24

2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık
Page 2: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 7

Soma kömür havzasında rezerv olarak 70-80 yıl daha işletilebilecek kadar linyit kömürü bulun-maktadır ve üstelik bu kömürün kalorifik değeri de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla-şık 18-20 yıl öncesine kadar kazanın meydana geldiği Soma Eynez Yeraltı Kömür İşletmesi, bir devlet kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından işletiliyordu. Sonrasında TKİ, Soma havzasındaki yeraltı işletmelerini taşeron şirket-lere rödovans olarak vermeye (uzun süreli kira-lamaya) başladı. Söz konusu Soma-Eynez yeraltı ocağı, ilk olarak 2006 yılında TKİ tarafından Ciner Holding’e bağlı olan Park Teknik şirketine verildi. Bu şirket, tam mekanize üretim sistemini (üretim + tahkimat + nakliye işlemlerinin tümünün meka-nize şekilde yürütüldüğü ve insan müdahalesinin en aza indirildiği bir sistemdir) burada bir süre uygulamaya çalıştı. Ancak, söz konusu yöntem ileri teknoloji ürünü olmasına karşın, ülkemizdeki kömür yataklarında hem eğim, hem de jeolo-jik şartlar açısından her ocakta çok uygun değil-dir. Hem tam mekanize üretim sisteminin yeraltı ocağında tam başarılı bir şekilde uygulanama-ması, hem de bölgeye özgü endojen yangınların

(kömürün kızışması) varlığı nedeniyle Park Teknik, 2009 yılında sahadan çekilme kararı aldı. Yani bu kazada büyük rol oynayan endojen yangınlar, bir başka deyişle, kömürün kendi kendine kızışarak yanması geçmiş yıllarda da büyük bir problemdi ve Park Teknik, bu yangınlarla tam anlamıyla baş edemediği için hem üretim sekteye uğruyordu, hem de iş güvenliği açısından riskler artıyordu. Soma Holding ise söz konusu sahayı, 2009 yılında devraldı ve üretilen kömürü Soma’daki termik santrale çok daha ucuza satacağına dair taah-hütte bulundu.

Kazada rol oynayan faktörleri inceleyecek olur-sak; bana göre en önemli faktörler, ihmal, gerek-siz özgüven ve üretim zorlamasıdır. TKİ’nin üret-tiği kömürün yaklaşık 1/4’ü kadar bir maliyette üretim gerçekleştirmek için bir vardiyada olması gerekenden çok daha fazla işçi yeraltında çalıştı-rılmış ve üretimi artırmak için de zaman zaman eski imalat panolarına girilmiştir ki, bu durum yeraltı kömür madenciliğinde tercih edilen bir uygulama değildir. Yeraltında çalışan fazla sayı-daki personele daha fazla hava sağlayabilmek için havalandırma tertibatı takviye edilmiş ve hava-landırma hızı artırılmıştır. Artan hava hızı ve eski

BİR MADEN MÜHENDİSİNİN GÖZÜNDEN SOMA FACİASIDoç. Dr. Çağatay PAMUKÇU

(Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü Maden İşletmesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)

Page 3: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

8 Hukuk Gündemi | 2014/2

imalat bölgelerine girilmesi, endojen yangınların oluşmasına bir anlamda davetiye çıkarmıştır. Böl-gede eskiden beri var olan endojen yangınlara bir şekilde kontrol altına alınır düşüncesi ve özgüveni ile zamanında müdahale edilmemiş, yangının genişlemesi sonucu çıkan karbon monoksit gazın-dan zehirlenerek ani ölümler meydana gelmiştir. Kanun gereği her yeraltı maden ocağında bir “mer-kezi gaz ölçüm, izleme ve sinyalizasyon sistemi” kurulması zorunludur ve bu sistem söz konusu ocakta da vardır. Bu sistem vasıtasıyla yeraltında her bölgedeki oksijen, metan, karbon monok-sit, karbon dioksit vs. gazların ölçümü sensörler vasıtasıyla yapılır ve İş Güvenliği Yönetmeliğinde belirtilen seviyeler aşılırsa, bu sistem sesli bir alarm vermeye başlar. Çok emin olmamakla birlikte, bölgede çalışan eski mezunlarımızın anlattıklarına göre, karbon monoksit seviyesi çok aşılmasına rağmen üretime devam edildiği ve sensörler ile sinyalizasyon sisteminin ayarları ile oynandığı söy-lenmektedir. Tabii bu hususlar, şu an için bilirkişi raporları tam ortaya çıkmadığı için varsayımdan ibarettir. Ancak, Eynez yeraltı kömür ocağındaki idari konumdaki mühendislerin, tehlikeli durumu görmelerine rağmen inisiyatif almamaları oldukça düşündürücüdür. Bununla birlikte, üretilen kömür-den tonaj başına bu idarecilere şirket tarafından prim verilmesi de ne kadar doğrudur, tartışılır.

Normalde, maden ocakları teknik nezaretçi çalıştırmak zorundadır ki, bu kişi mutlaka maden mühendisi olmak zorundadır. Bu teknik nezaretçi-ler, görevli oldukları ocaktaki hem teknik işlerden, hem de iş güvenliği kurallarının uygulanmasından sorumludur. Ocakta normal dışı ve tehlikeli bir durum var ise, bunu teknik nezaretçi defterine yazarak imzalamalı ve aynı defteri işveren veya işveren vekili de ortak imzalamak zorundadır. Maden ocaklarında görevli olan teknik nezaret-çilerin, maaşlarını işverenden almaları da ayrı bir çelişkili durumdur.

Bunun dışında maden ocakları, yılda 2 kez dev-lete bağlı müfettişlerce denetlenmektedir. Ancak şahsi fikrim, bu denetlemelerin genelde detaylı olarak yapılmadığı veya yapıldıysa da ocaklarda denetim esnasında geçici iyileştirme önlemleri alındığıdır. Aynı zamanda müfettişler tarafından gerçekleştirilen bu denetimler rastgele zaman-larda ve haber vermeden yapılması gerekirken, bazen bu durum suistimal edilerek denetimler haberli ve davet etme suretiyle olmaktadır. Bu noktaya kadar paylaştığım fikirler, kendi fikir-lerim olmakla birlikte hata payı elbette vardır. Kaza ile ilgili gerçekler, bilirkişi raporlarının neti-cesinde mahkemenin vereceği karar ile aydınlığa kavuşacaktır.

Page 4: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 9

Duyar gibiyim hala… Mayıs’ın 13’ünde haya-tımızın tam orta göbeğine patlayan SOMA’yı… Duyar gibiyim hala; “resmî rakamlara” göre 301 canın gökyüzüne kanat çırpışlarını…

Duyar gibiyim: “Mahmut nerede? Onun karısı hamile!” diyebilen ölüm yoldaşlarının çaresiz kıv-ranışlarını… Ezilen, azımsanan ve hatta küçüm-senen işçi sınıfının “Ayakkabımı çıkarayım, sedye kirlenmesin.” diyen saflığını, kömür karası kadar bembeyaz, tertemiz yüreğinin sıcaklığını duyar gibiyim…

“Gitme baba!” diyen 432 çocuğun hıçkırıklarını; ölüm geliri, cenaze gideri, utanç tazminatı ile acı-larına bir de aşağılanmanın eklendiği eşlerin, ana-ların, babaların feryatlarını duyar gibiyim hala…

Üzerinden hepi topu 3 gün geçtikten sonra hayatlarımıza kaldığımız yerlerden devam edebi-lişimize, bize, halimize, yukarılardan bir yerlerden acıyarak gülen madencilerimizin seslerini duyar gibiyim…

Öyle umarsızca yaşıyoruz ki bu hayatı… Öyle ölüm yokmuşçasına, kapımıza hiç uğramayacak-mış gibi, hep böyle televizyonlardan, radyolardan, gazetelerden duyacakmışız gibi… Öyle yüzeysel yaşıyoruz ki aslında.

Oysa sahiden kader miydi yüzlerce canın böyle yitip gitmesi? Katliam değil mi yani? Yerin yüzlerce metre altında, yüzlerce insan, sırf başkaları rant sağlasın diye, zaten lüks olan hayatlarını daha daha daha lüks yaşayabilsin diye, metrelerce gök-delenler dikebilsin, primler kazanabilsin diye ölü-yorsa; canları tehlikeye düştüğünde ilk koşacak-ları gaz maskeleri 20 yıl evvelden kalmış ve hatta tedavülden kaldırılmışsa, yaşam odaları diye depo yapılıp sorulduğunda da “Biz aslında yapacaktık

ama…” gibi pişkin pişkin cevaplar veriliyorsa, buna gerçekten kader diyebilir miyiz ki? Cinayet değil mi yani? Durup düşünmeye gerek bile yok: bu bir kıyımdır ve ne yazık ki göz yumulmuş bir utançtır ülkem için.

Ne acı değil mi? Hiçbir tedbir alınmadan, üstün körü araştırmalar, soruşturmalar yapılarak bu ölümlere müsaade eden, zemin hazırlayan bir sistemin içinde yaşayıp gidiyoruz hepimiz. Ve ne acı ki, iki gün profil resimlerimizi karartıp üçüncü gün susmaya başlıyoruz, ta ki yeni bir kıyım yaşa-nıncaya kadar. Hiçbir ölümden ders çıkarmıyoruz ülke olarak. Haber yaparken bile yabancı kanallar kadar cesur olamıyoruz.

Kader diyoruz, diyebiliyoruz; 300 küsur (!) cana rağmen. Başka ülkelerde 100 -150 yıl önce yaşan-mış olayları örnek gösterip “Eee baksanıza nor-mal olan budur!” diyebiliyoruz. Acısını yaşayan insanlara saygı duymak bir yana “Yahu bu işin fıtratında ölüm var !” diyip yumruklayabiliyoruz, tekmeleyebiliyoruz yas tutan madenci yakınlarını, duyarlı insanları.

Ah SOMA… Kömür karasına buladın kalbimizi.Ah SOMA… Seninle birlikte yandık hepimiz,

göçük altında kaldı samimi taziyelerimiz, içten gözyaşlarımız.

Ah SOMA… Utanıyoruz bir kısmımız, sen can almaya devam edecekken sadece “Vah! Tüh!” diyip oturduğumuz yerden üzülüyor gibi davranaca-ğımız için.

Ah SOMA…Ruhu şad olsun ölenlerin… Tanrı yardımcısı

olsun o küçücük çocukların…Ah SOMA… Ah!

