84
Kültür & Sanat Kendini “Öteki”yle Bilmek... www.beykoz.bel.tr Sayı: 01 / Ekim 2012 3 Ayda Bir Yayınlanır Beykoz Kültür & Sanat Sayı: 01 Ekim 2012 3 Ayda Bir Yayınlanır “Beykoz artık eğitim, kültür ve turizm alanına doğru dönüşüm içerisinde” Ego'suz Organik, Mustafa Sandal Bir Ab-ı Hayat; Kanlıca

Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Kültür & Sanat

Kendini “Öteki”yle Bilmek...

www.beykoz.bel.tr

Sayı: 01 / Ekim 20123 Ayda Bir Yayınlanır

Beyk

oz K

ültü

r & S

anat

S

ayı:

01

Ek

im 2

012

3 Ay

da B

ir Y

ayın

lanı

r

“Beykoz artık eğitim, kültür ve turizm alanına doğru

dönüşüm içerisinde”

Ego'suz Organik, Mustafa Sandal

Bir Ab-ı Hayat;Kanlıca

Page 2: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

huzurdogadeniz

sanatBeykoz

demek

Page 3: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Ve daha neler demek...

Page 4: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

2 içindekiler

40 Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek:

“Beykoz artık eğitim, kültür ve turizm alanına doğru dönüşüm içerisinde” 8 Kültür-Sanat Ajandası

28 Bir Ab-ı Hayat, Kanlıca36 Yoğurt, Sükunet, Kahvaltı İçin...

44 Ahmet Mithat Efendi: Kırk Beygir Gücünde Yazı Makinesi5 İstanbul’dan

Page 5: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Editör Ali YILDIZ

18 Kendini “Öteki”yle Bilmek... İnancın Birleştirdiği Bir Aile

30 Kanlıca Yoğurdu ve İki İşletme

14 Ego’suz Organik, Mustafa Sandal

46 Beykoz’da Kültür-Sanat 70 Söz Objektifin: Mehmet Yavuz Sokak

74 Ortak Tarih Bir Arada Tutuyor, Mohaç

78 Beykoz Amatör Spor Kulüpleri Destekleme Derneği

64 Kanuni’nin Macaristan’daki Kayıp

Türbesinin İzinde...

Görsel YönetmenM. Taylan TOPKAYA

Yayın KoordinatörüZübeyir Arı

Beykoz Belediyesi Adına SahibiYücel ÇELİKBİLEK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Abdurrahman C.Fidancı

Yayın KuruluM. Hanefi DİLMAÇ

Metin TORUNNevin ÇalışkanAv. Yüksel BAKİ

Suphi UÇAKMehmet AbayAdem Çalışkan

GrafikFeriha SAYGINSOY

Web Şahin HANÇER

Yayın TürüYEREL SÜRELİ

Üç ayda bir yayınlanır

Yayım - Basım - Hazırlık

YÖN TANITIM19 Mayıs Mh. Teyyareci Cemal Sk. Kervan Apt.

No.32 Daire 7 Şişli / İstanbulTel. 0212 219 22 93 - 219 23 39

Faks.0212 230 21 [email protected]

“BEYKOZ KÜLTÜR SANAT” ismi başkaları tarafından kullanılmaz. Copyright Sahibinden

izin alınarak ve kaynak belirtilerek yazı ve fotoğraflar kullanılabilir. Reklamların

sorumluluğu reklam veren firmaya ait olup, YÖN TANITIM hiçbir şekilde sorumlu

tutulamaz. Dergide yayınlanan yazılar yazarın düşüncelerini kapsamaktadır.

Kültür & Sanat

Page 6: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

4

Ali YILDIZEditör

[email protected]

1976 yılından bu yana yaşadığım İstanbul’da, 20’li yaşlarıma kadar hiç gitmediğim Beykoz, Boğaz’ın sınırmışçasına ortadan ayırdığı bir semtin karşıyakadaki parçası gibiydi. Biz Tarabya’da oturur İstinye’de okurken Bey-koz’dan gelen arkadaşlarımız sayesinde ilk kez bilgi sahibi olduğum bu sem-tin bugün, kültür sanat içerikli dergisinin editörlüğünü yapmak hem hayatın enteresan bir tesadüfü hem şahsım adına büyük bir lütuf…

Hiç gitmemiştim 20’li yaşlarıma kadar, zira bizler merak değil itaatle yetiş-tirilmiştik. Ben, belki fazla konformist olduğumdan, hayatım boyunca sahip olduğumun dışına hemen heme hiç çıkmadım. Bundan pişman değilim zira herkes bir şeyi, zamanı gelince yaşar, öğrenir diye düşünüyor ya da düşün-mek istiyorum. Benim Beykoz ve farklı semt ve kültür merakımın zamanı da 20’li yaşlardan sonrasına tekabül ediyormuş demek…

Beykoz’u yerinde yaşamaya başladıktan sonraki görüşüm ise hakikaten aynı semtin gözlerden ırak kalmış, her yönüyle daha çok korunmuş bir yakası olduğu yönünde. Doğası, kültürel değerleri, komşuluk ve yaşam biçimleri ile Beykoz, geçmişteki yerine daha yakın duruyor. Ancak hiçbir şey aynı kala-maz. İlçe bugün turizm, eğitim-kültür alanlarındaki yatırımlarla benim sev-diğim o nostaljik halinden moderne doğru bir sürece hızla girmiş durumda ki tüm bunların detaylarını gerek Belediye Başkanımız’la gerçekleştirdiğimiz röportaj gerek bölge haberleri kısmında bulacaksınız. Bu manada bakıldı-ğında dergimizin bir misyonu da; bu yeni yaşam ve kent kültürüne geçer-ken geçmişin daha insani boyutunu hatırlatıp onların kodlarını bu modern hayata aktarmanın yollarını beraberce bulabilmek. Destek ve önerilerinizi bekliyoruz.

Geçmişin daha insani bir boyutu olan farklı din, dil, ırk ve yörelerden in-sanların birbirini küçümsemeden, dışlamadan bir arada yaşamaları konusu günümüzde önem kazanıyor. Bunu modern dünyada başarmak ise hele de Türkiye gibi sancılı ve başarısız bir tektipçi ulus-devlet süreci yaşamış bir ülkede çok daha zorlaşıyor. Oysa formül şunların üstünde düşünmekten geçiyor: Kimse cinsiyetini, dilini, dinini, ailesini, ırkını seçmiyor ve her insan kendini özel görmek ve hissetmek istiyor. Herkes her şeye bulunduğu yerden bakıyor. Ve her insan, hatta hayvan, aynı koşullarda aynı tepkileri gösteri-yor. Doğada örneğin beyaz renkli bir geyik kahverengi geyikler tarafından dışlanıp yalnızlığa itilebiliyor. Bizlerin insan olarak farkımızı bu noktalarda ortaya koymamız gerekiyor. Bir de üretilen kültür sanat değerlerine daha fazla ilgi göstermekle tabii ki…

Editör

Geçmişin daha insani, daha güzel olanını geleceğe taşımak ve Beykoz…

s

editör

Page 7: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Büyük Adımlar...

Çevre sorunları için büyük adımBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Ataköy İleri Biyolojik Arıtma Te-sisi'nin 7 Ekim’deki açılış töreninde yaptığı konuş-mada tesisin, Türkiye'nin en büyük enerji ve katı yakıt üretebilen ileri biyolojik atık su arıtma tesisi olduğunu söyledi. Bakırköy, Bahçelievler ve Bağ-cılar'ın tamamının, Başakşehir, Küçükçekmece ve Sultangazi ilçelerinin bir bölümünün atık suyunun burada arıtıldığını anlattı. Arıtılan suyun ziyan edil-mediğini, Ayamama Deresi'ne verilerek, buraya ye-niden hayat kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, burada arıtılan suyu parklarda, bahçelerde, sanayide kullanılarak en verimli şekilde değerlendirildiğini vurguladı. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün

bu çalışmalarımızla İstanbul’un, 1994 öncesi %4.5 olan atık atık su arıtma oranını, bugün %97’ye çı-kardık. Önümüzdeki yıl 30 yeni arıtma tesisini daha devreye alarak, toplam arıtma tesisi sayısını 71’e yükseltiyoruz. Böylece, İstanbul’un atık suyunun %100’ünü arıtma hedefimize ulaşmış olacağız.”

Haliç yaşam, kültür-sanat merkezi olacakHaliç’teki temizleme çalışmalarına da değinen Başbakan Erdoğan, “Buradaki o balçığı alıp Ali-beyköy'de, 9.5 km ötedeki kullanılmayan bir taş ocağına pompalayarak çamuru orada süzüyor, suyu tekrar Haliç'e geri döndürüyoruz. İnşallah 2013'ün 23 Nisan'ında, orada çocuklarımız için dev 650 bin m2’lik bir park oluşuyor” dedi. Tüm bu çalışmaların

Ekim ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bağcılar’daki Medipol Mega Hastaneler Kompleksi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ataköy İleri Biyolojik Arıtma Tesisi’nin açılışlarını gerçekleştirdi.

istanbul’dan

Page 8: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

6

sonunda Haliç’in biyolojik yaşamının canlanmak-la birlikte yüzülecek bir yer haline gelebileceğini vurguladı. Bu sayede Haliç'i mezbahaneden kongre merkezine dönüştürerek, sadece ulusa değil, ulus-lararası camiaya hizmet verir hale getirdiklerini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin dünyadaki konumunu güçlendirmek için kültürü ve turizmi farklı gör-düklerini ifade ederek, Bahariye Mevlevi Tekkesi'ni ihya ettiklerini, Silahtarağa Elektrik Kompleksi'ni Bilgi Üniversitesi'ne vererek faydalı bir hale dönüş-türdüklerini kaydetti. Şu anda Haliç'in Ayvansaray tarafında bazı çalışmalar yapıldığını, yeni bir adım daha attıklarını, Kuzey Deniz Saha Komutanlı-ğı'ndan itibaren Haliç Kongre Merkezi'ne kadar Ulaştırma Bakanlığı'nın yaptığı bir çalışmayla tünel ihalesi yapıldığını, araçların o tünelden oradan gidip geleceğini belirten Erdoğan, Haliç'in bir kültür ve turizm vadisi haline getirileceğini belirtti.

2023 hedefleri içinde İstanbulİstanbul’un Avrupa yakasına yılda 100 milyon ki-şiye hizmet verecek yeni bir havalimanı inşa ettik-lerini bildiren Erdoğan, şunları söyledi: “Avrupa ve Anadolu yakalarında kuracağımız iki şehir hastanesi ile, İstanbul’u, sadece bölgesinin ve ülkemizin değil,

bütün Avrupa’nın en önemli sağlık merkezlerinden biri haline getiriyoruz. Taksim Meydanı’nı, trafiği yer altına alarak, sadece yayalara tahsis ediyoruz. Yassıada ve Sivriada’yı uluslararası bir kongre mer-kezine dönüştürüyoruz. Taksim Kışlası’nı bir kültür merkezi olarak milletimize kazandırıyoruz. 2019’a kadar İstanbul Karayolu Tüp Geçişini, Boğaza 3. köprüyü, İstanbul-İzmir Otoyolu ve Körfez geçişini, İstanbul-Çanakkale-Tekirdağ otoyollarını tamam-layacağız.’’ İstanbul’da 2 yeni kongre merkezi, yeni bir uluslararası fuar merkezi, uluslararası temalı bir eğlence parkı, yeni müzeler ve yeni marinalar inşa edileceğini aktaran Erdoğan, Marmaray’ın 29 Ekim 2013’te açılmasının planlandığı bilgisini de verdi.

“Sadece İstanbul’la sınırlı değil”Ülkenin tamamında çevrenin korunması konusun-da çok önemli hizmetleri hayata geçirdiklerini ve geçirmeye de devam ettiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugün, 81 ilimizin tamamını kapsayan 122 hava kalitesi izleme istasyonu ile ülke genelinde hava kalitesinin, değerli kardeşlerim, ölçümünü yapıyoruz. Hava tahmin oranlarımızda, alınan tedbirler ve yeni kurulan istasyonlarla %90 düzeyinde isabet kaydeder hale geldik. İllerimizin %90'ında çevre düzeni planlarını tamamladık. Artık ülke genelinde çöplerimiz büyük ölçüde modern tesislerde bertaraf ediliyor. Katı Atık Düzenli Depo-lama Tesisi sayısını, 10 yılda 15'ten 59'a çıkardık. 2003 yılında belediye nüfusunun ancak %38'inin atık suları arıtılırken, şimdi bu oran %72'ye ulaştı. Hedefimiz %100'e ulaşmak'' dedi.

Page 9: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

8 Ekim’de gerçekleştirilen açılış gecesinde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul’un kendisine yakışır bir sanat yılını geride bırakmasını diledi. İnsanoğlunun ortak dilinin sa-nat olduğuna dikkat çeken Başkan Topbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü sanat insanın duygularını, yaşam tarzını yansıtan ve nesilden nesile aktarma-sını sağlayan bir öğedir.  İnsan karakterini, %20 aileden soya çekim olarak, %80 de çevresinden alır. Çevre ne kadar etki ederse insanın kültürel değerle-ri de o denli değişir. İstanbul 24 saat yaşayan bir şe-hir. Göreve geldiğimiz zaman belediyeye ait kültür merkezi sayımız 4, koltuk sayımız 420’ydi. Şimdi 28 kültür merkezimiz var, koltuk sayımız 22,200’e yük-seldi. Tiyatro sahne sayımız 8 iken 17’ye çıkarttık, %42 oranında koltuk sayısını arttırdık.”

Mekanları ne denli paylaşırsak demokrasi o kadar gelişirTiyatro ve sinema salonlarını demokrasi alanı ola-rak gördüğünü ifade eden Topbaş; “Bu gibi yerlerde insanlar bir araya gelerek, diğerini hissetmeyi, al-gılamayı öğreniyor. Büyük bir aile olduğumuzun ve fertlerin farklılığını görmeyi sağlıyor bu alanlar. Ne denli mekanları paylaşırsak o denli demokrasi geli-şir. 2010 kültür başkentliği yapmış bir şehirde yaşa-mak ayrıcalıktır, o denli de sorumluluk getirir” dedi.  

İstanbul Kültür ÖdülüİBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdur-rahman Şen’de, 2013’ten itibaren İstanbul Kültür Ödülü adı altında çeşitli sanat dallarında ödüller vereceklerini söyledi. Şen, “2013 yılında milli şairi-miz Mehmet Akif Ersoy’un adına yakışır bir mekan eksikliğini gidereceğiz. Cemil Topuzlu’ya, İstan-bullular’ın Açık Hava Tiyatrosu dediği mekana ek yapmayı düşünüyoruz. Çatısını açılır kapanır hale getirmeyi planlıyoruz” şeklinde konuştu. 2014’te kutlanacak olan Türk sineması ve Türk tiyatrosu-nun 100.yılı etkinliklerine şimdiden hazırlanmaya başladıklarını altını çizen Şen konuşmasına şöyle devam etti: “Muhsin Ertuğrul Evrakı Kataloğu adıy-la önemli bir arşiv katalog olarak basıldı. Şehir ti-yatromuzun elinde çok ciddi bir tiyatro külliyatı var. Repertuardan geçmiş eserlerimiz var. Tiyatronun senaryo güçlüğü çektiğini biliyoruz. Tiyatro kütüp-hanemizin bütün repertuarlarımızı katalog olarak armağan etmeye hazırlanıyoruz” dedi.

Açılış gecesi Can Doğan’ın yönetmenliğini yaptığı, Hilmi Zafer Şahin’in oyunlaştırdığı Ziya Osman Sa-ba’nın “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” isimli eser-den sunulan bir kesitle sona erdi.

2012-2013 Kültür ve Sanat Sezonu Açıldı

Page 10: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

8 kültür - sanat ajandası: Festival ve Bienaller

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 11. kez düzenlenen Filmekimi, 29 Eylül-7 Ekim tarihlerinde, İstanbul’da 9 gün boyunca Atlas, Beyoğlu ve Nişantaşı Citylife City’s olmak üzere 3 sinemada izley-icilerle buluştu. Geçen yıl ilk kez İstanbul’a ek olarak beş şehirde daha sinemaseverl-erle buluşan Filmekimi gösterimleri, bu yıl Bursa, İzmir, Ankara, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep’te gerçekleştirilecek. Ayrıca Van ve Batman’da da Filmekimi kapsamında ücretsiz gösterimler yapılacak.

1.İstanbul Tasarım Bie-nali İstanbul Modern, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından İstanbul’da ilk kez düzenlenecek ve ana teması “Kusurluluk/ Imperfection” olan 1. İstanbul Tasarım Bienali, 13 Ekim-12 Aralık arasında gerçekleştirilecek. “Kusurluluk” (Imperfection) temasını ayrı ayrı yorumlayan bienal küratörlerinden Emre Arolat’ın “Musibet”, Joseph Grima’nın ise “Ad-hokrasi” başlıklarını taşıyan sergilerine, Türkiye’den toplam 236, ABD, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Yunanistan’ın da olduğu 48 farklı ülkeden 300 dolayında başvuru yapıldığı belirtiliyor.

Programda neler var?Ödüllü filmler bölümünde ACI / Kim Ki-duk, AŞK / Michael Haneke, MELEKLERİN PAYI / Ken Loach, TEPELERİN ARDINDA / Cristian Mungiu, ONUR SAVAŞI / Thomas Vinterberg, DÜŞLER DİYARI / Benh Zeitlin, SARAYBOSNA ÇOCUKLARI / Aida Begic gibi filmler yer aldı. Usta yönetmenlerin son filmleri bölümünde; BEN VE SEN / Bernardo Bertolucci, BİZ VE BEN / Michel Gondry, KATİL JOE / William Friedkin, CENNETTEKİ ÇÖPLÜK / Fatih Akın ile TUTKU / Brian De Palma; ayrıca Abbas Kiarostami’nin SEVMEK GİBİ, Benicio del Toro, Pablo Trapero, Julio Medem, Elia Suleiman, Gaspar Noé, Juan Carlos Tabio, Laurent Cantet’ten oluşan 7 yönetmenin Havana’da geçen 7 farklı öyküyü anlattığı HAVANA’DA 7 GÜN, Madonna’nın son sinema çalışması W.E, Edwin’in HAYVANAT BAHÇESİNDEN KARTPOSTALLAR filmi ve daha pek çok enteresan film de program kapsamında gösterildi.

k

U11. FİLMEKİMİ 29 Eylül-7 Ekim’de Yapıldı

Page 11: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

22.Akbank Caz Festivali

Her yıl olduğu gibi 22. yılında da dünyaca ünlü caz sanatçılarını caz tutkunlarıyla buluşturacak Ak-bank Caz Festivali, 03-21 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleşecek. Klasik cazdan avangart tınılara, dünya müziklerinden elektronikanın sınırlarına uzanan işitsel tecrübelerle sanatseverlere oldukça geniş bir çeşitlilik sunan Akbank Caz Festivali bu seneki isimleriyle göz kamaştırıyor. Festival, zengin konser programının yanı sıra atölye çalışmaları, paneller, yarışmalar, cazlı brunch’lar ve Kampüste Caz konserleri ile de dikkat çekiyor. Cazın Ustaları Cazın megastar’ı Miles Davis’in, ölümünden 20 sene sonra dahi müzik dünyası üzerinde etkisini sürdürmesini sağlayan projelerden Miles Smiles izleyen-leri unutulmaz bir zaman yolculuğuna çıkacak. Bu sene 20. yılını kutlayan ACT plak şirketinin, dokuz müzisyenden oluşan yıldızlar topluluğu kutlamalar şerefine 20 yılın hikayesini efsane bir performans ile anlatacak. Amerikan cazının efsanelerinden Anthony Braxton, 17 yıl aradan sonra bu kez Dia-mond Curtain Wall Quartet ile Akbank Caz Festivalinde. Günümüzün en önemli film ve tiyatro bes-tecilerinden Yunan piyanist ve besteci Eleni Karaindrou, Ender Sakpınar yönetiminde yaylı ve nefesli çalgılardan oluşan çok özel bir orkestra eşliğinde Theo Angelopoulos filmlerinden unutulmaz anları sahneye taşıyacak.

2.İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali

İlki İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından desteklenerek 65 bin izleyiciye ulaşan İstanbul Çocuk ve Gençlik Bienali’nin ikincisi, 6 Kasım - 6 Aralık arasında şehir hatları vapurları, Kadıköy’deki Karaköy iskelesi, Şirketi Hayriye Sanat Galerisi ve Taksim Meydanı’nda gerçekleşiyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ortaklığıyla düzenlenen bienal, Beyoğlu’ndan Tuzla’ya, Kadıköy’den Sultanbeyli’ye 39 ilçenin özel ve kamu okullarında öğrenim gören öğrencilerle birlikte, sokakta çalışan, suça bulaşmış, cezaevinde bulunan, cezaevinde doğmak zorunda kalan çocuklar ve özürlüler gibi dezavantajlı grupları da kapsıyor. 2. İstanbul Çocuk ve Sanat Bienali; Plastik Sanatlar disiplinlerinin çağdaş sanat uygulama ve düzenlemeleriyle, panel, sanatçı sunumu, performans, video gösterimi, enstalasyon, atölye çalışmaları ve birçok farklı müzik grubunun yer alacağı sahne performanslarından oluşuyor.

s

U

l

Page 12: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

10İstanbul Modern, Dönüşüm: Çağdaş Çin Sanatına Bir Bakış başlıklı sergiyle Türkiye ve Çin arasındaki diplomatik ilişkilerin 40. yılında Çin sanatının çağdaş örneklerine ev sahipliği yapıyor. 21 Eylül - 25 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlenecek ve 15 sanatçının 20 yapıtla yer aldığı sergide gele-neksel Çin kültürü ve felsefesi, yeni teknikler, çağdaş keşifler ve yenilikçi yaklaşımlarla yorumlanıyor.

“Dönüşüm: Çağdaş Çin Sanatına Bir Bakış” Sergisi

t

kültür - sanat ajandası: Sergiler

Page 13: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

3 Ekim 2012- 20 Ocak 2013 tarihleri arasında İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde yer alacak Bakış - Portre Fotoğrafının Değişen Yüzü sergisi, Bank of America koleksiyonundan seçilmiş 52 fotoğrafçının çalışmaları aracılığıyla portre fotoğrafının 160 yıllık geçmişine ışık tutuyor. Richard Avedon, George

Brassaï, Walker Evans, David Hockney, Diane Arbus, Julia Margaret Cameron, Rineke Dijkstra, Man Ray, Edward Steichen, Thomas Struth gibi isimlerin yer

aldığı sergi yalnızca portre türünün değil, fotoğrafın ortaya çıkışından günümüze uzanan dönemdeki toplumsal ve sanatsal dönüşümün de izini sürüyor.

