68
www.bahcelievlerdergisi.com AYLIK SİYASİ AKTÜEL HABER DERGİSİ AĞUSTOS 2012 SAYI: 8 DERGİSİ Sesimi duyan var mı?

Bahçelievler Dergisi sayı 8

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bahçelievler Hakkında Herşey

Citation preview

Page 1: Bahçelievler Dergisi sayı 8

ww

w.b

ahce

liev

lerd

ergis

i.co

m

AYLIK SİYASİ AKTÜEL HABER DERGİSİ AĞUSTOS 2012 SAYI: 8 DERGİSİ

Sesimi duyan var mı?

Page 2: Bahçelievler Dergisi sayı 8
Page 3: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Sıcak yaz günlerinin bizleri zorladığı bu günlerde yeni bir sayı-mızla yine sizlerleyiz. Bu ay 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’in içeri-

sinde olduğumuz için ayrıca mutluluk duymaktayım. Paylaşımın,yardımın, mutluluğun en üst seviyede olduğu bu ayda ayrıca hepi-

miz birlik ve bütünlük içerisinde yaşamalıyız. Oruç tutmanın sadecekarınlarımızı aç bırakmamak olduğunu aynı zamanda hoşgörününde olması gerektiğini unutmamalıyız. Tüm okurlarımızın MübarekRamazan ayının hayırlara vesile olmasını dilerim. Unutmamamızgereken bir diğer önemli unsur ise 30 Ağustos Zafer Bayramı’dır.

Düşmanın denize döküldüğü ve tam bağımsız Türkiye sloganlarınınatıldığı bir başlangıç günüdür 30 Ağustos. 19

Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal Ata-türk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan

bu büyük bağımsızlık ateşi 30 Ağus-tos’ta Büyük Taarruz ile düşmanın

yenilmesiyle noktalanmıştır. Böylesinebüyük bir zaferi bizlere armağan edenve bağımsızlığımızı bizlere sunan Ata-türk ve tüm silah arkadaşlarının aziz

ruhları önünde saygıyla eğiliyor, minnet-lerimizi sunuyorum.

Sinan BOZAYSorumlu Yazı İşleri Müdürü

Page 4: Bahçelievler Dergisi sayı 8

İçin

den

17 Ağustos’un Üzerinden 13 Yıl Geçti…

Bir Ulusun Diriliş Günü: 30 Ağustos

Erzurum’un Simgesi Oltu Taşı

I.Dünya Savaşı ve Sonuçları

Bir Ulusun Diriliş Günü: 30 Ağustos

17 Ağustos’un Üzerinden13 Yıl Geçti…

Polonezköy Doğal GüzellikleriyleSizleri Bekliyor

Polonezköy Doğal GüzellikleriyleSizleri Bekliyor

I.Dünya Savaşı ve Sonuçları

Erzurum’un Simgesi Oltu Taşı

44

88

1010

1616

2626

Page 5: Bahçelievler Dergisi sayı 8

BAHÇELİEVLER DERGİSİBozbir Reklam Org. Danş. Tem. Hiz.Tar. ve Hayv. San. Tic. Ltd. Şti.www.bahçelievler.com.trwww.bahcelievlerdergisi.com

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri MüdürüSinan Bozay

Genel Yayın KoordinatörüHasan Birinci

EditörTahsin Eren Sayar

Hukuk DanışmanıAv. Niyazi Serttaş

İdari İşlerAyla Yeter Ekinci

TasarımAlper Dinçel

Yönetim MerkeziŞirinevler Mah. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. Saadet İş Hanı No: 20 Kat: 4 Daire: 14 Bahçelievler / İstanbulTel: 0212 644 05 35Cep: 0532 730 67 78e-mail:[email protected]@bahcelievlerdergisi.comwww.bahçelievler.com.trwww.facebook.com/bahcelievlerdergisiwww.twitter.com/bevlerdergiBasım YeriHD Organize Matbaa Üçevler Mahallesi Dursun Aslan İş MerkeziNo:17 Nilüfer / BURSA Tel: 0224 443 14 40Bahçelievler Dergisi basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

OsmanlıOsmanlı

Bahçelievler Belediyesi Kültür Sanat FaaliyetleriBahçelievler Belediyesi Kültür Sanat Faaliyetleri

Milli Eğitimin Kurucu Kurumu: Köy EnstitüleriMilli Eğitimin KurucuKurumu: Köy Enstitüleri

İçinden

Tarsus İsmi ve Tarihçesi

Tarsus İsmi ve Tarihçesi

Türk Boks Tarihinin Efsanesi

Türk Boks Tarihinin Efsanesi

Evcil Hayvan BakımıEvcil Hayvan Bakımı

3030

4040

4242

5555

5656

6060

Page 6: Bahçelievler Dergisi sayı 8

17 Ağustos sabahında birçok can artık bu dünyadangöçüp gitmişti. Ülkemizin tarihi boyunca yaşadığı enbüyük yıkımlardan biri olan Gölcük Depremi birçok canıda beraberinde götürmüştü. Göçük altında kalan binlerceinsanlardan kimisi hayata dönerken kimisinin bir mezarıbile olmadı. 17 Ağustos sabahı saat 03:02 sularında ger‐çekleşen deprem Kocaeli/Gölcük merkezli 7,5 büyüklü‐ğünde gerçekleşti. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm,23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut,42.902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göreise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır‐hafif 100.000'e yakın yaralıolmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremdendeğişik düzeylerde etkilen‐miştir. Bu nedenle Türki‐ye'nin yakın tarihini derin‐den etkileyen en önemliolaylardan biridir. Depremgerek büyüklük, gerek et‐kilediği alanın genişliği, ge‐rekse sebep olduğu maddikayıplar açısından son yüz‐yılın en büyük depremle‐rinden biridir. Depreminodak derinliğinin 10‐15 kmolduğu ve sağ atımlı 120km civarında bir fay hare‐keti ortaya çıktığı yapılanincelemelerle belirlenmiştir.Ana deprem dalgasının ar‐

dından büyüklüğü 4,0‐5,0 değerlerinde olan çok sayıdaartçı depremler meydana gelmiştir.

Deprem merkez üssüne en yakın ivme kaydı, Afet İşleriGenel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi tarafındantüm Türkiye çapında kurulmuş ve işletilmekte olan KuvvetliYer Hareketi Kayıt Şebekesi'nin bir istasyonu olan İzmitMetoroloji İstasyonu'ndan alınmıştır. Buna göre, maksimumivme, kuzey‐güney doğrultusunda 163 mG, doğu‐batı doğ‐rultusunda 220 mG ve düşey doğrultuda 123 mG dir. Herüç birleşen de birbirleri ile kıyaslanabilir büyüklüktedir.

Bu bölgede aslında geçmişte de birçok deprem ya‐şanmıştı. Adapazarı merkez üssü olmak üzere 1943,

1957, 1967 yıllarında şid‐detli depremler olmuştur.Geçmişteki tarihlere bak‐tığımızda ortalama 30 se‐nede bir bu bölgede büyükdepremler olmaktadır. 1999depreminden sonrada be‐lirli periyotlarda ve çeşitlibüyüklüklerde depremlerinbeklenmesi bu fay hattınınkarakteristik özelliğindenkaynaklanmaktadır.

Depremin bu kadar çokcan kaybına yol açmasınınsebebi olarak kaçak yapılar,standartlara uygun olma‐yan binalar ve daha ucuza

17 Ağustos’un Üzerinden13 Yıl Geçti…

Bahçelievler Dergisi Ağustos 20124

Haber

Page 7: Bahçelievler Dergisi sayı 8

mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösteril‐mektedir. Depremden sonra tüm Türkiye'de geçerli olmaküzere deprem yönetmeliği çıkarılmış, zorunlu deprem si‐gortası gibi birtakım düzenlemeler getirilmiştir.

Fakat ne yazık ki verilen cezaların birçoğu sadece res‐miyette kalmıştır. Düzce Ersoy Apartmanı’nda 36 kişi öldü,dava zaman aşımına uğradı. Düzce Ömür Hastanesi’nde11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı. Yalova CeylankentSitesi’nde 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları er‐telendi. Kocaeli Ubay Apartmanı’nda 58 kişi öldü, müte‐ahhit hakkında verilen ceza ertelendi. Yüksel Sitesi: 316kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi. Can Gö‐çer ve Zafer Çoşkun’un davaları Veli Göçer'in oğluyla ortağıyakalanamadığı için haklarındaki dava zaman aşımına girdi.Sakarya’da 695 davadan sadece 5 kişiye ceza çıktı. Kocae‐li’nde 600 dava açıldı, 12 kişi 10'ar ay hapis cezası aldı.6'sının cezası infaz edildi, 6'sı için süre istendi. Yalova’da173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Cezaaldığı bilinen tek isim Veli Göçer 18 yıl 9 ay hapse mahkûmedildi. Düzce’de Yaklaşık 220 dava açıldığı sanılıyor. Yargı‐lamaların sonucunda hiç kimse cezaevine girmedi.

Bu büyük depremde verilen resmi rakamlar illere göreölüm rakamları ise şöyledir. Bolu: 270, Bursa: 268, Eski‐şehir: 86, İstanbul: 981, Kocaeli: 9.477, Sakarya: 3.891,Yalova: 2.504, Zonguldak: 3 olmak üzere toplamda 17.480kişidir. 2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Rapo‐ru'nda ise can kaybı sayısı 18.373 olarak güncellenmiştir.

Aynı Araştırmaya göre:

Yaralı sayısı: 48 bin 901, Sakat kalan: 505, Yıkılan ve

ağır hasarlı bina: 96 bin 796 konut ve 15 bin 939 işyeri,Orta hasarlı konut: 107 bin 315, Orta hasarlı işyeri: 16bin 316, Az hasarlı konut: 113 bin 382, Az hasarlı işyeri:14 bin 657, Prefabrik talep sayısı: 43 bin 264, Dağıtılanprefabrik sayısı: 40 bin 786’dır.

Depremden sonra dünyanın birçok yerinden de ülke‐mize yardımlar olmuştur. Japonya, Belçika, İsrail, Azerbay‐can, Bangladeş, KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi, Birleşik ArapEmirlikleri, Suudi Arabistan, Fas, Cezayir, Almanya, İtalya,Pakistan, Ürdün, Fransa, Rusya, İngiltere, Mısır, Yunanistan,Gürcistan, İsveç, Macaristan, Malezya, Finlandiya, AmerikaBirleşik Devletleri gibi birçok ülke yardımlarda bulunmuştur.

Günümüzde depremzedeler yaralarını halen sarmayadevam ediyor. Yapılan yeni konutlar ve alınan önlemlerleyeniden yapılar yapılmakta. Umarız bundan sonraki yıllardadoğanın kurallarına aykırı gelmeden yaşamaya bilebiliriz.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 5

Haber

Page 8: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Ramazan ayının temmuz ayına denk gelmesi şüphesizki birçok kişiyi etkilemekte. Oruç tutacakların yaşa‐yacağı susuzluk ve halsizliğe karşı birçok meyve bü‐

yük faydalar sağlamakta. Oruç tutacak olanların zorlan‐mamaları için serinleten gıdalar almaları gerekiyor. İşteoruç tutacakların susuzluğunu giderecek olan bazı gıdalar:

Şeftali: Vücudun hastalıklara karşı direncini arttırır. Bağırsakları

yumuşatır. Hazmı kolaylaştırır. Susuzluğu ve ağız kokusunugiderir. Cildi nemlendirir dudaklara sürüldüğünde nemlendiriciözelliği ile oruç tutanların dudaklarının kurumasını önler.

Meyan şerbeti: Bağışıklık sistemini güçlendiren ve sıcak havalarda

gazlı içeceklerin yerine tercih edilmesi gereken ve susuzluğugün boyu gideren ender içeceklerden bir tanesi.

Siyah üzüm: Antioksidan özelliği çok kuv‐vetli olan ve yaz aylarında ko‐

layca bulunabilen siyahüzüm de susuz‐

luğu giderengıdalarınbaşındageliyor.

Kavun ve karpuz: Yaz meyvelerinden olan kavun ve karpuz da sahurda

soğuk olarak tüketildiğinde uzun süre su içme ihtiyacınıgideriyor.

Ev yapımı Yoğurt: Evde hazırlanacak olan mayalanmış tuzsuz yoğurt da

susuzluğu gidererek yazın sıcak günlerinde oruç tutanlarakolaylık sağlıyor.

Domates: Yüzde 95 oranında su içeren domates, serinleten bir

sebze. Domateste bol miktarda magnezyum, potasyumve kalsiyum, ayrıca vitamin ve lif bulunuyor.

Hurma: Bol miktarda potasyum, magnezyum ve demir içeren

hurma adete bir mineral bombası.

Spor yapanların harcadıkları enerjiyi hızlı bir şekilde yeni‐den veriyor. Çöl meyvesi hurma, susuzluğu da gideriyor. Ma‐den suyu: İçme suyuna kıyasla manden suyunda, sodyum,magnezyum, kalsiyum gibi değerli katyonlar içerir. Ayrıca klo‐rür, sülfat, nikrat ve hidrojen karbonat gibi anyonlar bulunuyor.Soda susuzluğu gidermekte oldukça etkili bir içecek.

Ramazan’da Sıcak Havalara Dikkat

Bahçelievler Dergisi Ağustos 20126

Sağlık

Page 9: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 7

Haber

Ramazan’ın Habercisi MahyalarAslında Ramazan Ayı’nın en neşeli habercilerin‐

den biridir mahyalar. Ramazan geldiğinde ca‐milerde minareler arasında gördüğümüz mah‐

yalar gecelerimizi aydınlatırlar bir ay boyunca.Üzerlerine Hazreti Peygamberin Hadisleri’nin ve ayet‐lerin yazıldığı güzel sözler müthiş bir seyir zevki sunarbizlere. Osmanlı döneminde yağ kandilleri ile yapılanmahyalar, günümüzde elektrik ampulleri ile yapılmak‐tadır. Ramazan aylarında camilerin minareleri arasınagerilen ışıklı yazı şeritlerine mahya, bu yazıları hazır‐layan sanatçıya da mahyacı denir.

Eskiden mahyacılık, büyük bir ustalık isteyen ger‐çek bir sanat dalıydı. Bu alanda yetişmiş büyük us‐

talar, yerlerini alacak olan çıraklara işin bütün in‐celiklerini öğretirlerdi. Mahya kurmak için, camininen az iki minareli olması gerekir. Eskiden böyle bü‐yük camilerde, iki minare arasına ip veya teller ge‐rilir, mahya ustası da, genellikle zeytinyağ doldu‐rulmuş kandilleri veya mumlu fenerleri ipin üzerinedizerek istediği dinî yazıyı yazar, hatta resimler ya‐pardı. Bütün ramazan boyu bu kandiller, rüzgârarağmen geceleri pırıl pırıl yanardı. Camilerin elek‐trikle aydınlatılmaya başlamasından sonra, mahya‐cılık kolaylaştı ve ayrı bir sanat olmaktan çıktı. Kandilyerine renkli elektrik ampulleriyle ve yeni yazıylamahya kurma geleneği bugün hâlâ sürdürülüyor.

Page 10: Bahçelievler Dergisi sayı 8

30 Ağustos Zafer Bayramı Başkumandanlık Mey‐dan Muharebesi sonucunda elde ettiğimiz büyükzafer sonucu kutlanan önemli bir gündür. Her nekadar düşmanlar ülkemizi o gün terk etmemiş olsada sembolik olarak düşman askerlerinin ülkemiz‐deki tüm etkinliğini kaybettiğinin resmidir bu büyükzafer. Büyük Taarruz’dan önce düşmanla birçokcephede savaşan Mustafa Kemal ve askerleri artıkdüşmana son darbeyi indirme zamanı geldiğinidüşünmekteydiler. Kurtuluş Savaşı’nın son evresiolan bu savaş ayrıca uzun yıllardan sonra savunmayerine hücum yaptığımız ilk savaştır. Nitekim 9 Ey‐lül’de İzmir’in düşman işgalinden kurtulmasıyla busüreç sona ermiştir.

23 Ağustos ‐ 12 Eylül 1921 tarihleri arasında ya‐pılan Sakarya Savaşı'yla Yunan orduları gerilemekzorunda kaldı. Bu uzun zamandır Türk ordularının

elde ettiği ilk başarıdır. TBMM tarafından SakaryaSavaşı'ndan sonra Mustafa Kemal'e mareşal ve gazi

unvanları verildi. Tarihin bu dönüm noktasından sonraYunan ordularının topraktan atılma kararı alınır. Sad

planı adı verilen tarrruz planı ocak ve nisan aylarında ikikez ertelenir. Tarruzun hazırlıkları tam anlamıyla ağustosayında tamamlanır. Batı cephesinin kuzeyindeki ve güney

cephesindeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilikiçinde Kocatepebölgesine kaydırıldı. İs‐

tanbul'daki cephane depolarındansilah ve cephane gizlice Ana‐

dolu topraklarına getir‐tildi. İtilaf Devletleri

tarafından tahripedilerek kullanıl‐maz hâle getirilentoplar onarıldı.Yeni silahlar satınalındı. Orduyataarruz eğitimiyaptırıldı. GaziMustafa Ke‐mal'in başko‐mutanlığını

Bir Ulusun Diriliş Günü:30 Ağustos

Bahçelievler Dergisi Ağustos 20128

Tarih

Page 11: Bahçelievler Dergisi sayı 8

yaptığı Türk ordusu, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı.Birkaç saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağus‐tos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı.Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis de vardı.

Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı içinBaşkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.

Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonraYunan orduları İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'deİzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalindentemizlenmiş oldu.

Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyon‐karahisar, Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir'dekutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân edilmesi1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. Zafer Bayramı, tümyurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve birçok vatan‐daş, Ankara'da Anıtkabir'i, diğer illerde de anıt ve şehit‐likleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk'e, silâh arka‐

daşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarınısunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî bir‐likler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerdede çeşitli kutlamalar yapılır. 30 Ağustos günü, Türkiye'deresmî tatildir.

Her yıl, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokul‐ları bu tarihte mezun verir. Tüm subay ve astsubay rütbedeğişiklikleri bu tarihte geçerli olur.

Günümüzde bu zafer bayramının önemini daha çokhissetmemiz gerekmektedir. Düşman işgalinden kur‐tulduğumuz günden sonra Mustafa Kemal Atatürk ön‐cülüğünde gerçekleştirilen devrimler ve kazanımlar ül‐kemizi her geçen gün daha yüksek ve daha çağdaş birtoplum haline getirmek için atılmış adımlardır. Ulu Ön‐der’in izinde kurulan Cumhuriyeti korumak ve kolla‐mak başlıca görevimiz olmalı ve bunun bilincinde ya‐şamalıyız.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 9

Tarih

Page 12: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201210

Gez

i

Yılın son yaz ayı Ağustos’u huzurlu bir şekilde geçir‐meniz için İstanbul çevresinde birçok alternatif sizleribekliyor. Bunlardan biri de Anadolu Yakası’nda yer

alan Beykoz ilçesine bağlı Polonezköy’dür. Eski adı Adampololan bu şirin tatil kasabasının tarihi 1830lara kadar dayanır.O yıllarda Polonya Ayaklanması sırasında hükümet başkanı,daha sonra da Polonyalı sürgünlerin siyasî lideri olan PrensAdam Czartoryski tarafından 1842 yılında kurulan Polo‐nezköy kurucusunun adı olan Adam’dan dolayı Adamköy(Lehçe: Adampol) olarak türetilmiştir. Köyün bulunduğuarazi, 1830'lu yıllarda Saint Benoit Fransız Lisesi'ni yönet‐mekte olan Lazarist rahipler tarafından çiftlik olarak dadüzenlenmiştir. O zamanlar Polonyalıların siyasi göçününmerkezi Paris’ti. Prens Adam Czartoryski’nin amacı ise,ikinci bir siyasi merkezini Osmanlı Devleti sınırları içindekurmaktı. Bu amaçla Michal Czajkowski’yi temsilcisi sıfa‐tıyla Osmanlı Devleti’ne gönderdi. İstanbul’a geldiktensonra 1850 yılında İslamiyet’i kabul ederek Mehmed SadıkPaşa adını alan Czajkowski, Osmanlı Devleti’nde faaliyetgösteren Lazaryen rahiplerden gelecekte Adampol’un ku‐rulacağı ormanlık bir araziyi satın aldı. İlk başta ancak 12kişinin oturduğu köye son‐raki yıllarda en çok geliştiğidönemde 220 sakin yerleşti.

