Upload
eflatun-eflatun
View
272
Download
9
Embed Size (px)
DESCRIPTION
İlmi Araştırma Ağustos 2011
Citation preview
�LM� ARAŞTIRMA -Ağustos 2011-
YYayın Türü: Yaygın / Araştırma Yayıncılık adına imtiyaz sahibi: Bedri Edis Yılmaz,
Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul
Sorumlu Yazı �şleri Müdürü: Fatih Hikmet Müftüoğlu,
Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul
Yönetim Adresi: Araştırma Yayıncılık, Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3
Ataşehir - �stanbul Tel: 0 216 660 00 59 Fax: 0 216 660 16 85 Abonelik Tel: 0216 4444441 Matbaa: Seçil Ofset, 100 Yıl Mahallesi MAS-S�T
Matbaacılar Sitesi, 4. Cadde No: 77 Bağcılar-�stanbul
Tel: (0 212) 629 06 15 Baskı Yeri ve Tarihi: �stanbul, 27.07.2011
KAPAK KONUSU
Teröre KarşıKesin Çözüm;
Anti-Komünist İlmiÇalışma Yapılmasıdır
Ne Demişti? Ne Oldu?
Bir Ayet
Bir Açıklama
Ramazan Ayı, Allah'ın
Üzerimizdeki
Rahmetinin
Bir Hatırlatmasıdır
Kısa Kısa
Kuran’ın Bazı Sırları
Sabır, Güzel Ahlak ve
İbadette Allah Rızası
İçin Gösterdiğimiz
İstikrardır
Ahir Zamanın Önemli
Şahıslarından
Hz. Hızır (a.s.) Şu An
Görev Başında
16
33
43
44
47
48
56
2
Peygamberimiz (s.a.v.)’in
Şehit Edilememesi
Yüce Allah’ın
Büyük Bir Mucizesidir
26
Gaflet Perdesinin Kalkması İçin Yüce AllahToprak Altı Mahallesini Her Gün Daha da Genişletir
34
18
Bugün yeryüzünde en büyük fitne kaynağı materyalizm ve
materyalizmden türeyen çeşitli ideoloji ve akımlardır. Tüm bu
akımların hepsinin sözde bilimsel çıkış ve dayanak noktası ise
Darwinizmdir. Darwinizm, komünizm, materyalizm, şiddet ve
terör birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. İnsanları isyana,
kavgaya, başıbozukluğa, sevgisizliğe, bencilliğe ve ahlaksızlığa
yönelten Darwinizm yok edilmeden terörün önlenmesi, insan-
lar arasında dostluk ve kardeşliğin tesis edilmesi mümkün
değildir. İnsanı insan yapan değerlerden uzaklaştırılan,
hayatın mücadeleden ibaret olduğu yönündeki Darwinist
yalanlarla yetiştirilen insanlar için ailenin, din ahlakının,
namus ve şerefin bir önemi kalmamakta, bu insanlar her türlü
sapkın ideoloji ve akımın peşinden gidebilmektedirler.
İlmi Araştırma, Ağustos 20112
www. slamterorulanetler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 3
Komünizmin
ve diğer kanlı
ideolojilerin
temelini oluşturan
Darwinizmin
etkisinden nasıl
kurtulunur?
Sayın Adnan Oktar’ın
konu ile ilgili
görüşleri nelerdir?
Bugün komünist rejimlerin dünyanınpek çok ülkesinde iktidarda olma-ması veya siyasi etkinliğinin azal-
ması pek çok kişinin "komünist ideolojiyok oldu" şeklinde yanlış bir yargıya var-masına neden olmuştur. Oysa komüniz-min fikri temeli olan materyalist dünyagörüşü dünyanın pek çok ülkesinde etkin-liğini korumakta, terör ve şiddetin yaygın-laşmasına vesile olmaktadır. Bu nedenlemilyonlarca insanın ölmesine neden olan,zulmün, çatışmanın ve acımasızlığın ha-kimiyetini hedefleyen komünist ideoloji-nin hangi unsurlarla hayat bulduğunudoğru anlamak son derece önemlidir.Çünkü bir ideolojinin yıkılması, ancak oideolojiyi besleyen hayat damarlarının ke-silmesi ile mümkün olur.
Komünizmin hayat damarı ise Darwi-nizmdir. Darwinizm, komünizm, mater-yalizm, şiddet ve terör birbirlerindenayrılmaz bir bütündür. Bu bütünü ayaktatutan ideolojik propagandadır. Herhangibir ülkede komünist düşünceye propa-ganda serbestliği verildiğinde karşısındaanti Darwinist, anti Marksist, anti Stalinistpropaganda yoksa, komünizm hızla geli-
şir. Dolayısıyla teröre karşı çözüm, antikomünist, anti Darwinist ilmi çalışmalaryürütmektir. Darwinizm yok edilmedenterörün yok edilmesi, dostluk ve kardeşli-ğin tesis edilmesi mümkün değildir.
Sayın Adnan Oktar16 Eylül 2010 tarihliKahramanmaraş Aksuve Kaçkar TVröportajında komünizminsadece adının yokolduğunu, birçok ülkedehala Darwinist, ateist vemateryalist sisteminhakim olduğunu şöyleanlatmıştır:
ADNAN OKTAR: “Şimdi Darwinistpropaganda yapınca diyalektik felsefe sa-vunuluyor. Diyalektik felsefeyi savununcatez-antitez-sentez kabul etmiş oluyorsun.Marksist felsefenin kökü buna dayanmıyormu? Leninizm, Marksizm’in pratik uygu-laması, değil mi? Leninizm’in de uygulan-
masıi ç i n
terör veşiddet şart.
Ve adam,Lenin, Darwin’e
dayandırıyor bunusöylerken. Darwin’e
kitabını ithaf etmişMarks da. “Aziz dostum,
sana ithaf ediyorum” diyoradam. “Her şeyimi sana
borçluyum. Bütün teorimisana dayandırıyorum” diyor
Marks. Bak Mao da diyor; “Çinkomünizminin temeli Darwin’e ve
evrim teorisine dayanıyor” diyor.Şimdi onlar da terörle Çin’i ele ge-
çirdiler. Yani bir avuç komünist kos-koca Çin’i ele geçirdi. Kalabalığa
ihtiyaç yoktur komünizmde. Çin halkıkomünizmin k’sini bilmez. Bilmiyor
halk. Bir avuç komünistle koskoca Çin’iteslim aldılar. Propagandayla, fikri ça-
tışma yaptılar. Bak Mao da diyor adamaçıkça konuşuyor. “Çin komünizminin te-meli” bak başka açıklama yapmıyor.“Darwin’e ve evrim teorisine dayanıyor”diyor. Devletin Darwinizm ile ilgili pro-pagandayı hemen durdurması gerekiyor.Darwinizm’i anlatmayacak mı? Bilakisdaha kapsamlı anlatsın. Ama cevabını dadaha kapsamlı anlatacak. Bu çok önemlibakın. Cevabını daha kapsamlı anlatacak.% 50 Darwinizm’i anlatsın, % 50 de ce-vabını anlatsın. Mesela diyecek ki, “Dar-winizm proteinlerin tesadüfen meydanageldiğini iddia eder”. İstedikleri gibi anla-tabilirler. Bütün kaynakları versinler.“Ama bir proteinin tesadüfen meydanagelmesi ihtimali sıfırdır” bilimsel olarak.Çünkü bir proteinin oluşması için 60’ayakın proteine ihtiyaç var. Hatta 60’ınüzerinde. Bitti, kilitlenmiş demektir. Dev-letin kitaplarında gençler bu yazıyı, nasılgöremez? Bilimsel bir gerçek bu. Hurafemi bu?
Bütün bilim adamlarının söylediği ortak
İlmi Araştırma, Ağustos 20114
gerçek bu. Bilim adamlarının söylediğiortak gerçek devletin kitabında nasılolmaz? Darwin’in hurafesi oluyor da, bi-limsel gerçek nasıl olmuyor? Mesela desinki, Darwin’in evrim teorisi ara fosil iddia-sına dayanır. Amenna anlatsınlar, istedik-leri gibi anlatsınlar bol bol. Ama tek birtane ara fosile rastlanmamıştır bilimselolarak. Devlet bunu söylesin. Bunu söyle-yemiyor devlet. Çok acayip bir durum var.Ne mahsuru var? Devlet bilime, Ana-yasa’ya sahip çıkmak durumunda, devle-tin görevidir bilime sahip çıkmak. Biliminhası hakikisi. Ben devlet gitsin hurafe an-latsın demiyorum ki, saf bilimle karşılıkverecek o kadar, saf bilim. Felsefeye degerek yok. Felsefe ikinci safhada düşünü-lebilir. Felsefeye hiç ihtiyaç yok. Sadecebilimle bitireceğiz bu işi. Saf bilimle, ger-çek bilimle. Öbür türlü bu gelişir. Çünküadam PKK’lı, devletin biyoloji kitabını alı-yor. “Gel buraya bakalım” diyor. PKK’lı
arkadaşlarını topluyor. “Bak devletin bas-tığı kitap beraber okuyalım. Ne diyor bu-rada? İnsanlar evrimle oluşmuştur. Bütüncanlılar evrimle oluşmuştur. Sen de ev-rimle oluştun. Biz de evrimle oluştuk. Ne-reden çıkarıyorsun insanları Allah’ınyarattığını? Allah yok (haşa). “Seninle, kö-peğin arasında hiçbir fark yok. Ha birköpek ölmüş, ha bir insan ölmüş. Ha birböcek ölmüş, hamam böceği, ha bir insanölmüş hiçbir farkı yoktur” diyor. Evet,“arada hiçbir fark yoktur kardeşim” diyor.Ne diyelim biz bu adama o zaman? Adamhelal haram kabul etmiyor. Cinayetinbüyük bir günah olduğunu kabul etmiyor.“Yok olacağız biz” diyor, ahirette. Ne di-yelim biz bu adama? Kardeşim devletinbiyoloji kitabından da bize kaynak göste-riyor. “Buyurun burada yazıyor, evrim. Birgerçek. İnsanlar, kainat tesadüfen oldu.Tesadüf sonucu oluştu” diyor. Ne diye-lim? Nasıl yapalım?”
www.fasizmvekomunizm.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 5
Lenin’in, henüz 1906 yılında, yaniBolşevik Devrimi’nden 11 yıl önce, Pro-letari dergisindeki “Bizim ilgilenmekte ol-duğumuz olgu, silahlı mücadeledir; bumücadele, bireyler ve küçük gruplar ta-rafından yürütülmektedir......” (VladimirI. Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari, Nr. 5),sözleri anarşi ve terörün Marksizmin vekomünizmin vazgeçilmez bir yöntemi ol-duğunu açıkça ortaya koyar. AslındaMarksizmin terör ve şiddete olan eğilimi,ünlü Paris Komünü deneyimiyle birlikteMarks henüz hayatta iken ortaya çıkmıştır.Terör özellikle de Marks’ın teorisini pra-tiğe döken Lenin’le birlikte komünist ideo-lojinin ayrılmaz parçası haline gelmiştir.Dünyanın dört bir yanında komünistlermilyonlarca insanın kanını dökmüş, terörörgütleri kurarak insanlara acı, korku vedehşet yaşatmışlardır.
Her ne kadar bazı komünistler şiddetinve terörün komünizmin bir uygulaması ol-madığını, ancak bazı kişilerin uygulama-sında yer alarak komünizme maledildiğini iddia etseler ve komünizmi ak-lamaya çalışsalar da, ortada inkar edile-mez bir gerçek vardır. Bu gerçek şudur:
Komünizmin kurucuları şiddeti ve te-rörü bizzat savunmuşlar ve ideolojileriiçin zaruri görmüşlerdir. Amerikalı siya-set bilimci Samuel Francis, bu gerçeğişöyle yorumlar:
Marx ve Engels, devrimin her zamankuvvet zoruyla olacağını savunurlar.Devrimcilerin, hakim güce karşı şiddetkullanmak zorunda oldukları konu-sunda ısrarlıdırlar ve her zaman terö-rizme verdikleri desteği açıkçabelirtmişlerdir.” (Samuel T. Francis, So-viet Strategy of Terror, s. 549)
İlmi Araştırma, Ağustos 20116
KomünistHarekete KarşıŞiddet Uygulamak,Komünizmi Daha da Geliştirir,Kin ve Nefreti Daha da Artırır
Karl Marx, “Ayaklanma savaş kadar birsavaştır” demiş ve kendine “devrimci si-yaset”in en önde gelen isimlerinden olanDanton’ın şu sözlerini düstur edinmiştir:“Saldır, saldır, gene saldır!” (V.I. Lenin,Marks-Engels-Marksizm, Ankara: Sol Ya-yınları, Çev: Vahap Erdoğdu, 1976, s.428) Terörün sistemli olarak kullanılması-nın gerekliliği konusunda Lenin’in de çokaçık ifadeleri vardır. Lenin bir işçi toplan-tısında söz aldığında terörün kendileri içinne kadar vazgeçilmez olduğunu şu dehşetverici ifadeleriyle açıklamıştır:
“Eğer kitleler kendiliğinden ayağa kalk-mazsa, hiçbir şey başaramayız. Spekü-latörlere karşı terör uygulamadığımız-hemen oracıkta kafalarına bir kurşun
sıkmadığımız- sürece hiçbiryere varamayız.” (Stéphane Courtois,Nicolas Werth, Jean-Louis Panné, An-drzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Louis Margolin, Komünizmin KaraKitabı, Doğan Kitapçılık A.Ş., s. 82)
Dolayısıyla temeli Darwinizm’e dayalıolan savaş ve terörü destekleyen Marksistkomünist düşünceye sahip olan kişilerleonların bu yönde fikirleri değişmediği sü-rece bir uzlaşma yoluna gitmeye çalışmakiyimser bir yaklaşım olacaktır. Komüniz-min şiddet ve savaş yanlısı tutumuna aynışekilde savaşla karşılık vermek de herzaman başarısızlıkla sonuçlanmıştır.Çünkü komünizmin özelliği üstüne git-tikçe, kan döktükçe ve saldırganlaştıkçadaha fazla gelişmesidir.
Tarihte buna en bilinen örnek ABD’dir.
www.darwinizminkivranisi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 7
İlmi Araştırma, Ağustos 20118
Komünizmin HedefiTüm Dünyadır
Darwinizm üzerine bina edilen Marksist-Leni-
nist fikirler ve Lenin`in terör direktifleri doğrultu-
sunda yetişen militanlar, askerleri, polisleri ve
masum vatandaşları katletmekte, her türlü terör
yöntemine başvurmaktadırlar. Avrupa`daki ve
dünyanın çeşitli yerlerindeki Darwinist-Marksist
görüşlü insanların da teröre karşı olması bekle-
nemez. Bu Marksist felsefenin ruhuna-mantığına
aykırı olur. Kınama mesajları, uyarmalar böyle
kitleleri hiç ilgilendirmez. Darwinist-Marksistler
teröristleri, -güya- ``feodalizme karşı savaşan,
devrimci güçler`` olarak görürler. Teröristler;
Lenin, Stalin gibi tarihe geçen kan dökücüleri
saygı ile anarlar. Bu düşünce yapısının değiş-
mesi ve terör eylemlerinin son bulması için iyi
takip, iyi yakalama, iyi yargı, iyi infaz çözüm
değildir. Lojistik ve gelir kaynaklarını kesmek,
askeri operasyon düzenlemek, netice alınacak
yöntemler değildir. Bu yöntemler, ancak geçici
azalma meydana getirir. Çünkü komünist terö-
rün vatanı yoktur. Komünistin vatanı olmaz. Ko-
münizmin hedefi bütün dünyadır, dolayısıyla
bütün dünyanın imkanlarını, bütün dünyada da-
yanışma ile kullanan komünizme karşı en etkili
yöntem, fikri mücadeledir. Bu da ancak anti-Dar-
winist, anti-materyalist ilmi çalışma ile olur.
İlimle, fenle bu çalışmayı en etkili şekilde yapa-
cak olan zat ise Hz. Mehdi (a.s.)’dır.
ABD çok güçlü silahlara ve güçlümaddi imkanlara sahip olmasına rağ-men Kamboçya, Laos, Vietnam veKuzey Kore’de komünizme karşı olanmücadeleyi kaybetmiştir. Kaybetmesi-nin tek nedeni ABD’nin de Darwinist-materyalist ideolojiyi benimsemesi bunedenle anti-komünist bir çalışmaiçinde olmamasıdır.
Komünizmle ve tüm Darwinist-materyalist ideolojilerle mücadele et-menin tek yolu geniş çaplı bilimselçalışmadır.
Komünizme KarşıFikri MücadeleEsastır
Komünist terör örgütleri sadece si-lahlı mücadele ve toplumda şiddetolayları çıkartmakla sınırlı kalmazlar.Esas faaliyetlerini halkın arasında sür-dürürler. Halkın arasına da sızaraksistemli bir materyalizm ve komü-nizm propagandası yürütürler. Bufaaliyet ise terör eylemlerinden çokdaha tehlikeli ve sonuçları çok dahavahim olabilecek niteliktedir. Çünkühiç kimse Marksist-Darwinist düşün-celer ve bunların getireceği zararlara
dair yeterince bilgi sahibi değildir. Eğer budüşünceye dikkat edilmez ve yeterincetedbir alınmazsa, komünist örgütün tel-kinlerine her geçen gün daha fazla gençkapılır. İnsana sevgi duymanın, güzel ah-lakın, şefkatin ve merhametin önemini bi-lerek yetişen, itaatli ve nitelikli bir gençlikyerine Darwinist eğitimden geçirilmişgençlik konulduğunda sonuç, toplumsalyıkımdır.
