Upload
vokhuong
View
226
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TSRM Bülteni
Prematür Ovaryen Yetmezlikte Güncel Yaklaşımlar
Tekrarlayan Gebelik Kaybı
Perimenopozal ve Postmenopozal Kadınlarda Uzun Dönemli Hormon Tedavisi
Editöre Mektup
İçindekilerden Bu Sayımıza Katkıda Bulunanlar:
Dr. Erbil Doğan
Dr. Aslı Akdöner
Dr. Gökalp Öner
Dr. Murat Celiloğlu
Dr. Erkan Çağlıyan
Dr. Tunç Timur
Dr. Ali Sami Gürbüz
Dr. Kemal Özgür
Bu Sayımızda:
Editör'den
Geçmiş Etkinlikler
Derlemeler
Makale Çevirileri
Ekim 2017
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Değerli meslektaşlarım her branştan üreme sağlığı gönüllüleri, Blast yeni konular ve konuk
uzmanlar ile bir hayli dolu, öğretici ve düşündürücü bir sayıyla karşınızda. Editörümüz bu
sayıda da güzel bir derleme yapmış.
Kongremize geri sayım başladı Ben 2014-2016 döneminde bize gösterilen teveccühün
artarak devam edeceğini düşünüyorum. Bu kongrede ki bir ilk de Uluslararası Fertilite
Dernekleri Federasyonu (IFFS) desteği olacak. Ayrıca bilimsel çalışmaları destekleme
misyonumuzu arttırarak bu kongrede de sürdüreceğiz ve ödüllerimiz olacak. Yine Titanic
Deluxe Otel den bize özel 700 ü aşkın oda tahsisi ile hepimiz bir arada bir kongre süreci
geçirmeyi planlıyoruz. 2018 de başka yere söz vermeyin lütfen.
Bu arada müstakil tüp bebek merkezleri sorumluları için mesleklerinin icrasında
ameliyatlarını dışarıda yapabilmelerinin önünü açan Danıştay davasını da hukuk müşavirliğimiz kazandı kendilerini
camiamız adına kutluyoruz.
Son söz Tüp Bebek tedavisinde şüphe yoktur güven vardır.
Saygılarımla
Prof. Dr. Ahmet Zeki Işık
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Sevgili meslektaşlarımız,
Yeni bir BLAST e-bülteniyle karşınızdayız. Bu sayımızda yine çeşitli makale özetleri, derleme
yayınlar ve editöre mektup köşesinden oluşan ilginç bölümlerimiz var.
Bu e-bültende menopozla ilgili yazılara ağırlık verdik. Ayrıca infertilite ve tekrarlayan gebelik
kayıplarında miyomların tedavisi ile ilgili ASRM'nin görüşünü içeren bir çalışma ve ESHRE
Erken Gebelik Çalışma Gurubunun hazırladığı tekrarlayan gebelik kayıpları için önerilerin
derlendiği bir yazıyı da sizlerin beğenilerine sunuyoruz. Bölüme katkıda bulunan tüm
meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
Bunun dışında yeni dönemde yapacağımız toplantıların da duyurularını bulabilirsiniz. Ayrıca
TSRM 2018 kongresinin ilk duyurusunu da buradan sizlerle paylaşmak istiyoruz. 8-11 Kasım
2018 tarihleri arasında Titanic Deluxe Hotel Belek Antalya'da gerçekleştireceğimiz ve
Uluslararası Fertilite Dernekleri Federasyonu (IFFS) ile birlikte organize edeceğimiz kongremizin hazırlıklarına tüm
hızıyla başladık.
Yeni bölümlerde görüşmek ümidiyle, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.
Prof. Dr. Erbil Doğan
TSRM Genel Sekreteri
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Geçmiş Etkinlikler:13 Eylül 2017 Webinar: Menopoza Güncel
Yaklaşım - Prof. Dr. Kutay BİBEROĞLU
27 Eylül 2017 Webinar: Kadın Doğum
Uzmanı Gözüyle Erkek İnfertilitesine
yaklaşım - Doç. Dr. Kubilay VİCDAN
Tanım ve Tanı
Kriterleri:
Prematür ovaryen
yetmezlik (POY),
kadınlarda 40
yaşından önce
g o n a d o t r o p i n
yüksekliğine, düşük
östrojen seviyesinin
eşlik ettiği erken
ovaryen fonksiyon kaybıdır. POY, 40 yaş altındaki
kadınların %1-2’sini, 30 yaş altındaki kadınların %0,1’ini,
20 yaşın altındaki kadınların ise %0,01’ini etkileyen
yaygın bir bozukluktur. İnsidansı yaşla birlikte artar (1).
Yirminci gestasyonel haftada her bir insan over
korteksinde yaklaşık 6.000.000-7.000.000 primordial
folikül mevcuttur. Bu sayı yaşla beraber azalır ve
menopoz sonrasında ise neredeyse sıfırlanır.
Sosyoekonomik olarak gelişmiş toplumlarda,
kadınlarda ortalama menopoz yaşı, 48-50 yaş olarak
kabul edilmektedir (2). Kadınların yaklaşık %88’i 45 yaş
sonrasında menopoza girmektedir. 40-45 yaş arası
erken menopoz olarak kabul edilir, insidansı % 5-10
denilebilir (3). POY genelde daha önce düzenli olan
menstrüel sikluslarda düzensizleşme ile kendini
gösterir. Sekonder seks karakterleri gelişmiş ve 15
yaşını doldurmuş veya sekonder seks karakterleri
gelişmemiş ve 13 yaşını doldurmuş genç kızlarda
menarşın olmaması (primer amenore) ya da önceden
menstruasyon gören kadınlarda 6 ay süreyle veya 3
siklus süresince adet görememe (sekonder amenore)
teşhis açısından şüphe uyandırmalıdır. Bu tür
şikayetleri olan bireylere tanıya yönelik inceleme
yapılmalıdır (4). Çünkü POY, primer amenorede %10-28,
sekonder amenorede ise %4-18’inin altta yatan
nedendir (5). POY tanısı, 40 yaşından önce kadınlarda
irregüler menstrüel sikluslara, postmenopozal
dönemde gözlenen yüksek FSH düzeyinin eşlik etmesi
ile konulmaktadır. Ara ara ovaryen fonksiyonlarda geri
dönüş ve spontan menstrüasyon olabileceğinden tanı
için amenore şart değildir. Bu durum hastaların
doktora geç
başvurmasına neden
olmaktadır (6,7).
Sekonder amenore ile
başvuran hastalarda ilk
olarak gebelik
dışlanmalıdır. Gebelik
dışlandıktan sonra
serum FSH, LH, TSH,
östradiol ve prolaktin
düzeyi ölçümleri yapılmalıdır (8). Menopozal düzeyde
FSH tespit edilen hastalarda ovaryen yetmezliği
doğrulamak için 4-6 hafta sonra FSH ölçümü
tekrarlanmalıdır (9). Ayrıca günümüzde, anti-müllerian
hormon (AMH) ve antral folikül sayısı (AFC) tanıyı
destekleyen en önemli testlerdir.
Prematür Ovaryen Yetmezlik Nedenleri;
-İyatrojenik nedenler: Neoplastik hastalıkların
tedavisinde kullanılan kemoterapi (KT) ve radyoterapi
(RT) POY`e yol açabilirler. Her iki tedavi şekli de over
fonksiyonlarında önemli derecede azalmaya yol açar.
Foliküler atrezinin oranı, overlerin kemoterapötik ajana
veya radyasyona direkt maruziyet miktarına bağlıdır
(10). Histolojik bulgularla uyumlu olacak şekilde
klinikte, özellikle 40 yaşından küçük kadınlarda,
kemoterapi esnasında gonadotropin yüksekliğinin eşlik
ettiği amenore gözlenmektedir. Kemoterapi kesildikten
sonra hastalarda menstrüasyon ve bir kısmında da
fertilite, bir kaç aydan yıllara varan sürede tekrar geri
kazanılabilir (11). KT öncesi hastalarda LH ve FSH
sekresyonu GnRH agonisti ile süprese edilirse ovaryen
hasar azaltılabilir. Bunun dışında oral kontraseptiflerin
de az bir miktar koruyucu olduğu kaydedilmiştir (10).
Ovaryen doku, radyoterapiye kemoterapiden daha
hassastır (12). Puberte öncesinde uygulanan RT`ye
bağlı POY gelişme riski ileriki yaşlarda uygulanana göre
daha azdır (13). Genç kadınlarda radyoterapiden sonra
geçici amenore görülebilmekle beraber 6 ila 18 ay
sonra yeni primer foliküller geliştiğinden bu durum
düzelebilmektedir (14).