Yıllar geçtikçe Polonez‐köy/Adampol gelişti, köyünnüfusu 1830 Polonya Ayak‐lanması ve 1853 Kırım Sava‐şına katılan askerlerin yanısıra Sibirya sürgünü ve Çerkesesaretinden kaçan Polonya‐lılarla arttı. İlk Polonezkoy sa‐kinleri çiftçilik, hayvancılık veormancılıkla meşguldü. DahaII. Dünya Savaşı öncesindenbaşlayarak ilk tatilciler Polo‐nezköy’e gelmeye başladı.

1938 yılında Polonezköy sakinleri T.C. vatandaşlığınakabul edildiler. 1968 yılında Polonezköy sakinleri işledikleritopraklar üzerinde tapu hakkına sahip oldular. Öte yan‐dan, Czartoryski ailesinin vârisleri ise Polonezköylüler le‐hine iyelik haklarından vazgeçtiler.

Günümüzde coğrafi konumu ve güzel olanakları ilemanzarası bu kasabayı güzel bir tatil köyüne dönüştürm‐üştür. Polonezköy’de toprak köy sakinlerine ya da Polo‐nezköy’e dinlenmeye gelen zengin ve meşhur şahıslaraaittir. Polonezköy’un gelişmesi ve köydeki ekonomik şart‐ların düzelmesiyle birlikte 1980’li yıllarda yurt dışına göçeden gençler Polonezköy’e geri dönmeye ve köyde pan‐siyon, lokanta ve çayevi işletmeye başlamışlardır.

Birçok ünlü isim de buraya gelmiştir. Polonezköy’egelen ünlüler arasında Macar piyanist Franz Liszt (1847),Fransız yazar Gustave Flaubert (1850), Çek yazar KarelDroz (1904), T.C.’nin ilk Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk(1937), sonradan Jan 23 adıyla Papa olan Nuncio PiskoposAngelo Roncalli (bu ziyaret sırasında birkaç Adampolluçocuğa konfirmasyon sakramentini vermişti) ve T.C. Hü‐

kümeti temsilcileri ile birliktePolonezköy’e gelen, Polon‐ya’nın II. Dünya Savaşı son‐rasındaki dışişleri bakanıAdam Rapacki (1961) de bu‐lunuyor. Ayrıca, dünyaca ta‐nınan soprano Leyla Gencerde burada doğmuştur.

Köyü 1985 yılında T.C.Cumhurbaşkanı Kenan Ev‐ren, 1994 yılında ise, PolonyaDevlet Başkanı Lech Walesaziyaret etti. Bir sonraki Po‐lonya Devlet Başkanı Alek‐sander Kwasniewski ise ilki1996 ve ikinci 2000 yılında

Polonezköy Doğal Güzellikleriyle Sizleri Bekliyor

Page 13: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 11

Gezi

olmak üzere iki defa Polonezköy'ü ziyaret etmiştir. Son zi‐yareti esnasında Aleksander Kwasniewski, Zofia Rizi AnıEvi'ni de gezmiştir. Bu ziyaretten iki sene sonra Polonez‐köy’un kuruluşunun 160. yıldönümü törenle kutlanmıştır.

Türkiye‐Polonya ilişkilerinin gelişmesi sayesinde Polo‐nezköylüler bir taraftan sık sık Polonya’dan gelenleri mi‐safir ederken, diğer taraftan da atalarının ülkesini ziyaretegitmektedirler.

Günümüzde Polonezköy’de yaklaşık olarak 1.000 kişiyaşamaktadır. Bunlar arasında 40 kişi düzgün Lehçe ko‐nuşmaktadır. Adampol‐Polonezköy’de her yaz Polonez‐köy’ün Polonya ile olan bağlarını vurgulayan Polonezköyfestivali düzenlenmektedir. Polonezköylüler, bu festivalekatılan folklor gruplarını kendi maddi olanaklarını kulla‐narak davet etmektedirler.

Polonezköy’e ulaşım ise oldukça kolaydır. İstanbul'unAvrupa yakasından yola çıkıp Fatih Sultan Mehmet Köp‐

rüsü'nü geçtikten sonra, Kavacık sapağından, Kavacık mev‐kiini geçtikten 1 km. sonra sola dönüp daha sonra Acarlarsitesinden sağa dönerek Polonezköy'e tabelaları izleyerekulaşılabilir. Yeşillikleriyle de ünlü bu muhteşem yerde gö‐rülmeye değer birçok eser de vardır. Bunlardan biri ZofiaRizi Anı Evi’dir. Halkın ziyaretine açık olan Zofia Rizi AnıEvi'nde Polonezköy ve Rizi ailesiyle ilgili fotoğraf ve do‐kümanlar sergilenmektedir. Zofia Rizi Ani Evi, Zofia Rizi'ninbabası Wincenty Ryży tarafından 1881‐1883 yıllarındainşa edilmiştir. Rizi ailesinin evi köydeki en gösterişli ev‐lerden biriydi. O dönemin tipik Polonya Köy Evi mimarîsinisergileyen bu ev, orijinalliğinden hiçbir şey kaybetmemiş‐tir. Köyü ziyaret eden turistlerce sık sık övülür, yemyeşilbahçesiyle birçok insanı etkiler. Bugün Zofia Rizi Ani eviPolonezköy tarihinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Polonya‐ Türkilişkilerinde de dostluğun sembolü olarak anılan buev, resmî ziyaretlerde Polonezköy’ünde önemli bir rol al‐dırmıştır. Türk ve Polonya hükümet temsilcileri Polonez‐

Page 14: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Gez

i

köy’e yapılan resmî ziyaretlerde Zofia Rizi Anı Evi ziyaretetmeyi ihmal etmezler. Zofia Rizi Anı Evi Polonya ve diğerülkelerden gelen turistleri de misafir etmektedir. Türkiyedışında, İnternette, kitaplarda, gezi turlarında sık sık anılanbir yer olmuştur.

Bir başka tarihi mekan ise Czestochova Meryem AnaKilisesi’dir. Polonezköy'deki ilk dinsel yapı 1842 yılındainşa edilen Azize Anna kilisesidir. 1894'deki İstanbul dep‐reminde eski küçük kilise'nin yıkılmasının ardından,1914'de bugünkü Czestochovalı Meryem Ana Mabediinşa edilmiştir. Ayrıca Polonezköy Mezarlığı da Polonez‐köy'ün Polonya kökenli kurucularının ve bugünkü Polonyalısakinlerinin ebedi dinlenme yeridir.

Polonezköy mezarlığı köy yolunun çatallandığı yerde,etrafı çevrili, hafifçe aşağıya süzülen eğilimli bir alandakurulmuştur. Etrafı yerel geleneğe gore taçtan duvarı üze‐rine işlemeli demirle çevrelenmiştir ve ortasında uzun birçam ağacı bulunmaktadır. İsmen kimlere ait olunduğuhalen bilinmese de, tahminen Fransız lazaryenleri tara‐fından defnedilmiş olan Adampol Mezarlığı köyün günü‐müze kalan mezarıdır. Adampol'un ilk kolonistlerinin me‐zarları mezarlık toprağına karışmış, sahibi meçhul, ufaktoprak tepecikleri halinde günümüze kadar gelmiştir. Üzer‐lerinde yazan "Hürriyet için savaştı" yazılı haçlar, eskiliktençürümüştür.

Ludwika Sniadecka, Wladyslaw Jelenski, Antoni Wie‐ruski gibi ünlü pek çok kişinin yanı sıra, bazıları tarafındanİmparator Franz Jozef'in oğlu olarak kabul edilen Adam‐pol'un en esrarlı sakini Heinrich Albertall ya da "BüyükPrens Halicz Halicka" gibi giz dolu ve adları az duyulmuşkişiler fırtınalı yaşantılarından sonra ebedi huzuru Adam‐pol Mezarlığı'nda bulmuşlardır.

Michal Czajkowski İstanbul'da 22 Şubat 1866 tarihindeölen eşi Ludwika Sniadecka'yı buraya defnetti. Bu Adam‐pol Mezarlığı'nda üzerinde yazılı bir kitabenin bulunduğuen eski mezardır. Sniadecka'nın mermerden lahdi üzerinePolonya Cumhuriyeti'nin (Polonya‐Letonya‐Rus) ve Snia‐decki ile Czajkowski ailelerinin armaları işlenmiştir. Me‐zarın üzerindeki ince sütun yarım kalmış bir ömrü sem‐bolize etmektedir.

Page 15: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Gezi

Ancak enönemlisi, bura‐da üzerleri güzelve belki biraz ar‐kaik bir Lehçe ileyazılmış mezartaşlarının altındayatan Polonyalı‐lara, ulusal ayak‐lanmaların vevatanlarının öz‐gürlüğü için baş‐ka sancaklar al‐tında yapılan sa‐vaşların askerle‐rine ait 270 me‐zar bulunuyor

olmasıdır. Adampol'deki en eski mezarlar, girişten itibaren,mezarlığın orta ve sol bölümünde kümelenmişlerdir. Ço‐ğunluğu isimsiz ve topraktan yapılma mezarlardır. Ancakayaklanmalarda ve Türkiye'de oluşturulan Polonya birlik‐lerinde savaşmış Polonyalı subaylara ait birkaç ilginç mezar,anıt mezar şeklinde, günümüze kadar gelmiştir. Mezartaşlarının hemen hepsi Polonyaca ile yazılmıştır.

Birbirinden güzel tarihi eseler barındıran bu cennetkasaba ayrıca doğal güzellikleriyle de insanlara müthişseyir zevki sunuyor. Polonezköy'de yaklaşık 10 kadar Club

Otel, Otel ve Butik Otel statüsünde bulunan tesisler debu şirin kasabada kalmak isteyenlere konaklama olanağısağlıyor. Ayrıca 20 kadar pansiyon da bir başka alternatifseçeneği. Kısaca Polonezköy bunaltıcı yaz günlerinde siz‐lere güzel bir seçenek olarak gözüküyor. Hafta sonlarınızıdeğerlendirebileceğiniz ve İstanbul’un bunaltıcı ortamın‐dan bir süre de olsa kurtulmanızı sağlayacak bu kasabasizleri beklemekte.

Page 16: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201214

Sağlık

Vitamin Deposu KarpuzYaz aylarında aşırı yağlı yemekler yemek birçoğumuz

için sorun yaratabiliyor. Ayrıca meyvelere yönelmekkilo vermemizde de oldukça etkili oluyor. Bu mey‐

velerden biri de şüphesiz ki karpuzdur. Yaz aylarının vaz‐geçilmez meyvesi olan karpuz birçok fayda da içermektedir.Ana vatanı Afrika olan karpuz ülkemizde de oldukça genişalanlara yayılmıştır. Dünya karpuz üretiminin yüzde beşiülkemizde gerçekleştirilmektedir. Sıcak iklimleriseven karpuzun yetişmesi için en az 12derecelik bir hava olması gerek‐mektedir. Karpuz birçok yararasahiptir. Unutkanlığı gider‐mesi, kansere karşı etkiliolması kanı temizle‐mesi, böbreklerdekikumu ve taşı temiz‐lemesi bunlardanbazılarıdır. Karpuzunyüzde doksan beşisu olmasından dolayıidrar sökmede oldukçafaydalıdır. B Ve C vita‐mini içermesi de diğer ar‐tıları. Az miktarda da olsabarındırdığı likopen maddesi,kalbi enfarktüs olasılığına karşı koruyor.

Karpuzun bu özelliklerinden yararlanmak için yemektençok önce, mide boşken tüketmek gerekiyor. Çünkü, yemeksonrasında yendiğinde sindirim güçlüğü yaşanabiliyor.İlginç olan, karpuzun besin değerinin, diğer birçok besindeolduğu gibi kabuğunda saklı olması. Bu nedenle, olabildiğincekırmızı etli kısmın altındaki beyazımsı kısmı tüketmeyebakmalısınız.

Kısa sürede çok kilo vermenin bir yoluda karpuz rejimi yapmaktan geçiyor.

Bol miktarda su içermesi, şekerbarındırması ve boşaltımı

hızlandırması gibi özellik‐leri nedeniyle kilo ver‐

meyi sağlayabiliyorama süreyi kısa tut‐mak ve tek yanlı bubeslenmeye yüklen‐memek koşuluyla. Kı‐sacası karpuz mey‐

vesi birçok alanda biz‐lere fayda sağlamakta.

Yaz aylarında düzenli ola‐rak ve dozunda karpuz tü‐

ketimi vücudumuz için bin birtürlü deva.

Page 17: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 15

Ülkemiz ve milletimiz adınabarış ve huzur içinde geçirmenizdileğiyle Mübarek RamazanBayramınızı kutlarım.

İbrahim ÇELEBİAnavatan Partisi Genel Başkanı

Ülkemiz ve milletimiz adınabarış ve huzur içinde geçirmenizdileğiyle Mübarek RamazanBayramınızı kutlarım.

İbrahim ÇELEBİAnavatan Partisi Genel Başkanı

Page 18: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201216

1.Dünya Savaşı, 4 yıl boyunca süren bu kanlı savaş vesonucunda gerçekleşen yüzbinlerce ölüm. Tamamen an‐lamsızca bir sebepten çıkan savaşın altında yatan gerçeksebepler oldukça farklıydı tabi ki. 20. yüzyılda dünya ça‐pında yapılan iki büyük savaştan birincisi olup dünya mil‐letlerinin çoğunun yer aldığı 1914'ten 1918'e kadar sürenküresel bir askeri çatışmadır. 28 Temmuz 1914 tarihindeAvrupa'da başlayan bu savaş dünyanın dört bir yanındakiülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere deyayılması nedeniyle Dünya Savaşı ve Büyük Savaş olarakadlandırılmıştır. Dört yıl süren savaş, 1918 yılında sonaermiştir. I. Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devletekarşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletinbulunduğu, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır.I. Dünya Savaşı Avrupa'da İttifak Devletleri diye adlandı‐rılan Almanya, Avusturya‐Macaristan İmparatorluğu, Os‐manlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı ile İtilaf Dev‐letleri diye adlandırılan Britanya İmparatorluğu, Fransave Rusya İmparatorluğu önderliğindeki Sırbistan, Karadağve Belçika devletleri arasında gerçekleşmiştir. Savaşa son‐radan İtilaf Devletleri tarafında İtalya, ABD, Japonya, Yu‐nanistan, Portekiz ve Romanya da katılmıştır.

Bu büyük savaşın yaşanmasında tabi ki birçok siyasi se‐bep bulunmaktadır. Avrupa'da 16. yüzyıl'da yaşanan Kato‐lik‐Protestan ayrışmasıyla, Kutsal Roma Cermen İmparator‐luğu'na bağlı prenslikler, farklı taraflarda savaşmışlar, tarihteOtuz Yıl Savaşları (1618‐1648) olarak bilinen bu savaş daVestfalya Antlaşması'yla sona ermiştir. Savaş sonucunda,

bugün bile Avrupa Birliği'nin kökenini oluşturan Kutsal RomaCermen İmparatorluğu dağılmıştır. Savaşın sonunda Fran‐sa'nın güçlenmesi, tam aksine Kutsal Roma Cermen İmpa‐ratorluğu'nun ve Habsburg Hanedanı'nın zayıflaması sözkonusudur. Bu sonuç Almanya için 19.yy'a kadar sürecekbir zayıflık dönemine ve yine bu tarihlere kadar birliğini ku‐ramamasına neden olmuştur. Sanayi Devrimi ve Sömürge‐cilik hareketlerinde de bu olay etkisini göstermiş ve İngiltereile Fransa sömürgecilik alanında hızla güçlenirken Alman‐ya'nın bu alanda geri kalmasına neden olmuştur.

1815'te yapılan Viyana Kongresi ile Avrupa'ya ve genişanlamda dünyaya yeni bir statü getirilmiş ve buna göregüçler dengesi kurulmuştur.Kırım Savaşı'nda (1853‐1856)bu dengelerin Rusya lehine değişmesine engel olmak için,Haçlı Seferleri'nden sonraki en önemli ittifakla, AvrupaDevletleri, Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte Ruslara karşısavaşmıştır. Yenilgiye uğrayan Ruslar, etkisi 1917 EkimDevrimi'ne kadar sürecek siyasi ve ekonomik dalgalan‐malar yaşamıştır. Yine bu savaşın sonunda, İtalya Birliği'negidecek yollar da açılmıştır. 1870 Sedan Muharebesi ileAlmanya ve İtalya'nın birliklerini kurmaları ve büyük dev‐letler olarak devletler arası ilişkilerde yer almak için giri‐şimlerde bulunmaları, Viyana Kongresi statükosunu vegüçler dengesini büyük ölçüde değiştirmişti. Bundan son‐rası ise yeniden bir dengenin kurulması girişimlerine, Av‐rupa'da yeni blokların ortaya çıkmasına ve bunların bir‐birleriyle çatışmasına yol açmıştır. Bloklar arasındakigerginlik de karşılıklı silahlanmaya neden olmuştur. Bu

I.Dünya Savaşı ve SonuçlarıTa

rih

Page 19: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 17

da silahlı barış dönemini ortaya çıkarmıştır. Budönemde bloklar ve devletlerarası ilişkilerdeçok yönlü gelişen çatışmalar, gerginliğidaha da arttırmış ve devletleri birsavaşın eşiğine getirmiştir. Bugenel çerçeve içinde I.Dünya Savaşı'nın nedenleriçeşitli ekonomik, siyasi, as‐keri gelişmelere dayanmaktadır.Bunlara büyük devletlerin çıkar he‐saplarını da eklemek gerekir. Öze‐likle Prusya'nın Avusturya'yı yenip Almanbirliğini sağladıktan sonra yeni ortaya çıkanAlman İmparatorluğu'nun elinde önemlisömürgeleri olmamasına rağmen dönemin süper gücüBritanya İmparatorluğu'na karşı koyabilecek hatta onugeçebilecek bir sanayi, insan gücü ve teknoloji haline gel‐mesi ve bunun başta İngiltere ve Fransa tarafından en‐gellenmek istemesi başlıca çekişme kaynağıdır.

Sanayi Devrimi ve Sömürgecilik sonucunda ekonomikpozisyonlarını güçlendiren İngiltere ve Fransa, karşı ta‐raftaki Almanya ve İtalya gibi ülkelerden ekonomik olarakçok ilerideydi. Almanya ve İtalya, siyasi birliklerini oluş‐turduktan sonra, 1914'e kadar olan süreçte aradaki farkıkapatmaya çalışmışlardır. İngitere ve Fransa'nın ekonomikhakimiyet alanlarını koruma, Almanya'nın ise bu alanlarıele geçirme niyeti savaşın başlıca ekonomik nedenlerin‐

dendir. Bu nedenler, sömürgeler, de‐niz yollarının hakimiyeti, uluslarası ti‐

caret imtiyazları gibi ana başlıklarda de‐ğerlendirilebilir.

Öte yandan 19. yüzyıl sonlarından itibaren kul‐lanılmaya başlayan ve neredeyse 20. yy'a damgasını vuranpetrol yataklarının mülkiyeti de savaşın temel ekonomiknedenlerindendir. Osmanlı İmparatorluğu'nun hakimiyetialtındaki Orta Doğu petrol varlığı, 19. yy sonlarında özel‐likle İngilizler tarafından,çeşitli gizli/açık yöntemlerle tespitedilmişti. İngiltere, petrol siyasetini, 1900'lerde tüm stra‐tejilerinin birinci sırasına koymuştu.