Komünizm gibi insanlık dışı ideoloji-lere taraftar toplamak için ilk yapılan, “in-sanın, doğanın ve tesadüflerin ürünü bircins hayvan olduğu” yönündeki Darwinistiddiaları toplumlara benimsetmektir. Dar-winist toplumlarda vefanın, sadakatin, şef-katin, fedakarlığın hiçbir önemi yoktur.Din, aile, millet, bayrak, kadın gibi kav-ramlar da birşey ifade etmez. Komünist
terör örgütleri de, terörist olarak yetiştire-ceği kişilere öncelikle diyalektik materya-lizm ve bu felsefenin temeli olanDarwinizm eğitimi verir. Dolayısıyla bun-lara karşı etkili ve kararlı bir fikri müca-dele ve propaganda yürütülürseMarksist-komünist terörün önü alınabilir.Bunun çaresi komünizmin zemininin yokedilmesidir. Bu zemin ise Darwinizm’dir.
www.deccaltehlikesi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 9
Darwinistlerin komünistlerin,
Nazilerin veya sömürgecilerin
yaptıkları katliamların,
işledikleri cinayetlerin,
insanlara kasıtlı olarak
yaşattıkları ızdırapların, vahşe-
tin ve zulmün temelindeki tek
neden dinsizlik ve bu
insanların Allah korkularının
olmayışıdır. Allah’tan korkup
sakınan ve ahiretin varlığına
kesin olarak iman eden bir
insan, zalimliklerin,
haksızlıkların, adaletsizliklerin,
cinayetlerin hiçbirini kesin ola-
rak yapamaz. Üstelik Allah’a ve
ahirete inanan bir insan,
ne kadar yoğun telkin edilirse
edilsin, böyle sapkın bir
ideolojinin peşine takılıp
sürüklenemez. Bu sapkın
ideolojilerin insanlığa zarar
getirmelerini engellemenin
tek yolu ise, insanların Allah’a
ve ahiret gününe iman ederek
yaptıklarının tümünden hesap
vereceğini unutmadan
yaşamalarıdır. İnsanlara
bu gerçeği hatırlatacak olan
değerli zat ise Hz. Mehdi (a.s.)
olacaktır.
Komünizm ve Darwinizmin tek zayıfnoktası fikri mücadeledir. Fikri mücadelekarşısında bu ideolojiler, tuzun suda eri-diği gibi erirler. Fikri mücadele en hassasdamarlarıdır. Bu nedenle komünizminhastalıklı düşüncesinden kurtulmanın tekçözümü Kuran’dır. Ancak öncelikli olarakfelsefi yönden Marksist, Leninist, Darwi-nist, materyalist dinin yok edilmesi, biranlamda putlaştırılan bu düşüncelerin si-linmesi gerekir. Bunun için de Darwi-nizm’in iddialarının mantıksızlığınınanlatılması şarttır. Çünkü put dururken dinanlatılmaz. Nitekim Kuran’da bildirildiğiüzere, mübarek Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Kabe’deki putları kırmış, Hz. Musa
(a.s.) bazı Musevilerin put edindiği dökmebuzağıyı yakıp küllerini denize savurmuş,Hz. İbrahim (a.s.) kavminin edindiği put-ları yine parçalayarak yok etmiştir. Önce-likle yanlış mantığı kökten yıkmışlar sonrada niyetin ve bakış açısının değişmesi içindin ahlakını tebliğ etmişlerdir.
Kuran’da Yüce Allah’ın peygamber kıs-salarında örnek verdiği bu tebliğ yöntemi,Marksist –Darwinist düşüncenin yıkılmasıiçin tek yoldur. Bunun için öncelikli ola-rak bu batıl ideolojilerin, felsefelerin yıkıl-ması, çürük ve temelsiz fikirler olduğununbilimsel olarak açıklanması bu düşünce-nin çökertilmesi için yeterli olacaktır.Bunun arkasından da komünist telkinin
İlmi Araştırma, Ağustos 201110
Komünizme Karşı Verilecek Fikri Mücadelede En EtkiliYöntem Öncelikle Darwinizm Putunun Yıkılmasıdır
www.kutsalkitaplardamehdi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 11
tam aksi yönünde insanları Allah’a imanetmeye ve yalnızca O’na kulluk etmeyedavet etmek, İslam dininin güzelliğini,insan sevgisi, barış ve adalet üzerine ku-rulu olduğunu anlatmak gerekir. YüceAllah, Hz. İbrahim (a.s.)’ı örnek göstererekkullanılması gereken tebliğ yöntemini dekullarına bildirmiştir:
“Onlara İbrahim’in haberini de aktar-oku: Hani babasına ve kavmine: “Sizneye kulluk ediyorsunuz?” demişti.Demişlerdi ki: “Putlara tapıyoruz,bunun için sürekli onların önünde belbüküp eğiliyoruz.” Dedi ki: “Peki duaettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlarmı? Ya da size bir yararları veya zarar-ları dokunuyor mu?” “Hayır” dediler.“Biz atalarımızı böyle yaparlarken bul-duk.” (İbrahim) Dedi ki: “Şimdi neyetapmakta olduğunuzu gördünüz mü?Hem siz hem de eski atalarınız?””(Şuara Suresi, 69-76)
Komünizme Karşı FikriMücadele Yürütecek veBu Düşünceyi OrtadanKaldıracak Olan DeğerliZat Hz. Mehdi (a.s.)’dır
Bediüzzaman Hazretleri ahir za-manda Darwinizm ve materyaliz-min güçleneceğini, deccaliyetinbu güçten destek alarak yayılaca-ğını, ancak Hz. İsa (a.s.) ve Hz.Mehdi (a.s.)’ın fikri mücadelele-riyle bu fitnelerin son bulacağınıbelirtmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ınbirinci görevinin de, Darwinizmve materyalizmi fikren ve bilimselolarak etkisiz hale getirmek oldu-ğunu söylemiştir. Bediüzzaman’ında belirttiği gibi, Hz. Mehdi (a.s.), bugörevini tam olarak yerine getirecek,
Darwinizm’i ve materyalizmi fikren orta-dan kaldırarak, insanların imanlarının kur-tulmasına vesile olacaktır:
Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle(etkisiyle) ve MADDİYUN VE TABİİY-YUN TAUNU (Darwinizm ve materya-lizm hastalığı), BEŞER İÇİNE İNTİŞARETMESİYLE (insanlar arasında yayılma-sıyla), her şeyden evvel felsefeyi vemaddiyun fikrini (materyalizmi) TAMSUSTURACAK bir tarzda imanı kurtar-maktır. (Emirdağ Lahikası, s. 259)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretle-ri’nden aktarıldığı gibi Hz. Mehdi (a.s.)Darwinizm ve materyalizme karşı çokbüyük çaplı ilmi bir mücadele yürütecektir.Dolayısıyla bu ideolojileri tam anlamıylasusturacak ve insanların imanlarını kurta-racak çok etkili bir ça-lışma yürütecektir.
Sayın Adnan Oktar 1 Temmuz 2011 tarihliA9 TV ve Kaçkar TV röportajında Hz. Mehdi(a.s.)’ın Darwinizm ve komünizme karşıfikri mücadelesini şöyle açıklamıştır:
ADNAN OKTAR: “Üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kop-mazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri
onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını Rahmet-i İlâhiye’den bekliyoruz. Ve onun (Hz. Mehdi (a.s.)’ın)üç büyük vazifesi olacak”. Ölüyken değil; diriyken. Buçok önemli. Orada samimiyetsizlik yapmasınlar. Bak;
“birincisi” diyor, komünizmin, komünist, Darwinist, ma-teryalist düşüncenin, PKK’nın belini kıracak sistemi açıklı-
yor Bediüzzaman. “Fen ve felsefenin tasallutuyla”. Neymiş?Fen ve felsefeyle karşımıza çıkıyorlar. PKK neyle çıkıyor kar-
şımıza? Fen ve felsefeyle çıkıyor. PKK bir ideolojidir, düşüncesivar adamların. Akşama kadar kitap okuyor bu herifler, komünist-ler. Darwinist eserleri, Darwin’in kitaplarını okuyorlar. Lenin’in,Marks’ın, Stalin’in; hepsinin kitaplarını okuyorlar. Akademi bil-mem ne diye orada uydurma akademiler kurmuşlar, gece gündüzbu herifler okuya okuya hepsi gözlük olmuş zaten. Eğitim görüyorherifler. Bak; “fen ve felsefenin tasallutuyla”. “Tasallut da etmiştir”diyor, “fen ve felsefe.” Fen nedir? Biyoloji, fizik, astronomi ve ar-keoloji, paleontoloji, mikro-biyoloji; hepsi. “Fen ve felsefenin”.Fenden kaynaklanan felsefe nedir? Biyoloji felsefesi; Darwinizm.
“Fen ve felsefenin tasallutuyla” yani Marksist, Darwinist, ma-teryalist felsefenin “tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyuntâunu” yani maddeci, Marksist, Leninist düşünce “ve tabi-
İlmi Araştırma, Ağustos 201112
iyyun” yani Darwinizm “tâunu” bak vebadiyor, “taun” yani veba. “Beşer içine intişar etmesiyle” İn-sanlık içinde gelişmesiyle. Hangi beşer? Bak, Güneydoğu’da dagelişti, Kamboçya, Vietnam, Çin; her yerde olay gelişiyor. Su-riye’de sel gibi kan akıtan kimler? Komünistler. O beyinleri pat-lamış kardeşlerimizi gösterdiler, şehid olmuş; gördün mü dün?
ALTUĞ BERKER: Evet.
ADNAN OKTAR: Kim yapıyor? Baas rejimi, komünist-ler. “Beşer içine intişar etmesiyle her şeyden evvel”.Hz. Mehdi (a.s.) ne yapıyormuş? Her şeyden evvelhayatın bütün sosyal yönlerinden çekiliyor. Bak;“her şeyden evvel, felsefeyi”. Hz. Mehdi (a.s.) neyleçıkıyor? Silahla mı çıkıyormuş? Felsefeyle, felsefeyleçıkıyor. “Ve maddiyun fikrini tam susturacak birtarzda imanı kurtarmaktır.” Elinde ne kılıç var ne ta-banca var ne tüfek var Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Ne varmış?“Felsefeyi ve maddiyun fikrini” yani Darwinizm ve mater-yalizm fikrini “tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmak-tır.” Silahı bilimmiş ve felsefeymiş, bunu görüyoruz, Hz.Mehdi (a.s.)’ın silahı bu. “Kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalalettenmuhafaza etmek”. Yani Müslümanların da Darwinist mater-yalist olmasını engelliyor.
“Bu vazife hem dünya, hem her şeyi bırakmakla”. Bak, Hz.Mehdi (a.s.) ne yapıyormuş? Dünya’yı bırakmış, dünya ile işiyok. Evlenmiyor, onun için evlenmiyor. Evlenmemesinin ne-deni budur. Malının olmamasının nedeni de budur. Bak; “bu
www.Adnanoktarroportajlari.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 13
vazife hem dünya, hem her şeyi bırak-makla”. Her şeyi bıraktığında ne oluyor?Hayatın bütün sosyal yönlerinden çekil-miş oluyor. “Her şeyi bırakmakla çokzaman”. Çok zaman ne demek? Günyirmi dört saatse; yirmi saati, on sekizsaati. “Çok zaman tetkikat ve meşkuliyetiiktiza ettiğinden” sürekli araştırma ve in-celeme gerektirdiğinden “Hz. Mehdi(a.s.)’ın o vazifesini” yani Darwinizm’i vemateryalizmi yıkma vazifesini “bizzatkendisi görmeye vakit ve hal müsaadeedemez.” Bak; “ne vakti, ne de hali mü-saade edemez” diyor. “Çünkü hilafet-iMuhammediye (s.a.v.) cihedindeki salta-
natı onunla iştigale vakit bırakmıyor”diyor. Yani; “Mehdilik halleri, Mehdilikcezbesi, Mehdiyet faaliyetleri onunla ilgilifaaliyete vakit bırakmıyor” diyor, yani “ovakti dar” diyor. “Herhalde” diyor, büyüksöylememek için ama bak. Gördüğünüanlatıyor. “Herhalde” diyorsa gördüğünüanlatıyor demektir.
“O vazifeyi” yani Darwinizm ve mater-yalizmi çökertme vazifesini, “ondan evvelbir taife bir cihette görecek”. “Taife”, Müs-lümanlara taife demez Bediüzzaman.Gayrimüslimlerin çalışmasını söylüyor.Yani; “Avrupa’da bir kısım bilim adamlarıDarwinizm-materyalizm aleyhinde çalış-malar yapacaklar” diyor, “bilimsel delilleroluşturacaklar.” “O zat” Hz. MuhammedMehdi (a.s.), “o taifenin” yani Avrupalıla-rın, gayrimüslimlerin yaptığı Darwinizmve materyalizm aleyhinde yaptığı faaliyet-lerin, anti-Marksist faaliyetlerin bilimselsonuçlarını “uzun tedkikatıyla yazdıklarıeserleri”. Bak, “uzun tedkikat (araştırma)”.Çünkü laboratuvara giriyor adam, taşlarıkayaları eşiyorlar, değil mi? Paleontolog-lar gece gündüz Avrupa’da çalışıyorlar,dünyanın her yerinde. Hz. Mehdi (a.s.)bunu yapamaz.
“Onlardan hazır gelen bilgiyi” bak,“uzun tedkiklerle yazdıkları eserleri ken-dine hazır bir program yapacak.” Yanihep hazır eserlerden istifade edecek; Ri-sale-i Nur’dan, bu bilim adamlarının eser-lerinden. Onu ayrı belirtiyor yalnız. Bufelsefeyle ilgili kısım, o ayrı. “Onun ile obirinci vazifeyi tam yapmış olacak.”Şimdi, “Hz. Mehdi (a.s.)’ın birinci vazifesiMarksist, Leninist, Darwinist, materyalistsistemi yıkmaktır” diyor. “Bu vazifenin is-tinat ettiği kuvvet ve manevi ordusu yalnızihlas” samimiyet, “sadakat” delicesinesadık “ve tesanüt” tam böyle birbirlerinebağlı “sıfatlarına tam sahip olan” yarım
İlmi Araştırma, Ağustos 201114
değil bak “tam sahip olan bir kısım şakirt-lerdir.” Hepsi değil şakirtlerin, Hz. Mehdi(a.s.)’ın talebelerinin tamamı bu işle ilgi-lenmiyor. Mesela belki yirmi kişi veyahutotuz kişi bu konuyla ilgileniyor. “Bir kısımşakirtlerdir.” “Darwinizmin materyalizminyıkılmasında faaliyet yapan, Hz. Mehdi
(a.s.)’a yardımcı olan, kitapların hazırlan-masında bir ekibi var” diyor Bediüzza-man. “Ne kadar da az da olsalar, manenbir ordu kadar kıymetli ve kuvvetli sayılır-lar.” “Kahredici bir güce sahip olacaklar”diyor, “dünya çapında.” İkinci, üçüncüvazifelerini de anlatıyor Bediüzzaman.”
www.darwininacmaziruh.net
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 15
AADNAN OKTAR: Onun için, yani şu
anda hükümetin güçlü olmasının nedeni
de Mehdiyet’in kahredici gücüyle komü-
nist düşünceyi, Marksist, Darwinist düşün-
ceyi yerle bir etmesidir. Hükümetin eli
güçlendi şu an. Yüzde ellinin kökeninde
de o var, son derece rahat. İddia edilen
Ergenekon terör örgütünün de bu kadar
süklüm püklüm ve perişan olmasının ne-
deni yine fikren yenilmeleridir. PKK’nın ku-
durmasının nedeni
de, o hanzolara
Mehdiyet’in elinin
yetişememesidir.
Çünkü dağlık
bölge, Ye’cüc
Me’cüc zuhuru var
orada. Dağlık
bölge olduğu için
oraya Mehdiyet
yetişemiyor; konu
bu. Yoksa orada
da yerle bir ederdi
Hz. Mehdi (a.s.). Radyo yok, televizyon
yok, kitap yok; adamlar hayvan gibi ya-
şıyorlar orada, dağın tepesinde. Tek yanlı
komünist düşünce alıyorlar, Marksist, Dar-
winist. Ama en vahimi ne biliyor musun?
Adamlar mesela ilkokul mezunu, cahil
adamlar; “hoş geldin” diyor, devletin bas-
tırttığı biyoloji kitabını açıyor, ortaokul ve
lise. “Siz” diyor, “yeni başladığınız için,
kolaylık olsun size” diyor. “Bak, insan
nasıl yaratılmış size anlatalım” diyor. Dev-
letin kitabından Darwinist, materyalist dü-
şünceyi onlara anlatıyor, diyalektik
felsefeyi anlatıyor. Devletin bütün kitapla-
rında Darwinist, materyalist düşünce an-
latılıyor. “Allah yarattı” denmiyor. Öyle
olunca adamların eli kuvvetleniyor işte. Ve
adamlara biz de
Hz. Mehdi (a.s.)’ın
öncüsü olarak şu an
bir şey yapamıyo-
ruz. Ben şimdi Mar-
din’e gidip tebliğ mi
yapayım dağların
tepesinde adam-
lara, yani elimizde
kitapla? Herifler si-
lahla karşımıza çıkı-
yor, kitap ile
çıkmıyor ki karşı-
mıza. Devletin televizyonu var işte. Onun
için diyoruz, mesela onu verebilirler,
yarım saat bir saat bir imkanımız olsa.
Devletin profesörleri var. Biz anlatalım,
gitsin devletin profesörü anlatsın. “İlla biz
çıkalım” demiyoruz. Ama onlar beceremi-
yorsa biz çıkalım.
Sayın Adnan Oktar 1 Temmuz 2011 tarihli A9 TV ve Kaçkar TVröportajında Türkiye’deki Komünist Terör Örgütünün HalaFaaliyette Olmasının Nedenini Mehdiyetin Elinin Henüz O
Bölgelere Yetişmemiş Olması ile Açıklamıştır:
İlmi Araştırma, Ağustos 201116
MPL TV, 21 Kasım 2008
Çay TV, 11 Mart 2009
Adnan Oktar: Ama daha da ilerisindeKURAN’DA BORCU OLANIN BORCUNUAFFETME VARDIR. YANİ ASIL SİS-TEMDE BUNUN OLMASI GEREKİR. İŞİNDOĞRUSU. BORÇLARIN AFFEDİLMESİ.Mesela bankaların çok daha anlayışlı olup
daha uzun vadeye yayılarak borçlarını iste-mesi. Mesela on ise yirmiye çıkarılması.Bekleme müddeti mesela on aylıksa yirmiaya çıkarılması. Gevşetmesi. Yani bu ka-sılma çözüldüğünde müthiş bir hareket-lenme olur.
