Bilim Ve Gelecek Dergisi

Embed Size (px)

Citation preview

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    1/96

     Aydökümü

    1

    İstanbul Kitap Fuarı’ndayız 

    İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı 30 Ekim - 7 Kasım tarihleri arasındagerçekleşecek. Bilim ve Gelecek dergileri ve kitaplarıyla fuardaki yerinialıyor. Okurlarımız yayınlarımızı indirimli bir biçimde stantlarımızdanedinebilirler. Bu yıl fuarda iki standımız olacak: 2. Salon 201-B ve 10.Salon 211 nolu stantlar.

    Bilim ve Gelecek Kitaplığı’nın “50 Soruda” dizisinin beşinci kitabı,Prof. Dr. Metin Hotinli’nin kaleme aldığı “50 Soruda Büyük PatlamaKuramı” ile Cemal Yıldırım’ın “Bilimin Öncüleri” ve Fatih Yaşlı’nın“Marx ve Nietzsche” adlı kitaplarının yeni baskıları fuara yetişiyor.Bazı yazarlarımızın imza günleri de olacak. Tüm okurlarımızı ve kitapdostlarını stantlarımıza bekliyoruz.

    ***

    Bilim kurslarımız devam ediyor. İstanbul’da 6 Kasım’da İbrahimSemiz’in “Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı” ve 27 Kasım’da MetinÖzbek’in “İnsanın Evrimi” kursları gerçekleşecek. Ankara’da ise 27-28 Kasım’da Ergi Deniz Özsoy’un “Evrim Kuramı” kursu var. Dersmekânımızın sınırlı olması dolayısıyla ön kayıt aldığımızdan Aralıkkurslarımızı da belirledik. İstanbul’da 11 Aralık’ta Ergi Deniz Özsoy“Türlerin Kökeni ve Türleşme”, 25 Aralık’ta da Alâeddin Şenel “Bilim veBilimsel Düşünüş” kurslarını verecek.

    İlk kurslarımızdan edindiğimiz deneyimlerden yola çıkarak kurslarıtek güne indirdik. Dersler cumartesi günleri 6 saat üzerinden verilecek.Katılımcılara, yoğun ilgi gören kurslara ön kayıt yaptırmalarınıöneriyoruz. Ayrıntılı bilgiyi elinizdeki derginin 4-5. sayfalarında

    bulabilirsiniz.

    ***

    “50 Soruda” dizisinin yeni kitabı, Metin Hotinli’nin yazdığı “50 SorudaBüyük Patlama Kuramı”. Değerli bilim insanı Hotinli, evrenin geçmişive geleceğini açıklayan, evrenbilimin ulaştığı noktada en yaygın kabulgören kuram olan büyük patlama kuramını, en özlü biçimde, anlaşılırlığıçok kolaylaştıran bir yalınlıkta, okunmayı güçleştirmesin diye formüllereneredeyse hiç başvurmadan anlatıyor. Keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.

    Mehmet Sakınç’ın “50 Soruda Yer’in Evrimi” başlıklı kitabı da yakınbir zamanda okurlarının elinde olacak. Dizi kapsamında bu yıl için ilanettiğimiz kitapların yazarlarından aldığımız bilgilere göre, birkaç kitabın

     yayınlanması gelecek yılın şubat-mart aylarına sarkabilir. Bu nedenle diziokurlarımızdan özür diliyoruz. Öte yandan dizinin 2011 yılı için tespitettiğimiz kitaplarının yazımı devam ediyor. Önümüzdeki aylarda gelecek

     yılın listesini ilan edeceğiz.

    ***

    Ekim ayı içinde iki değerli aydınımızı kaybettik: Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som ile devrimci şairimiz Arif Damar . Eserleri ve yaşamlarıher zaman bize yol gösterecek.

    İki de güzel haberimiz var. Bilim ve Gelecek’e katkılar yapan ikikadın arkadaşımız Gülzerin Kızıler  ve Emel Akçalı hemen hemen aynıtarihlerde iki tatlı kız çocuğu dünyaya getirdiler. Arkadaşlarımızı veeşlerini kutluyor, Eylül ile Anna Şirin’e hoş geldin diyoruz.

    Dostlukla kalın…

    Bilim ve Gelecek Aylık bilim, kültür, politika dergisi

    SAYI: 81 / KASIM 2010

    GENEL YAYIN YÖNETMENİEnder Helvacıoğlu

     YAZIİŞLERİNalân MahsereciÖzlem ÖzdemirİDARİ İŞLER

    Baha OkarDeniz KarakaşEren Taymaz

    GRAFİK-TASARIMEren Taymaz

    ADRESCaferağa Mah. Moda Cad. Zuhal Sk. 9/1

    Kadıköy/İstanbulTEL: (0216) 345 26 14 / 349 71 72 (faks)

    www.bilimvegelecek.com.trE-posta: [email protected] grubumuza üye olmak için

    [email protected]

    adresine eposta göndermeniz yeterlidir. YURTİÇİ ABONE KOŞULLARI

    1 yıllık: 75 TL / 6 aylık: 40 TL(Bilgi almak için dergi büromuzu arayınız)

     YURTDIŞI ABONELİK KOŞULLARIAvrupa ve Ortadoğu için 60 Euro

    Amerika ve Uzakdoğu için 120 Dolare-ABONELİK KOŞULLARI

    1 yıllık: 20 TL / 10 Euro / 15 Dolar6 aylık: 10 TL / 5 Euro / 8 Dolar

    (Bilgi almak için: www.bilimvegelecek.com.tr )

    7 RENK BASIM YAYIM FİLMCİLİKLTD. ŞTİ. ADINA SAHİBİ

    Ender Helvacıoğlu

    SORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜDeniz Karakaş

    BASILDIĞI YEREge Basım Matbaacılık

    Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No: 4,Ataşehir / İstanbul Tel: (0216) 470 44 70

    DAĞITIM: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama YAYIN TÜRÜ: Yerel - Süreli (Aylık)

    ISSN: 1304-6756 Dili: Türkçe

    Bilim ve Gelecek

    ANKARA BÜRO: Bayındır 1 Sk. 22/16, Kızılay(0312) 433 00 38

    ANKARA: Uğur Erözkan / Tel: (0505) 227 78 38 /[email protected]

    BARTIN: Barbaros Yaman / (0506) 601 64 50 / [email protected]

    BURSA: Evren Sarı / (0533) 526 49 80 / [email protected]

    İSKENDERUN: Bahar Işık / (0533) 217 71 96 /[email protected]

    İZMİR: Levent Gedizlioğlu / (0232) 463 98 57

    SAMSUN: Hasan Aydın / (0505) 310 47 60 /[email protected]

    TARSUS: Uğur Pişmanlık / (0533) 723 47 89 /[email protected]

    ALMANYA: Çetin M. Akçı / [email protected]

    BELÇİKA: Emre Sevinç / [email protected]

    GÜNEY AMERİKA: Demircan Pusat / [email protected]

    İTALYA: Aslı Kayabal / [email protected]

    KANADA: Erdem Erinç / [email protected]

    KKTC: Kağan Güner / (0533) 836 84 87 / [email protected]

    BİLGİ ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Nazan Mahsereci(0532) 485 63 63 / [email protected]

    İTÜ TEMSİLCİSİ: Deniz Şahin(0530) 655 82 26 / [email protected]

    İÜ (BEYAZIT) TEMSİLCİSİ: Ezgi Altınışık(0555) 481 64 38 / [email protected]

    İÜ (AVCILAR) TEMSİLCİSİ: Can Karakaya(0555) 623 27 27 / [email protected]

    ODTÜ TEMSİLCİSİ: Şule Dede(0505) 550 61 31 / [email protected]

    HACETTEPE/BEYTEPE TEMSİLCİSİ: Selim Eyüp Arkaç(0506) 663 84 12 / [email protected]

    9 EYLÜL ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Buse Zorlu(0506) 472 73 84 / [email protected]

    TEMSİLCİLERİMİZ

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    2/96

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    3/96

    3

    Doç. Dr. İsmihan Yusubov

    İlginç zekâ problemlerininpüf noktasıZekâ problemleri bir ölçüde

    alınması zor olan bir kale

    gibi tasarlandığı halde,

    beklenmedik bir yerde bir

    zayıf noktası olur çoğu

    zaman ve esas iş de işte

    bu noktayı yakalayabilmek

    sayılır genelde. Anahtar

    nokta (püf noktası) tamda manaya uygun düşen

    bir isim.

    Baha Okar’a özgürlük! Prof. Dr. Timur Karaçay yazdıBilim, matematik

     ve postmodernizm

    528

    Ali TimuçinDüşünce tarihi boyunca‘uzam’ fikrinin gelişmesi

    Özlem Özdemir hazırladı

    ‘Yaratıcıya ihtiyacı

    olmayan’ bilim insanları21. yüzyıla kadar yaşanan bilimsel gelişmelerle, insanın evrimini,

    evrenin oluşumunu açıklayabiliyoruz. Ne bir yaratıcıya sığınmaya

    ihtiyacımız var, ne de doğaüstü herhangi bir varlığa.

    38

    Baha, normal mesaisine el verdiğince

    devam ediyor. Hasan Sabbah ile ilgili

    bir kitabı çeviriyordu, buna devam

    ediyor. Dergiyi, dışarıda olduğundan

    çok daha dikkatli bir biçimde

    okuduğunu itiraf ediyor. Okuyacağım

    birçok kitap ve yazacağım birçok konu

    var diyor. Biz de hemen kendisini

    “Bilim ve Gelecek Silivri Temsilcisi”olarak atadık.

    60   68

    Postmodernizm, bilimi daha

    hümanistik bir mecraya mı

    çekmek istiyor, yoksa inançkurumlarının bilimin önüne

    çekmeye çalıştıkları bir

    engel midir?

    Uzam kavramı Aristoteles’le birlikte

    incelenmeye başlamıştır. 17.

    yüzyılda Descartes uzam ve uzay

    kavramlarını birbirinin yerine geçecek

    biçimde kullanmıştır. Kant’a göre

    özne açısından uzam ve zaman

    duyarlılığımızla ya da algıyla bağı olan

    zorunlu koşullardır.

    Noam Chomsky, Francis Crick, Richard Dawkins, Paul Dirac,Richard Feynman, Sigmund Freud, Erich Fromm, Stephen JayGould, Stephen Hawking, Frederic Joliot-Curie, Maynard Smith,

     Jacgues Monod, Linus Pauling, Ivan Pavlov, Bertrand Russell, CarlSagan, Alan Turing, James Watson ve diğer ateist bilimciler…

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    4/96

    Bilim Kursları

    Ankara kursuna kayıt ve bilgi için başvuru: Uğur Erözkan l  Tel: 0312-433 00 38 ve 0505-227 78 38

    E-posta: [email protected] l  www.bilimvegelecek.com.tr

    İstanbul Kurs Programı

    Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı

    Öğretmen : Yard. Doç. Dr. İbrahim Semiz  (Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü) Tarih : 6 Kasım Cumartesi

    Saat : 11.00-18.00

    Yer : Üniversite Konseyleri Derneği Salonu

    Adres : Kuloğlu Mahallesi, Gazeteci Erol Dernek Sokak, Hanif İşhanı,

    No: 11/5, Beyoğlu/İSTANBUL

    Kasım Ayı Bilim Kursları

    İnsanın Tarihöncesi Evrimi

    Öğretmen : Prof. Dr. Me�n Özbek  (Haceepe Üniversitesi Antropoloji Bölüm Başkanı)

    Tarih : 27 Kasım Cumartesi

    Saat : 11.00-18.00

    Yer : Üniversite Konseyleri Derneği Salonu

    Adres : Kuloğlu Mahallesi, Gazeteci Erol Dernek Sokak, Hanif İşhanı,

    No: 11/5, Beyoğlu/İSTANBUL

    Ankara Kurs ProgramıEvrim KuramıÖğretmen : Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy

    (Haceepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü)

    Tarih : 27-28 Kasım Cumartesi - PazarSaat : 11.00-17.00Yer : Nazım Hikmet Kültür Merkezi Sinema Salonu

    Adres : Karanl Sokak, No:58, Kızılay/ANKARA

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    5/96

    Tarih: 11 Aralık 2010 Cumartesi Saat: 11:00 - 18:00

    Kursun içeriği

    Biyolojik evrimin en temel konusu olan tür ve türleşme, doğal seçilimve gene�k sürüklenme süreçlerinin tanımlanmasının ardından,modern tür kavramlarının en yaygın kabul göreni olan Dobzhansky-Mayr biyolojik tür kavramı (BTK) çerçevesinde ele alınacakr. Türleşmemekanizmaları evrimsel gene�k araçların kullanımıyla değişikorganizma gruplarından örneklerle anlalacakr.

    Öğretmen: Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy  (Haceepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü)

    Evrim Kuramı - 2

    Türlerin kökeni ve türleşme

    İSTANBUL KURSU - 2

    -Aralık 2010-

    İstanbul kurslarına kayıt ve bilgi için başvuru: Eren Taymaz l  Tel: 0216-345 26 14

    E-posta: [email protected] l  www.bilimvegelecek.com.tr

    Öğretmen: Alâeddin Şenel 

    Bilim ve bilimsel düşünüş

    Kursun içeriği

    Kursta, bilimsel etkinliğin insanın kültürel evrimine giriş zamanı vekoşulları, bilimsel düşünüşün kendisinden önceki sihirsel ve dinseldüşünüş biçimlerinden başlıca farkları, günümüzün bilimdışı düşünüşalışkanlıklarının eleş�rel çözümlenmesi ve çağdaş bir bilimselyaklaşımın gerekli öğeleri tarşılacakr.