Prematür Ovaryen Yetmezlikte Güncel Yaklaşımlar
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Uzm. Dr. Aslı Akdöner Prof. Dr. Murat Celiloğlu Uzm. Dr. Erkan Çağlıyan
RT alan hastaları ovaryen hasardan korumak için çeşitli
yöntemler denenmiştir. Overlerin cerrahi olarak başka bir
bölgeye naklinin (ovaryen transpozisyon) ve GnRH
analoglarının kullanımının ovaryen fonksiyonlardaki kaybı
azalttığı saptanmıştır (15,16). Ovaryen transpozisyon yolu
ile overleri, RT sahasından uzaklaştırılan hastaların %60-
100’ünde over fonksiyonlarının korunduğu gösterilmiştir
(17). Ovaryan doku kriyoprezervasyonu ise günümüzde,
diğer bir alternatiftir (18).
-Otoimmun hastalıklar: POY hastalarının %10-20`si
otoimmun hastalıklar ile beraberdir (19). POY ile ilişkili
olarak çok sayıda endokrin (tiroidit, adrenal hastalıklar,
hipoparatiroidi, diabetes mellitus ve hipofizit) ve endokrin
dışı (kronik kandidiyazis, idiopatik trombositopenik
purpura, vitiligo, alopesi, otoimmün hemolitik anemi,
pernisiyöz anemi, sistemik lupus eritematozus, romatoid
artrit, crohn hastalığı, sjögren sendromu, myasthenia
gravis, primer biliyer siroz, kronik aktif hepatit) otoimmün
tablo bildirilmiştir (20, 21). Endokrin otoimmun ovaryen
yetmezlik Addison hastalığı ile birlikte olabilmektedir. Bu
duruma over ve adrenallere karşı oluşan otoantikorların
benzerliğinin yol açtığı düşünülmektedir. Ancak otoimmun
kaynaklı POY`te çoğu zaman anti-ovaryen antikorlar
mevcuttur. Literatürde FSH reseptörü, LH reseptörü, zona
pellüsida ve diğer bazı ovaryen antijenlere karşı oluşan
ovaryen antikorlar rapor edilmiştir (22).
POY hastalarının %4`ünde anti-adrenal antikorlar pozitif
olup, bu hastaların yarısında adrenal yetmezlik gelişmesi
açısından risk vardır (23). Anti-adrenal antikorlardan
steroidogenik enzimlere karşı olan P450scc (CYP11A1, side-
chain cleavage enzyme), P450c17 (CYP17, 17-alpha-
hydroxylase) ve p450c21 (CYP21A2, 21-hydroxylase)’ı
saptamak için testler geliştirilmiştir. Özellikle CYP21A2
otoantikoru Tip1 Otoimmun Poliendokrinopati
Sendromunda sık görülür (24, 25, 26). Hastalar anti-adrenal
antikor açısından da taranmalıdır (27).
-Enfeksiyonlar: Gonadları tutabilen bazı enfeksiyöz
hastalıklar da POY`e neden olabilmektedir. Kadınlarda
puberte sonrası geçirilen kabakulak enfeksiyonu overleri
etkileme eğiliminde olup kabakulak geçiren kadınların %3-
7`sinde POY gelişebileceği gösterilmiştir (12). Varisella
enfeksiyonu (7), immunsuprese hastalarda sitomegalovirüs
(CMV) (28) ve insan immun yetmezlik virüsü (HIV) ooforit
etkeni olabilmektedir (10).
-Çevresel toksinler: Çevresel toksinler, sigara, alkol,
yiyecekler ve strestir (7). Çevresel toksinler; GnRH`nun,
hipotalamustan pulsatil salınımının baskılanmasına ve
direkt oosit sayısının azalmasına neden olarak ovaryen
disfonksiyona yol açabilirler (29).
-Diğer:
POY insidansı etnik kökene göre de farklılık gösterirken
eğitim, medeni hal, yerleşim bölgesi ile ilgili net sonuç
yoktur. İnsidansı beyaz Asya ve Japon ırkında %1,
Afrika, Amerika, Hispaniklerde %1,4 ve Çin’de %0,5’dir.
-Genetik nedenler: POY hastalarının genetik açıdan
araştırılması sonucunda, X kromozomunun yapısal ve
sayısal anomalileri ile birlikte hem X kromozomu
üzerinde hem de otozomal kromozomlar üzerinde
POY ile ilişkili pek çok gen belirlenmiştir (30). Genom
boyu çalışmalarında otozomal kromozomlardan 5, 6,
13, 19 ve 20. kromozomlar üzerinde doğal menopoz
yaşını etkileyen genlerin olduğu saptanmıştır (31, 32).
-POF1 ve POF2 Bölgeleri:
POY`li hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda, X
kromozomunun q kolunda POY için 2 major bölge
saptanmış olup bu bölgeler POF1 (Xq26.2-q28) ve
POF2 (Xq13.3-q22) olarak adlandırılmıştır (33). POF1
lokusunda FMR1, HS6ST2, TFDP3, GPC3 ile POF2
lokusunda DIAPH2, DACH2, POF1B genleri POY için
aday genler olarak öne sürülmüştür (34). Kırılma
noktalarının haritalanması ile yapılan moleküler
çalışmalarda POF2 bölgesindeki aday genler
belirlenmiş olup bu genler; Diaphanous Homolog 2
(DIAPH2), Dachshund Homolog 2 (DACH2) ve
Premature Ovarian Failure 1B (POF1B)`dir (33).
Gonad gelişim bozuklukları, Swyer Sendromu (46,XY)
ve 46,XX saf gonadal disgenezidir. Etkilenen bireyler
fonksiyonel olmayan over ile doğdukları için (bilateral
streak gonads) bu bireylerde primer amenore
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Meme kanserli hastalarda kontrollü overyan stimülasyon nasıl yapılmalı?Prematür Ovaryen Yetmezlikte Güncel Yaklaşımlar
bulunmaktadır. Y kromozomu mozaisizmi olan
olgularda gonadoblastom oluşumunu önlemek için
gonadektomi uygulanabilir (35).
-Frajil X Premutasyonu: FMR1 geni (Frajil X Mental
Retardasyon 1), kromozom Xq27.3’de lokalize bir gendir.
Gen, 5' ucunda CpG metilasyon bölgesi ve birinci
ekzon'un translate olmayan kısmında CGG (sitozin,
guanin, guanin) trinükleotit tekrarları içerir. CGG
trinükleotid dizisinin tekrarları ile oluşan dinamik
mutasyon nedenli ekspansiyon ve anormal metillenme
sonucu genin fonksiyonu bozulur ve Frajil X Sendromu
(FXS)(OMIM 300624) meydana gelir (36). FXS, Down
sendromundan sonra mental retardasyonun eşlik ettiği
hastalıklar grubunda ikinci sırada, ailesel mental
retardasyonlar grubunda ise ilk sırada yer almaktadır.
Toplumda erkeklerde ~1/4000, kadınlarda ~1/8000
oranında gözlenmektedir. FMR1 geni üzerindeki CGG
trinükleotid dizisi normal bireylerde genellikle 5-44
arasında tekrara sahipken, 45-54 arasındaki tekrarlar
“gri bölge”, 55-200 arasındaki tekrarlar Frajil X
premutasyon allelleri olarak tanımlanır. Tam etkilenmiş
bireylerde CGG trinükleotid dizisinin >200 tekrar (tam
mutasyon) sayısı bulunur. Klinik bulgular otizm, dikkat
eksikliği sendromu (ADD /ADHD), hiperaktivite ve bağ
doku bozuklukları ve konvülziyonlar olarak
tanımlanabilir. Mozaisizm durumunda da benzer
değişiklikler görülür ancak bulgular daha hafiftir (37).
CGG tekrar sayısı 55-200 arasında olan premutasyon
taşıyıcıları, tekrar sayısının artışıyla tam mutasyona
dönüşme riski taşır. Premutasyon, POY hastalarında
yapılan çalışmalarda, %3-15 arasında POY nedeni olarak
sunulmuştur.
Genel popülasyonun ~%1’inde POY gözlenirken,
premutasyon taşıyıcısı kadınların ~%20’sinde POY
gözlendiği, POY olan kadınlarda premutasyon taşıyıcılığı
oranının ~%6 olduğu bildirilmektedir (38,39). Frajil X
premutasyonu, sporadik olarak da ortaya çıkabilir (40).
