4

Click here to load reader

Güvencesiz Öğretmenler

Embed Size (px)

DESCRIPTION

KPSS engeli yüzünden atanmayan, yoksulluktan dershane ve okullarda güvencesiz koşullarda çalıştırılan; eşitlik isteyen, güvence isteyen öğretmenlerin bülteni...

Citation preview

Page 1: Güvencesiz Öğretmenler

Eğitim Uzmanı

Sabahattin Tonguç

Cevabı oldukça basit, evet VAR. Öğretmenlerin, ucuz

hatta bedelsiz olarak Ģehir içi ulaĢım araçlarından

yararlanma hakları var. Eğitimin kamusal niteliği

ortadan kaldırılırken, eğitimcilerin tırnaklarıyla

kazandıkları haklar da budanmakta. ġimdi de ucuz

ulaĢım hakları ellerinden alınmak istenmektedir.

Bununla beraber, özel sektörde güvencesiz Ģartlarda,

neredeyse karın tokluğuna çalıĢan öğretmenlerin ise

ucuza ulaĢım hakları bile bulunmamaktadır. Yani

devlet tarafından öğretmen olarak bile kabul

edilmemektedirler. (DEVAMI 2. SAYFADA)

10 Temmuz 2010‟da yapılan

KPSS‟nin sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından

ortaya çıkan kopya skandalı ile sadece EĞĠTĠM

BĠLĠMLERĠ sınavı iptal edilmiĢti. 31 Ekim Pazar yapılan

sınava 279 bin öğretmen yeniden girdi. Sınavda kopya

çekilmesi, kopya skandalının çok geniĢ bir yelpazeye

yayılması, iĢin içinde cemaat iliĢkilerinin olması ve aĢırı

güvenlik önlemleri zaten meĢruluğu sorgulanan

KPSS‟nin, merkezi sınav sistemi ve öğretmen atamaları

politikalarının iflas ettiğini bir kez daha gösterdi.

Önce öğrenci olmak için ÖSS‟ye Ģimdi de „öğretmen‟ olmak

için KPSS‟ye giriyoruz. Türkiye‟deki eğitim fakültelerinde

halen yaklaĢık 160 bin öğrenci öğretmen olmak için eğitim

görüyor. Ve her yıl 40 bin kiĢi mezun oluyor. KPSS‟nin ilk yapıldığı 2001‟den bu yana her sene ortalama 30 bin civarında

atama yapılıyor. (DEVAMI 2. SAYFADA)

GÜVENCESİZ ÖĞRETMENLER (ÖZEL SEKTÖR ÇALIġANI GÜVENCESĠZ ÖĞRETMENLERĠN BÜLTENĠDĠR.)

Türkiye‟nin de altına imzasını attığı UNESCO ve

ILO‟nun 5 Ekim 1966 tarihinde ortaklaĢa kabul

ettikleri “Öğretmen Hakları Statüsü” ne göre:

Öğretmenlerin çalıĢma koĢulları, eğitimin en yüksek

derece etkinliğini sağlayacak nitelikte olmalı ve öğretmenlere kendilerini tümüyle mesleksel

uğraĢlarına adama olanağı vermelidir.

Ancak ülkemizde eğitim hizmeti ve öğretmenlerin

çalıĢma koĢulları neo-liberal saldırı politikalarından

kaynaklı olarak eğitim para ile alınıp satılan bir meta

haline dönüĢtürüldü. (DEVAMI 3. SAYAFADA)

ĠletiĢim : [email protected] / [email protected] / güvencesiz öğretmenler facebook grubu

Page 2: Güvencesiz Öğretmenler

SOSYAL-Ġġ‟TE 5 EKĠM “DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ” KUTLAMASI

Özel Öğretim Kurumlarında çalıĢan

güvencesiz öğretmenler Mayıs ayından

beri Sosyal-ĠĢ Ġstanbul ġubesinde

toplanıyor. Bugüne kadar alanlarında

yaĢanan sorunları tespit etmek ve bir

örgütlenme modeli geliĢtirmeye çalıĢan

güvencesiz eğitim iĢçileri, 5 Ekim 2010

Salı günü, Sosyal-ĠĢ Ġstanbul ġubesinin

düzenlediği “Dünya Öğretmenler Günü”

kutlamasında buluĢtu. Etkinlikte

güvencesiz öğretmenler adına bir açılıĢ konuĢması yapıldı. Özel öğretim

patronları bu kadar örgütlüyken bizim

neden hala bir sendikamız yok?” denildi.

AçılıĢ konuĢmasından sonra sözü ġube

BaĢkanı Mustafa AguĢ alarak, Sosyal-ĠĢ

sendikasının 1980 öncesinde özel öğretim

kurumlarında toplu sözleĢme bağıtlayan

tek sendika olduğunu ifade etti. Ģubede çalıĢma yürüten güvencesiz

öğretmenlerin çalıĢmalarında baĢarılar

diledi.