“Bakış - Portre Fotoğrafının Değişen Yüzü” Sergisi

Ruzin Gerçin (1929 - 2011) - Suluboya Sergisi

Öğrenciliği sırasında Edip Hakkı Köseoğlu ile galeride, Bursalı Şefik ile Cour de Soir çalışmalarında, Vedat Ar-İsmail Hakkı Oygar-Sadi Diren ile seramik uygulamalarında bulunan Ruzin Gerçin’in Suluboya Sergisi 18 Eylül – 22 Ekim tarihleri

arasında Galeri Selvin’de görebilirsiniz.

Çerçeve yok, içindesin. Unutulmaz bir deneyim sunan Van Gogh Alive, 16 Ekim 2012 - 03 Ocak 2013 tarihleri arasında, CerModern Ankara’da. Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, 100. kuruluş yıldönümünü, dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Van Gogh’un eserlerini bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi ile kutluyor.  

Van Gogh Alive Sergisi

l

u

Page 14: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

12

Sting, Enrique Iglesias, Jennifer Lopez ve Scorpions

Müzik dünyasının efsanevi isimlerinden Fragile, Shape of My Hearth, Englishman in New York, It’s Probably Me gibi pek çok şarkısı ile hafızalarda yer edinen Sting, en son 2006 yılında da İstanbul’a gelmiş ve Kuruçeşme Arena’da 15.000’i aşkın dinleyicisiyle buluşmuştu. Sting, bu konser esnasında sahneden gördüğü manzaraya hayranlığını dile getirmişti. Sanatçı şimdi 26 Kasım’da Ataköy Atletizm Arena’da bir kez daha İstanbullu din-leyicileriyle buluşacak. Küçükçiftlik Park’ta 24 Ekim’de Enrique Iglesias, 19 Ekim’de Scorpions sahne alacak. Scorpions 17 Ekim’de de İzmir Arena’da müzikseverlerin karşısında olacak. Ayrıca 16 Kasım’da da Jennifer Lopez Ülker Sports Arena’da sevenleriyle bir araya gelecek.

Jolly Joker İstanbul’da Ekim’de sırasıyla Cem Adrian, Yeni Türkü, Yasemin Mori, MFÖ, Halil Sezai, Gökhan Türkmen, Athena, Feridun Düzağaç ve İskender Paydaş; Kasım’da Jay Jay Johanson, Gripin izlenebilir. Frame’de Kasım ayında Suat Ateşdağlı, Ghetto’da Ekim’de Jehan Barbur, Hayal Kahvesi Bistro’da Ekim’de NY Gypsy All-Stars ve İstanbul Arabesque Project, Salon İKSV’de Ekim’de Saint Etienne ve Esmerine ile Kasım’da Neil Cow-ley Trio ve Stacey Kent ve Aralık’ta Anour Brahem (Enver İbrahim) Trio sahne alıyor.

2013 yılı; büyük opera bestecisi G. Verdi’nin 200. Doğum yılı. Tüm opera evler-inde kutlanacak olan Verdi müziği ile 29 Eylül’de açılış yapan kurumun bu sezonu; Aşk İksiri, Midas’ın Kulakları, Yusuf ile Züleyha, Ariadne Naksos’ta, La Traviata, Öldüren Aşk, Kötülüğün Döngüsü, Sevil Berberi, Mançalı Şövalye, Şen Dul, Opera Müdürü, Önce Müzik Sonra Söz, Wolfgang ve Lorenzo, Fauré Requiem, Çanakkale

İstanbul Devlet Opera ve Balesi

r

kültür - sanat ajandası: Konser ve Gösteriler

Page 15: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

İKSV, Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında, dünyanın en iyi senfoni orkestralarından biri olarak kabul edilen Kraliyet Concert-gebouw Orkestrası’nı ağırlıyor. Her biri virtüöz 120 müzisy-enden oluşan Concertgebouw Orkestrası, kurulduğu 1888 yılından bu yana Strauss, Mahler, Debussy ve Stravinsky gibi pek çok önemli besteci tarafından yönetildi, BBC Music Magazine tarafından verilen müzik ödüllerinde 2007 yılının en iyi orkestrası seçildi. 2007 yılında şef Mariss Jansons yönetiminde 35. İstanbul Müzik Festivali’nin kapanış kon-serini vermek üzere İstanbul’a gelen topluluk, Lorin Maazel yönetiminde yeniden İstanbul’da olacak. Programda; Peter

van Anrooy’un Piet Hein Rhapsody, Sergei Prokofiev’in Romeo ve Juliet Süiti’nden bölümler ile Piotr Ilyich Tchaikovsky’nin Fa minör 4. Senfoni, Op. 36 eserleri seslendirilecek.

Kraliyet Concertgebouw Orkestrası 10 Kasım’da İstanbul’da

TİYATRO-DANS

Devlet Tiyatroları’nda Çehov Makinesi, Bedensiz Kadın, Birdy, Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk, Aşkın Sıradanlığı, Ölüleri Gömün, Herkesin Bildiği Sırlar, Zalim Mahmut gibi oyunlar sergilenirken Şehir Tiyatrıoları’nda; Zırhlı Kurt (Kösem Sultan ile Avcı Mehmed), Ateşli Sabır (Postacı), Vişne Bahçesi, Sevgili Doktor, Şark Dişçisi ve Lüküs Hayat gibi eserler göze çarpıyor. Özel tiyatrolarda ise iki yeni oyun olarak Benimle Delirir misin 5-7 Ekim 2012 tarihlerinde Kadıköy Halk Eğitim Merkez’inde gösterildi. Onlar Seri Katil Pragma ise 5 Kasım-25 Aralık tarihleri arasında garajistanbul’da sergileniyor.

Oratoryosu, Osmanlı’da İtalyan Operası gibi opera ve oratoryolar ile Hurrem Sul-tan, Genç Werther´in Acıları, Afife, Senfonik Minyatür, Kuğu Gölü, Jeunehomme, Arenal, Sixdances gibi bale eserleri, Şantiye, Ergime, Seyahatname II, Minifest gibi modern dans etkinlikleri, Fındıkkıran çocuk balesi, Çocuk Dünyası, Bremen Mızıkacıları, Müziğe Dokunmak gibi çocuk oyunlarından oluşuyor.

s

Page 16: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

14

MUSsan

TAFADAL

ben de burdayım

Page 17: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

MUS&

Dergimizin, ilçemizde yaşayan ünlülere ayırdığımız “Ben de Bur-dayım” köşesinde ilk konuğumuz, ünlü pop müzik sanatçısı Mus-tafa Sandal oldu. Kendisi, biliyorsunuz bu yılki Çayır Şenliği’nde, şenlikten 1 ay önce piyasaya sürdüğü “Organik” adlı albümü pe-şinden, büyük katılımlı bir halk konseri vermişti. Aile hayatı ile de topluma örnek bir duruş sergileyen başarılı müzisyen ve son dönemlerde oyuncu Sandal ile, sanatının yanı sıra yaşam kültürü hakkında kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bestecilik, söz yazarlığı ve aranjörlükle başladığı müzik hayatında aranjörlüğü bırakan sanatçı o alanı uzmanlarına bırakmayı tercih etti-ğini söylüyor. Oyunculuğa ise 1 yıl ara vermeyi planladığını... Yaşadığı yerde sessizlik ve doğal zenginlik aradığını söyleyen Sandal, Beykoz’u da tam bu nedenle seçmiş. Sandal’a göre evlilik ise “ego”suz bir denge-leme işi...

k

Page 18: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

16

Yaşadığınız şehir ve semtte başlıca ne gibi özellikler ararsınız? Sessizlik ve doğayla iç içe olması... Şu an tam da öyle bir yerde yaşıyorum. Doğanın tam ortasında adeta oksijen deposu olan bir yerdeyim ve çok da memnunum. Zaten Beykoz'un en önemli özelliği de bu. Tertemiz havası ve bol yeşilliği olan bir yer...

Başarılı bir popüler müzik besteci, söz yazarı, aranjörü ve yorumcususunuz. Aranjörlüğü bıraktınız sanırım? Neden?Geçmişte bazı albümlerde aranjörlük yaptım ama o benim için bir süreçti. Hiçbir zaman hedefim ve amacım değildi. Ben üreten bir insanım. Söz yazarı, besteci ve yorumcu olarak kalmayı tercih ettim. Bence ülkemizde çok başarılı aranjörler var. O işi onlar yapmalı bence...

Müzikte söz çok önemli bir unsurken popüler müzikte özensiz ürünlere çokça rastlanıyor. Şarkı sözü konusundaki düşünceleriniz neler?

Evet katılıyorum söz, müzikte çok önemli bir unsur. Ben şarkı sözlerinde samimiyeti yakalamaya özen gösteriyorum. Benim duygularımı ve ruhumu yansıtmasına dikkat ediyorum. Tekerleme diye tabir ettiğiniz duruma gelince, ben abartmadıkça ve makul ölçülerde o tip sözlerin de yazılmasına karşı değilim. Zaten iyi iş insanlara ulaşıyor, müzikseverler bir şarkıyı sevmişse onun üzerine laf söylemek anlamsız olur.

“Bay E” ile başlayan oyunculuk kariyerinizde başarılı bir noktada olduğunuz konuşuluyor. Oyunculuğa bakış açınızı öğrenebilir miyiz? Gelecekte bu alanla ilgili planlarınız var mı?Oyunculuğu çok seviyorum. Birçok reklam filminde

Mustafa Sandal'ın Geleneksel Beykoz Çayır Festivali kapsamında 7 Temmuz'da gerçekleştirilen Düğün Şöleni'nde verdiği konser çok büyük bir katılıma sahne oldu

Page 19: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

oynadıktan sonra, Mahsun'la (Kırmızıgül) New York'ta Beş Minare filminde oynadık. Oyunculuğumla ilgili çok olumlu eleştiriler alıyorum ama benim öncelikli işim müzik. Önce müzisyenim. Oyunculuğa devam edeceğim ama 1 yıl bir şey yapmayacağım o konuda, sadece albümle ve konserlerimle ilgileneceğim.

Evli ve 2 evlat sahibisiniz. Evlilik gibi bir birlikteliği sürdürmenin sırları neler? 4 yılda neler öğretti size evlilik ve babalık?Evlilik akıllı adamın işi. Dengeyi çok iyi ayarlamak lazım. İki taraf da gergin anlarda susacağı anı bilir ve nerede gaza basıp, nerede debriyaj fren yapacağını bilirse sorunlar pek büyümüyor. Çocuk sahibi olmak ise, dünyanın en güzel şeyi. Biz de her anne baba gibi normal bir şekilde çocuklarımızı büyütüyoruz. Fazla medya önüne çıkmayı tercih etmiyoruz. Bu bizim tercihimiz, başkalarının ne yaptığıyla pek ilgilenmiyorum.

Çocuklarınızı yetiştirirken en çok özen gösterdiğiniz hususlar neler? Her ebeveyn gibi sağlıklı beslenmelerine dikkat ediyoruz. Tabi anneleri onlarla ilgili her türlü bakımı yapıyor. Onun dışında Yavuz daha çok küçük ama ağabeyi Yaman'ı spora teşvik ediyoruz. Kayak yapıyor, yürüme bandından inmiyor, sporla iç içe yaşıyor. Çünkü, spor ayrı bir disiplin. O disiplinle yaşamasını çok istiyoruz, o da ilgi duyduğu için sorun yaşamıyoruz.

Kısaca Mustafa Sandal11 Ocak 1970’te, İstanbul Beşiktaş’ta doğdu. Profesyonel müzik yaşamına İstanbul Gelişim Stüdyosu’nda; Onno Tunç, Selçuk Başar, Uğur Başar ve Garo Mafyan gibi ülkemizin en ileri gelen müzik adamlarının yanında başladı (1989). Büyük sanatçılara verdiği besteler, kendisini peşinden koşulan bir besteci ve söz yazarı konumuna getirdi. 1994 yılında ilk albümü “Suç Bende”yi çıkardı. Evine bir stüdyo kurarak çalışmalarını daha hızlı ve çok yönlü olarak yapmaya başladı. 1995 yılında ilk kez bir albümün müzik

Bence ülkemizde çok başarılı aranjörler var.O işi onlar yapmalı...

direktörlüğünü ve aranjörlüğünü üstlenerek Sibel Alaş’ın “Adam” isimli prodüksiyonuna imza attı. 1996’da “Gölgede

Aynı” adlı ikinci albümünü hazırladı. “Bir Anda” adlı şarkısına aksiyon tarzında çektiği klip, ilk günden itibaren büyük dikkat çekti. 1997 yılında, Londra’ya yerleşip üniversite eğitimine kaldığı yerden “American College of London”’da devam ederken yine Londra’da İzel’in Emanet adlı albümün müzik direktörlüğünü üstlendi. 1998’de çıkardığı 3.albümden sonra Paris Sony Music’le yaptığı anlaşma ile dünyaya açıldı. 2002’de yeni stüdyosunu kurdu. 2003 yılında, Almanya-Universal Music etiketiyle “Aya Benzer 2003 (Moonlight)” isimli bir single ve “Seven” isimli bir albüm ile Avrupalı müzikseverlerle buluştu. 2005’te “İsyankar” isimli şarkısının single çalışması ile yurtdışındaki sevenleriyle buluştu. 2006’da “İsyankar” adlı single çalışması ile Almanya’da 150 bin tirajı geçerek “Gold Record (Altın Plak)” ödülünü kazandı. Mustafa Sandal, bu single ile Almanya resmi satış listelerinde en uzun süre kalan Türk sanatçısı ünvanını elinde bulunduruyor. Sandal’ın Ekim 2012 itibarıyla diskografisinde single’lar da dahil 14 albüm yer alıyor.

1995’te “Bay E” ile ilk kez oyunculuk yapan Sandal’ın, 2007 yılından itibaren çekilen Muhabbet Kart reklamlarında çok beğenilmesi onu 2010 yılının en çok izlenen filmi olan “New York’ta Beş Minare”de başrole taşıdı. Star Tv’de yayınlanan “Kimsin Sen” adlı yarışma programının sunuculuğunu yaptı. 2011 yılında Dolunay Soysert ile TRT 1’de yayınlanan “Başrolde Aşk” adlı dizide başrolü paylaştı. Halihazırda devam eden “O Ses Türkiye” adlı yarışma programında jüri üyesi olarak yer alıyor.

Page 20: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

18

‘‘Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyasınız, anlayasınız, idrak edesiniz diye kavim ve kabilelere ayırdık’’ mealin-deki Hucurat Suresi 13. Ayet-i Kerime, cinsiyet ve dil-millet ayrımının; “birbirinin idrakine varma” maksadına yönelik Rabb’in bir hikmeti olduğunu beyan eder. (“Tanıma” kelimesi; kendini, aynan olacak başkalarında, onlar sayesinde görme anla-mını taşır ve en büyük ilim olarak nitelendirilen “kendini bilme”yle taçlandırır insanı.) Devamında; “Allah katında en üstün olanınız, en takva sahibi olanınızdır’’ diyerek de kabile, kan, dil bağının kimseyi kimseye üstün kılmadığını, üstünlüğün, ‘‘hayata geçirilen inanç’’ta olduğunu açıkça ortaya koyar.

Kendini “Öteki”yle Bilmek...

Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyasınız, anlayasınız, idrak edesiniz diye kavim ve kabilelere ayırdık.

biz’den biri

Page 21: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Tarihte öteki ve ötekileştirmeAncak tarihe baktığımızda, klan, kabile gibi akrabalık bağına dayalı köyvari küçük topluluk biçimlerinin, şehirleşmeyle beraber şehir dev-letlerine dönüştüğü söylenebilir. Şehirlerdeki ekonomik güç, yakın farklı bölgelerden farklı din ve dilden insanları kendine çekip de güvenlik ihtiyacı da artınca bu kez hem ekonomik gücün sürdürül-mesi hem güvenlik ihtiyacının giderilmesi gibi ortak çıkarlar bu farklı kimliklerin bir arada yaşadığı imparatorluklara evrilmiş. Gelir ve güvenlik ihtiyacı adil olarak paylaşılıp karşılandıkça da sürmüş bu yapılanmalar. Derken dünyanın örnek aldığı batı toplumları, yaşadıkları kolonileşme, sanayileşme, burjuva ve kapitalist sınıfların yükselişiyle dev-

let yapılanmalarını, tüm bu kazanım ve çıkarları korumak maksadıyla tek dil, tek din, tek millete indirgeyerek, hatta yoktan millet var ederek, ulus devlet denen bir sürece girmiş. Dünyanın krizle çalkalandığı 1930’larda bu yapı, Frankenstein gibi kendi canavarını yaratarak faşist, nazist, farklı olanı yok etmeye yönelebilen bir devlet yapısına dönüşünce bunun yol açtığı 2.Dünya Savaşı’nın sonrası, daha adil, eşit bir dünyaya yakın model olarak liberalizm, sosyalizm öne çıkmış.

Günümüzde liberal demokrasi, sosyal demokrasi olarak geldiğimiz noktadan tarihe bakıldığında tüm bu ulus-devlet oluşturma süreçlerine dehşet dolu gözlerle bakıyoruz. Bu süreçte ötekileştirilen azınlıklarla ilgili kötücül, ahlaksız, aşağılayıcı mitler uyduruluyor, tarih saptırılıyor. Azınlıklar, hele de onları dışarıda temsil edebilecek bir devlet varsa hem onların casusu muamelesi görüyor hem onlara karşı koz olarak kullanılıyor. Yeri geldiğinde ise se-vilesi bir kültürel öge, kültürel mozayiğin bir parçası olarak, bir hoşgörü nişanesi gibi sunulabiliyor.

Osmanlı kültürü geçmiş ve var olan kültürlerin bir birleşimiydiHalbuki bazı azınlıklara bakıldığında şu anki evsahi-plerinden önce o topraklarda yaşamış ve yaşamakta olan insanlar olduğunu gözlemleyebiliyorsunuz. Bu manada bizim ülkemiz için; Ermeni, Rum ve Süryaniler, Anadolu topraklarının Türkler’den daha köklü sahipleri konumundalar örneğin. (Gerçi Türkler de dahil, günümüze adı kalmış tüm bu kültürlerin, bu toplulukların potasına karışmış ve

Günümüzde liberal demokrasi, sosyal demokrasi olarak geldiğimiz noktadan tarihe bakıldığında tüm bu ulus-devlet oluşturma süreçlerine dehşet dolu gözlerle bakıyoruz.

Azınlıklar, hele de onları dışarıda temsil edebilecek bir devlet varsa hem onların casusu muamelesi görüyor hem onlara karşı koz olarak kullanılıyor. Yeri geldiğinde ise sevilesi bir kültürel öge, kültürel mozayiğin bir parçası olarak, bir hoşgörü nişanesi gibi sunulabiliyor.

Page 22: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

20

adını kaybetmiş kadim Anadolu uygarlıklarından

ne kadar bağımsız olduğu da tartışmaya açık ama...) Hatta Osmanlı kültüründe yerleşikliğin, yerleşik kültürün temelleri biraz da bu, görece daha eski yerleşik kültürler sayesinde atılmış. Büyük Osmanlı medeniyeti bu kültürl-erden faydalanmış kendini oluştururken. Göçebe, avcılık ve hayvancılıkla meşgul Türk kabileleri, çiftçiliği, balıkçılığı, mimariyi doğal olarak bu kültürlerden öğrenmiş. Bugün Türk Sanat Müziği diye adlandırdığımız Osmanlı Saray Müziği, Arap, Bizans, İran, Ermeni kültürlerinin Türk kültürüyle birleşiminden doğmuş, zengin saray mutfağı bu kültürlerin yanına zamanla fethedilen Balkan, Orta Avrupa, Orta Doğu kültürlerini de ekleyerek oluşmuş, yönetim biçimi bile Roma, kadim Yu-nan, Bizans, Arap, Pers deneyimlerinin üzerinde yükselmiş.

Her insan aynı olsa da grup üyeleri birbirinin aynı değildirDiyeceğimiz odur ki, bizlere anlatılan çarpıtılmış tarihin bile inkar edemediği; geçmişimizin tüm bu farklı kültürlerin ortak bir bileşkesi oluşu gerçeği, Rabbimiz’in bizleri farklı milletlere bölmüş olmasının hikmetinin bir başka tezahürü. Bize öteki diye sunulan ve aramızda kimliklerinin temel hususlarını gizleyerek, fark ettirmeden sessiz sedasız yaşamak durumunda kalan bu insanlar da tıpkı bizler gibi yaşamın kaçılması imkansız zıt kardeşleri olan; doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, bol-kıt, aşk-nefret, inanç/ilke-çıkar, vb ikilemlerin arasında eylemsel ve duygusal gel-gitli bir hayat yaşıyor, tercihler yapıyor, yaptıklarını sanıyor, ya da kaderin rüzgarında savruluyorlar.

Her insan benzer koşullarda benzer tepkiler verse, benzer tavırlar sergilese de hiçbir toplum ya da hiçbir birey hatta hiçbir varlık homojen ya da tek’likten müteşekkil değildir ki zaten deyip kısa keselim bu konuyu dilerseniz ve bu ilk sayımızın BİZDEN BİRİ bölümü konuklarına kulak verelim. Hem onların farklı hem aynı yanlarını keşfedelim hep beraber...

Bize öteki diye sunulan ve aramızda kimliklerinin temel hususlarını gizleyerek, fark ettirmeden ses-siz sedasız yaşamak durumunda kalan bu insanlar da tıpkı bizler gibi yaşamın kaçılması imkansız zıt kardeşleri olan; doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, bol-kıt, aşk-nefret, inanç/ilke-çıkar, vb ikilemlerin arasında eylemsel ve duygusal gel-gitli bir hayat yaşıyor, tercihler yapıyor, yaptıklarını sanıyor, ya da kaderin rüzgarında savruluyorlar.

Page 23: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Beykoz merkezimizdeki Mehmet Yavuz Sokak, eski adıyla Ermeni Mahallesi, Surp Nigoğayos Kilisesi’ne ev sahipliği yapıyor. 10 yıl kadar

önce harabe halindeki mabed, hayırsever Hristi-yan bir dindar olan, müteveffa Haçik Çiçekeker’in önayak oluşu ve ilgili vakfın da desteğiyle onarılmış. Bay Haçik, 6 yıl önce vefat edince haliyle, kilisenin ve arazinin bakımı, sevgili eşi Hermans Çiçekeker, onun kendisi gibi dul eltisi ve aynı zamanda ablası olan Silva Değirmencioğlu ile, anneleri Antuanet Değirmencioğlu’na kalmış. 2 kız 1 ana, kilisenin yakınındaki ahşap evlerinden sabahları, kahvaltıla-rını yapıp kiliseye geliyor, bir yandan yaz aylarında girilen yıllık bakım-onarımı takip ediyor, bir yan-

dan bahçesiyle temizliğiyle uğraşıyorlar. Hermans Hanım’ın Mali Müşavir olan oğlu da, arada bahçeyle ilgilenip -bütün erkek evlatlar gibi- en kısa yoldan işten kaytarmanın yolunu kolluyor haliyle.