-POY ile ilişkili otozomal genler:
- Sendromik POY ile ilişkili genler: FSHR, GNAS, FOXL2,
GALT, AIRE, STAR, CYP17A1, CYP19A1, eIF2B, NOG, ATM,
POLG, PMM1, BMPR1B, ADAMTS19 ve GJA4 genleri
sendromik POY ile ilişkilendirilmiştir(41).
- Sendromik olmayan POY ile ilişkili genler: İzole POY ile
ilişkilendirilmiş pek çok aday gen bulunmaktadır. Bunlardan
bazıları: INHA, GDF9, TGFBR3, NOBOX, NANOS3, FIGLα,
FOXO1, FOXO3, ESR1, WT1, PTEN, CDKN1B, CITED2, SF1,
WNT4, DMC1,HFM ve MSH5 genleridir(42).
-X kromozomu üzerindeki diğer genler:
Xp’de lokalize diğer aday genler BMP15, ZFX ve SHOX
genleridir. BMP15 geni iki ekzondan oluşur ve Xp11.2
lokalizedir, değişiklikleri ile oluşan fenotip OMIM (Online
Mandalian İnheritance in Man)’de POF4 olarak
tanımlanmakta olup, Gdf9b olarak da bilinir. BMP15 primer
foliküldeki oositten eksprese olur. Granüloza hücrelerinin
proliferasyonunu stimüle ederek folikül büyümesinin, primer
evreden FSH bağımlı evreye ilerlemesini indükler ve FSH
tarafından indüklenen progesteron üretimini baskılar.
BMP15 geninin fonksiyonu sadece dişi eşey hücresiyle sınırlı
olmayıp, ilişkili gonad dokularında da ekspresyonu
yapılmaktadır (34). BMP15’in protein ürünü GDF9 ile %52
homoloji gösterir. GDF9 5q31.1 lokalizedir. BMP15 ve GDF9
proteinleri over fonksiyonlarında sinerjik etki
göstermektedirler. Popülasyona bağlı çalışmalarda primer ve
sekonder amenore ile ilişkili POY olgularının %1,5-12’sinde
(34), 46,XX idiyopatik POY olgularının %4,2’sinde BMP15
geninin farklı mutasyonları tespit edilmiştir (43). ZFX (Zinc
Finger X) geni ZFY ile homologdur. Transkripsiyon aktivatörü
olarak rol oynar. Hayvan çalışmalarında ZFX çıkarılmış
farelerde germ hücre sayısının düştüğü rapor edilmiştir (42).
SHOX gen delesyonlarının Turner Sendromunda kısa boy,
duplikasyonlarının ise POY sendromu ile ilişkili olduğunu
bildiren çalışmalar bulunmaktadır (44).
Prematür Ovaryen Yetmezlikli Hastanın
Değerlendirilmesi:
POY, genç kadınlar için kabullenmesi zor bir tanıdır. Bu
durumdan kişinin hem fiziksel, hem de ruh sağlığı, cinsel
hayatı, üreme kapasitesi ve sosyal yaşamı etkileneceğinden
hasta tanı konusunda bilgilendirilirken hasta psikolojisini
dikkate alan, iyi planlanmış hassas bir yaklaşım
uygulanmalıdır (8,45). Hastalarda kendi yaş grubundaki
kontrollerle kıyaslandığında kardiyovasküler hastalık, felç ve
osteoporoz görülme riski artmıştır. Ayrıca seks
hormonlarının eksikliği de ürojinekolojik sistemde negatif
etkilere neden olacaktır (45). Hastaya tanı anlatılırken geçici
remisyon ve spontan gebelik şansı gibi POY’i normal
Meme kanserli hastalarda kontrollü overyan stimülasyon nasıl yapılmalı?
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Prematür Ovaryen Yetmezlikte Güncel Yaklaşımlar
menopozdan ayıran özellikler üzerinde de durulmalıdır
(46). POY’te overlerdeki inaktivasyon kaynaklı hormon
üretiminin yetersiz olması nedeniyle uzun süreli
östrojen eksikliği osteoporoz ile beraberinde menopoz
etkilerinin erken ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Östrojen, kemik oluşumu ve sağlığının devamı için
önemlidir. Kemik yoğunluğunun POY’te kontrollere göre
daha düşük olduğu gösterilmiştir (47). Düşük östrojen
düzeyleri, trigliserid düzeylerindeki artış, HDL (High-
density lipoprotein) ve insülin duyarlılığında azalma ile
birlikte kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörleri ile
ilişkili bulunmuştur. İskemik kalp hastalığı sebepli
mortalite oranı 40 yaşından önce POY tanısı alan
kadınlarda, normal menopoz yaşayan kadınlara göre
%80 fazla bulunmuştur (4). POY olgularında utangaçlık,
benlik saygısı ve sosyal anksiyete gibi psikolojik sorunlar
ile bilişsel işlev ve bellek sorunlarının görülme riski
artmaktadır (48). POY olan kadınların en az %20’si,
hipotiroidizm, diabet, sistemik lupus eritematozus,
romatoid artrit, Addison hastalığı ile sınırlı olmamakla
beraber başka otoimmün hastalıklara da sahiptir.
Adrenal otoimmün sorunların varlığında, adrenal
yetmezlik ve Addison hastalığı gelişme riski %50 olup,
tanıda geç kalındığı takdirde ölümcül olabilmektedir (3).
Kısaca özetlemek gerekirse, prematür ovaryen
yetmezlik şüphesi olan hastalarda, ayrıntılı bir hormon
paneli (FSH, LH, E2, PRL, Kortizol, İnsülin, TSH, fT3, fT4,
Anti-TPO, Anti-TG, Anti-adrenal antikorlar) görülmesi, bu
olguların mevcut olabilecek ek hastalıklar açısından
multisistemik olarak değerlendirilmesini sağlar.
Prematür Ovaryen yetmezlikte Tedavi:
POY’li kadınlara ekzojen estrojen replasmanı tavsiye
edilmesine rağmen, ek hastalıklardan korunma,
semptomların düzeltilmesi için uygulanan tedavi
rejimlerinin çeşitliliği ve tedavinin güvenliği ile ilgili
veriler eksiktir. Öncelikle hastaların ihtiyacı olan uygun
estrojen replasmanı yapılmalıdır (günlük 1-2 mg per oral
17β-estradiol, günlük 100 mcg transdermal 17β-
estradiol ya da günlük 0,625-1,25 mg konjuge estrojen)
(49,50,51). Bu tedaviye endometrial hiperplazi ve
kanserden korumak amaçlı uygun bir progesteron da
eklenmelidir (devamlı ya da aralıklı). Kombine oral
kontraseptifler (KOK) de bu amaçla kullanılabilir. Ancak
oral kontraseptiflerin içerdikleri E2 ve progesteron
dozları, uygun replasman dozları değildir. POY’li
hastaların tedavi rejimleri için gereken dozlardan çok
daha potenttir (50). Şimdiye kadar, oral kontraseptifler
ile hormon replasman tedavisinin bu hastaların
kardiyovasküler risk, hayat kalitesi (vazomotor semptomlar,
kanama profili, seksüel disfonksiyon, hasta memnuniyeti)
veya kemik sağlığına etkileri yönünden karşılaştırmasını
yapan iyi planlanmış randomize bir çalışma yapılmamıştır.
Estrojen içeriğinin daha az potent olmasından dolayı hormon
terapisinin venöz tromboemboli riski açısından daha az riskli
olduğu söylenebilir. Bazı klinisyenler, karaciğerdeki "ilk geçiş
etkisi"ni elimine ederek venöz tromboemboli riskini daha da
azalttığından dolayı transdermal tedaviyi önermektedirler
(52,53). POY’li hastaların, %10 oranındaki spontan gebelik
ihtimali nedeni ile, kesin kontrasepsiyon isteyenlerde KOK bir
seçenek olabilir. Ancak KOK kullanmak istemeyen hastalara
estrojen replasmanına ek progesteron takviyesi amaçlı
levonergestrel içeren RİA yerleştirilebilir (54,55). Tedavi, tüm
hastalar için ortalama olarak 50-51 yaşa kadar devam
etmelidir. Bundan sonraki dönemde eğer hastanın menopoz
semptomları devam ediyorsa her hasta için risk-yarar
karşılaştırması yapılarak ve tedaviler her hasta için
bireyselleştirilerek devam edilebilir (56).
Kaynak ve tüm makaleyi indirmek için tıklayınız
Meme kanserli hastalarda kontrollü overyan stimülasyon nasıl yapılmalı?
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Prematür Ovaryen Yetmezlikte Güncel Yaklaşımlar
Bu derlemede asemptomatik kadınlarda miyomların gebelik ve gebelik kaybı üzerine etkisi ve miyomektominin gebelik
sonuçlarını nasıl etkilediği değerlendirilmiştir.
