26

5.sayı NogayCas

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Nogay Tarih Kültür ve Edebiyat Dergisi

Citation preview

Page 1: 5.sayı NogayCas
Page 2: 5.sayı NogayCas

NOGAYCAS

NogayCas – 0 2

EDİTÖRDEN Hakan B E N L İ

Dergimizin 2. Sayısını sizlere sunmaktan mutluluk duyduğumuzu belirterek hepinize merhabalar demek istiyorum. Bu sayımızda içeriğini daha da zenginleştirdik. Anadolu Medeniyetleri Müze Müdürü Sn. Melih Arslan sizlere müzesini tanıtmakta ayrıca Milli Kütüphane’ nin Kütüphanecilik Hizmetleri Daire Başkanı Sn. Durmuş Sakmak’ ta sizlere Kütüphanesini tanıtıyor. Yine Nogay Gençlerimizin, arkadaşlarımızın yazdıkları birbirinden güzel yazıları da sizlere sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Dergimizin bir sonraki sayısını kısmet olursa editör olarak bir başka arkadaşın yönetiminde ve daha gelişmiş daha güzel ve zengin bir içerikle sizlere sunacağız. Sizlerden ricamız bizi sadece okuyarak değil yazılarınızı, resimlerinizi, şiirlerinizi, araştırmalarınızı ve benzeri çalışmalarınızı da göndererek desteklemenizdir. Sevgilerimle..

İÇİNDEKİLER Şiir Sagındım Celal ÇAĞDAŞ………………………… 03 - 04 Yazar Sayfası Öz Nogaylık Aziz ÖZİL ……………………… 05 - 06 Etkinlik Kırım Tatar Gençlil Kurultayı Türker YÜKSEL …………… 07 Milli Kütüphane Milli Kütüphane Başkanlığı Durmuş SAKMAK ………………… 08 - 09 Yazar Sayfası Nogay Kültürü Nedir, Ne Değildir ? Fatih POLAT …………………… 10 - 11 Yazar Sayfası Gençliğimiz Nogay Kültürünün Neresinde? Burak TAŞKIRAN ……………… 12 - 13 Spor Sayfası Herkes İçin Spor Harun DEMİRKIRAN ………… 12 - 13 Hobi Sayfası Yaşasın, Fotoğrafçılık Yeniden İcat Edildi Doğan BENLİ ……..…………… 12 - 13 Şınlama Şınlamalar Mehmet TAŞKIRAN ……..………… 12 - 13 Müzelerimiz Anadolu Medeniyetleri Müzesi Melih ARSLAN …………………… 12 - 13

Page 3: 5.sayı NogayCas

Ş İ İ R Celal ÇAĞDAŞ

NogayCas – 0 3

Sagındım köyumdu sızdı sagındım Bahar, kıştı, cazdı kuzdu sagındım Camgur cavmay kurup kalgan zamanda Esıp savurulgan tozdu sagındım Balalıkta atarbamız baredı Collarga cızılgan ızdı sagındım Bır zamanlar tana baktık mal baktık Aşıkuyda şay asgan közdu sagıdım Köp şalıştık mecımekte patosda Tan atgayşı cutgan tozdu sagındım Agındın şölu ,der erekten aytgan Tuzgölunde cıltıran tuzdu sagındım Koyanını, torgayını, toyunu Havada suzulgen gazdı sagındım Aydıklıkte haydı haydı zamanda Toylarda şalıngan sazdı sagındım Bikem boldu ballarımdın anası O kınalı şaşlı gızdı sagındım

Page 4: 5.sayı NogayCas

Y A Z A R S A Y F A S I Aziz ÖZİL

İnsan diğer varlıklardan farklı olarak üç

zaman boyutunu birden yaşar. Geçmişine hatıraları ile bağlanır, şimdiki zamanda nefes alır, geleceğe dair planları vardır. Bir milletin birliğini ayakta tutan, geçmişi ve geleceği arasında bağ kuran, o milletin milli kültürüdür. Bir millet sahip olduğu değerleri, yüzyıllar boyu yaşattığı ve geliştirdiği kültürüne borçludur. Bu milli kültürün bir noktasındaki yozlaşma o milletin temellerinde sarsılmalara neden olur.

Zamanın en büyük kitle imha silahı

şüphesiz baş döndürücü bir hızla gelişen kitle iletişim araçlarıdır. Peki neden silah? Son derece faydalı ve masum olan bu araçları iyiye ve güzele yönlendirmemektir. Kültürel hayatın taşıyıcı, düşündürücü ve öğretici unsurların yerini kültürel yozlaşmaya sebep olan şiddet, müstehcenlik ve karamsarlık aldıkça bu araçlar faydadan uzak bir silah olmaya devam edecektir.

Türk milleti asırlar boyu diliyle, diniyle, örf ve adetleriyle tarihe damgasını vura gelmiş bir millettir. Bu millet birliğini ve bütünlüğünü bu değerler sayesinde ayakta tutmayı başarmıştır. Zaman insanlara göstermiş ki bir milleti masrafsızca yıkmanın en kolay yolu kültür emperyalizmidir. Ve hiç zaman kaybetmeyen bu düşüncedeki insanlar yukarıda bahsettiğimiz faydalı ve masum araçları bir kitle imha silahı haline dönüştürmüştür. Bunlar sadece Türk milletini değil tüm insanlığı etkisi altına almakta, benliğini yitiren milletler ise bir köle gibi sömürülmektedir.

NogayCas – 0 4

Türk milleti asırlar boyu diliyle, diniyle, örf ve adetleriyle tarihe damgasını vura gelmiş bir millettir. Bu millet birliğini ve bütünlüğünü bu değerler sayesinde ayakta tutmayı başarmıştır. Zaman insanlara göstermiş ki bir milleti masrafsızca yıkmanın en kolay yolu kültür emperyalizmidir

Page 5: 5.sayı NogayCas

Y A Z A R S A Y F A S I Aziz ÖZİL

Kültürümüze dair neleri kaybettik, neleri çaldırdık, ne hatırlıyoruz ve neleri yaşamaya çalışıyoruz? Yeme içme kültürümüzde Coca Cola ve Mc Donald’s ciddi değişikliklere yol açtı. Okuduğumuz gazeteler magazin haberleriyle arka kapak mankenleriyle doldu. Televizyonlar çocuklarımız için bir savaş kültürü aşılayan çizgi filmlerle tehlike haline geldi. Yapılan programlar kültürümüz için uygun olmayan birçok şeyi çağdaşlık diye gençlerin beynini köreltir hale geldi. Bir bilgi bankası olan internet birçok değerimizi aldı götürdü. Biraz kitap okumak için televizyonların prangalarından kurtulmak imkansız hale geldi. Akrabalarımızı ve büyüklerimizi ziyaret etmek yerine bayram tatillerinde yurt dışı gezmeleri peydah oldu. Birileri birilerini gözetlerken müstehcenlik ve zinalar normalleştirildi, gençlerin birbirlerini tanıyarak çevrelerine danışarak evlenmesi yobazlık oldu. Böylelikle milletimizin birliğini ve bütünlüğünü koruyan manevi değerleri ayaklar altına alınmaya devam ediyor.

Peki Nogay kültürünün bu senaryoda yeri nedir? Nogay kültürü de aynı tuzaklar içindedir. Zaten yaşadığı topraklardan uzaklaştırılan Nogaylar, kültürel yozlaşmaya da maruz kalmaktadır. Tarihin en büyük soykırımını yaşayan Nogaylar, bu kültürel yıkım karşısında da büyük oranda etkilenmektedir. Öz yaşantısından uzak kalmakla, kültürel bazı değerlerini vatanlarında bırakmış olup, unutulmaya yüz tutmuş bazı değerler ise zorlukla hayata tutunmaya çalışmaktadır. Bir başka milletin insanı olsaydık bu şartlar altında tarihten bile silinir, yok olurduk. Bu yozlaşmayla Nogaylık gitmiş sadece Türkü kalmıştır. Bu da Türk milli kültürünün gücü sayesinde oluştur.

