96
BİLGİ TOPLUMU KURAMLARI VE PREKARYA TARTIŞMALARI Mukadder Çakır 1 GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadı- ğımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve ku- ramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu, küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum, ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrası toplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, inter- net toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların ba- zılarıdır. Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığı ve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam et- mektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmekte- dir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığı kavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dün- yayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbette içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantı- lar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlama- larda farklılıklar olması kaçınılmazdır. 19 1- Mukadder Çakır: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tele- vizyon ve Sinema Bölümü, İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr.

GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

BİLGİ TOPLUMU KURAMLARI VE

PREKARYA TARTIŞMALARI

Mukadder Çakır1

GİRİŞ

Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda içinde yaşadı-ğımız toplumları tanımlamak için çeşitli kavramlar ve ku-ramlar kullanılmaktadır: Bilgi toplumu, ağ toplumu,küresel toplum, kapitalist toplum, sanayi ötesi toplum,ulusötesi enformasyonel kapitalist toplum, endüstri sonrasıtoplum, postmodern toplum, enformasyon toplumu, inter-net toplumu, gözetim toplumu vb. kavramlar bunların ba-zılarıdır.

Bu tanımlarla ilgili kesin ve ortak bir uzlaşı oluşmadığıve oluşamayacağı için bu konudaki tartışmalar devam et-mektedir ve gelecekte de devam edecek gibi görünmekte-dir. Bir bilim insanının toplumu tanımlamada yaptığıkavramsal tercih, onun dünyayı algılama biçimi ile, dün-yayı felsefi anlamda yorumlama potansiyeli ile ve elbetteiçinde bulunduğu sosyal ve ekonomik ilişkiler ve bağlantı-lar silsilesi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda tanımlama-larda farklılıklar olması kaçınılmazdır.

19

1- Mukadder Çakır: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tele-vizyon ve Sinema Bölümü, İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı ÖğretimÜyesi, Prof. Dr.

Page 2: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bu makalenin sorunsalı, ilk aşamada bilgi toplumu yada enformasyon toplumu kuramlarının oluşum süreçlerinive içeriklerini ele almak ve bu kuramlar çerçevesinde geli-şen ekonomiye, teknolojiye, bilim ve bilgiye, eğitime bakışaçılarını açıklamak; ikinci aşamada son yıllarda sık sık tar-tışılan prekarya ve sınıf sorununu, bilgi toplumu kuramlarıbağlamında tartışmaktır.

Bilgi toplumu kuramları 20. yüzyıl boyunca ve günü-müzde de özellikle ana akım yaklaşımlar içinde en çok sa-vunulan kuramların başında gelmektedir. Ancak bu ku-ramlar bazı konulardaki tutarlı tespitlerine rağmen temeldebatılı gelişmiş toplumları merkeze aldıkları için dünyanıngeri kalan diğer toplumlarındaki sorunları ve süreçleri ge-nelde yok saymakta ve bu nedenle birçok sorunu görmez-den gelmektedir. Küresel sermayenin ekonomi politikaları-nın baskınlığı, küresel medya holdinglerinin uygulamaları,toplumsal anlamda değişen kültürel iktidar biçimleri, ulus-lararası niteliği ağır basan neoliberalizmin yol açtığı sosyalsorunlar, kültürel dışlama ve ayırma süreçleri, batı kültü-rünün homojenleştirici etkileri, teoride eleştirel nitelikliyaklaşımların dışlanma eğilimi ve bilgi-bilim-iktidar ilişki-leri, bilgi toplumu kuramlarının üzerinde fazla durmadığıve önemsemediği için oldukça zayıf kaldığı ve taraflı bak-tığı sorunların bazılarıdır. Bu yaklaşımlar da kuramın tu-tarsızlığa düşmesinin nedenlerindendir.

Bilgi toplumu kuramlarının temel argümanlarından birigünümüz üretim koşullarında sanayi sektörünün gerile-diği, bunun yerini hizmet üretimine dayalı sektörlerin al-dığı şeklindedir. Gelişmiş batı ülkeleri temel alındığındaveriler gerçekten de hizmet sektörünün 20. yüzyıl boyunca

20

Page 3: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

bir hayli geliştiğini gösterir. Ancak verilerdeki bu değişim,üretim ilişkilerinin tümden değişip bilgi toplumuna geçti-ğimiz anlamına henüz gelmemektedir. Çünkü aynı za-manda işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, savaşlar, çatışmalar,terörizm, uluslararası göç ve göç kaynaklı ölümler de gün-den güne artmaktadır. Bu öncelikle güney ve daha sonrada doğu bölgeleri için geçerlidir. Ancak güney ve doğu böl-gelerindeki sorunlar artık kuzey ve batılı ülkeleri de etkile-mektedir. Prekaryalaşma yani güvencesiz çalışma sorunlarıda bunlardan biridir.

Prekarya teorisine göre odağında enformasyon ve bilgiteknolojilerinin olduğu toplumsal yapılanma biçiminde ça-lışma koşulları eski sınıf ilişkilerini yok etmiş, proletaryanınyerini prekarya denilen esnek çalışmaya dayalı, güvencesizve sosyal güvenceleri önemsemeyen, eğitimsiz, düşük yada yüksek eğitimli ve dil bilenlerin de dâhil olabildiği, çokfarklı kesimleri içinde barındıran çalışanlar almıştır. Birçoksosyal bilimcinin tartıştığı prekarya teorisi bir taraftan gün-den güne popülerleşmekte ancak diğer taraftan da bazı açı-lardan eleştirilmekte ve tartışılmaktadır.

Bu makalenin sorunsalı öncelikle bilgi toplumu kuram-larının eleştirel bir değerlendirmesini yapmak, ardından bukuramlarda önerilen ve savunulan çalışma yaşamındakiprekaryalaşma sürecini ve bu konudaki kuramları tartış-maktır.

21

Page 4: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

1. Bilgi Toplumu Kuramları ve Tartışmalar

Bilgi Nedir Enformasyon Nedir?

Bilgi toplumu kuramları tartışmalarında bazı karışıklık-lar söz konusudur. Öncelikle ‘bilgi’ ve ‘enformasyon’ terim-lerinin kullanımında bazı sorunlar vardır. ‘Enformasyon’tanım olarak haber, malumat, işlenmemiş bilgi, yorum, dü-şünce, yaklaşım gibi çok sayıda ve çok geniş öğeleri nitele-mekte ve içermektedir. ‘Bilgi’ ise, işlenmiş, sınanmış, seçil-miş, tanımlanmış, sınıflanmış bilgi demetlerini niteler veiçerir. Literatürde, enformasyon ile bilgi kavramı birlikte veyan yana da, ayrı olarak da kullanılabilmekte, bu durumise karışıklıklara yol açmaktadır.

Peter Burke’ye göre (2001) ‘bilgi nedir?’ sorusunun ya-nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ileenformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik olan ile veriliolan birbirinden farklıdır. Enformasyon çiğ, özgül ve pratikolanı niteler; bilgi ise pişmiş, işlenmiş ya da bir düşünce ilesistemleştirilmiş olanı. Beyin algıladığı her şeyi işler amabilginin işlenmesi farklı bir süreçtir (13).

Enformasyon, bilgi demetlerini içerebildiği gibi bilgi yada bilimsel olmayan çok sayıda öğeyi de içerir. Enformas-yon çok sayıda farklı ve karışık öğenin bir araya gelerekoluşturduğu yığınsal bir nitelik gösterir. Manipülatif ya dadezenformatif unsurları da içinde taşır. Dolayısıyla enfor-masyon sözcüğü bilgi sözcüğüne kıyasla bu güvenilmez ni-telikleri örtük de olsa hatırlatma işlevi görür.

Ülkemize özgü bir sorun ise çeviri ile ilgilidir. Litera-türde yaygın olan “information” kavramı zaman zaman“bilgi” kavramı olarak çevrilebilmektedir. Oysa knowledge

22

Page 5: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

society’nin karşılığı bilgi toplumu iken, information soci-ety’nin karşılığı enformasyon toplumu’dur. Bilgi toplumuve enformasyon toplumu kavramları arasında çok büyükfarklılıklar olmasa da enformasyon toplumu’nu kullanmakdaha doğrudur çünkü günümüz iletişim ortamındaki ma-nipülatif ve dezenformatif unsurları da kapsar ki bu unsur-lar özellikle internet ortamında günden güne daha daçoğalmaktadır. Ancak gündelik yaşamdaki yaygın kulla-nımda ve popüler söylemde bilgi toplumu kavramı dahayaygın olup üniversitelerdeki ders isimlerinde de bilgi top-lumu yaygın olarak kullanılmaktadır.*

Bilgi Toplumu Kuramları

Bugün bazı sosyologlara göre, bir bilgi toplumunda yada enformasyon toplumunda yaşıyoruz. Bazı iktisatçılaragöre de bilgi üreten ya da bilgi yayan uğraşları içeren bilgiekonomisinin ya da enformasyon ekonomisinin içinde bu-lunuyoruz. Bu argümanlardan dolayı, bilgi, sosyolojik veiktisadi bir sorun olduğu kadar, önemli bir siyasal sorunolarak da karşımızda bulunmaktadır (Burke, 2001,1).

Frank Webster’ın belirttiği üzere çağdaş toplumu tanım-lamak için 1970’lerden itibaren giderek artan derecede ‘en-formasyon toplumu’ terimi kullanılmaya başlanmıştır;ancak bu öncelik yıllar içinde yavaş yavaş yerini kaybetmişgörünmektedir. Enformasyon terimini ABD, İngiltere, Ja-ponya, Almanya gibi birçok ülke kabul etmiştir. AvrupaBirliği, birçok politikacı, işadamı ve bilim insanı da öyle.

23

*) Bu nedenle biz de kitap adı olarak ‘bilgi toplumu’ kavramlarını tercihetmek durumunda kaldık ancak makalelerde literatür gerekliliği olarak nadirde olsa enformasyon toplumunu da kullandık.

Page 6: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Ancak kuramla enformasyonun içeriği arasında bir uyum-suzluk sorunu vardır. Bu konuda çok sayıda farklı yaklaşımve yorum mevcuttur. Enformasyonun hangi formunun gü-nümüzün sistemini tanımlamada temel olacağı, onun sos-yal, ekonomik ve politik ilişkileri nasıl tanımlayacağı,önemli derecede karışık ve çelişkilidir (Webster, 2006, 1-2).

Armand Mattelart’ın Bilgi Toplumunun Tarihi (2004) adlıkitabında açıkladığına göre İngiltere’de eğitim gören Hintkökenli Ananda K. Coomaraswamy 1913 yılında ilk kez“Endüstri Sonrası” kavramını kullanır ve endüstriyel uygar-lığın çökmekte olduğunu, adem-i merkeziyetçi bir toplumadönülebileceğini dile getirir. Endüstri sonrası toplum fikri ile1917 yılında İngiliz Arthur J. Penty ilgilenir. Penty daha zi-yade sosyalist eğilimlidir. Ancak 1960’larda kavram çokfarklı bir ideolojik içerikle yeniden ele alınacaktır (38).

1950’lerde birçok bilim insanı tarafından ideolojinin so-nunun geldiği iddia edilmiştir. Bunlar arasında başta Da-niel Bell olmak üzere Arthur Schlesinger, F. Van Hayek,Raymond Aron, Brzezinski, S. M. Lipset ve Edward Shillsde vardır. İdeolojinin sonu, politikanın ve aynı zamanda sı-nıfların, savaşların, protestoların, aydınların ve bağlanım-ların da sonu demektir. Bu aynı zamanda yeni aydın tipininideolojilere sırtını dönmesi demektir. Daniel Bell, 1960’daThe End of Ideology’i (İdeolojinin Sonu) yayınlar. Bell için varolan toplum, ideolojiden yoksundur. Yeni bir toplum oluş-muştur. Temel ekonomik bileşen, hizmet ekonomisidir(Mattelart, 2004, 60-61). Bell’in kitabı, temelde radikal ideo-lojilerin Batıda sonunun geldiğini iddia eder ancak gelişensüreçler ve olaylar bu tezi çürütmüştür. Aslında ideolojininsonunu ilan etmenin bizzat kendisinin bir ideoloji olduğu

24

Page 7: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ortaya çıkmıştır. Amerikan liberal entelektüeller de Bell’inyanlışlarını paylaşmışlardır. Onlara göre günümüzdekiyapı artık kapitalizm değildir (Ross, 1974, 331).

Bilgi toplumu kuramlarının oluşum sürecinde DanielBell önemli bir isimdir. Bell, bilgi toplumu kuramını ilk yıl-larda değil ilerleyen yıllarda savunmuştur ancak kuramagiden yolda ‘endüstri (sanayi) sonrası toplum’ kuramını ge-liştirmiş ve tüm dünyaya tanıtmıştır ki bu kuram ilerleyensüreçte bilgi ve enformasyon toplumu kuramlarının zemi-nini ve çekirdeğini oluşturur.

Bell’in The Coming of Post Industrial Society (Endüstri Son-rası Toplumun Gelişi) adlı kitabının yayınlanması (1973) bi-limsel birçok alanda ve sosyolojide büyük bir dönüşümnoktası olarak görülür. Bell için kapitalizm bitmiş ve aşıl-mış, onun ilerisine geçilmiş, artık sistem kapitalizme özgüolan endüstri ve sanayi ile açıklanamaz olmuştur; endüst-rinin ötesine geçilmiş, endüstri bir sorun olmaktan çıkmış-tır.

Bell aslında Ralf Dahrendorf’un 1959 yılında geliştirmişolduğu “kapitalizm sonrası toplum” kavramından esinle-nerek “endüstri sonrası toplum” kuramını geliştirmiştir(Mattelart, 2004, 61). Bell iddialarını daha çok 2. Dünya Sa-vaşı sonrasının ABD’sindeki toplumsal yapı için ileri sür-müştür. Daha da önemli değişim, gelişmiş kapitalist top-lumlar içindir ve sistemi desteklemekten ziyade sistemindönüşümüne ilişkindir (Ross, 1974, 332-333). Yani Bell birkapitalizm savunusu yapmaz; bunların geride kaldığını,bittiğini iddia eder. Dolayısıyla çağın kapitalizm gibi bir so-rununun kalmadığını, onunla uğraşmanın gereksiz oldu-ğunu savunur. Asıl sorunlar başkadır onun için. Önce bu

25

Page 8: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

aşamanın adı konulmalıdır. Bunun adı endüstri sonrasıtoplum’dur. Bell argümanlarını ABD’yi merkeze alarak teo-rileştirmiş, dünyanın diğer ülke ve bölgelerini yok saymış-tır. Şöyle yazmaktadır:

“Şu çok açık ki, bizler, geçen 2 yüzyıl boyunca dönüşümgeçiren şeyin ne olduğunu ve modern toplumu anlamakistiyorsak, endüstri sonrası toplumda teknolojinin de-ğiştiğini ve özellikle mekanik teknolojiden entelektüelteknolojiye dönüşüm yaşandığını görmeliyiz.” (Bell,1999, XXXİİ)

“Biz bugün üçüncü teknolojik devrimin dünya gene-linde yükseliş çizgisi üzerindeyiz.” (Bell, 1999, XXXİİ).

Bell’e göre (1973) endüstri sonrası toplum, öncelikle malüretiminin gerilediği, hizmet üretiminin ekonominin asılkaynağı haline geldiği bir toplumsal sistemdir. Sanayi top-lumundan istihdamda hizmet sektörünün artması ile de ay-rılır. Bilgi yeni toplumda teknolojileri geliştirdiği ve yenile-diği için onun merkezi olan üniversite ve araştırma kurum-larını ön plana çıkararak en önemli yapılar düzeyine yük-seltmiştir. Endüstri sonrası toplum teorik bilgi etrafındaörgütlenir. Ekonomi asıl olarak ticaret, sağlık, araştırma, ge-liştirme, ulaşım ve finans sektörüne yaslanır (9, 20 ve 15).Bell endüstri sonrası toplum kuramında enformasyonun et-kileri konusunda oldukça iyimserdir. Ona göre, teknolojiinsanların toplumu ve dünyayı algılama şekillerini değiş-tirmiştir. Ayrıca, yaşam standartları yükselmiş, eşitsizliklerazalmış, nicel teknikler sayesinde kaynak kullanımında ve-rimlilik artmış, yeni teknisyen ve mühendis sınıfı gelişmiş,

26

Page 9: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

bu sınıf sayesinde gelecek öngörüsü artmış, ulusal sınırlarınkalkmasına ilişkin süreçler çoğalmış, devasa boyutta enfor-masyon çok hızlı ve kolayca dolaşır hale gelmiş ve zamanve mekân algısı tamamen değişmiştir. Bu toplumda bilgiüretimi mal üretiminin yerine geçmiş, üretim aracı sahipleriile halk arasında bir ayrım kalmamıştır. Bilimsel ve teknikbilgi toplumun her yanına eşit olarak yayılmıştır. Bell içininternet de her koşulda tamamen iyi bir teknolojidir (1973,119).

Bell’e göre sanayi toplumlarının baskın kurumu şirket,baskın kişisi işadamı; yeni toplumun baskın kurumu iseüniversite ve araştırma şirketleri, baskın kişisi de fen bilim-cilerdir. Bu yeni kurumlarda hiyerarşinin yerini işbirliği vekarşılıklılık almıştır. Eski toplumda ise hiyerarşi esastır.Bell, edebiyatçıların kullandığı eleştirel aklın tarihe karıştı-ğını düşünür. Gelişme olarak doğrusal bir tarih anlayışınıbenimser: Yukarıdan aşağıya, merkezden çevreye, teknikyöneticilerden yönetilenlere doğru. Bu aslında Batı odaklıbir modernleşme savunusudur.

1970’li ve 80’li yıllarda “mikro elektronik devrim”densöz edilerek enformasyon teknolojilerinin neler yapabile-ceği anlatılmış, sonra “çalışmanın sonu”, “boş zaman top-lumu”, “otomatik üretim” gibi kavramlar kullanılmış verobotların her şeyi yapabileceği iddia edilmeye başlanmış-tır. Günümüzdeki internet, enformasyon otoyolu ve sibertoplum, enformasyon ve iletişim teknolojilerince (ICT) ge-tirilmiştir. Bunlara, elektronik demokrasi, sanal ilişkiler, in-teraktivite (etkileşim), kişiselleştirme, sibercanlılar, onlinetopluluklar vb. çok sayıda terim eklenmiştir. 2000’lerdensonra enformasyon toplumunun unsurları olarak mobil

27

Page 10: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

teknolojiler, enformasyonel emek, yaratıcı-endüstrilerde ça-lışan mühendislerin etkinliği giderek artış göstermiştir(Webster, 2006, 2-3).

Daniel Bell’e göre enformasyon çalışanları, toplumda enbüyük grubu oluşturmaktadır ve bu nedenle sanayi sonrasıtoplum, bir enformasyon toplumudur. Bell ilk yıllarda ‘sa-nayi sonrası toplum’ kavramını tercih ederken, 1980’lerdeenformasyon edinme, işleme ve saklama giderek geliştiğiiçin bunu ‘enformasyon/bilgi toplumu’ olarak tanımlar.Bell’i Peter Drucker (1969), Alvin Toffler (1970, 1980) ve Ja-ponya’da Yoneji Masuda (1985) izlemiştir (Başaran, 2010,69-70).

ABD’li ekonomist Fritz Mahlup 1962 yılında ABD’de Bil-ginin Üretimi ve Dağıtımı adlı bir kitap yayınlar. Bu kitaptailk defa bir ülke bazında (ABD) bilginin üretimi ve dağıtımısorununu ele alarak ülkedeki eğitim sistemine ilişkin so-runları çözebilecek yolları araştırır. Machlup (1972) Bilgi’yiekonomik analizlerde ilk defa bir veri olarak alır (10). Bilgi-üreten emeğin oranlarında, fiziksel emeğe oranla kaydadeğer bir artış olduğundan ve bu durumun ekonomik ge-lişmede ve verimlilik artışında güçlü bir etkiye sahip olma-sından söz eder. “Bilgi son üründür.” Bilgi endüstrisikavramını kullanır ve Eğitim alanını en büyük bilgi endüst-risi olarak görür (11). Ona göre bilginin üretimi, genel üre-timle ilgili ve onunla doğrudan bağlantılıdır (46). Machlupkitabında doğrudan bilgi toplumu kavramını kullanmazancak bilgi endüstrisini kullanması önemlidir. Onun so-runu ABD ekonomisinde üretim ve dağıtım alanlarında bil-ginin çok önemli bir etken haline geldiğini açıklamaktır.Bunun için bilginin, verimliliği nasıl artırdığına yönelik öl-

28

Page 11: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

çümler yapar. Onun çalışmaları sonradan bilgi toplumu,bilgi çağı ve bilgi ekonomisi gibi tartışmaların gelişimineönemli katkılarda bulunmuştur.

Machlup “Bilgi Endüstrisi’nin istatistiksel analizindedaha önce üstesinden gelinemeyen engelleri” tartışmış vebilgi’yi o güne kadar iktisatta esas alınan girdi çıktı verile-rinden çok farklı olarak kullanmıştır. Bilgi, fiziksel varlığıolmayan ve genelde pazarda satılmayan bir şeydir. Mach-lup maliyetlere ve ulusal gelir hesaplarına yoğunlaşır(Machlup, aktaran Godîn, 2008, 20). Bilgi, Machlup’tansonra ölçümlenebilir bir şey olarak çalışılabilir hale gelir ve‘yaratma ve kullanım’ olarak tanımlanarak moda bir söz-cüğe dönüşür. Bilim, enformasyon ya da bilginin ölçümüiçin göstergeler kullanma yöntemi Machlup (Godîn, 2008,29-30) tarafından bilime kazandırılmış olur.

Fransız Marc Uri Porat (1977) Machlup’ın 1962 yılındayaptığı çalışmadan etkilenmiş ve ABD hükümetinin siparişiile ‘Enformasyon Ekonomisi’ adlı oldukça ayrıntılı bir ta-nımlama ve ölçümleme çalışması yapmıştır. Ancak tekno-lojik determinizm konusunda ihtiyatlı olan Machlup’untersine Porat teknolojik indirgemecilikten kurtulamaz.

Porat’ın Enformasyon Ekonomisi: Birincil Enformasyon Sek-törünü Ölçümlemek için Kaynaklar ve Yöntemler, Ayrıntılı En-düstri Raporu’na Önsöz yazan J. M. Richardson’un (1977, 4ve 7) açıkladığı üzere Porat enformasyon aktivitesini, ulusalekonomi için ölçümlemek ve tanımlamak ister. Bilgi’nin sa-yılara dökülebilir olmasını çok önemser ve bunu bilim içintemel sayar. Enformasyonun, ölçülebilir ve tanımlanabilirolması sayesinde enformasyon toplumundan söz edilebil-mektedir. Enformasyon toplumunun altyapısını ve özünü,

29

Page 12: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

bilgisayarlar, yaygın iletişim teknolojileri, diğer yakın tek-nolojiler, elektronik medya, yüksek kaliteli sağlık ve eğitimsistemleri ve bunlardaki uygulamalar oluşturur. Porat, en-formasyon sektörlerini birincil ve ikincil olarak ikiye ayırır.Enformasyon ekonomisi içinde 25 büyük endüstriyi birin-cil, diğerlerini ikincil grupta ele alır. ABD’nin 1967 yılınaait ekonomik gelir gider matrix analizini yapar; ayrıntılıtablolar hazırlar, yüzdeler çıkartır.

Porat’ın çalışması endüstriyel üretim ve enformasyonsektörünün verileri anlamında data yığınlarına dayanır vebu nedenle sosyolojik boyuttan yoksundur. Yine de bilgitoplumuna götürecek hesaplamalar, tablolar, göstergelerhazırlanmasını salık verir.

Bu yıllarda kuramsal bilgi yeni bir önem kazanmış, ge-lecek öngörüleri bu temelde yapılmak istenmiş ve her türlüyönetimsel karar sürecinde düşünsel-teknolojilere güvenartmıştır. Gelecekçilik ve teknolojiyi kutsama, bilgi top-lumu kuramlarının temellerinden olacaktır.

Marshall Mc Luhan da 1963’te kaleme aldığı kitabında“küresel köy”, “iletişim ve enformasyon çağı”, “elektrikçağı” gibi isimlerle yeni bir toplumsal yapıdan söz eder.Telgraf, telefon, bilgisayarlar gibi enformasyonu kullananve taşıyan iletişim teknolojileri, çağı hayli ileri götürmüştür.Bilinç teknolojik olarak simülasyona uğramış, ‘bilme’ sürecikolektif bir nitelik kazanmıştır. Enformasyon hareketlen-miş, insanın tek işi bunu takip etmek olmuştur. Mc Luhan’agöre enformasyonu toplamak, ilkel altın çağdaki insanların‘besin toplamalarına’ benzer. Mekanik çağın tersine bu yenitoplumda insan ilişkileri küçük bir köydekine benzemeyebaşlamıştır (Geray, 2003, 120).

30

Page 13: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Mc Luhan, medyanın en önemli yönünün kültürel içeri-ğinde değil, teknolojik özelliğinde bulunduğunu söyleye-rek, “ileti araçtır” tezini geliştirir. Ona göre asıl sorun içerikve anlamlar değil, medyanın teknolojik özellikleridir. Teo-rinin en önemli sorunu budur. Raymond Williams’a göreMc Luhan teknolojik belirlenimciliğe düşer ve egemen top-lumsal ilişkileri ideolojik anlamda meşrulaştırma işlevigörür. Sosyolojik ve kültürel boyuttan yalıtıktır. Bu durumonun yaklaşımını toplumsallıktan çıkarır çünkü Mc Luhanegemen ilişkilerin kültürel üretimi, içeriği ve alımlamayınasıl oluşturduğunu görünmez hale getirir. Ve hatta bualandaki soruları anlamsızlaştırır. Küresel kapitalist ilişki-leri sorgulamaz. Stuart Hall de Mc Luhan’ın yaklaşımınıpostmodernizmin eleştirel olmayan biçimlerine çok yakınbulur (Stevenson, 2008, 200, 212, 213).

