1368

Dünya Mitolojisi · 2018-01-11 · Grafik Uygulama Nnra/cr Kars Donna Rosenberg * Dünya Mitolojisi Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi 3. Baskı Baskı ve Cilt Pelin O/set,

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

  • Dünya Mitolojisi

    Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi

  • Donna RosenbergİMGE

    I ttbcı

    Donna Rosenberg

    Worİd Mythology

    ISBN 975-533-096-8

    © NTC, Contetnporary Publishing Company, 1997

    Akçalı Telif Haklan Ajansı aracılığıyla alınmıştır.

    © İmge Kilabevi Yayınları, 1998, 2000,1003

    Tu m haklan saklıdır.

    Yayıncı izni olmadan, kısmen de olsa

    fotokopi, film vb. elektronik ve mekanik

    yöntemlerle çoğal tılamaz.

    Baskı: Ağustos 1998

    Baskı: Haziran 2000

    Baskı: Ağustos 2003

    Yayın Yönetmeni Selntem Çiler Turan

    Yayıma Hazırlayanlar Kadre/ Emiroglu-Ali Tarlanoglu Düzelti Atanırın Topçu

    Sayfa Düzeni Yalcın Atei

  • Grafik Uygulama Nnra/cr Kars

    Donna Rosenberg

    *

    Dünya Mitolojisi

    Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi 3. Baskı

    Baskı ve Cilt Pelin O/set, (312)118 70 93/94

    İMGE

    kitûbcvi

    Donna Rosenberg

    *

    Dünya Mitolojisi

    Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi Çevirenler

    Koray Akten • Erdal Cengiz • Atıl Ulaş Cüce Kudret Emiroğlu * TuluğKenanoğlu • Tahir Kocayigit Erhan Kuzhan • Bengü Odabaşı

    İMGE

    liiıabevi

    İçindekiler

  • XÖNSÖZ

    15 GÎRİŞ

    17 Söylencelerin Amaçlan

    18 Anaerkil Toplum

    22 Söylencelere Yönelik Akademik Bakış Açıları 25 YUNAN VE ROMASÖYLENCELERİ

    29 YunanistanTitanlarla Tanrılarının Yaratılışı 31 insan Çağlan

    42 Demeterve Persephone

    45 Tufan Devri

    53 Lykaon: Tufanın Nedeni

    54 Tufan: Ceza

    57 Deukalion ve Pyrrha: Yeniden Doğuş

    58 Herakles'in Görevleri ve ölümü

    61 İlyada

    69 Odysseia

    133 Roma Romulus ve Remus

    183 Aeneid

    187 ORTADOĞU SÖYLENCELERİ

  • 239 Babİl Enuma Elİş

    241 M*Şir Osiris, İsis ve Horus

    255 HitiîTelepinu

    271 Sümer/Babil Gılgamış

    277 KUZEY AVRUPA SÖYLENCELERİ

    327 Evrenin Yaratılışı, Yok Oluşu veYeniden Doğuşu 328 İdun'un ElmalarınınÇalınması

    339 Balder'in ölümü

    343 Thor'un Çekicinin Çalmışı

    354 Volsung Sigurd

    357 BRİTANYA ADALARI SÖYLENCELERİ

    399 trlanda/İskocyaDünya Çağları (Keltik) 401 İyi Dağda (Keltik)

    413 ingiltere/İskandinavya Beowulf

    417 İngiltere/Fransa Kral Arttıur

    451 İçindekiler

    11 UZAKDOGU VE PASİFİK ADALARI SÖYLENCELERİ

    507 Hindjştan Evrenin Yaratılışı, Yok Olması ve Yeniden Doğuşu

    509 İndra ve Ejderha

    514 Ramayana

    518 Çin Evrenin Yaratılışı

  • 561 Okçu Yi ve On Güneş

    565 Güneşi Arayış

    567 Japonya Evrenin ve Japonya'nın Yaratılışı 577 Amaterasu

    583 Kotan Utunnaİ (Aynu)

    587 Yeni Zelanda Yaratılış Çevrimi (Polinezya/Maori) 605 Evrenin veTanrıların Yaratılışı

    606 İnsanlann Yaratılışı

    611 Yeni Zelanda'nın Yaratılışı

    612 Hawaii Güneşin Terbiye Edilmesi (Polinezya/Havvaii) 617 AFRİKASÖYLENCELERİ

    627 Nijerya Evrenin ve İfe'nin Yaratılışı (Yoruba) 629 Benin Sagbata veSogbo Arasındaki Kavga (Fon) 639 Gassire'in Lavtası (Soninke)

    645 Mali Sunjata (Mande/Keita)

    655 Zaire Mvindo (Nyanga)

    705 AMERİKA SÖYLENCELERİ

    727 Bolivya Yaratılış (Tİahuanako/Aymara) 731 EfiTU Köken Evi (Inka)

    737 Bolivya/Peni Güneşin Çocuklan (Tiahuanako/

    Aymara/fnka)

    743 Surinam/Brezilya Paraparava ve Varaku (Trio) 749 Guatemala Yaratılış(Maya)

    755 Meksika Yaratılış Çevrimi (Toltek/Aztek) 763 Beş Dünya ve Güneşleri

    766 Dünyanın Yaratılışı

  • 769 İnsanların Yaratılışı

    770 Müziğin Yaratılışı

    772 Ketzalkoati {Toltek/Aztek)

    776 Birleşik Devletler Yaratılış (Navajo) 785 Ahaiyuta ile Bulut-Yiyen (Zuni)

    794 Evin-oğlu ile Atılmış-Oğlan (Krov)

    798 Birleşik Devletler/Kanada Gökten Düşen Kadın (İrokua/Huron)

    803 Kuzgun ve Işığın Kaynaklan (Haida/Tsimşian /Tlingit) 815 Sednatfnuit)

    819 Kanada Saç Teliyle Yakalanan Kadın (Mikmak) 827 Notlar

    841 Seçilmiş Kaynakça

    879 Dizin

    897

    Önsöz

    Dünya Mitolojisi, dünyanın her tarafından edebi değerlerini koruyansöylenceleri bir araya getirmektedir.

    Her söylenceyi sunuşumda, bir ciltlik bir antoloji yazmamı, uzun destanlarıözetlememi gerektirmiş olsa da, onun ana düğümünü, karakterlerini, biçeminive özgün kültürel değerini ortaya koymaya çalıştım. Söylenceler coğrafidağılımlanna göre yedi ana bölümde toplandı: Yunanistan ve Roma, Ortadoğu,Kuzey Avrupa, Britanya, Uzakdoğu ve Pasifik Adaları, Afrika ve Amerika.Kültürler arası karşılaştırma olanağı sağlayarak benzerlikleri ve zıtlıktanortaya çıkarmak amacıyla, her kültürden yaratılış, bereket ve kahramanlıksöylencelerine yer verdim. Her söylencenin girişinde tarihsel arkaplan, edebiçözümleme ve söylencenin çekiciliğinin nedenleri üstüne açıklamalar var.

    Söylenceler, gereksinim ve arzularıyla, umut ve korkularıyla insan doğasını,'insanlık durumu'nu yansıtır.

  • Yaratılış söylenceleri, köken sahibi olma duygusuna yanıt verir. Bereketsöylenceleri, önceden sezinlenemeyen bir d ü n y ad a g erek sin im d u y u lanek o n o mik istik rar duygusunu tatmin eder. Kahramanlık söylenceleriinsanlara davranış modelleri sağlar. Söylenceler, her zaman önemini koruyansorulara verilen kültürel yanıtlan yan-16

    Dünya Mitolojisi

    sırır: Ben kimim? Yaşamımı nasıl geçirmeliyim? Böylece söylenceler,insanları birleştiren ortak konulara ilişkin farklı yaşam biçimlerini yansıtır.

    Dünya söylencelerini incelemek, insanın bilgisini, anlayışını ve başkalarınıdeğerlendirme olanaklarım zenginleştirir, önyargılar, kültürel farklılıklaraİlişkin klişelerden ve yan tutmaktan kaynaklanır. Dünya söylenceleriniinceleyen bir kişi her kültürün ayırt edici yönlerini öğrenir ve bu süreç içindedaha insancıl olur.

    İnsanların coğrafi dağınıklıklarına karşın, zaman içinde ne kadar benzerolduklarını görür.

    Dünya söylencelerini incelemenin aynı derecede önem taşıyan bir yönü deokuyucunun kendisini daha iyi anlaması, kendi yaşamını daha iyideğerlendirebilmesidir. Her kültürün söylence kahramanları gibi, bugün deinsanlar kişisel arzularıyla başkalanna karşı sorumlulukları arasında biruzlaşma bulabilmek için seçim yapma zorunluluğuyla karşı karşıyadırlar. Bukahramanlar gibi, bugün de insanlar günlük yaşamlarında üstesinden gelinmezgörülen görevlerle baş babadırlar. Amaçlarına ulaşmak istiyorlarsa, onlar dacesur ve kararlı olmak zorundadırlar. Kahramanların incelenmesi, büyük işlerkadar karakterlerin de Önemli olduğunu öğretir.

    Dünya söylenceleri birçok yaratıcı ve entelektüel çabaya esin vermeye devametmektedir. Edebiyat, sanat ve müzikten tat alma duygusunu geliştirdikleri gibitarih, din, psikoloji, antropoloji ve arkeolojiye duyulan ilgiyi de besler.

    Durma Rosenberg

    Giriş

  • Söylenceler bir toplumun manevi değerlerini yansıtan ciddi Öykülerdir. BuÖyküler bir toplumun dünya görüşünü ve önemli inançlarını temsil ettikleriİçin, o toplumun kültürü tarafından değer verilen ve korunan insanideneyimlerin birer simgesidir.

    Söylenceler kökenleri, doğal olayları ve ölümü konu edinebilir; ilahlarınözellikleri ve işlevlerini betimleyebilir ya da kahramanlık öyküleri anlatarak,kahramanca ve erdemli davranışlara birer model oluşturabilir. Folkloriktemalar kadar efsanevi öyküler de içerebilir. İnsanları büyük bir evreninbütünleyici parçası olarak tanımlar ve yaşamın içindeki gizemli ve görkemliher şey İçin bir

    "huşu" duygusu verir. Söylenceler her kültürün gelişmişliğinin öteki kültürüntavır ve aksiyonlarına bağlı olduğu bir dönemde, kendi kendimizi vebaşkalarıyla olan İlişkilerimizi anlamanın en önemli yollarından biridir.Söylenceler bireyler ve onların evrendeki yeriyle ilgilidir. Her ne kadarbizimkilerden çok daha az karmaşık toplumlar tarafından yaratılmış olsalar da,düşünen her insanın sorduğu sorulara hâlâ yanıt ve-18

    Dünya Mitolojisi

    Giriş

    19

    rir: Ben kimim? Yaşadığım evrenin doğası nedir? Bu evrenle nasıl bir ilişkiiçindeyim? Hayatta kalabilmek için nelere ihtiyaç duyulur? Kendi yaşamımüstünde ne kadar söz hakkım var?

    Topluma ve aileme karşı olan sorumluluklarımla kendi arzularım arasındakidengeyi nasıl kurarım? Nasıl tatmin edici bir hayat sürdürebilirim? ölümünkaçınılmazlığını kendime nasıl kabul ettirebilirim?

    Tüm dünya söylencelerinin ortak odak noktası, insanları bütün küremizde vebütün tarih boyunca birbirine bağlar.

    Söylencelerin yanıtladığı sorular, doğal olarak her temanın işlenişi, toplumdantopluma farklılıklar gösterse de çeşitli kültürlerde konu olarak birbirine çok

  • benzeyen bir söylence birikimi yaratmıştır.

    Dünya mitolojisinde ortak olan konular şunlardır: îlk ana baba, sıklıklagökyüzü ve yeryüzü tanrılarıdır. Yaratıcı tanrı, ilk insanları genellikle ağaç,kaya, bitki ve çamur gibi yeryüzü elemanlarından yaratır. Tanrılar ölümlülereait en az bir dünyayı, büyük bir tufanla yok ederler. Doğada olduğu gibievrende de doğum, olgunluk ve ölümden sonra sıklıkla yeniden doğuş gelir.

    Kahramanlar alışılmadık biçimde doğan, olağanüstü bir güce sahip, Özelsilahlarla canavarları öldüren, çetin yolculuklara çıkan, görevlerinin birparçası olarak yeraltına inen ve alışılmadık bir şekilde ölen tanrı çocuklarıdır.

    Birçok söylencenin ayrılmaz parçası da, hayatı yaratan ve evrenin yönelimineegemen olan bir veya birden çok ilahi güce olan İnançtır. Tüm dünyada, isterhayvan ister insan şeklinde olsun, bu ilahlar insan gibi düşünür, davranır vekonuşur.

    Öncelikle ölümlülere karşı olan tavırları farklılıklar gösterir.