3 farklı kişilik, tek rol: EvsahipliğiBir dönemler imamlık yapıp sonrasında öğretmen-likten emekli ve aynı zamanda Beykoz Belediyesi’n-de Danışman olan komşuları Muhammed Bey’in aracılığıyla bulduğumuz aileyle, kilise arazisi içinde bir araya geliyoruz. Hermans Hanım, eski camile-rimizdeki gibi kocaman, ağır bir kapıyı açarak bizi karşıladığında, böyle bir kapının bir mabede ne kadar yakıştığını fark ediyorum hayatımda ilk kez

Hermans Çiçekeker, Silva Değirmencoğlu, Antuanet Değirmencioğlu, Muhammed Bey’le Kilise önünde bizi karşılarken...

İnancın Birleştirdiği

Bir Aile

Page 24: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

22

(aslına bakarsanız yaşarken değil, o anı muhayyi-lemde canlandırıp yazarken fark ediyorum). Kapı iri cüssesiyle açılırken yarattığı cereyan, sizi, ayakla-rınızı yerden keserek bir uçan halı eşliğinde, uhre-viyatın yüceliğine doğru yolculuğa çıkarıyor adeta. Karşınızda, orta yaşın olgunluğu ve anne ağırlığıyla duran 3 farklı kişilikteki kadının, nasıl bir anda, tek ve biricik, müşfik, sevecen bir evsahibesine dönüş-tüğünü görmek ayna tutuyor insan olma hallerimiz-den; “kişilik ve rol” ayrımına. Kişilikler farklı da olsa roller herkesi bir anda aynı kişiye dönüştürebiliyor. Ancak herkes kendinden tadlar da ekliyor rolüne. Hermans Hanım, mantığı ağır basan ve hisleri güçlü, titiz, organize haliyle usta manevralarla sohbeti yönetiyor. Silva Hanım, daha sessiz, yer yer melankolik ve Ermeni hanımlar için söylendiği üzere mutfakta başarılı bir hanım. İş bölümünü de bu şekillendirmiş zaten. Buradaki evde mutfak işleri genellikle Silva Hanım’a bakarken ortalığın düzen-lenmesi, alış-veriş gibi konular Hermans Hanım’ın. Bayan Antuanet ise şiir gibi, dans gibi ahenkli ve

adeta ayakları yerden kesilmiş coşkun, çocuksu bir ruha sahip. Geçmişin tecrübesiyle yoğrulmuş An-tuanet, işlerden mütekaitliğin verdiği iç huzuruyla ailenin dengesinin 3.sac ayağı.

Silva Hanım’ın çayları, kurabiyeler ve Antuanet Ha-nım’ın bir önceki günden kalan doğumgünü pastası eşliğindeki sohbete, bahçedeki ceviz ağacı ile fıstık çamı gölgeleriyle katkı sunuyor. Onları tanıyarak başlıyoruz söze...

Hey gidi günler ve AntuanetAnne Antuanet aslen Tokatlı bir ailenin İstanbul’da doğmuş büyümüş iki kızından küçüğü. Diş Heki-mi olan Babası, Kürtler’le olan sorunlar yüzünden İstanbul’a göçmüş. (Bir zamanlar Ermeni çeteleri ile başa çıkmak için Kürtler’den oluşturulan Ha-midiye Alayları’nı hatırlıyorum. Çetelerin yanı sıra sıradan vatandaşlara da ne eziyetler edilmiş. Tüm bunlar bana son 30 yılımızı kabus gibi kaplayan terör sorununu hatırlatıyor ve onunla başa çıkmak

için kullanılan şiddet içerikli yöntemleri... Demek hiç ders almıyormuşuz, nisyan ile malülmüşüz de-mek...) Şişli’de bugün Atatürk Müzesi olan binanın arka sokağında otururlarmış. Taksim’deki Sainte Pulchérie Fransız Lisesi’ni bitirmiş. Ünlü kemanisti-miz Ayla Erduran’ın da hocası olan müzik profesörü Karl Berger’den keman dersleri almış. 2 sene önce merdivenden düşüp parmağındaki sinirler zarar gördüğünden artık çalamıyormuş. Ablası da piyano çalarmış. Gençlik dönemlerinde, bugünkü Tarabya,

Page 25: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

o zamanki Tokatlıyan Oteli’nde balolar tertip edilir, dansa gidilirmiş. Çok seviyor dans etmeyi belli. Kızları da doğruluyor; “Şimdi olsa yine gider” diye. Çocukluğunda, ava meraklı babası ile Maslak’ta çift-liği olan Tokatlı Türk bir ahbaplarına giderlermiş. (Maslak’ta domuz, bıldırcın vs avlanırmış yani bir zamanlar. Gözümün önünde bugünün Maslak’ında gökdelenler arasında koşuşturan domuzlar canla-nıyor da... Bu arada bölgedeki Beybi Giz Plaza’nın terasında Elgiz Müzesi tarafından oluşturulan Elgiz Sergi Alanı da görmeye değer.) Çiftlikte maymunlar hatırladığını söyleyen Antuanet, onların maska-ralıklarıyla nasıl eğlendiklerini, erkek kardeşi ile uçurtma uçurduklarını anlatırken adeta o günler-deki yaşına rücu ediyor. Beykoz çayırında 15 odalı köşkleri olan Nezahat, Nebahat Hanımlar ve Eşref Beyler’i anlatırken, buruk bir sevinç kaplıyor yüzü-nü o kız çocuğunun aniden (Rasime, Nafiye, Narin vs Teyzeler’i hatırlayınca bende de aynısı oluyor inanın) ve her kişi gibi çocukluğuna, eski zamanlara duyduğu özlemi dile getiriyor: “Şimdi apartmanlar-

da komşuluk kalmadı. En fazla, yüzeysel bir mer-haba... Herkes birbirine selam verirdi. Şimdi birine selam versen, neden verdin der gibi kızgın bir ifade beliriyor yüzlerde adeta.” Antuanet’in Neli adında bir kızı daha var bu arada.

“Eyi ki cennet vatanımızda kalmışız”İskendurunlu, 8 dil bilen bir Makine Mühendisi ile evlenmiş Antuanet ve oraya taşınmış. Bir süre sonra oradan İstanbul Pangaltı’na dönülmüş. Eşinin işi dolayısıyla bir ara çocukları da alıp Kenya’ya gitme durumları oluşmuş, pasaport işlemleri sırasında Antuanet hastalanınca tehir edilmiş. Silva Hanım, pasaportları hala saklıyormuş. Sonrasında eşi de Kenya’nın iklimine dayanamayıp geri dönmüş za-ten. 3’ü birden sözün burasında haykırıyor; “Eyi ki gitmemiş, cennet vatanımızda kalmışız!” (Öyle ya,

Çocukluğunda, ava meraklı babası ile Maslak’ta çiftliği olan Tokatlı Türk bir ahbaplarına giderler-miş. (Maslak’ta domuz, bıldırcın vs avlanırmış yani bir zamanlar. Gözümün önünde bugünün Maslak’ında gökdelenler arasında koşuşturan domuzlar canlanıyor da...)

Elgiz Sergi Alanı, Beybi Giz Plaza / Maslak

Page 26: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

24

bir kişi, bir varlık, bir yeri yurt edinmişse kovsalar da, dövseler de gidemez, “ille vatanım” demez mi?)

Silva ve Hermans’ın çakışan kaderiÇocukluklarında gidip geldikleri Beykoz, iki kız kar-deşin, evlendikler eşler dolayısıyla bugün, ikinci bir ikametgahı haline gelmiş. Saint Benoit’dan mezun olduktan sonra Silva 1965’te nişanlanıp 3 yıl son-ra evlenmiş. 2 sene sonra da kız kardeş Hermans, ablası Silva’nın kayınbiraderiyle evlenmiş. Hayatları Saint Benoit’dan sonra eltilikte çakışan kız kardeş-ler, eşlerin vefatıyla da bu kez, her yazı Beykoz’da geçirme şeklinde bir hayatı birlikte yaşamaya başlamış.

Kendisi Ermenice kaligraflık yapan Silva’nın eşi kuyumcu, Hermans’ınki ise hırdavatçı imiş. Kayın-valide aslen Erzincanlı bir ailenin Beykoz Ermeni Mahallesi’nde doğup büyümüş kızıymış. Kayın-peder de elmastraşlık yaparmış. Uzunca bir süre, yazları Büyükdere’de, kışları Feriköy’de oturmuşlar. Oğlu işadamı, kızı ise ev hanımı.

Muhasebeden emekli olan Hermans’ın eşi hırda-vatçı imiş. Balık tutmayı çok sevdikleri için yaz haftasonları sabahın dördünde, Büyükdere’den Beykoz’a gelip kayınpederlerde kalırlarmış. Ayrıca kilise günlerinde yine Beykoz’a gelinirmiş. 10 sene önce eşi Haçik, anne-babasından sonra harabeye dönen kiliseyi tamir etmeye karar verince, bu işlerle ilgilenebilmek için Beykoz’a gelmişler. Hermans, askere giderken; “Ben burada yaşayamam” diyen oğlunun, askerlik dönüşü hem şaşırdığını hem de buraya ısınmaya başladığını söylüyor. Şimdi ise özellikle bahçeyle ilgilenen oğlu, babası gibi balık-

çılığa merak sarmış, kendi gibi balıkçılık meraklısı gruplarla balık avı turlarına çıkıyormuş. 6 yıl önce eşi vefat edince, ablası Silva ve annesi Antuanet de ona yardım etmeye başlamış. Böylece her yaz Silva ile Antuanet Feriköy, Hermans Kurtuluş’tan kalkıp Beykoz’a gelir ve kilise işleriyle ilgilenir olmuşlar.

Yalancı dolma ve topik“Bu sene tadilat bizi çok yordu, Çayır Festivali’ne bile katılamadık” diyor Hermans Hanım, biz “Bey-koz’daki kültür-sanat faaliyetlerini takip edebili-yor musunuz?” diye sorduğumuzda. Silva Hanım, özellikle festivalin sonlarına doğru yapılan yemek yarışmasına katılmayı düşünebileceklerini belir-tince soruyoruz; “en iddialı, özel yemeğiniz nedir?” diye. Yalancı dolma dedikleri zeytinyağlı dolma-dan bahsediyor, tarifini istiyoruz. Anlatıyor Silva: “Soğan doğranıp tuzla ovulur. Nane, limon, şeker, karabiber, pirinç ve zeytinyağı eklenip karıştırılır.

Kendisi Ermenice kaligraflık yapan Silva’nın eşi kuyumcu, Hermans’ınki ise hırdavatçı imiş. Kayın-valide aslen Erzincanlı bir ailenin Beykoz Ermeni Mahallesi’nde doğup büyümüş kızıymış. Kayınpe-der de elmastraşlık yaparmış.

Page 27: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Hafif tombul ve kısa olacak şekilde üzüm yaprakla-rıyla sarılır.” Etli dolmaları bunlardan da küçük ya-pıyolarmış. Bir de meşhur Ermeni mezesi topikten bahsediyor. Özellikle Antuanet çok güzel yaparmış. Tarifine göre; soğan doğranıp, içine tarçın, karanfil konup haşlanıyor. Bolca çam fıstığı, üzüm, kimyon, tuz konup limon sıkılıyor. Tahin eklenip kıvam ala-na kadar yoğuruluyor. Haşlanmış nohut püre haline getirilerek, üzerine zeytinyağı, biber ve tuz eklenip yoğuruluyor. Nemli bir tülbentin üzerine yayılıp ha-zırlanan iç üzerine konup bohça halinde kapatılıyor. Tülbent alınıp servis ediliyor.

İbadetler, ayinler, yortular, törenler...

Mutfaktan başlamışken ibadet, tören gibi adet ve uygulamalarını da öğrenelim istiyorum. Bebeklik-ten başlayarak konuşuyoruz. Hermans Hanım diyor ki; ‘’Ben Kilise Vakfı Başkanı Varujan Bey’in sağdıç (vaftiz) annesiyim örneğin. Yani eşim onun sağ-dıcıydı. Allah bağışlasın bir oğlu olunca ben, onun vaftiz anneliğini yaptım. Vaftizde, 1 yaşından önce bebekler dua ve törenlerle bir suya batırılıp çıka-rılır. Suya batırılan kişinin eski günahlı yaşamına öldüğü, pak ve aklanmış olarak doğduğuna inanırız. Vaftiz anne ya da baba, gerçek anne ya da babanın yarısı gibidir, çocuğun dini yön göstericisidir.Ayrıca gerçek anne ya da baba ölürse onlara bak-

makla yükümlüdür. Vaftiz anne-babaların çocukları birbirleriyle evlenemez. Kendi vaftiz annesi başka bir ailenin vaftiz annesi olduğunda o üçüncü ailenin çocuklarıyla da evlenemezler mesela.’’

Yılda 4 ayin, 6 yortuHz.İsa’nın yaşamını, ölümünü ve dirilişini an-mak, erdemlerini kutlamak üzere kilisenin belirlediği günlerde gerçekleştirilen ibadetler olarak tanımlayabileceğimiz ayinlerde de, yortularda da, evsahibelerimizin verdikleri bilgilere göre; rahip ya da papazın önderliğinde kiliselerde bir araya geli-nip kadınlar ayrı, erkekler ayrı bölümlerde otura-

rak, dualar, ilahiler okuyorlar. Ayinlerin bir yerine gelindiğinde, kanı olarak sembolize edilen şaraba Hz.İsa’nın nurunun indiğine inanılıyor. Gerçekten tövbe etmek isteyen ve, kendini buna layık hisse-denler, ekmeği bu şaraba banarak yiyor ve ibadetler bu şekilde sonlandırılıyor. Bir yılda 4 ayin ve 6 yortu

Yalancı Sarma

Ayinlerin bir yerine gelindiğinde, kanı olarak sembolize edilen şaraba Hz.İsa’nın nurunun indi-ğine inanılıyor. Gerçekten tövbe etmek isteyen ve, kendini buna layık hissedenler, ekmeği bu şaraba banarak yiyor ve ibadetler bu şekilde sonlandırı-lıyor.

Page 28: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

26

yapılıyor. Bölgede yerleşik sadece 3 aile kaldıkları için Pazar Ayinleri ise yapılamıyor.

Bu yıla kadar ağustos’un 1 ya da 2.haftasında ya-pılan Kurban Ayini’ni şöyle anlatıyorlar: “Eskiden kuzular kesilirdi, şimdi kasaptan alıyor, sabahlara kadar hazırlık yapıp, pişiriyoruz. Ertesi gün buraya et, pilav, ayran ve ordövr tabağından oluşan sofralar kurulur; cemaat, fakir fukara, davet edilen komşu-lar vs gelir. Öncesinde Marmara Gazetesi’ne davet ilanı veriyoruz. Bu sene geçmiş deneyimlerimizi de üstüste koyarak kadınlar olarak kafakafaya verip hem pek çok kişi tatile gidip cemaat kalmadığı ve aynı zamanda çok sıcak olduğu için Mayıs ayında

yapmaya karar verdik ancak kiliseler o dönemde dolu olduğundan Haziran’ın 3’ünde yapabildik. Yemek verdik ama, kurban olmadı bu kez. Onun yerine, kiliseye yardım eden gelmiş geçmiş herkesin ruhuna bir ayin yaptık.”

Kasımın 27’sinde kilisenin İsim Günü Ayini yapılı-yormuş. Paskalya ve orucunu da şöyle anlatıyorlar: “Paskalya’dan evvelki 40 gün bizim bir perhizimiz

Bölgede yerleşik sadece 3 aile kaldıkları için Pazar Ayinleri ise yapılamıyor. Kurban Ayini’ni şöyle anlatıyorlar: “Eskiden kuzular kesilirdi, şimdi kasaptan alıyor, sabahlara kadar hazırlık yapıp, pişiriyoruz. Ertesi gün buraya et, pilav, ayran ve ordövr tabağından oluşan sofralar kurulur; cema-at, fakir fukara, davet edilen komşular vs gelir.

vardır ama aslında 5’e kadar oruç, 5’ten sonra per-hizdir. Perhizde protein alınmaz. Ramazan gibi be-reketli değildir. Paskalya’da karnaval, şenlik yapılır, tatlılar yenir. Böylece burada yılda 4 ayin yapılır.”

Yortulara gelince; Hz.İsa’nın nur olarak gözüktüğü gün namına, temmuzun 2.haftasında düzenle-nen yortuda, ayin yapılmasının yanı sıra birbirine su atılıyor. 15 Ağustos’ta Meryem Ana’nın adına düzenlenen yortuda yine ayin yapılıyor ve o gün boyunca yaş üzüm yenmiyor. 14 Eylül’e en yakın pazar günleri gerçekleştirilen Haç Yortusu, tarihi bir olayın anısına yapılıyor. Silva Hanım’ın söylediğine göre bu yortu döneminde, mesela Balat Kilisesi’n-

Page 29: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Bayan Hermans, hepimizin anneleri gibi evladı-nın bekarlığından yakınıp oğlunun artık yaşının geldiğini belirterek; “helal süt emmiş birini bu-lup baş-göz etmek istiyorum” deyince komşuları Muhammed Bey de tasvip ediyor. Bu muhabbet, kendimi mahallemde ya da akrabalarımın arasın-da ve konunun muhatabı gibi hissetiriyor ve sözü tamamlayıp, sıra bana gelmeden, teşekkür edip veda ediyorum. Ayrılmak da öyle zor geliyor ki...

de hastalıkların iyileştirilmesi şeklinde mucizeler gerçekleşiyormuş. Son olarak 6 Ocak’ta Noel kut-lanıyor. Yortuların ertesi günü de ölüler anılarak mezarlık ziyaretine gidiliyormuş.

Sıradan bir gün; kahve altı ve üstü...Son 3 aydır kilisenin mutfağı, duvarlarının ona-rımı ve bahçesinin düzenlenmesiyle uğraşan aile, sabahlara; ev yapımı reçeller, peynir ve haşlanmış yumurtalı kahvaltıyla başlıyor. Saat 11.00, Türk Kahvesi ve fal demek. “Aslında” diyor Hermans, “ne faldan anlarız ne kahve severiz ama işte alışkanlık olmuş. En önce annem kapatır fincanını. Kahve ve faldan sonra, izdivaç ve haber programlarına me-raklı, onları izler. Başbakanımız Erdoğan’ı çok sever, onun olduğu haberleri, programları hiç kaçırmaz”. Günün devamında Silva mutfakla ilgileniyor, Her-mans ortalığın toparlanması ve alış-verişle. Sokakta kedi besliyorlar. “Fırsat bulursak, sevdiğimiz bir etkinlik olursa takip ediyoruz. Örneğin geçen yıl bir TSM konseri olmuştu Melihat Gülses’in. Muhte-şemdi. Vakıf Başkanımız Varujan Bey de çok sever ve çok bilgilidir Sanat Müziği konusunda. Bu yıl tadilatlar bizi çok yorduğu için Çayır Festivali’ndeki güzel konserleri takip edemedik ne yazık ki” diyerek yazları Beykoz’daki hayatlarını anlatmayı tamamlı-yorlar. Kışın Kurtuluş ve Feriköy’de özellikle 5 dul hanım arkadaşlarıyla buluşuyor, ev sohbetleri yapı-yorlarmış. Geç saatlere kadar dışarıda olmayı sev-mediklerinden dışarı çıktıklarında, mümkün olan en kısa sürede eve dönüyorlarmış. Dışarı çıkmak denince de Nişantaşı’ndaki Cafe Zone’u kast ediyor-lar. Cumartesi akşamları buraya yemeğe gidiyorlar. Bayan Hermans, hepimizin anneleri gibi evladının bekarlığından yakınıp oğlunun artık yaşının geldiği-ni belirterek; “helal süt emmiş birini bulup baş-göz etmek istiyorum” deyince komşuları Muhammed Bey de tasvip ediyor. Bu muhabbet, kendimi ma-hallemde ya da akrabalarımın arasında ve konunun muhatabı gibi hissetiriyor ve sözü tamamlayıp, sıra bana gelmeden, teşekkür edip veda ediyorum. Ayrıl-mak da öyle zor geliyor ki...

Antuanet, Hermans ve Silva, adet olduğu üzere, bizi kapıya kadar geçirdiler...

Page 30: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

28

Bir

ab-ı hayatKanlıca

bekleriz...

Page 31: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Yaz sıcağının bastırdığı son zamanlarda git-tiğim Kanlıca’da, hararetten gövdemi saran nem damlalarını dindirmek için daldım

sokak aralarına, gölge, ruzigarlık alan bulur dalda-lanırım diye. Derken kendimi Osmanlı dönemin-den kalma 2-3 katlı ahşap evlerin dizi dizi sıralan-dığı bir sokakta buldum. Hacı Muhittin derler şol sokakta, birbirine gölge eder, destek çıkarcasına yaslanmış evlere bakarak yürürken ecdadın inşa ettirdiği ve şükür ki akmakta olan bir çeşmeye rastgeldim. İşin ecayibi şudur ki bölgede 100 m çaplık alan içinde 3 çeşme müşahede ettim. Neyse efendim, dindirip hararetimi rahmetle anıp ceddi-mi, bugünkülere de örnek olsun diye zikrettim bu hikayeyi… Adı kanlı ya, suyu ab-ı hayat Kanlıca’yı gezelim, öğrenelim isterseniz artık...

Yoğurt denince akla…Beykoz’un günümüzde dahi müstesna semtlerin-den biri olan Kanlıca, İstanbul Boğazı sahilinde, Emirgan’ın karşısında, Anadoluhisarı ile Çubuklu arasında yer alıyor. Semt, yoğurdu kadar Mihra-bad Korusu ve ayrıca yalıları ile ünlü. Osmanlı dönemlerinde tulumbacılarıyla nam salan Kan-lıca’nın önünde, Bülbül Deresi’nin ağzındaki koy ise, özellikle de 19.YY’da, bülbül dinlenen mehtap

Semt, yoğurdu kadar Mihrabad Korusu ve ayrıca yalıları ile ünlü. Osmanlı dönemlerin-de tulumbacılarıyla nam salan Kanlıca’nın önünde, Bülbül Deresi’nin ağzındaki koy ise, özellikle de 19.YY’da, bülbül dinlenen mehtap şenlikleri ile hatıralarda yer edinmiş.