Tüm bu olumsuzlukların yanında olumlu düşünenler yok mu? Elbetteki zamanımızın gençlerini bilinçlendirmek elimizde. Bu araçları en faydalı şekilde kullanan, amaç hale getiren, değerlerini sömürtmeyen bir toplum senaryosunu o toplumun gençleri başarabilir. Gençleri bilinçlendirmekse zamane tuzaklarından çok etkilenmeyen, kültürel

benliğini kendine siper edinen büyüklerimiz atalarımız sayesinde olur. Bunun yapılabilmesi için de iletişim içinde olmak gerekir. Bu bağlamda gençlere, geleceğimize sahip çıkmamız gerekir. Bu da ananelerimize sahip çıkmakla olur. Tüm suç bilgiyi paylaşmayan büyüklerimizde değil, aynı oranda araştırmayan gençlerimizde suçludur.

Her şey ailede bitiyor aslında. Hızla gelişen zamana artılarıyla ayak uydurmak, benlikten uzaklaşmamak, en önemli okul olan iyi bir aile eğitiminden geçmektedir. Aile arasında Nogayca sadece büyükler arasında konuşulmakta, yada hiç konuşulmamaktadır. Gençlerimiz Nogay çayının tadını bilmemektedir. Tüm değerlerimize sahip çıkmalıyız. Türkçe'mizi güzel konuşmalıyız. Büyüklerimiz çocuklarına güzel Türkçe'nin yanında Nogayca'yıda öğretmelidir. Nogay kültüründeki yemeklerimiz sofralarımızda baş köşe yerini almalıdır. Eskiden yapılıyordu denilen değerlerimiz yine yapılmalı, sahip çıkılmalı, gençlere öğretilmelidir. Bunlar eski kafa gibi yaşamak adına değil, öz benlikle yaşamak adına yapılmalıdır. Kültürün sadece Nogaylığı değil Türklüğüde aşılanmalı, Nogayımız, Nogaylığını bilmelidir.

Kültürümüzü canlandırmak adına yapılan bazı çalışmalar ise birlik olamama sebebiyle yarım kalıyor. Yer kavgaları yüzünden dernekler birleşemiyor, çeşitli sebepler yüzünden Sabantoylar rafa kalkıyor. Halk oyunlarını öğretmek için bir adım atılıyor, arkası takip edilmiyor. Gençlerin yolu açılıyor, derneklerde görevler veriliyor daha sonraları yalnız bırakılıyor.

Bu çizdiğimiz çerçevede büyükten küçüğe görev paylaşımı yapılmalı, ve değerlerimize sımsıkı sarılmalı, sahip çıkmalıyız. Sen ben kavgasını bir yere bırakıp “biz-bir” olmalıyız. Bilinçli olmalıyız, bilinçlendirmeliyiz. At gözlüklerini çıkarmalı, dev aynalarını kırmalıyız. ÖZ OLMALIYIZ...

NogayCas – 0 5

Page 6: 5.sayı NogayCas

Kırım Tatarlar ve Nogaylar bir görüldükleri için okumakta olduğunuz bu yazıda da bugüne kadar düzenlenmiş olan Kırım Tatar Gençlik Kurultayları'na Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım sağlandığını ayrıca belirtmek ihtiyacı duymadım. Bundan sonraki Kurultaylarda da, Kurultay harici gençlik çalışmalarında da bu birliktelik aynı şekilde

devam edecektir.

E T K İ N L İ K Türker YÜKSEL

Kırım Tatar Gençlik Kurultayı, 2010 yılı Kasım ayındaki toplantısıyla birlikte altıncı kez toplanmış oldu. 6. Kurultay; kurulan arkadaşlık bağlarıyla, coşkusuyla ve tatlı telaşıyla hafızalardaki yerini aldı.

Kırım Tatar Gençlik Kurultayları, Kırım'da ve diasporada yaşayan genç Kırım Tatar gönüllüleri arasındaki bağları güçlendirmek, bilgi ve tecrübe paylaşımını arttırmak amacıyla toplanmakta. İlk kez 2002 yılında Ankara'da toplanan Kurultay, sırasıyla 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yine Ankara'da toplandı. 2005 yılı sonbaharında Kırım'da toplanmasının ardından çeşitli sebeplerden ötürü beş yıl boyunca toplanamayan Kurultay, 2010 yılı Kasım ayında Ankara'da 6. kez toplandı. Şimdiye kadar düzenlenen Kurultaylardan neredeyse tamamının vatan Kırım'da değil de diasporada düzenlenmiş olması Kurultaylarla ilgili en dikkat çekici noktalardan biri desek yanılmayız. Gerçekten de olması gereken ve aynı zamanda arzumuz, Gençlik Kurultayları'nın vatan Kırım'da toplanmasıdır. Ancak Kırım Tatarların dünya üzerindeki nüfus dağılımı, ekonomik şartlar ve çeşitli pratik sebeplerin neticesinde Kurultayların Türkiye'de, hatta daha da özel belirtmek gerekirse Ankara'da toplanması, en azından günümüz için en gerçekçi durum olarak karşımıza çıkmakta.

Kırım Tatar Gençlik Kurultayları deyince bahsetmemiz gereken kavramlardan biri de Kelecek Platformu. 2003 yılındaki Kurultay'da İstanbul delegesi Özgür Karahan'ın teklifi üzerine oluşturulan Kelecek Platformu’nu; Kırım Tatar millî meselesine duyarlı, millî bilinç açısından içinde bulunduğu toplumdan daha

ileri farkındalığa sahip ve bu farkındalığın getirdiği sorumluluk duygusuyla Kırım derneklerinde gönüllü görev alan genç Kırım Tatarları bir araya getiren bir üst çatı olarak tanımlayabiliriz. Bu çatı sayesinde, bu paydada buluşan Kırım Tatar gençleri arasındaki iletişimin ve işbirliğinin Gençlik Kurultayları ile sınırlı kalmasının önüne geçilmekte. Çünkü Kurultay’ın 1,5 gün gibi böylesi bir organizasyon için oldukça kısa bir sürede gerçekleşmesi ister istemez içeriğin ve paylaşımların sınırlı olmasına sebep olmakta.

Kelecek, bu kapsayıcılığı sebebiyle

zaman içerisinde Gençlik Kurultayları tertipçiliği rolünü üstlendi. Kelecek Platformu'nun oluşmasının ardından yayınlanmaya başlayan yerel Kelecek bültenleri de Kurultay delegelerinin yaşadıkları bölgelerde yaptıkları faaliyetleri ve yaşanan gelişmeleri tüm dünya ile paylaşmalarına olanak sağlamakta. İlk başlarda basılı olarak yayınlanan bu bültenlerin, günümüzde http://kelecek.org sitesinde yayın hayatına devam etmesi üzerine çalışmalar devam ediyor.

Gençlik Kurultayları’nın içeriğinden bahsedecek olursak; ilk günün sabahı tüm delegelerin kendini tanıtmasıyla Kurultay açılır. Öğleden sonra delegeler; dil, kültür-sanat, medeniyet, iletişim, sözlü tarih gibi konularda toplantılar gerçekleştirerek sorunların çözümü ve mevcut durumların iyileştirilmesi üzerine fikir paylaşımında bulunurlar. Yine ilk günün akşamı düzenlenen eğlence ise delegeler arasındaki kaynaşmayı had safhaya çıkaran kısımdır. İkinci gün yapılan sunumlarda delegeler geldikleri bölgelerde yaptıkları çalışmaları tanıtma ve

NogayCas – 0 6

Page 7: 5.sayı NogayCas

E T K İ N L İ K Türker YÜKSEL

yapmak istediklerini tüm delegelere sunma fırsatı bulmaktalar. Son olarak, Kurultay süresince yapılan görüşmeler neticesinde hazırlanan Sonuç Bildirgesi'nin okunmasının ardından bir sonraki Kurultay'ın organizasyonu için bir irtibat grubu oluşturularak Kurultay kapanır. Daha öncede belirttiğim gibi Kurultay'ın bu yapılanlarla sınırlı kalması, tüm Kurultay'ın 1,5 gün gibi kısa bir sürede gerçekleşmesinden kaynaklanmakta. Bundan sonraki yıllarda Kurultay süresini uzatmak mümkün olduğu takdirde yapılacak faaliyetlerin sayısı ve doyuruculuğu da hiç kuşkusuz aynı oranda artacaktır.