    Yunan, Mısır, Hint ve Kuzey Amerika tanrıları gibi bazı tanrılar insanlarıniyiliğini takdir ederler, onlara karşı sevecendirler ve yardımcı olmayaçalışırlar. Kuzey Avrupa, Sümer ve Babil tanrı l arı gibi bazıları ise, insanlarınkaderine karşı kayıtsız kalma eğilimindedirler.

    Söylencelerin Amaçları

    Söylenceler ö/ünde ciddi amaçlı ve eğlendirici hikâyeler olarak ortayaçıkmıştır. Konularının geniş kapsamlt olması yüzyıllar, bazen de binlerce yılboyunca yaşamalarını sağlamıştır.

    Söylencelerin ciddi amaçları, ya evrenin doğasını açıklamak (yaratılış vebereket söylenceleri) ya da toplum üyelerine ait oldukları kültüre göre başarılıolmak için gerekli davranış ve tavırları öğretmektir (kahramanlık söylencelerive destanlar).

    Belirli bir kültür, yeryüzü ve gökyüzünü ayıran ilahi yaratıklardan başlayaraktüm evrenin yarahlışıyla ilgilenebilir.

  • Büyük kültürlerin çoğu başlangıçta bir veya bir çift tanrının ayırdığı, karmaşaiçinde ve şekilsiz bir yığından ibaret olan bir evreni görür. Tanrılar, evrenseldüzende özel yerlerini alacak şekilde çoğalır ve yaratıcı tanrı bitkiler,hayvanlar ve İnsanlar biçiminde olmak üzere yeryüzüne hayat verir.

    öte yandan bazı kültürler, sadece kendi toplumlarının köklerini açıklayan veulusal ruhu yücelten söylencelerle ilgilenir.

    Örneğin Navajolar, dört dünya katından beşincisine çıkış

    yolculuğunu anlatırlar. Benzer şekilde İrlanda Keltleri İrlanda'nın kuruluşuylailgilenirler, Japonlar kendi adalarının yaradılışını anlatırlar ve Yorubalarkutsal kentleri İfe'nin ortaya çıkışını betimlerler.

    Birçok söylenceye göre, bir tanrı tarafından yaratılmış da olsa İnsanoğlumükemmel bir yaratık değildir. Birçok kültürde yaratıcı tanrı peş peşe birçokırkı yaratıp genellikle bir tufan sonucu yok eder. Bu tema tüm dünyadagörülebilir: Yunanistan'da yazar Hesiodos, Hindistan'da eski Hindusöylenceleri, Orta Amerika yerlileri Mayaların ve Afrika'da Yoruba'nınsöylenceleri... En geliştirilmiş olan tufan söylencelerine ise Sümer/ Babil'derastlanır.

    Bütün kültürlerde, insanların belli yiyecekleri ve uygarlaşmalarını sağlayacaktarım aletlerini nasıl elde ettikleri anlatılır. Hititlerin Telepinu ve Afrika'nınDahomey söylencelerinde olduğu gibi bazı söylencelerde, kızdırılmış vebereketin yeniden gelmesi İçin ya tıstın İm a lan gereken tanrılar vardır.Telepinu söylencesi, tanrının yardımını sağlamak için kullanılan güçlü,metaforik büyüler içerir. Yunanlann Demeler ve Persephone söylencesi birpsikolojik karmaşa şaheseridir. Başka kültürlerin söylencelerinde insanlaratarımsal yetenekler kazandıran ilahi bir kişiliğe rastlanır. Virakoça, İnka öncesiinsanlara daha kar-20

    Dünya Mitolojisi

    Giriş

    21

  • maşık ve uygar bir yaşam biçimini öğretir. Zuni, Hint ve Çin

    söylenceleri gibi diğer söylenceler, bereketi yok etmiş bir canavarı Öldürerekinsanlan kurtaran, tannsal ya da yan-tannsal bir kahraman kişilik ortayakoyarlar.

    Bir toplumun kahramanlık söylenceleri ve destanları, o toplumun üyelerine,uygun tavırları, davranışları ve o kültürün değerlerini öğretir. Bu söylencelerinbizim için özel önemi ve değeri vardır. Heyecan verici bir macera öyküsüolmalarından başka, biz bu söylencelerde çok daha büyük ve görkemlibiçimde, ama güçlerimizle olduğu kadar zayıflıklarımızla da kendimizibuluruz.

    Ka h r a m a n la r k e n d i to p lu m la r ı iç in , in sa n davranışlannın birermodelidirler. Toplumlarına yardımcı olan büyük işler yaparak insanlar için"ölümsüzlük"

    anlamına gelen ebedi bir üne sahip olmuşlar ve öteki insanlara kendilerinebenzeme olanağı tanımışlardır, içine düştükleri koşullarda, rakip değersistemleri arasında yollannı butmaya çalıştıkları güç seçimler yapmakdurumunda kalırlar.

    Kısmen başardıkları işler ve kısmen de daha düşünceli ve duyarlı insanlarolmalarını sağlayan d en ey im ler i n ed en iy le k ah r am an lık k o n u m u n ukazanırlar.

    Kahramanlar yine de tüm dünyada aynı özelliklere sahip değildirler. Akhilleus,Odysseus, Gılgamış ve Sigurd bireylerin çok farklı yollardan ünkazanabileceği kültürlerden gelirler. Bu, onlara kendi kişiliklerini ifade etmeolanağı sağlar. Buna karşılık Rama, Hindu kültürünün siyasal, ekonomik vetoplumsal alanlarda insandan beklediği uygun ve dürüst davranış şekli olan

    "darma"yı her zaman aklında tutmalı ve izlemelidir.

    Olağanüstü yeteneklerine rağmen hiçbir kahraman kusursuz değildir. Onlarınkahramanlık nitelikleri kadar insani zayıflıkları da aynı derecede öğreticiözellikler taşır.

  • Onların kusurları, herkesin benzer psikolojik ihtiyaç ve çelişkileri olduğundan,sıradan insanların kendilerini onlarla özdeşleştirmelerini sağlar.

    Büyük kahramanların pek çoğu ölümlülüğü kabul edemez. Gılgamış Ölümdenöyle korkar ki, ölümsüzlüğün sırrını aramak için çok uzun ve tehlikeli biryolculuğa çıkmayı göze alır. Sonunda güçlüklere göğüs gererek elde ettiğibaşarılarla yetinebil-meyi öğrenir. Akhilleus onurlu bir ölümle uzun, sıradanbir yaşam arasında tercih yapmak zorunda kalır. Savaş

    alanında onurunu yitirdiğini anlayınca, yaşamı seçer ve ancak bu seçiminönceden görülemeyecek sonuçlan, onun bu kararını değiştirmesini sağlar.Hektor ve Beowulf korkaklık lekesiyle yaşayamayacakları için kahramancaÖlümü seçmek zorunda kalmışlardır.

    Pek çok kahramanın tersine Herakles, görevlerini tamamlayınca ölümsüzlüğeulaşacağım bilir. Ana kaygısı, alçak bir kraldan emir almayı reddettiği içingörevlerinden kaçınmak istemesidir. Odysseus, hayatın süresinden çokniteliğine değer verdiğinden, ölümsüzlük fırsatını geri teper. Kendi ölümlükarısını ve krallığının sorunlannı, çok güzel bir tanrıçayla evlenip sıkıcı biryaşam sürmeye tercih eder.

    Kah ram an lık sö y len celeri, in san ların k işisel istekleriyle topluma karşıolan sorumluluklan arasındaki İlişkiyi inceler. Seçim, çoğunlukla can alıcı amabasittir; toplumu kurtarmak için Ölümü göze almalı mı? Ölümü göze alankahraman ün ve onur sahibi olur, güvenliği tercih edense her ikisini dekaybeder. Herakles ve Beowulf birçok canavarı öldürerek dünyayı dahagüvenli bir yer haline getirmiş, Kotan Utunnai'nin kahramanı düşmanlara karşıcesurca savaşarak halkına yardıma olmuştur.

    Büyük destanlarda konu aynı, fakat koşullar son derecede karışıktır. Bir Önderkendi arzulanru toplumun ihtiyaçlarının önünde tutarsa, hem birey hem detoplum acı çeker. Agamem-non ve Akhilleus toplumsal onurun, kişininkendisine olan saygısının anahtan olması nedeniyle bir köle kız yüzündentartışırlar. Benzer şekilde Lancelot ve Guİnevere, aşklarını Kral Arthur'a olanbağlılıklarının üstünde tutarak Yuvarlak Masa'yı yok etmiş ve İngiltere'yiiktidar peşinde koşan yerel yöneticilerin eline düşürmüşlerdir. Aeneas,toplumun ihtiyaçlannı kendi arzulanndan üstün tutar, fakat kendi insanlığınıkaybeder. Benzer şekilde, Rama'nın toplum ihtiyaçlarını karısı Sita'ya olan

  • aşkından üstün tutması, her ikisi için de kişisel bir trajedi yaratır. Öte yandan,Gassire kendi arzularını toplum ihtiyaçlanndan üstün tuttuğu İçin ün kazanır.

  • 22Dünya Mitolojisi

    Giriş

  • 23Kahramanlar dış koşullarla olan İlişkileriyle kendilerini belli ederler. Cesurcaişler yaparak sonsuz bir ün kazanırlar, fakat kendi arzularına karşı kazandıklarıiç zafer nedeniyle daha da büyük bir kahramanlık payesi kazanmışlardır.Hektor, Akhille-us'a karşı olan korkusunu yenmek için daha büyük birsavaşıma girmek zorundadır. Beowulf la ikisi, kendine saygı ve toplumda biryer sahibi olmadan yaşamaktansa onurlu bir ölümü seçtikleri için, yokolacaklarını bile bile kendilerinden daha güçlü bir düşmana karşı savaşırlar.Odysseus'un üstün güçleri, müthiş zekâsı ve kendine olan güveni ona sorunlarçıkarır. Eve dönmeyi, ancak kendisini gösterme ve üstünlüğüyle kibirlenmeihtiyacını gemleyerek başarır.

    Buna karşılık, Ketzalkoatl {Quetzalco-atl), Tezkatlipoka onun kibriniyıktığında yurdunu terk eder.

    Kahramanların alışılmadık bîr doğum, ölümsüz anne baba, aristokrat toplumsalkonum ve ilahi destekçiler gibi dışsal özellikleri nedeniyle yılgınlığakapılmamalıyız. Herakles'in, babasının Zeus olması sayesinde büyük işlerbaşardığını söyleyebiliriz. Biz de kendi hayatımızda, birinin başarısını ilkanda kişisel yeteneği, cesaret ve azmi yerine şansa bağladığımızda aynı şeyiyapıyoruz. Ancak bu yaklaşımın bize bir yaran yoktur.

    Bu kahramanlar, her ne kadar çok uzun süre önce, bizimkilerden farklıkültürlerde yaşamışsalar da, bizim için hâlâ model oluşturabilirler. Biz de sıksık, başaramamaktan korktuğumuz işlere girişmek ve çok güç tercihler yaparakünümüzü ve kendimize olan saygımızı riske sokmak zorundayızdır. Biz deyaptığımız iyi işler nedeniyle daima anımsayacağımız bir şekilde yaşamakisteriz.

    Anaerkil Toplum

    Pek çok söylencenin simgesel içeriğini anlayabilmek için, yeryüzü merkezlianaerkil dinlerle, daha yakından tanıdığımız, gökyüzü merkezli ataerkil dinlerarasındaki temel farklılıkları bilmek önemlidir. Anaerkil toplumun siyasal,ekonomik, toplumsal ve dini temeli tarımsal yıla dayanır. Tarımın Önemi, tüm

  • yaşayan nesnelerin doğumdan olgunluğa, oradan ölüme ve oradan da tekrardoğuşa giden gelişimlerini vurgulayarak dairesel bir yaşam görüşünübeslemiştir. Mevsimden mevsime iklimin görece sabit kaldığı ülkelerde bile,İnsanlar kendi hayatlarının gelişimiyle, hayvanlar ve bitkilerin hayatlarınıngelişimi arasında bir bağlantı kurabilmişlerdir.

    Anaerkil toplumlarda Ulu Tanrıça ya da Ana Tanrıça veya Doğa Ana'ya hayatveren en üstün tanrıdır. O, tüm insan hayatının ve bütün yiyeceklerinkaynağıdır. Kalıcı olabilmek için, toplumlar çocuk yapmak ve yiyecek üretmekzorundadır. Ulu Tannça'nın nimetlerine ne denli bağımlı olduklarını bilirler vebu nimetlere kavuşabilmek için düzenli olarak ona ibadet ederler.