    Tarih: 25 Aralık 2010 Cumartesi Saat: 11:00 - 18:00

    İSTANBUL KURSU - 1

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    6/96

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    7/96

    BOĞAZİÇİ ÜNV. YAYINEVİ’NDE İNDİRİM

    BİR YAZAR, İKİ KİTAP

    Karar Anı (Beynimiz Karar Vermemizi Nasıl Sağlıyor?)Jonah Lehrer, 2010, 301 s. 28 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 19,6 TL

    Neo-Liberal Genek (Evrim PsikolojisininMitleri ve Meselleri)Susan McKinnon, 2010, 144 s. 18 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 12,6 TL

    Boş Sayfa (İnsan Doğasının Modern İnkârı)Steven Pinker,2010, 581 s., 38 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 26,6 TL

    Çi Görmek (Fizik, Felsefe ve Edebiyaa Ortak Kimlikler)Peter Pesic, 2010, 167 s., 22 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 15,4 TL

    Proust Bir SinirbilimciydiJonah Lehrer, 2009, 245 s., 19 TL.Bilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 13,3 TL.

    Bilime Sevdalanmak (Akılda Kalan Nesneler)Sherry Turkle, 2009, 304 s., 18 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 12,6 TL

    Laserin Hikayesi (Bir Bilimcinin Maceraları)Charles H. Townes, 2010, 269 s., 24 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 16,8 TL

    Gen Çevikr (Doğuştan Gelen Özellikler mi,Çevresel Etkenler mi?)Ma Ridley, 2009, 341 s., 25 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 17,5 TL

    Genom Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük OtobiyograsiMa Ridley, 2008, 394 s. 25 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 17,5 TL

    İşçiler Çalışmaya KarşıMichael Seidman, 2010, 445 s., 32 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 22,4 TL

    Nesneler SistemiJean Baudrillard, 2010, 247 s., 24 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 16,8 TL

    Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi1461 - 1583Heath W. Lowry, 2010, 247 s., 25 TLBilim ve Gelecek Kitap Kulübü Fiya: 17,5 TL

    ve BOĞAZİÇİ ÜNV. YAYINEVİ’nindiğer tüm kitaplarında % 30indirim...

    Kasım Ayı Kampanyaları!

    KAMPANYA 2

    KAMPANYA 3Oliver Sacks’ın iki kitabıOliver Sacks kimdir?Oliver Sacks, nörolog veyazar. 1966 yılında Bronx’takiBeth Abraham Hastanesi’ndenöroloji danışmanı olarakgörev yaparken deneysel birilaçla tedavi ederek hayatadöndürdüğü hastaları anlağı

    Uyanışlar (2003, YKY) aynı adıtaşıyan Oscar adayı bir lme uyarlandı veHarold Pinter tarandan A Kind of Alaskaadlı bir oyuna dönüştürüldü. Nörolojik vakaları, çeşitlihastalıkları, hasta insan psikolojisini insan merkezli olarakanlağı çok sayıda popüler kitabı vardır. Bunların önemlibir bölümü de Türkçeye çevrilmişr.

    Karısını Şapka Sanan AdamÇev. Çiğdem Çalkılıç, Yapı Kredi Yayınları, 264 s, 17 TL.Profesör Sacks Karısını Şapka Sanan Adam'da, amneziden oskzekâlılara, tuhaf klerden çeşitli felçlere ve tuhaf bellekli insan-lara dek oldukça geniş nöroloji deneyimlerini, popüler bir dilleanlayor.

    MigrenÇev. Dr. Devrim Toksöz/ Erhun Yücesoy, Yapı Kredi Yayınları, 400 s., 25 TL.Sacks bu kitapta, migren nöbetleri öncesinde beliren vehalüsinojenlerin etkilerini andıran görsel sanrı ya da auraları,beynin işleyişine dair ortaya koydukları gerçekleri, kaos teorisive sinirsel uyarım konusundaki son gelişmeleri de kullanarakaçıklıyor.

    Bilim ve Gelecek Kitap Kulübü'nde:İki kitap 42 TL yerine, % 30 indirimle 30 TL.

    Baskısı olan tüm kitapları Bilim ve GelecekKitap Kulübü’nden temin edebilirsiniz.

    Bilim ve Gelecek Kitap Kulübü, yeni çkan kitapları siziniçin takip ediyor. Her pazartesi günü, son günlerin

    yeni çıkan kitaplarını, kolay rastlanılmayacak indirimliyatlarıyla birlikte içeren bir bülteni, Bilim ve GelecekKitap Kulübü, üyelerine e-posta olarak gönderiyor.

     1 0 0  T L ’ ye  k ad

     a r 

     a l ı ş ve r i ş le r i n i z

    de 

     k a r go  üc re t  5 

     T L,

     1 0 0  T L  ve 

     ü ze r i  k i t a

     p 

     a l ı m l a r ı n ı zd a 

     k a r go  üc re t 

     b i zde n.

    Üye olmak iç[email protected]

    adresine boş bir e-posta atmanz yeterli.

    Bilgi almak için tel:(0216) 349 71 72

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    8/96

    8

    ilindiği gibi Bilim ve Gelecek’in İdare Müdürü ve e-ditörü Baha Okar, uydurma gerekçelerle tutuklan-mıştı.

    İmza kampanyasıDostları bu trajikomik tutuklamayı protesto et-

    mek için internette bir site kurarak (www.bahaok-araozgurluk.com) imza kampanyası açtılar. İmzakampanyasının metni şöyle:

    “Bilim ve Gelecek dergisinin idare müdürü ve e-ditörü Baha Okar, uydurma ve düzmece iddialarla

    açılan ‘Devrimci Karargâh’ davasına dahil edilerektutuklandı. Baha Okar, ülkemizin bilim ve yayıncı-lık camiasının tanıdığı, olumlu insani nitelikleriylesevilen bir şahsiyet. Yeri yurdu, yaptığı ettiği, yaz-dığı çizdiği ortada olan bir kişi.

    “Gerek bu dava, gerekse Baha Okar’ın tutuklan-ması, ülkemizin AKP marifetiyle nasıl bir ‘korkuimparatorluğu’na dönüştürüldüğünün bariz örnek-lerinden biridir. İnsanlar, telefonda görüşmekten,sokakta selam vermekten, oturup çay içmektenkorkar oldu. Bütün bunlar kanıtmış gibi sunulupinsanların hayatlarına müdahale ediliyor ve aylar-ca-yıllarca içerde tutuluyorlar. Bu uygulamalarlatoplumun öncüleri sindirilmeye, genel bir yılgınlıkhavası yaratılmaya çalışılıyor.

    “Biz, bu faşizan uygulamaları protesto ediyor vebu gidişata dur diyoruz.

    “Bilim ve Gelecek dergisi çalışanı Baha Okar vebu uydurma davanın diğer tutukluları derhal ser-best bırakılmalıdır.

    “Baha Okar’a özgürlük! Türkiye’ye özgürlük!”Tüm okurlarımızı imza kampanyasına katılma-

    ya çağırıyoruz.

    İçerde hayatBaha Okar, Red  dergisi yazarı Hakan Soytemiz

    ve sendikacı Kemal Hamzaoğlu ile aynı koğuşta ka-lıyor. Ailesi, avukatları ve adını verdiği üç kişi ken-disiyle görüşebiliyor. Ayda bir kez ve bayramlardaaçık görüş yapılıyor. Görüşmemizde söylediklerineve mektuplarında yazdıklarına bakılırsa keyifleriyerinde! Okuyorlar, yazıyorlar, spor yapıyorlar, si-garayı da azaltmışlar. Televizyonları da var. Lig TVde varmış. İsteyenleri çay eşliğinde maç izlemeyedavet ediyorlar. Koğuştaki üçlüyü gördük, tanış-tık. İnsanı birlikte olmaya imrendirecek kadar ke-yifli bir ekip.

    İçerde bol bol bulmaca da çözüyorlarmış. Bilimve Gelecek’in bulmacasında biraz zorlanmışlar amayine de çözüp yolladılar. Ne hikmetse bu ayın bul-macasını çözenler arasında çekilen kurada kitapkazananlar bu üçlü oldu!

    Silivri TemsilciliğiBaha, normal mesaisine el verdiğince devam edi-

    yor. Hasan Sabbah ile ilgili bir kitabı çeviriyordu,buna devam ediyor. Dergiyi, dışarıda olduğundançok daha dikkatli bir biçimde okuduğunu itiraf e-diyor. Okuyacağım birçok kitap ve yazacağım bir-çok konu var diyor. Biz de hemen kendisini “Bilimve Gelecek Silivri Temsilcisi” olarak atadık. AyrıcaB-11 koğuşunun sakinleri derginin Silivri Temsilci-liği’ni oluşturdular. En verimli temsilcilik olacağın-dan hiç şüphemiz yok.

    Baha’ya ve koğuş arkadaşlarına mektup yazmakisteyen okurlarımız için adresi veriyoruz: “4 no’luL Tipi Cezaevi, B-11 Silivri-İstanbul”

    Bu dosyamızda, Baha Okar ve koğuş arkadaşla-rının içerden ilk fotoğraflarını, Baha’nın Bilim veGelecek’in 80. sayısını değerlendiren mektubunu,

    dostlarının Baha ile dayanışma notlarından örnek-leri ve avukatının tutukluluğa itiraz dilekçesini bu-lacaksınız.

    B

    Baha Okar’a özgürlük!Baha Okar, Silivri Cezaevi’nde normal

    mesaisine el verdiğince devam ediyor. Hasan

    Sabbah ile ilgili bir kitabı çeviriyordu, buna

    devam ediyor. Dergiyi, dışarıda olduğundan

    çok daha dikkatli bir biçimde okuduğunu

    itiraf ediyor. Okuyacağım birçok kitap ve

    yazacağım birçok konu var diyor. Biz de

    hemen kendisini “Bilim ve Gelecek Silivri

    Temsilcisi” olarak atadık. Baha kitabevinin girişinde

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    9/96

    9

    Baha Okar, Bilim ve Gelecek ’in

    80. sayısını değerlendiriyorSevgili Ender,Dün hem kargoyla gönderdiğiniz,

    hem de görüşe geldiğinde bıraktığındergi geldi. Kitaplar da tabi. Akşamderginin çoğunu okudum bir so-lukta. Vallahi iyi olmuş. Yaptığınız/ yapacağınız yazı işleri toplantısınakatkı mahiyetinde bir iki şey söyle-yeceğim. Ama önce utanarak bir iti-rafta bulunayım. İnsanoğlu garip birvarlık, diyoruz ya hep, koca bir evre-

    nin bilgisine sahip olsa da artık, herşeyi kendisini merkeze koyarak dü-şünmekten vazgeçmiyor. Dün der-giyi elime alıncaya kadar, benim dezihnimin bir köşesinde böyle bir dü-şünce vardı. Ulan bu dergi nasıl çı-kacak, sayfayı kim yapacak, matbaa,dağıtım vs. işleri nasıl ayarlanacak,aksayacak mı aksamayacak mı bü-tün bu işler? Bir de biliyorsun, senlehep konuştuğumuz kötü bir huyumvar. Sorumlusu olduğum bir iş söz

    konusu olduğunda, bizzat kendimyapayım temiz olsun diyorum, o işipaylaşmak, yeni arkadaşlara göster-mek, öğretmek yerine. Keşke Uğur’aşunu da gösterseydim. Deniz’e şunuda anlatsaydım diye çok hayıflandımyani. Neyse, dergiyi -hem de iyi birsayıyı- gördüm ya, şimdi içim rahat-ladı hepten.

    Dergiye gelince… Önce Özlem’ekocaman bir aferin. Kapak dosyasıiyi olmuş gerçekten. Çoktebrik ettiğimi ilet. Güzelbir pastayla kutlarsınızartık bu ilk kapağını Öz-lem’in. Aslında biraz ne-tameli bir konuydu. Amagereksiz bir bilgi yığınınaboğulmadan, duru ve ya-lın bir dille güzel toparla-mış Özlem. Belki herke-sin bildiği ama unutmayıtercih ettiği, tek tek ve

    birbirinden ayrı olarakgündeme geldiğinde dederin bir etki yaratma-

    dan şöyle bir hatırlanan gerçeklik,bir bütün olarak ortaya konduğundasarsıcı olmuş. Bende böyle bir duy-gu yarattı. Dosyanın sınırlarını be-lirlemek, önemsiz olmasa da takılıpkalındığında tablonun bütününden,yani yüzlerce aydının katledildiği birülke gerçekliğinden uzaklaştıran tar-tışmaları dışarıda bırakmak bakımın-dan, sunuş da çok yerinde olmuş.Eski defterlerin yeniden açıldığı bir

    döneme denk geldi, bu da ilgiyi artı-ran bir etken olacak sanırım. Kapakda gayet güzel olmuş. Bu sayıdan iyibir satış bekleyebiliriz herhalde.

    Dergi genel olarak da iyi bence.Doğa bilimleri yönünden zayıf kal-mış olsa da, bütününde doyurucu vehoş bir çeşitlilik var. İlgi alanı ne o-lursa olsun, her okurun zevkle oku-yabileceği en az dört-beş yazı var.Belki birkaç tanesini kapakta başlığı-nı geçirseydik daha iyi olurdu.