Uterin miyom üreme organlarında en sık görülen tümör olup kümülatif insidansı üreme çağında %70’dir (1).
Semptomatik hastalarda miyomların çıkarılması şikayetlerin gerilemesine ve hastanın hayat kalitesini artmasına neden
olurken, asemptomatik hastalarda miyomektominin gebelik ve fertilite üzerine etkisi tartışmalıdır. Miyomları
değerlendirmede günümüzde FIGO evreleme sistemi kullanılmaktadır (Şekil 1). Derlemeye, çalışmalarda farklı yaş
grupları ve terminoloji olmasından dolayı MEDLİNE verilerindeki 1785 çalışmadan 88’i dâhil edilmiştir. Dâhil edilme
kriterleri; seviye I (randomize kontrollü çalışmalar (RKÇ) içeren derlemeler ve çalışmalar) ve seviye II (Randomizasyon
olmayan kontrollü çalışmalar, kohort çalışmaları içeren derleme ve çalışmalar ve olgu-kontrol çalışmaları) çalışmalar,
üreme çağındaki insan çalışmaları, infertil hastalar ve tekrarlayan gebelik kaybı olan hastalar olarak kabul edilmiştir.
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Removal of myomas in asymptomatic patients to improve fertility and/or reduce miscarriage rate: a guideline. Practice Committee of the American Society for Reproductive Medicine
Fertil Steril 2017;108:416–25.
FERTİLİTEYİ ARTTIRMAK VE/VEYA DÜŞÜK ORANLARINI AZALTMAK İÇİN ASEMPTOMATİK HASTALARDA
MİYOMLARIN ÇIKARILMASI
Yorumlayan : Doç. Dr. Gökalp ÖnerKayseri Memorial Hastanesi
Miyomların Üreme Üzerindeki Etkisi
Miyomlar uterusun anatomik yapısını bozarlar. Submuköz
miyomlar endometrial kaviteyi etkileyerek embriyo
implantasyonu ve gelişimini engellemektedir.
Miyometrium ve serozadaki miyomlar büyüyerek baskı ve
ağrıya neden olabilirler, fakat fertilite ve gebelik üzerine
etkileri tartışmalıdır.
Asemptomatik miyomların gebelik üzerine etkisi ile ilgili tek
gözlemsel çalışmada miyomun yeri ve lokalizasyonunun
gebelik üzerine negatif etkisi olmadığı bildirilmiştir (2). Bu
çalışmanın majör kısıtlılığı sadece gebe olan kadınların
dahil edilmesinden dolayı gebe olmayan popülasyonda
fertilite prospektif olarak değerlendirilememiştir.
Yardımcı üreme yöntemlerini içeren çalışmalarda gebelik
oranları ve miyomun etkisi çoğunlukla kohort çalışmalarda
ve IVF uygulanan hastalarda bakılmıştır. En geniş
çalışmada embriyo transferi başına klinik gebelik oranları
intramural miyomu olan grupta olmayan gruba göre
anlamlı olarak azalmıştır (% 23.3 vs. % 34.1) (3). Fakat bu
çalışmada miyom olan gruptaki hastaların (n=112) yaşı
miyomu olmayan gruba (n=322) göre daha yüksektir (36.4
vs. 34.6). Prospektif bir çalışmada, kaviteyi bozmayan
intramural miyomlar infertil hastalarda klinik gebelik ve
doğum oranlarını azaltmıştır (%53 vs. %37) (4). Fakat başka
bir prospektif kohort çalışmada ise embriyo transferi
başına klinik gebelik oranları benzer bulunmuştur (5).
Diğer çalışmalar ise retrospektif niteliktedir ve etkilenmiş
ve etkilenmemiş grupları karşılaştırmada gücü yetersizdir.
Miyomların dağılımı ve hasta karakterleri de çalışmalarda
üreme sonuçlarını etkilemektedir. Örneğin 2.5 cm
subseröz miyomun gebelik sonuçlarına etkisi minimal iken,
2.5 cm submuköz miyomun etkisi çok fazladır. Miyomun
büyüklüğünün üreme fonksiyonu üzerine etkisi
tartışmalıdır. Bazı çalışmalarda > 3 cm üzerindeki
miyomların gebelik üzerine negatif etkisi olduğu
savunulurken, başka çalışmalarda ise < 5 cm küçük
miyomların olumsuz etkisi gösterilememiştir. Diğer
çalışmalarda ise sayı ve büyüklüğün kaviteyi etkilemediği
sürece öneminin olmadığı bildirilmiştir.
İlk trimester kaybı olan 5500 miyomu olan kadında yapılan
geniş epidemiolojik çalışmada düşük riski ile miyom
arasında anlamlı ilişki gösterilememiştir (6). Fakat
retrospektif küçük bir çalışmada miyomu olan gebe
kadınlarda (n=143) olmayanlara (n=715) göre anlamlı
olarak artmış gebelik kaybı olduğu bulunmuştur (%14 vs.
%7.6). Fakat çalışmanın metodolojisinde miyomların yeri
ile ilgili yan tutuculuklar bulunmaktadır.
Özet Açıklama:
• Fertilite tedavisi gören ve görmeyen gruplarda
gebelik elde etme şansını miyomların azalttığı ile
ilgili elimizde yeterli kanıt yoktur (Derece C).
• Submüköz ve endemetrial kavite sınırı ile ilişkili
intramural miyomlar dışındaki miyomların gebelik
elde etme şansını azalttığı ve erken gebelik
kayıplarını arttırdığı ile ilgili yeterli kanıt yoktur
(Derece C).
Intramural ve Subseröz Miyomu olan Kadınlarda
Miyomektominin Fertilite Üzerine Etkisi
Miyomektominin infertilite üzerine etkisini gösteren tek
randomize kontrollü çalışmada en az 1 yıllık infertil olan
ve 4 cm’den büyük miyomu olan hastalar randomize
edilip cerrahi sonrası 1 yıl herhangi bir fertilite tedavisi
verilmeksizin takip edilmişler (7). Intramural ve subseröz
miyomektomi yapılmış kadınlarda gebelik oranlarında
cerrahi olmayanlara göre anlamlı artış görülmemiştir.
Başka bir prospektif randomize olmayan çalışmada ise
laparoskopik miyomektomi yapılmış infertil veya ikiden
fazla tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınlarda gebelik
oranlarında artış görülmüştür (8). ART öncesi kohort
çalışmasında ise intramural miyomektomi yapılması
klinik gebelik oranlarını arttırmamıştır (%36 vs. %29) (9).
Sonuçların benzer olduğu retrospektif çalışmalar da
mevcuttur. Başka bir çalışmada ise uterin kavite ile
ilişkisiz 5 cm’den büyük intramural miyomun ART öncesi
laparoskopik miyomektomi ile çıkarılmasının gebelik
oranlarını (%34 vs. %15) ve canlı doğum oranlarını (%25
vs. %12) arttırdığı bulunmuştur (10). Yapılmış tüm
derlemelerde ART öncesi miyomektomi (açık veya
laparoskopik) yapılmasının gebelik sonuçlarını
değiştirmediği gösterilmiştir.
Özet Açıklama:
• Fertiliteyi düzeltmek için subseröz miyomektomi
yapılması için kanıtlar yetersizdir (Derece C).
• ART sırasında miyomektomi yapılmasının üreme
sonuçlarını (klinik gebelik oranları, canlı doğum
oranları) düzeltmediği ile ilgili kanıtlar çok güçlü
değildir (Derece B).
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
FERTİLİTEYİ ARTTIRMAK VE/VEYA DÜŞÜK ORANLARINI AZALTMAK İÇİN ASEMPTOMATİK HASTALARDA…
Miyomektominin Gebelik Kayıpları Üzerine Etkisi
Yapılmış tek randomize kontrollü çalışmada gebelik
oranları sadece submuköz miyomektomi yapılan hasta
grubunda artış gösterirken diğer miyomektomilerde fark
gözlemlenmemiştir (7). Çoğu sistemik derleme bu yayını
baz aldığından miyomektominin düşük oranlarını
değiştirmediğini göstermiştir. Tüm bu çalışmaların aksine
tek bir retrospektif çalışmada laparoskopik
miyomektominin erken gebelik kayıplarını azalttığını
göstermiştir (8). Başka bir kohort çalışmasında intramural
veya subseröz miyomektominin laparoskopik yapılmasının
açık yapılmasına göre gebelik kayıp oranlarını anlamlı
azalttığını göstermiştir.