    Kraliçe, Ulu Tannça'nın kİşileşmiş halidir ve büyük bir ekonomik, toplumsalve dini güce sahiptir. Böylece anaerkil toplumlarda bütün kadınlar değerlidirve birçokları Önemli konumlara ulaşmışlardır. Kadınlar aile reisi olmuşlar,miras, anneden kızlarına ve en Önemlisi, tahminen en son ölecek ve aileyi enuzun süre devam ettirecek olduğundan küçük kızlara geçmiştir.

    Çocuklar, babaları kendi annelerinin evinde kızkar-deşlerinin çocuklannınyetiştirilmesine yardıma olurken, anneleri ve dayıları tarafındanyetiştirilmektedirler. Çocuklann ahlaki yükümlülükleri öncelikle anneleri veonların kardeşlerine karşıdır.

    Erkeklerin dölleme, yani doğumdaki rollerinin anlaşılmasının vedeğerlendirilmesinin bir sonucu olarak kraliçe bir koca alır ve bir yıl için onukutsal kral ilan eder. Başlangıçta bu kişi, onun ya kardeşi ya da oğludur, dahasonra oğlunu temsil eden bir genç olmuştur. Pek çok genç, kutsal kralolabilmenin onurunu elde edebilmek için birbirleriyle yanşmıştır. Fiziksel güçve oldukça usta şekilde yay kullanmayı gerektiren pek çok yarışmayı kazanmakzorundadırlar. Herakles'in Nemea aslanı, Girit boğası, Erymanthos domuzu veArtemis'in geyiğine karşı mücadelesi bu yarışmalann tipik örnekleridir.Odysseus'un katıldığı ve kazananm Penelope ile evleneceği okçuluk yanşmasıda bu geleneğin bir yansımasıdır.

    Her bahar, yeni ekinlerin tohumlan ekildiğinde, çok büyük bir dini töreninparçası olarak bir önceki yılın kutsal kralı kurban edilecektir. Ana tanrıçanınrahibeleri, onun bereket güçleri-24

  • Dünya Mitolojisi

    ne sahip olabilmek için, onun etini yiyecek ve yine daha bereketli olabilmeleriiçin tarım alanları ve çiftlik hayvanları onun kanıyla sulanacaktır. Sonra dinibir törenle kraliçe, gelecek yıl için yeni bir kutsal kral alacaktır.

    Kutsal kral giderek daha çok güç kazanır. Kendi yerine ölüme gidecek birkutsal kral bularak hükümdarlık süresini sekiz yıla kadar çıkarır. Her yılınsonunda gerçek kral, bir veya üç gün için bir mağara ya da mezar odasında,halkın gözünden uzak, inzivaya çekilir ve bu arada geçici kral onun yerini alır.Ana tanrıçanın rahibeleri kutsal bir törende geçici kralı kurban ederek toplumabereket getirmek için, onun etini ve kanını kullanırlar. Sonra gerçek kral,gelecek yıl için yeniden görevinin başına döner. Gılgamış Iştar'ın evlenmeteklifini reddederken, onun kendinden öncekileri nasıl öldürdüğünü anlatır.Bunun üzerine tştar, Gılgamış'ın yerine Enkidu'nun ölümüne neden olarakintikam alır.

    MÖ 2400'lere gelindiğinde, baba veya başarılı bir savaşçı imgesi olan yücebir erkek tanrıya tapan saldırgan kabileler, pek çok anaerkil topluluğu istilaetmeye başlar.

    Kendileriyle birlikte erkeklerin egemen oldukları yeni bir toplumsal ve siyasaldüzen kurarlar. Krallar, eski toplumsal sistemi, krallığın babadan oğula geçtiğive tannlarm rızasını almak için hayvanların kurban edildiği yeni bir sistemledeğiştirme gücünü bulur.

    Bazı kültürler, daha uygar ve yetenekli yeni bir tanrı kuşağının eskisinin yerinialdığı yeni bir dünya görüşü ortaya koymaktadırlar, örneğin Yunanmitolojisinde Zeus Kronos'u, Babil mitolojisinde de Marduk Tiamat'ı yenipyerine geçmiştir. Bir tanrı ailesiyle diğeri arasındaki savaş, Ana Tanrıça'yatapan ve çiftçilik yapan yerli halkla, erkek gökyüzü tanrılarına tapan savaşçıkabileler arasındaki siyasal ve dini çelişkileri yansıtır. Ze-us'un Kronos veTitanlara karşı zaferi, bir halkın diğerine karşı siyasal zaferini yansıtırken,karısı Hera dahil diğer Ana Tanrıçalarla olan ilişkileri, istilacıların dinlerininyerleşik dinlerle olan kaynaşmasını sağlayan uzlaşmayı temsil eder,Marduk'un, temel tanrıyken, eski tanrılarla birlikte bir din oluşturması da Babilmitolojisindeki benzer değişimleri yansıtmaktadır.

  • Söylencelere Yönelik Akademik Bakış Açıları

    İnsan deneyimlerinin simgesi oldukları için, çeşitli bilim adamlarının bakışaçılarına bağlı olarak, söylencelerin çok çeşitli biçimlerde çözümlenmelerimümkündür. Yıllar Önce pek çok uzman, söylenceleri dış çevrenin simgeleriolarak görürdü. Söylenceleri yaratanların doğayı gözlemledikleri ve insandavranışlarını buna koşut b içim d e y o ru m lad ık ları d ü şü n ü lm ü ştü , örn eğ in , kahramanların güneşi temsil ettiği, güneş ışınlarının simgesi olankılıçlar kullanarak, bulutlar ve gece karanlığı gibi güneşin düşmanlarını temsileden canavarlarla savaştıkları kabul edilmişti. Böylece her kahramanlıkhikâyesi, gece ile gündüz; daha geniş anlamda, İyi ile kötü arasındakiçatışmanın bir simgesi sayılmıştı.

    20. yy.'da, söylencelerin dış çevreye bağlı simgesel yorumu yerini bilinçaltınınoluşturduğu iç çevreye bırakmıştır. Sigmund Freud ve onun gibi düşünenler,söylenceleri insanın bilinçaltın-daki istek, korku ve güdülerinin bir ifadesiolarak görmüşlerdir, örneğin Otto Rank, geleneksel kahramanın özelliklerinibebek düşmanlığı, çocuktuk fantezileri ve babaya karşı isyan olarakaçıklamıştır.

    Cari Jung ve Cari Kerenyi, Erich Neumann ve daha geniş anlamda JosephCampbell de aralarında olmak üzere Freudist-ler, söylenceleri evrensel veortaklaşa bilinçaltının ifadesi olarak görürler. Onlara göre, doğuştan gelenpsikolojik Özellikler, tüm dünyada ve tarih boyunca insanların yaşamın akışınanasıl yanıt verdiklerini, ne gibi deneyimler yaşadıklarını belirler. İnsanın ortakbilinçaltı anne, çocuk, kahraman, dev veya sahtekâr gibi arketipleri içerir; amabunlar Batı İmge çerçeveleridir. Bireyin özel yaşam deneyimi, arketipimgelerin hangi özel biçim ve yolla ifade edileceğini belirler. Yani dünyanınher tarafından çeşitli söylencelerin pek çok benzer konu İçermesi, ortaklaşabilinçaltının varlığını göstermektedir. Bu temaların işlenişinin farklı olmasıise, her kültürün özel fiziksel, toplumsal, ekonomik ve siyasal koşullarınınarketipleri etkileyişini yansıtmaktadır.

    Bu yüzyılın bilginleri, söylenceleri başka şekillerde de yorumlamışlardır. Birdin tarihçisi olan Mircea Eliade, soylencele-26

    Dünya Mitolojisi

  • r

    i

    n

    c

    i

    d

    d

    i

    d

    i

    n

    s

    e

    l

    d

    e

    n

    e

    y

    i

  • m

    l

    e

    r

    d

    e

    n

    o

    r

    t

    a

    y

    a

    ç

    ı

    k

    t

    ı

    k

    l

  • a

    r

    ı

    n

    ı

    v

    e

    d

    i

    n

    i

    n

    ö

    z

    ü

    n

    ü

    o

    l

    u

  • ş

    t

    u

    r

    d

    u

    k

    l

    a

    r

    ı

    m

    s

    a

    v

    u

    n

    u

    r

    .

  • S

    ö

    y

    l

    e

    n

    c

    e

    l

    e

    r

    e

    y

    a

    p

    ı

    v

    e

    k

    u

  • l

    l

    a

    n

    ı

    m

    k

    a

    z

    a

    n

    d

    ı

    r

    a

    n

    k

    u

    t

    s

  • a

    l

    d

    e

    n

    e

    y

    i

    m

    l

    e

    r

    d

    i

    r

    .

    E

    s

    k

    i

  • d

    ü

    n

    y

    a

    ;

    f

    a

    r

    k

    l

    ı

    t

    e

    k

    t

    a

    n

    r

    ı

  • l

    ı

    v

    e

    ç

    o

    k

    t

    a

    n

    r

    ı

    l

    ı

    d

    i

    n

    l

    e

    r

  • [

    h

    e

    m

    a

    n

    a

    e

    r

    k

    i

    l

    ,

    h

    e

    m

    a

    t

    a

    e

  • r

    k

    i

    l

    ]

    ,

    d

    o

    ğ

    a

    t

    a

    p

    ı

    m

    ı

    v

    e

    a

    t

  • a

    t

    a

    p

    ı

    m

    ı

    g

    i

    b

    i

    d

    i

    n

    i

    d

    ü

    ş

    ü

    n

  • c

    e

    v

    e

    b

    i

    ç

    i

    m

    l

    e

    r

    b

    o

    l

    l

    u

    ğ

    u

    n

  • u

    b

    i

    r

    a

    r

    a

    d

    a

    i

    ç

    e

    r

    i

    r

    .

    S

    o

    n

    u

  • ç

    o

    l

    a

    r

    a

    k

    ,

    b

    i

    r

    k

    ü

    l

    t

    ü

    r

    d

    e

    n

  • d

    i

    ğ

    e

    r

    i

    n

    e

    ç

    o

    k

    s

    a

    y

    ı

    d

    a

    b

    e

    n

  • z

    e

    r

    l

    i

    k

    v

    e

    b

    a

    ğ

    l

    a

    n

    t

    ı

    b

    u

    l

    u

  • n

    a

    b

    i

    l

    i

    r

    .

    İ

    l

    a

    h

    l

    a

    r

    ı

    n

    n

    i

    t

  • e

    l

    i

    ğ

    i

    ,

    y

    a

    r

    a

    t

    ı

    l

    ı

    ş

    s

    ö

    y

    l

    e

  • n

    c

    e

    l

    e

    r

    i

    ,

    k

    u

    r

    b

    a

    n

    l

    a

    r

    ,

    a

    y

  • i

    n

    l

    e

    r

    ,

    ö

    l

    ü

    m

    v

    e

    c

    e

    n

    n

    e

    t

    g

    i

  • b

    i

    d

    i

    n

    i

    k

    a

    v

    r

    a

    m

    l

    a

    r

    ı

    n

    f

    a

    r

  • k

    l

    ı

    y

    ö

    n

    l

    e

    r

    i

    n

    e

    İ

    l

    i

    ş

    k

    i

    n

    a

  • r

    a

    ş

    t

    ı

    r

    m

    a

    l

    a

    r

    b

    u

    n

    u

    o

    r

    t

    a

    y

  • a

    k

    o

    y

    m

    a

    k

    t

    a

    d

    ı

    r

    .

    A

    n

    t

    r

    o

    p

    o

  • l

    o

    g

    P

    a

    u

    l

    R

    a

    d

    i

    n

    ,

    s

    ö

    y

    l

    e

    n

    c

  • e

    l

    e

    r

    e

    e

    k

    o

    n

    o

    m

    i

    k

    b

    a

    k

    ı

    ş

    a

    ç

  • ı

    s

    ı

    y

    l

    a

    y

    a

    k

    l

    a

    ş

    ı

    r

    .

    B

    i

    r

    e

    y

  • i

    n

    y

    e

    t

    e

    r

    s

    i

    z

    y

    i

    y

    e

    c

    e

    k

    v

    e

    z

  • a

    y

    ı

    f

    t

    e

    k

    n

    o

    l

    o

    j

    i

    d

    e

    n

    d

    o

    ğ

    a

  • n

    e

    k

    o

    n

    o

    m

    i

    k

    b

    e

    l

    i

    r

    s

    i

    z

    l

    i

    ğ

  • e

    k

    a

    r

    ş

    ı

    v

    e

    r

    d

    i

    ğ

    i

    y

    a

    ş

    a

    m

    d

    a

  • k

    a

    l

    m

    a

    m

    ü

    c

    a

    d

    e

    l

    e

    s

    i

    ,

    h

    a

    y

    a

  • t

    ı

    n

    m

    u

    t

    s

    u

    z

    v

    e

    k

    ı

    s

    a

    o

    l

    a

    c

    a

  • ğ

    ı

    y

    ö

    n

    ü

    n

    d

    e

    b

    i

    r

    k

    o

    r

    k

    u

    y

    a

    r

  • a

    t

    ı

    r

    .