Diğer bir bilgi toplumu kuramcısı olan Zbigniew Brze-zinski Between Two Ages: America’s Role in the TechnetronicEra (1970) (İki Çağ Arasında: Teknetronik Çağda Amerika’nınRolü) adlı kitabında teknolojiyi ve elektroniği merkeze alanbir yaklaşım geliştirir. Buna göre, teknolojik gelişim, önce-likle ABD gibi gelişmiş ülkelerde ortaya çıkar ve bunun biradı da, Teknetronik yani teknoloji + elektronik bireşimidir.Bu gelişmeler, sosyal değişimleri beraberinde getirir. Sosyalyapı, değerler, topluma küresel bakış bu sayede değişir.Teknetronik Toplum tıpkı endüstri sonrası toplum gibi, tek-noloji ve elektroniğin etkisi ile özellikle bilgisayarlar ve ile-tişim alanında, kültürel, psikolojik, sosyal ve ekonomikolarak şekillenir. Endüstriyel süreçler etkisini giderek yiti-rir. Teknetronik toplumda bilimsel ve teknik bilgiler hemüretimi artırır hem de hayatın hemen her alanını doğrudan

31

Page 14: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

etkiler. Otomasyon ve sibernetik, endüstriyel iş alanlarınıhizmet alanlarına dönüştürür; bireylerle makineler yer de-ğiştirir. Bu durumda ise potansiyel olarak amaçsız milyon-larca mavi yakalı işçi, sorun haline gelir (Brzezinski, 1970,5 ve 10).

Brzezinski’ye göre bilgi günümüzde, bir güç aracı ve ye-tenekleri harekete geçirmek için etkili ve önemli bir yoladönüşmüş durumdadır. Teknetronik toplumda üniversite,politik planlama ve sosyal yenileşmenin sürekli kaynağıolan ‘think thank’leri yoğun olarak bünyesinde barındırır.Üçüncü Dünya toplumları ise bu teknetronik devrimin kur-banıdır (Brzezinski, 1970, 11 ve 19). Tipik bir küreselleşmesavunucusu olan Brzezinski ulus-devletlerin de tamamendönemlerini doldurduğunu iddia eder. Bu nedenle siyaset,din, ideoloji, Marksizm vb. akımlar bitmiş, tarihe karışmış-tır. Amerikan bilgi toplumu bu sayede gerçek olmuştur.Daniel Bell’e oldukça yakın duran Brzezinski, üniversite ta-nımı yaparken üniversitelerden ve bilim insanlarından bek-lentilerini de açıklar.

Peter Drucker 1970’lerde, Sosyal Dönüşüm Çağı adlı kita-bında bilgi toplumu kavramını öne sürenlerden olmuştur.Drucker, terimi, mobilite yani hareketlilik temelinde tanım-lamıştır. Drucker için bilgi toplumunun temeli eğitimdir.Yöneticiler ve uzmanlar sürekli eğitimden geçmeli, çalışan-ları yönlendirmelidir. Bu süreçte bilgi, temel unsurdur.Bilgi paradan hızlı dolaşmakta ve yayılmaktadır. Bu ne-denle bilgi ve enformasyon güç ve değer haline gelmiştir.Yeni bir değer ya da güç yaratmak ise yeni bilgi oluşturmakdemektir (Diaconescu, 2009, 50-51).

32

Page 15: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Drucker’a göre çoktan kapitalist ötesi bir topluma geçil-miştir. Piyasa hâlâ etkin birleştiricidir ancak gelişmiş ülke-lerin sistemi kapitalist ötesi bir sistemdir. Gerçek ve kontroledici kaynak, kader belirleyici üretim faktörü sermaye, top-rak ya da emek değildir. Bu faktör bilgi’dir (Drucker, 1993,14 ve 16).

Drucker Kapitalist Ötesi Toplum (1993) adlı kitabında“1960’ta ‘bilgi işi’ ve ‘bilgi işçisi’ terimlerini ortaya attım.”demektedir. 1969’da Süreksizlik Çağı adlı kitabında ‘örgütseltoplum’dan söz ettiğini, yeni ve farklı bir topluma geçtiği-mizi, Marksizm’in ideoloji olarak komünizmin de sistemolarak çöktüğünü yazdığını ifade eder. Ona göre bu, tarihinsonu değildir; aynı güçler kapitalizmi de aşmış, kapitalistötesi toplum gelmiştir (16-17).

Drucker için serbest piyasa, ekonomik entegrasyonunkanıtlanmış tek mekanizmasıdır. Bu, anti-kapitalist ya dakapitalizm dışı değildir. Kapitalizmin bazı kurumları var-lıklarını sürdürür: Örneğin bankalar. Temel ekonomik kay-nak, üretim araçları, sermaye, doğal kaynaklar, toprak yada emek değildir. “Bilgidir ve bilgi olacaktır.” (1993, 17-18).“Bilgi toplumunun başta gelen sosyal grupları, ‘bilgi işçi-leri’ olacaktır.” “Bilgi, kaynaklardan biri olmaktan çıkmış,tek kaynak haline gelmiş ve bu da bu toplumu kapitalistötesi toplum yapmıştır.” “Bilginin değişimi ile ilgili üçaşama, sanayi devrimi, prodüktivite devrimi ve yönetimdevrimidir. Bunun altında yatan şey, bilginin anlamındakitemel değişikliktir.” (Drucker, 1993, 69-70).

Görüldüğü üzere P. Drucker piyasalar ve banka gibitemel kapitalist kurumlar kalsa bile kapitalizmin aşıldığınıöne sürer. Böylece kapitalizme özgü sorunları tartışmayı

33

Page 16: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

anlamsız ve gereksiz hale getirir. Bilgi toplumu savunu-sunu prodüktivite devrimine bağlar. Bunun temelinde isegelişen mühendislik bilimleri ile gelen verimlilik vardır.Yani kapitalizmde üretim sorun olmaktan çıkmıştır. Ancakkapitalist toplumlarda sorunların önemli bir ayağı, bilindiğigibi dağıtım ve paylaşım süreçleri ile ilgilidir. Drucker bun-lara hiç değinmeyerek, kapitalizmin aşıldığını iddia eder.Oysa prodüktivite ile var olan devasa sorunların aşılmasımümkün değildir. Prodüktivite yani verimlilik teknolojikgelişmelerle açıklanmakta, bilgisayarlar bu sürecin asliöğesi konumuna çıkartılmaktadır. Teknolojiyi, bilgisayar-ları, robotları bilgi toplumu kuramlarının merkezindeki öz-neler olarak açıklamak, teknolojik determinizm içinedüşmek; bütün toplumsal sistemi, sosyal, ekonomik ve po-litik süreçleri teknolojilerle açıklamak demek, yani indirge-meci bir yaklaşımı kullanmak demektir.

Bilgi toplumu kuramına sıcak bakanlar arasındakiönemli bir isim de Alvin Toffler’dır. Toffler Yeni Güçler YeniŞoklar adlı kitabında bilgisayarların, elektroniğin, enformas-yonun ve biyoteknolojinin, ekonominin “yeni komuta do-rukları” olduğunu yazar. Üretici ile tüketici prosumer(producer + consumer) olarak birleşmiştir (Toffler, 1992,13). Bilgi, servet yaratmanın merkezi haline gelmiş ve şirketbilgiyi zenginleştiren bir varlığa dönüşmüştür. Enformas-yona sahip olmak iş dünyasındaki süreçleri büyük orandabelirleyebilmek demektir. Bu nedenle enformasyon savaş-ları artmıştır (Toffler, 1992, 166).

Toffler’a göre batılı ülkeler tarımsal birinci dalga, endüst-riyel ikinci dalga gelişimlerini tamamlamış ve 1950’lerdensonra üçüncü dalga yani enformasyon toplumu aşamasına

34

Page 17: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

geçmişlerdir. Bunu teknolojik değişim olanaklı kılmış, buaşama, tüketici akımlarına uygun yerel üretime odaklan-mıştır. Bu süreçteki enformasyon alanında medya parça-lanmış, rekabet artmıştır. Gazetelerin geniş dolaşım ağıetkisini yitirmiş, bölgesel niteliklere hitap eden yapısı güç-lenmiştir (Toffler, 1980, 170).

Tofller için üçüncü dalga (third wave) yani enformasyontoplumu döneminde, birörneklik azalmış ve çeşitlilik art-mıştır. Enformasyon ihtiyacı çoğalmış, teknolojik yenilikle-rin etki alanı genişlemiştir. Tarım ve sanayi toplumlarındansonra enformasyon toplumunun gelmesi oldukça doğaldır(Toffler, 1980, 176).

Toffler bu tespitleri ile teknolojik belirlenimcilik sınırla-rında kalır ve teknolojiye yönelik bir eleştiri geliştirmez.Küresel medyadaki tekelleşmeyi göremez, medya parça-lanması tezi karşılıksız kalır.

Toffler için istisnalara, çelişkilere ve kargaşaya rağmengüç tarihinin en önemli değişikliği, bilginin en kaliteli güçkaynağı haline gelmesi ve bunun her saniye artmasıdır.Toplumlar ilerlerken şiddet, servet ve bilgi arasındaki iliş-kiler de gizli olarak değişmektedir. “Güç değişimi çağınıntehlikeli, heyecan verici sırrı budur.” (Toffler, 1992, 464).

Bilgi toplumu kuramlarının çok önemli bir özelliği degelecek öngörüsüne büyük önem vermeleridir. Kestirimyapmayı, tahminde bulunmayı çok önemserler. Bu nedenle‘gelecekçi’ ya da “fütürist” olarak da anılırlar.

Bu anlamdaki en ünlü kuramcı Japonyalı Yoneji Ma-suda’dır.

1972 yılında kâr amacı gütmeyen Bilgisayar Kullanımını

35

Page 18: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Geliştirme Enstitüsü, hükümete bir Enformasyon ToplumunaGeçiş Planı sunar. Amaç, 2000 yılında Japonya’da bilgi top-lumuna geçmektir. Bu plan, bir model olur. Masuda bu pro-jeye yönetici olarak atanır. Plandaki Computopolis projesi birbilgisayar-kentidir. Bu projede bilgisayar odaklı sağlık sis-temi, medya, elemansız alışveriş merkezleri, ısıtma ve so-ğutma sistemi, eğitim sistemi, otoyollar, demiryolları,itfaiye sistemi, acil sağlık hizmetleri, kartlı bireysel alışverişsistemi, üreticilerle doğrudan iletişim kurma sistemi, sağlıkverilerini kayıtlama sistemi, bilgisayar odaklı eğitim, yenibir bireysel eğitim sistemi, standart bir eğitim sistemi plan-laması, gelecek sorunları çözebilen eğitim odaklı bilgisayarsistemi gibi çok sayıdaki konu bütçeleri ile birlikte ele alınır(Masuda, 1983, 3-6).

Masuda, olasılıkla bu projenin de etkisi ile, 1970’lerdegeliştirdiği Computopia kuramında tamamen bilgisayar-larla yönetilen bir toplum modeli çizer. Bu toplumda birey-ler açısından katılımcılık, eşitlik, kendi geleceğini belirlemehakkı esastır. Masuda The Information Society as Post Indust-rial Society, (Endüstri Sonrası Toplum Olarak Enformasyon Top-lumu) adlı kitabında (1983) enformasyon toplumu olarakJaponya, Kanada ve İsveç’den program ve proje örnekleriverir. Geleceğin enformasyon toplumu imgesi, enformas-yon toplumunun ne zaman anlaşılacağı, yeni rönesansınruhu olarak küreselleşme, bilgisayarlaşma, değer olarakzaman, computopya: teolojik sinerjizmin yeniden doğumu,endüstriyel yapının enformasyon-led tipine dönüşümü, si-nerjik bir ekonomik sistem olarak enformasyon eğilimliekonomi, katılımcı demokraside yurttaşların aldığı politikkararlar, bilgisayar mahremiyeti ve mahremiyette Kopernik

36

Page 19: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

dönüşümü ve enformasyonel gönüllü topluluklar gibi çokfarklı ama genelde gelecekçi nitelikli konuları işler ve tü-müyle ütopist bir yaklaşım sergiler.

Masuda’ya göre endüstri toplumunda maddi-tüketimen önemli şey iken, enformasyon toplumunda bireylerin bi-lişsel yaratıcılığı önemli olacaktır. Endüstri toplumunda kit-lesel tüketim en yüksek düzeyde iken, enformasyontoplumunda en yüksek düzey, küresel ve gelecekçi bir top-lum olacaktır; bu, Adam Smith’in öngördüğü ve geliştirdiğievrensel bir refah toplumudur. En önemli nokta şudur: En-formasyon toplumu, maddi, bilişsel ya da eylem-seçici de-ğerlerden çok, salt enformasyon değerlerine yönelik olarakişlev görecektir. Ayrıca enformasyonun yararlılığı, enfor-masyon üreten çekirdek bir kurum, altyapının hayati ka-rakteri olacaktır. Ve bilgi sermayesi ekonominin yapısındamaddi sermayeden üstün olacaktır. İşte bu toplumun adı“Computopia”dır. (computer + utopia). Bu küresel gelecektoplumunda her birey, kendi geleceği için olasılıkların izinisürecektir; kendi amaçlarını belirleyip kendi geleceğini ku-racaktır. Dünya genelindeki, gönüllü, paylaşım esaslı, çokmerkezli topluluklar, kendiliğinden gelişen fikirlerle küre-sel olacaklardır. Computopia bu nedenlerle 21. yüzyıl içintümüyle yeni, uzun dönemli bir vizyondur (Masuda, 1983,147).

Bilgi toplumu kuramcısı olarak kabul edilen Masuda’yagöre, enformasyon ve bilgi ile çok sayıda ekonomik, top-lumsal ve kültürel sorun çözümlenecek ve sosyo-ekonomikgelişme kendiliğinden gelecektir. Sanayi üretiminde temelmerkezileşme, standartlaşma, emek sömürüsü ve tekel-leşme son bulacaktır. Çoğulcu pazar egemen olacak, karar

37

Page 20: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

verme yetkisi yönetici elitlerden katılımcı demokratik güç-lere geçecektir. Ülkeler ve bireyler arasında eşitlik sağlana-cak, uluslararası uyum ve anlayış yaygınlaşacaktır. AncakMasuda uygun müdahaleler yapılmazsa, enformasyon veiletişim teknolojilerinin, denetim toplumuna dönüşeceğinide belirtir (Başaran, 2010, 72). Masuda aynı teknolojilerinkontrol amaçlı kullanımının otomasyon devletini yarataca-ğını belirtir. (Geray, 2003, 120).

Masuda, çizdiği bu toplum modelinin bilgisayarlarlagerçekleşeceğine inanan bir kuramcı olarak ütopya dakursa, teknolojik indirgemeciliğe düşmekten kurtulamaz.Çalışma yaşamında adeta insansız sistemler hayal eder. Ça-lışmayan insanlara ne olacağı sorusunun cevabı onda yok-tur. Böyle bir toplumun nasıl bir refah toplumu olabileceğibelirsizdir. Yaklaşımının esasında ise küreselleşme vardırve bu konuda gerçekçiliği bir kenara atmış gibidir çünküne yoksullaşmadan, ne işsizlikten, ne geri kalmış ülkeler-den, ne artan göçlerden ve yayılan savaşlardan ve ne deteknolojilere erişim sorunlarından söz etmez. Bu sorunlardünya yüzeyinde yokmuş gibi davranır. Denetim toplum-ları ve otomasyon devlete dönüşme risklerinden söz etmesiönemlidir ve kayda değerdir ancak bu uyarıları genel ku-ramının yanında oldukça yetersiz ve cılız kalır. Bilgisayar-lara duyduğu aşırı güven, ideal bir toplumu bilgisayarlaraendekslemesi, kuramının en zayıf noktalarındandır. Ara-dan geçen 30 yılı aşkın sürede böyle bir toplum modelininkurulamayacağı anlaşılmıştır.

Bilgi toplumu kuramına en yakın duranlardan bir diğerönemli isim de Manuel Castells’dir. Bilgi toplumu yerineenformasyon toplumu sözcüklerini tercih eden Castells’e

38

Page 21: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

göre içinde bulunduğumuz ekonomik süreç kapitalizmdirama bu farklı bir kapitalizmdir. Bunun adı “Yeni Eko-nomi”dir. “Yeni ekonomi, bilgiyi temel alan bir üretim sis-teminin güçlendirilmesinde yeni enformasyon teknolojisinikullanma becerisinden kaynaklanan bir verimlilik artışınadayalıdır.” Bu ekonomide piyasalar önemli oranda genişler,yeni sermaye oluşur, küreselleşme vasıflı emek kaynakla-rına yönelir. Bu süreçte ağları oluşturmak büyük önemtaşır. Ağ kurumu, enformasyonel küresel ekonominin ör-gütlenme biçimidir. Ağ kurumu, bu ekonominin kültürünüsomutlaştırır. Bilgiyi işler ve işaretleri ürünlere dönüştürür(Castells, 2008, 202 ve 237). Castells yeni ekonomiyi şöyletanımlamaktadır: “Yüksek verimlilik, teknolojik yenilik, ağlaroluşturma ve küreselleşme koşullarında yeni ekonomi, kendilerinibu yeni kalkınma biçimine tam olarak uyarlayabilen ekonomilerdesağlam bir ekonomik büyüme, düşük enflasyon ve düşük işsizlikdönemini başlatabilecekmiş gibi görünüyor.” (2008, 203). Cas-tells’de diğerlerinden farklı olarak kapitalizmi yok saymaeğiliminin yerini, yeni ekonomi tanımını yapmak alır.Ancak Castells de, bu yeni ekonominin temeline ağ kurum-larını koyarak, teknolojik determinizme düşer. Öyle ki kü-reselleşmeyi ağ kurumları üzerinden tanımlar. Ancaksağlam bir ekonomik büyüme, düşük enflasyon ve düşükişsizlik beklentileri gerçeklikte karşılığını bulamamıştır. Kü-reselleşme kapitalizmin tipik krizlerini aşamadığı gibi bukrizleri dünya geneline yaymış, kârlılık oranlarını savaşekonomileri yaratmak yoluyla yükseltmeye çalışmıştır, ça-lışmaktadır. İşsizlik sorunu ise günümüzün en göze batan,en önemli sorunlarının başında gelmektedir, öyle ki, iş veistihdam için azgelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere yapı-

39

Page 22: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

lan göçlerde her sene onbinlerce insan bu göç yollarındacan vermektedir. Küresel kapitalizm ağ kurumlarından al-dığı destekle sanayi toplumlarının sorunlarını çözümlemekşöyle dursun, onları daha da derinleştirmiş ve büyütmüş-tür.

Castells için teknoloji tarih boyunca, verimliliği artırmasısayesinde ekonomik büyümede temel bir rol oynamıştır.Teknolojinin bu rolü, geçmiş ekonomik deneyimlerinbüyük kısmını açıklar niteliktedir. Ancak yine de teknolojiverimlilik için istenmez. “Şirketleri harekete geçiren, verim-lilik değil kârlılık, stokların değerindeki artıştır.” “Kârlılıkve rekabet gücü, teknolojik yeniliklerin ve verimlilik artışı-nın fiili belirleyenleridir.” (2008, 103 ve 119). Castells bu tes-piti ile diğer bilgi toplumu kuramcılarından farklı olarakteknolojinin verimlilik için değil, kârlılık ve rekabet gücüiçin istendiğini açıklıkla ifade etmektedir.

Castells’in argümanları birçok eleştirmen gibi Websterve Garnham tarafından da, enformasyon teknolojisindekideğişimlere fazlasıyla yoğunlaştığı yönünde değerlendiril-mektedir. Castells için enformasyon teknolojisi, ekonomi,siyaset ve kültür üzerinde köklü değişimler yapmış, eko-nomik ve toplumsal ağların güçlenmesini sağlamıştır. Cas-tells için küreselleşme, adeta ağların gelişimidir (Stevenson,2008, 316). Castells küreselleşmeyi ağlara indirgeyerekonun hem ekonomik ve siyasal boyutunu göz ardı ederhem de ekonomi ve siyasetin enformasyon teknolojilerinibelirlediği olgusunu tersine çevirerek yorumlamış olur. Buçıkarımlar gerçek süreçler göz önüne alındığında yetersizve yanlış nitelikleri ile karşımıza çıkarlar ve ayrıca teorideciddi bir yanılsamaya neden olurlar.

40

Page 23: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi Toplumu Kuramlarının Postmodern Niteliği

Bilgi toplumu kuramları ile kimi postmodern düşünür-lerin yaklaşımları arasında önemli ve ilginç benzerlikler sözkonusudur.

François Lyotard, The Postmodern Condition (PostmodernDurum) adlı kitabını 1979 yılında Kanada hükümetinin is-teği ve siparişi üzerine kaleme almış eski bir Marksist’tir.Kitabın alt başlığı Bilgi Üzerine Bir Rapor’dur.

Lyotard, genel metodolojik yaklaşım olarak “dil oyun-larını seçtiğini” belirtir. Çünkü dil oyunları, toplumun varolması için gereken en küçük ilişki biçimidir. Toplumsalbağ sorununun kendisi bir dil oyunu’dur (Lyotard, 1994,44). Lyotard, bu tercihi, büyük anlatılara (felsefelere, pers-pektiflere) karşı olduğu için yapar çünkü büyük felsefelerbütüncül yaklaşımlar kullanır; toplumu eklektik ve parçalıolarak yorumlamaz, belli bir tutarlılığı önemserler. Toplu-mun en minimal ilişkisini dil oyunu ile açıklamak ise, sos-yal ilişki biçimini yok saymaktır. Üstelik Lyotard bu diloyununu yöntem olarak da tercih ettiğini belirtmektedir.Böylece bilgi ve bilim için dil oyunlarına yaslanmak, öz ola-rak bilginin olabilirliğini ortadan kaldırmak, onu oldukçaesnek ve varlığı anlamsız bir sözcükler yığınına indirge-mektir. Zaten ilerleyen süreçte postmodernler bu dil oyun-ları aracılığı ile anlam’ı, bütüncüllüğü ve felsefeyi deortadan kaldırmayı amaç edinecekler, parça, anlamsızlık,eklektiklik ve tekillikleri ise ön plana çıkartacaklardır.Ancak bu konularda postmodernler arasında önemli fark-lılıklar da olabilmektedir.

Douglas Kellner’a göre Lyotard kitabında gelişmiş ülke-

41

Page 24: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

lerdeki bilginin durumunu incelemekte ve postmodern söz-cüğünü bu durumu betimlemek için kullanmaktadır. Post-modern, bilginin yeni durumlarını açıklayan yeni birbilgi-biliminin geliştirilmesi ile ilgilidir. Kitap temel olarak‘Postmodern Bilim’ dediği şeye odaklanır ki bu, felsefe vebüyük anlatılarla arasına önemli farklılıklar koyar. Lyotardiçin modernite bir bilgi biçimidir. ‘Modern’ terimini, ‘büyükanlatı, bir meta söylemini meşrulaştıran bir bilim’ anla-mında kullandığını belirtir. Buna göre postmodern, meta-anlatılara kuşku ile yaklaşmanın, tarih felsefelerini (Hegel-cilik, Liberalizm ya da Marksizm gibi) reddetmenin adıdır(Kellner, 1994, 237).

Lyotard, ‘post kapitalist toplum’ terimini benimsemez.Onun için toplum postmoderndir ve postmodern toplumda “bilgisayar, enformasyon, bilimsel bilgi, ileri teknoloji”ve bu teknolojilerle gelen hızlı değişim toplumudur. DanielBell gibi Lyotard için de, teknoloji ve bilgi, toplumsal ör-gütlenmenin ilkeleridir. Lyotard, teknoloji, sermaye ve top-lumsal gelişme arasındaki ilişkilerin analizini yeterinceyapmaz çünkü sermaye teorisini makro ve meta-anlatı ola-rak nitelendirir ve reddeder. Lyotard bilgi karşısında akıloyunları yaklaşımını benimser. Anlam bitmiştir ona göre.Bilgi, anlatısal olmasa da olur. Felsefi söylem tarzlarını red-deder. Toplumsal teori ve eleştirellik yerine, yerelleşmiş,küçük anlatılara sahip, heterojen mikro analizleri savunur(Kellner, 1994, 237-239).

Lyotard için “postmodern bilgi, mantığa aykırı düşünüşyolları (paralogism) arayışını, var olan bilgi biçimlerini is-tikrarsızlaştıran ve tedirgin eden yeni keşifler peşinde koş-mayı içerir.” (Kellner, 1994, 239). “Postmodern bilim

42

Page 25: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

(kararsızlar, kesin denetimin sınırları, eksik enformasyonunnitelediği çatışmalar, ‘fracta’ katastroflar ve pragmatik pa-radokslar gibi şeylerle ilgilenmesi yüzünden) kendi evri-mini ıslah edilmez, paradoksal, katastrofik ve kopuntuluolarak teorileştirmektedir” (Lyotard, akt. Kellner, 1994,239).