Son noktayı koymadan evvel, yazının yayınlandığı dergiyi ve okuyucu kitlesini göz önüne alarak ufak bir ekleme yapmanın yerinde olacağı kanaatindeyim. Gerek Kırım Tatar Gençlik Kurultayları, gerek Gençlik Kurultayları tertipleyicisi Kelecek Platformu, gerekse Gençlik Kurultayları'nın toplanmasında en büyük pay sahibi olan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi tarafından Kırım Tatarlar ve Nogaylar bir görüldükleri için okumakta olduğunuz bu yazıda da bugüne kadar düzenlenmiş olan Kırım Tatar Gençlik Kurultayları'na Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım sağlandığını ayrıca belirtmek ihtiyacı duymadım. Bundan sonraki Kurultaylarda da, Kurultay harici gençlik çalışmalarında da bu birliktelik aynı şekilde devam edecektir. Birtakım talihsizliklerden ötürü 6. Kurultay'a Nogay derneklerinden ve köylerinden katılım, olması düşünülenin altında gerçekleşti. Buna rağmen isteğimiz, ilerleyen yıllarda bu katılımın ve dolayısıyla işbirliğinin katlanarak artmasıdır.

NogayCas – 0 7

Page 8: 5.sayı NogayCas

M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK

Milli Kütüphane Kütüphanecilik Hizmetleri Daire Başkanı

Kütüphanecilik hizmetlerinin yanı sıra Milli Kütüphane de çok sayıda kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Beş yılı aşkın bir süredir her ayın son Cuma günü halkımıza açık olarak şiir dinletileri düzenlenmektedir. Bu dinletilerde değerli edebiyatçı Sayın Mustafa Şerif Onaran şairlerin hayat hikâyelerini anlatmakta, Tiyatromuzun duayenlerinden Sayın Rüştü Asyalı şiirleri yorumlamaktadır. Bunların dışında sinema günleri, sergiler panel ve konferans gibi çok sayıda etkinlikler düzenlenmektedir.

Ulusal bilgi merkezimiz olan Milli Kütüphane, bilimsel ve kültürel eserleri gelecek kuşaklara aktarmak üzere toplayan, koruyan ve araştırmacılara hizmet veren, aynı zamanda ülkedeki diğer kütüphanelere önderlik ve rehberlik eden bir kurumdur. Eski Kültür Müsteşarlarımızdan rahmetli Adnan Ötüken’in girişimleri sonucunda, 15 Nisan 1946 tarihinde 2 kitapla temeli atılan Milli Kütüphane 16 Ağustos 1948’ de Kumrular Sokaktaki binasında, 5 Ağustos 1983’te de şimdiki binasında kullanıcılara hizmet vermeye başlamıştır 29 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5632 sayılı “Milli Kütüphane Kuruluşu Hakkında Kanun” ile milli kütüphanemiz yasal kimlik kazanmıştır. Millî Kütüphane, Ankara Bahçelievler’de, 39.000m² lik bir alana kurulmuştur. Yaklaşık 40.000 m² lik kullanım alanı olan bina; idari blok, okuyucu salonları bloğu ve depolar bloğu olmak üzere, modüler tarzda inşa edilen üç bloktan oluşmaktadır. Materyallerin, havalandırma ve yangın söndürme tertibatı olan depolarda muhafaza edildiği Millî Kütüphane’de kullanıcıların yararlanabileceği okuma salonları ve hizmet alanları şunlardır: OKUMA SALONLARI Dr. Müjgân Cunbur Okuma Salonu. (459 kişilik),Adnan Ötüken Okuma Salonu (425 kişilik),Danışma Kaynakları Salonu (20 kişilik),İbni Sina Okuma Salonu El yazması ve nadir eserlerden yararlanılan 30 kişilik salon., Süreli Yayınlar Okuma Salonu Gazete, dergi vb. süreli yayınlardan yararlanılan100 kişilik salon,.Müzik Dinleme ve Araştırma Salonu Görsel ve işitsel materyallerden yararlanılan 16 kişilik salon.Konuşan Kitaplık Görme özürlülerin yararlandığı12 kişilik salon. Atatürk Belgeliği Atatürk ile ilgili kitap görsellerin hizmete sunulduğu 12 kişilik bölüm, Mikrofilm Okuma ve Kopyalama Salonu 10 kişilik salon, Çok Amaçlı Okuma Salonu Gurup çalışmaları yapılabileceği 65 kişilik salon, İnteraktif Araştırma Salonu (46 kişilik) ÇOK AMAÇLI HİZMET ALANLARI Milli Kütüphane’de bulunan çok amaçlı salonlar Kültür ve Turizm Bakanlığı Birimleri ile Milli Kütüphane Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikler dışında, diğer resmi ve özel kurumlar, dernek, vakıf gibi kamuya yararlı kurumlar, mesleki örgütler tarafından da kullanılabilmektedir.

NogayCas – 0 8

Page 9: 5.sayı NogayCas

M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK

Konferans Salonu Eşzamanlı çeviri ve sinevizyon gibi teknik imkânlara sahip, konferans, panel, konser, sinema ve tiyatro gösterileri düzenlemeye uygun 358 kişilik salondur. Yunus Emre Toplantı Salonu 120 kişi kapasiteli genel amaçlı toplantı salonudur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hizmet içi eğitim çalışmaları ile Milli Kütüphane tarafından düzenlenen kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır. Sanat Galerisi 300 m² toplam kullanım alanına sahip Sanat Galerisi’nde ise kitap, resim, fotoğraf vb. sergiler ile ebru, tezhip ve hat sanatlarının özgün örneklerinin yer aldığı sergiler düzenlenmektedir. KÜTÜPHANECİLİK HİZMETLERİ Milli Kütüphaneye günde 2000 civarında araştırmacı gelmekte ve bu araştırmacılar sabah 9 akşam 10 arasında hizmetlerimizden faydalanmaktadır. Haftanın 7 günü açık olan milli kütüphanede araştırmacılar Elektronik Veritabanları sayesinde 50.000, kitap ve 200.000 makaleye ve ayrıca doktora ve master tezlerine ücretsiz erişilebilmektedir.

Yazma Eserlerin Dijitalleşmesi: Yazma eserlerin dijital ortama aktarma çalışmalarına 2004 yılında başlanmıştır. Bibliyografik künyeleri veri tabanımızda yer alan Milli Kütüphaneye ait 27.050 cilt el yazması eser yaklaşık 7 milyon sayfa olarak elektronik ortama aktarılmış ve internet aracılığıyla (https://www.yazmalar.gov.tr) araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Koleksiyonumuzda Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettiği zaman Ayasofya’da bulunan 6 ciltlik ceylan derisi üzerine yazılmış İncil, Mevlana Celaleddin Rumi’nin 19.yüzyılda Herat’da yazılan tezhipli mesnevisi, 1427 yılında Bedr-i Dilşad tarafından yazılan Osmanlı dönemin ilk ansiklopedik eseri Murat name gibi birçok değerli eser mevcuttur. Görme engelliler tarafından yoğun olarak kullanılan sistemde çeşitli konularda 5.000 civarında kitap bulunmaktadır. Avrupa Kütüphanesi Projesi, Avrupa’nın 48 Milli Kütüphanesindeki bilgi kaynaklarına tek bir ara yüz ile 35 dilde erişime imkân tanımak amacıyla oluşturulmuştur.

NogayCas – 0 9

Page 10: 5.sayı NogayCas

M İ L L İ K Ü T Ü P H A N E Durmuş SAKMAK

Konuşan Kitaplık Görme engelli kullanıcılara yönelik olarak Konuşan Kitaplık Biriminde beş ayrı kabinden oluşan Dijital Kayıt Stüdyosu kurularak 2007 yılı sonunda hizmete açılmıştır. Stüdyolarda gönüllü okuyucular tarafından okunan kitapların dijital kayıtları yapılmaktadır. Ayrıca, daha önce üretilmiş olan ses kasetlerindeki kayıtlar da dijital ortama aktarılmıştır. Bu kayıtlar internet ortamında (http://www.mkutup.gov.tr/mkp/) da üyelik sistemiyle okuyucuların hizmetine açılmıştır.