Özet Açıklama:
• Laparoskopik veya açık olarak yapılan
miyomektominin düşük oranlarını azalttığını
gösteren kanıtlar yetersizdir (Derece C).
Submuköz Miyomektomi Yapılmasının Fertilite Üzerine
Etkisi
Tek randomize kontrollü çalışmada 4 cm’nin altında
submuköz miyomu olan açıklanamayan infertilitesi olan 52
kadında histeroskopik miyomektomi sonrası 1 yıllık takipte
anlamlı artmış gebelik oranları elde edilmiştir (%43 vs.
%27.2) (7). Fakat bu çalışmanın değerleri ASRM tarafından
tekrar istatistiksel analiz yapıldığında fark bulunmamıştır.
Sonraki yapılan iki derlemeye bu çalışma dahil edildiğinden
klinik sonuçların yetersiz de olsa arttığı bildirilmiştir. Birçok
retrospektif çalışmada ise submuköz miyomektomi
yapılmasının klinik gebelik oranlarını anlamlı arttırdığı
bildirilmiştir.
Özet Açıklama:
• Submuköz miyomların histeroskopik yoldan
çıkarılmasının klinik gebelik oranlarını arttırdığı ile
ilgili kanıtlar çok güçlü değil (Derece B).
Submuköz Miyomektomi Yapılmasının Düşük Oranları
Üzerine Etkisi
Önceki prospektif çalışma baz alındığında histeroskopik
submuköz miyomektomi yapılması düşük oranlarını
azaltmaktadır. 2009 yılında yapılan sistemik derlemede ise
kaviteyi bozmayan submuköz miyomu olan infertil
kadınlarda histeroskopik miyomektomi yapılmasının düşük
oranlarını değiştirmediği gösterilmiştir (11).
Özet Açıklama:
• Submuköz miyomların histeroskopik çıkarılmasının
erken gebelik kayıpları oranlarını azalltığı ile ilgili
kanıtlar yetersiz (Derece C).
ÖNERİLER:
Kaviteyi bozan miyomların (intramural veya submüköz)
asemptomatik kadınlarda çıkarılması (açık veya
laparoskopik veya histeroskopik miyomektomi yapılması)
gebelik oranlarını arttırmak için düşünülebilir.
Kaviteyi bozmayan miyomları olan asemptomatik infertil
kadınlara miyomektomi genel olarak gebelik oranlarını
arttırmak için önerilmemektedir.
KAYNAKLAR
1. Baird DD, Dunson DB, Hill MC, Cousins D, Schectman JM. High
cumulative incidence of uterine leiomiyoma in black and white women:
ultrasound evidence. Am J Obstet Gynecol 2003;188:100–7.
2. Johnson G, MacLehose RF, Baird DD, Laughlin-Tommaso SK,
Hartmann KE. Uterine leiomiyomata and fecundability in the Right
from the Start study. Hum Reprod 2012;27:2991–7.
3. Hart R, Khalaf Y, Yeong CT, Seed P, Taylor A, Braude P. A
prospective controlled study of the effect of intramural uterine fibroids
on the outcome of assisted conception. Hum Reprod 2001;16:2411–7.
4. Stovall DW, Parrish SB, Van Voorhis BJ, Hahn SJ, Sparks AE,
Syrop CH. Uterine leiomiyomas reduce the efficacy of assisted
reproduction cycles: results of a matched follow-up study. Hum Reprod
1998;13:192–7.
5. Ng EH, Ho PC. Doppler ultrasound examination of uterine
arteries on the day of oocyte retrieval in patients with uterine fibroids
undergoing IVF. Hum Reprod 2002;17:765–70.
6. Hartmann KE, Velez Edwards DR, Savitz DA, Jonsson-Funk ML,
Wu P, Sundermann AC, et al. Prospective cohort study of uterine
fibroids and miscarriage risk. Am J Epidemiol 2017;7:1–9.
7. Casini ML, Rossi F, Agostini R, Unfer V. Effects of the position of
fibroids on fertility. Gynecol Endocrinol 2006;22:106–9.
8. Bulletti C, De Ziegler D, Polli V, Flamigni C. The role of
leiomiyomas in infertility. J Am Assoc Gynecol Laparosc 1999;6:441–5.
9. Seoud M, Patterson R, Musher S, Coddington C. Effects of
miyoma or prior miyomectomy on In Vitro Fertilization (IVF)
performance. J Assist Reprod Genet 1992;9:217–21.
10. Bulletti C, De ZieglerD, Levi Setti P, Cicinelli E, Polli V,
StefanettiM.Miyomas, pregnancy outcome, and in vitro fertilization.
Ann N Y Acad Sci 2004;1034:84–92.
11. Pritts EA, Parker WH, Olive DL. Fibroids and infertility: an
updated systematic review of the evidence. Fertil Steril
2009;91:1215–23.
Full Kaynak:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28865538
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
FERTİLİTEYİ ARTTIRMAK VE/VEYA DÜŞÜK ORANLARINI AZALTMAK İÇİN ASEMPTOMATİK HASTALARDA…
Menopozda genitoüriner sendrom, birçok belirtiyi bir
arada barındırır. Bunların arasında, kuruluk kaynaklı
genital semptomlar, yanma ve irritasyon,
kayganlaştırıcı olmamasına bağlı seksüel belirtiler, ağrı
ya da huzursuzluk, fonkiyonel kayıplar, üriner
semptomlar (dizüri, urge, tekrarlayan üriner sistem
enfeksiyonları…) bulunur. Bu durum bir hayli sıktır;
menopozdaki kadınların %20 ilâ %45’ini
etkilemektedir. Genital atrofik değişimler, kadının
yaşam kalitesinde ciddi etkiler oluşturur. Bazı klinik
kılavuzlarda düşük doz vajinal östrojen tedavisi, sadece
vajinal semptomlar tarifleyen (sıcak basması, vs.
olmayan) postmenopozal kadınların tedavisinde
sistemik östrojen desteğine tercih etmektedir. Yakın
zamandaki bir Cochrane derlemesinde göründüğü
gibi, bu tür düşük doz vajinal tedaviler bulunmaktadır
(intravajinal ovüller, halkalar ya da topikal kremler) ve
bu preparatların etkinlik ve güvenilirliğinin benzer
olduğu söylenebilir.
Bu tür lokal tedaviler akut olarak kan östrojen
seviyesini artırmaktadırlar, ancak idame döneminde
kan östrojen konsantrasyonunun postmenopozal
diğer kadınlar ile benzer düzeyde olduğu görülmüştür.
Sistemik östrojenin venöz tromboemboli, inme, meme
kanseri risklerinde artış ile ilişkili oldukları
gösterilmiştir. Düşük doz vajinal östrojen desteğinin bu
riski yaratıp yaratmadığı bilinmemektedir. Randomize
kontrollü çalışmalar, vajinal östrojenin kalp krizi, inme,
pulmoner emboli, derin ven trombozu, kanser veya kalça
kırığı gibi potansiyel sonuçlarını değerlendirmek üzere
tasarlanmamışlardır. Bu eksiği büyük gözlemsel
çalışmalar giderebilirler. Genitoüriner sendromlarda
vajinal östrojenin uzun süreler kullanılması
gerekebildiğinden dolayı, bu eksiğin giderilmesi önem arz
ediyor.
WHI-OS (Women's Health Initiative - Observational Study)
çalışması, 1993 - 2005 yılları arasında 50 -79 yaş arası
93.676 postmenopozal kadının dahil edildiği ülke çapında
(Birleşik Devletler) çok merkezli bir gözlemsel çalışmadır.
Bu çalışmaya ek sağlık sorunları nedeniyle beklenen
yaşam süreleri 3 yıldan az olan, ya da başka eşlik eden
sağlık sorunları olan (demans, ilaç bağımlılığı gibi)
hastalar dahil edilmediler. Çalışmada kaydedilen
patolojiler ile ilgili öyküsü bulunan ya da sistemik
estrojen preparatı kullanan hastalar da çalışmadan
dışlandı.
Kadın Sağlığı İnisiyatifi Gözlemsel Çalışmasında Vaginal Östrojen Kullanmış Kadınlarda Meme Kanseri, Endometrium Kanseri ve Kardiyovasküler Olaylar
Hazırlayanlar : Prof. Dr. Erbil Doğan, Asistan Dr. Tunç Timur
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Sonuçların değerlendirilmesi için yıllık öz değerlendirme anket formları kullanıldı. WHI hekimlerinin tespit ettiği
miyokard enfarktüsü, inme, herhangi bir sebeple ölüm, kalça kırığı ve her tür kanser dikkate alındı. İnsidental venöz
tromboembolik olaylarda yıllık öz değerlendirme formlarındaki cevaplar dikkate alındı.