    Alâeddin Şenel’in yazısını okuma-dım henüz. Uygarlık tarihi içerisin-de ele alınan bilimsel-dinsel düşüncemücadelesi her zaman ilgi çekici o-luyor. “Evrim ve müzik” ile “Abdül-hamit” yazıları da iyi kaleme alın-mış. “Evrim ve müzik” yalın ve aklagelebilecek tüm sorulara yanıt verenbir içerikteydi. Bu arkadaşların ken-di alanlarıyla insanoğlunun kültürelbirikimi, toplumsal ve bireysel va-

    roluşu arasında bağ kurarak yaptık-ları her inceleme, bizim için ilginçbir yazı konusu olabilir. Arkadaşla-rın katkılarını süreklileştirebilirsekne iyi olur.

    Abdülhamit yazısında bugünküsiyasal karşılıklarına gönderme ya-parak bir Abdülhamit portresi çi-zilmesi iyi bir şey. Afşar Timuçin’inyazısını da, sözünü ettiği roman vekahramanlarının çoğuna yabancı ol-

    sam da ilgiyle okudum.Moleküler biyoloji kongresi söy-

    leşisini hazırlamışsınız. Boşa gitme-diği iyi olmuş. Dağınık bir sohbetti,size biraz iş çıkartmıştır, keşke ön-ceden çözüp hazırlamış olsaydım.Ergi, Evrim Atlası’nı vaat ettiğin-den kısa yazmış, ama bu kadarınada şükretmek lazım! Yalnız biz dehiç görsel koymadan yayımlamışız,iyi olmamış.

    Uğur ve Tarkan derginin teknik

    hazırlığını iyi kotarmışlar. Uğur’ubirkaç aydır bu işe katmış olmamızisabet olmuş.

    Dergiyle ilgili bir notum da “Ya-yın Dünyası” ile ilgili. Aklıma gelenher şeyi not alıyorum, yazarken yada görüşe çıkarken unutmayayım di-ye. Burada dışarıda olduğundan da-ha düzenliyim anlayacağın. Her aybir uzun tanıtım yapabilirim bura-da. Kitap eklerini takip edebiliyo-

    rum, seçip sizden isteye-bilirim. Ya da siz önemlibulduğunuz bir kitabı ba-na gönderebilirsiniz tanı-tım için. Suzan, ilginç birkitabın tanıtımına baş-lamıştı, bugünkü davra-nışlarımızda evrimsel sü-recimizin izlerini takipeden, Say Yayınları’ndançıkmış bir kitap, isminihatırlamıyorum. Siz ora-

    dan, ben buradan sıkıştı-ralım ki yazsın.9 Ekim 2010 / Silivri

    Baha ve bir bölük dergi çalışanı kitabevinin açılışında

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    10/96

    10

    Baha Okar’la dayanışma notlarından“Baha Okar’a özgürlük” imza

    kampanyasına imza atan bazı dost-

    ları, Baha ile dayanışma notlarını dapaylaşmışlar. İşte birkaç örnek:

    Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü Sevgili Baha,12 Eylül faşist darbesinden he-

    men sonra siyasi şubeye alınıp sor-gulama ve elektrik, falaka, psikolo- jik işkenceyle geçen günlerimizde,“Başın öne eğilmesin, aldırma gönülaldırma...” türküsünü söyler morali-mizi tazelerdik. Bir yandan da Bas-

    tille baskını gelirdi hep aklımıza. Ogünlerde gerçek olmadı düşlerimiz;bugünlerde daha da umutluyum.Sevgiyle kal.

    Dr. Fatih Yaşlı Baha kardeşim, son görüşmemiz-

    de “kitabın ikinci baskısını yapa-cağız” haberini vermiş, “ayrıntılarısonra konuşuruz” demiştin. En kısazamanda dışarıda olman ve “ayrıntı-ları konuşmak” dileğiyle.

    Prof. Dr. İzge GünalSevgili Baha,Tutuklanmanın bile bir mantığı

    olmalı. Sözün bittiği yerlerden bi-rindesin. Ama bil ki hep yanındaolacağız.

    Demir KanatSevgili Baha,İçinde bulunduğun durum, in-

    sanlığı aydınlığa taşımanın bir par-çası. Seksenli yıllarda kitap okumasuçu (!) beni de tanıştırdı orasıy-la. Kısa sürede özgürlüğünü umu-yor, gözlerinden öpüyorum. Se-ninleyiz.

    Uğur ÇelebiBu dava için gerekirse hapishane-

    ler dolup taşacak... Belki de özgür-lük; hapishanelerden kentlere yayı-lacak... Cahil fakat kendinden emin

    liderler sultası defolup gitmeli buülkeden artık. Halk özgür ve rahatbırakılmalı.

    Saadet SomuncuTürkiye’de bilimi güncel dille

    halka ulaştıran dergi ve kitap yayın-cılığı gibi olağanüstü birikim, cesa-ret ve kararlılık gerektiren bir işi ya-pan insana yakışan yer cezaevindenbaşka neresi olabilir ki!

    Ahmet DoğanVay Baha vay...Sen neler yapmışsın öyle bizi u-

    yutarak. Gücendim doğrusu. Adamdavet etmez mi; “Abi ben adı çokfiyakalı bir örgüte üyeyim. Sen de

    gel!” diye. Layık bulmadın mı bizi.

    Hadi ben neyse de gece gündüz bir-likte olduğun Ender, Nâlan, Ali, De-niz... Bunları davet etmek de aklınagelmedi mi? Kınıyorum seni.

    Neyse gevezelik bir yana. Senişimdiden özledim. Kucaklıyor öpü-yorum. Benim bilim tutkunu dev-rimci kardeşim.

    Doç. Dr. Melih BaşSevgili Baha,En kısa zamanda bu haksızlıktan

    kurtulacağına inanıyor, yaşam do-lu gülümsemelerinle ütopyalarımızıve bilimsel geleceğimizi kovalarkenbizle birlikte olacağını düşünüyo-rum. Yürek dolusu sevgiler.

    Ali MenteşSayın Okar, sizi Oda.tv’deki yazı-

    lanlardan tanıdığımı itiraf edeyim.Ne acı ki belki de hiç tanıyamayaca-

    ğımız nice yurtseverleri bu uydurmakomplolar vesilesiyle tanımış oluyo-ruz. Keşke bu güzel ülkede özgür-lükler özgürce yaşansaydı da sizi bi-rilerinin tanımaması o kadar anlamlıolmasaydı. Bir zamanların anlı şanlıdemokrasi havarileri şeytanla ortak-lığa girince artık kısıtlı olanaklarladestek olunabilmesi ayrıca üzücü.Gecenin en karanlık saatleri şafak-tan önceki saatlerdir diyerek sizleresaygı ve sevgilerimi sunuyorum.

    Çağlar TekinSevgili Baha,Sana yapılan bu hukuk dışı saldı-

    rı senin üzerinden hepimize, bu ül-kenin aydınlık geleceğine, ilericile-rine yapılmış hukuksuzlukların birbaşka örneğini teşkil ediyor. Bu sü-recin en kısa sürede sonuçlanmasıiçin herbirimiz sonuna kadar yanın-dayız. En kısa sürede Nazım’da çayeşliğinde veya Kadıköy’de rakı eş-

    liğinde muhabbet edebilmek umu-duyla. Umutla kal...

    Berk AkbaySevgili Baha Abi,Bu yazki Ütopyalar Toplantısın-

    da tanışmıştık sizinle, samimi, can-dan bir insan olduğunuz yüzünüz-den okunuyordu, yüzünüzde yalannamına hiçbir şey yoktu. Türkiye’deyalan olmayan ne varsa saldırıyorlarmadem, bu zincirin halkası oldu-nuz. Uydurma davalarla ilericileri,devrimcileri tüm muhalefet edenleriyasadışı şeyler yapmakla suçlayanlaresasında kendilerinin meşruiyetleri-ni kaldırdıklarının da farkında ol-malılar. En yakın zamanda haksızyere elinizden alınan özgürlüğünüzekavuşmanız dileğiyle!

    Prof. Dr. Ferhan G. SağınSevgili Baha,

    Durdular, durdular yine tuz ka-vurdular!O sakin yüzünle onlara nasıl din-

    Baha Okar, normal mesaisine devam ediyor.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    11/96

    11

    ginlikle baktığını ve suçlamalarakarşı nasıl hüzünle gülümsediğinigörür gibiyim. Bu deli saçmalarınakarşı yüreğinin sıcaklığını hep ko-

    ruyacağını ve bu günleri güçlenerekatlatacağını biliyorum. Seni sevgiylekucaklarım.

    Suzan YılmazAnayasa’ya evet mi, hayır mı de-

    diklerinde her ikisini de reddedi-yorum, demiştim. Kime anayasa,kimin anayasası. Sadece kendi güç-lerini sağlama almanın, süreklileş-tirmenin yolu olarak… Öyle de ol-du. Buradan baktığımda Baha’yı

    mağdur edilen olarak göremiyorum,görmüyorum. Üzülemiyorum, red-dediyorum!

    İnsanlık tarihi aynı zamandakomplolar tarihi. Kendi içlerindede, dışarıya dönük de iktidar süre-cini böyle ilerletti yönetenler. Ör-neğin benzeri tezgahlarla hiç yoktan‘suça’ dahil edilenler, aslında yaşam-dan hareketle aktarırlar filmlere de.Biz de filmlerdeki gibi yaşıyoruz,kurmaca deneyimler enjekte edili-yor yaşamlarımıza. Baha’nın KuzeyIrak’ta, kamplarda eğitim gördüğüya da alakası olamayan bir örgüte ü-ye olduğu safsatası gibi.

    Devleti şeffaflaştırma hedefiyledemokrasi havarisi kesilenler dahaen baştan sözümona özgürce ve adilyaşamaya aracılık eden kurumlarınıkirli planlarını uygulamanın aracı-sı yapıyorlar. Baha da ben de dışı-mızda olup bitenlerin hep farkında

    olduk ve olabildiği kadarıyla siste-min kirlerine değmeden hayatımızısürdürmeye çalıştık. Ama açıkçası

    uzak durduğumuz çamurun birgün bizlerin de üzerine sıçraya-bileceğini fazlaca hesap etmedik.En azından böylesini...

    Umut etmeyeceğim, yaşadığı-

    mız şeyi ‘bir gün senin de başınagelebilir’ diyerek kaderden say-mayacağım!

    Baha Okar serbest bırakılsın!

    Cem NalbantSevgili Baha,Sayende artık parmak izi de-

    nen şeyin ne menem bir şey oldu-ğunu daha iyi anladık, meğer hiçbirşeye dokanmamak gerekiyormuş.Herhangi bir yerde çay içmemek,

    kitapçılarda dergi/kitabı ellemedenincelemek falan gerekiyormuş. Bizsenin de içinde bulunduğun insan-ların çabalarından bilim adına birşeyler kapmaya çalışırken (birey de-ğil de) vatandaş olmaya dair bir şey-ler öğrendik. Bir de öğrendik ki sana(ve dolaylı da olsa bizlere) yapılanbu soysuzluğa gülerek cevap veri-yormuşsun oralarda. Kendine iyibak. Yakın zamanda bir arada olabil-mek dileğiyle...

    Okan İrketiSelamlar Baha,Geçmiş olsun... Faşist-dincileri-

    miz seni zorla aydınların üniversi-tesi mapusa gönderdiler ve bu sefergitmemek olmazdı. Hapse, haberkanallarından takip edebildiğim ka-darıyla, gülümseyerek gittin. Yıl-gınlık göstereceğini sanan tarikattakımı ve faşist kalemşorları, sosya-listlerin yılgınlık göstermeyeceğinibilmezler; tıpkı, polisler odalarımızısilahlar ve kameralar-la bastıklarında, on-ları “hangi kanaldangeldiklerini” sorarakkarşılayan alaycılığı-mızı ve özgüvenimi-zi bilmedikleri gibi...Öğretmek sana düştü.Demek ki, hapse sa-dece bir editör olarak

    değil, bir öğretim gö-revlisi olarak da giri-yorsun. Öyle de çıka-

    caksın. Sevgiler, selamlar...

    Bozkurt LeblebicioğluSevgili Baha,Umarım oralarda fazla sıkılmı-

    yorsundur, içimde iyi olduğuna dairbir his var, haklı olan insanların içiher zaman rahat ve huzur doludur,sen zaten öyle bir insansın.

    Sana Halil İnalcık’la Emine Çay-kara’nın yaptığı söyleşi kitabını ile-teceğim, yaklaşık 500 küsur sayfa-lık kitap bu büyük tarihçinin yaptığıtüm araştırmaların bir özeti gibidir,İş Bankası Yayınları’ndan çıkmıştı,bende iki tane var birini sana ilete-ceğim. Son yıllarda beni en çok etki-

    leyen kitaplardan biri oldu.Bakalım ülkemizde bugünlerde

    yaşananlar ileride tarih kitaplarınanasıl yansıyacak? (Trajedi olarakmı, komedi olarak mı?)

    Seni sevgiyle kucaklıyorum, buakşam eve gidince ilk rakı kadehi-mi senin ve sevdiğin tüm insanlarınsağlığı için kaldıracağım.

    Kendine iyi bak, sağlıcakla kal.

    Ali Kemal Akgül

    Günlerdir ne yazabilirim diye dü-şünüyorum aslında. Ne yazılacakne de söylenecek çok şey yok. Bahayazdıkları ve yaptıkları ile rahatsız-lık vermiş olmalı. Suç: ayda bir çı-kan bir bilim dergisine hizmet ver-mek, bilime ve insanlığın geleceğineinanmak. Bilime ve aydınlanmayadüşman olanlar, Baha’yı önlerindeengel olarak gördüler ise Baha Okarbundan gurur duyar.