Diğer bir konu da Rusya İmparatorluğu'nun ekonomikdurumudur. Rusya, 19. yy'ın sonlarında 20. yy'ın başlarındatoplumsal dalgalanmanın en fazla görüldüğü ülkedir. Top‐lumun en büyük kesimini oluşturan köylü sınıfı ve o bü‐yüklükte olmasa da etkin bir işçi sınıfı 1905 Devrimi ile1917

Ekim Devrimi'ne giden yolu açmıştı. Toplumsal dal‐galanmalar ekonomik açıdan Rus İmparatorluğu veçarlık rejimi için tehlike oluşturuyordu. Rus yönetimibu dalgalanmaları engellemek için siyasi ve ekono‐mik güç kazanmak zorundaydı. Osmanlı Devleti’ninde bu savaşa girmek için birçok sebebi vardı. Os‐manlı İmparatorluğu, 1699 Karlofça Antlaşma‐sı'ndan beri süregelen gerileme döneminin,son ağıryenilgisini 1912‐1913 Balkan Savaşları ile almıştı.Busavaşlarda,imparatorluktan ayrılmış küçük devlet‐lerle dahi başaçıkamaz durumda olduğu görülm‐üştür.Genel Durumu şöyledir: Ekonomik yönden;maliye iflas etmiş, yıllık enflasyon yüzde300'lerde(Temmuz‐Kasım 1914 aralığında %50), ta‐mamen dışa bağımlı ve cari harcamaları dahi kar‐şılayamayacak durumdadır.

Siyasi yönden; Balkanları ve Mısır'ı kaybetmiş,Ortadoğu bölgesinde kalan toprakları için de en‐dişeli bir Osmanlı İmparatorluğu vardır. Etnik grup‐larındaki milliyetçilik ve ayrışma hareketleri ne‐deniyle, Anadolu'da dahi güvenlik sorunları en üstdüzeydeydi. İmparatorluk, İngiliz ve Fransızlar'ınOrtadoğu konusundaki niyetlerini ve ‐sanılanın

Tarih

Page 20: Bahçelievler Dergisi sayı 8

aksine‐ petrolün yeni dönemdeki önemini son derece iyibilmekteydi. Öte yandan yüzyıldan fazla süredir aralıklarlasavaştığı Rusya'nın da Boğazlar ve Güneydoğu AnadoluBölgesi üzerindeki hedeflerinin farkındaydı.

Askeri yönden; Balkan Savaşları sonucunda ordununson derece zayıflamış yapısının ortaya çıkmasına rağmen,İttihat‐Terakki Hükümeti iki yıldan kısa bir sürede bu yapıyıreforme ederek, yeni bir ordu yaratma başarısı göstermiştir.Hükümet, ordu yapısı içerisindeki alaylı/okullu sisteminideğiştirerek, okullu subayları faal birliklere, alaylı subaylarıda ya emekliye ya da geri görevlere sevketmiştir. Öte yan‐dan personel yapısında çok başarılı bir değişim gösterenordu, aynı başarıyı ‐ekonomik nedenlerden dolayı‐ teknolojive silahlar yönünde yakalayamamıştır. Alman ekolünün ha‐kim olduğu Osmanlı Ordusu, özellikle lojistik ve sevkiyatkonusunda da gerekli düzeyde kabiliyete sahip değildi.

1913 Bab‐ı Ali Baskını ile iktidara gelen İttihat‐TerakkiHükümeti, savaşın kaçınılmaz olduğunu farkettiği andanitibaren, İngiltere ve Fransa ile uzlaşmak amacıyla çalışır‐ken, Almanya ile de ilişkilerini aynı ölçüde sıkı tutmayaçalışmıştır. Hatta bu öylesine yoğun bir çift taraflı mücadele

olmuştur ki, her iki tarafla da son daki‐kaya kadar görüşmeler devam etmiştir.İngiltere ile yapılan görüşmelerde Os‐manlı Hükümeti'nin ittifak için temelbeklentisi olan savaş sonrası toprak bü‐tünlüğünün garanti altına alınması isteği,İngiliz tarafından ancak savaş sonrası gö‐rüşülebileceği şeklinde yanıtlanmıştır İn‐giltere ve Fransa ile ittifakı sağlayama‐yacağı kesin görünen İttihat ve Terakkihükümeti, 2 Ağustos 1914 günü Almanyaile gizli bir ittifak antlaşması (Osmanlı‐Alman Gizli Antlaşması) imzalayarak sa‐vaşa İttifak güçleri yanında girmeyi ta‐ahhüt etmiş ve silahlı kuvvetlerinin genelsevk ve idaresi için bir Alman askeri he‐yetini yetkili kılmayı uygun görmüştür.

Anlaşmadan haberdar olan İngiltere, Osmanlı İmpara‐torluğu'nun sipariş ettiği iki zırhlıyı Osmanlı İmparatorlu‐ğu'na teslim etmekten vazgeçer. Rauf Orbay ve ekibi Lon‐dra'dan eli boş döner. Kalabalık bir İngiliz donanmasınınÇanakkale Boğazı'na kadar kovaladığı Goben ve Breslavadlı iki Alman zırhlısının Çanakkale Boğazı'ndan geçmesineizin verilir. İki gemi 11 Ağustos'ta İstanbul'a gelir. İngilte‐re'nin bu durumu yansızlığın ihlali olarak değerlendirenbir nota vermesi üzerine, Alman zırhlıları Osmanlı donan‐masınca 'satın alınmış' ve gemi mürettebatı fes giydirilerekOsmanlı hizmetine alınmıştır. Goeben (Yavuz MuharebeKruvazörü), Breslau ise (Midilli Kruvazörü) ismini almıştır.

26 ekimde Osmanlı donanması bir keşif tatbikatı içinhazırlanma emri aldı ve ertesi gün toplanma bölgelerinegitmek için Haydarpaşa'dan ayrıldı. 28 Ekimde Osmanlı fi‐losu 4 ayrı görev gücüne ayrılarak Rusya kıyılarında farklıhedeflere yöneldi. Koramiral Souchon 29 ekim 1914 sabah6:30'da 3 Osmanlı destoreyerinin refakatinde bulunan Goe‐ben ile Sivastopol'daki kıyı bataryalarına ateş açtı. Hamidiyekruvazörü 6:30'da Kefe'ye geldi ve yerel yetkilileri 2 saatiçinde çatışmaların başlayacağı konusunda uyardı. Hamidiye

9:00 da bir saat süren bir ateşe başladı vedaha sonra da Yalta'ya giderek burada 7 Rusticaret gemisini batırdı. 2 Osmanlı destroyeri6:30'da Odessa'ya hücum etti ve 2 Rus gamb‐otunu batırarak birkaç tahıl silosunu tahripetti. Breslau kruvazörü ve ona eşlik eden Os‐manlı destroyeri Novorossisk'e geldi yerel yet‐kilileri uyararak 10:30'da kıyı bataryalarınaateş etti ve 60 mayın döşediler. Limandaki 7gemi hasar gördü, biri battı.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201218

Tarih

Page 21: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 19

30 Ekim günü Rusya Osmanlı İmparatorluğu'na savaşaçmış, bundan birkaç saat sonra Enver Paşa, Osmanlıİmparatorluğu'nun Rusya'ya savaş ilan ederek, savaşaİttifak Bloku yanında girdiğini duyurmuştur. Bu duyuru‐dan sonra İngiltere ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu'nasavaş ilan etmiştir.

Savaşın çıkmasının bahanesi ise Avusturya‐Macaris‐tan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın , 28 Ha‐ziran 1914 günü Saraybosna'yı ziyaretinde bir Sırp Mil‐liyetçisi olan 'Princip' tarafından öldürülmesidir. İkidevleti bir arada tutan tek unsur olan Habsbourg Ha‐nedanı'nın tek veliahtı öldürülmüş olmasına AvusturyaHükümeti'nin tepkisi çok sert oldu. Fakat Rusya'yı tekbaşına karşısına almaya çekinen Avusturya, öncelikleAlmanya'ya danıştı. Almanya'nın verdiği üstü kapalı des‐teğin ardından, Avusturya Sırbistan'a 48 saat süreli vebağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır bir notaverdi. Sırbistan bu notaya‐Rusya'nın desteğiyle‐,kaçamakyanıtlar verdi. Bunun üzerine Avusturya,28 Temmuz1914'te Belgrad'ı bombalamaya başlayarak , Sırbistan'asavaş ilan etti. Bunun üzerine Rusya 31 Temmuz'dagenel seferberlik ilan etti. Daha önceden Rus Seferber‐liği'ni savaş ilanı kabul edeceğini açıklamış bulunan Al‐manya, 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta da Fransa'ya

savaş ilan etti. Almanya, barış zamanında hazırlamış ol‐duğu 'Schlieffen Planı' uygun olarak, Fransa'yı hemenezip seferberliğini tamamlama çabası içinde bulunanRusya'ya daha sonra dönmek istediğinden, Fransa'yasaldırıda en kolay yol olan Flander Düzlükleri'nden or‐dusunu geçirmek istedi ve bunun için Belçika'ya 'ZararsızGeçiş Hakkı' için başvurdu. Tarafsız bir ülke olan Belçika,İngiltere'ye danıştıktan sonra Almanya'nın önerisini red‐dedince, Almanya 4 Ağustos 1914 tarihinde Belçika'yasaldırdı ve İngiltere de Almanya'ya savaş açtı. Böylece,4Ağustos 1914 tarihine gelindiğinde üç cephede savaşbaşlamıştı: Alman‐Fransız Cephesi, Alman‐Rus Cephesive Avusturya‐Sırbistan Cephesi. Savaş boyunca birçokcephe açıldı birçok insan hayata gözlerini yumdu. Os‐manlı Devleti de Kafkasya, Çanakkale, Sina ve Filistin,Hicaz ‐ Yemen ve Irak Cephelerinde savaştı. Bu büyükfelaket tüm Dünya da büyük etkiler yarattı. Tüm ülke‐lerden 65.038.810 askerin katıldığı savaş, arkasındaresmi rakamlara göre toplam 8.556.315 ölü, 21.219.452yaralı ve 7.750.945 kayıp veya esir bırakmıştır. I. DünyaSavaşı ülkeler arasındaki sorunları çözümlememiş, ağıryaptırımlar içeren antlaşmalar savaş sonrası gelişen aşırımilliyetçilik, yeni oluşan faşizm ve nazizm gibi ideolojilerII. Dünya Savaşı'na zemin hazırlamıştır.

Tarih

Page 22: Bahçelievler Dergisi sayı 8

DÜBAMDER Ayhan Bölükbaşı’nı ziyaret etti

Dünya Basın Mensupları Derneği Kurucu Üyesi veRumeli Balkan Federasyonu Genel Başkanı AyhanBölükbaşı, Rumeli Balkan Federasyonu merkezinde

DÜBAMDER’in yaptığı ziyaretten memnun olduğunu söy‐ledi. Programa DÜBAMDER Genel Başkanı Muzaffer Tunç,DÜBAMDER Yönetim Kurulu Üyeleri Suat Gün, Bekir Hal‐laç, Orhan Şen, Mehmet Dikici, Ema Çelebi, Hüseyin Na‐car, İbrahim Y. Zarifoğlu ve Perihan Bozkurt katıldı.

Ziyarete katılanlara Balkan’larda yapılan katliamlarıanlatan Bölükbaşı; “Binlerce soydaşımız o katliamdan kur‐tulmak için Türkiye’ye sığındı. Türkiye’de bu soydaşlarımızakapısını açarak bağırlarına bastı. Şuan ağırlık İstanbul’daolmak üzere Türkiye’nin değişik yerlerinde Rumeli BalkanTürkleri yaşamaktadır. Rumeli Balkan Federasyonu olarakhem Türkiye’deki hem de yurt dışındaki Rumeli BalkanTürkleri’nin haklarının savunması konusunda çalışma ya‐pıyoruz. Bu konuda Dünya Basın Mensupları Derneği’ylede her türlü çalışma yapmaya hazırız” dedi.

“İlk genel kurul kongremizin ardından ilk ziyaretimiziTürkiye’nin en büyük ve en güvenilir federasyonlarındanRumeli Balkan Federasyonu’na yapmayı tercih ettik” di‐

yen DÜBAMDER Genel Başkanı Muzaffer Tunç şöyle ko‐nuştu; “İlk projemizi de Rumeli Balkan Federasyonu veMarmara Üniversitesi ile ortaklaşa yaptık. Ortaklaşayaptığımız proje ‘Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukla‐rında Yerel Medya ve Sivil İnisiyatifin Geliştirilmesi’ ça‐lışmasıdır. Bu proje ile Yunanistan, Bulgaristan ve BosnaHersek’te ki Türk gazeteci, radyocu ve televizyoncu kar‐deşlerimizi Türkiye’ye getirip eğitimden geçirdiktensonra hem onlara Türkiye’nin tarihi ve turistlik güzel‐liklerini göstereceğiz hem de buradaki meslektaşları‐mızla tanıştıracağız. Tabi bu yaptığımız projede bizlerederneğimizin kurucu üyesi ve Rumeli Balkan Federas‐yonu Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşı büyük destekverdi. Bizleri de bugün kabul ettiği için kendisine çokteşekkür ediyoruz.”

Dünya Basın Mensupları Derneği (DÜBAMDER)yaptığı ilk genel kurul kongresi sonrası ilk ziyaretiniDÜBAMER Kurucu Üyesi ve Rumeli Balkan Fede-rasyonu Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşı’na yaptı

Ayhan Bölükbaşı Kimdir:1965 İstanbul doğumlu olan Ayhan Bölükba‐

şı,1994 belediye seçimlerinde Esenler belediyemeclis üyesi oldu. 2 dönem Esenler BelediyeBaşkan Yardımcılığı görevini yaptı. Daha sonra8 yıl İstanbul Spor Etkinlikleri İşletmeciliği Tic.A.Ş. Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2002genel seçimlerinde Ak Parti 3. bölge milletvekiliadayı oldu ancak seçilemedi. Daha sonra 2009yerel seçimlerde yine Ak Parti Esenler belediyesiBaşkan aday adayı oldu. 2012 yılında DünyaBasın Mensupları Derneği Kurucu Üyesi ve GenelBaşkan Vekili oldu. Ayrıca şuanda da RumeliBalkan Federasyonu Genel Başkan’lığını yürütenAyhan Bölükbaşı evli ve üç çocuk babasıdır.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201220

Haber

Page 23: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Tüm İslam AlemininMübarek RamazanBayramını Kutlar, Hayırlar getirmesinidilerim.

Caner BAŞGEZER

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 21

Mübarek RamazanBayramınızı en

içten dileklerimlekutlar sağlık

ve mutluluklardilerim. Galip Karayiğit

Şirinevler Mahallesi Muhtarı

Page 24: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Geçtiğimiz günlerde kira giderlerini karşılayama‐dıkları için kapanma kararı alan ve üyelerine vedayemeği düzenleyen Şirinevler İşitme Engelliler

Derneği, Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı KahramanEroğlu ve Bahçelievler Belediye Başkanvekili Metin Alı‐cı’nın verdikleri destek sonucu derneği kapamaktan vaz‐geçti. Gecede konuşma yapan Şirinevler İşitme EngellilerDerneği Başkanı Özlem Kolakan “ Çok zor günler geçirdik.Derneği kurduğumuz günden beri ayakta durmaya çalı‐şıyoruz. Fakat işitme engelli arkadaşlarımız çalışamıyor.Dolayısıyla kiramızı veremez duruma geldik. Destek gelirsederneğimizi yaşatmaya devam edeceğiz. “ dedi. Konuş‐manın ardından işitme engelli vatandaşlar tarafından Parkta Aşk adlı tiyatro oyunu gösterildi. Oyunu oldukçabeğenen Şişli Belediyesi Başkan Yardımcısı KahramanEroğlu oyunu belediyelerine yılda 3 kez olmak üzere ki‐raladığını belirterek “ Bu sayede kiralarını ödemelerinisağlayabiliriz. “ dedi. Bahçelievler Belediye BaşkanvekiliMetin Alıcı da “ Şahsi olarak ben arkadaşlarımızın biraylık kirasını vermek istiyorum. Belediye olarak bu konudada elimizden geleni yapacağız.” dedi. Söylenen sözlersonrası oldukça sevinen engelli vatandaşlar derneği ka‐pamama kararı aldı.

İşitme Engelliler DerneğineBüyük Destek

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201222

Bahçe

lievl

er

Gündem

Page 25: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Birlik ve beraberli-ğimizi, kardeşlik ve

dostluğumuzu en sıcakş e kilde hissedeceğimizmübarek Ramazan Bayra-mınızı en içten dileklerimlekutlarım.

Selami AYKUT Muhtarlar Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı

İstanbul Muhtarlar Dayanışma Derneği Genel BaşkanıSiyavuşpaşa Mahallesi Muhtarı

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 23

Page 26: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201224

Köşe Y

azar

ı

Bayramlar sevginin çığ gibi büyüdüğü dargınlıklarınunutulduğu coşkulu günlerdir,Büyükler ellerininöpülmesi,hatırlarının sorulmasını beklerken;çocuk‐

lar bayramlık yeni giysilerini giyerek hiçbirşey düşünme‐den sevinçlerini topladıkları paraları zevkle sayma coşku‐suyla bütünleştirip bol şeker yemeyi amaçlarlar.Bugünlerde geçim sıkıntısı unutulur,çekilen hastalıklar öte‐lenir,geleceğe dair umutlar daha bir canlanır. Gelenekselyapımızın ve değerlerimizin korunduğu en yüce günlerdenbiridir bayramlar.Tarihsel yapımıza bağlı olarak zaman içe‐risinde çeşitli evrimsel değişikliklere uğrasada bayramlar,sevgi ve saygı çerçevesinde bayram yüceliğinin özününkorumasını bilmiş bir toplumuz.

Ancak kapitalist sistemin gelişimine bağlı olarak eko‐nomik‐ siyasi alanda istem dışı yaşatılan krize bağlı olaraksosyal‐kültürel ve inançsal değerlerde,yozlaşma,geri‐leme,ve,tasvip görmeyen bir değişim yaşanmaktadır.İş‐sizlik,yoksulluk,gelir dağılımındaki eşitsizlik,istem dışı vekontrolsüz göç,çarpık kentleşme insanlar arasındaki sos‐yal dengenin olumsuz anlamda değişimine sebep olmak‐tadır.Uluslararası sermayenin daha fazla kar sağlamakamacıyla birbirleri ile girdikleri aşırı rekabet sonucu azgelişmiş ülkelerdeki halkın cebindeki son kuruşlarıda al‐mak için reklam,tanıtım çalışmalarını alabildiğine artır‐makta, sınır tanınmayan tanıtımlarla halkı etkilemekte‐dirler.Bu nedenle yazılı ve görsel basında reklem amaçlıtanıtımlarla giderek bayramlar tatil havası içerisinde kut‐lanılmaya başlandı.Çok zengin ülkeymişiz gibi bayram ta‐tillerinin birleştirilerek uzatılması, taksitli tatil imkanınınsunulması, memur,emeklilerin maaşlarının önceden ve‐rilmesi turizimcilerin,esnafın yüzünü güldürürken geçimsıkıntısı çeken büyük çoğunluğun kontrol edilemeyen(kredi kartları, düşük faizli bayram kredileri vs) harca‐malar sonucu istenilmeyen aile facialarına neden olmak‐tadır. Ödenemeyen borçlar nedeniyle aile parçaları art‐makta,intaharlar yaşanmakta, özellikle çocukların,evdenkaçmaları sık görülmektedir.