SONSUZA DEK UNUTMAStj. Av. Şilan TÜRK

Page 5: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

10 Hukuk Gündemi | 2014/2

Sabah evden çıkarken o kadar söyledim karıma sefer tasını bu kadar sıcak elime tutuşturma diye. Ama dinleyen kim tabi… Oğlan da benimle gele-cekti madene eşşek sıpası kanı kaynıyor ne zaman-dır. Benden evvel çıkmış evden gitsem baksam durağa, servise bile binmeden koşarak gitmiştir madene belki de hayta. Ha tabi ya... Arkadaşlarıyla birlikte gideceklerdi. Akşamdan söylediydi gerçi değil mi? İhtiyarladın demek ki usta eski hafıza kalmadı artık! Daha içimiz genç diyoruz ya değil kabul etmek lazım tükendik… Yaşlanıyorsun ihti-yar iyiden iyiye… Şimdi kızma zamanımız delifişek kanı kaynayan gençlere; sen sanki gençliğinde az hayta değildin. Sahi kaç yaşında başlamıştım madenlerde çalışmaya herhalde liseyi terk ettik-ten sonraydı. Babam aldı beni karşısına “Bu böyle olmaz.” dedi. “Okulu da terk ettin burada toprağı sürsen, eksen, biçsen, diksen de ürünün verimli olmaz ki her yanı kömür tozu dumanı kaplar, yok-tur hiç verimi. Yarın öbür gün çoluk çocuk oldu mu yetmez sana öyle ekip, biçmenin getirdiği para. Astarı yüzünden pahalı gel sen de in madene napçan en azından sıcacık, gün yüzü göreme-sen de saatlerce, en azından sigortan yatar bari

de emekli oldun muydu rahat edersin.” dediydi değil mi? Yıllar oldu babam da madende öleli hey gidi Koca Recep madeni ağlatırdı. Madenciler de çok severdi Koca Recep’i. Ne ustaydı ama... Hala herkesin dilinde bazen denk geliyor ya babamın arkadaşları kahvede anlatıyorlar. Nasıl kudretli bir adam olduğunu, çalışkan, cebbar olduğunu. O melun kaza olmasaydı, bir de biz öksüz kalma-saydık belki daha başka olurdu hayatımız. Sahi ne zamandı bu kaza? Tabi ya ben daha liseyi bitireli az olmuştu. Babamın beni madende işe başlatmak için döktüğü diller vardı bir de tabi. O öğütler-den kaçmak için gitmezdim geceleri. Soma’nın sokakları kazan ben kepçe gezerdim. Az sabahlara kadar oturmuyorduk Soma Lisesinin bahçesinde hele yaz geceleri. Eve girmek için babamın evden çıkmasını okulun parmaklıklarının arasından göz-lerdim. Koca Recep madene ben içeri…

Ahhh… O kaza bizim madenle beş yüz metre arası hani ne var şunun şurasında ama kaza işte geliyorum demiyor ki. Nereden bilsinler o lanet pis gazın bir anda yükseleceğini nasıl alsınlar kokusunu… Gitti dağ gibi adam. Sonra ne oldu, babamın öğüdünden kaçarken kendimi madende

OĞLUM ! YÜZÜNÜN IŞIĞI KAYBOLUYOR... NEFES AL...!!!Stj. Av. Gülsüm YİĞİT

Page 6: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 11

buluverdim daha on sekiz yaşımı yeni doldur-muştum. Evin en büyük oğlu olarak bana düşen kardeşlerime bakmaktı. Babam gitmişti artık… O kömürlerin arasında kendine yer açıp içine gir-mişti. Çok erken gitmiş beni de o lanet kör çukura inmek zorunda bırakmıştı. Gerçi bazen sevmiyor da değilim aslında seviyorum tabi ya. Kimler geldi kimler geçti ben bu madende ustalığa ulaşana kadar. Ne gençler gördük zıpkın gibi her biri birbi-rinden dertli, bir de ömürleri uzun olsun ihtiyarlar da vardı… Ne yapsınlar geçim sıkıntısı işte. Kimse istemez herhalde yerin kaç yüz metre altında saat-lerce gün yüzü görmeden kalmak. Ama yapacak başka bir şey yok ki işte. Biz de başladık ya ucun-dan hadi hayırlısı bakalım.

Bizim de başımıza gelmesin sakın madende ölmek o kömürlerin arasında. Kader tabi ya ne olacağı belli olmaz tabi. Allah muhafaza yana da biliriz, cesedimizi bile bulamazlar alim Allah. Bizim de kaderimizde yoktur herhalde baba-mızla aynı şekilde ölmek. Allah Allah ya sabah sabah nereden aklıma geldi böyle şeyler. İçimi bir sıkıntı kaplayıverdi. Neyse ki otobüs yolu boyunca nasıl geldiğimi anlamamışım şu ocağa. Otobüs-ten inip bizim oğlana bakayım hele. Hayta kim bilir nerelerde, inşallah üstünü değiştirmiştir de vardiya değişimine son anda yetişeceğim diye telaşa düşmez. Geldin mi oğlum? Hadi bakalım bu sabah da madene geç kalayım deme sakın yine müfettişler gelecek gibisinden bir şeyler geliyor kulağımıza. Sen ustanın oğlusun daha dikkatli olmalısın oğlum. Dikkat et! Herkesin gözü senin üzerinde, el alem ne der sonra. Ustaya bak oğluna bak demezler mi? Olmaz öyle dikkat etmelisin hadi birlikte giyinip gidelim vardiya değişimine. Bak sen şu huysuza bir de suratını asıyor, hadi hadi daha ne öyle kaşlarını çatmış bakıyorsun, üstünü giy de gidelim aşağıya… Babanım evladım ben senin, kötülük olsun diye söylemiyorum ki… Hadi bakalım hayırlısı ancak yürürüz zaten kömürler bizi bekler…

Ne uzun yürüdük bugün be gerçi yol aynı yol da nedense bugün bana ayrı bir uzun geldi bu mesafe ha sen ne diyorsun? Yok canım yol aynı yol bana bitmek bilmedi bugün, yaşlandık herhalde… Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık tabii bak sen bile kaç yaşına geldin. Kazık kadar adam oldun bugün evleneceğim desen evlenirsin.

Eee askerliğini de yaptın. Tamam tamam sustum. Napayım oğlum babanım ben senin arada çenem düşüyor böyle işte… Hadi bakalım rastgele iyi çalış öyle durma yemek yiyeceğin zaman haber ver tamam mı? Hadi iyi çalışmalar sana. Ben buralarda olurum zaten hadi bakalım…

Bugün de zaman mı geçmek bilmiyor zaman geçiyor da ben mi farkında değilim? Hayırdır inşal-lah. Sabahtan beri de göğsümde bir sıkışma, ses çıkarmıyorum ama Allah var ya içimde bir sıkıntı var. Hadi hayırlısı olsun bakalım. İnşallah kötü bir şey olmaz… Burası neden bu kadar sıcak oldu böyle… Aman aman terden sırılsıklam olduk. Oğlum, gel buraya! Ben gidip bir öğreneyim baka-lım neler oluyor, sıcaktan nefes alamıyoruz, bir öğrenip de geleyim ben. Tamam tamam dikkatli olurum…

Ne oluyor böyle aman Allah’ım Rasim, Mehmet, Fuat, Hamdi, Ahmet, Ali kalkın! Kalkın yerden! Oğlum, Ömer… Kalk çabuk yerden, Kalk oğlum! Ne oluyor aç gözlerini kendine gel evladım! Ayıl ayıl çabuk yere yatma zamanımı şimdi oğlum… İyiyim ben de iyiyim, tamam kapatmıyorum göz-lerimi, sen de kapatma oğlum, evladım! Kapatma gözlerini, aç hadi canım evladım ! İlk göz ağrım, kendine gel kalk oğlum ! Evlatlarım uyanın düş-meyin öyle birer birer yere, hadi kalk Rasim, kalk oğlum! Size arkamı dönmeye gelmiyor zaten değil mi? Kalk Mehmet, Ali, Fuat, Hamdi, Ömer evladım hadi kalkın! Kalkın! Kalkın ! Evlatlarım uyanın gide-lim buradan. Alırım ben sizi sırtıma hadi davranın birbirinize kalkın ! Hadi açın gözlerinizi bırakmayın birbirinizi çıkabiliriz, tabi tabi hadiyin bakalım genç adamlarsınız siz daha hadi bakalım ! Daha da mı karanlık oldu burası böyle sanki daha da sıcak oldu gibi ha oğlum ses versene değil mi? Öyle oldu daha da bir sıcak gibi nefes de alınmıyor sanki oğlum ! Oğlum ! Oğlummmm…

Kendi bedenimi neden dışarıdan görüyorum böyle… Sanki yan gelip yatmış gibi herkes… Bu gençlere sırtını dönmeye gelmiyor hemen kay-tarıp işi savsaklıyorlar. Kaç kere söyledim onlara ama dinlemiyorlar ki kanları kaynıyor delikanlı çağları tabii… Ama bir tuhaflık var… Hiçbir şey de hissetmiyorum… Etraf kapkaranlık oldu. Ömer’i de göremez oldum. Şu sol taraftan gelen turun-culuk da ne öyle! Sesler de geliyor gibi… Çığlıklar mı onlar öyle insanlar çığlık mı atıyor? Karanlıkta

Page 7: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

12 Hukuk Gündemi | 2014/2

ilerliyorum ama nereye gittiğimi ben de bilmiyo-rum… Bir yere de dokunamıyorum. Öyle sıcak ki… Merak ettim ne ki o turunculuk öyle, gitsem bu karanlıkta, bir söylesem de yukarıdakilere, jenera-tör de devreye girmedi. Herhalde hallederler bizim oğlanlar da az dinlensinler oturdukları yerde. Ama neden buradaki adamlar böyle yani. Nasıl oluyor cayır cayır yanıyorlar… Hiç seslerini de çıkarmıyor gibiler. Ağızları da kapalı ya… Oğlum evlatlarım size bir şey olmasın sakın ! Çığlıklarımı neden hiç kimse duymuyor böyle ! Beni de görmüyor gibiler… Nasıl böyle içlerinden geçebiliyorum. Bana çarpmıyorlar bile alevler daha da büyüdü. Bu nasıl bir can pazarı alevler her yanı sarmış… Neden kimse yardım etmiyor. Allah’ım sen yardım et bu nasıl bir can pazarı… Elimi uzatıyorum yerde yatanları kaldırmaya çalışıyorum. Hiç kimse gör-müyor mu beni kimse işitmiyor mu?

Madenin girişini görüyorum şimdi de. Nasıl gel-dim buraya? En son oğlumu hatırlıyorum, yere bir bir düşen bizim tayfayı. Sanki yorulmuşlar o kazmalarla duvarı eşelemekten de dinlenmek için oturmuş gibilerdi. Sonra da alevleri hatırlıyo-rum hiç sesini çıkarmadan öylece duran adamları gördüm. İnsan nasıl olur da öylece canı acımadan durabilir alevlerin içinde… Nasıl da hemen made-nin giriş kapısına geldim bir şey de olmadı bana. Ne kadar da çabuk gelebildim böyle ? Kimse de durdurmadı. Aman Allah’ım burası mahşer yeri gibi… Bu insanlar da kim nasıl geldiler buraya. Çığlık atıyorum, girmeyin içeri diye, avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Neden kimseye duyuramıyo-rum sesimi ? İçerideler, yangın var, her yer alev alev çok fazla duman var durun girmeyin ! Girmeyin içeri ! Haayır ! Size de bir şey olur… Kapıda insanlar yumak olmuş gibi, bir anda ne kadar çok adam ve kadınla doldu burası. Bu kadar ambulans, itfaiye nasıl geldi buraya böyle ? Bir anda insanların nasıl haberi oldu öyle ? İnsanlar neye hazırlanıyorlar ? Adamlar giyinmeye başladı. Peki ya oğlum o nasıl çıkacak oradan ? Kim alacak onu ? İçeri gitmeliyim ! Ama gidemiyorum… Buraya çakılmış gibiyim…Sanki artık buradaki zamanım dolmuş gibi… Daha bu sabah gülmüştüm, babam gibi ölürsem diye korkmuştum, yok yok olmaz öyle şey diye

düşünmüştüm, kader bu işte. Ama şu olana bakın ben babam gibi öldüm, oğlum da babası gibi tıpkı bir kıyam gibi.

O kalabalığın içinden geçirilen sedye ne kadar da oğluma benziyor öyle ! Daha da yaklaşıp bakı-yorum. Benim oğlum, benim ! Aslanım, aslan parçam !