Türkçe olarak da Avrupa Kütüphanelerdeki bilgi kaynaklarına tek ara yüzden erişilebilen Avrupa Kütüphanesine http://search.theeuropeanlibrary.org/portal/tr/index.html linkinden ve Milli Kütüphane ana sayfasından ulaşılabilmektedir. Access IT Projesi (Bilgi Teknolojilerinin Değişen Yetenekleri Aracılığıyla Kültürel Dolaşımın Hızlandırılması) kapsamında EUROPEANA (Avrupa Dijital Kütüphanesi) ne katılım için çalışmalar sonlandırılmış olup, protokol imzalanmıştır Süreli Yayınlar Bilgi Sistemi Milli Kütüphanede bulunan Eski Harfli Türkçe dergilerin aktarımı ile başlatılan proje, Eski Harfli Türkçe Dergi ve Gazetelerin tamamının aktarılmasına kadar devam edecektir.Bu süreli yayınlardan yararlanmak isteyen araştırmacılar internet aracılığıyla bulundukları yerden Milli Kütüphane web sitesine bağlanarak (http://sureli.mk.gov.tr/ ) bibliyografik künye taraması yapabileceği gibi, elektronik ortama aktarılan süreli yayınların içeriğini de görebilecektir. KÜLTÜREL ETKİNLİKLER Kütüphanecilik hizmetlerinin yanı sıra MİLLİ Kütüphane de çok sayıda kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.Beş yılı aşkın bir süredir her ayın son Cuma günü halkımıza açık olarak şiir

dinletileri düzenlenmektedir. Bu dinletilerde değerli edebiyatçı Sayın Mustafa Şerif Onaran şairlerin hayat hikâyelerini anlatmakta, Tiyatromuzun duayenlerinden Sayın Rüştü Asyalı şiirleri yorumlamaktadır. Bunların dışında sinema günleri, sergiler panel ve konferans gibi çok sayıda etkinlikler düzenlenmektedir İstatistiksel Veriler 2010 yılında Milli Kütüphaneden 771.331 kişi, 171.344 materyalden yararlanmıştır. Kütüphanedeki materyal sayımız 2010 yılında eklenen 45.390 materyal ile 2.919.725’e ulaşmıştır. ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER Milli Kütüphane çok sayıda uluslar arası mesleki örgütün üyesidir. Bunların başında IFLA (Uluslar arası kütüphanecik dernekleri ve kurumları federasyonu) CENL, CDNL,LIBER gibi ÖRGÜTLER GELMEKTEDİR. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri Milli Kütüphaneler Birliğinin de kurucu üyesidir.

NogayCas – 1 0

Page 11: 5.sayı NogayCas

Y A Z A R S A Y F A S I Fatih POLAT

Nogaytürk dergimizin bu sayısında

konumuz ‘Nogay kültürü’. Bende bu önemli konu

hakkında görüşlerimi bildirmek istediğim için bu

yazıyı yazıyorum. Öncelikle ‘kültür’ nedir? ‘Kültür’

dediğimiz şey bugün çoğu kez maalesef ‘folklor’

olarak adlandırılan olguyla karıştırılmakta, halbuki

‘kültür’ bunun çok daha fazlasıdır. Bir toplumun

yeme içme alışkanlıkları, giyim tarzı, adet ve

gelenekleri, dansları vs. Bunlar kültürümüzün bir

parçası olmakla beraber, sosyolojide daha çok

‘folklor’ olarak adlandırılır. Kültür ise daha geniş

manada kullanılır: Dil, dini inanç, devlet sistemi,

eğitim seviyesi, yaşam tarzları da bu bağlamda bir

toplumun kültürel değerleridir. Öyleyse aklımıza

şu soru gelmekte: Nogaylar dünyanın çeşitli

yerlerinde yaşadıklarını göz önünde

bulundurursak, Nogay kültüründen bahsetmemiz

mümkün müdür?

Geçmişten gelen folklorik değerlerimizi ele

alırsak Nogayların kültürel alt yapısı elbette vardır,

fakat günümüzde Nogay kültürü henüz tam olarak

oluşmamıştır veya yeni yeni oluşmaya

başlamıştır. Bunu şöyle bir misalle ispatlayabiliriz:

Yaşam tarzını ele alalım. Anadolu’nun herhangi

bir Nogay köyünde yaşayan bir Nogay ve

Moskova’nın bir mahallesinde yaşayan bir

Nogayın hayata bakış açısı aynı mıdır, yani bu iki

insanın ortak kabul ettikleri bir değer sistemi var

mıdır? Eğer bu soruya ‘evet’ diyebiliyorsak, Nogay

kültüründen bahsetmemiz mümkündür. Diğer bir

misal dildir.

Günlük hayatımızda kullandığımız ortak bir

‘Nogayca’ var mıdır? Nogaylara has bir devlet

sisteminin olmadığı zaten aşikardır.

Peki bir Nogay kültürü oluşmasını

istiyorsak, ne yapmamız gerekir? Tabi ki ortak

değerlerimize vurgu yaparak, onları güçlendirmek

ve de bunları her Nogayın bildiği standartlar

haline getirmektir. Böyle Nogaylara has olgular şu

anda da mevcuttur. Söz gelişi her Nogay bir

misafiri evinin en güzel köşesinde ‘törde’

oturtacağını bilir. Bunu herkes böyle yapmasa da,

bunun bir ‘norm’ (yani kural) olduğunu bilir. Aynı

bu saygı olayında olduğu gibi örneğin ‘dil’de de

normlar belirlememiz gerekir. Yani Nogaycanın

grameri, sözlüğü, yazı dili (alfabesi) oluşturulmalı

ki, Nogayca yazan herkes, kelimelerin nasıl

yazıldığını, nasıl okunduğunu bilsin. Türkiye’de

basılan Nogayca bir yazıyı Dağıstan’daki bir

Nogay ancak zorlanarak anlayabiliyor, oda latin

alfabesı biliyorsa eğer. Türkiye’deki Nogaylar ise

kiril harfleri görünce zaten, ‘buda hep Rusça’ diye

Nogayca yazıları okumaya değer bile görmüyor.

Bence bu Nogay kültürünü oluştururken en önemli

adım olacaktır, zira bir şeyleri kurallaştırabilmek

için yazı şarttır, bu yazı olduktan sonra, diğer

normlar da ebediyen gelecek nesillere aktarılabilir.

Tabi kültürler değişkendir ve zamanla başka

kültürlerden etkilenebilir, değişebilir vs. Yani bu da

doğal bir olgudur. Önemli olan her Nogay’ın

anlaştığı birkaç ortak noktada birleşip, bunları

kültürel değerlerimiz haline getirmektir. Henüz

oluşma aşamasında olduğumuzdan da

tartışmalar, fikir ayrılıkları da tabiyatiyle olur.

Peki bunları yapabilmemiz mümkün mü?

Bana sorarsanız biraz zor gibi görünüyor. Yeni

kültür oluşturmayı bırakın, folklorik özelliklerimiz

dahi (yeme içme hariç) yok olma tehlikesi içinde.

Dernekleşme yoluyla temsil ve tanıtma anlamında

bile birleşemediğimiz şu günlerde, nasıl ortak

kültürel değerler belirleyip, bunların altında

birleşebilebiliriz ki?

NogayCas – 1 1

Geçmişten gelen folklorik değerlerimizi ele alırsak Nogayların kültürel alt yapısı elbette vardır, fakat günümüzde Nogay kültürü henüz tam olarak oluşmamıştır veya yeni yeni oluşmaya başlamıştır.

Page 12: 5.sayı NogayCas

Y A Z A R S A Y F A S I Burak TAŞKIRAN

Şu içinde bulunduğumuz

zamanda yaşamakta olan

biz gençler; büyüklerimizin

bizlere aktarmış olduğu kültürel

mirası; nereye, ne kadar ve nasıl

taşıyacağız? Ne zaman

misyonumuz bu bayrak yarışını

devam ettirmek olacak? Nogaylık

bilincine ne zaman

erişeceğiz? En basitinden

daha, kendi dilimiz Nogaycayı

bile konuşamazken

Nogay kültürünün hangi evresinde

yer alacağız?