    En az bizim ondan gurur duydu-ğumuz kadar...

    B-11 koğuşu volta atarken. Soldan sağa: BahaOkar, Kemal Hamzaoğlu, Hakan Soytemiz.

    Bilim ve Gelecek Silivri Temsilciliği toplantı halinde.Televizyonları Lig TV’yi de alıyormuş. Ayrıca bir semaverleri devarmış. İsteyeni davet ediyorlar.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    12/96

    12

    Baha Okar’ın avukatının tutukluluğa itiraz dilekçesi

    İTİRAZ NEDENLERİ1)  Müvekkilim bir gece yarısı

    baskını  ile gözaltına alınmış, önce-den verilmiş gizlilik kararı  nede-niyle inceleme olanağından yoksunbırakıldığımız bir soruşturma dos-

    yasında, Devrimci Karargah Örgü-tü  üyesi olmakla suçlanarak tutuk-lanmıştır.

    2)  Emniyette ve savcılıkta yapı-lan sorgusu sırasında, uzun süredirtelefonlarının dinlendiği  ve fizikitakip  altında tutulduğu anlaşılanmüvekkilime yöneltilmiş sorular,dosyada mevcut suç kanıtlarının ne-ler olduğunu da açıkça ortaya koy-muştur. Sorguya göre,

    - 27.04.2009 tarihinde ölümle bi-

    ten bir çatışmanın meydana geldiğive Devrimci Karargah örgütüne aitolduğu iddia edilen bir evde bulu-nan Mehmet Er adına düzenlenmişbir kimlik üzerinde müvekkiliminparmak izi vardır. 

    - Müvekkilimin annesi adına ka-yıtlı 0505 691 31 49 telefon numa-rası ile Ulusal Kanal İstihbarat şefive halen Ergenekon davası sanığı o-lan Ufuk Akkaya isimli şahısla tele-fon görüşmeleri yapılmıştır.

    - Muharrem Adıyaman isimli birşahıs, 2005 yılında müvekkilimi Ku-zey Irakta bir PKK kampında  eği-tim yaparken gördüğünü beyan vefotoğrafından teşhis etmiştir.

    Müvekkilimin tutuklanmasınayeterli sayılan kanıtlar bunlardan i-barettir.

    Ancak aşağıda açıklayacağımızgibi, bu delillerin hiçbirisinin ger-çeklikle ilgisi yoktur, hiçbirisi atılı

    suçun kanıtını oluşturmaya elverişlideğildir; özellikle müvekkilimin Ku-zey Irakta bir kampta eğitim gördü-

    ğüne ilişkin tanıklık ve teşhis, salttutuklamayı sağlamak için, açıkçauydurulmuştur. 

    Aksi derhal kanıtlanabilecek busözde delillerle bir insanın tutuklan-masını talep edebilmek için savcılı-

    ğın şüphelinin lehine olan delilleride toplama görevini  unutmuş ol-ması gerekmektedir ve olayımızdasoruşturma savcısı bu sorumluluğukesinlikle üstüne almamıştır.

    Müvekkilimin Kuzey Irakta eği-tim gördüğüne ilişkin ifade ve teş-hisin savcılığın talimatıyla uydu-rulmuş olabileceğini düşünmekbile istemiyoruz.

    Fakat gerçek olmadığı çok basitbir soruşturma ile anlaşılabilecek

    bu beyanın, doğru olup olmadığıkonusunda hiç araştırma yapılmak-sızın, tutuklama nedeni olarak ilerisürülmesi, ister istemez, savcılığınşimdilik “gerçeğe” değil, ama acil“tutuklamaya” ihtiyacı olduğunudüşündürmektedir.

    3) Müvekkilime atılı suçun kanıt-larından birisi olarak gösterilen “ör-güt evinde bulunmuş parmak izi”,aslında suçlamanın zafiyet ve çare-sizliğini göstermekten öte bir an-lam taşımamaktadır.

    “Örgüt evinde bulunan parmakizi” ile ispat edilmeye çalışılan iddia,müvekkilimin bu eve girip-çıktığı vedolayısıyla evde yaşayanlarla örgüt-sel bir ilişki içinde olduğudur.

    Devrimci Karargah Örgütü ile il-gili İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkeme-sinin 2009/213 esasında halen gö-rülmekte olan bir dava mevcuttur.Bu dava dosyasında mevcut ve itiraz

    dilekçemize ek olarak sunduğumuzbelgelerden anlaşıldığına göre,- Müvekkilime ait parmak izine,

    iddia edildiği gibi, sahte bir kimli-ğin üzerinde değil, Mehmet Er isim-li şahsa ait 8 adet kimlik fotokopile-rinin üzerinde rastlanmıştır.

    - Evin muhtelif yerlerinde, muh-telif kişilere ait 1832 adet parmakizi tespit edilmiştir. (EK.1)

    Kimlik fotokopilerinin dışında,evin başka hiçbir yerinde müvek-kilime ait parmak izinin bulunma-yışı, suçlamanın aksine, müvekki-limin bu eve girip – çıkanlardanolmadığının kesin kanıtıdır.

    Nitekim 10.06.2009 tarihindemüvekkilimin durumunu değerlen-diren İstanbul Emniyet Müdürlü-

    ğü, ilgili birime, müvekkilime ait buparmak izinin, haricen delillendiril-medikçe hukuki delil olarak kulla-nılmamasını istemiştir.  Müvekki-lim bu değerlendirme sonucu örgüteilişkin operasyon sırasında gözaltınaalınmamış ve bu nedenle de durum-dan haberdar olamamıştır. (EK.2)

    Kısacası müvekkilimin, bu kim-liğe, yaptığı iş nedeniyle bir bi-çimde dokunmuş veya bu kimliğinfotokopisini çekmiş olabileceğine i-lişkin savunmasının aksini gösterirbir başka kanıt yoktur.

    Kaldı ki, bir parmak izinin varlı-ğı, tek başına bir terör örgütü üyeli-ğinin göstergesi de olamaz.

    4) Harici delil araştırmasına girenEmniyet Müdürlüğü 15.06.2009 ta-rihinde müvekkilimin telefonlarınındinlenmesi ve sinyal bilgilerinin de-ğerlendirilmesi için İstanbul C. Baş-savcılığına başvurmuştur. (EK.3)

    Ne kadar sürdüğünü bilmediği-miz bu teknik takip sonucu elde e-dilen bilgiler, suçla ilgisi olmadığı-

    İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

    SORGU NO : 2010/109SORUŞTURMA NO : 2010/1868

    İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ : Osman Baha OkarMÜDAFİ : Av. Mehmet Rahmi KADIOĞLUTUTUKLAMA TARİHİ : 25.09.2010KONU : Haksız ve yersiz tutuklamaya itirazımızdır…

    Dergimizin maskotu Deniz Ilgaz Dındın Abisi ile

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    13/96

    13

    nı savunan müvekkilimin ne denlihaklı olduğunu açıkça ortaya koy-muştur. Çünkü teknik takip sonuç-ları göstermektedir ki,

    - Müvekkilimin konuştuğu ve-

    ya ilişkide bulunduğu hiç kimseDevrimci Karargah Örgütü ile ilgi-li davanın ya da halen süren soruş-turmanın sanığı ya da şüphelisi ol-mamıştır.

    - Müvekkilim sözü edilen dava-nın ya da soruşturmanın sanık yada şüphelileri ile hiçbir konuşmayapmamış veya ilişkide bulunma-mıştır.

    - Müvekkilimin hiçbir örgütselfaaliyetine de rastlanmamıştır.

    Görüldüğü üzere, müvekkiliminsuçluluğunu kanıtlamak üzere baş-latılan teknik takip, suçsuzluğununen esaslı kanıtı haline dönüşmüştür.

    5) Emniyet ve savcılıkta müvek-kilime önemle sorulan, “annesi adı-na kayıtlı bir telefonla Ergenekondavası sanıklarından Ulusal Ka-nal istihbarat şefi Ufuk Akkayaile yapılmış görüşmelerin”, mü-vekkilime atılı suçla ne ilgisi ol-duğu anlaşılamamıştır. Eğer soru

    ile kastedilen bu telefonu müvek-kilimin kullandığı ve görüşmeleride kendisinin yaptığı ise, hemenbelirtmeliyiz ki,

    - Müvekkilim annesinin bunumaralı bir telefonu kullandı-ğını bilmemektedir; zira kendisiannesi ile başka bir numaradankonuşmaktadır.

    - Bir öğretmen emeklisi olan mü- vekkilimin annesi Zonguldak ilindeikamet etmektedir.

    - Müvekkilim adı geçen UfukAkkaya’yı tanımamaktadır, annesi-nin tanımış olabileceğine de ihti-mal vermemektedir.

    - Yapıldığı iddia edilen konuş-maların içeriği müvekkilime göste-rilmemiştir.

    - Konuşmalar saptandığına göre,müvekkilimin konuşmanın tarafla-rından birisi olmadığı zaten bilin-mektedir.

    - Sürekli izlendiğine göre, mü- vekkilimin Ufuk Akkaya’yı tanıma-dığı da saptanmış olmalıdır.

    - Ve nihayet Ufuk Akkaya ile ko-nuşmak bir suç oluşturuyorsa ko-nuşmayı yapan tutuklanmalıdır.

    - Müvekkilimin bu nedenle tu-tuklanmış olması, makul, mantık-

    lı, izah edilebilir nitelikte değildir;hukuki hiç değildir.

    6)  Müvekkilim aleyhindeki enönemli kanıtmış gibi duran Muhar-rem Adıyaman isimli şahsın şüphe-liyi 2005 yılında kuzey Irakta gör-müş olduğuna ilişkin teşhis, aslındasuçlamanın en ciddiyetsiz delilidir.Çünkü,

    - Müvekkilim ülkemizdeki akade-mik çevrelerce çok iyi bilinen aylıkBilim ve Gelecek  isimli bir derginin

    editörlüğünü ve idari işler sorumlu-luğunu yapmaktadır. Derginin ilksayısı Mart 2004 tarihinde yayınlan-mış ve yayın aksamaksızın bugünedeğin sürdürülmüştür. Müvekkilimbu dergide Kasım 2004 tarihindenitibaren çalışmaya başlamış ve tu-

    tuklandığı ana kadar da çalışmasınıkesintisiz sürdürmüştür. Dergininsahibi olan Yedi Renk Basın ve Ya-yımcılık, Filmcilik Şirketinin mü-

     vekkilimin çalışmasını doğrulayanbelgesi sorgu sırasında savcılığa ib-raz edilmiştir. 

    - Müvekkilim 2005 Nisan Ayın-dan itibaren ikinci bir iş olarak Et-kin Medikal Yayıncılık   isimli birşirkette de çalışmaya başlamıştır.Bu süre içersinde şirkete ait fatura-lardaki imzalar müvekkilime aittir.Yüzlerce fatura içinden, örnek ol-

    mak üzere her ay bir adet fatura ek-te sunulmaktadır. (Ek.4)- Teşhis, Muharrem Adıyaman

    isimli şahsa, müvekkilim ortalıktadolaşıp dururken ve fiziki takip al-tındayken, her nedense fotoğraf ü-zerinden yaptırılmıştır.

    - Muharrem Adıyaman, 2005 yı-

    lında gördüğü müvekkilimi, 2010yılında, 1990 yılındaki fotoğrafın-dan teşhis etmiştir.

    - Bu kişi teşhisten sonra da mü- vekkilimle yüzleştirilmemiştir.

    - Bütün bunlar teşhisin ciddi-yetsizliğini göstermenin yanı sıra,teşhisi yaptıranların da aslında buteşhise inanmadığını ortaya koy-maktadır.

    Kısacası müvekkilim, çalıştığı iş-ler nedeniyle yüzlerce akademisyen-

    le ilişki kurmuş, faaliyetler organi-ze etmiş, son derece açık bir yaşamsürdürmüştür. Bütün bu faaliyetleriçinde Kuzey Irakta askeri eğitim a-lacak bir süreye yer yoktur. Bu ne-denle suçlanması ve tutuklanmasıinandırıcılıktan uzaktır.

    7)  Müvekkilimin tutuklanma-sından sonra gelişen olaylar veeski Eskişehir Emniyet MüdürüHanefi Avcı’nın Devrimci Karar-gah Örgütü ile bağlantılı olduğu

    iddiası ile tutuklanması, müvek-kilimin çok anlamsız duran tu-tuklanmasına yeni bir boyut ka-zandırmıştır.

    Hanefi Avcı’nın sol bir terörörgütü ile bağlantılı olabileceğinekamuoyunu inandırmak müm-kün değildir.

    Hele de salt Hanefi Avcı’yı tu-tuklamak için, önce sol bir örgüt varedilmiş ve müvekkilim de bu var et-me sürecinde soruşturmayı yürüten-lerin aklına gelmiş ve tutuklanmış-sa, bu tutukluluğu, sadece hukukikalıplara değil, vicdan ve ahlakada sığdırabilmek mümkün değildir.

    SONUÇ VE İSTEMUsul ve yasaya aykırı, hiçbir cid-

    di dayanağı bulunmayan, uydurmadelillere dayalı verilmiş tutuklamakararının kaldırılarak müvekkili-min salıverilmesine karar verilme-sini saygıyla dilerim.