Adnan Oktar: … Her hasta bizim so-rumluluğumuzdadır millet olarak. Hastaolmak suç değildir, şereftir, onurdur ve yü-kümlülüğü bizim üzerimizdedir. Hasta ol-duğunda o adam, o kişi, o kardeşimizartık bize emanettir, milletçe bize ema-nettir. Ona biz bakacağız. Yemesinden, iç-mesinden, konforundan, neşesinden,mutluluğundan, tedavisinden, her şeyindenbiz sorumluyuz. Hastadan para alınmaz, enkaliteli, en güzel hastaneye gidecek, birincisınıf hastaneye gidecek kanser hastası.Orada aslanlar gibi tedavi olacak, hürmetgörecek, sevgi görecek, hatta onun güzel
geniş salonlarında oturtacaklar. Dini soh-betler yapılacak, konuşacak, morali güçlüolacak onun. Çünkü bu tip hastalıklar da bi-liyorsunuz moral önemli. Adama sen evinisattırırsan, arabasını sattırıyorsun, banka-daki bütün paralarını alıyorsun, borca so-kuyorsun, adamı tedavi ediyorsun. Amatedavi oluyor mu olmuyor mu o da ayrı me-sele; adamı çift yerden vurmuş oluyorsunbu sefer. Hem hastalığına sevgi ve şefkatgöstertmeyerek hem de ekonomik yöndençökerterek. Hastadan para alınmaz; bunubiz milli bir terbiye olarak alacağız. Buasla kabul edilecek bir şey değildir.
www.AdnanOktarnedemistineoldu.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 17
Yeni Şafak, 5 Temmuz 2011
Zaman, 5 Temmuz 2011
Hastane borçlarını ödeyemeyecek durumda olanhastaların, vefat etmeleri halinde borçları tahsil edil-meyecek...
Daha önce 31 Aralık 2010 tarihine kadar olan 250TL ve altındaki borçların tamamını 500 lira ve altın-daki borçların da yarısını affeden Sağlık Bakanlığı,şimdi de sosyal güvencesi olmayan hastaların vefatıhalinde hastane borçlarını siliyor.
Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması,Kuran-ı Kerim’de haber verilen, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in hadis-i şeriflerinde bildirdiği, İslam alim-lerinin de eserlerinde yer verdiği büyük bir müjdedir.Ancak bazı insanlara İttihad-ı İslam için mücadeleetmek, hayatını vakfetmek zor gelmekte, bu nedenleİttihad-ı İslam’ın önemini anlatmaktan ve bu uğurdaçaba harcamaktan şiddetle kaçınmaktadırlar. Oysaİttihad-ı İslam’ı istemek ve bu konuda fikri mücadeledebulunmak her Müslüman için farz olan bir ibadettir.
İlmi Araştırma, Ağustos 201118
İ slam dünyası üzerinde süren savaşlarve çatışmalar ilk zamanlar herkesin il-gisini çekmiş, işkence gören, öldürü-
len kadınların, çocukların ve yaşlılarıngörüntüleri insanların içlerinde tepki vebirşeyler yapma isteğini uyandırmıştır.Ancak ardı arkası kesilmeyen haberler hergün yeni kişilerin ölmesi, kadınların teca-vüze uğraması, çocukların kurşunlarahedef olması, mayınlara basıp kolunu yada bacağını kaybetmesi zaman içindenormal karşılanmaya ve bazı insanlarındikkatlerini çekmemeye başlamıştır. Buinsanların ilk günlerde verdikleri tepkileryerini garip bir duyarsızlığa bırakmıştır.Hatta bazı kişiler gazeteleri aldıklarında,savaş haberlerinden çok, magazin içeriklihaberlerle ilgilenmeye başlamışlardır. Fi-listin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Keşmir’de,Doğu Türkistan’da, Suriye’de veya Pa-tani’de her gün onlarca kişinin ölmesi, ne-redeyse “sıradan bir haber” halinegelmiştir.
Diğer taraftan bu vahşetleri sanki makul
birer siyasi gelişme gibi gösteren bir pro-paganda da yürütülmektedir. Bu nedenlebirçok insan Suriye’de yaşanan büyük kat-liamları ülkenin bir iç sorunu, Filistin veİsrail arasında yaşananları toprak müca-delesi olarak görmekte, Keşmir halkınayönelik Hint zulmünü ya da Doğu Türkis-tan’a yönelik Çin zulmünü veya Tay-land’ın Patanili Müslümanlara yönelikuyguladığı şiddeti bölgenin stratejik konu-mundan kaynaklanan bir problem olarakdüşünmektedir. Irak, Afganistan gibi ülke-lere yönelik işgalleri ise uluslararası siyasizorunluluk olarak değerlendirmektedirler.Diğer pek çok nedenin yanında, tarihi veekonomik nedenlerin de çatışmalarınmeydana gelmesinde etkili olduğu doğru-dur. Ancak günümüzde yaşanan bu çatış-maların ana konularından biri bu sayılanülkelerdeki halkın Müslüman olmasıdır.Bu nedenle ezilen Müslümanlara yardımetmek, İttihad-ı İslam için çaba harcamakçok büyük bir ibadettir. Yüce Rabbimiz’inemri bu yöndedir.
www.deccaltehlikesi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 19
Tek bir Müs-lüman ülkenin bu
işgal ve baskılardankurtulması ise İslam alemi
için asla yeterli olamaz.Çünkü tek bir ülkenin kurtulu-
şuyla İslam aleminin içinde bulun-duğu baskı ve zülüm politikası son
bulmamaktadır. Esas olan tüm İslamaleminin kurtuluşudur.
İttihad-ı İslam, Yüce Allah’ınEmri, Peygamberimiz(s.a.v.)’in Vasiyetidir
Kuran; hükmü kıyamete kadar geçerliolan, müminlerin hayatının tüm alanlarınıkapsayan, Rabbimiz’in her hükmünün ek-siksiz yer aldığı mübarek bir kitaptır. Ku-ran’ın en büyük mucizelerinden biri, ilkvahyin inmesinden bu yana, her asırda ya-şayan tüm Müslümanların Kuran’da kendiçağlarına bakan işaretler bulmalarıdır. Ha-dislerde belirtildiğine göre İslam ahlakınındünyaya hakim olması, Peygamberimiz(s.a.v.)’in vefatından sonra kıyamete kadargerçekleşecek olan alametlerin en önemli-lerindendir. Kuran’ın Nur Suresi’nin 55.
ayetinde de İslam ahlakının yeryüzünehakim olacağı haber verilmektedir:
“Allah, içinizdeniman edenlere ve salih amellerde bulu-nanlara vaad etmiştir: Hiç şüphesiz on-lardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidarsahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileriiçin seçip beğendiği dinlerini kendilerineyerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onlarıkorkularından sonra güvenliğe çevirecek-tir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederlerve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kimbundan sonra inkar ederse, işte onlar fa-sıktır.” (Nur Suresi, 55)
İttihad-ı İslam, HerMüslüman İçin En BüyükFarz Vazifedir
İman eden bir insan, her duyduğundan veher gördüğünden sorumludur. Müslümanhalkların çoğu işkenceler, zulüm ve baskıaltındayken bazı Müslümanların bu konuyugörmezden gelmeleri çok büyük bir hatadır.Çünkü Yüce Allah’ın bu konudaki emriaçıktır ve Allah Kuran’da Müslümanlaraşöyle emretmektedir:
İlmi Araştırma, Ağustos 201120
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve:“Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ül-keden çıkar, bize Katından bir veli (ko-ruyucu sahib) gönder, bize Katından biryardım eden yolla” diyen erkekler, ka-dınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlaradına mücadele etmiyorsunuz?” (NisaSuresi, 75)
Allah’ın Müslümanlara İttihad-ı İslam içinçalışmalarını açıkça emrettiği bu ayet dı-şında Kuran’da birçok ayette İttihad-ı İs-lam’ın farz bir görev olduğu Müslümanlarabildirilir. Yüce Allah’ın açıkça İttihad-ı İs-lam’ı emrettiği ayetlerden biri de şöyledir:
“Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsiAllah’ın oluncaya kadar onlarla cehd(mücadele) edin. Şayet vazgeçecek olur-larsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını gören-dir.” (Enfal Suresi, 39)
Ayette İslam bütün dünyaya hakim olun-caya Kuran ahlakı tüm dünyada gerçek an-lamda yaşanmaya başlayıncaya, savaş zulümfitne ortadan kalkıncaya kadar Müslümanla-rın fikri mücadele etmeleri emredilmiştir.Ayetteki “dinin hepsi Allah’ın oluncaya
www.hadislerdemehdi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 21
İslam dünyasındaki bazı kişiler,“Mısır karışıyor, Suriye’de içsavaş var, Patani’de, Irak’ta
Afganistan’da Müslümanlaraişkenceler, olmadık eziyetler
yapılıyor” denildiğinde kulaklarınıve gözlerini kapatarak, adeta
“bizim elimizden birşey gelmez bizrahat yaşamak istiyoruz” diyorlar.
Bu şekilde düşünerek dünyadarahat etmek isteyenlere Allah
rahatlık vermez. Bela verir,hastalık verir. Çünkü Yüce Allahkullarını bu dünyaya rahat yaşa-maları için getirmez, onları imti-
han etmek ve güzel davranışlarınsonucunda cenneti lütfetmek için
getirir. Bu nedenle “İttihad-ıİslam’ı istiyoruz”, Türk-İslam
Birliği’ni istiyoruz” demek ve bukonuda ciddi fikri mücadele
göstermek çok büyük bir salihameldir ve her Müslümanın
üzerinde farz olan bir vazifedir.
kadar” emri İttihad-ı İslam’a ve Mehdiyeteişaret etmektedir (Doğrusunu Allah bilir).Yüce Allah’ın emri bu kadar açıkken, akıl,basiret ve feraset gözüyle bakan samimibir Müslüman bu gerçeği görüp hemenanlar.
Allah’ın ayetleri bu kadar açıkken imanve vicdan sahibi kişilerin olan bitenleregözlerini kapamaları, onları görmezliktengelmeleri mümkün değildir. Bir Müslüma-
nın dünya üzerinde böy-lesine şiddetli bir zulümdevam ederken, rahatyatağında kayıtsızcauyuması, boş işlerleoyalanması, yalnızcakendi eğlencesini veçıkarlarını düşünmesiimkansızdır. Çünküiman eden bir kişihaksız savaşların, kat-liamların, zulmün,açlığın, ahlaki deje-nerasyonun, kısacasıdünya üzerindekitüm sorunların temelçözüm yolununKuran ahlakının in-
sanlar arasında yaygınlaşması olduğunubildiği için bu bilgi ona çok büyük bir so-rumluluk yüklemiştir: Dünyaya İslam di-nini ve dinin getirdiği güzelliklerianlatmak, Kuran ahlakını yaymak ve din-sizliğe karşı fikri bir mücadele yürüt-mek...
İttihad-ı İslam,Peygamberimiz (s.a.v.)’inEn Büyük Hedeflerindendir
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de enbüyük hedefin İttihad-ı İslam olması ge-rektiğini haber vermiş, bu hedefin gerçek-leşmesi görevini ise Yüce Allah’ın Hz.Mehdi (a.s.)’a verdiğini bildirmiştir. Resul-lah (s.a.v.) hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ınönderliğinde İslam dünyasındaki dağınık-lığın son bulacağını Müslümanların Kuranahlakında ittifak edeceklerini bildirmiş vetüm Müslümanları Hz. Mehdi (a.s.) önder-liğinde İttihad-ı İslam’ın mevcudiyeti içinbirliğe davet etmiştir. Peygamberimiz(s.a.v.)’in bu konudaki vasiyeti çokaçıktır:
İlmi Araştırma, Ağustos 201122
www.turkislambirligi.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 23
Ahir Zaman ve Kuran Ahlakının Dünya Hakimiyeti KonularınaKitaplarında Yer Veren Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de,
İslam Birliği Konusu Üzerinde Önemle DurmuşturBediüzzaman, Hz. Mehdi (a.s.)’ın İslam
Birliği’nin kurulmasına vesile olacağını
ifade etmiş, İslam Birliği’nin oluşturulmasını
ve İslam ahlakının dünyaya hakim olmasını
İslam dünyasının büyük bir bayramı olarak
nitelemiştir. Bediüzzaman Said Nursi’nin
konuyla ilgili bazı sözleri şöyledir:
Bu zamanın EEN BÜYÜK FARZ VAZİFESİ
İTTİHAD-I İSLAM’dır (İslam Birliği’dir).
(Hutbe-i Şamiye, s. 90)
… İnşaAllah, alem-i İslam’ın (İslam ale-
minin) da BÜYÜK
BİR BAYRA-
MINA YETİ-
ŞİRSİNİZ.
CEMAHİR-İ MÜTTEFİKA-İ İSLAMİYENİN
(İslam cumhuriyetlerinin birleşmesinin)
kudsi kanun-u esasiyelerinin (kutsal ka-
nunlarının) menbaı (kaynağı) olan
Kur’an-ı Hakim, İSTİKBALE TAM HAKİM
OLUP beşeriyete (insanlığa) tam bir bay-
ramı getireceğine ÇOK EMARELER (işa-
retler) VAR. (Emirdağ Lahikası-ll, s. 76)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman Said
Nursi Hazretleri, İslam Birliği’nin sağlan-
masını, mutlaka yerine getirilmesi gereken
önemli bir görev olarak bildirmiştir. Bedi-
üzzaman’ın da ifade ettiği gibi, İslam Birli-
ği’nin gerçekleşeceğine ve Kuran
ahlakının yeryüzüne hakim olacağına dair
pek çok alamet ve işaret bulunmaktadır.
Bu alametler hadis-i şeriflerde detaylı ola-
rak bildirilmiştir. Tüm bu alametle-
rin tecelli ettiği ve İslam
ahlakının dünyaya
hakim olmasına vesile
olacak mübarek kişi
ise, Allah’ın izniyle
Hz. Mehdi (a.s.)’dır.
“SİZDEN ONA KİM YETİŞİRSE, KARÜZERİNDE SÜRÜNEREK DAHİ OLSAONA GELSİN. ONA KATILSIN. ZİRAO, MEHDİ’DİR. (İbn Mace, Fiten, B 34,H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 527;Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
Müslümanlar İttihad-ı İslamİçin Yarışmalıdır
“Sana da (Ey Muhammed,) önündekikitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indir-dik. Öyleyse aralarında Allah’ınindirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktansapıp onların heva (istek ve tutku)larınauyma. Sizden her biriniz için bir şeriat
ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allahdileseydi, sizi bir tek ümmet kı-
lardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi dene-mesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız.Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkındaanlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri sizehaber verecektir.” (Maide Suresi, 48)ayetinde Yüce Allah ülkelere, mezhepleretarikatlara ayrılan, birbirleriyle uğraşan birMüslüman topluluğu istemediğine, birleş-miş bir tane Müslüman topluluğu istedi-ğine dikkat çekmiş ve Müslümanlarınİttihad-ı İslam için yarışmaları bu konudaellerinden gelen çabayı en fazlasıyla sarfetmeleri gerektiğini buyurmuştur.
İslam ahlakının hakim olması Rabbi-miz’in hükmüdür ve samimi ve şirk koş-madan iman eden kullarına bir vaadidir.Allah’ın izniyle bu hüküm, ahir zamandaHz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle gerçekleşecek-tir. Nasr Suresi’nde Rabbimiz bu gerçeğişöyle müjdelemiştir:
“Allah’ın yardımı ve fetih
geldiği zaman, Ve insanların
Allah’ın dinine dalga dalga
girdiklerini gördüğünde,
Hemen Rabbini hamd ile tes-
bih et ve O’ndan mağfiret
dile. Çünkü O, tevbeleri çok
kabul edendir.”
(Nasr Suresi, 1-3)
İlmi Araştırma, Ağustos 201124
AAdnan Oktar:
Afganistan’da, ne-
redeyse iki milyonu
buldu orada şehit
edilenlerin sayısı.
Alenen azılı katil
adamlar, hatta ku-
laklarını kesip, ku-
rutup Amerika’ya
götürüyorlar; dişle-
rini söküp Ameri-
ka’ya götürüyorlar;
parmağını kesip, kurutup Amerika’ya gö-
türüyorlar, hatıra olarak. Bunların yargı-
lanması gerekmiyor mu? Gerekiyor.
İlgilendiriyor mu bu arkadaşları? İlgilen-
dirmiyor. Çünkü İttihad-ı İslam’a karşılar,
çünkü Mehdiyet’e karşılar. Sırf “Mehdi-
yet’e karşı olacağım” diye İttihad-ı İslam’a
da karşı oldular. İsrail’in on tane askerini
hadi hapis ettin, tutukladın; bunlar ne ola-
cak? Bunlar ilgilendirmiyor işte adamı,
adam kendini kenara çekmiş. Böyle
olmaz. Türk-İslam Birliği olursa, İttihad-ı
İslam olursa bu olaylar zaten meydana
gelmez, başlangıcından olmaz, ze-
mininden böyle bir olay olmaz.
Siz, suçu İttihad-ı İslam’ı
aramayanlarda bulun. Bu
kadar Müslümanın kanı
onların boynunun üze-
rinedir. Hz. Mehdi
(a.s)’ı aramayanlar
sorumludur, İtti-
had-ı İslam’ı istemeyenler sorumludur,
Türk-İslam Birliği’ni istemeyenler sorumlu-
dur. Onları yargılayacağına sen kendini
yargıla önce. Çünkü bunun sebebi sensin,
sebep olmuşsun sen. İttihad-ı İslam olsa
dokuz tane kardeşimi şehit edebilirler
miydi? Mümkün mü? “Hoş geldiniz, buyu-
run” falan derlerdi, alkışlarla karşılarlardı.
Alnına kurşun sıkıyorlarsa beş el, dört el;
İttihad-ı İslam’ın olmamasındandır. İttihad-
ı İslam’ın olmaması nedir?
Siz gidiyorsunuz orada, burada nargile
kaynatıyorsunuz, göbeğinizi yayıp oturu-
yorsunuz. Ondan sonra da, “şu yargılan-
sın, bu yargılansın” diye internet
köşelerinden dedikodu yapıyorsunuz.
Öyle olmaz. Allah’ın Katında asıl siz yar-
gılanacaksınız. İttihad-ı İslam’ı istemediği-
niz için, Türk-İslam Birliği’ni istemediğiniz
için, Mehdiyet’i istemediğiniz için siz yar-
gılanacaksınız ahriette. Asıl bunu düşü-
nün.
www.adnanoktardiyorki.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 25
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hakka ve doğruya olan
daveti, haksızlık ve zulümden menfaat sağlayan,
makam ve mevkilerini kaybetmekten korkan birtakım
kimselerin, Efendimiz (s.a.v.) ve
beraberindeki müminler aleyhinde
çeşitli tuzaklar kurmalarına neden
olmuştur. Çünkü Peygamberimiz
(s.a.v.)’in anlattığı gerçekler on-
ların sahip oldukları dünyevi
menfaatlerin büyük
çoğunluğunun bir anda
değerini kaybetmesine neden
olmuştur. Kibirli oldukları için de
o zamana kadar taptıkları putlara
bağlılıkta direnmişler, inandıkları
batıl değerlerden taviz vermek
istememişlerdir. Bunun yerine
kendilerince Peygamberimiz (s.a.v.)’i
ya din ahlakını yaşamaktan
vazgeçirmek ya da şehit etmek
konusunda aralarında görüşmüşlerdir.