Vajinal östrojen kullanımının değerlendirilmesi ise şu şekilde yapıldı: Öz değerlendirme formları baseline zamanında, 3.
ve 8. yıllar arası yıllık olarak ve WHI-OS sonrası uzatma (Ext.1 çalışması) içerisinde 4. yılda dolduruldu. Hangi tür vajinal
östrojenin kullanıldığı (krem, halka…) ve dozaj ayrıca kaydedilmedi.
Çeşitli sonuçlarla vajinal östrojen kullanımının ilişkisinde Cox’un oransal etkileri (Cox proportional-hazards) modelleri
kullanılarak inceleme yapıldı. Son vajinal östrojen kullanımının 2.5 yıl sonrası çalışmanın sonu olarak belirlendi.
Histerektomi olmuş ve olmamış olan hastalar bazında sonuçların ayrı sunulmasına karar verildi. Çünkü, östrojen
kullanan histerektomili hastalar ile östrojenle progestojen kullanan intakt uteruslu hastaların farklı risk profilleri
mevcuttur.
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Kadın Sağlığı İnisiyatifi Gözlemsel Çalışmasında Vaginal Östrojen Kullanmış Kadınlarda Meme Kanseri…
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Kadın Sağlığı İnisiyatifi Gözlemsel Çalışmasında Vaginal Östrojen Kullanmış Kadınlarda Meme Kanseri…
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Kadın Sağlığı İnisiyatifi Gözlemsel Çalışmasında Vaginal Östrojen Kullanmış Kadınlarda Meme Kanseri…
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Kadın Sağlığı İnisiyatifi Gözlemsel Çalışmasında Vaginal Östrojen Kullanmış Kadınlarda Meme Kanseri…
Histerektomi olmamış kadınlarda inme, invaziv meme kanseri, kolorektal kanser, endometrial kanser, pulmoner
emboli / DVT riskinde vajinal östrojen kullanan kadınlar ile kullanmayanlar arasında belirgin farklılık görülmedi.
Ne var ki, koroner kalp hastalığı, kemik kırığı, genel mortalite, global indeks olayı (GIE) vajinal östrojen
kullananlarda, kullanmayanlara nazaran istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha düşük saptandı. Histerektomili
kadınlarda ise, GIE her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede farklı görülmedi.
Çalışmacıların iddiasına göre, bu çalışma, vajinal östrojenin genel sağlık riskleri ve faydaları açısından yapılmış ilk
büyük prospektif çalışmadır. Kardiyovasküler hastalık ve kanserin vajinal östrojen kullanan kadınlarda,
kullanmayanlara göre daha fazla oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Bu bulguların, sağlık hizmeti sunucuları ve
kullanan kadınların vajinal östrojenin güvenliği konusunda daha rahat olabilmelerini sağlaması beklenmektedir.
Full Kaynak:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28816933
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Recurrent Pregnancy Loss - ESHRE Early Pregnancy Guideline Development Group
TEKRARLAYAN GEBELİK KAYBI Tekrarlayan gebelik kaybı tanımı iki ve daha fazla (2 ≤) gebelik kaybı olarak tanımlanmıştır.
Önerilerin yanlarında güç derecesi (güçlü/koşullara bağlı/Uzman görüşü) ve kanıt düzeyi (+/++/+++/++++) belirtilmiştir.
Yorumlayan : Doç. Dr. Gökalp ÖnerKayseri Memorial Hastanesi
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tekrarlayan Gebelik Kaybı
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tekrarlayan Gebelik Kaybı
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tekrarlayan Gebelik Kaybı
Full Kaynak:
https://www.eshre.eu/~/media/sitecore-files/Guidelines/Recurrent-pregnancy-loss/ESHRE-RPL-
Guideline_draft-for-review.pdf?la=en
Hormon tedavisi (HT), menopoz semptomlarının kontrol
edilmesi ve ileri yaştaki kadınlarda kardiyovasküler
hastalık, demans ve osteoporozun önlenmesinde yaygın
olarak kullanılmaktadır. Bu derleme, Cochrane
kütüphanesinde bulunan 2005 tarihli derlemenin
güncellenmiş üçüncü sürümüdür.
En az bir yıl süren HT’nin mortalite, kardiyovasküler
sonuçlar, kanser, safra kesesi hastalıkları, kemik fraktürü
ve kognitif fonksiyonlar üzerindeki etkisi; perimenopozal
ve postmenopozal kadınlarda, tedavi esnasında ve
sonlandırma sonrasında birçok çalışmada
değerlendirilmiş.
Eylül 2016 tarihine dek Cochrane Jinekoloji ve
Fertilite Grubu Çalışmaları Defteri, Cochrane Merkez
Kontrolü Çalışmalar Defteri (CENTRAL), MEDLINE, Embase
ve PsycINFO veri tabanları araştırıldı. Bir yıl ya da daha
uzun süre HT uygulanmış, çift kör, randomize ve plasebo
kontrollü çalışmalar derlemeye alındı. HT kapsamında
östrojenler (progesteron var ya da yok), oral, transdermal,
subkutan ya da intranazal yolla uygulanmışlar.
Toplam 22 çalışmadan 43.637 kadına ait veriler
dahil edildi. HERS 1998 ve WHI 1998 çalışmaları toplam
verinin neredeyse %70’ini oluşturdu. Postmenopozal, en
az bir derece komorbiditesi olan (Hipertansiyon, Obezite
…) Amerikalı kadınlar katılımcıların büyük çoğunluğunu
oluşturdular. Çoğu araştırmada ortalama yaş 60’ın
üstünde idi. Perimenopozal kadınlar üzerine odaklanmış
bir çalışma bulunmuyor. En fazla bu gruptan hastayı
bulunduran WHI 1998, bulguların temel kaynağını
oluşturuyor.
Perimenopozal ve Postmenopozal Kadınlarda Uzun Dönemli Hormon TedavisiHazırlayanlar : Prof. Dr. Erbil Doğan, Asistan Dr. Tunç Timur
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Perimenopozal ve Postmenopozal Kadınlarda Uzun Dönemli Hormon Tedavisi
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Perimenopozal ve Postmenopozal Kadınlarda Uzun Dönemli Hormon Tedavisi
Görece sağlıklı postmenopozal kadınlarda, kombine HT’nin 1 yıl kullanımının kalp krizi riskini yaklaşık 2/1000’den
3-7/1000’e yükselttiği görüldü. (Kanıt kalitesi tabloda görüldüğü üzere GRADE değerlendirmesi ile Orta). Venöz
tromboz riskinin ise 2/1000’den 4-11/1000’e kadar yükseldiği anlaşılıyor. Daha uzun kullanım söz konusu
olduğunda HT ayrıca inme, meme kanseri, safra kesesi hastalığı ve akciğer kanseri nedeniyle ölüm riskinde de
artışa sebep oluyor. Her bir hastalığın görülme sıklığı ve relatif riskleri yukarıdaki tablodan görülebilir.
Ne var ki, yalnız östrojen içeren preparat kullananlarda, 1 ila 2 yıllık kullanım sonrası venöz tromboz, inme ve
safra kesesi hastalıkları artarken 7. yılı geçen kullanımda meme kanseri riskinde düşüş göze çarpıyor
(25/1000’den 15-25/1000 aralığına).
65 yaş üzerinde kombine HT kullanan kadınlarda demans insidansında artış gözlenirken, kanıt düzeyi güçlü klinik
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Perimenopozal ve Postmenopozal Kadınlarda Uzun Dönemli Hormon Tedavisi
fayda yalnızca osteoporotik kırık riskinde gözlendi. Ortalama 5.6 yıl kombine HT kullanımı sonrası kırık riski
111/1000 'den 79-96/1000'e; ve yalnızca östrojen preparatı kullanan kadınlarda ise 7.1 yılın sonunda risk
141/1000'den 92-113/1000 değerine kadar azaldı.
Araştırmacılar HT'nin kolorektal kanser riskine klinik olarak anlamlı bir etki gösterdiğine ilişkin kuvvetli bir kanıt
bulamadılar.