Bu bilim kendi evrimini, süreksiz ve yenilenemez olarakdeğiştirip “kurumsallaştırıyor ve bilgi kelimesinin anlamınıdeğiştiriyor, böyle bir değişimin nasıl yer alabileceğini açık-lıyor. Bilineni değil, bilinmeyeni üretiyor.” “Postmodernbilim, … bir meşrulaştırma modeli önermektedir.” (Lyo-tard, 1994, 128).

Lyotard’ın postmodern bilim analizi, Bachelard ve Alt-husser’in epistemelojik kırılmalar, Foucault’nun epistemeve Kahn’ın paradigma değişiklikleri anlayışına dayanmak-tadır. Lyotard sonuç olarak postmodern bilim dese de kendi-sine ait bir teori geliştirememiştir (Kellner, 1994, 239 ve 245).

Lyotard’ın bilimden beklediği, bilinmeyenin bilgisiniüretmek değil, bilinmeyenin bizzat kendisini üretmek vedaha da önemlisi bir meşrulaştırma modeli önermektir. Bumeşrulaştırma modeli, verili sistemi meşrulaştırmaya çokyakın durmaktadır. Meşrulaştırma eleştirel aklı dışlar.Bilim insanlarını farklı ve özgün düşünemeyen, çalışama-yan, toplumsal iktidar formlarına bağımlı bireylere dönüş-türür. Meşruiyet üretmek, örtükleştirmektir, bilinemezkılmaktır, yanlış ve eksik açıklamalar getirmektir. Zaten diloyunlarına dayalı, çelişkili, katastrofik ve kopuntulu sözcükyığınları bunları sağlayacaktır. Lyotard’ın beklentileri neyazık ki büyük oranda gerçekleşmiş ve postmodernizm1980’lerde moda bir eğilim haline gelmiştir. Ancak anlam-

43

Page 26: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

sızlık ve saçmalık düzeyindeki birçok denemeden sonra bumoda yerini farklı postmodern yaklaşımlara bırakmıştır.Özellikle sosyal bilimler alanında Fredric Jameson, DavidHarvey, Zygmunt Bauman gibi isimler daha tutarlı yakla-şımlar geliştirmişlerdir. Harvey ve Bauman postmodernolarak anılsa da kendilerine açıkça postmodern demez, ad-landırmaları sınırlayıcı bulurlar.

Bilgi Toplumu Kuramıyla İlgili Tartışmalar ve

Kurama Yönelik Eleştiriler

Bilgi toplumu savunusu yapan çok sayıda düşünür var-dır. Bu düşünürler arasında az ya da çok farklılıklar olsa daöz itibari ile birbirine oldukça benzeyen ya da aynı noktayaçıkan yaklaşımları savunurlar. İşte bu ortak noktalar çerçe-vesinde toparlayacak olursak, bilgi toplumu kuramı önce-likle kapitalizmin ekonomi-politik varlığını inkâr eder veküreselleşme sürecinin yarattıklarını görmezden gelir. Bi-lime ve bilgiye teknoloji merkezli ve ağırlıklı olarak üretimsüreçlerine hizmet eden bir rol biçmekten yanadır. Bilim-den ve bilim insanlarından eleştirel, muhalif ve farklı yak-laşımlar gelmesini tercih etmez ve teknokrat ve mühendistiplemesini model olarak önerir.

Soğuk savaş yılları yani 1960’larda yapay zekâya veelektronik ilerlemelere duyulan kör inanç sanayi sonrasıtoplum kuramına duyulan inancı pekiştirmiştir. Bu or-tamda ideolojinin sonunun geldiği ilan edilmiş ve politikayadsınmıştır. Sayılara duyulan inanç toplumun bilgi tara-fından düzenlendiği fikrini bir toplumsal tasarı haline dö-nüştürmüş, kökeni 17. ve 18. yüzyıllara uzanan bu tasarı,

44

Page 27: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

sayılabilir ve ölçülebilir olanı kutsallaştırma tutumu üze-rinde yükselmiştir. İstatistiksel düzeni kurma ve geometrikkesinlik ütopyasını oluşturma fikri, hayatın birçok yanınıngörülememesine, yurttaşları değişik konularda “eşitleş-tirme” (örneğin dilde) eğilimlerine neden olmuştur (Mat-telart, 2004, 10, 11, 21).

Kurama göre bilgi, bir üretim faktörü olarak ekonomikyapıyı tümüyle dönüştürmüştür. Bilgi sezgilere dayalı ol-maktan çıkmış, nesnel bir varlık haline gelmiş, alınıp satı-labilen bir mal-ürüne dönüşmüştür. Bilginin, toprak, emek,sermaye ve girişim gibi üretim faktörleri arasında yerinialabileceği iddia edilmektedir (Yücesan-Özdemir, 2009, 17).

Platon’dan bu yana bilginin iktidardan bağımsız olama-yacağı ve olmadığı bilinmektedir. Bu, siyasal iktidara doğ-rudan tabiiyet anlamına gelmez çünkü gerçek bilgi buşekilde doğmaz. Bilimsel bilginin gelişimi, ancak iktidarmekanizmaları dikkate alınarak anlaşılabilir. Örneğin eko-nomi bilimi, çok karakteristiktir. Biyoloji bilimi de tarımsalgelişmelere, uluslararası ilişkilere ya da sömürgelerdeki ta-hakküm gibi konulara göre değişim geçirmiştir. Yani ikti-dar mekanizmalarını düşünmeden, bilimsel bilgi ilerle-yemez (Foucault, 2003, 248).

Bilim ile iktidarın iç içeliği sosyal bilimlerin oluşumun-dan sonra daha karmaşık ama daha önemli hale gelmiştir.Doğa bilimlerinin, pozitivizmin etkisi ile itibarı artmış, sos-yal bilimler ise sistemi meşrulaştırma rolü ile karşı karşıyabırakılmıştır. Ayrıca geleneğin çöküşünden doğan boşluğudoldurma işlevi, sosyal bilimlerden beklenmeye başlanmış-tır. Sosyal bilimler bu nedenle geleneği ikame etmeye çalış-makta ve buna uygun söylemleri oluşturmaktadır. Örneğin

45

Page 28: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

tarih bilimi, Bauman’ın açıkladığı gibi, ulus-devletin kuru-luşunda ulus inşasının tarihsel köken ihtiyacını gidermekiçin; iktisat bilimi burjuva liberal söyleme uygun bireycipsikolojinin bir yansıması olarak işlev görmüştür. Sosyoloji,19. yüzyıldaki sanayi devrimini ve oluşan kaosun sosyalboyutlarını anlamak için kurulmuştur. Modernliğin evren-selci söylemini, sosyal bilimler oluşturur. Bugünkü küreselsavunu da sosyal bilimlerce canlı tutulmaktadır (Bayram,2009, 1, 3 ve 4). Yani ekonomik ve siyasal sistem değiştikçebilimlerin üstlendiği roller ve işlevler de değişim geçirmiş-tir. Matematik ve fen bilimleri kapitalizmin gelişimindenitibaren üretime, fabrikaların işleyişine ya da istatistiki ge-rekliliklere uygun olarak, sosyal bilimler de sosyal, hukuk-sal, politik, psikolojik ve kültürel süreçlere uygun olarakşekillenmiştir.

Bilim günümüzde, yalnızca epistemolojik bir boyut ta-şımaz; aynı zamanda teknik denetim ve gözetim süreçlerinimümkün hale getirmede önemli işlevler görür ki, bunlarınsiyasal boyutları da vardır. İktidar-bilim bütünleşmesi, do-ğanın olduğu kadar ve belki ondan da önemlisi toplumundenetlenebilmesi demektir. Sosyal bilimler bunların ya-nında “ortak-iyi”yi tanımlar ve meşrulaştırır. Rıza ve itaatiüretme rolünü üstlenir. İtaatkâr birey bu şekilde üretilir.Sosyal bilimler modern toplumu üç alanda şekillendirir: 1.Toplumun denetimi ve yönlendirilmesi 2. Norm üretimi 3.Meşrulaştırma. Böylece yeni sosyal düzenin oluşturulma-sında rol almış olur (Bayram, 2009, 22, 23 ve 24).

Bu sürece rağmen bilgi toplumu kuramlarında toplum,bilim ve bilgi merkezinde tanımlanır; çünkü bilgi, değer ya-ratıcı başlıca güç olarak görülür; yani alınıp satılabilen.

46

Page 29: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Oysa bilim ve bilgi, ticari boyutun çok ötesinde ve dışındada değerlendirilmelidir: Kültürel, sosyolojik, politik, gele-neksel, tarihsel, felsefi, ekonomik boyutlarıyla. Ve günü-müzde bilgi sosyal, politik ve ekonomik süreçleri belirleyendeğil belirlenen konumundadır.

Bilgi toplumu kuramlarına göre ve genelde de egemenyaklaşımlara göre, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin yıl-lık katkı düzeylerinin milli gelire oranı, o toplumun yaşa-mını tanımlar ve bu nedenle bilgi sektörünün çoğu gelişmişülkede milli gelire katkısının fazla olmasından dolayı, butoplumlar ‘bilgi toplumu’ olarak adlandırılır (Yücesan-Öz-demir, 2009, 18-19).

Bilgi toplumu kuramları, ana akım ve egemen yaklaşım-lar içinde kabul edilir. Bu kuramlarda uluslararası ekono-mik ve politik işleyiş ve küreselleşme, çözümlemeleriniçinde genelde önemli bir yer tutmaz ya da hiç yer almazçünkü kapitalizm yok sayılır. Bu yok sayma ise pek çokekonomik, kültürel, politik ve sosyal sürecin yetersiz veyanlış yorumlanmasına neden olur. Oysa bu süreçleri vur-gulamadan diğer süreçleri ve özellikle de 1960 ve 70 sonra-sını açıklamak olası değildir.

Stuart Hall egemen yaklaşımların bu tutumunu şu cüm-leyle açıklar: “Başat paradigma, iktidar ile bilgi arasındakigerçek ama pek dile gelmeyen ilişkiler içinde kuşatılmıştır.”(Hall, 2002, 106). Hall’ün örtük olarak ifade ettiği bu “dilegelmeyen ilişkiler” bilim insanlarının birçok tutumunun,nesnellik ya da tarafsızlık adına yapılan pozitivizmlerin,sosyal gerçekleri görmezden gelme tutumunun ya da cılızolguları asıl gerçeklikmiş gibi tanımlama yaklaşımının al-tında yatan gerçek nedenlerdir. Ancak bu kuşatılmışlığı

47

Page 30: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

aşmak giderek daha zorlaşmaktadır. Bilgi toplumu kuramıda bu ilişkilerle sarmalanmış olarak başat paradigmalararasında yerini almaktadır.

Christian Fuchs’a göre enformasyon şirketlerinin orta-lama uluslararası varlık oranları 2008’de yüzde 65,3, satışoranları yüzde 70,4, yabancı istihdam oranları yüzde 64,8’dir. Bu ve benzeri verilere dayanarak bilgi toplumu, ağ top-lumu, enformasyon toplumu gibi savunuların asıl kastet-tikleri şey, üretici güçlerdeki değişimdir: “Bilgi ve enfor-masyon teknolojileri, sermaye birikimi amacına hizmeteden metaların üretimi açısından, önemli araçlar haline gel-mişlerdir.” Ancak bu dönüşümü, süreksizliğe dayanan butür verilerle yeni bir toplum şeklinde açıklamak, yanlıştır.Ekonomi, sadece üretici güçlerden oluşmaz; üretim ilişki-lerinden de söz edilmelidir. Çünkü bunlar sürekli etkileşimhalindedir. Ekonomi, toplumlarda merkezi bir konumdadırama ekonomi topluma eşit olarak alınamaz. Ekonomikalanda çok şey değişmiştir ama köklü dönüşümler olma-mıştır (Fuchs, 2014, 214-216).

Fuchs’a (2014) göre enformasyonel kapitalizm üreticigüçlerin eğilimini gösterir ki bu bir toplum biçimi değildir.Çözümleme, sadece üretici güçlerin eğilimine bakarak ya-pılamaz; ayrıca kapitalist toplumların sınıf yapılarındakideğişimlere de bakmak gerekir. İşçi sınıfı, kapitalist sınıf,ara sınıflar ve işsizlerin oranına bakmak gerekir. Ücretoranları, kâr oranları, yoksullar ve zenginler (217-218).Ücret ve yaşam standartları, sektörel kâr düzeyleri, ser-maye artış oranları, şirket grupları, ekonomilerin sermayevarlıkları, piyasa değerleri, kârları gibi oranlara da bakmakgerekir. “Sınıf çözümlemesiyle, üretici güçlerin enformas-

48

Page 31: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

yonellik derecelerinin incelenmesinin birleştirilmesi, kapi-talizmin hangi dereceye kadar enformasyonel kapitalizmedönüştüğü kararına varılmasına olanak sağlar.” (219).

Daniel Bell ve Herbert Schiller bilgi toplumu kuramınınilgilendiği sorunlar konusunda neredeyse zıt bakış açılarınasahiptirler. Bell için bilgi/enformasyon ve iletişim sorunlarısavaş sonrası dönemin kalbindedir. Schiller, David Harveyve Nicolas Garnham için bilgi ya da enformasyon moderndünyayı tanımlamada anahtar bir terim değildir. J. Haber-mas ve A. Giddens için de o kadar merkezde değildir(Webster, 2006, 4-5 ve 7). Webster için de enformasyon top-lumu kuramı, günümüzdeki toplumları tanımlamak içinyeterli değildir; kuram birçok önemli noktaya değinse desorunludur. Bugünkü toplumları tanımlamada ‘enformas-yon’ hayati bir terimdir; Manuel Castells’in ‘EnformasyonÇağı’ üçlemesi, günümüzü açıklamada en ikna edici çalış-madır. Ancak yine de kuramın eleştirilecek birçok yanı var-dır (Webster, 2006, 263).

Bilgi toplumu kuramı sayısallaşmaya (dijitalleşmeye)büyük önem verir; bunun nedeni, dijital demokrasi söyle-mini güçlendirmektir.

1998 yılından bugüne her yıl, uluslarötesi şirketler, Se-attle’da hükümet liderlerini toplayarak sayısallaşmanınönemini anlatmakta, onlara dijitalleşme için yardım öner-mekte, ulus-devletin sonunu getirmek için e-hükümet fik-rini pazarlamaktadırlar. UNESCO bilgi toplumu kuramınıbenimser ve hükümet, üniversite çevreleri, medya, kültürözneleri, bilimsel ve teknolojik topluluklar, yerel yönetim-ler, sendikalar, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları,gençler, gender toplulukları, yerli halklar, özürlüler, top-

49

Page 32: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

lumsal hareketler, insancıl kuruluşlar, think thankler, çoközneli birlikler ve tüm kıtaların bölgesel toplulukları ilebağlantı kurar. 1975 yılında OECD (Ekonomik İşbirliği veGelişme Örgütü ki 24 gelişmiş ülkenin üyeliği vardır), 1979yılında da Avrupa Topluluğu (bugünkü adıyla Avrupa Bir-liği) bilgi toplumu kavramını onaylamış ve benimsemişler-dir ve Avrupa Birliği bilgi toplumunu gelecek 5 yıllıkplanın anahtar sözcüğü olarak kabul etmiştir (Mattelart,2004, 115).

Birleşmiş Milletler de bilgi toplumu kuramını kabuleden bir kurumdur. Birleşmiş Milletler 2002 yılı raporunda,bilgi toplumuna geçişin gereği olarak üniversitelerin rolü,işlevi ve misyonu sorgulanmakta ve yaşam boyu eğitimin uy-gulanmasının önemine vurgu yapılmaktadır. Rapora göre,üniversite ve eğitim kurumları yeniden kurgulanmalıdır.Bunun, Sokratik ruhu yeniden canlandırmak, demokrasiyigeliştirmek, yurttaş sorumluluğunu artırmak ve üretimlebağlantılı eğitimi kurmak için gerekli olduğu belirtilir (Uni-ted Nations… 2002).

Fuchs’un belirttiği gibi (2014) çağdaş toplumun ve çağ-daş kapitalist ekonomilerin bütün göstergelerinin enfor-masyonel olması olanaksızdır. Yani enformasyonel kapita-lizm terimi, bir tümlük ifadesi olarak kullanılamaz. Asıl ola-rak, kapitalizmin, sermaye biriktirmek için ne oranda en-formasyonel üretici güçleri kullandığını açıklamada anlam-lıdır. Forbes’in verdiği oranlara göre sermaye varlığı oran-ları olarak sırasıyla, finans şirketleri birinci sırada, petrol,gaz ve kamu hizmetleri ikinci sırada ve enformasyon sek-törü üçüncü sıradadır (219). Yani enformasyonelleşme çokönemli bir eğilimdir ancak baskın değildir. Fosil yakıtların

50

Page 33: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

önemini koruması, sanayi toplumunun bitmediğinin, tamtersine aşırı bir yeni sanayi dönemine girdiğimizin bir gös-tergesidir. “Finansallaşma, aşırı sanayileşme ve enformas-yonelleşme, çağdaş emperyalist kapitalizmi simgeler.”(220). “Dünyanın en büyük şirketlerinin varlık ve kâr gös-tergelerine dayanarak, kapitalist üretim biçiminin enfor-masyonel kapitalizm olarak nitelendiği sonucuna vara-mayız.” (220).

Fuchs, bilgi, enformasyon, ağ toplumu vb. kavramlar ye-rine “ulusötesi enformasyonel kapitalizm” kavramlarınıönerir. Bu kavramların süreci diyalektik, nesnel, indirge-meciliğe düşmeden ve bütüncül olarak yorumladığını iddiaeder (2014, 212). Bu nitelikler “çağdaş kapitalizmin gelişi-minde bir eğilim ve göreceli bir düzeydir.” Ancak tek bas-kın eğilim değildir. “Kapitalizm aynı zamanda birçokşeydir.” Enformasyonel, finansal, emperyalist, aşırı sanayicivb. Kapitalizm aynı anda genel bir üretim, sömürü, tümbunların özgül bir gerçekleşme, birlikte varoluş ve etkileşi-midir (2014, 213).

Günümüz toplumları üretim güçleri uyarınca enformas-yon toplumu, ancak üretim ilişkileri bağlamında kapitalist-tir. İlişkiler hâlâ 19. yüzyıldaki gibidir. Üretim yine kâramaçlı yapılmakta ve bunun için üretimde bilgi ve enfor-masyon teknolojileri kullanılmaktadır (Fuchs, 2014, 223).Fuchs’un bu tespitleri kuramı değerlendirmede anahtar ni-teliğindedir çünkü hem tümüyle reddetmez hem de eleşti-rir ve eksiklerini dile getirir. Alternatif bir perspektif nite-liğindedir.

Bilgi toplumu kuramında kalkınmanın yolu sanayi top-lumu yapısından uzaklaşmak ve bilgi toplumuna geçmek

51

Page 34: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

olarak görülür. Oysa sanayisiz bilgi toplumuna geçilebile-ceğini savunmak, kendi içinde başlı başına açık bir çelişki-dir. Üretim de tüketim de sanayinin varlığı ile mümkün-dür. Bu konudaki çelişki bilgi toplumu argümanlarının enzayıf halkalarından birini oluşturur. Ayrıca çok savunulanteknolojiyi üreten de sanayidir.

Bilgi toplumu kuramı sosyo-ekonomik boyutlarıyla vebilgi-ekonomisi ile birlikte düşünülmelidir, aksi takdirdesoyut ve içi boş bir kavrama dönüşür. Yani bilginin üretimi,paylaşımı, dolaşımı ve kullanımı açısından değer yarattı-ğını öne süren ve bunun topluma eşit bir şekilde dağıtıldı-ğını savunan bir kuram (Uçkan, 2011, 121) olarak.

Bu bağlamlarda günümüz toplumlarının işleyişinde bil-ginin ve özellikle enformasyonun işleyişinin, etkinliğinin,yaygınlığının, ucuzluğunun çok önemli hale geldiğini yad-sımak olanaksızdır ancak bütün toplumsal süreçleri bilgiyeendeksli olarak tanımlamak sorunlu ve yetersiz bir bakışaçısıdır. Sanayi henüz yok olmamış, tam tersine giderek bü-yümüş, çeşitlenmiş ve yayılmıştır. Hizmet sektörünün is-tihdam olarak sanayinin önüne geçmesi, toplumu bilgitoplumu olarak tanımlamak için yeterli değildir.

Bilgi Toplumu Kuramlarında

Teknoloji Sorununa Yaklaşım

Teknoloji konusu, özellikle sosyal bilimcilerin dikkatlebakması gereken konuların başında gelmektedir çünkü tek-noloji sorunu, sadece teknolojik gelişmelerin seyrine ve et-kilerine bakılarak açıklanamaz. Teknoloji, üretim, dağıtım,tüketim ve pazarlama anlamında sosyal, ekonomik, kültü-

52

Page 35: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

rel ve politik çok yönlü süreçlerle birlikte var olmaktadır.Çözümlenmeleri de ancak bu özellikleri değerlendirebilençok yönlü ve bütüncül perspektifleri kullanarak mümkünolabilir.

Bilgi toplumu kuramları savunularının temeline yeni ge-lişen teknolojileri koyarlar. Bu özellikle gelecek yeni toplumöngörüleri için ütopik çıkarımlarda bulundukları noktadakullandıkları bir argümandır. Öyle ki yeni teknolojiler yeniekonomileri oluşturacak, demokrasiyi geliştirecek, toplu-mun birçok sorununu çözecek, etkileşim ve iletişimi artıra-cak, yeni bilgi kentleri kurulacak, sağlık sistemi ve eğitimsistemi yeni teknolojilerle kurgulanacaktır. Teknolojilereçok büyük bir rol atfedilir ve beklenti içine girilir.

Yeni ekonomi konusunda merkezde görülen konular,dijital teknolojiler, internet, bilgisayarlar, enformasyon veküresel networklere erişim sağlayan teknolojilerdir. Bilgitoplumunun dönüşümündeki anahtar öğe ‘enformasyon’olarak tanımlanır. Ve buradaki faktör Uluslararası İletişimTeknolojileri (ICT) devrimi, internetin gelişimi ve son yıl-lardaki dijitalleşmedir (Carlow vd., 2006, 651 ve 653).

Bilgisayarlar ABD’de yaygınlaştıkça birçok sürecin açık-lanmasında özne gibi kullanılmaya başlanmıştır. O adetaTanrı’nın yerini almış gibidir. Bilgisayarlar zeki ve tarafsızgibi görünmelerinden dolayı adeta insanların ve bürokra-sinin yapabileceği hatalardan uzak gibi görünmekte ve bü-yülü bir etki bırakmaktadırlar. Bilgisayar, otoritenin doğrukaynağı gibidir. Bilgisayarla kuşanmış bir bürokrasi, çağı-mızın adı konmamış yasa koyucusu gibidir. Bilgisayar çoğuinsanı Kafka’nın Josef K’sına dönüştürür. Sık sık, açıkla-maya gerek görmeyen kişiliksiz bir suçlayıcı olarak işlev

53

Page 36: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

görür; bize karşı yaptığı suçlamanın kaynağını açıklamayaihtiyaç hissetmez. Onu telaffuz etmiş olması yeterlidir.Onun içine verileri kim ve ne amaçla, kimin yararına koy-duysa, dayandığı varsayımlar, sorulmamış olarak kalan so-rulardır (Postman, 1993, 115).

Bilgisayarlar özelinde teknolojiler kendi kendilerine ge-lişen, komutlar veren, iletişim kuran, sonuçlar alan ve bun-ları dayatan özneler değildir. Teknolojileri var olan eko-nomik, kültürel ve siyasal koşullarda insanlar üretir, insan-lar kurgular, insanlar nesneleştirir. Onlara özerk ve belirle-yici araçlar olarak bakmak, abartılı, yanıltıcı ve yetersiz birperspektifin sonucudur.

Bilgi toplumu kuramı ve argümanı bir yanıyla slogan veideoloji, bir yanıyla da teknolojik bir tehdit şeklinde kulla-nılmaktadır. Slogandır çünkü toplumda üretilemeyen sis-temler bu söylemle ancak slogan olarak canlı tutulmaktadır.İdeolojidir çünkü tarihsel, toplumsal, ekonomik ve kültürelsüreçleri yeni bir bakış açısı ile açıklamakta ve bu yaklaşımı‘doğru’ olarak değerlendirerek kabul edilmesini beklemek-tedir. Ayrıca ‘teknolojik tehdit’dir çünkü bilgisayarda mer-kezileşen yeni teknolojilere sahip olmayan ülkeleri, top-lumları ve bireyleri ‘geri kalmışlıkla’ suçlamakta ve dahada geri kalacakları yönünde tehdit etmektedir (Yılmaz,1998, 148). Bu nitelikler bilgi toplumu kuramlarının her ar-gümanını doğrudan kabul etme durumunu ortadan kaldır-makta, temkinli ve tartışma esaslı yaklaşımı gerekli kılmak-ta ve bu konudaki eleştirileri de dikkate almamızı gerektir-mektedir.

Yeni teknolojiler dünya genelinde ve ülkeler bazındagünden güne yayılsa da, özellikle az gelişmiş ülkelerde,

54

Page 37: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

toplumlar arasında, uluslar arası ve ulusal şirketler ve siviltoplum kuruluşları arasında çok önemli derecelerde digitalbölünme ve erişim sorunları yaşanmaktadır. Bu sorun sa-dece teknolojiye erişim değil, bilgiye erişim, iletişim kura-bilme, teknolojiyi kullanma ve ticaret yapma fırsatlarınıyaratma, enformasyon üretimi ve dağıtımı gibi çok boyutluyanları olan bir sorundur. Ulusal ve uluslar arası düzey-lerde giderek artan yoksulluk, eşitsiz dağıtım sistemleri vedemokratikleşme sorunları çözümlenmedikçe de dijital bö-lünme ve erişim sorunları tam olarak çözümlenemeyecek-tir.