Page 32: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

30

şenlikleri ile hatıralarda yer edinmiş. Koy, artık unutulmaya yüz tutan dalyanlara da evsahipliği yapmış bir zamanlar.

Adı, temiz havasından geliyorİsmi konusunda çeşitli rivayetler var. En çok kabul görenine göre; zamanın sultanı, bir gün İstanbul’un havası en temiz semtinin bulunması-nı istemiş. Nasıl ölçüleceği konusunda danıştığı vezirlerden biri; her semte kanlı et geçirilmiş direklerin asılmasını önererek en geç bozulan etin bulunduğu semtin, havası en temiz semt olacağını söyleyince Sultan emir vermiş ve Kanlıca, birinci olmuş. Sultan da bu semte Kanlıca ismini vermiş. Diğer rivayetler için birkaç tuşa dokunmanız yeter.

İsmi konusunda çeşitli rivayetler var. En çok kabul görenine göre; zamanın sultanı, bir gün İstanbul’un havası en temiz semtinin bulunmasını istemiş. Nasıl ölçüleceği konu-sunda danıştığı vezirlerden biri; her semte kanlı et geçirilmiş direklerin asılmasını öne-rerek en geç bozulan etin bulunduğu semtin, havası en temiz semt olacağını söyleyince Sultan emir vermiş.

Page 33: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Diyelim gittiniz..?Ara sokakların dışında Kanlıca meydanı, gezilecek, dinlenilecek ikinci mekan. İskeleye çıkan meydan, tarihi yoğurtçusunun yanı sıra çeşitli kafe, resto-ranıyla, kahvaltıdan akşam yemeklerine kadar ha-reketini kaybetmiyor. Meydanda yer alan, Sinan’ın eseri Gazi İskender Paşa Camii’nin civarında, haftanın her günü takı, el sanatları, hediyelik eşya pazarı mevcut. İskender Paşa’yı (Çelebi) Muhte-şem Yüzyıl’dan hatırlarsınız; dizide Pargalı İbra-him’in, Sultan’ı dahi hiçe sayacak kadar cüretkar-lıkta, en büyük rakibi olarak gösteriliyor. Caminin yakınında Çelebi’nin türbesi ve bir muvakkithane halihazırda mevcut, aşhane, mektep ve hamam ile asırlık ağaçlar ise yol çalışmaları dolayısıyla erken Cumhuriyet döneminde yıkılmış.

Ara sokakların dışında Kanlıca meydanı, gezilecek, dinlenilecek ikinci mekan. İskeleye çıkan meydan, tarihi yoğurtçusunun yanı sıra çeşitli kafe, restoranıyla, kahvaltıdan akşam yemeklerine kadar hareketini kay-betmiyor.

Page 34: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

32

Koya adını veren Şeyhülislam Bahai Efendi Yalısı 19.YY’da yanmış olsa da Ali Paşa, Sadrazam Saf-fet Paşa, Rukiye Sultan, Yağlıkçı Hacı Reşit Bey, Hekimbaşı Salih Efendi, Sadrazam Hüseyin Paşa, Sadrazam Halil Ethem Paşa, Marki Necip Paşa, Manolya Yalısı zikredilmeye değer yalıların ba-şında geliyor. Ancak tabii girip bu yalıları görme şansınız ne yazık ki yok, denize açılarak uzaktan seyretmekle yetinmek zorundasınız.

Meydanın karşısında sağlı sollu kahvehane, anti-kacı vs’nin bulunduğu sokaktan girerek çıkılabilen, I. Mahmut zamanında kurulan Mihrabat Korusu güzel hava ve manzarasıyla, küçülmüş olarak da

olsa günümüze ulaşmış bulunuyor. Koruya çıktı-ğınızda hemen solunuzda koy, sağınızda da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalıyor. Karşınızda da bütün heyebetiyle Rumeli Hisarı… Orman İşlet-mesi’nin idaresindeki koruda faaliyet gösteren işletme; restoran, kafe, davet, organizasyon, çocuk parkı ve paintball hizmetleri veriyor. 25 hektarlık koru, Boğaz’ın hakim bitki örtüsünü, en çok da anıtsal boyutlara ulaşmış serviler ve fıstık çamla-rıyla, erguvan, defne, akçakesme, kermes meşesi ve çınarları barındırıyor.

Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u kuşattığında otağ kurduğu Otağtepe olarak adlandırılan semtte

Ali Paşa, Sadrazam Saffet Paşa, Rukiye Sultan, Yağlık-çı Hacı Reşit Bey, Hekimbaşı Salih Efendi, Sadrazam Hüseyin Paşa, Sadrazam Halil Ethem Paşa, Marki Necip Paşa, Manolya Yalısı zikredilmeye değer yalıların başın-da geliyor. Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u kuşattığında otağ kurduğu Otağtepe olarak adlandırılan semtte Tema Vakfı’nın geliştirdiği ve iki bölümden oluşan Doğa Kültür Parkı yer alıyor.

Page 35: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Tema Vakfı’nın geliştirdiği ve iki bölümden olu-şan Doğa Kültür Parkı yer alıyor. Kuzey Parkı’nda çeşitli bitki türleri sergilenir, yürüme ve dinlenme mekânları misafirlere hizmet verirken Güney Par-kı, isteyenlerin spor yapması amacı için düzenlen-miş, aynı zamanda çocuklara hizmet eden eğlence alanları ile donatılmış durumda.

Meydanın karşısında sağlı sollu kahvehane, antikacı vs’nin bulunduğu sokaktan girerek çıkılabilen, I. Mahmut zamanında kurulan Mihrabat Korusu güzel hava ve manzara-sıyla, küçülmüş olarak da olsa günümüze ulaşmış bulunuyor. Koruya çıktığınızda hemen solunuzda koy, sağınızda da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalıyor. Karşınızda da bütün heyebetiyle Rumeli Hisarı…

Page 36: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

34

Kanlıca Yoğurdu ve 2 İşletme...

“Meşhur Kanlıca Yoğurdu ne zamandan beri, kimler tarafından, nasıl üretiliyor, nerelerde bulunur?” diye sorarak başladığımız takip bizi öncelikle bu yoğurdun tadını çıkarabileceğiniz yerlerden biri olan İsmailağa Kahvesi’ne götürüyor. Yerleşikliğin, kalitenin, oturmuş ekonomik düzenin simgesi olarak görülen 100 yaşına ermiş ve fakat ülkemizde iki elin parmağı kadar az sayıdaki işletmeden biri olarak varlığını günümüze kadar korumuş olan İsmailağa Kahvesi, 1870 yılında, Rize Hemşinli tüccar İsmail Ağa tarafından Kanlıca İskelesi’nin hemen yanı başında açılmış. İşletmenin 3.kuşak sahiplerinden Gür Sipahioğlu’nun söylediğine göre; 60 m2’lik dükkân, o zamanlar çekirdek halde alınıp mangalda kavrularak silindir bir taşla ezilip değirmenlerde öğütülerek yapılan okkalı Türk kahvesi ile meşhur olmuş. Derken Kanlıca’nın tepelerine ve Kandilli’ye 1878’den sonra ge-lip yerleşen Bulgar göçmenlerinin yapıp sattığı yoğurdu keşfeden İsmail Ağa, bir süre bunları alıp satmış, sonra da kendi üretmeye başlamış. İsmail Ağa’nın vefatının ardından iş devralan oğlu Şevket Sipahioğlu da Kanlıca Yoğurdu’nu, üzerine reçel, bal, dondurma ve pudra şekeri koyarak ikram etm-eye başlamış. Meyveli de denenmiş ama tutmamış. En çok pudra şekerli olan beğeni görmüş. O zaman-lar cam kaselerde satılan yoğurt ayrıca antibiyotik özelliği ile bilinirmiş..

zamana direnen...

Page 37: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Sakkaflar Tarihi Meşhur Kanlıca Yoğurdu

Gür Bey’in verdiği bilgiler neticesinde günümüzde Kanlıca’da Tarihi Kanlıca Yoğurdu adıyla tescilli olarak üretim yapan Muhammed Ali Sakkaf’a ula-şıyoruz. Muhammed Bey, Gür Bey’in söylediklerini onaylayarak şöyle konuşuyor: “93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Sava-şı’nda Bulgaristan’dan anavatana göç eden dedelerimizin Kanlıca’yı yurt edinmelerinden beri 5 kuşaktır Kanlıcalı’yız. Kanlıca Yo-ğurdu, 1893 yılından beri ailemiz tara-fından imal edilmektedir. Doğduğumdan beri yoğurdun, mayanın içindeyim. Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Akademi-si’ni bitirdikten sonra üçün-cü kuşak olan dayımla çalışarak

mesleğe adım attım. 1986 yılında ise çiftlik anlayışı içerisinde tesisimizi kurdum. Ayrıca ürünümüz Kanlıca Yoğurdu, marka olarak da 1988 yılından beri adıma tescillidir”

Sakkaf, yoğurdun sırrını da şöyle ara-lıyor: “Kanlıca yoğurdunun sırrı,

tamamen aileme ait olup ocağı 1893 yılından beri bizdedir.

Tarihi Meşhur Kanlıca Yo-ğurdu tamamen doğaldır.

Doğal yemlerle beslenen, bölgemizin özel flora-sında otlayan sığır ve koyunların sütü özenle seçilerek, bir önce üre-tilmiş Kanlıca Yoğurdu ile mayalanır. Soğutma

aşamasından sonra +3 derecede satış noktaları-

na ulaştırılır. 200 gr (pud-ra şekerli ve kaşıklı olarak

da sunulmaktadır), 350 gr, 800 gr ve 1,250 gr’lik ambalajla-

rımız mevcut olup sipariş üzerine 200 gr’lik ayran da üretiyoruz.”

Page 38: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

36

Yoğurt, sükunet,

geçerken...

Özellikle haftasonları kahvaltı yapmak, sıcak havalarda deniz kıyısın-da çay, kahve, meşru-bat eşliğinde hasbıhal etmek, ya da meşhur yoğurdundan tatmak için geliniyor Kanlıca’ya. Filanca tarihi eser, falanca kültürel etkinlik, bir semti keşif için gelen ise yok denecek kadar az. ‘’Deniz kenarı’’, ‘’serin/gölgelik bir yer’’, ‘’sakin’’, ‘’yoğurt’’, ‘’aile-cek gelinecek’’, ‘’yukarıda oturuyoruz’’, ‘’geçiyor-duk’’ diye yüzeysel şekil-de cevaplanıyor ‘’Neden burayı tercih ettiniz?’’ sorumuz.

Şahin ve Mehmet Tunç

kahvaltı için...

Page 39: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Biz de bu sayımızda her İstanbullu’nun zihninde meşhur yoğurduyla yer edinen Kanlıca’nın, birçok doğal güzelliği ve tarihi yapıtı da barındırdığını dar vaktimize sıkıştırıp kabaca anlatmak, göstermek, sergilemek istedik. Umuyoruz ki, bu yazıyı okuyan-lar; filanca ara sokakta ne var, niye var, ne durumda, neden bu durumda, vs diye düşünür, belki ne yapıla-bilir konusunda fikir üretilmesine katkıda bulunur.

Bunları ortaya çıkarmak için Kanlıca meydanını üs olarak seçip uzattık kayıt cihazımızı rastgele. Hemen hiç kimse konuşmak istemedi dersem, bilmem be-nim gibi siz de şaşırır mısınız? Zira ben, halkımızı böyle şeylere meraklı sanırdım. Bu durum haliyle bi-zim konuya konsantrasyonumuzu da düşürdü açık-çası. Belki de daha popüler bir mecra olsaydık daha mı ilgili olurlardı soru işaretlerimizi ifade edip, bizi kırmayıp cevap verenlerle, şol düşük halet-i ruhiye ile, konuştuklarımızı sizlerle paylaşalım dilersiniz...

“O eski tadı yok artık”Bir amca yeğen olan Şahin ve Mehmet Tunç’a rast-lıyoruz bir kafede. Yeğen Mehmet, Kandilli doğum-lu, ancak Üsküdar’da oturuyor, amca Şahin ise İz-mir’de. Mehmet gemi acenteliği yapıyor, Şahin Bey ise lokantacı. Mehmet, Üsküdarlı olmasına, sahilde gezinirken içinden geçmesine rağmen daha önce hiç uğramamış Kanlıca’ya. Şahin Bey istemiş Kanlıca’ya gelmeyi; ‘’Uzun zaman oldu gelmeyeli. Özlemişim. Yoğurdunu yeniden tadayım dedim’’ diyor. Ancak eski yoğurtların tadını bulamadığını da belirtiyor.

Yoğurt, sükunet, Bunları ortaya çıkarmak için Kanlıca meydanını üs olarak seçip

uzattık kayıt cihazımızı rastgele...

Mehmet Tunç

Page 40: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

38

Mehmet de yoğurdundan bahsedildiğini duymuş ama kısmet olup da gelmemiş hiç. Beğendiğini ve arkadaşlarıyla gelebileceğini söylüyor. Amca da ek-liyor: ‘’Doğal, temiz, sakin. Gençlerin, özellikle genç kızların rahatça gelip sohbet edebileceği, rahat nefes alabilecekleri bir yer.’’

“Ticarethaneye dönüşmemişler henüz”Otobüs durağının arkasında bir bankta yakaladığı-mız 4 genç kızdan koyu renk saçlı olan ikisine uzatı-yoruz kayıt cihazımızı. Serra ve Selin Kaluti kardeş-ler, anne tarafından Amerikalı ve baba tarafından Türkiyeli olmakla birlikte soyadlarından da anlaşıla-cağı üzere Arap kökenliler. Diğer iki kız ise dayı ta-rafından kuzinleriymiş. Onların da anneleri İsveçli. Enteresan bir fırsat yakaladık diye düşünürken öğ-reniyoruz ki Emirgan’dan bu tarafa geçmek için iske-leyi kullanmışlar ve şimdi de onları alacak arkadaş-larının arabasını bekliyorlarmış. Yani fazla vakitleri yokmuş... “İskelenin varlığı çok iyi oldu bizim için” diyor Serra; “Yoksa köprü trafiğine yakalanırdık”. O da yoğurdu tadanlardan ancak burayı onun için önemli kılan; kafelerin henüz ticarethaneye dönüş-memesi. Ayrıca temizliği ve sükunetini seviyormuş. Selin de burayı bir tatil yeri gibi görüyor. Haftaiçi de haftasonu da gelinip zaman geçirilebilecek, kahvaltı edilebilecek güzel bir yer olduğunu düşünüyor. De-nizyoluyla ulaşımın olmasını da artısı olarak değer-lendiriyor.

Serra Kaluti

Haftaiçi de haftasonu da gelinip zaman geçirilebilecek, kahvaltı edilebilecek güzel bir yer olduğunu düşünüyor. Denizyoluyla ulaşımın olmasını da artısı olarak değerlendiriyor.

Page 41: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Kanlıca yazısını yazmak için yaptığım ziyaretlerden birinde sıcaktan bunalıp bir dondurma ve su ile serinleyeyim di-

yerek oturduğum işletmenin duvarında, tam sipariş geldiğinde; “Kredi Kartı geçerli değil-dir” ibaresini görünce elimi cebime bir attım ki ne göreyim 6 TL’m var yalnızca. Garsona durumu ifade edince; “Canın sağolsun abi” de-mesi beni hem şaşırtmış hem çok mütehassis etmişti. Ülkemizde özellikle de büyükşehirler-de artık zerresi kalmayan bu Osmanlı esnaf alicenaplığının hala sürdüğü bir işletme gör-mek beni ziyadesiyle duygulandırdı. Darısı di-ğer esnafların ve tüm halkımızın başına...

Editörün Notu:

Osmanlı alicenaplığına sahip işletmeler görmek, hem de bu devirde...

Selin Kaluti

Page 42: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

40

Sayın Başkanım, Beykoz sizin için ne anlam ifade ediyor?Beykoz, geçmişten günümüze, tarihi derinliği, kültür ve sanat alanındaki birikimi, coğrafi dokusu ve Bo-ğaz’ın incisi olan konumuyla sadece İstanbul’un de-ğil Türkiye’nin, hatta dünyanın en müstesna, en gü-zel ve en önemli kentlerindendir. 4 bin yıllık geçmişi olan Beykoz, yakın zamana kadar sanayi yönüyle önplana çıkıyordu. Ülkemizin önemli üç fabrikası il-çemizde faaliyet gösteriyordu. Bunlar; deri-kundura, Tekel ve Paşabahçe cam fabrikasıydı. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden, özellikle Karadeniz’den vatan-daşlarımız fabrikalarda çalışmak için yerleşmeye başladılar. Ancak fabrikalar teker teker kapanınca işsizlik arttı ve bu işletmeler de atıl durumda kaldı. Yetkililerle yaptığımız görüşmeler ve girişimlerimiz-le bu fabrikalar kısa süre içerisinde ilçenin çehre-sini değiştirecek, bölgeye hareket getirecek turizm alanlarına dönüşüyor. Örneğin Torunlar’ın aldığı Tekel fabrikasında çalışmalar başladı. 2013 yılında da kundura fabrikasında proje başlayacak.

Biz 2009 seçimlerinde vatandaşlarımıza bazı vaad-lerde bulunmuştuk. İnanmadığım, hayalini kurma-dığım hiçbir projeyi, hiçbir çalışmayı vaad etmedim. Bugün dönüp baktığımız zaman, vaadlerimizin çok ilerisinde olduğumuzu görüyoruz. İlçemizin önemli sorunlarının başında gelen mülkiyet, imar sorunu, 2B, vakıf ve hazine arazileri konularında önemli ça-lışmalar yaptık ve ilerleme sağladık. Tabii problem-lerin hepsini bir anda bitirmeniz mümkün olmuyor. Yine de rahatlıkla söyleyebilirim ki, birçok ciddi sorunun ortadan kalkma aşamasına gelindi. Özellik-le rayiç bedellerin değişmesi, daha makul bir orana, fiyata çekilmesi için yoğun mesai harcadık. Kısa sürede de bu bedellerin açıklanmasını bekliyoruz.

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek: “Beykoz artık eğitim, kültür ve turizm alanına

doğru dönüşüm içerisinde”

Bizim kültürümüzde sevginin ayrı ve özel bir yeri vardır. Yunus Emre, Mev-lana sevgiyi ön plana çıkarmışlardır. Bu projeyle farklı kültürlerden gelen gençler arasında sevgi ve hoşgörünün yaygınlaştığına inanıyorum.

röportaj

Page 43: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Üniversite çalışmalarından bahsedebilir misiniz?Beykozlular olarak yıllarca ilçemizde bir üniversi-tenin hayalini kurduk. Bizim dönemimizde, Sayın Kaymakamımız’ın da gayretleriyle bugün dört, beş üniversiteden bahseder duruma geldik. Marmara Üniversitesi’nin Siyasal Bilgiler Fakültesi geldi. Türk-Alman Üniversitesi’nin temelini attık. Bu yıl öğrenci almaya başladı. Beykoz Lojistik Yüksek Okulu’nun Beykoz Üniversitesi’ne dönüşüm giri-şimleri yakında sonuç verecek. Medipol Üniversitesi çalışmalara başladı. Eğitim vizyonumuzu her geçen gün yeni projelerle güçlendirerek burayı eğitim üs-süne dönüştürmek istiyoruz. Bunlar tamamlanınca, ilçemizde sadece eğitim değil, sosyal ve ekonomik alanlarda da önemli gelişmeler yaşanacak. Eğitim-den bahsetmişken sadece üniversitelerle sınırlan-dırmak yetersiz olur.

Her yıl okullarımızın tüm boya-temizlik malzemele-rini veriyoruz. Temizlik, çevre düzenlemelerini yapı-yoruz. Sınıflara akıllı tahtalar hediye ediyor, başarılı öğrencilerimizi ödüllendiriyoruz. İstanbul’da okula ayrılan arazi bakımından iyi durumdayız. Yeter ki hayırseverlerimiz okul yaptırmak istesin; her türlü kolaylığı sağlıyor, yardımcı oluyoruz. İl Özel İdare-si’yle birlikte yeni okulların yapımına destek sağlı-yoruz.

Kültür ve turizm içerikli ne tür icraatlar yaptınız?Her yıl geleneksel olarak düzenlediğimiz “Ulusla-rarası Beykoz Çayır Festivali”ni bu yıl da, ilçemizde faaliyet gösteren il derneklerimizle birlikte başarıyla gerçekleştirdik. Onbinlerce vatandaşımızı sevilen sanatçılarımızla buluşturduk. Barışa, kardeşliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz dönemde yöresel etkin-liklerimizle katkı sağlamaya çalıştık. Çünkü Beykoz her bölgeden vatandaşımızı barındırıyor. Yine İl Kültür Turizm Müdürlüğü işbirliği ile “Turizm Haf-tası etkinlikleri” düzenledik. Hafta boyunca yapılan etkinliklerle Beykoz’un turizmdeki önemini, doğal ve tarihi güzelliklerini bir kez daha vurguladık. Her yıl Ramazan ayında binlerce vatandaşımızı “Sokak İftarları” ve “Gönül Sofraları”nda biraraya getirdik. Yine Ramazan ayının ruhuna uygun kültürel et-

kinlikler düzenledik. Genç kuşaklara tarih bilinci aşılamak üzere kültür ve tarih gezileri düzenledik.

30 bini aşkın genç, yaşlı vatandaşımızı Çanakkale Şehitliği’ne götürdük. Temsilen 90 vatandaşımızı “Beykoz Sarıkamış Şehitlerine Yürüyor” programıy-la Sarıkamış’a götürdük. Tarihi ve edebi şahsiyetleri-miz için anma programları düzenledik. Yine 20 bini aşkın öğrencimizi 1453 Panorama Tarih Müzesi’ne götürerek tarih ve kültür mirasımızı inceleme fırsatı sağladık. Her yıl Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenledik. Şefliğini aynı zamanda Başkan Yardım-cımız Nevin Çalışkan’ın yaptığı Musiki Topluluğu, çalışmalarını sürdürüyor. İlçe Kaymakamlığımızla birlikte Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivali’ni kardeş belediyelerimizden gelen misafirlerimizin katılımlarıyla gerçekleştirdik. Yemek yarışmaları-mızla geleneksel yemek ve tatlılarımızın, yemek kültürümüzün tanıtımına katkı sağladık. İlçemiz-

Karlıtepe Mesire alanı düzenlemesi ve Kılıçlı Film Platosu Projeleri, turizm

geliri sağlamasının yanında ilçenin marka değerini de artıracaktır. Riva’da

Galatasaray Kulübü’ne ait arazinin ruhsatını verdik. Bu şekilde bölgede

kurulacak yeni bir yaşam alanının ilçemize katkısı olacaktır.

