1). Bulimiya nervozalı hastalar ya normal

ya da normalin üstünde kilodadırlar ve bu ozellikleriyle beden ağırlıkları normalde olmaları

gerekenin %15 altında olan anoreksiya nervozanın tıkanırcasına yeme/çıkarma tipli

hastalarından farklılardır. Yine telafi edici davranışların (kendi kendini kusturma, laksatif ve

diüretikleri yanlış yere kullanma, yememe veya aşırı spor yapma) varlığı nedeniyle de

tıkanırcasına yeme bozukluğu tanılı hastalardan ayrılmaktadırlar. BN, toplumda yaklaşık %1

oranında gorülmektedir. Genç kızlarda ve kadınlarda erkeklere oranla 10 kat sık gorülür.(2)

Kendine zarar verme davranışı, bilinçli bir olüm isteği olmadan, isteyerek ve amaçlı olarak,

hafif veya orta düzeyde fiziksel zarar beklentisi ile yapılan ve doku hasarı ile sonuçlanan,

yineleyici bir şekilde kişinin kendi bedenine yonelik girişimidir. Genellikle ortama uyum

sağlayamamanın ve tahammülsüzlüğün yarattığı baskıya karşılık olarak gelişmektedir.(4)

Kendini yaralama eylemi varlığıyla seçilmiş kişilerden oluşan ornek topluluklarda yeme

bozukluğu oyküsünün yüksek hızda gorülmesi gibi, aynı zamanda yeme bozukluğu varlığı

nedeniyle seçilen hasta topluluklarında da kendini yaralama davranışı hızının yüksek olduğu

izlenimi edinilmektedir. Yeme bozukluğu bulunan hastaların oluşturduğu alt gruplarda,

kendini yaralama davranış hızları değişebilmektedir. Garfinkel ve ark. bulimik hastalarda

anorektik hastalara gore, kendini yaralama oyküsünün daha sık gorüldüğünü gozlemlemiştir

(3).

Bizim vakamızda; 16 yaşında bulumia nervosa ile takip edilen kız hastada kendine zarar

verme davranışıyla yeme bozukluğu arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir.

VAKA

16 yaş 10. sınıfa giden kız hasta çocuk psikiyatri polikliniğimize yemek yemek isteme ama kilo

almaktan korkma şikayeti ile başvurdu. Alınan hikayesinde; bu problemin 2 yıl once başladığı,

şiddetinin giderek arttığı, yemek yemek ozellikle de çikolata ve dondurma yemek istediğini

ama kilo almak istemediği için kendisini kontrol etmeye çalıştığını ve en sonunda kontrolden

çıktığını, çikolata ve dondurmadan fazlaca yediğini, sonra pişman olduğunu ve kendini

kusturduğunu, bu durumun ev ve okul fark etmeksizin her ortamda olduğunu, okulun

yemeklerini yağlı bulduğu için okulda yemek istemediğini ancak arkadaşlarının yemek

yemediğini fark etmelerini istemediği için oğle araları yemek yiyip sonra tuvalette kendini

kusturduğunu, evde annesinin yemekleri yağsız yaptığını o yüzden evde yemekleri

yiyebildiğini ancak tıkınırcasına yediği zamanlarda evde de kendisini kusturduğunu, geçmişte

kendisine kilolu olduğunu birkaç kişinin soylediğini, bunun üzerine 2 yılda yaklaşık 10 kg

verdiğini, geçmişte aynaya baktığında kendisini kilolu gordüğünü ancak şimdi aynaya

baktığında kendisini kilolu gormediğini, mevcut olduğu 48 kiloda devam etmek istediğini, bu

kiloyu korumak için gün içerisinde birkaç sefer tartıldığını ifade etti. Anamnez

ayrıntılandırıldığında; kendisinin hoşlandığı çocuğun zayıf bir kızla gorüşmeye başladıktan

sonra kendisinin de zayıf olması gerektiği ve zayıf olursa erkekler tarafından beğenileceği

düşüncesi olduğu, herkes tarafından beğenilmek ve sevilmek istediğini, sınıflarındaki en silik

karakterin kendisi olduğunu düşündüğünü ancak herkes tarafından beğenilen ve konuşulmak