    Osman Baha OKARMüdafiiAv. Mehmet Rahmi KADIOĞLU

    Baha Okar, nişanlısıSuzan Yılmaz ile

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    14/96

    14

    Kapak Dosyası

    Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya göre Allah-Peygamber-Kitap

    Türkiye’nin ilk

    Kuran AnsiklopedisiDaha önceki bir yazımızda Hikmet Kıvılcımlı’nın

    “Tarih Tezi Işığında Allah-Peygamber-Kitap” adlı

    eserinin “tarihsel materyalist bir Kuran tefsiri” ol-

    duğunu belirtmiştik. Henüz yeni baskısı yapılmamış

    ve sahaflarda bile bulunmayan bu eser aslında

    Cumhuriyet tarihimizin ilk “Kuran Ansiklopedisi”sayılabilir. Gericilerin birkaç girişimini saymaz-

    sak, ikinci Kuran Ansiklopedisi’ni de Turan Dursun

    yazmıştı zaten. Görüldüğü gibi, bu ülkede bilimsel

    yöntemin ışığında yazılmış iki Kuran ansiklope-

    disinden birini bir Marksist, diğerini de bir ateist

    kaleme almıştır. Şaşırtıcı mı? Hiç de değil; normali

    bu. Bu çapta ürünler verebilmek için din adamı

    değil, bilim insanı olmak gerekiyor.

    oktor Hikmet Kıvılcımlı, esas olarak politik kişiliğiylebilinir; o da sosyalist sol içinde. Kurtuluş Savaşı’ndaKuvayımilliye saflarında komutan olarak savaşmıştır,Eski TKP’nin önderlerindendir, sıkı bir Marksisttir,toplam 22,5 yılını cezaevinde geçirmiştir, yasal Va-tan Partisi’ni kurmuş ve liderliğini yapmıştır, Kürtsorununu Marksist açıdan ilk o incelemiştir, yaşamıboyunca örgütlü sosyalist mücadelenin en ön safındayer almıştır vb… Kendine özgü tezleri ve politikala-rıyla bir yandan oldukça etkili olmuş, diğer yandanbirçok sosyalisti de kızdırmıştır. Hem politik hem dekuramsal kişiliğiyle tanınan, Türkiye sosyalizmininstrateji ve taktiklerine ilişkin çok sayıda eser veren,birçok Marksist klasiği Türkçe’ye kazandıran Kıvıl-cımlı, 1971 yılında kaçmak zorunda kaldığı Belgrad’tahayatını kaybetmiştir.

    Bunlar Türkiye işçi sınıfı hareketinin bu büyükdevrimcisinin bir çırpıda sayılabilecek nitelikleri. Arzuedenler, gerek hakkında yazılan kitaplardan gerekseinternetten politik yaşamı hakkında ayrıntılı bilgiyeulaşabilirler. Fakat Hikmet Kıvılcımlı’nın en az politikyönü kadar önemli ve değerli kuramsal-bilimsel yönü

    hakkında bilgi sahibi olan azdır. Hele genç kuşaklar,hatta bizim gibi orta yaşını sürenler bile ne yazık ki bukonuda yeterli bilgiye sahip değiller. Özgün bir “tarih

    tezi” olduğu bilinir; dost sohbetlerinde dile getirilir.Fakat gerek bu tarih tezi, gerekse Kıvılcımlı’nın butezi ışığında insanlığın, dinlerin, İslamiyet’in, Türk-lerin, Osmanlı’nın tarihine ilişkin yazdıkları yeterliölçüde incelenmemiş ve değerlendirilmemiştir. Lafıkıvırmadan söyleyelim: bu Türkiye sosyalist solunun,hepimizin büyük bir ayıbı. Oysa Doktor Hikmet Kı-vılcımlı, sadece sosyalist safların değil, Cumhuriyettarihimizin en önde gelen kuramcılarından, tarihçile-rinden, toplumbilimcilerinden biri. Ülkemizin son de-rece kısır olan bu bilimsel disiplinlerinde çöldeki birvaha gibi ortaya çıkmış böyle bir değerin bu kadar azbilinmesi de Türkiye’nin, ülkemiz bilim camiasının,yine hepimizin büyük bir ayıbı.

    Bilim ve Gelecek’in Ocak 2006 tarihli 23. sayısın-da Kıvılcımlı’nın “Cennet” başlıklı geniş makalesinikapak yapmıştık. Bu dosyaya yazdığımız sunuşta,Doktor’un Tarih Tezi Işığında Allah-Peygamber-Kitap adlı eserinin “tarihsel materyalist bir Kuran  tefsiri”olduğunu belirtmiş ve içeriğinden biraz söz etmiştik.Henüz yeni baskısı yapılmamış ve sahaflarda bile bu-lunmayan bu eser aslında Cumhuriyet tarihimizin ilk

    “Kuran  Ansiklopedisi” sayılabilir. Gericilerin birkaçgirişimini saymazsak, ikinci Kuran Ansiklopedisi’nide Turan Dursun yazmıştı zaten. Görüldüğü gibi, bu

    Ender Helvacıoğlu

    D

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    15/96

    15

    ülkede bilimsel yöntemin ışığında ya-zılmış iki Kuran ansiklopedisinden bi-rini bir Marksist, diğerini de bir ateistkaleme almıştır. Şaşırtıcı mı? Hiç dedeğil; normali bu. Bu çapta ürünlerverebilmek için din adamı değil, biliminsanı olmak gerekiyor.

    Marx’ı geliştirmeye kalkmacür’eti!

    Konumuz Kıvılcımlı’nın tarih tezi

    değil, onun İslam’ın kutsal kitabıhakkındaki değerlendirmeleri. Fa-kat Kıvılcımlı bu değerlendirmele-ri, eserinin adından da anlaşılacağıüzere “Tarih Tezi Işığında” yazdığınıbelirttiği için, okurlarımızı tarih tezihakkında çok genel bir biçimde deolsa bilgilendirmek durumundayız,yoksa dosyada aktardığımız metinle-rin anlaşılması olanaksızlaşır.

    Hikmet Kıvılcımlı’nın kuramsalçalışmaları esas olarak kapitalizmöncesi toplum biçimlerinin dö-nüşüm yasaları üzerinedir. Antikuygarlıkların doğuş ve yıkılış sü-reçlerine yoğunlaşır; bu doğuş ve yı-kılışların dinamiklerini inceler. Öteyandan çalışmalarını uygarlık öncesiinsan topluluklarının gelişim yasa-larını anlamaya dek genişletir. Çün-kü uygarlığın doğuşu ve gelişiminianlayabilmek için uygarlık öncesini(vahşet ve barbarlık dönemlerini)anlamak gerekir.

    Kıvılcımlı, Marx ve Engels’in bı-

    raktığı noktadan çalışmaya başla-

    mıştır. Bilindiği gibi Marx ve Engelsesas olarak kapitalizm sürecini ince-

    lemişlerdi; kapitalizm öncesi toplumbiçimlerine ilişkin bilgileri doğal ola-rak oldukça sınırlıydı. Ünlü Mark-

    sist tarihçi E. J. Hobsbawn, Marx’ınKapitalizm Öncesi Ekonomi Şekilleriadlı eserine yazdığı önsözde, Marx’ınve Engels’in tarih bilgilerini şöyleözetler: “… Bu bilgiler, tarih öncesialanında, ilkel komün toplumları veKolomb öncesi Amerika alanında ye-tersizdi. Afrika’ya dair hemen hemenhiç bilgi yoktu. Ortaçağ konusunda-ki bilgiler de pek doyurucu sayıla-mazdı. Ama, Asya’nın bazı bölgeleriiçin ve özellikle Hindistan için (Ja-ponya hariç) durum çok daha iyiydi.

    Klasik Antikçağ ve Avrupa ortaçağıhakkında bilgi edinme durumu iyiy-di, ama Marx’ın ve bir dereceye ka-dar da Engels’in bu dönemlere karşıduydukları ilgi, sürekli değildi.” (1)

    Hikmet Kıvılcımlı, Tarih Tezi adlıeserinin giriş bölümünde kendi üs-lubuyla benzer bir değerlendirmeyapar:

    “…Marx-Engels çağındaki Tarihve İnsan bilimlerinin veri sınırlarıötesine çıkamazdı. l887 yılları Ta-rihcil bilimlerin belli başlı iki büyük

    eksiği var idi:“1- TARİH ÖNCESİNİN bilinme-

    yişi: Tarihi değişmez kuralların vekurulların ‘TEKERRÜRÜ’ kılığınasokuyordu. Tarihcil Maddeciliğinkökünden çürütmek istediği GENELEĞİLİM bu idi.

    “2- YAKINDOĞU TARİHİNİN bi-linmeyişi: Tarih gerçekliği gibi Tarihbilimini de Herodot’lar ve Beroz’larlabaşlatmak zorunda bırakılıyordu. Ozaman Tarih, Akdeniz çevresindenBatı Avrupa’ya doğru (KÖLELİK-DEREBEYLİK-KAPİTALİZM) üçgentekeriyle tekerlenmiş bir ÖZEL EĞİ-LİMden kurtulamıyordu.

    “Bu ŞEMA: Batı ToplumununGERÇEKLİĞİ için gerekli Tarihgerçekliğini az çok sunabiliyordu.Nitekim Batı’da Sosyal Devrimcili-ğin Teorik ve Pratik bütünlüğü ye-terince sağlanabiliyordu. Ne var ki,Türkiye Orta Asya’dan gelmiş insan-cıl güçlerin, derin kökleri Yakın do-ğuda olan Küçük asya toplumu idi.

    Dalbudaklarımız Akdeniz ötelerine,Orta Avrupa’ya dek uzanmış olsabile, Marx’ın pek güzel belirttiği gibi,

    Tarihcil Kökümüz her zaman ANA-DOLU (Küçük asya) oldu.

    “Spesifik olarak TARİH bilimi

    -bilebildiğimiz kadarıyla, bilme-

    diklerimizi her zaman, herkestenöğrenmekten mutluluk duyarız-bugün Klasik Tarih Bilimi Batı’da(Kapitalizm’de) ve Doğu’da (FormelSosyalizm’de) henüz yukarıda değ-diğimiz iki genel ve özel eğilimdenkurtulamamıştır.” (2)

    İşte Kıvılcımlı Marx-Engels’tenyaklaşık yüzyıl sonra, antik toplum-lara ilişkin bilgi birikimin 20. yüz-yılda antropoloji ve arkeoloji bilim-lerinin sıçramalı biçimde gelişmesi

    sonucu artmasıyla, Anadolulu birsosyalist kuramcı olarak, kapitalizmöncesi toplumların gelişim yasalarınıincelemeye koyuldu. Bu çabası saltbir tarih merakından kaynaklanmı-yordu; Türkiye toplumunu anlamakve geleceğine ilişkin gerçekçi politi-kalar üretebilmek için bu konularagirmek ihtiyacı hissetmişti.

    Bir noktayı vurgulamadan geç-mek istemiyoruz. Kıvılcımlı, bu ça-baya girişirken kendisine yöneltile-cek tepkileri de adı gibi biliyordu.

    Bakın Toplum Biçimlerinin Gelişimi 

    adlı eserinin önsözünde ne diyor:“İlk karşımıza çıkacak tepkiyi biliyo-ruz. Türkiye gibi horoz ötmez, günbatmaz bir ülkede, ‘ne idüği belir-siz’ bir adı işitilmedik kişi Tarih teziuydurmuş. Şimdi de tezini Marks’lakarşılaştırıyor. Bu ne cür’et?” (3)

    KIVILCIMLI’NIN YÖNTEMİ

    İzmir’in kurtuluşu sırasında Hikmet Kıvılcımlı.Kıvılcımlı, Kurtuluş Savaşı’nda Kuvayımilliyesaflarında komutan olarak savaşmıştır.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    16/96

    16

    Kıvılcımlı bu “cür’et”i, Marx’ıntoplum kuramını geliştirmeye kalk-ma “cür’et”ini gösterdi. ÇünküKıvılcımlı’ya göre, “Tarihcil Mad-decilik öğrencileri, haklı haksız ne-denlerle, Tarih bilimi yolunda usta-ların öğüdünü, bir dua gibi ‘Amin!’demekle izlediler. Ustalarınınmetinlerini ezbere tekrarlamaklaUsseverliğin yücesine kanat gerdik-lerine inandılar. Bu Marxizm değilmistisizmdi.” (4) Doktor, Marksizmyolunu seçti.