    D

    i

    n

    i

    ö

    n

    d

    e

    r

    l

    e

    r

    ,

    g

    e

  • n

    e

    l

    l

    i

    k

    l

    e

    t

    o

    p

    l

    u

    m

    u

    n

    s

    i

    y

    a

  • s

    a

    l

    ö

    n

    d

    e

    r

    l

    e

    r

    i

    y

    l

    e

    d

    e

    i

    ş

    b

  • i

    r

    l

    i

    ğ

    i

    y

    a

    p

    a

    r

    a

    k

    b

    u

    k

    o

    r

    k

    u

  • l

    a

    r

    ı

    ,

    k

    e

    n

    d

    i

    m

    a

    d

    d

    i

    ç

    ı

    k

    a

    r

  • l

    a

    r

    ı

    i

    ç

    i

    n

    İ

    s

    t

    i

    s

    m

    a

    r

    e

    d

    e

    r

  • l

    e

    r

    .

    Antropolog Claude Levi-Strauss, söylenceleri deneyimlerin birer simgesi yada aktarılan hikâyeler olmaktan çok, soyut kur-

    \, BOLUM

    g

    u

    l

    a

    r

    o

    l

    a

    r

    a

    k

    d

    ü

    ş

  • ü

    n

    ü

    r

    .

    T

    ü

    m

    i

    n

    s

    a

    n

    l

    a

    r

    ı

    n

    d

    ü

  • ş

    ü

    n

    c

    e

    y

    a

    p

    ı

    l

    a

    r

    ı

    t

    e

    k

    t

    i

    p

    t

  • i

    r

    v

    e

    s

    o

    r

    u

    n

    l

    a

    r

    ı

    n

    ı

    h

    e

    p

    a

    y

  • n

    ı

    y

    o

    l

    l

    a

    r

    d

    a

    n

    ç

    ö

    z

    m

    e

    l

    e

    r

    i

  • d

    e

    b

    u

    n

    u

    o

    r

    t

    a

    y

    a

    k

    o

    y

    a

    r

    .

    S

    ö

  • y

    l

    e

    n

    c

    e

    l

    e

    r

    ö

    z

    d

    e

    ş

    d

    ü

    ş

    ü

    n

    c

  • e

    l

    e

    r

    i

    n

    ü

    r

    e

    t

    t

    i

    ğ

    i

    ö

    z

    d

    e

    ş

    ü

  • r

    ü

    n

    l

    e

    r

    d

    i

    r

    ,

    b

    u

    n

    e

    d

    e

    n

    l

    e

    d

  • e

    t

    ü

    m

    d

    ü

    n

    y

    a

    s

    ö

    y

    l

    e

    n

    c

    e

    l

    e

    r

  • i

    o

    r

    t

    a

    k

    b

    b

    i

    r

    y

    a

    p

    ı

    g

    ö

    s

    t

    e

    r

  • i

    r

    .

    Y

    a

    ş

    a

    m

    v

    e

    ö

    l

    ü

    m

    y

    a

    d

    a

    d

    o

  • ğ

    a

    v

    e

    k

    ü

    l

    t

    ü

    r

    g

    i

    b

    i

    b

    i

    r

    b

    i

    r

  • i

    n

    e

    k

    a

    r

    ş

    ı

    t

    g

    ü

    ç

    l

    e

    r

    a

    r

    a

    s

    ı

  • n

    d

    a

    k

    i

    ç

    e

    l

    i

    ş

    m

    e

    l

    e

    r

    i

    o

    r

    t

    a

  • y

    a

    k

    o

    y

    a

    r

    .

    B

    e

    l

    l

    i

    b

    i

    r

    s

    ö

    y

    l

  • e

    n

    c

    e

    n

    i

    n

    a

    n

    l

    a

    m

    ı

    n

    ı

    k

    e

    ş

    f

    e

  • t

    m

    e

    k

    i

    ç

    i

    n

    ,

    s

    i

    m

    g

    e

    s

    e

    l

    a

    n

    l

  • a

    m

    ı

    n

    d

    a

    n

    y

    a

    d

    a

    m

    e

    t

    i

    n

    i

    ç

    e

    r

  • i

    ğ

    i

    n

    d

    e

    n

    ç

    o

    k

    ,

    a

    l

    t

    ı

    n

    d

    a

    k

    i

  • y

    a

    p

    ı

    d

    a

    o

    d

    a

    k

    l

    a

    n

    m

    a

    k

    g

    e

    r

    e

  • k

    i

    r

    .

    B

    u

    y

    a

    p

    ı

    ,

    d

    e

    ğ

    i

    ş

    m

    e

    z

    b

  • i

    ç

    ç

    i

    m

    d

    e

    t

    o

    p

    l

    u

    m

    s

    a

    l

    i

    l

    i

    ş

  • k

    i

    l

    e

    r

    d

    e

    k

    i

    v

    e

    e

    k

    o

    n

    o

    m

    i

    k

    s

  • o

    r

    u

    n

    l

    a

    r

    d

    a

    k

    i

    g

    e

    r

    i

    l

    i

    m

    l

    e

  • r

    i

    o

    r

    t

    a

    y

    a

    k

    o

    y

    a

    r

    .

    S

    ö

    y

    l

    e

    n

  • c

    e

    l

    e

    r

    i

    n

    ç

    ö

    z

    ü

    m

    l

    e

    n

    m

    e

    s

    i

    ,

  • t

    e

    k

    n

    o

    l

    o

    j

    i

    l

    e

    r

    i

    n

    e

    d

    e

    n

    l

    i

  • i

    l

    k

    e

    l

    o

    l

    u

    r

    s

    a

    o

    l

    s

    u

    n

    ,

    i

    n

    s

  • a

    n

    l

    a

    r

    ı

    n

    z

    i

    h

    i

    n

    s

    e

    l

    o

    l

    a

    r

    a

  • k

    a

    ş

    a

    ğ

    ı

    o

    l

    m

    a

    d

    ı

    k

    l

    a

    r

    ı

    n

    ı

    k

  • a

    n

    ı

    t

    l

    a

    r

    .

    İ

    n

    s

    a

    n

    l

    a

    r

    ı

    n

    s

    ö

  • y

    l

    e

    n

    c

    e

    l

    e

    r

    i

    ,

    y

    a

    ş

    a

    d

    ı

    k

    l

    a

  • r

    ı

    d

    ü

    n

    y

    a

    y

    ı

    a

    n

    l

    a

    y

    a

    b

    i

    i

    l

    e

  • c

    e

    k

    e

    n

    t

    e

    l

    e

    k

    t

    ü

    e

    l

    y

    e

    t

    e

    r

    l

  • i

    l

    i

    ğ

    e

    s

    a

    h

    i

    p

    o

    l

    d

    u

    k

    l

    a

    r

    ı

    n

  • ı

    g

    ö

    s

    t

    e

    r

    i

    r

    .

    M

    i

    t

    o

    l

    o

    j

    i

    n

    i

  • n

    b

    ü

    y

    ü

    l

    e

    y

    i

    c

    i

    t

    a

    r

    a

    f

    ı

    ,

    k

    ı

  • s

    m

    e

    n

    o

    n

    u

    a

    y

    n

    ı

    a

    n

    d

    a

    p

    e

    k

    ç

    o

  • k

    b

    a

    k

    ı

    ş

    a

    ç

    ı

    s

    ı

    n

    d

    a

    n

    g

    ö

    r

    e

    b

  • i

    l

    m

    e

    k

    t

    e

    n

    k

    a

    y

    n

    a

    k

    l

    a

    n

    ı

    r

    .

  • H

    e

    r

    d

    i

    s

    i

    p

    l

    i

    n

    ,

    d

    e

    ğ

    e

    r

    l

    i

    k

  • a

    t

    k

    ı

    l

    a

    r

    d

    a

    b

    u

    l

    u

    n

    a

    r

    a

    k

    b

    ü

  • t

    ü

    n

    e

    k

    a

    r

    ş

    ı

    d

    u

    y

    d

    u

    ğ

    u

    m

    u

    z

    h

  • a

    y

    r

    a

    n

    l

    ı

    ğ

    ı

    a

    r

    t

    ı

    r

    ı

    r

    .

    Yunan ve Roma Söylenceleri

  • XYunan söylenceleri evrensel bir ün ve yaygınlık kazanmıştır. Yaklaşık MÖ 775(Homeros, İlyada) ve yine yaklaşık MÖ 725 (Hesiodos, Theogonia) yıllarındayazıya geçen bu söylenceler, bizimkine çok benzeyen bir evreni anlatır.Tanrıları, kahramanları, insanlık durumuna ilişkin betimlemeleri, bizim insandavranışı üzerine edindiğimiz bilgilerle uyumludur.

    Yunan tanrıları büyük bir ailedir. Bu ailenin her bireyi farklı bir kişilik taşır.Sevgi, nefret, kıskançlık, gurur, tıpkı insan davranışını güdüledikleri gibi,onlann davranışlarını da yönlendirir. Evreni yöneten ilk tanrılar, kardeşleri,çocuklarıyla birlikte insanların evrenini yöneten Zeus tarafından tahttanindirilirler.

    Zeus'un kızkardeşi (ve eşi) Demeter İle kızları Persephone, dünyanın basitgüzelliklerini, tanrıların Olympos dağındaki görkemli saraylarına yeğlerler.

    Zeus'un erkek kardeşi Hades, Persephone'yi kaçırdığında bizler Demeter'lebirlikte sevgili kızım yitiren bir annenin yaşadıklarını yaşarız.

    Zeus, İnsanlardan yazılı olmayan bir onurlu davranış

    yasasına uymalarını bekler. Kral Lykaonİa soyluları tanrılara ve insanlarasaygılarını yitirdiklerinde, Zeus, neredeyse bütün ırkı bir sel felaketiyle yokeder. Bununla birlikte onun yerine başka bir ırk yaratacağına söz verir ve busözünü tutar.

    Hesiodos'a göre Zeus, her biri öncekinden daha kötü olan beş insan ırkı dahayaratmıştır. Bugün insanlar "eski güzel gün-30

    Dünya Mitolojisi

    ler"den söz edip insan ırkının yaşayıp yaşamayacağını merak etmektedir.Hesiodos da aynı tutum ve kaygıya sahiptir. Onun kendi kuşağını betimlemesinibugünkü yaşamla karşılaştırmak ilginç olabilir.

  • Romalıların Hercules (Herkül) dedikleri Herakles, en ünlü Yunankahramanıdır. Başarıları o kadar büyüktür ki, adı bugün de insanlarınkarşılaştıkları herhangi bir büyük işe atfedilmeye devam etmektedir. Güçlüklerkarşısında gösterdiği cesaret, güç ve yetenek hepimiz için davranış örneğioluşturur.

    Homeros'un llyada' sının sayfalarında, başka pek çok kahraman boy gösterir.Yunanlardan Akhilleus ite Agamemnon; Tro-yalılardan Hektor, kendi kişiselarzularıyla halklarının gereksinmeleri arasında bir seçim yapmak zorundadır.Savaşları eski, ancak çektikleri acı çağdaştır. Yine, güçlükleri göğüslemedekicesaretleri, onları, etkileyici ve aynı zamanda insani, bizim gözümüzdedavranışları örnek alınacak kişiler yapar.

    Homeros, şimdiye kadar yazılmış olan en iyi macera hikâyelerinden birinde,Troya Savaşı'ndan sonra eve dönen Odysse-us'u da izler. Odysseus'un körKykloplardan kaçışını; daha sonra sarayını işgal etmiş olan mağrur taliplerialdatışını görenler, kahramanların bu en dâhisini asla unutmayacaklardır.Dahası, Odysseus'un karısı Penelope edebiyattaki en Önemli kadınlardanbiridir. Sadakati, yaratıcı zekâsı kocasımnkine denktir.

    Romalılar Yunan tanrılarını, söylencelerini benimsemiştir.

    Vergilius, Augustus Caesar ile, Roma'nın kuruluşunu yüceltmek için kendisöylencesi Aentid'i yazmıştır. Aeneid Homeros'un llyada'smm bittiği yerdenkısa süre sonra başlayıp Troya-lı kahraman Aeneas'ın maceralarını anlatır.Vergilius, destanım Homeros'un iki destanına dayandırdığından bu iki yazarınyapıtlarını, özellikle kahraman kavramlarını karşılaştırmak ilginç olacaktır.Vergilius'un Troya'nın yıkımını anlatan dramatik betimi edebiyattaki en güçlübetimlerden biridir. Ve Aneas'ın sevgilisi, Kartacah kraliçe Dido, dünyanın ensoylu kadın kahra-manlarmdandır,

    Aeneid gibi, Romulus ve Remus söylencesi de Roma'nın kuruluşunu anlatır.Yine de anonimdir. Daha eskidir ve Yunan geleneklerinin çok daha az etkisindekalmıştır.