Page 13: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

istenen bir insan olmak istediğini, kendisinin sınıftaki popüler kızların olduğu gruba

alınmadığını, o gruba girmek için çabaladığında reddedildiğini ve reddedilmeye tahammül

edemediğini ve kendisini yetersiz ve değersiz gordüğünü, çok mutsuz hissettiğini, boyle

durumlarda eve geldiğinde rahatlayabilmek için iğneyi eline batırıp kanattığı ya da bıçakla

kolunun on yüzüne yüzeyel çizikler attığı ve rahatladığını fark ettikçe de gün geçtikçe bu

kendine zarar verme davranışını artırdığı oğrenildi.

Psikososyal gelişim oyküsünde; ilkokul zamanında başladığı, okuma yazmayı zamanında

oğrendiği, hep çok başarılı olduğu, başarılı olursam sevilirim diye düşündüğü, aile içi

ilişkilerinin iyi olduğu ama annesinin ilgili bir anne olduğunu bilmesine rağmen annesinden

hep daha fazla ilgi beklediği, kendisinden 3 yaş küçük erkek kardeşini kıskandığı, genel olarak

kaygılı bir yapıya sahip olduğu oğrenildi.

Özgeçmiş ve soygeçmişinde ozellik yoktu.

Yapılan laboratuar tetkiklerinde demir ve vitamin B12 eksikliği saptandı ve tedavisi planlandı.

Fizik muayenesinde boyu: 161 cm va: 48 kg BKİ: 18.5 kg/m2 idi.

Ruhsal durum muayenesinde; hasta yaşının gorünümünde, sosyokültürel seviyesi ile uyumlu

giyimde, konuşurken goz teması kurdu , afekti anksiyoz duygudurumu çokkündü, kilo

almaktan korktuğuna dair ve herkes tarafından beğenilmek sevilmek düşüncesi mevcuttu,

algı kusuru tariflemedi, gerçeği değerlendirme yargılama yerindeydi.

Bulimia nevroza ve depresif belirtilerinde eşlik ettiği hastaya fluoksetin 20 mg/g başlandı ve

bilişsel davranışçı terapi yapılmaya başlandı ve hastanın kilo alma, beğenilmeme ve

sevilmeme düşünceleri üzerinde çalışıldı. Kilo alması ve vermesi olmayan hasta kendisine

arkadaş grubu kurabildi ve sevilmeme beğenilmeme düşünceleri zaman içerisinde azaldı,

güzel olup beğenilmek için çok zayıf olmak gerekmediğini fark ettiğini soyledi. Diyetisyene

yonlendirilerek diyet programı hazırlandı. Takiplerinde fluoksetin 40 mg/g e çıkarılan

hastanın depresif belirtileri gerilemiş, kendine zarar verme dvranışı geçmiş olup çocuk

psikiyatri polikliniğimizde hala takip ve tedavisine devam etmektedir.

SONUÇ

Yeme bozukluklarındaki dürtüsel davranışların ofkeyi ifade etmekteki güçlüklerle ilişkili

olabileceği düşünülmektedir. Bulimik hastaların, normal gruplara ve anoreksik hastalara

oranla daha yüksek ofke düzeyi gosterdikleri ve bulimiklerin, ofkeye ve saldırganlığa yol açan

düşük tolerans düzeyleri ve engellenmeleri, düşük dürtü kontrolünün anoreksiklere oranla

daha çok olduğu gosterilmiştir. Dürtüsel kendini yaralama daha çok dış etkenlerce tetiklenir

ve sıklıkla sınır, antisosyal, bağımlı ve histriyonik kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları,

travma sonrası stres bozukluğu ve dissosiyatif bozukluklarla ilişkilidir. Klinik ortamda

yaygınlığı oldukça düşük tahmin edilse de yeme bozukluklarında kendini yaralama

davranışının gizli bir belirti olarak %25-40 oranında ortaya çıktığı saptanmıştır. Kendini

yaralama oyküsü bulimik hastalarda anorektiklere kıyasla daha sık gibi gorünmektedir (4).