UNESCO’nun 2005 yılında yayınladığı bir rapor dijitalbölünmenin farklı yönlerine dikkat çeker. Rapora göre di-jital bölünme tek boyutlu değil çok boyutludur ve nedenleriçok sayıda etmene dayanır. Ekonomik nedenler: Özelliklegüney ülkelerinde bilgisayar ve altyapı maliyetlerindekiaşırı yükseklik bireylerin yeni teknolojilere erişimini engel-lemektedir. Coğrafi nedenler: Özellikle güney ülkelerindekentsel ve kırsal bölgeler arasında aşırı dengesizlik vardır.Telekomünikasyon operatörleri daha çok kentsel bölgelerehizmet götürmekte, bu da dijital bölünmeyi artırmaktadır.Yaşa dayalı nedenler: Gençlerin yeni teknolojileri kulla-nımda daha başarılı olmaları yaşlı kuşakların dijital alandayetersiz kalmaları, sosyal ve ailevi düzeyde değişik sorun-ları beraberinde getirirken dijital bölünmeyi artırmaktadır.Cinsiyete dayalı nedenler: Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri,kadınların dijital alanda da erkeklerden geri kalmasınaneden olmaktadır. Dil sorunu: İngilizce dilinin küreselleş-menin de dili olması, diğer dillere siber alemde neredeyseyer bırakmamaktadır. Eğitim, sosyal ve kültürel arka plan-

55

Page 38: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

dan kaynaklanan nedenler: Zorunlu eğitim ve okullaşma19. yüzyıldan itibaren ilk sanayi devriminin başarılı olma-sında etkili oldu. 21. Yüzyılda yeni teknolojiler, ikinci en-düstri devrimi için eğitimin ana bileşeni olabilir mi? Bununiçin eğitim öğretime önemli yatırımlar yapılması gerekliliğidijital bölünmeyi derinleştiren etmenlerden olabilir. İstih-dam odaklı nedenler: Birçok ülkede internet erişimi iş dün-yası ile sınırlıdır. İstihdamın azlığı, sanal ortamdan dışlan-ma anlamına da gelir. Engellilerle ilgili nedenler: Geneldeengelliler arasında bilgisayar kullanımı ve internete erişimoranı düşüktür. Bu da dijital bölünme oranlarını yükselt-mektedir (2005, 30).

Bilgi ağlarına ve iletişim teknolojilerine erişimde ve kul-lanımda yaşanan dijital eşitsizlik ve dijital bölünme konu-sunda önlemler almadan, bilgi ve iletişim teknolojilerininulusal kalkınmada kullanımı, ağ ekonomisinin gelişimi vebilgi ekonomisine geçiş, yani bilgi toplumuna dönüşüm sü-reçlerini gerçekleştirmek olanaksızdır (Uçkan, 2011, 116).

Küresel iletişimin ekonomi politik yaklaşımına göre tek-noloji, toplumsal ilişkiler tarafından biçimlenen bir müca-dele alanıdır. Egemen yaklaşımlar ise teknolojiyi deter-minist bir mantıkla ve doğrusal gelişim gösteren olarak yo-rumlar. Oysa teknoloji, iktisadi, siyasal, kültürel ve ideolo-jik süreçleri tek başına dönüştürüp belirleyemez. Teknoloji,bir belirleyen değildir, ancak elbette toplumsal gelişmelerietkiler. Tarihsiz, tarafsız ve sosyallikten uzak değildir. Üre-tim ilişkileri, sınıfsal mücadeleler, egemen kapitalist ilişki-ler, sermayenin ekonomik ve politik çıkarları, teknolojiningelişim ve kullanım süreçlerini etkiler. Yani teknoloji taraf-lıdır (Yücesan-Özdemir, 2009, 35-36).

56

Page 39: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi toplumu kuramlarını savunanlardaki bir başka eği-lim de küreselleşme sürecini yok sayma, küreselleşme ilebirlikte daha da yayılan yeni teknolojilerin uluslararası veulusal bazda eşitsiz dağılım ve kötüye kullanımları ile bir-likte ortaya çıkan sosyolojik sorunları yadsımadır. Oysa kü-reselleşme süreci enformasyon ve bilgi ağı teknolojilerini,internet ağlarını tüm dünya genelinde yaymakla kalmamış,uluslararası piyasa ve pazar ağlarını zaman ve mekân so-runlarından uzaklaştırmıştır. Bu süreçte veri ve datalar yı-ğınsal miktarlara ulaşmış, bunların dağıtımı, kontrolü yada denetlenmesi başlı başına büyük sorunları beraberindegetirmiştir. Dezenformasyon, manipülasyon miktarları dabu meta datalarla birlikte çoğalmış, siber suçlar ve savaşlaryaygınlaşmış, bilişim suçlarından mağdur olanların sayısıgünden güne artmış, sosyal medya bir yargısız infaz ve linçortamına dönüşmüş ve deep web başlı başına hukuk dışı,derin ve karanlık bir suç üretim alanına dönüşmüştür. Ulu-sal ve uluslararası nitelikli yasal süreçler bu suçlar karşı-sında yetersiz kalmaktadır.

Tüm bunlar küreselleşmenin yarattığı ekonomik, politikve sosyolojik atmosferde kendine zemin bulmuştur. Kitleselyoksulluk ve işsizlik tarihte görülmeyen oranlara çıkmış;uluslararası kitlesel göçler ve bu göçlerdeki ölüm oranları,savaşlar, savaşlarda ölenlerin sayısı, terör suçları ve silahticareti de artış göstermiştir. Uluslar arası küresel tekellerinteknoloji, ekonomi, eğitim ve medya alanlarındaki politi-kaları ve yaklaşımları, daha önce yaşanan sorunları çözmekbir yana daha da büyütmüştür. Bu bağlamda teknolojilerinkontrol edilemeyen özgürlüğü başlı başına büyük bir so-runa evrilmiştir. Teknoloji sadece özgürlükleri değil, ölü-

57

Page 40: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

mü, suçu ve tacizi de beslemiş; sunduğu ortamla bunlarıkolaylaştırmıştır. Çünkü teknoloji ne amaçla kullanılırsa oamaca hizmet eder. Bu nedenle sosyolojik bir kuramın mer-kezini teknolojiye dayandırmak ve teknolojiyi kutsamakeleştirilere neden olur.

Teknolojiler çağımızın en büyük sorunlarından biri olantoplu gözetimi, kitlesel gözetimi ve gündelik hayatın göze-timini olası ve yaygın hale getirmenin aracı da olmuşlardır.Elbette gözetimin sorumluluğu teknolojilerde değil, o tek-nolojileri gözetim için kullananlardadır. Bauman ve Lyon’un açıkladığı gibi (2013, 16-17) asıl sorun gözetime hayatveren ruhu, gözetimi geliştiren ideolojileri, gözetime yolaçan olayları es geçmemektir. Gözetime itaat etmemeyi, gö-zetimi sorgulamayı ya da sıradan tepkileri de görmek ge-rekmektedir. Sorunu yaygınlaşan teknoloji odaklı görmekyetersizdir.

Jürgen Habermas İdeoloji Olarak Teknik ve Bilim adlı kita-bında teknoloji konusundaki yaklaşımını şöyle açıklar: Gü-nümüzde iktidar kendini teknoloji olarak ölümsüzleştir-mekte ve genişletmekte ve bu da kültürü de kapsayanbüyük bir meşrulaştırmayı getirmektedir. Yeniçağ bilimibiricik, eşsiz bir proje değildir. Alternatif bir yeni bilim, yenibir teknik tanımı yapmalıdır. 19. yüzyılın sonundan beri ya-şanan süreç, tekniğin bilimselleştirilmesidir. Bilim ve teknikbirlikte çalıştıkça, toplumsal ilerlemenin bilimsel teknikilerlemelerle belirlendiğini öne süren perspektif ortaya çık-mıştır (Habermas, 1993, 53-54). Habermas Rasyonel Bir Top-luma Doğru adlı başka bir kitabında da bu yaklaşımısürdürür: İnsanlar arasındaki iletişim tahakküm ilişkilerin-den kurtulmadıkça, ideal ve alternatif bir bilimden söz edi-

58

Page 41: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

lemez. 19. yüzyıl sonlarına kadar bilim ve teknoloji birbir-lerine bağımlı değildi; teknolojinin bilim üzerindeki etkisidolaylı idi. Ancak bugün Marcuse’nin açıkladığı gibi, tek-noloji ve bilim aynı zamanda meşrulaştırıcı bir siyasi güçişlevini görmektedir çünkü burjuva toplum bu alanlardada kendini tahakküm ilişkilerinden soyutlayamamıştır (Ha-bermas, 1992, 119-121).

Bu tahakküm ilişkileri teknolojiyi üreten endüstrilerlebilim insanları arasında doğrudan ya da dolaylı olarak ku-rulan bağlantılarda kendini gösterir çünkü yeni teknolojileröncelikle bu endüstrilerin ar-ge’ye ve know-how’a yaptık-ları yatırımlarla geliştirilir ve daha sonra da yine bu endüst-rilerce üretimi yapılarak dünya pazarlarına satışa sunulur.Bu süreç birçok açıdan iç içe geçmiş bağlantılarla mümkün-dür. Uluslararası ekonomik koşullarda ortaya çıkan tekelleryeni teknolojik cihazların gelişiminden üretimine ve pazar-lamasından dağıtımına bütün süreçleri kontrol altındatutan gerçek belirleyicilerdir.

Hawkins bu tekelleri ülkeler bazında şu şekilde tanım-lamaktadır: Küresel düzeyde telekomünikasyon üretimsektörü alanında üç tip ülke vardır: 1. Küresel piyasayıelinde tutan, ileri telekomünikasyon teknolojilerinin tü-müne sahip olan ABD, Avrupa Birliği ve Japonya. 2. Bellioranda teknolojilere sahip olan ayrıca çevresinde de etkinolan Brezilya, Güney Afrika, Singapur gibi ülkeler. 3. Satınalıcı konumundaki dünyanın diğer ülkeleri. İkinci gruptakiülkeler aynı zamanda aracı konumundadır. Belli bir üretimve dışsatım temeline, ar-ge yatırımlarına ve Birinci grup ül-kelerle bağlantılara sahiptirler. Dünyada sermaye birikimdüzeninin yeniden yapılandırılmasından önce, özellikle

59

Page 42: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

üçüncü ve ikinci gruptaki ülkelere modernleşme program-ları uygulamaları önerilmiş ve gelişmiş ülkelerin program-ları dayatılmıştır. Yani tek tip bir politika hem merkezdehem çevrede önerilmiştir. Başarı buna uyum derecesine en-dekslenmiş, hedeflenen uluslararası düzen, merkez ülkele-rin iletişim ağları aracılığı ile tüm ülkelerin gelir düzeyigörece yüksek kesimlerine yeni mal ve hizmetler ve ayrıcaenformasyon, bilgi, haber, iletişim teknolojileri (donanım,yazılım, iletişim hizmetleri, her türlü içerik, uygulama vb.)pazarlamak ve satmak olarak ortaya çıkmıştır. Bunun içingereken her türlü, dil, iletişim ve teknoloji hizmeti sunul-maya başlanmıştır (aktaran Geray, 2002, 92-94). Teknolojisorununu kuramlar bazında tartışırken dünya ekonomisin-deki bu süreçlere dikkat çekmeden doğru ve yeterli bir tar-tışma yürütmek olanaksızdır.

Ayrıca teknoloji sorunu ile ilgisiz gibi görünen ancak sonderece ilgili olan neoliberal politikalar, artış gösteren gelireşitsizliği, sosyal devlet politikalarının hızla terk edilmesi,“dünyanın sermaye için tek-pazar haline gelmesi” ve gide-rek artan sınıfsal farklılıklar gibi konular da ele alınması ol-mazsa olmazlardandır (Yücesan-Özdemir, 2009, 17).

Bu çerçevede bilgi toplumu ya da diğer kuramların tek-nolojiyi kutsayıcı yaklaşımlarının birçok sorunu açıkla-mada yetersizliklere ve yanlışlıklara neden olabildikleriçıkarsanmaktadır. Bu nedenle teknolojilerin gelişimini açık-lamak için yalnızca teknolojilerin gelişimlerine bakmak ye-terli ve tutarlı olamamaktadır. Ancak bütüncül perspek-tifler yani sosyal, kültürel, tarihsel, iktisadi ve politik süreç-leri değerlendiren bakış açıları nasıl bir toplumda yaşadı-ğımız sorusunun yanıtını bize tutarlı olarak verebilirler.

60

Page 43: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi Toplumu Kuramlarında Yönetişim Savunusu

Bilgi Toplumu Kuramına dayalı olarak oluşturulan stra-tejiler, “kaçkın derecede yönetişim kavramına saplantılıdır.”(Uçkan, 2011, 202-205). Bunun nedeni bilgiye/enformas-yona dayalı hizmet sektörü aracılığıyla uygulanacak top-lumsal dönüşüm politikalarının önerilmesidir. Yönetişim,e-devlet, e-yurttaş ve yoksullukla mücadele bunlardandır.Birçok egemen yaklaşımda olduğu gibi bilgi toplumu ku-ramında da, devletin yönetim biçimi “yönetişim” olarak ta-nımlanır. Yönetişim kavramında öncelikle ‘ya biri ya daöteki’ gibi düalizmlere karşı çıkılır; onun yerine her ikisiningerekliliği savunulur. Örneğin yerel ya da ulusal değil, herikisi de; yöneten ya da yönetilen değil, yönetişim geçerlidir.Yönetişim, bürokrasi, şirket ve hükümet dışı örgütlerceoluşturulan karar mekanizması sistemidir. Bu üç unsurunilişkisi eşitliğe dayanır. Yönetişim, kalkınma, devletin ve si-yasetin yeniden yapılandırılması, azgelişmiş ülkelere yak-laşımlar konusunda çok önemli bir kavram haline gelmiştir.E-devlet, e-yurttaş ve yoksullukla mücadele konuları yöne-tişim sorunu bağlamında ele alınır (Yücesan-Özdemir,2009, 23-24).

Bilgi Toplumu teorisyenlerince yeni iletişim teknolojile-rine, bilgiyi hızlı ve ucuz olarak toplumun bütün kesimle-rine ulaştıran başlıca araçlar olarak bakılır. Bilgiye ulaşım,toplumun farklı kesimlerinin yönetim süreçlerine sözde ka-tılmalarını sağlar ve bu sayede demokratik bir ortam olu-şur. Kurama göre ‘yönetişim’ kavramı bu bağlamda ortayaçıkar; yönetişim (governance) halkın yeni iletişim teknolo-jilerini kullanarak yönetimin farklı aşamalarına katılmasıolarak açıklanır.

61

Page 44: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi toplumu kuramcıları bu yaklaşımla demokrasi so-rununu iletişim araçları kullanımına indirgemiş olur veyeni iletişim teknolojilerine erişim sorununu yok sayarlar.Erişim sorunu hem dünya genelinde az gelişmiş ve geliş-mekte olan ülkelerdeki boyutu ile hem de her ülkenin kendisınırlarındaki yoksul bölgelerde yaşanan boyutu ile önemlibir sorundur. Ayrıca erişim sorunu olmasa bile, demokrasisorununun yeni iletişim araçlarının kullanımı ile çözümle-nemeyecek kadar derin, ciddi ve kapsamlı bir sorun olmasıgöz ardı edilmiş olunur. Oysa demokrasi dijital olamaz vedijital yöntemlerle kurulamaz. Dijitallik, olsa olsa sınırlı birkatılımı mümkün kılar. Gerçek bir demokrasi, ancak siya-sal, sosyal, ekonomik, teknolojik ve kültürel olanaklarıntoplumun her kesimine eşit bir şekilde dağıtılması ve buolanaklarla toplumdaki her bireyin kendi fikrini özgürcebelirtebilmesi, siyasal süreçlere ve karar mekanizmalarınakatılabilmesi ile mümkün olabilir. Yeni teknolojiler elbetteçok önemlidir ancak olsa olsa araç olabilirler. Teknolojilerindemokrasiyi kurmak gibi bir etkileri yoktur.

2. Bilgi Toplumu Kuramları

Hizmet Sektörü ve Sınıfsızlık Yaklaşımları

Bilgi toplumu kuramlarına göre sosyal hayatın ve eko-nominin her alanını etkilemekte ve dönüştürmekte olansektör bilgiye dayalı hizmet sektörüdür.2 Hizmet sektörününgenel ekonominin önde gelen sektörü olduğu yaklaşımı, be-

62

2-Hizmet Sektörüne dâhil olan alanlar: Ulaştırma, Haberleşme, Dağıtım,Kamu, Finans, Emlak, Turizm, Medya, Sağlık, Kişisel, Mesleki Uzmanlık,Tamir ve Bakım, Eğitim hizmetleri (Sayım, Aydın, 2011, 248).

Page 45: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

raberinde sınıfsızlık yaklaşımlarını da getirir. Bu noktadasadece üretim süreçlerine değil, çalışma yaşamına yönelikolarak da önemli bir ayrım yapılmış olur. Buna göre çalı-şanların büyük kısmını sanayide çalışanlar değil, hizmetsektöründe çalışanlar oluşturur: Yani profesyonel ve tekniksınıf, bilgi işçileri, beyaz yakalılar, mühendisler, teknokrat-lar, eğitimciler, bilgisayar uzmanları, bilişimciler, sistemanalistleri, tasarımcılar, veri uzmanları, sosyal hizmetlerdeçalışanlar, bilim insanları ve araştırmacılar.

ILO 2014 ve TÜİK verilerine göre dünyanın genelde bir-çok bölgesinde, Sahra Altı Afrika hariç gerçekten de hizmetsektöründe çalışanlar tarım ve sanayiye göre sayı olarakdaha fazladır. Türkiye’de de hizmet sektörünün diğer sek-törlerin istihdamına oranı daha yüksektir3 ve bu eğilim yıl-dan yıla artmaktadır.

Ancak hizmet sektöründe çalışanların sayısının diğerle-rinden fazla olması, o topluma bilgi toplumu demek içinyeterli değildir. Sanayide ya da tarımda daha az insan çalı-şabilir ama onların oluşturduğu genel bütçe, hizmet sektö-

63

3- Türkiye İstatistik Kurumu İşgücü Verilerine göre Ekim 2015 tarihindeTürkiye’de Sektörlerdeki İşgücü Dağılımı şu şekildedir: Tarım %24, Sanayi% 20,4, İnşaat % 7,6, Hizmet % 52, (Kaynak: TÜİK 15 Ocak 2016 Tür-kiye İşgücü İstatistikleri, Sayı: 21568).

ILO (International Labour Organization) 2013 Dünya ve Bölgeler BazındaSektörlerdeki İşgücü Dağılım Oranları, Tablo A. 10. Dünya: Tarım: 31,8 Sanayi: 23,0 Hizmet: 45,1Gelişmiş Ülkeler: Tarım: 3,6 Sanayi: 22,5 Hizmet: 73,9Güney Doğu Asya ve Pasifik: Tarım: 40,3 Sanayi: 19,2 Hizmet: 40,5Orta Doğu: Tarım: 14,8 Sanayi: 27,4 Hizmet: 57,7Sahra Altı Afrika: Tarım: 61,3 Sanayi: 8,9 Hizmet: 29,9Kaynak: ILO Global Employment Trends, 2014, s. 96, Kaynak: http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---dgreports/---dcomm/--publ/documents/publication/wcms_233953.pdf

Page 46: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ründen fazla olabilir. Ayrıca hizmet sektörünün yarattığıbütçenin diğerlerinden fazla olması bile bilgi toplumu de-memiz için yeterli olamamaktadır. Çünkü teorisyenleriniddia ettiği anlamda bir bilgi toplumu olabilmek için dahaönemli ölçütlerin gerçekleşmiş olması gerekir ki bunlarınbaşında özgürlüklere dayalı tam demokratik siyasal yöne-timlerin kurulmuş olması, katılımcı ve eşitlikçi uygulama-ların toplumun geneline yayılmış olması, yeni teknolojileretoplumun bütün kesimlerinin erişim sorununun kalmamışolması, bu süreçlerin kuzey-güney ya da doğu-batı ayrımıolmadan dünyanın genelinde bütün toplumlarda gerçek-leşmiş olması, eğitim, kentleşme, sağlık, kültür, dağıtım,medya, ulaşım vb. tüm alanlarda yeni teknolojilerin bütüntoplum kesimlerince özgür olarak kullanılıyor olması gibigereklilikler gelir. Yani bilgi toplumuna geçiş, sadece eko-nomik istatistiki eşitlemelerle olabilecek bir süreç değil, sos-yal, siyasal ve kültürel boyutları daha önemli olan birsüreçtir. Örneğin bir ülkede makineleşme ve yeni teknolo-jilerden dolayı tarım ya da sanayi sektöründe çalışanlarınoranı düşük ve hizmet sektöründe çalışanların oranı yüksekolup o ülkede aynı zamanda işsizlik, kayıt dışı çalışma, yok-sulluk ya da göç oranları yüksek ise, o ülkenin bilgi toplu-muna geçtiğini kabul etmek olanaksızdır. Bu yaklaşım sos-yolojik perspektifi teorinin dışına atmaktır. Bu, bilgi top-lumu kuramcılarının en büyük çelişkilerindendir.

Benzeri bir durum bilgi toplumuna geçişle birlikte sınıf-sızlık aşamasına geçildiği iddiaları için de geçerlidir.

Örneğin Daniel Bell için (1973, 213, 167, 143-154) bilgi-sayar ve yeni teknolojilerle dönüşen toplumsal yapı sosyalsınıfların 1950’den sonra yok olduğunu göstermektedir.

64

Page 47: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Mal üretiminin önüne geçen bilgi üretimi ile sınıfsal yapıda“bilgi sınıfı” ve “teknokratlar” oluşmuş, öğretmenler, med-ya çalışanları, bilim insanları ve sanatçılar yeni sınıflar ha-line gelmiştir. Proletarya yani fabrika işçileri tarih olmuştur.Bunlar daha çok beyaz yakalı uzmanlara dönüşmüşlerdirve dönüşmektedirler.

Peter Drucker için toplumsal sınıflar kapitalist ve prole-ter olarak değil, bilgi işçileri ve hizmet işçileri olarak ayrılır(Drucker, 1993,16). Castells’e göre de Enformasyon Toplu-munun ilk tarihsel adımı, kimliğin üstünlüğünü, bir örgüt-lenme ilkesi haline getirmesi olmuştur. Yani toplumsalilişkiler, kimliği oluşturan kültürel özellikler temelindekarşı karşıya gelmiştir. Kimlik ihtiyacı doğulu toplumlardada (örneğin Japonya’da) görülen bir sorundur (Castells,2008, 26 ve 28). Castells ve diğer bilgi toplumu kuramcılarıiçin sınıf değil kimlik kavramı önceliklidir. Sınıfların varlı-ğını reddederler. Buna göre sosyal ilişkiler sınıf değil, kim-lik temelinde örgütlenir.

Bilgi Toplumu Kuramının argümanlarından biri de hiz-met sektörünün büyümesinden dolayı bu sektörde çalışanbeyaz yakalıların çalışma koşullarının iyileştiği şeklindedir.

Oysa günümüzde pek çok ülkenin hizmet sektöründedüzensiz ve gelişigüzel istihdam, düşük ücret, düşük iş gü-vencesi ve düşük sendikal haklar, neredeyse bir kural ha-line gelmiştir. Gelişmiş teknolojilere dayanan toplumlardahizmet sektöründeki bilgi elitleri ve uzmanlar, beyaz yaka-lılar arasında çok sınırlı sayıdadır. Bu bilgi elitleri ile hizmetsektöründe çalışan diğerleri arasındaki farklılıklar gündengüne çoğalmaktadır. Hizmet sektöründeki işlerin geneli,eğitimi düşük kadınlarca sürdürülen, sıradan ve aynı şe-

65

Page 48: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

kilde yapılan işlerdir. Bu işlerde çalışan kadınların çalışmaşartları ise iyileşmek bir yana daha çok kötüleşmektedir(Parlak, 2004, 119).

Bu konuda Çin’de Apple için üretim yapan taşeron Fox-conn şirketlerindeki çalışma koşulları çarpıcı bir örnek oluş-turur. Bu tesislerdeki ortam bilgi toplumu kuramlarındakiiddiaların tam tersine güvenilmez sözleşmeler, düşük üc-retler, uzun çalışma saatleri, rutin ve monoton el işleri, çoksıkı kontroller, ileri düzeyde sağlık ve güvenlik riskleri, ya-bancılaşma, bıkkınlık ve umutsuzluk yaratan koşullarla ka-rakterizedir (Sandoval, 2014, 256). Bu koşullarda 2010yılında Apple’a çalışan fabrikalarda 14 işçinin intihar et-mesi tesadüf değildir (Bilton, 2014).

Bilgi toplumu kuramlarında Bell ve Toffler hizmet sek-törü içindeki vasıfları, mesleki farklılaşmaları ve tabakalaş-mayı dikkate almamakta, sektörün büyümesine odaklan-maktadır. Kullandıkları istatistiksel veriler yetersizdir.Farklı meslek kategorileri ve vasıf düzeyleri, istihdamınyeri ve yapılan iş dikkate alınarak değerlendirilmemekte-dir. Bunlara dayanarak yapılan tahminler aşırıdır ve ger-çeği yansıtmaz (Parlak, 2004, 107, 112).