Bir kadın çığlığı duyuyorum. Bir anda bir kadın feryat ediyor. Oğlum diye çığlık çığlığa dövünüyor. Bakıyorum, benim hanım. İki gözü iki çeşme… Bazen kocam diye haykırıyor, bazen de oğlum. Ama en çok da oğlum diyor. Hani daha kıymetlisi çünkü… “Oğlummmmmmm bırakma ananı” diyor. Bırakma oğlum ! Haykırmasına insanın kayıtsız kal-ması imkânsız. İnsanın içini delip geçiyor. Sonra, oğlumu kucağıma verdikleri o günü hatırlıyo-rum. Ama artık koskocaman kara yağız bir dekanlı. Kömürlerle birlikte yüzünün ışığı kömür karası oldu. Yitip gitti, silindi… Ve biz baba, oğul bir madende kömürlerin arasında, kömürden nefes alırken, kömür yerken, kömür içerken, kömüre sarılırken, kömür kadar kararırken 13 Mayıs 2014 günü gözlerimizdeki kömürlerle üstümüze kömür yorganını da örtüp gidiyoruz. Bir şey beni çağırıyor gibi arkadan bir ses oğlumun sesi gibi derinden geliyor. Şimdi gidip onu bulmalıyım karıma son kez bakıyorum. Acısı gözle görülebilecek kadar çok, ama geçecek geçeceğini biliyorum. Akraba-larımız yanında dostlarımız. Peki ya bizi bu hale getiren ve yüzlerce dostumun kardeşimin ölme-sine sebep olan o katiller ne olacak ? Katiller… Katiller… Bu katlanılmaz acıya sebebiyet veren katillere haykırıyorum. Son kez beni babamdan, oğlumdan, karımdan, dostumdan ayıran katillere haykırıyorum… Katiller ! Katilleerrrrr…

Başımı kaldırıyorum göğe doğru. Bulut değil gördüklerim. Gördüğüm bu beyazlıklar, sis bulutu gibi hafifçe kayarak gidiyorlar… Dans ederce-sine… Daha dikkatli bakıyorum. Zaman geldi 302 arkadaşım, kiminin yüzünde gülümseme, kiminin yüzünde ise hüzünle bana onlara katıl-mam için işaret ediyorlar. Gitmeliyim oğlumun ve arkadaşlarımın yanına… Hesabını sorun ve kalın sağlıcakla…

Page 8: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 13

Hukuk, insanların birbirleriyle olan…Bırak, kardeşim neden bahsediyorsun o kadar

yazıldı, çizildi kanun yapıldı. Kim umursadı? Ki zaten umursasalardı, maden ocağındaki facialar olur muydu? Ve daha olacak olanlar…

Başlığı görüp de mevzuat hükümlerinden dem vurup kanun maddeleri, sarı sendika yapılanmaları vesaire anlatacağım sanılmasın. Gerek yok bence olan oldu nasılsa… Ne değişecek geri getirecek mi yitirilenleri? Çare olacak mı geride kalanlara? Hadi dünyadan çekilelim sadece onlara bırakalım bu koca yerküreyi, geride kalanlardan bahsediyo-rum. Evet, onlardan. Sizce mutlu olurlar mı? Ben edebiyatçı değilim ya da kalemi güçlü bir yazar öyle olsaydım kelimeleri tokat gibi yüzlerine çarp-mak isterdim. Cümlelerimi birer ok yapıp varması hedefi tam on ikiden vurmak isterdim.

Yaşananların olması çok da şaşırtmadı beni ve yaşanacak olanlar da şaşırtmayacak biliyo-rum. Hukuk kitaplarından okuduğum devletin yapısını, işleyişini, düzenini, tüzüğünü, yönet-meliğini, idari rejimi az da olsa adliyeye gelince anladım. Belli kurallar vardı. Her şey kanun çerçe-vesinde yürürdü. İnisiyatif konusu pek istisna olan

kurumlarla tanışma faslımın başlangıcıydı, kanun kitaplarındaki gibi sanıyordum işleyişi ya da öyle sanmak istiyordum öyle umuyordum.

Asıl mesele şu ki zamanla farkına vardığım, alnının ortasında ciddi bir devlet asabiyeti olan kurumların aslında işlerlik bakımından nasıl köh-neleşmiş, yavaşlamış olduklarıdır. Kurumlar böyle iken sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin lafını etmeye gerek yok.

Öncelikle Soma’da hayatını kaybeden maden işçilerimize Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum. Yakınlarının ve tüm Türkiye’nin başı sağ olsun. Bu facianın etkilerinden kurtul-mak hiç de kolay olmayacak. Çünkü olay sadece bir kaza değil. Bunun altında yatan insanların hikâyeleri, hayatları, yaşadıkları zor şartlar ve de geride kalanların acıları… 

Soma’daki facia ile ilgili olarak sorgulanması gereken şeyler var. Öncelikle çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmış mı? İSGK.m.20 “İşveren, iş sağlığı ve güvenliği önemlerinin alınmasında çalışan-ların görüşünü almak ve katılımlarını sağlamak zorundadır.” diyor sizce ne yapmıştır, hele ki özel sektör de… İşçilerin temsilcisi, ilk başta mücadele

İNSANLIK ADINA VEKÂLETENStj. Av. Serkan CAVAKLI

Page 9: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

14 Hukuk Gündemi | 2014/2

eden, işçi isteklerini ileten biri gibi olsa da, belli bir süre sonra işverenin isteklerini işçiye ileten bir araç oluyor. Nereden mi biliyorum? Fabrikada ve birçok iş kolunda çalıştım da oradan.

Çalışanlar yeteri kadar eğitildi mi? Çalışanlara gerekli bilgilendirme yapıldı mı? İSGK m.17 “İşve-ren, çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar” demekle işverenin her türlü ted-biri alma yükümlülüğü doğar. Ama ne yazık ki bunu da yapmaz çoğu.

İşveren çalışanları denetlemiş midir? İSGK m.4/I-b “ İşveren, çalışanın iş sağlığı ve güvenliği önlem ve tedbirlerine uyup uymadığını kontrol etmelidir.” Neden etsin ki çünkü herhangi bir önlem almak onun için masraf demektir.

İşveren risk değerlendirmesi ve acil eylem planı yapmış mıdır? Risk değerlendirme ekibi kurmuş mu? Soma’da gördük herkes yarım saat içinde madenden çıktı değil mi! Acil durum tahliye plan-ları da vardı. Ama nedense...

Soma’da iş sağlığı ve güvenliği birimi veya ortak sağlık ve güvenlik birimi ne yaptı, böyle bir birim var mıydı?1

Bu tür kanunlar işçilerin sağlığı, çalışma şart-larının daha iyi olması için vardır ve de kesinlikle dikkate alınmalıdır. Ancak gördüğüm o ki uygu-lamada şahıslar ve kurumlar bunlara pek dikkat etmeyip kanunu sündürmeyi, etrafından dolanıp geçmeyi ya da nasıl üstünden atlarız hesabı yap-maktadırlar. Öfkeliyim.

Soma’da gördüğümüz gibi ihmal zincirleri birbirini kovalıyor, ancak nedense şaşırmadım.

1 İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği –Doç.Dr.Aydın Başbuğ (Ankara-2013)

Biz millet olarak severiz yasalarda açık aramayı, sonunda yaktı canımızı soma olayı.

Sendikalarsa sessiz, diyecek bir şeyleri yok mu?Denetleme yapan müfettişlerimiz var. Denet-

leme yapacakları yerlere gidecekleri zaman, ken-dileri gitmeden nedense haberleri gidiyor önden. Denetlemeyi gereği gibi yaptık diyebiliyorlar mı?

Yok mu Türkiye de işini gereği gibi yapan insan-lar elbette var.

Sonuç ve istem olarak; Artık bu olaylardan bir ders çıkarmalısını, işçiler ve de iş yerleri için yapılan kuralların göz ardı edilmemesini, özellikle güvenlik kurallarının dikkate alınmasını,

İlgili Bakanlıkların, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının üzerlerine düşeni yapmasını, görev ve sorumluluklarının bilincine tam anlamıyla varıp, bu tür acı olayların yaşanmamasının sağlamasını,

Tüm özel sektör işverenlerinden gerekli sorum-luluğu taşıyarak hareket etmesini, konulmuş kanunlara uymada tereddüt etmeden acilen önlemlerini almasını,

Denetleme ve diğer birimlerde görev yapan kamu kurumlarından, görev ve sorumluğu kapsa-mında elinden gelenin fazlasını yapmasını,

Soma’da hayatını kaybedenlerin ailelerine gerekli her türlü yardımın sağlamasını, Arada sendikacı, aracı, temsilci, arabulucu her ne ad altında olursa olsun süjeler olmadan başta madenciler olmak üzere tüm işçilerle ilgililerin bizzat görüşerek, istek ve önerileri dâhilinde hak-larının yeniden düzenlenmesini,

Tüm masrafın, maddi–manevi tazminatın, ayrıca vebalin sorumlulara yükletilmesini, ivedi-likle saygıyla İNSANLIK ADINA VEKÂLETEN talep ediyorum.

Page 10: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 15

Milli Yas Nedir ve Hangi Durumlarda İlan Edilir ?Bir ulus için önemli olan ve ülkesine hizmet etmiş bir insanın veya milli değerler uğruna önemli bir insan topluluğunun ölmesi ya da tarihte o ülkede toplu katliamların gerçekleşmiş olması milli yas ilan edilme sebepleridir. Süresi 1 gün, 2 gün veya daha uzun olabilir. Milli yas ilanının ardından bu günlerde Türkiye`de ve dış temsilciliklerimizde bayraklar yarıya indirilir ve varsa kutlamalar iptal edilir.

Milli Yas İle İlgili İç Mevzuattaki Düzenlemeler Nelerdir ?Türkiye`de milli yas ilanı ile ilgili düzenlemeler 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu ve bu kanu-nun uygulaması olan Türk Bayrağı Tüzüğünde yer almaktadır. Milli yas, 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu`nun 4. maddesi hükmüne göre Başba-kanlık tarafından ilan edilir. Bu kanunla, Gazi Mus-tafa Kemal ATATÜRK`ün vefat yıl dönümü olan 10 Kasım günleri dışında, Türk bayrağının yarıya çekileceği halleri ve süresini belirleme yetkisi Baş-bakanlığa verilmiştir. Bu kanunun “Bayrağın Yarıya Çekilmesi” başlıklı 4. maddesindeki düzenleme şu şekildedir: “Türk bayrağı, yas alameti olarak 10 Kasımda yarıya çekilir. Yas alameti olmak üzere

bayrağın yarıya çekileceği diğer haller ve zamanı Başbakanlıkça ilan edilir.”

Türk Bayrağı Kanununun uygulamasını düzen-leyen Türk Bayrağı Tüzüğünün 9. maddesinde ise sürekli bayrak çekilecek resmi daire ve kuruluşlar TBMM, Anıtkabir ve polis, jandarma, hudut, güm-rük, muhafaza karakollarıyla hudut kapıları olarak düzenlenmiştir. Milli yas ilan edilmesi halinde dahi buralarda bayraklar yarıya indirilmez. Nitekim Soma maden faciası nedeniyle ilan edilen 3 günlük yasta da yarıya indirilmedi. Ancak bir istisna olarak Anıtkabirde sadece 10 Kasım günleri bayraklar yarıya indirilmektedir.

Soma Maden Faciası Üzerine Hükümet Tarafından Neler Yapıldı ?13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa`nın Soma ilçe-sindeki madende meydana gelen ve 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği facia sebebiyle Baş-bakanlıkça 3 gün süreyle ülkemizde milli yas ilan edilip bayraklarımız hem ülkemizde, hem de yurt dışı temsilciliklerimizde yarıya indirildi. Bu konuda Başbakanlıktan yapılan açıklama şöy-leydi: “Manisa`nın Soma ilçesinde yaşanan ve aziz milletimizi hüzne boğan maden faciası nedeniyle

MİLLİ YASStj. Av. Nihan EKEMEN

Page 11: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

16 Hukuk Gündemi | 2014/2

Başbakanlık tarafından 13 Mayıs 2014 tarihinden itibaren ülkemizde 3 günlük milli yas ilan edilmiş-tir. Yas alameti olarak bugün tüm yurtta ve dış tem-silciliklerimizde bayraklar yarıya indirilecektir…” 3 günlük milli yas sebebiyle 19 Mayıs Atatürk`ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında gerçekleşti-rilecek resmi tören dışındaki tüm kutlamalar da iptal edildi. Törenler sadece çelenk koyma şeklinde icra edildi.