Walsh BW (1988), bulimia bulunan ve bir ankete yanıt veren, rastgele yontemle seçilmiş 81

hastadan 27sinde (%33) kendini yaralama davranışı oyküsü bildirildiğini aktarmaktadır.

Page 14: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Bulimia tedavisi için hastaneye yatırılan 44 kişinin izlendiği bir takip çalışmasında Winchel RM

hastaların %39’unda kendini yaralama davranışı oyküsü olduğunu belirlemiştir (3).

Bizim vakamızda, bulimik hastamızın dürtüsel yapısı ile hem yeme bozukluğu hem de

kendine zarar verme davranışı açıklanabilir. Beğenilmek için zayıf gorünmeye çalışan ve bir

gruba ait olmak isteyen ve grup tarafından dışlandıkça engellenmiş olduğunu düşünen,

engellenmeye toleransı düşük olan hastamız bu durum sonucu ofkelenmekte ve bu durumda

kendisine zarar verme davranışı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu kendine zarar verme

davranışı, yemek yemek istememesine rağmen bunun kontrolünü sağlayamayıp dürtüsel

şekilde tıkınırcasına yeme davranışı ile benzer şekilde dürtüsellikle açıklanabilir. Geçmişte

yeme bozukluğu ve kendine zarar verme davranışı üzerine çalışmalar yapılmış olup bizim

vakamız da geçmişteki çalışmaları destekler niteliktedir.

KAYNAKLAR

1. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th ed. Arlington, VA: American

Psychiatric Publishing, 2013.

2. Smink FRE, van Hoeken D, Hoek HW. Epidemiology of Eating Disorders: Incidence, Prevalence and Mortality Rates. Current

Psychiatry Reports. 2012;14:406-14.

3. Favazza AR (1998) The Coming Of Age of Self- Mutilation. The Journal of Nervous Mental Disease, 186: 5.

4. Favvaza AR, Rosenthal RJ (1993) Diagnostic ssues n Self-Mutilation. Hospital and Community Psychiatry, 44: 2.

P/10 ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ TRAVMALARI, DUYGU DÜZENLEME

GÜÇLÜĞÜ VE KENDİNE ZARAR VERME DAVRANIŞI; BİR OLGU SUNUMU

Neslihan Taştepe*, Semiha Dursun*, Asilay Şeker*, Sevgi Özmen*, Esra Demirci*

*Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Kayseri

[email protected],[email protected],[email protected],[email protected],[email protected]

GİRİŞ; Çocukluk çağı travmaları (ÇÇT) duygusal, fiziksel, bilişsel, davranışsal ve sosyal alanlarda gelişimi

etkileyen durumlardır. Çocukluk çağında fiziksel ve cinsel travmaya maruz kalmak, ilerleyen yaşlarda

kişilik bozukluklarına ve kendine zarar verme davranışına sebep olmaktadır (Van der Kolk ve ark. 1991).

Kendine zarar verenlerin %60’ında fiziksel ve/veya cinsel kotüye kullanılma oyküsü olduğu bildirilmiştir

(Brodsky ve ark. 1995). Ayrıca kendine zarar verme davranışı olan kadınlarda, olmayanlara gore

çocukluk çağında cinsel tacizin daha sık olduğu ileri sürülmektedir (Van der Kolk ve ark. 1991).

ÇÇT ile travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kaygı bozuklukları, madde kotüye kullanımı, , depresyon

gibi psikiyatrik hastalıkların yanısıra arasında duygu düzenleme güçlüğü (DDG) arasında ilişki olduğu

bildirilmiştir (Shipman ve ark. 2007). Araştırmalar istismara maruz kalan çocukların, istismara maruz

kalmayanlardan daha fazla DDG yaşadıkları, duruma uygun duyguları daha az sergiledikleri, daha fazla

Page 15: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

duygusal dengesizlik veya olumsuzluk sergiledikleri belirtilmiştir (Shipman ve ark. 2007). Ayrıca kendini

yaralama davranışlarının temelinde duygu düzenleme (emosyon regülasyon) güçlüğü olduğu ifade

edilmiştir (Linehan MM, 1993).