Fuchs’a göre (2014) “Üretimin enformasyonel güçleri,sınıf ilişkileriyle dolayımlanmaktadır.” (224). Marks için en-formasyonel üretim güçlerinin artışı, sermayenin daha çokkâr birikimine olanak ve zemin sağlayacak olan teknik yön-temlere gereksinim duyması ile doğrudan ilgilidir. Bu top-lumun belli bir derecede enformasyonel olması, kapitaliz-min gelişiminin sonuçlarından biridir (225). 2007 yılı içinForbes’in verdiği oranlara göre dünyanın en büyük iki binşirketinin kâr oranları, Afrika’daki tüm çalışanlara ödenen

66

Page 49: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

toplam ücretten 6 kat daha fazladır. Yani dünyanın en zen-gin kapitalistleri ile dünyanın en yoksul işçileri arasındamuazzam bir farklılık vardır (220). Enformasyon şirketleri-nin 2000 şirket arasındaki kâr oranları, yüzde 12,4’e denkdüşmektedir. Birçok ülkede yüksek gelirliler ile düşük ge-lirliler arasındaki uçurum büyümüş ve düşük ücretli işlerinbütün işlere oranı yüzde 20’nin üzerine çıkmıştır. Bu ülke-ler arasında Avustralya, Almanya, İngiltere gibi ülkeler devardır. 24 ülkeden 17’sinde imalat ve inşaat alanında ücretoranları düşmüştür. Finans, emlâk, kiralama ve işletme hiz-metlerinde ise ücret oranları artmıştır (221-222). Veriler,1990’lardan bugüne, kârlılık oranlarının arttığı, ücret oran-larının göreli olarak düştüğü, prekarya istihdamının arttığı,sosyo-ekonomik eşitsizlikte artış olduğu yönündedir. Har-vey’in belirttiği gibi Neoliberalizm, ekonomik seçkinleriniktidarını güçlendirmeyi amaçlayan, bu uğurda ne gereki-yorsa yapan ve bunu meşrulaştıran bir sisteme dönüşmüş-tür. Üretim ilişkileri, sermaye ve emek arasındaki derinsınıfsal çıkar çatışmaları ile şekillenmektedir (222) (Fuchs,2014).

Küresel koşullar altında işleyen enformasyon teknoloji-leri zaman ve uzamı baskılarken çalışanları küresel olarakbirbirine bağlamıştır. Bu durum ulusal sınırların kontro-lünü zorlaştırmış, yerel ve ulusal kültürleri küresel eğlence,enformasyon, fikir ve yaşam pratikleri konusunda dönü-şümle karşı karşıya bırakmıştır. Emek pazarının serbestleş-mesi çalışma sürekliliğini ve kariyer planlamalarını sonlan-dırmış, artan eşitsizlik, ulusal ve bireysel düzeyde, küreselve yerel düzeyde, zengin ve yoksul arasındaki uçurumubüyütmüştür (Carlaw vd., 2006, 655).

67

Page 50: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Teknolojinin çalışma yaşamı üzerindeki etkileri, küre-selleşmenin ve neoliberal ekonomi politikalarının etkileriile eşzamanlı ve eşgüdümlü olmaktadır. Yönetimsel açıdanamaç, emekten, verimli ve ekonomik olarak faydalanmak-tır. Bu mantık günümüz çalışma koşullarında da aynı şe-kilde işlemektedir. Eğitim çalışana işin gerekliliklerini öğ-retmekte, böylece işçinin maliyeti giderek düşmektedir(Aksoy, 2012, 401 ve 405). Eğitimle birlikte kazalar, maki-neleri yanlış kullanma, üretimi aksatma, verimliliği dü-şürme, riskleri yükseltme gibi olumsuz faktörler minimaldüzeye indirilir. Özellikle mesleki eğitim ve stajyerlik bunedenle büyük önem kazanmıştır.

Bilgi Toplumu kuramcıları ile bazı Postmodern yakla-şımlar arasında sınıflar konusunda önemli benzerlikler var-dır:

Lyotard için günümüz toplumlarında sınıf kalmamış yada çok az kalmıştır. Bu fikre Baudrillard da katılır. Baudril-lard hem birey hem sınıf yerine kitle kavramını kullanır.Ona göre herkes, birey ve sınıftan farklı olan kitlelerin birparçasıdır. Baudrillard’da, sınıfa, toplumsal olana ve hattasosyolojiye açık bir meydan okuma vardır. Postmodernleregöre 2. Dünya Savaşından sonra yaşanan bolluk ve çalışmakoşullarının iyileşmesi topluluk eylemlerini ortadan kaldır-mış, genel bir burjuvalaşma (sınıfsal bir özellik) sürecine gi-rilmiştir. İşçi sınıfları orta sınıfa dâhil olmuş, nüfusunbüyük kısmı zenginleşerek homojen bir kitleyi oluşturmuş-tur. Bu bakış açıları kısmen kabul edilebilir ama bu durumaynı zamanda sınıf farklılıklarını gizil ve örtük bir hale ge-tirmiştir (Yanıklar, 2010, 214-215).

68

Page 51: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Baudrillard için kitlelerin tarihi yoktur, geçmişte deböyle olmuştur. Onlar sadece sessiz çoğunluklardır. Enerjive arzuları yoktur. Tepkisizliğin gücüne sahiptirler. Top-lumsal olan, bir boşluktur. Havası olmayan bireysel tane-ciklerdir, toplumsal artıklardır. “Kitle: Toplumsalın içindekaybolduğu kara bir deliktir.” Toplumsal olan emilip da-ğılmış ve kendi içinde dinamitlenmiştir. Kitle, bir kavramolamaz, o vıcık vıcık ve lümpen bir şeydir. Kitle terimiözgün olmayan, anlamsız, varlığı bulunmayan bir şeydir.Bu nedenle tanımı da yoktur. Kitle, sosyolojik bir gerçeklikde değildir. O büyük bir boşluktur. Sadece 1+1+1+1+1+1…’dir. Onlar putperesttir. Anlam’ı anlamsızlaştırırlar. Diningerçek ışığını bilmezden gelirler, çünkü düşünmezler. Kit-leler toplumsalı yansıtmaz. Toplumsal, kitlelerin üzerineçarparak kırılan bir aynadır (Baudrillard, 2010, 12-15).

Görüldüğü üzere Baudrillard kitleler için çok sayıdagarip ve saçma nitelikli kavramlar kullanır. Bu kavramlarsosyolojik ve bilimsel olmaktan uzaktır ve sayıltıları çağrış-tırır. Onun için toplum, halk, insanlar ya da sınıflar değil,yığınsal kitleler vardır. Bu kitlelerin de varlığı gereksiz vedüzeysizdir. Baudrillard’ın bu yaklaşımı, 19. yüzyılın son-larına doğru kırsaldan kentlere göç eden toplulukları aşa-ğılık olmakla ve kültürü yozlaştırmakla suçlayan Nietzschevb. düşünürlerin kitle kültürü yaklaşımlarına bir hayli ben-zemektedir ki bu yaklaşımlar 20. yüzyılda Almanya’da Na-zizmin, İtalya’da faşizmin oluşumunda kültürel zeminioluşturmuşlardır.

Postmodern yaklaşımlar çok farklı bir topluma geçildi-ğini öne sürerler. Gerçeklikteki sınıfsal verileri ve bilgileridikkate almaz, tüketimin artmasını sınıf kategorilerinin

69

Page 52: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

üretime göre değil tüketime göre ayrıştığını öne sürmekiçin kullanırlar. Buna göre sınıf deneyimleri, çalışma yaşa-mına göre değil, tüketim eğilimlerine göre kavramsallaştı-rılmalıdır. Üretim modern toplumda, tüketim postmoderntoplumda önceliklidir. Ekonomi kültüre, kültür de geçici vetüketilir mallar dünyasına dönüşmüştür. Yani tüketim top-lumu, postmodern toplum demektir. Z. Bauman’ın “yeniyoksullar” yaklaşımı Andre Gorz’un “yeni proleterya” yak-laşımına benzer (Yanıklar, 2010, 217-218).

Postmodernizm, eşitsizlikleri, yaşama tarzları ya dastatü imgeleri ile açıklamaya eğilimlidir ve daha çok top-lumsal değil, kültürel boyuta odaklanır. Aslında, çalışmayaşamı dikkate alınmadığı sürece, tüketim dünyası da çö-zümlenemez. Modern topluma ilişkin sınıf kavramları kim-lik konusunu sınıf terimleriyle açıklamaya çalışırken post-modern yaklaşım sınıf yerine kimlik kavramını kullanır.Baudrillard ve Fredric Jameson bu düşüncededir. (Yanıklar,2010, 219-220).

Bilgi toplumu, ağ toplumu, postmodern toplum, internettoplumu, bilişim toplumu vb. kuramların öne sürdüğü sı-nıfların yok olduğu şeklindeki iddia bazı abartılı noktalartaşır. 19 ve 20. yüzyıla göre sınıfsal dağılım yapısı değişmişolabilir ama sınıfların yok olduğunu öne sürmek için henüzerkendir. Yine bu konuda ortaya çıkan önemli bir yaklaşımda Prekarya kuramıdır. Hizmet sektörünün ön plana çık-ması ile giderek artan güvencesiz çalışma, bu tartışmanıntemel noktasını oluşturmaktadır.

70

Page 53: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Prekarya Ne Demektir?Hizmet sektöründe çalışan beyaz yakalı sayısının gün-

den güne artarken sanayi ve tarım alanında çalışan sayısı-nın giderek azalması süreci literatürde sınıfların yok ol-duğu ve eski proleterya’nın yerini prekarya’nın aldığı şek-lindeki teorik tartışmaları beraberinde getirmiştir. Precariatsözcüğü, Precar ve Proletariat (proleterya) sözcüklerininbirleşimi ile oluşturulan hybrid yani melez bir terimdir(Preka + riat). Prekaer, İngilizce’de istikrarsız, çözümsüz veçözümü zor anlamlarına gelir. Proletarya modern kapitalisttoplumun oluşumundan itibaren fabrika ve işliklerde kit-lesel olarak çalışan işçiler, çalışanlar demektir.

Prekarya yaklaşımı, proletaryanın tarihe karıştığını veonun yerini prekarya’nın aldığını iddia eder. Prekarya’nıniçinde toplumun çok farklı kesimlerinden gelenler vardır:göçmenler, kadınlar, öğrenciler, yarı zamanlı çalışanlar,emekliler, emekli olup çalışanlar, işsizler, evsizler, yoksul-lar, taşeron işçileri, iş arayanlar, stajyerler, geçici işçiler vb.

Ancak Prekarya konusunda kesin, belirli ve nihai tanım-lamalar olmayıp konu çağımızın önemli sorunlarından biriolarak tartışılmaya ve tanımlanmaya devam etmektedir.

Prekarya konusu ile Guy Standing, Ronaldo Munck,Samir Amin, Loic Wacquant gibi isimler ilgilenmekte ve ay-rıca birçok sosyal bilimci tarafından bu konu tartışılmakta-dır. Biz bu isimlerden Standing, Munck ve Amin’e ve ayrıcabu konudaki diğer tartışma ve eleştirilere yer vereceğiz.

Guy Standing’e Göre Prekarya

Prekarya tartışmalarında karşılaşılan ilk isimlerden biri

71

Page 54: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Guy Standing’dir.4 Standing Prekarya’nın ne demek ol-duğu üzerine bir kitap ve makaleler kaleme almıştır.

Standing’e göre Prekarya günümüzün baskın kesimi ha-line gelmiştir. Standing, Precariat: New Dangerous Class(2011a) (Prekarya: Yeni Tehlikeli Sınıf - 2014) adlı kitabındaprekaryayı öncelikle yeni tehlikeli sınıf olarak tanımlar.Yani prekarya, yenidir, sınıftır, tehlikelidir.

Standing öncelikle 20. yüzyılda yaşanan önemli dönü-şümlere dikkat çeker. Buna göre yaşanan küresel dönüşümsürecinde hayatın tüm alanları büyük bir krize girmiş, 2007-8’li yıllarda güvencesizlik yaygınlaşmış, deregülasyon art-mış ve gelir sermaye lehine değişmiştir. Sosyal düzeydeeşitsizlikler hem çeşitlenmiş hem de yoğunlaşmış, risklerve belirsizlikler vatandaşlara devredilerek bir risk toplumuyaratılmıştır. Neoliberalizmin temel öğretisi her türlü sos-yal dayanışmayı söküp atmak olmuş, kolektif toplu gö-rüşme ve temsil kurumlarının çökmesi bir kaza olmamıştır.Bunlar zaten Friedrich Hayek ve Milton Friedman tarafın-dan savunulan şeylerdir. Bu sistem Adam Smith’in liberalpazar sistemine hiç benzemez. Bugün ise kolektif bütün ya-pılar, tamamen ideolojik oluşumlar olarak görülmektedir(Standing, 2011b, 1).

Standing küresel çaptaki güçlü aktörlerin devletlerin yö-netişim politikalarını etkilemedeki güçlerine dikkat çekerve bu elitlerin politik ve ekonomik gücünün, demokrasi içinsınırlanması gerektiğini dile getirir. Günümüzde güvencelive maaşlı sınıf oranı giderek azalmıştır, azalmaktadır ve fi-

72

4-Guy Standing: 1949-… , School of Oriental and African Studies, (SOAS)University of London, İngiltere’de profesördür ve 1975-2006 yılları arasındaILO’da yöneticilik yapmış ve çalışma yaşamı ile ilgili önemli çalışmalarakatılmıştır.

Page 55: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

nansal krizlerin, esneklik uygulamalarının, kemer sıkmapolitikalarının büyük saldırısı altındadır. Yunanistan’daçok yoğun olarak yaşanan bu ve benzeri süreçlere karşı sos-yal dayanışma formları yeniden düzenlenmeli, kitlesel sı-nıflar korumaya alınmalıdır (Standing, 2011b, 2).

Standing’in açıkladığı üzere, 1980’lerde ortaya atılanneoliberal bir iddiaya göre ülkeler ‘emek piyasasında es-neklik’ politikalarını izlemeliydi çünkü aksi takdirde emekmaliyetleri artacak, şirketlerin üretim alanı düşük maliyetlibölgelere akacak, finans sermayesi kendi ‘memleketine’ ya-tırım yapamayacaktı. “Esnekliğin birçok boyutu vardı.Ücret esnekliği, talepteki değişikliklere göre bir ayarlama,yani ücretlerin düşürülmesi demekti.” İstihdamda esneklik,firmaların istihdam düzeylerinin kolayca ve masrafsız ola-rak değiştirilmesi demekti. Bu da istihdamın korunması veistihdam güvenliğinde azalma demekti (2014, 19). Yanineoliberal küresel ekonomi politikaları, yaşanan kriz ve tı-kanmaları aşmanın en önemli ve birincil adımı olarak,hemen hemen tüm ülkelerde ücret ve istihdam esnekliğininsağlanması gerektiğini savunuyordu. Bu esneklik hem üc-retlerin düşürülebilmesi, hem de işten çıkartabilme serbes-tisi demekti.

İş esnekliği çalışanların şirket içinde transfer edilebil-mesi demekti; iş yapılarının değiştirilebilmesi demekti; va-sıflarda esneklik ise işçilerin vasıflarının kolayca ayarlan-ması demekti. Aslında bu uygulamalar, neoliberal iktisat-çıların, çalışanları daha güvencesiz hale getirmesi demekti.Yatırım ve istihdamın ancak bu şekilde sürdürülebileceğiiddia ediliyordu. Ekonomideki her türden olumsuzluk, es-nekliğin olmamasıyla ve emek piyasalarında reform yapıl-

73

Page 56: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ması ile açıklanıyordu (Standing, 2014, 19). Esnekleşme, gü-vencesiz kılmakla aynı şey demekti. Oysa yeni ekonomi po-litikaları yatırım ve istihdamın varlığını ve sürekliliğinigüvencesizliğe bağlamayı, yeni ekonominin ve yeni reform-ların koşulu olarak görüyordu.

Standing’e göre “Proleteryanın altında yeni bir sınıf olu-şuyor: Prekarya. Bu, oluşum halinde olan bir sınıf.” Pre-karya, tıpkı proletarya gibi içsel olarak bölünmüştür. Bubölünmüşlük onu tehlikeli bir sınıf yapar ve demokrasi tar-tışmaları için çok önemli kılar. Öz olarak prekarya güven-cesiz işe, güvencesiz eve, güvencesiz sosyal haklara sahipmilyonlarca insandan oluşur. Güvenli bir mesleki kimlikleriyoktur, onlara etik normlar ve sosyal bir hafıza bırakabile-cek eski, büyük bir mesleki toplulukları yoktur. Vatandaş-lardan daha az haklara sahiptirler.

Hükümetler ve iş çevreleri sürekli olarak değişiklikleregiderken, güvencesiz işlerde çalışanların sayısı katlanarakartmış, esnek emeğin yaygınlaşması eşitsizlikleri de artır-mış ve sınıf yapısı karmaşık bir hal almıştır. Küresel piyasaekonomilerinin ve şirketlerin tepkileri, neoliberallerin ve si-yasetçilerin hiç de tahmin etmediği eğilimleri yaratırkenmilyonlarca insan prekaryayı oluşturmuştur (Standing,2014, 20).

Küresel şirketlerin yatırımla girdiği ülkelerde yapılanyasal değişikliklerle esnek yani güvencesiz çalışanların sa-yısı günden güne artmış ve bu artış sosyolojik anlamda yenisorunları beraberinde getirmiştir. Sınıfsal yapı eski netliğiniyitirmiş, artık çözümlenmesi daha zor, daha karmaşık biryapı ortaya çıkmıştır. Kimlik tartışmaları bu karmaşıklığı

74

Page 57: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

daha da artırarak bulanıklaştırmış ve zaman zaman sınıftartışmalarının önüne geçmiştir.

Bugün, enformasyon, finans, bilişim, medya, internet ya-yıncılığı, çeviri, eğitim, sağlık, turizm vb. alanlarda çalışan-ların sayısı bir hayli artmıştır. Prekarya olarak adlandırılanbu kesimler toplumsal muhalefet alanında sesini gündengüne daha çok çıkartmaya başlamıştır. Üstelik bu yeni mu-halefet biçimleri küresel bir nitelik göstermektedir. Stan-ding bu nedenle prekaryayı, tehlikeli sınıf olarak tanımlar.Ona göre bu sınıf yeni zamanların sosyal gerçekliğinin çar-pıcı bir özelliğidir. Prekarya, esneklik üzerine kurulu birsistemde, sürekli değişen işlerde, sürekli geçici ve düzensizolarak çalışmaktadır. Sayıları tüm dünyada giderek art-makta, yeni yoksullaşma ve yeni işsizlik biçimlerini yarat-maktadır. Standing’e göre (2014) prekaryayı tanımlamakiçin onların kimliksizliğini de göz önüne almak gerekir. Oher şeyden önce küreselleşmenin çocuğudur. Bir geleceğiolmayan, toplumsal hafızadan yoksun işlerde çalışır. Gü-nümüzde prekaryayı dikkate almadan işçi sınıfı ya da çalı-şanlar üzerine düşünmek ve yazmak olanaksızdır.

Standing’e göre prekarya, eski tarz politik demokrasidenkopmuş olan 3 ana türe bölünebilir. Birincisi, işçi sınıfı kö-kenli olup prekaryalaşmaya sürüklenenler; İkincisi, eğitimliolup esnek bir iş yaşamı için yüksek geliri tercih edenler;Üçüncüsü de tam olarak vatandaş haklarına sahip olmayanve bu nedenle suçlu olarak görülen göçmenler, sessizler veötekiler. Prekarya kendisini siyasal bütün partilerden veeski işyeri kavramından uzak görür. O bir alt sınıf ya dalumpen proletarya da değildir. Prekarya küresel kapitalizmtarafından arzulanan bir gruptur (Standing, 2011b. 3).

75

Page 58: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Standing prekaryaya özgü 7 toplumsal grup adı verir:Elitler, Maaşlılar, Profisyenler5, Çekirdek İşçiler, Esnek ça-lışanlar, Ayrışmış olanlar. Prekarya işverenini tanımaz;onun gelecekte ya da geçmişte ne yaptığını ve ne yapaca-ğını bilmez. Orta sınıf değildir; çünkü sabit, belli ve öngö-rülebilir bir maaşı yoktur. Statü ya da haklara sahip değil-dir. Prekaryada asıl olan şey, geçiciliktir. Onun arkadaşları,akrabaları ve meslektaşları da geçicidir. Üstelik bu geçicili-ğin ne kadar süreceği belli değildir (2014, 20).

Prekarya iş güvenliğinin yedi türünden yoksundur: “İşpazarı güvenliği; yeterli gelir elde etme güvencesi; iş bulmagüvencesi; işinde kalabilme ve yükselme güvencesi; sağlıkve kazalara karşı korunma güvencesi; yetkinleşme güven-cesi; ücret güvencesi ve temsil edilebilme güvencesi.” (Stan-ding, 2011a, 9-11).

Prekarya için, iş, sigorta, maaş, çalışma süresi, çalışmamekânı, sendika, sağlık gibi birçok konuda süreklilikten sözedilemez.

Prekarya henüz bir sınıf değildir, oluşum aşamasında-dır. Mesleki kimlik duygusuna da sahip değildir. Prekaryaumutsuz olduğu kadar çok da anomikdir. Kendini çok ya-bancılaşmış hissetmekte çünkü istemediği pek çok işi yap-makta, yapmak istediklerini ise yapamamaktadır. Zamanı-nı verimli ve rasyonel kullanmak istemekte ancak içindebulunduğu belirsizlik buna engel olmaktadır. Ebeveynleri-nin olanaklarından yoksun bulunmakta, üniversite mezun-ları da statü kaybından dolayı büyük hayal kırıklığı içindebulunmaktadır (Standing, 2012)

76

5-Profisyen: İngilizce Profician: Professional + Technician. Melez bir terim.Profesyonel ve Teknisyen terimlerinin karışımından türetilmiştir.

Page 59: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Standing’e göre prekaryayı birçok düşünür ve sosyal bi-limci, zamanımızın proletaryası olarak tanımlamaktadır.Zygmunt Baumann’a göre de orta sınıf ya da proletaryasözcüklerinin zamanı dolmuş, prekarya onun yerine geç-miştir (2014).

Güvencesizlik, gelirsizlik, belirsizlik ve karmaşa öfke vekızgınlığı büyütür. Prekarya devletin de birçok olanağın-dan faydalanamamaktadır. Devletlerin bu sorun karşısındaiki seçeneği olabilir. Birincisi eski iş yeri sistemini sürdür-mek ki bu işleyiş faydacılığı ve ahlakçılığı besleyerek uzunvadede aşırı sağı yükseltmektedir. İkincisi ise insanlaratemel güvenliklerini sağlama hakkını vermektir. Bu, koşul-suz temel bir asgari gelirin verilmesi ile ilgili bir noktadır.Asgari bir temel gelir, haysiyetle yaşamak için temel birhaktır. Güvencesiz insanlar empati duygularını kolayca yi-tirir ve tehlikeli olmaya başlar. Temel bir gelir, her insanınkendi karakterini korumasını sağlayacaktır. Tehlikenin gi-derek arttığı görülmelidir. Occupy ve Indignados bir baş-langıç olmuştur (Standing, 2012)

Güvencesizlik her zaman var olan bir şeydir ancak bu-günkü prekarya bu güvensizlik bilinci ile üretim sistemininayrılmaz bir parçası konumundadır. Bu nedenle onun var-lığının demokrasiler açısından ne anlama geldiğini düşün-mek gereklidir. Tehlikeli bir sınıf olduğu çok açıktır(Standing, 2011b,4). Standing Avrupa ülkelerini prekarya-nın çığlıklarını duymaya davet eder ve yeni çözüm politi-kaları üretilmezse, sokak ve meydanlarda daha çok öfke vekarışıklık, daha fazla gerginlik olacağını söyler. Çözüm ola-rak da Müzakereci Demokrasi’yi önerir.

77

Page 60: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Standing’e göre prekarya konusunun entelektüel an-lamda farkına varanlar arasında Pierre Bourdieu, MichelFoucault, Jürgen Habermas, Michael Hardt, Antonio Negrive Hannah Arendt vardır. Prekarya hareketi içindekilerFrankfurt Okulu geleneğiyle ve Herbert Marcuse’nin TekBoyutlu İnsan kitabıyla da ilgilidirler (Standing, 2014, 13).

Standing ayrıca demokratik yeniliklerin yeni sınıfsal ya-pıya uygun olması ve en güçlü grupların da demokratikalanlara katılması gerektiğini savunmaktadır.

Ronaldo Munck’a Göre Prekarya

The Precariat: A View From the South (2013) (Prekarya: Gü-neyden Bir Bakış) adlı makalesinde prekarya kavramının sonyıllarda eleştirilebilecek kadar kayda değer hale geldiğinibelirten Ronaldo Munck6 konunun 1960’lardaki ‘marjinal-lik’, 80’lerdeki ‘sosyal dışlanma’ ve ‘kayıtdışılık’ ile de ilgi-sine dikkat çekerek tarihsel arka planı ile birlikte ele alın-ması gerektiğini ifade eder. Munck’un, Standing’in pre-karya çözümlemesine yönelik eleştirileri de vardır.