Page 44: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

42

de bulunan Ahmet Mithat Efendi Kültür Merkezi yetersiz kalıyordu. İş merkezine dönüşen beledi-yemizin yanındaki kültür merkezini yenileyerek halkımızın hizmetine sunduk. Büyükşehir Belediye-si ile 20 bin kitabın yer aldığı bir kütüphane kurarak ilçemizin önemli eksikliğini giderdik. Kültür merke-zi başta olmak üzere, Kavacık ve Tokatköy hizmet binalarında 23 farklı branşta kültür-sanat kursları

düzenliyoruz. Çocuk ve gençlerimizin sosyal gelişim ve eğitimlerine katkı sağlamak amacıyla yaz ve kış dönemlerinde düzenlediğimiz bu kurslarımıza ilgi yoğun oldu. Beş bini aşkın vatandaşımız bu hizmet-ten yararlandı. Beykoz’da AB hibesiyle uygulanan ilk gençlik projesi olan “Beykoz’da Yaşam ve Sanat”, 50 Avrupalı gence sanat ve eğitim aracılığıyla birbirle-rini tanıma, kültürleri tanıtma ve yeni dostluklar kurma fırsatı sundu.

Gençlerimizi sanatın farklı dallarında buluşturmak, kültürlerarası yakınlaşmayı sağlamak ve gençlerin yetenekleri keşfetmelerine öncülük etmek amacıyla hazırlanan “Beykoz’da Yaşam ve Sanat” Projesiyle ilçemizin uluslararası ölçekte tanıtımını da hedef-ledik. Bizim kültürümüzde sevginin ayrı ve özel bir yeri vardır. Yunus Emre, Mevlana sevgiyi ön plana çıkarmışlardır. Bu projeyle farklı kültürlerden gelen gençler arasında sevgi ve hoşgörünün yaygınlaştığı-na inanıyorum. Vizyonunu turizm ve eğitim olarak yeniden belirleyen, sahip olduğu doğal ve tarihi güzelliklerle İstanbul’un nadide ilçeleri arasında yer alan Beykoz’da Çubuklu-Dedeoğlu arasındaki duvarlara yine ilçemize ait tarihi eserler ile önemli şahsiyetlerin resimleriyle donattık. Her gün geçen binlerce vatandaşımıza, Hisar Kalesi, Beykoz Dal-yanı, Çeşm-i Bülbül, Beykoz Kundurası, Orhan Veli Kanık, Sadri Alışık, Yahya Kemal Beyatlı gibi değer-lerimizi hatırlatma ve tanıtmayı hedefledik.

Başka ne gibi projeleriniz var?İstanbul’un en fazla ziyaretçi alan mekânlarından Hz.Yuşa Türbesi’nin çevresini, Hz.Yuşa Peygambe-rin makamına yaraşır güzellikte projelerle yenile-yeceğiz. İBB çevre ve peyzaj projelerini, biz ise yol yapım, otopark ve yeni cami projelerini hayata ge-çireceğiz. Bildiğiniz gibi Hz.Yuşa Türbesi, yılın her döneminde İstanbul’un ve yurdun dört bir yanın-dan ziyaretçi akınına uğruyor. Mekanı, vatandaşla-rımızın; ulaşımdan ibadete tüm ihtiyaçlarını kolay-lıkla karşılayabileceği, daha bakımlı ve daha modern bir ibadet alanına dönüştürmeyi hedefliyoruz. Yol genişletme çalışmalarını başlattık. Proje tamamlan-dığında yaşlı ve çocuklar için akülü araçlar hizmet

Kılıçlı Film Platosu, Karlıtepe Mesire Alanı, Aquapark, Beykoz Arena Spor Kompleksi, üniversiteler, Küçüksu Çayırı, Hz.Yuşa Tepesi, Tarihi Kışla ve Yoros Kalesi, Modern Nikah Sarayı ve diğer projelerimiz tamamlanınca inanıyorum ki, Beykoz yaşam kalitesi yüksek bir ilçe olacaktır.

Page 45: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

verecek. Ayrıca caminin yetersiz kaldığını düşünü-yoruz. Daha geniş bir camii yapmayı planlıyoruz. 15 bin m2’lik alan üzerine planladığımız Düğün-Nikâh Salonu ve Otopark’ın, Anadolu yakasının bu alanda en kullanışlı ve en modern binası olacağını söyleye-bilirim. Ayrıca, Kültür Merkezi’nin restorasyonuyla ilçemiz hak ettiği bir kültür salonu ve kütüphaneye kavuşacacaktır.

En büyük hayalim olan Şahinkaya Spor Kompleks Projesi’nin arazisinin devrini sağladım. Bu arazinin üzerine Beykoz Arena dediğimiz çok ciddi bir proje yaptık. İl Özel İdaresi’nden 2013 yatırım projesi-ne alınması için müracatımı yaptım. Yaklaşık 40 milyon dolarlık bir yatırım olan bu projede on bin kişilik stadyum, iki kapalı spor salonu, Anadolu yakasının tek atlama kulesini de içinde barındıra-cak olan olimpik yüzme havuzu olacak. Şahinkaya Projesi bittiğinde Beykozspor Kulübü Şahinkaya’ya taşınacak ve şimdiki yeri yıkılarak Beykoz Çayırı’na katılacak. Bunların yanında TFF’den Riva’ya yeni alanlar açılması için talepler geliyor. Futbolun kalbi Riva’da Basketbol’un kalbi ise İshaklı’da atacak. Basketbol Federasyonu’yla bir kapalı spor salonu konusunda anlaştık ve kendilerine yer göstereceğiz. Spor Toto’ya ise Cumhuriyetköy’de bir kapalı spor salonu yaptıracağız. Spora verdiğimiz destek çocuk-larımızın sağlıklı bir geleceğe sahip olmaları için. Küçüksu Çayırı’na yönelik proje çalışmamıza Allah nasip ederse yakın bir zamanda başlıyoruz. Uzman-lar tarafından yapılan incelemede çayırın içinde eski bir camii temeli bulundu. Gerekli planları ve proje-leri çıkardık. Çayırla birlikte bu caminin de temelini çok yakında atıyoruz.

Görüyoruz ki çok büyük ve önemli projeler gerçekleştir-miş ve gerçekleştirmeye devam ediyorsunuz... Projelerin ayrıca sosyal amaçlara hizmet ettiği de görülüyor. Tüm bu çalışmalarımızı yürütürken, ilçemizin gü-zelliklerini koruyarak daha ileriye taşıma ve vatan-daşlarımızın yaşam standartını yükseltmek için, gelecek nesillerimize hep kalıcı eserler bırakmak için gayret gösteriyoruz. İlçemize değer katacak projelerimizi adım adım hayata geçiriyoruz. Kılıçlı

Film Platosu, Karlıtepe Mesire Alanı, Aquapark, Beykoz Arena Spor Kompleksi, üniversiteler, Kü-çüksu Çayırı, Hz.Yuşa Tepesi, Tarihi Kışla ve Yoros Kalesi, Modern Nikah Sarayı ve diğer projelerimiz tamamlanınca inanıyorum ki, Beykoz yaşam kalitesi yüksek bir ilçe olacaktır. Kapanan fabrikalar turizm alanları olarak projelendiriliyor. Bu tesisler ilçeye istihdam alanında canlılık katacaktır.

Yücel Çelikbilek kimdir? 1951 yılında Kars’ta doğdu. 1956 yılından beri Bey-koz’da oturuyor. Gümüşsuyu Fatin Hoca İlkokulu’nu, Beykoz Ortaokulu’nu, Kadıköy Ticaret Lisesi’ni, İstan-bul Ticari ve İlimler Akademisi ile Mahalli İdareler Ens-titüsü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakülte-si’nde mahalli idarelerle ilgili yüksek lisans çalışması yaptı. 1985 yılından itibaren Yönetim Kurulu Üyeliğini yaptığı Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşla-rından İlim Yayma Cemiyeti’nin, 2002-2004 yılları arasında başkanlığını üstlendi. Kurucu üyesi olduğu İlim Yayma Vakfı’nın da başkanlığını sürdürüyor.  

1989-1994 yılları arasında Refah Partisi Beykoz İlçe Başkanlığı yaptı. 1994 yılında Beykoz Belediye Başkan-lığı görevine seçildi. Görevde bulunduğu süre içerisinde Beykoz’un her köşesinde önemli hizmetlerin yapıl-masının yanı sıra, borçsuz bir belediye devretti. 1999 yılından itibaren 10 yıl süreyle İstanbul Büyükşehir Belediye’sinde Başkan Danışmanı ve Yerel Yönetimler Koordinatörü olarak görev yaptı. 15 seneyi aşkın yerel yönetim tecrübesiyle birçok başarılı projeye imza attı. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı kurucuları arasında yer aldı. Mali ve İdari İşlerden Sorumlu İl Başkan Yardım-cılığı görevini yürüttü. 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde, halkın büyük teveccühüyle AK Par-ti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na seçildi.

Page 46: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

44

Yazar, yayıncı Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı basın tarihinin en uzun

süreli gazetesi Tercüman-ı Hakikat, batı özentisinin anlatıldığı Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanı

bir hayli incelemenin konusu olan bir yazar ve entellektüel. İlk popüler

yazar olarak nitelendirilen Ahmet Mithat, Türkçe’deki

ilk polisiye roman olan “Esrar-ı Cinayat” ile ilk

hikaye koleksiyonunun da müellifi.

Ahmet Mithat Efendi“Kırk Beygir Gücünde Yazı Makinesi”

tarih ve...

Page 47: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

1844’te Tophane’de doğup, 28 Aralık 1912’de gönüllü ola-rak muallimlik yaptığı Darüşşafaka’da hayata veda eden Ahmet Mithat, 6-7 yaşlarında iken babasını kaybedince eğitimi için çalışmak durumunda kaldı. Rusçuk’ta bir dev-let dairesine memur olarak çalışırken bir yandan da Arap-ça, Farsça ve Fransızcası’nı ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı.

1871’e kadar Sofya ve Bağdat’ta resmi görevlerinin yanı sıra gazetecilik yaptı. Okumaya olan düşkünlüğü saye-sinde batı edebiyat ve sanatını yine bu dönemde öğrendi. 1871 yılında görevinden istifa edip İstanbul’a dönerek ge-rek kurduğu gazete ve dergilerde gerek var olanlarda ga-zetecilik yaptı, kendi matbasını kurdu. “Letâif-i Rivayat”, “Kıssadan Hisse” ve “Hace-i Evvel” isimli eserler-den oluşan ilk hikaye koleksiyonunu bu dönemde yayınladı. Namık Kemal ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Dinsizlikle suçlandı. 1873’te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü. 38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, “Medreseyi Süleymaniye” adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden bi-rini yaşayan yazar, “Hasan Mellah”, “Hüse-yin Fellah” ve “Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul’da Neler Olmuş” gibi önemli eserlerini burada yazdı. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat ’ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.

Beykoz, Sırmakeş Suyu, Tercüman-ı HakikatRodos sürgününden döndükten sonra Kabataş’ta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Ha-nım ile komşu olmuştu. 1880 yılında Beykoz bir çiftlik sa-tın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya “Sırmakeş” adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyı-sında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı. İstanbul’a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı “Menfa” adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; “Üss-i İnkılab” adlı eserinde de II.Abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi. 27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Ha-kikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. 1879’da Matbaayı Amire’ye müdür olarak ta-yin edildi.

II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı haya-tından da çekildi. Bakanlar Kurulu’nun özel kararıyla Da-rülfünun’da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat’ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin’de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka’da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafa-ka’da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatı-nı kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı’na defnedildi.

Eserleri ve hayata bakışı Ölümüne dek 200’den fazla eser yayımlayan Ahmet Mit-hat’ın büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak-tı. Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi “kırk beygir gücünde yazı makinesi” olarak tanındı. Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun

ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurgu-ladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sade-leşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği,

tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Eserlerinde ahlaklı, iyi ve doğru olanın yer

alamsına özen gösteren yazar Emile Zola’yı bu nedenle okumadığını ifade etmişti. Ürünlerini

daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Ro-mancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden

Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir. Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar

yapmış, “Açıkbaş”, “Ahz-i Sar”, “Ziba” adlı kitapla-rıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.

Fransızca’dan yaptığı roman çevirileri, batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı. Gazeteci-liğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; ço-ğunlukla batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap, hem de fasikül olarak çıkarmıştır. Saltanatı desteklediği için Cumhuriyet döneminde ilgi görmediği söylense de modern edebiyatın üslubunun dışında, kendini esere ilave eder tarzdaki anlatımının da bunda payı olduğu söylenebilir. Ölümünün 100.yılı dola-yısıyla “Küllerinden Doğan Anka, Ahmet Mithat Efendi Üzerine Yazılar” adlı kitabıyla ilgili bir söyleşisinde ya-zar Fazıl Gökçek, postmodern süreçte hikayeden ziyade anlatım tarzının daha öne çıkmasıyla son dönemlerde Ahmet Mithat’ın daha fazla ilgi gördüğünü ifade ediyor. Taraf Gazetesi’ne yazdığı bir yazıda Prof.Dr.Kemal Karpat ise dönemdaşı ve kendisi gibi bir ortasınıf yazarı Çehov kadar ilgi görmeyişini gerek Ruslar’ın okumaya, yazar ve sanatçılarına ilgisine gerekse de Ahmet Mithat’ın toplum-culuğuna bağlıyor.

Page 48: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

46

Beykoz’da Kültür Sanat

Projeye katılan gençler “Kültür Geceleri”nde geleneklerini sergiledi.

Avrupalı Gençlerle Kültür ve Dostluk Harmanı

Bahçe Grubu, proje boyunca eğitim aldıkları Hobi Bahçeleri’nde dostluklarını temsilen bir de hatıra bahçesi kurdu.  

Beykoz’da AB hibesiyle uygulanan ilk gençlik projesi olan “Beykoz’da Yaşam ve Sanat”, 50 Avrupalı gence, sanat aracılığıyla birbirlerini tanıma, kültürleri tanıtma ve yeni dostluklar kurma fırsatı sundu.

Beykoz Belediyesi tarafından gençleri sanatın farklı dal-larında buluşturmak, kültürlerarası yakınlaşmayı sağla-mak ve gençlerin yeteneklerini keşfetmelerine öncülük

etmek amacıyla hazırlanan projeyle ilçenin uluslararası ölçekte tanıtımı da hedeflendi.

8-20 Temmuz tarihleri arasında uygulanan proje kap-samında ilçede, Beykoz’un  kardeş kentleri olan Maca-ristan’ın Mohaç ve Almanya’nın Mülheim an der Ruhr kentleri ile İsveç’in Lund, Polonya ve Fransa’nın farklı şehirlerinden 40 genç ağırlandı. Projede ilçeyi 10 Bey-kozlu öğrenci temsil etti.

Page 49: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

4 Atölye uygulaması yer aldı Kültürlerarası önyargıların ortadan kalkması ve diyalo-ğun sanat aracılığıyla artmasını da hedefleyen projede öğrencilere Camcılık, Yaratıcı Dans, Bahçecilik ve Kısa Film konularında alanlarında uzman eğitmenler tarafın-dan atölye eğitimleri verildi.  Gençlerle, Cam Ocağı’nda füzyon ve boncuk yapımı, Hobi Bahçeleri’nde bahçe ta-sarımı, BRT (Beykoz Belediyesi Radyo TV) stüdyolarında kısa film çekimi, Beykoz Belediyesi Gençlik ve Spor Ku-lübü’nde ise dans eğitimleri yapıldı. 

Cam Grubu’ndan Beykoz Akvaryumu 20 Temmuz’daki Gala’da sergilenen, gençlerin büyük emek ve sabırla hazırladıkları, cam duvar saatleri, ka-lemlikler, tabaklar ve minyatür bahçeler ilçe sakinlerinin büyük beğenisini kazandı. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde düzenlenen Gala Gecesi’ne Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Belediye Başkan yar-dımcıları Nevin Çalışkan ve  Hanefi Dilmaç ile  projede yer alan gençler, aileleri ve ilçe sakinleri katıldı.

Gecede, Yaratıcı Dans ekibi Adıyaman, Artvin, Adana ve Ardahan Yöresi’nden yöresel danslar sergilerken, Kısa Film Ekibi Yoros Kalesi’nde çektikleri kısa filmi izleyici-lerin beğenisine sundu.

Gençlere bahçe ve botanik eğitiminin verildiği Bahçecilik Grubu proje boyunca hazırladıkları minyatür bahçelerle gala gecesinde yerlerini aldı. Bahçe Grubu, eğitim aldık-ları Hobi Bahçeleri’nde, proje boyunca kurulan dostluk bağlarını temsilen bir de hatıra bahçesi kurdu.

Başkan Çelikbilek: “Kültürümüzde sevgi’nin özel bir yeri var” Gecede yaptığı konuşmada günümüzde artık ülkeler arasında mesafenin azaldığına kültürlerin yakınlaşıp kaynaştığına değinen Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek: “Avrupa’nın 5 farklı şehrinden gençleri ilçe-mizde ağırlamak çok güzel, bundan memnuniyet duy-dum. Umarım kendileri de memnun kalmışlardır. Bizim kültürümüzde sevginin ayrı ve özel bir yeri vardır. Yunus Emre, Mevlana sevgiyi ön plana çıkarmışlardır. Bu pro-jeyle farklı kültürlerden gelen gençler arasında sevgi ve

hoş görünün yaygınlaştığına inanıyorum. Ülkelerinden kalkıp ilçemize gelerek burada güzel çalışmalar ortaya koyan  öğrencilerimizin her birini kutluyorum” diye ko-nuştu.  Gala Gecesi’nin sonunda projede yer alan gençle-re katılım belgeleri ve hediyeler takdim edildi. 

Kısaca Life and Art in Beykoz ProjesiBeykoz Belediye Başkanlığı tarafından AB Eğitim ve Gençlik Merkezi Başkanlığı’na Eylem 1.1 (Gençlik Değişimleri) alanında yazılmış “Life and Art in Beykoz” projesi, gençlerin Beykoz’da edindiği birikimleri kendi ülkelerine taşıması ve kendi toplumları içinde aktif rol almaya cesaretlendirmesi ile “Avrupa vatandaşlığı” ilkesi-ne; gençlerin sahip oldukları bilgi ve birikimlerini paylaş-maları, birbirleriyle etkileşim içinde olmaları sayesinde “gençlerin katılımı” ve “kültürel çeşitlilik” ilkelerine ve son olarak düşük hayat standartları nedeniyle farklı kültürleri tanıyamamış, eğitimini yarıda bırakmış ve “kalifiye iş gücü” olarak görülmeyen gençler için yeni iş fikirleri sunması açısından “imkanı kısıtlı gençlerin da-hil edilmesi” ilkelerine değinerek Gençlik Programı’nın genel hedeflerini kapsıyor.

Camcılık eğitimine katılan gençler füzyon ve cam boncuk yapımının inceliklerini öğrendi.

Page 50: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

48

Necip Fazıl Kısa-kürek’in “Bir Adam Yaratmak” adlı tiyatro eseri Eylül ayı boyunca Şehir Tiyatroları tarafından Anadoluhisarı Ahmet Mithat Efendi Kültür Mer-kezi’nin Feridun Karakaya Sahnesi’nde ücretsiz olarak oynandı.

İlk baskısı 1938 yılında çıkan “Bir Adam Yarat-mak” Necip Fazıl’ın en önemli ve en meşhur piyeslerinden biri. Aynı sene meşhur tiyatro sanatkârı Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konulmuş ve iki sezon oynanmıştı. 1977 yılında Yücel Çakmaklı tarafından Türk televizyonuna uyarlanana piyeste oyun içinde oyun bulunu-yor. “Bir Adam Yaratmak” piyesi, sanat ve edebiyat dünyasında “büyük bir sanat olayı” olarak nitelendirile-rek münekkidlerce yaratıcı gü-cünün üstünlüğü alkışlanmış bir eser olarak önem kaza-nıyor. Bir münekkid; “Piyes insanın ve aklın güçsüzlüğü fikrini tiyatroya, edebiyat ve sanata yerleştirmiştir” diyor örneğin. Oyunda  aynı za-manda yönetmeni de olan Bora Seçkin’in yanı sıra; Cansu Uzun, Gül

Akelli, Ali Nuri Türkoğlu, İbrahim  Can, Selçuk Soğukçay, Özenç Otyam, Barış Yapıcı, Aydan Ça-kır, Fatih Aksüt, Sinan Ateş, Seyfullah Kartal ve Hülya Arslan rol alıyor.

İnsanın insana oynadığı oyun hepimize kaybettiriyorYönetmen Seçkin oyunla ilgili görüşlerini şöyle ifade ediyor: “2002 Yılında İstanbul Şehir Tiyatro-su’nda sahnelenirken, bir oyuncu olarak tecrübe ettiğim, bugün hem oyuncu hem de yönetmen olarak yeniden değerlendirme fırsatı bulduğum Bir Adam Yaratmak oyunu, kurgu itibarıyla oyun içinde oyun olma özelliğiyle dinamiğin ve gerili-

min, işitsel açıdan şiirsel hâkimiyetin, top-lumsal açıdan insanın insana oynadığı

oyunların topyekun yitirimlerimi-ze mâl olduğu gerçeğinin, birey-

sel açıdan psikolojik yalnızlık duygusunun vurgularını, büyük bir zenginlik ve de-rinlik içinde irdelendiğini görmekteyiz. Sahneleme dikkatinde, bu vurguların

altının çizildiği bir dramatur-ji süzgeci ile işitsel ve görsel

açıdan klasik bir tad sunulmaya çalışılmıştır.”

“Bir Adam Yaratmak” Ücretsiz Oynandı

14 Eylül’deki ilk gösterimin ardından

oyunlar 30 Eylül’e kadar ilgiyle takip edildi.

Page 51: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Sadri Alışık, Anadoluhisarı Kalesi, Beykoz Dalyanı, Çeşmi- Bülbül

İbrik, sağlamlığıyla hafızalara yer eden Beykoz Kundurası, Neyzen

Tevfik, Küçüksu Çeşmesi ve Şişecam’dan cam örnekleri yol

kenarından geçenlere gülümsüyor

Beykoz’un tarihi ve kültürel değerleri ile önemli şahsiyetleri, Bey-koz’un duvarlarına bir bir nakşediliyor. Sadri Alı-şık meşhur selamıyla, Hisar Kalesi mütevazılığıy-la, Beykoz Dalyanı yıllanmışlığıyla adeta “resim” geçidi yapıyor...