Bu bilgiler ışığında bu olguda çocukluk doneminde cinsel istismara maruz kalan kendine zarar verme

davranışı ile polikliniğimize başvuran bir ergen tartışılmıştır.

OLGU;

15 yaşında kız hasta ilk olarak acilde sinir krizi geçirme, ardından kontrolünü yitirme, kollarını kesme

şeklinde kendine zarar verme nedeni ile değerlendirildi. Alınan oyküde son 1 yıldır depresif semptomlar

sergileyen ergenin ders başarısında düşüş olduğu, okuldan kaçtığı, sık sık sinir krizi geçirdiği, birkaç kez

bayıldığı, kollarını jiletle çizme, saçını yolma, yüzünü tırnaklama şeklinde kendine zarar vermelerinin

olduğu oğrenildi, yapılan 3. gorüşmede iki kuzeni tarafından 6 yaşında başlayan cinsel istismar

oyküsünün olduğu, bu durumdan daha once kimseye bahsetmediği, kuzeninde aynı şekilde istismar

edildiğini oğrenmesi üzerine bayılma ve kendine zarar verme şikayetlerinin arttığı oğrenildi. Yapılan

gorüşmelerde kendine zarar verme davranışlarının çoğunlukla istismarı hatırlaması sonrasında olduğu,

o esnada olecekmiş, çıldıracakmış gibi hissettiği, kendine zarar vererek rahatladığı oğrenildi. Daha

sonra yaşadığı başka stresorler sonrası da sık sık kendine kollarını jiletle çizme, saçını yolma, yüzünü

tırnaklama, ısırma şeklinde zarar verdiği, eş zamanlı olarak çevresine ve eşyalara da zarar verdiği

oğrenildi. Kendine zarar vererek yaşadığı olumsuz duyguları bastırabildiği gozlendi. TSSB tanı

kriterlerini karşılayan hastanın Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) puanının da 98 olduğu

gorüldü, kabul etmeme ve dürtü alt başlık puanları ozellikle yüksek değerlendirildi. Farmakolojik

tedavisi düzenlenen hasta poliklinik kontrolüne alındı, BDT planlandı, sorun çozme becerilerinin

geliştirilmesi, sağlıklı duygu düzenleme becerilerinin geliştirilmesi, sosyal desteğinin arttırılması

hedeflendi.

TARTIŞMA-SONUÇ;

Yapılan araştırmalar, erken çocukluk travmalarında, TSSB’da ya da diğer psikiyatrik bozukluklarda

duygu düzenleme güçlüğünü temel alan kendini yaralama davranışlarına yonelik tedavilerin

geliştirilmesinin onemine, bu çerçevede duygu düzenlemenin duygu kontrolü olarak değil, duyguya

verilen tepkinin kontrolü olarak kavramsallaştırılmasının gerektiğine işaret etmektedir. Ayrıca, bu

tedavilerin onemli bir bileşeninin de uyumsal duygu düzenleme becerilerinin kazandırılması olduğuna

dikkat çekmektedir.

Kaynaklar;

Page 16: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

Van der Kolk B, Perry JC, Herman JL. Childhood origins of self-destructive behavior. Am J Psychiatry

1991;148:1665-1671

Brodsky BS, Cloitre M, Dulit RA. Relationship of dissociation to self-mutilation and childhood abuse in

borderline personality disorder. Am J Psychiatry 1995;152:1788-92

Linehan MM. Cognitive- behavioral treatment of borderline personality disorder. New York: Guildford

Press; 1993.

Shipman KL, Schneider R, Fitzgerald MM ve ark. (2007) Maternal emotion socialization in maltreating

and non-maltreating families: Implications for children’s emotion regulation. Social Development

16:268-85.