Oysa iman etmeyenlerin bilmedikleri
gerçek Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in Yüce Allah’ın koruması
altında olduğudur.
İlmi Araştırma, Ağustos 201126
P eygamberimiz (s.a.v.)Allah’ın rızasını her-şeyden üstün tutan,
Allah’ın rahmetini ve cenne-tini asıl karşılık olarak gören,çok güçlü imana sahip birMüslümandır. Peygamberi-miz (s.a.v.)’i hak davasındanvazgeçirmek için pek çokdüzen kuran müşriklerin ilerigelenleri, bu amaçlarına ula-şamayınca Peygamber Efendi-miz (s.a.v.)’in aleyhinde onusürgün etmek, tutuklamak ensonunda da şehit etmek üzerehain planlar kurmaya başla-mışlardır. Bu yüzden arala-rında sürekli PeygamberEfendimiz (s.a.v.)’in duru-munu görüşmüşlerdir. İslamikaynaklarda bu tarihi gerçekşöyle aktarılmaktadır:
İbni İshak’ın ifadesine göre; Kureyşkabilesi biraraya gelip Resulullah(s.a.v.) hakkında istişarede bulunupbirbirine şöyle dediler: “Bu şahsındurumunun hangi raddeye geldi-ğini görüyorsunuz.” Bunun üzerinemüzakereye başladılar. İçlerindenbiri: “Onu bir yere hapsedelim,kimse ile görüşmesine de meydanvermeyerek ölünceye kadar oradançıkarmayalım! Kendisine ölmeye-cek kadar yiyecek verelim!...”
Fakat bu teklif itirazlara uğradı.Böyle bir hareket kargaşalık çıkara-bilirdi. Onlardan birisi: “Onu hap-setmeyelim, Onu Mekke’dençıkaralım...” dediyse de bu dauygun görülmedi. Çünkü: “Mu-hammed (s.a.v.) Arapların herhangibir aşiretine gider, o güzel sözle-riyle onları kendine ilhak ettirir, on-
ları arkasından sürükler ve bizdenintikam alır...” denildi. Bunun üze-rine Ebu Cehil şöyle dedi: “Muham-med (s.a.v.)’i öldürmekten başkaçare yok.” (Siret Ansiklopedisi,Üçüncü Cilt, sf. 104)
YÜCE ALLAHİNKARCILARINTUZAKLARINIBOZULMUŞ OLARAKYARATIRHadislerde, Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in en büyük düş-manlarından biri olarak bilinen EbuCehil’in, Allah’ın elçisini şehit etmekiçin sürekli fırsat kolladığı da rivayetedilmektedir. İmam Buhari, bu ko-nuyla ilgili olarak İbni Abbas’tan şubilgiyi nakletmiştir:
Ebu Cehil: “Eğer Muhammed(s.a.v.)’i Kabe’de namaz kılarken
www.sonpeygamberhzmuhammed.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 27
görürsem boynunu ezeceğim!”dedi. Bunun üzerine Allah Resulü(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Eğer bunuyapsaydı, melekler gelip herkesingözü önünde onu yakalayacak-lardı.” (İmam Suyuti, OlağanüstüYönleriyle Peygamberimiz (s.a.v.)el-Hasaisü’l-Kübra, Çeviri: Naim Er-doğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003,s. 317)
İbni İshak, Beyhaki ve Ebu Nuaymda İbni Abbas’tan şu bilgiyi nakletmiş-lerdir:
“...Resulullah (s.a.v.) secdeye va-rınca Ebu Cehil büyük bir taş alıpona doğru yöneldi. Taşı atmak
üzere yaklaşınca, korkudan rengiatmış, eli taşa yapışmış bir haldegeri döndü. Korkusundan elindekitaşı başka bir yere fırlattı. Kureyşlilerbunu görünce şöyle dediler: “Neyinvar, ne oldu, anlat bakalım!” Şu ce-vabı verdi: “Ona yaklaştığımda, ko-caman bir deve gördüm.Hayatımda başı ve boynu o kadarbüyük olan başka bir deve görme-miştim. Eğer taşı atmaya yeltensey-dim, deve beni azı dişleriyleparamparça ederdi. Bunun üzerineAllah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:“Onun gördüğü Cebrail (as)’dı.Bana yaklaşsaydı, Cebrail (as) onututup bir tarafa fırlatacaktı.” (İmam
İlmi Araştırma, Ağustos 201128
Suyuti, Olağanüstü Yönle-riyle Peygamberimiz (s.a.v.) el-Hasaisü’l-Kübra, Çeviri: NaimErdoğan İz Yayıncılık, İstanbul,2003, s. 317)
İman etmeyenlerin ve müşriklerinkurdukları bu planlar bir Kuran aye-tinde de şu şekilde haber verilmiştir:
“Hani o inkar edenler, seni tutuk-lamak ya da öldürmek veya sürgünetmek amacıyla, tuzak kuruyor-lardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlar-ken, Allah da bir düzen (birkarşılık) kuruyordu. Allah, düzenkurucuların (tuzaklarına karşılıkverenlerin) hayırlısıdır.” (Enfal Su-resi, 30)
Ayette buyurulduğu gibi, Rabbimizdüzen kurucuların en hayırlısıdır veonların tüm tuzaklarından sevgili Pey-gamber Efendimiz (s.a.v.)’i koruyup te-mize çıkarmıştır. Allah’ın “... onların‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar ve-remez. Şüphesiz, Allah, yapmakta ol-duklarını kuşatandır.” (Al-i İmranSuresi, 120) ayetinin bir hükmü olarak
mucizevi şekilde Peygambe-rimiz (s.a.v.)’e de hiçbir zarar vereme-mişlerdir.
Tüm gücün sahibi olan Yüce Allah,Kuran’da, “...Göklerin ve yerin ordu-ları Allah’ındır: Allah bilendir, hükümve hikmet sahibidir.” (Fetih Suresi, 4)ayetiyle haber verdiği gibi yeryüzün-deki tüm insanları da, orduları da kud-reti altında tutandır. İman etmeyenler,Allah’ın sonsuz gücünü gereği gibitakdir edemedikleri için PeygamberEfendimiz (s.a.v.)’e ellerini uzatma cü-retini göstermişlerdir. Bunun karşılı-ğında Allah, iman etmeyenlerinPeygamberimiz (s.a.v.)’e kurdukları tu-zakları bertaraf etmek için, Kuran’da,“Onlar (inanmayanlar) bir düzen kur-dular. Allah da (buna karşılık) birdüzen kurdu. Allah, düzen kurucula-rın en hayırlısıdır.” (Al-i İmran Suresi,54) ayetiyle haber verildiği gibi en ku-sursuz düzeni kurmuştur. İman etme-yenler kendilerinin de iyiliğine vegüzel ahlakına bizzat şahit oldukları
www.Allahvar.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 29
Allah’ın elçisi Hz. Muhammed(s.a.v.)’e karşı gizlice planlar kurarlar-ken, Allah’ın onları işittiğinden vegördüğünden habersiz bunu yapmış-lardır. Böylece münafıklar ve ilerigelen inkarcılar asıl kendilerinin enbüyük tuzağa düşeceklerini anlama-mışlardır:
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenlerkurdular. Oysa onların düzenleri,dağları yerlerinden oynatacak daolsa, Allah Katında onlara hazırlan-mış düzen (kötü bir karşılık) var-dır.” (İbrahim Suresi, 46)
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Yüce Allah’ınKoruması AltındaMübarek Bir ŞahıstırMüşrikler ve iman etmeyenler Pey-
gamber Efendimiz (s.a.v.)’i şehitetmek için hain planlarını uygulaya-bilecek hem maddi hem manevi im-kanlara sahip olmalarına rağmen
hiçbir zaman başarılı olamamışlardır.Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.)Yüce Allah’ın koruması altında hare-ket eden mübarek bir şahıstır. Hadis-lerde Peygamberimiz (s.a.v.)’in,kendisini şehit etmek için tüm kabile-lerden genç, güçlü ve silahlı kişilerinbulunduğu anlatılmaktadır. Bunlarınyanı sıra Peygamberimiz (s.a.v.)’i kı-lıçla şehit etmeye gelen çok sayıdakişi de vardır. Hadislerde bu kişilerinhep birlikte, aynı anda Hz. Muham-med (s.a.v.)’e saldırarak onu şehit et-meyi planlandıkları aktarılır. Bunarağmen Peygamberimiz (s.a.v.)’inşehit edilememesi, Allah’ın, iman et-meyenlerin ve müşriklerin tuzaklarınıher defasında boşa çıkarması Peygam-berimiz (s.a.v.)’in yaşadığı çok büyükmucizelerdendir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in üstünlü-ğünü gereği gibi anlamayan iman et-meyenler, aslında, herşeyin tekhakimi Allah’ı gereği gibi takdir ede-memişlerdir. Allah’ın inayeti altındaki
İlmi Araştırma, Ağustos 201130
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’imağlup edebileceklerini düşün-meleri elbette onlar için büyük gaflet-tir. Çünkü onlar, sonu baştan belli,onların yenilgisiyle neticelenecek, na-file bir mücadelenin içine girmişlerdir.Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur:
“Allah, yazmıştır: “Andolsun, Bengalip geleceğim ve elçilerim de.”Gerçekten Allah, en büyük kuvvetsahibidir, güçlü ve üstün olandır.”(Mücadele Suresi, 21)
Allah bir başka ayette ise, Peygam-berimiz (s.a.v.)’e kimsenin zarar vere-
meyeceğini, Allah’ın,Cibril’in, meleklerin ve salih
müminlerin onun dostu, yardımcısı,destekçisi olduğunu şöyle haber ver-mektedir:
“Eğer sizler Allah’a tevbe ederseniz(ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilikgösterdi. Yok eğer ona karşı birbiri-nize destekçi olmaya kalkışırsanız,artık Allah, onun mevlasıdır; Cibrilve mü’minlerin salih olan(lar)ı da.Bunların arkasından melekler deonun destekçisidirler.” (Tahrim Su-resi, 4)
www.Allahinsonsuzgucu.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 31
İman Etmeyenlerin Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’i Savaşta Şehit Edememeleri
Sahip olduğu derin iman vesilesiyle çok cesur ve yiğit bir insan olan Pey-
gamberimiz (s.a.v.) sıcak savaşlara da bizzat katılmış, düşmanlarıyla birebir
karşı karşıya gelmiştir. Savaşlarda en ön saflarda yer almasına rağmen yine
şehit edilememiştir. Yüce Allah’tan bir mucize olarak hiçbir zarara uğrama-
dan geriye dönmüştür. İnkarcılar savaş dışında kimi zaman ellerine başka
fırsatlar geçse de yine bu mübarek Peygamber (s.a.v)’i şehit edememişlerdir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in görevini tamamlamadan, hem de çok büyük teh-
likelerle karşı karşıya kalmasına rağmen şehit edilememesi elbette çok büyük
bir mucizedir.
Bu mucize ile ilgili olarak İbni Hanbel, Taberanî ve Ebu Nu’aym, Ca’de
(ra)’dan şunu nakletmişlerdir:
“Peygamber (s.a.v.)’i gördüm; Bir adam yanına getirilip: “Bu adam seni
öldürmek istedi” denildi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle bu-
yurdu: “Korkma! Korkma! İsteseydin bile, Allah seni bana musallat kıl-
mazdı.” (İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (sav)
el-Hasaisü’l-Kübra, Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003,
s. 316)
Allah’ın koruması altında olduğunu bilen ve O’na tevekkül eden Peygam-
berimiz (s.a.v.)’in savaş meydanlarındaki korkusuzluğu tüm müminlerin örnek
aldığı bir özelliğidir. Peygamberimiz (s.a.v.) Allah’tan başka hiç kimseden
korkmayan, çok cesur, sabırlı bir kimsedir ve çok üstün bir ahlaka sahiptir.
AALTUĞ BERKER: Hocam siz Irak,
Afganistan ya da Libya gibi ülke-
lerde yaşananlarla ilgili; “Türk-
İslam Birliği kurulduğunda kimse bu
tip şeylere cesaret edemez. Bu bir-
liğin gücü kendi başına caydırıcı
olur” diyorsunuz, her zaman. Pey-
gamber Efendimiz (s.a.v.)’in haya-
tından bir bölüme rastlamıştım bir
kitapta. “Hicretin beşinci senesinde
Medine’ye on beş gece uzaklıkta
olan Dumetül-Cendel bölgesinde,
bazı Arap kabileleri birleşmiş ve
oradan geçen Müslüman yolculara,
kafilelere zarar veriyor, zulmediyor-
larmış. Peygamberimiz (s.a.v.)
bunu haber almış, 1000 kişilik or-
duyla yola çıkmış. Düşmanlara bu
ordunun haberi bile yetmiş. Ora-
daki eşkıyalar dağılıp, yok olmuş-
lar. Ortalıkta kimse yokmuş ve
Peygamberimiz (s.a.v.)’in ordusu
oraya ulaştığında dağılıp gitmişler.
Bir tek kişi kalmış, o da davet üze-
rine Müslüman olmuş. Peygamberi-
miz (s.a.v.) iki gece orada
konaklayıp, düşman gelir belki diye
beklemiş ama kimse gelmemiş. Ma-
şaAllah, Müslümanların ismi bile
yetmiş, savaşa gerek kalmamış.”
ADNAN OKTAR: Bir kere Pey-
gamberimiz (s.a.v.)’in ömrü bo-
yunca şehit edilememesi, çok büyük
harikadır. Arap toplumundaki o
müşriklerin tek bir amacı var, Pey-
gamber (s.a.v.)’i öldürmek. Savaş
oluyor, savaşta dört tarafından sa-
rılıyor; tek kişi olarak ortada kalı-
yor, dört tarafından sarılıyor,
saatlerce savaş devam ediyor, hiç-
bir şey olmuyor. Normal bir durum
mu? Mucize bu. Bence bu tek ba-
şına yeterli. Bir insan, bir toplulu-
ğun arasına dalıyor, dört taraftan
sarılıyor ve adamların hepsinin
amacı onu şehit etmek. Hiçbir şey
olmuyor ve zırh da kullanmıyor.
Çünkü Allah ayette, “seni koruya-
cağım” diyor. Peygamberimiz
(s.a.v.) çift zırh giyiyordu üst üste,
o ayet indikten sonra, iki zırhı da
çıkardı, zırhsız kaldı. Savaşa giri-
yor, hiçbir şey olmuyor. Nasıl olur?
Adamların elinde köz var, kılıç var,
ok var, yay var. Mutlaka bir şey ya-
parlar. Dört taraftan sarılmak ne
demek? Arkasını göremiyor, sağı,
solu, önü, her tarafı sarılı. Böyle bir
durumda, yüzlerce kişinin içinde ne
olur?
İlmi Araştırma, Ağustos 201132
Sayın Adnan Oktar 12 Haziran 2011 tarihliA9 TV röportajında Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in şehit edilememesinin büyükbir mucize olduğunu şöyle açıklamıştır:
A yette, insanları hakka ulaştıracaktek yolun, Allah’ın Kuran’da bil-dirdiği dosdoğru yol olduğu
haber verilmiştir. Doğru yolun tek sahibiolan Yüce Allah Kuran’da, sonsuz güzel-lik yurdu cennete kavuşmanın Kendisi'nirazı edecek salih amellerde bulunmaklamümkün olacağını bildirmiştir. Salihamellerde bulunmak ve cennete layık birruh güzelliğine sahip olabilmek, kuşkusuzgüçlü bir imana bağlıdır. Güçlü bir imanasahip olan müminler ayette bildirildiğigibi, Allah’a tam bir teslimiyetle teslim ol-muşlardır.
Müminlerin bu dünyadaki amaçlarıAllah'a kulluk etmek ve O'nun rızasını verahmetini kazanıp, cennetine kavuşabil-mektir. Bu yüzden müminler hayatlarını,kendilerine Allah'ın rızasını kazandıracaksalih amellerde bulunmaya ve Kuran ah-lakını yaşamaya adamışlardır. Müminler,Allah'a sımsıkı bağlandıkları için, Allahonları Kendi dosdoğru yoluna iletir.
Şüphesiz ki bir insanın hiçbir dünyevikazanç hedeflemeden, kendini sadeceAllah'ın rızasını ve sevgisini kazanmaya
adaması, bu kişinin Allah'a olan güçlü sa-dakatini ve bağlılığını çok açık bir şekildeortaya koymaktadır. Müminler Allah'ın rı-zasını kazanmayı her şeyin üzerinde tut-tukları için, onların -Allah'ın dilemesidışında- doğru yoldan sapmaları söz ko-nusu değildir. Müminler, Allah'ın kendi-lerine gösterdiği bu yolda ilerlemektenhiçbir şekilde taviz vermezler. Buna bağlıolarak duydukları güçlü sadakat ve tesli-miyet duygusu ile 'tüm hayatlarınıAllah'ın rızasını kazanmak için yaşarlar'.Yaptıkları her işte Allah'ı anar ve o işiAllah'ın rızasını kazanma niyetiyle yapar-lar.
Bununla beraber müminler, kendilerineisabet eden zorluklara karşı da en güzelşekilde sabreder ve sürekli Allah'a duaederek, Allah'tan yardım dilerler. Onlariçin, hayatları boyunca bu yolda ilerleye-bilmek ve Allah'ı razı edecek salih amel-lerde ve davranışlarda bulunabilmek çokönemlidir. Müminlerin bu yoldaki istek-leri, şevkleri, güçleri ve kararlılıkları, on-ların Allah'a karşı duydukları içtensadakatin ve teslimiyetin bir göstergesidir.
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 33
www.Kurandancevaplar.com
✦ İnsanneden son
derece korun-maya muhtaç birbedene sahiptir?
✦ Mikroskoplagörülebilecek kadar
küçük bakteriler, virüslerinsana niçin zarar vere-
bilmektedir?
✦ İnsan neden yaşamı boyuncasürekli bedenini temizlemek, ona
bakım yapmak zorundadır?
✦ İnsan bedeninin zamanilerledikçe yıpranması ve
yaşlanmasının hikmeti nedir?