İlerleyen ve gelişen zaman içerisinde biz insanoğlu sürekli

bir değişim ve gelişim göstermekteyiz. Bu gösterdiğimiz gelişim tabi ki kültürümüzün bize açtığı yol çerçevesinde ilerlemektedir. Peki yol gösterici kültürümüze, gelişimi için biz ne kadar yol göstermekteyiz?

Sert mengenesinde bizi sıkıştıran, kendimize dahi zaman ayırmayı çok gören şu zaman, ne yazık ki hepimizi hayatın bir tarafına sürüklemiş bulunmakta. Yaşam şartlarının sundukları ile hayatını idame ettiren bizler, içinde bulunduğumuz kültürü de maalesef yozlaştırmaktayız! Eskiden köylerimizde ki yerleşik düzenimiz bize kültürümüzü daha iyi yaşama ve yaşatma imkânı sunmuştur. Fakat gelişen ve sürekli değişim gösteren dünya, bizlerden bir önceki nesli yani büyüklerimizi bir takım yenilikçi hareketler yapmaya zorlamıştır. Akabinde çok doğal olmakla beraber köyden kente bir göç hareketi başlamıştır. Bu göç hareketi de beraberinde; gerek beyin, gerekse kültür göçünü de başlatmıştır. Yine gerçekleşen bu kültür göçü hayat bulduğu yeni mekânında farklı kültürlerle tanışmış ve de kaynaşmıştır. İyi veya kötü harmanlanmıştır. Bu gelişim çok normal olmakla beraber aynı zamanda zorunluluktur da!

Peki, bu kaçınılmaz gerçek ve zorunluluk karşısında büyüklerimiz bu yüce mirasımızın yok olmaması adına nasıl bir önleyici set oluşturmuşlardır? İnancım ve izlenimlerim; bu hazinenin korunması adına çok büyük bir görev üslenmişler ve bunu layıkıyla yerine getirmişlerdir. En başta; kente ilk gelişlerinde aynı veya birbirine yakın meskenleri tercih etmişlerdir. Ve bu sayede birbirleri ile sürekli iletişim içinde kalarak mirasımızı korumayı başarmışlardır. Yalnız sorulması gereken can alıcı bir diğer soru ise bize kültürümüzün ne kadarını empoze etmişler ve meşaleyi taşıma imkânı sunmuşlardır?

Bu sorunun cevabını verecek olan yine biz gençleriz! Biz bu hakkaniyetli görevi ne kadar üstlendik? Bayrağı ne kadarıyla devraldık? Ne kadar acıdır ki bize aktarıldığı kadarıyla bile, bu kültürü gereken yerlere taşıma konusunda tamamen pasifsize olmuş bulunmaktayız! Gözlemlediğim kadarıyla ve içinde bulunduğum bir takım yapılanmalar bu olguyu korumaya ve NogayCas – 1 2

Page 13: 5.sayı NogayCas

Y A Z A R S A Y F A S I Burak TAŞKIRAN

yaşatmaya yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Yalnız bu hayata geçirilmeye uğraşılan çalışmalara hepimiz yeterince destek vermemekteyiz! Ki bazı kesimlerse aksine köstek olmaktadır. Bu sebeple bu tür yapılanmalarda ve çalış taylarda yer alanlarımızda zamanla ilk günkü hevesini kaybetmektedir!

İçinde bulunduğumuz şu coğrafyada yüce Türk milleti ve bayrağı altında yer alan diğer etnik kimlikler gerek siyasi gerekse sosyal platformlarda, kendi kültür ve yaşayış tarzlarını devam ettirebilmek adına mücadele vermektedirler! Acı olan şu ki; biz Nogay Türkleri ise, daha kendi içimizdeki yapılanmaları bile yadırgamakta, yargılamakta ve bölünmekteyiz. Bu gidişata ne zaman dur diyecek ve tek yumruk halinde ilerleyeceğiz?

Şu içinde bulunduğumuz zamanda yaşamakta olan biz gençler; büyüklerimizin bizlere aktarmış olduğu kültürel mirası; nereye, ne kadar ve nasıl taşıyacağız? Ne zaman misyonumuz bu bayrak yarışını devam ettirmek olacak? Nogaylık bilincine ne zaman erişeceğiz? En basitinden daha, kendi dilimiz Nogaycayı bile konuşamazken Nogay kültürünün hangi evresinde yer alacağız?

Sözümü sona erdirirken; tüm Nogay gençlerini bir olmaya, diri olmaya, tek bilek ve yürek olmaya davet ediyorum!

NogayCas – 1 3

Page 14: 5.sayı NogayCas

S P O R S A Y F A S I Harun DEMİRKIRAN

Beden Eğt. Öğrt.

Günümüzde spor denince farklı görüşler

duysanız da, herkesin bir şekilde sporla ilgilendiğini görürüz. Kimine göre bir spor takımının taraftarı olmak, kimine göre bizzat herhangi bir dalda sporla uğraşmak veya sağlıklı yaşam için günlük yürüyüşler yapmak, yüzmeye gitmek ya da evin bir odasındaki yürüyüş bandında yürümek vs. ………………. Bir takımın fanatiği olarak caka satmanın sporla bir ilgisi olur mu bilmiyorum ama bu tür bir sporu yapanların sayısı bir hayli fazla. 22 kişi artı yedekler 30 kişinin aktif olarak yaptığı sporu 10 binlerce kişi sadece bağırarak seyrediyor. Oyuncular koşarak tüm vücutlarıyla spor yaparken, seyirci kitlesi sadece gırtlak kaslarını geliştiriyor!! Daha da olmadı sahaya bir şeyler fırlatarak ya da sandalyeleri kırıp dökerken kol kaslarını geliştirenler de oluyor... …………………… Kimileri de kendine sevdiği bir spor dalı seçerek bizzat sporla uğraşırlar, hatta bu yolla ekmek paralarını dahi çıkarırlar. …………………… Bir başka gurup ise sağlıklı kalabilmek için yürümek başta olmak üzere, iş hayatlarının dışında bir tür sporla hayatlarını bütünleştirmişlerdir. Birinci ve ikinci gurup spor, belli sayıda kişilerin yapabileceği bir spordur, ancak üçüncü kategorideki spor konusu tüm insanları ya da herkesi içine alan ve toplumların genel yapısını otaya koyan bir olaydır. Sağlıklı bir toplum isteniyorsa her şeyden önce bireylerin spor

yapmalarına önem verilir. Okul yıllarından başlamak üzere topluma sürekli spor yapmaları tavsiye edilir. Spor yapılabilecek yerler temin edilir. Doktorlarda özrü olmayan her hastasına en azında günde bir saat yürümeyi tavsiye eder. Dünyada uzun süreden beri ülkemizde ise yeni yeni insanlar güne sporla başlamanın zindeliğin fark etmişler ki sabahın erken saatlerinde büyük parkların kenarlarında yürüyen, koşan, bisiklete binen, yaşlı, genç kadın, erkek bir sürü insan fiziksel aktivitede bulunuyor. Park kenarlarında özellikle yürümek için yapılmış özel yaya patikalarında, yemyeşil çimen ve ağaçların arasında yürümekle gerçekten dinleniyorsunuz ve ruhen de taze bir güne başlıyorsunuz. Bu konuda bazı kuruluşlarımızın yürüme ve spor etkinlikleri oluyorsa da toplumdan fazla destek görmüyor. Her sabah kahvaltıdan önce bir saatlik yürümek, ardından duş alıp kahvaltı yapmak ve zinde bir vücutla işe gitmek kaç kişinin yaptığı bir şeydir dersiniz?....................... Türkiye’de herkesin spor yapmasını desteklemek adına ve bu faaliyetleri bir elden yürütmek için herkes için spor federasyonu (HİS) kurulmuştur. Her yıl insanları sporla buluşturmak için plan ve programlamalar yaparak ülke genelinde spor yapmayı özendirmek ve yaymak adına çalışmalar yapmaktadır ve slogan olarakta;

“Spor yapın Sigara içmeyin”

NogayCas – 1 4

Dünyada uzun süreden beri ülkemizde ise yeni yeni insanlar güne sporla başlamanın zindeliğin fark etmişler ki sabahın erken saatlerinde büyük parkların kenarlarında yürüyen, koşan, bisiklete binen, yaşlı, genç kadın,

erkek bir sürü insan fiziksel aktivitede bulunuyor.