    Kıvılcımlı’nın tarih teziKıvılcımlı, neden böyle bir araş-

    tırmaya yöneldiğini ve derinleşmebasamaklarını şöyle açıklar:

    “Bugünkü Türkiye’yi anlamakiçin, onun, dün içinden çıktığı (dahadoğrusu bir türlü içinden çıkama-dığı) Osmanlı tarihine inmek ge-rekti. Osmanlı tarihinin maddesine

    girince, onun İslam medeniyetindebir ‘Rönesans’ olduğu belirdi. İslamMedeniyeti: Tıpkı Grek ve Romamedeniyetleri gibi kentten (cite’den)çıkmış antika (kadim) medeniyetler-den biriydi. İlk Sümer öncesinden(protosümerlerden) İslam medeni-yetine gelinceye değin sıralanan an-tika medeniyetlerin hepsi de: Hembirbirlerinin aynı, hem birbirleriningayrı olarak birbirlerinden çıkage-lirlerken, hep aynı gidişi (proseyi)gösteriyorlar ve bir tek kanuna uyu-

    yorlardı. Günümüze değin uzanmışbütün problemlerin: Sebep-neticezincirlemesiyle nasıl, ta protosümer-

    lere dek dayanıp çıktığı dupduruanlaşılmadıkça, hiçbir somut (konk-ret) tarih olayı gereği gibi aydınlana-mıyordu.” (5)

    Kıvılcımlı “insanlığın başındangeçenleri” iki büyük çağa ayırır: Ta-

    rihöncesi, yani uygarlık öncesi çağ-lar (yazısız tarih) ile uygarlık sonrası

    çağlar. Uygarlık sonrasını da ikiyeayırır: “Antika (Kadim) Tarih” diyenitelediği süreç protosümerlerdenBatı Roma’nın yıkılışına kadarki uy-garlıkları içerir. “Modern Tarih” iseBatı ortaçağının bitişinden günümü-ze dek uzayan kapitalist uygarlığıkonu edinir. (6)

    Komün Gücü adlı eserinde tarihön-cesi çağlara ilişkin özgün düşüncelergeliştirmesine karşın, Kıvılcımlı’nın

    esas yoğunlaştığı zaman kesiti “Anti-

    ka (Kadim) Tarih”tir. “Tarih Tezi” deesas olarak bu döneme ilişkindir. An-tika Tarih, “belirli coğrafya ve tarihüretici güçlerinden hız alan barbar yı-ğınlarının, nöbet sırası düştükçe me-deniyete geçişleri tarihidir. Bir mede-niyetten ötekine geçişler: Yeni ve taze(coğrafya-tarih-kolektif aksiyon) üre-tici güçleriyle eşikte bekleyen bir bar-bar toplumun antika tarihe girişindenbaşka bir şey değildir.” (7)

    Kıvılcımlı, modern tarihin “sos-yal devrim”lerinden farkını özelliklevurguladığı antika tarihin bu “bar-bar girişleri”ni “Tarihsel Devrimler”diye niteler. Antik uygarlıklar döne-minin başından sonuna dek egemenolan ana kanun tarihsel devrimlerkanunudur. Kıvılcımlı tarihsel dev-rimleri de ikiye ayırır: Yukarı barbar-lık konağı düzeyine değin yükselmişkentten çıkan barbarlar, yıktıklarıuygarlığın yerine yepyeni bir özgünuygarlık kurarlar. “Yıktıkları mede-

    niyetin kurum ve kuralları yerinekendi kentlerinin kurum ve kural-larını dayatacak güçte bulunduklarıiçin, hem çöken medeniyetten dahaileri hem de bambaşka çeşitten ori- jinal yeni bir medeniyet yaratmışolurlar.” Orta barbarlık konağı dü-zeyinden yukarı çıkamamış sürücüçoban barbarlarsa, yıktıkları uygar-lığın yerine özgün bir uygarlık ku-ramazlar. “O yüzden, ister istemeziçine girdikleri çökkün medeniyetin,gerek ekonomi temelini, gerekse üst-

    yapı kurum ve kurallarını olduklarıgibi benimsemek zorunda kalırlar…Eskimiş üretim münasebetlerinin

    boğduğu, gerilettiği üretici güçleri,ilk medeniyet doğuşu sıralarındakiserbestliğe kavuştururlar. İhtiyarlık-tan çökmüş eski medeniyet canlanır,ölümden sonra dirilime uğrar. Dahaileri ve orijinal bir medeniyet doğ-

    mazsa da, eski orijinal medeniyet birRÖNESANS’a uğramış olur.” (8)

    Bizim burada aktardıklarımızKıvılcımlı’nın Tarih Tezi  ve TarihDevrim Sosyalizm  adlı eserlerininönsöz ve giriş bölümlerinde yazı-lanlardan. Konuyu derinlemesinekavramak isteyen kişi bu kitaplarıokumalı ve irdelemeli. Kıvılcımlı, in-sanlık tarihinin kapitalizm öncesi ta-rihini, hep bu tarihsel devrimler ka-nunu ışığında incelemiştir. Gerek ilk

    uygarlıkların (Sümer, Mısır) doğuşuve gelişimi, gerek Yunan ve Romauygarlıklarının doğuşu ve geçirdikle-ri aşamalar, gerek İslamiyet’in ortayaçıkışı ve gelişimi, gerekse Türklerinİslam’a yaptıkları aşı ve sonrasındaOsmanlı süreci, hep bu tarih tezi ışı-

    ğında incelenmiştir.

    Bu araştırmalar ve sonuçları (hattatezin teorik altyapısı) eleştirilebilir,hatalı veya eksik yönleri bulunabilir;ama şurası muhakkak ki, Kıvılcımlıyeni bir perspektif sunmuş ve ciddiaraştırmacılara yürüyecekleri yepye-ni bir yol (yeni bir bilimsel disiplin)açmıştır. Dolayısıyla Doktor’un ça-lışmalarını tarihsel materyalist kura-ma önemli bir katkı olarak değerlen-diriyoruz.

    Bu yazıdaki konumuzKıvılcımlı’nın İslamiyet’in doğuşuve ilk yazılı belgelerinin (Kuran)

    Tıp fakültesine devam ettiği yıllarda.

     İstiklal Mahkemesi günleri.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    17/96

    17

    anlamı üzerine düşünceleri. Fa-kat buraya gelmeden önce HikmetKıvılcımlı’nın yöntemi üzerine debirkaç laf etmek gerekiyor.

    Kutsallaştırma perdesininarkasıKıvılcımlı tarihsel materyalisttir.

    Çalışmalarında antik dönem insanı-nın veya uygarlık öncesi insan toplu-

    lukların düşünüş ve davranış biçim-

    leri üzerine özel olarak yoğunlaşır(örneğin en önemli sorunsallarındanbiri kutsallaştırma sürecinin anali-zidir), ama bunu düşünsel ve dav-ranışsal süreçleri esas belirleyeninalttan alta akan sosyo-ekonomik iliş-kiler, üretici güçlerdeki değişimlerolduğunu bilerek yapar. Kıvılcımlıaslında bütün entelektüel çabasını,

    düşüncenin altındaki maddeyi, me-tafiziğin altındaki fiziği keşfetmeyehasretmiştir.

    Tarihsel materyalist yöntemi be-nimsememiş veya tam olarak özüm-seyememiş çoğu tarihçi ve sosyolog,binlerce yıl öncesinin insanını ve ol-gularını günümüzün değer yargıla-rıyla analiz etmeye çalışırlar ve yanıl-gıya düşerler. İnceledikleri dönemin

    toplumsal koşullarını ve hâkim dü-

    şünüş biçimlerini hesaba katmadançıkarımlarda ve yargılarda bulunur-lar. Kıvılcımlı ise, sanki, en gelişmişanaliz yöntemine (tarihsel materya-lizme) sahip bir antik dönem bilgesigibidir. Öncelikle, incelediği dönemianlamaya çalışır.

    Örneğin bir barbardan veya birantik dönem insanından bilimsel dü-

    şünüş biçimine sahip olmasını bekle-yemeyiz. Bilimsel düşünüş biçimininve bilimsel yöntemin ortaya çıkma-sına daha yüzyıllar vardır; henüzbunları ortaya çıkaracak toplumsalkoşullar oluşmamıştır. Dolayısıyla

    o, yaşadığı somut olayları sahip ola-

    bildiği düşünüş biçimiyle ifade ede-cektir. Araştırmacının hüneri, o bar-barın veya antik insanın ifadesininaltındaki somutluğu ve gerçekliğianlayabilmesindedir. Acaba o, Allahderken, peygamber derken, melek,şeytan, cin, dev, cennet-cehennem,tufan derken… aslında neyi ifade et-mektedir? Sahip olabildiği düşünüşbiçimiyle ifade ettiği şey, acaba han-gi gerçekliğin ve somutluğun yansı-masıdır? Barbarın veya antik insanın

    hâkim ifade biçimi olan kutsallaş-tırma (sihirsel veya dinsel düşünüş

    biçimleri) perdesi kaldırıldığında (kiaraştırmacı bu hüneri gösterebilme-lidir) ortaya hangi çıplak gerçeklerçıkacaktır?

    Bu materyalist yöntem benimsen-diği zaman, günümüze dek gelmişbütün mitolojik metinler, söylence-ler, destanlar, masallar, kutsal me-tinler, çok daha gerçekçi bir analizimümkün kılan birer somut belgeyedönüşürler. Bu “belge”leri okumayı

    becerebilirsek, insanlığın ve toplum-

    ların gelişim yasalarını doğruya çokdaha yakın bir biçimde tanımlayabi-liriz.

    Kıvılcımlı bu yöntemin ustasıdır.Bu sayımızda bazı çarpıcı bölümle-rini aktardığımız  Allah-Peygamber-Kitap  adlı eserinde İslamiyet’in kö-kenini, doğuşunu ve kutsal kitabınıbu yöntemle inceler.

    Kıvılcımlı (en arka sırada, ortada) koğuş arkadaşlarıyla.

    KIVILCIMLI’YA GÖRE ALLAH, MUHAMMED VE KURAN 

    Kıvılcımlı’ya göre AllahKıvılcımlı “Allah mı insanı ya-rattı, insan mı Allah’ı?” sorusunaher materyalist gibi “insanın Allah’ıyarattığı” yanıtını verir. Buradabir tartışma yok. Peki ama insanAllah’ı niçin yarattı ve nasıl yarattı?Kıvılcımlı, “henüz kesin bir yanıtıyok” dediği bu sorunun peşindedir.Komün Gücü adlı kitabı tamamen bukonuya hasredilmiştir. Bu kitaptainsanlığın geçmişindeki ilk kutsal-laştırma süreçlerini, animizmi, to-temizmi inceler, nedenlerine iner.İslamiyet’in doğuşunu incelediği

     Allah-Peygamber-Kitap’taki Allahise insanlığın yarattığı en gelişmiş

    Allah’tır; fakat kökleri on binlerce yılönce yaratılmış ilk Allahlardadır.Kıvılcımlı’ya göre neredeyse in-

    sanlığın doğuşundan günümüze deksüregelen bir kutsallaştırma sürecimevcuttur. “İlk cinsel yasak, insantoplumuna ve insan beynine düşerdüşmez ilk kutsallaştırma gelişim-leri başlamış olmalıydı” diye yazar.(9) İlk cinsel yasak da insanlarıntoplum (komün) haline gelişlerininbir sonucudur. Komün Gücü’nde(eğer doğru anladıysam), topluluk

    haline gelen insanların, o topluluğuoluşturan bireylerin tek tek güçleri-nin toplamından daha fazla bir güce

    sahip olduklarını sezdiklerini ve işteaçıklayamadıkları bu artı gücü kut-sallaştırdıklarını anlatır. Yani insanaslında kendi kolektif gücünü (top-luluk ruhunu) kutsallaştırmıştır. İlktotemlerden İslam’ın Allah’ına dektüm “kutsal”ların temelinde yatannitelik budur. “Allahlar”, insanıntoplumsallaşmasının sonucudurlar;hem toplumsal evriminin hem dedoğa ile olan ilişkisinin evrimininifadeleridirler. “Totem”, “Tanrı”,“Allah” dedikleri ve tapındıkları şey,

    aslında ancak sezebildikleri doğa vetoplum yasalarının (ve bunlarla mü-cadele içindeki insanın) kutsallaştı-

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    18/96

    18

    rılmış ifadeleridir.Şöyle yazar Kıvılcımlı: “Aslında

    tanrı adı altında topladığı ve baş-kalaştırdığı şey: doğa ve toplum gi-dişinin yorumlanışıdır… Tanrısal-

    lıklar çağında hayatın yorumu isteristemez tanrı şemsiyesi altında ya-pılabiliyor.” (10) Kıvılcımlı’ya göre,“Muhammed’in Allah kavrayışınıyüzeysel-modern insanın din alerjilişartıyla ele almak, O’nu olduğu gibiele almak olamaz”. (11) Akıl ve bi-lim henüz üste çıkabilecek aşamadaolmadığı için, Allah geleneği altındabastırılarak gelişmek zorunda kal-mıştır. Asıl gerçeğe ulaşabilmek içinkutsallaştırma perdesinin arkasınıgörmek gerekir. Muhammed, Allahderken, aslında Evrim demektedir.“Allah her olayda işleyen determi-nist kanunlar gibidir. Peygamberlerise aklıyla determinizmi yorumlayanbir elçidir; tarihsel determinizminyoğun bir yansımasıdır.” (12) Dosya-mızda okuyacağınız “Kuran’da geçenAllah’ın 99 ismi” de aslında doğa vetoplum yasalarını ifade etmektedir.

    Kısacası kendi kolektif emeğimizi(komün gücünü) kutsallaştırmış ve“Totem, Allah” demişizdir. Kıvılcım-

    lı bunu şöyle vurgular: “Konumuzkutsallık: Tanrısallık-din ise, akıldatutacağımız ilk şey: inanılması bizmedenilere güç gibi duran muazzamkolektif emeği (toplumsallığı) yara-tan şeyin, kutsallık-tanrısallık değil;tersine kutsallığı-tanrısallığı yaratanşeyin, o inanılmaz hayretler uyandı-ran komüncül kolektif emek oldu-ğudur.” (13)

    Sınıflı toplumlarda bu kolek-tif emeğe el koyanlar, doğal olarakAllah’a el koymuş ve onu bizim kar-

    şımızda (din sistemleri olarak) ku-

    rumsallaştırmışlardır. Bunlar din be-zirganlarıdırlar. Tıpkı sermaye gibi.