İlmi Araştırma, Ağustos 201134
“Size her istediğinizşeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini say-
maya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeyegüç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insanpek zalimdir, pek nankördür.” (İbrahimSuresi, 34) ayetinde haber verildiği gibiYüce Allah insana pek çok nimet verir.Görme - işitme duyuları, ışık, elektrik, yi-yecek, hava, su...
Ayette hatırlatıldığı gibi bir genellemeyapılarak veya gruplara ayrılarak sayıl-maya kalkılsa bile insanın nimetleri sayıpbitirmeye ömrü yetmez. Kendisine türlünimetler sunulmasına rağmen bazı insan-lar yine ayette hatırlatıldığı gibi tüm bu ni-metlere karşı gafil ve ilgisizdir. Oysakiinsan gerçekte beyninin içerisinde, merci-mek kadar küçük bir yerde, Allah’ın sun-duğu bu nimetleri ve görüntüleri algılar.Allah sürekli olarak sesi, görüntüyü, temizhavayı, araba seslerini, sokaktaki satıcı-ları, gezinen insanları, evimizdeki eşya-ları, arabaları ve bunları algılayacakhisleri kısacası herşeyi yaratır ve beyniniçinde küçücük yerde bunları insanlara anan yaşatır.
Yüce Allah’ın insanın beyninde yarat-tığı bu görüntü tıpkı filmlerde oluşturulandoğal sahnelere benzetilebilir. Yüce Allahdünyada insanlara kendi hayatlarıyla ilgilibir film gösterir. Fakat gaflet içinde kal-maya kararlı olan bazı insanlar bunlarınbeyinlerinde oluşan bir dünyaya ait oldu-
ğunu düşünmek istemezler. Bu insanlarıngaflet perdesini kaldırmak ve onları dü-şünmeye yöneltmek için Allah sürekli ola-rak insanlara sıkıntılar, belalar, hastalıklarverir. Ölümü yaratması ve her gün çıkanölüm haberleri de insanların gaflet uyku-sundan uyanmaları ve gerçek yurdun ahi-ret olduğunu hatırlamaları için özel olarakyaratılır.
Allah İnsanlarıDüşünmeleri İçinAcz İçinde YaratmıştırÇoğu insanın dünya hayatı boyunca
karşılaştığı hastalık, bakım ihtiyacı, temiz-lenme, yaşlanma gibi “doğal” sandığı şey-ler aslında insana acizliğini hatırlatmak
www.dunyahayati.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 35
için özelolarak yaratılmıştır. Bu
gerçeğe Nisa Suresi’nin 28.ayetinde “...İnsan zayıf olarak yara-
tılmıştır” hükmüyle dikkat çekilir. Elbettebu zayıf yaratılışın hikmeti insanın bir kulolarak Yüce Allah karşısındaki acizliğinianlaması ve dünyanın geçici bir mekanolduğunu fark etmesidir.
İnsanlar Yüce Allah’ınYarattığı CanlılardanFarklı Olarak SürekliKendilerine BakımYapmak ZorundadırlarYüce Allah’ın insanlarda yarattığı pek
çok fiziksel zayıflık vardır. Öncelikleinsan hem bedenini hem de çevresinitemiz tutmak, onlara çok özenli bakımyapmak zorundadır. Bu bakım için ayır-dığı vakit, hayatının oldukça büyük birbölümünü kapsar. Banyo yaparken, tıraşolurken, el, ayak, saç, cilt vs. bakımı ile il-gilenirken insanların harcadıkları zamanıgözler önüne seren anketlere sık sık rast-lanır. Bu tip bilgileri ilk duyduğunda insanşaşırmaktan kendini alamaz, çünkü birçokkişi ömrünün oldukça uzun bir zamanınıböyle sıradan işler için harcadığını belkide hiç düşünmemiştir.
Sabah ilk uyandığı andan gece uyuyanakadar bir insanın uygulamak zorunda ol-duğu bakım çok sayıda detayı içerir. Uy-kudan uyanıp gözünü açtığı andanitibaren ilk gideceği yer banyodur. Çünküuyuduğu süre boyunca ağzının içinde ço-ğalan bakteriler sebebiyle, hoş olmayanbir tat ve koku oluşmuştur ve dişlerini fır-çalaması kaçınılmazdır. İnsanın güne baş-
layabilmesi içingereken işlemler bununla sınırlıdeğildir. Elini, yüzünü yıkaması da zorun-ludur. Ancak sadece bu uzuvlarını yıka-ması da yetmeyecektir. Bir önceki gün vegece boyunca vücudunda ve cilt yüze-yinde pek çok işlem gerçekleşmiştir. Ör-neğin, saçları ve yüzü yağlanmış, saçındakepek oluşmuş, vücudu terlemiştir. Bütünbu istenmeyen koşullardan kurtulmanıntek çaresi ise banyo yapmaktır. Bunu yap-madığı takdirde kirli saçları, terlemiş vü-cuduyla insanların arasına girmesi pekhoş olmayacaktır. Üstelik insanın sadecekendisini temizlemesi de yetmez, her güngiysilerini de sık sık değiştirmesi ve temiz-lemesi gerekir.
İnsanın kendine bakım yapabilmesi içingerekli temizliğin sağlanmasında kullanı-lacak malzemeler de çoktur. Bu insanınbedeninin acizliğini göstermesi açısındanoldukça düşündürücüdür. Örneğin, te-mizlik için su ve sabunun yanında ek mal-zemelere de ihtiyaç vardır. Çünkü ciltüzerindeki ölü deri tabakasını temizlemekgerekir. Oysa bir böceğin böyle sorunlarıve temizlenmek için kullandığı temizlikmalzemeleri yoktur. Dikkat edilirse bütünböcekler, karıncalar sanki üzerlerine ver-nik sürülmüş gibi pırıl pırıl parlarlar. Ke-lebekler, tavuskuşları, sülünler gözleri,kuyrukları birbiri ile uyumlu renklerlemuhteşem derecede süslenmişlerdir. Hiç-bir hayvan dişlerini fırçalamaz, diş dokto-runa gitmez, ama hepsinin dişleribembeyaz ve sapasağlamdır. Hayvanlarınhiçbiri sabah uyandıklarında ellerini yüz-lerini yıkamaz ya da yıkanmazlar. Elleriile yüzlerini birkaç kez silmeleri temizlen-meleri için yeterlidir. Eğer Allah dileseydi
İlmi Araştırma, Ağustos 201136
hayvanlarınsahip olduklarıbu özelliklerin tü-müne insan da sahipolabilirdi. Her insan birgül kadar güzel kokulu vetertemiz olabilirdi. Ama insanıtüm acizlikleriyle beraber yaratanAllah bunu belli bir hikmet üzerineyapmıştır. Bu gibi örneklerle, YüceRabbimiz Allah’ın karşısındaki acizliğinigören insan, O’nun kendisini davet ettiğiyola uymalı, geçici ve eksik olan bu dün-yaya bağlanmamalı, sonsuz bir yurt olanahiret için hazırlık yapmalıdır.
Hastalıklar, Hastaneler veDoktorların Sayısının FazlaOlması Özel Bir HikmetNedeniyledirİnsana acizliğini hatırlatan olaylardan
biri de hastalıklardır. Son derece iyi ko-runmuş olan bedenimiz, gözle görüleme-yecek kadar küçük bir virüsten veyamikroptan ciddi şekilde etkilenebilir.Biraz düşünüldüğünde aslında bedeningüçsüz düşmesinin makul olmadığı farkedilebilir. Çünkü Allah insan vücudunuson derece kusursuz sistemlere sahip ola-rak yaratmıştır. Özellikle de insanın sa-vunma sistemi, düşmanlarına karşı sonderece “güçlü bir ordu” olarak nitelendi-
rilebilir. Amainsanlar tüm bun-lara rağmen sık sık hasta-lanırlar. Bu nedenle sürekli olarakhastaneye giderler. Bütün hastaneler hastainsanlarla doludur. Bütün semtlerde dok-tor muayenehaneleri sıralanmıştır. Evlerdeilaç dolaplarının içi çeşitli hastalıklarakarşı kullanılan ilaçlarla doludur. Sağlıklıinsan sayısı çok azdır, pek çok insanişitme cihazı, lens, gözlük, takma diş gibitıbbi malzemeler yardımıyla günlük yaşa-mını sürdürebilir. Oysa Allah dileseydiinsan hiçbir zaman hasta olmayabilirdi.Virüsler, mikroplar, bakteriler onu hiç et-kilemezdi. Ya da bu özel yaratılmış küçük
www.dunyaahiret.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 37
“düşmanlar” hiç var olmayabilir, koleste-rol, kalp krizi, tansiyon ve kanser hiç bi-linmeyebilir, hiçbir tıbbi araca gerekduymadan sağlıklı işitilebilir ve görülebi-lirdi. Yüce Allah tüm bu eksiklikleri insan-ların düşünmesi için özel olarak yaratır.
İnsan Birkaç On Yıl İçindeYaşlanırYüce Allah insanların gözündeki gaflet
perdesini kaldırmak için zamanın yıpratıcıetkisini herşeyde gözle görülür biçimdehissettirir. En son model bir araba birkaçsene içinde çizilir, arızalanır ve kaçınıl-maz olarak eskir. Çok beğenilen bir ev, 5-10 sene sonra (eğer bakım yapılmazsa)boyaları dökülmüş, eski görünümlü birhale dönüşür. Ancak tüm bunların ya-nında en büyük yıpranmaya insan kendibedeninde şahit olur. Geçen yıllarla bir-likte insanın çok değer verdiği bedeni,geri dönülemez bir biçimde hasar görür.Örneğin 19- 20 yaşlarında çok güzel olanhanımlar veya yakışıklı olan erkekler 25yaşından sonra yavaş yavaş değişmeye
başlar. Önce ellerinin kemik yapısı deği-şir, kemikler yavaş yavaş belirmeye baş-lar. Otuzlu yaşlarda cilt yavaş yavaşkırışmaya başlar, yaş ilerledikçe saçlardabeyazlıklar oluşur. Damar yapısı bozulur,hastalıklar daha sıklaşmaya başlar. Eklemhastalıkları, romatizmal hastalıklar, iç has-talıkları, ur tarzı hastalıklar daha hız ka-zanır. Sonuçta otuz yaşına gelen birinsanın ömrü, ortalama dört tane on seneiçinde biter. İnsanın belirli bir zaman sü-reci içinde geçirdiği bu değişiklik Ku-ran’da şöyle bildirilmiştir:
“Allah sizi bir za’ftan yarattı, sonra(bu) za’fın ardından bir kuvvet kıldı,sonra bu kuvvetin ardından da bir za’fve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O,bilendir, güç yetirendir.” (Rum Suresi,54)
Bu süreç, şüphesiz gelişigüzel oluşmuşdeğildir. Allah dileseydi insanı ölenekadar genç yaşatır, vücudunda hiçbir ek-siklik ya da hastalık yaratmazdı. AmaAllah yaşlılık döneminde insanda fizikselbirtakım eksiklikler yaratarak, gaflet per-
desinin kalkması gerektiğini bir kezdaha hatırlatır.
İlmi Araştırma, Ağustos 201138
Allah, Düşünmemiz için,Ölümle Birlikte Çok İbretVerici Bir Son Meydana Getirir“Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize
döndürüleceksiniz” (Ankebut Suresi,57) ayetinde Yüce Allah geçici olan budünyanın bir gün ölümle son bulacağınıçok açık bir biçimde bildirir. YüceAllah’ın bu kanunu şu ana kadar yaşamış,şu anda yaşayan ve bundan sonra yaşaya-cak olan her insan için istisnasız olarakgerçekleşecektir. Ancak bu kesin gerçeğerağmen insanlar her nedense kendilerinibu sondan uzak görmektedirler. Ölümükendilerinden uzak gören, eğlence me-kanlarında sınırsızcataşkınlık yapan, çokzengin olan insanlar, işsahipleri, neşeyle gü-lümseyerek fotoğrafçektiren, profesörler,doktorlar, ünlü sanatçı-
lar Yüce Allah’ın
dilediği zamanda ölürler ve toprağın altın-daki simsiyah karanlığa, tek başlarına gö-mülürler.
Ölen kişiler gittikleri yerde yalnız değil-dir. Yaklaşık bir buçuk metre bitişiğindebir komşusu daha vardır. Onun yanındabir başkası, onun yanında bir başkası...Fakat genişçe yer kaplayan bu yerde yanimezarlıkta, hiçbiri kıpırdayamaz. Nefesalınamayacak kadar kötü bir koku hakim-dir. Kimse birbirini ziyaret edemez, kimsekonuşamaz, yemek yoktur. Sadece yiye-cek olarak toprak vardır, etrafta seyrede-cekleri tek şey simsiyah karanlıktır ve hergün yeni kişilerin eklenmesiyle genişleyen
bu toprak altı mahallesinde be-denleri de sürekli olarak parçala-nır.
Yüce Allah insanın ölümündemeydana gelen bu görüntüyügafletten uyandırmak için deh-şet verici olarak yaratmıştır. Birölünün kokusu dünyadaki enkötü kokudur. Toprak altındabulunduğu yer ve kişinin gö-rüntüsü de en dehşet vericigörüntülerden biridir. Çünkügözleri dışarı fırlamış, bağırsak
www.sahtedunya.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 39
Peygamberimiz (s.a.v.) “Ölümü en çok
zikreden ve kendilerine gelmezden
önce onun için en iyi hazırlığı
yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır.” (Hz.
Enes r.a.: Ibnu Mace, Zuhd 31, Kütüb-i
Sitte, 16. Cilt , Sf. 330) hadis-i şerifinde
insanlara ölümü anmalarını tavsiye
etmiş, bu şekilde gaflet perdesinin kalka-
rak aklın açılacağını bildirmiştir. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in dikkat çektiği gibi ölümü anmayan insan-
larda, olgunluk oluşmaz. Çünkü ölümü
düşünmeyen insan Allah’ı, Kuran’ı ve ahireti de
düşünmez, aklı zayıflar ve dengesi bozulur.
muhtevası basıncın etkisiyle ağzından çık-mış, gözler jöle gibi akmış, saçları top-rak altında kalmaktan keçe gibi, çok kirlibir yün parçası haline dönüşmüştür. Endehşetli kısmı ise “ben” dediği bedenindeher gün etlerinin ve bütün kemiklerinindökülmesidir. Üstelik bu değişim ve bo-zulma çok kısa sürede gerçekleşir. Top-rak altında bu parçalanma ve bozulmaolurken toprağın üstünde insanlar eğlen-meye, para kazanmaya, şöhret olmak içinuğraşmaya, evlenmeye, üniversiteye git-meye, çocuk sahibi olmaya kısacası hırsladünyaya bağlanmaya ve hiç ölmeyecek-miş gibi yaşamaya devam ederler. İçlerin-den biri öldüğünde cenazeye gidip kısabir süre ölümü gündemde tuttuktan sonrahemen unutma eğilimine girerler. Oysabütün ölenlerin hatırlanması, ibret alın-ması ve dünyanın geçiciliğinin anlaşıl-ması gerekir.
Ölüm, tanıdıklardan birinin toprak al-tına girmesi ile yeniden hatırlanır. Toprak
altı mahallesi sü-rekli olarak genişler-ken bir kısım bazı insanlar bir günkendilerinin de bu mahalleye dahil ola-caklarını unutarak gafilce yaşamlarınısürdürürler.
Bilinmelidir ki insan bu dünyaya“yalın” bir şekilde gelmiştir ve yine“yalın” bir şekilde gidecektir. Ama bazıinsanlar doğduktan hemen sonra, ihtiyaç-larını gidermek için kendilerine sunulannimetleri cahilce sıkı sıkıya sahiplenir; on-ları elde tutmayı hayatlarının en önemliamacı haline getirirler. Oysa hiç kimsemalını, mülkünü ya da sahip olduğu hiç-bir şeyi öldükten sonra yanına alamaz.Sonuçta beden, birkaç metrelik beyazbeze sarılıp defnedilir. İnsan, bu kısa dün-yaya geldiği gibi tek başına ve hiçbir şey-siz olarak dünyadan ayrılır. Kendisiylebirlikte ahirete varan tek şey ise YüceAllah’ın rızasını kazanmak için yaptıkla-rıdır.
İlmi Araştırma, Ağustos 201140
Allah dünya hayatını, insanlardan
hangilerinin daha güzel davranışlarda
bulunacağını, kimlerin sadakat
gösterip Kendisine bağlı kalacağını
denemek için yaratmıştır.
Dünya, Allah’tan korkup sakınanlarla,
O’na nankörlük edenleri ayırt etmek
için hazırlanmış bir imtihan yeridir. Bu
imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlik-
ler, iyiliklerle kötülükler, eksikliklerle
mükemmellikler bir araya konmuş ve
kusursuz bir imtihan sistemi kurulmuş-
tur. nsanlar, imanlarının ortaya çıkması
için türlü şekillerde denenmektedirler.
Sonuçta da Allah’ı hakkıyla tanıyıp, takdir
edebilenle inkarcılardan ayrılacak ve kurtuluşa
ereceklerdir.
Bazı İnsanların En BüyükSorunu KendileriniDünyaya KaptırmalarıdırBazı insanların gaflete kapılmalarının
en büyük nedeni hiç ölmeyecekmiş gibidünyaya bağlanmalarıdır. Bu gerçek Ku-ran’da şu şekilde bildirilmiştir:
“De ki: “Eğer Allah Katında ahiretyurdu, başka insanların değil de, yal-nızca sizin ise, doğru sözlüyseniz, öy-leyse hemen ölümü dileyin.” Oysaonlar, önceden ellerinin takdim ettik-lerinden dolayı onu hiçbir zaman kesinolarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalim-leri bilendir. Andolsun, onları hayatakarşı insanlardan ve şirk koşanlardandaha ihtiraslı bulursun. Her biri, bin yılyaşatılsın ister; oysa bunca yaşamasıonu azabtan kurtarmaz. Allah, onlarınyapmakta olduklarını görendir.” (Ba-kara Suresi, 94-96)
Ayette bildirildiği üzeredünyada yaşam bin yıl devam
etse bile bir sonu olduğu içininsanın kendini dünyaya bağla-
ması akılcı bir hareket değildir.Bugün için bazı insanların en büyük
sorunu budur. Ömürleri, oyalanma-larla, dünyanın ne kadar kısa ve geçici ol-duğunu düşünmeden geçen bu türinsanlar ahirette, dünya hayatının sadecebir rüya gibi çok kısa sürdüğünü, kesinolarak anlarlar.