    Yunanistan

  • XTitanlarla Tanrıların Yaratılışı: Sunuş

    Yunanlara göre yaratılış, en önemli tannların kadın olduğu ana yönetimindekitoplumdan, en önemli tanrıların erkek olduğu baba yönetimindeki toplumadoğru kayar. İnsan ailesinin zamanla kuşaktan kuşağa gelişmesi gibi, insanailesi şeklinde yaratılan tanrısal aile de ebeveyn yönetiminden çocuklarınyönetimine, oradan da torunların yönetimine doğru gelişir.

    Toprak Ana olan Gaia, ilk Ulu Tanrıça ya da Ana Tanrı-ça'dır.

    Yunanistan'da yaşayan insanlar, Bronz çağı kabileleri topraklannı işgalettiklerinde Ulu Tanrıça'ya tapmaktadırlar. Çünkü çiftçidirler, toprağın bereketionlar için öncelikli önem taşımaktadır.

    Hayatlarını sürdürmeleri, yılın verimsiz aylarında kendilerini beslemeyeyetecek kadar yiyecek elde edebilmelerine, kabilelerinin devamını sağlamakiçin yeterli sayıda çocuğa sahip olabilmelerine bağlıdır. Bu insanlar, birkadının çocuk doğurma yeteneğiyle toprağın bütün bitkileri "doğurma" yeteneğiarasında bir bağ

    kurmuşlardır. Bu nedenle toprağın ruhu kadındır, ilk Yunanların taptığı enönemli tanrısal varlıklar da kadındır.

    Uranos dünyanın yöneticisi olduğunda, oğlu Kronos, kadın kökenli dinlerdeUlu Tanrıça'nın veya Ana Tannça'nın rahibelerinin kutsal krala yaptıkları gibionu parçalar. Rahibeler 32

    Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma Söylenceleri/Yunanistan

  • 33en önemli verimlilik kaynağı kabul ettikleri kralın kanını, bereketgetireceğinden toprağın verimini artırmak için kullanmış, Uranos'un kanı dacanavar evlat şeklinde "ürünler" yetiştirmiştir.

    Anaerkil ya da Anne egemenliğindeki toplumlarda erkek evlat annesine,babasına olduğundan daha fazla bağlıdır.

    Kronos, dünyanın hükümdarı olduğunda tannsal aile, anne egemenliğindekitopluluktan, Zeus'un yönetiminde, onu izleyecek olan baba egemenliğindekitopluluğa geçiş halindedir. Rhea da, Gaia gibi Ulu Tanrıça ya da AnaTanrıça'dır. Kocayla karısı arasındaki güç yarışında, Rhea annesinin yardımınıisteyene kadar Kronos öndedir. Sonra kadınlar kazanır. Bununla birlikte Rheada, planını uygulamak için oğlu Zeus'u kullanır ve Zeus, onun onayıyla, erkekolduğu halde bir sonraki başhü-kümdar olur. Zeus, Uranos'un ya da Kronos'unsahip olduğundan daha fazla yetkiyle egemenliğini kullanacaktır,

    Kronos, küçük çocuklarından, onları yiyerek kurtulur. Tarihte yamyamlık,görülmemiş bir olgu değildir, tikel insanlar, arzulanan özellikleri (cesaret, güç,akıl, yetenek gibi) bir başka yaratığın, genellikle sözü edilen özelliklere sahipkorkulu bir düşmanın önemli organlarını yiyerek kazanacaklarına inanırlardı.

    Sonuç olarak ilk insanlar, öldürmüş oldukları hayvanın etini yedikleri gibi,öldürecek kadar büyük düşmanları olan birinin kalbini yemiş veya kanınıİçmiş olabilirler. Anaerkil toplumda rahibeler, verimliliğini elde etmek içinkutsal kralın etini yiyecektir.

    Hesİodos, bu söylenceyi Theogonia'da anlatır.

    Başlıca Tanrılar*

    * Birinci Kuşak

    Gaia: Yunan mitolojisinde İlk Ulu Tanrıça ya da Ana Tanrıça, tüm yaşamıbesleyen Toprak Ana.

  • Uranos: Gaia'nın oğlu ve kocası; gökyüzünün hükümdarı.

    • İkinci Kuşak: Gaia ile Uranos'un çocukları.

    Yiiz-Kdhı Devler: Üçüzler; en iyi bilineni Briareus. Kykloplar: Üçüzler; tekgözlü demirciler; Zeus'un hizmetkârları.

    Titanlar. On üç kardeş; tanrılar onları yenmeden önce, çocuklarıyla birlikteevreni yöneten ölümsüzler ırkı.

    Kronos (Satürn): En küçük çocuk; Uranos'tan sonra gökyüzü tanrısı veTitanların efendisi; ilk altı Yunan tanrısının, Zeus, Poseidon, Hades, Hera,Demeter ve Hestia'nın babası.

    Rhea (Kybele): Kronos'un kızkardeşi ve karısı; Gaia gibi Ulu Tannça veya AnaTanrıça; Zeus, Poseidon, Hades, Hera, Demeter, Hestia'nın annesi.

    Helios: Daha sonraki Yunan ve Roma mitolojisinde, yerini Apollon almadanÖnceki güneş tanrısı.

    Selem: Daha sonraki Yunan ve Roma mitolojisinde, yerini Artemis almadanÖnceki ay tanrıçası.

    Themİs: Apollon kehanet merkezini ele geçirene kadar Delphoi'de kehanettanrıçası.

    Atlas: En güçlü Titan; Zeus tarafından sonsuza dek gökkubbeyi taşımayamahkûm edildi,

    Pmmetheus: En yaratıcı ve akıllı Titan; çamurdan ölümlü insan yaratmıştır.

    Epimetheus: Prometheus'un erkek kardeşi; Pandora'nın (İlk ölümlü kadın)kocası. • Üçüncü Kuşak: Kronos ve Rhea'nın çocukları

    Zeus (Jüpiter, jove): En küçük, en akıllı, en güçlü çocuk; Kro-nos'tan sonragökyüzünün hükümdarı; tanrıların yöneticisi, ölümlülerin dünyasındaki düzenisağlar; yabancıları, konukları korur.

    Poseidon (Neptün): Zeus'un erkek kardeşi; denizler hükümdarı; depremin

  • nedenidir.

    Hades (Plüton): Zeus'un erkek kardeşi; yeraltı dünyasının hükümdarı; ölülerinefendisi,

    Hera (]uno): Zeus'un kızkardeşi ve karısı; OIympos kraliçesi; evlilik vedoğum tanrıçası.

    Demeter (Ceres): Zeus'un kızkardeşi; Rhea île Gaia gibi Ulu Tannça ya da AnaTanrıça, tohum tanrıçası.

    Hestia (Vesta): Zeus'un kızkardeşi; tanrıların en yumuşak yüreklisi, en çoksevileni; yuvaların bekçisi.

    * Parantez içinde tanrıların Latince adları verilmiştir.

  • 34Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma SöykncelerilYunaniiian

  • 35Zeus'tm Ölümsüz Çocuktan

    Apollon: Artemis'in ikizi; kehanet, tıp, okçuluk, müzik tanrısı; daha sonrakiYunan ve Roma mitolojisinde güneş

    tanrısı.

    Artemis (Diana): Apollon'un ikizi; av tanrıçası; daha sonraki Yunan ve Romamitolojisinde ay tanrıçası.

    Aihena (Minerva): Güzel sanatlar, zanaat, savunma savaşları, daha sonrakiYunan ve Roma mitolojisinde akıl tanrıçası.

    Aphrodite (Venüs): Güzellik ve cinsel arzu tanrıçası.

    Persephone (Proserpin): Hades'in karısı; yeraltı dünyasının kraliçesi.

    Kader Tanrıçaları: Klotho, Lakhesis, Atropos: Her ölümlünün hayatının nekadar süreceğine karar verirler.

    Ares (Mars): Savaş Tanrısı.

    Hephaistos (Vuîkanus): Aphrodite'nin kocası; tanrıların demircisi; yaratılıcığıve yeteneğiyle ünlü.

    Hermes (Mercurius-Merküri): Zeus'un habercisi; yolculara yol gösterir,ölülerin gölgelerini yeraltı dünyasına götürür; tüccarlara, hırsızlara yardımeder.

    Titanlarla Tanrıların Yaratılışı

    Kaos denilen başlangıçtaki boşluktan ilk üç ölümsüz varlık ortaya çıktı; Gaia(Toprak Ana), yeraltı dünyasının en derin, en karanlık bölgesini yönetenTartaros İle eşsiz güzelliği pek çok Ölümsüz tanrının yaratılışına esin kaynağıolan Eros (Aşk). Daha sonra Gaia, eşi olmadan Uranos'u (Gökyüzü Baba)

  • doğurdu. Her yönden kendisini sararak, ölümsüz varlıklara bir barınaksağlaması için onu kendine denk tuttu. Gaia aynı zamanda Ou-rea (Dağlar) ilePontos'u (Deniz) doğurdu.

    Gaia daha sonra Uranos'la evlendi. Uranos var olmuş

    her şeyi yönetti. Gaia ile Uranos'un ilk ölümsüz çocukları üçüz Yüzer Kolludevlerdi. Her devin omuzunda elli başı ve her omuzdan çıkan ellişer koluvardı.

    Ondan sonraki ölümsüz çocukları üçüz Kykloplardı.

    Her birinin alnının ortasında sadece bir göz vardı.

    Zanaatçılıkta ustaydılar ve daha sonra Olympos Dağı üzerinde tanrılar içinsaraylar inşa ettiler.

    Uranos bu altı çocuğun korkunç gücünden ürktü.

    Kendisini korkuttukları için onlardan nefret etti. Böylece Uranos, her çocukdoğduğunda, onu annesinden alıp elini kolunu bağlayarak Gaia'nın bağrının,yani toprağın derinliklerine fırlattı. Her çocuk dokuz gün, dokuz gece boyuncadüştü. Onuncu günde hükümdarının adıyla anılan bölgeye, Tartaros'a indi.Uranos, yeryüzünün güneş ışığının uzağmdaki bu noktasından Yüz KollularlaKyklopları sakladı. Yetkesine yönelik tehdit korkusundan kurtularak, gözlerigururla ve memnuniyetle parladı, sonsuza dek hükmedeceğini sandı.

    Ko casın ın d av ran ışları Gaia'y ı ö fk elen d ird i.

    Çocuklarını özledi. Onlara yaptıklarından Uranos'tan nefret etti. Bununlabirlikte duygularını kalbinin derinliklerine gömerek sessizce intikamalabileceği zamanı bekledi.

    Gaia ile Uranos'un diğer ölümsüz çocukları on üç Titandı. Çocuklarıylabirlikte Yunan tanrılarının en yaşlı kuşağı oldular. Helios güneş tannsıydt,gökkubbede bir at arabasında güneşi dolaştırırdı. Selene ay tanrıçasıydı.

    Okeanos dünyayı saran ırmağın tanrısıydı. Annesi Gaia gibi Themis deDelphoi'de kehanet tanrıçasıydı. Kronos, annesi gibi yeryüzü tanrıçası olan

  • kız-kardeşi Rhea'yla evlendi, zamanla Yunan tanrılarının ebeveyni oldular.

    Daha sonra Atlas, o zamana kadar doğan Titanların en güçlüsü, dünyanınüzerine düşmemesi İçin gökkubbeyi tuttu. Bundan kısa bîr süre sonra en zeki,en akıllı Titan olan Promet-heus suyla çamurdan ölümlü insanı ortaya çıkardı.Kardeşi Epi-metheus ilk ölümlü kadınla, Pandora İle evlendi.

    Gaia, Titan çocuklarını Uranos'a karşı intikam aracı olarak kullanmaya kararverdi. Büyük bir parça çakmaktaşı alarak onu kocaman keskin bir taş-orakhaline getirdi. Daha sonra oğullarına giderek "Çok acımasız olduğu içinbabanızı cezalandırmanızı istiyorum. Benim ricalarıma, erkek kardeşlerinizinisteklerine karşın onları Tartaros ülkesine hapsetti" dedi.

    Oğullarının neredeyse tümü Uranos'tan o kadar korkmuşlardı ki, annelerininemrini sessizce dinleyip söylediklerini yapmayı reddettiler. Ancak en küçükTitan Kronos, karakter bakımından babasına çok benziyordu.

    Erkek kardeşlerinden çok daha cesurdu. Tepkilerini gördüğünde "Eğer başkasısana yar-36

    Dünya Mitolojisi

    Yunan w Roma Söylenceleri/Yunanistan

  • 37dım etmeyecekse anne, elbette ben edeceğim! Eğer babamız sana, erkekkardeşlerimize kötü davranmışsa öcünü almalıyız!" dedi.