Bayram nedeniyle dikkatsizlik,kurallara uyulmamasınedeniyle yaşanan trafik kazalarında yaşanan acı olaylarda ayrıca üzntü yaratmaktadır.Bayramlarda Sosyal Hiz‐metler ve Çocuk Esirgeme kurumunda kalmakta olankorunmaya muhtaç çocuklar,yaşlılar,engelliler mutlaka

ziyeret edilmeli hatırları sorulmalıdır. Hastanelerdeki ya‐kınlarınızı mutlaka ziyaret ederek onlara zaman ayırmayaözen gösterin. Yurt, yuva, huzur evinde kalanlara yapıla‐cak yardımlar ve ziyaretlerde korunmalı durumda olanbu kişilerin psikolojik ve sosyal durumlarını dikkate alarakonurlarının kırılmamasına, geçmişe ait yaşadıkları sıkın‐tıların hatırlatılmamasına aşırı özen göstererek çok dik‐katli davranmak gerekmektedir.

Kurumlarda kalan korunmalı kişilerle (özellikle çocuk‐larla) konuşurken özellerine ait sorular sorarak geçmişteyaşadıkları olumsuz olayları hatırlamalarına fırsat yarat‐mamak gerekmektedir."Annen var mı? Baban nerede?Yuvaya nasıl geldin, huzur evinde kalan yaşlılara; çocuk‐ların aramıyor mu? Huzur evine niçin geldin? Gibi sorularpsikolojilerinin olumsuz yönde etkilemelerine sebep ol‐duğu gibi, güven duygularının da örselenmesine de nedenolmaktadır.

Anlamını bilemediği, anlatıldığı zaman da anlayabile‐cekleri konumda olmadıklarından çocukların kurban ke‐silen yerlerde bulunması veya özellikle götürülerek kur‐ban kesimlerinin gösterilmesi kesinlikle uygun değildir.Bu yerler çocukların psikolojilerini olumsuz yönde etki‐lemekte, tv de gördükleri şiddet içerikli film, dizi, aile içişiddet, hatta ölüm olaylarını hatırlamalarına çağrı yarat‐maktadır. Kişilik yapılarında telafisi güç durumlar yara‐tarak büyüklere olan güven duygusunun yıkılmaması içinçocukları o ortamdan uzaklaştırarak sinema, tiyatro, lünapark gibi eğlence yerlerine götürülmesini sağlayın. Bü‐yüklerin kurban uğraşılarına çocukları ortak etmemekteyarar vardır.

Sevginin, barışın, hoşgörünün hâkim olduğu, açlığın,yoksulluğun, acını olmadığı, en geniş anlamda demokratikhak ve özgürlüklerin korunduğu, bir orman gibi kardeş‐çesine yaşanacak güzel bir dünya umuduyla ramazan bay‐ramınız kutlu olsun.

Saygılarımla.

Kahraman EroğluSosyal Hizmet Uzmanı

Şişli Belediye Başkan Yardımcısı

Bugün Bayram Günü

Derler

Page 27: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 25

Tüm yürekler sevinç dolsun,umutlar gerçek olsun, Mübarek Ramazan Bayramınız kutlu olsun.

Mehmet AÇIKGÖZAnavatan Partisi Kurucular Kurulu Üyesi

MKYK Üyesi

Milletçe barış ve huzurun hakim olduğunice bayramlara. Bayramınız bayram ola.

Sinan BOZAY Anavatan Partisi İstanbul İl Başkanı ve MKYK Üyesi

Page 28: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Erzurum’un Simgesi Oltu TaşıErzurum’un vitrin taşıdır oltu. Birçok hediyelik eşya

yapımında kullanılan bu taş günümüzde Erzurumdenildiğinde akla gelen başlıca şeylerden biridir. Si‐

yah, koyu kahve, sarı, nadiren de gri‐yeşilimsi renktedir.Bu maden esasında bir karbon bileşenidir. Kolay işlene‐bilme özelliğinden dolayı takı ve ziynet eş‐yası yapımında kullanılır. Çoğunlukla si‐yah renkli olanı tercih edilir. Geneldebayan takıları ve tespih üretimindeönemli bir yere sahiptir. Yüzyıllardanberi yörede genellikle tek kişilik ve ba‐badan oğula geçen ev‐atölyelerde el veküçük çaplı aletler marifetiyle ürünlerüretilmektedir. Türkiye 'de 3213 sayılıMaden Kanunu'nda Oltu taşının kıy‐metli taşlar arasında olduğunun tescilidahi yapılmıştır. Son zamanlarda Gürcis‐tan üzerinden Türkiye'ye getirilen ve kıs‐men benzer özellik taşıyan taşlar, Oltu taşı adı altında pa‐zarlanmaktadır. Ancak bu taşlar Oltu taşına nispeten dahakalitesiz ve çabuk kırılganlık özelliğine sahiptir. Renkleri,Oltu taşında bulunan siyah ve kahverengimsi olma özel‐liğinin dışındadır. Kalitesinin düşüklüğüsebebiyle piyasaya ucuz olarak sü‐rülmekte ve bu durum ha‐

kiki Oltu taşı üreticisi ve pazarlamacısının işini zorlaştır‐maktadır. Erzurum ’a özgü oltu taşı Oltu ilçesinden güçkoşullar altında çıkarılmakta olup, bu taş ile tespih anah‐tarlık, gerdanlık, broş, küpe, saç tokası, tarak, ağızlık, yü‐zük, bilezik, sigaralık ve çeşitli süs eşyaları yapılmaktadır.

Oltu Taşı ; siyah, tıkız, parlak ve kavlı biçi‐minde kırıkları olan, parlatılabilen, tıraş‐

lanabilen bir nevi linyit taşıdır. Erzu‐rum’da Oltu taşı altın ve gümüşlebirlikte kullanılarak çeşitli takı aksesu‐arları yapılmaktadır. Oltu taşının ocak‐

tan çıkarılması ve işlenmesi oldukça zor‐dur. Çok çabuk kırılma özelliğindenötürü çıkarılma ve işlenmesinde özelaletler kullanılmaktadır.

Orta Çağlarda tespih, kutsal sayılansandık, ve heykel yapımında kullanılmak‐

tayken, XIX. yüzyılda mücevher yapımındada kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde Erzurum ilininOltu ilçesinde üç yüzden fazla maden ocağından çıkarıl‐maktadır. Oltu taşı Topraktan çıktığında çok yumuşak ol‐masına rağmen, hava ile temas edince sertleşmektedir.

İşlenmesi kolaydır. İşlendikçesertleşir. Kullandıkça

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201226

Araşt

ırma

Page 29: Bahçelievler Dergisi sayı 8

parlar. Rengigenellikle siyah, ba‐zen de kahverengidir. Çıra gibiis çıkararak alevli bir şekilde yanar. Sürtünmeile elektriklenerek hafif cisimleri çeker. Latince ismi Jayet'tir.

Oltu Taşı Tespih, Erzurum'un Oltu ilçesinden çıkarılan,yarı değerli, ve sadece bu yöreye özel bir taş olan Oltu taşından çeşitli tür, ebad ve süslemelerle yapılan tespihtir.Türkiye'de ünü meşhurdur. Erzurum'un simgelerinden bi‐ridir. Her ne kadar Oltu taşından diğer takı akse‐suarları ( yüzük, kolye, bileklik, küpe, ağızlık,v.s..) yapılsa da Oltu Taşı Tespih, taşınadeta genel simgesidir. GünümüzdeOltu taşının eskiye nazaran daha azmiktarda çıkarılıyor olması, piyasafiyatını da etkilemekte ve üreti‐len tespihleri daha da kıymet‐lendirmektedir.

Oltu taşı tespih kullanan in‐sanların, vücutlarında birikmişolan statik elektriği tespih çek‐mek suretiyle attiklarına ve buvesileyle de stresden kurtul‐duklarına inanılır. Ayrıca İslâmdinine mensup müslümanlar na‐maz sonrası, dua öncesi yapılanveya sair zamanlarda yapılan tes‐bihat (zikir)esnasında sayı takibi ama‐cıyla tespih kullanırlar. Bu amaçla üre‐tilen tespihler " üç çevrim " diye adlandırılır.Bir çevrimli tespih otuz üç adet taneden ve birimameden, üç çevrim tespih ise doksan dokuz adet tane

ve bir imame‐den oluşur. Genel‐

likle tek çevrim tespih stresatmak için, üç çevrim tespih namaz tes‐

pihatında kullanılır. Bunun dışında geniş kapsamlı ferdi ola‐rak yapılan zikir esnasında kullanılan ve her bir çevrimiyüz adetten oluşan on çevrimlik tespihler de Oltu taşındanüretilmektedir. Bu türde olanların maliyet yüksekliği se‐bebiyle üretimi az yapılmaktadır.

Tespihlerin İmameleri de Oltu taşından yapılır. Tespihimamesinin uc kısmına ya bir püskül takılır veya

püskül yerine madeni türden bir aksesuartakılır. Her tür tespihte tek imame kulla‐

nılır. Son yıllarda sektördeki gelişmelerkayda değer olup, üretilen tespihlerin

gümüş hatta zaman zaman altınkakmalı versiyonları da ilgi çek‐mektedir. Erzurum'a il dışındangelen yerli ve yabancı turistlerinen önemli uğrak yerlerinden bi‐risi olan Rüstem Paşa Bedesteni(Çarşısı) (Taşhan) 'da ve şehrinmuhtelif yerlerinde Oltu taşı tes‐pih satan çok sayıda işyeri mev‐cuttur. Şehir dışına ihracı da ya‐

pılan tespihler özellikle İstanbul ‐Kapalıçarşıda satışa sunulmaktadır.

Taşın maden olarak çıkarılmasın‐dan, işlenmesi, tespih haline getirilmesi,

ilâve aksesuarlar eklenmesi, piyasaya arz‐ı gibi aşamaların her birinden geçimini sağ‐

lamaya çalışan insanların olması, Oltu Taşı Tespi‐hin şehir ekonomisine olan katkısını göstermektedir.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 27

Araştırma

Page 30: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler’de Kitap Günlerine Büyük İlgi

Bahçelievler’de ilk kez düzenlenen Kitap ve Kül‐tür Günlerine Bahçelievler halkının ilgisi yo‐ğun. Şirinevler Ulu Camii yanındaki Ömer İnci

Parkı içerisinde kurulan standlarda özellikle iftar son‐rası yoğun ilgi gösteren vatandaşlar, her akşam ayrıbir konuşmacının renklendirdiği gönül sohbetleri ilede Ramazan’ın manevi havasını birlikte soluyor.

Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun ilk ko‐nuşmacı olarak katıldığı gönül sohbetlerine sırasıyla,

emekli müftü Ragıp Güzel, araştırmacı‐yazar AhmetBulut, gazeteci‐yazar Adnan İnanç ve araştırmacı‐ya‐zar Sibel Eraslan konuk konuşmacı olarak katıldı.

Kitap ve kültür günleri etkinliğini Bahçeliev‐ler’de ilk kez gerçekleştirmenin mutluluğunu ya‐şadıklarını belirten Belediye Başkanı Osman De‐velioğlu; “Tüm İstanbullu hemşerilerimizi en iyidost olan kitapla buluşmak için Bahçelievler’ebekliyoruz.” dedi.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201228

Bahçe

lievl

er

Gündem

Page 31: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Tertemiz bir dünya, sigarasızve sağlıklı bir yaşam sürdüre-bileceğimiz nice bayramlaraulaşmak dileğiyle mübarekRamazan Bayramınızı eniçten dileklerimle kutlarım.

Hasan FettahoğluYeşilay Bahçelievler Şubesi Başkanı

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 29

Page 32: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Aslında günümüz kelimelerinin hele hele genç‐lerin ağzından çıkan nice boş ifadesiz kelime‐lerin yanında ne kadar anlamlı bir söz Os‐

manlı ve ne kadar altı dolu bir ifade..!

İçeriğini istediğiniz kadar açın;

İmparatorluk deyin,

Güç deyin,

İslam deyin…Ne derseniz deyin tüm Osmanlıyı anlat‐maya değil kitaplar ansiklopediler kütüphaneler yetmez..!

Hele hele eserleri ecdad yadigarları deseniz ifa‐deler yetersiz kalır..

’’İsterseniz şöyle bir beyin jimnastiği yapıp bildik‐lerinizi bir gözden geçirin’’ Ne kadar büyük bir konuolduğunu göreceksiniz..

Daha da bu konuya tam vakıf olan kimse sayısıbir elin parmaklarını geçmez ki onlara sorsanız ;Bizim bildiklerimiz ne ki derler eminim..!

Bilinen uzmanlar Sayın İlter ORBAYLI ve SayınMurat BARDAKÇI’dır..

Bu yazımda ben sondan başa doğru bazı önemlikonuları vurgulamak ve sahipsiz eserlere değin‐mek istiyorum; mesela Rahmetli Başbakan AdnanMENDERES..

Barbaros KORKMAZOsmanlı…Osmanlı…

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201230

Araşt

ırma

Page 33: Bahçelievler Dergisi sayı 8

‘’Sürgündeki Hanedan üyelerine sahip çıkmayaçalışması’’ onu idama götüren sebeplerden biriydi

Bu sahiplenme isteği üzerine ona tepki verenRahmetli Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’a istifasınısunmuştu..

Kısaca bu konuya değinelim;

Yıl 1952, Nato toplantısı için Menderes Paris’e gi‐der ve Zamanın Paris Büyükelçisine; Osmanlı ailesininParis’te ki yaşantılarını sorar, Bu insanlar ne yer, neiçer,nasıl geçinir der..

Bakar ki Büyükelçi durumdan bir haber; Sana24 saat mühlet ya bu ailenin adresleri ya da isti‐fanla gelirsin der. Zamanın Büyükelçisi korku be‐lasına aynı şimdi ki garp kafası sahibi bürokratlargibi adresi bulur ve Adnan Menderes’e teslim eder.Hanedanın ziyaretine giden Menderes, gördüklerikarşısında çılgına döner.

Devlet‐i Aliye’nin son Hakanı Sultan AbdülhamidHan’ın 80 yaşındaki hanımı Şefika Sultan, 60 yaşın‐daki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları,Paris yakınlarında bir bulaşıkhanede ‘’Fransızlarınbulaşıklarını yıkamaktadırlar’’…

İmparatorluktan zorla gönderilen ve elinde on‐larca imkan mücevher,altın varken almadan gidenailenin yüksek gururu hırsız olarak anılmamak içinbu duruma düşmüştür..

(Bir tarafa not etmekte fayda var ki; Yıllarca SonHanedan için olmaz laflar edilmiştir)

Neyse; Menderes gözyaşlarını tutamaz. Şefika Sul‐tan’ın ellerine sarılır ve;

‐ “Anne ne olur affet bizi, geç geldik” der.

Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü buvatan evladına;

‐Sen kimsin diye sorar.

‐Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım der.

‐ “Ben başbakanım” sözünü duyan koca sultansevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur,bayılır.

Menderes Türkiye’ye döner dönmez doğrucaCumhurbaşkanı Celal Bayar’a çıkar.

‐“Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm.Onların Türkiye’ye dönmeleri için af kanunu çıkara‐cağım” der. Celal Bayar da;

‐“Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu bir daha başkayerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuv‐vetlerin içindeki cunta Türkiye’de ihtilal yapar” der.

Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masa‐nın üzerine bırakarak dışarı çıkar.’’

(İşte Adnan Menderes’in istifa etmek isteme ne‐deni budur..)

Ve Mektupta şunlar yazılıdır:

‐ “Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilikyaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyu‐yorum, istifamın kabulünü arz ederim.

Adnan Menderes.”

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 31

Araştırma

Page 34: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Menderes’in istifadan vazgeçmesi için epeyceuğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönme‐lerine izin verilmesi şartıyla Menderes istifadanvazgeçer. Dönüş:

İstanbul’a dönenler arasında Sultan II. Abdülha‐mid’in hanımı ve kızı da vardır.

Bir sabah erken saatte Teşvikiye’deki evlerinin ka‐pısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultanaçar. Gelen kişi Menderes’tir.

‐ “Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan’ı görmekisterim” der. Başında tülbent elinde tespihiyle Men‐deres’i karşılayan Şefika Sultan;

‐ “Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz…” der.

Başbakan da;

‐ “Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bul‐duk...” demesinden sonra Şefika Sultan;

‐ “Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı?Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık” der. Menderes de;

‐ “Zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek ha‐yır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığınıöğrenmek için geldim” der.

Ayrılırken daha sonraları Yassıada da onun da he‐sabının sorulduğu şişkince bir zarf bırakır. İşte Men‐deres’in amansız suçlarından birisi budur.

ECDADINA VE ESERLERİNE SAHİP ÇIK-MAYA ÇALIŞMAK BU ÜLKEDE MAALESEFSUÇ SAYILMIŞTIR….!

Şimdi bu münferit olayın ecdad yadigarı kısmınabakalım, yani Osmanlıdan kalan

Camii, Medrese, Çeşme, Türbe, Külliye, ve bunlargibi…

Ve gene maalesef nice tarihi eser T.C. Sınırlarıiçinde ve dışında atıl bakımsız,sahipsiz bir halde dur‐maktadır..

Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Bölge Müdür‐lükleri ne kadar çaba sarf etse de etsin yeterlideğildir..!

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201232

Araşt

ırma

Page 35: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bu arada Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bölge Mü‐dürlükleri’ne de bir hatırlatma yapayım;

Bazı bu tür ecdad yadigarı yerler Restorasyonueksilerle dolu olsa da tamamlanarak Kendi bilmezkişilerin kişisel egoları ve beceriksizliği boş ve çapsızinatlaşmaları yüzünden Bazı Dernek, Cemiyet vb.yöneticilerinin elinde daha da kötü durumda kal‐maktadır..

Maalesef Denetleme yok, niye burası aktif edil‐medi diyen yok. Kirasını ödüyor mu tamam…!Oysaböyle olmamalı ‘’Neden’’ diye sorulmalı, değerlen‐direcek başka talep sahiplerine devredilmeli..Efendimmevzuat müsaade etmiyor mazereti de geçerli sa‐yılmamalı ona göre protokoller yapılmalı en baştan..!Elbette bunlar birde bire olmuyor ama bir yerdende başlamak lazım Örneğin; Vakıf Kayıtlar Arşivi'ndehali hazırda 2370 adet vakfiye ve kütük defteri bu‐lunmakta ve bu defterlerde 27.021 adet vakfiye vebenzeri belgenin yanında, çeşitli işlemlere ait belgelerbulunmaktadır.

Bunlar sadece belgelerdir bir de yapılmış eserlermevcut zar zor kurtarılmış çeşmeler üstünde hiçbirkitabesi olmayan eserler vardır.. Bunları ya meraklılarbiliyor yada işi gereği bilmesi gerekenler biliyor.. Sı‐radan Halk vah vah diyor, ee başka bir şeyde ellerin‐den gelmiyor..

Bunları ifade eder‐ken vakıfların Bu ülkeiçin olmazsa olmaz ol‐duğunu da hatırlamaktayarar var,

Allah eksiklerini arat‐masın ama isteğimiz bi‐raz daha fazla dikkat veözen…Vakıflara ait tesis sa-yıları ve nitelikleri;

Şu an ki mevcut T.C.Hükümeti’nin Başbaka‐nı Sayın Recep TayyipERDOĞAN’ın bütün yo‐ğunluğuna rağmen ülkegenelindeki her konuya

ilgisi kadar Ecdad yadigarına düşkünlüğüne yakış‐mayan bir durumdadır çoğu yapılar..

Eğri oturup doğru konuşmalıyız; Recep Tayyip ER‐DOĞAN bu ülke değerleri için bir şanstır bu insanındeğerini bilmek lazım…

Sorunu tespit ettiğimizi var sayarsak çözümü desunmalıyız biz yüzeysel konulara vakıf olsak da gözlegörünen köyde kılavuz istemiyor..