    Sermaye de el konulmuş vetekelleştirilmiş emek değilmidir? Totemizmden çoktanrıcılığa, çok tanrıcılıktantek tanrıcılığa Allah’ın evri-mi, aslında insanların ken-

    di emeklerine sahip çıkmamücadelesi sürecinin ko-naklarıdırlar. Başlarda heran ve her biçimde yanı ba-şımızda olan tanrı, giderekgöklere sürülmüştür. Nezaman ki emeğimize tama-men sahip çıkar ve sömü-rüyü ortadan kaldırırız, ne

    zaman ki kendi yarattığımızın bizeyabancılaşarak bir “Yaradan” (Tanrıveya sermaye biçiminde) diye ortayaçıkmasına son veririz, işte o zaman

    Allah’ın da sonu gelecektir. Kendigücümüzün ve doğa yasalarının far-kına vardığımız an Allah’a da gerekkalmayacaktır.

    Kıvılcımlı, burada zorunlu olarakçok kaba hatlarıyla sunduğumuzanaliziyle, hem neden Allah’tan ko-lay kolay vazgeçilemediğini hem deancak nasıl sönümleneceğini açıkla-maktadır.

    Kıvılcımlı’ya göre

    Peygamber(ler)Kıvılcımlı’ya göre “peygamberlik,bilhassa kutsal kitap inmiş peygam-berlik Kent’ten Orijinal medeniyetegeçecek barbar toplulukların yaratı-ğıdır”. (14) Yani peygamberler, çü-rümüş uygarlıkları yıkıp daha gençve dinamik uygarlıkları kurarak ken-dileri de uygarlığa adım atan yukarıbarbar toplulukların şefleri, tarihseldevrimlerin önderleridir.

    Muhammed’in ise bu tarihseldevrim süreci içinde özel bir yeri

    vardır. O, kendi ifadesiyle “sonpeygamber”dir. Bu söz de bir top-lumsal gerçeği ifade etmektedir. Mu-hammed, 5000 yıllık antik tarihinson demlerinde yaşamıştır. Önderiolduğu devrim, klasik anlamdakitarihsel devrimlerin sonuncusudur.“Bundan sonra, göçebe barbarlarınmedeniyet rönesansları çağı açılacakama bu sadece eskinin yeniden can-lanarak bir adım daha ileriye gidil-mesini ve modern Sosyal Devrimlerçağının açılmasını hazırlayacaktı.”

    (15)Kıvılcımlı, Muhammed hareke-

    tinin tarihsel yerini şöyle belirler:

    “İslam Medeniyeti, EVRENSELtefeci bezirganlık aşamasını açtı.Muhammed bu aşamayı Kuran’ınArabistan’da iktidar olmasıyla te-mellendirdi. Medeniyetler arasında-ki barbar toplulukların medeniyete

    (sınıflı topluma) çözülüşlerini hız-landırarak ve tabii ki bu sayede me-

    deniyetleri de canlandırarak antikticaret yollarını işle biçimde birbirle-rine ve medeniyetlere bağladı: tefeci-bezirganlık evrensel çağına ulaştı.Tarihin kontenjanında medeniyetegeçebilecek kent kalmadı. BöyleceHz. Muhammed’in bu tarihsel göre-vini kavrayarak ‘Son Peygamber’ ön-görüşü gerçek oldu.” (16)

    Kısacası Muhammed, antik tari-he son noktayı koyan hareketin li-

    deridir. Son kent barbarları da yanıbaşlarındaki çürümüş uygarlığı ye-nerek ve yıkarak uygarlaşmışlardır.Barbarlar uygarları yenerek yeni veevrensel bir uygarlığı başlatmışlar-dır. Yenilen uygarlardır, ama kaza-nan uygarlıktır! Antik tarihin (klasiktarihsel devrimlerin) sonunu temsileden Muhammed hareketi (İslami-yet), yepyeni ve çok daha bütüncül/ evrensel bir uygarlık doruğunun, or-taçağ Doğu uygarlığının da ilk adı-mını temsil eder.

    Bütün bu analizlerden yola çıka-

    rak, “son peygamber” vurgusununkutsallaştırma sürecinin sonuna ge-lindiğinin, bundan sonra Allah’ın vepeygamberlerinin işlerini insanlaradevrettiğinin ilanı olduğu, dolayı-sıyla (laiklik demeyelim ama) se-külarizmin ilk önemli adımı oldu-ğu; yüzlerce putu ortadan kaldırıpçok sayıda tanrıyı tek tanrıya geridönülmez bir biçimde indiren vetanrıyı yerden alıp göklere savuran

    Muhammed’in aslında tarihin gör-

    düğü en büyük din yıkıcılardan biriolduğu türünden oldukça verimlitartışmalar yapabiliriz. Kıvılcım-lı  Allah-Peygamber-Kitap’ta bütünbunların ipuçlarını verir.

    Kıvılcımlı’ya göre Kitapİşte bu devrim hareketinin teorik-

    politik yayın organı da Kuran’ dır. Kı-vılcımlı bir örnekten yola çıkarak budurumu çok güzel anlatır:

    “Bedir savaşına kadar olan ayet-

    ler… Muhammed o manevi derinli-ğine karşılık bulmak üzere durma-

    dan düşündüğü Allah-evren-insanlık

    Kemal Tahir, Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı ÇankırıCezaevi’nde.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    19/96

    19

    sentezlerini, henüz içine girmiş ol-duğu tarihsel devrim sorunlarıylayani halkın pratik ihtiyaçlarıyla sen-tezlemekte pek fazla gökcül sameda-ni filozofsal kalır. Medine fukaraları,yoksul bezirganlar ve çevre bedevile-

    ri O’nu pratik ihtiyaçlarla uyarmaktagecikmezler. Savaş (içten içe gani-met) isterler. Açıkça Muhammed’ive Allah’ı savaş kararını vermeyezorlarlar. İşte barbarın tanrı anlayışıbudur: pratik ihtiyaçlar. Kuran açık-ça tarihsel devrim pratiğine girmiş-tir. O sıcak savaş pratiğinden çıkansentezler ayetleşir. Teorileşir. Allahsistemi bu işe yarar.” (17)

    Bu noktadan sonra Kuran, dev-rimin ihtiyaçlarına göre şekillenir.

    Hem pratiği yönlendi-rir hem de o pratiktençıkan sonuçları teori-leştirir. Kıvılcımlı’nınsöylemiyle “ulu tarihseldevrimin yazıya geçmiş

    kutsal teori ve pratiğidir”(18) “Kuran Hicaz KentBarbarlığının Medeni-yet kabuk değiştirişininteoriye geçmiş açıkla-nışıdır. Başka deyişle,Komün’ün yukarı kentaşamasındayken tarih-sel devrim sezileriyle kentkozasını delip medeniyet kelebeği ha-line gelişinin kutsallaşarak taşlara ka-zınmış: yazıya geçmiş anayasa: şeriat

    kurallarıdır.” (19)Buradan da anlaşılıyor ki, Ku-

    ran  son derece dünyevidir. İçeriğinidevrimin, halkın, hatta öncülerin

    KIVILCIMLI’NIN ÇALIŞMALARININ POLİTİK ÖNEMİTarihte kazanmanın

     zorunluluğuKıvılcımlı’nın bu özgün analizle-

    rini “din (İslam) ile uzlaşma” arayışıolarak algılayanlar olmuştur. Bazılarıbu yüzden onu eleştirmiş, bazıları iseonun fikirlerinin kendi savundukları“İslami sosyalizm” anlayışına temelolduğunu savunmuşlardır. Bu iki“Kıvılcımlı yorumu” da hatalıdır.

    Kıvılcımlı’nın “Cennet” adlı ma-

    kalesine yaptığımız sunuşta şöyleyazmışız: “Kıvılcımlı ateist değildir,tarihsel materyalisttir. Dünyaya vetarihe dincilik-dinsizlik zıtlı pers-pektifiyle değil, sınıf çelişkileri açı-sından bakar. Bir üstyapı kurumuolan dinleri, sosyolojik ve tarihsel

    birer olgu olarak ele alır ve temelin-deki sınıfsal süreçleri analiz etmeyeçalışır. Tarihsel materyalist yöntemKıvılcımlı’ya, araştırdığı toplumsalolguyu ve süreci tarih içinde yerliyerine oturtma, zaman içindeki de-ğişimlerini doğru olarak değerlen-dirme ve çok daha köklü bir tahlilyapma olanağı sağlar… Kıvılcımlı,dönüştürmeye çalıştırdığı maddeyesadece ‘reddiye’ yazmakla yetinmez;o maddeyi derinlemesine kavrama

    -

    ya, anlamaya çalışır. Köklü ve sonuçalıcı dönüştürücülüğün yöntemi debudur zaten. Tıpkı, kapitalizmi yoketmeyi amaçlayan Marx’ın, kapitalistsistemi en iyi çözümleyen kuramcıolması gibi.” (20)

    Gerçekten de Kıvılcımlı’nıneserleri günümüzün “dinbezirganları”na karşı çokdaha etkili ve sonuç alıcı birmücadelenin argümanlarını

    sunmaktadır. “Allah”, “Mu-

    hammed”, “Kuran” lafları-nı dillerinden düşürmeyen,emekçi halkın inançlarını onukullaştırmak ve sömürülerinindevamını sağlamak için kulla-nan, böylece dini metalaştıran“günümüzün Mekkelileri”nin,din tacirlerinin silahlarını el-lerinden almaktadır. Dinci ge-ricilerin foyasını ortaya çıkar-maktadır.

    Sınıf mücadelesinin en

    önemli cephelerinden biri ta-rihtir. Tarihte kazanamayan,

    geleceği kazanma olanağını da

    yitirir. Ata(ana)larımız bunu “Geç-mişi olmayanın geleceği olamaz”diye ifade ederler. Biz gelenekçi yo-rumlara izin vermemek için şöylesöyleyelim: Geleceğe sıçramak iste-yen devrimci, geçmişten kendisinebir sıçrama tahtası bulmak zorun-dadır. Tarih alanındaki ideolojikmücadelenin amacı (ve önemi) bu-dur. Tarihteki bütün ileri atılımlarmirasımızdır ve bu miras ne kadargüçlü olursa geleceğe uzanımımız dao denli güçlü, köklü ve sağlam ola-caktır. İşte Kıvılcımlı o denli başarılıbir tarihsel damıtma işlemi (tarihselgerçekleri ortaya çıkarma işlemi)yapmıştır ki, en bizden olmayangibi görüneni dahi bizim mirasımı-za katmıştır. Gerçek de budur zaten:Muhammed gibi çağ açan bir dev-rimcinin, günümüzün karşı devrim-cilerinin, sömürücülerinin elinde neişi var?

    Halkı dönüştürmeninustalıklı politikalarıSınıf mücadelesinde kritik nokta

    halkı kimin kazanacağı ve seferberedeceğidir. Karşıt sınıfların öncü-leri arasındaki bilek güreşi tam dabu noktada verilir. Bu mücadeleyi,sömürücü sınıfların temsilcileri kâhsahip oldukları ideolojik hegemon-ya araçlarını da kullanıp gerçeklerinüzerini örterek, çarpıtarak, kâh çıp-lak zoru devreye sokarak, emekçi sı-

    nıfların temsilcileri ise var güçleriylegerçekleri ortaya çıkarmaya çalışıphalkı eğiterek, ikna ederek ve en

    Yine cezaevinde.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    20/96

    20

    önemlisi halkın kendi pratiğiyle dö-nüşebilmesinin kanallarını yaratarak

    verirler.Din, hâkim sınıfların en etkili

    ideolojik hegemonya araçlarındanve toplumumuzun ileri atılımınınönündeki en önemli ideolojik en-gellerden biri. Özgün yanı şu: Saltbir hâkim sınıf aracı değil, aynı za-manda binlerce yıldır çok değişikbiçimlerde ortaya çıkmış, toplumunhücrelerine sızmış köklü bir düşü-nüş biçimi; en etkili ideolojik hege-

    monya aracı olması da buradan kay-

    naklanıyor. Dolayısıyla bu alandaverilecek mücadele, sadece karşıt-lar arasındaki değil, aynı zamandadostlar arasındaki bir mücadele. Buiki mücadele biçiminin birbirine ka-rıştırıldığının/ayrıştırılamadığınınörnekleri çoktur. Ya salt karşıtlararası bir mücadele olarak ele alınıp,sıradan halka da ancak sömürücüsınıf temsilcilerine karşı uygula-nabilecek tarzda keskin ve sert birmücadele veriliyor ve sonuçta halkkaybedilerek din bezirgânlarınınekmeğine yağ sürülüyor; ya da saltdostlar arasındaki bir mücadeleolarak ele alınıp, hâkim sınıflarıntemsilcileriyle uzlaşmanın, bilim-sel düşünceden tavizler vermeninyolu açılıyor ve sonuçta yine dinbezirgânlarının ekmeğine yağ sürü-lüyor. Örneğin güncel ve yakıcı birsorun olan “türban olayı”nda bu ikitür zaafın yansımalarını da net ola-rak görebiliyoruz.

    Oysa yapılması gereken, egemen-

    lerin dini ile halkın inançlarını usta-lıkla birbirinden ayıracak inceltilmiş

    politikaları ve birbirlerini de etkile-yen bu iki tür mücadele alanına özgü

    farklı yöntemleri üretmek. Birbiriyledidiştiği kendi küçük dünyasındançıkıp bir halk hareketine dönüşmeyihedefleyecek bir sol ve kendi konu-şup/yazıp kendi dinlediği/okuduğusırça köşklerinden çıkıp bilimin top-lumsallaşması anlamında bir aydın-lanma hareketine destek olacak birBilim, bu ustalığı göstermek zorun-dadır.