    Kronos'un sözlerini duyunca Gaia'nm yüreği gururla, memnuniyetle dolup taştı.Ona yardım edecek cesarete sahip bir oğlunun olması gurur vericiydi. ŞimdiUranos sonsuz aaya katlanmanın ne demek olduğunu öğrenecekti!

    Böylece Gaia, büyük çakmaktaşı orağı Kronos'un eline verdi.

    Keskin eğri ağzına dikkat etmesi için onu uyardı. Saklanacağı yeri, yapmasınıistediği şeyi söyledi. Daha sonra Helios, güneş

    arabasını gökkubbeden sürüp gece vakti dinlenirken, Uranos deniz kıyısınagelip uyumak için karısının yanma yattı.

    Selene, ayışığmı uyuyan Uranos'un üstüne tutarken, Kro-nos saklandığı yerdenkoca taş-oragı kaldırıp babasını hadım etti.

    Sonra koparılmış parçaları denize atarken "Saltanatın bitti, baba.

    Şimdi senin yerine ben hüküm süreceğim. Bana karşı gelebilirsin, ancak benimgücüm seninkinden daha fazla. Bu yüzden sana kaderine razı olmanıöğütlerim!" dedi.

    Uranos, bir ölümsüz olduğundan ölemezdi. Ama Ölümsüzlüğü acıyıhissetmesini engellemediğinden ıstırapla inledi. Acısının bir nedeni deiktidannın aniden sona erdiğinin farkına v a rm asıydı.

    Gaia, Uranos'un toprağa akan kanından kara giysili üç Furia'yı doğurdu. Buölümsüz tanrıçalar, zehirli gözyaşı akıtan gözleri, dayanılmayacak kadar piskokan nefesleriyle ebeveyninden birini öldüren çocukları delirttiler.

    Gaia, aynı kandan, kısaca "Devler" diye bilinen başka bir grup iğrenç varlıkdoğurdu. Kıllı kafaları ve yüzleri, ejderhanınkilere benzeyen ayaklarıyla

  • korkunçtular. Parlak zırhlarını kuşanıp, uzun mızraklarını ellerine aldıklarındayenilmez görünüyorlardı.

    Uranos'un Ölümsüz gövdesinden kopan parçalar denize battı ve çevrelerinibeyaz bir köpük sardı. Zamanla bunlardan güzellik ve aşk tanrıçası, genellikleköpükten doğmuş tanrıça olarak anılan Aphrodite doğdu.

    Kronos, daha Önce babasının olduğu gibi gökyüzü tanrısı oldu. Babası gibiYüz Kollularla Kykloplardan korktu ve Gaia'

    ya verdiği sözü tutmayarak erkek kardeşlerini Tartaros'ta bağlanıp hapsedilmişhalde bıraktı.

    Hayal kırıklığına uğramış ve kızgın Gaia, çocuklarını kurtarmak için başka birfırsat kolladı. Kehanet tanrıçası olduğundan, zevk içindeki Kronos'a bir gün,tıpkı babası gibi, oğullarından birinin de onu devireceğini haber verdi.

    Kronos kurnaz bir gülümseyişle "Kaderi kandıracağım" diye kendi kendinesöylendi. "Eğer çocuğum olmazsa sonsuza dek hüküm sürebilirim!"

    Ancak kaderini değiştirmesi o kadar kolay değildi. Karısı Rhea'yı seviyordu;bir süre sonra sevimli bir kız, Hestina doğdu.

    Rhea gururla kızlarını Kronos'a gösterdiğinde, kaderinin sesi Kronos'unkafasında çınladı. İktidarını kaybetmekten duyduğu büyük korkuyla gözlerinedeli, hain bir parıltı yerleşti. Bebeğin kız mı erkek mi olduğuna aldırmadanşefkatle kansından aldı, kocaman ağzını açtı, çocuğu bir lokmada yuttu.Memnuniyetle

    "Şimdi" diye düşündü, "kaderi kehanetinden, çocuğu da tahtından alıkoydum."

    Kronos ile Rhea'nın dört çocuğu daha oldu: Demeter, He-ra, Hades, Posiedon.Her defasında Kronos, çocuğu o kadar şefkatle kucaklıyordu ki Rhea, artık oçocuğu kabul edeceğine inanıyordu.

    Oysa her defasında, kehanetin sesi kükrerken delilik parıltısı gözlerineyerleşiyor, her defasında devasa ağzını açarak bebeği bir lokmada yutuyordu.Sonra bir kez daha memnuniyetle sırıtarak kendi kendine düşünüyordu:

  • "Kaderi kehanetinden, çocuğumu tahtından alıkoydum!"

    Bu sırada Rhea'nın kalbi acıyla dolup taşıyordu. Altıncı çocuğunudoğuracakken Gaia'ya gidip dedi ki; "Anne, lütfen yardım et! Nasıl Uranos YüzKollularla Kykloplan senden çaldı, Kronos da çocuklarımızı benden çalıyor.Bu bebeği de çalmasına dayanamayacağım. Ne yapabilirim? Kronos görmedençocuğu saklayabilir miyiz? Onu nasıl kandırabilirim?"

    Gaia karşılık verdi: "Kalbim ızdırabını anlıyor kızım.

    Sanırım sana yardımcı olabilirim. Biliyorum ki, nasıl daha önce Kronosbabasını tahtından indirmİşse, onun da oğlu tarafından indirilmesi kaderidir. Şuaçık ki doğacak olan çocuğun kaderinde babasına, erkek kardeşlerine, kendiçocuklarına karşı tutumu nedeniyle Kronos'tan öç almak vardır."

  • 38Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma Söylenceleri/Yunanistan

    y-ı

    Gaia kızına, "Doğum yapma zamanı geldiğinde Girit Adası'na git" diye öğütverdi. "Orada Diktis Dağı yamaçlarındaki derin, gizli mağaraya sığın.Perilerin, bebek oğlunu keçi sütüyle beslemelerini ve beşiğini bir ağacaasmalarını, böylece Kro-nos'un onu yerde, denizde ya da havada bulmamasınısağlayacağım. Genç erkekler, yani Kuretalar, bebeğin bağrışlannı bastırmakİçin mızraklarını tunç kalkanlarına vurarak beşiğin altında yürüyecekler."

    Gaia, "Kronos'u nasıl kandıracağına gelince" diye tamamladı,

    "korkudan o kadar çıldırmış ki, onu aldatmak için sana gerekli olan sıradan birkaya."

    Böylece Rhea, Girit'te Diktis Dağı'ndaki mağarada bebeği Zeus'u doğurdu.Çocuğun bakımını annesi Gaia'ya bırakarak hemen eve döndü. Yeni doğmuşçocuğunun büyüklüğünde bir kaya parçası buldu. Bebekmiş gibi kundağa sardı.Çok geçmeden Kronos odaya girdi.

    Tatlılıkla "Nasılsın?" diye sordu. "Bırak da son çocuğumuzu hayranlıklaseyredeyim. Böylesine soylu bir aileye her çocuk doğmaz" dedi.

    Rhea iyice sannalanmış kayayı kocasının ellerine bırakırken kendini diğer beşçocuğunun kaderini düşünmeye zorladı. Her zaman olduğu gibi Kronos, onaverdiği kundağı alarak şefkatle kucakladı. Sonra kehanet sözleri kafasındaçınlayınca, deli bakışı gözlerinde parladı. Kendinden geçmiş bir haldekaderinin korkusuyla devasa ağzını açtı; bir lokmada kayayı yuttu. Kendikendine son derece mutlu, rahatlamış bir halde "Şimdi" dedi, "bir kez dahakaderi kehanetinden, çocuğumu tahtından alıkoydum!

  • Artık sonsuza dek egemen olacağım."

    Yıllar geçti. Zeus yetişkin bir tanrı oldu. Kronos, bir oğlunun gözünden kaçıpdevasa ağzından kurtulduğunu hiçbir zaman fark etmedi. Kaderinin hızlayaklaşmakta olabileceğini asla düşünmeden sorunsuz, tehdİtsiz hükmetti.

    Bir gün, Kronos susamışken Rhea ona lezzetli bir İçki verdi.

    Hoşuna gidince biraz daha istedi. Genç bir yabancı içeri girdi ve ona kupayıverdi. Kronos, genç adamı daha önce hiç görmediğinin farkına varana kadariçkiyi yutmuştu.

    "Kim bu adam?" diye merakla sordu. "Bana içkiyi neden o verdi? Ya benizehirlediyse! Neden midem bu kadar tuhaf? Çok mu fazla içtim acaba? ikinciiçki birincisinden farklı mıydı?"

    Kronos aniden midesinde dayanılmaz bir acı hissetti. Kayayı kustu. Onu şimditümü yetişkin olan Poseidon, Hades, He-ra, Demeter ve Hestia İzledi.

    Genç yabancı olan Zeus ile birlikte Rhea odaya girdi.

    "Kaderin karşında, Kronos!" diye bağırdı. "Kader, senin babanı alt ettiğin gibibir oğlunun da seni alt edeceğini önceden gördü. Bu oğul, yani Zeus, şimdikarşında duruyor. Çocuklarımızı yutup, kardeşlerini zincirlenmiş haldeTartaros'ta tutarak ektiğin tohumların meyvelerini biçiyorsun! Şimdi Zeus'unsenden daha akıllıca, daha iyi yönetip yönetmediğini göreceğiz. Mantığın,yuttuğun şu kaya kadar kör, yüreğin onun kadar katı,"

    "Bu yabancı benim oğlum olsun ya da olmasın, benim egemenliğimi bendenalacağını düşünüyorsa, senin sandığın gibi akıllı biri değil" diye yanıt verdiKronos. "Her kim benim yerime egemenlik kurmak isterse benimle savaşmalı.Diğer bütün Titanlarla da!"

    Öyle oldu ki Zeus, kız kardeşleri, erkek kardeşleri, yani ilk Yunan tanrıları,Kronos'la onun tarafını tutan Titanlara karşı savaş

    İlan ettiler. Tanrılarla Titanlar sayıca olduğu kadar güççe de o kadar eşittilerki, hiçbir taraf zafer kazanamadan on yıl savaştılar.

  • Sonunda Zeus'a, babasına sunması için zehirli içkiyi veren Gaia, ona bir kezdaha yardım etti. Ona, Uranos'la Kronos'un yerin altında tutsak ettikleri kayıpçocuklardan, Yüz Kollularla Kykloplardan söz etti. Helios'un ışığından,ölümsüz tanrıların dostluğundan uzakta ızdırapla, acıyla nasıl zincirlenmişolduklarını anlattı. Eğer bağlaşıkları olarak Yüz Kollularla KykloplarıTartaros'tan getirirlerse tanrıların galip geleceğini söyledi.

    Zeus'la erkek kardeşleri, Gaia'nın çocuklarını kurtarmak için Tartaros'a indiler.Onları bağlaşıkları olmaya ikna edeceklerdi.

    Nöbetçiyi Öldürüp amcalarının bağlarını çözerek onlara yemek verdiktensonra, Zeus "Kalbimden gelen bu sözleri dinleyin.

    Titanlarla hiçbir zafer kazanmadan on yıldır savaşıyoruz. Bizim taraftasavaşarak size yaptığımız iyiliğin karşılığını verirseniz, yüce gücünüz bizigalip kılacaktır" dedi.

  • 40Dünya Mitolojisi

    Yunan w Roma Söylenceleri/Yunanistan 41

    Bu sözlere Yüz Kollulardan biri yanıt verdi, "ölümsüz Tanrılar, Titanhükümdarların zulmünden korunmak için savaştığınızı biliyoruz. Titaniktidarının kurbanı olmanın ne demek olduğunu da biliyoruz. Bizi serbestbırakmasaydmız sonsuza kadar karanlık, tutsaklık, tecrit içinde kalmayamahkûmduk. (Jranosİa oğlu Kronos acı çekmenin ne olduğunu bilmiyorlar.Merhametten nasiplerini almamışlar. Sizin dünyayı daha büyük bilgelikleyöneteceğinizi biliyoruz. Tabii ki sizinle Titan zorbalığına karşı savaşacağız."

    Daha sonra Kykloplardan biri "Özgürlüğümüze karşılık olarak her birinizeözel bir armağan vereceğiz. Sana Zeus, düşmana karşı yenilmez bir silah,yıldırım şeklinde gök görülfü-süyle şimşek armağan ediyoruz. OlymposDağı'na yerleştiğimizde sana bunlardan daha çok yapacağız."

    "Sana, Poseidon" diye devam etti, "üç dilli bir mızrak veriyorum. Sadecemükemmel bir balık mızrağı değil, dünyayı sarsıp denizde dalgalar meydanagetirmek İçin en etkili alet olduğunu göreceksin. O zamana kadar üç keskin dişionu Titanlara karşı yararlı bir silah yapacak."