Menopoz semptomlarından şikayetçi kadınlarda sınırlı süre düşük doz HT’nin faydası olabilmektedir. Ancak, spesifik
kontraendikasyonlara dikkat edilmesi gerekiyor. (Venöz tromboz öyküsü, kardiyovasküler hastalık, meme kanseri,
vb.) Derlemeye dahil olan çalışmalarda perimenopozal kadınlara ağırlık verilmiş bir çalışma yok. Sadece WHI 1998
çalışmasına dikkat çekiliyor. Komorbidite öyküsü olmayan görece sağlıklı 50’li yaşlardaki kadınlarda bu çalışmada
görüldüğü kadarıyla en önemli risk venöz tromboz olarak görülüyor. 5 yıla kadar olan tedavilerde mutlak riskin
düşük olduğu izlenmiş. Daha uzun sürelerde güvenilirlik ile ilgili bilgi ise mevcut değil.
Bu çalışmadaki kanıtların kalitelerine baktığımızda ana karşılaştırmalar için orta kalitede olduğu söylenebilir. Fakat
bu çalışmanın en önemli kısıtlılığı da kadınların vazomotor semptomları en çok hissettiği yaş grubu olan 50-59 yaş
aralığındaki hasta sayılarının bu çalışmada sadece %30 oranında olmasıdır.
Kardiyovasküler hastalığın, demansın ya da kognitif fonksiyonların kaybının primer ya da sekonder önlenmesinde
HT endikasyonu yoktur. Postmenopozal osteroporozda ise yalnızca yüksek riski olan, östrojen dışı tedavilerden
fayda görmeyen hastalar için östrojen düşünülebilir. Östrojenin osteoporozun önlenmesinde etkinliği kabul edilmiş
olmasına karşın diğer riskler göz önüne alındığında östrojen çok sonra gelecek bir seçenek olacaktır.
Full Kaynak:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22786488
Sayın Editör,
Öncelikle Blast gibi bilimsel
paylaşımların olduğu çok kaliteli
bir dergiyi bizlerle
buluşturduğunuz için çok teşekkür
etmek isterim.
2017 Eylül sayısında “Tüm
embriyolar dondurulmalı! Antalya
IVF’te beş bin siklusu aşan
deneyimimiz” isimli klinik görüşü
okudum. Embriyoların dondurulup daha sonra
transferiyle ilgili oldukça faydalı bir yazı olduğunu
düşünmekteyim. Fakat bu yazıyı okuyan klinisyenlerin
tüm embriyoları dondurmak gibi bir eğilime kapılmalarını
sakıncalı buluyorum. Yazıda bu stratejinin avantajlarından
bahsederken dezavantajlar çok kısa ve yüzeysel olarak
bahsedilmiştir. Bundan dolayı bazı noktaların daha
dikkatli değerlendirilmesinin gerektiğini düşünmekteyim;
bu noktalar aşağıdadır:
hCG ile triggerde endometriumun olumsuz etkilenerek
down regülasyon yaptığı söylenmiştir ama Tsampras’ın
Cochrane metaanalizinde de IU hCG enjeksiyonlarının
gebelik oranlarına faydası olduğu söylenmiştir (1).
Dolayısıyla hCG nin endometriuma nasıl etkisi olduğu
henüz tartışmalıdır.
Freeze all stratejinin hasta dostu olduğu belirtilmiş fakat
dondurma işlemi sonrasında hastanın daha fazla
muayeneye, girişime (enjeksiyon, estradiol preparatları
gibi) ve zamana ihtiyacı olacaktır. Yani hasta dostu demek
doğru olmayacaktır. Yine işgücü kaybı ve maliyet artışı
olacaktır. İl dışı-ülke dışı hastalar da mümkün olan en kısa
sürede tedavilerini tamamlayıp normal hayatlarına devam
etmek istemektedirler. Frozen embriyo transferleri (FET)
siklusları hasta konforunu olumsuz etkilemektedir.
Agonist trigger uygulamalarında ve dual triggerda daha
fazla matür oosit elde edildiği belirtilmiş (2) fakat bunu
söyleyen kaynaklar dikkatli incelendiği zaman bu
konunun net olmadığı görülmüştür. Çünkü gruplardan
elde edilen matür oosit sayıları kıyaslanmış fakat
hastaların hCG günü folikül sayısı kıyaslanmamıştır. Eğer
bir triger ajanı değerlendirilecek ise folikül / matür
oosit oranı kıyaslanmalıdır. Agonist trigerde folikül
/matür oosit oranını inceleyen bir çalışma henüz
literatürde mevcut değildir. Dolayısıyla freze all da
daha matür oosit elde ederiz demek için henüz
erkendir.
Frozen blastositlerde artmış spindle anomalileri
görülmekte, frozen embriyolarda bazı gen
expresyonlarında değişiklikler gözlenmiştir.
Vitrifikasyon sistemlerinin her merkez tarafından
uygulanamaması, güncel IVF pratiğinde değişim
gerektirmesi ve GnRH Agonist trigger ve Freeze-all
strateji elimizde var diye dikkatsiz davranılarak diğer
komplikasyonlara yol açılabilmesi olumsuz yönlerdir.
Yine aynı zamanda 3-4 gibi az sayıda oosit toplanmış
hastalarda estradiol düzeyleri çok yükselmeyeceği için
eğer pooling yapılmayacaksa freeze all yapmak
gereksiz zaman kaybı olacaktır.
FET sikluslarında makrozomik fetüsler daha sık
görülmekte ve bunlarda hipoglisemi, omuz distosisi,
asfiksi daha çok görülür ve sezeryan oranları artabilir.
Dolayısıyla perinatal bulguların tamamen daha iyiye
gittiğini söyleyemeyiz.
Freeze all stratejinin uygulanması özellikle folikül
sayısı arttıkça hekimin ve IVF merkezinin elini
rahatlatacak bir silahtır. Bazı spesifik durumlar da
Freeze all strateji uygulamak gereklidir; bunlar:
Uzamış sikluslarda başarıyı artırmak için uygulanabilir,
PGD, PGS amacıyla trofoektoderm biyopsisi gereken
durumlar. Progesteronun hCG gününden önce erken
yükselmesinde , aynı siklusta birden fazla oosit
toplanması planlanmışsa, Östrojen veya progesteron
reseptör pozitif Meme CA hastalarında, kemoterapi-
radyoterapi alınacak hastalarda fertilite korunması
için , stimülasyon esnasında endometrial polip,
hidrosalpinks ve benzeri durumlar varsa , donör
sikluslarında ve OHSS riski mevcutsa freeze all
uygulanabilir. Fakat tüm hastalara freeze all strateji
uygulayalım demek için henüz çok erkendir.
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tüm Embriyoları donduralım demek için henüz erken değil mi?Yazan : Uzm. Dr. Ali Sami Gürbüz
Novafertil Tüp Bebek Merkezi, Konya
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tüm Embriyolar Dondurulmalı! Antalya IVF’ te beş bin siklusu aşan deneyimimiz.
Kaynaklar:
1. Craciunasn L, Tsampras N, Coomarasamy A, Raine-Fenning N. Cochrane Database Syst Rev. 2016 May
20;(5):CD011537. doi: 10.1002/14651858.CD011537.pub2. Intrauterine administration of human chorionic
gonadotropin (hCG) for subfertile women undergoing assisted reproduction. Craciunas
2. Lin MH, Wu FS, Lee RK, Li SH, Lin SY, Hwu YM. Dual trigger with combination of gonadotropin-releasing hormone
agonist and human chorionic gonadotropin significantly improves the live-birth rate for normal responders in GnRH-
antagonist cycles. Fertil Steril. 2013;100(5):1296-302.
Sayın Editör,
Öncelikle Sayın Dr. Ali Sami Gürbüz’ ün ilgisi ve böyle bir konuyu tekrar gündeme
getirmesinden dolayı memnuniyetimi ifade ederim. Yazıda belirtilen konularla ilgili itirazlara
aşağıda 7 ana maddede yanıt vermek istedim.
1. hCG FAYDALIDIR: Tsampras’ın Cochrane metaanalizine dayanarak hCG nin
triggerda kullanılmasının faydalı olduğu konusuna katılmıyorum. Bu çalışmada hCG nin ET
sırasında local kullanımının klivaj evresi embriyolarda faydalı olduğunu belirtse de (1), 5 gün
önce KOS da trigger için sistematik kullanılan hCG’ nin zamanlaması ET sırasında uterusa
lokal enjekte edilen hCG ile eşdeğer tutmamak gerekir. Nitekim aynı çalışmada lokal
uygulamada D5 transferlerini içeren diğer alt gruplarda faydalı olduğu gösterilememiştir.