Prekarya terimi genelde Avrupa merkezlidir ve kuzeyve güney için sosyolojik anlamda tartışmalıdır. Küresel-leşme sürecinde, özellikle 2008-9 küresel sermaye krizindebirçok iş yapı olarak güvencesizleştirilmiş ve prekarya sa-yısı artmıştır. Prekaryanın yeni bir sosyal-özne, özellikle detehlikeli bir sınıf olduğunu iddia etmek, cesaret isteyen birşeydir. Küresel güney işçileri için güvencesizlik hep var

78

6-Ronaldo Munck: Arjantinli sosyolog ve Liverpool Üniversitesinde PolitikSosyoloji Profesörü. Küreselleşme, çalışma sosyolojisi, emek hareketleri,Latin Amerika, Güney Afrika, İrlanda, Eleştirel Teori, Marks, yeni Ulus-lararası emek çalışmaları konularında kitapları vardır.

Page 61: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

olan bir şeydi. Marjinallik ve kayıt dışılık da öyle. Marjinalyoksullar, ‘işlevsel’ olarak görülüyordu. Sayıları da haylifazlaydı. Bu kitle kimilerince oldukça tehlikeli idi, kimile-rince de devrimci. Araştırmalar, korkuların yersizliğini or-taya koydu (Munck, 2013, 747-748).

Kayıtlı ve kayıt dışı sektörler arasında istihdam açısın-dan açık bir sürekliliğe dikkat çeken Munck’a göre 1970’lerde ortaya çıkan ‘kayıtdışılık’ kavramı, farklı anlamlardakullanılmıştır. Saskia Sassen’e göre kayıtdışılar, gelişmiş ka-pitalist ülkelerde, girişimci ve yönetici konumundadır.Post-Fordizm arttıkça kayıt dışılık da artar. Kuzeyde terim,sanatçılar, yaratıcı profesyoneller ve yazılım geliştiricileriçin kullanılır. 1980’lerde tartışmalara ‘sosyal dışlanma’ ta-nımları eklenmiştir. ‘Sosyal dışlanma’, küreselleşmeyle bir-likte gelen ‘yeni yoksulluğu’ analiz edecektir. Kapitalizminhızlı gelişimi karşısında ‘güvenli ağ’ ortamı için bu gerekliolmuştur. Bu paradigma, sosyo-politik bir çözüm olarak‘sosyal içermeyi’ önerir. Ancak tabii ki bu çok zayıf kalmış-tır çünkü neoliberalizme uygun değildir (Munck, 2013, 749-750).

Munck kendisi ile yapılan bir söyleşide (2015) prekaryaterimini, bir kriz sürecinde göçler yoluyla küresel yeni birgüvencesiz işçi kitlesinin ortaya çıkması şeklinde açıklar.Bu insanlar, neoliberal kapitalizmin, var olan emek stan-dartlarına karşı saldırısının keskin kenarlarıdır ona göre.Prekaryalaşma, eski efsanevi istikrarlı-resmi-düzenli işçistatüsüne karşı basit bir ikili karşıtlık olarak anlaşılmamalı;daha ziyade bütün işçileri etkileyen, birçok boyutu ve etkisiolan bir süreç olarak anlaşılmalıdır.

79

Page 62: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Munck’un tespitlerine göre prekarya terimi, bazı yanlışanlaşılmalar üzerine kuruludur. Öncelikle kavram Avrupamerkezcidir. Güneyde savunucuları farkında değildir amasömürgeleştirici bir işlev görür. Neoliberal küreselleşmeninkorumasındaki kuzeyli işçilerin yeniden-değerlendirilmesikonusundaki tartışmalara çok az şey katar. “Hepimiz pre-karyayız” demek, analitik bir öngörüş taşımaz. Prekaryasözcüğü, Fransızca’da 1980’lerden itibaren, çalışmanın sos-yo-ekonomik anlamda değişen nitelikleri ile ilgili litera-türde, İngilizce’den çok önce yerini almıştır. Prekarya kav-ramı tanımlayıcı olmaktan daha fazlası olabilir ama yeni veyeterli bir açıklama sunmaz. Daha çok, sosyal dışlanma, is-tihdamın değişen modelleri ya da iş sosyolojisi ile ilgili ola-rak alınmıştır. Toplumsal yapılanmada, ücretin merkeziönemini yitirişinin bir parçası olarak görülmüştür, çünkübirikimin Fordist formu giderek gerilerken, çalışma ve işinprekarya formları artmıştır. Sosyal dışlanma konusundakien etkili isim olan Robert Castel, neoliberal sermaye birikimsisteminde, ücret ilişkisindeki değişimi analiz etmiş ve ge-leneksel iş ilişkilerinin erozyonunu görmüştür (Munck,2013, 751).

Munck’a göre (2013) prekarya konusundaki literatürünen dikkat çekici yanı, kuzey odaklı olması ve referanslarınınemprik olmasıdır. Oysa prekarya, güneyliler için hep vardı;kökenleri oradaydı ama böyle görülmedi. Bu nedenle pre-karya terimi sosyal devleti hiç yaşamayan güneye hitap et-memektedir (752). Esnek çalışma, her zaman taşeronlaşmaolmayabilir ve sosyal açıdan daha uygun bir form olabilir.Ayrıca, uzun-dönemli istihdam da artmaktadır. 2002’densonra, küreselleşme karşıtı sosyal hareketlere öncelik veren

80

Page 63: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

‘sosyal prekarya’ terimi ortaya çıkmıştır. Bu terim, sorunlarısosyal bir hareketin perspektifinden görmüştür. Preker-leşme, ulusötesi bir sorun olarak kabul edildi ve ‘prekar-yayı durdur’ slogan haline geldi. Günümüzde küreselsermaye birikimi, çalışan sınıfları da, prekaryayı da artırı-yor. 1975-95 arası yıllarda işçi sayısı ikiye katlandı (753). Ka-pitalizm küresel olduğu için, emek de küreselleşiyor (754).Güneydeki işçi sayısı 1985’den 2000’e kadar yüzde 20 art-mış ve 1 milyar 595 milyondan 2 milyar 137 milyona çık-mıştır. 1980’lerin ortalarında kadın emek gücü yüzde 50artmıştır (755).

Küresel anlamda işçi sayısı çok yüksek oranlarda artmış-tır. Manuel Castells, 1990’ların ortasında, emeğin o günkükoşullarla birlikte, “tarihteki yerini aldığını” ifade etmiştir.Bu ifade, emeğin toplumsal bir hareket olduğu gerçeğinigöz ardı eder. ‘Brezilyalaşma’ yani prekaryalaşma anlamın-daki bu süreç, bütün dünyada artış göstermektedir. Bu an-lamdaki asıl sorun ise, sanayileşme değil, sanayileşememeolgusudur. Brezilyalaşma bu demektir (Munck, 2015).

Munck’a göre (2013) kuzeyde sendikalaşma hizmet sek-töründe artmıştır. 1980’lerde kayıt dışı sektörlerdeki istih-dam, kayıtlı sektörlerden dört kat daha fazla artmıştır. Çinekonomisinde de kayıt dışı sektörler çok yaygındır. Kayıtlıve kayıt dışı ekonomiler birbirinden ayrı değildir. Kayıt dışıekonomilerde yasal iş sözleşmeleri yoktur. Kayıt dışılıkoranlarında kuzey ve güney arasında önemli farklar vardır.Örneğin ABD’de 1930’da bu oran yüzde 3 idi; ancak1990’da Latin Amerika’da hâlâ yüzde 20 idi (755-756).

Yani güney ülkelerinde güvencesizlik, adeta bir kural-dır. Ancak bu aşamada yeni bir durum ortaya çıkmıştır ki

81

Page 64: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

o da güvencesizliğin kuzey ülkelerinde de yaygınlaşmasıolgusudur. Bunun bir diğer adı da Brezilyalaşmadır.Munck bu aşamada çözüm olarak Marks-Polanyi çizgisindeçalışan sınıfın yapı sökümünün dinamiğini ve yeniden ya-pılanmayı küresel ölçekte gözden geçiren bir değerlen-dirme önermektedir (756).

Ronaldo Munck aynı zamanda Guy Standing’in pre-karya yaklaşımına köklü eleştiriler getirir: Buna göre (2013)Standing’in, dünya politikasını dönüştürme konusunda iş-çileri ‘kavgacı’ olarak konumlandırması, egemen sınıflarıkorkutmak için uygulanan bir stratejidir (747). Prekarya, birişçi sınıfı olarak değil, az ya da çok emek hareketindenuzak, belirsiz ve anomik duygularla tanımlanır. Yeni birsınıf olarak değil, ‘oluşmakta olan bir sınıf olarak’. Oysasosyal sınıf teorisinde bu yönde yeterince veri yoktur,çünkü sınıf, üretim ve tüketim ilişkilerindeki rolü ile tanım-lanır. Prekarya ise, bu anlamda yeni bir tanım getirmez. Bü-tünsel anlamda onun yeniden üretimdeki rolünü anlaya-mayız. Bu nedenle, prekarya kavramı, Avrupa’daki postFordist işçi sınıfı tarihinin belli bir aşamasını en iyi tanım-layan şemsiye bir kavram ve oldukça izlenimci ve prema-türe (erken doğan) genellemeler ve tanımlamalar dizisidir(752).

Standing için Britanya çok çok önemlidir; merkez venorm ilişkisi gibi. Merkez’in normu adeta her yere uygula-nacaktır. Kuzey Atlantik dışındaki bölgeleri yok sayar. Ay-rıca tez kuzey kentlerinde doğruluk açısından da yeterinceincelenmemiştir. Standing’in çalışması, ILO’nun Sosyo Eko-nomik Güvenlik Programı Başkanlığı yaptığı dönemdekideğerli çalışmalarının devamı niteliğindedir (Munck, 2013,

82

Page 65: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

757). ILO’nun güvencesiz çalışma sorununa yanıtı şudur:Ütopyan ve ‘iyi iş’ kampanyası uygulanamaz. ‘İyi iş’ tezi,‘sosyal içerme’ tezine odaklıdır; bugün de benzeri bir tutumdevam eder. ‘İyi iş’, özgürlük, eşitlik, insan güvenliği vehaysiyetli koşullarda istihdam olarak tanımlanır. Bu tanımauzlaşı ile varılmıştır. Sermaye, hükümetler, ILO, işçiler, siviltoplum kuruluşları buna katılırlar. Amaç, yoksulluğu azal-tan, eşitlikçi, kapsayıcı, sürdürülebilir kalkınmayı sağlayanbir küreselleşme için anahtar unsurları geliştirmektir.Ancak bunlar, 2008-2009 krizinde çöker çünkü etkili olama-mışlardır (Munck, 2013, 757-758).

Prekarya terimi ve çalışma, çok yönlü ve belirsiz olaraktanımlanmasına rağmen, ILO bu terimi, düşük ücretli, gü-vencesiz, korumasız ve bir aileyi destekleyemeyen, standartdışı istihdamı tanımlamak için kullanışlı bir terim olarakgörür. Modern kapitalizmde iş ve ahlak sömürgeci hayal-lerde birleşir. İyi iş, bir güneylinin perspektifinden daha azözgürleştiricidir. İşte prekarya da benzer bir söylemin ro-lünü oynamaktadır (Munck, 2013, 758).

Prekarya terimi, bugünkü tartışmalarda, eski tartışma-larda olduğu gibi ‘alt sınıf’ ya da ‘marjinal’ olarak anılmak-tadır. G. Standing de prekaryayı, ‘yeni tehlikeli sınıf’ olarakgörür ve öyle açıklar. Tehlikeli sınıf kavramı 19. yüzyıldaburjuva ideologlarca, Paris’teki çalışan yoksul sınıflar vesuçluluk arasında bağlar bulunduğunu iddia eder. Bu yak-laşıma göre yoksulluk her türlü kötülüğün en üretken alanıolarak tehlikeli sınıfları bünyesinde taşır. Oysa yaklaşım,politik açıdan ilerici hiçbir özelliğe sahip değildir. Marks’da‘lümpen proleterya’ deyimi, bir ‘sınıf fraksiyonu’ olarakgeçer; sınıfın ayrılmaz bir parçası olarak değil. Toplumdaki

83

Page 66: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

neredeyse tüm suçlular, buradan fırlatılmış gibidir (dolan-dırıcılar, yankesiciler, dilenciler vb.). Standing prekaryayılümpen proletaryaya benzetmese de, aynı kökende görmeeğilimi çok güçlüdür. Marksist teorik sistemde ‘lümpenproletarya’ terimi çok sorunludur. Marksist tarih kura-mında sosyal sınıflar üretim ilişkilerindeki rollerine uygunolarak tanımlanır. Böylece, bu ilişkilerin dışında tanımlananlümpen proletarya (tarih dışı bir nosyon gibi) tarihi biraktör olamaz. Üretim ilişkileri içinde değildir. Yani, Mark-sist teoride de, prekarya teorisinde olduğu gibi önyargılıbir yaklaşım sorunu vardır (Munck, 2013, 758-759).

Tehlikeli sınıf söylemi politikası, açıkça ilerici bir top-lumsal dönüşüm politikası ile çelişir. İnsan potansiyelineve tarihsel sürece ilerici bir bakış değil, patoloji politikası-dır. Victor Hugo, Sefiller’de ‘tehlikeli sınıf’ argümanınacevap vermiştir: çalışan yoksullar potansiyel katil ya dagaspçılar değil, sömürücü bir sistemin kurbanlarıdır. Bu ne-denle, 21. yüzyılda politik bir strateji olarak prekaryayı‘yeni tehlikeli sınıf’ olarak tanımlamak, en azından politiksorumsuzluktur. Prekarya yeni ırkçı sağ tarafından yakınbir tehlike olarak görülse de, Avrupa ve diğer ırkçı ve faşistoluşumlar, sürmekte olan ekonomik krizler ve yerindenedilen ‘eski’ çalışan sınıflara daha çok yönelmektedir. Teh-likeli sınıf söylemi, güneyli ‘öteki’nin ırkçı yapılandırma-sında uzun bir tarihe sahiptir. Yeni prekarya söylemi,‘emekçi’ çerçevede de iş görür. Emekçilik, bazen sendikademektir; ama daha sık olarak sosyal demokrat devlet, tamistihdam ve tüm korporatist pazarlık araçları demektir. Bu,prekaryaya karşı, ona zıt olarak, geleneksel bir ‘emekçilik’olarak kurulmuştur (Munck, 2013, 759).

84

Page 67: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Standing’in unutulmuş bilinçaltında ‘altın dönem’ ola-rak geçen 1950’lerin Britanya’sında, yanlış tanımlı bir emek-çilik kavramı henüz saf haliyle yaygın değildi. Asya, Afrikave Latin Amerika’da yeri yoktu. Bu nedenle, nostaljik veAvrupa merkezli bir kavram olan emekçilik, Standing’inprekarya terimine nüfuz etmiştir ve bu nedenle çoğunlukdünyası için yararlı değildir. Prekarya teriminin temel po-litik zayıflığı, özellikle Standing’in tanımında, çağdaş emek,emek hareketi organizasyonu ya da stratejileri anlayışınıntamamen yokluğudur. Standing, Andre Gorz’un ‘işçi sını-fına elveda’ kitabını hiçbir destekleyici argümana ya da de-lile sahip değildir. İşçi sınıflarının birleşimi küresel düzeydehayli değişmiş ve proletarya sayısal ve politik olarak dahaönemli hale gelmiştir. Geniş işçi sınıfı kurumları, -ulusal veuluslarüstü sendikalar, sosyal hareketler ve taban örgütleri-yeniden canlanmaya başlamıştır ve Standing’in yapmayaçalıştığı gibi ‘eski emek’ kalıntıları kolayca ortadan kaldırı-lamazlar. Küresel sendikalar oluşmaya başlamış (Industri-ALL gibi) ve güvencesiz işçi çalıştırma oranlarını sınırlan-dırmaya başlamışlardır. Bu çok önemli bir gelişmedir. So-runun çözümü emeğin organize olmasıdır ve sendikalar bunoktada fark yaratabilirler (Munck, 2013, 760).

Munck başka bir yazısında (2017) sınıf analizinden, kim-lik politikası analizi için vazgeçilemeyeceğini, sınıf kavra-mını atmanın gerekmediğini; ancak sınıf’ın klasik ve çağdaşokumalarının yapısalcı/modernist sınırlamalarını aşmamızgerektiğini belirtir. Ronaldo Munck bu çözümlemeleri ileprekarya kuramına farklı perspektiflerden ve eleştirel ola-rak da bakabilmemizi sağlar ve kuramın oluşum aşamala-rına dikkat çekmiş olur.

85

Page 68: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Samir Amin’e göre Prekarya

Amin’e7 göre (2009, 93) bugün dünyadaki kentsel nüfus3 milyar düzeyindedir, geri kalanı ise köylüdür. Modernüretim alanlarındaki ücretli işçi kitleleri, gelişmiş kent nü-fusunun beşte dördünden biraz fazladır. Güvenceli, sigor-talı, sendikalı işlerde çalışırlar. Prekarya ise, düşük vasıflı,vatandaş statüsü olmayan, farklı ırktan insanlardan oluşur.Pazarlık gücü zayıftır. Resmi işsizler, kayıt dışı sektörlerdeçalışanlar. Bunlara precaria demek daha doğrudur. Dâhiledilmemiş ya da marjinalleştirilmiş demek doğru değildir.Bu işçiler, sermaye birikimini yöneten sistemin mantığınadâhil edilmişlerdir.

Merkezlerdeki halkın yüzde 40’ını, çevredekilerin yüzde80’ini prekarya sınıfı oluşturur. Bu, dünya genelinde kent-sel nüfusun en azından yarısı, çevrede de yarısından fazlasıdemektir. Prekarya eskiden de kent dışında yüzde 50 ora-nında vardı ancak sayısı günümüzdeki kadar yüksek de-ğildi. Bugün ise tipik bir karakteristik düzeyine çıktı: Yüzde70. Bu yoksullaşma gelişmiş merkezlerde de açıkça oluş-muştur. İstikrarsız kentsel nüfus 1,5 milyar insan sayısınaulaşmış, bu oran, ekonomik genişleme, nüfus artışı ve kent-leşme oranlarını geride bırakmıştır. (Amin, 2009, 94).

20. yüzyılın ikinci yarısının en önemli eğilimi yoksullaş-ma’dır. Dışlananlar da sistemin bir parçasıdır ve marjinaldeğildirler. Yoksullaşma, modern bir olgudur ve sadece ge-lirin olmaması değildir. Yoksulluk, modernleştirilmiştir.Sosyal hayatı her anlamda deforme etmektedir. Prekarya,ister istemez sınıf bilincine değil topluluk dayanışmasına

86

7-Samir Amin: 1931-… Mısırlı iktisatçı, siyaset bilimci akademisyen veyazar.

Page 69: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

yönelir. Üretimin merkezinde değil çeperde, kenardadır.Kadınlar, bu sürecin daha fazla kurbanlaştırılanlarıdır. Yanikentsel halk sınıfları da Üçüncü Dünyanın köylü toplumlarıda hızla yoksullaşmaktadır. Buna yol açan süreçler ortaktır.Neoliberal dogmalardır asıl neden (Amin, 2009, 95).

Kentli kitlelerin yoksullaşması, Üçüncü Dünya ülkele-rindeki köylü toplumların kurbanlaştırılması ile yakındanilgilidir çünkü kapitalist gelişme, çok sayıda çiftçiyi toprak-sız bırakmaktadır. Asya, Latin Amerika ve Afrika’daki 3milyar köylü, 2001 yılında DTÖ’nün (Dünya Ticaret Ör-gütü) aldığı kararlarla, topraklarını kaybetme tehlikesi ileyüz yüze gelmişlerdir. Zaten yoksul olan bu milyarlarcainsan, modern tarım karşısında savunmasızdırlar. Bu top-lulukların kentlerdeki gecekondulara göçü, günden güneartmaktadır ve liberal politikalar sürdükçe de bu artışdevam edecektir. Yoksulluğun artması sorunu, nüfus artışıya da politika hatalarından ziyade, ekonomik mantık nede-niyle olmaktadır. Yoksulluk, sermaye birikim süreci iledoğrudan ilgilidir (Amin, 2009, 90 ve 96).

Samir Amin’in yaklaşımı konusunda Ahmet Tonak’ınyorumları (2014) dikkate değerdir. Buna göre; Amin’inaçıklamaları “hem küresel sermayenin mantığını hem deson 50-60 yılın kent-kır ilişkisini merkeze aldığı için dahaaçıklayıcıdır.” Onun için de prekarya, kent emekçileriningeliri düşük, geçici işlerde çalışan, ayrımcılığa daha açık ke-simidir. Güvencesiz istihdam vurgusu Amin ve diğerle-rinde önemlidir ve ortaktır. “Prekaryayı, tarihselliği içindeve Marx’ın kapitalist birikimin mutlak, genel yasası ile ön-gördüğü bir olgu olarak ele alır.” Bu da Marx’ın ‘yedek sa-nayi ordusu’ açıklamasında vardır. Bu, “kapitalist birikimin

87

Page 70: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

mutlak yasasıdır.” Yedek sanayi ordusundaki sanayi, hiz-met sektörünü de kapsar; yani tüm ücretli emekçileri. Bu-günkü ifade ile, ‘yedek emekçiler (veya işçiler)’.

Tonak’a göre (2014) Amin’in kuramında, gelişmiş ülke-lerin kapitalist tarım işletmelerinde emekçi başına düşenyıllık verimlilik oranı 1000-2000 ton arasında iken, gelişme-miş ülkelerdeki 3 milyarlık kırsal nüfusun tarımsal verim-liliği teknoloji kullananlarda işçi başına 10-50 ton; teknolojikullanmayanlarda ise işçi başına 1 tona yakındır. Yani çar-pıcı oran 2000’e 1’dir. Bu, eşitsiz gelişmenin fotoğrafıdır. Bufotoğraf, 1940’da, 10’a 1 oranındaydı. Son 50 yıl içinde tarımürünleri fiyatı yüzde 80 oranında düştü. Yani prekarya-laşma sürecinin zemini oluştu. Yani kırsal bölgelerdeki top-raksızlaşma, geçinememe, göçe zorlanma, şehirde yedekemekçi ordusunu (prekaryayı) ve yoksullaşmayı besledi.Amin bu süreci, küresel sermaye birikiminin doğal sonucuolarak görür ve sınıfsal anlamda yoksulluk gerçeğini aşanyoksunlaştırma (pauparization) aşamasına ulaşır. Amin 10sene önce, ileri kapitalist ülkelerde emekçilerin yüzde40’ının, Üçüncü Dünyada ise yüzde 80’inin prekarya ola-cağını öngörmüştür. Yoksulluğun ötesi, “toplumsal hayatınbütün boyutlarına ait imkânlardan yoksunlaşma süreci ola-rak” tanımlanır (Tonak, 2014).

Samir Amin’in yaklaşımı Guy Standing’le ve RonaldoMunck ile benzer yanlar da taşır farklılıklar da. Bu durumhemen her perspektif için geçerlidir. Bunun nedeni de sü-recin yeni görüngülerle birlikte devam etmesidir.

88

Page 71: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Günümüzde Emeğin Durumu

Günümüzün neoliberal yapılanma biçiminde Tayloriz-min temel prensipleri hizmet ve bilgi işinin tüm alanlarınauygulanmakta ve emek değersiz hale gelmektedir. Atipikistihdam türleri olarak kısmi süreli çalışma, geçici çalışma,ödünç çalışma, tele-çalışma ve alt işveren gibi uygulamalarkullanılmaktadır. Bir yandan da gelişen teknolojiler özel-likle 11 Eylül 2001’den sonra güvenlik gerekçesi ile işlik yada işlik dışında, yoğun bir gözetimi beraberinde getirmiştir.Gözetim aynı zamanda işletmelerde giderek artan zamantakibi, performans ve verimlilik değerlendirmeleri konu-sunda yeni teknolojilerin çalışanlarca ne amaçla kullanıldı-ğını izleme ve gözetleme biçimine dönüşmüştür. Buuygulamalar ise, çalışanın bilgilendirilmesi, özerklik veril-mesi, işbirliği ve bilgi paylaşımının özendirilmesi gibi söy-lemlerle açıkça çelişmektedir. Fiiliyatta çalışanların yeniteknolojileri özgürce kullanmaları kısıtlanmakta, güvenlikgerekçesi ile e postaları ve konuşmaları takip edilmekte veiş dışı iletişime sınırlama getirilmektedir (Aksoy, 2012, 406).Yani küresel şirketler bir yandan güvencesiz çalışmayı ala-bildiğine yaygınlaştırırken, diğer yandan da çalışma süreç-lerinde gözetim tekniklerini ve yöntemlerini yoğun şekildekullanmaktadırlar. Bugün artık kamerasız ofis, işlik, atölyeya da fabrika kalmamıştır.

Günümüz kapitalizmi kitlesel işsizliği yapısallaştırarakilerlemektedir. Otomasyon olağanüstü hızlı biçimde geli-şirken kârlılığı belirleyen temel etken haline gelmekte veaynı zamanda da üretimdeki emek-gücü payı, gündengüne düşmektedir (Bora, 2010).

89

Page 72: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi Toplumu kuramcılarından Alvin Toffler’ın da teyitettiği gibi (1991, 24-25) bugün çokuluslu şirketler dünyanıngenel üretimine egemendir. 140 ABD çok uluslu şirketinintoplam satışları, ABD ve Rusya hariç, tüm ülkelerin milligelirinden daha fazladır. Bazı şirketler, çalıştıkları ülkedenekonomik olarak daha büyüktür. Örneğin General MotorsGüney Afrika’dan, Ford Avusturya’dan, ITT Portekiz vePeru’dan daha büyüktür. Ve çokuluslu şirketlerin denetimison derece zordur. Muhasebe yöntemleri ile vergi yüküm-lülüklerini bir ülkeden diğerine kaydırırlar. Üretimi, ücret,güvenlik ve sağlık koşullarının daha düşük olduğu ülkele-rin tesislerine aktarırlar. Çevre denetimlerinden bıkıncadaha rahat ülkelere giderler.