Milli Yas İlan Ettiğimiz Uluslararası Toplumsal Facialar Hangileriydi ?Uluslararası camiada yankı uyandıran toplumsal facialar üzerine de milli yas ilan edilip bayraklar yarıya indirilebilir. Bu durumda mili yas kararı, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü-nün teklifi üzerine Başbakanlıkta yapılan değer-lendirmenin ardından, gerekli görülmesi halinde alınır. En son, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ`ın vefatı sebebiyle 14 Ocak 2012’de milli yas ilan edilmişti. Öncesinde ise Japonya`da mey-dana gelen 8.9 büyüklüğündeki Tohoku depre-minde ve tsunamide hayatını kaybeden Japonlar için 18–21 Mart 2011 tarihlerinde Türkiye’de milli yas ilan edilerek tüm yurtta ve dış temsilcilikleri-mizde bayraklar yarıya indirilmişti.

Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden kazası uluslararası alanda da büyük yankı aksetti. KKTC’de 2 gün ve Pakistan’da da 1 gün milli yas ilan edilerek bayraklar yarıya indirildi. Ayrıca Küba, Bolivya, Venezuela gibi Latin ülkelerinde maden işçileri Soma maden işçileri için 1 günlük iş bırakma kararı alırken pek çok ülkenin yetkililerin-den taziye mesajları da Türk makamlarına iletildi.

Canı Soma’da kalanlara…Canlar yanar,Canı yananlar bilir.Canı olmayanaCanın yandı mı diye sormak,Beyhûdedir !

KAYNAKÇAwww.gundem.bugun.com.tr /milli-yas-nedir-ulusal-yas-nedir.../1106475www.sabah.com.tr/Gundem/2014/05/14/milli-yas-nedir15 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazete: www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/05/20140515-9.htmwww.gazetebalikesir.com › DÜNYAwww.netgazete.com/dunya/634648.htmlwww.haberturk.com dunya/.../948288-dunyadan-taziye-mesajlari-yagiy...

Page 12: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 17

Türklerin madenle tanışması Ergenekon Desta-nıyla başlamıştır. Ergenekon kelimesi maden yeri anlamına gelir. Osmanlı Devletinin Anadolu’da hâkimiyetini sağlaması ile Osmanlı Madenciliği başlamıştır. Osmanlı’da maden kaynaklarının işlet-mesi, madenin bulunduğu toprağa bağlı olarak yapılmıştır. Vakıf arazi madenleri, vakıf; devlet arazisindeki madenler devlet tarafından çıkar-tılır ve kullanılırdı. Özel-tapulu arazide yer alan madenlerde ise, arazi sahibi sermaye koyarak madeni çıkartmalı ve yılda 1/5 oranında devlete pay vermelidir. Eğer arazi sahibi madeni çıkart-mazsa madene devlet tarafından el konulurdu.

Osmanlının gerileme döneminde ise, kapitülas-yonlar, 1838 Osmanlı – İngiliz Ticaret Sözleşmesi sonrasında diğer ülkelerle de aynı sözleşmelerin yapılması Osmanlı Devletinin madenlerini diğer ülkelere pazar haline getirmiştir. 1858 Arazi Kanunu yapılmasından sonra kimin uhdesinde olursa olsun devlet madenleri tekelinde topla-maya başlamıştır. 1861 Maadin Nizamnamesi ve 1862 Paris Anlaşması, Osmanlı Madenlerini batılı ülkelere bir pazar ve ucuz hammadde kaynağı haline getirmekteydi.

1865 yılında Balıkesir’deki Boraks madenleri işletme imtiyazının «DESMAZURES» adlı Fransız şirkete verilir ve 1810 tarihli Fransız Kanunundan mülhem yeni bir «Maadin Nizamnamesi» yürür-lüğe girer. Ayrıca, 1862 Paris Anlaşmasında -1867 Yabancıların Mülk Edinmeleri Yasası–1869 Maadin Nizamnamesi arasında birbirini tamamlayan ve yabancıların Osmanlı Madenlerini ucuz bir bedelle hatta bazı durumlarda karşılıksız olarak kullanma-sını sağlayan bir oluşum meydana getirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla

madencilik; yazılı hukuk kuralları ve maden poli-tikaları çerçevesinde yasallaşmıştır. Cumhuriyet dönemi madenciliği ise izlenen politikalar açı-sından kendi içinde gruplara ayırarak incelemek gerekmektedir.

1923-1933 dönemi: Özel teşebbüsler ile sana-yileşmeye çalışılmıştır. Cumhuriyetin kurulması ile maden okulları açılmış ve maden alanında uzman-laşması için yurtdışına öğrenci gönderilmiştir.

17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan İzmir İktisat Kongresinde madencilik açısından radikal kararlar alınmıştır. O dönemin madenci-lik politikası yabancı sermayeye karşı durmamış, sadece Osmanlı Devletinde olduğu gibi ayrıcalık-lar bekleyen sermayecilere karşı durmuştur. Kaldı ki dönem itibarıyla maden işletmeciliği küçük işletmeler şeklindedir. Teşviki Sanayii Kanununun kabul edilmiş ve maden alanında teşvik oluşturul-muştur. Yabancı sermayeli şirketler dönem itibarı ile Türk sermayeli şirketlerden gerek sayı gerekse sermaye miktarı açısından fazladır.

1933-1941 dönemi: Devletçilik politikasının en ağır şekilde uygulandığı dönemdir. 10 yıllık özel teşebbüslere teşvik başarılı olamamıştır. Gerek Lozan Barış Anlaşmaları’nın olumsuz etkisi gerekse 1929 ekonomik krizi sebebiyle özel teşebbüs ikinci sıraya alınarak devlet madencilik sektörüne gir-miştir. 5 Yıllık Sanayi Planı (BBYSP) ve ikinci 5 Yıllık. Sanayi Planı (İBYSP) programlarında madencilik sektörüne ağırlık verilmiş ve başarı ile de uygu-lanmıştır. Bu dönem maden ile ilgili birçok kurum ve kuruluşun temelini oluşturur. 1935 yılında Eti-bank–1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Ensti-tüsü (MTA) kurulmuştur.

1940-1945 dönemi: İkinci Dünya Savaşının

TÜRKİYE’DE MADEN HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİStj. Av. Dilek Gülseli DURMUŞ – Stj. Av. Ali EVLİCE

Page 13: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

18 Hukuk Gündemi | 2014/2

başlaması her ne kadar savaşa girilmese de maden alanında gerekli lojistik amacıyla maden üretimine ağırlık verilmiştir.

1940 yılında yürürlüğe giren Milli Koruma Kanunu savaş unsurunu dikkate alarak hazırlanmış ve gerektiğinde devletin madenlerin işletmesini alabileceğini ya da program verebileceğini içerir. “İkinci Dünya Savaşının başlaması ve ülkemizde savaş ekonomisinin uygulanmasından ötürü, bu dönemde devlet üretim tesislerine el koymuş, vergiler artmış, fiyat, üretim ve tüketim kontroller sıklaştırılmıştır. Ayrıca ithalat ve ihracatın kısıt-lanması, yeni tesislerin kurulamaması, başlamış projelerin beklemesi, Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu, Paralı İş Mükellefiyeti gibi tedbirler bu dönemin özelliklerindendir.”

1945-1960 dönemi: Savaş sonunda iletişim içinde bulunulan devletlerden kendi çıkarlarına uygun baskılar olmuş ve bu baskılar sonunda da belirli düzenlemeler ortaya çıkarılmıştır. Bu baskı-lar ağırlıklı olarak ABD’den yapılmıştır. Bunun ispatı ise ABD’den alınan 500 milyon dolarlık kredi ile 1947 Kalkınma Planı’nın uygulanmaya çalışılması-dır. ABD’nin Marshall Planı ile Osmanlı Devletinde olduğu gibi bu kez ABD’ye ayrıcalıklar verilmiştir.

1960-1980 dönemi: 27 Mayıs I960 hareketiyle başlayan yeni dönemde kabul edilen 1961 Anaya-sa’sının 41. maddesi planlı kalkınmayı öngörmüş-tür. Madencilik hakkında ilk Anayasal düzenleme yine 1961 Anayasası’nın 130. maddesinde düzen-lenmiştir. Bu durumu takiben 1963 yılında Cum-hurbaşkanlığı onayı ile Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmuştur.

12 Mart Muhtırasından sonra, işbaşına gelen hükümetler madencilik alanında da bazı reform hareketlerine başlamıştır. 1713 sayılı “Maden Reformu Kanunu” çıkartılmış ve Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiştir. 7.5.1975 tarihinde kabul edilen 1895 sayılı “Devletçe işletilecek Madenler Üzerindeki Hakların Geri Alınması ve Hak Sahiple-rine Ödenecek Tazminat Hakkında Kanun” yürür-lüğe girmiş, ancak bu Kanun da Anayasa Mah-kemesinin 5.2.1.976 gün, E: 1976/5, K: 1.976/7 sayılı kararıyla biçim yönünden iptal edilmiştir. Bu dönemde nüfusun artışı ve enerji ihtiyacındaki açıklık sebebiyle yabancı ülkelerden enerji satın alınmaya başlanmıştır.

1980 ve Sonrası Dönem: 24 Ocak Kararları olarak

bilinen devlet politikası, madencilik sektöründe yeniden özel sektöre dönüş şeklini almıştır. Ancak 1981 Anayasası’nda 1961 Anayasası’ndaki ilgili hükümler korunmuştur. Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun yürürlükten kaldırıl-mış, kamulaştırılan maden alanları eski sahiplerine iade edilmiştir.

15.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Yasası çıkartılmıştır. 03.02.2005’te Maden Kanunu Uygu-lama Yönetmeliği, 06.11.2010’da Madencilik Faa-liyetleri Uygulama Yönetmeliği, 30.06.2012’de ise İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girmiştir.

Uluslararası Düzeyde: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sosyal adaletin sağlanması yoluyla dünyada kalıcı bir barışın gerçekleştirilmesi için 1919 yılında Versailles Barış Antlaşması uzmanlık kuruluşu olarak kurulmuştur. 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne üyeliğimiz ile ILO üyeliğini de kazan-dık. Türkiye, aralarında temel çalışma haklarına ilişkin sekiz sözleşmenin de bulunduğu uluslara-rası çalışma sözleşmelerinden 57 sini onaylayarak ulusal mevzuatına katmıştır.

Sonuç olarak,1981 Anayasası ile liberal devlet politikasının uygulanması sonucu devletin bu iş kolunu tamamen özel ve yabancı sermayeye bırak-mış olduğu görülmektedir. Sermaye sahiplerinin sermayelerini artırma amacı taşıması sonucunda denetim, güvenlik ve özen yükümlülüklerini tam olarak yerine getirilmesinde problemler oluşmak-tadır. İş sağlığı ve güvenliğinin yeni yeni yasallaş-ması, madencilik alanında uzmanlaşmamış işçile-rin çalıştırılması ve büyük sermayelerin madencilik alanında sanayileşmemiş – sırf emeğe dayalı- bir işletim yolu yürütmeleri sektörün büyümesini engellerken, bu durum iş kazalarının, hatta faci-alarının artmasına neden olmaktadır.