    İşte Kıvılcımlı’nın çalışmaları, bu

    ustalıklı ve damıtılmış politikalarıüretebilmek için son derece değerlibir teorik zemin sunuyor. Hem dintacirlerini teşhir ve tecrit etmenin,hem de halkı kazanmanın ipuçları-nı veriyor. Bu çalışmaları yaparkenKıvılcımlı’nın amacı da budur zaten.Başta da vurguladığımız gibi, Kıvıl-cımlı sadece bir tarihçi ve sosyologdeğil, bir politik liderdir de. Salt biryorumcu değil, dönüştürücü ve dev-rimcidir de.

    Kıvılcımlı ve Dursunaynı safın insanlarıTürkiye’deki iki Kuran ansiklope-

    disinin yazarları ateist Turan Dursunile Marksist Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yıbuluşturan nokta da işte bu püf nok-tasıdır: Din tacirlerine karşı tavizsizbir mücadele ve halkı derinlemesineaydınlatma çabası.

    Farklı dünya görüşlerine sahipKıvılcımlı ve Dursun’un doğal ola-rak yöntemleri de farklıdır. Turan

    Dursun, tıpkı Fransız Devrimi’ninbüyük filozofları gibi, aristokrasi-nin dünya görüşü olan dini acıma-

    sızca eleştirir; İslam’ın ortaya çıkı-şından günümüze dek toplumsaldönüşüme paralel olarak geçirdiğievreler Turan Dursun’u pek ilgi-lendirmez; zaten böyle bir teorikaltyapısı da yoktur. Fakat Turan

    Dursun, Türkiye’de, 200 yıl öncesi-nin Fransa’sında olduğu gibi kendi

    fikirlerini bayrak edinebilecek birdevrimci burjuvazinin olmadığınında farkındadır. Düşünceleri doğalolarak emekçi sınıfların temsilcile-ri arasında yankı bulur; bu da onuhalk kitlelerine ve tarihsel materya-lizme yakınlaştırır; fakat bu buluş-ma tam olarak yaşanamadan Dur-sun katledilir.

    Hikmet Kıvılcımlı ise başındanitibaren emekçi sınıfların aydınıdır

    ve tarihsel materyalizmi benimse-

    miştir. Fikirlerine sahip çıkacak birsınıf aramamaktadır; o zaten bir sı-nıfın üyesidir ve binlerce yıllık tor-tulara sahip bu emekçi kitlesini na-sıl dönüştüreceğine kafa yormaktave bu çabanın teorisi yapmaktadır.Tarihsel materyalist yöntemi çokiyi özümsemiş bir kişi olarak, fikirsavaşının sadece fikirler arasındakibir savaş olmadığının, düşüncelerinaltında yatan sosyo-ekonomik sü-reçlerin bilincindedir. Hem tarihebakıp İslam’ı ve İslam’ın geçirdiğievreleri tahlil ederken, hem de gü-nümüze bakıp mevcut sınıf müca-delesine uygun taktik ve stratejilerigeliştirirken.

    Turan Dursun devrimci bir ay-dındır, bir aydınlanma kahramanı-dır. Hikmet Kıvılcımlı ise hem dev-rimci bir aydın hem de sosyalist birpolitikacıdır. Dursun ile Kıvılcımlıarasındaki fark, Voltaire ile Marx’ınfarkına benzer. Avrupa açısından

    bakıldığında bu iki büyük düşü-

    nür arasında 100 yıl vardır. FakatTürkiye gibi ülkelerde, demokratikdevrim ve sosyalist devrim süreç-lerinin iç içe geçmesi ve bu iki sü-recin gereklerinin de ancak emekçisınıflar tarafından yerine getirile-bileceği gerçeği, Voltaire ile Marx’ıbirleştirmektedir. Bu nedenle TuranDursun ve Hikmet Kıvılcımlı, fark-lı yöntemlerine karşın aynı safıninsanlarıdırlar, birbirlerini tamam-larlar. Karşıdaki gücün hem dinci

    hem de bezirgân olması, Dursun ileKıvılcımlı’yı birbirine yakınlaştır-makta, aynı safta buluşturmaktadır.

    Yaşamının son günlerinde dostlarıyla.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    21/96

    21

    Marksist kurama katkıHikmet Kıvılcımlı’nın geliştir-

    diği tarih tezi ve bu tezin ışığındainsanlığın, antik çağların, İslam’ın,Osmanlı’nın gelişiminin çözümlen-mesi, öyle yabana atılır, gelip geçici

    çalışmalar değil. Tereddüt etmedensöyleyebiliriz ki, Kıvılcımlı bu ça-lışmalarıyla, Marx sonrası Marksiz-me teorik katkılarda bulunan dünyaçapındaki kuramcılardan biri olarakdeğerlendirilmeyi hak ediyor. Enazından Türkiye gibi oldukça kök-lü sosyalizm geleneğine sahip olanbir ülkede bu alanda en önde yeralıyor. Evrensel sosyalist kuramaTürkiye’den yapılan en güçlü katkıyıtemsil ediyor.

    Marksizm, 20. yüzyıl ile birlikteAvrupa kabuğunu kırarak dünya

    -

    lılaştı. Sadece Avrupa işçi sınıfınındeğil, başta Sovyet ve Çin devrimle-ri olmak üzere dünyanın çok genişcoğrafyalarında yaşanan emekçi atı-lımlarının bayrağı oldu. Bu büyük

    pratik, Avrupa dışındaki toplumla-rın ve onların tarihlerinin tarihselmateryalist çözümlemelerini yapankuramcıları da yetiştirdi. Dr. HikmetKıvılcımlı’nın bu kuramcıların enözgünlerinden biri olarak sosyalizm

    tarihindeki yerini alacağından emi-niz. Bir kez daha genç araştırmacıla-

    rı “Kıvılcımlı hazinesi” ile tanışmayaçağırıyoruz.

    Devam eden sayfalarda bu hazi-nenin nadide parçalarından biri olan

     Allah-Peygamber-Kitap adlı eserin enilginç bölümlerinden birini okuya-caksınız. Doktor’un kendine özgübir üslubu var; bu üsluba hiç mü-dahale etmedik. Tabii ki anlaşılmazdeğil, fakat Kıvılcımlı’nın beyin kıv-rımlarında yol alabilmek için okurun

    biraz emek vermesi de gerekiyor. Za-

    ten bu uzun sunuşu da bu emeğe yolverebilmek için yazdık.

    Buyurun, Allah’ın Kuran’da dageçen 99 ismi Kıvılcımlı’ya göre neanlama geliyor…

    DİPNOTLAR 1) K. Marx, Kapitalizm Öncesi Ekonomi Şekilleri: Asya Üretimtarzı, Antik Çağ, Feodalite  , Eric J. Hobsbawn’ın önsözü, Çev.:M. Belli, Sol Yayınları, 1. baskı, Aralık 1967, s.26.2) H. Kıvılcımlı, “Tarih Tezi”, “Tarihin Gelişimi” başlıklıbölümden.3) H. Kıvılcımlı, Toplum Biçimlerinin Gelişimi  , Ekim Yayınevi,

    Ankara, 1970, s.17.4) H. Kıvılcımlı, “Tarih Tezi”, “Tarihin Gelişimi” başlıklıbölümden.5) Aynı eser, “Genel Giriş” başlıklı bölümden.6) Aynı eser, “İnsanlığın Başından Geçenler” başlıklı bö-lümden.7) Aynı eser, “Tarihsel Devrim - Sosyal Devrim” başlıklıbölümden.8) Aynı eser, “İki Çeşit Tarihsel Devrim” başlıklı bölümden.9) H. Kıvılcımlı, Tarih Tezi Işığında Allah-Peygamber-Kitap  ,Bumerang Kitaplar Yayınevi, s.12.10) Aynı eser, s.237.11) Aynı eser, s.72.12) Aynı eser, s.71.13) Aynı eser, s.113.14) Aynı eser, s.24.15) Aynı eser, s.26.16) Aynı eser, s.24.17) Aynı eser, s.34.18) Aynı eser, s.78.19) Aynı eser, s.171.20) E. Helvacıoğlu, “Kıvılcımlı hazinesi”, Bilim ve Gelecek  ,Ocak 2006, Sayı: 23, s.4.

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    22/96

    22

    Kapak Dosyası

    Allah’ın güzel isimleri ve tarihin

    kanuncul gidişiMuhammed, evrime Allah der. Sezi anla-

    mında Allah kavrayışını bilmeden tarihsel

    determinizme veya evrim görüşüne yak  -

    laştırır. Muhammed evrimi bilmeden insan

    gibi tanımlamak zorunda kalmıştır. Şüphe -

    siz ki Muhammed’in algılayışları, sezişleri

    yüzlerce yıl önceki kendi çağı ayarındaydı

    ve mistisizmlerle doluydu; o gün için busezileri yapabiliyordu. Akıl ve bilim he -

    nüz üste çıkabilecek aşamada değildi; bu

    yüzden Allah geleneği altında bastırılarak

    gelişmek zorunda kaldı. Burada yapmayı

    denediğimiz iş, dinin altında yatan tarihin

    madde ve ruhunu gözlere batırmaktır. Din

    kabuğu, o tarihte bilinç yerine geçtiği ka -

    nunlarını yani evrimi saklı tutuyordu.

    Dr. Hikmet Kıvılcımlı

    arbarlıktan medeniyete geçerken, çok tan-rı inanışından tek tanrı inanışına da geçili-yordu. Ve bu barbarcıl (tarihsel) devrim ile20 yıl içinde sıçrama ile gerçekleşiyordu.Barbar’a, Araplarda Bedevi denirdi. Ama hemen hepkomüncül gelenekleri güçlüce taşıyorlardı. İnan-dıklarına çıkarlarına ölümüne sarılırlardı. Ancakbeyinleri de yeniliğe o kadar açık tertemizdi. İna-nışları vahşi çağlardan kalma totemizme, animizme,

    ana tanrılara, baba tanrılara, doğa tanrılarına dekuzanan putataparlık idi. Ama “Allah”ı İbrahim’dennakil ile öğrenmişlerdi... Daha kesin hatlarıyla Mu-hammed çok tanrılığa karşı tek tanrı fikrini benim-semekle kalmadı, bu anlayışı zenginleştirdi. Araphalkı temiz zekâsıyla bu üstün tek tanrı fikirlerinesarılmakta gecikmedi. Çünkü pratik çıkarları da buzengin teorik gelişime paralel gelişiyordu. Tarihi ge-lişim, Muhammed’in tek tanrı kavrayışındaki zen-ginliği haklı çıkarınca, Güney Ticaret Yolu üzerin-deki Arabistan halkı lehine hızlandıkça, Araplar dagecikmiş olarak tek tanrı inanışlarını Muhammed’inzengin kavrayışına ulaştırdılar. Önce ezberlediler

    sonra onlarca yıl içinde Allah düşüncelerini tarih-sel determinizme yaklaştırdılar. Şüphesiz ki bu hepfakir fukaralar ve komün gelenekleri içinde tutunup

    kâh iktidar kâh muhalefet olarak gelişti. Azgın tefecibezirgan ve modern çağın kapitalist İslâmlığına kar-şın günümüze kadar ulaştı. Şimdi günümüzde buzengin kavrayış, hemen, hiçbir şey ifade etmeksizinde olsa kullanılmıyor bile. İçten-temiz fakir halk ço-cukları içlerindeki en insancıl kolektif duygularıylabu isimleri (Allah kavrayışını) özdeştirseler de; bun-lar sınıflı toplum cehenneminin sahtekâr İslam geri-ciliği içinde savrulup eritilip tüketiliyor; bilinçaltına

    bastırılıyorlar.Bunlar bilinçlere çıkarılabilirse kaybedilen enerji-ler yeniden kazanılamasa dahi yeni kuşakların ener- jileri olsun artık bu yönde zayi edilmesi azaltılıpdurdurulabilir.

    1) “Huvallâhüllezi lâ ilâhe illâ hû”:Allah’ın bütün diğer adlarını kendinde top-

    layan adlar adıdır: “İsm-i âzam”: en yüce ismi-dir. Şu manaya gelir: O öyle bir Allah’tır ki on-dan başka tapılacak hiç bir nesne-ilâh yoktur.Tarihsel determinizm veya doğanın ve toplumunkanunları: evrim öyle yüce bir gelişimdir ki, her

    şeyi kapsar; her şeyle sayısız örgüsünü kurarakilerler. Onu ne kadar inceleyip araştırsak tam ola-rak ele geçiremeyiz. Ancak gidiş kanunlarını yaka-

    B

  • 8/19/2019 Bilim Ve Gelecek Dergisi

    23/96

    23

    layıp onlara sürekli uyum yapmayaçalışabiliriz. Bu çabalarımız onatapma olmasa da tapmaya benzerbir korku saygı dikkat içerir ve ge-rektirir. Bu yüzden ondan başkakorkulacak, duyumda kusur etme-

    meye çalışılacak hiçbir nesne abar-tılamaz. Yani para-pul aşk-ideoloji-teori-insan-doğa aklımıza ne gelirseher şey tarihsel determinizmin kap-sadığı parçalarıdır; sadece meseleonu topyekûn kavramak ve uyumyapma çabasını sürekli artırmaktır.Yoksa herhangi bir yansımasını,parçasını abartarak tapınçlaştırmakdeğil.

    Doğanın insanlıkla birlikte akışıöyle akıl almaz bir düzenlilikte işler

    ki, onu topyekûn hissed