P/11 İNTİHAR SERVİS

Amaç:İntihar davranışı; bireyin bilerek ve isteyerek kendi yaşamına son verme amacını içeren

tüm düşünce ve davranışlarını kapsayan bir terimdir. DSÖ’nün 2018 verilerine göre her yıl

intihar sebebiyle 800.000 kişi hayatını kaybetmektedir. Bunun 10-20 katı insan da intihar

girişiminde bulunmaktadır. Bu da demektir ki her 40 saniyede bir kişi intihara bağlı hayatını

kaybetmektedir. Çocuk ve ergen yaş grubunda intihar girişimi ve tamamlanmış intihar

oranlarının dramatik bir biçimde arttığı gözlenir. Küresel olarak, genç yetişkinler arasında 15-

29 yaş arası intihar, tüm ölümlerin %8,5'ini oluşturuyor. Dünyada ergen ve genç yetişkin yaş

grubunda ölümlerin %11’inden sorumludur. Bu çalışmanın amacı, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı

ve Hastalıkları kliniğinde İntihar Girişimi (İG) nedeniyle takip edilen ergenlerin klinik

özelliklerini değerlendirmektir.

Yöntem: Eylül 2018 Eylül 2019 tarihleri arasında Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

kliniğinde İG nedeniyle yatışı yapılmış hastaların dosyalarının retrospektif değerlendirmeleri

yapılmıştır.

Bulgular: Son 1 yılda kliniğimizde İG nedeniyle takip edilen 37 hastanın takibi yapılmıştır. Bu

hastaların 7’si (%18,9) erkek, 30’u (%81,1) kız olduğu tespit edilmiştir. Bu hastaların yaş

ortalaması 15,21±1,7, İG sayısı 1,75±1,2, yatış süresi 19,7±14,3 gün olarak tespit edilmişitir.

Bu hastaların intihar girişim şekli incelendiğinde 26’sı (%70,3) ilaç alarak, 4’ü (%10,8)

yüksekten atlama, 4’ü (%10,8) kesici alet kullanma, 3’ü (%8,1) ası ile intihar ettiği

bulunmuştur. Bu hastaların 12’sinde (%32,4) borderline kişilik özellikleri, 10’u (%27,0)

depresif bozukluk, 4’ü (%10,8) davranım bozukluğu, 3’ü (%8,1) bipolar bozukluk, 2’si (%5,4)

Page 17: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

dissosiyatif bozukluk, 2’si (%5,4) psikotik bozukluk, 2’si (%5,4) travma sonrası stres

bozukluğu, 1’inde (%2,7) otizm spektrum bozukluğu, 1’inde (%2,7) konversiyon bozukluğu

psikiyatrik tanılarını aldığı tespit edilmiştir.

Sonuç: İntihar girişimi ilerideki tamamlanmış intiharın en iyi göstergesidir. Bu nedenle ciddi

İG olan hastaların yatarak takibi önemlidir. Bu hastaların risk değerlendirmelerinde kız

cinsiyetin ve borderline kişilik özellikleri ve depresif bozukluk tanılarının yüksek olduğu ve

özellikle ergen yaş grubunun ilaç alarak İG bulunduğu görülmüştür.

P/12 MADDE KÖTÜYE KULLANIMI VE ÇOCUKLUK ÇAĞI İHMAL ÖYKÜSÜ

OLAN BİR OLGUDA KENDİNE ZARAR VERME VE İNTİHAR DAVRANIŞI

Semiha Dursun*, Ebru Ulu*, Mürşide Şahin*, Neslihan Taştepe*, Esra Demirci*, Sevgi Özmen*

*Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Kayseri

[email protected], [email protected], [email protected], [email protected],

[email protected], [email protected]

GİRİŞ

Madde kötüye kullanımı olanlarda intihar girişimi ve kendine zarar verme davranışı sık

görülmektedir (Oyefeso ve ark. 1999). Birçok çalışmada madde kötüye kullanımı ile intihar

girişimi arasında bir ilişki olduğu bildirilmiştir (Dhossche ve ark. 2000). İntihar girişimi ve

kendine zarar verme davranışı olan kişilerde madde kullanım bozukluğu dışında birçok

psikiyatrik patoloji de görülebilmektedir. Bir çalışmada intihar girişiminde bulunan ve madde

kullanım bozukluğu olan olgularda major depresyon gibi ek psikiyatrik patolojilerin daha fazla

olduğu, aynı zamanda bu olgularda bağımlılık şiddetlerinin daha fazla olduğu bildirilmiştir

(O'Boyle M, Brandon EA 1998).