Bu büyük şirketlerin uygulamalarından biri de öncekendi kadrolu binlerce işçisini işten çıkarmak, sonra kısadönemli sözleşmelerle ve güvencesiz olarak yeniden işe al-maktır. Örneğin 2007-2008 yıllarında ABD’de Ford ve Ge-neral Motors bu yöntemi kullanmışlardır. Bu durumdagüvencesizleştirme yönteminin küresel bir ekonomi-politikolarak işlediği düşünülebilir.

Küresel şirketlerin bu olağanüstü gücünü ve etkisiniAlvin Toffler bile bir bilgi toplumu kuramcısı olarak teyitettiğine göre prekarya sorununu da bu koşullar çerçeve-sinde yorumlamakta fayda vardır.

Günümüzde sanayi, 20. yüzyılın başındaki sadece klasikolan sektörleri kapsamaz, aksine gıda üretimi, müzik, filmüretimi gibi birçok sektörü de kapsar. Bu durumda müzikve film üretimi vb. gibi endüstrileşmiş alanların hizmet sek-töründe mi, sanayi sektöründe mi kabul edileceğine ilişkinsorunlar ortaya çıkar. Bu alanlar zaman zaman iç içe geçer

90

Page 73: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

çünkü her iki sektöre de hitap eden yanları vardır. Özellikle20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ürün çeşitliliği art-tıkça bu durum ortaya çıkmıştır. Bilgi ve iletişim teknoloji-leri alanında da aynı sorun vardır. Örneğin televizyon veyacep telefonu fabrikası, üretim yaptığı için sanayi alanında,ancak televizyon yayıncılığı ve cep telefonu satıcılığı hizmetsektörü alanında ele alınabilir.

Esnekleşme ve güvencesizleşme, sanayide de, hizmetsektöründe de yaygın ve giderek artan bir çalışma sistemi-dir. Çalışma saatini ve düzenini çalışanın kendisinin belir-leyememesi esnek çalışma sistemini anlamsızlaştırmakta,bu durum beraberinde stres artışına ve aile yaşantısındayeni sorunlara neden olmaktadır. Sanal ortamda yapılanişler çalışanın yabancılaşmasını artırmakta, monotonluk,rutinlik, kapalılık çalışanda yılgınlık ve mutsuzluk, depresifeğilimlerde artış ve hemen akabinde işten ayrılma eğilimineneden olabilmektedir. Çağrı merkezlerindeki çalışma ko-şulları bunun tipik örneğidir.

T. Bora’ya göre (2013) proleterleşme ve işsizliğin yenikavramı olan prekarizasyon, esnek ve güvencesiz istihdamdemektir. Bugün iş sözleşmelerinin üçte ikiden fazlası ge-çici olarak düzenlenmekte, özellikle kadınlar ve gençler gi-derek daha çok kısa süreli sözleşmelerle işe alınmaktadır.Uzun süreli stajlar kurumsallaşmakta, buna “kullan-at is-tihdamı” denmektedir. Bu aynı zamanda beyaz-yakalı ti-polojisidir. Aşırı esnek, performans delisi ve her an işekoşulabilir durumda. 7/24 el altında ve erişilebilir durum-da. Bu, iletişim teknolojileri ile sağlanır. Her an erişilebilir-lik, prekaryalaşmanın gizli bir cephesidir. Prekarya istih-damı, “gençlik, yenilik, değişim mitolojisiyle birlikte

91

Page 74: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

yürü”mektedir. Aynı iş yerinde uzun süreli çalışmak başa-rısızlık olarak görülmekte, aynı işyerinden emekli olmakruhsuz memur imgesi ile, sürekli iş, eş, araba, telefon vb.değiştirmek ise “profesyonellik” imgesi ile özendirilmek-tedir. Reklamlar, filmler, plaza-ofis efsaneleri bunu besler.Beyaz yakalılık, sürekli işsiz kalma tehdidi ile hayattakalma uğraşına dönüşmüş durumdadır. Başarı hırsı ve re-kabet, beraberinde arkadaşsızlığı, asosyalleşmeyi, özsaygıkaybını getirir. Bu sosyal ve psikolojik durum Japonya’daFreeter, ABD’de Occupy Wall Street, İspanya’da Indigna-dos hareketlerini yaratmıştır. Türkiye’de 2013 yılında yaşa-nan Gezi Parkı olaylarında da benzer etmenlerin payıvardır.

Bilgi toplumu kuramına yakınlığı ile öne çıkan ağ top-lumu kuramının savunucusu Manuel Castells için günü-müzün yeni küresel ekonomisi otomat niteliği ile dikkatçeker; işçi sınıfına ve maddi malların üretimine değil, tele-komünikasyona ve bilgisayarlara dayanır. Toplum ile bil-gisayarlar arasındaki bağı internet sağlar. Ağ toplumun-daki bilgiyi işleyen ve üretimi sürdüren işgücü sınıfı, en-formasyonel işgücüdür. Bu işgücü ağ ortamındaki bütünenformasyonu bilgiye çevirebilmeli ve bu süreçlere hâkimolmalıdır. Buna uyum sağlayamayanlar ise bir alt sınıfakayar.

Bilgi toplumu kuramlarında büyük umutlar bağlananbilgisayar teknolojisine dayalı işler, sosyal ve psikolojik an-lamda farklı sorunları beraberinde getirmiştir. Bu tip işleringenel özelliği erkek-egemen bir kültüre yaslanmaları, anti-sosyalleştirici, bireyselleştirici ve rekabetçi olmalarıdır.Kapsamları geniştir ve fiziksel olmayan özelliklere sahip-

92

Page 75: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

tirler. Kendine özgü bir jargon ve monoton nitelikler yara-tırlar. İzole bir çalışma tarzı, kişisel iletişimi geriletme, bil-gisayar odaklı zaman geçirme, erkeklerin daha fazla çalış-tığı, kadınların ise ikincil konumda kaldıkları ortamlaroluşturur (Aksoy, 2012, 408).

Veri girişi, çağrı merkezi gibi rutin, taşeronlaşmış, yara-tıcılık gerektirmeyen, geliştirmeyen ve düşük insiyatifli iş-lerde daha çok kadınlar çalışmaktadır. Elektronik yayıncı-lık, web site tasarımı, yönetimi, araştırma ve teknik yazımgibi uzmanlık ve yönetim becerisi gerektiren bilgi teknolo-jisi işleri ise genelde erkeklerin çalıştığı alanlardır. Yani bil-gisayarlara dayalı sürdürülen iş ortamları, kadınlar açısın-dan ayrımcılık yapılmayan iş koşullarına sahip değildir.Bilgisayarlar her koşulda özgürlük getirmemiş tam tersinetoplumsal anlamda cinsiyetçiliği artırmıştır.

Bilgi toplumu kuramı savunucularından Peter Druc-ker’a göre kapitalizmin çelişkileri, proleterlerin yabancılaş-maları ve sefillikleri yani proleterlikleri aşılmıştır, çözüm-lenmiştir. Bunu sağlayan şey ise prodüktivite devrimi ol-muştur, yani üretimdeki verimlilik artışı. Çünkü 250 yıl ön-ceki bilgi’nin anlamı değişmiş, bilgi aletlere, süreçlere veürünlere uygulanmaya başlanmıştır. 1881 yılında bilgi, ilkkez olmak üzere, işin incelenmesine, işin analizine uygu-lanmıştır (1993, 53). Gerçekten de verimliliğin arttığı, üre-tim süreçlerinde bilgiye dayalı uygulamaların öne geçtiğidoğrudur, yadsınamaz. Ancak tüm bu gelişmelerin yaban-cılaşmayı ortadan kaldırdığını iddia etmek gerçeklerle çe-lişmektedir.

Drucker, bilginin yöneticilerinin, bilgiyi verimli kulla-nıma tahsis etmeyi bilenler olacağını söyler. Bilgi profesyo-

93

Page 76: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

nelleri ya da bilgi işçileri/elemanları, kapitalizmdeki ele-manlardan farklı olarak üretim olanaklarını ve üretim araç-larını ellerinde bulunduracaklardır (1993, 18). Üretimsüreçlerinde ya da hizmet sektöründe bilgi işçilerinin, bilgielemanlarının sayısı ve etkinliği artmıştır gerçekten de.Bunların içinde üretim araçlarına sahip olanlar da vardır;ama tüm bilgi elemanları için bunun geçerli olduğunu söy-lemek olası değildir. Çoğunluğu sanayi ya da hizmet sek-törüne, çalışan olarak katılmaktadır. Drucker’ın söylediğidoğru olsaydı, sermayedarların tümünün de aynı zamandaçalışan olması gerekirdi.

Bilgi toplumu kuramlarının argümanlarından biri, bili-şim süreçleri ile kayıt dışı bütün ekonomik süreçlerin kayıtlıhale geleceği, istihdam alanında da kayıt dışılığın sorun ol-maktan çıkacağı, e-devlet, e-yurttaş, e-yönetim ya da yöne-tişim süreçlerinin bunu mümkün kılacağı şeklindedir. Kayıtdışılığın aşılması, aslında her ülkede olması gereken idealbir süreçtir ancak teoride oldukça mümkün görünen busüreç, gerçeklikte özellikle az gelişmiş ülkelerde çok zorsağlanabilmektedir. Hindistan, bu konuda çarpıcı bir örnekdurumundadır.

Hindistan’da kayıt dışı emek ve resmi politikalarla ilgilibir kitap yazan Rina Agarwala’nın belirttiğine göre (2013),Hindistan’da tarım dışındaki alanlarda çalışanların yüzde80’inden fazlası, kayıt dışıdır. Bu durum, küresel güney içinde uzun yıllardır böyledir. Ekonomik büyüme ve gelişim,iddia edildiği gibi, kayıtlı işleri artırmamış; yaygın beklen-tinin aksine, neoliberal reformlarla birlikte on yıllar içinde,Hindistan’da kayıt dışılık ve gayri resmilik hep artmıştır.Sendikalar bu kayıtsız istihdam gücünün organize olama-

94

Page 77: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

masına dikkat çeker çünkü zaten gayri resmilerdir. Düşükücretli kadın çalışanlar için de durum aynıdır. Çünkü neo-liberal sağda sınıf-temelli organize olmak, artık mümkündeğildir (aktaran Milkman, 2015, 115).

Kayıt dışılık, özellikle azgelişmiş ülkelerde işgücü süreç-lerinin genel karakteristiklerinden biridir çünkü kısa süreli,geçici ve belirsiz işleri kayıtlı hale getirmek ancak gelişmişülke ekonomilerinin başarabildiği bir süreçtir ve siyasal,kültürel, sosyal koşulları vardır.

Tonak’a göre (2009) günümüzde iki kriz birlikte yaşan-maktadır: Ekolojik kriz ve sosyo-ekonomik kriz. Her ikiside kapitalizmin yapısal özelliklerinden kaynaklanır. Ser-maye aşırı birikim dinamiği ve sınır tanımaz eğilimi ile kar-şımızda durmaktadır. Dünyanın yüzde 60’ı çalıştırılmaküzere hazır emek gücü olarak beklemekte; kalan yüzde 40ise kendi kaderine terk edilmektedir. Günümüzde kırsalnüfus hızla azalırken, kentlerde yaşayanların oranı 3,2 mil-yara ulaşmış bulunmaktadır. Bunların büyük çoğunluğuda az gelişmiş ülkelerin şehirlerinde yaşar. Bu durumunasıl nedeni, güney ülkelerine dayatılan küresel iktisat poli-tikaları, yani neoliberal politikaların kırsal nüfusu yerindenederek şehir varoşlarına süren yaklaşımlarıdır. Tüm bu sü-rece karşı, Mart 2002 yılında, Joel Kovel ve Michel Löwyvd. tarafından bir manifesto yayınlanmıştır.

Görüldüğü üzere neoliberal politikalardan sonra emeğinçalışma ve var olma koşulları oldukça değişmiş ve prekaryasorunu bu koşullar çerçevesinde geniş bir tartışma ortamıoluşturmuştur. Şimdi bu konudaki diğer tartışmalara ba-kalım.

95

Page 78: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Prekarya Konusundaki Diğer Tartışmalar ve

Eleştiriler

Literatürde prekarya konusu kesin bir netliğe ulaşmışdeğildir ve tartışmalar devam etmektedir. Guy Standing butartışmaların merkezindeki isimdir. Ona yönelik eleştirilerise kayda değer bir nitelik arz etmektedir.

Standing önemli bir eksiklik olarak prekaryanın oluşumsürecini küresel işçileşme ve mülksüzleşme eğilimine dâhiletmez. Ayrıca prekaryanın oluşumuna çok geniş yer ayır-masına rağmen eylemlerine yeterince yer vermez. Ve pre-karyanın neoliberal dönüşüm sürecini nasıl etkilediği deeksiklerinden bir diğeridir (Kutlu, 2015, 226-227).

Prekarya sözcüğü neleri söylemez ve nelerin üzeriniörter? Öncelikle, mülksüzleşmenin ve proleterleşme süre-cinin üzerini örter. Kırsaldan göç olgusunu örtükleştirir.Prekarya güvencesizleşmenin sorumlusu olarak gösterilirancak bunu sadece kentlilik üzerinden okumak olanaksız-dır. Ayrıca giderek artan taşeronlaşmanın üzerini de örter(Hacısalihoğlu, 2015).

Güvencesizleşme (prekerleşme) toplumun hemen bütünkesimlerinde, sınıf ve tabakalarında gözlemlenebilir. Göç-menler, kadınlar, işçiler çok farklı şekillerde güvencesizleş-mektedir. Bu son otuz yılda ortaya çıkmış bir süreç dedeğildir. Kapitalizmin doğasında vardır. 20. yüzyılın ikinciyarısındaki görece güvenlikli koşullar kapitalizmin tari-hinde bir istisnadır. Prekarya olarak adlandırılan şey, yeni,ayrı bir sınıf değildir. Standing farklı farklı sınıflardan sözetmektedir, ancak sınıfın siyasal birliği çok önemlidir. Pre-karya teorisi işçi sınıfını kendi tarihinden kopartır. Böylece

96

Page 79: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

sınıf bilincinin altı oyulmuş olur. Standing güvencesiz çalı-şanlar için çözüm olarak kooperatif gibi ortak kurumlardaörgütlenmeyi önerir (Ergunalp, 2014a).

Güvencesizlik, gelecek nesiller açısından büyük sosyo-lojik ve psikolojik sorunlara yol açacak gibi görünmektedir.Geleneksel yaşamın dayanışmaya dayalı yapısının dağıl-ması ve onun yerini kentlerdeki güvencesiz çalışma şartla-rının alması, gelecek on yılların en önemli sosyolojik sorunuolmaya aday görünmektedir. Bu nedenle doğru tahlil edil-mesi, tarihsel, ekonomik ve politik gerçeklere dayanarakteorileştirilmesi de büyük önem taşımaktadır.

Tanıl Bora’ya göre (2010) prekarya kayıt dışı bir kitledirve bu kitlenin, tanınma, sayılma sorunu vardır. O marjinaldeğildir ama marjinal muamelesi yapılır. Günümüz kapi-talizminin esnek ve ağ tipi yapısıyla baş etmenin tek yolu,emek hareketinin de esnek ve ağ tipi, interconnecte örgüt-lenme şeklidir. Prekarya güvencesizdir, kronik geçici işleremahkûmdur. İş sahibi olmakla işsizlik arasında yaşar. “Birde sömürüden bile dışlanan, ‘lüzumsuz’ addedilen nüfusvar ki, insanlığın çoğunluğunu oluşturuyor.” Bunlar kapi-talizmi, satın alma gücü olan nüfusun azlığı noktasında ra-hatsız edebilir; ancak küresel kapitalizm zaten dar bir tüke-tici nüfusa dayanır. Yedek emek gücü, yedekte kalabilir.

David Harvey de prekarya terimini kabul eder. Onagöre yarınının ne olacağını bilmeden yaşayan, güvencesiz,geleceksiz yeni sınıfın adıdır prekarya. O, geleneksel pro-leteryanın yerini almıştır. Prekarya gruplarının kendi ken-dini nasıl örgütleyeceği, nasıl dönüştürücü olabileceği,önemli bir siyasal sorundur. Onların haykırış ve taleplerinianlamak gerekmektedir (Harvey, 2013, 35-36). Gelişmiş ka-

97

Page 80: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

pitalist ülkelerde fabrikaların çoğunun kapanması klasikişçi sınıfını ortadan kaldırmış, şehir yaşamının sürdürülme-sinin gerekliliği, giderek güvencesiz, çoğu yarı zamanlı veörgütsüz, ucuz emeğin sırtına yüklenmiştir. Prekarya, pro-letaryanın yerine geçmek üzeredir. Yarınını bilemeyen vegüvencesi olmayan kuşaklar yetişmektedir. Günümüzünmuhalif hareketleri, sorunlu ve örgütsüz bir prekaryayıdikkate almak zorundadır (Harvey, 2013, 34-35).

Yeni bir sınıf oluştuğu yolundaki tartışmalar 1900’lerekadar geri gitmektedir. O zamanlar henüz prekarya kav-ramı ortada yoktur. Hollandalı Marksist Antonie Panne-koek, 1909’da yazdığı “Yeni Orta Sınıf” adlı yazısında, sa-nayide giderek artan ustabaşıların, mühendislerin, bölümyöneticilerinin, tıpkı avukat, yazar ve benzerleri gibi yenibir orta sınıf oluşturduklarının savunulduğunu belirtir. 60yıl sonra benzer teoriler, 1968’lerdeki toplumsal dalgalan-malardan sonra, Anglo-Sakson ve batılı düşünürlerce sa-vunulur. İddialar genelde gelirlerin yükselişi, refah düze-yinin artışı, kültürel yaşamın zenginleşmesi, geniş kitlelerindaha çok tüketmesi gibi verilere dayanır. Marksist yazın dı-şında ücret artışları, refah ve tüketimin artışı türünden ve-rilere dayanma, yaygın bir yöntemdir. Amaç tarihsel ma-teryalist sınıf anlayışının çöktüğünü, proletaryanın sayıcaazaldığını, toplumun çoğunu orta sınıfların oluşturduğunutanıtlamaktır (Ergunalp, 2014b).

Marksizmin sınıf anlayışındaki, işçi sınıfının mutlakyoksullaştığı iddiasının çöktüğünü savunurlar. Orta sınıfbüyümekte, Marksizm yanılmış bulunmaktadır bu tezleregöre. Oysa üretim giderek artmakta ve kredilere dayalı sis-tem tüketimi sürekli kışkırtmaktadır. Ernest Mandel ise

98

Page 81: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

1968’lerde orta sınıfın proleterleşmesinden söz eder. 21.yüzyılda orta sınıf sadece küçük burjuvaziden ibaret değil-dir. Esnaf, zanaatkârlar, teknokratlar, avukatlar, akademis-yenler ve diğerleri de bu gruptadır (Ergunalap, 2014b).

Nicos Poulantzas da bu konudaki tartışmalara katkıdabulunan bir isimdir.

Poulantzas’a göre “yeni küçük burjuvazi”, işçi sınıfın-dan ayrışmıştır. Temel kıstas, üretken emek ile üretken ol-mayan emek arasındaki farktır. Artı-değer üretmeyen, an-cak üretim araçlarına sahip de olmayan kesim burjuva ola-mayacağı gibi işçi sınıfı da olamaz. Emeğin üretken olupolmaması da yeterli bir ölçüt değildir. Bu kesimi tanımla-mak için siyasi ve ideolojik ölçütleri de devreye sokmak ge-rekir (Uğurlu, 2015).

Bu tartışmalar sürerken başka bir sorun da dikkat çek-mektedir.

Son yıllarda, endüstrinin uluslararası bileşimi konu-sunda yapılan bazı çalışmalarda, emek sorunu yok sayıl-makta, dikkate alınmamaktadır. Oysa emek, endüstrininbileşenleri konusunda, değişken bir maliyet olarak, en sıkele alınması gereken faktördür. Bu çalışmalarda emeğe kü-resel sermayenin kurbanı olarak değil de karşıt konumdave tepkisel bir yanıt verme eğilimi ağır basmaktadır. Bu türçalışmalar hayli yaygındır ve bu sorunun sosyal niteliğinianlamaya hayli uzaktır (Bodnar, 2006, 676-677).

Emeği endüstriyel bileşende yok saymak, teoride gide-rek daha sık görülen bir eğilimdir. Bu yok sayma tutumunarağmen, endüstrinin üretime, dağıtıma ya da işbölümüneilişkin her atağında yeni-tip işlerin ve çalışanların ortaya

99

Page 82: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

çıkması da ekonomik ve sosyal alanda görülen reel bir du-rumdur. Bu yeni çalışanların hangi kategoride, hangi sınıfiçinde ele alınacağı sorunu, tartışmaların dinamiğini oluş-turur. Prekarya tartışmaları da bu bağlamda sürmektedir.

Ergunalp’e göre (2014b) prekarya teorisinde işçi sınıfıkendi tarihinden kopartılmaktadır. Pierre Bourdieu bile1998 yılında “Toplumsal sınıflar diye bir şey yoktur. ...Varolan şey toplumsal bir mekândır” şeklinde yazmıştır. Buyaklaşım sınıf sorununu yok sayıp onu bir mekân sorununaindirgemektedir. Bu sorunun elbette mekân ya da mekân-sızlaşma ile ilgili boyutları vardır ancak bundan ibaret de-ğildir. Ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal boyutları çokdaha önemlidir.

Brass’a göre (2015) “Küresel işgücü, serbest piyasayaumut veren tek şeydir.” (539). Sorun, küresel bağlamda iş-gücünü yadsınamaz bir ekonomik avantaj olarak hem di-sipline etmek, hem de ucuzlatmaktır (534). Bugün emek birnevi ipoteklidir, borçlandırılmıştır. Kredi borçlarını ödeye-bilmek için, güvence için, iş sözleşmesine güvenmek için,kontrol altında kalmayı kabul etmektedir. Burada özgür-lükten söz edilemez. İşin ve ücretin sürekliliği yoktur. Yerelya da göçmen, erkek ya da kadın aynı durumdadır (535).

21. yüzyıldaki değişimler, siyasal alanda bu süreçleri çokönemli hale getirmiştir. Yeni kesimlere ‘yeni orta sınıf’dense de (Giddens vd.), günümüzde prekarya yani güven-cesizler neokapitalizmin en önemli sonuçlarındandır (Ay-dın, 2015).

Adı ister proleterya olsun ister prekarya ya da yeni ortasınıf, önemli olan bunun sosyolojik bir gerçeklik olmasıdır

100

Page 83: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ve bu olguyu tanımlama ve çözümleme çalışmalarının eko-nomik, siyasal ve tarihsel süreçler de göz önüne alınarakyapılması gerekir.

Sonuç

Birçok uluslararası kurum, sivil toplum kuruluşu, der-nekler, birlikler, devletler ve hükümetler yaygın bir eğilimolarak kısa ya da uzun vadeli hedeflerinde kendilerine bilgitoplumuna erişim hedefini seçmiştir ve seçmektedir. Ja-ponya bunun tipik örneği olarak 1970’lerden itibaren 2000yılının amacını bilgi toplumuna erişim şeklinde belirlemişve bunda da bir hayli yol kat etmiştir. Sadece Japonya değil,çok sayıdaki gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke için aynıamaç geçerliliğini sürdürmektedir. Peki bilgi toplumunaerişim günümüz koşullarında mümkün müdür ya da nekadar mümkündür?

Bu hedefi oluşturan bilgi toplumu ya da enformasyontoplumu kuramları bazı yönleriyle özgürlükçü, ideal, ilericive gelecekçi niteliklere sahiptir. Ancak tarihsel süreçler,ekonomik ve sosyal olgular karşısında kimi çelişkileri deiçinde barındırır. Örneğin günümüz toplumlarında yaşa-nan sosyolojik sorunları görmezden gelmek, dikkati asıl so-runlara değil ikincil düzeyde olanlara çekerek örtükleş-tirmelere neden olmak ve bunun sonuçlarından biri olarakçözüm önerilerinin önünü kapamak bu çelişkilerden bazı-larıdır. Bu durum ise bilgi toplumu kuramlarını eleştirel an-lamda değerlendirme gerekliliğini ortaya çıkarır.

Bilgi toplumu kuramlarının en temel ve en önemli argü-manlarından biri kapitalizmin aşıldığı, sanayi ötesi yeni bir

101

Page 84: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

topluma geçildiği, sanayinin birincil olmaktan çıkarak onunyerini hizmet sektörünün aldığı, bu bağlamda bilgi toplu-muna ulaşıldığı şeklindeki savunusudur. Bu argümandaABD, Avrupa ve Japonya gibi gelişmiş ülkeler ölçüt alınır-ken doğu ve güney bölgelerindeki gelişmemiş ülkeler yoksayılır. Kaldı ki, gelişmiş ülkeler merkeze alınsa da kapita-lizmin yok olduğunu ve bilgi toplumuna ulaşıldığını iddiaetmek, ekonomik, sosyal ve kültürel olguları görmezdengelmektir; küreselleşmeyi ve tekelleşme süreçlerini yok say-maktır. Göçleri, terörizmi, suni savaşları yok saymaktır. Bunokta, bilgi toplumu kuramlarının en zayıf noktalarındanbirini oluşturur.