Page 15: 5.sayı NogayCas

H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ

”Yaşasın fotoğrafçılık yeniden icat edildi!” Gerçekten böyle mi oldu ? Fotoğrafçılık yeniden mi icat edildi ? Şimdiye kadar öğrendiğimiz , bildiğimiz her şeyi bir kenara mı bırakmak gerekiyor ? Ciddi paraları gözden çıkartıp satın aldığımız son model fotoğraf makinamız nede olsa her şeyi bizim için yapıyor. Gerçekten böyle mi acaba?

Eğer ilk çektiğiniz fotoğraflardan sonra yüzünüzde belirgin bir hoşnutsuzluk varsa bunun böyle olmadığını çok geçmeden anlamışsınız demektir. Dijital (sayısal) adım bize ne gibi yenilikler getirdi? Birincisi ilk yatırım giderlerinden sonra ciddi bir gider kaygısı

olmadan sayısız fotoğraf çekip kendimizi geliştirme imkanı sağladı. Sayısal fotoğraf makinalarının çoğunun üzerinde bulunan yüksek çözünürlüklü ekran sayesinde çektiğimiz karenin işe yarar olup olmadığını görebilir ve gerekirse hızlı bir şekilde silip hemen yenisini çekebiliriz. Bu daha önce hayal bile edemediğimiz bir yenilik ve işimizi gerçekten çok kolaylaştırıyor. Bunun haricinde sayısal makineler satın alındıktan sonra masraf gerektirmezler. Tabi ki bozulmadıkları sürece ki bu geleneksel (analog) makineler içinde geçerli olan bir durum. Sayısal makineler için isteğe bağlı fazladan pil ve ek aksesuarlar tabi ki masraf demek ama onlar olmadan da yaşayabiliriz. Bu konuları daha sonra inceleyeceğiz. Burada saydığım 3 maddeden başka maddeler sıralanabilir fakat sadece bu üçü bile sayısal devrime geçmek için yeterli bir sebep bence. Peki sayısal bir fotoğraf makinası seçerken nelere dikkat etmeliyiz. Hepimizin duyduğu bazı terimler var. Megapiksel, dahili ve harici hafıza, odak uzaklığı, dijital ve optik zoom, görüntü algılayıcı vs. Bunları hep beraber inceleyelim ama ondan önce mutlaka kendimize sormamız gereken bir soru vardır. Ben almayı düşündüğüm bu makine ile ne yapmak istiyorum? Can alıcı soru budur Daha önce hiç fotoğraf çekmemiş ve içinde bir yerlerde yeni bir makine aldıktan sonra belki sıkılıp bırakırım gibi bir düşünce olanlar mutlaka kompakt (tümleşik) bir fotoğraf makinesi ile işe başlamalılar. Tümleşik makineler adından da anlaşılacağı üzere fotoğraf çekmek için gerekli her şeyi üzerinde barındırırlar. Kendi lensleri, sonradan değiştirilemeyen flaşları vardır. Siz böyle bir makine aldıktan sonra sürekli olarak bu bileşenlere bağlı kalırsınız. Bunları değiştirme imkanınız yoktur. Bunun yanında çok becerikli makinelerdir. Çoğu şeyi otomatik yaparlar, ortam ve duruma göre çekim sahneleri bulunur (gündüz, gece, manzara, portre vs...) Gerçekten

NogayCas – 1 5

Page 16: 5.sayı NogayCas

H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ

başarılıdırlar. Fakat ileriyi düşünen kullanıcılara hitap etmezler. Bir süre sonra makineniz size yetmemeye başladığında fazla seçeneğiniz olmadığı için hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz yüksektir. Ama kişisel deneyimlerime dayanarak şunu içtenlikle söylemeliyim hiç fotoğraf deneyimi olmayan ama bu işe istekli amatörler kesinlikle tümleşik makine almalılar. Hem fazla masrafa girmeden kendilerini deneme imkanı bulurlar hem de ileride kullanmayacakları özellikler için bütçelerini ek masrafa sokmamış olurlar. Şimdi isterseniz lafı fazla uzatmadan sayısal bir fotoğraf makinesi alırken hangi bileşenleri göz önünde tutacağımıza hep beraber bakalım. Çözünürlük Belki de sayısal bir fotoğraf makinesı alırken dikkat etmemiz gereken en önemli bileşenlerden birisi buydu. Buydu diyorum zira artık gelişen teknikle birlikte bana göre çözünürlük sınırı çoktan aşıldı. Peki nedir çözünürlük sınırı? Amatör olarak bu işe gönül verenler için en yaygın baskı ebadı 10x15cm dir. Bu boyutta bir baskıdan beklenen kalite en az 5 veya 6 megapixseldir ki bu sınır çoktan geçildi. Tabi ki ikinci el bir makine almıyorsanız. İleri düzey DSLR makine alacaklar için zaten böyle bir durum söz konusu değil. Piyasada mevcut ürünlerde gözümüze çarpan en düşük çözünürlük değerleri 8 – 10mp civarındadır. Peki çözünürlük nedir sorusu aklımıza gelebilir. Nedir bu megapiksel? Buradaki anahtar kelime pikseldir. Pikseli ekrandaki ya da fotoğrafımızın üzerindeki noktalar şeklinde düşünelim. Bu noktalar bize görüntüyü oluşturur. Görüntüyü oluşturan noktalarımızın sayısı ne kadar çoksa görüntümüz o kadar kaliteli olacaktır. Düşük çözünürlüklü bir fotoğrafa bakınca bu farkı yakalamamız çok da zor olmaz. Eğer bu kavramı daha iyi anlamak isterseniz lütfen bilgisayarınızdan bir resim dosyası açınız ve yavaş yavaş resmi büyütünüz. Bu büyütme işlemi dijital büyütme (zoom) olarak da adlandırılır. Büyütmeye devam edin ta ki resmin üzerinde pikselleşmeyi yakalayana kadar. Şunu unutmayın ki bilgisayar ya da televizyon ekranındaki bütün şekiller karelerden

oluşur. Yeni bir teknik geliştirilene kadar da bu böyle olacaktır. İşte bu karelerin sayısı ne kadar yüksek olursa elde edeceğimiz görüntüde o kadar kaliteli olacaktır. Magepikselin anlamı milyon pikseldir. Yani fotoğrafımızı oluşturan noktaların milyon cinsinden ifadesidir. Örnek olarak 5Mp lik bir fotoğrafta 5milyon nokta var demektir. 12Mp 12 milyon noktaya tekabül eder. Bu kuralı yeni bir bilgisayar ekranı ya da televizyon alırken de kullanabilirsiniz. Yalnız orada da mantık aynı olmakla birlikte ufak tefek bazı farklılıklar vardır. Örneğin bir bilgisayar ekranının çözünürlüğünü ifade ederken kullanılan 1280x1024 piksel ifadesi yatay ve düşey sütunlardaki nokta sayısını ifade eder. Bize düşen bunları birbirleri ile çarpıp görüntümüzü oluşturan toplam nokta sayımızı hesaplamamızdır. Bu konuda önemli bir noktayı da atlamamak gerekir. Amatör kullanıcıların en çok dikkat ettikleri özellik çözünürlük olunca satıcı firmaların da doğal olarak en çok kafa karıştırdığı nokta burasıdır. Çözünürlük konusunda belirleyici faktör ışık algılayıcımızın boyutu ve kalitesidir. Tümleşik makine üreticileri genellikle kullandıkları ışık algılayıcının boyutunu ön plana çıkarmazlar. Bu algılayıcı geleneksel (analog) makinalarda film görevini görür. Tümleşik makinelerin verdiği piksel değeri ile DSLR (üst düzey) bir makinenin verdiği piksel değeri aynı olamaz. Kimse sizi yanıltmasın. Zaten mantıklı bir kullanıcı aynı kaliteyi alamayacağının farkındadır.