Bu nedenle dünyayı, asıl yurdumuzolan ahirete gitmek için bir bekleme sa-lonu olarak düşünmek gerekir. Bir bek-leme salonundaki eşyaların ve oradayaşanan olayların, kişiyi ilgilendirmeye-ceği açıktır. Hiçbir yolcu, bekleme salo-nunda uzun bir süre kalacakmış gibioraya yerleşip, bütün planlarını bu bek-leme salonuna göre yapmaz. Bu nedenleherkesin Allah’a kul olmak için gayret et-mesi, O’nun rızasını kazanmak için çabasarf etmesi gaflet perdesini tamamen kal-dırır. Yüce Allah Kuran’da dünyanın geçi-ciliğini bildirerek kullarını şöyle uyarır:
“İnkâr edenler ise, onların amelleridümdüz bir arazideki seraba benzer;susayan onu bir su sanır. Nihayet onaulaştığında bir şey bulamaz ve yanındaAllah’ı bulur. (Allah da) Onun hesabınıtam olarak verir. Allah, hesabı çok serigörendir.” (Nur Suresi, 39)
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 41
www.olumkiyametcehennem.net
İlmi Araştırma, Ağustos 201142
İnsan zaten zayıf bir varlık. Müslümanların,
mutlu ve güzel olarak, Allah’a kul olmak için
gayret etmesi lazım. Birbirlerini koruyup, kol-
lamaları lazım. Hayatın kısa olduğunu görüp,
birbirlerini sevmeleri lazım. Mesela sosyete-
deki gençlere bakıyorum, kakara kikiri eğle-
niyorlar. Ya bir trafik kazasıyla ya herhangi
bir şeyle gençken ölüyorlar. Diskoda oynayan
arkadaşları yine devam ediyor. Ama o, me-
zarın altında, simsiyah karanlıkta, tek başına
duruyor. Mezarlıkta bir arkadaşı daha var,
komşusu. Yaklaşık bir buçuk metre bitişiğinde
komşusu. Ama o da kıpırdayamıyor. O da
toprağın içinde, simsiyah karanlığın. Biraz
daha ileride bir komşusu daha var, o da kı-
pırdayamıyor. Orada büyük bir mahalle oluş-
turmuşlar ama hiç kimse toprağın altından
çıkamıyor ve hepsi berbat bir kokunun olduğu
bir ortamda nefes alamayacakları bir or-
tamda simsiyah karanlığı seyrederek, yüzyıl-
larca toprağın altında bekliyorlar. Mesela
milyoner, katrilyoner fabrikatör falan bey, tes-
isleri kurmuş, imkanları kurmuş, kendisi topra-
ğın altında. Orada geniş mahalle
arkadaşlarıyla beraber, hep beraberler. Biti-
şiğinde, bilmem ne profesörü bilmem kim,
öteki tarafta hakim bilmem ne, öteki tarafında,
ünlü bilmem ne ailesi. Ben geçerken bakıyo-
rum, aile mezarlıkları var. Herkes birbirine
orada komşu. Ama kimse birbirine gidemi-
yor, kimse konuşamıyor, kimse nefes ala-
mıyor, yemek de yiyemiyorlar.
Seyrettikleri görüntü siyah, sadece ka-
ranlığı görebiliyorlar. Nefes
aldıkları koku, dünya-
nın en iğrenç ko-
kusu. Yiyecekleri ancak toprak yiyebilirler
başka bir şey yiyemezler. Sürekli etleri parça-
lanıyor, kemikleri parçalanıyor. Böyle bir
hayat. Öbür tarafta da stereo müzik devam
ediyor. Arkadaşları samba yapıp, oynamaya
devam ediyorlar. Viskiler havalarda uçuşuyor,
şampanya patlatıyorlar köpükleri üstüne ba-
şına, birbirinin üstlerini başlarını batırıyorlar.
Değil mi? Kıyafetleriyle birbirlerine hava atı-
yorlar. İşte benimki şu, benimkisi bu falan di-
yerekten. Halbuki daha dün o ekipte olan
adam, toprağın altında duruyor. Üç gün
sonra yine onların yanında hava atanlardan
bir tanesi onların yanına gidiyor, komşuları
o da toprağın altına giriyor. Mahalle genişli-
yor gittikçe. Toprak altı mahallesi genişliyor.
Ama adamlar yine umursamıyorlar. Yani
Allah o kadar çok düşünecekleri şey veriyor
ki. Mesela sabah kalkıyor perişan vaziyette.
Saç sakal, üstü başı birbirine karışmış. Elini
yüzünü yıkıyor, banyo yapıyor, uğraşıyor,
kendisine şekil veriyor. Sokağa güler yüzle çı-
kıyor. İlaçlarını alıyor. Millet de zannediyor
ki, çelik gibi bir şey. Halbuki değil. Yani in-
sanlar acz içinde, bunu görmezden geliyor-
lar. Fakat bunları zaman zaman anlatmak,
düşündürtmek önemlidir yani Kuran’ın hükmü-
dür. Peygamberimiz (s.a.v.) de söylüyor;
“Ölümü çok anın” diyor. Ölümü anmayan
insanlarda, olgunluk oluşmuyor. Yani
yarı deli gibi olur insan. Yani dengesi
bozulur. Allah’ı düşünmediğinde, dini
düşünmediğinde, Kuran hakikatlerini düşün-
mediğinde, dengesi bozulur. (Sayın Adnan
Oktar’ın 13 Mayıs 2011 tarihli saat
11:00’deki A9 TV röportajından)
R amazan Ayı, Kuran’da “bin aydandaha hayırlı” (Kadir Suresi, 3) ol-duğu bildirilen, Müslümanlar ara-
sında yardımlaşmanın ve dayanışmanındaha da ön plana çıktığı çok önemli birdönemdir. Bu nedenle tüm İslam alemininRamazan ayını bir vesile olarak görüp fikirayrılıklarını, kırgınlıkları bir kenara bırak-maları ve tek vücut olarak ittifak etmelerigerekmektedir. Müslümanların tesanüdükonusunda gösterilecek bu dayanışma,zulme sebep olan tüm sapkın ideolojilerinyıkılmasına vesile olacağı gibi, aynı za-manda sıkıntı ve ihtiyaç içinde olan Müs-lümanlara da verilebilecek en büyükdestek olacaktır.
Unutmamak gerekir ki, günümüzde ya-şanan fitne ve kargaşa ortamı, çekilen busıkıntılar, Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhurununve onun vesilesiyle yaşanacak olan Altın-çağ'ın müjdesi niteliğindedir. Kuran ahla-kının insanlığa sunduğu güzellikler yaygınolarak yaşandığında tüm dünya halkları-nın özlemle aradığı mutluluk, barış vesevgi ortamı doğal olarak oluşacaktır. BuAllah'ın bir vaadidir ve gerçekleşmesiAllah'ın izniyle çok yakındır.
Orucun Faziletleri Oruç ibadetinin Allah'ın razı olacağı
umulan şekilde yerine getirilmesi, güçlübir imanın, ihlasın, samimiyetin ve Allahkorkusunun göstergesidir. Çünkü oruç,Allah ile kul arasındaki bir ibadettir. İnsa-nın bu farzı yerine getirirken ne niyette ol-duğunu, samimiyetini, ihlasını, haram vehelalleri uygulamada gösterdiği titizliğiniancak Allah bilmektedir. Orucun bir diğerfaydası da insanların sakınmaları, yani kö-tülüklerden uzak durup, nefislerini terbiyeetmeleridir. Unutulmamalıdır ki yapılantüm ibadetler, Yüce Rabbimiz'e takvacayaklaşabilmek için birer vesiledir. Bu ne-denle önemli olan Müslüman bir kişininkendisini Allah'a yaklaştıracak vesileleraraması ve her vesileyi gönülden değer-lendirmesidir. Bir ayette bu ahlakın önemişöyle bildirilmiştir:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sa-kının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) ve-sile arayın; O'nun yolunda cehd edin(çaba harcayın), umulur ki kurtuluşaerersiniz." (Maide Suresi, 35)
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 43
Bütün Müslümanların her yıl artan bir coşku, şevk ve heyecan ilebekledikleri Mübarek Ramazan ayının içerisindeyiz. Bu Mübarek ayıntüm Müslüman kardeşlerimize bereket, hayır, huzur ve öncelikle de deriniman ve barış getirmesini gönülden temenni ediyoruz. Sonsuz güzelliklerinyegane kaynağı Rabbimiz, bu Ramazan ayında tüm Müslümankardeşlerimizin Hz. İsa (a.s.)’ın ikinci kez gelişi ve Hz. Mehdi (a.s.)’ınzuhuru için daha fazla çaba harcamalarını ve hayırlarda yarışmalarınınasip etsin inşaAllah.
www.Allahianmak.com
İlmi Araştırma, Ağustos 201144
Rusya'da 'Üsküdar Camii'İbadete Açıldı
Rusya'ya bağlı Mordovya Özerk Cumhuriyeti'ndeİstanbul Üsküdar Müftülüğü'nün katkılarıyla inşa edilen
Üsküdar Merkez Camii ibadete açıldı. Çinileri Kütah-ya'dan, halıları Manisa'dan ve avizeleri Ankara'dan
gelen 600 kişinin ibadet edebileceği caminin masraflarınınönemli bir kısmını Üsküdar Müftülüğü üstlendi.
Mordovya'nın başkenti Saransk'ta düzenlenen açılıştöreninde konuşan Mordovya Özerk Cumhuriyeti Başkanı Ni-
kolay Merkuşkin, caminin açılmasında emeği geçenlereşükranlarını sundu. Merkuşkin, "İlahi dinler, maneviyatın,dinin ve ahlakın doğmasında ve geliş-mesinde çok önemli rol oynuyor.Üsküdar Camisi sembolik ola-
rak komşu sokakta bulunanKazan kilisesine çok yakın.Bunun anlamı şu: Cumhu-
riyetimizde yaşayan halk-lar dostluk, uyum,
karşılıklı anlayış, barış vehuzur içinde yaşıyor. Caminin
açılışı sadece Mordovya için değil, tümRusya için önemli olay" dedi.
Rusya'da çeşitli ırk ve din temsilcileri-nin yüzyıllardır birlikte yaşadıklarına
vurgu yapan Merkuşkin, son yıllardaMordovya'da 40'tan fazla cami açıldığını,
bunun da yönetimin Müslüman geleneklerine olan saygısınınbir işareti olarak görülmesini istedi. Konuşmanın ardındanRusya Müslümanları Merkezi Dini İdaresi Başkanı TalgatTaceddin, Mordovya Başkanı Merkuşkin'e Rusça mealli
Kur'an-ı Kerim hediye etti.
www.risalehaber.com
www.guncelhaber.org
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 45
Rus kadın güreşçi,Müslüman oldu
İsveç'te yaşayan ve 2009 yılında 59 kiloda Avrupaüçüncüsü olan 23 yaşındaki Rus kadın güreşçi YuliaRekvava, Müslüman oldu. Kocatepe Camii'ne gelenRekvava, Müslümanların yaşantısından çok etkilendiğiiçin İslamiyeti seçtiğini söyledi.
Moskova'dan Türkiye'ye gelen güreşçi Rekvava, Müslü-man olmayı tercih eden nadir sporculardan birisi. 23 yaşındaMoskova'da Hıristiyan olan Rekvava, 4 yıl önce Türkiye'ye ge-lerek Müslüman okuluna gittiğini ve çok etkilenerek Müslümanolduğunu söyledi.
Rekvava, Müslümanların yaşantısından da çok etkilendiğini ifadeederek, "Türkiye, Müslüman bir ülke. Vatandaşlık işlemleri başlatıldı.Daha önceki yaşantımın boş olduğunu düşünüyorum. Müslümanlara,Allah'ın varlığına ve birliğine inanıyorum. 4 yıldır Müslümanlığın vecibe-lerini de yerine getiriyorum" diye konuştu.
Rekvava, babasının Gürcü olduğunu ifade ederek, Müslüman olmasındandolayı ailesinden bir tepki almadığını da sözlerine ekledi.
www.risalehaber.com
Türkçe Olimpiyatları Startında Birlik Mesajı
Bu yıl 9. kez düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları 18 haziran 2011 akşamıSakarya’da başladı.
Sakarya il stadında Sakarya Milletvekilleri, Sakarya Valisi, Sakarya Büyükşehir Bele-diye Başkanı gibi devlet ricalinin de katıldığı etkinliği otuz bine yakın kişi izledi.
Onbeş ülkeden elli öğrencinin katıldığı gecede Türkçe’nin en güzel şarkı ve şiirleriniokuyan öğrenciler izleyicileri coşturdular. Ayrıca halk dansları ve özel gösterilerin de ya-pıldığı programı geçen yılın birincisi Afganistan’lı Şiara Osmani ve Samanyolu Tv sunu-cusu İlker Gültekin yaptılar.
Emniyetin yoğun güvenlik önlemleri almasına karşın bir huzur şehri olan Sakarya’dahiçbir güvenlik ihlali yaşanmadı. Binlerce insanın kardeşlik, birlik ve beraberlik mesajıverdiği Uluslararası Türkçe Olimpiyatları bu sahada tek olma özelliğini koruyor.
www.risalehaber.com
Rusya'nın Tek Tesettürlü Sunucusu
Rusya'nın tek tesettürlü bayan sunucusu DinaraSadretdinova merak edilen hayatını anlattı. Moskovs-
kiy Komsomoleç gazetesine açıklamalar yapan Tatarsunucu tercihinden pişman olmadığını söyledi.
İslami bir programın sunuculuğunuyapan Dinara durumundan memnun oldu-ğunu ifade etti: "Müslümanların programın-dan önce bir uydu kanalında dini programsunuculuğu yapmaktaydım. Üniversitedenyeni mezun olmuştum ve mini etek giymek-teydim. Program sırasında ise mini eteğinyanı sıra başörtüsü kullanmak zorunday-dım. Mini etek masanın altında saklı olduğuiçin görünmüyordu. Bir seferinde minietekli ve başörtülü olarak aynada kendimi
gördüm. Seyircilere yanlış görüntü verdiğim için çok üzüldüm. Sonrasında tövbe veistiğfar ettim," dedi.
Dinara zamanla Allah'ın yardımı ile tesettürlü giyinmeye başladığını belirtti. Di-nara ailesinde ilk olarak ablası Naile'nin muhafazakar hayatı tercih ettiğini anla-
tırken: "Doksanlı yıllarda din,insanların hayatında tekrar belirleyici
bir unsur olmaya başlamıştı. Tatar-lar da İslam dini gelenek olarak
korunmuştu. İnsanlar, hayataveda etmiş akrabalarını hatır-
lamak için bir araya geliyorve Kuran-ı Kerim okuyor-
lardı. Büyüklerimiz bizedinimizi hatırlama ko-
nusunda yardımcıoluyordu. Ebeveynlerim inançlı olmasına rağmen bir za-manlar benim de yaptığım gibi dini vecibelerini yerine ge-
tirmiyorlardı. Annemablamın tesettürü tercihetmesini garip bir şe-kilde karşıladı ve tepkigösterdi. Ancak ablam-dan sonra bana karşıçıkmadılar." ifadelerinikullandı.
www.ensonhaber.com
İlmi Araştırma, Ağustos 201146
www.Kurandansirlar.com
47
Ağustos 2011, İlm
i Mercek
ADNAN OKTAR: Ya Allah, Bismillah! Şeytandan Allah’a sı-ğınırım. Nahl Suresi, 91; “Ahidleştiğiniz zaman, Allah'ın ah-dini yerine getirin.” Nahl Suresi, 74; “Yeminlerinizi kendiaranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapa-sağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoydu-ğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap dasizin içindir.” Mesela, sevdiği arkadaşı var, “ömür boyuonunla görüşmeyeceğime yemin ediyorum” diyor. Böyleşey olur mu? Kuran’da küsmek yok, “aralarını bulun”diyor Allah, haramdır. Sen ‘ömür boyu konuşmayaca-ğım’ diye yemin ediyorsun. Böyle yemin olmaz, o ye-mini bozacak. Kuran’ın, bu ayetin hükmüne görebozması gerekir. Yani ara bozmak için yeminolmaz.
www.ilmimercek.net
(Ara bozma amaçlı yemin olmaz.Kuran'da küsme yasaklanmıştır,
Allah ara bulmayı emreder.)Adnan Oktar'ın 21 Haziran 2011 A9 Tv ve
Kaçkar Tv'deki Canlı Sohbetinden
“Ey iman edenler, sabırla ve namazlayardım dileyin. Gerçekten Allah sabre-denlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 153)ayetinde haber verildiği gibi Müslümanınen temel vasıflarından birisi sabırlı olma-sıdır. Yüce Allah Kuran’da rızasını, sevgi-sini ve hoşnutluğunu kazanmanınyolunun, Kuran’da bildirilen doğruları ek-siksizce uygulamak olduğunu bildirmiş vekullarından Kuran ahlakını hayatlarınınsonuna kadar hiçbir şekilde gevşeklik gös-termeden yaşamalarını istemiştir. İşte mü-minlerin Allah’ın bu emrini her ne olursaolsun taviz vermeden yerine getirebilme-lerinin sırrı sabırdır. Sabrın sırrını öğrenenbir insan Allah’ın kendisinden istediği her
tavırda ve her ibadette Allah’ın iz-niyle süreklilik gösterebilir.
Müminler Allah’ınYardımıyla Sabırlı Olurlar“Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın
yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılmave kurmakta oldukları hileli-düzenlerdendolayı sıkıntıya düşme.” (Nahl Suresi,127) ayetinde Yüce Allah insanın kendikendine sabırlı olmasının mümkün olma-dığını ancak Zatının yaratması ile insanınsabırlı olacağını bildirmektedir. Bu ne-denle kişinin kendini sabırlı biri olarak öv-mesi veya bir kişi hakkında “sabırlı”nitelendirmesinin kullanılması yanlıştır.