Kapitalizmin yüzlerce yılı bulan işleyiş sürecinde bilim,içerik ve işlev olarak dönüşüm geçirmiştir. Bilim öncelikle,asıl konusu olan hayatı ve insanı kendi içinden ve anlamın-dan çıkarıp ondan hayli uzaklaşmış ve bununla birliktekendini meta üretim süreçlerine, pazarlama tekniklerine,mühendislik çalışmalarına, matematiksel istatistiki veri üre-tim yöntemlerine yani aslında sistemi ve onun meşruiyetiniyeniden-üretme sorunsallarına endekslemiştir. Bilim bugüninsanlar için ve diğer canlılar açısından bakıldığında umutolmaktan giderek uzaklaşmıştır. Bilgi toplumu kuramındada ideal bilim anlayışı, buna hayli yakındır: Yani teknolojiendeksli, grafiksel datalara öncelik ve ağırlık veren, sayıla-bilir olmayanı dikkate almayan, verimlilik ve tüketim veri-leri ile hareket eden yaklaşım. Bilimin ve bilginin varoluşamaçlarına aykırı şekilde tanımlanmaları kuramın kendiiçindeki bir çelişki olarak bilgi toplumuna erişimin önündeciddi bir engele dönüşmüş bulunmaktadır.

102

Page 85: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Bilgi toplumu kuramlarının en önemli özelliklerindenbiri de teknolojik indirgemecilik içinde olmasıdır; bu du-rum onu abartılı ve ütopik kılar. Yeni teknolojilere belirle-nimci ve aşırı merkezi bir nitelik yüklemesi gerçekçi olma-yan misyon beklentilerini beraberinde getirir: Örneğintoplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik sorunların çözü-münü yeni teknolojilerden beklemek, demokrasinin işler-liği için dijital teknolojilere güvenmek gibi. Bunun doğalsonuçlarından biri ise teknolojilerle birlikte gelen risklerigörmezden gelmektir. Küreselleşme taraftarlarının temelsavunularından olan ‘malların serbest akışı’, ‘enformasyonya da bilginin serbest akışı’ savunusunu da beraberinde ge-tirmiş, yeni teknolojilerle birlikte internetin varlığı bu akışıtüm dünya yüzeyine yaymış ancak süreç, birçok olanak, ko-laylık, ucuzluk vb. olumlu özelliğin yanında çok sayıda riskve tehlikeyi de beraberinde getirmiştir. Siber suçlardakiartış ve toplu gözetim sorunları bunlardan sadece bazıları-dır. Sürece taraflı, ideolojik ve indirgemeci bakış ise varolan sorunları örtükleştirme tutumunu yaratmakta, var ol-mayan olguları ise ön plana çıkarmış olmaktadır. Bunun biruzantısı olarak bilgi toplumu kuramlarındaki, ‘ideolojilerinyok olduğu’ şeklindeki savununun bizzat kendisi ideolojiyedönüşmekte; bu nedenle günümüz toplumlarını değerlen-dirmede bize ekonomik, sosyolojik, politik ve kültürel an-lamda yeterli ve tutarlı bir zemin sunamamaktadır.

Bilgi toplumu kuramcılarına göre eğitim ömür boyusürmeli, kişiyi bilgi toplumunda yaşamaya hazırlamalı veeğitim sistemi bu amaca göre kurgulanmalıdır. Böylecebirey için eğitimin amacı entelektüel, psikolojik, etik, zihin-sel ve davranışsal gelişimi sağlamak değil, kuramın amaç-

103

Page 86: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

larına uygun formlara erişim olarak açıklanır. Bu bağlamdaakademiler, üniversiteler, enstitüler ya da diğer tüm eğitimve araştırma kurumları temelde teknoloji ve inovasyon ye-nilikleri için çalışan, prodüktif projeler üreten mühendislikişletmeleri şeklinde kurgulanır. Bu kurumlarda çalışanbilim insanları ve araştırmacılar da bu yeni teknolojileri sü-rekli daha da yenileştirerek kârı maksimize edecek süreçlerigeliştiren teknokrat-mühendislere evrileceklerdir. Sosyo-loji, felsefe ya da bilim etiği eski içeriklerinden uzaklaşacak,var olan topluma meşruiyet üreten içeriklerle donanacakya da yok olup gideceklerdir.

Bilgi toplumu kuramları ana akım olumlamacı yakla-şımların içindeki konumları ile ve bunun uzantısı olan ik-tidara yaklaşımları ile de dikkat çeker. Buna göre bilgitoplumu yeni teknolojiler ve günümüzdeki e-yönetişim sa-yesinde demokratik bir toplum olacak, özgürlük, eşitlik veyönetime katılma doğal olarak gerçekleşecektir. Ancak buiddialar en gelişmiş toplumlarda bile karşılığını tam olarakbulamamıştır. Belki gelecekte mümkün olabilecektir amabugünkü koşullarda böyle bir toplum henüz yoktur. Siyasalalandaki iktidar sorunlarının, demokrasi ve yönetim sorun-larının yeni teknolojilerle aşılacağını ummak hayalci birbeklentidir ve kuramın sosyolojik yanını zayıflatmaktadır.

Bilgi toplumu kuramlarında sanayi toplumunun aşıldı-ğının savunulması sınıfların yok olduğu yani bilgi toplu-munun sınıfsız bir toplum olduğu argümanlarını da bera-berinde getirir. Günümüzün sosyolojik, ekonomik ve poli-tik yapılanması içinde sınıfsal anlamda elbette değişikliklerolmuştur ama üretim sistemi temelde değişmediği için sı-nıflar da yok olmamıştır. Sınıfların yok olması ancak bir

104

Page 87: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ideal olabilir. Bu sorun konusundaki literatürde karşılaşılanen yaygın konu, prekarya tartışmalarıdır.

Prekarya, güvencesiz, esnek çalışan, sürekli bir işi ve gü-vencesi olmayan, eski proleteryanın yerini almış bulunan,kayıtsız da olabilen, doğu ve güney toplumlarında oldukçave uzun süredir yaygın olup giderek batı ve kuzey toplum-larında da yaygınlaşmış bulunan yeni sınıfların adıdır. Teo-rik literatürde çeşitli tanım farklılıkları olsa da bu niteliklerhemen her yaklaşımda kabul gören özelliklerdir. Prekaryakonusu neoliberalizmle ve küresel ekonomilerin gelişimiile doğrudan ilgili bir konudur. İkinci Dünya Savaşı sonrasıyaşanan soğuk savaş yıllarında birçok ülkede hayata geçi-rilen sosyal devlet uygulamaları kitlelerin beğenisini ka-zansa da, girişimcilerin kâr oranlarının düştüğü şeklindekiyoğun şikâyetlerine ve bunun değişmesi gerektiği şeklin-deki taleplerine konu olmuştur. Bu noktada sermaye sahip-lerinin en önem verdiği konu, çalışan kesimlerin esnekçalışma sistemine geçmeleridir. 1970’lerin sonunda birçokkapitalist ülkeye kabul ettirilen yasa ve uygulamalarla neo-liberal yönetim politikaları ve esnek çalışma sistemi hayatageçirilmiştir. Sosyal devlet uygulamalarının bütçedeki pay-ları giderek düşürülmüş, kamusal alanlara yapılan harca-malar azaltılmış, çalışma yaşamında postfordizm olaraknitelendirilen esnek çalışma sistemine geçiş süreçleri yo-ğunlaştırılmış ve bu süreçler sonunda dünya genelinde pre-karya sayısı hızla artmıştır.

Küresel politikalar sonucunda giderek yaygınlaşan göç,savaşlar ve terörizm sorunları prekaryanın artışında enönemli unsurlar olmuştur. Sermayenin dünya genelindeserbestçe dolaşımı, yerel bölge ve kültürlerin yatırıma açıl-

105

Page 88: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

ması, köylü ve çiftçi sayısının hızla azalması, tarım ve meraalanlarının tekelci büyük sermayede toplanması, kadın ça-lışan sayısının artışı, eğitim alanında stajyerliğin yaygınlaş-ması gibi gelişmeler de prekarya sayısının günden güneartmasına neden olmuştur ve olmaktadır. Prekaryanın pro-leteryanın yerini aldığı iddia edilse de proleteryaya benze-yen birçok özelliği vardır. ‘Proleterya yok olmuştur’ söy-lemi, bilgi toplumu kuramlarının sınıfsızlık argümanları ileaynı noktada birleşir. Oysa prekarya da sınıfsal bir olgudurve kimlik sorunu ancak bu çerçevede ele alınırsa anlamlıbir noktaya ulaşabilir.

Bilgi toplumu kuramlarında geçen bilgi-işçileri, teknok-ratik emek, mühendislik çalışmaları, internet emeği sahip-leri, enformatik işçiler, kadın ve çocuk emekçileri, stajyeröğrenci olarak çalışanlar, mevsimlik işçiler, göçmenler,azınlıklar, taşeron sisteminde çalışanlar daha çok esnek ça-lışma sistemine dâhildirler ve prekaryayı oluşturan genişkitlelerdir. Bunların sanayi alanında ya da sanayi dışı alan-larda çalışmaları prekarya oluşlarını değiştirmez. Bu vebenzeri sorunlarla prekarya konusu literatürde sınıf soru-nunu açımlamada kafa karıştırıcı olmayı sürdürmektedir.

Bu nedenlerle kimin, neleri, nasıl ve neden öyle açıkla-dığına dikkat ederek, farklılıkları ve ortak noktaları göre-bilen bir yaklaşımı kullanmak, sorunun açımlanmasında vetutarlı noktalar üzerinde durulmasında daha etkili olacak-tır. Bu makalede de bu yapılmaya çalışılmıştır.

106

Page 89: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Kaynakça

Agarwala, Rina (2013) Informal Labor, Formal Politics, andDignified Discontent in India, England, Cambridge: CambridgeUniversity Press.

Aksoy, Beyhan (2012) “Bilgi Teknolojileri ve Yeni Çalışma İliş-kileri”, Ege Akademik Bakış, Cilt: 12, Sayı: 3, Temmuz 2012, ss.401-414

Amin, Samir (2009) “Dünya Yoksulluğu, Yoksullaşma ve Ser-maye Birikimi” çev. sendika.org, Mülkiye Dergisi, Cilt: XXXIII, S.262, ss. 89-97

Aydın, Berkay (5 Nisan 2015) “Prekarya Tartışması: Yeni BirSınıf mı? İşçi Sınıfının Parçası mı?” Kaynak: http://halkci.org/prekarya-tartismasi-yeni-bir-sinif-mi-isci-sinifinin-parcasi-mi/Erişim Tarihi: 08.08.2016

Başaran, Funda (2010) İletişim Teknolojileri: Toplumsal Ge-lişme, Yayılmanın Ekonomi Politiği, Ankara: Ütopya Yayınları

Baudrillard, Jean (2010) Sessiz Yığınların Gölgesinde, Toplum-salın Sonu, çev. Oğuz Adanır, Ankara: Doğu Batı Yayınları

Bayram, A. Kemal (2009) Modernlik ve Sosyal Bilimler: Bilgi,İktidar, Etik ve Toplum, Modernity And Social Sciences: Know-ledge, Power, Ethics And Society; Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:XI, Sayı:1.

Bell, Daniel (1973) The Coming of Post Industrial Society,Aventure in Social Forecasting, NewYork: Basic Books.

Bell, Daniel (1999) The Coming of Post Industrial Society,NewYork: Basic Books

Bilton, Richard (19 Aralık 2014) “Apple’ın karanlık yüzü:Asya’da işçilere kötü muamele” Kaynak:

107

Page 90: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141218_apple_panorama, Erişim Tarihi: 30.08.2017

Brass, Tom (2015) “Free Markets, Unfree Labour: Old Questi-ons Answered, New Answers Questioned”, Journal of Contem-porary Asia, 2015, Vol. 45, No. 3, 531–540, Kaynak: http://dx.doi.org/10.1080/00472336.2015.1007517 Erişim Tarihi: 17.09.2016

Bodnar, Christopher (2006) “Taking It to the Streets: FrenchCultural Worker Resistance and the Creation of a Precariat Mo-vement” Canadian Journal of Communication, Vol 31, 675-694

Bora, Tanıl (01 Haziran 2010) “Tanıl Bora ile Söyleşi: Sınıf, Ka-pitalizm ve Türkiye” Söyleşiyi yapanlar: D. Demirkent, T. Baykanve T. Bora, Kaynak: http://www.birikimdergisi.com/guncel-ya-zi lar/323/tani l -bora- i le-soylesi -s ini f -kapital izm-ve-turkiye#.VpAdh6TujEg, E.T. 06.04.2017

Bora, Tanıl (02.07.2013) “Beyaz yakalıların isyanının ardındane var?” Kaynak: http://www.radikal.com.tr/hayat/beyaz-ya-kalilarin-isyaninin-ardinda-ne-var-1140107/ E.T. 06.04.2017

Brzezinski, Zbigniew (1970) Between Two Ages: America’sRole in the Technetronic Era, New York: Viking Press

Burke, Peter (2001) Bilginin Toplumsal Tarihi, çev. Mete Tun-çay, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları,

Carlaw, Kenneth, Les Oxley, Paul Walker, David Thornsand,Michael Nuth (2006) “Beyond The Hype: Intellectual PropertyAnd The Knowledge Society/Knowledge Economy”, Journal OfEconomic Surveys,Vol. 20, No. 4, p. 632-690

Castells, Manuel (2008) Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum,Kültür, Cilt:1, Ağ Toplumunun Yükselişi, çev. Ebru Kılıç, İstan-bul: Bilgi Üniversitesi Yayınları

108

Page 91: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Çakır, Mukadder (2015) Gösteri ve Gözetim, Ankara: ÜtopyaYayınları

Çakır, Mukadder (2014) “Giriş” Yazısı, Yeni Medyaya EleştirelYaklaşımlar içinde (Ed.) Mukadder Çakır, İstanbul: Doğu Kita-bevi

Diaconescu, Mirela (2009) Building a Knowledge Society inthe European Union, BULETINUL Seria, Vol. LXI, No. 1/2009,p. 50-59

Drucker, Peter (1993) Kapitalist Ötesi Toplum, çev. Belkıs Ço-rakçı, İstanbul: İnkılap Kitabevi

Ergunalp, Selim (24.07.2014a) “Prekarya: Güvencesizlik YeniBir Sınıf Mı Yaratıyor?” Mesele Dergisi, 2014, Sayı: 7, Kaynak:http://meseledergisi.com/2014/07/prekarya-guvencesizlik-yeni-bir-sinif-mi-yaratiyor/ Erişim Tarihi: 11.06.2016

Ergunalp, Selim (10.09.2014b) “Orta Sınıf(lar)” Mesele Dergisi,Sayı: Eylül 2014, Kaynak: http://meseledergisi.com/2014/09/orta-siniflar/ Erişim Tarihi: 11.06.2016

Foucault, Michel (2003) İktidarın Gözü, çev. Işık Ergüden, İs-tanbul: Ayrıntı Yayınları

Fuchs, Christian (2014) Dijital Emek ve Karl Marx, çev. TahirEmre Kalaycı ve Senem Oğuz, İstanbul: Nota Bene Yayınları.

Geray, Haluk (2003) İletişim ve Teknoloji, Uluslararası BirikimDüzeninde Yeni Medya Politikaları, Ankara: Ütopya Yayınları

Godin, Benoît (2008) The Knowledge Economy: Fritz Mach-lup’s Construction of a Syntetic Concept, Project on the Historyand Sociology of S&T Statistics Working Paper, No: 37, Kaynak:https://pdfs.semanticscholar.org/0786/f7c3b0828050dd1a6e75d443da1026d40fac.pdf, Erişim Tarihi: 29.06.2017

109

Page 92: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Habermas, Jürgen (1992) Rasyonel Bir Topluma Doğru, Öğ-renci Protestosu, Bilim ve Siyaset, çev. Ahmet Çiğdem, MehmetKüçük, Ankara: Vadi Yayınları

Habermas, Jürgen (1993) İdeoloji Olarak Teknik ve Bilim, çev.Mustafa Tüzel, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları

Hacısalihoğlu, Elif (2015) “Prekarya: Ne Tarihin İçinde Ne deDışında” Birgün Kitap, Sayı: 160, Kaynak: http://birgunkitap.blogspot.com.tr/2015/05/prekarya-ne-tarihin-icinde-ne-de-dsnda.html, Erişim Tarihi: 18.06.2016

Hall, Stuart (2002) “İdeoloji ve İletişim Kuramı” (der.) Süley-man İrvan, Medya Kültür Siyaset, Ankara: Alp Yayınları, ss. 101-106

Harvey, David (2013) Asi Şehirler, çev. Ayşe Deniz Temiz, İs-tanbul: Metis Yayınları.

International Labour Organization (2014) ILO Global Employ-ment Trends-2013, Risk of a jobless recovery? Geneva: ILO Office.Kaynak: http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—-d g r e p o r t s / — - d c o m m / — - p u b l / d o c u m e n t s /publication/wcms_233953.pdf Erişim Tarihi: 12.06.2017

Kellner, Douglas (1994) “Toplumsal Teori Olarak Postmoder-nizm: Bazı Meydan Okumalar ve Sorunlar” Modernite VersusPostmodernite içinde, Der. Mehmet Küçük, ss. 227-258

Kutlu, Denizcan (2015) ‘Prekarya’ Üzerine Eleştirel Notlar veDüşünceler, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 70(1) p. 223-236

Lyotard, J. François (1994) Postmodern Durum, çev. AhmetÇiğdem, Ankara: Vadi Yayınları

Machlup, Fritz (1972) The Production and Distribution ofKnowledge in the United States, USA Princeton, New Jersey:Princeton University Press.

110

Page 93: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Marx, Karl (1998) “Yabancılaşmış Emek”, 1844 Elyazmaları,Çev. Murat Belge, İstanbul: Payel Yayınları

Masuda, Yoneji (1983) The Information Society as Post Indust-rial Society, USA, Washington, D.C. WFS Press (World Future So-ciety)

Mattelart, Armand (2004) Bilgi Toplumunun Tarihi, çev. Ha-lime Yücel, İstanbul: İletişim Yayınları

Milkman, Ruth (2015) “Precariat Organizing in India:APoliticsof Recognition and Redistribution”, New Labor Forum 2015, Vol.24(2) 115–128, The Murphy Institute, City University of New York

Munck, Ronaldo (2017) Globalising The Working-Class Con-cept’: A Comment, Kaynak: http://www.iisg.nl/ labouragain/documents/munck.pdf, Erişim Tarihi: 3.07. 2017

Munck, Ronaldo, (25.05.2015) Interview, E-INTERNATIO-NAL RELATIONS, Kaynak: http://www.e-ir.info/2015/05/25/interview-ronaldo-munck/ Erişim Tarihi: 28.08.2017

Munck, Ronaldo (2013) “The Precariat: A View From theSouth” Third World Quarterly, Vol. 34, No. 5, 2013, pp 747-762

Parlak, Zeki (2004) “Sanayi Ötesi Toplum Teorilerinin EleştirelBir Değerlendirmesi” Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü Dergisi, Sayı: 2, ss.95-125

Porat, Marc Uri (Mayıs 1977) The Information Economy: So-urces and Methods for Measuring the Primary Information Sector(Detailed Industry Reports). Superintendent of Documents, U.S.Government Printing Office, Washington, D.C. 20402 Kaynak:https://eric.ed.gov/?id=ED142206 Erişim Tarihi: 28.06.2017

Postman, Neil (1993) Technopoly, The Surrender of Cultureto Technology, USA: Vintage Books

111

Page 94: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

Richardson, John M. (1977) “Foreword” Marc Uri Porat (Mayıs1977) The Information Economy: Sources and Methods for Mea-suring the Primary Information Sector (Detailed Industry Re-ports) adlı raporuna Önsöz. Washington, D.C. 20402 Kaynak:https://eric.ed.gov/?id=ED142206 Erişim Tarihi: 28.06.2017

Ross, George (1974) The Second Coming of Daniel Bell, Socia-list Register, p. 331-348 Kaynak: http://socialistregister.com/index.php/srv/article/viewFile/5320/2221 Erişim Tarihi: 1.05.2016

Sandoval, Marisol (2014) “Bilgi Çağının Karanlık Yüzü OlarakFoxconnlanmış Emekçiler: Apple’ın Çin’deki Üreticilerinin Ça-lışma Koşulları” çev. Kaya Tabanlı, (ed.) Mukadder Çakır, YeniMedyaya Eleştirel Yaklaşımlar, İstanbul: Doğu Yayınevi, ss. 211-268

Sayım, Ferhat ve Aydın, Volkan (Nisan 2011) Hizmet SektörüÖzellikleri ve Sistematik Olmayan Risklerin Sektör Menkul Kıy-metleri ile Etkileşimine Dair Teorik Bir Çalışma, Dumlupınar Üni-versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 29, ss. 245-262.

Standing, Guy (2011a) The Precariat: New Dangerous Class,London: Bloomsbury Publishing.

Standing, Guy (15.11.2011b) “The Precariat and DeliberativeDemocracy: A Note towards elements for a Precariat Charter”

Kaynak: http://www.uninomade.org/the-precariat-and-deliberative-democracy/ Erişim Tarihi: 07.04.2017

Standing, Guy (08.11.2012) “The Precariat is Growing Angry”Kaynak: http://boilingfrogs.info/2012/11/08/guy-standing-precariat-angry/ Erişim Tarihi: 09.02.2015

Standing, Guy (2013) “Defining the Precariat” Kaynak:www.eurozine.com ve http://eprints.soas.ac.uk/18276/1/De-

112

Page 95: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

fining%20the%20precariat%20Eurozine%20Apr%202013.pdf Eri-şim Tarihi: 11.04.2016

Standing, Guy (2014) Prekarya, Yeni Tehlikeli Sınıf, çev. ErginBulut, İstanbul: İletişim Yayınları.

Standing, Guy (2016) “The Precariat and Class Struggle” Kay-nak: http://www.guystanding.com/files/documents/Preca-riat_and_Class_Struggle_final_English.pdf, Erişim Tarihi:11.04.2016

Stevenson, Nick (2008) Medya Kültürleri, Sosyal Teori ve Kitleİletişimi, çev. Göze Orhon, Barış Engin Aksoy, Ankara: ÜtopyaYayınları

Toffler, Alvin (1991) Ekonominin Çöküşü, Eko-Spazm, çev.Mete Akçok, İstanbul: İnsan Yayınları.

Toffler, Alvin (1992) Yeni Güçler Yeni Şoklar, Türkçesi: BelkısÇorakçı, İstanbul: Altın Kitaplar

Toffler, Alvin (1980) The Third Wave, London: Pan

Tonak, E. Ahmet (7 Aralık 2014) “Prekarya mı, Proleterya mı?”Kaynak: http://www.sendika.org/2014/12/prekarya-mi-proleterya-mi-e-ahmet-tonak/, 7 Aralık 2014, E.T. 9 Eylül 2016

Tonak, Ahmet (24 Kasım 2009) “Dünyanın ahvâli üzerine so-rular ve ‘cevaplar’” Kaynak: http://kizilcik.org/index.php?op-tion=com_content&view=article&id=133:duenyann-ahvali-uezerine-sorular-ve-cevaplar&catid=34&Itemid=158 Erişim Tarihi:02.04.2017

Türkiye İstatistik Kurumu İşgücü İstatistikleri (Ekim 2015 için)Oranları (15 Ocak 2016) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBul-tenleri.do?id=21568 , Sayı: 21568 ErişimTarihi: 10.07.2017

Uğurlu, Göksu (10.05.2015) “Poulantzas ve Yeni Küçük Bur-

113

Page 96: GİRİŞ Bilimsel literatürde ve gündelik yaşamda …...nıtı, ‘doğru nedir?’ sorusunun yanıtı kadar zordur. Bilgi ile enformasyon, nasıl ile ne soruları, açık seçik

juvazi” Kaynak: http://www.insanokur.org/poulantzas-ve-yeni-kucuk-burjuvazi-goksu-ugurlu/ Erişim Tarihi: 02.04.2016

Unesco World Report (2005) “Towards Knowledge Societies”Unesco Publishing, Kaynak: http//www.unesco.org/publicati-ons, Erişim Tarihi: 10.07.2017

Unesco Executive Board, Hundred And Sixty-Fourth Session(25 April 2002) “Building Knowledge Societies, Some preliminarypoints for reflection”, Paris

Uçkan, Özgür (2011) “Gençlik, Bilgi Toplumu, Yönetişim, San-sür ve Türkiye” Katılımın e-hali, Gençlerin Sanal Alemi, Der. AslıTelli Aydemir, Alternatif Bilişim Derneği, ss. 105-140

Webster, Frank (2006) Theories of the Information Society,Third Edition, London, New York and Canada: Routledge

Yanıklar, Cengiz (2010) Postmodernist Antipati: Postmoder-nist Sınıfsızlık Yaklaşımlarına Eleştirel Bir Bakış, Ankara Üniver-sitesi SBF Dergisi, ss. 205-227.

Yücesan Özdemir, Gamze (2009) “Küresel İletişim Çağı: Ege-men Yaklaşım Versus Ekonomi Politik Yaklaşım” (Ed.) SeldaBulut, Sermayenin Medyası Medyanın Sermayesi, Ekonomi Po-litik Yaklaşımlar, Ankara: Ütopya Yayınları, ss. 15-45.

Yılmaz, Bülent (1998) “Bilgi Toplumu: Eleştirel Bir Yaklaşım”,Information Society: A Critical Approach, Hacettepe ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı:1, ss. 147-158

114