NogayCas – 1 6

Page 17: 5.sayı NogayCas

H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ

net ve kısa bir ifade ile belirtecek olursak 12megapiksellik bir Nikon D90 ile 12Mp lik bir kompak makine aynı çözünürlük kalitesini vermez. Bunun nedeni algılayıcı yani film boyutlarının (analog mak. için) aynı olmayışıdır. Bu konu hakkında ileride daha ayrıntılı incelemelerimiz olacak. Yakınlaştırma Oranı (zoom) Artık piyasada bulunan bütün modellerin yakınlaştırma kabiliyeti var. Bu eskiden böyle değildi ama şimdi bunun için kaygılanmaya gerek yok. Biz en az 4x ya da 5x gibi bir oranı tercih etmeliyiz. Tabi ki tümleşik makinalar için konuşuyoruz, aynalı üst sınıf makinelerin yakınlaştırma oranları kullandıkları lenslere göre farklılıklar gösterir.

Peki pazarda bulunan onca makine bize 10x den başlayıp 20x lere kadar seçenekler sunarken neden biz 4x 5x gibi değerlerde kalalım. İlk olarak o kadar yüksek zoom yaparken makineyi sabit tutmanız çok zor olur ve çektiğiniz fotoğraflar deklanşör gecikmesini de göz önüne katarsak bulanık çıkacaktır. Yüksek yakınlaştırma oranlarında net bir fotoğraf için mutlaka makinemizi sabit tutmalı bunu başaramıyorsak üçayak (tripod) gibi yardımcı ekipmanlar kullanmalıyız.

İkinci ve bana göre en önemli olanı ise ; yüksek zoom oranına sahip makinelerin objektifleri fazlaca mercek barındırdığı için ışık geçirgenlikleri az olur. İşte bu yüzden normal ışık koşullarında bile kullandığımız makine ortam ışığını gerektiği gibi mercekten geçirip algılayıcının üzerine düşüremediği için uzun pozlamayı seçecektir. Uzun pozlama yaparken bir insanın eli en fazla 1/30 sn sabit kalabilir. Bu süre aşıldığı zaman fotoğrafımız gene bulanık çıkacaktır. Bana göre yeni bir kullanıcı 1/60 ya da daha hızlı değerlerde bile zorluk yaşayabilir. Çünkü deklanşör gecikmesi başımızın belasıdır. 1/30sn 1/60sn vs gibi değerler makinemizin perdesinin ne kadar açık kaldığını belirten sürelerdir. Yüksek zoom değerine sahip lensler doğal olarak bünyesinde fazlaca mercek barındırırlar. Bu mercekler her ne kadar yüksek kalitede olsa da hiçbiri tam olarak şeffaf değildir. Bunun anlamı her ne kadar ışık geçirgenlikleri yüksek olsa da bir miktar ışığı yansıtır ve soğururlar. İşte bu nedenden dolayı siz yüksek ışık koşullarında çekim yapsanız dahi ortaya çıkan sonuç pek tatmin edici olmayabilir. Dahası bu ürünler pahalıdır. Hem sonuçta biz tümleşik bir makine ile doğa fotoğrafçılığı yapmayı tasarlamıyoruz. Doğa fotoğrafçılığından kasıt kamuflajlara bürünüp uzaktan nadir görünen canlıları çekmeye çalışmak. Çok yüksek zoom değerine sahip ürünlerden kaçının. Bunlar hem pahalı hem de gereksizdir. Ortam ışından yeterince yararlanamazsınız ve çekilen fotoğrafların renk kalitesi düşer.

NogayCas – 1 7

Page 18: 5.sayı NogayCas

H O B İ S A Y F A S I Doğan BENLİ

Tüm bu saydıklarıma ek olarak gece çekimleri için düşük perde hızlarına (15sn, 20sn) ulaşabilen modeller seçmelisiniz. Bunun yanında düşük iso değerlerine sahip modeller renklerin daha canlı çıkmasını sağlayacaktır bu yüzden 50, 60 iso gibi değerler veren ürünleri tercih ediniz. Eğer makro çekimden hoşlanıyorsanız bu özelliği mutlaka sorun. Alacağınız makinede olmazsa olmaz özellik el ile yani manuel özelliğidir. Bu sayede bütün bileşenleri sabit tutarak (iso, f değeri, perde hızı vs) sadece bir tanesi ile oynayarak fotoğraf üzerindeki etkisini görebilirsiniz. Artık hemen hemen bütün ürünler ayarlara el ile müdahale etme imkanı vermektedir ama siz gene de mutlaka sorun. Bunların yanında kutunun içeriğini sormayı unutmayın. USB kablosu, pil durumu vs. Alacağınız fotoğraf makinesinin dahili hafızasına güvenmeyin. Üretici firmalar maliyeti arttırdığını düşünerek dahili hafızayı düşük tutarlar. Kullanılan hafıza kartının çeşidi önemli değildir. Sonuçta bu bizim isteğimize bağlı bir değişken değil. Sadece alırken kaliteli olmasına özen gösterin ki daha sonra çektiğiniz onca fotoğrafı yedekleme fırsatınız olmadan kaybetmeyesiniz. Piyasada bunca çeşit hafıza kartının olması sizin kafanızı karıştırmasın bunun tek ama tek nedeni firmaların kendi aralarında bir standart geliştirememiş olmasıdır. Yoksa bunun dışında bu ürünlerin birbirlerine göre hissedilir derecede üstünlükleri yoktur. Makinenizin nasıl bir güç kaynağı kullandığı

sorusu da çok önemlidir. Kendi özel tekrar doldurulabilir pillerini kullanan ürünlerden sakının. Tercihen kalem pil kullanan ürünler daha avantajlıdır. Eğer şarjlı pilleriniz ve şarj makineniz yoksa bu size ilk başta ek masraf gibi görünebilir ama ileride yeni bir pil almak zorunda kalırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Sonuç olarak firmalar yedek pil vs gibi ürünlerden de ciddi paralar kazanırlar. Üstelik bunları her yerde bulacağımızın garantisi de yoktur. Üretimden kaldırılma ihtimallerini saymıyorum bile. Siz bildiğiniz yoldan şaşmayın. Kalem pil kullanan bir ürüne sahipseniz herhangi bir market ya da bakkaldan pil sorununuza geçici çözüm bulmanız çok kolay olacaktır. Her zaman yanınızda dolu yedek pil bulundurmayı unutmayın. Fırsatını bulduğunuz anda hafıza kartının içindekileri bilgisayarınıza ya da taşınabilir medyaya aktarın ki daha sonra hüsrana uğramayasınız. Ürünü ilk aldığınız anda tarih ve saat ayarını yapınız, çözünürlüğü en yüksek değere alınız ve sayısal yakınlaştırmayı kapatınız. Bol bol fotoğraf çekmekten korkmayınız ve üstadların fotoğraflarını inceleyiniz. Bir süre sonra fotoğraf çekme sıklığınız düşecek ve incelemeye daha fazla vakit ayıracaksınız. Gözünüze güzel görünen fotoğrafların neden güzel olduklarını araştırınız. Işığınız bol olsun !!!

NogayCas – 1 8

Page 19: 5.sayı NogayCas

Ş I N L A M A Mehmet TAŞKIRAN

CASLAR

Segiz avuldan cıynaldık bizler,

Selam bolsun sizge gızlar,

Ay bolup tuvgansınız kökge,

Kaytip künledi nav cıldızlar.

GIZLAR

Bizge ay degen siz caslar,

Ayda,künde sizben baslar,

Ay betinizge karap küygen,

Menden caksı nav kaslar.

CASLAR

Argavulda toy bar keliniz,

Aman keng bosaaga tolunuz,

Şekara taslamadık üylerge,

Adasbaz heş kelgen colunuz.

GIZLAR

Argavuldun toyu şenlik bolur,

Birigip gızlar kınada kalır,

Akran teng bir kosulsun,

Birikgenler mıkıyat col alır.

CASLAR

Biz kelmey cakbanız kınadı,

Kiyev bizdi bek keş ınadı,

Bir kün kiyev bolup toy etip,

Bizde cılatırmız sizge anadı.

GIZLAR

Cılatbazsık anamızdı bizler,

Kelinlik tabiy tutas gızlar,

Cos bosun dep keyşek gızımız,

Tutasımızdı birge avuzlar.

CASLAR

Kanekiy tebermiz toylamaga,

Kırcıman şakırırmız oylamaga,

Sizde mıtbay akeliniz bir keyşek,

Cengilgen şında, sizge küylemege,

GIZLAR

Kart cengemiz bar sizge oy bersin,

Bolurma Kuday bizsiz soy bersin,

Küylenmesin artınızdan mıkıyatlanız,

Kartatanız toyunuzga koy bersin.