Sahipsiz olduğunu ifade ettiğimiz ecdad yadigar‐larının restorasyonu bakımı vs konularda tarihi yarımada başta olmak üzere Ülke genelinde Başta Beledi‐yelerin ve Kalifiye Eleman yetiştirmeye çalışan Ku‐rumların gerekse gerçek kişilerin daha fazla destekvermek suretiyle ara eleman yetiştirmek konusundaçabaları var ise de gerçekten becerikli iş bilen kişilerikimi zaman tahsil konusunu bahane ederek bu ecdadyadigarlarının restorasyonunda kullanmak isteme‐mektelerdir..

Yahu şu adamları alın bir deneme süresine tabiitutun,bakın ona göre yok deyin..Bir tahsildir tuttur‐muşsunuz; beyler diploma elbette lazım, ama dip‐loma iş yapmıyor verin eğitimi kahvelerde oturan in‐san sayısı azalsın işsizliğe destek verin…

BİR ÜLKE, DEĞERLERİNE DE SAHİP ÇI-KARAK,İNSANINA DA SAHIP ÇIKARAK BÜ-

YÜR VE GELİŞİR..!

Biz BahçelievlerDergisi olarak bu ko‐nulara büyük önem ve‐riyoruz.

Prosedürleri aşabil‐sek ve gerekli desteksağlanırsa bu eğitimlerivermek için kurs bileaçabiliriz ama Önce Baş‐bakanımız, Sonra Vakıf‐lar Yetkilileri, Belediye‐ler, İşkur İsmek ve diğerilgili kurum yöneticile‐rinin talimatıyla kısacaülkemizdeki tüm der‐neklerde dahil bütün il‐gili birimlerle ortak ça‐lışmalara hazırız..!

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 33

Araştırma

Page 36: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Buradan sesleniyorum ilgilere sadece bu konudeğil daha bir çok konuda hazırlanmış ve üzerindeçalıştığımız ülkemiz ve insanımız için üreten istihdamsağlayacak Projelerimiz mevcuttur..

Gelin değerlendirelim,konuşalım,üzerinde tartı‐şalım ,yeniden düzenleyelim..

Kısaca belirttiğimiz gibi biz bu ülke için bu ülke in‐sanı için bu ülke değerleri için çalışmaya hazırız..

Çağrımıza Kulak Tıkayanlar için susmayacağız doğ‐ruları katıksız, art niyetsiz ve menfaatsiz seslendir‐meye yazmaya ve savunmaya devam edeceğiz..

Burada örnek olacak bir konuyu hatırlatmakta ya‐rar görüyorum;

İlgili konu üzerine görüştüğümüz Fatih Yeşilay ŞubeBaşkanı Sayın Faruk ÇETİN’in bu konuda çok önemliprojeleri mevcut, Başta Gençlik Kollarındaki potansi‐yel istekli arkadaşlar olmak üzere bu konuda kurs al‐mak çalışmak yeniden kazandırmak için çaba sarfedecek nice gençler mevcut. Bir çoğu eğitim almakistiyor,hatta vakıflar yada Fatih Belediye Başkanlığıuygun olacak bir yer tahsis etmesi durumunda hemençalışmalara başlayacakalarını ifade etmektedir..

Faruk ÇETİN;‐Elimizdeki Eğitim Başlıklı Bu proje

Aslında çok yönlüdür fakat iki ana baş‐lıklı bir projedir,öncelikle Bağımlılıklamücadele eden ülke genelinde tam an‐lamıyla kendini ifade edemeyen ve sa‐dece işi brifing vermek stand kurmakolmayan bir YEŞİLAY’ın aktifleşmesi içingereklidir,Sonrasında ise ecdad yadi‐garlarının ve değerlerinin yeniden ya‐şatılmasında söz sahibi olacak neslinyetiştirilmesi bu değerleri koruyangençlerin bilinçlendirilme,eski sanatlarısevdirirken kullanım alanlarını geniş‐letmenin yanı sıra meslek sahibi olma‐larına katkı sağlayacaktır..

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201234

Araşt

ırma

Page 37: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bir Çok Osmanlı zamanında var olan mesleklerşimdilerde ya kaybolmuş yada kaybolmaya yüz tut‐muştur bunların tekrar yaşatılması gereklidir, gü‐nümüzde;

Kalemkar, Kündekari, Ahşap ve Taş oyma, Hatsanatı gibi olgular ve ustaları yok denecek kadarazdır bunlarda bu ülkenin değerleridir ve sahip çı‐kılmalıdır.

Osmanlı –Türk İslam sanatının tüm güzellikleriyaşatılması taraftarıyız….

Son derece de haklı bir bakış. Avrupa da en kü‐çük bir yapı bakımsız kalmazken kilise kabartmalarısürekli ve periyodik olarak bakıma alınırken bizdeki eserlerin bakılamaması yada korunamaması an‐laşılır gibi değil elbette.. Günümüzde Yaşatma der‐nekleri adı altında kurulan yerler dahi bu konuda

ya ilgisizdir yada imkansız..Bir kaç tanınmış eserinsürekli bakımı yapılırken diğerlerinin öksüz evlatmuamelesi görmesi utanç kaynaklarımızın başın‐dadır bana göre..!

İmkanların yaratılması bunlar için ödenek sağ‐lanması gönüllü ve iş bilen ara elemanların yetiş‐tirilmesi bir çok giderlerinde en minimumda sarfedilmesini sağlaması her halde şu anki durumdandaha kötü olamaz..

Dünyanın bir çok yerine eser bırakan Osman‐lı’nın ve İslam eserlerinin bugün hala nasıl yapıldığıkonusunda akıllara durgunluk veren olguların hakettiği yere gelmesi çok insani ve vicdanı bir istekolmasının yanı sıra yadigarlara ‘’sahip çıkmak’’adına çok çok çok önemlidir..

Atatürk diyor ki;"Vakıflarla ilgili konulara gelince; bilinmek‐

tedir ki vakıflar memleketimizin mühim birservetini teşkil eder. Bu servetten millet vememleketin gerektiği şekilde istifade edebil‐mesi için Şeriyye Vekâletiyle beraber bütünBakanlar Kurulunun ve hatta Yüce Meclisinbu hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyükmüessesenin haraplıktan korunmasını vememlekete faydalı bir hale konulmasını te‐menni eylerim..

Bizim istifademizde eserlerimize sahip çı‐kılmasının gururundan öte değildir..

Bu durumda Başta Vakıflar Genel Mü‐dürü Sayın Dr. Adnan ERTEM ve Vakıflar1.Bölge Müdürü Sayın İbrahim ÖZEKİNCİ’yeve Fatih Belediyesi Başkanı Sayın MustafaDEMİR’den de yardımlarını esirgememele‐rini rica ediyoruz.

Yeşilay Fatih Şubesi Başkanı Faruk ÇETİNgibi değerlere sahip çıkan insanlara destekverildiği sürece bu Ülke ilelebet yaşayacakve Kendine has kültürü var olacaktır…

Bir Başka Konuda Görüşmek üzere

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 35

Araştırma

Page 38: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Mehmet Bayar

Başbakan’ın En Yanlış KararıFutbol takımları arası transferlerine alışkınız.

Ama siyasi partiler arası transferlerine ne de‐meli? HAS Parti’nin lideri Numan Kurtulmuş AK

Parti’ye katılmaya yönelik Başbakan’ın yaptığı birle‐şelim daveti.

Bu daveti 2007 ve 2010 yıllarında tekrar duymuştuk2012’den önce oluşan bu iki davet; ne Erdoğan cep‐hesinden ne de Kurtulmuş cephesinden bir yalanlamagetirilmemişti. 2010 yılında Erdoğan Kurtulmuş’aHAS Parti’yi kurmadan evvel birleşelim ve Erdoğan’nınyardımcılığını teklif ettiğini biliyoruz. Ta ki 12 Temmuztarihinde AK Parti’den HAS Parti’ye resmen birleşelimdaveti gelene kadar. Erdoğan’nın 2014 yılında Cum‐hurbaşkan’ı olarak köşk’e çıkacağını tahmin etmekzor değil.

Erdoğan, 2014 yılında halkın oylarıyla seçilecekCumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. En az yüzde50+1 alması gerekiyor. Çankaya'da 'halkınseçtiği' ilk Cumhurbaşkanı olaraktarihe geçicek.

Bu davet kararı, önceliklekendisine Cumhurbaşkan‐lığı seçiminde avantajsağlayacak.

Diğer yandan ar‐dında bırakacağıpartiye çok farklıdengeler üzerineoturan ama tek biryapı tarafındankontrol edilemeye‐cek, bazı özelliklerkazandıracak. Bunuhep birlikte zamanlagöreceğiz. Ama bazı so‐rular akılda kaldı.

AK Parti kendi içinde bir li‐der çıkarcak potansiyel yok diye

mi gerek duyuldu bu davete? Bu karar ilerliyen yıl‐larda parti içerisinde huzursuzluğa neden olacaktır.Parti içerisinde AK Parti’ye yıllarca gece‐gündüzemek veren isimler var. Parti kendi içerisinde birlider çıkarsaydı parti içinde huzursuzluk olmayacaktıve şuanda AK Parti içinde Kurtulmuş’u istemeyenlervar.

AK Parti’de yıllarca emek veren; Hüseyin Çelik,Bülent Arınç, Ömer Dinçer, Bekir Bozdağ, Cemil Çicek,Mehmet Şimşek vs. önemli isimler varken partiyelider getirmekte niye?

Bu durumun nereye varacağı malum.

Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkan’ı olacak.

Numan Kurtulmuş Başbakan olacak.

Ama şunu da belirtmek isterim Başbakan’ın budavet kararı çok yanlış. Bu karar AK Parti içinde

emek verenleri bir kenara atmaktır. Bukarar partiden neyi götürür, neyi

getirir zaman gösterecek.

Kılıçdaroğlu; Erdoğan’danKurtulmuş’a gelen teklif

üzerine Kılıçdaroğlu’daKemal Derviş’e “yuvanadön” çağrısı yaptı.Şunu belirtmek iste‐rim. Kemal Derviş’inyuvası CHP değil,DSP idi yani rahmetliBülent Ecevit’in ya‐nıydı. Kılıçdaroğlu sür‐

cü lisan etmediyseyanlış bir çağrı yaptı.

Sözlerime son verir‐ken Ramazan‐ı Şeriflerinizi

kutlar hayırlara vesile olma‐sını diliyor ve şimdiden Rama‐

zan Bayramınızı kutlarım.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201236

Köşe Y

azar

ı

Page 39: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Salatalık: Kalp ve böbrek hastalıkları olanlar

için oldukça önemlidir. Ayrıca kronik ka‐bızlığa iyi gelmektedir. Deri problemleri veiltihaplanmalara da iyi gelmektedir.

Sabun Otu: Kök gövdeyi kaynatma ile solunum yolları

dolgunluğu için kullanılan balgam sökücüdür.Ayrıca gut için ve haricen temas alerjisi, derikaşıntısı, çıbanlar ve tümörler için bir yıkamasuyu veya pansuman olarak da kullanılır.

Safran: Ağrı giderici, spazm çözücü, adet söktü‐

rücü ve yatıştırma gibi faydaları vardır. Ayrıcagut tedavisi için merhem hazırlanmada da kul‐lanılır.

Kanarya Otu: Terletici, idrar söktürücü gibi faydaları vardır.

Ayrıca kum hastalığı ve diğer idrar yolları prob‐lemleri için de tavsiye edilir.

Deniz Üzümü: En yaygın olarak hoş bir içecek gibi alınmasına rağ‐

men, deniz üzümü, böbrek ve mesane problemleri içinilaç olarak da kullanılmaktadır.

Bahar Keklik Üzümü: Bahar keklik üzümü yapraklarının tedavi edici özellikleri buhar

damıtımı yöntemi ile elde edilen bahar keklik üzümü yağına öncelikledahil olur. Yağ çoğunlukla aspirinin yakın akrabası olan metil salisilatiçerir. Bu durumda şaşırtıcı olmayacak bir şekilde yapraklar uzun zamandanberi baş ağrısı ve diğer ağrı acılar iltihaplar ve romatizma için kullanılmaktadır.

Sağlığınız için Şifalı BitkilerDoğadaki birçok bitki insan sağlığı için bilinmeyen mucizeler sunuyor. Hemen hemenher hastalığın bir çaresinin bulunduğu şifalı bitkilerden bir bölümünü sizler için seçtik

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 37

Sağlık

Page 40: Bahçelievler Dergisi sayı 8

1 Ağustos 1571Kıbrıs'ın fethi

2 Ağustos 1990Irak'ın Kuveyt'i İşgali

3 Ağustos 1914Almanların Fransa'ya savaş ilanı

9 Ağustos Yerli Halklar Günü

12 Ağustos Uluslararası Gençlik Günü

15 Ağustosİzmir / Efes'te Meryem ana Ayini

17 Ağustos

Gölcük Depremi

16 Ağustos Kars'ta Fetih Günü

23 Ağustos Köle Ticaretinin Yasaklanmasını

Anma Günü

30 Ağustos 30 Ağustos Zafer Bayramı

Geçmişte Ağustos Ayı

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201238

Page 41: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 39

Bahçeli Kart alankazanıyor!Bahçeli Kart alankazanıyor! Bahçeli Kart sizlere Bahçelievler’in sonsuz hizmetlerini sunuyor!

Üye iş yerlerinde büyük indirimler ve sürpriz hediyeler..

Kartımıza sahip olmak için üye olmanız yeterli !

Page 42: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Türk BoksTarihininEfsanesi

1970’li yılların efsanesidir o. Cemal Kamacı Türk tarihindeAvrupa şampiyonu olan ilk boksördür. 1943 yılında Trabzon'unMaçka ilçesinin Kapı Köyünde dünyaya gelen Kamacı spora futbollabaşlamıştır. Ancak geçirdiği sakatlık bir ba‐kıma onun boks hayatını başlatmıştır.Fatih Güreş Kulübü’nde boksa baş‐layan Kamacı daha sonra Fener‐bahçe’ye geçerek orada kap‐tanlığa kadar yükselmiştir.amatör olarak 9 yıl boks yapanKamacı sonrasında profesyonelboksa başlamıştır. 13 yıl profes‐yonel boks yapan Kamacı 4 kezAvrupa Şampiyonu oldum,2 kereAnkara Şampiyonu, 2 sefer de SilahlıKuvvetler Şampiyonu olmuştur. 1Ekim 1973'de, Ali Sami Yen Sta‐dı'nda düzenlenen unvan maçındaAvrupa şampiyonu Roger Zami'yiyenerek 63,5 kg'da bu unvanı elegeçirdi. Avrupa şampiyonluğunu İs‐panyol Tonik Kortiz'e kaptırdı (Haziran1973). Yine İspanyol bir boksör olanGomez Fouz'u yenerek ikinci kez Av‐rupa şampiyonu oldu (Ekim 1975). Av‐rupa profesyonel boks şampiyonluğuunvanını aynı yıl içinde yaptığı üç maçıda kazanarak korudu İnönü stadyumundaen büyük dostlarından biri ise İsmail ULUKURTidi(1976). İstanbul'da düzenlenen bir jubile maçındansonra boksu bıraktı (11 Kasım 1976). 63,5 kg'da dünya sırala‐masında dördüncü sıraya kadar yükselen Kamacı, Avrupa şampiyonuolan ilk Türk boksördür.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201240

Spor

Page 43: Bahçelievler Dergisi sayı 8
Page 44: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Tarsus İsmi ve Tarihçesi

Tarsus'un ismi kuruluşu hakkında gerek Yunan mito‐lojisinde gerekse eski yazarların anlatımlarında çeşitlibilgiler verilmektedir. Antik çağlarda, Tarsus Çayı'na

Kilikya'mn yerli halkı KYDNOS adını vermiştir. KYDNOS mi‐tolojide nehir tanrısına verilen isimdir. Azra Erhat'ın Mi‐toloji Sözlüğü kitabında Kydnos aşağıdaki gibi an¬latılmak‐tadır: "KYDNOS: Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye anılanırmağın tanrısı. Ana tarafından lapetos'un torunu sayılır.Kydnos'un Parthenios adlı bir oğlu varmış. Kydnos Inna‐ğı'nın denize döküldüğü yerde bir şehir kurup ona PART‐HENİA adını vermişler. Bu şehir bugünkü Tarsus'tur.

Eski Yunan mitolojisinin bir anlatımına göre, Pegasus(Kanatlı uçan at) ve Bellerofontes Kilikya Ovası'nda yo‐lunu şaşırmış ve Tarsus'un bulunduğu yerde ayağı sa‐katlanmış olduğundan, şehre Yunanca "ayak tabanı" an‐lamına gelen TARSOS ismi verilmiştir. Bazılarına göre deşehir adını TERSEİN (kurutmak) kelimesinden aldı. Tu‐fandan sonra sular çekilince ilk önce burası kurumuştu.Diğer bir Yunan efsanesine göre, şehrin kurucusu OîanKilikya ilahı SANDON ile bir tuttukları HERAKLES'tir. He‐rakles'in resimleri M.Ö.4. yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üze‐rinde bulunmaktadır. 1875 yılında Tarsus Eski ÖmerliMahallesi'nde bulunan, şu anda İstanbul Arkeoloji Mü‐zesl'nde ki bronz Herakles heykeli bu tanrıya Tarsus'tatapınıldığının bir kanıtıdır.

Strabon'un Anadolu'nun Coğrafyası kitabında ise:'Tarsos'a gelince, o bir ovada uzanır. İo'yu araştırmaküzere Triptolemos'la bir¬likte dolaşan Argoslular tara‐

fından kurulmuştur." diye an‐latılmaktadır. StrabonM.Ö. 64 yılında Amasya'da doğan antik Çağ yazarla‐rından biridir.Perseus'a ait bir başka mitolojik efsaneise, Perseus'un Andrasos ismindeki köyün yerinde Tar‐sus'u inşa ettiğini anlatmaktadır.

Antik devir yazarlarından Abydenos ve Beresos'agöre Asur Kralı Sanherip, Tarsus'u M.Ö.696 senesindeBabil şehrini örnek alarak inşaa etmiştir. Tarsus'un ku‐ruluşuna ve ismine dair diğer Yunan efsane ve söylenti‐lerinin hemen hemen hepsi Romalılar zamanında, özel‐likle Augustos devrinde ortaya çıkmıştır. Ancak busöylentiler ve iddilar mitolojik olmaktan ileriye gideme‐diği için. Bunlardan tarihî bir gerçek ortaya çıkarmakolası değildir.

Kentin adı ilk kez Hitit metinlerinde TAR‐ŞA (URU‐TAR‐SA) biçiminde yazılmıştır. TARŞA olasılıkla tüm Çu‐kurova'yı içine alan ve Kuzey Mezopatarnya'daki Hurri‐ler’in kurduğu Kizuvatna krallığının merkeziydi, M.Ö.5.ve 4. yüzyıllarda Tarsus'un gerek kültürel gerekse et‐nolo¬jik bakımdan tamamen doğu memleketi özelliğitaşıdığını görüyoruz. Bu yüzyıllarda Tarsus halkı arasındabir kısmı Yurıarılı'mn varlığı belli ise de, bunlar sırf ticaretamacıyla Tarsus'a gelip yerleşen ve azınlıkta olan kim‐selerdir.

M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yansından ve daha ziyade 4.yüzyıldan itibaren görülen Yunan sikkelerinin varlığı,eko¬nomik amaçlarla meydana getirilmiş; Yunanlılaradaha kolay ticaret yapabilme olanağını sağlayabilmek

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201242

Tarih

Page 45: Bahçelievler Dergisi sayı 8

için, büyük ticaret şirketleri ta¬rafından bastırılmış olanekonomik kültür etkileridir. Tarsus ismi ve kentin KilikyaKralı Syennessis'in yönetim mer¬kezi olduğu, ilk kezM.Ö. 401 yılında, Ksenofon'un Anabasis isimli eserindeanlatılmaktadır.