KAYNAKÇAh t t p : / / w w w . m a d e n . o r g . t r / r e s i m l e r / e k l e r /b4e2b9376139fa0_ek.pdf.Cumhuriyet Döneminde Madenciliğimizin Gelişimi Ve Türkiye Madencilik Politikası, Ahmet KARTALKANAT, MTA Genel Müdürlüğü, Maden Etüd Ve Arama Dairesi, http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/9be9f83741d1275_ek.pdf?dergi=JEOLOJ%DD%20M%DCHEND%DDSL%DD%D0%DD%20DERG%DDS%DD.ILO ile İlişkiler, ÇSGB Dış İlişkiler  ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/diyih.portal?page=disiliskiler&id=2.1

Page 14: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 19

O gün sabah vardiyasındaydım. 14.30 gibi çavuş, boş dinamit sandığını alıp yukarı çıkarmamı söyledi. Sandığı alıp 500-600 metre kadar yukarı çıktım ve her tarafı duman kaplamaya başlamıştı. Geriye doğru kaçtım. Şaltere geldiğimde orada dört işçi daha vardı. Dumanı gördüğüm zaman kendi maskemi taktım. Emniyetçi olan üç kişi görevleri o olduğu için dumanın içine doğru gitti. Sonra ben paniğe kapılmadan diğerinin de maskesini taktım. Mustafa Dayı(kendisiyle kalan diğer işçiden bahsediyor) çıkışa doğru gidelim dedi. Sonra biz maskeyi taktıktan sonra yerde emekleyerek çalıştığımız yere doğru gittik. Göz gözü görmüyordu, taşların arasından dahi duman-lar çıkıyordu. Zaten ocağın içi sıcaktı, bir aydır ocağın ısısı değişmişti. Biz bunun fakındaydık. Amirler değişmişti. Bize sürekli üretin, üretin diyip duruyorlardı.

İlk başta maskem çalışıyordu sonra nefes aldığımda maske ısınmaya başladı yine de nefes alıyordum ama çektikçe dumanın kokusu geli-yordu. Zaten maskeler 45 dakikalık. Maskemi

taktıktan sonra Mustafa Dayının maskesini taktım, o bilmiyordu çünkü nasıl takacağını. Mustafa Dayı bana maskesinin çalışmadığını söyledi.

Duman çıkış tarafından geliyordu biz de tersi yöneydik, çalıştığımız ayağın olduğu böl-geye doğru gidiyorduk. Bu sırada iki kişi bizim oraya gitmememiz gerektiğini, zaten onlarında yukarıya çıkacağını burada pis hava akımı old-uğunu söyledi. Oradan duman olduğu gibi gidi-yordu. Çömelip beklemeye başladık. 5-10 dakika sonra ayağın adamları gelmeye başladı. Daha sonra ne yapacağız diye beklemeye başladık. Kimisi de dumanın geldiği çıkışa doğru kaçmaya başladı. Zaten o kaçmaya başlayanlar ölmüş hep yollarda. O anda büyük bir panik havası vardı amirleri dahi kimse dinlemiyordu. Sonra islim havası borusunu (bu boru dışarıdan madenin içine temiz hava üflüyor) testere ve bıçaklarla kestik ve hava almaya başladık ancak o hava da yarım saat kadar sonra kesildi. Hava kesilince kaça-maktan biri geldi ve orada temiz hava olduğunu söyledi. Herkes birbirini çiğneyerek ezerek oraya

AHMET KÜYÜKAhmet KÜYÜK 28 yaşında. 10 yaşındayken, madenci babasının peşinden

gelmiş Soma’ya. 18 yaşından beri de maden ocaklarında çalışıyor. Facianın meydana geldiği madenden sağ kurtulanlardan.

SOMA RÖPORTAJLARIStj. Av. Sercan ARAN

Page 15: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

20 Hukuk Gündemi | 2014/2

gitti. Orada da 30-35 kişi vardı. Toplamda onlarla beraber 153 kişi olduk. Orada bir vardiya kadar( bir vardiya 8 saat) zaman geçirdik. Orada emniyetçiler yardımcıları ve amirler vardı. Amirler perde yapsak dumandan korunur muyuz deyince emniyetçiler onayladı ve perde yapıldı bu sefer duman ayağın içine dolmaya başladı. Ondan sonra amir birbir-inizi ezmeden zemine gidin dedi. Herkes orada toplandı. Kimisi dua ediyordu, kimisi de isyan… Kurtaran yok mu, kimse yok mu diye.

Sonra herkes amirler ve emniyetçiler dâhil ayağın kıç tarafına yani kömürü çıkarttığımız yere kadar indik. Orada kimi namaz kılmaya başladı, kimi anne babası ve çocuklarını sayıklıyordu, kimi de ağlıyordu. Diz çöküp bekledik. Bazıları uyumaya başladı. Onlarda maske yoktu. Hatta maskesi olanlar da uyumaya başladı. Ondan sonra vücutları titremeye başladı, kıpkırmızı oldular. Ben kendimi korumaya almak için çizmelerimi çıkarttım. Sonra kollarımı ayaklarımı toprağın içine gömdüm, vücuduma çamur sürdüm öyle hayatta kaldım. Ben bunu daha önce çalıştığım Geventepe’de yangından korunma eğitiminde öğrenmiştim.

Burada çalışmaya başladığınız da eğitim almış mıydınız ?Bir gün derse çağırıyorlar. Gazları anlatıyorlar. Şu gaz boğucudur, şu öldürücüdür, şu patlayıcıdır diye. Bir de maskeyi gösteriyor nasıl takılır nasıl çalıştırılır tabi uygulama yok. Bir de Celal Bayar Üniversitesinde bir cihazdan yansıtmalı üç gün güvenlik eğitimi programı adında bir anlatım yaptılar. Ardından yerin altına gönderiliyordunuz.

Sonra benim vardiya amirim kurtarmaya geldi. Yaşayan varsa islim havasını açayım dedi. Şef, islim havası çalışmıyor dedim. Niye çalışmıyor diye sordu. Ben de havalar kesildi dedim. Sonra “kendini iyi hissedenler birer arkadaşını getirsin” dedi. Benim yanımda arkadaşım vardı. Bir de üç çavuş vardı. Çavuşlardan ikisi ölmüştü. Diğerini tokatlayıp uyandırdım. Sonra herkes birini sırtlandı ve o ayaktan çıktık.

Kaç kişi sağ çıktınız oradan ?En fazla 60 kişi diyelim. Toplam 153 kişi vardı. Diğer arkadaşlarımız ölmüştü, uyandıramadık onları…

Sonra ne oldu ?Ben arkadaşı 1500 metre kadar taşıdım nefes-lik denen dik kısma getirdim. Orada kurtarma

ekipleri vardı onlar yaralı arkadaşı aldılar. Ben biraz daha iyiydim yaya olarak ocak ağzına geldim. Bant boyunca ağzında yeşil maskeleriyle yatanlar vardı. Beni taşıyanlara bunlar öldü mü diye sordum. Hayır dedi, sadece baygın sağlıkçılar hava veri-yor. Ne yaşaması, hepsini battaniyeye sarmışsınız! dedim. Yaklaşık 10-15 kişi kadar vardı. Dışarıya çıkartılmıyorlar orada bekletiliyorlardı. Zaten biri de bandın altına girmiş boynu banda sıkışmış bir halde gözü açık olarak ölmüş. Sonra beni taşıyanı duvara yapıştırıp elinden kurtuldum. Yerde ağzı maskeli yaralı dedikleri bir arkadaşımın nabzına baktım. Eli buz gibiydi. Kalk arkadaşım diye bağır-maya başladım. Sonra bir kişi daha geldi, beni ora-dan aceleyle çıkardılar. Dışarıya çıkıp temiz havayı soluyunca nefesim kesildi, gözlerimi hastanede açtım. Hastanede iki gün yattım.

Sağlık durumunuz nasıl şimdi ?Hastaneden çıktıktan sonra başım ve böbreğimde ağrı vardı. Annem psikoloğa gitmesem dahi özel bir hastanede muayene olmamı istiyordu. Bunun için Akhisar’a gittik. Doktor benim vitaminsiz kal-dığımı ve checkuptan önce serum almamın daha doğru olacağını bildirdi. İki ünite serum aldım ardından da vitamin hapları. Bir tüp de hava verdi. Bir ay sonra tekrar gelmemi söyledi. Kazadan önce sağlık sorunlarım yoktu. Aralıklarla bu ağrı devam ediyor. Başım da geceleri ağrıyor. Gece hemen hemen uyuyamıyorum, arkadaşlarımı görüyorum vardiya amirlerimi görüyorum kendi kendime keşke ben de ölseydim diyorum. Mezarlarına dahi gidemiyorum.

Bu taşeron dedikleri kim, dayı başları mı? Bu sistemden de bahseder misiniz ?Dayı başı taşeron şirkete gidip benim on beş işçim var diyerek başvuruyor. Şirkette buna bir ayak veri-yor. Orası bitince dayı başı parasını alıyor. Yaptığı işe göre ve işçi sayısına göre. Tabi işçiye bir şey yok. Onlar yalnız işi denetlerler. Haftalık izinleri-mizi zaten zamanı gelince kullanıyoruz. Yıllık izin alacaksak şirkete başvuruyoruz. Ama bunun hari-cinde bir izin almak istiyorsanız veya hastaneye gidecekseniz bunun iznini dayı başından alıyor-sunuz, her şey onun iki dudağının arasında. Ayda bir kere dahi gelmezseniz raporlu dahi olsanız primden ve maaştan kesiyorlar. Dayı başları “ya gelirsin ya da çeker gidersin” diyorlar.

Page 16: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 21

Naciye Kaya (eşi): 7 sene önce de aynı şeyi yaşamıştım ben. Maden ocağında kardeşimi kaybettim. O zaman da herkes sabırlı ol demişti. Bekledim, bu defa kötü bir şey olmaz diye umut ettim. İlk açıklamada 4 kişiydi ölü sayısı. Hasta-nenin üst katına çıktım, bir baktım Manisa’dan cenaze arabaları gelmiş, sadece 50 tane saydım ben. Aşağıya indim hani 4 ölüydü dedim içimden.

Sonra polisler geldi. Kargaşa yaşandı. Polislere sordum, kimse yanıt vermiyor. Bilgi almak hakkı-mız. Biliyorlarsa söylesinler, bilmiyorlarsa haberim yok desinler. Biri oradan dedi ki herkes buraya

macera aramaya gelmiş. Bende film koptu, sila-hını aldım polisin. Gözüm dondu o esnada. Hiçbir şey düşünemedim. Bir baktım 10 kişi üzerimde silahı elimden almak için. Canım yanıyor. Sen bir açıklama yapsana, hiç bir şey bilmiyorum de gere-kirse. Ne itekleyip kakıyorsun insanları. Acısı ken-dine yetiyor zaten. Oranın havası o kadar kötüydü ki teker lastiğini yakarsın ya, duman çıkıyor sim-siyah. Sabaha karşı ezan okunurken çıkarmışlar ama bize öldüğünü söyleyemediler. Gelenler 2 kişi sağ gerisi ölü dediler. Anlamam lazım ama anlamadım. İnsan yakıştırmıyor ki. Mustafa Topçu

NACİYE KAYA - DENİZ KAYA - EMİŞ VAROLSoma’da facianın olduğu madende hayatını kaybeden

işçilerden Mustafa KAYA’nın ailesi.