    "Sana gelince Hades" diye tamamladı, "sana görünmezlik miğferini veriyoruz.Zamanı geldiğinde kahraman Perseus, canavar Gorgon Medusa'yı Öldürmekiçin silahına gerek duyacak. O

    zamana kadar Kronos'la Titan bağlaşıklarına karşı sana iyi hizmettebulunacak."

    Zeus'la bağlaşıkları coşku içinde, birlikte yukarı dünyaya döndüler, yenidensavaşa başladılar. Yüz Kollular dağlan söktüler, yüzlerce ellerine keskin kayakütleleri alıp bu silahlarıyla Titanları taş yağmuruna tuttular.

    Titanlar okla, mızrakla karşılık verdiler. Hepsi ölümsüz varlıklar

  • olduklarından, savaşçılar birbirlerini öldüremiyorlar-dı.

    Birbirlerini, ancak yaralayarak alt edebilirlerdi. Savaş sırasında karayla denizbirbirine girdi. Dağlar sarsıldı. Tartaros bile başının yukarısında muazzamkayaların çarpışını hissetti.

    Sonra Zeus, değdiği yeri alevlerle saran yenilmez yıldırımını savurdu. Alevalev ormanlar, fokurdayan deniz havayı kavururken, dünya muazzam yıldırımıngümbürtüsüyle yankılandı.

    Sonunda Yüz Kollular, Titanları dünyanın altına, Tartaros'a savurdular.Zincirlerle, o karanlık, kasvetli yere bağladılar. İkisi, nefret ettikleri Titanlarınsonsuza dek gardiyanlığını yapmaya gönüllü oldu. Üçüncüsü, yani Atlas,cüssesi ve gücü yüzünden gökkubbeyi omuzlarında taşımaya mecbur oldu.Savaş bitmişti.

    Erkek tannlar egemenliklerini belirlemek için kura çektiklerinde Zeus'agökyüzü, Posetdon'a deniz, Hades'e de yeraltı tanrılığı çıktı. Zeus, dünyadabütün ölümsüzler arasında barışı, düzeni sağlamak için, insanlara birbirleriyleilişkilerinde dürüst olmayı öğretti, ölümsüz tanrılara ve ölümlülere saygıduymayanlar şiddetle cezalandırıldı. Poseidon üç dişli mızrağını, denizdefırtınalara olduğu kadar depremlere de neden olmak için kullandı, ancakölümlülere, kendileri için çalışmak üzere atları eğitmeyi, gemiler inşa etmeyide öğretti. Hades, ölümlülere, uygun cenaze törenleri düzenleyerek, belirlidefin ayinlerini uygulayarak ölüye saygılı olmalarını öğretti.

    Zeus, Olympos kraliçeliğinin yanı sıra evlilik ve doğum tanrıçası da olan kızkardeşi Hera'yla evlendi. Hestia, aile ocağının koruyucusu oldu. Ölümlülerenasıl ev inşa edileceğini öğretti.

    Demeter, ekinler tanrıçası oldu. Ölümlülere yabani darının tanelerinisaklamayı, büyümesini istedikleri yere ekmeyi, olgunlaşan bitkileri biçmeyiöğretti.

    Zeus, diğer pek çok tanrının babası oldu: Athena el sanatları, el işçiliği,savunma savaşları tanrıçası; Apollon kehanet, tıp, atıcılık tanrısı; Artemis avtanrıçası; Hermes Zeus'un habercisi; Persephone yeraltı dünyasının kraliçesi;Ares savaş tanrısı ve Hephaistos şanlı demirciydi.

  • Titanların egemenliği sona ermiş, tanrıların egemenliği başlamıştı.

    Yunan ve Roma Söylenceleri/Yunanistan

  • 43İnsan Çağları: Sunuş

    Homeros'tan sonraki Önemli Yunan şair, MÖ 8. yy. sonlarına doğru yaşamışolan Hesiodos'tur. Hesiodos, var olan söylencelere dayanarak pek çoksöylence yazdı. Yaratılış efsanesini, kendi zorlu çağlarında insanlara mutluyaşam sürmelerini öğretecek şekilde düzenledi.

    Hesİodos'a göre, insanlar daha fazla teknoloji elde ettikçe değerleribozuluyordu. Bu nedenle, son derece basit yaşam süren ilk Ölümlülerin altınırkı Zeus'un yarattığı bütün ırkların en onurlusu, en mutlusuydu. Bunlar sakinçiftçiler topluluğuydu.

    Kendilerini ve topraklarını verimli kılan Ulu Tannça'ya ya da Ana Tannça'ya(Toprak Ana) tapıyorlardı. Yunan tarihinde bu ırk en çok, Mikenter ülkeyiişgal ettikleri zaman, yaklaşık MÖ

    2600-2000'den önce Yunanistan'da yaşamış olan insanlara uyar.

    Ölümlü bronz ırkı, Miken Çağında yaşadı. Homeros'un İlyada'smm mekânıolan Troya Savaşı da dahil pek çok savaş bu çağda yaşandı. Mikenler,Yunanistan'ı işgal ettiklerinde karşılaştıkları halklardan daha saldırgan, dahahırslıydılar. Zeus'a tapıyorlardı ve toplumlarında erkek kadından daha önemlive daha fazla iktidar sahibiydi.

    Hesiodos'un "İşler ve Günler"indeki demir ırk, "bizim"

    ırkımız tanımı, kendi zamanında yaşayan insanları anlatır. Onun zamanındakiyaşam görüşüyle bugünkü kendi yaşam görüşünüzü karşılaştırmak ilginçolacaktır.

    insan Çağlan

    Olympos Dağı'nın efendisi, ölümsüz tanrıların babası Zeus aynı zamandainsanların da babasıydı. Tahıl-veren dünyada yaşamış

  • olan ilk ölümlüler kuşağı Altın Irk olarak biliniyordu. Bu ölümlüleringönülleri de, işleri de saftı. Hem kendileri gibi insanlara hem de ölümsüztanrılara saygı gösterdiler. Bunun karşılığında ölümsüzler de onları sevdiler.Çünkü birbirlerine dürüst davrandılar. Ne yazılı yasalara ne mahkemelere nede cezalara gerek duydular. Serbestlik, güvenlik, barış içinde dertsiz, rahat biryaşam sürdüler. Korkunun, kederin, ağır İşlerin yaşamlarında

    yeri olmadığından geçen yıllar görünüşlerini bozmadı ya da güçleriniazaltmadı. Yaşlılık saygı, minnettarlık gördü.

    iklim Altın Irk'a sıcaklık, güzellik sağlayarak, sonsuz bahar yaşatarak sevecendavrandı. Ölümlüler, barınmak veya örtünmek için çalışmak zorundakalmadılar. Akan nektar ve süt, onların ırmaklarını oluşturdu. Bodur meşeağaçlarının yapraklan bal damlattılar. Çevrelerinde bol bol yetişen tahıllarlameyveleri toplayarak şölenler düzenlediler. Sulak, yeşil çayırlarda sığır vekoyun sürülerini serbestçe güttüler. Güneşte pırıl pırıl çiçek-lenen yabaniçiçeklerin, gece gökyüzünde parlayan yıldızların keyfini çıkaracak zamanlarıda, istekleri de vardı.

    Altın Irk'in sahip olduğundan daha fazlasını elde etmek gibi bir isteği yoktu. Neaç gözlü ne de saldırgandı. Bu ölümlüler, kendi ülkelerinin sınırlarınınötesinde ne olduğunu keşfetmek amacıyla gemiler yapmadılar. Öteki insanlarıtehdit etmediler.

    Buna karşılık, hiç kimse de onlan tehdit etmedi. Kentlerinin çevrelerinesavunma duvarları inşa etmek gereğini duymadılar.

    Silahlara sahip olmalanna da gerek yoktu. Orduları da yoktu.

    Onları savaşa çağıran trampet sesini hiç duymadılar.

    Yaşadıkları gibi huzurlu öldüler. Ölüm onlara tatlı bir uyku gibi geldi.Vücutları toprağa karıştıktan sonra ruhları bulutlara gizlenmiş halde ülkeninüzerinde gezindi. Canlıları tehlikeden korudular. Onlara nasıl dürüst bir yaşamsüreceklerini öğrettiler.

    İlk kuşak öldüğünde, Zeus ikinci kuşak ölümlüleri yarattı.

  • Bunlar Gümüş Irkı'ydılar. Altın Irk'tan çok daha az erdemliydiler.

    Vücutları geçen zamanla olgunlaşsa da, Gümüş Irk ruhça çocuk kaldı. Yüz yılboyunca her çocuk, öteki insanların dostluklarından da, öğretiminden de uzak,evde annesiyle birlikte kaldı. Bu ölümlüler, bu süre boyunca yaşamlarınısadece çocuksu zevkleri kovalamaya adadılar.

    Sonuç olarak, Gümüş Irk'ta yetişkinlerin yaşamları kısa ve mutsuzdu.Birbirlerine nezaketle, hoşgörüyle davranmayı asla öğrenemediler. Bencildavranışları adaletsizliğe, savaşa neden oldu. Ölümsüz tanrılara saygıgöstermediler. Onları memnun etmek için hiçbir çabaları olmadı.

    Gümüş Irk, ne tanrılara ne de ölümlülere saygı gösterdiğinden Zeus onlarakızdı. Tanrıların ve Ölümlülerin babası, İkli-44

    Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma S'öylenceterilYunayıistan

    45

    mi sonsuz bahardan, kışın dondurucu soğuğuyla yazın kavurucu sıcağı arasındadeğişen dört mevsime çevirdi.

    Kayalarla gölgeli ormanlık alanlar havadan yeterli korunmayı sağlamayınca,Gümüş Irk ilk evleri inşa etti.

    Yiyecek şimdi o kadar bol değildi. İnsanlar öküzleri çiftler halinde bir arayagetirip tarlalarını sürdüler. Önce dan tohumlarını ekmek, sonra da olgunlaşmış

    başaklarını toplamak İçin ekim mevsiminde her gün didindiler. Zeus, onlarındünyadaki yaşamlarını erkenden sona erdirdi. Vücutları toprağa karıştığındaruhları yeraltına girdi.

    Daha sonra tanrıların ve ölümlülerin babası Zeus, silahları, aletleri tunçtanolduğu için Bronz Irk olarak bilinen üçüncü ölümlüler ırkını yarattı. Buölümlüler Gümüş Irk'tan daha aşağılık, daha acımasızdılar. Tannlar içinde ençok savaş tanrısı Ares'i sevdiler. Kılıçla yaşadılar. Kaba güçleri onları dahagüçlü yaptı. Ancak kalpleri en sert kaya kadar tepkisizdi.

  • Bronz Irk üyeleri güçlerine rağmen genç öldüler.

    Sonsuz şiddet ve savaş yüzünden Kara ölüm'ü kendi Bronz Irk üyelerigüçlerine rağmen genç öldüler.

    Sonsuz şiddet ve savaş yüzünden Kara ölüm'ü kendi üzerlerine çektiler.Vücutları toprağa karıştığında gölgeleri karanlığa, kasvetli Yeraltı Dünyası'naindi.

    Arkalarında iyi anılmalarına değecek hiçbir şey bırakmadılar.

    Bundan sonra Zeus, Kahramanlar Irkı olarak bilinen dördüncü ölümlüler ırkınıyarattı. Bu insanlar Gümüş ya d a Br o n z I r k ü y eler in d en d ah a so y lu , dah a erdemliydiler. Bazıları Tro-ya'yla yapılan savaşta ve başka savaşlardaöldüler. Ancak Zeus, hayatta kalanları dünyanın kenarındaki kutsanmış adalarayerleştirdi.

    Kahramanlar hâlâ orada, Okeanos kıyısı boyunca, yılda üç kez bal tatlısımeyve ürünü aldıkları ülkede yaşarlar.

    Keder artık onlara dokunamaz; sadece normal yaşamlarında kazandıkları onurve görkem yaşar. Zeus tarafından Tartaros'takİ tutsaklığından bu amaçla serbestbırakılan Kronos'un yönetimin-dedirler.

    Zeus'un tahıl veren dünyaya yerleştirdiği beşinci kuşak, bizim kuşağımız DemirIrk'tır. Yaşamları her gün çalışmayla, kederle doludur. Her gece pek çoğu ölür.

    Dünyanın her tarafında insanlık tarihindeki en kötü suçlar işlenir. Buna rağmenhiçbir ölümlü suçluluk hissetmez. Adalet, İnanç dünyayı terk etmiş; yerleriniihanetle hile, şiddetle açgözlülük almıştır.

    Demir Irk, başkalarının gereksinmelerini düşünmez.