M.Ö.5 yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tarsus'a aitsikkeler üzerinde, kentin ismi gerek Aramice ve gerekseGrekçe yazı ile TARZ ve TEPEİ şekillerinde görülmektedir.Ama Tarsus ismine çok daha önce Asur kaynaklarında,Asur Kralı 3. Salmannassar (M.ö. 859‐825) ve Sanherip(M.Ö. 704‐68 l)'e ait bel¬gelerde TARZİ şeklinde anlatıl‐maktadır. Tarsus Çayı'nın iki yakasında yeni bir kentintemelleri Sanherip zamanında atılmıştır diyebiliriz. Aynızamana ait bir başka Asur metninde ise kentin adı TARSİSbiçiminde yazılmıştır. Demek oluyor ki. Yunan sömür‐geciliği devrinden evvel, M.Ö.9. yüzyılın birinci yarısında,Tarsus ismi ve şehri Asur Kralı 3. Salman Nas Sar'm Ki‐likya'ya yaptığı seferlere ait resmi belgelerde, o zamankiKilikya Prensliği'nin merkezi olarak anılmaktadır.

Tarsus ismi geçen Asurlular'a ait resmî belgelerindoğruluğundan hiç bir zaman kuşku duyulmayacağı gibi,Yunanlıların bilinen tarihlerden daha önce Kilikya'ya gel‐miş olmaları da olası değildir. Yazarların, mi¬tolojik ef‐sanelerin, Tarsus'un kuruluşuyla ilgili anlatımları bu du‐rumda gerçek olamamaktadır. Mitolojik bilgiler arasında

yalnız bir tanesinde, gerçeğin bir dere¬ceye kadar giz‐lenmiş olduğu anlaşılıyor. O da Herakles Sandon'un yanisonuç itibariyle SANDON'un, Tarsus'un kurucusu olma‐sıdır. M.Ö. 4. asrın başından itibaren, Tarsus sikkeleriüzerinde Sandon (BAL TARZ) yani şehir tanrısı olarakgörülmektedir. Sandon'un çok eski bir Kilikya tanrısı ol‐duğu da genellikle kabul edilmektedir. Şehrin kuruluşu‐nun böyle bir tanrıya atfedilmesi, onun tarihin ka¬ranlıkdevirlerinde meydana geldiğini anlatmaktadır. Zira, M.Ö.9. yüzyılda, Asurlular zamanında. Tarsus bir idare mer‐kezi olarak görüldüğünde, Tarsus'un kuruluşunun ve is‐minin o tarihten daha eski zamanlara gitmesi gerek‐mektedir, Tarsus isminin, yine çok eski bir Kilikya tanrısıolan TARHON veya TARKON'dan gelmiş olduğu muhte‐meldir. Bu tann Hitit metin¬lerinde TARHUNT şeklindegösterildiği gibi, Hititler zamanında ve daha Önce, Kilik‐ya'nın da dahil bulunduğu ARZAVA Krallığının 4. Ame‐nofis ile siyasî ilişkide bulunduğu prensi TARHUNDA‐RABA ismini taşımaktadır.

Bundan başka Kilikya'da bulunan kitabelerde pekçok TARKU, TARKON ve bu kökle meydana gelen kişiisimlerine rastlanmaktadır. Tarsus'un koruyucu Sandon'aizafeten anılmaması şehrin isminin başka bir tanrıdangeldiğinin kanıtıdır. Buna göre şehrin kuruluşunun dahaönceki tann olan TARHON'a bağlanması gerekmektedir.

Tarsus'un ismininTARHON veya TAR‐KON'dan türemiş ol‐duğunu kabul eder‐sek, bunun dahasonra Asur dilindeTARZI‐Aramice'deTARZ, Grekçe'deTERSİ (TEPlIKON) venihayet Latince deTARSOS şeklini al‐dığını görürüz. Se‐lefkoslar, olasılıkla1. veya II. Antiokheszamanında kentinadını Kydnos Anti‐okhiea'sı olarak de‐ğiştirirler. Tarsos adıAntiokhos FilopatorIX (M.Ö. 113‐95) za‐manında yenidenkullanılmaya baş‐lanmıştır.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 43

Tarih

Page 46: Bahçelievler Dergisi sayı 8

M.Ö. 1. yüzyıl sikkelerinin üstünde Tarsos adı yazılıdır.Roma döneminde, Tarsus çeşitli imparatorlar adına la‐kaplar almıştır. Bu isim ya da lakaplar imparatorun ya‐şayışına göre Tarsus'a kısa imtiyazlar tanımıştır. Tarsusyeniden imar edilmiş ve halkın yaşam düzeyini arttırıcıtedbirler alınmıştır. Bu çalışmalardan ve imparatorlannisimlerinden dolayı Tarsus'a verilen lakaplar şöyle sıra‐lanmıştır: Roma İmparatoru İladrianus'tan dolayı HADR‐LANE, imparator Commodius'dan dolayı KOMMODİANE,Severius'tan do¬layı SEVERİANE, Caracalla'dan (M. Au‐relius Anloninius) dolayı ANTONİNİANE, Severîus Ale‐xander'den dolayı SEVERİANE, Gordion zamanında daGORDIANE adıyla anılmıştır.

Tarsus ismi Araplar döneminde de değişik isimlerleanılmıştır. Arap kaynaklarında ve doğu kökenli tarih‐çilerin kitaplarında Tarsus'un ismi ile ilgili birçok açık‐lamalar vardır. Bunlardan: Ruhul‐beyanda: "... O şehirTarsus'tur. Cahillye devrinde ise EFSUS'tu." diye yazar.Kimi Arap kaynaklannda Tarasus olarak da ifade edil‐miştir.'Yazan bilinmeyen el yazması bir kitapta ise Tar‐sus anlatılırken; "... Ve bunun adı Tevrat'ta Efsus'turve İncil'de Arsus'tur. Ve Arap dilince Tarsus'tur." diye

bahseder. İslâm ananeleri arasında Tarsus'un, Adem'inoğlu Şii tarafından kurulduğu, kabrinin de Tarsus'taolduğu efsanesi yer almaktadır.

ATATÜRK TARSUS'TA Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1918’de 7. Ordu ko‐

mutanlığını devrederek Adana’ya geldi. Yıldırım Grupkumandanlığını Adana’da devir almak üzereyken Mon‐dros Müterakesinin şartları ve yapılacak işlemler Mus‐tafa Kemal Paşa’ya tebliğ edildi. Bir süre sonra İngiliz‐lerin baskısıyla Yıldırım Grubu Lağvedilerek MustafaKemal Paşa ordusuz bir Ordusuz bir Kumandan halinegetirildi. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa, baskıaltında bulunan Osmanlı kabinesinin durumunu veemrindeki az kuvveti de dikkate alarak Güney illeri‐mize silah dağıtmak suretiyle Milli Mücadeleye giriş‐meyi ilk kez Adana’da düşünmeye başladı. Bu amaçlakarargah kurduğu Şakirpaşa’dan sık sık ayrılarak, Tar‐sus’a bağlı Çamtepe Köyü ve Kavaklıhan tarafından in‐celemeler yaptı. Gülek Boğazını tutmak için siperlerkazdırmaya başladı. Ancak bu çalışmalar 11 Kasım1918’de kumandayı Nihat Paşa’ya bırakıp İstanbul’ahareketiyle son buldu.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201244

Tarih

Page 47: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Mustafa Kemal Paşa’nın Tarsus ve civarına ilk gelişnedenini yukarıdaki bölüm bize açık bir şekilde anlat‐maktadır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Tarsus’a Konukolmak üzere gelişi ise 17 Mart 1923 tür. 17 Mart 1923günü, Mustafa Kemal ve beraberindekiler Adana’danMersin’e geçmiştir. Geceyi Mersinde geçireceği sanılır‐ken, Mersin’de 4 saat gibi kısa bir süre kaldıktan sonraani bir kararla Tarsus’a gelmek istemiştir. 17 Mart 1923günü akşama doğru trenle Tarsus’a gelen Gazi MustafaKemal Paşa ve beraberindekilere Tarsus’ta muhteşembir karşılama töreni hazırlanmıştır.

ESHAB-I KEHF "Hani o gençler mağaraya çekilmişlerdi de;

‘Ya Rabbi bize tarafından rahmet ver.

İşimizde doğruluğu, doğru rehber bulmamızısağla...’

demişlerdi."

Kehf; 10

Kur'ân‐ı Kerîm'in 17. suresi olan el Kehf'te, nispetentafsilatlı sayılabilecek bir kıssa

anlatılmaktadır. Bu kıssa, bir grup gencin, zalim birhükümdardan ve toplumdan kaçarak

sığındıkları mağarada 309 sene uyumalarını ve sonrauyandırılmalarını anlatır. Nuh tufanı

gibianonim olan ve dünyanın çeşitli yörelerindekipek çok toplumun efsanelerinde yer alan

Eshab‐ı Kehf olayının nerede ve hangi devirde ya‐şandığına dair kesin bir bilgi yoktur. Her

toplum, kendi bölgesinde yaşandığını iddia etmiştir.Kur'ân‐ı Kerîm'in berrak anlatımıyla

bir ibret levhası olarak gözler önüne serdiği bu olayıngerçekleştiği yer ve zamanı mütalaa

etmeden konu hakkında özet bilgi verelim.

YEDİ GENÇ ve KİMİR Arapçada kehf; büyük mağara anlamına gelmektedir.

Eshab‐ı kehfin anlamı; mağara arkadaşları/dostlarıdır.Kur'ân‐ı Kerîm'de buyurulduğuna göre bir grup genç,içinde yaşadıkları putperest topluluğun sapkınlıklarınakarşı çıkarlar ve imanlarını o toplumun zalim hükümda‐rının yüzüne karşı söylemekten de çekinmezler. Bu yüz‐

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 45

Tarih

Page 48: Bahçelievler Dergisi sayı 8

den iki ihtimalle karşı karşıya bırakılırlar; ya toplumuninancına ve geleneklerine ayak uyduracaklardır, veya öl‐dürüleceklerdir. Gençler yaşadıkları şehirden, yanlarındaKıtmir isminde bir köpek olduğu halde hicret etmek zo‐runda kalırlar. Büyük bir mağaraya sığınırlar. Ağzı kuzeyebakan bu mağarada Allahü tealanın lütfu ile 309 seneuyurlar. Uyandıklarında geçen sürenin farkında değil‐lerdir ve en fazla bir gün uyuduklarını zannederler. Ka‐rınları acıktığı için aralarından birini yiyecek almak üzereşehre gönderirler. Genç, izinsiz define bulduğu için şe‐hirde tutuklanır ve başından geçenler dönemin hüküm‐darı taragından öğrenilir. Geçen 3 asrı aşkın süre içeri‐sinde putperest inançlar silinmiş, insanlar bu olaydanibret alabilecek olgunluğa erişmişlerdir.

YAŞADIKLARI DÖNEM Tefsirciler ve tarihçilerin çoğu Eshab‐ı Kehfin, Haz‐

ret‐i İsa'dan hemen sonra yaşadıkları kanaatindedirler.Yine İslam alimleri, gençlerle ilgi şu bilgileri vermektedir.İsimleri; Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernuş, Debernuş,Şâzenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmîr. Yaşadıklarışehrin ismi Efsus'dur ve putperest hükümdar Dakya‐nus'un zamanında mağaraya sığınmışlar ve mümin hü‐kümdar Teodüs'ün zamanında da uyanmışlardır.

MAĞARA NEREDE? Uyudukları mağaranın yeri konusunda ise birbirinden

çok farklı nakillerle karşı karşıyayız. İspanya'da; Kurtuba

şehri civarında bulunan Cinanu'l verd'de, Şam civarındaBelka'da bulunduğunu iddia edenlerin yanı sıra Tarsus,Efes ve Elbistan olduğunu söyleyenler de vardır. Yer ta‐yinlerinin çoğunun Anadolu'da yapıldığı göz önüne alı‐nacak olursa bu kutlu gençlerin Türkiye sınırları içeri‐sinde yaşadıklarını düşünebiliriz. Bu nedenleAnadolu'daki 3 yerle ilgili bilgilerimizi mütalaa edelim.

Anadolu'da mağaranın yeri için üç adres verilmekte‐dir. Bunlardan Efes'te olduğu iddası hıristiyanlara aittirve mağaranın giriş yönü de, şekli de Kur'ân‐ı Kerîm'inbildirdiklerine uymaz. Sahih bilgilere en uygunu Tar‐sus'taki mağaradır. Fakat, Elbistan'daki mağaraya dairkayıtlar çok ilgi çekicidir. Efsus, eski adıyla Yarpuz, bugünKahramanmaraş'a bağlı Afşin ilçesindedir. Bu çok eskive tarihi şehrin adı Arabisus idi. Bu kelime, zaman içeri‐sinde çeşitli toplulukların lehçelerine göre Arbsus, Arab‐sus, Ebsus ya da Efsus şeklinde telaffuz edilegelmiştir.Buraya Türklerin Obruk dediklerini de biz tespit etmişbulunuyoruz. Divan‐ı Lüğati't Türk'te yer alan bu kelimeyiKaşgarlı Mahmud; "yere batmış, ortasında su bulunandağ parçası" şeklinde izah eder ki, Afşin'deki mağaradabu özellikleri buluyoruz. Ülkemizde çok sayıda olan ob‐ruklar, yer altından akan suların gözleri gibidirler. Türkler,yazın peynir ve yağlarını muhafaa ettikleri serin dağ ya‐rıklarına ve mağaralara da obruk derler.

Ünlü gezgin Ali b. Herevi'nin el yazması eserindenöğrendiğimize göre; bu zat, 560 H'de İstanbul‐İznik‐Se‐

yitgazi‐Konya yoluy‐la Obruk'a gelmişve burada Eshab‐ıKehf'e izafe edilenmağarayı incelemeimkanını bulmuştur.Gözlemlerini şu şe‐kilde ifade etmek‐tedir; "Obruk, Ana‐dolu'da etraftan ge‐lenlerin ziyaret et‐tikleri bir yerdir.Söylendiğine göre;Hazret‐i Ömer b.Hattab'ın oğlu EbûUbeyde'nin meşhe‐di de burada imiş.Ben burasını gör‐meye azmettim.Obruk, bir dağıneteğindedir. Bir ka‐pıdan girilip yer al‐

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201246

Tarih

Page 49: Bahçelievler Dergisi sayı 8

tından yüründükten sonra geniş bir yere çıkılır. Burası,yere batmış bir dağ görünümündedir. Yukarıdan gökyüzügörünür. Ortasında küçük bir göl vardır. Etrafını Rumçiftçilerin evleri daire gibi çevirmiştir. Bunların tarlalarıdışarıdadır. İçeride bir kilise ve bir mescid vardır. Eğerziyaretçi müslüman ise mescide, hıristiyan ise kiliseyegötürülür. Buradan geniş bir mağaraya girilir. Mağarada,vücudlarında kılıç ve kargı izleri bulunan cesedler vardır.Üzerlerinde pamuklu elbiseler bulunan bu cesedler,sanki hayatta imişçesine hiç değişmemişlerdir. Bir köşede,arkalarını duvara vermiş dört kişi daha gördüm. Bunlardanbirisi çocuk, birisi esmer bir erkektir. Bu erkek, pamuktanbir aba giymiş müsafaha ediyormuş gibi eli açık olankolunda çocuğun başı vardır. Yanında, bir darbe ile üstdudağı yarılmış, dişleri meydana çıkmış bir erkek dahavardır. Bunların hepsi sarıklıdır. Burada gördüğüm birtabutun içerisinde bir kadın vardır ki; memesi kucağındakiçocuğun ağzındadır. Arkalarını duvara dayamış beş kişidaha gördüm.. Yüksekçe bir yerde gözüme ilişen birtaht üzerinde on iki erkek cesedi daha vardı. Bunlardanbirisi, el ve ayakları kınalanmış bir çocuktu. Bana,

bunların cihad için buralara gelen Hazret‐i Ömer'in oğluEbû Ubeyde ve ailesine ait olduğunu söylediler."

Abdullah b. Abbâs hazretlerinden gelen kayda göreEshab‐ı Kehf'in mağarası Efsus'tadır. Bu kutlu gençlerezulmeden hükümdarın ismi, kaynaklarda Dakyanus veyaDakyüs şeklinde geçmektedir. Uyandıkları zaman karşı‐laştıkları hükümdarın adı ise Teodüsyüs'tür. DakyusRoma imparatorudur. Teodüsyüs ise, Roma ikiye bölün‐dükten sonraki Doğu Roma (Bizans) imparatorlarındanbirisidir. Ne var ki, putperest olan Dakyüs, Anadoluyuhiç görmemiştir. Hükümdarlık yaptığı iki sene boyuncaKuzey Avrupada savaşmış ve burada öldürülmüştür. Es‐hab‐ı Kehf'in Anadolu'da yaşadığı kesin olduğuna göregençlerin karşılaştıkları Dakyüs, o zamanki Roma idarisistemine göre bir imparator gibi imtiyazlara sahip bireyalet valisi olmalıdır. Hazret‐i Ebubekr'in hilafeti sıra‐sında Bizans imparatoruna elçi olarak gönderilen Ubade,Anadoludan geçerken Eshab‐ı kehf'i ziyaret etmiştir. Ab‐basi halifelerinden el Vasık billah da, Muhammed b.Mûsâ isimli birisini, Eshab‐ı Kehf'i tetkik için Anadoluyagöndermiştir. Yine Ali b. Yahya isimli İslam ordusu ko‐

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 47

Tarih

Page 50: Bahçelievler Dergisi sayı 8

mutanlarından birisi, bir sefer dönüşünde Eshab‐ı Kehfinuyudukları mağarayı incelemiş ve gördüklerini detaylıbir şekilde nakletmiştir. Özetle söylemek gerekirse İslamalimleri, tarihçiler ve gezginler, Eshab‐ı Kehfin Anado‐lu'da olduğunda hemfikirdirler. Ama Anadolunun nere‐sindedir? Tarsus'ta mı, Afşin'de mi? İlim adamlarımızmeseleyi berraklığa kavuşturacak ciddi bir araştırmayahenüz yönelmemişlerdir. Böyle bir çalışma başlatılırsa,bu kutlu gençlerin 309 yıllık uyku mekanı kesin olaraktesbit edilebilecektir.

Eğer böyle bir bahtiyarlık bizlere nasip olacaksa,İmam‐ı Rabbani hazretlerinin şu sözlerini hatırlayarakziyaret edeceğiz onları; "Eshab‐ı Kehf, bir güzel iş yap‐makla, yüksek derecelere kavuştu. Bu işleri de; din düş‐manları her tarafı kapladığı vakit, kalplerindeki imanıkorumak için başka bir yere hicret etmeleri idi. Dünyanınbugünkü halinde, Peygamberimizin sünnet‐i seniyyesineuyanlar ne kadar bahtiyardır. Bugün ona iman edip azbir ibadet yapmak, sanki düşman saldırıp her tarafı kap‐ladığı zamanda, askerin az bir hareketinin çok kıymetli

olmasına benzer. Barış zamanında askerin bundan katkat fazla çalışması böyle kıymetli olmaz." Anadolu'nunen eski yerleşim alanlarından biri olan Tarsus, yazılı tarihdönemleri ardından kurulan birçok krallıkların, AntikÇağlar'da da Kilikya'nın başkenti olmuş; tarihi, kültürelve ekonomik yönleriyle Ön Asya ve Anadolu'nun enönemli kentlerinden biridir

Hristiyanlar'ın en önemli Havarileri'nden St. Pau‐lus'un doğum yeri olması, bir haç kenti özelliği taşıma‐sıyla, bu dinin yayılmasında önemli bir yere sahiptir

Orta Çağ ve Yeni Çağlar'da İslam ve Türk kültürününyoğunlaştığı bir bilim merkezi olarak, yüzyıllar boyu var‐lığını sürdürmüş; özellikle 19. yüzyılda bölgenin en ge‐lişmiş ticaret ve tarım merkezi olmuştur. Ancak bu yüz‐yıldan itibaren alüvyonal dolgu nedeniyle limanınınişlevini yitirmesi, sığ akarsu ve Aynaz (Rhegma) gölününbüyük tonajlı gemilerin giriş ve çıkışına elverişli olmamasınedeniyle, Adana ve Mersin gibi hızla gelişen iki büyükmetropolün orta yerinde, bu iki kent sistemi içinde yer

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201248

Tarih

Page 51: Bahçelievler Dergisi sayı 8

almıştır. Mersin limanına yakınlığı, kara ve demiryollarıkavşağı üzerinde yer almasıyla; günümüzde de tarım,ticaret ve tekstil sanayinde, İçel`in Mersin'den sonra ge‐lişmiş en büyük ilçesidir.