İlmi Araştırma, Ağustos 201148
Çünkü sabır kendiliğinden olmaz. İnsanısabırlı olarak yaratan ayette dikkat çekil-diği gibi Yüce Allah’tır. Çünkü sabır gös-termek kolay değildir. İnsan yaratılışıgereği herşey hemen olsun, her konuhemen sonuçlansın ister. Biraz çaba har-cadığında, istediği şeyi kolaylıkla eldeedebilsin, bir sorunu hemen çözebilsin,bir zorluğun üstesinden hemen gelebilsin,sıkıntılar hemen gelip geçsin ister. Sonsuzlütuf ve ikram sahibi Rabbimiz eğer sabırlıolmayı yaratıp, iman eden kullarının üze-rinde “Sabur” (çok sabırlı) ismini tecelli et-tirmeseydi, insan sabrı bilemez ve buibadeti yerine getiremezdi. Fakat Rabbi-miz sabrı kullarına ilham ettikten sonradünya hayatındaki imtihanın bir gereğiolarak ona sabredeceği imtihan konularıyaratır. İnsan da Yüce Allah’ın dilemesiyleiradesini, aklını, vicdanını kullanarak im-tihan için yaratılan bu özel durumlarasabır gösterir.
Mümin Güzel Ahlakta SabırGöstermekte KararlıdırYüce Allah tüm insanları Kuran’a
uymak, onda bildirilen güzel ahlakı yaşa-makla sorumlu kılmıştır. Dolayısıyla in-
sanların hesap günü sorgu-lanacakları konulardan biri de,Kuran ahlakını yaşayıp yaşamadıkları ola-caktır. Dünya üzerinde gelmiş geçmiş in-sanların tümü bu konuda uyarılmış veAllah’ın hoşnut olacağı ahlakı yaşamayadavet edilmişlerdir. Fakat Allah’ın bu çağ-rısına uyan kişiler yalnızca iman sahiple-ridir. Çünkü Kuran ahlakından uzakyaşayan bazı kişiler, Kuran’da bildirilengüzel ahlakın ancak bazı yönlerini yaşa-yabilirler. Bu insanlar yeri geldiğinde fe-dakar, yumuşak huylu, merhametli,adaletli, yardımsever bir tavır gösterebilir-ler. Ancak söz konusu kişiler her ne kadargüzel ahlaklı olduklarını iddia etseler debu ahlakta sabır gösteremedikleri anlarmutlaka oluşur.
Müminlerin sabrı ise güzel ahlakta,güzel tavırda, sevgide ibadet heyecanıylayapılan ısrarlı ve kararlı ibadettir. Önce-likle sabrı Allah’ın bir emri olarak yaşarlarve bu nedenle de hiçbir zaman sabırla-rında tükenme ya da taşma gibi bir durumsöz konusu olmaz. Bunun yanında onlaryalnızca Allah için sabrettiklerinden do-layı sabırlarının karşılığında mutlakasomut bir menfaat beklentisi içerisine gir-
www.Kurandasabir.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 49
mezler. Gösterdikleri üstün ahlak netice-sinde Rabbimiz’in rızasını kazanacakla-rını bilmek, onlar için alabilecekleri tümkarşılıkların en güzelidir. Bu noktada sabır
ile tahammül arasındaki fark da ortayaçıkar. Çünkü tahammülde oluşan durumaacı çekerek, rahatsız olarak katlanmak sözkonudur.
İlmi Araştırma, Ağustos 201150
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri “Şüphesiz Allah
sabredenlerle beraberdir’ (Bakara Suresi, 153) ayetindeki
hikmet ve gaye nedir?” sorusuna cevaben şöyle diyor:
“Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası (gereği) olarak,
vücud-u eşyada bir merdivenin basamakları gibi bir
tertib vaz’etmiş (düzen yaratmış). Sabırsız adam teenni
(akılcı, ihtiyat) ile hareket etmediği için, basamakları ya
atlar düşer veya noksan bırakır; maksud (amaçlanan, is-
tenen) damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete se-
beptir. Sabır ise müşkilâtın (zorlukların) anahtarıdır ki,
hırslı olan kimsenin ümidi boşa çıkar ve hüsrana uğrar.
Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.
Herhangi bir şeyden şikayet, Allah’a şikayet, O’ndan olmamalı. Hazret-i Yakup Aley-
hisselâm’ın; ‘ben derdimi de üzüntümü de ancak Allah’a şikayet ederim’ demesi gibi
olmalı. Yani, musibeti Allah’a şikayet etmeli; yoksa Allah’ı insanlara şekvâ (şikayet) eder
gibi ‘eyvah! of!’ deyip, ‘ben ne ettim ki bu başıma geldi?’ diyerek âciz insanların
rikkatini (acımasını) tahrik etmek zarardır, mânâsızdır.” ( Mektubat: 267 )
“Allah bizi şefkati yaşamamız için gönderiyor. Şefkat çok önemlidir. Acıma ile karışıksevgi. Ve sabırlı olmamızı istiyor Allah bizden. Biz burada cennet kursundayız. Cennettenasıl davranacağımızı biz burada öğreniyoruz. Öyle nefretle, kinle cennete gidemez in-sanlar. Biz burada dostluğu öğreneceğiz, detaylı sevmeyi öğreneceğiz, tutkuyu öğrene-ceğiz, aşkı öğreneceğiz, iyi niyetli olmayı, affetmeyi, merhameti, temizliği, dürüstlüğü,iyi niyeti öğreneceğiz. Ve bundan zevk alacağız, bu bize heyecan verecek. Bunun nimetolduğunu bileceğiz. Cennet zaten bu güzel duyguların yaşandığı yerdir. Cennetin özel-liği bu. Yani cennetin kapısı, sandalyesi, masası değil ki bizim oradaki asıl istediğimiz.Cennette yaşanacak olan Allah’ın rızasını kazanmış olduğumuzdan kaynaklanan sevinç,mutluluk ve Allah’ın tecellilerini görmekten duyduğumuz zevklerdir. Mesela biz cen-nette insanlara nezaketli davranacağız, çok güzel hitap edeceğiz, o muhabbeti göstere-ceğiz. Ama onlar bizi severlerken, dünyadaki hayatımıza göre bizi sevecekler. Cennetteinsanlar birbirini severken, dünyadaki hayatları onların sevilme nedenleri olacak. Meselabiz Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i niye seveceğiz? Dünyadaki hayatından dolayı seve-ceğiz. Hz. Mehdi (a.s.)’ı niye seveceğiz? Dünyadaki hayatından dolayı. Hz. İsa (a.s.)’ı oyüzden. Evliyaları o yüzden. Mesela Şeyh Nazım Hocamız’ı bu dünyadaki çektiği çile-
lerden, zorluklardan dolayı seveceğiz, güzel ah-lakından dolayı seveceğiz. Sevimli
sevimli yine konuşuyordu, bir şeyleranlatıyordu. Çok mübarek, çokmuhterem bir insan maşaAllah.(Sayın Adnan Oktar’ın 2 Mart 2011tarihli Kaçkar TV röportajından)
www.Kurandancevaplar.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 51
Müminler Zorluklar KarşısındaSabır Gösterir
Yüce Allah Müslüman için hayatının birçok anındasabır göstermesi gereken olaylar yaratır. Dünya haya-tına dair acizlikler, hastalıklar, nefsinin eğitimi içinAllah’ın karşısına çıkardığı kişiler, inanmayanların ezave hakaretleri bunlardan bazılarıdır. Allah’ın Kuran’dave hadislerde bize bildirdiği ve sonsuz güzelliklerinmükemmel tecellisi olarak yarattığı cenneti umarak veisteyerek yaşamak çok büyük bir güzelliktir. Müslü-man sonsuz güzellikteki cenneti Allah’tan umarken,diğer yandan çok hikmetli olarak birçok eksikliklerleyaratılmış olan dünya hayatının acizliklerine sabır gös-termek durumundadır.
Zorluklar karşısında gösterilen sabrın en önemli özel-liklerinden birisi kişinin kalbinin mutmain olmuş bir şe-kilde sabretmesidir. Zorluklara gösterilen sabrın bir diğerhikmeti de insanı Allah’a daha çok yaklaştırması, samimi
bir Müslümanın Allah’a olan sevgisini daha da arttırması-dır. Allah rızası için bir zorluğa, bir sıkıntıya, hastalığa sab-
reden kişi, sabır gösterdiği her saniyenin, her anın AllahKatında çok değerli olduğunu bilmenin sevincini yaşar.
Mümin zorluklara sabrederken, Allah’ın kendisine ya-şattığı olayların hikmetlerini düşünür. Allah’ın bunları
kendisine, imanının ve ahlakının olgunluğu için özel ola-rak yaşattığının bilinciyle hareket eder. Sabretmek gibi bir iba-deti kendisine yaşattığı için Allah’a şükreder.
İlmi Araştırma, Ağustos 201152
Sabır; zevkle, sevgiyle Yüce Allah’ın rızasını
kazanacak olmanın heyecanı, coşkusu ve imanın
sevinciyle yaşanır. Tahammül ise ibadet amacı
taşımaz. Bir kişi “on yıldan beri affettim, on yıldan
beri sevgi gösterdim artık yeter” dediğinde
bu tahammül olur, sabır müminin temiz olmak,
cömert olmak, affedici, iyi olmak, tebliğ yapmak,
koruyucu olmak gibi Yüce Allah’ın Kuran’da
övdüğü tüm güzel ahlak özelliklerini ömrünün
sonuna kadar sürdürme konusunda
istikrarlı ve kararlı olmasıdır.
Yüce Allah cennetteki güzel mekana ya-raşır şekilde davranabilmemiz için dünyadakullarını çeşitli imtihanlarla olgunlaştırır veeğitir. Şefkati, acımayı, dostluğu, detaylı sev-meyi, tutkuyu, aşkı, iyi niyetli olmayı, kindennefretten arınmayı, affetmeyi, merhametli,temiz, dürüst olmayı kısacası cennette nasıldavranacağımızı dünyada sabır gösterereköğreniriz. Öğrenirken gösterdiğimiz sabırbize heyecan ve zevk verir. Cennet; dün-yada sabır gösterdiğimiz tüm güzel duygu-ların ve davranışların yaşandığı yerdir.
Unutulmamalıdır ki; bir insanın dün-yada ve ahirette alabileceği en güzel kar-şılık Allah’ın rızasını kazanabilmek, O’nunrahmetine ve cennetine kavuşabilmektir.Cennette yaşanacak olan Allah’ın rızasınıkazanmış olmaktan kaynaklanan sevinç,mutluluk ve Allah’ın tecellilerini görmek-ten duyulan zevk ise dünyanın hiçbir zevki
ve nimeti ile kıyaslanmayacak bir güzellik-tir. Bu güzelliklerine kavuşmanın ve Rab-bimiz’in sevgisini, rızasını kazanmanınyollarından birinin dünyada yaşanan imti-hanlara sabretmek olduğu hatırdan çıkarıl-mamalıdır. Sabır göstermenin en kolayyolu ise dünya hayatında yaratılan herolayı, söylenen her sözü, yapılan her tavrıAllah’ın hikmet ve hayırla yarattığını bil-mek ve Allah’a güvenmektir. Çünkü Ku-ran’da Yüce Allah’ın Kendisine güvenerekher konuda sabır gösterenleri sevdiği bil-dirilmiştir:
“Nice peygamberle birlikte birçok Rab-bani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allahyolunda kendilerine isabet eden (güçlükve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gös-terdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabre-denleri sever.” (Al-i İmran Suresi, 146)
www.Kuraninbazisirlari.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 53
Dünyada Sabırlı Olan Cennette NasılDavranacağını Öğrenmiş Olur
“Ve sabret. Gerçekten Allah iyilik ya-panların ecrini kaybetmez.” (Hud Su-resi, 115)
Müminlerin sabrını, toplumun büyükbir kesimi tarafından yaşanan, gelenekleş-miş sabır anlayışından ayıran çok önemlifarklılıklar vardır. Müminler sabrı Allah’ayakınlaşmanın bir yolu olarak görmekteve Kuran’da emredilen bir ibadet olarakyaşamaktadırlar. Nasıl bir sabırla sabret-meleri gerektiğini belirleyen tek rehberleriise Kuran’dır. Kuran’da müminlerin yaşa-dığı bu güzel ahlak özelliğinin detaylarışöyle haber verilmiştir:
➔ MÜMİNLERİN SABRITEVEKKÜLE DAYALIDIR
“Ki onlar, sabredenler ve Rablerine te-vekkül edenlerdir.” (Ankebut Suresi,59)
➔ MÜMİNLERİN SABRISÜREKLİDİR
“Sen de sabah akşam O’nun rızasını is-teyerek Rablerine dua edenlerle bir-likte sabret...” (Kehf Suresi, 28)
➔ MÜMİNLER ALLAHRIZASI İÇİNSABREDERLER
“Yoksa siz, Allah, içinizden
cehd edenleri (çaba har-
cayanları) belirtip-
ayırdetmeden ve
sabredenleri de belirtip-
ayırdetmeden cennete gire-
ceğinizi mi sandınız?””
(Al-i İmran Suresi,142)
İlmi Araştırma, Ağustos 201154
➔ MÜMİNLER GÖNÜLRIZASIYLA, SEVEREK VEİSTEYEREK SABREDER-LER
“Sabrettiğinize karşılık selam size.(Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel.”(Rad Suresi, 24)
➔ MÜMİNLERİN SABRIKİŞİLERE, ORTAMA YADA ŞARTLARA GÖREDEĞİŞMEZ
“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirme-niz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a,ahiret gününe, meleklere, Kitab’a vepeygamberlere iman eden; mala olansevgisine rağmen, onu yakınlara, yetim-lere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için)veren; namazı dosdoğru kılan, zekatıveren ve ahidleştiklerinde ahidlerinevefa gösterenler ile zorda, hastalıkta vesavaşın kızıştığı zamanlarda sabreden-ler(in tutum ve davranışlarıdır). İştebunlar, doğru olanlardır ve müttakiolanlar da bunlardır.” (Bakara Suresi,177)
➔ MÜMİNLERİN SABRIONLARA GÜZEL AHLAKINYOLUNU AÇAR
“Sabredenler, doğru olanlar, gönüldenboyun eğenler, infak edenler ve ‘sehervakitlerinde’ bağışlanma dileyenler-dir.” (Al-i İmran Suresi, 17)
➔ MÜMİNLER SABIRDASINIR TANIMAZ, SABIRDAYARIŞIRLAR
“Ey iman edenler, sabredin ve sabırdayarışın...” (Al-i İmran Suresi, 200)
➔ MÜMİNLERBİRBİRLERİNE DE SABRITAVSİYE EDERLER
“Sonra iman edenlerden, sabrı birbirle-rine tavsiye edenlerden, merhameti bir-birlerine tavsiye edenlerden olmak.”(Beled Suresi 17)
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 55
www.Kurantefsiri.tv
Y üce Allah, Kuran’ın birçok aye-tinde peygamberlerine ve bazı el-çilerine özel ilimler lütfettiğini
bildirmektedir. Gayb bilgisi, ilm-i ledün,hikmet ve anlatım çarpıcılığı gibi üstünilimleri dilediği kullarına veren Rabbimiz,bu rahmetiyle hayatlarının her anında ol-duğu gibi, tebliğleri süresince de elçilerinidesteklemektedir.
Rabbimiz’in peygamberler dışında ilimlütfettiği mübarek şahıslardan biri de Hz.Hızır (a.s.)’dır. Kuran’da ismi açıkça geç-memekle birlikte, Kehf Suresi’nin 65. aye-
tinde “Katımızdan kendisine bir rahmetverdiğimiz ve tarafımızdan kendisine birilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul...”şeklinde bildirilen kişinin Hz. Hızır (a.s.)olduğu konusunda tüm Ehl-i Sünnet alim-leri hemfikirdir. (Doğrusunu Allah bilir.)Kehf Suresi’nde (65-82 ayetlerde) Hz.Hızır (a.s.) ve sahip olduğu ledün ilmihaber verilmektedir. Hadislerden; ayet-lerde anlatılan bu mübarek kişinin Hz.Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. YüceAllah’ın seçtiği ve çeşitli ilimler lütfettiğibir kul olan Hz. Hızır (a.s.) önemli olaylarve durumlarda ortaya çıkar.
İlmi Araştırma, Ağustos 201156
Hz. Hızır (a.s.) kimdir?
Ahir zamandaki görevleri nelerdir?
Hz. Hızır (a.s.)’ın günümüzde görev aldığı önemli
olaylar nelerdir?
Sayın Adnan Oktar Hz. Hızır (a.s.) ile ilgili olarak
neler söylemiştir?
Allah’ın Kuran’da “ilim sahibi” olarakbildirdiği Hz. Hızır (a.s.), “İlm-i ledün”adı verilen ilmin sahibi mübarek bir şahıs-tır. Allah’ın seçtiği kişilere vermiş olduğuözel bir ilim olan “İlm-i ledün” -bir başkaifadeyle “ilm-i batın”- sahibi kişiler,Allah’ın verdiği ilham ile gaybın bilgisinesahip olan özel kişilerdir. Rabbimiz’in tak-dir ettiği kadarıyla, olayların gidişatını vegelecekteki sonuçlarını önceden bilir,buna göre hareket ederler. Konuyla ilgilibir ayet şu şekildedir:
“Derken, Katımızdan kendisine birrahmet verdiğimiz ve Tarafımızdankendisine bir ilim öğrettiğimiz kulları-mızdan bir kulu buldular.” (Kehf Su-resi, 65)
Allah, Hz. Hızır (a.s.)’a Kendi Katındanüstün bir ilim vermiştir. Kuran’da Hz.Musa (a.s.)’ın Hz. Hızır (a.s.) ile buluş-tuğu, kendisiyle beraber bir yolculuğa çık-tığı ve Rabbimiz’in Hz. Hızır (a.s.)’a
vahyettiği ilimden faydalanmak iste-diği de detaylı olarak bildirilmiştir.(Kehf Suresi, 66) Hz. Hızır (a.s.), Hz.Musa (a.s.) ile yolculuğa çıkmayı kabulettikten sonra Hz. Musa(a.s.)’ın eğitimine vesileolacak birkaç olay yaşanmıştır.Hz. Musa (a.s.), Hz. Hızır(a.s.)’ın sahip olduğu ledünilmini bilmemesi sebebiyle,Hz. Hızır (a.s.)’ın ilk anda hatalıve garip gibi görünen bazı dav-ranışlarını yadırgayarak onabunların sebeplerini sormuş vebazı yorumlarda bulunmuştur.Fakat ayrılacakları vakit gelip Hz.Hızır (a.s.)’dan yaptıklarının asıl se-beplerini öğrenince, Hz. Hızır(a.s.)’ın bunları belirlihikmetlere yönelik ola-rak yaptığını anlamıştır.(Kehf Suresi, 78-82)
www.hazretihizir.imanisiteler.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 57
Hz. Hızır (a.s.) Yüce Allah’ın Özel İlimlerLütfettiği Bir Kuldur
Kuran’da haber verilen Kehf kıssasınınyanısıra bazı ayetlerde, hadislerde, İslamalimlerinin çeşitli açıklamalarında veİslam tarihi kaynaklarında, Hz. Hızır(a.s.)’ın dönem dönem peygamberlere veAllah’ın salih kullarına yardımcı ve des-tekçi olduğuna yö-nelik bazı bilgilerde yer almaktadır.(Doğrusunu Allahbilir.)