CASLAR Ayamay ozdunuz toy toylamaktan,

Biz keldik camaat sıylamaktan,

Bir kulluk etbepsiniz toy üyüne,

Birbirinizge bos,bos söylemekten

NogayCas – 1 9

Page 20: 5.sayı NogayCas

Ş I N L A M A Mehmet TAŞKIRAN

GIZLAR

Biz söylesek hep kater aytarmız,

Üyken körsek coldan kaytarmız,

Tentek baylamak uşun toy üyünde,

Ertenden beri örmege cip şıyrarmız.

CASLAR

Kande tentek bolmaz sizdi körgen,

Gızlar Cirma cıynalıp ekev cürgen,

Bundan song şımgara bolsun aşe,

Ata akanızga sizdi ayttırıp bargan.

GIZLAR

Kelmegeniniz üyde sıngar kalsın,

Zormunan bay bargan sizdey bolsun,

Heş esime kirmezsiniz bireviniz.

Bizdi canı istegen ayttırıp alsın.

CASLAR

Artımızga tüsbeniz tirkesip,

Mayday Kisdin üstüne egesip

Kirmeytagan bosak esinizge,

Kalınız ata üyünde tırısıp.

GIZLAR

Söz aytıp bilmesenizde kargamanız,

Öz özünüzge kıymat tirkemeniz,

Şakırmadık sizdi toyumuzga taga,

Erteşeden törge corgamanız.

CASLAR

Havas tuvulmuz bizde toyunuzga,

Şakırılmay barmazsık üyünüzge,

Osmanlı cerge keyşek bolursunuz,

Nav şibjiy tilinizdi azakay tıyınızda.

GIZLAR

Sözünüzdün artı kelmez gasgalar,

Avulumuzdun işinde cürü şoşgalar,

Bizge iye bolmazsanız avuldaslar.

Alıpbarır tutasımızda atasıbasgalar.

CASLAR

Kayda cürsede avulda şoşgalar,

Eki terek boyu ketip corgalar,

Mammet atam ayttı bizge coldu.

Aketamaz sizdi so atasıbasgalar.

GIZLAR

Mammet atamızga selam aytınız,

Erek,kıyşık collardan endi kaytınız,

Vakıt keş bolgan aşe mıysızlar,

Endi üyünüzge barıp catınız.

NogayCas – 2 0

Page 21: 5.sayı NogayCas

M Ü Z E L E R İ M İ Z Melih ARSLAN

Arkeolog - Numizmat Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü

Avrupa’da Yılın Müzesi seçilmek gibi çok önemli bir başarıya 1997 yılında imza atan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi’nin güney doğusunda Atpazarı semtinde, Gözcü Sokak üzerinde yer almaktadır. Ankara Kalesinin dış duvarının hemen kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki ayrı Osmanlı yapısından biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır. Bugünkü müzeyi oluşturan bu iki yapı, 1881 yılındaki son yangından sonra terk edilmiştir.

Mahmut Paşa Bedesteni, Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından 1464-1467 yılları arasında yaptırılmıştır.Ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekan,karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkandan meydana gelen bir arasta ile çevrilidir. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır.

Kurşunlu Han ise, Fatih dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa’nın İstanbul’daki imaretine vakıf olarak 1.yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır. Han,Osmanlı devri hanlarının tipik plan karekterinde olup,ortada avlu ve revak sırası ile,bunları çeviren iki katlı odalardan oluşmuştur. Çatalhöyük Duvar Resmi

NogayCas – 2 1

Page 22: 5.sayı NogayCas

M Ü Z E L E R İ M İ Z Melih ARSLAN

Arkeolog - Numizmat Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü

Ankara’da ilk müze Kültür (Hars) Müdürü Mübarek Galip bey tarafından 1921 yılında Ankara Kalesi’nin Akkale burcunda kurulmuştur. Atatürk’ün telkinleri ile merkezde bir “Eti Müzesi” kurma fikrinden hareket edilerek diğer bölgelerdeki Hitit eserleri de Ankara’ya gönderilmeye başlanınca geniş mekanlara sahip bir müze binası gerekli görülmüştür. O zamanki Kültür Müdürü Hamit Zübeyr Koşay tarafından, devrin Maarif Vekili Saffet Arıkan’a metruk halde bulunan Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’ın

onarılarak müze binası olarak kullanılması önerilmiş, bu fikir kabul edilerek, 1938 yılından 1968’e kadar devam eden bir restorasyon çalışması başlatılmıştır. Bedestenin Ankara Sikkesi orta bölümünde yer alan kubbeli mekanın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler, Alman Arkeolog H.Guterbock başkanlığındaki bir heyet tarafından yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken, orta bölüm ziyarete açılmıştır. 1948 yılında Müze İdaresi Akkale’yi depo olarak bırakıp, Kurşunlu Hanın onarımı tamamlanan dört odasına yerleşmiştir. Kubbeli mekanın çevresindeki arastanın restorasyon ve teşhir projeleri Anıtlar Yüksek Mimarı İhsan Kıygı tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Beş dükkan orijinal halde bırakılıp, dükkan aralarındaki bölmeler kaldırılmış ve böylece, teşhir için geniş bir çevre koridoru elde edilmiştir.

Balgat Roma mezarı buluntusu

Önceleri Eti Müzesi ve Arkeoloji Müzesi

olarak da adlandırılan Müze yapısı 1968 yılında son şeklini alarak “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”adıyla hizmet vermeye başlamıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han’da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuar ve iş atölyeleri ileeser depoları yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise müzenin teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.

Ankara – Çayırhan Julıopolis buluntusu

NogayCas – 2 2

Page 23: 5.sayı NogayCas

4

M Ü Z E L E R İ M İ Z Melih ARSLAN

Arkeolog - Numizmat Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü

Roma Tiyatro buluntusu

Tarihi yapıları ve zengin koleksiyonu ile tüm dünyanın ilgisini çeken Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1997 yılında İSVİÇRE’nin Lozan kentinde 68 müze arasından birinci seçilerek “AVRUPA’DA YILIN MÜZESİ” ünvanını kazanan ilk ve tek Türk Müzesi olma başarısını göstermiştir. Müze, yılda yaklaşık 400.000 ziyaretçi konuk etmektedir

Sahip olduğu zengin koleksiyonları ile

dünyanın önde gelen müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, bu topraklar üzerinde binlerce yıl öncesinden günümüze kadar yaşamış olan uygarlıkları

Osmanlı devrinin bu tarihi yapılarında kronolojik bir sırayla ziyaretçilerine sunmaktadır. Paleolitik Dönem(Yontma Taş),Neolitik Dönem(Cilalı taş,Kalkolitik Dönem(Bakır-Taş),Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı ile Hititler,Frigler,Urartular ve Geç Hititler çok özel koleksiyonlarla müzede sergilenmektedirler. Müzenin klasik seksiyonunda ise; M.Ö.7.yüzyıldan günümüze kadar yaşamış olan uygarlıklar kronolojik bir sırayla,Ankara bölümünde ise Ankara merkez ve ilçelerinde yapılan müze kazılardan çıkan eserler sergilenmektedir.

Urartu buluntusu

İlk aletlerin üretimi, yerleşik yaşama geçilmesi,ilk besin üretiminin başlaması,seramik yapımı,ana tanrıça kültünün ortaya çıkması,tekstil üretimi, madenin kullanılması,ticari ilişkilerin ve mimarinin gelişimi,yazının kullanılmaya başlanması,tarım ve hayvancılığın gelişimi ile sikkenin icadı Anadolu’ya özgü önemli ana başlıklardır. Bu ana başlıklara ait özgün eserleri,en iyi örneklerle Anadolu Medeniyetleri Müzesi sizlere sunmaktadır.

Page 24: 5.sayı NogayCas

4

N O G A Y T Ü R K

NogayCas – 2 4

Page 25: 5.sayı NogayCas

TEL : 0 332 641 41 93

CEP : 0 539 641 41 93

0 541 641 41 93

www.aluminyumkorkuluk.tr.gg

Page 26: 5.sayı NogayCas