Peki, hastaneden çıktıktan sonra madene tekrar git-tiniz mi?Evet gittim. Bir tane çavuş var olayı duyunca yıllık iznini iptal ettirip kurtarmaya katılmak için muha-sebeye gelmişti. Gönüllü olarak yerin altına iniyor. Öteki çavuş diyor ki Osman hiç aşağı inme kiminin gözü çıkmış kiminin kolu elimde kaldı. Cesetleri çuval atar gibi atıp yığmışlar. Aşağıda ceset koku-sundan duramazsın dedi. Beni kolumdan tuttu başka yere götürdü sonra inmek isteyeni de başka odaya çekti. Sonra ben lambahaneye gittim, orada biri işçilerin lambalarını alıp bıraktıkları yevmiye

kartları makasla kesiyordu.

Neden Kesiyordu bu kartları?Sayı belli olmasın diye, şimdi biz iş yerine girerken makinaya kartımızı basıyoruz, sonra lambahaneye gidiyoruz, buradan lambalarımız alıp kartlarımızı oraya bırakıyoruz. Çıkarken de lambayı bırakıp kartımızı alıyoruz, kartımızı tekrar makineye oku-tup işten ayrılıyoruz. Eğer sadece buradaki kartlar toplansa ölü sayısı ortaya çıkacak.

Tekrar madene inmeyi düşünüyor musunuz?Evet, üç çocuğum var…

Page 17: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

22 Hukuk Gündemi | 2014/2

Mersinli dedi. Soy ismini yanlış yazmışlar, bileme-mişler. Dinamitçi olduğu için topçu yazmışlar. Ben yığılıp kalmışım orada, iğneler falan.

Cenazeden sonra devletin bizim faturalarımızı sıfırlayacağını öğrendik. Faturayı yatırmak için gittim listede adımız çıkmadı. Görevli memur listeden ismini hatırlamadığım birini çıkardı beni ilave etti. 301 den yukarı çıkmayacak diye talimat geldi dedi. Ne kaymakam ne belediye başkanı bizi ziyarete geldi. Hani geliyorlardı. Hiç maddi yönünü düşünmedim ben. Çalışırsın kazanırsın onu ama acı bambaşka, paylaşma daha başka. Ben de kızım da uyuyamıyoruz. Oğlum da çok agresifleşti, farkındayım. Geçen mezara gittim, orada da konuşuyordu biri 301 aileyi ziyaret ettik, gittik geldik diye. Böyle bakakaldım. Fotoğraf çekiyorlar, konuşma yapılıyor, kravatlı kimse-ler kim bilmiyorum. 301 aileyi ziyaret ettiniz mi dedim. Evet dedi. E hani ben görmedim dedim. Baktı bozuldu. Abla sen nerede oturuyordun dedi. Somada itfaiyenin yanı dedim. E tamam geleceğiz dedi. Bu saatten sonra gelmenizin bir anlamı yok, bir ay oldu dedim.

Eşim kazadan önce maden çok sıcaktı, mesela

derin dondurucuya su koyuyordum 1 saatte ılı-nıyor, içemiyoruz diyordu. Bacaklarında kırmızı kırmızı lekeler çıkmaya başlamıştı.

Aydın Söke’de abim madende göçük altında kaldıktan sonra, sözde buraya en güvenilir maden diye geldik. Koşullar daha iyi dediler ama maale-sef öyle olmadığını gördük.

Deniz Kaya (kızı): Ben babama çok düşkündüm. Hala kabul edemedim, sanki çıkıp gelecekmiş gibi geliyor. İnanmıyorum. 29 gün yaşadıklarımız kabus gibi geliyor, uyanmak istiyorum.

Emiş Varol (Kayınvalidesi): Ne söyleyebilirim ki. 7 sene önce evladım öldü, şimdi de damadım. Bilmiyorum ne söylesem. Allaha inancımız var, biz de öleceğiz ama benim oğluma hiç yardımcı olan olmadı. Kapımızı çalıp da ne oldu diyen olmadı. Yoklayanlar var arada, ama ne tazminat ne bir şey. Hiç yok. Kader diye bir şey yok. Ben buradan atlayayım, kader diyeyim o zaman. Önce önlemini alacaksın. Tedbir sizden, takdir Allahtan. Tedbirini alacaksın sonra kader diyeceksin. Sonuna kadar davacıyım. Sebep olanlar kesinlikle cezalarını çeksin istiyorum. Başka yapabileceğim bir şey kalmadı…

ULAŞ YAVUZSoma’da esnaf, eski madenci, 29 yaşında.

Bir arkadaşım madende çalıştığı için beni aradı “Hastane önünde çok ambulans var, madende

kaza olmuş; ağabeyinden haber var mı?” dedi. Hastane önünde çok ambulans varsa sadece

Page 18: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 23

ağabeyimlik değildir olayın nerede olduğu öğren dedim. Ben eskiden madende emniyetçiydim. Emniyetçi olduğum için olayın nasıl ilerleyeceğini tahmin edebildim. Arkadaş yangın olduğunu söylediğinde elektrik yangını olsa çoktan müda-hale edileceğini, dışarı çıkan duman olmadığı ve grizuya yakın olduğu için yangının büyük olduğunu ve dumanın içeriye doğru gideceğini, vardiya değişim saati olduğundan içeride akşam vardiyasına gidenlerin de olacağını, kaybın çok fazla olacağını düşündüm. Tanıdığım insanların da madende olduğunu öğrendim. Çevik kuvveti yığdılar 10-15 dakikada bir ambulans geliyor, çevik kuvvet dışında gelip giden yoktu. İzmir’den cenaze nakil araçları gelmişti 50-60 kadar. Gelen giden olmadığı için etraftaki hastaneleri gez-meye başladık. Soğuk hava depolarını boşaltıyor-lardı ama bir şey göremedik, hastanelere geçtik yine bir şey göremedik. Mezraya cesetlerin götü-rüleceği haberi geldi, gittik orada polis arabaları vardı yaklaşamadık. Bir tanesi ben sendikacıyım bize bile bilgi vermiyorlar dedi. Sendikacı nasıl haber alamaz diye üzerine gittik. En azından ölü sayısını tespit etmek için bareti olanlara bakın dedik onu bile yapmadılar.

Bilgi alamıyoruz, ölü sayısı bilinmiyor, kaza olmuş ne olduğu bilinmiyor. Olay çok büyük olduğu için insanlar hem yakınları hem de tanı-dıkları için uğraşıyordu. Hastaneye bizi almadı-lar, üniversitede ismi okunan kişileri Adli Tıpa alıyorlardı. Bilgisayar ağı kurmuşlardı, otopsi-den geçen herkes ağa yükleniyordu. Arkadaş-larımızı ararken tanıdıklarımızı gördükçe arayıp haber verdik. Polis “Herkesi tanıyor musunuz hep farklı illerden gelinmiş buraya?” diye sordu. Kadınlardan birisi “Burası SOMA işçi yatağıdır, isim bilmesek bile yüzü biliriz. Burada herkes ailedir.” dedi. Herkes birbirinin ölülerine sahip çıktı, haber verdi. Benim çalıştığım dönemle şu an arasında pek fark yok. Ben maaşımı TKİ’den alıyordum, şimdi maaşı şirketler veriyor. Maden ocağında üretim yoksa işçinin üzerinde baskı yoktur, anlaşma yapıldığı zaman işçiler üzerinde baskı kuruluyor. Vardiya değişiminin dışarıda yapıldığını söyleyen yalan söyler. Vardiya deği-şiminin nerede ne zaman yapıldığı üretime bakı-larak bile anlaşılabilir. Kişi başı üretimin değeri

çalışılan saatin göstergesidir. Ölenlerin tespit edilebilmesi için insanların bir araya gelebilmesi lazım. Olaydan sonra dört hafta geçti hâlâ birlik sağlayamadık. Bir ara sürekli belediyeden tele-fon geliyordu “Dışarıdan gruplar geliyor çatışma çıkacak, yağma yaparlar evinize zarar verirler dışarı çıkmayın dükkânlarınızı açmayın.” şeklinde. İnsanların bilgi alması mümkün değil hâlâ. Şu an da esnaf ne yapacağını şaşırmış durumda. Dışarıdan gruplar gelecek diye eylem yapanlara karşı tavır aldırmaya kalktılar. Birkaç esnaf eline sopa aldı yine Somalılar ellerinden aldı. Hatta Somalı çocuklardan biri eline taş aldı konvoya atmak için İzmir’den gelen biri durdurdu. “Atma haklı iken haksız duruma düşersin. Onu atarsan buradakiler Somalı olup olmadığına bakmaz. Ortalık karıştığı zaman herkesi alırlar, istedikleri ortalığı karıştırmak.” dedi. Sonra etraftakilerde müdahale etti. Bir baktık ki dışarıdan gelen yok biz bizeyiz o zaman anladık bizi birbirimize karşı doldurduklarını. Bütün esnaf hangi düşünceden olursa olsun birlik olduk, yan yanaydık.

Ben madendeydim birkaç kişinin daha cese-dini bulmuştuk o sırada Başbakanın geldiği haberi geldi. Soma halkı olarak sessiz kalmayız. Şu anda insanlar hükümetten yapması gereken-leri yerine getirmesini bekliyor, yapmazsa da biz yapmasını sağlayacağız diyorlar. İnsanlar artık sokağa hakları için çıkıyor.

İşçiler işverenin emri doğrultusunda sendikalı oldu. İşçinin çıkarları göz ardı edildi. Hakkını iste-yen işçiyi attıkları için işçiler korktu ve sessiz kaldı. Şirketin ihaleyi alabilmesi için şart, bu sendikanın olması idi. İşçinin bu şirkette çalışması için bu sendikanın üyesi olması gerekiyordu, aidatın gelmesi dışında hiçbir dertleri yoktu. Sendika işçileri patronun ağzına bıraktı.

29 gündür işçileri bölmeye çalışıyor, sendikayı kurtarmaya çalışıyorlar. İşçiler gelen insanlara güvenmiyor, sendikadan istifalar başladı haricen örgütlenmeler başladı. Önceden korku olduğu için birbirilerini duymuyorlardı. Artık duyuyor-lar. Acımız büyük; ama öfkemiz acımızdan daha büyük ve bunun sonucunu görecekler. Madenci-nin kaderi bu diyorlar ya, işçi kaderinin bu olma-dığını farkında.

Page 19: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

24 Hukuk Gündemi | 2014/2

Kazım UYSAL: Ben orada elektrik teknisyeni idim. Yer altındaki montajlara ve elektrik arıza-larına bakarım; çünkü yer altında sürekli elektrik arızası meydana geliyor. Denetim zamanlarında exproof (alev sızdırmaz) panoların takılmasını ve denetimden sonra çıkarılmasını yapardım. Madende sürekli arıza olduğu için exproof pano-ları normalde biz kullanmıyoruz. Eksproofları değiştirme nedenimize gelince: yönetim öyle isti-yor; çünkü arıza olduğunda exproof pano takılı iken müdahale etmek uzun zaman aldığından ve iş aksadığından dolayı sadece denetim esna-sında takmamızı istiyorlardı. Üstelik arıza yaptığı takdirde yedek parçasının bulunmasının da zor olmasından dolayı kullanılmasını istemiyorlardı.

Hakan UYSAL (Kazım’ın kuzeni Soma’da başka bir şirkete ait maden ocağında teknisyen):Orada şirketin tahliye ekibinin girmesi gerekiyordu; oysaki yan şirketin tahliye ekibi girdi. Ekipman-ları tam değildi, madeni tanımadıkları için gerekli müdahaleyi yapamadılar, yok gibi bir şeylerdi. Kriz masası oluşturulurken ocağın müdürü ve yetkilileri yoktu. Başka bir şirketin yetkilileri geldi. Onlar ocağın neresinde ne olduğunu bilmediği için hareket edemedi. Adamlar deneyimli idi ama ocak hakkında bilgisizdi.