TARİHÇETarsus kentinin kuruluşuna dair çeşitli efsane ve söy‐

lenceler.

Hitit Çağları'ndan itibaren Tarsus'a ait pek çok kiltablet, kitabe, sikke ve yazılı belgeler günümüze kadargelmiş olup, kentin simge olarak kullandığı tanrı ve mi‐tolojik kahramanların bu belgelerde yer alması efsane‐lerin ve söylencelerin ana kaynağını oluşturmuştur.

Kuruluşu 8000 yıl öncelerine Yeni Taş Çağı'na daya‐nan Tarsus'un, adını Kent Tanrısı Sandon'dan (Baal Tarz)aldığı bilinmektedir.

Tarsus'un ismi ve kuruluşu hakkında, mitolojilerdeve eski yazarların anlatımlarında çeşitli bilgiler vardır.Bunların hemen hepsi Roma Çağları'nda, özellikle Ağus‐

tos döneminde ortaya çıkmıştır ve hiçbiri tarihi bir gerçekolarak kabul edilemez.

Mitolojiye göre, Antik Çağlar'da Tarsus Çayı'na, Kilik‐ya'nın yerli halkı Cydnos adını vermiştir. Cydnos, mitolo‐jide nehir tanrısına verilen isimdir. Azra Erhat, Cydnosiçin şöyle yazar:"Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye bilinenırmağın tanrısı. Ana tarafından lapetos'un torunu sayılır.Cydnos'un Parthenios adlı bir oğlu olduğu ve Cydnos Ir‐mağı’nın denize döküldüğü yerde bir kent kurup onaParthenia demiştir. Burası da bugünkü Tarsus'dur."

Mitolojideki Pegasus (kanatlı uçan at) yada Belle‐rofontes, Kilikya ovasında yolunu şaşırmış ve Tar‐sus’un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış olduğun‐dan kente Latince ayak tabanı anlamına gelen Tarsosadı verilmiştir.

Diğer bir efsaneye göre kentin kurucusu eski KilikyaTanrısı Sandon ile bir tuttukları Herakles'dir. Herakles'inresimleri MÖ 4. yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üzerinde bu‐lunmaktadır.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 49

Tarih

Page 52: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Samsung, yeni Galaxy modelini tanıtmayabaşladı. Galaxy Chat isimli model fizikiQWERTY klavyesi sayesinde tamamiyle

mesajlaşmak üzerine kurulu bir telefon olaraksatılacak. Galaxy Chat, adından da anlaşıla‐bileceği üzere tamamiyle mesajlaşmak üze‐rine kurulu bir telefon olduğu için üzerindefiziki QWERTY klavye bulunduruyor.

Android 4.0 işletim sistemi kurulu olanGalaxy Chat, 3 inç 480 x 320 çözünürlüğesahip bir ekranı barındırıyor. Yani ekrandanda anlaşılabileceği üzere aslında amaçtam teşekküllü bir akıllı telefon yerine ta‐mamiyle mesajlaşmak üzerine yoğunla‐şılmış bir akıllı telefon üretmek.

4 GB dahili hafızası bulunan tele‐fonda microSD yuvası da bulunuyor veburaya 32 GB'a kadar ekstra kart takı‐labiliyor. Galaxy Chat'in arkasında da2 megapiksellik bir kamera bulunuyor,ön tarafta ise kamera bulunmuyor.USB 2.0 ve Bluetooth 3 desteğininyanı sıra 1200 mAh pili bulunuyor.

Samsung, henüz Galaxy Chat'infiyatını açıklamasa da cihazın ta‐mamiyle ucuz olması için üretildi‐ğini ve biraz önce de belirttiğimizgibi tamamiyle mesajlaşmak üze‐rine kurulu bir ucuz akıllı telefonkonsepti olduğunu görebiliyo‐ruz. Bu sebeple fiyatı da epeyucuz olacaktır. Galaxy Chat,önümüzdeki ay İspanya'da ar‐dından da Avrupa'nın çeşitli ül‐kelerinde satışa çıkacak. 2 ayiçerisinde ülkemizde de satışaçıkması bekleniyor.

Samsung Galaxy Chat Piyasaya Çıkıyor

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201250

Tekn

oloji

Page 53: Bahçelievler Dergisi sayı 8
Page 54: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201252

Mübarek RamazanBayramınızı kutlar,sağlıklı güzel, birlik,beraberlik dolu birbayram dileriz.

Hayal ioğlu İnşaat

Bahçe

lievl

er

Gündem

Bahçelievler Şirinevler Mahallesi’nde bir süredir de‐vam eden Pazar yeri sorunu yapılan toplantıylagündeme alındı. Kazım Karabekir Caddesi’nde esnaf

yıllardır kurulan pazarın artık taşınmasını istiyor. Esnafbundan sonra sorunlarını çözmek için bir dernek altındadevam etme kararı aldı. Şirinevler Ulu Camii KonferansSalonu’nda toplanan esnaf dernekleşerek haklarını birliktearama kararı aldıklarını açıkladı.

Uzun zamandır bu konuyu şikayet ettiklerini ve çözümyolu aradıklarını belirten Şirinevler Mahallesi Muhtarı Ga‐lip Karayiğit “Öyle bir birliktelik içerisinde olalım ki seçti‐ğiniz muhtarınız meclis üyeleriniz, ilçe ve büyükşehir be‐lediye başkanlarınız ayağınıza gelmek zorunda kalsın.Kazım Karabekir Caddesi’nde kurulan Pazar pazarı çevre

halkını ve esnafını bıktırdı. Bu pazarın Kocasinan FutbolSahası’nın altına otopark ve pazar yeri yapılarak, taşın‐masını istiyoruz.” dedi.

Kazım Karabekir Caddesi EsnafıPazar Yerinin Taşınmasını İstiyor

Page 55: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievlerde Yeni Projeler Sıradaİstanbul’da hızlı büyümeyle şehir içinde kalan fab‐

rikalar yerini yeni projelere bırakıyor. Bahçelievler,Yenibosna, Çobançeşme, Güneşli gibi semtlerde

bulunan fabrikalar yakın gelecekte yerlerini yeni konutprojelerine bırakacak. Boyner’in Yenibosna’daki Altın‐yıldız fabrikasını boşaltıp yerini İstwest isimli lüks konutprojesi yapıyor. Yine aynı bölgelerde bulunan birçokFabrika arazisine 212 Avm yapılacak. Bu projeler de‐vam ettikçe Bahçelievlerimiz büyük atılımlara zeminoluşturmaktadır.

Home Vizyon gayrimenkul adıyla Bahçelievlerdeemlak pazarlama konusunda hizmet veren ofislerimizdediğer meslekdaşlarım gibi bu aylarda işler oldukça

durgun seyretmektedir.Ben inanıyorumki iyi birpazarlamacı işlerin dur‐gun döneminde boşdurmayan, çalışma‐larını aksatmayandır.Tüm meslektaşla‐rıma hayırlı işlerbol kazançlardilerim.

Asım Aygün

Haber

Page 56: Bahçelievler Dergisi sayı 8

• Balın saf olup olmadığını anlamak için,baldan bir kaşık alıp soğuk suda ezin. Su be-yazlaşacak olursa, içinde un veya nişasta vardemektir.

• Balığı ayıklamaya başlamadan önce üzerinebiraz sirke serpin. Bu şekilde balığın yüzgeç-lerini çok daha kolay temizler, zaman kaza-nırsınız.

• Hafif bir hamur elde etmek istiyorsanızhamuru yoğururken bir miktar maden suyuilave edin.

• Pilavı ısıtırken bir kabı içerisine su koyupkaynatın. Sonra pilav tenceresini kaynayansuyun içine oturtun. Böylece pilavın tanelerikırılmaz ve tazeliğini korumuş olur.

• Ütü yaparken sararan elbise hemen oksi-jenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.

• Melamin tabakların, plastiklerin, sera-miklerin iç kısımları sarardığında çamaşır suyuile temizleyin. Yenilendiğini göreceksiniz.

• Deri çantalarını cilalayarak yağmur leke-lerine karşı koruyun.

• Bir fincan suyu iki çorba kaşığı karbonatlaon beş dakika kaynatın. Bu su ile teflon tence-relerinizi durulayınız. Tertemiz olacaktır.

• Tuzluk ve biberlik doldururken huninizyoksa bir zarfın köşesinden yararlanın. Zarfınköşesinin ucunu hafifçe keserek bir huni eldeedebilirsiniz.

• Ütünüzün altını biraz tuzla ovarsanız ko-layca kaydığını görürsünüz.

• Saçlarınızın dalgalarınınkalıcı olmasını isti-yorsanız kurutmamakinesiyle ku-rutmadan öncebir müddet kendikendine kuruma-sını bekleyin

• Sodalı içecek-lerin gazlarınınk a ç m a m a s ıiçin dolaptabaş aşağı bu-lundurun.

Gündelik pratik bilgilerHayatımızın her anında lazım olur pratik bilgiler. Zaman zaman çözemediğimiz ya da bu kadarkolaymıymış diyerek şaşırarak yaptığımız bu bilgiler her ne kadar küçük gibi gözükseler de gün-delik hayatımızda oldukça büyük öneme sahiptirler. Şimdi sizlere derlediğimiz pratik bilgilerdenbirkaçını sunacağız.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201254

Yaşam

Page 57: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Karagöz GösterisiTarih: 08 Ağustos 2012 Çarşamba 11:30 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Çocuk Oyunu "Mikroplar"Tarih: 10 Ağustos 2012 Cuma 14:00 YER : Yenibosna Kültür Merkezi

Çocuk Filmi "Dr. Seuss Loraks"Tarih: 11 Ağustos 2012 Cumartesi 13:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Müzikal Kukla Gösterisi "Sağlık Olsun"Tarih: 11 Ağustos 2012 Cumartesi 13:00 YER: Yenibosna Kültür Merkezi

Çocuk Filmi "Dr. Seuss Loraks"Tarih: 12 Ağustos 2012 Pazar 13:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Müzikal Kukla Gösterisi "Dünya Çocuklarındır"Tarih: 14 Ağustos 2012 Salı 14:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Çocuk Oyunu "Benim Uzayım"Tarih: 15 Ağustos 2012 Çarşamba 14:00 YER: Yenibosna Kültür Merkezi

Bahçelievler Belediyesi kültür sanat aktivitelerine devam ediyor.Belediyenin Ağustos ayı etkinlik ajandası şu şekilde olacak:

Karagöz GösterTarih: 16 Ağustos 2012 Perşembe 14:00 YER: Yenibosna Kültür Merkezi

Çocuk Oyunu "Findirella' nın Sürprizi"Tarih: 24 Ağustos 2012 Cuma 14:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Karagöz GösterisiTarih: 25 Ağustos 2012 Cumartesi 13:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Yetişkin Filmi "SüperTürk"Tarih: 25 Ağustos 2012 Cumartesi 18:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Çocuk Oyunu "Haylazlar Adası"Tarih: 29 Ağustos 2012 Çarşamba 14:00 YER: Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Çocuk Oyunu "Temel Reyiz ve Dalton Kardeşler"Tarih : 31 Ağustos 2012 Cuma 14:00 YER : Nurettin Topçu Kültür Merkezi

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 55

Kültür Sanat

Page 58: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Milli Eğitimin Kurucu Kurumu:

Köy Enstitüleri

Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllardan itibaren hızlayükselmesi ve çağdaş seviyede bir toplum halinegelmemiz gerekmekteydi. Öğretmen yetiştirmek

amacıyla kurulan Köy Enstitüleri de bu kurumların başındagelir. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmışolan okullar 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanıolan Hasan Ali Yücel tarafından bizzat yönetilmiştir.

Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensizolduğu gerçeği gözönüne alınarak, dönemin başbakanıİsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı HasanAli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıylaköylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullardayetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmenolarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. Geleneksel öğ‐retmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerdeöğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevdençok zorunluluk olarak algılanıyordu. Çalıkuşu romanındakikarakter gibi gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı.Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıl‐larda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80'lik bö‐lümü köylerde yaşıyordu. Köy Enstitüleri'nin kurulması

ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil FikretKanad'ın önemli çalışmaları vardı. Kanad, zorunluluktandeğil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmenfikrini savunmuştu.

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli genişarazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarındaKöy Ensititüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzakancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köyilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğret‐menler köylülere hem örgün eğitim verecek, okumayazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern veilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yö‐relerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğrete‐cekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içindeeğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün ken‐disine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları,atölyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgüneğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalıeğitimdi.

1940‐1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönümtarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201256

Tarih

Page 59: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulanbağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyükinşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı,16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yolyapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğren‐cilerinin uygulmalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyuöğrenciler tarafından getirilmişti.

Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni ye‐tişmişti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın,Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, HatunBirsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Ak‐çam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullardayetişmişlerdir.

Okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarındakuruldu. Amaçlarından biride köylülerin alternatif tarımtekniklerini öğretmekti. Arıcılıkbilinmeyen köylerde arıcılık,bağcılık bilinmeyen köyde bağ‐cılık öğretiliyordu. Enstitüyeatanan öğretmen gittiği köydeokul binasını köylülerin yar‐dımıyla yapabilecek kadar in‐şaat bilgisi de öğreniyordu.Köy enstitüsünü bitiren biröğretmen sadece bir ilkokulöğretmeni olmuyor aynı za‐manda ziraatçilik, sağlıkçılık,duvarcılık, demircilik, terzilik,balıkçılık, arıcılık, bağcılık vemarangozluk konularını da

uygulamalı olarak öğreniyordu. Enstitülerin hepsininkendisine ait tarım arazileri, atölyeleri vardı. Bu sa‐yede öğretmenler kendi okullarını gittiği köydeköylülerin işbirliği ile inşa ediyor ve devletin okulyapmasına gerek kalmıyordu. Hasanoğlan Köy Ens‐titüsü, diğer köy enstitülerini kuran köy enstitüsüöğrencileri tarafından inşa edilmişti.] Köy enstitü‐lerinden mezun olan öğretmenlere yetiştirildikleribranşa ve gönderilecekleri köye göre 150 parçayavaran alet ve edevat veriliyordu. Öğretmenler bualet ve edevat ile köylülerin de yardımıyla köy oku‐lunu inşa ediyor ve köylülere hem modern tarımtekniklerini hem de okuma yazmayı ve hatta müzikaletleri çalmayı öğretiyordu.

Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı dönemindedünya klasiklerini Türkçe'ye tercüme ettirmişti. Köyenstitüleri öğrencileri her sene 25 tane klasik ro‐manı okumakla yükümlüydü. Bu sayede zeki köy

çocuklarından engin entellektüel birikimleri olan aydınlaroluşuyordu. Bu aydın köy öğretmenleri en az bir tanemüzik aletini çalmasını da öğreniyordu. Aşık Veysel köyenstitülerinde müzik derslerinde öğrencilere bağlama çal‐masını gösteriyordu.

Sabahın erken saatlerinde uyanan öğrenciler kızlı veerkekli zeybek ve halk oyunları oynayarak sabah spor‐larını da yapmış oluyorlardı. Daha sonra kahvaltı ardın‐dan zorunlu okuma saati vardı. Kahvaltıyı kendilerindenönce kalkıp fırında ekmek pişiren öğrenci arkadaşlarıhazırlıyordu.

Bu bakımlardan köy enstitüleri yaparak öğrenim ko‐nusunda dünyada benzeri görülmemiş bir örnek oluş‐turmuş ve birçok akademik inceleme ve araştırmayaörnek olmuştur.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 57

Tarih

Page 60: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Köylerde büyümüş öğrencilere klasik müzik enstrü‐manları ve geleneksel sazları çalması öğretiliyordu. AşıkVeysel, enstitüleri gezip öğrencilere saz çalmasını göste‐riyordu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü bu konuda en zenginenstrüman envanterine sahipti. Daha sonra açılan Hasa‐noğlan Yüksek Köy Enstitüsü'ndeki derslere Ankara Kon‐servatuvarı öğretmenleri geliyordu. Köy kökenli öğrenci‐lerden kurulu orkestralar müzik eserlerini seslendiriyordu.

Mandolin, taşınmasıve öğreniminin kolaylığınedeniyle yaygınlıkla kul‐lanılan enstrümanlardanbiriydi. Müzik grupları,17 Nisan şenlikleri, sınıfgeceleri veya okulu ziya‐ret eden bir yönetici içinkısa hazırlık provalarıyaptıktan sonra konser‐ler vermekteydi.

Hasanoğlan Köy Ens‐titüsü'nde gerçekleştirilenbir bitirme töreni prog‐

ramı, enstitülerde yapılan sanatsal faaliyetlerin kapsamıkonusunda örnek olarak gösterilebilir. İstiklal marşı ilebaşlayan programda sırasıyla; konuşma korosu (sağlıkkolu mezunları), marş ve türküler (Akın Marşı, Halay BaşıTürküsü), oyunlar (Arpazlı, Biço), mandolin konseri (Arılar,Semada Yıldızlar ‐ öğretmen kolu mezunları), marş vetürküler (Vatan Marşı, Ördek isen Göle Gel Türküsü ‐yüksek kısım mezunları), oyunlar (Bengi, Dağlı), kemankonseri (Mozart'tan rondolar; Allegro Vivo, Allegretto,Allegro A'la Turca ‐ güzel sanatlar kolu), koro (AskerDönüşü, Köy Okulu, İndim Dere Beklerim, Çoban ‐ güzelsanatlar kolu), temsil (Anton Çehov'un Teklif adlı oyunu),konuşma ve diploma töreni, İleri Marşı (topluca), zeybek

ve oyunlar (dışa‐rıda topluca) yeralmıştı. Program‐da ayrıca şiirlerokunmuş ve mü‐zik dersliğinde pi‐yano ve saz kon‐serleri verilmiştir.Sergilenmiş olan,yönetmenliğiniCüneyt Gökçer'inyaptığı oyununyanı sıra enstitü‐de son bir yıl için‐

de sergilenen diğer tiyatro oyunları Molière'in ZorakiTabip ve Kibarlık Budalası adlı oyunları, Sofokles'in KralOedipus'u, Gogol'ünMüfettiş'i ve Shakespeare'in Bir YazGecesi Rüyası adlı oyunudur.

Enstitülerde hazırlanan programlar, toplumun sanatve kültür hayatına katkıda bulunulması amacıyla çevre ilve köylere de götürülerek sergilenmiştir.

2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945 yılında Sov‐yetler Birliği lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Artvin veArdahan'ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, MilliŞef de ABD'den askeri destek istemişti. Bu desteği ver‐meye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ileyardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye'de serbestseçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesinive Milli Şeflik, "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Ensti‐tüleri"leri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamalarınkaldırılmasını talep etti.