Sahip olduğu doğal güzellikleri ve zengin tarihi birikimiyle İstanbul’un nadide ilçeleri arasında yer alan Beykoz’da duvarlar, ilçeye ait doğal ve tarihi güzellikler ile önemli şahsiyetlerin yer aldı-ğı resimlerle donatılıyor.

Beykoz Belediyesi’nin yürüttüğü çalışmayla ilk olarak Çubuklu-Dedeoğlu arasındaki duvarlarda yer alan resimlerin yerlerine yenileri nakşedildi. Ressam Hakan Yılmaz’ın fırçasından çıkan çalış-madaki temalar, ilçenin köklü birikimini yeniden gözler önüne serdi.

Beykoz’a ait değerlerin tanıtılmasına katkı sağ-lanmak ve ilçeyi güzelleştirmek amacıyla başla-tılan çalışmada neler yok ki... Tiyatro Sanatçısı Sadri Alışık, Anasoluhisarı Kalesi, Beykoz Dalya-

nı, Çeşm-i Bülbül İbrik, sağ-lamlığıyla hafızalara yer eden Beykoz Kundurası, Neyzen Tevfik, Küçüksu Çeşmesi ve Şişecam’dan cam örnekleri yol kenarından geçen-lere gülümsüyor.

İlçedeki atıl durumdaki alanları değerlendirmek ve kültürel değerlerin yeni nesillere tanıtılma-sına katkı sağlamak amacıyla mevcut çalışmayı yeniden ele aldıklarını söyleyen Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, ilçe sakinlerinin yaşa-dıkları bölgenin değerlerini öğrendikleri zaman sahiplenme ve aidiyet duygusunun da pekişeceği-ni belirtiyor.

Beykoz’u güzelleştiren ve ilçe belleğini tazeleyen çalışma son baharda eski Tekel Fabrikası duvarla-rının ve Burunbahçe Mesire Alanı’ndaki duvarla-rın boyanmasıyla devam edecek.

Beykoz’un Duvarlarına Motif Motif Tarih İşleniyor

Page 52: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

50Kanlıca’dan Start Aldı

Page 53: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından düzenlenen Boğaziçi Kıtalararası Yüzme, Kano ve Yelken Yarışları’nın 15 Temmuz’da gerçek-leşen 24.sü, Kanlıca’dan start aldı.

2020 Olimpiyat Oyunları düzenlemeye aday olan 2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul bir büyük organizasyona daha ev sahipliği yaptı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) ön-derliğinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla  ‹‘2 kıta 1 yarış’’ sloganıyla düzen-lenen organizasyonun en önemli etkinliği olan yüzme yarışlarında Türkiye ile 41 ülkeden çeşitli yaş gruplarında kadın-erkek 1,181 spor-cunun katılımı ile bu yıl bir kez daha rekor kırıldı. Kanlıca Vapur İskelesi’nden onar da-kika arayla verilen üç ayrı startla başlayıp 6.5 km’lik bir mesafe sonrası Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı’nda sona eren yarışmada 678 erkek, 180 kadın Türk yüzücü ile 248 erkek, 75 kadın yabancı yüzücü mücadele etti.

Gemi trafiği durdu Dünyanın ilk ve tek kıtala-rarası yüzme yarışma-sı özelliğini taşı-yan organi

Kanlıca’dan Start A

ldı

Kanlıca’dan Start A

ldı

Kanlıca’dan Start A

ldı

Page 54: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

52

zasyon vesilesiyle İstanbul Boğazı bir süreliğine gemi trafiğine kapatıldı. Saat 09.20’de kürek ya-rışları, 09.40’ta kano yarışları ve saat 10.00’da yüzme yarışları start aldı. Yüzme yarışları, 2 saat süreyle sınırlı tutulurken, sporcuların güvenliği açısından 08.30 ile 11.30 saatleri arasında İstan-bul Boğazı’ndan gemi geçişi yapılmadı.

Efsane yüzücü Mark Spitz onur konuğuydu Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından bu yıl ‘2 Kıta 1 Yarış’ sloganıyla 24. kez gerçekleştirilen Boğazi-çi Kıtalararası Yarışları’nı, organizasyona Onur Konuğu olarak davet edilen ABD’li efsane yüzücü Mark Spitz, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Gençlik ve Spor Genel Müdür Yar-

dımcısı Tamer Taşpınar, ana sponsor firma Sam-sung’un Türkiye Başkanı SungYong Hong, TMOK Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener, ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone,  İstanbul Valisi Yardımcısı Ali Bakoğlu, Gençlik ve Spor Bakanlığı Şube Müdürü Adnan Kuzu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Des-tek Hizmetleri Daire Başkanlığı Gençlik ve Spor Müdürü Osman Avcı, TMOK Başkan Yardımcıları Türker Arslan, Hasan Arat, Spor AŞ Organizasyon Müdürü Deniz Adar, Karadeniz Gençlik Oyunları Koordinatörü Nihat Toker, Yüzme Federasyonu Başkanı Yard. Doç. Ahmet Mazhar Bozdoğan, Kano Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Sami Men-gütay, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu üyeleri ve TMOK Boğaziçi Komisyonu üyeleri organizasyonu yerinde takip etti.

Engelliler Boğaz’ı yüzerek geçti Yarışlara katılan down sendromlu Caner’i TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu karşıladı. İstanbul Boğazı’nı başarıyla geç-tikten sonra ‘’çok mutluyum’’ diyerek sevincini kendisi gibi down sendromlu arkadaşlarıyla pay-laşan Caner, madalyasını da Prof. Dr. Kuzu’nun

elinden aldı.  Eski bakanlardan Kürşat Tüzmen de gediklisi olduğu Boğaziçi Kıtalararası Yarışları’na katılan ve parkuru tamamlayan isimler arasındaydı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın telefonla ara-yarak destek verdiği down sendromlu Caner Ekin ile çok sayıda engelli sporcu yüzme yarışında yer aldı. Geçen yılki yarışlarda olduğu gibi bu yılda İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen Ekin yarışları, 1 saat 10 dakikada tamamladı.

Page 55: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Yüzmede Hasan Emre Musluoğlu birinci oldu Yüzme yarışında genel klasman birinciliğini son iki yılın şampiyonu Hasan Emre Musluoğlu 47.12’lik derecesiyle elde ederken, Rusya’dan Evengy Bezruchenko 47.58’lik zamanla ikinci, İngiltere’den William Ellis 48.19’luk derecesiyle üçüncü oldu.  Hasan Emre Musluoğlu, “Çok mut-luyum. Üçüncü senemde üst üste üç kez birinci ol-dum. Dereceye giren diğer sporcular yabancı oldu-ğu için Türkiye’yi birinci olarak temsil etmekten çok mutluyum” dedi. Genel klasmanda dereceye giren sporcuların ödüllerini TMOK Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener, organizasyonun Onur Konuğu ABD’li efsane şampiyon Mark Spitz ve organizas-yonun ana sponsoruSamsung’un Türkiye Başkanı SungYong Hong verdi.

Kano ve Kürek yarışları nefes kesti Yüzme yarışlarından önce start alan kürek ve kano yarışları etabında da yoğun bir çekişme ya-şandı. Organizasyon kapsamında düzenlenen kü-rek yarışlarında, Fatih Örer ve Yavuz Kuban’dan oluşan Fenerbahçe B Takımı birinci oldu. Gökhan Başaran ve Y. Tunç Sönmezoğlu ile yarışan ‘’NGN İstanbul Translation’’ ikinci, Bilgin Özer ve Erdem Ada’dan oluşan Anadoluhisarı üçüncü sırayı aldı.

Kano yarışlarının birincileri

Kürek yarışlarının birincileri

Yüzme yarışlarının birincileri

K-2 Büyük Erkekler: Mustafa Kemal Merit ve Mete Cüneyt Gazioğlu (Marmara Üniversitesi SK)

K-2 Büyük Bayanlar: Aylin Özer Başkın ve Özlem Duygu

K-1 Büyük Erkekler: Hakan Aydoğmuş

Fatih Örer ve Yavuz Kuban’dan oluşan Fenerbahçe B Takımı birinci oldu. Gök-han Başaran ve Y. Tunç Sönmezoğlu ile yarışan ‘’NGN İstanbul Translation’’ ikin-ci, Bilgin Özer ve Erdem Ada’dan oluşan Anadoluhisarı üçüncü sırayı aldı.

Erkekler A grubu (14-18 yaş): Schöne Lukas

Erkekler B grubu (19-24 yaş): H.Emre Musluoğlu

Erkekler C grubu (25-29 yaş): Abdülhalim Lafçı

Erkekler D grubu (30-39 yaş): Evgeny Bezruchenko

Erkekler E grubu (40-49 yaş): Yury Algebraistov

Erkekler F grubu (50-59 yaş): Süreyya Ahmet Kip

Erkekler G grubu (60 yaş ve üstü): Raffaele Esposito

Kadınlar A grubu (14-18 yaş): Beyza Kordan

Kadınlar B grubu (19-24 yaş): Ayşe Göksu Hınçal

Kadınlar C grubu (25-29 yaş): Ludmila Papova

Kadınlar D grubu (30-39 yaş): Julie Upmeyer

Kadınlar E grubu (40-49 yaş): N.Renin Gemicioğlu

Kadınlar F grubu (50-59 yaş): Kristina Schotte

Kadınlar G grubu (60 yaş ve üstü): Huma Bayraktar

Page 56: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

54

1973 yılında, Japon ve Türk hükümetlerinin işbirliğiyle denizciliğin gelişmesi amacıyla “Balıkçılık ve Su Ürünleri Meslek Lisesi”

adıyla açılan Barbaros Hayrettin Paşa Denizci-lik Anadolu Meslek Lisesi bünyesinde kurulan müze, ilçeye gelen ziyaretçilerin uğrak noktaları arasında yer alıyor. Ağırlıklı olarak Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinde yetişen türler ile tatlı su balıklarının sergilendiği müzede; nesli tükenmiş balıklardan, çevre kirliliği nedeniyle

artık normal boyutlarında göremeyeceğimiz balıklara, denizyıldızları,

mercanlar, deni-ziğneleri ve

kabuklulara kadar pek çok canlı

kurutulmuş halde ya da koru-yucu sıvıların yer aldığı kavanozlarda

sergileniyor.

2010 yılında yenilendiBeykoz Kaymakamı Aydın Ergün’ün girişimleri, okulun su ürünleri öğretmenleri Ahmet Kıral Özbey ve Oya Özbey’in çabalarıyla 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında modern bir anlayışla yenilenen müze, bakımsızlıktan kurtarı-larak yeniden ilçeye kazandırıldı.

Denizin Altı Bu Müzede! Balık türleri, deniz canlıları, kabuklardan oluşan birbirinden ilginç 3,800 parça ürünün sergilendiği, Türkiye’nin ilk denizcilik müzesi olarak Beykoz’da kurulan “Denizcilik ve Su Ürünleri Müzesi” deniz canlılarının dünyasını keşfe çağırıyor.

Page 57: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Kapılarını 1983 yılında okul müdürü Yasin Gök-çek döneminde açan müzenin kuruluş fikri, Ja-pon hükümeti tarafından okula bağışlanan ders materyalleri, koleksiyonerlerin zaman içindeki bağışları ile öğrencilerin derslerde işleyip dondur-dukları balıkların sergilenmesiyle ortaya çıkmış.

Japon Hükümeti’nin okulun kurulduğu ilk yıllar-da bağışladığı, formalin maddesi içinde korunan balık ve canlı türleri ile testere balığının testeresi, kılıç balıklarının kılıçları, nesli tükenen yarım ga-galı balık, camgöz kafası, sarı kuyruk balığı, beyin mercanı müzede görülmeye değer parçalar ara-sında yer alıyor.

Müzede sergilenen parçaların çoğu günümüze, içleri özel bir yöntemle temizlenen balıkların ku-rutulup verniklenmesiyle gelmiş.

1,000 parça sergilenmeyi bekliyor Barbaros Hayrettin Paşa Denizcilik Anadolu Meslek Lisesi bahçesi içersindeki müze, hafta içi 08:30-17:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziya-ret edilebiliyor. Yer sıkıntısı nedeniyle depolarda bekleyen 1,000 parça ürün ise sergilenmek üzere deniz sevdalılarının uzatacağı eli bekliyor.

Page 58: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

56

Beykoz Belediyesi’nin çocuk ve gençlere yetenek-lerini keşfedecekleri alanlar sunmak, yetişkinlere yeni hobi alanları açmak, öğrencilere derslerinde takviye sağlamak üzere 23 branşta düzenlediği kültür-sanat ve eğitim kursları ilçe sakinlerinin yoğun ilgisiyle sürüyor.

Kavacık Hizmet Binası, Prof. Dr. Necmettin Er-bakan Kültür Merkezi ve Tokatköy Hizmet Binası olmak üzere 3 farklı mekânda ücretsiz devam eden kurslardan bugüne kadar 5 bin ilçe sakini yararlandı. İngilizce, Arapça, Osmanlıca, Tiyatro, Keman, Fotoğrafçılık, Kaligrafi, Gitar, Bağlama, Diksiyon, Hızlı Okuma, Genel Muhasebe, İspan-yolca, Kanun, Ney branşlarında eğitimlerin veril-diği kurslarda öğrenciler için Matematik, Türkçe, Fen Bilgisi, Geometri, Biyoloji, Kimya, Fizik, Coğ-

rafya dersleri de açıldı. 6 bin kişi müracaat etti İlçedeki çocuk ve gençlerin sosyal gelişim ve eğitimlerine katkı sağ-lamak amacıyla yaz döneminde kurslar açtıklarını ifade eden Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, verdikleri eğitimlerin yeni yeteneklerin keşfedilmesine imkân sağlayacağını da belirtti. Haziran-Ağustos döneminde açı-lan kurslar için 6 bin müracaat aldıklarını da hatırlatan Çelik-bilek, kültür ve sanatın her ala-nında gelişimi hedeflediklerini, eğitimlerin sonbahar döneminde de devam edeceğini söyledi.  

Sonbahar dönemi kayıtları da başladıBeykoz Belediyesi’nin sonbahar döneminde vere-ceği eğitimler için 3-21 Eylül’de başvurular alın-dı. Kurslar Ekim, Kasım ve Aralık olarak 3 aylık dönemde tamamlanacak. Kurslarda çocuklar ve yetişkinler için farklı seçenekler bulunuyor. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi, Kavacık Hizmet Binası ve Tokatköy Hizmet Binası’nda ve-rilecek ücretsiz eğitimlerden yararlanmak isteyen ilçe sakinleri adı geçen kültür merkezlerine başvu-rarak kayıt yaptırabilecek. İngilizce, Arapça, Os-manlıca, Tiyatro, Keman, Fotoğrafçılık, Kaligrafi, Gitar, Bağlama, Diksiyon, Hızlı Okuma, İspanyol-ca, Kanun, Ney branşlarının yer aldığı kurslarda  öğrencilere takviye olarak yine İngilizce, Matema-tik, Türkçe, Fen Bilgisi, Geometri, Biyoloji, Kimya, Fizik, Coğrafya dersleri verilecek.    

Beykozlular Bu Kurslarda Yeteneklerini Keşfediyor

Page 59: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Beykoz Belediyesi’nin ilçenin kent dokusunu güzelleştirmek ve  ilçe sakinlerinin yaşamını ko-laylaştırmak üzere başlattığı merdiven kaplama çalışmaları kapsamında 50 adet merdivenli sokak yenileniyor.   

7 Tepeli şehir İstanbul’da özellikle dik yokuşu bu-lunan sokaklarda yaşayan ilçe sakinlerinin haya-tını kolaylaştırmak ve daha yaşanılabilir bir şehir sunmak üzere tasarlanan merdivenli sokaklar aynı zamanda kent dokusu ve çevresini de gü-zelleştiren unsurlar olarak göze çarpıyor. Bu tür sokaklara İstanbul’un hemen her eski semtinde rastlamak mümkün.

İşte bunlardan biri olarak öne çıkan Beykoz’un 50 noktasını kapsayan merdiven yapım çalışmaları dik bölgelerde yaşamı kolaylaştırırken, sokaklara bakımlı bir görünüm de kazandırmayı amaçlıyor. Yenilenen merdivenler sağlam ve dayanıklı mal-zemeyle kaplanırken çalışmalar şık korkuluklarla tamamlanıyor.  

Merdiven yenileme çalışmaları kapsamında bu-güne kadar Ortaçeşme Mahallesi; Mektep Sokak, Dalkılıç Sokak, Cemre Sokak, Şehit Cihan Top Sokak ile İncirköy Mahallesi’nde Gözde Sokak, Umut Sokak, Çeşm-i Bülbül Sokak ve Gümüşsuyu Mahallesi Çoban Çıkmazı’nda çalışmalar tamamlandı.

Toplamda 2 bin m’yi bulan 50 merdivenin 1 yıl içinde yenilenmesi planlanıyor.  

Meydan yenileme projelerinden yol yapım, açma ve genişletme çalışmalarına, asfaltlama çalışma-larından yağmursuyu döşeme çalışmalarına kadar Fen İşleri alanında hizmetlerin dolu dizgin sür-düğünü belirten Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, merdiven yapılan sokakların ayrı bir görünüm ve güzellik kazandığını ilçeyi güzelleşti-recek ve kent dokusunu ortaya çıkacak yeni çalış-maların planlandığını söyledi.  

Merdivenli Sokak Yenileniyor50

Page 60: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

58

Beykoz’a Spor, Eğitim ve Turizm’de Dev Yatırımlar Geliyor

Page 61: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek rutin olarak düzenlediği Yerel Basın Bilgilendirme Toplantısı’nda ilçede yayın yapan yerel gaze-telerin genel yayın yönetmenleri, yazı işleri müdürleri ve köşe yazarlarıyla Eylül ayı başında bir araya geldi. Eğitimden spora, kültürden tu-rizme, altyapıdan sağlığa, İBB’ye devri yapılan arazilerden vakıflara ait tarihi binalara  kadar ilçeyi ilgilendiren pek çok konunun ele alındığı toplantıda; güncel gelişmeler ile spor, eğitim ve turizm alanında ilçeye yapılacak yatırımlar ko-nuşuldu.

Başkan Çelikbilek, Şahinkaya’da yapılacak olan Beykoz Stadyumu Beykoz Arena, Türkiye Bas-ketbol Federasyonu’nun İshaklı’daki antrenman ve eğitim kompleksi, Beykoz Stadı ve Kanlıca’da tarihi binaların kiralanması çalışmaları, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait taşınmazların kültür bi-naları olarak ilçeye kazandırılması kapsamında Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi, Şeyh Meh-met Tevfik Efendi Vakfı’nın ilçe sakinlerinin dinlenebilecekleri bir sosyal alan ve kültür mer-kezi olarak yapılandırılması, tarihi Rufai Derga-hı’nın sosyal alan olarak hizmet verme projesi, Beykoz Kışlası’nın kültür merkezi olmak ve R.Şahin Köktürk Spor Kompleksi’nin daha etkin hizmet vermesini sağlamak üzere İBB’ye devri, Orhan Veli Kanık Par-kı’nın yenilenmesi, Türk Alman Üniver-sitesi. Kavacık’ta 10 bin öğrenci kapasiteli Medipol Tıp Üniver-sitesi projelerinden bahsetti. Kılıçlı Film Platosu, Karlıtepe Seyir Terası, Göksu

Aquapark projelerini de aktaran Çelikbilek bu projelerle ilçenin turizm de önemli yatırımlarla tanışacağını söyledi.

Kanal Riva geliyor İlçenin doğa ve yeşile kaçış noktalarından Riva’da yürütülecek olan Kanal Riva Projesi hakkında da bilgiler veren Çelikbilek: “Riva Deresi’nin girişin-den Bozhane’ye kadar olan 15 km’lik alan turiz-me kazandırılacak. Sosyal donatı alanları, rekre-asyon, gezi ve dinlenme mekanları ile bambaşka bir yaşam alanı ortaya çıkacak. Riva Deresi’nde tekne gezileri yapılacak. İlçeye turizm hareketli-liği getirecek olan bu projede STK’lar, DSİ ve İBB ile birlikte çalışacağız “ dedi.   

Projlerden...

Beykoz Arena için geri sayım başladı İstanbul’un en eski ve köklü ilçelerinden Bey-koz, içerisinde 10 bin kişilik stad, 2,500 kişilik kapalı spor salonu ve 2500 kişilik tam olimpik yüzme havuzu olan dev bir Arena’ya kavuşuyor. 2012 Spor Başkenti İstanbul’un sportif cazibe-sine yenilik kazandıracak proje Beykoz Beledi-

Page 62: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

60

yesi tarafından hazırlatıldı. 43 dönüm arazi üze-rine kurulacak dev spor kompleksinde tribünleri tamamen kapalı 10 bin kişilik stad, uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapacak 2500 kişilik kapalı spor salonu ve tam olimpik yüzme havuzu ile yürüyüş ve koşu parkurları, yüzme havuzları, restoranlar ve kafeteryalar yer alacak. İlçeye ca-zibe ve enerji katması planlanan projeyle İstan-bullular ve Beykozlular, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe kulüplerinin tesis ve stadlarındaki rahatlık ve konfora kavuşacak.

Kompleksin her salonu ve tesisi için ayrı ayrı oto-parklar oluşturulacak projede ayrıca özürlüler için çağdaş standartlara uygun alanlar yer alacak.Pro-jesi tamamlanan ve çok yakında inşaatına başlana-cak dev kompleksle önemli bir istihdam alanı da oluşturulması düşünülüyor. İnşaat aşamasında ve diğer aşamalarda çeşitli iş imkanları yaratacak olan tesis, Beykoz Belediyesi’nin prestij projeleri arasın-da yer alıyor. Beykoz Arena’nın ilçeye ve İstanbul’a çok büyük değer ve cazibe katacağına değinen Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, vatan-daşlarımızın ve tüm İstanbullular’ın kullanımına açık olacak tesisin uluslararası sportif markamıza da katkı sağlayacağını söyledi. Başkan Çelikbilek, 2012 Spor Başkenti İstanbul’un en büyük yatırım-larından biri olacak projenin, 2013 Spor Başkenti adayı Beykoz’a hayırlı olmasını diledi.

Hz. Yuşa Türbesi’ne yeni çehre, yeni camiİstanbul’un en fazla ziyaretçi alan ibadet mekân-larından Hz. Yuşa Türbesi’nin çevresi, Hz. Yuşa Peygamberin makamına yaraşır güzellikte proje-lerle yenileniyor.  İBB çevre ve peyzaj projelerini, Beykoz Belediyesi ise yol yapım, otopark ve yeni cami projelerini hayata geçirecek. Yılın her döne-minde İstanbul’un ve yurdun dört bir yanından ziyaretçi akınına uğrayan Hz. Yuşa Türbesi, va-tandaşların ulaşımdan ibadete tüm ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabileceği daha bakımlı ve daha modern bir ibadet alanına dönüşüyor. İBB/İs-tanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 25 bin

Page 63: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

m2’lik alanda uygulanacak yeşil alan ve çevre projesi Ramazan Bayramı’nın hemen ardından başladı. Beykoz Belediyesi Yuşa yolunda otopark düzenlemesini de kapsayan yol  genişletme ça-lışmalarına da Temmuz ayında başlamıştı.