Kazım: Aslında bizim orada gördüğümüz man-zara, özellikle içeriye girdikten sonra katliamın ta kendisi. Tanıdığımız, birlikte güldüğümüz, konuş-tuğumuz insanlardı. Üzülüyorsun. İlk birkaç gün yaklaşamadık, düşünemedik. O gün biz dışarıda biraz aydınlatma sağladık çünkü gelenlerin sayısı giderek artıyordu. Lambalar bağladık, alanı aydın-lattık. O sırada olayın üzerinden birkaç saat geçmiş ve yangın başlamıştı. Bizim şirketin tahliye ekibi-nin olmaması, projelerin bulunamaması, işçilerin hangi pano veya ayaklarda çalıştığı gibi hususların bilinmemesi sebebiyle yangının nerede çıktığının çözülmesi ve hava akımının yönünün değiştirilip değiştirilmemesinin tartışılması sonucu müdahale edilmesi zaman aldı. Yangının bulunduğu nokta-nın tespit edilmesi ve akım değişsin kararı üzerine ise hava giriş kanalı ve hava çıkış kanalı ters çevri-lerek yangının olduğu hava giriş kanalı hava çıkış kanalı haline getirildi; ama kararın alınması için artık geçti. Hava döndürüldüğünde işçilerin nere-deyse hepsi ölmüştü sadece birkaç kişi sağ çıktı. İlk başta dediler ki elektrik yangını, elektrik yangınına anında müdahale edilebilir bir şey ancak maden-deki olay farklı idi. Yangın maden içinde yayılır-ken hava akımı yönünün değiştirilmesi gerekti. Yaklaşık bir saat sonra elektrik yangını olmadığı

Kazım UYSAL – Hakan UYSAL3.5 yıldır kazanın meydana geldiği ocakta elektrik teknisyeni olarak çalışıyor. Kuzeni Hakan UYSAL diğer şirkete ait ocakta maden teknikeri, kazayı duyunca her ikisi yardım için ocağa

gitmiş kurtarma çalışmalarına katılmışlar.

Page 20: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 25

anlaşıldı. Olay anında müdahale edilse akım yönü değişseydi bu kadar insan ölmezdi.

İçeriye girdiğimizde taşıma bandının üzerindeki cesetleri gördük. Sırasıyla cesetleri dışarı çıkardılar. Ölmüş insanları battaniyeye sarıp maske takılması durumu oldu; çünkü dışarıdakileri yatıştırmak istediler. Haliyle sekiz saat geçmişti; ancak müda-hale edilmişti. Kurtulabilecekken pek çok insan ölmüştü, infial olmasın diye yaptılar biraz da ama çok geçmeden anlaşıldı. Yaralı diye hastaneye götürülenlerin yakınları madenden çıkarken ölüy-müş diye haber verince gerçek zaten ortaya çıktı.

Hayatta kalanlarla görüştünüz mü ?Son zamanlarda konuşmadık çünkü hala olay-ların şokundalar. Arkadaşlarının birçoğu gözle-rinin önünde ölmüş, bu konuyla ilgili ne kadar konuşabilir ki ?

Soma A.Ş. tarafından çalışmanız için yapılan bir baskı var mı ?Diğer ocaklarda çalışan arkadaşlara tebligat yapıldı ve işe başlamaları için üç gün süre verilmiş. Herkes birbirini tanıdığı ve görebildiği için bu ola-yın bağıra bağıra geldiğini söylüyorlar. Belki 1700 kişi çalışıyor orada ama kimsenin aklına bu kadar büyük olacağı gelmemişti. Son 15 gündür hava-landırmada sıkıntı vardı, uyarmıştık. Herhangi biri bile fark edebilirdi. Normal zamanda terlemezken yaklaşık on beş gündür terliyordum. Mühendislere

de haber verdik. Müdahale için bir çalışma vardı; ama geç kaldılar.

Nasıl bir müdahale söz konusuydu ?İkinci bir fan takarak havayı serinletmeyi planlıyor-lardı; ancak gerçekleşmedi. Kaldı ki üretimi azalta-rak bile bu önlenebilirdi; ancak üretimi azaltmayı kabul etmediler.

Hakan: Madencilerin kaderi bu değil. Birilerinin cebine para girsin diye insanların bu kadar üzül-mesi ve zorlanmaması lazım. Doğayla savaşıyoruz biz burada. Kömür çıksın diye üretimi durdurma-maları, daha çok para istemeleri buna neden oldu.

Kazım: Buna neden olan devlettir. Kömür fiyat-larını aşağı çekerek iş sahibinin daha fazla üretim istemesine sebep olmaktadır. İşçiye yüklenmekte-ler. Şu an cezaevinde olan mühendislerden Hilmi KAZIK bizimle konuşmuştu. “ Yönetime söylüyoruz, biz de sorunları farkındayız; ama adam daha çok para kazanmak için sorunları dikkate almıyor.” demişti bize.

Benim vardiyamdan sonra gelecek kişi gelene kadar çıkamıyordum. Aksi takdirde yaklaşık kırk beş dakika üretime ara verilmesi gerektiği için böyle bir yöntem bulmuştu üreticiler. İş sağlığı ve güvenliği için herhangi bir eğitim almadık; ilkyar-dım gibi eğitimler, bazen ara eğitimler veriliyordu; ancak madene inince durum farklı. Kâğıttaki gibi değil orada olanlar.

Page 21: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

26 Hukuk Gündemi | 2014/2

DEVLET VE KUSURSUZLUKStj. Av. Selcen BAYÜN

Hizmet kusuru, “İdarenin uymak zorunda olduğu belirli kurallara ya da mantıki veya iyi işle-yen bir idareden beklenilen ya da idarenin istikrar kazanmış uygulamalarına aykırı davranması, dış dünyaya yansıtmak zorunluluğu bulunan tutum ve davranışta bulunmamasıdır.”1 Hizmet kusuru sebebiyle idarenin, tam yargı davası sonucunda verilen hüküm gereğince tazminat olarak öde-diği meblağ için, hizmet kusuruna sebep olan görevliye adli yargıda rücu davası açması esastır. Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere nedensellik yanında kusur, kusura neden olan kişi ve neden olunan zaman gibi hususların belirli olması hizmet kusurunun dayanak noktasını teşkil etmektedir. Aksi takdirde meydana gelen zarar ile idarenin eylemi arasında bağlantı kurulması mümkün olmayacaktır.

İdarenin faaliyet alanının genişlemesi; bu faa-liyette kullanılan teknolojinin ilerlemesi, araçla-rın çoğalması; idari teşkilatın karmaşıklaşması; hürriyetçi ortamda toplumsal ilişkilerin artması, zarar veren olay ile idarenin kusuru arasında bağlantı kurulmasını veya bunun kanıtlanmasını güçleştirmiştir2

Vesayet aracılığı ile idarenin bir bütünlük

1 Prof. Dr. Ender Ethem ATAY’ın İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara,2009, s. 737

2 YAYLA Yıldızhan, İdare Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul 1985, s.144

sağladığı göz önüne alındığında hizmet kusuruna ilişkin sorumluluğun nerede sona ereceği biline-meyeceği gibi, rücu davası sırasında da tazmin edilen meblağ tutarının kimler arasında paylaştırı-lacağının tespiti de adeta mümkün olmayacaktır. Veyahut asıl sorumlunun tespit edilmesi mümkün olamayacağı gerekçesi ile idarenin sorumlu olma-dığını iddia etmesi hakkaniyet ilkesi ile bağdaşma-yacağı gibi idarenin yapılanmasını oluştururken liyakatlı kamu görevlileri tahsisine dikkat etse idi belki de zarar meydana gelmeyeceği için idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmesi gereklidir. Aksi takdirde şu veya bu şekilde zarara sebep olduğu halde bazı kişiler sırf yargılama sırasında ortaya çıkmadığı için ne yaparlarsa yapsınlar bir karşı-lığı olmayacağı düşüncesine kapılabilirler. Ceza davasında dahi asıl suçlu araştırılırken, idarenin sorumluluğu bakımından görünen kişi üzerine hizmet kusuru ile yüklenmek, görünen kişi üze-rindeki vesayet yetkisini eksik kullanan kişileri aklamak niteliğinde olacaktır.

Bu yazıdaki gerçekliğimiz “İdarenin Kusursuz Sorumluluğu”dur. İdare Hukuku bağlamında dün-yadaki hukuk sistemlerinin temeli olan Fransız Hukukunun var olduğu coğrafya, insanların talep ederek ve bedelini fazlasıyla ödeyerek haklarını elde ettikleri bir coğrafyadır. İdare kimin için var olduğunu öğrendikten sonra idarenin olası hatala-rından dolayı vatandaşların zarar görmesi halinde ne yapılacağı sorusu gündeme gelmiştir. Zarara

Page 22: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 27

neden olan kişi hakkında özel hukuk hükümleri uygulanmış; ancak idarenin görev alanıyla bağlı olan ancak kusurun bulunmadığı durumlarda ne olacağına dair bir çözüm bulunamamıştır. Gerek doktrin tartışmaları gerekse mahkemelerin tar-tışmaları sonucu idarenin kusursuz sorumluluğu gündeme gelmiştir.

Fransız Danıştay’ı kusursuz sorumluluk ilke-sini ilk defa 21 Haziran 1895 tarihli Cames kara-rıyla ortaya atmıştır. Bu karara konu teşkil eden olayda bir cephane fabrikasında işçi olarak çalışan Bay Cames, makineli bir çekiçle bir demir par-çasını döverken demirden kopan bir parça sol eline isabet etmiş ve neticede Bay Cames sol elini kullanamaz hale gelmiştir. Bay Cames uğradığı zararın tazmini istemiyle Danıştay’da dava açmış-tır. Danıştay bu olayda idareye atfedilebilir bir kusur olmadığını tespit etmesine rağmen, davayı reddetmemiş, tersine “kazanın meydana geldiği koşulları dikkate alarak idareyi Bay Cames’e taz-minat ödemeye mahkûm etmiştir. Bu ve bundan sonra anılan kararlarda özel ve olağandışı zararın aranması yoluna gidilmiştir. Başlangıçta “risk” esa-sına dayanan bu kuram, sonradan genişletilerek fertlerin “kamu külfetleri karşısında eşitliğin bozul-masından dolayı sorumluluğu” da kapsamına dâhil etmiştir

Ülkemize dönecek olursak; idarenin doğrudan etkisi olmasa bile zarar gören ile idarenin işlem veya eylemi arasında nedensellik bağının kurul-ması halinde kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi “hakkaniyet” gereğince zararın giderilmesi gerekliliği “İdare’nin Kusursuz Sorumluluğu” olarak kabul edilmiştir. Danıştay 12. Dairesi tarafından verilen 25.09.1968 tarihli 67/1268 E. 68/1667 K. sayılı kararda “Amme hizmetlerinin ifası sırasında husule gelen zararların bir veya birkaç kişiye yükle-tilmesi, ne eşitlik esası ne de hakkaniyet ve nesafet kuralları mesağ vermemesine binaen olayda ida-reye atfı mümkün bir hizmet kusuru bulunmasa dahi objektif sorumluluk esasına zararın hizme-tin sahibi idarelerce tazmini gerekir” demiştir. Dolayısıyla hizmet kusurunun bulunmaması hali idarenin sorumluluktan kurtulması için yeterli görülmemiştir.