İntihar ve kendine zarar verme davranışı olan olgularda çocukluk çağı kötüye kullanım ve ihmal

öyküsünün de daha fazla olduğu bilinmektedir. Çocukluk çağı travmaları daha sonraki yaşlarda

kendine zarar verme davranışı ve intihar girişimi ile ilişkilendirilmektedir (Boudewyn AC,

Liem JH 1995). Hatta çocukluk dönemi travmatik yaşantılarının intihar girişiminin daha erken

yaşlarda olmasına katkıda bulunduğu bildirilmektedir (Brodsky ve ark. 2001).

Bu bilgiler ışığında; madde kötüye kullanımı ve çocukluk dönemi ihmal öyküsü olan ve

tekrarlayıcı intihar girişimleri ile polikliniğimize ve acil servise başvuran bir ergen olgu

tartışılmıştır.

OLGU

17 yaş erkek hasta, çocuk acil servisine intihar girişimi nedeniyle getirilmiş ve yapılan

değerlendirilmesinde; çocuğun annesi ve üvey babası ile yaşadığı, annesinin ve üvey babasının

alkol kötüye kullanımının olduğu ve çocuğun üvey babasından fiziksel şiddet gördüğü, çocuğun

ortaokul döneminden itibaren kendisinin de alkol kullanmaya başladığı süreç içinde tiner ve

Page 18: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

çakmak gazı kullanımının da olduğu liseye geçtikten sonra çocukta bunlara ek olarak depresif

semptomların başladığı ve son 1 yıl içinde de tekrarlayıcı intihar girişimlerinin olduğu, çocuğun

sıkıntılarından kurtulmak için son dönemlerde alkol ve madde kullanımını arttırdığı ve birkaç

defa ilaç içerek, bileğini keserek ya da arabadan atlamak suretiyle, bir defa da ası yolu ile intihar

girişiminde bulunduğu öğrenildi. İntihar düşüncesinin devam etmesi nedeniyle de yatış

yapılarak takip edilmesi önerildi. Çocuğun yatışı sırasında çocuğun annesinin birkaç defa

ziyaretine geldiği, ziyarete geldiği sırada da alkol almış olduğu görüldü. Serviste takipleri

sırasında çocukla terapötik görüşmeler yapıldı ve ilaç tedavisi düzenlendi. Ayrıca çocukla ilgili

sosyal inceleme istendi. Takiplerde intihar düşüncesi ve depresif semptomları gerileyen hasta

taburcu edilerek poliklinik takiplerine alındı. Ancak poliklinik takiplerinde hastanın depresif

semptomları, madde ve alkol kullanımı tekrar başladı. Bunun üzerine hastanın tedavisi yeniden

düzenlendi, madde kullanımı tedavisi açısından da AMATEM’e yönlendirildi.

TARTIŞMA

Ergenlik döneminde görülen birçok psikiyatrik patoloji çocukluk döneminde yaşanan olumsuz

yaşam olaylarıyla ilişkilendirilmektedir. Çocukluk döneminde ihmal ve istismara maruz kalan

ve bu ihmalin devam ettiği olgularda ortaya çıkan psikiyatrik patolojiler daha şiddetli

seyretmektedir ve bu olguların tedaviye yanıtı da daha az olmaktadır. Ergenlik dönemi ile

birlikte oluşan psikiyatrik patolojilerde self medikasyon amacıyla madde kullanım riski de

artmaktadır ve var olan psikiyatrik patolojilere madde kullanımının da eklenmesi hastalıkların

gidişatını olumsuz etkilemektedir. Bu olgularda intihar ve kendine zarar verici davranışlar çok

sık eşlik etmekte olup yapılan değerlendirmelerde bu durum mutlaka göz önünde

bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: ihmal, intihar, kendine zarar verme, madde kullanımı

KAYNAKLAR

Oyefeso A, Ghodse H, Clancy C ve ark. (1999) Suicide among drug addicts in the U.K. Br J Psychiatry, 175:277-282.