Hz. Hızır(a.s.)’ın,İstediğindeZamanınveMekanınDışınaÇıkabilmeve ŞekilDeğiştirmeÖzelliğiVardırHz. Hızır (a.s.)
Yüce Allah’tan birlütuf olarak zamanve mekan dışınaçıkabilme özelli-ğine sahiptir,Kendi isteğinebağlı olarak bazeninsan bazen deruh halini alabilir.Hz. Hızır (a.s.) buözelliği ile melek-lere benzer.Çünkü tıpkı
melekler gibi boyut değiştirebilir. Anidendünya boyutundan çıkıp başka bir boyutageçebilir veya çok hızlı olarak yenidendünya boyutuna girebilir. Bir insan görü-nümünü aldığı zamanlarda bile, bir yeregirdiği zaman aldığı görünüm ile oradançıkarken kazandığı fiziksel görüntü birbi-rinden farklı olabilir. Aniden eşya halinegelebilir veya bitki görünümü kazanabilir.
Nitekim Kuran’da Hz. Hızır (a.s.)’ın Hz.Musa (a.s.)’ın döneminde de saray
içinde görevli olduğuna dair işa-retler vardır. Bilindiği gibi
İlmi Araştırma, Ağustos 201158
Hz. Hızır (a.s.) Allah’ın
kendisine ilim lütfettiği
kullarından biridir. Ancak
tüm ilimlerin gerçek
sahibi Yüce Allah’tır. Rab-
bimiz bu ilimlerden
dilediği kadarını dilediği
kullarına lütfeder. Melek-
lerin, ayette haber
verilen “Sen yücesin, bize
öğrettiğinden başka
bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi
bilen, hüküm ve hikmet
sahibi olansın.” (Bakara
Suresi, 32) şeklindeki söz-
leri, bu gerçeği açık bir
şekilde ifade etmektedir.
www.beklenenmehdiveisa.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 59
Hz. Musa (a.s.), Mısır halkından birisiniyanlışlıkla da olsa öldürmüş, Firavun veönde gelenler de Hz. Musa (a.s.)’ın ceza-landırılmasını ve hatta öldürülmesini gö-rüşmeye başlamışlardır. Fakat bukonuşmaları duyan bir kişi Hz. Musa(a.s.)’a gelerek onu uyarmış ve Hz. Musa(a.s.)’a şehirden ayrılıp Mısır’dan uzak-laşmasını bildirmiştir. Hz. Musa(a.s.)’ı uyaran ve anidenHz. Musa (a.s.)’ınkarşısına
çıkan bu kişi Hz. Hızır (a.s.)’dır (Doğ-rusunu Allah bilir). Konuyla il-gili ayetler şöyledir:
Hz. İsa (a.s.) ve Hz.
Mehdi (a.s.) zahir olmakla
yani açıkça görülmekle mükelleftirler.
Mürşid ve müceddid oldukları için
açık ve aleni olarak görüleceklerdir.
İnsanlar bu şahısların Hz. İsa (a.s.) ve
Hz. Mehdi (a.s.) olduğuna hadis-
lerde haber verilen fiziksel özellik-
lerinden ve yerine getirdikleri
görevlerden dolayı hüsn-ü zan
ederek kanaat getireceklerdir.
Hz. Hızır (a.s.) ise tarif edilen belli bir
fiziksel özelliği olmadığı için insanlarla
konuşsa yanlarında bulunsa bile insan-
lar ondan haberdar olmayacaklardır.
Ancak dünyada Müslümanların lehine
gelişen olayları Allah’ın izniyle Hz.
Hızır (a.s.)’ın düzenlediğini anlayabile-
ceklerdir.
Çünkü Hz. Hızır (a.s.) Müslümanların
dostu, zalimlerin düşmanı olan bir şa-
hıstır. Bu nedenle Hz. Hızır (a.s.)’ın za-
limlerin ve şeytanın taraftarlarının
düşmanı olması ateist ve din-
sizleri çok korkut-
mak t ad ı r .
Bu kişiler Hz. Hızır (a.s.)’dan Allah’tan
korkar gibi hatta daha şiddetli korkar-
lar (Yüce Allah’ı tenzih ederiz). Çünkü
Hz. Hızır (a.s.), onların Müslümanlara
kurduğu tuzakları bozmakta, çok büyük
güce sahip olduğunu sandıkları şeytanı
(Yüce Allah’ı tenzih ederiz) yenilgiye
uğratmaktadır. Ayrıca istediği anda gö-
rünüp istediği anda kaybolduğu ve
suret de değiştirebildiği için tanınma-
maktadır.
Bütün bunlar düşünüldüğünde iman
etmeyenlerin Hz. Hızır (a.s.) ile baş et-
meleri mümkün değildir.
Yüce Allah kendisine ilim verdiği Hz.
Hızır (a.s.) vesilesiyle batılı yok et-
mekte, Hz. Hızır (a.s.) üzerinde Makir
(tuzak kuran) ismini tecelli ettirerek
Müslümanlara karşı zalimlik yapmaya
çalışanlara tuzak kurmaktadır. Bir
ayette bu gerçek şöyle bildirilir:
““Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler
kurdular. Oysa onların düzenleri,
dağları yerinden oynatacak da
olsa, Allah Katında onlara hazırlan-
mış düzen vardır.” (İbrahim Suresi,
46)
İman EtmeyenlerHz. Hızır (a.s.)’dan
Şiddetle Korkarlar
“Şehrin öbür yakasından bir adam ko-şarak gelip dedi ki: “Ey Musa, önde ge-lenler, seni öldürmek konusundaaralarında görüşmektedirler, artık sençık git; gerçekten ben sana öğüt veren-lerdenim. “Böylece oradan korkuiçinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıpgitti: “Rabbim, zalimler topluluğundanbeni kurtar” dedi. (Kasas Suresi, 20-21)
Hz. Hızır (a.s.) Kuran’da bildirildiği gibibazen herhangi bir yerde, herhangi bir kişiolarak insanların karşısına çıkabilir veyainsanlarla selamlaşıp konuşabilir, fakat in-sanlar Hz. Hızır (a.s.)’ı tanıyıp anlayamaz-lar. Çünkü Yüce Allah’ın Hz. Hızır (a.s.)’aemrettiği görev gereği, onun kendisini in-sanlara tanıtma sorumluluğu yoktur.
Hz. Hızır (a.s.) İslam’aİleride Zarar VereceğiniDüşündüğü Kişileri veyaCisimleri Etkisiz HaleGetirmekle MükelleftirHz. Hızır (a.s.)’ın bir özelliği de İslam’a
ileride zarar vereceğini düşündüğü kişileriveya cisimleri etkisiz hale getirmektir. Et-kisiz hale getireceği cisim bir bina, bölgeveya arazi olabilir. Kuran‘da Hz. Hızır(a.s.)’ın Hz. Musa (a.s.) ile yolculuğu sıra-sında bu özelliğine dikkat çekilmiştir:
“Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekimbir gemiye binince, o bunu (gemiyi)deldi. (Musa) Dedi ki: “İçindekilerinibatırmak için mi onu deldin? Andol-sun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.” (KehfSuresi, 71)
Bu olayda Hz. Hızır (a.s.) bir gemiyidelmiştir. Ancak bu gemiyi delmesininçok önemli birkaç nedeni vardır. Kuran’daHz. Hızır (a.s.)’ın bu davranışının sebebide açıklanmaktadır:
“Gemi, denizde çalışan yoksullarındı,onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü)ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla elegeçiren bir kral vardı.” (Kehf Suresi,79)
Kuran’da dikkat çekilen bu örnekte ol-duğu gibi Hz. Hızır (a.s.), cisimleri istersekullanılmaz hale getirdiği gibi İslam’ave din ahlakına ileride zarar ve-receğini düşündüğü veyaböyle bir yapıda gör-
düğü bir insanı da iş-levsiz hale getirebilir. Bubakımdan Hz. Mehdi (a.s.)’ınkan akıtmayan özelliğinin tam kar-şıtıdır. Hz. Mehdi (a.s.) Yüce Allah emret-tiği için kan dökülmesine şiddetle karşıdır,şefkatli ve merhametlidir, uyuyan kişiyidahi uyandırmaz. Ama Hz. Hızır (a.s.)
İlmi Araştırma, Ağustos 201160
İslam muhaliflerine karşı Yüce Allah’ınemrettiği vazife o kişiyi etkisiz hale getir-mekse bunu hiç tereddüt etmeden yerinegetirir. “Böylece ikisi (yine) yola koyuldu-lar. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, ohemen tutup onu öldürdü. (Musa) Dediki: “Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz
bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötübir iş yaptın. (Kehf Suresi, 74) ayetinde bugerçek haber verilmiştir. Hz. Hızır (a.s.)bu olağandışı olayları ve işleri yaparken,sürekli zamanın içine girip çıktığı ve suretdeğiştirdiği için bulunması, tespit edilmeside mümkün değildir
Kimseye Fark EttirmedenÇok Farklı Grupların İçinde
Yer AlabilirHz. Hızır (a.s.)’ın bir diğer özelliği is-tediği her dili anında konuşmasıdır.
Bu nedenle farklı milletlerin içinedikkat çekmeden rahatlıkla gi-
rebilir. Görevleri bazen Müs-lüman bir grubun içinde yer
almayı bazen de devletle-rin içinde yer almayı ge-rektirebilir. Nitekimdevlet içinde görevyaptığına Kuran’da
www.yasananahirzaman.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 61
(Kasas Suresi, 20-21) dikkat çekilmiştir.Ayetlerde Hz. Musa (a.s.)’ın döneminde“sarayın içinden koşarak bir kişi gelmesi”ve Hz. Musa (a.s.)’a “ileri gelenlerin onuöldürmek üzere karar aldıklarını bildir-mesi” Hz. Hızır (a.s.)’ın Firavun’un derin
devletine mensup bir şahıs olduğuna işa-ret etmektedir (Doğrusunu Allah bilir). Bukişinin Hz. Musa (a.s.)’a kaçmasını bildir-mesinden sonra Hz. Musa (a.s.)’ın buşahsı bir daha görmemesi de bu şahsınHz. Hızır (a.s.) düşündürmektedir.
İlmi Araştırma, Ağustos 201162
Yüce Allah Ahir Zamanda Hz. Hızır (a.s.)’aÇok Önemli Görevler Vermiştir
Hz. Hızır (a.s.), Hz. Mehdi (a.s.)’ınÖnündeki Engelleri Kaldıracaktır
Bediüzzaman Hazretleri eserlerindeHz. Mehdi (a.s.)’ın aynı anda, “SİYASETMEHDİSİ, SALTANAT MEHDİSİ VE Dİ-YANET MEHDİSİ” olarak üç özelliğe bir-den sahip olacağını ve bu üç alanda
birden Mehdilik yapacağını söylemiştir.Ancak Hz. Mehdi (a.s.) dünyadaki siyasiyapılanmayı hiçbir şekilde yönlendirmez,Siyaset ile ilgili çalışma yapar fakat her-kesin bildiği klasik anlamda siyasetle ilgi-
Yüce Allah Hz. Hızır (a.s.)’a çokönemli konularda görev verir. Günü-müzde en aciliyetli konu Kuran ahlakınındünya hakimiyetidir. Hz. Hızır (a.s.) bukonunun Yüce Allah’ın dilediği biçimdegerçekleşmesi için ahir zamanın önemlişahısları olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi
(a.s.) karşıtlarının manevi olarak ezilme-sinde görev alır. Hz. İsa (a.s.)’ın düşman-larının fikren ezilmesini, Hz. Mehdi(a.s.)’a karşı olanların mağlup olmasını,kilit noktalardaki İslam karşıtlarının veMüslümanları durdurmaya çalışanlarınyenilmesini sağlar.
www.mehdi-deccal-masonluk.com
İlmi Araştırma, Ağustos 2011www.ilmiarastirma.net 63
ŞU AN DÜNYAYI YÖNLENDİREN, HZ. İSA (A.S),HZ. HIZIR (A.S.) VE HZ. MEHDİ (A.S.)’DIR
lenmez. Evinden idare eder. Hz. Hızır(a.s.) ise dünya devletinin, dünya hüküme-tinin başıdır. Dünyada iki tane hükümetvardır; biri deccalin hükümeti, diğeri deAllah taraftarlarının hükümetidir. Hz.
Hızır (a.s.) bu hükümetin toplantılarınıyapar, yıkılacak, kurulacak devletleri be-lirler ve İslam Birliğinin kurulması içinHz. Mehdi (a.s.)’ın önündeki engelleriAllah’ın izniyle ortadan kaldırır.
Hz. Hızır (a.s.), İslam Ahlakının Dünya Hakimiyeti, Hz. Mehdi(a.s.)’a ve Müslümanlara Karşı Olanların Manen Ezilmesi Gibi
Çok Önemli Konularda Görev Alır
Günümüzde Hz. İsa (a.s.), Hz. Hızır(a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.) beraber hareketederek, dünyayı, İslam ahlakının hakimolması için yönlendirmektedirler. Hz. İsa(a.s.), Hz. Hızır (a.s.) ve Hz. Mehdi(a.s.) savaşların ve özellikle büyük ha-zırlık yapılan Armageddon Sava-şı’nın durdurulmasına vesileolmuşlardır. Dünyada ArmageddonSavaşı’nın çıkması için önce Irak’tasavaş başlatılmış, ardından dadaha kapsamlı kan dökülmesi vesavaşın tüm Ortadoğu’ya yayıl-ması planlanmıştı. Fakat Hz. İsa(a.s.)’ın, Hz. Mehdi (a.s.)’ın ve Hz.Hızır (a.s.)’ın gayretleriyle busavaş durdurulmuştur. Dünyadakiolaylar şu an Hz. İsa (a.s.)’ın ve Hz.Mehdi (a.s.)’ın duasıyla yönlenmektedir.
Hz. Hızır (a.s.) da Türk-İslam Birliği’ninkurulması için büyük görevler üstlenmiş-tir. Bu birliğin kurulması için sosyal olay-ları yönlendirmekte, büyük olaylargerçekleştirmekte, Müslümanların önün-
deki bütün engelleri kaldırmaktadır.Allah’ın izniyle Müslümanların, Hz.Mehdi (a.s.)’ın, Hz. İsa (a.s.)’ın yardımcısıolarak görevini eksiksizce yerine getir-
mektedir.
SUNUCU:: Hz. Hızır (a.s.) bina yıkar”
demiştiniz. Hocam, 11 Eylül’de Dünya Ti-
caret Merkezi’nin yıkılması da sürpriz ola-
rak değerlendiriliyor. Hocam, Hz. Hızır
(a.s.) orada görev yapmış olabilir mi?”
ADNAN OKTAR: Allahualem. Çünkü
teknik olarak, o bina o şekilde yıkılamaz.
Çok binaya uçak çarpar hiçbir şey
olmaz. Uçak girer o katta yangın olur,
bina öyle kum gibi dağılmaz, öyle bir
olay olmaz. Diğer bina da çok güçlü be-
tonarme yapı. Teknik olarak bir uçağın
çarpmasıyla, öyle çökmesi mümkün değil.
Çünkü böyle büyük binalarda, o kadar
çok yangın oluyor ki, bütün kat yanabili-
yor, iki kat yanıyor. Savaşlarda gördü-
nüz, Lübnan savaşında gördünüz, cayır
cayır yanıyor. Uçak da çarpar. O katlar
yanar o kadar, bina çökmez. O konuda
işin doğrusuna bakacak olursak, hani di-
yorlar ya “CIA yaptı, bomba yerleştirdi
bütün katlara, dinamit yerleştirdi” diyor-
lar. “Onun olması için, tonlarca dinamite
ihtiyaç var” diyorlar. Biz dedik ki; Dinamit
minamit yerleştirilmedi. Hz. Hızır (a.s.)’ın
yıkışı, başka bir şey değil olay. Yani olay
bu. Tonlarca dinamit, binaya sokulamaz.
Çünkü uçak çarpmasından sonra, bina yı-
kılmadan önce altta, çok büyük patlama-
lar başlıyor. Binaya öyle tonlarca dinamit
sokulsa, halk görmez mi, insanlar görmez
mi? Kamyon hesabıyla dinamit gerekiyor.
Öyle bir şey yok. Kamyon hesabıyla yani.
Doğrudan, Hz. Hızır (a.s.)’ın yıkması-
dır. Kaderde, belirli günü var, belirli saati
vardır, olayın tamamı metafiziktir. Uçağın
yolcuları olayı; öyle adamlar da yok, lis-
tede veriyorlar ya, öyle bir olay da yok.
İşin doğrusu; “Pentagon’a çarpan uçak”
diyorlar, oraya uçak da çarpmamış.
Büyük bir patlama oldu, büyük bir yıkım
oldu, bir şey çarptı, şu an ne çarptığını bi-
lemiyorlar. Uçağın hiçbir şekilde enkazı
yok, bakın fotoğraflara hiçbir şey göre-
mezsiniz. Diğer çarpan uçak da yolcu
uçağı değil, fotoğrafı var yolcu uçağı
değil, ikinci uçak değişik, başka bir şey.
Bir gün yayınlayalım burada, göstere-
yim, teknik yönden bakın. Olacak iş değil
yani her iki teoriyle de olacak iş değil. Ne
teröristlerin yapması olayı doğru, çünkü
öyle adamlar yok, vaka yok, kişiler yok.
Ne de CIA’in, katlara bomba yerleştir-
mesi olayı, her ikisi de doğru değil. Bu,
kastedilen tarihi bir olaydır, vakti gelmiş-
tir, olmuştur. Hz. Hızır (a.s.)’ın organizas-
yonudur, Hz. Hızır (a.s.)’ın organize ettiği
bir şeydir.
İlmi Araştırma, Ağustos 201164
Sayın Adnan Oktar 3 Mayıs 2011 tarihli A9 TV Röportajında11 Eylül Olayında Hz. Hızır (a.s.)’ın Görevli Olduğunu Anlatıyor