Aslında kamu hizmeti net tanımı olmayan bazı esasları bünyesinde barındıran, idarenin ve gün-delik hayatın gelişmesiyle paralel olarak gelişmesi gereken bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüz İdare Hukuku uzmanları her ne kadar amme hizmeti olması için süreklilik, değişkenlik gibi şartların yanında hizmetin kamu otoriteleri tarafından görülmesi gerekliliğini aramaktadır. Biz bu gerekliliğe katılmıyoruz.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından veri-len kararlar incelendiğinde seneler içinde kusur-suz sorumluluğun kabul edildiği hususların arttığı gözle görülmektedir. İdare, olasılık niteliğindeki durumlara bile önlem alması gereken statüsünde kabul edilmektedir. İdari yargıda ise karar sayısının düşüş göstermesi bir yana açılan dava sayısında da hatırı sayılır bir düşüş olduğu gözlenmiştir.

…Soma, kuş gribi nedeniyle kümes hayvancılığı

yapma; çeşitli nedenlerle küçükbaş hayvancılık; hatalı tarım politikaları sebebiyle tarım yapma yetisini kaybederek madenciliğe mecbur kalmış bir ilçedir. Madenler, Anayasa gereğince ormanlar gibi kamuya ait olup tahsisi bile mümkün değildir. Kaldı ki gerek ısınma gerekse elektrik elde etme açısından kamu hizmeti niteliğindedir. Devlet, kamu hizmeti olması sebebiyle hizmetin sürekli, “kaliteli, verimli, düzenli, teknolojik gelişmelere uygun ve güvenli bir şekilde sağlaması gerek-mektedir. İdare Hukukunun, devletin temeli olan Anayasa’nın ve insan haklarının değerlendirilmesi sonucunda kamu ve insan için yapılması gereken her noktada idarenin sorumluluğu söz konusu olacaktır. İdare bu sorumluluğunu gereği gibi ifa etmek ve aynı zamanda da kamu görevlilerinin bilinçlenmesini sağlamak, olası halleri bile tespit etmek ve gerekli önlemi almalarını sağlayacak imkânların var edilmesi idarenin görevidir.

Bütün bu durumların yanı sıra idare, idare ettiği kişilerin yararı ve güvenliği doğrultusunda gere-ken denetimi yapmak ve denetlemelerin yapıl-masını sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümün her-hangi bir basamakla ihlal edilmesi dahi devletin kusursuz sorumluluğuna neden olacaktır, şöyle ki ihlalin kiminle ve ne zaman başladığının yanı sıra ihlalin kimlerin denetimi ile çıkması gereği dahi göz önüne alınmalıdır. İhlalin var olabilmesi bile idarenin denetim ve denetleme yükümlülüğünü gereği gibi ifa etmediğini göstermektedir.

Madenlerde, deprem ve sel gibi doğal afet-lere dayanıklılık, işçi sağlığı bakımından gerekli cihazlar ve izin sürelerinin belirlenmesi–tahsis edilmesi–kullandırılması, elektrik tesisatının

Page 23: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

28 Hukuk Gündemi | 2014/2

İŞ CİNAYETLERİ VE CEZAİ SORUMLULUKStj. Av. Sercan ARAN

Bugün dünyada her gün yaklaşık 1 milyon iş kazası gerçekleşmektedir. Her yıl 2,3 milyon çalışan, iş kazası ya da meslek hastalığından ölmektedir.1

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verile-rine göre ülkemizde günde yaklaşık 190 iş kazası meydana gelmekte, bu kazalarda her gün 4 kişi hayatını kaybetmektedir. Bu durum Türkiye’deki iş güvenliği tedbirlerinin yetersizliğini ortaya koy-maktadır. TÜİK’in verilerine göre iş kazaları sektörel olarak incelendiğinde, madencilik ve taş ocakçı-lığı sektöründe iş kazası geçirenlerin oranı yüzde 10,4’e kadar çıkmaktadır.

Peki, bu kadar istatistikî veriye rağmen bu iş kazaları neden önlenmiyor ve bu konuda çıkarıl-mış onlarca kanun ve yönetmelik olmasına karşın neden kazalar devam etmektedir? Bunun en büyük sebeplerinden biri sorumluların gereken cezayı almamalarıdır. Ceza yargılamasının temel amacı kişiyi cezalandırarak “ıslah etmek” aynı zamanda toplumda da “caydırıcılık” hissi yaratmaktır. Ancak birçok iş kazasında asıl sorumlular cezalandırılma-makta, çoğu zamanda verilen cezalar “bir insan

1 Her 15 saniyede bir, bir işçi iş kazası ya da meslek hastalığı sebebiyle ölmekte ve her 15 saniyede bir, 160 işçi iş kazası geçirmektedir.

hayatının değeri bu mu dedirten” boyutlarda kalmaktadır. Böyle olunca hem kişi aldığı ceza-nın hafifliği ile “ıslah” olmamakta hem de toplum (burada işverenler) açısından bir “caydırıcılık” unsuru ortaya çıkamamaktadır.

İşte bu yazı, aslında iş kazası olarak görünen birçok vakıanın; aslında yazıya ismini veren bir“cinayet”olarak nitelendirilmesi gerektiğine dair bir değerlendirmedir.

Geçmişe gittiğimizde iş kazalarının cinayet niteliğine ulaştığı birkaç büyük olay karşımıza çıkmaktadır. Hatırlatmak gerekirse; 1983 yılında Zonguldak Armutçuk’ta meydana gelen grizu pat-laması sonucu 103 işçinin; 1990 yılında Amasya Yeni Çeltek’de yine grizu patlaması sonucu 3 işçi-nin yanarak 65 işçinin de göçük altında kalarak hayatını kaybetmesi hâlâ hatıralardadır. Başka bir örnek ise 1992 yılında Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması sonucu 263 işçinin ölümüyle sonuçlanan faciadır. Ve yakın tarihe geldiğimizde 13 Mayıs’ta gerçekleşen Soma faciası…

Bu kadar ölümün gerçekleştiği olayları kaza olarak nitelendirmek kaza tanımına başlı başına aykırılık teşkil etmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)  iş kazasını “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, beklenmedik bir olaydır”

değerlendirilmesi ve düzenli kontrol edilmesi, işçi-lerin sağlık durumlarına ilişkin raporların düzenli alınması, işçilere ilk yardım ve iş güvenliği gibi hususlarda eğitim verilmesi gerekirdi.

Ezcümle, her hareket ve hemen hemen her kurum ihmal dolu iken idarenin, sırf buna sebep olan yapılaşması sebebiyle, kusursuz sorumlu-luğu vardır.

Page 24: 2014/2 - Ankara Barosu · de, ülkedeki diğer linyit rezervlerine kıyasla nis-peten daha yüksek ve kalitelidir. Bundan yakla- ... Hiç gülme oğlum öyle yandan yandan, yaşlandık

2014/2 | Hukuk Gündemi 29

şeklinde tanımlamaktadır. Ancak hem yukarıda örnek verdiğim büyük facialar, hem de her gün ortalama 4 işçinin yaşamını yitirdiği olaylar irde-lendiğinde; birçok facia, işverenin iş sağlığı ve güvenliği koşullarını yaratmadan, işçiyi sonuçlarını tahmin ederek ve hatta öngörerek ama umursa-mayarak çalıştırması kastıyla ortaya çıkmaktadır.

ILO Sözleşmesi’ne göre “denetim” iş güvenliği mevzuatının uygulanmasını sağlayacak ölçüde sık yapılmalıdır. İş Teftiş Tüzüğü uyarınca da; teftişler kısa aralıklarla yapılmalı, işçi sağlığı ve güvenliği bakımından veya ağır ve tehlikeli işlerin yapıl-dığı ya da mevzuat hükümlerine uyulmamasının alışkanlık haline getirildiği işyerleri sık aralıklarla teftiş edilmelidir. Eğer denetimler mevzuata uygun yapılmamış ise denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlar da aynı şekilde sorumludurlar. Danıştay 1. Dairesi’nin 2010/1286 Esas, 2010/1630 Karar sayılı ilamı iş sağlığı ve güvenliğinde denetim yapmayan kamu görevlileri hakkında yapılan soruşturmalara ilişkin önemli kriterler belirlemiştir. Buna göre Anayasa-nın 49. maddesine göre çalışma hakkının sağlıklı yapılmasından “açıkça” devletin sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Bu açıklamalardan sonra geçtiğimiz günlerde Yargıtay’ın Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesinde 2009 yılında meydana gelen grizu patlamasında 19 kişinin yaşamını yitirdiği olay hakkında verdiği emsal kararı da paylaşmak isterim;

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012/21104 Esas, 2013/25712 Karar, 14.11.2013 tarihli ilamında“Tüm açıklamalar çerçevesinde: dosya içeriği ve tüm bilirkişi raporlarındaki belirlemelere göre; bu iş kolunda deneyimli olan sanıkların 2006 yılından beri işletmede metan gazı olduğunu bilmelerine rağmen bunu göz ardı ederek, defterlerde bile bu hususa yer vermeyerek, önceki denetimlerde defa-larca istenmiş olan ocak gaz ölçümünü otomatik olarak yapacak erken uyarı sistemini kurmayarak, yeterli sayıda gaz ölçüm cihazı bulundurmayıp düzenli olarak kullanılmasını sağlamayarak, hatta basit ve ucuz olan vakvak tabir edilen uyarı ale-tini dahi temin edip kullandırmayarak, işletmede Küldesak (havalandırma bakımından kör ve acil durumda kaçış imkânı bulunmayan) ayak çalıştırı-larak, ocak üretim mahalline yeterli temiz hava akı-mını sağlayacak sistemi kurmayarak, ocak içindeki

kirli ve temiz havanın karışmasını ve ısının yüksel-mesini göz ardı edip; 10-15 cm çapında hava boru-larıyla havalandırma yapılması dolayısıyla yeterli ve uygun düzeyde havalandırma sağlanamaması nedenleriyle grizu birikmesine neden oldukları, ocakta grizu olduğunu bilmelerine rağmen bunu gizledikleri bu nedenle idarenin denetimini de önledikleri gibi ocak içinde her vardiyada her atım öncesi ve sonrası gaz ölçümü yaptırıp kayıt altına aldırmayarak, ocak içinde kullanılan tesisat ve ekip-manların anti-grizulu olarak tesis ettirmeyip ocak içine işçilerin sigara sokmasını ve içilmesini engel-lemeyerek, çalışan işçilere işe başlarken ve deva-mında tamamına iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verdirip belgelettirmeyerek, fiziki şartları kötü, üre-tim, nakliyat ve havalandırma bakımından emniyet tedbirlerine uyulmayan ocak işleterek meydana gelen sonuca kayıtsız kalıp kabullendikleri, böyle bir olayda öngörülmekle birlikte gerçekleşme-yeceği düşünülen ve istenmeyen bir neticeden bahsedilmeyeceği, defalarca yapılan tespitler ve uyarılara rağmen hatalı, eksik ve tehlikeli çalışma yöntemini sürdüren sanıkların kusurluluk düze-yinin taksir düzeyini aştığı, bu şekildeki çalışma ile grizu patlaması olabileceğini öngörmelerine rağmen, patlamayı gerçek anlamda engelleyici nitelikte bir çalışma yapmadıkları, aksine mevcut tehlikeli durumu gizlemek suretiyle, “olursa olsun” düşüncesi ile hatalı ve hileli faaliyetlerine devam ettikleri; bu nedenle gerçekleşen bu neticeden olası kast hükümleri uyarınca sorumlu tutulmaları gerektiği ve olası kastla adam öldürme suçunun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması… nedeniyle … BOZULMASINA, 14.11.2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.’’

Bu karar aslında her şeyin özeti niteliğinde bu sebeple yorumlama ve değerlendirmesini sizlere bırakıyorum ve yazımı Cem Karaca’nın “maden ocağının dibinde” şarkısının sözleri ile noktalıyorum.

Maden ocağının dibindeHava yok ışık yokMaden ocağının dibindeBesin yok karın yokMaden ocağının dibindeOğlun bile yokMaden ocağının dibindeBir sen varsın, direnen…