2. HASTA DOSTU TEDAVİ DEĞİLDİR: Hasta dostu tedaviden kastedilen, 4 ana unsur vardır. Bunlardan en
önemlisi tamamen OHSS'den kurtulmuş olunması, ektopik gebelik oranlarının ve ovaryan torsiyon oranlarının
(merkezimiz kaynaklı ve yayın aşamasında olan bilgi) azalmasıdır. Majör komplikasyonlardan arınmış veya
minimalize olmuş "Freeze all IVF" tedavisini hasta dostu bir tedavi olmadığını iddia etmek hiç doğru değildir. Ayrıca
histeroskopi ve laparoskopi gereken hastalarda OPU sırasında bu işlemlerin yapılabilir olması da konforu arttırır
(2). Tedavi süresinin uzaması doğaldır ancak artifisyel siklus ile endometrium hazırlığı yapıldığı taktirde transfer
gününü OPU gününde hastayı evine gönderirken yaklaşık 30-35 gün sonrası için planlamak mümkündür (3). Hafta
sonu ve tatillere denk düşürülmemesi de tatil günlerindeki iş yükünü azaltarak personel iş yükünü azaltacaktır.
Freeze all’ un maliyet artışı yaptığına inanmak mümkün değil çünkü 2 ayrı çalışmada da Freeze all’ un maliyet etkin
olduğu gösterilmiştir (4).
3. AGONİST TRİGGER MATURASYON ORANLARINI ARTTIRMAZ: Agonist trigger da MII/toplam oosit sayısı
yani maturasyon oranlarının yüksek olduğunu destekleyen çok fazla çalışma vardır (5). Klasik bilgi haline gelmiş bu
konuda literatürde destekleyici çalışma yok denmesini doğru bulmuyorum.
4. EMBRİYO DONDURMA ZARARLIDIR: Blastosistlerde artmış spindle anomalileri ve embriyolardaki gen
ekspresyon farklılıkları konusundaki çalışmalar teorik olarak alarm verici olsa da kliniğe yansımış bir çalışma
bulunmamaktadır. Öyle olsaydı ABD’ de SART datasına göre dondurulmuş siklus sayıları artarak son yıllarda
Tüm Embriyolar Dondurulmalıdır.Yazan : Doç. Dr. Kemal Özgür
Antalya IVF
TSRM BLAST Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği 0312 436 3434 http://www.tsrm.org.trTSRM BLAST
Tüm Embriyolar Dondurulmalı! Antalya IVF’ te beş bin siklusu aşan deneyimimiz.
neredeyse taze siklus sayılarına ulaşamazdı (6).
5. POOR RESPONDER’ LARDA UYGUN DEĞİLDİR: Üç, dört yumurtalı hastalarda freeze all’ un gereksiz bir zaman
kaybı olacağı iddiasını estradiol’ ün fazla yükselmeyeceği için gereksiz olduğunu ileri sürmek doğru değildir. Poor
responderlarla ilgili yaptığımız çalışmada freeze all’ un başarıyı arttırdığını gösterdik (7). Ayrıca ABD SART verileri de
yumurta sayılarının az olduğu ileri yaş gruplarında dondurulmuş embriyo başarısının daha yüksek olduğu
görülmektedir (8).
6. OBSTETRİK SONUÇLAR DAHA KÖTÜDÜR: Obstetrik sonuçlardan en önemlisi SGA ( small for gestational age),
antepartum kanama, preterm doğum, düşük doğum ağırlığı gibi ciddi komplikasyonların dondurulmuş embriyolarda
daha az görülmesidir (9). LGA’ nın (large for gestational age) natürel doğumlara göre daha fazla olduğunu gösteren
İskandinav ülke kayıtları dışında başka ülke kaydı çalışması bulunmamaktadır. Bizim kendi eşleştirilmiş olgu kontrollü
taze ve dondurulmuş embriyo transfer karşılaştırmasında da dondurulmuş embriyo bebeklerinin doğum ağırlığını150
gr daha yüksek bulduk (10). Buradaki asıl yanılsama LGA nın fresh sikluslara göre daha yüksek çıkmasını bir patoloji
gibi yansıtmaktan ziyade belki de normalleşme olarak adlandırmak daha doğru olacaktır.
7. Asıl konuya gelmek istiyorum. Merkezimizde uygulanan yaklaşık 3 yıllık 5 bini aşan freze all deneyimimiz bir
fantezi değil tamamen başarı odaklı bir güdüden kaynaklanmaktadır. Bence odaklanılması gereken asıl konu da budur.
Literatürdeki 4 randomize kontrollü çalışmada muhtemel KOS’ un olumsuz etkisinden arındığı için anlamlı derecede
canlı doğum veya devam eden gebelik oranları daha yüksektir (11-14). Biz de bunu bizzat yaşayarak test etmemiş olsak
herhalde şimdiye kadar özel bir merkez olarak bu politikamızı sürdüremezdik. Özellikle ABD’ deki gibi özel merkez
rekabetinin yüksek olduğu, sigorta sisteminin olmadığı ülkelerde freze all uygulaması yaygınlaşmaktadır. Kişisel olarak
gelecekte bu tartışmaları gereksizliğini anlayıp freze all’ un IVF tedavilerinde standart bir norm olacağına şiddetle
inanıyorum.
REFERANSLAR:
1. Craciunas L, Tsampras N, Coomarasamy A, Raine-Fenning N. Intrauterine administration of human chorionic gonadotropin (hCG) for subfertile
women undergoing assisted reproduction. Cochrane Database Syst Rev. 2016 May 20;(5)
2. Ozgur K, Bulut H, Berkkanoglu M, Humaidan P, Coetzee K. Concurrent oocyte retrieval and hysteroscopy: a novel approach in assisted
reproduction freeze-all cycles. Reprod Biomed Online. 2016;33(2):206-13.
3. Ozgur K, Berkkanoglu M, Bulut H, Humaidan P, Coetzee K. Agonist depot versus OCP programming of frozen embryo transfer: a retrospective
analysis of freeze-all cycles. J Assist Reprod Genet. 2016;33(2):207-14
4. Roque M, Valle M, Guimarães F, Sampaio 2, Geber S. Cost-Effectiveness of the Freeze-All Policy. JBRA Assisted Reproduction 2015;19(3):125-130.
5. Oktay K, Türkçüoğlu I, Rodriguez-Wallberg KA. GnRH agonist trigger for women with breast cancer undergoing fertility preservation by aromatase
inhibitor/FSH stimulation. Reprod Biomed Online. 2010;20(6):783-8.
6. Kathiresan A, Wang ET, Greene N, AlexanderJT, Pisarska Abnormal implantation after fresh and frozen in vitro fertilization cycles Fertility and
Sterility, 2017:104, 3,99.
7. Berkkanoglu M, Coetzee K, Bulut H, Ozgur K. Optimal embryo transfer strategy in poor response may include freeze-all. J Assist Reprod Genet.
2017 Jan;34(1):79-87
8. https://www.sartcorsonline.com/rptCSR_PublicMultYear.aspx
9. Maheshwari, A, Pandey S, Shetty A, Hamilton M, Bhattacharya S. Obstetric and perinatal outcomes in singleton pregnancies resulting from the
transfer of frozen thawed versus fresh embryos generated through in vitro fertilization treatment: a systematic review and meta-analysis. Fertil Steril
2012: 98; 368
10. Ozgur K, Berkkanoglu M, Bulut H, Humaidan P, Coetzee K Perinatal outcomes after fresh versus vitrified-warmed blastocyst transfer:
retrospective analysis. Fertil Steril. 2015 Oct;104(4):899-907
11. Shapiro BS, Daneshmand ST, Garner FC, Aguirre M, Hudson C, Thomas S. Evidence of impaired endometrial receptivity after ovarian stimulation
for in vitro fertilization: prospective randomized trial comparing fresh and frozenthawed embryo transfers in high responders Fertil Steril.
2011;96(2):516-7
12. Shapiro BS, Daneshmand ST, Garner FC, Aguirre M, Hudson C, Thomas S. Evidence of impaired endometrial receptivity after ovarian stimulation
for in vitro fertilization: a prospective randomized trial comparing fresh and frozen-thawed embryo transfer in normal responders. Fertil Steril. 2011
Aug;96(2):344-814.
13. Chen ZJ, Shi Y, Sun Y, Zhang B, Liang X, Cao Y, Yang J, Liu J, Wei D. Fresh versus Frozen Embryos for Infertility inthe Polycystic Ovary Syndrome.
N Engl J Med. 2016 11;375(6):523-33.
14. Coates A1, Kung A2, Mounts E3, Hesla J3, Bankowski B3, Barbieri E3, Ata B4, CohenJ5, MunnéS5.Optimal euploid embryo transfer strategy,
fresh versus frozen, after preimplantation geneticscreening with next generation sequencing: a randomized controlled trial. Fertil Steril.
2017;107(3):723-730.