Türbeye akülü araçlar çıkacakYol genişletme çalışmaları kapsamında mevcut caminin girişinde yer alan otopark, genişletilen yolun alt kısımlarına alınacak. Hz. Yuşa Türbe-si’ne çıkan yol araçlardan arındırılacak. Yaşlı ve çocuklar için burada akülü araçlar hizmet ve-recek.  Türbeye çıkan yol gölgelikli bir yürüyüş yolu olarak düzenlenecek.

Çevre düzenleme projesinin ardından Yuşa Te-pesi’ne bir de camii yapılacak. Yeni cami için ilgili kurullarla görüşmelerin devam ettiğini be-lirten Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek: “Hz. Yuşa peygamberin burada defnedildiğine inanılıyor. Biz de öyle inanıyoruz. Bugüne kadar türbe ve çevresinde birçok düzenlemeler yapıldı fakat ilgi o kadar yoğun ki ihtiyacı karşılamıyor. Cami ve mevcut otopark yeterli değil. İBB bu alanda kapsamlı bir yeşil alan ve çevre düzen-lemesi yapacak. Belediye olarak biz de ziyaret-çilere ulaşımda kolaylık sağlamak amacıyla yol genişletme çalışmasına başladık. Şayet cami de yapılırsa Cuma günleri, kandil ve üç aylarda ya-şanan yoğunlukta vatandaşlarımız ibadetlerini daha rahat yapabilecek” dedi.

Anadolukavağı sınırları içinde, Boğaziçi ve Karadeniz’e hâkim muhteşem manzarasıyla da ziyaretçilerin ilgi odağı olan Yuşa Camii ve Türbesi, Boğaziçi’nin sahile en yakın ve yüksek yerinde bulunuyor. Ziyaretçilerin ibadet ve sos-yal ihtiyaçlarını daha ferah ve bakımlı bir alanda karşılayabilmesi amacıyla hazırlanan çevre dü-zenlemesi ve yol projelerinin 2 ay içinde tamam-lanması planlanıyor.

Beykoz, Aquapark’la su turizmine açılıyor İstanbul’un akciğeri, huzur ve sakinliğin adresi Beykoz, ilçeyi turistler için çekim merkezi haline getirecek içinde birbiriden renkli eğlenme ve dinlenme tesislerinin yer aldığı Aquaparkla su turizmine açılıyor.

Göksu Mahallesi’nde yapım hazırlıkları devam eden, Karlıtepe Seyir Terası ve Kılıçlı Film Pla-toları Projesi’nden sonra ilçenin önemli turizm yatırımları arasında yerini alan Aquapark ilçeye sosyal hareketlilik de kazandıracak.

Beykoz’un gelişen turizm vizyonuna uygun olarak kurulacak olan ve tatil yörelerindeki ben-zerlerini aratmayan proje ile ilçeye gelen yerli ve yabancı turist sayısının artması bekleniyor. İlçenin eşsiz doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra bundan böyle önemli turizm yatırımlarıyla da anılacağını ifade eden Beykoz Belediye Baş-kanı Yücel Çelikbilek: “Yeni okullar, sağlık mer-

Page 64: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

62

kezleri, üniversiteler, oteller ve sosyal tesislerle karşımızda her açıdan değişen ve gelişen bir Bey-koz var. Karlıtepe Seyir Terası, Kılıçlı Film Platosu, Küçüksu Mesiresi’nin yanı sıra Göksu’da kurulacak olan Aquapark ilçenin turizm vizyonuna güç kata-cak. Beykoz artık insanların yaşamak için yarıştığı her açıdan tercih edilen bir ilçe olacak” dedi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu onayıyla ve Yap-İşlet-Devret Modeliyle yaptırıla-cak proje havuzlar ile birbirinden cazip eğlence ve dinlenme tesislerini bünyesinde barındırıyor. 2 yıl içinde hayata geçmesi planlanan Aquapark yüklenici firma tarafından 28 yıllığına işletecek.

Orhan Veli Parkı ilçeye kazandırılıyor Beykoz’daki çocukların park ve oyun alanları-nı yenileyerek ilçe sakinlerine ailecek dinlenip nefes alabilecekleri mekânlar sunan Beykoz Belediyesi, Kavacık Orhan Veli Kanık Parkı’nı kapsamlı bir projeyle yeniliyor. Türk Edebiya-tı’nda Garip Akımı’na öncülük eden ve eserleriy-le edebiyatımıza iz bırakan Orhan Veli’nin adını taşıyan park, şaire yaraşır bir projeyle yeniden ilçeye kazandırılacak.

Kaptanlar mevkiinde 20 dönümlük bir alan üze-rinde bulunan Orhan Veli Parkı’nda; çocuk oyun alanları, havuz, açık hava spor alanları, yürüyüş yolları ile restoran, sergi alanları, kamelyalar, el sanatları çarşısı ve otopark yer alacak. 1914’te Beykoz Yalıköy’de doğan şair 60 yıl önce 14 Ka-sım’da aramızdan ayrılmıştı. 36 yıllık kısa ömrü-ne şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdıran Orhan Veli Kanık’ın adı Beykoz Belediyesi’nin yenileme çalışmasıyla artık daha prestijli bir mekânda ya-şayacak.

Aqua Park Projesi’nde yer alan havuz ve tesisler şöyle:

Havuzlar: Dinlenme Havuzu, Çocuk Havuzu, Sosyal

Tesis Açık Havuzu, Dalga Havuzu, Animas-yon Havuzu, Tembel Nehir, Kaydıraklar,

Kapalı Havuz

Sosyal Tesisler: A la Carte Restoran, Fitness Center, Ha-

mam, Sauna, Spa, Masaj, Solaryum, Buhar Banyosu, Şok Havuzu, Squash

Açık/Kapalı Otopark

Page 65: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Beykoz’daki Osmanlı mirası Safiye Sul-tan Çeşmesi, Beykoz Belediyesi tarafın-dan restore edilecek. Böylece uzun süre-dir yenilenmeyi bekleyen tarihi çeşme, geçmişteki bakımlı ve güzel günlerine yeniden kavuşacak. 

4 bin yıllık geçmişinde farklı medeniyetlere evsahipliği yapan Beykoz’da vakıf eserleri ve tarihi yapılar bir bir ayağa kaldırılıyor. Tarihi Beykoz Kışlası ve halen kazı çalışmaları de-vam eden Yoros Kalesi’nin yanı sıra Safiye Sultan Çeşmesi de zamana yenik dümekten kurtarılacak.

Sultan II. Mustafa’nın hayırsever kızı Safiye Sultan tarafından 1780 yılında yaptırı-lan  tarihi çeşmenin röleve, restitüsyon ve restorasyon projeleri tamamlanarak Boğa-ziçi İmar Müdürlüğü ile Anıtlar Kurulu’na gönderildi.İlgili kurullardan proje onayları geldiğinde çeşmenin restorasyonuna baş-lanacak ve Safiye Sultan Çeşmesi ilk günkü bakımlı ve güzel günlerine yeniden kavuşa-cak. İlçedeki bu çalışmaların yanı sıra, Va-kıflar’dan kiralanan Yalıköy’deki tarihi bina, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy Müzesi ola-rak düzenlenerek ilçe sakinlerinin hizmetine sunulacak.  

Safiye Sultan Çeşmesi İhya Ediliyor

Page 66: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

64

Kanuni’nin Macaristan’daki Kayıp Türbesi’nin İzindeDr. Fatih ELCİL*

tarih

Page 67: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Aslında Kanuni’nin Macar topraklarına ilgisi ve burayı fiilen denetim altına alışı 1526’daki Mohaç Savaşı iledir. Ardından 1541’de Budin alınmış ve Osmanlılar’ın Macaristan’da 1686’ya kadar süre-cek hakimiyeti başlamıştır. Budin’in alınmasından sonra Kanuni, çevre topraklardan gelebilecek olası saldırılara karşı, Tuna’nın batısı ve Hırvatistan’a komşu toprakları da denetim altına almaya karar vermiştir.

Zigetvar'ın fethiTürk tarihinde önemli bir yer işgal eden Zigetvar Kalesi ise Muhteşem lakaplı Kanuni’nin, müttefi-ki olan Transilvanya (Erdel) Prensi Zgismond’un, Avusturyalılar ve İmparator Maximillien ile ters düşmesi sonucu gelişen bir takım olaylar netice-sinde alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun İm-

parator Maximillien’den birtakım talepleri olmuş, ancak uzun müzakere süreci neticesiz kalmıştır. Kanuni, son seferi olacak olan bu savaşa, ordu-sunun başında Sokollu Mehmed Paşa ile birlikte çıkmıştır2. İstanbul’dan 1 Mayıs’ta ayrılmıştır3. O’nun bu savaş kararını almasında; 1 sene önceki Malta başarısızlığının intikamını almak arzusu ve 10 seneden fazla bir zamandır sefere çıkmamasını tenkit edenleri tatmin ve teskin etmek isteği de etkendir denebilir4.

[1] Afyoncu, 2005, 39.

[2] Aksun, 1994, 329-337.

[3] Jorga, 2008, 176.

[4] Gökbilgin, 1966, 1-14.

Batılılarca “Muhteşem” olarak nitelenen Kanuni Sultan Sü-leyman döneminde Rusya’dan Hint Okyanusu’na kadar dün-yanın her tarafına askeri harekatta bulunulmuşsa da savaşla-

rın asıl ağırlığı Avusturya eksenli olmuştu1.

Page 68: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

66

Sefer boyunca, Divan Katibi sıfa-tıyla Sokollu’nun yanında bulunan Feridun Ahmed, savaşın her aşa-masını yakinen ta-kip etmiş ve çeşitli

nüshaları bulunan Nüzhet-i Esrarü’l-Ahyar der Ahbar-ı Sefer-i Zigetvar adlı eserinde anlatmış-tır. Seferin başında orduyla birlikte Eger’e (Eğri) doğru ilerleyen Kanuni, ani bir kararla Zigetvar’a yönelmiş ve önceliği buraya vermiştir. Bu sebeple 4 Ağustos’ta yol üzerindeki Pécs şehrine oldukça görkemli bir şekilde giriş yapmış ve bir gece ko-naklamıştır. Ertesi gün (5 Ağustos) Pécs’den Zi-getvar’a gitmek üzere hareket edilmiş ve kale mu-hasara edilmiştir. Bu seferde bizzat bulunmuş olan Selaniki’ye göre Kanuni, Zigetvar önlerine arabayla değil, bir kır atla gelmiş ve muhasara hattını özel olarak denetleyerek kontrol etmiştir5.

O tarihte Zigetvar Kalesi, Budin Eyaleti’nin san-cak merkezlerinden olan Pécs şehrinin güney-batısında bir Alman kalesiydi6. İlk kuruluşu 12. Yüzyıl’a kadar inen ve “Adalar Şehri” olarak bili-nen kale dört bir yandan Almas nehri ve birtakım

göl ve bataklıklarla kuşatılmıştı7. Eski şehir, yeni şehir ve içiçe 2 kaleden oluşan Zigetvar’da her parça, birbirine köprülerle bağlıydı.

Kalenin önlerine gelen Kanuni, otağını kuzeydeki Similehov Tepesi’ne kurdurmuştur. Burası kaleye hakim ama topların menzilinden uzak bir coğraf-yaya sahipti. Macar kumandan Nicholas (Mikloş) Zriny tarafından savunulan kaleye ilk hücumla-rın başlamasının ardından, eski ve yeni şehirler kısa sürede düşürülmüştür8. Ancak asıl kalenin üzerine defalarca hücum edildiği halde, savunma kırılamamıştır. Gittikçe uzayan muhasara günleri, oldukça hasta olan 72 yaşındaki Kanuni’yi yorgun düşürmüştür. Öyle ki; çok sıkılan padişahın “Bu kale benim yüreğimi yakmışdır; dilerum Hak’dan ateşlerde yansın!” dediği dahi rivayet olunmak-tadır9. Nihayet 1566 baharında çıktığı bu seferin sonunda, kalenin düşmesinden birkaç saat önce, 6-7 Eylül, cumayı cumartesiye bağlayan gece, sa-baha karşı vefat etmiştir.

Kanuni'nin vefatıOrdunun iç kaleye girmesiyle kalenin fethi de tamamlanmış ancak Kanuni, çok istemesine rağ-men bunu görememiştir. Sultanın ölümü, Sokollu Mehmed Paşa tarafından büyük bir maharetle

İlk kuruluşu 12. Yüzyıl’a kadar inen ve “Adalar Şehri” olarak bilinen kale dört bir yandan Almas nehri ve birtakım göl ve bataklıklarla ku-şatılmıştı. Eski şehir, yeni şehir ve içiçe 2 kaleden oluşan Zigetvar’da

her parça, birbirine köprülerle bağlıydı.

Page 69: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

gizlenmiş ve Solakzade’den edindiğimize göre iç organları bedeninden çıkarılarak, öldüğü mahalle gizlice gömülmüş10 ve bedeni, bozulmayı önlemek için amber, misk ve tuzla mumyalanmıştır. Ar-dından sayıları 12 kadar olan küçük bir cemaatle namazı kılınarak tahtın altında saklanmıştır11. Ölüm haberinin duyulmamasıyla ilgili gerekli ted-bir alındıktan sonra, yine Sokollu Mehmed Paşa tarafından önlem olarak divan-ı hümayun çadırı kurdurulmuş, padişah adına kaftanlar giydirilmiş, kahramanlık gösterenlerin bahşişleri kaydedil-miştir. Takip eden günlerde, kalenin onarımıyla meşgul olunmuş, iç ve dış kalenin etrafına derin hendekler kazılmış, burç ve duvarları tamir edil-miştir. Fethin ardından Zigetvar’da ilk Cuma Na-mazı’nın kılındığı ve Kanuni adına hutbe okundu-ğu da rivayet edilmektedir. Ancak sultanın ölümü saklı tutulduğu ve hasta olduğu söylendiği için, O’nu göremeyen askerin merak ve endişe içinde olduğu da bir gerçekti. Nihayet 40 günden fazla bir zaman sonra ordunun Zigetvar’dan ayrılması ve Belgrad’a yaklaşması sırasında sultanın ölümü açıklanmış ve bölgeye varan 2.Selim’in iştirakiyle ikinci defa namazı kılındıktan sonra Vezir Ahmed Paşa’ya teslim edilen cenaze, 400 kişilik muhafız eşliğinde İstanbul’a götürülmüştür. Zigetvar, alın-dıktan sonra Macaristan’daki en önemli Osmanlı kalelerinden biri haline gelmiştir. Böylece Osman-

lı İmparatorluğu’nun batı sınırlarında Zigetvar Sancağı adıyla yeni bir sancak kurulmuştur.

İç organlarının gömüldüğü türbeKalenin fethi sırasında ölen Kanuni’nin iç organ-larının gömüldüğü yere; oğlu 2.Selim tarafından bir türbe inşa ettirilmiş, etrafı duvarla çevrilmiş ve burası cami, tekke, askeri garnizon gibi Os-manlı yapılarıyla 127 sene faaliyette olmuştur. Bu yapılar, 1664 tarihinde Pal Esterhazy tarafından hazırlanan planda ve 1689 tarihli Anguissola çi-ziminde gösterilmiştir. Ancak bölgenin Osmanlı hakimiyetinden çıktığı 17. YY sonlarında, türbe civarındaki arazi Katolik Kilisesi’ne tahsis edil-miş ve M.1693 yılında bir kilise inşa edilmiştir. Günümüzde burası Macarlarca; “Muhteşem Sü-leyman’ın kalbinin gömülü olduğu yer”, “Türbek” ya da “Türk Kilisesi” adıyla anılmaktadır. Ancak türbe ve etrafındaki diğer yapılar ortada görün-memektedir. 1970’li yıllarda Macar arkeologların burada yaptıkları kısa süreli kazı çalışmasında taşınabilir buluntular ve bazı mezarların izlerine rastlanmış, ancak bu çalışma daha başlangıç aşa-masında iken devam ettirilmeden bırakılmıştır.

Macaristan’da Osmanlı Dönemi Ortak Alan Araştırmaları Bu yapıların izlerini bulmak amacıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bö-lümü ve Macaristan Pecs Üniversitesi Arkeoloji Bölümü arasında ortak bir proje geliştirilmiştir. 2009 Yılı Temmuz ayından itibaren her yaz, böl-gede kazı ve yüzey araştırmaları yapılmaktadır.

[5] Danişmend, 1971, 340-369.

[6] Öztuna,1989, 126-128.

[7] Fehér, 1974, 11-14.

[8] Ertuğ,1997, 31-46.

[9] Danişmend, 1971, 340-369.

[10] Solakzade Tarihi, 1927, 584.

[11] Önkal, 1996, 105.

Page 70: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

68

İki kurum arasında imzalanan antlaşma neti-cesinde ve İstanbul Üniversitesi BAP Birimi’nin mali ve teknik desteğiyle, Dr.Fatih ELCİL ve Erika HANCZ’ın eşbaşkanlıklarında sürdürülen projeye “Macaristan’da Osmanlı Dönemi Ortak Alan Araş-tırmaları” üst başlığı konmuştur. Uzun soluklu olması planlanan ve arkeolojik yüzey araştırması ve kazı çalışmalarını içeren bu projenin ilk aşa-masında; Kanuni’nin ölümünün ardından iç or-ganlarının gizlice gömüldüğü ve daha sonra oğlu 2.Selim tarafından Türbe ve çeşitli binaların ya-pıldığı yerin bulunması ve bu çalışmalar sırasında ortaya çıkabilecek keramik, maden, cam vb. her türlü taşınabilir arkeolojik malzemenin de tesbiti amaçlanmakta, daha sonraki yıllarda da bölgedeki diğer Osmanlı kültür izlerinin tesbitini sağlayacak şekilde projenin genişletilmesi planlanmaktadır.

İlk aşamada harita ve yüzey araştırmaları yapıldıProjenin ilk senesi olan 2009 yılında; alan çalış-ması başlamadan önce geniş bir yayın-arşiv ta-raması yapılmış, Zigetvar ve çevresinin Osmanlı dönemi ve sonrasıyla ilgili tarihi süreci ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu incelemede ulaşılan önemli kaynakların yanı sıra özellikle bölgeye ait iki adet 17. Yüzyıl haritası, Zigetvar Kalesi dışın-daki Kanuni Türbesi’ni ve etrafındaki Osmanlı yapılarını göstermeleri açısından çok önemlidir. Kütüphane, arşiv ve müzelerdeki kaynakların ta-ranmasının ardından, yüzey araştırması, sondaj ve kazı çalışmasına geçilmiştir. Kazı başlamadan, öncelikle referans olarak alınan 17. YY haritaları üzerinde “Türbek Kilisesi” ve civarının konum-landırılması üzerinde durulmuş; magnetometre, radar ve total station cihazlarıyla saha inceleme-leri ve ölçümler yapılmıştır. Bu çalışmanın verileri neticesinde “Türbek Kilisesi” çevresinde uygun olabilecek sondaj noktaları tesbit edilmiş ve çe-şitli derinliklerde sondajlar açılmıştır. Çok geniş

olan sahanın her yıl parça parça ele alınmasıyla 2011 yılına kadar gelinmiştir.

Hem Neolitik hem Orta Çağ buluntularıÇalışmalarda çeşitli dönemlere ait yoğun taşına-bilir tarihi buluntu tesbit edilmiş ve incelenmek üzere alınmıştır. Buluntular üzerindeki ön incele-mede Neolitik ve Ortaçağ keramikleri, kap-kacak parçaları, 16-19 yüzyıllara ait kırmızı ve beyaz hamurlu Macar seramikleri, kırmızı hamurlu tek renk sırlı Osmanlı keramikleri, sırlı/sırsız yeniçağ seramikleri, sikke olması muhtemel 20’nin üze-rinde madeni buluntu, Ortaçağ ve sonrasına ait olabilecek bakır haçlar ve az miktarda cam mal-zeme tesbit edilerek, detaylı incelemesi yapılmak üzere alınmıştır. Yine ilk incelemesinde Osmanlı dönemine ait olduğu düşünülen az miktarda be-yaz harç tabakası da buluntular arasındadır.

Projenin saha çalışması Macaristan’da olduğun-dan, proje ortağımızla vardığımız görüş birliği sonucu, buluntuların temizliği, çizim ve fotoğraf-lama çalışmaları, tahlil ve kimyasal analizler için, Pécs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde geçici depolama yapılmaktadır. Bura-daki incelemeler neticesinde, eldeki buluntuların dönemleri ve niteliklerinin daha kesin tespiti mümkün olabilmiştir. Buna göre alan çalışması sı-rasındaki ilk tespitte Osmanlı keramiği olarak ni-telenen eserlerin durumu kesinleşmiş ve numune olarak alınan harç örnekleriyle birlikte bölgedeki Osmanlı dönemi kültür varlığı izleri netleşmiştir. Osmanlı keramiklerinin haricinde Neolitik olduğu kesinleşen buluntular ise, insanoğlu tarafından çanak–çömlek yapımının öğrenildiği Neolitik dö-neme ait bir yerleşim yerinin de bu bölgede var olduğunu kuvvetle muhtemel kılmaktadır. Taşınır buluntular içinde önemli yer tutan 20 nin üze-rindeki sikkenin ise, çoğunluğunun Macar ya da Habsburg Hanedanı’na ait olduğu anlaşılmıştır.

Page 71: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Saha çalışmaları genişletilerek devam edecekZigetvar Kalesi ve civarını başlangıç olarak ele alan ve Pecs Üniversitesi ile İstanbul Üniversite-si’nin ortak olarak yürüttükleri “Macaristan’da Osmanlı Dönemi Ortak Alan Araştırmaları” pro-jesi uzun soluklu bir çalışmadır. Önemli bir kısmı ön hazırlık çalışmalarına ayrılmış olan Temmuz 2009 dönemi 15 gün, Eylül 2010 ve 2011 dönem-leri ise 1’er ay sürmüştür. Bu dar zamanda elde edilmiş bulgu ve buluntular, proje ortaklarını ve ekip üyelerini oldukça tatmin etmiş ve önümüz-deki yıl daha uzun sürmesi planlanan kazı ve araştırmalar için motive etmiştir. Özellikle toprak üstüne çıkarılan Osmanlı dönemi buluntuları, Kanuni’nin kayıp türbesinin arandığı sahada çalışmaların genişletilerek devamı konusundaki mütabakatı pekiştirmiştir.