Eğitim Uzmanı Sabahattin Tonguç‟un “Öğretmenlerin UlaĢım Hakkı

Var mı?” yazısının devamı…

Gündelik hayat içinde öğretmenlerin giderlerinin önemli bir kısmını ulaĢım

masrafları oluĢturmaktadır. Hele özel sektörde çalıĢan öğretmenler için, ulaĢım ücretleri ciddi bir sorun halindedir. Hem öğretmen pasosu almak için yaptıkları

baĢvurular reddedilmekte, hem de aldıkları düĢük maaĢlarıyla geçim sıkıntısı içinde

debelenmek zorunda bırakılmaktadırlar. Belediyeler, öğretmenlerin cebindeki üç kuruĢa göz dikmekte, sonra da eğitimin kalitesinden dem vurulmaktadır.

Önümüze küçük diye sunulan, ancak kalem aralarına bakınca neredeyse %30‟ları bulan bir zammın kabul edilmesi

mümkün değildir. Yapılan zamlar derhal geri alınmalıdır. Yüzde 3-5 zam verip, yüzde 30 zam yapmanın haklı çıkarılabilecek tarafı yoktur.

Bu zammın yanında, bir de özel sektörde çalıĢan öğretmenlerin paso alamamaktan yana birçok mesajı, mail

kutusunu taĢırmakta. Özel sektörde, güvencesiz Ģartlarda çalıĢan bu öğretmenler, belediye tarafından öğretmen bile kabul edilmemektedir. ĠĢin ilginci Milli Eğitim Bakanlığı‟na bağlı olarak eğitim veren kurumlarda çalıĢan bu

öğretmenler, bakanlıkça denetlenmekte, staj yapmakta, eğitimcilik faaliyetinde bulunmaktadır. Yani MEB‟na göre

öğretmen, ancak belediye sen öğretmen değilsin deyip, paso baĢvurusunu reddediyor. Yürürlükteki mevzuatı uzmanlara incelettiğimiz de ise, yasal olarak özelde çalıĢan öğretmenlerin paso talebinin kabul edilmesinin önünde

kanuni bir engel bulunmadığı açıklanmıĢtır.

Hem yapılan bu zammın, hem de özel sektörde güvencesiz çalıĢan öğretmenlerin paso hakkının peĢini

bırakmayacağım, bu konuyla ilgili bütün geliĢmeleri yine bütün ayrıntılarıyla sizlere bültenimiz aracılığıyla açıklayacağım.

KPSS KALDIRILSIN MI?

MEB, eğitim fakültesi mezuniyetini

yeterli görmeyip, KPSS‟ye girme ve barajı Ģart

koĢarken; eğitim fakülteleri dıĢında da bazı

bölümlere formasyon veriliyor – bunun yanında

öğretmenleri atamadan yine aynı okullarda

„ücretli‟ sıfatıyla iĢ güvencesinden yoksun ve çok

düĢük ücretlere çalıĢtırıyor.

Milli Eğitim Bakanlığının içinde bulunduğu çeliĢkili durum gösteriyor ki

öğretmen atamalarını merkezi bir sınava bağlamak, yeterlilik ölçmek –

nitelikli eğitim verebilen kadro oluĢturmak değil; asıl neden, zaten gözden

çıkardığı “özelleĢtirme”yi planladığı okullara ayırdığı bütçeyi daraltmak,

maliyetleri azaltmak. Bunun velilere-öğrencilere yansıyan hali okullarda para

toplanması biçiminde olurken, öğretmenlerde de güvencesiz çalıĢtırma

biçiminde yaygınlaĢıyor.

AMAÇ ÖĞRETMENLERĠN YETERLĠLĠĞĠNĠ ÖLÇMEK DEĞĠL; EĞĠTĠMDE ĠSTĠHDAMI PARÇALAMAK VE GÜVENCESĠZLEġTĠRMEK!

ĠĢsizliğin artarak çoğaldığı ülkemizde çarpık geliĢen istihdam politikaları,

insanları hem iĢ güvencesinden hem de gelecek güvencesinden yoksun

iĢlerde çalıĢmaya mecbur bırakıyor. Binlerce üniversite mezunu kendi

alanında iĢ bulamazken, „geçici‟ olacağının düĢünerek baĢladığı „ücretli

öğretmenlik‟ veya „dershane öğretmenliği‟ asıl iĢleri oluveriyor.

Öğretmenler sadece kamuda değil özel sektörde de; dershanelerde, özel

okullarda, özel eğitim rehabilitasyon merkezlerinde bir gün atanacağım

umuduyla „geçici‟ olacağını düĢünerek çok uzun saatlerde, çok düĢük

ücretlere, sigortasız ve iĢ güvencesiz çalıĢmak zorunda bırakılıyor.