Dhossche DM, Meloukheia AM, Chakravorty S (2000) The association of suicide attempts and comorbid depression and substance abuse in

psychiatric consultation patients. Gen Hosp Psychiatry, 22:281-288

O'Boyle M, Brandon EA (1998) Suicide attempts, substance abuse, and personality. J Subst Abuse Treat, 15:353-356

Boudewyn AC, Liem JH (1995) Psychological, interpersonal, and behavioral correlates of chronic self-destructiveness: an exploratory study.

Psychol Rep, 77:1283-1297

Brodsky BS, Oquendo M, Ellis SP ve ark. (2001) The relationship of childhood abuse to impulsivity and suicidal behavior in adults with major

depression. Am J Psychiatry, 158:1871- 1877.

Farmakoterapiye dirençli Tourette Sendromlu bir ergen hastada transkranial manyetik

stimülasyon(TMS) olgu sunumu

Gülşen Kartalcı¹, Özlem Özel Özcan¹

¹İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri A.D. Malatya, Türkiye

Çocukluk çağının onemli norogelişimsel hastalıklarından birisi olan Tourette sendromu(T.S.)

kronik motor ve vokal tiklerle karakterizedir. Tedavide en sık kullanılan yontemler

farmakoterapi ve davranışçı yaklaşımlardır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda

Page 19: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE

supplementary motor area(SMA)‘ya uygulanan TMS’nin TS’daki tiklerin tedavisinde etkili

olabileceğini gösteren sonuçlar bildirilmiştir. Biz de bu olguda TS’lu bir ergen hastada

Tekrarlanan TMS’nin tiklerin tedavisindeki etkinliğini sunmaktayız.BA, 15 yaşında erkek

TS+Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanılarıyla 2013 yılından itibaren

kliniğimizde takipli. Daha once klonidin dahil olmak üzere çoklu farmakolojik tedaviye yanıt

oranı düşük olan hastaya farmakoterpiye ek olarak SMA bolgesine 20 seans TMS uygulandı.

Hastanın genel durumu ve tiklerdeki değişim düzenli aralıklarla klinik global izlem olçeği (CGI)

ve analog skala ile değerlendirildi. TMS oncesi 5 olan CGI değeri 10. Sansın sonunda 4’e ve

20. Seans sonunda da 3’e düşmüştür. CGI’daki bu düzelme TMS sonrası 3. Haftada da devam

etmekteydi. Tiklerdeki değişim analog skala ile değerlendirildiğinde ise, 1 vokal 1 motor

tikinin tamamen gerilediği, vokal tiklerinde daha belirgin olmak üzere motor ve vokal tiklerin

her ikisinde de düzelme olduğu gozlendi. Hastadaki TS’yla birlikte bulunan DEHB

belirtilerinde ise herhangi bir değişiklik gozlenmedi. Bu tedavi sırasında ve sonrası

kontrollerde TMS’ye ait bir yan etki bildirilmemiştir. TS’nun kortiko-straito-talamo-kortikal

ağlardaki disfonksiyon ve motor korteksdeki aşırı uyarılabilirliğe bağlı olduğu konusunda

genel bir fikir birliği vardır. TS'te tik oluşumunda sıkça yer alan bolgelerden biri, motor

kontrol ve bilişsel işlemeyle ilişkili beyin alanlarıyla geniş bağlantıları olan SMA’dır. SMA

uyarılamasının tik oluşumuna katkıda bulunabileceği, SMA'ya uygulanan TMS kullanımı

ile kortikal inhibisyon yapıldığında ise TS'li bireylerde tiklerin azaldığı gösterilmiştir.Bizim

vakamızda da rTMS, önceki çalışmaların sonuçlarını doğrular şekilde bilateral SMA

inhibisyonuyla tikleri azaltmış olabilir. Sonuç olarak biz farmakoterapiye dirençli TS

olgularında tiklerin tedavisinde TMS’yi onemli bir tedavi seçeneği olarak onermekteyiz.

Anahtar kelime: Tourette, TMS, tik

Page 20: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE
Page 21: P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ ...ergengunleri.com/24/pluginAppObj/pluginAppObj_21_02/pos.pdf · P/1 DEPO RİSPERİDON İLE TEDAVİ EDİLEN DİRENÇLİ KENDİNE