1946 yılında hükümetin yaklaşan seçimleri yitirmekaygısıyla CHP içinden muhalif milletvekillerinin başınıçektiği örgütlü muhalefetin kampanyasıyla, müfredatındave yapılanmasında kuruluş amaçlarından uzaklaşan de‐ğişiklikler yapıldı. İlerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkısıkıya bağlı olduğu "iş için iş içinde eğitim" ilkesindenuzaklaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitimanlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitiminyerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954'tekapatıldılar.

Cumhuriyet Halk Partisi içinden Köylüyü topraklan‐dırma Yasasına karşı çıkan bir kesim milletvekili Demo‐krat Partiyi kurdu. Bu parlamenterler içinde Atatürk Dev‐rimlerine karşı olup tek parti yönetiminde budüşüncelerini açığa vuramayanlar olduğu, Atatürk dev‐rimlerine muhalefet hisleri besleyen ancak bu karşıtlık‐larını ortaya koymaya cesaret edemeyen siyasi ve top‐lumsal yapının bir karşı devrim atağı başlatarak KöyEnstitülerinin kapatılmasını sağladığı iddia edilmiştir.Hasanoğlan Köy Enstitüsü eski müdürü Rauf İnan veHıfzı Veldet Velidedeoğlu Köy Enstitülerinin kapatılma‐sının Atatürk Devrimleri karşıtlarınca başlatılan bir KarşıDevrim hareketi olduğunu söylemişlerdi. 1945 yılındaKöy Enstitüleri hakkında komünistlerin, dinsizlerin ye‐tiştiği fuhuş yuvaları olduğu söylenerek saldırı kampan‐yaları başlatılmıştı. Parlamentoda bütçe görüşmelerindemilletvekili Emin Sazak'ın Köylere giden enstitü mezun‐ları kendilerini birer Atatürk zannediyorlar demesi üze‐rine Hasan Ali Yücel, Bu çocukların her birinin birer Ata‐türk olması temenni edilir şeklinde cevap vermişti. Köyenstitüleri 1954 yılında kapatılmıştı.

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201258

Tarih

Page 61: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Köy Enstitülerine yöneltilen ve kapa‐tılmaları ile sonuçlanan belli başlı eleştirilerbirkaç ana başlık altında toplanabilir. Ens‐titülerde öğrenciler tek tip üniforma giyi‐yordu ve enstitü müdürü bile buna uyupaynı üniformayı giyiyordu. Öğrenciler bizzatyönetime katılıyorlardı. Bu ve benzeri se‐bepler ile enstitülere komünistlik suçla‐maları yapılıyor arada bir ihbar mektuplarınıdikkate alan polisin baskınlarına uğruyordu.Kız öğrencilerin erkek öğrenciler ile karmaeğitim görmesi sonu gelmez dedikodularaneden oluyordu. Köylüler okul ve enstitüinşaatlarına yardım ile devlet tarafındanmükellef kılınmıştı. Bu zorlamalar köylülereangarya olarak geliyordu. Öğrencilerin bo‐ğaz tokluğuna öğrenim görecekleri kendiokullarının inşasında çalıştırılmaları eleştirilmekteydi. Köylereatanan öğretmenler yörenin toprak ağalarıyla sorunlar ya‐şıyorlardı. Bu geçimsizlikler köy öğretmenlerinin toprakağalarının seçtirdiği milletvekillerine şikayet olarak ulaşıyordu.Bu durum toprak sahiplerinin durmaksızın Ankara'ya baskıyapmalarına neden oluyordu.

Halk arasında yayılan bir kısmı kasıtlı söylentiler deetkili olmuştu. İvriz Köy Enstitüsü'nden M. Ali Eren(1911‐2001) "Düşünceler ve Anılar II" adlı eserindeşunları aktarmaktadır :

“Bir gün sabaha doğru tan yeri ağarırken, okul bekçi‐sinin “Mehmet Ali Bey, Mehmet Ali Bey” diye bağırdığınıduydum. “Kalk, hemşerilerin geldi.” dedi. O sırada okuldadaimi elektrik yoktu. Bir motordan sağlanan elektrik geceyarısı kesiliyordu. Kapıyı açtım: Önde aksakallı bir erkekve arkasında 7 kadın vardı. Hepsi birden ağlıyorlardı. “Hoşgeldiniz hemşeriler” dedim. Onlar sızlanmalarını daha dahızlandırıp, hüngür hüngür ağlamaya başladılar. Nedensonra sakinleşen hemşeriler, dün akşam bir haber aldık‐larını, enstitüde okuyan 20 Beyağıl’lı kızın okuldan kaç‐tıklarını, onunun İvriz Çayı'nda boğulduğu, onunun da

kaybolduğu haberini aldıklarınısöylediler. Onlara, “Çocuklarınızyatakhanelerinde mışıl mışıluyuyorlar, hiçbir şeyleri yok.”dediysem de, benim sözümeinanmadılar. Mecburen giyin‐dim. Kurallara göre kız yatak‐hanelerine erkek öğretmenlergiremez, yalnızca bayan öğret‐menler girerdi. Bu nedenle on‐ları yanıma alarak, bayan kimyaöğretmeninin yanına gittim.Öğretmeni uyandırdım. Bu ve‐lileri kız yatakhanesinin önünekadar götürmesini ve çocukla‐rını uyandırarak, bu velileregösterdikten sonra, tekrar ya‐tırmasını istedim.

Söylediklerim yapıldı. Velilerrahat bir nefes aldılar. Ama za‐manla veliler, çocuklarını birerikişer okuldan kaçırdılar..”

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 59

Tarih

Page 62: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Evcil Hayvan Bakımı: Kaplumbağa, Tavşan, HamsterEvde en kolay bakılabilecek hayvan balık ama işte ele alıp bıcır bıcır sevemedikten sonra evcilhayvan beslemeye anlam veremeyenler olduğunu da biliyoruz. O halde önce annenizden izinalın, ardından yazımızı okuyup tavşan mı, hamster mı yoksa kaplumbağa mı istediğinize karar verin

Kaplumbağa: Kaplumbağanız bir teraryumda yaşayacak. Teraryum

kısaca sürüngen akvaryumu gibi bir şey. Bir pet shop’agidip kaplumbağanız için bir “kap” isterseniz muhtemelensize içinde birkaç plastik palmiye olan fanus verecektir.Asla diyoruz. Üzgünüz ama dostunuz bu hücrenin içindeer geç ölecek. Kaplumbağanız suda yaşıyorsa, içinde suve kuruması için çıkabileceği bir kaya olan fanus, ilk birya da iki yıl yaşaması için uygun bir ortam olabilir. Ancakkaplumbağanızın boyu 10 santimi geçtiğinde er geç birakvaryuma geçmeniz gerekecek, bu yüzden bizce baştanuygun bir teraryum hazırlamalısınız.

Kaplumbağanız suda yaşıyorsa yarısına kadar su, ku‐rumak için çıkabileceği bir kaya, günde beş saat kadarçalışacak bir filtre, zemine dökeceğiniz akvaryum kumu,

günün 12 saati açık kalacakb i r

lamba ve kışın kaplumbağanızın hastalanmaması için te‐raryumu 26 dereceye ısıtmak üzere kullanacağınız bir ısı‐tıcı yeterli donanım olarak kabul edilebilir. 20 litre su koy‐duğunuzda yarısından çoğu dolmayacak kadar büyük birteraryum seçmelisiniz. Suyunuzun yüksekliği, kaplumba‐ğanızın dikine rahatlıkla yüzebileceği kadar olmalı. Yoksaters dönerse doğrulamaz.

Kaplumbağanız karada yaşıyorsa suyun içine dalama‐yacaktır, bu da daha fazla alana ihtiyacı var anlamına ge‐liyor. Kara kaplumbağaları için ilk yıllarda fanus yeter kuralıbu durumda geçerli değil. Kara kaplumbağaları için hacimdeğil büyüklük önemli, bu da en az bir metrelik bir uzunlukdemek. Ayrıca temizlenmeleri için birkaç cm derinliğindesuları da olmalı. Güneş ışınlarına benzer bir aydınlık sağ‐layan infrared lambayı, kendinizi kaplumbağacılığa kaptı‐rırsanız alabilirsiniz, başta bütçeniz kısıtlıysa kendinizi sık‐mayın. Bitkiler de şart değildir, kaplumbağanızdan çoksizin keyfinize bağlı. Yeni aldığınız kaplumbağayı bir litreye

bir tatlı kaşığı tuz oranıyla hazırladığınız su ile yıka‐mayı unutmayın. Bütün bu yaşadıklarının onu

ölümüne korkuttuğunu unutmayın, ilkbirkaç gün saklanıp ortalıklarda gö‐

rünmezse bunu doğal karşılayın.

Kaplumbağanız, yılda birkere uzunca bir süre orta‐

dan kaybolursa şaşırma‐yın. Doğru bildiniz, ka‐

buklu dostunuz kışuykusuna yatıyor.K a p l u m b a ğ a n ı zsuda yaşıyorsa ey‐lül gibi tembelleş‐meye başladığınıfark edeceksiniz.Yemek yememeyebaşladığında za‐

manı gelmiş demek‐

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201260

Hayva

nlar

Alem

i

Page 63: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 61

tir, endişelenip zorla ye‐dirmeye çalışmayın.Isıtıcıyı kapatın ve bı‐rakın 2 ay boyuncauyusun. Kaplumbağa‐nız karada yaşıyorsave hareketleri yavaş‐lamaya başlıyorsa bü‐yükçe bir kuyununiçine önce toprak,sonra yosun döşemeli‐siniz. Kutunun kenarla‐rına hava alması için de‐likler açmalı ve üzerine birörtü örterek serin tutmalısı‐nız.

Kaplumbağanızı en çok onlar içinhazırlanmış özel yemlerle besleyin. Tabiiher zaman tek tip yemle beslemeniz sağlıklıolmaz. Bir su kaplumbağasıysa kurutulmuş ka‐rides ve balık, küçük et parçaları, kuru solucan, midyeiçi, kara kaplumbağasıysa her türlü meyve ve sebze ilerejimini renklendirebilirsiniz. Bu beslenme zamanlarındaelinizden yemek yedirmenin keyfini çıkarın, kaplumba‐ğanızla en çok sosyalleşyiğiniz zamanlar bunlar olacak.Kaplumbağalar genellike karınları doyunca sahiplerininyüzüne bakmazlar.

Tavşan: Tavşanınız bir kafeste yaşayacak, tabii siz kucağınızda

mıncıklamaktan, o da etrafta zıp zıp dolanmaktan yorul‐duğunda. İlk bilmeniz gereken şey, tavşanınızı yavru bileolsa asla kutuda beslemeye kalkmayın. Kutuda yaşayantavşanların ayakları sürekli ıslak kalacağından kolayca bit‐lenir ve hastalanırlar. Ayaklarından bir türlü çıkmayanidrar kokusu ise evinize böcek çekecektir. En kötüsü dekutuda yaşayan tavşanlar mutsuz olurlar ve kendisini ku‐cağınıza almanıza izin vermezler, bunu istemezsiniz sanı‐rız?

Kafeste yaşayacak olması, tutsak olacağı anlamına gel‐miyor. Kendisi için yeterince büyük (mümkün olan en bü‐yük kafesten bahsediyoruz) bir kafeste mutlu olacaktır,en önemlisi kendini güvende hissedecektir. Aynı kuşlargibi kafesin kapağı açık kalabilir, böylece istediği zamangirip çıkabilir. Önemli olan şey yemek yiyebileceği, uyu‐yabileceği, çişini yapabileceği, kemirmek istediklerini ke‐mirebileceği kendine ait bir yuvaya sahip olmanın rahat‐lığını yaşamasıdır. Kafesin altına gazete sermeyinkemirecekleri için boyalar midelerine rahatsızlık verir,kâğıt havluyu deneyin.

Pekiçişini nereye ya‐

pacak? Tavşanlar da kediler gibi, konuyu bir kere halle‐derseniz rahat edersiniz. Kafesinin içine küçük bir kap ko‐yun ve içini talaş ya da kedi kumuyla döşeyin. Biraz iğrençolacak ama bu kumu çişi ile ıslatın. Bundan sonra burayagitmesi gerektiğini anlayacak. Çişini evin içinde başka biryerdeki kaba ya da yemliğine yapmaya kalkarsa kızmayın,sadece bu kabı kumla doldurun ve kafesine koyun. Tav‐şanınızın tuvaletini kediler gibi balkonda yapmasına izinvermeyin, dediğimiz gibi böcek sorunu yaşamanız ihtimaliartar.

Tavşanınız yavru iken onu marul gibi sebzelerle vemeyve ile beslemeyin. Marul kemiren bir yavru tavşangörüntüsüne doyum yok ama ishal olan yavru tavşanınızınhayatta kalma şansı da pek yok. Siz en iyisi üç aylık olanakadar sadece kuru otlar ve hazır yem ile besleyin. Ondansonra yavaş yavaş taze meyve ve sebze vermeye başlaya‐bilirsiniz. Yine de rejiminin büyük bölümünü hazır yemve kuru yonca oluştursun, tavşanlar kuru yoncaya bayılır‐lar. Siz hergün suyunu değiştirin ama pek su sevmedikle‐rini fark edeceksiniz.

Tavşanınızı zorla ele almaya kalkışmayın. Bırakın yavaşyavaş alışsın. Oldukça ürkek bir hayvan olduğundan sizinsevginize ve korumanıza ihtiyaçları var, yani zorlamazsanızonlar size gelecektir. Korktuklarında ayaklarını hızlıca yerevururlar ve genellikle en çok gürültüden korkarlar. Korkanbir tavşanın en rahat ettiği yer, sahibinin elinin altıdır.Orayı bir kere keşfetti mi çıkmak bilmeyecek. Kucağınıza

Hayvanlar

Alemi

Page 64: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201262

Hayva

nlar

Alem

i

çıkmaya can atan, akşam (kısık sesle) televizyon izlerkenyanınıza sokulan bir tavşan kadar sizi mutlu eden bir evcilhayvan bulmak zordur açıkçası.

Hamster: Hamster, bilinenin aksine tavşanla fareyle sincapla bir

şeyler karıştırılarak üretilmemiştir. Böyle bilinmesinin se‐bebi, doğada bulunan ilk hamsterların laboratuvarlardabugünkü renk renk çeşit çeşit hale getirilmesidir. Labora‐tuvar deneylerinde kullanılmak için çoğaltılan bu hayvan‐lar, ucuzluğu, bakımının kolay olması ve bıcır bıcır görün‐tüleriyle çok kolay ve şipşirin evcil hayvanlar. Üstelik nekadar elinize alıp mıncıklarsanız mıncıklayın, ses etmeye‐cek kadar da kalenderdirler.

Hamsterın bakımı kolay demiştik. Bu hayvancıklar ka‐feste yaşarlar. Akvaryum da olur ama havadar bir kafesdaha konforlu olmaz mı? Çok zorda kalırsanız kuş kafesibile kullanabilirsiniz geçici olarak. Kafesin dibine talaş ser‐meli ve bu talaşı sık sık değiştirmelisiniz. Bunun iki sebebivar, bu hayvanların nemi sevmemesi ve temizliklerinedikkat etmeleri. Buncacık hayvanın tuvalet sorunu olmazama ıslak talaşlar içinde huzursuz olur. Kafesin içinde bu‐lunması gereken önemli aksesuarlar; özel yemlik ve suluk,kapalı bir bölme ve bir dönme dolaptır. Bun‐ların hamster için özel yapılmışolması gerekir.

Hamster sıradan bir kaptan su içmez ve yemek yemez.Özel hayatlarına düşkün hayvanlar olduklarından yalnızkalacakları özel bir alanları olmalıdır. Fazla enerjileriniharcayabilecekleri ve eğlenecekleri bir dönme dolap daşarttır. Bunların hepsi ucuz plastik aksesuarlar ve petshop'tan kolayca temin edebilirsiniz.

Hamsterları fındık, fıstık ve hazır yemle besleyebilirsi‐niz. En çok bunları severler, diş yapıları ve sindirim sis‐temleri bunlara uygundur. Tabii diğer evcil hayvanlar ol‐duğu gibi hamsterlarda da tek tip rejim tavsiye edilmiyor.Arada bir sebze meyve verebilirsiniz, bunları da severekyiyeceklerdir, abartmamaya dikkat edin. Yem verdiğinizdeyemiyorlarsa ısrar etmeyin, yuvalarında depolayıp acık‐tıklarında yemek gibi bir adetleri var.

Hamsterlar pek sosyal hayvanlar değildir, kendi cins‐lerinden hoşlanmadıkları gibi sizden de hoşlanmayabilir‐ler. Bu hayvanlar gündüzleri uyuduklarından zorla uyan‐dırıp sevmeye kalkarsanız ısırılmaya hazır olun. İlk evegetirdiğinizde aynı tavşanlar gibi size yavaş yavaş alışma‐sına izin verin. Yine de ne kadar alışırsa alışsın yeni uyan‐dığında ya da yuvasını kurcalamaya kalkarsanız ısırılabi‐lirsiniz.

Page 65: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Amerikan Havacılık ve Uzar Dairesi gelecekte büyükgelişmelere yol açacağını düşündüğü önemli pro‐jesi olan Uzaya X Işını Teleskobu gönderme pro‐

jesini rafa kaldırdığını açıkladı. NASA yetkililerinden ya‐pılan açıklamalara göre 2014 yılında gönderilmesiplanlanan projede çıkan ek masraflardan dolayı böylebir karar aldıklarını açıkladı. NASA Astrofizik Bölümü Di‐rektörü Paul Hertz konuya ilişkin düzenlediği basın top‐lantısında, daha önce yapılan hesaplamalarda GEMS'inenflasyona göre ayarlanmış maliyetinin, teleskobu uzayafırlatacak roketin maliyeti hariç 119 milyon dolar olarakbelirlendiğini anlattı.

Ancak hesaplamaların bağımsız olarak yeniden göz‐den geçirilmesinin ardından bu maliyetin yüzde 20 ilayüzde 30 oranında daha yüksek olacağının ortaya çıktı‐ğının görüldüğünü belirten Hertz, araç için gerekli tek‐nolojinin geliştirilmesinin beklenenden daha uzun sür‐mesinin projenin maliyetini artıran en önemli etkenolduğunu kaydetti.

GEMS'in, dönen bir kara deliğin çekimi nedeniyle bo‐zulmuş uzayın biçimi, yapısı ve nötron yıldızları etrafındakimanyetik alanlar üzerinde çalışmalar yapan bilim adam‐larına gönderdiği verilerle yardımcı olması öngörülüyordu.

NASA Büyük Projesini Rafa Kaldırdı

Bahçelievler Dergisi Ağustos 2012 63

Bilim

Page 66: Bahçelievler Dergisi sayı 8

Ey benim içi lal, dışıBülbül yüreğim,

Ey aşk‐ı kadimim,Ey yüzü güleç, içi kan akan yarim.

Diyar‐ı elemim, sılayı hasretim,Ah keder‐i kaderim.

Vah karalar bağlasın yüreğim.Bu dünyada ölüm var demedim mi,

Dinlemedin.Öyleyse örtsün bu gece de,

Üstünü tüm gerçeklerin,Bir karanlık ki katran karası,

Kanayan yarası dermansız yaremin.Simsiyah kefeni özlemin.

Vuslat‐ı zülmet, ızdırap bu çektiğin,A benim zavallı yüreğim,Yangın yerinde çırılçıplak,

Boş yere bir ümit bekledin.Çok çalan oldu kapını,Yazık ki sen hep başka baharlara hasret,

Yazları kışa çevirdin.Şimdi sussun geceler,Yansın kalbi kömürleşmiş yalan sevmeler,Ölsün aşkı ziyan eden taş kesilmiş yürekler.Kimsesiz, yalnız sevdalardan geriye,En yalın haliyleSöz bitsin aşk kalsın bize.

Dilek Ezel

Bahçelievler Dergisi Ağustos 201264

Kültür S

anat

Page 67: Bahçelievler Dergisi sayı 8
Page 68: Bahçelievler Dergisi sayı 8