Öğretmenliğin „güvencesizleĢtirilmesi‟ okullarda verilen eğitimin

bilimselliğini de sorgulatıyor. Çocuklar sene içinde bazen 4 bazen 8

öğretmen değiĢtirebiliyor. Eğitimin sürekliliğine ters olan bu durum hem öğrencilerin geleceklerine, eğitim hakkına saldırı; hem de öğretmenlerin

insanca yaĢayacak bir iĢte çalıĢma hakkına saldırıdır. Ġlkokuldan üniversiteye

kadar eğitim politikalarının yeniden yapılandırılması Ģart. Ancak bu

yapılandırma „kar‟ hırsının olmayacağı bir düzlemde öğretmenin ve

öğrencinin talepleri ve istekleri doğrultusunda yapılmalıdır.

Page 3: Güvencesiz Öğretmenler

Türkiye’nin de altına imzasını attığı UNESCO ve ILO’nun 5 Ekim 1966 tarihinde ortaklaşa kabul ettikleri “Öğretmen Hakları Statüsü” ne göre:

Öğretmenlerin çalışma koşulları, eğitimin en yüksek derece etkinliğini sağlayacak nitelikte olmalı ve öğretmenlere kendilerini tümüyle mesleksel uğraşlarına adama olanağı vermelidir.

Ancak ülkemizde eğitim hizmeti ve öğretmenlerin çalışma koşulları neo-liberal saldırı politikalarından kaynaklı olarak eğitim para ile alınıp satılan bir meta haline dönüştürüldü.

Bu durum önce dershanelerin hayatımıza girmesine ve meşrulaşmasına, sonra özel okullar-özel üniversiteler, özel kurslar... Engelli kardeşlerimizin gittiği özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açılmaya başladı.

Önceleri özel öğretim kurumları sayıca çok azdı; az öğrencisi vardı. Öğretmenlere de kurucularına da iyi para kazandırıyordu. Öğretmenler devlet memurluğunu bırakıp dershanelerde çalışabiliyor; onlar da özeli devlete tercih ediyorlardı. Tabii bu bir geçiş dönemiydi; ‘özel’ olan en iyi hizmeti verir fikri ile kandırıldık.

Bizler, işsiz öğretmenler, kamuda sözleşmeli-ücretli öğretmenler, özel dershane ve okullarda ağır sömürü koşullarında çalışan öğretmenler; bizler, sigortasız veya sigortalı ama düşük ücretle çalışmayı bile “şans” kabul eden eğitim işçileri, tüm hayatımızın hatta geleceğimizin, insanca yaşama güvencesinden yoksun bırakıldığını düşündüğümüz için, kendimize “güvencesiz öğretmenler” diyoruz.

Peki bizler, “Güvencesiz Öğretmenler” özel sektörde hangi koşullarda çalışmak zorunda kalıyor ve ne tür sorunlar yaşıyoruz:

Özel Okullarda 40 bine yakın öğretmen çalışmaktadır. Bu öğretmenlerin büyük bir kısmı devlet okullarına giremedikleri ve geçici olacak diye düşünerek özel okullarda çalışmaya başlamışlardır.

Özel okulda çalışan bir öğretmenler güvencesiz olarak çalıştırılmakta, sözleşmelerinin yenilenip yenilememesi

tamamen kurum sahiplerinin keyfiyetine bırakılmıştır. Ticarethane mantığı vardır. Amaç sadece kardır. Dershanelerde de öğretmenler birçok sorunlar yaşıyorlar. Öğretmenlerin yaptıkları sözleşmeler Eylül ayından Haziran ayına kadar olup dönemsel yapılmaktadır. Bu durum öğretmenlerin tazminat hakkını ortadan kaldırmakla birlikte yaz aylarında ücret almadan yaşamayı dayatmaktadır. Öğretmenler her yaz işsiz kalmanın stresini yaşamakta ve CV elinde kapı kapı iş aramaktadır. İş bulanlarda asgari ücret ve altında çalıştırılmaktadırlar. Hatta stajyerler ücret bile almadan çalıştırılmaktadırlar. Yani, dershane öğretmenlerinin iş güvencesi ve gelecek güvencesi yoktur.

AÖF-KPSS alanında dershaneler arasında rekabet görülmemiş boyuttadır. Bu rekabet hali, dershane yöneticileri tarafından devamlı olarak hocalara yansıtılmaktadır.

Çalışma şartlarının kötülüğü, standartsızlığı, bizler tarafından rahatlıkla ifade edilememektedir. İfade ettiğinizde ise, sunduğumuz taleplerimiz, birçok işsiz örnek gösterilerek ve bu işsizlik bir nevi tehdit haline getirilerek sonuçsuz bırakılmaktadır.