Kaynakça

Afyoncu, E., 2005, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu 5, İstanbul.

Aksun, Z. N., 1994, “Kânûnî’nin Sigetvar Seferine Çıkması, Kânûnî’nin Ölümü”, Osmanlı Tarihi I, İstanbul, s.329-337.

Armağan, M., 2008, Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, İstanbul.

Aktepe, M., 1970, “Szigetvar Livâsı Kanun-nâmesi”, Kanunî Armağanı, Ankara, s.187-202.

Batmaz, E. Ş., 1989, Osmanlı İmp.Döneminde Anadolu’da Kalelerin İdari ve Askeri Fonksiyonları , Ank. Ünv. Sos. Bil. Enst.Tarih Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Çığ, K., 1950, “Sigetvar Seferine Dair Eşsiz Bir Eser”, Tarih Dünyası 1/9, s.370-372.

Danişmend, İ. H., 1971, “1 Mayıs/11 Şevvâl, Çarşamba: Onüçüncü ve Sonuncu Sefer-i Hümâyûn: Kanunî Sultan Süleyman’ın İstanbul’dan Szigetvar seferine hareketi…”, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi 2, İstanbul, s.340-369.

Ertuğ, Z. T., 1997, “Minyatürlü Yazmaların Tarihî Kaynak Olma Nitelikleri ve Nüzhetü’l Esrâr”, Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları Semineri 6-7, İstanbul, s.31-46.

Feher, G., 1974, “Türk Vekayinamelerinde Zigetvar”, Türkiyemiz 13, s.11-14.

Gökbilgin, M.T., 1966, “Kanunî Süleyman’ın 1566 Szigetvar Seferi Sebepleri ve Hazırlıkları”, Tarih Dergisi XVI/21, İstanbul, s.1-14.

Jorga, N., 2008, Kanuni ve Dönemi-Yenilmez Türk, İstanbul.

Önkal, H., 1996, “Kanuni’nin Türbesi”, Sanat Tarihi Dergisi VIII, Ege Üniv.Ed.F. Yay. İzmir, s. 105-110.

Özcan, A., 1988, “Historiography in the Reign of Süleyman the Magnificient”, The Ottoman Empire in the Reign of Süley-man the Magnificient II, İstanbul, s.167-222.

Özgüven, B., 2001, Osmanlı Macaristan’ında Kentler, Kaleler, İstanbul.

Öztuna, Y., 1989, “Sonuncu Sefer-i Hümâyûn: Sigetvar Seferi (1566)”, Kanûnî Sultan Süleyman, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Solakzade Tarihi., 1927, İstanbul.

Ünver, A. S., 1970, “Kanunî Sultan Süleyman’ın Son Avusturya Seferinde Hastalığı, Ölümü, Cenazesi ve Defni”, Kanunî Armağanı, Ankara, s.301-306.

Yurdaydın, H. G., 1952, “Sigetvarnameler”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi I/2-3, Ankara, s. 124-136.* İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü, [email protected]

Mohaç-Beykoz Dostluk Derneği’nin ilgisi

“Macaristan’da Osmanlı Dönemi Ortak Alan Araştırmaları” projesi, Macaristan’ın diğer kent-lerinde de çeşitli faaliyetleri içeriyor. 2011 sezonu çalışmaları dahilinde 23 Eylül’de Mohaç şehrin-de bulunan Mohaç-Beykoz Dostluk Derneği’nde Dr.Fatih ELCİL tarafından “Geleneksel Osmanlı Sanatları” konulu bir konuşma ve sunum yapıldı. Bu sunumda; İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer alan, Ressam ve Hattat Feyhaman DURAN’a ait hat koleksiyonu tanıtıldı. Tekke levhaları ve yazı-resim tarzında çalışmaları içeren görsel örnekler Mohaçlı Macar dinleyicilerin yoğun ilgisini gördü. Derne-ğin destekçilerinden Mohaç Belediyesi de bu yılın Temmuz ayında Beykoz Belediyesi’ne bir ziyaret gerçekleştirdi.

Page 72: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

70

Page 73: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Söz Objektifin

Eski adıyla Ermeni Mahallesi, şimdiki adıyla

Mehmet Yavuz Sokak, Beykoz’un çok kültürlü

geçmişinden izler taşıyor...

Page 74: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

72

Page 75: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Söz Objektifin

Meyvelerin, pek çok farklı ağacın sokağa taştığı Tarihi Beykoz Fidanlığı ve Beykoz

Korusu, tarihteki adıyla Abraham Paşa Korusu da sokağa ayrı bir hava

katıyor...

Page 76: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

74

Ortak tarih

kardeş şehirler

Page 77: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

bir arada tutuyor...Beykoz ilçemizin kardeş şehirlerinden Macaris-tan’ın Mohaç şehri, 153 yıl idaresi altında kaldığı Osmanlı tarihi açısından da ülkemiz nezdinde önem taşıyor. Osmanlı ile Osmanlılık, ve sonrasında Kato-lik Balkan halkları, Alman ve Sırplar’ın yerleşimiyle edinilen kültürel çeşitliliği ayrım değil bir zenginlik olarak gören şehir insanı ve yönetimi, ortak sevinç ve acıları, bayramları bir arada yaşamayı sürdürü-yor. Şehirle ilgili Arkeolog ve Türk-Macar Dostluk Derneği’nin üyesi Erika Hancz’ın gönderdiği yazıyı aşağıda sizlerle paylaşıyor ve kendisine teşekkür ediyoruz...

900 yıllık geçmiş ve kültürel çeşitlilikMacaristan’ın güneybatısında, Baranya ilçesinin güneydoğusunda ve Tuna nehri kıyısındaki Mo-haç şehri, 900 yıllık bir yerleşim bölgesidir. Şehir Hırvatistan sınırına yakın olduğundan iskelesi çok önemlidir. Balık çeşitlerinin ve yabani hayvanların miktarı, nehrin ulaşım ve ticaretteki önemi se-bebiyle bölge, Orta Çağ’da halkının yüksek refah seviyesiyle dikkat çekiyordu. 13. YY’de Tatarlar’ın Macaristan’a saldırması, çevrede büyük zararlara yol açtı. 14-15. YY’de şehir gittikçe ilin merkezi haline gelmeye başladı. 29 Ağustos 1526 tarihinde Macar Kralı II. Layoş, Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusu tarafından yenilince Macaristan’ın Mo-haç’ın da dahil olduğu orta bölgesi, 153 yıl süre için Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine geçti. Şehir 1687’deki 2.Mohaç Gazası’ndan itibaren Habsburg İmparatorluğu’nun himayesi altına girdi. Böylece şehre Şokac denen Katolik Balkan halkları ile Alman ve Sırp kökenli insanlar da yerleşmeye başladı. Bu farklılıklar kültürü zenginleştiren birer unsur olarak yaşanıyor. Öyle ki ortak tarih beraber anılıyor ve bayramlar beraber kutlanıyor. Mohaç’ın nüfusu bugün 20,000’dir.

Page 78: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

76

Gezilip görü-lecek yerlerKalesinin kalıntıları şu anda Tuna Nehri’nin suları altında

bulunuyor. Osmanlı eseri

bina kalmamakla birlikte, bir ker-

vansaray ve cami-nin yeri tespit edilmiş

durumda. Kervansarayın yerinde şu anda eski bir restoran ve otel mevcut. Eskiden sancak merkezi olan Peç kasabası ve Kanu-ni Sultan Süleyman’ın öldüğü Zigetvar şehrinde gü-nümüze kadar ayakta kalan cami, türbe, ev, hamam vb Osmanlı eserleri var.

Feribotla gidilebilen Mohaç Adası; bağları, tarlaları, yazlıklarının yanı sıra tabiatının sunduğu ormanları ve yaban hayatı çeşitliliğiyle dikkat çekici bir yerdir.

Mohaç’a bağlı güneşli tepelerde üzüm bağları vardır ve bölgenin şarabı da çok lezzetlidir. Mohaç’ın kuzeyinde ve güneydoğusunda olan topraklar ve sular, koruma altındaki Tuna-Drava Milli Parkı’na aittir. Nehrin yakınında çok eski beyaz söğütler ve kara kavak ağaçları, yüksek yerlerde 100 yaşında meşe ağaçları bulunmaktadır. Mohaç’tan güneyde olan Kölked sahrası, kuşların cennetidir.

Şehirde tarihi Hristiyan (Katolik, Protestan, Orto-doks) kiliseleri, yeniden açılan Etnografya Müzesi, ana meydanda Türk tarzlı Belediye binası ve camiye benzeyen kilise, modern yüzme havuzu, güzel Ma-car, Slav ve Türk yemekleri sunan lokantalar, Tuna Limanı ve yakındaki Türk-Macar Anı Parkı gezile-cek başlıca yerlerdendir. Parka ait sergi salonunda Mohaç Meydan Savaşı’ndan kalıntılar görüp, büyük

Page 79: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

ekranda Türkçe olarak tanıtım filmleri seyredebil-irsiniz. Mohaç’ın dış mahallesinde bulunan ve res-tore edilmiş tarihi Aziz Nikolaus Su Değirmeni’nde hem değirmenciliğin tarihiyle ilgili bilgiler edinilip hem de eski güzel Macar içecek ve yiyeceklerinin tadına bakılabilir.

Festivaller, kutlamalarŞehrimiz yıldan yıla pek çok kültürel ve dini programa sahip. Bütün Macaristan’da ve Avrupa’da büyük önemi olan, Busójárás (Buşo Karnavalı) adlı kışın düzenlenen programımız kapsamında aslında kışın bitişini ve ilkbaharın gelişini kutluyoruz. Ama aynı zamanda 2. Mohaç Savaşı’nı da anmaktayız. Bu karnaval UNESCO listesindedir. Mayıs’ın ortasında su ile ilgili mesleklerin piri olan Nepomuki Aziz Janoş’u (Yunus) anıyoruz. Bu festivalde de gecel-eri Tuna Nehri üzerine mumlar konur ve insanlar, nehir kenarında eğlenir. Haziran ayında Şarkı Festivali, sonra Oralçı Bayramımız geliyor. Temmuz ayında Pranje adlı Slav bayramı kapsamında Tuna

Nehri’nde yapılan eski çamaşır yıkama adetlerini hatırlıyoruz. Ağustos’ta Sokac adını verdiğimiz fasulye pişirme yarışması organize ederiz. Aynı dönemlerde Uluslararası Halk Oyunları Festivali de düzenlenmektedir.

Giderseniz, Türk-Macar Dostluk Derneği’ni bulunEmekli tarih öğretmeni Kalman Nagy Bey ’in kur-duğu derneğimizin üyeleri; yerli öğrenciler, belediye çalışanları, işçiler, öğretmenler ile buraya gelen ve sunumlar yapan Türk arkadaşlarımızdan oluşuyor. Ayda 1 kez Türk kültürünü ve ortak tarihimizi, adetlerimizi tanımak için toplanıp pek çok farklı konularda konuşuyor ve programlar hazırlıyoruz. Buraya gelen Türk kardeşlerimizi gezdiriyoruz. Herkese kapımız ve kalbimiz açık.’’

Page 80: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

78

Eğitim hayatına olumlu katkılar sağlıyor

24 Haziran’da yaptığı Genel Kurul ile yeni yönetimi belirlenen BİSK/Beykoz Amatör Spor Kulüpleri Destekleme Derneği’nin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında Başkan Asım Özdemir’le bir söyleşi gerçekleştirdik. Özdemir’in söylediğine göre oluşum, Türkiye’de bir ilk olma özeliği taşıyor. Amatör sporların, gençlerin eğitim hayatlarını destekleyerek onları daha sosyal kıldığını söyleyen Özdemir, bu gibi faydaları olan amatör sporları Beykoz’da geliştirmek için yeterli gelire sahip olmadıklarının altını çizerek herkesten destek beklediklerini belirtiyor. Ayrıca il derneklerine gönderdikleri çağrılara cevap alamadıklarından yakınıyor.

Bize kısaca BİSK’in kuruluşu, kapsam ve amaçlarından bahseder misiniz? 1998 yılı Mayıs ayının bir pazar gününde radyocu Ozan Derviş, Beykoz’daki tüm spor kulüplerini programa çağırmıştı. Söyleşimizde bizi Beykoz Kulüpler Birliği olarak lanse edince bu oluşumun temeli orada atılmış oldu. Gayri resmi çalışmalar ile o yıl, Beykoz’da bulunan 15 amatör kulüple birebir görüşerek bu oluşumun nedenini ve spora olacak katkısını anlatarak 1999 yılında Beykoz ve Türkiye’de bir ilk olmak üzere Beykoz Kulüpler Birliği’ni kurduk. Yapmış olduğumuz Kulüpler Birliği çalışmaları ses getirince profesyonel kulüpler de Kulüpler Birliğini kurdular. BİSK’in açılımı Beykoz İlçesi Spor Kulüpleri olarak tüzüğümüzde yer almaktadır. 1999’da Kurucu Başkan Abdullah Yümsel’in başkanlığında geçen 4 yılın ardından 2003’ten bu yana başkanlığı sürdürüyorum. Yeni ve güçlü bir yönetimle çalışmalarımıza hızla devam etmekteyiz. Amaçlarımızı şöyle sıralayabiliriz: •İlçemizde bulunan tüm spor kulüplerimizin iç işlerine karışmadan daha sağlıklı yapılanmalarını, kulüp başkan ve yöneticilerinin birbirlerini tanımalarını sağlamak, •Tribün seyircilerine yapıcı olarak destek verilmesi için bir üst federasyonla, kamu ve yerel yönetimlerle işbirliği içinde çalışmak, •İlçe turnuvaları ve her yaş için karmaların oluşumunda etkin olmak, •Kulüplerimizin bulundukları mahallelerde etkin olarak faaliyet vermeleri için tesislerinin yenilenmesini, diğer spor branşlarının da ilçemizde yaygınlaşmasını sağlamak, •İstanbul’da diğer ilçelerle sportif çalışmalar yapılmasını ve en önemlisi, her yaşta herkesin spor yapmasını sağlamaya çalışarak lisanslı sporcu sayısını arttırmak.

STK’ lerimiz

Page 81: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Gelirimiz yetersiz, daimi bir merkezimiz yok

Faaliyetlerinizi yürütürken karşılaştığınız sorunlar ve bunlara yönelik çözüm önerileriniz neler?Derneğimiz faaliyetlerine başladığında karşılaştığımız en önemli sorun; tanınmamaktı. Dernek olarak yaptığımız her etkinliği, eğitim programlarını yerel basın kanalı ile duyurarak kimliğimizi kamuoyuna kabul ettirdik. BİSK’in üye aidatı haricinde hiçbir geliri yok.Bu nedenle istediğimiz kadar etkinlik gerçekleştiremiyoruz. Genel ve yerel yönetimler derneğimize kendi imkanları ile destek oluyorlar ama pek çok üye kulübümüz olduğundan bunlara yeterli desteği sağlamaya ne yazık ki bu destek ve gelirler yetmiyor. Derneğimizin öncelikli amaçlarından biri; Beykoz’da yaşayan tüm gençlerimize modern spor tesislerinde sağlıklı spor yaptırmaktır. Son 1 yıldır yaptığımız çıkışlarla derneğimizi daha iyi tanıtmak adına çok uğraş verdik. Derneğimiz hizmet verirken para kazanmıyor, aksine harcıyoruz. Ciddi anlamda derneğimizin kalıcı bir yeri yok. Eğer bunu da yerel yönetimlerle çözersek, program ve projelerimize daha sağlıklı olarak devam edeceğiz.

Daha sosyalleştiriyor

Amatörlük, amatör sporculuk ve faydaları nelerdir?Amatörlük para kazanılmadan ve hobi anlamına gelen çalışmaların karşılığında elde edilen bir uğraş veya sosyal bir aktivitedir. Amatör sporculuk da, semtlerde kurulan mahalle spor kulüplerinde, o mahallenin sakinlerinin hiçbir karşılık beklemeden spor yapmalarıdır. Bunları kapsayan mahalle kulüpleri de amatör kulüplerdir. Ama günümüzde amatör spor deyince %15’i ancak bunun içine dahil edilebilir, çünkü her veli, bir beklenti doğrultusunda çocuğunu spor kulübüne verir. İnşallah bu konuyu da ileriki bir sayınızda anlatırız. Amatör spor, gençlerimizin okul eğitimi haricinde en çok değer verdikleri alandır. Gençlerimiz boş zamanlarını bu alanda değerlendirmeyi çok istiyor ve seviyorlar.

Ayrıca yönlendirilmek de istiyorlar. Bu konuda Emniyet Müdürlüğümüz bize çok destek veriyor.

Çağrımıza 1 aydır cevap alamadık

Derneğinizin Beykoz’un kültürel ve sosyal hayatına ne gibi katkıları oluyor? Bunları arttırmak için nelere ihtiyacınız var?Diğer STK’lerle işbirliği içinde çalışarak Beykoz’da öncü ve örnek bir dernek olduğumuza inanıyorum. Örneğin TOFD - Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Beykoz Şubesi’nin sportif ve diğer etkinliklerine katıldık. Bu çalışmalarımıza sporcu gençlerimizi ve velilerini de dahil ediyoruz. Bunları takip eden ve izleyen sporcuların daha etkin olarak sosyalleştiklerini gözlemledik. Bunları daha da geliştirmek için diğer STK’lerle birlikte hazırladığımız projeler için destek bekliyoruz. 1 aydır Beykoz’daki il derneklerine haber veriyoruz

Page 82: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

80

ama bizleri arayan yok. Aradıkları zaman da bu yıl için iş işten geçmiş olabilir. Zaman çok çabuk geçiyor ve projelerimizi sırası ile yapmaya çalışıyoruz. Derneğimizde her projemizi uygulayacak değerli yönetim kurulu arkadaşlarım var. Çalışmalarda tüm Beykozlular’dan destek bekliyoruz. Derneğimiz uluslararası etkinliklerde de bulundu bu arada.

Son zamanlarda tamamladığınız, halihazırda süren ya da planladığınız proje, programlar hakkında bilgi verebilir misiniz?Son 2 ay içinde Beykoz U-14 karmasını oluşturduk. İASKF/İstanbul Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’nun İstanbul’da 26 ilçe arasında yaptığı turnuvaya katılarak İstanbul ikincisi olduk. U-14 karmasında okul birincisi olan, sınıf birincisi olan, takdir ve teşekkür alan sporcularımız İstanbul ilinde örnek olmuştur. Ayrıca U-14 karmamız Yaşlılar Yurdu ile TOFD’yi de ziyaret etmişlerdir. Başarılı bulunan üç kulübümüze Belediye Başkanımızın nakdi yardım yapacağı Çevre Haftası nedeniyle düzenlenen etkinliklere katıldık. Beykoz Köyleri Arası Futbol Dostluk Turnuvası’nı 15 köyden 17 takımın katılımı ile yaptık. 2 ay süren bu turnuvada Akbaba Köyü şampiyon oldu. Dernek olarak Beykoz’da her ay bir spor kulübünde düzenlediğimiz Başkanlar Kurulu Toplantımız’a Kaymakamımız Aydın Ergün, Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek ve bazı muhtarlarımız katılmıştır. 2012 Temmuz ayı toplantısını Gümüşsuyu Spor Kulübü’nde yaptık.

Planladığımız projelere gelince; Kaymakamımız, Belediye Başkanımız, Emniyet Müdürümüz ve üye spor kulüplerimizin destekleriyle önümüzdeki günlerde yöneticilerimize, antrenörlerimize, seyircilerimize ve sporcularımıza; ayrı ayrı eğitim programlarımız, karma çalışmalarımız ve Beykoz Veteranlar Ligi ve Beykoz Veteranlar Karması programlarımız olacaktır. Öncelikle Yönetim Kurulumuz’un vereceği karalarla bu programları sağlıklı bir projeyle uygulayacağız. Bu

Asım Özdemir BaşkanYaşar Kesici Genel SekreterCoşkun Tosun Başkan VekiliKamil Adnan Güner Başkan Yardımcısı -Mali İşlerden SorumluSongül Emanet Başkan Yardımcısı- Karmalardan SorumluMahmut Akyıldız Başkan Yardımcısı -Sağlık Kurulu’ndan SorumluYaşar Şahin As BaşkanMustafa Arman As BaşkanYusuf Kesici As BaşkanHaydar Çelik As BaşkanSamet Çolak MuhasipRukiye Taş Eğitim SekreteriHasan Gökbudak Eğitim Sek. YardEngin Yılmaz Organizasyonlardan Sorumlu SekreterAli İhsan Ayar Sosyal İşler SekreteriMuhammet Yüksel Sosyal İşler Sek. Yard.Bayram Yıldız Halk Oyunları ve Dansları SekreteriBayram Önal Kulüpler ile İlişkiler SekreteriYusuf Dinç Federasyon TemsilcisiNecati Kakıcı ÜyeHasan Avcı ÜyeAziz Baltacı Halkla İlişkiler SekreteriEyüp Aktaş Karma sorumlusuMustafa Özdemir Karma sorumlusuMehmet Şahin Karmalar sorumlusuMuhittin Şinel Karmalar sorumlusuNurettin Öztürk Kulüpler İl İlişkiler Sek. Yard.Vedat Banabak Köyler SorumlusuAycan Takmaz Köyler Sorumlusu Yard.Hüseyin Gökdemir Bilgi İşlem SorumlusuYalçın Çolak Denetleme Kurulu BaşkanıFikret Ustaoğlu Denetleme Kurulu ÜyesiBahattin Şişman Denetleme Kurulu ÜyesiFeramuz Erdin Disiplin Kurulu BaşkanıMustafa Babuz Disiplin Kurulu ÜyesiHama Civelek Disiplin Kurulu ÜyesiArzu Başlantı Basın KuruluTalip Ercan Basın Kurulu

BİSK Yönetim Kurulu

çalışmalarımızda bizi hiç yalnız bırakmayan yerel basınımıza çok teşekkür ederiz ve bize bu imkanı sağladığınız için de sizlere teşekkür ederim.

Bu çalışmalarımıza sporcu gençlerimizi ve velilerini de dahil ediyoruz. Bunları takip eden ve izleyen sporcuların daha

etkin olarak sosyalleştiklerini gözlemledik. Bunları daha da geliştirmek için diğer

STK’lerle birlikte hazırladığımız projeler için destek bekliyoruz.

Page 83: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

Buyurun Beykoz GezisineHem de Evinizde...www.beykoz.bel.tr/files/360

Page 84: Kültür&Sanat Dergisi Sayı:1

82

b