    Dünya nimetini paylaşmaz. Bunun yerine, dünyanın y ü zey in i p ek çok özelmülke bölüp kendimize olabildiğince çoğunu ayırırız. Toprağın verdiğitahıllarla yeterli zenginliğin sağlanamadığını düşünürüz. Bu yüzden gemilerinşa eder, daha fazla zenginlik elde etmek için bilinmeyene açılırız.

  • içinde sakladığı zenginlikleri aramak için, tahıl veren toprağı parçalamışızdır.Gizli hazinesini bulmuş, onun demir, altın yataklanndan faydalanarak güçlü vezengin olmuşuzdur. Bu metallerin değerleri savaşa neden olur.

    ölümlü eller, zaferin altın hazinelerini açgözlülükle ele geçirmeyeçalıştıklarından kana bulanır.

    Eğer bu gidişi düzeltmezsek davranışlarımız bizi yok edecektir. Ev sahibiylekonuk dostça ve cömert davranmadığı zaman, arkadaş arkadaşla kavga ettiğizaman, kardeşler düşman olduğu zaman, çocuklarla ebeveynleri birbirleriyleanlaşamadıkları zaman, yetişkin çocuklar ana babalarının onlar içinyaptıklarını unutup, onları eleştirerek, yaşlı, zayıf oldukları için onlardanşikâyet ederek onlara saygısızca, onursuzca davrandıkları zaman, sözlerinitutan, namuslu, erdemli insanlar, kötü emeller için kaba güç kullananlardandaha az saygı gördükleri zaman, kötü olanlar onurlu olanları incittiği zamantanrıların ve ölümlülerin babasına, bizi besleyen dünyada yaşamaya uygunolmadığımızı göstermiş

    olacağımızdan, Zeus bizim Demir Irkı da yok edecektir.

    Demeter ve Persephone: Sunuş

    Yunanistan'daki tarımcı toplumlar Toprak Ana'ya tapırurlar-ken, başkatoplumlar Ulu Tanrıça'ya ya da Ana Tanrıça'ya farklı adlar vermişlerdi. Butanrıça, Gaia, onun kızı Rhea ya da Rhea'nın kızı Demeter de dahil pek çok adasahiptir. Yunan mitolojisindeki dişi ilahların pek çoğu aslında Ulu Tanrıçadır:Atina'da Athena, Argos'ta Hera, Girit'te Artemis, Kıbrıs'ta Aphro-dite. Zeus'unerkek egemen diniyle birleştiklerinde rolleri değişmiştir.

    ■16

    Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma SöylencelerilYunamşlan

  • 47Bir tarım toplumunda verimli toprak büyük önem taşır, bütün topluluk toprağabağlıdır, toprak kökenlidir.

    Eski çiftçi halklar, bitkilerin, hayvanların doğup, olgunlaşıp öldüklerini,genellikle ertesi baharda onlara benzeyen başkalarının tekrar doğduğunugözlemişlerdir.

    Bu gerçek, anaerkil dinin odağı olmuştur, ölüm, onu tekrar doğum ya da yeniyaşam izlediğinden, yaşam çemberinin bir parçası olarak kabul edilmiştir.İnsanlar, toplumlarının devamını güvence altına alabilmek için topraklarının vekendilerinin bereketini sağlayacak olan Ulu Tanrıça'ya tapınmış tır.

    Demeter, Persephone, Hades doğadaki yaşam çemberini denetler. Tahıltanrıçası olarak Demeter, ölümlülere darı, buğday, arpa ekmeyi, büyütmeyi,biçmeyi öğretir. Persephone'nin annesiyle ya da kocasıyla yaşaması, mevsimintohumların çimlenip ekinlerin büyüdüğü mevsim mi, yoksa tohumların uykuyayattığı kış mevsimi mi olduğunu belirler. Hades yalnız yeni hayatın ortayaçıkardığı ölülerin tanrısı değil, aynı zamanda zenginlik tannsı olarak dabilinmektedir. (Onun diğer adı olan Pluto, zenginlik anlamına gelen ploutossözcüğünden türetilmiştir). Ölü toprak her ilkbahar, bağrından yeni bitkiyaşamını fışkırtmak için yeniden canlanır; bunun yanında toprak, tuncunyapıldığı metalleri de (bakır, kalay) barındırır.

    Sonuç olarak, DemeterTe Persephone söylencesi baharın gelişini, doğanınyıllık yeniden doğuşunu kutlar.

    Demeter'in, kızının yokluğundan duyduğu üzüntü, kısır kış mevsimine nedenolsa da, söylence, onların yıllık birleşmelerini, her yılın büyük bir bölümünübirlikte geçirebilmekten duydukları mutluluğu vurgular.

    Bu söylencenin en kapsamlı versiyonu Homeros İlahİlcri'n- dedir.

    Demeter ve Persephone

  • Mevsimleri getiren, yaşamı devam ettirecek armaganlan veren Ulu TanrıçaDemeter, ölümlüleri, onları besleyen toprağı en çok seven Olymposludur.Ölümlüler de onu çok severler. Çiftçi eşlerinin, birilerinin kapılarını çalıpakşam yemeklerine katılacağı-

    nı umarak sofraya fazladan bir tabak daha eklemeleri Demeter'i memnun eder.Hephaistos'un planlayıp, Kykloplann ölümsüzler için Olympos Dağı'nda inşaettikleri saraylardan çok, ölümlülerin gösterişsiz evlerinde yemek yediği içintanrılar kendisine sataştıklarında gülümser. Demeter nazik, sevecen, eli açıktır.Ancak o, aynı zamanda Titanların korkulan efendisi Kronos'un kızı, yüce gökgürültücüsü Zeus'un kız kardeşidir.

    Demeter'in ölümsüz yaşamındaki neşesi, Zeus'tan olma kızı Persephone'dur.Persephone, güneş ışığını, yaban çiçeklerini, gülmeyi sever ve kendisinitanıyanların yaşamlarına sevdiklerini getirme yeteneği vardır.

    Sicilya'daki yaban çiçekleri o kadar güzeldir ki Persephone, sık sık oradakiçayırlarda güzel çiçeklerle doldurabileceği büyük bir sepetle gezinir.Genellikle parlak gözlü Athena'yla atıcılık tanrısı Artemis ona eşlik ederler.

    Bir gün Aphrodite, ölüler efendisi Hades'i, arabasını Sicilya Adası'nmçevresinde sürerken görür. Gölgeler kralı, her zaman olduğu gibi Etna Dağı'nınaltında sırtüstü yatıp, ateşle kızgın lav kusan azgın dev Typhon'un,patlamalarıyla yeryüzünde çatlaklara neden olup olmadığını kontroletmektedir. Yeraltı dünyası üzerinde toprak açıldığında Helios'un parlak güneşışığı buradan içeri sızarsa pek çok kulunun korkuyla titreyeceğinden kaygıduyduğu için, dünyanın her parçasının yerli yerinde olduğunu görünce oldukçarahatlar.

    Altın Aphrodite oğlu Eros'u çağırarak şöyle der:

    "Ölümlülerin çok azı bizim gücümüze değer veriyor.

    Athena, Artemis, Persephone'nin aşk düşüncesinden nasıl sakındıklarına dikkatet: Zeus'la kardeşi, denizin efendisi bizim silahımıza boyun eğdi. Şimdi sıraYeraltı Dünyası'nın karanlık efendisini de egemenliğimiz altına almakta.Hedefini şaşmaz oklarından birini Hades'in kalbine uçurup gönder ki onuPersephone'ye delice âşık etsin."

  • Eros'un hedefini bulan atışı, Hades'in Zeus'tan, Persepho-ne'yle evlenmek içinİzin istemesine neden olur.

    "Elbette sana Persephone'yİ vermekten memnunluk duyarım, sevgili kardeşim"der Zeus, "ancak kız kardeşimiz Demeter bu evliliğe asla razı olmayacaktır.

    Persephone'nin tann Helios'un arabasından gelen ışığın altında panldayarak,çiçek dolu tarlalarda gezinme 48

    Dünya Mitolojisi

    Yunan ve Roma Söylenenleri/Yunanistan

  • 49Özgürlüğünü, senin karanlık krallığında kraliçe olma fırsatıyla değiştirmemeasla razı olmayacaktır. İktidarın, Ulu Tanrıça ve Persephone için fazla anlamıyoktur."

    "Bununla birlikte" diye tamamlar sözünü Olympos'un efendisi, "Benimkardeşim ve güçlü bir krallığın efendisi olduğundan, eğer Persephone'yiistemekte ısrar ediyorsan bu, onun için büyük bir onurdur. Kızımı seninleevlenmesi için zorlaya-masam da, onu kaçırman için sana gizlice yardımedeceğim."

    Böylece Persephone, Sicilya çayırlarının birinde çiçek topladığı bir gün, dahaönce hiç görmediği inanılmaz güzellikte bir çiçek görür. Arkadaşlarını arkadabırakan Persephone, hemen çayırların üzerindeki bu olağanüstü çiçeğe doğrukoşar. Babasının, Hades'i memnun etmek için tuzak olarak gizlice toprağa buözel çiçeği yaratmasını emrettiğini bilmesi olanaksızdır.

    Persephone, koleksiyonuna katmak için güzel kokulu çiçeğe ulaştığında toprakaniden alabildiğine açılır. Dışarı, siyah atların koşulu olduğu ve karanlığınefendisinin bizzat kullandığı altın araba çıkar. Hades, sol elini dizginde tutaraksağ elini uzatır.

    Persephone'yi yerden kaldırıp arabaya, yanına alır. Persep-hone'nînarkadaşları onun kaybolduğunu fark etmeden önce hızla uzaklaşır.

    "Anne! Anne!" diye bağırır Persephone, "bana yardım et!

    Baba, yardım et!" Fakat annesi çok uzaktadır. Tanrılar ya da ölümlülerarasında onun çığlıklarını duyan olmaz. Yalnız güneşin efendisi Helios,gökyüzünde dolaştığı arabasından işlenen suçu görür. Artemis ile Athenaçayıra vardığında yarık kapanmış, olağanüstü çiçek gözden kaybolmuş,Persephone gitmiştir. Geriye kalan, genç tanrıçanın kaçırılırken düşürdüğü,çiçeklerle dolu sepettir.

    Araba onu derin göllerin, tüten havuzların arasından geçirirken Persephone,

  • annesini çağırmaya devam eder. Tahıl veren toprağı, hızlı akan denizi, yukarıdaarabasında Helios'u görebildiği sürece birinin çığlıklarım duyabileceğiniumar. Ancak bir su perisi Hades'i durdurmaya çalıştığında, Hades toprağavurup bir yarık açar ve Persephone ile birlikte, onun kasvetli derinliklerindekaybolurlar.

    Yer üzerine kapandıktan bir süre sonra bile, Persephone'nin sesi dağlarınyükseklerinde yankılanır; denizin derinliklerinde yayılır. Ulu Tanrıça kızınınçığlıklarını duyunca ıstırap kalbini kına pençesine düşürmüştür. Güzelsaçından bağını çıkarır, omuzlarından pelerinini bırakır. Vahşi bir kuş gibi,karayla denizin üzerinde her yerde umutsuzca kayıp kızım arayarak uçar.

    Persephone'nin nerede olduğunu bilen ölümsüz tanrılar sessiz kalırlar,ölümlüler, üzüntülü ve şaşkın anneye yardım edemezler.

    Gecenin karanlığı arayışını yavaşlatanlasın diye Ulu Tanrıça, Etna Dağı'nınkızgın kraterinde iki çam meşale tutuşturur. O zamandan beri, ne şafak ne deakşam yıldızı onu dinlenirken görebilmiştir.

    Ancak dünyayı boşuna arar.

    Sonunda Demeter, Persephone'nin en son görüldüğü ve sonuçsuz arayışınınbaşladığı Sicilya'ya döner. Kimi suçlayacağını bilemeden, önce Sicilya'yıcezalandırır. Eğer kimse kızına »e olduğunu anlatmazsa, yaşam verenarmağanlarını geri çekecektir.

    Sabanları kırar; Öküzleri, sahiplerini öldürür. Dünyaya, sakladığı tohumlarıkurutup büzüştürmesini, küflendirmesini emreder.

    Bereketiyle ünlü toprak kısa zamanda çorak kalır. Ülkenin başına öncekuraklık bela olur. Sonra şiddetli rüzgârlar beraberinde yağmur tufanı getirir.Sapında kurumamtş kalan darılar aç gözlü kuşlarca silinip süpürülür.

    Ulu Tanrıça, Sicilya'dan çıkıp dünyanın geri kalanını dolaşır ve bütüninsanlığa kuraklık, perişanlık getirir. Besleyici tohumları toprağa öylesaklamıştır ki bir teki bile yeşermez. Hatta koşulu öküzler, tarlaların üzerindeonları izleyen çiftçilerin be-y.ız darı ekmeleri için eğri sabanları çektiğinde,altın saçlı Demeler bütün çabalar