Özel eğitim kurumlarına gelince, bu kurumlar sadece para kazanmak üzerine kurulduğu için engelli çocukların eğitimine önem vermiyor. Buna rağmen, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların eğitim aldığı ‘özel’ özel eğitim kurumlarının ve rehabilitasyonların sayısı her geçen gün artıyor. ‘Özel’ eğitim kurumlarının artması birçok sorunu da beraberinde getiriyor.

Özel eğitim kurumunda çalışan öğretmenlerin aldıkları ‘gerçek’ ücret tutarıyla her ay asgari ücret üzerinden ödenen SGK primi tutarı arasında farklılık bulunuyor, bu farklılık devlet kurumları tarafından yeterince (hatta hiçbir şekilde) denetlenmiyor. Özel eğitim kurumunda çalışan öğretmenler ücretlerini alamadığı zaman bu durumu ispat edemiyor; çünkü maaş asgari ücret üzerinden görülüyor. (Alınan maaşla gösterilmesi gereken SGK primi aynı olmadığında bunun suç olduğunu bilmelerine rağmen bu durum devam ediyor.) Ayrıca herhangi bir gerekçe gösterilmeden işten atılan

öğretmenlerin kıdem tazminatı da asgari ücret üzerinden veriliyor. Bu da eğitim emekçilerini zor durumda bırakıyor. Ayrıca SGK primleri, asgari ücret üzerinden yatırıldığı için, bu ilerde emeklilik durumuna da yansıyacaktır. Kurum sahipleri sadece para kazanma noktasına kilitlendikleri için öğrencilerin eğitimi için gerekli olan araç ve gereçler, kırtasiye masrafları ihmal ediliyor, hatta ek olarak ailelerden bunların parası da alınıyor. Özellikle sosyo-ekonomik yapısı düşük olan aileleri zor durumda bırakıyor. Eğitimin kamusal alandaki tasfiyesinin karşılığı, bu alanın özel sektöre devredilmesi olmaktadır. Dolayısıyla, günümüzde özel sektörde görülen bütün güvencesiz çalıştırma biçimleri, eğitim alanında da yaygın bir şekilde uygulanır hale gelmiştir.

Bu yüzden özel öğretim kurumlarında çalışan on binlerce eğitim işçisinin örgütlenmesi ve çalışma koşullarının insani bir düzeyde olması için;

* İnsanca yaşayacak bir ücret,

* Gelecek sene çalışıp çalışmayacağımızın patronun iki dudağı arasında olmadığı bir “iş güvencesi”,

* Onur kırıcı çalışma şartlarının ortadan kaldırılması,

* İyi bir çalışma ortamının sağlanması için, özel eğitim kurumlarında çalışma standartları oluşturulması.

MEB’nın bu isteklerin gerçekleştirilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmasını, sonrasında da bunun denetimini yapmasını talep ediyoruz. Bütün bu bahsettiğimiz sorunları biz yaratmadık ama çözümünün örgütlü bir güçle mücadele etmek olduğunu biliyoruz. Bizi her ne kadar parçalamaya çalışsalar da farklı farklı adlandırsalar da, bizler bir bütünün parçalarıyız. Bu nedenle bizler güvencesiz öğretmenler olarak sendikalaşıyor, DİSK/Sosyal-İş’te örgütleniyoruz. Özel öğretim kurumlarında çalışan tüm güvencesiz eğitim işçilerini mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz.

Page 4: Güvencesiz Öğretmenler

24 Kasım YaklaĢırken

24 Kasım biz öğretmenlere ne anlatır? Önemli bir gündür herhalde. Öyle olmasa 1981 yılından beri hiç

aksatmadan memleketçe kutlamazdık herhalde. Milli Eğitim Bakanından, baĢbakanına tüm „devlet büyükleri‟

her sene 24 Kasım‟ı bizim adımıza kutluyor. Ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarımız pervasızca

gasp edilirken, özel kurumlarda kölelik koĢullarında güvencesiz olarak çalıĢırken 24 Kasım bizim için bir

kutlama günü değil, bir hesap sorma günü olabilir ancak.

Eğitim emekçileri yeni haklar elde etmek, kazanılmıĢ haklarını korumak, eğitimin

daha nitelikli ve demokratik olmasını sağlamak için yıllardır sendikaları aracılığı ile mücadele ediyorlar. Bizler

de Güvencesiz Öğretmenler olarak birlik olma zamanımızın çoktan geldiğini söylüyor, Disk/Sosyal-ĠĢ‟te

örgütlenmeye çağırıyoruz.

ĠletiĢim : [email protected] / [email protected] / güvencesiz öğretmenler facebook grubu